DÖNEM: 24 CİLT: 56 YASAMA YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
136’ncı Birleşim
10 Temmuz 2013 Çarşamba
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve
kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar
tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALARI
1.- Ankara
Milletvekili Emrullah İşler’in, Mısır’da yaşanan olaylara ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Iğdır
Milletvekili Sinan Oğan’ın, Iğdır’ın sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Ankara
Milletvekili Bülent Kuşoğlu’nun, Polatlı çiftçisinin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan’ın, Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın gündem dışı
konuşması sırasında Barış ve Demokrasi Partisine sataşması nedeniyle konuşması
2.- Adana
Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın, Kars Milletvekili Yunus Kılıç’ın MHP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Elâzığ
Milletvekili Enver Erdem ve 19 milletvekilinin, Elâzığ ilinde tarım ve
hayvancılık sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/711)
2.- Hatay
Milletvekili Adnan Şefik Çirkin ve 20 milletvekilinin, emniyet teşkilatı
mensuplarının sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/712)
3.- Adana
Milletvekili Ali Halaman ve 20 milletvekilinin, Türkiye’de seracılığın
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/713)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- MHP Grubunun,
Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz ve 22 milletvekilinin 6292 sayılı Orman
Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları
Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanun’un uygulanmasından doğan sorunların araştırılması
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 10 Temmuz 2013 Çarşamba günkü
birleşiminde okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- CHP Grubunun,
Çorum Milletvekili Tufan Köse ve arkadaşları tarafından emniyetin, idarenin ve
adliyenin şüpheli kamu görevlilerine müsamahalı davranıp davranmadığı,
davranıyor ise bunun daha sonra meydana gelebilecek benzer olaylara olabilecek
etkilerinin araştırılması amacıyla 10/7/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel
Kurulun 10 Temmuz 2013 Çarşamba günkü birleşiminde okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
VIII.- AÇIKLAMALAR
1.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal’ın, Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’ın CHP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
2.- Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
3.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, görüşülmekte olan kanun teklifinin
73’üncü maddesinin (aa) bendinden sonra yeni bir madde ihdasına dair önergenin
Anayasa’ya ve İç Tüzük’e uygun olmadığına ilişkin açıklaması
4.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, görüşülmekte olan kanun teklifinin
73’üncü maddesinin (aa) bendinden sonra yeni bir madde ihdasına dair önergenin
Anayasa’ya ve İç Tüzük’e uygun olmadığına ilişkin tekraren açıklaması
5.- Sinop
Milletvekili Engin Altay’ın, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık Yakut’un
Genel Kurulu yönetme usulüne ilişkin açıklaması
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
2.- Devlet Sırrı
Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları
(1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Orta Asya ve
Kafkaslar Bölgesel Balıkçılık ve Su Ürünleri Yetiştiriciliği Komisyonu
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Tarım
Orman ve Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporları (1/498) (S.
Sayısı: 173)
4.- Niğde
Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile
100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporları (2/1613, 1/778) (S. Sayısı: 478)
5.- Sözleşmeli
Erbaş ve Er Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Yalova Milletvekili
Muharrem İnce’nin; Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile Milli Savunma Komisyonu Raporu (1/795,
2/64) (S. Sayısı: 479)
X.- DÜZELTİŞLER
1.- Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bir ifadenin tutanaklara yanlış geçtiğine ilişkin
XI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 73’üncü maddesinin (aa) bendinden sonra yeni bir madde
ihdasına dair önergenin işleme alınmasının ve Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Sadık Yakut’un tutumunun İç Tüzük’e uygun olup olmadığı hakkında
2.- Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 73’üncü maddesinin (aa) bendinden sonra yeni bir madde
ihdasına dair önergenin işleme alınmasının ve Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Sadık Yakut’un tutumunun İç Tüzük’e uygun olup olmadığının tekraren görüşülmesi
hakkında
XII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’da şap hastalığının önlenmesine,
Ardahan’da
hayvancılığın desteklenmesine,
- Erzincan
Milletvekili Muharrem Işık’ın, Erzincan’da köylerde yapılan mera tespit, tahdit
ve teşhis işlemlerine,
- İstanbul
Milletvekili D. Ali Torlak’ın, çiftçi sayısına ve tarımsal desteklere,
- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, hayvancılıkta yaşanan çeşitli sorunlara,
- İstanbul
Milletvekili Melda Onur’un, GDO’lu pirinç ithal edildiği iddiaları ile ilgili
çeşitli hususlara,
- Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in, GDO’lu pirinç ithal edildiği iddiaları ile ilgili
çeşitli hususlar ve bu konuda yürütülen soruşturmalar ile hazırlanan
iddianameye,
- Antalya
Milletvekili Yıldıray Sapan’ın, Kars’ta telef olduğu iddia edilen küçükbaş ve
büyükbaş hayvanlara,
- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan’ın, 2005 yılında başlatılan ve toprağı olmayan
köylülere arazi dağıtımını öngören projenin yaşama geçirilememesine,
- İstanbul
Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in, Adıyaman’da çiftçilik ve hayvancılığın
geliştirilmesine yönelik çalışmalara,
- İzmir
Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli’nin, tarım arazilerindeki azalışa ve
sonuçlarına,
- Eskişehir
Milletvekili Kazım Kurt’un, TMO stoklarından sanayicilere indirimli satış
yapıldığı halde aynı durumun tüccarlar için geçerli olmadığı iddiasına,
2002 yılından
itibaren gerçekleştirilen tarımsal üretime,
- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, soru önergelerine ve bunların
cevaplandırılmasına,
- Eskişehir
Milletvekili Ruhsar Demirel’in, Bakanlık tarafından psikolojik tacizin
(mobbing) önlenmesi kapsamında yapılan çalışmalara,
- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü nedeniyle
basında yer alan ilanlara,
- Muğla
Milletvekili Nurettin Demir’in, Şanlıurfa’daki dolu ve sel felaketinden
etkilenen çiftçilerin mağduriyeti ile tarım sigortasının özendirilmesine,
- Eskişehir
Milletvekili Kazım Kurt’un, küçük üreticinin giderlerine,
İlişkin soruları
ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/24887),
(7/24888), (7/24889), (7/24890), (7/24891), (7/24892), (7/24893), (7/24894),
(7/24895), (7/24896), (7/24897),
(7/24898), (7/24899), (7/24900),
(7/24901), (7/24902),
(7/24903), (7/24904)
2.- Ankara
Milletvekili İzzet Çetin’in, Ankara’nın Kalecik ilçesindeki bir köyde faaliyete
başlamak üzere olan bir taş ocağına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı
Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/25061)
3.- Bilecik
Milletvekili Bahattin Şeker’in, Bilecik’te bazı köylerde yapılan denetimlere
ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/25062)
4.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, orman muhafaza memurlarının iş elbiseleri ile
ilgili sorunlara ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun
cevabı (7/25069)
5.- Çanakkale
Milletvekili Ali Sarıbaş’ın, Çanakkale’de çıkan orman yangınına ve Çanakkale
Orman Bölge Müdürlüğünün kapatılmasına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/25071)
6.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, kamu kurum ve kuruluşlarının su
alımı yaptığı firmalara ilişkin Başbakandan sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı
Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/25168)
7.- Antalya
Milletvekili Yıldıray Sapan’ın, Antalya’nın Serik ilçesine bağlı bir beldedeki
ormanlık alana çöp döküldüğü iddiasına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/25662)
8.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, yangın tazminatının kaldırılmasına ilişkin sorusu
ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/25668)
9.- İzmir
Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli’nin, imalat sanayi üretiminin ara malı
ithalatına bağımlılığına ve Dahilde İşleme Rejimi uygulamasına ilişkin sorusu
ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/25838)
10.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık tarafından gerçekleştirilen temsil
harcamalarına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun
cevabı (7/26070)
11.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’daki orman köylülerinin istihdam sorununa
ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/26071)
12.- Manisa
Milletvekili Hasan Ören’in, Manisa’da çıkan orman yangınına ilişkin sorusu ve
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/26072)
13.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, son on yılda Manisa’da doğal ve beşeri sebeplerle
yok olan ormanlık alanlar ile Manisa’da yapılan ağaçlandırma çalışmalarına
ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/26074)
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 14.02’de açılarak on oturum yaptı.
Malatya
Milletvekili Mustafa Şahin, fuarların Malatya ekonomisine katkılarına,
Afyonkarahisar
Milletvekili Kemalettin Yılmaz, erozyonun oluşturduğu sorunlar ve çözüm
önerilerine,
Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka, Ankara’da doğal gaz satışına getirilen 70 TL
sınırlamasına,
İlişkin gündem
dışı birer konuşma yaptılar.
Osmaniye
Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu, geçen tutanak hakkında bir konuşma yaptı.
Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 20 milletvekilinin, Zonguldak’ta yer altında
ve yüzeyde meydana gelen çökme ve deformasyon (tasman) sorununun (10/708),
İzmir
Milletvekili Oktay Vural ve 21 milletvekilinin, sulama birliklerinin
sorunlarının, (10/709),
Elâzığ
Milletvekili Enver Erdem ve 19 milletvekilinin, Elâzığ ilindeki şeker pancarı
üreticilerinin sorunlarının (10/710),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini
alacağı ve görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
BDP Grubunun,
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan bağımsız yargı sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesinin (10/79),
MHP Grubunun,
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, Osmaniye Milletvekili Hasan
Hüseyin Türkoğlu ve arkadaşları tarafından yaylacılık konusunda yaşanan
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilen Meclis araştırması
önergesinin (10/242),
CHP Grubunun,
4/4/2013 tarihinde Bursa Milletvekili Sena Kaleli ve 20 milletvekili tarafından
Bayburt'ta yaşanan göçün nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan
Meclis araştırması önergesinin (827 sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 9 Temmuz 2013 Salı
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına,
Görüşmelerinin
Genel Kurulun 9 Temmuz 2013 Salı günkü (bugün) birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerileri yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
AK PARTİ
Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine;
gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmında bulunan 175 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın bu kısmın 7’nci
sırasına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine; 10 Temmuz 2013 Çarşamba günkü birleşimde sözlü soruların
görüşülmemesine ilişkin önerisi yapılan görüşmelerden sonra kabul edildi.
Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan, Yozgat Milletvekili Yusuf Başer’in BDP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşma sırasında şahsına,
Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşma sırasında AK PARTİ Grup Başkanına,
Avrupa Birliği
Bakanı Egemen Bağış, Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in BDP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşma sırasında şahsına,
Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan, Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlu’nun BDP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında şahsına,
İstanbul
Milletvekili Binnaz Toprak, Bayburt Milletvekili Bünyamin Özbek’in CHP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında şahsına ve Cumhuriyet Halk
Partisine,
Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın AK PARTİ grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında şahsına,
Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşma sırasında MHP Grubuna,
İstanbul
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Bolu Milletvekili Ali Ercoşkun’un AK PARTİ
grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında CHP Grubuna,
Antalya
Milletvekili Mehmet Günal, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşma sırasında şahsına,
Sataşmaları
nedeniyle birer konuşma yaptılar.
İstanbul
Milletvekili Ali Özgündüz’ün, (2/101) esas numaralı 2547 Sayılı Yükseköğretim
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında
yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel
kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu’nun (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156),
2’nci sırasında
yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel
kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının (1/484) (S. Sayısı:
287),
3’üncü sırasında
yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, Orta Asya ve Kafkaslar Bölgesel Balıkçılık
ve Su Ürünleri Yetiştiriciliği Komisyonu Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu ile
Dışişleri Komisyonu raporlarının (1/498) (S. Sayısı: 173),
5’inci sırasında
yer alan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi
kabul edilen, Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili
Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin; Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet
Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile Milli Savunma
Komisyonu Raporu’nun (1/795, 2/64) (S. Sayısı: 479),
Görüşmeleri, komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
4’üncü sırasında
yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel
kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu
ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporları (2/1613, 1/778) (S.
Sayısı: 478), görüşmelerine devam edilerek 73 üncü maddesinin (r) bendinin (2)
no.lu alt bendine kadar görüşmeleri tamamlandıktan sonra Komisyon yetkilileri
Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, görüşülmekte olan kanun teklifinin 73’üncü
maddesinin (p) bendinin (1) no.lu alt bendiyle ilgili Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli ve arkadaşlarının vermiş olduğu önergenin işleme alınmasının
İç Tüzük’e aykırı olduğuna,
İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, görüşülmekte olan kanun teklifinin 73’üncü
maddesinin (p) bendinin (1) no.lu alt bendiyle ilgili Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli ve arkadaşlarının vermiş olduğu önergenin özetindeki imzanın
kime ait olduğunu öğrenmek istediğine,
Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, görüşülmekte olan kanun teklifinin 73’üncü
maddesinin (p) bendinin (1) no.lu alt bendiyle ilgili Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli ve arkadaşlarının vermiş olduğu önergenin İç Tüzük’e uygun
olduğuna ve önerge özetindeki imzanın kendisine ait olduğuna,
İlişkin birer
açıklamada bulundular.
Görüşülmekte olan
kanun teklifinin 73’üncü maddesinin (p) bendinin (1) no.lu alt bendiyle ilgili
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli ve arkadaşlarının vermiş olduğu önergenin
işleme alınmasının İç Tüzük’e uygun olup olmadığı konusunda,
Görüşülmekte olan
kanun teklifinin 73’üncü maddesinin (p) bendinin (3) no.lu alt bendiyle ilgili
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli ve arkadaşlarının vermiş olduğu önergenin
işleme alınmasının İç Tüzük’e uygun olup olmadığı konusunda,
Usul görüşmeleri
yapıldı. Başkanlığın tutumunda bir değişiklik olmadığı açıklandı.
Alınan karar
gereğince, 10 Temmuz 2013 Çarşamba günü saat 15.00’te toplanmak üzere 02.02’de
birleşime son verildi.
Sadık
YAKUT
Başkan
Vekili
Muharrem
IŞIK Bayram ÖZÇELİK Fehmi KÜPÇÜ
Erzincan Burdur Bolu
Kâtip Üye Kâtip Üye Kâtip Üye
II.-
GELEN KâĞITLAR
No:
196
10 Temmuz 2013 Çarşamba
Tezkereler
1.- Mardin
Milletvekili Ahmet Türk’ün Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1243) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.07.2013)
2.- Şanlıurfa
Milletvekili İbrahim Binici’nin Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1244) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.07.2013)
3.- Şanlıurfa
Milletvekili İbrahim Binici’nin Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1245) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.07.2013)
4.- Gaziantep
Milletvekili Şamil Tayyar’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1246) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.07.2013)
5.- Gaziantep
Milletvekili Şamil Tayyar’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1247) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.07.2013)
6.- Gaziantep
Milletvekili Şamil Tayyar’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1248) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.07.2013)
7.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbaba’nın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1249) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.07.2013)
Raporlar
1.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Sırbistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Diplomatik
Misyon ve Konsolosluk Mensuplarının Aile Bireylerinin Kazanç Getirici Bir İşte
Çalışmalarına Olanak Sağlayan Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/779) (S. Sayısı: 481) (Dağıtma
tarihi: 10.07.2013) (GÜNDEME)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Tacikistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Enerji ve
Madencilik Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/782) (S.
Sayısı: 482) (Dağıtma tarihi: 10.07.2013) (GÜNDEME)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Yemen Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık Alanında
İşbirliğine Dair Ek Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/783) (S. Sayısı: 483) (Dağıtma
tarihi: 10.07.2013) (GÜNDEME)
4.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kongo Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma Sanayisi
İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/784) (S. Sayısı: 484) (Dağıtma tarihi:
10.07.2013) (GÜNDEME)
5.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Surinam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticaret ve
Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/786) (S. Sayısı: 485) (Dağıtma
tarihi: 10.07.2013) (GÜNDEME)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Elazığ
Milletvekili Enver Erdem ve 19 Milletvekilinin, Elazığ’da tarım ve
hayvancılığın geliştirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/711)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.03.2012)
2.- Hatay
Milletvekili Adnan Şefik Çirkin ve 20 Milletvekilinin, Emniyet Teşkilatı
mensuplarının sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/712) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.03.2012)
3.- Adana
Milletvekili Ali Halaman ve 20 Milletvekilinin, seracılığın geliştirilmesi için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/713) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.03.2012)
10 Temmuz 2013 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muharrem IŞIK
(Erzincan)
BAŞKAN – Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 136’ncı Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, senden başka Meclis Başkan Vekili yok mu?
BAŞKAN – Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Burada üç tane kadın milletvekili var. Meclisi en keyfî yöneten
sensin. Özel bu Meclisi keyfî yönetmek için çıkıyorsun buraya. Böyle bir şey
olmaz ya! Acaba bir sorumluluk duygusu duymuyor musun sen? Biraz insan
sorumluluk duyar ya! O yüzünün hâline bak.
BAŞKAN – Gündem dışı ilk söz, Mısır’da yaşanan olaylar
hakkında söz isteyen Ankara Milletvekili Emrullah İşler’e aittir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Ankara Milletvekili Emrullah İşler’in, Mısır’da yaşanan
olaylara ilişkin gündem dışı konuşması
EMRULLAH İŞLER
(Ankara) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
milletvekilleri, öncelikle idrak ettiğimiz mübarek ramazan ayınızı tebrik
ediyor, bütün insanlık için hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Allah’tan
diliyorum.
Yıllarca süren
askerî vesayetin ve diktatörlerin zulmünden bunalan Mısır halkı 25 Ocak
devrimiyle otuz iki yıllık Mübarek dönemini sona erdirmiş, böylece tarihinde
ilk kez demokrasiyle tanışma fırsatını yakalamıştır. Demokrasinin gereği olarak
yapılan şeffaf seçimlerde Özgürlük ve Adalet Partisi adayı Muhammed Mursi
oyların yüzde 51,7’sini alarak ülke tarihinin ilk seçilmiş sivil Cumhurbaşkanı
olmuştur. Ne yazık ki bir yıl dört gün süren Mursi dönemine askerî bir darbeyle
canlı yayında son verilmiştir. Esasen 25 Ocak 2011 devrimi, gerçek anlamda bir
devrim olmamış, aksine halkın hedefi
hâline gelen diktatör Mübarek ve yardımcısı Ömer Süleyman görevlerinden
uzaklaştırılarak eski rejim bütün kurum ve kurullarıyla varlığını sürdürmüş,
halkın öfkesini dindirmek için parlamento ve başkanlık seçimleri yapılmış,
ancak daha sonra Parlamento feshedilmiş, seçilmiş Cumhurbaşkanı kuşatılmış, iş
yapması engellenmiş, kendilerine boyun eğmeyeceği anlaşılınca da alaşağı
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, Mısır’da yapılan darbe bütün dünya için bir sınav olmuş, başka
Amerika ve Avrupa Birliği olmak üzere pek çok ülke bu sınavda kaybeden taraf
olmuştur. Afrika Birliği Mısır’ın üyeliğini askıya alarak, âdeta, demokrasinin
beşiği olan Avrupa’ya çalım atmıştır. Ülkemiz ise darbe karşıtı, ilkeli
duruşuyla Arap sokağının gönlüne su serpmiştir. Yapılan darbeyi meşru göstermek
için kartel medyası tarafından maniple edilen yüz binler Tahrir Meydanı’na
toplanmış ve ordu göreve çağrılmıştır. Ordunun yönetimi ele geçirmesiyle borsa
yüzde 7 yükselmiş, bir anda benzin kuyrukları ve elektrik kesintileri son
bulmuştur. Bu durum ekonominin yaklaşık yüzde 40’ının ordunun, geri kalanının
30 ailenin elinde bulunduğu Mısır’da, Mursi döneminde ne tür ekonomik
engellemelerde bulunulduğunu göstermesi bakımından manidardır.
Sayın
milletvekilleri, darbe, en hafif tabirle bir hırsızlıktır. Çalınan millî
iradedir. Millî iradenin çalınması yolsuzluk, geri kalmışlık, baskı, zulüm,
tutuklama ve ölümleri beraberinde getirir.
Geçmişte
darbelerden çok çeken ülkemiz her darbeden sonra on yıl gerilemiş, ekonomisi
dibe vurmuş, dünyadaki itibarı sıfırlanmıştır. AK PARTİ döneminde 2010 yılı
itibarıyla askerî vesayete son verilmiş, siyaset askerin değil siyasetçilerin
işi hâline gelmiştir. Bugün geçmişte yapılan darbelerin hepsi yargılanmakta,
sonuçlanan kimi davalarda millî irade hırsızı darbecilerin ağır cezalara
çarptırıldıkları görülmektedir.
Türkiye
örneğinden ders çıkarması gereken Mısırlı darbeciler, ders çıkarmak yerine,
maalesef bizdeki darbecilerin 2013 model kötü taklitçisi olmuşlardır. 3 Temmuz
gecesinden sonra aldatılmış fakir halkın ve bindirilmiş kıtaların doldurduğu
Tahrir Meydanı hızla boşalmış, buna mukabil darbeye direnme kararı alan
Müslüman Kardeşler Örgütü ve darbe karşıtları öncelikle Adeviye Meydanı olmak
üzere hemen her şehirdeki meydanları doldurmuşlar, böylece darbeye karşı sivil
direnişi başlatmışlardır. Bu şanlı direniş her geçen gün genişleyerek devam
etmektedir. Mısır halkının bu kararlılığı karşısında darbe çetesi hızla
çözülmüş, darbe figüranlığı görevi kendilerine verilen pek çok siyasi aktör
yaptıkları büyük hatanın farkına vararak kısa zamanda saf değiştirmiştir. Bu
durum darbecileri çileden çıkarmış ve 8 Temmuz sabahı namaz kılan insanlara doğrudan
ateş açılmış, bu menfur saldırı sonucunda aralarında kadın ve çocukların
bulunduğu 53 kişi hayatını kaybetmiş, 300’den fazla insan yaralanmıştır.
Mısır’da yaşanan
bu katliam, darbelerin çirkin yüzünü göstermesi bakımından manidardır. Bu kanlı
olaydan sonra darbeciler tarafından atanan Başsavcı Abdulmecid Mahmud istifa
etmiş, darbecilerle beraber olan Ezher Şeyhi Ahmed et-Tayyib ve ülkenin önde
gelen siyasi figürleri katliamı şiddetle kınamışlardır. 3 Temmuzdan sonra
Mısır’da yayın yapan 7 televizyon kanalı dâhil bütün muhalif medya susturulmuş,
690 kişi tutuklanmış, 84 kişi şehit edilmiş ve binin üzerinde kişi
yaralanmıştır.
Sayın
milletvekilleri, 3 Temmuza kadar özgürlük ve devrimle anılan Tahrir Meydanı’nın
itibarı darbeye arka bahçe yapılarak ve alenen ordu göreve çağrılarak yerle bir
edilmiş, Tahrir’in namusu kirletilmiştir.
Buradan, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin kürsüsünden oyuna sahip çıkan Mısırlıları selamlıyorum.
Selam olsun millî irade hırsızlarına karşı bayrak açan şanlı halka, selam olsun
demokrasiye sahip çıkmak için meydanları dolduranlara, selam olsun ölümü göze
alarak tanka, topa ve silaha karşı direnen kahramanlara, selam olsun büyük bir
destan yazan Mısır halkına.
Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Gündem dışı
ikinci söz, Iğdır’ın sorunları hakkında söz isteyen Iğdır Milletvekili Sinan
Oğan’a aittir. (MHP sıralarından alkışlar)
2.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın, Iğdır’ın sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
SİNAN OĞAN
(Iğdır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, bir dergi göstereceğim
size, daha doğrusu faaliyet bülteni, resmî belge niteliği taşır. Iğdır
Belediyesinin 2009-2010 Faaliyet Bülteni.
Biz,
belediyelerin yol, su, temizlik, kanalizasyon yani vatandaşın günlük
sorunlarıyla ilgilendiğini zannederdik, öyle düşünürdük her ne kadar bunun
farklı örnekleri olsa da. Ancak, Iğdır Belediyesinin çok daha farklı hedefleri,
çok daha farklı istekleri, arzuları varmış. Burada Iğdır Belediyesi İmar Müdürü
Adem Yaşa’nın yazmış olduğu, belediyenin nasıl faaliyet göstermesi gerektiği,
Iğdır’ın geleceğinin nasıl planlanması gerektiğiyle ilgili size Adem Yaşa’nın
dilinden bir şeyler okumak istiyorum, onun yazdıklarını. Diyor ki: “Belediyede
yaklaşık 400 personel çalışmakta. Belediye personellerinin tamamı Azeri kökenli
olmaları ve önceki yönetimler tarafından istihdam edilmiş olmaları, yönetimin
istediği politikayı uygulamasına engeldir. Ancak, bu duruma denk düşecek
önlemlerle bu durumu aşmak mümkün olabilir. Bu durumun aşılması noktasında
mevcut belediye yönetimi yeterli olmaz. Iğdır’ın makro düzeyde bir programa
ihtiyacı var. Önce sorunları tespit etmek ve Iğdır’ın özgürlüğüne denk düşecek
çözüm politikaları hâline getirmek gerekir.”
Buraya dikkat
edin lütfen: “Kentin demografik yapısı mevcut sistemin istediği zemini
oluşturmaktadır.” Oluşturulacak politikalar Azerileri de ürkütmeden Iğdır’ın
Doğubeyazıt istikametindeki yönünde gelişmeyi ve ilave edilecek alanlara
-dikkat edin- kontrollü nüfus artışı sağlayarak Iğdır’ın etnik yapısını
değiştirmemiz, oranın BDP belediyesi olmasına devam etmesini sağlamamız ve
PKK’nın istediği haritayı çizmemiz gerektiğini ifade ediyor kısaca.
Şimdi, Diyarbakır
kontenjanından Iğdır’da imar müdürlüğü ve belediye başkan yardımcılığı yapan bu
vatandaş bunları söylüyor da, İçişleri Bakanı ne söylüyor acaba, onu merak
ediyor Iğdırlılar, değerli milletvekilleri. Meclis ne diyor? Meclisin İçişleri
Komisyonu ne diyor? Yani bir ilde bir belediye kalkmış, oraya hizmet etmesi
gerekirken, oranın etnik yapısını nasıl değiştiririz, orayı nasıl belli bir
etnik kesimin kontrolü altına alırızın hesabını yapıyor. Bu yetmiyor, sizin
oradaki bürokratlarınız vali yardımcınızın başkanlığında bir araya geliyor ve
yıkılması gereken kaçak yapıların seçim öncesi imara açılması için vali
yardımcısı baskı yapıyor. Diyor ki: “Bu karar muhakkak seçimlerden önce
çıkacak.” Ben, buradan İçişleri Bakanına soruyorum: Sizin bu olaylardan
haberiniz var mı? Haberiniz yoksa o koltukta niye oturuyorsunuz? Varsa niye
işlem yapmıyorsunuz? Yani siz, acaba PKK ve BDP’yle anlaştınız da Iğdır’ın
etnik yapısını değiştirmeye mi çalışıyorsunuz AKP’li Sayın İçişleri Bakanı ve
milletvekilleri? Yok, eğer bunu yapmıyorsanız, sizin de acaba önümüzdeki
belediye seçimlerinde bir iddianız var mı belediye noktasında, onu da merak
ediyorum doğrusu. Yoksa, oraları tamamıyla PKK’ya mı bıraktınız veya BDP’ye mi
bıraktınız? Bu soruların cevabının bu kürsüden verilmesi lazım. Bu da
yetmiyormuş gibi, şimdi de bir mera konusu çıkardınız. Oradaki vatandaşlarımızın
elinden meralarını alıyorsunuz ve başkalarına veriyorsunuz. Bu da yetmiyormuş
gibi vatandaşın can ve mal güvenliğini sağlayan Canderviş Karakolunu
kaldırıyorsunuz, yani diyorsunuz ki: “Ey Iğdır’daki vatansever insanlar,
başınızın çaresine bakın, biz, Iğdır’ı gözden çıkardık.” ve uygulamalarınız da
bununla örtüşüyor. BDP’nin İmar Müdürünün söyledikleri ile AKP’nin Vali
Yardımcısının yaptıkları bire bir örtüşüyor, İçişleri Bakanı da maalesef buna
ses çıkarmıyor.
Değerli
arkadaşlar, devlet devletliğini yapacak. Eğer siz devlet olarak, Hükûmet olarak
gereğini yapamazsanız şundan emin olun ki Iğdırlı ne gerekiyorsa onu, geçmişte
olduğu gibi, bugün de, yarın da yapacak. Ama gönül ister ki devlet yapsın
öncelikle bunu, Hükûmet yapsın. Eğer siz Hükûmet…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SİNAN OĞAN
(Devamla) - …edemiyorsanız, eğer siz orada PKK’yla anlaşmışsanız emin olun ki
Iğdırlı gereğini yapacaktır.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) – Sayın Başkan, Sayın Oğan Iğdır’la ilgili yapmış olduğu konuşmada
farklı bilgiler yansıttı. Adem Yaşa’nın yapmış olduğu bir konuşma üzerine bir
değerlendirme yaptı. Ben de Iğdır vekili olarak iki dakika söz istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Buldan.
Sataşma nedeniyle
iki dakika söz veriyorum.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, Iğdır Milletvekili
Sinan Oğan’ın gündem dışı konuşması sırasında Barış ve Demokrasi Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
PERVİN BULDAN
(Iğdır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, biraz önce MHP Iğdır Milletvekili Sayın Sinan Oğan’ın yapmış
olduğu konuşmayı dinledim. Doğrusu, bir İmar Müdürünün yapmış olduğu konuşma
üzerinden ya da yapmış olduğu bir açıklama üzerinden, Iğdır’da şu andaki
sükûneti, Azerilerle Kürtler arasında gerçekten yaşanan o kardeşliği bozmaya
yönelik herhangi bir şey yok. Ben çok iyi biliyorum ki Iğdır Belediyesi
belediyeyi aldıktan bugüne kadar oradaki Kürt personele nasıl davrandıysa Azeri
personele ondan daha iyi davrandı. Azeri personelin daha önce MHP’li belediye
başkanından alamadığı maaşı BDP’li belediye başkanından almaya başladılar.
Azerilerle Kürtler arasında şu anda bir çatışmanın olmadığını ve BDP’li
belediyenin de böyle bir niyetinin olmadığını buradan ifade etmek istiyorum.
Adem Yaşa nerede
bir konuşma yapmış, ben onu inceleyeceğim, onu soruşturacağım ama böyle bir
niyetin olmadığını çok açık bir şekilde ifade etmek istiyorum.
SİNAN OĞAN
(Iğdır) – Resmî bülten, belediyenin yazısı.
PERVİN BULDAN
(Devamla) – Konuşuruz Sayın Oğan, konuşuruz. Ben de inceleteceğim, Sayın Adem
Yaşa’yı da arayacağım ama böyle bir niyetin olmadığını, asla olmadığını buradan
ifade etmek istiyorum. Etnik yapıyı, özellikle Iğdır’da etnik yapıyı hiç kimse
değiştiremez. Yıllardır Azerilerle Kürtler kardeşçe yaşamışlardır, bundan sonra
da yaşamaya devam edeceklerdir.
Teşekkür
ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Gündem dışı
üçüncü söz Polatlı çiftçisinin sorunları hakkında söz isteyen Ankara
Milletvekili Bülent Kuşoğlu’na aittir. (CHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
(Devam)
3.- Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu’nun, Polatlı
çiftçisinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
BÜLENT KUŞOĞLU
(Ankara) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; ben Ankara Polatlı çiftçisinin,
hububat çiftçisinin sorunlarıyla ilgili olarak söz aldım ancak ondan önce,
biraz önce elime ulaşan bir notu dikkatinize de sunmak istiyorum: Ali İsmail
Korkmaz, Eskişehir’de İngilizce bölümü öğrencisi. 2 Haziranda bu Gezi olayları
nedeniyle bir kavga sırasında 4 kişinin saldırısına uğradı, otuz sekiz günlük bir
yaşam mücadelesi sonucunda bugün, bu mübarek ramazan günü kaybettik. Allah’tan
rahmet diliyorum, kederli ailesine başsağlığı diliyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Polatlı, Ankara’nın, başkentin hemen yanı başında, 35 ilimizden
daha büyük bir ilçemiz. Ağırlıklı olarak tarımla, hububat tarımıyla geçinir.
Tabii, Polatlı’da diğer pancar tarımı da vardır, soğan gibi ürünler de ekilir
ama ağırlıklı olarak hububat tarımı yapılır. 500 bin tona yakın hububat üretimi
gerçekleştirilir ortalama olarak yılda. 216 bin hektar ekili araziye sahiptir
Polatlı, ekim arazisine sahiptir.
Şimdi, tarımın
stratejik bir sektör olduğunu biliyorsunuz, hepimiz biliyoruz, çok önemli,
tarım yoksa hiçbir ülkenin gelişmesi mümkün değil, Amerika Birleşik
Devletleri’nden Japonya’ya kadar bütün gelişmiş ülkelerde tarım altyapısı çok
iyidir, onun üzerine medeniyet inşa edilmiştir. Bizde ise, son, 2000’li
yıllardan beri Türkiye büyüme ortalaması yüzde 4,5 iken tarımda bunun yarısı
kadar 2,4’tür. Tabii bu büyük bir sıkıntı Türkiye için ve tarım ithalata
dayalı, üretimden çıkmış bir vaziyette yürümekte maalesef. Tarım çok sıkıntılı.
Ben, bunu, zaman zaman -tarımla ilgili konuları, Ankara çiftçisinin
sorunlarını- Plan ve Bütçe Komisyonunda da dile getirmeye çalışıyorum.
Geçenlerde de,
Bala çiftçisi hasadını kaldırdığı hâlde ürün elinde kaldı, çünkü Toprak
Mahsulleri Ofisi gerekli birimlerini kurmamıştı köylerde, satış yapamadı ya da
çiftçi çok düşük fiyata satmak zorunda kaldı. Bu tür sıkıntılar var maalesef.
Yine, Polatlı
çiftçisiyle ilgili olarak bazı şeyler söyleyeyim. Ben, 60’lı yıllardan beri
Polatlı çiftçisini çok iyi biliyorum. 60’lı yıllarda daha fazla geliri vardı,
daha itibarlı bir Polatlı hububat çiftçisi söz konusuydu. Son yıllarda, hububat
çiftçisi, sayı olarak azalmasına rağmen, geliri düştü, itibarı düştü maalesef.
Şu anda çiftçi çok sıkıntılı vaziyette, ürününü bir an önce satmaya çalışıyor.
Fiyatlar çok yetersiz. Fiyatlar arasında uçurum var -“600-800 lira” gibi
rakamlar çok düşük rakamlar tabii- maliyetlerin altında satış yapıyorlar.
Mayıs ayında
Polatlı çiftçisi çok büyük bir sıkıntı, endişe yaşadı. Sakarya Nehri kurudu,
sulama imkânları olmadı. Yıllardan beri “Gökpınar barajı” diye bir masal vardır
Polatlı’da, o masal tekrarlandı ama hâlâ Gökpınar barajı ortalıkta yok; sulama
imkânları, dolayısıyla hiç olmadı.
Polatlı çiftçisi,
şu anda, ürün bazında değil de havza bazlı bir destekleme yapılsın istiyor.
Özellikle bu “tarım kredi kooperatifleri, ziraat odaları” gibi birçok
birlikten, çiftçi birliğinden şikâyetçi, çünkü bunlar, maalesef, siyasi olarak
davranıyorlar; iktidarın peşinden uydusu hâlinde hareket eden birlikler
vaziyetinde, hiçbir faydası yok çiftçiye.
Teknisyenler
alana çıkmıyor; mühendisler, ziraat mühendisleri alana çıkmıyor. Ne ekeceğini
çiftçi bilmiyor. Hiçbir şekilde ürün yönlendirmesi yapılmıyor. Ekipman
seçimiyle ilgili yardımcı dahi olunmuyor. Bu tür sorunlar var.
Elektrik; keza,
aynı şekilde, sulamada kullanılan elektrik fiyatlarının yüksekliği çok büyük
bir sıkıntı ve bu kuraklık nedeniyle birçok Polatlı çiftçisi maalesef tefecinin
eline düşmüş vaziyette.
