TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

               TUTANAK DERGİSİ

 

                                                   134’üncü Birleşim

                                             8 Temmuz 2013 Pazartesi

 

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                     İÇİNDEKİLER

 

 

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Muğla Milletvekili Nurettin Demir ve 20 milletvekilinin, plastik ürünlerde bulunan kimyasal maddelerin insan sağlığına etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/705)

2.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar ve 20 milletvekilinin, özelleştirme uygulamalarının ekonomi ve istihdama etkilerinin, özelleştirme iptallerine ilişkin yargı kararlarının uygulanmamasının sonuçlarının ve özelleştirmelerdeki yolsuzluk iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/706)

3.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer ve 19 milletvekilinin, üzüm üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/707)

 

 

V.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, (10/632) esas numaralı, Kütahya Milletvekili Alim Işık ve arkadaşları tarafından göç veren illerde göçe neden olan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilen Meclis araştırması önergesinin görüşmelerinin, Genel Kurulun 8 Temmuz 2013 Pazartesi günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- CHP Grubunun, İzmir Milletvekili Hülya Güven ve arkadaşları tarafından göz yaşartıcı gazların ne tür etkileri olduğunun araştırılması ve uzun vadede ortaya çıkabilecek istenmeyen etkilerinin önlenmesi amacıyla 12/6/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 8 Temmuz 2013 Pazartesi günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

B) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 9 Temmuz 2013 Salı günü saat 14.00’te toplanmasına ilişkin önerisi

 

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Milletvekili Vural Kavuncu’nun MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

2.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin yaptığı açıklama sırasında AK PARTİ Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

3.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun görüşülen kanun teklifinin beşinci bölümü üzerinde MHP Grubu adına yaptığı konuşma sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

4.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

VII.- AÇIKLAMALAR

1.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Çankırı Milletvekili İdris Şahin’in CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

2.- Çankırı Milletvekili İdris Şahin’in, İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Çankırı Milletvekili İdris Şahin’in CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

4.- Çankırı Milletvekili İdris Şahin’in, CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

5.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, sivil toplum örgütlerini temsil eden ve Gezi Parkı’nda bildiri okumak isteyen 34 kişinin gözaltına alınmasına ilişkin açıklaması

6.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, sivil toplum örgütlerini temsil eden ve Gezi Parkı’nda bildiri okumak isteyen 34 kişinin gözaltına alınmasına ilişkin açıklaması

7.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

8.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

9.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

10.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

11.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, kamulaştırmasız el atmalara ilişkin açıklaması

12.- Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in, Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak’ın görüşülen kanun teklifinin beşinci bölümü üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

13.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

14.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

15.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

16.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in ve Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)

3.- Orta Asya ve Kafkaslar Bölgesel Balıkçılık ve Su Ürünleri Yetiştiriciliği Komisyonu Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Tarım Orman ve Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporları (1/498) (S. Sayısı: 173)

4.- Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) (S. Sayısı: 478)

 

IX.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, bağlı kurum ve kuruluşların sosyal tesislerine ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı (7/23010)

2.- Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu’nun, Fındık Tarım Satış Kooperatifleri Birliği ile ilgili çeşitli hususlara ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/24906)

3.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Bilgi Edinme Hakkı Kuruluna yapılan başvurulara ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı (7/25143)

4.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bursa’da Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda 2002 yılından itibaren meydana gelen iş kazalarına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/25358)

5.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in, Karabük’e yönelik proje ve yatırımlara ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/25359)

6.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığa yönelik siber saldırılara ve alınan önlemlere ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/25839)


8 Temmuz 2013 Pazartesi

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muharrem IŞIK (Erzincan)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 134’üncü Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, gündeme geçiyoruz.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:

 

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Muğla Milletvekili Nurettin Demir ve 20 milletvekilinin, plastik ürünlerde bulunan kimyasal maddelerin insan sağlığına etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/705)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizde pet şişeler ve damacanalar başta olmak üzere, plastik bardak, saklama kabı, biberon, emzik gibi sayısız plastik üründe bulunan kimyasal maddelerin hormonal bozukluk ve kanser riski taşıması nedeniyle insan sağlığına etkilerinin araştırılması amacıyla Anayasa'nın 98 ve İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1) Nurettin Demir                                        (Muğla)

2) Hasan Akgöl                                           (Hatay)

3) Namık Havutça                                       (Balıkesir)

4) Aytuğ Atıcı                                             (Mersin)

5) Mevlüt Dudu                                           (Hatay)

6) Turgut Dibek                                          (Kırklareli)

7) Mustafa Serdar Soydan                           (Çanakkale)

8) Tufan Köse                                             (Çorum)

9) Ömer Süha Aldan                                   (Muğla)

10) Sena Kaleli                                          (Bursa)

11) Uğur Bayraktutan                                  (Artvin)

12) Musa Çam                                            (İzmir)

13) İlhan Demiröz                                       (Bursa)

14) Candan Yüceer                                     (Tekirdağ)

15) Aytun Çıray                                          (İzmir)

16) Kadir Gökmen Öğüt                               (İstanbul)

17) Mahmut Tanal                                       (İstanbul)

18) Ali İhsan Köktürk                                  (Zonguldak)

19) Sakine Öz                                             (Manisa)

20) Aydın Ağan Ayaydın                             (İstanbul)

21) Mehmet Volkan Canalioğlu                   (Trabzon)

Gerekçe:

Türkiye'de her gün milyonlarca insan pet şişe, damacana, plastik bardak, plastik saklama kabı, plastik kaşık, çatal, pipet, biberon, emzik gibi ürünleri kullanmaktadır.

ABD Toksikoloji Enstitüsünden yapılan açıklamalara göre, plastikte bulunan BPA (Bisphenol A) gibi kimyasal maddeler sıcak ve soğuktan etkilenerek, temas ya da içinde muhafaza ettiği yiyeceklere ve içeceklere geçmektedir.

Dünya Sağlık Örgütü, bu kimyasal maddelerin insanlarda kanser yapma riski taşıdığını doğrulamıştır. Plastiklerin içindeki bu kimyasal maddeler endokrin sistemini bozmakta, üreme, hipofiz, tiroid, meme dokusu gibi çeşitli organ ve dokulara etki etmektedir. Buna bağlı olarak büyüme ve gelişme, bağışıklık sistemi gibi çeşitli sistemlere ciddi zararlar vermekte ve kanser hastalığını tetiklemektedir.

Uzmanlar özellikle BPA (Bisphenol A) maddesinin obezite, diyabet, astım, kalp-damar hastalıkları ve karaciğer hasarına yol açmasının yanı sıra, kadınlarda özellikle meme, erkeklerde ise prostat kanseri riskini arttırdığını belirtmektedirler. Ülkemizde her geçen gün artan kanser vakaları göz önüne alındığında, bilinçsiz plastik kullanımının ciddiyeti daha çok ortaya çıkmaktadır.

Bu konuda yapılan araştırmalar, yetişkinler kadar bebek ve çocuk sağlığının da BPA gibi kimyasal maddeler yüzünden ciddi tehlikelerle karşı karşıya olduğunu ortaya koymaktadır. Çünkü BPA ihtiva eden plastik biberon, şişe ve yiyecek kaplarına sıcak bir sıvı veya yiyecek konduğunda BPA maddesi kaptaki sıvıya ya da yiyeceğe geçmektedir. BPA'nın insan sağlığı üzerine olumsuz etkileri olduğunu gösteren yüzlerce araştırma bulunmaktadır. Ayrıca, genler üzerine olan olumsuz etkilerinin sonraki nesillerde daha belirgin ortaya çıkması ihtimali de belirtilmektedir.

Başta Amerika olmak üzere, Kanada, Fransa ve Danimarka gibi dünyanın birçok ülkesinde üretimi durdurulan ve yasaklanan bu kimyasalı içeren biberonlar ile plastik ürünlerin kullanımı konusunda vatandaşlar yeterince bilgi sahibi değildir. Halkımızın hangi plastik ürünler sağlığa zararlıdır; hangileri değildir konularında bilgilendirilerek, cam şişe kullanımına özendirilmesi gerekmektedir. Ayrıca, hormonal bozukluklar ve kanser riski taşıyan bu kimyasal maddelerin başta biberonlar olmak üzere tüm yiyecek ve içecek saklama kapları ile diğer plastiklerde kullanımının yasaklanması hayati önem taşımaktadır.

Bu nedenle ülkemizde pet şişeler ve damacanalar başta olmak üzere, plastik bardak, saklama kabı, biberon, emzik gibi sayısız plastik üründe bulunan kimyasal maddelerin hormonal bozukluk ve kanser riski taşıması nedeniyle insan sağlığına etkilerinin araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılması büyük önem arz etmektedir.

 

2.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar ve 20 milletvekilinin, özelleştirme uygulamalarının ekonomi ve istihdama etkilerinin, özelleştirme iptallerine ilişkin yargı kararlarının uygulanmamasının sonuçlarının ve özelleştirmelerdeki yolsuzluk iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/706)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye’de özelleştirme uygulamalarının ekonomi ve istihdama olan olumsuz etkilerinin incelenmesi, özelleştirme iptallerine ilişkin yargı kararlarının uygulanmamasının sonuçları ve son dönemde yapılan özelleştirmelerde gündeme gelen yolsuzluk iddialarının araştırılması amacıyla Anayasa'nın 98, TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105'inci maddeleri kapsamında Meclis araştırması açılması konusunda gereğini arz ederiz.

 

 1) Gürkut Acar                                           (Antalya)

 2) Ramazan Kerim Özkan                           (Burdur)

 3) İhsan Özkes                                          (İstanbul)

 4) Arif Bulut                                              (Antalya)

 5) Veli Ağbaba                                           (Malatya)

 6) Kadir Gökmen Öğüt                                (İstanbul)

 7) İlhan Demiröz                                        (Bursa)

 8) Mahmut Tanal                                        (İstanbul)

 9) Mehmet Volkan Canalioğlu                    (Trabzon)

10) Selahattin Karaahmetoğlu                     (Giresun)

11) Sakine Öz                                             (Manisa)

12) Doğan Şafak                                         (Niğde)

13) Haluk Eyidoğan                                    (İstanbul)

14) Ali İhsan Köktürk                                  (Zonguldak)

15) Turgut Dibek                                         (Kırklareli)

16) Ömer Süha Aldan                                 (Muğla)

17) Dilek Akagün Yılmaz                             (Uşak)

18) Hasan Akgöl                                         (Hatay)

19) Namık Havutça                                     (Balıkesir)

20) Nurettin Demir                                      (Muğla)

21) Mevlüt Dudu                                         (Hatay)

Gerekçe:

Türkiye, ekonominin rekabete açılması, kamunun yükünün azaltılması, girişimciliğin desteklenmesi gibi söylemlerle özelleştirme sürecine sokulmuş, 1985-2012 döneminde onlarca kamu tesisi ve işletmesi satılmıştır. Türkiye, toplam onyedi yıllık dönemde yaklaşık 43 milyar dolarlık satış yaparken yaklaşık 35 milyarlık satış AKP'nin işbaşında olduğu 2003-2012 döneminde gerçekleşmiştir. Ülke ekonomisine ciddi katkılar sağlayan Türkiye'nin en büyük ve tekel konumundaki tesisleri üç beş yıllık gelirleri karşılığında bu dönemde satılmıştır.

Özelleştirme uygulamaları, zaman zaman bu satışlardan zarar görenler tarafından yargıya taşınmış ancak yargı kararlarının büyük bölümü uygulanmak yerine yok sayılmaya çalışılmıştır. Seydişehir Eti Alüminyum AŞ'nin özelleştirmesi ile ilgili Danıştay kararlarının uygulanmaması bu durumun en tipik örneğidir. Seydişehir Eti Alüminyum AŞ 305 milyon dolara özelleştirilirken, yine özelleştirme ihalelerinde ortaya çıkan fiyatlarla değeri yaklaşık 2 milyar doları aşan Oymapınar HES'in bedelsiz olarak alıcı şirkete verilmesi Danıştay tarafından kesin olarak iptal edilmiştir. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ve Hükûmet bu kararı uygulamak yerine, Seydişehir Eti Alüminyum AŞ'yi geri alabilmek için asliye ticaret mahkemesine dava açmış, bir süre sonra bu dava da geri çekilmiştir. Bu tür uygulamalar nedeniyle özelleştirme süreçleri, ekonomik etkileri bir yana hukuk devleti ilkesinde de ağır tahribatlar yapmıştır. Özelleştirme, hukukun işlemediği bir alan hâline getirilmiştir.

Özelleştirilen işletmelerde ciddi istihdam kayıpları yaşanmaktadır. Sigortalı, güvenceli, örgütlü çalışma düzeni yerine sendikal örgütlenmenin olmadığı, sigortasız, güvencesiz çalışma düzeni gündeme gelmektedir.

Son dönemde yapılan özelleştirmelerde bir dizi iddia da gündeme gelmektedir. Bazı tesislerin üzerinde bulunduğu arsanın bedelinden bile düşük fiyatlarda özelleştirilmesi, iktidara yakın kişilere bu tesislerin verilmesi, ödemelerin ertelenmesi gibi tartışmalar sık sık kamuoyuna yansımaktadır.

AKP, önümüzdeki üç yıllık dönem için 38 milyar dolarlık özelleştirme hedefi belirlemiştir. Son on yıldaki yanlış uygulamaların sürdürülmesi hâlinde, Türkiye ve halkımız açısından büyük kayıplar ortaya çıkabilecektir.

Bu nedenlerle özelleştirme uygulamalarının ekonomi ve istihdam üzerindeki etkilerinin incelenmesi, yargı kararlarının uygulanmamasının sonuçlarının incelenmesi, özelleştirmelerdeki yolsuzluk iddialarının araştırılması amacıyla bir Meclis araştırması açılması gerekli görülmektedir.

 

3.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer ve 19 milletvekilinin, üzüm üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/707)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemiz, iklim ve toprak koşulları bakımından bağcılığa ve şaraplık üzüm yetiştirmeye oldukça elverişlidir. Şaraplık üzüm çeşitlerinin bol ve kaliteli olması şaraplık üzüm üretimi açısından büyük önem taşımaktadır. Türkiye'de yaklaşık 550 bin hektar bağ alanı bulunmakta ve bu alandan yaklaşık 4 milyon ton üzüm üretilmektedir. Ülkemiz bağcılık sektöründe dünyada bağ alanında 4'üncü, üretimde ise 6'ncı sırada bulunmaktadır. Türkiye'de bağ alanlarının yüzde 57,7’sinde sofralık, yüzde 13,5’inde şaraplık, yüzde 28,8’inde ise kurutmalık üzüm yetiştirilmektedir. Türkiye, alan ve üretim miktarları bakımından AB üye ülkeleri dikkate alındığında 3’üncü sırada gelmektedir.

Türkiye'de şaraplık üzüm yetiştirilen illerin başında Tekirdağ gelmektedir. Öncelikle, bölge, bağcılık açısından dünyanın üzüm ve şarap üretimine en elverişli coğrafi ve iklimsel şartları taşımaktadır. Tekirdağ’ın ilçeleri dikkate alındığında Şarköy, merkez ve Malkara, gerek bağ alanları gerekse üzüm üretimi bakımından önemli sayılabilecek ilçelerdir. Şarköy’ün bağ alanları ilin toplam bağ alanlarının yüzde 70’ini ve üzüm üretiminin yaklaşık yüzde 80’ini oluşturmaktadır. Tekirdağ’ın ekonomik yaşamı içerisinde bağcılık ve şarapçılık sektörü özel bir yere sahiptir. 2010 sonbaharı ve 2011 ilkbaharında yaşanan iklimsel değişiklikler birçok yörede sofralık ve şaraplık üzüm bağlarının hastalanmasına neden olmuştur ve bu hastalıklar üzüm rekoltesini olumsuz etkilemiştir. Üzüm üreticileri, yıllardır Hükûmete ve tarımla ilgili devlet kuruluşlarına uyarıda bulunarak küresel iklim değişikliğine, bağlarda kullanılan ilaçların yan etkilerine dikkat çekmeye çalışmışlardır. Fakat buna rağmen sorunlarına kalıcı çözümler üretilmemiştir.

Bağcılıkta ve şarap üretiminde önemli bir yere sahip olan Tekirdağ’da üretim yapan bağcılar, özellikle TEKEL’in özelleştirilmesinden sonra büyük sorunlar yaşamaya başlamışlardır. Üzümün maliyet fiyatları her yıl artarken üzüm fiyatlarının yıllardır hep aynı seviyede kalması, hatta bazı üzümlerin fiyatlarının düşmesi üzüm üreticilerini sıkıntıya sokmuştur. Üzüm üreticileri sattıkları üzümün parasını alamamaktadır.

Uygun iklim ve toprak koşulları, sahip olduğu asma genetik varlığı ile bağ alanı ve üretim miktarları bakımından önemli bir yere sahip olmasına rağmen bağcılık yapan üreticilerin yetiştirme ve pazarlamadan kaynaklanan önemli sorunları ne yazık ki göz ardı edilmektedir. Hâlâ sektörde üretici ile ürünü işleyen sanayici arasında iyi bir koordinasyon bulunmamaktadır. Ayrıca bağ alanlarının büyük bir kısmı modern uygulamadan uzak, telsiz sistemle terbiye edilmektedir. Telli sistemlerin kurulması ise bağcının bütçesini aşmakta, kaliteli ve pazarın istediği çeşitlerin dışında kurulan bağların ürünleri ise pazarlama sorunları yaşamaktadır. Buğday, ayçiçeği ve diğer ürünlere destek primi verilirken üzüm üreticilerine gereken devlet destekleme primleri verilmemektedir. Üzüm üreticisi devletten yalnızca mazot desteği almaktadır fakat bu da sorunlarını çözmek için yeterli değildir. O nedenle bağcının ve bağcılığın desteklenmesine yönelik politikalar geliştirilmeli, uygulanmalı ve üreticiye mazotun yanı sıra ürün desteği mutlaka verilmelidir. Üzüm üreticilerimizin büyük bir kısmı hastalık ve zararlılarla mücadele etmektedir. Yetiştirilen üzümün kalitesini önemli ölçüde düşüren hastalık ve zararlılarla nasıl mücadele edileceği konusunda üretici bilgilendirilmeli, gerekli destek sağlanmalıdır.

Yukarıda belirtilen hususlar doğrultusunda üzüm üreticilerinin sorunlarının araştırılarak gerekli önlemlerin alınması amacıyla Anayasa’nın 98’inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 104’üncü ve 105’inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1) Candan Yüceer                                      (Tekirdağ)

2) Doğan Şafak                                          (Niğde)

3) Sakine Öz                                              (Manisa)

4) Haluk Eyidoğan                                      (İstanbul)

5) Ali İhsan Köktürk                                    (Zonguldak)

6) Dilek Akagün Yılmaz                              (Uşak)

7) Namık Havutça                                       (Balıkesir)

8) Turgut Dibek                                          (Kırklareli)

9) Selahattin Karaahmetoğlu                      (Giresun)

10) Ömer Süha Aldan                                 (Muğla)

11) Hasan Akgöl                                         (Hatay)

12) Ramazan Kerim Özkan                          (Burdur)

13) Arif Bulut                                             (Antalya)

14) Veli Ağbaba                                          (Malatya)

15) İlhan Demiröz                                       (Bursa)

16) Kadir Gökmen Öğüt                               (İstanbul)

17) Mahmut Tanal                                       (İstanbul)

18) Nurettin Demir                                      (Muğla)

19) Mevlüt Dudu                                         (Hatay)

20) Mehmet Volkan Canalioğlu                   (Trabzon)

 

BAŞKAN – Evet, önergeler gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeleri sırası geldiğinde yapılacaktır.

Sayın milletvekilleri, Kâtip Üyeliğe seçilen Erzincan Milletvekili Muharrem Işık Bey’i kutluyor, kendisine başarılar diliyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım, okutuyorum:

 

V.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, (10/632) esas numaralı, Kütahya Milletvekili Alim Işık ve arkadaşları tarafından göç veren illerde göçe neden olan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilen Meclis araştırması önergesinin görüşmelerinin, Genel Kurulun 8 Temmuz 2013 Pazartesi günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

8/7/2013

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 8/7/2013 Pazartesi günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisini, İç Tüzük’ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                        Oktay Vural

                                                                                                             İzmir

                                                                                              MHP Grup Başkan Vekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan Kütahya Milletvekili Alim Işık ve arkadaşlarının (10/632) esas numaralı göç veren illerde, göçe neden olan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verdiği Meclis araştırma önergesinin 8/7/2013 Pazartesi günü (bugün) Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Alim Işık, Kütahya Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 7 Mart 2012 tarihinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu milletvekilleri olarak göç veren illerde göçe neden olan faktörlerin araştırılarak göç sorununun önlenmesi adına yapılacak tedbirlerin alınması amacıyla vermiş olduğumuz Meclis araştırma önergesinin Meclis gündemine alınması yönündeki talebimiz üzerine söz aldım. Bu vesileyle, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Ayrıca, yarın idrak etmeye başlayacağımız mübarek ramazan ayının tüm Türk İslam âleminde hayırlara vesile olmasını temenni ediyor, sizlerin de ramazanlarını ayrı ayrı kutluyoruz.

Değerli milletvekilleri, son on bir yıldır tek başına Türkiye’yi yöneten Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetlerinin ne yazık ki aldığı yanlış tedbirler ve uyguladığı yanlış politikalar sonucunda ülkenin bazı illeri hızla göç vermeye devam ederken bazı illerimizde de nüfus artışı ve bunun getirdiği sorunlar giderek büyümektedir.

Bu illerde en önemli sorun olarak ortaya çıkan işsizlik ve kamu yatırımlarının yetersizliğidir. Özellikle 2011 yılında yapılan genel seçimlerde, hızla göç verdiği için nüfusunun azalması sonucunda milletvekilliği sayıları düşen iller bunun en belirgin örnekleridir. Bazı illerimizde 2, bazı illerimizde 1 milletvekilliği azalarak bu göçün acı sonuçlarını bu illerimiz bu seçimlerde milletvekili kaybederek yaşamışlardır. Bunlardan birisi de benim seçim bölgem olan Kütahya ilidir. 2000 yılında 657 bin nüfusa sahip olan bu ilimiz, son on yılda 100 bine yakın çok büyük bir bölümü erkek genç nüfustan oluşan nüfusunu başka illere kaybetmiştir. Buna benzer şekilde, komşumuz Afyonkarahisar ili 2 milletvekilliği kaybetmiştir. Yine, Yozgat ilimiz 2 milletvekilliği kaybetmiş. Onun dışında birçok illerimiz yine 1 veya 2 milletvekili kaybederek bu göçün verdiği sonuçla muhatap olmuşlardır. Peki, sebep nedir diye düşünülüp araştırıldığında bunun en önemli sebebi o ildeki gençlere hitap eden iş imkânının olmamasıdır. Doğal olarak kamu yatırımlarının azalması, var olan kamu kurum ve kuruluşlarının özelleştirme adı altında hızla satılarak Hükûmet açısından bütçeye veya cari açığa katkı sağlayan gelir elde edilmesi ama o ilin gençleri açısından ise var olan bir iş imkânının, iş kapısının onlara kapatılmasıdır.

Değerli milletvekilleri, TÜİK’in yaptığı değerlendirmeler sonucunda yayınladıkları raporlara bakarsanız, bir tarafta il göç veriyor, genç nüfusunu başka illere kaptırıyor, milletvekili sayısı düşüyor; öbür taraftan, TÜİK’in rakamlarına baktığınızda en düşük işsizlik oranının olduğu iller kapsamına giriyor. Bu nasıl bir çelişki? Örnek veriyorum: En yüksek göç veren iller 2011 yılı gerçekleşmiş sonuçlarına göre; yüzde 9,55 Bilecik, yüzde 8,27 Isparta, yüzde 4,44 Kütahya, Erzincan, Amasya, Karabük, Burdur, Manisa, Sivas, Yozgat, Tokat diye gidiyor. Aynı TÜİK işsizlik oranlarını yayınlıyor, “Manisa, Afyon, Kütahya, Uşak illerinin yer aldığı TR33 Bölgesi yüzde 4,7 ile en düşük işsizlik oranın olduğu iller.” diyor. Şimdi, göç eden insanların işsizlik gerekçesiyle bu illerini terk ettiğini dikkate almazsanız, kalan ihtiyarlar arasında işsiz sayısının az olduğunu görürsünüz; TÜİK’in gerçeği budur. Bu TÜİK, o ili terk eden genç nüfusun neden terk ettiğini tespit etmeli “İşsizlik nedeniyle terk ettim.” diyorsa o ilin işsizlik oranlarına bunu ilave etmelidir. Gençlerin bunu dediğini biliyoruz ama TÜİK bunu rakamlara yansıtmayarak “Kütahya’da, Manisa’da, Tokat’ta işsizlik düşük.” diyorsa ancak kendini kandırıyor ve devleti kandırıyor; bunun mutlaka ele alınması lazım. Diğer taraftan, özellikle bu illerimize yapılacak kamu yatırımlarının artırılması ve teşvik sisteminde göç veren illerin özel olarak değerlendirilmesi gerekiyor.

Değerli milletvekilleri, yine, Hükûmetin geçen yıldan itibaren uygulamaya koyduğu yeni teşvik sistemine baktığınız zaman, bu illerde yeni kurulacak sanayi yatırımlarına teşvik verdiğini görüyorsunuz. Allah aşkına bu ilde var olan sanayi kuruluşlarının kendisini üretim oranı olarak tatmin edecek bir orana kavuşamadığı ve işsizlik nedeniyle sıkıntı yaşadığı ortada iken var olan kuruluşlara teşvikte bulunmayacaksınız, yatırımlarını yapmış olan insanlara destek vermeyeceksiniz “Gel, bu illere yeni tesisler kurarsan sana teşvik vereceğiz.” diyeceksiniz. Kurmuyorlar çünkü var olanlar kapanıyor. Bu sistemi ilin göç verileriyle, nüfus artışıyla, nüfusa yeni eklenen gençlerle ve yatırımların teşvik sistemiyle birlikte değerlendirmemiz lazım. Kütahya ili ve içinde bulunduğu bölge, Ege Bölgesi’nde en yüksek göç oranlarının gerçekleştiği bir bölge -Afyon ve Kütahya’yı birlikte değerlendirdiğimiz zaman- ama bakıyorsunuz, TÜİK’in rakamlarında bu illerimizdeki işsizlik oranının en düşük olduğu söyleniyor. Bu çelişkinin giderilmesi lazım. Şunu söylerse TÜİK, ona katılırım: “Evet, bu göçten sonra kalan ihtiyarlar arasında işsizlik azdır, emeklisi bol olan illerdir. İşsizlik bundan dolayı düşmüştür.” derse bunun inandırıcılığı var ama yok “Bu illerde işsizlik az, dolayısıyla kamu yatırımları yeterli, göç de yok.” diyorsa o zaman kendisiyle çelişiyor. Bunun önüne geçilmesi lazım. Dolayısıyla, bu konuyu mutlaka Meclis gündemine alıp göç veren illerimizdeki temel sebepleri ve yanlışlıkları ya da kamuoyuna yanlış aktarılan bu tür değerlendirme sonuçlarını ele alıp yeniden incelemek ve bunun önüne geçilmesi için, tedbirlerinin alınmasını sağlamalıyız.

Diğer taraftan, göçün sebep olduğu bu faktörlerin etkisiyle başka illere göç eden, nüfusu artan ama bu göçle gelen işsizlere iş sağlamayan büyük illerimizin durumu da apayrı bir konudur. Metropoller sürekli göç alıyor ama göçle gelen insanlarımız o illere gittiğinde kendilerini ve ailelerini geçindirecek iş sahibi olamıyorlar. Bu illerin varoşlarında yeni sorunlarla, birçok sosyal sorunla karşı karşıya kalıyorlar.

O nedenle, bu, göç konusunu iki boyutlu olarak, hem göç veren iller açısından hem de göç alan illerin yaşadığı ve muhatap olduğu sorunlar açısında yüce Meclis mutlaka ele almalı ve bu anlamda yapılacak bir çalışmanın sonucunda tedbirleri gündeme getirip mutlaka yasal düzenleme gerekiyorsa onların da yapılmasını sağlamalıdır diyorum.

Bu duygu ve düşüncelerle önergemizin Meclis gündemine bir an önce alınarak bu illerimizde yaşanan sorunların genişçe araştırılmasını ve önlemlerin alınması konusunda yüce Meclisin üzerine düşeni yapmasını temenni ediyor, tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde göç veren iller, göçe neden olan sorunlar aslında otuz yıllık yakın tarihimizin de en önemli toplumsal olaylarının nedenlerini oluşturuyor. Biz her ne kadar Barış ve Demokrasi Partisi Grubu olarak araştırma önergesinin aleyhinde söz aldıysak da bunun üzerinde bir konuşma olarak grubumuzun bu konudaki düşüncelerini aktarmak istiyoruz.

Öncelikle, ülkemizdeki göç haritasına şöyle bir bakmakta yarar var, azınlıkların göç olayının altında yatan olayları bir irdelemekte yarar var. En yakın, 6-7 Eylül olaylarından başlayarak günümüze, Rumların olsun, Ermenilerin, Süryanilerin, Asurilerin, Ezidilerin, azınlıkların güvenlik nedeniyle yoğunlaşan 1970, 1980 ve 1990’lı yıllarda üç dalga boyutundaki göçleri ve bu göçlerden sonra, geri dönüş kapılarının açılmasıyla da beraber geri dönüşün yaşandığı bir bölüm var. Azınlık olmalarından, etnik olarak farklı, dinî, mezhepsel konumları gereği bugün Ezidi olsun, Süryani olsun güneydoğuda; batıda İstanbul gibi metropollerde de birçok Rum ve diğer azınlıkların göç ettiğinin ve sayılarının da çok düştüğünün farkındayız. Bunun sonucu, topraklarına, köylerine, bahçelerine el konulması, uzun süreler sonrası zilyetlikle topraklarının kendi mülkiyetlerine geçirilmesi bir vakıa.

İkincisi: Bazı illerimizden ekonomik nedenlerle göç olayı var ve en büyük göçün yaşandığı İç Anadolu’da Sivas gibi illerimizden, Karadeniz’de Sayın Başbakanın memleketi Rize dâhil olmak üzere toprağın az olduğu illerimizden metropollere yapılan ekonomik nedenli göçler var. Doğu ve Güneydoğu’dan yine metropollere, Ege’ye, Akdeniz’e, İstanbul’a cumhuriyet tarihi boyunca bölgesel geri kalmışlık, dengesizlik nedeniyle yaşanan göçler var. Şimdi “Bu göçlerin sonucu Türkiye’de en büyük Kürt şehri hangisi?” diye sorulursa bunun cevabının “İstanbul” olduğunu hemen söylerler. Tabii ki İstanbul, en fazla Sivaslı -iç göç sonucu yerleşen- ailelerin olduğu bir şehirdir, ondan sonraki sırada Karadeniz illeri geliyor. Yine, Ege ve Akdeniz’e baktığınız zaman, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’dan özellikle Kahramanmaraş, Adıyaman, Malatya’dan Adana, Mersin ve Antalya’ya, Akdeniz’e doğru bir göç dalgası var. Bunun yanında, otuz yıllık çatışma sürecinin yarattığı bir göç dalgası daha var ki bunun toplumsal, sosyal boyutu çok daha fazladır. Bunu varoşlarda, metropollerde siyaset yapanlar bilir yani köyleri yakılan, 17.500 faili meçhule uğrayan, 4 bini aşkın yakılan yıkılan, 1990’lı yıllardaki köy yakmaları sonucu evinden barkından, toprağından olan ve milyonlar olarak ifade edilen, başta İstanbul, İzmir, Mersin, Adana olmak üzere büyük metropollere yoğun olarak bir göç olayı var. Bu göçe can güvenliği, mal güvenliği boyutuyla bakıldığında Diyarbakır gibi bir metropolün nüfusunun bir anda milyonun üstüne çıkması işte bu göçler sonucudur. Doğuda Van gibi bir ilimizin nüfusunun 5 kat birden artmasının nedeni, aynı şekilde can güvenliği nedeniyle, güvenlik ve çatışma nedeniyle yerinden zorla edilenlerin gidebilecekleri en yakın mesafedeki illerden biri olması nedeniyle Diyarbakır ve Van gibi merkezî metropollerde nüfusun 1 milyonu geçtiği görülür.

Bunun farklı bir boyutu daha vardır arkadaşlar; bu, görünmeyen bir boyuttur, kimse de görmek istemez ama bu bir ayıp olarak herhâlde, her zaman karşımıza çıkacaktır ister kabul edelim ister etmeyelim. Siz, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı 16 bin yurttaşınızın hâlâ zorunlu göç nedeniyle Saddam döneminde Irak’a gidip orada hâlâ yaşadığını biliyor musunuz? Mahmur Kampı’nı ve Mahmur Kampı’yla beraber farklı beş altı kampa dağılmış, sayıları 16 bini aşan, büyük çoğunluğu Şırnak ilinin Uludere, Beytüşşebap, Şırnak merkez, Güçlükonak gibi birimlerinden olmak üzere, 1990’lı yıllarda köy yakılmaları ve faili meçhuller nedeniyle Saddam döneminde dahi, Saddam döneminde gidip Irak’ta sığınan ve hâlâ yirmi yıldır orada yaşayan yurttaşlarımızı biliyor musunuz? Bu, bir gerçekliğidir bu ülkenin ve dünyanın en büyük 16’ncı ekonomisinde eğer hâlâ 16 bin yurttaşınız yakın zamanda mülteci olarak bir başka komşu ülkede yaşıyorsa bununla iftihar edemezsiniz, onur duyamazsınız. Dünyanın 16’ncı büyük ekonomisinde, ileri demokrasisinde kendi yurttaşlarınız hâlâ mülteci. Bu, yakın tarih, bir de darbelerin mültecileri vardır.

Bu Meclisin, 12 Eylül darbesinin mültecilerine bir borcu vardır arkadaşlar. Bugün, Mısır’da darbeciler, darbecilerin karakterini göstererek halkın üzerine kurşun yağdırıyor ve toplu katliamlara başlıyorlar çünkü onları bir tek şey korur, silah, tank, ölüm kusan soğuk metaller, uçaklar, bombalar ve yönetim biçimi olarak sıkıyönetim, olağanüstü mahkemeler ve özgürlüklerin tamamen rafa kaldırılması ve toplantı, gösteri dâhil basın özgürlüğünün, her türlü ifade hürriyetinin tamamen ortadan kaldırılması. Bu da 21’inci yüzyılda Mısır’da yaşanıyor ve birileri de bu darbenin adını koymakta tereddüt dahi etseler, bal gibi, seçimle gelen birisini yine bir genelkurmay başkanının, yine askerî bir hiyerarşi içinde devirmesinin çok açık, çok net olduğu bir darbeyle karşı karşıyayız.

Şimdi, 12 Eylülde bu darbe sonucu sağcı, solcu, benim tanıdığım, Avrupa’da gidip gördüğüm, karşılaştığım binlerce insan şu an hâlâ mülteci arkadaşlar, çoğunu da vatandaşlıktan attılar o zaman, hâlâ ülkelerine dönemiyorlar, döndükleri zaman soruşturma geçiriyorlar, darbe hukuku, sıkıyönetim mahkemeleri, sıkıyönetim fişlemeleri, sıkıyönetim aramalarıyla. Peki, bu Meclisi kapatan darbecilere karşı bu Meclisin bu mağdur durumdaki siyasi mültecilere de elini uzatması gerekmez mi? Çok gecikmiş bir görevdir, bu onurlu bir görevdir. Meclisin milletin iradesine sahip çıkma ve darbecilere karşı da tavır koyması açısından son derece önemlidir.  “Sadece Mısır’da veya başka yerde darbeye karşıyım, Türkiye’de darbeyi yargılayayım.” deyip Türkiye’deki darbecilerin GATA palasta yatarak tutuksuz yargılandığı tek ülke Türkiye’dir arkadaşlar. GATA palasın mimarlarına ve onun patentini siyaseten taşıyanların darbelerle ilgili konuşurken çok dikkatli olması gerekiyor. 80 yaşındaki nineleri çocuklarına yardım ettiği için hapse atan bu ülkede Türkiye’nin darbecileri GATA palasta yatıyor. GATA palasta yattıktan sonra Mısır’a karşı söylenen hiçbir sözün itibarı yoktur.

Bu araştırmanın yapılmasının faydalı olacağını düşünüyorum.

Saygılarımla. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Doğan Şafak, Niğde Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

DOĞAN ŞAFAK (Niğde) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin göç veren illerimizde göçe neden olan sorunların araştırılarak göçün engellenmesi için alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla vermiş olduğu Meclis araştırması önergesiyle ilgili grup önerisinin lehinde söz almış bulunmaktayım.

Sayın milletvekilleri, başta doğu, güneydoğu ve Karadeniz olmak üzere benim de içinde yaşadığım coğrafyanın, özellikle İç Anadolu’da bulunan birçok kentinin göç verdiğini hepimiz iyi biliyoruz.

Göçler genellikle kırsal kesimden, köy belde ve kasabalardan, kısmen de olsa kent merkezlerinden gerçekleşmektedir. Özellikle tarım ve hayvancılıkta yaşanan büyük sıkıntılar, ekonomik zorluklar, çalışma koşullarının zorluğu ve ağırlığı, sosyal güvenceden yoksunluk, küçük kentlerde üniversite mezunlarının iş olanaklarının bulunmaması, küçük kentlerde sanayi yatırımlarının yapılmaması, gelir dağılımındaki adaletsizlik, terör ve güvenlik sorunu, çiftçilerin ürünlerini değerlerinde ya da maliyetinde satamaması, küçük kentlerdeki özelleştirme maliyetleri, televizyon ve medyadan izlenen büyük kent merkezlerindeki renkli hayatlar insanları başta İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Mersin, Antalya, Bursa olmak üzere birçok kent merkezine göçe zorlamaktadır.

Kendi kentimden örnek verecek olursam, nüfusunun 2 binin altına inmesi dolayısıyla Niğde ilinde 23 belde belediyesi kapatılmıştır. Ülkemizden örnek verecek olursak, Türkiye toplamında 1.591 belde belediyesi kapanmıştır. Bu da bizlere göçlerin nedenleri hakkında belirgin ipucu vermektedir.

Değerli milletvekilleri, göçlerin genellikle kırsal kesimde olmasının nedeninin tarım, hayvancılık ve işsizlikte yaşanan sorunlar olduğunu söylemiştik. Bu konuyla ilgili sizlere bazı rakamlar vereceğim.

2006 yılında çıkarılan Tarım Kanunu’nun 21’inci madde hükmüne göre her yıl gayrisafi millî hasılanın en az yüzde 1’inin tarımsal desteklemelere ayrılması gerekmektedir. Hükûmet kendi çıkardığı yasaya uymamıştır. Elimde bulunan dört yılın rakamlarını söyleyecek olursak, 2007, 2008, 2009 ve 2010 yılında çiftçiden 16 milyar 299 milyon lira kesinti yapmıştır. Rakamlara boğmamak için sadece 2010 yılını örnek vermek istiyorum, diğer yılların toplamını söyleyeceğim. 2010 yılında gayrisafi millî hasıla 1 trilyon 28 milyar 802 milyondur. Çıkarılan kanunla tarıma ödenmesi gereken 10 milyar 288 milyondur, çiftçiye verilen 5 milyar 605 milyondur yani çiftçiye 4 milyar 683 milyon eksik ödenmiştir. 2011-2012 yılını buna dâhil edecek olursak tarıma verilen destek ortalama 25 milyar azalmıştır.

Tarımda kullanılan mazota çiftçi 5 milyar 900 milyon vergi ödemektedir. Yer altı sulamalarında -tarımda- kullanılan enerji fiyatlarının bu Hükûmet döneminde maliyetleri tahammül boyutlarını aşmıştır. 140 bin tarımsal sulama abonesinin yüzde 80’inin MEDAŞ ve enerji şirketlerine borcu vardır. Toplam borç, faiziyle birlikte 2,5 milyar liranın üzerindedir. Yüzde 40’ının elektriği kesik durumdadır.

Türkiye'nin ekili alanlarının yüzde 75’ini tahıl ürünleri kaplamaktadır. Buğday, arpa, çavdar, yulaf, bu ürünler para etmemektedir. Ayrıca, kırsalda narenciye, pamuk, patates, pancar, lahana gibi ürünler de artık köylüye gelir getirmemektedir. Örneğin, 2003-2009 yılları arasında 11 milyon 945 bin ton buğday ithalatı yapılmıştır. Karşılığında 3,5 milyar dolar ithalat parası ödenmiştir.

Hayvancılıkta aynı sorunlar devam etmektedir. Çiftçi 7,5 milyara aldığı hayvanı bugün 1,5 milyara satamamaktadır. Türkiye, bu Hükûmet döneminde Türkiye’nin yüz ölçümü bakımından ikinci büyük ili olan Ankara’nın yüz ölçümü kadar 2,5 milyon hektar alanı tarımda işlemekten vazgeçmiştir. Yanlış politikalar sonucu ülkemizin boş bırakılan tarım alanı büyüklüğü ise Yalova, Kilis, Bartın, Zonguldak, Düzce, Osmaniye, Iğdır, Kocaeli olmak üzere 8 ilin toplam alanını geçmiştir. Toplam 20 bin kilometrekaredir. 2002 yılında tarımdan geçimini sağlayan çiftçi, üretici sayısı 7 milyon 400 bin iken 2009 sonu itibarıyla bu rakam 5 milyon 200 bindir. Yani 2 milyon üretici üretimden elini çekerek göç etmiştir.

Değerli arkadaşlar, küçük kentlerde de özelleştirme sonucu fabrikalar, limanlar satılmış ve bu kentlerde başlayan ekonomik gerilemeler büyük kentlere insanları göçe zorlamıştır. Örneğin, TEKEL sigara bölümünün 2004 yılında özelleştirilmesi sonrasında satılan 6 fabrikadan 5’i kapanmıştır. İstanbul, Adana, Bitlis, Malatya ve Tokat fabrikaları kapalıdır, yalnızca Ballıca Fabrikası çalışmaya devam etmektedir. TEKEL içki bölümünün özelleştirilmesi sonrasında ise satılan 19 fabrikadan 9’u kapatılmıştır; Ankara, Çanakkale, Diyarbakır, İstanbul, İzmir, Şanlıurfa, Kırıkkale, Ürgüp, Yozgat. Bu 19 fabrika 2004 yılında stokları ve arsalarıyla birlikte 290 milyon dolara satılmış, satın alanlar bir yıl içinde Amerikan Texas Pasific firmasına bu tesislerin yüzde 92’sini 810 milyon dolara devretmişlerdir. 2008 yılında ise TEKEL sigara bölümü British American Tobacco firmasına satılmıştır.

Bunun dışında, geçtiğimiz yıllar boyunca şeker fabrikalarının, çimento fabrikalarının özelleştirilmesi sonucu küçük kentlerde işsizlik ve gelir dağılımı bozulmuş ve büyük kentlere göçün nedeni olmuştur.

TÜİK’in son bir yıldaki verilerinden yapılan derlemeye göre 2012 yılında en çok göç veren il Ağrı ilidir. 552.404 kişinin yaşadığı Ağrı ilinde 27.984 kişi başka illere göç etmiştir. Ağrı ilimizi binde eksi 25,64 göç hızıyla Muş ve eksi 21,03 net göç hızıyla Kars ilimiz takip etmiştir. Türkiye’de geçen yıl 2 milyon 317 bin 814 kişi şehir değiştirmiştir. En fazla göç alan şehir İstanbul, Ankara ve İzmir olarak gerçekleşmiştir. 5 milyon kişinin yaşadığı başkent Ankara’ya ise geçen 2012 yılında 160.230 kişi yerleşmiştir.

Değerli milletvekilleri, bunun dışında göçün bir başka sebebi ise yüz binlerce üniversite mezunu olan gençlerin okullarını bitirdikten sonra kendi kentlerinde, özellikle Anadolu’nun küçük kentlerinde iş bulamamasıdır; bu sebepten dolayı büyük kentlere göç etmektedirler veya memleketlerine dönmemektedirler. Üretimden yoksun genel ekonomik uygulamaların etkisi ve istihdam yaratılamaması da göçün nedenleri arasındadır. Bu Hükûmet öncesi -cari işlemler açığı- seksen yılda toplam 44 milyar dolar cari açık veren Türkiye, bu Hükûmet döneminde on yılda 349 milyar dolar cari açık vermiştir; örneğin, Aralık 2002’de 6,6 milyar dolar olan sıcak para, Mayıs 2013’te 160 milyar dolara çıkmıştır. Bu Hükûmet öncesi seksen yılda toplam        247 milyar dolar açık veren Türkiye, bu Hükûmet döneminde toplam 586 milyar 900 milyon dolar açık vermiştir.

Dolayısıyla, Anadolu kentlerinde yaşanan bu göç olayının araştırılması sebebiyle Milliyetçi Hareket Partisi tarafından verilen Meclis araştırma önergesiyle ilgili grup önerisini desteklediğimizi belirtir, yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN –   Teşekkür ediyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Vural Kavuncu, Kütahya Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VURAL KAVUNCU (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin göç veren illerde yaşayan kişiler ve şehirlerle ilgili sorunlar yönünde verdiği araştırma önergesiyle ilgili grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, göç insanlık tarihi kadar eski bir gerçektir. Herkes eskiden, geçmişte tarım ve hayvancılık açısından daha elverişli alanlara gitmek… Doğal kaynakların artan nüfusu beslemeye yeterli olmadığı yerlerden daha iyi yerlere doğru göçler olagelmiştir. Tabii, göçlerin çok daha değişik, siyasi nedenleri de olabilir. Göç ülkemizin de bir gerçeğidir. Geçmişe baktığınızda, İstanbul “Taşı toprağı altın.” diyerek 8 milyon nüfustan yakın bir zaman içerisinde, 14 milyon nüfusa eğer tırmandı ise bunu, metropollerin ve çarpık kentleşmenin de bir örneği olarak bu sorunu ortaya koymak gerekir. Göçün sadece iller arasında değil, il içinde, kırsaldan kente doğru da  bir akım olduğu gerçektir.

Peki, bununla ilişkili Hükûmetimiz döneminde neler yapılmıştır ben kısaca bunlardan bahsetmek istiyorum. Öncelikle, göç neden olur, buna bakarsak sorunların çözümünde neler yapıldığını daha iyi anlamış olacağız. Eğer tarım alanları yetersizse, erozyonu önleyemezseniz, toprak verimsiz hâle gelirse köylünün karnı doymaz, kırsaldan kente göç eder. Eğer iş imkânları azalırsa, yatırımlar dengesiz olursa, eğitim ve sağlık hizmetlerinde yetersizlik olursa, evet, kentlere göç olur. Ekonomik istikrarsızlıklar, sosyal problemler, güvenlik sorunları göçün, gene, temel nedenidir. Özetle, kişiler yaşadıkları yerlerde karınları doymaz, mutlu olmazlar, sağlıklı bir çevre, çağdaş bir kentte yaşamazlarsa bir göç olur.

Ben, özelde kendi seçim bölgem olan Kütahya’dan da biraz bahsetmek istiyorum. Çünkü bizden önce konuşan önerge sahibi değerli milletvekili -seçim bölgemden- Kütahya’dan bazı örneklerle yola çıktı. Aslında Kütahya’da baktığınızda, son dönemde kamuoyuna da intikal etmiş, 25 bin erkeğin göç ettiğine dair bir spekülasyon var. Şimdi, bir 25 bin nüfus azalmasının doğrudan acaba çalışan nüfusun sadece işsizlik ve ekonomik yetersizlikle ilgili olarak göç ettiği yönünde çıkarımlar aslında tamamen siyasi, son derece sığ ve yanlış çıkarımlardır. Neden derseniz?

Değerli milletvekilleri, meşhurdur Nasrettin Hocanın fıkrası. Bir ödünç kazan vermiş. Kazan geldiğinde, yanında küçük bir kazanla geri gelince oradaki kişi sesini çıkarmamış fakat bir sonraki seferde kazan geri gelmeyince, “Ne oldu Hoca bizim kazan?” deyince bu sefer “Öldü.”demiş. “Peki, doğururken ses çıkarmadın da ‘Kazan öldü.’ deyince niye itiraz ediyorsun?” demiş.

Nereden geleceğim buraya? Kütahya’da bir önceki yıl baktığınızda nüfusta yaklaşık 20 bin artış var, bir sonraki yıl 25 bin eksiklik var, bir sonraki yıl gene 10 bin artış var. Şimdi, bu işte bir anormallik var. Anormallik de şu: Çalışan nüfusun eksilmesiyle ilgili değil, tamamen TÜİK’in aldığı verilerde, esas aldığı askerî celp oranlarında. Bir yıl askeriye 1 celp yerine 4 celp bildirmiş ve 4 tane nüfus bildirince böyle bir suni artış meydana gelmiş. Şimdi bundan yola çıkarak illerin ekonomisinin kötü olduğu ve tamamen yok olduğu anlamına gelmez.

Bir de -çok kısa- doğurganlık oranı hâlâ ülkemizde yer yer sorun. Kütahya’mızın Domaniç ilçemizde doğurganlık oranı 1,9. Belediye başkanımız, merkezde doğan çocuklara 1 tane hediye bayrak veriyor. Sordum, “Son üç ayda, Yakup Başkan, ne kadar bayrak verdin?” dedim, Şehir merkezinde toplam 6 tane çocuk doğumu var. Demek ki sadece bu konu değil.

Bir de baktığınızda bir iddia söz konusu oldu, işte, işsizler gitti, geri kalan nüfusta da ortalama olarak işsizlik oranı da azalmış oldu. Bu çok asılsız bir iddiadır. Gidenlerin tamamı işsizlikten gidenler değil, gelenler de tamamen işe sahip olanlar değil. Burada, hareketin içerisinde memurlarımız var, çalışanlar var, işi olup da gidenlerin içinde, ailede işsiz kişiler de var. Dolayısıyla, bu tamamen bilim dışı bir çıkarım ve iddiadır.

Ülkemizde miras yollu arazilerin bölünmesi, tarım alanlarının daralması, çiftçi başına düşen arazi miktarının azalması geçmişte çok önemli bir sorundu. İşte, çözüm olarak biz buralardan başladık. Öncelikle toplulaştırma anlamında yapılan çalışmalarda büyük mesafeler katedildi. 2001 yılına kadar yapılan toplam toplulaştırmaya baktığınızda yaklaşık 450 bin hektarla sınırlı kalırken şu anda 3 milyon hektarın üzerine çıkarılan bir toplulaştırma var. 2023 yılında biz bunu tamamlamayı ve arazileri toplu olarak, verimli olarak çiftçilerimize verebilmeyi hedefliyoruz.

Baktığınızda, ülkemizin her yerinde barajlar, göletler, sulama göletleriyle topraklarımıza bereket geliyor. Sadece Kütahya’da son on yılda yapılan veya yapımı devam eden baraj sayısı 3, yapımı devam eden gölet sayısı 45; binlerce dekar alan, sulama alanları ve kanallarıyla devam ediyor.

 İş istihdamına bakalım, neredeydik ne oldu? Türkiye’de işsizlik oranları şu anda euro bölgesinin en düşük miktarlarına doğru yaklaşmaya başladı.

Ben Kütahya’dan kısaca örnekler vermek istiyorum: Çokça eleştiriler var, kamu yatırımları yapılmıyor, iş alanları açılmıyor… Bakın, Emet’te Etibor, 2 tane fabrika Hükûmetimiz döneminde yapıldı, 3’üncü fabrika da 600 bin liralık ödenekle, inşallah, önümüzdeki birkaç yıl içinde gerçekleşmiş olacak. Tunçbilek’te tamamen yeni havzalarla birlikte binlerce yeni iş alanına bir ila beş yıl içinde kavuşulacak. Gene, çokça eleştirilen özelleştirmelerde, son Seyitömer özelleştirmesine baktığınızda şu anda hiçbir işçimizin açıkta kalmadığını görüyoruz.

Gene, organizelere bakalım. Kütahya organizede 2004 yılında 10 tane tesis, toplam 250 çalışan vardı; bugün 70’in üzerinde tesis, 6.500 çalışan var. İkinci organizeyi kurduk. Gediz’de 2006 yılında kurulan organizede 900 kişi istihdam ediliyor ve özelde çalışan kişi sayısı da 2.700’den 5.000’e çıktı.

Tavşanlı OSB’ye bakıyorsunuz, 2006’da kuruldu, 2010 yılında tesisleşmeye başlandı ve toplam 4 tesis kuruldu, 11 tesis yatırımda. Şu anda 1.350 istihdam var, bitince 300 kişilik istihdam olacak.  

KOSGEB tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar esnafımıza ve iş kurmak isteyen girişimcilere önemli destekler veriyor. Mevcut iş yerlerinde üniversiteli çalışan işçilere, personele verilen desteklerin yanı sıra tanıtım, katalog, fuar destekleri… gene girişimcilere verilen, yeni iş kuracaklara verilen destekler... Bugün “Ben iş kuracağım.” diyorsunuz, size 30 bin lira hibe, gene 70 bin lira da size çok düşük faizle kredi veriliyor. “Ben iş birliği yapacağım, güç birliği yapacağım.” dediğinizde, 5 kişi bir araya geliyorsunuz 250 bin lira hibe, geri kalan 500 bin lira da çok düşük faizle size kredi veriliyor. Hanımlara mikro krediler var. Teşviklerde şu anda Kütahya ve Afyon 4’üncü bölge teşvik kapsamında.

Gene, baktığınızda 5084 sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki Kanunu dört yıl boyunca uzatıldı. Buna göre işveren payı olan primler hazine tarafından veriliyor. Bakın, illerin genişlemesine yönelik olarak ulaşımda, tüm Türkiye’de ulaşımda katedilen mesafe halkımız tarafından çok iyi değerlendiriliyor.

Gene, Kütahya ve bölgemize hitap eden Zafer Havalimanı. Kütahya’yı çevre illere bağlayan bütün yollarımızın bölünmüş yolla donanması demir yollarındaki projeler ile büyük bir istihdam kaynağı bekliyoruz.

Gene, üniversiteler, Türkiye’nin bütün vilayetlerinde üniversitelerimiz var. “Üniversite ne olacak, her yerde kurulmasın.” diyenlere inat Hakkâri’de bile üniversitemiz açıldı. Kütahya’daki üniversitemiz 2001 yılında toplam 21 bin öğrenci varken şu anda 43 bin öğrenciye ulaştı.

Bakın, özetle, değerli milletvekilleri, sadece Kütahya için vereceğim, Kütahya’da fazla söze gerek yok, istihdam anlamında 2001 yılında SGK’lı çalışan sayısı 28.300, bugün, 2013’te 80 bin SGK’lı çalışan var. Bunun üstüne de 24 bin tane BAĞ-KUR’lu ve tarım sigortalı çalışan var.

Baktığınızda Hükûmetimiz bununla ilişkili önlemleri almış, -kentlerimizi değişim, dönüşümle birlikte- kentsel dönüşümler uygulanmakta, her taraf insanlarımızın, hemşehrilerimizin daha iyi yaşayacağı mekânlar, parklar, bahçelerle donanıyor.

Sağlıkta çok önemli gelişmeler var. Çocuklarımız artık başka illere gitmiyor, yerinde okullarımız açılıyor. Köylerimiz güzelleşiyor, daha sağlıklı hâle geliyor ve bu millet 2001 yılında Başbakanın önüne atılan yazar kasayı unutmadı, yollara dökülen esnafı, köylüyü unutmadı.

Bu nedenle, Milliyetçi Hareket Partisinin araştırma önergesi aleyhinde oy vereceğimizi söylüyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkanım, sayın konuşmacı konuşmama atfen Nasrettin Hoca hikâyesi anlattı, bir de bilim dışı gerçeklerden bahsettiğimi söyledi, sataşmadan söz istiyorum.

BAŞKAN – Öneri sizin zaten, atıf yapacak sizin konuşmanıza tabii ki, önerinize.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Hayır, bilim dışı konuştuğumu söyledi, onunla ilgili açıklamada bulunalım. “Çarpıttı.” dediler.

BAŞKAN – Ne diye sataştı? Ne söyledi? Sataşma mı, yoksa… Açıklama hakkınız yok. 

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sataşma.

BAŞKAN – Ne diye sataştı Sayın Işık, ne söyledi de sataştı?

ALİM IŞIK (Kütahya) – Nasrettin Hoca’nın kazan hikâyesini anlattı, siz de duydunuz Sayın Başkan. “Doğururken inanıyorsun da kaybolurken inanmıyor musun?” gibi nüfus verilerini çarpıttığımı söyledi. Açıklamam lazım. Kütahya’da kaybolan 25 bin…

BAŞKAN – Sayın Işık, İç Tüzük’te açıklama gibi bir şey söz konusu değil.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Peki. Sataşmadan dolayı söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Işık.

 

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Milletvekili Vural Kavuncu’nun MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

ALİM IŞIK (Kütahya) – Değerli milletvekilleri, Sayın Vekilimizi dinlediniz, Kütahya’da 25 bin erkek kaybolduğunda, söz konusu verilerle ilgili, yanlış yorumladığımı, siyasi amaçlarla bunu değerlendirdiğimi söyledi. Kendisi öyle değerlendirebilir. Kendi ilimin vekili olduğu için tabii, herhangi bir şekilde aksine bir şey söylemeyeceğim ama bunu siyasi polemik konusu yapan kendi partisinin, arkadaşımız, kendi milletvekilimiz.

“Kaybolan gençler ertesi yıl bulundu.”

Değerli milletvekili, seçimler öncesi “Kütahya’da Jandarma Taburu gitmeyecek, kalacak.” dediniz, taşındı, bir yıl askerî personel gelmeyince, sizin dediğiniz gibi 4 defa celp olayı değil, o yıl gelmediği için 10 bin gencimiz Kütahya’da görünmedi dolayısıyla eksi veri. Zaten her yıl 10-15 bin de göç eklenince 25 bin genç öyle kayboldu.

Diğer taraftan, bu ile gelenler ile bu ilden gidenlerin karşılaştırılması yapıldığında, gidenlerin işsiz gençler olduğu, gelenlerin, üniversite gençleri olmak üzere çoğunlukla nüfusa öyle katkı yaptığı görülür. Bunun bilim dışı bir tarafı yoktur. Kalanlarla ilgili eğer hâlâ işsizlik rakamlarına siz inanıyor ve bunların doğru olduğunu savunuyorsanız onu Kütahyalılar değerlendirecektir.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım, verdiğiniz söz için.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

 

V.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, (10/632) esas numaralı, Kütahya Milletvekili Alim Işık ve arkadaşları tarafından göç veren illerde göçe neden olan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilen Meclis araştırması önergesinin görüşmelerinin, Genel Kurulun 8 Temmuz 2013 Pazartesi günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

 

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

ALİM IŞIK (Kütahya) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Arayacağım.

Kabul etmeyenler...

Kâtip üyeler arasında anlaşmazlık var dolayısıyla elektronik cihazla oylama yapacağız.

İki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisi kabul edilmemiştir.

Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- CHP Grubunun, İzmir Milletvekili Hülya Güven ve arkadaşları tarafından göz yaşartıcı gazların ne tür etkileri olduğunun araştırılması ve uzun vadede ortaya çıkabilecek istenmeyen etkilerinin önlenmesi amacıyla 12/6/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 8 Temmuz 2013 Pazartesi günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

                                                                  08.07.2013

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu; 08.07.2013 Pazartesi günü (Bugün) toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İç Tüzük’ün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                   Mehmet Akif Hamzaçebi

                                                                                               İstanbul

                                                                                       Grup Başkan Vekili

Öneri:

İzmir Milletvekili Hülya Güven ve arkadaşları tarafından, 12.06.2013 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına "Göz yaşartıcı gazların ne tür etkileri olduğunun araştırılması ve uzun vadede ortaya çıkabilecek istenmeyen etkilerinin önlenmesi" amacıyla verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin (952 sıra no.lu), Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 08.07.2013 Pazartesi günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Hülya Güven, İzmir Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

HÜLYA GÜVEN (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Taksim Gezi Parkı’nda ve park protestosunu desteklemek için yurt çapında yapılan ve yurttaşlarımız tarafından AKP iktidarının özgürlükleri kısıtlayan uygulamalarının protesto edildiği gösterilere dönüşen eylemleri engellemek amacıyla kullanıldığı belirtilen çeşitli gazların -CS, OC, sarin, portakal gibi gazların- uzun vadede ortaya çıkabilecek istenmeyen etkilerinin önlemlerinin alınabilmesi için Meclis Başkanlığına vermiş olduğumuz araştırma önergesi hakkında grup adına söz almış bulunuyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, 2012 Ağustosunda verdiğim bir soru önergesinde, o zaman kullanıldığı belirtilen biber gazının astıma yol açabildiği ve kapalı alanda kullanıldığında ya da astımlı kişilerin üzerine sıkıldığında ölüme yol açabildiğini ve yasaklanması gerektiğini belirtmiştim. Bu konuda yine milletvekillerimiz verdikleri çeşitli önergelerle, yine sivil toplum kuruluşları da yaptıkları açıklamalarla aynı öneride bulunmuşlardı.

