TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
79’uncu
Birleşim
19
Mart 2013 Salı
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve
kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Sadık Yakut’un, 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale
Zaferi’nin 98’inci yıl dönümüne ilişkin konuşması
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Çanakkale
Milletvekili İsmail Kaşdemir’in, 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale
Zaferi’nin 98’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Bolu Milletvekili
Tanju Özcan’ın, PTT Birinci Lig’de yaşanan olumsuzluklara ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Kayseri
Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Zaferi’nin
98’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın, AK PARTİ
Grubu adına, 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Zaferi’nin 98’inci yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
2.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, 18 Mart
Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Zaferi’nin 98’inci yıl dönümü nedeniyle
Çanakkale’de yapılan törende yaşananlara ve tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
3.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın, 108 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın tümü üzerindeki görüşmeler
sırasında, değerler üzerinden yapılan siyasetin o değerlere zarar vereceğine,
Çanakkale Zaferi’nin Türk milletinin zaferi olduğuna ve bu zaferleri Türk milletinin
elinden almaya kimsenin gücünün yetmeyeceğine ilişkin açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL
KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması
Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Eser Danışoğlu ve 31 milletvekilinin, Marmara Denizi’nde
gerçekleşen yasa dışı ve aşırı avlanmaların boyutunun ve alınan önlemlerin
etkinliğinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/544)
2.- Antalya
Milletvekili Yıldıray Sapan ve 24 milletvekilinin, örtü altı tarımın içinde
bulunduğu sıkıntıların nedenlerinin ve sonuçlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/545)
3.- Trabzon
Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu ve 22 milletvekilinin, ÇAYKUR'da
mevsimlik işçi statüsünde çalışan üniversite mezunu çay eksperlerinin
sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/546)
B) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkan Vekili Meral Akşener başkanlığındaki bir heyetin, Rusya
Federasyonu Tataristan Cumhuriyeti Devlet Konseyi Başkanı Farid Muhametşin’in
davetine icabet etmek üzere Rusya Federasyonu’na resmî ziyarette bulunmasına
ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresi (3/1183)
C) Önergeler
1.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçay’ın, (2/170) esas numaralı Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/101)
D) Çeşitli İşler
1.- Genel Kurulu ziyaret eden Romanya Temsilciler Meclisi
Dışişleri Komitesi Başkan Yardımcısı Natalia Intotero ve Romanya Senato
Dışişleri Komitesi Kâtip Üyesi Ben Oni Ardelean’a Başkanlıkça “Hoş geldiniz.”
denilmesi
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- CHP Grubunun,
Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka ve 25 milletvekili tarafından emeklilerin
yaşadığı sorunların araştırılması amacıyla 26/2/2013 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına vermiş oldukları Meclis araştırması önergesinin,
Genel Kurulun 19/3/2013 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunması ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
B) Danışma Kurulu
Önerileri
1.- Danışma Kurulunun,
Genel Kurulun çalışma saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden
düzenlenmesine ilişkin önerisi
VIII.- SÖZLÜ SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün,
Ardahan Millet Bahçesi’nin düzenlenmesine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü
soru önergesi (6/70) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
2.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
enflasyon oranlarının hesaplanması yöntemine ilişkin Kalkınma Bakanından sözlü
soru önergesi (6/305) Cevaplanmadı
3.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün,
Ardahan’da kamu yatırımları için ayrılan ödenek miktarının artırılmasına
ilişkin Kalkınma Bakanından sözlü soru önergesi (6/500) Cevaplanmadı
4.- Ankara Milletvekili Zühal Topcu’nun,
Bakanlıkta ve Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda özürlü personel istihdamına
ilişkin Kalkınma Bakanından sözlü soru önergesi (6/633) Cevaplanmadı
5.- Manisa Milletvekili Hasan Ören’in,
Çeçenistan’da faaliyet gösteren firmaların yaşadıkları sorunlara ve işçilerin
mağduriyetine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/689) ve Kalkınma Bakanı
Cevdet Yılmaz’ın cevabı
6.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, ekonomik krizin etkilerinin azaltılmasına yönelik çalışmalara
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/747) ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmaz’ın cevabı
7.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, yoksulluk sınırı altında kalan vatandaşlarımızın mağduriyetinin
giderilmesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/749) ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
8.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, Esnaf ve Sanatkârlar Odası üyelerinin ÖTV’siz akaryakıt
imkânından faydalanmalarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/869) ve
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
9.- Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş’ın,
kira ödenen kamu binalarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/920) ve
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
10.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, tekstil sektöründe yaşanan sıkıntılara ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/1026) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
11.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun,
TOKİ’nin elde ettiği gelir miktarına ve devam eden projelere ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1122) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
12.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
Adana ili ve ilçelerinde yürütülen proje ve yatırımlara ilişkin Kalkınma
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1143) Cevaplanmadı
13.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, Çevre ve Şehircilik Bakanlığına hizmet binası yapılmasına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1225) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın
cevabı
14.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, Maliye Bakanlığına yeni bir sosyal tesis yapılacağı iddialarına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1227) ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmaz’ın cevabı
15.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, asgari ücret tespit komisyonuna ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/1230) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
16.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, gençlerin, kadınların ve engellilerin istihdamının teşvik
edilmesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1231) ve Kalkınma Bakanı
Cevdet Yılmaz’ın cevabı
17.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, işsizlik sorununa ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/1232) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
18.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun,
ülkemizde faaliyet gösteren bankaların şube sayılarına ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/1291) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
19.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun,
ülkemizde faaliyet gösteren yerli ve dış kaynaklı banka sayısına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1293) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın
cevabı
20.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, yol yapım ve bakım hizmetleri için Kahramanmaraş İl Özel
İdaresine kaynak aktarılıp aktarılmayacağına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/1338) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
21.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun,
eşit işe eşit ücret uygulamasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/1357) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
22.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, Afşin-Elbistan A Termik Santraline filtre ve atık su tesislerinin
kurulmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1371) ve Kalkınma Bakanı
Cevdet Yılmaz’ın cevabı
23.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
Adana ve ilçelerindeki serbest bölgelerdeki yatırımlara ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/1445) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
24.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
TÜİK’te çalışan 4-C’li personele ilişkin Kalkınma Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1449) Cevaplanmadı
25.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün,
Ardahan’ın kalkınması için başta hayvancılık ve eğitim olmak üzere Devlet
yatırımlarının artırılması ihtiyacına ilişkin Kalkınma Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1640) Cevaplanmadı
26.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, tekstil ve hazır giyim sektöründe girdi ve finansman
maliyetlerinin artmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1704) ve
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
27.- Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan’ın,
Datça Hükûmet Konağı ve öğretmenevinin fiziki yetersizliğine ilişkin Çevre ve
Şehircilik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1766) ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmaz’ın cevabı
28.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, ülkemizdeki süt tüketimine ve fiyatlarına ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/1835) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
29.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, ülkemizde maden araması yapan yabancı firmalara ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/1838) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
30.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün,
hane halkı sağlık araştırmalarına ilişkin Kalkınma Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1917) Cevaplanmadı
31.- Gaziantep Milletvekili Mehmet
Şeker'in, Bakanlığın kurumsal kimliğinin oluşturulmasına yönelik harcamalara
ilişkin Kalkınma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1953) Cevaplanmadı
32.- İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın
Türeli’nin, İşsizlik Sigortası Fonu’ndan yapılan ödemelere ilişkin Kalkınma
Bakanından sözlü soru önergesi (6/2034) Cevaplanmadı
33.- İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın
Türeli’nin, gelir yöntemiyle millî gelir hesaplanmasına ilişkin Kalkınma
Bakanından sözlü soru önergesi (6/2035) Cevaplanmadı
34.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün,
SODES Projesi kapsamında finanse edilen sportif projelere ilişkin Kalkınma Bakanından
sözlü soru önergesi (6/2320) Cevaplanmadı
35.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, şehir içi toplu taşıma hizmetlerinde kullanılan akaryakıtta KDV
oranının düşürülmesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2407) ve
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
36.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün,
Ardahan’ın Posof ilçesine bağlı bir köyde yapılan kadastro çalışmalarına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2438) ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmaz’ın cevabı
37.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, pirinçteki KDV’nin düşürülmesi talebine ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/2508) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
38.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün,
kalkınma öncelikli illerde görev yapan Devlet memurlarına daha yüksek ücret ödenmesi
talebine ilişkin Kalkınma Bakanından sözlü soru önergesi (6/2532) Cevaplanmadı
39.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri’nin, 2012 yılında Ankara’ya yapılan yatırımlara ilişkin Kalkınma
Bakanından sözlü soru önergesi (6/2730) Cevaplanmadı
40.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, Orta Ceyhan Menzelet II. Merhale Sulama Projesi’ne ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/2762) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
41.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, Ayvalı Sulama Projesi’ne ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/2767) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
42.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
açlık ve yoksulluk sınırı verilerine ilişkin Kalkınma Bakanından sözlü soru
önergesi (6/2793) Cevaplanmadı
43.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, tarımsal dış ticaret açığına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/2819) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
44.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, ormancılıkta vardiya uygulamasına geçilmesine ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/2944) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
45.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, geçici orman işçilerine kadro verilmesine ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/2945) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
46.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, orman teşkilatına kadro verilmesine ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/2947) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı:
156)
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı
ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve
İçişleri Komisyonu Raporları (1/619) (S. Sayısı: 310)
4.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Kazakistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Bilim ve Teknoloji
Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/374) (S. Sayısı: 108)
5.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Bilimsel ve
Teknolojik İşbirliği Anlaşması ile Anlaşmaya İlişkin Mektupların ve Anlaşmada
Değişiklik Yapılmasına Dair Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında
Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/695) (S. Sayısı: 348)
6.- Stratejik Deniz Taşımacılığı
Taahhütlerine İlişkin Çok Uluslu Uygulama Düzenlemesine Katılmamızın Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/602) (S.
Sayısı: 325)
7.- Federal Almanya
Cumhuriyeti Federal Savunma Bakanlığı, Fransa Cumhuriyeti Savunma Bakanı ve
Türkiye Cumhuriyeti Milli Savunma Bakanlığı Arasında İmzalanan COBRA Topçu
Tespit Radarı 2013-2015 Arası Hizmet Desteği ile İlgili Mutabakat Muhtırasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/739) (S. Sayısı: 424)
8.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Somali Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Teknik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/364) (S. Sayısı: 107)
9.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Moritanya İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık ve Tıp Bilimleri
Alanlarında İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/599) (S. Sayısı: 292)
10.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Moritanya İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/656) (S. Sayısı: 357)
11.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı
Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/687) (S. Sayısı: 340)
X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in 108 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın
tümü üzerinde şahsı adına yaptığı konuşma sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Yalova Milletvekili
Muharrem İnce’nin, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşma sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
3.- Tunceli Milletvekili
Kamer Genç’in, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşma sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
4.- Adıyaman Milletvekili
Ahmet Aydın’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in sataşma nedeniyle yaptığı
konuşma sırasında AK PARTİ Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
5.- Yalova Milletvekili
Muharrem İnce’nin, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşma sırasında Cumhuriyet Halk Partisine tekraren sataşması
nedeniyle konuşması
XI.- OYLAMALAR
1.- (S. Sayısı: 108) Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kazakistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Bilim ve
Teknoloji Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı’nın oylaması
2.- (S. Sayısı: 348) Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Bilimsel
ve Teknolojik İşbirliği Anlaşması ile Anlaşmaya İlişkin Mektupların ve
Anlaşmada Değişiklik Yapılmasına Dair Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı’nın oylaması
3.- (S. Sayısı: 325)
Stratejik Deniz Taşımacılığı Taahhütlerine İlişkin Çok Uluslu Uygulama
Düzenlemesine Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
4.- (S. Sayısı: 424) Federal
Almanya Cumhuriyeti Federal Savunma Bakanlığı, Fransa Cumhuriyeti Savunma
Bakanı ve Türkiye Cumhuriyeti Milli Savunma Bakanlığı Arasında İmzalanan COBRA
Topçu Tespit Radarı 2013-2015 Arası Hizmet Desteği ile İlgili Mutabakat
Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
5.- (S. Sayısı: 107) Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Somali Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Teknik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
6.- (S. Sayısı: 292) Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Moritanya İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık
ve Tıp Bilimleri Alanlarında İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
7.- (S. Sayısı: 357) Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Moritanya İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın
oylaması
XII.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.-İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, yeni inşa
edilecek Başbakanlık binasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Bekir Bozdağ’ın cevabı (7/15422)
2.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, 2003-2012 yılları arasında görevden alınan ve
atanan bürokratlara ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın
cevabı (7/15444)
3.- Diyarbakır Milletvekili
Emine Ayna’nın, elektrik dağıtım şebekeleri ile ilgili sorunlara ilişkin sorusu
ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/15526)
4.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan’ın, Bakanlık tarafından kiralama yoluyla kullanılan gayrimenkullere
ve taşıtlara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın
cevabı (7/15820)
5.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık tarafından kiralanan hizmet binalarına
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı
(7/16206)
6.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçay’ın, elektrik ve petrol ihracına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/16213)
7.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Bakanlık bünyesinde boş bulunan memur
kadrolarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın
cevabı (7/16214)
8.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, yap-işlet-devret modeliyle yapılan yatırımlara
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı
(7/16215)
9.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan’ın, TİKA’nın Kürtçenin yaygınlaştırılması konusundaki çalışmalarına
ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı (7/16830)
10.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, bağlı kurum ve kuruluşların reklam,
bilgilendirme, tanıtım ve halkla ilişkiler harcamalarına ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı (7/16833)
11.- İstanbul Milletvekili
Erdoğan Toprak’ın, İstanbul’un Taksim semti esnafının yayalaştırma projesinden
kaynaklanan mağduriyetine ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın
cevabı (7/16874)
12.- İstanbul Milletvekili
Erdoğan Toprak’ın, 5957 sayılı hallerle ilgili kanundan kaynaklanan sorunlara
ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/16875)
13.- İstanbul Milletvekili
Abdullah Levent Tüzel’in, TBMM personeline ve hizmet alımı yoluyla çalışan
personele ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet
Sağlam’ın cevabı (7/17131)
14.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, yabancıların gayrimenkul edinmelerinin kısıtlanmasına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın
cevabı (7/17173)
15.- Antalya Milletvekili
Gürkut Acar’ın, Antalya’da doğal afetlerden etkilenen çiftçilerin
mağduriyetinin giderilmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in
cevabı (7/17178)
16.- Samsun Milletvekili
Cemalettin Şimşek’in, SGK’nin görevde yükselme sınavı açmamasına ilişkin sorusu
ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/17238)
17.- Mardin Milletvekili Erol
Dora’nın, Mersin’de kurulması planlanan nükleer güç santraline ilişkin sorusu
ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/17245)
18.- İzmir Milletvekili Ahmet
Kenan Tanrıkulu’nun, HES projelerine ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/17246)
19.- İstanbul Milletvekili
Süleyman Çelebi’nin, Kocaeli’nin Dilovası ilçesindeki sanayi kuruluşlarının
çevreye verdiği zararlara ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktar’ın cevabı (7/17247)
20.- Bursa Milletvekili Kemal
Ekinci’nin, Bursa Büyükşehir Belediyesinin su faturalarından tahsil ettiği
diğer ödemelere ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktar’ın cevabı (7/17251)
21.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık istisnai kadrolarına yapılan atamalara
ve Bakanlıktaki görevden almalara ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı
Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/17284)
22.- Bingöl Milletvekili
İdris Baluken’in, Türkiye-Suriye sınır kapılarına ilişkin sorusu ve Gümrük ve
Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/17285)
23.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, son on yılda kaçakçılığa karşı alınan önlemlere ilişkin sorusu ve
Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/17286)
24.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, üretimi kendi kaynaklarımıza dayanmayan ürünlerin ihracatına
ve akaryakıtta vergi düzenlemesi ihtiyacına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı
Mehmet Şimşek’in cevabı (7/17351)
25.- Hatay Milletvekili
Mevlüt Dudu’nun, Hatay’da toplanan vergilere ve Hatay’a yönelik yatırımlara
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/17355)
26.- Aydın Milletvekili Metin
Lütfi Baydar’ın, öğretmenlerin eş durumu atamalarına ilişkin sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Nabi Avcı'nın cevabı (7/17358)
27.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, Ankara’nın Şereflikoçhisar ilçesinin bir beldesindeki öğretmen
ihtiyacına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı'nın cevabı (7/17364)
28.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, ataması yapılmayan öğretmenlere ilişkin sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Nabi Avcı'nın cevabı
(7/17371)
29.- Antalya Milletvekili
Osman Kaptan’ın, Antalya’da selden zarar gören çiftçilerin borçlarının
ertelenmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/17443)
30.- Gaziantep Milletvekili
Edip Semih Yalçın’ın, Gaziantep ilindeki bir inşaat firmasının vatandaşları
mağdur ettiği iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/17453)
31.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan’ın, Diyarbakır’daki cami ve mescitler ile personel sayısına ilişkin
sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı (7/17456)
32.- Bursa Milletvekili İlhan
Demiröz’ün, Bursa’ya yapılması planlanan yatırımlara,
Tarımsal destekleme
programlarının finansmanına,
- Iğdır Milletvekili Pervin
Buldan’ın, tavuk eti sektöründe insan sağlığına zararlı yöntem ve maddelerle
üretim yapıldığı iddialarına,
- Balıkesir Milletvekili Ayşe
Nedret Akova’nın, Kırıkkale’de görülen tavuk vebası hastalığına,
- Kırklareli Milletvekili
Mehmet S. Kesimoğlu’nun, Bakanlığın ocak ayında üreticilere ödeme yapmadığı
iddiasına,
- Manisa Milletvekili Özgür
Özel’in, TÜİK tarafından belirlenen tarım rekoltelerine ilişkin,
- Samsun Milletvekili
Cemalettin Şimşek’in, afetlerden zarar gören çiftçilerin borçlarının ertelenmediği
iddiasına,
- Gaziantep Milletvekili Edip
Semih Yalçın’ın, Başpınar Organize Sanayi Bölgesinin Nizip Çayına boşalttığı
kimyasal atıkların yol açtığı sorunlara
İlişkin soruları ve Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi
Eker’in cevabı (7/17523), (7/17524), (7/17525), (7/17526), (7/17527),
(7/17528), (7/17529), (7/17530)
33.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, dış ticaret istatistiklerine ilişkin sorusu ve Gümrük ve
Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/17531)
34.- Zonguldak Milletvekili
Ali İhsan Köktürk’ün, borçlarını ödeyemeyen tüketici ve KOBİ’lerin sayılarının
artmasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/17561)
35.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, İstanbul’un Üsküdar ilçesinin bir mahallesinin okul
ihtiyacına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı'nın cevabı (7/17567)
36.- İstanbul Milletvekili
Celal Dinçer’in, ilçe müdürü atamaları ile ilgili bazı iddialara ilişkin sorusu
ve Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı'nın cevabı (7/17573)
37.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, boğazlardan geçen gemilerin neden olduğu çevre kirliliğine
ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı
(7/17713)
38.- Bursa Milletvekili Sena
Kaleli’nin, Gümüşhane TOKİ Yenimahalle konutlarına ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/17718)
39.- Eskişehir Milletvekili
Kazım Kurt’un, Suriye sınırındaki gümrük kapılarına ilişkin sorusu ve Gümrük ve
Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/17771)
40.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoç’un, Sakarya’nın Sapanca ilçesine bağlı bazı köylerin kütüphane
ihtiyacına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik'in cevabı (7/17852)
41.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçay’ın, 2002-2013 yılları arasında Manisa’da sit alanı olarak
belirlenen veya bu kapsamdan çıkarılan yerlere ilişkin sorusu ve Kültür ve
Turizm Bakanı Ömer Çelik'in cevabı (7/17853)
42.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü hakkındaki bazı
iddialara ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu'nun cevabı
(7/17935)
43.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğüne ilişkin sorusu ve
Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu'nun cevabı (7/17936)
44.- İstanbul Milletvekili
Abdullah Levent Tüzel’in, vergi politikalarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı
Mehmet Şimşek’in cevabı (7/17977)
45.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, televizyon programlarındaki yaş sınırlamalarına ilişkin
sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/18026)
46.- Kocaeli Milletvekili
Haydar Akar’ın, Meclis araştırması komisyonlarına ve komisyon raporlarının
sonuçlarına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet
Sağlam’ın cevabı (7/18345)
47.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, ilk Millet Meclisinde görev yapmış milletvekillerine ve bakmakla
yükümlü oldukları kişilere ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Mehmet Sağlam’ın cevabı (7/18346)
48.- Hatay Milletvekili Hasan
Akgöl’ün, 24. Dönem Milletvekili Telefon Rehberinin basımına ilişkin sorusu ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet Sağlam’ın cevabı (7/18352)
19 Mart 2013 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur),
Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN – Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 79’uncu Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
III.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık Yakut’un, 18
Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Zaferi’nin 98’inci yıl dönümüne ilişkin
konuşması
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, 18 Mart, yüzyılın en büyük muharebelerinden biri olan Çanakkale
Zaferi’nin yıl dönümü. Çanakkale, ecdadımızın yedi düvele karşı aylar süren
çetin mücadelesinin sonunda, tarih boyunca hiçbir millete nasip olmayan,
kahraman vatan evlatlarınca kazanılan bir büyük başarının öyküsüdür. Kınalı
kuzuların, ak pürçekli anaların, eli kınalı gelinlerin, sakallı dedelerin,
Bedr’in aslanlarının kükrediği ateşten bir imtihanı olmuştur Çanakkale.
Çanakkale, cepheden cepheye yalın ayak, karnı aç, omzunda torun, yüreğinde iman
taşıyan ninelerin, tarihi utandıran zalimlere karşı hesabı mahşere kalan bir
duanın âminidir.
Çanakkale’de acı
ölüm tasından kahramanlık şerbeti içerek bir daha hiç dönmeyen Üçpınarlı Aliler, Seyit Onbaşılar,
Lapsekili İbrahimler ve bedeni toprakla buluşan bütün şehitlerimiz, açılan
gökyüzünün seyre daldığı bir anda, büyük bir azametle Yaradan’ına uçarak
ahirette makamlarına erişmişlerdir. 18 Mart Çanakkale Zaferi’nin 98’inci yıl
dönümü vesilesiyle bütün şehitlerimizi rahmet, minnet ve şükranla anıyoruz.
(Alkışlar)
Gündeme geçmeden
önce, üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk
söz, 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi’nin 98’inci yıl
dönümü münasebetiyle söz isteyen Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir’e
aittir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Çanakkale
Milletvekili İsmail Kaşdemir’in, 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale
Zaferi’nin 98’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
İSMAİL KAŞDEMİR
(Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 18 Mart Şehitler Günü ve
Çanakkale Deniz Zaferi’nin 98’inci yıl dönümü münasebetiyle gündem dışı söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; dün, yani 18 Mart günü, Sayın Başbakanımızın, sayın
bakanlarımızın ve sayın milletvekillerimizin ve aynı zamanda ülkemizin dört bir
yanından gelen vatandaşlarımızın katılımıyla 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi’ni
büyük heyecan ve coşkuyla kutladık.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Çanakkale, dünya tarihinin gördüğü en kanlı, en büyük
ve en kahramanlıklarla dolu en önemli savaşlardan biridir. Türkiye
Cumhuriyeti’nin ön sözünün yazıldığı, bir milletin küllerinden doğduğu, dosta
güven, düşmana korku saldığı, ayrılmaz ve bölünmez bir milletin bir arada neler
yapabileceğini tüm dünyaya ilan ettiği yerdir Çanakkale.
Çanakkale Deniz
Zaferi, milletimizin, yokluklara rağmen azmiyle yeniden şahlandığı, kanlarıyla
destanlar yazan Mehmetçiklerimizin inandıklarında neler başarabileceğinin tüm
dünyaya gösterildiği, cihanı hayrete düşüren muazzam bir zaferdir. Bu muazzam
zaferin arkasında ise birlik ve beraberlik duygularıyla milletin her kesiminden
insanın korkusuzca ortaya koyduğu o büyük ruh vardır. Bu, öyle büyük bir ruhtur
ki hepsi dönmemek üzere gittiler. Gittiler,
binlerle, on binlerle, yüz binlerle gittiler. Bugün bu topraklar üzerinde
onurumuzla yaşayabilmemiz için gittiler. Çanakkale’nin kanlı siperlerine, bir
daha geri dönmemek üzere gittiler ve bir gün hepsinin üzerine bir görev düştü:
Vatan için ölmek. Tereddüt etmeden gittiler. Öyle güzel, öyle güzeldi ki
gittikleri yer, gittiler ve bir daha geri dönmediler. Türk’üyle, Kürt’üyle,
Laz’ıyla, Çerkez’iyle, Boşnak’ıyla, Arap’ıyla, Müslüman’ı ve gayrimüslimiyle
biz oldular, bir oldular ve gittiler.
Alay tabibi
Yüzbaşı Dimitroyati, bizimle birlikte yaşamış, beraber ağlamış, beraber
gülmüştü. Çanakkale Savaşı’nda bizimle beraber olmuştu. Ölmeden önce bir
vasiyeti vardı: “Sakın ha Ali Çavuş, gâvur mavur dersiniz, başka yere gömersiniz.
Beni sizlerden ayırmayın.”
Bizler bir olmayı
başarmış, biz olmayı başarmış bir milletin torunları olma şerefini yaşıyoruz.
İşte, şehitlerimizden aldığımız sorumlulukla bir olmalı, biz olarak yaşamımıza
devam etmeyi başarmalıyız. Bir olduğumuzda, biz olduğumuzda, önünde dünyanın en
büyük güçlerinin bile duramadığı bir milletin, dünyada hak ettiği yere gelme
noktasında amacımıza bizleri hızla getireceğinden şüphe yoktur. Mehmet Akif’in
de dediği gibi:
“Değil mi
cephemizin sinesinde iman bir;
Sevinme bir, acı
bir, gaye aynı, vicdan bir.
Değil mi cenge
koşan, Çerkez’in, Lâz’ın, Türk’ün;
Arap’la, Kürt ile
bakidir ittihadı bugün.
Değil mi sinede
birdir vuran yürek, yılmaz!
Cihan yıkılsa,
emin ol bu cephe sarsılmaz. “
Düşman gerek silah
ve teçhizatı gerekse sayısal üstünlüğüyle savaşı kazanmaya kesin gözle
bakıyordu. Planları mükemmeldi. Bir dünya bir araya gelmiş, süper teknolojik
donanma, yüzlerce gemi, 10 binlerce asker ölüm kusmak için geldiler ama hesap
edemedikleri bir şey vardı; ölmeye hazır bir millet, bir olmuş, çoluğuyla
çocuğuyla onları bekliyordu ve dillerde tek bir dörtlük:
“Anam yakmış kınayı adak diye,
Ben de vatan için kurban doğmuşum,
Anamdan Allah’a son bir hediye,
Kumandanım ben İsmail doğmuşum.”
İsmail doğanların, vatan uğruna gözünü
kırpmadan can verdikleri, bu millete kan verdikleri yerdir Çanakkale. Tek bir
millet hâline gelmiş, aynı mezarda koyun koyuna yatanların, bayrak uğruna,
millet uğruna fedakârca, düşünmeden, bir ülkenin yeniden doğuşuna vesile olan
yerdir Çanakkale ve o Çanakkale ruhu şu anda halkımızın en çok ihtiyaç duyduğu
ruhtur.
Gün bizi sadece savaşlarla değil,
tarihimizle, şehitlerimize olan saygımızla ve onların aziz emanetine sahip
çıkarak bir toplumun yeniden doğuşuna götürecektir. Sayın Başbakanımızın da 18
Mart törenlerinde söylediği gibi, Çanakkale’yi anlamayan, anlayamayan,
Türkiye’yi de anlayamaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İSMAİL KAŞDEMİR (Devamla) – İşte bu
sebeple, bizler ve Hükûmetimiz, Çanakkale’mizi, şehitliklerimizi iktidarda
olduğumuz günden bu yana ihya etmekte, bunun için gayret sarf etmekteyiz.
Ben bu vesileyle tekrar 18 Mart
Şehitler Günü’nü ve Çanakkale Deniz Zaferi’nin 98’inci yıl dönümünü kutluyor,
hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Gündem dışı ikinci söz, PTT Birinci
Lig’de yaşanan olumsuzluklar hakkında söz isteyen Bolu Milletvekili Tanju
Özcan’a aittir. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Bolu Milletvekili
Tanju Özcan’ın, PTT Birinci Lig’de yaşanan olumsuzluklara ilişkin gündem dışı
konuşması
TANJU ÖZCAN (Bolu) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Benim bugün gündeme getirmek istediğim
konu aslında bir futbol trajedisi. Malumunuz, son yıllarda futbol büyük bir
ekonomik sektör hâline geldi hem ülkemizde hem de dışarıda ama futbolda seyir
zevkini ve sonuçlarını etkileyen en önemli unsurlardan biri de hakemler ve saha
dışı yaşanan faktörler.
Sayın
milletvekilleri, maalesef hakem hataları son yıllarda futbolumuzun kalitesini
ve seyir zevkini önemli ölçüde etkilemektedir. Televizyonlarda ve gazetelerde
sürekli olarak Süper Lig’de bulunan 3 büyük takımımızla ilgili hakem hatalarını
tartışıyoruz; gece bunları tartışıyoruz, gündüz bunları tartışıyoruz. Ancak,
Süper Lig’deki diğer takımların giden puanları ve buharlaşan emekleri dikkate
dahi alınmıyor.
Tabii, bir de, PTT
Birinci Lig’de yaşanan hakem faciaları var sayın milletvekilleri. İki gün önce
oynanan Göztepe-Karşıyaka maçını izleyip de herhâlde vicdanı sızlamayan kimse
kalmamıştır.
Yine, sayın
milletvekilleri, yıllardır emek veren ama hakkı yenen bir Boluspor gerçeği var
PTT Birinci Lig’de.
Sayın
milletvekilleri, futbolu yakından takip edenler bilir, Boluspor son birkaç
sezondur PTT Birinci Lig’de mücadele veriyor. Bolu bir futbol kenti ama
imkânları sınırlı, nüfusu az, sanayi yok denecek kadar az. Ama buna karşın
vefakâr Bolulular, Boluspor’u, kentin tek takımını ayakta tutmak için elinden
gelen her şeyi yapıyor. Boluspor’un Başkan ve yöneticileri ceplerinden
trilyonlarca lira harcıyor. Bolu’daki yoksul vatandaşımız evinin ve çoluk
çocuğunun iaşesini bir tarafa bırakıyor bilet alıp Boluspor maçlarına gidiyor.
Yani, özetle söylemek gerekirse 7’den 70’e her Bolulu, Boluspor için büyük bir
özveride bulunuyor. Ama maalesef saha içi ve saha dışındaki bazı faktörler
yıllardır öne çıkıyor ve birileri Boluspor’un alın terini sürekli çalıyor.
Hatırlayınız, beş
yıl önce oynanan bir Eskişehirspor-Boluspor final maçı vardı. Sayın Kemal
Unakıtan’ın seçim sözünün sahaya nasıl yansıdığı hatırlayın.
Dört yıl önce
Bolu’da oynanan bir Kasımpaşa maçı vardı. Kasımpaşa’nın Başbakanın takımı
olması sebebiyle verilen kararları şöyle bir hatırlayın.
Sadece bu sezona
bakalım değerli milletvekilleri. İlk aklıma gelenler: Tavşanlı
Linyitspor-Boluspor maçı, Kartalspor-Boluspor maçı, Rizespor-Boluspor maçı,
Konyaspor-Boluspor maçı ve son olarak da Bolu’da oynanan Kayseri
Erciyesspor-Boluspor maçı. Bu maçların hepsinin ortak bir özelliği var sayın
milletvekilleri. Bu maçların hepsinde hakem hataları hep Boluspor aleyhine
olmuştur. Artık bunlara “hata” bile denemez düşüncesindeyim. Bu hatalar nedense
hep Boluspor’u buluyor sayın milletvekilleri.
Sayın
milletvekilleri, bir şeye dikkatinizi çekmez istiyorum: Bugün itibarıyla Bank
Asya’daki puan durumunu bilen var mı bilmiyorum. Birinci sırada Kayseri
Erciyesspor var, Kayseri’nin takımı, Sayın Cumhurbaşkanının şehri. İkinci
sırada Manisaspor var, kimin şehri? Sayın Arınç’ın şehri. Üçüncü sırada da
-büyük tesadüf- Sayın Başbakanın şehri olan Rize var. Arkadaşlar, bu işler bu şekilde
oluyorsa, eğer Başbakan, Cumhurbaşkanı ve Sayın Arınç arasında geçiyorsa bu
mücadele saha dışı faktörlerden dolayı, o zaman açık söyleyin diğer takımlar
hiç alın teri dökmesinler, hiç emek harcamasınlar.
Ben buradan spor
kamuoyunun vicdanına ve Türkiye Futbol Federasyonu yetkililerine sesleniyorum
ve soruyorum: Sizce bugünkü sıralama tesadüf mü, değil mi, başka faktörler var
mı, yok mu?
Ben, burada son
olarak şunları söylüyorum: Sezonun bitmesine sekiz hafta kaldı sayın
milletvekilleri. Boluspor’un yıllarca hakkı yendi, Bolu’ya sahip çıkan olmadı.
Ancak şunu bilin, ben, milletvekili seçildiğim gün burada “Bolu’ya sahip
çıkacağım, artık Bolu’nun sahibi var.” demiştim.
O anlamda, bugüne
kadar Boluspor’un hakkını yiyenlere şunu söylüyorum: Boluspor’un hakkını yemek
artık o kadar ucuz değil. Boluspor’un hakkını ben milletvekili olduğum sürece
burada sizlere ve federasyon yetkililerine yedirmeyeceğimi ifade ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
Son olarak,
federasyon yetkililerine bir çağrıda bulunmak istiyorum. Sekiz hafta kaldı. Yıllardır
Boluspor’un hakkı yendi. Artık şu Boluspor maçlarına hakem tayin ederken bir
kez düşünmeyin, iki kez düşünün.
Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Gündem dışı üçüncü
söz, 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi’nin 98’inci yıl
dönümü münasebetiyle söz isteyen Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’na
aittir. (MHP sıralarından alkışlar)
3.- Kayseri
Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale
Zaferi’nin 98’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) – Muhterem Başkan, sayın milletvekilleri; mart ayının 18’i geldi mi
içimizi farklı duygular kaplar. Biraz buruk, biraz iftihar dolu, biraz hüzünlü
ama bir o kadar da gururla dolu duygular hâkim olur bize. Zira, insanlığın
kıyamete kadar dönüp dönüp bakacağı, bakıp da ders alacağı, tarihe unutulmaz
bir not düşülmüştür. Çanakkale’de biz tarihin şeref levhalarına ecdadının yapıp
ettikleriyle iftihar edebilecek, tarihi okuyup anlatırken yüzü kızarmayacak,
yeryüzünde nadide milletlerden biri olarak ibretle bakılacak bir geçmişe
sahibiz. Bugün, tarihin tozlu raflarından çıkarılıp insanlığın önüne serilen
birçok doküman, Çanakkale’de akıl almaz hadiselerden bahsediyor. Şimdilerde
bunlar hakkında bir sürü kitap ve makaleler yazılarak o günlere bir ışık
tutulmaya çalışılıyor. Bu hususta gayret gösteren herkesi samimiyetle
alkışlıyor ve onlara müteşekkir olduğumu arz etmek istiyorum.
Bizim, işin bundan
sonrası adına gerekli şeyi yapıp yapmadığımız hususunda ise iç açıcı şeyler
söylenemez zannediyorum. Çanakkale savaşları dar bir alanda kurşunların
birbiriyle çarpıştığı, kendi kulvarında dünyanın en büyük olaylarından
birisidir. Yokluk varlığı, iman küfrü, tevazu ve mahviyet kuru gururu perişan
etmiştir. Mevzuya böyle yaklaşıldığında Çanakkale’den çıkarılabilecek pek çok
ders vardır. Bunlardan bazıları şunlar olabilir: Her şeyden evvel,
Çanakkale’nin savaş yoluyla geçilemeyeceği bütün dünya tarafından görülmüş ve
kabul edilmiştir. Dünyanın en güçlü silahlarına sahip olanların iman gücü ve
vatan sevgisi duvarında nasıl eridikleri görülmüştür. O dönemin süper güçleri
İngiliz ve Fransız orduları, onların isimlendirmesiyle “Yenilmez Armada” olarak
bilinen orduların dahi yenilebilir olduğu bütün dünyaya ispat edilmiştir.
Tarihin hemen her döneminde dünyanın dört bir tarafında problem çıkaran, baş
ağrıtan âdeta çıbanbaşı durumundaki İngiltere, tarihindeki en büyük hezimet ve
asker kaybını bu savaşta yaşamıştır.
Çanakkale
geçilemeyince Birinci Dünya Harbi uzamıştır. Sıcak denizlere inme, yıkılan
Osmanlı pastasından pay alma ümidiyle ittifak devletlerinin safında savaşa
katılan Çarlık Rusyası, Çanakkale’den geçip kendisine ulaşacak ittifak
kuvvetlerinin yardımını elde edemediği için, içine düştüğü iç karışıklıkların
üstesinden gelememiş ve Bolşevik İhtilali’ne sahne olmuştur. Batısındaki son
karakolda kardeşlerinin ölüm kalım mücadelesine seyirci kalan âlem-i İslam Türk
ordusunun muzafferiyetiyle bayram etmiştir. Tarihin felsefesini yapanlar, bu
savaştan daha pek çok netice ve ders çıkarabilir.
Sayın
milletvekilleri, Çanakkale’yi geçilmez yapan Çanakkale Savaşı’nda şehit olan
insanların torunları olan bizler, bu savaşın tarihî, siyasi, askerî ve
diplomatik yönlerini iyi bilmeli, günümüze ulaşan etkilerini iyi
değerlendirmeliyiz. Çanakkale cephesindeki savaşlar sonucu Anadolu’daki her 3
evin 1’inden şehit çıkmıştır, 3 kadından 1’i dul kalmıştır. Arıburnu,
Conkbayırı’nda şehit olan üniversite öğrencilerinin büyük bir kısmı İstanbul
Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencileridir. Fakülte, öğrencileri ordu hizmetine
alındığı için 1915 yılında mezun verememiştir.
Çanakkale
zaferinin özellikle genç nesillere iyi anlatılması, ecdadımıza ve şehitlerimize
bir borcumuz olduğu gibi, geleceğimizin de teminatıdır. Nitekim kazanılan zafer
hakkında devrin önemli liderleri şunları söylediler: Mesela Churcill “Türkler,
Çanakkale’yi zorlayan, çağının en ileri tekniğine sahip güçler karşısında âdeta
bir kale gibi dikilmişlerdir.” diyor.
General Tawshend
“Avrupa’da hiçbir asker yoktur ki... “Bu ifadenin altını çiziyorum.” …Türklerle
mukayese edilebilsin. Almanların müdafaada gayet iyi oldukları kabul
olunabilir, fakat siperlerde onlar dahi Türklerle kıyas edilemez. Misal olarak
Gelibolu’yu zikretmek isterim. Orada bizim gemi ateşlerimizle büyük zayiata
uğrayan kıtalar, Türk olmasalardı yerlerinde kalamazlardı, derhâl
değiştirilirlerdi. Hâlbuki Türkler bütün muharebe müddetince yerlerinde
kaldılar.”
Mukaddes vatan
toprakları için canlarını seve seve vererek bir ulusun kaderini değiştiren,
vatanımızı, istiklalimizi, sarsılmaz imanları, eşsiz cesaretlerine borçlu
olduğumuz aziz şehitlerimiz, dünyada eşi benzeri olmayan bir destan yazmıştır.
Bu destanı yazanların Türk olduğunu söylemekten kaçınıp “kim idiği belirsiz”
kişiler olarak tanımlayanlar, huzur-u mahşerde bunun hesabını vermek zorunda
kalacaklardır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
YUSUF HALAÇOĞLU
(Devamla) – Yakalarını şehitlerin ellerinden kurtaramayacaklardır.
Çanakkale Zaferi’nin
98’inci yıl dönümünde Büyük Önder Atatürk’ü, Çanakkale şehitlerimizi ve bugüne
dek vermiş olduğumuz tüm aziz şehitlerimizi Şehitler Günü münasebetiyle bir kez
daha saygı ve şükranla anıyor, Yüce Allah’tan rahmet diliyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Aydın, söz
talebiniz var.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın, AK PARTİ Grubu adına, 18 Mart
Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Zaferi’nin 98’inci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
18 Mart Çanakkale
Zaferi’nin yıl dönümünde bizler de AK PARTİ Grubu olarak tüm şehitlerimize
Allah’tan rahmet diliyor, şehitlerimizi minnetle anıyoruz.
Mehmet Âkif’in şu
mısralarıyla duygularımı özetlemek istiyorum:
“Tüllenen mağribi
akşamları sarsam yarana,
Yine bir şey
yapabildim diyemem hatırana.”
Onlar büyük bir
milletin evlatları, büyük bir milletin mensupları, daha da önemlisi, büyük bir
milletin mimarlarıdır. Çanakkale şehitleri, doksan sekiz yıl önce, 1915’te, bizim
millet tasavvurumuzu şekillendiren kahramanlardır. Çanakkale sırtlarında
siperlerde verilen kahramanca mücadele, arkasında unutulmaz bir zafer bıraktığı
kadar, sarsılmaz bir kardeşlik ve kenetlenmiş bir millet de bıraktı.
Çanakkale ruhuyla
tek bir millet olarak, kardeş olarak geleceğe emin adımlarla ilerleyeceğimize,
Türkiye’mizi büyüteceğimize, milletimizi yücelteceğimize dair ahdimizi aziz
şehitlerimizi anarken yineliyor, hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Bu konuda sayın
grup başkan vekillerinin söz talebi varsa yerine getireceğim.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Evet, benim var.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Efendim, biz sözümüzü kullandık. Sayın Yusuf Halaçoğlu Bey bu konuda
görüşlerimizi ifade etti.
BAŞKAN – Peki,
teşekkür ediyorum.
Buyurun Sayın
İnce.
2.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, 18 Mart
Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Zaferi’nin 98’inci yıl dönümü nedeniyle
Çanakkale’de yapılan törende yaşananlara ve tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tabii,
şehitlerimizden, Çanakkale’den, Çanakkale ruhundan söz ederken siyaset yapmak
istemezdim. Onun için de “Grubumuz adına Sayın Ali Özgündüz.” dedim ama siz söz
vermediniz.
O zaman ben de
şunu söyleyeyim: Çanakkale’de
şehitlerimiz bu millet için, bu topraklar için göğsünü siper etti ama dün
Çanakkale’de Başbakan’ın göğsü için camekândan bir siper kuruldu, aradaki fark
budur yani camekânın içinde camdan konuşan, göğsünü koruyarak o camekânın
içinden konuşan bir Başbakan ve ayrıca, ana muhalefet partisinin mesajını
okumayan bir Çanakkale yönetimi vardı. Genel başkan yardımcılarımızın ve
milletvekillerimizin uyarısı üzerine o mesaj okunmuştur.
Sadece Çanakkale
ruhunu, Çanakkale’de yaşadıklarımızı anlatmak yeterli değildir, o ruhu yaşamak
da lazımdır, onu anlamak da lazımdır diye düşünüyorum ve bütün şehitlerimize
Allah’tan rahmet diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Sayın Başkanım, bir durumu düzeltmek adına tutanaklara geçsin diye
söylüyorum.
O camekânlı
bölgede Vali konuştu, Komutan konuştu, CHP’li Belediye Başkanı konuştu, Sayın
Başbakan konuştu ama tabii ki bunun özellikle böyle anlamlı bir günde siyasi
polemik konusu yapılmasını doğru bulmadığımı ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Aydın.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Sayın
milletvekilleri, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz gündemin “Sözlü Sorular”
kısmının 1, 56, 118, 145, 158, 177, 179, 240, 270, 295, 347, 366, 429, 431,
434, 435, 436, 488, 490, 520, 537, 548, 608, 612, 762, 817, 876, 938, 941,
1015, 1049, 1129, 1130, 1406, 1491, 1521, 1590, 1614, 1810, 1842, 1847, 1873,
1899, 2025, 2026 ve 2028’inci sıralarında yer alan önergeleri birlikte cevaplandırmak
istemişlerdir.
Sayın Bakanın bu
istemini sırası geldiğinde yerine getireceğim.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması
Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Eser Danışoğlu ve 31 milletvekilinin, Marmara Denizi’nde
gerçekleşen yasa dışı ve aşırı avlanmaların boyutunun ve alınan önlemlerin
etkinliğinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/544)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Endüstriyel
avcılığın artmasıyla beraber balıklarımız, yumurtlama zamanlarında ve
yerlerinde avlanmaya başlanmıştır. Bu duruma bağlı olarak denizlerimizdeki
balık miktarı azalmakta ve daha küçük balıkların avlanıp satılmasına neden
olmaktadır. Balıkların üremeye fırsat bulamaması ise türlerinin yok olmasını
beraberinde getirmektedir.
Denizlerimizdeki
biyoçeşitliliğin korunamamasının nedenlerinden biri de avlama tekniklerinin
yanlış olması ve yasak bölgelerde uygulanmasıdır. Dip balıklarının avlanması
için kullanılan trolle balık avı, sığ sularda uygulandığında deniz tabanında
bulunan tüm deniz fauna ve florasına (mercanlara, bitkilere ve balık
yumurtalarına vs) zarar vermektedir. Ağın dolmasıyla birlikte büyük balıkların
yanı sıra küçük balıklar da yakalanmakta ve yumurtlama şansları
engellenmektedir. 1380 sayılı Su Ürünleri Kanunu trol avının zararlarını
önlemek amacıyla iç sularımızda, Marmara Denizi'nde, İstanbul ve Çanakkale
bölgesinde uygulanmasını yasaklamıştır ancak sivil toplum örgütlerinin ve
kolluk birimlerinin baskınları gösteriyor ki Marmara Denizi gibi yasak
bölgelerde trolle balık avı hâlen yapılmaktadır. Su Ürünleri Kooperatifleri
Birlik Başkanı ve Yasak Avcılıkla Mücadele Komisyonu üyelerinin iddialarına
göre, bu alanı rant kapısı olarak gören bazı kişilerin tek gecede yüksek kazanç
elde etmek amacıyla İstanbul Boğazı’nda yasa dışı avlanması söz konusudur.
Uygulanan para cezalarının takip edilmemesi nedeniyle caydırıcılığının
olmadığı, getirinin büyümesiyle ise çeteleşmenin gerçekleştiği
belirtilmektedir. Son olarak, Rumelikavağı Su Ürünleri Kooperatifi Başkanı
Ahmet Aslan'ın yasa dışı avlanmaya karşı mücadelesi sonucu gözünden vurulması,
durumun ciddiyetini gözler önüne sermektedir.
Aşırı ve yasa dışı
avlanmanın önüne geçmek, sürdürülebilir balıkçılığı ve ekosistemi korumak adına
büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle, Marmara Denizi'nde gerçekleşen yasa dışı
ve aşırı avlanmaların boyutunun ve alınan önlemlerin etkinliğinin araştırılması
için Anayasa’nın 98, Türkiye Büyük Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105’inci
maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılması hususunda gereğini saygılarımla
arz ederim.
1) Ayşe Eser
Danışoğlu (İstanbul)
2) Gürkut Acar (Antalya)
3) Melda Onur (İstanbul)
4) Ramazan Kerim
Özkan (Burdur)
5) Turgay Develi (Adana)
6) Arif Bulut (Antalya)
7) Aylin Nazlıaka (Ankara)
8) Levent Gök (Ankara)
9) Şafak Pavey (İstanbul)
10) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
11) Mehmet Hilal
Kaplan (Kocaeli)
12) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
13) İhsan Özkes (İstanbul)
14) Hurşit Güneş (Kocaeli)
15) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
16) Mehmet Ali
Ediboğlu (Hatay)
17) Mahmut Tanal (İstanbul)
18) Namık Havutça (Balıkesir)
19) Ayşe Nedret
Akova (Balıkesir)
20) Ali Rıza
Öztürk (Mersin)
21) İlhan Demiröz (Bursa)
22) Sedef Küçük (İstanbul)
23) Ali Serindağ (Gaziantep)
24) Osman Kaptan (Antalya)
25) Sakine Öz (Manisa)
26) Doğan Şafak (Niğde)
27) İdris Yıldız (Ordu)
28) Binnaz Toprak (İstanbul)
29) Mustafa Serdar
Soydan (Çanakkale)
30) Hülya Güven (İzmir)
31) Candan Yüceer (Tekirdağ)
32) Ali Haydar
Öner (Isparta)
2.- Antalya
Milletvekili Yıldıray Sapan ve 24 milletvekilinin, örtü altı tarımın içinde
bulunduğu sıkıntıların nedenlerinin ve sonuçlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/545)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemizdeki,
özellikle Antalya'daki örtü altı tarımın (seracılık) içinde bulunduğu
sıkıntıların nedenlerinin ve sonuçlarının araştırılması amacıyla Anayasa’nın
98'inci, TBMM İç Tüzüğü’nün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca Meclis
araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Yıldıray Sapan (Antalya)
2) Ali Serindağ (Gaziantep)
3) Ali Rıza Öztürk
(Mersin)
4) İhsan Özkes (İstanbul)
5) Hurşit Güneş (Kocaeli)
6) Candan Yüceer (Tekirdağ)
7) Turgay Develi (Adana)
8) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
9) Aylin Nazlıaka (Ankara)
10) Birgül Ayman
Güler (İzmir)
11) Sakine Öz (Manisa)
12) Hülya Güven (İzmir)
13) Mehmet Ali
Ediboğlu (Hatay)
14) Mahmut Tanal (İstanbul)
15) Namık Havutça (Balıkesir)
16) Ayşe Nedret
Akova (Balıkesir)
17) İlhan Demiröz (Bursa)
18) Sedef Küçük (İstanbul)
19) Osman Kaptan (Antalya)
20) Doğan Şafak (Niğde)
21) İdris Yıldız (Ordu)
22) Mehmet Şeker (Gaziantep)
23) Ramazan Kerim
Özkan (Burdur)
24) Kadir Gökmen
Öğüt (İstanbul)
25) Ali Haydar
Öner (Isparta)
Gerekçe:
Antalya, 206 bin
dekarlık örtü altı sebze ve 4.120 dekarlık kesme çiçek üretimi ile Türkiye'de
seracılığın başkentidir. Örtü altı üretimin yüzde 52'si Antalya'da
gerçekleştirilmekte olup 1,7 milyon tonluk domates üretimi ile Türkiye domates
üretiminin yüzde 16'sını karşılamaktadır. Türkiye cam sera varlığının yüzde
82'si ilimizde yer almaktadır. 2002 öncesinde yüzde 10 yıllık büyüme hızına
sahip seracılık sektörünün, yıllık büyüme hızı yüzde 3'lere düşmüştür. Bu
düşüşte, belli bir doygunluk noktasına gelinmesinin yanı sıra gıda güvenliğine
yönelik önlemlerin yeterince alınmaması nedeniyle, zaman zaman ihracatta
yaşanan sıkıntılar ve artan girdi fiyatlarına karşın ürün fiyatlarının yerinde
sayması önemli rol oynamıştır. Üretici, ürettiğinin ve alın terinin karşılığını
alamamaktadır.
Sebzenin hal
fiyatları ile market fiyatları arasında yaklaşık 3 kat fark vardır. Üreticiden
çok aracının kazandığı bu yapıda temel etmen üreticinin yeterince örgütlü
olmayışıdır. 2006 yılında çıkarılan Üretici Birlikleri Yasası Türk tarım
yapısına uygun hazırlanmadığı için kurulan üretici birlikleri işlevsel
olamamıştır. Antalya'da 7'si seracılık alanında olmak üzere kurulan 31 üretici
birliği kâğıt üzerinde kalmıştır. Ortaklarına ucuz girdi temin edemeyen ve
danışmanlık hizmetleri veremeyen, bununla birlikte ortaklarının ürünlerini
pazarlama yetkisi olmayan birlikler, AKP iktidarının şov aracı olmaktan öteye
geçememiştir.
Üreticinin her
geçen yıl daha az kazanması ve sadece emeğinin karşılığını alması, Antalya'da,
girdi imalatçısı, ithalatçısı ve pazarlayıcılarını da ciddi anlamda
etkilemiştir. Bu alanda birçok firma batmış veya el değiştirmiştir. Tarım
sektöründe faaliyet gösteren firmalar banka kredileri ile ayakta durmaya
çalışmaktadırlar. Bu tablonun devamı ve ekonomik krizin derinleşmesi, gelecekte
iflasların artmasına neden olacaktır.
Sera ürünlerinin
yüzde 15'i dış satıma konu olmakla birlikte, iç piyasa fiyatlarının oluşmasında
çok önemlidir. Pestisit kalıntısı nedeniyle ihracatta yaşanan geri dönüşler tam
anlamıyla ortadan kaldırılamamıştır. Bunun nedeni, ziraat mühendislerinin
üretimin her aşamasında üreticilerle bir araya getirilemeyişidir. Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından yerleştirilmeye çalışılan serbest tarım
danışmanlığı, sistem doğru kurulmadığı için arzulanan sonuçları doğurmamıştır.
Serbest tarım danışmanlığının gelişip yaygınlaşması, tek başına üreticinin
desteklenmesine dayalı planlandığından arzulanan sonuç alınmamış ve model
yaratılmamıştır.
İlaç kalıntıları
sorununa çözüm olarak getirilen “bitki koruma ürünlerinin reçeteli satışı”
uygulaması kâğıt üzerinde kalmıştır. Üreticiyi doğru ilaçla buluşturmak yerine
zirai ilaç bayilerini baskı altında tutma mekanizmasına dönüşen bu uygulamanın,
Türkiye koşullarına ve üretici-mühendis ilişkilerine göre yeniden düzenlenmesi
şarttır. Tüm ilaçların reçete ile satışı uygulamasından vazgeçilerek, sadece
insan ve çevre sağlığı açısından tehdit oluşturan ilaçların reçete ile satışına
geçilmelidir. Üreticilerin tarım ilaçlarını usulüne ve tekniğine uygun
kullanması için ziraat mühendisi ile çalışabileceği bir yapı oluşturulmalıdır.
Bunun yolu da üreticilerin kooperatifler ve üretici örgütleri bünyesinde bir
araya gelmeleri ve danışmanlık desteklerini kooperatif ve birlikler üzerinden
tarım danışmanlarına vermekten geçmektedir.
Dış alımcılar ve
süpermarket zincirleri arzda devamlılık ve ürün kalitesinde standart aramaktadır.
Bunun için ülkemizde büyük ölçekli işletmelerin kurulmasına ihtiyaç vardır. Bu
konudaki en büyük engel de arazi yetersizliğidir. Yatırımcılar yeterli
büyüklükte arazi bulamamaktadırlar. Organize sera bölgeleri kurulmalı ve modern
işletmelerin kurulması konusunda yatırımcılar desteklenmelidir. Küçük ölçekli
işletmelerin altyapı eksikliklerinin giderilmesi için kredi desteği sağlanmalı
ve üretici örgütlerine de organize sera bölgelerinde yatırım imkânı
getirilmelidir.
Yukarıda
belirtilen gerekçelerle "örtü altı tarım"ın
içinde bulunduğu sıkıntıların nedenlerinin ve sonuçlarının araştırılması ve
alınacak tedbirlerin yüce Meclisimizce tespiti amacıyla bir Meclis araştırması
açılması yerinde olacaktır.
3.- Trabzon
Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu ve 22 milletvekilinin, ÇAYKUR'da
mevsimlik işçi statüsünde çalışan üniversite mezunu çay eksperlerinin
sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/546)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
ÇAYKUR'da
mevsimlik işçi statüsünde çalışan 2007 yılı girişli, üniversite mezunu çay
eksperlerinin sorunlarının araştırılması ve alınacak tedbirlerin belirlenmesi
amacı ile Anayasa’mızın 98 ve İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince
bir Meclis araştırması komisyonu kurulmasını arz ve teklif ederiz.
Gerekçe:
Bilindiği gibi,
çay eksperliğinin amacı, çay bitkisinin yetiştirilmesi, standartlara ve
talimatlara uygun yaş çay tespitinin yapılması, çay yapraklarının işlenerek
içilecek çay hâline getirilmesi, ürünün pazarlanması ve üreticilerle kurum
arasındaki bağlantının sağlanmasıdır.
Çay eksperliği
bölümü kuruluş yönetmeliği amacına göre mezunların almış olduğu unvan, yapılan
yanlış uygulamalar sonucu günümüzde geçerliliğini yitirmiş konumdadır. Çünkü,
KPSS yoluyla hiçbir kurum ve kuruluşta işe alınmaları mümkün değildir. Özel
sektör çay fabrikaları ise çayda kalite aranmasına rağmen MYO eksperlik
mezunlarına hiçbir zaman çalışma fırsatı vermemişlerdir.
2007 yılında
çıkarılan 5620 sayılı Yasa nedeni ile daimi istihdam edilmelerinin önü kapanmış
ve mevsimlik işçi statüsünde dört ay gibi kısa sürelerde çalıştırılmaktadırlar.
Karadeniz
Bölgesi'nde çay tarımı üretimi ve işlenmesi devam edecekse bölgede 1 milyon
kişinin geçim kaynağını oluşturan, yıllık yaklaşık 1.200-1.300 ton yaş çay
üretilen ve yıllık yaklaşık 230 bin ton kuru çay üretilen büyük bir sektörün
yaşatılması, yaklaşık 250 bin ton çay tüketilen ülkemizde çayın geleceğine
yatırım yapmakla mümkün olacaktır.
1)
Mehmet Volkan Canalioğlu (Trabzon)
2)
İhsan Özkes (İstanbul)
3)
Hurşit Güneş (Kocaeli)
4)
Ali Sarıbaş (Çanakkale)
5)
Turgay Develi (Adana)
6)
Aylin Nazlıaka (Ankara)
7)
Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
8)
Mahmut Tanal (İstanbul)
9)
Namık Havutça (Balıkesir)
10)
Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
11)
Ali Rıza Öztürk (Mersin)
12)
İlhan Demiröz (Bursa)
13)
Sedef Küçük (İstanbul)
14)
Ali Serindağ (Gaziantep)
15)
Osman Kaptan (Antalya)
16)
Sakine Öz (Manisa)
17)
Doğan Şafak (Niğde)
18)
İdris Yıldız (Ordu)
19)
Mehmet Şeker (Gaziantep)
20)
Hülya Güven (İzmir)
21)
Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
22)
Candan Yüceer (Tekirdağ)
23)
Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
BAŞKAN
– Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza
sunacağım.
B) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkan Vekili Meral Akşener başkanlığındaki bir heyetin, Rusya
Federasyonu Tataristan Cumhuriyeti Devlet Konseyi Başkanı Farid Muhametşin’in
davetine icabet etmek üzere Rusya Federasyonu’na resmî ziyarette bulunmasına
ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresi (3/1183)
15/3/2013
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Meral Akşener
başkanlığındaki heyetin; Rusya Federasyonu Tataristan Cumhuriyeti Devlet
Konseyi Başkanı Farid Muhametşin’in davetine icabet etmek üzere Rusya
Federasyonu’na resmî ziyarette bulunması hususu, 28/3/1990 tarihli ve 3620
sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında
Kanun’un 6’ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Cemil
Çiçek
TBMM
Başkanı
BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- CHP Grubunun,
Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka ve 25 milletvekili tarafından emeklilerin
yaşadığı sorunların araştırılması amacıyla 26/2/2013 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına vermiş oldukları Meclis araştırması önergesinin,
Genel Kurulun 19/3/2013 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunması ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
19/3/2013
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu 19/3/2013 Salı günü (Bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına
sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Muharrem İnce
Yalova
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka ve 25 milletvekili tarafından 26/2/2013 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına "emeklilerin yaşadığı sorunların
araştırılması" amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (730
sıra no’lu), Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin
önüne alınarak 19/3/2013 Salı günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN –
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Aylin Nazlıaka, Ankara
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
AYLİN NAZLIAKA
(Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizdeki emeklilerin
sorunlarının araştırılması, bu sorunlara kalıcı ve sürekli ve etkin çözümler
üretilmesi amacıyla vermiş olduğum araştırma önergesiyle ilgili olarak söz
almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlarım.
Uzun yıllar
çalıştıktan, hizmet verdikten sonra emekli olan vatandaşlarımız hem ülke
ekonomisine katkıda bulunmakta hem de aynı zamanda, emekleriyle katma değer
yaratmaktadır.
Bakın, gelişmiş
ülkelerde “emekli” denildiği zaman, emekliler, gidemedikleri yerlere giden,
gerçekleştiremedikleri hobilerini gerçekleştiren, torunlarına hediye alan
kişiler demektir. Ülkemizde ise “emekli” denildiğinde ilk akla gelen yoksulluk
ve yoksunlukla baş etmek zorunda kalan vatandaşlarımız olmaktadır. Ülkemizde,
emeklilerimiz, maalesef, yaşamlarının çok büyük bir bölümünü geçim sıkıntısıyla
geçirdikten sonra, emekli oldukları dönemde de gene artan giderler ve düşen
maaşları nedeniyle ikinci bir mücadele sürecine başlamaktadır. İşte bu nedenle
de ülkemizdeki emeklilerin yüzde 38’i, tekrar ediyorum, ülkemizdeki emeklilerin
yüzde 38’i emekli olduktan sonra tekrar çalışma hayatına dönmektedir. Ama, siz
ne yapıyorsunuz bu yüzde 38’lik kesime? Ayrıca bir de SGDP primi keserek yani
destek primi keserek, yüzde 15’lik bir kesinti yaparak âdeta çalışmakta olan
emeklilerimizi cezalandırıyorsunuz, onların zaten kıt kanaat geçinmekte
oldukları maaşlarına ayrıca bir kesinti uygulayarak ipotek koyuyorsunuz.
Bakın, 2012 Ekim ayı itibarıyla
ülkemizde yaklaşık 10 milyon 700 bin emekli bulunmaktadır; 2,5 milyon BAĞ-KUR emeklisi,
6 milyon SSK emeklisi, 1,8 milyon da Emekli Sandığı emeklisi bulunmaktadır.
2012 Aralık ayı itibarıyla SSK emeklisinin asgari aylığı 852 TL’dir, azami
aylığı ise 1.417 TL’dir. BAĞ-KUR 6’ncı basamak emeklisi 797 TL, 24’üncü basamak
emeklisi ise 1.867 TL almaktadır. Emekli Sandığı emeklisinin asgari 1.075 TL,
azami ise 4.781 TL maaşı bulunmaktadır.
Önemli bir ayrıntıyı daha paylaşmak
isterim sizlerle. Mesela, Emekli Sandığından emekli olan bir vatandaşımız vefat
ettiğinde hak sahibi olan eşi ve çocuklarına maaş bağlandığında, eğer bu maaş
tek kişiye bağlanıyorsa maaş 1.075 TL’den 860’ye düşmektedir, eğer birden fazla
hak sahibine bağlanıyorsa 967 TL’ye düşmekte ve bu meblağ paylaşılmaktadır,
bölünmektedir. Yani, tüm sayılar aslında bize bir gerçeği gösteriyor; emekli
maaşları insanlarımızı yoksulluğa, yoksunluğa mahkûm etmektedir.
Türkiye İşçi Sendikaları
Konfederasyonunun yapmış olduğu bir araştırma var. Buna göre, Ocak 2003
tarihinden itibaren açlık sınırı 1.003 TL’dir. Açlık sınırı dediğimiz, 4 kişilik
bir ailenin yeterli şekilde beslenebilmesi için, dengeli ve yeterli şekilde
beslenebilmesi için kazanması gereken, sahip olması gereken minimum rakamdır,
harcaması gereken minimum rakamdır. Yoksulluk sınırı ise 3.300 TL olarak
belirlenmiştir. Yoksulluk sınırından kastettiğimiz ise 4 kişilik bir ailenin
gıda harcamalarının yanı sıra sağlık, eğitim, ulaşım gibi diğer harcamalarını
kapsayan tüm rakamlardır. Şimdi, bu rakamlara göre, emeklilerimizin yaklaşık
yüzde 80’i yani 8 milyona yakını açlık sınırının altında, yüzde 90’a yakını ise
yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır değerli milletvekilleri.
Gene, yapılan bir
başka ankete göre, Türkiye İşçi Emeklileri Derneğinin yapmış olduğu bir
çalışmaya göre, 47 ilde 4.362 emekliye sorulmuş “Yaşadığınız hayattan mutlu
musunuz?” diye. Bakın, emeklilerimizin yüzde 95,6’sı “hayır” cevabını vermiş.
Gene, sormuşlar emeklilerimize ve yapılan araştırma sonucuna göre,
emeklilerimizin yüzde 72,2’si herhangi bir günlük gazete satın alamıyor.
Emeklilerimizin yüzde 88,8’i herhangi bir kitap satın alamıyor. Yani, hiç “Okumayan
bir milletiz.” falan demeyelim, ülkemizin önemli bir kesimini oluşturan
emeklilerimizin kitap satın alma gücüne sahip olmadığı gerçekliğiyle karşı
karşıya olalım.
Düşük emekli
maaşları, artan giderler, emekli olanların hayatlarının bu dönemini sıkıntı
içinde geçirmelerine neden olmuştur. Hâlen çalışma hayatı içinde olanlar ise
“Ben emekli olduktan sonra ne olacağım?” sorusunu sormaktadır kendilerine.
Bakın, Batı’da
emeklilik için kullanılan kelime şudur: “Biriktirilmiş gençlik.” Ülkemizde ise
emekli olmak demek âdeta “ölü güç” anlamına gelmektedir.
Emekliler sadece
düşük maaşlar nedeniyle mağdur değiller, o maaşlardan yapılan kesintilerle de
mağdurlar değerli milletvekilleri. Emekliler AKP Hükûmeti döneminde yeni
kesintilerle tanıştılar. Bakın, neydi bu kesintiler, hatırlayalım. Daha önce
sadece ilaç katkı payı kesilirken şimdi muayene ve reçete parası da kesilmeye
başlandı. Bununla da kalınmadı elbette, yeni bir uygulamayla ilaç fiyatlarıyla
oynanarak emeklilerden ilaç fiyat farkı da almaya başladınız. Gene yeni
uygulamayla, 3 TL reçete parası -ki reçetesinde 3 kalemden fazla ilaç varsa her
kalem için 1 TL ödenmektedir- 8 ila 12 TL muayene parası kesilmektedir.
Danıştay,
emeklilerden gasbedilen 3 TL’lik ödemeyi iptal ettiği hâlde, hukuka uygun
bulmadığı hâlde, siz buna yeni bir şekil verdiniz ve bu kesintileri yeniden
almaya başladınız. Bir emekli vatandaşımız hasta olduğunda, yol parası, muayene
parası, katkı payı, reçete parası derken en iyi ihtimalle en az 20 TL’yi ödemek
zorunda kalmaktadır. Bunun adı zulüm değil de nedir değerli milletvekilleri,
sorarım size.
Bir de intibak
yasası çıkardınız ve dediniz ki: “Yeni ila eski emekli olmuş olanlar arasındaki
adaletsizliği, maaş farkını gidereceğiz.” Ama, tabii, burada karşılaştığımız
tablo da tam bir hüsran oldu maalesef. BAĞ-KUR’lular açısından da 2008 yılına
kadar basamak sistemi var olduğu için kendi içinde bir adalet kurulmuştu, ancak
2008 yılından itibaren basamak sistemi kaldırıldığı için tekrar adaletsizlikler
oluşturuldu, çıkardığınız yasada BAĞ-KUR emeklisine de yer vermediniz.
İşçiler yönünden
bakıldığı zaman, hiç kimsenin hak kaybına uğramayacağı bir sistemin yaratılmış
olması gerekirdi, ancak çıkartılan yasa ile bu da yapılamadı tabii. Emekliler
arasındaki maaş farkı giderilemediği gibi, bu işi de elinize yüzünüze
bulaştırdınız.
Bakın, bizler her
yere gidiyoruz, Türkiye’nin dört bir yanında bulunuyoruz. Ankara’nın çeşitli
köylerine gidiyorum ve gittiğim köylerde, kahveleri ziyaret ettiğimde “Bir
şikâyetiniz var mı?” diye sorduğumda ilk şikâyet emeklilerden, daha sonrasında
da çiftçilerden geliyor. Emeklilerin genel olarak ortak şikâyeti şu: Elbette
geçim sıkıntısı çektiklerini iletiyorlar ama daha da önemlisi, seslerinin
sizler tarafından duyulmadığını söylüyorlar. Kendilerinin dışlandığını,
sahipsiz bırakıldığını, kendilerini terk edilmiş hissettiklerini söylüyorlar.
Mesela bir emeklimiz demiş ki bana yazdığı bir mektupta… Biz, Cumhuriyet Halk
Partisi olarak, emeklilerimizle ilgili olarak birçok kanun teklifi, birçok
araştırma önergesi, birçok soru önergesi veriyoruz. Bunlar içerisinden benim
verdiğim bir araştırma önergesi ve 2 kanun teklifi sonrasında hakikaten bizim
telefonlarımız kilitlendi, sayısız elektronik
posta aldık. Bunlar içerisinde çok kıymetli mesajlar var, ancak zaman kısıtı
nedeniyle bir tanesini paylaşayım. Bir tanesi diyor ki: “Hâlimizi anlatmaya
gerek yok, zaten biliyorsunuz. Lütfen bu konudaki duyarlılığınızı devam
ettirin, bizim sesimizi duyması gerekenler sağır –sizden bahsediyorlar- onlar
bizi duymuyorlar, belki sizi duyarlar.” Umarım sesim sizlere ulaşıyordur
değerli milletvekilleri.
Evet, bugün bir araştırma önergesi için komisyon kurulmasını talep
ettik. Ben inanıyorum ki bu komisyonun kurulması için lehte oy verecek olanlar
ülkemizde yoksulluğu, yoksunluğu bitirmek isteyenler olacaktır, aleyhte oy
verecek olanlar ise yoksulluğu yönetmek isteyenler olacaktır. Onun için, ben
sizleri vicdanınızın sesiyle baş başa bırakıyorum. Emeklilerimizin sorunlarının
araştırılmasına yönelik olarak vermiş olduğumuz bu önergenin sizler tarafından
kabul edileceğini umut ediyorum, bu iyi niyetimi koruyorum ve hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Süreyya Sadi
Bilgiç, Isparta Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Süreyya Bey, hiç aleyhte konuşulur mu? Aleyhinde
konuşulacak bir mesele mi bu?
MUHARREM İNCE (Yalova) – Emeklilerin aleyhine misiniz?
AYLİN NAZLIAKA (Ankara) – Sizin ailenizde emekli yok mu?
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu tarafından Başkanlığa verilen araştırma
önergesinin aleyhinde söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi tarafından gündeme alınması teklif edilen
araştırma önergesi, konusu itibarıyla, emeklilik sistemi ve bu sistemde
emeklilerimizin mevcut durumlarına ilişkindir. Önerge sahipleri, esas olarak,
emeklilerimizin büyük kısmının açlık ve yoksulluk sınırının altında bir gelir
seviyesine sahip olduğundan
bahsetmektedir.
Ben şimdi sözlerime sizlere iktidarımız döneminde genel olarak emeklilik
rejiminde yapılan değişiklikleri kısaca anlatarak devam etmek istiyorum ama şu
husus unutulmamalıdır ki sevgili arkadaşlar, emeklilik rejiminin de içinde yer
aldığı sosyal güvenlik sistemi, bütün gelişmiş ülkelerde, kendi özel mevzuatı,
kuralları ve işleyişi olan bir sistemdir. Bu konu, araştırma önergesinde olduğu
gibi sadece emeklilerin maaşlarına indirgenerek anlaşılmaya çalışılırsa hataya
düşülmesi de kuvvetle muhtemeldir. Her konuda olduğu gibi sosyal güvenlikle de
ilgili olarak iktidarımız döneminde konuya bütüncül bir bakış açısıyla bakılmış
ve “sosyal güvenlik reformu” olarak adlandırılan reform çalışmaları
başlatılmıştır.
Sosyal güvenlik
reformu, ülkemizin sadece bugününü ve geçmişini değil yarınlarını da
ilgilendiren çok geniş kapsamlı mevzuat düzenlemelerini içeren bir süreçtir.
Ben şimdi sizlere bu geniş süreçte emeklilerimiz için gerçekleştirilen
düzenlemeleri anlatmaya çalışacağım.
Reform
çalışmalarının esas çerçevesini 2006 yılında kabul edilen ve 2008 yılında bütün
hükümleriyle yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu oluşturmaktadır. Bu kanun ile daha
önce -vatandaşın bildiği tabir ile söylüyorum- SSK, BAĞ-KUR ve Emekli Sandığı
olmak üzere üç ayrı başlık altında düzenlenen emeklilik rejimi tek bir başlık
altında toplanmıştır. Yeni sistemde, farklı mevzuat için farklı sigortalılık
koşullarının yerine bütün vatandaşları kapsayan genel sağlık sigortası modeli
benimsenmiş ve belirlenen bir geçiş süresinin ardından bugün sistemin
uygulanmasına tam olarak başlanmıştır. Sosyal güvenlik reformu süreci, hazırlık
aşamasından kanunun kabulüne kadar, sivil toplum örgütlerinin ve geniş halk
kitlelerinin katılımıyla, müzakere yöntemiyle tamamlanan bir süreç olmuştur.
Muhalefete mensup
arkadaşlarımız tarafından 5510 sayılı Kanun ile getirilen sistemin en çok
eleştirilen noktası emeklilik yaşına ilişkin düzenlemeler olmuştur. Kanun ile
emeklilik yaşı erkek ve kadınlar için 65 yaş olarak belirlenmiştir. Ancak, bu
konuda bir hususun çok iyi anlaşılması lazım. Sosyal güvenlik sistemi, uzun
yılları kapsayan ve geniş projeksiyonlarla hazırlanması gereken bir süreçtir.
Bu sistemde seçim vaadi amacıyla belirli kesimlere fayda sağlayacak şekilde
değişiklik yapılması ileride telafisi mümkün olmayan ve devletin bütününü
etkileyen kamu zararlarına yol açmaktadır. Geldiğimiz nokta bu sürecin en iyi
göstergesidir. 1990’lı yıllarda kadınların 38, erkeklerin ise 43 yaşında emekli
olmasına ilişkin yapılan düzenlemeler ile sosyal güvenlik sistemi sürekli açık
veren ve sürdürülebilirlik vasfını kaybeden bir sistem hâline gelmiştir. 2008
yılında yapılan reform ile özellikle emeklilik yaşına ilişkin 65 yaş sınırı çok
detaylı hesaplamalar sonucunda tespit edilmiştir. Bu kapsamda, özellikle
Türkiye’nin sosyal güvenlik sistemi ihtiyaçları ve bu alanda var olan
uluslararası standartlar dikkate alınmıştır.
Tekrar altını
çizmek istiyorum: İktidarımız zamanında getirilen 65 yaş sınırı, popülist
söylemlerle değil, bürokratların ve bu alandaki teknik uzmanların
çalışmalarıyla oluşturulan bir sistem olmuştur, bir sınır olmuştur. Bu sınır
üzerinde bu kadar durmamın temel nedeni, benzer söylemlerin emekli aylıkları
için de yapılmasına ilişkindir.
Arkadaşlar,
elbette ki emekli aylıklarına afaki bir zam yapmak mümkündür ancak bu
yapılırken ileride kamuya gelecek ek yükleri de iyi hesaplamak lazım. Sizlerin
de çok iyi bildiği gibi, her devletin harcama ve nakit imkânları vardır ve iyi
idare edilen bir mali sistemde bu harcama ve nakit imkânlarına dikkat etmek
gerekmektedir.
Konuşmamın bu
kısmında, sizlere, iktidara geldiğimiz 2002 yılından bugüne kadar emeklilerle
ilgili gerçekleştirdiğimiz düzenlemeleri aktaracağım. 2002 yılında iktidara
geldiğimizde devraldığımız sistemde emekli aylıkları her bir önceki yılın TÜFE
oranına göre artırılmaktaydı. 2002 yılında 58’inci Hükûmet göreve başlar
başlamaz ilk icraatlarından biri, emeklilerimiz için seyyanen zam yapmak
olmuştur. 2002 yılının bütçe imkânları çerçevesinde emeklilerimize 75 ila 100
lira arasında değişen tutarlarda seyyanen zam yapılmıştır.
Araştırma
önergesinde ifade edildiği için tekrar söylüyorum: Biz iktidara geldikten
sonra, enflasyonun altında ezilen emeklilerimize enflasyon oranının üzerinde
artış oranları uygulandı.
Size şimdi Sosyal
Güvenlik Kurumu Başkanlığından aldığım resmî rakamlardan da bahsetmek istiyorum.
2002 ila 2012 yılları arasında, kümülatif olarak, bir SSK emeklisinin maaşında
yüzde 245 artış gerçekleşmiştir. Aynı oran BAĞ-KUR emeklisinde yüzde 382, memur
emeklisinde ise yüzde 188 olarak gerçekleşmiştir. Peki, bu dönemde enflasyon
oranı ne olmuştur? Bu oran ise 2002-2012 arasında yüzde 145 olarak
gerçekleşmiştir. Özet olarak, emeklilerin enflasyon oranının altında
ezdirildiği iddiası doğru değildir çünkü rakamlar da ortadadır.
Emeklilerimizin
aylıklarına ilişkin az önce söylediklerime ilaveten, aylıklardan ziyade
emeklilerimizin aldığı hizmetin iyileştirilmesi ve emeklilerimizin hayat
kalitesinin artırılması için de pek çok düzenleme gerçekleştirilmiştir. Daha
önceki yıllarda üçlü bir yapı arz eden sosyal güvenlik sisteminin kurumsal
yapısı tek bir çatı altında birleştirilmiştir. 5502 sayılı Kanun ile kurulan
Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı daha önce üç kurumun yerine getirdiği
faaliyetleri artık tek bir çatı altında yerine getirmektedir. Ancak, bu noktada
Sosyal Güvenlik Kurumunun 2006 yılında oluşturulan yeni bir yapı olduğu gibi
bir yanılgıya düşmemek gerekir. Bu kurum, daha önceki yıllarda hizmet veren ve
alanlarında uzmanlaşmış SSK, BAĞ-KUR, Emekli Sandığı genel müdürlüklerinin
geçmiş birikimlerinin SGK’da toplanması suretiyle oluşturulmuştur.
Emeklilerin özlük
haklarıyla ilgili olarak bir gösterge ise satın alma gücü paritesidir. Eğer
maaş düşük veya yüksek gibi tanımlama yapacaksak göz önünde tutmamız gereken
esas unsur satın alma gücü paritesine bakmak olmalıdır. Yoksa, sadece “Emekli
aylıkları şu kadar.” şeklinde konuşmak yanıltıcı bir ifade olacaktır.
Arkadaşlar, iktidarımız
döneminde yapılan düzenlemelerle emeklilerimiz -yine resmî kaynaklara bakarak
söylüyorum- satın alma gücü paritesine göre Bulgaristan, Danimarka, Letonya,
Macaristan, Estonya, Slovenya, Polonya, İrlanda, Fransa ve Yunanistan’da
yaşayan emeklilerden daha iyi konuma gelmiştir.
Eskiden
emeklilerimizin maaş dönemlerinde para çekebilmek için yaşadıkları sıkıntı
hepimizin malumudur. Maaşların sadece Ziraat Bankası aracılığıyla ödenmesi
nedeniyle maaş günlerinde çok uzun kuyruklar oluşurdu. İktidarımız döneminde
yapılan düzenlemelerle emekli maaşlarının 22 banka ve PTT şubeleri aracığıyla
ödenmesi mümkün hâle getirilmiştir.
Ben size daha uç
bir örnek de vermek istiyorum değerli arkadaşlarım: Maaşını alamayan
emeklilerimiz için evde maaş ödemesi uygulaması da tarafımızca başlatılmıştır.
Emeklilerimizle
ilgili yapılan bir diğer düzenleme ise fiş, fatura toplanması uygulamasına da
son verilmesidir. O sahneler de çok geride değil, bundan on yıl öncesine kadar
da yaşanmaktaydı. Hükûmetimizin reformları neticesinde, emeklilerimiz fatura
bulmak için kapı kapı gezmek zorunluluğundan da kurtarıldı ve bütün
emeklilerimize maaşlarının yüzde 4’ü oranında vergi iadesi yapılmaya
başlanıldı.
Malullükten dolayı
emekli olan emeklilerimizin çok sık yaşadığı bir diğer sorun da, muayene sorunu
da Hükûmetimiz döneminde çözüldü. Belirli aralıklarla muayene olmak zorunda
olan malul emeklilerimizin emekli aylıklarında muayene süresinde kesilmeler
yaşanmakta, yine bu dönemde, sağlık hizmetinden de faydalanamamaktaydılar.
Yapılan düzenleme ile bu sorun da çözülmüştür.
Yine muayenelerle
ilgili olarak, bildiğiniz gibi, SSK emeklisi gidip de BAĞ-KUR hastanesinde
muayene olamamakta ve hastane kapısında kalmaktaydı. Bunlar çok uzak gelmesin
arkadaşlar, yedi sekiz yıl öncesine kadar yaşanan görüntülerdir bu bahsetmiş
olduklarım ve bunlar bizim iktidarımız tarafından ortadan kaldırılmıştır.
Sosyal güvenlik
reformuyla, artık, nereden emekli olduğuna bakılmaksızın bütün emeklilerimize
sağlık hizmeti verilmektedir. Yine, bu muayenelerle bağlantılı olarak da ilaç
alımlarında da emeklilerimize kolaylıklar sağlanmıştır. Emeklilerimizin ilaç
alımında karşılaştıkları zorluk ve yaşadıkları mağduriyet, anlaşmalı serbest
eczanelerden ilaç alınmasının mümkün hâle getirilmesiyle kolaylaştırılmıştır.
Arkadaşlar,
emeklilerimizle ilgili yapılan maaş dışındaki düzenlemeleri özetlemeye
çalışıyorum. Buradaki her bir konuyu sizlere dakikalarca anlatabilmek mümkün
ancak süre kısıtlığı nedeniyle genel olarak üzerinden geçiyorum.
Yine iktidarımız
döneminde, müteaddit defalar, emeklilerin ödemesi gereken sosyal güvenlik
destek primi borçları ile emeklilere yersiz olarak yapılan aylık ödemelerini
yapılandırdık. Bu kapsamda birçok emeklimiz borcunu yapılandırdı.
Yine,
emeklilerimizin çalıştıkları yıllarda kesilen ve diğer hükûmetler döneminde
ödenmeyen KEY ödemelerinin ödemeleri de Hükûmetimiz tarafından
gerçekleştirilmiştir.
Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; ifade ettiğim gibi, daha pek çok husus var üzerinde
emeklilerimizle ilgili değinebileceğimiz ve bu konuda yapmış olduğumuz,
iktidarımız döneminde yapılan da pek çok düzenleme var, ancak süre elvermediği
için bu düzenlemelerden sadece kısıtlı bir bölümüyle ilgili olarak Meclisinizi
bilgilendirdim.
Bu, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu tarafından verilen araştırma önergesine, aleyhte olduğumu
bildiriyor ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Mustafa Kalaycı, Konya Milletvekili.
(MHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA KALAYCI
(Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin
emeklilerimizin yaşadığı sorunlar ve alınması gerekli önlemlerle ilgili Meclis araştırması açılması önerisinin
lehinde söz aldım. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Hayatlarının en
verimli ve dinamik çağlarını devletine, milletine hizmet ederek geçiren
emeklilerimizin emeklilik döneminde sağlıklı, huzurlu, refah içinde bir hayat
sürmeleri en büyük isteğimizdir. Ülkemizin kalkınmasına değerli hizmetler
yapan, alın teri döken emeklilerimize en iyi hayat şartlarını sağlamak sosyal
devlet anlayışının da bir gereğidir. Bize umutlu bir gelecek hazırlayan
emeklilerimizin mutluluğunun temini sosyal devletin öncelikli ve anayasal bir
görevidir. Bilge kişilikleri ve tecrübeleriyle geleceğe ışık tutan,
toplumumuzda huzur ve dengeyi sağlayan emeklilerimiz milletimiz için büyük bir
güç kaynağıdır. Atatürk’ün şu veciz sözü bu konunun önemini daha iyi
açıklamaktadır: “Bir milletin yaşlı vatandaşlarına ve emeklilerine karşı tutumu
o milletin yaşama kudretinin en önemli kıstasıdır. Mazide muktedirken bütün
kuvvetiyle çalışmış olanlara karşı minnet hissi duymayan bir milletin istikbale
güvenle bakmaya hakkı yoktur.”
AKP hükûmetleri
emeklileri insanca yaşayabileceği bir ücret düzeyine kavuşturamamıştır.
Emeklilik şartlarını ağırlaştıran, emeklilik yaşını 65 yaşa yükselten, emekli
aylıklarının refah payını düşüren, 2008 yılından sonraki hizmetler için bugünkü
aylıkların yarısı kadar emekli aylığı bağlanmasını öngören ve bu kanunu çıkaran
AKP’dir. Çalışanlar ve emeklilerin sağlık yardımı alırken karşılaştıkları
muayene parası, reçete parası, kutu parası, ilaç katılım payı adı altında
ödemeler artık, aylıklarının önemli bir kısmına karşılık gelir hâle gelmiştir.
“Emeklilerin maaşı
çok yüksek.” diyen bir Maliye Bakanına “Asgari ücretle bal gibi geçinilir.”
diyen bir Çalışma Bakanına sahip olan AKP Hükûmetinin emeklilerin ve
çalışanların dertlerini anlaması mümkün değildir, zaten anlamamaktadır. AKP
Hükûmeti emeklileri ele güne muhtaç etmiştir. Bugünkü emekli aylıklarıyla
emeklilerin geçimlerini sağlayabilmeleri mümkün değildir.
TÜRK-İŞ tarafından
yapılan açlık ve yoksulluk sınırı araştırmasının 2013 Şubat ayı sonuçlarına
göre, 4 kişilik bir ailenin sağlıklı ve dengeli, yeterli beslenebilmesi için
yapması gereken gıda harcaması tutarı yani açlık sınırı 1.007 lira, gıda
harcamasıyla birlikte giyim, konut, ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri
ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer harcamaların toplam tutarı ise 3.280
liradır. Bu verilere göre, emekli, dul ve yetimlerin tamamı yoksulluk sınırının
altında, tamamına yakını da açlık sınırının altında aylık almaktadır.
Altıncı basamak
çiftçi BAĞ-KUR’lu ne kadar emekli aylığı alıyor? 630 lira. Esnaf BAĞ-KUR’lu ne
kadar emekli aylığı alıyor? 830 lira. SSK emeklisi ne kadar emekli aylığı
alıyor? Ortalama bin lira düzeyinde. Bu rakamlar övünülecek rakamlar mı Allah
aşkına? Hepsi açlık sınırının altında. Hani Türkiye zenginleşmişti? Hani kişi
başına 10 bin dolar millî gelir? Hep yandaşlara, sıcak para tacirlerine,
tefecilere, rantiyecilere vereceğinize, biraz da çalışana, emekliye, esnafa ve
çiftçiye de büyümeden payını verin.
AKP Hükûmeti,
emeklilere hep umut vermiştir ancak emeklileri sürekli aldatmış ve hayal
kırıklığına uğratmıştır. Emeklilere banka promosyonu verileceği söylenmiş ancak
bu söz de boş çıkmıştır. Emekliler arasındaki maaş adaletsizliğini gidereceğini
vadetmesine karşın sözde “intibak” adıyla yapılan düzenlemeyle emeklilerimiz
büyük bir aldatmacaya konu edilmiştir. Çıkarılan kanun 2000 yılı sonrası SSK
emeklilerini, BAĞ-KUR emeklilerini kapsamamış, Emekli Sandığı ile SSK ve
BAĞ-KUR emekli aylıkları arasındaki eşitsizlikleri dikkate almamıştır. Verilen
onca söz ve müjdeler nedeniyle emekli aylığında bir artış olacağı umudunu
taşıyan emekliler, maaşını almaya bankaya gidince hüsrana uğramıştır, AKP
Hükûmeti tarafından nasıl aldatıldıklarını bir kez daha anlamışlardır.
Emeklilerin
enflasyona ezdirilmediği söylense de halkın gerçek enflasyonunu yansıtan gıda,
kira, ulaşım, su, elektrik ve gaz gibi kalemler açısından değerlendirme
yapıldığında durumun söylendiği gibi olmadığı anlaşılmaktadır. Ülkemizde
yıllarca enflasyonla mücadelenin temel aracı olarak ücret politikaları
kullanılmıştır. Bu durum çalışanların ve emeklilerin satın alma gücünü zaman
içinde eriterek zayıflatmış, enflasyonla mücadelenin en ağır yükü ne yazık ki
çalışan ve emekli olan kesimin üzerine bu yolla aktarılmıştır. Her fırsatta
kendi hükûmeti döneminde millî gelirin artmasıyla övünen AKP, bu tercihiyle
gelir dağılımında çalışanlar ve emekliler aleyhine ciddi bir bozulmaya
neden olmuştur. Vatandaşlarımızın “Madem ülkemiz zenginleşiyor, biz neden
zenginleşemiyoruz?” sorusunu sıklıkla sormalarının arkasında yatan gerçek, işte
budur. Ücret politikalarıyla çalışan ve emekli kesim üzerinde baskıcı ve
sindirici bir yönetim biçimini benimseyen Hükûmet, milyarder yaratma konusunda
ise oldukça cömert davranmaktadır. Kriz dönemlerinde dahi milyarder sayısı
artan Türkiye, gelir dağılımının en fazla bozuk olduğu ülkeler arasında da ilk
sıralarda gelmektedir.
Değerli
milletvekilleri, sosyal güvenlik politikalarının en önemli amaçlarından birisi,
insanlar arasında oluşturduğu güvenlik ağları ile toplumsal eşitsizlikle
mücadeleyi desteklemektir. Bu anlamda, devlet, tüm bireyler için eşit hak ve
yükümlülükler içeren bir sosyal güvenlik sistemi kurgulamakla yükümlüdür.
Ülkemizde de sosyal güvenlik hakkı Anayasa ile teminata bağlanmış olup devletin
yükümlülüğü altında bulunmaktadır.
İşe başladıkları
tarihte yürürlükte olan mevzuata göre emeklilik için gerekli prim ödeme gün
sayısı ve sigortalılık süresini tamamladıkları hâlde, bir başka ifadeyle,
emekli olma hakkını elde ettikleri hâlde, bir de yaş şartına tabi tutulmaları
birçok vatandaşımızı mağdur etmiştir. Kazanılmış hakları ellerinden alınan, emeklilikte
yaşı bekleyen vatandaşlarımız, haklarını aramakta, Türkiye Büyük Millet
Meclisinden çözüm beklemekte, bu mağduriyetlerinin giderilmesini sağlayacak
düzenleme yapılmasını istemektedir. Bu vatandaşlarımıza emekli aylığı
bağlanmadığı gibi, bir de sağlık sigortası primi ödemekle karşı karşıya
kalmışlardır. Kanunla aranan prim ödeme gün sayısını dolduran, dolayısıyla
yıllarca gerekli primleri ödemiş olan vatandaşlarımıza “Sen yaşı doldurmadın,
sağlık sigortası primini vermezsen sağlık yardımından yararlanamazsın.” demek
insafsızlıktır. Bu durumda olan vatandaşlarımıza yaş şartını beklemeksizin
emeklilik hakkı verilmelidir, zira bu onların kazanılmış haklarıdır. Milliyetçi
Hareket Partisi, emeklilik hakkını elde ettiği hâlde emeklilik için yaşı bekleyenlere
emeklilik hakkının verilmesi gerektiği görüşündedir, bu konuda söz konusu
mağduriyeti gidermeye yönelik olarak gerekli kanun teklifi ve önergeler
vermiştir.
Değerli
milletvekilleri, umutla bekleyen bir diğer kesim polislerimizdir. Bugün,
emniyet teşkilatı personeli emekliye ayrıldığında, emekli aylığı memur maaşının
yarısına düşmektedir. Sayın Başbakan, 2007 seçimleri öncesinde, polislerin
özlük haklarının iyileştirilmesi konusunda söz vermesine rağmen, altı yıldır bu
sözün gereği yerine getirilmemiştir. Polislerimizin ek göstergeleri mutlaka
yükseltilmeli, birinci dereceye 3600 ek gösterge verilmelidir. Böylelikle
emekli polislerin rahat bir şekilde geçimini sağlayabilmesi için emekli
aylıklarında bir nebze de olsa artış sağlanmalıdır.
Cumhuriyet Halk
Partisinin önerisinin lehinde söz aldım. İnşallah kabul edilir bu öneri.
Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Ramazan Can, Kırıkkale Milletvekili.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Müşterek imzalanan
Danışma Kuruluyla gündem belirlenmiştir. Bu nedenle, Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisinin aleyhinde olduğumuzu bildiriyorum.
Diğer taraftan, 3
Kasım 2002 seçimlerinden sonra kurulan AK PARTİ hükûmetlerinin ilk olarak yapmış olduğu işlerden birisi SSK
emeklisi ve BAĞ-KUR emeklilerinin aylıklarındaki iyileştirmeler olmuştur. Ondan
sonra yine, SSK emeklilerinin arasındaki intibakla ilgili sıkıntılar da, intibaktaki
adaletsizlik de bu Genel Kurulda kabul ettiğimiz yasayla dengelenmiştir.
2002’yle 2013 yılı arasını mukayese ettiğimizde, enflasyona emeklilerin
ezdirilmediği ve refah seviyesinin yükseldiği, refah paylarının artırıldığı
gözlenmiştir. Tabii ki verilen miktarlar yeterli midir, yetersiz midir, bu,
emeklilerin takdirine bırakılmalıdır. Ancak, şunu özellikle söylemek istiyorum
ki: Ekonomimiz iyiye gittikçe, millî gelir arttıkça, refah seviyesi arttıkça
refah payları da emeklilerin giderek artmaktadır.
Yine, emeklilerin
alım gücü, maaşlarındaki artış ve enflasyon oranlarındaki artışlar dikkate
alındığında, emeklilerin gelirlerinin reel anlamda arttığı gözlenmiştir. Bu şu
demektir: Eğer millî ekonomi iyiye gidiyorsa, bütçede gelirler artıyorsa bundan
vatandaşlarımız da yararlanıyordur. Emeklilerde bu manada herhangi bir kayıp
gözlenmemiştir; aksine, 2002 ile 2013 yılına geldiğimiz bu aralıkta emeklilerin
durumunun iyileştiği gözlenmiştir.
Meclisin gündemi
belirlenmiştir, belirlenecektir. Bu nedenle, Cumhuriyet Halk Partisinin grup
önerisi gündemi uzatmaya matuftur, iyi niyetli değildir.
Yine de Cumhuriyet
Halk Partisinin grup önerisini Genel Kurulun takdirine sunuyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
Danışma Kurulunun
bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
B) Danışma Kurulu
Önerileri
1.- Danışma Kurulunun,
Genel Kurulun çalışma saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden
düzenlenmesine ilişkin önerisi
19/3/2013
Danışma Kurulu Önerisi
Danışma Kurulunun
19/3/2013 Salı günü yaptığı toplantıda, aşağıdaki önerinin Genel Kurulun
onayına sunulması uygun görülmüştür.
Sadık
Yakut
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı Vekili
Ahmet Aydın Muharrem
İnce
Adalet ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Pervin Buldan Oktay
Vural
Barış ve Demokrasi Partisi Milliyetçi
Hareket Partisi
Grubu Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan
310, 107, 292, 357, 340, 185, 78, 149, 251, 58 ve 140 sıra sayılı kanun
tasarılarının bu kısmın 3, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16 ve 17’nci
sıralarına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun;
19 Mart 2013 Salı
günkü (Bugün) birleşiminde 297 sıra sayılı Kanun Tasarısı’na kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
20 Mart 2013
Çarşamba günkü birleşiminde 310 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 4’üncü bölüm
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
21 Mart 2013
Perşembe günkü birleşiminde ise 310 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
Yukarıda
belirtilen birleşimlerde gece 24.00’de günlük programların tamamlanamaması
hâlinde günlük programların tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi
önerilmiştir.
BAŞKAN – Söz
talebi? Yok.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
İç Tüzük’ün 37’nci
maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C)
Önergeler
1.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, (2/170) esas
numaralı Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/101)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/170 esas
numaralı Kanun Teklifi’m 45 gün içinde Komisyonda görüşülmediğinden İç Tüzük’ün
37 nci maddesi gereğince doğrudan gündeme alınması konusunda gereğinin
yapılmasını saygılarımla arz ederim. 15.02.2012
Erkan Akçay
Manisa
BAŞKAN – Teklif
sahibi adına Erkan Akçay, Manisa Milletvekili.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tarımsal üretimde kullanılan
girdilerden katma değer vergisi alınmamasına yönelik olarak vermiş olduğum
kanun teklifi üzerine söz aldım, muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, on yıllık Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde enflasyon yüzde
145, tarımsal girdiler, mazot, ilaç, gübre fiyatları ortalama 4-5 kat artarken
ürün fiyatları neredeyse yerinde saymıştır. Bir taraftan enflasyona, diğer
taraftan 4-5 kat artan girdi fiyatlarına ezdirilen çiftçi borç batağına
saplanmıştır. 2002 yılında 530 milyon lira olan çiftçilerin banka borcu, 2012
yılı Eylül ayı itibarıyla 39 milyar liraya ulaşmıştır. Bu kredilerden 2 milyarı
icralıktır. Çiftçilerin borcu on yılda tam 78 kat artmıştır. Gübre ve
elektrikte yüzde 18, mazotta yüzde 15,25; zirai ilaç ve hayvan yeminde yüzde 8
KDV vardır. Tohumluklarda yüzde 1 KDV varken sebze tohumlarında ve sebze
fidelerinde yüzde 8 KDV alınmaktadır. Girdi fiyatları çok yüksek olduğu için
üretim maliyeti yükselmekte, bu nedenle Türk çiftçisi yabancı ülkelerin
üreticileriyle rekabet edememektedir.
Gelelim mazota:
Rafineri çıkış fiyatı 1 lira 44 kuruş olan mazottan 1 lira 60 kuruş özel
tüketim vergisi, 55 kuruş katma değer vergisi alınmaktadır. Diğer paylarla
beraber, 1 litre mazot 4 lira 25 kuruşa satılmaktadır. Bu yüksek vergiler
nedeniyle, ülkemiz tarımda dünyanın en pahalı mazotunu kullanan ülkelerin
başında gelmektedir. Mazotun litre fiyatı Mart 2002’de 94 kuruştu, Kasım ayı
itibarıyla 1 liraydı, bugünse mazotun litresi 4 lira 25 kuruştur yani mazot
fiyatı da 3 kat artmıştır.
Türk çiftçisinin
bir yılda kullandığı mazot miktarı 3 milyon 300 bin tonu bulmaktadır.
Çiftçilere verilen mazot desteği tarımda kullanılan mazota ödenen bedelin yüzde
5’ini ancak karşılamaktadır. Bu rakam da mazot için çiftçinin ödediği KDV’nin
ancak dörtte 1’ine tekabül etmektedir. Çiftçilerin kullandığı kırsal motorinin
ÖTV’si euro dizele göre düşüktü. 2011 yılı Ocak ayından itibaren kırsal motorin
uygulamasının kaldırılması sonucu Türk çiftçisi 250 milyon Türk lirası ilave
ÖTV farkı ödemek durumunda kaldı.
Pırlantadan KDV
alınmazken, gemilere ve yatlara ÖTV’siz akaryakıt verilirken çiftçilerin
kullandıkları motorinden yüzde 37,61 oranında ÖTV, yüzde 15,25 oranında KDV
alınmaktadır. Üretim maliyetlerinin düşürülmesi için, çiftçilerimizin
kullandığı mazota ÖTV ve KDV istisnası getirilmesi şarttır.
Gelelim gübreye:
Amonyum sülfat gübresinin tonu 2002 yılında 162 lirayken 2013’te 670 liraya
ulaşmıştır. CAN gübresi 176 liradan 725 liraya çıkmıştır. Yüzde 33 amonyum
nitrat gübresi 193 liradan 898 liraya yükselmiştir. Üre 237 liradan 1.115
liraya, DAP 354 liradan 1.290 liraya yükselmiştir. Gübrede yüzde 18 oranında KDV
vardır. Çiftçilerimiz 2011 yılında gübre için 4,77 milyar lira öderken gübre
desteği olarak 620 milyon lira almıştır yani üreticinin gübreye ödediği paranın
yüzde 13’ü destek olarak verilmiştir. Gübre fiyatlarındaki yüksek artış gübre
kullanımını azaltmakta ve bu da üretimi olumsuz etkilemektedir. Tarımsal
ilaçlardan yüzde 8 KDV alınmaktadır.
Ayrıca, elektriğe
baktığımızda yüzde 1 Enerji Fonu, yüzde 2 TRT payı ve yüzde 18 KDV ile 25 kuruş
olan 1 kilovatsaat elektrik 30,3 kuruşa çıkmaktadır. Elektriğin fiyatı
2007-2012 yılları arasında yüzde 124 artmıştır. 2007 yılında 13,5 kuruştan
elektrik alan üretici, bugün 30,3 kuruştan elektrik almaktadır. Tohumda da,
hayvan yeminde de maalesef aynı durumlar geçerlidir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN AKÇAY
(Devamla) – Bu düşüncelerle teklifimize desteğinizi bekler, hepinize saygılar
sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Bir milletvekili
adına Mustafa Kalaycı, Konya Milletvekili.
Buyurun.
MUSTAFA KALAYCI
(Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi
olarak verdiğimiz tarım ve hayvancılıkta kullanılan mazot, gübre, elektrik,
ilaç, tohum, fide ve yemden katma değer vergisi alınmamasına dair kanun
teklifimiz üzerinde söz aldım. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
“Çiftçimizin temel
sorunu nedir?” dediğimiz zaman cevabı, girdi fiyatlarının pahalı olmasıdır.
Uygulanan yanlış tarım politikası sonucu çiftçi, ürününü maliyet fiyatına bile
satamamakta, ne üretirse üretsin zarar etmektedir. Köylü ve çiftçi zor günler
yaşamaktadır. AKP Hükûmeti, çiftçi ve köylüye destek vermek yerine köstek
olmaktadır. Türk çiftçisinin dünyanın en pahalı mazotunu ve gübresini
kullandığı ve ağır girdi maliyetleri altında ezildiği ve bu nedenle üretim
yapamaz duruma geldiği bir gerçektir. 2002 yılında üre gübresinin tonu 237 lira
iken şimdi 1.200 liraya, mazotun litresi 1 lira iken şimdi 4 lira 30 kuruşa
dayanmıştır. Girdi fiyatlarındaki aşırı yükselme, ithalata dayalı politika
üretim yapmayı imkânsız hâle
getirmiştir. Çiftçilerimiz “Ürünümüz para etmiyor, on yıldır buğdayı, pancarı
neredeyse aynı fiyattan satıyoruz ama mazotun, gübrenin, ilacın, tohumun fiyatı
4-5 kat arttı, artık dayanacak gücümüz kalmadı.” diyor. Hükûmet gemicilere, yatlara ve yurt dışına
1,5 milyon liraya ucuz mazot verirken çiftçiye 3 katı fiyattan satmaktadır.
Çiftçi parasızlıktan tarlasına gübre atamıyor, traktörüne mazot koyamıyor.
Üretici hayvanlarına yem veremiyor, çaresizlikten kıvranıyor, ürettiği 1 kilo
sütle 1 kilo yem alamıyor. Hükûmet hayvancılığı
bitirmek için elinden geleni yapmıştır.
Çiftçimizin kredi
borçları da her yıl katlanarak artmaktadır. Ülkemiz toplam nüfusunun yaklaşık
üçte 1’ini oluşturan tarım kesiminde çalışan milyonlarca insanımız bankalar
tarafından tam anlamıyla kıskaca alınmışlardır. Birçok çiftçi, borcunu
ödeyebilmek için traktörünü, tarlasını satmak zorunda kalmakta, bunalıma
girmektedir. İcraların hızla arttığı tarım kesimindeki problemler çığ gibi
büyürken AKP Hükûmeti duyarsızlığını inatla sürdürmektedir. Çiftçimiz ve
köylümüz yoksulluğa itilmiştir. Bugün, köyler boşalmış olup köylerde üretici
kalmamıştır. İnsanlar köylerine tatile veya ziyarete giderken artık süt,
yumurta, ekmek, et, sebze ve meyve alıp da gidiyor.
Destekleme
politikasında sık sık yapılan değişiklikler ve desteklerin zamanında ödenmemesi
çiftçiler için bir başka önemli sorunu teşkil etmektedir. Çiftçi ödediği katma
değer vergisini işletmeler gibi indirim konusu yapamıyor, vergi iadesi
alamıyor, devletin kendisine ödediği destekten daha fazlasını vergi olarak
devlete ödüyor. Çiftçi diyor ki: “Mazottan, gübreden vergiyi kaldırın, başka
hiçbir destek istemiyoruz.” Çiftçinin ve üreticinin temel girdilerini ucuz
alabilmesi sağlanmalıdır. Mazot, gübre, elektrik, ilaç, tohum, fide ve yemdeki
katma değer vergisi mutlaka kaldırılmalıdır. Ekmekten sebze ve meyveye kadar
bütün gıdalar soframıza çiftçimizin alın teri sonucu ulaşmaktadır.
Unutulmamalıdır ki yeryüzünde kalacak olan en son devletler tarıma dört elle
sarılmış, tarımda sanayileşmiş, kalkınmış ve tarım ürünleri ihraç eden ülkeler
olacaktır. Tarım dünyada nasıl destekleniyorsa ülkemizde de aynı şekilde
desteklenmeli, çiftçinin bulunduğu köyü ve kasabayı terk etmemesi için
bölgesinde karnının doyması sağlanmalıdır.
Tarım sektörü
dünyada olduğu gibi ülkemizde de nüfusun gıda maddeleri ihtiyacını karşılaması,
tarıma dayalı sanayinin ham madde kaynağını oluşturması, önemli bir kesime
istihdam sağlaması ve dışa bağımlılığın önlenmesi gibi nedenlerle stratejik
öneme sahiptir. AKP Hükûmetinin tarımın yapısal sorunlarını çözecek, tarımsal
girdi yükünü azaltacak ve tarım sektörünü yeniden ayağa kaldıracak tedbirleri
alma niyet ve isteğinin olmadığı açıktır.
Teşekkür ediyor,
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.24
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.36
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur),
Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 79’uncu Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Gündemin “Sözlü
Sorular” kısmına geçiyoruz.
VIII.- SÖZLÜ SORULAR VE
CEVAPLARI(x)
1.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Ardahan Millet Bahçesi’nin düzenlenmesine ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/70) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın
cevabı
2.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, enflasyon oranlarının hesaplanması yöntemine ilişkin Kalkınma
Bakanından sözlü soru önergesi (6/305) Cevaplanmadı
3.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Ardahan’da kamu yatırımları için ayrılan ödenek miktarının
artırılmasına ilişkin Kalkınma Bakanından sözlü soru önergesi (6/500)
Cevaplanmadı
4.- Ankara Milletvekili
Zühal Topcu’nun, Bakanlıkta ve Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda özürlü
personel istihdamına ilişkin Kalkınma Bakanından sözlü soru önergesi (6/633)
Cevaplanmadı
5.- Manisa Milletvekili
Hasan Ören’in, Çeçenistan’da faaliyet gösteren firmaların yaşadıkları sorunlara
ve işçilerin mağduriyetine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/689) ve
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
6.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, ekonomik krizin etkilerinin azaltılmasına
yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/747) ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
7.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, yoksulluk sınırı altında kalan
vatandaşlarımızın mağduriyetinin giderilmesine ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/749) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
8.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Esnaf ve Sanatkârlar Odası üyelerinin ÖTV’siz
akaryakıt imkânından faydalanmalarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/869) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
9.- Çanakkale Milletvekili
Ali Sarıbaş’ın, kira ödenen kamu binalarına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/920) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
10.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, tekstil sektöründe yaşanan sıkıntılara ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1026) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın
cevabı
11.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru’nun, TOKİ’nin elde ettiği gelir miktarına ve devam eden projelere
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1122) ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmaz’ın cevabı
12.- Adana Milletvekili
Ali Halaman’ın, Adana ili ve ilçelerinde yürütülen proje ve yatırımlara ilişkin
Kalkınma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1143) Cevaplanmadı
13.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Çevre ve Şehircilik Bakanlığına hizmet binası
yapılmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1225) ve Kalkınma Bakanı
Cevdet Yılmaz’ın cevabı
14.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Maliye Bakanlığına yeni bir sosyal tesis
yapılacağı iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1227) ve
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
15.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, asgari ücret tespit komisyonuna ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1230) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın
cevabı
16.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, gençlerin, kadınların ve engellilerin
istihdamının teşvik edilmesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1231)
ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
17.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlu’nun, işsizlik sorununa ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/1232) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
18.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru’nun, ülkemizde faaliyet gösteren bankaların şube sayılarına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1291) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın
cevabı
19.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru’nun, ülkemizde faaliyet gösteren yerli ve dış kaynaklı banka
sayısına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1293) ve Kalkınma Bakanı
Cevdet Yılmaz’ın cevabı
20.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, yol yapım ve bakım hizmetleri için
Kahramanmaraş İl Özel İdaresine kaynak aktarılıp aktarılmayacağına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1338) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın
cevabı
21.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru’nun, eşit işe eşit ücret uygulamasına ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/1357) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
22.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Afşin-Elbistan A Termik Santraline filtre ve
atık su tesislerinin kurulmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/1371) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
23.- Adana Milletvekili
Ali Halaman’ın, Adana ve ilçelerindeki serbest bölgelerdeki yatırımlara ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1445) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın
cevabı
24.- Adana Milletvekili
Ali Halaman’ın, TÜİK’te çalışan 4-C’li personele ilişkin Kalkınma Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1449) Cevaplanmadı
25.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Ardahan’ın kalkınması için başta hayvancılık ve eğitim olmak
üzere Devlet yatırımlarının artırılması ihtiyacına ilişkin Kalkınma Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1640) Cevaplanmadı
26.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, tekstil ve hazır giyim sektöründe girdi ve
finansman maliyetlerinin artmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/1704) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
27.- Muğla Milletvekili
Mehmet Erdoğan’ın, Datça Hükûmet Konağı ve öğretmenevinin fiziki yetersizliğine
ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1766) ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
28.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, ülkemizdeki süt tüketimine ve fiyatlarına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1835) ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmaz’ın cevabı
29.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, ülkemizde maden araması yapan yabancı
firmalara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1838) ve Kalkınma Bakanı
Cevdet Yılmaz’ın cevabı
30.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, hane halkı sağlık araştırmalarına ilişkin Kalkınma Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1917) Cevaplanmadı
31.- Gaziantep
Milletvekili Mehmet Şeker'in, Bakanlığın kurumsal kimliğinin oluşturulmasına
yönelik harcamalara ilişkin Kalkınma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1953)
Cevaplanmadı
32.- İzmir Milletvekili
Rahmi Aşkın Türeli’nin, İşsizlik Sigortası Fonu’ndan yapılan ödemelere ilişkin
Kalkınma Bakanından sözlü soru önergesi (6/2034) Cevaplanmadı
33.- İzmir Milletvekili
Rahmi Aşkın Türeli’nin, gelir yöntemiyle millî gelir hesaplanmasına ilişkin
Kalkınma Bakanından sözlü soru önergesi (6/2035) Cevaplanmadı
34.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, SODES Projesi kapsamında finanse edilen sportif projelere
ilişkin Kalkınma Bakanından sözlü soru önergesi (6/2320) Cevaplanmadı
35.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, şehir içi toplu taşıma hizmetlerinde
kullanılan akaryakıtta KDV oranının düşürülmesine ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/2407) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
36.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Ardahan’ın Posof ilçesine bağlı bir köyde yapılan kadastro
çalışmalarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2438) ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
37.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, pirinçteki KDV’nin düşürülmesi talebine
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2508) ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmaz’ın cevabı
38.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, kalkınma öncelikli illerde görev yapan Devlet memurlarına daha
yüksek ücret ödenmesi talebine ilişkin Kalkınma Bakanından sözlü soru önergesi
(6/2532) Cevaplanmadı
39.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2012 yılında Ankara’ya yapılan yatırımlara ilişkin Kalkınma
Bakanından sözlü soru önergesi (6/2730) Cevaplanmadı
40.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Orta Ceyhan Menzelet II. Merhale Sulama
Projesi’ne ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2762) ve Kalkınma Bakanı
Cevdet Yılmaz’ın cevabı
41.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Ayvalı Sulama Projesi’ne ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/2767) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
42.- Adana Milletvekili
Ali Halaman’ın, açlık ve yoksulluk sınırı verilerine ilişkin Kalkınma
Bakanından sözlü soru önergesi (6/2793) Cevaplanmadı
43.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, tarımsal dış ticaret açığına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2819) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın
cevabı
44.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, ormancılıkta vardiya uygulamasına geçilmesine
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2944) ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmaz’ın cevabı
45.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, geçici orman işçilerine kadro verilmesine
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2945) ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmaz’ın cevabı
46.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, orman teşkilatına kadro verilmesine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2947) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın
cevabı
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, “Sunuşlar” bölümünde belirttiğim Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmaz’ın birlikte cevaplandırmak istediği sözlü soru önergelerini
cevaplandırmak üzere Sayın Bakanı kürsüye davet ediyorum.
Buyurun Sayın
Bakan.(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; değişik
zamanlarda değerli milletvekillerimizin yönelttikleri sözlü
soru önergelerine cevap vermek üzere huzurunuzdayım. Bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle (6/70) sayılı soru önergesine, Ardahan Milletvekili Sayın
Ensar Öğüt’ün soru önergesine cevap vermek istiyorum. Sayın milletvekili
Ardahan’da Millet Bahçesi’ndeki binaların kaldırılarak Ardahanlılara bu alanın
düzenlenmesi konusunda bir soru yönlendirmiştir. Ardahan Millet Bahçesi’nin
düzenlenmesine ilişkin olarak çalışmalar başlatılmış bulunmaktadır ve önemli
oranda da tamamlanmıştır. İlave birtakım çalışmalarla bu güzel mekân
Ardahanlıların hizmetine daha nitelikli bir şekilde sunulacaktır.
2’nci sözlü soru önergemiz, Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mesut
Dedeoğlu’nun (6/747) sayılı sorusudur. Bu soruda ekonomik kriz konusunda ne tür
tedbirler ve vatandaşı rahatlatıcı yönde ne tür tedbirler aldığımız özet olarak
sorulmaktadır. Değerli
milletvekilleri, öncelikle şu noktanın altını çizmek isterim: Küresel kriz
ortamında birçok ülke krizin faturasını vatandaşlarına ödetirken ülkemiz
istikrarlı politikalarıyla büyümesini devam ettirmiş, hiçbir bankamız batmamış,
hiçbir firmaya kamu tarafından bir kaynak transferi söz konusu olmamış,
borçluluk oranlarımız artmamış ve bu borcu karşılamak için vergileri artırma
gibi bir zorunlulukla karşı karşıya kalmamış durumdayız. Dolayısıyla,
baktığınız zaman, Türkiye’nin 2010’da yüzde 9,2; 2011’de yüzde 8,5 oranında
yüksek büyüme sağladığını görüyorsunuz. Yine, krizin en tepe noktasından bugüne
kadar geldiğimizde 4 milyonun üzerinde yeni iş, istihdam alanı oluşturulduğunu
görüyorsunuz. Bütün bu rakamlar, bize, ülkemizin krizle mücadelesinin ve
yoksullukla mücadelesinin başarılı olduğunu gösteriyor.
Yoksullukla
mücadeleyi de biz tek boyutlu olarak ele almadık değerli milletvekilleri, üç
temel eksende bunu gerçekleştirdik. Birincisi, makroekonomik istikrar.
Makroekonomik istikrar olmadan, büyümeyi sağlamadan, enflasyonu düşürmeden
yoksullukla da mücadele edilmiyor. Çok şükür, Türkiye, son on yılda ortalama
yüzde 5 büyüme sağladı, istihdamını artırdı ve geçmişte yoksul kesimler
üzerinde ağır bir yük olan enflasyon sorununu çözdü, geride bıraktı, tek haneli
rakamlara düşürdü.
Yoksullukla
mücadelede makro politikalar dışında sektörel ve bölgesel politikalarımız da
son derece önemli. KOBİ politikalarımızdan bölgesel kalkınma politikalarımıza
kadar, eğitimde, sağlıkta, değişik alanlarda gerçekleştirdiğimiz reformlarla
yine yoksullukla mücadele ettik.
Ayrıca, üçüncü
düzeyde de makro ve sektörel, bölgesel politikalar dışında yoksulluğu doğrudan
hedef alan sosyal yardım ve destekler konusunda da yine çok büyük gayretler
sarf ettik. Buralarda da başarımız rakamlara yansımış durumda. 2002 yılında günlük
geliri 4 dolar 30 sentin altında olan nüfusumuzun toplam nüfusumuza oranı yüzde
30’lar civarındayken bugün yüzde 2,8’lere kadar düşmüş durumda. Yazılı olarak
da aslında bu soruya daha önceden çok daha detaylı bir cevap verilmişti. Ben de
bu şekilde bazı ilavelerle özetlemiş oldum.
Yine,
Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mesut Dedeoğlu’nun (6/749) sayılı sorusu var.
Buna da yine daha önceden detaylı bir yazılı cevap verilmişti. Bu soruda da
yine yoksulluğa ilişkin çalışmalarımız soruluyor. Burada da, az önce yine
belirttiğim gibi, çok önemli çalışmalar yapıldığını ilave etmek isterim. Makro,
sektörel, bölgesel politikalar dışında özürlülere dönük, engellilere dönük
yaptığımız çalışmalar, yaşlı nüfusa dönük çalışmalar yine önemli bir yer
tutuyor. Engelli aylıklarımız bu geçtiğimiz on yıllık süreçte reel olarak yüzde
458 artırıldı. Yine, yaşlı aylıklarında reel olarak yüzde 86’lık bir artış
gerçekleştirildi. Doğrudan sosyal yardım ve desteklerimiz de bu dönemde
gerçekten çok önemli boyutlara ulaştı. 2002 yılında doğrudan yaptığımız sosyal
destek ve yardımlarımızın yurt içi hasılamıza oranı sadece yüzde 0,5
düzeyindeydi. Bu rakam 2010’lu yıllara geldiğimizde yüzde 1,2’ye kadar
yükselmiş durumda, yani 2 katından fazla artmış durumda, oran artışından
bahsediyorum. Aynı süreçte yurt içi hasılamızın da 3 katından fazla arttığını
düşünürseniz, miktar olarak ne kadar büyük bir hacme ulaştığını takdir
edersiniz. Bu konuda da yine yazılı olarak çok daha detaylı bir cevap sayın
milletvekilimize iletilmek üzere Meclisimize sunulmuştur. Bunu da bu şekilde arz
ediyorum.
