TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                                TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                                 87’inci Birleşim

                                                                                         3 Nisan 2013 Çarşamba

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                               İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.-  GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Kayseri Milletvekili İsmail Tamer’in, Kanserle Savaş Haftası’na ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova’nın, Kazdağlarındaki maden talanına ve doğa tahribatına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Antalya Milletvekili Mehmet Günal’ın, turizm sezonunun açılması ve turizm sektörünün sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu ve 24 milletvekilinin, çocuklara yönelik şiddet, cinsel taciz ve istismarın araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/567)

2.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer ve 24 milletvekilinin, kemik iliği kanserinde karşılaşılan ilik nakliyle ilgili sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/568)

3.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya ve 23 milletvekilinin, maden işçilerinin emeklilik koşullarının yeniden düzenlenmesine yönelik sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/569)

V.- AÇIKLAMALAR

1.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, ellerinde Türk Bayrağı’yla Türkiye Büyük Millet Meclisine girmeye çalışan ve Avrupa Türklerini temsil eden insanlara “Çantaya koyun, sakın açmayın.” demek suretiyle yapılan uyarılara ve Meclis yönetiminin bu konuda bir talimatının bulunup bulunmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- CHP Grubunun, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 23 milletvekili tarafından, kayısı üreticilerinin dondan kaynaklı zararlarının tespit edilmesi ve üreticilerin zararlarının karşılanabilmesi için alınacak önlemlerin tespit edilmesi amacıyla 2/4/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun 3 Nisan 2013 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

VII- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)

3.- Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporlarının (1/619) (S. Sayısı: 310)

4.- Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Ödeme Güçlüğü İçinde Bulunan Bankerlerin İşlemleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, Ankara Milletvekili İzzet Çetin'in; 4447 Sayılı İşsizlik Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Aydın Ağan Ayaydın'ın; 4447 Sayılı İşsizlik Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa Baloğlu'nun; Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile Harçlar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (1/747, 1/36, 2/883, 2/1285, 2/1325) (S. Sayısı: 443)

5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Ukrayna Bakanlar Kurulu Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/614) (S. Sayısı: 293)

6.- Güneydoğu Avrupa Afetlere Hazırlık ve Önleme Girişiminin Kurumsal Çerçevesi Hususunda Mutabakat Muhtırasının ve Ekinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/346) (S. Sayısı: 84)

7.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/687) (S. Sayısı: 340)

 

VIII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık Yakut’un, UEFA Şampiyonlar Ligi’ndeki temsilcimiz Galatasaray Spor Kulübüne başarılar dilediğine ilişkin konuşması

 

IX.- OYLAMALAR

1.- (S. Sayısı: 443) Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

2.- (S. Sayısı: 293) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Ukrayna Bakanlar Kurulu Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

 

X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Van’da deprem sonrası yapılan kalıcı konutlar ile ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın cevabı  (7/17993)

2.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Devlete ait arazilere ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/18095)

3.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın, 18. Uluslararası Enerji ve Çevre Fuarı ve Konferansı Sonuç Bildirgesi’ndeki görüş ve önerilere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/18121)

4.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, elektrik santrali kurulum sözleşmesi imzaladığı halde işletmeyen tesislere kesilen cezalara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/18122)

5.- Tokat Milletvekili Orhan Düzgün’ün, Elâzığ’da bazı köylerin aydınlatma sorununa ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/18123)

6.- Eskişehir Milletvekili Bedii Süheyl Batum’un, bazı davalarda yargılanan subayların sicillerinin geçmişe dönük olarak bozulduğu iddialarına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı (7/18286)

7.- Tokat Milletvekili Orhan Düzgün’ün, Tokat’taki Kızılay şubesinde depo sıkıntısına ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Muammer Güler'in cevabı (7/18382)

8.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici’nin, Bakanlığın merkez ve taşra teşkilatlarının kullanmakta olduğu kiralık hizmet binalarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/19006)

3 Nisan 2013 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Tanju ÖZCAN (Bolu), Fatih ŞAHİN (Ankara)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 87’nci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Kanserle Savaş Haftası münasebetiyle söz isteyen Kayseri Milletvekili İsmail Tamer’e aittir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

III.-  GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Kayseri Milletvekili İsmail Tamer’in, Kanserle Savaş Haftası’na ilişkin gündem dışı konuşması

 

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1 ile 7 Nisan tarihleri arası Kanser Haftası olarak kutlanmaktadır. Kanser Haftası nedeniyle,  kanser hastalığı konusunda farkındalık yaratmak, bu bilinci oluşturmak adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Ayrıca, 2 Nisan Otizm Günü nedeniyle de otizm hastalarına da buradan sevgilerimi iletiyorum.

Değerli milletvekilleri, kanser, çağımızın çok önemli bir hastalığıdır. kanser hücreleri kontrolsüz olarak vücutta çoğalarak ve diğer organlara atlayarak önemli bir hastalık konumuna gelmektedir ve hayatımızı etkilemektedir. Günümüzde her ülkede, her yaşta görülebilen, coğrafi sınır, sosyal statü ve gelir durumu ayırmaksızın evrensel bir sorun hâlindeki kanser hastalığı dünyada önemli bir halk sağlığı sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. 

Dünya Sağlık Teşkilatı… Her yıl 12,7 milyon insanın kansere yakalandığı ve 7,6 milyon insanın da kanser nedeniyle hayatını kaybettiği önemli bir etken olarak karşımızdadır. Türkiye’de ise 150 bin ila 175 bin kişinin kansere yakalandığı gerçeği vardır, 100 bin kişi civarında da ölümler söz konusudur. Türkiye’de 100 bin erkekten 280’i, 100 bin kadından da 172’si çeşitli kanser nedeniyle hayatını kaybedebilmektedir.

Kanserler vücutta iki şekilde olabilir. Özel olarak kanser olabilir, cinsiyet ve aile öyküsü olabilir; değişik faktörler ve çevresel faktörler de kansere neden olan etkenler arasında karşımıza çıkabilir. Sigara, alkol, iyonize radyasyon, ultraviyole ışınları, hava kirliliği, kimyasal faktörler kansere neden olan en önemli etkenlerdir. Biz, eğer bu etkenleri koruyucu olarak önleyebilirsek Türkiye’de ve dünyada yaklaşık üçte 1 oranında kansere yakalanma riskini de ortadan kaldırmış oluruz.

Sağlık Bakanlığı verilerine göre, ülkemizde en sık görülen kanser çeşitleri: Başta akciğer kanserleridir, daha sonra, prostat, mesane, kalın bağırsak, mide, gırtlak kanserleri de, pankreas kanseri, tiroit kanseri ve kolon kanserleri önemli bir etken olarak karşımıza çıkar.

Türkiye’de kanserle ilgili en önemli özellik, kanser hastalarının ücretsiz tedavi edilmeleridir. Bu çok önemli bir konudur. Dünyanın özellikle tedavi alanındaki sıkıntılı bu durumu Türkiye ücretsiz olarak karşılamaktadır. Sağlık Bakanlığına ayrılan bütçenin yaklaşık üçte 1’i de kanser hastaları için ayrılmıştır.

Ulusal bir etken, kanseri önleme programı ortaya konulmuştur. Türkiye’de kanseri önlemek için… Önce, kayıt sistemi -eskiden yoktu, yeni getirildi- özellikle kontrollerin yapıldığı bir alan, tarama alanı ve tedavi alanı olarak önemli etkenler arasındadır. Kanserle mücadele konusu, aynı zamanda kanser kayıtçılığı 2008 yılında başlatılmış, bu sayı başlangıçta 12 olarak alınmış ama son günlerde, son yıllarda daha da artarak gelişmektedir. Ayrıca, kanserden korunma, kanser yapıcı –biraz önce bahsettiğim- etkenlerin ortadan kaldırılmasıyla, çok önemlidir.

Ülkemizde kayda değer bir olay da sigara kullanımı, tütün kontrolüne yönelik çalışmalarımız dünyada ses getirmiştir. “MPOWER” stratejisini en iyi uygulayan ülkeler arasında olmamız Türkiye adına gurur verici bir hadisedir. 2010 ila 2011 yıllarında tütünle mücadele konusunda dünyada baktığımızda ilk sıralarda olan ülkemizi ayrıca kutlamak gerekiyor. Ülkemizin 81 vilayetinde, her ilde kurulan kanser erken teşhis tarama ve eğitim merkezleri yani KETEM’ler açılmıştır. Bunlar, 81 vilayette yaklaşık tüm hastaları kontrol edebilmektedirler. KETEM’le en önemli kanserlerden rahim kanseri, kolorektal kanserlerin tedavisi yapılabilmektedir. Kanserin tedavi ve palyatif bakımı önemlidir. Hasta sorumluluğu ve farkındalık programıyla kanseri önemli bir şekilde Türkiye gündeminde tutmak ve dikkatinizi çekmek istiyorum.

Hepinizi saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Gündem dışı ikinci söz, Kazdağları hakkında söz isteyen Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova’ya aittir. (CHP sıralarından alkışlar)

 

2.- Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova’nın, Kazdağlarındaki maden talanına ve doğa tahribatına ilişkin gündem dışı konuşması

 

AYŞE NEDRET AKOVA (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 30-31 Mart tarihlerinde Burhaniye’de gerçekleştirilen Türkiye 10’uncu Kent Konseyleri Platformu toplantısında Madra ve Kazdağlarındaki maden talanını ve doğa tahribatını engellemek amacıyla çeşitli eylem planları kararı alınmıştır. “Madra ve Kazdağlarında talana hayır.” pankartları hazırlanmasına ve tüm ülkede aynı gün ve saatte tek bir metin üzerinden ortak bir basın açıklaması yapılmasına, açıklama metninin ve açıklama tarihininde yürütme kurulu tarafından belirlenmesine karar verilmiştir.

Değerli milletvekilleri, Kazdağları millî servetimizdir. Kazdağlarındaki yer altı maden rezervlerinin yer üstü zenginliğinin yanında bir değeri yoktur. Kazdağları bölge insanının temiz, güvenilir su kaynağıdır. Bünyesinde barındırdığı önemli sayıda endemik bitki ve hayvan varlığı ile önemli bir gen merkezidir. Tarih, kültür alanı ve mitoloji kaynağıdır. Homeros destanları bu toprakların kültürünü, uygarlığını anlatır. Dünyanın en kaliteli meyve ve sebzelerinin yetiştiği bir alandır. Ülkemizin en önemli süt ve et üretim merkezlerindendir. Ülkemizin eşsiz orman alanlarından biridir, etekleri zeytin ağaçlarıyla süslenmiştir.

Bakanlar Kurulunca, 12/03/1993 tarihinde, 93/4243 sayılı Karar ile Balıkesir ili Edremit ilçesi sınırları içerisinde bulunan Kazdağı yöresinin belirli bir kısmı millî park olarak belirlenmiştir. Kazdağları olarak nitelendirdiğimiz bölgede 2 milyon 580 bin dönüm orman arazisi bulunmaktadır. Bu denli büyük bir coğrafyada sadece Edremit ilçesi sınırları içinde 214.630 dönümlük bir alan Kazdağı Millî Parkı ve 2.400 dönümlük bir alan Kazdağı Köknarı Tabiatı Koruma Alanı olarak tescil edilerek koruma statüsüne kavuşturulmuştur. Ancak, Kazdağları, ekolojik özellikleri nedeniyle bir bütünlük oluşturmaktadır. Kazdağlarının Avrupa Bitki Birliğince önemli bitki alanı olarak kabul edilen ve Çanakkale ve Balıkesir ili sınırları içerisinde kalan ve de Kazdağı Millî Parkı ile organik bütünlüğünü sağlayan alanlarının da millî park sınırları içine alınması büyük bir zorunluluk olarak görülmektedir.

Kazdağlarında çok fazla maden arama izni verildiği ve hâlen yapılan maden aramalarında da çevrenin ve doğal dokunun tahrip edildiği ve uzun dönemde de insan ve hayvan sağlığının tehdit altında olduğuna dair tarafıma gelen şikâyetler üzerine verdiğim soru önergesine Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Taner Yıldız tarafından -verilen cevaba göre- “Kazdağları millî park alanı olarak sınırları belirlenmiş alanda 5 adet maden ruhsat sahasının millî park alanıyla kısmen girişimli olduğu gözlemlenmiştir. Kazdağlarının çevresinde ise 61 adet ruhsat bulunmaktadır.” cevabı verilmiştir. Çevreye zarar verecek şekilde arama ve üretim yapan madencilikten elde edilecek kısa dönemli gelir ile uzun dönemli çevre, insan ve hayvan sağlığına verilen zarar düşünüldüğünde peynir ekmek dağıtır gibi maden arama ve çıkarma ruhsatının verilmesini de anlamak mümkün değildir.

Uzun dönemde maden şirketleri zenginleşmiş, bölgenin doğal kaynakları tüketilmiş; geriye, kirletilmiş, tahrip edilmiş doğa kalmaktadır. Bizler kendi yaşamımıza, havamıza, suyumuza, toprağımıza, hayvanımıza, insanımıza sahip çıkmadıkça doğamızı tahrip eden yabancı şirketler hiç sahip çıkmazlar.

Devlet politikası olarak, öncelik, insan ve çevre sağlığı ve koruması olmalıdır. Ne yazık ki devlet politikası olarak, öncelik, maden şirketlerinin kârlarına kâr katmaları olarak düşünülmektedir.

Kazdağlarındaki yer üstü zenginliği çıkan yangınlarla tahrip edilirken yangın söndürme faaliyeti bölgeye yangından daha çok hasar vermektedir.

Kazdağlarında -biliyorsunuz hepiniz- eylül aylarında bir yangın çıktı. 500 hektarlık orman alanı da… Maalesef, yangın söndürülme metodu, uzun dönemli olarak toprağa, suya zarar verecek, hayvan ve insan sağlığına tehdit olacak noktaya gelmiştir. Kazdağlarında başlayan yangının söndürülmesinde -Sayın Bakanın da verdiği cevaplarda da görüldüğü üzere- helikopterler, orada mevcut…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYŞE NEDRET AKOVA (Devamla) – …yakında bulunan su kaynaklarından alacağına madenlerin çökertme havuzlarındaki su kullanılmıştır ve bu da ciddi tehlikeler oluşturmaktadır.

Hepinize çok teşekkür ediyorum. Saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Gündem dışı üçüncü söz, turizm sezonunun açılması ve turizm sektörünün sorunları hakkında söz isteyen Antalya Milletvekili Mehmet Günal’a aittir. (MHP sıralarından alkışlar)

 

3.- Antalya Milletvekili Mehmet Günal’ın, turizm sezonunun açılması ve turizm sektörünün sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

 

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, seçim bölgemiz Antalya’nın ağırlıklı olduğu ülkemiz turizm sektörünün yeni sezonunun hayırlı olmasını diliyorum.

Nisan ayıyla birlikte daha da hızlı bir şekilde, açık olan tesisler var ama, bütün tesislerimiz yavaş yavaş bu hafta açılıyor. Dolayısıyla, bu vesileyle, hafta sonu Sayın Genel Başkanımızla beraber Antalya’daki temaslar sırasında sektörün sorunlarıyla ilgili arkadaşlarımız bir defa daha dile getirdiler. Ben de, bu vesileyle, hem sizlere bir kanun teklifiyle hem de araştırma önergesiyle önümüzdeki bir iki gün içerisinde sunacağım ama bu vesileyle, buradan, bu sezonun turizm sektörüne, ülkemiz ekonomisine ve iş adamlarımıza, turizmcilere hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. Tabii, onu dilerken de sorunların da devam ettiğini buradan belirtmem gerekiyor, bugünkü söz almamın nedeni bu sorunlara bir an önce çözüm bulmak.

Özellikle, bu haftaki temaslarımızdan öte, iki hafta önce yurt dışına yapmış olduğumuz ziyarette Sayın Cumhurbaşkanımızla, arkadaşlarımızın otele ödediği fiyatı duyunca bu işin hakikaten yeniden ele alınması gerektiğini düşünüyorum. Şöyle söyleyeyim: O ülkede bir gecelik ödediğimiz fiyata Türkiye’de uçak dâhil bir haftalık tur yapılıyor yani işin ne kadar vahim durumda olduğunu anlatmak için söylüyorum. Dolayısıyla -temel sorunumuz- bir koordinasyon sorunumuz var, fiyatlama, arz talep planlamasına ilişkin sorunumuz var. Maalesef, bu süreç içerisinde… Sayın Günay gelmiş, tebessüm ediyor ama bizim çerçeve yasamız hâlâ çıkmadı, kendisine de defalarca hatırlatmıştım. Şimdi, yeni Bakanımıza da özellikle ilk iş olarak bu meseleyi ele alması gerektiğini sektör adına, oradaki yatırımcılarımız adına ben bir defa daha hatırlatıyorum. Milletvekilli arkadaşlarımızla yaptığımız görüşmede, Antalya milletvekillerimizle hep birlikte bu talebi götürmek, sektör temsilcilerini de alıp götürmek üzere anlaştık. Önümüzdeki günlerde inşallah bu da olur.

Dün akşamki konuşmamda da bahsetmiştim, kısır siyasi çekişmeler yerine ülkemizin ekonomik, sosyal sorunlarını çözmeye yönelik düzenlemelere öncelik vermemiz gerekir demiştim. Bu, öncelikli alanlardan biridir. Neden? Büyümeden bahsettik, dün geldi “Fren yaptık.” dediler. Niye? Cari açık artıyor işte reyting kuruluşları şunu diyor, bunlar bunu diyor ama en önemli görünmeyen kalemimiz olan turizm gelirlerine ilişkin köklü önlem alamıyoruz, o zaman da turist sayımız arttı diye hava atıyoruz. Oysa, kişi başına turizm gelirini artırmamız lazım. Ama, bir arz politikamız olmazsa, talebe ilişkin, destinasyonuna ilişkin bir şeyler yapıyoruz ama koordinasyon eksikliği olursa hak ettiğimiz geliri elde edemiyoruz; sorunumuz bu. Sorunumuz, burada belirttiğimiz şey kimseyi suçlamak değil ama önümüzdeki sorunların bir an önce çözülmesi gerekiyor değerli arkadaşlar. Çünkü, sektörde Turizmi Teşvik Kanunu’yla ilgili sorunlar var, ilgili yönetmelikle ilgili sorunlar var, Kıyı Kanunu’yla ilgili sorunlar var, bunun yönetmelikleri var, ecrimisil sorunları var yani birçok şey var. Ama, öncelikli olarak başka bir önerileri daha var sektör çalışanlarının, kanun teklifi içerisine, inşallah… Veya çalışmayla ilgili gelecek diğer kanun içerisinde de yine sizlerle beraber değerlendiririz bütün gruplar olarak, partilerüstü bir mesele olduğu için söylüyorum. Burada da “Çalışma hayatına ilişkin uygulamada birliktelik yok, denetimlerde yeknesaklık yok.” diyorlar. Mesai saatleriyle ilgili sorunlar var, sigorta primleriyle ilgili sorunlar var, izinlerle ilgili sorunlar var. En önemlisi, kış sezonunda birçok otelimiz kapalı kalıyor. Talepleri, bu çalışmalar esnasında, en azından o beş aylık kapalı sezonda primlerin devlet tarafından, daha önceki istihdamı teşvikle ilgili olduğu gibi… Turizmi Teşvik Kanunu’nu da yeniden ele almamız gerekiyor herhâlde, biraz günün gerisinde kaldı.

Turizm çerçeve yasasıyla beraber bence bütün bu konuları içeren bir temel kanun çıkarmamız gerekiyor diye düşünüyorum. Aksi takdirde, çalışma hayatıyla ilgili bu sorunları da çözersek, yabancıların çalışmasıyla ilgili izinlerde de sorunları var; bir esasa bağlayalım, hep birlikte, gelin, bunu istişare edelim, sektörün temsilcileri de bu işe katılsın.

Bu vesileyle, önümüzdeki günlerde vereceğimiz araştırma komisyonu kurulması önerisini de bir partilerüstü mesele olarak görerek tekrar değerlendirelim diyorum. İnşallah, dışarıdan para arayacağız diye değişik yöntemlerle -yok, kira sertifikası diye- uğraşmak yerine, burada, gelin, elimizdeki imkânları değerlendirelim, hak ettiğimiz fiyata işletmelerimizin pazarlanmasını, o kârı sağlamasını hep birlikte sağlayalım diyorum.

Tekrar, turizm sezonunun hayırlı olmasını diliyor, sorunların çözüleceği bir sezon olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Gündeme geçiyoruz.

“Başkanlığın Genel Kurula Sunuşları” vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu ve 24 milletvekilinin, çocuklara yönelik şiddet, cinsel taciz ve istismarın araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/567)

                                                        

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Geleceğin güvencesi ve sahibi çocuklarımızdır. Çocuklarını koruyamayan, gözetemeyen toplumların geleceği de tehlikededir.

Çocuk istismarının en kötü şekillerinden birisi olan, cinsel istismar ve taciz olayları son yıllarda her gün yeni bir şekliyle gündeme gelmektedir.

Sivil toplum örgütleri, sağlık kuruluşları, üniversiteler ve baroların kurduğu çocuk koruma birimlerinin, taciz, ihmal ve istismar konularındaki çalışmaları, bu konuya dikkat çekilmesi açısından önem taşımaktadır.

Tüm dünyada çocuklar şiddetle kuşatılmışlardır. Kimi yerel özellikler taşısa bile bu sorun sadece Türkiye'ye özgü değildir. Dünyanın çeşitli yerlerinde yapılan araştırmalar, tüm çocukların evlerinde, okullarında ve içinde yaşadıkları topluluklarda fiziksel, cinsel veya duygusal şiddete ve tacize tanık olduklarını ve etkilendiğini göstermektedir.

Ülke nüfusumuzun yaklaşık yüzde 31,1 çocuktur. Araştırmalarda, çocukların yüzde 4 ila yüzde 30 arasında cinsel istismara uğradığı tespit edilmiştir. Cinsel istismara maruz kalan çocukların yüzde 70’i de 10 yaşın altındadır.

Çocukların, fiziksel, cinsel veya duygusal istismarı, psikolojik ve fiziksel ağır travmaya maruz kalmalarına, yaşam boyu sakatlanmalarına hatta ölümlerine neden olabilmektedir. Ciddi fiziksel sağlık sorunlarına ve ömürlerinin sonuna kadar tedavi edilemeyen psikolojik sorunlara neden olabilmektedir.

Ülkemizde, bu konuyla ilgili yeterli veriler olmadığı için, konunun gerçek boyutu hakkında yorum yapmak zordur.

Özellikle, Birleşmiş Milletlerin Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’si; Çocuk Satışı, Çocuk Fuhşu ve Çocuk Pornografisi Ek Protokolü'nde düzenlenen konular hakkında, kamu, devlet görevlileri, güvenlik görevlileri, sosyal hizmetler, eğitim ve sağlık gibi kamu idaresi sektörlerinin, sürekli bilgilendirme ve bilinçlendirme çalışmalarını daha ciddi bir şekilde ele almasını gerektirmektedir.

Çocukların maruz kalabileceği ve hayatlarının ileriki dönemlerini olumsuz etkileyecek özellikteki konu ve olaylarla ilgili ayrıntılı bir devlet politikası gerekmektedir. Bu konuda ülkemiz hangi aşamadadır ve şimdiye kadar yapılan çalışmalar nelerdir?

Şimdiye kadar çocuklara yönelik şiddet, cinsel taciz ve istismar konularında, öncelikle anne, baba ve diğer aile fertlerine ve genel halka yönelik olarak hangi kurumlarda, hangi çalışmalar yapılmıştır? Bu konuda oluşturulmuş planlar var mıdır?

Bu konularda ülkemizde hangi kurum ve kuruluşlar ile hangi görevliler etkin faaliyet göstermektedir? Bu çalışmaları yapan ya da yapacak olan personelin eğitimleri nasıl sağlanmaktadır?

Bu konularda eylem planlarının hazırlanması için şimdiye kadar ne gibi araştırmalar yapılmıştır?

Özellikle bu konularda adli tıp hizmetleri ve raporlarıyla ilgili daha önce yaşanan kargaşaların ortaya çıkmaması için adli tıp kurumlarında ne gibi düzenlemeler yapılmış ve şimdiye kadar hangileri uygulanmıştır?

Ceza Kanunu’nda bu konularla ilgili maddeler yeniden incelenerek, daha caydırıcı maddeler oluşturulmasıyla ilgili yapılan çalışmalar nelerdir?

Yaşadığı olay nedeniyle özel koruma tedbirlerine ihtiyaç duyan çocuklar konusunda gerekli tedbirlerin alınması için kurumsal yapının oluşturulması aşamasında gelinen nokta nedir?

Ülkemizde, Adalet, Sağlık, İçişleri bakanlıkları (özellikle Emniyet teşkilatında), SHÇEK, belediyeler ve sosyal yardım kuruluşlarında; sosyal hizmet uzmanları (sosyal çalışmacı) ve psikologlar yeterli sayıda değildir. Bu çalışma alanlarında (özellikle bu konuya yönelik olarak) sosyal hizmet uzmanı ve psikolog istihdamı sağlanarak, konuyla ilgisi olmayan farklı meslek gruplarının bu alanlarda istihdam edilmelerinin engellenmesi için neler yapılmıştır?

Tüm bu konuların ayrıntılarının ortaya koyulması ve çocuklara yönelik şiddet, cinsel taciz ve istismarın araştırılarak, gereken önlemlerin alınması ve sosyal bir politika oluşturulmasına ışık tutulması amacıyla Anayasa’nın 98’inci, İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılması hususunda gereğini saygılarımızla arz ederiz.

 

1) Mevlüt Dudu                                                                           (Hatay)

2) Celal Dinçer                                                                           (İstanbul)

3) Ahmet İhsan Kalkavan                                                           (Samsun)

4) Mustafa Sezgin Tanrıkulu                                                      (İstanbul)

5) Bülent Tezcan                                                                        (Aydın)

6) Ali Sarıbaş                                                                              (Çanakkale)

7) Veli Ağbaba                                                                            (Malatya)

8) Namık Havutça                                                                       (Balıkesir)

9) Haydar Akar                                                                           (Kocaeli)

10) İhsan Özkes                                                                          (İstanbul)

11) Ayşe Nedret Akova                                                               (Balıkesir)

12) Mehmet Hilal Kaplan                                                            (Kocaeli)

13) Faik Tunay                                                                            (İstanbul)

14) Ali İhsan Köktürk                                                                  (Zonguldak)

15) Aylin Nazlıaka                                                                      (Ankara)

16) Erdal Aksünger                                                                     (İzmir)

17) Tolga Çandar                                                                       (Muğla)

18) Emre Köprülü                                                                       (Tekirdağ)

19) Mehmet S. Kesimoğlu                                                          (Kırklareli)

20) Mustafa Serdar Soydan                                                        (Çanakkale)

21) Hasan Akgöl                                                                         (Hatay)

22) Hurşit Güneş                                                                        (Kocaeli)

23) Mehmet Şevki Kulkuloğlu                                                     (Kayseri)

24) Osman Aydın                                                                        (Aydın)

25) Recep Gürkan                                                                       (Edirne)

 

2.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer ve 24 milletvekilinin, kemik iliği kanserinde karşılaşılan ilik nakliyle ilgili sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/568)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizde ölümcül kan kanseri hastalığı nedeniyle binlerce hasta yaşamını yitirmekte ya da uygun verici bulunamadığı için ölümü beklemektedir. Kan kanseri diğer adıyla kemik iliği kanseri, kemik iliğinde bulunan kan yapıcı ana kök hücrenin genetik yapısının bozukluğu ve kan hücrelerinin üretiminin kontrol dışına çıkarak vücutta aşırı birikimine yol açan hastalıktır. Genellikle kimyasal madde, radyasyon, bazı virüsler gibi çevresel faktörlerin etkisiyle genlerde meydana gelen bozulmayla ortaya çıkan kemik iliği kanseri, kesinlikle irsi ya da kalıtsal bir hastalık değildir.

Kemik iliği kanseri olan bir hastanın tedavi süreci diğer kanser türleriyle mücadele eden hastalara göre daha zorlu geçmektedir. Özellikle erişkin hastaların tedavisinde genellikle hastalığın tekrarlanmasını engellemek için kemik iliği nakli gerekmektedir. Ülkemizde her 100 hastadan ancak 1’ine ilik nakli yapılabilmektedir. Amerika 100 hastadan 84’üne, Almanya ise 81’ine nakil gerçekleştirmektedir. Türkiye'de yeterli sayıda gönüllü verici olmaması ne yazık ki her yıl 100 hastadan 99’unun uygun doku bulunamaması nedeniyle ölmesi gibi üzücü bir tablonun ortaya çıkmasına neden olmaktadır.

Türkiye'de kemik iliği nakil sayısının az olmasının en önemli nedenlerinden biri ülkemizde kemik iliği bankasının yalnızca 2 tane olması, diğeri ise bu bankalara başvuran gönüllü sayısının azlığıdır. O nedenle, kemik iliği kanseri hastalığına bağlı ölümlerin azaltılması için gönüllü verici olmak ve donör sayısını artırmak için gerekli çalışmaları yapmak büyük önem taşımaktadır. Ölümleri en aza indirmek, kemik iliği kanseri ve kemik iliği naklinde farkındalığı artırmak için projeler geliştirmek gerekmektedir. Bu kadar önemli bir sağlık sorunu yurttaşlarımız tarafından sosyal medya aracılığı ile fark ettirilmeye çalışılırken devletin ilgili kurumlarının konuyla ilgili adımlar atmaması 2012 Türkiye'sine yakışmamaktadır. O nedenle, bundan sonra atılacak her olumlu adımın bir hastanın mücadelesine umut olacağı düşüncesiyle vakit kaybetmeden harekete geçilmelidir. Unutulmamalıdır ki hiç kimsenin kemik iliği kanseri hastalığına yakalanmayacağının garantisi yoktur.

Kemik iliği naklinde yaşanan eksikliklerin tespit edilerek çözüm yollarının bulunması, kemik iliği kanserinde hayati öneme sahip olan gönüllü verici sayısının artırılması ve nakil olamadığı için hayatını kaybeden hasta sayısını en aza indirebilmek için gerekli çalışmaların yapılması amacıyla Anayasa’nın 98’inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 104’üncü ve 105’inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1)        Candan Yüceer                       (Tekirdağ)

2)        Ayşe Nedret Akova                                        (Balıkesir)

3)        İhsan Özkes                                                  (İstanbul)

4)        Ahmet İhsan Kalkavan                                   (Samsun)

5)        Musa Çam                                                     (İzmir)

6)        Bülent Tezcan                        (Aydın)

7)        Haydar Akar                                                  (Kocaeli)

8)        Mustafa Serdar Soydan                                  (Çanakkale)

9)        Ali İhsan Köktürk                                           (Zonguldak)

10)      Aylin Nazlıaka                        (Ankara)

11)      Faik Tunay                                                    (İstanbul)

12)      Recep Gürkan                         (Edirne)

13)      Erdal Aksünger                                             (İzmir)

14)      Levent Gök                                                   (Ankara)

15)      Celal Dinçer                                                  (İstanbul)

16)      Tolga Çandar                         (Muğla)

17)      Emre Köprülü                         (Tekirdağ)

18)      Mehmet S. Kesimoğlu                                    (Kırklareli)

19)      Hasan Akgöl                                                 (Hatay)

20)      Kemal Değirmendereli                                   (Edirne)

21)      Hurşit Güneş                                                 (Kocaeli)

22)      Mehmet Şevki Kulkuloğlu                               (Kayseri)

23)      Osman Aydın                          (Aydın)

24)      Nurettin Demir                        (Muğla)

25)      Selahattin Karaahmetoğlu                              (Giresun)

 

3.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya ve 23 milletvekilinin, maden işçilerinin emeklilik koşullarının yeniden düzenlenmesine yönelik sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/569)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Madencilik sektörü, insan yaşamı açısından son derece tehlikeli, sayısız risk unsurunu içerisinde barındıran bir sektördür.

Maden işletmelerinde yerin yüzlerce metre altında çalışarak evine, çoluğuna çocuğuna ekmek götürmeye çalışan maden emekçilerinin sorunları oldukça büyüktür. Bu sorunlarının en başında iş sağlığı ve iş güvenliği gelmekte, düşük ücretle çalışmaları ve uzun emeklilik süreleri nedeniyle mağdur olmaktadırlar.

Kömür madenciliğinde özelleştirmeler nedeniyle istihdam özel sektöre kaymış, işçiler işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinden yoksun, düşük ücretle ve ağır çalışma koşulları altında çalışmaya zorlanmışlardır.

Onlar yerin yüzlerce metre altında ışıksız, havasız, güneşsiz ortamda ölümle burun buruna çalışmaktadırlar.

Onların hayata bağlılığı kıldan incedir.

Çalışma koşullarının zorluğu nedeniyle onlar için ekmek aslanın ağzından da uzaktadır.

Bu sektörde çalışan hemen hemen herkes kısa sürede meslek hastalıklarına yenik düşmektedir. Çalışırken akciğer kanseri veya tüberküloz hastalığına yakalanmayan işçi yok denecek kadar azdır.

Tüm bu olumsuz çalışma koşullarında yerin yüzlerce metre altında alın teri dökerek helal kazanç mücadelesi veren maden işçilerinin zor olan çalışma koşulları nedeniyle emekliliklerinin daha esnek koşullara kavuşturulması gerekmektedir.

Kömür madenlerinde çalışmakta olan işçi, yönetici ve teknik personelin nasıl helal para kazandığını, günde sekiz saat kelle koltukta karanlık, daracık alanlarda kazma sallamanın zorluğunu anlamak için o maden ocağında iki saat bulunmak gerekmektedir.

Maden emekçilerinin çalışma koşullarının zorluğu, bu sektör çalışanlarına uygun olmayan emeklilik hükümleri onları çalışma ortamından soğutmakta, ürkütmekte, tedirgin etmekte ve birçok işçi bu gerekçeyle işinden ayrılmakta ya da ayrılmayı düşünmekte veya yakınları, aileleri bu işte çalışmalarını istememektedir.

Her gün evinden çıkarken yakınlarıyla helalleşerek işine giden, her gün indiği ocaktan bir daha çıkamayabileceği korkusunu taşıyan maden emekçilerinin bu zor çalışma koşullarında emekli olabilmeleri neredeyse imkânsız hâle gelmiştir.

Onların emeklilik koşullarını bu güvencesiz çalışma şartlarıyla tamamlamaları neredeyse imkânsızdır.

Onların emekli olabilmeleri için gerekli olan; yaş haddinin, sigortalılık sürelerinin ve prim ödeme gün sayılarının bu meslekte ölümle burun buruna çalışan maden emekçileri lehine olacak şekilde yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.

Bu nedenlerle, maden emekçilerinin emeklilik koşullarının, onların lehine olacak şekilde yeniden düzenlenmesine yönelik sorunlarının tespit edilerek gerekli önlemlerin bir an önce alınması amacıyla TBMM İçtüzüğü’nün 104’üncü. ve 105’inci maddeleri ile Anayasa’nın 98’inci maddesi gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederim. 13.02.2012

 

1) Muhammet Rıza Yalçınkaya                (Bartın)

2) Ali Sarıbaş                                        (Çanakkale)

3) Namık Havutça                                  (Balıkesir)

4) Faik Tunay                                        (İstanbul)

5) Haydar Akar                                      (Kocaeli)

6) Mehmet Hilal Kaplan                          (Kocaeli)

7) Ahmet İhsan Kalkavan                        (Samsun)

8) Ayşe Nedret Akova                             (Balıkesir)

9) İhsan Özkes                                       (İstanbul)

10) Bülent Tezcan                                  (Aydın)

11) Ali İhsan Köktürk                              (Zonguldak)

12) Aylin Nazlıaka                                 (Ankara)

13) Celal Dinçer                                    (İstanbul)

14) Erdal Aksünger                                (İzmir)

15) Tolga Çandar                                   (Muğla)

16) Emre Köprülü                                   (Tekirdağ)

17) Mehmet S. Kesimoğlu                       (Kırklareli)

18) Mustafa Serdar Soydan                    (Çanakkale)

19) Hasan Akgöl                                    (Hatay)

20) Kemal Değirmendereli                      (Edirne)

21) Hurşit Güneş                                    (Kocaeli)

22) Mehmet Şevki Kulkuloğlu                  (Kayseri)

23) Osman Aydın                                   (Aydın)

24) Recep Gürkan                                  (Edirne)

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, söz talebim var, müsaade ederseniz…

BAŞKAN – Evet, Sayın Vural, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, ellerinde Türk Bayrağı’yla Türkiye Büyük Millet Meclisine girmeye çalışan ve Avrupa Türklerini temsil eden insanlara “Çantaya koyun, sakın açmayın.” demek suretiyle yapılan uyarılara ve Meclis yönetiminin bu konuda bir talimatının bulunup bulunmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

 

OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün grup toplantı odamızda Almanya’dan gelen, Avrupa’dan gelen Avrupa Türklerini temsil eden insanlarımız, aileler vardı. Bu ailelerimizin Meclise girerken bayrak var ellerinde. İşte, bu bayrak sokulur mu, sokulmaz mı… Birçok mütereddit davranışlar sergilenmiş “Çantaya koyun, sakın açmayın.” demek suretiyle. Türk Bayrağı’nın bir provokasyon, bir tahrik aracı olarak kullanılmasına yönelik zannederim yöneticilerin bu konuda bir yaklaşımı var. Türk Bayrağı, hepimizin, hep beraber, birlikte, gururla taşıyacağı bir bayraktır. Dolayısıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisine giren vatandaşlarımızın elinde bulunan, yanında bulunan Türk Bayrağı hakkında Meclis yönetiminin bu konuda, bu şekilde vermiş olduğu bir talimat var mı, yok mu bilmiyorum ama Türk Bayrağı hepimizin şerefidir, namusudur. Ben bu konuda gerekli uyarıyı yapmayı vazife edindim. O bakımdan, Türk Bayrağı, sadece çantalarda taşınan değil, herkesin her yerde gururla taşıyabileceği, taşımaktan da korkmayacağı, egemenliğimizin, varlığımızın nişanesidir. Bunu bu şekilde, tekrar aracılığınızla hatırlatmak istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Vural, müdâhil olacağız, bunu bilesiniz.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, ben de 60’ıncı maddeye göre yerimden çok kısa bir söz istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Genç, görüşülen herhangi bir konu yok. Sonra, biliyorsunuz, bu konuda siz üstatsınız, siz bize böyle öğrettiniz, öğrettiklerinizin aksini yapmayın lütfen. Sadece grup başkan vekillerine söz veriyorum biliyorsunuz.