Üzerinden bir yıl bile geçmeden gazların çeşitlendiğini ve yurttaşlara uygulandığını işitiyoruz. Sadece demokratik haklarını kullanmak isteyen, barış isteyen, özgürlük isteyen yurttaşlarımıza biber gazı değil sadece, farklı gazların da kullanıldığı iddia edildi ve bu şüphe ortaya çıktı. Bunlardan birisi de portakal gazı yani Vietnam’da kullanılan ve hâlâ oradaki Vietnamlılar üzerinde etkileri süren portakal gazı. Karaciğer hasarına ve hâlâ engelli bebeklerin doğmasına yol açan bir gaz. Kullanıldığı belirtilen diğer gazlar CS, CR gibi… hatta kullanımı yasak olan sarin gazı da iddia edilmiştir. Her birinin etkisi farklı, üstelik sarin gazının kullanımı yasak dedik ama yakın zamanda, hatırlayacaksınız, Mersin’de ve Adana’da yakalandı.

2012 yılında Sayın İdris Naim Şahin, biber gazının laboratuvar testlerinden geçirildiğini, zararlı, kalıcı etki bırakmadığını söylemişti. Ben sormak istiyorum: Hangi laboratuvar testleri? Depolar tükendiği için acele getirilen gazlar, acele satın alınan gazlar, TOMA’larda suya karıştırıldığı için vücutta yanık oluşturan gazlar, günlerce kusan yurttaşlar, gençler…

AHMET YENİ (Samsun) – Sopalar, taşlar, bıçaklar…

HÜLYA GÜVEN (Devamla) – Üstelik polise emir veriliyor “Acımadan sıkacaksınız.” diye. 10’uncu katlara atılıyorlar, hasta, yaşlı, bebek varsa ölsün diye. Sanki Bize oy vermeyen yok olsun.” mantığı yürütülüyor. Herhâlde Sayın Başbakanın kendinden saymadığı yüzde 50’nin yok olması isteniyor.

Ne olduğu belli olmayan gazlar, insanların üzerine haşere ilacı gibi sıkıldı. Dünya ayağa kaktı, yine umursanmadı. Durmadan polise “Sık!” diye emir verildi. Bunun son örneğini de yine Taksim Meydanı’nda cumartesi günü gördük. Ama bu arada ben şunu da sormak istiyorum: Bu arada alana sürdüğünüz ve sürekli gaza maruz kalan polislere ne olacak? Gaz maskeleriyle korunduklarını sanan polisler, gelecekte hangi hastalıkların onları da beklediği belli değil.

MEHMET METİNER (Adıyaman) – Dünya Mısır’da niye ayağa kalkmıyor?

HÜLYA GÜVEN (Devamla) – Siz  “Mısır” diyorsunuz ama ben Amerika’dan bir örnek vermek istiyorum. Hükûmetten de bu davranışı bekliyoruz.

Amerika Birleşik Devletleri’nde 17 Eylül 2011 yılında, ekonomik kriz nedeniyle “Wall Street’i İşgal Et” eyleminde, yüksek harçları protesto için kampüste oturma eylemi yapan öğrencilere polis biber gazı sıktığı için açılan dava sonucunda üniversite yönetimi 1 milyon dolar ödemeyi ve mektupla özür dilemeyi kabul etti. Aslında sizlerin daha fazlasını vermeniz gerekmekte, orantısız sıkılan ve ölümlere yol açan müdahaleler yapıldı çünkü.

Peki, bizde ne oluyor? Biber gazı adı altında ne olduğu bilinmeyen gazlar atılıyor. Yurttaşlar nasıl önlem alacaklarını bilmiyorlar. Doktorlar acil müdahale ettikleri için tutuklanıyorlar, hekimliklerini yapmaları engelleniyor. Hatta hekimlere ceza yasası çıkıyor, ruhsatsız müdahale adıyla.

AHMET YENİ (Samsun) – Hocam, şehirleri yaktılar, yıktılar.

HÜLYA GÜVEN (Devamla) – Demokratik haklarını kullanmak isteyen gençler, kadınlar biber gazına maruz kaldıkları yetmiyormuş gibi gözaltına alınıyorlar. Kadınlar Akrep’lerin içinde tacize uğruyorlar. Öğrenci slogan atarsa on yıla çıkıyor. Biber gazı, taciz yetmezmiş gibi eli çivili, sopalı ya da palalı kişiler ortaya çıkıyor, saldırıyor, tekmeliyor ama onlar serbest bırakılıyorlar.

Sayın İçişleri Bakanı genelge yayınladı, “Gazlar yaşlılara, engellilere, kapalı alanlara atılmayacak.” Diye, dinleyen oldu mu acaba? Peki, Sayın Muammer Güler daha önce gazın etkilerini bilmiyor muydu? Kullanılmaya başlandığından bu yana konu ile ilgili uzmanlar “Yasaklansın.” diye anons yaparlarken şaka mı sanılıyordu? Galiba, artık “Önce gaz atılacak.” diye anons yapılmaya başlanmış ama kaçanları da kovalayarak üzerlerine yine orantısız gaz bombası atılmakta.

Şimdi, ben sadece biber gazının akut olan bir iki etkisinden bahsedeceğim. Öksürük, -tabii normal gelebilir- solunum yetmezliği, solunumun durması, solunumun durması -sonucunda tabii ki beynin hasar görmesi mümkündür, tansiyonun ani yükselmesi, bayılma, görülebiliyor yüksek konsantrasyonlarda ise sinir sisteminde kalıcı hasar oluşturabiliyor.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Taş ve molotofların da yan etkisini say.

HÜLYA GÜVEN (Devamla) – Bu kadar çok gaza maruz kalan yurttaşlarımızın sağlığını “Bize oy vermedi.” diye düşünmek istemiyor musunuz? Sizler için önemli değil mi? Bir hükûmet ülkesinde yaşayan herkesi kucaklamalı. Öncelikle bu gazın yasaklanması gerekiyor, maruz kalanların da kontrole, sağlık açısından denetime alınması gerekiyor. Tüm yurttaşların demokratik haklarını kullanmalarına izin verilmesi gerekiyor.

Ben bazı kurumların isimlerini vereceğim. Birçok kurum aslında etkileriyle ilgili çok çeşitli açıklamalar yaptılar, bu gazların etkileriyle ilgili. Türk Tabipleri Birliği, eczacı odası, Kimya Mühendisleri Odası…

MEHMET METİNER (Adıyaman) – Sizin arka bahçeniz!

HÜLYA GÜVEN (Devamla) – Ve 18 Haziran 2013 tarihinde acil olarak açıklanan bir basın bildirisinden bahsetmek istiyorum. Burada Uzmanlık Dernekleri Eşgüdüm Kurulu üyesi dernek temsilciliklerinden oluşan Gösteri Kontrol Ajanları Bilimsel Danışma Kurulu ülkemize ve dünya kamuoyuna bir basın bildirisi açıklamıştır ve burada diyor ki: “Biber gazı kimyasal bir silahtır, acilen yasaklanmalıdır.”

Sayın milletvekilleri, ben vicdanlarınıza hitap etmek istiyorum. Artık ülkemizde refah içinde sağlıklı bireyler yetişmesi için tüm gayretlerinizi göstermenizi ve kullanılan gazların etkilerinin ortaya çıkarılması için, uzun vadedeki ortaya çıkacak yine etkilerin önlenebilmesi için verdiğimiz önergemizin gündeme alınmasını istiyor, saygılarımı sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen İdris Şahin, Çankırı Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İDRİS ŞAHİN (Çankırı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin, ülkemizde birçok ilde vatandaşımıza ve yabancılara karşı Emniyet Genel Müdürlüğü personeli tarafından kullanıldığını bildirdiği gazların türlerine göre ve bu gazlara maruz kalan kişilerde akut ve kronik ne tür etkilere neden olduğunun, uzun vadede ortaya çıkabilecek istenmeyen etkilerinin, önlemlerinin alınabilmesi için yapılması gerekenlerin araştırılması adına komisyon kurulmasını talep ettiği önerge aleyhinde konuşmak üzere söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle önergenin içeriğine baktığımızda, bir kısım gazların kullanıldığı ifade edilmekte. Oysaki resmî kayıtlardan almış olduğumuz bilgilerde, burada bahsi geçen bir kısım gazların, kesinlikle, son dönemlerde meydana gelen olaylarda kullanılmadığı sübuta ermiş durumda. Ancak, tabii, her ne şekliyle olursa olsun, bir toplumsal olayda biber gazı dahi olsa, kullanılmasını hoş karşılamamızı ve biber gazının kullanılmasını burada övecek bir durum içerisinde olmamızı da kimse bizden beklemesin.

Ancak şunu ifade edeyim ki, biber gazı, özellikle son yıllarda kolluk görevlileri tarafından toplumsal olaylara müdahalede sıklıkla başvurulan bir araç hâline gelmiştir. Biber gazı kullanımındaki artış çok sayıda ülkenin yanı sıra Türkiye’de de gözlemlenmektedir. Biber gazı, 1969’da kimyasal silahların yasaklanmasıyla ilgili hazırlanan Cenevre Protokolü çerçevesinde yasak kimyasallar arasına alınmayan bir maddedir. Toplumsal olaylara müdahalede biber gazı kullanılması Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne de uygunluğu değişik kararlarla da ifade edilmiştir.

Öncelikle, kolluğun biber gazına başvurması gereklilik, orantılılık, üçüncü kişilerin zarar görmesinin önlenmesi, ortaya çıkacak sağlık sorunlarına karşı tıbbi müdahale imkânının sağlanması gibi ilkelere tabidir. Güvenlik güçleri karşılaştıkları çeşitli durumlar karşısında zor kullanma yetkisine sahiptirler. Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu’nun 16’ncı maddesinde “Polis, görevini yaparken direnişle karşılaşması halinde, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde zor kullanmaya yetkilidir.” hükmünü haizdir. Söz konusu zor kullanma araçlarından biri de, göz yaşartıcı gaz ya da biber gazı olarak kanunda tanımlanmıştır.

Kolluk görevlileri biber gazı kullanmaya yalnızca gerekli olduğunda daha hafif araçlarla bir çözüme ulaşamadıklarında başvurabilmelilerdir. Kolluk görevlileri biber gazına orantılılık ilkesi çerçevesinde başvurmalıdırlar. Kullanılacak biber gazı kolluğun karşı karşıya kaldığı durumu çözmeye yetecek düzeyi aşmamalıdır.

Yine, kolluk görevlileri biber gazına başvururken çevrede bulunan üçüncü kişilerin etkilenmemelerini, yahut bu mümkün değilse, olabilecek en asgari düzeyde etkilenmeleri için tedbir almak zorundadır.

Yine, kolluk görevlileri, biber gazına başvurulduğu durumlarda ortaya çıkabilecek sağlık sorunlarına tıbbi müdahalede bulunabilecek sağlık görevlilerinin bulunmasını da temin etmekle yükümlüdür.

Özellikle Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edilen ve 1979 tarihli kolluk güçleri görevlilerinin davranışlarına ilişkin kuralları düzenleyen madde de kolluğun güç kullanmasının istisna olması gerektiğini ifade etmektedir. Güç kullanırken de “orantılılık” ilkesini Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulu da tavsiyede bulunmuştur. Ancak, başkaca çare kalmaması hâlinde de güç kullanmayı tavsiye etmektedir.

Bu konuda, özellikle biber gazıyla alakalı konuda, Barış ve Demokrasi Partisinin de 11/6/2013 tarihinde, Meclis araştırma komisyonu kurulmasına dair bir önergesi Genel Kurulda okundu ve o günkü Genel Kurulda da Barış ve Demokrasi Partisinin araştırma önergesi aleyhine AK PARTİ Grubu adına da konuşmuş idim. Yaklaşık yirmi beş gün geçmesine rağmen, aynı mahiyette bir önergeyle yine karşı karşıyayız. Bu önergelerde bahsedilen hususları, özellikle değerli konuşmacının burada ifade ettiği, insanın sağlığı açısından yapılması gerekenler ve bu konuda önlemlerin alınmasına dair tüm talepleri yürekten olumlu bulduğumu ifade etmek istiyorum ve bunlar adına herkesin sağlıklıca adım atması gerektiği kanaatindeyim. Ancak, son zamanlarda özellikle burada ifade edilen ve örnek olarak da toplumsal olaylara karşı polisin orantısız güç kullandığına yönelik hiçbir beyanı da bu kürsüden kabul etmemiz mümkün değil.

Öncelikle şunun izahını çok iyi yapmamız lazım: Polisin zorda kalmadığı müddetçe ve karşısındaki muhataplarını uyarmadan asla ve asla böyle bir yönteme başvurmadığını hepimiz biliyoruz. Değerli konuşmacımız da burada çok netliğiyle kendisi ifade etti, “Gaz kullanılmadan önce polisin eylemcileri uyardığını da bizzat biliyoruz ve duyduk.” dedi.

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Bir dakika önce, bir dakika önce.

İDRİS ŞAHİN (Devamla) – Şimdi, uyardığı bu kişiler hâlâ kanuna karşı direniyorsa, polisin başkaca yapabileceği hiçbir yol kalmamış ise yasal sınırlar içerisinde bu biber gazını kullanıyor olmasından sizlerin de rahatsız olmaması gerekiyor. Çünkü hepimiz şuna inanıyoruz, diyoruz ki: Bu ülke demokratik, laik, hukuk devleti, sosyal bir devlet. İnsanlar tepkilerini elbette aşırıya kaçmadığı müddetçe, demokratik ölçüler içerisinde elbette ki göstermelilerdir. Ancak, şu son dönemde gerek Taksim merkezinde olmak kaydıyla yurdun değişik noktalarındaki eylemcilerin ve göstericilerin taleplerinin samimi olduğunu, meşru taleplerinin kamu idaresini elinde bulunduran güçler tarafından karşılanmadığı noktasında eğer bir kaygınız varsa, emin olun, yanlış düşünüyorsunuz. Çünkü samimi talepler karşısında gerek Hükûmet yetkilileri gerek yerel yöneticiler her türlü taleplere karşı açık olduklarını ve meşru zeminde hak arama yöntemlerine karşı da duyarsız kalmayacaklarını ifade etmiş olmalarına rağmen…

AYKAN ERDEMİR (Bursa) – Gösteri meşru bir haktır.

İDRİS ŞAHİN (Devamla) – …hukuk devletinde hukuku aşarak ve zorlayarak hak elde etmeye çalışanlara karşı da, kusura bakmayın, kolluk kuvvetleri gereğini yapmak durumundadır.

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Fenerbahçe stadındaki gibi, değil mi? Fenerbahçe stadında olduğu gibi. Çoluk çocuğun üzerine gaz atarak, değil mi? Beşiktaş stadında olduğu gibi.

İDRİS ŞAHİN (Devamla) – Bu konuda hem Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin benzer nitelikte kararları hem Cenevre Protokolü hem de Birleşmiş Milletlerin Genel Kurulunda alınmış bir kısım kararlar söz konusudur. Bizler işimize geldiği zaman Avrupa’yı ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesini referans gösterip, işimize gelmediği zaman da hak arama yöntemlerini hukukun dışına çıkarak etkinleştirme arzusu içerisinde olduğumuzu gösterirsek samimi demokratlığımızdan şüphe edilir ve özellikle şunu ifade edeyim ki: Sarin gazının toplumsal olaylarda kullanıldığına dair bir bulgunun olmamasına rağmen, Adana ve Mersin’de bir şekliyle ele geçmiş bu gazların “Sanki toplumsal olaylarda kullanılıyor.” şeklinde burada takdim edilmiş olmasının da Değerli Hocamıza yakışmadığını ifade etmek istiyorum.

Yine, polise, göstericilere karşı kullanılması için emir verildiği beyanını da asla ve asla kabul etmiyoruz. Herkes kendi vazifesini yapmakla yükümlüdür. Polis, görevini yaparken Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu’na uygun olarak görevini yapmaktadır.

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) - Sivil olarak git de bir sor bakalım o polislere, bir konuş bakalım o polislerle, ne diyor, gör.

İDRİS ŞAHİN (Devamla) – Bunun dışında, oradaki bir toplumsal olayı bastırmak için görevini yapan polis memuruna iktidarın emir verdiği yönündeki bir beyanı burada, Genel Kurulda ifade etmek bir haksızlıktır ve gerçeğin tamamen tersine ve hilafına bir beyan olarak burada değerlendiriyoruz. Asla ve asla bizler, kimsenin görevini yaparken onlara müdahil olmuyoruz. Özellikle de şu son günlerdeki yargıya intikal etmiş bir konuyla alakalı, oradaki esnafın içinde bulunduğu hâleti ve ruhiyeyi en iyi anlaması gerekenler sizlersiniz, “Alandayız.” diyorsunuz. Gezi Parkı eylemleriyle birlikte ben bu kürsüden daha önce de ifade ettim, sadece oradaki göstericileri değil oradaki bir esnafı da bir dinleyin, esnafın mağduriyetlerini de görün, ondan sonra çıkıp bu kürsüden onların adına da bir şeyler ifade edin istiyoruz ama biz sizlerden bunu maalesef göremiyoruz.

Şimdi, oradaki esnafın hukuk çerçevesinde yapmış olduğu bir eylemi yargıya da müdahale etmek suretiyle burada Hükûmete yansıtmak ve Hükûmetin sanki bu kişileri tutuklamadığı gibi bir söylem içerisine girmenin de haksızlık olduğuna inanıyorum.

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Hakikaten inanıyor musun?

İDRİS ŞAHİN (Devamla) – Anayasa’nın 138’inci maddesi son derece açıktır, yargı bağımsızdır, kendi işlev ve görevini ifa etmekle yükümlüdür, ona herhangi bir şekilde kimsenin talimat vermesi de söz konusu değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İDRİS ŞAHİN (Devamla) – Bu duygu ve düşüncelerle önergenin aleyhinde olduğumuzu bildiriyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Özcan Yeniçeri, Ankara Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi tarafından, özellikle bu gaz kullanımına yönelik olarak verilen ve bu ortaya çıkacağı, kısa, orta, uzun vadedeki sorunların giderilmesi ya da yok edilmesiyle ilgili önergenin lehinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; önce şunu anlamamız gerekiyor: “Gösteriler sırasında gaz kullanılsın mı, kullanılmasın mı; Gaz zararlı mıdır, değil midir?” sorusu “Dünya yuvarlık mıdır, değil midir?” sorusu kadar saçmadır bugün.

Sorun, halkı ya da göstericiyi sokağa çıkarmanın ve gaz kullanmaya ihtiyaç duymayacak şartların yaratılmasıdır. Göz yaşartan, mide bulandıran, kanser üretmesi muhtemel gazın kullanılmasını doğru bulmak mümkün değildir. Gaz kullanımı aslında insani de değildir, alelusul kullanılması ise faciadır. En son başvurulması gereken bir usule ilk olarak  başvurmak da son derece yanlıştır.

Aslında, konu, biraz da demokrasi ve demokrasinin algılanmasıyla da ilgilidir çünkü demokrasi ilerledikçe gazın kullanımının da normalde azalması icap eder. Eğer bir ülkede gaz ne kadar fazla kullanılıyorsa o ülkenin demokratik kültürü ve demokratik yaşamı o kadar geridedir demektir.

İnsana duyulan saygı arttıkça aslında demokrasi de kökleşecek, gaz ve kimyasal kullanımı da azalacaktır hatta yok olacaktır. Gösterilere müdahale için gazsız yöntemleri bulmak ve uygulamaya koymak iktidarın ve kolluk kuvvetlerinin başta gelen görevidir.

Üzerinde durulması gereken olayın, aslında sokağa çıkan göstericilerin sayısını azaltmak ya da polisin böyle bir muameleye başvurmasını engellemekten geçtiğini özellikle ifade etmemiz gerekiyor. Bu nedenle, insanlar niçin sokağa çıkıyor, insanlar ya da polis neden gaz kullanmak durumunda kalıyor? Polisi, güvenlik güçlerini ne kadar çok kullanıyorsanız Türkiye'yi, o kadar, çok iyi yönetmiyorsunuz demektir,  bu bir ölçüdür.

Şimdi, bu bakımdan şunu söyleyeyim: Gezi Parkı olaylarının toplumsal psikolojisini algılamak ve bunları çok net bir biçimde hem bilimsel hem de tedbirler bakımından değerlendirmek durumunda ve konumundayız.

Şimdi, ben çok basit bir şey söyleyeceğim. Bakın, Gezi Parkı’ndaki hadiselere, oraya giden insanlara, onların içerisinde bulunduğu hâletiruhiyeye değinmeden önce, Sayın Başbakanın ifade ettiği bir şeyi sizinle burada paylaşmak istiyorum. Sayın Başbakan, bir süre önce, Zeytinburnu’nda yükselen ve şehrin silüetini bozan 16/9 isimli kulelere tepki dile getirmişti ve demişti ki: “Sahibiyle konuştum, ‘Tıraşlayın.’ dedim ama hiçbir şey yapmadılar. O yüzden, çok kırıldım, beş yıldır konuşmuyorum.” Sonra, İstanbul 4. İdare Mahkemesi bu binaların yapı ruhsatını iptal ediyor ve gökdelenlerin hukuka aykırı olduğunu söylüyor, yıkılmasına karar veriyor.

Peki, bu ülkenin Başbakanı, bu ülkedeki İstanbul gibi bir kentin silüetinin bozulmasına -bozulmasına kadar giden süreç içerisindeki aşamaları söylemiyorum ama- ona itiraz gösteriyor da bu ülkenin halkı Sayın Başbakan kadar duyarlı bir tavır ortaya koyduğu zaman niçin isyan ediliyor, niçin göklere çıkılıyor ve kükreme şeklinde itirazlar geliştiriliyor?

Sayın Başbakan aslında Gezi Parkı’na gitmeliydi hem de ilk gün, orada tebrik etmeliydi, doğaya, oradaki yeşile, oradaki ağaçlara sahip çıkan insanları tebrik ve teşvik etmeliydi. Ha, oraya gitmez de eğer onu “marjinal” dediğimiz ya da birtakım yakıp yıkıcı, kırıp dökücü örgütlerin arenası hâline orayı getirtecek şekilde şartları yaratırsanız, ondan sonra geriye dönüp “Efendim, şundan kaynaklandı, bundan kaynaklandı.” deme hakkına sahip olmadığınız ortaya çıkar.

AHMET YENİ (Samsun) – Hocam, doğruları söylemiyorsunuz, doğruları söyleyin.

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – Şimdi, değerli milletvekilleri, ya, ben size bir şey anlatıyorum arkadaşlar. Şunları, bakın…

AHMET YENİ (Samsun) – Doğruları söyleyin Hocam.

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – Doğrunun bu babasıdır, anasıdır, teyzesidir. (AK PARTİ sıralarından gülüşmeler) Onun için, söylediklerimden bir şeyler anlamaya çalışın. Bakın, teker teker anlatacağım ne olduğunu çünkü bunu bir türlü siz algılamak istemiyorsunuz; kalıplarla düşünmeyin, reflekslerle reddetmeyin, beni yargılamaya çalışmayın, beni algılamaya çalışın. Ne oradakileri algıladınız ne de bizim buradan söylediklerimizi algılıyorsunuz; işiniz, gücünüz şablon.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Hocam, seni çok iyi anlamaya çalışıyoruz, biraz daha açarsan...

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – Bırakın şu parti taassubuyla, fanatiklikle düşünmeyi, bir kenara atın şunları.

AHMET YENİ (Samsun) – Doğruları söyle. Doğru adamsın, doğruları söyle.

BAŞKAN – Sayın Yeni, lütfen…

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – Şimdi, Gezi Parkı olayının neden olduğundan, nasıl olduğundan daha çok, ne olduğunu anlamak gerekiyor. Bunun için de olanın ne olduğunu, gerçeğe yakın bir biçimde okumak ve olanlardan sonuç ve ders çıkarmak zorundayız. Gezi Parkı olayları toplumsal bir reflekstir, ağzına kadar dolmuş ve gerilmiş olan kolektif bilinçaltının bilinç üstüne çıkmasıdır.

Gezi Parkı’ndaki düzenlemelerin ürettiği tepki, bir sonuçtur, başat bir neden değildir. Gezi Parkı düzenlemesi, yalnızca toplumsal bilinçaltını tutuşturan kıvılcım olmuştur. Toplumsal bilinçaltı, iktidarın yıllardır yürüttüğü gelgitli ve inişli çıkışlı politikalarla ağzına kadar doludur.

Değerli milletvekilleri, bakın, eğer bu iktidar, bu Türkiye’de, almış olduğu kararlarda muhalefetin itiraz ettiği bazı konulara dikkat etmiş olsaydı, kararlara ve yönetime katılmayı bir yöntem olarak devreye soksaydı, kamplaşma ve kutuplaşma yaratmasaydı, etnik, mezhep, bölge, cinsiyet farkını kışkırtmasaydı, gelir dağılımını sürdürülebilir bir konumda tutsaydı, yaşam biçimlerine, siyasal aidiyetlere göre vatandaşların ayrıştırılmadığı bir Türkiye’de, kim isterse istesin, yüz binlerce insanı sokağa çıkaramazdı.

Eğer sizin ülkenizde atanamayan öğretmen sorunu varsa, eğer sizin ülkenizde alışveriş merkezleri açıldıkça işlerini kaybeden insanlar varsa, eğer sizin ülkenizde dar gelirli, memur, sendikasız ve sosyal güvencesiz işçi varsa, taşeron mağduru asgari ücretli varsa, işsiz yığınları varsa sokaklarda da çatışmalar ve gerilimler vardır ve olacaktır. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Bugün, çok açık bir biçimde ifade ederim ki iktidar sahiplerinin, insanların özgürlük alanını genişletmekten, demokratik hukuk devletinin gereklerine göre davranmaktan çok, özel yaşam alanlarına müdahale ederek belirleyici, dayatıcı ve daraltıcı olmaları ülkedeki kaygıları artırmıştır. Toplumsal yaşam alanlarını bir kesimin ahlak anlayışlarına göre düzenlemeye kalkmak doğal tepki yaratmıştır. Bir düşünür diyor ki: “İktidar hayatı hedef aldığında hayat da iktidara direnişe döner.”

MEHMET METİNER (Adıyaman) – Vay, vay!

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – Hiçbir toplum, iktidarları tarafından üzerinde her türlü tasarrufun yapılabileceği bir kadavraya indirgenemez. Gezi Parkı ölü bir kadavra değildir ağaçların da coğrafyanın da ruhu vardır. Doğayı ve ağacı, üzerinde her türlü tasarrufun yapılabileceği cansız rant aracı olarak gören AKP iktidarı bu yönde yanılıyor.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Hocam, seni de gaza getirmişler.

AHMET YENİ (Samsun) – Hocam, şehirleri yaktılar.

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – Ağaçların ve yerlerin de bir ruhu vardır ve kendisine ilgisiz kalanları affetmez. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

AHMET YENİ (Samsun) – Hocam, şehirleri yaktılar!

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – Diğer yandan, Türkiye’de demokratik taleplere, halkın tamamının ihtiyaçlarına ve değerlerine duyarlı bir iktidar olmuş olsaydı… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – …Gezi Parkı’ndaki düzenleme sorunu ancak örgütlenmiş çevre unsurlarının ve Greenpeace’cilerin marjinal eylemleri olarak arşivlerdeki yerini alırdı.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Hocam, seni de gaza getirmişler.

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – Şimdi, her toplumda…

AHMET YENİ (Samsun) – Hocam, şehirleri yaktılar.

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – Bir bireyin toplumda kendisi için bir yeri olduğunu fark etmesi ve herkesin kendi değerleriyle yerli yerinde olduğunu görmesi o topluma barış getirir, huzur getirir. Belirsizlikler kaygı ve kriz yaratır. Kişiler, yönetimlere en büyük tepkiyi yaşam alanlarının sürdürülebilir olmaktan çıkması durumunda verirler. Bu tür tepkiler, kimlikten, haysiyetten ve onurdan kaynaklanır. İktidarlar yaptığı düzenlemelerle âdeta…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – …bireylere “Sizin adınıza ben yapıyorum, sizin adınıza ben biliyorum, yapıyorum.” diyor ve…

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – Özcan Bey, şaşırttın…

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – …size diyorsa ki: “Size düşen ‘yap’ denileni yapmak, ‘yapma.’ denileni yapmamak.” O zaman bu tür olaylarla çok karşı karşıya gelirsiniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Hocam, gaza gelmeyin.

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – Çok açık bir biçimde ifade etmek gerekiyor ki buradan…

Böyle el, kol, bilmem bir şeyler yapıyorsun. Eller, kollar, bir hareketler…

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – Genel Başkanının senin gibi düşünmüyor.

BAŞKAN – Sayın Yeniçeri, lütfen…

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – Şimdi ben buradan gitmiyorum, alın bakalım. Böyle böyle yapıyorsunuz. Ben bu kürsüden…

BAŞKAN – Sayın Yeniçeri…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Seni seviyoruz Hocam, senin gaza gelmeni istemeyiz.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Hocam, yeniçeri ayaklanması mı?

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – Bu önergenin behemehâl kabul edilmesi ve herkesin devreye sokulması gerekiyor.

İdris kardeşimiz güzel şeyler söyledi ama sonunu yanlış bağladı. Dolayısıyla, biz bu çerçevede…

BAŞKAN – Sayın Yeniçeri, lütfen…

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – …bu önergenin kabulünü istiyoruz.

Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.

                                                               Kapanma Saati: 15.33

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.41

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muharrem IŞIK (Erzincan)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 134’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş önerisi üzerinde söz isteyen Ramazan Can…

Ancak bir saniye Sayın Can, daha önce Sayın Vural’ın söz talebi var.

OKTAY VURAL (İzmir) – Yok efendim, daha sonra…

BAŞKAN – Peki.

Buyurun Sayın Can. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Biber gazının yan etkilerinin araştırılmasını talep eden Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini görüşüyoruz. Biber gazını tasvip etmemekle birlikte. Biber gazı polise atılan taşların yan etkisidir. Biber gazı esnafa atılan molotofların yan etkisidir. Biber gazı dükkanlara atılan taşların yan etkisidir. Biber gazı sokakları terörize etmenin yan etkisidir. Biber gazı Vandalizmin yan etkisidir. Biber gazı darbeye zemin oluşturmanın yan etkisidir. Biber gazı camiye saygısızlık etmenin yan etkisidir. Bu neden ve sonuç ilişkisini ortaya koyduktan sonra, toplantı, gösteri ve yürüyüş yapma hürriyetinin hukuki dayanağı nedir, bunlara kısaca değinmek istiyorum.

Anayasa madde 34 “Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir. Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlâkın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve kanunla sınırlanabilir. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir.” demektedir.

Kanuni mevzuatı ise 2911 sayılı Kanun’da yer bulmuştur. 2911 sayılı Kanun, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’dur. Madde 3 “Herkes, önceden izin almaksızın, bu Kanun hükümlerine göre silahsız ve saldırısız olarak kanunların suç saymadığı belirli amaçlarla toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.” demektedir. Madde 6’ya göre, şehir ve kasabalarda ve gerekli görülen diğer yerlerde hangi meydan ve açık yerlerde veya yollarda toplantı veya yürüyüş yapılabileceği vali ve kaymakamlarca belirlenir ve duyurulur, duyurudan on beş gün sonra ise muteber olur.

Yine, 2911 sayılı Kanun’un 22’nci maddesinde yasak yerler belirlenmiştir. Buna göre, genel yollar, parklar, mabetler, kamu hizmeti görülen binalar ve Türkiye Büyük Millet Meclisine 1 kilometre uzaklıktaki yerler ile şehirlerarası kara yollarında gösteri ve yürüyüş yapılamaz.

Bir de madde 23 var, bu da kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşlerini düzenliyor. Ateşli silahlar ve patlayıcılar, her türlü kesici ve delici aletler veya taş, sopa, demir ve lastik çubuklar, boğma teli veya zincir gibi bereleyici ve boğucu araçlar veya yakıcı, aşındırıcı ve yaralayıcı eczalar, yasadışı örgüt ve topluluklara ait amblem ve işaret taşınarak kimlikleri gizlemek amacıyla yüzlerinin tamamen veya kısmen bezle örtülmesi, kanunların suç saydığı afiş, pankart, döviz, resim, levha, araç ve gereçlerin taşınması. Bütün bunlar tahlil edildiğinde, Gezi Parkı’nda yapılan eylemlerin, gösterilerin, toplantıların bir defa Anayasa’ya aykırı olduğu; iki, 2911 sayılı Kanun’a aykırı olduğu orada yapılan eylemlerde, asılan pankartlarda, afişlerdeki sloganlarda, yaralayıcı bereleyici hatta öldürücü silahların kullanılmasında kendini göstermiştir. Peki, bu, kanuna aykırı gösteri ve yürüyüşlerin nasıl engelleneceği, bu da yine, 2911 sayılı Kanun’da yer bulmaktadır.

İçişleri Bakanımız Sayın Muammer Güler, polise bu hadiselerle ilgili bir genelge göndermiştir. Bu genelgede de özellikle şunu söylüyor: Gösteri ve yürüyüşte sivil vatandaşlarımızın, gerçekten hukuka uygun şekilde bu eylemlerini dile getirenlerin gazdan olumsuz etkilenmemesi anlamıyla bu genelgede özellikle gaz ve mühimmatın kullanılacağı konusunda sesli yayın ve araçlarla duyuru yapılacak. Gazlı müdahaleden önce, su püskürtücü panzer ve TOMA’lar kullanılacak, okul, hastane varsa kullanılmayacak. Gaz kullanmadan önce darbe etkili savunma tüfeğinin ara silah olarak kullanılması; gazların etki alanı dâhilinde okul, hastane, kreş, huzurevi gibi kuruluşlar bulunup bulunmadığına dikkat edilmesi; müdahale edilecek grubun yaşlı, kadın, engelli gibi profillerin dikkate alınması kapalı mekânlarda ve özellikle spor alanlarında gaz, el bombaları, gaz fişeklerinin kullanılmaması gazlı müdahalelerde olayın uzun sürmesi hâlinde gaz kullanımına bir süre ara verilmesi çevreye ve güvenlik güçlerine karşı saldırı veya direniş olmadıkça gazlı müdahaleden kaçınılması direniş ve saldırısına son vermiş kişi veya gruplara karşı kesinlikle gaz kullanılmaması orantısız güç ve aşırı gaz kullanımları iddialarını önlemek için, müdahale ve gözaltı işlemlerinin kamerayla kayıt altına alınması; müdahale sonrası gaz sarfiyatı belirlenerek kontrolün sağlanabilmesi, keyfî hareketlerin önüne geçilmesi ve mutlaka gaz mühimmatı kullanan personelin ve sorumlu amirin tutanak tutması zımnında bir genelge göndermiştir.

Nitekim, AGİT, ifade özgürlüğünün temel bir hak olduğunu, vatandaşların sorumluluk çerçevesinde hareket etmeleri gerektiğini, İstanbul'da yaşanan hadiseleri dikkatli bir şekilde takip ettiklerini… “AGİT olarak barışçıl bir toplanma ve kendini ifade etme hakkını destekliyoruz. Kişilerin ayakta durarak, oturarak, konuşarak veya şarkı söyleyerek temel toplanma hakkı ve serbestçe kendilerini ifade etme hürriyetlerine saygı duyulmalı, ancak aynı zamanda Hükûmetin de asayişi sağlamak vazifesini ve Vandallığı ve şiddeti tahrik edici uygulamalarına orantılı şekilde müdahale etmesi de çok önemlidir.” diyerek Gezi Parkı’nda polisin kullandığı yetkileri ve kullandığı argümanları meşru görmüştür.

Göz yaşartıcı gazlarla ilgili, yine, burada, gaz mühimmatlarının çeşitleriyle ilgili uluslararası sözleşmeler var. Kimyasal Silahlar Sözleşmesi’ne biz katılmışız. Yine, Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu'nun 3’üncü maddesi “Polisin direnen kişilere karşı veya eşya üzerinde bedenî kuvvetin dışında kullandığı kelepçe, cop, basınçlı su, göz yaşartıcı gazlar ve tozlar, fiziki engeller, polis köpekleri ve atları ile sair hizmet araçlarını ifade eder.” demektedir. Nitekim, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yapmış olduğu yargılamalar neticesinde vermiş olduğu kararlara göre de, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi söz konusu gaz mühimmatlarının kullanımının insan haklarının korunması bakımından herhangi bir engel teşkil etmediğini de ifade etmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; eğer, Gezi Parkı’yla ilgili hadiselerde kullanılan gazların kullanımı noktasında bizim görüşlerimiz soruluyorsa, tabii ki, biber gazının kullanılmasına karşı olduğumuzu, ancak biber gazı kullanımının da kanuna aykırı planlanan ve kişilerin temel ve hak hürriyetlerini ihlal eder derecede Vandallığa varmışsa, en azından bunun önlenmesinde orantılı bir güç olarak kullanılması gerektiğine katılıyoruz.

Kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşleriyle ilgili düzenlemeler de ilan edilmiştir ve bu düzenlemeler de hukuka uygun bir şekilde geçerlilik kazanmıştır.

Netice itibarıyla, biber gazının kullanılmasını tasvip etmiyoruz ancak biber gazı kullanılacak ortama da kişilerin saygılı olması ve bu ortamı, bu zemini oluşturmalarına gayret etmelerini diliyor, Genel Kurulu bu duygularla tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, ben de söz istiyorum efendim.

BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, anlaşılmadı sözünüz. Bir şey mi istiyorsunuz?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Söz istiyor efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Vural.

 

VII.- AÇIKLAMALAR

1.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Çankırı Milletvekili İdris Şahin’in CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, İstanbul’da palayla, sopayla vatandaşlara saldıran kişilerin hukuksuzluğun içerisinde olduğu ve suç işledikleri gayet açık ve net iken, AKP Grubundan bir milletvekilinin bu önergeyle ilgili yaptığı konuşmada, oradaki esnafın, hukuk çerçevesinde yapmış olduğu bir eylemi… Yargıya da müdahale etmek suretiyle, o eylemi hukuk çerçevesinde yapmış olduğu iddiası doğrudan doğruya gerçekten korumacı ve kollamacı bir yaklaşımdır. Böyle bir şeyi kabul etmemiz mümkün değil. Palayla saldıracaklar, sopayla saldıracaklar ve ondan sonra “Hukuk çerçevesinde yapıyor.” diye teşvik edecekler.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – “Oh olsun.” diyecekler.

OKTAY VURAL (İzmir) - Bunu kınıyorum. Şiddeti meşrulaştıran yani palayı meşrulaştıran ve kendilerini eleştiren insanlara karşı böyle bir girişimin yapılmasını hukuk çerçevesinde gösteren bir anlayışın hukukun üstünlüğüne inanmadığını, gerçekten vatandaşları bu şekilde birbirlerine tahrik etmek anlayışının bir tezahürü olduğunu düşünüyorum.

Bunu, bu vesileyle ifade etmek istedim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

İDRİS ŞAHİN (Çankırı) – Sayın Başkan, müsaade eder misiniz?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Şahin.

 

2.- Çankırı Milletvekili İdris Şahin’in, İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

İDRİS ŞAHİN (Çankırı) – Benim orada kullandığım dil son derece nettir, algılamada eğer bir yanlışlık olmuşsa ben burada çok net dille bir sefer daha ifade ediyorum, ben dedim ki: “Arkadaşlarımız, sadece Gezi Parkı’nda olup bitenleri değil, aynı zamanda, o alanın etrafındaki esnafın durumuna da gidip bir baksınlar, onların çekmiş olduğu sıkıntıları da bir görsünler ve orada cereyan eden olayları, tutuklandı-tutuklanmadı diye hukuka müdahale etmek saikiyle burada dile getirmesinler. Sonuç itibarıyla, yargıya intikal etmiş ve Anayasa’nın 138’inci maddesi çerçevesinde de yargıya intikal etmiş bir konuyla alakalı burada bir değerlendirme yapılamayacağı ortadadır. Bu noktada, Hükûmet sanki bunları destekler mahiyetinde bir adım atıyor veyahut da telkinde bulunuyordur gibi bir söylemde bulunmak yanlış olurdu.”

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şahin. Konu anlaşıldı, tutanaklara da geçti.

İDRİS ŞAHİN (Çankırı) - Onun haricinde asla ve asla, kişilerin yapmış olduğu eylemlerin hukuka uygun olup olmadığını denetleme yetkisine bizler sahip değiliz. Bunun bu şekilde anlaşılması gerekir.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum, sağ olun.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, bunların hiçbiri… Bakın, bu sözleri geri almayan bir düşünce, doğrudan doğruya o eylemi meşrulaştırıyor. “Oradaki esnafın hukuk çerçevesinde yapmış olduğu bir eylemi yargıya da müdahale etmek suretiyle burada Hükûmete yansıtmak…” Hangi eylem yansıtılıyor?

BAŞKAN – Sayın Vural, tekrar açıklamayı yaptı, ne maksatla söylediğini söyledi.

Teşekkür ederim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Ayrıca pala kullanmak, sopa kullanmak esnafın isteği değildir. Bütün esnafları pala kullanan, sopa kullanan konumuna düşürmek de esnaflara hakarettir, orada çalışan esnafa da hakarettir. Oradaki esnafın malına mülküne zarar olmuştur ama sopa ve palayı kullanmayı istemeyen esnaftır. Dolayısıyla, esnafa da hakaret etmeyin.

BAŞKAN – Sayın Vural, teşekkür ederim.

Sayın Hamzaçebi, buyurun.

 

3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Çankırı Milletvekili İdris Şahin’in CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Değerli milletvekilleri, dün Uşak Milletvekilimiz Sayın Dilek Akagün Yılmaz, Taksim’de palayla vatandaşlara saldıran, vatandaşlara tekme atan o şahısla ilgili olarak burada bir değerlendirme yaptı ve mahkemenin, hâkimin kendisinin tutuksuz yargılamak üzere serbest bırakması konusunda bir eleştiri getirdi. Bu eleştiriye karşı, biraz önce burada, kürsüde konuşan sayın milletvekili oturduğu yerden şöyle bir laf attı: “Düne kadar tutuklamanın istisna olması gerektiğini söylüyordunuz. Şimdi ne oldu?” diyerek o hâkimin o vatandaşı serbest bırakmasının gayet normal olduğunu, tutukluluğunun istisnai bir işlem olduğunu söyleyerek, o Ergenekon, Balyoz gibi birçok hukuksuzluğun yaşandığı, beş-altı yıla ulaşan tutuklulukların üstünü örtme yönünde bir çabası olduğunu gördük. Böyle bir çabayı, anlayışı sergiledi. Aynı anlayış, bugün kürsüde ve biraz önce burada ayakta, Taksim’de pala sallayan vatandaşın hukuk çerçevesinde bir eylem yaptığını söyledi. Ben biraz önce kendisi ayağa kalktığında şöyle bir şey söylemesini “Özür dilerim, o vatandaşın eylemi hukuka uygun değildir, amacını aşan bir söz sarf ettim.” gibi bir değerlendirme yapmasını arzu ederdim ama öyle anlaşılıyor ki hukukçu kimliğe sahip bu milletvekili, o şahsın palayla vatandaşlara yapılan saldırısını bir hukuki eylem, hukuksal bir eylem olarak görüyor, hukuk çerçevesinde Hükûmetin arkasında durması gereken bir eylem olarak sergiliyor. Şaşırmıyoruz, o vatandaş palayı sallıyor, polis kendisini alıp götürmüyor, dükkânı dönüyor, evine gidiyor, ne zaman ki sosyal medyada olağanüstü bir baskı oluşuyor, polis, güvenlik güçleri şahsın evine telefon ediyor “Gel senin ifadeni alacağız.” diyor ve ondan sonra zoraki bir mahkemeye sevk işlemi gerçekleşiyor ama hâkim serbest bırakıyor. O, evde zor zapt edilen yüzde 50’nin tezahürüdür bunlar zannediyorum. Sayın Başbakan ve onun arkadaşları bir palanın arkasına düşmüş, palalı bir demokrasiyi savunmaktadır. Kendilerini kınıyorum.

BAŞKAN – Bir saniye. Sayın Şahin mi cevap verecek, Sayın Canikli siz mi?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Hamzaçebi, Sayın Başbakanımızla ilgili olarak “Bir palanın arkasına düşmüş, palalı bir demokrasinin peşine düşmüş.” şeklinde çok ağır bir hakarette bulundu. Bu konuda söz istiyorum.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Hakaret mi bu?

BAŞKAN - Buyurun Sayın Canikli, sataşma nedeniyle iki dakika söz veriyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

 

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin yaptığı açıklama sırasında AK PARTİ Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

 

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; öncelikle bu ifadeyi çok çirkin bulduğumuzu ve kınadığımızı ifade etmek istiyorum, gerçekten yakışmıyor.

Şimdi, yani, böyle başlarsanız, böyle açarsanız, palanın, kaba kuvvetin, kargaşanın, sokakları terörize etmenin bugün ve geçmişte kim tarafından son derece uzmanlıkla kullanıldığı biliniyor, biliyoruz; biz de biliyoruz, millet de biliyor.

BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) – Kimin tarafından?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Evet, sayısız örnekleri var bunun, açın tarihe bakın.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Bir de örnek ver.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Yani, aslında, germek için çok fazla bunları detaylandırmak istemiyorum ama bu şekildeki haksız, yanlış ve hakaret şeklindeki ifadeler ortaya konulursa o zaman biz de…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Hukuk içinde yapılan bir eylem mi, onu söyleyin.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – …Türkiye’de kimin ülkeyi terörize etmeye çalıştığını, kimin ülkenin huzurunu bozmak için meydanlarda, sokaklarda, illegal bir şekilde, hukuk dışı bir vaziyette bu ülkede birtakım tavır, davranış ve eylemler içerisinde olduğunu burada açık açık konuşuruz, konuşmak zorunda kalırız. Bunlar doğru şeyler değil.

TUNCA TOSKAY (Antalya) – Görevin zaten, o senin görevin iktidar olarak.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Ne demek yani “Bir palanın peşine düşmüş.”

Bakın, önce dediler ki: Efendim, işte, “AK PARTİ’li” ya da “AK PARTİ sempatizanı” diye tweet’ler atıldı. Ne oldu? Bunun böyle olmadığı anlaşıldı.

TUNCA TOSKAY (Antalya) – Bir şey biliyorsan söyle.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Çıkıp özür dilemeniz gerekmez mi? Böyle bir iftiradan sonra, öyle olmadığı anlaşıldıktan sonra çıkıp bir özür dilemeniz gerekmez mi? En temel nezaket kuralı bunu gerektirmez mi? Çok yanlış, çok ayıp! Yani eğer o şekilde insanları yaptıkları işlemden dolayı araştırmadan suçlamaya kalkışırsanız, bir partiye, birine, bizlere irtibatlandırmaya kalkışırsanız binlerce irtibat buluruz biz sizinle ilgili, binlerce. Yani o zaman her molotof atanı, polise her silah çekeni, bu terörize eden herkese aynı mantıkla…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Canikli.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, bu sözler, Sayın Canikli’nin sözleri bizim hitabımızla ilgili değil zannederim, değil mi?

BAŞKAN – Değil, değil; değil benim anladığım kadarıyla.

OKTAY VURAL (İzmir) – Onu ifade edin.

İDRİS ŞAHİN (Çankırı) – Sayın Başkanım, mikrofonu açarsanız zabıtla alakalı bir düzeltme yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Şahin, buyurun, yerinizden bir dakika söz veriyorum.

 

VII.- AÇIKLAMALAR (Devam)

4.- Çankırı Milletvekili İdris Şahin’in, CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

İDRİS ŞAHİN (Çankırı) – Değerli Başkanım, ben özellikle şunu ifade edeyim ki burada zapta geçen husus, oradaki esnafın hukuk dışında yapmış olduğu bir eylemi; kastımız ve meramımız bu. Ama burada çerçevesinde geçmiş. Bu şekliyle, bunu özellikle düzeltmek istiyorum. Bizim böyle bir cümledeki muradımız, hukuk dışındaki bir eylemi sadece bize mal etmek ve Hükûmeti sanki bu hadiselerin destekçisiymiş gibi göstermenin yanlış olacağını ifade ettim. Dün de söyledim, bugün de söylüyorum. Tutuklama, istisnai bir kurum olarak işletilmelidir. Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nda da hangi hâllerde tutuklanılacağına ve tutuklama tedbirine başvurulacağı, son derece açık ve net bir şekilde belirtilmiştir. Benim genel çerçevede bu görüşte olduğumu da bütün arkadaşlarım da bilmektedir. Genel Kurulda yapmış olduğum konuşmaların tamamında da benzer mahiyette açıklamalarım vardır.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

İDRİS ŞAHİN (Çankırı) – Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, şimdi, ikisi arasında çok büyük fark var tabii ki. Esnafın “hukuk çerçevesinde yaptığı bir eylem” cümlesiyle “hukuk dışı eylem” arasında…

FATİH ŞAHİN (Ankara) - Düzeltti onu.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Düzeltti efendim, düzeltti Sayın Başkan.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yani, bu kadar tartışmadan sonra Sayın Konuşmacının, Şahin’in bu aşamaya gelmiş olmasını olumlu saymak isterim ancak bu cümlenin bir önceki cümlesinde Sayın Şahin şunu diyor: “Yani, o esnafın hâlinden anlayın. Ne yapsın adam? Mecburen palaya sarılıyor.” anlamında bir değerlendirme yaparak buraya geliyor.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Diğer esnafı diyor Sayın Başkanım, diğer esnafı diyor.

BAŞKAN – Evet.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Şimdi, kınanması gereken şudur…

İDRİS ŞAHİN (Çankırı) – Meramımı çok net ifade ettim.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Bu palalı vatandaş o eylemden sonra gözaltına alınmıyor, evine gidiyor, polis serbest bırakıyor kendisini. Güvenlik güçlerinin onu destekleyen bir tutumu var. Mahkemeye çıkıyor ve mahkeme kendisini tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıyor ve kendisinin değerlendirmesi de, gayet tabii, “Tutuksuz yargılanacak.” oluyor.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Niye karışıyorsunuz yargının işine ya? Kimse yargının işine karışmasın.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yani, bütün bunlarla bu eylemin arkasında durduğunu gösteriyor Sayın Şahin, yoksa bu düzeltme gerçeği ifade etmiyor efendim.

BAŞKAN – Efendim, Sayın Şahin’in sözleri…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…

İDRİS ŞAHİN (Çankırı) – Böyle bir değerlendirme yapmadım.

BAŞKAN - Lütfen Sayın Şahin, oturun, sözler ortada. Herkes yorumunu yapar.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, burada…

İDRİS ŞAHİN (Çankırı) – Meramımı söyledim ama bunu anlayamıyorsanız benim size söyleyeceğim bir şey yok.

BAŞKAN – Sayın Şahin, lütfen oturun.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bu konuda, tutanaklardan okuduğumuz bu kelimeler karşısında önce Sayın Şahin aslında bunun gerekçesini açıkladı, dedi ki: “Esnaf sıkıntıdadır.” diye söyledi. Ondan sonra, bu söze sahiplenirken…

BAŞKAN – Hayır, sonraki açıklamalar var Sayın Vural.

OKTAY VURAL (İzmir) – ...sonra, bu sefer “’Hukuk çerçevesinde’yi ‘dışında’ olarak söylemek istedim.” demek suretiyle böyle bir noktaya gelmesini de AKP Grubunun Grup Başkan Vekilinin uyarısı doğrultusunda yapmış olmasından dolayı da memnuniyet duyduğumu ifade etmek istiyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Vural.

İDRİS ŞAHİN (Çankırı) – Biz niyetimizin ne olduğunu ifade ettik.

OKTAY VURAL (İzmir) – Yani, önce siz sözlerinizi yadırgamadınız, yadırgamadınız ve geri almadınız.

İDRİS ŞAHİN (Çankırı) – Herkes benim ne demek istediğimi anladı, sen anlamadıysan ne yapalım!

OKTAY VURAL (İzmir) – Geri almadınız! Bir de “Hukukçuyum.” diyorsunuz.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Yeni mi anladın daha?

OKTAY VURAL (İzmir) – İlla sopayla mı olacak ya.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Tevil edemedim yani. Tevil etmeye çalıştın ama beceremedin.

V.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- CHP Grubunun, İzmir Milletvekili Hülya Güven ve arkadaşları tarafından göz yaşartıcı gazların ne tür etkileri olduğunun araştırılması ve uzun vadede ortaya çıkabilecek istenmeyen etkilerinin önlenmesi amacıyla 12/6/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 8 Temmuz 2013 Pazartesi günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

 

BAŞKAN – Evet, Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

Danışma Kurulunun İç Tüzük’ün 10’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

Okutuyorum:

 

B) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 9 Temmuz 2013 Salı günü saat 14.00’te toplanmasına ilişkin önerisi

 

Danışma Kurulu Önerisi

08/07/2013

Danışma Kurulunun 08/07/2013 Pazartesi günü (bugün) yaptığı toplantıda, Genel Kurulun 09 Temmuz 2013 Salı günü saat 14.00’te toplanmasının, Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

                                                                            

                                                                  Cemil Çiçek

Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                  Başkanı

   

      Nurettin Canikli                                                                 Mehmet Akif Hamzaçebi

Adalet ve Kalkınma Partisi                                                       Cumhuriyet Halk Partisi

   Grubu Başkan Vekili                                                                Grubu Başkan Vekili

        

       Oktay Vural                                                                               Adil Zozani

Milliyetçi Hareket Partisi                                                        Barış ve Demokrasi Partisi

  Grubu Başkan Vekili                                                                    Grubu Temsilcisi

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Alınan karar gereğince gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1'inci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

 

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2'nci sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

 

2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)

 

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3'üncü sırada yer alan, Orta Asya ve Kafkaslar Bölgesel Balıkçılık ve Su Ürünleri Yetiştiriciliği Komisyonu Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

 

3.- Orta Asya ve Kafkaslar Bölgesel Balıkçılık ve Su Ürünleri Yetiştiriciliği Komisyonu Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Tarım Orman ve Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporları (1/498) (S. Sayısı: 173)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

4’üncü sırada yer alan, Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

 

4.- Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) (S. Sayısı: 478)(x)

                                              

BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Geçen birleşimde, İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen teklifin dördüncü bölümünde bulunan 73’üncü maddenin (e) bendi kabul edilmişti.

Şimdi, 73’üncü maddenin (f) bendinde üç adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporlarının 73/f Maddesi ile değiştirilen Expo 2020 madde 62/5 maddesinin sonuna “Bu harcamalar her ayı takip eden ikinci pazartesi günü mesai bitimine kadar ilan olunur.” cümlesinin eklenmesini teklif ederiz.

 

Mustafa Moroğlu                                  Özgür Özel                             Levent Gök

İzmir                                                   Manisa                                   Ankara

Kazım Kurt                                         Hülya Güven                            Musa Çam

Eskişehir                                               İzmir                                      İzmir

Bülent Kuşoğlu                              Kadir Gökmen Öğüt

Ankara                                                İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 73. Maddesinin f bendiyle değiştirilmek istenen 649 sayılı Avrupa Birliği Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin 62. maddesinin 5. Fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Pervin Buldan                                       Sırrı Sakık                            Hasip Kaplan

Iğdır                                                      Muş                                      Şırnak

Abdullah Levent Tüzel                          Nazmi Gür                           İbrahim Binici

İstanbul                                                 Van                                    Şanlıurfa

Adil Zozani

Hakkâri

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 73 üncü maddesinin (f) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mustafa Kalaycı                                  Erkan Akçay                  Hasan Hüseyin Türkoğlu

Konya                                                 Manisa                                 Osmaniye

Mehmet Şandır                                      Alim Işık                            Mehmet Günal

Mersin                                                Kütahya                                  Antalya

Enver Erdem

Elâzığ

“f 8/8/2011 tarihli ve 649 sayılı Avrupa Birliği Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin 62 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“EXPO 2020

MADDE 62- (1) EXPO 2020'ye ev sahipliği yapacak kentin belirlenmesi amacıyla 2013 yılında Uluslararası Sergiler Bürosu genel kurulunda yapılacak seçimlerde, İzmir ilinin ülkemiz adına sürdürdüğü adaylığının başarıyla sonuçlandırılmasına ilişkin iş ve işlemleri yürütmek üzere, özel hukuk hükümlerine tabi ve tüzelkişiliği haiz EXPO 2020 İzmir Yönlendirme Kurulu kurulmuştur.

(2) Yönlendirme Kurulunun organları Yürütme Komitesi ve Genel Sekreterliktir.

(3) Yönlendirme Kurulunun gelirleri şunlardır:

a) Genel bütçeden ayrılacak ödenek.

b) İzmir Büyükşehir Belediyesinin 2012 ve 2013 bütçelerine bu amaçla konulan ödenek.

c) İzmir İl Özel İdaresinin 2012 ve 2013 bütçelerine bu amaçla konulan ödenek.

ç) Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, İzmir Ticaret Odası, Ege İhracatçılar Birliği, Ege Bölgesi Sanayi Odası tarafından 2012 ve 2013 yıllarında aktarılan tutarlar.

d) Her türlü naklen yayın, reklam ve sponsorluk gelirleri.

e) Gerçek ve tüzelkişilerden alınacak nakdî ve ayni bağış ve yardımlar.

f) Faiz ve diğer gelirler.

(4) Gelirler ulusal bankalardan birinde bu amaçla açılacak hesapta toplanır. Hesap açmaya, kapamaya veya hesapta toplanan tutarları nemalandırmaya Yürütme Komitesi Başkanı yetkilidir. Başkan, bu yetkilerini kısmen veya tamamen Yürütme Komitesinin diğer üyelerinden birine veya Genel Sekretere devredebilir.

(5) Bu madde kapsamına giren mal ve hizmet alımları ile her türlü işlemlerde 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu hükümleri uygulanmaz. Alım, satım ve kiralama işlemleri ile yapılacak harcamalarda uygulanacak usul ve esaslar Yönlendirme Kurulunca belirlenir. Yapılan harcamalar Sayıştay tarafından denetlenir.

(6) Kurulun ve organlarının oluşumu ve çalışma esasları, Kurula ve Yürütme Komitesine üye olarak katılacak kamu kurum ve kuruluşları, sivil toplum kuruluşları ve diğer gerçek veya tüzelkişiler ile bu maddenin uygulanmasına ilişkin diğer hususlar Bakanlar Kurulu kararı ile belirlenir.

(7) İzmir’in adaylığının Uluslararası Sergiler Bürosu Genel Kurulunca kabulü hâlinde Yönlendirme Kurulu, EXPO 2020 İzmir ile ilgili işlemleri yürütmek üzere yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar faaliyetlerine devam eder.

(8) İzmir’in adaylığının Uluslararası Sergiler Bürosu Genel Kurulunca kabul edilmemesi hâlinde Yönlendirme Kurulunun hesaplarında bulunan tutarlar ile taşınırlar Bakanlar Kurulu kararı ile belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde tasfiye edilir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Evet, önerge üzerinde söz isteyen Erkan Akçay, Manisa Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 73’üncü maddenin (f) bendi üzerine verdiğimiz önerge hakkında söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği üzere, yüz altmış yıldır düzenlenen EXPO fuar organizasyonları, yapıldığı kentleri marka hâline getirmiştir ve bu kentleri de köklü bir şekilde dönüştürmüştür. İzmir de 2020 EXPO organizasyonuna adaydır ve buna ilişkin de düzenlemeler yapılmıştır. Bu organizasyonun İzmir’de yapılması, İzmir’in ve ülkemizin tanıtımını çok olumlu bir şekilde etkileyecektir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak da İzmir’in EXPO 2020’yi almasına yönelik her türlü çabayı desteklediğimizi öncelikli olarak ifade etmek isterim.

İzmir demek fuar demektir ve İzmir, fuar ve organizasyon potansiyeliyle ve yeteneğiyle ünlüdür. 1971’de Akdeniz Olimpiyat Oyunları, 2005 yılında Universiade organizasyonları da İzmir’in bu konudaki yeteneğini, potansiyelini işaret eder. Ayrıca, bütün bu gerek Akdeniz Olimpiyatları olsun gerekse 2005 Universiade Oyunları olsun Manisa’da ev sahipliği yapılmıştır. Ancak, 2020 EXPO’ya aday olan İzmir’le ilgili olarak, son bir yıl içinde gerçekleşen bazı olayları sizlerle paylaşmak istiyorum. Gerçekten, Hükûmet bu düzenlemeyle EXPO 2020’nin İzmir’de düzenlenmesi konusunda ne kadar samimi ve gayretlidir veya başarılıdır, bu konuyu da takdirlerinize bırakacağım.

Değerli milletvekilleri, şu anda Türkiye’de devam eden U20 futbol turnuvası var. Dünya çapında ve dünyaca ünlü futbol yıldızlarının kendilerini gösterme şansı bulduğu ve dünyada da çok büyük ilgi gören, pek çok uluslararası televizyonlarda yayınlanan, canlı olarak yayınlanan bu turnuva şu anda Türkiye’de devam ediyor ve çeyrek final maçları yürütülüyor. Irak, Fransa, Uruguay yarı finale kaldı ve 13 Temmuz itibarıyla da final oynanacak.

Bu U20 Dünya Futbol Şampiyonası’na ev sahipliği için aday gösterilen 10 il arasında İzmir ve Manisa vardı. Fakat sonradan, her ne hikmetse, bu İzmir ve Manisa illeri U20 turnuvasına ev sahipliğinden çıkartıldı. Bu konudaki bütün çabalarımıza rağmen, Hükûmet tarafından gerekli cevabı ve gerekçeyi maalesef öğrenebilmiş değiliz.

FIFA’nın istediği şartlara sahip olmadığını bildiğimiz bazı iller bu U20 Dünya Futbol Şampiyonası’nın yapılacağı iller listesinde yer almıştır ve çok garip bir şekilde de FIFA şartlarına uymadığı gibi afaki bir gerekçe gösterilmiştir. Çok ciddi bir tanıtım fırsatı kaçırılmıştır EXPO 2020’yle İzmir’le ilgili olarak.