Tokat
Milletvekilimiz Sayın Reşat Doğru’nun (6/1291) sayılı soru önergesi: Bu da
banka şubeleriyle ilgili bazı istatistiki bilgilere ilişkin. Burada, baktığımız
zaman, soruda ifade edilen tarih itibarıyla ülkemizde 48 adet banka
bulunmaktadır ve bunların 10.440 şube ile hizmet sunduğunu görüyoruz. 2011 yılı
itibarıyla bu veriler. Bu şekilde bu soruyu cevaplamış oluyoruz.
Yine, aynı
milletvekilimizin, Sayın Reşat Doğru’nun, Tokat Milletvekilinin (6/1293) sayılı
soru önergesinde dış ülkeler kaynaklı kaç bankanın faaliyet gösterdiği ve buna
ilişkin bazı istatistiki talepleri var. Burada da Aralık 2011 itibarıyla
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu veri tabanındaki mevcut yerli-yabancı
sınıflandırması dikkate alınarak sahiplik grubu ayrımında ülkemizde faaliyet
gösteren bankalar ile bu bankaların yurt içi şube sayılarını gösterir tablolara
bakıldığında, sorudaki tarih itibarıyla kamu ve yerli sahipliğinde 25 banka
8.028 şubeyle faaliyetini sürdürmektedir. Aynı tarih itibarıyla yabancı sahipliğinde
ise 23 banka bulunmakta ve 2.412 şubeyle yine bu bankalar faaliyetlerini
sürdürmektedirler.
Kahramanmaraş
Milletvekilimiz Sayın Mesut Dedeoğlu’nun yine bir başka sözlü soru önergesi, (6/2407)
sayılı soru önergesi: Bu konuda da yine bir yazılı cevap değerli milletvekiline
gönderilmiş, iletilmiştir. Burada pahalı akaryakıt kullanımı konusu gündeme
getirilmekte ve yine, servis araçlarında KDV konusu sorulmaktadır. Bu
konularda, baktığınız zaman, tabii ki akaryakıt fiyatlarında yüksek bir vergi
oranı olduğu hepimizin malumudur ancak geçmişle mukayese ettiğimizde vergi
içeriğinin bir miktar da olsa düştüğünü görüyoruz. Şöyle ki: 100 Türk liralık
benzin fiyatının içerisinde vergi yükü 31/12/2002 tarihinde 70,3 TL iken 24/11/2012
tarihi itibarıyla 62,7; 100 TL’lik motorin fiyatının içerisinde vergi yükü
1/1/2005 tarihinde 65,1 TL iken 24/11/2012 tarihi itibarıyla 52,7 TL’ye
düşmüştür. Öte yandan, şehir içi toplu taşıma hizmetlerinde katma değer vergisi
oranının düşürülmesine yönelik şu anda gündemimizde herhangi bir çalışma
bulunmamaktadır. Bütün bu konular yazılı olarak da iletilmiştir.
Yine,
Kahramanmaraş Milletvekilimiz Sayın Mesut Dedeoğlu’nun (6/869) sayılı soru
önergesine cevap vermek istiyorum. Burada, Sayın Başbakanımıza tevcih edilen
soru önergesinde Maliye Bakanlığının görev ve yetki alanına giren bir konu
sorulmaktadır. İlgili bakanlığımızdan alınan bilgiye göre 1/7/2003 tarihli ve
2003/5868 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı eki Karar’ın 1’inci maddesi ile Türk
uluslararası gemi siciline ve millî gemi siciline kayıtlı, kabotaj hattında
münhasıran yük ve yolcu taşıyan gemilere, ticari yatlara, hizmet ve balıkçılık
gemilerine, miktarı her geminin teknik özelliklerine göre tespit edilmek ve bu
akaryakıtı kullanacak geminin jurnaline işlenmek kaydıyla verilecek akaryakıtın
özel tüketim vergisi tutarı sıfıra indirilmiştir. Bununla birlikte, vergi
yükleri, izlenen ekonomik programlar, bütçe hedefleri ve gerçekleşmeleri de göz
önünde bulundurularak azaltılmaya çalışılmakta ve bu konuda toplumsal fayda en
üstte tutulmaktadır.
Ayrıca, vergi
yüklerinin azaltılmasına ilişkin çalışmalarda yapılan mevzuat ya da oran
değişikliklerinin umulan toplumsal faydayı sağlayamama ihtimali, diğer vergisel
uygulamalar açısından olumsuz sonuç doğurma riski, amaçlanan sosyal faydanın başka
vasıtalarla sağlanma imkânı gibi hususlar da göz önünde bulundurulmaktadır. Bu
çerçevede, Esnaf ve Sanatkârlar Odasına kayıtlı olarak faaliyet gösteren esnaf
ve sanatkâra, özel tüketim vergisi uygulanmadan akaryakıt teslim edilmesi
konusunda şu an Maliye Bakanlığımızca yürütülen herhangi bir çalışma
bulunmamaktadır.
Yine, Sayın Mesut
Dedeoğlu’nun, (6/1832) esas numaralı önergesinde “Süt tüketimini nasıl
artıracaksınız? Yem fiyatları konusunda neler yapacaksınız?” şeklinde
özetleyebileceğimiz bir sorusu var. Bu konularda, Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığımız koordinasyonunda yürütülen çok sayıda çalışma söz konusu.
Özellikle, süt tüketimine büyük önem verdiğimizi belirtmek isterim. Tarım
Bakanlığınca süt tüketiminin artırılması konusunda gerek ilgili bakanlıklar
gerekse sivil toplum örgütleri, üreticiler ve sektörde diğer paydaşlarla
birlikte çalışmalar yürütülmekte ve yapılan çalışmalara katkı sağlanmaktadır.
İlköğretim
çağındaki öğrencilerimize süt tüketimi ve sağlıklı beslenme alışkanlıkları
kazandırılarak dengeli beslenmelerine katkıda bulunmayı amaçlayan Okul Sütü
Programı, 2012 yılında tüm Türkiye’de uygulanmıştır. Okul Sütü Programı ile
ilköğretim çağındaki ana sınıfından 5’inci sınıf dâhil, Türkiye genelinde
32.574 okulda, toplam 7.185.021 öğrenciye 136.309.261 adet 200 mililitrelik
uzun ömürlü kutu sütü dağıtılmıştır. 2012-2013 eğitim-öğretim döneminde de
30.752 okulda, 6 milyon 171 bin 692 öğrenciye 296 milyon 241 bin 216 adet 200
mililitre UHT kutu süt dağıtımı planlanarak uygulamaya konulmuştur. Ayrıca, 21
Mayıs Süt Günü gibi çeşitli etkinlikler düzenlenmektedir. Bunun yanı sıra süt
tozu desteği de verilmektedir. Süt piyasasının regülasyonu ve üretiminin
sürdürülebilirliğini sağlamak amacıyla 2009 yılında süt tozu desteği verilmeye
başlanmış olup 2009-2012 döneminde toplam 77.224 ton süt tozu için 174 milyon
023 bin 641 TL destek verilmiştir.
Yem konusunda da
yine çok çeşitli çalışmalar yürütülmüştür. Bu kapsamda özellikle hayvancılık
desteklerini ifade etmek isterim. 2012 yılında, 2002 yılına oranla rekor bir
artış göstermiştir hayvancılık destekleri, 25,5 kat artırılmıştır. 2002 yılında
hayvancılığa sadece 83 milyon lira destek ödemesi yapılmışken 2012 yılında bu
rakam 2,2 milyar Türk lirasına çıkmıştır, 2013 yılında ise 2,5 milyar -eski parayla
2,5 katrilyon- lira hayvancılık desteği olarak bütçelendirilmiş, planlanmıştır.
Hayvancılık
sektöründe önemli bir girdi olan yem bitkileri üretimi de bu kapsamda
desteklenmiştir. Yem bitkileri destekleri kapsamında, 2002 yılında 215 bin
hektar alan için 35,6 milyon TL destek verilmişken 2012 yılında 603 bin hektar
için 293 milyon Türk lirası destek ödenmiştir. 2003-2012 yılları arasında
toplam 2,8 milyar Türk lirası yem bitkileri desteği ödenmiştir. 2013 yılında
ise Mart ayı başı itibarıyla toplam 304 milyon Türk lirası yem bitkileri
desteği ödenmiştir. Ayrıca, yem ham maddesi olarak kullanılan dane mısır,
buğday, arpa, yulaf, çavdar, tritikale, soya gibi ürünlere prim desteği
verilmektedir. Fark ödemeleri kapsamında, 2002 yılında toplam 186 milyon Türk
lirası prim desteği verilmiş iken 2013 yılında 2,4 milyar TL’ye ulaşmıştır.
Ayrıca, tarım kredi kooperatifleri tarafından yetiştiricilerin kaba yem
taleplerinin karşılanması amacıyla üreticilerin kaba yem talepleri toplanmakta
ve ithal edilerek uygun fiyata, KDV dâhil 50 kuruş/kilogram karşılığında
üreticilere verilmektedir. İthalatta, aradaki fark, Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı tarafından karşılanmaktadır.
Yine,
Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mesut Dedeoğlu tarafından yönlendirilen (6/2508)
sayılı sözlü soru önergesinde pirinçte KDV’nin yüzde 1’e indirilmesi hususu
sorulmaktadır. Bu konuda şu an itibarıyla yürütülen herhangi bir çalışma söz
konusu değildir. Vergi oran değişiklikleri, izlenen ekonomik program ile bütçe
hedefleri ve gerçekleşmeleri göz önünde bulundurularak yapılmaktadır. Pirinç
teslimlerinde uygulanmakta olan katma değer vergisi oranının yüzde 1’e
indirilmesine yönelik, Maliye Bakanlığınca yapılmakta olan bir çalışma
bulunmamaktadır. Bununla birlikte, ekonomik ve sosyal şartlar ile bütçe
hedefleri de göz önüne alınarak söz konusu talep ilerleyen dönemlerde yeniden
değerlendirilebilecektir.
Yine,
Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mesut Dedeoğlu’nun (6/2819) sayılı sözlü soru
önergesinde tarımsal dış ticaret rakamları ele alınmakta ve bu kapsamda sorular
yönlendirilmektedir. Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; tarımsal ürünler
dış ticaretimiz, temel tarım ürünlerinin yanı sıra işlenmiş tarım ürünlerinin
de dâhil olduğu Gümrük Tarife İstatistik Pozisyonu Cetveli’nin 1 ila 24’üncü
fasılları arasında yer alan tüm ürünler kapsanmak suretiyle izlenmekte ve
değerlendirilmektedir. Bu kapsamda tetkik edildiğinde, tarımsal ürünler dış
ticaretimizin 2002-2012 tarihleri arasında sürekli olarak fazla verdiği ve cari
işlemler dengesine müspet katkıda bulunduğu görülmektedir. Gümrük Giriş Tarife
Cetveli’nin 1 ila 24 fasılları arasında yer alan tarım ürünlerinde ithalatımız,
2012 yılında yüzde 2,08 azalarak 10,73 milyar dolar olarak gerçekleşirken
ihracatımız ise yüzde 5,78 oranında bir artışla 15,26 milyar dolar olarak
kayıtlarımıza geçmiştir. Bu çerçevede, tarım ürünlerinde net ihracatçı
konumunda bulunan ülkemizin söz konusu ürünlerdeki dış ticaret fazlası, 2012
yılında yüzde 30 oranında bir artışla 3,46 milyar dolardan 4,52 milyar dolara
yükselmiştir.
İthalatımızın bir
kısmının üretim ile karşılanabilmesine yönelik olarak Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığımız tarafından önemli miktarlarda desteklemeler devam
etmektedir. Ayrıca, Girdi Tedarik Stratejimizde, 2023 Türkiye İhracat
Stratejimizde bu konular yine detaylı olarak ele alınmakta ve hedefler ortaya
konulmaktadır.
Kahramanmaraş
Milletvekili Sayın Mesut Dedeoğlu’nun (6/1026) sayılı soru önergesinde tekstil
sektörüyle ilgili hususlar gündeme getirilmektedir. Özellikle, ucuz enerji
sağlanıp sağlanamayacağı, rekabet gücünün nasıl artırılabileceği hususları
dikkate getirilmektedir. Bu kapsamda bakıldığı zaman, elektrik fiyatlarının
belirlenmesine yönelik olarak enerji KİT’leri, 14/02/2008 tarihli ve 2008/T-5
sayılı Yüksek Planlama Kurulu Kararı ile 1/7/2008 tarihinden itibaren maliyet
bazlı fiyatlandırma mekanizmasına geçmiştir. Söz konusu karar gereğince,
maliyet ve döviz kurlarındaki değişimler fiyatlara yansıtılmakta ve satış
fiyatları bu karar uyarınca belirlenmekte ve uygulanmaktadır. Enerji fiyatları,
yukarıda da belirtildiği gibi, temel olarak ithal bir girdi olması sebebiyle
dünya fiyatlarından etkilenmektedir. Biz, enerjiyi döviz olarak dünyadan ithal
ediyoruz, fiyatı belirleme konumunda değiliz, dünyadaki fiyat ne ise o fiyattan
ithal etmek durumundayız. Buna rağmen, mümkün olduğu kadar, enerji fiyatlarında
zam yapılmamaya çalışılarak sanayimizin rekabet gücüne katkı sağlanmaktadır.
Tekstil sektörünün
rekabet gücünün artırılması ve sorunlarının çözümü için Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı koordinasyonunda kamu ve özel sektörün katkılarıyla
hazırlanan Tekstil, Hazır Giyim, Deri ve Deri Ürünleri Stratejisi 2008-2010
yılları arasında uygulanmıştır. Bu strateji çerçevesinde geliştirilen 28
tedbirin çok önemli bir bölümü hayata geçirilmiş ve geri kalan tedbirlerde de
önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. Bununla birlikte, Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı tarafından hazırlanan Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi (2011-2014) 7
Aralık 2010 tarihli ve 2010/38 sayılı Yüksek Planlama Kurulu Kararıyla
onaylanmıştır. Bu genel çerçeve içinde, Ekonomi Bakanlığınca, özellikle
tekstil, hazır giyim, deri gibi geleneksel sektörler başta olmak üzere, tüm
alanlarda yüksek katma değerli ürünlerin geliştirilmesini sağlamak üzere
markalaşmanın desteklenmesi faaliyetine “TURQUALITY” gibi mekanizmalarla destek
olunmaktadır.
Ayrıca, tasarım
stratejilerinin ve politikalarının belirlenmesine, katma değeri yüksek
tasarımlar oluşturulmasına, uluslararası alanda Türk tasarımlarının tercih
edilir konuma getirilmesine yönelik çalışmalar yapmak üzere 2009/15355 sayılı
Bakanlar Kurulu Kararı ile Türk Tasarım Danışma Konseyi kurulmuş ve
çalışmalarına başlamıştır.
Bunun yanı sıra,
KOSGEB tarafından fuar teşvikleri başta olmak üzere çeşitli destekler sektöre
yönelik olarak sağlanmaktadır.
Yine, Ekonomi
Bakanlığı uhdesinde uygulanan yurt dışı birim marka ve tanıtım faaliyetleri
desteği, pazar araştırması ve pazara giriş desteği, uluslararası rekabetçiliğin
geliştirilmesi desteği sektörde faaliyet gösteren firmalarımıza sağlanan
destekler arasında yer almaktadır.
Özellikle son
dönemlerde 6’ncı bölge teşvikleriyle de emek yoğun olan tekstil, konfeksiyon
sektörümüz için yeni bir ortam hazırladığımızın altını çizmek isterim. Bu
firmalarımız, ucuz emeğe sahip dünyanın başka değişik coğrafyalarına gitmek
yerine bu 6’ncı bölge dediğimiz illere giderek hem istihdamı hem üretimi yurt
içinde tutabileceklerdir. Bu konuda son teşvik sistemimiz de, özellikle
tekstil, konfeksiyon sektörü açısından önem arz etmektedir.
Koruma önlemleri
ve antidamping gibi ticaret politikası araçlarıyla da sektörümüzü koruyoruz.
Dampingli ithalata karşı çeşitli karşı önlemler geliştiriyoruz.
Ayrıca, bu
önlemlere ek olarak, sektörde geniş kapsamlı bir düzenleme de 2011 yılı içinde
ilave vergi uygulaması şeklinde yürürlüğe konulmuştur. Avrupa Birliği ülkeleri
ve serbest ticaret anlaşmasına sahip olduğumuz ülkeler hariç olmak üzere diğer
ülkelere dönük tekstil ürünleri için yüzde 11 ila yüzde 20 arasında, bazı
konfeksiyon ürünleri için yüzde 17 ila yüzde 30 oranlarında ilave gümrük
vergisi getirilmiştir. Bu da ülkemizde tekstil ve konfeksiyon sektörünün yeni
bir ivme kazanması ve istihdamını artırması açısından son derece etkili bir
tedbir olmuştur.
BAŞKAN – Sayın
Bakan, bir saniye.
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
D) Çeşitli İşler
1.- Genel Kurulu ziyaret eden Romanya Temsilciler
Meclisi Dışişleri Komitesi Başkan Yardımcısı Natalia Intotero ve Romanya Senato
Dışişleri Komitesi Kâtip Üyesi Ben Oni Ardelean’a Başkanlıkça “Hoş geldiniz.”
denilmesi
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Parlamentolararası Değişim ve Diyalog Projesi çerçevesinde
Türkiye Büyük Millet Meclisinin davetlisi olarak ülkemizi ziyaret etmekte olan
Romanya Temsilciler Meclisi Dışişleri Komitesi Başkan Yardımcısı Sayın Natalia
Intotero ve Romanya Senato Dışişleri Komitesi Kâtip Üyesi Sayın Ben Oni
Ardelean şu anda Meclisimizi teşrif etmiş bulunmaktalar. Kendilerine Meclisimiz
adına hoş geldiniz diyorum. (Alkışlar)
VIII.- SÖZLÜ SORULAR VE
CEVAPLARI (Devam)
1.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Ardahan Millet Bahçesi’nin düzenlenmesine ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/70) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın
cevabı
2.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, enflasyon oranlarının hesaplanması yöntemine ilişkin Kalkınma
Bakanından sözlü soru önergesi (6/305) Cevaplanmadı
3.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Ardahan’da kamu yatırımları için ayrılan ödenek miktarının
artırılmasına ilişkin Kalkınma Bakanından sözlü soru önergesi (6/500)
Cevaplanmadı
4.- Ankara Milletvekili
Zühal Topcu’nun, Bakanlıkta ve Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda özürlü
personel istihdamına ilişkin Kalkınma Bakanından sözlü soru önergesi (6/633)
Cevaplanmadı
5.- Manisa Milletvekili
Hasan Ören’in, Çeçenistan’da faaliyet gösteren firmaların yaşadıkları sorunlara
ve işçilerin mağduriyetine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/689) ve
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
6.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, ekonomik krizin etkilerinin azaltılmasına
yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/747) ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
7.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, yoksulluk sınırı altında kalan
vatandaşlarımızın mağduriyetinin giderilmesine ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/749) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
8.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Esnaf ve Sanatkârlar Odası üyelerinin ÖTV’siz
akaryakıt imkânından faydalanmalarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/869) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
9.- Çanakkale Milletvekili
Ali Sarıbaş’ın, kira ödenen kamu binalarına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/920) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
10.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, tekstil sektöründe yaşanan sıkıntılara ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1026) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın
cevabı
11.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru’nun, TOKİ’nin elde ettiği gelir miktarına ve devam eden projelere
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1122) ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmaz’ın cevabı
12.- Adana Milletvekili
Ali Halaman’ın, Adana ili ve ilçelerinde yürütülen proje ve yatırımlara ilişkin
Kalkınma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1143) Cevaplanmadı
13.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Çevre ve Şehircilik Bakanlığına hizmet binası
yapılmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1225) ve Kalkınma Bakanı
Cevdet Yılmaz’ın cevabı
14.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Maliye Bakanlığına yeni bir sosyal tesis
yapılacağı iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1227) ve
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
15.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, asgari ücret tespit komisyonuna ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1230) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın
cevabı
16.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, gençlerin, kadınların ve engellilerin
istihdamının teşvik edilmesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1231)
ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
17.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlu’nun, işsizlik sorununa ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/1232) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
18.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru’nun, ülkemizde faaliyet gösteren bankaların şube sayılarına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1291) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın
cevabı
19.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru’nun, ülkemizde faaliyet gösteren yerli ve dış kaynaklı banka
sayısına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1293) ve Kalkınma Bakanı
Cevdet Yılmaz’ın cevabı
20.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, yol yapım ve bakım hizmetleri için
Kahramanmaraş İl Özel İdaresine kaynak aktarılıp aktarılmayacağına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1338) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın
cevabı
21.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru’nun, eşit işe eşit ücret uygulamasına ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/1357) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
22.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Afşin-Elbistan A Termik Santraline filtre ve
atık su tesislerinin kurulmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/1371) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
23.- Adana Milletvekili
Ali Halaman’ın, Adana ve ilçelerindeki serbest bölgelerdeki yatırımlara ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1445) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın
cevabı
24.- Adana Milletvekili
Ali Halaman’ın, TÜİK’te çalışan 4-C’li personele ilişkin Kalkınma Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1449) Cevaplanmadı
25.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Ardahan’ın kalkınması için başta hayvancılık ve eğitim olmak
üzere Devlet yatırımlarının artırılması ihtiyacına ilişkin Kalkınma Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1640) Cevaplanmadı
26.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, tekstil ve hazır giyim sektöründe girdi ve
finansman maliyetlerinin artmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/1704) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
27.- Muğla Milletvekili
Mehmet Erdoğan’ın, Datça Hükûmet Konağı ve öğretmenevinin fiziki yetersizliğine
ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1766) ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
28.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, ülkemizdeki süt tüketimine ve fiyatlarına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1835) ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmaz’ın cevabı
29.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, ülkemizde maden araması yapan yabancı
firmalara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1838) ve Kalkınma Bakanı
Cevdet Yılmaz’ın cevabı
30.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, hane halkı sağlık araştırmalarına ilişkin Kalkınma Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1917) Cevaplanmadı
31.- Gaziantep
Milletvekili Mehmet Şeker'in, Bakanlığın kurumsal kimliğinin oluşturulmasına
yönelik harcamalara ilişkin Kalkınma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1953)
Cevaplanmadı
32.- İzmir Milletvekili
Rahmi Aşkın Türeli’nin, İşsizlik Sigortası Fonu’ndan yapılan ödemelere ilişkin
Kalkınma Bakanından sözlü soru önergesi (6/2034) Cevaplanmadı
33.- İzmir Milletvekili
Rahmi Aşkın Türeli’nin, gelir yöntemiyle millî gelir hesaplanmasına ilişkin
Kalkınma Bakanından sözlü soru önergesi (6/2035) Cevaplanmadı
34.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, SODES Projesi kapsamında finanse edilen sportif projelere
ilişkin Kalkınma Bakanından sözlü soru önergesi (6/2320) Cevaplanmadı
35.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, şehir içi toplu taşıma hizmetlerinde
kullanılan akaryakıtta KDV oranının düşürülmesine ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/2407) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
36.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Ardahan’ın Posof ilçesine bağlı bir köyde yapılan kadastro
çalışmalarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2438) ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
37.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, pirinçteki KDV’nin düşürülmesi talebine
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2508) ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmaz’ın cevabı
38.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, kalkınma öncelikli illerde görev yapan Devlet memurlarına daha
yüksek ücret ödenmesi talebine ilişkin Kalkınma Bakanından sözlü soru önergesi
(6/2532) Cevaplanmadı
39.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2012 yılında Ankara’ya yapılan yatırımlara ilişkin Kalkınma
Bakanından sözlü soru önergesi (6/2730) Cevaplanmadı
40.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Orta Ceyhan Menzelet II. Merhale Sulama
Projesi’ne ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2762) ve Kalkınma Bakanı
Cevdet Yılmaz’ın cevabı
41.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Ayvalı Sulama Projesi’ne ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/2767) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
42.- Adana Milletvekili
Ali Halaman’ın, açlık ve yoksulluk sınırı verilerine ilişkin Kalkınma
Bakanından sözlü soru önergesi (6/2793) Cevaplanmadı
43.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, tarımsal dış ticaret açığına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2819) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın
cevabı
44.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, ormancılıkta vardiya uygulamasına geçilmesine
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2944) ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmaz’ın cevabı
45.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, geçici orman işçilerine kadro verilmesine
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2945) ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmaz’ın cevabı
46.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, orman teşkilatına kadro verilmesine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2947) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın
cevabı
BAŞKAN - Buyurun
Sayın Bakanım.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) – Ben de misafirlerimize hoş geldiniz diyorum ve
cevaplarıma devam ediyorum.
Sektörün gerek
TÜBİTAK tarafından hibe şeklinde uygulanan gerek Maliye Bakanlığı tarafından
vergisel şekilde uygulanan araştırma geliştirme desteklerinden de daha çok
faydalanabileceği düşünülmektedir.
Kahramanmaraş
Milletvekilimiz Sayın Mesut Dedeoğlu’nun (6/1704) sayılı soru önergesi de yine
aslında aynı sektöre dönüktür. Tekstil ve hazır giyimde girdi maliyetlerinin
nasıl düşürülebileceğine ilişkin bir sorudur. Bir önceki soruda aslında büyük
oranda cevap verilmiş durumdadır. Benzer içerikte bir cevabı tekrar ederek daha
fazla vaktinizi almak istemiyorum. Esas itibarıyla, bu konuda belli stratejiler
çerçevesinde, sektörel ve genel sanayi stratejisi çerçevesinde tekstil ve hazır
giyim sektörümüzü destekliyoruz. Bu sektörün ihracat açısından, bölgesel
kalkınma açısından, istihdam açısından öneminin farkındayız. Sektörümüzü yeni
politikalarla tasarımda, markalaşmada, katma değer üretiminde daha ileri
seviyelere taşımak için her türlü desteği sağlıyoruz. Tekstil ve konfeksiyon
sektörü ülkemizin önemli bir sektörü olmaya devam edecektir.
Yine, aynı
milletvekilimizin, Kahramanmaraş Milletvekilimiz Sayın Mesut Dedeoğlu’nun
(6/1838) sayılı sözlü soru önergesinde ülkemizde maden araması yapan yabancı
firmalar sorulmakta. Ayrıca, yine sondaj faaliyetlerinin teşvik kapsamına
alınıp alınmayacağı sorulmaktadır. Baktığınız zaman, Enerji Bakanlığı
bünyesindeki Maden İşleri Genel Müdürlüğü tarafından tutulan istatistiklere
baktığımızda güncel olarak kayıtlı 208 adet yabancı ortaklı firma
bulunmaktadır. Bu firmalara ait 1.212 adet ruhsat kaydı mevcuttur. Bu
ruhsatlardan 742 adedi işletme, 470’i ise arama aşamasındadır. Bu ruhsatların
başlıca dağılımı, 298 adedi Marmara, 297 adedi İç Anadolu, 237 adedi de Ege
olmak üzere tespit edilmektedir.
Sondajlar ve
teşvik konusunda değerli milletvekilinin dile getirdiği husus gerçekten önemli.
Burada bir eksiklik söz konusuydu, son dönemlerde yapılan düzenlemelerle bu
eksiklik giderildi. Sondaj faaliyetleri de elbette, özellikle aramaya dönük
yapılan faaliyetler. Sonucunda maden bulun, bulmayın bu önemli değil, uluslararası
tanımlar kapsamında baktığınızda, bir arama faaliyeti yaptığınızda bir yatırım
yapmış oluyorsunuz. Madenciliği, biliyorsunuz, son teşvik kararnamemizde 5’inci
bölge kapsamına almıştık. Maden aramaları ve bu kapsamda yapılan sondajlar da
son dönemlerde yine teşvik kapsamına dâhil olmuş bulunmaktadır.
Yine, Kahramanmaraş Milletvekili Sayın
Mesut Dedeoğlu’nun (6/1371) sayılı soru önergesinde, Kahramanmaraş’ın
Afşin-Elbistan A Termik Santraline ilişkin, özellikle çevresel açıdan alınan
tedbirler sorulmaktadır. İlgili Bakanlığımızdan aldığımız bilgiyi burada
aktarmak isterim: İş termin planları kapsamında belirtilen yatırımlardan elektrofiltre
rehabilitasyonları bazı santrallerde gerçekleştirilmiş, bazı santrallerde ise
ihale süreci veya yapım aşaması devam etmektedir. Afşin-Elbistan A Termik
Santrali Baca Gazı Kükürt Arıtma Tesisi 2013 yılı yatırım programında iz
bedelle yer almaktadır. Afşin-Elbistan A Termik Santralinin, Danıştay İdari
Dava Daireleri Kurulunun 6/11/2008 tarih 2007/2268-E ve 2008/1877-K sayılı
kararları gereği ERG-VERBUND Elektrik Üretim ve Ticaret AŞ’ye devredilmesi
gerekmektedir. Konuyla ilgili görüşmeler devir kurulu kurularak Bakanlığımız
koordinasyonunda hâlen devam etmekte olup henüz sonuçlandırılamamıştır. Bu
nedenle, 2008 yılından bugüne kadar Afşin-Elbistan A Termik Santralinin baca
gazı kükürt arıtma tesisi elektrofiltresi ve teknolojik atık su arıtma tesisi
yapılamamıştır. Afşin-Elbistan A Termik Santralinde evsel atık su tesisleri
kurulmuş olup çalışır durumdadır.
Kahramanmaraş Milletvekilimiz Sayın
Mesut Dedeoğlu’nun (6/2762) sayılı sözlü soru önergesinde, Orta Ceyhan-Menzelet
II. Merhale Sulama Projesi sorulmaktadır, bununla ilgili bilgi istenmektedir.
Bu soru önergesine cevap olarak şunu ifade edebilirim: Orta Ceyhan-Menzelet II.
Merhale Projesi kapsamında inşaatı devam eden Kılavuzlu sulaması 1’inci kısım
inşaatının toplam bedeli 388 milyon Türk lirasıdır. Söz konusu işe 2012 yılında
70 milyon Türk lirası kaynak aktarılmıştır. 2013 yılında ise 50 milyon Türk
lirası kaynak ayrılmış olup projenin 2008 yılında bitirilmesi planlanmıştır.
Yine aynı milletvekilimizin,
Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mesut Dedeoğlu’nun (6/2767) numaralı sözlü
soru önergesinde, Ayvalı sulaması sorulmaktadır. Ayvalı Sulaması Projesi yapımı
2012 yılı içinde tamamlanmıştır. Yapım ihalesi 8/2/2013 tarihinde
gerçekleştirilmiştir. Söz konusu iş, 2012 Yılı Yatırım Programı’nda 24,3 milyon
TL keşif, 3 milyon nakit bedelle yer almıştır. Ayvalı Barajı sulaması inşaatına
2013 yılında sene başı ödeneği olarak 5 milyon Türk lirası ayrılmış olup işin
yapım süresi dört yüz seksen gündür.
Kahramanmaraş
Milletvekilimiz Sayın Mesut Dedeoğlu’nun (6/2767) sayılı sözlü soru önergesinde
yine bir projemizle ilgili bilgi istenmektedir. Aslında o proje ile ilgili
bilgiyi de az önce ortak bir şekilde vermiş oldum, iki proje ile ilgili de
bilgiyi arz etmiş oldum.
Yine, Sayın Mesut
Dedeoğlu’nun (6/1338) sayılı soru önergesinde Kahramanmaraş İl Özel İdaresine
dönük olarak kaynak hususu sorulmaktadır. İl özel idareleri ve belediyelere
-bildiğiniz gibi- genel bütçe vergi gelirleri tahsilatı toplamı üzerinden
ayrılacak paylara ilişkin esas ve usuller 5779 sayılı Kanun’la
düzenlenmektedir. Kanunun 2’nci maddesi gereğince, il özel idareleri ve
belediyelere genel bütçe vergi gelirleri tahsilatı toplamı üzerinden pay
verilmektedir.
Ayrıca, KÖYDES Projesi
kapsamında, köy yollarının kalite ve standartlarının yükseltilmesine yönelik
yol projeleri ile bakım onarım projeleri il özel idareleri ve/veya Köylere
Hizmet Götürme Birliği tarafından yapılmaktadır.
Ayrıca,
Kahramanmaraş İl Özel İdaremizin proje bazlı, spesifik bazlı taleplerine de
bugüne kadar karşılık verilmiştir, bundan sonra da imkânlar ölçüsünde bu
projeler değerlendirilecektir.
Sayın Mesut
Dedeoğlu’nun (6/2947), (6/2945) ve (6/2944) sayılı sözlü soru önergeleri söz
konusudur. Bunlara 14 Mart 2013 tarihinde yazılı bir cevap verilmiştir. Bunlar
özellikle mevsimlik işçilerle ilgili sorulardır. Şimdi, çok detayına girmek
istemiyorum, yazılı bir cevap da verilmiş durumda. Mevsimlik orman
işçilerimizin özlük haklarına ilişkin hususlar, ilgili kanunlar çerçevesinde
düzenlenmektedir ve Orman ve Su İşleri Bakanlığımız uhdesinde de yine bu
çalışmalar takip edilmektedir. Bunların detayları hep yazılı cevaplarımızda
verilmiştir.
Yine, Sayın Mesut
Dedeoğlu’nun (6/1230) sayılı sözlü soru önergesinde, Asgari Ücret Tespit Komisyonunun
yapısı gündeme getirilmekte ve soru yönlendirilmektedir. Bu soruya cevap
olarak, İş Kanunu’nun 39’uncu maddesine göre Asgari Ücret Tespit Komisyonu,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının tespit edeceği üyelerden birinin
başkanlığında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Çalışma Genel Müdürü veya yardımcısı,
İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürü veya yardımcısı, Türkiye İstatistik Kurumu
Ekonomik İstatistikler Dairesi Başkanı veya yardımcısı, Hazine Müsteşarlığı
temsilcisi, Kalkınma Bakanlığından konuyla ilgili dairenin başkanı veya yetki
vereceği bir görevli ile bünyesinde en çok işçiyi bulunduran en üst işçi
kuruluşundan değişik iş kolları için seçecekleri 5, bünyesinde en çok işvereni
bulunduran işveren kuruluşlarından değişik iş kolları için seçeceği 5
temsilciden oluşmaktadır. Buna göre, Asgari Ücret Tespit Komisyonunun yapısının
değiştirilmesi ancak mevcut kanunda yapılacak bir değişiklikle mümkün
olabilecektir.
Kahramanmaraş
Milletvekili Sayın Mesut Dedeoğlu’nun (6/1231) sayılı sözlü soru önergesinde
ise gençlerin, kadınların ve engellilerin iş hayatında daha fazla istihdam
edilmesi hususu gündeme getirilmektedir. Bu konuda, Hükûmetimizin gerçekten çok
güçlü politikalar izlediğini burada özellikle vurgulamak isterim. Hükûmetimiz
ekonomik politikalarının yürütülmesinde istihdam odaklı hareket anlayışını
özümsemiştir. Bireylerin ve ailelerin düzenli gelir elde etmesinin esas yolunun
bir işe sahip olmak olduğu gerçeğinden hareketle istihdamın arttırılarak
işsizliğin azaltılması yolunda önemli adımlar atılmıştır. Ülkemizin en önemli
sorunlarından biri olan işsizliği azaltmak, iş gücüne katılımı ve istihdamı
arttırmak için ilki 2008 yılında olmak üzere dört ayrı istihdam paketi
açıklanmıştır. Bu paketlerle çeşitli prim indirimleri ve teşvikler getirilmiş,
istihdam üzerindeki yükler azaltılmış, işsizlik ödeneği miktarında artış
sağlanmış ve kısa çalışma ödeneği işler hâle getirilmiştir. Kadın ve gençlerin
istihdamına yönelik özel düzenlemeler yapılmıştır. Ayrıca, 2001 yılı Şubat
ayında yayınlanarak yürürlüğe giren 6111 sayılı Kanun ile istihdama yönelik çeşitli
düzenlemeler yapılmıştır. Bu düzenlemeler ile işsizlikle mücadele amacıyla
İşsizlik Sigortası Fonu’nun bir önceki yıl prim gelirlerinin belirli oranlar dâhilinde
iş gücünün istihdam edilebilirliğini artırmak, çalışanların vasıflarını
yükselterek işsizlik riskini azaltmak, istihdamı arttırıcı ve koruyucu
tedbirler almak ve uygulamak, işe yerleştirme ve danışmanlık hizmetleri temin
etmek gibi amaçlarla kullanılmasına imkân sağlanmıştır.
31 Aralık 2015
tarihine kadar ilave olarak işe alınacak her bir sigortalının sigorta primi
işveren hissesinin, işe alındıkları tarihten başlamak üzere, altı aydan elli
dört aya kadar değişen sürelerle İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanması
sayesinde hem işsizlerin ilave istihdam olarak işe alınmasını hem de çalışanların
mesleki eğitim belgesine sahip olmaları teşvik edilmiştir.
Kadınların
istihdam edilebilirliklerini arttırmak, iş gücüne katılımlarını önleyen
engelleri azaltmak amacıyla “Kadın İstihdamının Desteklenmesi Operasyonu”
uygulamaya konulmuştur. Özellikle son dönemlerde kadınların iş gücüne
katılımında çok ciddi bir artış görüyoruz, yüzde 29’u aşmış durumda, yüzde 30’a
yaklaşıyor. Son bir yıl içinde özellikle istihdama baktığınızda neredeyse
yarısının kadın istihdamı olduğunu görüyorsunuz yani bu konuda izlediğimiz
politikaların çok ciddi sonuçlar verdiğini görüyoruz. 2008 yılında hazırlık
çalışmaları başlatılan ve 2009-2012 yıllarında yürütülen hibe kapsamında yine
kadın istihdamına dönük çalışmalar yapılmıştır. Ayrıca, aktif iş gücü
politikalarımızla da, engelli vatandaşlarımız, kadınlar ve gençler öncelikli
olarak çok çeşitli faaliyetler yürütülmüştür.
Kahramanmaraş
Milletvekili Sayın Mesut Dedeoğlu’nun (6/1232) sayılı sözlü soru önergesi de
yine istihdama dönüktür. İşsizlik sorununun çözümüne dönük sorular yönlendirilmektedir.
Burada işsizliğe çok boyutlu yaklaştığımızı, “büyüme artı istihdam dostu
büyüme” kavramıyla yaklaştığımızı vurgulamak isterim. Son yaşadığımız küresel
kriz, Türkiye'nin istihdamla ilgili izlediği politikaların ne kadar başarılı
olduğunu göstermiştir. Dünyada, Avrupa’da, birçok ülkede işsizlik rakamları
artarken, çok yüksek düzeylere çıkarken Türkiye'nin performansı herkesi
imrendirecek boyutlarda olmuştur. 2009 yılında yüzde 14’ler civarında olan
işsizlik bugün tek haneli rakamlara inmiştir. Geçtiğimiz yıl itibarıyla 9,6
gibi tek haneli rakama düşmüş durumdadır. Son on yılın en düşük işsizliğine bu
küresel kriz ortamında Türkiye ulaşmıştır. Yine baktığımızda, son yıllarda 4
milyonun üzerinde istihdam oluşturmuş durumdayız. Krizin dip yaptığı 2009
yılının ilk çeyreğinden bugüne baktığınızda 4 milyonun üzerinde yeni istihdam
oluşturulmuştur. Bu, ülkemizin izlediği istihdam politikalarının başarısını
açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Burada, az önce söylediğim gibi, büyüme
önemli. İstikrarlı, sürdürülebilir, yüksek büyüme olmadan işsizlik sorununu
çözmek elbette ki mümkün değil. Fakat, büyüme tek başına yeterli değil.
Büyümeyi diğer politikalarla birleştirdiğiniz zaman çok daha etkili oluyor.
Özellikle büyümenin istihdam esnekliğini artırıcı politikalar kritik öneme
sahip.
Bu kapsamda, son
yıllarda, İŞKUR’un özellikle çok ciddi çalışmalar yaptığını görüyoruz. Eskiden
İŞKUR hiçbir şekilde bu çalışmaları yapmazken son dönemlerde çok yoğun
faaliyetler yürütüyor. Sadece 2012 yılında yaptığı faaliyetleri ifade edecek
olursam: 215.399 işçinin katıldığı iş gücü yetiştirme kursları düzenledi İŞKUR.
91.908 işsizin katıldığı toplum yararına çalışma programları uygulandı. 31.373
kişinin katıldığı işbaşı eğitim ve staj programları düzenlendi. Yine, 24.475
işsizin katıldığı girişimcilik programları uygulandı. Ayrıca, 61’inci Hükûmet Programı’nda
da yer aldığı üzere “İŞKUR’a kayıtlı her işsizin ve işverenin bir iş ve meslek
danışmanı olacak.” ilkesiyle hareket ettik ve Ocak 2013 itibarıyla 3.746 iş ve
meslek danışmanı işe alınmış olup görevi başındadır. 2013 yılının ilk
çeyreğinde bu sayının 4 bine tamamlanması planlanmaktadır. İşte, bu yeni
kadromuzla birlikte iş ve meslek danışmanları, kadınlar, engelliler, genç
işsizler gibi dezavantajlı grupların yanı sıra Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı ile yapılan protokole istinaden, sosyal yardım alan vatandaşlara da
ulaşarak onların iş gücü piyasasına girmeleri noktasında önemli bir rol
oynamaktadır. Bu bağlamda, yardım noktalarından yönlendirilen kişilerin 59.796’sı
İŞKUR’un iş arayanların istihdam edilebilirliğini artırmak amacıyla düzenlediği
mesleki eğitim faaliyetlerine yönlendirilmiş olup 23 binin üzerinde sosyal
yardım yararlanıcısı da kurumlarımız tarafından işe yerleştirilmiştir. Son
dönemlerde sosyal yardım politikalarımızla istihdam politikalarımız arasında da
çok güçlü bir bağ oluşturuyoruz. Bu bağ önümüzdeki dönemde de devam edecek.
Görev yapmakta olan 2.632 danışman 2012 yılı içinde 842.419 bireysel görüşme
gerçekleştirmiştir. 2013 yılında ise en az 1 milyon bireysel görüşme yapılması
planlanmaktadır.
Tokat
Milletvekilimiz Sayın Reşat Doğru’nun (6/1357) sayılı sözlü soru önergesi eşit
işe eşit ücret uygulamasının kapsamına ilişkindir; öğretmen ve akademisyenler,
diğer çalışanlar da kapsama dâhil olamaz mı şeklinde bir soru. Değerli
milletvekilleri, eşit işe eşit ücret politikasının gereği olarak aynı hizmet
sınıfında, aynı veya benzer kadrolarda bulunan personel arasındaki ücret
dengesizliğini ortadan kaldırmak ve kamu hizmetlerinin daha etkin ve verimli
bir şekilde yerine getirilmesini sağlamak amacıyla 2/11/2011 tarihli ve 28103 mükerrer sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanan 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 375 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname’de ve bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde çeşitli
düzenlemeler yapılmıştır. Diğer taraftan, kamu görevlilerinin mali ve sosyal
haklarının toplu sözleşme ile belirlenmesi konusunda Anayasa’da değişiklik
yapılmış olup konuya ilişkin uyum yasa tasarısı 4/4/2012 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda kabul edilmiştir. Bu çerçevede, kamu
görevlilerinin mali ve sosyal haklarına ilişkin taleplerinin toplu sözleşme
sürecinde gündeme getirilerek çözüme kavuşturulması mümkün olabilecektir. Bu
sözde ifade edilen talepler de bu süreçlerde değerlendirmeye tabi hususlardır.
Çanakkale
Milletvekili Sayın Ali Sarıbaş’ın (6/920) sayılı sözlü soru önergesi kamu
binaları ve buradaki kira bedellerine ilişkin hususları kapsamaktadır. Bu
konuda yetkili bakanlığımız olan Maliye Bakanlığımızdan aldığım bilgiler
itibarıyla şöyle cevap verebilirim: Kamu kurumlarında hizmet binası ihtiyacı,
durum ve imkânların değerlendirilmesi sonucu kira, satın alma veya yaptırma
yollarıyla temin edilmektedir. Genellikle ilk kurulan idareler kiralama yapmak
durumunda kalmaktadır. 2012 bütçesinde kiralama için merkezî yönetim bütçesine
dâhil 107 idareye yaklaşık 207 milyon lira ödenek ayrılmıştır. 34’ü genel
bütçeli idare, 44’ü yükseköğretim kurumu olmak üzere 66 özel bütçeli idare ile
7 düzenleyici ve denetleyici kurum da bulunmaktadır. Hizmet binalarının
tefrişat giderleri, binanın kiralık olup olmadığına bakılmaksızın, idare
bütçesinde toplu olarak tek bir kodda izlendiğinden hizmet binası olarak
kiralanan binaların iç tefrişatı için ne kadar harcama yapıldığına ilişkin şu
an itibarıyla bir kayıt bulunmamaktadır.
Kahramanmaraş
Milletvekili Sayın Mesut Dedeoğlu’nun (6/1227) sayılı sözlü soru önergesi ise
sosyal tesisler ve kamplara ilişkindir. Burada Maliye Bakanlığının yaptırdığı
bir tesise ilişkin soru yönlendirilmektedir. Bu konuda, 5018 sayılı Kamu Mali
Yönetimi ve Kontrol Kanunu’yla üstlenilen yeni fonksiyonların yerine
getirilmesi amacıyla düzenlenecek eğitim programları ve hedef kitlenin
belirlenmesi için 2010-2016 yılları arası periyodu içeren bir ihtiyaç analizi
çalışması yapılmış ve Maliye Bakanlığının mevcut 400 kişilik eğitim
kapasitesinin yetmeyeceği tespit edilmiştir. Eğitim kapasitesinin artırılması
amacıyla, Ankara’da, 2.250 kişiye eğitim verebilecek yeni bir eğitim merkezi
yaptırılması kararlaştırılmıştır. Bu bina bir sosyal tesis olmayıp bir eğitim
merkezi olarak planlanmıştır. Misafirhane de dışarıdan eğitime gelen
katılımcıların konaklama ihtiyaçları için öngörülmüştür.
Kahramanmaraş
Milletvekili Sayın Mesut Dedeoğlu’nun (6/1225) sayılı sözlü soru önergesi Çevre
ve Şehircilik Bakanlığının niçin kirada kaldığına, kendi binasını niçin
yapmadığına ilişkindir. Bu konuda şöyle cevap verebilirim: Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı hizmet binası için yapılan çalışmalar tamamlanmış olup yapım işi 2012
yılı yatırım programına dâhil edilmiştir ve ihale aşamasında bulunmaktadır.
Binanın yapımının iki yılda tamamlanması öngörülmektedir. Bu hususta da yürüyen
bir çalışmamız olduğunu belirtmek isterim.
Tokat
Milletvekilimiz Sayın Reşat Doğru’nun (6/1122) sayılı sözlü soru önergesi de
TOKİ’nin kurulduğu günden bugüne hangi projeden ne kadar gelir elde ettiğine
ilişkindir. Öncelikle tabii, TOKİ’nin, bütçeye yük olmadan çok büyük
miktarlarda konut ürettiğini ve ülkemizde düzenli şehirleşme adına,
gecekonduların önlenmesi adına, daha sağlıklı yapılarda halkımızın yaşaması
bakımından, planlı kentleşme bakımından önemli katkılarda bulunduğunu belirtmek
isterim. TOKİ, Ocak 2003-Mart 2013 tarihleri arasında, 81 il, 800 ilçe, 2.575
şantiyede toplam 567.310 adet konutun üretimine başlamış bulunmaktadır. Bu
rakam, 100 bini aşan nüfuslu 22 adet şehir anlamına gelmektedir. Diğer
taraftan, üretilen konutların 483.494 adedi, diğer bir ifadeyle yaklaşık yüzde
85’i sosyal konut niteliğindedir. Önergede yer alan soru çok geniş kapsamlı
olup tek tek bütün projelerle ilgili bilginin dökümünü yapmak sözlü olarak çok
uzun zaman gerektirmektedir. Bu itibarla, münferiden belirtilen projeler için
bilgi istenilmesinin daha yararlı olabileceği değerlendirilmektedir. Bilindiği
üzere, Toplu Konut İdaresi, kısıtlı kaynaklarını göz önünde tutarak mevcut
piyasa koşullarıyla konut sahibi olamayan yoksul, dar ve orta gelirli
vatandaşlar için geliştirdiği sosyal amaçlı projeleri finanse etmek ve yeni
kaynaklar bulmak amacıyla kendi mülkiyetindeki rant değeri yüksek arsaları
üzerinde daha önce hiç uygulanmayan ve kamu finansmanı gerektirmeyen arsa
karşılığı gelir paylaşımı modelini hayata geçirmiş bulunmaktadır. Bu çerçevede,
TOKİ ve TOKİ iştiraki Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Şirketi
tarafından gelir paylaşımı modeli ile geliştirilen ve 83.816 konuta baliğ olan
projelerden elde edilecek idare şirket payı geliri yaklaşık 11,7 milyar Türk
lirasıdır. Bu gelirden bugüne kadar tahsil edilen toplam idare şirket payı
geliri ise yaklaşık 7,6 milyar Türk lirasıdır.
Adana Milletvekili Sayın Ali Halaman’ın
yönelttiği (6/1445) sayılı sözlü soru önergesine aslında yazılı bir cevap
verilmiştir Ekonomi Bakanlığımız tarafından. Serbest bölgelere ilişkin,
özellikle Adana Serbest Bölgesi’ne ilişkin bir önerge söz konusudur. Burada
belki yazılı cevaba ilave olarak ben şunu ifade edebilirim: Serbest bölgelerin
daha etkili kullanılması için, doluluk oranlarının artırılması için son
dönemlerde ilave çalışmalar yapılmıştır. Serbest bölgeleri daha cazip hâle
getirici düzenlemeler yakında Meclisimizin gündemine, inşallah, gelecektir. Bu
şekilde, stratejik sektörler başta olmak üzere, bu bölgelerdeki yatırımları
daha cazip hâle getirici düzenlemeler yapılacaktır. Bunlar yapıldığı zaman
Adana Yumurtalık ve diğer serbest bölgelerimizin çok daha etkili bir şekilde
yatırımcıyı cezbedebileceğini ifade edebilir.
Ardahan Milletvekili
Sayın Ensar Öğüt’ün (6/2438) sayılı soru önergesi Ardahan Posof Alköy’e
ilişkindir, buradaki kadastro çalışmalarına ilişkin bir soru sorulmuştur.
Aslında buna yazılı cevap verilmiş ama kısa bir cevap, bunu burada da
müsaadenizle okumak isterim. “Posof ilçesi Alköy’de 5304 sayılı Kanun’a göre
yapılan kadastro çalışmaları 2008 yılında askıya çıkarılarak kesinleşmiştir.
Askı sürecince vatandaşlarımız tarafından kadastro mahkemesine herhangi bir
dava açılmamış olup kadastro uygulamasına karşı bundan sonra ancak, hukuk
mahkemesi davası açılabilecektir.”
Muğla Milletvekili
Sayın Mehmet Erdoğan’ın (6/1766) sayılı soru önergesinde Datça Hükûmet Konağı
ve Öğretmenevi başta olmak üzere binaların, kamu binalarının durumu
sorulmaktadır. Dönemin İçişleri Bakanına sorulan soruya yazılı bir şekilde
cevap verilmiştir. Bu konuda, her kurumun kendi binasıyla ilgili çalışmalar
yaptığı, hükûmet konağıyla ilgili talebin de İçişleri Bakanlığı tarafından
imkânlar ölçüsünce değerlendirileceği ifade edilmiştir.
Manisa
Milletvekili Sayın Hasan Ören’in yönlendirdiği (6/689) sayılı sözlü soru
önergesi ise Çeçenistan’da faaliyet gösteren firmalar ve burada yaşanan
sorunlara ilişkindir. Çeçenistan’da faaliyet gösteren bir inşaat firmasınca
istihdam edilen 426 Türk işçisi, şirket sahibi Azeri uyruklu Siyavuş
Memetzade’nin Çeçenistan idareleriyle yaşadığı sorunlar nedeniyle Grozni’den
kaçması üzerine sıkıntıya düşmüşlerdir, bununla ilgili bir soru önergesi. Bu
çerçevede, Grozni’ye intikal eden Moskova Büyükelçiliği Konsolosluk Şubesi ve
Moskova Büyükelçiliği Ticaret Müşavirliği yetkilileri işçilerimizin
sorunlarıyla ilgilenmiş ve en kısa süre içerisinde sorunsuz olarak yurda
dönmeleri sağlanmıştır. Anılan tahliye operasyonu Başbakanlık Afet ve Acil
Durum Yönetimi Başkanlığının -AFAD’ın-
koordinasyonunda Türk Hava Yollarından kiralanan üç uçak ile gerçekleştirilmiş
ve 15 Aralık 2011 tarihinde yurda getirilen vatandaşlarımız sağlık kontrolünden
geçirilmek ve otobüs biletleri verilmek suretiyle memleketlerine
gönderilmişlerdir. Ayrıca, Çeçenistan Hükûmeti tarafından sürdürülen projeler
kapsamında faaliyette bulunan Türk firmalarının karşılaştıkları sorunların
önemli bir kısmı anılan şirketlerin yurt dışındaki tecrübe yetersizliğinden
kaynaklanmaktadır. Bu konularda da daha iyi bilgilendirme yönünde çaba sarf
edilmektedir. Diğer yandan, Çeçenistan’da mağdur edilen ve ülkeden AFAD
koordinasyonunda tahliyeleri gerçekleştirilen işçilerimizin önemli bir kısmının
Rusya ile sağlanan vize muafiyetinden yararlanmak suretiyle turist olarak yurt
dışına çıkan, çalıştırıldıkları küçük çaplı şirketlerde herhangi bir
sözleşmeleri bulunmayan vatandaşlarımız olduğu tespit edilmiştir. Bu çerçevede
konuya ilişkin olarak Dışişleri Bakanlığı Konsolosluk İşleri Genel Müdürlüğünde
ilgili tüm bakanlık, kurum ve kuruluşlarımızın katılımıyla çalışmalar yapılmış,
bu ve benzeri sorunların bir daha yaşanmaması yönünde de gerekli tedbirler ele
alınmıştır.
Değerli milletvekilleri, Sayın Başbakanımıza,
Başbakanlığa yönelik olarak ifade edilen soru önergelerini tamamlamış
bulunuyorum. Şimdi de kalan vaktimde kendi Bakanlığımla ilgili…
BAŞKAN – Sayın Bakan, bir saniye.
Yerinden kısa açıklama isteyecek sayın milletvekilleri var, onlara söz vereceğim.
Teşekkür ederim.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla)
– Daha bitiremedim Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Biliyorum ama süre de
tamamlandı, lütfen.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla)
– Peki.
BAŞKAN - Sayın Doğru, buyurun.
REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
“TOKİ, gelir düzeyi düşük insanlara
konut yapıyor.” deniyor ancak bazı bölgelerde maalesef konutlar çok pahalı
şekilde vatandaşlara teslim ediliyor. Aynı şekilde toplu konut yapan… Mesela,
Tokat ili Erbaa ve Niksar ilçelerinde belediyeler daha ucuza konut mal etmekte
ve vatandaşa vermektedir. Bu yönlü olarak vatandaşın da bazı mağduriyetleri
olduğunu söylemek istiyoruz.
Bir diğer konu: Sayın Bakanım, 5084
no.lu Teşvik Kanunu 31/12/2012 tarihinde sona ermiştir. Bu minvalde yeni bir
kanun çıkartılmamış olmasından dolayı da işletmeler çok büyük mağduriyet
içerisindedir. Yani yeni açılacak olanlar yeni Teşvik Kanunu’ndan
faydalanmakta, ancak eski açılmış olanlar bundan faydalanmamış oldukları için
haksız bir rekabet de söz konusudur. Bununla ilgili son görüşünüzü de öğrenmek
istiyoruz.
Diğer bir konu:
Anadolu şehirlerine her geçen gün birçok banka şubesi açılmaktadır. Açılan
bankaların birçoğu…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Sayın Başkanım, hiç olmazsa iki dakika verseniz.
BAŞKAN – Ama İç
Tüzük böyle Sayın Doğru, kısa bir açıklama talebiniz var.
Buyurun Sayın
Dedeoğlu.
MESUT DEDEOĞLU
(Kahramanmaraş) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanıma
teşekkür ediyorum sormuş olduğum sorulara verdikleri cevaplardan dolayı.
Kahramanmaraş’ımızın
en büyük iş istihdamını sağlayan meslek grubu tekstildir. 5084 sayılı Kanun’umuz
31/12/2012 tarihinde bitti. Bu Kanun’un üç yıl daha uzatılması noktasında bir
kanun teklifi vermiştim. Ancak, şu anda anlıyorum ki Hükûmetimiz 5084’ü
uzatmaktan ziyade, daha değişik, o bölgelerde, 49 ilde veyahut da kalkınmakta
olan illerde iş istihdamına katkı sağlayacak yeni bir düzenleme yapacak. Bu
düzenlemenin bir an önce yapılmasını talep ediyorum çünkü Kahramanmaraş’ta 107
bin sigortalı işçimiz vardı, fabrikalarımız işçi çıkarmaya başladı, personel
çıkarmaya başladı. Bunun bir an önce…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Halaman,
buyurun.
ALİ HALAMAN
(Adana) - Sayın Başkanım, teşekkür
ederim.
Sayın Bakanımıza
da teşekkür etmekle birlikte bu cevaplardan önce… Bu Çanakkale bir savaş sonucu
şu: Yani Türk milletinin galibiyetiyle sonuçlandı. Sayın Başbakan “Bu, etnik
bir gruba ait değil.“ diyor. Önce bunu protesto ediyorum, bu lafı.
İki: Adana‘da, on
senedir, iktidar döneminizde -deminki soruma istinaden soruyorum- serbest bölge
olarak Ceyhan’da Çalık Grubuna İl Özel İdaresi bedava yer verdi. “Biz burayı
Rotterdam yapacağız.” dediler. Bugüne kadar çivi çaktılar mı? Çaktılarsa
söylerseniz mutlu oluruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, sadece kısa açıklama isteyen sayın milletvekilline cevap
olarak buyurun.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) – Peki.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teşekkür ediyorum.
Sayın Doğru’nun TOKİ’yle ilgili yorumlarına şunu söyleyebilirim: TOKİ
talep bazlı çalışan bir kurum, talep olmaması hâlinde bir arz yapması söz
konusu değil. Talep ediliyorsa eğer demek ki bir cazibesi söz konusu.
REŞAT DOĞRU (Tokat) – Ondan bir şüphemiz yok.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Ayrıca, fiyatları her zaman
mukayese etmek doğru değil çünkü kalite de söz konusu. Fiyatlar farklı olabilir
ama kalitede de farklılıklar bulunabilir. Tek tek olaylara bakıp ona göre
değerlendirmekte fayda var diye düşünüyorum.
