TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                                TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                                  47’nci Birleşim

                                                                                         2 Ocak 2013 Çarşamba

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                               İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMA

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Meral Akşener’in, Başkanlık Divanı adına 2013 yılının hayırlar getirmesini dilediğine ilişkin konuşması

 

V.- ÖLÜM, SAYGI DURUŞU VE TAZİYELER

1.- Katılımcı Demokrasi Partisi Genel Başkanı ve Diyarbakır Milletvekili Şerafettin Elçi’nin vefatı nedeniyle saygı duruşu

 

VI.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, emniyet teşkilatının sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın cevabı

2.- Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova’nın, zeytin hasat dönemine ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Ordu Milletvekili İhsan Şener’in, eski Millî Eğitim Bakanlarından, devlet ve siyaset adamı Tevfik İleri’nin vefatının 51’inci yıl dönümüne ve millî eğitime yaptığı katkılara ilişkin gündem dışı konuşması

 

VII.- AÇIKLAMALAR

1.- Adıyaman Milletvekili Muhammed Murtaza Yetiş’in, Suriyeli mülteci Fatma Kızzi isimli bir öğretmenin yazdığı mektupta dile getirdiği hususlara ilişkin açıklaması

2.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, 2013 yılının hayırlara vesile olmasını dilediğine ve son dönemde özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu illerinde terörle mücadelede görev yapan emniyet teşkilatı mensuplarının psikolojik tacize maruz kaldıklarına ilişkin açıklaması

3.- İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğan’ın, Van’daki depremzedelerin şikâyetlerine ilişkin açıklaması

4.- Gaziantep Milletvekili Ali Serindağ’ın, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının neden Başbakanlığa bağlandığını ve istihbarat birimleri arasında koordinasyonun sağlanması görevini yerine getirip getirmediğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

5.- Bursa Milletvekili İlhan Demiröz’ün, yeni yılı kutladığına ve borçlarına bir de tarım sulama birlikleri borçları eklenen çiftçilerin Hükûmetten bu konuda yardım istediklerine ilişkin açıklaması

6.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, yeni yılı kutladığına ve köylülerin, çiftçi kayıt sistemine kayıtlı hayvan sayısına göre yem ve saman desteği verilmesini talep ettiklerine ilişkin açıklaması

7.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Mersin’in Tarsus ilçesinde yaşanan sel felaketinden dolayı çiftçilerin borçlarının ötelenmesi gerektiğine ve Erdemli çiftçisinin yaralarının hâlâ sarılmadığına ilişkin açıklaması

 

VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, (6/2369, 6/2380, 6/2436 ve 6/2194) esas numaralı sözlü soru önergelerini geri aldığına ilişkin önergesi (4/82)

 

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- BDP Grubu adına Grup Başkan Vekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, Türk Silahlı Kuvvetlerinde yaşanan ve kamuoyu vicdanında kuşku uyandıran asker ölümlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi  (10/444)

2.- Kars Milletvekili Mülkiye Birtane ve 21 milletvekilinin, Türk Silahlı Kuvvetlerinde yaşanan ve kamuoyu vicdanında kuşku uyandıran asker ölümlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi  (10/445)

3.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu ve 19 milletvekilinin, esnaf ve sanatkârların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/446)

C) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek ve beraberindeki bir heyetin, Sudan Ulusal Meclisi Başkanı Ahmet İbrahim El Tahir’in vaki davetine icabetle 20-22 Ocak 2013 tarihleri arasında Hartum’da düzenlenecek olan İslam İşbirliği Teşkilatı Parlamento Birliği (İSİPAB) 8’inci Konferansı’na katılmak üzere Sudan’a ziyarette bulunması hususuna ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresi (3/1082)

 

IX.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- BDP Grubunun, Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici ve arkadaşlarının nefret suçlarındaki ciddi artışların araştırılması amacıyla 26/3/2012 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 2 Ocak 2013 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- CHP Grubunun, Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 20 milletvekilinin, Sağlık Bakanlığı tarafından Kamu Özel Ortaklığı çerçevesinde yapılacak olan tesisler ve bu tesislerde verilecek sağlık hizmetlerinin alınır, satılır ve kâr edilir bir mal hâline getirilmekte olduğunun araştırılması amacıyla 21/11/2012 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 2 Ocak 2013 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- AK PARTİ Grubunun, gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine; Genel Kurulun 8, 15, 22 ve 29 Ocak 2013 Salı günkü birleşimlerinde bir saat sözlü soruların görüşülmesini müteakip diğer denetim konularının görüşülmeyerek kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine; 2, 9, 16, 23 ve 30 Ocak 2013 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesine ilişkin önerisi

 

X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun Barış ve Demokrasi Partisine sataşması nedeniyle konuşması

2.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

3.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

4.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın şahsına sataşması nedeniyle konuşması

5.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin Barış ve Demokrasi Partisine sataşması nedeniyle konuşması

6.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

7.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)

3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Libya Hükümeti Arasında Askeri Eğitim İş Birliği Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/650) (S. Sayısı: 339)

4.- Yargılama Sürelerinin Uzunluğu ile Mahkeme Kararlarının Geç veya Kısmen İcra Edilmesi ya da İcra Edilmemesi Nedeniyle Tazminat Ödenmesine Dair Kanun Tasarısı ile Adalet Komisyonu Raporu (1/625) (S. Sayısı: 342)

5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Umman Sultanlığı Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve Karşılıklı Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/453) (S. Sayısı: 11)

6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Hırvatistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyeti ve Hırvatistan Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına Yönelik Anlaşmaya İlişkin Değişikliklere Dair Ek Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/358) (S. Sayısı: 34)

7.- Türkiye Cumhuriyeti ile Sırbistan Cumhuriyeti Arasında Sosyal Güvenlik Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/384) (S. Sayısı: 36)

8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Tanzanya Birleşik Cumhuriyeti Arasında Ticaret İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/403) (S. Sayısı: 44)

9.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Botsvana Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticari, Ekonomik ve Teknik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/432) (S. Sayısı: 47)

 

 

10.- Türkiye Cumhuriyeti ile Malta Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/542) (S. Sayısı: 176)

11.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bermuda Hükümeti Arasında Vergi Konularında Bilgi Değişimi Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/643) (S. Sayısı: 332)

12.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Etyopya Federal Demokratik Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Büyükelçilik ile Misyon Şefi ve Diplomatlar İçin İkametgah İnşaası İçin Arsa Değişimi Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/291) (S. Sayısı: 68)

13.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Lübnan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gençlik ve Spor Alanında İşbirliği Programının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu Raporları (1/362) (S. Sayısı: 213)

14.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Fas Krallığı Hükümeti Arasında Gençlik ve Spor Alanlarında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/547) (S. Sayısı: 218)

15.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Sistemine İlişkin Hükümetlerarası Anlaşma ile Eki Türkiye Cumhuriyeti ve The Trans Anatolian Gas Pipeline Company B.V. Arasında Trans- Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Sistemi Hakkında Ev Sahibi Hükümet Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/709) (S. Sayısı: 369)

XII.- OYLAMALAR

1.- (S. Sayısı: 11) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Umman Sultanlığı Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve Karşılıklı Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

2.- (S. Sayısı: 34) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Hırvatistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyeti ve Hırvatistan Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına Yönelik Anlaşmaya İlişkin Değişikliklere Dair Ek Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

3.- (S. Sayısı: 36) Türkiye Cumhuriyeti ile Sırbistan Cumhuriyeti Arasında Sosyal Güvenlik Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

4.- (S. Sayısı: 44) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Tanzanya Birleşik Cumhuriyeti Arasında Ticaret İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

5.- (S. Sayısı: 47) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Botsvana Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticari, Ekonomik ve Teknik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

6.- (S. Sayısı: 176) Türkiye Cumhuriyet ile Malta Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

7.- (S. Sayısı: 332) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bermuda Hükümeti Arasında Vergi Konularında Bilgi Değişimi Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

8.- (S. Sayısı: 68) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Etyopya Federal Demokratik Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Büyükelçilik ile Misyon Şefi ve Diplomatlar İçin İkametgah İnşaası İçin Arsa Değişimi Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

9.- (S. Sayısı: 213) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Lübnan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gençlik ve Spor Alanında İşbirliği Programının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

10.- (S. Sayısı: 218) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Fas Krallığı Hükümeti Arasında Gençlik ve Spor Alanlarında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

11.- (S. Sayısı: 369) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Sistemine İlişkin Hükümetlerarası Anlaşma ile Eki Türkiye Cumhuriyeti ve The Trans Anatolian Gas Pipeline Company B.V. Arasında Trans- Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Sistemi Hakkında Ev Sahibi Hükümet Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

XIII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, İşsizlik Sigortası Fonu’ndan elde edilen gelirden kesilen vergiye ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/9385) Ek cevap

2.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’ün, İstanbul Büyükşehir Belediyesine ait bir arazinin bir vakıf tarafından kullanıldıktan sonra atıl halde bırakıldığı iddialarına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı (7/11525)

3.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, temel tüketim maddelerinin denetimine ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi  Eker’in cevabı (7/11648)

4.- İstanbul Milletvekili Celal Dinçer’in, alışveriş merkezlerinin şehir dışına taşınmasına yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/11835)

5.- Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün, TBMM bünyesinde cemevi açılması talebine ve Diyanet İşleri Başkanının bir açıklamasına ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı (7/11889)

6.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi ile petrol anlaşması imzalanıp imzalanmadığına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı  (7/12147)

7.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, 2013 Mersin Akdeniz Olimpiyatları için yapılan ihalelere ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın cevabı (7/12152)

8.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça’nın, TSK’dan ilişiği kesilen personelin mağduriyetinin giderilmesine yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı (7/12192)

9.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, komisyon başkanlarının çeşitli masraflarına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet Sağlam’ın cevabı (7/12216)

10.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, İsrail’den alınan insansız hava uçaklarına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı (7/12322)

11.- Diyarbakır Milletvekili Emine Ayna’nın, darbe dönemlerinde ordudan uzaklaştırılan askerlerin başvurularına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı (7/12323)

12.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, Şanlıurfa’nın öğrenci yurdu kapasitesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın cevabı (7/12360)

13.- Van Milletvekili Aysel Tuğluk’un, TOKİ tarafından Simav’da yaptırılan konutlarda eksikliklerin giderilmemesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/12362)

14.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, 2 Kasım 2012 tarihinde yapılan törene ve bunun maliyetine ilişkin Başbakandan sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın cevabı (7/12377)

15.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Erzurum’da kış oyunları için inşa edilen tesisler ile ilgili iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın cevabı (7/12378)

16.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, 2002-2012 yılları arasında Diyanet İşleri Başkanlığının personel sayısına ve aldığı bütçe paylarına ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı (7/12406

17.- Manisa Milletvekili Hasan Ören’in, Selendi’de bazı mahallelerdeki camilerin eksikliklerine ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı (7/12407)

18.- Adana Milletvekili Ümit Özgümüş’ün, yabancılara toprak satışına ve Bakanlığa bağlı bir kurumun İnternet sitesinden bazı verilerin kaldırılmasına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/12430)

19.- Adıyaman Milletvekili Salih Fırat’ın, Adıyaman’da inşa edilen TOKİ konutlarının sorunlarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/12435)

20.- Ordu Milletvekili İdris Yıldız’ın, TOKİ’nin finansal durumuna ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/12436)

21.- Antalya Milletvekili Yıldıray Sapan’ın, Antalya’nın Konyaaltı ilçesinde faaliyet gösteren bir maden şirketinin çevreyi kirlettiği iddialarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/12443)

22.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, ülkemizdeki altın üretimine ve altın üretimi yapan firmalara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/12444)

23.- Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir’in, enerji üretim ve dağıtım hizmetlerinin özelleştirilmesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/12445)

24.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Malatya’da yarım kalan spor kompleksine ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın cevabı (7/12446)

25.- Muğla Milletvekili Nurettin Demir’in, bağımsız spor federasyonlarının genel kurullarına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın cevabı (7/12447)

26.- Çanakkale Milletvekili Mustafa Serdar Soydan’ın, Kazdağları bölgesinde devam eden madencilik faaliyetlerinin çevreye verdiği zararlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/12596)

27.- İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğan’ın, İstanbul Maslak’ta devam eden bir konut projesine ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/12598)

28.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Şavşat ilçesinde bir köyde yaşanan elektrik kesintilerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/12604)

29.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’de yanmayan sokak lambalarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/12605)

30.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’da yanmayan aydınlatma lambalarına ve elektrik direklerindeki noksanlıklara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/12606)

31.- Antalya Milletvekili Arif Bulut’un, Köprüçay Nehri üzerinde yapılması planlanan HES projelerine ve bunların etkilerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı  (7/12607)

32.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Karabük Üniversitesinde okuyan üç öğrencinin yurttan atılma nedenine ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın cevabı (7/12608)

33.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Avrasya Maratonuna katılan sporcuların sağlık kontrolünden geçirilip geçirilmediğine ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın cevabı (7/12609)

34.- İstanbul Milletvekili Osman Oktay Ekşi’nin, Hatay’da kurulan bir kampta Suriye rejimine muhalif güçlere ve El-Kaide mensuplarına askerî eğitim verildiği iddialarına ilişkin sorusu ve Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı (7/12656)

35.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Askerlik Kanunu’nun bir maddesinden faydalanan kişilere ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı  (7/12657)

36.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, İstanbul’daki amatör spor kulüplerine ve İstanbul Büyükşehir Belediyesinin aynı isimli spor kulübüyle bağına ilişkin Başbakandan sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın cevabı (7/12706)

37.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Haymana TOKİ konutlarının eksikliklerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/12715)

38.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, TOKİ tarafından yaptırılan konutlarla ilgili sorunlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/12716)

39.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, Göksu Deresi’ndeki kirliliğe ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/12742)

40.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, Van’da TOKİ tarafından yapılan afet konutlarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/12743)

41.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in, Eskişehir’de 2012-2013 yıllarına ait planlanan ve gerçekleştirilen kamu yatırımları ile projelere ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/12744)

42.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Haymana Spor Salonunun bakımsızlığına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın cevabı (7/12747)

43.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in, Eskişehir’de 2012-2013 yıllarına ait planlanan ve gerçekleştirilen kamu yatırımları ile projelere ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın cevabı (7/12748)

44.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Erzurum’da tarım ile ilgili bazı verilere,

- İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak’ın, Suriyeli mültecilerin beraberinde getirdiği hastalıklı hayvanlara,

- İstanbul Milletvekili İhsan Barutçu’nun, Bakanlık bünyesinde çalışan ekonomistlere,

- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, un, tuz ve şekerin toplum sağlığı üzerindeki etkileri hakkındaki çalışmalara ve pestisit içeren ürünlere,

Gıda denetimine ve GDO’lu ürünlerin ithaline,

GDO’lu ürünlere yönelik denetimlere,

- Antalya Milletvekili Arif Bulut’un, sebze ve meyve fiyatlarındaki düşüşün Antalya’da çiftçilerin mağduriyetine yol açmasına,

- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, destek primleri ödenmeyen çiftçilere,

- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in, Eskişehir’de 2012-2013 yıllarına ait planlanan ve gerçekleştirilen kamu yatırımları ile projelere,

- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, domates üreticilerine yönelik teşviklere ve domates ihracatına,

İlişkin soruları ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi  Eker’in cevabı (7/12749), (7/12750), (7/12751), (7/12752), (7/12753), (7/12754), (7/12755), (7/12756), (7/12757), (7/12758)

45.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcan’ın, üç gümrük müfettişi ile ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/12759)

46.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in, Eskişehir’de 2012-2013 yıllarına ait planlanan ve gerçekleştirilen kamu yatırımları ile projelere ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı  (7/12760)

47.- Bitlis Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu’nun, Bitlis’te esnaflarla ilgili bazı verilere ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/12761)

48.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in, Eskişehir’de 2012-2013 yıllarına ait planlanan ve gerçekleştirilen kamu yatırımları ile projelere ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/12783)

49.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, Mersin’in Erdemli ilçesinde yaşanan sel felaketine ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/12807)

50.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Bulgaristan göçmenlerine yönelik yapılan konutlardan alınan peşinat bedellerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/12846)

51.- Bitlis Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu’nun, çevre kirliliği için kesilen cezalara ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/12863)

52.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun, yabancı uyruklu kişilere yapılan taşınmaz satışlarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/12865)

53.- İstanbul Milletvekili Faik Tunay’ın, yapılarda su yalıtımı zorunluluğuna ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/12867)

54.- İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak’ın, kentsel dönüşüm çalışmalarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/12868)

55.- İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, alkollü içkiler ile sigaraya uygulanan vergilere ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/12918)

56.- Bitlis Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu’nun, ağaçlandırma projelerine ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/12936)

57.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Ardanuç ilçesi Bağlıca köyünün sulama kanalı ihtiyacına,

Artvin Ardanuç ilçesi Boyalı köyünün sulama kanalı ihtiyacına,

Artvin’in Ardanuç ilçesi Bereket köyünün sulama kanalı ihtiyacına,

Artvin’in Ardanuç ilçesi Beratlı köyünün sulama kanalı ihtiyacına,

İlişkin soruları ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/12937), (7/12938), (7/12939), (7/12940)

58.- Manisa Milletvekili Sakine Öz’ün, Saruhanlı’da bir köyün sulama sorununa ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/12941)

59.- Adana Milletvekili Ali Demirçalı’nın, Profesyonel Futbol Disiplin Kurulunun bir spor kulübüne verdiği cezaya ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın cevabı (7/12949)

60.- Samsun Milletvekili Haluk Koç’un, Şahinkayası Kanyonu’nun turizm bölgesi ilan edilmesine rağmen yatırım yapılmamasına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı  (7/12950)

61.- Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin’in, İSDEMİR’in özelleştirilmesi sonrası çalışanlarına devredilen hisselerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/12976)

62.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, finansal kiralama, faktoring ve finansman şirketlerinin faaliyetlerine ve ekonomiye etkilerine ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı (7/12979)

63.- İstanbul Milletvekili D. Ali Torlak’ın, esnaf ve sanatkârların Halk Bankasından kullandıkları kredilere ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı (7/12982)

64.- Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz’ın, kiralama yoluyla kullanılan gayrimenkullere ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/12992)

65.- Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz’ın, kiralama yoluyla kullanılan taşıtlara ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/12993)

66.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, teknik öğretmenlerin sorunlarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/13018)

67.- İzmir Milletvekili Erdal Aksünger’in, Konak Sosyal Güvenlik Merkezi ile ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/13019)

68.- Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan’ın, Ankara’da bir taşınmazın kentsel dönüşüm alanı olarak belirlenmesine ve bu alanda lüks bir konut projesi başlatılmasına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/13024)

69.- İstanbul Milletvekili D. Ali Torlak’ın, 2002’den bu yana yabancılara yapılan taşınmaz satışlarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/13026)

70.- İstanbul Milletvekili D. Ali Torlak’ın, Bakanlıktaki görevde yükselme sınavlarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/13028)

71.- İstanbul Milletvekili D. Ali Torlak’ın, Bakanlık’taki uzman ve mühendis maaşları arasındaki farka ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/13029)

72.- Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz’ın, Bakanlık tarafından kiralama yoluyla kullanılan gayrimenkullere,

Bakanlık tarafından kiralama yoluyla kullanılan taşıtlara,

İlişkin soruları ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/13031), (7/13032) 

73.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Türkiye-Irak arasındaki ekonomik ilişkilere ve dış ticaret politikasına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı  (7/13039)

74.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Türkiye-İran arasındaki ekonomik ilişkilere ve dış ticaret politikasına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/13040)

75.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Türkiye-Azerbaycan arasındaki ekonomik ilişkilere ve dış ticaret politikasına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/13041)

76.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Türkiye-Ermenistan arasındaki ekonomik ilişkilere ve dış ticaret politikasına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı  (7/13042)

77.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Türkiye ile AB ülkeleri arasındaki ekonomik ilişkilere ve dış ticaret politikasına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/13043)

78.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Türkiye-KKTC arasındaki ekonomik ilişkilere ve dış ticaret politikasına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/13044)

79.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Türkiye-Yunanistan arasındaki ekonomik ilişkilere ve dış ticaret politikasına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/13045)

80.- Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz’ın, Yozgat’tan göçün önlenmesine yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/13048)

81.- Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz’ın, Bakanlık tarafından kiralama yoluyla kullanılan taşıtlara ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/13049)

82.- Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz’ın, Bakanlık tarafından kiralama yoluyla kullanılan gayrimenkullere ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/13050)

83.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Esendere Sınır Kapısı’nda meydana gelen hayalî ihracat ve kaçakçılık olayları ile ilgili rapor yazan Bakanlık müfettişleri hakkında soruşturma açıldığı iddialarına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/13070)

84.- Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz’ın, Yozgat’tan göçün önlenmesine yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/13071)

85.- Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz’ın, Bakanlık tarafından kiralama yoluyla kullanılan gayrimenkullere ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/13072)

86.- Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz’ın, Bakanlık tarafından kiralama yoluyla kullanılan taşıtlara ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/13073)

87.- Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz’ın, Bakanlık tarafından kiralama yoluyla kullanılan gayrimenkullere ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/13104)

88.- Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz’ın, Bakanlık tarafından kiralama yoluyla kullanılan taşıtlara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/13105)

89.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Esendere Sınır Kapısı’nda meydana gelen hayalî ihracat ve kaçakçılık olaylarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/13107)

90.- Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz’ın, Bakanlık tarafından kiralama yoluyla kullanılan taşıtlara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/13116)

91.- Ankara Milletvekili Gökhan Günaydın’ın, belediyelerin katı atık bedellerini talep etmeleri ile ilgili bir açıklamasına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/13147)

92.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Kamilet Vadisi’nde HES projeleri yapılacağı iddialarına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/13151)

93.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın, orman alanları ile ilgili bazı verilere ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/13152)

94.- Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz’ın, Yozgat’tan göçün önlenmesine yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/13155)

95.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, 1920’den günümüze görev yapan parlamenterlere ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet Sağlam’ın cevabı  (7/13181)

96.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, İran’a ihraç edilen kıymetli taşlar ile ilgili iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/13232)

97.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, İş ve Meslek Danışmanlığı sertifikası için ikinci bir sınav yapılmasının gerekliliğine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/13292)

98.- Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü’nün, Van’daki kalıcı deprem konutlarında ortaya çıkan sorunlara ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/13302)

99.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, yaptığı iddia edilen bir açıklamaya ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/13306)

100.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, İzmir’in Kadifekale ilçesinde meydana gelen heyelan felaketi sonrası TOKİ konutlarına yerleştirilen vatandaşların sorunlarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/13308)

101.- İzmir Milletvekili Musa Çam’ın, 2002 yılından günümüze yapılan adalet saraylarıyla ilgili verilere ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/13309)

102.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, Bakanlık tarafından yayınlanan turizm öncelikli yöre belediyeleri listesine ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı  (7/13311)

103.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in, engelli vatandaşların Bakanlık ve Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlara erişimini kolaylaştırmaya yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/13319)

104.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, engelli vatandaşların Bakanlık ve Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlara erişimini kolaylaştırmaya yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/13320)

105.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, kanuni takibe düşen kredilere ve ekonominin genel durumuna ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/13321)

106.- Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş’ın, Esendere Sınır Kapısı ve soruşturma izni verilmeyen bürokratlarla ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/13353)

107.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, AVM’lerdeki artışa ve esnafın desteklenmesine ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/13356)

108.- Muğla Milletvekili Nurettin Demir’in, Bodrum’da imar planında yapılan değişikliğe ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/13462)

109.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Orman Genel Müdürlüğüne geçici işçi alımı süreci hakkındaki iddialara ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı  (7/13500)

110.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, yasama faaliyetleri ile ilgili konularda görüş alınmasına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet Sağlam’ın cevabı (7/13509)

111.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici’nin, yazılı ve görsel basın mensupları ve medya sahipleri aleyhine açtığı davalara ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı (7/13533)

112.- Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü’nün, başta öğretmenler olmak üzere 666 sayılı KHK’nın kapsamı dışında kalanlara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/13600)

113.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Kamu Başdenetçisi ve denetçisi seçilen kişilere ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet Sağlam’ın cevabı (7/13796)

114.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, 1920’den günümüze görev yapan parlamenterlere ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet Sağlam’ın cevabı (7/14119)

115.- Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu’nun, 24’üncü Yasama Dönemi’nde verilen soru önergelerine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet Sağlam’ın cevabı  (7/14414)

2 Ocak 2013 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

                                       BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Mustafa HAMARAT (Ordu), Fatih ŞAHİN (Ankara)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 47’nci Birleşimini açıyorum.

                                              III.- YOKLAMA

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için iki dakika süre vereceğim.

Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli personel aracılığıyla iki dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

 

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Meral Akşener’in, Başkanlık Divanı adına 2013 yılının hayırlar getirmesini dilediğine ilişkin konuşması

 

BAŞKAN - 2013’ün bütün arkadaşlarımıza hayırlar getirmesini Divan adına diliyorum.

 

 

 

V.- ÖLÜM, SAYGI DURUŞU VE TAZİYELER

1.- Katılımcı Demokrasi Partisi Genel Başkanı ve Diyarbakır Milletvekili Şerafettin Elçi’nin vefatı nedeniyle saygı duruşu

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, vefat eden Katılımcı Demokrasi Partisi Genel Başkanı ve Diyarbakır Milletvekili rahmetli Şerafettin Elçi’nin aziz hatırası önünde Genel Kurulu bir dakikalık saygı duruşuna davet ediyorum.

(Saygı duruşunda bulunuldu)

BAŞKAN – Allah rahmet eylesin, ruhu şad olsun.

Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Sayın milletvekilleri, gündem dışı için milletvekili arkadaşlarımızı kürsüye çağırmadan evvel, rica ediyorum, Genel Kuruldaki çok büyük olan uğultuyu hafifletir hatta kesersek çok sevineceğim.

Gündem dışı ilk söz, emniyet teşkilatının sorunları hakkında söz isteyen Ankara Milletvekili Sayın Özcan Yeniçeri’ye aittir.