İkinci olarak 4 Temmuz 2002 tarihinde kurulan ve 4 Şubat 2005 tarihinde İzmir’de faaliyete geçen Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası yedi yılda 144 kat büyüyüp 431 milyar lira işlem hacmine ulaşarak dünyanın 26’ncı büyük türev borsası hâline gelmişti ve daha sonra bu da İstanbul’a taşındı.

Yine, İstanbul’daki bazı ihracatçılar ve ihracatçı birliklerince “Her sektörün tek birliği olsun.” talebiyle -Hükûmetle birlikte- Türkiye’deki ihracatçı birliklerinin sayısını indirmek için ve İzmir’deki Ege İhracatçılar Birliğini kaldırma, kapatma gayreti içerisine girilmiştir ve bu gayret de devam etmektedir.

Yine, EXPO girişimlerini Hükûmetin maddi manevi tüm desteğini arkasına alması gereken bir yerel girişim olması ve tüm organizasyonların buna göre şekillenmesi gerekirken maalesef bu organizasyonla ilgili olarak bazı hesaplar nedeniyle organizasyon zarar görmektedir ve Yürütme Komitesinin Başkanı, Başkan Vekili dâhil olmak üzere bugüne kadar 3 üyesi istifa etmek zorunda kalmıştır. Bu hususların da mutlaka Hükûmet tarafından…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Devamla) – …dikkate alınarak ciddi bir şekilde bu faaliyetin yürütülmesi gerekmektedir.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 73. Maddesinin f bendiyle değiştirilmek istenen 649 sayılı Avrupa Birliği Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin 62. maddesinin 5. Fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

5 fıkra hükmü kamu kaynaklarının harcanması, denetimi ve takibini zorlaştırarak kaynakların kullanılması ile ilgili hesap verebilirliği ortadan kaldıracaktır. Benzer niteliklere sahip kamu kurumları veya kamu kurumu bünyesinde oluşturulacak kuruluşlar arasında harcama denetimi bakımından ikili bir rejim ortaya çıkaracaktır. Projeye harcanacak yüksek meblağlı kamu kaynaklarının takibi ve denetiminin kamu ihale kanunu kapsamının dışına çıkartılması modern demokrasilerde bütçenin denetimine hakim, şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkelerini de bertaraf edecektir. Harcamaların yapılması ve kamu kaynaklarının kullanılması esnasında ortaya çıkacak usulsüzlüklerin yargı yoluyla çözümü noktasında uygulanacak kanun hükümleri de teklifte belirsizdir. Bu durum olası bir yargı yolu başvurusunda uyuşmazlığın çözümüne ilişkin sorunların ortaya çıkmasına neden olacaktır. Bu nedenlerle madde metninin değiştirilmesi teklif edilmiştir.

S. NEVZAT KOKMAZ (Isparta) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...

Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur, birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.17

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.28

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 134’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 73’üncü maddesinin f bendi üzerinde Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım. Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, kabul edilmemiştir.

Teklifin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporlarının 73/f Maddesi ile değiştirilen Expo 2020 madde 62/5 maddesinin sonuna “Bu harcamalar her ayı takip eden ikinci pazartesi günü mesai bitimine kadar ilan olunur.” cümlesinin eklenmesini teklif ederiz.

                                                                                    Mustafa Moroğlu (İzmir) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Moroğlu…

BAŞKAN – Mustafa Moroğlu, İzmir Milletvekili… (CHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA MOROĞLU (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; “Daha İyi Bir Dünya İçin Yeni Yollar/Herkes İçin Sağlık” temasıyla EXPO 2020 çalışmaları başladığında hem İzmirli heyecanlandı hem İzmirli bakanlar, milletvekilleri ve hepimiz. EXPO 2020’nin hem İzmir’e yakışır bu temayla hem de büyük bir atılım gerçekleştireceği için çalışmalara başladık. Ama EXPO 2020 öncesi İzmir’de faaliyet gösteren bütün siyasi partilerin temsilcileri de -biraz önce Milliyetçi Hareket Partisi adına konuşan arkadaşımızın da ifade ettiği gibi- İzmir’in EXPO 2020’ye aday gösterilmesinin sonucunu başarıyla tamamlayabilmesi için çaba gösterdiler. Fakat giderek görüldü ki daha baştan “Acaba EXPO 2020’yi İzmir’e kazandırmak için çaba göstermekte kararlı mı davranalım, kararsız mı davranalım?” noktasında olan ikircikli tavır ta baştan kendini göstermeye başladı. İlk önce bu EXPO organizasyonlarının kentlerin adıyla anılmasına ve bunların yönlendirme kurullarının başkanlarının da genellikle belediye başkanları olmasına rağmen, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı, Yönlendirme Kurulu Başkanı olmaktan devre dışı bırakıldı, valimiz Yönlendirme Kurulunun Başkanı yapıldı. “Bir bildikleri vardır, belki EXPO 2015’te gösterdikleri çabanın yetersizliğinden ötürü EXPO 2020’ye iktidar olanaklarıyla daha iyi hazırlanmak olanağından ötürü böyle bir çabaya girilmiştir.” diyerek Aziz Başkan da kendine uygun davranışla, kendine nerede rol biçildiyse orada EXPO 2020 faaliyetlerine katılmaya devam etti.

Ardından başka bir, sanki alınmaması için çaba gösteren birkaç tutumla karşılaştık. Bunlardan ilki, 2 Mayıs 2011 yılında seçimlere hazırlanırken, 2011 Haziran seçimlerine hazırlanırken Paris’te EXPO sunumu yapılacağı sırada İzmir Büyükşehir Belediye binasına yüzlerce polisle baskın yapıldı, Büyükşehir Belediye Başkanımız EXPO Paris sunumundan dönmek zorunda kaldı.

İkinci engelleme çabası ise yine, 2011’in Kasımında, yine Paris’te sunum yapılacakken Büyükşehir Belediyesine bir baskın daha yapıldı.

Daha sonra ne yapıldı? Bugüne kadar Yönlendirme Kurulunun başında önemli çabalar gösteren İzmir Valisi bu adaylık süreci sonuçlanmadan Diyarbakır’a atandı.

Bir başka uygulama da daha sonra ne yapıldı? Yine, EXPO Kanunu’nun çıkmasında, EXPO planlarının hazırlanmasında önemli çabaları olan Kültür ve Turizm Bakanı görevden alındı, başka bir bakan atandı. Daha sonra ne oldu? Bu Yönlendirme Kurulunda görev alan Sanayi Odası Başkanı, o zaman Vadeli İşlemler Borsa Başkanı, şimdi İzmir Ticaret Borsası Başkanı ve eski Futbol Federasyonu Başkanı bir gün istifa dilekçelerini vererek Yönlendirme Kurulundan ayrıldıklarını ifade ettiler. Yani, arka arkaya gelen bütün bu uygulamalara bakıldığında, işe gönülden inanmadığın zaman, kalpten inanmadığın zaman “Ya ben bu İzmir’e ne yaparsam yapayım, İzmir’de -Büyükşehir Belediyesi ve diğer ilçe belediyeleriyle ilgili- seçimlerde bir başarı kazanmam galiba mümkün değil.” anlayışıyla hareket ettikçe acaba alınmamak için çaba mı gösterildi diye de düşünmekten kendimizi alamıyoruz.

Sonra ne oldu? Burada EXPO 2020 Kanunu’yla çıkardığımız planlarda, askıya çıkarılacak planlarda değişiklik yapılarak geri gönderildi. Sonra buna bir itiraz edildi. Bir düzenleme yapılacağı söylenirken son günlerde yine yurt dışında yapılan bir sunumda, bizim planlarımızda olmayan, İnciraltı’nda EXPO alanında yapılması planlanan planlarda olmayan bir alan, İzmirlinin 1.250 dönüm üzerine kurduğu kent ormanı sanki EXPO alanı gibi gösterilerek hem yurttaşlar hem de yurt dışında sunum yaptığımız temsilcilikler yanıltılmaya çalışıldı. Tabii bunun karşısında da “Niye böyle oluyor?” diye sivil toplum örgütleri, mimarlar odası haklı olarak karşı çıkıyor. Bütün bunları karşılaştırdığımızda EXPO 2020’yle ilgili, iktidarı ve iktidarın milletvekillerini, bakanlarını daha ciddi bir çalışmaya davet ediyoruz.

Bu konudaki düşüncelerimi daha sonraki önergelerimizde anlatmaya devam edeceğim.

Teşekkürler ediyorum, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

73’üncü maddenin (g) fıkrası (1) numaralı alt bendi üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 73 üncü maddesinin (g) bendinin (1) nolu alt bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Mustafa Kalaycı                        Erkan Akçay                         Mehmet Şandır

                 Konya                                   Manisa                                   Mersin

               Alim Işık                             Enver Erdem                  Hasan Hüseyin Türkoğlu

                Kütahya                                   Elâzığ                                  Osmaniye

           Mehmet Günal                    S. Nevzat Korkmaz

                Antalya                                   Isparta

"1) 25/8/2011 tarihli ve 652 sayılı Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 17 nci maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Denetime tâbi olan gerçek ve tüzel kişiler, gizli dahi olsa bütün belge, defter ve bilgileri talep edildiği takdirde ibraz etmek, para ve para hükmündeki evrakı ve ayniyatı talep hâlinde göstermek, sayılmasına ve incelenmesine yardımcı olmakla yükümlüdür."

 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporlarının 73/g-1 Maddesinin tekliften çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

             Kazım Kurt                        Mustafa Moroğlu                       Hülya Güven

               Eskişehir                                   İzmir                                      İzmir

             Levent Gök                           Sedef Küçük                     Kadir Gökmen Öğüt

                 Ankara                                  İstanbul                                  İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Mustafa Moroğlu, İzmir Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA MOROĞLU (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; EXPO’yla ilgili düşüncelerimi açıklamaya devam edeceğim.

Biraz önceki görüşmelerimizde, bu önergemizin, Kamu İhale Kurumu kapsamı dışında bırakılıyordu EXPO’nun harcamaları haklı olarak. Biz de bu sürecin daha hızlı yürümesi için Kamu İhale Kurumunun kapsamının dışında bırakılmasını uygun buluyoruz fakat bu harcamaların şeffaf bir şekilde yapılabilmesi için -çünkü önemli bir bütçe var ve hem sivil toplum kuruluşlarının hem de İzmir halkının bu bütçenin EXPO’nun kazanılması için nasıl harcandığını bilmesi lazım- bunun için bir önerge vermiştik. Fakat bunun da bizzat Grup Başkan Vekilimiz, AKP Grup Başkan Vekili tarafından ifade edildiği üzere, bunun bir yönlendirmeyle de, Yönlendirme Kurulunun kendisinin hazırlayacağı usul ve esasları belirleyen bir yönetmelikle de belirlenebileceğini, çünkü bunu bir bakanla görüşmeden böyle bir talebin karşılanmasının ve önergeye oy vermemizin mümkün olmadığını ama kendilerinin de uygun gördüğünü, benim de bunlardan usul ve esasların Yönlendirme Kuruluyla belirlenebileceğini ifade etmelerinden de bir parça da olsa memnunluk duyduğumu ifade etmeliyim.

Şimdi, süreç böyle yönetilince, biraz önce anlattığım biçimde yönetilmeye başlayınca, elbette EXPO meselesi de zora giriyor. Başbakanın Mersin Olimpiyatları’nın açılış konuşmasında “İnşallah 2020 Olimpiyatları’nı alacağız ama böyle devam edeceğiz bu etkinliklere.” lafıyla da, biraz, acaba, İzmir’le ilgili, EXPO 2020’de gösterilen çabadan, bu uygulamalarından da anlaşılacağı üzere, geri durulmaya mı başlandı diye endişeye kapılmadan edemedik. Nedeni de şu: EXPO 2020 gibi önemli bir proje gerçekleştirilecekse, 2020 İstanbul Olimpiyatları gibi bir projenin gerçekleştirilmesi için başta iktidar, başbakan, bakanlar ve bütün Türkiye olarak çaba göstereceksek en azından burada günlerce tartışılan ve bundan sonra da tartışılmaya devam edecek olan Gezi olaylarıyla ilgili daha sulh içinde hallolunan bir tavır gösterilemez miydi diye de düşünmekten geri alamıyoruz çünkü Başbakanın daha önceki yaptığı konuşmalarda da            -büyükşehir belediye başkanıyken yaptığı konuşmalarda da- “Türkiye de darbelerle anılan bir ülke olmaya devam ettikçe, parti kapatmalarla anılan bir ülke olmaya devam ettikçe bu tür uluslararası organizasyonları elde etmemiz ve başarı kazanmamız mümkün değildi.” diyordu ve biz de katılıyorduk.

Hakikaten, bugün de 2020 EXPO ve Olimpiyatları almak istiyorsak, bu Gezi Parkı’ndaki orantısız tutumumuzdan, diyalog dışı tutumumuzdan ve özellikle de bundan sonraki sürede de anlatacağım, ifade edebileceğim gibi, muhalefetle iktidar arasındaki ilişkilerdeki diyalogsuzluktan ve yok sayma tutumumuzdan vazgeçmek gerekiyor diye de düşünüyorum: Mesela, dün burada Özgür Özel diye bir milletvekilimiz, Başbakanın konuşması üzerine bir ifadede bulundu, Hepimiz, daha doğrusu hepiniz Başbakanı koruma duygusuyla, belki Özgür Özel’in konuşmalarında neyi anlatmak istediğini bile anlamadan, hep beraber tepki gösterdik -biraz önce burada da gördük- oysa eleştirileri dinlemek, itirazlarımızı ona göre yapmak ve bu uyarıları dikkate alarak bütün muhalefetin ve iktidar milletvekili arkadaşlarımızın Meclis ile Bakanlar Kurulu arasındaki farkı da gözeten bir anlayışla çalışmasını sağlayabilirsek, inanın, Başbakanı daha çok korumuş oluruz. Çünkü istenen şuydu: Başbakan Başbakan olduktan sonra, bakanlar bakan olduktan sonra, belediye başkanları belediye başkanı olduktan sonra kendi partilerinin bakanı, başbakanı, belediye başkanı olmasın; özlediğimiz, hayal ettiğimiz budur. O, bizim de Başbakanımız olsun. Bizim de Başbakanımız olduğunu, kendisine oy vermeyen insanların da Başbakanı olduğunu hatırlayarak, devletin resmî açılışlarında, devletin resmî olanaklarıyla yapılan etkinliklerde bir partiler arası çatışmayı, partiler arasındaki ideolojik, politik, siyasi mücadeleleri körükleyecek ya da onları eleştirecek bir konuşma yapmasın; bunun kadar doğal bir istek olamaz ki. Bunu hepimiz “Evet, öyle olmalı.” diye karşılamalıyız, ilk başta da siz karşılamalısınız ve Başbakanı korumanın da böyle olduğunu ifade etmeliyiz.

Yine, Aytuğ Atıcı diye bir arkadaşımız, Sağlık Bakanlığının yaptığı bir genelgeye ilişkin, parantez içindeki cümlenin ne kadar yanlış olduğunu ifade etti çünkü o cümle şuydu: “Biz bu yasayı, önümüzdeki bir torba yasayla çıkartacağız, çıkartılacaktır.” diye emir kipiyle emrediyordu. Bununla ilgili yapılması gereken tek şey şuydu: “Aytuğ Atıcı’ya teşekkür ederiz, böyle bir şey doğru değildir, elbette bu yasanın çıkartılmasını sağlayacak olan bakan değildir, Millet Meclisidir.” demek lazımdı. İşte, içimizdeki muhalefetle iktidar arasındaki diyalogları böyle sağlayabiliriz diyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN –  Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler.. Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 73 üncü maddesinin (g) bendinin (1) nolu  alt bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Nevzat Korkmaz (Isparta) ve arkadaşları

"1) 25/8/2011 tarihli ve 652 sayılı Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 17 nci maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Denetime tâbi olan gerçek ve tüzel kişiler, gizli dahi olsa bütün belge, defter ve bilgileri talep edildiği takdirde ibraz etmek, para ve para hükmündeki evrakı ve ayniyatı talep hâlinde göstermek, sayılmasına ve incelenmesine yardımcı olmakla yükümlüdür."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Nevzat Korkmaz, Isparta Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

73’üncü maddenin (g) bendinin (1) no.lu alt bendi üzerine vermiş olduğumuz önergemizde bir ifade düzeltmesi yapıyoruz. Buna göre “Denetime tabi olan gerçek ve tüzel kişiler, gizli dahi olsa bütün belge, defter ve bilgileri talep edildiği takdirde ibraz etmek, para ve para hükmündeki evrakı ve ayniyeti talep hâlinde göstermek sayılmasına ve incelenmesine yardımcı olmakla yükümlüdür.” ibaresi getiriyoruz. Konunun daha net anlaşılmasını murat ediyoruz.

Bu vesileyle, değerli arkadaşlar, önemli bir konuyu,  hepimizin zaman zaman şahit olduğu bir sorun alanını sizlerle paylaşmak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, otomobilsiz bir hayatın düşünülemeyeceği hususunda sanıyorum herkes hemfikir, keyfekeder olmaktan çıktı, zorunlu ihtiyaç listesinin neredeyse en başına geldi oturdu. Şehir merkezlerinin iş alanları hâline gelip yerleşmelerin şehir dışına çıkması, dinlenme ve yürüyüş alanlarının insanlardan gittikçe uzaklaşması ve eğlenmenin konu komşuyla birlikte olmaktan çıkıp çekirdek ailelerle ve farklı mekânlarda aranması gibi gerekçelerle otomobilsiz aile neredeyse kalmadı. Trafik başta olmak üzere birçok problemleri de beraberinde getiren otomobillerin bakım onarımı da önemli harcama kalemlerimizden biri oldu. Bu bakım ve onarımları yapan otomobil servislerinden gün geçmiyor ki şikâyetler sizlere, bizlere ulaşmasın. Bu alan maalesef yıllardır denetimsiz "Saldım çayıra, Mevla’m kayıra" misali tüketicinin menfaatleri çiğneniyor. Elbette, kurallara göre çalışan, emeğini, alın terini ortaya koyan ve helalinden ekmeğini kazanmaya çalışan servisleri ve çalışanlarını tenzih ediyoruz ama onlar da takdir edeceklerdir. Teşbihte hata olmaz, bir murdar koyunun tüm sürüye zararı olurmuş. Eminim, aralarındaki çürük elmaların temizlenip bu alanın düzenlenmesini en çokta işini doğru dürüst yapan kardeşlerimiz istiyorlar.

 İstismarlar alanlarından bazılarını sektörden birileri ile konuştuğumuzda anlıyoruz. Kötü niyetli servis ve çalışanlarının akıllarına gelen yöntemler oldukça zengin. Pahalı yağ değişimi, yapıldığı söylenen ama aslında yapılmayan hayali tamiratlar, aşırı pahalı yedek parça fiyatları, ihtiyaç olmadan değiştirilen, zamanı gelmeden yenilenen yedek parça ve fren balatalar, diğer sarf malzemeleri, bunlardan sadece bir kaçı. Hayat pahalılığının ve kullandığımız dünyanın neredeyse en pahalı yakıtının insanlarımızı canından bezdirdiği ortada iken bir de oto bakım giderlerinin şişirilmesi gerçekten gaddarlık. Vatandaş, bu alanın tanzimini Sanayi ve  Ticaret Bakanlığından bekliyor.

Gerçekten merak ediyorum, bu konuda Sanayi Bakanlığımızın düzenleyici işlem tesis etmesi gibi bir çalışması var mı? Varsa hangi aşamadadır? Bu çalışma zaten çok geç kalmış bir çalışmadır. Neden beklediği de ayrıca bir tartışma konusudur. Otomobil firmalarının, servis hizmeti de veren acenteleri açık açık söylüyorlar değerli milletvekilleri. “Otomobil satışından 1 lira kazanıyorsak, servis ücretlerinden 5 lira kazanıyoruz.” diyorlar.  Hatta daha sonra yaptıracağı servis hizmetlerinin hatırına “Arabayı sıfır kârla veriyoruz.” diyorlar.

 Demek ki bu alanda aşırı bir kazanç söz konusu. Bu alanın devlet tarafından bir an önce zapturapt altına alınması gerekiyor. Yabancı otomobil firmaları diğer ülkelerde yaptıkları kârı buralarda servisler üzerinden yapıyorlar.

Bir de, sanayide yaptırdığınız bakım ve tamiratın aynısını serviste yaptırıyorsunuz, neredeyse 3 kat pahalı fatura ile karşı karşıya kalıyorsunuz. Resmî servis dışına çıktığınızda garanti kapsamından çıkarılıyorsunuz. Bir araba alıyorsunuz, başka servise gidemiyor ve onların dayattıkları fiyatları, efendim, kabul etmek durumunda kalıyorsunuz. Bu bile bile bütçenizin soyulması neticesini getiriyor.

Hükümete buradan seslenmek istiyorum: Türk insanının daha fazla bu servisler üzerinden soyulmasına müsaade edilmesin. Bu konuda, gerekirse, Meclisimizde muhalefetiyle iktidarıyla ortak bir çalışma yapılsın. Milliyetçi Hareket Partisi olarak da bu çalışmaya gereken desteği vermeye hazır olduğumuzu ifade ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısını arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır. Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

73’üncü maddenin (g) bendi (2) numaralı alt bendi üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 73. Maddesinin g bendiyle değiştirilmek istenen 652 sayılı Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 40. Maddesinin 2. Fıkrasının b Bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

" b) Kamera ile kayıt altına alınarak yapılacak yarışma sınavında başarılı olmak."

            Pervin Buldan                           Sırrı Sakık                            Hasip Kaplan

                  Iğdır                                       Muş                                      Şırnak

     Abdullah Levent Tüzel                    Adil Zozani                          İbrahim Binici

                İstanbul                                  Hakkâri                                 Şanlıurfa              

Nazmi Gür

  Van

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778.) nın 73 üncü maddesinin (g) bendinin (2) nolu alt bendin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

               Alim Işık                           Mehmet Şandır                         Erkan Akçay

                Kütahya                                  Mersin                                   Manisa

          Mustafa Kalaycı                   S. Nevzat Korkmaz                      Enver Erdem

                 Konya                                    Isparta                                    Elâzığ

          Yusuf Halaçoğlu                      Mehmet Günal                 Hasan Hüseyin Türkoğlu

                Kayseri                                  Antalya                                 Osmaniye

"2) 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 40 ıncı maddesinin ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"(2) Denetçi Yardımcılığına atanabilmek için 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinde sayılan genel şartlara ek olarak aşağıdaki şartlar aranır:

a)      En az dört yıllık lisans eğitimi veren eğitim, fen-edebiyat, hukuk, siyasal bilgiler, iktisadi ve idari bilimler, iktisat, işletme fakülteleri veya bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulu tarafından kabul edilen yurtiçindeki veya yurtdışındaki yükseköğretim kurumlarından mezun olmak.

b)      Yapılacak yarışma sınavında başarılı olmak.

(3)     Denetçi Yardımcılığına atananlar, en az üç yıl fiilen çalışmak ve istihdam edildikleri birim tarafından belirlenecek konularda hazırlayacakları tezin, oluşturulacak tez jürisi tarafından kabul edilmesi kaydıyla yapılacak yeterlik sınavına girmeye hak kazanırlar. Süresi içinde tezlerini sunmayan veya tezleri kabul edilmeyenlere tezlerini sunmaları veya yeni bir tez hazırlamaları için altı ayı aşmamak üzere ilave süre verilir. Yeterlik sınavında başarılı olanların Millî Eğitim Denetçisi kadrolarına atanabilmeleri, Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavından asgari (C) düzeyinde veya dil yeterliği bakımından buna denkliği kabul edilen ve uluslararası geçerliliği bulunan başka bir belgeye yeterlik sınavından itibaren en geç iki yıl içinde sahip olma şartına bağlıdır. Sınavda başarılı olamayanlara veya sınava girmeye hak kazandığı hâlde geçerli mazereti olmaksızın sınav hakkını kullanmayanlara, bir yıl içinde ikinci kez sınav hakkı verilir. Verilen ilave süre içinde tezlerini sunmayan veya ikinci defa hazırladıkları tezleri de kabul edilmeyenler, ikinci sınavda da başarı gösteremeyen veya sınav hakkını kullanmayanlar ile süresi içinde yabancı dil yeterliliği şartını yerine getirmeyenler Denetçi Yardımcısı unvanını kaybeder ve Bakanlıkta durumlarına uygun memur unvanlı kadrolara atanırlar.

(4) Denetçi Yardımcılarının mesleğe alınmaları, yetiştirilmeleri, yarışma sınavı, tez hazırlama ve yeterlik sınavları ile ilgili hususlar yönetmelikle düzenlenir."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporlarının 73/g.2. Maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

             Kazım Kurt                        Mustafa Moroğlu                       Hülya Güven

               Eskişehir                                   İzmir                                      İzmir

 

             Levent Gök                      Kadir Gökmen Öğüt                     Sedef Küçük

                 Ankara                                  İstanbul                                  İstanbul

BAŞKAN – Komisyon, önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet, katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mustafa Moroğlu, İzmir Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA MOROĞLU (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; birçoğumuz belki bu dönem seçilerek geldik Meclise; seçilmeden önce de siyasetle ilgili olduğumuz için Meclisi izliyorduk fakat izlemek başka, yaşamak başka. İlk geldiğimizden bu yana “Meclisin içerisinde yaptığımız çalışmalarla ilgili iktidar ve muhalefet milletvekilleri arasındaki ve gruplar arasındaki ilişkilerden memnum muyum?” diye bir değerlendirmeyle devam etmek istiyorum ve çok net bir biçimde memnun olmadığımı,  bununla ilgili de döneme ilişkin önümüzdeki yaşayacağımız iki yıllın da milletvekili arkadaşlarımızın parti farkı gözetmeksizin tümünü, kendimizi bir kez daha gözden geçirmemiz gerektiğini de açık yüreklilikle söylemek istiyorum. Çünkü biraz önceki örnekte de gördüğümüz gibi, eğer burada konuşulanları dinlersek eleştirilerin haklı ya da haksız yönlerini görebilir, bazen de dil sürçmesi gibi anlaşılan ve ileride… Çünkü siyaset yapıyoruz hepimiz ve halkın adına yapıyoruz. Söylediğimiz her sözün bir anlamı olduğunu, kurduğumuz her cümlenin sonuçta halka yanlış yansıyabileceğini görmemiz gerekiyor. Bunun için, itirazlarımızı çağdaşça yapabilmenin yolları var. Biraz önce bir arkadaşımız Gezi Parkı olayıyla ilgili yaşanan hadise üzerine konuşurken eğer dinlememiş olsaydık, onun yaptığı yanlış bir cümleyi ona düzeltme olanağı verememiş olurduk. Bunu düzeltme olanağını verdiğimiz için de Meclis çalışmalarındaki çabamızın dinlemekten ve dinledikten sonra cevap vermekle yürümesinin daha doğru olduğunu düşünüyorum. Bunu hem AKP milletvekili arkadaşlarımızla hem diğer milletvekili arkadaşlarımızla konuştuğumuz zaman “Ya, Meclisin böyle bir kültürü var, böyle gelmiş böyle gider.” Bu itirazı, bu doğruyu, bunu kabul etmiyorum değerli arkadaşlarım, aynı yoldan yürümeye devam edersek yavaş yavaş ölürüz. Eğer bu Meclisin çalışmalarını da… Özellikle iktidar milletvekili arkadaşlar bu çabaya destek vermezlerse ve önümüzdeki iki yıl içerisinde bunu düzeltmezsek çok doğru yolda olmadığımızı ve birçok şeyi başaramayacağımızı belirtmek isterim. Buradaki kavgayı hiçbir zaman onaylamadığımızı ve onaylayamayacağımızı defalarca belirttik. Bunlara bir daha müsaade etmemeliyiz.

Örneğin Gezi Parkı meselelerinden herkes bir ders çıkardı. Öyle gözüküyor ki AKP milletvekilleri ve iktidardaki bakanlarımız hiçbir ders çıkarmamış gibi. Çünkü oradaki her şeye katılamayabilirsiniz, oradaki birçok şeyi bizim gibi düşünmeyebilirsiniz ama Gezi Parkı direnişlerinin de ve ülkede yaşanan onca haklı-haksız kalkışmaların hepsinden sizin de çıkarmanız gereken bir ders olduğunu düşünüyorum, özellikle Meclis çalışmalarına örnek olsun diye söylüyorum. Ben Gezi Parkı forumlarına katılıyorum. Onlara destek vermek ve onların düşüncelerini anlamak, dinlemek için katılıyorum. İnanın, Gezi Parkı örneğinde de gördüğümü forumlarda da gördüm. Herkes gelip özgürce konuşuyor. Sayılarına bakmadan, “Siz azsınız, biz çoğuz.” demeden herkesin o parklar içerisinde düşüncelerini söylemelerine ve özgürce yaşamalarına müsaade ediyorlar. Bari bu dersi çıkaralım ve birbirlerinin sözünü kesmemek için, alkışlarla da birbirlerini eksi ve artı yönde motive etmemelerini sağlamak için özellikle -Arkadaşlarımın izlemesini istiyorum- onayladıkları bir görüşü alkışlamadan, elleriyle böyle hareket yaparak sessizce destek veriyorlar. Onaylamadıklarına… İşte, bir milletvekilimiz “Böyle kafayı yemiş bunlar.” derse olmaz. Yani böyle olmaz işte, böyle olmaz.

Bakın, ben geldiğimden beri hiçbir milletvekili arkadaşımın konuşmasını kesmeden, sonra da bana sıra gelince konuşmaya başlamayı bir düstur edindim. Bunun da daha doğru olduğunu düşünüyorum çünkü bu kurumun kutsallığına katkı yapmak hepimizin elinde. Bu da, birbirimizi anlamaktan geçiyor. Reddettikleri düşüncelere karşı da böyle işaret yapıyorlar yani “Katılmıyorum.” diyorlar. Uzatıyorsa “Uzattın.” diyorlar.  Biz, bu kadar olmayalım ama ne olur, birbirimizle konuşurken, yüksek sesle bağırmalar… Özellikle bazı arkadaşlar sanki kadrolu gibi arkalara oturuyorlar, oradan hiç alakası olmayan, ne ben anlıyorum ne konuşulanı dinleyebiliyorum ne de doğru söyleyip söylemediğine…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA MOROĞLU (Devamla) - Umarım, hayal ettiğimiz Meclisi hep beraber kurarız. Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778.) nın 73 üncü maddesinin (g) bendinin (2) nolu alt bendin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                Yusuf Halaçoğlu (Kayseri) ve arkadaşları

"2) 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 40 ıncı maddesinin ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

 

"(2) Denetçi Yardımcılığına atanabilmek için 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinde sayılan genel şartlara ek olarak aşağıdaki şartlar aranır:

a)      En az dört yıllık lisans eğitimi veren eğitim, fen-edebiyat, hukuk, siyasal bilgiler, iktisadi ve idari bilimler, iktisat, işletme fakülteleri veya bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulu tarafından kabul edilen yurtiçindeki veya yurtdışındaki yükseköğretim kurumlarından mezun olmak.

b)      Yapılacak yarışma sınavında başarılı olmak.

(3)     Denetçi Yardımcılığına atananlar, en az üç yıl fiilen çalışmak ve istihdam edildikleri birim tarafından belirlenecek konularda hazırlayacakları tezin, oluşturulacak tez jürisi tarafından kabul edilmesi kaydıyla yapılacak yeterlik sınavına girmeye hak kazanırlar. Süresi içinde tezlerini sunmayan veya tezleri kabul edilmeyenlere tezlerini sunmaları veya yeni bir tez hazırlamaları için altı ayı aşmamak üzere ilave süre verilir. Yeterlik sınavında başarılı olanların Millî Eğitim Denetçisi kadrolarına atanabilmeleri, Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavından asgari (C) düzeyinde veya dil yeterliği bakımından buna denkliği kabul edilen ve uluslararası geçerliliği bulunan başka bir belgeye yeterlik sınavından itibaren en geç iki yıl içinde sahip olma şartına bağlıdır. Sınavda başarılı olamayanlara veya sınava girmeye hak kazandığı hâlde geçerli mazereti olmaksızın sınav hakkını kullanmayanlara, bir yıl içinde ikinci kez sınav hakkı verilir. Verilen ilave süre içinde tezlerini sunmayan veya ikinci defa hazırladıkları tezleri de kabul edilmeyenler, ikinci sınavda da başarı gösteremeyen veya sınav hakkını kullanmayanlar ile süresi içinde yabancı dil yeterliliği şartını yerine getirmeyenler Denetçi Yardımcısı unvanını kaybeder ve Bakanlıkta durumlarına uygun memur unvanlı kadrolara atanırlar.

(4)     Denetçi Yardımcılarının mesleğe alınmaları, yetiştirilmeleri, yarışma sınavı, tez hazırlama ve yeterlik sınavları ile ilgili hususlar yönetmelikle düzenlenir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Yusuf Halaçoğlu, Kayseri Milletvekili.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, aslında deminden beri konuşmaları izliyoruz, bundan önceki günlerde de aynı şekilde. Bir alışkanlık hâline gelmiş şekilde, komisyon “Katılmıyoruz.”, Hükûmet “Katılmıyoruz, katılamıyoruz.” diyor. Milletvekillerine bakıyorum, buradaki konuşmalarda bir elin parmakları kadar kişi ancak konuşulanları dinliyor, diğerleri kendi aralarında birtakım sohbet içerisinde bulunuyorlar. Şimdi, burası Türkiye Büyük Millet Meclisi yani yasama organı, Türkiye’nin en yüksek organı. Burada muhalefet birtakım konuları dile getirir, eksikleri söyler, düzeltilmesini istedikleri konularda görüş bildirir, komisyon katılır veya katılmaz, doğrudur, Hükûmet katılır veya katılmaz, bu da doğrudur ama en azından bu konuşulanların dinlenmesi, sohbetlere ara verilmesi gerekir çünkü ciddi bir iş yapılmaktadır.

Ciddi bir iş yapılmaktadır diyorum çünkü cumhuriyet kurulalı doksan yıl oldu. Doksan yıldır, ne gariptir ki tutanaklara bakacak olursanız Türkiye Büyük Millet Meclisinde en çok konuşulan konu Millî Eğitim Bakanlığıyla ilgili konular yani doksan yıldır Türkiye’de, Millî Eğitim Bakanlığının genel yapısı itibarıyla, rayına oturtulamamış bir sistemden söz ediyoruz. Sürekli olarak değiştirilen, yok kredi usulü, yok ders geçme usulü, yok sistem olarak 5+3, 3+5, 4+4+4 fakat daha sonra da bunları bir şekilde çok zaman geçmeden, üç ay geçmeden, bir sene geçmeden tümünü değiştiren bir anlayış.

Gerçekten, değerli milletvekilleri, samimi olarak söylüyorum, bakın, “Millî” adını taşıyan iki tane bakanlık vardır: Birisi Millî Eğitim Bakanlığı, birisi de Millî Savunma Bakanlığıdır. “Millî” kelimesinin anlamını hepiniz biliyorsunuz yani millete ait olandır, milletin benimsemiş olduğu, onun kültürü, onun değerlerine önem veren bir anlayışı sergiler. “Millî” diyoruz, millete aittir, milletin tümünü kapsayan bir anlayışı ifade eder. Şimdi, siz Millî Eğitim Bakanlığı gibi böylesine güzide ve değerli bir kurumda doksan yıldır eğitim sisteminizi rayına oturtamamışsanız, hangi hedeflere hizmet edeceğinizi belirleyememişseniz ve sürekli olarak ders kitaplarında değişimler meydana getiriyorsanız kusura bakmayın ama neyi denetleyeceksiniz? Öncelikle sistemi oturtmanız lazım ki ondan sonra denetleme sistemine geçesiniz. Bakın, burada en büyük zaaf buradan kaynaklanıyor. Yani şurada gördüğümüz maddelere bakacak olursak denetçi yardımcılığına nasıl atanabildikleriyle ilgili görüşmeler yapılıyor veya bununla ilgili maddeler ortaya çıkarılıyor. Efendim, bundan önce o insanların neyi nasıl denetleyeceklerini çok iyi belirlememiz gerekiyor. Bakın, size bir örnek vereyim: Bunun yolu bu değil yani sürekli olarak şu hükûmetin veya bu hükûmetin bunları değiştirmesiyle bu iş rayına oturmaz.

Bu işin temelinde yatan, bu atamalar dâhil olmak üzere bunu söylüyorum, liyakate bağlı bir atama yapılması gerekir. Siz her şeyden önce belli bölgelerinize kendisini daha henüz ispat edememiş, yeni öğretmenliğe başlamış insanları âdeta bir sürgün bölgesi olarak görüp atama yapıyorsanız, oralara tecrübeli insan atamanız gerekirken bunları yapmıyorsanız, daha kolay olan yerlerde tecrübe kazandırmadan yapıyorsanız zaten başarıya ulaşamazsınız. Efendim, “YİBO’mu olsun yoksa tek tek normal okullar mı olsun?” problemini çözememişsiniz. Hâlâ, bakın Kayseri gibi Anadolu’nun tam ortasında hem de gelişmiş olduğu söylenen bir ilimizde bile hâlâ taşıma sistemi ile eğitim yapıyorsanız eğitimi yoluna koydum diyemezsiniz.

Değerli milletvekilleri, aslında Türkiye’deki sistemin en çarpık konularından birisi liyakat sahibi insanların layık oldukları yerlere getirilip getirilmemesi meselesidir veya oraya getirilmiş olan kişilerin siyasi sebeplerle oradan alınıp başka yerlere nakledilip edilmeme meselesidir. Osmanlı Devleti gibi bundan yedi yüz yıl önce yaşamış bir devlette bile liyakat kanunu vardır. Kimin hangi göreve hangi görevlerden sonra gelebileceği belirlenmiştir. Böylece, o göreve geldikten sonra herhangi bir aksama olmadan doğrudan hizmet edebilme imkânı verilmiştir. Dolayısıyla, biz sistemi kökten ele alıp gerçekten bu ülkeye yararlı hâle getirmek zorundayız.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 73. Maddesinin g bendiyle değiştirilmek istenen 652 sayılı Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 40. Maddesinin 2. Fıkrasının b Bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"b) Kamera ile kayıt altına alınarak yapılacak yarışma sınavında başarılı olmak."

                                                Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

Önerge üzerinde söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Değerli milletvekilleri, kamu personeli alımında imtihanların, sınavların, mülakatın şeffaf olmasını, denetlenebilir olmasını, itiraz durumunda da yargıya bu kayıtları verebilecek mülakatın kamerayla kayıt altına alınmasını önerdiğimiz bir önerge bu.

Şimdi, el insaf, el vicdan diyeceğim çünkü Türkiye'de işsizliğin yüzde 12’lere vardığı, milyonlarca işsizin olduğu resmî kayıtlarla ortada. KPSS sınavlarında olsun, diğer sınavlarda olsun çok yüksek derecede not almasına rağmen, girip mülakatta elenen insanların olduğunu biliyoruz ve bu mülakat kısmı, zihniyete göre… Hangi iktidar olursa olsun -bakın açık söylüyorum- bugün AKP iktidarı var, AKP kendi partizan kadrolaşmasını sağlıyor, kendine uygun kişileri alıyor; yarın başka bir iktidar gelir o da kendi kafasına uygun olanları alır. Hele hele hassas görevlerde, özellikle kolluk kuvvetlerinde, poliste, Dışişlerinde (Hariciyede), önemli görevlerde, elemek için öyle mülakat soruları sorulur ki, televizyonlardaki yarışmaları bile sollayan durumlar anlatılıyor dışarıda.

Şimdi, gelin bu torpili kaldıralım arkadaşlar, gelin bu iltiması kaldıralım; gelin bu “Herkes kendi adamına bakar, alır.” zihniyetini yıkalım; gelin kamu kurumlarına her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının gönül rahatlığıyla sınava girip liyakatiyle bilgisine güvenerek devlet kapısından içeri girebilmesini sağlayalım; bunu yapmak zorundayız. Kimse demesin “Ben iktidarım. Şimdi, benim kadrolaşmam söz konusu, ben yaparım, ben götürürüm.” Bunun mizahı da yapıldı, şiiri de yapıldı, şarkısı da yapıldı, hâlâ da söyleniyor. “Angara’da anayasso, ellerinden öpeyim Hasso, yap bir iltimasso.” diye okundu bunlar, hâlâ okunuyor. 21’inci yüzyıla geldik arkadaşlar, şu “iltimasso”yu bir aradan çıkarsak olmaz mı? Yani, yoksul bir ailenin çocuğuna, kimsesiz bir öğretmenin, bir memurun, devlet kapısından kendi imkânlarıyla girebilme olanağını sağlasak olmaz mı? Sınavda hakkının yenildiğini düşünen bir kişi mağdur olduğunu… İşte, 5 kişi sınava girdi, 3 tanesi iktidar partisinin çocuklarıydı, 4 tanesi de muhalefetin; ee, iktidardakiler mülakatı kazandı, muhalefettekilerin hepsi de mülakattan çaktılar gibi bir izlenim vallahi sizi de rahatsız eder. Bu mülakattan kimseye hayır gelmez arkadaşlar. Bugün alırsınız, tanıdıklarınızı alırsınız, partililerinizi alırsınız. Bunu her parti de yapıyor, maalesef yapmıştır da ama bu ülkeye hayır getirmemiştir. Bu ülkeye hayır gelmesi için 76 milyon yurttaşımızın devlet memuru olabilmesi için eşit koşullarda yarışması gerekiyor; bunu kayıt altına alalım. Neden? Eğer ki bir kişi sınava girip hakkının yenildiğini, ihlal edildiğini düşünüyorsa ve yargıya gidecekse, yargıya gittiği zaman o mülakatın kamera kayıtlarını mahkemeye sunabilmelidir. Yani bunu sunamadığı takdirde, neden sınavı geçemediği anlaşılamadığı takdirde, yargı, burada görevin kötüye kullanıldığını nasıl tespit edecek, hukuksuzluk nasıl tespit edilecek? Bunun mümkünatı yok.

Bunun bir tek yolu var arkadaşlar: Bu torba kanunun içinde her şey var ama biraz da içine eşitlik katalım, bu önergeyle biraz adalet katalım istedik; bu önergeyle, herkesin bir dayısı olmasın istedik bu ülkede; bu önergeyle, herkes bir torpil aramasın istedik ve bunu dikkatinize sunuyoruz. Çok değil yine mülakat var, kayıt altına alınacak arkadaşlar.

Takdirinize, vicdanınıza. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

OKTAY VURAL (İzmir) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

                                                                  Kapanma Saati: 17.14

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.24

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muharrem IŞIK (Erzincan)

----0----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 134’üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 73’üncü maddesinin (g) bendine bağlı (2) numaralı alt bendinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi maddeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, kabul edilmiştir.

Teklifin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi, 73’üncü maddenin (ğ) bendine bağlı 1 numaralı alt bendinde 2 önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 73 üncü maddesinin (ğ) bendinin (1) nolu alt bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Mustafa Kalaycı                        Erkan Akçay                          Enver Erdem

                 Konya                                   Manisa                                    Elâzığ

           Münir Kutluata                Hasan Hüseyin Türkoğlu                Mehmet Şandır

                Sakarya                                Osmaniye                                 Mersin

                                    Alim Işık                              Mehmet Günal

                                     Kütahya                                   Antalya

“1) 26/9/2011 tarihli ve 655 sayılı Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 17 nci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“2) Denetim Hizmetleri Başkanlığının ve müfettişlerin çalışma usul ve esasları ile müfettiş yardımcılarının mesleğe alınmaları, yetiştirilmeleri, yarışma sınavı, tez hazırlama ve yeterlik sınavları ile ilgili hususlar yönetmelikle düzenlenir.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporlarının 73/ğ-1 Maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

             Kazım Kurt                             Sakine Öz                              Özgür Özel

               Eskişehir                                 Manisa                                   Manisa

         Mustafa Moroğlu                       Hülya Güven                     Kadir Gökmen Öğüt

                  İzmir                                      İzmir                                    İstanbul

                     

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Aykan Erdemir, Bursa Milletvekili.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Hayır Aykan, sen 2’de konuşuyorsun.

AYKAN ERDEMİR (Bursa) – Pardon.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Mustafa Moroğlu, İzmir Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA MOROĞLU (İzmir) – Sayın milletvekilleri, bu önergeleri bütün içerisinde bir fırsat bilerek düşüncelerimi anlatmak istediğim için böyle bir karışıklığa neden oldum, kusura bakmayın.

Gerçekten, daha önceki önergelerde ifade ettiğim, Meclis çalışmalarıyla ilgili öyle bir hayalim var. Umarım, bu hayalimizi paylaşan milletvekili arkadaşlarım çok olur çünkü hepimiz bu Meclisteki konuşmalarla ya da sokakta ya da meydanda ya da fabrikada ya da çevremizde bütün olup biteni izliyor, gözlüyoruz. Hakikaten, ülkemiz, çevremiz bir yangın yeri. Özellikle son aylarda -sadece Gezi Parkı olaylarını kastettiğimi zannetmeyin- işsizlikten ötürü intihar eden insanlarımız var, metan gazı facialarıyla yaşadıklarımız var, trafik kazalarıyla yaşadıklarımız var. Bir de bunun üstüne bu Gezi Parkı meselesiyle ortaya çıkan durumu anlamayan bir tutum karşısında hareket etmeye devam edersek ve onu anlamak için birbirimiz dinlemez de burada kavga etmeye başlarsak, gerçekten, ülkemizdeki yangını söndürmek yerine, yangına benzin dökmeye giden bir tavır işlemiş oluruz ki bu da hepimiz için gelecekte bir suç teşkil eder.

Hazır yangın yeri demişken, bundan altı gün önce, 2 Temmuzda, yirmi yıl önceki bir yangını da tekrar hatırlatarak buradan kendimize de bir görev çıkartmayı, aynı zamanda bu yangın yerinde yaşamanın bir görev olduğunu bilen bir milletvekili olarak sizlere seslenmek istiyorum:

“Yaşamak bu yangın yerinde,

Her gün yeniden ölerek,

Zalimin elinde tutsak,

Cahile kurban olarak.

Yalanla kirlenmiş havada,

Güçlükle soluk alarak.

Savunmak gerçeği, çoğu kez

Yalnızlığını bilerek.

Korkağı, döneği, suskunu

Görüp de öfkeyle dolarak.

Toplanır ölü arkadaşlar,

Her biri bir yerden gelerek.

Kiminin boynunda ilmeği,

Kimi kanını silerek.

Kucaklıyor beni Metin Altıok,

Aldırma diyor gülerek.

Yaşamak görevdir yangın yerinde

Yaşamak insan kalarak.“

Bütün milletvekili arkadaşlarım geçirdiğimiz iki dönemin bir muhasebesini yaparak kendi gönüllerinde, iki dönem sonra da bu Meclisten, bir daha gelip gelmemeyi düşünmeden, insanca kalarak ayrılmayı başarabiliriz. (CHP sıralarından alkışlar) Çünkü hepimizin bilmesi gereken en önemli gerçek, öfkeyle kazanılmış hiçbir zafer yoktur. Birbirimize öfkelenerek, birbirimize doğru düşündüğümüzü anlatamayız. Birbirimize hakaret ederek ülkenin sorunlarını çözemeyiz.

O kadar önemli sorunlarla karşı karşıyayız ki, hepimiz, her birimiz bu kürsüye çıktığımızda bu sorunların ciddiyetini, ağırlığını bildiğimizi ifade ediyoruz. Öyleyse şunu da bilmemiz gerekiyor: Bu sorunların hiçbirinin, bu Parlamentoda temsil edilen ya da edilmeyen bütün eğilimlerin düşüncelerini, hassasiyetlerini dikkate almadan çözülemeyeceğini bilmemiz lazım. Elbette ki, burada en büyük görev de iktidar partisinin milletvekillerine düşüyor. Başbakanına ya da bakana demiyorum değerli arkadaşlarım, iktidar partisinin milletvekillerine düşüyor. Bütün Meclise düştüğünü kastetmediğimi zannetmeyin çünkü Başbakanı da, bakanı da çıkaran bu Meclis. Bu Meclisin kararlarıyla yürütmeyi yapacaklar, bu Meclisin kararlarıyla yanlışa ya da doğruya karar verecekler.

Bu Mecliste ilk yaptığım konuşmada da aynı şeyleri söyledim, bu dönemin son konuşmasında da aynı şeyleri söyleyerek konuşmamı bitireceğim. Şunu da iyi bilmeliyiz ki, hiçbirimiz anamızdan doğduğumuzda insana ait duygularla bezenmiş değiliz; hiçbirimiz, hiçbir çocuk birbirine kin duymaz, öfke duymaz, nefret etmez, onun haklarını kendi hakları gibi görür ve onun haklarını gasbetmez. Bu duyguların hepsi bize bu dünyanın verdiği nimetler karşısındaki -maalesef- bencilliğimizden, içimizdeki ben duygumuzdan ötürü oluyor. O nedenle, kendimize yabancılaşmayı ne kadar azaltabilirsek, doğduğumuz gündeki saflığa dönmek için ne kadar gayret edebilirsek bu milletin yangınını da o düzeyde söndürmeye yardımcı oluruz diyorum.

Hepinize yeni dönemde iyi çalışmalar diliyorum, başarılar diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Tekrar ediyorum: Önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kâtip üyeler arasında anlaşmazlık var, bir dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.36

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.45

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muharrem IŞIK (Erzincan)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 134’üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

478 Sıra Sayılı Kanun Teklifi’nin 73’üncü maddesinin (ğ) bendine bağlı 1 numaralı alt bendi üzerinde İzmir Milletvekili Mustafa Moroğlu ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi, önergeyi yenide oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım. Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum: 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 73 üncü maddesinin (ğ) bendinin (1) nolu alt bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                Erkan Akçay (Manisa) ve arkadaşları

 “1) 26/9/2011 tarihli ve 655 sayılı Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 17 nci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“2) Denetim Hizmetleri Başkanlığının ve müfettişlerin çalışma usul ve esasları ile müfettiş yardımcılarının mesleğe alınmaları, yetiştirilmeleri, yarışma sınavı, tez hazırlama ve yeterlik sınavları ile ilgili hususlar yönetmelikle düzenlenir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Münir Kutluata, Sakarya Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

MÜNİR KUTLUATA (Sakarya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 478 sıra sayılı yasal düzenlemenin 73’üncü maddesi vesilesiyle Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Tasarının söz konusu bendi Ulaştırma ve Haberleşme Bakanlığını ilgilendiriyor. Bu münasebetle, Sakarya’nın ulaştırma ile ilgili bir sorununu dile getirme arzusundayım.

Konu, Sakarya ili ile komşu Düzce ili arasında Karadeniz sahilinden sağlıklı bir kara yolu bağlantısının sağlanamamasıdır. Her iki ilin komşu ilçeleri olan Kocaali ve Akçakoca arasında oluşmuş olan bir dar boğaz bir türlü giderilememiştir. Zonguldak’tan Akçakoca’ya ulaşan sahil yolu bu ilçenin batısına doğru birkaç kilometre gittikten sonra bitiyor. Diğer taraftan, Sakarya tarafından da Karasu ve Kocaali ilçeleri üzerinden gelen sahil yolu Melen Suyu’na ulaştıktan sonra kesiliyor. Aradaki bağlantı köy içlerinden geçen köy yolları üzerinden sağlanabiliyor. Bu kesim sadece 8-10 kilometrelik bir bölümdür. Bu kadar kısa bir mesafenin bir türlü bağlanamaması nedeniyle yoğun bir trafiğe sahip olan bu hat işleyemiyor. Sakarya ilinin Sakarya Nehri ile Melen Çayı arasındaki sahil kesimi yani Karasu, Kocaali ilçelerinin sahilleri 35 kilometre uzunluğunda, Türkiye’nin en geniş kumsallarının yer aldığı bir şerit durumundadır. Bu özel bölgenin iç turizm açısından hinterlandı doğuda Düzce, Bolu, Ankara ve Zonguldak’tır. Bu nedenle, özellikle bahar ve yaz aylarında yoğun bir trafiğe sahip olan yörede büyük güçlükler ve zaman kaybı yaşanmaktadır. Diğer taraftan, TEM otoyolunda her gün artmakta olan özel araç trafiğinden, Düzce’den Karadeniz sahiline sapıp Adapazarı ve İzmit’ten tekrar otoyola bağlanma potansiyeli bu dar boğaz yüzünden değerlendirilemiyor. Bölge ile ilgili yaptığımız iç turizm geliştirme çalışmalarında hem Düzce’nin hem Sakarya’nın hem de Kocaeli’nin potansiyelini değerlendirmede söz konusu eksikliğin önemli bir engel olduğu ortaya çıkmaktadır. Konu bütçe görüşmeleri döneminde Sayın Ulaştırma Bakanı ve ilgililere çeşitli defalar iletilmişti ancak yapım maliyeti az, bölgeye olan maliyeti yüksek olan bu eksiklik giderilmemiştir. Daha sonra, Sayın Karayolları Genel Müdürüyle yaptığımız şifahi görüşmeden sonra konunun biraz hızlandığını öğrenmiş bulunuyoruz, bugünkü temastan sonra da daha da hızlanacağı anlaşılmıştır. Konuyu tekrar Ulaştırma Bakanımızın ve ilgili bürokratlarının ilgisine sunuyorum.

Zamanımın el verdiği ölçüde Sakarya’nın bir başka problemine daha temas etmek istiyorum. Bu, Türkiye’de son zamanlarda çok yaygınlık kazanmış bulunan tapu iptalleri meselesidir. Dolayısıyla, Türkiye’nin de sorunudur ama nedense Sakarya’da daha yoğun yaşanmaktadır. Hem Orman Bakanlığı hem de Hazine üzerinden tapuları mahkeme yoluyla iptal edilen ailelerin ızdırabından söz ediyorum. Bu konuyu daha önce birkaç kez dile getirmiş, 2/B ile yasal düzenlemeler içinde çözümlenmesini istemiş ve önergeler vermiştik ama iktidar ne ülkenin tamamındaki ne de Sakarya’daki tapu iptalleri mağduriyetlerini ortadan kaldıracak bir adım atamamıştır. Son olarak Sakarya’nın Kocaali ilçesinin Açmabaşı ve Karapelit köylerinde çok sayıda ailenin nesiller boyu üzerinde yaşadıkları toprakların 2005 yılında geçen kadastro çalışmaları sırasında verilen tapuları iptal edilmiştir. Ayrıca, bu vatandaşların her birine 35 bin Türk lirası civarında mahkeme ve avukat masrafları çıkarılmıştır. Tapulu arazilerini yitirdikleri yetmiyormuş gibi bir de ödemeyecekleri bir borcun içine itilmişlerdir. Devletin verdiği tapuya güvenilmez bir ortam oluşmuştur, tapu mağduriyetleri her geçen gün artmaktadır. Tapu iptallerini gündeme getirdiğimiz zaman iktidarın “Mahkeme kararıdır, ne yapalım?” deyip kenara çekildiğini görüyoruz. Vatandaşın devlet kapısında dava kazanması nasıl mümkün olacaktır…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MÜNİR KUTLUATA (Devamla) – …bunun yolu gösterilemiyor, maalesef yasa ile çözüm yoluna da gidilemiyor.

Durumu ilgililerin dikkatine tekrar sunuyor, hepinize saygılar arz ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

 

III.– YOKLAMA

 

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Yoklama talebi var, Yerine getireceğim.

Sayın Hamzaçebi, Sayın Aslanoğlu, Sayın Öz, Sayın Özel, Sayın Erdemir, Sayın Dinçer, Sayın Eyidoğan, Sayın Dibek, Sayın Atıcı, Sayın Güneş, Sayın Seçer, Sayın Altay, Sayın Koç, Sayın Canalioğlu, Sayın Köse, Sayın Güven, Sayın Özkan, Sayın Korutürk, Sayın Akar, Sayın Toprak.

Evet, üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

 

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

4.- Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) (S. Sayısı: 478)(Devam)

 

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Şimdi, 73’üncü maddenin (ğ) bendi (2) no.lu alt bendi üzerinde iki adet önerge vardır…

OKTAY VURAL (İzmir) – Alt (2) mi şimdi efendim?

BAŞKAN – Alt, alt.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Alt (2), (ğ) alt (2).

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, niye bu hukuktan mezun olduk bilmiyorum yani böyle getireceklerse?

BAŞKAN – Ne diyorsun ya?

OKTAY VURAL (İzmir) – Vallahi, hiç hukukta öğretmediler bunu, alt, üst…

BAŞKAN - Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 73 üncü maddesinin (ğ) bendinin (2) nolu alt bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Münir Kutluata         Mustafa Kalaycı         Erkan Akçay                  Mehmet Günal

   Sakarya                      Konya                          Manisa                          Antalya

Mehmet Şandır          Enver Erdem             Alim Işık                  Hasan Hüseyin Türkoğlu

     Mersin                      Elâzığ                        Kütahya                        Osmaniye

"2) 655 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 28 inci maddesinin ikinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"a) Hangi hâllerde uygulanacağını açıkça belirtmek kaydıyla; uyarma, geçici faaliyet durdurma ve yetki iptali şeklinde idari müeyyideler öngörmek ve ihlal edenlere uygulamakla görevli ve yetkilidirler.

b) Hangi hâllerde uygulanacağını ve miktarını açıkça belirtmek kaydıyla; 7 nci maddede yer alan hizmet birimi beşbin Türk Lirasına kadar, 8 inci ve 11 inci maddelerde yer alan hizmet birimleri ikiyüzellibin Türk Lirasına kadar, 12 nci maddede yer alan hizmet birimi beşyüzbin Türk Lirasına kadar, 9 uncu ve 10 uncu maddelerde yer alan hizmet birimleri ise beş milyon Türk Lirasına kadar idari para cezası öngörmek ve ihlal edenlere idari para cezası karar tutanağı düzenlemek veya düzenletmekle görevli ve yetkilidirler."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporlarının 73/ğ-2. Maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Kazım Kurt            Aykan Erdemir                   Mustafa Moroğlu             Hülya Güven

 Eskişehir                    Bursa                                     İzmir                          İzmir

            Sedef Küçük                             Sakine Öz                       Kadir Gökmen Öğüt

              İstanbul                                    Manisa                                  İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Aykan Erdemir, Bursa Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

AYKAN ERDEMİR (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 478 sıra sayılı torba yasanın 73’üncü maddesinin (ğ) bendinin (2)’nci alt bendiyle değiştirilmek istenen 655 sayılı Kanun Hükmünde Kararname maddeleri için Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi ve halkımızı saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının teşkilat ve görevlerini 26 Eylül 2011 tarihinde bir kanun hükmünde kararnameyle belirlemiştiniz. Bugün aradan daha yirmi iki ay dahi geçmeden bu kanun hükmünde kararnameyi bir torba yasa ile değiştirmek istiyorsunuz. Sormak isterim: Eğer bugün Türkiye’de muhazafakâr bir parti olsaydı, muhazafakâr bir iktidar olsaydı bu mümkün olur muydu?

Başbakan Yardımcısı Sayın Ali Babacan diyor ki: “Benim partim muhazafakâr ve demokrattır, İslamcı değiliz, İslamcı bir devlet istemiyoruz, aileyi ve geleneklerini savunuyoruz, Avrupa kriterlerince yönetilen bir muhazafakâr ve demokrat parti gibiyiz.” Eğer Adalet ve Kalkınma Partisi Sayın Babacan’ın ifade ettiği gibi muhazafakâr bir parti olsaydı yasaları, bürokrasiyi, kamu yönetimini yazboz tahtasına çevirir miydi? Sizlerinde bildiği gibi muhafazakârlık Fransız İhtilali sonrasında bugünkü anlamıyla gelişmiş bir siyasi felsefedir. François René de Chateaubriand 1819 yılında “muhazafakâr” kavramını ilk kez kullanmıştır. Fransız Devrimi deneyimi kendisini edebiyatta romantizm akımını, siyasette ise Katolik Kilisesini ve monarşiyi savunan muhafazakâr ideolojiyi şekillendirmeye yönlendirmiştir. Fransız devrimine bir diğer reaksiyon ise İrlandalı filozof Edmund Burke’ten gelmiştir. Bakın, Edmund Burke ne diyor: “Onlar büyük bir patlamada tüm antik çağ örneklerini, Parlamentonun tüm emsallerini, kanunlarını ve imtiyazlarını havaya uçurmak için yer altına mayın döşemişlerdir. Karşılarına alternatif bir formül getirilemez ve hiçbir argüman onlar için bağlayıcı olmaz, uzlaşmayı ya da orta yol bulmayı istemezler, tam olarak taleplerine uymayan her şey onlar için sahtekârlık ve adaletsizliktir.” Hem Chateaubriand’ın hem de Burke’ün reaksiyonel tepkilerinin kaynağı Fransız Devrimi’nin eşitlik, özgürlük ve kardeşlik şiarını unutup toplum mühendisliğine, aşırılıklara ve şiddete başvuranlardır. Çünkü geleneğe, kadim değerlere, sürekliliğe, temkine, ihtiyata, küçük adımlara ve küçük adımlarla değişime inanan muhafazakârlar için toplum mühendisliği, torba yasalar ve yazboz tahtasına dönmüş bir yasama süreci hayal bile edilemez.

İşte, bu garip çelişkilerden yola çıkarsak bugün Türkiye’de iktidar olan siyasetin geleneksiz muhafazakârlık olduğunu görebiliriz. Türkiye'nin önde gelen bilim insanlarından Bursalı hemşehrim Güven Sak Hoca diyor ki: “Geleneksiz muhafazakâr, etsiz sucuk, sütsüz yoğurt gibidir.” Ve ekliyor: “İnci Pastanesi’ni korumayı beceremeyen bir ülkenin, sanayisini de koruyamayacağını düşünüyorum.”