5084 sayılı istihdam teşvikiyle ilgili husus hem Sayın Doğru tarafından
hem Sayın Dedeoğlu tarafından dikkate getirildi. Bu konuyla ilgili şunu
söyleyebilirim: 5084, bildiğiniz gibi, geçmişte, yatırım teşviki anlamında
çıkarılmış bir kanundu, yatırım yapan işletmelere belli bir süre belli
destekler söz konusuydu. Aslında bunlar 2009 yılında sona ermişti ama küresel
krizin etkilerini de dikkate alarak Hükûmetimiz bunu 2012 sonuna kadar uzattı,
2012 sonunda süresi tamamlanmış oldu ancak istihdamın çok önemli olduğunu
hepimiz biliyoruz. Bir taraftan yeni teşvik sistemiyle yatırım yapan, yeni
yatırım yapan veya yatırımını genişleten işletmelere yine ciddi istihdam
teşvikleri veriyoruz ama diğer taraftan…
REŞAT DOĞRU (Tokat) – İşte orada bir şey var!
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
– Geleceğim Sayın Doğru.
Yani mevcut teşvik sistemimiz şu anda yatırım yaparsanız zaten destek
sağlıyor, onu bir tarafa koymamız lazım. Diğer taraftan, yatırım yapmadığı
hâlde sadece mevcut istihdamı koruması bakımından işletmelere destek vermeye
devam etmeli miyiz? Bu konuda da etmeliyiz diye düşünüyoruz. İstihdam
üzerindeki yükleri olabildiğince azaltmak hem istihdam artışı anlamında hem de
kayıtlı istihdam anlamında önemli. Bu kapsamda…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – …5084 bitti ama yeni bir
düzenlemeyle yine istihdam üzerindeki yükleri azaltıcı çalışmalarımız söz
konusu. Düzenleme ihtiyacı olduğunda Meclisimizin de takdirine sunulacaktır.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Öğüt,
buyurun.
ENSAR ÖĞÜT
(Ardahan) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım,
biliyorsunuz bu yıl son derece saman ihtiyacı var. Vatandaş malını satamıyor,
Et ve Balık Kurumu da yedinci, sekizinci aya sıra veriyor; Et ve Balık Kurumuna
da satamıyor. Onun için, hayvan başı 300 TL vatandaşa yardım etmeyi düşünüyor
musunuz? Çünkü o bölgenin afet bölgesi olması lazım. Kış bu sene de uzun
sürüyor. En azından insanlara bir nefes aldırabilecek şekilde hayvan başı 300
TL yardım edilirse hayvancılık yapan vatandaşlarımız rahat bir nefes alacaktır.
Bir de, memur
kefil isteniyor. Bu memur kefilin yerine köydeki, ahırdaki kulağı küpeli olan,
kayıtlı olan hayvanları teminat olarak alabilir misiniz? Bu çok önemlidir.
Bir de, traktör ve
tarımsal kredi için alınan kredilerde kesintiler var, bu kesintilerin iade
edilmesi lazım. Lütfen bunları da banka iade etsin. Adam traktör almış, 700
lira, 800 lira kesinti yapmışlar...
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Bakan,
buyurun.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Sayın Öğüt hayvancılıkla ilgili sorular yönlendirdi.
Az önceki cevaplarda aslında hayvancılığa dönük ne kadar önemli destekler
sunduğumuzu ifade etmiştim. On yıl öncesine göre hayvancılık desteklerinde 25,5
kat bir artış söz konusu.
ENSAR ÖĞÜT
(Ardahan) – Bu sene çok kıtlık var, çok ağır geçiyor kış, bu sene bir yardım
edin.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – 80 küsur milyondan bugün 2,5 milyar lira civarına
gelmiş bir hayvancılık desteği söz konusu. Ancak, geçtiğimiz yıl, 2012 yılında
iki yönlü bir sorun yaşadığımızı ben de değerlendiriyorum. Bir taraftan artan
hayvan sayımız var, bu olumlu bir gelişme fakat hayvan sayısı arttıkça yem
ihtiyacı da artıyor.
ENSAR ÖĞÜT
(Ardahan) – Hayvan sayısı artıyorsa niye ithal hayvan getiriyorsunuz Sayın
Bakan?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Diğer taraftan, iklim şartlarıyla kuraklıktan dolayı
yem üretiminde de bazı sıkıntılar yaşandı. Dolayısıyla, konjonktürel olarak
2012 yılında bir sorun yaşadık ama bunu hafifletmeye dönük olarak Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanlığımızın çeşitli destekleri oldu. Bu destekler sektörün
gelişimine göre sürdürülecektir.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Böylece soru
önergeleri cevaplandırılmıştır.
Sayın
milletvekilleri, cevaplandırılamayan sözlü soru önergeleri gündemde kalmaya
devam edecektir.
Alınan karar
gereğince, diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer
alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı:
156)
BAŞKAN – Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer
alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet
Komisyonu Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN – Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü sırada yer
alan, Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı ile İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonu, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu
Raporlarının görüşmelerine başlayacağız.
3.- Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı
ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve
İçişleri Komisyonu Raporları (1/619) (S. Sayısı: 310)
BAŞKAN – Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
4’üncü sıraya
alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kazakistan Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Bilim ve Teknoloji Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine başlayacağız.
4.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kazakistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Bilim ve
Teknoloji Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/374) (S. Sayısı: 108)(x)
BAŞKAN – Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu
108 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Reşat Doğru, Tokat
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Görüşmekte
olduğumuz kanun tasarısı üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, “Türk
dünyası” dendiği zaman, ülkemiz için çok önemli bir konunun dile getirilmiş
olması gerekir. Türk dünyası ülkemizin geleceğidir. Kazakistan devleti de
bunlardan bir tanesidir.
1990’lı yıllarda
Türk dünyası bağımsızlığını kazandığı zaman ülkemizdeki her insan çok farklı
bir şekilde heyecanlanmış ve Türk dünyası ile ilgili ilişkilerin geliştirilmesi
noktasında acaba ne yapabiliriz, neler yapılabilir şeklinde de büyük bir arzu
ve istek içerisine girmiştir. Bu mealde, tabii, Türkiye Cumhuriyeti
devletindeki -önce kamu sektörü başta olmak üzere- özel sektör, kamu sektörü
ellerindeki bütün bilgi birikimlerini bu bölgeye taşıyarak bu bölge
insanlarıyla ilişkilerin geliştirilmesinde ve bu bölgenin bütün dünyaya
tanıtılmasında çok büyük etkiler içerisinde etkili olmaya çalışmışlardır. Türk
dünyasında, tabii, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan gibi
devletlerin hepsinin dış dünyaya tanıtımlarında, bilhassa büyükelçiliklerin
açılmasından tutun da dış işlerinin geliştirilmesi noktasına kadar her türlü
ilişkilerin artırılarak geliştirilmiş olduğunu söylemek mecburiyetindeyiz. Yani
Türk dünyası 90’lı yıllardan itibaren Türkiye Cumhuriyeti devletinin en önemli
bir dış meselesi, dış konusu hâline gelmiştir.
Tabii, bu aşamada,
çok önemli şeyler yapılmış olduğunu da söylemek mecburiyetindeyiz. Özellikle
bir TİKA kurumunun kurulmuş olması bu manada çok önemlidir. Gerçi, şu anda
TİKA’nın kuruluş amacının dışında çok farklı yönlere doğru gitmekte olduğunu da
görüyoruz. TİKA, Türk dünyasıyla ilişkilerin geliştirilmesinde, yani
Kazakistan, Türkmenistan, Kırgızistan, Özbekistan, Azerbaycan gibi ülkelerle
ilişkilerin geliştirilmesi, özellikle de bağımsızlığını kazanmamış olan diğer
yerlerdeki, hem Orta Asya’daki hem Orta Asya dışındaki yerlerdeki Türk
dünyasıyla ilişkilerin geliştirilmesi noktasında kurulmuş olan bir kuruluş
olmasına rağmen, maalesef, son yıllarda, özellikle AKP iktidarı zamanında yön
değiştirmiş ve Afrika ve özellikle diğer Uzak Doğu ülkelerine açılmış olduğunu
da görüyoruz. Gerçi açılmış olması… Tabii, oralara yardım edilebilir ama esas
görevi, Kazakistan başta olmak üzere Türk dünyasındaki birçok ülkeye bilfiil
giderek oradaki insanlarla Türkiye Cumhuriyeti devleti arasındaki ilişkilerin
geliştirilmesi ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin o bölgelere bilgi
birikimlerini aktarması ve o bölgelere bilgi birikimlerini getirmesi
noktasındadır. Bu noktada çok ciddi manada bazı eksikliklerin olduğunu
görüyoruz. Yani sonuçta, Türk dünyası ile ilgili ilişkiler mutlaka her yönlü
olarak geliştirilmelidir.
Bakınız, geçmiş
dönemlerde, Kazakistan Devlet Başkanı -2005 senesinde- Nursultan Nazarbayev,
çok önemli bir konuyu dile getirmiştir. Asya ülkeleri güvenlik iş birliği
toplantıları esnasında özellikle kendisi çıkarak demiştir ki: “Avrupa Birliği
gibi Türk dünyasında da bir Türk birliği oluşturulmalıdır.” Türk birliği
fikrini ilk defa -gerçi geçmişte de bunlar çok ortaya atılmıştır, söylenmiştir
ama- bir devlet başkanının ağzından, dünyanın her tarafında önemli ses
getirmesi noktasında, Türk birliğinin kurulması ve Türk birliğinin
geliştirilmesi noktasında söylemiş olduğu, Nursultan Nazarbayev’in söylemi
bence çok önemli bir söylemdir. O söylemden sonraki zaman aşımında çok fazla
ciddi manada gelişmeler, ilerlemeler olduğunu söylemeyebiliriz ama en azından
söylenmiş olması ve özellikle ülkemizin Batı’ya yöneldiği “Avrupa Birliği,
Avrupa Birliği” denilmiş olmasına rağmen, Avrupa Birliği kapısından bir türlü
girilmemiş olması ve Avrupa Birliğinin artık Türkiye Cumhuriyeti devletinin
aleyhine birtakım kararlar almış olduğu da düşünülürse dolayısıyla Türk
birliğinin ne kadar önemli olduğu bir kez daha göz önüne getirilmelidir. Ancak
enteresandır, Türk birliğiyle ilgili şu ana kadar Nursultan Nazarbayev’in
söylemiş olduğu o söylemler sadece yine onlar tarafından savunulur hâle gelmiş,
ancak arkası da gelmemiştir.
Gerçi, şurası da
bir gerçektir ki, dünya artık Orta Asya’yı farklı yönde de görmektedir. Orta
Asya, enerji kaynaklarının yoğun bir şekilde bulunduğu bir bölgedir. Bütün
dünyanın gözü, başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere İngiltere’siyle,
Fransa’sıyla herkesin gözünün buralarda olduğu ve buralara çok ciddi manada
çeşitli yatırımlar şeklinde oralara girilmekte olduğu da görüldüğü zaman ne
kadar önemli bir konum olduğunun ifade edilmesi gerekmektedir.
İşte bu mealde,
Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak o bölgelerle ilişkilerin geliştirilmesi ve
Türk dünyasıyla ilgili ilişkilerin daha fazla olması gerekmektedir. Ancak
gördüğümüz kadarıyla bu ilişkilerin çok farklı boyutlarda olduğunu, bir Avrupa
Birliği veyahut Afrika ülkeleriyle yapılan ilişkilerin geliştirilmesi yanında
bu bölgelerle ilgili ilişkilerin çok fazla geliştirilmemiş olduğunu da
görüyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, tabii Türk dünyasında çok ciddi yatırımlarımız vardır; özellikle
Kazakistan’daki Ahmet Yesevi Üniversitesi, Kırgızistan’daki Manas Üniversitesi
çok önemlidir. Buralara sahip çıkılması gerekmektedir. Yani bu bölgelerdeki
özellikle Türkiye Cumhuriyeti devletinin, işte Türk dünyasındaki Azerbaycan’dan
tutun da, Kırgızistan, Kazakistan’daki okulları başta olmak üzere birçok yapmış
olduğu yatırımlara, hizmetlere sahip çıkılması gerekmektedir.
Bakınız, şu anda
Azerbaycan’ın Bakü şehrinde Türkiye Cumhuriyeti devletinin Millî Eğitim
Bakanlığına bağlı okulları vardır; fakat enteresandır, o okulları gidip ziyaret
etmiş olduğumuz zaman o okullarda çok ciddi manada sıkıntılar olduğu da
görülmektedir. Okulların fiziki konumu çok yetersizdir, laboratuvarları çok
yetersizdir, okullarda okuyan öğrenci sayısının çok fazla olmasına, öğrencilerin
oturacak yer neredeyse bulamamasına -sınıflar çünkü çok kalabalıktır- rağmen
oraların ilgisiz olduğunu görüyoruz.
Ben buradan bir
kez daha seslenmek istiyorum ki özellikle Kazakistan ve Azerbaycan’daki Türk
dünyasında da değil, diğer yerlerde de çeşitli okullarımız var. Mutlaka ve
mutlaka Türkiye Cumhuriyeti Millî Eğitim Bakanlığı o bölgelere, o okullara oralara
ulaşmalı ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin elindeki her türlü imkânlar oraya
taşınmalıdır.
Bakınız, 4+4
Projesi içerisinde, FATİH Projesi içerisinde Türkiye Cumhuriyeti devletinde
okullara bilgisayarlar dağıtılıyor. Peki, o bilgisayarları acaba
Azerbaycan’daki, işte, Makedonya’daki, Kosova’daki veya Kazakistan’daki Millî
Eğitim Bakanlığına bağlı olan okullara neden dağıtmıyoruz? Yani dolayısıyla,
ayrıca, oralarda Türk Dünyası Araştırmaları Vakfına bağlı çeşitli okullar da
vardır. O okullarda da Türk çocukları okumaktadır yani aynı zamanda, Türkiye
Cumhuriyeti devletinden oraya giden insanların çocukları okurken ayrıca o
bölgenin kendi çocukları da bu bölgede okumaktadır. Yani oralardaki okullara da
bu bilgisayarlar dağıtılabilir.
Bununla ilgili,
Millî Eğitim Bakanlığıyla, geçen dönem, yani daha eski Millî Eğitim Bakanıyla
bizzat görüşmüş olmamıza rağmen bir yönde ilerleme olmamıştır. Yeni Millî
Eğitim Bakanından bu yönde beklentimiz vardır. Yani Türk dünyasındaki okulları,
en azından gitsinler, yerlerinde ziyaret etsinler. Oralardaki çocuklar nasıl
okuyor? Oralardaki sıkıntılar nedir? Oralardaki fiziki konum, laboratuarların
durumları nedir? Onların yerine gidilerek bizzat takip edilmesi ve
çocuklarımıza sahip çıkılması gerekmektedir. Sahip çıkmazsanız ne olur? Çok
şeyler olur. O okullar kapanma durumuyla karşı karşıya kalır.
Bakınız, Turan
Yazgan, işte, yakın bir zamanda vefat etmiştir. Turan Yazgan Hocamızın
Kazakistan’da, Kırgızistan’da, Azerbaycan’da, kendisinin bizzat kendi gücünü
ortaya koyarak kurmuş olduğu okulları vardır. O okullara mutlaka sahip
çıkılması gerekmektedir. Turan Yazgan’ın ölümüyle beraber o okulların
kapanmaması gerekmektedir. Yani şunu söylemek isterim ki Millî Eğitim Bakanlığı
hem kendi okullarına sahip çıkmalı hem de parasını bizim ödemiş olduğumuz bir
Kazakistan’daki Ahmet Yesevi Üniversitesine, yine Kırgızistan’daki bir Manas
Üniversitesine de mutlaka sahip çıkmalıdır. Oralarda yeni yeni bölümler
açılırken en azından, oralarda neler yapılıyor şeklinde birtakım çalışmaların
yapılması gerekir diye düşünüyorum.
Oradaki
arkadaşlarımızı, orada çalışanları yakinen tanıyoruz, bizler de gittiğimiz
zaman o bölgelere özellikle ziyaretlerde bulunuyoruz ama Türkiye Cumhuriyeti
devletinden gelecek olan ziyaretlerin, özellikle yeni atanan Millî Eğitim
Bakanının o bölgelere ziyaretlerinin herhâlde ben daha farklı bir ses
getireceği kanaatindeyim. Yani şu anda sahipsiz konuma doğru itilmektedir. Bu
sahipsizlik sadece Türkiye Cumhuriyeti devletinin değil, oradaki çocuklarımızın
da bir acziyetini ortaya koymaktadır. Devlet olarak mutlaka o bölgelere
gidilmeli ve sahip çıkılmalıdır çünkü o çocuklar, bizim çocuklarımızdır. O
çocuklar nasıl Türkiye Cumhuriyeti devletinin geleceği ise, o bölgedeki
Kazakistan’ın geleceğinde etkilidirler, Kırgızistan’ın geleceğinde
etkilidirler, Azerbaycan’ın geleceğinde etkilidirler. Ondan dolayı da Manas
Üniversitesine, Ahmet Yesevi Üniversitesine, özellikle Azerbaycan’daki Millî
Eğitim Bakanlığına bağlı okullara mutlaka çok kısa bir zamanda çeşitli birtakım
imkânların ortaya konulması noktasında oralara ulaşılmasının doğru olduğu
kanaatindeyiz.
Tabii, bunların
yanında, Türk dünyasında hâlâ bir ortak alfabe konusu çözümlenememiştir, ortak
tarih kitapları, ortak edebiyat kitapları hâlâ maalesef çözümlenememiştir. Bu
noktalarda da çok ciddi adımlar atılması gerekmektedir sayın milletvekilleri.
Bu yönlü olarak da geçmiş dönemlerde çok ciddi çalışmalar yapılmış, o yapılan
çalışmaların hepsi bir noktada akamete uğramış ve akabinde de yapılan çok fazla
bir şey olmamasından dolayı da şu anda
bekler konuma gelmişlerdir ama ortak alfabenin ne kadar ihtiyaç olduğunu, ortak
tarih kitaplarının, ortak edebiyat kitaplarının ne kadar önemli olduğunu da
buradan bir kez daha söylemek isterim.
Tabii, Türk
dünyasında çok ciddi sorunlar vardır. Bakınız, şu anda Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol
Boru Hattı, işte Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye’ye ulaşan, özellikle
Azerbaycan petrollerinin ve doğal gazlarının Türkiye’ye ulaştırılmış olduğu çok
önemli bir hattır. Bu hat, Türk dünyasının bir noktada bağımsızlık
göstergesidir ama bu hatta mutlaka Kazakistan petrollerinin de katılması
gerekmektedir. Kazakistan Aktau bölgesindeki o petrol kaynaklarının, doğal gaz
kaynaklarının eğer o bölgelerden alınıp bu Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı
vasıtasıyla eğer bu bölgelere aktarılmazsa korkarım önümüzdeki zaman dilimi
içerisinde bu BTC dediğimiz Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı kapanma durumuyla
bile karşı karşıya kalabilir.
Nabucco Projesi
başta olmak üzere birçok proje, Türk dünyasının esas kaynaklı ve bağımsızlığını
temelleştirecek olan, yüzyıllara sâri olacak ve çok güçlü konuma getirecek olan
projelerdir yani siz Aktau petrollerini,
Türkmenistan petrollerini o bölgelerde sadece kendi kaderine bırakır, Rusya’nın
eline bırakır, Çin’in eline bırakırsanız o zaman Türk dünyasına iyilik yapmamış
olursunuz.
Şu anda Trans
Hazar hatları diyoruz, bakınız, Türkistan’ın elinde çok ciddi manada petrol
kaynakları vardır, doğal gaz kaynakları vardır ama trans Hazar hatları hâlâ
kullanılamamıştır. Ne olmuştur? Türkistan o bölgelerdeki petrol ve doğal
gazların hepsini ya Çin’e satma durumuyla karşı karşıya kalmıştır veyahut da
Rusya onların elinden almaktadır. Dolayısıyla, “Enerji koridoru olacağız.”
diyen Türkiye Cumhuriyeti devleti maalesef enerji koridoru olmaktan maada, onun
dışına itilmeye, enerji koridorlarının dışına doğru sürüklenmeye başlanmıştır.
Ruslar, özellikle Orta Asya’daki doğal gaz hatlarını trans Hazar değil de trans
Karadeniz hattı şeklinde geçirerek Anadolu’dan yani bizim Türkiye Cumhuriyeti
devletinin sınırlarından geçmeyen, Bulgaristan’a uzanan bir hat hâline
getirmişlerdir. Bu da ülkemizin maalesef aleyhinedir ve bunu da biz neredeyse
kabul eder konuma geliyoruz.
Tabii, Türk
dünyasında sadece bunlar değildir, bakınız, geçmiş dönemlerde özellikle
Stalin’in Ahıska Türklerine yapmış olduğu ve beraberinde yine Kırım Türklerine
yapmış olduğu mezalimler hâlâ devam etmektedir. Şu anda, Türk dünyasında
bulunan Ahıska Türkleri Kazakistan’da da vardır, Azerbaycan’da da vardır, yine
Kırgızistan’da da vardır, Fergana Vadisi’nde de vardır. Ahıska Türkleri, gerçi
Kazakistan sınırları içerisinde, kendilerine göre bir yaşam içerisinde, belli
bir standarda ulaşmışlardır ama Rusya’nın çeşitli bölgelerinde, başta Krasnodar
olmak üzere çok ciddi sıkıntılarla karşı karşıyadırlar. Mutlaka Ahıska
Türklerine -yani Kazakistan’dakiler başta olmak üzere- hepsine sahip çıkılması
gerekmektedir.
Ahıska Türkü özellikle
Gürcistan’daki Ahılkelek bölgesine dönmek istiyor. Biz bunu müteaddit defalar
buradan gündeme getirmiş olmamıza rağmen, maalesef Hükûmetten herhangi bir
noktada, bu noktada çok ciddi adımların atılmış olduğunu da görmedik. Hâlbuki
geçmiş dönemlerde Kırım Tatarları Kırım’a dönerken, TİKA marifetiyle, o
bölgeden çeşitli topraklar alınmış, evler alınmış ve Kırım Tatarlarına
verilmişti. Gerçi sayısı fazla olmayabilir, 3-4 bin civarında orada toprak
alınmış, ev alınmış, en azından bu da o bölgeye dönüşü cazip hâle getirmiş ve
insanlar, Kırım Türkleri kendi bölgelerine, öz vatanlarına dönebilmişlerdir.
Ancak aynı tabloyu biz maalesef Ahıska Türklerine uygulayamadık ve Ahıska
Türkleri de şu anda -Vatan Cemiyeti
vasıtasıyla- vatan özlemleriyle dünyanın çeşitli yerlerinde perişan bir şekilde
yaşamaktadırlar. Özbekistan’daki işte Fergana Vadisi’ndeki olaylar göz önüne
alınabilirse yine Krasnodar’daki Vassilio isimli Sovyet valisinin Ahıska
Türklerine ağır baskıları göz önüne alınabilirse ne kadar büyük sıkıntılar
içerisinde oldukları görülmektedir.
Bakınız, Ahıska
Türklerini Türkiye Cumhuriyeti devleti kabul etmeyince Krasnodar bölgesinden 5 bin
ailenin Amerika’ya taşındığını, Amerika’ya gitmiş olduğunu da söylemek
durumundayız. Yani Ahıska Türkü ne yapmıştır? İşte, kendisi Türkiye’ye
gelememiş, onların Türkiye’ye gelmemesi neticesinde oluşan o durumu Amerika
Birleşik Devletleri değerlendirmiş ve Amerika’ya götürmüşlerdir. Ancak,
götürmüşler de ne yapmışlardır? 5 bin tane o Ahıska bölgesine gitmesi gereken aile
Amerika’nın çeşitli yerlerine dağıtılmış, neredeyse her eyalete birer ikişer
tane aile şeklinde dağıtılmışlardır ve ne olmuştur? Ahıska Türkleri tamamen kaybedilme,
entegrasyon içerisinde asimilasyon yapma şeklinde bir konuma düşürülmüşlerdir.
Dolayısıyla Ahıska Türküne buradan bir kez daha sesleniyorum: Ahıska Türkleri
kendilerine yardım edilmesini beklemektedirler, öz vatanlarına gelmek
istemektedirler. Onlara çifte vatandaşlık hakkından tutun da diğer birtakım
imkânların verilmesiyle beraber o bölgelere geçmeyi kabul ettikleri ve o
bölgeye geçecekleri de göz önüne alınırsa desteğin ne kadar önemli olduğu
ortaya çıkmaktadır.
O mealde de Kırım
Türklerine destek olunmalı, aynı şekilde Ahıska Türklerine de sahip
çıkılmalıdır.
Tabii, bunların
yanında özellikle son zamanlarda Türk dünyasının -işte başta Kazakistan olmak
üzere- en önemli sorunlarının başında Karabağ sorunu gelmektedir. Karabağ’da da
yine maalesef Türkler kaybetmişlerdir, Ermeniler Karabağ’ın işgaline hâlâ devam
etmektedirler. Çeşitli görüşmeler yapılmaktadır, Minsk grubunda görüşmeler yapılmaktadır veya çeşitli görüşmeler
yapıldığı ifade edilmesine rağmen maalesef yine herhangi bir gelişme olmadığı
da göz önündedir.
Karabağ’da,
Karabağ’ın etrafındaki yedi tane Azerbaycan kentinde insanlık dramı
yaşanmaktadır değerli milletvekilleri. Bu manada da mutlaka o bölgeye sahip
çıkılması ve o bölgedeki insanların dramlarının unutulmaması gerekmektedir.
Birleşmiş Milletler başta olmak üzere insan haklarından bahsediliyor, dünyanın
çeşitli yerlerindeki insan hakları dile getirilirken acaba Azerbaycan’ın
Karabağ’ındaki, Karabağ’ın etrafındaki yedi tane Azerbaycan kentindeki, yine
Hocalı’daki yapılan katliamlar acaba niye gündeme getirilmiyor? Şu
anda o bölgeden gönderilen insanlar, başta Azerbaycan olmak üzere, Orta
Asya’nın çok çeşitli yerlerinde, Kazakistan’da da vardır, bir milyona yakın
insan, Azerbaycan Türkü -onlara “kaçkın” diyorlar- maalesef vatansız bir
şekilde, topraksız bir şekilde evlerini, arazisini her şeyi bırakmış bir
şekilde, perişan bir şekilde çeşitli reyonlarda yaşam mücadelesi
vermektedirler. İşte “uygar dünya” dediğimiz STK’lar (sivil toplum kuruluşları)
acaba o bölgelere neden elini uzatmıyor veyahut da oradakiler insan değil mi
diye insanın aklına geliyor.
Tabii, konu şu
oluyor: Türk’te olduğu zaman, maalesef, insan haklarının hepsinin durduğunu ve
Türklerin bir konusu gündeme geldiği zaman da her şeyin bir tarafa bırakılmış
olduğunu da maalesef üzülerek görüyoruz. Bunları kabul etmiyoruz. Azerbaycan
Türkü, özellikle Azerbaycan’ın işgal edilmiş toprakları mutlaka göz önüne getirilmelidir.
Türkiye Cumhuriyeti devletinin Dışişleri Bakanlığı başta olmak üzere Avrupa
Birliğiyle ilgili bakanlıklar ve tüm siyasi kuruluşlar, tüm sivil toplum
kuruluşları dünyanın her tarafındaki mahfillerde bu konuyu mutlaka gündeme
getirmeli ve unutturmamalıdırlar.
Bakınız, Hocalı katliamının
hâlâ şu ana kadar failleri yakalanmış değildir, failleri sorumlu değildir. Ama
enteresandır, Hocalı katliamının yapan o birtakım insanlar bir devletin devlet
başkanıdır, bir devletin millî savunma bakanıdır. Yani insanlık suçu
işlenmiştir ama o insanlık suçunun hesabı, maalesef, sorulmamıştır.
Tabii, aynı
tabloyu Doğu Türkistan’da da görüyoruz. Şu anda gene Türklerin yaşamış olduğu
Doğu Türkistan’ın Sincan Uygur Bölgesi’nde de Türklere karşı çok ciddi
saldırıların ve asimilasyonların yapılmakta olduğunu, maalesef, görüyoruz. En
küçük bu hadiseler Çinliler tarafından büyütülmekte ve Türklere yoğun
saldırılar olmaktadır ve akabinde de Türkler öldürülmekte, suçsuz yere hapislere
atılmakta ve insanlar katledilmektedir. Hatta enteresandır, Çinliler nükleer
denemelerini özellikle Türklerin yoğun şekilde yaşadığı Sincan Uygur
Bölgesi’nde yapmaktadırlar. Nükleer denemeleri o bölgelerde yaparken neredeyse
gelecek nesillere sâri birtakım hastalıkların ortaya çıkmasına da bir noktada
sebep olmaktadırlar. Bunları da bizim şiddetli bir şekilde telin etmemiz
gerekmektedir. Yani siz nükleer denemeler yapacaksanız bula bula sadece Türk
dünyasında veyahut da işte Doğu Türkistan’da Sincan Uygur Bölgesi’ni mi
buluyorsunuz? Hatta, orada bir aile doğum yapacağı zaman ona birtakım
kısıtlamalar getirilmekte, özellikle Türklere karşı yoğun baskılar
yapılmaktadır.
Ayrıca, tabii
Türklerin hakkını dünyanın her tarafında savunan çok önemli bir lider vardır
Rabia Kadir Hanımefendi. Rabia Hanım maalesef enteresandır dünyanın her tarafında Doğu
Türkistan halkının hakkını korurken Türkiye’mize kabul edilmemektedir, bu da
çok yanlış bir hadisedir. Buradan Dışişleri Bakanlığı yetkililerine
sesleniyoruz. İşte, geçtiğimiz aylarda Japonya’da Doğu Türkistan Türkleriyle
ilgili uluslararası çok büyük kongre yapılmıştır. Japonya Hükûmeti kendisi
bizzat desteklemiş ve Rabia Hanım başta olmak üzere Doğu Türkistan liderlerinin
hepsini bu bölgeye çağırmış ve bu bölgede Doğu Türkistan’ın problemleri dile
getirilmiştir. Ancak, Rabia Hanımefendi dünyanın her tarafına girmesine
rağmen enteresandır sadece
Türkiye'ye girememektedi; bu da Türkiye'nin ayıbıdır, Dışişleri Bakanlığının
ayıbıdır. Türkiye Cumhuriyeti devleti mutlaka bu konuda bir şeyler yapmalıdır;
Doğu Türkistan halkına da sahip çıkmalıdır, Azerbaycan Türküne de sahip
çıkmalıdır, Ahıska Türküne de sahip çıkmalıdır, Kazakistan’da bulunan Türk
kardeşlerimize, Ahmet Yesevi Üniversitesine sahip çıkmalıdır, Kırgızistan’daki
Manas Üniversitesine sahip çıkmalıdır. Manas’taki insanlarımız, Manas Ata’nın
çocukları şu anda çok zor şartlar altında yaşam mücadelesi vermektedir. En
azından, oraya ulaştığımız zaman, oraya gittiğimiz zaman bir çok sorunları da
beraberinde hem görülmesi hem çözülmesi noktasında çok büyük mesafeler
alacağımızı düşünüyorum.
Türk dünyası
sonuçta ülkemizin geleceğidir, Türk milletinin geleceğidir.
Türk milletine
sahip çıkalım, Türk dünyasına sahip çıkalım diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz isteyen Ensar Öğüt, Ardahan Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Öğüt,
konuyla ilgili inşallah bunlar.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Konuyla ilgili hiç merak etmeyin.
Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; Türkiye Cumhuriyeti ile Kazakistan Cumhuriyeti Arasındaki
Bilim, Teknoloji İş Birliği Anlaşması üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygılarımla selamlarım.
Değerli
arkadaşlar, Kazakistan dediğimiz zaman Türk Cumhuriyetleri aklımıza geliyor.
Bugün Avrupa Birliğine üye olmak için Avrupa Birliğinin kapısında âdeta
yalvarırcasına, diz çöker gibi bir imaj veren Türkiye, maalesef Türk Cumhuriyetlerini
unutmuş, Türk Cumhuriyetleriyle iş birliğini 2’nci, 3’üncü dereceye almış,
Avrupa Birliğine el açar duruma gelmiştir.
Şimdi, burada
içimizde milletvekili var, AK PARTİ’li Ahmet Arslan Bey, -ona da ben teşekkür
ediyorum- Kars-Tiflis Demiryolu Projesi’ni gerçekleştirdi, hakikaten büyük de
katkısı var. Kars-Tiflis Demiryolu Projesi hâlen bitmedi. Kars-Tiflis Demiryolu
Projesi bittiği zaman Türkiye, Türk Cumhuriyetlerine ulaşmış olacak. Şu anda
Türkiye’de takribi söylüyorum 6 milyon ton demir yolu taşımacılığı var,
Kars-Tiflis demir yolu biterse bu yol taşıması 26 milyon tona çıkacak. Bakın,
20 milyon artıyor. Buna önem vermemiz lazım.
Ben burada,
huzurunuzda, ayrıca Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev’e
de çok teşekkür ediyorum. Niçin? Kars-Tiflis demir yolu yapılırken Gürcistan’a
yardım etti parasal anlamda. Türkiye’nin parası vardı, Türkiye “tamam” diyordu
ama Gürcistan’dan geçen hattın parasının teminatını, bankalardaki teminatını
dış dünyadaki bankalar kabul etmiyordu. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev,
önce 200 milyon dolar, daha sonra da 100 milyon dolar; 300 milyon dolar
Gürcistan’a yardım etti ve bu proje bitmek üzere. Ancak bu proje biterken
hakikaten o bölge çok değişecektir. Yani Kars değişecektir, Kars gelişecektir;
Erzurum değişecek, gelişecektir. Yani İpek Yolu taa Çin’e kadar uzayacak
arkadaşlar.
Şimdi, Gürcistan
ayağında birtakım sıkıntılar var. Tabii, eski Sovyetler Birliği raylı
sisteminde geniş hat, biz de daha dar hat var. Ancak bizim yolumuz tahmin
ediyorum bu yılın sonunda bitecek, 2013 yılında biterse, 2014’te açılışını
yapacağız inşallah. Ben huzurunuzda bütün devlet büyüklerimize teşekkür
ediyorum, çok büyük önem gösteriyorlar çünkü yapılanı herkesin takdir etmesi
lazım.
Yalnız bizim
sıkıntılarımız şu: Bölgede Ardahan’dan geliyor ilk yol, Çıldır’ın Cambaz köyü
var, Cambaz İstasyonu kuruluyor. Bu Cambaz İstasyonunda mutlak surette lojistik
destek olması lazım, lojistik alanlar kurulması lazım, antrepoların kurulması
lazım. Kars Mezra köyüne kuruluyor; bu bizim için gururdur, kurulması da
gerekiyor, doğrudur ama ilk gümrük girişi mutlak surette Ardahan sınırında
olması lazım. Ardahan küçük bir il hem Gürcistan’a hem Ermenistan’a sınırı olan
çok göç veren yoksul bir il, küçük bir il, yeni bir il. O bakımdan Ardahan’ın
gelişmesi, kalkınması için mutlak surette Ardahan’a ilk girişte, Sayın Bakanım,
mutlak surette gümrüklerle ilgili lojistik alanlar ve antrepolar kurulması
lazım -ki Ardahan’dan Karadeniz’e açılmak çok kolay- çünkü Ardahan aynı zamanda
Doğu Anadolu ile Karadeniz’i birleştiren bir nokta. Bu anlamda şimdi işte
Kars’tan Karadeniz’e gitmek, Erzurum’dan Karadeniz’e gitmek uzak olur ama
Ardahan’dan çok daha kolay olur çünkü Ardahan Ardanuç yolu da bitmek üzeredir,
inşallah bu yol da bittiği zaman yani Karadeniz ile Doğu Anadolu’yu bağlayan
bir yol olmuş olacaktır. Bu anlamda Binali Yıldırım Bey’e de teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanımız biz derneklerle beraber, Ardahan dernekleri, ticaret odası
başkanlarıyla toplantı yaptığımızda bana şu sözü verdi: “Hiç merak etmeyin,
Ardahan il sınırına hem lojistik alanlar hem de antrepoları kuracağız.”
İnşallah Sayın Bakan sözünde duracak, biz de gideceğiz Sayın Bakana teşekkür
edip alkışlayacağız. Bunu da burada vurgulamış olayım. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli
arkadaşlar, şimdi, bu yol, Kars-Tiflis demir yolu İpek Yolu olarak Kazakistan’a
kadar gidiyor. Biz bilimde, teknolojide Kazakistan’la zaten iş birliğindeyiz.
Kazakistan bizim kardeş devletimiz, Azerbaycan kardeş devletimiz, Türkmenistan,
Özbekistan, bütün o bölge… Ama o bölgeden 1944’te sürülen bir toplum var, 14
Kasım 1944’te sürülen Ahıska Türkleri var. Ben de Ahıskalıyım, Ahıska
Türklerine yapılan zulüm hiçbir yere yapılmamıştır ama şunu herkes bilsin:
Ahıska Türkleri nereye giderse gitsinler dilini, inanç yapısını yani dinini,
bayrağını, vatanını hiçbir zaman unutmamıştır, unutmayacaktır, her gittiği
yerde Türkiye Cumhuriyeti devletinin bayrağını dalgalandıracaktır, Türk olmaktan
da gurur duyacaklardır; onu da söyleyeyim.
Biz, burada,
Ahıska Türklerine ne yazık ki Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak hiçbir şey
yapmadık. Sayın Tayyip Erdoğan Başbakan, Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül de
Dışişleri Bakanıydı. Ben kendi yanlarına gittim şurada, dedim ki: “Efendim,
Ahıska Türkleri özellikle Krasnodar’da yaşayan 15 bin insan var yani Fergana
bölgesindeki isyanlardan dolayı göçüp gelen, perişan olan, kimliksiz dolaşan,
Rusya’nın Krasnodar bölgesinde insanlarımız var. Bu insanların Türkiye’ye
gelmesi lazım.” Bana dediler ki: “Türkiye değil Ahıska’ya yerleştireceğiz.” Ama
şimdi, Ahıska’ya da yerleştiremedik yani Ahıska’da konut yapılacaktı,
yapılmadı. Yani TOKİ her yere konut yapıyor da Ahıska Türklerinin kendi
bölgesine niye yapmıyor? Bu bizim için çok önemli bir şeydir arkadaşlar. Yani
Sadık Bey’le gittik, işte, 2005 yılında tahmin ediyorum Ahıska Türkleri
Kurultayı yaptık Azerbaycan Bakü’de, yer yerinden oynadı. Yani derler ya bizde
de “Bülbülü altın kafese koymuşlar, ille de vatanım demiş.” Şimdi, vatanı olan
bir yere insanlar gelmek istiyor. Ha, Türkiye Cumhuriyeti’ne kabul
etmiyorsanız, gelmiyorsa da ama hiç olmazsa Ahıska’ya gelsin, Ahıska’da konut
yapın, Ahıska’da altyapı olsun.
Şimdi, bakın, bir
şey daha söyleyeceğim. Buradan istirham ediyorum bir de Gürcistan
yetkililerinden. Bizim, Vatan Cemiyeti Başkanı Süleyman Bey var. Süleyman Bey
Gürcistan’da tutuklandı, şu anda cezaevinde. Süleyman Bey’in hiçbir suçu yok,
Ahıskalı olması suçu. Bu anlamda da dost Gürcistan yetkililerine sesleniyorum,
Süleyman Bey’i lütfen serbest bırakın çünkü Süleyman Bey, Gürcistan ile Türkiye
arasında bir köprüydü, barışı oluşturuyordu. Bu anlamda da bizim için çok önem
taşıyor Ahıskalılar olarak.
Bu anlamda,
değerli arkadaşlar, Kars-Tiflis demir yolunun, -İpek Yolu- Azerbaycan, Çin’e
kadar gitmesi, Türkiye’yi... Bakın, bu yol başladığı zaman, inşallah 6 milyondan
26 milyon ton taşımacılığa geçerse demir yollarında Türkiye’de korkunç bir
kalkınma olacaktır. Bugün Kazakistan’a ihracat yapamıyoruz, ithalat
yapamıyoruz. Niye? Nakliye çok uzak. Deniz yolu yok, kara yolundan geliyor,
dünya kadar maliyet yükseliyor. Bu anlamda bu yolun yapılması Kazakistan ile
Türkiye’nin arasındaki teknolojinin de mutlak surette en iyi şekilde gelişmesi
gerekiyor. Ben aynı zamanda Kazakistan Dostluk Grubu yönetim kurulu üyesiyim.
Kazakistan’da da inşallah, biz, bir Ahıska Türkleri kurultayı yapacağız. Bütün
milletvekillerini de buradan davet ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, Kafkasya bizim için çok önemlidir. Ben geçen hafta Rusya’da
Moskova’daydım. İnanın, Ruslar Türkleri çok seviyor, biz de onları çok
seviyoruz. O bölgenin kalkınması, o bölgenin gelişmesi biraz da Türkiye’nin
elindedir. Yani biz Rusya gibi dostumuz, diğer ülkeler gibi dostumuz ve kardeş
ülkelerle beraber diyalog kurarsak, samimi söylüyorum, Avrupa Birliği bizim
ayağımıza gelir, Avrupa Birliği bize yalvarır. Nedir, Avrupa Birliğinin
tutmuşuz yakasından? Ben karşıyım, açık konuşuyorum. Avrupa Birliğine giren
ülke iflas etmiştir. Yunanistan işte ortada. Gelin, kardeşim, bizim kendi
kardeş ülkelerimiz var. Bunlarla niye biz Hükûmet olarak iyi bir diyalogda
değiliz? Rahmetli Turgut Özal, çok büyük gelişmeler yapmıştı hakikaten, Allah
rahmet eylesin. Süleyman Demirel, saygıyla anıyorum, o da Türk Cumhuriyetlerine
çok önem veriyordu. Sayın Başbakana da, Cumhurbaşkanına da buradan sesleniyorum
-veriyorlar ama yeterli değil-Türk Cumhuriyetlerine önem verelim, o bölgenin
kalkınması, gelişmesi önemlidir çünkü onlar bize ağabey olarak bakıyorlar.
Ağabey konumunda olan Türkiyede mutlak suretle ağabeyliğini yapsın, o ülkelere
hizmet götürsün.
Değerli
arkadaşlar, bugün Türkiye’nin içine geldiğimiz zaman, konumuna geldiğimiz
zaman, ben kendi bölgemle ilgili… Dokuz dakikalık süremi de böyle kullanacağım
Sayın Başkan.
MEHMET DOMAÇ
(İstanbul) – Uluslararası sözleşme…
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) – Uluslararası sözleşmede hayvancılık var, tarım var; efendim, Sayın
Tarım Bakanının Fransa’dan şövalye nişanı alması var.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, biz kimseye çamur atmıyoruz, kimseye çamur atmaya da şeyimiz yok.
Bu sene biliyorsunuz, biraz kurak oldu, biraz daha tahıl veya buğday ekilmediği
için son derece saman kıtlığı oldu. Öyle bir konuma geldi ki Türkiye samana
muhtaç edildi. Şu anda Hopa’daki 2 gemide samanlar çürüyor, insanların ahırda
hayvanları ölüyor, samanı oraya götüremiyoruz. Bakın, ben Erzurum’a gittim
değerli arkadaşlar. Erzurum’da şu makbuzları gösteriyorum ve sayın grup başkan
vekilime vereceğim- Erzurum İli Damızlık Sığır Yetiştiriciler Birliği; ne
yapmışlar, biliyor musunuz Sayın Bakanım: 11’inci ayda vatandaşlardan 6
trilyona yakın para toplamışlar, 6 trilyon, 1.400 kişiden. Ne toplamışlar?
Demiş ki “Sana kardeşim 07/11/2012 tarihinde 10 ton ot vereceğim.” 4.900 lira
para almışlar, bakın ve bunun benzerinde “Saman vereceğim.” demişler. Burada
mesela bir tane daha okuyayım. 05/11/2012’de “9 ton saman vereceğim.” demişler,
4.410 lira istemişler, almışlar yani böylece 5.390 lira almışlar. Bu
vatandaşların ismini söylemek istemiyorum çünkü hemen Tarım Bakanı gidip onları
tehdit ediyor, noterden de sahte bir beyan alıyorlar.
Şimdi, burada esas
olan şu arkadaşlar: Bizim kendi vatandaşımız. Saman alacağım diye getirmiş
devletin bir kurumu olan kuruma parayı vermiş, Damızlık Sığır Yetiştiricileri
Birliğine. Şimdi, buna, ne Tarım Bakanlığı sahip çıkıyor ne devlet sahip
çıkıyor ne vali sahip çıkıyor. Erzurum milletvekilleri burada.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bunlar bizim vatandaşımız değil mi? Bugün
aradı beni, Recep diye bir arkadaş aradı “Biz burada, Erzurum’da destan yazdık,
Erzurum’u düşmana teslim etmedik. Cumhuriyeti kurduk. Bizim günahımız bu mu?
Bizi dolandırdılar. Kimse sahip çıkmıyor.” diyor. Burada sizden istirham
ediyorum: Tarım kredi kooperatifleri gitsin şu vatandaşlara kredi mi tanıyor,
bağış mı veriyor, imkân tanısın. Bunlar perişan; parayı vermiş, saman alamamış saman
alamadığı için hayvanı aç. İçerideki hayvanını da satamıyor.
Bak, değerli arkadaşlar, bir şey daha söyleyeyim size. Şu anda
Türkiye’de et pahalı değil mi? Peki, niye et pahalı? Peki, Et Balık Kurumunun
depolarında et var mı? Evet, Et Balık Kurumunun depoları et dolu kardeşim.
Erzurum milletvekilleri burada. Ankara da buradaysa gitsin Sincan’a baksın.
7’nci, 8’inci aya sıra veriyorlar. Diyor “Niye veriyorsun kardeşim?” Adam
hayvanını kestirmeye götürüyor. Diyor ki: “7’nci aya gel.”, “Niye?” Diyor
“Depom dolu.” Yahu kardeşim, Et Balık Kurumlarının tüm depoları mı et dolu? Et
doluysa, bu eti niye piyasaya sürmüyorsunuz? Et piyasaya sürüldüğü zaman… Niye
sürmüyorlar biliyor musunuz? İthal gelen mal, et satılsın, ithalatçı kazansın,
köylü zarar etsin. Onun umurunda değil. Ben bunu çıkartıyorum, başka bir şey
var mı veya başka bir mantığı varsa, onu bana söyleyin.
Şimdi, burada, sizden istirham ediyorum: Et Balık Kurumlarının
incelemelerini yapın. Et Balık Kurumlarında mal çok, eti satmıyorlar. Dışarıdan
Ürdünlü Hicazi’nin getirmiş olduğu ithal hayvanlar satılsın diye Et Balık
Kurumunun malı satılmıyor kardeşim. Böyle bir…
AHMET YENİ (Samsun) – Olmaz öyle şey. Yanlış.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Evet öyle oluyor Ahmetçiğim. Evet öyle oluyor.
Bakın, arayın o zaman Et Balık Kurumunu. Arayın kardeşim Erzurum Et
Balık Kurumunu.
AHMET YENİ (Samsun) – Öyle olmaz. Dediğin yanlış.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Bakın, bir şey daha söyleyeyim.
Ben tespit edeceğim. Müsaade eder misin. Bir dakika… Belgeyle tespit
edeceğim.
AHMET YENİ (Samsun) – Yahu yanlış söylüyorsun.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Erzurum’da, bir bayan milletvekilimiz var. Neydi
ismi?
İHSAN ŞENER (Ordu) – Ahmet… (Gülüşmeler)
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Bayan, bayan milletvekili… Fazilet Hanım.
Bakın, Erzurum’da
bayan milletvekilimiz Fazilet Hanım, sağ olsun, gitmiş, Et ve Balık Kurumuna
bakmış, depolar dolu. Sayın Başbakana ne önermiş biliyor musunuz? Demiş ki:
“Sayın Başbakanım, depolar çok dolu. Bu eti tüketmemiz lazım -çünkü vatandaş
gelip malını Et ve Balık Kurumuna satacak ki ihtiyacını gidersin- olmazsa bu eti fakir fukaraya dağıtalım kömür
dağıttığımız gibi.” Bunun bilgisayar çıktısı var; girin, oradan alın. Bana
belgesini verdiler, belgeyle konuşuyorum size. Fazilet Hanım buradaysa lütfen,
gelsin, burada söylesin.
Bu anlamda
arkadaşlar... Yani düşünebiliyor musunuz, Türkiye’de et var, hayvan da var;
depoda duruyor, piyasaya sürmüyorlar. Piyasaya niye sürmüyorsun kardeşim yahu?
Sür o zaman.
ADNAN YILMAZ
(Erzurum) – Doğru değil.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) – Bir dakika… Serbest piyasa, ekonomi piyasası rekabete dayalı değil
mi kardeşim? “Piyasa ekonomisi” demiyor muyuz? Piyasaya sürün de etler
ucuzlasın. Şimdi, televizyonda gösteriyorlar; at eti yediriliyor, domuz eti
yediriyorlar.
Değerli
arkadaşlar, şunu söyleyeyim, sizden
istirham ediyorum: Et ve Balık Kurumunun depoları dolu. Ben kendim Sincan’ı
aradım, yahu, adam diyor ki: “9’uncu aya ancak sıra veririz.” Ben kendim
aradım. Arayın, söyleyin. Böyle bir zulüm olabilir mi?
Bakın, değerli
arkadaşlar, burada bu makbuzları ben grup başkan vekiline de vereceğim.
Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği vatandaşı dolandırmış, 6 trilyona yakın
para toplamış; para da yok, saman da yok, efendim, adam da yok. Şimdi, devlet
olarak buna el koysun, tarım kredi kooperatifleri bu vatandaşları mağdur
etmesin.
İki: Bu sene kurak
gitti, saman olmadı. Şu anda, kış uzun sürüyor, bu da doğru. Arkadaşlar, ben
şimdi istirham ediyorum: Yahu, devlet batmaz, kimse de ölmez. Şu hayvancılık
yapan, hayvanının kulak küpesi olan, kayıtlı hayvanların başına hayvan başı 300
lira devlet yardım yaparsa bu devlet batmaz. Sizden istirham ediyorum, 20 tane
uçak alıyor batmıyor da… Yani ne olmuş? Köylüye yardım etmiş. 300 lira hayvan
başına yardım edilse insanlara, şu anda, insanlar saman da alır, otunu da alır
ve hayvanını bahara çıkartır.
Kredi sisteminde
arkadaşlar, kimse köylüye kredi vermiyor. Niye vermiyorsun? “Memur kefil
getir.” Ya, memur kefili nereden bulacak? Yani bakın, memur istiyorlar, memur
kefil bulamıyor adam. Şimdi beni aradı Kuşuçmaz köyünün Muhtarı: “Ben köydeki
malımı mülkümü ve köylüyü götürdüm, kabul etmiyorlar.”
Şimdi, bakın, bir
şey daha söyleyeyim: Traktör alırken veya zirai kredi alırken, yem kredisi veya
buna benzer kredilerden kesintiler yapıyorlar, alıyor Ziraat Bankası. Ya, bu
kesintileri niye ödemiyorsunuz siz? Adam traktör alırken 700 lira, 800 lira veya
500 lira, neyse, bir kesinti yapılıyor, sizden istirham ediyorum, köylünün bu
dar zamanında, kara kış zamanında bu paralar da iade edilsin değerli
arkadaşlar.
Benim zamanım
bitiyor, ancak şunu söyleyeyim: Şimdi, Sayın Bakan dedi ki: “Samanı götürdü, Ensar
Öğüt kendisi yedirdi.” Hâlbuki öyle bir şey yok. O adamın evine gittiler,
bakın, evine gittiler…
İHSAN ŞENER (Ordu)
– Reklam yapıyorsun ama.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) – Müsaade eder misiniz.
…evine gittiler,
baskı yaptılar -bende bantta var, bugün gösterdim- “Sen diyeceksin ki: ‘Ensar
Öğüt yedirtti.’” Onu götürdüler, noteri götürdüler evine. Evinde tartışma
çıkıyor, annesi fenalaşıyor, annesini alıyor Orman İşletmesine götürüyorlar,
noterden kâğıt alıyorlar, “Sen bunu de ki: ‘Ensar Öğüt hayvanlara makarna yedirdi.’”
Bakın, işte orada bir tuzağa düştü. Ben o eve gitmemişim, o eve değil, benim
buradaki göstermiş olduğum resim başka evde. Şu anda herkes makarna yediriyor.
Makarnayı bırakın, burada patates yediriyor, patates, patates değerli
arkadaşlar.
AHMET YENİ
(Samsun) – Maşallah.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) – Bakın, şimdi, AKP’nin Türkiye’yi getirdiği konumu size
göstereceğim.
AHMET YENİ
(Samsun) – Ne kadar bolluk var bak, inekler bile makarna yiyor ya!
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT
(İstanbul) – Ensar Ağabey, Van’dan arıyor, Van’daki çiftçi arıyor.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlar, Et-Balık, şeye… Bakın, özür diliyorum…
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) – Süren bitti, süren.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) – Süre bitti de… İşte, bak köye, o adamın evine giderken 15 kişiyle
gittik burada, 15 kişiyle. AKP…
AHMET YENİ
(Samsun) – Şu bolluğa bak, inekler bile makarna yiyor.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) – Bakın, Pasinler’de kahvelerde kâğıt yapıştırılmış “Hayvanlara
yedirilecek patates bulunur.” diye. AKP bu duruma düşürdü devleti.
İHSAN ŞENER (Ordu)
– Ne var patates yemesinde hayvanların?
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) – Evet, patates yediriyor. Ya, samanla baş edemediniz. Saman getirip
insanlara veremediniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar, neyse, bizim tarımda da hayvancılıkta da
güçlü olmamız gerekiyor.
AHMET YENİ
(Samsun) – İnekler bile makarna yiyor.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) - Buna inanıyorum.
Teşekkür ediyorum.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) – Ensar Bey, 4 tane resmi sıraya koyamamışsın, konuşuyorsun!
BAŞKAN – Evet,
teşekkür ediyorum.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.23
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.38
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur),
Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 79’uncu Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
108 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet? Yerinde.
Başka söz talebi?
Yok.
Sayın Genç...
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, kişisel söz istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti
ile Kazakistan Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Bilim ve Teknoloji Alanında
İşbirliği Yapılması Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar
sunuyorum.
Sayın
milletvekilleri, tabii çok ciddi uluslararası anlaşmaları müzakere ederken,
aslında burada, konunun sahibi Dışişleri Bakanının olması lazım. Çünkü, çok
ciddi sorularımız var. Şimdi, bugün gazeteye intikal eden bir habere göre
Yemen’le vizeyi kaldırmışız. Niye kaldırdık acaba? Bu, ticari amaçtan
kaynaklanan bir nedene mi dayanıyor? Yoksa -Yemen’de El Kaide çok fazla- El
Kaide’ye bu kolaylıklar sağlanarak, Yemen’den gelecek El Kaide’nin silahlı
örgütü mensuplarına, buradan gelip, Türkiye'den Suriye’ye, başka ülkelere
geçmesine kolaylık sağlamak için mi bu vizeyi kaldırdık? Bunu önce öğrenmek
istiyoruz ama Hükûmetin de bize dürüstçe bir cevap vermesi lazım çünkü bugün,
Ürdün Kralının basına intikal eden beyanı var, diyor ki: “Tayyip Erdoğan,
Türkiye'de Müslüman Kardeşler benzeri bir iktidar kurmak istiyor.” İşte,
burada, Mısır’la beraber -ona benzer- Müslüman Kardeşler’in oradaki gücünü
Türkiye'ye getirip Türkiye'deki… Zaten, öteden beri Tayyip Erdoğan da bunu
söylüyor: “Biz, Türkiye'de rejimi değiştireceğiz.” Nitekim, Abdullah Öcalan’la
yapılan görüşmelerde de deniliyor ki: “Efendim, Türkiye'de artık yeni bir rejim
kuracağız.” Yani bunlara, bu söylenenlere baktığımız zaman, Türkiye
Cumhuriyeti, hakikaten gerçek bir tehlikeyle karşı karşıya.
Şimdi, Millî
Savunma Bakanı burada, kendisine soruyorum: Siz, Genelkurmayın elindeki
elektronik sistemleri niye aldınız, niye MİT’e verdiniz? Ve siz bunları
aldıktan sonra, Türkiye'de, birtakım, özellikle 12 Haziran seçimlerinde… Bakın,
arkadaşlar, 12 Haziran seçimlerinden önce Tayyip Erdoğan gitti, Barzani’yle
görüştü, Oslo görüşmeleri yapıldı ve orada PKK’ya birtakım tavizler verildi. Ne
tavizler verdiğini bilmiyoruz ama PKK 16 Hazirana kadar eylemsizlik kararını
aldı yani 2011 yılında, seçimden dört gün sonraya kadar. Bunların anlamı nedir?
Yani işte AKP, Türkiye'de, Güneydoğu’da rahat rahat siyaset yapsın. Ve bu yolla
da başarıya ulaştı.
Şu anda da
birtakım olaylar dönüyor. Şimdi, yeni bir seçim sathımailine girdik; biliyorsunuz,
önümüzdeki mart ayında seçime giriyoruz. Yeni pazarlıklar yapılıyor. Acaba, yine,
işte bu pazarlıklar Türkiye'de yeni bir seçim güvenliği sağlamak için mi
yapılıyor? Çünkü karşımızdaki insanlara güvenimiz yok. Soruyorum ama soruma da
cevap istiyorum. Deniliyor ki: İşte, Genelkurmayın elindeki elektronik
sistemler MİT’e verilmiş, MİT’te de bir komiserin komutasında sağlanan
istihbarat, zamanında karakollara intikal etmediği için o karakollara…
Biliyorsunuz, bir günde Hakkâri’nin bir karakoluna sekiz cepheden saldırı
yapıldı ve o zaman 29 er şehit edildi. Şimdi, özellikle bunlardan yani
istihbarat bilgilerinin zamanında karakollara intikal etmemesinden kaynaklanan
büyük kayıplar var, şehitler kaybı var. Bunlara, çıkıp burada birilerinin bize
cevap vermesi lazım. O bakımdan, bunlar da çok önemli şeyler ve yeni yeni
Türkiye’de birtakım oyunlara giriliyor ve bu oyunlardan bizim parlamenter
olarak, Parlamento olarak bilgimiz yok.
Arkadaşlar,
Türkiye zannedildiğinden de çok fazla büyük sıkıntılarla karşı karşıya. İşte,
bugün, Ürdün Kralı diyor ki: “Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’de kurmak istediği…”
Tayyip Erdoğan “Zaten demokrasi benim
için bir trendir. Trene binerim, amacıma ulaştığım istasyona geldiğim zaman
inerim.” diyor. Dolayısıyla, âdeta yarın, Mısır’daki Mursi gibi bir rejim
kurmaya çalışıyor, zaten gelişmeler de aşağı yukarı onu gösteriyor. Onun için,
sayın milletvekilleri, biz burada göreve başlarken, işte hukuka riayet
edeceğimize, Anayasa’ya sadakat göstereceğimize büyük Türk milleti önünde hem
biz yemin ettik hem Tayyip Bey yemin etti ama Tayyip Bey şimdi o “Büyük Türk
milleti önünde namusum ve şerefim üzerine yemin ederim.” dediği o milleti “Ben
ayaklar altına aldım.” diyor. Biz de tabii buna karşı “Ya, böyle laf
söyleyemezsin.” dedik. Hemen gitti, aleyhime 50 milyarlık tazminat davası açtı.
Yani böyle bir şey olur mu arkadaşlar? Her gün koşuluyor, bizim aleyhimize
tazminat davası açılıyor. Politikacı olarak burada bize düşen… Yani milletin
bize verdiği yetki gereği söylenmesi gereken şeyleri söyleyemez miyiz?