 

Okutuyorum:

 

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- CHP Grubunun, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 23 milletvekili tarafından, kayısı üreticilerinin dondan kaynaklı zararlarının tespit edilmesi ve üreticilerin zararlarının karşılanabilmesi için alınacak önlemlerin tespit edilmesi amacıyla 2/4/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun 3 Nisan 2013 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 03/04/2013 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığında grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

Emine Ülker Tarhan

                                                                                 Ankara

                                                                         Grup Başkan Vekili

Öneri:

Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 23 milletvekili tarafından, 02/04/2013 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına “Kayısı üreticilerinin dondan kaynaklı zararlarının tespit edilmesi ve üreticilerin zararlarının karşılanabilmesi için alınacak önlemlerin tespit edilmesi” amacıyla verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin (817 sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 03/04/2013 Çarşamba günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Veli Ağbaba, Malatya Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, geçen hafta, 18 Martı 19 Marta bağlayan gece Malatya’da bir don afeti yaşandı, özellikle Malatya’nın düşük rakımlı bölgelerinde kayısımız yok oldu. Kimi bölgelerde yüzde 50 kimi bölgelerde 90’a varan zararlar var. Zaten geçtiğimiz yıl, değerli milletvekilleri, kayısının para etmemesinden dolayı yokluğa mahkûm edilen kayısı üreticisi donla beraber 2013 yılı umutlarını da kaybetti. 18 Mart gecesi yanan sadece Malatyalıların kayısı değildi, yanan Malatyalıların umuduydu, yanan Malatyalıların hayaliydi yani yanan Malatyalıların tüm yaşamıydı. Binlerce üretici geçtiğimiz yıl 2,5-3 TL maliyeti olan kayısıyı bu yıl 1,5-2,5 liradan sattı. Zaten kayısı üreticisi bu nedenle zor durumdaydı. 2012’den kalan elektrik, su, gübre, ilaç ve mazot borçlarını zaten ödeyememişti. Zaten iki üç yıldan beri kayısı para etmiyordu, üreticinin hiçbir birikimi yok.

Maalesef bu son dönemde Malatyalının devletle olan tek ilişkisi evine gelen icra kâğıtlarıydı. Malatyalı üretici ilk kez bu dönemde adliyeyle tanıştı, ilk kez bu dönemde yaşı 60-70 olan üretici, ilk kez icrayla ve icra avukatıyla tanıştı. İki yıldan beri Malatyalıların seslerini buradan duyurmaya çalışıyorum. Bu kürsüden, bu Meclisten, bana verilen görevi, yani Malatyalıların hakkını savunma görevini yerine getirmeye çalışıyorum.

Değerli milletvekilleri, bakın, bizim üretmiş olduğumuz ürün sıradan bir ürün değil. Dünyanın en güzel kayısılarını üreten, Türkiye'nin millî gelirine tarımda en çok katkıyı veren, yaz demeden, kış demeden çoluğuyla çocuğuyla çalışan Malatyalıların sesini duyurmaya çalışıyoruz çünkü bu ürün her yıl kimi zaman 300 milyon dolar, kimi zaman 400 milyon dolar Türkiye ekonomisine katkı sunuyor. Dünya kuru kayısı üretiminin yüzde 80’ini tek başına Malatya ili karşılıyor. Yani dünyada çok önemli bir ürünü Malatyalılar yetiştiriyor.

Değerli milletvekilleri, kayısının değerlenebilmesi için buradan birçok öneri getirdim. Belki bu kayısıyla ilgili 100’e yakın konuşma yaptım Mecliste. “Sıfır faizli kredi verin ki köylü, tefecinin eline düşmesin. Borç verin, karşılıksız, bedelsiz değil, borç verin.” dedim, sesimizi duyan olmadı. “Çiftçi elektrik borçlarından mağdur oluyor, onların faizlerini silin.” dedim, faizler silinmedi çünkü bu Malatya’da özelleştirilen elektrik kurumundan hiç kimse memnun değil. Bu özelleştirme zihniyetini, özelleştiren zihniyeti buradan bir kez daha kınıyorum.

Değerli arkadaşlar, kayısı para etmiyor. “Okullarda kayısı dağıtın ki o bozuk süt yerine çocuklarımız daha zeki olsun; -ki kayısı zekâ artıran bir ürün- “askerlere dağıtın, askerler iyi beslensin.” dedim ancak maalesef sesimizi kimseye duyuramadık.

Değerli arkadaşlar, ama maalesef mağduriyetimiz de sürüyor. Yani kayısımızın, üreticimizin durumu hâla iyileşebilmiş değil. En son da bu uygulamalar yetmiyormuş gibi, son dönemdeki uygulamalar yetmiyormuş gibi kayısımızı bir de don vurdu. 18 Martı 19 Marta bağlayan gece kayısımızı don vurdu.

Değerli arkadaşlar, ben buradan geçen hafta resimlerle kürsüden dile getirdim Malatya’nın düştüğü durumu. Geçen hafta sonu da Malatya’yı gezdim, Malatya merkez köylerini, Darende’yi, Kuluncak’ı, Battalgazi’yi gezdim ve yerinde gördüm. Yerinde gördüm kayısının düştüğü durumu. Maalesef, rakımı düşük olan yerlerde kayısımız -söylediğim gibi- yüzde 50 ile yüzde 90 arasında yanmış.

Değerli arkadaşlar, üretici, kayısı tutsa da tutmasa da, don vursa da vurmasa da o ürüne aynı parayı harcıyor yani ilacını veriyor, o ürünün gübresini veriyor, aynı işçiliği harcıyor, aynı emeği harcıyor. Bu nedenle, kayısı üreticisi açısından “Don vurdu, masraf etmeyeceğim.” diye bir şey yok ve aynı emeği harcıyor maalesef. Aynı emeği harcadığı için daha fazla zarar etmiş oluyor. Yani, masrafı çok, parası yok.

Bununla ilgili TARSİM diye bir kurum var. Dillere destan bir kurum bu TARSİM. Değerli milletvekilleri, Malatyalı üretici, maalesef bu TARSİM’in sistemine, TARSİM’in uygulamalarına hâlâ akıl sır erdiremiyor. TARSİM, “Üreticinin zararını nasıl karşılarım?” diye değil, “Nasıl karşılamam?” diye çalışıyor. Üreticiyi hem TARSİM vuruyor hem don vuruyor yani üretici her yerden zarar görüyor değerli milletvekilleri.

Don için yapılan sigorta kumar gibi arkadaşlar. Bu, don için yapılan sigorta resmen kumar gibi. Şimdi, şöyle bir örnek vereyim ben size: Bahçeniz var, o sene sigorta yaptırmak istiyorsunuz. Soruyorlar: “Çiçek mi, don mu yoksa dolu mu?” Bunlardan birini seçiyorsunuz. Tamamen, bu TARSİM sistemi Malatya’da… Toto oynuyorsunuz yani toto, sigorta toto oynuyorsunuz.

Bir de değerli arkadaşlar, Malatyalı üreticinin bu yıl sadece yüzde 10’u TARSİM’den sigorta yaptırmış. Niye? Çünkü, TARSİM’deki fiyatlar çok yüksek. Çünkü, TARSİM’e güvenmiyor. Çünkü, oradaki, geçtiğimiz yıllardaki uygulamalarda yaşadı bunu, TARSİM’e güvenmiyor, güvenmediği için de sigorta yaptıramıyor. Bakın, 50 binin üzerindeki üreticiden sadece 6 bin civarındaki insan TARSİM’e ürününü sigortalatmış.

Değerli arkadaşlar, biraz önce telefon geldi, diyorlar ki Malatyalılar: “Daha önce, 2002’de 1 kilo kayısıyla 2 litre mazot alıyorduk, bugün 2 kilo kayısıyla 1 litre mazot alamıyoruz.” Yine, “İki yıl önce 7-8 lira eden kayısı bu yıl niye 2,5 liraya düştü?” diyorlar, bunun sebebini araştırıyorlar.

Değerli arkadaşlar, önlem alınmaz ise eğer, Malatya’da üretici kalmayacak. Bakın, 2010 yılında, sanırım, don olayı olmuştu; sağ olsun, Malatya Milletvekilimiz Mevlüt Aslanoğlu bunu dile getirdi ve ilk kez zarar karşılandı. Ancak, iki yıldan beri hem fiyatlar vuruyor hem uygulamalar vuruyor hem de don vuruyor ama çiftçiye selam veren kimse yok, çiftçinin hâlini soran kimse yok.

Değerli arkadaşlar, Malatya’da iki yıldan beri ağacını ilaçlamayan çiftçi var. Bakın, acı bir durum ama iki yıldan beri ağacını ilaçlamayan çiftçi var. Hâlâ ağaçlarını sulayamayan çiftçiler var. Ben Meclis kürsüsünde söylüyorum, “Hâlâ kanalizasyon suyuna mahkûm etmişsiniz.” diyorum, “Yalan.” diyorlar. Geçtiğimiz hafta sonu Hatunsuyu’ndaydım, yani bu uygulamaları gözlerimle gördüm.

Değerli arkadaşlar, üretici diyor ki: “Kurusun da kurtulalım kayısıdan.” Odun kömür ardiyelerinde son dönemde odun olarak en çok kayısı odunu satılıyor. “Kurusun da kurtulalım.” diye Malatyalı haykırıyor.

Değerli milletvekilleri; Malatyalı her yıl kayısı ekiyor, her yıl kayısı dikiyor, maalesef borç topluyor.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bu ürün sıradan bir ürün değil, bu ürün, dediğim gibi, Türkiye’yi dünyada temsil eden bir ürün. 100’ün üzerinde ülkeye ihracat yapılıyor. Malatyalının sesini, Malatyalıyı, Türkiye’yi, özellikle Türkiye’yi… Venezuela’dan Rusya’ya, Rusya’dan Amerika’ya, Kanada’ya kadar her yerde “Türkiye'nin ürünü”, “Malatya’nın kayısısı” diye satılıyor ama Malatyalı size, ülke ekonomisine bu kadar katkıda bulunuyor, yıllardan beri her yıl 100-200 milyon dolar, 300 milyon dolar -bazen daha fazla- üretime katkıda bulunuyor, millî gelire katkıda bulunuyor ama Malatyalının maalesef devletten aldığı kocaman bir hiç. Değerli milletvekilleri, verdikleriyle aldıkları arasında bir orantısızlık var.

Malatyalı çiftçi çalışkan, Malatyalı çiftçi borcuna sadık. Sizden rica ediyorum, burada bütün milletvekillerinin vicdanlarına sesleniyorum değerli arkadaşlar, burada bütün iktidar ve muhalefet partilerinin vicdanlarına sesleniyorum: Lütfen Malatyalı çiftçinin sesini duyun, lütfen. (CHP sıralarından “Bravo!” sesleri, alkışlar)

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Sadece Malatyalı değil, Türkiye’deki bütün çiftçilerin sesini duysunlar.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Lütfen Malatyalı çiftçinin yaşamış olduğu, kayısı üreticisinin yaşamış olduğu drama seyirci kalmayın. Hepinizin vicdanına sesleniyorum: İktidarı muhalefetiyle, çalışkan, üreten Malatya çiftçisine sahip olunmasını diliyorum arkadaşlar.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Türkiye’deki çiftçilere sahip olsunlar.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Bakın, bununla ilgili, mutlaka kayısı afet kapsamına alınmalı, üreticinin borçları ertelenmeli, faizleri silinmeli, 2090 sayılı Kanun mutlaka işletilmeli, fındığa verilen alan bazında destek Malatya kayısısına da verilmeli, devlet bir kayısı idaresi kurmalı, taban fiyat, don hadisesi gibi sorunları tek elden yönetmeli.

Değerli arkadaşlar, tabii ki bütün ürünlere sahip çıkmalı ama Malatya ürününe de sizlerin sahip çıkacağına inanıyorum. Bu konuda bir komisyon kurulmasını bütün milletvekillerinden, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunan bütün milletvekillerinden rica ediyorum.

Bu duygularla, hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Adil Kurt, Hakkâri Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Adil aleyhinde konuşmaz.

ADİL KURT (Hakkâri) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Cumhuriyet Halk Partisinin Meclis araştırma önergesinin aleyhinde söz aldım ama Türkiye’de kayısı üreticisinin haklarını savunma konusunda aleyhinde konuşamayacağımız gibi, Bursa’nın şeftalisinin de aleyhinde konuşamayız, Karadeniz’in fındığı, çayı aleyhinde de konuşamayız, Antep’in fıstığı aleyhinde de konuşamayız, Çukurova’nın narenciyesinin de aleyhinde konuşamayız. Dolayısıyla, aleyhinde konuşulacak bir durum değil bu, lehinde konuşacağım, konuşmam bu çerçevede olacak.

Malatya’da kayısı üreticisi kayısısını torbaya koyup traktörünün römorkuna koyana kadar kaygılı yaşar. Yani bir yılın 364 günü, ürününü değerlendirip değerlendiremeyeceği kaygısıyla yaşar, son gün ürününü aracına koyup pazara götüreceği zaman emindir ama pazara gittiği zaman da tefecilerin eline düşer. Yani 365 gün kaygılı yaşayan bir üreticiden söz ediyoruz. Dolayısıyla, bunların sorunuyla ilgili olarak burada verilmiş bir araştırma önergesine grup olarak destek vereceğimizi baştan ifade etmek istiyorum.

Kayısı üretiminde -evet, demin Sayın Ağbaba ifade etti- Malatya kayısısı dünya kuru kayısısının yüzde 80, yüzde 85’ini karşılayan bir potansiyele sahiptir ama maalesef, bu ülkede hâlâ Türkiye'nin stratejik tarım ürünleri konusunda bir alan analizi yapılmış değil. Vaktiyle Özal iktidara geldi, Malatyalı bir Başbakan Cumhurbaşkanı olunca, Malatyalı üreticilerin derdine bir nebze derman oldu, kayısı üreticisi biraz soluklandı ama ondan sonra gene kendi kaderine onlar da terk edildi. Dolayısıyla yani birey olarak birinin bir alanla çok ilgili olup olmaması bir avantaj olmaktan çıkıp, bir bütün olarak Türkiye'nin tarım ve hayvancılık alan analizlerinin artık çıkarılıp sorunlarına bütüncül bir bakış açısının geliştirilmesi gerekir.

Sadece Malatya açısından demiyoruz, diğer bölgeler açısından da  durum böyledir yani Bursa’daki şeftali üreticisinin de sorunu daha farklı değildir. Çukurova’daki narenciye üreticisine de bugün gitseniz benzer sıkıntıları ifade edecektir. Karadeniz’e gitseniz fındık üreticisi, çay üreticisi benzer sıkıntıları ifade edecektir. Hele hele Karadeniz’deki çay üreticisi konusunda özellikle son dönemlerde bir argüman var, kullanılıyor; kaçak çay sanki Türkiye’deki üreticiyi öldürdü. Bir Hakkâri milletvekili olarak şunu ifade edebilirim açıkca: “Ben evimde Karadeniz çayı içiyorum, misafirim de geldiği zaman Karadeniz çayı ikram ediyorum.” Ama özellikle Karadeniz çayı, fındığı ya da bir başka yerin ürünleri üzerinden buradan siyaset geliştirenlerin buranın o sorunlarının giderilmesi konusunda yeterli hassasiyeti gösteremediklerini belirtmek istiyorum.

Bir önemli nokta daha, özellikle kayısı üreticileri konusunda TARSİM konusuna değinildi yani var da yok, tarım sigortası, esasında, bu ülkede var da yok. İlgili Bakan burada olsa konuşurduk. Vaktiyle, komisyonlarda konuşulduğu zaman da üzerinde durduk. Bu konuda TARSİM’i daha etkin, daha aktif duruma getirmek gerekir.

Şimdi, bu yıl bir don felaketi yaşandı. Bu don felaketi, evet, kayısı üreticisini, kayısıdan geçineni, emekçiyi etkiledi. Malatya kayısısını konuşuyoruz ama esas, sadece Malatya’nın sorununu konuşmuyoruz Adıyaman’daki kayısı emekçisinin de sorununu konuşuyoruz, Urfa’daki kayısı emekçisinin de sorununu konuşuyoruz. Çünkü birçok ailenin bu dönemde -özellikle Adıyaman açısından ifade ediyorum- tütüne vurulan, tütün üreticilerine vurulan darbeden sonra Adıyamanlı birçok ailenin -sayıları binlerle de ifade edilebilir- tek geçim kaynağı Malatya kayısısıdır. Yazı bekliyorlar, temmuz, ağustos aylarını bekliyorlar; gidip orada ailece kayısı işçiliği yapıp evlerine üç beş kuruş, ekmek götürmeyi bekliyorlar.

Bu don olayı bunların hepsinin umutlarına vurulmuş bir darbe oldu. Ama birileri bu dondan bile kazanıyor. Kim? Kayısı stokçuğunu yapanlar. Kim bu kayısı stokçuluğunu yapanlar? Emeğiyle geçinen insanların ya da 5-10 ağacı, 100-200 ağacı olan kayısı üreticisinin kayısısını stoklama şansı yok eğer başka bir yan geliri yoksa. Kim stokluyor? Birileri, daha şu anda, meyve ağaç dalındayken stokunu yapmaya başlıyor. Daha bir buçuk ay öncesine, bir ay öncesine kadar 1,5 TL olan kayısı şu anda gidin, bakın 10 TL’nin üzerindedir. Kim kazandı burada? Tefeciler, stokçular kazandı burada. Kime geri o darbe olarak dönüyor? Kayısı üreticisine darbe olarak dönüyor.

Dolayısıyla, bu önergenin Mecliste kabul edilip benzer sorunların da yani benzer sorunları yaşayan diğer üreticilerin de, benzer kalemlerdeki üreticilerin de sorunlarının dâhil edilmesi gerekir. Ama Sayın Ağbaba da, zannederim öyle kastetmek istemedi ama bir ifadeyi de burada düzeltme ihtiyacı duyuyorum: “Bozuk süt yerine kayısı dağıtılsın.” O süt de birilerinin, emekçilerin, köylünün şeyleridir.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Bozuk sütün yerine Sayın Kurt.

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – “Bozuk süt yerine.” dedi. 

ADİL KURT (Devamla) – O ifade sanırım biraz amacını aştı ama sonuçta, kayısı, sütün alternatifi değildir. Kayısı, evet, zevkle, iştahla sofralarımızda tüketeceğimiz faydalı bir besindir. 

VELİ AĞBABA (Malatya) – Bozuk sütün yerine Sayın Kurt.

ADİL KURT (Devamla) – Anlaşıldı, anlaşıldı.

İfade edeyim, bitireyim, lütfen şeyi söyleyeyim.

Yani Sayın Ağbaba, ben de zaten “Herhâlde maksadını aşan bir noktada oldu.” diyorum.

Ama lütfen bu noktada yani kayısıyı burada bırakıp bir noktaya daha dikkatinizi çekmek istiyorum. Dün Sincan Cezaevinden elimize geçen, bana gelen, şahsıma gelen bir mektubu Parlamentoyla paylaşmak istiyorum. Selam kelam faslını geçiyorum, geriye kalanı, aynen Sincan Cezaevinde bulunan bir tutuklunun kalemindeki cümleleri sizinle paylaşmak istiyorum: “Size yazmamın nedeni, bulunduğum cezaevinde, kendi aramızda sohbete  çıktığımız ve açık görüş alanı olarak da kullandığımız yerde, 15 Mart 2013 günü bir grup arkadaşımız, masaların altına yerleştirilmiş hâlde, kamuoyunda ‘böcek’ diye tabir edilen dinleme cihazlarını buldu.” 7 dinleme cihazı, mahkûmların kendi aralarında sosyal faaliyetlerini giderdiği, aileleriyle açık görüş yaptığı, milletvekili olarak oralara gittiğiniz zaman, ziyarette bulunduğunuz zaman onlarla görüştüğünüz alanda 7 adet dinleme cihazı bulunmuş. Mahkûmlar, burada masaların altında bulmuş.

Şimdi, burada, bu dinleme cihazlarını kim, hangi amaçla, hangi maksatla buraya yerleştirmiş? Adalet Bakanlığının görevidir, açığa çıkarması gerekir. Bu bir skandaldır. Merak ediyorum, merak ediyorum, şimdi son zamanlarda reklamı çok yapılıyor “Mahkûmlar, tutuklular aileleriyle görüşecek diye özel oda yaptık da…” Aileleriyle açık görüş yapan insanların masalarının altına böcek yerleştiren zihniyet, mahkûmların aileleriyle görüşeceği ranzanın altına da böcek yerleştirir. Neyi dinliyorsunuz burada? Ayıp değil mi, vicdansızlık değil mi bu yapılan? Bu skandalın altından nasıl kalkacaksınız? Kim bunu yapıyor? Bu dilekçeyi şu anda faaliyet yürüten böcek araştırma komisyonuna verdik.

Bütün Türkiye kamuoyuna da buradan duyuruyoruz: Sincan Cezaevinde mahkûmların kendi aileleriyle açık görüş yaptığı, kendi aralarında sosyal faaliyete çıktıkları anda görüş alanı olarak kullandıkları, milletvekilleriyle görüş yaptıkları yerde masalarının altına yerleştirilmiş 7 adet dinleme cihazı bulunmuştur. Bu, ülkenin Adalet Bakanlığının görevi ve sorumluluğudur…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ADİL KURT (Devamla) – …bu dinleme cihazlarıyla ilgili olarak soruşturma açması gerekir, bu konuyu dikkate alması gerekir. Mahkûmların şikâyeti olarak şu anda Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden, Türkiye kamuoyu önünde Türkiye Cumhuriyeti’nin Adalet Bakanlığına iletiyorum bu talebi. Umarım ve dilerim ilgilenirler ve bu skandala el koyarlar, bu skandalın sorumlularını açığa çıkarırlar ve görevden el çektirirler.

Tekrar belirtiyorum, verilmiş araştırma önergesinin lehinde oy kullanacağız.

Yüce Parlamentoyu selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın Başkan, ben bir düzeltme yapmak istiyorum. Herhâlde yanlış anlaşılma oldu, bir düzeltme yapmak istiyorum izin verirseniz.

BAŞKAN - Sayın Ağbaba, öyle bir usulümüz yok düzeltme yapmak gibi ancak sataşma söz konusu ise…

VELİ AĞBABA (Malatya) - Sadece bir düzeltme yapacağım. Ben “Süt verilmesin.” demedim, “Bozuk süt verilmesin.” dedim, yoksa süt de dağıtılmalı… “Bozuk süt dağıtılmamalıdır.” dedim, onu düzeltmek istedim.

BAŞKAN - Peki, teşekkür ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Ferit Mevlüt Aslanoğlu, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; öncelikle Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna ve Sayın Oktay Vural Bey’e teşekkür ediyorum. Milliyetçi Hareket Partisinin konuşma hakkını bir Malatyalı olarak bana verdiği için, Sayın Vural, size çok teşekkür ediyorum, Grubunuza ve zatıalinize.

Değerli arkadaşlarım, bu, bir ekmek meselesi, başka hiçbir şey yok Kimin ekmeği yoksa, kimin ekmeğe ihtiyacı varsa, . Bu Mecliste herkesin vicdanı olduğuna inanıyorum... Bizim meselemiz ekmek meselemiz.

Değerli arkadaşlarım, 700 bin kişiyi direkt ilgilendiriyor kayısı, sadece 60 bin üreticiyi değil. Yılda bir defa bir ürün alıyoruz. Alternatifi yok. Bir kere olmazsa, donarsa veya tutmazsa onun yerine hiçbir şey ekemiyoruz ne sebze ne meyve. Tek bir kere, yılda bir defa ürün veriyor. Donduğu zaman her şeyimiz gidiyor. Sadece kayısıcıyı ilgilendirmiyor, Malatya’da yaşayan 750 bin kişinin ekmeği; akaryakıtçısı, gübrecisi, çeyizcisi, bakkalı aklınıza hangi sektör gelirse. Bir kere, Malatya yerelinde bu giren para, yaklaşık yılda 400 milyon dolar bir para, tüm, en ince noktalara kadar gidiyor. Olmadığı zaman herkes mağdur oluyor, sadece üretici mağdur olmuyor, tüm Malatya mağdur oluyor, herkesin ekmeği gidiyor. Burada bizim meselemiz ekmeğe çözüm bulmak, o üreticilerin ve tüm Malatyalıların ekmeğine çözüm bulmak; başka hiçbir amacımız yok, başka hiçbir amacımız yok. Yılda bir defa alıyor yok olduğu zaman çaresiz kalıyor, çocuklarını okula gönderemiyor, çocuklarına düğün yapamıyor. Benzincisi, akaryakıtçısı, yılda bir defa hep veresiye veriyor, kayısıya veriyor ama kayısı olmayınca onlar da tahsilat yapamıyor, herkes bir zincir, herkes güç durumda kalıyor. Tüm meselemiz bu arkadaşlar. Biz ekmeğimizi arıyoruz. Biz ekmeğimizin peşindeyiz. Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir. Ekmeği olmayan insanlara biz kimseden iane istemiyoruz ama 2010 yılında donduğu zaman…O dönemin milletvekili arkadaşlarıma, tüm Malatya milletvekili arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Ayrım yapmadan.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – “Tüm Malatya” dedim, ayrım yapmadım.

Nedir? Ekmeğin meselesiydi. Hepimiz ağladık, sızladık ama bir şekilde, o dönemde köylümüzün, üreticimizin zararı kısmen de olsa giderildi. Biz şimdi aynı uygulamayı bekliyoruz. Yani, araştırma önergemizin temel nedeni bir an önce bu insanların sorununa çözüm bulmak, bir an önce bu insanların çaresizliğine çözüm bulmak. Önümüz yaz, herkes şimdi sıkıştırıyor köylüyü, çaresiz. İnanın, bin metrenin altında kalan, bin metrenin üstündeki yerlerde daha henüz çiçek açmadığı için çiçeği vurmadı, daha tomurcuk da olmadı ama bin metrenin altındaki, özellikle Tohma boyu ve Karakaya Baraj Gölü boyu dediğimiz yerlerde, Akçadağ’da, Doğanşehir’de, Battalgazi ilçemizde ve Malatya’nın bir bölümünde…

VELİ AĞBABA (Malatya) – Yazıhan’da.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Yazıhan olmak üzere, Hekimhan’ın bir bölümü, Kuluncak’ın bir bölümü, nehir kıyısında kalan yerlerde hepsi yok oldu arkadaşlar, yüksek yerlerde kısmen kaldı. Örneğin, Darende’de zarar oranı yüzde 90 arkadaşlar. Malatya Tarım İl Müdürlüğünün verdiği rapor var, örneğin, Akçadağ’da yüzde 70-80, Darende’de yüzde 90 oranında kayısı gitmiş. Ne yiyeceğiz? Çaresiziz. Çare bulmak bu Meclisin görevi, çare bulmak iktidarın görevi, çare bulmak için bizler hep birlikte bunları dile getirmek zorundayız. Burada amacımız sadece çaresizliğimizi ve bu sene yiyeceğimiz ekmeğimizin peşinde koştuğumuz için... Başka hiçbir amacımız yok.

Ha, yurdun başka bir bölgesinde yine dolu olayı olursa aynı duyarlılığı orada da gösteririz.

Değerli arkadaşlarım, bembeyazdı Malatya yukarıdan baktığınızda ta Darende’den Elâzığ sınırına kadar; yok oldu, o bembeyaz çiçekler şimdi simsiyah oldu ve o ağaçların hepsi boynunu büktü.

Arkadaşlar, ağaçların boynunu bükmesi çiftçinin boynunun bükülmesidir. İnsanlar ağlıyor ağaçların dibinde. Emek verdiler, gübre attılar, 3 defa gübrelediler, 3 defa aşıladılar ve bir sürü para harcadılar. Tek bir şey kalmıştı: Temmuz ayında devşirmek. Sadece Malatya’ya zarar vermedi, Adıyaman’dan, Urfa’dan gelen bir sürü insanımıza iş veriyordu Malatya. Onlara da artık iş veremeyeceğiz ve Türkiye de bu sene yaklaşık, 400 milyon dolar bir döviz girdisinden yoksun olacak. Bunu ifade etmek istiyoruz. Çareyi üretmek zorundayız arkadaşlar. Yine söylüyorum: Çaresiziz, açız. Bizi kimse aç bırakmasın, aynen bu ifadeyi kullanıyorum. Ne yiyeceğiz? Çocuklarımızı nasıl okula göndereceğiz? Çocuklarımızı nasıl evlendireceğiz? Allah hiç kimseyi gördüğünden geri koymasın ve çocuklarına mahcup etmesin. Mesele bu arkadaşlar.

Değerli milletvekilleri, burada Meclis iradesi var. Bizim Meclis iradesinden istediğimiz bir araştırma önergesinden çok bu soruna, bu çaresizliğe dikkat çekmekti. Ekmeğimizi arıyoruz. Ekmeğimizi aradığımızı hep birlikte haykırmaktır. Bu, hepimizin görevi. Bu görevi yapmak zorundayız. O insanların boynunu bükmemek zorundayız.

Dikkat ederseniz tek bir siyasi kelime konuşmadım, tek bir siyasi kelime söylemedim, söylemem de çünkü mesele öncelikli ekmek meselesi. Gelin, siz getirin, siz bu önergeyi getirin, siz kanun teklifi verin. Sonuna kadar imza atmaya hazırız. Biz, kim getirirse getirsin, ekmeğe kim çare bulacaksa hep yanında oluruz çünkü bizim anlayışımız bu. Çaresiziz. Bu, bizim hepimizin görevi. Yani, bir şehir yok oluyor. Mart ayı geldiğinde, mart ile nisan arasında, o insanlar geceleri kayısı ağaçlarının dibinde yatıyor “Acaba don vuracak mı?” diye. Lastik yakıyorlar, her türlü çareye başvuruyorlar ama bu bir tabiat olayı, önüne geçemiyorlar, çaresiz kalıyorlar; ondan sonra bu insanlar hüngür hüngür ağlıyorlar çünkü bir şeyleri yok. Yılda bir defa buradan para kazanıyorlar, yılda bir defa ekmeklerini kazanıyorlar.

Değerli arkadaşlarım, konu Malatya açısından çok hassas bir konu. Ben buradan iktidara seslenmek istiyorum: Bize ne görev düşüyorsa… Bana konuşma hakkını veren Milliyetçi Hareket Partisinin de aynı duygularda olduğunu Sayın Vural dün bana ifade etti, “Ne gerekiyorsa biz her türlü desteğe hazırız.” dedi. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak her türlü desteğe hazırız sonuna kadar, yeter ki bu soruna çözüm bulalım, çare bulalım. Çare bizde, çare başka yerde değil; çare Meclis iradesinde, Meclis iradesi isterse her türlü çareyi bulur. Biz hazırız. Malatya’yı çaresiz bırakmayın, Malatya insanını ekmeğe muhtaç etmeyin. Biz onurluyuzdur, gururluyuzdur, aç da kalsak onurumuzdan ödün vermeyiz ama bizim hakkımız, biz hakkımızı istiyoruz.

Hepinizin yardımını bekliyorum ve hepinize saygılar sunuyorum

Teşekkür ediyorum. (CHP, AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Öznur Çalık, Malatya Milletvekili (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

OKTAY VURAL (Mersin) – Aleyhinde mi?

VELİ AĞBABA (Malatya) – Aleyhte ağabey, vallahi aleyhinde.

OKTAY VURAL (İzmir) - Aman ha!.. Malatya milletvekili çıkarmayın bari!

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Önergenin aleyhinde sadece konunun aleyhinde değil.

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum ve kayısının bu kadar gündemde tutulması inanıyorum ki hem Malatya’yı hem de Türkiye’yi çok mutlu ediyor. Çünkü kayısı, ülkemizin geleneksel ürünlerinden biridir ve Türkiye kuru kayısı üretiminide ihracatında Malatya dünya lideri konumundadır. Türkiye, Malatya sayesinde kayısıyla ilgili olarak liderliğine devam ediyor ve ben kısaca kayısıyla ilgili, üretimimizle ilgili neler yaptık onları paylaşmak isterim.

Kayısı üretimimiz son dokuz yılda çok önemli artışlar gösterdi. 2002 yılında kayısı üretimi 315 bin ton iken 2012 yılında yüzde 141 artarak 760 bin tona ulaştı. Dünya kayısı üretiminin 492 bin hektar olduğu bir dünyada 3,3 milyon ton kayısı üretildi. Ülkemiz, yaklaşık 112 bin hektar alanda 760 bin ton kayısı üretimiyle ilk sırada. Ülkemiz, kuru kayısı üretiminde dünya üretiminin yüzde 90’ını karşılamakta ve Tarım Bakanlığımızın yapmış olduğu çalışmalarla değerli arkadaşlar, bu oranlar, bu rakamlar çok ciddi oranda değişti.

2002 yılında Malatya’da toplam kayısı üretimi sadece 122 bin ton iken 2012 yılında yüzde 233 artışla 409 bin tona yükseldi. Malatya’da üretilen kayısının yüzde 90’ı kurutmalığa ayrılmakta, ayrıca ihraç edilen kuru kayısının yüzde 90’dan fazlası da yine Malatya tarafından karşılanmakta ve bu kadar, kayısının başkenti olduğunu söylediğimiz memlekette tarımla ilgili çok önemli destekler verdik. 2002 yılında tarıma verilen destek değerli arkadaşlar, sadece -eski parayla- 23,5 trilyon iken, yani 23,5 milyon iken 2012 yılında 38 trilyona çıkarıldı ve 2003-2012 yılları arası Malatya’da tarıma verilen destek 362 milyona yükseltildi. Bu destekleri verirken özellikle Ziraat Bankasından, tarım kredi kooperatiflerinden vatandaşlarımızın, üreticilerimizin, çiftçilerimizin kredilerden istifade etmesini sağladık ve Ziraat Bankasından 2002 yılında sadece 1,8 milyon kredi kullandırılırken, bugün 2012 yılında, son rakamlar, 70,2 milyon TL’dir ve yaklaşık yüzde 4.600’dür artış. Tarım kredi kooperatiflerindeki kredi kullanım oranı 436 bin 2002 yılında, 2012 yılında ise 34 milyondur ve toplam 104 milyon kredi kullandırdık. 2002-2012 yılları arasındaki farkı sizler de görüyorsunuz. Kredi dönüş oranlarından da Malatya’da çok ciddi, güçlü bir destek var. 2002 yılında kredi dönüş oranları yüzde 23 iken, 2012 yılında bu kredi dönüş oranları yüzde 100’e yükseldi.

Evet arkadaşlar, biz bu destekleri tarıma verirken kayısıya neler verdik diye dönüp bakıyoruz. Yıllardır, dünya kuruldu kurulalı, herhâlde ilk kez son on yılda afet olmadı, don olmadı, zarar olmadı. Ondan önceki dönemlerde de afetin, donun, zararın olduğunu biliyoruz ve o zaman çiftçimizin maalesef ızdırap içerisinde, hiçbir destek görmeden ürünlerine sahip çıkmak zorunda kaldığını da biliyoruz ve diyoruz ki: 2006 yılından itibaren AK PARTİ iktidarıyla birlikte kayısı üreticimiz çok ciddi destekler almaya başladı. En önemli desteği: Türkiye’de çok önemli bir kavramı, kurumu oluşturduk, TARSİM’i kurduk ve TARSİM’le birlikte kayısı üreticilerimiz ürünlerini sigorta kapsamına aldı ve 2007 yılında toplamda 17 milyon, Malatyalı üreticimize destekte bulunduk. Meyvemize vermiş olduğumuz destekle birlikte, döndük, çiçek dünyada ilk kez Türkiye’de sigorta kapsamına alındı, hiçbir yerde çiçek sigorta kapsamında değildi ve çiçekteki bu sigorta kapsamıyla birlikte yaşadığımız süreç çok hızlı devam etti.

Biz 2011 yılında ilk kez TARSİM olmadan vatandaşlarımıza, 89 trilyon destek verdik, dondan zarar gören çiftçilerimize. Bu 90 trilyon Malatya ekonomisine ve Türkiye ekonomisine çok ciddi katkılarda bulundu.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bunları söylerken 18-19 Mart ve 23-24 Mart 2013 tarihleri arasında yine Malatya’da hava şartları dolayısıyla çok ciddi sıkıntılar yaşandı. Çiftçimiz, üreticimiz bu perişanlığını bizlerle paylaştı ve ben şuna inanıyorum ki bunu Malatya her daim hissetti: Ne zaman çiftçimiz, üreticimiz, Malatya’mız, Başbakanımızdan, bakanlarımızdan destek istese biz bunu aldık, dün aldığımız gibi. Nasıl 90 trilyonu aldık ve Malatya Türkiye’de emsal oldu, diğer iller de bu desteği, afetten zarar gören ürünlerine istediyse gene aynı şekilde desteğe devam edecektir.

18-19 Mart ve 23-24 Mart tarihlerinde üreticilerimizin yaşamış olduğu, özellikle çiçek döneminde olan kayısı ağaçlarının yaşadığı afet hepimiz tarafından gözlendi. Geçen hafta Malatya’da merkez köylerindeydik, bu hafta Malatya Darende’nin köylerindeydik ve yapılan çalışmalarda hemen bunların Tarım İl Müdürlüğü tarafından ve TARSİM tarafından incelenmesini, irdelenmesini istedik. Yapılan çalışmalar neticesinde Malatya ili Akçadağ, Arapgir, Arguvan, Battalgazi, Darende, Doğanşehir, Doğanyol, Hekimhan, Kale, Kuluncak, Pütürge, Yazıhan, Yeşilyurt ve merkez dâhil olmak üzere kayısı bahçelerinde çiçeklenme döneminde afet meydana geldiği, 14 ilçede 214 köyde ve 418 bin dekar açık alanın etkilendiği tespit edildi. Bu tespiti tamamlayabilmemiz için mutlaka meyve döneminde, mayıs ayı gibi tespitimize başlamamız gerekir. İşte, bu tespitten sonra çiftçimizin bize talebi şu oldu, gittiğimiz üreticimiz bize şu talepte bulundu: “Ziraat Bankasındaki borçlarımız ötelensin, tarım kredi kooperatifindeki borçlarımız ötelensin ve bu konuda destekleri de bize bir kez daha verin.” dedi ve biz bu destekleri vermek üzere, daha doğrusu almak üzere Tarım Bakanımız Sayın Mehdi Eker’le ve bütün bürokratlarıyla görüştük. TARSİM, yaklaşık 44 eksperi bütün Malatya’daki ilçelere, beldelere, köylere gönderdi ve çiftçilerimizin ürününün ne kadarının zarara uğradı, çiçekler ne kadar zarar gördü, bunları tespit etmek üzere alana yayıldılar ve meyve verdikten sonra esas hasar tespiti yapılacak. Bu hasar tespitinden sonra çiftçilerimizin borçlarının ötelenmesi konusunda Başbakan Yardımcımız Sayın Ali Babacan’la yapmış olduğumuz görüşme başta olmak üzere Tarım Bakanımız Sayın Mehdi Eker ve yine Grup Başkan Vekilimiz Sayın Nurettin Canikli’den aldığımız destekle bu borçlarımızın ötelenmesine, afet oranları tespitinden sonra inşallah devam edeceğiz. Yani, biz, dün nasıl Malatyalı üreticilerimize sahip çıktıysak...