Bu kıssadan gerekli hisseyi çıkarabiliyor muyuz? Başbakan Sayın Erdoğan, siyasi parti olarak muhafazakâr demokrat bir kimlikle ortaya çıktıklarını, bunun aksini söylemenin mümkün olamayacağını dile getirmişti. Sormak isterim: Tarihî mirasa, kültürel mirasa, doğal mirasa sahip çıkmayan bir lider muhafazakâr olabilir mi?

VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – O senin gözünden.

AYKAN ERDEMİR (Devamla) - Sormak isterim: Osmanlının başkenti Bursa’nın bağrına Türkiye tarihinde gelmiş geçmiş en ucube TOKİ projesi olan Doğanbey’i diken bir iktidar muhafazakâr olabilir mi? Bursa’da Ulu Cami’nin, Yeşil Türbe’nin ve daha nice manevi hazinemizin rant uğruna silüetini tahrip edenler muhafazakâr olabilir mi? İstanbul’da Tarihî Yarımada’nın silüetini rant uğruna bozanlar, bozduranlar muhafazakâr olabilir mi?

Değerli milletvekilleri, artık, aynaya bakmanın zamanı gelmiştir, öz eleştirinin vakti gelmiştir. Acilcilik, toplum mühendisliği, yasamada yazbozculuk elbette bir siyasi tarzdır, yaklaşımdır ama muhafazakârlık değildir, hiçbir zaman da olmamıştır. Dolayısıyla, Türkiye, bugün, muhafazakâr bir partiye her zamankinden daha fazla ihtiyaç duymaktadır ve şunu biliyoruz ki siyaset boşluk kaldırmaz.

Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

                                              

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 73 üncü maddesinin (ğ) bendinin (2) nolu alt bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

                                                                                    Münir Kutluata (Sakarya) ve arkadaşları

 

"2) 655 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 28 inci maddesinin ikinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"a) Hangi hâllerde uygulanacağını açıkça belirtmek kaydıyla; uyarma, geçici faaliyet durdurma ve yetki iptali şeklinde idari müeyyideler öngörmek ve ihlal edenlere uygulamakla görevli ve yetkilidirler.

b) Hangi hâllerde uygulanacağını ve miktarını açıkça belirtmek kaydıyla; 7 nci maddede yer alan hizmet birimi beşbin Türk Lirasına kadar, 8 inci ve 11 inci maddelerde yer alan hizmet birimleri ikiyüzellibin Türk Lirasına kadar, 12 nci maddede yer alan hizmet birimi beşyüzbin Türk Lirasına kadar, 9 uncu ve 10 uncu maddelerde yer alan hizmet birimleri ise beş milyon Türk Lirasına kadar idari para cezası öngörmek ve ihlal edenlere idari para cezası karar tutanağı düzenlemek veya düzenletmekle görevli ve yetkilidirler."

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Evet, önerge üzerinde söz isteyen Münir Kutluata, Sakarya Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

MÜNİR KUTLUATA (Sakarya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sizleri tekrar saygıyla selamlıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasama ciddiyetini hafifleten bu torba yasa uygulamasıyla ilgili konuşmak istiyorum değerli milletvekilleri.

Sözlerimin başında “yasal düzenleme” dedim çünkü bu düzenlemeye “kanun tasarısı” deseniz diyemiyorsunuz çünkü aynı zamanda kanun teklifi. “Kanun teklifi” deseniz, benzer sebepten yine durumu ifade etmiş olamıyorsunuz, keşmekeş daha buradan başlıyor. Bu düzenleme aynı zamanda torba kanun yani milletin ve ülkenin ihtiyaçlarından ziyade, iktidarın ihtiyaçlarına göre yapılmış bir düzenleme. Herhangi bir torba kanun da değil. İktidarın, yasama dönemleri sonunda başvurduklarından, “Torba kanunun da kendine göre bir itibarı olur.” dedirten cinsten bir düzenleme.

Anayasa’ya göre ve olması gerekene göre Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Yüce Meclis yasama görevini yaparken bu özelliği gözetmek zorundadır. Çıkardığı kanunlar, Türkiye’nin hukuk devleti olma özelliğini pekiştirecek nitelikte olmalıdır. Bu açıdan bakıldığı zaman, torba kanun diye bir kanun yapma şeklinin yasama düzeni içinde mutat bir yol olarak kabul edilmemesi gerekir. Birbirinden farklı bazı düzenlemelerin bir kanun içinde toplanması yoluna gidilecekse bu çok istisnai bir yol olmalıdır. O da ancak yürütmenin baskısından uzak bir yasama atmosferi içerisinde tolere edilebilecek hâllerde kabul edilebilir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi iktidarın -günlük ihtiyaçları- keyfî icraatları nedeniyle altına girdiği sorumluluktan kurtulmaya yönelik olarak verdiği yasal düzenleme siparişlerinin denkleştirildiği yer olmamalıdır.

Bu iktidar döneminde “torba kanun” adı verilen bu hukuk ve yasama ucubesinin ortalarda bu kadar fazla dolanıyor olması, diğer taraftan Türkiye Büyük Millet Meclisi görevinin başındayken kanun hükmünde kararnamelerle ülke yönetilmesi bir savrulmayı işaret etmektedir. O da hukuk devleti olma özelliğinin her geçen gün biraz daha yitirildiği ve kanun devleti anlayışının hâkim kılındığı bir ortamdır. Kanunlarla bu kadar sık ve usulsüz oynamak hukuk sistemini geliştirmeyip tam tersine tahrip ettiğine göre, bu yolda ısrar etmek, sorumluluktan kurtulmanın yasal kılıfını hazırlamak anlamına gelecektir. Hemen Hemen her yasanın Türkiye Büyük Millet Meclisinde temel yasa niteliğine büründürülerek görüştürülmesi ve bu şekilde çıkarılması, bu yolla maddelerin görüşülmesinin engellenmesi de endişe duyduğumuz gidişatın bir başka işaretidir. Eğer kanun maddelerinin tartışılmasından bir fayda hasıl olacağı, daha iyi bir kanun yapılmasına katkı sağlanacağı kabul edilmiyor ise yasa tasarısının en azından çok iyi hazırlanmış olması gerekir. “Biz her şeyi yapıyoruz, Türkiye Büyük Millet Meclisinin  katkısına gerek yok.” deniliyor ise o zaman çıkarılan kanun hiç değilse üç-beş yıl ellenmeden gitsin. Yeni çıkardığınız bir kanunu aynı yıl içinde birkaç kere birtakım torbaların içine sıkıştırarak tekrar tekrar Türkiye Büyük Millet Meclisinin  huzuruna getirmeyin lütfen.

Görüşmekte olduğumuz bu düzenleme hem torba yasa olması hem de temel yasa olması nedeniyle sözünü ettiğim bütün mahzurları bünyesinde taşımaktadır. Görüntüde 76 asıl, 2 geçici maddeden ibaret olmasına rağmen 140 madde ve 2 geçici madde ihtiva etmektedir. Dün burada Manisa Milletvekili Sayın Özgür Özel’in temas ettiği bir hususu tam da bu noktayı ispat etmek üzere tekrar gündeme getirmek istiyorum. Çok ümit kırıcıdır, çok sarsıcıdır, gerçekten il sağlık müdürlüklerinin “İl İnsan Kaynakları Planlama Rehberi” adı ile basılıp dağıtılan bir resmî evrakta denilmektedir ki: “Şu, şu, şu maddelere göre bu yönetmelik hazırlanmıştır. (Bu maddeler Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş, ancak ilk torba kanunla aynen çıkarılacaktır.)” Buradan hareketle diyorum ki…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MÜNİR KUTLUATA (Devamla) – …Türk hukuk mevzuatındaki yasa maddelerinin geçerliliği ancak, âdeta Hükûmetin getireceği yeni bir torba yasaya kadar…

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, aceleniz olabilir ama Hatip lafını tamamlayacak, Genel Kurulu bir selamlasın.

BAŞKAN – Hayır, Sayın Vural, hiç acelem yok. Biraz önce de Sayın…

OKTAY VURAL (İzmir) – Evet, edebilir. Ama, nezaketsizlik bu Sayın Başkan.

BAŞKAN – Nezaketi ben kimseden öğrenecek değilim öncelikle, kusura kalmayın.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Zaten uzatmıyor, bir şey yapmıyor.

BAŞKAN – Kaç defa ben burada sayın hatiplere teşekkür ediyorum ama bir alışkanlık hâline getirildi.

OKTAY VURAL (İzmir) – Hayır efendim, ne alışkanlığı? Yok böyle bir alışkanlık.

MEHMET GÜNAL (Antalya) –  Sayın Kutluata’nın hiç böyle alışkanlığı yok, yapmadı da şimdiye kadar.

BAŞKAN – Biraz önce de ara vermek zorunda kaldım. Sayın Vural, biraz önceki kullandığınız kelimeyle de ilgili tutanakları getirteceğim. Zannediyorum tam duyamadım.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Yani, şimdi, ne zaman yaptı Sayın Kutluata böyle bir şeyi? Kaç senedir hiç gördünüz mü -beş yıldır- Sayın Kutluata’nın böyle bir davranışını?

OKTAY VURAL (İzmir) – Yani, daha kürsü hitabını…

MÜNİR KUTLUATA (Sakarya) – Sayın Başkan… Sayın Başkan…

OKTAY VURAL (İzmir) - Sayın Başkan, oylamanız usule aykırı olmuştur çünkü hatip daha kürsüden inmeden, sözünü tamamlamadan oya sundunuz; dolayısıyla hatibin konuşması bitmeden oya sunulamaz.

BAŞKAN – Hayır, oya sunmadım ben efendim, oya sunmadım.

OKTAY VURAL (İzmir) – Yanlış yaptınız, yanlış yaptınız.

BAŞKAN – Sayın hatiplere benim gösterdiğim nezaket kadar sayın hatipler de süre tamamlanınca lütfen kürsüde durmasınlar.

OKTAY VURAL (İzmir) – E, tamam, ne olacak efendim? Yirmi saniye, bu nezaketsizliği yapmanızı gerektirir mi ya?

BAŞKAN – Nezaketsizlik söz konusu değildir efendim, lütfen…

OKTAY VURAL (İzmir) – İnsaf ya, hâlâ daha savunuyorsunuz!

MÜNİR KUTLUATA (Sakarya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kutluata.

MÜNİR KUTLUATA (Sakarya) – Sayın Başkan, bir cümle daha söylemedim, o istikamette bir talebim de olmadı. Ancak ben cümlemi bitirmeden mikrofon kesildiği için, ben cümlemi bitirmeden sizin bir daha ikaz etmenize hakikaten gerek yoktu.

BAŞKAN – Hayır, ikaz etmedim efendim, teşekkür ettim sadece.

MÜNİR KUTLUATA (Sakarya) – Çünkü benim sözlerime teşekkürünüz o anlama geliyor. Cümlemi bitirmeme fırsat verebilirdiniz çünkü burada stenograflar da onları kaydetmek zorunda. Bir cümlenin bitirilmesine tahammül göstermemek hoş olmamıştır.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum efendim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Evet, önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Kâtip üyeler arasında anlaşmazlık olduğundan oylama için bir dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

73’üncü maddenin (h) bendinin 1 no.lu alt bendinde iki önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı, Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 73-h-1 maddesinde geçen; "1) 23 üncü maddesinin yedinci fıkrasının (c) ve (ç) bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir." İbaresi "1) 23 üncü maddesinin yedinci fıkrasının (c) ve (ç) bentleri yürürlükten kaldırılmıştır" şeklinde değiştirilmiştir.

             Aytuğ Atıcı                         Bülent Kuşoğlu                 Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                 Mersin                                   Ankara                                  İstanbul

            Hülya Güven                           Kazım Kurt

                  İzmir                                   Eskişehir

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 73 üncü maddesinin (h) bendinin (1) nolu alt bendinin Teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                 Ali Öz                               Reşat Doğru                           Enver Erdem

                 Mersin                                    Tokat                                     Elâzığ

          Mustafa Kalaycı                        Erkan Akçay                         Mehmet Günal

                 Konya                                   Manisa                                   Antalya

           Mehmet Şandır                Hasan Hüseyin Türkoğlu                     Alim Işık

                 Mersin                                 Osmaniye                                Kütahya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sayın Ali Öz…

BAŞKAN – Evet, önerge üzerinde söz isteyen Ali Öz, Mersin Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar.)

ALİ ÖZ (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 478 sıra sayılı Kanun’un 73’üncü maddesinin (h) bendinin (1)’inci fıkrası üzerine vermiş olduğumuz önerge üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

“Meslek icrası esnasında sonucunu öngörerek veya görevinin gereklerine aykırı hareket ederek veyahut görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek…” diye devam ediyor. Şimdi, burada tabii ki bizim asıl üzerinde durmamız gereken, burada, hekimlerin özellikle on yıldır üzerine çok ciddi bir şekilde bir yük yüklenip üzerlerine gelinmiş olmasına rağmen, bir de meslekten men edilmelerinin önünü açacak, meslekten men edilmelerini kolaylaştıracak bir maddeyi tartışıyoruz.

Geriye doğru düşünüp şöyle bir baktığımız zaman, hekimlerin gerçekten bu hataları, bu kusurları bilinçli bir şekilde işlemelerinin mümkün olmadığı herkesin kabul edeceği bir gerçektir. Hâl böyleyken bu hekimlere ceza verme yetkisi daha önce Tabipler Birliği tarafından birtakım araştırmalardan sonra uygulamaya geçirilirken, yetki, tamamen… İçerisinde az sayıda sağlıkçının olduğu, tabiplerin bir meslek örgütü olan Türk Tabipler Birliğini de dışlayarak hekimleri meslekten men etme yetkisinin getirilmiş olması ve hekimleri bundan sonra daha fazla tehdit altında tutmanın bu ülkenin milletine sağlayacağı bir yararın olmadığını düşünüyorum.

Burada özellikle, ağır engellilik veya ölüme sebebiyet vermeye bir yıldan üç yıla kadar meslekten men, beş yıl içinde tekrarı hâlinde ise meslekten men cezasını veriyoruz. Hekimlerin üzerine son zamanlarda bu kadar fazla gelinmesi, özellikle son on yıl içerisinde Sağlıkta Dönüşüm Programı’yla özellikle hastanelerde performans sisteminin yaygınlaştırılmış olmasının, beraberinde hekimin bir hastaya ayıracağı zamanın kısalmış olmasının, hata yapma ihtimalinin fazlalaşmasının göz önünde bulundurulması lazım.

Defalarca sağlıktaki performans sisteminin sağlıkta kaliteyi artırıcı bir yöntem olmadığı, hastayla hekim arasındaki, hekimin hastanın derdini dinleyecek zamanı kısalttığı, oysaki -hekimlik ve tababet uygulamasının aslının- hekimle hastanın yüz yüze görüşme süresi ne kadar uzarsa bunun ülkemiz açısından daha yararlı olacağı, bütçeye binecek olan ekonomik maliyeti düşüreceği, lüzumsuz ve gereksiz tetkiklerin yapılmasına engel olacağı, defalarca ifade etmiş olmamıza rağmen maalesef dikkate alınmamaktadır.

Burada hekimlik mesleğinin icrası noktasında aslında önemli olan, “Ülkemizde yaşayan 75 milyon, 76 milyon insan on yıl önce polikliniklere 2,3 ortalamayla başvurur iken bugün 8,2 noktasında bireysel başvuru sayısında ciddi manada yükselme oluşturduk.” demekle insanların daha fazla, rahat ulaşabilmiş olmaları, aynı zamanda almış oldukları hizmet kalitesinin de arttığı anlamına gelmiyor. Tabii ki biz “Son on yıl içerisinde Türkiye’de sağlık alanında bazı değişiklikler yapılmadı, bunların hiçbirisi memleketin menfaatine, memleketin hayrına olmadı.” gibi bir ifadede bulunmuyoruz ancak yapılan bu düzenlemelerin Türkiye’de sağlıkta kaliteyi, niteliği artırmadığını, günden güne kalitenin azaldığını, hekim ihtiyacı artışımız göz önünde bulundurulduğu zaman da hekimlerin bundan sonraki süreçte karşılaştıkları sorunların giderek daha da derinleştiğini, vatandaşın sağlık hizmeti alması noktasında özellikle başta özel hastanelerdeki ödenen farklar olmak üzere normal devlet kurumlarına da müracaat ettiklerinde, kamu kurumlarında da ceplerinden çıkan katkı paylarının âdeta ciddi manada artarak vatandaşa külfet hâline geldiğini ifade etmemize rağmen maalesef bunlardan ısrarla vazgeçmiyorsunuz.

Ekonomik iyileşme için hekimlerin özlük haklarının mutlaka iyileştirilmesi gerektiğinin üzerinde vurgu yapmak gerekiyor. Daha önceki konuşmalarımızda da ifade ettiğimiz gibi, bugün, gerçekten, otuz yıl kamuda çalışmış, 1’inci kademeye inmiş, emekli olmuş bir uzman hekimin bile özlük haklarındaki iyileşmeyi maalesef bu Parlamentoda çok sayıda hekim arkadaşımız da olmasına rağmen bir kanun tasarısıyla düzeltememiş olmamız da gerçekten içler acısı bir durumdur.

Bunun bir an önce çözülmesini ümit ediyor, yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı, Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 73-h-1 maddesinde geçen; "1) 23 üncü maddesinin yedinci fıkrasının (c) ve (ç) bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir." İbaresi "1) 23 üncü maddesinin yedinci fıkrasının (c) ve (ç) bentleri yürürlükten kaldırılmıştır" şeklinde değiştirilmiştir.

Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH KOCA (Eskişehir) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

 BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Aytuğ Atıcı, Mersin Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, görüşmekte olduğumuz 478 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 73/h-1 maddesi üzerine verdiğimiz önerge hakkında konuşmak üzere söz almış bulunuyorum. Anayasa’ya saygılı olan milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu madde 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin bir maddesini değiştiren bir önergedir, bir maddedir. 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yi bir hatırlayacak olursak Meclisin iradesini ortadan kaldırarak, sadece ve de sadece Bakanlık bürokratlarının hazırladığı, Sağlık Bakanlığının sunduğu ve Meclise getirilmeden geçirilen bir kanun hükmünde kararnameydi ve sağlıkla ilgili çok ama çok önemli değişiklikler içeriyordu, hiçbirisi tartışılmadan işleme konuldu ve yürürlüğe girdi. Ama maalesef görüyoruz ki çok kısa bir süre içerisinde sizin sayenizde 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname de paçavraya döndü, kevgire döndü, Anayasa Mahkemesi iptal etti, değiştirmeye kalktınız, halk itiraz etti, değiştirmeye kalktınız. Bunun bir tek nedeni “Ben en iyisini bilirim, benden daha iyi bilen yoktur.” mantığı ile yasa yapmanızdır. Bakın, bunu size bir örnekle ispat edeceğim: Anayasa Mahkemesi bu maddeyi iptal etti. Siz, bu maddeyi sadece ve de sadece bir tek kelimesini değiştirerek yine getirdiniz. Kelime değiştirmek bazen çok önemli olabilir. Bir kelime, bir harf, bazen bir nokta her şeyin anlamını değiştirebilir ama şimdi size değiştirdiğiniz ve Anayasa Mahkemesi ile âdeta dalga geçtiğiniz cümleyi okuyorum, diyor ki öncesinde: “Meslek icrası esnasında neticesini öngörerek…” Anayasa Mahkemesi iptal ediyor, siz diyorsunuz ki: “Meslek icrası esnasında sonucunu öngörerek…” Allah aşkına, “neticesini öngörerek” demekle “sonucunu öngörerek” demek arasında ne fark var? Şimdi, bakın, Anayasa Mahkemesi sizin dikkatinizi çekiyor, diyor ki: “Kardeşim, yanlış iş yapıyorsun, senin yaptığın bu iş yanlış.” Siz ne yapıyorsunuz? Bir tek kelimeyi, üstelik aynı anlamdaki kelimeyi değiştiriyorsunuz.

Şimdi, bu madde üzerinde çok şey konuşulabilir ama çok özetle ruhunu anlatacağım size maddenin. Şimdi, maddenin teknik, hukuki boyutunu konuştuk. Madde ne getiriyor? Sağlıkçı milletvekilleri, doktor milletvekilleri; lütfen dikkatle dinleyiniz çünkü buna el kaldırırsanız ömür boyu vicdan azabı çekeceksiniz. Diyor ki: “Sağlıkçılar görevlerini ihmal eder ve herhangi bir insanda ağır olmayan bir engele neden olursa üç ay ila bir yıl meslekten men ederim, eğer ağır engele neden olur veya ölüme sebebiyet verirse bir ila üç yıl meslekten men ederim, tekrarı hâlinde ömür boyu meslekten çıkarırım.” Tamam, eğer bir doktor, bir sağlıkçı öngörerek bir hata yapıyorsa meslekten men edilsin, hiç itirazımız yok, hiçbir şekilde buna itiraz etmiyoruz. Peki, bu kararı kim veriyor, önemli olan bu, bu kararı kim veriyor? Bunca yıllık doktoru meslekten men edecek olanlar kim? Sağlık Meslekleri Kurulu. Peki, kimlerden oluşuyor bu kurul? Bakın, 15 kişiden oluşuyor. Bu 15 kişinin sadece ve sadece bir tanesi meslek birliklerinden geliyor, 14 tanesini Hükûmet atıyor; 14 tanesini, 15 üyenin 14’ünü Hükûmet atıyor. Peki diyelim yani olabilir, AKP’nin böyle bir yöntemi var; “Her şeyi ben yaparım, her şeyi ben bilirim, ben ne dersem o olur.” Peki, böyle bir ruh hâlini anladık. Peki, acaba bu 15 kişiden kaç tanesi sağlıkçı biliyor musunuz? Sadece ve sadece 6 tanesi. Yani, 6 tanesinin sağlıkçı olduğu, 9 tanesinin sağlıkçı olmadığı bir kuruldan siz bir doktora meslekten men cezası veriyorsunuz. Allah aşkına, elinizi vicdanınıza koyun, doktor milletvekilleri, sağlıkçı milletvekilleri, bir düşünün; yarın bu koltuklardan kalktığınızda, mesleğe döndüğünüzde hangi yüzle meslektaşlarınızın yüzüne bakacaksınız. Bunu dikkate alın ve ona göre oy kullanın.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur, birleşime beş dakika ara veriyorum.

                                                                  Kapanma Saati: 18.29

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 18.35

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muharrem IŞIK (Erzincan)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 134’üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 73’üncü maddesinin (h) bendine bağlı (1) numaralı alt bendi üzerindeki Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Teklifin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi, 73’üncü maddenin (h) bendinin (2) no.lu alt bendi üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 73 üncü maddesinin (h) bendinin (2) nolu alt bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Kalaycı                Erkan Akçay                   Mehmet Şandır

     Konya                             Manisa                            Mersin

 

   Alim Işık                       Enver Erdem            Hasan Hüseyin Türkoğlu

    Kütahya                            Elâzığ                           Osmaniye

 

Mehmet Günal                       Ali Öz

    Antalya                            Mersin

“2) 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 44 üncü maddesinin ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"(2) Denetçi Yardımcılığına atanabilmek için 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinde sayılan genel şartlara ek olarak aşağıdaki şartlar aranır:

 

a) Bakanlık ve bağlı kuruluşlarının göreviyle ilgili alanlarda en az dört yıllık lisans eğitimi veren yükseköğretim kurumlarından veya bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulu tarafından kabul edilen yurtiçindeki veya yurtdışındaki yükseköğretim kurumlarından mezun olmak.

b) Yapılacak yarışma sınavında başarılı olmak.

(3) Denetçi Yardımcılığına atananlar, en az üç yıl fiilen çalışmak ve istihdam edildikleri birim tarafından belirlenecek konularda hazırlayacakları tezin, oluşturulacak tez jürisi tarafından kabul edilmesi kaydıyla, yapılacak yeterlik sınavına girmeye hak kazanırlar. Süresi içinde tezlerini sunmayan veya tezleri kabul edilmeyenlere tezlerini sunmaları veya yeni bir tez hazırlamaları için altı ayı aşmamak üzere ilave süre verilir. Yeterlik sınavında başarılı olanların Sağlık Denetçisi kadrolarına atanabilmeleri, Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavından asgari (C) düzeyinde veya dil yeterliği bakımından buna denkliği kabul edilen ve uluslararası geçerliliği bulunan başka bir belgeye yeterlik sınavından itibaren en geç iki yıl içinde sahip olma şartına bağlıdır. Sınavda başarılı olamayanlara veya sınava girmeye hak kazandığı hâlde geçerli mazereti olmaksızın sınav hakkını kullanmayanlara, bir yıl içinde ikinci kez sınav hakkı verilir. Verilen ilave süre içinde tezlerini sunmayan veya ikinci defa hazırladıkları tezleri de kabul edilmeyenler, ikinci sınavda da başarı gösteremeyen veya sınav hakkını kullanmayanlar ile süresi içinde yabancı dil yeterliliği şartını yerine getirmeyenler Denetçi Yardımcısı unvanını kaybeder ve Bakanlıkta veya bağlı kuruluşlarında durumlarına uygun memur unvanlı kadrolara atanırlar.

(4) Denetçi Yardımcılarının mesleğe alınmaları, yetiştirilmeleri, yarışma sınavı, tez hazırlama ve yeterlik sınavları ile ilgili hususlar yönetmelikle düzenlenir."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporlarının 73/h-2 Maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

             Kazım Kurt                            Aytuğ Atıcı                            Özgür Özel

               Eskişehir                                  Mersin                                   Manisa

         Mustafa Moroğlu                       Hülya Güven                     Kadir Gökmen Öğüt

                  İzmir                                      İzmir                                    İstanbul

BAŞKAN –  Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH KOCA (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN –  Hükûmet katılıyor mu?

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN  (Kocaeli) –  Katılmıyoruz.

BAŞKAN –  Önerge üzerinde söz isteyen?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Kadir Gökmen Öğüt konuşacaklar.

BAŞKAN – Kadir Gökmen Öğüt, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 478 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 73’üncü maddesinin “h” fıkrasının (2)’nci bendi için söz almış bulunmaktayım.

Değerli milletvekilleri, iktidarın, Meclisi baypas ederek çıkardığı kanun hükmündeki kararnamelerin Anayasa Mahkemesinden dönen maddelerini, iktidar, yasama yılının sonuna sıkıştırarak çıkarmaya çalışmaktadır. Bu insanlık dışı çalışma şartlarında sağlıklı kararlar beklenmektedir. Anlamını değiştirmeden küçük değişiklikler yaparak kurnazlık yapılmaktadır. Anayasa Mahkemesi kararlarının ruhuna aykırı olarak, meslek odalarını paypas ederek Anayasa Mahkemesi kararlarını şöyle anlatıyorlar: “Bu hükümler kanun hükmünde kararnameyle olmaz, kanun yapın.” Evet, şeklen bakınca da öyle görünüyor. Ancak, bu durumun tek başına yeterli sayıldığının anlaşılması yersizdir. Başka türlü söylersek, bu kanunların kanunla düzenlenmesi Anayasaya aykırılığın kaba boyutunu ortadan kaldırır ancak esasta aykırılıkları çözmez. Anayasa’nın 20’nci maddesindeki “kişisel verilerin korunması” hükmü ortadayken bu düzenlemenin, kanun hükmünde kararname yerine kanunla olması Anayasa’ya aykırılığı ortadan kaldırmaz.

Sağlık Meslek Kurulu tarafından meslekten geçici ve bütünüyle men cezalarının verilebilmesi de kurulun bileşiminin yanı sıra temel hak niteliğindeki çalışma hakkının ortadan kaldırılmasına ilişkin bir yaptırımın bu derece belirsiz, ölçütleri muğlak, belli olmayan şekilde düzenlenmesi, meslek mensuplarının hukuki güvenliğini ihlal etmektedir.

Türk Dişhekimleri Birliğinin meslek uygulamasına ilişkin ücretleri belirlemesine ilişkin bu düzenlemede tarifenin niteliğinin rehber olarak tanımlanması yerine asgari olarak tanımlanması, sağlık hizmetlerinin niteliğinin korunması bakımından önemlidir. Turist rehberliği ücretinden mimarlık ücretine, avukatlık ücretinden veterinerlik ücretine kadar pek çok alanda hizmetin asgari bedelinin belirlemesi ilgili meslek kuruluşları tarafından yapılmaktadır. Buna karşın, ücret üzerinden rekabetin yaratacağı ağır ve geri dönüşü olmayan sonuçlar göz ardı edilerek ağız ve diş sağlığı hizmetlerinin ücretinin serbest bırakılması, meslek kuruluşuna ise sadece rehber niteliğinde bir tarife belirleme yetkisinin verilmesi kesinlikle yanlıştır.

Anayasa’nın yaşam hakkıyla sağlık hakkını düzenleyen 17 ve 56’ncı maddelerinin yanı sıra 135’inci maddesi bu düzenlemeyle ihlal edilmektedir. Hasta-hekim ilişkisi zorlu bir ilişkidir. Bir tarafta korkmuş, ağrılı, telaşlı, sıkıntıda bir kişi, diğer tarafta yorgun, bıkkın bile olsa her zaman hatasız bir görev yaparken hastaya kötü haber vermesi, acı ilaç önermesi, yasaklar koyması gerekebilen bir hekim. Bütün bu zorluklara rağmen bu ilişki büyük çoğunlukla çok iyi gider. Neden, biliyor musunuz? Güven ve saygı. Sağlık sistemi için en büyük tehlike hasta-hekim arasındaki bu esas değerlerin zayıflaması ve bozulmasıdır.

Hastalara ait tıbbi kayıtlar SGK ve Sağlık Bakanlığı veri tabanlarında toplanmaktadır. Bu veri toplanmasında kişinin ve muayenehanenin özellikleri, hastanın onamı dikkate alınmamakta, cinsel sorunlar, psikiyatrik durumlar ve hastanede olan her şeyin detaylı olarak bildirilmesi istenmektedir. Ayrıca, bu verilerin satılması, başka kurumlarla paylaşılması söz konusudur. Şimdi, torba yasayla muayenehanelerden de detaylı ve istisnasız veri gönderilmesi mecburi hâle getirilmek, bunun için kurumların ve hekimlerin ödeme yapması istenmektedir. İstisnasız, her türlü verginin hastanın onamı ve durum hassasiyeti dikkate alınmadan, resmî ve özel sağlık hizmeti ayrımı yapılmadan toplanması, hekimin buna memur edilmesi, bir de üzerine ücret ödemesi istenmesi kabul edilemez.

Sağlık hizmetlerine darbe vurulması kaçınılmazdır. Hastaların sisteme veya hekime güvenmemelerine, sağlık hizmetlerine başvurmamalarına, hasta ve hekimin resmiyeti olmayan kayıt dışı yollarla çözüm aramalarına neden olacaktır. Hekimi meslekten menetme yetkisi Sağlık Bakanlığına verilmek istenmektedir. Hekimin ruhsatsız verdiği her tıbbi hizmet, hapis ve ağır para cezalarıyla cezalandırılmak istenmektedir. Bu yetkinin odaların dışına çıkarılması olumsuz yaralar açacaktır. Bakanlık bürokrasisi kendinden bu kadar emindir ki kendini Meclisin üstünde görüp rehber tarifeler ve rehber personel listesi bile hazırlamıştır.

Mutsuz ve tedirgin hekimlerin bu ülkeye hiçbir yararı yoktur. Bu maddede görülen, denetçi şartları aranıyor. Bu denetçi şartlarını herhangi bir şekilde koymanızın bir gereği yok. AKP il başkanlıklarına gidildiği zaman zaten bu şartlar yerine getirilmiş olmakta. Onun için, bu maddenin iade edilmesini istiyorum, retlerinizi istiyorum.

Saygılar sunuyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

                Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve  Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 73 üncü maddesinin (h) bendinin (2) nolu alt bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Ali Öz (Mersin) ve arkadaşları

“2) 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 44 üncü maddesinin ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"(2) Denetçi Yardımcılığına atanabilmek için 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinde sayılan genel şartlara ek olarak aşağıdaki şartlar aranır:

a) Bakanlık ve bağlı kuruluşlarının göreviyle ilgili alanlarda en az dört yıllık lisans eğitimi veren yükseköğretim kurumlarından veya bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulu tarafından kabul edilen yurtiçindeki veya yurtdışındaki yükseköğretim kurumlarından mezun olmak.

b) Yapılacak yarışma sınavında başarılı olmak.

(3) Denetçi Yardımcılığına atananlar, en az üç yıl fiilen çalışmak ve istihdam edildikleri birim tarafından belirlenecek konularda hazırlayacakları tezin, oluşturulacak tez jürisi tarafından kabul edilmesi kaydıyla, yapılacak yeterlik sınavına girmeye hak kazanırlar. Süresi içinde tezlerini sunmayan veya tezleri kabul edilmeyenlere tezlerini sunmaları veya yeni bir tez hazırlamaları için altı ayı aşmamak üzere ilave süre verilir. Yeterlik sınavında başarılı olanların Sağlık Denetçisi kadrolarına atanabilmeleri, Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavından asgari (C) düzeyinde veya dil yeterliği bakımından buna denkliği kabul edilen ve uluslararası geçerliliği bulunan başka bir belgeye yeterlik sınavından itibaren en geç iki yıl içinde sahip olma şartına bağlıdır. Sınavda başarılı olamayanlara veya sınava girmeye hak kazandığı hâlde geçerli mazereti olmaksızın sınav hakkını kullanmayanlara, bir yıl içinde ikinci kez sınav hakkı verilir. Verilen ilave süre içinde tezlerini sunmayan veya ikinci defa hazırladıkları tezleri de kabul edilmeyenler, ikinci sınavda da başarı gösteremeyen veya sınav hakkını kullanmayanlar ile süresi içinde yabancı dil yeterliliği şartını yerine getirmeyenler Denetçi Yardımcısı unvanını kaybeder ve Bakanlıkta veya bağlı kuruluşlarında durumlarına uygun memur unvanlı kadrolara atanırlar.

(4) Denetçi Yardımcılarının mesleğe alınmaları, yetiştirilmeleri, yarışma sınavı, tez hazırlama ve yeterlik sınavları ile ilgili hususlar yönetmelikle düzenlenir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYOYONU SÖZCÜSÜ SALİH KOCA (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ali Öz, Mersin Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİ ÖZ (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 478 sıra sayılı Kanun’un 73’üncü maddesinin (h) fıkrasının (2)’nci bendi üzerine verdiğimiz önerge üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

478 sıra sayılı bu torba yasanın içerisine konulmuş olan madde, daha önce 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle Sağlık Bakanlığının merkez ve taşra teşkilat yapısını değiştirirken maalesef doğru hesaplamadığımız birtakım şeylerle yeniden bizi yüz yüze bırakmış duruma geldi.

Şimdi, burada üzerinde durulması gereken konu şu: Eskiden Sağlık Bakanlığına bağlı olan Teftiş Kurulu Başkanlığı, Sağlık Bakanlığı müfettişleri bir şekilde direkt olarak bakana bağlıyken bu müfettişleri, yani Sağlık Bakanlığına bağlı gerek sağlık hizmetlerini gerekse sağlıktaki idari yapının denetim faaliyetlerini yürüten teftiş kurullarını, bakanlığa bağlı olmaktan çıkartıyoruz, müsteşarlığa bağlıyoruz. Yani bunun ne mantığı var? Bununla neyi çözmeye çalışıyoruz? Denetçi olarak bunların tekrar unvanlarını tarif ediyoruz, diğer tüm bakanlıklara bağlı olan denetçilere de ayrı bir unvan veriyoruz, sağlık denetçisi unvanını veriyoruz. Bu sağlık denetçisi unvanını vermekle bunların gerçekten hem statü hem de özlük haklarında diğer teftiş kurullarına bağlı denetçilerin elde ettiği haklardan da başlarındaki sağlık deneticisi unvanıyla yararlanmalarına da engel olacak bir maddeyi tekrar buradan geçiriyoruz.

663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin sağlıkta aslında hasarı büyük, tamiri zor şeylere vesile olduğunu kanun hükmünde kararname geldiğinde komisyonda ve her platformda ifade ettik. İtirazlarımız bir türlü kabul edilmedi ama Anayasa Mahkemesinden döndükten sonra şimdi bu sökükleri yeniden dikeceğiz diye Parlamentonun bu kıymetli zamanını bununla meşgul ediyoruz.

663 sayılı Kanun Hükmündeki Kararname, teftiş kurulunun adını değiştirmenin ötesinde, Sağlık Bakanlığının merkez yapılanması içerisinde diğer deneticileri de diğer kurumların başkanlarına da bağlamadı. Şöyle ifade edeyim: Bir Sağlık Bakanlığı deneticisi, denetmen yardımcısı 3600 ek göstergeye sahipken, bu denetçilerin bir kısmı da Sağlık Bakanlığının yeni oluşturmuş olduğu Kamu Hastaneleri Birliği, Halk Sağlığı Birimi, Tıbbi İlaç Kurumu gibi daire başkanlarına bağlandı. Daire başkanlarının ek göstergesi 3000. Yani bu hiyerarşiyi bozmakla, biz, gerçekten sahada sağlıkta verilen hizmet ve şikâyetler noktasında denetimi yaptıracağımız insanların statü kaybını kendi elimizle burada sizlerin oylarıyla inşallah onaylamış olacağız.

Sağlık Bakanlığında ciddi sorunlardan bir tanesi de, bu kanun hükmünde kararnameyle on yıldır Sağlık Bakanlığındaki dönüşüm programına ciddi manada emek veren ama unvanları bir kararnameyle silinen hastane müdür yardımcıları, sağlık müdürleri, hastane müdürleri, şube müdürlerinin de statüsünü değiştirdik.

Bakın, bu insanlar feryat içerisinde. Gerek iktidar gerekse muhalefetin milletvekillerinin, komisyon üyelerinin kapılarını her defasında aşındırıyorlar. Haklı oldukları bir davada, kendilerinin statü kaybını yeniden kendilerine iade etmek, kaybettikleri özlük haklarının kendilerine iadesini temin etmek için bu insanlar dernek kurdular. Aranızdaki çoğu milletvekili arkadaşlarıma da ziyaretlerinin olduğunu biliyorum. Bu arkadaşların sesine bir şekilde kulak vermemiz gerektiğini her defasında ifade etmemize rağmen, gerek hazırlamış olduğumuz kanun tasarısında gerekse şu torba yasada mübarek üç ayların gelmiş olduğu, şu ramazanın bolluk, bereket ve mağfiretinden bu arkadaşlarımızı da yararlandıralım diye ciddi gayret göstermemize rağmen, yine torbanın içerisine bir şekilde dâhil ettiremedik.

Bu insanlar normal hayatlarını idame ederken, yüzde 50 oranında gelir kaybına vesile oldular. Cumhuriyet tarihinde hiç olmamış bir şekilde, kendi yerlerine atanmış, aynı gruptan olmayan, bu mesleğin belki erbabı bile olmayan, ehil olmayan insanların sözleşmeli olarak atandıklarını gördük. Bu arkadaşlarımız bir hak mücadelesini her platformda yürütüyorlar. Bunlara destek olunması gerektiğine inanıyorum.

Parlamentonun bu arkadaşlarımızın sesine kulak vereceğine inanıyor, yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

73’üncü maddenin (h) bendi, (3) no.lu alt bendinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 73. Maddesinin h fıkrasıyla değiştirilmek istenen 663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşların Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin 47'nci maddesinin ikinci fıkrasında yapılması öngörülen değişiklikte yer alan "derecede paylaşabilir” ibaresinin "hâkim veya mahkeme kararı alındıktan sonra paylaşabilir" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

         Pervin Buldan                   Sırrı Sakık                    Hasip Kaplan

               Iğdır                               Muş                              Şırnak

 

           Nazmi Gür                   İbrahim Binici          Abdullah Levent Tüzel

               Van                            Şanlıurfa                         İstanbul

 

                                                Adil Zozani

                                                   Hakkâri

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım önergeler aynı mahiyette iki önerge, birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı, Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 73 üncü maddesi "h)" fıkrası, “3)” üncü bendinin Tasarı metninden çıkarılmasını teklif ederiz.

             Aytuğ Atıcı                            Özgür Özel                      Kadir Gökmen Öğüt

                 Mersin                                   Manisa                                  İstanbul

           Bülent Kuşoğlu                        Hülya Güven

                 Ankara                                    İzmir

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

               Alim Işık                           Mehmet Şandır                         Erkan Akçay

                Kütahya                                  Mersin                                   Manisa

          Mustafa Kalaycı                    Cemalettin Şimşek                      Enver Erdem

                 Konya                                   Samsun                                   Elâzığ

           Mehmet Günal                 Hasan Hüseyin Türkoğlu

                Antalya                                Osmaniye

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH KOCA (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önergeler üzerinde söz isteyen Aytuğ Atıcı, Mersin Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlarım, görüşmekte olduğumuz 478 sayılı Kanun Tasarısı’nın 73’üncü maddesinin (h) fıkrasının üçüncü bendinde verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunuyorum.

Önergemiz ile, bu maddenin madde metninden çıkarılmasını istiyoruz. Neden böyle bir istekte bulunuyoruz? İki sebepten dolayı: Bir, Parlamentonun şerefini korumak için –çok açık söylüyorum- bu Parlamentonun ve Sayın Cumhurbaşkanının onurunu korumak için bu madde derhâl bu metinden çıkarılmalıdır. Bu, partiler üstü bir yaklaşım olarak bu Parlamentonun alması gereken bir karar olmalıdır. Çünkü hatırlarsanız daha bir-iki gün önce bu kürsüden yaptığım konuşmada, Sağlık Bakanlığının hazırlamış olduğu bir rehberde rehberi dayandırdığı maddenin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiğini, ancak bu rehberi iptal edilen maddeye dayandıran Sağlık Bakanlığının parantez içinde “Bu maddeyi biz bir torba kanun içerisinde aynen çıkaracağız.” diye ibare koymasını bu kürsüden dile getirmiş ve Parlamentonun onurunun çiğnediğini, Cumhurbaşkanının onurunun çiğnendiğini söylemiştim. Şimdi, o bahsettiğim maddeyi getiriyor işte bu madde arkadaşlar. O maddede -47’nci maddede- bildirilen alt maddeleri Sağlık Bakanlığı bürokratları ve Sağlık Bakanlığı “Biz, bu iptal edilen maddeleri Anayasa’ya rağmen, bir torba yasa içerisinde aynen çıkaracağız.” demişti. Bu yüzden, hepimiz, kendi onurumuzu korumak adına bu maddeleri iptal etmeliyiz.

Bakın, eğer, Hükûmet olarak, bu maddelerde ısrarınız varsa, bir başka torbada getirebilirsiniz. O zaman, çıkarız, torbanın içerisinde bu maddelerin özüne bakarak muhalefet yaparız. Ama bugün yaptığımız muhalefet, sadece ve de sadece bu maddeyle ilgili muhalefet değil. Parlamentonun onurunu korumak AKP’li, CHP’li, MHP’li, BDP’li herkesin görevidir. Bunu sizlere hatırlatıyorum. O yüzden bunu buradan çıkaralım. Daha sonra, eğer uygun görürseniz, ilk fırsatta yine getirelim. Bakın, bir tane sağlıkla ilgili bir kanun hazırlandı 40 maddelik, onun içerisine bunu koyarız, yine istiyorsanız çıkarırsınız, biz muhalefet ederiz. Bu, işin onur boyutu

Şimdi, bakın, bu maddeler ne diyor? işin içerik boyutuna gelince; bu maddeyle diyor ki Sağlık Bakanlığı: “Ben, Anayasa  Mahkemesi iptal etmesine rağmen, her türlü ama her türlü kişisel bilgilerinizi alırım. Halkımızın bütün kişisel verilerini toplarım. Bunları uygun gördüğüm kişilere de satarım. Bakın, bu kürsüden ben bunları konuşurken “Olmaz böyle şey.” diye ayağa kalkmıştı AKP’li milletvekili arkadaşlarım, şimdi kimseden ses yok. Niye biliyor musunuz? Çünkü Çalışma Bakanı, çıktı ulusal büyük bir televizyona, dedi ki: “Evet, ben, bu bilgileri 72 milyon liraya sattım.” Hatta dedi ki: “Bu bilgiler o kadar kıymetli ki 500 milyon liraya bile satabilirim ileride.” Bakın, bunlar hep televizyonlarda konuşulan şeyler. Ben burada halkımıza sesleniyorum: Mahrem bilgilerinize Parlamento ve Sağlık Bakanlığı sahip çıkmamaktadır, lütfen siz sahip çıkın. Bakın, Parlamento bir küçük manevra yaparak milletvekillerinin ve bakanların mahrem bilgilerinin satılmasını engellemiştir. Sizlerin, milletvekili olarak ve bakanlar olarak mahrem bilgilerinizi satamıyorlar ama gariban vatandaşın her türlü mahrem bilgisini satıyorlar. Bu mahrem bilgiler cinsel yaşamdan alkol kullanımına kadar, kaç çocuk doğurduğundan hangi doğum kontrol yöntemini kullandığına kadar tek tek sayılabilir. Bunları tek tek saymış Sağlık Bakanlığı zaten. Diyor ki: “Ben, yeni doğan çocuğun dinini sorgularım. Ben, yeni doğan çocuğun evlilik içi mi evlilik dışı mı olduğunu sorgularım. Ben, insanların hangi cins alkolü kullandığını sorgularım.” Bakın “Alkolü sorgularım.” demiyor. Etil alkol neyin içine koyarsanız koyun zararlıdır ama hangi cins alkolü kullandığından Sağlık Bakanlığına ne kardeşim. O yüzden bu maddeyi bu iki sebepten dolayı reddetmelisiniz diyor, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, gerçekten Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği bir madde aynen buraya konuluyorsa bu durumda komisyonlar nasıl kabul edebilir? Biliyorsunuz, reddetmesi gerektiğini ifade ediyor eğer Anayasa’ya aykırılığı görmüşse.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan…

OKTAY VURAL (İzmir) – Şimdi, Anayasa Mahkemesinin aykırı gördüğü aynen konuluyorsa, öyle bir iddia…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Öyle değil “Kanun hükmünde kararname düzenleyemezsiniz, kanunla düzenlenmesi gereken hususlardır bunlar.” diyor. Olay oradan dolayı…

OKTAY VURAL (İzmir) – Yani, esasla ilgili değil o zaman.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Hayır, esasla ilgili değil.

OKTAY VURAL (İzmir) – Yetkiyle ilgili.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – “KHK’yla düzenleyemezsiniz.” diyor, o nedenle kanun düzenlemesi hâline getiriliyor.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ediyorum.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, ama maddenin içeriği Anayasa’ya aykırı.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Hayır, Anayasa Mahkemesi o konuda karar vermiyor Sayın Başkan.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yani kanun hükmünde kararnameyle düzenlenmesini Anayasa Mahkemesi yetki kanununa aykırı bularak iptal ediyor ama getirilen madde bu şekliyle de insanın özel hayatına, mahrem hayatına müdahale eden bir içeriği taşıyor. Sayın Aytuğ Atıcı kürsüden onu ifade etti efendim.

BAŞKAN – Evet, dinledik Sayın Atıcı’yı.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkanım, Anayasa Mahkemesinin bu konuda bir kararı yok yani esasa ilişkin olarak verdiği bir karar yok. Ancak, bundan sonra eğer Anayasa Mahkemesine götürülürse o zaman esasa müteallik görüşülür.

BAŞKAN – Sayın Atıcı, buyurun.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Sayın Başkanım, bu konuştuklarımız benim söylediğimin ikinci bölümüyle ilgili, birinci bölümünde ise Parlamentonun onurunun korunması vardır. Bunu da sağlamak birinci derecede zatıalinizin görevidir. Demin sizi saymayı unuttum efendim, tutanaklara da bu şekilde geçmesi açısından söyledim.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Bu Mecliste “Cumhurbaşkanına hakaret edildi.” diye ceza verildi. Dayatma var bu yasada.

BAŞKAN – Efendim, Anayasa Mahkemesinin iptal etmesiyle, kusura kalmayın, onur meselesi bir araya getirilmez yani. Bu bir yasama faaliyeti yani onurla hiçbir ilgisi yok. Yasama faaliyeti, Parlamento karar verir, Genel Kurul karar verir, Anayasa’ya aykırılık iddiası varsa Anayasa Mahkemesine gidilir ama bu işi onurla özdeşleştirmek, kişiselleştirmek doğru değil Sayın Atıcı.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Sayın Başkanım, bakın, ben demin çok net konuştum, dedim ki: Eğer arzu ediyorlarsa bir başka torbada getirsinler, burada çıkarsınlar çünkü Sağlık Bakanlığı bürokratları bu yasanın geleceğini ve aynen geçeceğini ifade etmişlerdir, ispat ettim ben geçen konuşmamda.

BAŞKAN – Efendim, teşekkür ediyorum. Konuşmalarınızı dinledik, kayıtlara geçti zaten.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Bunun  için de lütfen gereğini yapın Sayın Başkan.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, beş dakika ara verin, grup başkan vekillerini toplayıp bir konuşun.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bir bürokrat bunu nasıl Türkiye Büyük Millet Meclisine dayatabilir Sayın Başkan?

BAŞKAN – Böyle bir usul olmaz ki yani her taraftan…

Önergeyi oylarınıza sunuyorum…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Efendim, hem Meclisin hem Cumhurbaşkanının onurunu korumakla mükellefsiniz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Böyle bir şey olur mu ya! Uyarın efendim hiç olmazsa. Uyarın efendim, uyarın.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, konuyu anlayamadığınız için, yoksa siz de tepki gösterirsiniz.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Bakın, bu Mecliste “Cumhurbaşkanına hakaret edildi.” diye ceza istediniz.

BAŞKAN – Açıklamayı yaptım Sayın Korkmaz, bu konu onurla ilgili değil efendim. Öyle algılamıyorum.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Bakın, bu rehber ortada olduğu sürece bu Meclisin Başkanı olarak sizin bunu kabullenmemeniz lazım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bir beş dakika ara verin, bu konuyu bir incelesinler.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Böyle bir usul olur mu Sayın Başkan? Kararların nasıl alındığı belli bu Mecliste.

BAŞKAN – Genel Kurul karar verir. Yok efendim, komisyonda değerlendirilmez, hayır canım.

Önerge üzerinde diğer konuşmacı Samsun Milletvekili Cemalettin Şimşek.

Buyurun Sayın Şimşek. (MHP sıralarından alkışlar)

CEMALETTİN ŞİMŞEK (Samsun) – Sayın Başkan, Değerli milletvekilleri; hakikaten bu torbaya doldurulan yasayla ilgili birçok arkadaşımız konuşurken kaçıncı maddenin kaçıncı bendinin alt bendi olduğunda zorlandı; ben de zorlanacağım için hangi maddeyle ilgili söz aldığımı söylemeyeceğim. Maddeyle ilgili vermiş olduğumuz…

OKTAY VURAL (İzmir) – Bildiğiniz madde ya da bilmediğiniz madde de geçsin.

CEMALETTİN ŞİMŞEK (Devamla) – Bilmediğimiz bir maddeyle ilgili söz aldım, bu vesileyle yine de yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, geçmişte bir siyasetçinin söylediği gibi: “Eğri iğneyle doğru kuyu açmak  maalesef mümkün olmuyor. Meclis kapanmak üzereyken Mecliste torbalara doldurularak birbiriyle hiç ilgisi olmayan ve oldukça karmaşık, üzerinde çok çalışılarak ancak anlaşılabilecek yasalar silsilesini bir baskın anlayışıyla siyasi ve yaklaşan yerel seçimlere yönelik yasa tekliflerini Meclise getirip “Önümüzde ramazan var, çok fazla irdelemeyin, ‘evet’ deyin geçirelim.” denmektedir. Bu, en hafif tabiriyle Meclise saygısızlıktır. Bu şekliyle Meclise sunulması ve alelacele görüşülerek karara bağlanmak istenmesi kanaatimizce Meclisin çalışma usul ve esaslarına da aykırıdır. Böylesi bir oldubitti olamaz. Komisyonlarda AKP tarafından kabul edilerek Meclise indirilen bu teklifin yine AKP Grubu tarafından verilen önergelerle bazı maddelerinin değiştirilmiş olması teklifin ne kadar alelacele hazırlanıp saçma bir şekilde Meclise sunulduğunun da bir göstergesidir.

Komisyonda önce vekil imam ve müezzinlere verilen haklar Mecliste AKP önergesiyle kaldırılmış, şimdi de Milliyetçi Hareket Partisinin seçim beyannamesindeki taahhüdü olan ve bu konuda birkaç kanun teklifi hâlen Meclis Başkanlığında bekleyen, muhtarlarımızın durumlarının iyileştirilmesi eklenmiştir. Bu, hakkı, hakkaniyeti gözetmek için yapılmış bir düzenleme değildir, sadece yaklaşan seçimlerde hangisi Adalet ve Kalkınma Partisine daha fazla rant sağlayacağı düşüncesiyle çıkarılması amaçlanan bu yasalardan ne memlekete ne millete ne de taraflara bir hayır gelmez. Bakarsınız, bunları da yarın değiştirebilirsiniz.

Bakınız, bir örnek daha vermek istiyorum: Önce sürücü belgesi harçlarından 101 TL alacaktınız, sonra bunu 15 TL’ye indirdiniz. 101 TL niye? 15 TL niye? Allah aşkına, bu hesaplamaları kim yapıp önünüze koyuyor? Elinizde hesap makinesi, buradan ne kadar rant elde edeceğinizi hesap ediyorsunuz, sonra da tepkiler üzerine geri çekiyorsunuz. Bakın, sizin durumunuz iyi, bir eliniz yağda, bir eliniz balda. Ancak vatandaşların durumu, hiç sizin durumunuz gibi değil, vatandaş perişandır. Madem, bu 15 TL yeterli oluyordu da, niye ilk teklifte 101 TL almaya çalışıyorsunuz? Vatandaşı yolunacak kaz mı zannediyorsunuz.

Değerli milletvekilleri, bu, değiştirilmesi teklif edilen 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 47’nci maddesine baktığımız da ise, bütün kamu ve özel sağlık kuruluşlarından sağlık hizmeti alanların, aldıkları hizmetin gereği olarak ilgili sağlık kurum ve kuruluşlarına vermek zorunda oldukları kişisel bilgileri ve bu kimselere verilen hizmete ilişkin bilgileri, her türlü vasıta ile toplamaya, işlemeye ve üçüncü kişilerle nasıl paylaşabileceğini, ayrıca kendilerine verilen görevleri yerine getirebilmek için gereken bilgileri kamu ve özel ilgili bütün kişi ve kuruluşlardan istemeye yetki verilmesi hususlarını düzenlemektedir. Kişisel sağlık verilerinin toplanması ve paylaşılması hakkında çıkarılan 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin Anayasa Mahkemesi tarafından iptali üzerine Sağlık Bakanlığı, bu defa da 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’na dayanak göstererek hastaların kişisel verilerinin toplanacağını duyurmuştur. Bu gelişmeler arkasından Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı içinde yer alan bir madde ile kişisel sağlık verilerinin toplanacağı ve paylaşılabileceği hükmüne yer verildiği görülmüştür.

Başta, Anayasa’nın 20’nci maddesi olmak üzere, Biyotıp Sözleşmesi ve Kişisel Verilerin Korunması Hakkında Sözleşme ile Türk Ceza Yasası’nın 135’inci ve devamı maddeleriyle birlikte değerlendirilmesinde ayrıntıları ve güvenceleri yasal olarak düzenlenmeden kişisel verilerin toplanması, işlenmesi ve paylaşılmasının hukuka aykırı olacağı görülecektir. Dünya uygulamalarına paralel olarak hazırlanmış ve beş yıldır Türkiye Büyük Millet Meclisinde bekleyen…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CEMALETTİN ŞİMŞEK (Devamla) - …Kişisel Verilerin Korunması Kanun Tasarısı yerine, hukuksal zemini sakat, çerçevesi çizilerek detaylandırılmamış, açık olmayan, üstelik kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişikliği içeren torba yasa içine konulan bu madde ile uygulama yapılma çabaları anlaşılamamaktadır.

Bu nedenle, Anayasa’ya, kişi hak ve özgürlükleri ile hukuka aykırı olan bu düzenlenmenin Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’ndan çıkarılması gerekmektedir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)  

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Buyurun Sayın Canikli.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Biraz önce yapılan konuşmada ve daha önce yapılan bazı konuşmalarda da sözü edilen ehliyet ücretleriyle ilgili bir açıklama yapmak istiyorum.

Şu anda, bir vatandaşımız ehliyet almak ya da yenilemek isterse 89 lira değerli kâğıt ücreti olarak ödemek durumunda, 12 lira da Trafik Vakfına bir bedel ödemek durumunda. 101 lira, standart, şu andaki herhangi bir ehliyetin vatandaşımıza maliyetidir. Biliyorsunuz, uluslararası anlaşmalar gereği ehliyetler yenileniyor. Türkiye’deki bütün ehliyetler yenilenecek ve yeniden basılacak. Bu çerçevede, vatandaşlarımızın tüm ehliyetleri elden geçirilecek, gözden geçirilecek, değiştirilecek ve vatandaşlarımıza ehliyet verilecek.

Şimdi, bu tartışma şuradan kaynaklandı: Bu olay devletin aldığı bir karar çerçevesinde ortaya çıkıyor ve vatandaşlarımıza ilave bir yük olarak geliyor yani normal yöntemlerle veya zamanda bir ehliyet almak veya değiştirmek kararının sonucunda ortaya çıkan bir bedel değil. Dolayısıyla, bir defaya mahsus olmak üzere, bu, biraz önce söylediğim anlaşma çerçevesinde değiştiriliyor. Dolayısıyla, bu işlem için normal prosedür uygulanmasın, ilave bir külfet ve vatandaşın iradesi dışında ortaya çıkan bir külfet olduğu için sadece maliyet alınsın düşüncesinden kaynaklandı. Yoksa, hesapta bir yanlışlık yoktur, hesap doğrudur, 101 hesabı da doğrudur, 15 hesabı da doğrudur. O yüzden, vatandaşımıza kendi iradesi dışında bir karar nedeniyle böyle bir zorunluluk ortaya çıktığı için ilave bir yük olmasın ve vatandaşımızdan sadece maliyet alınsın. 13 lira ehliyetin maliyetidir, 2 lira da Trafik Vakfı’na ödenecek olan rakamdır, 15 lira da bu şekilde ortaya çıkmıştır.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bunları niye daha önce düşünmediniz? Bu kadar sözü daha önceden düşünseydiniz de yapsaydınız. Twitter’dan döndü yani.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – İkisi birden nasıl doğru oluyor? İkisinden biri doğrudur. Böyle bir şey olmaz Sayın Başkan ya! Hem o hem o doğru ne demek ya!

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 73. Maddesinin h fıkrasıyla değiştirilmek istenen 663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşların Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin 47'nci maddesinin ikinci fıkrasında yapılması öngörülen değişiklikte yer alan "derecede paylaşabilir” ibaresinin "hâkim veya mahkeme kararı alındıktan sonra paylaşabilir" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                             Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH KOCA (Eskişehir) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Değerli milletvekilleri, bu önergeyi iyi hatırlayın, diyeceksiniz ki: “Bir gün Hasip Kaplan böyle bir önerge vermişti. Aslında en çok iktidar partisi milletvekillerinin işine yarayacaktı ama biz reddettik. Onun için de başımıza bu geldi.” Çünkü bir gün bir hâkime, savcıya duruşma salonunda, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin kişilik haklarıyla ilgili, özel hayatın korunmasıyla ilgili konularda Avrupa Mahkemesi içtihatlarından bahsederek şunu söylemiştim: “Sayın mahkeme, bu sizi de bağlıyor, dikkate alır mısınız?” Hâkim ve savcı dikkate almamıştı, sonra kendileri mahkemelik olunca, bana geldiler “Hasip Bey, o içtihattan var mı?” dediler. Şimdi, size de o içtihattan lazım olur gibi bir durum söz konusudur.

Arkadaşlar, bakın, bizim önergemiz reel, olabilirliği olan bir konu, diyoruz ki: “Eğer kişinin rızası yoksa mahkeme kararı alınır. Öyle herkese, önüne gelene dağıtmasın kişisel verileri.” Bakın, zaten Türk TELEKOM’daki İnternet kayıtlarının hepsi dağıtılmış şirketlere, bilginiz var mı? biz gizli dinleme komisyonunda gördük, cep telefonlarıyla ilgili verdiğiniz nüfus cüzdanı bilgilerinin hepsi de dağıtılmış durumda. Kayıtlı olduğunuz muhtarlıklardaki ikametgâh bilgilerinizin hepsi 3 paket sigaraya satılmış durumda, farkında mısınız? Ben söylüyorum, telefonunuza kadar, ikametinize kadar hepsi bunların dağıtılmış. Sadece onlar değil, bakın, banka kimlik bilgileriniz de dağıtılmış. Farkında olmayabilirsiniz ama o banka kimlik bilgilerinden size gelen diğer bankaların mesajlarından anlayabilirsiniz. Potansiyel müşteriler genelde iktidar partisi milletvekilleridir. Onun için bankalar ilgi gösterir arkadaşlar, inanın, vallahi inanın(!)

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Hasip Bey, sana da çok geliyor galiba.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Bana hiç gelmiyor.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Bir maliyeci olarak inanın Sayın Canikli, size geliyordur.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Gelmedi, gelmedi bana.