Ankara’nın yanı
başında, başkentin yanı başındaki Polatlı çiftçisiyle ilgilenilmemesi,
sorunlarının görülmemesi Türkiye'deki
tarımın ne vaziyette olduğunu, ne kadar sıkıntılı olduğunu da hepimize
gösteren çok önemli bir örnek. Bundan sonra, Tarım Bakanlığının daha farklı
davranması lazım. Sayın Bakanımızın -neredeyse en sosyetik Bakan, maalesef,
Bakanlar Kurulu içerisinde- çiftçiyle ilgilenmesi lazım.
Ben bu vesileyle
hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Elâzığ Milletvekili Enver Erdem ve 19 milletvekilinin,
Elâzığ ilinde tarım ve hayvancılık sektörünün sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/711)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Elâzığ ilimizde,
tarım ve hayvancılık sektörünün sorunlarının araştırılması ve alınması gereken
tedbirler konusunda Anayasa’nın 98 ve İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci maddeleri
gereğince bir Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz. 22/03/2012
1) Enver Erdem (Elâzığ)
2) Oktay Vural (İzmir)
3) Meral Akşener (İstanbul)
4) Ali Uzunırmak (Aydın)
5) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
6) Muharrem Varlı (Adana)
7) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
8) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
9) Sadir Durmaz (Yozgat)
10) Ali Öz (Mersin)
11) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
12) Emin Çınar (Kastamonu)
13) Adnan Şefik Çirkin (Hatay)
14) Lütfü Türkkan (Kocaeli)
15) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
16) Sümer Oral (Manisa)
17) Murat Başesgioğlu (İstanbul)
18) Celal Adan (İstanbul)
19) Ali Halaman (Adana)
20) Mehmet Erdoğan (Muğla)
Gerekçe:
Elâzığ ilimizin
toplam arazisi 915.135 hektar olup toplam arazisinin 264.180 hektarı tarım
arazisi, 450.965 hektarı çayır-mera, 130.403 hektarı orman-fundalık ve 69.587
hektarı ise diğer arazilerden oluşur. Sulanabilir tarım arazisi, 213.659 hektar
olup bu alanın, 137.273 hektarı sulanabilmektedir.
Elâzığ ilimizin
ovaları az fakat çok verimlidir. Bol suları bulunan büyük akarsuların suladığı
bu ovalarda, buğday, arpa, pirinç, şeker pancarı, tütün, fasulye, nohut,
mercimek, fiğ, burçak, soğan, sarımsak, pamuk, üzüm, elma, armut, kayısı,
ceviz, badem ve dut yetişir. Yetiştirilen ürünler arasında lahana, kavun ve
çilek önemli gelir kaynağı haline gelmiştir.
Elâzığ’da tarım
ve hayvancılık, kalkınmanın lokomotif sektörü durumundadır. Zengin tarım ürünü
çeşidi ile ilimiz, geçmiş zamanlarda ülkemiz tarım sektörüne önemli katkıda
bulunmuştur.
Tarım sektörü
gelirlerinde önemli paya sahip olan hayvancılık faaliyetlerinde daha çok
büyükbaş hayvan yetiştiriciliği yapılmaktadır. Bunu küçükbaş ve kümes hayvanı
yetiştiriciliği izlemektedir. Flora bakımından zengin yörelerde ise arıcılık
yapılmaktadır.
Elâzığ ilimizde
hayvancılık, 2003 yılından itibaren her geçen yıl giderek azalmıştır. Büyükbaş
hayvan sayısı, 2003 yılında 118.858 adet iken, 2011 yılında 114.304 adet,
küçükbaş hayvan sayısı, 370.944 adet iken, 2011 yılında 345.200 adete
düşmüştür. Kanatlı hayvan sayısı, 7.223.500 adet iken, 2011 yılında 2.680.487
adet ve arılı kovan sayısı, 2003 yılında 73.678 iken, 2011 yılında bu sayı
43.477 gerilemiştir.
Ülkemiz genelinde
olduğu gibi Elâzığ ilimizde de, tarım ve hayvancılıkla uğraşan çiftçilerimizin
durumu her geçen gün daha da zorlaşmıştır. Tarımsal alanda kullanılan, tohum,
mazot, gübre ve zirai mücadele ilaçlarının maliyetlerinin her geçen gün
yükselmesi, yem fiyatlarının artması, aynı şekilde zor şartlar altında ürettiği
ürünün değerinin yıldan yıla düşmesi de çiftçilerimizi ekonomik olarak zor
durumda bırakmış, artık tarlasını ekemez hâle getirmiştir. Bu durum Elâzığ
ilinden göçleri artırmıştır.
Ülkemizde son
sekiz yılda, toplam yüzde 65 enflasyon artışı olmasına rağmen girdi
fiyatlarında ortalama yüzde 150, yani enflasyonun yaklaşık üç katına yakın bir
artış olmuş, ürün fiyatları ise yerinde saymıştır. Bu duruma göre, çiftçi bir
taraftan enflasyona, diğer taraftan da, 3 misline yakın artan yüksek girdi
fiyatlarına ezdirilmiştir. 2002 yılında 1 litre mazot alabilmek için 3,1
kilogram buğday satmak zorunda olan çiftçi 2010 yılında 1 litre mazot alabilmek
için 5,5 kilogram buğday satmak zorundadır.
Elâzığ ilinde,
tarım ve hayvancılık yatırımları yeterli değildir. 2011 yılında tarımsal
yatırımlardan, Elâzığ ilinden hem nüfus hem de tarım arazisi olarak çok küçük
olan sınır komşumuz Bingöl ilimize, 27 milyon 121 bin Türk lirası, yine sınır
komşumuz olan Malatya ilimize, 77 milyon 53 bin Türk lirası, diğer bir sınır
komşumuz olan Diyarbakır ilimize, 418 milyon 67 bin Türk lirası yatırım
yapılmasına rağmen, Elâzığ ilimize sadece, 12 milyon 390 bin Türk lirası
yatırım yapılmıştır.
51 bin hektar
arazinin sulanması amacıyla, yirmi yıl önce yapımına başlanmasına rağmen, hâlen
bitirilemeyen Kuzova Sulama Projesi ve Eyyüpbağları sulama birliğinin enerji
borcundan dolayı hizmet verememesi, Elâzığ tarımını olumsuz etkilemektedir. Bir
an evvel bu iki proje hayata geçirilmeli ve yöre insanının hizmetine sunulmalı,
bu bölgelerde eskisi gibi insanlar toprağına sahip çıkıp göç etmemeleri
sağlanmalıdır.
Elâzığ ilimizde
tarımın ve hayvancılığın geliştirilmesi, tarım sanayisinin oluşturulması,
tarımsal desteklerden yeterince pay alması, tarım ve hayvancılık sektörünü
olumsuz etkileyen sebeplerin araştırılması ve gerekli tedbirlerin alınması
amacıyla, Anayasa’nın 98’inci ve İç Tüzük’ün 104-105’inci maddeleri gereğince
bir Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
2.- Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin ve 20
milletvekilinin, emniyet teşkilatı mensuplarının sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/712)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Emniyet teşkilatı
mensuplarının ağır çalışma koşullarındaki zorlukları ve özlük hakları bakımından
alınacak önlemleri tespit etmek amacıyla, Anayasa’nın 98’inci ve TBMM
İçtüzüğü’nün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını
arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
27/3/2012
1) Adnan Şefik Çirkin (Hatay)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
4) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
5) Erkan Akçay (Manisa)
6) Alim Işık (Kütahya)
7) Zühal Topcu (Ankara)
8) Mehmet Erdoğan (Muğla)
9) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
10) Mehmet Günal (Antalya)
11) Emin Çınar (Kastamonu)
12) Yıldırım Tuğrul Türkeş (Ankara)
13) D. Ali Torlak (İstanbul)
14) Oktay Öztürk (Erzurum)
15) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
16) Ali Halaman (Adana)
17) Lütfü Türkkan (Kocaeli)
18) Özcan Yeniçeri (Ankara)
19) Murat Başesgioğlu (İstanbul)
20) Atila Kaya (İstanbul)
21) Bahattin Şeker (Bilecik)
Gerekçe:
Asli görevi suçun
işlenmesini engellemek, işlenen suçu da kovuşturup sanık ve delilleriyle
adliyeye sevk etmek olan polisimiz, görevini yaparken gerektiğinde zor ve silah
kullanabilen bir icra organıdır. Ancak, sürekli suç ve suçluyla iç içe olan,
kamu düzeni ve güvenliğinin sağlanması, kişilerin can ve mal güvenliğini
korumak adına fedakârca çalışan polislerimiz özverilerinin karşılığını
alamamaktadırlar.
Polis, güvenliğin
teminatıdır. Güvenliğin olmadığı bir ortamda sağlıktan, eğitimden, ulaşımdan,
ticaretten, iletişimden ve her türlü sağlıklı ortamdan söz edilemeyeceği, bunun
karşılığı olarak da polisimiz olmadan güvenliğin tesis edilemeyeceği ortadadır.
Ancak, güvenliğin
teminatlarının çok büyük sorunları vardır. Sorunların var olduğu herkes
tarafından kabul edilse de sorunları çözme yolunda hiçbir adım atılmamaktadır.
Son yıllarda
polislerle ilgili olarak intihar ve cinnet haberlerinde artış yaşanmaya
başlamıştır. Yapılan araştırmalar da ülkemizde intihar oranı en yüksek olan
meslek grubunun polisler olduğunu ortaya çıkarmıştır. Bu bir tesadüf değildir.
Maalesef ki suç ve suçluyla mücadele içerisinde etkin görev alan polisimizin
önce psikolojisi bozulmakta, bunun devamı olarak kronik hâle gelen sağlık
sorunları yaşamaktadır.
Polisimizin
çalışma şart ve ortamlarının büyük bölümü amirlerce düzenlenmektedir. Bu durum
doğal olarak yaşanan en önemli sorunun altyapısını oluşturmakta ve ast-üst
ilişkileri ya da ilişkisizliklerinin ölçütü, sorunun kaynağını ya da çözümünü
oluşturmaktadır.
Polisler 657
sayılı Devlet Memurları Kanunu kapsamında kamu görevi yapan memurlardır. Maaş
ve birçok özlük hakları bu kanuna göre şekillenmektedir. Ancak, çalışma
şartları ve çalışma saatleri bu kanun kapsamındaki diğer kamu görevlileriyle
kıyaslanamayacak derecede farklıdır. Diğer kamu görevlileri düzenlenen belli
mesai saatleri içerisinde ortalama günde en fazla sekiz saat görev yaparken
polislerin çalışma saatleri diğer devlet memurları ile karşılaştırıldığında
yüzde 88 oranında farklılık göstermektedir.
Diğer kamu
görevlileri hafta sonu, dinî ve resmî bayramlar, yılbaşı ve diğer özel günlerde
istirahat ederken Polis Teşkilatı bu günlerde güvenliği sağlamak üzere daha
fazla çalışmakta, sosyal faaliyetler ve aile ilişkilerini sekteye
uğratmaktadırlar. Resmî tatil hakkından yararlanmak isteyen polisler ise üst
makamlarca uygun görülmesi hâlinde kendi senelik izinlerini harcayarak tatil
yapmaktadırlar.
Polisin fazla
çalışması karşılığınca maaşının içerisinde aldığı sabit, cüzi bir miktar fazla
çalışma ücreti, çalıştığı süreyle mukayese edilemeyecek derecede haksızlık
oluşturmaktadır. Diğer kamu kurumlarında görevli personelin aldığı fazla
ödemeler bordrosuna yansımazken polisin aldığı fazla ödemeler bordrosunda
aldığı maaşın yekûnunu oluşturmaktadır.
Diğer kamu
görevlileri emekli olduğunda aldıkları maaşlarda bir düşüş olmazken polislerin
maaşları emekli olduklarında yarıya kadar düşmekte, emekli ikramiyeleri de yine
aynı oranda daha az olmaktadır.
Yine diğer kamu
görevlilerinin öğrenim durumlarına göre yükselme yolu açıkken polis memurlarına
bu hak verilmemiştir.
Diğer kamu
görevlileri kendi memleketlerinde görev yapma şansına sahipken polis memurları
bu haktan yararlanamamakta, yakınlarının maddi, manevi desteğini alamadıkları
gibi, hastalık ve diğer sıkıntılarında da yanında olamamaktadırlar.
Görüleceği gibi,
hukuk, huzur ve güven sağlayanların, hukuk, huzur ve güvene ihtiyacı vardır.
Yukarıda sayılan
ve sayılamayan bir çok nedenden ötürü Emniyet Teşkilatı mensuplarının
sorunlarının araştırılması ve alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir
Komisyon kurulması zorunludur.
3.- Adana Milletvekili Ali Halaman ve 20 milletvekilinin,
Türkiye’de seracılığın sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/713)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizdeki
seracılığı daha iyi bir yere getirmek, geliştirmek ve yaygınlaştırmak amacıyla
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 98. ve İçtüzüğümüzün 104. ve 105. maddeleri
gereğince bir Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ederiz.
1) Ali Halaman (Adana)
2) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
3) Mehmet Erdoğan (Muğla)
4) Necati Özensoy (Bursa)
5) Sadir Durmaz (Yozgat)
6) Atila Kaya (İstanbul)
7) D. Ali Torlak (İstanbul)
8) Sümer Oral (Manisa)
9) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
10) Ali Öz (Mersin)
11) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
12) Meral Akşener (İstanbul)
13) Enver Erdem (Elâzığ)
14) Lütfü Türkkan (Kocaeli)
15) Münir Kutluata (Sakarya)
16) Bahattin Şeker (Bilecik)
17) Erkan Akçay (Manisa)
18) Cemalettin Şimşek (Samsun)
19) Seyfettin Yılmaz (Adana)
20) Bülent Belen (Tekirdağ)
21) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
Gerekçe:
Ülkemizde
seracılık bahçe ve tarlaların cam veya naylon örtülerle kapatılmasıyla
oluşturulmuş yerlere sera, buralarda çeşitli tarımsal ürünlerin
yetiştirilmesine de seracılık denir.
Toplam 78 milyon
hektar alana sahip olan ülkemizde, 480 bin dekar "Örtü altı" tarımsal
üretim alanı vardır.
Seralar,
bitkilerin yetişmesine uygun şartların sağlanması amacı ile çevre şartları
kontrol edilebilen veya düzenlenebilen cam, plastik, fiberglas gibi ışığı
geçiren materyallerle örtülü yapı elemanlarıdır.
Ilıman iklimin hüküm
sürdüğü yerlerde sebze ve meyve yetiştiriciliği, genellikle sebzelerde cam
örtü, meyvelerde ise plastik örtü altında yapılmaktadır.
Bu nedenle,
Türkiye'de örtü altı sebze ve meyve yetiştiriciliği daha çok Akdeniz ikliminin
hüküm sürdüğü Akdeniz ve Ege Bölgesi'nde görülmektedir. Çünkü bu bölgelerde
iklim diğer bölgelere oranla ılımandır.
Sera
işletmeciliğinde planlamanın gayesi, bitkilerin yetiştirilmesi ve her dönemde
üretilmeleri için bitkilerin optimal üretim koşullarını yapay olarak
oluşturmaktadır.
Birim alandan
yüksek verim alınmasını sağlayarak küçük alanların marjinal olarak
değerlendirilmesine imkân veren örtü altı yetiştiriciliği, aynı zamanda yıl
içerisinde düzenli bir iş gücü kullanımı sağlaması nedeniyle de ülkemizde en
önemli tarımsal faaliyetlerden biri hâline gelmiştir.
Tarla
sebzeciliğinde de yeni çeşit ve teknolojiler kullanılması dolayısıyla Türkiye
düne nazaran çok daha fazla sebze üretmekte ve tüketmektedir.
Bu gelişmeler
sonucu Ticaret ve Sanayi Bakanlığı, endüstriyel seracılık yapan işletmeler ile
bilgi işlem şirketlerinin teşviklerden faydalanmasına imkân sağlanacak bir
düzenlemeye gitmektedir.
Tüm bu gelişmeler
geleneksel sera üreticilerini de etkilemiştir. Üreticilerimiz de gelişmelere ve
özellikle piyasanın taleplerine karşı ilgisiz kalamamıştır.
Süratle
seralarını yenilemeye, yeni teknolojiler ve üretim tekniklerini kullanmaya
başlamışlardır. İç ve dış pazarlar, onları da kaliteli ve sağlıklı mal üretmeye
zorlamaktadır. Başka rekabet şansı da yoktur.
Bu konuyla ilgili
bir Meclis araştırması açılması büyük yararlar sağlayacaktır.
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak, Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım:
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- MHP Grubunun, Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz ve 22
milletvekilinin 6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve
Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile
Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun’un uygulanmasından doğan
sorunların araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 10 Temmuz 2013
Çarşamba günkü birleşiminde okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun
10/7/2013 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından Grubumuzun aşağıdaki
önerisini, İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına
sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mehmet
Şandır
Mersin
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Adana
Milletvekili Seyfettin Yılmaz ve 22 milletvekilinin 26 Mart 2013 tarih, 10935
sayı ile TBMM Başkanlığına vermiş olduğu "6292 sayılı Orman Köylülerinin
Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan
Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı
Hakkındaki Kanun’un uygulanmasından doğan sorunların araştırılması"
amacıyla verdiği Meclis araştırma önergesinin 10/7/2013 Çarşamba günü (bugün)
Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN –
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Seyfettin Yılmaz,
Adana Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu olarak, Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazineye Ait
Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun’un uygulanmasından doğan aksaklıkların
araştırılması için verdiğimiz Meclis araştırması önergesi hakkında söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu vesileyle,
ramazan ayının aziz milletimize hayırlar getirmesini diliyorum. İnşallah,
birliğimize, beraberliğimize vesile olmasını Cenabı Allah’tan niyaz ederim.
Orman köyleri
değişik şekillerde tanımlanmıştır. Gerek 6831 sayılı Orman Yasası’nda ve
gerekse Orman Köylüleri Kalkınma Fonu Yönetmeliği’nde, mülki sınırları içinde
orman bulunan köyler “orman köyü” olarak nitelendirilmiştir. Ülkemizde mevcut
20 bin adet orman köyünde 7 milyon 601 bin orman köylüsü yaşamaktadır. Yüzde 40
oranındaki kırsal nüfusun hemen hemen yarıya yakın kısmı ormanlarla değişik
biçim ve boyutlarda ilişki içerisindedir.
Orman köylerinde
yaşayan insanların büyük bir kısmının az verimli ya da verimsiz topraklarda
yaşadığı bilinmektedir. Bu kesimlerin altyapı olanaklarından büyük ölçüde
yoksun olduğu bir gerçektir. Ayrıca, bu insanların orman işçiliğinin dışında
yapacak fazla bir işleri de yoktur.
Öte yandan, orman
köylerindeki tarım arazilerinin büyük bir kısmı çok parçalı, dağınık ve küçük
aile işletmeleri karakterindedir. Dolayısıyla, bu işletmelerde tarımsal yapı
son derece zayıftır. Buna bağlı olarak, bu kesimde yaşayan insanların
sosyoekonomik yaşam düzeyleri diğer kesimlere kıyasla çok düşüktür. Kırsal
alanda yaşayan kesimlerin orman kaynaklarının değerlendirilmesinde doğrudan ya
da dolaylı olarak etkilendikleri göz önüne alındığında, “Orman köylüleri”
olarak isimlendirilen bu kesimlerin yaşam koşulları, sosyoekonomik yapı
özellikleri, sahip oldukları kültür, alışkanlık ve gelenekleri büyük ölçüde
ormanla iç içedir.
Orman
köylülerinin geçim düzeyi, kullandıkları tarım arazilerinin yetersiz ve
verimsiz oluşu, hayvanlarının verimsiz alanlarda otlatılması gibi birçok
nedenle Türkiye ortalamasının altındadır. Ülkemizde millî gelirden en düşük
payı, genelde tarım sektörü, özelde de orman köylüleri almaktadır. Türkiye
Cumhuriyeti Anayasası’nın 169’uncu ve 170’inci maddeleri orman köylüsünün
kalkındırılması ve dolayısıyla ormanların korunmasını amirdir. 1980’de 10
milyon olan orman köyleri nüfusu 1997’de 7,1 milyona gerilemiştir. Orman
köylerinde kalan nüfus ise toplumun en fakir kesimini oluşturmaya devam
ettiğinden orman üzerindeki olumsuz etki sürmektedir.
ORKÖY’e yeterli
finansman sağlanamadığından mahallî orman köylüsünün durumunun iyileştirilerek
orman üzerindeki olumsuz baskıların kaldırılması yönünde etkili çalışmalar
yapılamamıştır. Orman köylüleri için gelir sağlama yönüyle önemli bir yere
sahip olması gereken kooperatifçilik kaynak ve teknik eleman yetersizliği
nedeniyle olumlu ve verimli yönde kullanılamamaktadır. Orman Köylüleri Kalkınma
Fonu ise bu amaç için yetersiz kalmaktadır.
Özellikle son
yıllarda tıbbi ve aromatik bitkilerin üretim ve tüketiminde hızlı bir artış
meydana gelmiştir. Bu bitkilerin üretim alanları ise genellikle orman ve orman
yamaçlarıdır. Ormanlardan elde edilen ve ikincil ürün olarak da ifade
edilebilen bu ürünler hem doğal olarak yetişmekte hem de ihraç olanakları
nedeniyle üreticilere yüksek katma değerler kazandırmaktadır. Bu ürünlere örnek
olarak mantar, kekik, defne, çam fıstığı, ıhlamur, reçine ve ada çayı
verilebilir. Son yıllarda, özellikle büyük şehirlerde tüketicilerin organik
ürünlere olan yoğun talebi de orman tali ürünlerini daha da önemli kılmaktadır.
Dağ ve orman köylerinin gelişmesinde çok önemli katkıları olabilecek bu ürünler
konusunda ne yazık ki yeterli çalışma yapılmamaktadır.
AKP iktidarının
on yılını geride bırakmış durumdayız. AKP Hükûmetlerinde tarımın geldiği nokta
içler acısı bir hâldedir. On yıllık AKP Hükûmetleri tarım politikalarını,
çiftçinin bitirilmesi, tarımın küçültülmesi ekseninde oluşturmuştur. Türk
tarımı gün geçtikçe kan kaybederken, AKP Hükûmetleri, Türk çiftçisini
desteklediğini, tarımın kalkındığını, tarımda büyük gelişmelerin yaşandığını
iddia etmektedir. Ancak elde olan rakamlar ve ülkemizdeki çiftçilerin
yaşadıkları sıkıntılar, bu söylemlerin ne kadar yanlış olduğunu ortaya
koymaktadır.
Onuncu Kalkınma
Planı’nda görüldüğü gibi, tarımın bir ara gerilediğini sonra yükseldiğini
yazmışsınız, çizmişsiniz. Bununla ilgili tabloya yer vermeyerek, hedeflerle
ilgili tabloya yer vererek hedefte yüzde kaç yükseleceğinize afaki rakamlarla
yer vermişsiniz. Fakat durum hiç de anlatıldığı gibi değildir. Ülkemizde 2000
ve 2002 yıllarında ortaya konan ekonomik istikrar programıyla alınan tedbirler
ve yeniden yapılandırma programı sayesinde MHP’li Tarım Bakanlığı yönetiminde,
tarımda 2002 yılında yüzde 8 olan büyüme hızı, 2003 yılında yüzde eksi 2; 2004
yılında yüzde 2,8; 2005 yılında yüzde 6,7; 2006 yılında yüzde 1,3; 2007 yılında
yüzde eksi 6,7; 2008 yılında yüzde 4,1; 2009 yılında yüzde 3,7 olarak
gerçekleşmiştir. Yani AKP iktidarlarının on yıllık döneminde tarımdaki ortalama
yıllık büyüme oranı yüzde 1,4 olarak gerçekleşmiştir. On yıldaki ortalama
büyüme oranı 2002 yılı büyüme oranının yaklaşık altıda 1’idir.
AKP Hükûmetleri
dönemi, Türk çiftçisi için tarihinin en zor dönemidir. Çiftçi, ürettiği ürünün
para etmemesi nedeniyle borçlarını ödeyememekte. Bu olumsuz durum karşısında
bankalara ipotek ettirdiği tarlaları, bahçeleri ellerinden alınarak durum daha vahim
hâle gelmektedir. Bugün, ailece aylarca uğraşıp ürettikleri ürünler masrafları
karşılamamakta, buna mukabil bankalar kıskaç altına almakta ve birçok alanda
su, elektrik sayaçları borçları nedeniyle sökülmektedir. Bir sonraki dönemin
ürününü ekebilmek, yetiştirebilmek için bankalardan kredi kullanan çiftçimizin
borcunu biraz geciktirmesi, tarlasına ve arazisine bankalar tarafından el
konulmasıyla sonuçlanmaktadır. Çiftçimiz, köylümüz hiçbir dönem bu kadar
sahipsiz, bir başına bırakılmamıştır.
On yılda gelinen
noktada çiftçi, borç, haciz, icra ve hapis kıskacında inim inim inlemektedir.
Girdi maliyetlerinin çok yüksek olması, ürettiği etin, sütün, buğdayın,
mısırın, arpanın, meyve ve sebzenin para etmemesi çiftçinin belini bükmüştür.
Buğday taban fiyatlarını -buradan defalarca ısrarlarımıza rağmen- Çukurova’da,
Konya’da, Harran’da çiftçi malını tüccara kaptırdıktan sonra açıklamayı gelenek
hâline getirdiniz. Ayrıca, çiftçi, ürününü Toprak Mahsulleri Ofisine -buğdayı-
teslim etmek için tam bir merasime tabi tutulmaktadır.
Dörtçeker cipe,
lüks arabalara satılan mazot ile çiftçinin kullandığı traktöre, biçerdövere,
patpata konulan mazotun aynı fiyat olması kabul edilebilir bir durum değildir.
Tarımın en önemli
girdilerinden olan mazot, tohum, fide, ilaç ve gübrede ÖTV ve KDV
kaldırılmalıdır. Yine, tarımsal sulamada kullanılan elektrikte ÖTV ve KDV
kaldırılmalıdır. Belki bu şekilde, can çekişmekte olan çiftçimize bir cansuyu
verebiliriz.
On yıllık
iktidarınızda faiz lobisi paradan para kazanırken, servetine servet katarken,
10 kat zengin olurken, çiftçilerimiz, köylülerimiz gün geçtikçe geriye
gitmektedir. Şehirde, taşeron firmada asgari ücretle çalışmak için yol arayan
tarım sektörünün durumu sayenizde içler acısıdır.
Şimdi, böyle bir
denge içerisinde, üretici, ürettiği üründen nasıl para kazanacak, bu üretimi
nasıl devam ettirecek? Peki, bu dengeleri kim kuracak? Bunu Hükûmet kuracak ama
Hükûmet izliyor. Hükûmet sadece şunu söylüyor, eline tabloyu alıyor bizim Tarım
Bakanımız, “Biz tarımsal ürüne destek veriyoruz; geçen yıl 7,2 milyar lira
verdik, 8 milyar liraya çıkarttık, bu sene 8 milyarın üzerini de öngörüyoruz.”
gibi birtakım ifadelerde bulunuyor. Üretici ne yaparsa yapsın! Saldım çayıra
Mevla’m kayıra. Şimdi böyle bir anlayışla Türkiye'de tarımı bir noktalara
getiremezsiniz.
Son günlerin,
hatta son yılların en önemli sorunlarından bir tanesi de spesifik olarak
hayvancılık sektöründe yaşanıyor. Bakın, 2007’den bu yana özellikle, bir aşağı
bir yukarı, mehter takımı misali iki ileri bir geri; hayvancılık sektörünün
durumu bu. Önce süt üreticileri krize girdi, 2007-2008 yıllarında yem fiyatları
arttı, üretim yapamadı, süt hayvanları kesildi. Ardından, 2009 yılı
ortalarından sonlarına doğru et üreticileri krizi yaşandı.
Yine, dönemsel
birtakım tedbirler… 7 milyar lira faizsiz kredi dağıtıldı, bu süre içerisinde
milyarlarca lira hayvancılığa desteklemeler ödendi. Peki, bugün gelinen nokta
ne? Yine hüsran, yine pişmanlık, yine iflas. Yine insanlar bağırıyor, 1 kilo
süt satıyor, 1 kilo yem alamıyor, borçlarını ödeyemiyor. Adam kredi almış sıfır
faizli diye, cazip kredi diye, teşvik kredisi diye, sizlere inanarak 6-7 milyar
liraya krediyle almış ama bugün ne hâle gelmiş? Bugün 3.000-3.500 liraya bu
ineğini satamıyor. Peki, ben size soruyorum, bu nasıl sıfır kredidir? Krediler
yüzde 100’ü geçmiş vaziyette.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SEYFETTİN YILMAZ
(Devamla) – Sonuç olarak şunu söylemek istiyorum: Büyük kentlerde…
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Yunus Kılıç, Kars
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
YUNUS KILIÇ
(Kars) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; öncelikle içerisinde
bulunmuş olduğumuz ramazan ayının ülkemize, bütün İslam âlemine hayırlar
getirmesini temenni ediyor, yüce Meclisinizi saygılarımla selamlıyorum.
Tabii, saygıdeğer
milletvekilleri, bu 2/B Yasası’yla alakalı, aslında Seyfettin Bey ve MHP Grubu
2/B Yasası’nda yaşanan olumsuzluklarla alakalı bir araştırma açılmasını talep
etmişler, ben de aleyhinde söz aldım. Aslında, söyleyebilecekleri şeylerin ne
kadar da az olduğunu gösterir bir konuşmayı zaten Seyfettin Bey’in kendisi
yaptı. Aslında, 2/B’yle alınan, 2/B’deki olumsuzluklarla alakalı alınan
araştırma önergesinde, 2/B’yle alakalı hemen hemen hiçbir kelime edilmeden,
genellikle tarım politikaları üzerine bugüne kadar alışmış olduğumuz sohbetleri
yaptı ve on dakikayı böyle tamamladı.
Şimdi, saygıdeğer
milletvekilleri, ben de aslında “2/B” olarak toplumda yerleşmiş olan bu kanun
maddesinin bütün safhalarında bulunmuş bir arkadaşınız olarak bu araştırma
önergesini okurken, Meclis araştırması talebini okurken “Allah Allah, ya, biz
de bu topluma neler yapmışız, orman köylüsüne, çiftçisine, şehirlerde 2/B
arazisi üzerinde taşınmazları bulunan insanlara ne büyük eziyetler vermişiz?”
diye açıkçası düşünmeden edemedim fakat Allah’tan, ben bire bir işin içerisinde
olduğum için, bütün safahatı takip ettiğim için…
Arkadaşlar,
aslında yaptığımız nedir: Bunun, aslında toplumun hafızasıyla dalga geçmek,
alay etmek gibi bir yaklaşımla hazırlandığını düşünüyorum. Toplum aslında
hiçbir şeyi unutmaz; toplumun unuttuğunu düşünenler aslında yanılgı içerisindedirler
çünkü toplumların hafızaları, aynı zamanda birtakım eziyetlerle,
ezilmişliklerle, sıkıntılarla şekillenir, aynı tarım arazilerinde, bu 2/B
Yasası’na konu olan arazilerde olduğu gibi çünkü bunun evveliyatı, 1960’lı
yıllardan beri hatırlanmaya başlayan, bu kanundaki sıkıntıya sebep olan
arazilerin geçmişi aslında çok daha eski, ancak 1970’te Anayasa’ya konuluyor ve
burada tarih “1961 ve öncesi” olarak alınıyor, hükûmetlere, bu Anayasa bir
vazife, bir görev veriyor. Diyor ki: “Ey hükûmet yetkilileri, temsilcileri;
geliniz, ülkemizde yaklaşık 800 bin insanın sorunu olan, devletle, hükûmetle
sorunu olan bu alanı ortadan kaldırın, çözüm üretin.” 61 Anayasası’ndan 82
Anayasası’na kadar hükûmet edenlerin hiçbirisi, bu işin içerisine girmiyor,
hiçbir risk almıyor. Daha sonra 82 Anayasası’nda tekrar bu konuyla alakalı,
hükûmete görev veriliyor, tekrar “Bunu çözün.” deniyor ama kimse, toplumsal bu
sıkıntıya karşı hiçbir riski almıyor ve bugüne kadar geliyor.
AK PARTİ geliyor,
ne yapıyor? “Evet, vatandaşın devletle sıkıntısı olmamalı, vatandaşın devletle
problemi olmamalı, bunun altında ne kadar sıkıntı ve risk varsa hepsini
alacağız ve devletle halkını barıştıracağız.” diyor. Yola çıkış gayemizin
tamamı budur. Peki, buradan birtakım gelirler elde edilirse bunu ne yapacağız?
Yine, orada orman köylüsünün yaşamını kolaylaştırmak, hayat standartlarını
yükseltmek için kullanacağız, ülkemizdeki afet riski altındaki bölgelerin
dönüşümünde kullanacağız, yeni orman alanlarının açılmasında kullanacağız ve
almış olduğu geliri de buna kullanmak üzere topluma bir taahhüt de bulunuyoruz.
Geldiğimiz
noktaya bakalım, ne kadar isabetli olmuştur bu kanun? Arkadaşlar, ayın 10’u
itibarıyla, 7’nci ayın 10’u 2013 itibarıyla, efendim, Emlak Genel Müdürlüğünden
aldığımız veriler şöyle diyor: Bugüne kadar toplam, bu konuyla alakalı 800 bin
hak sahibinden yaklaşık 650 bin tanesi müracaat etmişler ve bunlara
tebligatları gönderilmeye başlanmış. Yani, hak sahipliğine sahip olanların yüzde
81’den fazlası, satın almak için talepte bulunmuşlar, rayiç bedelleri kabul
etmişler. Yani, devletle olan sorunlarının çözümü noktasında mutlular ve bir
beklenti içerisine girmişler.
Şimdi, bütün
bunlar böyleyken, biz, tabii, daha sonra toplumsal talepleri de tekrar göz
önünde bulundurarak, AK PARTİ grubu olarak arkadaşlar, kendimiz komisyonlarda
Maliye Bakanlığından, Millî Emlaktan gelen arkadaşlara -Komisyonda bulunan
muhalefet partilerinin milletvekilleri de gayet iyi hatırlayacaklardır- şöyle
istirhamlarda bulunuyorduk: Arkadaşlar, devletçi refleksle bu fiyatları, bu
rayiçleri belirlemekten vazgeçin. Burada bizim AK PARTİ Grubu olarak yola
çıkarken çözmeye çalıştığımız, halkın problemleridir, orman köylüsünün
problemleridir, üreticinin problemleridir. Bu yüzden, biraz aşağıda olsa bile,
bundan kimse gocunmaz bu ülkede. Köylü, üretici, kendine ait olduğunu düşündüğü
bu arazileri en düşük rayiç bedellerle nasıl alabiliyorsa -merhametli bakın
açıkçası- rayiç bedeller böyle belirlendi arkadaşlar ve bu rayiç bedellerde
daha sonra -koskoca 800 bin hak sahipliğinden bahsediyoruz bakın- bazı
bölgelerde lokal sıkıntıların olduğunu gördük. Bunlar, muhalefet partisi
milletvekillerine de geldi, bizlere de geldi.
Gene, grup olarak
arkadaşlar, sizin birçok kanun yapma noktasındaki tekniğimize itiraz etmenize
rağmen, ülkedeki sıkıntı devam ederken, gene bütün riski ve sıkıntıyı ve şu
çalışma zulmünü de göze alarak arkadaşlar, kanunda bir değişikliğe gittik ve
“Rayiç bedeli yüzde 70 olarak bazı bölgelerde evet yüksek, vatandaş bunu
ödeyemiyor. Gelin, bunu, 400 metrekarenin altındaki alanlarda yüzde 50’ye
düşürelim, peşin ödeyenlere bir yüzde 10 daha indirim yapalım. Dört yıl, beş
yılda taksitli olarak hak sahipliklerini kazanmalarına yardımcı olalım.” dedik.