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Tüm Meclisin desteğiyle.

ÖZNUR ÇALIK (Devamla) – ...Türkiye’deki çiftçilerimize, üreticilerimize destek çıktıysak bundan sonra da aynı desteği vermeye devam edeceğiz.

Bir konuyu özellikle altını çizerek vurgulamak isterim ki: Bazı konular vardır ki iktidarı muhalefeti hiç fark etmez ve bu fark etmeyen konulardan bir tanesi de işte çiftçilerimizin yaşamış olduğu problemlerdir ve muhalefet partisi milletvekili arkadaşlarım dâhil olmak üzere bütün Malatya milletvekillerim, çiftçilerimizin derdiyle dertlenmek üzere tek yumruk oldu. Geçmiş dönemde olduğumuz gibi bugün de bütün Malatya’daki AK PARTİ teşkilatım, il başkanım, bütün ekip, milletvekillerim, Malatya milletvekillerim, AK PARTİ milletvekillerim, Cumhuriyet Halk Partisinden milletvekillerim ve diğer siyasi partilerdeki arkadaşlarımız da dâhil olmak üzere “Bu zararı karşılayalım -daha doğrusu- borçları öteleyelim.” dediler ve biz Malatya’da bunu daha önce başardık...

NURETTİN DEMİR (Muğla) – “Evet” mi, “hayır” mı?

ÖZNUR ÇALIK (Devamla) – Malatya’da biz bunu daha önce başardık ve bu başarıya inanıyorum ki şimdi, bir kez daha, çiftçimizin, dondan zarar gören çiftçimizin Ziraat Bankasına, tarım ve kredi kooperatiflerine borçları ötelenecek…

İZZET ÇETİN (Ankara) – ‘Evet’ mi, hayır mı?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Evet” mi “hayır” mı diyeceksiniz?

ÖZNUR ÇALIK (Devamla) – Bununla ilgili olarak önerge açmaya hiç gerek yok çünkü AK PARTİ iktidarı dün olduğu gibi bugün de gereğini yerine getirecektir.

Yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır. Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP ve MHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak destekliyoruz efendim önergeyi. Kayısı üreticilerinin sorunlarının çözülmesi konusunda getirilecek her türlü öneriye destek olacağımızı bu vesileyle ifade ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu bahsetti zaten.

Teşekkür ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisini oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, öneri kabul edilmemiştir. (CHP ve MHP sıralarından “Kabul edildi.” sesleri, gürültüler)

OKTAY VURAL (İzmir) – Kabul edildi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Kabul edildi.

ADİL KURT (Hakkâri) – Kabul edildi.

BAŞKAN – Efendim, siyasi parti gruplarının takdiri.

Alınan karar gereğince, sözlü soru önergelerini…

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, böyle bir şey olur mu? Kabul edildi.

BAŞKAN – İsterseniz yeniden oylayabilirim bir yanlışlık varsa düzeltmek için. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)

OKTAY VURAL (İzmir) – Tutanaklara bakın, tutanaklara.

BAŞKAN – Hayır, ben “kabul etmediler” diye anladım.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, kâtip üyelere soralım, isterseniz.

BAŞKAN – Hayır, kâtip üyeler arasında da benim görüşümden farklı bir görüş yok yani burada. Öneri oylandı ve kabul edilmedi, tekrar ediyorum, tutanaklara geçmesi anlamında. Lütfen...

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Kabul edildi. Herkes kabul edildiği yönünde elini kaldırdı.

BAŞKAN - Alınan karar gereğince, sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” Kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan Türkiye…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, ben biraz önce yerimden 60’ıncı maddeye göre, bir söz istedim, siz “Vermiyorum.”dediniz. Bana niye söz vermediniz? Evvela, siz başkan olarak, ben size  “60’ıncı maddeye göre söz istiyorum.” dediğim zaman siz diyebilirsiniz ki: “Hangi konuda istiyorsunuz?”

BAŞKAN – Sayın Genç, ben açıklamasını yaptım, tekrar yapayım isterseniz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bir dakika Sayın Başkan.

Evvela benden bir fikir açıklamamı sormanız lazım. Benim açıkladığım fikre göre bir karar verip vermeyeceği iradesini beyan etmeniz lazımken, ben “60’ıncı maddeye göre söz istiyorum.” diyorum, hiç kale almıyorsunuz. Böyle başkanlık olur mu yahu?

BAŞKAN – Lütfen Sayın Genç, hiçbir sayın milletvekilini kale almamak gibi bir düşüncem olmadı, olamaz. Açıklama yapayım. O zaman da yaptım ama…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Evet.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Önce, Tüzük’te son söz milletvekilinindir. Sayın milletvekilinin söz istemesi için ortada konuşulan bir konunun olması gerekir. Herhangi bir konu yokken söz istediniz ve ben açıklamasını da şu şekilde yaptım: Sayın Genç, siz bu konuda üstatsınız. Sizden öğrendiklerimizi uyguluyoruz biz burada. Lütfen…

Ben, sayın grup başkan vekillerine -başlangıçtan bu tarafa uygulamamız hep böyle- hem gündem dışından sonra hem de her söz istediklerinde söz veriyorum. Bunun haricinde ortada konuşulan bir konu olması lazım ki sayın milletvekiline söz verelim. Herhangi bir konu yokken söz istediniz efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, bakın, 60’ıncı maddeye göre kısa bir açıklama…

BAŞKAN – Hangi konuda Sayın Genç kısa açıklama?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bir dakika Sayın Başkan. Çok taraflı hareket ediyorsunuz.

60’ıncı maddeye göre kısa açıklamanın amacı, o gün gündemde olan bir konuyu dile getirmek. Mesela, şimdi, akil adamlar konusunu dile getirdiler. Ben, şimdi, bu konuda bir fikir beyan etmek istiyorum yerimden.

BAŞKAN – Sayın Genç, konu açıklığa kavuştu.

Teşekkür ediyorum.

1’inci sırada yer alan…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama Sayın Başkan, bir beni dinler misiniz?

Beni dinlemen lazım. Böyle başkanlık olmaz yahu! Böyle başkanlık yapamazsın sen burada!

BAŞKAN - …Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

 

VII- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

 

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

 

2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)

 

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sırada yer alan, Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

 

3.- Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporlarının (1/619) (S. Sayısı: 310)

 

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

4’üncü sırada yer alan, Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Ödeme Güçlüğü İçinde Bulunan Bankerlerin İşlemleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, Ankara Milletvekili İzzet Çetin’in; 4447 Sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Aydın Ağan Ayaydın’ın; 4447 Sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa Baloğlu’nun; Kamu Finansmanı ve Borç Yönetimi Düzenlemesi Hakkında Kanun ile Harçlar Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi. Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

 

4-Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Ödeme Güçlüğü İçinde Bulunan Bankerlerin İşlemleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, Ankara Milletvekili İzzet Çetin'in; 4447 Sayılı İşsizlik Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Aydın Ağan Ayaydın'ın; 4447 Sayılı İşsizlik Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa Baloğlu'nun; Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile Harçlar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (1/747, 1/36, 2/883, 2/1285, 2/1325) (S. Sayısı: 443)(x)

 

BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.

Geçen birleşimde, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen tasarının birinci bölümünde yer alan maddelerinin oylamaları tamamlanmıştı.

Şimdi, ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm, 31 ila 59’uncu maddeleri kapsamaktadır.

İkinci bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi grubu adına söz isteyen Aykut Erdoğdu İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 443 sıra sayılı “Kamu Finansmanı ve Borç Yönetimi Düzenlemesi” ismiyle başlayan ve yaklaşık bir paragraf uzunluğundaki kanun teklifinin ikinci bölümü üzerine Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle bu torba kanun gerçekten yasama iradesini artık yok edecek bir noktaya geldi. Kanunun adı, gördüğünüz üzere paragraf. Bu, yasama tekniği açısından doğru bir durum değil. Bunu, iktidar partisi sürekli yapıyor ve kalitesiz yasalar çıktığı için de sürekli biz eski yasaları değiştirmek üzere mesai harcıyoruz.

Değerli arkadaşlar, bu kanun siyasal olarak Sayın Ali Babacan tarafından gündemimize getirilen, idari anlamda da Hazine Müsteşarlığı tarafından takip edilen bir yasa tasarısı. Bugün yine Sayın Ali Babacan yok ama Hazine Müsteşarı burada. Öncelikle şunu söyleyeyim: Hazine Müsteşarlığı makroekonominin belkemiği bir kuruluştu değerli arkadaşlar ama 1995 yılından itibaren Hazine Müsteşarlığının yapısında sürekli değişiklikler oldu, sürekli yetkileri tırpanlandı, sürekli genel müdürlükleri ayrıldı ve bugün, -geldiğimiz gün itibarıyla- Hazine Müsteşarlığı Kamu Finansmanı, Kamu İktisadi Teşebbüsleri, Dış Ekonomik İlişkiler temel genel müdürlükleri üzerinde dar bir yapıya sıkıştı.

Değerli arkadaşlar, Hazine Müsteşarlığı personeli, devletin ekonomik ve finansal zekâsını oluşturan son derece iyi yetişmiş bürokratlardı ama ne yazık ki son on yıl içerisinde, diğer meslek gruplarıyla karşılaştırdığınızda, özlük haklarında çok ciddi geri gidişler oldu, atamalarında ne yazık ki siyasi kayırmacılıklar başladı ve devletin ekonomik ve finansal zekâsını oluşturan Hazine bürokrasisi yavaş yavaş erimeye başladı. Diğer bütün kurumların özlük haklarında nispeten iyileşmeler yaşanırken, ne yazık ki, Sayın Ali Babacan -kabinedeki gücüne rağmen- Hazine Müsteşarlığı personeli başta olmak üzere, Dış Ticaret Müsteşarlığı personeli yani uzmanları ve Devlet Planlama Teşkilatı -yeni adıyla Kalkınma Bakanlığı- uzmanlarının özlük hakları konusunda hiçbir adım atmadı, atamadı. Sanıyorum ki bu konuda Sayın Başbakan da çok ilgisiz kaldı. Bu son derece önemlidir makroekonomik yönetimimiz açısından. Umuyorum ki, yakın zamanda, Hazine uzmanları ve Hazine kontrolörlerini de içerecek şekilde yeni ve özlük haklarına yönelik düzenlemeler yapılabilir.

Bir diğer sorun, Hazine Müsteşarlığında yıllarca emek vermiş, mesai harcamış, önemli kararlara imza atmış bürokratların ne yazık ki kıyıma tabi tutulması. Herhangi bir iddianamenin herhangi bir yerinde, kendilerinin bilgisi dışında adı geçtiği için Hazinede görevden alınan personel var. Yazıktır, gerçekten beraber çalıştığımız insanlara bunları yapmamalıyız.

Değerli arkadaşlar, bir diğer sorun şu: Makroekonomik yönetimin 2 temel kuruluşu var; Ekonomi Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığı. Şu gün, üst üste bir binada yaşıyorlar, 5 uzman aynı odada oturuyor. Odada 3 tane sandalye var, biri oturuyor, diğeri kalkıyor. Sayın Bakan, Sayın Müsteşar; bu sorunu bir an önce çözmeniz lazım. Artık o bina fiziken de bu yapıyı taşımıyor ama ne yazık ki biz de çalışırken hep şunu söylerdik: Oda sorunu olanların yetkisi yok, yetkisi olanların oda sorunu yok. Bir an önce o iki yapı birbirinden ayrılmalı, Hazine o binada kalmalı ve Hazine uzmanlarının ve Hazine kontrolörlerinin görevlerine layık ortamlarda çalıştırılması gerekmektedir. Bunu da bilgilerinize sunuyorum.

Değerli arkadaşlar, Hazine Müsteşarlığı şu gün itibarıyla kamu finansmanından kamu iktisadi teşebbüslerine kadar çok önemli bir alanda görev yapmaktadır ve kamu bankalarını yani Ziraat Bankası, Halk Bankası, Eximbank, Kalkınma Bankası gibi kurumları politik olarak yöneten Hazine Müsteşarlığıdır ve Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Devlet Bakanlığıdır.

Değerli arkadaşlar, biz Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunda görev yapıyoruz. Anayasa’ya göre, bizim kendi Komisyon yasamıza göre, 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye göre ve Bankalar Kanunu’na göre, bizim bankaları denetleme yetkimiz var ve biz bu bankaları denetleme yetkisini kullanırken sorduğumuz her soru karşısında aldığımız cevap: “Bankacılık sırrı”.Değerli arkadaşlar, bu “bankacılık sırrı” ve “ticaret sırrı” kavramları, Türkiye’deki yönetimi karanlıklaştıran, bir sürü suistimal iddiasını ortadan kaldıran bir hâle geldi.

Şimdi ben, sayın iktidar partisi milletvekillerine soruyorum: Ben Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankasının araç kiralama ihalesini soruyorum, Halk Bankasının güvenlik ihalesini soruyorum, gelen yazılı cevapta “Bu bir bankacılık sırrıdır.” deniliyor. Değerli milletvekilleri, ne zamandan itibaren araç kiralama ihalesi, bilgisayar satın alma ihalesi, güvenlik ihalesi bankacılık sırrı olmuştur? Velev ki bankacılık sırrı dahi olsa Anayasa bana diyor ki: “Sen bunu denetlemekle yetkili ve sorumlusun.” ve biz buraya gittiğimizde, belirli krediler hakkında bilgi sorduğumuzda sürekli söylenen, bankacılık sırrı. Vahşi sermayenin sırlarını kapatan kurumlar hâline gelinmiştir ve daha ileride önümüze çıkacak, bankalarla alakalı yönetim sorunlarının temelinde bu sorun vardır.

Peki, bu bankacılık sırrı neleri saklamıştır? Değerli arkadaşlar, cumhuriyet tarihinin batan en yüksek kredisi sizin döneminizde olmuştur, ne yazık ki sizin döneminizde olmuştur. 285 milyon avro kredi Ziraat Bankası tarafından bir alışveriş merkezi inşaatına tahsis edilmiştir. Ziraat Bankası yani çiftçiye kredi vermesi gereken kamu bankası 285 milyon avro kredisini İstanbul’da bir alışveriş merkezine vermiştir ve ne yazıktır ki bu alışveriş merkezine kredi verilmesi sırasında istihbarat raporlarında değişiklik yapılarak proje fizibil bir proje hâline gelmiştir ve bu projenin aslı itibarıyla, evraklardan gördüğümüz kadarıyla -yönetimi de suçlamak istemiyorum ama- fizibil olmadığı kredinin bugün yaşadığı süreçte ortaya çıkmıştır. Bugün yüzde 99’u bitmiş bir tesisin, 285 milyon avro kamu kredisiyle yapılmış bu tesisin kapısında kilit vardır değerli arkadaşlar ve şu an itibarıyla bu tesisin el değiştirmesine yönelik olarak bir baskı olduğuna, hatta bu kredinin kötü yönetildiğine yönelik çok ciddi bilgiler vardır. Umuyorum ki Sayın Başbakan Yardımcısı Ali Babacan Hazine kontrolörleri aracılığıyla da bu konuyu inceletir.

Değerli arkadaşlar, bankalarda yaşanan sorunlar bununla sınırlı değil. Ben bunu bir kere daha anlattım, basın huzurunda da anlattım. 7 milyon liralık seri krediler var, faizsiz tarım kredileri. Bu kredilere baktığınızda hemen hemen bütün kredilerin aynı kişi tarafından yönetildiği ortaya çıkıyor ve üzücü olan şudur ki: Çiftçinin kredi alamadığı, çiftçinin bugün finansman yükünün altında ezildiği dönemde henüz daha kurulmamış veya kurulma aşamasında olan şirketlere yedişer milyon lira kredi verilmiştir değerli arkadaşlar ve bu krediler aynı şahıs tarafından takip edilmektedir. Bu kredilerin ulaştığı boyut 100 milyon lirayı geçmiştir değerli arkadaşlar.

Şimdi konunun başına dönelim. Ben anayasal yetkimi zamanında kullanmış olabilseydim, eğer ki iktidar partisinin Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu veya iktidar partisi grubu yasal olarak bu yetkimi kullanmama engel olmasaydı belki bu kredilerin kullanılması aşamasında bizler milletvekili olarak müdahil olacaktık. Şunu unutmayınız: Siz, iktidar yetkisini temsilen kullanıyorsunuz. Bu varlıklar halkın varlıkları, bizler de halkın milletvekilleriyiz ve Anayasa bize demiş ki: Ey halkın milletvekilleri, halkın varlıklarının hukuka ve usule uygun olarak kullanılıp kullanılmadığını denetleyiniz. Sizlerin bu yetkiyi bizim elimizden alma hakkınız yok.

Bugün yine başka bir kurumun denetimindeydik, her kurumda aynı sorunla karşılaşıyoruz. Toplu Konut İdaresinde aynı sorunla karşılaşıyoruz. Ondan sonra olay büyüyüp, büyüyüp önümüze çıktığında, biz bunu anlattığımızda sizler üzülüyorsunuz. Bu üzüntüden, kurtulmamızın, bu varlıklarımızın yok olmasının önüne geçmemizin yolu, hep birlikte yolsuzlukla, usulsüzlükle, hukuka aykırılıkla ortak bir mücadele etmemizdir. Bu ortak mücadelenin önündeki en önemli etken ne yazık ki siyasi iradenin bu konudaki eksikliğidir.

Şimdi bu kanunun diğer maddelerinde, özellikle kamu bankalarında ve özelleştirmeyle alakalı, Hazine Müsteşarlığını ilgilendiren konularda tekrar söz alacağım ve bu konuları size anlatmaya devam edeceğim.

Ben hepinizi saygıyla selamlıyorum, çok teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Bölüm üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Emin Haluk Ayhan, Denizli Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 443 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına görüşlerimi anlatmak için söz aldım. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Bakıyorum, Hazineden sorumlu, Kanun’dan sorumlu Sayın Bakan burada yok, daha önce SPK Kanunu ve benzeri olaylarda da burada olmadı. Fakat, Sayın Bakanım, size de aynı şeyi söyleyebilirim, daha önce siz de yaptınız; artık bu kanun yapım süreci gerçekten şirazesinden çıktı. Türkiye Büyük Millet Meclisinde kanun tekniğinin asgari gereklerini ya da niteliklerini taşımayan yasaların hızla artış gösterdiği bilinen bir vakıaydı. Kanunların dili, enflasyon olgusu da dikkate alındığında, hukuk sistemimizin AKP döneminde tehlike altında olduğu gayet ayan beyan ortaya çıkıyor.

Siz İçişleri Bakanıyken -bunların benzerini Sayın Bakana söyleyecektim ama benzer olayları siz de yaşadığınız için söyleyeceğim- belediyelerle ilgili, gelirleriyle ilgili bir kanun tasarısını sanıyorum şubat ayında getirdiniz. Ben size “Hem akademisyensiniz hem planlamacısınız. İki ay önce bize geldiniz, bütçeyi çıkardınız. Bu hesapta yoktu, neyin nesi? Burnunuzun ucunu görmüyor musunuz?” şeklinde sözler söylemiştim. Siz hakikaten alınganlık gösterip tasarıyı çektiniz ama ne yaptınız? Virgülüne kadar gerekçesiyle aynı teklif olarak burada başka imzalarla bize onu getirdiniz. Bu ayıptır, böyle bir şeyin yapılması bu Türkiye Büyük Millet Meclisine hakarettir. “Ben hesabı kitabı yanlış yaptım, doğru yapamadım, hesap edemedim, onun için bunu buraya getiriyorum.” diyebilirdiniz.

Şimdi aynı Sayın Bakan, bakın, birçok olayda yine aynı şeyi yapıyor. Hangisinde yapıyor? Mali kuralı getirdi. Bize neler söyledi Komisyonda, onları okuyunca, bugün her sorduğumuzda, bize onun cevabını söylemiyor, neden mali kuralı çıkarmadığını söylemiyor. Hâlbuki ondan OECD ülkeleri istifade edecekti, IMF’tekiler istifade edecekti. Ama gördük, biz ne zaman sorsak, Sayın Bakan mali kuralla ilgili bize cevap vermekten kaçınıyor. Sıkılmıyor musunuz, ızdırap duymuyor musunuz, Türkiye Büyük Millet Meclisine karşı kendinizi sorumlu hissetmiyor musunuz? Size, yabancılar “250 maddelik torba tasarı getirdiniz, mali kuralı çıkaracaktınız, ne oldu?” dediğinde nasıl cevap veriyorsunuz; anlamakta gerçekten güçlük çekiyorum.

Siz SPK Yasası’yla ilgili geldiniz, yanınızda oturan bürokrat kanunu çıkacak diye sevinirken, siz -bürokrat yanınızda- adam ne hâle geldi bir ekranda izleyin. Adam görevdeyken hazırlattınız, kanunu çıkartıyorsunuz, adamın görevden alınma nesi, tasarısı olarak ortaya geliyor. Hiç doğru dürüst bir karar verme yeteneğiniz, açıklığınız, şeffaflığınız yok mu? Gerçekten sıkıntılı.

Bunun ötesinde, ekonominin koordinasyonunda kim var? Siz. Anayasa değişikliğinde estiniz, yağdınız Ekonomik ve Sosyal Konsey kurdunuz. Kaç kere topladınız Allah aşkına? Mevzuatı bile yok ortada.

Şimdi, Kabine arkadaşlarınız Merkez Bankasına, tabiri caizse ağzına geleni söylüyor -daha kötüsünü söylemek istemiyorum- Maliye Bakanı ayrı telden, siz ayrı telden, Zafer Çağlayan Bey ayrı telden fakat o kadar ağır sözlere siz ilgili Bakan olarak cevap vermiyorsunuz. Gerçekten siz hiç Kabinede bu meseleleri konuşmuyor musunuz? Hiç Kabinede bunun nasıl olması gerektiğine dair bir şey söylemiyor musunuz? Veya anlaşamıyorsunuz, birbirinizi kamuoyu önünde böyle mi haşlamaya çalışıyorsunuz? Ekonominin nasıl gittiği buradan belli. Ekonomik ve Sosyal Konseyin daha düzenlemesini bile yapmadınız.

Şimdi, Bakanlar Kurulunda konuşuyorsunuz konuşmuyorsunuz bilmem ama bakın, şimdi, Rekabet Kurumu kararına, siz ne dediniz? Ciro tanımı yapmaya başladınız. Rekabet Kurumu yargılaması açısından bazı bakanlar “Talimat vermem.” derken bazıları Rekabet Kurumunun insaflı davrandığını söylemekte, daha üst düzeydeki yani siz ise ciroların nasıl tespit edileceği hususunda Rekabet Kurumuna öneri getiriyorsunuz. Resmen mahkemeyi yönlendiriyorsunuz, serbest piyasaya müdahil oluyorsunuz, vatandaşın ezilmesine neden oluyorsunuz baktığınız zaman.

Vakıflarla ilgili bu kanunla getirdiğiniz olay gerçekten yüz karası. Ben olsam sizin yerinize şahsım adına hicap duyardım ama sizin takdiriniz, ona bir şey söylememiz mümkün değil.

5018 sayılı Kanun’u çıkarttınız, size nasip oldu, rezil etmek de size nasip oldu. 5018 sayılı Kanun’un temel olarak uygulanan neyi kaldı? Adının 5018 olması dışında gerçekten ne hâle geldiğini bir kere ne yapmak istiyorum, burada bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Şimdi, bu kanunla bakın siz ne yapmışsınız: Arkadaşlarımız gerekçede açık ve seçik yazmışlar, Türk Ticaret Kanunu’nun denetleme ve sermaye hükümlerine uyulmasına dikkat etmemişsiniz, uyulmamış, göz yummuşsunuz. Borçlar Kanunu’nun kira sözleşmelerine ilişkin hükümlerine uyulmamış, buna göz yummuşsunuz. İlgili kurumlarca, tapu sicilinde değişiklik dâhil, gerekli her türlü işlemler gerçekleştirilmemiş, buna göz yummuşsunuz. Diğer mevzuat uyarınca, Vergi Usul Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu uyarınca defter tutma ve diğer yükümlülükler yerine getirilmemiş, siz buna göz yummuşsunuz. Odalar ve Borsalar Birliğiyle ilgili Odalar ve Borsalar Kanunu hükümlerine uyulmamış, buna siz göz yummuşsunuz. Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine uyulmamış, göz yummuşsunuz. Tüm işlemlere dair damga vergisi ve harçlar ile döner sermaye ve sair ücretlerin ödenmediği hususu var, buna göz yummuşsunuz. Şimdi, baktığınız zaman, Gider Vergileri Kanunu’nun amir hükümlerine uyulmamış; ne yapmışsınız, Göz yummuşsunuz. Kurumlar Vergisi Kanunu’na uyulmamış, göz yummuşsunuz. Bir de geriye dönük, yaptığınız hatalardan kaynaklanan sonuca ne yapmışsınız, geriye dönük ne yapmışsınız? Hüküm çıkarıyorsunuz, bütün bu kirlilikleri temizlemeye çalışıyorsunuz. Hiç mi sıkıntı duymuyorsunuz Sayın Bakan siz bunlardan? Hiç mi sizi rahatsız etmiyor?

Dışarıda size sorulduğu zaman “250 maddelik torba kanunlar, her daim getiriyorsunuz torba kanunları, ne yapıyorsunuz bunlarla?” dedikleri zaman siz ne diyorsunuz? “Sizde kanun yapma tekniği nasıl?” diye, yurt dışına gittiğiniz zaman oradaki parlamenterlere hiç sormuyor musunuz Allah aşkına?

Devlet destekleriyle ilgili genel müdürlüğü kurdunuz; o da çok acildi, mali kural gibi. Çalışıyor mu şimdi acaba, ertelediniz mi yoksa çalışmasını? Orada nasıl duruyor? Başka bir binada -yan yattı galiba- öyle duruyor. Bunlara cevap vermemek, muhalefeti dikkate almamak sizi aklamaz, bunları iyi yaptığınızı da göstermez ama şunu çok iyi ifade etmek istiyorum ki siz yanlışlarınızı susarak idare etmeye çalışıyorsunuz.

Merkez Bankası yöneticilerine Hükûmetinizden gelen eleştirilere hiç mi karşı koymayı düşünmüyorsunuz? Yoksa gerçekten onların söylediği doğru mu? Bir küfredilmediği kaldı onlara, siz bundan rahatsızlık duymuyor musunuz?

Bakın, Orta Vadeli Program’a bakıyoruz; aslında, siz tarihi beş ay ileri atmanıza rağmen onu yayınlamasanız da olacaktı. “4” dediğiniz büyüme hedefi 3,2 Orta Vadeli Program’da, neredeyse yıl sonu gerçekleşmesine yakın yayınlıyorsunuz. Bütün datalar elinizin altında 2,2 geliyor. 2011’de . 8,8 büyüme, aynı miktarda dış kaynak giriyor; 2,2 büyüyorsunuz 2012’de. Bunları topluma nasıl anlatacaksınız?

Bakın, şu gördüğünüz gazetede “Aşıksan vur saza, şoförsen bas gaza.” şeklinde yazıyor. Artık ne hâle geldiğine bakın. Biri “Fren acı oldu.” diyor, diğeri de Sayın Maliye Bakanı “Bu büyüme başarıdır” diyor. Siz ne diyorsunuz acaba, merak ediyoruz, ona göre de görüşlerimizi beyan etmek istiyoruz.

Teşekkür ediyorum, Genel Kurula saygılar sunuyorum Sayın Başkan. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)  

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Bölüm üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Gurubu adına söz isteyen Adil Kurt Hakkâri Milletvekili.

BDP GRUBU ADINA ADİL KURT (Hakkâri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Dün geneli üzerinde görüşlerimizi ifade ederken, aslında, nasıl ciddiyetten uzak bir kanun teklifi hazırlanıp Meclisin gündemine taşındığını ayrıntılarıyla belirtmiştik. Şimdi, birkaç ayrıntı üzerinde duracağım ve bu sorunlara, bu işlere ne kadar ciddiyetle yaklaşıldığına dair bir iki örnek sizlerle paylaşacağım.

Örneğin, 38’inci maddede biraz sonra maddeyi de görüşeceğiz, ne diyor? Şimdi, son dönemlerde özellikle kanun yapma tekniğinde yeni retorikler edinilmeye başladı. Mesela, pek kullanılmayan ve başvurulmayan kimi ifadeler var, “Edilebilir” kavramı. Şimdi, izafiyete açık, bu kadar izafiyet içeren bir tanımlamayı hukuk tekniğinde nereye oturtuyorsunuz, doğrusu, zorlanıyoruz bunu ifade ederken. Aynen şöyle diyor: “Bakanlar tarafından gerekli görülen durumlarda kamu hizmetlerinin yerine getirilebilmesi veya hazine taşınmazlarının daha etkin ve verimli şekilde yönetilmesi amacıyla hazinenin özel mülkiyetinde bulunan taşınmazlar ile mülkiyeti gerçek ve tüzel kişilere ait taşınmazlar trampa edilebilir.” Bu son iki kavram üzerinde düşünmenizi arzuluyorum. “Trampa” bir Orta Çağ kavramıdır yani Orta Çağ toplumları trampa usulüne başvururlardı ama Hükûmet bu Orta Çağ kavramını getiriyor, yeniden Meclisin gündemine taşıyor. “Edilebilir” keyfiyete açık yani “Keyfimize kalmış, istediğimiz şekilde yönetiriz, istediğimiz şekilde birilerine sunarız -peşkeş kavramını kullanmak istemiyorum- birilerinin kullanımına sunarız.” der gibi bir hâl var burada. 

38’inci maddeden başladım ama bir sonraki konuyla bağlantılı olduğu için 32’nci, 33’üncü maddeleri özellikle ikinci planda tuttum, bir sistematiğe göre konuşmuyorum.

32’nci ve 33’üncü maddede yapılan değişiklikler çok ilginçtir. Önce yapılan değişikliği sizinle paylaşmak istiyorum. 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu’nda 32’nci ve 33’üncü maddelerdeki düzenlemelerle iki değişiklik yapılmaktadır. 32’nci maddede, 4447 sayılı Kanunu’nun 49’uncu maddesinde düzenlenmiş olan işsizlik sigortasına ait devlet payının Hazine Müsteşarlığı yerine Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, tarafından ödenmesi öngörülüyor. Şimdi, “Ciddiyetten uzak, öngörüden uzak kanun düzenlemesi yapıyorsunuz.” dediğimizde kızıyorsunuz, “Niye böyle bir ithamda bulunuyorsunuz?” diyorsunuz ya da söylediklerimizi itham diye algılayıp zaman zaman alınganlık gösteriyorsunuz. E, bal gibi bir öngörüsüzlük. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, sizin şu anda, yılın 3’üncü ayında, 4’üncü ayının başında devrettiğiniz sorumluluğu, yükümlülüğü hangi bütçeden karşılayacak? Bütçedeki karşılığı ne bunun? Dört ay önce biz bütçeyi tartıştık, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının da bütçesi tartışıldı, hangi kalemde bu var? Niye böyle bir belirsizlik gündeme getirdiniz? İşte, öngörüsüzlük bu. Düzenlemenin devamında, 33’üncü maddedeki düzenlemede “Dilerse öder.” manasına gelen bir düzenleme var çünkü faizden muaf tutuyorsunuz. Açıkça, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına, hazineye şunu söylüyor bu yasa: “Ya, biz bu sene bu yükümlülüğü getirdik ama bu senenin işsizlik primlerini ödemeyebilirsiniz. Ödemezseniz herhangi bir faiz yükümlülüğünüz söz konusu olmayacaktır.” Bu kadar kurnazca, bu kadar hakkaniyetten uzak bir kanun düzenlemesi ancak olabilir. Bunu da AK PARTİ Hükûmeti yapıyor ve kendine yakıştırıyor. Doğrusu, anlamakta güçlük çekiyorum.

Şimdi, devlet ciddiyetine işaret eden üç metni sizinle paylaşacağım. Bakın, buradaki ciddiyetle kanun yapmadaki ciddiyetiniz birbirine referanstır. Devlet Malzeme Ofisi Genel Müdürlüğü, Hakkâri Belediyesi Başkanlığına hitaben yazıyor, bir istemine cevap. Tarih:12.12.2012. İlgi: Üst yapılı araç siparişi bildirme. Metni olduğu gibi okuyorum: “Kurumunuz ihtiyacına binaen ilgi yazınızla istenilen, ayrıntısı aşağıda belirtilen üst yapılı araç 16/11/2012 tarih ve 2012 1/385 sayılı sözleşme ile Karsan Otomotiv Sanayi ve Ticaret A.Ş. firmasına 14.02.2013 tarihine kadar, üstyapıcı firma park sahasında teknik şartnamesine, markasına ve modeline uygun olarak kullanıma hazır halde teslim edilmesi kaydıyla sipariş edilmiştir.

Söz konusu üstyapılı araç firma tarafından düzenlenecek tutanakla yetkili personelinize teslim edilecek olup, araç teslime hazır olduğunda tarafınıza ayrıca bilgi verilecektir.

               Üstyapılı Araçlar                                                                                         1 Nolu Satınalma

                Şube Müdürü G.                                                                                           Daire Başkanı”

İsimlerini zikretmiyorum, hedef olmasınlar.

İkinci bildirim yazısını sizinle paylaşıyorum:

“Hakkari Belediye Başkanlığına

                                                                               Hakkari

Bakanlığımızca yapılan yardımlar şartlı olup, Sayıştay Başkanlığı denetimine tabidir. 03.04.2007 tarih ve 26482 sayılı R.G.’de yayımlanarak yürürlüğe giren ‘Çevre Gelirlerinin Takip ve Tahsili ile Tahsilat Karşılığında Öngörülen Ödeneğin Kullanımı Hakkında Yönetmelik’ uyarınca Kurumumuz ve Bakanlığımız arasında düzenlenen protokol ile Bakanlığımıza verilen taahhütname dahilinde;

Bakanlığımıza yapılan başvuru kabul edilmiş olup, Bakanlığımız Yurtiçi Sermaye Transferleri Tertibinden karşılanmak ve belirtilen kullanım gayesinde harcanmak üzere Ziraat Bankası A.Ş. Ankara Kurumsal Bankacılık Şubesinde Kurumumuz adına açılan ve -Bakanlığımız adına rehineli ve blokeli- hesaba aşağıda belirtilen miktarda ödenek aktarılmıştır. Bu ödenek çerçevesinde aşağıda belirtilen çöp toplama aracının Başkanlığınızca Devlet Malzeme Ofisi Genel Müdürlüğünden temini sağlanmıştır. Bu çerçevede;

1 - Bakanlığınızca teslim alınan araçla ilgili olarak, aşağıda belirtilen belgelerin Sayıştay  Başkanlığına sunulacak dosyada yer almak üzere en geç 45 gün içerisinde Bakanlığımıza gönderilmesi.

2 - Aracın, söz konusu taahhütname ve protokol hükümlerine göre kullanımının sağlanması, aksi takdirde taahhütname ve protokolde yer alan hükümlerin uygulanacağının bilinmesi hususlarında;

Bilgilerinizi ve gereğini rica ederim.

 

Bakan a.

                                                                       Genel Müdür Yardımcısı V.”

Yani çöp aracı tahsis edilmiş, fabrikadan siparişi alınmış, teslim alınmış ve belediyeye teslim edilmek üzere belediyeye yazı yazılmış. Üçüncü belgeyi okutuyorum, bir gün sonraki yazıyı sizinle paylaşıyorum, ciddiyetinizi görün.

“Hakkari Belediye Başkanlığına

                                                                               Hakkari

İlgi: 01.02.2013 tarih ve 19188 sayılı yazımız. -Yani biraz önce okuduğum yazı-

İlgi yazımız ile Bakanlığımız tarafından Belediye Başkanlığınız adına 1 adet Çöp Toplama Aracı tahsis edilmesi ile ilgili yazı sehven yazılmıştır.

Bilgilerinizi ve gereğini rica ederim.

                                                                                  Bakan a.

                                                                               Genel Müdür V.”

Daha vahimi var; bu çöp toplama aracı Bakanlık kayıtlarında Hakkâri Belediyesinin envanterinde var. Hayalî araç belediyeye sipariş verilmiş, Belediyenin talebi üzerine yaptırılmış, hazır hâle getirilmiş, yazı yazılmış. Belediyeye “Gelin, teslim alın.” denmiş, ertesi gün “Biz sehven yaptık.” diyor ve buna rağmen, Bakanlıktan bu araç Hakkâri Belediyesine tahsis edilmiş gibi envantere de geçilmiş. İşte ciddiyet bu! Sizin üzerinde durduğunuz ya da üzerinde hareket ettiğiniz ciddiyetiniz bu. Bu belgeler yeterince şeyi açıklıyor.

Bence bu kanunla ilgili de daha fazla şey söylemeye gerek yok.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Bölüm üzerinde şahsı adına söz isteyen Mehmet Muş, İstanbul Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısı üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 2009 yılında yaşanan borç krizinden sonra, gelişmiş ülkeler, özellikle bütçe açıkları noktasında yaşadıkları sorunlar, bütçenin finansman maliyetlerinden dolayı karşı karşıya kaldığı baskıdan dolayı ve kamunun borçlarından dolayı, yüksek orana ulaşmış olan kamu borç stokundan dolayı ciddi risklerle karşı karşıya kalmış bulunmaktadırlar ve bu risklerin minimize edilmesi adına kamu finansmanı ve kamu maliyesi ile alakalı politikalar çok daha ciddi önem arz etmeye başladı ve ülkeler hem kamu finansman ihtiyacının maliyetini düşürmek hem finansman enstrümanlarını çeşitlendirmek hem de finansman coğrafyalarını genişletmek adına daha dikkatli ve özenli politikalar geliştiriyorlar, geliştirmeye devam ediyorlar. Tüm bu süreçte Türkiye, dünyadaki ülkelere kıyasla, kamu maliyesi anlamında daha sağlıklı, daha güçlü bir yapıdadır.