HASİP KAPLAN (Devamla) – GSM cep telefonlarına dikkat edin, GSM cep telefonu bilgileri de paylaşılmış ve istemediğiniz hâlde size reklamlar, mesajlar geliyor. Eğer “Yok, gelmiyor.” diyorsanız, aha biri çıksın, aha burada kitap üzerine yemin etsin, ben derim.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Bunlar geliyor, bankadan gelmiyor.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Şimdi, elektronik ruhsat işlemlerinin hepsinde, doğal gaz ruhsatından tutun su ruhsatına kadar ve tabii ki ehliyet, kimlik bilgilerine kadar bütün bu veriler dijital ortamda. Peki, dijital ortama siber saldırıya karşı devlet bilişim hukukunda, korunmada etkili midir? Vallahi değildir çünkü bunu biz araştırdık. Ana muhalefet partisi milletvekili Erdal arkadaşımız uyardı, “Bakın arkadaşlar, ciddi bir şekilde bu yapılıyor, bilmem kaç tane ülke dinleniyor, izleniyor, bilgiler, veriler paylaşılıyor, alınıyor.” dedi. E, bizim arkadaşlar, gizli dinleme araştırma komisyonunda bu tartışmaları yaparken -sayın başkan vekilimiz kendileri de oradaydı, o tartışmaya tanıktırlar- sonra çıktı ki ortaya Amerika bilmem kaç tane ülkeyi dinliyor işte, verileri de almış. Bunun içinde Türkiye de var, İngiltere de var, Fransa da var, Almanya da var. Ondan sonra birbirleriyle iyi olmadılar arkadaşlar yani bu işler böyle, özel hayata falan girildiği zaman…

Şimdi, Sağlık Bakanlığına gelelim. Sağlık bir haksa, bu hakkın yerine getirilmesi devletin görevi. Şimdi, Sağlık Bakanlığı verileri topladı, kişisel verileri. Bu verileri aldı. Bu verileri aldıktan sonra SGK’ya aktarıyor çünkü bakanlıklar arası iletişim var ama bunu üçüncü kişilere aktardığı zaman Anayasa’nın 90’ıncı maddesini ihlal ediyor arkadaşlar. Bakın, bu çok tehlikelidir. Bir gün arkadaşlarınızla ilgili sağlık bilgileri, seçim döneminde, AIDS testinden tutun “Şu domuz eti yemiş, şu şunu yemiş, şu bunu yemiş.” diye seçim propaganda aracı olarak istihbarat kaynaklarına da gerek kalmadan kullanılmaya başlanırsa o zaman kişilik haklarının nasıl ihlal edildiğini göreceksiniz.

Gelin, şunu bir mahkeme, sizin de atadığınız hâkimlerin garantisine bağlayalım, kendinizi garantiye alın. Bu, hepinizin hayrınadır diyorum ve…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASİP KAPLAN (Devamla) - …bu önergemizin başta iktidar olmak üzere hepimize de faydalı olduğunu iddia ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, birleşime bir saat ara veriyorum.

                                                                 

                               Kapanma Saati: 19.19

 

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.20

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muharrem IŞIK (Erzincan)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 134’üncü Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.

Teklifin 73’üncü maddesinin (ı) bendi üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 73. Maddesinin ı Fıkrasıyla değiştirilmek istenen 664 Sayılı Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin 21 inci maddesinin 2 inci fıkrasında yer alan "milli savunma ve milli güvenliğe ilişkin" ibaresinin "savunma ve güvenlik kapsamındaki" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

              Nazmi Gür                           İbrahim Binici                  Abdullah Levent Tüzel

                   Van                                    Şanlıurfa                                 İstanbul

            Hasip Kaplan                           Adil Zozani                             Sırrı Sakık

                 Şırnak                                   Hakkâri                                     Muş

            Pervin Buldan

                  Iğdır

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, imar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 73 üncü maddesinin (ı) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Mustafa Kalaycı                        Erkan Akçay                         Mehmet Şandır

                 Konya                                   Manisa                                   Mersin

            Enver Erdem                  Hasan Hüseyin Türkoğlu                 Mehmet Günal

                 Elâzığ                                  Osmaniye                                 Antalya

               Alim Işık                          Yusuf Halaçoğlu

                Kütahya                                  Kayseri

"ı) 11/10/2011 tarihli ve 664 sayılı Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 21 inci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"(2) Yüksek Kurum ve Kurumlar, millî savunma ve millî güvenliğe ilişkin hususlar saklı kalmak kaydıyla, görev alanıyla ilgili olarak gerekli gördüğü bilgileri bütün kamu kurum ve kuruluşlarından ve diğer gerçek ve tüzel kişilerden Başbakan veya ilgili Bakan aracılığıyla istemeye yetkilidir. İlgili kamu kurum ve kuruluşları ile diğer gerçek ve tüzel kişiler, bu bilgileri zamanında ve eksiksiz vermekle yükümlüdür. Bu şekilde elde edilen bilgilerden ticarî sır niteliğinde olanların gizliliği korunur."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporlarının 73/ı. Maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Kazım Kurt      Aytuğ Atıcı              Mustafa Moroğlu                       Hülya Güven

 Eskişehir            Mersin                            İzmir                                      İzmir

              Özgür Özel           Kadir Gökmen Öğüt                Aykan Erdemir

               Manisa                     İstanbul                                 Bursa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Özgür Özel, Manisa Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önergemiz üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sıcak bir haber var yine. Bugünlerde Meclis oturumları sırasında gelen sıcak haberler çok hayırlı haberler olmuyor maalesef. Biraz önce “Taksim Dayanışması” adı altında, İstanbul’daki meslek örgütlerinin, sivil toplum kuruluşlarının, sendikaların başkan ve yöneticilerinden oluşan 34 kişilik bir grup sadece basın açıklaması yapmak üzere yola çıktılar. Oysa bugün Vali Mutlu Gezi Parkı’nın açılışını yaparken “Onlara 40 kere söyledim.” diyerek onları yirmi dakikalık bir konuşmada kırk kere tehdit etmişti. Sayın Vali tehdidinin gereğini yerine getirdi. Basın açıklaması yapmak gibi önceden izin alınması gerekmeyen ve son derece demokratik bir hak olan, kullandırılmamasının da artık bu çağın işi olmadığı bir mesele üzerinde yeni bir krizimiz var. Gözaltıların derhâl sonlandırılmasını, meslek örgütü başkanlarının, sendika başkanlarının derhâl serbest bırakılmasını ümit ediyoruz. Aksi takdirde burada kaybeden Türkiye'nin demokrasisi oluyor.

Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanlığı üzerinde konuşacaktım önergemde. Kurum 4 kısımdan oluşuyor, 4 birimden; bir tanesi Türk Dil Kurumu, diğeri Türk Tarih Kurumu, Atatürk Kültür Merkezi ve Atatürk Araştırma Merkezi. Türk Dil Kurumu 1931’de, Türk Tarih Kurumu da 1932’de bizzat Atatürk tarafından kurulmuş, kurulması talimatı verilmiş olan kurumlar ve dönemin çağdaşlaşma projesinin, aydınlanma projesinin, gelişme projesinin birer parçası. Amacı: Pek çok amacı var, bir arı Türkçe ve Türkiye’de kullanılan Türkçede dil birliğinin sağlanması, kuralların geliştirilmesi, bilimsel nitelik kazanması gibi ama Türk dilini Farsça, Arapça, Fransızca dillerinin dilimize doğrudan yaptıkları ve zarar veren etkilerinden korumak gibi bir gayesi de var. Çünkü o devirde biliyorsunuz çok sayıda Fransızca ve Arapça kelime, öyle fonetik adaptasyonla falan kazandırılma değil, olduğu gibi o dildeki anlamlarıyla kullanılıyor ve Atatürk bu konuda diyor ki: “Ülkesini ve yüksek istiklalini korumasını bilen genç Türkiye Cumhuriyeti, dilini de yabancı dillerin boyunduruğundan kurtaracaktır.” Atatürk’ün böylesine iyi niyetle ve böylesine vizyoner bir bakış açısıyla kurmuş olduğu kurumlardan bahsediyoruz.

Atatürk bunu sadece kurmakla kalmadı, İsmail Kunter’i çağırdı -İsmail Kunter dönemin İstanbul 6. Noteri- ve ona bir vasiyetname teslim etti ölümünden sadece iki ay önce 5 Eylül 1938’de ve mirasından bu 2 kuruma pay bıraktı ki bu kurumlar bağımsız bir şekilde, özerk bir şekilde faaliyetlerini hükûmetlerden ayrı olarak onların etkisi altında olmadan yürütebilsinler diye. Bu iş, 1983’teki 2876 sayılı Yasa’ya kadar devam etti. O tarihe kadar bunlar özel hukuk tüzel kişilikleriydi ama o tarihte yapılan değişiklikle kamu hukuku tüzel kişiliği hâline dönüştürüldü. Bu şu demekti artık: Yöneticiler, Hükûmet, yürütme bu kurum üzerinde atama yetkisi kullanabilecekti, doğrudan kendilerine bağlı bir hâle gelmişti. Bu davranışla kurumun sadece isim hakkı, mülkiyeti, mal varlığı değil kurumun ruhu da darbeciler tarafından gasbedilmiş oldu. Önceki Türk Dil Kurumu ve Türk  Tarih Kurumu bize Atatürk’ten mirastı ama bugünkü Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu, Kenan Paşa’dan mevcut iktidara mirastır.

Bu konuda yapılması gerekenler var çünkü 2876 sayılı Yasa, Millî Güvenlik Konseyi’nce oluşturulan Danışma Meclisi tarafından çıkarıldı. Bugün, 1980 darbesiyle bir hesaplaşma, samimiyeti sorgulanan bir hesaplaşma içindeyiz. Gata Palas’ta yatarak yargılanan bir generalden bahsediyoruz ve onun üzerinden devam ediyor mesele. Ama onun el koyduğu bir şeyi, maalesef, AKP iktidarı değiştirme şansı varken değiştirmedi ve 664 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle de bunu tamamen kendi egemenlik alanına aldı. İşte, eğer, gerçekten darbe ile hesaplaşılmak isteniyorsa gerçek Türk Dil ve Tarih Kurumuyla sadece isim benzerliği taşıyan bu kuruma, hem isim hakkı hem malvarlıkları hem özerkliği hem de itibarı iade edilmelidir ama eğer bunu yapmazsak… Bu kuruma 1983’ten sonra vurulan ikinci bir ağır darbe, Sayın Türköne’nin kurum yönetimine atanması. Sonradan bu hatadan dönüldü ama onun kadar ağır bir meseledir. Gerçekten, Atatürkçülüğü kendine hakaret sayan birinin kurumun yönetim kuruluna atandığı da düşünülürse iktidarın bu konudaki karnesi oldukça zayıftır.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter sayısı.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

 

                                                                  Kapanma Saati: 20.29

SEKİZİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.39

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muharrem IŞIK (Erzincan)

----0----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 134’üncü Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.

478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 73’üncü maddesinin (ı) bendi üzerinde Manisa Milletvekili Özgür Özel ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...

Kâtip üyeler arasında anlaşmazlık var, Elektronik cihazla oylama yapacağım.

Bir dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 73 üncü maddesinin (ı) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                  

                Yusuf Halaçoğlu (Kayseri) ve arkadaşları

"ı) 11/10/2011 tarihli ve 664 sayılı Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 21 inci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"(2) Yüksek Kurum ve Kurumlar, millî savunma ve millî güvenliğe ilişkin hususlar saklı kalmak kaydıyla, görev alanıyla ilgili olarak gerekli gördüğü bilgileri bütün kamu kurum ve kuruluşlarından ve diğer gerçek ve tüzel kişilerden Başbakan veya ilgili Bakan aracılığıyla istemeye yetkilidir. İlgili kamu kurum ve kuruluşları ile diğer gerçek ve tüzel kişiler, bu bilgileri zamanında ve eksiksiz vermekle yükümlüdür. Bu şekilde elde edilen bilgilerden ticarî sır niteliğinde olanların gizliliği korunur."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) –  Katılmıyoruz.

BAŞKAN –  Önerge üzerinde söz isteyen Yusuf Halaçoğlu, Kayseri Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu maddeyi okuduğum zaman… Önceki maddeyle hiç karşılaştırdınız mı bilmiyorum, Komisyon “hayır” dedi, Sayın Bakan da “hayır” dedi ama her ikisinin de neden “hayır” dediğini bildiğini de zannetmiyorum. Çünkü burada sadece bir kelime var “… noksansız vermekle yükümlüdür.” yerine “… eksiksiz vermekle yükümlüdür.” gelmiş; “noksansız” yerine “eksiksiz” gelmiş.

Şimdi, aslında Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumunun işlevlerine baktığınız zaman bunlar;

1)  Tarih araştırması yapar.

2)  Dil araştırması yapar.

3)  Kültür ve Atatürk’le ilgili araştırmalar yapar.

Bana söyler misiniz, şurada görülen bütün bu gizli, tüzel kişilerden istenilen bilgileri hangi sebeple istiyor? Yani, böyle bir şeye nasıl ihtiyacı var? Arşiv ve kütüphane açık, her türlü bilgi açık, siz yapacağınız araştırmayı o çerçevede yaparsınız. Böyle bir şeye ihtiyaç duymanızın sebebi nedir? Yani, MİT’in bir yan kolu olarakmı çalıştıracaksınız bu kurumları? Yani, bilim kurulu dediğimiz böyle kurumların bununla ne alakası var? Gerçekten, samimi olarak söylüyorum, siz Tarih Kurumunu, Dil Kurumunu, kültür araştırma merkezini, Atatürk Araştırma Merkezini hangi sebeple ve nasıl kullanacaksınız? Bilimsel kuruluşsa onlar arşivde, kütüphanede araştırmalarını yaparlar, kamuoyunda araştırmalarını yaparlar, saha araştırmalarını yaparlar, mesele biter. Peki, hangi kurumlardan gizli bilgiler istiyorsunuz ve bunlar hangi konular olacaktır? İstenen gizli bilgiler yapılacak çalışmalarla o zaman kamuoyuna duyurulacak mı, duyurulmayacak mı? Eğer duyurulacaksa zaten gizliliği kalmıyor, sadece ticari sır niteliği… Sözünü ettiğim kurumların hangisi ticaret ile ilgili bir araştırma yapacak? Böyle bir işlevi bile yok bunların. Bakın, kendinizin çıkardığı kanun “Yönetim Kurulu kararları Resmî Gazete’de yayımlanır.” Dünyanın hangi ülkesinde siz yönetim kurullarının kararlarının resmî gazetede yayımlandığını görmüşsünüzdür? Görmediniz. Yani, buna “evet” diyorsunuz, “hayır” diyorsunuz ama niçin dediğiniz belli değil. Ama anlıyorum ki Anayasa Mahkemesi bunu kabul etmediği için bir kelimeyi değiştirmek suretiyle Anayasa Mahkemesinde bu konuyu tekrardan geçerli hâle getireceksiniz. Ama tekrar ediyorum: Bu kurumlar o zaman MİT’in yan kolu olarak mı çalışacak? Eğer böyle çalışacaksa yaptığı bütün araştırmaların hiçbir tanesinin değeri kalmayacak yani bilimsel değer taşımayacak. Dolayısıyla, böyle bir araştırma, böyle bir kanunun buraya getirilmesi ve tek kelimenin değiştirilmek suretiyle bu işlemi yapması… Zannediyorum ki farklı düşünceler içerisinde olunsa gerek. Yoksa yüksek kurum ve kuruluşları, Tarih Kurumudur, Dil Kurumudur, Atatürk Kültür Merkezidir ve Atatürk Araştırma Merkezidir.

Tarih Kurumunda on beş yıl durdum. Ben hiçbir devlet kurumundan gizli veya sır niteliğinde herhangi bir bilgi ihtiyacı duymadım. Çünkü, yapacağım tüm araştırmalar ya arkeolojik kazıdır ya kütüphanelerle ilgili araştırmalardır. Diyelim ki bölge araştırması yapsanız, stratejik araştırmalar yapsanız bile devletten herhangi bir gizli bilgi alma ihtiyacını hissetmezsiniz.

Dil Kurumuna gelince: Bana söyler misiniz, Dil Kurumu hangi devletin, hangi kurumundan dille ilgili gizli bir bilgi isteyecek veya istediği bilgiler verilip verilmeyecek?

Kültür Merkezi derseniz, Kültür Merkezinin yaptığı araştırmalar da aynı. Peki, Atatürk Araştırma Merkezi… Hani söyleniyor ya “Atatürk’ün gizli bir vasiyeti var, onun için mi?” Zaten öyle bir şey varsa yine kütüphanelerde veya arşivdedir, oradan çıkarırsınız. Kaldı ki böyle bir madde zannediyorum aslında bir bilim kuruluna yakışmayan bir kanunun bir maddesi olarak burada bulunmaktadır. Aslında gelin en doğrusunu yapalım, 1936 yılında Atatürk’ün Mecliste yaptığı konuşmada olduğu gibi, Dil Kurumu ve Tarih Kurumunu birer akademi hâline getirelim, bağımsız birer bilimsel kuruluş olsun çünkü bunların İş Bankasından da önemli gelirleri vardır, bu gelirlerle birlikte ciddi araştırmalar yapsın, hem devletin işine yarasın yaptığı araştırmalar tecrübe kazanmak açısından hem de geleceğe yönelik birtakım plan ve projelerde kullanılsın ama aynı zamanda da doğru tarihimizi ve doğru dille ilgili konularımızı, kültürle ilgili konularımızı gündeme getirsin. Ama diyorsunuz ki: “İhtilal döneminin kanunlarını muhafaza etmeyelim.” Aslında bu kanun ihtilal döneminin kanunudur, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu da ihtilalin ortaya çıkardığı bir kurumdur. Yani siz hem “Ötekileri kaldıracağım.” diyorsunuz hem de bunu tekrardan yasalaştırıyorsunuz kanun hükmünde kararnameyle.

Tekrar ediyorum, burada çalışmış, tecrübesi olan bir insan olarak söylüyorum: Gerçekten samimi bir sonuca ulaşmak istiyorsanız Dil ve Tarih kurumlarından yüksek kurumu kaldırın, Dil ve Tarih kurumlarını birer akademi hâline getirin.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 73. Maddesinin ı Fıkrasıyla değiştirilmek istenen 664 Sayılı Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin 21 inci maddesinin 2 inci fıkrasında yer alan "milli savunma ve milli güvenliğe ilişkin" ibaresinin "savunma ve güvenlik kapsamındaki" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yapılan değişiklik ile fıkranın kapsamının daha gelişkin ve çağdaş ifadelerle tanımlanması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

73’üncü maddenin (i) bendinde üç önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 73. Maddesinin i Fıkrasıyla değiştirilmek istenen 1700 Sayılı Dahiliye Memurları Kanununun 2 inci maddesinin 1 inci fıkrasının (c) bendinde yer alan “otuz beş yaşını doldurmamış” ibaresinin “otuz beş yaşından gün almamış” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

              Nazmi Gür                            Hasip Kaplan                   Abdullah Levent Tüzel     Van                 Şırnak                                   İstanbul

             Adil Zozani                          İbrahim Binici                           Sırrı Sakık

                Hakkâri                                 Şanlıurfa                                    Muş

                                                         Pervin Buldan                                  

                                                                Iğdır

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sayılı yasa teklifinin 73. maddesinin (i) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

             Celal Dinçer                           Ali Serindağ                         Bülent Kuşoğlu

                İstanbul                                Gaziantep                                 Ankara

      Aydın Ağan Ayaydın             Ferit Mevlüt Aslanoğlu                   Aytun Çıray

                İstanbul                                 İstanbul                                   İzmir

            Mahmut Tanal                        İlhan Demiröz

                İstanbul                                   Bursa

i) 9.6.1930 tarihli ve 1700 sayılı Dahiliye Memurları Kanununun 2. maddesinin birinci fıkrasının (B) bendinin ikinci cümlesi aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiş, (C) bendinde yer alan “35 yaşını bitirmemiş” ibaresi “otuz beş yaşını doldurmamış” şeklinde değiştirilmiş ve aşağıdaki fıkra maddeye eklenmiştir.

“Kaymakam adaylığı yazılı sınavına daha önce mülakatta üç defa başarısız olanlar katılamaz.”

1.7.2006 tarihli ve 5540 sayılı kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce emekli olmuş Mülki İdare Amirleri 1. Sınıfa ayrılmış sayılır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 73 üncü maddesinin (i) bendinin teklif metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

            Enver Erdem                        Mustafa Kalaycı                        Erkan Akçay

                 Elâzığ                                    Konya                                    Manisa

 

           Mehmet Şandır                Hasan Hüseyin Türkoğlu                 Mehmet Günal

                 Mersin                                 Osmaniye                                 Antalya

                                                             Alim Işık

                                                             Kütahya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Alim Işık, Kütahya Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 73’üncü maddesinin (i) bendinde vermiş olduğumuz değişiklik hakkında söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Önergemiz, bu bendin teklif metninden çıkartılmasını amaçlamaktadır. Sebebi şudur: Hâlen yürürlükte olan 1700 sayılı Dâhiliye Memurları Kanunu’nun 2’nci maddesi namzetlik ve ehliyet şartlarıyla ilgilidir. Bu maddeye 24/10/2011 tarihli Kanun Hükmünde Kararname’nin 661/13’üncü maddesiyle bir cümle eklendi, (b) bendinin son cümlesi: “Kaymakam adaylığı yazılı sınavına daha önce mülakatta üç kez başarısız olanlar katılamazlar.” diye eklenmiş. Bunu, Anayasa Mahkemesinin kanun hükmünde kararnameleri ret işleminden sonra, şimdi bu torba yasaya tekrar eklemişsiniz. Değişiklik ne biliyor musunuz sayın milletvekilleri? Sadece burada “3 kez” yazıyordu, Kanun “3 defa” yazıyor yani “kez”i “defa” yapmışız. Milletvekillerini ve milleti kandırmayalım.

İkinci değişiklik, söz konusu maddenin (c) bendi: “Bu maddenin (B) bendinde sayılanlardan, giriş sınavının yapıldığı yılın Ocak ayının birinci günü itibariyle 35 yaşını bitirmemiş olanlar” ibaresinde “bitirmemiş” kelimesini “doldurmamış” olarak değiştirmişiz, Anayasa referandumundan sonra AKP’nin değiştirerek yapısını kendine uydurduğu Anayasa Mahkemesine karşı diyorsunuz ki: “Arkadaş, sen bizim dediğimizi değiştiremezsin, işte senin önüne dayıyorum, kelimeyi değiştirdim, getirdim.” diyorsunuz. Bu olmuyor. Şunu derseniz, olur: Getirin, buradaki Anadolu çocuklarının 98, 99, 100 puan aldığı yazılı sınavlarında 3 kez mülakatta sadece AKP’li yönetimlerden referans almadığı için elediğiniz çocukların önünü açmak istiyorsanız bu fıkrayı kaldırın, amenna. Ama, şimdi siz bu işle, bu değişiklikle zaten Anayasa Mahkemesinin reddettiği kanun hükmünde kararnameye demişsiniz ki: “AKP’nin boyunduruğu altından geçmeyen hiçbir Anadolu çocuğu 100 bile alsa yazılı sınavda 3 kez bunu mülakatta çaktırırım, 4’üncü kez bir daha yazılıya gelemezsin.” Bunu kaldırın, bunun değişiklik olduğunu görelim ama “defa”yı “kez”, “kez”i “defa”  yapıp burada bu yüce Meclisin vaktini boşa almanıza gerek yok. Bunlar bu ülkeye yakışmayan değişiklikler. Bu ülkede yaşayan 76 milyonun her birinin hakkı eşit. Siz, defalarca olduğu gibi, birçok uygulama örneğini söyleyebilirim, kaymakamlık sınavına girmiş, 100 puanla yazılıyı geçmiş olan insanların önünü kestiniz, bunu da devam ettirmek için kanun değiştirdiniz kanun hükmünde kararnameyle, Anayasa Mahkemesi de buna, vicdanına uymadığı gerekçesiyle birçok üyenin oy birliğiyle verdiği kararla “hayır” dedi. Şimdi, yeniden dolanıyorsunuz “Aynen getirmiyorum, bir kelimeyi değiştiriyorum, bu da ‘kez’i ‘defa’ yapıyorum, buyur Anayasa Mahkemesinin üyeleri, yersen!” diye böyle bir kanun tekniği ve gerçekten bu haksızlık uygun değil.

Değerli milletvekilleri, keşke kaymakamların ek gösterge taleplerini bu torba yasaya getirebilmiş olsaydınız; keşke kaymakamların görev yaptıkları ilçelerde Adalet ve Kalkınma Partisinin ilçe yönetimlerinin emrinde çalışan bir memur konumundan çıktıkları bir düzenleme getirmiş olsaydınız; keşke iktidar partisi milletvekillerinin telefon açtığında emrettiği devlet temsilcisi konumundan çıkarmış olsaydınız. Bu değişikler olsaydı bu yüce Meclis inanıyorum ki bunların hepsini daha uygun görürdü. Zedelenen devlet adamlığı kimliklerinden bunların kurtarılıp gerçekten devletin ilçelerimizdeki temsilcisi konumunda olan birer memur konumuna yükseltecek düzenlemeler yapmış olsaydınız… Bu değişiklik hem milletvekillerinin iradesine saygısızlık hem Anayasa Mahkemesi gibi bir mahkemenin kararına karşı hileişerden başka bir şey değildir. O nedenle, bu bendin teklif metninden çıkartılması doğru olacaktır diyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sayılı yasa teklifinin 73. maddesinin (i) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

                                               Celal Dinçer (İstanbul) ve arkadaşları

i) 9.6.1930 tarihli ve 1700 sayılı Dahiliye Memurları Kanununun 2. maddesinin birinci fıkrasının (B) bendinin ikinci cümlesi aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiş, (C) bendinde yer alan “35 yaşını bitirmemiş” ibaresi “otuz beş yaşını doldurmamış” şeklinde değiştirilmiş ve aşağıdaki fıkra maddeye eklenmiştir.

“Kaymakam adaylığı yazılı sınavına daha önce mülakatta üç defa başarısız olanlar katılamaz.”

1.7.2006 tarihli ve 5540 sayılı kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce emekli olmuş Mülki İdare Amirleri 1. Sınıfa ayrılmış sayılır.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinden söz isteyen Celal Dinçer, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

CELAL DİNÇER (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 73’üncü maddesinin (i) fıkrası üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu madde ile, mülki idare amiri sistemi içinde en temel birim olan kaymakamların sınava giriş şartları düzenlenmektedir.

Kaymakamın görevi nedir? Kaymakam, Türkiye Cumhuriyeti yönetim sisteminde, ilçenin genel yönetiminden sorumlu olan, yönetimi ilçede aracısız temsil eden, ilçenin en büyük yönetimsel başı ve ilçedeki en yetkili devlet görevlisidir. Bakanlıkların ilçe teşkilatları kaymakama bağlı kuruluşlar olarak faaliyet gösterir yani kaymakam ilçede her bakanlığın bir numaralı görevlisidir.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; vali ve kaymakamların içinde bulunduğu meslek mensuplarının genel adı “mülki idare amirliği”dir. Mülki idare amirliği, taşrada devletin ve hükûmetin yetki genişliği ilkesi doğrultusunda temsil edildiği, kanunun, hukukun güvencesi, herkesin güvenini kazanmış, adil ve tarafsız olması gereken -altını çiziyorum bu cümlenin, adil ve tarafsız olması gereken- önemli bir meslektir.

İyi bir seçimle göreve alınması gereken mülki idare amirleri bugün, “iktidara yakın olmak”, “cemaate yakın olmak” gibi farklı kriterlere göre seçilmektedir. KPSS sınavlarında başarılı olan kaymakam adayları iktidara yakın değilse, yapılan sözlü sınavlarda sudan sebeplerle sürekli başarısız kılınmaktadır.

Bu torba kanun ile getirilen değişiklikle mesleğe alınma yaşı 35 olacaktır. Bu yaş, üç yıllık staj süresi de dikkate alındığında çok geçtir, 38 yaşında bir kaymakam mesleğe başlamış olacaktır. Ayrıca, gençlere iş olanağını da azaltacaktır.

Değerli milletvekilleri, Sayın Başkanım; bu kanun -daha 2011 yılının 10’uncu ayında aynı maddeler düzenlenmişti- bugün gene karşımızda çünkü Anayasa Mahkemesi bunları iptal ediyor. Biz size kanun hükmünde kararnamelerle bu düzenlemeleri yapmamanızı her toplantıda söyledik ama dinletemiyoruz, neticede yargı size gereken cevabı veriyor.

Değerli milletvekilleri, 657 sayılı Yasa’nın 59’uncu maddesinde istisnai memurluklar sayılmış, bu memurluklar içinde vali atamalarında, hiçbir sınırlamaya tabi tutmadan, sadece devlet memuru olabilmenin genel ve özel şartları dışında bir koşul aranmamıştır.

İl İdaresi Yasası da vali atamaları konusunda hükûmetlere çok geniş yetki vermiştir. Mesleğe adımını atan her kaymakam, meslekte yükselebilecek zirve olarak valiliği gördüğü için bu statüye ulaşmak için devamlı çalışmaktadır. Ancak ne kadar çalışsa da tüm kaymakamlara vali olma imkânı verilememektedir. Bu durum, sadece çalışarak ve başarılı bir mülki idare amiri olarak valilik görevine ulaşılamayacağını fark eden meslektaşların çalışma şevkini kırmakta, onları farklı davranışlar içine itmektedir. Bu yönelişler meslek mensuplarının siyasallaşması sonucunu doğurmaktadır. Öte yandan, vatandaşların yansızlığına gölge düşen, devletin temsil edildiği bu yöneticilere ve dolayısıyla devlete güvensizliği gibi önemli ve olumsuz bir sonucu da ortaya çıkmaktadır. Bu gidişat, iktidarın il başkanıyla yarışan valileri, ilçe başkanıyla yarışan kaymakamları ortaya çıkarmaktadır. Mesleğinde başarılı olarak vali olabilecek kapasiteye ulaşan mülki idare amirleri vali olamamaktan dolayı maddi ve manevi kayıplara uğramakta, çalışma istekleri kırılmaktadır.

Bugün mülki idare amirlerinin en önemli sorunu emeklilik ve ek gösterge sorunudur. Mülki idare amirleri emeklilik hâlinde çok düşük ücret almaktadır. AKP iktidarları döneminde tüm içişleri bakanları göreve başladıklarında bu sorunu çözeceklerine söz vermişlerdir, ancak hiçbirisi bu sözünü tutamamıştır. Buradan İçişleri Bakanına sesleniyorum: Mülki idare amirlerinin sorunların en iyi bilenlerden birisi sizsiniz çünkü siz de mülki idare amirliğinden geldiniz. İçişleri Komisyonu Başkanıyken bu sorunu çözeceğinizi ve çaba harcayacağınızı söylemiştiniz, işte, bu fırsat önünüzde, gereğini yapınız.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; mülki idare amirlerinin tazminat ve emekliliğini düzenleyen tekliflerimiz şu anda huzurunuzdadır. Yapacağımız bu düzenleme ile taşrada kamu hizmetlerinde etkinlik ve verimliliğin artırılmasını sağlamak, dolayısıyla insanlarımıza daha iyi hizmet vermek sonucunu doğuracaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CELAL DİNÇER (Devamla) – Birinci sınıf mülki idari amirleri aynı şartlarda görev yaptıkları savcılarla aynı emeklilik hakkına sahip olmak istemektedir, hâkimlerle aynı hakkı istemektedir. Bu da onların en doğal hakkıdır. Bu hakkı onlardan esirgemeyeceğinizi umuyorum.

Tekrar yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 73. Maddesinin i Fıkrasıyla değiştirilmek istenen 1700 Sayılı Dahiliye Memurları Kanununun 2 nci maddesinin 1 inci fıkrasının (c) bendinde yer alan “otuz beş yaşını doldurmamış” ibaresinin “otuz beş yaşından gün almamış” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                    Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları

BAŞKAN –  Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN –  Hükûmet katılıyor mu?

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN  (Kocaeli) –  Katılmıyoruz.

BAŞKAN –  Önerge üzerinde söz isteyen?

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Gerekçe…

BAŞKAN –  Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Yapılan değişiklik ile memurluk için öngörülen yaş sınırının hangi yönteme göre hesaplanacağı ve bu itibarla kişilerde meydana gelecek anlam kargaşasının aşılması amaçlanmıştır.

BAŞKAN –  Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

73’üncü maddenin (j) bendinde üç adet önerge vardır, okutuyorum.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)  – Sayın Başkan, 60’ıncı maddeye göre bir söz isteyebilir miyim efendim?

BAŞKAN –  Buyurun.

 

VII.- AÇIKLAMALAR (Devam)

5.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, sivil toplum örgütlerini temsil eden ve Gezi Parkı’nda bildiri okumak isteyen 34 kişinin gözaltına alınmasına ilişkin açıklaması

 

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Gezi Parkı nedeniyle yaşanan olaylar Türkiye'nin gündeminde bütün ağırlığıyla yer almaya devam ediyor. Bugün Gezi Parkı’nda bildiri okumak üzere, oraya gitmek üzere yola çıkan Taksim Dayanışma Grubu’na mensup sivil toplum örgütlerini temsil eden arkadaşlarımızdan toplam 34 kişi gözaltına alınmıştır. Bildiri okumak gibi bir anayasal hakkını kullanmak isteyen vatandaşlarımızın, sivil toplum örgütü temsilcilerinin, bildiri okuma haklarının elinden alınması, Taksim’e gitmelerinin engellenmesi, doğrudan doğruya kişinin özgürlüklerine, ifade özgürlüğüne, toplanma özgürlüğüne, düşüncesini açıklama özgürlüğüne aykırıdır. Güvenlik güçleri, ona talimat verenler, bireyin, o 34 vatandaşımızın özgürlüklerini ihlal etmişlerdir, Anayasa’yı ihlal etmişlerdir.

Ben buradan, Hükûmet sıralarında bulanan Sayın Bakana çağrıda bulunuyorum: Kendi görev alanına girmiyor ama lütfen Sayın İçişleri Bakanını arasın, bu vatandaşlarımızın nedensiz yere, sebepsiz yere gözaltına alınması uygulamasına son versinler. Gözaltına alınmalarını gerektirecek hiçbir neden yoktur. Bu olayı sürekli bir sürek avına dönüştürmek, Taksim’e gitmek isteyen, Gezi’ye gitmek isteyen bütün herkese potansiyel suçlu gözüyle bakmak ve onları cezalandırmaya çalışmak son derece yanlıştır, demokrasimizi daha kötü bir yöne götürür. Bundan ben kaçınmayı Hükûmete tavsiye ediyorum. Sayın Bakana çağrım, talebim: Lütfen İçişleri Bakanını arayın, bu hukuksuz uygulamaya son versinler.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Kaplan, buyurun.

 

6.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, sivil toplum örgütlerini temsil eden ve Gezi Parkı’nda bildiri okumak isteyen 34 kişinin gözaltına alınmasına ilişkin açıklaması

 

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sosyal medya ve İnternet’e düşen haberlere, gerçekten, baktığımız zaman İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri, Halkın Demokratik Kongresi Yönetim Kurulu üyesi, TMMOB Sekreteri, Elektrik Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı, Şehir Planlamacıları Odası İstanbul Şube Başkanı ve bu düzeyde birçok kişinin gözaltına alındığını görüyoruz. Bu konuda, gerçekten, Hükûmetin bunu artık sürekli bir sürek avı olayından çıkarıp buna bir çözüm getirmesi, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’yla ilgili olarak da Anayasa’nın gerekleri doğrultusunda daha hoşgörülü bir yaklaşım içinde olması gerektiğini düşünüyoruz. Bu gözaltılar gerçekten daha fazla gerginliklere neden olmaktadır. Özellikle de bu düzeyde olan yöneticilerin polis tarafından gözaltına alınmasını doğru bulmuyoruz. Sayın bakanların bu konuda, serbest bırakılma konusunda çaba göstermesi gerektiğine inanıyoruz.

Teşekkür ederiz.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

4.- Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) (S. Sayısı: 478) (Devam)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm  Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 73 üncü maddesinin (j) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Mustafa Kalaycı                      Erkan Akçay                         Enver Erdem

                 Konya                                  Manisa                                   Elâzığ

  Hasan Hüseyin Türkoğlu             Mehmet Şandır                          Alim Işık

              Osmaniye                                Mersin                                 Kütahya

          Mehmet Günal

                Antalya

"j) 4/6/1937 tarihli ve 3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununun ek 29 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan "dışında kalan kadrolu veya sözleşmeli personelin" ibaresi "dışındaki kadrolu veya sözleşmeli personelin" şeklinde değiştirilmiştir.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette, birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 73. Maddesinin j Fıkrasının kanun metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

          Pervin Buldan                         Sırrı Sakık                   Abdullah Levent Tüzel

                  Iğdır                                      Muş                                   İstanbul

           Hasip Kaplan                         Nazmi Gür                         İbrahim Binici

                 Şırnak                                     Van                                   Şanlıurfa

             Adil Zozani

                Hakkâri

Diğer önerge sahipleri

      Kadir Gökmen Öğüt                   Hülya Güven                          Özgür Özel

               İstanbul                                  İzmir                                   Manisa

        Mustafa Moroğlu                       Sakine Öz                            Kazım Kurt

                  İzmir                                    Manisa                                Eskişehir

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılmıyoruz.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yapılan değişiklik ile hâlihazırda "dışında kalan" ibaresi "haricinde" ibaresi ile değiştirilmek istenmekte olup, yapılan değişikliğin maddenin biçimsel ve içerik olarak bir katkısı olmayacağından eski halinin muhafaza edilmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergede söz isteyen Ferit Mevlüt Aslanoğlu, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli arkadaşlar, bu madde, emniyet teşkilatıyla ilgili bir madde. Bir kere, kırk gündür… Türk polisi hepimizin polisidir, hepimizin can ve mal güvenliğini temin etmek zorundadır, hiçbir vatandaşı ayırmaz. Biz, hâlâ buna inanıyoruz. Bir kere, kırk gündür hiç dinlenmeden… Bu insanlar da çok zor durumda. Bunu da hepinizin bilmesini istiyorum.

Değerli arkadaşlar, yüz yetmiş yıllık bir teşkilat. Size şimdi bir polisimizin, 6’ncı derecedeki bir polisimizin bordrosunu okuyorum, vicdanlarınıza sesleniyorum: Arkadaşlar, toplam brütü 3.600, net ödenen 2.900. Biliyor musunuz maaşı ne kadar? 987 lira. Değerli arkadaşlarım, 987 lira bir maaş, yaklaşık asgari ücret. Bu maaşla bu insan emekli olduğu zaman ne kadar emekli maaşı alacak? Vicdanlarınıza sesleniyorum. Emniyet teşkilatındaki insanları emekliliğinde perişan etmeye kimsenin hakkı yok. Ben buradan Emniyet Genel Müdürüne, İçişleri Bakanına sesleniyorum: Eğer vicdanları varsa… Bu insanlara yıllarca sahip çıkılmamış, emekli olan insanlar hep perişan edilmiş. Bu kadar teşkilatına sahip çıkmayan bir kurum var mı acaba Türkiye’de bir tane? Emniyet Genel Müdürlüğü, İçişleri Bakanlığı bu insanları perişan etmeye hakkınız var mı? Bunun adı vicdansızlıktır.

Değerli arkadaşlar, bu insanlar belli bir süre sonra emekli olacak. 800 lira, 900 lira emekli maaşına talim ettirmeye kimsenin hakkı yoktur. Türkiye’de başka bir kurum var mı? Kamuda emekli maaşı bu kadar düşük olan başka bir kurum var mı arkadaşlar? Sabah sekiz gece sekiz çalışıyorlar, tekrar sabah sekizde nöbete geliyorlar.

Değerli arkadaşlar, buna hakkımız yoktur. Biz bir vatandaş olarak bunu düşünmek zorundayız. Hepimizin vicdanı sızlıyor, hepimizin vicdanında bir yaradır bu. Türkiye’de yaklaşık 200 bin polisimiz var. Bunlar emekli olduğu zaman çoluğuna çocuğuna nasıl bakacaklar? Çoluğunun çocuğunun rızkını nasıl temin edecekler? Bu insanları yarın emekliğinde hep birilerine mecbur ediyoruz. Buna kimsenin hakkı yoktur, bu insanların onuruyla, şerefiyle oynamaya kimsenin hakkı yoktur. (CHP sıralarından alkışlar) Bordroyu gösteriyorum arkadaşlar, 6’ncı derecede, 987 lira. Ben vicdanlarınıza sesleniyorum. Bu olacak iş mi? Olacak iş değil arkadaşlar. Bunu tamir etmek zorundayız. Geçen dönemde, evvelsi dönemde hep söyledik, o günün içişleri bakanları, o günün emniyet genel müdürleri “Tamam hazırlıyoruz, hazırladık, çözüm bulacağız.” On bir yıl geçti arkadaşlar, hiçbir çözüm yok. Artık, bu insanları oyalamaya, bu insanları kandırmaya kimsenin hakkı yoktur.

Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

 

                                    III.- YOKLAMA

 

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunacağım.

Yoklama talebi var, yerine getireceğim.

Sayın Hamzaçebi, Sayın Aslanoğlu, Sayın Öğüt, Sayın Çelebi, Sayın Dinçer, Sayın Özdemir, Sayın Kuşoğlu, Sayın Kurt, Sayın Eyidoğan, Sayın Ekinci, Sayın Çam, Sayın Köktürk, Sayın Öztrak, Sayın Özel, Sayın Seçer, Sayın Korutürk, Sayın Öz, Sayın Erdoğdu, Sayın Atıcı, Sayın Tanrıkulu.

İki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

4.- Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) (S. Sayısı: 478) (Devam)

 

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 73 üncü maddesinin (j) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erkan Akçay (Manisa) ve arkadaşları

"j) 4/6/1937 tarihli ve 3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununun ek 29 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan "dışında kalan kadrolu veya sözleşmeli personelin" ibaresi "dışındaki kadrolu veya sözleşmeli personelin" şeklinde değiştirilmiştir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Enver Erdem, Elâzığ Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

ENVER ERDEM (Elâzığ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz teklifin 73-(j) maddesi üzerinde verilen önerge nedeniyle söz almış bulunmaktayım, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, teklifin 73-(j) maddesi Emniyet Teşkilatı Kanunu’nun 29’uncu maddesinde kanun hükmünde kararname ile yapılan değişikliğin, kanun hükmünde kararnamenin iptali nedeniyle, ortadan kalkması nedeniyle getiriliyor. Bu vesileyle ben de emniyet teşkilatının yıllardan beri beklediği, iktidarınız tarafından defaten söz verilmiş olmasına rağmen bir türlü çözmediğiniz bazı sorunlarını sizlerle paylaşmak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, toplumun huzur ve güvenliğinin sağlanması, vatandaşın temel hak ve hürriyetlerinin korunması, kanun hâkimiyetinin ve devletin otoritesinin sağlanması gibi birçok görevi üstlenen polis teşkilatı her türlü zor şartlar altında hayati tehlikeleri de göze alarak görevini hakkıyla yerine getirmeye çalışmaktadır. Her seçim öncesi yaklaşık 250 bin çalışanı olan bu teşkilatın oylarını almak için seçim sonrasında ilk düzeltilecek işlerden birisi olarak bunu söz verdiğiniz hâlde, yıllardır bu emniyet teşkilatının mevcut sorunlarını çözmüyorsunuz. Artık polis teşkilatı verilen boş sözlere itibar etmemektedir. Somut adımlar beklemektedir. Ancak iktidar mensupları da sizler de bir türlü bu somut adımları atmamaktasınız.

Değerli milletvekilleri, polisimizin bizlerden çok net talepleri vardır: Fazla çalışmalarının karşılığını istiyorlar. Emniyet müdürleri arasındaki maaş farklarının kaldırılmasını istiyorlar. Ek göstergelerinin 3.600 olmasını istiyorlar. Polis teşkilatının birimleri arasındaki maaş farklarının kaldırılmasını istiyorlar. Yüksekokul mezunu polisler 1’inci dereceye yükselmek istiyorlar, emekli maaşlarının düzeltilmesini istiyorlar.

Değerli milletvekilleri, önceki gün polislerin özlük haklarıyla ilgili sorulan bir soruya Sayın Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, 2002-2013 yılı karşılaştırmasını yaparak polislerin beklediği müjdeyi verme yerine polemik oluşturmuştur.

Şimdi, değerli milletvekilleri, 2002-2013 yılı karşılaştırması iktidar olarak sizin başınızı döndürmeye ve söyleye söyleye inanmaya başladığınız, gerçek olmayan bir efsaneye dönüşmüş durumda. 2013 yılı itibarıyla siz, ülkenin daha iyi yönetildiğine inanıyorsunuz ama samimiyetle söylüyorum ki siz ülkeyi iyi idare edemiyorsunuz. Siz ekonomiyi iyi yönetemiyorsunuz. Siz dış politikayı iyi yönetemiyorsunuz. Siz iç politikada başarılı değilsiniz, becerikli değilsiniz. İç politikada egemenliği İmralı canisiyle paylaştınız. “Terörle mücadele” dediniz, önce müzakere sonra da mütareke yaptınız. Kandil talimatlarıyla buradan kanunlar çıkarıyorsunuz. “Dış politikada sıfır sorun” söylemiyle başladınız, komşularımızla sıfır ilişki noktasında hangisiyle ne zaman savaş dâhil olmak üzere ne tür bir ilişkiye gireceğimiz belli değil. “Ekonomide neredeyiz?” diye baktığımızda, döviz fiyatları aldı başını gitti; altın, borsa düştü, akaryakıt fiyatlarını hiç sormayın, dış borç 350 milyar dolar. Bütün borcumuz 600 milyar doları geçti. Cari açık gayrisafi millî hasılanın yüzde 10’undan fazla. Nüfusun yüzde 20’si açlık sınırının altında yaşıyor. Çalışan kesim köle statüsünde. Taşeron işçiler, 4/B’liler, 4/C’liler, geçici, usta, öğretici, vekil, yani “devletin personel rejimi” diye bir şey kalmadı. Allah aşkına, neyin havasını atıyorsunuz? Neyi iyi yaptınız? Bu millet size inandı ama siz, ülkeyi iyi yönetemediniz. “İyi yönetiyoruz.” diyorsunuz ama sadece yönetiyormuş gibi görünüyorsunuz. Müflis tüccar borç defterlerini karıştırırmış, siz de “2002” deyip faziletfüruşluk nevinden mutlu olmaya çalışıyorsunuz.

Peki, 2002’yi tahlil edersek: bütçe yapamayan bir ülke manzarasından bütçesini yapan, kalkınma programını hazırlayan, bankacılık kanunu çıkaran, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunu getiren, bugünkü bankacılık ve finansal yapının güvenliğini sağlayan, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunu kuran, tarımda gerçek üreticisine yüksek destekler veren, sağlıkta bugün sahiplendiğiniz sistemin temelini atan, duble yolları size öğreten, ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’ne sizin gibi iktidarda kalma adına “evet” demeyen bir iktidarı bu kadar acımasızca eleştirmeniz doğru mu değerli milletvekilleri?

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...  Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...  Madde kabul edilmiştir.

73’üncü maddenin (k) bendinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:

                Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 73 üncü maddesinin (k) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Mustafa Kalaycı                        Erkan Akçay                         Mehmet Şandır

                 Konya                                   Manisa                                   Mersin

               Alim Işık                             Enver Erdem                  Hasan Hüseyin Türkoğlu

                Kütahya                                   Elâzığ                                  Osmaniye

                                                         Mehmet Günal

                                                              Antalya

"k) 18/12/1953 tarihli ve 6200 sayılı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 6 ncı maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"DSİ'de istihdam edilecek Müfettiş Yardımcılarının giriş ve yeterlik sınavlarının usul ve esasları, Müfettişliğe yükselmeleri, görev, yetki ve sorumlulukları, bunlarda aranacak özel şartlar ile Teftiş Kurulu Başkanlığının çalışma usul ve esasları yönetmelikle belirlenir."

                                              

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporlarının 73/k maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

     Ferit Mevlüt Aslanoğlu                Mustafa Moroğlu                        Kazım Kurt

                İstanbul                                    İzmir                                   Eskişehir

               Sakine Öz                             Özgür Özel                      Kadir Gökmen Öğüt

                 Manisa                                   Manisa                                  İstanbul

            Hülya Güven

                  İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN –  Hükûmet katılıyor mu?

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Öneri üzerinde söz isteyen İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt. (CHP sıralarından alkışlar)

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine önümüzde bir aydır, bir bucuk aydır süregelen Gezi olaylarının devamı var. Maalesef mahkeme kararını dinlemeyen Başbakan, bu Gezi olayların başlamasına sebep olarak, şimdiye kadar 4 kişin ölümüne, 11 kişinin gözünün çıkmasına, 8 bine yakın kişinin yararlanmasına sebep oldu. En sonunda ne oldu? Yirmi gün sonra mahkeme kararını uygulamaya çalıştı. Bu yirmi gün sonra uygulamış olduğu mahkeme kararını, yirmi gün önce uygulasaydı  bunların hiçbirisi olmayacaktı. Yüzlerce gözaltının ve tutuklamanın ayrıca olduğunu da hep birlikte biliyoruz. Ama yetmiyor, hâlâ yetmiyor, şu anda Taksim’de tam bir sıkıyönetim uygulanıyor, sokağa çıkma yasağı uygulanıyor. Taksim Dayanışma Grubu’ndan, 34 demokratik kitle örgütü üyesi arkadaşımız bildiri okumaya çıktıkları zaman Makine Mühendisleri Odası önünde gözaltına alınıyor. Bunların bu şekilde hukuksuz, demokrasi dışı yöntemlerle, valilin gündüz tehditleriyle gözaltına alınmasını buradan bir kez daha kınıyoruz. Bu antidemokratik yapılanlar, bu valinin tek başına uygulaması, Başbakan ile valinin bu insanları sürekli gözaltına almış olması, Türkiye demokrasinin bir ayıbıdır; Türkiye’ye hiçbir şey getirmez. Türkiye’nin Mısır olmadığını hep birlikte göreceksiniz. Burası Mısır değil, burada Mursi yok. Bunun için Türkiye’nin daha demokratik bir ülke olması için gelin hep birlikte elimizden geleni yapalım.

Şimdi, bu Gezi olayları sırasında bu kadar kişi öldü, yaralandı ama siz hiç kimseyi anlamadınız. Neler oldu o süre içinde?

Toplumu, İstanbulluları hiçbir şekilde karar alma sürecine katmadınız, onları yok saydınız. Kendi başınıza “Biz sandıktan çıktık, istediğimizi yaparız.” boyutuna getirdiniz.

Yeşil alanları tamamen yok etmeye çalıştınız. Haydarpaşa’nın, Kuşdili’nin imara açılmasına yol açtınız. Haydarpaşa Garı’nı kapattınız. Garın Haydarpaşa bölgesinin 1 milyon 700 bin metrekaresinin imara açılmasına sebep oldunuz.

Ortaöğrenimde, lisede, KPSS’de dünya kadar haksızlığa yol açtınız.

Maltepe’de, Yenikapı’da, Galataport’ta denizin pervasızca doldurulmasına sebep oldunuz. Haliç’teki tersanelerin, ata yadigârı, Osmanlıdan kalan bu tersanelerin kırk dokuz yıllığına, ne yapılacağı belli olmadan, bir otele çevrilmesi için, hiç kimseyi karar alma sürecine katmadan ihaleye çıkarttınız.

İçeride hâlâ demokrasi ayıbı olarak 8 milletvekili var. İktidara karşı olan herkes sizin için darbeci. Yüzlerce gazeteci, asker, seçilmiş insanlar, belediye başkanları uzun tutukluluktan muzdarip durumda. Korku iklimi küçük büyük bütün Türkiye’yi sarmış durumda. İnsanlar telefonla konuşurken sıkıntı çekiyor. Herhangi bir şekilde, bir esnaf, herhangi bir itirazını bile belirtemiyor yarın maliye gelir diye. İş adamlarının durumunu zaten biliyorsunuz.

Basını zaten biliyorsunuz. Artık basın aynı manşetlerle çıkmaya başladı, farkında mısınız arkadaşlar? Tek gazete alsanız belki daha yararlı olur sizler için.

Çağlayan Adliyesi önünde basın toplantısını bir oldubittiyle yasaklıyorsunuz. Kime? Sadece demokratlara. Tarikat üyeleri istedikleri gibi orada basın toplantısını yapabiliyorlar.

 İşsizlik, yolsuzluk had boyutta. Bu ve bunları anlamayan, sorgulamayan “Ya, ne diyor bu insanlar?” demeyen bir iktidar. Belediye Başkanımız ise İstanbul’da yok hükmünde arkadaşlar.

Bu sebeple, bu hukuk dışı uygulamaların bir an önce sona erdirilmesini istiyoruz. Bu demokrasi ayıbının Türkiye’yi götüreceği hiçbir yer yoktur. Bu cadı avı bir an önce bitmelidir, gözaltılar ve tutukluluklar sona ermelidir. Bu demokratik kitle örgütlerinin yöneticilerine de ve o meslektaşlarına da gerekli saygı duyulmalıdır. Bir an önce bu demokrasi ayıbının sona erdirilmesini istiyoruz.

Hepinize iyi akşamlar diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar) 

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler... Kabul etmeyenler…

Karar yeter sayısı yoktur, birleşime beş dakika ara veriyorum.

                                                                    Kapanma Saati : 21.33

DOKUZUNCU OTURUM

Açılma Saati: 21.45

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muharrem IŞIK (Erzincan)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 134’üncü Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.

478 Sıra Sayılı Kanun Teklifi’nin 73’üncü maddesinin (k) bendi üzerinde İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi, önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım. Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

478 Sıra Sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 73 üncü maddesinin (k) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                    Erkan Akçay (Manisa) ve arkadaşları

"k) 18/12/1953 tarihli ve 6200 sayılı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 6 ncı maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"DSİ'de istihdam edilecek Müfettiş Yardımcılarının giriş ve yeterlik sınavlarının usul ve esasları, Müfettişliğe yükselmeleri, görev, yetki ve sorumlulukları, bunlarda aranacak özel şartlar ile Teftiş Kurulu Başkanlığının çalışma usul ve esasları yönetmelikle belirlenir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen…

OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle, ifade düzeltmesi yapılmaktadır.

Komisyonda Teklifle ilgili sağlıklı ve verimli bir görüşme yapılamamıştır. Komisyon görüşmeleri boyunca hangi düzenlemelerin ne amaçla ve hangi gerekçeyle yapıldığı konusunda bilinmez bir tavır sergilemiştir. 71 adet kanun ve kanun hükmünde kararnamede 142 maddelik değişiklikler yapılmasına rağmen; vatandaşlarımızın yaşadığı sorunlara çözüm getirecek konuları bir-iki husus dışında bulmak mümkün değildir. Kanun Teklifi kamu personelinin hukuki ve mali statüsüne ilişkin çok sınırlı değişiklikler getirmektedir. Dolayısıyla bu düzenlemede beklentiler karşılığını bulmamış, umutlar hayal kırıklığına dönüşmüştür.

Kamuda sağlıklı ve tutarlı bir personel politikası uygulanmamaktadır. Personel Rejimi nesnellikten uzaklaştırılmış, istihdam rejimi bozulmuştur. 657 sayılı Kanun, geçici işlerin ifası için istisnai hallere münhasır olmak üzere sözleşmeli ve geçici personel istihdamını mümkün kılmıştır. AKP döneminde bu istisnai uygulamalar asıl istihdam şeklinin önüne geçmiştir. Ayrıca, AKP döneminde sözleşmeli ve vekil olarak işe alınanlar, daha önce çıkarılan kanunlar ile memur kadrolarına alınmış, ancak tekrar sözleşmeli ve vekil atama yapılmasına devam edilmiş, şimdi de bunlardan bazıları tekrar memur kadrolarına alınmaktadır.

Bu yanlış uygulamalar ile birlikte, birçok mağduriyet ortaya çıkmıştır. En büyük mağduriyet ise bu istisnai yollarla iş bulamayan işsiz gençlerimizdir. Bunlar girdiği merkezi sınavı kazanıp ataması yapılamayan, bir türlü sıra gelemeyen ve sıra gelmeden de kadroları istisnai yollarla doldurulan milyonlarca işsiz vatandaşlarımızdır. Hükümetin bu yanlışı, bu haksızlığı derhal durdurması gerekir.

Bu Kanun Teklifi ile kamu kurumlarında çalışan 4/B'liler, 4924 sayılı Kanuna tabi sözleşmeliler, diğer özel kanunlara tabi sözleşmeliler ve mahalli idarelerde çalışan sözleşmeliler ile vekil Kur'an kursu öğreticilerinden şartları uyanlar memur kadrolarına atanmaktadır. Ancak, memur kadrosu verilenler arasında; mağduriyeti en derinden yaşayan 4/C'liler yoktur. Rehber ve usta öğreticileri bu düzenleme kapsamına alınmamıştır. Aile sağlığı çalışanları yoktur. Vekil ebe-hemşireler yoktur. Ücretli öğretmenler yoktur.

AKP Hükümeti tarafından yapılan ayrımcı ve adaletsiz uygulamaları saymakla bitmez. Bu Teklifte öğretmenler ve atanamayan öğretmenler yoktur. Bu düzenlemede polislerimiz yoktur. Kamu işçilerinin naklen atanabilmeleri konusu yoktur. Taşeron işçileriyle ilgili hiçbir düzenleme yoktur. Geçici ve mevsimlik işçiler yine göz ardı edilmektedir. Bu Teklifte emeklilikte yaşa takılanlar yoktur. Muhtarlarımız yoktur. Bu Kanun Teklifinde şehit aileleri ve gaziler ile engelliler ve yaşlılarla ilgili bir düzenleme yoktur.

Peki bu Kanun Teklifinde neler vardır. Mera, yaylak ve kışlakların yapılaşmaya açılması var. Köy meralarının köylünün elinden alınarak hazineye devredilmesi, imar yetkisinin belediyelerden alınması ve satış yetkisi var. Gerçeğe aykırı, usulsüz veya sahte belgeler nedeniyle verilmeyen desteklemelerin ödenmesi var. Kamulaştırılan taşınmazlarla ilgili vatandaşın hak arama hürriyetini engellenmesi ve yargıya müdahale var. ÖSYM sınavlarına ait soru ve cevaplarla ilgili bilgi edinme hakkının engellenmesi var. Sermayesindeki kamu payı doğrudan veya dolaylı olarak % 50'den az olan şirketler Sayıştay denetimi dışına çıkarılması vardır. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun uygulamasının geciktirilmesi, sertifikasını almış kişilerin mağdur edilmesi var. Sürücü belgeleri için 24 milyon vatandaşımızdan 15 lira belge parası alınması var.

Dolayısıyla yapılan düzenlemeler; kamu yönetiminin iyileştirilmesi ve çalışanların sorunlarına çözüm getirilmesi yerine; kamu arazileri nasıl talan edilebilir, kadrolaşma nasıl sağlanabilir, usulsüzlük ve yolsuzluklar nasıl affedilebilir, denetimden ve yargıdan nasıl kaçınılabilir mahiyetini taşımaktadır.

Teklifin tümüyle gözden geçirilmesi ve bu maddede düzeltme ihtiyacı bulunmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum…

OKTAY VURAL (İzmir) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum…

OKTAY VURAL (İzmir) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Arayacağım.

Kabul edenler.. Kabul etmeyenler…

OKTAY VURAL (İzmir) – Edilmemiştir.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Hayır efendim, önerge oylanıyor Sayın Başkan, önerge oylanıyor.

OKTAY VURAL (İzmir) – Hayır, maddede. Maddeyi oyladınız efendim, maddeyi oyladınız.

BAŞKAN – Demedim ki efendim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Maddeyi oyladınız.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Kabul edilmedi efendim.

BAŞKAN – Hayır, demedim ki ben şeyini.

OKTAY VURAL (İzmir) – Kabul edilmedi, maddeyi oyladınız.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Madde oylandı, reddedildi.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Karar yeter sayısı istenmişti.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Hayır, madde oylandı.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, maddeyi oyladınız, önerge reddedildi. Maddeyi oyladınız, tutanak burada. Madde reddedildi efendim. Maddeye “Hayır, edilmemiştir.” dedi.

BAŞKAN – Sayın Vural, karar yeter sayısı istediniz, ben sonucu açıklamadım ki. Karar yeter sayısı istediniz, “Kabul edenler… Kabul etmeyenler…” dedim. Kaldırdılar ve henüz sayım işlemi bitmedi yani sonucu da söylemedim.

OKTAY VURAL (İzmir) – “Var” dediniz ya biraz önce.

BAŞKAN – Hayır, demedim. Tutanakları getirtebiliriz. Niye böyle yapıyorsunuz ki?

M. AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Getirelim tutanakları.

OKTAY VURAL (İzmir) – Tutanakları getirtelim.

BAŞKAN – Tutanakları getiririz. Karar yeter sayısı sordunuz, “Karar yeter sayısını arayacağız.” dedim.

Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

                                                                  Kapanma Saati: 21.53

ONUNCU OTURUM

Açılma Saati: 22.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muharrem IŞIK (Erzincan)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 134’üncü Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.

478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 73’üncü maddesinin (k) bendinin oylanmasında yeter sayı bulunamamıştı. Şimdi, (k) bendini yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, madde kabul edilmiştir.