Buyurun Sayın Yeniçeri. (MHP sıralarından alkışlar)

 

VI.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, emniyet teşkilatının sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın cevabı

 

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; emniyet teşkilatının sorunlarıyla ilgili gündem dışı söz almış bulunuyorum. Öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, 2013 yılının ülkemize barış, huzur ve refah getirmesini diliyorum.

Emniyet teşkilatı, yaklaşık 300 bine yaklaşan aktif personeliyle ülke içinde alternatifi olmayan bir hizmet sunmaktadır. Hukukun işleyişi, kamu düzeni, güvenliği ve hatta varlığı, emniyet güçlerinin varlığı ve mutluluğuyla yakından alakalıdır. Hâlbuki Türkiye'de emniyet mensupları, mesleklerinden ve iktidarların ilgisizliğinden kaynaklanan sorunlar yaşamaktadır. Ekonomik, sosyal, idari sorunlar altında bu meslek mensupları âdeta ezilmektedir.

Sayın Başkan, yani kimse dinlemiyor, emniyet mensuplarının sorunlarını dinlemeyecekseniz…

BAŞKAN – Sayın Yeniçeri, ne öneriyorsunuz, ne yapayım?

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – Bir sükûnete davet edelim arkadaşları.

BAŞKAN – Ettim siz çıkmadan evvel de bu kadar dinlediler.

Evet, sayın milletvekilleri, lütfen…

Buyurun Sayın Yeniçeri.

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – Bir bakınız, son on yılda yüzlerce polis intihar etmiştir. Yapılan son araştırmalara göre, on üç günde bir polisin intihar ettiği, polisler arasında, boşanma, cinnet ve buna dayalı olarak cinayetlerin giderek arttığı ortaya çıkarılmıştır. Bu, normalin dışındaki gelişmeler, ekonomik sorunlar, çalışma şartları ve mobbing gibi hususlardan kaynaklanmaktadır. Zamanının büyük bir kısmını mesai ve dinlenmeyle geçiren polis sosyalleşme imkânı bulamıyor, kendisine ve ailesine zaman ayıramıyor, bunun sonucu olarak polis, ailesine, çevresine ve diğer insanlara yabancılaşıyor.

Başbakan Erdoğan dâhil birçok yetkili emniyet güçlerinin durumunu iyileştireceği konusunda sürekli söz vermekte ancak bu sözler bir türlü uygulamaya geçirilememektedir. Bu cefakâr ve vefakâr insanları sorunlarıyla baş başa bırakmak, aklı başındaki hiçbir yönetimin yapacağı iş değildir.

Emniyet teşkilatı, bugün Nuh Nebi’den kalma bir teşkilat yasasıyla yönetilmektedir. Emniyet teşkilatı, 04/03/1937 tarihinde çıkmış 3201 sayılı Kanun’la yönetiliyor. Bugüne kadar 31 ek madde ve 23 geçici madde ilave edilerek âdeta idareimaslahat edilmiştir, bu yasa da kökten değiştirilmelidir.

Bilindiği gibi, emniyet teşkilatı mensupları 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu kapsamında görev yapmaktadırlar, özlük hakları da bu kanuna göre düzenlenmektedir fakat emniyet mensuplarının çalışma şartları bu kanun kapsamında çalışan diğer memurlarla mukayese kabul etmez derecede hem farklı hem de zordur.

Emniyet teşkilatı mensupları ağır çalışma şartları altında haftada bir gün izin kullanabilmektedir. Ancak, görev yaptığı şehirde toplantı ve gösteri yürüyüşü, spor karşılaşmaları, konserler ve benzeri etkinlikler varsa bu izinli günlerinde ikinci bir emir verilene kadar çalışmaktadır. Böylece, haftanın yedi günü çalışan polislerimiz, ailesi ve yakınlarına vakit ayıramamakta, ciddi toplumsal ve ailevi sorunlar yaşamaktadır.

Esasen, ILO modern standartları, çalışma sürelerinin makul periyotlarla sınırlandırılmasını ve çalışanlara günlük, haftalık ve yıllık bazda dinlenme ve tatil verilmesini öngörür. Bu standartlar, hem yüksek iş verimini hem de çalışanların beden ve ruh sağlığının korunmasını hedeflemektedir.

Bu bağlamda, emniyet teşkilatında vardiya usulü, büyük haksızlık ve yorgunluklara neden oluyor. Emniyet mensuplarının çalışma usulleri mesleğin öncelikleri ve özelliği dikkate alınarak emniyet mensupları lehine yeniden düzenlenmelidir.

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 24’üncü maddesinde, “Her şahsın dinlenmeye, özellikle çalışma sürelerinin makul periyotlarla sınırlandırılmasına ve ücretini de ele almak kaydıyla dinlenmeye hakkı vardır.” deniliyor. Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığı izniyle, kurumlarca yapılacak farklı çalışma sürelerinin tespiti, polisler için haftalık kırk saatlik limiti esas alarak yapılmalı ve bu limiti aşma söz konusu olduğunda fazla çalışma ücreti emniyet mensuplarına ödenmelidir.

Diğer yandan, emniyet mensupları, Hükûmetin vermiş olduğu seyyanen zamları emeklilik söz konusu olduğunda alamamaktadır. Emniyet mensupları için 1’in 4’üncü derecesiyle 3600 ek gösterge düzenlemesi yapılması kaçınılmazdır. Ancak bu düzenlemeyle birlikte 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 1 sayılı ek gösterge cetvelinin “eşit işe eşit ücret” kapsamında, polis memurlarının 2200 olan ek göstergelerinin 3600 olması da durumu ekonomik yönden rahatlatacaktır.

300 bini aşkın personel sayısıyla ülkemizin huzur ve güvenliği için gece gündüz demeden çalışan, mesai kavramı belli olmayan emniyet mensuplarına hak ettiği imkânlar verilmelidir.

Hepinizin, emniyet mensuplarının sorunları karşısında vicdanınızın sesine kulak vereceğinize inanıyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yeniçeri.

Hükûmet adına Başbakan Yardımcısı Sayın Beşir Atalay, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önce hepinizi saygıyla selamlıyorum. Yeni yılın hayırlar getirmesini, huzurlu, sağlıklı bir yıl olmasını diliyorum hepiniz için ve Meclisimiz için.

Değerli milletvekilimiz emniyet teşkilatıyla ilgili burada bir gündem dışı konuşma yaptı, ona kısaca bir iki hususta açıklama getirmek istiyorum. Bildiğiniz gibi, bir önceki dönem İçişleri Bakanı olduğum için bu söylenen konuları da doğrusu çok iyi biliyorum.

Değerli milletvekilleri, polis teşkilatımızın, emniyet teşkilatımızın bizim hükûmetlerimiz döneminde ne kadar imkânlı ve ne kadar daha rahat çalışma şartlarına kavuştuğunu aslında hepimiz biliyoruz. Ben kendim, doğrusu, polislerimizin kullandığı o eski araçları tasfiye etmek için çok uğraştım ve bütün araçları yeniledik. Polis teşkilatımız, polislerimiz devriye gezmek için araç bulsa benzinini bulamazdı. Ne dönemler yaşamıştır ve Hükûmetimizin o konuda… Hem tabii, Türk Silahlı Kuvvetlerimiz için hem polis teşkilatımız için, bütün güvenlik birimlerimiz için, onları rahat şartlarda çalıştırma, görevlerini en iyi imkânlarla yapmaları konusunda daima duyarlı olmuşuzdur ve imkânları, kendi imkânlarımızı, ülkemizin imkânlarını onlar için seferber etmişizdir.

Özellikle, hepiniz biliyorsunuz, polis teşkilatımızın, polislerimizin, emniyet teşkilatımızın en önemli sorunlarından birisi askerlikti. Bu, geçen dönem yüce Meclisin çıkardığı bir kanunla kaldırılmış oldu. Polislerimiz hem uzun bir eğitim dönemi geçiriyordu -akademi okuyanlar dört yıl, yüksekokul okuyanlar iki yıl- zaten tam anlamıyla bir disiplin eğitimi alıyordu, silah eğitimi alıyordu ama aynı zamanda da normal askerlik yapıyorlardı ve bu kabul edilebilir bir şey değildi ve yetmiş yıl bu askerliğin kaldırılması için değişik teşebbüsler oldu. İçişleri Bakanlığım döneminde bunun kaldırılmasını sağladık ve bugün polislerimiz artık askere gitmiyor. Bu, bu dönemde oldu ve bu, polis teşkilatımız için en önemli hususlardan biriydi.

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Güzel bir şey değil Sayın Bakan, sendikacılarını sürgün ediyorsunuz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sendika yasak!

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Ayrıca, özlük haklarıyla ilgili şüphesiz daha yapılabilecekler vardır ama yani…

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Sendikaları yasak, sendikacılar sürgün, örgütlenme özgürlüğü yok.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) – …burada konuşan arkadaşımız da inşallah o maaşları falan gözden geçirmiştir, diğer meslek sahiplerinin göreve başladığı ilk anda aldığı maaşın üzerinde maaş alır polislerimiz ve…

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Sendikaları, sendikaları…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Görev şartları da eşit mi?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Ha, bu, ihtiyaçları yok demiyorum, özlük haklarıyla ilgili şüphesiz daha fazla şeyler yapılabilir ama fazla çalışma ödeneği, yıpratıcı işler, özellikle de tabii Özel Harekât birimimizin  çalışma sürelerinde aldığı diğer ödenekler falan ayrıca burada ifade edilebilir. Ama genel olarak şunu söyleyeyim: Yani emniyet teşkilatı mensuplarımızın, tabii, imkânlar çerçevesinde, özellikle emekli olduktan sonraki dönemleri için maaşlarının artırılmasına ihtiyaçları var. Onu ben çok önemli görüyorum yani aktif hayatlarındakinden çok, emekli olduktan sonra maaşlarında bir artış ihtiyacı var. Ama şunu söylersek haksızlık ederiz: Bu dönemde emniyet teşkilatımızın, işte, kollanmadığı, onların imkânlarının artırılmadığı anlamındaki suçlamalar inanın kabul edilemez. Bir defa, sizler de görüyorsunuz, kendi illerinizde var, birçok ilimizde meslek yüksekokulları var, polis okullarımız iki yıllık, oralardaki standartlar çok yükseldi; onların dershaneleri, okuma şartları, yurtları vesaire… Akademi öyle, yani Polis Akademisi bugün dünya standartlarında eğitim verir ve 17-18 ülkeden öğrenci vardır, uluslararası alanda da eğitim verir.

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Sendika kuranlar sürgün oldu Sayın Bakan.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Ayrıca, çok sayıda öğrenci gelir.

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Polis sendikasını kuran sürgün!

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) – …bizim özellikle de KOM’la ilgili, kaçakçılık, uyuşturucuyla mücadele vesaireyle ilgili enstitülerimizde, birimlerimizde eğitim alır. İyi yetişmiş bir polis teşkilatımız vardır ve biz de Hükûmet olarak, doğrusu, onların çalışma şartlarını kolaylaştırma anlamında çok katkı veriyoruz.

Bakın, güvenlikle ilgili en çok polis teşkilatımızı ilgilendiren bir husustur MOBESE. Sadece İstanbul’da küçük bir MOBESE vardı biz Hükûmet olduğumuzda ve bugün bütün büyük illerimizde, sadece iller değil önemli büyük ilçelerimizde MOBESE sistemi var ve polisimizin çalışmasını kolaylaştıran önemli unsurlardan birisi. Buna benzer, polisimizin çalışma hayatına katkı veren diğer teknolojik gelişmeleri onlara sağlama yönünde de doğrusu önemli gayretler gösteriyoruz.

Ben, bu vesileyle bütün emniyet teşkilatımızın, bütün güvenlik birimlerimizin de yeni yılını kutluyorum. İnşallah onlara huzurlu, sağlıklı bir yıl diliyorum aileleriyle birlikte ve sizleri de bu vesileyle tekrar saygıyla selamlıyorum, sağ olun.

Teşekkür ederim Sayın Başkan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Atalay.

Gündem dışı ikinci söz, zeytinin hasat dönemi hakkında söz isteyen Balıkesir Milletvekili Sayın Ayşe Nedret Akova’ya aittir.

Buyurun Sayın Akova. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

 

2.- Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova’nın, zeytin hasat dönemine ilişkin gündem dışı konuşması

 

AYŞE NEDRET AKOVA (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; zeytin hasat dönemi hususunda gündem dışı söz almış bulunuyorum.

2013 yılının tüm insanlara zeytin ağacı kadar bereketli ve uzun, sağlık dolu bir ömür ile Nuh Tufanı’nda güvercinin ağzındaki zeytin dalı gibi ülkemize, dünyamıza barış ve kardeşlik getirmesini diliyorum.

Sarı altın zeytinin hasat dönemi başladı ve devam ediyor. Bütün çiftçilerimize, üreticilerimize, zeytin ve zeytinyağına gönül vermiş bütün emekçilerimize verimli bir hasat dönemi diliyorum. Zeytin hasadının verimli geçmesi, zeytin ağacı gibi uzun ömür, zeytin tanesi kadar bereket, zeytinyağı gibi sağlıklı bir yaşam diliyorum.

Şairin dediği gibi:

“Yani öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,

Yetmişinde bile mesela zeytin dikeceksin.

Hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,

Ölmekten korktuğun hâlde ölüme inanmadığın için,

Yaşamak yanı ağır bastığından.”

Zeytinci dertli saygıdeğer milletvekillerim. Körfez’e gittim bu tatilde, aralık sonunda, bütün zeytin üreticimiz dertli. Kuyumcu köyünden Ali Ok “Vekilim, artık yeter.” diyor. Zeytin hasat döneminde konuştuğum bütün çiftçiler, üreticiler “Zeytinyağı şişesini Genel Kurulda kırarsan belki hâlimize birilerinin dikkatini çekersin.” diyorlar. Ben onların sesi olarak bu kürsüden “Artık yeter!” diyorum. Sözün bittiği yerdeyiz, zeytin üreticisi dertli kıymetli milletvekili arkadaşlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

Tüm dünyada gıda artık stratejik bir üründür. Avrupa Birliği tarım ürünlerini ithal edeceğine, çok daha fazla maliyetle tarım sektörünü sübvanse edip tarımın çökmesini engellemek için mücadele etmektedir. Ülkemizin tarım sektöründeki avantajlarına rağmen tarım politikaları stratejik olarak belirlenmemektedir. Tarım ürünü ithal ediyor olmamız kabul edilir bir durum değildir. Bugün buğdaydan pamuğa, ayçiçeğinden mısıra, sarımsağa her türlü meyve ve sebzeyi ithal etmemiz bu toprağın emekçisine yapılan çok büyük bir haksızlıktır.

Zeytinin ana vatanı Anadolu olmasına rağmen gerek iç tüketiminde gerekse dış ticaretinde ülkemiz istenilen yere henüz gelememiştir. 2011 yılı resmî verilerine göre 155 milyon 427 bin ağaç varlığı ve 1 milyon 750 bin ton zeytin üretimiyle ülkemiz dünyada en önemli zeytin üreticileri arasındadır. Ancak zeytinin meyve suyu olan zeytinyağının hem tüketiminde hem de ticaretinde ise ülkemiz arzu edilen yerin katbekat gerisindedir. Zeytin ve zeytinyağının iç tüketiminin artırılması için gazete, dergi, radyo ve  televizyonlarda yemek tarifleri programları, tanıtım kampanyaları yapılmalıdır. Bakanlık bizzat kamu spotlarıyla zeytin ve  zeytinyağının tanıtımında aktif rol oynamalıdır.

Hakikaten üreticimiz dertli, zeytinyağının Millet Meclisinde, Genel Kurulda gösterilerek dile getirilmesini benden özellikle istediler ve diyorlar ki: “Zeytinyağımız sudan ucuz.”

Türkiye’de zeytine destek yok değerli milletvekilleri, zeytinyağına kilo başına 50 kuruş destek var. Sektör, zeytinyağına kilogram başına 2 lira destek istiyor. En doğrusu da tane zeytine destek verilmesidir.

Zeytin üretmek emek ister, özen ister, bakım ister. Zeytinin kalitesinin ve veriminin yüksek olması için zeytin ağacına her yıl sürüm yapılması, bordo bulamacı yapılması, pamuklu bit ilacı yapılması, toprak altı gübreleme yapılması, daha değerli budama yapılması gereklidir.

Hasat dönemi kış dönemine denk geldiği için,  zeytin ağacı iki senede bir yapar, bir sene mahsul verir, bir sene vermez değerli milletvekilleri. O da kışın zor şartlarında dip zeytin zaten yağmur sularıyla sürüklenir gider, eğer o kış da ciddi bir fırtına geçirmişse zeytin ağacının tepesindeki zeytinler maalesef fırtınayla aşağı iner ve ziyan olurlar.

Hasat çiftçi için her zaman zorlu geçer,  zeytinin fiyatı düşük, destek yok, ilaçlama pahalı. Hasat zamanı gelir-gider dengesi üretici aleyhine gelişir, hasat maliyeti toplam masraflarda en yüksek payı oluşturur. Bu nedenle de zeytin sineğine karşı uçakla yapılan ilaçlamanın 2012 yılından itibaren yasaklanması zeytin üretiminde verimliliği azaltacaktır.

Bir politikanın iptal edilmesi durumunda yerine daha iyi bir politikanın sunulması gereklidir. Devletin organik ilaçlama için destekleme yapması ve bilinçlendirmesi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYŞE NEDRET AKOVA (Devamla) – …zeytin hastalıklarıyla ve zararlılarla mücadelede önemli bir politika oluşturacaktır.

Hepinizi saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akova.

Gündem dışı üçüncü söz, eski Millî Eğitim Bakanlarından devlet ve siyaset adamı merhum Tevfik İleri’nin vefatının 51’inci yıl dönümü ve millî eğitime yaptığı katkılar hakkında söz isteyen Ordu Milletvekili Sayın İhsan Şener’e aittir.

Buyurun Sayın Şener. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

 

3.- Ordu Milletvekili İhsan Şener’in, eski Millî Eğitim Bakanlarından, devlet ve siyaset adamı Tevfik İleri’nin vefatının 51’inci yıl dönümüne ve millî eğitime yaptığı katkılara ilişkin gündem dışı konuşması

 

İHSAN ŞENER (Ordu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; seçkin bir devlet adamı, vatan ve milletine âşık fikir adamı, hareket adamı, eski bakanlarımızdan merhum Tevfik İleri’nin vefatının 51’inci yıl dönümü münasebetiyle söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkanım sizin, sayın milletvekillerimizin ve milletimizin yeni yılının hayırlar getirmesini Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum.

Tevfik İleri, 1911 yılında Rize’nin Hemşin kazasında doğdu. 1950 seçimlerinde milletvekili seçildi. 27 Mayıs darbesinde yargılanıp ömür boyu hapse mahkûm oldu. Kayseri Cezaevinde, hapiste yattığı sırada kanser hastalığına yakalanarak 31 Aralık 1961 yılında vefat etmiş siyasetçi ve memleket adamıdır.

“Memleket adamı”, “memleket evladı” tabiri, memleketin herhangi bir yerinde doğmuş olmaktan kaynaklı bir kazanç değildir, o memlekete yaptığı hizmetlerle ilgilidir. Tevfik İleri, memleketini yâr, yârini memleket gibi seven bir kuşaktan geliyordu. Elli yaşında vefat ettiğinde şerefli bir isimden başka çocuklarına bıraktığı mirası yoktu. Yıllarca bakanlık yapmış birisinin oturacak bir evinin olmayışı dikkatinizi çekmiştir umarım. Daha sonra, hemşehrileri ve arkadaşları ailesine bir ev yaptırıyor ve adını da “Vefa Apartmanı” koyuyorlar.

1950 seçimleriyle birlikte Türkiye’de ilk defa demokratik bir seçim sonunda iktidar değişmiştir “halka rağmen halk için” zihniyeti yerine “halkla beraber halk için” düşüncesi iktidar olmuştur. On yıl boyunca Türkiye Büyük Millet Meclisinin faal bir üyesi sıfatıyla rahmetli Menderes hükûmetlerinde değişik bakanlıklar yapmış ama biz, Tevfik İleri’yi Millî Eğitim Bakanı olarak daha fazla hatırlarız.

Tevfik İleri, Millî eğitim konusunda “Maarif davasını mutlak surette bir memleket davası addediyoruz. Eğer hakikaten bir memleket kalkınması yapacaksak, mutlak bir maarif kalkınması yapmamız lazımdır.” diyerek kalkınmanın ancak eğitim yoluyla mümkün olabileceğini vurgulamış ve bu hususta çok ciddi çabalar göstermiştir.

Tevfik İleri, Millî Eğitim Bakanlığı sırasında ilkokul müfredatına din dersinin konulması, imam-hatip okullarının yeniden açılması, İstanbul Yüksek İslam Enstitüsünün açılması, Orta Doğu Teknik Üniversitesinin açılması, Atatürk Üniversitesinin açılması, Köy Enstitülerinin öğretmen okullarıyla birleştirilerek ilköğretim okullarının açılması gibi hizmetlerde bulunmuştur.

Türkiye’de dinî alandaki gelişmelerle demokratikleşme arasında çok ciddi bir ilişki vardır. Hatta Türkiye’nin yakın tarihini din tarihi olarak okumak da mümkündür. Bu açıdan bakıldığında tek parti despotizminin hüküm sürdüğü yıllarda ülkemizde din eğitim ve öğretimi, dinî hayatın yaşanması sürekli olarak geriletilmiş, baskı altında tutulmuş, âdeta yok sayılmıştır.

Tevfik İleri’nin Millî Eğitim Bakanı olduğu dönemde Diyanet İşleri Başkanlığına din adamı yetiştirecek bir müessese bile yoktu. Bu hususta çok ciddi gayretleri olmuştur. Gerçekten de cenazelerin ortada kaldığına dair o dönemde ciddi hatıralar vardır. Tevfik İleri ismini milletimizin zihninde diri tutan şey, işte bu dinî hayata yaptığı katkılardır hiç şüphesiz. Merhum Tevfik İleri, 1950 yılında İstanbul Yüksek İslam Enstitüsünün açılışında yaptığı konuşmada “Şüphe yok ki bu okulların, Yüksek İslam Enstitülerinin, din bilgisiyle yetişen gençlerin milletimize, sadece milletimize değil, bütün İslam âlemine ve kâinata bir ışık tutacağı aşikârdır…”

Ben, kendisinin Siirt’te 1958 yılında yaptığı bir konuşmadan küçük bir parça ile konuşmama son vermek istiyorum. Şöyle diyor İleri: “Kendi kendime düşündüm: Bu millete hizmet etmek ne güzel şey, ne sevaplı şey. Sonra hizmetlerimizin karşısında gösterilen büyük sevgiye mazhar olmanın bahtiyarlığı içinde Allah’ıma şükrettim ve hükûmet olmayı vatandaşa hükmetme şeklinde telakki eden, vatandaşı ürküten, vatandaşı korkutan fakat kendisini sevdiremeyen ve en mühimi millet sevgisinin ne olduğunu tadamayanlara acıyorum.”

Milletimizce, sayın vekillerim, sizlerin de böyle hatıralarla anılmasını temenni ediyorum.

Tevfik İleri’ye Cenabı Allah’tan, Adnan Menderes ve arkadaşlarına Cenabı Allah’tan rahmet diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şener.

60’ıncı maddeye göre söz vereceğim.

Sayın Yetiş…

 

VII.- AÇIKLAMALAR

1.- Adıyaman Milletvekili Muhammed Murtaza Yetiş’in, Suriyeli mülteci Fatma Kızzi isimli bir öğretmenin yazdığı mektupta dile getirdiği hususlara ilişkin açıklaması

 

MUHAMMED MURTAZA YETİŞ (Adıyaman) – Sayın Başkanım, Suriyeli mülteci Fatma Kızzi isimli öğretmenin mektubunu okumak istiyorum.

“Acımızı hisseden herkesi selamlıyorum. Biz Türkiye’deki Adıyaman çadır kentinde kalan Suriyelileriz. Kur’an’da zikredilen ihtiyaç sahibi, sıkıntı ve zorluk içindeki insanlardan olduğumuzu ifade ediyor ve haykırıyorum: Birleşmiş Milletler çocuklarımızın öldürülmesine engel olamaz mı? Çocuklarımıza ekmek göndermekten aciz misiniz? Bizi Rus savaş uçaklarının bombalarından koruyamaz mısınız? Unutmayın, mahrum bırakılan annelerin ve çocukların ahı sizden hesap soracaktır.”

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Işık…

 

2.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, 2013 yılının hayırlara vesile olmasını dilediğine ve son dönemde özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu illerinde terörle mücadelede görev yapan emniyet teşkilatı mensuplarının psikolojik tacize maruz kaldıklarına ilişkin açıklaması

 

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Öncelikle, 2013 yılının aziz Türk milletine ve insanlık âlemine hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.

Son dönemde, özellikle doğu ve güneydoğu illerinde terörle mücadelede görev yapan başarılı polis müdürleri, emniyet amirleri, şube müdürleri ve komiserler, maalesef, emrinde çalıştıkları il müdürleri başta olmak üzere, üst düzey emniyet görevlileri tarafından psikolojik tacize ve tahriklere maruz kalmaktadırlar. Özellikle başarılı olmaları nedeniyle terörle mücadele bölümünden alınıp başka bölümlere kendi bilgileri dışında atandığı iddiaları polis teşkilatında çalışanları üzmektedir.

Dolayısıyla, Hükûmeti bu tavırlarından derhâl vazgeçmeye… Oslo sürecinin bir devamı olarak yapılan bu uygulamanın yanlış olduğunu ifade ediyor ve polis teşkilatının bu sorunlarına derhâl çözüm bulunmasını talep ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Eyidoğan…

 

3.- İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğan’ın, Van’daki depremzedelerin şikâyetlerine ilişkin açıklaması

 

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) - Teşekkür ederim Başkan.

Van’daki depremzedelerden şikâyetler var. Van’daki deprem konteynırlarında 15.000 kişinin kaldığı ve bunların konteynırları boşaltmasının istendiği doğru mudur?

Kalıcı deprem konutlarının 30.000 TL’ye mal edildiği ancak depremzedelere 70.000 TL’ye satıldığı doğru mudur?

Konutların tam olarak bitirilmediği, ciddi altyapı ve ulaşım sorunu olduğu doğru mudur?