Dün, 18 Mart
Çanakkale Zaferi nedeniyle Çanakkale’deydik. Arkadaşlar, görseniz vahim bir
olay.
Şimdi, AKP’liler,
Türkiye'nin birçok yerlerinden, bindirilmiş kıtalar getirmişler -birçoğu da
öğrenci; özellikle para veriliyor yani yevmiye veriliyor çocuklara, otobüslere
bindiriliyorlar- Çanakkale Zaferi Çanakkalelilerden esirgeniyor. Çanakkale
Stadyumuna Çanakkaleliler girmedi. Biz gittik oraya yani gördük de arkadaşları,
Çanakkale’de Çanakkale Zaferi’ni kutlamak için Çanakkaleliye yasaklıyor.
Neymiş? Bir defa Tayyip Erdoğan gitmiş oraya, ondan sonra yuhlanmış. E, bu
yuhlanma olmasın diye bu defa ne yapıyorlar? Türkiye'nin çeşitli yerlerinden
otobüslerle adam getiriyorlar.
Arkadaşlar, yani
bu dolma, bindirme kıtalarla siz kendi görüntünüzü düzeltemezsiniz. Gerçekten
burada önemli olan, vatandaşın gönlüne girmek.
Arkadaşlar, bir
bakıyorsunuz 5 bin tane polis var. Orada, gördüğüm arabaları görünce hayret
ettim yani 2 bine yakın resmî yani polis arabası, işte, gelen koruma arabası…
Ya, bu ne? Arkadaşlar, yani işgal altındaki bir halka bu muamele yapılmaz.
Böyle bir şey olur mu? Yani siz çıkıyorsunuz
-Çanakkale Zaferi gibi büyük bir zafer, Türk milletinin, milletimizin
onuru, dünyada tarih yazan, tarihi değiştiren bir zafer- gidiyorsunuz, o
zaferin kazanıldığı yerde, oradaki insanlara onun kutlamalarını
engelliyorsunuz.
Bir “Fatma” diye
bir bakanımız var, bir kitapçık hazırlamış, ön sözünü okudum, orada diyor ki:
“Çanakkale Zaferi’ni çok kıymetli komutanlar kazandı.” Hangi komutan? Mustafa
Kemal Atatürk’ten bahsetmiyor, “Çanakkale Zaferi’ni çok kıymetli komutanlar
kazandı.”
Ya, insaf be ya!
İnsanların bu kadar hakkı yenilmez yani insan… Ya, bu Atatürk’e karşı aldığınız
bu hasmane, kindar politikanın nedenini öğrenmek istiyorum. Yani bugün Atatürk,
dünyada çağ değiştiren büyük bir devrimcidir. Yani bir yandan askerî dehasıyla,
bir de kurduğu modern Türkiye Cumhuriyeti devletinde getirdiği çağdaş, ilerici,
akla ve bilime dayanan bir rejimle dünyanın beğenisini kazanmış.
Bakın, geçen gün
Ürdün Kralı gelip de Anıtkabir’e gittiği zaman orada gözyaşlarını tutamadı.
Bunların hepsi bir gerçeğin ifadesidir. Yani, yabancı ülkelerin liderleri bu
devletimizin kurucusu olan Atatürk hakkında bu kadar büyük bir saygı, minnet ve
şükran hisleri besledikleri hâlde bu Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir bakanı,
makamda oturan bir kadın kendi yazısında “Atatürk” kelimesini ağzına almıyor,
“Orada, işte, kıymetli komutanlar bu başarıyı kazandı.” diyor.
Değerli
arkadaşlarım, yani gerçekten AKP’yle beraber Türkiye Cumhuriyeti devleti kendi
öz kişiliğini, kendi özünü kaybetmiş bir durumda. Türkiye’de silahlı kuvvetler
iftiraya uğramış. Bugün, işte, Silivri iddianamesi ortada. Yani, böyle biz
nereye gidiyoruz arkadaşlar? Memlekette hukuk yok, hak yok, insanların can
güvenliği yok; AKP’nin, Tayyip Erdoğan’ın keyfi için insanlar sebepsiz yere
yıllarca mahkeme kapılarında süründürülüyor. E, biz de burada parlamenterlik
yapıyoruz. Böyle parlamenterlik olur mu arkadaşlar?
Yine o gün
Amasya’ya gittim. Suluova ilçesinde, vatandaş gelmiş -hayvan pazarına gittik, Ramis Bey de
burada, Amasya Milletvekili- diyor ki: “Sayın Milletvekilim, ben iki sene önce
burada 1 hayvanı 7.500 liraya aldım, şimdi 1.500 liraya düştü.”
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ
(Devamla) - Yani, her tarafıyla bu memleketi batıran bir duruma geldik. Bu
itibarla bunları belirtmek istedim.
Teşekkür ederim.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Buyurun Sayın
Aydın.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Sayın konuşmacı konuşmasında çok haksız bir şekilde ”Her tarafı
batırdığımızı, Atatürk’ü dışladığımızı…”
BAŞKAN – Ne söyledi
Sayın Aydın?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Birçok ifade kullandı efendim, cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun,
iki dakika söz veriyorum Sayın Aydın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Lütfen yeni bir
sataşmaya mahal vermeyelim.
X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in
108 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın tümü üzerinde şahsı adına yaptığı konuşma
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Teşekkür ediyorum Başkanım.
Tabii, aslında
konuştuğumuz konu, zannediyorum, Kazakistan’la ilgili bir uluslararası
anlaşmayı uygun bulmaya ilişkin bir değerlendirme yaptı. Her zamanki gibi konuyla
alakasız, her zamanki ezberini âdeta papağan gibi gelip burada aynı şekilde
tekrar ediyor.
Şimdi değerli
arkadaşlar, bir taraftan her türlü hakareti yapacaksınız, her türlü haksız
isnatta bulunacaksınız, ondan sonra “Bana karşı dava açılıyor.” diyeceksiniz.
Aslında dava açmak tabii işin yargı boyutu, mahkemeler suçlar ya da bir şekilde
tazminata hükmeder, hükmetmez, ayrı bir şey ama dava açmak da aslında senin
için bence çok anlamlı bir şey değil herhâlde, sen zaten buna alışmışsın ve
bunu da âdeta bir meslek hâline getirmişsin. Burada hakaret etmeyi, küfür etmeyi
âdeta meslek hâline getirmişsin. Bugüne kadarki bütün konuşmaların da böyle.
Evet, gene
söylüyoruz, demokrasi bir araçtır, amaç değildir; amaç olan, halkın mutluluğu
ve refahıdır. Bütün literatürde de bu böyledir.
Yıllardır işte
siyaset yapıyoruz, konuşuyoruz, şunu bunu diyoruz diyorsunuz ama her seferinde
de bunu tekrar maalesef dile getiriyorsunuz.
Bindirilmiş
kıtalara bizim ihtiyacımız yok. Türkiye’nin her tarafında, evelallah
Çanakkale’de de istediğimiz kadar kalabalığı toplayabilecek güçteyiz, böyle bir
lider var. Sizin Tandoğan’da toplayamadığınızı Sayın Başbakan Kuzey Afrika’da
gene toplar. Bırakın Türkiye’yi, her tarafta toplayabilecek bir güce sahip. Bu
manada bindirilmiş kıtalara da ihtiyaç yok. Ama bir gönül penceresi olsun, bir
gönül köprüsü olsun diye eğer insanlar başka taraflardan, Çanakkale’ye yılda 2
milyon kişi geliyorsa bununla da gurur duyman lazım, ecdadını insanlar görsün.
Ecdadını görsün ve biz bugünlere nasıl gelmişiz onun farkına varsın. Nasıl
millet olmuşuz? Kürt’üyle, Türk’üyle, Laz’ıyla, Çerkez’iyle, Arap’ıyla bir
arada yatan şehitliği görmeniz lazım. Onun bu şekilde, böyle maalesef siyasete
malzeme edilmesini de çok doğru bulmuyorum.
Bir de şunu
söylemek istiyorum: Artık şu Atatürk tüccarlığını bırakın. Türkiye
Cumhuriyeti’nin kahramanıdır, kurucusudur…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET AYDIN
(Devamla) - …hepimiz de aynı şekilde saygın bir şekilde ifadeler kullanıyoruz
ama lütfen Atatürk üzerinden siyaset yapmayın artık. Atatürk eğer yaşamış
olsaydı onu size söyletmezdi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Aydın.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun
Sayın İnce.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – “Atatürk tüccarlığını bırakın.” dedi, daha bir şey söylememe gerek
yok; herhâlde cevap vereceğim değil mi efendim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, bana da “Papağan” dedi, ben de…
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkan, ben de söz istiyorum.
BAŞKAN – Ne yaptı,
sataştı mı bunu söylemekle Sayın İnce?
Buyurun, iki
dakika söz veriyorum Sayın İnce. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşma sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Çok teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii ki dava
açmak herkesin hakkı ama keşke mahkeme olsa, adalet olsa, yargı adam gibi
işlese, “Yargıya gerekeni söyledik.” diyen bir Başbakan olmasa ama ne yazık ki
yargı sizin sopanız hâline geldi ama unutmayın ki bir gün keser döner sap
döner, o gün hesap da döner, hiç merak etmeyin. Yani gece yarısı, sıkıştığınız
zaman, MİT Müsteşarını kurtarmak için sabahlara kadar nasıl kanun çıkardığınızı
ve öğle olmadan da Cumhurbaşkanının bunu nasıl onayladığını hepimiz gördük.
Sayın milletvekilleri,
Çanakkale konusuna gelince: Çanakkale bu milletin direnişidir, Çanakkale bu
milletin özüdür, ruhudur, her şeyidir, hepimizi ilgilendiren bir yerdir. Ben
daha önce de defalarca oraya gittim. Aynen, Sayın Genç doğru söylüyor,
bindirilmiş kıtalar getiriyorsunuz oraya. Bindirilmiş kıtalarla o stadyumu
dolduruyorsunuz.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) – Siz de getirin.
MUHARREM İNCE
(Devamla) – O stadyumun içinde Çanakkaleliler yok ve Çanakkale’yi yalan yanlış
anlatıyorsunuz. Ak sakallı dedeler askerlere su taşımış. Böyle bir kafa
olabilir mi? Ak sakallı dedeler Balkan Harbi’nde niye taşımadı, Birinci Dünya
Savaşı’nda niye taşımadı da Çanakkale’de… Çanakkale’de Mustafa Kemal vardı.
Diğerlerinde Enver Paşa vardı, başarısız kumandandı; Çanakkale’de iman vardı,
ruh vardı, akıl vardı, dayanışma vardı, birlik vardı, her şey vardı. Siz de
şimdi… (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Ya, benim annemin dedesi Çanakkale’de
şehit olmuş. Asker kaçaklarının torunlarından değiliz biz, biz asker
kaçaklarının torunlarından değiliz, kümeste saklananlardan değiliz biz, kusura
bakmayın. (AK PARTİ sıralarından gürültüler, CHP sıralarından alkışlar)
Çanakkale ruhuna zeval getirmeyin, Çanakkale ruhuna dokunmayın, bindirilmiş kıtalarla
Çanakkale ruhunu zedelemeyin.
Hepinize teşekkür
ediyorum.
Atatürk’ü de
unutmayın. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Bir saniye Sayın Aydın, önce
sırada Sayın Genç var.
Evet, Sayın Genç, siz ne için el
kaldırıyorsunuz?
KAMER GENÇ (Tunceli) – “Papağan gibi
her gün çıkıp aynı şeyleri söylüyor.” dedi.
BAŞKAN – “Her gün çıkıp aynı şeyleri
söylüyorsunuz.” dedi.
KAMER GENÇ (Tunceli) – “Papağan gibi”
dedi.
BAŞKAN – Ha, “Papağan gibi” dedi.
Buyurun efendim, iki dakika söz
veriyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
3.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşma sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; benim burada ne söylediğimi anlayan anlıyor.
Bakın, eğer hakikaten sizin Tayyip
Başkanınızda bir yürek varsa böyle 2 bin, 3 bin polisle gezmesin; gidelim,
bakın Çanakkale sokaklarında gezelim. Yok, cesaret edemiyorsunuz!
BÜLENT TURAN (İstanbul) – Çanakkale
sokaklarında gezdi, evleri gezdi, hastaları gezdi.
KAMER GENÇ (Devamla) – Bakın, Tayyip
Bey Çanakkale Zaferi’ne şimdi kürsüden şöyle diyor, yani Türk milletinin o
zaferi kazandığını ağzına almıyor, “Arkadaşlar, Çanakkale’de Şamlı vardı,
Bağdatlı vardı, Yemenli vardı” diyor. Ben gittim mezarlığı gezdim, ne Şamlı
vardı ne bilmem Yemenli vardı. (AK PARTİ sıralarından “Var, var” sesleri.)
Belki tek tük. Esas o Çanakkale Zaferi’ni kazanan bu millettir ama bu milleti ağzına
almıyor.
Onun için yani bütün mesele şu:
Arkadaşlar, biz burada doğruları söylüyoruz, doğruları söylediğimiz için de siz
doğrulardan çekiniyorsunuz, konuşmuyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen.
KAMER GENÇ (Devamla) – Yani
yolsuzluklar yapıyorsunuz, biz burada dile getiriyoruz. Diyorsunuz ki: “Din
var, ahiret var.” Yahu, ben geçen gün de dedim: Bu dünyada bir hesabınızı
verin, öteki dünyada ayrı sorarız onu, o başka mesele.
Şimdi, bakın, burada, bu millete karşı
yapılan büyük ihanet var. Arkadaşlar, bugün Türkiye Cumhuriyeti devletini
dönüştürmüşsünüz, devlet diye bir şey kalmamış. Bakın, dün Çanakkale’de ana
muhalefet partisi genel sekreteri orada, genel başkan yardımcısı orada,
protokolde yer vermiyorsunuz, genel başkanın mesajını okutmuyorsunuz. Biz ondan
sonra valiye söyledik, dedik ki: “Bak, bu mesajı okutmazsan, biz burayı terk
ederiz.” Ondan sonra dönüş yaptı. Genelkurmay Başkanının mesajını
okutmuyorsunuz, böyle bir şey olur mu? O Çanakkale Zaferi’ni kazanan ordu değil
mi? Nasıl siz ordunun oradaki duygularını milletten gizliyorsunuz da Tayyip
Erdoğan çıkmış, camdan, böyle kendine göre yazdığı birtakım saçma sapan
konuşmalarını millete dinletiyorsunuz. Böyle bir şey olur mu? O bakımından hep
çekiniyorsunuz milletten. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Evet,
teşekkür ediyorum.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Ama Sayın
Aydın, bu ne zamana kadar devam edecek?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Sayın Başkan, sataşmaya sebebiyet vermeden efendim…
BAŞKAN – Ne diye
sataştı? Kim sataştı size Sayın Aydın?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Saçma sapan ifadeler kullandığını söyledi Sayın Grup Başkanımızla
ilgili.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Yok Başkan öyle bir şey yahu.
BAŞKAN – Sayın
Aydın, buyurun.
İki dakika süre veriyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
4.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in sataşma
nedeniyle yaptığı konuşma sırasında AK PARTİ Grup Başkanına sataşması nedeniyle
konuşması
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Evet, Sayın Kamer Genç’in doğruları… Her zaman doğruları ifade
ettiğini söylüyor ya, gene doğruları kendince ifade etti ama halkımız bir türlü
Kamer Genç’i anlayamadı. Bilemiyorum, problem Kamer Genç’te mi halkta mı?
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) – Önce “Atatürk tüccarlığı” lafını geri al Sayın Grup Başkan
Vekili.
AHMET AYDIN
(Devamla) – Değerli arkadaşlar, tabii, “Yargı adam gibi görevini yapsa.”
deniyor. “Yargı AK PARTİ’nin sopası hâline geldi.” dendi ama yargı AK PARTİ’nin
sopası hâline gelmedi. Ne oldu biliyor musunuz? Yargı, CHP’nin sopası olmaktan
çıktı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Olmadı Ahmet, olmadı. CHP yargıya hiç atama yapmadı şimdiye kadar.
AHMET AYDIN
(Devamla) – Problem orada, yargı CHP’nin sopası değil. Artık, kimsenin ne ön
bahçesi, kimsenin de ne arka bahçesi olmayacak, tam bağımsız bir yargı olacak,
bizim gayretimiz odur.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Senin yaşın buna müsait değil, hiç atama yapmadı şu duruma kadar
ama siz atama yapıyorsunuz.
AHMET AYDIN
(Devamla) – “Bindirilmiş kıtaları getirdiniz.” dediniz
Değerli
arkadaşlar, bindirilmiş kıtalara bizim ihtiyacımız yok.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – Olmadı Ahmet Bey, olmadı.
AHMET AYDIN
(Devamla) – Ama keşke Cumhuriyet Halk Partisi de binlerle, on binlerle
Çanakkale’ye gidebilse, keşke o ruhu orada görüp, keşke o ruhu yaşayabilse, o
zaman bu problemler olmazdı; keşke sizler de orada olsanız, keşke sizler de on
binleri oraya getirebilseniz.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – O ruhu Sarıkamış’ta niye yaşayamadın Ahmet?
AHMET AYDIN
(Devamla) – Gelin, o ruhu yaşayın, hep birlikte yaşayalım.
Evet, orada,
Mustafa Kemal’in önderliğinde, liderliğinde, kahramanlarımızın liderliğinde
milletin omuz omuza verdiği mücadele neticesinde bir zafer kazanılmıştır. O
zaferi millete çok görmeyelim, millet adına çok görmeyelim.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – Deminki cümleyi bir daha söyle Başbakan seni götürür Ahmet Ağabey.
AHMET AYDIN
(Devamla) – Biz, bu dünyada da ahirette de -değerli arkadaşlar- hesabını
vermeyeceğimiz işleri görmeyiz. Hem bu dünyada hesabını veririz hem de ahirette
hesabını veririz. Kimseden de bizim korkumuz yok.
“Milletten
bahsetmedi.”yi ifade edenleri zaten buradaki konuşmalardan görüyoruz. Milleti
ne derece önemsedikleri, millet için ne derece siyaset yaptıklarını burada, bu
kürsüde hepimiz takip ediyoruz, hepimiz izliyoruz.
Değerli
arkadaşlar, elinizi vicdanınıza koyun. Çanakkale ruhunu hep birlikte bütün
Meclis olarak yaşayalım diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Buyurun Sayın
İnce.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – “Yargı CHP’nin sopası olmaktan çıktı.” diyerek partimize hakaret
etti.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın İnce, sataşma nedeniyle iki dakika da size söz veriyorum.
5.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşma sırasında Cumhuriyet Halk Partisine tekraren
sataşması nedeniyle konuşması
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, Başbakanın
doğduğu, seçildiği illeri mübarek yapan bir zihniyetten, Başbakanı kurtaran balyozu
mübarek sayan bir zihniyetten, “Başbakana dokunmak ibadettir.” diyen bir
zihniyetten çok fazla bir şey bekleyemeyeceğim doğrusu.
Bakın, ben size
şunu söyleyeceğim: Yargı için Başbakan, kendisi “Devlet içinde devlet oldular.”
dedi, bunu kendiniz söylediniz siz. Ucu size dokunduğu zaman söylüyorsunuz.
Yargı size de lazım, bize de lazım, hepimize lazım.
Bakın, tarihini
söylüyorum, 4 Ağustos 2011. Elimde gazete kupürleri var. Muharrem İnce demiş
ki: “Genel affa doğru gidiyoruz.” Yani bu kadar generali, milletvekilini,
profesörü, gazeteciyi, muhalif olan herkesi içeri alıyorsunuz, neden biliyor
musunuz? Bunun bir tek sebebi var: Abdullah Öcalan’ı affedeceksiniz. Onun için
yelpazeyi büyütüyorsunuz, genişletiyorsunuz ki, af çıkardığınızda toplumdan
destek alabilmek için yapıyorsunuz bunu. Yargı sizin kontrolünüz…
AHMET AYDIN
(Adıyaman) - Müneccim misin? Nereden biliyorsun?
MUHARREM İNCE
(Devamla) - Ne biliyorsunuz ya, hiçbir şey bildiğiniz yok. Bu süreçle ilgili
ana muhalefet partisi bir şey bilmiyor, aktaran yok; muhalefet partileri bir
şey bilmiyor, siz de bir şey bilmiyorsunuz. Hatta bırakın sizi Bakanlar Kurulu
üyeleri de bilmiyor.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) – Sen mi biliyorsun.
MUHARREM İNCE
(Devamla) - Ben bilmiyorum zaten, kabul ediyorum.
Bunu bırakın, Cumhurbaşkanı
da sürecin içinde yok. Cumhurbaşkanı da nelerin olduğunu bilmiyor. Milletin, bu
ülkenin geleceği tartışılırken, pazarlıklar sürerken, ne alıp verildiği
bilinmezken siz yine parmak makinesi olmaya devam edin.
Ben kayıtlara
geçireyim, tutanaklara bunu yazdırayım. Ben ana muhalefet partisinin
milletvekili olarak sorumluluğumu yapayım, üstüme düşeni yapayım, siz bir
dahaki dönem listeyi düşünmeye devam edin, siz listeye girmeye devam edin, onu
düşünmeye devam edin.
Ne biliyorsunuz
siz, ne!
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MUHARREM İNCE
(Devamla) - Ne alınıp ne veriliyor, ne pazarlığı yapılıyor, biliyor musunuz
siz? Hiçbir şey bildiğiniz yok!
BÜLENT TURAN
(İstanbul) – Sen ne biliyorsun?
MUHARREM İNCE
(Devamla) - Hiçbir şey bildiğiniz yok!
Size bunları soran da yok! (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
İSMAİL KAŞDEMİR
(Çanakkale) – Çanakkale’ye gelmediniz ama.
BAŞKAN – Sayın
Şandır, buyurun.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Efendim, ben, 69’a göre söz alamadığımıza göre, yerimden bu
konuşmalarla ilgili bir katkı yapmak istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun
efendim.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
3.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, 108 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın
tümü üzerindeki görüşmeler sırasında, değerler üzerinden yapılan siyasetin o
değerlere zarar vereceğine, Çanakkale Zaferi’nin Türk milletinin zaferi
olduğuna ve bu zaferleri Türk milletinin elinden almaya kimsenin gücünün
yetmeyeceğine ilişkin açıklaması
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Değerli Başkan, teşekkür ederim.
Değerli
milletvekili arkadaşlar, sürekli bu türlü tartışmalarla bazı değerleri
yıprattığımızı bilmek mecburiyetindeyiz.
Milliyetçi Hareket
Partisi olarak, burada bu tartışmalara şahit olan bir parti olarak milletim
adına şunu hatırlatmak istiyorum: Değerler üzerinden yapılan tartışma,
milletimize ait değerler üzerinden, cumhuriyetimize ait değerler üzerinden
yapılan siyaset o değerlere zarar verir, siyasete de asla seviye kazandırmaz.
Bunun üzerinden bir siyasi rant elde etmek isteyenlerin bunun olmayacağını bugüne
kadar görmüş olmaları lazım, bundan sonra da devam ederlerse göreceklerdir.
Milliyetçi Hareket
Partisi olarak ikinci söyleyeceğim hadise şudur: Eğer bir cümlenin öznesini
koymazsanız yüklemin anlamı olmaz. “Çanakkale Zaferi” deyip “Türk milleti” dememek
bu millete haksızlıktır, bu millete hakarettir. Bunu, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak asla kabul etmeyiz. Asla, bu millete bu hakareti yapanları da bu
millet affetmeyecektir. Çanakkale Zaferi Türk milletinin zaferidir. Öyle, Sayın
Başbakanın söylediği gibi “Çanakkale ruhu” diye yeni bir şey ortaya koyup bu
milletin kazanımlarını, bu milletin zaferlerini bu milletin elinden almaya
kimsenin gücü yetmeyecektir. Bunu, Milliyetçi Hareket Partisi olarak Türk
milleti adına burada ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
4.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kazakistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Bilim ve
Teknoloji Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/374) (S. Sayısı: 108) (Devam)
BAŞKAN - Şimdi
soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın Ağbaba…
VELİ AĞBABA
(Malatya) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Ben, Sayın Bakana,
geçtiğimiz aylarda, yaklaşık iyi yıldan beri, başta Millî Savunma Bakanlığı
olmak üzere, Dışişleri Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığına başvurarak
Kürecik’teki, İsrail’i korumaya yönelik olan üsse girmek için izin istedim.
Bana izin vermediniz ama geçtiğimiz günlerde Amerika’da faaliyet gösteren bir
silah lobisinin temsilcisi Kürecik’e elini kolunu sallaya sallaya girdi,
oradaki almış olduğu notları Amerika basınıyla paylaştı. Yani siz diyorsunuz
ki: “Amerikalı Ricky’e ‘yes’ Malatyalı Veli’ye ‘no.’” Bunu kınıyorum, bu
tutumunuzu. Tekrar burada Türkiye Büyük Millet Meclisine şikâyet ediyorum sizi
Sayın Bakan ve bu izni almak için de uğraşacağımı bilmenizi istiyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Genç…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
Yemen’le vizeyi kaldırdık, bugünkü gazetelerde… Şimdi, Yemen’in bir özelliği
var, Yemen’in özelliği El Kaidenin çoğunluğu orada duruyor yani El Kaide’nin
merkezi orada. Şimdi, bu vizeyi kaldırmaktaki amacımız ticari midir, yoksa El
Kaide’li kişilerin Türkiye üzerinden gelip Suriye’ye gidip savaşmalarını
sağlamak mıdır? Vizeyi kaldırdığımız tarihten bugüne kadar veyahut da daha önce
Yemen’den Türkiye’ye kaç kişi giriş yapmış, Yemen’den giriş yapan bu kişilerden
Suriye’ye gidenler var mıdır? Bu konuda net bilgi istiyorum.
İkincisi:
Genelkurmay Başkanlığının elindeki elektronik sistemler hangi gerekçelerle
alınıp MİT’e verildi? Ve bu konuda çok ciddi şüpheler var ve MİT’in bu konuda,
yapılan istihbaratı zamanında askerlere intikal ettirmemesinden kaynaklanan çok
sayıda şehit var. İşte, Hakkâri civarında 27 kişi şehit edildi, bir gün 17 kişi
şehit edildi. Genelkurmay elektronik sistemlerini Genelkurmaya tekrar vermeyi
düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Sayın Özgündüz…
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
biliyorsunuz, Suriye’de El Kaide’ye bağlı “El Nusra Cephesi” denilen bir terör
örgütü savaşıyor, masum insanları katlediyor. Hükûmetinizin El Nusra Cephesinin
terör örgütü listesinden çıkarılması için Amerika nezdinde girişimleri olduğu
söyleniyor, doğru mudur?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Bakan,
buyurun.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Öncelikle, biz,
Millî Savunma Bakanlığı olarak, doğrudur, Veli Ağbaba Kürecik’e izin istedi,
izinle ilgili yetkiyi vermedik, bunun dışında kimseye de oraya gitme iznini
vermedik. Birinci cümle bu.
Ne söylüyorsam
doğruyu söylüyorum, dolayısıyla da bir şeye izin vermedik.
VELİ AĞBABA
(Malatya) – Ricky girdi!
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – İki: Sayın Genç’in sorusuna cevap olarak, biz hem
Afrika’ya hem Asya’ya hem Avrupa’ya hem Amerika’ya açılıyoruz. Türkiye, öyle
olmasaydı, 36 milyar dolarlık ihracattan 150 milyar dolarlık ihracat seviyesine
gelemezdi. Bizim 2023 hedefimiz var, 150 milyar dolarlık ihracatı 500 milyar
dolara ulaştırmak. Bunu nasıl ulaştıracaksınız? Kendi iş adamınızın, kendi
üreticinizin başka ülkelere hiçbir engel olmadan kolaylıkla gidebilmesi
gerekir. Yemen’e vizesiz gidebilmek için Yemen vatandaşından mütekabiliyet
gereği vizeyi kaldırmak gerekli. Dolayısıyla, bizim amacımız budur, bunun
dışında zaten sorunun sorulmasından cevap beklenilmiyor, kendi düşüncesini
ifade ediyor, bunun doğru olmadığını… Amaç, Türkiye vatandaşlarının dünyanın
her köşesine rahatça ulaşımını sağlamaya yöneliktir.
Bir başkası,
bakın, ehli insaf sahibi olan herkes şunu teslim eder ki Türkiye'nin son iki
yılda terörizme karşı vermiş olduğu mücadele, geçmiş otuz yıldan
-stratejistlerin de görüşüne bakın- en başarılı dönemdir.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – Hadi oradan!
KAMER GENÇ
(Tunceli) – İnsaf ya!
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Herkes böyle diyorsa elini vicdanına koysun.
OKTAY VURAL
(İzmir) – PKK için en başarılı diyorsun değil mi!
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Herkes öyle diyor.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Gurur duyuyorsunuz!
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – İdeolojik körlükte olanların dışında hiç kimse
bir şey diyemez, en başarılı olduğu dönemdir.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Teslim oldunuz, teslim!
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) – Devletin kurumları arasında hiçbir çatışma yoktur, iş
birliği vardır, terörle mücadelede en başarılı…
MUHARREM VARLI
(Adana) – Diz çöktünüz!
OKTAY VURAL
(İzmir) – En başarılıymış!
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Evet…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Kimi kandırıyorsunuz?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Hayır, o sizin…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayenizde muhatap oldu...
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) – Millet biliyor! Millet biliyor! Millet biliyor!
OKTAY VURAL
(İzmir) – Mitingler düzenletiyorsunuz, Öcalan’a özgürlük, PKK’ya statü,
Kürtlere statü diye!
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Millet biliyor! Millet biliyor! Ben bire bir
arkadaşlarınızla görüştüğümde ki onların da ehli insaf sahibi olanları bunları
söyler.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sivas’ta “Bu açılım terörü durdurmaz.” diyen sen değil misin Sayın
Bakan?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Hiç merak etmeyin, Sivaslı da biliyor, millet de
biliyor.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Biliyor, biliyor!
BAŞKAN – Sayın
Vural, lütfen, Sayın Bakan cevap veriyor, bir saniye…
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Bunun dışında, terörizmle ilgisi olan, bağlantısı
olan…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Bu açılım terörü durdurmaz diyen…
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Bununla ilgili… Yani ne söylediğini biliyorsun,
ne anladığını… Sen MHP’yi temsil etme yeteneğinin bile dışında olan birisin,
sen MHP’yi de temsil edemezsin! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Lütfen
Sayın Bakan, sorulara cevap verin.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKAN İSMET YILMAZ (Sivas) – Herkes de biliyor yani.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sen Hükûmeti temsil edemeyen, TSK’yı temsil edemeyen bir adamsın. Sen
PKK’yı mı temsil ediyorsun?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKAN İSMET YILMAZ (Sivas) – Biz Türk milletinin temsilcisiyiz. Bizim hiçbir
terörist örgütün herhangi bir ülkenin listesinden çıkarılma gibi bir
gayretimiz, çalışmamız yoktur. Biz masumu öldüren herkesi terörist olarak kabul
eder ve bunu böyle değerlendiririz.
Teşekkür ediyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Terörist örgütü muhatap kıldınız ya. İnsan biraz utanır, utanır. Siz
kim, MHP kim, millet kim, milliyetçilik kim! İşiniz gücünüz bu millete hakaret.
BAŞKAN – Lütfen
Sayın Vural.
Sayın Özel,
buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Genelkurmayın elektronik sistemlerine cevap vermediniz.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKAN İSMET YILMAZ (Sivas) – Verdim, verdim.
BAŞKAN – Sayın
Özel, sorunuzu sorunuz lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de Genelkurmay
elektronik sistemlerinin MİT’e devredilmesinden sonra yaşanan bir olaydan
bahsedeceğim. Suriye’de düşürülen uçağımıza uçuştan bir gün önce Suriye hava
sularını ihlal eden bir rota verildi mi? Buna filo itiraz etti mi? Filonun
itirazı üzerine rota önce düzeltilip uçak havadayken eski GES, şimdi MİT’e
bağlı BİS tarafından yine uçağın bir gün önce itiraz ettiği uçuş profili ve
rotasını havada zorlanıp birkaç dakika sonra uçak düştü mü? Bu konuda vermiş
olduğumuz soru önergelerini niye yanıtsız bırakıyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Öğüt…
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT
(İstanbul) – Sayın Başkanım, Sayın Bakanıma bir sorum var. Basında çıkan en son
haberlere göre Patriot’ları denetlemekte olan generalimize Alman askerlerinin
engel olduğu ve bu engel olan Alman askerlerine de bizim generalimizin tokat
attığını okuduk. Bu doğru mudur, geçerliliği nedir? Engelleme gibi bir hakları
var mı? Bunu öğrenmek istiyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Ağbaba…
VELİ AĞBABA
(Malatya) – Sayın Bakan, “Kimseye izin vermedik.” diyorsunuz ama bunu hem
önemli bir gazeteci yazdı hem de bu, basında paylaşıldı. Belki Kürecik’te sizin
yetkiniz yoksa onu anlayabilirim. Millî Savunma Bakanlığının yetkisi yok,
Amerika’nın yetkisi var, onu anlayabilirim ama bir Amerikan silah lobisinin
temsilcisinin -ismi de Ricky Sayın Bakan- oraya girdiğini söyledi. Bu konuyla
ilgili, Kürecik’le ilgili değerlendirmelerde bulundu. Bir kez daha soruyorum:
Yetkiniz yoksa anlayabilirim, anlayışla karşılayabiliriz Kürecik’te yetkinizin
olmamasını ama bir milletvekiline izin verilmemesini tekrar dikkatlerinize
sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Özgündüz…
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım,
yılbaşı günü, Amerikan askerleri İncirlik’te bulunan bir mescide girerek orada
mihrabı tahrip ettiler, mescide saygısızlık yaptılar. O konuda bir soruşturma
açıldığı söylenmişti, hangi aşamadadır? Birinci sorum bu.
İkincisi de: Yine
Akdeniz’de ne şekilde düştüğü belli olmayan uçaklarımızla ilgili, 2 pilotumuzun
şehit olmasıyla ilgili soruşturma hakkında sorduğum soru önergesinde, askerî
savcılık tarafından gizlilik karar olduğu söylendi. Ne aşamadadır, ne için
kamuoyuna açıklanmıyor?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Akar…
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Sayın Bakan, daha önce size de yazılı soru önergeleri verdik
PKK’nın elinde bulunan kamu görevlileri hakkında. Bizim tespitimiz 16 kişiydi
1982 yılından bu yana. Size verdiğimiz soru önergelerinin cevaplarında
“Araştırıyoruz, bakıyoruz.” dediniz ve bir envanterinin de olmadığı görüldü.
Ama şu ana kadar Kandil’den 8 tane kamu görevlisi Türkiye Cumhuriyeti’ne teslim
edildi. Peki, diğerlerinin durumu hakkında bilginiz var mı? En azından,
ölmüşlerse, ailelerinin, öldüklerini bilmeye hakları olduğunu düşünüyorum.
Bir de: Suriye’de
operasyon yapıp Amerikalının katilini yakalamayı abartarak kamuoyuyla
paylaşıyorsunuz. Niye şimdiye kadar kamu görevlilerini Irak’ta operasyon yapıp
da getiremediniz, bunu çok merak ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Vural…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Teşekkür ederim.
Sayın Millî
Savunma Bakanına sualim:
Çanakkale’de 18
Martta şehitlerimizi yâd ederken İmralı’ya heyet göndermekten utanç duyuyor
musunuz?
PKK’yı muhatap
alıp Türk Silahlı Kuvvetlerini suçlu ve şüpheli konuma düşürmekten gurur
duyuyor musunuz?
Genelkurmay
Başkanına müebbet hapsi verilirken Öcalan’a beslediğiniz muhabbetin kaynağı
nedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Öztürk…
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Sayın Bakan, BDP çevrelerinden yapılan açıklamaya göre, İmralı’dan
Kandil’e gönderilen mektuplara dayanarak yaptıkları açıklamada 21 Mart Nevruz
Bayramı’nda çift taraflı ateşkes yapılacağı belirtiliyor. Oysa çift taraflı
ateşkes yapılması demek, terörle mücadelenin durdurulması demektir. Sayın
Başbakan ise yaptığı açıklamada terörle mücadelenin devam edeceğini, siyasi
uzantılarla müzakerenin yapılacağını söylemiş idi. O zaman çift taraflı
ateşkesten sonra terörle mücadele nasıl yapılacak, bir açıklar mısınız.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Öğüt…
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT
(İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım,
askerlik yaparken diğer bir asker tarafından vurularak ayağı kesilen gazinin
devlet tarafından yaptırılan protez ayağının parası geri istenmektedir,
faiziyle birlikte geri istenmektedir. Bu tür gazilerimize yani askerdeyken
yaralanan bu gazilerimize bir statü değişikliği yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Işık…
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, PKK
terör örgütü tarafından teslim edilen kamu görevlilerinin medyaya yansıyan
fotoğraflarında kamu görevlilerinin elleri arkaya bağlıydı ve kıyafetleri terör
örgütü militan kıyafetleriydi. Bu görüntüden bir devletin bakanı olarak siz
rahatsız oldunuz mu, olduysanız bunun gereğini yaptınız mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Sayın Özensoy…
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, 2011
seçimleri öncesinde Sayın Başbakan seçim meydanlarında, “Kürt meselesi yoktur,
böyle bir şeyi kabul etmiyoruz.” diye ve hatta Oslo görüşmelerini inkâr ederek
ve bu görüşmelerin varlığını söyleyenleri de şerefsizlikle, alçaklıkla
suçlayarak bu milletten oy istedi ve oy aldı. Şimdi soruyorum: Herhangi bir AKP
yetkilisi meydanlarda “Biz İmralı canisiyle görüşerek bu meseleyi
halledeceğiz.” diyerek vatandaştan oy istedi mi? İstemediyse, bu yetkiyi siz
milletten almıyorsanız nereden alıyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Vural…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, PKK
yöneticileri olan bebek katilleri Murat Karayılan ve Cemil Bayık’ın teslim
edilmesi konusunda size yapılan öneriyi neden reddettiniz?
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Özgündüz…
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) – Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, terör
örgütü yöneticisiyle Hükûmetiniz arasında yapılan müzakereler, anladığım
kadarıyla, PKK’nın silah bırakması üzerinden değil silahlı PKK unsurlarının
ülkemizi terk ederek Kuzey Irak’a, Kürt bölgesine, Barzani’nin sorumlu olduğu
bölgeye, Kandil’e yerleşmesine ilişkindir.
Siz, bu durumda,
Barzani’yle ilişkilerinizi geliştirerek, o bölgeden petrol alımı yaparak terör
örgütüne destek sağlıyor değil misiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Son soru, Sayın
İnce…
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan’a şunu
sormak istiyorum: Hepimiz askerlik yaptık. Ailemize mektup yazdığımız zaman
mektupların üzerine “Er mektubu görülmüştür.” damgası basarlardı. Bu, mahkûmlar
için de geçerlidir. Abdullah Öcalan’ın yazdığı mektuplara “Mahkûm mektubu
görülmüştür.” damgasını basacak yiğit bir Hükûmet misiniz yoksa o mektuplara bu
damgayı basmadınız mı? Birinci sorum bu.
İkinci sorum:
Kendi sözlerine kendi sözlerinde yasak getiren bir Başbakanımız var. Bir
Başbakan iki Erdoğan’da. Bunu nasıl buluyorsunuz o Hükûmetin bir üyesi olarak?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Bakan,
buyurun.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Genel olarak,
sorulan sorulara aldığım notlar oranında cevap veriyorum.
Öncelikle bir,
çift taraflı ateşkes diye bir şey yoktur, terörle mücadelemiz devam edecektir.
Terörle mücadeleden zerre kadar taviz verilmeyecektir.
Şimdi, bunu
söyledim mi? Bu bir gerçek midir? Gerçektir. Aynı soruyu bir daha sormak, sanki
bunu söylememişim gibi bir başka milletvekiline veya bir başka sayın bakana
sormak, yazılı soru sormak boşuna gündemi işgal etmektir. Sayın Başbakan
söyledi mi?
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Başbakan hiçbir şeyi doğru söylemiyor ki ya!
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Türkiye Cumhuriyeti’nin Millî Savunma Bakanı
olarak da söylüyorum ki karşılıklı ateşkes denen bir husus yoktur, terörle
mücadeleden zerre kadar taviz verilmeden devam edilecektir.
OKTAY VURAL
(İzmir) – “Çıkarlarsa operasyon yapmayacağız.” demedi mi? Kimi kandırıyorsun!
BAŞKAN – Sayın
Bakan, sayın milletvekillerinin soru sorma hakları vardır, siz cevap
vereceksiniz.
Buyurun, devam
edin efendim.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Peki.
Efendim, ben de
onu söylüyorum, aynen böyle.
BAŞKAN – Devam
edin efendim, evet.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Nasıl inanacağız Başbakana ya? “Görüşen şerefsizdir.” diyor, sonra
görüşüyor.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Terörle mücadeleden zerre kadar taviz verme
yoktur, terörle mücadelemiz devam edecektir. Ülkemizin içerisinde terör olduğu
sürece silahlı kuvvetlerimiz de emniyet güçlerimiz de terörle mücadelesine
devam edecektir, birinci husus bu.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Emniyetin devam ediyor da sizin yok ki!
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Hem emniyet devam eder, güvenlik güçlerimiz
deyince hepsi de devam eder…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sizde siyasi irade yok
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Kimde yok siyasi irade ya?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – …ondan hiçbir şüpheniz olmasın. Herkes biliyor,
milletimiz de biliyor, çıkın dışarı, bakın. Anketler de onu söyler, eğer
terörle mücadelede bir zafiyet olsaydı anketlerin sonucu bunu göstermezdi.
Ondan hiç şüpheniz olmasın.
OKTAY VURAL (İzmir)
– Anketlerde sadece yüzde 24 sizin yaptığınızı onaylıyor.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Güzel, güzel, tabii, çok güzel!
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Sayın Bakan cevap veriyor, susun da dinleyin; soru sordunuz,
cevaplasın.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sana ne! Sen de gel sor! Avukat mısın sen, avukatı mısın?
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Avukatım tabii, ben de avukatıyım!
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Bir başka husus…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Avukatıysan çık otur oraya!
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Ben de avukatım, evet!
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Sayın milletvekilleri, terör örgütü yöneticileri
olan Murat Karayılan ile…
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Sen sadece fasonda konuş!
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sen mi yönetiyorsun burayı?
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen, Sayın Bakan cevap veriyor.
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Ben yönetmiyorum, Başkan yönetiyor da dinleyin ama!
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Sen sadece fason konuşacaksın, fason!
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Düzgün konuş, hakaret etme, hakaret etme!
MUHARREM VARLI
(Adana) – Ne yapacaksın, ne yapacaksın?
BAŞKAN – Sayın
Özel…
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – …Cemil Bayık’ın Türkiye’ye teslim edilmesi
doğrultusunda Hükûmetimize yönelik herhangi bir öneri veya teklif olmamıştı ki
bunun reddi veya kabul edilmemesi söz konusu olsun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
– “Fason” hakaret değil; fason, bir yönetim şekli!
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Senin ne mal olduğunu biliyoruz!
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Yine bir başka sayın milletvekilimizin talebi…
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Mal sensin lan, malın da parasız olanı! Elden ele gezen bir malsın
sen!
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Ayıp ya!
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Haysiyetsiz!
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Sayın Başkanım, lütfen…
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Gerek İncirlik Üssü’nde camiye karşı yapılmış
olan tahribatın ve gerekse de Suriye’nin uluslararası açıklarında, uluslararası
sularda düşen uçakla ilgili soruşturmalarımız devam ediyor. Ancak
soruşturmalar, bildiğiniz gibi, uzun süreli; bazen adli tıbbın raporu da kısa
sürede elde edilmiyor. Dolayısıyla, bu soruşturmalar devam ediyor. Devam
ettikten sonra da kamuoyuna açıklanır. Bilin ki bu Hükûmetin bu milletten
saklayacağı hiçbir şeyi olmaz. Her şey şeffaf olarak devam ediyor. Hatta
birçokları da niye bu kadar şeffaf oluyor diye bizi eleştiriyorlar.
MUHARREM VARLI
(Adana) – Cam mı koydunuz görüşmelere?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Bir başka husus, Türk Silahlı Kuvvetlerinde
gerçekten, bazen, muhakkak ki… Mehmetçiklerimiz, onlar da insandır, onların da
ellerinde silah var. Bazen bir Mehmetçik’imiz diğer Mehmetçik’i
yaralayabilmekte veya ölümüne yol açabilmektedir. Sayın vekilimizin söylediği
gibi, bir Mehmetçik’imizin silahından çıkan bir kurşundan dolayı diğer
Mehmetçiğimizin bir organına protez takılmışsa biz bundan bir protez bedeli
alınmasını doğru bulmuyoruz. Mevcut yasaların bu hakkın talep edilmemesi
fırsatını verdiğini düşünüyoruz, imkânını sağladığını düşünüyoruz ama bu
fırsatı vermiyorsa, bu imkânı sağlamıyorsa ilave de bir çalışmamız devam
ediyor, o çalışmanın içerisine de bunu koyarız ki biz emanet olarak kendi
milletimizden aldığımız evlatlarımızı, sağlam olarak, aldığımız gibi teslim
etmekle kendimizi yükümlü hissediyoruz. Bir eksiklik olursa da o eksikliği
devletin imkânları çerçevesinde, eksiklikleri yerine getirmek de bizim asli
vazifemizdir diye düşünüyoruz.
Yine, bakın,
devletin istihbarat birimleri vardır. Bu istihbarat birimlerinin, terör
örgütlerinin ne düşündüğünü, ne yapmak istediğini, planlarının ne olduğunu
araştırıp, inceleyip, bilip ve bunu devletin karar alma icra organlarına
sunması asli vazifesidir. Dolayısıyla, bu yürütülen süreç bu çerçevede devam
ediyor. Milletimizin bu sürece desteği de tamdır diye düşünüyoruz.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Başbakan istihbaratçı mı? O yürütüyor.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Hayır, Millî İstihbarat Teşkilatımız var.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Hangi istihbarata bağlı?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Millî İstihbarat Teşkilatımız vardır, dolayısıyla
Millî İstihbarat Teşkilatımız gönderiyordur.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Hangi istihbaratın elemanı?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Bir başka husus, gerçekten, biz, terörist
örgütlerce kaçırılmış kendi kamu görevlilerimizin yurt dışındaki, Kuzey
Irak’taki bulunduğu bölgeyi de biliyorduk. Ancak, bir operasyon yapılması
durumunda bunların hayatlarının riske atılma ihtimali de düşünülerek bu netice
alındı. Dolayısıyla, bir tek kimsenin burnunun kanamamış olmasından bu giden…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Demek ki operasyon yapacak acziyet içerisindesiniz.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Hiç öyle değiliz, Türk milleti, sizin
düşünemediğiniz kadar, hayallerinizin alamayacağı kadar çok güçlüdür, o gücü,
zamanı, yeri geldiğinde şimdiye kadar göstermiştir. Hiç şüpheniz olmasın ki…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sizde yok, sizde irade yok. Mehmetçik’te var, poliste var, sizde yok.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – …bundan sonra da aynen gösterir diye düşünüyorum.
İrade de vardır.
İki: Türk Silahlı
Kuvvetleri de güçlüdür, güvenlik güçleri de güçlüdür. Türk milletine yönelmiş
her türlü tehdidi bertaraf edecek güçtedir. Bu zamana kadar gelmiştir.
Yargılanan Türk Silahlı Kuvvetleri değildir, Türk Silahlı Kuvvetlerine ait olup
da bir şekilde, bir başka yerle bağlantısı var mı yok mu şeklinde ihtilaflı
olanlardır. Dolayısıyla, Türk Silahlı Kuvvetleri… Bakın, hepimizin ortak, tek
silahlı kuvvetleri var. Sizlerden istirhamım -bunu da söylüyorum- siyaseti Türk
Silahlı Kuvvetleri üstünden yapmayalım. Onun dışında bir başka husus üzerinde
Hükûmetimizi eleştirmekte serbestsiniz. Dolayısıyla, silahlı kuvvetlerimiz
ortak değerimizdir, koruyormuş gibi yapıp da yine saldırmayalım.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Silahlı kuvvetlere saldıran sizsiniz.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Türkiye Cumhuriyeti, tarihinde olmadığı kadar…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Bakan, teşekkür ediyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) – PKK’yla darbe planlıyorsunuz, PKK’yla anayasal darbe planlıyorsunuz.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – Sayın Bakan soru soran herkese her cümlenin başında, sonunda ayar
veriyor. Biz milletvekiliyiz, soru sormak gibi bir hakkımız var, onun da
milletvekillerine cevap vermek gibi bir zorunluluğu var.
BAŞKAN – Sayın
Bakanı ikaz ettim, “Her sayın milletvekilinin soru sorma hakkı vardır, siz de
cevap vereceksiniz.” dedim.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – Sürekli, Sayın Bakan “Öyle soramazsınız…”
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkan, Sayın Bakan suallerimize cevap vermedi, yazılı mı cevap
verecek yoksa cevaplarını mı bilmiyor yoksa sükut ikrardan mı geliyor?
BAŞKAN – Onu bilmem
efendim, o sayın Bakanın takdirinde. Açıklama yapın isterseniz.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Ben buradan cevap verdiğime inanıyorum ama
alamamış olanlar yazılı cevap alacaklar.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Yani zarar eden kendisi olur, uluslararası anlaşmaları…
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır, maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Utanç tabloları, utanç!
BAŞKAN - 1’inci
maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE KAZAKİSTAN CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ
ARASINDA BİLİM VE TEKNOLOJİ ALANINDA İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE
1- (1) 22 Ekim 2009 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Kazakistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Bilim ve Teknoloji Alanında
İşbirliği Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Madde
üzerinde söz talebi yok.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Çık müzakereleri anlat, çık Sayın Savunma Bakanı çık… Millî rezalet bakanı.
BAŞKAN –
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE
2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Madde
üzerinde söz talebi yok.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE
3-(1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Soru var, soru.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkan, sual var.
BAŞKAN – Sayın
Şandır’ın suali 1’inci konuyla ilgili. Söz istiyor musunuz, soru sormak istiyor
musunuz Sayın Şandır?
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Soru soracaktım ama vazgeçtim.
BAŞKAN – Peki,
teşekkür ediyorum.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oyalama için iki
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı.)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Kazakistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Bilim ve Teknoloji
Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı açık oylama sonucu:
“Kullanılan oy sayısı |
: |
251 |
|
|
Kabul |
|
: |
248 |
|
Ret |
|
: |
1 |
|
Çekimser |
|
2 |
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Bayram
Özçelik Mine
Lök Beyaz
Burdur Diyarbakır”
Böylece tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.31
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.38
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur),
Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 79’uncu Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
5’inci sıraya
alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti
Arasında Bilimsel ve Teknolojik İşbirliği Anlaşması ile Anlaşmaya İlişkin
Mektupların ve Anlaşmada Değişiklik Yapılmasına Dair Notaların Onaylanmasının
Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine başlıyoruz.
5.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Bilimsel
ve Teknolojik İşbirliği Anlaşması ile Anlaşmaya İlişkin Mektupların ve
Anlaşmada Değişiklik Yapılmasına Dair Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/695) (S. Sayısı: 348)(X)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 348 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz isteyen Veli Ağbaba, Malatya Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA VELİ AĞBABA (Malatya) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakan, bu Kürecik Üssü, artık
AKP’nin üzerini kapatamayacağı, sizin de üzerini kapatamayacağınız,
Türkiye'nin, belki 24’üncü Dönemin, belki sizin Hükûmetin en büyük ayıbı. Bu
ayıp öyle büyük bir ayıp ki bir taraftan Mavi Marmara nedeniyle İsrail’e meydan
okurken bir taraftan gizli kapılar ardında anlaşmalar imzalayarak İsrail’i
korumaya yönelik bir kalkan. Yani, bir zamanlar Davos’ta “one minute” derken,
Lizbon’da “Yes, okey.” demenin anlaşması bu. (CHP sıralarından alkışlar) Yarın,
tarih yazdığı zaman bunu, Türkiye’de yaşayan barışsever Anadolu insanına yapmış
olduğunuz, bu Hükûmetin yapmış olduğu ihaneti mutlaka yazacaktır. Kürecik’te
bulunan o üs, Türkiye’ye yapılmış olan en büyük ihanettir.
Bakın, değerli
arkadaşlar, bir kısa hatırlatma yapmak istiyorum. Orada daha önce bir radar
üssü vardı. Deniz Gezmişler, Sinan Cemgiller, orada, o emperyalizmin simgesi
olan o radar üssünün oradan kaldırılması için mücadele ettiler. O üs,
emperyalizmin en büyük simgesiydi. 1960’lı yılların sonunda 68 gençlik
önderlerine, solcularına, devrimcilerine, “tam bağımsız Türkiye” diyenlere
ilham veren bir üs orası. O uğurda binlerce insan mücadele etti; yüzlerce
insan, binlerce insan öldü o mücadelenin sonunda. Geldik, kırk yıl sonra
değişen bir şey yok, sadece bakanların, sadece altına imza atan insanların ismi
değişti. Bu, ihanettir. Bu, Türkiye’ye, Anadolu insanına yapılmış en büyük
ihanettir. Bunun hesabını sormaya devam edeceğiz, bunun takipçisi olacağız.
Şimdi, Sayın
Bakana diyorum ki: Martın başında Amerikalı bir silah lobisinin temsilcisi
Kürecik’e geliyor, Antep’e geliyor; Kürecik’te ve Antep’te incelemelerde
bulunuyor. Defalarca aslında siz bizi onayladınız, oranın kimin üssü olduğunu, vermiş
olduğumuz sorulara vermiş olduğunuz cevaplarla aslında siz bizi onayladınız.
Dedik ki biz size: Orada kim var? Siz “Amerikan askerleri var.” dediniz. Şimdi,
Malatya’nın seçilmiş bir milletvekili kendi bölgesindeki üsse izin istiyor.
Genelkurmay Başkanlığına yazı yazdım, Genelkurmay Başkanlığı “Yetkimiz yok.”
dedi. Genelkurmay Başkanının nerede yetkili olduğunu bilemiyorum ben. Millî
Savunma Bakanlığına, sizin Bakanlığınıza 10 kadın milletvekiliyle yazı yazdık,
“İzin veremeyiz, bizim yetkimizde değil.” dediniz. Dışişleri Bakanlığına
müracaat ettik, “İzin veremeyiz.” dediniz ama bir silah lobisinin temsilcisi
bir Amerikalı geldi, o üste inceleme yaptı ve Hürriyet gazetesinden Tolga Tanış
bunu yazdı, kimse yalanlamadı.
Değerli
arkadaşlar, seçilmiş bir milletvekilinin giremediği bir toprak parçası varsa bu
ülke bağımsız mıdır? Bu ülkede o üsse -maalesef üzülerek söylüyorum, bir
milletvekili olarak utanç duyarak söylüyorum- maalesef Sayın Bakanın izin verme
yetkisi yok.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – Kendi girebilir mi?
VELİ AĞBABA
(Devamla) – Kendi de giremez. İzin verme yetkisi yok değerli arkadaşlar.
MUHARREM VARLI
(Adana) – Bahse girelim mi? Hadi bahse girelim.
VELİ AĞBABA
(Devamla) – Sayın Milletvekilim, bakın, oraya giremez. Seçilmiş bir
milletvekilini sokamıyorlar ama Amerikalı… Sayın Bakanın da haberi yok o Ricky
Allison’dan.
HALUK EYİDOĞAN
(İstanbul) – Damsız almıyorlar!
VELİ AĞBABA
(Devamla) – Haberi yok çünkü samimiyetle diyor ki: “Benim haberim yok, benim
bilgim dışında kimse girmedi.” çünkü kendi bilgisiyle girmedi. Orada Amerikalı
Ricky’e “Yes.”, Malatyalı Veli’ye “No.” Bunların politikası bu, bu arkadaşların
politikası bu. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, bir de
enteresan bir şey yaşandı geçtiğimiz günlerde değerli arkadaşlar. Dışişleri
Sözcüsü bir gazeteye açıkladı: “Kürecik etkilenmeyecek.” ABD’nin, NATO Füze
Kalkanı Projesi’nin Polonya’yı içeren Doğu Avrupa ayağını iptal etmesi
sonrasında bizim Kürecik Üssü’ndeki radar, İsrail’i korumaya yönelik radar boşa
çıktı arkadaşlar. Şimdi ne yapacaklar bilemiyoruz.
Bakın, öyle bir
ülkede yaşıyoruz ki değerli milletvekilleri, biliyorsunuz, bu sistem üç aşamalı
bir sistem. Bir ayağı Malatya’da, bir ayağı Almanya’da, kumanda merkezi
Almanya’da, oradaki düğmeye kim basarsa o kumanda ediyor. Kurulacak ülkelerin
hepsinde tartışıldı, hepsinde konuşuldu, birçok ülke izin vermedi, bizde gece
yarısı operasyonuyla Dışişleri Bakanı, Müsteşarı, Amerikan Büyükelçisinin de
imzası sonucunda gündeme geldi.
Size bir örnek
vereyim: Geçtiğimiz günlerde Hollanda Hükûmeti, Alman Hükûmeti Patriot’ların
Türkiye’ye gönderilmesiyle ilgili Meclis kararı aldı. Bilmem dikkatinizi çekti
mi Sayın Bakan, Meclis karar aldı. Türkiye'nin geleceğini ilgilendiren,
Türkiye’yi cephe yapan, olası bir savaşta Malatya’yı hedef yapan Kürecik
Üssü’nü milletvekilleri konuşamadı. Demokrasi!
Değerli
arkadaşlar, böyle bir şey olur mu? Böyle bir demokrasi anlayışı olabilir mi?
Böyle tüccarca, böyle bağımlı bir demokrasi anlayışı olabilir mi? Bu, sadece ve
sadece AKP’ye özgü bir demokrasi anlayışıdır.
Bakın, dünyada
-Romanya, Çekoslovakya, Çek Cumhuriyeti, Polonya- birçok ülke bunun kurulmasına
izin vermedi; tartıştılar, ülkelerinden attılar. Ama Türk insanına maalesef siz bilgi
vermediniz, veremediniz çünkü
-iddiayla söylüyorum değerli milletvekilleri- geçtiğimiz yıllarda
Lizbon’da imzalanan bu anlaşmadan bakanların dahi haberi yok. Diyorlar ki:
“Burası NATO.” Sayın milletvekilleri, “Burası NATO’nun üssü.” diyorlar. Bakın,
bunu da yalanladık, bunu da ispat ettik. NATO’nun sitesine girdiğiniz
zaman -değerli milletvekilleri,
bakın, bu çok önemli- Kürecik Füze Kalkanı, Kürecik Üssü NATO’nun sitesinde
gözükmüyor. Niye gözükmüyor? Çünkü orası bir ABD üssü.
Biliyorsunuz, sağ
olsun, ABD Başkanı Obama Malatya Milletvekilini doğruladı. Bakın, nasıl
doğruladı?
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Aradı mı seni?