478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Teklifin 73’üncü maddesinin (l) bendinin (1) numaralı alt bendi üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 73 üncü maddesinin (I) bendinin (1) nolu alt bendnin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Mustafa Kalaycı                        Erkan Akçay                         Mehmet Şandır

                 Konya                                   Manisa                                   Mersin

               Alim Işık                             Enver Erdem                  Hasan Hüseyin Türkoğlu

                Kütahya                                   Elâzığ                                  Osmaniye

           Mehmet Günal

                Antalya

"1) 657 sayılı Kanunun Ek 40 ıncı maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"EK MADDE 40- Mesleğe özel yarışma sınavına tâbi tutulmak suretiyle alınan ve 36 ncı maddenin Ortak Hükümler Bölümünün (A) fıkrasının (11) numaralı bendinde sayılan kadrolara atanmak amacıyla kurumlarca yapılacak olan özel yarışma sınavlarına başvurularda üst yaş sınırı; özel kanunlarında yer alan yaş şartına ilişkin hükümlere bağlı kalınmaksızın giriş sınavının yapılacağı yılın Ocak ayının birinci günü itibarıyla otuzbeş yaşını doldurmamış olmak şeklinde uygulanır.

Özel kanunla kurulmuş diğer kamu kurum, kurul, üst kurul ve kuruluşları tarafından mesleğe özel yarışma sınavına tabi tutulmak suretiyle yapılacak alımlarda da birinci fıkra hükmü uygulanır."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 73. maddesinin (L) bendinin (1) nolu alt bendinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Dilek Akagün Yılmaz                          Doğan Şafak                   Ferit Mevlüt Aslanoğlu

       Uşak                                                 Niğde                                   İstanbul

                           Hülya Güven                            Sakine Öz

                               İzmir                                    Manisa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Dilek Akagün Yılmaz, Uşak Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; saygıyla selamlıyorum sizleri.

Ben aslında bu kanunun maddelerinin bu şekilde düzenlenmesi konusunda size bir yöntem önereceğim. Alfabede 29 harfimiz var, bence biz bunu 129’a çıkaralım çünkü artık bütün harfler kullanıldığı gibi, harflerin de yani alt bentlerinde de yine numaralandırmalar yapılmış. İşin içinden çıkabilmek neredeyse mümkün değil. Ben burada 478 sıra sayılı yasa tasarısının (l) bendinin (1) numaralı alt bendinde konuşmak üzere söz almış bulunuyorum. Yani hepimiz çok daha kolay konuşabiliriz bunu. Ben bundan sonra arkadaşlarımıza bunu öneriyorum.

Şimdi, bu yasaya bakarken, inanın çözmek için tasarıyı çok uğraştım ben. Şimdi, bazıları -biraz önce arkadaşlarımızın söylediği gibi- Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen kanun hükmünde kararnameler ama bazıları da algı yanılgısı yaratmak için özellikle konulmuş şeyler. Örneğin, (n) bendindeki bir düzenleme şöyle: “Gelire sahip bulunmayan…” Bunun yerine, ne değiştiriyorsunuz? “Geliri bulunmayan…” Bir taraftan yine “alacakları” sözcüğünü “alacağı” olarak değiştiriyorsunuz (n) bendinde. Şimdi bunu neden yaparsınız, bu neden yapılır? Yani anlamdaki bozukluğu düzeltmek olsa anlamda hiçbir şey değişmiyor aslında. Ben artık şuna kanaat getirdim: Bu kadar çok ayrıntılı şey yazalım ki gerekli-gereksiz         -anlam düzeltme niteliğinde de olsun- insanlar ne olduğunu anlayamasınlar, vatandaş da anlamasın, bizim milletvekillerimiz de anlamasın, hiç kimse anlamasın. Yani buradaki nedenlerden bir tanesi de bu diye düşünüyorum.

Şimdi, bu (l) bendinin 1 numaralı alt bendinde, özel yarışmalarla uzmanlık sınavına girecek kişilerle ilgili olarak aslında 3/6/2011 tarihinde 643 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile değişiklik yapılmış. Yani, ondan yaklaşık işte bir buçuk yıl-iki yıl geçtikten sonra yeniden bir düzenleme yapıyorsunuz, yine 35 yaş şartını koyuyorsunuz ama “yılbaşı itibarıyla 35 dolduran” diyorsunuz. Yani, bu kadar, yasalar üzerinde oynanır mı? Yani, değerli milletvekilleri, nasıl bunu içinize sindiriyorsunuz, hiç mi sorgulamıyorsunuz? Bütün arkadaşlarıma soruyorum: Hiç mi sorgulamıyorsunuz? “Yeter artık, bu şekilde yapılmaz.” demiyor musunuz? Yani, bu ülkenin kanunlarıyla bu kadar uğraşılmaz. “Bizi de bu kadar bu olaylara alet etmeyin” demiyor musunuz arkadaşlar? Demeniz lazım bunu; lütfen, hepinizin söylemesi lazım.

Bir de sizlere de mutlaka şikâyetler gelmiştir. Biraz sonra yine bu (n) bendi içinde konuşulacak şeylerden bir tanesi de bu 2022 sayılı Yasa’daki değişikliklerle ilgili; sözcük değiştiriyorsunuz ya. Ama, asıl olarak bir yönetmelik değişikliği yapılmış bununla ilgili olarak 25 Ocak 2013 tarihinde. Bu yönetmelik değişikliğinde ne yapılmış biliyor musunuz? “Eğer, 65 yaş üstülerin ve güçsüz ve engellilerin bakımını devlet yapıyorsa ya da bir kurul tarafından yapılıyorsa bunlara maaş ödenmez.” demiş. İnsanlar kan ağlıyorlar. Bu insanların hiçbir yere gitmeye hakkı yok mu? Kıyafetlerini yeniden almaya hakları yok mu? Özellikle, size söylüyorum. Diğer yandan yine geçici 1’inci maddesinde hane halkı geliriyle ilgili bazı düzenlemeler yapılmış 25 Ocak 2013 tarihinde. 119 liranın üzerinde maaşı olursa yani bir emekli babayla yaşayan bir özürlü kızcağız var, bir de anne var; bunların emekli maaşının hepsini hane halkına böldüğünüzde 119 liranın üzerindeyse, örneğin 120 liraysa bunların maaşları kesilmiş.

Şimdi, bundan dolayı, o kadar insanlar muzdaripler ki. “Ana-babamızın yanında kalmayalım mı, ayrı eve mi çıkalım?” diyorlar ve inanın o kadar zor durumdalar ki. Bunun yeniden bakanlık tarafından gözden geçirilmesini ben temenni ediyorum. Aynı zamanda, yasaya da aykırı yapılan bu şeyi… Yönetmelikler biliyorsunuz yasaya aykırı olamaz. Yasada aynen şöyle deniyor, 2022 sayılı Yasa’nın 1’inci fıkrasının 2’nci bendinde: “Herhangi bir şekilde bu maddede yazılı miktardan fazla devamlı gelir sağlayan…” der. Yani gelir sağlamaktan bahsediyor. Ama siz, pek çok hane halkı geliri meselesinde yeni bir düzenleme yapmışsınız. Örneğin, adam kira bile ödemiyorsa, o evin rayiç bedeli de bu hane halkı gelirine ekleniyor, böyle bir şey olmaz. Onun için, bu yönetmeliğin yeniden gözden geçirilmesi gerekiyor, 65 yaş üstü ya da engellilere ilişkin bu düzenlemelerin yeniden lehte bir hâle dönüştürülmesi gerekiyor. Sosyal devlet ilkesi gereği şimdiye kadar yapılmış olanlar tamamen ortadan kaldırılmış durumda yeni yapılan yönetmelikle, bunun değiştirilmesi gerekmektedir.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 73 üncü maddesinin (I) bendinin (1) nolu alt bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                         Erkan Akçay (Manisa) ve arkadaşları

"1) 657 sayılı Kanunun Ek 40 ıncı maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"EK MADDE 40- Mesleğe özel yarışma sınavına tâbi tutulmak suretiyle alınan ve 36 ncı maddenin Ortak Hükümler Bölümünün (A) fıkrasının (11) numaralı bendinde sayılan kadrolara atanmak amacıyla kurumlarca yapılacak olan özel yarışma sınavlarına başvurularda üst yaş sınırı; özel kanunlarında yer alan yaş şartına ilişkin hükümlere bağlı kalınmaksızın giriş sınavının yapılacağı yılın Ocak ayının birinci günü itibarıyla otuzbeş yaşını doldurmamış olmak şeklinde uygulanır.

Özel kanunla kurulmuş diğer kamu kurum, kurul, üst kurul ve kuruluşları tarafından mesleğe özel yarışma sınavına tabi tutulmak suretiyle yapılacak alımlarda da birinci fıkra hükmü uygulanır."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mustafa Kalaycı, Konya Milletvekili.

MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 73’üncü maddenin (l) bendinin (1) no.lu alt bendiyle ilgili verdiğimiz önerge hakkında söz aldım. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Bu madde, yine, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda değişiklik öngörmektedir. AKP, yeni bir personel rejimi ve ücret rejiminin süratle hayata geçirileceğini taahhüt etmesine rağmen, on bir yıldır bu yönde bir adım atmamıştır.

AKP dönemi, kamu yönetimi disiplininin ve devlet yönetimine ilişkin geleneklerin yok edildiği, siyasetin kamu kurumlarının her alanına girdiği bir dönem olmuştur. Kamuya personel alımında kayırmacılığın önlenmesi amacıyla 1999 yılında çıkartılan merkezî sınav uygulaması AKP döneminde sulandırılmıştır. Objektif kurallara bağlanmadığı için yandaşların istihdamına imkân veren sözleşmeli, geçici, ücretli ve vekil personel uygulaması yaygınlaştırılmıştır. Bu yanlış uygulamalar ile birlikte de birçok mağduriyet ortaya çıkmıştır. Kamuda, aynı yerlerde ve aynı hizmetlerde aynı işi yapmalarına rağmen statülerinin farklı olması nedeniyle, çalışanlar arasında idari, mali ve sosyal haklar yönünden birçok farklılık oluşmuştur. Bu durum, Anayasa ile güvence altına alınan eşitlik ve adalet ilkelerine aykırı olduğu gibi, çalışanların motivasyonunu ve çalışma barışını olumsuz etkilemektedir.

Bilindiği üzere, bu teklifle, kamu kurumlarında çalışan 4/B’liler ile özel kanunlara tabi kurumsal sözleşmeliler, mahallî idarelerde çalışan sözleşmeliler ve vekil Kur’an kursu öğreticileri memur kadrolarına atanmaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak kanun teklifleri ve önergelerle sürekli gündeme getirdiğimiz ve bu kanunda da destek verdiğimiz düzenlemeyle memur kadrolarına atanacak arkadaşlarımızın sevinçlerine ortak oluyor ve onları canıgönülden kutluyoruz. Ancak, AKP, 4/C’lileri yine boynu bükük bırakmıştır. AKP ücretli öğretmenler, rehber ve usta öğreticilerini görmezden gelmiştir. AKP vekil ebe hemşireleri, aile sağlığı çalışanlarını hayal kırıklığına uğratmıştır. AKP vekil imamların ve vekil müezzinlerin sevincini kursağında bırakmıştır. AKP işçi kadrolarında çalıştırılan mimar, mühendis ve teknikerler ile üniversite mezunlarının memur olabilme umutlarını boşa çıkarmıştır. Bunlar kamu çalışanı değil midir? Niye ayrımcılık yapıyorsunuz? Niye haksızlık yapıyorsunuz? Kadroya almayı uygun görmediğiniz vekil imamların arkasında nasıl saf tutacaksınız? Onlara nasıl uyacaksınız? “Uydum vekil imama.” mı diyeceksiniz?

Değerli arkadaşlarım, AKP geçici ve mevsimlik işçilerin, sulama birlikleri personelinin mağduriyetini de görmemekte, köle gibi çalıştırılan taşeron işçilerinin sıkıntılarını anlamamakta ve feryatlarını duymamaktadır. Bunlar bu ülkenin vatandaşları değil midir? Biliniz ki, bu arkadaşlar adaletsiz ve haksız uygulamalarınızın hesabını iki cihanda da sizden soracak ve yakanızı bırakmayacaklar.

4/C mağdurları “AKP bizi neden hep cezalandırıyor?” diyor. Gerçekten, bu gariplerden ne istiyorsunuz? Niye onlara zulüm yapıyorsunuz? Sayın Bakan, AKP yöneticileri; insafınız mı kurudu, vicdanınız mı köreldi, yoksa merhamet fukarası mı oldunuz? Bu arkadaşlarımız Yüce Mevla’nın rızası için sizden yardım istiyor, adalet bekliyorlar. Ya bu zulme ve ayrımcılığa son verin ya da partinizin adındaki “Adalet” kelimesini çıkarın.

Bu konuda madde ilavesine yönelik önergemiz var. Bir sonraki maddeden sonra gelmek üzere, kadroya alınamayan bu mağdur kesimlere memur kadrosu verilmesine ilişkin madde teklifimiz var. İnşallah, orada desteğinizi bekliyoruz.

Kamuda sağlıklı ve tutarlı bir personel politikası uygulanmıyor. On bir yıldır çıkarılan kanunlarla sözleşmeli, geçici ve vekil çalışanlar kadrolara alınırken, akabinde tekrar aynı statülerde personel alımı yapılmaktadır. Siyasi nema amacıyla yapıldığı açık olan bu yanlış uygulamalar, yandaş olmayan ve bu istisnai yollarla iş bulamayanlar yönünden büyük haksızlık ve mağduriyete neden olmaktadır.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

Bu arada, ramazanınızı tebrik ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, 657 sayılı Kanun’a iki ek ve iki geçici madde eklenmesine ilişkin yeni madde ihdasına dair dört önerge vardır.

Malumları olduğu üzere, görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun komisyon metninde bulunmayan ancak tasarı ve teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı İç Tüzük'ün 87'nci maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür.

İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre, yeni bir madde olarak görüşülmesine komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde görüşmeler açılır ve bu maddede belirtilen sayıda önerge verilebilir.

Bu nedenle, önergeyi okutup komisyona soracağım; komisyon önergeye salt çoğunlukla -21 üyesiyle- katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlindeyse önergeyi işlemden kaldıracağım.

Şimdi ilk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 73’üncü maddesinin (L) bendine (2) numaralı alt bent olarak eklenmesini ve madde numaralarının buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

     Ferit Mevlüt Aslanoğlu                     Musa Çam                             Kazım Kurt

                İstanbul                                    İzmir                                   Eskişehir

            Hülya Güven                         Mahmut Tanal                                  

                  İzmir                                   İstanbul

l/2 - 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa aşağıdaki ek 43 ncü madde eklenmiştir.

"EK MADDE 43 - Bu Kanuna tabi kurumlarda sözleşmeli statüde olanlar da dahil olmak üzere mahalli idareler ile kurum tabipliklerinde fiilen çalışan ve döner sermaye ek ödemesi almayan tabip, diş tabibi ve eczacılara, yapmış oldukları hizmetler göz önüne alınarak en yüksek devlet memuru aylığının (ek gösterge dahil) % 700'üne, diğer sağlık personeline %300'üne kadar Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine Sağlık Bakanlığınca belirlenecek usul ve esaslara göre ek ödeme yapılabilir. Bu madde kapsamında ödeme yapılan personele 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 9 uncu maddesine göre ödeme yapılmaz."

BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunluğuyla katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir) – Plan Bütçe Komisyonu üyelerimizi davet edelim efendim.

BAŞKAN – Evet, Sayın Komisyon…

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir) – Komisyonumuzun salt çoğunluğu olmadığı için katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmadığı için önergeyi işlemden kaldırıyorum.

İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 73’üncü maddesinin (l) bendinin 2 numaralı alt bendi olarak aşağıdaki maddenin eklenmesini ve maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

    Mehmet Akif Hamzaçebi           Aydın Ağan Ayaydın             Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                İstanbul                                 İstanbul                                  İstanbu

              Musa Çam                             Kazım Kurt                             İzzet Çetin

                  İzmir                                   Eskişehir                                  Ankara

            Mahmut Tanal

                İstanbul

I2 – 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

EK MADDE 43 - 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanununun 2 nci maddesinin sekizinci fıkrasına göre, 1983 yılından itibaren sıkıyönetim komutanlarının istemleri üzerine kurumlarınca görevlerine son verilen kamu görevlilerinin, görevden ayrıldıkları tarih ile göreve başlatıldıkları tarih arasındaki sürenin her yılı bir kademe ve her üç yılı bir derece sayılmak ve öğrenim durumları itibariyle 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda öngörülen yükselecekleri dereceleri geçmemek üzere intibakları yapılır.

Bunlardan, yargı kararıyla görevlerine dönüp tazminat almaya hak kazanan ve tazminatlarını alanlar dışındakilerin açıkta geçirdikleri sürelere ilişkin aylıkları, görevden alındıkları tarihteki derece ve kademelerine karşılık gelen ve yukarıdaki şekilde intibakı sağlanan derece ve kademelerine, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte emsali derece ve kademedeki kamu görevlisine ödenmekte olan aylık (gösterge, ek gösterge, taban ve kıdem aylığı ile her türlü zam ve tazminatlar ile diğer mali ve sosyal haklar) üzerinden toplam hakkedişleri kendilerine, ölmüşler ise yasal mirasçılarına kurumlarınca tazminat olarak ödenir.

Birinci ve ikinci fıkra kapsamındakilerin, uzun vadeli sigorta kollarına tabi olarak emekli keseneği yatırılmamış sürelerine ilişkin kesenek ve kurum karşılığı tutarları, ikinci fıkraya göre hesaplanacak aylıklarıyla birlikte hesaplanır ve kurumlarınca Sosyal Güvenlik Kurumuna yatırılır. Bunlardan emekliye ayrılanların veya ölenlerin emekliliğe esas süreleri ile emekli aylıkları, bu esaslara göre yeniden hesaplanarak emekli ikramiye tutarı ile emekli aylığı farkları Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından defaten ödenir ve emekli ikramiye farkları kurumlarından tahsil edilir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir) – Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerimizi davet edelim efendim.

Salt çoğunluğumuz olmadığı için katılamıyoruz.

BAŞKAN – Önergeyi işlemden kaldırıyorum.

Üçüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 73. Maddesinin (L) bendinin 2 numaralı alt bendi olarak gelmek üzere aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

      Dilek Akagün Yılmaz                  Ali Rıza Öztürk                          İzzet Çetin

                  Uşak                                     Mersin                                   Ankara

            Mamut Tanal                       Fatma Nur Serter                     Haluk Eyidoğan

                İstanbul                                 İstanbul                                  İstanbul

              Musa Çam                             Kazım Kurt                    Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                  İzmir                                   Eskişehir                                 İstanbul

l2- 657 sayılı Kanun’a aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

GEÇİCİ MADDE 42- Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Merkez ve Taşra Teşkilatları ve bunlara bağlı döner sermaye işletmelerinde, Kamu İktisadi Teşebbüsleriyle ve bağlı ortaklıklarında Belediye ve Büyükşehir Belediye Teşkilatlarında bu yasanın yürürlüğe girdiği tarihte görevlerine devam ediyor olmaları kaydıyla 4857 sayılı kanun kapsamında işçi statüsünde çalışanlardan 4 yıllık fakülte veya yüksekokul mezunu olup, kamu görevlisi sıfatıyla da yürütülen işlerde görev yapanlar, bu yasanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 30 gün içerisinde talepleri olmak kaydıyla başka bir işleme gerek kalmaksızın işçi statüsünde yürüttükleri görevlere karşılık gelen görevlere atanırlar.

İşçi statüsünden memur statüsüne geçirilmek suretiyle statüleri değişenlerin daimi işçi statüsünde geçirdikleri hizmet süreleri yeni geçirildikleri statüde geçmiş sayılır. Bu süreler, kazanılmış hak aylığına esas derece ve kademelerin tespitiyle ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu uyarıca ödenecek emekli ikramiyesine esas toplam hizmet sürelerinin hesabında da değerlendirilir.

Bu madde kapsamında atanacak olanların memur kadroları 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ekli cetvellerde yer alan sınıf, unvan ve derecelerine uygun olmak şartıyla başka bir işleme gerek kalmaksızın atama işleminin yapıldığı tarih itibarıyla ihdas edilerek kurumların 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ekli cetvellerinin ilgili bölümlerine eklenmiş ve memur kadrolarına atananların bu pozisyonların başka bir işleme gerek kalmaksızın iptal edilmiş sayılır. İhdas edilen kadrolar ile iptal edilen pozisyonlar unvanı sınıfı adedi derecesi teşkilatı ve birimi belirtilmek suretiyle birinci fıkrada belirtilen 30 günlük sürenin bitiminden itibaren 2 ay içinde Maliye Bakanlığı ve Devlet Personel Başkanlığına bildirilir. Bu maddenin uygulamasında ortaya çıkabilecek tereddütleri gidermeye Maliye Bakanlığı ve Devlet Personel Başkanlığı yetkilidir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir) –Salt çoğunluk için arkadaşlarımızı davet edelim dilerseniz… Ama olmadığından dolayı katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önergeyi işlemden kaldırıyorum.

Dördüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 73 üncü maddesinin (l) bendinden sonra aşağıdaki maddenin eklenmesini ve madde numaralarının buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

             Erkan Akçay                          Enver Erdem                        Mustafa Kalaycı

                 Manisa                                    Elâzığ                                    Konya

           Mehmet Şandır                           Alim Işık                     Hasan Hüseyin Türkoğlu

                 Mersin                                  Kütahya                                Osmaniye

                                                         Mehmet Günal

                                                              Antalya

l/2- 657 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 42- Kamu kurum ve kuruluşlarının merkez ve taşra teşkilatı ile bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşlarda;

a) Bu Kanunun 4 üncü maddesinin (C) fıkrası hükümleri kapsamında geçici personel pozisyonlarında 25/6/2013 tarihi itibarıyla çalışmakta olan ve 48 inci maddede belirtilen genel şartları taşıyanlardan, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren otuz gün içinde yazılı olarak başvuranlar, çalıştığı teşkilat ve birimde, bulunduğu pozisyon unvanıyla aynı unvanlı 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye ekli cetvellerde yer alan memur kadrolarına, bulunduğu pozisyon unvanıyla aynı unvanlı memur kadrosu olmaması hâlinde, 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ekli cetvellerde yer alan kadro unvanlarıyla sınırlı olmak ve nitelikleri dikkate alınmak suretiyle Maliye Bakanlığı ve Devlet Personel Başkanlığınca müştereken belirlenen memur kadrolarına,

b) Bu Kanunun 86 ncı ve 89 uncu maddeleri kapsamında kadrolu olmaksızın vekil ya da ücretli çalıştırılan öğretmen, ebe-hemşire, usta öğreticiler ile 24/11/2004 tarihli ve 5258 sayılı Aile Hekimliği Kanunu kapsamında çalıştırılan aile sağlığı elemanlarından 25/6/2013 tarihi itibarıyla çalışmakta olan ve 48 inci maddede belirtilen genel şartları taşıyanlardan, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren otuz gün içinde yazılı olarak başvuranlar, teşkilat ve birimde, bulunduğu pozisyon unvanıyla aynı unvanlı 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye ekli cetvellerde yer alan memur kadrolarına, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altmış gün içinde kurumlarınca atanırlar.

Birinci fıkra kapsamındaki idarelerde memurlar eliyle gördürülmesi gereken asli ve sürekli görevlerde işçi, geçici işçi ya da taşeron işçisi olarak çalışanlar hakkında da birinci fıkra hükümleri uygulanır.

Birinci fıkra kapsamındaki idarelerde geçici veya mevsimlik işçi ya da taşeron işçisi statüsünde çalışanlardan otuz gün içinde yazılı başvuranlar, niteliklerine uygun sürekli işçi kadrolarına bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 60 gün içinde Maliye Bakanlığı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından hazırlanacak esaslar çerçevesinde kurumlarınca atanırlar.

Birinci fıkrada belirtilen mevzuat hükümlerine göre çalışmakta iken 25/6/2013 tarihinde askerlik, doğum veya ücretsiz izin nedenleriyle görevlerinde bulunmayanlardan ilgili mevzuatına göre yeniden hizmete alınma şartlarını kaybetmemiş olanlar hakkında da bu madde hükümleri uygulanır. Bunlar için birinci fıkrada belirtilen süreler yeniden hizmete alındıkları tarihten itibaren başlar.

Bu madde hükümlerine göre memur kadrolarına atananların, söz konusu mevzuat hükümlerine göre geçirdikleri hizmet süreleri, öğrenim durumlarına göre yükselebilecekleri dereceleri aşmamak kaydıyla kazanılmış hak aylık derece ve kademelerinin tespitinde değerlendirilir. Bunlar, atandıkları kadronun mali ve sosyal haklarına göreve başladığı tarihi takip eden ay başından itibaren hak kazanır ve önceki pozisyonlarında aldıkları mali ve sosyal haklar hakkında herhangi bir mahsuplaşma yapılmaz.

Bu madde kapsamında memur kadrolarına atananlara iş sonu tazminatı ödenmez. Bu personelin önceden iş sonu tazminatı ödenmiş süreleri hariç, iş sonu tazminatına esas olan toplam hizmet süreleri, 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu uyarınca ödenecek emekli ikramiyesine esas toplam hizmet süresinin hesabında dikkate alınır.

Bu maddenin birinci fıkrası kapsamında atanacak memur kadroları, 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ekli cetvellerde yer alan sınıf, unvan ve derecelerine uygun olmak şartıyla, başka bir işleme gerek kalmaksızın atama işleminin yapıldığı tarih itibarıyla ihdas edilerek kurumların 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ekli cetvellerinin ilgili bölümlerine eklenmiş ve memur kadrolarına atananların pozisyonları başka bir işleme gerek kalmaksızın iptal edilmiş sayılır. İhdas edilen kadrolar ile iptal edilen pozisyonlar; unvanı, sınıfı, adedi, derecesi, teşkilatı ve birimi belirtilmek suretiyle birinci fıkrada belirtilen altmış günlük sürenin bitiminden itibaren iki ay içinde Maliye Bakanlığı ve Devlet Personel Başkanlığına bildirilir.

Bu maddenin uygulamasında ortaya çıkabilecek tereddütleri gidermeye birinci fıkranın (a) bendi kapsamına girenler yönünden Maliye Bakanlığı ve Devlet Personel Başkanlığı, birinci fıkranın (b) bendi kapsamına girenler yönünden ise İçişleri Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı yetkilidir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir) – Komisyon üyelerimizi davet edelim.

Katılamıyoruz salt çoğunlumuz olmadığından.

BAŞKAN – Önergeyi işlemden kaldırıyorum.

73’üncü maddenin (I) bendinin (2) numaralı alt bendinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 73. Maddesinin I bendinin 2 numaralı alt bendinde yer alan “denetmen yardımcısı” ibaresinin “denetmen veya uzman yardımcısı” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Pervin Buldan                          Adil Zozani                          İbrahim Binici

                  Iğdır                                    Hakkâri                                 Şanlıurfa

              Sırrı Sakık                     Abdullah Levent Tüzel                     Nazmi Gür

                   Muş                                    İstanbul                                     Van

            Hasip Kaplan

                 Şırnak

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı, Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 73 üncü maddenin "I" fıkrasının 2) inci bendinin sonuna “ve 3. sırasına 'Sosyal Güvenlik Başkanı' ibaresinden sonra gelmek üzere ‘Birinci sınıf Mülki İdare Amirliğinde üç yılını dolduranlar’“ ibaresi ile aşağıdaki ibarenin eklenmesini teklif ederiz.

             Aytuğ Atıcı                            Özgür Özel                          Bülent Kuşoğlu

                 Mersin                                   Manisa                                   Ankara

             Celal Dinçer                   Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                İstanbul                                 İstanbul

"Bununla birlikte 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun eki I Sayılı "Hizmet Sınıfları İtibariyle Unvan veya Aylık Alınan Derecelere Göre Ek Göstergeler" cetvelinin "III. SAĞLIK HİZMETLERİ SINIFI" bölümü aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir", VIII Mülki İdare Amirliği Özel Hizmet tazminatı bölümünün (c) bendine "Birinci Sınıf Mülki İdare Amirliğinde üç yılını dolduranlar" ibaresi eklenmiştir.

III- SAĞLIK HİZMETLERİ SINIFI                                    

a) Uzman Tabip, Tabip, Diş Hekimi, Eczacı, Uzman Veteriner Hekim  1                                                                                                 5400

Veteriner Hekim, Biyolog, Tıpta Uzmanlık Tüzüğünde belirtilen

dallarda uzmanlık belgesi alanlar veya bu dallarda uzmanlık unvanını                                                                                                 2   4500

doktora aşaması ile kazanmış bulunanlar                          3   3300

4    2400

5    1950

6    1725

7    1425

8    1275

b) Diğer sağlık bilimleri lisansiyerleri                                1   4500

                                                                                        2   3300

                                                                                        3   2400

                                                                                        4   2250

                                                                                        5   1800

                                                                                        6   1650

                                                                                        7   1350

                                                                                        8   1200

c) Kadroları bu sınıfa dahil olup da yukarıda sayılanlar dışında

kalanlardan;

1. Yüksek öğrenim görenler                                               1   3300

                                                                                        2   2400

                                                                                        3   1650

                                                                                        4   1200

2. Diğerleri                                                                       1   2250

                                                                                        2   1650

                                                                                        3   1200

                                                                                        4   975

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 73 üncü maddesinin (l) bendinin (2) nolu alt bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Mustafa Kalaycı                        Erkan Akçay                          Enver Erdem

                 Konya                                   Manisa                                    Elâzığ

           Mehmet Günal                          Oktay Vural                      S. Nevzat Korkmaz

                Antalya                                    İzmir                                     Isparta

    Hasan Hüseyin Türkoğlu

               Osmaniye

"2) 657 sayılı Kanunun Eki (1) sayılı Ek Gösterge Cetvelinin "I- Genel  İdare Hizmetleri Sınıfı" bölümünün (h) bendinde yer alan "denetmen yardımcısı" ibaresinden sonra gelmek üzere "veya uzman yardımcısı" ibaresi eklenmiş, "IV- Eğitim ve Öğretim Hizmetleri Sınıfı" bölümünün "(b) Öğretmen ve diğer personel" bendi ile "V- Avukatlık Hizmetleri Sınıfı" ve "VII- Emniyet Hizmetleri Sınıfı" bölümü aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, "VIII- Mülki İdare Amirliği Hizmetleri Sınıfı" bölümünün (b) bendine "Birinci Sınıf Mülki İdare Amirliğinde 3 yılını dolduranlar" ibaresi eklenmiş. Eki (IV) sayılı Makam Tazminatı Cetvelinin 3 üncü sırasında yer alan "Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanı" ibaresinden sonra gelmek üzere "Birinci Sınıf Mülki İdare Amirliğinde 3 yılını dolduranlar" ibaresi eklenmiş. 7 nci sırasında yer alan "Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Daire Başkanı," ibaresi "Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı Daire Başkanı," şeklinde değiştirilmiş, Mülki İdare Amirliği Özel  Hizmet Tazminatı bölümünün (c) bendine “Birinci Sınıf Mülki İdare Amirliğinde 3 yılını dolduranlar” ibaresi eklenmiştir.

"IV- EĞİTİM VE ÖĞRETİM HİZMETLERİ SINIFI

'b) Öğretmen ve diğer personel                             1        3600

                                                                            2        3000                                                                  3                           2200                     4                                                     1600                                  5                 1300                                                                                     6        1150                                                                  7                           950                       8                                                     850”

 

"V- AVUKATLIK HİZMETLERİ SINIFI

Kadroları bu sınıfa dahil olanlardan                     1        3600

                                                                            2        3000                                                                  3                           2200                     4                                                     1600                                  5                 1300                                                                                     6        1150                                                                  7                           950                       8                                                     850”

"VII- EMNİYET HİZMETLERİ SINIFI

a) Emniyet Genel Müdürü                                     1        7000

b) Emniyet Genel Müdür Yardımcıları, Teftiş         1        6000

Kurulu Başkanı, Polis Akademisi Başkanı,

Ankara, İstanbul ve İzmir İl Emniyet Müdürleri

c) Daire Başkanları,I.Hukuk                                  1        5000

Müşaviri ile Diğer Birinci Sınıf Emniyet Müdürleri,

d) Kadroları bu sınıfa dahil olup da Emniyet Müdürü      1                 4000

veya Emniyet Amiri sıfatını kazanmış olanlar        2        3600

                                                                            3        3000

                                                                            4        2200

e) Başkomiser, Komiser, Komiser Yardımcısı

ve Polis Memurlarından;

aa) Yüksek öğrenimliler                                        1        3600

                                                                            2        3000                                                                  3                           2200                     4                                                     1600                                  5                 1300                                                                                     6        1150                                                                  7                           950                       8                                                     850”

bb) Diğerleri                                                        1        3000

                                                                            2        2200                                                                  3                           1600                     4                                                     1300                                  5                 1200                                                                                     6        1100                                                                  7                           900                       8                                                     800”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mustafa Kalaycı, Konya Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 73’üncü maddenin (l) bendinin 2 no.lu alt bendiyle ilgili verdiğimiz önerge hakkında söz aldım. Tekrar hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Madde ile 657 sayılı Kanun’un eki, ek gösterge ve makam tazminatı cetvelinde değişiklik yapılmaktadır. Özellikle memuriyetten gelen arkadaşlarım çok iyi bilirler, memurlar için ek gösterge çok önemlidir. Gerek çalışırken alınan maaşta gerekse emekli aylığında ek göstergenin yüksekliğine göre önemli farklılıklar oluşmaktadır.

Bu kapsamda, memurlar için 3600 ek gösterge kritik eşiklerden biridir. 3600 ek göstergenin özellikle emekli aylığına önemli yansıması bulunmaktadır. Mevcut hükümlere göre tabip, diş hekimi, veteriner hekim, eczacı, biyolog, mühendis, mimar, şehir plancısı, bölge plancısı ve astsubaylar ile kariyer meslekleri olarak adlandırılan uzman, müfettiş, denetçi, murakıp, kontrolör, iç denetçi, aktüer ve Dışişleri meslek mensupları birinci derece kadroya geldikleri zaman 3600 ek göstergeyi almakta, bu göstergenin karşılığı ödeme, zam ve tazminatlara hak kazanmaktadır. Buna karşılık, kamu avukatları ve hukukçuları 3600 ek gösterge alamamaktadır. Adalet sisteminin savunma ayağının temsilcileri olan kamu avukat ve hukukçuları ile meslektaşları olan hâkim ve savcıların ek göstergeleri arasındaki uçurum her geçen yıl büyümüştür.

Her ikisi de adaletin tecellisine katkı veren kamu çalışanları arasındaki bu durum mesleki motivasyonu olumsuz etkilediği gibi hakkaniyete de aykırılık oluşturmaktadır. Kamuda çalışan avukatlar ve hukukçularla diğer kariyer meslek mensupları arasında da adaletsiz bir durum meydana gelmiştir. Kamunun hak ve menfaatlerini korumak için her türlü fedakârlıkta bulunarak azimle çalışan kamu avukatlarının ve hukukçularının içinde bulundukları mali sıkıntılarının giderilmesi, görevde kalıcılığın temini ve hizmet verimliliğinin artırılmasına da katkı sağlayacaktır. Bu nedenlerle, kamu avukatları ve hukukçularına 3600 ek gösterge mutlaka verilmelidir.

Öğretmenlerimiz de 1’inci derece kadroya geldiklerinde 3600 ek göstergeyi alamamaktadır. Öğretmenler, AKP döneminde yoksullaşmış, kamu çalışanları arasında en düşük ücreti alan kesim olmuştur. 666 sayılı KHK ile memur maaşlarında yapılan iyileştirmelerden öğretmenlerimiz maalesef yararlanamamıştır. Öğretmenlerimizin aylık ve ek ders ücretleri insanca bir hayat sürmeleri için yeterli değildir. Çalışırken geçimini sağlamakta zorlanan öğretmenler, emeklilikte ise sefalete mahkûm edilmektedir. Kendi ailelerinin temel ihtiyaçlarını karşılayabilmekten uzak kalmış öğretmenlerin bugünkü ekonomik şartlar altında görevlerini layıkıyla yapmalarını beklemek insaflı bir yaklaşım değildir. Öğretmenlerimiz de 1’inci derece kadroya geldiklerinde 3600 ek göstergeyi almalıdır.

Diğer taraftan, yüz binlerce öğretmen adayımız, atamayı beklemekte, yıllardır atanamamaktan dolayı bunalıma girmektedir. Kim ne derse desin ülkemizde ciddi bir öğretmen açığı vardır; o nedenle, yeni öğretmen kadroları açılarak atamayı bekleyen öğretmenlerimiz bu kadrolara atanmalıdır. Eğitim sistemimizin sorunlarını ve öğretmenlerimizin sıkıntılarını mutlaka bitirmek durumundayız.

Ek gösterge artışı bekleyen bir diğer kesim polislerimizdir. Polislerimiz, üniversite mezunu olmanın ötesinde yüksek lisans öğrenimi ve doktora yapmış olsalar bile 3600 ek göstergeyi alamamaktadır. Tamamına yakını yüksek öğrenimli olan polislerimiz 3600 ek göstergeyi haklı olarak istiyor. Sayın Başbakanın polisin özlük haklarıyla ilgili altı yıl önce verdiği söz yerine getirilmediği gibi, AKP Hükûmetinin “eşit işe eşit ücret” adını verdiği yaptığı düzenlemede emniyet teşkilatı personeli açıkça görmezden gelinmiştir. Polis, emekli olunca maaşı yarıya düşüyor; bu yüzden, yaş haddine kadar çalışmak zorunda kalıyor. Emekli polislerimiz şiddetli geçim sıkıntısı çekiyor. Türk polisinin ek göstergeleri mutlaka 3600’e yükseltilmelidir. Çalışma süreleri ve fazla mesaileri yeniden düzenlenmelidir. Polisin hem çalışma süresi hem de çalışma şartları dünya standartlarına kavuşturulmalıdır.

Önergemize destek vermenizi bekliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı, Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 73 üncü maddenin "I" fıkrasının 2) inci bendinin sonuna “ve 3. sırasına 'Sosyal Güvenlik Başkanı' ibaresinden sonra gelmek üzere ‘Birinci sınıf Mülki İdare Amirliğinde üç yılını dolduranlar’“ ibaresi ile aşağıdaki ibarenin eklenmesini teklif ederiz.

Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları

"Bununla birlikte 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun eki I Sayılı "Hizmet Sınıfları İtibariyle Unvan veya Aylık Alınan Derecelere Göre Ek Göstergeler" cetvelinin "III. SAĞLIK HİZMETLERİ SINIFI" bölümü aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir", VIII Mülki İdare Amirliği Özel Hizmet tazminatı bölümünün (c) bendine "Birinci Sınıf Mülki İdare Amirliğinde üç yılını dolduranlar" ibaresi eklenmiştir.

III- SAĞLIK HİZMETLERİ SINIFI                                    

a) Uzman Tabip, Tabip, Diş Hekimi, Eczacı, Uzman Veteriner Hekim  1                                                                                                 5400

Veteriner Hekim, Biyolog, Tıpta Uzmanlık Tüzüğünde belirtilen

dallarda uzmanlık belgesi alanlar veya bu dallarda uzmanlık unvanını                                                                                                 2   4500

doktora aşaması ile kazanmış bulunanlar                          3   3300

9    2400

10  1950

11  1725

12  1425

13  1275

b) Diğer sağlık bilimleri lisansiyerleri                                1   4500

                                                                                        2   3300

                                                                                        3   2400

                                                                                        4   2250

                                                                                        5   1800

                                                                                        6   1650

                                                                                        7   1350

                                                                                        8   1200

c) Kadroları bu sınıfa dahil olup da yukarıda sayılanlar dışında

kalanlardan;

1. Yüksek öğrenim görenler                                               1   3300

                                                                                        2   2400

                                                                                        3   1650

                                                                                        4   1200

2. Diğerleri                                                                       1   2250

                                                                                        2   1650

                                                                                        3   1200

                                                                                        4   975

                                                                                       

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Aytuğ Atıcı. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurun.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlarım, görüşmekte olduğumuz 478 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 73’üncü maddesinin (l) fıkrasının (2)’nci bendi üzerine verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Gözünü performans bürümemiş, her şeyi paradan ibaret görmeyen, alın terine saygılı milletvekillerini saygıyla selamlıyor, “Bir gün adaletle yönetmek, altmış yıl ibadetten hayırlıdır.” diyerek sözlerime başlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu maddede biz herhangi bir şeyi değiştirin demiyoruz yani sizin söylediğiniz bir şeyi değiştirin demiyoruz, sadece bazı eklemeler yapıyoruz. Yani siz bir şeyler düşünmüşsünüz, bazı güzellikler yapmışsınız bu maddede, biz de diyoruz ki bunu biraz daha genişletelim. Umarım bu önergeyi kabul etmezsiniz, inşallah “hayır” dersiniz. “Hayır” dediğiniz zaman çok geniş bir halk kitlesini küstürmüş olacaksınız. Bu da yani, evet, onlar için üzüleceğiz ama üzülmesinler, bizim iktidarımızda biz bunları derhâl en acil şekilde onlara vereceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)

Kim bu küstüreceğiniz kesim? Küstüreceğiniz kesim: Bir, sizi muayene eden tabipler. İki, dişlerinize bakan, sizi acıdan kurtaran diş tabipleri. Üç, en yakınınızda bulunan sağlık çalışanı olan eczacılar. Dört, dağ taş demeden, dere tepe demeden koşarak hayvanlarınızın sağlığını iyileştiren, hastalıklarını iyileştiren veteriner hekimler. Başka kim var? Sizin haberiniz bile olmadan çeşitli biyolojik işlemleri yaparak yaşamınızı kolaylaştıran biyologlar. Kısacası bütün sağlıkçılar şu hazırlamış olduğumuz, şu görmüş olduğunuz ek gösterge tablosu ile bir şekilde maaşlarına, gelirlerine katkı yapıyor bu önerge. Şimdi, hadi, gelin, bu önergeye “hayır” deyin bakalım. Hakikaten bu sefer biraz köşeye sıkıştınız. Bu önergeye “hayır” derseniz insanlar size kızacaklar ve gerçekten sıkıntı yaşayacaksınız, onu da şimdiden söyleyeyim.

Şimdi, biz bu teklif ile, bu önerge ile ne yapıyoruz? Bu saydığımız sağlık emekçilerine, sadece sağlık emekçileri değil aslında, her zaman risk altında çalışan mülki amirlere de bazı ek ödemeler yapıyoruz, onların yaşamlarını kolaylaştıracak bazı gelir arttırıcı işlemler yapıyoruz. Hem de nasıl yapıyoruz biliyor musunuz? Sizin yaptığınız insafsızca düzenlemelerin aksine, bu insanların emekliliğine de yansıyacak şekilde düzenlemeler yapıyoruz. Çünkü biz sadece insanları yarıştırmak için değil, göstergelere de yansıtarak yani emekliliklerine de yansıtacak şekilde bir düzenleme yapıyoruz yani onların insanca yaşamalarını sağlamaya çalışıyoruz. Peki, sizin bugüne kadar yaptığınız düzenlemelerde, yaptığınız ücret artımlarında kullandığınız yöntem nedir? Kullandığınız yöntemin adı performanstır yani insanı insana kırdıran, insanı insanlıktan çıkaran, sanki bir makineymiş gibi çalıştıran bir sistemle insanların çalışmasını istiyorsunuz. Evet, çok çalışmamız gerekiyor, bütün Türkiye’nin çok çalışması gerekiyor ama insanları muhtaç ederek onları çok çalışmaya zorlarsanız bir şekilde bir yerden patlak verecektir ve daha da kötüsü bu patlak veriş o ana değil, uzun yıllara da sirayet edecektir. Nasıl? Sağlıktan bir örnek vereyim. Sağlık işi bir ekip işidir yani doktor, hemşire, sağlık memuru, diğer bütün çalışanlar bir hastaya ekip olarak hizmet ederler. Laborantıyla, röntgen teknisyeniyle, uzmanıyla, her şekliyle bir ekip olarak hizmet ederler ama performans sistemi yani sizin çok beğendiğiniz ve övdüğünüz sistem geldiğinde bu ekip ruhu kayboluyor, bunun yerine rakip ruhu geliyor. Bizler eskiden hasta gelmesin diye dua ederdik, insanlar hasta olmasın diye koruyucu sağlık hizmetlerine önem verirdik ama şimdi sizin getirdiğiniz bu sistemle insanlar “Allah’ım ne olur bana hasta gönder de evime ekmek götüreyim.” noktasına gelmiş olacaklar. Bunun ilerideki bedellerini hem siz hem çocuklarınız hem de torunlarınız ödeyecek.

İyi düşünmenizi diliyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza  sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 73. Maddesinin I bendinin 2 numaralı alt bendinde yer alan “denetmen yardımcısı” ibaresinin “denetmen veya uzman yardımcısı” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                    Pervin Buldan (Iğdır)  ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yapılan değişiklik ile aynı hizmet sınıfında yer alan denetmen ve uzman yardımcılarının birlikte değerlendirilmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

73’üncü maddenin (m) bendinde üç önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 73 üncü maddesinin (m) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Kalaycı                                  Erkan Akçay                         Mehmet Şandır

      Konya                                               Manisa                                   Mersin

 

Alim Işık                                            Enver Erdem                         Mehmet Günal

 Kütahya                                                 Elazığ                                   Antalya

 

Hasan Hüseyin Türkoğlu

       Osmaniye

"m) 21/12/1967 tarihli ve 969 sayılı Tarım ve Köyişleri Bakanlığının Merkez ve Taşra Kuruluşlarına Döner Sermaye Verilmesi Hakkında Kanunun 3 üncü maddesinin dördüncü fıkrasının birinci cümlesinde yer alan "Bakanlık kadro ve pozisyonlarında çalışan personelden" ibaresi "Bakanlık kadro ve pozisyonlarında çalıştırılan personelden" şeklinde değiştirilmiştir."

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir, birlikte işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 73. Maddesinin m fıkrasının tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

        Pervin Buldan                  Adil Zozani                   İbrahim Binici

               Iğdır                             Hakkâri                         Şanlıurfa

 

           Sırrı Sakık             Abdullah Levent Tüzel             Nazmi Gür

               Muş                             İstanbul                             Van

        Hasip Kaplan

              Şırnak

 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

          Kazım Kurt                 Mustafa Moroğlu                Hülya Güven

           Eskişehir                           İzmir                               İzmir

    Kadir Gökmen Öğüt    Aytuğ Atıcı  Özgür Özel        Süleyman Çelebi

            İstanbul               Mersin          Manisa                  İstanbul

               

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)- Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Süleyman Çelebi.

BAŞKAN – Sayın Süleyman Çelebi, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Bizler bu milletin vekilleri olarak, günlerdir, sabah-akşam demeden, yamalı yasalarımızla uğraşmaya mahkûm bırakılıyoruz. Bu yama kanunlarla hukukun temel ilkelerini yok ediyorsunuz. Toplumu ilgilendiren bu önemli yasaları bütünlükten yoksun bir şekilde ele alırken köklü çözümler üretmekten kaçındığınız gibi, toplumun sorunlarına sahici çözümler de üretemiyorsunuz. Bürokrasinin yasaları formalite icabı Mecliste görüşülüyor, birçok önerimiz dikkate alınmıyor. Bu torbada, adaletsizliğin, eşitsizliğin göstergesi birçok düzenleme var. AKP’nin seçim politikaları çerçevesinde, kendi keyfine, bürokratların keyfine göre kadro veriyor, düzenleme yapıyor, sınavlar açıyor. Darbe döneminde bedel ödeyen, mal varlıklarına el konulan vakıf ve derneklerin hakları ne yazık ki iade edilmiyor. Darbe karşıtlığı üzerinde politika yürüten Hükûmet, darbeyi sadece 28 Şubattan ibaret sanıyor. 12 Eylül askerî darbesini bu halk unutmadı. Hâlâ daha 12 Eylül askerî darbesinin etkileri, yasaları, kurumları, yasakları duruyor. Darbelere karşı olmak, darbe yasalarını, antidemokratik kurumlarını ortadan kaldırmaktan geçer. Darbe karşıtlığı, gelmiş geçmiş bütün darbelere karşı net bir tutum sergilemekten olur.

“12 Eylülde tüm bedel ödeyenlerin haklarını iade edin.” diye burada ifade ettik, ne yazık ki kabul görmedi. Darbelerle ve darbecilerle mücadele ancak özgürlükleri geliştirmek ve demokrasiyi içselleştirmek, uygulamakla olur. AKP ancak darbe dönemlerinde görülebilecek baskı, şiddet ve zulmü günlerdir sokaklarda yaşatıyor. Bugün Vali “Halka alanları açıyoruz." dedi. Vali tuzak mı kurdu, tutuklamak istediklerini acaba Gezi Parkı’nda mı buluşturmak istiyor yani burada ava mı çıkmıştır, sürek avına mı çıkmıştır? Bunun bir cevabının olması gerekiyor. Demokratik kitle örgütleri, sendika temsilcileri, diğer meslek örgütlerinin temsilcileri arabaya bindirildi ve gözetim altına alındı ve sorgulanıyorlar ama diğer taraftan değerli arkadaşlarım, bugün bu süreç yaşanırken, burada grup başkan vekilimizin yaptığı çağrı, bizim yaptığımız çağrı hiçbir şekilde dikkate alınmıyor ve bu Meclis bu süreci seyrediyor. Ama kimsenin bu parka girmeyeceğini herhâlde Vali düşündü sanırım, sonra tekrar halka şiddet uygulayarak halkı oradan uzaklaştırdı. Parklar kamusal alanlardır. Kamusal alan devletin açtığı değil,  geri çekildiği alandır. “Polis benim, asker benim” diyen zihniyet, bu halkın, bu gençlerin hayallerine, hayatlarına darbe indirmiştir. Biz, Taksim’de, 1 Mayıslarda darbenin ta kendisini gördük; şiddeti, baskıyı, zulmü gördük. Şimdi, her fırsatta çıkıp CHP’lilere “Siz darbecisiniz.” diyenler birazcık samimi olsunlar. Kimin darbeden yana olduğunu, kimin darbe kanunlarını hâlen uygulamaya koyduğunu bir kez daha ortaya koyalım. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanından bütün yöneticilerine, üyelerine, darbenin en çok mağduru olmuş, bu konuda bedel ödemiş insanlarız, artık bu darbe fobisinden AKP’nin bir an önce kurtulup gerçek gündeme dönmesini istiyorum. Bu ülkede, demokrasiyi savunan, hukukun üstünlüğünü, Meclisin iradesini tanıyan, darbelerin getirdiği antidemokratik yasalara karşı kanun teklifi veren biziz. Hukuk tanımayan, ülkede faşizm rüzgârları estiren, 12 Eylülü aratmayan manzaraları yaratanlar yine sizlersiniz.

Şimdi soruyorum: Kim gerçekten darbe karşıtı? AKP, yıllardır uyguladığı baskıcı politikalarla, çıkarılan keyfî yasalarla, toplumu kışkırtıcı, ayrıştırıcı söylemlerle halkı isyan noktasına getirmiştir. “Ağaçlarımız kesilmesin.” diye yükselen ses bir orman gibi büyümüş, tüm dünyaya destan olmuştur.

Diğer bölümlerine sıram geldiğinde devam edeceğim. Bu süreci bu akşam böyle tamamlamak istiyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Aynı mahiyetteki diğer önergenin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Yapılan değişiklik ile hâlihazırda "çalışan" ibaresi "bulunan" ibaresi ile değiştirilmek istenmekte olup, yapılan değişikliğin maddenin biçimsel ve içerik olarak bir katkısı olmayacağından, hatta eski düzenlemedeki ifadenin daha açıklayıcı olması nedeniyle eski halinin muhafaza edilmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

                Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak ^Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 73 üncü maddesinin (m) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                        Mehmet Şandır (Mersin)  ve arkadaşları

 

"m) 21/12/1967 tarihli ve 969 sayılı Tarım ve Köyişleri Bakanlığının Merkez ve Taşra Kuruluşlarına Döner Sermaye Verilmesi Hakkında Kanunun 3 üncü maddesinin dördüncü fıkrasının birinci cümlesinde yer alan "Bakanlık kadro ve pozisyonlarında çalışan personelden" ibaresi "Bakanlık kadro ve pozisyonlarında çalıştırılan personelden" şeklinde değiştirilmiştir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?                 

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Erkan Akçay, Manisa Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 73’üncü maddenin (m) bendi üzerinde verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle mübarek ramazan ayınızı tebrik ediyorum.

Değerli milletvekilleri, maddenin 969 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’deki hâlinde yer alan "Bakanlık kadro ve pozisyonlarında çalışan personelden…" ibaresi “Bakanlık kadro ve pozisyonlarında bulunan personelden…” şeklinde değiştiriliyor Hükûmet tarafından. Yani, “çalışan” kelimesi yerine “bulunan” kelimesi getiriliyor.

Değerli milletvekilleri, Hükûmet neyle meşgul? Tarımın sorunlarına çözüm getireceğine sahte müstahsil makbuzlarıyla sahte şirketler kurarak haksız tarımsal destek alanları affediyor ve kanun hükmünde kararnamelerle bozduklarını yasaya kavuşturmak için, deyim yerindeyse, debelenip duruyor. Meclisi lüzumsuz yere meşgul ediyor yani Hükûmet abesle iştigal ediyor. Hükûmet, Anayasa Mahkemesiyle dalga geçiyor; Hükûmet, Türkiye Büyük Millet Meclisiyle âdeta dalga geçmektedir ve aslında resmen milletle dalga geçilmektedir.

Değerli milletvekilleri, teklifte “çalışan” ibaresi yerine “bulunan” deniliyor ancak AKP iktidarı döneminde bulunmayanları kısaca, vaktimin el verdiği sürece dile getirmek istiyorum: AKP iktidarı döneminde tarımın millî  gelire katkısı düşmüştür. Tarımsal ihracatımız, tarımsal ithalatı karşılayamaz duruma gelmiştir, buna bir çözüm bulunmuyor. Ekilen, işlenen tarımsal alanlar azalmış, tarımda çalışan sayısı düşmüş, köyler boşalmıştır; buna bir çözüm getirilmiyor. Çiftçimizin geliri her geçen yıl azalmış, çiftçimiz, köylümüz borç batağına sürüklenmiş; buna bir çözüm bulunmuyor.

AKP döneminde enflasyon yüzde 145 artarken, mazot, ilaç, gübre fiyatları ortalama 4-5 kat artmış, pek çok ürün fiyatı neredeyse yerinde saymıştır. Bir taraftan enflasyona, bir taraftan 4-5 kat artan girdi fiyatlarına ezdirilen çiftçi borç batağına da saplanmıştır. Çiftçilerin bankalara olan  borcu on yılda 530 milyon liradan 39 milyar liraya ulaşmıştır. Çiftçilerin borcu on yılda tam 78 kat artmıştır.

Yine tarımsal ithalat, ihracatın önüne geçmiştir. 2002 yılında işlenen tarım alanı 23 milyon hektar iken 2012 yılında 20,5 milyon hektara düşmüştür yani 2,5 milyon hektarlık bir azalma vardır. Tarım Bakanı, “Türkiye’de tarım arazileri neden boş? Çiftçi neden üretim yapamıyor?” gibi sorulara cevap bulacağına, gidip Sudan’dan tarım arazisi kiralıyor. Vizyon sahibi AKP sayesinde üç yılda 3 milyar dolar canlı hayvan ve et ithalatı yapılmıştır. Türkiye tarihinde ilk kez kurbanlık hayvan ithal etmiştir. Yine tarım ülkesi Türkiye sap ve samanı ithal eder duruma gelmiştir. İki yılda Fransa’dan 250 milyon dolarlık canlı hayvan ve et ithal eden Tarım Bakanı, Fransa tarafından tarım alanında Şövalye Liyakat Nişanı almaktadır.

Değerli milletvekilleri, Manisa bitkisel ve hayvansal üretimiyle Türkiye'nin en önde, ilk 3 sırasında yer alan illerimizden birisidir fakat başta Kula, Selendi, Gördes, Demirci ve Köprübaşı ilçeleri olmak üzere Manisa’daki köylerimizin büyük çoğunluğunda köy meralarının belirlenmemiş olması nedeniyle Manisa’da hayvancılığın gelişmesi sekteye uğramaktadır. DAP ve GAP projesi kapsamındaki iller, hayvansal üretimde destek kapsamına alınırken hayvansal üretim bakımından 5’inci sırada olan Manisa, bu destek kapsamı dışında yer almıştır.

8-9 Mayıs 2013 tarihlerlinde dolu yağışı nedeniyle Alaşehir, Sarıgöl ilçeleri ve Ahmetli-Gökkaya beldesindeki üzüm bağlarında büyük zararlar meydana gelmiştir. Dolu yağışı Sarıgöl, Alaşehir ve Ahmetli ilçelerinde toplam 53 bin dekar alanda etkili olmuş ve 2.800 çiftçinin bağlarında 110 milyon liralık hasar meydana gelmiştir ve bu zararların karşılanacağı, bankalara olan borcun faizsiz erteleneceği bizzat Tarım Bakanı tarafından söz verilmesine rağmen henüz bu sözler yerine gelmemiştir.

Bu düşüncelerle hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Karar yeter sayısı efendim.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 23.03

ON BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 23.18

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır) Muharrem IŞIK (Erzincan),

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 134’üncü Birleşiminin On Birinci Oturumunu açıyorum.

478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 73’üncü maddesinin (m) bendi üzerinde Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında yeter sayı bulunamamıştı. Şimdi, önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Teklifin 73’üncü maddesinin (m) bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

73’üncü maddenin (n) bendinin (1) numaralı alt bendinde üç önerge vardır, okutuyorum:

 

                Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Kanun Teklifinin 73 üncü maddesinin (n) bendinin (1) numaralı alt bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Nurettin Canikli          Mehmet Akif Hamzaçebi            Pervin Buldan

    Giresun                         İstanbul                               Iğdır

  Nurdan Şanlı               Sermin Balık                   Mustafa Moroğlu

     Ankara                          Elâzığ                                İzmir

“1) “1 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"MADDE 1- Sosyal güvenlik kuruluşlarının herhangi birisinden her ne nam altında olursa olsun bir gelir veya aylık hakkından yararlananlar ile uzun vadeli sigorta kolları açısından zorunlu olarak sigortalı olunması gereken bir işte çalışanlar veya nafaka bağlanmış veya nafaka bağlanması mümkün olanlar hariç olmak kaydıyla, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları tarafından muhtaç olduğuna karar verilen 65 yaşını doldurmuş Türk vatandaşlarına, muhtaçlık hali devam ettiği müddetçe (1.620) gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımından bulunacak tutarda aylık bağlanır.

Birinci fıkra kapsamına girenlerden, her ne nam altında olursa olsun her türlü gelirler toplamı esas alınmak suretiyle, hane içinde kişi başına düşen ortalama aylık gelir tutarı 16 yaşından büyükler için belirlenmiş olan asgari ücretin aylık net tutarının 1/3'ünden fazla olanlar ile aynı tutardan fazla gelir sağlaması mümkün olan kimseler muhtaç kabul edilemez ve kendilerine aylık bağlanamaz.

65 yaşın tespitinde, doğum tarihlerinde yapılmış düzeltmeler nazara alınmaz."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 73 üncü maddesinin (n) bendinin (1) nolu alt bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Mesut Dedeoğlu                     Mustafa Kalaycı                        Erkan Akçay

          Kahramanmaraş                             Konya                                    Manisa

           Mehmet Şandır                           Alim Işık

                  Mersin                                  Kütahya

1) 1/7/1976 tarihli ve 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanunun 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "gelire sahip bulunmayan ve muhtaçlığını İl veya İlçe Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarından" ibaresi "geliri bulunmayan ve muhtaçlığını il veya ilçe sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarından" şeklinde ve aynı fıkrada geçen "300 gösterge" ibaresi "3300 gösterge" şeklinde değiştirilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporlarının 73/n-1 maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

     Ferit Mevlüt Aslanoğlu                    Kazım Kurt                        Mustafa Moroğlu

                İstanbul                                 Eskişehir                                   İzmir

            Hülya Güven                           Aytuğ Atıcı                         Süleyman Çelebi

                  İzmir                                    Mersin                                   İstanbul

       Kadir Gökmen Öğüt                       Sakine Öz

                İstanbul                                  Manisa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Süleyman Çelebi, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi tekrar saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Daha önce teravih namazına giden arkadaşlar vardı, deminki konuşmamın devamı... O nedenle de teravih namazını kılan arkadaşlarımızın namazlarını Allah kabul etsin diyorum. Devam ediyorum oradan.

Halk, AKP Hükûmetinin yaratmak istediği korku toplumu korkularını yenmiştir artık. Halkın sesinden korkanlar şiddete, zulme başvursalar da artık korkmak yok. Gençlerimiz korkularını mizah ile yaratıcı direnişleriyle aştılar. Artık korku çanları başkaları için çalmaktadır. İstanbul’da haftalardır yaşanan gazlı, TOMA’lı polis şiddeti, iki gün önce anayasal haklarını kullanmak için toplanan insanlara karşı satırlı, sopalı magandalarla başka bir boyuta ulaştı. Sanırım, artık tutamadıkları yüzde 50 meydanlarda, hem da satırlarıyla, palasıyla… Elinde karanfil olanlara tahammül edemeyenler satırlara, sopalara tüm sokakları açtılar. Şimdi, adalet bunun neresinde?