Van’da yapılan kalıcı deprem konutları 23 Ekimde Sayın Başbakanın katıldığı törenle depremzedeye dağıtıldı. Şu anda anahtarları dağıtılan konutların yüzde kaçına depremzedeler yerleşmiştir?

Kalıcı konutlara yerleşenlerden istenen 1.835 TL kömür yakıt parası, 125 TL ortak gider avansı ve 48 TL aidat gibi meblağlar için ödeme adresinin Van Valiliği İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü olduğu doğru mudur?

BAŞKAN – Sayın Serindağ…

 

4.- Gaziantep Milletvekili Ali Serindağ’ın, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının neden Başbakanlığa bağlandığını ve istihbarat birimleri arasında koordinasyonun sağlanması görevini yerine getirip getirmediğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

 

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, keşke Sayın Atalay burada olsaydı da… Soruyu ona göre hazırlamıştım ama gene de okuyacağım, daha doğrusu görüşümü ona göre hazırlamıştım.

Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı İçişleri Bakanlığına bağlı bir müsteşarlık iken başarısız olduğu için mi İçişleri Bakanlığından alınıp Başbakanlığa bağlandı? Başarısızlık nedeniyle İçişleri Bakanlığından alındı  ise sorumlu olan o zamanki Sayın Bakan değil mi? Başarılı idiyse neden İçişleri Bakanlığından alınıp Başbakanlığa bağlandı?

Bir de Sayın Başkan, basında istihbarat birimleri arasında koordinasyonun sağlanması amacıyla yeni düzenleme yapılacağı haberleri yer almıştır. Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı tam da bu görev için kurulmuştur. Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı istihbarat birimleri arasında koordinasyonu sağlamak, ham istihbaratı değerlendirip analizini yaptıktan sonra gerekli yerlere iletmek amacıyla kurulmuştur. Acaba Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı bu görevleri yerine getirmiyor mu?

BAŞKAN – Sayın Demiröz…

 

5.- Bursa Milletvekili İlhan Demiröz’ün, yeni yılı kutladığına ve borçlarına bir de tarım sulama birlikleri borçları eklenen çiftçilerin Hükûmetten bu konuda yardım istediklerine ilişkin açıklaması

 

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Yeni yılınızı kutluyor, sağlık, mutluluk ve başarı dileklerimle bir konuya dikkatinizi çekmek istiyorum.

Çiftçilerin bankalara, ilaç bayisine, gübre bayisine, tarım kredi kooperatiflerine borçları var. Bu borç batağına çiftçilerin tarım sulama birliğine olan borçları da eklendi. Bugünlerde sulama birlikleri icra işlemine başladı. Köy kahvelerine çıkamayan köylüler, bırakın yılbaşı kutlamasını, ilçelere inemiyorlar.

DSİ tarafından belirlenen su ücretlerinin pahalı olduğundan bahseden köylülerimizin borçlarının ertelenmesini, borç faizlerinin silinmesini, bu konuda yardım istediklerini bir kez daha 2013’ün ilk sorusu olarak belirmek istiyor ve teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Özkan…

 

6.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, yeni yılı kutladığına ve köylülerin, çiftçi kayıt sistemine kayıtlı hayvan sayısına göre yem ve saman desteği verilmesini talep ettiklerine ilişkin açıklaması

 

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Tüm vatandaşlarımıza sağlıklı, başarılı bir barış yılı diliyorum.

Bu arada, gezdiğim Burdur, Antalya, Isparta, Afyonkarahisar köylerindeki vatandaşlarımızın Hükûmete bir uyarıları var; bunu paylaşmak istiyorum: “En kısa zamanda bacasız fabrika olan ineklerimizin, düvelerimizin kesime gitmemesi için üreticilerimize, köylülerimize Çiftçi Kayıt Sistemi’ne kayıtlı hayvan sayısına göre hayvan başına en az 1.000 lira yem ve saman desteği, iki yıl ödemesiz ve faizsiz olarak verilmelidir.” talepleri var. Hükûmeti uyarıyor, halkımız adına talebin yerine getirilmesini istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Atıcı…

7.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Mersin’in Tarsus ilçesinde yaşanan sel felaketinden dolayı çiftçilerin borçlarının ötelenmesi gerektiğine ve Erdemli çiftçisinin yaralarının hâlâ sarılmadığına ilişkin açıklaması

 

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, çok yakın bir zamanda Mersin’in Tarsus ilçesinde bir sel felaketi yaşandı. Bu sel felaketinde çiftçilerimiz gerçekten mağdur oldular. Ama, bu sel felaketi neredeyse Tarsus için bir gelenek hâline geldi, Tarsus’un kaderi olmaya başladı. Derhâl zarar tespitinin yapılması gerekiyor. Çiftçinin Ziraat Bankasına ve tarım kredi kooperatifine olan borçlarının ötelenmesi gerekiyor.

Erdemli çiftçisinin hâlâ yaraları sarılamadı. Bu yetmiyormuş gibi sondaj kuyularına sayaç takılarak çiftçiler daha da perişan hâle getirildi. Bu çiftçinin sorunlarının derhâl çözülmesi lazım. AKP’den bunu beklemiyoruz ama belki şaşırırlar yaparlar diye yine de bir söz alıp söyleyeyim, dedim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Sözlü soru önergelerinin geri alınmasına dair bir önerge vardır, okutuyorum:

 

VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, (6/2369, 6/2380, 6/2436 ve 6/2194) esas numaralı sözlü soru önergelerini geri aldığına ilişkin önergesi (4/82)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

6/2369, 6/2380, 6/2436 ve 6/2194 esas numaralı soru önergelerimi geri çekiyorum. Gereğini saygılarımla arz ederim. 28.12. 2012

                                                                               Ensar Öğüt

                                                                               Ardahan

BAŞKAN – Sözlü soru önergeleri geri verilmiştir.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin 3 önerge vardır, okutuyorum:

 

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- BDP Grubu adına Grup Başkan Vekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, Türk Silahlı Kuvvetlerinde yaşanan ve kamuoyu vicdanında kuşku uyandıran asker ölümlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi  (10/444)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Hakkâri'nin Yüksekova ilçesi 34'üncü Piyade Tugay Komutanlığında askerlik hizmetini yapan 21 yaşındaki Er Ahmet Sezgin ile bir askerin silah kazası sonucu hayatlarını kaybettikleri bildirilmiştir. Er Ahmet Sezgin Batman ili nüfusuna kayıtlı olup Kürt'tür. Son zamanlarda askerlik hizmetini yaparken kaza kurşunu ile ya da intihar ettiği iddialarıyla hayatını kaybeden Kürt gençlerinin sayısı oldukça fazladır. Aileler ve halk arasında Kürt gençlerinin öldürüldüğü ancak intihar ya da kaza kurşunu gibi gerekçelerle gerçeğin bilinmesinin engellendiği yönünde bir kanaat oluşmuştur. Son olarak Yüksekova'da hayatını kaybeden askerler başta olmak üzere, askerlik görevini ifa ederken ölen askerlerin ölüm nedenlerinin ve bu iddiaların araştırılması için Anayasa'nın 98’inci ve İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını saygılarımla arz ederim.

                                                 Pervin Buldan

                                                     Iğdır

                                               BDP Grup Başkan Vekili

 

Gerekçe:

Son dönemlerde artan ve çoğunluğunu Kürt çocuklarının oluşturduğu asker intiharları ve ölümleri toplumda büyük endişe ve korkuya neden olmaktadır. Başta hayatlarını kaybeden askerlerin aileleri olmak üzere büyük bir kesim bu ölümlerin intihar ya da kaza kurşunu nedenlerine dayanmadığını, çocuklarının ülkede gelişen Kürt düşmanlığının sonucunda çocuklarının Kürt oldukları için öldürüldüklerini ifade etmektedirler. Örneğin, 22 Temmuz 2010 tarihinde Kastamonu İl Jandarma Komutanlığında askerlik yapan Celal Timur isimli Bitlisli erin nöbet kulübesinde ölü bulunduğu iddia edilmiş, yetkililerce, Timur'un G3 tüfeğiyle çenesinden ateş ederek intihar ettiği bildirilmiştir. Ancak anlatılanlara inanmayan ve çocuklarının öldürüldüğünü düşünen Timur'un ailesi çocuklarının intihar etmediğini, Kürt olduğu için öldürüldüğü düşündüklerini beyan etmişlerdir. Yine, Yozgat'ın Akdağmadeni ilçesi Jandarma Karakolu’nda askerlik yapan Muş Bulanık ilçesi nüfusuna kayıtlı Ercan Yeşilkaya'nın da intihar ederek öldüğü iddia edilmiş fakat Yeşilkaya'nın ailesi bu iddiayı kabul etmeyerek çocuklarının öldürüldüğünü ifade etmişleridir.

Hakkâri'nin Yüksekova ilçesi 34'üncü Piyade Tugay Komutanlığında askerlik hizmetini yaparken 29/12/2011 tarihinde arkadaşı diğer bir er ile kaza kurşunu sonucu hayatını kaybeden Batmanlı Kürt Er Ahmet Sezgin bunun son örneğidir. Sezgin'in babası da oğlunun intihar edebileceğine inanmadıklarını beyan ederek gerçek ölüm nedenini öğrenmek istemiştir. İntihar ya da kaza kurşunu ile ölen askerlerin çoğunlukla Kürt olması, askerde Kürt düşmanlığı yapıldığı düşüncesini doğurmakta olup bu düşüncenin gerçekliğinin araştırılması, bu şekilde ölümlerin yaşanmasına engel olabileceği düşüncesiyle bir komisyon kurularak bu iddiaların araştırılmasında fayda sağlayacağı kanaatindeyiz.

 

2.- Kars Milletvekili Mülkiye Birtane ve 21 milletvekilinin, Türk Silahlı Kuvvetlerinde yaşanan ve kamuoyu vicdanında kuşku uyandıran asker ölümlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi  (10/445)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Kışlalarda intihar, kaza ve kaza kurşunu gibi sebeplerle öldüğü iddia edilen, fakat başta aileleri olmak üzere kamuoyunun vicdanında kuşkular uyandıran şüpheli asker ölümlerinin nedenlerinin araştırılarak alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98'inci İç Tüzük’ün 104’üncü ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması için gereğini arz ve teklif ederiz.

1) Mülkiye Birtane                                                 (Kars)

2) Pervin Buldan                                                   (Iğdır)

3) Hasip Kaplan                                                    (Şırnak)

4) Sırrı Sakık                                                        (Muş)

5) Murat Bozlak                                                     (Adana)

6) Halil Aksoy                                                       (Ağrı)

7) Ayla Akat                                                          (Batman)

8) İdris Baluken                                                    (Bingöl)

9) Hüsamettin Zenderlioğlu                                   (Bitlis)

10) Emine Ayna                                                    (Diyarbakır)

11) Nursel Aydoğan                                               (Diyarbakır)

12) Altan Tan                                                        (Diyarbakır)

13) Adil Kurt                                                         (Hakkâri)

14) Esat Canan                                                     (Hakkâri)

15) Sırrı Süreyya Önder                                         (İstanbul)

16) Sebahat Tuncel                                               (İstanbul)

17) Erol Dora                                                        (Mardin)

18) Ertuğrul Kürkcü                                               (Mersin)

19) Demir Çelik                                                    (Muş)

20) İbrahim Binici                                                 (Şanlıurfa)

21) Nazmi Gür                                                      (Van)

22) Özdal Üçer                                                      (Van)

Gerekçe:

Her yıl kışlalarda onlarca asker, kuşkulu bir şekilde hayatını kaybetmektedir. Askerî yetkililer bu ölümlerin nedenlerini, ailelere intihar, kaza, kaza kurşunu, kalp krizi, yıldırım çarpması vb. olarak bildirmektedir. Dikkat çeken nokta ise bu şekilde hayatını kaybettiği söylenen askerlerin hemen hemen hepsinin Kürt olmasıdır. Bu durum, bütün alanlarda tutuklama, baskı ve yargısız infaz olarak sürdürülen Kürt ve demokrat karşıtı resmî tutumun; kışlalarda da Kürt ve demokrat olan askerler üzerinde kuşkulu ölümler, rütbeliler tarafından darp ve baskı şeklinde tezahür ettiğini göstermektedir.

Türkiye, kışlalarda kuşkulu asker ölümleri ve bunun yanında askerlerin maruz kaldığı fiziki ve psikolojik şiddet boyutu bakımından, dünyada başka bir örneği olmayan ülke konumundadır. Elâzığ'da bir teğmenin, askerin eline pimi çekilmiş bombayı vermesiyle 4 erin hayatını kaybetmesi ve Eski Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner'in, TSK'nın döşediği mayınlardan dolayı meydana gelen asker ölümlerini itiraf etmesi ve "Kendi erimizi alnından biz vurduk." ifadelerinin yer aldığı ses kaydı durumu özetler niteliktedir

Türkiye'de askerlik bu bakımdan 20 yaşına gelmiş erkekler için bir travmadır. Kışlalarda, darp, aşağılama, küfür ve dayak inanılmaz boyuttadır. Önlem alınmayan ve gizlenerek devam eden baskı ve şiddet, sonuçta kuşkulu ölümler olarak devam ediyor. Meydana gelen her kuşkulu ölümün nedeni ise benzer şekilde ailelere intihar olarak bildirilmektedir. Ancak otopsi raporlarının ailelere verilmemesi ve askerî yetkililerin çelişkili açıklamaları ailelerde şüphe uyandırmaktadır. Üstelik intihar ettiği söylenen askerler, ailelerinin ifadelerine göre, genelde aynı gün aileleriyle görüşen askerler, gelecek planları yapan ve psikolojik sorunları olmayan askerlerdir. Kaldı ki ölüm sebebi ne olursa olsun, bu ölümlerden Hükûmet ve askerî yetkililer sorumludur.

İnsan Hakları Derneği raporlarına göre, 2007 yılında 23, 2008 yılında 28, 2009 yılında 38 ve 2010 yılında 23 asker kuşkulu bir şekilde yaşamını yitirmiştir. Ancak bu rakamlara bakıldığında çoğu ölümün kamuoyuna yansımadığı görülmektedir. Çünkü Milli Savunma Bakanlığının resmî açıklamasına göre 2005-2010 yılları arasında kışlalarda toplam 408 asker kuşkulu şekilde hayatını kaybetmiştir.

Yargılamanın askerî yetkililerin ifadeleri üzerinden yürütülmesi ise açılan soruşturmaların göstermelik olduğunu ortaya koymaktadır. Bu nedenlerden dolayı, aileler AİHM'e başvurmaktadır. Bu bağlamda sonuçlanan davalarda ise Türkiye haksız bulunmuş ve tazminata mahkûm edilmiştir. Örneğin Şırnak'ın Uludere ilçesinde 2007 yılında askerlik yaptığı kışlada hayatını kaybeden Ekrem Kurt'un, intihar ettiği öne sürülmüş, otopsi raporu ise aileye verilmemişti. Sonuçta aile davayı AİHM'e taşımış ve AİHM, Türkiye'yi 18.000 euro tazminat ödemeye mahkûm etmişti. Birçok dava da AİHM'de benzer şekilde sonuçlanmıştır.

Bu yıl sonunda ise 6 asker daha hemen hemen aynı günlerde kuşkulu bir şekilde hayatını kaybetmiştir. 30 Aralık günü Hakkâri'de askerlik yaptıkları kışlada hayatını kaybeden 2 askerin, birbirini vurduğu söylenmiş, aileler gerekçeyi inandırıcı bulmamıştır.

Yine Kastamonu'da askerlik yapan Doğukan Kahyaoğlu'nun, 31 Aralıkta nöbet tutan arkadaşının silahı ile kendisini vurduğu ileri sürülmüş, aile ölüm nedenini ikna edici bulmadığını söylemiştir.

Aynı şekilde Gaziantep'te askerlik yapan Semih Çiftçi adındaki asker de 31 Aralık gecesi kışlada hayatını kaybetmiş, askerin intihar ettiği açıklanmıştır. Aile askerî yetkililerin açıklamasını gerçek dışı bulmuştur.

Yine Elâzığ Poyraz köyü Jandarma Karakolunda askerlik yapan, Lütfü Esmer adında bir askerin de aynı gün hayatını kaybettiği duyulmuş, ölüm nedeninin intihar olduğu söylenmiş.

Son olarak da Çanakkale'nin Gelibolu ilçesinde askerlik yapan Deniz Yurtsever isimli askerin de nöbet sırasında kendini vurarak intihar ettiği ileri sürülmüş, aile inceleme başlatılmasını istemiştir.

Durum bir an önce müdahale edilmesini gerektirecek kadar ciddidir. Sonuçlanan davaların da yeniden incelenmesi ve sorumlularının yargı önüne çıkarılması gerekmektedir. Bu durumda kışlalardaki kuşkulu ölümlerin son bulması için bir Meclis araştırması açılması kaçınılmazdır.

 

3.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu ve 19 milletvekilinin, esnaf ve sanatkârların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/446)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Esnaf ve sanatkârlarımızın sorunlarının araştırılarak, alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98’inci ve TBMM İçtüzüğü’nün 104 ve 105’inci maddesi uyarınca Meclis araştırması açılmasını saygılarımla arz ve talep ederim.

1) Mesut Dedeoğlu                                                (Kahramanmaraş)

2) Mehmet Şandır                                                  (Mersin)

3) Sinan Oğan                                                       (Iğdır)

4) Bülent Belen                                                     (Tekirdağ)

5) Alim Işık                                                           (Kütahya)

6) Özcan Yeniçeri                                                  (Ankara)

7) Erkan Akçay                                                      (Manisa)

8).Enver Erdem                                                     (Elâzığ)

9) Yusuf Halaçoğlu                                                (Kayseri)

10) Oktay Öztürk                                                   (Erzurum)

11) Mehmet Günal                                                 (Antalya)

12) Muharrem Varlı                                               (Adana)

13) Mustafa Kalaycı                                              (Konya)

14) Ahmet Duran Bulut                                          (Balıkesir)

15) Cemalettin Şimşek                                          (Samsun)

16) Necati Özensoy                                               (Bursa)

17) Sümer Oral                                                     (Manisa)

18) Adnan Şefik Çirkin                                          (Hatay)

19) Ali Halaman                                                    (Adana)

20) Bahattin Şeker                                                (Bilecik)

Gerekçe:

Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler (KOBİ), ülkemizdeki işletmelerin yüzde 99,9'unu oluşturmaktadır. İstihdamdaki payları yüzde 81 olan bu işletmelerin, katma değerdeki payları ise yüzde 59 olarak hesaplanmaktadır. KOBİ'ler yatırımların yüzde 62'sini ve ihracatın da yüzde 26'sını gerçekleştirmektedir.

Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler kapsamında yer alan işletmelerin yüzde 96,5'i ise mikro ölçekli işletme olarak adlandırılan 1-9 kişinin çalıştığı işletmelerdir. Bu işletmelerin çok büyük bir çoğunluğu Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK) çatısı altında örgütlenen esnaf ve sanatkârlarımızdan oluşmaktadır.

Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonunun; 491 meslek dalında 1.948.363 esnaf ve sanatkâr üyesi bulunmaktadır. Bu esnafların bir araya gelerek oluşturdukları 3.113 esnaf ve sanatkâr odası, illerde örgütlenen 81 esnaf ve sanatkâr odaları birliği ve 13 mesleki federasyonu vardır. Esnaf ve sanatkâr kesimi ülkemizin en yaygın örgütlenme ağına sahip bir meslek kuruluşudur.

Esnaf ve sanatkâr camiası, yanlarında çalışanlar ve aileleri ile birlikte ülkemizin neredeyse dörtte 1’ini oluşturmaktadır. Ülkemizi etkisi altına alan küresel mali kriz esnaf ve sanatkârlarımızı çok ciddi anlamda olumsuz yönde etkilemiştir.

Ülkemizin ekonomik ve siyasal hayatında göz ardı edilemeyecek yere ve öneme sahip olan esnaf ve sanatkârlarımız, ülkemizde uzun zamandır devam eden kriz nedeniyle zor günler yaşamaktadır. Esnaf ve sanatkâr kesiminin büyüklüğü düşünüldüğünde, esnaf ve sanatkârlarımızın yaşadığı olumsuzluklar sadece kendilerini değil, toplumun genelini etkilemektedir. Ülkemizde acilen esnaf ve sanatkâr kesimini rahatlatacak tedbirlere ihtiyaç duyulmaktadır.

Piyasalardaki talep daralması ve buna bağlı olarak azalan iş hacmi esnaf ve sanatkârlarımızın sorunlarını artırmaktadır. Esnaf ve sanatkârlarımızın ekonomik, sosyal ve siyasal koşullar ile teknolojik gelişim, haksız rekabet, bölgesel farklılıklar gibi önemli sorunları bulunmaktadır.

Esnafın en önemli sorunu iş yapamamadır. İş hacminin daralması ve düşen kârlılık esnaf ve sanatkârın zorunlu giderlerini bile karşılayamaz duruma düşmesine neden olmuştur. Aldığı kredisini ödeyemeyen, vergi ve sosyal güvenlik primini yatıramayan esnaf ve sanatkâr sayısı hızla artmaktadır.

Bugüne kadar açıklanan destek ve teşvik paketlerinden esnaf ve sanatkârlarımız umduğunu bulamamıştır. Teşvik ve destekler büyük yatırımlara verilmiş, doğrudan esnafa yansıyan hiçbir teşvik hayata geçirilememiştir. Oysa esnaf ve sanatkâr, ülke ekonomisinde ve toplumsal hayatta istikrar için hayati derecede önem taşıyan çok geniş bir meslek kuruluşudur.

Esnaf ve sanatkârlarımızın, sosyal güvenlik, mesleki eğitim ve istihdam, finansman ve KOSGEB destekleri konusunda da sorunları bulunmaktadır. Ayrıca, esnaf ve sanatkârlarımız vergi ve mevzuat konusunda da büyük sıkıntı yaşamaktadır.

Bu nedenle, esnaf ve sanatkârlarımızın sorunlarının araştırılarak gerekli önlemlerin belirlenmesi için, Anayasa’nın 98’inci ve TBMM İçtüzüğü’nün 104 ve 105’inci maddesi uyarınca bir Meclis araştırma komisyonu kurulması yerinde olacaktır.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım:

 

C) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek ve beraberindeki bir heyetin, Sudan Ulusal Meclisi Başkanı Ahmet İbrahim El Tahir’in vaki davetine icabetle 20-22 Ocak 2013 tarihleri arasında Hartum’da düzenlenecek olan İslam İşbirliği Teşkilatı Parlamento Birliği (İSİPAB) 8’inci Konferansı’na katılmak üzere Sudan’a ziyarette bulunması hususuna ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresi (3/1082)

31/12/2012

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek ve beraberindeki heyetinin, Sudan Ulusal Meclisi Başkanı Ahmet İbrahim El Tahir’in vaki davetine icabetle 20-22 Ocak 2013 tarihleri arasında Hartum’da düzenlenecek olan İslam İşbirliği Teşkilatı Parlamento Birliği (İSİPAB) 8’inci Konferansı’na katılmak üzere Sudan’a ziyarette bulunması hususu Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun’un 9’uncu Maddesi uyarınca Genel Kurul’un tasviplerine sunulur.

                                                                                      Cemil Çiçek

                                                                          Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                           Başkanı

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul Edenler… Kabul Etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

           Kapanma Saati: 15.49

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.04

                                       BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Mustafa HAMARAT (Ordu), Fatih ŞAHİN (Ankara)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 47’nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi tezkereyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Kâtip üyeler arasında anlaşmazlık olduğu için elektronik cihazla oylama yapacağım.

Bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

                                                                               Kapanma Saati: 16.07

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.11

                                       BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Mustafa HAMARAT (Ordu), Fatih ŞAHİN (Ankara)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 47’nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresinin ikinci oylamasında da karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi tezkereyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım:

 

IX.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- BDP Grubunun, Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici ve arkadaşlarının nefret suçlarındaki ciddi artışların araştırılması amacıyla 26/3/2012 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 2 Ocak 2013 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

                                                                                                      02.01.2013

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 02.01.2013 Çarşamba günü (Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından Grubumuzun aşağıdaki önerisini, İçtüzüğün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurul'un onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

 

                                                                               İdris Baluken

                                                                                                Bingöl

                                                                                          Grup Başkan Vekili

 

Öneri:

26 Mart 2012 tarihinde, Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici ve arkadaşları tarafından verilen (785 sıra nolu), nefret suçlarındaki ciddi artışların araştırılması amacıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis Araştırma Önergesinin, Genel Kurul'un bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 02.01.2013 Çarşamba günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisinin lehinde ilk söz Muş Milletvekili Sayın Sırrı Sakık’a aittir.

Buyurun Sayın Sakık. (BDP sıralarından alkışlar)

SIRRI SAKIK (MUŞ) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum, iyi bir yıl diliyorum hepinize.

Bugün, grubumuzun vermiş olduğu, nefret suçlarıyla ilgili, grubum adına sizlerle bu düşüncelerimizi paylaşacağız.

2012’nin son günlerinde, özellikle…

BAŞKAN – Sayın Sakık, bir saniye lütfen…

Sayın milletvekilleri, gerçekten Sayın Hatibi ben duyamıyorum. Uğultuyu azaltır ve kesersek çok sevineceğim.

Buyurun Sayın Sakık.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Evet, teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

2012’nin son günlerinde, özellikle Afyon’un Sultandağı ilçesinde, Kürtlerin yaşadığı, çok azınlık olarak kaldıkları mahallelerde bir iki vatandaşın arasında geçen bir yol kavgasından kaynaklanan ve 1 vatandaşın yaşamını yitirmesinden sonra bölgedeki bütün Kürt evlerine saldırıların gerçekleştiğini ve bu saldırılardan dolayı Kürt evlerinin büyük bir çoğunluğunun yerle bir edildiği, iş yerlerinin talan edildiği ve hayatın her alanında nefret suçlarının kol gezdiğine tanıklık ettik. Biz yetkili birimleri bire bir, gece aradık. Hâlâ olaylar devam etmektedir. Özellikle Afyon Valisini birkaç kez aramamıza rağmen, Meclis kanalıyla aramamıza rağmen bir türlü telefonlarda Afyon Valisine ulaşamadık ve oradaki Kürt vatandaşların evlerine saldırılar hâlâ devam etmektedir ve oradaki Kürtlerin özellikle, çocukları hâlâ okula gidememektedir.