VELİ AĞBABA
(Devamla) – Biz “ABD üssü” diyoruz; Sayın Bakan yalanlıyor, milletvekilleri
yalanlıyor, Başbakan yalanlıyor. Sayın Davutoğlu’nu Obama çağırdı, “Gel
bakalım.” dedi, sırtını sıvazladı, dedi ki “Bu üssü devret.” Chicago’da
geçtiğimiz Şubat ayında. Ben şahsen, bir milletvekili olarak bundan utanç
duydum. Bizi doğruladı maalesef.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Beyzbol sopası da gösterdi.
VELİ AĞBABA
(Devamla) – Beyzbol sopasını daha sonra gösterdi.
Türkiye'nin düşmüş
olduğu durum bu değerli arkadaşlar.
Bakın, geçtiğimiz
günlerde o üssü ziyarete gittik. Ne var içinde, bilmiyorum. Bir de, bir ayıba
daha imza attı, arkadaşlar. Kürecik bölgesinde kurulan bu üste, AKP iktidarı,
karar alarak, köy yolu göstererek o üssün yolunu yaptı, köy yolu göstererek.
Bakın, o Kürecik’in köylerinde Harunuşağı’nın yolu yok, Bahri’nin yolu yok,
Küre’nin yolu yok, Kürecik’in köylerinin yolu yok, Amerikan askerlerinin
ayakları çamura batmasın diye oraya köy yolu göstererek yol yaptılar
arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar) Malatya’da çamurdan çıkamayan, hâlâ bu
devirde yolu olmayan köylülerin adına sizleri kınıyorum.
Bakın, geçtiğimiz
günlerde bir köye gittim, Hekimhan’ın Kavacık köyüne. Hekimhan’ın Kavacık
köyünde evler insanların başına yıkılıyor. AKP’liler beni yalanladı, gittim,
ispat ettim. İnsanlar hastaları olduğu zaman yola üç saatte yürüyerek
gidebiliyorlar. Kavacık köyünün oyu 90; 89’u AKP, 1’i CHP.
Değerli
arkadaşlar, değerli milletvekilleri, böyle vicdansızlık, böyle insafsızlık olur
mu? Kavacık köyüne yol yapmıyorsun, Kürecik’teki Amerikan askerlerine, Amerikan
askerlerinin ayağı çamura değmesin diye yol yapıyorsun. İşte sizin millete
bakışınız bu.
MUHARREM VARLI
(Adana) – Kürecik’ten kaç oy çıktı?
VELİ AĞBABA
(Devamla) – Değerli milletvekilleri, bakın, bu Kürecik Üssü o kadar önemli bir
üs ki orayı, etrafını, dağın etrafını dikenli tellerle çevirdiler. Bizler oraya
girmek için uğraştık, uğraş verdik. Geçtiğimiz günlerde yine oraya gittik. Bizi
maalesef Türk askerleriyle karşı karşıya getirdiler, oraya girmemize izin
vermediler.
Yine, evet,
değerli milletvekilleri, oraya gidiş gelişimizin bir hayırlı sonucu oldu. Orada
bir başka ülkenin bayrağı vardı. Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri, o
üsse gide gele o bayrağı değiştirdik. Orada şimdi...
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Ne bayrağı vardı orada?
VELİ AĞBABA (Devamla)
– NATO bayrağı vardı, ABD bayrağı vardı, Türk Bayrağı dalgalanıyordu ama
maalesef, geçtiğimiz aylarda gittiğim zaman Türk Bayrağı’nı yine kaldırmışlar,
oraya bir başka ülkenin bayrağını asmışlar.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Yine gidelim.
VELİ AĞBABA (Devamla)
– Orayı da köy diye gösteriyorlar. Bakın, buradan söz veriyorum arkadaşlar.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – 19 Mayısta gidelim, valla gidelim.
VELİ AĞBABA
(Devamla) – 19 Mayısta, Cumhuriyet Halk Partisinin 19 milletvekiliyle beraber,
o Kürecik üssüne tekrar çıkacağız.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – O bayrağı dikeceğiz.
VELİ AĞBABA
(Devamla) – O bayrağı oraya dikeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar) Buranın bir
sömürge ülkesi olmadığını, buranın, AKP’nin bilgisi olmadan, AKP’nin yetkisi
olmadan bir başka ülkenin sömürgesi olmadığını, her zaman tam bağımsız
Türkiye’yi savunan Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri kanıtlayacak bunları
arkadaşlar.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – Sayın Bakan not aldı. Neden not aldı acaba?
VELİ AĞBABA
(Devamla) – Şimdi, bir de bir şey soracağım, bu Kürecik meselesi açılmışken.
Biliyorsunuz, bizler Sayın Özgür Özel, Sayın Nurettin Demir Cumhuriyet Halk
Partisi cezaevi komisyonu üyeleriyiz. Bizler hiç ayırmadan bütün tutukluları
ziyaret ediyoruz. Bazıları size selam gönderiyorlar, diyorlar ki: “Bizim anlayışımızda
olan milletvekilleri, partiler bize cezaevlerinde işkence yapıyor.” O örneğe
geleceğim şimdi.
Değerli
arkadaşlar, biz PKK’lılara gittik, biz
Hizbullah’a gittik, İBDA-C’ye gittik,
adli mahkûmlara gittik, Fenerbahçe davasına gittik…
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Cüppeli’ye gittik.
VELİ AĞBABA
(Devamla) – …Cüppeli’ye gittik. Gittiğimiz bütün mahkûmlarla yüz yüze görüşme
yaptık, değil mi?
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – Evet.
VELİ AĞBABA
(Devamla) – Yüz yüze görüşme yaptık yani açık görüş yaptık. Değerli
milletvekilleri, dikkatinizi çekmek istiyorum -AKP’li milletvekilleri
duyarlarsa beni- bir tek askerlerle açık görüş yapamadık. Bakın, İzmir
Şirinyer, İstanbul Hasdal ve Hadımköy cezaevlerinde -Sayın Bakanı aramamıza
rağmen, ulaşamadık tabii Sayın Bakana- uğraşmamıza rağmen...
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Neredeymiş, yurt dışında mıymış?
VELİ AĞBABA
(Devamla) – …general rütbesindeki askerlerle Cumhuriyet Halk Partisi
milletvekilleri yüz yüze görüşemedi. Niye olduğunu düşündük, değerli
arkadaşlar, şu sonuca vardık: Herhâlde bizim görüşmelerimizi kayıt altına
alıyorlar, bizim görüşmelerimizi dinliyorlar.
Biliyorsunuz, 2002
sonrasında AKP’nin Türkiye’ye kazandırmış olduğu en önemli şeylerden birisi de
nedir? Dinlemedir. Alışkanlık hâline gelmiş, cezaevinde de dinliyorlar bizi.
Cezaevinde
Orgeneral Bilgin Balanlı’nın ziyaretine gittik, cam arkasından görüşebildik,
camdan görüşebildik, telefonla görüşebildik ve orada bizi kayıt altına aldılar.
Şimdi, anlayamadığımız şey şu: Siz Millî Savunma Bakanısınız, biz bütün mahkûmlarla,
hükümlü veya tutuklularla yüz yüze görüşüyoruz eğer disiplin cezası yoksa. Ama,
maalesef, sadece ve sadece askerlerle yüz yüze görüşemedik. Bunu da millî
iradeye inanan, her konuşmalarında millî iradeyi ağızlarından düşürmeyen
milletvekillerinin dikkatine sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, şimdi, bakın, ben Malatya’nın milletvekiliyim. Ben
daha önce, kalkınan, büyüyen, para kazanan Malatya’nın milletvekiliydim. Şimdi,
sizin sayenizde bu dönem belki yüze yakın kayısıyla ilgili konuşma yaptım, yüze
yakın kayısıyla ilgili konuşma yaptım. Ben söyleye söyleye bıkmadım ama AKP
milletvekilleri körleri sağırları oynuyor.
Değerli arkadaşlar, dün gece, yani pazartesiyi salıya bağlayan gece
Malatya’da don olayı oldu ve don vurdu kayısılarımızı. Bu dönemde… Malatya’da
yine bir meteoroloji binamız vardı. 2 katlı, müdürü olan, elamanı olan,
personeli olan bir meteoroloji binamız vardı, bölge müdürlüğümüz vardı. Malatya
tarım ürünleriyle ünlü bir memleket. Bu meteoroloji bölge müdürlüğünü bir gün
kapattılar. Bina duruyor, personel duruyor, bölge müdürlüğü gitti.
Bakın, meteorolojinin işte önemi burada. Bizim arkadaşlarımız, oradaki
fakir, yoksul köylüler, meteorolojiden bilgi alıyorlar don olacak mı, olmayacak
mı diye. Lastik yakıyorlar maalesef. Arkadaşlar, lastik yakarak kayısının
donmasını önlüyorlar. Tabii, bazı milletvekillerinin tuzu kuru, onlar duymuyor.
Tuzu kuru çünkü. Onlar duymuyor.
Değerli milletvekilleri, değerli arkadaşlar, kayısının dondan sonra
-Sayın Bakan da Gürünlü- en büyük düşmanı AKP. Dondan sonra en büyük düşmanı
AKP.
Şimdi, ben, Millî Savunma Bakanlığında niye yapıyorum bu konuşmayı?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Değiştiler…
VELİ AĞBABA (Devamla) - Tarım Bakanına söyledim, yapmadı; Maliye
Bakanından yardım istedim, yapmadı; herhâlde Millî Savunma Bakanına
söyleyeceğim ki yapa.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – O da yok. O da yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Değişti.
VELİ AĞBABA (Devamla) - Değişti mi? Kalkınma Bakanı gelmiş.
Peki, Kalkınma Bakanından rica edelim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Millî Savunma Bakanı arkandan konuşuyor.
VELİ AĞBABA (Devamla) - Evet…
Değerli
arkadaşlar, Millî Savunma Bakanından da rica edeyim çünkü Tarım Bakanına
“Kayısıya destek verin.” dedim, olmadı.
Bakın, bu,
Malatya’da bugün çekilmiş resimler değerli milletvekilleri. Orduzu’dan Dilek’e,
Yazıhan’a, Hekimhan’a, Darende’ye, Kuluncak’a, bütün Tohma boyundaki
kayısılarımız yandı. Belki siz bunun ne anlama geldiğini bilmezsiniz. Bu,
kayısı ne demektir biliyor musunuz arkadaşlar?
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Hayat…
VELİ AĞBABA
(Devamla) – Kayısı öğrencinin ayakkabısı demek, kayısı evdeki ekmek demek;
kayısı değerli arkadaşlar, çiftçinin yaşamı demek, çiftçinin, insanların yaşamı
demek arkadaşlar. Ama tuzunuz kuru, duymuyorsunuz. Zaten kayısının fiyatı 1,5-2
liraydı, maliyeti 2 lira. Maalesef dondan yandı.
Bugün Darende’nin
Yeşiltaş köyünden bir çiftçi aradı, bana diyor ki: “Sayın milletvekilim, aç
kaldık, aç. Verdiğimiz oylar haram olsun. Haram olsun ki bir daha bizi bu
duruma düşürmesin.” Ve o köylü diyor ki, bak, dinle: “Bizim devletle tek
ilişkimiz icra kâğıtları, icra kağıtları…” Devletin yolundan faydalanmıyor,
sağlık ocağı kapatılmış, doktoru yok; tek ilişkisi icra kâğıtları.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, kayısı Malatya için altın ama, maalesef, bu dönem, altındı,
sayenizde pula döndü. Ben milletvekili olduğumdan bu yana yüzlerce defa
konuştum. Bana cevap veren de maalesef AKP’nin Malatya milletvekili oldu.
“Kayısı ucuz.” diyorum, “Yalan.” diyor.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Yine aynısını söylüyor.
VELİ AĞBABA
(Devamla) - “Kayısı para etmiyor.” diyorum, Malatya’nın milletvekili bana cevap
veriyor.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – Yok artık!
VELİ AĞBABA
(Devamla) - Buradan Malatyalılara da o milletvekilini şikâyet ediyorum
arkadaşlar.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Kim o? Hangi milletvekili?
VELİ AĞBABA
(Devamla) – Şimdi, sadece ve sadece…
Bakın,
Malatyalılar sizden bağış istemiyor, Sayın Bakan, Malatyalılar sizden hakkını
istiyor. Bakın, Malatyalılar vergilerini veriyorlar, askere gidiyorlar.
Malatyalılar sizden bağış istemiyorlar, sizden borç para istiyorlar.
Bakın, bu don
vurunca, Ziraat Bankasına ve kooperatiflere olan borçları maalesef ödenemez
duruma geldi. Sizden bunun ertelenmesini ve borç para vermenizi istiyoruz.
Kayısı sadece kayısı üreticilerini ilgilendirmiyor; lokantacıyı ilgilendiriyor,
nakliyeciyi ilgilendiriyor, esnafı ilgilendiriyor, milletvekilini de
ilgilendiriyor. Herkes bundan ekmek yiyor çünkü.
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) – Kimi işaret ediyorsun?
VELİ AĞBABA
(Devamla) – Değerli arkadaşlar, bizim hakikaten istediğimiz çok bir şey değil.
Malatyalı çiftçi dürüsttür. Malatyalılar borcuna sadıktır. Malatyalılar, bakın,
organize sanayiden tarımına kadar her alanda borcuna sahip çıkmıştır. Sizden
ricamız, sizden isteğimiz, dileğimiz: Lütfen, bu dönemde, hiç olmazsa,
borçlarını erteleyin. Hakikaten büyük bir afet, don çok büyük bir afet,
Malatya’nın bütün bölgelerini etkiledi. Bakın, burada, bütün resimler var
elimde. Bu konuda sizin yardımlarınızı rica ediyorum. Malatyalı çiftçi borcunu
ödeyemiyor, çocuğunu okutamıyor. Malatyalı çiftçi sayenizde açlıkla karşı
karşıya değerli milletvekilleri.
Bizler bunu,
bakın, sık sık dile getirdik, sık sık söylüyoruz. Malatya’nın -eğer isim de
isterseniz- Orduzu bölgesi, yüzde 80 yanık; Akçadağ merkezde yüzde 80 yanık,
Ören’de yüzde 50 zarar; Bahri beldesi, mahalleleri, havaalanı düzlüğü, Tohma
boyundaki köylerde, Esenbey’de, Kırkpınar’da, Duranlar’da, Şekerobası’nda,
İkinciler’de, Çimiş’te, Dedeköy’de, Örüşkü’de, Keklikpınarı’nda, Şıhlar’da,
Aksaray’da, Kömekavak’ta, Yağmurlu’da, Örnekköy’de, Sincik’te, Gölpınar’da, Sahilköy’de
don kayısı üreticilerini, yeni açan çiçeklerini vurdu. Don, insanların yaşamını
vurdu. Don, insanları maalesef açlıkla karşı karşıya getiriyor. Don,
Eğribük’te, Bereketli’de, Etiğen’de, Dedekargın’da, Balaban’da, Tecirli’de,
Sinanlı’da, Doğanşehir’in köylerinde, Suçatı’da, Yuvalı’da maalesef yaşamları
yok etti, yaşamları vurdu.
Sayın Bakan, ben
hakikaten Tarım Bakanından rica ettim, Maliye Bakanından rica ettim, bir kez
daha hem sizden hemşehrimiz olarak hem de Sayın Bakandan rica ediyorum: Bu
konuda, kayısıyla ilgili -bu benim meselem değil, bu bütün Malatya’nın
meselesi- desteklerinizi esirgemeyeceğinize inanıyor, hepinizi saygıyla
sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Başka söz…
ÖZNUR ÇALIK
(Malatya) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Vekilim.
ÖZNUR ÇALIK
(Malatya) – Partimin var olan, Malatya’yla ilgili söylemiş olduğu yanlış
bilgilerin…
BAŞKAN – Hayır,
herhangi bir isim zikretmedi.
ÖZNUR ÇALIK
(Malatya) – Hayır, sataşma…
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Öyle bir usul yok Başkan.
BAŞKAN – Sayın
Çalık, isim zikretmedi ama Sayın Ağbaba. Dinledik efendim biz. Siz niye
alınıyorsunuz ki üzerinize?
ÖZNUR ÇALIK
(Malatya) – Ben şahıs olarak alınmıyorum. Sadece, Malatya Milletvekili olarak,
Beyefendi’nin yanlış bilgilere sahip olduğunu…
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) - Sayın Başkanım, parmağıyla işaret etti.
BAŞKAN – Bir
müsaade edin, lütfen...
ÖZNUR ÇALIK
(Malatya) – …bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olduğunu ifade etmek için söz
talep ediyorum.
BAŞKAN – Yok böyle
bir usulümüz.
Teşekkür ediyorum.
ÖZNUR ÇALIK
(Malatya) – Sayın Başkanım, kısa bir söz talebi…
BAŞKAN – Sayın
Aydın, bir şey mi söyleyeceksiniz?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Sayın Başkanım, efendim, grubumuza çok ciddi ithamlarda
bulunmuştur.
BAŞKAN – Ne
ithamında bulundu Sayın Aydın?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Kayısının fiyatını indirdiğimizden tutun da Davos’tan girip
Malatya’ya kadar…
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Ya, bakanlara söyledi. Siz bakan yardımcısı mısınız?
BAŞKAN – Sayın
Aydın, biraz önceki karşılıklı sataşmayı yeniden mi başlatalım? Lütfen ama.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Bakanlar kendini savunur. Yasamanın üyesisiniz, yürütme üyeleri
orada.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Köyün yolunu yapmayıp Kürecik’in yolunu yaptığını iddia etti.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Böyle bir usul yok Sayın Başkan.
BAŞKAN – Tabii ki
muhalefet partisi eleştirecek iktidarı. Bu, eleştiri çerçevesi içinde olan
konuşmaydı.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Eleştirecek de bunun böyle olmadığını bizler de ifade etmek
istiyoruz efendim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum. Tutanaklara geçti efendim.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) - Madde üzerinde on dakika konuşun.
BAŞKAN – Başka söz
talebi yok.
Soru-cevap işlemi
başlamıştır.
Sayın Vural,
buyurun.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Teşekkür ederim.
Sayın Millî
Savunma Bakanı yok ama cevaplandırmadığı soruları tekrarlıyorum: Çanakkale’de
18 Martta şehitlerimizi anma haftası başlarken ve anarken, askerimizi,
polisimizi kahpece şehit eden İmralı’ya heyet göndermekten utanç duyuyor
musunuz? 18 Martta bunu yaptırmanızın özel bir amacı var mıdır? PKK terör
örgütü eliyle anayasal düzenin değiştirilmesi suç değil midir? Genelkurmay
Başkanına müebbet hapis verilirken Öcalan’la muhabbetinizin sebebi nedir? Aynı
dağın yeli misiniz, aynı sudan mı içtiniz? PKK yöneticileri Murat Karayılan ve
Cemil Bayık’ın teslimine neden “Hayır.” dediniz? PKK’ya affı ne zaman
getireceksiniz? 18 Martta Türk Silahlı Kuvvetlerinin mensuplarına ceza
verilirken İmralı’ya heyet göndermenizin anlamı nedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Demiröz…
İLHAN DEMİRÖZ
(Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Eski Genelkurmay
Başkanı İlker Başbuğ ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle yargılanıyor. Anayasa’nın
104’üncü maddesinde Cumhurbaşkanının görev ve yetkileri var. Türkiye Büyük
Millet Meclisi adına Türk Silahlı Kuvvetlerinin Başkomutanlığını temsil etmek,
Türk Silahlı Kuvvetlerinin kullanılmasına karar vermek, Genelkurmay Başkanını
atamak, Millî Güvenlik Kurulunu toplantıya çağırmak, Millî Güvenlik Kuruluna
Başkanlık etmek.
Sorum şu Sayın
Bakan: Sayın Cumhurbaşkanı bu konuda ne hissediyor? Beraber çalıştığı bir
Genelkurmay Başkanı terörle suçlanırken bu konuda Cumhurbaşkanının hiç suçu yok
mu ve kendisini hiç suçlu hissediyor mu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Sayın Varlı...
MUHARREM VARLI
(Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kuzey Irak’ta 8
tane kamu görevlisi teslim edilirken, orada, Tokat’ta 8 tane askerimizi şehit
eden bir terörist askerlerimizle el sıkışmak istedi ama -ben kendilerini tebrik
ediyorum, canıyürekten de kutluyorum- adam gibi dimdik durarak elini tersiyle
ittiler ve tokalaşmadılar. Acaba Hükûmet de bunlar kadar dik durabilecek mi, bu
dik duruşu gösterebilecek mi? Gazilerimizin, şehitlerimizin bu tavrına layık
bir davranış içerisinde bulunabilecek mi?
İkincisi, her
ortamda milliyetçilikle övünen değerli AKP milletvekillerine ve Hükûmetinize
sesleniyorum: 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi Bayramı kutlanırken bölücübaşıyla
görüşmeye heyet göndermek içinize sindi mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Varlı,
soruyu sadece Sayın Bakana sorma hakkınız var.
Buyurun Sayın
Işık.
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, PKK
terör örgütü militanlarının yurt dışına çıkmaları konusunda, Sayın Başbakan,
herhangi bir müdahalede bulunulmayacağı yönünde garanti veriyor. Türkiye
Cumhuriyeti’nin yürürlükte olan Anayasası ve yasalarına göre, sınırı terk eden
militanlar, sınırı terk ederlerken Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından
engellenecek mi? Yoksa, hangi yasal çerçevede bu müsaade verilecek? Bununla
ilgili, Meclise getirilmesi planlanan düzenlemenin içeriği nedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Özel…
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biraz önce konuşan
değerli milletvekilimiz, Kürecik konusunda çok önemli tespitlerde bulunup,
Sayın Bakanın gözünün içine baka baka bazı sorular sordu; ayrıca,
Komisyonumuzun yapmış olduğu ziyaretlerde, muvazzaf askerleri ziyaret ederken
yüz yüze görüşemediğimizi ifade etti. Sayın Bakan yerinden kalktı, Kalkınma
Bakanına yerini bıraktı, salonda olduğu hâlde sorulara cevap vermemeyi tercih
ediyor. Oysa, bu kadar önemli bir görevi yaparken, bu, ciddiyet dışıdır. Sayın
Bakanın biraz önce ifade edilen bu konulara ve bu sorulara cevap vermesini
önemle talep ediyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Erdoğdu…
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, dün
akşam, bütün Türkiye'yi sarsan müebbet hapis cezalarını duyduk. Ben, gerçekten
öğrenmek için “Bu Ergenekon davasında kim ne suç işlemiş, kimin hakkında hangi
deliller var?” diye baktığımda, gerçekten, vicdanım bir milletvekili olarak
yaralanıyor çünkü delilin sahte olduğu birçok delille, birçok sabit delille
ortaya konuluyor. Bu sahte delille insanlar mahkûm ediliyor. Siz bu Hükûmetin
bir Bakanısınız ama bir birey olarak “Acaba burada bir hukuksuzluk var mı?”
diye o iddianamedeki sahte delil iddialarına baktınız mı?
Bir de, biz
siyasetçiyiz, hukuk yaratan kurumun içerisindeyiz. Eğer bir adaletsizlik varsa,
vicdanen, bu hukuku tekrar yaratıp adaleti sağlamak hepimizin görevi değil
midir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Akar…
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Sayın Bakan, AKP kongresinde, Kuzey Iraklı peşmerge Barzani
“Türkiye sizinle gurur duyuyor.” tezahüratlarıyla, alkışlarla karşılandı.
Yıllardır, Kandil’de üslenmiş PKK’lıların oradan uzaklaştırılmaları konusunda
size niye yardımcı olmadığı, Türkiye'nin gurur duyduğunu sizin kongrenizde
ifade ettiğiniz, alkışladığınız Barzani’nin niçin size yardımcı olmadığı
konusunda bir bilginiz var mı? Yoksa Amerika mı izin vermiyor?
Yine, Türk ordusu
Irak’a kara operasyonu düzenlediğinde, bir gün sonra operasyon durduruldu ve
Türk ordusu geri çağrıldı. Bu operasyonu kim yarıda kesti? Niye geri çağrıldı?
Amerika’nın izin vermediği doğru mudur?
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Çalık…
ÖZNUR ÇALIK
(Malatya) – Sayın Başkanım, ben de teşekkür ediyorum.
Kalkınma
Bakanımıza özellikle SODES projelerine vermiş olduğu destekler için teşekkür
ediyorum. GAP projesinden sonra DAP projesi de tüm bölgenin çok ciddi manada
kalkınmasına vesile olmuştur ve bu kalkınma esnasında Malatya da kalkınmada
öncelikli bölgeler içerisinde cazibe merkezi hâline gelmiştir. Özellikle, ben
Millî Savunma Bakanımıza ve Kalkınma Bakanımıza bölgeye yapmış oldukları
destekler için çok teşekkür ediyorum. Millî Savunma Bakanımıza yapmış olduğum
teşekkürü… Özellikle, 14 ilin bağlı bulunduğu Millî Parklar Bölge Müdürlüğü
Malatya’ya bağlandı ve Millî Parklar Bölge Müdürlüğünün Malatya’ya
bağlanmasıyla birlikte, Malatya’da var olan Akoğuz Kışlası’nı Malatya’ya millî
park olarak bağışladık ve özellikle Millî Savunma Bakanımızın Orman ve Su
İşleri Bakanlığına devir konusunda göstermiş olduğu çaba için kendisine çok
teşekkür ediyorum.
8 ilçeye
meteoroloji istasyonu açıldı yine.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Soru “Saat kaç?”tı galiba.
BAŞKAN – Sayın
Dinçer…
CELAL DİNÇER
(İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Her ne kadar Millî
Savunma Bakanımız soruları cevaplayacak konumda değil ama benim sorum aslında
ona idi.
Sayın Bakanım,
ASELSAN gibi bir kurumda kritik pozisyonlarda çalışan, Türkiye’nin savunma
sanayisinde dışa bağımlılığını azaltacak önemli projeleriyle millî savunmaya
destek olacak bu kuruluşumuzda çalışan, en son Hakan Öksüz, daha öncesi Millî
Tank Projesi’nde çalışan Hüseyin Başbilen, Evrim Yançeken, Halim Ünal,
Burhanettin Volkan, Zafer Oluk’un “İntihar etti.” şeklindeki tespitlerle
hayatlarına son verilmiştir. Bu insanların çok önemli projede çalıştığı
düşünülürse, bu konuyu araştırdınız mı? Bunun gerekçeleri nedir? Bu konuda
bilginiz var ise açıklar mısınız?
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Öğüt…
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT
(İstanbul) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
İstiklal Madalyası
sahiplerinin varislerinin birtakım kamu hizmetlerinden yararlandırılmadığı
şikâyetleri gelmekte. Bu şikâyetlerin başında da belediye kartı olarak, uçak
indirimlerinden, vapur indirimlerinden yararlanamadıkları söylenmekte ve
şikâyetçi olmaktadırlar. Tam da bu Çanakkale Savaşı’nın da yıl dönümü olan bu
günde, gazilerimizin ve İstiklal Madalyası sahibi yurttaşlarımızın çocuklarına
bu kolaylıkları tanıma konusunda bir yardımınız olabilir mi Hükûmet olarak? Onu
öğrenmek istedim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Akar, son
soru.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Sayın Bakan, 2012’de ferdi kredi borcunu ödememiş kişi sayısı
441.281, kredi kartı borcunu ödememiş kişi sayısı 583.440; 2012’de kredi
borcunu ödememiş kişi sayısı 1 milyon 24 bin, 2011’de kredi borcunu ödememiş
kişi sayısı 428.911; artış yüzde 139.
2011 yılında
594.836 çek karşılıksız, 2012 yılında 904.750 çek karşılıksız; artış yüzde 52.
2011’de 47.970
olan yasaklama kararı –mahkemeyle- 2012’de 418.282’ye çıkıyor; bu, yasaklama
kararı, çek yasağı getirilen kişi sayısı yüzde 772 artmış.
Bu mudur sizin
başarılı ekonomi yönetiminiz?
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Bakan,
buyurun.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sorulan soruların
önemli bir kısmı son dönemlerdeki çözüm süreciyle ilgili. Bizim çözüm
sürecindeki tavrımız çok açık ve nettir.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Nedir?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Ülkemizin temel değerlerinden, temel politikalarından
hiçbir şekilde taviz vermeden, terör sorununu, otuz yıldır ülkemize ayak bağı
olmuş olan, gerek kalkınmamıza, ekonomik gelişmemize gerekse uluslararası
alandaki gücümüze negatif yönde etkide bulunan bu sorunu çözmek ve ülkemizin
ayak bağı olan bu meseleyi geride bırakmaktır.
CELAL ADAN
(İstanbul) – Ayak bağı oldu.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Bunu yaparken elbette ki tek millet, tek bayrak, tek
devlet, tek vatan ilkelerinden hiçbir şekilde geri adım atmadan, bu çerçeve
içinde, birlik, beraberlik çerçevesi içinde terör sorununu çözmeye çalışıyoruz.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Özerklik vererek mi?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Bunu çözmek sadece iktidarın görevi değildir değerli
arkadaşlar, bu bir sorumluluk meselesidir. 21’inci yüzyılda ülkemizi
uluslararası alanda çok daha üst noktalara taşıyacaksak bu sorunla devam
edemeyiz.
CELAL ADAN
(İstanbul) – Ya, bunu Apo’yla mı taşıyacaksın kardeşim?
OKTAY VURAL
(İzmir) – Teröristbaşının yol haritasıyla sizi ikna etmeyeceklerdi yani!
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Burada bütün partilere, bütün siyasi aktörlere görev
düşmektedir.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Siz niye Hükûmettesiniz?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Meclis içinde olsun, Meclis dışında olsun, her konu
siyasi değildir, her konu parti politikasıyla yaklaşılacak konu değildir.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Ama milliyetçiliği ayaklar altına alıyorsunuz.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Bizim bu konulara bakarken parti politikasının ötesine
geçmemiz lazım, ülkemizin uzun vadeli geleceğini düşünmemiz lazım…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Ülkenin geleceği teröristbaşına teslim edilmez Sayın Bakan.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – …ve bu meseleleri gerimizde bırakmamız lazım. Bu
konuda benim tek yapacağım, bütün partilere destek olmaları için çağrıda
bulunmaktır.
MUHARREM VARLI
(Adana) – Asla, asla, asla…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sizin muhatabınız PKK olmuştur, PKK…
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Ülkemizin temel ilkelerine, temel değerlerine halel
getirmeden, milletimizin geleceği için…
OKTAY VURAL
(İzmir) – PKK’dan medet umuyorsunuz.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – …ülkemizin daha da güçlenmesi için bu sürece destek
verilmesi gerekir.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Türkiye’nin anayasal düzenini PKK’yla müzakere ediyorsunuz.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Bu yaşanan sorunlardan Türkiye içinde yaşayan hiçbir
kimsenin menfaati yok.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Bu, çözüm değildir, barış süreci değildir; PKK’ya teslim olmaktır,
bölücülere teslim olmaktır.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Bunlar, Türkiye’nin dışında olan, Türkiye’nin
güçlenmesini, gelişmesini istemeyenlerin menfaatine olan hususlardır.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Siz ancak bölücülüğü baş üstüne, milliyetçiliği ayaklar altına
alıyorsunuz.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Bizim, ülke içinde, kavga gürültü yapmadan,
birbirimizle temel hedeflerde birleşerek, ülkemizin geleceği için hep birlikte
gayret göstermemiz lazım.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Terör ve bölücülükte biz Türk milletinin yanındayız, bölücülerin ve
terörün yanında değiliz.
BAŞKAN – Sayın
Vural, lütfen… Sayın Bakan cevap veriyor.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Burada, tabii, hiçbirimiz terörün yanında olamayız.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Müzakere ediyorsunuz ya!
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Tam aksine, terörsüz bir ülke, şiddetsiz bir ülke
olması için el birliği ile gayret etmeliyiz. Bütün partilerin de bu sürece
destek vermesi gerektiğine ben yürekten inanıyorum, tabii ki temel
değerlerimizi de hep birlikte gözeterek.
Diğer taraftan,
Ergenekon davası, mahkeme tarafından yapılan değerlendirmeler -savcılığın
iddianamesini kastediyorsunuz zannediyorum, mütalaasını- o konularda bazı
sorular oldu. Devam eden bir hukuki süreç söz konusu. Bir hukuki süreç değişik
aşamalardan oluşur. Bir mahkemede verilen karar vardır, üst mahkemelere her
zaman için herkesin itiraz etme hakları vardır. Nihai karar bütün hukuki süreç
tamamlandıktan sonra ortaya çıkar ve o hukuki süreç içinde herkes elbette hukuk
içinde haklarını aramak durumundadır. Hepimizin, herkesin hukuka ihtiyacı
vardır. Hukuki süreçler tam olarak yaşandıktan sonra çıkan kararlara da
hepimizin elbette saygılı olması lazım. Bunun ötesinde, şu kişi suçludur, bu
kişi suçsuzdur gibi bir değerlendirme yapacak konumda hiçbirimiz değiliz
zannediyorum. Her birimizin kendi özel kanaatleri olabilir, bireysel
düşünceleri olabilir ama bir hukuk devletiyse Türkiye Cumhuriyeti, bu hukuki
süreçler sonucunda çıkan sonuç neyse hepimizin de buna saygı duyması lazım.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) – Türkiye kanun devleti bile değil şu anda!
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Eğer hukuki kuralları beğenmiyorsak, hukukta bazı
eksikler görüyorsak, orada da -sizin de bahsettiğiniz gibi- Meclis olarak
bunları, daha iyi bir hukuki düzen, daha ileri bir demokratik düzen nasıl
oluşur diye onu da ayrıca elbette her zaman tartışmamız lazım.
OKTAY VURAL
(İzmir) – İmralı’daki suçlu değil mi?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Diğer taraftan, Sayın Çalık, SODES projeleri, Doğu
Anadolu Projesi’yle ilgili birtakım düşünceler söyledi; teşekkür ediyorum.
SODES (Sosyal
Destek Projesi) gerçekten bizim önem verdiğimiz bir program. Bakanlık olarak şu
anda 30’dan fazla ilde bunu uyguluyoruz. Programın amacı da hiç kimsenin
kendisini dışlanmış hissetmemesi. Herkesin, her bireyin, engelli olsun, kadın
olsun, genç olsun, göç etmiş olsun, dar gelirli olsun, bütün vatandaşlarımızı
kalkınma süreçlerine dâhil etmek proje bazlı bir şekilde, sivil toplumun da
desteğini alarak. Bunu da başarılı bir şekilde gerçekten uyguluyoruz,
valiliklerimizle koordinasyon içinde önümüzdeki dönem de uygulamaya devam
edeceğiz.
Malatya da bunu en
iyi değerlendiren illerimizden biri. Malatya’da özellikle sivil toplum
kuruluşlarının çok sayıda projeyle destek aldığını biliyorum. Biz minimum yüzde
25 diyoruz. Sivil toplum kuruluşları olsun, bu projelerden faydalanan,
Malatya’da bu rakam yüzde 50’lere ulaşıyor. O açıdan da Malatya’yı tebrik
ediyorum.
Sayın Dinçer bu
ASELSAN’da çalıştırılanlarla ilgili bir soru sordu. Onu ilgili bakanımızın
cevaplaması belki daha doğru olur.
Diğer taraftan,
Sayın Öğüt İstiklal Madalyası sahipleriyle ilgili hususu sordu. Onu ben de bir
araştıracağım inşallah, şu anda detayına hâkim olduğum bir konu değil. Yalnız,
şehit ve gazilerimiz için, biliyorsunuz, haklarını genişletici birtakım adımlar
attık ama İstiklal Madalyası sahiplerinin mirasçılarıyla ilgili durum nedir, o
konuda şu anda detaylı bir bilgiye sahip değilim.
Sayın Akar
ekonomiyle ilgili yine bazı sorular yönlendirdi. Kredi borcundan, çeklerden
bahisle “Başarılı ekonomi bu mu?” diye sordu. Şimdi, Değerli Milletvekilimize
şunu çok açık, net söylemek isterim: Küresel kriz ortamında son üç dört yıldır
sergilediğimiz performans, gerçekten, Avrupa’nın, dünyanın imrenerek baktığı
bir performans. 2010 yılında 9,2 büyümüşüz, 2011 yılında yüzde 8,5 büyüme
sağlamışız, 2012’de de büyümeye devam etmişiz. 2013’te de inşallah, Orta Vadeli
Program’ımızda öngördüğümüz şekilde, en az yüzde 4 bir büyüme bekliyoruz.
Önemli olan, istikrarlı bir şekilde büyümemizi bundan sonra da devam
ettirmektir. İstihdam üreten bir büyüme sağlıyoruz bir taraftan. Başarılı
ekonomi politikalarının en önemli ayaklarından biri istihdamdır. Bazen büyürsünüz
ama yeterince istihdam üretemezsiniz. Yine, son üç dört yıldır, 4 milyonun
üzerinde, Türkiye ekonomisi istihdam üretti. İstihdam dostu bir büyüme
sağladık. Bu da ayrıca, gerçekten, ekonomik başarıyı gösteriyor. Borçlarımızın
yurt içi hasılaya oranı yüzde 36’lar düzeyine indi. Enflasyon tek haneli
rakamlarda, son otuz kırk yılın en düşük düzeyine indi geçen yıl; 6,2 civarında
gerçekleşti. Faizler tek haneli rakamlara indi. Bütün bunlar ekonomik başarının
çok açık ve net göstergeleridir. Bundan sonra da istikrarlı bir şekilde, güven
ortamında ekonomimizi büyütmeye devam edeceğiz inşallah.
Hepinize teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunacağım ancak karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, kabul edilmiştir.
1’inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ VE AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ HÜKÜMETİ ARASINDA
BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASI İLE ANLAŞMAYA İLİŞKİN MEKTUPLARIN VE
ANLAŞMADA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR NOTALARIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞU
HAKKINDA KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 20 Ekim 2010 tarihinde Vaşington’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Bilimsel ve
Teknolojik İşbirliği Anlaşması” ile Anlaşma’ya İlişkin Mektupların ve
Anlaşma’da Değişiklik Yapılmasına Dair Notaların onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Madde üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz isteyen Aykut Erdoğdu, İstanbul Milletvekili.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; uluslararası anlaşmalar
aynı zamanda medeniyetler arasındaki ilişkilerdir ve medeniyetlerin birbirini
güçlendirmesi gerekmektedir, medeniyet paylaşımlarının daha üst bir medeniyette
buluşması gerekmektedir.
Değerli arkadaşlar, bizim Batı
demokrasisinden bazı konularda örnekler almamız gerekiyor. Demokrasinin iki
çeşidi var: Sandık demokrasisi, müzakere demokrasisi. Sandık demokrasisi şudur:
Bir seçim yaparsınız, hele bizim ülkemiz gibi yüzde 10 seçim barajının olduğu
bir ülkede seçim yaparsanız, yüzde 30’la, 35’le, 40’la, 50’yle yüzde 65-70’lik
bir meclis çoğunluğu kazanırsınız ve bu meclis çoğunluğunun gücüyle muhalefeti
her alanda ezersiniz. Komisyonda ezersiniz, araştırma önergelerinde ezersiniz,
kanun çıkarırken ezersiniz ve ondan sonra muhalefete döner dersiniz ki: “Gelin,
biz uzlaşalım, siz kanunlar üzerine konuşmayın.” Bu muhalefet partilerine oy
veren insanların -mesela, bize oy veren 10 milyon civarında insanın, Milliyetçi
Hareket Partisine oy veren insanların, BDP’ye oy veren insanların- bu Mecliste,
hiçbir şekilde, hiçbir koşul altında dilek ve düşüncelerini anlatma şansınız
olmaz. Ve ondan sonra muhalefetin tek şansı vardır, bu kürsüye çıkıp sizlere
derdini anlatmak. Ve bu kürsüye çıkıp derdini anlattığı anda da siz kızarsınız
çünkü evlerinize erken gitmek istiyorsunuz. Biz ise aldığımız 10 milyon oya… Evet,
siz bizden daha çok aldınız ama biz de oy aldık ve bizim onlara karşı bir
sorumluluğumuz var. Elimizdeki tek güç, bu kanun maddeleri üzerine konuşmak.
EMRULLAH İŞLER
(Ankara) – Gelsin o zaman grubunuz canım. 10 kişisiniz yahu, nerede 130 kişi?
Bu sorumluluğu sadece 10 kişi…
AYKUT ERDOĞDU
(Devamla) – Değerli Milletvekili, bakın, işte, bu sayı demokrasisidir.
MUHAMMET BİLAL
MACİT (İstanbul) – Akşam 20 kişi bulamıyorsunuz yoklama için.
AYKUT ERDOĞDU
(Devamla) – Siz de 300 kişisiniz ama salonda sadece 80 kişi var. Bu sayısal nitelikler
üzerine demokrasi tartışması olmaz.
EMRULLAH İŞLER
(Ankara) – O zaman niye karar yeter sayısı istediniz?
BAŞKAN – Sayın
İşler, lütfen müdahil olmayın.
AYKUT ERDOĞDU
(Devamla) – Çünkü, hukukun verdiği hakları kullanmak için sizin gönlünüzü…
ÖZNUR ÇALIK
(Malatya) – Sen kendi grubuna dön bir bak.
AYKUT ERDOĞDU
(Devamla) – Efendim, çok nazik konuşmaya çalışıyorum. Özellikle, bu Mecliste
kadın milletvekillerimize karşı hiçbir zaman nezaketimi bozmadım ama gerçekten
bazen çok üzücü şeyler oluyor.
Sayın Başkan, buna
siz de müdahale ederseniz…
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen…
AYKUT ERDOĞDU
(Devamla) – Bu demokrasi anlayışımızı değiştirdiğimiz takdirde Meclis yavaş
çalışmaz, biz çok daha üst bir medeniyet safhasına geçeriz. Bu medeniyeti de
sadece millî gelir olarak anlatmak istemiyorum. Medeniyet sadece bir millî
gelir seviyesi değildir; medeniyet bir barışık yaşama kültürüdür. Mesela,
hepimiz aynı memleketin çocuklarıyız, aynı toprağın çocuklarıyız. Bu medeniyet,
bizim aramızdaki ilişkilerin biraz daha medeni olması anlamına gelir. Her bir
şeyde kavga eden, her bir tartışmayı sataşma ile halletmeye çalışan bir
demokrasi işte bizim ülkemizi kişi başına gelir olarak 56’ncı sırada, 60’ıncı
sırada, 65’inci sırada bırakır.
Bir de şunu bilgi
olarak size arz etmek istiyorum: “Biz en büyük 17’nci ekonomiyiz.” diyoruz ya
değerli arkadaşlar, ekonomi bilmeyen veya ekonomiye biraz daha uzak arkadaşlar
için tarif edeyim; biz 75 milyonluk bir ülke olduğumuz için en büyük 17’nci
ekonomiyiz. Eğer biz nasıl büyük bir ekonomi olduğumuza bakmak istiyorsak, kişi
başına düşen millî gelir tarafından bakmalıyız. Kişi başına düşen millî gelirde,
birtakım hesap hilelerine rağmen, biz hâlâ 60’ıncı sıralardayız. İşte, bizim
demokrasimiz gelişmiş olsa, biz demokrasimizi biraz daha köklü hâle
getirebilmiş olsak, biz bu sorunları çözebilmiş olsak kişi başına millî gelirde
ilk 20’ye gireriz, bu sayede insanlarımız çok mutlu olur.
Değerli
arkadaşlar, bir uluslararası anlaşmayı konuşuyoruz. Şimdi size bir tablodan
bahsetmek istiyorum, Türkiye'de az bilinen bir tablodan bahsetmek istiyorum.
Bütün uluslarla olan ilişkimizin görüldüğü mali tabloya “uluslararası yatırım
pozisyonu” denir. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası sitesine girdiğinizde
hepinizin ulaşacağı tablo uluslararası yatırım pozisyonudur. Bir ulusun diğer
uluslarla bütün ilişkilerini özet olarak gösteren tabloya “uluslararası yatırım
pozisyonu” denir.
Değerli
arkadaşlar, Sayın Başbakan son bir yıldır sürekli Merkez Bankasındaki 118
milyar dolar rezervden, altından bahsediyor.
ALİ AYDINLIOĞLU
(Balıkesir) – 125…
AYKUT ERDOĞDU
(Devamla) – Son 125 olduysa bilmiyorum ama Merkez Bankasından son aldığım
tabloda 119 milyar dolar gözüküyor bu.
Değerli
arkadaşlar, burada bazı eleştirilerimize sayın bakanlar çıkıp diyor ki: “Siz o
altınlara mı göz diktiniz?” “Bu altınları size yedirmeyiz.” Tarzı, çok gereksiz
de bu bilgiyi kullandırdıkları oluyor. Şimdi, Sayın Kalkınma Bakanı orada.
Değerli
arkadaşlar, evet, bizim Merkez Bankasında 119 milyar dolar dövizimiz vardır.
Evet, Sayın Başbakan haklıdır, rezerv varlıklarımız 2002 yılı itibarıyla da
yaklaşık 28 milyar dolar civarındadır. Bu bilgi doğrudur ama bu bilgi eksiktir.
Çünkü, bu rezerv varlıklar dâhil bütün varlıklarımızı toplayıp “varlıklar” diye
bir başlık açıyoruz. Bizim bu varlıklarımız 2012 yılının Ağustos ayı itibarıyla
214 milyar dolardır. Yani, bu ülkedeki kamu, özel, herkesin varlıklarını diğer
uluslarla karşılaştırdığınızda, baktığınızda 214 milyar 261 milyon
dolardır.
Değerli
arkadaşlar, bir de bunun karşılığında yükümlülüklerimiz var. Yükümlülüklerimiz
de bütün ulusumuzun dünyanın bütün uluslarına olan yükümlülükleridir. Bu
yükümlülükler, Aralık 2012 itibarıyla da 627 milyar 258 milyon dolardır değerli
arkadaşlar. Arada, yaklaşık 400 küsur milyar dolarlık bizim diğer uluslara net
yükümlülüğümüz var. 412 milyar 997 milyon dolar bizim diğer uluslara net
yükümlülüğümüz var değerli arkadaşlar.
Şimdi, gelelim
referans olarak gösterilen 2002 yılına -hani kriz çok kötü vurmuştu, hani her
şey çok kötüydü ve siz daha iyi hâle getirmiştiniz ya- 2002 yılı itibarıyla
bizim varlıklarımız 62 milyar dolar, yükümlülüklerimiz 147 milyar dolar, net
yükümlülüğümüz yani diğer uluslara 85 milyar borcumuz varken, 2012 yılı
itibarıyla bu rakam 412 milyar dolardır.
Şimdi, Sayın
Başbakan çıkıp bunu anlattığında, büyük bir medya gücü olduğu için, medya
üzerinde büyük bir baskı olduğu için, Sayın Başbakanın söylediği bu şeyi,
Merkez Bankasında bizim 119 milyar dövizimiz olduğunu herkes bilecek ama hiç
kimse şunu bilmeyecek: Bu ulusun dünyanın uluslarına 640 milyar dolar borcu
vardır. (CHP sıralarından alkışlar) Ekonomi yönetimi de bu 640 milyar dolar
borcun kapanmasının çok zor olduğunu bildiği için… Çünkü şöyle bir sorunla
karşı karşıyayız: Eskiden, biz, büyümemizi düşürerek cari açık rakamımızı
düşürüyorduk, hatta fazlaya geçebiliyorduk. Bugün, büyümemizi 2,5 puana
düşürmemize rağmen, 50 milyar doların altına cari açığımızı düşüremiyoruz. Bu
durum karşısında Hükûmetin bulduğu çözüm nedir? Yurt dışından fon getirmek.
Peki, yurt dışından fon getirebilmeniz için sizin özel sektörde bir alanınız
kaldı mı? Hayır, kalmadı. Bu aşamadan sonra çıkan kanun nedir? Yabancılara
toprak satışıdır. Topraklarımız satılmaktadır değerli arkadaşlar. Devlet
Demiryolları “serbestleştirme” adı altında satılmaktadır. Postanelerimiz
satılmaktadır.
Bu 640 milyar dolarlık yükümlülük
hepimizin başını çok belaya sokacak. Şimdi, Hükûmete sorarsanız diyecek ki: “O
tarihteki millî gelir şuydu, bu tarihteki millî gelir şu olacak.” Bakın, bu
borç rakamlarını değiştirme şansınız yok ama millî gelir hesaplarıyla oynama
şansı var -ki oynandı- artı, gelecekte, yani büyümenizi düşürmenize rağmen,
yani millî gelirinizi düşürmenize rağmen borcunuzu düşüremiyorsunuz. Bu, karanlık
bir tablo, iktidarla birlikte, iktidar, muhalefet, hepimizin üzerinde düşünmesi
gereken bir tablo. Siz ekonomide pembe tablolar çiziyorsunuz ama şu, ne yazık
ki partimin de benim de kişisel olarak korkumdur: Çok ağır bir krizin eşiğinde,
sadece kamu mallarının gelecekteki gelirlerini nakde çevirerek bu karanlık tablodan
kurtulmaya çalışıyorsunuz. Bu, hepimizi felakete götürebilir. Yirmi beş yıllık
hastane gelirlerini satıp bugüne getirebilirsiniz, Devlet Demiryollarını satıp
para getirebilirsiniz ama bu varlıklar bir gün bitecek, başımız çok büyük belaya
girebilir diyorum.
Ben hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Başka söz talebi
yok.
Madde üzerinde
soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın Ağbaba? Yok.
Sayın Öğüt…
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT
(İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
bildiğiniz gibi, Suriye iç savaşından dolayı Türkiye’ye yoğun bir şekilde göç
olmaktadır. Bu göçmenlerin bir kısmı sığınma kamplarındadır, bir kısmı ise
yurdun belli bölgelerine yerleştirilmektedir. Bu konuyla ilgili, belli bölgelerde
yığılma yapıldığı söylentisi vardır. Bu doğru mudur?
Ayrıca, bu
Suriyeli göçmenlere oy hakkı verildiği doğru mudur? Bu, bazı beldelerde seçim
sonuçlarını ciddi şekilde etkileyecektir. Bu konuda bir fikriniz var mı? Onu
sormak isterim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Erdoğdu…
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Sayın Bakan, bildiğim kadarıyla siz Devlet Planlama Teşkilatı
kökenli, bürokrasiden gelen bir siyasetçisiniz. Devlet Planlama Teşkilatı,
Hazine Müsteşarlığı, Maliye Bakanlığı… Bu devletin köklerini oluşturan,
bürokraside devletin bütün kurumlarına adam yetiştiren önemli kurumlardan
biriydi bu Devlet Planlama Teşkilatı. Bir kanunla kurumlar yok edildi ve
hepimiz biliyoruz ki, bürokrasiden gelen bütün arkadaşlarımız da bunu bilir ki
devlette bir kültür yaratmak, bir kurum yaratmak çok ciddi bir emek, kaynak ve
zaman ister. Bu kanun hükmünde kararnameyle DPT yok edilirken sizin tavrınız ne
oldu?
Bir de bizlerin
zamanında, Hazine uzmanları, DPT uzmanları, Dış Ticaret uzmanları mesleğe
tarafsız sınavlarla alınan, özel yetiştirilen, ücretleriyle, kariyerleriyle
özel olarak ilgi gösterilen ve devleti götürmesi beklenen beyin takımıydı.
Bugün, ben baktığımda, bu uzmanların hâlini içler acısı görüyorum. Bu konuda
Hükûmetin planı nedir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Bakan,
buyurun.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Suriye’den gelen
göçmenler konusu, tabii, bu bizim oluşturduğumuz bir sorun değil, muhatap
olduğumuz, karşı karşıya kaldığımız bir mesele, en kısa zamanda da çözülmesini
ve bu sorunun ortadan kalkmasını hepimiz temenni ederiz, hem gelen
misafirlerimizin vatanlarına geri dönmeleri, insani olarak yaşamlarını
sürdürmeleri açısından hem de ülkemizin daha rahata kavuşması bakımından. Fakat,
bu sorun devam ettiği sürece de elbette komşumuza tarihî görevimizi de ifa
etmek durumundayız.
Ama, bir taraftan
oy hakkı konusunu ifade ettiniz, vatandaşımız olmayan bir kimsenin oy
kullanması söz konusu değil. Yani bu bilgi nereden bilmiyorum ama eğer bütün
diğer ülkelerden olduğu gibi, Suriyeli herhangi bir kişi de vatandaşlık hakkı
kazanırsa elbette vatandaşlığın tüm haklarına, oy kullanma hakkına sahip
olabilir, böyle bir hakkı kazanmadığı sürece oy kullanması elbette söz konusu
olamaz.
Sayın Erdoğdu
DPT’yle ilgili bir soru sordu. Benim de gerçekten mensubu bulunmaktan, on sekiz
yıl boyunca çalışmaktan büyük onur duyduğum bir kurumdur Devlet Planlama
Teşkilatı. Çok sayıda insan yetiştirmiştir dediğiniz gibi, sadece bir görev ifa
etmemiş, aynı zamanda kamuya olsun, siyaset kurumuna olsun, bürokrasiye olsun
epeyce insan yetiştirmiş bir kurumdur ve bunun en az sizin kadar ben de
bilincindeyim ve bir Bakan olarak da doğrusu bu misyonunu devam ettirmesi için
elimden gelen gayreti sarf ediyorum.
Biz de uzman
yardımcısı olarak aldığımız kişilere gerçekten çok sıkı bir sınav uygularız. Üç
yıl boyunca ciddi bir hazırlık evresi geçirirler. Bir tez hazırlattırırız,
ciddi bir uzmanlık tezi hazırlarlar ve ondan sonra uzmanlığa geçiş yaparlar, oldukça
meşakkatli bir süreçten geçerler. Aynı geleneği devam ettiriyoruz, hiçbir
şekilde bundan geri adım atmıyoruz.
Bu uzmanlık
kültürü gerçekten önemli. Son düzenlemelerle aslında, sadece DPT’de değil bütün
kamuda bunu gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Biliyorsunuz bu uzmanlık kavramı,
1960’lı yıllarda Devlet Planlama Teşkilatıyla bizim bürokrasimize girmiş bir
kavram. Şu anda, işte bu kavramı bütün kurumlara yaymaya çalışıyoruz. Sadece
Hazinede, sadece Maliyede, DPT’de -eski adıyla- olmasın, bütün bakanlıklarımızda
kurmay kadroya ihtiyacımız var. Politika belirleyen, dünyayı takip eden,
bakanlığın konusunda gerçekten birikim oluşturan, analiz yapabilen insanlara
bütün bakanlıklarda ihtiyacımız var. Aslında, son dönemlerde bunu yapmaya
çalışıyoruz ama bir taraftan da Kalkınma Bakanlığı olarak aynı geleneği güçlü
bir şekilde devam ettiriyoruz. Ondan hiçbir tereddüdünüz olmasın.
Devlet Planlama
Teşkilatının temel misyonu ülkenin kalkınmasıydı, kanununa da baktığınız zaman
ekonomik, sosyal, kültürel kalkınma konusunda hükûmete müşavirlik yapmaktı. Bir
anlamda, misyonu kurumun adı hâline gelmiş oldu. Misyonu zaten kalkınmaydı,
Kalkınma Bakanlığına dönüşmüş olmakla o eski yapısından hiçbir şeyini
kaybetmediği gibi üzerine ilave birtakım unsurlar da geldi. Neler geldi? Birincisi,
yeni bir genel müdürlük kurduk; Yatırım Programlama, İzleme ve Değerlendirme
Genel Müdürlüğü. Bu izleme ve değerlendirme fonksiyonu, bizim bürokraside
maalesef çok sağlam geleneği olan bir işlev değil. Bunu güçlendirmeye
çalışıyoruz. Bir taraftan da Kalkınma Araştırmaları Merkezi oluşturduk. Daha
analitik, daha uzun vadeli çalışmalar için böyle bir merkez ilave ettik
Bakanlığımıza. Bunun dışında, diğer birimlerimiz olduğu gibi devam ediyorlar.
Ayrıca, kalkınma ajansları dediğimiz yapıları da tabii koordine etmeye
çalışıyoruz bir taraftan, onlarla ilgili çalışmalar yürütüyoruz.
BAŞKAN – Sayın
Bakan, teşekkür ediyoruz. Sorular var alacağımız.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Peki, teşekkür ediyorum, sağ olun.
BAŞKAN – Sayın
Dinçer, buyurun.
CELAL DİNÇER
(İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım,
biraz evvelki arkadaşımın sorusuna, Kadir Gökmen Öğüt’ün sorusuna “Suriye’den
gelen vatandaşlarımıza mecburiyet karşısında yardım yapıyoruz.” demiştiniz.
Göçmenlere yapılan yardımı uluslararası anlaşmalar açısından olumlu buluyoruz.
Ancak, Suriye’deki iç savaşın daha da uzamasına yol açacak, bu savaşın
uzamasına yol açacak şekilde, orada savaşanlara da mecburiyet karşısında silah
yardımı yapıyor musunuz? Silah yardımını da mı mecburiyet karşısında
yapıyorsunuz veya yapıyor musunuz?
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Buyurun Sayın
Bakan.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Sayın Başkanım, bakın, bu Suriye meselesi de
uluslararası bir mesele. Burada, Meclisimizde ülkemizi zan altında bırakacak,
uluslararası alanda ülkemizi sanki hukuk dışı işler yapıyormuş gibi konuma
itecek söylemlerin çok doğru olmadığını düşünüyorum ben doğrusu. Bir şey
diyemem, siz özgürsünüz, istediğiniz düşünceyi de söyleyebilirsiniz fakat
Türkiye Cumhuriyeti uluslararası hukuka bağlı, Birleşmiş Milletlerin saygın bir
üyesidir, uluslararası hukuk çerçevesinde hareket etmektedir; ayrıca, kendi
kültürel, tarihî misyonuna, insani değerlerine uygun bir şekilde, komşusunda
olup bitenlere kayıtsız kalmayan bir tavır içindedir. Tarihî dönemlerdir
bunlar. Bu tarihî dönemlerde yaptıklarınız nesiller boyu hatırlanır,
hafızalarda kalır. Dolayısıyla, biz, uluslararası hukuka ve insani duruşumuza
uygun bir politika izliyoruz. Bunun dışında, hukuka aykırı herhangi bir
hadisenin içinde Türkiye Cumhuriyeti devleti yer almamaktadır.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
İki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Amerika Birleşik Devletleri
Hükümeti Arasında Bilimsel ve Teknolojik İşbirliği Anlaşması ile Anlaşmaya
İlişkin Mektupların ve Anlaşmada Değişiklik Yapılmasına Dair Notaların
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
“Kullanılan oy sayısı |
: |
219 |
|
|
||
Kabul |
: |
217 |
|
|
||
Ret |
: |
2 |
|
|||
|
Kâtip Üye Bayram Özçelik Burdur |
Kâtip Üye Mine Lök Beyaz Diyarbakır” |
||||
Böylece tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
6’ncı sıraya
alınan Stratejik Deniz Taşımacılığı Taahhütlerine İlişkin Çok Uluslu Uygulama
Düzenlemesine Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
6.-
Stratejik Deniz Taşımacılığı Taahhütlerine İlişkin Çok Uluslu Uygulama Düzenlemesine
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/602) (S. Sayısı: 325)(xx)
BAŞKAN – Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu
325 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde söz isteyen? Yok.
Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
1’inci maddeyi
okutuyorum:
STRATEJİK DENİZ TAŞIMACILIĞI TAAHHÜTLERİNE
İLİŞKİN ÇOK ULUSLU UYGULAMA DÜZENLEMESİNE KATILMAMIZIN UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR
KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) Kanada,
Danimarka, Almanya, Macaristan, Hollanda, Norveç, Slovenya, Büyük Britanya ve
Kuzey İrlanda arasında “Stratejik Deniz Taşımacılığı Taahhütlerine İlişkin Çok
Uluslu Uygulama Düzenlemesi”ne katılmamız uygun bulunmuştur.