Yine bunu da biz indirdik. Bakın, yüzde 70 olan bu rayiç bedelleri, bu
söylediğim kriterler içerisinde arkadaşlar ve tarım arazilerinde de…
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Onlar İstanbul’daki rantiyeciler için geldi.
YUNUS KILIÇ
(Devamla) - …bunu sadece 2/B’ye konu olan arazilerde değil, aynı zamanda
hazineye ait tarım arazilerinde de indirdik ve vatandaşın yüz yıldır, hatta
torunların, çocukların kendi arazisi olarak bildikleri, gördükleri babadan
kalan bu arazileri gerçekten onların hak sahipliğine devretmek üzere yüzde
50’ye indirdik.
Daha sonra, bu
kanunla alakalı, işleyişle alakalı dediler ki arkadaşlar, bütün muhalefet
milletvekilleri, bu konuda Meclisin gündemine her gün hemen hemen bir söylem
getirdiler, “Arkadaşlar, bunlarda adaletsizlikler vardır, efendim bu rayiç
bedeller isabetli olarak belirlenmiyor.” dediler. Hatta, muhalefet
milletvekillerinden… Hani her zaman, orman talanına, orman yağmasına karşı
sohbetler edersiniz ya haklı olarak, hepimizin etmesi lazım, muhalefet
milletvekillerinden, bu arazileri birçok insanın da haksız yere ormanları
açarak belki de… AK PARTİ’den önce bakın ama bunlar, bizim dönemimizde değil,
daha önceki dönemlerde açmış oldukları arazileri, muhalefet milletvekillerinin
genel yaklaşımı içerisinde “Verin, bedava olsun, gitsin…”
Arkadaşlar, orman
talanının, orman yağmasının önüne geçmenin felsefesi, refleksi böyle olabilir
mi? Peki, bu ülkede bu 800 bin hak sahibinin dışındaki diğer 75 milyon insanın
bir hak sahipliği yok mudur ülkenin genel serveti üzerinde? Bunları bu şekilde
böyle istediğiniz gibi ona buna peşkeş çekebilecek şekilde sıfır, hiç para
almadan, bilabedel vermek mümkün müdür? Ülkenin geri kalan insanlarına bir
haksızlık değil midir bu? Bunların da haklarını korumak bu Parlamentonun, bu
Meclisin, sadece AK PARTİ’nin değil, bütün milletvekillerinin görevi değil
midir? Kars’taki, orman işgal etmemiş bir vatandaşın buradaki sorumluluğu
nedir? Bunun haklarını başkalarına bedava vermek de doğru mudur? “Hayır.”
dedik. Verilebilecek şekilde olsun, halkın ödeyebileceği şekilde olsun ama
merhametli olsun, orman köylüsünden yana olsun ve kanun bu şekilde tezahür
etmiş, değişiklikleri de bunun üzerinde, bu şekilde işlenmiş ve şu andaki
müracaatlardan da kanunun büyük oranda amacına ulaştığı, toplumda devletiyle
problemli, sorunları olan, mülkiyet problemleri olan yaklaşık 1 milyon
vatandaşın sorunlarının çözümü noktasında ciddi bir mesafe aldığımızı
gösteriyor.
Peki, sizin
yapmak istediğiniz nedir aslında, bunun psikolojisine bakmak lazım, muhalefetin
genelinin arkadaşlar. Arkadaşlar, cesaretle yaptığımız bir şeyi toplum gözünde
küçültmeye yönelik bir gayret olarak değerlendiriyoruz. Siz de gayet iyi
biliyorsunuz ki toplum bu konuda AK PARTİ’ye ciddi destek vermekte, yapılanları
büyük cesaret olarak algılamakta ve bunun karşılığını da vermeye başlamakta.
Sizler de bunları görüyorsunuz, kendi seçim bölgelerinizde dolaşıyorsunuz.
Bunları algıladığınız için, bunları gördüğünüz için siz, bu çıkarmış olduğumuz,
bu yiğitçe, tabiri caizse, yüz yıllık problemleri çözmeye çalıştığımız bu
yasanın toplum nezdinde küçültülmesine özel bir gayret sarf ediyorsunuz ama
bunun değerlendirmesini halk yapacak diye düşünüyor, hepinize saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) – Başkanım, 69’a göre sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN – Ne diye
sataştı?
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) – Bizim verdiğimiz önergeyle, konuşmamda konuyla hiç alakası olmayan,
başka başka konuları görüştüğümü söyledi. Hâlbuki konunun özü onunla ilgili.
BAŞKAN – Sayın
Yılmaz, ben asıl o konuları soruyorum da söyleyemediniz.
Buyurun, iki
dakika söz veriyorum sataşma nedeniyle.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın, Kars
Milletvekili Yunus Kılıç’ın MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yunus Hocayla biz aynı
komisyondayız. Şimdi, burada konuştuklarımız, bu 2/B’nin bire bir mağdurları
olanlar. Biz nelerden bahsediyoruz? Köylülerin içinde bulunduğu durumdan
bahsediyoruz, çiftçilerin içerisinde bulunduğu durumdan bahsediyoruz. Bire bir
2/B’yle ilgili, alakalı kesimlerin sıkıntılarını burada dile getirdik.
Şimdi burada
Yunus Hocam söylüyor, doğru söylüyor, biz 3 parti de ortaklaşa 2/B’yi seçim
beyannamelerinde dile getirdik. Ama bunun adına ne dedik? Barış projesi, buna
çözüm odaklı bir politika geliştirerek bunların yapılmasını istedik. Sizin
yaptığınız tamamen ranta yönelik, bütçe açıklarını kapatmaya yönelik gelirleri
hesap ederek…
Zaten fakirlikle,
fukaralıkla ön plana çıkmış, yaşamlarını devam ettiremeyecek pozisyonda olan
biraz önce saydığım, konuşmamda söylediğim, toplumun en fakir kesimi orman
köylülerinin, o köylerde yaşayan çiftçilerimizin, vatandaşlarımızın zoraki, bu
yerleri 2/B adı altında, yüzyıldır…
Bunları hâlâ
işgalci olarak görüyoruz. Bakın, 2/B’de anlaşmadığımız hususlardan bir tanesi
bu. Bunlar işgalci falan değil, bunlara dedelerinden, atalarından kalmış. Bu,
AKP döneminin meselesi de değil, son on yılın, yirmi yılın meselesi de değil,
bu, ta cumhuriyet dönemine, cumhuriyet döneminin öncesine gidiyor, ta o
zamandan başlayan bir süreç.
Siz biliyor
musunuz bugün toplumun en fakir kesimi olan çiftçilerimizin, köylülerimizin bu
2/B alanlarını, İstanbul’da bile, Anadolu’da, imkânsızlıklardan dolayı göç eden
insanların, oralardaki yerleri alamadıklarını? Müracaat etmeyi namus meselesi
yapıyor. Biraz önce rakam veriyorsunuz. Alamıyor. Vatandaşlarımızın yiyecek
ekmekleri yok, eve götürecek yiyecekleri yok, şimdi tutmuşsunuz 100 bin lira,
200 bin lira, 300 bin lira… Antalya’ya gidin, o Aksu’da da bunları bir anlatın
bakalım. Antalya’da, Adana’da, Muğla’da, İstanbul’da Beykoz’da 2/B’lilerle bir
görüşün bakalım sizin gibi mi düşünüyorlar, şu ramazan günü size dua mı
edecekler, başka bir şey mi edecekler? 2/B’lileri bir dinleyin Allah rızası
için. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) – Sataşma neresinde?
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) – Ne konuşuyorsun, ne söylüyorsun?
BAŞKAN – Sayın
Yılmaz, lütfen yerinize oturunuz.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) – Sataşma neresindeydi?
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) – Konuşup durma oradan. Ne konuşup duruyorsun oradan her şeye.
BAŞKAN – Sayın
Yılmaz, oturunuz lütfen.
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Taciz ediyorlar Sayın Başkanım sürekli olarak.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Ramazan huzur getirmemiş ya!!
BAŞKAN –
Oruçlusunuz…
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- MHP Grubunun, Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz ve 22
milletvekilinin 6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve
Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile
Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun’un uygulanmasından doğan
sorunların araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 10 Temmuz 2013
Çarşamba günkü birleşiminde okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN –
Milliyetçi Hareket Partisi Grup önerisi lehinde söz isteyen, Osman Kaptan,
Antalya Milletvekili.
OSMAN KAPTAN
(Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; sizlerin, yüce
milletimizin ve İslam âleminin ramazan ayını kutluyorum, hayırlara vesile
olmasını diliyorum ve barış ve huzur getirmesini diliyorum.
Değerli
arkadaşlarım, ben, Milliyetçi Hareket Partisinin verdiği araştırma önergesi
üzerine söz aldım. Aslında bu önerge İstanbul’u kapsıyor ama biz -İstanbul’daki
sorun da elbette ki 2/B sorunudur- Türkiye’deki tüm 2/B’lilerin; Antalya’nın
da, Muğla’nın da, İzmir’in de, Mersin’in de, Adana’nın da tüm sorunlarının
çözülmesini istiyoruz. Bu konuda Grup Başkan Vekilimiz Sayın Akif Hamzaçebi’nin
de verilmiş bir önergesi vardır, sanırım onu da yarın burada görüşeceğiz.
Sayın
arkadaşlarım, ben, sözlerime başlamadan önce, Genel Kurula ve yüce milletimize
bir bilgi vermek istiyorum. Tarım konusunda, EXPO 2016 konusunda Antalya’nın
belirlenmesi Antalya’da büyük bir sevinç yaratmıştır, neredeyse bayram
yapılmıştır. Bütün iktidar, muhalefet partilerinden milletvekili arkadaşlar
Paris’e gittik, bu EXPO 2016’nın Antalya’da yapılması ve Antalya’ya verilmesi
konusunda orada birliğimizi, beraberliğimizi gösterdik Türkiye olarak. Bundan
da hepimiz onur duyduk, bu konuda emeği geçenleri de takdir ettik, teşekkür
ettik.
Ancak, şimdi,
Bakanlığın çalışmalarına bakıyoruz, efendim, bu EXPO 2016 Antalya’nın sembolü
olarak, çiçek olarak şakayık çiçeği belirlenmiş. Değerli arkadaşlarım, şakayık
çiçeğini bilen, gören, yetiştiren var mı acaba? Ben Antalya Milletvekiliyim,
Antalya’da böyle bir şey görmedim, duymadım, bilmiyorum. Ha, isim olarak duymuş
olabilirim -ramazan gününde yalan da söylemeyeyim yani- yalnız, arkadaşlar,
Antalya’da yetiştirilmeyen, Burdur’da yetiştirilmeyen çiçeğin, karanfil çiçeği
değil de şakayık çiçeğinin EXPO 2016 Antalya'ya sembol olarak Tarım Bakanlığı
tarafından seçilmesini kınıyorum; büyük bir yanlışlık olarak görüyoruz, bunun
da düzeltilmesini istiyoruz.
Sayın Bakanlığa
da dört tane sorumuz var. Aslında, bakanlardan da kimse...
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) - Orada var, var arkada.
ENGİN ALTAY
(Sinop) - Bakan dinlemiyor sizi.
OSMAN KAPTAN
(Devamla) - Tabii, o Sayın Bakan kendi konusunda zaten.
Birincisi:
Arkadaşlar, bu şakayık çiçeği… EXPO 2016’nın Konseyinde bir karar alınmış
mıdır? Yani şakayık çiçeğinin sembol olması kararı alınmış mıdır Konseyden?
İkincisi:
Kamuoyunda bir araştırma yapılmıştır. Kamuoyunda yapılan bu araştırmada büyük
ölçüde, büyük oranda karanfil çiçeği çıkmasına rağmen, niye karanfil konmamış
da şakayık çiçeği sembol olarak ele alınmıştır?
Üçüncü bir olay,
bu soru da çok önemli: Acaba Tarım Bakanlığının üst düzeyindeki bir yöneticinin
Yalova’da şakayık çiçeği yetiştiren bir ortağı var mıdır ve o ortağı dikkate
alınarak, şakayık çiçeğinin Antalya'nın ve Türkiye'nin sembolü olarak konması
bundan dolayı mı olmuştur?
Dördüncü soru:
Biz bu şakayık çiçeğini -Çin’de yetiştiriliyor daha çok- Çin’den mi ithal
edeceğiz, Çin’den mi getirmeyi düşünüyor Hükûmet?
Beşinci olarak da
şu soruyu soruyorum: Bu çiçek Antalya'nın neresinde yetiştiriliyor? Kimler
yetiştiriyor? İhracat yapılıyor mu? Yapılıyorsa, gelirimiz nedir? Kimler
yetiştirmektedir? Bu soruların cevabını bekliyorum.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi de Milliyetçi Hareket Partisinin verdiği 2/B konusundaki
araştırma önergesi üzerinde konuşmak istiyorum.
Arkadaşlar, bu
2/B konusu, biliyorsunuz, yıllarca sürdü. On yıl da sizin iktidarınız, AKP
iktidarı zamanında sürdü. Türkiye'de mağdur olan bir sürü insan var. Bugün
çözdük, yarın çözdük deninceye kadar, aha 2012 yılının Nisan ayında kanun
çıktı, bugüne kadar 1 metrekare yerin tapusu kimseye verilmedi. “Verildi.”
diyen varsa görelim arkadaşlar. Bu işten bütün 2/B sorunu olanlar şikâyetçi. Bu
işten bakanlıklar da şikâyetçi. Zaten hangi bakanlığın baktığı da belli değil.
Orman Bakanlığı benim üstümden gitsin de nereye giderse gitsin dedi, Orman
Bakanlığı üzerinden attı. Ee? Şehircilik Bakanlığı “Ben varım.” dedi, çıktı
piyasaya. Bir de Maliye Bakanlığımız var. Maliye Bakanlığı dedi ki: “Ben bundan
para alacağım.” Tabii, Maliye Bakanlığı sahiplenmeye başladı fakat Maliye
Bakanlığı da baktı ki iş öyle görüldüğü gibi değil; hele geçmişteki Osman Pepe
Bakanın “Biz derenin taşıyla çayın kuşunu vuracağız, 25 milyar dolar bunlardan
alacağız.” dediği şeyler aslında şimdi 5-6 milyar dolara indi, bunun gerçek
olmadığı görüldü. Onun için, Maliye
Bakanlığı da sahip çıkmıyor. Tarım Bakanlığının zaten böyle bir sesi de, bu
konuda “Yahu, buraları tarım arazileridir, insanlar ekiyor biçiyor, bunların
Osmanlıdan kalma tapuları var.” filan deme durumu da yok.
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) – O meraların peşinde, meraların.
ALİM IŞIK
(Kütahya) – O meraları satıyor, meraları.
OSMAN KAPTAN
(Devamla) – Arkadaşlar, peki, şimdi ne istiyoruz? 2/B konusunun yeniden araştırılmasını
istiyoruz. Biz, buraları ekene biçene… Ormanı işgal edene değil, Unakıtan’ın
Boğaz’daki arsalarına değil veyahut ona benzer arsalara değil, biz, babasından,
dedesinden kalan, Osmanlıdan kalan, insanın ektiği biçtiği arazilerin
kendilerine parasız verilmesini istedik. Siz dediniz ki: “Yok, vermeyiz.” Peki,
ne yapacaksınız? Parayla. “Parayla verecekseniz, o zaman ucuz verelim, uzun
taksitli verelim ve illaki kendisine verelim.” dedik, “Yok, biz teklif ederiz,
paraları varsa alırlar, parası yoksa parası olan alır.” dediniz. Ee, bu da neye
göre olacak? “Rayiç bedel olarak.” dediniz. Biz dedik ki: “Vergi beyan değeri
üzerinden verilsin.” “Hayır efendim, vergi değer beyanı üzerinden değil, rayiç
bedel üzerinden.”
Sevgili
arkadaşlar, rayiç bedeli Türkiye’de… Bu insanların zaten yer kendinin, yani
devletin bu insanlardan alacağı yok. Nasıl? E, adam yıllardır ekiyor biçiyor,
tapusu var.
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Ödemiş parasını, parasını kat kat ödemiş.
OSMAN KAPTAN
(Devamla) - Bizim Antalya’ya 1940’lı yıllarda devlet zeytinlik arazilerini
vermiş, demiş ki: “Buralardan siz kömür yapın, odun yapın; buraları,
zeytinlikleri temizleyin, meşeyi, pıynarı kesin, bunlardan kömür yapılsın.”
Yapılmış oralarda. Bir kısmı tapularını almış, bir kısmı tapusunu alamamış. O zaman
devletin verdiği bu yerler 2/B olarak şimdi satılıyor ve trilyonlar isteniyor.
Sevgili arkadaşlar, hani “Nereden nereye geldik?” deniyordu ya, nereden nereye
geldik biliyor musunuz? Veren devletten, vatandaşa toprak veren devletten o
toprağı vatandaşın elinden alan devlete, satan devlete geldik. Bu konuya
dikkatinizi çekerim. Yani, bu vatandaşın kendinin. Kendi yerini kendine
satmayalım. E, peki, “Yok arkadaş, kimin malını kime veriyoruz? Burası
devletin, satacağız.” diyorsanız, o zaman da sevgili arkadaşlarım, bu
alanların, bu 2/B’li, kişilerin kırk yıldır, otuz yıldır, elli yıldır, yüz
yıldır, sülaleden beri baktığının bekçilik parasını verin vatandaşa. Gene
vatandaş haklı arkadaşlar, 2/B konusunda devletin alacağı yoktur, borcu vardır
diyorum.
Bir de Hükûmet
şuna sürekli bakıyor ki, işte darbeye karşı. Çok güzel. Ben de 1402’lik bir
vatandaşım, 1402 ile görevden alınmış bir kişiyim. Ne vardı 1402’de? Efendim,
seni görevden alan askerî yönetim, Kenan Evren hakkında, mahkemeye veremezsin,
Anayasa geçici 15. E, biz onu kaldırdık, iyi de yaptık. Şimdi, sizin bu 2/B
Kanunu hakkında itiraz hakkı var mı vatandaşın? Yok. Mahkemeye verme hakkı var
mı? Yok. “Rayiç bedel yüksektir.” deme hakkı var mı? Yok. İnsanlar Antalya’da
yolları kesti, maliyeyi bastı, her tarafta… Derdini anlatamadı. Yani Türkiye’de
bu Gezi yolundan önce bir Antalya vardır, Antalya’ya dikkat çekin. Antalya’ya
dikkat çekin…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OSMAN KAPTAN
(Devamla) - Mursi’ye gösterilen hassasiyet 2/B’li köylülere de gösterilsin
diyorum, hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Ali Ercoşkun, Bolu
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ ERCOŞKUN
(Bolu) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; MHP grup önerisi aleyhinde söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, grup
önerisinde, tabii, özellikle orman köylülerinin durumuyla alakalı önemli
tespitlerde bulunuldu. Gerçekten, yüzde 65’i ormanlarla kaplı bir ilin
temsilcisi olarak, orman köylüsünün durumu, yaşamış oldukları sıkıntılarla
alakalı oldukça ciddi manada bilgimiz olduğunu söyleyebilirim. Tabii, bu
sıkıntılardan bir tanesi de 2/B’yle alakalı konulardır. Yani, bugüne kadar
köyleri ziyaret ettiğimizde, 2/B arazilerinin ne olacağı, tapularının elde
edilemediği, gelecekle alakalı kaygılar dolayısıyla bizlere iletilen bu
sıkıntıların 2/B Kanunu’yla, aslında Mecliste oldukça fazla gündemimizi
oluşturan bu kanunla çözülüyor olması, bir yola girmiş olması da gerçekten
orman köylüsünün bizden beklemiş olduğu hizmetlerden bir tanesiydi.
Dolayısıyla, ben, Meclise bu sürece
vermiş olduğu katkılardan dolayı teşekkür ediyorum. Tabii, bunun dışındaki
sıkıntılardan dolayı muhakkak kendilerine göre önemli gördükleri bu konuyla
alakalı bir önerge hazırladılar, o yüzden de teşekkür etmek lazım ama özellikle
Cumhuriyet Halk Partisi temsilcisinin biraz önce bahsettiği “Acaba tapu alanlar
var mıdır?” şeklindeki sorusuna da cevap vermek lazım. Evet, Simav’da 53 kişiye
tapuları törenle teslim edilmiş, Ortaca’da teslim edilmiş, Alanya’da teslim
edilmiş. Bu demektir ki artık bu iş yoluna girmiş ve bir şekilde çözülmeye
başlanmış. Katkıda bulunan, emek veren herkese teşekkür ediyoruz.
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Simav’daki tapular hak sahiplerine değil yandaşlara teslim ediliyor
yalnız, onu da dikkate alın.
ALİ ERCOŞKUN
(Devamla) – Burada yandaş diye bir şey söz konusu olabilir mi Alim Hocam?
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Olur, olur, parası bol AKP yöneticisi olursa rahatlıkla olur.
BAŞKAN – Sayın
Işık, lütfen…
ALİ ERCOŞKUN
(Devamla) – Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan ve bu konuda hakkı bulunan
herkes bu tapuları elde etmeye başlamış. Bolu’da da çalışmalar son noktaya
gelmiş durumda; katkı veren, emek veren, destek veren herkese ayrı ayrı
teşekkür ediyorum.
Değerli
Milletvekilimiz Yunus Kılıç Hocamız detaylı bir şekilde, aslında, konunun
geçmişiyle alakalı bilgiler verdi; kendisine de teşekkür ediyoruz. Her ne kadar
önergeye saygı duysak da, hazırlanması noktasında teşekkür etsek de aleyhinde
olduğumuzu bir kez daha bildirir, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Niye aleyhindesin, onu da söyle. Niye aleyhindesin, niye?
OKTAY VURAL
(İzmir) – Karar yeter sayısı…
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Altay.
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Biraz önce kürsüde konuşan Antalya Milletvekili Osman Kaptan, Tarım
Bakanını, Tarım Bakanlığını, dolayısıyla Hükûmeti çok vahim ve ağır iddialarla
itham etti. Hükûmetten Parlamentoya bir cevap verilmedi. Sükût ikrardandır.
Sayın Osman Kaptan’ın kürsüdeki iddialarını doğru kabul ediyoruz o zaman.
Tutanaklara geçsin istedim.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Evet, buyurun
Sayın Ünal.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) – Yüce Meclisin denetim faaliyetinin nasıl yürüyeceği İç
Tüzük’te belirlenmiştir. Dolayısıyla, bir konuşmacının oradaki ifadesi yazılı
ya da sözlü soru önergesine dönüştürülerek cevap istenebilir ama bu kürsüden
belli ithamlarda bulunup hemen beş dakika sonra da “Bunlar doğrudur, kayıtlara
geçsin.” demek her şeyden önce ahlaki değildir.
BAŞKAN – Öyle bir
şey söz konusu değil zaten Sayın Ünal.
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Ben doğru kabul ederim dedim ve öyle kabul ediyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Karar
yeter sayısı arayacağım.
Evet, Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.14
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.23
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Muharrem IŞIK (Erzincan)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 136’ncı Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu önerisinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, öneri kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
2.- CHP Grubunun, Çorum Milletvekili Tufan Köse ve
arkadaşları tarafından emniyetin, idarenin ve adliyenin şüpheli kamu
görevlilerine müsamahalı davranıp davranmadığı, davranıyor ise bunun daha sonra
meydana gelebilecek benzer olaylara olabilecek etkilerinin araştırılması
amacıyla 10/7/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 10 Temmuz 2013 Çarşamba
günkü birleşiminde okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
10/7/2013
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 10/7/2013 Çarşamba günü (Bugün) toplanamadığından
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel
Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Mehmet
Akif Hamzaçebi
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Çorum
Milletvekili Tufan Köse ve arkadaşları tarafından 10/7/2013 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına "Emniyetin, idarenin ve adliyenin
şüpheli kamu görevlilerine müsamahalı davranıp davranmadığı, davranıyor ise
bunun daha sonra meydana gelebilecek benzer olaylara olabilecek etkilerinin
araştırılması" amacıyla verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin (1006
sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin
önüne alınarak 10/7/2013 Çarşamba günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN –
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Tufan Köse, Çorum
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
TUFAN KÖSE
(Çorum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle ramazan ayının tüm
insanlığa barış, kardeşlik, adalet, hakça paylaşım ve özgür bir yaşam
getirmesini diliyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisinin, bir polis kurşunuyla yargısız infaz
edilen Ethem Sarısülük’ü merkez alarak demokratik hak ve özgürlüklerine sahip
çıkan yurttaşlarımıza iktidar tarafından uygulanan ve emniyet güçlerine, polise
uygulattırılan ölçüsüz şiddetin, polis terörünün sebep ve sonuçları ile bu tür
acı olayların bir daha yaşanmaması için alınması gerekli önlemlerin
araştırılması için vermiş olduğu Meclis araştırması önergesi üzerinde grubum
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetiniz ve yoksul halkımızı
saygıyla selamlıyorum.
Yine, demokrasi
ve özgürlük isteyerek çıkılan alanlarda, sokaklarda canlarını ve gözlerini
kaybederek bedel ödeyen, despotizme, tek tipleştirmeye, faşizme, diktatörlüğe
karşı duran ve çarpan yürekleri sevgi, saygı ve minnetle anıyorum. Ölenlerin,
demokrasi şehitlerinin ruhları şad olsun.
Değerli
arkadaşlarım, 27 Mayıs 2013 tarihinde Taksim Gezi Parkı’nda ağaçların
sökülmesiyle başlayan ve tüm yurda dalga dalga yayılan, hâlâ da devam eden halk
hareketi, halkın polisi olmaktansa iktidarın ve Recep Tayyip Erdoğan’ın polisi
olmayı yeğleyen emniyet kuvvetlerinin orantısız güç kullanması ve terör
estirmesi sonucu, 1’i polis 5 vatandaşımızın hayatını kaybetmesine, 11
vatandaşımızın gözünün çıkmasına, 80’e yakını ağır olmak üzere 8 bini aşkın
vatandaşımızın, yurttaşımızın da yaralanmasına neden olmuştur. Bu arada, bugün,
Eskişehir’de polisin biber gazı ve copundan kaçarken ara sokaklara sığınan ve
orada kim olduğu belirsiz eli sopalı katliamcılar tarafından dövülerek
yaralanan Ali İsmail Korkmaz da vefat etmiştir. Kendisini de buradan saygıyla
anıyorum, Allah rahmet eylesin.
Ethem Sarısülük,
1 Haziran günü Kızılay’da bir polis memurunun silahından çıkan 9 milimetre
çapında kurşunla beyninden yaralandı. Yaklaşık on dört gün süren yaşam
mücadelesini geçtiğimiz günlerde kaybetti ve 27 yaşında hayatını kaybederek
ölümsüzlüğe ulaştı. Tabii, bu, iktidar tarafından demokrasiyle, ileri
demokrasiyle yönetildiği iddia edilen bir ülkede çok vahim bir olay ama ölümden
de vahim olaylar bu süreçten sonra yaşandı ve yaşanmaya devam ediyor. Ethem
Sarısülük’ü öldüren polis memurunun kimliği emniyet güçlerince bilinmesine
rağmen, uzunca bir süre bu şahsın kimliği kamuoyundan ve adli makamlardan
polisçe saklanıyor. Çok vahim bir olay demokrasiyle yönetildiği iddia edilen
bir ülkede. Yine, Ethem’in yaralanmasından ve ölümünden sonra, yaralanması ve ölümüyle
ilgili, yandaş basınca kuşkular ortaya çıkartılmaya çalışıldı, yani Ethem’in
başındaki kurşun değilmiş de metal parçasıymış filan gibi. Yine, bu polis
memurunun kimliği bildirildikten sonra yani adının Ahmet Şahbaz olduğu kamuoyu
tarafından öğrenildikten bir hafta sonra ifadeye çağrılıyor ve bir hafta sonra
tutuklanma isteğiyle sevk edildiği mahkemede, eylemini meşru müdafaa sınırları
içinde yapmış olabileceği ve delilleri karartma şüphesi olmadığı gerekçesiyle
mahkemece serbest bırakılıyor. Yapanın, bu olayı kınamayanın, kayıtsız kalanın,
bu haksızlığa tepki gösterme ihtiyacı duymayanların Allah başına versin
demiyorum; Allah böyle bir haksızlığı düşmanlarımızın, düşmanımızın başına
vermesin. Tüm duyarlı insanlara böyle bir haksızlığa katlanma ve böyle bir
haksızlıkla mücadele etme gücü versin. Bu güç ve inanç ve mücadele azmi,
kimsesizlerin kimsesi, kul hakkı yemeyen, yetim hakkı yemeyen, güçlünün
karşısında kuyruk sallamayan Cumhuriyet Halk Partisinde ve Cumhuriyet Halk
Partililerde vardır ve bu olayın tüm sorumluları Cumhuriyet Halk Partisi
iktidarında bağımsız yargıya teslim edileceklerdir.
Değerli
arkadaşlarım, bir trafik kazasında bile, ölümlü -ki trafik kazası taksirli
suçtur, kasıtla işlenmeyen bir suçtur- bir trafik kazasında, toplumda infial
yaratılıyor diye, ölenin yakınları teskin olsun diye tutuklama kararı veren
yargı, muhalifleri uyduruk darbe suçlamalarıyla, çakma kanıtlar ve düzmece
davalarla yıllarca içeride tutan yargı, parasız eğitim isteyen öğrencileri
terörist olmakla suçlayan ve tutuklayan yargı, parasızlıktan cenazesini
belediyenin kaldırdığı Kuddusi Okkır’ı “Ergenekon’un kasası” diye ölene kadar
cezaevinde tutan yargı, Fatih Hilmioğlu’nu ve onlarca ölümcül hastayı ölümüne
cezaevinde tutan yargı, ciddi bir tehdit altında ve son çare olarak
kullanılması gereken gerçek mermiyle 27 yaşındaki yoksul bir Anadolu çocuğunu
öldüren polis memurunu tutuklamamıştır. Vicdanlar sormuştur, insanlığın yüzü
kızarmıştır. “Meşru müdafaa ve delilleri karartma ihtimali yok.” denilerek
Ahmet Şahbaz serbest bırakılmıştır.
Peki, serbest
bırakıldıktan sonra ne yapılmış, ne olmuş? Deniz Feneri’nde ne olduysa o olmuş
değerli arkadaşlarım yani Deniz Feneri’nde, hırsızlar, soyguncular
yargılanmadan savcıları yargılanmıştı, burada da ölen Sarısülük’ün ölüm olayına
tanık olan tanıklar tutuklanmış. Yani, İlhan Cihaner olayında ne olduysa o
olmuştur; İsmailağa cemaatini soruşturan İlhan Cihaner tutuklanmış,
soruşturulan sanıklara hiçbir şey olmamıştır. Ethem Sarısülük’ün ailesinin de
bu arada tehdit edildiği basına yansımıştır.
Peki, neden
olaylar bu boyuta geldi? Neden insanların hak arama adına verdikleri demokratik
tepkiler böyle şiddetle cezalandırılmaya, şiddetle bastırılmaya çalışılıyor?
Şimdi “Bu kadar insan yaralandı, öldü.” dedik, bir de bu işin gözaltı boyutu
var, para cezaları var. Bakın, 3.500’e yakın insan gözaltına alınmış; 19
kişiye, tencere tava çaldıkları için, protestolarını böyle gösterdikleri için
9.880 lira para cezası verilmiş. Türkiye İnsan Hakları Vakfı 101 kişinin
tutuklandığını söylüyor ama dün ve bugün tutuklananlar dâhil değil buna. Taksim
Platformunun yöneticileri dünden beri gözaltındalar, gözaltı süreleri yetmiş
iki saate çıkartılmış. Habercilere, gazetecilere polis saldırmış, saldıranlar
engellenmemiş.
Mısır için
demokrasi isteyen, Suriye için, Libya için, Tunus için demokrasi isteyen
iktidarımız, maalesef, ülkemiz için, ülkemize, ülkemizin halkına demokrasiyi
çok görüyor.
Bu arada,
Mısır’da demokrasi derken değerli arkadaşlarım, Mısır’daki darbeye AKP iktidarı
ve TBMM çoğunluğu karşı değil mi? Burada her konuşmacımıza laf attınız. Madem
bu kadar karşıysanız demokrasi yeniden tesis edilene kadar, herkesin
katılabileceği özgür ve eşit bir ortamda seçimler yapılıncaya kadar Mısır’la
ilişkilerinizi kesin, Mısır’daki darbeci iktidarla ilişkilerinizi kesin. Niye
kesmiyorsunuz? En azından, İsrail’e yaptığınız gibi derecesini düşürün. Değerli
arkadaşlarım, bu nasıl bir ikiyüzlülük? Yoksa bu ileri demokrasinin bıraktığı
bir miras mı bize, getirdiği bir şey mi? Bunu anlamak mümkün değil.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; biz bu polis şiddetinin kendi başına olduğunu
düşünmüyoruz, bu polis şiddetinin arkasında çok daha derin ve büyük bir güç
var. Bu polis şiddetinin arkasında, kendisine itiraz eden vatandaşlarını,
vatandaşların oldukları her yeri düşman toprağı, fethedilecek bir düşman
toprağı gibi gören Recep Tayyip Erdoğan’ın, Sayın Başbakanın zihniyeti var,
faşist zihniyet.
Yine, bu aşırı
polis şiddetinin, polis terörünün arkasında, Taksim Gezi Parkı’nı Viyana
surları ve içindeki aydınlık yüzlü insanları da düşman ahalisi olarak gören ve
kuşatan Recep Tayyip Erdoğan zihniyeti var. Değerli arkadaşlarım, İstanbul
fethedileli beş yüz altmış yıl oldu. Nereyi fethediyorsun sen ey Recep Tayyip
Erdoğan? Viyana kuşatılalı dört yüz yılı geçti, ikinci kuşatma geçeli üç yüz
yılı geçti. Nereyi kuşatıyorsun sen daha?
Bu polis
terörünün, aşırı polis terörünün altında yine “Polisimiz kahramanlık destanı
yazdı.” diyerek yapılan orantısız şiddeti ve yargısız infazı kutsayan Recep
Tayyip Erdoğan zihniyeti var. “Devam ederseniz anladığınız dilden konuşurum.”
diyen Recep Tayyip Erdoğan bu polis terörünün arkasındadır. “Önce sen haddini
bileceksin ya! Sen kalkıp da yok bilmem ne platformuymuşsun. Ne platformu
olursan ol, ayaklar baş mı oldu?” diyerek toplumda sosyal olarak, ekonomik
olarak geri kalmış ama yoksul olduğu için hakkını aramaktan vazgeçmeyenler ve
onları dışlayan Recep Tayyip Erdoğan zihniyeti var. Yine, üçüncü köprüye “Yavuz
Sultan Selim” adı vererek Alevi yurttaşlarımızın bu duyarlılıkları üzerinde
tepinen Recep Tayyip Erdoğan zihniyeti var.
Bizler, güçlünün
karşısında eğilmeyen Cumhuriyet Halk Partililer olarak Recep Tayyip Erdoğan’ın
bu zihniyetini sonlandırmaya, kurduğu korku imparatorluğunu yıkmaya kararlıyız.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
İSMAİL KAŞDEMİR
(Çanakkale) – Dersim hakkında da bir şeyler söyle.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Nasıl yapacaksınız, onu söyle.
BAŞKAN –
Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisi aleyhinde söz isteyen, Sırrı Süreyya
Önder, İstanbul Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Neyin aleyhinde olduğunu önce söyle, ondan sonra konuş. Neyin
aleyhindesin onu söyle önce. CHP’nin aleyhinde misin?
SIRRI SÜREYYA
ÖNDER (İstanbul) – “Çarşı her şeye karşı.” Sayın Şandır.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Her şeye karşısın yani!