Bakınız, değerli milletvekilleri, birkaç tane istatistik sizlere sunacağım ve Türkiye’nin geçmişle bugün arasındaki kamu maliyesinin hangi noktadan hangi noktaya geldiğini hep birlikte görmüş olacağız.

Değerli milletvekilleri, Türkiye’de kamu net borç yükü 2002 yılında yüzde 61,5 iken 2012 yılında bu rakam yüzde 17’ye düşmüştür. Kamunun borçlandığı borç yapısına baktığımız zaman, döviz cinsi olan borçların oranı yüzde 58 iken bu oran şu an itibarıyla yüzde 27’ye düşmüş yani ülkenin kur riskinden dolayı karşı karşıya kaldığı riskler çok ciddi anlamda aşağı çekilmiştir. Bir diğer istatistik ise ödemiş olduğumuz faizin değişken veya sabit yönlü faiz olması hadisesidir. 2002 yılında ödemiş olduğumuz faizin yüzde 45’i sabit oranlı iken bugün bu oran yüzde 60 seviyelerine kadar çıkmıştır. Bu kürsüden de, Komisyonda da sıklıkla dile getirilen bir diğer faktör ise hazinenin vermiş olduğu garantilerden dolayı karşı karşıya kalacağı sorumluluk noktasında ve yüklenimler noktasındaki eleştirilerdi.

Bakınız, değerli milletvekilleri, 2002 yılında hazinenin -buraya dikkatinizi çekiyorum- vermiş olduğu garantilerden dolayı karşı karşıya kaldığı borç üstlenim oranı yüzde 52 yani hazine vermiş olduğu garantilerden dolayı yüzde 52 oranında bu garantilerin borcunu kendisi ödemiş. Bugün bu oran yüzde 6’ya düşmüştür. Şimdi, ben buradan sormak istiyorum: O zaman mı kamu maliyesi daha disiplinli, risklere karşı daha dayanıklıydı, yoksa şimdi mi?

Şimdi, değerli milletvekilleri, bugün kamu maliyemizin karşı karşıya kaldığı riskleri daha da azaltmak, finansman enstrümanlarını çeşitlendirmek adına kira sertifikası enstrümanıyla alakalı hukuki bir düzenleme yapılıyor.

Değerli milletvekilleri, faiz noktasında hassasiyeti olan yatırımcılara sunulan bu finansman enstrümanı dünyada 2001 yılından beri kullanılmaktadır ve şu an itibarıyla global anlamda yapılan ihracatın tutarı 430 milyar doları aşmış durumdadır. İşte, bu yolla hem finansman enstrümanları çeşitlendirilecek hem de finansman coğrafyasını çeşitlendirmek suretiyle riskleri daha da minimize edip finansman maliyetlerini daha da aşağı çekme yoluna gidilecektir.

Tasarıyla getirilen bir diğer konu ise Vakıfbankın her yıl kurumlar vergisi matrahının yüzde 10’u oranında Vakıflar Genel Müdürlüğüne yaptığı ödemenin iptali konusudur.

Bakınız, değerli milletvekilleri, Vakıfbankın en büyük hissedarı yani sahibi yüzde 58,5 oranıyla Vakıflar Genel Müdürlüğüdür. Şimdi, mevcut Vakıflar Yasası’nda, mevcut durumda Vakıfbank elde ettiği kurumlar vergisi matrahından yüzde 10 Vakıflar Genel Müdürlüğüne ödeyecek, yüzde 20 de kurumlar vergisi ödeyecek, toplamda yüzde 30. Rekabet ettiği tüm bankalar ise sadece yüzde 20 kurumlar vergisi ödüyor ve Vakıfbank böyle bir maliyete girmek suretiyle aslında rekabet anlamında, piyasada diğer rakipleriyle yarışma anlamında bir yara alıyor. Şimdi bu düzenlemeyle bu ortadan kaldırılıyor.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – O kanunu kim çıkardı?

MEHMET MUŞ (Devamla) – Bakınız, değerli milletvekilleri, bugün itibarıyla Vakıfbankın toplam piyasa değeri 14 milyar TL’dir. Vakıfbankın değerinde bir azalma, bir düşme en büyük hissedarı olan Vakıflar Genel Müdürlüğünü doğrudan etkileyecektir çünkü buranın yüzde 58,5 oranında sahibi Vakıflar Genel Müdürlüğüdür.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Mehmet Bey, o kanunu kim çıkardı? O öneriyi kim getirdi? Biz mi getirdik? 

MEHMET MUŞ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, Vakıfbank elde etmiş olduğu kârdan dolayı 2006 yılından bugüne kadar Vakıflar Genel Müdürlüğüne 601 milyon lira kâr payı dağıtmıştır ve 2003 ila 2012 yılları arasında 3.750 eserin restorasyonu buradan elde edilen kaynakla yapılmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET MUŞ (Devamla) – Ben tasarının milletimize hayırlar getirmesini temenni ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.  (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Bölüm üzerinde şahsı adına söz isteyen Münir Kutluata, Sakarya Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

MÜNİR KUTLUATA (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Finansmanı ve Bütçe Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un ikinci bölümü vesilesiyle söz almış buluyorum.

Değerli milletvekilleri, yine bir torba kanunla karşı karşıyayız, her alana dalıp çıkan bir torba kanun. Bu kanunun da temas ettiği konulardan olması dolayısıyla ekonominin geldiği noktayla ilgili, vaktim el verdiği ölçüde, size bir değerlendirme yapmak istiyorum değerli milletvekilleri.

Türkiye üzerinde iktidar eliyle yürütülen bölünme süreci toplumun bütün dikkatini dağıtmış ve ekonomideki olumsuzluklar her yönüyle aşağı yukarı gizlenir hâle gelmiştir. O açıdan, ekonominin en temel göstergesi olan ve dün açıklanmış bulunan büyüme rakamlarının ifade ettikleri hakkında sizlerle bazı görüşlerimi bölüşmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, sekiz çeyrektir küçülmekte olan Türkiye ekonomisinin büyüme hızı, son olarak 2012 yılının son çeyreğinde 1,4’e kadar düşmüştür. Bakın, 2012 yılında birinci çeyrekte 3,3; ikinci çeyrekte 2,9; üçüncü çeyrekte 1,6; dördüncü çeyrekte 1,4. İstikrarlı bir şekilde büyümemiz düşe düşe 2011 yılındaki 8,8’lik seviyesinden 2012’de 2,2 düzeyine düşmüştür. Şimdi, bu, gayrisafi yurt içi hasıla rakamları bildiğiniz gibi. Diğer taraftan, yine bildiğiniz gibi Türkiye’nin gayrisafi millî hasıla rakamları açıklanmıyor, gayrisafi millî hasıla açısından baktığınız zaman Türkiye ekonomisinin bir daralma içinde olduğunu ve bu büyüme oranlarının bizim ekonomimiz içindeki yabancı payını katiyen karşılamadığı ve ekonomide bir daralma olduğu ve millet açısından da bir fakirleşme olduğu gayet net şekilde ortadadır. Bu bir resesyondur, Türkiye ekonomisi durgunluk içine girmiştir. Bundan sonrası için ümit verici ifadeler kullanmaya çalışanların kullandıkları argümanlarının hiçbir tanesinin inandırıcı olmadığını görüyoruz.

Bakın, değerli milletvekilleri, Türkiye’de iç tüketimin durmakta olduğunu, yavaşlamakta olduğunu söyledik, bunun arkasının gelmeyeceğini söyledik. Önce sıfırlandı, sonra, geçtiğimiz yıl 1,9 oranında düştü. Burada en dikkat edeceği noktalardan bir tanesi, tüketici kredileri artarken iç tüketimin daralmasıdır. Bunun ifade ettiği anlam, tüketiciler her gün daha fazla borç ödemekte, borç faizi ödemektedirler. Borcu borçla ödedikleri için, faiz oranlarında genel bir düşme olsa bile, bu tüketicilerin borç yapılandırmasıyla karşılaştıkları faiz oranları yüksek olmakta ve dolayısıyla, aldıkları kredi oranında da tüketimin gerçekleşmediği gerçeği ortaya çıkmaktadır.

Dikkat çekecek önemli hususlardan bir tanesi, ihracatın gayretiyle bu kadar olmuştur 2,2 seviyesindeki büyüme ama ihracat da yavaşlamıştır. Yeni bitirdiğimiz mart ayında ihracattaki artış sadece 0,3 yani binde 3 olabilmiştir. İç tüketimdeki daralma devam etmekte, ihracattaki yavaşlama devam etmekte; diğer taraftan, bilindiği gibi, kapasite kullanım oranı düşmekte, reel kesim güven endeksi düşmekte; sonra, bunlara bağlı olarak sanayi üretimi düşmekte, iç tüketim düşmekte, ihracat düşmekte, gelirler düşmekte, tasarruf düşmekte.

Sonra, bu gidiş eğer bir kötüye gidiş sinyali değil ise kötüye gidiş hangi hâldir veya kötüye gidişle ilgili ne zaman tedbir alınır? Bu konuda iktidarın nasıl tedbir alacağını, bütçe dönemleri dâhil olmak üzere her zaman sorduk, aldığımız tek cevap vardır, belki bugün yine o söylenecektir. İç tüketimin canlandırılması ve büyümenin yeniden rayına girmesi için Hükûmetin güvendiği iki nokta vardır. Bunlardan bir tanesi bankaların durumunun sağlam olması yani yüksek düzeyde kredi vermeye devam ediyor olmaları, banka kârlarının iyi olmasıdır. İkincisi hanehalkı borçlarının düşük olduğu ifadesidir. Hâlbuki Türkiye’de hanehalkı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MÜNİR KUTULUATA (Devamla) - …borçlarının çok büyük bir kısmı tüketim kredisidir. Günlük ihtiyaçları karşılama kredisi olduğu için bu anlamda Batı’yla bir kıyaslama yapmanın mümkün olmadığını açıkladık. Bu söylediğimden de ortada bir çare görülmüyor, dikkatinizi çekmek istediğim husus budur. Türkiye ekonomisindeki gerileme, Türkiye üzerinde yürütülen hain konuşmaların gölgesinde dikkatlerden kaçırılmaktadır.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Bölüm üzerinde on beş dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim.

Birinci sorum: Devletin hangi gayrimenkulü teminat gösterilmek suretiyle şimdiye kadar kaç liralık kira sertifikası satılmıştır? Bu kira sertifikası karşılığında ne kadar gelir elde edilmiştir, borçlanma yapılmıştır ve bu şekilde bir borçlanma bütçede belirtilen borçlanma sınırlarını aşmıyor mu?

İkincisi: “Akil adamlar” diye bir şey kurmuş bu Hükûmet. Bu, Anayasa’nın hangi maddesine dayanıyor? Bunlara ne ücret ödenecek?

Ayrıca da bu akil adamlar… Biliyorsunuz 21 Martta, nevruzda, Abdullah Öcalan’ın Diyarbakır’da okunan mektubunda -ve bu mektubu da aynı zamanda Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan da kabul etti- diyor ki: “Artık laik Türkiye Cumhuriyeti devleti yıkılacak, yerine İslam bayrağını taşıyan bir devlet kurulacaktır.” Bu durumda, bu akil adamlar vatandaşa gidip “Ey vatandaş, siz bu Türkiye Cumhuriyeti devletinin yıkılmasını kabul edin, dolayısıyla iyi bir yönetime kavuşacaksınız.” şeklinde mi bir telkinde bulunacaklar, yoksa neyi yapacaklar? Bunun da açıklanmasını istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Kuşoğlu…

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben dün Sayın Bakan’a sormuştum, bu kredi derecelendirme kuruluşlarının ücretlendirilmesiyle ilgili 2011 ve 2012 rakamlarını, bir de 2013 bütçeleme rakamını tek tek bugün herhâlde hazırlayabilmişlerdir. O soruyu tekrarlıyorum.

Çok teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Doğru…

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Anadolu’nun her yerinde, Tokat ilinde olduğu gibi, neredeyse her mahalleye, sokağa büyük süpermarketlerin şubeleri açılmaktadır. Açılan her süpermarket şubesi de neredeyse 40-50 civarında küçük esnafın iş yapamaz konuma gelmesine, hatta kapanmasına sebep olmaktadır. Esnaf dernekleri ve  esnaf kuruluşlarının hepsi süpermarketlerle ilgili bir düzenlemenin yapılması noktasında bir çalışmanın yapılmasını bekliyorlar. Ancak şu ana kadar da bu yönde Hükûmetten bir açıklama gelmemiştir. Bu yönde bir çalışma var mıdır? Bunu öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Topal…

RAMİS TOPAL (Amasya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

5084 sayılı Teşvik Kanunu Anadolu’daki küçük işletmeler için hayati önem taşımaktadır. Bu yasa 2004’te yürürlüğü girdiğinde 36 ilde uygulanmaya başlandı, sonra 2005’te 13 il ilave edilerek sayı 49 ile çıkarılmıştır. Bu yasadan 46.300 işletme faydalanmakta, bu işletmelerde 168 bin kadın, 832 bin erkek olmak üzere toplam 1 milyona yakın işçi çalışmaktadır. Bu yasa tekrar yürürlüğe girmezse Anadolu’da ekonomik daralma başlayacak, işsizlik artacaktır.

Ben buradan Bakana sormak istiyorum: 5084 sayılı Teşvik Yasası tekrar yürürlüğe girecek mi, girecekse ne zaman girecek? Yok, yürürlüğe girmeyecekse Anadolu’daki işletmeler için değişik bir teşvik yasası gelecek mi?

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Tanal…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Türkiye’de 54 bin muhtar var. Ancak muhtarlarımız, herhangi bir tebligat almaması hâlinde cezai soruşturma olduğu zaman memur yargılamasına tabi. Ancak cezai anlamda memur yargılamasına tabi olduğu hâlde, özlük hakları açısından memurların özlük haklarından yararlanamamakta. Hem kamu görevlisi hem memurların özlük haklarından yararlanmaması bir çelişki değil midir? Muhtarlarımızın bu özlük haklarının düzeltilmesi, memurların özlük haklarından yararlandırılması açısından bir çalışmanız var mı veya böyle bir şey düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Buyurun Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bu tasarının 53’üncü maddesiyle Vakıfbank tarafından Vakıflar Genel Müdürlüğüne aktarılması gereken kesintilere ilişkin hükümler ortadan kaldırılmaktadır ve bugüne kadar yapılması gereken ancak yapılmayan ödemelere ilişkin düzenlemeler hükümsüz kalmaktadır. Acaba 2012 yılı itibarıyla Vakıfbank tarafından Vakıflar Genel Müdürlüğüne aktarılması gereken kesinti tutarı nedir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Acar…

GÜRKUT ACAR (Antalya) – Teşekkür ederim.

Sayın Bakan, bu Vakıflar Bankasının, kendi getirdiğiniz hükümlerle, kârının yüzde 10’unun eski eserlerin onarılmasına ayrılmasıyla ilgili kısmını kaldırıyorsunuz. Merak ediyorum, acaba Vakıflar Bankasını satmayı mı düşünüyorsunuz Sayın Bakan? Bunu sormak istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Başka soru yok.

Sayın Bakan, buyurun.

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

 Değerli milletvekilleri, öncelikle kira sertifikalarıyla ilgili -gerçi, dün geç saatlerde bu soruların bazılarına cevap vermiştim ama belki olmayan değerli milletvekillerimiz için tekrar olacak- konulara değinmek istiyorum.

Kira sertifikaları dünyada gittikçe yaygınlaşan bir finansman enstrümanı yani bir borçlanma enstrümanı. Ancak bu borçlanmanın klasik borçlanmadan farkı, bu borçlanmayla ilgili bir varlık göstermek gerekiyor. Yani bu varlığın satılıp tekrar kiralanmasıyla ilgili bir muamele bu kira sertifikalarının arkasında. Sadece geçen yıl küresel piyasalarda 120 milyar dolarlık bir yeni ihraç söz konusu oldu. Şimdiye kadarki toplam rakam da yine küresel piyasalarda 400 milyar dolara ulaşmış durumda. Her ülkenin kendi iç ulusal piyasasında yapmış olduğu ihraçlar bu rakamların dışında. Bunları da topladığımızda tabii rakam çok daha yüksek boyutlara ulaşıyor.

Bu, aynı zamanda dünyanın pek çok ülkesinde artık tercih ediliyor yani İngiltere, Almanya gibi Batı ülkelerinde de gittikçe yaygınlaşan bir finansman modeli. Bu modelin çalışabilmesi için bir varlık kiralama şirketi gerekiyor. Yani, gayrimenkullerin tapusunun bu kira sertifikasının dönemi boyunca bu varlık kiralama şirketine devredilmesi gerekiyor. Ancak bizim bu varlık kiralama şirketimiz yüzde 100 hazinenin sahip olduğu ve kontrol ettiği bir şirket ve bunun üzerinden üretiliyor bu enstrümanlar. Bizim bu kurduğumuz yapı hem uluslararası hukuk açısından yani yatırımcıların bu enstrümanlara yatırım yapmasıyla alakalı hukuki değerlendirmeler açısından hem de finansman yöntemi açısından son derece uygun bulundu ki bizim, geçen sene 1,5 milyar dolarlık yapmış olduğumuz uluslararası ihraca yaklaşık 8-9 milyar dolar civarında bir talep oluştu. Yine, geçen yıl ve bu yıl iç piyasada da toplam 3,1 milyar TL’lik kira sertifikası ihracı gerçekleştirmiş olduk. Bu kira sertifikası bir borçlanma enstrümanı olduğu için borçlanma limitinin de içinde değerlendiriliyor. Dolayısıyla, bütçenin burada belirlemiş olduğu, bütçe kanunuyla belirlenmiş olan limitlerin içinde değerlendirilen bir borçlanma enstrümanı.

Bir başka konu, bu kredi değerlendirme kuruluşlarıyla ilgili Sayın Kuşoğlu’nun sorusu. Ben dün de söylemiştim, bu konuda arkadaşlarımız dosyalarda gerekli incelemelerde bulunduktan sonra, biz size yazılı olarak bunun cevabını daha sonra vereceğiz.

5084 sayılı Yasa’ya gelecek olursak, biliyorsunuz bu yasa daha çok istihdamı teşvik eden bir yasa, daha doğrusu 5084 no.lu Yasa ağırlıklı olarak yatırımı teşvik eden bir yasa. Fakat 5084’ün 49 ilde uygulanma şekline baktığımızda, yeni yatırım olmasa dahi bir istihdam teşviki hâline gelmiş durumda şu anda. Dolayısıyla, yeni yatırım olmasa da zaten devam eden bir istihdama verilen teşvikin yatırım teşviki kapsamında olmasının çok da uygun olmayacağı kanaatine vardık ve zaten son uygulama tarihi olan 2012 sonunda 5084 uygulaması bitti. Ancak bunu ikame edecek ve bunun mahzurlarını da giderecek yeni bir istihdam teşvik düzenlemesini de önümüzdeki günlerde Türkiye Büyük Millet Meclisine biz Hükûmet olarak sunacağız ve bu düzenleme de sosyoekonomik gelişmişlik endeksine göre farklı sürelerde ve/veya farklı oranlarda sosyal güvenlik primini hazinenin sübvanse etmesiyle ilgili bir düzenleme olacak bu. Bu konudaki yetkiyi de biz Bakanlar Kuruluna almak istiyoruz. Belki her yıl bölgeden bölgeye ya da durumdan duruma farklı uygulamalar gerekebilir diye Bakanlar Kurulunun yetkisinde, bir bakıma, adına artık “5084” demeyeceğiz çünkü bir yatırım teşviği değil ama yeni bir istihdam teşvik uygulaması olarak bunu çok yakında Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getireceğiz.

Özlük haklarıyla ilgili sorular vardı. O konularda şu anda bizim elimizde bilgi yok, o konularla ilgili birimlerimiz de maalesef şu anda arkamızda oturan arkadaşlarımız arasında değil. Dolayısıyla, biz onları çalışıp daha sonra, dediğim gibi yazılı olarak sizlere bildirelim.

Şimdi, bir başka konu, bu Vakıfbankla ilgili konu. Dün de aslında ben kapsamlı bir şekilde cevap vermiştim ama yine, dün burada olmayan değerli milletvekillerimiz için tekrar etmiş olacağım. 2008 yılında yapılan düzenleme Vakıfbank halka açıldıktan sonra yapılan bir düzenleme. Ancak tam bu düzenlemenin Mecliste yapıldığı günlerde, hatta Genel Kurul tarafından bu düzenleme kabul edilmeden önce Vakıflar Genel Müdürlüğümüz, Vakıfbank halka açık olduğu için Kamuyu Aydınlatma Platformuna bir bildirimde bulunuyor ve diyor ki: “Bizim, Vakıfbanktaki kontrol hissemiz yüzde 42’dir, yani yarıdan azdır.” Zaten bu yasada ne diyor?

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Üç gün önce Sayın Bakanım, görüşülürken.

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – “Vakıflar Genel Müdürlüğünün hissesinin yarısından fazlasını kontrol ettiği ya da sahibi olduğu kuruluşların gelirinin yüzde 10’u.” diyor. Tabii, o günkü o şartlarda bunun detayları nasıl gelişti, bunun arka planında neler var, onu bilemiyorum doğrusu ama “Bu yüzde 10 niye bugüne kadar ödenmedi?”nin cevabı Vakıflar Genel Müdürlüğünün zaten kamuoyuna duyurduğu, “Ben yüzde 42’sini kontrol ediyorum.” diye yaptığı açıklama. Dolayısıyla, Vakıfbanktan böyle bir talepte de aslında Vakıflar Genel Müdürlüğü bulunmamış.

Kaldı ki işin özüne bakacak olursak: Bir banka, hele hele halka açıldıktan sonra, halk o bankaya ortak edildikten sonra sadece o bankaya özel, ilave bir vergi getirir gibi yüzde 10’luk bir yük prensipte de çok doğru değil diye düşünüyoruz. Aslında biz bunu bütün detaylarıyla Komisyon aşamasında da Plan ve Bütçe Komisyonunun üyesi olan değerli arkadaşlarımızla da görüştük. Bunun doğrusu, eğer böyle bir gelir ihtiyacı varsa bütçeye bu konulur, bütçeden de Vakıflar Genel Müdürlüğü ayrıca desteklenebilir ama tek bir bankaya, hele hele halk ortak edildikten sonra o bankaya ilave bir yükle yüzde 10’luk bir yük getirip onu da “Vakıflar Genel Müdürlüğüne ödeyeceksin” demek zaten bu işin ruhuna da çok uygun değil. Dolayısıyla, biz ileriye doğru ne yapmak istiyoruz?

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Ama öyle çıkmış Sayın Bakanım, kanun öyle çıkmış yani. Siz de Bakandınız, biz de buradaydık.

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Öyle çıktı ama bakın, son on yılda Türkiye Büyük Millet Meclisinin kabul etmiş olduğu yasaların yüzde yüzünün, tamamının isabetli olduğu iddiasında ben değilim yani olabiliyor.

 MEHMET GÜNAL (Antalya) – Biz de iddiasında değiliz zaten, aynı kanaatteyiz.

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Şimdi, hatalar fark edildiğinde bu hataların düzeltilmesi kadar da doğal bir şey yok. Dolayısıyla, biz burada ileriye doğru doğrusunu yapıyoruz yani bu yüzde 10 yükümlülüğünü bir bakıma kaldırmış oluyoruz. Zaten pratikte de uygulanmamış, bu yüzde 10 da dediğim sebeplerle ödenmemiş. Dolayısıyla, bunun da artık halka arz edilmiş bir bankada ileriye doğru belirsizlikleri de ortadan kaldırmak açısından önemli bir düzenleme olduğunu düşünüyoruz. Diyoruz ki madem ileriye doğru doğrusu bu demek ki, bu doğruyu geçmişe doğru da düzeltelim. Herhangi bir hukuki boşluk kalmasın arzu ediyoruz. Dediğim gibi, bu işin özü de bu.

Dün özellikle -bugün de belki bir miktar- değinilen bir konu vardı; bu, belediyelerin tahvil ihracı ve hazinenin gerektiğinde bu tahvil ihracına garanti verebilmesiyle ilgili madde. Şimdi öncelikle şunu ifade edeyim: Yürürlükteki Belediye Kanunu’nun 68’inci maddesinin (c) fıkrası, belediyeler tarafından yapılabilecek tahvil ihracının yalnızca proje finansmanı amacıyla gerçekleştirilebileceğini zaten düzenliyor. Dolayısıyla, burada bir tahvil ihracıyla borçlanma söz konusu olursa zaten bunun karşılığında mutlaka bir proje olacak. 1990’larda bu şart yoktu. Dolayısıyla, o dönemde pek çok belediye tahvil ihracı suretiyle borçlandı ve tahvillerin de önemli bir kısmı maalesef ödenemedi o dönemde. Ki, biz prensip olarak belediyelerimizin borçlanırken mutlaka bir proje karşılığında borçlanması gerektiğine inanıyoruz. Zaten Belediyeler Kanunu’nu çıkarırken de bunu oraya derçetmiş durumdayız. Dolayısıyla, hani, mali disiplin açısından herhangi bir problem yok.

Yine şu andaki mevcut, yürürlükteki mevzuatımızda belediyeler tahvil ihraç edebildiği gibi hazine bu tahvillere garanti de zaten verebiliyor yani burada daha önce olmayan, hazinenin bir garanti fonksiyonunu getirmiyoruz. Yaptığımız tek şey, diyoruz ki: Belediyeler özel bir hesap açsın ve bu tahville ilgili -hazine eğer garanti veriyorsa- para giriş çıkışı o özel hesapta yürütülsün istiyoruz. Bu da aslında mali disiplin açısından tam tersine, daha kısıtlayıcı, daha fazla kontrol getirici bir unsur. Bu maddeyi tabii, düz okuduğumuzda şöyle bir algı oluşuyor: “Ha, bundan sonra belediyeler artık daha fazla tahvil ihraç edecek, hazine de ona garanti verecek, bunun alt yapısı hazırlanıyor.” Böyle değil, bu zaten şu anda bizim hem belediyelerimizin hem de hazinenin sahip olduğu bir yetki. Yaptığımız şey tam tersine, bu yetki çerçevesinde bir uygulama olursa bu uygulama belli bir disiplin içerisinde olsun ve bu banka hesabı üzerinden her şey izlenebilsin, disipline edici bir bakıma yeni bir uygulama.

Ben tekrar teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Soru cevap işlemi tamamlanmıştır.

Böylece iki’nci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, iki’nci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

31’inci maddede iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 443 Sıra Sayılı yasa tasarısının 31. maddesindeki “müsteşar yardımcısı” ibaresinin “müsteşar yardımcıları” olarak değiştirilmesini arz ederiz.

İzzet Çetin                                                  Ferit Mevlüt Aslanoğlu                           Bülent Kuşoğlu

  Ankara                                                                 İstanbul                                             Ankara

Musa Çam                                                           Kazım Kurt                                      Sedef Küçük

  İzmir                                                                   Eskişehir                                           İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 31 nci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Oktay Vural                                                        Erkan Akçay                                  Mustafa Kalaycı

  İzmir                                                                     Manisa                                              Konya

Mehmet Günal S. Nevzat Korkmaz

  Antalya                                                                 Isparta

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mehmet Günal, Antalya Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, bu maddede arkadaşlarımız usulen bir ekleme yaptıklarını ve kurul başkanının da müsteşar, müsteşar yardımcısı ve genel müdürlerle beraber yurt dışına atanmasına ilişkin bir husus düzenlendiğini söylediler ama özü itibarıyla burada kurul başkanının söylenmesinin bir tek gerekçesi olabilir isim olmanın ötesinde, o şartları zaten taşıyor olması gerekiyor. Yurt dışından geri dönmüş ve henüz üç yılını tamamlamadan tekrar gönderilecekse o zaman bu madde bir işe yarayacak; aksi takdirde, hiçbir anlamı yok, sadece kanunda onlar da diğerlerinin yanına yazılmış olacak.

Ben bu vesileyle Sayın Bakana bir iki şeyi hatırlatmak istiyorum. Değerli arkadaşlar, birçok kanunda olduğu gibi Sermaye Piyasası Kanunu’nda da, diğer düzenlemeleri yaparken de yurt dışı temsilcilikleriyle ilgili bazı düzenlemeler yaptık. Sayın Bakanım, ekonominin koordinasyonundan sorumlu Başbakan Yardımcısısınız ve sadece hazineye bağlı olarak değil, Kalkınma Bakanlığının da, ticaret müşavirliği olarak da, ekonomi müşavirliği olarak da daha önce DPT içerisinde, Merkez Bankası, şimdi SPK da yetki aldı belirli yerlerde, yurt dışı temsilciliklerimiz var. Bu vesileyle bunu da gündeme getirmek istedim.

Çünkü bir koordinasyon olması gerek arkadaşlar. Her kurum kendisine göre değil, büyükelçilik bünyesi içerisinde onların altında çalışıyorlar ama bir ülkede ekonomi müşaviri, öbür ülkede dış ticaretle ilgili olan, yani ekonomi müşaviri onlarca farklı farklı kurumları temsilen yer olmaması gerekiyor. Şunu söylemeye çalışıyorum: Bu yurt dışı temsilciliklerimizin, görevden almak istediğimiz üst düzey bürokratın mahkemeye gitmemesi için sus payı olarak verilen yerler olmaması gerekiyor. Buraların etkin bir şekilde, Türkiye'nin dış ilişkilerinde, o ülkelerle ilişkilerinde ekonomi, ticaret, finans alanındaki, tarımla ilgili ilişkilerinde, bizim ilişkilerimize katkıda bulunacak, ekonomimizi geliştirmemize katkıda bulunacak bir şekilde kullanılması gerekiyor. Onun için, bunların da bir çekidüzen altına alınmasında fayda var. Bu madde vesilesiyle onu da söylemiş olayım.

Bir de dün yarım kalan, söyleyemediğim şey vardı -siz de buradayken- hazineyle ilgili kısım. Sayın Başbakanın ekonomide söylediği veciz sözlere değinmiştim yanına ünlem koyarak. IMF borcunu söylemiştim ama şu anda borçların geldiği yere bakınca, 2012’nin son çeyreği itibarıyla 337 milyar dolara gelmiş. Bunun içerisinde de özel sektörün borcu 226 milyar dolara yükselmiş. Dolayısıyla, en ufak bir kur riski gerçekleştiği durumda özel sektörün sıkıntısının daha da artacağını çünkü kısa vadeli borçların da bunun içerisinde önemli miktarlara, 90 milyarlara yaklaştığını görüyoruz. Dolayısıyla, “Biz, efendim, borcu ödüyoruz, sorun yok.” deyip sadece IMF’ye olan borcu söylemek maalesef yeterli olmuyor. Özel sektörün borcunu, kamunun borcunu, tüketicilerin kredi borcunu, kredi kartı borcunu dikkate almadan sanki her şey iyiymiş gibi yaparsak, yumuşak iniş yapalım diye yüzde 4 hedeflerken, revize edip yüzde 3,2 yaparken, sert inişle bu sefer yüzde 2,2 yapıyoruz. Eğer ona da dikkatlice bakarsanız Sayın Bakanım, ihracattan kaynaklanan yüzde 4,1’lik katkının ne kadarının altın ihracatından olduğuna bakarsanız geriye doğru dürüst bir büyüme maalesef kalmıyor. O zaman işsizliği de çözmemiz mümkün değil, cari açık sorununu da çözmemiz mümkün değil çünkü üretmemiz lazım. Üretmek için de iç talebin ve dış talebin bir şekilde canlanması lazım. Dış talepte bu canlanma olmadığına göre içerideki talebi canlandırmanın yolu ancak alacağımız önlemlerle olur dedik.

Dolayısıyla, önerimizi tekrarlıyorum: Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz her zaman ülkenin sorunlarında yapıcı, yol gösterici, uzlaşmacı bir muhalefet anlayışı içerisinde olduk. Gelin, az önce turizmle ilgili konuşmamda söylediğim gibi, temel yasaları; turizmle ilgili olan, istihdamla ilgili olan, teşvikle ilgili olan yasaları yeniden gözden geçirelim. Sayın Bakanın az önce söylediği gibi, 2008’de çıkardığımız yasayı hiç uygulamadan o maddeyi “Ne yapalım, yanlış yaptık.” diye bugün düzeltmek zorunda kalmayalım. Bunlarla ilgili, iktidarıyla muhalefetiyle, ilgili kurumlarıyla, ekonomik, sosyal konseyiyle bir araya gelerek bu sorunların çözümüne alınacak köklü önlemler için yapılacak yasal çalışmaları da hep birlikte belirleyelim. Aksi takdirde, frendi, gazdı derken direksiyonu unuturuz, arabamız da uçurumdan aşağı yuvarlanır.

Henüz böyle sendeleme aşamasındayken bu önlemleri alırsak bir yerinden kurtarabiliriz diye düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 443 Sıra Sayılı yasa tasarısının 31. maddesindeki “müsteşar yardımcısı” ibaresinin “müsteşar yardımcıları” olarak değiştirilmesini arz ederiz.          

                                                    Sedef Küçük (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Sedef Küçük, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

SEDEF KÜÇÜK (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 443 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 31’inci maddesi üzerine söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, her şeyden önce, bu tasarı vesilesiyle, arkadaşlarım tarafından da şimdiye kadar defalarca vurgulanmış olan bir konuda, torba kanunun sakıncaları konusunda birkaç söz söylemek istiyorum.

Yasama sürecini hızlandırmak adına yapılsa dahi birbiriyle ilintisiz konuları bir araya getirerek, komisyon süreçlerinde yeni maddeler ekleyerek, ilgili sivil toplum örgütlerinin, ilgili kurumların görüşleri alınmadan yapılan bu çeşit düzenlemeler belli başlı sıkıntılara sebebiyet vermektedir. Torba kanunlar yukarıda saydığım nedenlerle yürürlükteki mevzuatı da olumsuz etkilemektedir. Bütününü denetlemek zor olduğundan kanunlarda maddi hatalar ortaya çıkmakta, yasama hatalarına neden olmaktadır. Bu da değiştirilen kanunlarda çok geçmeden yeniden bir değişiklik yapma gereğini ortaya koymaktadır.

Bugün burada görüşmekte olduğumuz torba kanun tasarısına baktığımızda da Ceza Kanunu’ndan Sigortacılık Kanunu’na, Vakıflar Kanunu’ndan Kamu İktisadi Teşebbüsleri Kanunu’na kadar 20’den fazla, birbiriyle ilintisiz kanun ve kanun hükmünde kararnamenin değiştirildiğini görmekteyiz. Bu, Adalet ve Kalkınma Partisinin alışageldiğimiz “Ben yaptım, oldu.” mantığının bir kez daha ortaya konmasıdır. Bu kanun yapma tekniğini ve Adalet ve Kalkınma Partisinin bu yaklaşımını, yasama bakımından, Meclisimizin güvenilirliği açısından sağlıksız bulduğumu da belirtmeden geçemeyeceğim.

Sorunlu olan yalnızca kanun yapma tekniği ya da önümüze sıkça çıkarılan torba kanunlar değildir, sorun uzlaşma anlayışının da eksikliğidir. Uzlaşma arayışı olmadığından, muhalefetin eleştirileri ve önerileri dikkate alınmadığından, bir yıl önce çıkarılmış kanunlarda işte şimdi değişiklik yapmak zorunda kalıyoruz. Yasama sürecini hızlandırmak bu olmasa gerek diye düşünüyorum. Ancak “Muhalefet ne söylerse yanlıştır.” anlayışı, “Nasılsa bizim çoğunluğumuz var. Bu nedenle hiçbir öneriyi dikkate almayız.” düşüncesi hâkim oldukça bu tip yanlışların da olması kaçınılmazdır. Öncelikle bu yaklaşımın değişmesi gereklidir. İşte bu yaklaşım değiştiği zaman, her şeyin çözüm yerinin Meclis olduğu anlayışı ortaya çıktığı zaman ülkenin tüm sorunlarının da çözülebileceğine inanıyorum. Bu Meclisin varlık sebebi sorun çözmektir. Sorun ne olursa olsun, ne kadar karmaşık olursa olsun çözümün adresi burasıdır. Cumhuriyet Halk Partisi başından beri bunu vurgulamıştır ve vurgulamaya devam edecektir. Cumhuriyet Halk Partisi başından beri uzlaşmanın gereğini ortaya koymuştur ve koymaya devam edecektir.

Toplumumuzda uzlaşma kültürünü oturtmak ve gerçek bir demokrasiye kavuşmak istiyorsak önce onu burada, bu çatı altında yeşertmemiz gerekmektedir. Bu gereklilik, bu torba kanunda ya da herhangi bir kanunda olduğu kadar İç Tüzük çalışmaları için de, yazımı süren anayasa çalışmaları için de, toplumun çözüm bekleyen tüm sorunları için de geçerlidir. Uzlaşmanın olmadığı yerde ne toplumsal bir mutabakattan ne de bir arada yaşayabilme yeteneğinden söz edilebilir. Bunlardan söz edilemeyeceği gibi “Ben yaptım oldu.” mantığının geçerli olduğu yerde olgun bir demokrasiden de söz edilemez. Ancak “Uzlaşmak” demenin “Benim dediklerimi kabul edeceksiniz, uzlaşacaksak bunun üzerinde uzlaşacağız.”  anlamına da gelmediği unutulmamalıdır. Eğer bizler, milletin temsilcileri, en ufak bir düzenlemede dahi uzlaşamıyorsak çok ciddi  bir sorun var demektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii ki her konuda aynı düşünmek zorunda değiliz, aynı bakış açısına da sahip olmayabiliriz, dünyayı ayrı taraftan da algılayabiliriz ama hepimiz aynı gemideyiz. Bunu dikkate almadığımız her koşulda kaybedenin yine ülkemiz ve vatandaşlarımız olacağını belirtiyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN –  Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

Sayın milletvekilleri, lütfen zahmet edin ellerinizi kaldırın.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, demin kayısıda bize haksızlık yaptınız; siz yapmazsınız ama görmediniz.

BAŞKAN –  Peki, Sayın Aslanoğlu bir daha yapmayacağım, teşekkür ederim.

Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

                                                                               Kapanma Saati: 16.31

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.45

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ), Fatih ŞAHİN (Ankara)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 87’nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

443 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

32’nci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 443 sıra sayılı yasa tasarısının 32. maddesindeki “Hazine Müsteşarlığından” ibaresi “Hazine Müsteşarlığı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından” şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.

                   İzzet Çetin                              Ferit Mevlüt Aslanoğlu                           Bülent Kuşoğlu

                      Ankara                                             İstanbul                                             Ankara

                   Musa Çam                                        Kazım Kurt

                        İzmir                                              Eskişehir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Musa Çam, İzmir Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

MUSA ÇAM (İzmir) – Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

443 sıra sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı’nın 32’nci maddesiyle ilgili söz almış bulunuyorum.