BAŞKAN –
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN –
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1)
Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN –
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
İki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Stratejik Deniz Taşımacılığı
Taahhütlerine İlişkin Çok Uluslu Uygulama Düzenlemesine Katılmamızın Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
“ Kullanılan oy
sayısı |
: |
228 |
|
||
Kabul |
: |
228 (X) |
|
||
|
Kâtip Üye Bayram Özçelik Burdur |
Kâtip Üye Mine Lök Beyaz Diyarbakır” |
|||
Böylece tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
7’nci sıraya
alınan, Federal Almanya Cumhuriyeti Federal Savunma Bakanlığı, Fransa
Cumhuriyeti Savunma Bakanı ve Türkiye Cumhuriyeti Milli Savunma Bakanlığı
Arasında İmzalanan COBRA Topçu Tespit Radarı 2013-2015 Arası Hizmet Desteği ile
İlgili Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
7.- Federal
Almanya Cumhuriyeti Federal Savunma Bakanlığı, Fransa Cumhuriyeti Savunma
Bakanı ve Türkiye Cumhuriyeti Milli Savunma Bakanlığı Arasında İmzalanan COBRA
Topçu Tespit Radarı 2013-2015 Arası Hizmet Desteği ile İlgili Mutabakat
Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/739) (S. Sayısı: 424)(XX)
BAŞKAN – Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu
424 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde söz isteyen? Yok.
Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
BAŞKAN – 1’inci
maddeyi okutuyorum:
FEDERAL ALMANYA CUMHURİYETİ
FEDERAL SAVUNMA BAKANLIĞI, FRANSA CUMHURİYETİ SAVUNMA BAKANI VE TÜRKİYE
CUMHURİYETİ MİLLİ SAVUNMA BAKANLIĞI ARASINDA İMZALANAN COBRA TOPÇU TESPİT
RADARI 2013-2015 ARASI HİZMET DESTEĞİ İLE İLGİLİ MUTABAKAT MUHTIRASININ
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
Madde 1- (1)
Hükümetimiz adına 10 Ağustos 2012 tarihinde Ankara'da imzalanan "Federal
Almanya Cumhuriyeti Federal Savunma Bakanlığı, Fransa Cumhuriyeti Savunma Bakanı
ve Türkiye Cumhuriyeti Milli Savunma Bakanlığı Arasında İmzalanan COBRA Topçu
Tespit Radarı 2013-2015 Arası Hizmet Desteği ile İlgili Mutabakat
Muhtırası"nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
2’nci maddeyi okutuyorum:
Madde 2- (1) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
3’üncü maddeyi okutuyorum:
Madde 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı.)
BAŞKAN - Federal
Almanya Cumhuriyeti Federal Savunma Bakanlığı, Fransa Cumhuriyeti Savunma
Bakanı ve Türkiye Cumhuriyeti Milli Savunma Bakanlığı Arasında İmzalanan COBRA
Topçu Tespit Radarı 2013-2015 Arası Hizmet Desteği ile İlgili Mutabakat
Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama
sonucu:
“Kullanılan oy sayısı : 231
Kabul : 231(x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Bayram
Özçelik Mine
Lök Beyaz
Burdur Diyarbakır”
Böylece tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
8’inci sıraya alınan,
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Somali Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Teknik
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
8.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Somali Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Teknik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/364) (S. Sayısı: 107)(xx)
BAŞKAN – Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu 107
sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde söz isteyen? Yok.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1’inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE SOMALİ CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA TEKNİK İŞBİRLİĞİ
ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 17 Nisan
2009 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Somali
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Teknik İşbirliği Anlaşması”nın onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN – Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
MADDE 2- (1) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
BAŞKAN – Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için bir dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Somali Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Teknik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama
sonucu:
“Kullanılan oy sayısı |
: |
227 |
|
|
Kabul |
|
: |
227 |
|
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Bayram
Özçelik Mine
Lök Beyaz
Burdur Diyarbakır”
Böylece tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
9’uncu sıraya alınan, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Moritanya İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık
ve Tıp Bilimleri Alanlarında İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine başlayacağız.
9.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Moritanya İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık
ve Tıp Bilimleri Alanlarında İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/599) (S.
Sayısı: 292)(xx)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu 292 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz isteyen Aytuğ Atıcı, Mersin Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AYTUĞ ATICI (Mersin) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Moritanya İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık
ve Tıp Bilimleri Alanlarında İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu anlaşma üzerinde söz almamın iki nedeni var; bir tanesi:
Dışişleri Komisyonunda bu tasarı görüşülürken karşı görüş yazısı yazmış idik.
Bu karşı görüş yazısı defalarca yazıldığı hâlde, pek çok kanun tasarısında yer
aldığı hâlde, Hükûmet bizim görüşlerimizi dikkate almadan aynı hatayı yapmaya
devam ediyor. Nedir bu hata? Bu hata şudur: Anlaşmanın 2’nci maddesinin (d)
fıkrasında diyor ki: “Sağlık ve tıp bilimleri alanlarında karşılıklı mutabakat
ile belirlenecek diğer şekillerde işbirliği.” Yani, bir kanun tasarısı
hazırlanıyor, bu kanun tasarısıyla Moritanya ile Türkiye arasında ne gibi iş
birliği yapılacağı yazılıyor, madde madde yazılıyor, sonra da “Her iki taraf
karşılıklı olarak anlaşırsa istediği her türlü mutabakatı yapar.” deniliyor. Değerli
arkadaşlar, bu durum mantığa da aykırıdır, siyasi etiğe de aykırıdır. Bu durum,
defalarca söylendiği hâlde Hükûmet tarafından dikkate alınmamıştır. Bu yüzden,
biz, anlaşmanın geneline, ruhuna, mantığına karşı olmamakla beraber, içinde
böyle bir madde, böyle gereksiz bir madde, böyle tehlikeli bir madde olduğu
için bu tasarıya net olarak karşı çıkmaktayız. Birincisi bu.
İkinci karşı çıkış
nedenimiz de şudur: Şimdi, bir ülkeyle herhangi bir anlaşma yaptığınız zaman,
karşılıklı iş birliği anlaşması yaptığınız zaman şöyle bir anlam çıkar ortaya:
Ya biz sağlık açısından çok ilerideyizdir, Moritanya’ya bir şey vereceğiz ya
Moritanya çok iyidir, bize bir şey verecek veya her iki ülke karşılıklı olarak
birbirine bir şeyler verecek. E, Moritanya’yı biliyoruz, ağırlıklı olarak bizim
ülkemizin Moritanya’ya destek olacağı aşikâr. E, peki, şimdi, acaba biz sağlık
açısından neler yaptık ki Moritanya’ya ne vereceğiz? Yani, biz Moritanya’ya
diyeceğiz ki: “Biz sağlıkta çok iyi şeyler yaptık, bizi örnek alın, siz de aynı
şeyleri yapın. Gelin, iş birliği yapalım, biz size yaptıklarımızı anlatalım,
siz de gidin Moritanya’da bunları uygulayın.” Yazık değil mi Moritanya’ya?
Şimdi, ne
diyeceksiniz Moritanya’ya? “Bizim Başbakanımız ve Sağlık Bakanımız her fırsatta
hekimleri aşağılıyor, her fırsatta hekimleri ve sağlık çalışanlarını hor
görüyor. Başbakan bunları hor gördükçe milletvekillerimiz alkışlıyor. Demek ki
iyi işler yapıyormuş, siz de Moritanya’da bunu böyle yapın.” mı diyeceksiniz?
Siz Moritanya’ya
“Biz tıp eğitiminde nitelikten vazgeçtik çünkü çok doktora ihtiyacımız var. Adı
doktor olsun, elinde diploma olsun; nitelik önemli değil, biz niceliğe baktık
ve sağlıkta çağ atladık. Ey Moritanya, sen de aynı şeyi yap, tıpta niteliğe
değil, niceliğe önem ver.” mi diyeceksiniz?
Moritanya’ya “Biz
sağlık alanında çok iyiyiz. Bir saat içerisinde doçent yaptığımız insanları,
süresi dolduktan sonra, bir tıp öğrencisinin karşısına çıkıp ders anlatmadan
bir gecede profesör yapıverdik, çok memnun oldu herkes. Siz de aynısını yapın.”
mı diyeceksiniz?
Siz kalkıp
Moritanya’ya “Biz tıp fakültesi hastanelerini Sağlık Bakanlığına bağlamaya
karar verdik. Hatta, Marmara’da bunun örneğini yaptık, çok mutlu olduk. Artık
tıp fakültesi hastaneleri özerk değildir, artık burada eğitim peşinde değil,
para peşinde koşmak zorunda kalan doktorlar var. Ne kadar kelle, ne kadar hasta
o kadar para mantığıyla iş yapıyoruz, çok mutluyuz. Siz de Moritanya’da böyle
yapın.” mı diyeceksiniz?
MUHAMMET BİLAL
MACİT (İstanbul) – Moritanya’yı gördün mü?
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Siz Moritanya’ya “Bizim hekimlerimizin maaş güvencesi yok, o yüzden
istediğimiz gibi oynuyoruz, siz de onlarla oynayın.” mı diyeceksiniz?
Değerli
arkadaşlar, sevgili milletvekilleri; bakın, sataşmanın da bir adabı var.
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Bir şey demedi ki, “Moritanya’yı gördün mü?” dedi.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Sataşmanın da bir adabı var. Adam gibi sataşın, adam gibi cevap
vereyim. Ama, bakacağım, söylediğiniz laf laf değilse, söyleyen de adam değilse
cevap vermeyeceğim. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
ÖZNUR ÇALIK
(Malatya) – Moritanya’daki anne ve bebek ölüm oranlarına bir bakın.
MUHAMMET BİLAL
MACİT (İstanbul) – Gördün mü Moritanya’yı?
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Siz işinize bakın, adam gibi sataşın, ben de adam gibi cevap
vereyim. Sataşmak bir maharettir, sataşmak bir sanattır.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Adam gibi konuşun, tamam, Genel Kurul dinlesin.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Öyle laf ebeliği yaparak iş yapılmaz. Adam gibi sataşın ben de size
cevap vereyim. Yirmi dakikam var, hiçbir şey anlatmayıp sizinle sohbet
edebilirim veya güzel güzel anlatırım siz de sağlığı ne hâle getirdiğinize bir
de bizim penceremizden bakarsınız.
MUHAMMET BİLAL
MACİT (İstanbul) – Moritanya’yı gördün mü sen, böyle konuşuyorsun?
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Sen gördün mü?
MUHAMMET BİLAL
MACİT (İstanbul) – Gördüm, geçen hafta oradaydım. Görsen böyle konuşmazsın.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Güzel. O zaman, bundan sonra, AKP Grubu adına, delikanlıysan söz
al, çık gel, burada Moritanya’yı anlat, ben de öğrenmiş olayım. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
ÖZNUR ÇALIK
(Malatya) – Moritanya’da kadınların doğum yaptığı masa böyle bir masa.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen ama!
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Çok komik oluyorsunuz, çok. Çok komik oluyorsunuz.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) – Hiç de komik değiliz.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Ben size sağlığı Türkiye’de ne hâle getirdiğinizi anlatmaya
çalışıyorum. Bunu da ne Moritanya’ya ne Libya’ya ne başka bir yere transfer
etmeyin; bizim halkımız yeterince ızdırap çekti, bizim hekimlerimiz sizin
yüzünüzden öldürülüyor, bizim hekimlerimiz sizin yüzünüzden intihar ediyor
diyorum…
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Başınıza taş düşse bizden bileceksiniz ha!
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – …siz bana Moritanya resimleri gösteriyorsunuz. Sizden de beklenen
budur, başka ne yapacaksınız!
MUHAMMET BİLAL
MACİT (İstanbul) – Senden de beklenen onları görmemezlikten gelmektir.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Ben görmemezlikten gelmiyorum, ben sağlığı ne hâle getirdiğinizi
anlatıyorum. Daha iyi bir durumunuz varsa bakın, burada daha grubunuz adına
yirmi dakika konuşabilirsiniz, üç madde var, çıkıp konuşursunuz; oradan öyle
konuşmakla bu iş olmuyor.
ŞUAY ALPAY
(Elâzığ) – Vatandaş sizin gibi düşünmüyor ama. Vatandaşa soracaksın onu.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Şimdi, siz burada on bir yıllık iktidarınız döneminde canını dişine
takarak çalışan bir hekimi emekli olduktan sonra yoksulluk sınırının altında
1.600 lira para almaya mahkûm edeceksiniz, sonra gidip Moritanya’ya “Bunu siz
de yapın.” diyeceksiniz. Siz burada aile hekimliği sistemi getirerek, bütün
hekimleri güvencesiz çalışmaya mecbur bırakarak hekimlerin iş güvenliğini
ortadan kaldıracaksınız, sonra böbürlenerek Moritanya’ya “Biz iyi işler
yaptık.” diyeceksiniz. Siz, her fırsatta, size karşı çıkan, size diklenen
hekimlere geçici görevlerle cezalar vereceksiniz, hekime muayene olan hasta
kontrole geldiğinde başka bir hekim görecek bu yüzden, sonra diyeceksiniz ki
Moritanya’ya: “Biz çok iyi şeyler yaptık, siz de aynısını yapın.”
ÖZNUR ÇALIK
(Malatya) – Biz demiyoruz, bu sağlıktaki iş birliğini onlar istiyorlar beyefendi.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Sayın Milletvekili, sağlıktaki iş birliğini onlar istesinler. Onlar
zannediyorlar ki iyi işler yapıyorsunuz. Ben de onlarla muhatap olamayacağıma
göre sizlerle muhatap oluyorum, bari bu anlaşmayı geçirmeyin de onlara eziyet
etmeyin diyorum.
VELİ AĞBABA
(Malatya) – Moritanyalılara kıymayın!
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Yeterince, halkımıza, hekimlerimize eziyet ettiniz, bir de onlara
etmeyin diyorum.
ÖZNUR ÇALIK
(Malatya) – İstanbul’dan Moritanya’ya uçak var, gidebilirsiniz.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Onlar elbette böyle bir anlaşma isteyebilirler, elbette bizden
öğrenecekleri şeyler olduğunu düşünebilirler. Ha, bir şey öğretecekseniz de
bunları öğretmeyin bari. Yani, öğreteceğiniz iyi şeyler olabilir belki, ben
bilmiyorum, varsa çıkarsınız, söylersiniz ama hiç olmazsa bu saydıklarımı
Moritanya’yla paylaşmayın, hiç olmazsa onların başını yakmayın. Varsa
öğreteceğiniz bir şeyler, Değerli Milletvekili, yirmi dakikalık konuşmanız var,
çıkın, konuşun.
Şimdi, siz bu
ülkede hekimin hastasına reçete verdikten sonra bu reçeteyi alamadığını
bileceksiniz, katkı ve katılım payları yüzünden mağdur olduğunu bileceksiniz,
sonra diyeceksiniz ki: “Biz çok güzel bir dönüşüm programı yaptık sağlıkta.”
“Eee?” “Gelin, siz de bunu yapın.” diyeceksiniz. Merakla size soracaklar, “Ne
yaptınız?” diyecekler. Diyeceksiniz ki: “Valla sosyal devlet anlayışıyla sağlık
hizmeti olmaz…”
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) – Sekiz ay sonraya gün veriliyordu, insanlar ilaç bulamıyordu.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Şimdi, ben her zaman söylüyorum: Delikanlıysanız çıkar,
konuşursunuz veya… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, ne yapalım yani? Muhalefete hiç söz vermeyelim mi,
konuşturmayalım mı? Lütfen…
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Sayın Başkanım, bırakın konuşsunlar ya. Garibanlar iki çift laf
edecekler, ben de cevabını vereceğim.
Çıkar burada
konuşursunuz, ben de size cevap veririm. Ha, ayrıca bilgilenmek istiyorsanız da
ben odanıza gelirim, size bilgiler veririm ama öyle sırıtarak bu iş olmaz Sayın
Milletvekili.
Şimdi, siz bu...
HÜSEYİN BÜRGE
(İstanbul) – Cık, cık, cık...
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – “Cık, cık”lamayın. Yani orada nasıl baktığını görün, öyle konuşun.
Yakışırsa eğer yakışsın, yakışmıyorsa kendisi bilir.
Şimdi, siz
kalkacaksanız, Sağlıkta Dönüşüm Programı diye bir program uygulayacaksınız,
vatandaşa diyeceksiniz ki: “Vatandaşım, telefon et, randevu vereceğiz.”
Vatandaş da buna inanacak ve telefonla randevu almaya başladığında bir de
bakacak ki, telefonla bile randevu alırken bir ücret ödüyor ve bundan gariban
vatandaşın haberi olmayacak, siz de burada sağlıkta çok iyi şeyler yaptık, bunu
ihraç edelim diyeceksiniz. Sonra, bu vatandaşımız herhangi bir polikliniğe
gittiğinde her muayene başına 5 lira para ödeyecek.
Hadi, bunlar
yalansa çıkın, delikanlıca bunları söyleyin. Telefonda para alıyor musunuz,
almıyor musunuz? Muayene edilen hasta 5 lira para ödüyor mu, ödemiyor mu? Yani
ben bunları uydurmuyorum. Çıkın, deyin ki: “Ödemiyor.” Ben de elinizi öpeyim
arkadaşlar. Ben yaptıklarınızı size anlatıyorum. Sizin yaptıklarınızı, hiç
olmazsa başkalarına örnek olmasın diye anlatıyorum.
Sonra, vatandaş
bakacak ki 5 lira para vermek zor geliyor her defasında, “Ben acile gideyim.”
diyecek. Hani dediniz ya “Acil ücretsiz.” diye. Evet, insani anlamda acil
ücretsiz. Vatandaş karnım ağrıyor, acaba apandisit miyim yoksa gaz sancısı mı
çekiyorum diye endişeyle acile gidecek, doktor muayene edecek ve diyecek ki
vatandaşa: “Sen de gaz var. Bu acil bir durum değildir.” “Allah razı olsun
doktor bey, doktor hanım.” diyecek vatandaş, gidecek ama vatandaşın arkasından
doktor “yeşil alan” diye bir düğmeye tıklayacak ve bu vatandaş, ne zaman
eczaneye giderse gitsin -aranızda eczacılar da var, çıksınlar, “Hayır.”
desinler- o gaz sancısı dolayısıyla acile başvurduğu için 5 lira ödeyecek çünkü
doktor onun acil olmadığını bildi ama nasıl bildi? Muayene ederek, tahlil
yaparak bildi. Vatandaş... Hepinize soruyorum: Sizler, sağlıkçı olmayan
milletvekilleri, karnınız ağrıdığı zaman böbrek taşı mı, gaz sancısı mı,
apandisit mi nereden bileceksiniz? Bilemezsiniz, bilmeniz de beklenmez zaten,
gidersiniz muayene olursunuz eğer gaz sancısıysa tık 5 lira para ödersiniz.
Bunları Moritanya’ya yapmayın, günahtır, yazıktır.
Sonra, diyelim ki
poliklinikte muayene oldu, reçete aldı, üzerine bir 3 lira daha isteyeceksiniz.
Bakın, bunu Sayın Sağlık Bakanınız yaptı, hepiniz burada onayladınız,
Başbakanınız izin verdi.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Haberleri yok, onlara doktor bedava.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – 3 lirayı da alacaksınız. Eğer doktor kazara 3 kalemden fazla ilaç
yazarsa kalem başına 1 lira da ek para alacaksınız. Bakın, Moritanya’ya neler
öğretiyorsunuz. Sonra, vatandaş eczaneye gidecek, eczacı diyecek ki: “Bir
dakika, devlet bu ilacı ödemiyor.” ve siz cebinizden ödeyeceksiniz vatandaş
olarak. Ondan sonra diyeceksiniz ki: “Bizim sağlık sistemimiz çok güzeldir,
bizim sağlık sistemimiz iyidir, biz bunu Moritanya’ya da gösteririz; efendim
başka ülkelere de.”
Bakın, yatan
hastalardan bahsetmedim. Yatan hastalardan ayrıca “otelcilik hizmeti” adı
altında, ayrıca “öncelikli tetkik” adı altında veyahut da -özel öncelikli, işte
birazdan getireceksiniz, tekrar birkaç gün sonra Tam Gün Yasası’nı delerek-
“özel muayene” adı altında bir sürü para isteyeceksiniz, sonra diyeceksiniz ki:
“Yahu, biz çok iyiyiz, Moritanya bizi örnek alsın.” Bakın, eczanede daha önce
ödenen yüzde 10, yüzde 20 katılım paylarından bahsetmiyorum, onlar çok eskiden
vardı, sizin eseriniz değil. Yani, sizi, sizin yapmadığınız bir şeyle itham
etmiyorum. Ben otuz yıldır sağlığın içindeyim. Emeklinin ödediği o yüzde 10,
yüzde 20 sizin işiniz değil. O zaten vardı, onu söylemiyorum ama siz onun
ötesinde saydığım bu sekiz noktayı getirdiniz ve sekiz ayrı noktadan,
polikliniğe başvuran hastadan siz para alıyorsunuz. Bunu Moritanya’ya yapmayın.
Bakın…
ÖZNUR ÇALIK
(Malatya) – Moritanya’daki ilaç soğuk zincirinden haberiniz var mı?
VELİ AĞBABA
(Malatya) – Profesör, üniversite hocası Sayın Atıcı.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Herkes profesör oluyor bugün Türkiye’de Allah
aşkına.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Öğrenci okutuyor… Öğrenci okutuyor Sayın Atıcı.
Haberiniz olsun.
AYTUĞ ATICI (Devamla) – Sayın Ağbaba, sen “profesör” diyorsun,
milletvekili diyor ki: “Yahu herkes profesör oluyor bu ülkede.” Çok haklı, çok
haklı. (CHP sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) – Doğru söylüyor. Çoğu öyle oldu.
AYTUĞ ATICI (Devamla) – Ben az önce söyledim, az önce söyledim ben. “Bir
gecede profesör yaptınız insanları, yazık! Ayıptır!” dedim. Neyse onlara
girmeyelim. Geçti. (AK PARTİ sıralarından “Gir, gir…” sesleri)
Eğer girmemi istiyorsanız girerim.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Devam et sen, devam et…
AYTUĞ ATICI (Devamla) – Şimdi, bakın, çok yakın bir zamanda iki şey daha
yaptınız. Moritanya’ya bu insanlık dışı uygulamaları yapmayın. Bu iki şey,
gerçekten sizin bile yüzünüzü kızarttı, sizin bile. Ben içinizde bazılarının,
konuyu anlayanların yüzünün kızardığını biliyorum.
Bunlardan bir tanesi, yeni doğan bebeğe yaptığınız muamele. Yeni doğan
bir bebeğe topuk kanından bir numune alıp erken teşhis yapacağım diye yola
çıktınız –ki, bu çok doğru bir şeydi, tebrik ediyorum- Üç tane hastalık
arıyorsunuz, çok iyi, keşke daha fazla arasanız. Güzel. Ancak, daha yirmi dört
saatini doldurmadan kalkıyorsunuz anneye iki tane soru soruyorsunuz, diyorsunuz
ki: “1) Bebeğinizin dini nedir?”
BÜLENT TURAN (İstanbul) – Hadi canım sende!
AYTUĞ ATICI (Devamla) – Hadi canım sende! Ayıp, ayıp sana! Hadi canım
sende!
BÜLENT TURAN (İstanbul) – Moritanya’da mı, burada mı?
AYTUĞ ATICI (Devamla) – Yani sen bile inanmıyorsun böyle olduğuna değil
mi? Bir AKP milletvekili -Bak, hocam buradan gülüyor- sen bile diyorsun ki:
“Hadi canım sende! Olmaz böyle şey.”
Daha kötü bir şey söyleyeyim…
MUHARREM İNCE (Yalova) – Aytuğ Bey, bütün uluslararası anlaşmaların
hepsinde yirmişer dakika konuş, hepsinde.
AYTUĞ ATICI (Devamla) – Hocam, eğer izin verirseniz bundan sonraki
maddelerde de konuşacağım çünkü beni çok oyalıyorlar.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Oyalıyorlar. Hepsinde konuş.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Bir mahzuru yok.
AYTUĞ ATICI (Devamla) – Gerçekten söylüyorum. Hepsinde konuşacağım.
Belki öğrenirler.
Bakın, “Hadi canım!” diyen milletvekiline söylüyorum, daha kötü bir şey
söyleyeyim, ilk yirmi dört saati dolmadan lohusa bir kadına, doğum yapan bir
kadına şu soruyu da soruyorsunuz: “Senin çocuğun meşru mu, gayrimeşru mu?” Buna
da “Hadi canım!” desene. Dilini yuttun değil mi? Evet, ben de dilimi yuttum, ben
de dilimi yuttum. Yirmi dört saatlik lohusa bir kadın, herkesin…
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Nerede soruluyor?
AYTUĞ ATICI (Devamla) – Bak, senin de vicdanın sızladı. “Nerede soruluyor?”
diyor. Haklı çünkü insan olan
bunu sormaz. İçinde zerrei miktar insanlık duygusu olan, ar damarı olan bunu
sormaz. Siz bile şaşırıyorsunuz, diyorsunuz ki: “Nerede soruluyor? Burada mı,
Moritanya’da mı?” Burada soruluyor, Türkiye Cumhuriyeti’nde. Sizin Bakanınızın
yazdırdığı, yaptırdığı formla soruluyor.
Arkadaşlar, biz,
bunu, basın toplantısında da söyledik, belgelerini de gösterdik; orijinal,
eski, yeni belgeleriyle çıktık, bunu anlattık, dedik ki: El insaf! Hepinizin
karısı var, kızı var; yirmi dört saatlik lohusa bir kadına “Doğurduğun çocuğun
dini nedir?” diye sorulur mu? Tık çıkaramadınız.
Üstelik -bir şey
daha söyleyeyim- bakın, bunu ben tespit etmedim. Ben bu basın açıklamasını
yaparken bir gazeteci dedi ki: “Sayın Milletvekili, bu Sağlık Bakanlığının
hazırladığı formda dini soruluyor bebeğin…” Evet. “Kaç kutucuk var, saydınız mı
orada?” dedi. Saymadım dedim. Baktım, 6 kutucuk var. Bebeğin dini, altında 6
tane kutucuk var. Ne oldu? Hani bana sataşanlar, niye sustunuz arkadaşlar? Niye
sustunuz?
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) – Yahu, Moritanya’yla ne ilgisi var bunun Allah aşkına? Bu sorduğunuz
soruyla ne ilgisi var?
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Çünkü, bu iş sizin boynunuzu büktü. Böyle bir insanlık dışı olaya
imza attınız.
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) – Öğretim görevlisisiniz, ne ilgisi var bu sözleşmeyle Allah aşkına?
Sözleşmenin neresinde yazıyor, hangi maddesinde?
AYTUĞ ATICI
(Devamla) - Bebeğin dinini de sordunuz; bebeğin meşru mu, gayrimeşru mu
olduğunu da sordunuz ve siz, burada “Allah, Allah!” derken -tabii ki iç
siyaseti takip etmediğiniz belli- sizin Bakanınız kalktı, bana cevap verdi
yazılı olarak, dedi ki: “Vallahi, billahi, biz, bunları nüfus müdürlüğü için
soruyoruz.”
Bakın, öyle burada
oturup da sataşmadan duramıyorsunuz bazen ama sataşırken dikkat edin.
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) – Hayır, bu sözleşmeyle ne ilgisi var? Öğretim görevlisisiniz,
profesörsünüz, bu sözleşmeyle ne ilgisi var? Bir cümle gösterin Allah aşkına!
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Bakın, şimdi anlatıyorum. Bakın, ne ilgisi olduğunu söylüyorum.
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) – Bu kadar insanı burada meşgul etmeye hakkınız yok.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – “Bunları Moritanya’ya götürmeyin diyorum, bu anlaşmayı Moritanya’ya
götürmeyin.
Efendim,
maddelerde görüşmek üzere izninizi rica ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) – Bir kelimesini gösterseydin.
VELİ AĞBABA
(Malatya) – Bravo Hocam, bravo!
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Kendi sağlık sistemlerini öğrettin onlara, helal olsun.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
1’inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ İLE MORİTANYA İSLAM CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA SAĞLIK VE TIP
BİLİMLERİ ALANLARINDA İŞBİRLİĞİNE DAİR ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ
Uygun Bulunduğuna
Daİr Kanun Tasarısı
MADDE 1- (1) 14 Aralık 2011
tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Moritanya İslam
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık ve Tıp Bilimleri Alanlarında İşbirliğine
Dair Anlaşma”nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Madde
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Aytuğ Atıcı, Mersin
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA
(Malatya) – Hocam ücret de almıyor, dinleyin arkadaşlar.
CHP GRUBU ADINA
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Değerli arkadaşlar, bunları ben üretmedim. Sayın milletvekili
diyor ki: “Bu maddeyle ilgili bir şey söyle.” Bu anlaşmanın 2’nci maddesinin
(d) fıkrasıyla ilgili bütün görüşlerimi anlattım. Bu birinci muhalefet notumdu
ve muhalefet notum var Sayın Milletvekili. Ben hayatımda hiçbir zaman, bu
kürsüden, anlaşma dışında hiçbir şey konuşmadım, konuşmam da tarzım değil,
ihtiyacım da yok ve konuştuklarıma bakarsanız ben size “Bu anlaşmayı reddedin.”
diyorum. Çünkü, bu anlaşmayı reddettiğiniz zaman, diğer kısmı gündemden
kalkacak ve Moritanya’ya siz bunları götüremeyeceksiniz.
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) – Doğacak çocuk meşru mu, gayrimeşru mu; anlaşmada var mı bunlar?
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Şimdi, bakın, bu anlaşmayı niye “Hayır.” demelisiniz, onları
anlatıyorum Sayın Milletvekili, sinirlenmeyin.
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) – Anlattıklarınızın anlaşmayla bir ilgisi yok ki.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Benden bu kadar, dinleyeceksin, dinlemeyecekseniz siz bilirsiniz.
Ben size anlatacağımı anlattım, daha ne anlatayım?
Şimdi, bir şey
daha yaptınız yüz kızartıcı olarak…
VELİ AĞBABA
(Malatya) – Muhalefetin konuşması doğru bir şey değil aslında(!)
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Bir şey daha yaptınız yüz kızartıcı olarak, bunu da artık
Moritanya’ya da götüremezsiniz ama ola ki yanlış anlarlar diye onu da
söylüyorum: Siz “Sağlık.NET 2” diye bir sistemle bütün mahrem bilgilerimizi
toplamaya kalktınız, hatta bir kısmını topladınız. Bakın, bunlar, hayal ürünü
şeyler değil arkadaşlar, Türkiye’de yaşanan ve sizin Sağlık Bakanınızın
Türkiye’ye hediye ettiği sorunlardır. Allah’tan, bu Sağlık.NET 2 sistemiyle
toplayacağınız mahrem bilgiler maddesi bizim Anayasa Mahkemesine başvurumuzla
iptal oldu da mahrem bilgilerimizi kurtardık. Bu mahrem bilgileri siz sadece
devlet hastanelerinden değil, üstelik özel doktorların muayenehanelerinden bile
toplamaya kalktınız. Orada sorduğunuz sorular akla hayale sığmaz. Kadının son
âdet tarihinden tutun da korunma yöntemine kadar olan her türlü mahrem bilgiyi
sordunuz ve bu sorulan bilgileri Sağlık.NET 2 sistemine aktararak herkesin
görmesine olanak tanıdınız. Şimdi diyeceksiniz ki: “Herkes giremez.” Herkes
girdi arkadaşlar. Bundan tam bir sene önce ben yine bu kürsüden çıkıp size
demiştim ki: Aile hekimliği bilgi sistemimiz hack’lendi yani aile hekimlerinin
yazdığı bütün bilgiler birilerinin eline geçti, muhtemelen bu bilgiler
birilerine satıldı; bu konuda bir şeyler yapalım. Bir cevap bile vermedi Sağlık
Bakanı.
Şimdi siz bana
kalkmışsınız, diyorsunuz ki: “Biz sağlıkta bunları yaptık, bunları Moritanya’ya
göstereceğiz ve Moritanya da bunları yapsın.” Ama ben görüyorum sizlerin
hâlini. Bakın, sizler bile hop oturup hop kalkıyorsunuz, “Olmaz böyle şey.”
diyorsunuz. Evet, haklısınız olmaz böyle şey.
TÜLAY BAKIR
(Samsun) – Hayır, hiç öyle demiyorum, yok öyle bir şey. Hayır, ben demiyorum.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) - Evet, “Hayır.” diyenler var, “Hayır.” demeyenler var. İçinde
insanlık damarı olanlar “Olmaz böyle şey.” demeye devam ediyorlar.
TÜLAY BAKIR
(Samsun) – Demiyorum, demiyorum.
HÜSEYİN BÜRGE
(İstanbul) – Hakaret etmeden konuşsanız Hocam. Hocalığınıza yakışır konuşsanız
çok daha güzel.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Efendim, kışkırtmazsanız daha yakışır konuşurum.
HÜSEYİN BÜRGE
(İstanbul) – Olur ama hakaret etmeyin.
AYTUĞ ATICI (Devamla)
– Peki, hakaret etmem, merak etmeyin ama siz de…
HÜSEYİN BÜRGE
(İstanbul) – Kimin ar damarının patlayıp patlamadığı senin haddin değil Hocam.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Bak, şimdi sen böyle konuşursan ben de cevap veririm.
HÜSEYİN BÜRGE
(İstanbul) – Lütfen Hocam…
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Ama, yani eğer haddimizi bileceksek karşılıklı bileceğiz.
HÜSEYİN BÜRGE
(İstanbul) – Peki, Hocam; lütfen...
BAŞKAN – Sayın
Atıcı, lütfen karşılıklı konuşmayalım.
Sayın
milletvekilleri…
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Sayın Başkanım, yani evet, milletvekillerimiz sataşabilirler,
onların sataştığı ölçüde ben de onlara cevap vereceğim çünkü bu da benim yasal
hakkımdır. Onlar da kendi yarattıkları sağlık sistemini görecekler çünkü
haberleri yok bir şeyden, çünkü dünyadan haberleri yok.
Gelen, sağlıkla
ilgili kanunlar üzerinde konuşuyorum, hiçbirinden haberiniz yok. Haberiniz olsa
ben içinizde bazılarınızın buna “Hayır.” diyeceğine eminim. İçinizden birileri
buna hayır… Çünkü, burada bile diyorsunuz “Olmaz öyle şey.” diyorsunuz. Evet, haklısınız
olmaz ama yapıyorsunuz.
HÜSEYİN BÜRGE
(İstanbul) – Ben öyle şey demedim.
AYTUG ATICI
(Devamla) – Sen demiyorsun ama başka AKP’liler diyor. Yani doğru söylüyor,
“Olmaz böyle şey.” diyor ama sizler “Olur.” diyorsanız, o zaman buyurun yani
eşinize, kızınıza ilk yirmi dört saatte “Bu çocuk meşru mu, gayrimeşru mu?”
diye soru sorulmasına izin verin, buyurun.
TÜLAY BAKIR
(Samsun) – Kimliği çıkacak Hocam, kimliği çıkacak.
AYTUG ATICI
(Devamla) – Efendim, doktorlar nüfus memuru değildir, çocuğun kimliği çıkacaksa
o çocuk meşru da olsa çıkacak, gayrimeşru da olsa çıkacak. Bunu yirmi dört
saatlik lohusa bir kadına sorma edepsizliğini hiç kimse gösteremez, hiçbir
hekim de bunu sormayacaktır. Hekim olanlar beni daha iyi anlayacaktır.
Bakın, bir şey
daha yapmayın: Sağlıkta şiddeti nasıl kışkırttığınızı Moritanya’ya sakın
söylemeyin, sakın. Sağlıkta şiddeti kışkırta kışkırta öyle bir noktaya
getirdiniz ki hekimler ölmeye başladı. “Olmaz böyle şey.” diyebilirsiniz, oldu
yani hayaldi gerçek oldu, hekimler öldürülmeye başlandı,. Öldürülüyorlar. Biz, şiddet
artıyor; hekime, sağlık çalışanlarına yönelik şiddet artıyor, gelin buna bir
dur diyelim dediğimiz zaman, bu odada bulunan, bu Mecliste bulunan sağlıkçı
milletvekilleri bile “Hayır, şiddet artmıyor, araştırmaya gerek yok.”
demişlerdi.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – 10 kere dedik.
AYTUG ATICI
(Devamla) – Ne oldu? Bir doktor öldürüldükten sonra kabul etmek zorunda
kaldınız.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – Ersin öldürüldü.
AYTUG ATICI
(Devamla) – Bunu Moritanya’ya lütfen anlatmayın. Şiddeti kışkırttığınızı onlara
lütfen söylemeyin.
Bakın,
Moritanya’ya “SABİM diye bir hat kurduk, çok memnunuz.” demeyin. SABİM’i iyi
niyetle kurmaya kalkarlar, hafazanallah, tıpkı bizde olduğu gibi bir şikâyet
hattına dönüşebilir. Moritanyalı milletvekilleri de çıkıp derse ki: “Ya bu
SABİM’e benzer bir şey kurduk, Türkiye’den örnek aldık. Bak ya bu kötü bir şey
yani bu iyi işlemiyor, her isimsiz telefonda bile ilk zamanlarda hekimler
hakkında soruşturma açılıyor, hemşireler hakkında soruşturma açılıyor yani bunu
değiştirelim.” derlerse o zaman sizi örnek almaya devam ederler ve tıpkı bizim
buradaki feryatlarımızı duymadığınız gibi onların da iktidarı bu feryadı
duymayabilir. Ne zamana kadar? İşte, bu SABİM dolayısıyla hakkında soruşturma
açılan bir kız kardeşimiz -Melike- elinde SABİM’in kâğıdı yüksekten atlayıp
intihar edene kadar. Bu sizin devri iktidarınızda oldu. SABİM’i düzeltin,
düzeltin, düzeltin dedik; tıkadınız kulakları. Kızcağız intihar etti, öldü;
şimdi diyorsunuz ki: “Ya, evet, haklıymışsınız, SABİM’i bir filtreleme
sisteminden geçireceğiz.” Bunu siz diyorsunuz. Ee, bu filtreleme sistemini daha
önce yapsaydınız da bu kızcağız ölmeseydi olmaz mıydı? Bu şiddeti kabul
etseydiniz de bizim Ersin Arslan isimli Gaziantep’teki uzman doktor
bıçaklanarak öldürülmeseydi iyi olmaz mıydı? Bunları, Moritanya’ya ne olur bu
şekilde anlatmayın, “Biz SABİM’imizden çok memnunuz.” demeyin.
Ha, sakın
Moritanya’ya “Biz ‘tam gün’ diye bir şey çıkardık, çok memnunuz, siz de
uygulayın.” demeyin. Zaten siz de memnun değilsiniz aslında ki “tam gün, tam
gün” diye bağırıp çağırıp çıktınız, şimdi tam günden de geri adım atıyorsunuz.
Yakıştı mı bu AKP’ye?
İSMAİL GÜNEŞ
(Uşak) – Geri adım atmıyoruz.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Koskoca Başbakan çıktı dedi ki: “Tam gün istiyoruz. Hekimler artık
bıçak parası almayacak, hekimler elini vatandaşın cebinden çekecek.” Güzel,
iyi. Tam gün çıktı; hekimlerin kimi istifa etti kimi kaldı. Ne oldu da şimdi,
birdenbire tam günde değişiklik yapmaya kalktınız, karar verdiniz? Üstelik yine
Sayın Başbakan açıklayacakmış. Yakıştı mı? “Bu kadar oy alıyoruz.” diyorsunuz.
Halk size bunun için mi oy veriyor arkadaşlar, Halk size sağlığı yapboz tahtası
hâline getirin diye mi oy veriyor?
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – Eczacıları batırın diye mi oy veriyor?
AYTUĞ ATICI (Devamla)
– Şimdi, o yüzden “Biz tam günü uygulayacağız, siz de bizden örnek alın.”
demeyin çünkü daha siz bile tam günü uygulayamıyorsunuz.
Bakın, sakın
Moritanya’ya “Biz mecburi hizmet yasası getirdik, çok güzel.” demeyin çünkü siz
mecburi hizmet yasasını kaldırmıştınız, sonra “Allah kahretsin, olmadı bu iş.”
dediniz, tekrar getirdiniz. Şimdi, tekrar kaldırır mısınız, bilmiyorum. Yani,
siz, daha Türkiye’deki sağlık sistemini yapboz tahtasından çıkaramadınız. Ne
olur, bu bilgileri Moritanya’ya vermeyin çünkü oradakiler de bizim
kardeşlerimiz, nihayetinde onlar da insan.
Sakın Moritanya’ya
“Sevk zinciri çok iyidir, biz çok güzel sevk zinciri kurduk.” filan demeyin.
VELİ AĞBABA
(Malatya) – Kandırmayın adamları. Biz yandık, onlar yanmasın.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Sevk zincirini kurdunuz, 4 vilayette kurdunuz, on beş gün
içerisinde apar topar derhâl kaldırdınız. Bu odada, bu Mecliste bulunan bütün
sağlıkçılar -ayırt etmiyorum, hekimiyle, teknikeriyle- herkes sevk sisteminin,
basamaklandırma sisteminin tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de iyi olduğunu
bilirler ama siz on bir yıldır bunu yapmadınız, yapmadığınız için de giderek
giderek kötüye gidiyor her şey. O yüzden, sakın bunu götürüp de Moritanya’ya
anlatmaya kalkmayın. Hele hele…
Ya, gene sürem
bitti. Neyse, bir madde daha var, herhâlde orada da konuşurum. Ben burada bir
virgül koyuyorum, diğer madde de görüşmek üzere. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Madde üzerinde
şahsı adına söz isteyen Öznur Çalık, Malatya Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÖZNUR ÇALIK
(Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Moritanya’yla
Türkiye arasındaki sağlıkta iş birliği çok önemli bir gündem maddesi hâline
geldi ve Türkiye’de tüm dünyanın örnek aldığı sağlıkla ilgili alanı müzakereye
açtı Sayın Vekil.
Şunu çok net
söylemek gerekir ki son on yılda Türkiye çok önemli reformlar yaptı ve bu
reformların en önemli maddelerinden bir tanesi de sağlıkta yapılan reformdu ve
şu anda Türkiye…
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Sağlık Bakanını onun için mi yediniz?
ÖZNUR ÇALIK
(Devamla) – …tüm dünyada çok fazla ülke tarafından örnek alınıyor. Eğer
bilmiyorsanız, lütfen gidin, gezin.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Hangi ülke?
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – Şu ülkeleri bir sayar mısınız?
ÖZNUR ÇALIK
(Devamla) – Afrika’dan Asya’ya, Asya’dan Orta Doğu’ya, Orta Doğu’dan Amerika’ya
kadar…
Bakın, arkadaşlar,
geçen hafta, Nüfus Kalkınma Grubu Başkanı olarak heyetimizle birlikte Kuzey
Afrika’da belki de adını ilk kez duydunuz bir ülkeye gittik ve gidiş sebebimiz
TİKA. Şu anda tüm dünyada yardım faaliyeti 1,3 milyar dolar olan bir yardım
kuruluşundan bahsediyorum. TİKA’nın donörlüğünde Moritanya’ya gittik ve
Moritanya Kuzey Afrika’da bir ülke.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – Biz ilk kez mi duyuyoruz?
ÖZNUR ÇALIK
(Devamla) - 1 milyon kilometrekarelik bir alana sahip ve üstünde sadece 3,5
milyon insan yaşıyor ve doğum oranları inanılmaz derecede yüksek olmasına
rağmen nüfus artış hızı beklenilen oranda değil.
Sebep ne, biliyor
musunuz? Anne, bebek ölüm oranları inanılamayacak seviyede. Bugün bin bebekteki
ölüm oranı Moritanya’da binde 117. Anne ölüm oranları: Her 100 bin anneden 729
tanesi ölüyor ve 3,5 milyonluk nüfusta doktor sayısı sadece 400.
Ve sadece sağlıkla
ilgili alanda mı Türkiye’den destek isteniyor? Hayır. Görüştüğümüz iktidarı,
muhalefeti -Meclis Başkanı dâhil olmak üzere- Türkiye’yi dünyaya örnek olarak
gösteriyor ve diyor ki…
VELİ AĞBABA
(Malatya) – Bilmiyorlar. Nereden bilsinler? Türkiye’yi tanımıyorlar.
ÖZNUR ÇALIK
(Devamla) - Arkadaşlarım şahittir ve bu şahitliği yapan Milliyetçi Hareket
Partisinden değerli milletvekilim, muhalefet milletvekilim Sayın Ruhsar Demirel
de vardır. Aynen şu cümle kullanıldı: “Bir Müslüman ülkenin lideri IMF’ye rest
çekiyor ve üstüne, dönüyor, ‘5 milyar dolar borç verebiliriz.’” diyor,
Türkiye’den bahsediyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler) Ve bunu söylerken Moritanya bunun farkında ama muhalefet bunun hâlâ
farkında değil, Türkiye'nin dünyada geldiği yeri hâlâ görmüyor.
Biz Moritanya’da
bu örnekleri artırırken sağlıkta iş birliği istiyorlar, tarımda iş birliği
istiyorlar, ekonomik iş birliği istiyorlar, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığıyla iş birliği istiyorlar.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Moritanya’nın istemesi senin gelişmişliğini göstermez.
ÖZNUR ÇALIK
(Devamla) - Ben oraya gittiğimde bütün arkadaşlarımla birlikte “Biz neler
yapabiliriz?” dedik ve hemen oranın Sağlık Bakanının bizden talebi, iş birliği
anlaşmasının… Sağlık Bakanlığımız 2011 yılında bir iş birliği anlaşması yapmış
ve iş birliği anlaşması çerçevesinde de hemen faaliyetler yapılmaya başlanmış.
Deniyor ki: “Doktorlarımız Türkiye’ye gelsin ve eğitimler alsın; ebelerimiz,
hemşirelerimiz Türkiye’de eğitim görsün.” Ve Türkiye, bu ülkeye, ezilen varsa,
mağdur varsa, dünyanın neresinde varsa –“Ben varım.”’ dediği gibi orada da “Ben
varım.” diyor.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) - Malatya’da kayısılar yanmış, kayısılar!
ÖZNUR ÇALIK
(Devamla) - Ve bununla ilgili olarak, arkadaşlar, Moritanya’daki Sağlık
Bakanlığının yapmış olduğu iş birliğinin gerçekleştirilmesi için Başbakan
Yardımcımız Sayın Bekir Bozdağ, TİKA desteğiyle gittiğimiz bu projede çok ciddi
destek verdi. Hemen, acil, grup başkan vekillerimizden destek istedik ve hemen
Moritanya’yla… Bebekler ölüyor arkadaşlar. Eğer siyaset yapacaksanız sağlıkta
yapmayın lütfen, Moritanya’da bebekler ölüyor, Moritanya’da anneler ölüyor, siz
burada siyaset yapıyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Siyaset falan yapmıyoruz ya!
ÖZNUR ÇALIK
(Devamla) - İnsanlar ölürken biz siyaset yapmadık ve yapmayacağız.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Ne alakası var?
ÖZNUR ÇALIK
(Devamla) - Sizler lütfen Moritanya’yı gidin görün. Biz Somali’yi gördük, biz
Myanmar’ı gördük, Etiyopya’yı gördük ve şunu bilin ki…
VELİ AĞBABA
(Malatya) - Malatya’da kayısılar yanıyor, sen orada…
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – Çiftçi ölmüş, çiftçi!
ÖZNUR ÇALIK
(Devamla) - …Türkiye her yere yardım ediyor. Şu anda 2,3 milyar dolar bizim
yardım yapmış olduğumuz ülkeler var. Afrika’ya gittik bunu söyledik, Afrika
“Türkiye’yi biz örnek alıyoruz.” diyor.
VELİ AĞBABA
(Malatya) – Öznur Hanım, siyaset yapmayalım da duvar mı örelim? Biz siyasetçi
değil miyiz, “Siyaset yapma.” diyorsun? Duvar mı yapalım!
ÖZNUR ÇALIK
(Devamla) - Akabinde biz Birleşmiş Milletlere gittik ve New York’ta yapmış olduğumuz
toplantıda, orada da Türkiye gene örnek gösteriliyordu. Ne diyorlardı biliyor
musunuz? “Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesi’ni ilk imzalayan ülke Türkiye ve
örnek alınması gereken ülke Türkiye.” denildi.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
VELİ AĞBABA
(Malatya) – “Siyaset yapma.” diyor, bostan mı ekelim Sayın Çalık?
ÖZNUR ÇALIK
(Devamla) - Evet, siz de örnek alın, AK PARTİ’yi örnek alın.
Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 21.35
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.43
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur),
Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 79’uncu Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
292 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Madde üzerinde
şahsı adına söz isteyen Aytuğ Atıcı, Mersin Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, az önceki konuşmalarımda size “Meclise gelen yasalardan haberiniz
yok, anlamıyorsunuz.” demiştim; şimdi anladınız, onu da yanlış anladınız. Yani
kırk yılın başında bir şeyi anladınız ama onu da yanlış anladınız. Biz size…
(AK PARTİ sıralarından gürültüler, “Yeter be!” sesleri)
BAŞKAN – Sayın
Atıcı, lütfen, hiç kimseye hakaret etme hakkınız yok ama. Fikirlerinizi
söyleyeceksiniz buradan. Sayın milletvekillerine böyle konuşma hakkınız yok,
lütfen.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Ne hakaret ettim Sayın Başkan?
BAŞKAN – Hayır,
hakaret ediyorsunuz.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Ne ettim?
BAŞKAN – Evet,
hakaret ediyorsunuz.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Ne ettim?
BAŞKAN – Lütfen
ama…
OSMAN AŞKIN BAK
(İstanbul) – “Yanlış anlamışsınız.” dedin.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Ne söylediğimi tekrar edin.
BAŞKAN – Tekrar
ederim ne söylediğinizi.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – “Anlamadınız” dedim, bu hakaret mi?
BAŞKAN –
“Anlamadınız, bunu da yanlış anladınız” dediniz. Lütfen Sayın Atıcı…
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – “Yanlış anladınız” dedim, bu hakaret mi? Yanlış anladılar,
düzelteceğim Sayın Başkan.
BAŞKAN – Böyle bir
şey var mı Sayın Atıcı?
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Var. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen…
Madde üzerinde konuşun,
buyurun.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Ben size “Anladınız, yanlış anladınız.” diyorum, siz zıplıyorsunuz.
Ne var bunda, bunun neresi hakaret? Yanlış anladınız, şimdi yanlış anladığınız
şeyi düzelteceğim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen…
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Şimdi, biz size “Moritanya’ya yardım etmeyin.” demiyoruz. Burada
Sayın Milletvekili çıktı, bebek ölümlerinden, anne ölümlerinden bahsetti. Sanki
biz “Moritanya’ya yardım etmeyin.” diyoruz. Değerli arkadaşlar, Moritanya’ya
yardım edin, Moritanya’nın yardıma ihtiyacı var. Ben, size, Moritanya’ya nasıl
yardım etmeyeceğinizi anlatıyorum, şunları şunları yapmayın diyorum, bunları
yaptığınız zaman oradaki bebek ölümleri daha da artar diyorum. Oradaki bebek
ölümleri daha da artar. Nasıl artar biliyor musunuz?
ÖZNUR ÇALIK
(Malatya) – Türkiye’deki bebek ölümlerinin kaç olduğunu biliyor musunuz? Hocam,
lütfen, Türkiye’deki bebek ölümlerini söyler misiniz? On yıl önce kaçtı da
şimdi kaç oldu, söyler misiniz?
BAŞKAN – Sayın
Çalık, lütfen…
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Öznur Hanım, bakın, yani beni konuşturmuyorsunuz, bir on dakika
daha alacağım, peki.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) – Hiç yakışmıyor size, hiç.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Bebek ölümleri konusunda yaptığım çalışmalara bakın, sonra bana
sataşın.
MUHAMMET BİLAL
MACİT (İstanbul) – Al, cirmin kadar al!
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Şimdi, bu bebek ölümleri nasıl artar Moritanya’da biliyor musunuz?
Eğer burada anlattığım şekilde yaptığınız uygulamaları Moritanya’da da
uygularsanız bebek ölümleri orada, efendim, binde 117 değil, binde 300’e çıkar
çünkü siz sağlık politikalarınızı anlatırken Başbakanınız çıktı, dedi ki:
“Cebinize nüfus kâğıdınızı koyun, istediğiniz yere gidin. Benim vatandaşım
muayene olacak.” Dedi mi, demedi mi? Peki, güzel.
Şimdi, az önce,
size, tam dokuz yerde katkı ve katılım payı aldığınızı söyledim. Ben isterdim
ki Sayın Milletvekili çıkıp bunları tekzip etsin. Ben “Aytuğ Atıcı, sen
doğruları söylemiyorsun. Seni tekzip ediyorum. Bu söylediklerinin hiçbiri doğru
değil.” desin diye beklerdim. Bir kelime etmedi söylediklerim hakkında. Çıktı
burada, “Moritanya şöyle kötü, böyle yardıma ihtiyacı var.” Haklısınız,
Moritanya’ya yardım edelim
BÜLENT TURAN
(İstanbul) – Allah razı olsun!
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Ancak, Türkiye’de cebine nüfus kâğıdı koyan bir insan artık sağlık
hizmeti alamıyor. Ne zaman alıyor? Öbür cebine de para cüzdanını koyduğu zaman.
Bir cebine nüfus cüzdanını koyacak, diğer cebine para cüzdanını koyacak, sağlık
hizmetini böyle alacak Türkiye’de. Çıkın, bunu tekzip edin; çıkın, deyin ki:
“Hayır, Türkiye’de sağlık hizmetleri ücretsizdir.” deyin, ben de diyeyim ki:
“Yahu, ben yanılmışım. Gidin, Moritanya’ya bunu anlatın.”
Şimdi konu sağlık, sağlıktan
bahsetmemiz lazım. Sayın milletvekili ekonomiye de girdi, dedi ki: “Müslüman
bir ülke olarak biz, IMF’ye borç verir duruma gelmişiz.” Şimdi, ben bunun
neresini düzelteyim? Türkiye Cumhuriyeti devleti Müslüman bir ülke değildir,
Türkiye Cumhuriyeti devleti vatandaşlarının çok büyük bir çoğunluğunun Müslüman
olduğu bir devlettir ama sizin niyetiniz şimdiden bizim kulağımızı alıştırmaksa
yani buna da gereken cevabı alırsınız; bu, bir. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Otuz sekiz saniyem kaldı, konuşturmuyorsunuz.
İki: “IMF’ye borç verir duruma geldik.”
diyorsunuz. Yahu, akıl var, mantık var! Şimdi, bir toplam borçlarınıza bakın.
Toplam borçlarınıza bakın, evet, IMF’ye borcu azalttınız ama bir taraftan alıp
öbür tarafa koyduğunuz zaman IMF’ye borcunuz azalıyor ama toplam dış borcunuz
çok çok daha fazla artıyor. Bunu ben bir ekonomist gözüyle görmüyorum,
söylemiyorum, bir vatandaş olarak söylüyorum. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – 500 milyon
dolar için neler verdiniz be! Yanlış yaptınız!
AYTUĞ ATICI (Devamla) – Sağlık Bakanı
obeziteyle ilgili bir program başlattı “Obezite sorunu olanlar kalp krizi
geçirebilir.” diye. Ben de uyarmak zorundayım.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Sağlık Bakanı
da akıl hastaları için bir şey başlattı!
AYTUĞ ATICI (Devamla) – Diğer maddede
görüşmek üzere. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum…
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Sayın Başkan,
söz talebimiz var.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Geç kaldı, geç
kaldı…
BAŞKAN – Bir saniye sayın
milletvekilleri, geç kalıp kalmadığını size soracak değiliz. Lütfen ya!
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Niye
azarlıyorsun Sayın Başkan ya? “Geç kaldı.” dedik, niye azarlıyorsunuz?
BAŞKAN – Yani burada ne İç Tüzük
koydunuz ne adap koydunuz, lütfen! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Konuşma hakkı İç Tüzük gereği,
engelleyemezsiniz bunu. Engelleyemezsiniz, konuşma hakkı.
Buyurun Sayın Atıcı. (CHP sıralarından
alkışlar; AK PARTİ sıralarından “Konuşsun ama hakaret etmesin. Adam gibi
konuşsun.” sesleri)
CHP GRUBU ADINA AYTUĞ ATICI (Mersin) –
Değerli arkadaşlar “Konuşsun ama adam gibi konuşsun.” deniyor, “Hakaret
etmesin.” deniyor. Eğer, tutanaklardan bir hakaret çıkarırsanız özür
dileyeceğim.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) – Arkadaş, bir doktor olarak -şişman diye arkadaşım- nasıl “obezite”
lafını kullanırsın? Ayıp yahu! Ayıp değil mi?
BÜLENT TURAN
(İstanbul) - Ayıp, ayıp!
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Vazgeçtim,… Eğer hakaret ettiğim kimseler varsa özür dilerim. Ben
kimseyi muhatap almıyorum, ben sadece bir hekim olarak görevimi yerine
getiriyorum, riskleri anlatıyorum. Öyle, burada, bir insanın kalp krizi
geçirmesi de kimsenin hoşuna gitmez. Ancak, şurada oturan milletvekili diyor
ki: “Bırakın, tipi bozuk.”
Şimdi, bir insana
yakışır mı bu söylenen laf? Bir insana yakışır mı? Öyle el altından fısıltıyla
söylemek delikanlılık değil.
İBRAHİM KORKMAZ
(Düzce) – Sen belden aşağıya niye vuruyorsun?
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Bağırma, bağırma!
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – Bağırma, çık konuş, bağırma!
BAŞKAN – Sayın
Korkmaz, lütfen…
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Şimdi, çıkın, burada, delikanlıca beni eleştirin. Benim sizi
eleştirip ciğerinize hançeri soktuğum gibi siz de benim ciğerime hançeri sokun.
İBRAHİM KORKMAZ
(Düzce) – 500 milyon liraya el pençe divan durdunuz!
VELİ AĞBABA
(Malatya) – Çık kürsüye konuş, bağırma!
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Bu iş bağırmayla çağırmayla olmaz…
İBRAHİM KORKMAZ
(Düzce) – Cevap ver cevap! İnsanlar hastanelerde rehin kalıyorlardı, sen
konuşuyorsun burada.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Ben demin bir laf söylemiştim, tekrardan söylemeyeyim.
İBRAHİM KORKMAZ
(Düzce) – Söyle, bir daha söyle.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Bu lafa cevap vermiyorum.
İBRAHİM KORKMAZ
(Düzce) – Veremezsin ki!
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Bu lafa cevap vermiyorum çünkü laf değil. Ne dediğini anlamadım
bile.
Şimdi, siz orada, oturduğunuz
yerde bana hakaret edeceksiniz…
İBRAHİM KORKMAZ
(Düzce) – Ben hakaret etmiyorum.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – …ben de -hakaret edenlere söylüyorum- burada susacağım!