Dün akşam, topluca akşamları kendilerini korumak, kollamak adına birkaç aile bir araya geliyor; çocuklarını bir odada yerleştiriyorlar ve bir odada yanan sobanın gazından çocuklar, hepsi bir bütün olarak zehirleniyor ve gece 112’yi arayarak, acili arayarak yardım talebinde bulunuyorlar.

Sayın Başkan, gürültüden konuşamıyoruz. Eğer vekiller dinlemeyeceklerse lütfen dışarı çıksınlar.

Şimdi, 112 Acil’i arayan vatandaşlarımız… 112’den ambulans gelmiyor, uzun süre bütün çabalara rağmen ambulanslar gelmeyince vatandaşlar kendi imkânlarıyla çocuklarını hastaneye götürüyorlar. Ne yazık ki götürdüklerinde hiçbir hastaneden yardım alamıyorlar ve ambulansla çocuklar götürülmediği hâlde, kendi imkânlarıyla götürüldüklerinde bile doktorlar bakmıyor.

Bakın, hiçbir fırında oradaki Kürt vatandaşlara ekmek bile satılmıyor. Marketler “Biz, sizi alışverişte müşteri olarak kabul etmiyoruz.” bunu söylüyorlar. Bunu yetkili birimlerle paylaşıyoruz. Bize “Aman, sayın vekilim, şunlar da oluyor…”

Şimdi, mazeret uydurmaya hakkınız yok. Afyon’da bu noktada telefonlarımıza çıkmayan Sayın Valiye sesleniyorum: Şimdi, 2012 yılının Haziran veyahut Temmuz ayındaydı, 25 insanın orada bir bomba patlaması sonucu canları paramparça olmuştu, siz orada Genelkurmay Başkanlığına ne yapıyordunuz? Plaket veriyordunuz. Ne yapıyordunuz? Orada halı, orada bilmem değişik armağanlar ikram ediyordunuz.

Şimdi, ben, size soruyorum Sayın Vali: Afyon sizin babanızın çiftliği midir? Siz kimin adına orada görev yapıyorsunuz? Orada bu ülkenin vatandaşları saldırıya maruz kalıyor ve bu Parlamentonun üyeleri bire bir sizi arıyorlar da siz hangi hakla telefonlara çıkmıyorsunuz ve bu saldırıyı gerçekleştirenler, bilinen malum kesimler, devletin polisini  de yanına alarak Kürt evlerine saldırıda bulunuyorlar ve siz bunlara engel olmuyorsunuz, tam tersi, orada bir lobi oluşturdunuz ve şimdi oradaki Kürt insanların evini satışa sunmuşsunuz, “Bir bütün olarak derhâl evlerinizi satın ve buradan ayrılın.” diyorsunuz ve tehdit ediyorsunuz.

Şimdi, biz geçmişte de bunlarla karşılaştık, Bursa’da da aynı olaylar olmuştu. Bursa’da bilinen o malum kesimler polisle birlikte Kürt mahallesine saldırıda bulunuyor ve sonradan da vali çıkıp “Bu işi, bu suçu işleyenler benim evladım da olsa ellerine kelepçeyi vuracağım.” diyordu ve sonra soruşturma sırasında saldırıyı gerçekleştirenler değil, saldırıya maruz kalanlar gözaltına alınıp ve tutuklandılar. Oysa ki vali de, bütün Türkiye’deki Türkiye insanının bir bütünü şunu görmüştü: O gün saldırıyı gerçekleştirenlerin ellerinde silahlar, ellerinde sallamalar, ellerinde satırlarla Kürt mahallelerine saldırı düzenlenmişti ama ne yazık ki saldırıyı gerçekleştirenlerin hiçbiri tutuklanmadı, hatta gözaltına bile alınmadılar.

Bu saldırılar sadece Afyon’da veyahut da Bursa’da olmadı, daha önce Muğla’da da oldu. Yani orada, Muğla’nın Dalyan ilçesinde işletmeyi üstlenen bir Kürt’ün iş yerine saldırılarda bulunuluyor ve orada sadece Kürtler değil, müşterisi olan turistler bile saldırıya maruz kalıyorlar. Bu yetmiyor, İstanbul’da Ayazağa’da 30 Temmuzda bir inşaatta çalışan Kürt işçilerine karşı bir bütün olarak saldırıya Türkiye tanıklık etti ve en son Kürt işçileri valizlerini toplayarak oraları terk etmek zorunda kaldılar. Karabük’te aynı şey devam etmektedir. Yani batının birçok ilinde, ilçesinde Kürtlere karşı saldırılar hâlâ devam etmektedir. Eğer gerçekten burada failler yakalanmıyorsa ve burada saldırıyı gerçekleştirenler “Allahuekber” tekbirleriyle bu saldırıyı gerçekleştiriyor, oradaki güvenlik güçleri, oradaki vali, oradaki emniyet müdürü bunlara seyirci kalıyorsa bu işin sorumlusu siyasal iktidardır. Derhâl bu politikalarınızdan vazgeçin, bununla siz iç barışı sağlayamazsınız. Eğer gerçekten Kürtler eşyalarını toplamaya başlamışsa, valizlerini de toplamaya başlamışsa siz de aklınızı başınıza almak zorundasınız. Bu politika çıkmaz bir politikadır, bu politika hayatın her alanında Kürtlere karşı nefret suçu, ırkçılığı tetikleyen politikalardır. Ama bizim yaşadığımız coğrafyalarda hiçbir gün bir tek insan çıkıp burada şunu söyleyemez, Muş’ta, Diyarbakır’da, Şırnak’ta, Batman’da bir tek farklı kimliğe bir saygısızlığı kimse gelip bu küsüden söyleyemez ama Kürtlerin de sabrı bir noktaya kadar. Eğer bu politikalar devam ederse, emin olunuz ki diğer alanlarda bizim tasvip etmediğimiz politikalar ve bizim tasvip etmediğimiz olaylar gündeme gelirse bu işin sorumlusu da biz değiliz, siyasal iktidardır. O vesileyle nefret suçlarıyla ilgili bizim hassasiyetlerimiz biliniyor, birkaç kezdir bu konuda Mecliste, Meclis araştırma önergesi için taleplerimiz oldu, Cumhuriyet Halk Partisinin bu konudaki talepleri oldu. Şimdi tam da zamanı, yeniden yaralarımızı sarmanın dönemidir, yeniden görüşmelerin ve müzakerelerin olduğu bir süreci herkes seslendiriyor. Hükûmet bu konuda açıklamalar yapıyor. Onun için bugün hep birlikte ilk adımdır. Bu nefret suçlarını araştırmak üzere bir Meclis araştırma önergesini verdik. Eğer siz iktidar partisi bu sorunların üzerine gitmek istiyorsanız derhâl bu önergemizin kabul edilmesi gerekir ve bu önerge doğrultusunda eğer bir kabul çıkarsa buralardaki olayları hep birlikte gider inceleriz ve birlikte araştırırız ama bunların hiçbiri bugüne kadar hayat bulmadı.

Bakın, üniversitelerde de aynı şey oldu, Kürt çocukları saldırıya maruz kaldı, dışarıdan bindirilmiş kıtalarla gelen o saldırganların hiçbiri gözaltına alınmadı ama ne yazık ki saldırıya maruz kalan Kürt öğrencilerin hepsi gözaltına alındı, kimi de tutuklandı.

Yani üniversitede bu nefret suçları hayat buluyor, hayatın her alanında buluyor yani batının birçok ilinde bu suçlar işleniyor, çocuklar okullarda bu suçlarla her gün karşı karşıya kalıyor. Onun için tekrar hepinizi bu konuda sorumluluk almaya, sizi sorumlu davranmaya davet ediyor, verdiğimiz önergemizle ilgili olumlu oy kullanacağınızı umut ediyor, hepinize teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sakık.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisinin aleyhinde ilk söz Kayseri Milletvekili Sayın Yusuf Halaçoğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Halaçoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, nefret ve buna bağlı suçlar muhakkak ki bir insanlık suçudur. Nefrete sebep olan davranışlar ve bu davranışa destek olanların da aynı şekilde nefret suçları işleyenlerle eş değer tutulması gerektiğine inanıyorum. Çünkü nefret ve nefret etmenin temelinde nefret edilene karşı bir tahammülsüzlük vardır, bu tahammülsüzlük yatmaktadır ve tahammül edebilme “hoşgörü” anlamına gelir. Hâlbuki hoşgörü bile hoşgörüye sahip olanın belli bir ölçüde tahammülünü yenme anlamındadır ve tamamıyla insanlıkla ve insan sevgisiyle doğrudan alakalı değildir. Onun içerisinde bile, hoşgörünün içerisinde bile bir tahammülsüzlük yatmaktadır. Yani kendi tahammülsüzlüğünü bir yerde köreltmiş insan “hoşgörü sahibi” anlamına gelir.

Değerli milletvekilleri, nefret etme, karşınızdaki kişilere değer vermeme, onlara karşı sevgisizlik gösterme duygusu verir. Bunun sonucu olarak, muhatapları yok etme, asimile etme gibi birtakım uygulamalar ortaya çıkar. Dolayısıyla, kişiler o zaman ellerine silah alırlar, sivil-resmî ayırt etmeksizin insanları öldürmeye başlarlar. Çünkü tahammülsüzlükle birlikte ırkçılık, insanların dinî anlayışına bakış açısında bir nefret duygusu ortaya çıkar ve zaten devletler arasında meydana gelen birçok savaşın temelinde de bu yatar. Bugün, Suriye’de meydana gelen olaylara, iç çatışmaya bakacak olursanız, her iki tarafın karşılıklı olarak birbirinden nefret etmesi vardır. Böyle bir durumda tutar, sivil insanların içinde bulunduğu otobüsleri yakarsınız, sivil halkın yoğun bulunduğu yerlere bomba koyarsınız, dershaneye giden ve hiçbir şeyden haberi olmayan öğrencileri havaya uçurursunuz. Dolayısıyla, bunların bütünü nefrete dayalı suçlar olarak ortaya çıkar. Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak ırkı, dini, mezhebi, rengi ne olursa olsun insanlar arasında bir ayrıma ve nefrete yol açacak bir anlayışa şiddetle karşı olduğumuzu özellikle belirtmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkçede bir kelime vardır: “Gönül.” Bu kelime, gönül kelimesi dünyanın hiçbir dilinde yoktur. Dünyanın hiçbir dilinde gönül kelimesi yoktur. Gönül alma, gönül kırma gibi birtakım ifadeler hakikaten, tamamen insanidir ve insani değerler içerisinde telakki edilir. Öyle ki, Türkler ta eski tarihlerden itibaren bu durumlara, insana ve insani değerlere önem vermiştir. Bilge Kaan yazıtlarında şunu görürsünüz: “Yukarıda mavi gök, aşağıda yağız yer yaratıldıkta, ikisi arasında kişi oğlu oldu.” der. Yani “İnsan yaratıldı.” der, “Türkler yaratıldı.” demez. Keza, Osman Gazi döneminde yani Şey Edebali Osman Gazi’ye öğüt verirken şöyle der: “Ey oğul, insana değer ver ki, devlet yücelsin.” Çünkü her şeyi yücelten insan ve insani değerlerdir. Keza, Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u fethinden sonra Ayasofya Vakfiyesini hazırlatmıştır, vakfiyenin ilk cümlesi şöyledir: “Kainatın özü insandır, bu vakfım insanlar içindir.” Keza, Sultan Abdülhamit döneminde Darülaceze yapılmıştır -ismi Darülaceze- Farsça bir mürekkep kelimedir, yani düşkünler kapısı ve burada, Türkler için değil veya Müslümanlar için değil, Hıristiyanlar için de, Museviler için de, aynı şekilde, düşkün olan her insana kapılar açılmıştır. Keza, bugün Darülacezeye gidecek olursanız, orada hem camiyi hem kiliseyi hem sinagogu birlikte, sırt sırta görebilirsiniz.

Yine, Osmanlı döneminde, her padişah, yeni fethedilen topraklarda adaletnameler yayınlamışlardır. Yani bu hangi anlama gelmektedir, adaletnameler? O bölgedeki insanların tümünün, dinine, ırkına, kültürüne bakılmaksızın padişahın koruması altında olduğu bütün dünyaya ilan edilmiştir. Aslında, tahammülsüzlük, bir şekilde, biraz önce söylediğim gibi, “asimilasyon” dediğimiz insanların bulundukları inançtan, farklı bir ırktan, soydan farklı bir ırka çevrilmesi anlamına gelir. Osmanlı Devleti’ne bakarsanız, Türklere bakarsanız, Balkanlarda herhangi bir asimilasyonun olmadığını görürsünüz. Nitekim, bugünkü Balkan ülkelerinin kendi kültürlerini, dillerini, dinlerini birlikte yaşamaları aslında Osmanlı Devleti’nin bu davranışına, bu yürüttüğü politikaya bağlıdır, yani bir asimilasyona dayanmamasına bağlıdır.

Dolayısıyla, nefrete sebep olan olayların nasıl ortaya çıktığını göz önüne alacak olursak şöyle değerlendirebiliriz: Sırf etnik bir ırkçılık peşinde koşarsanız ve sürekli olarak karşınızdaki insanı aşağılayacak veya karşınızdaki insanların da değerlerine sahip çıkmamak veya onlara değer vermeyecek bir davranış içerisinde bulunursanız, muhakkak ki önünde sonunda karşınızdaki insanlarda size karşı bir tepki doğacaktır. Yani nefreti ortaya çıkaran yine insanların kendisidir.

Şimdi, siz, bir ülkede yaşayacaksınız, o ülkenin içerisinde başka insanlara karşı darpta bulunacaksınız, onların hak ve hukukuna saygı göstermeyeceksiniz ve buna sebep de siz olacaksınız -çünkü söylemlerinizde sürekli bunları dile getireceksiniz- ve ardından da diyeceksiniz ki “Neden olaylar çıkıyor?” Bir toplum içerisinde çıkan olayların müsebbibi muhakkakki o toplumu kışkırtan gruplardır, ikinci bir grup değildir.

Dolayısıyla, bu açıdan baktığınız zaman, şimdi eğer az önce hatibin söylediği gibi Kürt vatandaşlarımızdan bazıları valizlerini, eşyalarını toplayıp o şehri terk ediyorlarsa, o zaman herkesin oturup yeniden düşünmesi lazım. Artık düşünün ki bin yıldır birlikte yaşayan insanların birbirinden nefret etmedikleri bir zaman dilimini düşünün, otuz senedir meydana gelen teröre rağmen birbirini aşağılamayan, birbirine karşı düşmanca davranmayan insanları düşünün ama demek ki sonunda başardınız demektir bunu. Buradaki başarınızı kutlamak gerekiyor o zaman, iki toplumu birbirine düşman etme konusunda.

Şimdi, neden nefret ediyor o zaman insanlar? Benim öğrenciliğim zamanında üniversitede kimin Kürt olduğunu, kimin Türk olduğunu kimse kimseye sormazdı, hiç kimsenin de umurunda değildi açıkçası. O Kürtmüş, bu Türkmüş, bu bilmem başkasıymış, bütün bunların hiçbir tanesini biz yaşamadık üniversitedeyken. Ne zaman okudum? 1967’de üniversiteye girmiştim. Niye o zaman yoktu da bugün var? Bugün, herkes birbirine âdeta düşman hâline geldi. Niçin? Sürekli siz bir şeyin üzerinde duruyorsunuz. Efendim “Kürt, Kürt, Kürt” diyorsanız karşınızda birileri de çıkar “Türk, Türk, Türk” demeye başlar. Artık yapmayın. Şu toplum içerisinde eğer birlik ve beraberliği sağlayacaksanız, o zaman toplumun eksikleri olan her şeyi birlikte değerlendirin ve birlikte ortaya koyun.

Dolayısıyla, nefret suçlarına sebep olabilecek herhangi bir olayın kimlerden kaynaklandığını, neden kaynaklandığını iyi değerlendirip ona göre hareket etmek gerekir. Ama şurasını da söyleyeyim: Nefret, her şeyi nefret olarak da içerisine koyamazsınız. Psikolojisi bozuk olan insanlar da vardır, cinsel birtakım konular sebebiyle küçücük çocuklara tecavüz eden, onları öldüren insanlar nefretin ötesinde bir durum ortaya koyarlar. Bunlar için de aslında kendini koruyamayan bu insanlara karşı Türkiye Büyük Millet Meclisinde kendi üzerine düşen görevi yerine getirmesi gerekir çünkü kendini koruyamayacak insanı korumakla mükellef olan devlettir. Devlet, bu gibi, çocuklara tecavüz eden, onları öldüren insanlara karşı da insanlık adına gereken cezayı vermekle mükelleftir.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisinin…

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, sayın hatip bizim nefret suçlarını tetiklediğimizi söyledi, bu konuda yanılmıyorsam cevap hakkımız var.

BAŞKAN – Buyurun.

X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun Barış ve Demokrasi Partisine sataşması nedeniyle konuşması

 

SIRRI SAKIK (Muş) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

O  zaman hep birlikte 1920’lere doğru gidelim. Kimin kime ihanet ettiğini, kimin bütün halkları tek kimliğe getirdiğini, diğer halkları nasıl katlettiğini hep birlikte tartışalım.

Sizin tarihiniz katliamlar tarihidir. O tarihlerde bugün mücadele edenlerin atalarının nasıl katledildiğini siz çok iyi bilirsiniz.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, bu sözü geri alsın. Bizim tarihimizde katliamlar tarihi yok Sayın Başkan, bunu reddediyoruz. Böyle bir konuşma yapamaz buradan Sayın Başkan. Böyle bir şey olamaz Sayın Başkan, sözünü geri alsın. Bu millete hakaret edemez Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Sakık…

SIRRI SAKIK (Devamla) – Şimdi, reddedebilirsiniz… Gerçeği reddedemezsiniz.

OKTAY VURAL (İzmir) – PKK’nın katliamları ortada.

BAŞKAN – Sayın Sakık, siz bir sataşma için söz aldınız.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Buna müsaade edemezsiniz Sayın Başkan. Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu milletin tarihine hakaret edemez Sayın Başkan. Böyle bir şey olabilir mi? Bu ne biçim konuşma?

SIRRI SAKIK (Devamla) – Şimdi, o zaman siz 1937…

Sayın Başkan lütfen…

BAŞKAN – Sayın Sakık, sataşma için söz aldınız.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Sayın Başkan…

Bakın, o zaman siz Sayın Başbakanın… 1937-1938’deki Dersim katliamıyla ilgili ne dersiniz söyler misiniz bana?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Yanlış olaylar olabilir ama bütün tarihi suçlamak, tarihe hakaret etmek hiç kimsenin haddi değildir.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Siz ne dersiniz? Siz Mustafa Muğlalı olayında ne dersiniz? Yani bir halkı sürekli ret ve inkârla, bir halkı katlederek siz gerçekten barışı sağlayabilir misiniz? İşinize geldiği gibi, çıkarsınız kürsüde “1938 tek parti döneminde, 37’de 38’de Kürtler katledildi, Aleviler katledildi.” diyeceksiniz, siyaseten buradan nemalanacaksınız ama bunu biz dile getirdiğimizde dönüp diyeceksiniz ki: “Tarihimizde katliam yoktur.” Sizin tarihiniz…

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – “Katliam tarihi” diyorsun!

SIRRI SAKIK (Devamla) – Bakın, dünkü tarihte bile, dün, daha bir yıl önce Roboski’deki katliam neydi, söyleyebilir misiniz? Daha yakın bir tarih, daha kan kurumadı, Roboski’deki ailelerin kanı kurumadı. Buna ne cevap vereceksiniz? Asıl nefret suçunu tetikleyen sizin ret ve inkâr politikalarınızdır. Siz buradan nemalanıyorsunuz, siz buradan siyaset yapıyorsunuz. Sizin söylemlerinizdir ki, sizin arka bahçelerinizdir ki polisin desteğinde halka zulmediyor. Ellerinde bayraklar, ellerinde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SIRRI SAKIK (Devamla) – …ırkçı, milliyetçi söylemlerle kürsüye fırlayanlar onlar.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – “Katliamlar tarihi” ne kadar talihsiz bir laf. Çok talihsiz bir laf.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Evet,  tamam, söz vereceğim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım…

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan…

OKTAY VURAL (İzmir) – Kin ve nefretten başka kustukları bir şey yok!

BAŞKAN – Vereceğim, bir saniye.

Sayın Sakık, teşekkür ederim.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Sayın Başkan, konuşmalarımı bitiremedim müdahalelerden dolayı.

BAŞKAN – Bitti, yok, olmaz yani bu işi biz sona erdiremeyiz. Lütfen Sayın Sakık…

SIRRI SAKIK (Devamla) – Şimdi, o zaman siz söylemeyin. Bakın, Palu’da atalarınız…

BAŞKAN – Sayın Sakık, lütfen…

ŞUAY ALPAY (Elâzığ) – “Katliamlar tarihi” çok talihsiz beyan.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Sen bir Palulusun, nasıl katledildiğini sen de bilirsin!

ŞUAY ALPAY (Elâzığ) – Ben Palulu değilim ama yaptığın…

SIRRI SAKIK (Devamla) – Olsun veyahut da aynı ildensiniz.

 ŞUAY ALPAY (Elâzığ) – “Katliamlar tarihi” çok talihsiz bir ifade, çok talihsiz.

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başbakan “1937 ve 38’lerde” derken neyi kastediyor?

BAŞKAN – Sayın Sakık, lütfen…

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

 

2.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

 

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle şunu çok açık bir şekilde belirtmemiz gerekir: Bu milletin tarihi dünyada -hangi açıdan bakarsanız bakın- en eşsiz tarihlerden bir tanesidir. Bu milletin tarihinde katliam yoktur…

KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) –  “Türk milletinin tarihi” diyebiliyor musunuz?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – …bu milletin tarihinde soykırım yoktur, bu milletin tarihinde asimilasyon yoktur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Eğer görmek istiyorsanız, bakın, bizim atalarımız, gurur duyduğumuz, övündüğümüz atalarımız Osmanlının bugün çekildiği topraklarda onlarca devlet var, hangisinde asimilasyonun izini görebilirsiniz? Hiçbir tanesinde Türkçe bile konuşulmuyor. Asimilasyon, soykırım görmek istiyorsanız bugün Avrupa ülkelerinin çekildiği ülkelere bakın.

SIRRI SAKIK (Muş) – Ben yakın tarihi kastediyorum, yakın tarihi.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Esas katliamı kim yapıyor biliyor musunuz değerli arkadaşlar? Esas katliamı, otuz yıldan beri, çoluk çocuk demeden terör örgütü yapıyor, tam bir katliam ordusu gibi, kiralık katil gibi çalışıyor.

SIRRI SAKIK (Muş) – Sizin zulmünüze karşı bedenlerini ölüme yatırıyor onlar.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Katliam görmek istiyorsanız terör örgütünün icraatlarına bakacaksınız, onu destekleyenlerin icraatlarına bakacaksınız. Bu milletin tarihine hiç kimse bir şey söyleyemez. Bu millet gittiği yere adalet götürmüştür, sevgi götürmüştür, gönülden sevgisini götürmüştür, kalbini götürmüştür, hizmet götürmüştür. Yanlış olaylar olabilir, vardır, onu da açıkça söylüyoruz, Başbakanımız da söylüyor, biz de söylüyoruz. Yanlışlık varsa üzerine gideriz, gidiliyor.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Başbakan söylüyorsa siz niye savunuyorsunuz o zaman?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Yanlışlık olması başka bir şey ama bir milletin, böyle necip bir milletin tarihine laf söylemek kimsenin haddi değildir, hele sizin hiç haddiniz değildir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SIRRI SAKIK (Muş) – Senin haddin!

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Sizin hiç haddiniz değildir.

40 bin vatandaşımızın kökenine bakılmaksızın, çoluk çocuk olduğuna bakılmaksızın otuz yıldan beri katleden, katliam yapan bir terör örgütünü destekleyen sizlerin hiç haddi değildir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Roboski ne? Hepsi çocuk değil miydi?

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, şimdi bakın...

BAŞKAN – Sıraya…

Buyurun Sayın Vural.

 

3.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

 

OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tabii, bugün, maalesef bu kürsüde, aslında bizatihi nefret suçunu ifade eden bir milletvekili, Türk milletine, devletine, tarihine nefretle bakan bir insanın nefret suçlarından bahsetmesi ne kadar büyük bir paradoks? O nefretle belediye otobüsündeki Serap’ı öldüren, Van’da polisin arkasından gidip ensesinden kurşun sıkan, Antep’te, Kumrular’da, Güngören’de bombaları atan, işte o mayınları, o tetikleri çektiren tetikçiler, bu nefret suçlarıyla siyaset yapanlar, ırkçılıkla siyaset yapanlardır. Irkçılıkla siyaset yapanlardır. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar) Asıl ırkçılığı yapanlar, Türk milletine, bugüne kadar kardeşçe olmuş, Allah’a şükür oynanan bütün oyunlara rağmen vatanın her yerinde, tahriklere, bu kadar tahrike rağmen her yerinde kardeşçe yaşayan, birbirlerine kız alıp veren insanlar arasına fitne ve fesat yerleştiremeyenler, bugün, birtakım olayları bahane ederek kin ve nefret kusuyorsa aslında aynaya dönüp kendilerini suçluyorlar demektir.

Buyurun, PKK terör örgütünün yapmış olduğu katliamlar: 10/5/1988, Mardin Nusaybin Bahmini mezrası, 6 çocuk, 2 kadın, 7 erkek, toplam 15 kişi. PKK terör örgütü katliamı, 24/01/1987, Mardin Midyat Başyurt Köyü Efeler mezrası, 3 erkek, 1 kadın, 7 çocuk, 11 kişi. 89, Şirvan, Eruh, Milan, şu çocuklara bakın, şu öğretmenlere bakın, şu çocuklara bakın. Siirt Şirvan Daltepe, 10 çocuk, 7 kadın, 16 erkek, 33 kişiyi katleden PKK terör örgütü.