SIRRI SÜREYYA
ÖNDER (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli üyeler; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan
Vekili Gürdal Mumcu’nun teamülleri ve süreyi zorlayarak verdiği iki üç dakikalık
iznin dışında, Gezi ile ilgili burada bir değerlendirme yapma şansımız
olmamıştı. Şimdi, neydi bu işlerin aslı, ona dair bir bilgilendirme yapmak
istiyorum.
Bakanlar Kurulu
da biraz yavaş konuşursa Sayın Başkan, insicamım bozuluyor. En çok onların
dinlemesi gerekiyor çünkü.
Bu işlerin iki
tane faili var: Birisi özensizlik, diğeri yetim hakkı. Özensizlik ne idi?
Özensizlik şu: Bu yayalaştırma projesi il koruma kuruluna gittiği zaman… Şimdi,
bu söyleyeceğim bilgiler hiçbirinizde yok çünkü öyle bir furya başlattı ki
iktidar, bunun aleyhinde konuşan, Gezi’yi savunan herkes neredeyse
estaizübillah darbeci oldu. Onun için, millet topyekûn hücum ediyor, kimse
gerçekleri anlatamıyor.
Bakın, Taksim
Yayalaştırma Projesi’nde il koruma kurulundan alınan onayda Gezi Parkı’na 1
santimetrekare tecavüz öngörülmüyor. Bu bilgiyi biliyor muydunuz? İl Koruma
Kurulu…
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) – Geçen söyledin zaten.
SIRRI SÜREYYA
ÖNDER (Devamla) – Evet. Tekrar bir hatırlatmakta fayda var. Geçen söyledim de
siz partinize hiç sormadınız mı “Ya, bu ne özensizliktir?” diye?
YILDIRIM M.
RAMAZANOĞLU (Kahramanmaraş) – Fakat, şimdi, 8 bin metrekare büyüdü.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – O geçti artık.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen cevap vermeyelim.
SIRRI SÜREYYA
ÖNDER (Devamla) – Evet, 8 bin metrekare büyüdü. Ama, büyümeden önce “Reddi
reddedeceğiz.” diyordunuz, büyümeden önce “Oraya AVM de yaparım, rezidans da,
Topçu Kışlası da yaparım.“ diyordunuz, biz de “Yaptırtmayız.” diyorduk, aha
yaptırmadık. Bunu neyle yaptırtmadık, zorbalıkla mı? Yok, hakkın, hukukun
rehberliğiyle. Bu makama o zaman gelseydiniz, bu kadar can yanmayacaktı.
Şimdi, niye böyle
davrandığınızı da anlatacağım. Olay şu: 1 santimlik bir tecavüz öngörülmüyor
fakat bir özensizlik var; çalakalem, İhale Yasası’ndan kaçırmak için teklif
usulü, avanslı çağırıyorlar: “Hele şurayı yap -Allah kerim- ondan sonra da
burayı yap.” “Bunu yap.” dediği firmalar da ne hikmetse, bu ülkenin son beş on
yılında hangi yatırımı aralasanız, altından çıkan firmalar. Sanırım, artık bu
memlekette bunlardan başka iş ehli hiçbir firma kalmadı!
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Kim o firmalar söylesene?
SIRRI SÜREYYA
ÖNDER (Devamla) – Aynı firma üçüncü havalimanı inşaatının da sahibi. Şimdi, bu
belediyeye sorulacak: “Sen, kardeşim, bu on senede büyük “montanlı” işleri kime
verdin, kaç lira ödedin, bu verdiğin firmaların toplam sayısı kaç?” Artık, bu
defterler aralanacak, bundan kaçış yok. Şimdi, böyle, sallapati yapılınca,
bakıyorlar ki yayalaştırma projesi, yayaya yürüyecek yol yok! Siz, bu kadar
komplo teorisi geliştireceğinize, Allah aşkına, hiçbiriniz partinizin
yöneticilerine “İstanbul’un göbeğinde, dünyanın ilk 3 metropolünden birinde
böyle bir çalışma yapılıyor ve biz yaya kaldırımını unutmuş bir müteahhitle,
belediyeyle çalışıyoruz. Bu bize reva mıdır?” diye sordunuz mu? Sormadınız.
Yahudi diasporası çıktı, son moda o. Yahudi diasporası arayan HES ihalelerinin
arkasındaki sermayeye baksın; Yahudi diasporası orada, sermayesi orada.
Sermayeye gelince “Dini, imanı yok paranın.” diyorsunuz ama bir halk direnişi
olduğunda, arkasına takmadığınız etnisite kalmadı, takmadığınız ulus kalmadı,
takmadığınız komplo teorisi kalmadı.
Sayın Kültür
Bakanı da buradaydı, sanırım gitmiş, Valiyle telefonla görüştük, Sayın
Cumhurbaşkanı, Sayın Başbakan, AK PARTİ’nin sayın yöneticileri, bakanlar,
ağzını açan şöyle bir türkü söylüyor: “İlk üç günü masumdu, ondan sonrası işler
karıştı.” Efendiler, kimse şunu sormuyor: Peki, siz, ilk üç günü orada sağdan
sola, soldan sağa, topla, çarp, çıkar, 200-300 kişiye binlerce bomba yağdıran
polis hakkında…
FATİH ŞAHİN
(Ankara) – Ne bombası Süreyya Bey?
SIRRI SÜREYYA
ÖNDER (Devamla) – Beni vuran bomba. Açayım, göstereyim mi?
FATİH ŞAHİN
(Ankara) – Makul bir şekilde konuşalım!
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Hiçbir şey yok!
SIRRI SÜREYYA
ÖNDER (Devamla) – “Ne bombası?”ymış! Beni vuran bomba, belimde patladı, al,
bak! “Ne bombası?”ymış! Belimde patladı, gel göstereyim! (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Sayın
Önder, lütfen…
SIRRI SÜREYYA
ÖNDER (Devamla) – “Ne bombası?”ymış. Git, hastanedeki kayıtlara bak! Gel, sana
fotoğrafını göstereyim. Al sana… “Ne bombası”ymış!
(Hatip elinde cep
telefonuyla AK PARTİ sıralarına yürüdü)
BAŞKAN – Sayın
Önder…
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Böyle bir usul var mı?
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) – Orada konuş! Git kürsüde konuş!
BAŞKAN – Sayın
Önder…
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(Mersin) – 11 adamın gözünü çıkardınız ya! Adamı deli etmeyin be!
BAŞKAN – Sayın
Önder, lütfen, kürsüye geliniz. (BDP sıralarından “Ara verin Sayın Başkan.”
sesleri)
Sayın Önder…
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.42
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.52
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Muharrem IŞIK (Erzincan)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 136’ncı Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisinin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Sayın Sırrı
Süreyya Önder, İstanbul Milletvekili, buyurun.
SIRRI SÜREYYA
ÖNDER (İstanbul) – Sevgili arkadaşlar, aranızdaki Kültür Bakanlığı yapmış
insanlar, yöneticiler, size bir sanat grubunu küfür yerine kullanmanın
çirkinliği konusunda hiçbir şey söylemiyorlar mı? “Artist martist” falan diye…
Bu diller yakışıyor mu size? Bak, ben olanı biteni anlatıyorum. Yalansa, içinde
yanlış varsa gelin deyin ki: “Şurada yalan söylüyorsun.“ İşte, halkın kürsüsündeyiz.
Yeni türkü Başbakanı yedirmek, yedirmemek üzerine inşa edildi. Bunun için,
kusura bakmayın, kendi içinize bakın. Son Meclis Başkanlığı seçiminde kendi
partinizin Başbakanın iradesine karşı direnen milletvekili sayısını hesaplayın,
bizim grubumuzdan fazla sayısal olarak.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) – O kadar da küçük görmeyin!
MUHYETTİN AKSAK
(Erzurum) – Haydi oradan be!
SIRRI SÜREYYA
ÖNDER (Devamla) – Onun için, Başbakanı yeme, yememe meselesinde, müesses nizam
ve kendi partinize bakacaksınız. Allah’ın bildiğini kuldan saklamaya gerek yok.
Riya, fitne, dedikodu kol geziyor. Başka bir yerde söyleyemiyoruz, burada
söyleyelim.
FATİH ŞAHİN
(Ankara) – Sayın Başkan, uyarın lütfen! Böyle bir şey olmaz!
SIRRI SÜREYYA
ÖNDER (Devamla) – Böyle olur çünkü bununla Gezi’yi, bununla Gezi’nin anlamını,
gerçek anlamını gölgeliyorsunuz. Bizim, seçilmiş bütün hükûmetlerin hükûmet
etme hakkını savunmakla geçmiş ömrümüz. Bu Hükûmete de seçim dışı bir yönelim
olduğunda, karşısında ilk bizi bulacaklardır. Sizin de bu konuda sabıkanız çok
temiz değil yani çok merak edenle uzun uzun konuşuruz.
Şimdi, bizim
tarihimiz cuntalara direnme tarihidir, bu konuda bedel ödeme tarihidir, onun
için, Gezi’nin anlamını gölgelemeyin lütfen. Gezi’nin anlamı şu: İlk üç günden
sonra, AK PARTİ “Bunu yeni dönemin seçim mezesi yapabilir miyim?” dedi. Olan
biten bundan ibarettir.
MUHAMMET BİLAL
MACİT (İstanbul) – Başka bir şey olmadı mı?
SIRRI SÜREYYA
ÖNDER (Devamla) – Başka çok şey oldu Sayın Vekil. Neler oldu biliyor musunuz?
MUHAMMET BİLAL
MACİT (İstanbul) – Biliyoruz.
SIRRI SÜREYYA
ÖNDER (Devamla) – 8.900 kişi resmî
olarak polisin şiddetiyle hastaneye gitti, 8.900 kişi.
FATİH ŞAHİN
(Ankara) – Başbakanlık ofisinin önüne geldiler. Bunları da söyleyin. Bunları
niye söylemiyorsun? Bu kadar naif değil.
SEBAHAT TUNCEL
(İstanbul) – Başbakan ödül verdi orada şiddet uygulayanlara!
SIRRI SÜREYYA
ÖNDER (Devamla) – 12 kişi, orada…
FATİH ŞAHİN
(Ankara) – Söyleyin lütfen bunları, söylemiyorsunuz.
SIRRI SÜREYYA
ÖNDER (Devamla) – Onu da söylüyoruz…
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen.
SIRRI SÜREYYA
ÖNDER (Devamla) – Biz söylüyoruz yine…
MUHAMMET BİLAL
MACİT (İstanbul) – Başka bir şey olmadı mı?
SIRRI SÜREYYA
ÖNDER (Devamla) – Şimdi, eğer konuşmama izin verirseniz onu da söyleyeceğim.
Bu Gezi Parkı’nın
bir tek çirkin yanı vardır: O da küfürlerdir, onu da elimize boyayı aldık, biz
sildik, biz öncülük ettik. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Onun için,
olanlar şunlar: Bir yerden sonra siz, eğer şunu söyleseydiniz, bunu sormaya
hakkınız olurdu. Orada 300 kişiyle ben basın açıklaması yaparken -bu Meclisin
bir üyesiyim- sırtımdan gaz bombasıyla, gaz kapsülüyle vurulduğum zaman,
biriniz buradan çıkıp kendi bakanınıza, kendi yönetiminize “Yahu, bu ne iştir…”
Üstelik oturarak, ayakta bir kimse de yok “Burada bir demokratik hak kullanan
ve ağacın önüne duran bir insan var..”. Ağzınızı açtığınızda “İlk üç gün
masumdu.” diyordunuz, üç günün içinde de ben vardım, masum olarak da zalimane
bir şekilde vuruldum. Hanginiz kalkıp dediniz ki “Ayıp değil mi?” Ondan sonra
kalkacaksınız “Niye bu işler böyle oldu?” Siz, o hakkı, o üçüncü günün akşamına
kadar ağzınıza çektiğiniz fermuarla kaybettiniz. Eğer o gün sormuş olsaydınız,
o gün soran insanlarla da…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SIRRI SÜREYYA
ÖNDER (Devamla) – …bu süreci madem paylaşmaya devam ediyoruz, bunların içinde
sizin arkadaşlarınız var, Gezi’ye gelenlerin içinde vallahi, billahi, şerefim
namusum üzerine sizin çocuklarınız da var.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Önder.
SIRRI SÜREYYA
ÖNDER (Devamla) – Biraz şu iftirayı bir kenara bırakın, neler olup bittiğini
anlamaya çalışın. Anlamaya çalışırsanız belki çare bulursunuz. (BDP
sıralarından alkışlar)
İSMAİL AYDIN
(Bursa) – Mesele Gezi meselesi değil Sırrı, anlamadın mı?
SIRRI SÜREYYA
ÖNDER (İstanbul) – Anladım. Ben seni tanımıyorum. Ne o öyle, asker arkadaşı
gibi “Sırrı” falan!
BAŞKAN – Evet,
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Ali Uzunırmak, Aydın
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi
önergesi lehinde söz aldım. Hepinize saygılarımı sunuyorum.
Değerli
arkadaşlar, aslında, Gezi Parkı olayı hakikaten ders çıkarmamız gereken,
aklıselim düşünmemiz gereken bir olaydır. Burada ne olmuştur? Gezi Parkı bir
turnusol olmuştur. Bir tarafta, bastırılmış taleplerini dile getiren her yaştan,
her sosyal gruptan bir insan topluluğu oluşmuştur. Türkiye’de 50-60 vilayetin
üstünde vilayette ayrı yaşlardan, ayrı sosyal gruplardan binlerce insan
bastırılmış talepleriyle ilgili, Gezi Parkı’ndaki ağaçların ortaya çıkardığı
bir duygu selini bize hatırlatmıştır. Bunun yanında, iktidarda bir şey
oluşmuştur, iktidarda da bastırılmış korkular ortaya çıkmıştır Gezi Parkı olayı
dolayısıyla. Bu iki duyguyu iyi anlamamız lazım. Eğer, siyaset insanları bu iki
duyguyu doğru anlamaz ve buradan ders çıkarıp bunu doğru yönetmezse bu ülke
felakete gider değerli arkadaşlar. Çünkü, bu ülkedeki, Sayın Başbakanın
ağzından çıkanlardan sokağa dökülmüş insanlara varıncaya kadar taleplerin ve
bastırılmış duyguların geldiği söylemler gerçekten, ülkede ekonomiyi, sosyal barışı
ve demokrasiyi tehdit eden duruma gelmiştir. Elinde palayla çıkan esnafı meşru
göstermeye çalışan bir zihniyet vardır ama o esnafın da gösterilerin
neticesinde fakruzarurette borcunu ödeyemez duruma düşmüş bir hâli vardır. Eğer
biz bu iki duyguyu da tanıyamazsak, tanımlayamazsak, doğru algılayamazsak bu
ülke yönetilemez. Lafla peynir gemisi yürümez. İnsanları birilerini düşman
göstererek, meydanlara toplayarak, toplumu tahrik ederek; yalanlarla,
iftiralarla bu insanları karşı karşıya getirerek Hükûmet sürdürülebilir bir
politika ortaya koyamaz.
Bir yanda
“Mısır’da halkın yanındayız.” diyeceksiniz, “Darbe oluyor.” diyeceksiniz. Peki,
sorarlar adama: Mısır’da halk ikiye bölünmüş, bir kısmı Tahrir’de, bir kısmı
Adeviye’de. Değerli milletvekilleri, AKP Hükûmeti ve AKP sözcüleri Adeviye’deki
halkın yanında mı, Tahrir’deki halkın yanında mı? “Suriye’de halkın
yanındayız.” diyorsunuz. Bir yanda, Mısır’daki olayları bir çerçeveden, kendi
korkularınızla dile getirmeye çalışırken “Suriye’de de halkın yanındayız.”
dediğinizde bir başka çukurun içerisinde boğuluyorsunuz. Siz hangi halkın
yanındasınız? Oralarda halk yekvücut mu, yeknesak mı? Hayır, bunu hiç kimse
söyleyemez, söylemesi de yanlış olur. Dolayısıyla, Türkiye’de kalabalıkları
meydanlara toplayarak, hiç ama hiç olmayacak şekilde, bir din adamını bile,
“Yukarıda Allah var.” diyen bir din adamını bile yalancı çıkartacak şekilde
söylemlerle ve bu söylemler sürdürülerek Türkiye’de lafla peynir gemisi
yürütülmeye çalışılamaz.
Değerli
milletvekilleri, ülkeyi yönetmek ve siyaset, ciddi bir iştir. Bakın, ne olur,
lütfen, koltuklarınıza yaslanın ve aklınızı başınıza alarak bir şeyi terennüm
edin değerli milletvekilleri: Bu ülkede Cumhurbaşkanı seçildi, Cumhurbaşkanı
seçildikten dört sene sonra görev süresi tartışıldı yani iktidar grubunun
inadına yaptığı bir hadise… Dört sene sonra, ülke, Cumhurbaşkanın görev
süresini tartışıyor. Bana “ileri demokrasi” dediğiniz bir demokraside ve devlet
düzeninde seçilmiş bir cumhurbaşkanının dört sene sonra görev süresinin
tartışıldığı ve “Biz dünya ülkesi olduk.” diyen bir ülke gösterebilir misiniz
değerli arkadaşlar?
Bana bir ülke
tanımlayın ki on yıllarca başbakan, cumhurbaşkanı genelkurmay başkanının
kararnamelerini imzalayacak, o genelkurmay başkanının sicil istihbaratı gelecek
ve o genelkurmay başkanı on yıl sonra terör örgütünün başı olarak mahkemeye
çıkacak ve hükûmet, o kararnameyi imzalayanlar bundan hiç mesuliyet
duymayacaklar.
Bana bir ülke
söyleyin ki ana muhalefet partisinin genel başkanının özel hayatına girilecek,
genel başkanlıktan tasfiye edilecek ve sorumluları çıkmayacak meydana.
Bir ülke düşünün
ki o ülkenin genelkurmay başkanının odası dinlenecek ve ortalığa saçılacak,
genelkurmay başkanının odasını dinleyen fail bulunamayacak, ortaya çıkmayacak.
Bir ülke düşünün
ki o ülkenin başbakanı “Benim de odam dinleniyor.” diyecek, failleri
bulunmayacak ve o ülkenin başbakanı o ülkeyi yönetmeye devam edecek. Kendi
güvenliğini sağlayamayan bir başbakan benim güvenliğimi nasıl sağlar değerli
arkadaşlar?
Ama bütün bu
olaylar hep laf kalabalığında ve bir meydan okuma edası içerisinde, devlet
düzeninden yoksun, devlet aklından yoksun, devlet mantığından yoksun devam
ediyor. Ülkenin bir bölgesinde yol kontrolleri yapılıyor, kendi özel güvenlik
birimleri kuruluyor, başka şeyler yapılıyor ve o ülke hâlen daha güllük
gülistanlık gibi gösteriliyor. Böyle bir ülke yönetimi, kavram kargaşası
içerisinde, olayların kargaşası içerisinde… Ne olur, biraz, bir parti
taassubundan kurtularak, aklıselim olarak düşünelim değerli arkadaşlar. Bu ülke
bizim ülkemiz.
Ve Gezi Parkı olayları göstermiştir ki bu
ülkede ekonomi hâlen kırılgandır çünkü ekonomi rakamlarına yalan
söylettirebilirsiniz ama rakamlar bir gün gerçeği ortaya çıkartır. Bu ülkede
her şey yap-işlet-devret modeliyle, finansman modelleriyle yapılıyor. Vatandaş
belki ülke kendi kendini finanse ediyor gibi görüyor, zannediyor ama bu
Parlamento seviyesindeki insanlar bunu böyle görmemeli, gerçeğin ne olduğunu
görmeli. Bu ülkede 220 milyar dolardan 580 milyar dolara çıktı borç ve “IMF
borucunu ödedik.” diyoruz. Ankara Ticaret Odası da yağcılık peşinde; ekonomiden
anlayan birtakım insanlar bazı yalanları da alkışlıyorlar, bunu da anlamak
mümkün değil.
Değerli
milletvekilleri, 42 milyar dolarlık özelleştirme yapıldı. Sadece
özelleştirmenin yarısı IMF borcunu öder, mal varlığı satıldı bu ülkenin.
Dolayısıyla, IMF borcunu ödediniz ama A şahsına olan borç ödendi, B şahsına, C
şahsına borç yükseldi, D şahsına yeni borç yapıldı. Yani, borcun adresi
değişti, miktarı yükseldi. Bunu kim inkâr edebilir? Gayrisafi yurt içi hasıla,
işte, kamu borcuna bölündüğü zaman birtakım rakamlar çıkıyor ortaya, doğrudur
ama gayrisafi yurt içi hasılada yabancıların payları, yabancıların sermayeleri,
yabancıların ürettikleri, yabancıların kâr transferleri; bütün bunları
topladığınızda, Türk ekonomisinin gerçekten dün gayrisafi millî hasıla
hesaplamasıyla bugün gayrisafi yurt içi hasıla hesaplamasında bu değerleri
birbirine böldüğünüzde, dün dünyada 17’nci ekonomi olan Türkiye, bugün
gayrisafi yurt içi hasıla hesaplamasından da yola çıkarak 18’inci ekonomi
olmuştur ve Türkiye’nin büyüdüğü iddia edilmektedir. Böyle yalanlarla, böyle
kandırmacalarla Türkiye’yi yönetebilir olarak sürdürmek mümkün değildir.
Değerli
milletvekilleri, hemen pankartlar, afişler çıktı: “Menderes’i astınız, Özal’ı
zehirlediniz. Tayyip Erdoğan’ı yedirmeyiz.” Değerli milletvekilleri, bu ülkede
savcılar varsa hemen bu pankartları, afişleri kim astıysa soruşturması lazım
“Gel bakayım, Özal’ı zehirleyen kimdir?” diye.
Ve size bir şey
söylüyorum değerli milletvekilleri: Eğer siz 12 Eylülü yargılıyorsanız, 12
Eylüle karşıysanız 12 Eylülün Başbakan Yardımcısı olmuş ve 12 Eylülün koyduğu
siyasi yasakları savunmuş bir Özal’ı 12 Eylülle beraber yargılayarak
savunamazsınız. Bu bir yalandır, bu bir riyakârlıktır, bu mürailiktir.
Dolayısıyla, aynı anda bir insan iki şahsiyet olamaz. AKP’de bunu biz
görmekteyiz ve çok kereler görmekteyiz.
“Bir Başbakan,
iki Erdoğan” videosunu, kendi söylediklerini, kendi yalanlarını yayınlayan bir
videoya, kendi sesinden yayınlanan bir videoya demokrasi tarihinde yayın yasağı
koyduran ilk insan olmuştur Sayın Başbakan. Bir başkasının iftirasına yayın
yasağı koydurabilirsiniz ama kendi söylediklerinize nasıl yayın yasağı koyduruyorsunuz?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ UZUNIRMAK
(Devamla) – Hangi vicdan, hangi ahlak, hangi anlayış bunu yaptırıyor?
Dolayısıyla…
MUHYETTİN AKSAK
(Erzurum) – Yeter ya!
ALİ UZUNIRMAK (Devamla)
– Yetmeyecek.
Oradan laf
atabilirsin, bağırtkanlık, çığırtkanlık, Maraş (x) çığırtkanlığı da
yapabilirsin.
MUHYETTİN AKSAK
(Erzurum) – Otur yerine ramazan günü!
Otur yerine!
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Kimsin sen? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum Sayın Uzunırmak.
(Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’ın AK PARTİ sıralarına doğru yürümesi)
Lütfen Sayın
Uzunırmak… Sayın Uzunırmak…
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 17.09
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.15
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Muharrem IŞIK (Erzincan)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 136’ncı Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisinin görüşmelerine devam edeceğiz.
Sayın Ünal, Söz
talebiniz var mı?
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) – Evet.
BAŞKAN –
Yerinizden lütfen.
Sayın Ünal,
buyurun.
VIII.- AÇIKLAMALAR
1.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın, Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmak’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ramazan ayı içerisinde
öncelikle ramazan ayının hoşgörüsüne, şefkatine, anlayışına ihtiyacımız olduğu
çok açık.
Burada, ben Grup
Başkan Vekili olarak, Sayın Başbakana, grubumuza, Grup Başkanımıza dönük bütün
sataşmalara “Kem söz sahibine aittir.” düşüncesiyle ve “İnsan konuşmaya
başladığı andan itibaren kendisini anlatır.” düşüncesiyle cevap vermiyorum ve
az önce konuşan, konuşmasını yapan konuşmacıya da herhangi bir şekilde, hatta
“Maraş çığırtkanlığı” ifadesini kullandığı hâlde yine cevap verme gereği
duymadım ama konuşmacı oradan süresi bittiği hâlde ısrarla ayrılmadı, bir
sataşma bekledi ve maalesef bir
milletvekilimize dönük sanırım kızgınlıkla bir ifade kullandı. Bu
ifadesinden dolayı… En azından, bu ifadenin Meclis Genel Kurulunda
kullanılmaması gereken bir ifade olduğunu kendisi de aklıselimle biliyordur
diye düşünüyorum. En azından, bundan dolayı sayın konuşmacının özür dilemesini
bekliyorum, kullandığı ifadeden dolayı.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) – Ceza verilmesi lazım Sayın Başkan.
Sayın Uzunırmak,
buyurun.
2.- Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Her şeyden önce,
konuşmamda da ifade ettiğim gibi, biz, yanlış anlaşılmalara veya başka şeylere
meydan vermemeliyiz. Ben “Maraş çığırtkanlığı” falan diye bir kelime
kullanmadım. (AK PARTİ sıralarından “Kullandın” sesleri)
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) – Kullandın maalesef.
YUSUF BAŞER
(Yozgat) – Ne konuştuğunu bilmiyorsun sen!
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Hayır, Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, dinleyin lütfen, bir müsaade edin lütfen.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Öyle bir şey kullanmadım. Öyle bir şey… Maraş’la ne alakası var bir defa, bir.
İki: Biz, eğer
burada uygun üslup içerisinde siyasi liderler de dâhil eleştiremeyeceksek neyin
siyasetini yapacağız? Elbette ki eleştirilecektir. Eleştirilerde hakaret var
mıdır? Hayır, benim Sayın Başbakanla ilgili ve AKP Hükûmetiyle ilgili
eleştirilerimde hakaret yoktur, her zaman, her yerde söyleyebileceğim
ifadelerdir.
Diğer alanda,
tabii ki sayın grup başkan vekilleri önce hatibi kızdırmak için uygunsuz laf
atan arkadaşlarına hâkim olmalılar. Benim, kürsüdeyken laf atan arkadaşımıza
yönelik baştan hakarete varan hiçbir şeyim olmamıştır.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) - Sataşma olmadı, konuşma boyunca hiç sataşma olmadı!
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) - Maksadımı aşan bir şey olduysa elbette ki olabilir, o da mazur
görülür ama bu iş karşılıklıdır, karşılıklı olduğu için de öyle
değerlendirilmesi gerektiği kanaatini taşıyorum.
Bu ramazan
gününde elbette ki hepimizin mutedil olmaya ihtiyacı var. Bakın, hâlen daha…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) - Sayın Başkan, sadece tutanaklara girmesi açısından diyorum: Bu
kürsüde hiç kimseye sataşma yoktur, hakaret yoktur ama Başbakana, AKP
Hükûmetine yönelik eleştirilerimizi bir sataşma olarak adlandırıp rayından
çıkartmak isteyen zihniyet hiçbir eleştiriyi hazmedemiyor demektir.
FAHRETTİN POYRAZ
(Bilecik) - Biz de Bahçeli’yi eleştireceğiz.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Her burada konuştuğumuz konuda, yaptığımız eleştiride hemen
çıkıyorsunuz, müdahale ediyorsunuz.
FAHRETTİN POYRAZ
(Bilecik) - Biz de Bahçeli’yi eleştireceğiz.
HİLMİ BİLGİN
(Sivas) – O kelime için bir şey demeyecek misiniz?
OKTAY VURAL
(İzmir) - Eleştireceğiz, kimi eleştireceğiz? Sizi mi eleştireceğiz.
HALUK İPEK
(Ankara) - Cevap verecek o da.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Dolayısıyla, biz eleştiri hakkımızı kullanırız, sonuna kadar
kullanırız. Bir Başbakan, kaç Erdoğan var? Bunu videosuyla, her şeyiyle dile
getiririz, kürsüden de dile getiririz. Burada sataşmalarla, baskılarla bizi
korkutacak hâliniz yok.
BAŞKAN – Sayın
Vural, teşekkür ediyorum.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) – Sayın konuşmacısının konuşması boyunca tek bir sataşma
olmadı, tek bir söz çıkmadı.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) – Küfürden rahatsız değil misiniz?
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) - Getir tutanakları bakayım.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) – Bakacağız tutanaklara. Küfürden rahatsız değil misiniz? Küfür
yakışıyor mu MHP’ye?
OKTAY VURAL
(İzmir) – Söyledi zaten, söyledi ya “Otur, otur.” diye, duymadın mı ya! Bak,
senin yanındaki duymuş. Duymuyorsun…
KEMALETTİN YILMAZ
(Afyonkarahisar) - Boyundan büyük laflar etme.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, Çorum Milletvekili Tufan Köse ve
arkadaşları tarafından emniyetin, idarenin ve adliyenin şüpheli kamu
görevlilerine müsamahalı davranıp davranmadığı, davranıyor ise bunun daha sonra
meydana gelebilecek benzer olaylara olabilecek etkilerinin araştırılması
amacıyla 10/7/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 10 Temmuz 2013 Çarşamba
günkü birleşiminde okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Şimdi,
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Oğuz Kağan Köksal
Kırıkkale Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Kırıkkale) – Sayın Başkanım, değerli milletvekillerimiz, sözlerime başlarken
hepinizin mübarek ramazanını yürekten kutluyorum. Ramazanımızın ülkemiz ve
insanlar için hayırlara vesile olması dileğimle sözlerime başlıyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisinin aleyhinde konuşmak üzere söz almış bulunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, ancak oraya geçmeden önce çok kısa bir hususu burada dile
getirmek istiyorum; az önce de üst üste çeşitli hatiplerin konuşmaları arasında
birtakım tartışmalar oldu, ben, oraya da değinmek istiyorum. Elbette ki
muhalefettir, tenkit eder, tenkit etme hakkı vardır ama muhalefetin tenkit
ederken de hakaret etme hakkı olmaz. Her çıkan konuşmacı Sayın Başbakanımıza
hakaret ettiler ve az önce Grup Başkan Vekilimiz de o hakarete “Kem söz
sahibine aittir.” diye cevap verdi, geçti ama ben, başka bir şeye değinmek
istiyorum. Söylenen, atılan iddialarda Sayın Başbakan…
OKTAY VURAL
(İzmir) - Efendim, nerede hakaret var? Hakaret sözünü açıklasın!
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) - Hangi söz hakaret?
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Devamla) – Bir müsaade eder misiniz. Müsaade eder misiniz konuşayım.
BAŞKAN – Sayın
Vural, lütfen…
OKTAY VURAL
(İzmir) - Hangi söz hakaret! Yani insaf, oruçlusunuz ya! Oruçlu musunuz?
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Devamla) - Size mi soracağım oruç tutup tutmamayı?
OKTAY VURAL
(İzmir) - İftira etmeyin! Hangi sözse, “hakaret” dediğiniz söz varsa onu
söyleyin.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) - Hakaret olan sözü söyleyin.
BAŞKAN – Sayın
Vural… Sayın Vural, lütfen, oturun.
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Devamla) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN - Buyurun
Sayın Köksal.
OKTAY VURAL
(İzmir) - Ama yani burası haşmet-meâb hazretlerine methiye düzme kürsüsü de
değil.
BAŞKAN - Sayın Köksal, devam edin lütfen.
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Devamla) – Efendim, siz de başkasına methiye düzün canım, kimseyi
engellemiyoruz ki.
Değerli
milletvekilleri, bakın görüyorsunuz, sözü, kelimesini bile konuşturmamaya
çalışıyorlar.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – “Hakaret olan sözü söyleyin.” diyoruz ya, bir şey demiyoruz size.
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Devamla) – Ben söylenen hiçbir şeye cevap vermiyorum ama şunu burada yüce
Meclisin huzurunda tekrar etmek istiyorum: Sayın Başbakana yakıştırdıkları
çeşitli ifadelerin içerisinde bir tek… İşte, “faşistlik” ve “hükümranlık”,
“imparatorluk” gibi ifadeler yakıştırıyorlar. Şöyle bir baktığınız zaman,
Türkiye’nin siyasi tarihine baktığınız zaman sadece bir şiir okuduğu için
zindanlarda çürütülen, seçilme hakkı elinden alınan bir insana “faşist” demek
kadar haksız bir şey var mı? Yani özellikle bunu, burada söylemek istiyorum.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Böyle bakan yapmazlar boşuna uğraşma!
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Devamla) – Ve Sayın Başbakanımız, o günden bugüne kadar özgürlük ve demokrasi
mücadelesi yaparak gelmiştir, AK PARTİ’nin şiarında da özgürlük ve demokrasi
mücadelesi vardır; bunu böylece herkes bilsin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL
(İzmir) – Tebrik, tebrik, bravo! Biraz daha… Bence rahmani işlerden bahsetsen
daha iyi olur.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Engin Paşa ayağa kalkmadı diye içeriye attırılırken bu içinize
siniyor mu Sayın Valim?
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Devamla) – Değerli milletvekillerim ve Sayın Başkanımız; şimdi, önergeyle
ilgili söze gelmek istiyorum.
Tabii, bu önerge,
aslında, burada, bir vatandaşımızın polis kurşunuyla hayatını kaybetmesi
noktasında verilmiş bir önerge. Ben her şeyden önce şunu ifade etmek istiyorum:
Bu olaylarda hayatını kaybeden gerek vatandaşlarımızın gerekse polisimizin
yakınlarına başsağlığı diliyorum, ailesinin üzüntüsünü paylaşıyorum çünkü konu
ne olursa olsun insan hayatı mukaddestir ve o korunmalıdır. Onu söyledikten
sonra sözlerime devam etmek istiyorum.
Esasen, Gezi
Parkı olayları noktasına baktığımızda, CHP’li konuşan milletvekilimiz şöyle bir
ifadede bulundu: “Aslında bu olayın arkasını araştırmak lazım, bu olay nereden
çıkmıştır, ne olmuştur?” Ben de aynı şeyi söylüyorum, nedenleri nedir diye
arkasını araştırmak lazım diye düşünüyorum ve hemen şöyle bir soru geliyor veya
şöyle bir cevap geliyor: Acaba nedenleri nedir dediğimiz zaman, acaba nedenleri
IMF’ye olan borcumuzun ödenmesi mi, acaba nedenleri Türkiye'nin millî
gelirindeki yükseliş mi?
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Allah Allah! Sen bilmediğin konulara girme Sayın Valim.
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Devamla) – Acaba nedenleri faiz hadlerinin düşmesi mi?
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Nereye düşmüş Sayın Valim faiz?
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Devamla) – Acaba nedenleri kamuoyu yoklamalarında AK PARTİ’nin devamlı,
devamlı yükselmesi mi? AK PARTİ’nin devamlı yükselmesiyle, iktidara gelemeyecek
insanların telaşı mı? İşte, bunları araştırmak lazım aslında dedik ve biz, AK
PARTİ olarak araştırma önergesi verdik zaten ve o önergenin sonunda da komisyon
kuruldu, bunları araştıracağız, hep ortaya çıkacak değerli arkadaşlarım.
Tabii, güvenlik
güçlerimizin de hakkında yapılan iddialara geldiğimiz zaman ben şunu ifade
etmek istiyorum değerli arkadaşlarım…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Ne zaman komisyon kuruldu?
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Bu komisyon Meclisin haberi olmadan mı kuruldu?
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Neyse… O ne dediğinin farkında değil, ellemeyin ya.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
– Ya, bu sataşma size hak mı arkadaşlar? Biz sataşınca kıyameti koparıyorsunuz,
siz sataşınca hak mı ya?
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Herkese hak. Hakaret etmeden sataşmak herkese haktır Sayın Başkan.
Soru soruyoruz: Faiz nereye düşmüş?