BAŞKAN – Sayın
Atıcı…
İBRAHİM KORKMAZ
(Düzce) – Depremden gelen yardımları bağış diye dağıttınız, sonra…
BAŞKAN – Sayın
Korkmaz…
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Sayın Başkan, arkadaşa beş dakika ver, kürsüye çıksın, konuşsun ya.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Şimdi, siz kalkacaksınız “Moritanya’ya yardım edeceğiz.” Diyeceksiniz,
ondan sonra da Moritanya’ya burada uyguladığınız sağlık sistemini koymaya
çalışacaksınız. Diyeceksiniz ki Moritanya’ya: “Sakın ha, anne sütü bankacılığı
yapma. Biz denedik, vatandaşın bütün parasını anne sütü bankasına yatırdık,
sonra bazı insanlar dedi ki: ‘Zinhar olmaz.’ ve geri adım attık.” Oraya anne
sütü bankacılığını kurdurmayacaksınız.
Bakın, kırk yılın
başında iyi bir iş yapıyordunuz sağlıkta… Birkaç tane daha iyi işiniz var,
bakın, iyi iş yaptığınız zaman söyleriz. Anne sütü bankacılığı iyi bir şeydi. Sayın
milletvekili, bebek ölüm hızlarından bahsetti, benim çocuk hekimi olduğumu
muhtemelen unuttu. Bu ülkede bebek ölümlerini azaltmak için yaptığım hizmetleri
bilmiyor olabilir ama şunu herkes bilir ki anne sütü hayat kurtarıcıdır, anne
sütü bebeklerin hayatını kurtarır. Siz “Moritanya’da bebekler ölüyor.” diye
burada zıplarken…
MUHAMMET BİLAL
MACİT (İstanbul) – Suriye’de de ölüyor, Suriye’de de.
AYTUĞ ATICI (Devamla)
– Şimdi, bakın, eğer Suriye konusunu açacaksanız onu da konuşuruz. Hiç öyle… Şimdi,
lafı nasıl değiştirdiğinize siz kendiniz bakın. Onu da konuşuruz, onu da çok
konuştuk. Konuyu değiştirdiğiniz zaman hiçbir şekilde susacağımı zannetmeyin,
siz konuştukça ben de yasal haklarımı sonuna kadar kullanacağım.
Anne sütü hayat
kurtarıcıdır. Şimdi, siz, burada anne sütü bankacılığını yasaklayarak kaç
bebeğin ölümüne imza attığınızın farkında mısınız? Hadi çıkın, bana buradan
deyin ki: “Anne sütü hayat kurtarıcı değildir.” Hadi çıkın, beni yalanlayın;
oradan sataşmayın, çıkın yalanlayın, deyin ki: “Anne sütü bankacılığı, anne
sütü bankası Türkiye'ye gereksizdir.” Hadi deyin. Ama dediniz. Bakanınız, bu
devletin parasını, milyarlarca lira parasını götürdü, İzmir’de anne sütü
bankası kurmak üzere yatırdı. Sizin paranız ya, hepimizin parası… Yatırdı,
sonra birileri çıktı, dedi ki: “Hayır, olmaz. Bu, dinen yanlıştır.”
Kardeşim, yanlış
ise o dine mensuplar -hürmet ederim, başımın üstünde yeri var- yapmasınlar. Ama
o dine mensup olmayan, o inancı kabul etmeyen veya “Her ne olursa olsun, ben
çocuğumun hayatını kurtarmak istiyorum, çocuğuma anne sütü verin.” diyen
insanları nasıl engellersiniz?
Bunu ben yapmadım
ki siz yaptınız. Şimdi, kalkıp siz “Moritanya’ya anne sütü bankacılığını iptal
edin.” derseniz bebek ölümleri artar mı artmaz mı arkadaşlar? Yani, hakikaten
düzgün konuşalım, hakikaten düzgün iş yapalım. Moritanya’ya tabii ki yardım
edelim ama burada Türkiye'ye uyguladığınız sağlık sistemini Moritanya’ya götürmeyin,
benim size söylediğim o.
Peki, çok zorunuza
gitti, senaryoyu isterseniz biraz tersten alalım. Diyelim ki Moritanya’yla
karşılıklı konuşma fırsatınız oldu, gene kabul edeceksiniz bu anlaşmayı ama…
Peki, şunu yapmayın, bunu yapmayın demeyeceğim, yapın diyeceğim.
Gidin,
Moritanya’ya giden arkadaşlarım, “Biz bu anlaşmayı imzaladık ama Başbakanınız
sakın ola ‘Ben Moritanyalı doktorlara iğne bile yaptırmam.’ demesin.” deyin,
bunu söyleyin. “Eğer Moritanya’nın Başbakanı ‘Ben Moritanyalı doktorlara iğne
bile yaptırmam.’ derse doktorlar gücenirler, doktorların motivasyonu azalır ve
hayat kurtarma ihtimalleri düşer.” deyin. Anlaşma yapacaksınız, bari bunları
deyin.
Sonra,
Moritanya’nın Sağlık Bakanına deyin ki: “‘Doktorlar yaygara yapıyor.’ deme
çünkü bizim bir Sağlık Bakanımız vardı ‘Doktorlar yaygara yapıyor.’ dedi,
doktorlar çok üzüldüler ve gerçekten kutsal meslekleri zedelendi, bunu
yapmayın.”
“‘Moritanya’daki
profesörleri ayağınıza getireceğim.’ demesin Sağlık Bakanınız.” deyin
çünkü bunu sizin Sağlık Bakanınız
söyledi, Başbakanız söyledi, hatta ve hatta “Delikanlılarsa hastamı geri
çevirsinler bakalım, geri çevirenin alnını karışlarım.” dedi. Yani bu seviye
iyi bir başbakan için, ben bu kürsüden milletin adına konuşurken seviye iyi
değil ama bir başbakan “Ben doktorların alnını karışlarım.” diyecek, bu
seviyeyi beğeneceksiniz, herkes alkışlayacak. Bu mu yani! Yapmayın. “Biz bu
hatayı yaptık, sizin Başbakanınız Moritanyalı doktorların alnını karışlamasın.”
deyin. “Sağlık Bakanınız ‘Doktor efendi devri bitti.’ demesin çünkü ‘Doktor
efendi’ diye bir devir yoktu ki hiçbir zaman, yanlış yapan doktorlarımız vardı
Türkiye’de, onları biz cezalandıramadık, bütün doktorları mahvettik ama siz
bunu Moritanya’da yapmayın.” deyin.
Sonra,
Moritanya’ya deyin ki bu anlaşmayla… Hani benim itiraz ettiğim diğer konular
vardı ya, o diğer konularda anlaşma yapma imkânınız var çünkü karşılıklı
mutabakatla bizim muhalefet notu koyduğumuz maddeye her şeyi koyabilirsiniz ya,
bir madde koyun, Sağlık Bakanlığına “Eğer Moritanya’da bir tabipler birliği var
ise ve karşı çıkıyorsa onu kapatmaya kalkmayın. Kapatamıyorsanız da kolunu
bacağını budamayın çünkü tabipler birliği siyaset üstü bir kurumdur, bütün
siyasi görüşleri kucaklar ve din, dil, ırk ayrımı yapmadan herkese hizmet eder
ve söyledikleri de önemlidir çünkü Türkiye’de biz bunu yapamadık, yapamadığımız
için de büyük sıkıntılar yaşadık, Türk Tabipleri Birliğini kapatmaya kalktık,
olmadı, Anayasa’mızdan bile döndü, evrensel hukuka aykırıdır, kendinizi rezil
etmeyin.” deyin. Bunları deyin, o 2’nci maddenin (d) fıkrasında bunu söyleyin.
Sonra, deyin ki:
“Bakın, biz ‘performans’ diye bir sistem denedik. Bu sisteme göre hekimlerimizi
çalıştırıyoruz. Eskiden performans sistemi öncesinde hekimler bir ekipti, ekip
ruhuyla çalışırlardı, hemşirelerle birlikte çalışırlardı, teknikerlerle
birlikte çalışırlardı. Şimdi, performans sistemini getirdik, ekip ruhu bozuldu.
O ‘Sen kaç hasta baktın?’ ‘Sen kaç hasta baktın?’a döndü.”
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – Rakip oldu, rakip.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – “İki hemşire fazla geliyor, ben bir hemşire istiyorum. Yoğun
bakımda bile biz çok hemşire isterken…”
ÖZNUR ÇALIK
(Malatya) – SSK hastanelerinin önündeki kuyrukları çok çabuk unuttunuz, çok.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – “…artık doktorlar ‘Fazla hemşireye gerek yok çünkü ben gelirimi
bölüşmek zorunda kalıyorum, bu da iyi bir şey değil.’ noktasına geldi. Hekimler
artık rakip oldular Türkiye’de. Ne olur Moritanya’da bunu yapmayın çünkü
hekimler birbirine rakip olursa bebekler ölür. Hekimlerin, hemşirelerin,
eczacıların, teknikerlerin bir ekip ruhuyla çalışması gerekir, bunu bozarsanız
bundan en çok, en çok bebekler etkilenir.”
ÖZNUR ÇALIK
(Malatya) – Eski bir SSK genel müdürü vardı, onun yaptığı politikaları bir
hatırlayın.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) - “Moritanya’da sakın iş yeri hekimliğini taşeronlaştırmayın.” deyin.
O 2’nci maddenin “d” fıkrasına bunu ekleyin, “Biz iş yeri hekimliğini
taşeronlaştırdık, işçi ölümleri arttı. Moritanya’daki ölümleri azaltmaya
çalışıyoruz, sakın iş yeri hekimliğini taşeronlaştırmayın. Hekimlerinizi
çalıştırın ama çok çalıştırmayın. Çok çalıştırırsanız verimsiz olurlar,
hastalar ölür.” deyin diyorum.
Teşekkür ediyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – Hocam, seni doğuran anaya da, yetiştiren hocaya da helal olsun!
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Madde üzerinde
şahsı adına söz isteyen Türkan Dağoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
TÜRKAN DAĞOĞLU
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sayın meslektaşım, Sayın
Vekil Aytuğ Atıcı’nın biraz evvel kürsüde söylemiş olduğu yeni doğan
konusundaki açıklamaları gerçek anlamda beni hayrete düşürmüştür. Biz, aynı
konuda, aynı yerde, yeni doğan bebeklerin mahalle arasında, annelerin kucağında
hastane aramak için sokaklara düştüğü günleri hep beraber yaşadık. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sağlık
Bakanlığının sağlık konusunda bazı şeyleri tenkit edilebilir, ancak bu konuda
asla. Kendisi de çok iyi bilir, yeni doğan bir bebeğin günlük masrafı, yoğun
bakımdaki bir bebeğin masrafı 1.500 lira kadar bir paradır ve Bakanlık bunu,
hiçbir tereddüt göstermeden bu ailelerin parasını dekanlıklara veya hastanelere
zaten karşılıksız ödemektedir. Dolayısıyla, biraz evvel söylenenlerin hiçbiri
gerçeği yansıtmıyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sağlık konusunda
eğer çalışmalarınız, halk arasında çalışmalarınız varsa, sonuç ne olursa olsun
siz 5 lirayı burada halkın gözüne koymayın, halk o kadar memnun ki siz ne
derseniz deyin bu memnuniyet yüzde 38’lerden yüzde 80’lere kadar çıktı ve
yapılan masraf daha da düştü. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Moritanya
konusunda gelince Sayın Vekilim, sayın vekillerim, zaten Türkiye'nin yeni doğan
konusunda AK PARTİ gelmeden evvelki durumu Moritanya’dan da farklı değildi.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – O dönemde İstanbul İl Sağlık Müdürü kimdi? Eşiydi.
TÜRKAN DAĞOĞLU
(Devamla) – Bu gerçekleri hepimiz biliyoruz ve ben kendi ünitemde bebekleri
kurtarabilmek için dernek ve vakıf kurmuşumdur, sadece o bebeklerin parasını
oraya verebilmek ve kurtarabilmek için.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – Eve gidince kavga etme sen enişteyle!
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Saygılı ol lan, saygılı ol!
TÜRKAN DAĞOĞLU
(Devamla) – Süt bankası konusuna gelince, süt bankası konusunda tabii ki siz
çok iyi bilirsiniz ki biz daima konuşmalarımızda “anne sütü”, “anne sütü”,
“anne sütü” demişizdir. Buna ne Bakanlık karşı geliyor ne de hiç kimse. Yalnız,
toplumun dinî yönden hassasiyetlerini tabii ki göz önünde bulundurmamız lazım.
Şimdi, biz zaten bu da hallolduktan sonra anne sütüne karşı olan hiç kimse yok;
Bakanlık da yok, kimse yok. Bunun devamlı açıklamalarını yapıyoruz ve anne sütü
bankacılığı devam edecek ve bebekler anne sütünü alacak. Siz bu konuda sakın
sakın hayıflanmayın, anne sütü verilecek.
Başka bir konuya
gelince, nüfus kâğıtlarında “din” hanesi -ben mi yanlış biliyorum- zaten var,
bunu AK PARTİ koymadı.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) – CHP’den kalan kanun.
TÜRKAN DAĞOĞLU
(Devamla) – Ama o zaman gidip anneler veya babalar kendileri nüfusu
çıkarıyordu, imdi hastanelerden bu kayıt yapılıyor ve bu kayıt doğrudan doğruya
oradan istatistiklere geçiyor. Bunda ters ne var ben anlamış değilim? Gayet
doğal bir şey.
Sayın Vekilim,
küçük yaş gruplarına da gelirseniz, ben, Çocuk Hakları İzleme Komitesinin
Başkanı olarak, zaten 15 yaşın altındaki çocuklarda acaba bu tecavüz mü yoksa
gayrimeşru mu, başka bir nedenle mi, tabii ki en doğal bir hak olarak ve
koruyucu bir sosyal devlet anlayışı içinde bunun sorulması kadar doğal bir şey
olduğunu… Ben üç çocuk annesi olarak, bir hekim olarak ve bir milletvekili
olarak bundan daha doğal bir şey olabileceğini asla ve asla düşünmüyorum.
Sağlıkta Türkiye
en önde gidiyor ve yeter ki her konu sağlık kadar güzel ve düzenli gitsin. O
zaman Türkiye’nin önüne kimse geçemeyecek demektir.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – Eş durumundan fiyasko!
BAŞKAN – Evet,
madde üzerinde şahsı adına Aykan Erdemir, Bursa Milletvekili.
Buyurun.
AYKAN ERDEMİR
(Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, Moritanya-Türkiye iş birliği gerçekten çok önemli. Niye
önemli? Çünkü, Moritanya’da sağlık olduğu kadar demokrasinin geliştirilmesi de
önemli. Neden Moritanya’da demokrasinin geliştirilmesi önemli? Çünkü, askerî
vesayete, ben biliyor ve inanıyorum ki bu Mecliste grubu bulunan dört parti de
karşı. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
EMRULLAH İŞLER
(Ankara) – Siz karşı değilsiniz ama! Esat’a heyet gönderiyorsunuz ya! Orada mı
demokrasi var?
AYKAN ERDEMİR
(Devamla) – Moritanya’ya baktığımızda nasıl bir rejimle karşı karşıyayız, bir
bakalım.
Moritanya’da bugün
iş birliği yaptığımız Cumhurbaşkanı 6 Ağustos 2008 tarihinde darbe yapan
general.
İBRAHİM KORKMAZ
(Düzce) – Tam size göre!
AYKAN ERDEMİR
(Devamla) – Evet, sizin iş birliği yaptığınız Cumhurbaşkanı darbe yapan
general. Ama nasıl Cumhurbaşkanı olmuş? 16 Nisan 2009’da istifa etmiş, 19
Temmuzda Cumhurbaşkanı seçilmiş, askerî vesayeti demokrasi diye yutturmuş.
Şimdi, Türkiye
Cumhuriyeti, bütün uluslararası insan hakları raporlarında kölelik, kadın
sünneti, çocuk sömürüsü ve insan kaçakçılığıyla suçlanan bir askerî vesayet
ürünüyle iş birliği yapıyor. (CHP sıralarından alkışlar)
Ama nasıl bir iş
birliği? Bakın sayın milletvekilleri, Şubat 2012 tarihinde İçişleri
Bakanınızın, Sayın İdris Naim Şahin’in imzaladığı güvenlik iş birliği
anlaşmasına bakalım, Türkiye Moritanya’ya hangi destekleri veriyor? Polis
eğitimi veriyor. Peki, gelin, polis eğitimi verdiğimiz -ki veren Bakan da Sayın
İdris Naim Şahin; artık nasıl bir eğitim veriyor bilmiyorum, organik biber
gazıyla mı veriyor, tazyikli suyla mı veriyor, copla mı veriyor bilemiyorum
ama- Moritanya’nın Uluslararası Af Örgütü raporlarındaki karnesine bir bakalım.
Uluslararası Af
Örgütü “Moritanya’da sistematik olarak siyahlara ayrımcılık yapılmaktadır.”
Diyor, “Moritanya’da sistematik olarak Arap olmayan unsurlar Araplaştırılmakta,
ana dilleri unutturulmaktadır.” diyor, “Moritanya’da işkence sistematik bir
şekilde yürütülmektedir.” diyor ve “Moritanya’da yargı bağımsızlığı yoktur,
uzun tutukluluk süreleri vardır, hukukun üstünlüğünden söz edilemez.” diyor.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Bayağı bir kanka olmuşlar bunlar!
AYKAN ERDEMİR
(Devamla) – Şimdi, bu Uluslararası Af Örgütü Raporu, Moritanya üzerine mi
yazılmış, Türkiye üzerine mi yazılmış, zaman zaman karıştırıyorum. Diyorum ki
acaba Moritanya hep böyle miydi, yoksa Sayın İdris Naim Şahin’in imzaladığı
güvenlik iş birliği anlaşmasından sonra Türkiye’den öğrendiği yöntemlerle,
Türkiye’den öğrendiği -tırnak içinde- demokrasiyle mi bu hâle geldi?
İşin bu yönünü bir
tarafa bırakırsak şüphesiz ki Türkiye ve Moritanya iş birliği yapmalı.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak da Moritanya’nın demokratikleşmesi, işkencenin
engellenmesi, asimilasyonun son bulması, uzun tutukluluk sürelerinin sona
ermesi, hukukun üstünlüğünün sağlanması ama hepsinden önemlisi, özgür
seçimlerle darbeci bir generalin yerine, gerçekten Moritanya halkının iradesini
temsil eden bir liderin gelmesi noktasında gelin, iş birliği yapalım ama eğer
demokrasi kisvesi altında, demokrasi görünümü altında, iş birliği görünümü
altında biz Moritanya’da askerî vesayeti meşrulaştıracaksak, bunu yaparken de
Türkiye’de askerî vesayete karşı olduğumuzu iddia edeceksek burada bir çifte
standart var. Nasıl bir çifte standart biliyor musunuz? Bahreyn’de bugün bir
gazeteci hapiste, bir yıldır hapiste. Niye biliyor musunuz? Son attığı tweet’te
şunu yazmıştı: “Türkiye Cumhuriyeti Bahreyn’e zırhlı araç satıyor ve demokratik
muhalefeti Türk zırhlı araçları bastırıyor.” demişti. Bugün Bahreyn
hapishanelerinde, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin desteklediği Bahreyn
Hükûmetinin baskısı sonucu hapiste. (CHP sıralarından “Bravo!” sesleri,
alkışlar)
İşte, Suriye’de
de, Bahreyn’de de, Moritanya’da da demokrasinin yanında olacaksak demokrasinin
yanında olalım ama çifte standart yapacaksak Cumhuriyet Halk Partisi olarak
bizim karnımız tok.
Teşekkür ediyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3-(1) Bu
kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Madde
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Aytuğ Atıcı, Mersin
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; kaldığımız yerden devam edeceğim ama Değerli Milletvekili
Arkadaşımızın, Sevgili Hocamızın söylediği bazı şeylerin de…
BAŞKAN – Sayın
Atıcı, şahsınız adına da söz talebiniz varmış, süreniz on beş dakika.
Buyurun.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Yok şahsım adına.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Yok, devam et Hocam, devam et.
VELİ AĞBABA
(Malatya) – Devam et.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Yok efendim.
BAŞKAN – Buyurun o
zaman, devam edin, on dakika.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Peki.
Şimdi, bir kere,
çok iyi bir noktaya geldiğimizi söyleyebilirim, iyi bir noktaya gelmişiz.
AKP’nin bir milletvekili çıkıyor, şu kürsüden diyor ki: “Sağlık Bakanlığının
bazı şeyleri tenkit edilebilir.” Çok güzel.
Bakın, tenkit
edilebilecek bazı noktaların görülebilmesi, hatta bunun da ötesinde çıkıp şu
kürsüden dillendirilmesi iyi bir şeydir. Bundan sonra bu tenkit edilecek
şeylerin düzeltilmesi gelir.
Değerli
arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisi sizin düşmanınız filan değil, Cumhuriyet
Halk Partisine millet tarafından verilen görev sizi denetleme görevidir, sizin
yanlış yaptığınız -bilerek, bilmeyerek- şeyleri size anlatmak, sizi
yönlendirmek ve ülkemizin çıkarlarını korumaktır. Bunun dışında -ben, kendi
adıma söyleyeyim- hiçbir gayem yoktur. Bunu da söylerken, evet, biraz bazen
sivri söylüyorum ama hiçbirinize hakaret etmemeye çalışıyorum, etmiyorum da
zaten ama bizim bu sivri söylemlerimizi de ancak anlıyorsunuz ki bir iki
senenin sonunda çıkıp şurada “Hakikaten ya, tenkit edilecek bazı şeylerimiz
varmış.” noktasına geldiniz. Ancak…
HÜSEYİN BÜRGE
(İstanbul) – Her şeyi de tenkit ediyorsunuz, olmuyor ya!
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Biz tenkit ediyoruz da sizin de bu tenkitleri kabul etmeye
başlamanız iyiye alamet.
Bakın, iyi bir şey
söylüyorum, oradan gene didikliyorsunuz. Yani iyi bir şey söylüyorum yani
bundan sonra iyi bir şey söylerken baştan söyleyeyim.
Şimdi, buraya
çıkan Sayın Milletvekili dedi ki: “Söylediği hiçbir şey gerçeği yansıtmıyor.”
Tutanaklarda var. Şimdi, bunu söyledikten yaklaşık üç saniye sonra dedi ki: “5
TL’yi insanların gözüne sokmayın.” Ha, demek ki söylediklerimizde gerçek payı
var. “Söylediklerinin hiçbiri gerçeği yansıtmıyor.” demek, arkasından üç saniye
sonra çıkıp “5 TL’yi insanın gözüne sokmayın, halk bundan memnun.” demek
aslında söylediklerimizin gerçek olduğunun sizin tarafınızdan ikrar
edilmesidir. Ama ben bir şeyinizi düzelteyim, sizin anketlerinize göre
memnuniyet yüzde 80 değil, yüzde 67.
TÜRKAN DAĞOĞLU
(İstanbul) – 80, 80! Bu defa bundan daha yüksek olacak.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Bakın, biz bilim insanıyız, sizin yaptırdığınız, AKP’nin yaptırdığı
anketi size söylüyorum. Şimdi, bakın, bizim söylediğimiz…
ÜNAL KACIR (İstanbul)
– Kaçmış peki, yüzde kaç?
HÜSEYİN BÜRGE
(İstanbul) – Size göre kaç?
ÖZNUR ÇALIK
(Malatya) – Yüzde 90!
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Değerli arkadaşlar, burada çıkıp konuşan insan konuştuğuna dikkat
etmeli. Ben de bu dikkate…
ÜNAL KACIR
(İstanbul) – Hayır, size göre kaç?
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Bakın, bilimsel insanlar “Size göre kaç?” diye bir soruya cevap
vermezler. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Elinde done varsa konuşur.
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) – Eleştiriyorsan bir değerini ver ya.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Benim elimde memnuniyetle ilgili bir veri yoktur. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
İHSAN ŞENER (Ordu)
– Olmadığını nasıl söylüyorsun?
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Ben sizin elinizdeki verilere göre konuşuyorum, siz daha sizin
elinizdeki veriyi bilmiyorsunuz.
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) – Mevcut veriyi kabul etmiyorsunuz.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Bakın, sizin elinizdeki veri doğrudur, yanlıştır ama sonuçta bir
veridir. Gitmişsiniz sormuşsunuz insanlara, bilimsel olarak istatistiki
yöntemlere göre değerlendirilmiştir ama bu rakam 80 değildir, gidin öğrenin.
“Senin fikrine göre kaç?” demek yamalı bohça, yapboz şeklinde bir sağlık
sistemi yaratmaktır.
Bakın, arkadaşlar…
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Yüzde 75.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) – Sen doğrusunu söyle, kaç?
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Bakın, Sayın Bakan buradan söyledi, yüzde 75’miş.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – TÜİK bağlı o Bakana.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – E, Bakan söylüyor yani adam biliyor ki konuşuyor. Koca Bakan
bilmeden konuşur mu?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
– Hocam, TÜİK Sayın Bakana bağlı zaten.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) – Ya, sen de bilmiyorsun!
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Ben sizin verinizin 80 olmadığını söylüyorum.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – 2002’de yüzde 40’ın altındaydı.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
– Kaç, kaç?
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Sizin açıkladığınız veri yüzde 67’dir, Bakan “Yüzde 75’tir.” Diyor,
her iki rakam da yüzde 80 değil.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) – Kaç, kaç?
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Yani buraya çıkıp kendi rakamınızı bilmeden konuşmak ne kadar
yakışıyor, bunu siz değerlendirin. Oradan zıplamayın, ben sizin
söylediklerinizi söylüyorum.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) – Ya, kaç olduğunu söylesene?
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Söyledi ya, ne bağırıyorsun oradan!
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşım, ben, sizin yaptırdığınız anketin rakamını
söyledim.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) – Kaç yani onu söyle.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – 67.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) – Az mı 67?
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Sizin bakışınızla öyle, sizin bakışınızla 67’dir.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
– 38 mi büyük, 67 mi büyük?
VELİ AĞBABA
(Malatya) – Belge var mı, belge?
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Sizin bakışınızla öyledir, istatistiki rakamlara göre bunu siz
iddia ediyorsunuz, ben iddia etmiyorum. Siz iddia ediyorsunuz ki 67, sonra
çıkıp burada diyorsunuz ki: “Yüzde 80.” Ben ne diyeyim?
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Dünyadan haberleri yok, biri 75, biri 80, biri 65 diyor!
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Şimdi, anne sütünü konuştuk, anne sütüyle ilgili olarak “Dinî
hassasiyetlerimiz var.” dedi Sayın Milletvekili. Dinî hassasiyetlerinizin
tümüne katılıyoruz, tümüne, bakın. Hiç kimsenin kutsal kitabında yazanı
sorgulamaya hiç kimsenin hakkı yoktur. Kutsal kitabımızda anne sütü ve
emzirmeyle ilgili dört yerde geçkiler vardır, işaretler vardır. Biz, bunların
tamamını hassasiyetli davranarak değerlendiriyoruz ve bu hassasiyete uygun
davranılmasını istiyoruz.
TÜRKAN DAĞOĞLU
(İstanbul) – Kimse anne sütüne hayır demiyor ki!
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Biz, “Bu hassasiyetleri görmezden gelin.” demiyoruz, haddimiz de
değil zaten. Bu hassasiyetler önemlidir. Bakın, Hristiyan birinin bile bu
hassasiyetlere saygı duyması gerekir. Biz diyoruz ki: “Bu hassasiyetlere saygı
duyarak anne sütü bankacılığını kurun.” Anne sütü bankasının açılış tarihi ilan
edildi, her şey bitti. Ben de araştırdım, gerçekten, kurdele kesilecek sadece.
Ne oldu, niye iptal ettiniz? Açıklama: “Dinî hassasiyetler.” Kardeşim, başım
gözüm üstüne.
TÜRKAN DAĞOĞLU
(İstanbul) – Hayır, hukuki altyapısı hazır değil.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Dinî hassasiyetler başım gözüm üstüne, dinî hassasiyetlere mutlaka
uyalım ama insanları anne sütü bankasından mahrum etmeyelim çünkü anne sütü
hayat kurtarır, Moritanya’da da hayat kurtarır, Türkiye’de de hayat kurtarır;
Anne ne olursa olsun, ister insan annesi olsun ister başka mahlukların anası
olsun, kendi yavrusunu emzirdiği sürece o bebeğin hayatı kurtulur. İşte,
Moritanya’ya bunu böyle anlatmayın diyorum. Bırakın, anne sütü bankası kurmak
istiyorlarsa kursunlar. Çıkıp dediniz ki: “Nüfus kâğıdında yazmıyor mu?” Ya,
yazıyor. E, bu nüfus kâğıdında “din” hanesi var diye Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi Türkiye’yi mahkûm etmedi mi?
TÜRKAN DAĞOĞLU
(İstanbul) – O başka, o başka.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – O başka, o başka … Tabii, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi –içimizde
hukukçular var- bizi mahkûm edecek…
TÜRKAN DAĞOĞLU
(İstanbul) – “Din” hanesini AK PARTİ mi koydu nüfusa?
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – …“yanlış yapıyorsunuz” diyecek, “bunu yapmayın” diyecek… O o, “o
başka...”
Benim tevellüdüm
yeter, eskiden “mezhep” de vardı nüfus kâğıtlarında, hatırlar yaşı müsait olan
milletvekilleri, siz de hatırlarsınız.
AYKAN ERDEMİR
(Bursa) – Hatırlatmayın, geri getirirler.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Eskiden “dini” vardı, “mezhebi” de yazardı, niye kaldırıldı mezhep?
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi “din” hanesinin konmasını istemez ve bu konuda
da kararı vardır. Hadi koydunuz diyelim ki, nüfus kâğıdında boşluk var, “dini”.
Ama sizin Sağlık Bakanınızın annelere sordurduğu “dini” hanesinde 6 harf var
Sayın Hocam, 6 harf; hadi “Hristiyan”lığı sığdır buraya da göreyim bakalım.
Yapmayın arkadaşlar, yapmayın, bunu bana bir “imla hatası, matbaa hatası”
demeyin.
TÜRKAN DAĞOĞLU
(İstanbul) – Yok, o imla hatası değil.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Eğer öyleyse, çıkın deyin ki: “Pardon, matbaa hatasıymış, Hristiyanlık
6’ya sığmıyor, daha da uzatacağız.” deyin. Ama ne yaptınız? Bizim uyarımızla bu
vahim hatadan döndünüz, iyi bir şey. Bakın, tenkit ediyoruz, siz de
dönüyorsunuz bazen, iyi bir şey. Çıkıp kürsülerden bangır bangır “Yahu CHP
doğru söylüyor, biz onun için döndük.” demenizi beklemiyoruz yani bu bir yarış
değil bizim için, bu işi yapmayacağınızı gösterdiniz, teşekkür ederiz. Ama buna
çıkıp da ısrarla devam ederseniz, ben bu kürsüde son nefesimi verene kadar
bunları burada söyleyeceğim. Yanlış yaptığınız yerden sessiz sedasız da olsa
dönün, itirazım yok, bunu biz de cümle âleme ilan etmeyiz ama çıkıp burada
“Vallahi, nüfus müdürlüğü istiyor.” derseniz, ne hekime yakışır ne insana
yakışır, bu hatayı burada yapmayın.
Sayın Başkan, on
beş dakika mı bitiyor, on dakika mı bitiyor?
BAŞKAN – On
dakika.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Peki, teşekkür ederim, devam edeceğim.
Peki, bakın
arkadaşlar, hani Moritanya’da sağlık kötüydü, işler kötüydü, hani oraya yardım
edecektiniz ya fikirlerinizle, onlara, kamuda yapılacak olan işleri özelleştirmelerini
salık vermeyin. Hele hele kamu ile özel iş birliği yapıp fakir Moritanya’nın
kıt kaynaklarının birilerinin cebine gitmesini engelleyin, hiç olmazsa bunu
yapın. Deyin ki biz Türkiye’de bir kamu-özel ortaklığı sistemi kurduk, bari
bunu siz yapmayın. Biz, gittik, iş adamlarına dedik ki gelin, size beleş,
bedava bir arsa verelim, siz de buraya bir hastane yapın. Biz de bu hastaneye,
kırk dokuz yıldır, bizim itirazlarımızdan…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
UĞUR AYDEMİR (Manisa)
– Moritanya’ya gidin de anlatın, yapmasınlar bizimle anlaşma. Hiç uğraşmayın
burada bu kadar, yormayın kendinizi.
AYTUĞ ATICI (Devamla)
– Sayın Başkan, on beş dakikam bitti mi?
BAŞKAN – Sordum ben
baştan Sayın Aytuğ, on dakika…
AYTUĞ ATICI (Devamla)
– Sürem on beşe çıktı Sayın Başkan.
BAŞKAN – Yerinize
oturun, tekrar davet edeceğim şahsınız adına, madem öyle.
AYTUĞ ATICI (Devamla)
– Tamam Sayın Başkan, bir şey demiyorum.
BAŞKAN – Baştan sordum
çünkü Sayın Aytuğ.
AYTUĞ ATICI (Devamla)
– Tamam, haklısınız.
BAŞKAN – Madde
üzerinde şahsı adına söz isteyen Aytuğ Atıcı, Mersin Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurun.
AYTUĞ ATICI (Mersin) –
Değerli arkadaşlar, bunu Moritanya’ya söyleyecek olan biz değiliz, bunu
Moritanya’ya söyleyecek olan sizsiniz. Bazen Hükûmet olduğunuzu unutuyorsunuz
ya. Bazen Hükûmet olduğunuzu unutuyorsunuz, bizi eleştiriyorsunuz “Gidin, siz
söyleyin.” Kardeşim, bu anlaşmayı ben mi imzaladım? Bu anlaşmayı Türkiye
Cumhuriyeti devleti adına yetkili birisi imzaladı, Hükûmet adına imzaladı.
Şimdi, biz de size
diyoruz ki arkadaşlar, bu yaptığınız iş iyi bir iş değil. İyi tarafları var,
anlaşma yapın, Moritanya’ya yardım edin sağlık açısından. Bakın, demokrasi
memokrasi, hiç girmeyeceğim ama şunları şunları yaptırmayın diyoruz. Bunu yapıp
söyleyecek olan sizsiniz. Şimdi, gideceksiniz Moritanya’ya diyeceksiniz ki biz
bir hata yaptık kamu-özel ortaklığında, siz yapmayın. Siz bedava bir arsayı
ulus ötesi güçlere -ki bu Türkiye bile olabilir- vermeyin. Buraya bir hastane
inşa ederler, sonra tam otuz sene siz bu
hastanede kiracı konumunda kalırsınız. Bu çok kötü bir şeydir. Biz bunu… Bir
kere ok yaydan çıktı, Başbakan emretti, şu fakirin hayali dedi, sesimizi
çıkaramadık, bari Moritanya’da bunu yapmayın deyin. Yazıktır, günahtır
Moritanyalılara.
Sonra,
Moritanya’ya deyin ki, biz bir hata daha yaptık. Hem ulus ötesi güçleri
çağırdık, yatırım yapsınlar istedik ama onların alacağı borca, finans
kaynaklarından alacağı borca hazine garantisi verdik. Yani bu şirket batarsa
bütün borçlar hazinemiz tarafından ödenecek. Allah bilir bizi ne bekliyor, siz
bu hatayı yapmayın deyin Moritanya’ya. Çünkü siz bizden daha garibansınız
deyin. Sonra deyin ki, eğer sağlıkla ilgili bir yasa çıkaracaksanız bunu sağlık
komisyonunuzda tartışın. Sağlık komisyonunda tartışılmadan çıkan hiçbir yasanın
iyi olmayacağını biz gördük, biz kamu-özel ortaklığı yasasını Plan ve Bütçede
tartıştık, Sağlık Komisyonundan baypas ettik, zararını gördük, bunu siz
yapmayın deyin.
Sonra, eğer bu
anlaşmaları yapacaksanız da özel hukuka göre yapmayın yani kendi devletinizin,
Moritanya devletinin kanunlarını baypas etmeyin; eğer bir ihale yapacaksanız bu
ihaleyi Kamu İhale Kanunu ve Devlet İhale Kanunu dışına çıkarmayın, çıkarırsanız
birileri bundan nemalanır, bunu yapmayın, bunun size çok ciddi zararı olur
deyin. Hani o 2’nci maddenin (d) fıkrası var ya, oraya bunların hepsini
girdirebilirsiniz. Hükûmetsiniz, sizin vazifeniz. Hani çok seviyorsunuz ya
Moritanya’yı, bu iyiliği onlardan esirgemeyin.
Onlara deyin ki hastanelerin
yanına ihtiyari ve mecburi ticari hizmet alanları diye bir şey yapmayın.
Sağlığı özelleştirmeyin. Sağlığı kamusal bir görev olarak alın. Bakın, biz
sağlığı özelleştirdik, hiç kimse memnun değil, bu memnuniyetsizliği siz
Moritanya’da yaşamayın deyin. Biz burada mecburi hizmet alanları yaparken
hastanelerde aslında aklımızdan -Komisyon notlarında, tutanaklarında var-
hastane değil de otel yapmak geçiyor, hastane yanında alışveriş merkezleri
yapmak geçiyor, otoparktan para kazanmak geçiyor, attığımız her adımda bunları
yapmayı düşünüyoruz -bunlara bakın, gidin, tutanakları inceleyin, hepsi var, o
yüzden yani hiç öyle benim yorumummuş gibi görmeyin- bunları yaptırmayın deyin
Moritanya’ya ki gayet rahat bir şekilde ülkelerini sürdürsünler,
sömürtmesinler. Ülkenizi sömürtmeyin, biz hata yaptık, ülkemizi sömürttük, siz
ise bunları sömürtmeyin deyin. Bakın, bir iş yapacaksanız, adam gibi yapın
deyin onlara. İhaleyi alıp çantacılara vermeyin tıpkı kamu-özel ortaklığı
hastanelerinde olduğu gibi yani, ihaleyi aldınız, çantacılarla gidip de bir
başka taşerona devretmeyin çünkü burada yarı yarıya devletiniz zarar eder, geçmişte
bunları yaptık, şimdi tekrarlamayalım; hele hele eğer borçlanma dövizle olmuş
ise bizim yaptığımız gibi döviz kuruna endeksli bir borç yapmayın, Türkiye bunu
çok yaşadı geçmişte ama döviz kuruna endeksli bir borçlanma iyi bir şey
değildirdir deyin onlara, deyin ki onları koruyalım, onların da ekonomisi
yükselsin ve bebek ölüm hızları daha da daha da azalsın ve Moritanya’ya da en
azından bir katkımız olsun. Sonra onlara deyin ki biz ekmekten bile KDV
alıyoruz ama bu şehir hastanelerinden ne KDV ne damga vergisi hiçbir harç da
almıyoruz, siz bunu yapmayın, orada yetim hakkı var.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Moritanya İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık
ve Tıp Bilimleri Alanlarında İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın açık oylama sonucu:
“Kullanılan oy sayısı |
: |
210 |
|
|
Kabul |
|
: |
210 |
|
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Bayram
Özçelik Mine
Lök Beyaz
Burdur Diyarbakır”
Böylece tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
10’uncu sıraya
alınan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Moritanya İslam Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Güvenlik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
10.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Moritanya İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/656) (S. Sayısı: 357)(x)
BAŞKAN – Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu
357 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Aykan Erdemir, Bursa
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
AYKAN ERDEMİR (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, yirmi dakika, gelin, Moritanya’da güvenlik iş birliği söz
konusu olduğunda Türkiye’nin katkısının ne olabileceği üzerine bir ufuk turu
yapalım.
Biliyorsunuz ki
güvenlik konusu artık, dünyada iki farklı çerçeveden inceleniyor. Eski anlayış,
devlet güvenliği merkezli yaklaşımlardı. Yeni anlayış ise insan güvenliğini de
çerçevenin içine katan, bütünlükçü güvenlik anlayışı.
Türkiye’nin
İçişleri Bakanı Sayın İdris Naim Şahin döneminde girişimde bulunduğu bu
güvenlik anlaşması acaba insan güvenliği merkezli bir iş birliğini mi amaçlıyor
yoksa devlet güvenliği merkezli bir iş birliğini mi amaçlıyor? Bir başka
şekilde sormak gerekirse Türkiye’nin Moritanya’yla yaptığı güvenlik alanında iş
birliği bütünlükçü güvenliği, yani insan güvenliğini, yani insan temel hak ve
özgürlüklerini geliştirecek bir güvenlik mi gelin bakalım.
Öncelikle şunu
söylemek gerek: Ne yazık ki bu anlaşmayı hazırlayan Sayın Bakan Türkiye’de
insan güvenliği noktasında karnesi iyi olan bir bakan değildi. Temel hak ve
özgürlükler noktasında, insan hakları noktasında çok da pozitif bir tablosu
yoktu. Döneminde ülkemizde çok sayıda insan hak ve özgürlükleri ihlali yaşandı,
orantısız güç kullanımı yaşandı ve bu orantısız güç kullanımından ne yazık ki
yuvadaki çocuklardan tutun da üniversitedeki öğrenci ve öğretim üyelerine,
fabrikadaki işçiden tutun da meydanlarda haklarını isteyen memurlara kadar çok
kişi zarar gördü, yaralandı.
Gelin, bir de
Moritanya’ya bakalım. Moritanya, biliyorum ki Adalet ve Kalkınma Partisi için
önemli bir ülke, pek çok açıdan ilham kaynağı olabilecek bir ülke.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen yerlerinize oturur musunuz.
AYKAN ERDEMİR
(Devamla) – Gelin, Moritanya Anayasası’nın 5’inci maddesine bakalım. Diyor ki…
VELİ AĞBABA
(Malatya) – Sayın Başkanım, Hatibi dinleyemiyoruz.
AYKAN ERDEMİR
(Devamla) – Sayın Veli Ağbaba duyamıyor.
Gelin, Moritanya
Anayasası’nın 5’inci maddesine bakalım. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın ilk 4
maddesini tartışmaya açmaya çok da niyetli olduğunuz bugünlerde belki de
Moritanya size ilham kaynağı oluyor. Diyor ki: “İslam, halkın ve devletin dini
olmalıdır.” Bakın, uluslararası örgütlerin raporlarına bakıyoruz, Moritanya’yla
ilgili ne diyor? “İnanç özgürlüğünün olmadığı, aşırı merkezîleşmiş İslam
cumhuriyeti.” diyor. Öyle bir cumhuriyet ki bu, AKP Hükûmetinin iş birliği
yaptığı öyle bir cumhuriyet ki bu, yasalarında şöyle bir madde var:
“Müslümanlıktan çıkan, vatandaşlıktan çıkar.” Dünyada eşi benzeri görülmeyen
bir yasa. İnanç özgürlüğünün olmaması bir yana, insanlar inanç özgürlükleri noktasında
bir seçim yaptığında yalnızca haklarını, hukuklarını kaybetmiyorlar,
vatandaşlıklarını da kaybediyorlar ve şüphesiz ki birazdan sayacağım pek çok
temel hak ve özgürlük ihlali, öncelikle Sayın İdris Naim Şahin’in Ankara’da
misafir ettiği, Bakanlıkta ağırladığı ve bu anlaşmayı bir anlamda meydana
getirdiği Moritanya İçişleri Bakanının bir anlamda yetkisi ve sorumluluğu
dâhilinde gerçekleşiyor.
Bakın, neler
gerçekleşiyor, bunu Uluslararası Af Örgütünün raporlarından inceleyelim.
Moritanya’da Uluslararası Af Örgütü’ne göre şu yaşanıyor: Sürekli, sistematik
ve kurumsallaşmış işkence; hukuki sürecin bütünüyle hiçe sayıldığı, adil
yargılanmanın bulunmadığı, gayriinsani tutukluluk koşullarının sürdüğü bir
ülke. Belki de Sayın İdris Naim Şahin’in, Türkiye’yi yavaş yavaş getirmeye
çalıştığı noktaya Moritanya çoktan varmış durumda.
Yine Uluslararası
Af Örgütü raporlarında deniliyor ki: “Hüküm giymediği hâlde uzun tutuklu
yargılama süreçlerinden muzdarip olan Moritanyalılar var.” Bazen Moritanya’ya
ilişkin raporları okurken diyorum ki, acaba yanlış rapor mu elimde, Türkiye’ye
ilişkin bir raporu mu okuyorum. Çünkü ne yazık ki bugün Türkiye’de de işkence
yeniden hortladı, hukuki sürecin bütünüyle hiçe sayıldığı yargılamalar
yaşanıyor; bağımsız yargı ve adil yargılamanın bulunmadığı çok sayıda olumsuz
örnek var, gayriinsani tutukluluk koşullarının sürdüğü çok sayıda olumsuz örnek
var ve biliyorum ki şu anda itiraz edemiyorsunuz çünkü Sayın Veli Ağbaba ve
Sayın Özgür Özel burada. Size, bir tuğla kalınlığında, cezaevlerinde,
mahpushanelerdeki hak ve özgürlük ihlallerini sundular; en ufak bir şüpheye yer
bırakmayacak şekilde Türkiye cezaevlerinin AKP iktidarı döneminde nasıl bir
utanç kaynağı hâline geldiğini bize gösterdiler. Korkum şudur ki: Sayın İdris
Naim Şahin’in vizyonuyla imzalanmış bir güvenlik iş birliği anlaşmasıyla eğer
Türkiye modeli Moritanya cezaevlerinde de uygulanacaksa vay o Moritanyalı
tutukluların, mahpusların hâline. Eğer İdris Naim Şahin vizyonuyla Türkiye’deki
toplantı ve gösteri özgürlükleri anlayışı Moritanya’da da egemen kılınacaksa
vay o Moritanyalı göstericilerin, vatandaşların, protestocuların hâline! Çünkü
sıkıntı şu: Moritanya’nın polis eğitimi noktasında iş birliği yapmayı tercih
ettiği ülke biber gazının organik olmasıyla övünen bir ülke. Moritanya’nın
polis eğitimi noktasında iş birliği yapmayı tercih ettiği ülke tazyikli sudan
coplamaya, keyfî tutuklamalardan her türlü hakarete maruz bırakmaya… En temel
demokratik hakkını kullanan yurttaşlarına karşın gayet gaddar, gayet ceberut,
gayet acımasız bir ülke.
Benim endişem şu:
Eğer Moritanya’yla güvenlik iş birliği alanında biz bu vizyonu paylaşacaksak,
Türkiye’nin olumsuz örneklerini Moritanya İçişleri Bakanlığı ve Moritanya
polisi başta olmak üzere Moritanya’nın kurum ve kuruluşlarına hâkim kılacaksak
Moritanya bugün insan hakları alanında tüm raporlarda en altta yer alıyor,
acaba daha alt hangi noktaya taşıyacağız diye endişe ediyorum. Şunu sormak
istiyorum: Acaba güvenlik iş birliği söz konusu olduğunda yani insan güvenliği
merkezli bir anlayış eğer söz konusu olacaksa Türkiye Moritanya’ya insan
hakları konusunda herhangi bir eğitim verecek mi? Vatandaşla polisin ve
İçişleri Bakanlığı çalışanlarının iletişimi, etkileşimi noktasında daha
demokratik, daha çağdaş, daha insancıl bir iletişim ve etkileşimin kurulması
noktasında bir eğitim verecek midir yoksa yalnızca bastırma, ezme, tutuklama,
sindirme politikaları Türkiye’de olduğu gibi Moritanya’da da egemen mi
kılınacaktır? İşte, bu soruya verilecek yanıt -ve umuyorum ki
mevcut İçişleri Bakanımız bu konuyla ilgili bir açıklama yapar- yalnızca
Moritanya’nın değil Türkiye’nin de insan hakları karnesinde çok önemli bir
nokta olacaktır. Bunu unutmayalım.
Bu kaygılarım “yersiz” diye düşünüyorsanız, diğer örneklere baktığımızda
hiç de öyle olmadığını görüyoruz. Az önce kısaca bahsetmeye çalıştım. Gelin
birlikte bir Bahreyn’e bakalım, Türkiye’nin yine savunma alanında iş birliği
yaptığı Bahreyn’in temel hak ve özgürlükler karnesine bir göz atalım.
Hükûmetin ve Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu’nun önemli bir
iddiası var, diyor ki: “Kuzey Afrika’da, Orta Doğu’da nerede Arap Baharı’yla
demokrasi ve özgürlükler talep ediliyorsa, Türkiye Cumhuriyeti olarak biz de
demokrasinin ve özgürlüklerin arkasındayız.” Bunun örneği olarak da Suriye
gösteriliyor.
Bugün Arap Baharı’na bir göz attığımızda, Arap Baharı denilen sürece bir
göz attığımızda, barışçı olmasına rağmen en etkili ve en yoğun katılımlı
demokratik muhalefetin Bahreyn’de olduğunu görüyoruz. Nüfusun yaklaşık yüzde
90’ı, ülkeyi bir istibdat rejimiyle yöneten, bir vesayet altında ezen monarşiye
karşı ayaklanmış durumda. İki yılı aşkın bir süredir en temel demokratik
haklarını, özgür seçimleri, siyasi parti kurma hakkını, toplantı ve gösteri
hakkını, özgür basını talep ediyorlar. Eğer Sayın Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlu demokrasinin arkasında olduğu görüşünde samimiyse, ben inanıyorum ki
Türkiye Cumhuriyeti, Bahreyn’de de her gün sokaklarda coplanan, gaz yiyen,
plastik mermilerle öldürülen, uzun tutukluluk sürelerinin mağduru olan
kitlelerin yanında olmalı. Ama bakıyorum, bunu göremiyorum. Peki, Bahreyn’e bakınca ne görüyorum?
Türkiye’nin ihraç ettiği zırhlı araçları görüyorum, Türkiye’nin ihraç ettiği ve
polis tarafından kullanılan kitle kontrol araçlarını görüyorum.
Bakın, Avrupa
Birliğinin parlamentosu yani Avrupa Parlamentosu Bahreyn söz konusu olduğunda
önemli bir karar geçirdi ve dedi ki: “Bahreyn’de yaşanılan insan hakları
ihlalleri söz konusu olduğunda Avrupa Birliği üyesi ülkeleri Bahreyn’e silah,
kitle kontrol araçları, İnternet’i kontrol etmeye yarayan teknolojik gereçler
ihraç etmemeli.” diye uyardı, bu yönde bir tavsiye kararı aldı. İşte, üyesi olmaya
çalıştığımız Avrupa Birliği Bahreyn’de yaşanan bu vahim tabloyu görürken ve
Bahreyn’e her türlü silah ve kitle kontrol aracı ihracını yasaklamaya
çalışırken Türkiye Cumhuriyeti her yıl Bahreyn’e daha fazla silah satan,
savunma ve güvenlik alanında iş birliği yapan bir ülke konumunda.
Şimdi, sormak
istiyorum: Moritanya’da darbeyle gelmiş ve kendini Cumhurbaşkanı seçtirmiş bir
generalin arkasındasınız.
ÖZNUR ÇALIK
(Malatya) – Kim söyledi bunu yahu? Siz, kendiniz çalıp kendiniz söylüyorsunuz.
60’lardan sonra Moritanya’nın yaşadıklarını biliyoruz. Fransız sömürgesinden
sonra 16 tane darbe görmüş. Darbeleri destekleyen AK PARTİ değil, sizsiniz.
AYKAN ERDEMİR
(Devamla) - Bahreyn’de yüzde 95’lik bir çoğunluğu ezen bir monarşinin
arkasındasınız. Suriye’de demokratik güçlerin arkasında olduğunuzu iddia
ediyorsunuz. Ben, neden böyle olduğunu size izah edeyim: Bahreyn’de neden
demokrasinin arkasında değilsiniz biliyor musunuz çünkü Bahreyn’de sokaklarda
demokrasi isteyen geniş kitleler -bizim açımızdan hiçbir önemi yok, 72 millete
bir nazarla bakıyoruz ama biliyorum sizin açınızdan önemli- Sünni değil, Şii…
FATİH ŞAHİN
(Ankara) Kes be!
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Esed’in arkasında durup da gelip bize demokrasi dersi
veriyorsunuz.
AYKAN ERDEMİR
(Devamla) - …ve ne yazık ki Bahreyn’de
demokrasi isteyenler Şii olduğu için Sünni monarşinin arkasında duruyor Türkiye
Cumhuriyeti. Bu, gerçekten Türkiye dış politikası açısından affedilmez bir
çifte standart, Türkiye Cumhuriyeti dış politikası açısından affedilmez bir
gaf. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti demokrasi, temel hak ve özgürlükler söz konusu
olduğunda ne mezhep görmeli ne din görmeli ne inanç görmeli.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya)
– Darbelerin yanında hangi siyasi partinin olduğunu halk çok iyi biliyor ve
onun cevabını her seçimde size cevaben veriyor.
AYKAN ERDEMİR
(Devamla) – Çünkü insan hakları her bir insanın hakkı. İnsan hakları “yalnızca
Sünnilerin hakkı”, “yalnızca Şiilerin hakkı”, “yalnızca Müslümanların hakkı”,
“yalnızca Hristiyanların hakkı” şeklinde indirgenemeyecek, askıya alınamayacak
bir haklar bütünü; yani Moritanya Anayasası’nda yer aldığı gibi, “İslam, halkın
ve devletin dini olmalıdır.” şeklinde dayatılamayacak bir haklar bütünü yani
Moritanya yasalarında olduğu gibi, “Müslümanlıktan çıkan vatandaşlıktan da
çıkar.” şeklinde ayaklar altına alınamayacak bir temel hak ve özgürlükler
manzumesi, bütünü.
İşte bu nedenle
Cumhuriyet Halk Partisi olarak diyoruz ki: Gelin, dünyaya demokrasi, temel hak
ve özgürlükler söz konusu olduğunda tek bir gözle bakacaksak, tek bir nazarla
bakacaksak, bütün insanlığı kucaklayacaksak, bütün insanların acıları, bütün
insanların hak ve özgürlük talepleri bizim için eş değer olacaksa, o zaman, bu
çifte standarttan vazgeçmek zorundayız; o zaman, bir ülkede sokaktaki
demokratik muhalefetin yanında olurken diğer ülkede zırhlı araçlarıyla
kitleleri ezenlerin yanında olmamalıyız.
Bakın, Bahreyn’de
bugün yalnızca Türkiye'nin ihraç ettiği zırhlı araçlar demokratik gösteri
hakkını kullanan kitleleri ezmiyor. Ne yazık ki Türkiye'nin ihraç ettiği zırhlı
araçların yanında tanklar var. Nereden geldi o tanklar biliyor musunuz? Suudi
Arabistan’dan geldi. Bugün Suudi Arabistan ordusuna bağlı tanklar, Suudi
Arabistan subaylarının komutasında Bahreyn sokaklarında, özgür seçim, toplantı
ve gösteri hakkı, bağımsız yargı ve özgür basın isteyen kitleleri eziyor,
öldürüyor, hapsediyor, işkence ediyor ve buna ne yazık ki seyirci kalıyoruz.
MUHAMMET BİLAL
MACİT (İstanbul) – Suriye’de ne oluyor?
AYKAN ERDEMİR
(Devamla) – Suriye’de de Bahreyn’de de Moritanya’da da her kim özgürlük ve
demokrasi istiyorsa biz arkasındayız ama siz ne yazık ki “Suriye’de özgürlük ve
demokrasinin arkasındayız.” diyebiliyorsunuz ama Moritanya ve Bahreyn’e
geldiğinizde demokrasi nefesiniz kesiliyor. Siz demokrasi söz konusu olduğunda
ne yazık ki maraton koşmuyorsunuz, 100 metre koşuyorsunuz. Demokrasi bir
maraton, demokrasi dünyanın bütün ülkelerinde, dünyanın bütün insanları için,
dünyanın ezilen tüm halkları için talep etmemiz gereken bir yönetim şekli.
Kuveyt’te de
Bahreyn’de de Suudi Arabistan’da da Katar’da da demokrasi istiyorsak samimi
olalım, gelin hep beraber isteyelim ama Suudi Arabistan tankları Bahreyn’de
kitleleri ezerken biz bunu, gözümüzü öbür yana çevirerek, görmezlikten
geliyorsak ve o tankların yanına bir de Türkiye’nin ihraç ettiği zırhlı
araçlarımızı diziyorsak işte o zaman ortada bir sorun var değerli
milletvekilleri.
İHSAN ŞENER (Ordu)
– Bir 10 kişilik heyet de oraya gönderin. Niye göndermiyorsunuz?
AYKAN ERDEMİR
(Devamla) – Bahreyn’de de varız, Katar’da da varız, Kuveyt’te de varız.
Biliyoruz, siz Bahreyn’e gittiğinizde yalnızca ezen yöneticilerle
görüşüyorsunuz ama Cumhuriyet Halk Partisi yalnızca Orta Doğu ve Kuzey
Afrika’da değil, dünyanın her yerinde demokrasi isteyen, hak ve özgürlük
mücadelesi verenlerle birlikte yürümekte her zaman olduğu gibi kararlı.
Şimdi, gelin,
Moritanya’ya geri dönelim. Moritanya’nın karnesi açık. Bu demek değildir ki “Türkiye
Moritanya’yla iş birliğini kessin.” Çünkü şunu biliyoruz: Demokratikleşme uzun
soluklu bir süreç ve Türkiye’nin Moritanya’ya bu süreçte vereceği katkı son
derece önemli. İnsan hakları eğitimi olsun, hukukun üstünlüğü söz konusu
olduğunda, kadın erkek eşitliği söz konusu olduğunda, insan kaçakçılığıyla
mücadele söz konusu olduğunda, kadın sünnetiyle mücadele söz konusu olduğunda,
çocuk köleliği söz konusu olduğunda Moritanya’ya Türkiye’nin verebilecekleri
var fakat buradaki temel sorun şu: Türkiye, cumhuriyetin kadim geleneğinden
yola çıkarak Moritanya’yla bu demokrasi, hak ve özgürlükler misyonunu ve
vizyonunu paylaşacaksa bu iş birliğinden çok önemli faydalar doğabilir. Ama
eğer Türkiye, son on yılın sivil vesayetinden yola çıkarak, Sayın İdris Naim
Şahin’in hak ve özgürlükler vizyonundan yola çıkarak, İçişleri Bakanlığı
karnesindeki kırık notlardan yola çıkarak bir iş birliği gerçekleştirecekse,
devlet merkezli bir güvenlikte miyop bir şekilde takılıp kalacaksa, o zaman ben
inanıyorum ki Moritanya kendi yolunda gitse Türkiye’den hiç yardım almasa çok
daha iyi olur diyorum.
Moritanya’da hak
ve özgürlük mücadelesi veren her insanı kucaklıyorum, yüce Meclisi saygı ve
sevgiyle selamlıyorum.
Teşekkür ederim.
(CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
1’inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE MORİTANYA İSLAM
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA GÜVENLİK İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE
1- (1) 15 Şubat 2012 tarihinde Ankara’da
imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Moritanya İslam Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Güvenlik İşbirliği Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN –
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE
2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe
girer.
BAŞKAN –
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE
3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
BAŞKAN –
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabiidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Bir dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN – Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Moritanya İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
açık oylama sonucu:
“Oy sayısı: 201
Kabul: 201 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Bayram Özçelik Mine Lök Beyaz
Burdur Diyarbakır”
BAŞKAN –
Böylece tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – Elektronik oylama çıktısı yok, kanun geçmedi.
BAŞKAN –
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.56
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 22.59
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur),
Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 79’uncu Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum.
11’inci sıraya
alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
11.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı
Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/687) (S. Sayısı: 340)
BAŞKAN – Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonların
bulunmayacağı anlaşıldığından, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 20
Mart 2013 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 23.00
(x) Sözlü soru önergeleri Genel Kurulda okunmamış olup tutanağa eklidir.
(x) 108 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(X) 348 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 325 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(X) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(X X) 424 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 107 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 292 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 357 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.