SIRRI SAKIK ( Muş) – Roboski’yi çıkar o zaman.

OKTAY VURAL (Devamla) - Şu çocuklara bakınız! İnsafınız kurusun be! Bunlar Kürt kökenli insanlar değil mi? Ama kanla… Bakın, şunlara bakın ya! Bunları unutacak mı bu millet? Şuraya bakın!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OKTAY VURAL (Devamla) - İşte kin ve nefret tahrikiyle siyaset yapıp ondan sonra tetikçilere cesaret veren bu zihniyet asıl katliamların sorumlusu ve nefret suçlarının kaynağı da bu zihniyettir. Bunu ifade etmek istedim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Vural.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Benim konuşmam üzerine düzeltmem gereken, beni itham eden birtakım cümleler oldu. Onların karşılığını vermem lazım, düzeltmem gerekiyor çünkü Türk tarihiyle ilgili konuşan bendim.

BAŞKAN – Buyurun.

 

4.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk tarihi kadar temiz, dünyanın başka hiçbir tarihi yoktur, tarihi olmayanlar ancak böyle düşünebilirler.

Şimdi, sürekli olarak dile getirdikleri “Türklerin tarihinde büyük katliamlar vardır.” diyor. Türklerin tarihinde katliam yoktur, savaşlar vardır, doğru ama “katliam” dediğiniz şey savaşan insanların değil, savaşmayan insanların durup dururken katledilmesi, öldürülmesidir. Bana o zaman tarihinizi açıkça söyleyebilirseniz söyleyin varsanız. Ermenileri kim katletti? Haydi bakalım gelin burada tartışalım var mısınız?

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) – Varım, varım.

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – O zaman gelin tartışalım ve bütün belgeleriyle göstereyim. Peki, Birinci Dünya Savaşı’nda Ruslarla iş birliği yapan Kürt aşiretleri hangileriydi söyleyin? Söyleyemezsiniz.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) – Alman emperyalizmiyle iş yapan kimdi?

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Ermenilerle Kürtlerin 1935’te önce Halep’te, daha sonra da Suriye’nin yine o kasabası…

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Bu söyleminizle halka saldırıları meşrulaştırıyorsunuz. Ayıptır!

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – …oradaki iki toplantı, Ermenilerle Kürtlerin bir araya geldikleri ve yaptıkları toplantıyı bana nasıl izah edeceksiniz? Edemezsiniz.

“Seyit Rıza” diyorsunuz… Hangisi Kürt’tü Dersim’dekilerin? Hangisi Kürt aşiretiydi? Haydaranlı mıydı? Seyit Rıza mıydı, Horasanlı? Siz sürekli olarak böyle ırkçılık yapıyorsunuz. Etnik ırkçılık yapa yapa, ondan sonra vatandaşımız olan Kürtleri Türklerle karşı karşıya getiriyorsunuz.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Siz de bunu meşrulaştırıyorsunuz.

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Ben meşrulaştırmıyorum. Aksine siz sürekli olarak bunu söylüyorsunuz.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Bu söyleminizle Afyon’daki saldırıları meşrulaştırıyorsunuz.

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Sürekli olarak “Kürt, Kürt” deyip duruyorsunuz. Bırakın, önce vatandaş olmaya bakın. Bir ülkede yaşıyorsanız o ülkenin bütün insanlarının problemlerini dile getirin. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ama siz Türk tarihinden habersizsiniz. Türk tarihi… “Türkler katliam yaptı.” diyorsunuz. Haydin oradan!

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Siz herkesi Türk sayıyordunuz zaten beş yıl öncesine kadar!

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

 

5.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin Barış ve Demokrasi Partisine sataşması nedeniyle konuşması

 

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; teşekkür ediyorum.

Aslında çok da uzağa gitmeye gerek yok. Yani Dersim’den tutun Ağrı’ya, Ağrı’dan gidin Zilan’a, Zilan’dan dönün gelin son tarihlere, Uludere’ye kadar gelin, bakın kimler, nerede, nasıl bir katliam yapmış onu görürsünüz. Siz, otuz yıllık çatışmada, bizim de tasvip etmediğimiz bazı resimleri çıkarıp buradan saldırıları meşrulaştırmaya çalışıyorsunuz ama o ölenler… Bu savaş bizim tercihimiz değil, bu savaş sizin ret ve inkâr politikalarınıza karşı Kürt çocuklarının onurlu bir duruşudur. Yani bunların… (AK PARTİ sıralarından “Hadi oradan be!” sesleri, gürültüler) Bakın, bağırmayın! Bağırmayacaksınız, bağırmayacaksınız! Haddinizi bileceksiniz!

OKTAY VURAL (İzmir) – Şu çocuğa kurşun sıkan onursuzdur, şerefsizdir ya!

SIRRI SAKIK (Devamla) – Haddinizi bileceksiniz! Yok!

MUZAFFER YURTTAŞ (Manisa) - Adam mısın sen be!

SIRRI SAKIK (Devamla) – Sus be!

Sizin ret ve inkâr politikalarınızın sonucudur.

OKTAY VURAL (İzmir) – Şuraya bakın ya!

SIRRI SAKIK (Devamla) – Sayın Başkan…

Sizin işinize geldiği zaman Sayın Başbakan çıkacak, Dersim’de olup bitenlerden dolayı kamuoyundan özür dileyecek. Neden özür diliyor? 70 bin insan Dersim’de katledildiği için özür diledi. Dönüp “Cumhuriyet Halk Partisi, sizin tarihinizde katliam var.” diyen Sayın Başbakandır. Şimdi, o zaman bunları söylemeyeceksiniz. Bunları söylediğiniz zaman biz de çıkar bunu açıkça söyleriz.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Yanlışı kim yaparsa yapsın, ne zaman yapılırsa yapılsın biz onu söyleriz, düzeltiriz, gereğini de yaparız. Başka bir şey. Sen 30-40 bin kişinin katilini eleştirebiliyor musun? Gücün yetiyor mu? İraden var mı?

SIRRI SAKIK (Devamla) – Eğer bir yerde ret ve inkâr politikaları varsa onların çocukları da bu ret ve inkâr politikalarına karşı dik bir duruş sergiler. Eğer, sizlerin, vicdan sahibi olan bakanlar çıkar derse ki: “Diyarbakır Cezaevinde olup bitenler bize uygulansaydı biz de dağın yolunu tutardık.” diyorsa burada bir vicdan muhasebesi var. Oysaki çok yakın bir tarihte bu katliamların olduğunu bilirsiniz ve bu katliamları gerçekleştirenlerin de kimler adına yaptıklarını da bilirsiniz ama sorun Kürtler olunca, evet, birbirinize çok benzeşirsiniz, hepiniz bir yumruk olursunuz, Osmanlı Bankası olursunuz ama…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Osmanlı Bankasının Türklerle alakası yok.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Evet, biz Osmanlıyız, gurur duyuyoruz onunla.

BAŞKAN – Birleşime beş dakika ara veriyorum.

                                                                                          Kapanma Saati: 16.46

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.57

                                       BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Mustafa HAMARAT (Ordu), Fatih ŞAHİN (Ankara)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 47’nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

 

IX.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- BDP Grubunun, Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici ve arkadaşlarının nefret suçlarındaki ciddi artışların araştırılması amacıyla 26/3/2012 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 2 Ocak 2013 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

 

BAŞKAN – Barış ve Demokrasi Partisi grup önerisi üzerinde şimdi söz sırası, lehinde olmak üzere Malatya Milletvekili Sayın Veli Ağbaba’da.

Buyurun Sayın Ağbaba. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Öncelikle, başta Sayın Başkanın ve Meclis üyelerinin yeni yılını kutluyorum.

Değerli arkadaşlar, bu yıl da maalesef, Türkiye Büyük Millet Meclisi, iradesinden yoksun yeni bir yıla girdi. Sekiz milletvekili hâlâ cezaevlerinde tutsak olarak tutulmaktadır. Bunu buradan bir kez daha huzurlarınızda kınamak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, nefret suçu -kısaca ifade etmek gerekirse- nefret söylemi, ayrımcılıkla beslenen, ön yargı suçları olarak tanımlanmaktadır. Nefret suçları, dünya çapında, etnik, ulusal ve dinî kimlik, cinsiyet, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği temelli olmak üzere, kişinin sağlık durumu, zihinsel ya da fiziksel engellilik durumu, toplumsal statü, siyasi veya felsefi görüş, eğitim durumu gibi özelliklere yönelik işlenen suçlar olarak tanımlanmaktadır.

Değerli arkadaşlar, çoğu zaman şiddet içeren bir eylem olarak ortaya çıkabileceği gibi, kişi veya grup, ırk, milliyet, etnik köken, dil, din, cinsiyet, felsefi ya da siyasal inanç, cinsel yönelim gibi özelliklerine karşı işlenen her türlü eylemi kapsar.

Birçok Batılı devletlerde, çağdaş hukuk sistemini benimsemiş devlette, “nefret suçu” kavramı kabul edilmiş ve ceza mevzuatlarına girmiştir. Örneğin, ABD, İngiltere, Almanya, Fransa gibi ülkelerin yanında, AGİT katılımcısı 34’ten fazla ülkenin yasal mevzuatında nefret suçları düzenlenmiştir. Oysa ülkemizde, nefret suçu olarak adlandırılabilecek çok sayıda eylem gerçekleştirilmiştir. AKP iktidarına ve Bakanlar Kuruluna baktığınız zaman nefret suçu anlamında ve nefret söylemi anlamında çok zengin olduğumuzu söyleyebiliriz. Örneğin, değerli arkadaşlar, Sağlık Bakanının söylemiş olduğunu, İçişleri Bakanının her gün konuştuklarını, geçtiğimiz dönem bakan olan Aliye Kavaf’ın söylemiş olduğunu nefret söyleminden sayabiliriz.

Ayrıca, yine Hükûmetin başındaki Sayın Başbakan da nefret söylemi konusunda Sayın Bakanlar Kurulu üyelerini ve milletvekillerini aratmayacak ölçüde deneyim sahibidir.

Bu eylemlerden en çok akılda kalan ise 2007 yılı 19 Ocağında işlenen Hrant Dink cinayetidir. Hrant Dink cinayeti şahsi bir husumet dolayısıyla işlenmemiştir, “nefret suçu” kavramı tam da burada devreye girmektedir. Hrant Dink, etnik kimliği nedeniyle öldürülmüştür. Yıllardan beri ekilen tohumlar, maalesef Hrant Dink’in vücudunda hayat bulmuştur.

Değerli arkadaşlar, eğer Hrant Dink’le ilgili, Hrant Dink’in katillerinin cezalandırılmasında, cezalandırılanlar, nefret suçu olmuş olsaydı çok daha ağır cezalarla cezalandırılabilirdi ancak AKP Hükûmetinin mantığı tam burada apaçık ortaya çıkmaktadır çünkü Hrant Dink cinayetinin işlenmesine götüren süreçte kim varsa hepsi terfi ettirilmiştir, en son terfi de maalesef burada, AKP’nin oylarıyla başdenetçi seçiminde olmuştur. 301’e dayalı Yargıtay kararıyla Hrant Dink’in ölümüne yol açan süreci başlatan kararın altında imzası bulunan bir zat başdenetçi olabilmiştir Türkiye Büyük Millet Meclisinde. Yine, Ahmet Kaya’ya yapılan siyasi linç, ona yönelen saldırı bir nefret suçu olarak tarihimize geçmiş ve maalesef, Ahmet Kaya Fransa’da göçmen olarak hayatını kaybetmiştir.

Değerli arkadaşlar, nefret suçlarına, maalesef ülkemizde çok sayıda örnek verebiliriz. Bunlardan birisi, bir yandaş medyanın atmış olduğu bir başlık var ki insanları birbirinden ayrıştıran, birbirine düşman kılan bir başlıktır: “Cemevinde Şok Tören” diye atılan manşet. Maalesef, o gazete yıllardan beri insanları hedef göstermeye devam etmektedir.

Değerli arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisi “Nefrete Karşı Bir Arada Yaşamı Savunmak” başlıklı bir rapor düzenlemiştir. Bu rapor, aslında Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine gelmeli ve bu, derhâl kabul edilmelidir. Bu raporda kısaca şunlar söylenmektedir: “Kapsamlı bir nefret suçu yasası çıkarılmalıdır.

Ayrımcılıkla Mücadele ve Eşitlik Kurulu, Ulusal İnsan Hakları Kurumu ve Kamu Denetçiliği Kurumu, mali ve idari özerklikleri güvence altına alacak şekilde etnik kurumlar olarak yapılandırılmalıdır.

Nefret suçlarını izleme ve raporlama mekanizmaları oluşturulmalı, bu alana ilişkin kamuya veri toplama ve arşivleme görevi verilmelidir.

Kamu görevlilerinin ayrımcılık, nefret söylemi ve nefret suçlarıyla daha etkin mücadele edebilmelerine yönelik olarak hizmet içi eğitim verilebilmelidir.

Nefret suçu işleyen kamu görevlilerinin ayrımcı tutum ve davranışlarıyla yüzleşmelerini sağlayacak bir hassasiyet, eğitim programı hayata geçirilmelidir.

Kamu kurumları, STK’lar eş güdümlü mücadele yürütmeli, STK’ları nefret suçlarıyla mücadelede çözüm ortağı olarak kabul etmelidir.

Eğitim sistemi çoğulcu ve özgürlükçü değerleri güçlendiren bir yapıya kavuşturulmalı, müfredata ayrımcılık ve nefret suçlarına ilişkin farkındalık yaratmaya yönelik içerik eklenmelidir.”

Şimdi, önemle ifade etmek isterim ki Türkiye çağdaş, demokratik bir hukuk devleti ise, AKP Hükûmeti ileri demokrasi dersleri vereceğine, “nefret suçu” kavramını ceza mevzuatına yerleştirmelidir. Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. Nefret suçu yasa tasarısı hakkında verilen kanun teklifini hatırlatmak isterim. AKP’nin tutumu ne oldu? Bunu reddetmek oldu.

Değerli arkadaşlar, nefret suçu söylemi de… Büyük acılar yaşanmış, Sivas katliamı yaşanmış ve Sivas katliamı sonrasında Başbakan buna “Hayırlı olsun.” diyebilmiş. Maraş ve Çorum katliamları yaşanmış, hâlâ yüzleşilememiş; Roman vatandaşlarımıza dönük saldırılar yaşanmış, bazı illerde Kürt yurttaşlarımıza dönük saldırılar yaşanmış; Trabzon’da Rahip Santoro cinayeti, Hrant Dink cinayeti, Malatya’daki Zirve Yayınevi cinayeti ve LGBT cinayetleri maalesef artan hızla devam etmektedir. Şimdi, bu LGBT konusunda bir bakanın söylediği söz, geçmiş bir bakanın söylediği söz hâlâ hafızalarımızda yerini korumaktadır, LGBT’lerle ilgili “Onlar hastalardır, derhâl tedavi edilmelidir.” demiştir.

Değerli arkadaşlar, yine Başbakan, maalesef miting meydanlarında ana muhalefet partisinin genel başkanının ismini söyleyerek durmuş, 81 ilde bir mezhebi yuhalatmış ve ardından onu susturmaya gitmiştir. Bu, belki dünya tarihinde en açıkça işlenmiş nefret söylemlerinden birisidir. Bu da, eğer Ceza Yasamızda nefret suçu olmuş olsaydı, nefret suçlarından yargılanacak birinci sanık Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı olacaktı. Yine, kendi gibi düşünmeyen bir başka siyasi partinin inançlarıyla dalga geçmiş, onların inançlarıyla ilgili “Zerdüşt” diyebilmiştir.

Değerli arkadaşlar, dillerinden Mevlânâ’yı, Yunus Emre’yi, Hacı Bektaş’ı düşürmeyenler, maalesef ülkemizde nefret tohumlarını ekmekten geri durmamışlardır.

Yine, bir bakan, “Gözlerin görmediğin hâlde sana iş vermişiz, daha ne yapalım.” diyen bu ülkenin Sağlık Bakanı hâlâ koltuğunda oturmaktadır ve engelli yurttaşlarımızla ilgili bu söylemiş olduğu şey hâlâ kulaklarımızdadır.

Yine, bu ülkede “Biz Yezidi de olsa teröre bulaşmadığı sürece, insana insan olduğu için yine değer veririz.” diyen, bir ülkenin Başbakanıdır ve bu ülkede yaşayan az sayıdaki Ezidilerin tepkisini çekmiştir.

Nefret suçlarına yönelik düzenleme bütün demokratik kitle örgütleri tarafından, sivil toplum kuruluşları tarafından istenmesine rağmen, maalesef bu konuda adım atılamamıştır.

Değerli arkadaşlar, yaşamın her alanında maalesef nefret söylemi devam etmektedir. Bizler Cumhuriyet Halk Partisi olarak “Önce insan” diyoruz; önce insan, önce insan, önce insan… Etnik kimliğine, mezhebine, doğum yerine, cüzdanının kalınlığına, kişisel durumuna, cinsiyetine, sağlık durumuna bakılmadan “Önce insan.” diyoruz. İnsan, hiçbir ayrıma tabi tutulmaksızın, her ortamda -işe girerken, yükselirken, milletvekili olurken- insanın sadece insan kimliğine bakılmalıdır. Mezhebinden dolayı, etnik kimliğinden dolayı, engelli konumundan dolayı asla suçlanmamalıdır, asla dışlanmamalıdır, işe girerken, yükselirken bunlar göz önünde bulundurulmamalıdır.

Yine, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında beraber görev yapmaktan büyük onur duyduğum Şafak Pavey’le ilgili, yine bir yandaş medyanın söylediği sözü size hatırlatmak isterim. Demiştir ki: “Sakat ama CHP’li.” Değerli arkadaşlar, maalesef, bu Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında sadece Cumhuriyet Halk Partili birkaç milletvekili buna tepki göstermiştir. O insan hâlâ o koca gövdesiyle bir gazetede köşe yazıları yazmakta ve ağzından hâlâ nefret söylemi düşmemektedir.

Değerli arkadaşlar, ne zaman Türkiye Büyük Millet Meclisi bu tür insanlara ortak tepki gösterebilirse, Türkiye’de nefret söylemi artık daha azalır.

Biraz önce yapılan tartışmaların da bu araştırma önergesinin kimliğine uygun olmadığını belirtiyor, önergenin lehinde oy kullanacağımı belirterek hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ağbaba.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisinin aleyhinde son söz, Bursa Milletvekili Sayın Hakan Çavuşoğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Çavuşoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; öncelikle hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Barış ve Demokrasi Partisinin grup önerisi hakkında söz almış bulunmaktayım.

Öncelikle sözlerimin başında, 2013 yılının ülkemize, milletimize hayırlar getirmesini temenni ediyorum.

Sayın milletvekilleri, Barış ve Demokrasi Partisinin, Afyonkarahisar Sultandağı’nda yaşanan birtakım hadiselerden yola çıkarak ve onu da gerekçesine koymak suretiyle önümüze getirdiği bu önerisiyle ilgili olarak, öncelikle Sultandağı’nda yaşananların bu kürsüden biraz evvel öneri sahiplerinin aktardığı şekliyle gerçekleşmediğini ve farklı cihette, boyutta yaşandığını bir kez daha buradan ifade etmek istiyorum.

Afyonkarahisar Sultandağı’nda yıllarca aynı potada erimiş, birbirleriyle saygı, sevgi, barış ve kardeşlik çerçevesinde yaşamını devam ettiren kardeşlerimiz arasında ortaya çıkan hadise kesinlikle etnik temelli bir hadise değildir, dolayısıyla nefret söylemi ya da nefret suçuyla ilgisi de yoktur. Bu kardeşlerimiz, yıllardan beri birbirlerinden kız alıp vermekte, birbirlerinin düğün, tören ve merasimlerine gidip gelmektedirler. Hâl böyle olunca, buradan bir istismar zemini ortaya koyarak nefret söylemine ve nefret suçuna ilişkin bir gerekçelendirme yapmak da çok doğru olmasa gerek.

Değerli arkadaşlar, nefret söylemi ve nefret suçu hakikaten önemli bir hukuk alanı, önemli bir konu olarak gündemimizde bulunması gereken bir husus. Nefret söylemi, özünde çoğunluğun azınlık haklarını inkârı olarak da değerlendirilebilir ancak burada bahsedilen azınlık haklarını dar anlamda, sadece etnik temelli haklar olarak değil; siyasi, dinî, mezhepsel vesaire, bütün alanlarla ilgili olarak da dillendirmekte fayda var.

Aslında, bizim normatif mevzuatımızda nefret söylemini ya da nefret suçunu karşılayan hükümlerin de yer almadığı söylenemez. Nitekim, Anayasa’mızın 10’uncu maddesinde herkesin, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğu belirtilmektedir. Benzer şekilde, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 3’üncü maddesinde de adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi koruma altına alınmaktadır. 76’ncı maddede de soykırım suçu yasaklanmakta; 122’nci maddede ayırımcılık; 216’ncı maddede de halkı kin ve düşmanlığa tahrik eden ve aşağılamayı suç sayan metinler yer almaktadır. Ancak bu yasal düzenlemelerin elbette eksik olduğu ve açık şekilde nefret suçunu karşılamadığını da söylemek mümkündür.

Değerli arkadaşlar, sayın milletvekilleri; nefret suçu kavramı dünyada 1980’lerin sonunda kullanılmaya başlamış. Nitekim, 1985 yılında da pozitif hukuk hâline Amerika Birleşik Devletleri’nde getirilmiştir. Türkiye’de nefret söyleminin ya da nefret suçunun bir sosyolojik arka planının olup olmadığı sorgulanabilir. Zira, nefret suçlarının son zamanlarda artıyor olduğu tezi, Türkiye’deki hâkim hoşgörü söylemiyle de çelişmektedir. Türkiye’de Türklerin hoşgörülü ve misafirperver olduğu, tarihimizde Batı’daki gibi ırkçılığın olmadığı, İslam’ın barış dini olduğu, Osmanlı’da farklı etnik gruplara karşı hoşgörülü davranıldığı şeklindeki hâkim kalıp yargılar vardır.

Türkiye’deki nefret söyleminin ya da nefret suçunun aslında sosyolojik ve tarihsel bir arka planı da bulunmamaktadır. Zaten tarih kodlarımız ve dinî aidiyetimiz buna engeldir. Ülkemizde hâkim unsurun inancını oluşturan İslam da kelime anlamıyla “Barış” demektir. Nitekim İslamiyet’in “Müjdeleyin, nefret ettirmeyin.”, “Arap’ın Acem’e, Acem’in Arap’a üstünlüğü olmayacak.” gibi, burada sayamayacağımız sayıda ilkesel yaklaşımları da bunun açık bir göstergesidir.

Öte yandan, tarihî ve kültürel mirasımızda da ilkesel yaklaşım kendini göstermiştir. Osmanlı medeniyetinin yüzyıllarca hâkimiyet kurduğu coğrafyalarda huzur ve barış hâkim olmuş, devlet idaresi hiçbir şekilde tebaasında yer alan farklı etnik ve dinî gruplardan homojen bir yapı tesis etmeye çalışmamıştır, ta ki 1789 Fransız İhtilali’yle ortaya çıkan milliyetçilik akımlarına kadar. Kısacası, Batı’yla karşılaştırıldığımızda, Osmanlı İmparatorluğu’ndaki millet sisteminin daha hoşgörülü olduğu kesindir. Bunun en somut örneği İspanya’dan kaçan Yahudilerin Osmanlı’ya sığınmalarıdır.

Bu takdirde sorulması gereken soru, neden ülkemizde nefret söylemi ve nefret suçları neşvünema bulmaktadır? Bu sorunun cevabını birden fazla noktada, birden fazla başlık altında verebiliriz. Nefret söyleminin artmasına yol açan sürecin, modernitenin aldığı yeni şekil ve küreselleşme olgusu olarak da örnek verilebilir. Bir süredir küreselleşme olgusuyla karşı karşıya olduğumuz birçok kesim tarafından söylenegelmektedir. Bu küreselleşme süreci, üretim ilişkilerinin dünyanın en ücra bölgesine kadar yayılmasından, sermayenin dolaşımından ve işçi çalıştırmadan da kaynaklanıyor olabilmektedir. Nitekim -zamanım kısalmakta- Avrupa’daki bunun örneğine bakabilirsek eğer, Avrupa’daki orta sınıfların, gittikçe yabancı işçilerin ağırlık kazandığı bir ortamda, kendilerinin sosyolojik durumlarının daraldığını görmek suretiyle bir nefret söylemi gerçekleştirdikleri söylenebilir. Ancak, Türkiye üzerinde şöyle bir örnek de vermek gerekebilir. Türkiye’de yaşanan süreç, klasik ulus devlet, laiklik, modernleşme kavramlarının ülke içindeki farklılıkları barındırmakta yetersiz kalmasından kaynaklanmaktadır. Türkiye son yıllarda, hem batısı hem doğusuyla yakınlaşmakta hem de kendi içindeki farklılıkların daha görünür olduğu bir süreçten geçmektedir. Türkiye’de modernleşme sürecinin baskıladığı gruplar da kamusal gönüllülük kazanmakta, bu vesileyle dindar gruplar siyasette ve ekonomik alandaki başarıları sonucu zenginleşmekte; eğitimli, kentli ve laik gruplarla yakınlaşmaktadırlar. Bu süreçte laik orta sınıflar kendilerini daha ziyade güvensiz hissetmekte ve korkmaktadırlar.

Değerli arkadaşlar, burada, BDP tarafından getirilen grup önerisinin bizatihi bu parti tarafından Genel Kurulumuza getirilmiş olması da aslında bir ironi teşkil etmektedir.

Bakınız, değerli arkadaşlar, bütçe görüşmelerimiz esnasında, bu kürsü dokunulmazlığı çerçevesinde değerlendirilmesi gereken bir husus söz konusu iken bile, parti grubumuzdan bir arkadaşımızın kendi siyasi görüşlerini ifade ve düşünce özgürlüğü kapsamında burada serdettikten sonra bu kürsüye gelen bir BDP’li arkadaşımız, ne yazık ki tam da nefret söylem ve tavrını ortaya koyabilecek bir davranış modeli benimseyerek şuradaki bardağı alıp fırlatma teşebbüsünde bulunmuştur.