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Arkadaşlar, bu komisyon bizim haberimiz olmadan mı kuruldu?
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Devamla) – Değerli arkadaşlarım, polisle ilgili şöyle bir şeyi ifade etmek
istiyorum…
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Komisyon mu kuruldu? Bizim mi haberimiz yok?
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Devamla) – Tabii, değerli arkadaşlarım dinlerse şunu ifade etmek istiyorum
Değerli
arkadaşlarım, polisimiz… Ki burada kast edilen her ne kadar “güvenlik güçleri”
denmeyip yuvarlak bir şekilde ifade edilmişse, adliye ve idare de içine
katılmışsa da söylenen polisle ilgili. Polisimiz bu konuda elinden gelen
gayreti göstermektedir. “Polisimizin araştırılma noktasını” dediğimiz zaman
araştırmaya ihtiyaç yok çünkü polis kendi kendini araştırıyor zaten ve suçlu
olduğu zaman çekinmeden cezasını verebiliyor ve bununla ilgili zaman zaman
genelgeler ve hizmet içi eğitimler yapmak istiyor.
Şu anda elimde üç
tane hizmet içi eğitimle ilgili genelge var. Genelgenin bir tanesinden çok kısa
bir başlık okuyacağım, bu genelge 2007 yılında yayınlanmış ve bu genelgenin
başı şöyle başlıyor: “İnsan hak ve özgürlüklerini koruyup kollamak ve ayrım
gözetmeksizin evrensel manada herkes için gerçekleştirmek devletin temel görevi
ve varlık sebebidir. Polis, devletin icra gücü olarak kamu düzeni ve
güvenliğini sağlamanın yanında, hukuk devletinde demokrasi ile insan hak ve
özgürlüklerinin koruyucusu ve teminatıdır.” Yani, o “ayrımcılık” diye verilen
önergede aslında genelgenin başında “ayrım gözetmeden” diye kendi görevini
tarif etmektedir. Bu da gösteriyor ki aslında ayrım gözetme filan yoktur.
Esasen suçlu
suçludur, suçlunun unvanı ne olursa olsun suçludur ve Türkiye'de hâkimler
vardır, adliye vardır, adalet vardır. Polis teşkilatının da, bildiğiniz gibi,
iki görevi var: Birincisi, önleyici zabıta; diğeri de adli zabıta olarak.
Önleyici zabıta olarak olayları önlemeye çalışır, olaylar olduktan sonra da
adli zabıta olarak olayın faillerini yargıya taşır. Şimdi, burada olayın faili
polis olduğu için de kendi arkadaşlarını götürüp yargıya taşımışlar.
Ha, bundan sonra
ne olur? Bundan sonrasını polis de bilmez, başkası da bilmez. Çünkü, Türkiye'de
bildiğiniz gibi kuvvetler ayrımı sistemi vardır, -ister kabul edin, etmeyin-
adliye, mahkemeler bağımsızdır, mahkemeler ellerindeki dosyaya ve kendi
vicdanlarına göre karar verirler. Ondan sonrasını sorgulamak bizim hakkımız da
değildir, esasen böyle bir şey de yoktur.
Polis teşkilatı
asli görevini bu olayda en iyi şekilde yapmıştır, yapmaya çalışmaktadır ve en
önemli noktalardan birisi de -polis teşkilatının bir başka özelliği- kendi
içinde kendi kendini yargılayabilmesidir ve özveriyle vatandaşına hizmet için…
Ama, elbette ki geniş bir teşkilattır, içinde zayıfı olabilir, çürüğü olabilir,
bunları da ayıklamak için gerekli çalışmaları yapmaktadır.
Değerli
arkadaşlarım, değerli milletvekillerimiz; esasen, bu olayda da bahsedildiği
gibi emniyetin, idarenin ve adliyenin şüpheli kamu görevlilerine karşı
müsamahalı davranıp davranmadığı soruluyor. Demek ki polis, kendi içerisindeki
bir kişiyi -faili- alıp götürüp teslim etmişse bunda “müsamahalı davranma” diye
bir şey söz konusu olmaz. Öbür taraftan, adliye soruşturmuş ve gerekli
incelemeleri yaptıktan sonra bunu yargılanmak üzere serbest bırakmış ama
yargılanmak üzere. Şimdi, burada yargılanıp yargılanmama meselesinde her konu,
her fail, her dosya ayrı ayrı kendi içerisinde yargılanır. Dosyanın içerisinde
bazısında şüpheli deliller veya ağır ifadeler vardır tutuklar veya tam tersi
Ceza Muhakemeleri Kanunu’nda olduğu gibi tutuklamaz, dışarıdan yargılanmasına
karar verebilir. Bu her mahkeme her dava kendi içerisinde görüşülür. Yoksa,
bunda, bir esas, ana düsturun ötesinde başka bir esas yoktur.
Şimdi, buraya da
baktığımızda, emniyet teşkilatı ve adliye teşkilatı gerekeni yapmıştır. Esasen,
baktığımızda -başta da söyledik- bunun nedenleri araştırılmalı bu Gezi olayının
altında yatan nedir diye. Üç gün içerisinde, bakın, bir sürü tenkit oldu. Dün
açıldı Gezi Parkı, eskisinden kaç misli ağaç dikilerek açıldı…
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(Mersin) – Ağaç var insan yok içeride!
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Devamla) – …ve vatandaşlarımızın hizmetine açıldı.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(Mersin) – Ağaç ağaca bakıyor!
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Devamla) – Şimdi, burada, bunun, belki masum bir hareket diye başlayıp ama
sonunda başka noktaya çekilmesini ben inanıyorum ki AK PARTİ kadar Meclisin
diğer partileri de istememektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Devamla) – Çünkü, demokrasi varsa hepimiz varız eğer demokrasi yoksa zaten
Meclis de yoktur hepimiz de yokuzdur.
BAŞKAN – Evet,
teşekkür ediyorum.
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Devamla) – Burada, aynı çatı altında olduğumuz için de ben inanıyorum ki arkadaşların
da düşünceleri böyledir.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(Mersin) – Demokrasi, sizin canınızın istediğini istediğiniz gibi dövmesidir,
değil mi?
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Devamla) – Ama elbette ki muhalefetin tenkit hakkı vardır, bunu yapacaktır.
Onu da doğrusu hoş karşılamamız gereklidir diyoruz…
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Sayın Valim, benim hangi sözümün hakaret olduğunu bir söyleyin oradan
ya!
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Köksal.
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Devamla) – …ve bu vesileyle bütün milletvekillerimize, Meclisimize saygılarımı
sunuyorum, hayırlı günler diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.
Alınan karar
gereğince, sözlü soru önergelerini görüşmüyor, gündemin “Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer
alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir
Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer
alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet
Komisyonu raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü sırada yer
alan, Orta Asya ve Kafkaslar Bölgesel Balıkçılık ve Su Ürünleri Yetiştiriciliği
Komisyonu Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Orta Asya ve Kafkaslar Bölgesel Balıkçılık ve Su
Ürünleri Yetiştiriciliği Komisyonu Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu ile
Dışişleri Komisyonu Raporları (1/498) (S. Sayısı: 173)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4’üncü sırada yer
alan, Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan
Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe
Komisyonu raporlarının görüşmelerine devam edeceğiz.
4.- Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) (S. Sayısı:
478) (x)
BAŞKAN – Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Geçen birleşimde
İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen teklifin
beşinci bölümünde yer alan 73’üncü maddesinin (r) bendinin 1 numaralı alt bendi
kabul edilmişti.
Şimdi, 73’üncü
maddenin (r) bendinin 2 numaralı alt bendi üzerinde iki adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 73 üncü
maddesinin (r) bendinin (2) nolu alt bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Mehmet Günal
Konya Manisa Antalya
Oktay Vural Alim Işık Cemalettin Şimşek
İzmir Kütahya Samsun
"2) 3224 sayılı Kanununun 26 ncı maddesinin birinci
fıkrasının (e) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"e) Odaların faaliyet alanı içindeki muayene ve tedavi
ücretlerine ilişkin rehber tarife tekliflerini onaylamak,"
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporlarının
73/r-2 Maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Mustafa Moroğlu Kazım Kurt
İstanbul İzmir Eskişehir
Aytuğ Atıcı Özgür Özel Kadir Gökmen Öğüt
Mersin Manisa İstanbul
Hülya
Güven Celal
Dinçer
İzmir İstanbul
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
(x)
478 S. Sayılı Basmayazı 03/07/2013 tarihli 129’uncu Birleşim Tutanağı’na
eklidir.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen İstanbul Milletvekili Celal Dinçer. (CHP sıralarından
alkışlar)
CELAL DİNÇER
(İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Saygıdeğer
milletvekilleri, 478 Kanun Teklifi’nin 73’üncü maddesinin (r) fıkrası üzerinde
CHP Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Dün gece yarısı
bir AKP klasiği daha yaşadık, baskıcı zihniyetine tanık olduk, toplumu
sindirme, demokratik örgütleri yok etme politikasının bir yenisini yaşadık.
Beldeleri ve köyleri kapatıp tüzel kişiliklerini ortadan kaldırarak belde ve
köyleri mahalleye çevirip yetkisiz yetkili hâline dönüştürdüler. Bütün kamu
kurumlarını ele geçirdiler. Sivil toplum kuruluşlarını da ele geçirebilmek,
yandaş yapabilmek ve yandaş yapamadıklarını da güçsüzleştirmek için yoğun bir
çalışma yürüttüler. Türkiye'nin en büyük sivil toplum örgütlerinden biri olan
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğinin yetkilerini dün gece budadılar, elini
kolunu bağladılar. Şimdi bu maddeyle de Türk Dişhekimleri Birliğini buduyor,
etkisiz kılıyorlar. Âdeta Gez Parkı’nın rövanşı alınıyor, gece yarısı darbeleri
yapılıyor sayın milletvekilleri.
3224 sayılı
Kanun’daki Dişhekimleri Birliğinin muayenehane ve tedavi ücretlerini belirleme
yetkisi bu maddeyle alınıyor, farkında mısınız? Bu yetki rehber niteliğine
dönüştürülüyor yani sadece görüş bildirme şekline dönüştürülüyor. Buna uyup
uymama da Bakanlığın takdir yetkisine bırakılıyor. Oysa turist rehberliği
ücretlerinden mimarlık ücretine, avukatlık ücretinden veterinerlik ücretine
kadar pek çok alanda hizmetin asgari bedelinin belirlenmesi ilgili meslek
kuruluşları tarafından yapılmaktadır. Buna karşılık siz Dişhekimleri Birliğinin
bu yetkisini ortadan kaldırıyorsunuz. Ağız ve diş sağlığı hizmetleri ücretinin
serbest bırakılması, meslek kuruluşuna ise sadece rehber niteliğinde bir tarife
belirleme yetkisinin verilmesi çok yanlıştır. Anayasa’nın yaşam hakkı ile
sağlık hakkını düzenleyen 17, 56’ncı maddelerine ve bu arada 135’inci maddesine
de aykırıdır ve Anayasa ihlal edilmektedir.
Bugün Türkiye'de
yaklaşık 14 bin serbest diş hekimi muayenehanesi vardır. Hizmet alınamadığı
için bu muayenehaneler atıl durmaktadır. Buna karşılık devlet, ağız ve diş
sağlığı merkezleri açmakta ve buralarda çağdaş, sağlıklı bir diş hekimi hizmeti
verilememektedir.
Hatırlayınız,
Sayın Başbakan diş hekimlerine söz vererek serbest muayenehanelerden hizmet
alacağını beyan etmişti. Türk Dişhekimleri Birliği de bu sözün yerine getirilip
getirilmediğini tespit etmek için kendi İnternet sitesine bir sayaç koydu ve bu
konunun takipçisi oldu. Başbakan tarafından verilen sözün üzerinden bugüne
kadar bin yedi yüz yirmi yedi gün geçti, hâlâ bu söz tutulamadı. Ama, biz
eleştirdiğimiz zaman sizin zorunuza gidiyor, “Başbakanımız eleştirilmesin.”
deniyor; o zaman Başbakanımız da sözünü tutsun lütfen.
Şimdi, yapılmak
istenen düzenleme 2 olumsuz sonuç doğurmaktadır. Bir: Birlik ve oda açısından
bir sivil toplum kuruluşunun yetkileri budanmaktadır. Odalar yapıları gereği
kamu kurumu niteliğinde meslek örgütleridir. Gelişmiş demokrasilerde bu meslek
örgütleri muhalefet örgütü olarak nitelendirilir ve sivil toplum örgütleri
refleksi göstermesi beklenir. Bu, iktidarın kim olduğuyla ilgili değildir, bu
meslek örgütleri iktidarlar değişse de eleştirisel tutumlarını devam
ettirirler. Bugün sizi eleştirirler, yarın başka iktidarı eleştirebilirler.
İktidarlar demokrasiden yeterince nasibini almış ise bu eleştirileri
eksikliklerini gidermek ve daha doğruyu bulmak için âdeta bir pusula gibi
kullanmalıdır, kullanacaktır. İktidarlar demokrasiden nasibini almamışsa bu örgütleri
güçsüzleştirmeye, baskı altında tutmaya, yandaşlaştırmaya çalışır. Bugün Türk
Mühendis ve Mimar Odaları Birliğinin, Türk Tabipleri Birliğinin, Türk
Dişhekimleri Birliğinin uğradığı bu saldırının ve baskıların sebebi de budur
arkadaşlar. Getirmek istediğiniz madde de bunun dışa vurumudur. İktidar
neredeyse apartman yöneticilerini bile kendi yandaşlarından seçmek istemekte ve
böyle antidemokratik bir tutum sergilemektedir.
Bunun 2’nci
sebebi ise serbest diş hekimleri açısından doğuracağı sonuçtur. Asgari tutar…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CELAL DİNÇER
(Devamla) - Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 73 üncü
maddesinin (r) bendinin (2) nolu alt bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı (Konya) ve arkadaşları
"2) 3224
sayılı Kanununun 26 ncı maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"e) Odaların
faaliyet alanı içindeki muayene ve tedavi ücretlerine ilişkin rehber tarife
tekliflerini onaylamak,"
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Önergenin üzerinde söz isteyen Mehmet Günal, Antalya Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, “Bu torba kanun, hakikaten, harar oldu.” dedik, hangar oldu hâlâ
devam ediyor arka arkaya gelmeye. Maalesef, arkadaşlarımız da, burada gelip
sataşmaya cevap veriyoruz diye bir şeyler söylüyorlar, sırf bir parti taassubu
içerisinde karşılıklı bir kör dövüşüdür gidiyor. Az önce Sayın Köksal’ı
dinledim, şaşırdım yani devlet tecrübesi görmüş bir arkadaşımız ama ben dün
burada, Sayın Babacan buradaydı ona söyledim o bile cevap veremedi. “Faiz
lobisi kimdir?” diye sordum. “Faizler düşüyor.” diyor, faizler yükseliyor diye
Sayın Başbakan onlara kızıyor. Yandaş gazeteler haber yapıyor, kızıyorlar. “Şu
anda dolar yükseliyor, karşılığında piyasadan TL çekiliyor, bunun karşılığında
piyasada sıkı para politikası uygulayacaksınız, bu faizi yükseltmiyor mu?” diye
sordum cevap gelmedi ama arkadaşlarımız maşallah sırf taassup içerisinde bir
şeyler söylüyorlar.
Bakanlarımız söz
veriyor… Sayın Bakan burada, bize iki gündür… Benim mesaj şeyim doldu Sayın
Bakanım, telefon sürekli olarak “Mesaj dolu, sil.” diyor. Kimden geliyor
biliyor musunuz Sayın Bakanım? Dışarıya bakıyor. Sizin verdiğiniz sözler
varmış, burada diyorlar ki: “Tarım Bakanı bize ‘Bu sözleşmelilerin hepsi
geçecek.’ dedi, olmadı.” Ziraat mühendisleri, teknikerler, GTHB… Yani iki
gündür sürekli olarak cep telefonlarımıza -Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerisiniz
diye bulmuşlar- bütün arkadaşlarımıza mesaj çekiyorlar. Size çekmiyorlar, siz
zaten ne deseler bir şey demiyorsunuz. Sayın Bakan da burada, “Maliyeye sordum,
vermiyor.” demiş. Vallahi billahi burada, cebimde telefonum; isterseniz
birazdan göstereyim. Sürekli siliyorum çünkü doluyor, mesaj kutumuz doluyor ve
talepleri var, diyorlar ki: “Burada bize bir sürü yer vardı. Ziraat
mühendisliğinin içerisinde 13 tane alt bölüm var. Adaletli alım yapılmıyor.
Şimdi de söz verdi ama biz ortada kaldık. Bu torba kanun hazır buraya gelmişken
Sayın Bakan sahip çıksın.” Allah’ın işi, bugün de Sayın Bakan nöbetçi, buraya
gelmiş oldu. Çünkü telefonla beni en az 8-10 tane sözcü aradı bütün Türkiye
çapında ve şu anda da bütün Komisyon üyesi arkadaşlara, bize “Sayın Bakana bunu
iletin.” diye defalarca telefonla ve yazılı olarak, hem mail’le hem mesajla
gönderdiler Sayın Bakanım.
Burada “Biz
maliyeden kadroyu talep ettik.” demişsiniz ama burada en az 5 bin ziraat
mühendisinin istihdam edilmesini söylüyorlar. “’2.500 atama onayı bekliyoruz.’
dedi Sayın Bakan, o da çıkmadı.” diyorlar. Şimdi, buna göre işin vahim tarafı
var. Tabii, niye öyle söylüyorlar Sayın Bakanım? Burada diyorlar ki: “Biz buna
göre her şeyimizi ayarladık. Atamalarımız…” Sizin verdiğiniz söze göre kimileri
düğün tarihini belirlemiş, kimisi buna göre kendi tatil programını, çalışma
programını ayarlamış, “Bakan bize söz verdi, yapacak.” diye. Onun için diyorlar
ki: “Şimdi, o verdiği sözü tutsun, Maliye Bakanını nasıl ikna ediyorsa etsin,
bize söylediği kadroları çıkarsın.”
Şimdi, tabii, az
önceki olayın üzerine hakikaten bir iki şey daha söyleyeceğim. Sayın Bakan
buradayken, önce onları aktarayım istedim.
Değerli
arkadaşlar, eğer yanlış politika
uyguluyorsanız bunun sonucu gelir. Defalarca söylediğim burada bir şey var: Ne
dışarıda faiz lobisi aramaya gerek var ne herhangi bir şey… Ha, uluslararası
bir şey varsa, komplo, verdiğiniz sözler varsa, onu sizler daha iyi bilirsiniz
ama ekonomide gerekli önlemleri almadığınız sürece kafamızı kuma gömerek,
rüzgâr tersten estiği zaman ayakta kalma şansımız yok. Senelerce eğer
arkanızdan estiğini siz kendi başarınız sayarsanız, rüzgâr tersten esmeye
başlayınca bu hâle düşersiniz. Onun için “Faiz lobisiydi, bilmem neydi, şuydu.”
demeye gerek yok. Dedik ki: “Alınması gereken önlem varsa gelin buraya,
alalım.” Ama biz ne yapıyoruz? Efendim, “Silahlı Kuvvetlerin İç Hizmet Kanunu
varmış, hadi onu da çıkaralım.” Ne var bunda, acil bir şey var mı? Yok. Yoksul
kesimlerin gelirini artıracak bir önlem var mı? Yok. Gelir dağılımını
düzeltecek bir şey var mı? Yok. İthalata bağımlılığımızı azaltacak bir şey var
mı? Yok. Cari açığımızı bu sayede düşürecek bir şey var mı? Yok. Ee, bütün
bunları içerecek olan kalkınma planını ama sırf televizyonun olmadığı güne denk
getirip… Neden? “Ertesi gün de Meclis Başkanlığı seçimini yapalım, sonra
kapatalım.” E, peki, niye biz o zaman kalkınma planını pazartesi görüştük?
Madem bunları böyle görüşecektik, madem yeni kanun getirecektiniz, baştan ona
göre bir çalışma takvimi niye yapmadık? Dolayısıyla, birtakım şeyler, demin söylediğimiz…
Ben söyledim, neden olduğunu biliyorum çünkü ekonomideki gidişten
utanıyorsunuz. Her ne kadar burada bize bağırıp çağırsanız da saklamak ihtiyacı
hissediyorsunuz. Aksi takdirde, Komisyon üyesi arkadaşım, bir bütçe kanunu
burada on bir-on iki gün görüşüyoruz. Bütçe bir yıllık uygulamadır, plan ise
beş yıllık kalkınma planı. Bunu vatandaşla tartışmadan geçirdik. Onun için,
gerçek gündeme dönelim diyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
73’üncü maddenin
(r) bendinin (3) numaralı alt bendinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 73 üncü
maddesinin (r) bendinin (3) nolu alt bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Mehmet Günal
Konya Manisa Antalya
Alim Işık Oktay Vural Cemalettin Şimşek
Kütahya İzmir Samsun
“3) 3224 sayılı
Kanunun 40 ıncı maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
‘Rehber tarife belirlenmesi
Madde 40- Oda
Yönetim Kurulları her yıl aralık ayı içinde, diş hekimlerinin uygulayacakları
muayene ve tedavi ücretlerine ilişkin bir rehber tarife hazırlayarak Birlik
Merkez Yönetim Kuruluna gönderirler.
Birlik Merkez
Yönetim Kurulu, rehber tarife tekliflerini aynen veya gerekli gördüğü
değişiklikleri yaparak onaylar ve bu tarifeleri Sağlık Bakanlığına bildirir.’”
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporlarının 73/r-3. Maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Mustafa Moroğlu Kazım Kurt
İstanbul İzmir Eskişehir
Hülya Güven Aytuğ Atıcı Özgür Özel
İzmir Mersin Manisa
Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Aytuğ Atıcı, Mersin Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
AYTUĞ ATICI (Mersin)
– Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, 478 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 73’üncü
maddesinin (r) fıkrası hakkında verdiğimiz önerge üzerine söz almış
bulunuyorum. Sivil toplum örgütlerine savaş açmayan, meslek örgütlerini tahakkümü
altına almak istemeyen milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu madde neyi düzenliyor, ne getiriyor, kısaca ona bir bakalım,
sonra AKP nasıl oluyor da meslek örgütlerini yok ediyor, nasıl bu ruh hâline
gelmiş, ona bir bakalım.
Bu madde diyor ki
Dişhekimleri Birliğine: “Ey diş hekimleri, siz eskiden asgari ücret tarifesi
belirlerdiniz. Bir diş kaça çekilir, efendim, işte, bir dolgu kaça yapılır,
bunu siz belirlerdiniz, kendi meslek ahlakınıza uygun olarak. Şimdi, siz bana
bir rehber tarife hazırlayın, benim canım ne isterse ben onu yaparım.” Yani
Türk Dişhekimleri Birliğini adım adım fiilen ortadan kaldırıyorsunuz. Bunu da
söylerken öyle bir dille söylüyorsunuz ki artık ben bu dile “AKP’ce” veya “AKP
dili” diyorum. Bir yandan diyorsunuz ki “Türk Dişhekimleri Birliği kalsın.”,
bir yandan diyorsunuz ki “Gitsin.”
Buna başka
örnekler verebilir miyiz? Elbette verebiliriz. Mesela, AKP’ce “Düzenleme
yapıyoruz.” diyorsunuz, bunun karşılığı “Yasaklama yapıyoruz.” AKP’ce “Orta
Doğu’nun hizmetkârıyız.” diyorsunuz, bunun karşılığı “Orta Doğu’nun patronu
olmak istiyoruz.” “Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğinden vizeyi
kaldırıyorum.” diyorsunuz, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğini yok
ediyorsunuz. Türk Tabipleri Birliğine “Kamu yararına iş yapamaz.” diye kanun
getiriyorsunuz, bunun anlamı Türk Tabipleri Birliğini yok ediyorsunuz. İşte bu
maddede de diş hekimlerine “Ücret tarifesi yerine rehber belirle.” diyerek Türk
Dişhekimleri Birliğini yok ediyorsunuz. Yani kısacası, sizin dünya görüşünüze
aykırı olan, size karşı duran her şeyi ama her şeyi yok ediyorsunuz. Bunun adı
“Terminatör”dür, başka hiçbir şey değildir.
Değerli
arkadaşlarım, bu gidişatınız adım adım size karşı duran, size muhalefet eden
gerek birey gerekse toplum olan herkesi yok ediyor. Bu söylemlerle
yetinmiyorsunuz, Türkiye Büyük Millet Meclisini kullanmakla yetinmiyorsunuz,
bir yandan da açıkça tacize başlıyorsunuz. Ne yapıyorsunuz? Size karşı olan
Türk Tabipleri Birliğini, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğini, DİSK’i,
KESK’i, bütün yöneticilerini türlü türlü bahanelerle gözaltına alıyorsunuz,
tutukluyorsunuz. Diyorsunuz ki: “Ya benimsin, ya toprağın.” Bu gidişat
gerçekten barışın dili değildir. Size itaat etmeyenlere kan kusturuyorsunuz.
Bir de utanmadan kalkmış diyorsunuz ki: “Efendim, sivil itaatsizlik haktır.” Be
kardeşim, sivil itaatsizliği Mısır’da hak görüyorsun, sivil itaatsizlik
Türkiye'de yapıldığı zaman da faşistçe geliyorsun, bu çocukların karşısına
dikiliyorsun, bu odaların karşısına dikiliyorsun.
Şimdi, hak
aramayı bile suç hâline getirdiniz. Dün, gece yarısı bir operasyonla…
NİHAT ZEYBEKCİ
(Denizli) – Mısır’da darbe var, darbe. Mısır’da darbe oldu.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – “Darbe” mi diyorsunuz? Dün gece darbe yaptınız.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) – Mecliste darbe mi olur?
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Mecliste darbe mi olur? Meclisin iradesi o kararı verdi.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Dün gece, gece yarısı, darbeyi siz bu yüce Meclisin altında
yaptınız.
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Allah Allah!
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Utanmadan, sıkılmadan darbe yaptınız. Getirdiniz, bir maddeyi bize
dayattınız ve Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğini yok etmeye kalktınız ama
bunun hesabını vereceksiniz.
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) – Darbeyi sizin tarihiniz iyi bilir.
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) – Muayene ücretinden Tabipler odasına para yatırıyor musunuz?
AYTUĞ ATICI (Devamla)
– Bunu, bütün sosyal medya ve Türkiye anında duydu. Bütün Türkiye'deki odalar,
Türk Mühendis Mimar Odaları Birliği, gecenin bir yarısı kalktılar, size pankart
açtılar, “Korkmuyoruz.” dediler. Sizden hiç kimse korkmuyor ama siz artık
gölgenizden korkar hâle geldiniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) – Tabipler odasına para yatırıyor musunuz? Muayene ücretinden para
yatırıyor musunuz?
BAŞKAN – Lütfen…
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Siz, bütün odaları, size karşı gelen herkesi korkutarak hiçbir şey
elde edemeyeceksiniz. Yazık, size üzülüyorum. Koskoca büyük bir partisiniz,
Türkiye'yi yönetiyorsunuz, geldiğiniz duruma bakın! Korkak olmuşsunuz;
odalardan korkuyorsunuz, Gezi’den korkuyorsunuz, herkesten korkuyorsunuz ama
bir şey söyleyeyim, korkmakta haklısınız. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri,
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
X.- DÜZELTİŞLER
1.- Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, CHP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bir ifadenin tutanaklara yanlış geçtiğine
ilişkin (x)
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Sayın Başkan, ben bir şeyi düzeltmek istiyorum. Tutanakları
getirttim. Tutanakta, benim… “Maraş çığırtkanlığı” olarak geçmiş tutanağa.
“Maraş” değil, “garaj çığırtkanlığı” yani “garajlardaki çığırtkanlar” anlamında
o.
(x)
Bu düzeltmeye ilişkin ifade bu birleşim Tutanak Dergisi’nin 447’nci sayfasında
yer almaktadır.
BAŞKAN – Var diye
biz söz vermedik zaten Sayın Uzunırmak, evet.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – “Maraş”la ilgili değildir, onun bir düzelmesini istiyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) – Sayın Uzunırmak, lütfen, diğer kullandığınız ifadeyle ilgili
de düzeltme yapar mısınız?
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Ben tutanakları düzelttim.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) – Tutanakları düzeltirsin de “adli ilahi”dekini nasıl
düzelteceksin?
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Onu düzeltirim ben, kendi aramızda yarın düzeltiriz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) (S. Sayısı:
478) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 73 üncü
maddesinin (r) bendinin (3) nolu alt bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“3) 3224 sayılı
Kanunun 40 ıncı maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
‘Rehber tarife
belirlenmesi
Madde 40 – Oda
Yönetim Kurulları her yıl aralık ayı içinde, diş hekimlerinin uygulayacakları
muayene ve tedavi ücretlerine ilişkin bir rehber tarife hazırlayarak Birlik
Merkez Yönetim Kuruluna gönderirler.
Birlik Merkez
Yönetim Kurulu, rehber tarife tekliflerini aynen veya gerekli gördüğü
değişiklikleri yaparak onaylar ve bu tarifeleri Sağlık Bakanlığına bildirir.’”
Mustafa
Kalaycı (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Alim Işık, Kütahya Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 478 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin 73’üncü maddesinin (r) bendinin (3)’üncü alt bendi
üzerinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında söz aldım. Bu vesileyle
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bu önergemiz, diş
hekimleri ile ilgili bir düzenlemeye yönelik önerge olup teklif metnindeki
madde metninin daha anlamlı hâle getirilmesi için hazırlanmıştır. Dolayısıyla,
buradaki ibarenin daha anlamlı olduğunu düşünüyoruz. Teklifteki söz konusu
maddeyle getirilen değişikliğe prensip olarak katılıyoruz. Dişhekimleri Birliği
Merkez Yönetim Kurulunun rehber tarifiyle ilgili yetkilendirilmesi ve her yıl
bu ücretleri belirleyerek kendisinin onaylaması, ardından da Sağlık Bakanlığına
bildirmesi konusu olması gereken bir konu ve dolayısıyla önergemizin yerinde
bir önerge olduğunu düşünüyorum.
Bu vesileyle
Sayın Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanımızın Hükûmet adına burada oturmasını da
fırsat bilerek son dönemde ciddi sıkıntılara muhatap olan bir kesimin
sorunlarını da yüce Meclisle paylaşmak istiyorum.
Sayın Bakanım, şu
anda -biraz önceki Sayın Antalya Milletvekilimiz Mehmet Günal Bey’in de ifade
ettiği gibi- sizin, Maliye Bakanlığından vize almak üzere gönderdiğiniz ama
Maliye Bakanlığına bu konuyla ilgili yapılan başvurulara ise Maliye
Bakanlığının “Kesinlikle bize böyle bir başvuru gelmedi.” demesiyle ziraat
mühendislerinin, su ürünleri mühendislerinin ve gıda mühendislerinin istihdamı
sorunu ortada kaldı.
Şimdi, Tarım
Bakanlığına başvuruluyor, “Maliye Bakanlığına yazıldı.” deniyor; Maliye
Bakanlığına başvuruluyor, Maliye Bakanlığı diyor ki: “Tarım Bakanlığından böyle
bir müracaat bize gelmedi.” Ortada 6 bin civarında boş kadro var ama “Talep
olmayınca bizim buna vize vermemiz mümkün değil.” diyorlar. Bu sorunu çözmemiz
lazım. Bu ülkenin gençleri, bu fakülteleri, bu ülkenin tarımına destek yapmak
için bitirdiler. Dolayısıyla, bunların haklı taleplerinin, ortada iki bakanlık
arasında kaybolmasını kabul etmemiz mümkün değil. Bu iki bakanlık, aynı
Kabinenin bakanlıkları, aynı partinin bakanları. Haydi koalisyon falan olsa,
partiler ayrı olsa birbirleriyle anlaşamıyorlar diyelim ama şimdi, aynı
partiden gelmiş 2 milletvekili, nasip olmuş iki bakanlık makamına oturmuşsunuz.
Hanginiz doğru söylüyor veya hanginiz doğru söylemiyor? Bunu çözmeniz lazım, bu
sorunun çözülmesi gerekiyor.
Bir diğer konu,
şu anda çiftçilerimizin, Ziraat Bankasına ve tarım kredi kooperatiflerine olan
borçları nedeniyle ve zamanında öngördükleri taksitlerini ödeyemedikleri için,
“taahhüdü ihlal suçu” nedeniyle evlerine giremedikleri konusudur. Bu sorunu
çözmemiz gerekiyor.
Bakanlığınızın ve
Hükûmetinizin uygulamış olduğu olumsuz ekonomik politikalar nedeniyle bu
insanlar zamanında borçlarını ödeyemez hâle gelmişler ise ayrıca, bazen bazı
yıllarda olduğu gibi ülkemizin değişik yerlerinde kuraklık ve benzeri
afetlerden dolayı da sıkıntıya düşmüşler ise bunun sorumlusu sadece borca
taahhütte bulunan çiftçiler değil, aynı zamanda Hükûmetin politikalarıdır.
Bunun da çözülmesi gerektiğini düşünüyorum.
Yine, 2002-2013
karşılaştırmasını sık yapanlardan, sık yapan bakanlardan birisi olarak size
şunu söylemek istiyorum: 2002 yılında 1 litre süt ile alınan yemin miktarıyla
bugün 1 litre süt ile alınan yemin miktarını lütfen karşılaştırın. 2002’ye göre
bu oran, üçte 1, iki buçukta 1’e düştü. Şimdi, bu insanlara yem ve benzeri gibi
girdi desteği yapmak zorundasınız.
Yine tarımda
kullanılan mazot desteğinin, sizin verdiğiniz, Bakanlığınızın verdiği ve
sembolik olarak kaldığı desteklerle tarımın sorununun çözülmeyeceğini sizler de
biliyorsunuz. Aynı şekilde, 2002 yılında 3-3,5 kilogram buğdayla 1 litre mazot
alabilen bir çiftçi, bugün 6,5-7 kilogram buğdayla 1 litre mazot alabilir
duruma düştüyse, orada da yüzde 100’lük reel bazda bir gerileme vardır.
Bu sorunları
çözmenin makamı sizin oturduğunuz makam. Sadece bu ülkenin bir bölgesinde bu sorunu
çözüyorum demek sorunun çözüldüğü anlamına gelmez. Türkiye bir bütündür, asla
parçalanamaz ve her taraftaki çiftçi eşittir diyorum.
Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
73’üncü maddenin
(s) bendi üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 73 üncü
maddesinin (s) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Mehmet Günal
Konya Manisa Antalya
Alim Işık Oktay Vural Ali Halaman
Kütahya İzmir Adana
"s) 8/1/1986 tarihli ve 3254 sayılı Meteoroloji Genel
Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 32/A maddesi başlığıyla
birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Meteoroloji Uzmanlığı
Madde 32/A- Genel Müdürlük merkez teşkilatında, Genel Müdürlüğün
görev alanına giren konularda çalıştırılmak üzere Meteoroloji Uzmanı ile
Meteoroloji Uzman Yardımcısı istihdam edilir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları
Kanunu İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporlarının 73/s Maddesinin tasarıdan çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Kazım Kurt Mustafa Moroğlu
İstanbul Eskişehir İzmir
Hülya Güven Aytuğ Atıcı Vahap Seçer
İzmir Mersin Mersin
Mustafa Sezgin Tanrıkulu Özgür Özel Sakine Öz
İstanbul Manisa Manisa
Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Sezgin Tanrıkulu, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (İstanbul) – Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Yani, doğrusunu
isterseniz bütün ezberimiz bozuldu. Yani, daha önce birçok bilgimiz vardı
yasama faaliyeti noktasında ama bu yasa tasarısı bizim ezberimizi bozdu.