Bugün, Vali dalga geçer gibi parkı aç-kapa yaptı. Bari, parka giremeyecek olan halkı açıklasın, bir de girme genelgesi yayımlasın. Artık bu kadarı da rezalet. Gözaltına alınanlar, AKP’nin yağma ve talan politikasına direnenlerdir. Hepsinin bu anlamda ve bu akşam gözaltına alınan herkesin bir kez daha ivedilikle serbest kalmasını buradan diliyorum.

Onlarca kişi Gezi direnişine destek verdikleri için, tweet attıkları için, şarkı yazdıkları için içerideyken eli satırlı magandalar serbest bırakıldı. İşte, AKP’nin yarattığı adalet: satırlarla vuranlar dışarıda, satırlarca yazanlar içeride. Gezi direnişçileri, özgürlüğü için yaşayan gazetecilerimiz, milletvekillerimiz, yıllarca nasıl bir Türkiye istediklerini satır satır anlattılar, şimdi, kalemleriyle satırları yazanlara satırlarıyla saldırıyorlar.

Bu ülke Maraş’ı, Çorum’u, Sivas’ı gördü. Satırları, yangınları gördü. Yeni bir nesil, gencecik çocuklarımız iki gün önce Maraş’ı, Çorum’u yaratan zihniyetlerin satırlarıyla tanıştı. Gençlerimiz Maraş’la, Sivas’la, Çorum’la bir kez daha tanıştı. Başbakanımız, “Polisimiz destan yazdı.” demişti. Evet, Gezi direnişinde Abdullah Cömert’in, Ethem Sarısülük’ün, Mehmet Ayvalıtaş’ın, canlarımızın üstünde destan yazdılar. Yeni destanları satırlı, sopalı magandalar mı yazacak, bunu hep beraber göreceğiz.

Ülkemiz yangın yeri, biz torbaya sıkıştırılan yasaları görüşüyoruz. Başbakan bir açılışta aynı sözleri söylemeye devam ediyor. Burada yasal şiddet uygulanıyor. İki gün önce 37 yaşındaki polis memuru Erol Benzer, Çeşme Adliyesi önünde hayatına son verdi. Genç polis, demokrasi, adalet ve özgürlük hakları için intihar ettiğini yazdı. İntihar etmeden önce Facebook sayfasında şu notu paylaştı: “Polisin de adalete, insan gibi yaşamaya ve insan gibi çalışmaya hakkı olduğunun farkına varılması ve ‘Demokrasi adına daha fazla polis yaşamına son vermesin, bu son olsun’ diye İzmir-Çeşme Adliyesi önünde kendimi şehit ediyorum. Umarım işe yarar, sesimiz duyulur, siz geride kalan meslektaşlarım hak ettiği özgürlük haklarına ve insan hakları ile insani koşullarda yaşayıp çalışma şartlarına kavuşursunuz!” diye çok net mesaj verdi.

İşte böyle çalıştırdığınız, böyle  zorladığınız, böylesine üzerinde baskı kurduğunuz ve onların da artık yaşam ve çalışma koşullarını ne hâle dönüştürdüğünüz bir süreci yaşıyoruz. Otoriter ve baskıcı zihin yapınız, çıkardığınız yasalara da yansıyor. Bu yasalar kaptı kaçtı yasalardır, bu yasalar demokrasiyi katleden yasalardır, bu yasalar hukuku katleden ve işlemez hâle getiren yasalardır. Bundan sonraki bölümde diğer kısma devam edeceğim.

Hepinizi bir kez daha saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

(Başkanlık Devanı Kâtip Üyesi Diyarbakır Milletvekili Mine Lök Beyaz, yerini Başkanlık Divanı Kâtip Üyesi Tokat Milletvekili Dilek Yüksel’e bıraktı.)

Sayın milletvekilleri, Başkanlık Divanı’na seçilen Tokat Milletvekili Dilek Yüksel hanımefendiyi tebrik ediyor, başarılar diliyorum. (Alkışlar)

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 73 üncü maddesinin (n) bendinin (1) nolu alt bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                            Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş) ve arkadaşları

1) 1/7/1976 tarihli ve 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanunun 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "gelire sahip bulunmayan ve muhtaçlığını İl veya İlçe Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarından" ibaresi "geliri bulunmayan ve muhtaçlığını il veya ilçe sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarından" şeklinde ve aynı fıkrada geçen "300 gösterge" ibaresi "3300 gösterge" şeklinde değiştirilmiştir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mesut Dedeoğlu, Kahramanmaraş Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

MESUT DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 478 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 73’üncü maddesinin (n) fıkrasının (1)’inci bendi üzerine vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, insan ömrü içinde yaşlılık kaçınılmaz ve geri dönüşü olmayan bir süreçtir. Dünya Sağlık Örgütü yaşlanmayı kronolojik olarak üç bölüme ayırmıştır: Orta yaşlılar, yaşlılar, ileri derecede yaşlılar olarak kabul edilmektedir.

Gerek dünya gerekse de ülkemizde yaşlı nüfus giderek artmaktadır, yapılan tüm istatistikler de bunu göstermektedir. Bu nedenle, gençler için yapılan yatırımlar kadar ülkemizde yaşlı nüfus için de yatırım yapılması ve maaşlarının mutlaka artırılması gerekmektedir. Yani, ülkemizde bir taraftan gençlik merkezleri açarken diğer taraftan da yaşlılar için yeni merkezler açılmalıdır.

Ayrıca, tüm dünya üzerinde bilimsel ve teknolojik gelişmelerin artması, erken dönem teşhis ve tedavi yöntemlerinin yaygınlaşması insan ömrünü uzatmış durumdadır. Bu durum da göz önünde bulundurularak ülkemizde yapılan hemen hemen tüm çalışmalar gelecekte yaşlı nüfusun artacağı düşünülerek yapılmalıdır. Yaşlı nüfusun kalan ömrünü daha iyi şartlarda ve rahat bir şekilde geçirmesi sağlanmalıdır. Elbette bu imkân da maaşlarının artırılması ve onlara sağlanan imkânlarla eş değerdedir.

Ülkemizde yaşlı nüfusun en büyük problemlerinin başında aile yapısında veya toplum üzerinde ortaya çıkan sorunlar gelmektedir. Her geçen gün ağırlaşan ekonomik şartlar nedeniyle ülkemizde geniş aile yapısından çekirdek aile yapısına doğru gidilmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde çekirdek aile yapısı mevcut Hükûmet döneminde neredeyse bir hükûmet politikası hâline gelmiş ve desteklenmiş durumdadır. Bu anlayış, Hükûmet tarafından yapılan çalışmalarda da görülmektedir. TOKİ tarafından yapılan konutlarda anne, baba, çocuklar ve ailenin yaşlı fertlerinin bir arada yaşaması mümkün değildir çünkü çok küçük daireler olarak düşünülmekte ve imalatları bu şekilde yapılmaktadır. Bu durumda evin yaşlı kişi ve kişileri de huzurevine gitmek ya da tek başına ayrı bir evde yaşamak zorunda kalmaktadır. Bu nedenle, ülkemizde 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun yaşlılarımız açısından çok büyük bir önem taşımaktadır. Devlet tarafından ödenen yaşlılık maaşları yeniden gözden geçirilerek artırılmalıdır.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak yaşlılarımıza yönelik yapılacak her türlü iyileştirmeye ve güzelliklere destek vermeye hazır olduğumuzu da buradan belirtmek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde son on bir yılda yaşlı nüfusa yönelik önemli adımlar maalesef henüz atılmış değildir. Her seferinde Türkiye nüfusunun yaşlanacağından bahseden Hükûmet yetkilileri, çocuk sayısını artırmaya yönelik söylemlerin dışında bir türlü bunun dışına çıkamamıştır. Bugün ülkemizde yaşlı hastalıklarının -geriatri- yaygın bir şekilde planlanmaması büyük bir eksikliktir. Yaşlı nüfusumuzun ekonomik ve sosyal pek çok konuda sorunu bulunmaktadır. Bu sorunlar öncelikle ele alınmalı ve çözüm yoluna gidilmelidir. Çekirdek aile yerine 1980’li yıllarda olduğu gibi geniş aile yaşamı özendirilmeli ve teşvik edilmelidir. Yaşlı nüfusuyla birlikte yaşayan geniş aile grupları maddi anlamda devlet tarafından desteklenmelidir. Ülkemizde evde bakım hizmetleri yeniden ele alınmalı ve kapsamlı bir çalışma yapılmalıdır. Yaşlı bakımı açısından evde bakım hizmetleri de büyük önem taşımaktadır.

Bu vesileyle değişiklik önergemizin kabulünü diler, yüce Meclisi saygılarımla selamlarım. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar) 

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Kanun Teklifinin 73 üncü maddesinin (n) bendinin (1) numaralı alt bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Nurettin Canikli          Mehmet Akif Hamzaçebi            Pervin Buldan

    Giresun                         İstanbul                               Iğdır

  Nurdan Şanlı               Sermin Balık                   Mustafa Moroğlu

     Ankara                          Elâzığ                                İzmir

 “1) “1 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"MADDE 1- Sosyal güvenlik kuruluşlarının herhangi birisinden her ne nam altında olursa olsun bir gelir veya aylık hakkından yararlananlar ile uzun vadeli sigorta kolları açısından zorunlu olarak sigortalı olunması gereken bir işte çalışanlar veya nafaka bağlanmış veya nafaka bağlanması mümkün olanlar hariç olmak kaydıyla, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları tarafından muhtaç olduğuna karar verilen 65 yaşını doldurmuş Türk vatandaşlarına, muhtaçlık hali devam ettiği müddetçe (1.620) gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımından bulunacak tutarda aylık bağlanır.

Birinci fıkra kapsamına girenlerden, her ne nam altında olursa olsun her türlü gelirler toplamı esas alınmak suretiyle, hane içinde kişi başına düşen ortalama aylık gelir tutarı 16 yaşından büyükler için belirlenmiş olan asgari ücretin aylık net tutarının 1/3'ünden fazla olanlar ile aynı tutardan fazla gelir sağlaması mümkün olan kimseler muhtaç kabul edilemez ve kendilerine aylık bağlanamaz.

65 yaşın tespitinde, doğum tarihlerinde yapılmış düzeltmeler nazara alınmaz."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ  BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Kabul ediyoruz Başkanım.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Madde ile 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanunun 1 inci maddesinin kapsamının genişletilmesi amaçlanmıştır. Muhtaçlık sınırını yeniden düzenleyen değişiklik ile de hane yaklaşımı getirildiğinden hane içinde kişi başına düşen gelir dikkate alınarak muhtaçlık durumunun tespit edilmesi ve bu sayede Kanunun sağlıklı bir şekilde uygulanmasının sağlanması amaçlanmıştır.

OKTAY VURAL (İzmir) - Sayın Başkan, bir hususun tutanaklara girmesi açısından ifade ediyorum. Diğer siyasi partilerin bunda imzası var, bizim imzamız yok çünkü bizim asıl amacımız bu konuda muhtaçlık aylığının artırılmasına yönelik önergeydi, reddedildi. Bu, sadece gelir tesisinin artırılmasıyla ilgili husustur. O bakımdan bunun özellikle tutanaklara girmesini arz ediyorum. Ama bu önergeye evet diyeceğiz.

BAŞKAN – Tamam, teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Yeni madde ihdasına dair iki adet önerge vardır.

Malumları olduğu üzere, önerge, görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun komisyon metninde bulunmayan ancak tasarı ve teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı İç Tüzük'ün 87'nci maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür.

İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre, yeni bir madde olarak görüşülmesine komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde görüşmeler açılır ve bu maddede belirtilen sayıda önerge verilebilir.

Bu nedenle, önergeyi okutup komisyona soracağım, komisyon önergeye salt çoğunlukla katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım, komisyonun salt çoğunlukla katılmadığı önergeyi işlemden kaldıracağım.

Şimdi ilk önergeyi okutuyorum:

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Kanun Teklifinin 73 üncü maddesinin (n) bendinin 1 numaralı alt bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki (2) numaralı alt bendin eklenmesini ve diğer alt bendin numarasının teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Nurettin Canikli               Mehmet Akif Hamzaçebi                 Pervin Buldan

                Giresun                                  İstanbul                                    Iğdır

            Nurdan Şanlı                          Sermin Balık                                   

                 Ankara                                   Elâzığ

“2) 2 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"MADDE 2- 65 yaşını doldurmamış olmasının yanı sıra;

a) Başkasının yardımı olmaksızın hayatını devam ettiremeyecek şekilde engelli olduklarını ilgili mevzuatı çerçevesinde alınacak sağlık kurulu raporu ile kanıtlayan, 18 yaşını dolduran Türk vatandaşı engellilerden; sosyal güvenlik kuruluşlarının herhangi birisinden her ne nam altında olursa olsun bir gelir veya aylık hakkından yararlananlar ile uzun vadeli sigorta kolları açısından zorunlu olarak sigortalı olunması gereken bir işte çalışanlar veya nafaka bağlanmış ya da nafaka bağlanması mümkün olanlar hariç olmak üzere, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları tarafından muhtaç olduğuna karar verilenlere muhtaçlık hali devam ettiği müddetçe (4.860) gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımından bulunacak tutarda,

b) İlgili mevzuatı çerçevesinde alınacak sağlık kurulu raporu ile engelli olduklarını kanıtlayan, 18 yaşını dolduran ve talebine rağmen Türkiye İş Kurumu tarafından işe yerleştirilememiş olan Türk vatandaşlarından; sosyal güvenlik kuruluşlarının herhangi birinden her ne nam altında olursa olsun bir gelir veya aylık hakkından yararlananlar ile uzun vadeli sigorta kolları açısından zorunlu olarak sigortalı olunması gereken bir işte çalışanlar veya nafaka bağlanmış ya da nafaka bağlanması mümkün olanlar hariç olmak üzere, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları tarafından muhtaç olduğuna karar verilenlere muhtaçlık hali devam ettiği müddetçe (3.240) gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımından bulunacak tutarda,

aylık bağlanır.

Nafaka bağlanan veya nafaka bağlanması mümkün olanlar ile sosyal güvenlik kuruluşlarının herhangi birinden her ne nam altında olursa olsun gelir veya aylık hakkından yararlanan durumunda ya da uzun vadeli sigorta kolları açısından zorunlu olarak sigortalı olunması gereken bir işte çalışan durumunda kendisine bakmakla yükümlü bir yakını bulunan engelli çocuklar hariç olmak kaydıyla; Türk vatandaşı olan, 18 yaşını tamamlamamış ve ilgili mevzuatı çerçevesinde alınacak sağlık kurulu raporu ile engelli oldukları kanıtlanmış durumundaki engelli yakınlarının bakımını üstlenen Türk vatandaşlarından, her ne nam altında olursa olsun her türlü gelirler toplamı esas alınmak suretiyle hane içinde kişi başına düşen ortalama aylık gelir tutarı 16 yaşından büyükler için belirlenmiş olan asgari ücretin aylık net tutarının 1/3'ünden daha az olan ve Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları tarafından muhtaç olduğuna karar verilenlere muhtaçlık hali devam ettiği müddetçe ve bakım ilişkisini fiilen gerçekleştirmeleri kaydıyla, (3.240) gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımından bulunacak tutarda aylık bağlanır.

Birinci fıkranın (a) ve (b) bentleri kapsamına giren engellilerden veya ikinci fıkra gereğince aylık bağlanacak engelli yakınlarından, her ne nam altında olursa olsun her türlü gelirler toplamı esas alınmak suretiyle, hane içinde kişi başına düşen ortalama aylık gelir tutarı, 16 yaşından büyükler için belirlenmiş olan asgari ücretin aylık net tutarının 1/3'ünden fazla olanlar ile aynı tutardan fazla gelir sağlaması mümkün olan kimseler muhtaç kabul edilemez ve kendilerine aylık bağlanamaz.

65 yaşın doldurulmasından önce bu madde hükümlerine göre bağlanmış olan aylıkların aynı şekilde ödenmesine devam olunur. Bu Kanunun 1 inci maddesine göre aylık bağlananlardan başkasının yardımı olmaksızın hayatını devam ettiremeyecek kadar engelli olduklarını ilgili mevzuatına göre alacakları sağlık kurulu raporu ile kanıtlayanlara da birinci fıkranın (a) bendine göre aylık bağlanır. Aylık bağlanmasına esas teşkil eden engellilik oranı değişen kişilerin aylıkları durumlarına göre yeniden tespit olunur. Engellilik oranı, bu Kanuna göre aylık bağlanması gereken oranın altına düşen kişiler ile üçüncü fıkrada belirtilen aylık ortalama gelir tutarından fazla gelir elde etmeye başlayan kişilerin aylıkları kesilir.

İkinci fıkra kapsamına giren 18 yaşından küçük engelliler, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin (3) numaralı alt bendi kapsamına girenlere ilişkin hükümler çerçevesinde genel sağlık sigortasından yararlandırılır. Bu engellilerin bakımı amacıyla ikinci fıkraya göre aylık bağlanacak kişilerden genel sağlık sigortalısı veya bakmakla yükümlü olunan kişi durumunda olmayanlar 5510 sayılı Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin (1) numaralı alt bendi kapsamında kabul edilir.

Birinci fıkra hükümlerine göre aylık almaya hak kazanacak şekilde engelli olduğunu belgeleyen ve herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan yetim olarak aylık veya gelir almakta olan çocuklardan bu kurumlardan aldıkları aylık veya gelir toplamı tutarları, bu madde gereğince durumlarına göre ödenebilecek tutardan daha az olanlara; aradaki fark ilgili sosyal güvenlik kurumu tarafından (birden fazla sosyal güvenlik kurumundan aylık veya gelir alanlar için yalnızca tercih edecekleri bir sosyal güvenlik kurumu tarafından) ödenir ve bu şekilde ödenen tutarlar Hazineden tahsil edilir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Sayın Başkan, salt çoğunluğumuz vardır, katılıyoruz.

BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmış olduğundan önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açıyorum.

Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Akif Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Değerli milletvekilleri, biraz önce, 1976 yılında kabul edilmiş olan 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun’da değişiklik yapan bir önergeyi kabul ettik. Şimdi aynı kanunda bir başka değişikliği öngören ve yeni madde ihdası niteliğindeki bir konuyu görüşüyoruz. Ancak bu konuyu görüşürken, 65 yaşın üzerindeki vatandaşlara bağlanan aylık miktarında birtakım iyileştirmeleri görüşürken bu sistemi, sosyal güvenlik sistemini, sosyal dayanışma sistemini, sosyal koruma sistemini ve Hükûmetin bu sisteme bakışını zamanın izin verdiği ölçüde irdelemek istiyorum.

2022 sayılı Kanun yani 65 yaşın üzerinde olup da muhtaç, güçsüz ve kimsesiz olan vatandaşlara aylık bağlanması hakkındaki kanun cumhuriyet tarihinin en önemli kanunlarından birisidir, 1976 yılında çıkarılmıştır. Dönemin Başbakanı Sayın Süleyman Demirel’i burada şükranla anıyorum.

Kanun şöyle bir yaklaşımı getirmiştir: Eğer vatandaş 65 yaşın üzerindeyse, kendisine kanunen bakmakla yükümlü herhangi bir kimse yok ise, kendisine nafaka bağlanmamış veya nafaka bağlanma imkânı yok ise ve sosyal güvenlik kurumlarının herhangi birinden, hangi nam ve isim altında olursa olsun, herhangi bir gelir elde etmiyor ise ve bu vatandaşın muhtaç olduğunu ilgili sosyal dayanışma vakıfları belgeliyor ise bu vatandaşa kanunun öngördüğü bir rakam aylık olarak ödenir. Görüldüğü gibi dönemi için yani 1970’li yıllar için son derece ileri sayılabilecek bir düzenleme ancak sosyal devletin, sosyal koruma sisteminin, sosyal dayanışma sisteminin ulaştığı seviye ve gelişmeler dikkate alındığında onun gerisinde kalmış olan bir sistem. Neden? Çünkü, nafaka esasına dayanmış yani kişinin o kişiye bakacak olan bir yakını var ise, nafaka bağlanma imkânı var ise ona bu kanuna göre herhangi bir şekilde maaş bağlanamaz.

İnsanlığın tarihine baktığımızda, insanlığın tarihinde iki tür hak grubu olduğunu görüyoruz. Birinci grup, sivil güvenceler olarak isimlendirebileceğimiz bireyin hak ve özgürlüklerini düzenleyen ve bu çerçevede onu hukuk devleti veya hukukun üstünlüğü ilkesi çerçevesinde güvence altına alan ve bu sayede mülkiyeti ve kişinin geleceğini, özgürlüğünü, bütün hayatını güvence altına alan güvenceler. Bu, birinci grubu oluşturuyor.

İkinci grup güvenceler ise sosyal güvenceler olarak isimlendirebileceğimiz ve kişinin yaşamında karşılaşabileceği birtakım risklere karşı onu güvence altına alan, onu sigortalayan güvenceler. Hastalık, kaza ve benzeri riskler yani önceden planlanması mümkün olmayan, önceden görülmesi, tahmin edilmesi mümkün olmayan risklere karşı da sosyal güvenceler gelişmiştir. Bunun en gelişmiş şekli sosyal devlettir, sosyal koruma sistemleridir. Bu, çok önemli.

Ve yine, insanlığın tarihine baktığımızda tarihî gelişim içerisinde ilkin insanlık tarihinde sivil hakların geliştiğini görüyoruz ki bu 18’inci yüzyılın olduğu dönemdir. Bunu takiben, siyasal hakların geliştiği bir dönem görüyoruz, 19’uncu yüzyıldır. 20’nci yüzyılda da sosyal hakların geliştiğini görürüz. Yani sivil vatandaşlıktan siyasal vatandaşlığa, siyasal vatandaşlıktan da sosyal vatandaşlığa geçiş insanlığın gelişim sürecini gösterir.

Sosyal devlet insanlığın vardığı en son, en gelişmiş aşamadır ama sosyal devletin, sosyal koruma sitemlerinin bugün sigortalayamadığı, güvence altına alamadığı birçok risk vardır. Sosyal güvenlik sistemleri bütün ülkelerde tartışma konusudur. Sosyal devletten hiçbir ülkenin vatandaşı fedakârlık etmek istememektedir ama sosyal güvenlik sistemlerinin, sosyal koruma sistemlerinin kapsamadığı riskler var. Örneğin, sosyal devlet, sosyal sigorta sistemleri kısa süreli işsizlikleri güvence altına alır ama küreselleşme süreci uzun süreli kitlesel işsizlikleri yaratmaktadır artık. Bir kişi beş yıl, on yıl, on beş yıl gibi sürelerle işsiz kalabilmektedir ve böyle bir riski sosyal sigorta sistemleri sigortalayamamaktadır, sigortalamamaktadır.

Toplumun kişiyi dışlaması yine sosyal güvenlik sistemlerinin sigortalayamadığı bir diğer risktir.

Birtakım çevresel felaketler, Çernobil gibi, sınır ötesi meydana gelen felaketler nedeniyle insanların karşı karşıya kaldığı riskler yine sosyal güvenlik sitemlerinin sigortalamada yetersiz kaldığı risklerden birisidir.

Yaşlıların bağımlılık problemi bir diğer risktir.

Uygun yaşam çevresinde yaşama hakkı bir diğer risktir. Kişi astım hastasıdır, Karadeniz ikliminde yaşaması mümkün değildir, bir başka iklime göç etmesi gerekir ama sistem onu bütün emeklilerle, bütün herkesle aynı sayar.

Bu tip risklere karşı yeni bir sigorta, yeni bir dayanışma, yeni bir toplumsal dayanışma sözleşmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Hükûmet, bu çerçevede, 65 yaşın üzerindeki yoksul, kimsesiz, güçsüz vatandaşlara yönelik olarak daha ileri bir adım atması gerekirken, tam tersine, mevcut düzenlemeden çok daha geriye giden bir adımı atma çabası içerisindeydi. Nafaka sistemini daha geliştiren bir tasarıyı Hükûmet getirdi, şu anda komisyonlarda bekliyor. Şu an görüşmekte olduğumuz bu önergeler o komisyonda bekleyen tasarı veya teklifte yer alan maddelerin buraya uyarlanmış hâlidir.

Bu maddelerin -biraz önce kabul ettiğimiz madde dâhil- ilk şekli şöyleydi: Nafaka sistemi daha geliştiriliyordu. 65 yaşın üzerindeki bir vatandaşın, örneğin asgari ücretle çalışan bir oğlu var ise devlet 65 yaşın üzerindeki vatandaşa bu kanun uyarınca bir ödeme yapacak, bir maaş ödeyecek, bir aylık, bir gelir ödeyecek ama dönüp o asgari ücret tutarında gelir elde eden çocuğuna devlet nafaka davası açacaktı. Bunun kabulü mümkün değildi. Bu önerge de bu şekilde geldi buraya. Cumhuriyet Halk Partisi olarak itirazımızı ifade ettik.

Yapılması gereken nafaka sistemini kurumsallaştırmak değil, tam tersine, sosyal devlet ilkesini çok daha güçlü bir şekilde hayata geçirmektir. Tabii ki o düzeltmeden, daha doğrusu nafaka sistemini daha ileriye götüren düzenlemeden Hükûmet bunun üzerine vazgeçti, elbette bu olumlu bir gelişme. Ama görüştüğümüz önerge bu yönüyle mevcut durumu muhafaza eden bir önerge yani oradan, 2022 sayılı Yasa’daki düzenlemeden daha ileriye giden, sosyal yardımları, kişinin, ihtiyaç sahibi kişinin bir geliri elde etmesini, vatandaşın bir hakkı olarak gören bir anlayış yok burada. Modern demokrasiler, gelişmiş ülkeler kişilerin o ülkenin vatandaşı olması nedeniyle bir geliri elde etme hakkına sahip olduğunu kabul eder yani kişi, ihtiyaç sahibi fakir, muhtaç olduğu için değil, bizatihi o devletin vatandaşı olduğu için, o ülkenin sınırları içerisinde yaşadığı için, bir insan olduğu için gelir elde etme hakkına sahiptir, kural budur. 1789 tarihli Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Evrensel Bildirgesi bu kuralı koymuştur ve “Sosyal yardımlar kişinin devlete karşı ileri sürdüğü bir hak değil, devletin kişiye karşı bir borcudur.” anlayışı ta o zaman uluslararası bir belgeye, 1789 tarihli bildirgeye geçmiştir. Dolayısıyla, yapılması gereken bu yardımları, bu vatandaşların hakkı olarak değil… Bu, belki yeni bir şey söylüyor gibiyim ama hayır, bunlar devletin o vatandaşa karşı borcudur, devlet bu borcunu ödemektedir.

Ben, Hükûmete bu çerçevede bu sistemi yeniden gözden geçirmesini, bu sistemi daha ileriye taşımasını öneriyorum. Sürem bittiği için sözümü burada bitiriyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum.

Madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Kanun Teklifinin 73’üncü maddesinin (2) nolu alt bendi olarak ihdas edilen maddede geçen “4.860” ibaresinin “7.000”  şeklinde, “3.240” ibarelerinin de “4.500” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Mustafa Kalaycı                       Oktay Vural                             Alim Işık

                 Konya                                    İzmir                                  Kütahya

            Enver Erdem               Hasan Hüseyin Türkoğlu           Mesut Dedeoğlu

                 Elâzığ                                Osmaniye                        Kahramanmaraş

         Ruhsar Demirel                                

              Eskişehir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mustafa Kalaycı, Konya Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 73’üncü maddenin (n) bendine (2) no.lu alt bent olarak ihdas edilen madde ile ilgili verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Gerek bu madde gerekse bir önceki madde ile yapılan düzenlemede 65 yaş aylığı ve muhtaç engelli aylıklarında hiçbir artış öngörülmemektedir. Yapılan düzenlemelerde aylık bağlanabilmesi için mevcut kanuna göre 129 liranın altında geliri olmak gerekirken bu düzenleme ile asgari ücretin 1/3’ü yani yaklaşık 270 liranın altında geliri bulunanlara aylık bağlanması öngörülmektedir. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bir önceki maddeye ve bu maddeye “evet” demekle birlikte 65 yaş aylığı ve muhtaç engelli aylıklarının artırılması için önergeler verdik. Gelin, ramazan ayına girdiğimiz şu saatlerde, yaşlımızın, muhtaç engellilerimizin yüzlerini güldürelim.

Bugün itibarıyla 65 yaş aylığı son açıklanan memur katsayısına göre ve ek ödemeyle birlikte 129 lira. Muhtaç engelli ve engelli yakını aylığı yaklaşık 258 lira, başkasının yardımı olmaksızın hayatını devam ettiremeyecek şekilde engelli olanların aylığı da yaklaşık 388 lira düzeyindedir. Gerek bu maddeye gerekse bir önceki maddede verdiğimiz önergeler ile 65 yaş aylığının yaklaşık 250 liraya, muhtaç engelli aylıklarının yaklaşık 350 liraya, başkasının yardımına muhtaç engelli aylıklarının da yaklaşık 550 liraya kadar yükseltilmesi önerilmektedir.

Değerli arkadaşlar, sizlere soruyorum: Çocuklarınıza günlük, haftalık ya da aylık kaç para harçlık veriyorsunuz? Yaşlımıza ve engellimize 129 lira, 250 lira, 350 lira aylığı nasıl reva görüyorsunuz? Yaşlımıza bu ay kaç lira zam geliyor biliyor musunuz? Tamı tamına 5 lira. Bu, gerçekten utanılacak bir zamdır. Gelin, önergemize destek verin, bu komik aylıkları hiç olmazsa biraz artıralım.

Değerli arkadaşlar, AKP Hükûmeti dul bayanlara 250 lira aylık verirken yaşlımıza 129 lira aylık vermektedir.

Yine, muhtaç durumda olan ve silikozis hastalığı nedeniyle meslekte kazanma gücünü yüzde 15-34 arasında kaybedenlere 550 lira, yüzde 35-54 arasında kaybedenlere 630 lira, yüzde 55’in üzerinde kaybedenlere de yaklaşık 700 lira düzeyinde aylık bağlanmaktadır. Buna karşın, biraz önce ifade ettim, muhtaç engelli aylıkları bunların yarısı kadar ancadır. Dolayısıyla, aylıklar arasında, aylık miktarları arasında eşitsizlik ve dengesizlik bulunmaktadır. Hangi aylığın hangi kritere göre nasıl belirlendiği meçhuldür. O nedenle, sosyal tazmin olarak ödenen bu aylıkların bir esasa bağlanması, bir kritere bağlanması ve ona göre insanımıza durumu itibarıyla, özellikleri itibarıyla gerekli aylıkların bağlanması gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, ben tekraren söylüyorum: Gelin, önergemize destek verin. Ramazan ayına giriyoruz, 65 yaşını aşmış muhtaç vatandaşlarımızın ve muhtaç engellilerimizin yüzlerini güldürelim, aylıklarını artıracak bu önergeye desteklerinizi verin.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

OKTAY VURAL (İzmir) – Karar yeter sayısı efendim.

BAŞKAN – Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Böylece, teklife yeni madde işlenmiştir.

Madde ihdasına dair diğer önergeyi okutuyorum…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istedim.

BAŞKAN – Sayın Vural, “Kabul edenler…” dedikten sonra… Tutanakları getirip bakalım.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, bizim önergeden sonra istedim.

BAŞKAN – Hayır efendim, tutanakları getirip baktıralım, bakalım yani. “Kabul edenler…” dedikten sonra “karar yeter sayısı” dediniz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, önemli olan, bu maddede…

BAŞKAN – Lütfen yani Sayın Vural… Hayır, karar yeter sayısı ile ilgili problemimiz yok ki burada. İsteriz, beş dakika ara veririz yani ama “Kabul edenler…” dedikten sonra…

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, maksat beş dakika ara değil, maksat muhtaçların, engellilerin haklarıyla ilgili hususta ben milletvekillerinin buraya gelip parmaklarını vicdanlarını doğrultusunda kaldırmasını istiyorum. Beş dakikanın meselesi…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Karar yeter sayısı var Sayın Vural, karar yeter sayısı var.

OKTAY VURAL (İzmir) – Var. 120 lira parayla…

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Muhtaçları iktidarınızda niye düşünmediniz? Kaç para veriyordunuz?

BAŞKAN – Sayın Vural, buna itirazım yok ama Sayın Grup Başkan Vekili kabul etmedi, kabul etmiyor yani buradan görüyoruz, Sayın Grup Başkan Vekili nasıl el kaldırıyorsa milletvekilleri öyle kaldırıyor.

OKTAY VURAL (İzmir) – Belki dışarıdakiler gelir, vicdanlı davranırlar, onu istiyoruz.

BAŞKAN – Maalesef Genel Kuruldaki uygulama bu yani.

OKTAY VURAL (İzmir) – Beş dakika meselesi değil ki. Siz dakikaya karşı yarış yapıyorsunuz galiba. Bana ne dakikadan?

BAŞKAN – Anladım da Genel Kurulda hangi partinin sayın grup başkan vekili elini nasıl kaldırıyorsa sayın milletvekilleri de öyle kaldırıyor. Uygulama bu, ortada. Konuştunuz, Sayın Grup Başkan Vekili kaldırmadı.

OKTAY VURAL (İzmir) – Ya, fark etmez, beni ilgilendirmez o. Ben karar yeter sayısı istedim. O zaman diğer milletvekillerinin kaldırmasını beklemeyin, Nurettin Bey kaldırsın, kâfi.

BAŞKAN – Ama “Kabul edenler…” dedikten sonra istediniz. Şekil olarak da zamanında değil, onu anlatmak istiyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Hayır efendim, öyle değil. Ben önceden istedim.

BAŞKAN – Lütfen Sayın Vural…

OKTAY VURAL (İzmir) – Ne ya bu? Ne yapıyorsunuz ya bu kadar hızlandırılmış yargı…

BAŞKAN – Madde ihdasına dair diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Kanun Teklifinin 73’üncü maddesinin “n” bendinin mevcut 1 numaralı alt bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki alt bendin eklenmesini ve diğer alt bendin teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

Nurettin Canikli     Mehmet Akif Hamzaçebi         Pervin Buldan

   Giresun                          İstanbul                            Iğdır

Oktay Vural                   Nurdan Şanlı                  Sermin Balık

      İzmir                             Ankara                            Elâzığ

"3) 3 üncü maddesinin birinci fıkrasında geçen "Emekli Sandığına" ibaresi, "Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarına" şeklinde, ikinci fıkrasında geçen "Sosyal Güvenlik Kurumu" ibaresi, "Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı" şeklinde ve 4 üncü maddesinde geçen "usul ve kullanılacak belgeler, Maliye ve Sosyal Güvenlik Bakanlıklarınca" ibaresi "usul ve esaslar ile kullanılacak belgeler, Maliye Bakanlığı ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından" şeklinde değiştirilmiştir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılıyor mu?

 

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Sayın Başkan, salt çoğunluğumuz vardır, katılıyoruz.

BAŞKAN – Evet, Komisyon önergeye salt çoğunlukla katıldığı için madde olarak görüşme açıyorum.

Madde üzerinde söz isteyen?

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, eğer konuşmayla, süreyle ilgili bir şeyimiz olsaydı, şimdi çıkıp konuşurduk on dakika.

BAŞKAN – Evet, neyi anlatmak istediğinizi anlamış değilim.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Vural, Başkan duymamış, “Duymadım.” diyor yani.

OKTAY VURAL (İzmir) – “Duymadım.” demiyor, “Beş dakika için şey yapılır mı?” diyor. “Zaten grup başkan vekili kaldırınca diğerleri de kaldırır...” Böyle bir saygısızlık olur mu milletvekillerine ya?

BAŞKAN – Evet, söz yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Böylece teklife yeni bir madde eklenmiştir.

73’üncü maddenin (n) bendinin (2) numaralı alt bendi üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 73 üncü maddesinin (n) bendinin (2) nolu alt bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Mustafa Kalaycı                        Erkan Akçay                         Mehmet Şandır

                 Konya                                   Manisa                                   Mersin

               Alim Işık                             Enver Erdem                  Hasan Hüseyin Türkoğlu

                Kütahya                                   Elâzığ                                  Osmaniye

           Mehmet Günal

                Antalya

"2) 2022 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "İl veya İlçe Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarının alacakları" ibaresi "il veya ilçe sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıfları tarafından alınacak" şeklinde, aynı maddenin ikinci fıkrasında yer alan "İl veya İlçe Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarının alacakları" ibaresi "il veya ilçe sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıfları tarafından alınacak" şeklinde değiştirilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Kanun Teklifinin 73 üncü maddesinin (n) bendinin  mevcut 2 numaralı alt bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Nurettin Canikli                   M. Akif Hamzaçebi                     Pervin Buldan

                Giresun                                  İstanbul                                    Iğdır

            Nurdan Şanlı                          Sermin Balık

                 Ankara                                   Elâzığ

 

“2) 8 inci maddesinin birinci ve ikinci fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, aynı maddenin üçüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmış ve mevcut dördüncü fıkrasında yer alan "Kurum" ibaresi "Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı" şeklinde değiştirilmiştir.

"1 inci ve 2 nci maddelerin kapsamına girenlere Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığınca aylık bağlanır ve Bakanlık bütçesinin ilgili tertibinden ödenir. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları, gerektiğinde; aylık almak için başvuranların kendilerinin ve nafaka yükümlülerinin gelir, yaşam düzeyi ve varlıkları hakkında, belirleyeceği yöntemlerle inceleme yapmaya ve yaptırmaya, özel veya resmi idare, müessese ve ortaklarından ve şahıslardan bilgi ve belge istemeye yetkilidir.

Aylık bağlanmasında, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarınca sosyal inceleme raporları ve gerektiğinde sağlık kurulu raporları da dikkate alınarak ilgililerin bu Kanuna göre aylık bağlanması şartlarını haiz oldukları yönünde verilmiş kararlar esas alınır. Aylık bağlama işlemi sırasında veya aylık bağlandıktan sonra yapılacak incelemeler sonucunda, aylık bağlama kararını etkileyebilecek yanlışlık veya eksikliklerin tespit edilmesi halinde, bu durum ilgisine göre Vakıflara, aylık bağlanana veya bağlanacak olana ve gerektiğinde ilgili idarelere Vakıf veya Bakanlık tarafından bildirilir. Aylık bağlanmış veya bağlanacak olanlara yapılacak bildirimlerin iadeli taahhütlü posta ile gönderilmesi esastır. Aylık bağlanmış olanlarla ilgili eksikliklerin veya yanlışlıkların giderilmemesi halinde, tebligat tarihinden itibaren üç aylık sürenin sona erdiği tarihin içinde bulunduğu ödeme döneminin sonunda aylık kesme veya düzeltme işlemi yapılır ve fazla ödenen tutarlar geri alınır. Aylık bağlanmasına esas rapor ve belgeleri gerçeğine aykırı olarak düzenleyenler ile bu nitelikteki rapor ve belgelere dayanarak aylık aldığı tespit edilenler hakkında 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu hükümlerine göre işlem yapılır."

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporlarının 73/n-2. Maddesinin Tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

             Kazım Kurt                        Mustafa Moroğlu                       Hülya Güven

               Eskişehir                                   İzmir                                      İzmir

               Sakine Öz                             Aytuğ Atıcı                         Bülent Kuşoğlu

                 Manisa                                   Mersin                                   Ankara

        Kadir Gökmen Öğüt                  Süleyman Çelebi                Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                 İstanbul                                 İstanbul                                  İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ  BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge söz isteyen Süleyman Çelebi, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Bu yeni dönemde Sayın Başbakanın kampanyası… Biliyorsunuz, daha önce çıraklık dönemiydi, daha sonra kalfalık dönemi, ustalık dönemi, biz de bu ustalık döneminde Türkiye’nin gerçekten daha adil, daha adaletli, daha hukuka saygılı bir şekilde yönetileceği gibi bir ustalığı seçtiğini düşünmüştük. Yanılmışız, bu ustalık dönemi torbaların büyüdüğü dönem, çuvalların büyüdüğü dönem, harara dönüştüğü dönem ve bu ustalık dönemi yasaların birbirine karıştırıldığı dönem; kimsenin bir şeyden anlamadığı, adaletsizliğin ve hukuksuzluğun egemen olması için yaratılmış bir dönem. Bunları şimdi görüyoruz. Bunları şimdi görüyoruz. Burada nerede görüyoruz? Bütün uygulamalarda görüyoruz. Plan ve Bütçe Komisyonumuz, yeni madde ihdasında, hemen bir şey olduğu zaman oraya oturuyorlar, ne güzel ama burada diğer hukuksuzlukları anlattığımızda, adaletsizlikleri anlattığımızda lütfetmiyorlar. Nerede adaletsizlikler oluyor? Vakıflarla ilgili düzenlemeler oluyor, burada grup başkan vekilleriyle görüşüyorum, çok samimi duygumla, “Ya, doğru, olabilir bu, olmalı.” diyorlar. Bakanlarla görüşüyoruz, “Olmalı.” diyoruz.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Hayır, biz “Bakalım.” dedik. Ben “Olabilir.” demedim, “Tablo’yu görelim.” dedim. 

SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) – Yani iyi niyetinizi anlatmaya çalışıyorum, iyi niyetle baktığınızı bir an için düşünüyorum.

Sayın Bakanlar da böyle daha önce söz vermişler, onlar da “Bakalım.” diyorlar. O baktıkları yeri biliyorum. Baktıkları yer, hani eskiden hep şikâyet ediyordunuz ya, bürokrasinin iktidarı… Gerçek bürokrasinin iktidarını şu anda AKP’li bütün milletvekilleri görsün istiyorum çünkü oraya tosluyorsunuz. Orada bir bürokrat “Bu olmaz.” dediği zaman… Bunu komisyonlarda da görüyoruz, bunu yasama Meclisinde, burada da görüyoruz, bundan sonraki uygulamalarda da. İlk önce sizleri ikna etmemiz bir şey ifade etmez, ilk önce bürokratları ikna etmemiz lazım ki biz buradan bu ve benzeri adaletsizlikleri bir engelleyebilelim, çözebilelim.

Bunu niçin söylüyorum? Şimdi, şöyle bir şey söylendi: Sevgili kardeşimiz İdris Bey “Tutuklama istisna olmalı.” diye bir değerlendirmede bulundu. Şimdi, tutuklama, evet, istisna bir tedbirdir ama bu tedbiri birilerine göre başka, birilerine göre başka uygularsanız…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – İrademizi de açık olarak söyledik.

SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) – Hayır, hayır, söylendi ama ben bir şey anlatıyorum ya, Adalet Bakanımız da burada, onun için anlatıyorum.

Şimdi, istisnai durum birilerine göre farklı uygulanıyor. Örneğin elinde palası olmayan, elinde satırı olmayanlar, çiçek atanlar, gül atanlar, karanfil atanlar tutuklanıyor, satırla dolaşanlar, satırla kadına vuranlar tutuklanmıyor. (Ak Parti sıralarında gürültüler)

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Biz de istiyoruz tutuklansın, biz de istiyoruz.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) - Şimdi, niye? Çünkü diyoruz ki: Bu dönem hukuksuzluk dönemi, adaletsizlik dönemi, bu uygulanıyor. Burada da görüyorum. Şimdi, ne konuşursanız konuşun, hepsini tek tek konuşmaya varım. Nasıl bir hukuksuzluk yapıldığını burada gördük, gördük.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Tutuklansın, biz de istiyoruz. Tutuklanmasını biz de istiyoruz.

SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) - Biz “Hâkime talimat verin.” demiyoruz, “Öyle bir yargı oluştu.” diyoruz. 

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Tutuklansın, o da tutuklansın istiyoruz.

SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) - Hayır, hayır öyle bir yargı oluştu ki birilerini koruyor, birilerini içeri atıyor; bunu söylüyoruz.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Ne yapalım yani Hükûmet ne yapsın, biz ne yapalım?

YUSUF BAŞER (Yozgat) - Burada mı yargılayalım?

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Palacı da tutuklansın, molotofçu da tutuklansın.

SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) – Yargı, bağımsız yargı değil, siyasallaşmıştır bunu söylemek istiyorum. Şimdi burada, işte bu düzenlemelerin bütününe baktığımda bakıyorsunuz, 28 Şubat vakıfları korunuyor, 12 Eylülde darbecilerin kapattığı kitle örgütlerinin mal varlıkları verilmiyor. “Gelin, burada 23 bin kişi kaldı, şu 4/C’lilerin sorununu aşalım.” diyoruz, ona yanaşmıyorsunuz. “Gelin, yaşa takılanların sorunlarını aşalım.” diye bir yaklaşım koyuyoruz, bunları aşmıyorsunuz. Onun için, bu ustalık dönemi tam da işte bu yeni dönemi tanımlayan, hukuksuzluğu, adaletsizliği, bir anlayışı koruyan, diğer anlayışı ötekileştiren bir hukuksuzluk dönemi olarak tarihe geçecek.

O nedenle şimdi vali… İşte, 70 yaşındaki insan parka gidiyor, oturuyor orada polis diyor ki: “Kalk.” Engelli gidiyor…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) - …oradan kalk, kalkmayanlar dışarı atılıyor. Herhâlde bununla ilgili valilik şimdi yeni bir forum hazırlayacaktır.

OKTAY VURAL (İzmir) - Karar yeter sayısı…

SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) - Onun için, buradan bir kez daha duyuruyorum ki bugün hukuksuz olarak gözaltına alınan arkadaşlar, meslek örgütleri temsilcileri derhâl serbest bırakılmalı.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Buradan talimat veremez Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza…

OKTAY VURAL (İzmir) - Karar yeter sayısı efendim.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Sayın Başkan…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Yargıda değil, poliste poliste, yargıda yok şu anda, polis gözaltına aldı.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Sayın Başkan, az önce…

BAŞKAN - Sayın Atıcı, böyle bir usulümüz yok.

Buyurun.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Sayın Başkan, önemli bir konuda izniniz olursa birkaç cümle edeceğim.

BAŞKAN – Buyurun.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Az önce “Grup başkan vekili elini nasıl kaldırırsa milletvekilleri öyle oy kullanıyor.” dediniz.

BAŞKAN – Evet, genel uygulamayı söyledim.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Bunu çok talihsiz bir açıklama olarak kabul ediyorum.

BAŞKAN – Hayır, değil.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Hele bu açıklama bir Meclis Başkan Vekilinden geliyorsa üzücü buluyorum. Bunu kendi adıma reddediyorum ve bu sözlerinizi düzeltmenizi rica ediyorum Sayın Başkan.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Ben bir tespiti söyledim burada, sayın grup başkan vekillerinin…

OKTAY VURAL (İzmir) – Karar yeter sayısı istiyoruz.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Evet. Burada hiçbir milletvekili grup başkan vekilinin eline göre oy kullanmaz, vicdanına göre oy kullanır. Bu sözlerinizi düzeltmenizi rica ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Atıcı.

OKTAY VURAL (İzmir) - Efendim, mesela ben el kaldırıyorum reddediyorum, arkadaşlar, kabul ediyor; hiç de öyle değil yani.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Evet, düzeltirseniz mutlu olacağız.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza  sunuyorum: Kabul edenler…

OKTAY VURAL (İzmir) - Karar yeter sayısı istemiştim efendim.

BAŞKAN – Arayacağım.

Kabul etmeyenler…

Kâtip üyeler arasında anlaşmazlık oldu, elektronik cihazla oylama yapacağız.

Bir dakikalık süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 73 üncü maddesinin (n) bendinin (2) nolu alt bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

       Mustafa Kalaycı             Erkan Akçay              Mehmet Şandır

              Konya                         Manisa                        Mersin

 

            Alim Işık                   Enver Erdem      Hasan Hüseyin Türkoğlu

             Kütahya                        Elâzığ                       Osmaniye

 

                                           Mehmet Günal

                                                Antalya

"2) 2022 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "İl veya İlçe Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarının alacakları" ibaresi "il veya ilçe sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıfları tarafından alınacak" şeklinde, aynı maddenin ikinci fıkrasında yer alan "İl veya İlçe Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarının alacakları" ibaresi "il veya ilçe sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıfları tarafından alınacak" şeklinde değiştirilmiştir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Alim Işık, Kütahya Milletvekili.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 73’üncü maddesinin (n) bendinin ikinci alt bendinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi için söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu mübarek gecede, gecenin geç vaktinde neyle uğraştığımızı sizlere bir hatırlatmak istiyorum. Kanun’un orijinal metninde “vakıflar” ibaresinden sonra “alacakları muhtaçlık kararları” var. Özne çoğul, bu kanunda getiriyoruz “alacağı” diyoruz. Kimi kandırıyoruz anlayamıyorum? Yani “vakıfların alacakları kararlar” yerine, “vakıfların alacağı kararlar” ibaresi sizin içinize siniyorsa değiştirelim. Şimdi, farklı vakıflar var, birimler var, hepsi bir karar alacak, böyle bir şey olabilir mi? Bari Türkçeye hakaret etmeyelim. Bu metin yanlış bir metin, dolayısıyla önergemiz bu, Türkçeye uymayan, hiç kimsenin içine sinmeyecek, daha sonra bunu okuyan bürokratların ve çocuklarımızın bize iyi şeyler söylemeyeceği yanlışlığı düzeltmeye yönelik. Bunun bu şekilde, kanun metninde olduğu şekilde geçmesi inanıyorum ki bundan sonra bunu okuyanlara da ciddi sıkıntılar verecek, kesinlikle bunun önergemizde öngörüldüğü şekliyle Türkçeye uygun bir şekle dönüştürülmesi lazım. Bu nedenle, bu amaçla verilmiştir.

Bu vesileyle sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıfları ile özellikle yardıma muhtaç vatandaşlarımıza dağıtılan yardımların hakkaniyetli olmadığını, özellikle seçim öncelerinde ailelere tamamen getirecekleri oy oranında yardımların dağıtıldığı gerçeğini bir kez daha sizlerle paylaşmak istiyorum. Elbette ki bu ülkede yardıma muhtaç her vatandaşımızın, hak ettiği şekliyle, devletin kesesinden, kasasından alınmış yardımlarla desteklenmesi onların en doğal hakkı. Ama inanınız 5 katlı apartmanı olup da yanındaki barakada oturan yardıma muhtaç vatandaşımızın alamadığı kömürü o apartman sahiplerinin aldığını ben kendi seçim bölgemden yaşadım. Hiç tanımadığım vatandaşımız gitti “Sayın Vekilim, sizden bir ricam var: Komşumun daireleri bunlar, bunlara kömür dağıtıldı, bana kömür vermediler. Benim kömürümü alıver." dedi. Onun için bunları bir sistem içerisinde gerçek hak sahiplerine ulaştıracak şekilde düzenlememiz lazım. Gecenin bu vaktinde Genel Kurulun bu şekilde -çok özür dileyerek söylüyorum- uyduruk önergelerle, uyduruk metinlerle oyalanmaması lazım.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Hocam, “uyduruk” demeyelim. 

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Önergeleri siz veriyorsunuz.

ALİM IŞIK (Devamla) – Bu, tamamen Genel Kurula haksızlık. Bu ibare bu şekliyle geçerse doğru değil. Yani eski hâlindeki var olan şekli kimi rahatsız etti, hangi uygulamanın önüne engel oldu da böyle bir torba kanunda hiç gereği olmadan bu tür düzenlemelerle herkesin vaktini çalışıyoruz, bu yüce Meclisin değerli milletvekillerinin vaktini alıyoruz.

Önergemiz yerinde bir önerge. Takdir yüce Meclisin. Ama bu şekliyle geçmesi hâlinde hem kendi kararımıza haksızlık etmiş oluruz hem de bundan sonra tekrar bunu buraya getirip yeniden değiştirmek zorunda kalırız, çünkü özneyle tümleç ve yüklem birbirini tamamlamıyor. Yani bu metin Türkçeye ters bir metin.

Takdirlerinize sunuyorum, teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Kanun Teklifinin 73 üncü maddesinin (n) bendinin  mevcut 2 numaralı alt bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                       Nurettin Canikli (Giresun) ve arkadaşları

“2) 8 inci maddesinin birinci ve ikinci fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, aynı maddenin üçüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmış ve mevcut dördüncü fıkrasında yer alan "Kurum" ibaresi "Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı" şeklinde değiştirilmiştir.

"1 inci ve 2 nci maddelerin kapsamına girenlere Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığınca aylık bağlanır ve Bakanlık bütçesinin ilgili tertibinden ödenir. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları, gerektiğinde; aylık almak için başvuranların kendilerinin ve nafaka yükümlülerinin gelir, yaşam düzeyi ve varlıkları hakkında, belirleyeceği yöntemlerle inceleme yapmaya ve yaptırmaya, özel veya resmi idare, müessese ve ortaklarından ve şahıslardan bilgi ve belge istemeye yetkilidir.

Aylık bağlanmasında, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarınca sosyal inceleme raporları ve gerektiğinde sağlık kurulu raporları da dikkate alınarak ilgililerin bu Kanuna göre aylık bağlanması şartlarını haiz oldukları yönünde verilmiş kararlar esas alınır. Aylık bağlama işlemi sırasında veya aylık bağlandıktan soma yapılacak incelemeler sonucunda, aylık bağlama kararını etkileyebilecek yanlışlık veya eksikliklerin tespit edilmesi halinde, bu durum ilgisine göre Vakıflara, aylık bağlanana veya bağlanacak olana ve gerektiğinde ilgili idarelere Vakıf veya Bakanlık tarafından bildirilir. Aylık bağlanmış veya bağlanacak olanlara yapılacak bildirimlerin iadeli taahhütlü posta ile gönderilmesi esastır. Aylık bağlanmış olanlarla ilgili eksikliklerin veya yanlışlıkların giderilmemesi halinde, tebligat tarihinden itibaren üç aylık sürenin sona erdiği tarihin içinde bulunduğu ödeme döneminin sonunda aylık kesme veya düzeltme işlemi yapılır ve fazla ödenen tutarlar geri alınır. Aylık bağlanmasına esas rapor ve belgeleri gerçeğine aykırı olarak düzenleyenler ile bu nitelikteki rapor ve belgelere dayanarak aylık aldığı tespit edilenler hakkında 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu hükümlerine göre işlem yapılır."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFÜ ELVAN (Karaman) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

633 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Güvenlik Kurumu Primsiz Ödemeler Genel Müdürlüğü kapatılarak görevlerinin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğüne devredilmesi nedeniyle maddede yer alan ve Sosyal Güvenlik Kurumunu ifade eden "Kurum" ifadesi "Bakanlık" olarak değiştirilmiştir.

Ayrıca madde ile Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarınca muhtaç olduğuna karar verilenlere Bakanlıkça aylık bağlanmasına ilişkin hususlar ile düzenlenmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…  Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, daha önce teklife iki yeni alt bent eklenmiş olduğundan kabul edilen (n) bendinin (2) numaralı alt bendinin numarası kanunun yazımı sırasında (4) numaralı alt bent olarak teselsül ettirilecektir.

Şimdi, yeni madde ihdasına dair iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Kanun Teklifinin 73 üncü maddesinin (n) bendine mevcut 2 numaralı alt bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki alt bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

          Nurettin Canikli               Mehmet Akif Hamzaçebi                 Pervin Buldan

                Giresun                                  İstanbul                                    Iğdır

            Nurdan Şanlı                          Sermin Balık

                 Ankara                                   Elâzığ

"5) Geçici 2 nci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 3- Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar bu Kanun kapsamında yersiz veya fazla ödenmiş aylıklar sebebiyle ilgililer adına çıkarılmış olan borç ve para cezaları ile bunlara ilişkin faizler terkin edilmiş sayılır ve haklarında herhangi bir adli, idari ve icrai takibat yapılmaz.""

BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Sayın Başkan salt çoğunluğumuz vardır, katılıyoruz.

BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katıldığı için önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açıyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, burada “Adli, idari, icrai takibat yapılmaz.” derken başlanmış bir şeyi de ortadan kaldırmış oluyor muyuz? Orada bir problem olmasın. Yani “Adli bir şey yapılmaz.” diyoruz ama başlamış olanlar…

BAŞKAN – Evet, sayın komisyon…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Kapsar, devam eder de, kapsar bir ifade.

OKTAY VURAL (İzmir) – Adli ama...

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Kapsar.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Terkin edilmiş sayılacağı için doğal olarak kendiliğinden düşer.

OKTAY VURAL (İzmir) – Adli…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Hepsi düşer.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bilmiyorum Adalet Bakanımız orada.

BAŞKAN – Konu anlaşıldı.

Madde üzerinde söz talebi yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Kanun Teklifinin 73 üncü maddesinin (n) bendine mevcut 2 numaralı alt bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki alt bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

          Nurettin Canikli               Mehmet Akif Hamzaçebi                 Pervin Buldan

                Giresun                                  İstanbul                                    Iğdır

             Oktay Vural                           Nurdan Şanlı                          Sermin Balık

                  İzmir                                    Ankara                                    Elâzığ

“6) Ek 1 inci maddesi ile ek 2 nci maddesinin birinci fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Sayın Başkan, salt çoğunluğumuz vardır, katılıyoruz.

BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunluğuyla katıldığı için önerge üzerinde madde olarak görüşme açıyorum.

Madde üzerinde söz talebi? Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, böylece teklifin (n) bendine iki yeni alt bent daha eklenmiştir. Bunların numaraları kanun yazma esnasında teselsül ettirilecektir.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 00.34

ON İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 00.43

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Dilek YÜKSEL (Tokat) , Muharrem IŞIK (Erzincan)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 134’üncü Birleşiminin On İkinci Oturumunu açıyorum.

478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Dördüncü bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi, beşinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Beşinci bölüm, 73’üncü maddenin (o) bendinin (1), (2) ve (3) numaralı alt bentleri, (ö) bendinin (1) ve (2) numaralı alt bentleri, (p) bendinin (1), (2) ve (3) numaralı alt bentleri, (r) bendinin (1), (2) ve (3) numaralı alt bentleri, (s) ve (ş) bentleri, (t) bendinin (1) ve (2) numaralı alt bentleri, (u) ve (ü) bentleri, (v) bendinin (1) ve (2) numaralı alt bentleri, (y) bendi, (z) bendinin (1), (2) ve (3) numaralı alt bentleri, (aa) ve (bb) bentleri, 74’üncü madde, geçici 1 ve 2’nci maddeler ile 75 ve 76’ncı maddeleri kapsamaktadır.

Beşinci bölüm üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Hasan Hüseyin Türkoğlu, Osmaniye Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar) 

MHP ADINA HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Sayın Başkan, Türk milletinin saygıdeğer milletvekilleri; 478 sayılı Tasarı’nın beşinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlarken, mübarek ramazan ayının hayırlara vesile olmasını diliyorum, ibadetlerinizin kabul olmasını diliyorum, Allah’ın rızasını hedefleyerek yapmış olduğunuz işlerin de hayırlı olmasını diliyorum.

İslam dünyası tarihinin en büyük travmasını bundan yaklaşık bin üç yüz elli yıl önce Hazreti Ali ve Muaviye çatışması akabinde Hz. Hüseyin’in Kerbela’da hunharca şehadetiyle yaşamıştır. Yaşadığımız bu acı travmanın İslam âleminde meydana getirdiği sarsıntıların yol açtığı ızdırapları hâlâ yüreklerimizde, zihinlerimizde ve sosyal yaşantımızda hissetmeye devam etmekteyiz. Bugünün ruh dünyamızdan geriye dönüp baktığımızda, bütün bu acıların kaynağında İslam ümmetinin adalet arayışı ve zalim idarecilerin zulmüne karşı mazlumun direniş mücadelesi olduğunu teşhis ediyoruz.

Emevi saltanatının devlet bürokrasisine liyakatli idareciler yerine, saltanatla akrabalık bağı olan ya da dini mübinin kural ve kaideleri yerine Emevi zihniyetinin yandaş ve yoldaşlarını ataması; İslam toplumundaki adalet ve hakkaniyet inancını zedelemiş, toplum vicdanını Kur'ani köklerinden kopartacak ölçüde sarsmıştır.

Kendi iktidarının varlığını Emevi saltanatının varlığına ve devamına bağlayan liyakatsiz yöneticiler, kendilerini daha da güvende hissetmek için giderek haksızlık ve yolsuzluklarını artırmış ve nihayet, Emevi iktidarı, adaletsizliğin ve zulmün iktidarına dönüşmüştür. Ancak tarih bize göstermiştir ki, hiç kimse zulümle abat olamamıştır, hiç kimsenin zulmü ilelebet payidar kalmamıştır. İnanan toplumlar tarihin her döneminde zulmün putlarını yıkmaya muktedir olmuştur. Her Firavunun karşısına bir Musa, her Nemrut'un önüne bir İbrahim, her Yezit'in yoluna bir Hüseyin çıkmıştır. İlahi adaletin ve toplum vicdanının kırbaçları olan Aliler, Hüseyinler, Ebu Hanifeler her defasında zalimlerin suratında patlamış ve şehadetleriyle zulmün iktidarını yerle bir etmişlerdir.

Bugünün Türkiye’sinde Emevi zihniyeti ve zulmü hortlamış, Hükümetin bedeninde kendisini göstermiştir. Toplum vicdanı her gün yaşanan adaletsizlik, haksızlık ve hukuksuzluklarla derin sarsıntılar yaşamıştır. Müslüman Türk toplumunun her farklılığı bir ayrışma nedeni hâline getirilip, yaratılan çatışma ve kutuplaşmalardan sürdürülebilir bir iktidar siyaseti üretilmeye çalışılmıştır. Yandaş, kandaş ve yoldaş renkleri taşıyanlar hükümetin birinci sınıf vatandaşları olarak devlet katında makbul görülürken, onlardan farklı inananlar, farklı konuşanlar ve farklı yaşayanlar susturulmaya, sindirilmeye ve yok edilmeye çalışılmaktadır.