Değerli arkadaşlar, aslında kişilerin ortaya tez olarak attıkları hususlarda kendilerinin model teşkil etmesi ve model olarak diğer toplum katmanlarına örnek olmaları gerekmektedir.

Bakınız, sadece Kürt kardeşlerimizle ilgili olarak AK PARTİ iktidarları döneminde gerçekleştirilen reformlar bile aslında nefret söyleminin gittikçe daha az seviyede gerçekleşmesi gerektiğini, nefret söylemini ülkemizin diğer mozaiğine ilişkin olarak daha ziyade azalması gereken ve azaltması gereken bir parti bile, bunu daha da farklılaştırarak, derinleştirerek, kutuplaştırarak bir siyasi enstrüman olarak kullanmaya devam etmektedir.

Değerli arkadaşlar, ülkemizde Kürt kardeşlerimize ilişkin olarak ret ve inkâr politikaları artık yoktur. Kürtçenin seçimlik ders olması bu iktidar döneminde tanınmıştır.

SIRRI SAKIK (Muş) –Vay be! Allah sizden razı olsun! Allah razı olsun!

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Kürtçe enstitülerin açılması yine bu iktidar döneminde tanınmıştır. Olağanüstü hâl gene bu iktidar döneminde ortadan kaldırılmıştır. Adı üzerinde “Millî Birlik ve Kardeşlik Projesi” dediğimiz bir proje bu ülkenin çeşitli mozaiğine daha geniş imkânlar sunması açısından ülke gündeme getirildiği zaman, nefret söylemi tam da burada, ağırlaşarak devam etmiştir. Cezaevlerinde evlatların anneleriyle daha rahat konuşabilmesinin önü açılmıştır. Sadece, HADEP’in kapatılmasına ilişkin 1990’lı yıllardaki iddianameye bakarsanız bugün gelinen noktanın ne anlama geldiğini sizlerin daha iyi ifade etmesi ve anlaması gerekmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Diğer taraftan, burada CHP’li arkadaşımız da, özellikle partimizin, nefret söylemine ilişkin birtakım hususlarda bulundu. Ben kendisine sadece şunu ifade etmek istiyorum…

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çavuşoğlu.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Stockholm sendromu size neyi hatırlatıyor? “Türban bir Nazi bayrağıdır.” neyi hatırlatıyor? Öbür taraftan, daha önceki İzmir Milletvekili Canan Arıtman Hanımefendinin, Başbakanımızın eşi hanımefendiye yazdığı mektup size neyi hatırlatıyor?

Herkes önce kendini sorgulamalı diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çavuşoğlu.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan…

 

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Allah rızası için şunu oylayayım. Yani, o ona dedi, bu buna dedi…

VELİ AĞBABA (Malatya) – Peki Başkanım.

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, sizi üzmek istemiyoruz, sadece yerimizden bir şey söylemek istiyoruz.

BAŞKAN - Bir saniye… Ama çok üzüyorsunuz yani hep beraber üzüyorsunuz. Söylenmedik laf kalmadı ki şu anda…

SIRRI SAKIK (Muş) – Arkadaşımız, sayın hatip nefret suçlarıyla ilgili konuşurken misafirperverlikten bahsetti.

BAŞKAN - Yani, son derece yumuşak “mozaik” diyen bir konuşma yaptı.

SIRRI SAKIK (Muş) – Ben bir şey demiyorum.

BAŞKAN - Yani neyine itiraz ediyorsunuz onu anlayabilmiş değilim.

SIRRI SAKIK (Muş) - Yerimden şunu söylüyorum: Biz misafir değiliz, biz bu toprakların sahibiyiz.

BAŞKAN - Kayıtlara geçti.

SIRRI SAKIK (Muş) – O misafirlikten bahsediyor, biz ortak hukuktan bahsediyoruz.

BAŞKAN - Tamam.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun verdiği grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Sayın Ağbaba, ne diyecektiniz?

VELİ AĞBABA (Malatya) – Ben cevap verecektim.

BAŞKAN – Neye cevap verecektiniz?

VELİ AĞBABA (Malatya) – Konuşmacıya… Benim ismimi anarak bana sataştı.

BAŞKAN – Bak, sataşmadı. Şimdi, siz bir sürü şey saydınız. Hayır… Yani, ne olur… Bir sürü şey saydınız, o da cevap olarak saydı. Konu kapandıktan, bir de orası kapandıktan sonra saydı. Bu işin… Yani yedide bitecek.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Aslında hakkımız da size yok diyemiyoruz biz.

BAŞKAN - Hak hukuktan bahsetmiyoruz. Açarız önünü, herkes birbirine söyler ama saat yedide bitecek. Grup başkan vekillerinden rica ediyorum, bana bildirilen şey şu: Bir uzlaşma var, o uzlaşma içinde saat yedide de bitiyor. O nedenle…

VELİ AĞBABA (Malatya) – Stockholm sendromunu bilmiyor da arkadaş, onu izah edecektim.

BAŞKAN – Söylediniz, bunların hepsi geçti kayıtlara. Hak yedim kabul etmeyin ama şunu bitirelim.

Evet, şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

                                                        

2.- CHP Grubunun, Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 20 milletvekilinin, Sağlık Bakanlığı tarafından Kamu Özel Ortaklığı çerçevesinde yapılacak olan tesisler ve bu tesislerde verilecek sağlık hizmetlerinin alınır, satılır ve kâr edilir bir mal hâline getirilmekte olduğunun araştırılması amacıyla 21/11/2012 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 2 Ocak 2013 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

                                                        

                          Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma  Kurulunun,  02/01/2013 Çarşamba  günü  (Bugün) yaptığı toplantıda, siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                   Mehmet Akif Hamzaçebi

                                                                       İstanbul Milletvekili

                                                                        Grup Başkan Vekili

Öneri:

Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 20 milletvekili tarafından, 21/11/2012 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına “Sağlık Bakanlığı tarafından Kamu Özel Ortaklığı çerçevesinde yapılacak olan tesisler ve bu tesislerde verilecek sağlık hizmetlerinin alınır, satılır ve kâr edilir bir mal hâline getirilmekte olduğunun araştırılması" amacıyla verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin (582 sıra no.lu), Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 02/01/2013 Çarşamba günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin lehinde ilk söz Mersin Milletvekili Sayın Aytuğ Atıcı. (CHP sıralarından alkışlar) 

Buyurunuz.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sağlık Bakanlığı tarafından kamu özel ortaklığı çerçevesinde yapılacak olan sağlık tesislerinin halkımıza getireceği zararların araştırılması amacıyla vermiş olduğumuz Meclis araştırma önergesi lehine söz almış bulunuyorum. Halka yalnızca doğruları söyleyen, süslü laflar ederek, halkın geleceğini satılığa çıkarmayan milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, kamu-özel ortaklığı her ne kadar sağlıkta başladıysa da birçok alana yayılmaya devam etmektedir. Kısaca şudur kamu-özel ortaklığı değerli arkadaşlar: Hastane binasının kamu tarafından tahsis edilen arazilerde özel şirketler tarafından yapılarak devlete kiraya verilmesi olayıdır yani devlet, hastaneyi bir şirkete yaptırıyor, sonra bu hastanenin içerisine kiracı olarak giriyor ve kira ödemeye başlıyor. Önce insana sanki olabilir, mantıklı gibi geliyor ama geçmişteki deneyimlerimizden yola çıkarak bazı sorular sorduğumuzda işin gerçek yüzü ortaya çıkıyor.

Sorular şöyle:

Soru 1: AKP zihniyeti rant sağlamadığı bir iş yapar mı? Cevap: Hayır, bugüne kadar görülmemiş.

Soru 2: AKP zihniyeti yaptığı işlerdeki ayıpları ve kanun dışı işleri örtbas etmek için ne yapar? Cevap: CHP’yi muhalefet yapmakla suçlar “Her şeye muhalefet ediyorlar.” der, mazlumu, masumu oynamaya çalışır.

Soru 3: Artık bu numaraları kimse yiyor mu? Cevap: Asla yemiyor.

Şimdi, konumuzu biraz daha derinleştirelim arkadaşlar: AKP Hükûmeti, şehir hastaneleri yapılması için yap-kirala-devret yöntemiyle bir ihale yaptı. Danıştayın 13. Dairesi, Ankara-Etlik, Ankara-Bilkent ve Elâzığ’daki bu ihalelerin yürütmesini durdurdu. Danıştay bununla da yetinmedi ve Anayasa’ya aykırılık nedeniyle Anayasa Mahkemesine de gidilmesini önerdi ve bu kararı verdi. Şimdi, böyle bir karar var önümüzde, Danıştay 13. Dairesi diyor ki: “Bu işte bir yanlışlık var.” Ülkesini, vatanını seven, aklı başında insanlar ne yapar? Ben nerede hata yaptım diye düşünür, Danıştayın verdiği kararları inceler ve gerekli düzeltmeleri yapar. Akıl sahibi, mantık sahibi insan böyle yapar. AKP Hükûmeti ne yaptı? AKP Hükûmeti, sözleşmeyi kanun tasarısı hâline getirdi. Bakın, gerekli düzeltmeleri yapacağına, sözleşmeyi kanun tasarısı hâline getirdi. O kanun tasarısını okuyunca, inanın bana, utanacaksınız. Bir sözleşme, kopyala-yapıştır, hop kanun tasarısı hâline getirildi ve Başbakanın imzasıyla da Meclise sundular. Sonra, Başbakan bununla yetinmedi, kalktı Konya’dan feryat etmeye başladı. “Yargının bu iptal kararıyla artık, yargı ayağımıza dolaşıyor.” diye bir imada bulundu ve kuvvetler ayrılığının ne kadar sakıncalı olduğunu cümle âleme duyurdu. Yani dedi ki: “Biz iş yapmaya çalışıyoruz yargı bunu engelliyor.” Kuvvetler birliğinin yani sultanlık sisteminin ne kadar güzel bir şey olduğunu anlatmak ise Başbakanın yalakalarına düştü. Kamu-özel ortaklığı sisteminin yargı tarafından iptal edilmesinin ardından biz, bunun bu şekilde kanun tasarısı hâline getirileceğini geçmiş deneyimlerimizden biliyorduk ve tam bir buçuk ay önce yüce Meclise bu araştırma önergesini verdik. Belki, AKP’nin Sağlık Bakanı görür, yetim hakkı yemekten vazgeçer diye ama nafile.

Değerli AKP milletvekilleri, eminim ki bu kamu-özel ortaklığı sisteminin ne kadar vahşi bir sistem olduğunu siz de bilmiyorsunuz çünkü bilseniz siz bile asla bunu savunmazsınız. Bakın, Sağlık Bakanı nasıl bir oyun içinde? Bunları size çok kısa başlıklar hâlinde anlatmaya çalışacağım. Bu tasarı ülkenin geleceğini nasıl satılığa çıkarıyor, ne durum içindesiniz, bunu size anlatmaya çalışacağım:

1) Ulusal ve uluslararası şirketlere hastane yapmak üzere çağrı yapıyorsunuz ve onlara şöyle ülkemin güzel bir yerinden bedava bir arsa tahsis ediyorsunuz, işe böyle başlıyorsunuz.

2) Yapılacak işin –dikkat edin- Devlet İhale Kanunu ve Kamu İhale Kanunu’na tabi olmadığını kanuna koyuyorsunuz. Hem de “Ne Devlet İhale Kanunu ne de Kamu İhale Kanunu’na bağlı değildir.” diye kanun maddesi yazıyorsunuz. Sonra, aynı kanunda diyorsunuz ki: “Kafamıza göre biz ihale yaparız; ister açık, ister davet usulü, ister pazarlık yöntemi.” Bunu da söylüyorsunuz. Yetmedi, ihaleyi verdiğiniz şirkete diyorsunuz ki: “Biz seninle özel hukuk hükümleri çerçevesinde sözleşme yapacağız.” Ülkemizi bir de öyle bağlıyorsunuz. Yetmedi, hastane daha bitmeden, daha temel aşamasındayken para ödemeye başlıyorsunuz; hastane bittikten sonra 49 yıla kadar –yanlış duymadınız- kira ödemeyi taahhüt ediyorsunuz ve yapılan hesaplamalar bu hastanelerin en fazla üç ila beş yıl içerisinde kendini amorti ettiğini ortaya çıkarıyor, ama 2023 hedefine ulaşmak için çok para lazım, onun için yetmiyor, şirketlere bu gibi imkânları tanıyorsunuz.

Eğer şirket batarsa ne olacak? Bakın, çok yakın, daha bugünkü gazetelerde var, bir hastane yapan şirket batıyor, kaçıyor şirket ve hastane temeliyle ortada kalıyor. Eğer bu şirket batarsa, tıpkı batık bankalara uyguladığınız kamulaştırma yöntemini de uygulayacağınızı söylüyorsunuz.

Bakın, bir şey daha yapıyorsunuz, çantacı firmalar oluşturuyorsunuz, tıpkı enerji piyasasında olduğu gibi. Kanuna koyduğunuz madde aynen şu, diyor ki: “Yüklenici firma hastane yapım işini aynı koşullarda başka firmalara devredebilir.” Yani çantacı firmaları da oluşturuyorsunuz.

Tabii ki daha önce yaptığınız ve Danıştayın iptal ettiği sözleşmelerde yabancı firmalar bunları aldığı için uluslararası tahkim yolunu da açıyorsunuz ve bu firmaların batmaması için elinizden gelen her şeyi yapıyorsunuz, diyorsunuz ki gariban firma dövizle borçlanmışsa, hiç olmazsa onun da zararını karşılayalım.

Bakın, çok önemli bir şey daha yapıyorsunuz -bu asla affedilmeyecek bir şeydir- bu şirketler, ihaleyi alacak olan şirketler uluslararası finans kurumlarından kredi alabilsin diye devletimizi kefil ediyorsunuz.

Bakın, kanun maddesinde bu da var. Bunların hepsini konuşmamız lazım, bu kanunun mutlaka derhâl çekilmesi ve araştırma komisyonu kurularak kârın zararın masaya yatırılması lazım.

Bakın, diyorsunuz ki “2023’e çok para lazım, sadece kira gelirleri yetmez.” Ne yapmanız lazım? Efendim, bu hastanelerin yoğun bakım, laboratuvar, ameliyathane, fizik tedavi, diyaliz gibi yerlerini de verelim, onlar işletsinler, onlardan kâr edelim. Belediyeler, ola ki bir CHP’li belediye bu vurguna, bu talana “dur” der diye korkuyorsunuz, imar planını belediyeden alıp Çevre ve Şehircilik Bakanlığına yaptırıyorsunuz.

Bakın, bir şey daha söylüyorum, yetimin hakkını nasıl yediğinizi buradan görün. Bu zavallı şirketler var ya, uluslararası, ulus ötesi, zavallı şirketler, işte, bunlar mağdur olmasınlar diye her türlü damga vergisinden, her türlü harçtan ve KDV’den muaf tutuyorsunuz. Allah aşkına nasıl bir yöntem bu? Nasıl içinize sindiriyorsunuz?

Mevcut hastanelere gelelim. Herkes düşünsün kendi kentindeki devlet hastanesini yeri paha biçilemez. Bunları da yine şirketlere peşkeş çekerek 2023 yılına hazırlanıyorsunuz. Sonra da kalkıyorsunuz “Sağlığı özelleştirmiyoruz.” diyorsunuz, sonra da kalkıyorsunuz “Biz vatana hizmet ediyoruz.” diyorsunuz. Vallahi de olmaz olsun, billahi de olmaz olsun böyle hizmet.

Şimdi gelecek AKP’nin sayın grup başkan vekili, diyecek ki: “Biz iyi şeyler yapıyoruz, halk bize oy veriyor, siz burada boşuna konuşuyorsunuz.” Arkadaşlar, yakın tarihten birazcık ders alın. 1982’deki faşist darbe anayasasına halkımız yüzde 91,3’le evet demişti. Sonra yanlışı anladı ve bunların cezasını verdi. ANAP’a verdiği yüksek orandaki oylardan sonra bu partiyi tarihe gömdü. Şimdi sizin de sonunuz böyle olacak. Yalnız siz tarihe gömülürken biz ülkemizin tarihe gömülmesini istemiyoruz. Siz yarın “Pardon” dediğinizde, bu yasa tasarısıyla ülkemizin sağlığı kırk dokuz yıllığına yabancıların eline geçmiş olacak.

Sağlık Bakanı kalkmış diyor ki: “44 bin yatak kapasitesi ile beş yıldızlı hastane yapıyorum.” Yahu koskoca bir bakan halkı bu kadar nasıl yanıltabilir ben anlayamıyorum. Birincisi, bu tasarıyla bir tane bile yeni yatak kazandırmıyorsunuz. Bütün kazandırdığınız yatakların tamamını eski yatakları iptal ederek yerine koyuyorsunuz, Başbakanınız böyle emretti. İkincisi, bu beş yıldız konforuna hiç kimse para veremeyecek, SGK da ödeyemeyecek yani yine parası olan bu beş yıldızlı konfordan yararlanacak. Bu yöntemi İngiltere denedi, Kanada denedi, yirmi sene sonra dediler ki: “Biz yanlış yaptık.” Ve Sayıştay raporlarına yirmi yıl sonra dediler ki: “Biz hatalı davrandık, bu iş kamuya zararlıdır.” Şimdi, yirmi yıl sonra bizim farklı sonuç beklememiz aptalca bir yaklaşım olur. Bu yanlışa düşmememiz lazım.

Bakın, sadece 8 hastanenin bize getireceği zarar 25 milyar yani 25 katrilyon. Sonuçta bütün hastaneleri de ele alırsanız 100 milyar, 100 katrilyon üzerinde bir zarara götürüyorsunuz. Bu Yüce Divanlık bir iştir. Şimdiden uyarıyorum, gelin bu kanunu çekin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYTUĞ ATICI (Devamla) - …önce bir tartışalım, önce bir masaya yatıralım, ondan sonra da doğruysa hep beraber yapalım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Atıcı.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkanım, o kelimeyi, o ifadeyi kullanmak istemiyorum tekrardan, sataşmadan…

BAŞKAN – Evet, anladım.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

 

 

 

X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

6.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

 

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Değerli arkadaşlar, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, bahsedilen kanun tasarısı görüşülürken bunlarla ilgili teknik görüşmeleri orada yapacağız. Yalnız, gerçekten ne kadar basit, ne kadar bilgiye dayanmayan bir konuşma olduğunu bir örnekle sizlerle paylaşmak istiyorum.

Katma değer vergisinden, vergilerden muaf tutuluyor, doğrudur. Neden?

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Neden olursa olsun!

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Çünkü, bunun sonuç itibarıyla ödeyicisi kim? Devlet, hazine. Eğer ilave KDV ve benzeri yükleri kaldırmazsanız onun için de ilave bir finansman yükü gelecek. Dolayısıyla bu kadar basit. Yani yabancıya falan kaldığı yok. Bu kadar basit bir değerlendirmeyi bile yapamayan bir yaklaşımla, açıkçası, böyle sağlıklı bir değerlendirme yapmak mümkün değil, onu belirtelim.

Bakın değerli arkadaşlar…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – O zaman ekmek ve sudaki vergiyi niye kaldırmıyorsunuz? Kaldırın onu.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Ekmekte KDV var mı?

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Ekmek ve suda KDV var mı yok mu, onun cevabını verin.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Sütte KDV var mı sütte?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Çok kesin çünkü o kadar çok yanlış var ki zaman yeterli değil, bir tanesini örnek verdim sadece, bir tanesini.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Verdiğin örnek de yanlış Sayın Başkan.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Eğer katma değer vergisi de tahsil edilirse üstlenici firma -bu bir finansman modeli, bu sadece bir finansman modeli- onu da maliyetine katacak ve ayrıca finansman için de ilave yük gelecek.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bakın, suda KDV var, ekmekte KDV var, tuzda KDV var, elektrikte KDV var, doğal gazda KDV var. Kaldırın bunların hepsini.

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Sağlıkla müteahhitliği karıştırıyorsunuz.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Bu yükü kim ödeyecek? Bu yükü yine hazine ödeyecek, devlet ödeyecek, millet ödeyecek. Dolayısıyla son derece akılcı bir yaklaşımla böyle bir finansman modeli getiriliyor.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – 100 katrilyon ödetiyorsunuz, 100 katrilyon.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Yani belki hatamız şu: Bu tür akılcı yöntemler konusunda sizden böyle yaklaşım beklemek. Belki hatalı davranışımız o.

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – İnşaat müteahhitliğiyle sağlığı karıştırıyorsunuz.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Şimdi, bakın, biraz önce çok talihsiz bir ifade kullanıldı, önce onu iade ediyoruz. Bizde yalakalık olmaz. Bizde kimse Başbakanın yalakası değil. Ama birilerinin aklından, fikrinden çıkmıyorsa yalakalık, hayat tarzı hâline gelmişse o bizim sorunumuz değil, o onların sorunu.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, efendim, Sayın Canikli bir teknik açıklama yaptı, o teknik açıklamaya ben de bir ilave yapmak isterim.

“Bu bir finansman modelidir. Dolayısıyla, bu modelde yapılan inşaatların katma değer vergisinden muaf olmasında herhangi bir sakınca yoktur.” dedi. Katma değer vergisinin konusu, malların teslim edilmesi ve hizmetlerin ifasıdır. Ödeyicisi devlet olan birçok inşaat işinde ve alım işinde devlet katma değer vergisini öder. Devlet bir inşaat yaptırıyorsa, bu inşaatı teslim alırken bütün hak edişler üzerinden katma değer vergisini öder. Dolayısıyla iki şeyi birbirinden ayırmak gerekir. Eğer ödeyicisi devlet olan bütün teslimleri, inşaatları, hizmetleri KDV’den muaf tutarsak devletin KDV geliri yaklaşık yarı yarıya azalır ve bu, devletten önceki aşamada inşaat şirketlerinin yüklendiği bütün katma değer vergilerinin de iadesi demektir. Bunu bilgilerinize sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Kısa bir bilgi ve tespit sadece. Sayın Başkanım, buradaki farklı durum şu: Burada ayrıca finansman yükü de bu ödenecek olan KDV’nin üzerine yükleneceği için ilave bir maliyet ortaya çıkacak. Diğerlerinde bu sorun yoktur yani devletin katma değer vergisi ödeyicisi olarak ortaya çıktığı diğer işlemlerde böyle bir sakınca olmadığı için bu model finansman yükünün azaltılması nedeniyle getirilmiştir.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bu devlet bu vatandaşa yükleyecek yine. Vatandaşın ekmeğine suyuna, yağına, tuzuna ilave edilecek bu.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, efendim, Canikli her zaman bu Meclisi aldatmıştır. Bakın, geçen gün Sayıştay raporlarının buraya gelmemesinin nedenini açıklayayım. Sizin mali müşavirlik şeyiniz var değil mi? Var mı yok mu?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Yok.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, bakın, inceleme yaptırıyorlar, 3 katrilyon liralık vergi ve 3 katrilyon liralık da ceza buluyorlar. Sayıştay bunları inceliyor, Merkezî Uzlaşma Komisyonuna bu 6 katrilyon liralık vergi gidiyor, 300 milyon liraya iniyor, ondan sonra Sayıştay raporlarının buraya gelmemesi için de buraya Sayıştay Kanunu’nda değişiklik getiriyorlar, bunları bertaraf ediyorlar.

Bakın, Citibank’a 5 katrilyon lira vergi buldular, bunların iktidarı zamanında Merkezî Uzlaşmaya gitti sıfıra indi. Şimdi, Canikli her gün çıkıyor burada bu insanları aldatıyor…

ORHAN KARASAYAR (Hatay) – Sayın Başkan, neye göre konuşuyor, neye göre söz aldı?

KAMER GENÇ (Tunceli) – …bu devletin kaynaklarını birtakım holdinglerin eline götürüyor. Kendisine teessüf ederim.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Bakın, böyle hakaret yapamaz, böyle konuşma yapamaz Sayın Başkan. Ben gerçekleri söylüyorum, doğruları söylüyorum. Yani aldatma işi varsa onun uzmanlık alanı kendisidir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – “Aldatma”yı da açalım.

BAŞKAN – Evet, tamamdır.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Yüz bin defa kendisine iade ediyorum. Ayıptır ya! Böyle saygısızca, böyle içi boş konuşma olmaz Sayın Başkan.

 

IX.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- CHP Grubunun, Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 20 milletvekilinin, Sağlık Bakanlığı tarafından Kamu Özel Ortaklığı çerçevesinde yapılacak olan tesisler ve bu tesislerde verilecek sağlık hizmetlerinin alınır, satılır ve kâr edilir bir mal hâline getirilmekte olduğunun araştırılması amacıyla 21/11/2012 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 2 Ocak 2013 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

 

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin aleyhinde Bingöl Milletvekili Sayın İdris Baluken, buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, eğer aldatmaysa Merkezî Uzlaşma Komisyonuna kaç liralık vergi uzlaşması gitti, kaça indi?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Bana ne, uzlaşmayı ben mi yaptım?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sen yaptın.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Var mı elinde bir belgen?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sen yaptın buraya getirdin.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Elinde belge var mı? Belgen varsa konuş.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkanım, Merkezî Uzlaşma Komisyonunun şeyini getirsinler.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Elinde varsa belgen konuş.

KAMER GENÇ (Tunceli) – İsteyelim işte. Belge…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, susar mısınız, hatip konuşacak. Dışarı çıkın halledin ya!

Sayın Baluken, buyurun.

İDRİS BALUKEN (Bingöl)– Evet, teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu önergenin usulen aleyhinde ama içerik olarak lehinde söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce ben de 2013 yılının bütün halkımız için, ülkemiz için barış, demokrasi, kardeşlik ve özgürlük getirmesi dileklerimi iletmek istiyorum.

Yine, yaşamını yitiren BDP blok milletvekili, değerli siyasetçimiz, büyüğümüz Sayın Şerafettin Elçi’ye tekrar Allah’tan rahmet, tüm halkımıza da başsağlığı dileklerimi buradan tekrar yinelemek istiyorum.