Bu Meclisin
üzerine bir torba geçirdiniz, çuval geçirdiniz, hatta bu milletin üzerine bir
çuval geçirdiniz bu yasayla. Yani, başladığımız zaman iki yıl önce, Meclisin
Genel Sekreteri vardı, çok saygın bir hukukçu aynı zamanda, hiç olmazsa onun
kitabını okusaydınız ya. Esaslı bir doktora tezi yazmış “Yasama çalışması nasıl
yapılır?” diye, onu okusaydınız ya. Gerçekten bunu ciddi söylüyorum, böyle bir
yasa tasarısı olabilir mi ya. Bu Meclisin üzerine bir çuval geçirdiniz ve şimdi
bunu tartışıyoruz.
Bir yasama yılı
boyunca on altı tane esaslı kanun gelmiş buraya ama gerisi torba kanun, böyle
bir şey olamaz. Bu Meclisin üzerine, bu Parlamentonun üzerine böyle bir çuvalı,
böyle bir torbayı geçirmeye hakkınız yok, önce onu söyleyeyim bir hukukçu
olarak. Böyle bir hakkınız yok, yapamazsınız böyle bir şeyi ya. (CHP
sıralarından alkışlar) Getirin, adam gibi getirin, bu Meclisi tatil etmeyelim,
hep beraber her yasayı, sivil toplumun denetimini de açarak… Bu Meclis, Avrupa
Birliğinden proje almış, para almış, milyon dolar almış ve “Sivil toplum bu
yasama çalışmasına nasıl etki eder?” diye çalışma yapmış, bu Meclisin
çalışanları Brüksel’e gitmiş, Avrupa’ya gitmiş Avrupa Birliğinin parasıyla,
“Nasıl yapılır?” diye, “Sivil toplum nasıl buna katkı sunar?” diye ama şimdi bu
Meclis, Avrupa Birliğinden aldığı parayla nasıl sivil toplumun sesi kesilir,
onun hesabını yapıyor. Ayıp, ayıp, ayıp!
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Sakin ol, sakin.
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) – Ancak bunu yapıyorsunuz. Ayıp, ayıp, ayıp! Ayıp! O paraya
yazık, o projelere yazık. Okuyun, bakın, okuyun. Öneri, öneri, neyse ne, ilk
önce onları okuyun. Bu Meclisten aldığı paranın hesabını veremiyorsunuz,
hesabını veremeyeceksiniz. Gerisi hikâye.
Bakın,
arkadaşlar, hepiniz o tutanakları okuyacaksınız, utanacaksınız. Ne söylediğiniz
konusunda utanacaksınız.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) – Lâ havle ve lâ kuvvete.
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) – Bu Meclisin bir yasama çalışması yapmadığı noktasında utanacaksınız.
Bakın,
Diyarbakır’a 12 Eylül döneminde bir gazeteci gelmişti, sormuş bu “İşkence var
mı, yok mu?” falan filan diye. “Hayır yok, hiçbir şey yok, burası güllük
gülistanlık.” demiş. Sonra anlamış gazeteci olduğunu –hepiniz biliyorsunuz bu
hikâyeyi, bilmeniz gerekir- öğrenmiş gazeteci olduğunu, ne demiş biliyor
musunuz? “Olur mu, o benim resmî görüşümdü.” demiş. Sizler burada, eğer
vicdanınız varsa… Vicdanı olmayanlara sesleniyorum, sadece resmî görüşünüzü
söylüyorsunuz ama bu tutanaklar hepinizi tarih boyunca yargılayacak, hepinizi.
Değerli
arkadaşlar, bugün de 5’inci insan öldü ya! Sizden birinizden, bakın, sizden
birinizden bu kürsüde 17 yaşında, 18 yaşında, 20 yaşında, 22 yaşında, 25
yaşında ölen yurttaşlarımız adına bir özür kelimesi duymadık bu ramazan gününde
bile, birinizden duymadık. Ayıp! Onlar bu cumhuriyetin yurttaşı değil mi?
Dün ne yaptınız?
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Ne yaptık?
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) – Bir taraftan Başbakan toplamış ekibini, “barış ve çözüm
süreci” diyor iki saat yirmi dakika, diğer taraftan da bu sürece en büyük
desteği veren TMMOB’a en büyük darbeyi yapıyor. Bu mu sizin demokrasi
anlayışınız? Şimdi de diş hekimleri odasına… Hem onu yapacaksınız, bir taraftan
“çözüm” diyeceksiniz, bir taraftan “demokrasi” diyeceksiniz. Arkadaşlar, böyle
anlayış yok. Demokrasi bir bütünlük ister, kafa ister, yürek ister, cesaret
ister. Cesaret ister, cesaret…
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – O da sizde yok işte.
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) – Arkasında durmak ister.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
– Arkasında mısınız?
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) – Tamam, iki saat yirmi dakika orada toplanacaksınız ama
bir taraftan da bir proje etrafında, geleceksiniz burada son dakika darbesi
yapacaksınız. Kime yapacaksınız? TMMOB’a yapacaksınız, demokrasiye
yapacaksınız.
Değerli
arkadaşlar, bir daha söylüyorum: On yıl önce Diyarbakır Barosunun Başkanıyken
insanlara hak aramayı öğretiyordum o hukuksuzluk ortamında. Orada onu
öğretiyordum, herkese, herkese bunu söylüyordum ama şimdi Ankara Barosunun,
İstanbul Barosunun web sayfalarına bakın: Eviniz arandığında ne yaparsınız? Biz
orada hukuksuzluğa son vereceğimize, şimdi aynı hukuksuzluğu Ankara’ya,
İstanbul’a ve bütün Türkiye’ye taşıdık.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) – OHAL’i, ilan edilmemiş OHAL’i bütün Türkiye’ye taşıdık.
Bu mu şimdi? Kimin evine ne zaman, hangi baskın yapılacağını kimse bilmiyor,
kimse bilmiyor. Bunlar yakışıyor mu bu Parlamentoya? Yakışıyor mu?
BAŞKAN – Evet,
Sayın Tanrıkulu, teşekkür ediyorum.
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) – Teşekkür ediyorum, çok sağ olun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
III.- Y O K L A M A
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Yoklama
talebini yerine getireceğim.
Sayın Hamzaçebi,
Sayın Aslanoğlu, Sayın Özel, Sayın Köse, Sayın Kuşoğlu, Sayın Özdemir, Sayın
Özkan, Sayın Ayman Güler, Sayın Köktürk, Sayın Acar, Sayın Erdemir, Sayın
Sapan, Sayın Seçer, Sayın Öz, Sayın Yılmaz, Sayın Kesimoğlu, Sayın Türmen,
Sayın Tanrıkulu, Sayın Korutürk, Sayın Güven.
İki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) (S. Sayısı:
478) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma, Turizm
Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 73 üncü
maddesinin (s) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
"s) 8/1/1986
tarihli ve 3254 sayılı Meteoroloji Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanunun 32/A maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Meteoroloji
Uzmanlığı
Madde 32/A-Genel
Müdürlük merkez teşkilatında, Genel Müdürlüğün görev alanına giren konularda
çalıştırılmak üzere Meteoroloji Uzmanı ile Meteoroloji Uzman Yardımcısı
istihdam edilir."
Mustafa
Kalaycı (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Ali Halaman, Adana Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİ HALAMAN
(Adana) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın Başkanım,
değerli milletvekilleri; 478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 73’üncü maddesinin
(s) bendi üzerine vermiş olduğumuz önerge hakkında söz almış bulunmaktayım.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Tabii, bu
Meteorolojiyle ilgili maddede bir paragraf var, yani “Meteorolojiye uzman,
uzman yardımcısı istihdam edilir.” deniyor. Bunun ötesinde bir açıklaması yok.
Şimdi,
Meteoroloji Genel Müdürlüğü, Türk milletinin hayatında, ülkemizin hayatında çok
önemli bir kurum. Yani geçmiş dönemde, Osmanlı döneminde rasathane olarak, yani
Kandilli Rasathanesi olarak görev yapmış. Cumhuriyet döneminde, 1938’lerden
sonra Meteoroloji Genel Müdürlüğü, zaman zaman istasyon olarak görev yapmış.
Görevleri, hava tahminleri yapmak, çevre şartlarını ortaya koymak, günlük
hayatımızda yol gösterici, iş hayatımızda yol gösterici, dolayısıyla tarımsal
alanlarda tahminlerde önemli bilgileri kamuoyuyla paylaşma adına kurum,
kuruluş.
Bu kurum, kuruluş
geçen yıl… Zaman zaman Bakan Beye de sorduk, Hükûmet, bu küreselleşme veya
özelleşme veya istihdamı azaltacağız, buralarda çok memur çalışıyor… Buralarda
çalışan memurlar nitelikli yani siyasal bilgilerden, hukuk fakültesinden,
akademiden, işletmeden. Astronomi ve meteoroloji mühendisleri görev yapıyordu
bu kurumlarda. Geçen yıl ne olduysa bu kurumların taşra teşkilatlarını kapattı
bu Hükûmet ve bu taşra teşkilatlarının malını, mülkünü satılığa çıkardılar.
Ben, Adana bölgesinin milletvekiliyim, Meteorolojinin çok kıymetli hizmeti olan
Kozan’da bir istasyonu, bir şube müdürlüğü vardı. Dolayısıyla, orada çalışan
nitelikli arkadaşlar, hep böyle “Bizim hâlimiz ne olacak, ne yapacağız?”
diyerek şikâyette bulundu. Bu arkadaşların hep sağa sola tayinleri çıktı, bir
kısmını emekli ettiniz. Dolayısıyla, bu taşra teşkilatlarını yok ederken,
olmayan, daralttığınız bir yere sırf kanun metnine koyup “Ben burada uzman,
uzman yardımcısı alacağım.” diyorsunuz. Olmayan bir yere ne memuru alacaksınız,
ne uzmanı alacaksınız? Yani hiç mi kendi arkadaşınıza, kendi adamınıza, kendi
yeğeninize… Niteliği belli olmadan, şartları belli olmadan “Ben adam alacağım,
adam yerleştireceğim.” demek hangi vicdana, hangi merhamete sığar? Bu kadar
kadrolaşma adına bu devletin kurumlarını kendinize iş kapısı yapmak, sırf
hısmınızı, akrabanızı, KPSS sınavı sonuçlarına bile razı olmadan buralara adam
almak… Dolayısıyla, bu memleketin geleneksel ahlaki vicdanına sığmaz.
Bundan dolayı, bu
önergeyi bunun için vermiş olduk. Bunu bir daha gözden geçirmenizi diliyor, hepinizi
saygı, sevgiyle selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
73’üncü maddenin
(ş) bendi üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 73 üncü
maddesinin (ş) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Mehmet Günal
Konya Manisa Antalya
Alim
Işık Oktay
Vural
Kütahya İzmir
"ş)
27/10/1999 tarihli ve 4458 sayılı Gümrük Kanununun 221 inci maddesinin üçüncü
fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"İlgililerden
tahsil edilecek fazla çalışma ücretlerinin miktarı ve tahsiline ilişkin usul ve
esaslar Bakanlar Kurulu tarafından belirlenir. Fazla çalışma ücreti olarak
yatırılan tutarlar, personelin fazla çalışma süresi, görev yapmış olduğu yer,
görevinin önem ve güçlüğü, sınıfı, kadro unvanı gibi hususlar dikkate alınmak
suretiyle belirlenecek usul ve esaslar dâhilinde Gümrük ve Ticaret Bakanlığı
taşra teşkilatına ait kadro ve pozisyonlarda bulunanlardan ithalat ve ihracat,
giriş ve çıkış işlemlerinin yapıldığı gümrük idarelerinde gümrük işlemlerini
yürüten memurlar (375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname eki (II) sayılı Cetvel
kapsamında yer alan kadrolarda bulunanlar hariç) ve 14/7/1965 tarihli ve 657
sayılı Devlet Memurları Kanununun 4 üncü maddesinin (B) fıkrasına göre çalışan
sözleşmeli personele ödenmek üzere Ankara Gümrük Muhasebe Birimi hesabına
aktarılır. Söz konusu ödemeler, Maliye Bakanlığının uygun görüşü alınarak aylık
miktarı (36.500) gösterge rakamının memur aylık katsayısıyla çarpımı sonucu
bulunacak tutarı geçmemek üzere, Gümrük ve Ticaret Bakanı tarafından tespit
edilir. Bu fıkra uyarınca personele her ay yapılacak fazla çalışma ücretinin
net tutarı, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 9 uncu maddesi uyarınca
kadro ve görev unvanı veya pozisyon unvanı itibarıyla tespit edilmiş olan ek
ödemenin net tutarından az olamaz. 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 9
uncu maddesi uyarınca Gümrük ve Ticaret Bakanlığı personeline yapılacak
ödemeler de Ankara Gümrük Muhasebe Birimine aktarılan tutarlardan karşılanır.
Bu madde uyarınca yapılan ödemelerden sonra yılsonu itibarıyla hesapta kalan
tutar, takip eden Ocak ayı sonuna kadar bütçeye gelir kaydedilir. Bu madde
kapsamında personele yapılması gereken ödemelerin Ankara Gümrük Muhasebe Birimi
hesabına aktarılan tutarı aşması hâlinde, aradaki fark Maliye Bakanlığı
tarafından personel giderlerini karşılama ödeneğinden Bakanlık bütçesine bu
amaçla aktarılacak ödenekten karşılanır."
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporlarının 73/ş Maddesinin tasarıdan çıkarılmasınız arz ve teklif ederiz.
Kazım Kurt Ferit Mevlüt Aslanoğlu Mustafa Moroğlu
Eskişehir İstanbul İzmir
Hülya Güven Sakine Öz Özgür Özel
İzmir Manisa Manisa
Aytuğ Atıcı Kadir Gökmen Öğüt Vahap Seçer
Mersin İstanbul Mersin
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Vahap Seçer, Mersin Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
VAHAP SEÇER
(Mersin) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, bu yasa
yapma tekniği gerçekten saç baş yolduruyor, torba yasa. Ne kadar toplumda
tartışmaya açık konular varsa torba yasa marifetiyle bu işi hallediyorsunuz ya
da ortadan bir kurum kaldırılacaksa torba yasayı tetikçi olarak
kullanıyorsunuz.
Şimdi, dünkü
konu, bakın, dün ramazanın ilk günüydü, buraya çıkan konuşmacılar mümkün
olduğunca da sakin, itidalli davrandı, aman ramazan günü bir tatsızlık olmasın,
hoşnutsuzluk olmasın diye ama ben sizi anlamakta gerçekten güçlük çekiyorum.
Siz kesinlikle gerginlikten besliyorsunuz. Getirdiğiniz yasa, önerge şekline
gelmeden muhalefet partilerinin grup başkan vekilleriyle konuşuldu, dendi ki:
“Ya, bu gelmesin yani bu, torba yasada olmasın.” Olmazsa ne olacak? Yani daha
sonra, gelecek yasama yılında bunu getirirsiniz ilgili komisyona, yasada bir
değişiklik yaparsınız, kendi yasasında bir değişiklik yaparsınız.
Şimdi, TMMOB’dan
hazzetmediğinizi Mısır’daki sağır sultan bile duydu, biliyor. Şimdi, bu
adamları yok edeceksiniz. Sizin demokrasiye inancınız gerçekten özde değil,
sözde. Bırakın olsun, kurumlar olsun canım yani bunun ne zararı var size?
Şimdi, TMMOB olmasa çevre diye bir şey bırakmayacaksınız. Hiç olmazsa onların
sayesinde, burada yaptığınız yanlışlıklar yargıdan dönüyor. Adamların can
damarını kesiyorsunuz, ocaklarına incir ağacı dikiyorsunuz. Böyle bir demokrasi
anlayışı olur mu?
Şimdi, nasıl
geçineceğiz? Siz gerginlikten besleniyorsunuz, bunu bilinçli yapıyorsunuz.
Ortalık sakinleştiği zaman ortaya bir şey atıyorsunuz. Daha önce de eleştirdik.
Bakın, ramazan dolayısıyla ortalık biraz sakin. Sayın Başbakan mitingleri
durdurdu, toplantıları durdurdu, toplum sakin. Bir cami muhabbetini bir ay
sürdürdünüz, bir başörtülü hanıma saldırıyı bir ay sürdürdünüz. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Küçümsenecek şey mi bu ya!
İSMAİL GÜNEŞ
(Uşak) – Ayıp! Ayıp!
VAHAP SEÇER
(Devamla) – Sayın Başbakan “İçkiyle girildi, içki içildi -hızınızı alamadınız-
camileri işgal ettiler.” diyor ya, olacak iş mi? Oradaki yurttaşlar haçlı
ordusu değil ki, Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşı bu insanlar. Bu kadar
toplumun üzerine gidilir mi, bu kadar ortalık gerilir mi? Yani bunun ne anlamı
vardı, bana söyler misiniz?
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Sakin, sakin.
VAHAP SEÇER
(Devamla) – Olur, TMMOB’u kapatın, baroları kapatın. Zaten avukatları bu Gezi
protestosundan sonra İstanbul Adliyesinde sille tokat, sopalarla dövdünüz.
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) – Avukatlar aldıkları davadan baroya para ödüyorlar mı?
VAHAP SEÇER
(Devamla) – Siyasi partileri de kapatın. Size, karşı görüş belirten, karşı
fikir ortaya koyan hiçbir kurumu bırakmayın.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, az önce Sayın Tarım Bakanı buradaydı. Benden önceki hatip
arkadaşlarım da ziraat mühendislerinin, gıda mühendislerinin, su ürünleri
mühendislerinin sorunlarını dile getirdiler. Keşke burada olsaydı. Ben de
meslektaşlarımın hakkını aramak üzere burada birkaç laf etmek istiyorum ama
Sayın Tarım Bakanı herhâlde anlamıştır diğer hatiplerin söylediğinden. Ben
Kalkınma Bakanı marifetiyle de bir mesaj göndermek istiyorum: Kalkınma
Bakanımız bilir, Türkiye'nin bir tarım toplumu olduğunu bilir, gayrisafi millî
hasılanın yüzde 8’inin tarımdan kaynaklandığını, istihdamdaki payının önemli
olduğunu, her 3 yurttaştan 1’inin tarım sektöründen geçindiğini bilir, Türkiye
topraklarının verimli, mümbit araziler olduğunu bilir, Türkiye'nin 60 milyar
dolardan fazla tarım gayrisafi millî hasılası olduğunu bilir. Dolayısıyla,
kalkınmada tarımın önemli olduğunu da kendisi bilir. Ama bu kalkınma harala
gürele olmaz; bilimin ışığında olur, tekniğin ışığında olur. Siz, hoş, bilim de
bırakmadınız, teknik de bırakmadınız.
Bakın, binlerce
ziraat mühendisi, 30’dan fazla ziraat fakültesi var. Binlerce gıda mühendisi,
ziraat mühendisi, su ürünleri mühendisi bu okullardan mezun oluyor. Bu çocuklar
depresyonda, bu çocuklar psikolojik bunalım yaşıyor. Ben mesaj silmekten
bıktım. Sürekli mesaj kutum bu çocuklardan gelen mesajlarla dolu. Ya bu
okulları kapatın, bu zulmü bitirin, ya bu çocuklara kadro açın. Bakanlıkta boş
kadro var. Türkiye'nin tarımsal üretime ihtiyacı var, mühendise ihtiyacı var,
teknisyene ihtiyacı var. Kesenin ağzını açın. Bunlar bu ülkenin yurttaşları.
Hiç alakasız işlere, gereksiz işlere milyar dolarlar, para harcıyorsunuz. Her
kürsüye çıktınızda da, her platformda da 800 milyar dolar, 16’ncı büyük ekonomi
olarak Türkiye ekonomisiyle övünüyorsunuz. Bu çocuklara Allah rızası için, şu
aziz, mübarek ramazan gününün hakkı için bir imkân sunalım.
Teşekkür ediyor,
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma, Turizm
Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 73 üncü
maddesinin (ş) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa
Kalaycı (Konya) ve arkadaşları
“ş) 27/10/1999
tarihli ve 4458 sayılı Gümrük Kanununun 221 inci maddesinin üçüncü fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“İlgililerden
tahsil edilecek fazla çalışma ücretlerinin miktarı ve tahsiline ilişkin usul ve
esaslar Bakanlar Kurulu tarafından belirlenir. Fazla çalışma ücreti olarak
yatırılan tutarlar, personelin fazla çalışma süresi, görev yapmış olduğu yer,
görevinin önem ve güçlüğü, sınıfı, kadro unvanı gibi hususlar dikkate alınmak
suretiyle belirlenecek usul ve esaslar dâhilinde Gümrük ve Ticaret Bakanlığı
taşra teşkilatına ait kadro ve pozisyonlarda bulunanlardan ithalat ve ihracat,
giriş ve çıkış işlemlerinin yapıldığı gümrük idarelerinde gümrük işlemlerini
yürüten memurlar (375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname eki (II) sayılı Cetvel
kapsamında yer alan kadrolarda bulunanlar hariç) ve 14/7/1965 tarihli ve 657
sayılı Devlet Memurları Kanununun 4 üncü maddesinin (B) fıkrasına göre çalışan
sözleşmeli personele ödenmek üzere Ankara Gümrük Muhasebe Birimi hesabına
aktarılır. Söz konusu ödemeler, Maliye Bakanlığının uygun görüşü alınarak aylık
miktarı (36.500) gösterge rakamının memur aylık katsayısıyla çarpımı sonucu
bulunacak tutarı geçmemek üzere, Gümrük ve Ticaret Bakanı tarafından tespit
edilir. Bu fıkra uyarınca personele her ay yapılacak fazla çalışma ücretinin
net tutarı, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 9 uncu maddesi uyarınca
kadro ve görev unvanı veya pozisyon unvanı itibarıyla tespit edilmiş olan ek
ödemenin net tutarından az olamaz. 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 9
uncu maddesi uyarınca Gümrük ve Ticaret Bakanlığı personeline yapılacak
ödemeler de Ankara Gümrük Muhasebe Birimine aktarılan tutarlardan karşılanır.
Bu madde uyarınca yapılan ödemelerden sonra yılsonu itibarıyla hesapta kalan
tutar, takip eden Ocak ayı sonuna kadar bütçeye gelir kaydedilir. Bu madde
kapsamında personele yapılması gereken ödemelerin Ankara Gümrük Muhasebe Birimi
hesabına aktarılan tutarı aşması hâlinde, aradaki fark Maliye Bakanlığı
tarafından personel giderlerini karşılama ödeneğinden Bakanlık bütçesine bu
amaçla aktarılacak ödenekten karşılanır.”
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Mehmet Günal, Antalya Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, hepinizi selamlıyorum tekrar.
Değerli
arkadaşlar, maalesef böyle garabet bir yasaya devam ediyoruz.
Evet, garabet
kibar kaçıyor, ramazan günü diye daha ağır konuşmuyorum yani yahu diyorsunuz
da. “Hangara döndü” dedik, “hararı geçti” dedik, onun için “ucube” dedik. Hepsi
geçerli bunun için. Bu maddede vatandaştan alınacak yani gümrük işlemi yapan
vatandaştan alınacak fazla mesai ücreti…
Ben merak
ediyorum, hastaneye gittiğimiz zaman eğer akşamüstü olacaksa veya PTT’ye
gittiğimiz zaman ekstradan bir masraf alınıyor mu? Başka bir kamu hizmeti
aldığınız zaman beş buçuktan sonra giderseniz ekstradan bu ücretlere bir zam
oluyor mu diye merak ediyorum? İşimiz gücümüz para alalım, güzel. E, peki
gümrükte bunları yapıyorsunuz, öbür taraftan, defalarca burada söyledik, gümrük
kaçakçılığıyla ilgili bir sürü konu konuşuldu. Daha üç-dört gün önce bir
milletvekili televizyonda iktidar grubunu da itham altında bırakacak bir şeyler
söyledi. Ben hâlâ bekliyorum ki bir yerden bir açıklama gelsin veya net bir şey
olsun diye.
Değerli
arkadaşlar, Plan ve Bütçe Komisyonunda ilgili Bakana Komisyon üyesi
arkadaşlarımız Sayın Akçay başta olmak üzere, Ankara’nın göbeğinde Kızılay
Meydanı’nda kaçak satılan sigaraları gösterdiler. Şimdi, ben isterdim ki
burada, bunlarla ne mücadele yapıldı; bunlarla ilgili bir kanun maddesi gelsin,
bulamıyorsak eğer teknik eksiklik varsa onları tamamlayalım, personel eksikliği
varsa onları tamamlayalım. Burada kanun hükmünde kararnamelerle yapamadığımız
şeyi, mahkemeyi dolaşmak için yeniden kanuna koyuyoruz. Bunlar hoş şeyler değil
değerli arkadaşlar.
“Kaçakçılık”
demişken, hatırlarsanız, Sayın Başbakan 2007 yılında bu konuda önemli açıklamalarda
bulunmuştu. Kendi ifadesiyle, birçok ülkeye bu konuda mektup yazıldığını ve 31
ülkeden cevap geldiğini söyledi. Yapılan karşılaştırma sonucunda bu ülkelerin
kayıtlarına göre, kabaca, 28 milyar, 30 milyara yakın bir ithalat yapıldığını
söyledi ama resmî kayıtlara göre bakıldığı zaman da 10 milyarı bulmayan, 9,3
milyarlık bir akaryakıt kaydı olduğunu söyledi. Ben hâlâ merak ediyorum. En az
5 defa burada hem Komisyonda hem gelen Gümrük ve Ticaret Bakanına sorduk,
Enerji Bakanına sorduk: Bunlarla ilgili ne yaptınız? Bugüne kadar bizi
gerçekten bilgilendirir misiniz? Yazılı soru sorduk arkadaşlar. Plan ve Bütçe
Komisyonunda sorduğumuz sorular burada da cevaplanmıyorsa daha sonra bize
yazılı olarak geliyor ama bunların hiçbirisinde kaçakçılıkla ilgili bugüne
kadar ne yapıldığına dair… Sayın Başbakanın sözünün arkasında durun en azından
diyoruz, orada bir kaçakçılık olduğunu tespit etmiş. “Bununla ilgili ne
yapıldı, kim geldi, hangi firmalarla ilgili soruşturmalar yapıldı?” diyoruz,
maalesef bunlarla ilgili bir şey yok. Burada gümrük kaçakçılığı var, akaryakıt
kaçakçılığı var, bunları konuşmak yerine… Sayın Köksal o kadar genel müdürlük
yaptı, ben isterdim ki bize bunlarla ilgili bilgi versin. Sağ olsun, o bize
ekonomiyle ilgili bilgi aktarmaya kalktı. Komplolarla “Efendim, bu faiz
lobisinden olur, biz borçları ödedik IMF’ye.” dedi. Bundan artık vazgeçin
lütfen, buna artık millet gülüyor arkadaşlar. Yani IMF’ye borcu defalarca
söyledim, bir defa daha söyleyeyim çünkü sıkça kullanıyorsunuz, bütün milletvekilleri
kullanıyor: 10 milyar doları siz aldınız Mayıs 2005’te, bir. IMF’ye borcu
ödedin, Dünya Bankasından aldığın borçlar nerede? Borçların alt rakamına
bakıyor musunuz? “Uluslararası kuruluşlara borçlar” diye bir tane madde vardır
orada. Yani, şimdi, bu cebinden 1 lira ödeyip öbür cebinden 10 lira
borçlanıyorsun, sonra da 1 lira borcumu ödedim diye göbek atıyorsun. Bakın,
size dedik ki: “Toplamda özel sektörün borcu yükseldi, 100 milyarı kısa vadeli.
Eğer kurda azıcık bir oynama olursa bu risk gerçekleştiği zaman özel sektör
sıkıntıya düşer.” İşte, buyurun. Yani 1,80’den adam borç aldıysa şimdi
1,95-2’ye eğer bozdurursa… Ödemek için
mecburen alacak. O doları aldığı zaman yüzde 15-20 adamın zararı var şu anda.
Tamam, siz “Borçlanmadık. Kamununki 150’ye çıktı, fazla olmadı.” dediniz -o da
çok da- peki, özel sektörün borcunu kim ödeyecek? “Efendim, reel sektörde yok,
bankalarda var.” diyor. Bankalar kime para veriyor? Banka aldığı krediyi
kasasında boş tutmuyor ki, ya Merkez Bankasına -eğer kârlıysa- hazine kâğıdı
alarak yatırıyor, hazineye veriyor veya özel sektöre veriyor. Banka niye kredi
alsın dışarıdan eğer bundan kâr edemeyecekse? Sizler de biliyorsunuz ki ilk 10
şirket arasında, en çok vergi ödeyen, 8 tanesi banka, yarısı da kamu bankası.
Onun için,
lütfen, gelin, gümrüğün sadece masraflarıyla, paralarıyla değil, aynı zamanda
görevlerini de yerine getirecek yapı kuralım diyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.36
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.48
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Muharrem IŞIK (Erzincan)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 136’ncı Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
478 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Teklifin 73’üncü
maddenin (t) bendinin (1) no.lu alt bendinde iki adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 73 üncü
maddesinin (t) bendinin (1) nolu alt bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Mehmet Günal
Konya Manisa Antalya
Alim
Işık Oktay
Vural
Kütahya İzmir
"1)
29/6/2001 tarihli ve 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanunun 1 inci
maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Bu Kanun;
a) 3/5/1985
tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununun 26 ncı maddesinde belirtilen kamuya ait
yapı ve tesisler ile 27 nci maddesinde belirtilen ruhsata tabi olmayan yapılar,
b) Bodrum katı
dışında en çok iki katlı ve yapı inşaat alanı toplam 200 metrekareyi geçmeyen
müstakil yapılar,
c) Entegre tesis
niteliğinde olmayan tarım ve hayvancılık amaçlı yapı ve tesisler,
d) Köy yerleşik
alanlarında, belediye ve mücavir alan sınırları içinde olmayan iskân dışı
alanlarda ve nüfusu 5000'in altında olan belediyelerin belediye ve mücavir alan
sınırları içinde bodrum katı ve çatı arası dışında en çok iki katlı ve yalnızca
bir bodrum katın inşaat alanı hesaba katılmaksızın toplam inşaat alanı 500
metrekareyi geçmeyen konut yapıları ile bunların kömürlük, otopark, depo gibi
müştemilatı,
hariç olmak
üzere, belediye ve mücavir alan sınırları içinde ve dışında kalan yerlerde
yapılacak yapıların denetimini kapsar. Ruhsata tabi olup, bu Kanun hükümlerine
tabi olmayan yapılarda denetime yönelik fennî mesuliyet 3194 sayılı İmar
Kanununun 26 ncı ve 28 inci maddelerinde belirlenen esaslar dahilinde 38 inci
maddede belirtilen meslek mensuplarınca üstlenilir. Birden fazla müstakil
yapının bulunduğu parsellerde, bütün yapıların toplam yapı inşaat alanının 200
metrekareyi geçmesi hâlinde de bu Kanun uygulanır. Yalnızca bir bodrum katın
inşaat alanı hesaba katılmaksızın toplam inşaat alanı 500 metrekareyi geçmeyen
yapılarda geçici yapı müteahhidi yetki belgesi almak ve mimar veya mühendis
unvanlı şantiye şefi bulundurmak, yapı müteahhitliğine ilişkin bütün
sorumlulukları üstlenmek şartıyla parsel maliki kendi yapısını inşa edebilir.
Ancak bu yapılarda da mimar veya mühendis unvanlı şantiye şefi bulundurulması
mecburidir. Parsel malikinin veya hissedarlardan birinin mimar veya mühendis
olması hâlinde ayrıca şantiye şefi aranmaz."
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 Sıra Sayılı “Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 73 ncü maddesinin (t-1) fıkrasının tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Haluk Eyidoğan Ferit Mevlüt Aslanoğlu Kadir Gökmen Öğüt
İstanbul İstanbul İstanbul
Özgür Özel Kazım Kurt Sakine Öz
Mersin Eskişehir Manisa
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Sakine Öz, Manisa Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
SAKİNE ÖZ
(Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Dün gece, AKP
sıraları cadı avını genişleten bir hukuk ve demokrasi skandalına imza attı.
İhtisas komisyonlarında görüşülmeyen, meslek örgütlerini atlatan, konuştuğumuz
tasarı ve tekliflerle hiç ilgisi olmayan, maddeye kaynak yapılan bir kaptıkaçtı
önergesiyle TMMOB’un yetkileri budandı; toplumsal muhalefetin odağı olan,
kentsel dönüşüm rantına direnen, kamu hakları için mücadele veren mimarların,
mühendislerin hakları, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının işine gelecek, keyfine
göre at koşturacak nitelikte gerçekleşti.
Dün sabah, Taksim
Gezi Parkı için direnen mimarlar ve mühendisler gözaltına alınırken yetmedi,
akşam da yasayla susturulmaya kalkıldı. Halkın verdiği mesajı alamadınız.
Padişah özentisi Başbakanınız hem mimar hem mühendis, Çevre Bakanınız emlakçı,
TOKİ ise müteahhidiniz olmuş. Bu ülkede mesleğini hakkıyla yürüten insanların
tüm birikimlerini sömürmeye, siz kamu yararıyla hareket eden, tarihi boyunca
hiçbir iktidarın gölgesinde büyümeyen, gücünü halktan alan TMMOB’u bitirmeye
çalıştınız.
Aslında sizi
rahatsız eden, bir mimarın mevcut projesi üzerinde istediği fahiş telif hakkı
değildir, bunu bahane ediyorsunuz. Böyle etik dışı davranan bir mimara zaten
meslek odası, disiplin kurulu kararıyla işlem yapıyor. Sizi rahatsız eden, kamu
kaynaklarının birbirine rant odaklı verilmesine karşı çıkan, dava açan mimar
odalarıdır. Sizi rahatsız eden, hamuduyla yutmaya çalışanları suçüstü
yakalatan, açtığı dava sonucunda rantçıların boğazında lokmaları durduran
mühendislerdir.
TMMOB’un sesini
kesmeye, yöneticilerin özgürlüğünü bitirmeye çalıştınız, tutmadı çünkü onlar bu
vatanın ranta teslim olmasının karşısında durmaya, özgürlükleri savunmaya devam
ediyor. Siz onları kendiniz mi sandınız? Beyzbol sopası görünce susacak mı
sandınız? Yanıldınız. Siz, AKP sıraları, önünde sonunda milleti,
vatanseverleri, muhalefeti dinlemeyi öğreneceksiniz, bu direnişe şapka
çıkaracaksınız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Sayın
milletvekilleri, Hükûmet, Yapı Denetimi Kanunu’ndaki açık yetersizlikleri
bildiği hâlde ülkemiz için olmazsa olmaz durumdaki yapı denetimi sistemini on
bir yıldır düzenleyemedi. Bu amaçla birkaç teşebbüste bulundu ama bununla
ilgili Meclise gelmeyen yapı denetimi kanun tasarısı, sorunları çözmek yerine
imar rantı odaklı uygulamalar için hedeflenen sistemin eksiklerini tamamlıyor;
mühendislik, mimarlık, şehir plancılığı hizmetlerinin niteliğini bozarak
taşeronlaştırıyor; sektördeki sosyal güvenceleri, özlük haklarını, fikrî
mülkiyet haklarını yok ediyor; yapı denetimini hükûmetin etkisinden daha açık
duruma getiriyor. Bu torba kanunun düzenlenmesinde, 648 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname’ye sokulması başarılmayan Yapı Denetim Hakkındaki Kanun’un fıkrası
değiştiriliyor, yasanın denetim kapsamı daraltılıyor ve denetimsiz yapılaşmanın
sınırları genişletiliyor.
Sayın
milletvekilleri, nüfusu 5 binin altındaki belediyeler de bildiğimiz kadarıyla
teknik kadro açısından son derece yetersizdir. Siz şimdi bu yasayla ne
yapıyorsunuz? Bu belediyelerin sınırları içindeki yapılaşmaları yapımcıların
insafına, bu yerleşmelerdeki ve yapılardaki yaşayanları da kaderine terk
ediyorsunuz.