Kamu görevine atanmada eşitlik, terfilerde liyakat, paylaşımda adalet anlayışı artık terk edilmiştir. Eşitlik ve adalet ilkeleri Emevi kriterlerine bağlanmıştır. Adaletin temel kriteri artık hakkaniyet ve liyakat değil AKP'ye sadakat olmuştur. Kim Tayyip Erdoğan'a sadakatle bağlıysa adalet ve eşit muamele onun hakkı olmuştur. Kamu görevlerine atanacaklar, kamunun servetini paylaşacak olanlar sadece onlardır.

Adalet Tanrıçası Temis’in gözündeki bağ artık çözülmüştür. Adalet; artık vatandaşların düşüncelerine, inançlarına, dinlerine, mezheplerine, unvanlarına, oy verdikleri partilerine, sahip oldukları servetlerine karşı kördür ve eşit değildir.

Artık adalet, adalet arayanın sıfatlarına göre tecelli etmektedir. Adaleti sadece AKP'ye oy verenler, Başbakana sadakatle hizmet edenler, “Yetmez ama evet.” diyenler, onunla beraber yürüyüp beraber ıslananlar, onun vücut dilinden anlayanlar, AVM’lere tapanlar, çocuk parklarını bile ranta çevirmeye çalışanlar, PKK açılımına destek sunanlar, yalakalıkta sınır tanımayanlar, çapulcu olmayanlar ve evlerinde zor tutulan yüzde 50’ye dâhil olanlar layıktır. Geri kalanlar ise yeni Emevi döneminin adaleti hak etmeyen çağdaş köleleridir.

Bugün önümüze getirdiğiniz tasarı, bu zihniyetin adaletsizlik ve hukuksuzluğunu yasal kılıflara sokma çabasından ibarettir. Mahkemelerin, “Bu hukuksuzdur, adaletsizdir, hakkaniyete uygun değildir.” dediği ve bu durumu muhkem kaziye hâline getirdiği bir uygulamaya Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kılıf hazırlanmaktadır. Mahkeme kararları boşa çıkarılmakta, hukukun arkasından dolanılmaktadır.

Bir yetki yasası çıkarmışsınız, Anayasa’ya aykırı; Hükûmet olarak kanun hükmünde kararname çıkarmışsınız, dayandığı yetki yasasına aykırı; uygulama yapmışsınız, çıkardığınız kanun hükmünde kararnameye aykırı. Şimdi bunun neresini düzelteceksiniz?

Yanlışın yanlışının yanlışı, hem de şeddeli yanlış. Neyi düzelteceğiz? Kalkmışsınız, devlet memurluğu sınavlarını kazanamamış kendi yandaşlarınızı, akrabayı taallukatı “sözleşmeli personel” diye sınavsız kamuya almışsınız, şimdi onları memur kadrosuna geçiriyorsunuz. Peki, sınava girip de sıra bekleyen diğer gençlerimizin hakkı ve hukuku ne olacak? Onlar size oy vermedi diye devlet memuru olma haklarını ellerinden alıyorsunuz. Bu mu sizin adalet anlayışınız?

“Memur ve işçi alımı” diye sınav yapmışsınız, yandaşlarınızı kayırıp korumuşsunuz. Vatandaş dava açma hakkını kullanmış ve sınavdaki haksızlık ve suistimallerinizi yargıya götürmüş, kendi hakkını aramış ve mahkeme sizin sınavda haksızlık ve hukuksuzluk yaptığınızı tespit edip sınavı iptal etmiş. Şimdi, kalkıyorsunuz, bu, hukuksuz olduğu mahkeme tarafından tespit edilen memur alımına kanuni meşruiyet kazandırıyorsunuz. Adalet, hak, hukuk, nesafet, vicdan ve merhamet bunun neresinde? Elbette o koruduğunuz ve kolladığınız insanların da mağdur olmasını istemeyiz ama hakkı gasb edilen diğerlerinin hakkını ve hukukunu kim koruyacak? Bu kadar mı vicdanlar karardı, bu kadar mı gözler körleşti, kulaklar sağırlaştı, bu kadar mı Allah korkusundan uzaklaşıldı?

Yine, rant peşinde koşuyorsunuz. Bu kanunla, daha önce kamulaştırdığınız yerleri devletin ihtiyacı kalmadığı hâlde tekrar vatandaşa geri vermiyorsunuz ya da değer artışından istifade ettirmiyorsunuz çünkü AVM dikeceğiniz, rant temin edeceğiniz boş alanlar kalmadı. Kamu kuruluşlarının daha önce vatandaşın elinden kamulaştırma yoluyla aldığı yerleri şimdi o kuruluşlara boşalttırıp TOKİ eliyle ranta çevirmektesiniz.

Baraj ve diğer yıllara sari yatırımlar için kamulaştırma işlemlerini tamamlamadan inşaatlara başladınız. Kamu İhale Kanunu’nu bu amaçla değiştirdiniz. İnşaata başladığınız alanlarda henüz kamulaştırma işlemleri tamamlanmamış ve mülkiyeti hâlâ vatandaşın elinde bulunan arazilere vatandaşın yaptığı evleri, binaları, bahçeleri şimdi yok saymaya, onları bedavaya kapatmaya çalışıyorsunuz. Kendi elinizle hazırladığınız yanlış sonuçları yine yanlış yollarla örtmeye çalışıyorsunuz. Bu arada vatandaş mağdur olmuş, umurunuzda değil.

Devlet ciddiyet ister, planlı ve programlı iş yapma becerisi ve kabiliyeti ister. Akşam yatıp, sabah kalkıp “Ben burada şu yatırıma başlıyorum.” diyemezsiniz. Hele de baraj, enerji tesisi, kara ve demir yolu gibi büyük yatırımlar günübirlik şov amaçlı kararlarla yapılmaz. Önce projelerinizi hazırlarsınız, sonra kamulaştırmalarınızı yaparsınız, en son inşaata başlarsınız. Siz bunun yerine önce siyasi şovunu yapıyorsunuz, sonra bölgedeki arazileri yandaşlarınız eliyle kapatıyorsunuz, sonra sadece yandaşlarınızın elindeki arazileri kamulaştırıp inşaata başlıyorsunuz ama vatandaşa bir kuruş ödemiyorsunuz.

RECEP ÖZEL (Manisa) – Ne yandaşı ya, tek bildiğiniz bu.

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) – Vatandaşımız da kendi arazisi üzerine ev yapıyor, bahçe yetiştiriyor siz kalkıp “Ben burada daha önce yatırım kararı almıştım, o nedenle sana yaptığın evin, yetiştirdiğin bahçenin kamulaştırma bedelini ödemem.” diyorsunuz. Var mı böyle bir hukuk, böyle bir düzen? Adam gibi önce kamulaştırmalarını tamamla sonra inşaata başla. Sen kalkıp seçim dönemlerinde propaganda yapacağım diye “Üçüncü Köprü, Kanal İstanbul yapacağım, hem de güzergâhı ve yeri şurası olacak.” diye belirleyeceksin sonra vatandaşın oradaki evine, ağacına para ödemem diyeceksin. Siz hangi hukuka inanıyorsunuz, hangi hak ve hürriyetlere saygı duyuyorsunuz, hangi demokrasiden bahsediyorsunuz anlamak mümkün değil.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Nereden çıkarıyorsun bunları mübarek gecede ya?

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) – Devleti ebed müddet kılan adalettir, hukuka bağlılığıdır. Adalet duygusunun kaybolduğu bir toplumda devlete olan saygı ve itaat de yok olur. Altı yüz sene Osmanlı, otorite, istismar ve tahrik siyasetiyle değil, adalet, hukuk ve merhametle hükmettiği için yaşadı. Çünkü Osmanlı biliyordu ki tebaa için kimin yönettiği değil, nasıl yönettiği önemli idi. Yönetene değil, yönetime itibar ve itaat ediliyordu. Bu acı gerçekle Gezi Parkı’nda yüzleştiniz. Gezi Parkı’nda patlayan öfke, sizin yönetiminizin adaletsizliklerine, hukuksuzluklarına ve zulmüne karşı toplumsal bir direniştir. Mitingler yaparak, oralarda üç hilalli bayrakları sallayarak, mütedeyyin kardeşlerimizi inanç ve hayat tarzları üzerinden tahrik ve istismar siyaseti izleyerek, iftira ve fitne saçarak bu direnişi durduramazsınız. Onlar bu zulüm iktidarının Musalarıdır, İbrahimleridir, Hüseyinleridir.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – DHKP-C’lilerin avukatı oldun ya!

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) – Sadece onlar değil, evde zor tuttuğunuz yüzde 50 de artık bu zulüm ve yağma düzeninden bıkmıştır.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Sen bu konuşmayı Osmaniye’de yapabiliyor musun, Osmaniye’de?

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – DHKP-C’nin avukatı oldun!

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sen PKK’nın oluyordun ya, sen PKK’nın avukatlığını yapıyordun ya! Niye acıttı yani anlamadım.

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) - Onlar artık sizin kurşun askerleriniz değildirler. Artık onlar da size inanmıyor ve güvenmiyor çünkü onlar da adalet istiyor, onlar da hukuk arıyor, onlar da huzur arıyor, onlar da merhamet ve vicdan sahibi bir yönetim bekliyor. AKP zulmünün, adaletsizliğinin, ayrımcılığının ve bölücülüğünün ateşlediği toplumsal yangın, artık Söğütözü’ndeki 20’nci yüzyılın Emevi sarayını da sarmıştır.

Sayın Başbakan artık kendi aklını kendi başına almalıdır, kiralık akılları bırakmalıdır. Kiralık akillerin, kirli beyinlerin, karanlık ruhların Türkiye'yi soktuğu yıkım süreçleri artık netleşmiştir. Pus dağılmış, perdeler açılmış, gerçekler görünmüştür. Artık küresel merkezlerin, gayrimillî iş birlikçilerin, İmralı'nın, Kandil’in aklıyla değil, Türk milletinin yüksek ferasetiyle düşünüp…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) - …bin yıllık kardeşlik hukukunun açtığı birlik zaviyesinden bakmalı, adalet ve merhametten asla ayrılmamalıdır.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Utan be, utan! Utanma, arlanma yok bu adamda!

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) – Bu duygu ve düşüncelerle Türk milletinin milletvekillerini saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)

RECEP ÖZEL (Isparta) – Utanma yok ki bunda! Utanma duygusu yok bunun. Sen bu konuşmayı Osmaniye’de yapabiliyor musun, yapıyor musun Osmaniye’de?

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, Sayın Başkan…

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Bir saniye…

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, hatibe hakaret etti.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Ne alakası var?

OKTAY VURAL (İzmir) – Lütfen, İç Tüzük gereğince tutanaklara bakın. Bundan dolayı gerekli şeyi, kınama mı vereceksiniz, uyarma mı…

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Bana bak, gecenin bir yarısı bize “Nemrut” diyen orada oturuyor.

OKTAY VURAL (İzmir) – Lütfen, İç Tüzük’ü çalıştırın.

BAŞKAN – Sayın Canikli’yi bir dinleyelim efendim.

Sayın Canikli, buyurun.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, konuşmacı…

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Mübarek ramazanda çıkıp burada Nemrut’tan, Firavun’dan bahsediyor.

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Niye üstüne alınıyorsun, üstüne niye alınıyorsun? Demek ki bir sıkıntın var.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Anlayalım, gel, yakına gel, yakına. Anlayamıyoruz oradan ne dediğini ya!

OKTAY VURAL (İzmir) – Ne diyorsun sen ya? Ne diyor Sayın Başkan? (Gürültüler)

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Yalan yanlış konuşuyorsun bu mübarek gecede.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, çağırın da burada konuşsun, ne diyor orada? (Gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Konuşma bu mübarek ramazan günü!

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Allah, Allah yiğide bak be!

OKTAY VURAL (İzmir) – Ne dedi?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Konuşmacı, arsaların yandaşlarına peşkeş çekildiği şeklinde hakarette bulundu Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Canikli, iki dakika söz veriyorum sataşma nedeniyle. Lütfen, yeni bir sataşmaya mahal vermeyin. (AK PARTİ  sıralarından alkışlar)

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Hayırdır Fahrettin ne oldu ya? Hadi Yılmaz’ı anladık da…

 

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

3.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun görüşülen kanun teklifinin beşinci bölümü üzerinde MHP Grubu adına yaptığı konuşma sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

 

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yani bu saatte, ramazanın birinci gününde böyle bir vesileyle huzurlarınızda olmak istemezdim ama gerçekten, biraz önce akıl mantık dışı hakaretler, iftiralar… Yani, anlamsız, gerçekten kelimenin tek anlamıyla saçma sapan konuşmalar dinledik.

Şimdi, bakın değerli arkadaşlar, eğer bir peşkeş söz konusuysa,  burada çıkar açıklarsınız somut olarak. Ne, bir tane örneği var mı elinizde? Bir tane örneği var mı, bir tane?

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Daha dün açıkladım Sayın Canikli.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Konuşma yaptınız, bakın, bir tane somut bir şey söylediniz mi?

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Daha dün açıkladım, dün, dün! Fotoğraflarını da gösterdim dün size! Yine veririm.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Eğer bunu ortaya koyamıyorsanız, bu iftiradır, bu iftiradır, siz de müfterisiniz.

MEHMET GÜNAL (Antalya) -Sayın Canikli, dün gösterdim burada.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Bakın, AK PARTİ hükûmetleri kamulaştırmasız el atmalarla ilgili çok ciddi rakamlar ödüyor, bu dönemde paralar ödeniyor. Ne demek bu kamulaştırmasız el atma? Ne zaman kamulaştırmasız el atıldı bunlara? Ne zaman kamulaştırmasız el atma sayıldı?

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Yaptığınız değişiklik ne anlama geliyor?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Bizden önceki her dönemde, bizden önceki her dönemde.

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Ya, bu teklifin içindekiler ne anlama geliyor?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Ayıptır ya gerçekten ayıptır.

MEHMET GÜNAL (Antalya) -deye el altmış? Okul yapacağım diye, sen şimdi AVM yapıyorsun oraya be!

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Adaletse, adaleti biz sağlıyoruz. Yani geçmiş dönemlerde, milletin, işçinin, memurun, köylünün yenilen hakkını biz tescil ettik ve vatandaşa biz ödedik. Aynı şey kamulaştırmasız el atma için de geçerli. Öyle değil mi? Öyle. Adalet bu işte. Lafla olmuyor adalet.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Evet, evet. Yerine AVM yapıyorsunuz, stadyumun yerine AVM, okulun yerine AVM, sonra da adalet…

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Bizden önceki dönemlerde yapılan adaletsizlikleri biz, bizim dönemde yapıyoruz.

Bakın, biraz önce ifade edildi: Amacına uygun bir şekilde istimlak edilmiş. Ne zaman? Yirmi yıl önce.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Ha, şimdi?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Yirmi yıl sonra artık gerekçe ortadan kalkmış yirmi yıl, otuz yıl önce.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Nasıl kalkmış gerekçe?

SAKİNE ÖZ (Manisa) – Geri verin mal sahibine.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Niye geri veriyorsunuz?

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Nasıl kalkmış? Stadyumu şehir dışına çıkarıp mucit macit gibi proje yapıyorsun.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Çünkü neden, bakın, kanunun buradaki amacı şudur: İstimlak amacına uygun olarak kullanılıp kullanılmaması önemli. Kullanılmış mı? Kullanılmış. Aradan yirmi yıl geçmiş. Daha sonra, ya başka bir şey yapılacak -diyelim park yapılacak ya da başka bir şekilde değerlendirilecek- nasıl dersiniz bunu devlet geriye versin?

MEHMET GÜNAL (Antalya) – İstimlak amacı üniversite, sen otel yapmasına göz yumuyorsun.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Esas haksızlık bu olmaz mı, esas birilerine rant aktarmak bu olmaz mı?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Duydun mu? İstimlak amacı üniversite, sen oteli seyrediyorsun.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Sizin anlayışınız bu işte, bu kadar basit, bu kadar kısır. Lütfen sözünüzü geri alın ve özür dileyin.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Adam otel yapıyor, gösterdim sana, birazdan getireyim yine, çantada duruyor. Dün burada Sayın Bayraktar’a da gösterdim, sen yoktun herhâlde.

BAŞKAN – Sayın Vural, tutanakları istettim, tutanaklar gelince ara vereceğim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim.

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Faik Öztrak, Tekirdağ Milletvekili…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, sataşmadan dolayı söz istiyor, “saçma sapan” dedi. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

RECEP ÖZEL (Isparta) – Ne sataşması ya?

MEHMET GÜNAL (Antalya) – “Saçma sapan konuştu.” diyor.

BAŞKAN – Hayır, tutanakları istettim, hakaret varsa…

OKTAY VURAL (İzmir) – Hayır, efendim, şu anda Nurettin Canikli konuşmasında “saçma sapan” ifadesini kullandı. Neyin saçma olduğunu, neyin sapan olduğunu…

BAŞKAN – Buyurun, iki dakika söz veriyorum sataşma nedeniyle.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Efendim, saçma sapana “saçma sapan” demek ne zamandan beri şey oluyor?

OKTAY VURAL (İzmir) – Bunlarınki seçme saçmalar.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Düzgün konuşsun, “saçma sapan” demeyelim. Başından sonuna saçma sapan işte!

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Recep Bey, dün gösterdim resimleri, kime peşkeş çektiğinizi.

 

4.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; iktidar partisinin Sayın Grup Başkan Vekilinin sözlerimle ilgili olarak “saçma sapan” diye nitelemede bulunmasını çok ayıplıyorum ve kınıyorum çünkü burada söylediğim sözler… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sen sabahtan beri hakaret ediyorsun. Ayıp ama ya, ayıp ya!

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, müdahale eder misiniz…

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) – Sayın Canikli, burada söylediğim sözler, burada tasarıya ilişkin yapmış olduğum değerlendirmeler, tasarının genelinde, içinde var olan yanlışlarla ve bir kısım niyetleri tespit edemediğimiz, kasıtlı olarak yandaşlarına gönderilecek bazı…

RECEP ÖZEL (Isparta) – Kanal İstanbul var mı bunun içinde?

OKTAY VURAL (İzmir) – Var, var!

BAŞKAN – Sayın Özel, lütfen…

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) – …düzenlemelerle ilgili eleştirilerdir. Dolayısıyla, eleştirilerimizin… 

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Eleştirilere kimsenin bir şey dediği yok.

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) – Bakın, burada Vakıflar Kanunu’nda bir değişiklik yaptınız, sahte beyanda bulunan vakıf yöneticilerinin görevde kalmasını devam ettirecek bir düzenleme yaptınız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Yandaşlara neyi kim peşkeş çekmiş?

RECEP ÖZEL (Isparta) – Kim öyle demiş?

BAŞKAN – Sayın Özel, lütfen, sayın milletvekilleri…

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) – Burada kamulaştırma kanunuyla ilgili yanlışlar yapıyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Bir tane göster!

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, müdahale edin lütfen.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Ben dün gösterdim arkadaşlar yani!

OKTAY VURAL (İzmir) – Bu ne ya, biraz tahammüllü olun Nurettin Bey ya!

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) – Bu teklifin içerisinde birçok arıza vardır. Ben bu arızaları beyan etmeye çalıştım. Benim bu sözlerimi “saçma sapan” olarak nitelendiren iktidar partisinin Grup Başkan Vekiline kendi sözlerinin saçma sapan olduğunu söyleyerek iade ediyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Sadece saçma sapan değil, belgesiz, bilgisiz…

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

 

VII.- AÇIKLAMALAR (Devam)

7.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, ben de Sayın Canikli’nin açıklaması üzerine bir katkı yapmak istiyorum kamulaştırmasız el atmayla ilgili olarak. “2002 yılına kadar kamulaştırmasız el atma vardı, 2002’den sonra yoktu.” Anlamında bir cümle kurdu. Kanun teklifinin 24’üncü maddesinde kamulaştırmasız el atmayı 2012 yılına kadar meşrulaştıran, ona yasal temel sağlayan bir düzenleme vardı.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Hangi kamulaştırmasız el atma Sayın Başkan, hangisi ama?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Cumhuriyet Halk Partisinin itirazları üzerine bu, teklif metninden çıkarıldı, şu anda kabul ettiğimiz maddeler arasında bu yok. Yani, kamulaştırmasız el atma 2002 yılında bu yana da olanca hızıyla devam ediyor efendim. Bunu bilginize sunuyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Vay, vay!

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Canikli, buyurun.

Sisteme girin lütfen.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -  Eczacılara bedelsiz kamulaştırma ve kamulaştırmasız el atma her gün uygulanıyor.

 

8.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, bakın, bir hata yapılıyor. Bizim dönemde istimlak kuralları bellidir ve kamu hizmetinde kullanılmak amacıyla istimlak edilen her gayrimenkul usulüne uygun bir şekilde ve bedeli ödenerek hatta peşin ödenerek istimlak edilmektedir. Bu uygulama 2002’den itibaren yapılmıştır, ondan önceki dönemde çok farklı uygulamalar vardı. Yani, bedeli ödenmeden bile vatandaşın gayrimenkulü istimlak edilebilmekte ve kullanılabilmekteydi.

OKTAY VURAL (İzmir) – Anayasa değişikliği yapıldı zaten.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ayrıca, bedeli hiç ödenmeden yine kamu hizmetlerinde kullanılmak üzere binlerce ve çok kıymetli gayrimenkul, daha sonra kamulaştırmasız el atma olarak tanımlanmıştır ve bu insanların inanılmaz mağduriyetleri ortaya çıkmıştır. Bunların hiçbiri 2002’den itibaren AK PARTİ döneminde ortaya çıkmamıştır. Biz sadece geçmiş dönemdeki       -tırnak içerisinde söylüyorum eğer zulümse- bu zulümlerin sıkıntısını ortadan kaldırdık ve vatandaşın parasını ödedik, vatandaşı rahatlattık. Yani, zulmü biz yapmadık, zulüm bizden önce yapıldı. Sadece, biz mazluma destek verdik, mazlumun parasını ödüyoruz. Bütün bedeli bizim dönemde ödendi. Dolayısıyla, adaletse adalet bu Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, adaletin gerçek anlamda partimizin ismine layık bir şekilde uygulaması yapılmıştır ve yapılmaya devam etmektedir.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, ben de 60’ncı maddeye göre söz istiyorum efendim.

BAŞKAN – Buyurun.

 

9.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Canikli’nin açıklamaları doğruyu yansıtmıyor. Anayasa’mıza göre kamulaştırma bedeli idareler tarafından peşin ödenmek zorundadır ancak, Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti ilk kez bir yasa yaparak kamulaştırma bedelinin taksitle ödenmesi yönünde bir düzenleme yaptı, doğruyu konuşalım şimdi.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ama hangi kamulaştırma?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Efendim, “Hangi kamulaştırma?”sı yok.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Çok önemli.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Kamulaştırma bedelinin…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Geçmişten gelen kamulaştırma.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - …taksitle ödenmesi konusunda bugüne kadar hiçbir hükûmetin çıkarmadığı kanunu, Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti çıkardı.

İkinci olarak, demin söylediğimi tekrar edeceğim: Kamulaştırmasız el atma, AKP’nin iktidar olduğu 2002 yılından bugüne kadar olanca hızıyla devam ediyor, teklif metninin 24’üncü maddesinde yer alan düzenleme, buna yasal bir temel kazandırmak amacıyla düzenlenmişti ama itirazlarımız üzerine çıkarıldı, şu anda da görüştüğümüz metin içerisinde bulunmamaktadır, bunu bilginize sunuyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Buyurun Sayın Vural.

 

10.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, biraz önce Nurettin Canikli, 2002 yılından bu yana, kendi iktidarları döneminde, peşin ödemeyle ilgili hükmü getirdiklerini söyledi…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Hayır, “Bizim dönemimizde uygulandı.” dedim.

OKTAY VURAL (İzmir) – …bu Anayasa değişikliği 2001 yılında yapıldı, 2001 yılında Milliyetçi Hareket Partisinin bulunduğu dönemde yapıldı. Dolayısıyla…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – “Biz getirdik.” demedim, “Bizim dönemde uygulandı.” dedim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Her şeyi kendinize yontmayın canım, Allah’ını seversen. Tabii, işte gördünüz mü, biraz önce öyle söyledin ya, uygulamayla ilgili dedin.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Uygulama bizde başladı.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bakın, “Devlet ve kamu tüzel kişileri kamu yararının gerektirdiği hâllerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla…” İşte, bizim ortaya koyduğumuz, biraz önce sizin yaptığınız taksitli ödemek. İşte, siz, böyle mülkiyeti deldiriyorsunuz. Dolayısıyla, bu hükmü biz getirdik, Anayasa hükmünü. Anayasa’nın emrini zaten uygulayacaksınız, uygulamayacak mısın?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Biz uyguladık. 

OKTAY VURAL (İzmir) – Talimatımız öyleydi zaten.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Biz uyguladık, bizim dönemde uygulandı.

OKTAY VURAL (İzmir) – Uygulatırız tabii.

BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, izninizle kısa bir açıklama yapmak…

BAŞKAN – Sayın Canikli, buyurun.

 

11.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, kamulaştırmasız el atmalara ilişkin açıklaması

 

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Önce şunu söyleyeyim: Doğru, o düzenleme 2001 yılında geldi, ağırlıklı olarak, esas itibarıyla bizim dönemde uygulandı, ondan önceki dönemlerde hiç uygulanmadı, bunu tekraren söylüyorum, bir.

İkincisi: Hangisi taksitle ödeniyor, bu kural geçerli yani normal kamulaştırmalarda peşin ödeme kuralı geçerli. Hangi uygulama için ya da hangi ödeme için hangi kamulaştırma için taksit uygulaması var? Yirmi yıl önce, otuz yıl önce, kırk yıl önce vatandaşın yeri gasbedilmiş, parası ödenmemiş yani kamulaştırmasız el atma olarak ortaya çıkmış. Şimdi, bu dönemde, mahkeme kararlarıyla devlet veya ilgili kurum çok yüksek meblağlarla, tazminat rakamlarıyla karşı karşıya kalmış. Bizimle hiç alakası yok, bizim dönemde yapılan hiçbir icraatla ilgisi yok; çok ciddi rakamlar ortaya çıkmış. Eğer o ortaya çıkan rakamları devlet öderse ya da ilgili belediye, bütçesi yetmez, hiçbir il bütçesi yetmez. Dolayısıyla, mecburen onlara taksit getirilmiştir ama bizim dönemdeki istimlaklerin hiçbir tanesi için taksit uygulaması yoktur. Bizden önceki dönemlerde gasbedilen ama tazminat şimdi hükmedilen olaylarla ilgili olarak -çünkü böyle bir rakama ne bütçe yeter ne de belediyelerin bütçesi yeter ne de ilgili yatırımcı kuruluşların bütçesi yeter- mecburen taksit uygulaması getirilmiştir, olay budur.

Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Demek var taksit uygulaması.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Bizden önceki dönemlerle ilgili.

OKTAY VURAL (İzmir) – Var mı, yok mu? Getirdiniz mi, getirmediniz mi?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN –  Lütfen Sayın Özel… Sayın Özel, böyle bir usulümüz yok.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sadece tutanağa geçmesi için bir şey…

BAŞKAN – Olur mu Sayın Özel? Yok böyle bir usulümüz. Sayın grup başkan vekilleri konuştu.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

4.- Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) (S. Sayısı: 478) (Devam)

 

BAŞKAN - Bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Faik Öztrak, Tekirdağ Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin beşinci bölümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle, grubum ve şahsım adına Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Hükûmetin katılımcı demokrasiye ne kadar özen gösterdiğini önümüze gelen torba daha doğrusu çuval yasa tasarısı sürecine bakarak anlamak mümkün. Yasa tasarısı Türkiye Büyük Millet Meclisine ilk geldiğinde 56 maddeydi, şimdi ise madde sayısı, Genel Kurulda tartıştığımız madde sayısı 76’ya çıkmış durumda. Ama sadece şu anda görüştüğümüz maddenin, 73’üncü maddenin altında 53 tane madde daha var. Yani 56 maddelik bir yasa tasarısı, Mecliste müzakere sürecinde yaklaşık 150 maddeye çıkmış durumda.

Peki, değerli milletvekilleri, yasaya eklenen bu yeni maddeler hakkında bu değişikliklerden etkilenecek paydaşların ne kadar görüşü alındı? Ne kadar katkıda bulundular bu değişikliklere? Çak açık söyleyeyim, bugün burada yapılan, bu yasa sürecinde burada yapılan, iktidar partisinin “Vatandaş için neyin iyi olduğunu ben bilirim, o bilmez.” mantığını yansıtıyor. Artık, iktidar milletvekilleri de neye oy verdiklerini bilmiyorlar. İşler o kadar çığırından çıkmış vaziyette ki iktidar kendi getirdiği önergeyi sırf biz destekledik diye dün reddetti, bugünün sonunda bu yüzden tekriri müzakere yapmak zorunda kalıyoruz.

Değerli milletvekilleri, günlerdir uğraşıyoruz. Görüştüğümüz torba yasa içinde bugün ciddi dalgalanmalara maruz kalan Türkiye ekonomisinin derdine derman olacak herhangi bir düzenleme bulunmuyor. Mevcut bu yasa, ekonomide mevcut olan ve bugün Türkiye'den sermayenin kaçışına yol açan hangi kırılganlıkları giderecek hangi önlemleri getiriyor? Piyasalardaki güven kaybını telafi edecek hangi önlemler bu yasaya konmuş vaziyette.

Bakınız, değerli milletvekilleri, yarın öbür gün bu günleri arayacağız, “Niye biz bu fırsatı kullanmadık.” diyeceğiz. Ben şunu söyleyeyim: Aslında burada yapılan düzenlemelere baktığımız zaman tam tersi etki yapacak, güven bunalımını, güvensizliği daha da artıracak birtakım düzenlemeler var. Örneğin, Turkcell yönetimine ilişkin düzenleme. Açıkçası, bu düzenlemeyle Hükûmete, eski bakanlarını, eski dostlarını Turkcell’in yönetimine atam imkânı getiriliyor. Bu, mülkiyet hakkına müdahale değerli milletvekilleri. Mülkiyet hakkına müdahale ederseniz, bu, özellikle Türkiye'de yatırım yapacaklarda çok ciddi endişe ve kuşku uyandırır. Sonuçta, sıcak paranın suyunu çekmekte olduğu bir dönemde doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını da kaçırmış oluruz.

Değerli milletvekilleri, bakın, bugün olağanüstü bir gün yaşadık. Merkez Bankası bugün doların ateşini düşürmek için tam 7 kez döviz satım ihalesi açtı, toplam 2,3 milyar dolar sattı. Döviz ihalelerine gelen teklif 3,5 milyar dolardan fazla. Piyasada çok ciddi bir döviz talebi var. Nitekim, Merkez Bankası rezervinin neredeyse yüzde 2’sini tek günde sattı. Ancak dolar kurunu 1,97’den 1,95’lere çekebildi. Bir başka ifadeyle, yetersiz olduğu artık herkes tarafından söylenen rezervlerin yüzde 2’si beş altı saatte gitti, dolar sadece 2 kuruş düştü. Bu, rezervlerimizi boşa harcadığımızı gösteriyor. Önce şunu sorayım: Hani bu ülkede dalgalı kur rejimi vardı? Bu dövizler kime satıldı arkadaşlar? Hükûmet neden ülkeden çıkmaya çalışan sıcak paracıya dövizi ucuza satarak çıkma imkânını veriyor? Bunun iki nedeni var; biri ideolojik, diğeri ise travmatik. Ekonomiye ideolojik yaklaşan Hükûmetin faiz takıntısı bugün Merkez Bankasının tek kol ile dövüşmesine neden olmaktadır. Sırf bu yüzden milletin döviz rezervleri Başbakanın şikâyet ettiği faiz lobilerine ucuza satılmakta, bu lobilerin zarar etmeden kaçmaları kolaylaştırılmaktadır.

Değerli milletvekilleri, son on yıldır izlenen sıcak parayla ekonomiyi şişirme politikalarının yarattığı kırılgan yapı küresel likiditedeki dalgalanmaların bizde çok şiddetli hissedilmesine neden olmakta ve iktidara travma yaşatmaktadır. Bakın, 2002 yılından önceki seksen yılda tüm iktidarların yaptığı dış borç 130 milyar dolardı, bu iktidar buna 220 milyar dolar ekledi. Yani, AKP iktidarında dış borç 350 milyar dolara çıktı; artış 2,7 kat. Yine, tüm Türkiye'nin döviz açık pozisyonu bu iktidar işbaşına geldiğinde 85 milyar dolardı, şimdi 451 milyar dolara çıktı; artış 5 kat. Aynı dönemde reel kesimdeki şirketlerin döviz açık pozisyonu 6,5 milyar dolardı, bugün 152 milyar dolara çıktı; artış 23 kat. Bugün dolar kurundaki her 10 kuruşluk artış şirketlerin kur farkı zararını 15 milyar Türk lirası, Türkiye’nin zararını da 45 milyar Türk lirası artırıyor. Şimdi, ben merak ediyorum, ekonomide bu kırılganlığa kim göz yumdu? On yıldır sıcak paranın estirdiği tatlı rüzgârlarla yelkenlerini şişirerek kendini usta kaptan zanneden, sıcak paranın yaptığı kortizon etkisini kendinden menkul bilen AKP Hükûmeti ve Başbakan şimdi telaş ve korku içindedir. Başbakan her gün farklı bir kesimin bu gelişmelere neden olduğunu söylüyor, suçluyor. İlkin iktidara gelirken bu lobilerin icazetini alan kendi değilmiş gibi faiz lobisi suçlu ilan ediliyor, o yetmeyince dış mihrak kartı oynanıyor. O yetmezse de “Size diaspora verelim.” deniyor.

Bakın, arkadaşlar, bu iktidar döneminde ülke sıcak paracıların, paradan para kazananların cenneti hâline getirildi. Biz yıllarca “Sıcak para ve dış borç bu ekonominin geleceğini rehin alıyor.” dedikçe sizler dünyada paradigmaların değiştiğini söylediniz, “Siz bilmiyorsunuz, bu defa her şey farklı olacak.” dediniz. Biz “Üretim, tarım, sanayi” dedikçe siz “Rezidans ve alışveriş merkezi” dediniz. (CHP sıralarından alkışlar)

Geldiğimiz noktada ülkenin tarım ve sanayi tabanı yok edildi. Bugün mayıs ayı sanayi üretim rakamı açıklandı, mayıs ayında sanayi üretimi bir ay önceye göre yüzde 0,6 azalarak yeniden düşmeye başladı. Krediler Merkez Bankasının öngördüğünden fazla artıyor ama yerli üreticiler yerine yurt dışındaki üreticiler artan talebe cevap veriyor, üretim yerinde sayıyor ama ithalat patlıyor.

Değerli milletvekilleri, iktidar IMF borcunu ödemekle övünürken sadece dış borç değil, milletin borcu da katlandı. AKP iktidara geldiğinde milletin bankalara tüketici kredisi borcu 2,2 milyar Türk lirasıydı, bu yılın mayıs ayı itibarıyla borç 99 kat artarak 218 milyar Türk lirasına çıktı.

NEBİ BOZKURT (Mersin) – Kredi veriyoruz, ne yapalım?

FAİK ÖZTRAK (Devamla) – Yine, AKP iktidara geldiğinde vatandaşın kredi kartı borcu 4,3 milyar idi, şimdi bu borç 18 kat artarak 77,2 milyar Türk lirasına çıktı. Son iki yıldır ekonomi yavaşladıkça vatandaş borcun altında eziliyor, sıcak parayla şişirilen balonların gerçek olmadığını anlıyor.

HÜSEYİN ÜZÜLMEZ (Konya) – Senin balonun söndü onun için böyle diyorsun.

BAŞKAN – Sayın Üzülmez…

FAİK ÖZTRAK (Devamla) – Eğer bugün bize benzeyen ekonomiler küresel iklimdeki değişiklerden bir etkilenirken Türkiye üç etkileniyorsa bunun sebebi işte ekonomide biriktirilen bu kırılganlıklardır değerli arkadaşlar.

Değerli arkadaşlar, sözlerimi bitirmeden önce bir konuya değinmek istiyorum. Dün Kırkpınar’daydık. Kırkpınar güreşlerinde geleneksel bayrak geçiş töreni yapılıyordu. Onuncu Yıl Marşı’yla… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

NEBİ BOZKURT (Mersin) – CHP’nin Belediye Başkanı…

FAİK ÖZTRAK (Devamla) – …ay yıldızlı al bayrağımız er meydanında hakemler tarafından dolaştırılıyordu. Bütün tribünlerde herkes ayağa kalkmış bayrağımızı alkışlıyordu. Sadece Hükûmetin sayın bakanları, Sayın Vali, Sayın Savcı yerlerinde oturuyorlardı.

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Boş konuşuyorsun, boş!

OKTAY VURAL (İzmir) – Eyvah, eyvah!

FAİK ÖZTRAK (Devamla) – Bu tavrı bu kürsüden protesto ediyorum arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)

Sözlerimi tamamlarken Genel Kurulu saygıyla selamlıyor, yarın başlayacak ramazanın tüm milletimize ve İslam âlemine hayırlar getirmesini diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Evet, sayın hatibin bayrakla ilgili sözleriyle ilgili Sayın Bakan açıklama yapacak.

Buyurun.

 

VII.- AÇIKLAMALAR (Devam)

12.- Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in, Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak’ın görüşülen kanun teklifinin beşinci bölümü üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, sayın hatip, Edirne Kırkpınar güreşlerinde yaşanan bir tabloyu eleştirmek adına, burada maalesef yanlış olduğunu düşündüğüm sözler ifade etti. Protokoldekilerin ayağa kalkmasını gerektirecek olan şey, hepimizin millî marşı olan İstiklal Marşı’dır. Bayrağımıza elbette ki sonuna kadar saygımız vardır ama bir ideolojik söylem hâline getirilen ve inatla ısrar edilen Onuncu Yıl Marşı’nda vatandaşlarımızı ya da protokolü ayağa kalkmaya zorlamak kimsenin hakkı değildir, haddi değildir.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Hamzaçebi.

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – Hepiniz çok rahatsız oluyorsunuz…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Onuncu Yıl Marşı ideolojik olur mu Sayın Başkan!

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Türk Bayrağı alerji mi yapıyor?

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – Bülent Arınç nasıl diyorsa…

AHMET YENİ (Samsun) – Bayrak sevgisini sizden öğrenecek değiliz ya!

OKTAY VURAL (İzmir) – Bayrak geçerken ayağa kalkılır Sayın Bakan.

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – O sancaktır.

OKTAY VURAL (İzmir) – Saygı duyacaksınız, bayrağa saygı! Marşı söylemeyin, bayrağa saygı!

BAŞKAN – Buyurun Sayın Hamzaçebi.

 

13.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri…(AK PARTİ sıralarından gürültüler)

AHMET YENİ (Samsun) – Bayrağa saygıyı sizden mi öğreneceğiz!

BAŞKAN – Bir saniye… Sayın milletvekilleri, lütfen…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Ben Sayın Bakanın açıklamalarını üzüntüyle dinledim. Sayın Faik Öztrak Kırkpınar’da yaşanan olayları zamanın izin verdiği ölçüde anlattı. Kırkpınar’da yaşanan olay milletimiz açısından son derece üzüntü vericidir. Birincisi: Orada Onuncu Yıl Marşı söyleniyor. Onuncu Yıl Marşı bu cumhuriyetin marşlarından birisidir. (Gürültüler)

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – 100’üncü yıl!

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Efendim, cumhuriyetin Onuncu Yıl Marşı’nı burada eğer siz cumhuriyetin marşlarından biri olarak kabul etmiyorsanız yazık size!

MEHMET METİNER (Adıyaman) – Onuncu Yıl Marşı faşist bir marştır, ırkçı bir marştır…

OKTAY VURAL (İzmir) – Orada “Türk” kelimesi geçtiği için alerji oluyorlar herhâlde.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – İkincisi…

OKTAY VURAL (İzmir) – Yani “Türk” ismi geçtiği için öyle mi oluyor! Türk milleti üzerine yemin ettin, namusun ve şerefin üzerine yemin ettin!

MEHMET METİNER (Adıyaman) – …cumhuriyetin marşı değil o.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sen de faşistsin o zaman.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

Buyurun Sayın Hamzaçebi…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Evet, cumhuriyetin Onuncu Yıl Marşı’nı faşist olarak niteleyen bazı faşist kafalar var orada, öyle görüyorum.

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Aynaya bak sen!

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – İkincisi şu: O bayrak orada geçiyor, bir tören yapılıyor ve on binlerce insan ayağa kalkmış durumda. Siyasetçilerin görevi halka saygı duymaktır, halkın saygı gösterdiği değerlere saygı göstermektir…

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Söyleyene bak!

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – …ama öyle anlıyorum ki AKP’nin artık halkın saygı gösterdiği değerlere saygısı kalmamış, halktan kopmuş.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Canikli, buyurun.

 

14.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkanım, Türk milletinin bir tane marşı vardır, bedeli kanla ödenen, canla ödenen; o da İstiklal Marşı’dır. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) O da İstiklal Marşı’dır. Eğer gerçekten samimiyseler, gerçekten İstiklal Marşı’nın ruhundaki o özü samimi olarak savunuyorlarsa, o mısraları samimi olarak savunuyorlarsa başka marşa ihtiyaç yok, o bütün ihtiyacımızı karşılar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Onun için mi okullarda kaldırıyorsun törenleri?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – O bütün ihtiyacımızı karşılar. Eğer gerçekten öyle bir şey istiyorsanız orada İstiklal Marşı okunurdu, herkes de ayağa kalkardı, gururla kalkardı, onurla kalkardı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Hamzaçebi.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, efendim bir…

BAŞKAN – Açılsın efendim, bir dakika.

 

15.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Canikli, öyle bir cümle söyledi ki Kırkpınar’da İstiklal Marşı yerine Onuncu Yıl Marşı okundu gibi bir değerlendirme yaptı, cümleleri öyle anlaşılıyor. Orada İstiklal Marşı da okundu, Onuncu Yıl Marşı da okundu. Mesele şudur: Oradaki on binlerce insan, on binlerce vatandaş, o marşa ve o marş eşliğindeki bayrak gösterisine saygı göstermiş, ayağa kalkmış. Siyasetçinin yapması gereken, halkın gösterdiği saygıyı, halkın saygı gösterdiği değerlere onun da saygı göstermesidir. Anlaşılan Adalet ve Kalkınma Partisi, Onuncu Yıl Marşı’nı cumhuriyetin marşlarından saymıyor. Onuncu Yıl Marşı’nı saymadığına göre herhâlde… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Bu nasıl mantıktır Allah aşkına, şarkıları, türküleri...

BAŞKAN – Lütfen sayın milletvekilleri…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, orada ellerini, kollarını sallayarak konuşan bir arkadaşımız var, izin verirseniz ona söz hakkı verin ne dediğini ben duyayım ki Parlamento da duysun ona göre değerlendirelim.

Değerli arkadaşım, bağırıp çağırmaya gerek yok; söz isteyin size söz versin.

BAŞKAN – Evet, Sayın Hamzaçebi, lütfen şahsileştirmeyelim.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Kısaca Kırkpınar’da yaşanan milletimiz adına üzüntü verici bir tablodur, bunu bir kez daha Genel Kurulun bilgisine sunuyorum.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Kimse kimseye baskı yapamaz, baskı yapmamalı.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Bölüm üzerinde şahsı adına söz isteyen…

OKTAY VURAL(İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Vural.

 

16.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in ve Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

OKTAY VURAL(İzmir) – Sayın Başkan, Onuncu Yıl Marşı tabii, ülkemizin bir marşıdır şüphesiz ama bu marşta Türk kelimesi geçtiği için buna faşist diyen bir kafayı kınıyorum.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ne alakası var?

OKTAY VURAL(İzmir) – Gerçekten kınıyorum.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Böyle bir yorum yapılır mı?

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) - Faşist zihniyetle yazılmış bir marş.

OKTAY VURAL(İzmir) – Sayın Başkan, alkışlanan…

BAŞKAN – Sayın Korkmaz, lütfen! Sayın hatibi dinleyelim lütfen.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Hadi arkandaki bağırıyor, sana ne oluyor be! Sen niye rahatsız oluyorsun?

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Ben Türk’üm.

CEMALETTİN ŞİMŞEK (Samsun) – Niye rahatsız oldun, Türk’ten mi?

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Hadi oradan!

BAŞKAN – Sayın Vural, siz buyurun.

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Faşist zihniyet…

BAŞKAN – Sayın Vural, lütfen!

OKTAY VURAL(İzmir) – Sen muhatap olunacak birisi değilsin ki.

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Ben, özbeöz Türk’üm

OKTAY VURAL (İzmir) – Sen değilsin, hadi hadi! Hadi, yürü yürü, dışarı çık sen.

BAŞKAN – Sayın Vural, lütfen siz devam edin.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, orada bir marş okunuyor, ayağa kalkılması değil, orada bayrağa saygı esastır. O bakımdan, marşla ilgili bir hassasiyetiniz olabilir ama ay yıldızlı bayrak varken ve bir geçit varken ona saygı duymak… Zannederim, ay yıldızlı bayrak herhâlde saygıyı hak ediyor.

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – O bayrağın manasını biz sizden daha iyi biliriz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Orada Onuncu Yıl Marşı çalınıyor diye kalkmamak doğru olmaz diye düşünüyorum.

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Bayrağı sizden öğrenecek değiliz biz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Söylemeyebilirsiniz ama bayrak olduğu zaman saygı duymamız gerekiyor. O saygının bakanlar tarafından, devlet tarafından esirgenmiş olmasının yadırganması gerekiyor. O bakımdan, bayrak geçişinde muhakkak gerekli saygıyı göstermek gerektiğini düşünüyorum. Mehter Marşı eşliğinde de olabilir…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Siz o bayrağın manasını öğrenin, tarihini öğrenin.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Gel de burada konuş, burada. Gel buraya.

BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) – Ne bağırıyorsun ya!

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Üstünde önerge ver, çık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Vatandaş da duysun, kürsüden konuş.

OKTAY VURAL (İzmir) – Ya, ne duyacak ya! “Türk” kelimesi geçiyor diye “faşist” diyor yani ne diyeyim işte. İşte bu, Türk milleti önünde şeref ve namus yemini etmiş birisi; ayağını mı kaldırdı, ne yaptı!

 

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

4.- Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) (S. Sayısı: 478) (Devam)

 

BAŞKAN – Bölüm üzerinde şahsı adına söz isteyen Özgür Özel, Manisa Milletvekili.

Buyurun Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Böyle, “ramazanın ilk saatleri” dendi, karşılıklı anlayışla başladı, bunun böyle sürmesini umut ediyorduk ama şunu söylemek lazım: Tabii, “Bu ülkenin bir tane marşı var.” derseniz, o, ülkenin İstiklal Marşı’dır, onda kimsenin bir itirazı olamaz ama bu ülkenin başka ortak değerleri de var. Ben, Onunu Yıl Marşı’na laf etmenin de, Mehter Marşı’na laf etmenin de bunun gibi hepimizi birleştirecek ve bugüne kadar birleştirmiş bir şeye laf etmenin gerçekten çok ayırıcı ve bugüne kadar yapıldığı gibi toplumu bölmeye yönelik bir şey olduğunu düşüyorum ve bu tavrı iktidar partisinin sekiz gündür süren yorgunluğuna vermek istiyorum.

MEHMET METİNER (Adıyaman) – Hadi oradan! Zihnimiz çok parlak bizim.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Yoksa, aksi takdirde, gerçekten kabul edilemez bir şey yapıyorsunuz burada.

Size, yarın bu kürsüden çıkıp başbakan yardımcılarınızın, bakanlarınızın, milletvekillerinizin Onuncu Yıl Marşı’yla ilgili hiçbir sorununuzun olmadığıyla ilgili açıklamalarını ifade ederim, Manisa’da, İzmir’de Onuncu Yıl Marşı’na alkış tutan milletvekillerinizin teker teker fotoğraflarını gösteririm.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Olabilir ya.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Sonra da bu marşa haksız ve hadsiz bir şekilde “Faşist bir marş.” diyenleri gerçekten kınıyorum.

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Sizin zihniyetiniz faşist!

BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) – Siz kendinize bakın!

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Ne diyorsun be, ne diyorsun?

BAŞKAN – Sayın Korkmaz, lütfen…

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Çok açıkça şunu söylemek lazım ki bugün İstanbul’da bir şeyler oluyor, herhâlde İstanbul’da olan bir şeyleri örtmeye çalışıyor burada birileri.

Bugün İstanbul’da Taksim dayanışmasından 34 kişi, sivil toplum örgütleri, meslek örgütleri ve sendikaların temsilcileri sadece basın açıklaması yapmak istedikleri için tutuklandılar. Bugün, bu olaya tepki veren binler sokaklara çıkmak istediğinde bütün polis araçlarından İstanbul’un ara sokaklarında ana arterlerinde “Sokağa çıkanı göz altına alırız.” anonsları yapıldı. Bunu Türkiye’ye niye yapıyorsunuz? Biz bu anonsları, bu adı konmamış sıkıyönetimi ve sokağa çıkma yasaklarını 1980 darbesinde ve Kenan Evren yönetiminde bırakmamış mıydık?

Ve açıkça şunu söylemek istiyorum size: Türkiye bugün ayağa kalktı.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Ne oldu da ayağa kalktı, ayağa kalkacak ne var yani?

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Bugün ayağa kalkarken, İstanbul Valisi, herhâlde bir ikizi var, o çiçekler, böcekler, o “Taksim Meydanı’nda sizinle birlikte olmak isterdim.” diyen, tweet atan İstanbul Valisi, Gezi Parkı’ndan o tweetten sonra olumlu reaksiyon alan İstanbul Valisi, bugün damarları şişe şişe meydan okudu ve bu tabloyu ortaya çıkardı. İstanbul Valisi, Gezi Parkı’ndaki çocukları davet edip onlarla çay kahve içmişti ve onlara bir söz vermişti: “Hep beraber Gezi Parkı’nda olacağız.” Bugün, polis koridoruna aldığı Gezi Parkı’na gitti ama o çocukları oraya davet etmedi. O bir kahvenin kırk yıl hatırı vardı, o hatır kırk gün bile sürmedi ve öylesine kötü bir tutum içinde kaldı ki çıktıktan sonra, bir buçuk saat sonra park tekrar kapatılmak zorunda kaldı. Oysa, bugün, bugünün güzelliğine uygun olarak keşke şöyle bir şey yapabilseydik: İstanbul Valisi, oraya, bugün gözaltına aldığı o dayanışma platformunu ve gençleri davet etseydi.

MEHMET METİNER (Adıyaman) – Meşruiyetini nereden alıyor o platform? Herkesi suçluyor…

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – O meydanda oraya bir kürsü koysaydık, bir maddelik bir ortak kanun bile yapabilirdik. Londra’daki Hyde Park’taki özgürlük kürsüsü gibi bir kürsü koyabilseydik oraya. Meclis TV yayınları gibi -onu da eksik, aksak, susturarak yapıyorsunuz ama- bir kanal tahsis etseydik ve o kürsüden herkes çıkıp özgürce, hakaret etmemek kaydıyla en ileri fikirlerini bile dile getirebilseydi.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – İşgal edilmeseydi.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Bir kanun çıkarsaydık, o kürsüye de dokunulmazlık verseydik aynı İngiltere’deki gibi ve biz o kürsüyü bir özgürlük, bir demokrasi ve bu toplumun birbiriyle kaynaşması kürsüsü hâline getirebilseydik.

O parkın açılışına, İstanbul Valisinin, dünyanın ilk tutuklanan, gözaltına alınan piyanosunu ve o piyanonun sahibi David Martello’yu davet etmesini beklerdik. David Martello Türk Marşı’nı çalsaydı da Vali ve direnişçiler orada gerçekten o marşı dinleyerek birlikte helalleşebilselerdi. Bizim hayalimizdeki Gezi Parkı, bizim hayalimizdeki özgürlük alanı, bizim hayalimizdeki özgürlük ve demokrasi kürsüsü Gezi Parkı’nın oraya konmalıydı. Bugün koyamadınız.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Tamam, iktidara gelince yaparsınız canım. Yapın, siz gelin iktidara, yapın.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Koysaydınız bugün tansiyon düşerdi, bugün bu kadar gözaltı olmazdı, bugün bu kadar çatışma olmazdı ama siz çatışmayı, ayrıştırmayı, kavga üslubunu tercih ediyorsunuz. Oralardan beslendiğinizi sanıyorsunuz ama oralardan kısa vadeli kazançlar olur, parti içindeki çatlaklar kapanır ama Türkiye ortadan ikiye bir karpuz gibi yarılır. Bunu yapmayınız ve eğer siz bunu böyle yapmaya devam ederseniz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - …o kürsülerde konuşamayan gençler işte böyle meydanlarda sesini duyurmaya çalışır, Türkiye’de tansiyon yükselir, hepimiz de son derece rahatsız olduğumuz, üzüntü duyduğumuz görüntüleri görürüz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Hepinize saygılar sunuyorum, iyi akşamlar diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Özel, lütfen…

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Bu güzel gecenin ruhuna uygun olarak, bu güzel, karşılıklı dayanışma ve saygı ayının başladığı gibi değil de, hepimizin başta ümit ettiği gibi devam etmesini diliyorum.  (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şahsı adına son konuşmacı İlknur Denizli, İzmir Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İLKNUR DENİZLİ (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 478 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin beşinci bölümü üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Sayın milletvekilleri, istatistiklerin bize söylediği şudur: Uzun yolculuklarda trafik kazaları genellikle eve yaklaştıkça olur. Benzer bir durumu yüce Meclisimizde de gözlemliyoruz bugün. Hepimiz biraz fazla alıngan, biraz da heyecanlıyız. Oysa gerilim yüklü havadan mümkün olduğunca uzak durmamız gerekiyor.

21’inci yüzyıl toplumların değişimlerinin film seyreder gibi insanların gözlerinin önünde gerçekleştiği bir dönem olarak hatırlanacak. Bu elbette şikâyet edilecek bir şey değil. Zaten şikâyet etseniz de bir anlamı yok, hayat akıyor ve sizin bir kenarda oturup olan biteni anlamanıza izin vermiyor. Bu durumda, halkın ülkeyi geleceğe taşıması için görev verdiği siyasi parti olarak yapmanız gerekenler var. Toplumun değişim talebinin gerisine düşmeyeceksiniz ve talepleri karşılayacak yasal düzenlemeleri hayata geçireceksiniz.

Muhalefetimizin torba yasaya ilişkin kimi eleştirilerini anlamamız mümkün, ancak muhalefetimizin de bu yasal düzenlemeleri hayata geçirmekte geç kalmanın ciddi mağduriyetlere yol açacağını anlamalarını rica ediyorum. Toplumun taleplerine cevap verip yurttaşların önünü açmayan, kendi dünya tasavvurunu halka dayatan iktidarların ülkelerini gelişmiş ülke standardına taşımaları mümkün olmuyor. Örneğin Mısır. Mısır’da hızlandırılmış bir tarih akışı var. Kameralar sayesinde naklen izliyoruz. Hani bir söz vardır: “İtalya’nın çizme biçiminde olduğunu görmek için İtalya’ya gitmek gerekmez. İtalya’ya uzaktan ve yüksekten bakmak gerekir.” Gözümüze perde çekmeden baktığımızda Mısır’da tablo çok net. Sandıktan çıkan bir iktidar var ve  o iktidar, o lider, sadece bir yılını doldurmuş. Öncesinde ne var? Askerî, seçkinci, kokuşmuş bir dikta rejimi. Yıllar süren karanlık dönemden sonra atılan adım elbette Batı standartlarında bir demokrasi olamayacaktı, uzun süren bir kara kıştan sonra ince bir bahardı çünkü. Sonra ne oldu? Zulümle geçen tarihe özlem duyanlar, bir yıllık iktidarı sadece yapamadıkları üzerinden sorgulamaya başladılar. Her biri sakat demokrasi tanımları ortaya saçılmaya başlandı. Yarısına kadar olumlu gidip sinsice bir “u” dönüşle “ancak” diye kıvrılan ve sonu suçlamayla biten demokrasi tanımları yapıldı. Sormadılar hiç “Halkın oyuyla seçilmiş iktidara tahammül etmezsek demokrasiyi ne kadar zaman sonraya ötelemiş olacağız?” diye. Bir yılını doldurmuş iktidarı meydanlara çağırdılar çünkü bir düello yapılacaktı; bir yanda sandık diğer yanda tanklar, aydınlarsa tam ortada “tarafsız, demokratik” bir tutum sergilediklerini söylediler. “Çağın ruhu” dediler, “Güçlü olan kazandı.” dediler.

Bu dönemde bir şeye daha şahit olduk, dünya sustu Mısır’da darbe olduğunda, herkes ıslık çalarak başka bir tarafa baktı, gizliden gizliye şu ayrım yapıldı: Demokrasiyi hak edenler, demokrasiyi hak etmeyenler. Bu ayırıma yaslananlar aslında şunu yaptılar: Zenginliği hak edenler, zenginliği hak etmeyenler; medeniyete layık olanlar, medeniyete layık olmayanlar, hatta kendi topraklarında yetişene, doğal kaynaklarına sahip çıkmayı hak edenler ve etmeyenler. Evet, bir de “Darbe desem ne olacak?” diyenler vardı. Evet, hiçbir şey olmaz, darbe darbedir, değişmez çünkü ancak siz değişeceksiniz, en azından değişme şansınız olacak.

Bütün bunları söylerken bunu  Mısır ve Türkiye karşılaştırması yapmak için söylemiyorum. Ne demokrasi tarihimiz, ne ödediğimiz bedeller, ne ekonomimiz bu karşılaştırma için yeterli değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İLKNUR DENİZLİ (Devamla) – Ancak şunu hep birlikte bilmemiz gerekiyor ki bu ülkede bunları yaparsak eğer, bu hayatı özlersek, bu bir vahamet demektir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Vural.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, biraz önce İstiklal Marşı’yla ilgili, Sayın Bakan, Onuncu Yıl Marşı… “İstiklal Marşı’nın dışında herhangi bir marşta ayağa kalkılmaz.” diye Sayın Nurettin Canikli, Sayın Bakan söyledi.

Yani gerçekten önemli ama ben sadece şunu söylemek istiyorum: Bakın, bu PKK marşı ve bugün…

(İzmir Milletvekili Oktay Vural elindeki cep telefonundaki görüntülü ses kaydını salona gösterdi)

Bakın, burada AKP Genel Başkan Yardımcısı İstiklal Marşı’nın okunmadığı, Türk bayrağının asılmadığı bir toplantıda saygı duruşunda bulunuyor PKK’nın marşı eşliğinde. Görüyorsunuz değil mi? Hani kalkılmazdı, niye orada kalkıyor?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ne alakası var! Yapmayın Allah aşkına!

OKTAY VURAL (İzmir) – Niye orada kalkıyor Sayın Başkan, niye kalkıyor?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – İstiklal Marşı’nın dışında hiçbir marşta ayağa kalkılmaz. Nedir olay, nedir, bilmiyoruz. Ne bilelim canım orada…

OKTAY VURAL (İzmir) – İşte kongre, buyurun. İşte, buyurun, Salih Kapusuz…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Nedir o?

OKTAY VURAL (İzmir) - Burada kalkıyorsunuz da orada niye kalkmıyorsunuz ay yıldızlı bayrak geçerken? Bakın, burada, bakın, işte. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Böyle yanlış bilgilendirme yapıyorsun.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ne olduğunu bilmiyoruz. Nedir ne değildir, bilmiyoruz ki.

OKTAY VURAL (İzmir) – İşte, 24 Eylül 2010 tarihinde.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Nedir o, bilemiyoruz ki.

OKTAY VURAL (İzmir) – İşte, gösteriyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Vural.

Evet, bölüm üzerinde İç Tüzük’ün 72’nci maddesine göre verilmiş bir önerge vardır… (Gürültüler)

OKTAY VURAL (İzmir) – Bakın, bakın, nasıl?

BAŞKAN – Sayın Vural, lütfen…

OKTAY VURAL (İzmir) – 24 Eylül 2010 tarihinde. Nasıl saygı duruşunda bulunuyorlar. İstiklal Marşı yok, PKK’nın şeyinde saygı duruşunda bulunuyorlar.

BAŞKAN – Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Beşinci bölüm üzerindeki görüşmelerin İç Tüzük 72 çerçevesinde devam etmesini arz ederiz.

             Oktay Vural                         Mehmet Günal                            Alim Işık

                  İzmir                                    Antalya                                  Kütahya

    Hasan Hüseyin Türkoğlu              Cemalettin Şimşek                       Ali Halaman

               Osmaniye                                 Samsun                                   Adana

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kapsamlı değişiklikler hakkında daha ayrıntılı değerlendirme yapmak için görüşmeler devam etmelidir.

OKTAY VURAL (İzmir) – Karar yeter sayısı efendim.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

                                                                  Kapanma Saati: 01.38

ON ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 02.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muharrem IŞIK (Erzincan)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 134’üncü Birleşiminin On Üçüncü Oturumunu açıyorum.

5’inci bölüm üzerinde İç Tüzük’ün 72’nci maddesine göre verilmiş önergenin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi, önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır ve kabul edilmemiştir.

478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Bundan sonra da komisyonun bulunmayacağı anlaşıldığından alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 9 Temmuz 2013 Salı günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

                                                                  Kapanma Saati: 02.01

 



(x) 478 S. Sayılı Basmayazı 3/7/2013 tarihli 129’uncu Birleşim Tutanağı’na eklidir.