Sayın milletvekilleri, aslında bu kamu-özel ortaklığı neticesinde devreye girecek olan sağlık tesisleri ve buralarda verilecek olan sağlık hizmetleri uzun bir süredir devrede olan, sağlıkta özelleştirmeyi esas alan Sağlıkta Dönüşüm Projesi’nin yeni bir üst aşamasından başka bir şey değildir.

Bu Sağlıkta Dönüşüm Programı aslında 80’li yıllardan beri kademeli olarak devreye sokulmuş, AKP’nin iktidarda olduğu on yıl süre içerisinde de hızla devreye, toplumsal hayata, sosyal hayata sokularak bu yönlü –maalesef, sağlıkta bazı geri dönülemez hatalar içerisine girilmiştir.

Bu Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın özellikle Dünya Bankası, IMF ve Dünya Ticaret Örgütü gibi uluslararası birtakım kurumların dayatması olduğunu herhâlde burada belirtmeye gerek yok.

Sağlıkta Dönüşüm Projesi’nin temel olarak felsefesi, sağlığı piyasaya açmak, hızla özelleştirmeye doğru giden bir yolun önünü açmak, sermayeye yeni kâr alanları yaratmak ve bu şekilde toplumun sağlığından çok yeni bir kâr alanı olarak sağlığı bir cazibe merkezi hâline getirmektir.

Uzun süredir uygulanan bu politikalarla aslında hastaneler birer ticarethane, hastalar birer müşteri ve yine burada hastanelerdeki temel işleyiş de nitelikli sağlık hizmetinden çok kâr elde edip etmemesi, kurumun kâr sağlayıp sağlamaması üzerinden yürütülen bir zihniyet olduğunu belirtmek gerekiyor. Tabii, bu zihniyetin kendisi aslında Anayasa’ya aykırıdır. Çünkü Anayasa’da sosyal devlet ilkesi tanımlanmıştır. Bu sosyal devlet ilkesinin gereği olarak da bütün yurttaşlara eşit, ulaşılabilir, nitelikli, ücretsiz bir sağlık hizmetinin verilmesi, aslında önemli bir kamusal yükümlülük olarak, iktidara gelen bütün hükûmetlerin önünde bir görev olarak durmaktadır. Biz parti olarak sağlığa yaklaşımımızın eşit, ulaşılabilir, nitelikli, ücretsiz ve ana dilde sağlık eğitimi olduğunu burada, bu kürsüde defalarca dile getirdik. Tabii, işin ücretsiz ve ana dilde olan boyutuna karşı özel bir alerjinin olduğunu, özel bir tepkisel reaksiyonun olduğunu biliyoruz. Çünkü ana dilde sağlık isteyen, parasız sağlık isteyen pek çok sağlık çalışanı, pek çok sendikacı maalesef hâlâ bugün cezaevlerinde, yargısal süreçlerin ağır tahakkümleri altında tutulmaya devam etmektedir.

Aslında yürütülen bu özelleştirme programı çerçevesinde anlatacak çok şey var ama özellikle bununla ilişkili olduğu için ben 2 Kasım 2011’de yürürlüğe giren 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yi hatırlatmak istiyorum. Bunun, bu 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin kamu hastane birlikleriyle ilgili olan kısmı zaten kamu ve özel ortaklığıyla devreye girecek olan bu sağlık hizmetlerine bir ön hazırlık yapma ve onun zemini oluşturmayla ilgiliydi. Bugün görüşmekte olduğumuz bu önerge de aslında o günden itibaren bir tedbir alınmış olsaydı, Meclis bu duruma bir müdahale etme durumunda olsaydı, belki de daha sağlıklı sonuçlarla burada daha sağlıklı tartışmalar yürütebilmenin zeminini de oluşturmuş olacaktı.

Tabii, diğer taraftan, 1 Ocak 2012 tarihi itibarıyla devreye giren bir genel sağlık sigortası vardı. Burada artık vatandaşların prim ödemek suretiyle sağlık hizmetlerine ulaşmasıyla ilgili bir yasal düzenleme yapıldı ve “paran kadar sağlık” anlayışı maalesef artık yasal bir gerekçeye de dayandırılarak bütün hayatımıza, toplumsal hayatımıza AKP Hükûmeti tarafından sokulmuş oldu.

Şimdi, sağlıkta, biliyorsunuz, hastaneye başvuran bir hasta, katkı payı, katılım payları, ilaç eş değer yüzdeleri, işte yapılan tetkiklerdeki fark ücretleriyle zaten artık bir özel sektör anlayışıyla kamu hastanelerinde bir muameleye maalesef maruz kalmaktadır. Yine, kamu hastane birliklerinin yürütmüş olduğu çalışmalarda özellikle genel sekreter ve yönetim kurulunun hastanenin performansıyla ilgili bütün kriterlerini hastanenin kâr elde edip etmemesi üzerine kurduğunu biz biliyoruz. Yani şunu demek istiyorum: Uzun bir süredir özelleştirmeye doğru yürütülen bilinçli bir  dönüşüm politikası var, bilinçli bir dönüşüm programı var ve bunun getirmiş olduğu uygulamalar da aslında sağlıktaki özelleştirmeyi zaten günlük hayatımıza getirmiş ve merkezine oturtmuş durumda.

Bakın, bugün hastanelerde sağlık çalışanları ve hekimler, piyasacı bir yaklaşımla, baktıkları hasta sayısına göre maalesef ücretler almakta ve bu durum sağlık hizmetindeki niteliği de son derece  düşürmektedir. Avrupa’da bir hekimin günde bakabileceği hasta sayısı 20 veya 25 ile sınırlı iken, bizim ülkemizdeki hemen hemen bütün polikliniklere bu saatte girin, poliklinikteki sayaçlarda 120’nci, 150’nci hastaların sırada beklediğini görmüş olursunuz.

Şimdi, bu Mecliste -Allah geçinden versin ama- ola ki bir hastalık herhangi birinizin başına gelse poliklinik sırasında bakılmak istenen 150’nci hasta olmayı herhalde hiçbir milletvekili istemez diye düşünüyoruz. Dolayısıyla, kendimiz için istemediğimiz bir şeyi halkımız için de istemememiz gerekiyor. Günde 120 ya da 150 hasta bakan bir hekimin üst solunum yolu enfeksiyonu gibi basit bir hastalık ile çok daha komplike, tümör, kanser hastalarından, işte diyabetik, dâhiliyeyle ilgili komplike hastalara kadar aynı süreyi ayırmak zorunda olduğu gerçeğini göz önünde bulundurursak, sağlıktaki nitelik düşüklüğünün nereden kaynaklandığını da göz önüne getirmiş oluruz diye düşünüyorum. Tabii nitelik düşünce de şiddet artıyor, sağlık sisteminin bütün bu faturasını sanki hekimler ve sağlık çalışanları ortaya koymuşlar gibi bir algı toplumumuzda hâkim oluyor ve bu şekilde de her geçen gün hekimlere ve sağlık çalışanlarına yönelik şiddet ortamı artıyor.

Diğer bir boyut, özelleştirmeyle ilgili, sağlıktaki taşeronlaştırmayla ilgili bir hususa dikkatinizi çekmek istiyorum. Biliyorsunuz, şu anda, hemen hemen, hastanedeki görüntüleme merkezlerinden laboratuvar tetkiklerine kadar, hatta özellik arz eden yoğun bakım ünitelerinden yenidoğan ünitelerine kadar her yerde hizmet alımı artık bir taşeronlaştırma sistemi içerisinde maalesef bu Hükûmet döneminde teşvik edilerek yine sağlık camiasında önemli bir travma olacak şekilde devreye sokulmuştur. Bu taşeron çalışan işçilerin ya da sağlık çalışanlarının yaşadıkları sıkıntılar zaten başlı başına bir problemdir. Asgari ücretten tutun da esnek ve güvencesiz çalıştırmaya kadar, çalıştıkları hastanelerde maruz kaldıkları ayrımcı uygulamaların tamamına kadar, bu taşeron işçilerin yaşadıkları sıkıntı aslında başlı başına Meclisin mutlaka müdahil olması gereken bir konudur. Taşeron işçilerin sözleşmeli veya kadrolu pozisyona geçmeleriyle ilgili Meclisin önünde bir görev olduğunu biz tekrar hatırlatmak istiyoruz.

2002 yılında 11 bin olan taşeron işçi sayısı, maalesef bugün, AKP döneminde, 126 bin gibi devasa bir rakama ulaşmış ve sorunlar da aynı şekilde çığ gibi büyümüştür. Modern bir kölelik sistemi olarak taşeron çalıştırmasıyla ilgili, mutlaka Meclisin bu duruma müdahil olması gerektiğini düşünüyoruz.

Aslında bu kamu-özel ortaklığıyla ilgili söyleyecek çok şey var ama benden bir önce konuşan sayın hatip hemen hemen bütün hususları dile getirdi. Konuşmasının tamamının altına imzamı atabilirim, bunu çok rahatlıkla ifade edebileceğimi söylüyorum.

Burada bir hususa dikkat çekmek istiyorum: AKP Hükûmeti bu projeyi “44 bin yeni yatak halkımıza kazandırılacak.” diye sunuyor. Aslında öyle değil çünkü Yüksek Planlama Kurulu bu 44 bin yatağı eski yatakların yerine koymak koşuluyla kabul etmiş. Dolayısıyla, burada sayın hatibin dile getirmiş olduğu, vergilerden muafiyetten tutun da hazine arazilerinin peşkeş çekilmesine kadar sermayeye alan yaratan bütün o zihniyetin zaaflarının tekrar gözden geçirilmesinin gerekliliğine inanıyoruz. Zaten bu konuda Anayasa Mahkemesinin özellikle Etlik, Bilkent hastaneleri ve Elâzığ’la ilgili vermiş olduğu kararlar da ortada. Bu nedenle, önümüzdeki süreçte, sağlıkta yaşanan dejenerasyonla ilgili, özel sektöre alan yaratmayla ilgili sürecin daha tehlikeli bir aşamaya gelmemesi için bizler de bu önerinin lehinde oy kullanacağımızı belirtiyoruz ve hepinizi de bu duyarlılığa davet ediyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Baluken.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin lehinde Eskişehir Milletvekili Sayın Ruhsar Demirel.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, şimdi bir vatandaş Bitlis’in Mutki ilçesi Kayran köyünden bana telefon ediyor. “Hiç suyumuz yok, yolumuz yok, okullarımızın suyu yok.” diye telefon etti. Şimdi ben de onu size arz edeyim efendim.

Sağ olun.

BAŞKAN – Evet, söylediniz, teşekkür ederim.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum ve herkesin yeni yılını Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına da kutlamak istiyorum. Umuyorum hepimiz için hayırlı, huzurlu bir yıl olur. Millet, memleket için hayırlı yasalara, hayırlı denetim imkânlarına sahip oluruz diye düşünüyorum.

Bu arada, sağlık konuşmadan önce bir konuyu da belirtmek istiyorum. Bu hafta Verem Haftası ve biz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bugün veremle ilgili bir Meclis araştırma önergesini de Meclis Başkanlığına sunduk. Nitekim -basında da var ki- Türkiye’de verem hastalığı tahminlerin çok ötesinde. Bu da sanıyorum Sayın Sağlık Bakanının dikkate alması gereken bir konudur sağlıkta dönüşümün geldiği nokta itibarıyla. Çünkü biliyorsunuz ki verem, aslen aşıyla önlenebilir hastalıklar arasında yer alıyor, çok özel durumlardaki veremler istisna olmak üzere.

Bunun ötesinde, ben bir konuyu belirterek kamu hastaneleriyle ilgili duruma geçmek istiyorum. İki tane sayın bakan son zamanlarda bir hastadan bahsediyorlar. Birisi Sayın Dışişleri Bakanı, birisi Avrupa Birliğinden sorumlu Bakan. “Hasta adam” diye bir şeyden bahsediyorlar. Tarih literatüründe var olan ama uluslararası ilişkilerimizle ilgili iki bakanın ağzına hiç yakışmayan bu sözler için sanıyorum Sağlık Bakanı onların sağlığıyla ilgili bir araştırma yapacaktır. Nezaketsiz, Türkiye’de yaşanan seksen dokuz yıllık cumhuriyet tarihinde var edilmiş bütün değerleri hiçe sayan çirkin bu tanımlamayı ben o iki bakana şahsım ve partim adına iade ediyorum.

Efendim, bu kamu-özel ortaklığı meselesine gelince, az önce burada muhtelif arkadaşlar konuştular, işin teknik boyutu da dile getirildi ama teknik boyutunda çok iyi izah edilmemiş bir konu var. Bu kamu-özel ortaklığı denilen sistem, evet, dünyanın yüzlerce ülkesinde uygulanan bir sistem ama bu Türkiye modeli değil tabii ki dünyada uygulanan; dünyadaki literatüre geçmiş, risk paylaşımı üzerine kurulu bir finans sistemi olarak uygulanıyor. Bizdeki ise tıpkı tarif edilmeye çalışılan başkanlık sistemi gibi Türkiye modeli bir kamu-özel ortaklığı. Dünyadaki bütün kamu-özel ortaklıklarında risk paylaşımı vardır. Türkiye’de bizlerin eleştirdikleri ise risk paylaşımı yapılmadan bütün olumsuzlukların, bütün zararların devlet adına millete yani milletin vergisine yüklenmesidir. Kamu-özel ortaklığı denilen kısımdaki riskin negatif tarafı kamuya, artı tarafı özele yani özelleştirmeyle bu işleri alanlara havale edilmiştir. Dolayısıyla, bu finans sisteminin risk paylaşımı üzerine kurulu olmamasından ötürüdür ki Danıştay da zaten yasanın muhtelif kısımlarını iptal etti.

Zaten burada anlaşılamayan şöyle bir şey var: 2002 yılının Kasım ayında hükûmet etmeye başlayan Adalet ve Kalkınma Partisi yıllar içinde sağlıkta çok iyi noktaya gelindiğini ısrarla ve her defa söylediler. Hatta oy kaynağı olarak da bu hizmetleri gösterirken 2011 yılında anlaşılmayan bir sebeple, çok başarılı olduklarını iddia ettikleri, çok iyi giden bu sistemi bir kanun hükmünde kararnameyle tamamen değiştirdiler. Anlamak çok güçtü tabiatıyla dışarıdan bakınca. Bu kadar iyi gidiyorsa, hastalar bu kadar memnunsa, sistem çok iyi işliyorsa niye her şey değişti? İşte, işler bunlar için değişti; kamu-özel ortaklıkları için, kamu hastaneler birlikleri için yani sağlık hizmetinin tamamen özelleştirilmesi ya da daha güncel tabiriyle taşeronlaştırılması için. Bütün bu değişiklikler onun için yapıldı ve sonuçta şuraya geldik: Bütün hastalar yani hepimiz, bizler birer potansiyel hasta olarak müşteri olduk, bütün sağlık hizmeti sunan kurumlar birer işletme oldu. Yapılan her hizmet için bir artı para vermek durumundayız, paramız ne kadarsa o kadar hizmet alacağımız günler de çok yakın. Evet, milletvekilleri olarak biz sağlık güvencesine sahip kişileriz. Ama bizi izleyenler, bizi dinleyenler, bize oy verenler, bu insanlar bizim kadar şanslı değiller sağlık hizmeti alma konusunda. Mesela Tam Gün Yasası da öyle oldu. Biliyorsunuz Sayın Sağlık Bakanının eşi o yasayla hastaneden ayrılmış bir hekim tarafından yine kamuya ait bir hastanede ameliyatını olabildi. Kaç kişi bu hakka sahip? Hiçbirimiz. Demek ki bazılarımız kanun önünde daha eşitliksiz muameleyi görebiliyoruz olumlu anlamda.

Dolayısıyla, kamu-özel ortaklığı adı altındaki bu finans sistemindeki negatifliklerin faturasını ödeyecek olan millete de bu sistemi doğru anlatmak lazım. Bazı sözleri çarpıtarak ifade etmemeliyiz, mesela katma değer istisnasını. Katma değer, evet muafiyeti var. Bu, hazinenin ödeyeceğini o cebimden bu cebime meselesi değil buradaki. Buradaki mesele, vatandaşın üzerine daha fazla vergi getirme meselesi. Çünkü, buradaki sistem, tekraren söylüyorum ki galiba burada asıl altının çizilmesi gereken konu bu, finanstaki riskin paylaşılamamasındandır. Dünyayı örnek gösterirken riskin paylaşılamaması kısmını hiç kimse dile getirmiyor. Örneklerimizi sürekli dünyadan veriyoruz ama dünyada bu işin nasıl işlediğinden hiç söz etmeyip yalnızca çok akılcı olduğunu iddia ettiğimiz, kendimize göre Nasrettin Hoca aklıyla izah ettiğimiz konular var burada.

Bakınız, ne kadar akılcı bir iş yapıldığını ben size somut bir örnekle izah edeyim. Çok popüler bir ihale var biliyorsunuz, otoyollar ve köprü ihalesi. Otoyolların özelleştirilmesinden, bu son yapılan özelleştirmeden devlet 5 milyar 270 milyon dolar alıyor. Kayseri’de kamu-özel ortaklığıyla ihale edilen 1.500 yataklı bir hastane var, yalnızca Kayseri için ve bu hastanenin 3 milyar 443 milyon liraya, sabit yatırımın da 427 milyon liraya mal olduğunu biliyor muyuz? Koca otoyolların ve köprülerin özelleştirilmesinden alınan paranın neredeyse yarısı kadar bir paraya biz yalnızca 1.500 yataklı bir hastane sahibi oluyoruz. Biz sahip oluyoruz, vergilerini biz veriyoruz. Hani o tüyü bitmemiş yetimler var ya onlar veriyorlar. Türkiye'de her yeni doğan çocuğun sırtına biraz daha vergi geliyor bu kamu-özel ortaklıklarıyla. Dolayısıyla, aynı sistemle yapılan bütün hastanelerin bizlere vergi olarak döneceğini hepimizin oturup düşünmesi lazım.

Bildiğimiz klasik sistemle ihale edilmiş benzer bir hastane Erzurum’da yapılmış, Sayın Bakanın bölgesinde. Orada 1.200 yataklı yapılan hastane 193 milyona mal olmuş, Kayseri’de ise benzer bir hastane 3 milyar 443 milyona. Herhâlde bu rakamlar bile bize neyin ne kadar akılcı, neyin ne kadar cin akılla izah edilmeye çalışıldığını gösteriyordur. Sonuçta Türkiye’deki her insanın bir aklı var. Bazı arkadaşlar bazı yasaları savunmak zorunda olabilirler bulundukları konum itibarıyla ama bunu akılla izah etmeleri karşılarındakine ne ifade etmeye çalıştıklarının bence bir belirtisi. O bakımdan, bunu akılla izah etmeyip cinlikle izah etmelerini ben tavsiye ediyorum.

Bu arada, tabii ki hep bir memnuniyet araştırması yapılıyor yapılan sağlık çalışmaları üzerinde. Bu memnuniyet araştırmalarında hasta memnuniyetinin yüzde 60’lara çıktığını ifade eden bazı anketler de var; doğrulukları tabii ki tartışılır çünkü ne kadarlık hastanın ne kadarını ifade ettiklerini bilmiyoruz. Ama, hastaların penceresinden bakmakla beraber sağlık çalışanlarının penceresinden pek bakan yok. Her ne kadar Mecliste sağlıkta şiddeti araştıran bir komisyon kuruldu, ne çalıştığını da şimdilik daha somut görmedik, tabii ki raporu hazırlandığında göreceğiz ama şiddet sürüyor, sağlıktaki memnuniyet sanıyorum tek taraflı işliyor. Bunu niye söylüyorum? Bir hekim arkadaşımızın bir mektubu ulaştı hepimize, doktor arkadaşların birçoğuna ulaşmıştır. Ben mektubun tamamını okumayacağım size, oldukça zaman alabilir, yalnızca şunu özetle söylemek istiyorum, hekim diyor ki: “Arabanızı tamir ettirirken iyi bir ustaya ve sizin aracınıza zaman ayırmasına önem verirken hekime gidildiğinde daha çok hasta bakmasına ve çok hızlı tedavi yapmasına önem veriyorsunuz ve performans sistemini bunun üzerine kuruyorsunuz. Biz hekimler araba tamircisinden daha mı değersiziz? Ya da evinize fayans döşeteceğiniz zaman en hızlı döşeyen ustayı değil, en sağlam döşeyen ustayı tercih ediyorsunuz. Peki, biz hekimler bir fayans ustası kadar yapamaz mıyız bu işleri?” Dolayısıyla, işe tek yönlü, yalnızca kendi penceremizden değil karşımızdakinin yerine kendimizi de koyarak bakabilmemiz lazım. Hani hep empati yaptığını söyleyenler var ya, onlar gibi olmak lazım, “duygudaşlık” denilen şeyi burada da yerine getirmemiz lazım. Şu anda biz kamu adına el kaldırıp imzalar atarak yasa çıkaran bir kurumuz ama bizim asıl yapmamız gereken burada, bizden sonrakilerin ne yapacağı.

Tekraren partim adına şunun altını çizmek istiyorum: Kamu-özel ortaklığı bir finans modelidir, risk paylaşım sistemi üzerine yürür. Bu riskin paylaşımında yalnızca özelleştirerek bu şirketlerin ihalesini alan kısım avantajlı ise burada millet adına hepimizin “Ne oluyor?” diye sormamız en akılcı tutum olur diye düşünüyorum.

Ve parti olarak önergeyi desteklediğimizi belirterek hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Demirel.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin aleyhinde, Kayseri Milletvekili Sayın İsmail Tamer.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Çok teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin Sağlık Bakanlığı tarafından kamu-özel ortaklığı çerçevesinde yapılacak olan sağlık tesisleri ve bu tesislerde verilecek hizmetlerle ilgili Meclis araştırma komisyonuna dair önergesinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Ayrıca, ülkemizde yaşayan tüm vatandaşlarımızın ve bu Meclis çatısı altındaki değerli milletvekili arkadaşlarımızın da yeni yılını kutluyor, hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli arkadaşlar, benden önce 3 hekim arkadaşım konuştu. Bu arkadaşlarımı dikkatle dinledim. Ben de hekimim ve yıllarca bu mesleği birlikte yaptık. Onlar, sanki, 2002’den önce bu ülkede, bu hastanelerde görev yapmamış gibi konuştular. Değerli arkadaşlar, lütfen bir dönemi hatırlayın. Mesela, Sayın Atıcı herhâlde otuz yıldan beri hekimlik yapıyor, belki daha fazla. Otuz yıldan beri hizmet ettiği dönemde hastalara hangi imkânlar ölçüsünde hizmet ettiğini hatırlamasını istiyorum. Aynı şekilde Sayın Baluken de öyle, Sayın Demirel de öyle.

Şimdi, değerli arkadaşlar, kamu hastaneleri dendiği zaman… Buraya nereden geldik, niçin buraya geldik? Niçin acaba, Kamu Hastaneleri Birliğini, bu kamu hastanelerini ortaya attık? Dokuz yıl önce Sayın Başbakanımız tarafından ülkenin hastanelerle ilgili… Eski hastanelerde niteliksiz yatakların olduğu bir dönemde Türk halkının daha iyi, daha müreffeh bir şekilde, daha sağlıklı bir şekilde gelip muayene olabilmelerini göremediği için Kamu Hastaneleri Birliğine geçildi. O açıdan, dokuz yıl öncesinde bu hastanelerle ilgili çalışmalar başlatıldı. O çerçeveler içerisinde, değerli arkadaşlarım kamu hastaneleriyle ilgili birtakım şeyleri bahsettiler ama ben kısaca bu hastanelerin yapısıyla ilgili tekrar bahsetmek istiyorum.

Bunlara biz şimdi “şehir hastaneleri” de diyoruz. Bu şehir hastaneleri içerisinde tıbbın temel bilim dallarını, kendi içinde uzmanlaştırılan kadroları ve kendisine has fonksiyonel mekânları barındıran, aynı zamanda, diğer birimlerle yakın ilişkiler içerisinde tıbbi araştırmaların ve çalışmaların yürütüldüğü alanlardır. Bu tip bir bölgede, birimler yakın ilişki içerisindeki bölge içerisinde, lojistik destek birimleri, yüksek seviyede ulaşım, otopark imkânları, konaklama, alışveriş, sosyal ve kültürel tesislerin birleştiği bir yer anlaşılmaktadır.

Bir başka deyişle, bünyesinde farklı alanları oluşturan ihtisas hastaneleriyle birlikte AR-GE laboratuvar merkezleri, son model cihazlarla donatılmış merkezler, teknopark, sosyal tesisler, otel, alışveriş merkezleri, konaklama ve açık alan kullanımlarıyla ilgili bir kompleksten bahsediyoruz değerli arkadaşlar.

Sağlık Bakanlığı kamu-özel ortaklığı modelinin… Arsayı temin ediyor evet, değerli arkadaşlarım da bildirdiler. Yüklenicilere arsa üzerinde üst hakkı tesis ediyor.

Yine, proje ve finansmanlarının riskini yüklenicilere bırakarak üç yıl ödemesiz, yirmi beş yıl olmak üzere… Kesinlikle, Sayın Atıcı’nın ifade ettiği gibi “kırk dokuz yıl” değil, yirmi beş yıl süreyle kira ödemekte ve tesisin yirmi beş yıl süresi yenileme de dâhil, bütün bakım, onarım risklerini de yükleniciye bırakmaktadır.

Ayrıca, idarenin fizibilitesine uygun olmak kaydıyla da tıbbi destek hizmetleri olan, alınan laboratuvarlar temizlik, görüntüleme, güvenlik, sterilizasyon gibi diğer birimlerle birlikte yükleniciye vermektedir.

Arsa üzerindeki yüklenicilere ticari alanlar oluşturarak ödenecek olan rakamı daha da aşağıya çekmek de ayrıca amaçlanmaktadır.