Düzenlemenizin
sonuçları yapı güvenliği açısından önümüzdeki yıllarda acı biçimde ortaya
çıkacaktır. Bu tasarıyla, kamuya ait yapı ve tesisler, köy yerleşim alanındaki
yapılar, konutlar ile 200 metreyi geçmeyen müstakil yapılar ve benzeri, maddede
görülen miktarlar yapı denetimi dışında bırakılıyor.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) – Hiç anlamıyoruz.
SAKİNE ÖZ
(Devamla) – Anlarsınız, anlarsınız, daha neler anlıyorsunuz siz.
Bu yapılar
depremle rahatlıkla yıkılmaya terk ediliyor.
Yapı Denetim
Yasası’nın 5’inci maddesindeki değişiklikle yapı denetim ücretleri yarıya
azaltılıyor. Bu değişiklik, yapı denetim firmalarının alacağı ücretleri yarıya
azaltarak yapı denetimcilerini müteahhidin önüne savunmasız biçimde sürerek
pazarlığa itiyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SAKİNE ÖZ
(Devamla) – Daha söyleyeceğimiz çok şey vardı ama sizler dinlemeye uygun
değilsiniz, biz de anlatmaya devam edeceğiz. Siz nasıl olsa parmaklarınızı
kaldırarak bu yasayı geçireceksiniz. Bunun da halkımızın zararına olduğunu bir
kez daha buradan söylemek istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 73 üncü
maddesinin (t) bendinin (1) nolu alt bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"1)
29/6/2001 tarihli ve 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanunun 1 inci
maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Bu Kanun;
a) 3/5/1985
tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununun 26 ncı maddesinde belirtilen kamuya ait
yapı ve tesisler ile 27 nci maddesinde belirtilen ruhsata tabi olmayan yapılar,
b) Bodrum katı
dışında en çok iki katlı ve yapı inşaat alanı toplam 200 metrekareyi geçmeyen
müstakil yapılar,
c) Entegre tesis niteliğinde olmayan tarım ve
hayvancılık amaçlı yapı ve tesisler,
d) Köy yerleşik
alanlarında, belediye ve mücavir alan sınırları içinde olmayan iskân dışı
alanlarda ve nüfusu 5000'in altında olan belediyelerin belediye ve mücavir alan
sınırları içinde bodrum katı ve çatı arası dışında en çok iki katlı ve yalnızca
bir bodrum katın inşaat alanı hesaba katılmaksızın toplam inşaat alanı 500
metrekareyi geçmeyen konut yapıları ile bunların kömürlük, otopark, depo gibi
müştemilatı,
hariç olmak
üzere, belediye ve mücavir alan sınırları içinde ve dışında kalan yerlerde
yapılacak yapıların denetimini kapsar. Ruhsata tabi olup, bu Kanun hükümlerine
tabi olmayan yapılarda denetime yönelik fennî mesuliyet 3194 sayılı İmar
Kanununun 26 ncı ve 28 inci maddelerinde belirlenen esaslar dahilinde 38 inci
maddede belirtilen meslek mensuplarınca üstlenilir. Birden fazla müstakil
yapının bulunduğu parsellerde, bütün yapıların toplam yapı inşaat alanının 200
metrekareyi geçmesi hâlinde de bu Kanun uygulanır. Yalnızca bir bodrum katın
inşaat alanı hesaba katılmaksızın toplam inşaat alanı 500 metrekareyi geçmeyen
yapılarda geçici yapı müteahhidi yetki belgesi almak ve mimar veya mühendis
unvanlı şantiye şefi bulundurmak, yapı müteahhitliğine ilişkin bütün sorumlulukları
üstlenmek şartıyla parsel maliki kendi yapısını inşa edebilir. Ancak bu
yapılarda da mimar veya mühendis unvanlı şantiye şefi bulundurulması
mecburidir. Parsel malikinin veya hissedarlardan birinin mimar veya mühendis
olması hâlinde ayrıca şantiye şefi aranmaz."
Mustafa
Kalaycı (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon, önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet,
katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge
üzerinden söz isteyen Alim Işık, Kütahya Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 478 sıra sayılı Kanun
Teklifi’nin 73’üncü maddesinin (t) bendinin (1) nolu alt bendi üzerinde vermiş
olduğumuz değişiklik önergesi için söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu ramazan ayının
mübarek gününde yaptığımız işi size bir kez daha hatırlatmak istiyorum.
Bu maddeyi, daha önceki birçok maddeye benzer şekilde, 2011 yılında 648 sayılı
Kanun Hükmünde Kararname’nin 24’üncü maddesiyle yapılan değişikliği Anayasa
Mahkemesinin kabul etmemesi üzerine, Hükûmetin yaptığı bu yanlışı düzeltmek
için bugün burada bu kanun maddesi olarak görüşüyoruz. Yani bu yüce Meclisin
görevi böyle bir günde, Hükûmetin üyelerinin yaptıkları yanlışları düzeltmek
olmamalı. “Ne getiriyor?” derseniz, hiçbir şey getirmiyor. Önceki kararnamede
yer alan 3194 sayılı İmar Kanunu ile başlamış, başına “3/5/1985 tarihli ve”
eklemişiz, bir de daha önceki metinde “zorunludur” ibaresini “mecburidir” diye
değiştirmişiz, Meclisin önüne dayamışız, “Buyurun, geçirin.” diyoruz. Yani
Hükûmetin yetki alarak yanlış yaptığı bir işi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
siz değerli üyelerini kullanarak sizlerin oylarıyla burada düzeltmeye çalışması
bu yüce Meclisin ayıplarından birisidir. Bunu bu yüce Meclise yapılmış önemli
bir haksızlık olarak görüyorum.
Gönül isterdi ki
bu maddede mademki, böyle bir torba teklif içerisinde, Yapı Denetimi Kanunu
değişikliği öngörüyoruz, buradaki asıl problemleri çözelim. Değerli
milletvekilleri, şu anda yapı denetim şirketleri denetimini yaptığı yapının
ücretini yapı sahibi müteahhitten alıyor. Parayı müteahhit verdiği sürece
hiçbir yapı denetim şirketi gidip de sahadaki inşaatta doğru dürüst bir denetim
yapamıyor. Daha yarım saat önce görüştüm, bu şirketlerin önemli sorunlarından
birisi bu. İkincisi, müteahhit istediği firmayla anlaşıyor ve o istediği
firmaya masa başında denetim yaptırıyor. Orada çalışan mühendislerin hiçbirisi
-gidip de bu yüzde 1,5’u geçemez şeklindeki sınırlamayla alınan ücretlerden-
sahada mühendislik yapamıyor değerli milletvekilleri. Bu nedenle…
İSMAİL GÜNEŞ
(Uşak) – Kontrol var…
ALİM IŞIK
(Devamla) – Yok, yok. Kontrol falan yok, yetersiz; ediyorsa ona bir şey
diyemem.
Dolayısıyla kâğıt
üzerinden müteahhitten para alınan bir sistemde, şu anda yürüyen sistemde bu
yapıların bu şekilde, arzu edilen düzeyde bir kaliteyle denetlenmesi mümkün
değil. Aynı şekilde, bir ildeki yapı denetim şirketlerinin iş dağılımında çok
ciddi dengesizlikler var. Bu şirketlerin talebi
şu: Bir havuz sistemi kurulsun, iş yüküne ve hak edişine göre, bu
şirketlerdeki çalıştırdığı eleman sayısıyla da orantılı olmak üzere bir yıllık
iş kapasitesine göre bu işler dağıtılsın. Birileri kâğıt üzerinde denetim
yapıyor, onlarca binanın denetimini yapıyor, diğer tarafta bu işi hakkıyla
yapmak isteyen bir yapı denetim kuruluşu ise hiç iş alamıyor. Böyle bir
sistemle ancak birbirimizi kandırırız. Dolayısıyla burada bunun ele alınması
lazım.
Şimdi, Hükûmetin
yaptığı, Bakanın yaptığı yanlışı, gelip de aynen, bir iki kelimeyi
değiştirerek, bu yüce Meclise haksızlık yaparak buradan çıkarma gayreti
içerisinde olma yerine, bu konunun özden değişimini sağlayacak ve bu sistemin
müşavirlik sistemi mi, yoksa havuz sistemiyle çalışan bir denetim sistemi mi
olduğuna karar verecek köklü bir düzenlemeye ihtiyaç var.
Özellikle yapı
denetim elemanlarının firmalarda parasını almada çok ciddi sıkıntılar çektiği,
müteahhidin denetim firmasına parayı ödemediği, mahkemelik olması hâlinde bu
defa tamamen sistemi, şirketi değiştirerek başka şekle dönüştürdüğü bir
uygulamanın içerisindeyiz. Bunun mutlaka düzeltilmesi lazım, yüce Meclisin buna
çözüm bulması gerekiyor.
Diğer taraftan,
bu yüzde 3 dolayında kesinti yapılan ve Bakanlık payına ayrılacak paranın da
Bakanlığa ayrılma yerine bu sahada çalışan mühendislere verilmesinin daha doğru
olacağını düşünüyorum.
Önergemize
desteğinizi bekliyor, tekrar saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
73’üncü maddenin
(t) bendinin (2) numaralı alt bendinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 sıra sayılı Kanun Teklifinin 73 üncü maddesinin (t) bendinin (2) numaralı
alt bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Recep Özel Hakan Çavuşoğlu
Kayseri Isparta Bursa
Tülay
Kaynarca Türkan
Dağoğlu
İstanbul İstanbul
"2) 5 inci maddesinin beşinci ve altıncı fıkraları aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"Yapı denetimi hizmeti için yapı denetim kuruluşuna ödenecek
hizmet bedeli, yapı denetimi hizmet sözleşmesinde belirtilir. Bu bedel, yapı
yaklaşık maliyetinin % 1,5'inden az olamaz. Hizmet bedeli oranı, yapım süresi
iki yılı aşan iş için yıllık % 5 artırılır ve yapım süresi iki yıldan daha az
olan işler için yıllık % 5 azaltılır. Bu bedele, katma değer vergisi ile yapı denetim
kuruluşu tarafından talep edilen ve taşıyıcı sisteme ilişkin olmayan malzeme ve
imalâtlar konusunda yapı müteahhidince yaptırılacak olan laboratuvar
deneylerinin masrafları dâhil değildir. Yapı denetim kuruluşu, yapı sahibinden
başka bir ad altında, ayrıca hiçbir bedel talebinde bulunamaz. Yapı denetim
kuruluşlarına ödenecek hizmet bedeli, Endüstri Bölgeleri, Teknoloji Geliştirme
Bölgeleri ve Organize Sanayi Bölgeleri onaylı sınırı içerisinde yer alan tüm
yapılar için % 75 indirimli uygulanır.
Yapı denetim hizmet bedeli, yapı denetim kuruluşlarının hizmet
bedellerinin ödenmesinde kullanılmak üzere yapı sahibince il muhasebe
birimlerinde açılacak emanet nitelikli hesaba yatırılır. Yatırılan tutarların %
3'ü ruhsatı veren idarenin, % 3'ü Bakanlık bünyesinde bulunan döner sermaye
işletmesinin hesabına aktarılır.""
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan
Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin;
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları
(2/1613, 1/778) nın 73 üncü maddesinin (t) bendinin (2) nolu alt bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Mehmet Günal
Konya Manisa Antalya
Alim
Işık Oktay
Vural
Kütahya İzmir
"2) 4708 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin beşinci ve altıncı
fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Yapı
denetimi hizmeti için yapı denetim kuruluşuna ödenecek hizmet bedeli, yapı
denetimi hizmet sözleşmesinde belirtilir. Bu bedel, yapı yaklaşık maliyetinin %
1,5'inden az olamaz. Hizmet bedeli oranı, yapım süresi iki yılı aşan iş için
yıllık % 5 artırılır ve yapım süresi iki yıldan daha az olan işler için yıllık
% 5 azaltılır. Bu bedele, katma değer vergisi ile yapı denetim kuruluşu
tarafından talep edilen ve taşıyıcı sisteme ilişkin olmayan malzeme ve
imalâtlar konusunda yapı müteahhidince yaptırılacak olan laboratuvar
deneylerinin masrafları dâhil değildir. Yapı denetim kuruluşu, yapı sahibinden
başka bir ad altında, ayrıca hiçbir bedel talebinde bulunamaz."
"Yapı
denetim hizmet bedeli, yapı denetim kuruluşlarının hizmet bedellerinin
ödenmesinde kullanılmak üzere yapı sahibince il muhasebe birimlerinde açılacak
emanet nitelikli hesaba yatırılır. Yatırılan tutarların % 1'i ruhsatı veren
idarenin, % 1'i Bakanlık bünyesinde bulunan döner sermaye işletmesinin hesabına
aktarılır."
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporlarının
73/t-2. Maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Kazım Kurt Mustafa Moroğlu
İstanbul Eskişehir İzmir
Hülya Güven Sakine Öz Özgür Özel
İzmir Manisa Manisa
Aytuğ Atıcı Haluk Eyidoğan Kadir Gökmen Öğüt
Mersin İstanbul İstanbul
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Sakine Öz, Manisa Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
SAKİNE ÖZ
(Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarı
ve tekliflerin 73’üncü maddesinin (t) bendi üzerinde, iki alt bentleri üzerinde
söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Biraz önceki
konuşmamda başladığım gibi, bu konuşmamda da devam edeceğim çünkü bu tasarı ve
teklifle Yapı Denetimi Yasası’nda kanun hükmünde kararnamelerle Anayasa
Mahkemesinin reddettiği bir durumu yasaya tekrar, aynı nitelikte sokmaya
çalışmanın bir eseridir bu. Ben tekrar ediyorum: Bu tasarıyla kamuya ait yapı
ve tesisler, köy yerleşim alanlarında yapılan konutlar ile 200 metrekareyi geçmeyen
müstakil yapılar, tarım ve hayvancılık amaçlı yapı ve tesisler, köy yerleşik
alanları ve iskân dışı alanlarda ve nüfusu 5 binin altında olan yerlerde 500
metrekareyi geçmeyen konutlar yapı denetimi yapılmasının dışında bırakılıyor ve
denetimsiz yapılaşmayı genişletiyor.
Türkiye’nin
birçok yerinde, birçok yerleşim yerimiz 5 bin nüfusun altındadır ve 500
metrekarenin de altında ya da 500 metrekareye kadar inşaat yapılır. Bu demektir
ki Türkiye’yi korkuturken, yüzde 90’ın üzerinde deprem bölgesi olan Türkiye’miz
diye korkuturken, bu yapıların denetimsiz ve yapı denetimin dışına çıkarılması
etik değildir. Bu, insanlarımızı ölüme terk etmek niteliğindedir. Bu denetimsiz
yapıların denetlenmesi yönünde çalışma yapılması gerekirken ne yazık ki bu
yasayla denetim sınırları azaltılmaktadır.
Yine, Yapı
Denetim Yasası’nın 5’inci maddesindeki değişiklikle yapı denetim ücretleri yarı
yarıya azaltılmaktadır. Geçmişte sabit yapı maliyetinin yüzde 3’ü olan bedel,
şimdi burada en az yüzde 1,5’a düşürülüyor. Diğer yandan tasarıyla bu bedelin
yüzde 1’ini ruhsata veren idareye, yüzde 1’inin de Bakanlık döner sermayesine
aktarması öngörülüyor.
Değerli
milletvekilleri, bu değişiklik yapı denetim firmalarının -biraz önce de dediğim
gibi- ücretlerini yarı yarıya azaltmak demektir. Yapı denetimci hak ettiği
ücreti alamayacak, bağımsız çalışamayacaktır. Yapı denetimci müteahhidin önüne
savunmasız biçimde sürülecek, pazarlığa itilecektir. İmar ve Yapı Denetim
Kanunu’ndaki değişiklikleriniz ne yazık ki 1999 depreminden daha büyük kayıpların
zeminini hazırlamaktadır. Biz sizlere bununla ilgili çözüm önerileri de
yapıyoruz. Bu yamalı tekliflerinizin yerine sizlere çözüm önerileri sunuyoruz.
Bunlar, yapı denetim kuruluşlarının kurumsallaşarak gelişmelerini sağlayacak
düzenlemeler yapılmasıdır. Bunlar, yapı denetim kuruluşlarının yapı sahipleri
veya müteahhitlerden iş alma bağı koparılarak işlerin elektronik ortamda
bağımsız ve merkezî olarak dağıtılmasıdır. Bunlar, kalite sistemi kurarak
sistem içerisinde çalışmaları sağlamaktır. Yine bunlar, kamu yapıları da dâhil
olmak üzere tüm yapım işlerinin, yapı denetim sistemine dâhil olmasıdır.
Denetçi mühendislerin mesleki deneyime ait sertifikasyon işleminin yeniden
düzenlenmesidir. Yapı üretim sürecinin esas unsurlarından olan müteahhitlik, kurumsallaşma
sağlayacak bir yasal altyapıya kavuşturulmalıdır; mesleki sorumluluk sigortası
sistemi dâhil edilmelidir; DASK sistemiyle bütünleşme sağlanmalıdır.
Biz sizlere
öneride bulunuyoruz, meslek örgütleri size öneride bulunuyor. Bu Yapı Denetim
Yasası’nın değiştirilmesiyle ilgili, meslek örgütlerine defalarca tasarınızı
gönderdiniz ama bugün, bu torba yasanın içine bunları katarak daha düzenli bir
yapı denetim yasasının çıkmasına da engel olmaktasınız, İmar Kanunu’nun
düzenlenmesine de engel olmaktasınız.
Bu duygu ve
düşüncelerle sizleri, bir kez daha, sağlıklı yasa yapma yöntemine
yönlendiriyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 73 üncü
maddesinin (t) bendinin (2) nolu alt bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Mehmet Günal
Konya Manisa Antalya
Alim Işık Oktay Vural S. Nevzat Korkmaz
Kütahya İzmir Isparta
"2) 4708
sayılı Kanunun 5 inci maddesinin beşinci ve altıncı fıkraları aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Yapı
denetimi hizmeti için yapı denetim kuruluşuna ödenecek hizmet bedeli, yapı denetimi
hizmet sözleşmesinde belirtilir. Bu bedel, yapı yaklaşık maliyetinin %
1,5'inden az olamaz. Hizmet bedeli oranı, yapım süresi iki yılı aşan iş için
yıllık % 5 artırılır ve yapım süresi iki yıldan daha az olan işler için yıllık
% 5 azaltılır. Bu bedele, katma değer vergisi ile yapı denetim kuruluşu
tarafından talep edilen ve taşıyıcı sisteme ilişkin olmayan malzeme ve
imalâtlar konusunda yapı müteahhidince yaptırılacak olan laboratuvar
deneylerinin masrafları dâhil değildir. Yapı denetim kuruluşu, yapı sahibinden
başka bir ad altında, ayrıca hiçbir bedel talebinde bulunamaz."
"Yapı
denetim hizmet bedeli, yapı denetim kuruluşlarının hizmet bedellerinin
ödenmesinde kullanılmak üzere yapı sahibince il muhasebe birimlerinde açılacak
emanet nitelikli hesaba yatırılır. Yatırılan tutarların %1’i ruhsatı veren
idarenin, %1’i Bakanlık bünyesinde bulunan döner sermaye işletmesinin hesabına
aktarılır."
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Nevzat Korkmaz, Isparta Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değişiklik
önergemiz 73’üncü maddenin (t) bendinin (2) numaralı alt bendine ilişkin. Bu
önergemizde, yapı denetimi hizmet bedeli olarak yatırılan tutarların yüzde 1’i
ruhsatı veren idarenin, yüzde 1’i de Bakanlık bünyesinde bulunan döner sermaye
işletmesinin hesabına aktırılmasını istiyoruz. Açıkçası, vatandaş lehine bir
düzenleme. Şimdi, göreceğiz bakalım vereceğiniz oylarla vatandaş lehinde olup
olmadığınızı.
Değerli
milletvekilleri, daha önceden de bu kürsüden ifade etmiştim, yine aynı konuyu
huzurlarınıza getirmek istiyorum. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarında her
gelen Millî Eğitim Bakanının düş ve fantezilerini gerçekleştirme modasına son
açıklamalarıyla Sayın Nabi Avcı Beyefendi de uymuştur. Önceki AKP’li Millî
Eğitim Bakanlarının önce OKS’yi imha edip SBS’yi ihdas ettiği yetmezmiş gibi,
şimdi de SBS’nin yeniden kaldırılacağı Sayın Avcı tarafından duyuruldu. Bu
kadar kısa zaman içerisinde bu kadar çok makas değiştirmek ya cahillikten
yapılır ya da kusura bakmayın, milletin evlatlarına eziyetten, düşmanlık
hissinden yapılır. SBS kaldırılıyor, dershaneler kapatılıyor. Tesadüfün
böylesine ne denir! Yıllarca methiyeler düzerek iktidara giden yolda bu
gönüllerden koltuk değneği hizmeti talep edeceksin, büyüyüp kocaman olunca
“Seni nerede gördüm?” diyeceksin. Yıllardır konuşulan dershaneler meselesi bir
anda çözülmeye karar veriliyor. Nasıl bir çözümse! Herkes söylüyor, “Önce
eğitim sistemini dershanelere ihtiyaç olmayacak bir biçimde yeniden tanzim et,
alternatif bir öneri geliştir.” Yok…
Hükûmet, daha
doğrusu Sayın Başbakan -çünkü Hükûmet içerisinde de kendisi gibi düşünmeyenler
olduğunu biliyoruz- Sayın Erdoğan, önce dershaneleri kapatıyor, ardından da
meseleye bir çözüm bulmaya karar veriyor.
Bu, iki şekilde
açıklanabilir değerli milletvekilleri: Ya niyeti üzüm yemek değil, bağcıyı
dövmek ya da sorun çözmesini bilmemek yani iş bilmezlik.
Değerli
milletvekilleri, hepiniz biliyorsunuz, Türkiye’de bir öğrencinin temel
eğitimini aldıktan sonra istekleri doğrultusunda eğitimini sürdürmesi, merkezî
sınavlardan alacağı puana bağlı. Sınavsız bir şey olmuyor. Okullarda verilen
eğitim öğrencileri bu sınavlara hazırlayamıyor. Önce bunu tespit etmemiz lazım.
Okulda, Eğitim Bakanlığının belirlediği müfredatlara değinilip genel bilgiler
aktarılıp ölçülüyor.
İyi okullarda
okumak, kaliteli okullarda okumak ancak merkezî sınavı kazanmakla mümkün.
Dershaneler, bu sistem devam ettiği ölçüde, aslında sınavı kazanmada destek
işlevi görüyor. Okullarda verilen yüzeysel bilginin detayları dershanelerde
veriliyor.
Dershanelerin
kapatılması kararı, sektörün yetkili sözcüleriyle, STK’larla ve millî eğitim
camiasıyla istişare edilmemiştir. Türkiye Yeni Eğitim Platformu bu karar
karşısında, dershanelerin eğitimde fırsat eşitliğine hizmet ettiğini söylüyor.
Final
Dershaneleri “Sınavlar kalksa bile, derse takviye olduğu için bu dershanelere
ihtiyaç var. Dershaneler kalkarsa gayriresmî dershaneler ortaya çıkar.” diyor.
Özel Okullar
Birliği, onlar da “Türkiye’deki eğitim ile OECD ve Avrupa Birliği ülkelerindeki
eğitim arasında ciddi bir kalite farkı var. Dershaneleri kaldırmaktan önce
dershanelere olan ihtiyacı ortadan kaldırmak lazım.” diyor.
Yine, FEM şirketi
–bir eğitim şirketi- “Olan, gariban insanların çocuklarına olur.” diyor.
Bu kadar uyarı
varken değerli arkadaşlar, bu görüşleri dikkate almadan, onlarla bu konuyu
görüşmeden dershaneleri kapatmanın objektif gerekçelere dayanan bir izahı, bir
gerekçesi olamaz. Karar, sadece siyasi bir karar olarak kalır. Aslında bunun
böyle olduğunu yani siyasi bir karar olduğunu da bilmiyor değiliz. Ancak
dershanelerin ait olduğu zihniyetlere hesap sorulması adına, milyonlarca
öğrencinin ve ailelerinin geleceğiyle oynamak zalimliktir, hakikaten kibirdir.
“Ben yaptım, oldu.” anlayışıdır.
Yamalı bohça
hâline getirdiğiniz torba yasada bunları ifade etmek, yanlıştan dönmeniz,
altyapısını hazırlamadan dershaneleri kapatmanın eğitim sistemimize zarar
getireceği uyarısında bulunmak istedim.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 sıra sayılı Kanun Teklifinin 73 üncü maddesinin (t) bendinin (2) numaralı
alt bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları
"2) 5 inci
maddesinin beşinci ve altıncı fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Yapı
denetimi hizmeti için yapı denetim kuruluşuna ödenecek hizmet bedeli, yapı
denetimi hizmet sözleşmesinde belirtilir. Bu bedel, yapı yaklaşık maliyetinin %
1,5'inden az olamaz. Hizmet bedeli oranı, yapım süresi iki yılı aşan iş için
yıllık % 5 artırılır ve yapım süresi iki yıldan daha az olan işler için yıllık
% 5 azaltılır. Bu bedele, katma değer vergisi ile yapı denetim kuruluşu
tarafından talep edilen ve taşıyıcı sisteme ilişkin olmayan malzeme ve
imalâtlar konusunda yapı müteahhidince yaptırılacak olan laboratuvar
deneylerinin masrafları dâhil değildir. Yapı denetim kuruluşu, yapı sahibinden
başka bir ad altında, ayrıca hiçbir bedel talebinde bulunamaz. Yapı denetim
kuruluşlarına ödenecek hizmet bedeli, Endüstri Bölgeleri, Teknoloji Geliştirme
Bölgeleri ve Organize Sanayi Bölgeleri onaylı sınırı içerisinde yer alan tüm
yapılar için % 75 indirimli uygulanır.
Yapı denetim
hizmet bedeli, yapı denetim kuruluşlarının hizmet bedellerinin ödenmesinde
kullanılmak üzere yapı sahibince il muhasebe birimlerinde açılacak emanet
nitelikli hesaba yatırılır. Yatırılan tutarların % 3'ü ruhsatı veren idarenin,
% 3'ü Bakanlık bünyesinde bulunan döner sermaye işletmesinin hesabına
aktarılır.""
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Gerekçe.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Endüstri
Bölgeleri, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri ve Organize Sanayi Bölgeleri
içerisinde faaliyet gösteren yatırımcılara yönelik teşvik ve muafiyetler
kapsamında; 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun gereği yapı denetim
kuruluşlarına ödenecek hizmet bedellerinin bu bölgeler içerisinde indirimli
olarak uygulanması öngörülerek bu bölgeleri cazibe merkezi haline getirmek
hedeflenmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
73’üncü maddenin
(u) bendinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 73 üncü
maddesinin (u) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Mehmet Günal
Konya Manisa Antalya
Alim
Işık Oktay
Vural
Kütahya İzmir
"u)
25/6/2003 tarihli ve 4904 sayılı Türkiye İş Kurumu Kanununun 15 inci maddesinin
dördüncü, beşinci ve altıncı fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve
maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"İl İstihdam
Uzman Yardımcılığına atanabilmek için, 657 sayılı Kanunun 48 inci maddesinde
sayılan genel şartlara ek olarak Kurumun görev alanına giren ve yönetmelikle
belirlenen en az dört yıllık eğitim veren yükseköğretim kurumlarından ya da
bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulunca kabul edilen yükseköğretim
kurumlarından mezun olmak ve yapılacak özel yarışma sınavında başarılı olmak
gerekir.
İl İstihdam Uzman
Yardımcılığına atananlar, en az üç yıl fiilen çalışmak kaydıyla açılacak
yeterlik sınavına girme hakkını kazanırlar. Sınavda başarılı olamayanlar veya
geçerli mazereti olmaksızın sınav hakkını kullanmayanlara, bir yıl içinde
ikinci kez sınav hakkı verilir. İkinci sınavda başarı gösteremeyen veya sınav
hakkını kullanmayanlar İl İstihdam Uzman Yardımcısı unvanını kaybederler ve
durumlarına uygun kadrolara atanırlar.
İl İstihdam Uzman
Yardımcılarının mesleğe alınmaları, yetiştirilmeleri, yarışma ve yeterlik
sınavları ve İl İstihdam Uzmanlığına atanmaları ile ilgili hususlar, Kurum
tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir."
"Genel
Müdürlüğün taşra teşkilatında İş ve Meslek Danışmanı kadrolarına atanabilmek
için yükseköğretim kurumlarından en az lisans düzeyinde mezun olmak ve İş ve
Meslek Danışmanı Mesleki Yeterlilik Belgesine sahip olmak zorunludur. İş ve
Meslek Danışmanı kadrolarında çalışırken belge şartını kaybedenler Kurumda Veri
Hazırlama ve Kontrol İşletmeni kadrolarına atanırlar. İş ve Meslek
Danışmanlarının çalışma usul ve esasları ile ilgili hususlar Bakanlıkça
çıkarılacak yönetmelikle belirlenir."
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporlarının
73/u Maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Kazım Kurt Mustafa Moroğlu
İstanbul Eskişehir İzmir
Sakine Öz Özgür Özel Aytuğ Atıcı
Manisa Manisa Mersin
Kadir
Gökmen Öğüt Hülya
Güven
İstanbul
İzmir
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen, Özgür Özel, Manisa Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Dün akşam burada
hep beraber son derece tartışmalı, son derece üzücü bir geceyi yaşadık. Ben
kamu kurumu niteliğinde bir meslek örgütüne iktidar eliyle darbe yapılmasının
nasıl sonuçlar doğurabileceğini, bunun demokrasi açısından büyük bir kayıp
olduğunu ifade etmiştim. Bugün dünyanın en prestijli gazetelerinden Alman Der
Spiegel, “Erdoğan Taksim’deki dönüşüm projesine başından beri karşı çıkan
TMMOB’dan intikam aldı.” diye yazdı. Bundan sonra takip eden günlerde dün akşam
yaptığınız işin… Yani, hani hep söyleniyor ya “Parlamentonun bir gerçeği var.”
Elbette ki önergeleri bürokratlar hazırlayacak, elbette ki Parlamento dışından
birtakım telkinler gelebilir, elbette ki grup başkan vekiline göz ucundan
bakılacak, parmaklar indirilecek, kaldırılacak. “Bunu içinize sindiriyor
musunuz?” deyince bunu demokrasinin bir gereğiymiş gibi, demokrasi sınırları
içinde değerlendiriyorsunuz. Sizi yönlendirenler, bunları hazırlayanlar, bir
meslek örgütünden siyasi bir hesapla hesap soranlar, bir cadı avının parçası
yapanlar eğer sizi doğru yönlendiriyor olsalar şu anda sıkıntı yok. Siz dün
yaptığınız işten sıkıntı duymamış olabilirsiniz ama emin olun, Türkiye bundan
büyük sıkıntıya düştü ve söz uçuyor yazı kalıyor. Burada istediğimiz kadar
birbirimize bir şeyler söyleyelim, en sonunda tutanaklar kalıyor, önergelere
kimin ne oy kullandığı kalıyor ve bir gün gelecek, torunlarınız bunları
okuyacak. Türkiye’nin yazılı tarihinde, siz dün akşam Parlamento dışı muhalefet
olarak kıymetini bilmeniz, dinlemeniz gereken 40 bin üyeli bir meslek
kuruluşunun, meslek örgütünün sesini kısmaya, onun üyesiyle arasında olan bağı
koparmaya, onun ekonomik kaynaklarını ortadan kaldırmak suretiyle kendisinden
beklenen… Bir kamu kurumu niteliğinde meslek örgütü ve resmî nitelikte bir
kurum olmasına rağmen ülkenin demokrasisi geliştikçe kendisinden beklenen sivil
toplum örgütü refleksini gösterdiği için, çevreci olduğu için, özgürlük
taleplerinden yana olduğu için, demokrasi alanının genişletilmesinden yana
olduğu için, siyasetin sadece Parlamentoda yapılmasının doğru olmadığını,
Parlamento dışı siyaset odaklarının da sesinin duyulması gerektiğini düşündüğü
için, sadece üyesinin menfaatini, hakkını, gelirini değil, kendi üyesinin hak
ve menfaatiyle birlikte kamu yararını birlikte telife gayret ettiği için
birilerinin sesini kısmaya kalktınız. İşte, torunlarınız bu tutanakları
okuduğunda, Türkiye'nin yaşanan bu yıllarının siyasi tarihi yazıldığında, siz
dün yaptığınızdan çekinmemiş, sıkılmamış, utanmamış olabilirsiniz ama
torunlarınız ve gelecek kuşaklar bu üzüntüyü yaşayacaklar.
Açıkça Gezi’yle
hesaplaşıyorsunuz. Aslında “Gezi” dediğiniz meselenin ruhunu anlamaya
çalışsanız, hesaplaşacak bir şey olmadığını, aksine öğrenilmesi ve düzeltilmesi
gereken bir süreç olduğunu, demokrasilerde, aynı yüksek akımın evin bütün
kablolarını yakmaması için evin girişindeki kaçak akım röleleri gibi -bu
işlevsizleştirdiğiniz mühendisler sizin evleriniz yangından korunsun diye onu
oraya planlıyorlar- o Gezi’deki eylemlerin de ülkenin bir sigortası olduğunu,
birikip birikip birikip taşan bardağın son damlasına dikkat çektiğini ve orayı
doğru okursanız daha adil, daha demokrat, daha özgürlükçü bir yönetimle aslında
kendi meşruiyetinizi artıracağınızın farkında değilsiniz.
İşte bu yüzden,
çekilmiş olan 20 bölümlük diziyi yasaklayacak cüreti bulabiliyor
başınızdakiler. İşte bu yüzden, parası ödenmiş konserleri, sırf o konsere
katılan birilerini cezalandırmak adına, belediyelerinize “Konseri iptal et.”
diye genel merkezinizden telefon açabiliyorsunuz. İşte bu yüzden, iki yıllık
daha reklam anlaşması olan gencecik bir tiyatrocuya “En üst düzeyde tepki
gösteririz.” tehditleriyle birlikte reklam anlaşmalarını feshe
zorlayabiliyorsunuz. Kendisinden onlarca yaş küçük olan ama kendi birikimi,
demokrasi anlayışı, kültür düzeyinden Başbakanın rahatsızlık duyduğu, onunla
birlikte bir mihenk taşına vurulmaktan rahatsızlık duyan Başbakan, birilerini
hedef tahtasına koyabiliyor. Bunları yaparsınız, bunu da yapana iktidar derler
ama o rejime demokrasi demezler.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunacağım…
III.- Y O K L A M A
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Yoklama
talebi var, yerine getiriyorum.
Sayın Hamzaçebi,
Sayın Aslanoğlu, Sayın Özel, Sayın Kuşoğlu, Sayın Türeli, Sayın Sapan, Sayın
Güler, Sayın Acar, Sayın Özkes, Sayın Özdemir, Sayın Ağbaba, Sayın Tamaylıgil,
Sayın Toprak, Sayın Keskin, Sayın Ayata, Sayın Korutürk, Sayın Loğoğlu, Sayın
Güven, Sayın Toprak ve Sayın Erdoğdu.
İki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) (S. Sayısı:
478) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 73 üncü
maddesinin (u) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
"u)
25/6/2003 tarihli ve 4904 sayılı Türkiye İş Kurumu Kanununun 15 inci maddesinin
dördüncü, beşinci ve altıncı fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve
maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"İl İstihdam
Uzman Yardımcılığına atanabilmek için, 657 sayılı Kanunun 48 inci maddesinde
sayılan genel şartlara ek olarak Kurumun görev alanına giren ve yönetmelikle
belirlenen en az dört yıllık eğitim veren yükseköğretim kurumlarından ya da
bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulunca kabul edilen yükseköğretim kurumlarından
mezun olmak ve yapılacak özel yarışma sınavında başarılı olmak gerekir.