Şimdi, işsizlik sigortası 2002 yılından beri yürürlükte olan bir madde ve bugüne kadar da yaklaşık olarak 3 milyon 623 bin 879 kişi başvuruda bulunmuş, 2 milyon 791 bin 380 kişi de bundan faydalanmış. Şimdi, on yıl içerisinde, on bir yıl içerisinde yaklaşık olarak 3 milyonun üzerinde bir başvuru yapılıyor ama bu İşsizlik Sigortası Fonu’ndan faydalanan insan sayısı oldukça az.

Bugüne kadar toplam, şu anda İşsizlik Fonu’nda birikmiş olan paranın miktarı 61 milyar lira ama İşsizlik Fonu’ndan faydalanmanın koşulları o kadar zor, o kadar ağır ki maalesef işsiz kalan kardeşlerimiz bu fondan yeteri kadar faydalanmamaktadırlar. Bunun daha yumuşak hâle getirilmesi ve işsiz kalan arkadaşlarımızın, kardeşlerimizin İşsizlik Fonu’ndan mutlaka faydalanması gerekirken ne yazık ki bundan faydalanamamaktadır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanını ve İŞKUR’u defalarca uyarmamız ve ikaz etmememize rağmen ancak bu konuda yeteri kadar bir yumuşama sağlanmamıştır ve bu 61 milyar lira paranın yaklaşık olarak 11,5 milyarı son beş yıl içerisinde GAP’a aktarılmıştır. 2008 yılında 1,3 milyar, 2009 yılında 4,1 milyar, 2010 yılında 3,6 milyar, 2011 yılında da 1,2 milyar, 2012 yılında da toplam 1,3 milyar olmak üzere toplam 11,5 milyar lira işçiden ve emekçiden kesilen ve işverenden kesilen paralar GAP’a aktarılmıştır. Tabii ki GAP önemli bir projedir, oraya bir kaynak aktarılmasın demiyoruz ama İşsizlik Fonu’nda işsiz kalan arkadaşlarımızın bundan faydalanması gerekirken ne yazık ki işsiz kalan arkadaşlarımız bundan faydalanmıyor ve bu 61 milyar lira para devlet tahvilinde kullanılarak başka amaçlara hizmet edilmektedir, bunu çok doğru bulmuyoruz.

4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu’nun 49’uncu maddesi, işsizlik sigortası primi toplanması, işyeri bazında kayıtların tutulması, fona aktarılması ve her türlü tasarrufun yapılabilmesi için Sosyal Güvenlik Kurumuna yetki vermiştir. Bu çerçevede, Soysal Güvenlik Kurumu da fon adına işsizlik sigortasının işçi ve işveren paylarının toplanması konusunda bir katkı sağlıyor ve o fonları topluyor. Aynı zamanda hazinenin de üçte 1 oranında katkısını alıyor. Şimdi, bu düzenlemeyle birlikte -bundan sonra gelecek olan maddede ilgili arkadaşlarımız konuşacaktır- farklı bir tasarrufa gidilmeye çalışılıyor, bu doğru değildir. Burada yapılması gereken, doğru olan nokta… Şimdi, bu düzenlemeyle birlikte hazine burada devre dışı bırakılarak tamamen konu İŞKUR’a devredilmek, Sosyal Güvenlik Kurumu ve Çalışma Bakanlığına devredilmek istenmektedir. Bunu çok doğru bulmuyoruz, bunu hazinenin birlikte, müştereken götürmesinin çok daha doğru ve anlamlı olduğunu düşünüyoruz. Çünkü hazinenin buradan tamamen çekilmesi hâlinde doğacak muhtemel sıkıntıları ve sorunları Çalışma Bakanlığı, İŞKUR üstlenmek durumunda kalacaktır ve bunu çok doğru ve anlamlı bulmuyoruz. Bu nedenle bu önergemizi verdik. Bu mesuliyeti ve sorumluluğu hazinenin de üstlenmesini ve hazineyle birlikte İŞKUR’un ve Çalışma Bakanlığının birlikte üstlenerek konunun çözümünün doğru olduğunu söylüyoruz ve bu nedenle bu önergeyi verdik. Önergenin lehinde oy vermenizi talep ediyoruz.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

33’üncü madde üzerinde iki adet aynı mahiyette önerge vardır. Birlikte okutup işleme alacağım;. istenildiği takdirde ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi  Başkanlığına

Görüşülmekte olan 443 sıra sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 33 ncü maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

           Ferit Mevlüt Aslanoğlu                             Bülent Kuşoğlu                                       İzzet Çetin

                      İstanbul                                              Ankara                                               Ankara

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

                   Oktay Vural                                       Erkan Akçay                                    Mustafa Kalaycı

                      İstanbul                                              Manisa                                               Konya

 

                 Mehmet Günal                                   Nevzat Korkmaz

                      Antalya                                               Isparta

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) -  Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Erkan Akçay Manisa Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 33’üncü madde üzerine verdiğimiz önerge hakkında söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; işsizlik sigortası, sosyal ve ekonomik bir risk olan işsizliğin etkilerinin telafisinde kullanılan yöntemlerden birisidir. İşini kaybeden sigortalılara işsiz kalmaları nedeniyle uğradıkları gelir kaybını belli süre ve ölçüde karşılamak amacıyla, Milliyetçi Hareket Partisinin de hükûmet ortağı olduğu dönemde, 25 Ağustos 1999 tarihli ve 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu çıkartılarak İşsizlik Fonu kurulmuştur. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının verilerine göre, 9 Ocak 2013 tarihi itibarıyla işsizlik fonundaki para 61 milyar 200 milyon Türk Lirasıdır. Bunların faiz geliri de Mart 2002’den bu yana 43 milyar liradan fazladır. 2005-2012 yılları arasında işsizlik maaşı almak için 3 milyon 222 bin kişi başvurmuş, bunlardan 2 milyon 429 binine toplam 5,1 milyar lira işsizlik ödeneği verilmiştir. Sadece GAP’a aktarılmak üzere bütçeye verilen ödenek miktarı 10 milyar lirayı bulmaktadır yani İşsizlik Sigortası Fonu’nda biriken paranın sadece yüzde 8’i işsizlere ödenmiştir. Bu veriler İşsizlik Fonu’nun, amacına hizmet etmediğini göstermektedir.

İşsizlik sigortası, primli sistem kapsamında yer almaktadır. Bu nedenle, sadece kayıtlı çalışanlar işsizlik sigortasından yararlanabilmektedir. Kayıt dışı istihdam ülkemizde hâlâ yüzde 40’lar seviyesindedir. İşsizlik sigortasına başvuru şartları ağır olduğu için kayıtlı çalışanların önemli bir kısmı işini kaybettiği hâlde işsizlik maaşı alamamaktadır. Dolayısıyla, oldukça dar bir kitle işsizlik sigortasından yararlanırken önemli bir kesim işsizlik riskine karşı sosyal koruma altına alınamamaktadır. Birçok Avrupa ülkesinde, işsiz kalanlara -sağlık, çocuk ve konut yardımı haricinde- son elde ettiği ücretin belirli oranına göre işsizlik ödeneği verilmektedir. İşsiz kalan bir kişiye, Lüksemburg, Portekiz, Letonya, İsviçre, Fransa, Slovenya, Almanya, İzlanda, Danimarka gibi ülkelerde yüzde 70’lerden yüzde 84’lere varan oranlarda ödemeler yapılmaktadır. İşsiz kalan bir kişi otuz sekiz aya kadar ödenek alabilmektedir. Ülkemizde işsizlik ödeneğinden yararlanmak için öngörülen şartların ağır olmasından dolayı, İşsizlik Sigortası Fonu’nun parasal varlığı her geçen yıl katlanarak artmaktadır. İşini kaybetmiş bir kişinin İşsizlik Fonu’ndan yararlanabilmesi için son yüz yirmi gün kesintisiz çalışmış olması ve son üç yıl içerisinde en az altı yüz gün prim ödemesi gerekmektedir. Ülkemizde işsizlik ödeneği, çalışma süreleri kriterlerine göre yüz seksen, iki yüz kırk ve üç yüz gün süreyle verilmektedir. Ülkemizde en yüksek aylık işsizlik ödeneği asgari ücretin brüt tutarının yüzde 80’ini geçmemektedir. OECD’nin 2012 yılında hazırladığı işsizlik ödeneği uygunluk raporuna göre, Türkiye’deki işsizlik sigortası uygulamasından yararlanma kriterleri diğer ülkelere göre daha ağırdır. İşsizlik Fonu’na başvuru şartları ve işsizlik sigortası kapsamında olan işçilerin fondan yararlanma koşullarının hafifletilmesi gerekmektedir. Bu çerçevede, işçinin fona ulaşımı kolaylaştırılmalı, fondan yararlandırılma süresi ve miktarı artırılmalıdır. Bunlar yapıldığı zaman İşsizlik Fonu’ndan daha çok kişi faydalanacak ve işsizlik sigortası etkinleşerek gerçek amacına hizmet edecektir. İşsizlik sigortasında toplanan kaynaklar bir kamu kaynağı değil, işçilere aittir ve bunların bir teminatı noktasındadır. Ülkemizdeki işsizlik tekrar artarak çift haneli rakamlara ulaşmıştır. Bu ortamda İşsizlik Fonu’yla ilgili bir düzenleme yapılırken fona başvuru şartları ve işsizlik maaşıyla sürenin artırılmasına yönelik bir düzenleme yapılması gerekirdi. Ancak AKP Hükûmeti işsiz vatandaşların hakkı olan İşsizlik Fonu’nu bütçenin bir finansman kaynağı olarak görmektedir. Zira, İşsizlik Sigortası Fonu’ndaki 61 milyar lirayı aşan paranın büyük bir bölümü devlet tahvillerinde yer almaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Bu vesileyle Yüce heyetinize saygılar sunarım.

KAMER GENÇ – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Sayın Genç, çok erken davrandınız; oylama yok.

KAMER GENÇ – Unutursunuz diye…

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde söz isteyen İzzet Çetin, Ankara Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

İZZET ÇETİN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 443 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 33’üncü maddesiyle ilgili olarak verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu Mecliste, özellikle hem 22’nci dönemde hem de bu 24’üncü dönemde bulunduğum süre içerisinde herhangi bir torba kanun geldiğinde bugüne kadar, çalışanların; özellikle işçinin, memurun, emeklinin ya da çiftçinin haklarına el uzatmamış hiçbir kanun tasarısına rastlamadım. Bu kanun tasarısı da bir torba kanun. Dün de söyledim, 22 asıl, 2 tane kanun hükmünde kararname, toplam 24 kanunda değişiklik yapıyor, 5 tane kanuna da atıfta bulunuyor. 33’üncü madde çok kısa, iki cümle okumak istiyorum. Diyor ki: “Sosyal Güvenlik Kurumundan İşsizlik Sigortası Fonuna bu Kanun hükümleri kapsamında aktarılan tutarlar ile Hazine Müsteşarlığından İşsizlik Sigortası Fonuna aktarılan devlet payı tutarlarına ilişkin fazla ve/veya eksik ödeme yapıldığının tespit edilmesi hâlinde taraflar yükümlülüklerini faizsiz olarak yerine getirir.”

Değerli arkadaşlar, bu tabii, bir cepten alıp öbür cebe aktarma şeklinde değerlendirilebilir ama gizlenen bir şey var ki o da, kurumların görevlerini zamanında yerine getirmediğidir.

Şimdi, bu, tabii ki kurumlar arasında faizsiz olarak aktarılması belki çok fazla anlam taşımıyor gibi olsa da insana ister istemez… Biraz evvel hem 32’nci maddede konuşan arkadaşım hem de az evvel Milliyetçi Hareket Partisi sözcüsü arkadaşım da dile getirdi, İşsizlik Sigortası Fonu ne yazık ki on dört yıla yaklaşan süre içerisinde -on yılı, on bir yılı sizin döneminiz- bugüne kadar hep istismar edilerek kullanıldı.

Bir kere şunun altını çizmek gerekir ki çağdaş devletlerde yurttaşların en önemli haklarından birisi sosyal güvenlik hakkıdır. İşsizlik Sigortası da, gerek sosyal devlet ilkesinin gerekse çağdaş ve demokratik dünyayla bütünleşmenin bir aracı olarak 1999 yılında 4447 sayılı Yasa olarak yürürlüğe girdi. İlk etapta tabii ki işsizlik ödeneğinden, çalışanların… Tabii bundan amaçlanan, özellikle işsiz kalanların belli bir süre yaşamlarını insanca sürdürebilmeleri hedeflenmişti fakat beklenen olmadı. İşsizlik Sigortası istenilen faydayı sağlamadı, sağlattırılmadı. Çünkü bugün için, biraz evvel arkadaşım eski bir rakam verdi, ben mart ayı itibarıyla rakamı vereyim, toplam fon varlığı 62 milyar 434 milyon 986 bin lira. Döneminizde, 2008 yılında ve 2009 yılında çıkarttığınız yasalarla âdeta Hükûmetin finansmanı olarak, iç finansman aracı olarak bu İşsizlik Sigortasını Hükûmet kullanageldi. Yetmedi, 2008 ve 2009 yıllarında çıkarılan kanunlarla nema gelirlerine el koydunuz. Bunları hazineye aktardınız, başka alanlarda kullandınız, yandaş zengin etmede kullandınız. 2008 Martından 2013 Martına kadar hazineye aktarılan pay 10 milyar 211 milyon 524 bin lira. Aynı dönemde işsizlik ödeneği olarak harcanan para sadece 3 milyar 911 milyon lira. 2008-2013 rakamlarını veriyorum. Bu da gösteriyor ki Hükûmet çalışanların sırtından devletin bütçesini, cari harcamalarını çevirebiliyor, çeviriyor. Şimdi de bu düzenlemeyle bir başka yola başlıyor.

Değerli arkadaşlar, şunu söylemek istiyorum açıkça: Özelleştirmeyle başladınız varlıklara el koymaya, yandaşları zengin etmeye. Taşeron sistemini yaygınlaştırarak emeğin satın alma gücünü, ücretlerini bastırdınız, bugün 1,5 milyonu aştı. Çalışanlar üzerindeki baskıyı egemen kıldınız, iyice geliştirdiniz. Kamu-özel ortaklığı ile ve de yap-işlet-devret modeliyle kamu kaynaklarını yandaşlara aktarmanın bir aracı olarak kullandınız, kullanmaya devam ediyorsunuz. Şimdi bu tasarıyla bir yandan trampa getiriyorsunuz, diğer yandan gözünüzün hâlâ işsizlik sigortası fonlarında, emekçilerin sırtında, emekçilerin haklarında olduğunu ortaya koyuyorsunuz. Böyle bir düzenlemeye gerek yok, böyle bir maddeye gerek yok. Gerçekten bu madde gösteriyor ki kamu görevlileri, SKK yöneticileri, bakanlıklar görevlerini layıkıyla yerine getirmiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı.)

İZZET ÇETİN (Devamla) - Görevi ihmal suçu neyse, o suçu işlemeleri hâlinde gereken cezayı veriniz. Bu maddeye gerek yoktur, yürürlükten kaldırılmasını diliyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım. Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.02

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.09

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ), Fatih ŞAHİN (Ankara)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 87’nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

443 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 33’üncü maddesi üzerinde aynı mahiyetteki iki önergenin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeleri yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önergeler kabul edilmemiştir.

Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

 

34’üncü maddede bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 443 sıra sayılı yasa tasarısının 34. maddesinin birinci paragrafındaki “Devlet katkısı hesabındaki tutarlardan” ifadesinin “Devlet katkısı hesabındaki tutarlardan ve getirilerinden” şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.

                   İzzet Çetin                               Ferit Mevlüt Aslanoğlu                           Bülent Kuşoğlu

                      Ankara                                             İstanbul                                             Ankara

                   Musa Çam

                        İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Musa Çam, İzmir Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

MUSA ÇAM (İzmir) – Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

443 sıra sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesine İlişkin Tasarı’daki madde 34’le ilgili söz almış bulunuyorum. Bireysel emekliliği kapsıyor ama konuya girmeden önce bireysel emeklilikle ilgili birkaç şeyin altını çizmek istiyorum. Kanun, 22/5/2012 tarihinde, yani geçtiğimiz yılın mayıs ayında Plan Bütçe Komisyonunda görüşüldü. Haziran ayında da burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşüldü ve yürürlüğe girdi. Şimdi bir değişiklik getiriliyor.

Önce bireysel emeklilikle ilgili birkaç şey söylemek istiyorum. Bireysel emeklilik gerçekten emeklilik midir? Buna birkaç örnekle değinmek istiyorum. Hayat sigortaları gerçeği ve halkla yüzleşilmeden bireysel emeklilik sistemine geçildi. Gerçekte bireysel emeklilik sistemi bir nevi yatırım danışmanlığı sistemidir. Yani elinizde bulunan biriktirdiğiniz paraları nerelerde değerlendirmeniz gerektiği yönünde bir danışmanlık hizmeti gibidir ve unutmayın, bütün özel şirketler de iflasa tabidir. Bireysel emeklilik sistemine ödediğiniz primleri sizin adınıza, size önerilen yatırım araçlarında, borsa, döviz, faiz ve diğer alanlarda değerlendirmek karşılığında sizden para alınan sistemdir. Yani sizin adınıza birikiminizi değerlendiren bireysel emeklilik şirketinin binasının kirası, elektriği, suyu, personelinin aylıkları, benzin giderleri de sizin ödemiş olduğunuz bu paraların bir kısmından karşılanmaktadır. Hatta televizyonda bireysel emeklilik şirketinin reklamını seyrederken de yine o reklam giderlerinin ödenen bu paralardan, vatandaşın cebinden çıktığını bilmenizi söylemek isterim.

Bireysel emeklilikte en az on tam yıl prim ödemek ve 56 yaşını tamamlamak şartıyla ancak emekli olabilirsiniz. Aslında burada emekli olmak değil, “Tasarruflarınızı değerlendirirsiniz.” demek çok daha yerinde olabilir.

“Emekli olabilirsin.” deyince de o beğenilmeyen, eleştirilen eski SSK ve BAĞ-KUR aklınıza gelmesin, aralarında hiçbir ilişki ve benzerlik yok. Zira, ayda 210 TL prim ödendiğinde SSK size 625, 725, 825, 1 milyar liraya kadar maaş bağlamış olabilir. BAĞ-KUR size 450, 650, 750, 800 liraya kadar maaş bağlamış olabilir ve bunu siz ölünceye kadar alabilirsiniz. Siz vefat ettikten sonra da geride kalan eş ve çocuklarınıza ödemeye devam eder.

Bireysel emeklilikte ise çok farklı. Ayda 210 TL prim ödersiniz, 56 yaşınıza geldiğinizde kasanızda ne kadar prim biriktirmiş iseniz, bu biriken para ne kadar nemalanmış ise hepsini alabilirsiniz veya “Bana ayda 2 bin TL ödeme yapın.” diyebilirsiniz ama kasanızda para bitince de size “güle güle” derler. Yani SSK ve BAĞ-KUR gibi ömür boyu emekli aylığı hayal etmesin kimse. Kasanızda biriken para ne kadar ise o kadar aylık alırsınız.

Şimdi, mesela, bugünkü yatırımınızın reel getirisine bakarak ayda 150 TL ödersiniz, on beş yıl boyunca 27 bin TL biriktirmiş olursunuz, bir o kadar da getirisi var ise 54 bin TL paranız olur demektir. Bu parayı ister bir defada isterse 2 bin TL olarak alabilirsiniz ama paranız bittiğinde size “güle güle” derler.

Arkadaşlar, şimdi bu düzenlemeyle şu yapılmak isteniyor: Bakın, daha bir yıl olmadı tam on ay oldu. On ay önce bu, Mecliste, burada sizlerin oylarıyla kabul edildi ve şimdi bir değişiklik yapılmak isteniyor ve maddenin gerekçesi diyor ki: “Yapılan düzenleme ile madde ifade bütünlüğünün sağlanması ve uygulamada oluşabilecek tereddütlerin giderilebilmesini teminen devlet katkısı ve getirilere ilişkin ifadeler devlet katkısı hesabı şeklinde düzeltilmelidir.” Yani on ay önce getirdiğiniz ve burada kabul ettiğiniz bu bireysel emeklilikle ilgili maddeyi şimdi revize ediyorsunuz, diyorsunuz ki: “Yanlış yaptık, yanlış geçirdik bu kanunu.” Şimdi burada bu düzenlemeyle ilgili revize ediyorsunuz. Bizim söylemiş olduğumuz da şudur, hem Plan Bütçe Komisyonunda hem de Türkiye Büyük Millet Meclisinde, burada, geçtiğimiz yıl haziran ayında kanun görüşülürken bütün bu uyarılarımızı, ikazlarımızı yaptık: “Yanlış yapıyorsunuz.” dedik, “Komisyonda yeteri kadar bu incelenmedi, irdelenmedi. Bunun bir daha görüşülmesi gerekir. Komisyonda sosyal taraflarca bunların mutlaka müzakere edilmesi gerekir.” dedik. “Hayır.” dediniz. İnatla ve ısrarla bir torba kanun şeklinde getirdiniz ve geçirdiniz.

Şimdi, 59 maddeli bir torba kanun getirdiniz. Bu 59 maddenin içerisinde de bireysel emeklilikle ilgili bu 34’üncü maddede, on ay önce yapmış olduğunuz bu düzenlemeyi yeni baştan revize ediyorsunuz. Bu doğru değil.

Sayın Canikli, Sayın Başkan, dün söylediniz, muhalefetin mutlaka sözlerini, uyarılarını, eleştirilerini dikkate almalısınız. Bu hem komisyonda olmalı hem de burada olmalıdır.

Bu uyarımızı bir kez daha burada söylüyoruz ve önergenin lehinde oy vermenizi talep ediyoruz.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

35’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

T. Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 443 sıra sayılı yasa tasarısının 35. maddesindeki “%3.75” oranı yerine “Maliye Bakanlığının uygun göreceği oranda” ifadesinin eklenmesini arz ederiz.

          Ferit Mevlüt Aslanoğlu                            İlhan Demiröz                                  Bülent Kuşoğlu

                     İstanbul                                              Bursa                                               Ankara

                  Veli Ağbaba                                     Sedef Küçük                                    Muharrem Işık

                     Malatya                                            İstanbul                                            Erzincan

              Süleyman Çelebi

                     İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İlhan Demiröz, Bursa Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 443 sıra sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı’nın 35’inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum, şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubum adına selam ve saygılarımı sunuyorum.

Bu vermiş olduğumuz önergede, sabit olan yüzde 3,75 oranı yerine Maliye Bakanlığının uygun göreceği bir oranın konmasını istiyoruz -önergemiz bu anlamda- çünkü üç yıl içinde sabit oranla değil, değişik bir oranla ifade edilmesinin daha uygun olacağını söylemek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, bu cümleden hareketle, 22 Mart 2013 Dünya Su Günü üzerinde bazı konularda görüşlerimi ifade etmek istiyorum: Ülkemizde çeşitli etkinlikler ile kutlandı 22 Mart Dünya Su Günü, Bursa’mızda da kutlandı; sempozyum yapıldı ve daha sonra da Orhaneli Başköy köyümüzde yine Su Günü’yle ilgili kutlamalar vardı. Bursa Merinos Atatürk Kültür Merkezinde yapılan 3’üncü uluslararası sempozyumda Orhaneli Başköy çiftçileri, köylüleri maalesef salona alınmadı. Ben salondaydım ancak bu durumu bilmediğimiz için, bir iletişim noksanlığından dolayı bu arkadaşların salona girememesine üzüldüğümü, bu konuyu kınadığımı Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, Başköy’de Dünya Su Günü nedeniyle ilgili bir kutlama yapıldı, tabii, adına kutlama derseniz. Ama bu Su Günü’ne Cumhuriyet Halk Partisi İl Başkanı, milletvekilleri, Parti Meclisi, bütün partilerin, AKP dâhil, il genel meclis üyeleri, DOĞADER, meslek odalarının çok değerli başkanları, İKK Sekreteri, hepsi katıldı. Çünkü Orhaneli Başköy’de beş yıldır süregelen bir mücadele var. Orhaneli Başköy  hem Bursa’ya hem Orhaneli’ne 35 kilometre mesafede olan şirin bir ilçemiz ve hayvancılıkla ve tarımla uğraşıyor. Nüfusumuz 300 ancak buradaki sıkıntımız, kardeşlerimizin sıkıntısı, su kaynağının üzerinde mermer ocakları işletiliyor. Buradaki mermer ocağı firmalarıyla ilgili bütün çalışmalara rağmen, suların kirlendiği ifade edilmesine rağmen bir adım geri atılmadığını buradan ifade etmek istiyorum. “Ne gibi adımlar?” derseniz, bu konular soru önergeleriyle gündeme gelmiş. Başköylüler Bursa’da merkezde kendilerini ifade edebilmek için yürüyüşler düzenlemiş ama kimse dikkate almamış. Yargıda yürütmeyi durdurma kararı alınmış ama maalesef, yine, köye gittiğiniz zaman suyun kirli olduğunu görüyorsunuz. O gün beraberimizde olan Kimya Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanlığının almış olduğu su numunelerinde gözle görülür kirliliğin olduğunu ifade etmek istiyorum yani hâlâ bir buçuk yıldır çeşmelerinden Başköy halkı, oradaki kadınlarımız, oradaki çocuklarımız kirli su içmemek için direniyorlar çünkü bu muslukları kullanmıyorlar, hayvanlar dahi bu kirli suyu içmiyor değerli milletvekilleri.

Peki, bu arada Devlet Su İşleri herhangi bir işlem yapıyor mu? Devlet Su İşleri herhangi bir işlem yapıyor, şöyle bir işlem yapıyor: Kuyular açıyor ve bu kuyularda 60-70 metrede, 7 metrede, 20-26 metrede su bulunduğunu ifade etmek istiyorum ancak bu bulunmasına rağmen, su kaynağı korunmaya alınmasına rağmen mermer ocak işletmelerinin saha genişletmeleriyle ilgili durumlarına olumlu görüş raporlarının verildiğini ifade etmek istiyorum. Yani buradan şunu söylemek istiyorum: Başköy halkının yerinde siz olsanız, bir buçuk yıldır çeşmelerden kirli su aksa siz ne yaparsınız? Onların adına tekrar yetkilileri uyarıyor, hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum. Sağ olun, var olun. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

36’ncı madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 443 Sıra Sayılı Yasa Tasarısının 36. maddesinin tasarı metninden çıkartılmasını arz ederiz.

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu                                        Bülent Kuşoğlu                                      Musa  Çam

      İstanbul                                                              Ankara                                                İzmir

Rahmi Aşkın Türeli                                              Aykut Erdoğdu

      İzmir                                                                 İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN –  Önerge üzerinde söz isteyen Aykut Erdoğdu, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hazine Müsteşarlığının idari anlamda götürdüğü kanun tasarısı üzerine görüşüyoruz ve 36’ncı madde üzerinde söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Hazine Müsteşarlığı, kamu bankalarının sermayesine sahip ve Kamu İktisadi Teşebbüsleri Genel Müdürlüğü aracılığıyla kamu bankalarını yöneten bir kuruluş. Şimdi, ben -Sayın Bakan hazır Meclis Genel Kurulundayken- Halk Bankasındaki bir kredi olayını sizlerle paylaşmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, Halk Bankası, 1998 yılında MEKSAN şirketine 5 milyon 850 bin dolarlık kredi kullandırıyor. Daha sonra, kriz dolayısıyla bu kredinin ödenmesinde sorun çıkıyor 2001 yılında, 2009 yılında da bu şirketin iflasına karar veriliyor. İflasına karar verilen şirkete bir ödeme emri gönderiliyor, bu ödeme emri 137 milyon lira. Daha sonra “Bir hata yaptık, hesaplama hatası yaptık.” deniliyor ve bir ay sonra bir ödeme emri daha gönderiliyor, 51 trilyon lira. Şimdi, bu şirketin garantisi olarak da İstanbul’un en güzel yerinde, Sabiha Gökçen Havaalanı’nın hemen yanında 5 milyon metrekarelik bir gayrimenkul söz konusu değerli arkadaşlar ve aynı zamanda, bu krediye çok saygın bir iş adamı, konut sektöründe iş gören bir iş adamının da kefaleti var. Daha sonra, 2009 yılında varsayalım ki 51 milyon liralık bu alacak, 18/11/2011 yılında AKABE Dış Ticaret denilen bir şirkete temlik ediliyor yani bu alacak bu şirkete veriliyor değerli arkadaşlar. AKABE şirketi kimlerden oluşuyor? Ben bu isimleri suçlamak için söylemiyorum, bu arada onu net söyleyeyim. Siyasal iktidar benim muhatabımdır, ben onlara anlatıyorum. Sayın Abdullah Tivnikli ve sanıyorum Mustafa Latif Topbaş isimli 2 iş adamının ortaklaşa kurduğu bir şirkete 2009 yılında 51 milyon lira denilen bu kredi, 2011 yılında 15 milyon dolara veriliyor yani yaklaşık 23-24 milyon liraya veriliyor. İki sene önce 51 trilyon denilen, karşılığında çok büyük bir gayrimenkul olan ve güçlü bir iş adamının da teminatının olduğu, kefaletinin olduğu bu kredi 2011 yılında 15 milyon dolara veriliyor ve Bankalar Kanunu diyor ki: “Temlikler varlık yönetim şirketlerine yapılır.” Aksi takdirde ne olur? Her önüne gelen bir şirket kurar, bütün bankacılık yetkisiyle kredi verirsiniz, sürekli ona aktarırsınız ve bankacılık sistemi çöker.

15 milyon dolara bu temliki aldıktan sonra neler yapılıyor? Hemen o çok kıymetli gayrimenkul satışa çıkarılıyor -iflas masası eliyle ele geçirilip satışa çıkarılıyor- ve bu satış pazarlık usulü olarak belirleniyor. En düşük değeri 200 milyon lira olan ve mahkemenin tespit kararı bulunan bu arsa 120 milyon lira üzerinden satışa çıkarılıyor ve teklif sadece bir firmadan geliyor değerli arkadaşlar. Bu firmanın adı “Güven Enerji.” İlginçliğe bakın ki temliki alan şirketler ile bu ihaleye giren şirketin adresi aynı, çalışanları da aynı ve bu şirket 120 milyon 2 bin liraya bu gayrimenkulü alıyor ve 60 milyon lira, bu borç karşılığında karşıya ödeme yapılıyor.

Şimdi konunun başına dönelim: Halk Bankası bu kadar teminatlı kredisini kaça devretmişti değerli arkadaşlar? 15 milyon dolara. Karşılığındaki teminatın minimum miktarı neydi? 200 trilyon lira.

Şimdi bu Halk Bankasına dönüp baktığınızda, Halk Bankası esnafın bankası, alacak kamu alacağı. Ben Hazinede çalışıyordum, Halk Bankasında bundan çok daha hafif olaylar vardı Yüce Divana gittiler.

Şimdi Sayın Bakana soruyorum: Sayın Ali Babacan, siz bu bankayı yönetmekle sorumlu Başbakan Yardımcısısınız. Bunun bütün belgelerini anlattım, her şeyin belgelerini sunmaya hazırım. Nasıl oluyor da kamu bankası, teminat kalitesi yüksek olan –evet, hukuki birtakım sorunlar var teminatta ama teminatın büyüklüğüne baktığınızda- bir iş adamının da kefalet verdiği bir kredide, 2009 yılında minimum 51 trilyon olan, 25 milyon lira da ortalama faizi koyduğunuzda 70-75 milyonluk bir alacağı hangi hakla 15 milyon dolara bu şirkete satıyor ve daha sonra bu şirket tutup kendi ihalesine yine kendi yavru şirketini kurarak ve bunu da gizlemeye çalışarak nasıl yapabiliyor? Siz iktidara geldiğinizde bu bankalar için neler söylediniz? “Yolsuzluk” dediniz, “yoksulluk” dediniz, “yasaklar” dediniz. Bakın, yolsuzluğun çok daha önemlisi çünkü daha önceki Halk Bankası Raporu’nu da ben yazdım, bunu Yüce Divana gönderen bir iktidarsınız. Arkadaşlar, gerçekten çok ayıptır, çok üzücüdür. Umuyorum ki denetçilere baskı yapmadan gerçek kamu denetçileri bu konuyu inceleyecektir ve Halk Bankası yönetimi bu işlemden sonra görevden alınacaktır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Çok teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

37’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır. Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 443 sıra sayılı yasa tasarısının 37. maddesinin 1. fıkrasının sonuna aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ederiz.

“Yatırım yapılmak üzere lehlerine irtifak tesis edilen ve adlarına kullanma izni verilen yatırımcılardan bugüne kadar yatırım yapmayanlar için bu madde hükümleri uygulanmaz.”

 

                    İzzet Çetin                                 Ferit Mevlüt Aslanoğlu                             Bülent Kuşoğlu

                       Ankara                                              İstanbul                                              Ankara

                    Musa Çam                                         Kazım Kurt                                      Aykut Erdoğdu

                        İzmir                                               Eskişehir                                             İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Aykut Erdoğdu, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Bakan yokken, ben, Hazine Müsteşarlığı, eski Dış Ticaret Müsteşarlığı, Devlet Planlama Teşkilatı personelinin nasıl özlük haklarının geri götürüldüğünü ve bu sürecin nasıl bürokratik kaliteyi düşürdüğünü anlatmıştım.

Şimdi, bu kalite düşüklüğünün fiilî yansımaları üzerinden, TELEKOM özelleştirmesinden bunu anlatmak istiyorum. Değerli arkadaşlar, 2005 yılında Türkiye’nin göz bebeği, cumhuriyet tarihinin bütün birikimlerinin yığıldığı TÜRK TELEKOM şirketi özelleştirilmiştir. Özelleştirme bedeli yüzde 55 hisse karşılığında 6 milyar 550 milyon dolardır. Değerli arkadaşlar, bu özelleştirme yapılırken kanunda bir hüküm vardı, diyordu ki: “Özelleştirilme yapılmadan önce bu şirketin değerliliğini tespit amacıyla değerleme komisyonu kurulur”. Yani, bu değerleme komisyonu nedir? Bir varlık satacaksınız, bu ne kadar eder diye -profesyonel yöntemleri vardır, uzman kuruluşlar vardır bu konuda-, bu şirketleri değerlerler ve bunun sonucunda değerleme raporları düzenlenir. Kanun derdi ki: Özelleştirme ihalesinden hemen sonra bu değerleme raporlarının kamuoyunun bilgisine sunulması gerekmektedir. Bu kanun değiştirildi, dendi ki: Özelleştirme işlemlerinden sonra kamuoyunun bilgisine sunulur.

Değerli arkadaşlar, 2005 yılında, göz bebeğimiz, canımız, vergilerimizle finanse ettiğimiz TELEKOM şirketi özelleştirildi. Sayın Bakan, bu özelleştirilen TELEKOM şirketinin değerleme raporu kanundaki hükme rağmen neden açıklanmadı? Benim ve atalarımın sahibi olduğu TELEKOM şirketinin ne kadar ettiğini ben bir yurttaş olarak neden bilemiyorum ve bunu açıklamamak suçtur, çünkü kanunun bu konuda açık emri vardır. Sadece TELEKOM’da değil, satılan hiçbir varlığımızın değerleme raporu kamuoyuna açıklanmıyor değerli arkadaşlar. Bunu yapamazsınız, bu bilgileri saklayamazsınız, çünkü halkın varlıklarıdır, halkın varlığı satılırken halk değerini bilmek zorunda. Peki, TELEKOM özelleştirilirken ne oldu?

Değerli arkadaşlar, TELEKOM, tekel niteliğinde imtiyaz hizmeti gören bir kuruluş olduğu için Anayasa’mıza göre satılamazdı. Önce satışa çıkarıldı, Anayasa Mahkemesi ve Danıştayın kararları dolayısıyla bu satış fiilen mümkün olmadı, hukuken mümkün olmadığı anlaşıldı ve yirmi beş yıllığına imtiyaz kiralaması yöntemiyle bu özelleştirme yapıldı. Bu ne demek? TELEKOM, yirmi beş yıl sonra altyapısıyla birlikte devlete geri dönecek, değil mi arkadaşlar, Yani, yirmi beş yıllığına emanet ettiğimiz bir kurumdan konuşuyoruz. Peki, gazeteleri açtığınızda şu haberleri görüyorsunuz: Satılık gayrimenkul, 10 milyon lira, 15 milyon lira. Sivas’ta, Trabzon’da, Erzincan’da, en güzel yerlerde. Cumhuriyet tarihi itibarıyla kurduğumuzda tahsis ettiğimiz arazilerin satıldığını görüyorsunuz. Peki hiç soruyor musunuz kendinize: Kiralanmış bir gayrimenkulün, devredilecek bir gayrimenkulün mal varlıkları hangi hak ve cesaretle satılmaktadır? Ben hepimizin adına soruyorum: Sayın Ali Babacan, bu gayrimenkuller hangi hukuki yetkiyle satılmaktadır? Bunu ben söylemiyorum, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e bağlı Devlet Denetleme Kurulu var, rapor yazıyor, diyor ki: “Danıştay bu konuda sözleşmeye şerh koymuştur ve bu gayrimenkuller satılmaktadır. Bu konunun soruşturulması gerekiyor.”

Şimdi milletvekili kürsüden söylüyor, muhalefet söylüyor, iktidar milletvekilleri merak ediyor, Cumhurbaşkanı soruyor ve bu ülkede TELEKOM şirketinin sahipleri gözümüzün içine baka baka gayrimenkullerimizi satıyorlar. Buna izin veremezsiniz, buna izin vermek suçtur, bu gayrimenkuller satılamaz Değerli Bakan.

Sadece bunlar mı satılıyor? Değerli arkadaşlar, biz TELEKOM’u satarken bir sürü yatırım şartı koyduk ve TELEKOM cumhuriyet yıllarında yapılırken çok kıymetli bakır kablolarla döşedik bu ülkenin altını. Bugün bakır kablolar çıkarılıyor. Bakır kablolar fiber optik kablodan çok daha pahalıdır. TELEKOM şirketi bu bakır kabloları çıkarıyor, yerine, çok daha ucuz fiber optik kablo yatırımı yapıyor. Peki, bu bakır kabloların parası ne oluyor? Bir şehirden çıkan yaklaşık 15-20 milyon liralık bakır kablo var. En zor yıllarımızda bu bakır kabloları biz bu iletişim hatları için döşedik. Sayın Bakana soruyorum: Bu bakır kabloların bedeli ne oluyor? Çünkü, hâlâ hazine hissesi var TELEKOM’da, yüzde 30’u bildiğim kadarıyla hâlâ hazinede.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Siz soruyorsunuz da Sayın Bakan hiçbir cevap vermiyor.