Sağlık Bakanlığı, 45.000 yatak kapasiteli, yaklaşık 44.635 yatak kapasiteli şehir hastaneleri modelini… 18 tane hastanenin projesi Yüksek Planlama Kurulundan geçmiş olup yine 4 tane hastanenin de yapım aşamasına ihaleleri yapılmıştır. Bunlardan bir tanesi Kayseri’deki olan… Hiçbir problem yoktur, Sayın Başbakanımız tarafından temeli atılmıştır, hâlâ yapımı da devam etmektedir. Onun yanında, onların da belirttiği gibi Etlik, Bilkent ve Elâzığ hastaneleri Danıştay tarafından yürütmeyi durdurma kararı almıştır. Niçin almıştır? Bunun ihalelerle ilgili de bir problemi yoktur aslında. Aldığı olay, orada belirtilen arsanın yanındaki Millî Emlake bağlı arsalar var ise bu arsaların kullanımını daha az bir bedelle bu yüklenici firmanın kullanmasıyla ilgili bir madde vardır. Bu maddeyle ilgili yapmıştır, kanuni süreç devam etmektedir, ben inanıyorum ki bu mahkeme sonucunda da rahatlıkla buradaki durdurulan karar da ortadan kaldırılacaktır.

Bunun yanında 2.680 yataklı İstanbul İkitelli –bunların isimlerini sayarak geçeceğim, 18 tane hastanenin- Yozgat hastanesi, Manisa şehir hastanesi, Konya şehir hastanesi, Mersin şehir hastanesi; yine, 9 proje içerisindeki Adana şehir hastanesi, Bursa şehir hastanesi, Gaziantep fizik tedavi ve psikiyatri bölümlerinin birlikte olduğu hastaneler, İzmir Bayraklı Hastanesi… Yine İzmir Bayraklı Hastanesiyle ilgili, geçenlerde Cumhuriyet gazetesinde, defalarca ihale yapılan bir sistemi orada ifade etmektedir. Bu nedir biliyor musunuz? Bu, açıklığın ifadesidir; bu, herkesin, basının önünde yapıldığının bir ifadesidir. Üstelik, Cumhuriyet gazetesi tarafından da yazılmıştır ki “Basına kapalı, herkese kapalı.” diye ifade ettiğiniz için bunları söylüyorum.

Yine değerli arkadaşlar, Eskişehir hastanesi ve bunun yanında 7.815 yataklı, İstanbul’da bulunan Üsküdar, İstanbul Bakırköy, Samsun şehir hastaneleri, İzmir’in güneyinde yapılacak Tepecik şehir hastaneleri, Tekirdağ şehir hastanesi, Denizli şehir hastanesi, Ankara Sincan şehir hastaneleri ve Trabzon şehir hastanesiyle birlikte ön fizibilite raporları hazırlanmış, Yüksek Planlama Kurulu tarafından kabul edilmiş, yakında ihale olacaktır. Zaten belirttik, bu ihalenin Kamu İhale Kurumuyla alakası da yok, çok özel bir sistem, özel bir finansman modelidir. Bu model çerçevesi içerisinde de amaç, buradaki yüksek maliyetin yıllara sari azaltılarak yayılmasından başka bir model de değildir değerli arkadaşlar.

Kamu-özel ortaklığı modeli ile sağlık tesislerinin bedeli karşılığı yapılmış, kamu borcu yükünün… Yatırımlara ayrılabilen kaynakların kısıtlı olması nedeniyle özel sektörün hiçbir şekilde… Devletin hazine garantisi de yoktur bunların içerisinde. Siz bunlardan da bahsetmiştiniz.

Değerli arkadaşlar, tabii -yüzde 70 oranı- KDV oranını Canikli Bey bahsetmişti, ondan çok fazla bahsetmeyeceğim. Bu bir kanundur, bu, hukuka bağlı bir kanun olarak ortaya çıkmıştır. 3259 sayılı Temel Sağlık Hizmetleri Kanunu’nun ek 7’nci maddesine göre, buna istinaden Bakanlar Kurulu kararıyla yürürlüğe girmiş ve bir yönetmelik hazırlanarak da ortaya çıkmıştır.

Değerli arkadaşlar, “nitelikli yatak” diyoruz. Nitelikli yatağın anlamı şudur… Şimdiye kadar, biz iktidara gelmeden önce yüzde 6 olan nitelikli yatak sayısı bugün yüzde 32’lere yükseltilmiştir, bu proje ile yüzde 70’lere yükseltmeyi amaçlıyoruz biz. Nedir bu nitelikli yatak? Özel oda, içerisinde televizyonu, telefonu, ayrıca refakatçi yatağı, 30 metrekare kapalı odası olan, aynı zamanda içerisinde lavabosu olan ve tuvaleti olan, insan gibi, Türk halkına hizmet verebilecek bir kapasiteyle bu nitelikli yataklar ifade edilmektedir. Bunun yanında, gecesini gündüzüne katarak burada çalışan başta doktorlar olmak üzere değerli sağlık çalışanları da daha konforlu, 5 yıldızlı otel konforundaki yerlerde hizmet edip onların nitelikli kapasitelerini daha fazla yükseltmek amacıyla bu hizmetler düşünülmüştür ve yapılmaya devam edecektir.

Kısaca şunu belirtmek istiyorum değerli arkadaşlar: Bu hastaneler Türkiye için elzemdir, Türk halkı için gereklidir ve Türk halkının daha nitelikli hastane yataklarında yatabilmesi için bir an önce yapılmasının bitirilmesi gerekmektedir. O bakımdan, değerli arkadaşlarımın -Cumhuriyet Halk Partisinin- önerisine katılmıyoruz.

Bunların bir an önce yapılmasını canıgönülden temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tamer.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Önce sunayım da oylamaya…

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Sayın Atıcı, buyurun.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Efendim, önce verseydiniz belki AKP Grubu oyunu değiştirebilirdi çünkü sonucu etkileyebilecek bir açıklama. Bence bu, usule uygun olmadı Sayın Başkan.

BAŞKAN – Aslında ben hatibin konuşmasını dikkatle dinledim. Yani, her ismi geçen arkadaşımız, her söylenen söze, karşılıklı olarak “Öyle dedin.”, “Böyle oldu.”, “İsmim geçti.” şekliyle bu Meclis…

Ben size söz verdim, konuşturacağım ama yani böyle Meclisin çalışması mümkün olmaz.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bilgisini çarpıttı sayın hatip, Sayın Başkan.

BAŞKAN – Muhterem, sizin şahsınıza söylemiyorum, Genel Kurula söylüyorum.

Dolayısıyla, yani hiçbir şey çıkmaz böyle bir meclisten. Hakaret, temiz dil… Bu zaten herkesin görevi; hakaret etmemek, temiz dil kullanmak, sataşmamak…

Şimdi, ben adınız geçtiği için veriyorum ama…

Buyurun.

 

X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

7.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, tekrar söz aldım, birkaç noktayı mutlaka söylememiz lazım.

Öncelikle, Sayın Canikli benim konuşmamı basit, bilgiye dayanmayan bir konuşma olarak niteledi. Hiçbir zaman dersimi çalışmadan buraya çıkmadım. Eğer benim konuştuklarım basitse, bu, sizin getirdiğiniz tasarının basitliğidir çünkü ben sizin getirdiğiniz tasarıda ne varsa onu buraya getirdim. Eğer basitse, bilgisizce hazırlanmışsa, bu tamamen sizin probleminizdir, aynen iade ediyorum.

Biz zor koşullarda çalıştık, evet; biz zor koşullarda çalıştık ancak hiçbir zaman memleketi satmadık, hiçbir zaman memleketi satmadık. Bu yapılan iş memleketin satılması işidir. Devlet hastanelerini bir bir satıp peşkeş çekiyorsunuz. Bakın, “Düzeltmeye geldik.” diyorsunuz, “Kamu-özel ortaklığını bunun için getirdik.” diyorsunuz. Hayır. Arkadaşlar, sistemi düzletmek için 5 katrilyon yetiyor. 5 milyarı buldunuz mu sistemi düzeltirsiniz ama siz 100 katrilyon yani yeni para 100 milyar lirayla bu işi bizim başımıza bela ediyorsunuz. Bir de kalkmış diyor ki Sayın Bakan, kanuna da koymuş: “Yüzde 70 doluluk garantisi öneriyorum.” Yahu böyle bir şey var mı? Şu anki hastanelerin dolululuk oranı yüzde 65’tir. Bakan çıkıyor, söz veriyor, diyor ki: “Ben yüzde 70 vatandaşımı hastalandıracağım, hastalanmazsa parasını ben ödeyeceğim.” diyor.

Arkadaşlar, sağlık stratejik bir konudur; sağlık -biyolojik silahlardan tutun da domuz gribi aşısına kadar geniş bir yelpazede değerlendirilmesi gerekir- asla özelleştirilemez. Stratejik bir konuyu özelleştirdiğiniz zaman bu milleti bitirirsiniz.

Buraya çıkıp “yirmi beş yıl” diyorsunuz. Yirmi beş yıl, iptal edilen davalardaki yirmi beş yıldır, yeni getirdiğiniz kanunda kırk dokuz yıldır. Getirdiğiniz kanunu iyi okuyun. Yeni gelen kanunda “kırk dokuz yıl” diyor.

Kayseri’deki hastane bataklık çıktı mı, çıkmadı mı? Gel buradan bunu söyle. (CHP sıralarından alkışlar)

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan, ben tutanaklara geçmesi için bir düzeltme yapmak istiyorum.

BAŞKAN – O zaman oradan söyleyin.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Şimdi, AKP Grubu adına konuşan sayın hatip konuşması sırasında şöyle bir algı yarattı: Sanki bizler yaptığımız konuşmayla bu hastanelerin yapılmasına karşıyız, böylesi bir hizmetin vatandaşa gitmesine karşıyız gibi bir algı yarattı. Bunun doğru olmadığını belirtmek istiyorum. Biz bu ülkedeki tüm vatandaşlarımızın nitelikli sağlık hizmeti almasını önemsiyoruz. Bununla ilgili, devletin bir sorumluluğu olduğunu düşünüyoruz. Yalnız, bunun bir kamusal hizmet şeklinde gitmesini… Özel sektöre alan yaratan ya da sermayeye peşkeş çeken bir zihniyet üzerinden gitmesine karşı olduğumuzu…

BAŞKAN – Kayıtlara geçti.

Adalet ve Kalkınma Partisi…

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Bir saniye… Önce bu işlemi yapayım, ondan sonra bakacağım sizinkine.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

 

IX.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- AK PARTİ Grubunun, gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine; Genel Kurulun 8, 15, 22 ve 29 Ocak 2013 Salı günkü birleşimlerinde bir saat sözlü soruların görüşülmesini müteakip diğer denetim konularının görüşülmeyerek kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine; 2, 9, 16, 23 ve 30 Ocak 2013 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesine ilişkin önerisi

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 02/01/2013 Çarşamba günü (bugün) yaptığı toplantıda siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından, İçtüzüğün 19’uncu maddesi gereğince, grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

                                                                                                                                  Nurettin Canikli

                                                                                                                                        Giresun

                                                                                                                       AK PARTİ Grup Başkan Vekili

Öneri:

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan 11, 34, 36, 44, 47, 176, 332, 68, 213, 218, 369, 219, 94, 106, 124, 189, 238, 323, 285, 291, 55, 130, 131, 132, 135, 349, 350, 61, 50, 49, 174, 334, 217, 196, 195, 108, 237, 343, 345, 363, 364, 91, 152, 286, 304, 305, 307, 216, 117, 293, 306, 89, 90, 54 ve 282 sıra sayılı kanun tasarılarının bu kısmın 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 45, 46, 47, 48, 49, 50, 51, 52, 53, 54, 55, 56, 57, 58 ve 59’uncu sıralarına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi;

Genel Kurulun;

8, 15, 22 ve 29 Ocak 2013 Salı günkü birleşimlerinde bir saat sözlü soruların görüşülmesini müteakip diğer denetim konularının görüşülmeyerek gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında yer alan işlerin görüşülmesi;

2, 9, 16, 23 ve 30 Ocak 2013 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesi;

8, 15, 22 ve 29 Ocak 2013 Salı günkü birleşimlerinde 15.00-20.00 saatleri arasında;

9, 10, 16, 17, 23, 24, 30 ve 31 Ocak 2013 Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde 14.00-20.00 saatleri arasında;

Çalışmalarına devam etmesi,

önerilmiştir.

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.15

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.19

                                       BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Fatih ŞAHİN (Ankara), Mustafa HAMARAT (Ordu)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 47’nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

Alınan karar gereğince, sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

1’nci sırada yer alan  Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Sayın Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Sayın Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Sayın Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Sayın Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

 

XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

 

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)

 

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Libya Hükümeti Arasında Askeri Eğitim İş Birliği Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Libya Hükümeti Arasında Askeri Eğitim İş Birliği Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/650) (S. Sayısı: 339)

 

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

4’üncü sırada yer alan Yargılama Sürelerinin Uzunluğu ile Mahkeme Kararlarının Geç veya Kısmen İcra Edilmesi ya da İcra Edilmemesi Nedeniyle Tazminat Ödenmesine Dair Kanun Tasarısı ile Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

4.- Yargılama Sürelerinin Uzunluğu ile Mahkeme Kararlarının Geç veya Kısmen İcra Edilmesi ya da İcra Edilmemesi Nedeniyle Tazminat Ödenmesine Dair Kanun Tasarısı ile Adalet Komisyonu Raporu (1/625) (S. Sayısı: 342)

 

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

5’inci sıraya alınan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Umman Sultanlığı Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve Karşılıklı Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Umman Sultanlığı Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve Karşılıklı Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/453) (S. Sayısı: 11)(x)

 

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon Raporu 11 sıra sayısı ile dağıtılıp bastırılmıştır.

Şimdi, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE UMMAN SULTANLIĞI ARASINDA GÜMRÜK KONULARINDA İŞBİRLİĞİ VE KARŞILIKLI YARDIM ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

 

MADDE 1- (1) 13 Nisan 2010 tarihinde Maskat’ta imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Umman Sultanlığı Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve Karşılıklı Yardım Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

 

BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi? Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2'nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3'üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için iki dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için öngörülen iki dakikalık süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını yine oylama için öngörülen iki dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Umman Sultanlığı Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve Karşılıklı Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı        : 202

Kabul                             : 201

Ret                                 :    1 (x)

                Kâtip Üye                                              Kâtip Üye

              Fatih Şahin                                        Mustafa Hamarat

                  Ankara                                                   Ordu”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

6’ncı sıraya alınan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Hırvatistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyeti ve Hırvatistan Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına Yönelik Anlaşmaya İlişkin Değişikliklere Dair Ek Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

 

 

6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Hırvatistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyeti ve Hırvatistan Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına Yönelik Anlaşmaya İlişkin Değişikliklere Dair Ek Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/358) (S. Sayısı: 34)(x)

 

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 34 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen yoktur.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

 

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ VE HIRVATİSTAN CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA TÜRKİYE CUMHURİYETİ VE HIRVATİSTAN CUMHURİYETİ ARASINDA YATIRIMLARIN KARŞILIKLI TEŞVİKİ VE KORUNMASINA YÖNELİK ANLAŞMAYA İLİŞKİN  DEĞİŞİKLİKLERE  DAİR  EK  PROTOKOLÜN    ONAYLANMASININ  UYGUN  BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

 

MADDE 1- (1) 18 Şubat 2009 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Hırvatistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyeti ve Hırvatistan Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına Yönelik Anlaşmaya İlişkin Değişikliklere Dair Ek Protokol”ün onaylanması uygun bulunmuştur.

 

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

 

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

 

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

 

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için bir dakika süre vereceğim.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Hırvatistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyeti ve Hırvatistan Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına Yönelik Anlaşmaya İlişkin Değişikliklere Dair Ek Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:

“Oy sayısı:                          216

Kabul:                                216

                Kâtip Üye                                                            Kâtip Üye

               Fatih Şahin                                                     Mustafa Hamarat

                  Ankara                                                                Ordu”(x)

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

7’nci sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti ile Sırbistan Cumhuriyeti Arasında Sosyal Güvenlik Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

7.- Türkiye Cumhuriyeti ile Sırbistan Cumhuriyeti Arasında Sosyal Güvenlik Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/384) (S. Sayısı: 36)(xx)

 

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 36 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.

Tasarının tümü üzerinde görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE SIRBİSTAN CUMHURİYETİ ARASINDA SOSYAL GÜVENLİK ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 26 Ekim 2009 tarihinde Belgrad’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti ile Sırbistan Cumhuriyeti Arasında Sosyal Güvenlik Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

 

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

 

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için bir dakika süre veriyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Türkiye Cumhuriyeti ile Sırbistan Cumhuriyeti Arasında Sosyal Güvenlik Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı        : 218

Kabul                             : 217

Çekimser                        :     1(x)

                Kâtip Üye                                              Kâtip Üye

              Fatih Şahin                                        Mustafa Hamarat

                  Ankara                                                   Ordu”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

8’inci sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Tanzanya Birleşik Cumhuriyeti Arasında Ticaret İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Tanzanya Birleşik Cumhuriyeti Arasında Ticaret İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/403) (S. Sayısı: 44)(xx)

 

BAŞKAN - Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada

Komisyon raporu 44 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE TANZANYA BİRLEŞİK CUMHURİYETİ ARASINDA TİCARET İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR

KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 18 Şubat 2010 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Tanzanya Birleşik Cumhuriyeti Arasında Ticaret İşbirliği Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

 

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

 

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için bir dakika süre vereceğim.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Tanzanya Birleşik Cumhuriyeti Arasında Ticaret İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın yapılan açık oylama sonucunu açıklıyorum:

“Kullanılan Oy Sayısı                         :                      221                

Kabul                                                :                      221                 (x)

                                  Kâtip Üye                                                                      Kâtip Üye

                                 Fatih Şahin                                                              Mustafa Hamarat

                                    Ankara                                                                           Ordu”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

9’uncu sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Botsvana Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticari, Ekonomik ve Teknik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

 

9.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Botsvana Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticari, Ekonomik ve Teknik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/432) (S. Sayısı: 47)(xx)

 

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 47 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE BOTSVANA CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA TİCARİ, EKONOMİK VE TEKNİK İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN

 

MADDE 1- (1) 6 Mayıs 2010 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Botsvana Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticari, Ekonomik ve Teknik İşbirliği Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

 

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

 

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için bir dakika süre vereceğim.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Botsvana Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticari, Ekonomik ve Teknik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı        : 222

Kabul                             : 222 (x)

                Kâtip Üye                                              Kâtip Üye

              Fatih Şahin                                        Mustafa Hamarat

                  Ankara                                                   Ordu”

BAŞKAN – Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

10’uncu sıraya alınan Türkiye Cumhuriyet ile Malta Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

 

10.- Türkiye Cumhuriyeti ile Malta Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/542) (S. Sayısı: 176)(xx)

 

BAŞKAN - Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 176 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE MALTA CUMHURİYETİ ARASINDA GELİR ÜZERİNDEN ALINAN VERGİLERDE ÇİFTE VERGİLENDİRMEYİ ÖNLEME VE VERGİ KAÇAKÇILIĞINA ENGEL OLMA ANLAŞMASI VE EKİ PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ Uygun Bulunduğuna Daİr Kanun Tasarısı

 

MADDE 1- (1) 14 Temmuz 2011 tarihinde İstanbul’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti ile Malta Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması” ve eki “Protokol”ün onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

 

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için bir dakika süre vereceğim.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Türkiye Cumhuriyeti ile Malta Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:

“Oy sayısı:                          219

Kabul:                                219 (x)

                Kâtip Üye                                                            Kâtip Üye

               Fatih Şahin                                                     Mustafa Hamarat

                  Ankara                                                                  Ordu”

11’inci sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bermuda Hükümeti Arasında Vergi Konularında Bilgi Değişimi Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

 

11.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bermuda Hükümeti Arasında Vergi Konularında Bilgi Değişimi Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/643) (S. Sayısı: 332)(xx)

 

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 332 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE BERMUDA HÜKÜMETİ ARASINDA VERGİ KONULARINDA BİLGİ DEĞİŞİMİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

 

MADDE 1- (1) 23 Ocak 2012 tarihinde New York’ta imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bermuda Hükümeti Arasında Vergi Konularında Bilgi Değişimi Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

 

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

 

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için bir dakika süre vereceğim.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bermuda Hükümeti Arasında Vergi Konularında Bilgi Değişimi Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:

“Oy sayısı:                          219

Kabul:                                219

                Kâtip Üye                                                            Kâtip Üye

               Fatih Şahin                                                     Mustafa Hamarat

                  Ankara                                                                Ordu”(x)

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

12’nci sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Etyopya Federal Demokratik Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Büyükelçilik ile Misyon Şefi ve Diplomatlar İçin İkametgah İnşaası İçin Arsa Değişimi Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

 

12.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Etyopya Federal Demokratik Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Büyükelçilik ile Misyon Şefi ve Diplomatlar İçin İkametgah İnşaası İçin Arsa Değişimi Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/291) (S. Sayısı: 68)(x)

 

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 68 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

 

 

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE ETYOPYA FEDERAL DEMOKRATİK CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA BÜYÜKELÇİLİK İLE MİSYON ŞEFİ VE DİPLOMATLAR İÇİN İKAMETGAH İNŞAASI İÇİN ARSA DEĞİŞİMİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ  Uygun Bulunduğuna Daİr Kanun Tasarısı

 

MADDE 1- (1) 28 Aralık 2010 tarihinde Addis Ababa’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Etyopya Federal Demokratik Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Büyükelçilik ile Misyon Şefi ve Diplomatlar İçin İkametgah İnşaası İçin Arsa Değişimi Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

 

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

 

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

 

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

 

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için bir dakika süre vereceğim.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Etyopya Federal Demokratik Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Büyükelçilik ile Misyon Şefi ve Diplomatlar İçin İkametgah İnşaası İçin Arsa Değişimi Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:

“Oy sayısı:                          222

Kabul:                                221

Çekimser:                          1(x)

                Kâtip Üye                                                            Kâtip Üye

               Fatih Şahin                                                     Mustafa Hamarat

                  Ankara                                                                  Ordu”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

13’üncü sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Lübnan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gençlik ve Spor Alanında İşbirliği Programının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu Raporlarının görüşmelerine başlayacağız.

 

13.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Lübnan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gençlik ve Spor Alanında İşbirliği Programının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu Raporları (1/362) (S. Sayısı: 213) (xx)

 

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 213 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE LÜBNAN CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA GENÇLİK VE SPOR ALANINDA İŞBİRLİĞİ PROGRAMININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

 

MADDE 1- (1) 21 Nisan 2009 tarihinde Ankara’da imzalanan, “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Lübnan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gençlik ve Spor Alanında İşbirliği Programı”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

 

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için bir dakika süre vereceğim.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Lübnan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gençlik ve Spor Alanında İşbirliği Programının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın yapılan açık oylama sonucunu açıklıyorum:

“Kullanılan Oy Sayısı                         :                      218                

Kabul                                                :                      218                 (x)

                                  Kâtip Üye                                                                      Kâtip Üye

                                 Fatih Şahin                                                              Mustafa Hamarat

                                    Ankara                                                                           Ordu”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

14’üncü sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Fas Krallığı Hükûmeti Arasında Gençlik ve Spor Alanlarında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu raporunun görüşmelerine başlayacağız.

 

14.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Fas Krallığı Hükümeti Arasında Gençlik ve Spor Alanlarında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/547) (S. Sayısı: 218)(xx)

 

BAŞKAN - Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 218 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE FAS KRALLIĞI HÜKÜMETİ ARASINDA GENÇLİK VE SPOR ALANLARINDA İŞBİRLİĞİ PROTOKOLÜNÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 15 Kasım 2011 tarihinde Rabat’ta imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Fas Krallığı Hükümeti Arasında Gençlik ve Spor Alanlarında İşbirliği Protokolü”nün onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

BAŞKAN - 2'nci maddeyi okutuyorum:

 

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3'üncü maddeyi okutuyorum:

 

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için bir dakika süre veriyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Fas Krallığı Hükümeti Arasında Gençlik ve Spor Alanlarında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:

 

“Kullanılan oy sayısı

:

218

 

 

 

Kabul

:

218

 

(x)

 

 

Kâtip Üye

Fatih Şahin

Ankara

Kâtip Üye

Mustafa Hamarat

Ordu”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

15’inci sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Sistemine İlişkin Hükümetlerarası Anlaşma ile Eki Türkiye Cumhuriyeti ve The Trans Anatolian Gas Pipeline Company B.V. Arasında Trans-Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Sistemi Hakkında Ev Sahibi Hükümet Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

 

15.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Sistemine İlişkin Hükümetlerarası Anlaşma ile Eki Türkiye Cumhuriyeti ve The Trans Anatolian Gas Pipeline Company B.V. Arasında Trans- Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Sistemi Hakkında Ev Sahibi Hükümet Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/709) (S. Sayısı: 369)(xx)

 

BAŞKAN - Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 369 sıra sayısı ile bastırılıp dağıtılmıştır.

Bu görüştüğümüz tasarının son oylaması yapılıncaya kadar süreyi uzatmayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum.

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE AZERBAYCAN CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA TRANS ANADOLU DOĞAL GAZ BORU HATTI SİSTEMİNE İLİŞKİN HÜKÜMETLERARASI ANLAŞMA İLE EKİ TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ VE THE TRANS ANATOLIAN GAS PIPELINE COMPANY B.V. ARASINDA TRANS-ANADOLU DOĞAL GAZ BORU HATTI SİSTEMİ HAKKINDA EV SAHİBİ HÜKÜMET ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

 

MADDE 1- (1) 26 Haziran 2012 tarihinde İstanbul'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Sistemine İlişkin Hükümetlerarası Anlaşma" ile eki "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve The Trans Anatolian Gas Pipeline Company B.V. Arasında Trans-Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Sistemi Hakkında Ev Sahibi Hükümet Anlaşması"nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için bir dakika süre veriyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Sistemine İlişkin Hükümetlerarası Anlaşma ile Eki Türkiye Cumhuriyeti ve The Trans Anatolian Gas Pipeline Company B.V. Arasında Trans-Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Sistemi Hakkında Ev Sahibi Hükümet Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı        : 211

Kabul                             : 211 (x)

                Kâtip Üye                                              Kâtip Üye

              Fatih Şahin                                        Mustafa Hamarat

                  Ankara                                                   Ordu”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 3 Ocak 2013 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 19.03



(x) 11.S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

 

(x) 34 S. Sayılı Basmayazı Tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 36 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 44 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.]

(xx) 47 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

 

(xx) 176 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 332 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(x) 68 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 213 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.]

(xx) 218 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 369 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.