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Şimdi, Sayın Bakanın biz siyasi kimliğine güvendik, Sayın Bakan Hükûmet içerisinde düzgün bir bakandır diye inanıyoruz. Eminim ki, Sayın Bakan bu konuların üstüne bizim kadar kararlı gidecektir ama benim gördüğüm şu: Bu ülkenin Meclisinde de, Başbakanında da vahşi kapitalizmin gücü çok yüksektir. Vahşi kapitalizme teslim olmak zorundayız. Bugün bir tane, çalışanın lehine kanun getiremiyoruz; bir tane işçinin lehine kanun getiremiyoruz. Ne zaman gelse “Bütçe imkânları” diyorlar. Peki, TELEKOM’a giden paralarda bütçe imkânı yok mu? Bu paraları alsak, çalışanlara versek daha iyi olmaz mı?

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Bu iddialar karşısında Sayın Bakan ne diyor Sayın Başkanım? Sayın Bakanın bir değerlendirmesini alsaydık.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

38’inci madde üzerinde aynı mahiyette iki adet önerge vardır, okutup birlikte işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 443 sıra sayılı yasa tasarısının 38. maddesinin tasarı metninden çıkartılmasını arz ederiz.

                   İzzet Çetin                               Ferit Mevlüt Aslanoğlu                           Bülent Kuşoğlu

                      Ankara                                             İstanbul                                             Ankara

                   Musa Çam                                        Kazım Kurt

                        İzmir                                              Eskişehir

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

                Mehmet Günal                                   Erkan Akçay                                    Lütfü Türkkan

                      Antalya                                             Manisa                                             Kocaeli

               Yusuf Halaçoğlu                               Necati Özensoy

                      Kayseri                                              Bursa

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Gerçek ve tüzel kişilere ait mülkiyete Hazinenin müdahil olmasının gerçekçi ve gerekli bir nedeni olmadığından tasarıdan çıkarılmalıdır.

BAŞKAN – Diğer önergenin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Kamunun mallarının trampa edilmemesi nedeniyle.

BAŞKAN – Evet, aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, böylece tasarının 38’inci maddesi metinden çıkarılmıştır. Kanunun yazımı esnasında madde numaraları teselsül ettirilecektir. Ancak, herhangi bir karışıklığa mahal vermemek amacıyla sıra sayısında yer alan mevcut madde numaraları üzerinden görüşmelere devam edeceğiz.

39’uncu madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 443 sıra sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 39 ncu maddesi ile 4853 Sayılı Kanuna eklenen ek madde 2’nin üçüncü fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

          Ferit Mevlüt Aslanoğlu                           Bülent Kuşoğlu                                    İzzet Çetin

                     İstanbul                                             Ankara                                              Ankara

              Süleyman Çelebi

                     İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Süleyman Çelebi, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Şimdi, her konuda olduğu gibi, bu kanun da sağlıklı ve katılımcı bir yasanın usulü ile Genel Kurula getirilmemiştir. Bu kanun tasarısıyla getirilecek olan hükümlerin önemli bir bölümü son bir yıl içinde çıkarılan kanunlara yöneliktir. Komisyonlarda, Genel Kurulda yapılan eleştirileri biraz olsun dinleseydiniz belki bunlara ihtiyaç olmayacaktı. Ama ne yazık ki bugün de söylediklerimiz bir işe yaramayacak çünkü yine kulaklarınız muhalefetin önerilerine kapalı.

AKP Hükûmeti sürekli, bireysel emekliliği teşvik eden açıklamalar ve uygulamaları sürdürüyor. Bireysel emeklilik sigortası için ödenen primlere yüzde 25 oranında katkı sunularak “tasarrufu teşvik” adı altında meşrulaştırmaya çalışılan bu uygulamayla bir yandan bankacılık ve sigortacılık alanında faaliyet gösteren büyük sermaye grupları ihya edilirken öte yandan emeklilik sisteminin özelleştirilmesinin yolu açılıyor.

AKP’nin uygulayacağı emeklilik programı şudur değerli arkadaşlar: Emeklilik yaşının yükseltilmesi, aylık bağlama oranlarını daha da düşürerek emekli maaşlarının azaltılması ve bireysel emeklilik sistemine geçilmesidir. Çalışanların yaşlılıkta sefalete düşmelerini engellemek amacıyla oluşturulan bir toplumsal koruma ve dayanışma programı olan kamusal emeklilik sisteminin yerine, bireysel tasarrufu ikame eden ve bireyi riskler karşısında yalnız bırakan bireysel emeklilik sistemini Hükûmetin getirmek istemesi sosyal devletin tasfiyesidir.

Hâlâ yaşa takılan emekliler sorunları çözülebilmiş değil. Gelişmiş ülkelerde devletler vatandaşlarına ya iş bulmakta, bulamaz ise hayat standartlarını karşılayacağı kadar maaş ödemektedirler. Hatta iş bulduğu vatandaşın, hayat standartları altında ücret alması durumunda aradaki farkı hükûmet bizzat kendileri karşılamaktadır. AKP Hükûmeti ise, 1999 yılında çıkarılan haksız bir yasayla ellerinden emekli olma hakkı alınan; emekli olmak için kadınlarda 20, erkeklerde 25 yılını doldurmuş ve prim gün sayılarını fazlasıyla tamamlamış olan ama emekli olmak için yaşı bekleyen, mezarda emeklilik yasasından etkilenen yaş mağdurlarının sorunlarını hâlâ halledebilmiş değil. Bir an önce bu haksızlığı gidermek ve adaleti sağlamak bu Meclisin görevidir değerli arkadaşlar.

Bu ülkenin emeklileri bu Hükûmetten çektiği kadar hiçbir hükûmetten çekmedi. Bu ülkenin refahında, üretiminde, gelişmesinde en büyük emeği ortaya koyan, yıllarca ter döken milyonlarca emeklinin açlık sınırı altında aldığı maaşlarını yükseltecekken, insanca yaşama olanaklarını sağlayacakken, Hükûmet, elini emeklinin cebinden bir türlü çekmiyor. Gayrisafi yurt içi hasılayla artış oranı dâhil emekli aylıklarına yansıtılmamakta, emeklilerin aldıkları emekli aylıklarının geçimlerini sağlayamaması nedeniyle çalışmaya  başladıklarında emekli aylıklarından kesinti yapılarak, devletin ödediği üç kuruş emekli aylığı geri alınmaya kalkışılmakta, tedavi olmak için devletin sağlık kurumlarına gittiklerinde kendilerinden katkı payı alınmaktadır. Geçinemediği için çalışmak zorunda kalan kişilerin emekli aylıklarının yüzde 15’inin kesilmesinin çalışmanın cezalandırılması dışında hiçbir açıklaması yoktur.

CHP, bu konularda Plan ve Bütçe Komisyonunda; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda, Mecliste defalarca taleplerini dile getirmiş, yasa önerilerini sunmuş ama tüm öneri ve teklifler iktidar tarafından reddedilmiştir.

Emeklilerin bu çığlığının artık duyulmasını istiyoruz. Artık işi başka bir noktaya taşımak yerine, emeklilerin sorunlarına gerçek çözüm üretmek konusunda, emekten yana da bu Meclisten bir yasa çıkarılmasını, emeklilerden yana bir yasa çıkarılmasını öneriyor, hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

40’ıncı madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 40 ncı maddesinin 1. fıkrasında yer alan "iç denetçi aday belirleme sınavına katılabilmek için aranan yabancı dillerin birinde Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavından en az elli puan almış ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla kırk yaşını doldurmamış olmak şartıyla" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını ve üçüncü fıkrasında yer alan "milli emlak denetmeni" ibaresinden sonra gelmek üzere "maliye uzmanı, gelir uzmanı, defterdarlık uzmanı" ibarelerinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                           

                   Erkan Akçay                                     Mehmet Günal                                    Lütfü Türkkan

                       Manisa                                              Antalya                                              Kocaeli

                   Reşat Doğru                                       Oktay Vural

                        Tokat                                                 İzmir

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 443 Sıra Sayılı Yasa Tasarısının 40. maddesinin tasarı metninden çıkartılmasını arz ederiz.

         Ferit Mevlüt Aslanoğlu                             Bülent Kuşoğlu                                       Musa Çam

                      İstanbul                                              Ankara                                                İzmir

              Rahmi Aşkın Türeli                                   Kazım Kurt

                        İzmir                                               Eskişehir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Kazım Kurt, Eskişehir Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

KAZIM KURT (Eskişehir) – Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; 443 sıra sayılı Kanun’un 40’ıncı maddesi üzerine vermiş olduğumuz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu madde, 5018 sayılı Kanun’la getirilen iç denetçinin görevleri ve kadrolarıyla ilgili bir yeni uygulama ve geçici bir madde 5018’e eklemek suretiyle, iç denetçi olarak atanması gerekenlerin bazı haklarını korumaya yönelik.

Öncelikle, 5018 sayılı Kanun, kamu mali denetimini ilgilendiren ve bizim gerçekten önemsediğimiz bir kanun ve bununla ilgili uygulamaların da elbette denetime elverişli, uygun ve sağlıklı bir biçimde, yürümesinde yarar var. 657 sayılı Kanun’un 152’nci maddesinde sayılan bazı mesleklerin özellikleri nedeniyle özel olarak tazminat alması söz konusu olduğu için, bu iç denetçi kadrolarını da bu çizelge içerisine koymak suretiyle bir ayarlama yapılmaya çalışılıyor, ancak burada iktidarın geçmişten bu yana yapmaya çalıştığı kadrolaşma konusunda belli endişeler söz konusu olabilir, çünkü bir kısım iç denetçi adaylarının 31/12/2014’e kadar kazanılmış hak sayılarak atanmasını, ama bir kısmının da 31/12/2015’e kadar atanmasını doğal sayıyoruz. Bu doğallık içerisinde bazı uygulamaları ciddi bir biçimde gözden geçirmenin yararlı olduğunu düşünüyorum.

Denetim ve özelikle iç denetim gerçekten çok önemli, ama bu önemi Türkiye Büyük Millet Meclisi gerçek anlamıyla kavrama konusunda bazı eksiklikler gösterdi. Özelikle 2011 ve 2012 yılı bütçelerinin Sayıştay raporları gelmeden kesin hesabının kabul edilmiş olması, Türkiye Büyük Millet Meclisi açısından ciddi bir denetim eksikliğini ortaya koyar. Bu konuda Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımızın vermiş olduğu önergeler dikkate alınmak suretiyle kesin olarak Sayıştay raporlarının Türkiye Büyük Millet Meclisi denetimine, incelemesine sunulması, getirilmesi bir zorunluluk iken, bundan kaçınan iktidar, şimdi iç denetçilerin çalışma koşullarını ve çalışma ortamını daha iyileştirmek, daha düzenlemek var iken, bunun yerine başka uygulamalarla, geçmişte bazı sebeplerle iç denetçi uzmanı ya da uzman yardımcısı olabilecek pozisyonda oldukları hâlde bu kadrolara atanamayanların kadrolara atanabilmeleri için gereken süreyi uzatmaktan başka herhangi bir uygulama aklına gelmemiştir. Oysa bu iç denetçilerin gerçekten uygulanabilir, gerçekten çalışılabilir bir ortamda olmasını sağlamak, modern ve çağdaş kamu  yönetiminin birinci görevidir. Bu görevi yerine getirirken karşılaşılan her türlü uygunsuzluğu, her türlü olumsuzluğu ortadan kaldırmamız, bir an önce tüm kurumların iç denetim kadrolarını, iç denetim kontrolünü ciddi anlamda, yasanın tanımladığı anlamda uygulanır hâle getirmek bizim birinci görevimizdir. O nedenle, 5018 sayılı Kanun’a eklenen geçici 21’inci madde bu ihtiyacı karşılamayacaktır. O nedenle, bu konuda daha kapsamlı bir inceleme, daha kapsamlı bir yasa yapmak üzere önergemizi sunduk. Bu konuda eğer destek verir ve bu maddeyi de biraz önce yaptığınız gibi muhalefetin önergesi doğrultusunda kabul edecek olursanız, gerçekten, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir  uzlaşmanın, bir demokrasinin yolunu açmış ya da başlatmış oluruz diye düşünüyorum. 38’inci maddeyle ilgili olarak vermiş olduğumuz önergenin kabul edilmesi sanıyorum bu Genel Kurulda muhalefet tarafından verilen önerge olarak ilk kabuldür. Bu konuda da arkadaşlarımıza da teşekkür ediyorum ama aynı duyarlılığı 40’ıncı madde de göstermeniz gerekir diye düşünüyorum.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 40 ncı maddesinin 1. fıkrasında yer alan "iç denetçi aday belirleme sınavına katılabilmek için aranan yabancı dillerin birinde Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavından en az elli puan almış ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla kırk yaşını doldurmamış olmak şartıyla" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını ve üçüncü fıkrasında yer alan "milli emlak denetmeni" ibaresinden sonra gelmek üzere "maliye uzmanı, gelir uzmanı, defterdarlık uzmanı" ibarelerinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Günal (Antalya) ve arkadaşları

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) - Katılmıyoruz.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

İç denetçilere kamuda hiçbir meslek grubuna uygulanmamakta olan bir ayrımcılıkla görev yapacağı idareler açısından sınırlandırma yapılmaktadır. İç denetçilere başka kurumlara geçebilme imkânı verilmelidir. Bu düzenlemeyle 2014 sonuna kadar bir hak verilmekle birlikte, verilen hakkın süreye ve ayrıca yaş ve dil şartına tabi tutulması haksız bir uygulama olmaktadır.

Maliye uzmanları, gelir uzmanları ve defterdarlık uzmanlarının iç denetçi olabilmeleri sağlanmıştır. Bu uzmanlar merkez ve taşra tüm birimlerde görev yapmaktadır. Özel yarışma sınavları ile mesleğe seçilmişlerdir. Görevleri gereği denetim fonksiyonunu ifa etmektedirler. İç denetçiliğin gerektirdiği bütün niteliklere tamamen sahiptirler.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

41’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 443 sıra sayılı yasa tasarısının 41. maddesinin tasarı metninden çıkartılmasını arz ederiz.

           Ferit Mevlüt Aslanoğlu                             Bülent Kuşoğlu                                       Musa Çam

                      İstanbul                                              Ankara                                                İzmir

              Rahmi Aşkın Türeli                                 Mahmut Tanal

                        İzmir                                               İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mahmut Tanal, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Değneğinle gidiyorsun Ağabey, utanç verici!

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

5 Nisan Avukatlar Günü nedeniyle… Avukat, otoriteye karşı insanı savunan kişidir. Dünyanın hemen her tarafında avukatlar siyasal iktidarlar tarafından sevilmezler. Dünyanın en onurlu fakat en zor mesleklerinden biridir. Avukatlar siyasal iktidarlar tarafından sevilmezler. Savunma temel bir insan hakkıdır. Bu sebeple, 5 Nisan Avukatlar Günü’nü kutluyorum ben.

Önümüzdeki 443 sıra sayılı torba kanuna baktığımız zaman… Tabii son yıllarda Türkiye Büyük Millet Meclisinde… İç Tüzük’ün 91’inci maddesinde temel kanun ayrımı yazılı ancak “torba kanun” tanımı İç Tüzük’te yok tabii, İç Tüzük’te bu torba kanunun olmaması- genellikle siyasal iktidarların sevdiği bir kavram ancak muhalefetlerin de sevmediği bir kavramdır. Neden? Çünkü Mecliste İç Tüzük’ümüzün 20’nci maddesi uyarınca, mevcut bulunan tüm komisyonların ihtisas alanında gündeme gelen kanunlarla ilgili onun mutfağında bir geliştirme, pişirme ve olgunlaştırma aşamasına getirilir ve bu şekilde kanunlar Genel Kurula getirilir. Ancak, tabii, siyasal iktidarlar mümkün olduğuncaya kadar kanunların komisyonlarda pişirilmesi, olgunlaştırılması hatta bu konuyla ilgili bu kanunun tarafı olan sivil toplum kuruluşlarının da kanuna katılması sağlanır. Fakat torba kanunla genellikle kanunun tarafı olan sivil toplum kuruluşları, konunun uzmanı ve aynı zamanda ihtisas komisyonlarının bilgilerinden yararlanılmamış olur ki Sayın Bakan ikinci bölümün sorularının arasında şunu söyledi: “Son on yılda, evet, çıkarılan kanunlar mükemmel değil. Bu konuda hakikaten hatalar yapılıyor.” Evet, yöneltilen eleştirilerden bir tanesi de mümkün olduğuncaya kadar… Gerçekten, torba kanunlardaki en büyük eleştirilerden bir tanesi de bu. Nedir? Bir: İhtisas komisyonlarında bu tartışılmıyor. İki: Kanunun tarafı olan sivil toplum kuruluşları yeteri kadar konuyla ilgilenemiyor ve toplumdan kaçırılıyor ve bu anlamda hata yapma şansı çok fazla oluyor ve aynı zamanda, örneğin, bir kanun baypas edilmek isteniyorsa, eğer geçirilmek isteniyorsa mümkün olduğuncaya kadar torba kanunların içerisine bu sokularak kanun bu şekilde geçiriliyor.

Sonuç olarak şunu söyleyebiliyoruz: Ne pahasına olursa olsun, yasama sürecini hızlandırmak için torba kanun çıkarma yoluna başvurulması çok ciddi sakıncaları beraberinde getirmektedir. Torba kanun sadece yasama sürecinde değil, tasarı ya da teklifi yasalaştırma sırasında da meydana gelmektedir. Onun için, mümkün olduğuncaya kadar bu torba kanunların uygulamasından vazgeçmesi gerekir.

Tasarının 41’inci maddesindeki düzenleme 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 158’inci maddesindeki nitelikli dolandırıcılık suçuyla ilgili ise de, burada, genellikle getirilen ceza mevcut olan yasada iki yıldan üç yıla kadar, ancak düzenleme üç yıla çıkarılmış durumda. Buradaki, yine, ceza adaleti açısından bence doğru bir hadise değil. Biz, bir yandan terörün finansmanı ve terörün kaynaklarının kurutulmasıyla ilgili konular üzerinde dururken, “siber terörizm” denilen, yani “sanal terörizm” denilen bir hadise var. Nedir bu? Elektronik araçların kullanılması, bilgisayarın kullanılmasıyla birlikte… Örneğin, emniyet teşkilatının istihbarat verilerinin silinmesi; bu bir gerçek terörist eylemdir. Aynı zamanda, bilişim sistemiyle ilgili tren hatlarının karıştırılması; bu da aynı zamanda bir terörist eylemdir. Tabii, terörist eylemlerinin Türk Ceza Kanunu’ndaki dolandırıcılık suçu nedeniyle bu cezanın alt sınırının üç yıl, üst sınırının yedi yıl arası kullanılması, gerçekten, toplumsal açıdan, bu, ceza adaletini tam karşılayan bir husus değil. Bu ceza adaleti açısından bunun daha artırılması gerekir.

Ben hepinize teşekkür ederim, saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından “Bravo!” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

42’nci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

T. Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 443 sıra sayılı yasa tasarısının 42. maddesindeki “gerçek kişiler” ibaresinin önüne “T. Ticaret Kanunu hükümleri uyarınca kurulmuş şirketler hariç gerçek kişiler” ibaresinin eklenmesini arz ederiz.

           Ferit Mevlüt Aslanoğlu                              İlhan Demiröz                                    Bülent Kuşoğlu

                      İstanbul                                               Bursa                                                Ankara

                   Veli Ağbaba                                     Muharrem Işık                                   Süleyman Çelebi

                      Malatya                                             Erzincan                                             İstanbul

 

          BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

 

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Muharrem Işık, Erzincan Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

MUHARREM IŞIK (Erzincan) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; madde üzerinde söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, tabii, her yeni çıkan yasada olduğu gibi, bizim de her zaman burada söylediğimiz gibi, sermaye sahiplerine dolayısıyla da yandaşlarınıza her türlü kolaylığı sağlıyorsunuz bu yasalarla. Bu yandaşlarınıza sağlamış olduğunuz kolaylıkların ve de sağlamış olduğunuz rantların yüzde 1’ini Erzincan’daki tarıma ayırsanız Erzincan’da sorun kalmayacak.

Tarımda ithalatı artırdıkça, tabii, yurt içindeki üretimde düşme oluyor çünkü dışarıdan getirdiğiniz mallar biraz daha ucuz olduğu için Türkiye’de ekim yapanlar da dolayısıyla sıkıntı içine giriyorlar. Ne getiriyorsunuz? Çin’den fasulye getiriyorsunuz, kayısı getiriyorsunuz, sarımsak getiriyorsunuz; İtalya’dan ıspanak getiriyorsunuz; ABD’den fındık getiriyorsunuz, -Türkiye’de yetişmiyor ya- Güney Afrika’dan mandalina; Şili’den üzüm, elma getirmişsiniz; İran’dan karpuz, kayısı getirmişsiniz -gerçi Malatya’ya don vurmamış, dolayısıyla kayısı sıkıntımız olmaz herhâlde- İtalya’dan elma getirmişsiniz, Türkmenistan’dan portakal getirmişsiniz, Bulgaristan’dan nar getirmişsiniz, Ukrayna’dan da saman getirmişsiniz.

2012 yılında tarımsal ürünlere verdiğiniz ithalat parası 6,2 milyar dolar gitmiş. Özellikle de pamuk, buğday ve ayçiçeği gibi ürünlere, ülkemizde çok rahat bir şekilde yetiştirilebilecek ürünlere yaklaşık 4 milyar dolar vermişsiniz. Bunu, Türkiye’deki sulama sorunları olsun, diğer sorunlarda harcamış olsanız Türkiye’de bunların parası dışarı gitmeyecek, hem de ekonomiye canlılık gelmiş olacak ama hiç umurumuzda değil. Tabii, bir de tarımsal ürünlerde ithalat yapan insanlara sonsuz destek yaptığınız hâlde, Türkiye’de üretim yapanlara sözde destek veriyorsunuz. O destekleri, rakamları, çıktığınız zaman sürekli anlatıyorsunuz ama gerçek olan rakamlar öyle değil.

2010 yılından bu yana ithal hayvan, et ve et ürünlerine 3 milyar dolardan fazla para ödemişsiniz. Şu anda Et Balık Kurumunun depolarının da dolu olduğunu, her ne kadar saklasanız da kesin olarak dolu olduğunu biliyoruz ama bunları da bir türlü piyasaya sürüp yok etmiyorsunuz. Dolayısıyla, daha önce süt inekçiliği için vermiş olduğunuz 6 bin TL kredi, vatandaşa 7 bin lira olarak yansıdı. Aldığı krediyle şu anda danasıyla birlikte pazarda 3 bin liraya satamıyor. Bununla ilgili de hiçbir önlem almıyorsunuz.

Tabii, mantıksız bir şekilde Suriye’yle yapmış olduğunuz savaştan dolayı hem sınır ticaretinin bitmiş olması hem de oradaki kaçak hayvanların yurda girmesiyle birlikte yine öyle bir darbe yedi. Ama, tabii, bu sizin fazla umurunuzda olmuyor.

Şimdi, 2012 yılında 7,5 milyar lira destekleme vermişsiniz, 2013’te de 9 milyar lira destekleme vereceksiniz. Buğday eken bir kişinin dekar başına harcadığı mazot parası 56 TL, aldığı destek 4 TL; yaptığı masrafın yüzde 5’ini bile karşılamıyor. Tarımla uğraşanların yılda harcadığı para yaklaşık 3,5 milyar, sizin verdiğiniz para da 9 milyar destek ayırmışsınız, zaten bu desteği de mazottan aldığınız ÖTV ve KDV parasıyla birlikte çıkarmış oluyorsunuz.

Tabii, bir de 2012’de tarım ürünlerinde yüzde 8’lik bir zam geldi, artış oldu ama gübre fiyatları yüzde 50-60 civarında artarken mazotta yüzde 12’den fazla bir artış oldu, bunun da tedbirleri alınmadı tabii. Şu anda ülkemizde tarımla uğraşan insanların yüzde 40’tan fazlası açlık sınırının altında yaşıyor.

Desteklemelerden bahsediyorsunuz, geçen buradaki bir yasa tartışılırken özellikle -Sayın Bakanın yanında oturan Komisyon Başkanımız da Erzincanlı- Başkanımıza orada ben bir soru sormuştum; o soruya karşılık, ne kadar destek verdiğini -Erzincan’a ne kadar destek- anlattı. Sayın vekilimiz de orada tabii sevindi, milletvekiline gol attık diye.

Erzincan’a verdiğiniz destek 25.789,168 lira. Şimdi, Diyarbakır diyeceğim, Diyarbakır’a verilmesin mi diyorsunuz, verilsin ama Diyarbakır’a verilen 260.790,383 TL. Daha fazla verilsin. Niye özellikle Diyarbakır dedim? Diyarbakır’a verilen -tabii kokular geldiği için- para acaba gerçekten Diyarbakır’da eken insanlara mı gidiyor, yoksa hiç oraya gitmeden toprağını oradaki insanlara ektirip yüzünü vererek hem ektirme parası alıp hem de oradaki destekleme paralarını gelip Ankara’da kâğıtları imzalayarak alan kişilere mi gidiyor; bunu merak ediyoruz, bunu öğrenmek istiyoruz.

Tabii, elektrik borcunda, Türkiye’de şu anda aldığınız paranın kaçak elektrik parasını bile bu tarımda parasını ödemeyen insanların üzerine yaslandırıyorsunuz. Belediyelere para alıyorsunuz, TRT’ye para alıyorsunuz ama çiftçinin elektriğe olan borcunu bir türlü indirmiyorsunuz. Zaten, bu gidişle tamamen ithalata bağlı kalacak. Ülkemizde de gerçekler görülecek ama siz, yasalarınızla -özellikle bu yasa gerçi torba yasa değil, bu sanki böyle BİM’in poşetlerine benzeyen bir yasa gibi olmuş- bunlarla milleti kandırmaya, bizi kandırmaya devam ediyorsunuz ama kimse inanmıyor; bundan da haberiniz olsun.

Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

43’üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

                          Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 443 sıra sayılı yasa tasarısının 43. maddesinin tasarı metninden çıkartılmasını arz ederiz.

           Ferit Mevlüt Aslanoğlu                             Bülent Kuşoğlu                                     Veli Ağbaba

                      İstanbul                                              Ankara                                              Malatya

                 Muharrem Işık                                   Süleyman Çelebi                                     Özgür Özel

                      Erzincan                                             İstanbul                                              Manisa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Özgür Özel, Manisa Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Burada Sayın Bakanı bulmuşken, biz, Manisa’daki çiftçilerin sorunlarını nerede anlatsak, sürekli karşımıza ekonomi yönetimiyle ilgili engeller ifade ediliyor, bunlar dile getiriliyor. Ama, şunu söylemek lazım ki Manisa, bir sanayi kenti olma yolunda çaba sarf ederken çok önemli ve sanayiyi de destekleyecek tarım ürünleriyle, desteklenmesi gereken tarım ürünleriyle bir tarım kenti ve Manisa’da çiftçiler gerçekten çok zor durumdalar. Üzüm üreticisiyle ilgili, bu sene, iktidar partisi milletvekilleriyle birlikte sezon açılırken katıldığımız bir toplantıda, iktidar partisinin sayın Manisa milletvekilleri “Bu sene üzümü 3,5 liranın altında kimsenin satmamasını, bu fiyat bunun altına düşerse gelin, bizi bulun.” diye ifade etmişlerdi. Çiftçiler onlara inandılar ama üzüm 2 liranın, 2,5 liranın altında bir fiyata indi, aylarca orada kaldı. Faiz kıskacının altındaki Manisalı çiftçiler, 2 lira 40 kuruştan üzümlerini satmak zorunda kaldılar ve “3,5 liranın altına inerse gelin, beni bulun.” diyenlerin yerinde yeller esti. Geçtiğimiz günlerde bunu ifade ettik, inkâr ettiler. Video kaydını bulduk, gösterdik, kendileri de durumdan utandılar, sıkıldılar. Şimdi, bu üzüm üreticisinin bu sorununa kim nasıl gelecek, merhem olacak?

Zeytinle, zeytinyağıyla ilgili yine Manisa’daki bütün festivallerde hep beraber söz verdik. Zeytinyağının primi, 50 kuruşluk primi, 1,5 liraya çıkartılacaktı; ne Plan ve Bütçede ne de burada arkasında duran olmadı. Size bir rakam vereyim: Akhisar ilçemizde 11 bin tane üretici zeytinyağına prim almayı hak ediyor, bunlardan sadece 150 tanesi zeytinyağından prim alabilmiş durumda. Prosedür çok, bürokrasi çok, attığınız taş vurduğunuz kuşa değmiyor. Bu zeytinyağı primi 1,5 liraya çıkartılmazsa eğer ve prosedür azaltılmazsa, sakın, kimse böyle çıkıp da -işte Malatya’nın bugün kayısısı konuşuldu- “Zeytinyağına prim veriyoruz, destekleme yapıyoruz.” diye -aynı kayısıda olduğu gibi bir illüzyon var- bunu kimse yapmasın, kimsenin küçük üreticiyi desteklediği falan yok.

Ayrıca, şunu ifade etmek lazım ki küçük üreticiyi destekleyecekseniz dane zeytine prim vermeniz lazım. Milletvekilleriniz yemin ediyorlar Manisa’da “30 kuruş prim almadan dönmek yok.” diye. Dönülüyor, buraya geliniyor, sözünden dönülüyor; bu konu gerçekten çok sıkıntılı.

Zeytin üreticisinin harcaması, masrafları yüzde 80 ila yüzde 175 oranında artmış durumda ama beş yıl öncesindeki fiyatlardan zeytin satmak zorunda kalıyorlar. Bir milletvekili, Manisa milletvekili “Akhisarlı çiftçiyi tütün derdinden kurtardık.” diyor. Tütünü bitiriyor, bunun adına “Tütün derdinden kurtardık.” diyor.

Dünyanın, Çukurova ile birlikte lif uzunluğu en yüksek olan pamuğunu artık ne Manisa’da ne Adana’da ekip de bundan para kazanan kimse kalmadı. Allah’a şükür pamukçuyu da bitirdiler.

Adıyaman’a gittik, Adıyaman’daki tütüncü kan ağlıyor. Manisa’daki ifadeyi kullandık “Tütüncüyü tütün derdinden kurtardık.” diye, onların buna gösterdikleri tepkiyi hep beraber gördük. Ama Adıyamanlı tütüncüye tütün pazarında söz verip “Sizin sorununuzu Meclise taşıyacağım, sizin derdinizi dillendireceğim.” diyen birileri kendi derdiyle dertlendi, merhemi de kendisini iktidar partisi sıralarına taşımakta buldu.

Şimdi, rekolteyle ilgili sıkıntılar büyük. Osmaniye’ye gidiyoruz, Osmaniye’de fıstık üreticisi diyor ki: “2 liraya üretiyorum fıstığımı, 1 lira 90 kuruşa, 2 liraya satıyorum. Aradaki faizin sırtıma bindirdiği yük de cabası.” Son on yılla ilgili Sayın Bakan Başbakana veriyor, burada Başbakan -bütçe konuşmasında- on yıl öncesiyle bugün arasında bir şeyler ifade ediyor ne kadar farklılaştığıyla ilgili. Gelin de onu Manisa’daki çiftçiye ifade edin. Manisa’daki çiftçinin yabancı bankalara olan borcu 14 kat artmış son on yılda. Bankalara ve tarım kredi kooperatiflerine toplam borcu son on yılda tam 42 kat artmış. Mazotun litre fiyatı 2002’de 1 lira iken 4 liraya çıkmış. Gübre fiyatları son on yılda yüzde 460 artmış. Son on yılda Çin’den sonra en büyük pamuk ithalatçısı hâline gelmişiz. Düşünün o Çin nüfusunu, onlardan sonra 2’nci ithalatçı biz olmuş noktadayız. 3 milyon hektar araziyi artık ekip dikmekten vazgeçmişiz. 2002 yılında 1 kilogram buğdayla 2,5 litre mazot satın alınabiliyorken şimdi 1 litre mazot almak için 8 kilo buğday satmak gerekiyor. Yüce Meclisin bilgilerine sunuyorum. Bu çiftçiye yaptıklarınızdan dolayı da sizlere  “El  insaf!” diyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

44’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

45’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 443 sıra sayılı yasa tasarısının 45. maddesinin sonundaki “bağlantılı” ifadesi yerine “direkt ilintili” ifadesinin eklenmesini arz ederiz.

           Ferit Mevlüt Aslanoğlu                             Bülent Kuşoğlu                                     Veli Ağbaba

                      İstanbul                                              Ankara                                              Malatya

                 Muharrem Işık                                   Süleyman Çelebi                                  Aykut Erdoğdu

                      Erzincan                                             İstanbul                                              İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Hayır, katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Aykut Erdoğdu, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; daha önceki konuşmalarımda Türkiye Cumhuriyeti'nin, Türkiye halkının, milletimizin hazinesinde kaynakların nasıl kullanıldığı üzerine birkaç şeyi anlatmaya çalıştım. Şimdi bunun bir de halk tarafını anlatayım. Halk tarafında durum nasıl gidiyor onu anlatayım.

Biliyorsunuz, geçenlerde partimizin Adıyaman milletvekili istifa etti ve iktidar partisi saflarına geçti. Bunu siyasi ahlak ve etik açısından gerçekten tartışmak ve konuşmak lazım ama Adıyaman milletvekili, 1 tane milletvekili istifa etti; şu an itibarıyla Adıyaman’ın 10 tane Cumhuriyet Halk Partili milletvekili var. (CHP sıralarından alkışlar) Ben Adıyaman’ın ekonomiden sorumlu milletvekiliyim. Bundan sonra, nasıl kendi seçim bölgem İstanbul ekonomisini takip ediyorsam, nasıl bütün Türkiye ekonomisini takip ediyorsam bütün gayretimle Adıyaman ekonomisini takip edeceğim. Bu parti milletvekilimizin siyasi ahlak olarak tartışmalı bu istifası bize bir şey kazandırdı, muhteşem Adıyamanlılarla tanıştık değerli arkadaşlar. Adıyaman’da biz sokakta gezerken her esnaf, istisnasız elini sıktığımız her esnaf bizi dükkânına çay içmeye çağırdı. Anadolu halkının saflığını, temizliğini biz Adıyaman’da gördük değerli arkadaşlar. Ama, Adıyaman’da bir de şunu gördük Sayın Babacan: Bu kaynaklarımız böyle israf ediliyor ya… Adıyaman’da bir yol sorunu var. Adıyaman’a baktığınızda, yolda gittiğinizde her tarafı inşaat ama çalışma yok. Her tarafta yatırım var, yatırımı gerçekleştiren yok. Yollar kazılmış, makine yok, işçiler çalışmıyor ve hoplaya zıplaya, iki buçuk, üç saatte belki kırk beş dakikada alacağınız yolu alıyorsunuz. Belki bu hazinedeki kaynaklarımızdan biraz Adıyaman’a aktarırsak, ekonomisi, en azından yolun getireceği ekonomi Adıyaman’ı güçlendirebilir değerli arkadaşlar.

Adıyaman’ın çok değerli bir ürünü var: Tütün. Ne yazık ki bu tütünü, halkın, kendi halkımızın, kendi çiftçimizin ürettiği tütünü taşıması, satması bile suç hâline gelmiş. Ama bir süredir tütün ithal ediyoruz çünkü TEKEL’i özelleştirdik. Bugün, British American Tobacco, Marlboro, Philip, her neyse, bu uluslararası şirketler tütünle alakalı her türlü operasyonu, her türlü işlemi yapabiliyor; bundan korkunç paralar kazanıyor ama Adıyaman halkına gelince, Malatya halkına gelince tütünü taşıması bile suç hâline geliyor. İşte, bu, vahşi kapitalizme kendi çiftçimizi ezdirmektir değerli arkadaşlar.

Şeker pancarında aynı şeyle karşı karşıyayız. Bakın, hepinizin seçim bölgesinde şeker fabrikası vardır, şeker pancarı çiftçisi vardır. Şimdi, bizim başımıza bir bela geldi değerli arkadaşlar: Büyük bir Amerikan gıda şirketi var. Bu Amerikan gıda şirketine biz nişasta bazlı şeker ürettiriyoruz. Nişasta bazlı şekerin kanserojen olduğu, halk sağlığını tehdit ettiği her yerde kabul edilen bir gerçek. Şimdi, biz bunlara yüzde 10 kota veriyoruz yasa gereği, her sene istisnasız yasanın sınırında da bu kotayı artırıyoruz. Peki, nişasta bazlı şeker üretilince ne oluyor? Ki bunun ortağı da çok bildik, tanıdık bir Türk firmasıdır, onun çok da ismini söylemek istemiyorum. Peki, Cargill şirketi, Amerikan gıda devi Cargill şirketi bu kadar çok nişasta bazlı şeker ürettiğinde ne oluyor, sadece halkımızın sağlığı mı elden gidiyor? Hayır, değerli arkadaşlar, şeker pancarı üretimine kota geliyor. Şimdi, bu çiftçi şeker pancarı üreterek hayatını kazanıyor ve siz kota koyduğunuzda ne oluyor? Bunun can damarına bir neşter atmış oluyorsunuz. Şeker pancarı üretilemiyor, şeker pancarı üretilemeyince… Şeker pancarı sadece şeker sektöründe değerli bir ürün değil, küspesinden yem yapılıyor mesela, bu sefer yem fiyatları artıyor, yem fiyatları artınca insanlar kendi hayvanına bakamıyor artık ve bu sefer sütlük hayvanları kesimlik hayvan hâline getiriyoruz. Bu sefer ne oluyor? Elimizde hayvan kalmıyor, hayvancılığın cenneti Anadolu’da hayvan kalmıyor, Uruguay’dan biz gidiyoruz Angus getirmeye başlıyoruz. Dönüp dolaşıp olan kime oluyor? Olan Adıyamanlıya yani seçim bölgem Adıyaman’daki çiftçiye oluyor, olan Malatyalıya oluyor ve o insanları gidip görüyorsunuz, vahşi kapitalizmin büyük şehirlerde kirlettiği ilişkilerimizden uzak insanlar görüyorsunuz ve o kadar bu şeye düşkünler ki 1 tane ineği olan 1 tane ineğini kesiyor değerli arkadaşlar.

Bundan sonra Adıyaman’ın 10 tane Cumhuriyet Halk Partili milletvekili Adıyaman’ın her türlü sorununu bu kürsüye getirecek. Ben Adıyaman halkından, partimden istifa eden milletvekili adına özür diliyorum ama o milletvekili Adıyaman’a geri dönecek.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

46’ncı madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 443 sıra sayılı yasa tasarısının 46. maddesinin (b) fıkrasının ikinci paragrafındaki “5 bin TL”lik ifadenin “10 bin TL” olarak değiştirilmesini arz ederiz.

          Ferit Mevlüt Aslanoğlu                           Bülent Kuşoğlu                                   Veli Ağbaba

                     İstanbul                                             Ankara                                             Malatya

              Süleyman Çelebi                                Muharrem Işık

                     İstanbul                                           Erzincan

 

T.B.M.M. Başkanlığına

Görüşülmekte olan 443 sıra sayılı yasa tasarısı/teklifinin 46. maddesinin madde metninden çıkarılmasını arz ederiz.

                  Kamer Genç                                     Ramis Topal                                    Muharrem Işık

                      Tunceli                                             Amasya                                            Erzincan

                  Mevlüt Dudu                                    Emre Köprülü

                       Hatay                                             Tekirdağ

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Kamer Genç, Tunceli Milletvekili.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Sayın Başkanım, yalnız burada bir düzeltme yapması gerekiyor Sayın Kamer Genç’in, kurum adını yanlış yazmış efendim.

BAŞKAN – Sayın Genç, önergede eksiklik yapmışsınız, usulüne uygun değil. Lütfen, düzeltin.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Neresi eksik?

BAŞKAN – Gelince görürsünüz beyefendi ne eksik olduğunu.

Buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) - “Arz ve teklif ederiz.” işte.

BAŞKAN – Sayın Genç, eksiklik var, eksikliği düzeltmenizi istiyoruz. Bunda ne var?

Yani çok bilen de bazen yanılır, onun için söyledim.

Buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 443 sıra sayılı yasa tasarısı veya teklifiyle ilgili verdiğimiz bir önerge üzerinde söz almış bulunuyorum.

Tabii, her maddede tek önerge işleme konuluyor. Aslında her maddede İç Tüzük’e göre 2 milletvekili önergesi, bir de grupların 1’er önergesi işleme konulması lazım ama tabii, o milletvekili önergelerini AKP’liler doldurdukları için her nedense…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Doldurmadık, doldursak konuşamazsınız.

KAMER GENÇ (Devamla) – Yani, zaten eğer beni konuşturmasaydın her maddede verecektik, sizin önergeleri de okutacaktı.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Vermedik bakın, konuşun diye vermedik.

KAMER GENÇ (Devamla) – Neyse. Yahu, doğru olan şeyleri söylüyoruz.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Doğru değil, vermedik.

KAMER GENÇ (Devamla) – Canikli, sen daha yeni geldin bu Parlamentoya, ben senden daha kıdemliyim. Onun için, sen bizimle bu konuları gayet şey etme.

Şimdi, değerli milletvekilleri, tabii, daha önce de dün televizyon kapalı iken burada da yine bununla ilgili birtakım konuşmalar yapmıştım. Şimdi, AKP artık devletin satacak bir şeyini bırakmamış. Ne yapıyor? Efendim, varlık kiralama şirketi diye bir şirket kuruyor. Nasıl bir şirket olduğu belli değil. Efendim, organları kim, neye göre kuruluyor? Yani dün dediğim gibi, babası belli olmayan bir bebek, vücudunun başı yok, ayakları yok, böyle kötürüm, acayip bir varlık yaratıyorsunuz. Ondan sonra da buna devletin en kıymetli mülklerini -bir de hazineye ait, nasıl hazine böyle şirkete sahip oluyor- buraya getireceksiniz, onların karşılığında kira sertifikasını bastıracaksınız. Kime satacaksınız? Herhâlde yine yandaşlarınıza çünkü Türkiye’de bu, KİT’lerin özelleştirilmesinden kaynaklanan büyük paraları AKP’nin bazı grupları kazandı, bunları bavullarla yurt dışına götürüyorlar; yurt dışından da tekrar bavullarla getirip bunları satın alacaklar. Hem kurumlar vergisi muafiyetini getiriyorsunuz hem gelir vergisi muafiyetini getiriyorsunuz. Denetim yok, kimlerin aldığı belli değil. Bu kira sertifikasında faiz oranı ne kadar, bunların hepsi meydanda, bunların hepsi belirtilmemiş.

Aynı zamanda, bu kanunla, devletin şu anda, elindeki kamu hizmetini yapan kişilerin, gerçekten çok düşük ücret alan kişilerin yaz aylarında faydalandıkları kampları satıyorsunuz. Bunların bütün hedefi, bu devleti tamamen ekonomik yönden çökertmek, dolayısıyla, devletin artık sizin de kafanızda belirlediğiniz gibi, 21 Martta Diyarbakır meydanında okunan “Artık bu devlet, Türkiye Cumhuriyeti laik devleti yıkılacaktır. Bunun yerine İslam bayrağı altında yeni bir devlet kurulacaktır.” ve son zamanlarda Tayyip Erdoğan artık Kürdistan ve Lazistan eyaletlerinden bahsetti. Şimdi, Karadeniz’deki hemşehrisine de diyor ki: “Bak, güneyde Kürdistan kuruyoruz. Ey Lazlar, siz de canlanın, bir de bir Lazistan kuralım.” Öte taraftan, yarına da işte Çerkezistan… Onlar da çıkıp kuracak. Yani böyle bu Türkiye’ye büyük ihanet içinde olan bir siyasi kadro… Bu siyasi kadro her gün getirdikleri yeni yeni kanunlarla Türkiye'nin başını felakete götürecek, kaos yaratacak, ülkede insanları artık yaşayamaz hâle sokacak birtakım düzenlemeler getirmiş. Bunun sonucu, tabii adım adım ilerliyorsunuz, ondan sonra da bugün “akil adamlar” diye Tayyip Bey kendine göre adamlar tespit etmiş. Kimdir bu adamlar? Anayasa’da var mı böyle bir teşkilat? Yok. Parasını nereden ödeyeceksin? Yok. Ne yapacak bu adamlar? Şimdi, senin Diyarbakır meydanında… Abdullah Öcalan’ın kabul ettiği teklif de nedir? Diyor ki: “Türkiye Cumhuriyeti devletini yıkacağız, yerine yeni bir devlet kuracağız.” Bu yeni devleti… Şimdi, bu akil adamlar ne yapacak? Kiminle konuşacak? Gidecek, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına diyecek ki: “Arkadaşlar, ey Türkiye Cumhuriyeti devleti vatandaşları, siz bu devleti yıkın, yıkmaya razı olun. Yerine, işte İslam bayrağı altında, yeşil bayraklar altında yeni bir devlet getirelim!” Bunun anlamı ne? Ne görev vermişsiniz? Soruyoruz Hükûmete, Hükûmet sağır.

Ya, kardeşim, bunun amacı ne? Hiç olmazsa Meclis olarak bizim de bir bilgimiz olsun. Tayyip Erdoğan, buraya seçtiğiniz tam senin kafandaki adamlar. Bunlar her gün televizyonlara çıkıyorlar, Türkiye Cumhuriyeti devletinin yıkılması için her türlü çirkin propagandayı yapıyorlar ve bu millete her türlü çirkin iftiraları atıyorlar. Bu şekilde, yani öyle; her gün ne olduğu belirsiz, Türkiye'nin yarına ne olacağı belirsiz. Bir de bakmışsınız, sabahleyin kalkmışsınız, ülkede büyük bir kaos, büyük bir kavga. Böyle bir Hükûmet…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMER GENÇ (Devamla) - İşte görüyorsunuz, sıralar bomboş, kimse gelmiyor bu Meclise karşı. AKP sıralarında hiç kimse yok. Böyle bir Meclis aslında görev yapamaz.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 443 sıra sayılı yasa tasarısının 46. maddesinin (b) fıkrasının ikinci paragrafındaki “5 bin TL”lik ifadenin “10 bin TL” olarak değiştirilmesini arz ederiz.

Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Hayır, katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Kazım Kurt, Eskişehir Milletvekili.

KAZIM KURT (Eskişehir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 443 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 46’ncı maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz önerge üzerine söz aldım.

Bu önergemizde, Sigortacılık Kanunu’nun 30’uncu maddesine getirilmeye çalışılan yeni düzenlemeler konusundaki bazı eksiklikleri gidermek amacı taşımaktayız. Öncelikle sigortacılıktaki tahkimin ve tahkim sistemine ilişkin zorunluluğun getirilmiş olmasının bazı avantajları yanında dezavantajlarının da olduğunu çok iyi değerlendirmemiz gerekiyor. Önce, tahkim sistemine üye olmayanların da aleyhine tahkim işleminin yapılacak olmasının doğru bir yaklaşım olmadığını belirtmek istiyorum.

İkinci olarak ve teklifimizde esas üstünde durduğumuz bu 5 bin ve 10 bin liralık parasal sınırlarla ilgili bir değerlendirme yapmamız gerekiyor. Hakemin vereceği karar eğer 5 bin lira sınırı içerisindeyse kesin, oysa pek çok uygulamada görüyoruz ki küçük miktarlı hasarlar dahi mükellefleri sıkıntıya sokmakta ve bunların haklılık mücadelesi sonuna kadar devam etmesi gerekmekte. Oysa biz, burada 5 bin liralık bir miktarda kesinlik sınırı koyduğumuz takdirde itiraz etme şansını vatandaşın ortadan kaldırıyoruz. Hem de zorunlu tahkimde para yatırma zorunluluğu da getiriyoruz. Bunlar sigorta hakemlerinin bu konudaki uygulamalarını güçlüğe, zorluğa sokan uygulamalar ve maddeler. Bizim 40 bin liralık kesinlik sınırı da bu konuda piyasayı ve reel ortamı gerçekten dikkate almadan konulmuş rakamlar. Türkiye’de pek çok mükellef için 40 bin liranın çok büyük bir para olduğunu, 5 bin liranın çok büyük bir para olduğunu hesaplamadan, değerlendirmeden yasa yapmaya kalkmamız bizi zamanla bu konuları yeniden değiştirmek durumunda bırakacaktır. O nedenle, hiç değilse –diğer tekliflerimizi kabul etmediniz ama- şu 12’nci fıkraya eklenen 5 bin liralık sınırı 10 bin liraya çıkarmak durumunda olalım ki biraz daha, yoksul, sıkıntılı bu yurttaşlarımızın derdine derman olabilelim çünkü Türkiye’de her ne kadar Çalışma Bakanı “İyi ücrettir.” dese de asgari ücret hâlâ 800 lira bile değil ve siz 5 bin liralık bir sınırı koyduğunuz zaman bu asgari ücretin neredeyse 7-8 katı bir miktarı kesin, tek kişinin yargılamasına bırakıyorsunuz ve buna itiraz şansı dahi vermiyorsunuz. Oysa asgari ücretli bir yurttaş için bu 5 bin liranın kendi maaşının 8-10 katı olduğunu hesaplayarak hareket etmek durumundayız. Sosyal olaylarda dezavantajlı gruplar lehine yasa yapmadığımız takdirde her dönem sıkıntı yaşacağız, her dönem bu ezilen insanların biraz daha ezilmesine neden olacağız. 10 bin lira olduğu takdirde hiç değilse belli bir miktarda bu kesinlik sınırını aşmış oluruz. Hatta, 40 bin liralık olan bu temyiz sınırı konusunda da bir iyileştirme, bir geliştirme yapmak gerekir ki bu piyasanın önemli aktörlerinden olan sigortacıları kollamak yerine yurttaşları kollama yönünde ciddi atımlar atalım, bu doğrultuda tahkim sistemine bakalım, bu doğrultuda sigortacılık sistemine bakalım. Sigortacılıktaki uzlaşmaları, uyuşmazlıkları, biraz daha, yargıya intikal etmeden çözmenin formülü budur. Eğer bunu gerçekleştirmez iseniz, her olay, sonuçta, tahkimin arkasından başka sıkıntılar yaratacaktır. Bu önergemizle bunu bir derece olsun azaltalım diye düşünüyoruz. Desteklerinizi bekliyoruz.

Hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

47’nci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 443 sıra sayılı yasa tasarısının 47. maddesindeki “yönetim kurulunca, üye şirketlerden ayrıca katılma payı talep edilebilir” ifadesinin “yönetim kurulunca, üye şirketlerden ayrıca, önceden belirlenmiş usul ve esaslara göre katılma payı talep edilebilir” şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.

           Ferit Mevlüt Aslanoğlu                           Mehmet Ali Susam                             Malik Ecder Özdemir

                      İstanbul                                               İzmir                                                  Sivas

                    Kazım Kurt                                Mustafa Serdar Soydan

                     Eskişehir                                           Çanakkale

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mehmet Ali Susam, İzmir Milletvekili.

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önerge üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün, bu önerge vesilesiyle çok önemli bir sorunu sizlerle paylaşmak istiyorum. Az önce Sayın Bakanla da ve Sayın Canikli’yle de paylaştım. Kamu yatırımları sırasında zarar gören esnaf ve sanatkârların zararının karşılanması konusunda bir kanun teklifimiz olmuştu. Bu kanun teklifi bu Mecliste reddedildi ama birkaç olayla esnafın içinde bulunduğu durumu bir kez daha değerlendirmenize sunmak istiyorum.

Kamu yatırımı yapıyoruz. Son dönemde olan birkaç yatırımdan örnek vereyim: Şimdi Taksim düzenlemesi yapıyoruz. Taksim’de düzenleme yaparken, orada o inşaatlar yapılırken mağdur olan esnafların mağduriyetinin karşılanmasının nasıl yerine getirileceği konusunda hiç kimse net bir yanıt veremiyor.

Değerli arkadaşlar, bu kamu yatırımları üç aylık, beş aylık yatırımlar değil, yıllara sâri yatırımlar. Bu yatırımlarda, sınırlı sermayesiyle orada iş yapan esnafların birçoğu iflas etmeyle karşı karşıya kalıyor. İzmir’den 2 tane örnek vereyim: İzmir metro yatırımı nedeniyle, metroya yıllardır süren yatırım nedeniyle mağdur olan esnaflarla ilgili bir çözüm yolu için kanun teklifi verdim. Belediyeye dedik ki: “Buna destek olun.” “Yasal düzenlemeleri içerisinde yapma imkânımız yok.” dediler. Bunun çözümü Meclis diye geldik, Meclise de anlattık, Mecliste verdiğimiz kanun teklifi reddedildi. Orada onlarca esnaf iflas etmek durumunda kaldı.

Şimdi, biz bir kamu yatırımı nedeniyle şunu diyebilir miyiz: Ey esnaf, kamu burada bir yatırım yapıyor ama bu kamu yatırımıyla sen iflas edebilirsin, vergini, sigortanı, kredini ödeyemeyebilirsin ve sen ticari hayattan çekilmek durumundasın. Böyle bir devlet anlayışı ve devlet babalık olabilir mi? Ama bugün bunu böyle yapıyoruz.

Bunun için kanun teklifimizde çok güzel öneriler var. Etkilenme katsayısıyla, valinin, büyükşehrin, ticaret odasının, esnaf odalarının katıldığı bir kurulla o esnafın mağduriyetinin karşılığında vergisinin, sigortasının, kredilerinin ertelenmesini ve bir miktar destekle -etkilenme oranında destekle- onun en azından iflas etmesinin önüne geçilmesini istiyoruz.

Bu konuyu bugün bu torba kanunla bir kez daha gündeme getirip hem Sayın Bakanın hem bütün siyasi partilerin dikkatini çekmek istiyorum. Sayın Bakan esnaflığı bilen, esnaflıktan gelme bir kişi. Bir düşünsün, bir esnaf için, sınırlı sermayede bir esnaf için bunun ne demek olduğunu, yıllarca süren bir inşaat nedeniyle iflas etmesinin ne demek olduğunu, çoluğuna çocuğuna ekmek götürememesinin ne demek olduğunu çok iyi anlayacağını düşünüyorum. Buna acil çözüm bulmak zorundayız.

Ama bakın, aynı İzmir’de Konak Tüneli yapılırken Konak’la Yeşildere arasında, kazı çalışmalarında evleri zarar gören insanlara hem kira yardımı yapıldı hem de başka destekler verildi, evleri tamir edildi. Şimdi, ikisi de kamu yatırımı. Metrodan zarar gören esnafa destek yok; o yatırımda evleri zarar görenlere kira yardımı var, evi çatlayan, zarar görenlere bunu yerine getirmek için para var. Şimdi, bu adaletsizlik olmaz. İkisi de kamu yatırımı, ikisinden de mağdurlar var. İki mağdura da adil şekilde destek vermeliyiz.

Sayın Bakanım, sizi bu konuda göreve davet ediyorum çünkü bu iş paraya dayanıyor, paraya dayanan her iş de gelip size dayanıyor. Siz karar vermeden, siz destek vermeden bu işler olmaz. Bu kanun ve bu torba yasa nedeniyle bir kez daha bu kanunun çıkartılmasında Maliye teşkilatını ve kamu idaresini harekete geçirmenizi diliyorum. İflas etmiş esnafların derdine çare bekliyorum.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

48’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan yasa tasarısının 48. maddesindeki “ilanı müteakiben” ifadesinin “Türkiye’deki en yüksek tiraja sahip gazetelerde ilanı müteakiben” şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.

           Ferit Mevlüt Aslanoğlu                             Bülent Kuşoğlu                                    Muharrem Işık

                      İstanbul                                              Ankara                                              Erzincan

                Süleyman Çelebi                                   Emre Köprülü

                      İstanbul                                             Tekirdağ

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Emre Köprülü, Tekirdağ Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine, bir torba yasa teklifi klasiğini yaşıyoruz.

AKP döneminde yasama usulü hâline getirilen bu tasarıda da, yirmiden fazla kanun ve  kanun hükmünde kararnamede değişiklik ve düzenleme öngörülüyor ama enteresan olan bir şey var; Komisyon üyesi milletvekillerimizin de dile getirdiği gibi tasarının tamamına yakınını son  bir yıl içinde yapılan düzenlemeler oluşturuyor. Yani, AKP bir kanun yapıyor, bir kanun hükmünde kararname yapıyor fakat bir yıl geçmeden bunun üzerinde tekrar, yeniden bir değişiklik, yeniden bir düzenleme ortaya koyuyor. Bu neyi gösteriyor? Özellikle kanun yapımında ne kadar özensiz, dikkatsiz, kimseyi dinlemeden düzenlemeler yapıldığını gösteriyor ve onun da ömrü tabii ki bu kadar oluyor. “Sonra yeniden Meclise gelsin, Meclis çalışmaları buna bağlansın ve milletvekilleri nasıl olsa bizim talimatımızla hareket ederler, istediğimizi değiştirirler.” anlayışı.

Şimdi, tabii, bu konuda çalışan Meclis, bu konuda mesai harcayan  Meclis, maalesef ki, vatandaşımızın asıl, gerçek problemleriyle, sorunlarıyla bu derecede uğraşmıyor.  Bakın, yasanın içerisinde bir bölüm var, işsizlik sigortasıyla ilgili, diyor ki… Biz, tabii, işsizlik sigortasında birikmiş bu kadar para varken şunu bekleriz: Özellikle işsizlik sigortasındaki sıkıntı, sürenin kısa olması, bedelin az olması, ödenen  miktarın halkın ihtiyaçlarını gidermemesi. Bu konuda AKP’den düzenleme beklerken, AKP işsizlik maaşının artırılması veyahut da sürenin uzatılması noktasında bir çalışma yapmıyor, direkt işçinin hakkını gasbeder bir nitelikte “Bu işsizlik maaşı zamanında ödenmezse bundan Hükûmet faiz ödemez, devlet, Bakanlık faiz ödemez.” gibi bir anlayışı tasarının içine getiriyor. Açık olarak söylemek gerekir ki AKP, işçinin, çalışanın, emekçinin hakkını gasbediyor. Tabii, bunlar bu tasarının içinde olanlar; bir de halkımızın, toplumumuzun yaşadıkları var.

Ben hafta sonu seçim bölgem olan Tekirdağ ilindeydim. Tekirdağ ilinde çiftçilerimizle, hayvancılıkla uğraşan vatandaşlarımızla beraberdim. Biliyorsunuz, Tekirdağ ilinde birkaç ay önce ciddi bir sel felaketi meydana geldi ve o sel felaketinde çiftçilerimiz çok ciddi mağdur oldular; hayvanları telef oldu, tarlaları ekilemez bir hâle geldi, ahırlar yıkıldı, evler büyük zarar gördü. Bununla ilgili birçok çalışma yaptık, bununla ilgili talepte bulunduk. Hükûmet sözler verdi, bakanlar sözler verdi, ama ben size anlatayım, o sözün karşılığı olarak ödenen meblağ: Binlerce insanın mağdur olduğu, fabrikaların çalışamadığı o sel felaketinden ötürü Tekirdağ iline toplam, 677 bin lira para gönderilmiş. Dalga mı geçiyor Hükûmet, sadaka mı gönderiyor? Tekirdağ ili devlete 9’uncu sırada vergi veren bir il ama bunun karşılığında, zarar gördüğü zaman devleti yanında bulamıyor ve halkımıza bu, sadaka dağıtır gibi bir bedeli layık görüyor. Ben buradan söylüyorum: Bunu düzeltmesi lazım, burada, bu şekilde mağdur olan insanların yanında devletin olması lazım.

Onun da dışında, çiftçilerimiz şu konuda da dertli: Biliyorsunuz, özellikle Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı sadaka gibi dağıttığı çiftçi desteklemelerine bir de bu dönemde enteresan bazı uygulamalar getirdi. “TÜİK verilerini baz alacağız, ilçe tarım müdürlüklerinin uygulamasında olan çiftçi destekleme miktarlarına TÜİK verilerini uygulayacağız.” dedi. Daha sonra vazgeçti, uygulama saçma sapan bir noktaya geldi. Dönüm başına 600 kilo-650 kilo verim alan yerlerde 350-400 kilo, çiftçilerimize destekleme ödemesi gündemde. Bu da yetmezmiş gibi uydu fotoğraflarının çekilmesinden doğan sıkıntılar çiftçilerimize bu desteklemelerin ödenememesi sorununu da beraberinde getiriyor.

Bunlarla ilgili, vatandaşlarımız çok dertli, ama özellikle hayvancılıkla geçimini sağlayan yurttaşlarımızın sıkıntısı çok daha büyük. Devletten aldıkları kredilerle 5.500 liraya, 6.bin liraya satın aldıkları hayvanların bugün fiyatı 2.bin lira, 2.500 lira. Neden? Çünkü devlet, Bakanlık Uruguay’dan, başka başka ülkelerden hayvanları getirmiş, o hayvanlarla birilerini zengin etmiş ama çiftçilerimizi mağdur etmiş.

Ben, Hükûmetin halkın sorunlarıyla, vatandaşların dertleriyle de ilgilenmesi gerektiğini söyleyerek Meclise saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

49’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

50’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

51’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

52’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

                                                                               Kapanma Saati: 18.41

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.48

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Tanju ÖZCAN (Bolu), Fatih ŞAHİN (Ankara)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 87’nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

443 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

53’üncü madde üzerinde iki adet aynı mahiyette önerge vardır. Birlikte okutacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 443 sıra sayılı yasa tasarısının 53. Maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ederiz.

           Ferit Mevlüt Aslanoğlu                             Bülent Kuşoğlu                                    Aylin Nazlıaka

                      İstanbul                                              Ankara                                               Ankara

              Rahmi Aşkın Türeli                                   Musa Çam                                          Kazım Kurt

                        İzmir                                                 İzmir                                               Eskişehir

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

                   Oktay Vural                                       Erkan Akçay                                    Mustafa Kalaycı

                        İzmir                                                Manisa                                               Konya

                Nevzat Korkmaz                                   Mehmet Günal

                       Isparta                                              Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Hükûmet aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Evet, önerge üzerinde söz isteyen Mehmet Günal, Antalya Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, geneli üzerine yapmış olduğum konuşmada da kısaca Vakıfbankla ilgili konuyu belirtmiştim. Arkadaşlarımın arada itirazı oldu. Bazı hususları net bir şekilde söylemek üzere bu önerge hakkında söz aldım.

Şimdi, öncelikle, değerli arkadaşlar, buradaki şeyin ekonomik gerekçesiyle hukuki gerekçesi ayrı. Ekonomik nedenlerle bu maddeyi kaldırabiliriz ama hukuki olarak kendi çıkardığımız kanuna sahip çıkmamız gerekiyor. Yani bakın, burada, elimde Vakıfbankın kendi faaliyet raporlarından, İnternet sitesinden aldığım sermaye yapısına ilişkin dökümler var. Raporun içerisinde -2005 yılı- diyor ki: “(A) Vakıflar Genel Müdürlüğü, (B) Mülhak vakıflar. (B) adına (A)’nın elinde”. 2006’ya geçiyorum: “(A) Vakıflar Genel Müdürlüğü yüzde 43, (B) Vakıflar Genel Müdürlüğü yüzde 15,44”. Bu okuduklarım Vakıfbankın kendi faaliyet raporlarından. 2007 yılı aynı şekilde devam ediyor,15.

Yani burada bir şey var. Ha “Yanlış yaptık.” diyebilirsiniz. “Buradaki bilgide eksiklik var.” Diyebilirsiniz, ama şimdi tamamıyla kaldırıyoruz. Bu kanun çıkarken, vakıfların korunması için bu Meclis sizlerin önerisiyle o maddeyi çıkarmış. Bakın, tekrar ediyorum, Vakıfbankın dışında, Vakıflar Genel Müdürlüğünün yüzde 51’inden fazlasına sahip olduğu başka bir kuruluş, kurum, iştirak, şirket, hiçbir şey yok yani sadece buna münhasıran bu kanunun o maddesini koymuşuz. Şimdi kaldırıyoruz fazla diye. Ya azaltalım, daha önce de söyledim. Bir taraftan bunlarla uğraşıyoruz ama öbür taraftan -demin söyledim- lüzumsuz kanunlar diye…

Sayın Bakanı burada görmüşken onu da hatırlatmak istiyorum. Sayın Bakanım, siz ekonomiden sorumlusunuz, her ne kadar Çalışma Bakanı olmasanız da, ekonomiyle ilgili kuruluşlardan… İlgili Bakanımız Sayın Hayati Yazıcı ama, bugün, sizin “akil adamlar” dediğiniz, bizim “AK-gil adamlar” dediğimiz bir liste yayınlanmış; ben üzülerek gördüm ki burada iş âleminin temsilcileri, esnafların temsilcileri… Bilmiyorum kendileri yarın iştirak ederler mi etmezler mi ama bu tip siyasi şeylere ekonomik kuruluşların, sivil toplum kuruluşlarının bu şekliyle alet edilmesini onlar adına, o camialar adına doğru bulmuyoruz. Başkanları katılsa bile, bütün o kesimleri temsil eden şekliyle doğru olmadığını düşünüyoruz. Bunun bu şekliyle bir siyasi propaganda malzemesi yapılmasını açıkçası doğru bulmuyoruz çünkü binlerce tüccarı, sanayiciyi, esnafı temsil ediyorlar, ziraatçıyı temsil ediyorlar. İnşallah, bazıları bu toplantıya katılmayacaklarını açıkladılar ama diğerlerinin de katılmayacağını umuyoruz.

Bu bir siyasi şeydir. Adalet ve Kalkınma Partisi eğer bir şey çıkaracaksa ve bir karar alıyorsa, bir görüşme yapıyorsa bunun faturasını kendisi üstlenmelidir. Yani bunu toplumsal bir şeye yayarak… Bizim şimdi burada yaptığımız siyasi eleştirileri acaba bu kurumların başkanları o zaman kabullenecekler mi, ben gerçekten merak ediyorum. Dolayısıyla, böyle bir şeyi aslında toplumsal mutabakat amacıyla güya koyuyorsunuz ama bence, tam tersine, toplumsal mutabakatı bozucu şeylerdir çünkü o kurumların temsilcilerinin, tamamıyla bu kurum başkanlarının gelip yapacakları görüşmelere mutabık ve muvafık olacakları kanaatinde ben değilim.

Daha önce de söyledim, diyorum ki: Bakın, bu siyasi şeylerle memleketi yormayın. Ben isterdim ki Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı ekonomik konularla ilgili inisiyatif alsın; Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği Başkanı, TESK’in Başkanı burada esnafla ilgili sorunlarda gelsin, inisiyatif alsın; tarımın içinde bulunduğu, ziraatçıların içinde bulunduğu sorunlarla ilgili Ziraat Odaları Birliği Başkanı inisiyatif alsın, gelsin, bunları çözelim.

Bakın, başta da söyledim, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu sorunların çözümünde her zaman sizlere -eğer makul bir şey varsa- yardımcı oluyoruz. Bu kanunun içerisinde de -arkadaşlarımız biraz sonra getirecekler- muvafık ve mutabık olduğumuz konularda hemen imza atıp, anında “Aklın yolu birdir.” deyip geçiriyoruz. Onun için biz bir defa daha sizlerin vicdanına sesleniyoruz. Burada belki hepinizin farkına varamadığı şeyler olabilir, farklı bakıyor olabilirsiniz ama bu vesileyle bu konuyu bir defa daha düşünüp toplumsal barışı bozucu hareketlerden kaçınmak gerekir diye düşünüyorum. Siyasi kararlara bu kuruluşları ortak etmeyelim.

Bu vesileyle teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Aynı mahiyetteki önerge üzerinde diğer söz isteyen Kazım Kurt, Eskişehir Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

KAZIM KURT (Eskişehir) – Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; 53’üncü madde üzerine vermiş olduğumuz önergeyle ilgili söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu 443 sıra sayılı Tasarı’nın belki de en önemli maddesi bu madde ve bu maddede, çok basitçe, sadece “Vakıflar Kanununun 28 inci maddesinin iki’nci fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.” diyor. Çok masumane bir biçimde getirilen bu önerge, aslında, hem hukuki anlamda yanlış hem de siyasi anlamda yanlış. Ayrıca, partinizin, AKP’nin kanun yapma tekniği konusundaki eksikliklerinin somut olarak da kabulü. Çünkü, 20 Şubat 2008 tarihinde kabul edilen bu kanuna o zaman da Cumhuriyet Halk Partili milletvekilleri itiraz etmiş, “Yanlış yapıyorsunuz.” demiş, gene dinlemeden kanunlaştırmışsınız. Şimdi, beş yıl geçtikten sonra hangi gerekçeyle, hangi nedenle yürürlükten kaldırıyoruz, bu konuda çok mantıklı bir açıklama bize yapılamadı ve işin esas garibi, demokratik hukuk devletinde olmayan bir uygulamayla, geriye yönelik bir kanun maddesiyle bu işi gerçekleştirmeye çalışıyoruz yani beş yıl önceden itibaren bu maddeyi yok sayıyoruz. Böylece şu ortaya çıkıyor: Daha önce 28’inci maddenin (2)’nci fıkrasıyla konulmuş olan sermayesinin yüzde 50’sinden fazlası Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait işletme ve iştiraklerin kurumlar vergisi matrahının yüzde 10’u miktarında vakıflara ait kültür varlıklarının onarımında kullanılmak üzere bir pay ayrılması gerekirken beş yıl boyunca bu pay ayrılmamış. Neden ayrılmamış? Kim ayırmamış? Bu konudaki talepler konusunda yanlış bilgiler verilmiş ve o yanlış bilgiler sonucu bu uygulama gerçekleştirilememiş.

Peki, şu anda beş yıl içerisinde Vakıflar Bankası Genel Müdürlüğü -biraz önce Sayın Günal anlattı- bu kadar verimli, bu kadar kârlı bir kuruluş olmasına rağmen niçin bu yüzde 10’larını vakıfların onarımı için ayırmamış? Bunu niçin bir iktidar yetkilisi sorgulamamış ya da Vakıflar Genel Müdürlüğü bu konuda bir talepte bulunmamış? Şu anda, beş yıl önceden itibaren kanun yürürlükten kaldırılarak Vakıflar Bankasına büyük bir kıyak yapılmaktadır ve bunun miktarının kaç lira olduğunu sorduğumuz zaman bunu da doğru ve açık bir biçimde alamadık.

Şimdi, Türkiye’de, hukuk devletinde olmayan bir geriye yönelik kanun uygulaması geleneği başlatırsak bunun önünü alamayız. Bundan bir an önce vazgeçmekte yarar vardır.

Yine farklı bir biçimde, Vakıflar Bankasını rahatlatmak suretiyle özelleştirme hazırlığı içerisindeyseniz bundan da vazgeçmeniz gerekir. Ciddi bir biçimde -biraz önce yine söylenildiği gibi- gelir elde eden, kâr elde eden bir kurumsa Vakıflar Bankası, bunu özelleştirmenin bir anlamı yoktur ve bu özelleştirmeyle ilgili de bir temizlik harekâtı yapmanın, Türkiye Büyük Millet Meclisinin araç olarak kullanılmasının çok hukuki bir mantığı asla olamaz.

Şimdi, Türkiye’de vakıfların gerçekten onarıma, bakıma muhtaç olduğu bir ortamda biz, Vakıflar Bankasından şimdiye kadar almadığımız paraları affedeceğiz ve bunun miktarını bilmeyeceğiz, buna da hukuku çiğneyerek, geçmişte “makabline şamil” denilen, eskilerin “makabline şamil” dediği yürütmeyi geçmişe çeken bir uygulama yaparak çok kötü bir hukuk uygulaması getireceğiz.

Bu madde aynı zamanda, yürürlük maddesinin, 58’inci maddenin (d) bendindeki “27 Şubat 2008 tarihinden itibaren geçerli olmak” gibi bir garabetle maluldür.

Bu nedenlerle bizim önergemize destek veriniz. Tıpkı 38’inci maddede olduğu gibi, muhalefet ile iktidar doğru bir yaklaşımla doğru bir yasa yapsın ve lütfen, bunu da geri çekiniz. Önergemize destek veriniz diyorum.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…  Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair üç önerge vardır.

Malumları olduğu üzere, görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun komisyon metninde bulunmayan ancak tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı İç Tüzük'ün 87'nci maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür. İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre yeni bir madde olarak görüşülmesine komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde görüşme açılır ve bu maddede belirtilen sayıda önerge verilebilir. Bu nedenle, önergeyi okutup Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla, 21 üyesiyle katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.

Şimdi, ilk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 443 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 53’üncü maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin eklenmesini ve madde numaralarının buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

                Nurettin Canikli                                     Oktay Vural                                       İdris Baluken

                      Giresun                                               İzmir                                                 Bingöl

           Ferit Mevlüt Aslanoğlu                         Mehmet Doğan Kubat                               Mehmet Günal

                      İstanbul                                             İstanbul                                              Antalya

                Seyfettin Yılmaz

                       Adana

"Madde 54 - 13/2/2011 tarihli ve 6111 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 17’nci maddesinin (21) numaralı fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

 

"(21) a) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca, tarımsal amaçlı kooperatiflere veya bu kooperatiflerin ortaklarına kullandırılan ve bu fıkrayı değiştiren Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla muaccel hale gelen krediler ile ilgili mevzuatı uyarınca yeniden yapılandırılan ancak taksitleri süresinde ödenmeyen kredi alacaklarının bakiye asılları ile ödenmeyen alacağın vadesinin başlangıç tarihi itibarıyla bu fıkrayı değiştiren Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar yüzde 3 faiz uygulanarak hesaplanacak borç tutarının; bu fıkrayı değiştiren Kanunun yürürlüğe girdiği tarihi izleyen sekizinci ayın sonuna kadar Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Gıda Tarım ve Hayvancılık il müdürlüklerine başvuruda bulunarak ilk taksit 2015 yılı Ekim ayından başlamak üzere ve her yıl ilk taksitin tekabül ettiği ayda toplam beş eşit taksitte, kooperatif tüzel kişiliğine kullandırılan yatırım kredilerinde kalan vade süresinde ödenmesi şartıyla bu alacakların ödenen kısmına isabet eden fer'ilerin tahsilinden vazgeçilir. Ödenmesi gereken tutarların her bir taksit sayısı için (1,05) katsayı uygulanır.

b) Bu fıkrayı değiştiren Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce dava konusu edilmiş ve/veya icra takibi başlatılmış alacaklar için, borçlunun bu fıkra hükümlerinden yararlanmak üzere başvuruda bulunması halinde davalar sonlandırılır ve icra takipleri durdurulur. Bu fıkra kapsamında borçları yapılandırılan kooperatif ve/veya ortaklarının borçları müteakiben tasfiye olunacak alacaklar hesaplarından çıkarılarak vadesi gelmemiş hesaplara aktarılır.

c) Bu fıkra kapsamına giren alacakların tamamının bu fıkrada öngörülen süre ve şekilde ödenmemesi halinde alacak ilgili mevzuatın öngördüğü şekilde hesaplanır ve ödenen tutarlar mahsup edilir.

ç) Bu fıkra kapsamına giren alacaklara karşılık bu fıkrayı değiştiren Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce ödenen tutarlar red ve iade edilmez.

d) Yeniden yapılandırma işlemi borcun maddi ve şahsi teminatının sukutunu icap ettirmediği gibi borçlunun müşterek borçlu ve müteselsil kefillerine de kefaletten çekilme hakkını vermez.

e) Bu fıkra kapsamında ödenmesi gereken taksitlerden birinin süresinde ödenmemesi veya eksik ödenmesi halinde ödenmeyen veya eksik ödenen taksit tutarlarının bu fıkra hükümlerine göre izleyen taksit ile birlikte ödenmesi şartıyla bu fıkra hükümlerinden yararlanılır.

f) Bu fıkraya göre ödenmesi gereken taksitlerden; gecikilen her ay ve kesri için 6183 sayılı Kanunun 51 inci maddesine göre belirlenen gecikme zammı oranında hesaplanacak geç ödeme zammı ile birlikte ödenmesi şartıyla bu fıkra hükümlerinden yararlanılır. Süresinde ödenmeyen veya eksik ödenen taksitlerin belirtilen şekilde de ödenmemesi, ikiden fazla taksitin süresinde ödenmemesi veya eksik ödenmesi halinde bu fıkra hükümlerinden yararlanma hakkı kaybedilir.

g) Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığının görüşü alınarak Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca belirlenir."

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Sayın Başkan, salt çoğunluğumuz vardır, katılıyoruz.

BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmış olduğundan önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açıyorum.

Söz isteyen? Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Böylece, tasarıya yeni bir madde eklenmiştir.

İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 443 sıra sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 53 üncü maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin eklenmesini, diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

                Nurettin Canikli                                  Necati Özensoy                               Mehmet Doğan Kubat

                      Giresun                                               Bursa                                               İstanbul

           Ferit Mevlüt Aslanoğlu                               İdris Baluken                                  Akif Çağatay Kılıç

                      İstanbul                                              Bingöl                                               Samsun

MADDE 54.- 22.04.1983 tarihli ve 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanununa aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"Geçici Madde 19.- 13.02.2011 tarihli ve 6111 sayılı Kanunla Siyasi Partiler Kanununun 74 üncü maddesinde yapılan değişiklik hükümleri, anılan değişikliklerin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesi tarafından sonuçlandırılmamış denetimler hakkında da uygulanır.”

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Önergeye salt çoğunlukla katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Komisyon katıldığı için salt çoğunlukla, önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açıyorum.

Söz isteyen? Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Böylece, tasarıya yeni bir madde eklenmiştir.

Üçüncü önergeyi okutuyorum:

                                     Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 443 sıra sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 53’üncü maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin eklenmesini ve sonraki maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

Nurettin Canikli                 Ferit Mevlüt Aslanoğlu      Mehmet Günal

   Giresun                                    İstanbul                    Antalya

Adil Kurt                                    Recep Özel              Osman Boyraz

   Hakkâri                                     Isparta                     İstanbul

Muhammet Bilal Macit                Mehmet Geldi

   İstanbul                                    Giresun

"Madde 54 - 4572 sayılı Tarım Satış Kooperatif ve Birlikleri Hakkında Kanun'a aşağıdaki Geçici 7 nci madde eklenmiştir.

Geçici Madde 7

1/5/2000 tarihinden sonra Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu (DFİF) kaynaklarından kredi kullanan ve bu maddenin yayımı tarihi itibariyle kredi bakiyesi bulunan Birliklerin, bu maddenin yayımını izleyen üç ay içinde tasfiye kararı almaları ve bu madde hükümlerinden yararlanmak için Bakanlığa başvurmaları halinde, tasfiye süreçlerinin tamamlanması ve Birliğin ticaret sicil kayıtlarının silinmesini takiben, Hazine alacağına dönüşen DFİF kaynaklı kredi borçlarının ve 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre takip edilen borçlan ile kamuya olan diğer borçlarının tasfiye kararının ticaret sicil gazetesinde yayımlandığı tarih itibariyle bakiyelerinin terkin edilmesi hususunda Bakanlığın talebi ve Hazine Müsteşarlığının bağlı bulunduğu Bakanın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu yetkilidir. Birliklerin kamu kurum ve kuruluşlarına olan borçları tasfiye işlemlerinin yürütülmesi ve sonuçlandırılmasına engel teşkil etmez.

Tasfiye kararı alan Birliklerin terkine konu borçlarına ve fer'ilerine tasfiye kararının ticaret sicil gazetesinde yayımlandığı tarihten itibaren faiz ve gecikme cezası tahakkuk ettirilmez. Terkine konu borçlara ilişkin olarak Birlikler ve yöneticileri hakkında yürütülen icra, takip ve haciz işlemleri ilgili idarelerce durdurulur. Bu borçlara ilişkin olarak açılmış davalarda tasfiye ve terkin işlemleri tamamlanana kadar mahkemelerce yargılamanın durdurulmasına karar verilir. Tasfiye sürecinde, üzerinde takyidat bulunan varlıkların satılarak tasfiye edilmesi halinde, bütün takyidatlar bedel üzerine taşınmak suretiyle ilgili kamu idarelerince tasfiye kurulunun bildirimi üzerine kaldırılır. Tasfiye ve terkin işlemlerinin tamamlanması halinde, durdurulmuş olan  icra, takip ve haciz işlemleri ile davalar kendiliğinden düşer.

Birliklerin tasfiyesine ilişkin kendi mevzuatlarındaki hükümler bu madde kapsamında tasfiye kararı alan Birlikler hakkında uygulanmaz.

Birliklerin varlıklarının tasfiyesi sonucunda elde edilecek gelir öncelikle personeline olan borçlarının ödenmesinde kullanılır. Artan değerler 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra İflas Kanununun 206 ncı maddesindeki sıraya göre dağıtılır. Tasfiye süreci tamamlandıktan sonra herhangi bir artı değer kalması durumunda kalan tutar Hazineye aktarılır. Bu maddeye konu kamu alacaklarından kaynaklanan bilanço açıkları için ortaklara ek ödeme yükümlülüğü getirilmez.

Tasfiye ve terkin işlemleri tamamlanmadan tasfiye kararından dönen Birlikler için bu madde kapsamında tahakkuk ettirilmeyen faiz ve gecikme cezaları donduruldukları günden itibaren yeniden hesaplanarak tahakkuk ettirilir ve icra, takip ve haciz işlemleri ile durdurulmuş davalar yürütülmeye devam olunur. Tasfiye kararı alındığı tarih ile tasfiyenin kapatıldığı veya vazgeçme hâlinde vazgeçildiği tarih arasında her türlü zaman aşımı ve hak düşürücü süreler işlemez.

Borçları terkin edilen Birliklerin, söz konusu borçlara ilişkin şahsi sorumluluğu, yargıya intikal eden konularda mahkeme kararı, yargıya intikal etmemiş olanlarda ise Bakanlık incelemesi sonucunda tespit edilmiş olan yönetim kurulu üyeleri ve yöneticileri başka bir Kooperatif veya Birlikte ortak, temsilci, yönetici ve yönetim kurulu üyesi olamazlar. Tasfiye olan Birliğin faaliyet konusu ile ilgili başka bir Birlik kurulamaz.

Bakanlar Kurulu tarafından terkini uygun görülen borçlar ile tasfiye sonrasında Hazineye intikal eden varlıkları mahiyetlerine göre ilgili devlet hesaplarına kaydettirmeye Maliye Bakanı yetkilidir.

Bu maddenin uygulanmasına ve tasfiye işlemlerine ilişkin usul ve esaslar Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın görüşü üzerine Bakanlık tarafından sevk edilecek Bakanlar Kurulu Kararı ile belirlenir."

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Salt çoğunlukla katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmış olduğundan önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açıyorum.

Söz isteyen? Yok.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Böylece, tasarıya yeni bir madde eklenmiştir.

Kanunun yazımı esnasında yeni eklenen maddelerin numaraları teselsül ettirilecektir.

Şimdi, tasarının mevcut maddeleri üzerinden görüşmelere devam edeceğiz.

54’üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 443 sayılı kanun tasarısının 54. maddesinin tasarı metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

                 Mehmet Günal                                      Ali Halaman                                       Erkan Akçay

                      Antalya                                               Adana                                                Manisa

                 Lütfü Türkkan                                       Sümer Oral

                      Kocaeli                                               Manisa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Gerekçe…

Gerekçe:

Bu tasarıyla ilgili olmayan bir madde olduğundan tasarıdan çıkarılmalıdır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

55’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 443 Sıra Sayılı Yasa Tasarısının 55. maddesinin üçüncü fıkrasındaki “satış fiyatı” ifadesinin çıkartılması, ayrıca yedinci fıkranın sonuna “gerektiğinde aynı yıl kapatılmak üzere ilgili kurumlara avans ödemesi yapılır” ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

           Ferit Mevlüt Aslanoğlu                             Bülent Kuşoğlu                                       Musa Çam

                      İstanbul                                              Ankara                                                İzmir

              Rahmi Aşkın Türeli                                Aykut Erdoğdu                                      Özgür Özel

                        İzmir                                               İstanbul                                              Manisa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Özgür Özel, Manisa Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Önergemiz üzerinde söz almış bulunuyorum.

Biraz önce, İstanbul Milletvekilimiz Sayın Aykut Erdoğdu ifade ettiler. Biz, Adıyaman’dan 1 gittik, 10 geldik, gün gelecek, 10 gideceğiz, 1.bin geleceğiz ama Adıyaman’ı sahipsiz, Adıyaman’ın millî iradesini sahipsiz bırakmayacağız. Adıyaman’da partimize verilmiş on binlerce oyun büyük bir haksızlık sonucunda, büyük bir vicdansızlık sonucunda, etik değerler açısından son derece tartışmalı bir şekilde alınıp bir başka yere götürülmesine ne bizim vicdanımız elveriyor ne de Adıyamanlı seçmenler, hatta bizim partimizden olmayan, çok farklı partilerden olan seçmenlerin de gönlü razı gelmiş değil. Gittik, onu bizzat yerinde gördük.

Adıyaman’a gittiğimizde başka bir şey daha gördük. Adıyaman’da bir Güçlü Tekstil vakası var. Malatya Milletvekilimiz Veli Ağbaba tarafından gündeme getirilen, Genel Başkanımızın gündemine aldığı, üzerinde durduğu ve 740 lira yevmiyeyle Güçlü Tekstilde çalışan… Kulaklarımıza inanamadık, Genel Başkan yardımcılarımız defalarca sordu. “Talebiniz neydi sizin?” dediğinde -biz ileri maddi talepler bekliyoruz- “Biz haftada yedi gün, ayda dört hafta, otuz gün aralıksız çalışıyorduk, sadece pazar günleri dinlenmek istedik. Yemekhaneye girilecek gibi değildi, yemeklerimiz yenilecek gibi değildi; yemekhane birazcık düzelsin istedik ve bizi kapının önüne koydu.” dediler Güçlü Tekstil işçileri.

“Peki, sendikanız yok mu?” dedik. “Bir sendika var.” dediler. “O sendikanın adı var, kendisi yok. O sendikaya geçmişte ‘sarı sendika’ diyorlardı, inanmıyorduk ama şimdi ‘ak sendika’ diyorlar ve biz gördük o ak sendikanın ne noktaya getirdiğini bizi.”

Sorduk “Ne yapar bu sendika?” “Hiçbir gün arkamızda durmadı. ‘Arkadaşlar -sendikalı işçilere- sendikadan istifa edin, gidin, sizi alır.’ diye akıl veriyor bu sendika.” dediler

Kime bağlı? HAK-İŞ’e bağlı. Hangi sendika? ÖZ İPLİK-İŞ.

“Peki, bu sendika kendi kendine bu sendikasızlaştırmaya alet oldu, nasıl oluyor bu iş?” dedik. “O da bir şey mi!” dedi oradaki bir hanımefendi. Dedi ki “Bizi bizzat Vali aradı.”

Buradan, yüce Meclise Adıyaman Valisini şikâyet ediyoruz. Sendikalı kadınları aramış teker teker, demiş ki: “Sendikanızdan istifa edin gelin yanıma, sizi işe geri sokacağım.”

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Yok artık!

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Böyle bir ahlaksız teklifin Adıyaman’da yapıldığına inanmıyor musunuz? Kalkın, gidin, Güçlü Tekstilin direniş çadırına girin, orada her birinin başı örtülü güzelim kadınlar var. O kadınlar diyorlar ki: “Bizi teker teker Adıyaman Valisi arıyor sendikamızdan istifa etmemiz için.” Gidin sorun. “Yapmadım” diyorsa, biz 10 CHP milletvekili, o Valiyi de alıp sizlerle birlikte, o eylem çadırındaki o kadınlarla yüzleşmeye razıyız. Hepimiz şahidiz. (CHP sıralarından alkışlar)

OKTAY VURAL (İZMİR) – Memlekette vali kalmadı ki, hepsi AKP’li.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - O kadınlar “Çocuğumuza süt alamıyoruz, evimize ekmek götüremiyoruz.” diye ağlıyorlar. O kadınların hepsinin başı bağlı. Hani bir türban sorunu var ya, hep üzerinden siyaseten rant elde ettiğiniz. Arkadaşlar, türbanlı kadının gözünün yaşı da, türbansız kadının gözünün yaşı da aynı akar, aynı. Bir kere bunu anlayın. Türban neyi örter tartışmıyoruz burada, hepsine saygımız var ama türban yoksulluğu örtmez, türban bu yapılan ahlaksızlığı örtmez “türban” dediğiniz şey oradaki sendikalının emek hırsızlığını örtmez.

EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Özgür, sakin ol. Niye bağırıyorsun?

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - İki milletvekili görevlendirin de gitsin oradaki zavallı insanlarla görüşsünler.

Güçlü Tekstil işçileri diyor ki: “Maaşımızdan kesilip aidat ödediğimiz HAK-İŞ bize sahip çıkmadı.

MUSA ÇAM (İzmir) – Salim Uslu yok mu burada?

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Hepimizin oy verdiği Adalet ve Kalkınma Partisi bize sahip çıkmadı. Bize bir tek sahip çıkan Cumhuriyet Halk Partisi var, onun dışında bütün kapılar yüzümüze kapandı.” “Hayır.” mı diyorsunuz? Hodri meydan! Çadır orada, 200 Güçlü Tekstil işçisi orada, atadığınız, arkasında durduğunuz, il başkanı gibi kullandığınız Adıyaman Valisi orada. Hodri meydan! Kalkın gidin, yüzleşin Adıyaman’la.

Oraya Mehmet Metiner gitmiş, demiş ki: “Arkadaşlar, şov yapıyorsunuz.” Mehmet Metiner gibi her gittiği yerde, her oturduğu koltuktan bir olay çıkaran…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) -… her işi polemik olan böylesi bir insanı oraya yollamaya ve o işçilerle dalga geçmeye utanmıyorsunuz.

Yazıklar olsun! Yazıklar olsun! Yazıklar olsun! (CHP sıralarından ”Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

56’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, sataşma var, sataştı Özgür Özel. Belki söz hakkı doğmuştur, söz isteyen varsa cevap versin Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Ağbaba, söz istiyorsanız veririm efendim.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Hayır, ben değil. Özgür Özel ağır sataşmada bulundu, ağır hakaretlerde bulundu!

BAŞKAN – 57’nci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 443 sıra sayılı yasa tasarısının 57. maddesinin sonuna aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ederiz.

           Ferit Mevlüt Aslanoğlu                             Bülent Kuşoğlu                                       Musa Çam

                      İstanbul                                              Ankara                                                İzmir

              Rahmi Aşkın Türeli                                  Veli Ağbaba

                        İzmir                                                Malatya

“Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. en geç 30.06.2013 tarihi itibariyle özelleştirme programından çıkartılır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Veli Ağbaba, Malatya Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Ben de Özgür Özel, Aykut Erdoğdu ve 10 milletvekili arkadaşımla Adıyaman’a gittim, orada yaşanan ahlaksızlığı, Adıyamanlıların bu ahlaksızlığa göstermiş oldukları tepkileri kulaklarımla duydum. Diyorlar ki Adıyamanlılar: “Hırsızlık sadece cepten para çalmakla olmaz. Hırsızlık sadece bakkaldan bisküvi çalmakla da olmaz. Hırsızlık sadece Antep’te dükkânlardan baklava çalmakla da olmaz. En büyük hırsızlık, en büyük namussuzluk oy çalmaktır.” (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, tabii bir mesele var. Bu meseleyi de arkadaşlar sordukları için “Adıyaman’da ne gördün?” diye sordukları için söyledim.

Şimdi, bir mesele var “şeker fabrikaları” diye bir meselemiz var Malatya’da ve Türkiye’de. Burada da yaşanan şeyler Türkiye’de diğer yaşanan şeylerden farklı değil. Bu şeker fabrikaları yıllardan beri zarar ediyor. Niye zarar ediyor? Çünkü, Hükûmet bunların zarar etmesini istiyor. Özelleştirme kapsamına almak için, fabrikalar zarar etsin diye uğraşıyor. Geçtiğimiz yıl, biz, Cumhuriyet Halk Partisi, bu yolsuzluğu, bu şeker fabrikasında “özelleştirme” adı altında yapılan yolsuzluğu çok büyük uğraşlarımızla ortaya çıkardık ve bunu Meclis gündemine getirdik ve sağ olsunlar, iktidar partisindeki arkadaşlar özelleştirmeyi ertelediler. Ancak hâlâ, maalesef, özelleştirme kapsamından şeker fabrikaları çıkartılmış değil. Biz, şeker fabrikalarının mutlaka özelleştirme kapsamından çıkarılmasını istiyoruz. Çünkü, özelleştirme kapsamında olduğu için 2004’ten bu yana, şeker fabrikalarına hâlâ bir tek çivi çakılabilmiş değil. Bu nedenle zarar ediyor şeker fabrikaları.

Zarar eden sadece şeker fabrikaları mı değerli arkadaşlar? Bakın, zarar eden, o şeker fabrikalarına nakliye yapan nakliyeciler, oradan ekmek yiyen insanlar. Şeker pancarı eken Malatya’daki 5 bin aile maalesef ekim yapamıyor ve üretim yapamadığı için zor durumda kalıyor.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bir de şeker fabrikasında kangren olmuş bir sorun var: “Geçici işçi” dediğimiz, yılda 120 gün, 90 gün çalışan bir işçi grubu var ki bunlar tam bir kölelik sistemi. 24 yıl çalışmış -biraz önce konuştum- 7 yıl gibi gözüküyor, 30 yıl çalışmış 2.500 gün çalışmış gibi gözüküyor. Bunların emekli olması Sayın Bakan… Sayın Bakan tabii, bizi duymuyor. Sayın Bakan, bunların emekli olması için bir yüz yıl falan gerekiyor. Bu işçilerin sesini duymanızı vicdanı olan herkesten rica ediyorum. Bu insanların emekli olması mümkün değil, şeker fabrikasında çalışan işçilerin. Bakanın da işçi umurundaydı. Bakan duymuyor tabii.

Şimdi, arkadaşlar, bir de Karayolları denen bir kurum var. Karayollarında, değerli arkadaşlar, 8. Bölge Müdürlüğündeki bir ihaleyi anlatacağım size, dinlerseniz memnun olurum değerli milletvekilleri, dikkatle dinlerseniz. 8. Bölge  Müdürlüğü Elâzığ -merkez şube- Adıyaman, Bingöl, Malatya, Arapgir, Tunceli… 1 Nisan itibarıyla, AKP’nin “özelleştirme” adı altında peşkeş uygulamaları sonucunda sözde ihale edilerek 40,3 milyon TL’ye müşavir firmaya devredilmiş. Karayolları uhdesinde taşeron olarak çalışan işçiler de ortada yargı kararı olmasına rağmen, bu ihale kapsamında, Karayollarının hizmetleri gibi, ihaleyi alan firmaya devredilmiştir. Bakın, burada dikkatinizi çekiyorum. Karayollarında taşeron olarak çalışan işçiler ihaleyi alan firmaya devredilmiş. Bu ne zaman olmuş? 2013 yılının 1 Nisanında olmuş. Bu örneği en son, biz, Afrika’da köle pazarında satılan Afrikalı insanlardan biliyoruz. Hâlâ, 2013 yılında insanları satmak, en azından, en hafif deyimiyle ayıptır, günahtır arkadaşlar. Böyle bir rezillik olabilir mi? Ve bu yapılan ihalede tamamen -işçiler bağırıyor, sendika bağırıyor, Elâzığ’daki sendika bas bas bağırıyor- farklı şeyler var, farklı kokular geliyor.

Bakın, buranın maliyeti 19 milyon TL, Karayolları bu ihaleyi 41 milyon TL’ye veriyor arkadaşlar, 41 milyon TL’ye. Bu fark kimin cebine gidiyor bilemiyorum. Üstelik ihaleyi alan firmanın yol yapım işlerinde kullanacağı bütün malzemeyi de yine devlet veriyor. Devletin kullanmış olduğu araç gereçler, greyderi, makinesi ise maalesef, değerli arkadaşlar, Karayollarının parklarında çürümeye terk ediliyor. Bu Karayolları tam, başlı başına bir facia. Buradaki taşeron sistemi tam bir köle düzeni, sistemi. Hastanelerde, kara yollarında, tarım işletmelerinde, her tarafta…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VELİ AĞBABA (Devamla) - …taşeron işçiler çalıştırılıyor. Değerli arkadaşlar, bu düzen köle düzenidir. Köle düzenine destek verenleri de kınıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

58’inci madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 443 sıra sayılı Kanun Tasarısının 58 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                Nurettin Canikli                                    Ramazan Can                                        Recep Özel

                      Giresun                                             Kırıkkale                                              Isparta

                 Osman Boyraz                              Muhammet Bilal Macit

                      İstanbul                                             İstanbul

"Madde 58 - Bu Kanunun;

a) 2, 8, 14, 22, 23 ve 42 nci maddeleri 29/6/2012 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,

b) 16 ve 17 nci maddeleri 1/1/2014 tarihinde,

c) 19 uncu maddesi 1/5/2013 tarihinde,

ç) 45 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi yayımı tarihinden altı ay sonra,

d) 52 nci maddesi 27/2/2008 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,

e) Diğer hükümleri yayımı tarihinde, yürürlüğe girer.

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 443 sıra sayılı yasa tasarısının 58. maddesinin (a) bendindeki 29/6/2012 tarihinin madde metninden çıkarılmasını arz ederiz.

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu                                           Kazım Kurt                                      Bülent Kuşoğlu

    İstanbul                                                              Eskişehir                                             Ankara

                             Mahmut Tanal                                Ali İhsan Köktürk

                                İstanbul                                                Zonguldak

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 58 nci maddesinin (a), (c), (d) bendinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Oktay Vural                                                          Erkan Akçay                                    Mustafa Kalaycı

    İzmir                                                                    Manisa                                               Konya

                       Mehmet Günal                                       S. Nevzat Korkmaz

                           Antalya                                    Isparta

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Erkan Akçay, Manisa Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 58’inci madde üzerinde verdiğimiz önerge hakkında söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Vakıflar Kanunu’nun 28’inci maddesine göre, Vakıfbank, 2008’den beri her yıl kurumlar vergisi matrahının yüzde 10’unu vakıf kültür varlıklarının onarımında kullanılmak üzere Vakıflar Genel Müdürlüğüne aktarmak durumundadır. 2008-2011 yılları arasında vakıf kültür varlıklarının onarımı için aktarılması gereken toplam 756 milyon lira henüz aktarılmamıştır.

Tasarının 53’üncü maddesiyle Vakıflar Kanunu’nun 28’inci maddesinin ikinci fıkrası 27 Şubat 2008 tarihinden geçerli olmak üzere kaldırılarak Vakıfbank tarafından Vakıflar Genel Müdürlüğüne aktarılması gereken kesintilere ilişkin hüküm ortadan kaldırılmaktadır ve bu 58’inci maddede de bu 53’üncü maddenin yürürlük tarihi geriye yönelik olarak 27 Şubat 2008 tarihinden geçerli hâle getirilmektedir.

Hükûmet bu düzenlemeye gerekçe olarak Vakıfbankın halka açık olmasını ve özelleştirme sürecinin olumsuz etkilenme ihtimalini göstermektedir. Ancak, 2008 yılında Vakıflar Kanunu çıkarılırken de bu Vakıfbank özelleştirme sürecinde halka açık bir şirketti. Hükûmet, 2008 yılından bu yana Vakıfbanktan Vakıflar Genel Müdürlüğüne ödeme yapmayan kişilerle ilgili soruşturma açmak yerine, bu yanlışlığın üstünü örtmek için geriye yönelik olarak bir hüküm koymaktadır. Vakıfları yakından ilgilendiren ve çok önemli olan bu kanun görüşmelerinde, vakıflardan sorumlu Başbakan Yardımcısı ve Hükûmet Sözcüsü Sayın Arınç’ın burada bulunmaması, Hükûmetin vakıflara verdiği önemin de bir göstergesidir. Bizler vakıf medeniyetinin mensuplarıyız ancak yüzlerce vakıf yok olmuştur, binlerce tarihî eser gerekli restorasyon çalışmaları yapılamadığı için bakımsız bir hâldedir. Vakıflar Genel Müdürlüğü restorasyon için para sıkıntısı çekerken mazbut vakıflara ait kültür varlıklarının onarımı nasıl yapılacaktır?

15 Kasım 2000 tarihinde Türkiye Vakıflar Bankası Kanunu’nda değişiklik yapılmasına ilişkin kanun tasarısı görüşmeleri yapılmıştı. Bu kanun tasarısı görüşmeleri sırasında Sayın Bülent Arınç’ın konuşmasından kısa bir aktarma yapmak istiyorum. Bu, on küsur yıllık zaman dilimi içerisinde düşülen çelişkiyi ortaya koyması bakımından da ilginç bir örnek olacak. Sayın Arınç, bu tasarıyla elde edilecek gelirin -yani Vakıflar Bankası kanunuyla ilgili vakıfların elde edeceği gelirin- Türkiye’mizde çok zengin bulunan vakıf eserlerinin ihyası için, restoresi, onarımı için harcanması gerektiğini ifade ediyor. Bütün bunlara katılmamak mümkün değil. “Vakıf mallarının sahibi devlet olmadığı gibi, Vakıflar Bankasının sahibi de devlet değildir. Bu durumda devletin kendisinin olmayan bir bankayı satışa çıkarması,  hem Anayasa’nın 2’nci maddesinde ifadesini bulan hukuk devleti ilkesine hem de evrensel hukuk kurallarına aykırıdır. Türkiye Vakıflar Bankasının satılması hem bu bankanın kuruluş gerekçesine hem de 4588 sayılı Yetki Kanunu’na aykırıydı ve bankanın da kuruluş amacına aykırıdır.” diyor.

Şimdi, Allah’ın hikmeti değerli arkadaşlar, Vakıflar Genel Müdürlüğü, vakıflara yeterli parayı aktarmıyor. diye muhalefetteyken başkalarını eleştiren Sayın Arınç’a şu anda vakıflar bağlı.

Tasarının 53’üncü maddesiyle vakıf kültür varlıklarının onarımında kullanılmak üzere Vakıfbanktan Vakıflar Genel Müdürlüğüne aktarılan bu paraların kesilmesini son derece yanlış buluyoruz.

AKP tarafından 2008 yılında çıkartılan Vakıflar Kanunu ile 292 taşınmaz iade edilmiş, 15 taşınmazın bedelinin ödenmesine karar verilmiş, 1.220 taşınmazın iadesiyle ilgili talep de değerlendirme aşamasındadır. Her konuda beyanat veren Hükûmet üyeleri ve sözcüleri, azınlık vakıflarına mal iadesi için uğraştığı kadar, Vakıflar Genel Müdürlüğünce yönetilen mazbut vakıfların ve kültür varlıklarının onarımıyla uğraşsa, ülkemizdeki mazbut vakıflar ve tarihî eserler kurtarılmış olurdu.

Bu düşüncelerle önergemize desteğinizi bekler, saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 443 sıra sayılı yasa tasarısının 58. maddesinin (a) bendindeki 29/6/2012 tarihinin madde metninden çıkarılmasını arz ederiz.

Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyor Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Kamer Genç, Tunceli Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, Meclis o kadar keyfî yönetiliyor ki biraz önce burada iki tane maddeyle ilgili bir önerge işleme koydu bu Başkan. Bunlardan birisi 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu’yla ilgili önerge, birisi de 4572 sayılı Tarım Satış Kooperatifleri Kanunu’yla ilgili önerge.

Şimdi, bu elimizdeki tasarıda veya teklifte bu iki kanunla ilgili herhangi bir madde, hiçbir şey yok, herhangi bir maddenin değiştirilmesi veya geçici madde eklenmesi. İç Tüzük’ün 87’nci maddesi açık, diyor ki:Değişiklik önergesi eğer görüşülmekte olan bir kanunda yoksa verilen değişiklik önergeleri işleme konulmaz. Açık, İç Tüzük hükmü açık, öyle değil mi Canikli?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Doğru.

KAMER GENÇ (Devamla) – Peki, niye işleme koydun? Niye koydun, niye? Niye koydunuz?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Söyleyeceğim.

KAMER GENÇ (Devamla) – Peki, bu Meclis İç Tüzük’e göre yönetilmiyor mu arkadaşlar? Burada oturan Başkan Vekili neyi temsil ediyor? Yani, İç Tüzük’ü hesabına geldiği zaman görürsün, istemediğin zaman görmezsin. Böyle bir Meclis yönetimi olmaz, bu kadar keyfîlik olmaz. O bakımdan…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Bu kadar vekil…

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, isterse hepsi istesin. Hepsi istedi diye Türkiye’yi mi satacağız? Yani, şimdi, bu Meclisin hepsi istesin, biz Türkiye’yi satalım, değil mi? Böyle bir laf olur mu? Böyle bir uygulama olur mu? Açık seçik, 87’nci maddeye aykırı iki tane önergeyi işleme koydunuz ve kanun maddesi hâline getirdiniz. O zaman bu Meclisin güvenilirliğini nasıl sağlayacaksınız? Bu Meclis nasıl dürüst çalışacak? Bu Meclis hangi Başkanına, hangi Başkan Vekiline güvenecek? Bu, gerçekten affedilmez bir hatadır. Bana göre bu kadar İç Tüzük’ü askıya alan bir kişinin de bu kürsüde oturmaması lazım.

Şimdi, değerli milletvekilleri, yani dert o kadar çok ki hangisinden bahsedelim.

Mesela ben KİT Komisyonundayım. Geçen hafta Türkiye Denizcilik İşletmelerinin hesaplarını inceliyoruz. Burada 13 tane limanın 6’sı gelir paylaşımı suretiyle bazı şirketlere verilmiş; 97’de verilmiş, bugüne kadar… Arkadaşlar, bir genel müdür var orada. Sordum: Kaç senedir genel müdürsün?” Adam hiç tahsilat yapmamış, zaman aşımına uğratmış. Diyorum ki: Yahu, o zaman sen hangi sıfatla burada oturuyorsun? Yani, bu devletin 700-800 bin dolarlık alacakları kalmış.

Bir de Giresun Limanı’nda şöyle bir olay olmuş: Giresun Limanı’nda bir binayı kamulaştırmış Karayolları. Bundan 1 trilyon 600 milyar lira kamulaştırma bedeli almış. Şimdi bu gelir paylaşımı. Yani, idare, bununla sözleşme yaparken demiş ki: “Senin aldığın gelirin yüzde 75’i senin, yüzde 25’i benim.”

 NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Doğru söylüyor.

KAMER GENÇ (Devamla) - Ama işletme dışında da yüzde 2’si.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Dava açıldı.

KAMER GENÇ (Devamla) – Getirmiş o parayı, hem de aşağı yukarı 700 bin dolar borcu olan Çakıroğlu firmasına vermişler. Böyle bir şey olur mu? Diyoruz ki: Kardeşim, bu devlet malı. Sana otuz seneliğine gelir paylaşımı için verilmiş. E, peki sen nasıl bu parayı ona verdin?

Arkadaşlar, yine, geçen hafta, spor oyunlarıyla ilgili, 2020 Olimpiyat Oyunları için İstanbul’un hesaplarını inceliyoruz. İstanbul Büyükşehir Belediyesine bağlı spor kulübü -İstanbul olimpiyatlarına olan- 1 trilyon 435 milyar liralık borcunu ödemiyor.

Yine, İstanbul Belediyesi, başka bir yerde hizmet yapıyor, kanuna göre gelirinin yüzde yarımını bu olimpiyat oyunları hizmetlerinin zamanında yapılması için ona vermesi lazımken gidiyor, başka bir yerde yapılan, yaptığı hizmetin aidatını –ödemiyor- “Efendim, ben orada yaptığım hizmeti buna sayarım.” diyor. E, şimdi, yani öyle bir keyfîlik var ki ne hukuk dinliyor ne hakkaniyet var ne bir şey var.

Dolayısıyla, şimdi, 2020 Olimpiyatlarını Türkiye'nin, İstanbul’un kazanamaması eğer hizmetin zamanında kavuşturulamamasından kaynaklanıyorsa bunun tek sorumlusu İstanbul Belediye Başkanı. Ama, sizin Belediye Başkanında binlerce imar yolsuzluğu var, hakkında binlerce soruşturma dosyaları var, İçişleri Bakanı soruşturma iznini vermiyor, dolayısıyla soruşturma açılmıyor. Danıştaya gidenler… Soruşturma izni verilmesi konusunda Danıştayın verdiği iptal kararları da maalesef savcılara geliyor, savcılar da korkularından bu soruşturmaları açmıyorlar.

Bu kanun da bir rant kanunudur. Yine, devletin belirli kaynaklarının yandaşlara çarçur edilmesine ilişkin bir kanundur. Dolayısıyla bu kanuna karşıyım.

Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Genç, İç Tüzük’le ilgili yaptığınız açıklamalar doğru ancak yanlış öğretmişsiniz demek ki Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – “Doğru”su yok Sayın Başkan, orada görev yapacaksınız. Burada 2820 sayılı Kanun var mı? Nasıl işleme koyuyorsun?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN -Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 443 sıra sayılı Kanun Tasarısının 58 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Nurettin Canikli (Giresun) ve arkadaşları

"MADDE 58- Bu Kanunun;

a) 2, 8, 14, 22, 23 ve 42 nci maddeleri 29/6/2012 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,

b) 16 ve 17 nci maddeleri 1/1/2014 tarihinde,

c) 19 uncu maddesi 1/5/2013 tarihinde,

ç) 45 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi yayımı tarihinden altı ay sonra,

d) 52 nci maddesi 27/2/2008 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,

e) Diğer hükümleri yayımı tarihinde,

yürürlüğe girer.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kanun Tasarısının 38 inci maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasına paralel olarak teselsül ettirilen maddelerin yürürlük maddesinde yeniden düzenlenmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

59’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tümünü oylamadan önce, İç Tüzük 86 gereğince oyunun rengini belli etmek üzere lehte söz isteyen Nurdan Şanlı, Ankara Milletvekili? Yok.

Aleyhte söz isteyen…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Lehte Sayın Kubat…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Tamam, bırak, lehte yok, aleyhe geçti artık.

BAŞKAN - Aleyhte söz isteyen Mehmet Günal, Antalya Milletvekili.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bir torba kanun tasarısını daha görüşmüş olduk. Tabii, az önce komisyon sıralarında otururken arkadaşlarımız espri yaptılar, “Böyle bir tablo gözükmez.” dediler. Nadiren de olsa bazı maddeler üzerinde bütün grupların uzlaşabildiği bazı önergeler veriliyor. Bizim haklı olarak vermiş olduğumuz ve ısrarla söylediğimiz önergeleri ise bazen iktidar taassubu içerisinde kabul etmiyorsunuz. Eksikliklerini önerdiğimiz ve ortak önergelerle çıkarılan konularda teşekkür ediyoruz ancak bizim uyarılarımıza rağmen değişmeden geçen maddelerle ilgili de çekincelerimizi sürdürüyoruz. Onun için söz aldım.

Kanunun geneline Milliyetçi Hareket Partisi olarak karşı değiliz ama içinde özellikle bazı maddeler var ki… Merkez Bankasıyla ilgili olanı özellikle söyledim, önemini de sizlere anlattım. Vakıfbankla ilgili olarak da yapılan çalışmanın şu andaki amacı ve geçmişteki düzenlemeden ziyade, kanuna uygun olarak kesilmesi gereken paralar kesilsin, bundan sonra da alınmayacaksa alınmasın dedik. O nedenle, biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak her zaman uzlaşmacı, yapıcı, yol göstericiyiz ancak yanlış olan şeyleri de uyarmak muhalefet olarak bizim görevimiz. Dolayısıyla, doğru taraflarıyla, eğri taraflarıyla, eksikleriyle beraber yine geldik. İnşallah, yarın, tekrar, bu da yanlış oldu deyip yeni bir şeye gelmeyiz. Kanun yapma tekniği açısından bunlar hem boşuna zaman kaybına yol açıyor hem de demin belirtmiş olduğum ekonomik, sosyal konularda yapmamız gereken yasama çalışmalarının da önüne geçiyor. Biz istiyoruz ki bir an önce bu kısır çekişmelerden kurtulalım, siyasi tartışmalardan kurtulalım; gerçek sorunları, yapısal sorunları çözelim diyoruz.

Ben bu nedenle söz aldım. Tekrar, eksiklikleriyle beraber hayırlı uğurlu olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

İkinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

 

VIII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık Yakut’un, UEFA Şampiyonlar Ligi’ndeki temsilcimiz Galatasaray Spor Kulübüne başarılar dilediğine ilişkin konuşması

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, UEFA Şampiyonlar Ligi’ndeki temsilcimiz Galatasaray Spor Kulübümüze çeyrek final ilk maçında İspanya temsilcisi Real Madrid karşısında başarılar diliyorum. (Alkışlar)

 

VII- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

4.- Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Ödeme Güçlüğü İçinde Bulunan Bankerlerin İşlemleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, Ankara Milletvekili İzzet Çetin'in; 4447 Sayılı İşsizlik Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Aydın Ağan Ayaydın'ın; 4447 Sayılı İşsizlik Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa Baloğlu'nun; Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile Harçlar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (1/747, 1/36, 2/883, 2/1285, 2/1325) (S. Sayısı: 443) (Devam)

 

BAŞKAN –Oylama için iki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:

 

“Kullanılan oy sayısı

:

250

 

 

Kabul

:

220

 

 

Ret

:

30

(x)

 

Kâtip Üye

Tanju Özcan

Bolu

Kâtip Üye

Fatih Şahin

Ankara”

Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

5’inci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Ukrayna Bakanlar Kurulu Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

 

5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Ukrayna Bakanlar Kurulu Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/614) (S. Sayısı: 293) (xx)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.

Komisyon raporu 293 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…  Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ VE UKRAYNA BAKANLAR KURULU ARASINDA HAVA ULAŞTIRMA ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA

DAİR KANUN TASARISI

 

MADDE 1- (1) 22 Aralık 2011 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Ukrayna BakanlarKurulu Arasında Hava Ulaştırma Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

 

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

 

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bir dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Ukrayna Bakanlar Kurulu Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı    : 239

Kabul                         : 235

Ret                            : 3

Çekimser                    : 1(*)

Kâtip Üye                    Kâtip Üye

Tanju Özcan                Fatih Şahin

   Bolu                          Ankara”

 

BAŞKAN – Böylece tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.53

 

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 19.53

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Tanju ÖZCAN (Bolu), Fatih ŞAHİN (Ankara)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 87’nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

6’ncı sırada yer alan, Güneydoğu Avrupa Afetlere Hazırlık ve Önleme Girişiminin Kurumsal Çerçevesi Hususunda Mutabakat Muhtırasının ve Ekinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

 

6.- Güneydoğu Avrupa Afetlere Hazırlık ve Önleme Girişiminin Kurumsal Çerçevesi Hususunda Mutabakat Muhtırasının ve Ekinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/346) (S. Sayısı: 84)

 

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

7’nci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

 

7.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/687) (S. Sayısı: 340)

 

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 4 Nisan 2013 Perşembe günü saat 14.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

                                                                               Kapanma Saati: 19.55



(x) 443 S. Sayılı Basmayazı 2/4/2013 tarihli 86’ncı Birleşim tutanağına eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 293 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(*) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.