İl İstihdam Uzman
Yardımcılığına atananlar, en az üç yıl fiilen çalışmak kaydıyla açılacak
yeterlik sınavına girme hakkını kazanırlar. Sınavda başarılı olamayanlar veya
geçerli mazereti olmaksızın sınav hakkını kullanmayanlara, bir yıl içinde
ikinci kez sınav hakkı verilir. İkinci sınavda başarı gösteremeyen veya sınav
hakkını kullanmayanlar İl İstihdam Uzman Yardımcısı unvanını kaybederler ve
durumlarına uygun kadrolara atanırlar.
İl İstihdam Uzman
Yardımcılarının mesleğe alınmaları, yetiştirilmeleri, yarışma ve yeterlik
sınavları ve İl İstihdam Uzmanlığına atanmaları ile ilgili hususlar, Kurum
tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir."
"Genel
Müdürlüğün taşra teşkilatında İş ve Meslek Danışmanı kadrolarına atanabilmek
için yükseköğretim kurumlarından en az lisans düzeyinde mezun olmak ve İş ve
Meslek Danışmanı Mesleki Yeterlilik Belgesine sahip olmak zorunludur. İş ve
Meslek Danışmanı kadrolarında çalışırken belge şartını kaybedenler Kurumda Veri
Hazırlama ve Kontrol İşletmeni kadrolarına atanırlar. İş ve Meslek
Danışmanlarının çalışma usul ve esasları ile ilgili hususlar Bakanlıkça
çıkarılacak yönetmelikle belirlenir."
Mustafa
Kalaycı (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Mehmet
Günal, Antalya Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurun.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu maddede Türkiye İş
Kurumunun istihdam uzman yardımcılarıyla ilgili düzenleme var. Ama istihdam
uzman yardımcılarını düzenlemek tabii istihdamı artırmak için yeterli değil.
Yoklama istemek,
milletvekili sayısını artırmaya yetiyor ama gürültüyü azaltmaya yetmiyor Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, sayın hatibi dinlediniz.
Buyurun.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) – Bir beş dakika boyunca yoklama olmayacak arkadaşlar. Müsaade
ederseniz…
Şimdi, İş Kurumu
önemli bir fonksiyon üstleniyor, tabii, uzmanları da önemli. İş Kurumunun web
sitesini az önce şöyle karıştırdım. İşsizlik sigortası ödemeleri var, bu
hizmetlerden bir tanesi. Bakıyorum, geçen yıl mayıs ayında 180 bin kişiymiş, şu
anda 214 bin kişiye çıkmış işsizlik sigortası için başvuran kişi sayısı yani
geçtiğimiz mayıstan bugüne kadar artış 180’den 213’e çıkmış. Şimdi, burada bu
işsizlik sigortası nereden ödeniyor? İşsizlik Sigortası Fonu’ndan ödeniyor.
İşsizlik Sigortası Fonu’nun gelirine giderine bakıyoruz, İşsizlik Sigortası
Fonu gelirleri işverenden devlet katkısı ve diğer gelirlerden oluşuyor ve
sadece geçen yılki şeye baktığımız zaman, 4 milyar gider, 11,6 milyar gelir
var; her sene katlanarak geliyor. Peki, bu ne işe yarıyor? Hani sizin burada
borç oranını net düşürerek söylediğiniz rakam var ya, onu düşürmeye yarıyor.
Toplamda 60 milyarı geçen bir varlığı var İşsizlik Sigortası Fonu’nun.
Dolayısıyla, brüt borçlardan bu işsizlere sigorta parası olarak ödemek üzere
kesilen sadece ve sadece yönetimini kamunun yaptığı varlıkların aslında
işsizlere ait olduğu bir rakam. Dolayısıyla, bu rakam artarak gidiyor. Biz bunu
dedik ki… Nerelere harcıyorlar diye bakıyoruz, işsizlik sigortasına işsizlik
ödeneği çok düşük kalmış. Yani bir tek, ilk yılda biraz bir ödeme gözüküyor,
sonra, dört-beş yıldır ödemeler de düşmüş. Kısa çalışma ödeneğine bakıyoruz, o
da düşük, 3 bin liralarda kalmış. Geriye bakıyoruz, bir şey yok. Aktif iş gücü
programlarında yine aynı şekilde. Dolayısıyla, burada verimli kullanılmayan bir
para var. Diyoruz ki: O zaman işverenden bunu kesmeyin. Bir sürü istihdam
teşviki yapıyorsunuz. Aktif iş gücü programlarını artırın. Yani istihdamı
artıracak önlem almadan sadece burada uzman yardımcılarıyla ilgili düzenleme
geliyor. İstihdamı artırmadan işsizliğin düşme şansı yok. Onun için de üretimi
artırmamız lazım ama nasıl yapacağız? Dışa bağımlılık devam ediyor, yani üretim
artıştı sadece tüketim talebiyle bir yere kadar gelmiş, ondan sonra olmuyor.
Dolayısıyla; yatırımı, üretimi, ihracatı teşvik edecek bir politika
belirlememiz lazım. Defalarca söylüyorum “Bırakın arkadaşlar, bu sanal
gündemlerle torbanın arasına sıkıştırılan, beceriksizlikten kaynaklanan
birtakım yeniden yapılanma kanun hükmüne kararnamesini buraya sıkıştıracağımıza
gelin, üretimi artıracak, istihdamı artıracak, işsizliği azaltacak, cari açığı
düşürecek, dolayısıyla da tasarruf oranını arttıracak politikalar yapalım.” diyoruz
ama maalesef on gündür hâlâ böyle lüzumsuz şeylerle uğraşıp duruyoruz. Aksi
takdirde, birkaç tane ödenekle ilgili, kurumlara adam almayla ilgili maddeleri
çıkarmayla bunu yapamayız bakın. İşin temelinde… Az önceki konuşmamda da
söyledim, şu anda dolar 2 binlere çıkmış. Eğer bu kur rejimini değiştirmezseniz
bu sıkıntı devam eder. Siz onun adına ister bilmem ne diasporası deyin, ister
faiz lobisi deyin, gerekli önlemleri almadığımız sürece her hükûmeti
sıkıştırırlar. Yani, bu yapısal önlemleri almazsanız yarın suçlu aramaya
başlarsanız; bir gün Merkez Bankası Başkanına kızarsın, bir gün Sayın
Babacan’a, bir gün Sayın Şimşek’e kızarsınız. Biriniz frenci, biriniz gazcı
olursunuz “Efendim, niye frene basıyoruz?” dersiniz ama netice itibarıyla
arabanın bakıma gitmesi gerektiğini, topyekûn rektifiyeden geçmesi gerektiğini
düşünmezseniz şoförün değişmesi, direksiyonun şöyle olması fayda etmez. Onun
için, gelin, bu yapısal önlemleri alalım, Meclisi gereksiz kanun tasarıyla,
teklifleriyle yormayalım, diğer uzlaşmalarda olduğu gibi bu konuda da yapılması
gerekenleri hep beraber burada el birliğiyle çıkaralım diyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
73’üncü maddenin
(ü) bendinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 73 üncü
maddesinin (ü) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Mehmet Günal
Konya Manisa Antalya
Alim Işık Oktay Vural Emin Haluk Ayhan
Kütahya İzmir Denizli
"ü)
19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 92 nci maddesinin
birinci fıkrasının ikinci, üçüncü ve dördüncü cümleleri aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Kurumun her
türlü personelinin bu Kanunun 84 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a), (b)
ve (c) bentlerinde yer alan niteliklerin
yanı sıra yönetmelikle belirlenen diğer şartları taşımaları mecburidir. Kurumda
bankacılık, hukuk, bilişim ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu uzman
yardımcılıkları ile bankalar yeminli murakıp yardımcılığına atanacakların,
üniversite ve yüksekokulların en az dört yıllık eğitim veren; hukuk, siyasal
bilgiler, iktisadi ve idari bilimler, iktisat, işletme fakültelerine bağlı
bölümler ile bankacılık, bankacılık ve finans, fizik, matematik, istatistik,
istatistik ve bilgisayar, bilgisayar mühendisliği, elektrik mühendisliği,
elektronik mühendisliği, elektrik-elektronik mühendisliği, elektronik ve
haberleşme mühendisliği, endüstri mühendisliği, matematik mühendisliği
bölümlerinden veya bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulu tarafından onaylanmış
yurt içindeki veya yurt dışındaki fakülte veya yüksekokullardan mezun veya
belirtilen alanlarda lisansüstü eğitim yapmış olmaları, yapılacak giriş
sınavında başarılı olmaları gereklidir. Söz konusu fakülte ve bölümleri, kadro
unvanları ve/veya uzmanlık alanları itibarıyla ayrı ayrı belirlemeye Kurul
yetkilidir."
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu İle Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporlarının 73/ü Maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Kazım Kurt Ferit Mevlüt Aslanoğlu Mustafa Moroğlu
Eskişehir İstanbul İzmir
Hülya Güven Özgür Özel Aytuğ Atıcı
İzmir Manisa Mersin
Kadir
Gökmen Ögüt
İstanbul
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Veli Ağbaba, Malatya Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
VELİ AĞBABA
(Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Günlerden bu
yana, ismi “torba” olan ama içine gece yarısı eklenen maddelerle birlikte, 12
Eylül uygulamalarından bile daha kötü bir tasarıyla karşı karşıyayız. Burada
iktidar partisi grubunun yaptığı, değerli arkadaşlar, şudur: Muhalif olan bütün
meslek örgütlerini susturmak, yüzyıllardır köylerini, kullandıkları merayı
yapılaşmaya açmak, hastaların mahrem bilgilerini satılabilir hâle getirmek ve
bunun gibi ilgili, ilgisiz ama tartışmalı maddeleri gündemimize getirerek
buradan geçirmek.
Değerli
arkadaşlar, bugünlerde yaşadığımız olayları darbe dönemlerinde yaşamadık. Sizin
yaptıklarınızı 12 Eylülde Kenan Evren, 12 Martta Memduh Tağmaç bile düşünemedi,
onlar yapmadı.
Darbe sadece
tankla, topla, tüfekle olmaz. Değerli arkadaşlar, darbeler sadece 5 paşanın
gece yarısı yönetime el koyup TRT’den Hasan Mutlucan’a kahramanlık türküleri
söyletmekle de olmaz, darbe sadece tankların yürümesiyle de olmaz, darbe sadece
Meclisin kapatılması, milletvekillerinin tutuklanması, sendikaların
kapatılması, yöneticilerin tutuklanmasıyla da olmaz, darbe sadece aydınların,
öğrencilerin, öğretmenlerin tutuklanması, işkenceden geçirilmesiyle de olmaz.
Darbe bazen gece yarısı verilen ve hiçbir milletvekilinin –buna iktidar partisi
milletvekilleri de dâhil- haberi olmayan önergeyle yapılabilir. Bunun ismi de
“AKP usulü postmodern darbe” olur.
Maalesef, AKP, bu
tür konularda her zaman yaptığını yaptı ve gece yarısı korsan bir önergeyle
darbe yaptı. Yani, sıkça vurguladığınız ama asla samimi olmadığınız millî irade
konusunda, seçim konusunda gerçek yüzünüz ortaya çıktı. Seçimde TMMOB’a ve diğer
örgütlere yapamadığınızı gece yarısı bir önergeyle yaptınız.
AKP, daha önce bu
tür uygulamaları kendisi direkt yapmıyordu; bazen polis eliyle, bazen yargı
aracılığıyla kendi muhaliflerini susturuyordu. Bunları yaşadık. Daha 4+4+4’te
KESK’in yapmış olduğu, EĞİTİM SEN’in yapmış olduğu eylemleri, önce Kızılay
meydanında polisle, illerde polisler otobüslerin önünü keserek engelledi;
Ankara’ya gelebilenleri ise örgütten tutuklayarak cezaevlerine koydu.
Yine, Çağdaş
Hukukçular Derneğinde yaşadıklarımızı unutmadık. 12 Eylülde bile kapatılmaya
cesaret edilemeyen Çağdaş Hukukçular Derneği’ne, TMMOB’a bugün kilit vurulmak
isteniyor. İstanbul Barosunda bizzat AKP ile bir darbe girişimi yaşandı.
Değerli arkadaşlar, 12 Eylül, 12 Mart, yani darbeler daha önce
siyasi partilere yapılıyordu, ki bu konuda en çok bedel ödeyen parti de
Cumhuriyet Halk Partisidir. Çoğulcu demokrasi, sadece siyasi partiler değildir;
çoğulcu demokrasi, özgür basındır; çoğulcu demokrasi, özgür sendikadır; çoğulcu
demokrasi, özgür odalardır; bunlar olmadan demokrasi olmaz.
Değerli
milletvekilleri, AKP, önce eyleme katılan gençleri gazladı, copladı, 12 kişinin
gözünü kör etti, 10 bine yakın insan yaralandı. Yetmedi, 5 genci insanların
gözü önünde katletti ki bunun dünyada örneği yok. Bakın, 5 genç ölüyor, bir
tane fail bulunamıyor, bir tek insan tutuklanmıyor ve maalesef bizim ülkemizde
insan canı ucuz. Geçtiğimiz aylarda Amerika Birleşik Devletleri’nde 2 kişi
öldü, ulusal yas ilan edildi, bayraklar yarıya indirildi. Ama ölen kim? AKP,
bir üzüntüsünü bildirmediği gibi katilleri de maalesef koruyor, kolluyor.
Değerli
arkadaşlar, Taksim Dayanışması’ndaki insanları gözaltına aldı, çekilmiş dizi
filmleri iptal etti, parası ödenmiş türkücünün konserini iptal etti, şimdi -12
Eylülün bile cesaret edemediği- Türkiye'nin en önemli meslek örgütlerinden
birini, TMMOB’u işlevsiz hâle getirmek istiyor.
Değerli
milletvekilleri, özgür basının olmadığı, fiilî yayın yasaklarının uygulandığı,
köşe yazarlarının işten atıldığı, iş adamlarının tehdit edildiği, kurumların
hedef gösterildiği, bağımsız sendikanın olmadığı, odaların baskı altına
alındığı, insanlara işkence uygulandığı, gözaltına alındığı, cadı avı
başlatıldığı rejimin adı -bütün dünya ülkelerindeki gibi- “demokrasi” olmaz, bu
rejimin adı olsa olsa faşizmdir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Faşistlerin
sesleri duyuluyor.
Teşekkür ederim.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) – Sen böyle söylediğin için bu rejimin adı öyle olmaz.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 73 üncü
maddesinin (ü) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
"ü)
19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 92 nci maddesinin
birinci fıkrasının ikinci, üçüncü ve dördüncü cümleleri aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Kurumun her
türlü personelinin bu Kanunun 84 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a), (b) ve
(c) bentlerinde yer alan niteliklerin yanı sıra yönetmelikle belirlenen diğer
şartları taşımaları mecburidir. Kurumda bankacılık, hukuk, bilişim ve
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu uzman yardımcılıkları ile bankalar
yeminli murakıp yardımcılığına atanacakların, üniversite ve yüksekokulların en
az dört yıllık eğitim veren; hukuk, siyasal bilgiler, iktisadi ve idari
bilimler, iktisat, işletme fakültelerine bağlı bölümler ile bankacılık,
bankacılık ve finans, fizik, matematik, istatistik, istatistik ve bilgisayar,
bilgisayar mühendisliği, elektrik mühendisliği, elektronik mühendisliği,
elektrik-elektronik mühendisliği, elektronik ve haberleşme mühendisliği,
endüstri mühendisliği, matematik mühendisliği bölümlerinden veya bunlara
denkliği Yükseköğretim Kurulu tarafından onaylanmış yurt içindeki veya yurt
dışındaki fakülte veya yüksekokullardan mezun veya belirtilen alanlarda
lisansüstü eğitim yapmış olmaları, yapılacak giriş sınavında başarılı olmaları
gereklidir. Söz konusu fakülte ve bölümleri, kadro unvanları ve/veya uzmanlık
alanları itibarıyla ayrı ayrı belirlemeye Kurul yetkilidir."
Mustafa
Kalaycı (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Emin Haluk Ayhan, Denizli Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; 478 sıra sayılı Teklif’in 73’üncü maddesinin (ü) bendi
üzerinde verdiğimiz önergeyle ilgili söz aldım. Yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Şimdi, buradaki
hususlar zaten yönetmelikle belirlenebilecek hususlar. Bu yaptığınız iş,
esasen, baktım, zorunluduru mecburen yapıyorsunuz. Daha önce yaptığınız yanlışı
düzeltmenin yoluna gidiyorsunuz. Niye bir işi üç beş kere yapıyorsunuz, yazık
değil mi buradaki bu kadar milletvekiline? Hükûmet doğru dürüst çalışmıyor,
tasarı getirmiyor; teklifler doğru dürüst teklif değil, Hükûmetin burada
getiremediği tasarıları, hemen çıkaralım diye teklif diye ortaya koyuyorsunuz
Sayın Bakan. Günah değil mi şu mübarek vakitte? Bu kadar maddenin içinde
lüzumlu olanı var, lüzumlu olmayanı var. Artı, Sayın Başbakan Yardımcısı
çıkıyor, söylüyor ki: “Özellikle, bunu Milliyetçi Hareket Partisi engelliyor.”
diyor. Böyle bir iftira olur mu? Siz işinizi düzgün yaptınız, Anayasa
Mahkemesinden dönmedi. Ne oldu? Fevkalade iyi uyguladınız, pişman olmadınız.
Bütün bunları yaptınız da muhalefet size bir şey mi söyledi? Yani muhalefeti
niye suçluyorsunuz? Biz beceriksiziz, biz kabiliyetsiziz, biz istismarcıyız,
biz her şeyi yapıyoruz, onun için bu hâle geliyoruz; sonuna doğru da sıkıştıramıyoruz,
yetiştiremiyoruz, perişan oluyoruz, rezil oluyor memleket bu hâlde, onun için
buraya getirmek zorunda kalıyoruz deseniz ne olacak sanki? Doğruyu söylemiş
olacaksınız. Muhalefet sizi niye engellesin? Yaptığınız iş niye doğru? Bu
Anayasa Mahkemesinden dönmüş. Eskiden Anayasa Mahkemesine farklı bir anlam
yüklüyordunuz, şimdi istediğiniz gibi oldu; mahkemeler aynı şekilde. Ne olacak
bu? Demek ki iş düzelmiyor. Asgari gerekenleri yapmıyorsunuz tasarılar için,
ciddi incelemeler olmuyor, işi hafife alıyorsunuz. Büyük kısmı tasarılara
dayanıyor bunların. Tasarılar Başbakanlıkta iyi koordine edilemiyor, rezil
oluyor tasarılar. TUSKON’u yazıyorsunuz, MÜSİAD’ı yazmıyorsunuz. MÜSİAD’çı
arkadaşlar burada “Acaba muhalefetteki arkadaşlar şuna karşı çıksa da bana da
MÜSİAD’çı arkadaşlarım fırça atmasa.” diye ortalıkta ne yapıyor? Geziniyor.
Böyle bir şey olabilir mi Sayın Bakan? Şunu düzgün yapsanız da, düpdüzgün olsa
da sıkıntı olmasa olmaz mı? Bir de Ahmet’e, Mehmet’e iftira atmasanız ne olacak
sanki?
Şimdi,
bakıyorsunuz, Hükûmet yeterli zamanı tasarılara ayırmıyor, Hükûmet tasarılara
yeterli özeni göstermiyor, sosyal kesimler dikkate alınmıyor, iyi dinlenmiyor.
Tasarı gerçekleştirilirken, görüşülürken, oluşturulurken ciddiye alınmıyor.
“Sivil toplum örgütleriyle görüştük.” diyorsunuz, tasarıyı konuşuyorsunuz,
“Onlar katkı verdi.” diyorsunuz, aynı sivil toplum örgütleri geliyorlar,
nerelerde? Komisyonlarda “Bunlar farklı bir şey, bizim söylediğimiz farklı bir
şey.” diyorlar. Burada da bir arıza var. Hükûmet anlayışında sıkıntı var, iş
yapma şeklinde sıkıntı var, hepsi arızalı. Sivil toplum kuruluşlarının
katkısına önem vermiyorsunuz. Sivil toplum kuruluşları gerçekten belirli bir
noktada karşılıklı menfaatleri çatışsa da ne yapmaya çalışıyor? Bir araya gelmeye
çalışıyor. Ama, netice olarak bu işin düzenini kuramıyorsunuz.
Bazen
geliyorsunuz burada virgülüne kadar dokundurtmuyorsunuz, aynen geçiriyorsunuz
ama o arada iktidara mensup arkadaşların söylediklerini de dikkate
almıyorsunuz. Geçen, faizi kâr payıyla eşitleyen ne geldi? Tasarıda, maddede
bir hüküm geldi, hem de tasarıda geldi. İktidara mensup arkadaşlar bile kâr
payının faize eşitlenemeyeceğini söylediler, buradalar. Tebrik ediyorum, takdir
ediyorum. Ama, hafif bir değişiklik yapıyorsunuz, anlamda hiçbir değişiklik
olmadan aynı şeyi götürüyorsunuz. Müslüman’a da günah. Müslüman da gidecek ne
yatıracak? Kâr payı diye inancının gereğini yapacak. Ama, siz bildiğinizi
yapmaya devam ediyorsunuz.
Kalan kısmına
bundan sonraki önergelerimizde devam edeceğim.
Çok teşekkür
ediyorum Sayın Başkan, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Yoklama
talebi var, yerine getireceğim.
Sayın Hamzaçebi,
Sayın Altay, Sayın Aslanoğlu, Sayın Aydın, Sayın Ağbaba, Sayın Özdemir, Sayın
Kuşoğlu, Sayın Dinçer, Sayın Özkes, Sayın Acar, Sayın Türeli, Sayın Seçer,
Sayın Sapan, Sayın Tanrıkulu, Sayın Değirmendereli, Sayın Öztrak, Sayın Güler,
Sayın Tamaylıgil, Sayın Öz, Sayın Güven, Sayın Toprak.
İki dakika süre
veriyorum.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) (S. Sayısı:
478) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, grupların mutabakatı ile birleşime saat 21.30’a kadar ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 19.59
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 21.32
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Muharrem IŞIK (Erzincan)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 136’ncı Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum.
478 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Teklifin 73’üncü
maddesinin (v) bendinin (1) no.lu alt bendinde üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 73. Maddesinin v Fıkrasıyla değiştirilmek
istenen 5429 Sayılı Türkiye İstatistik Kanununun 46 ncı maddesinin (a) bendinde
yer alan “fizik” ibaresinden sonra gelmek üzere “biyoloji, sosyal bilimler, fen
bilimleri” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Adil Zozani İbrahim Binici
Iğdır Hakkâri Şanlıurfa
Nazmi Gür Hasip Kaplan Sırrı Sakık
Van Şırnak Muş
Abdullah
Levent Tüzel
İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan
Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin;
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları
(2/1613, 1/778) nın 73 üncü maddesinin (v) bendinin (1) nolu alt bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Mehmet Günal
Konya Manisa Antalya
Alim Işık Oktay Vural Emin Haluk Ayhan
Kütahya İzmir Denizli
"1)
10/11/2005 tarihli ve 5429 sayılı Türkiye İstatistik Kanununun 46 ncı
maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"a) En az
dört yıllık eğitim veren yükseköğretim kurumlarının hukuk, siyasal bilgiler,
iktisat, işletme, iktisadi ve idari bilimler, mühendislik ve iletişim
fakülteleri ile istatistik, fizik, matematik, sosyoloji, psikoloji
bölümlerinden veya bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulunca kabul edilmiş yurt
içindeki ya da yurt dışındaki yükseköğretim kurumlarından mezun olmak,"
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporlarının 73/v-1. maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Kazım Kurt Mustafa Moroğlu
İstanbul Eskişehir İzmir
Hülya Güven Özgür Özel Aytuğ Atıcı
İzmir Manisa Mersin
Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Veli Ağbaba, Malatya Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
VELİ AĞBABA
(Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, Türkiye geçtiğimiz ay başında hem Türkiye’ye hem de dünyaya örnek
olacak barışçıl eylemlere sahne oldu. Bu eylemlerin ne için yapıldığını, nasıl
yapıldığını sizlere anlatacak değilim. Ancak, iktidar partisi ve yandaşları,
günlerden beri, medya aracılığıyla, yaşanan olayları farklı, şiddet içeren,
dışarıdan organize edilen bir olay olarak göstermeye çalışıyor, hem de bunu iyi
yapıyor; bu olaylar karşısında, yaşananlar karşısında AKP kurulduğundan beri
farklı algı yaratmayı başarıyor. Bunu hep yaptı; 2002’den başlayarak hem
ülkemizde hem de Avrupa’da, dünyada bunu başardı.
Hatırlayalım,
Eylül 2010’da ülkemize, önümüze getirilen ve halka, hatta koca koca kitaplar yazmış
aydınlara dahi referandumla demokrasi geleceğini söyleyenler… Referandumda
“evet” verin ki ülkeye demokrasi gelsin, “evet” verin ki darbeyle hesaplaşalım,
denildi ama oy veren insanlar, “evet” verenler, “yetmez ama evet” diyenler
bugün yaşananlardan sonra gördüler ki kandırıldılar. “Yetmez ama evet” lafının
mucidi Hayko Bağdat bile bugün meydanlarda AKP’nin uygulamış olduğu faşizmi
protesto ediyor.
Aynı şeyi
bugünlerde tekrar yaşıyoruz. Dünyanın en barışçıl eylemlerini yanlış
göstermeye, şiddet içerikli göstermeye çalışıyorsunuz.
Değerli
milletvekilleri, bu eylemlerde bir tek hırsızlık olayı yaşanmadı, kalabalığın
olduğu her yerde yaşanan yankesicilik olayı yaşanmadı.
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Polise taş atma yaşanmadı.
VELİ AĞBABA
(Devamla) – Her yılbaşı gecesi Taksim’de yaşanan taciz olayları yaşanmadı.
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Cam çerçeve kırılmadı.
VELİ AĞBABA
(Devamla) – Deprem gibi doğal afet sonrasında bile yaşanan utanç verici
yağmacılık olayları yaşanmadı. Şiddet olmadı. Orada, Taksim’de bunlar olmadı
ama bazı şeyler vardı. Taksim’de dayanışma vardı, farklı fikirlere ve
tercihlere hoşgörü vardı…
VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) – 150 milyona ne oldu?
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Sakin, sakin…
VELİ AĞBABA
(Devamla) – …iktidarın sıkça yaptığı etnik köken, mezhep ve cinsiyet
ayrımcılığı yoktu. Orada halkların kardeşliği vardı, orada eşitlik vardı, orada
başta Meclis olmak üzere bütün Türkiye’ye örnek olması gereken ve sizlere de
örnek olması gereken barış vardı, şiddet yoktu. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Ağbaba, sen bunlara inanıyor musun?
VELİ AĞBABA
(Devamla) – Ama, ne zaman Başbakan sesini yükseltti…
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen…
VELİ AĞBABA
(Devamla) – …o zaman Türkiye’de tansiyon yükseldi.
Değerli
milletvekilleri, ilk başından başlayarak, polis ne zaman müdahale etse o zaman
olay oldu. Şenlik havasında geçen, mizahın en üst seviyeye çıktığı günlerde
polisin belki daha önce hiç yaşamadığımız oranda müdahale etmesi 10 bine yakın
insanın yaralanmasına, 12 insanın kör olmasına ve 5 kişinin ölümüne neden oldu.
Olaylar Ankara’da
ve İstanbul’da yoğundu. Hiç düşündünüz mü acaba niye sadece İstanbul’da ve
Ankara’da bazı olumsuz örnekleri gördük? Çünkü polis sadece Ankara’da ve
İstanbul’da müdahale etti. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Kendi ilim
Malatya’da, İzmir’de, diğer illerde polisin müdahale etmediği hiçbir olay
olmadı. Bakın, olayların ilk başladığı gece, çadırların tarafınızdan yakıldığı
gecenin sabahında ve 2’nci gün Taksim olayında bir tek olay görmedim. Orada biz
yaşadık, orada bulunduk. Ne zaman ki Başbakan emir verdi, ne zaman ki sizler
emir verdiniz, o andan itibaren camlar kırıldı, insanlar maalesef saldırıya
uğradı.
Değerli
arkadaşlar, her zaman muhalefeti suçladınız. Zaten bu ülkede savaşın da, hak
ihlallerinin de, palalı demokrasinin de, yoksulluğun da, 8 milletvekilinin, 70
gazetecinin, binlerce öğrencinin, yüzlerce sendikacının ve baro kuracak
çoğunlukta tutuklu avukatın cezaevinde olmasının da tek sebebi var, o da
muhalefet.
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Yapamıyorsunuz işte.
VELİ AĞBABA
(Devamla) – İktidar, insanları anlamak yerine, herkesi suçluyor ve susturmaya
çalışıyor. Önce eylemlerden başladı, daha önce hiç yaşamadığımız hınçla
gençliğin üzerine gazla saldırıldı, TOMA’larla insanların üzerine zehirli
kimyasal sular sıkıldı ve yaşanan dehşet görüntülerini Türkiye ve dünya
görmesin diye fiilî yayın yasakları uygulandı. Hangi ülkede olsa canlı
yayınlanması gereken olayları anlı şanlı TV kanalları görmedi, görenler ise
faşist rejimlerde olduğu gibi kapatılmaya çalışıldı. Halk TV’ye cezalar
yağdırılıyor. O Halk TV ki sizin yandaş kanallarınıza benzemez. Oradakiler,
hiçbir şey beklemeden, maaş almadan, gece gündüz, yaşanan vahşeti bizlere
duyurmaya çalıştılar. Hayat TV, Cem TV susturuldu, susturulmak istendi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
VELİ AĞBABA
(Devamla) - Köşe yazarları işsiz bırakıldı. Eyleme katılan iş adamları,
kurumlar, medya hedef gösterildi.
Değerli
milletvekilleri, değerli arkadaşlar; bu yaşananların tek bir anlamı var. Siz ne
kadar saklar iseniz saklayın bunun tek anlamı, tek ifade şekli var; o da
faşizmdir, faşizmdir, faşizmdir. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.41
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.48
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Muharrem IŞIK (Erzincan)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 136’ncı Birleşiminin Yedinci
Oturumunu açıyorum.
478 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin 73’üncü maddesinin (v) bendinin (1) numaralı alt bendi
üzerinde Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ve arkadaşlarının önergesinin
oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi yeniden
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
478 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 73 üncü
maddesinin (v) bendinin (1) nolu alt bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"1)
10/11/2005 tarihli ve 5429 sayılı Türkiye İstatistik Kanununun 46 ncı
maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"a) En az
dört yıllık eğitim veren yükseköğretim kurumlarının hukuk, siyasal bilgiler,
iktisat, işletme, iktisadi ve idari bilimler, mühendislik ve iletişim
fakülteleri ile istatistik, fizik, matematik, sosyoloji, psikoloji
bölümlerinden veya bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulunca kabul edilmiş yurt
içindeki ya da yurt dışındaki yükseköğretim kurumlarından mezun olmak,"
Mustafa
Kalaycı (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Emin Haluk Ayhan, Denizli Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Teklif’in 73’üncü
maddesinin (v) bendinin (1) numaralı alt bendine ilişkin verdiğimiz önerge
üzerine söz aldım. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Önergemiz
düzeltme amaçlı. Maddenin alt bendi Türkiye İstatistik Kurumunun kanunuyla,
personeliyle ilgili. Yeni hâlinde Başkanlıkça belirlenecek bölümleri ifade
ediliyor. Yaptığınız yanlışın düzeltilmesine yönelik, ayrıca Anayasa Mahkemesinin
iptal ettiği hükümlerle de ilgili.
Şimdi, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde kanun tekniğinin asgari gereklerini ya da niteliklerini
taşımayan yasaların hızla artış gösterdiği bir vakıa, bunun sebebi de AKP.
Tasarıların ne olduğu, muhtevasının ne olduğu, ne getirdiği, ne götürdüğü,
hiçbir şey ne gerekçede ne başka bir yerde var.
Şimdi, Sayın
Bakan, siz planlamayla uğraştınız, şimdi Kalkınma Bakanlığından sorumlusunuz;
bu tasarının ekonomik anlamda getirisi, götürüsüyle ilgili bir bilginiz var mı?
Ben Plan Bütçedeki arkadaşlara sordum, böyle bir şey yok. Siz biliyor musunuz
-bu tasarı Hükûmetten geçti- veya Hükûmetten, Allah rızası için, bilen bir
sayın bakan var mı veya buraya ilave edeceğiniz yeni maddelerde ne getirip ne
götürdüğünü bildiğiniz var mı? Hiçbirinizin hiçbir şeyden haberi yok. Kimin
bireysel olarak neye ihtiyacı varsa getiriyor, buraya koyuyor, onu yapmaya
gidiyor. Böyle bir şeyin olması mümkün değil.
Bu tasarılar da
bu gelen tasarılardan bir tanesi ama yıl sonuna bunu bırakmanız büyük bir
beceriksizlik, büyük bir kabiliyetsizlik. Arkanızda yüzde 50 oy desteği
olduğunu ifade ediyorsunuz, 326 milletvekili olduğunuzu ifade ediyorsunuz
Parlamentoda ama ülkeyi yönetmekte aciz içindesiniz. Şimdi…
ZEKİ AYGÜN
(Kocaeli) – Yapma ya, vay anasını!
EMİN HALUK AYHAN
(Devamla) – Biliyorsan gel, konuş burada. Biliyorsan gel, konuş. Biliyordunuz,
niye yapmadınız? Niye yapmadınız?
ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) – Varsayma değil de…
EMİN HALUK AYHAN
(Devamla) – Sayın Başkan biliyor mudur?
OKTAY VURAL
(İzmir) – Bilmiyormuş. Bekir Bey mi?
EMİN HALUK AYHAN
(Devamla) – Gel hadi, ben sıramı vereceğim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen
sayın milletvekilleri, lütfen…
EMİN HALUK AYHAN
(Devamla) – Şimdi, son derece kabiliyetsiz, beceriksiz, bu kadar ardında
Parlamento desteği olmasına rağmen bu işi kıvıramayan bir hükûmet görmedim.
Burada bu yasanın gecikmesini Milliyetçi Hareket Partisine bağlamak kadar son
derece şekilsiz bir söz daha olmaz.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Cehalet, cehalet. Şekilsiz değil, cahil adam.
EMİN HALUK AYHAN
(Devamla) – Siz bunları getirdiniz, yaptınız, ülkeyi iyi yönettiniz, Anayasa’ya
uygun kanun çıkardınız da biz ne dedik ya? Anayasa’ya uygun olmayanını siz
çıkardınız, getirdiniz. Soruyorum Sayın Bakana: Ya, bunun artısı, eksisi nedir,
biliyor musunuz? Biliyorsa söylesin, “Bunun maliyeti şudur. Bakanlar Kurulunda
biz bunu görüştük.” desin. Oradan bol laf atarsınız. Bu olmaz, yakışmaz. Burada
sadece siz değil, birçok AKP’li milletvekili arkadaş var; şahsınızda onları
zedeliyorsunuz, yakışmıyor size. Biz burada bildiğimizi söylüyoruz.
Sayın Bozdağ, siz
bunun maliyetini biliyor musunuz? Nedir bu tasarının getirdiği, götürdüğü?
Şimdi, bunu şunun
için söylüyoruz: Bakın, ben üç maddede konuşacaktım, üçünü konuştum, üç gündür
buradayız. Üç gündür… Bir madde, dün, sanıyorum üç dört saati aldı. Bu kadar
beceriksizlik, bu kadar bu işi bilmezlik olur mu? Sizin hiç mi hukuk
müşaviriniz yok, hiç mi danışmanınız yok da bunu nasıl yapacağınızı
bilmiyorsunuz? Böyle bir şeyin olması mümkün mü? Bu kadar problemi
biriktirmişsiniz. Kaç madde vardı? 160’ın üzerinde, alt alta baktığınız zaman.
Nasıl becerdiniz bu kadar problemi biriktirmeyi? Nasıl bu işi bildiniz?
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) – Önergeyle ilgili konuş.
EMİN HALUK AYHAN
(Devamla) – Gel buraya, konuş, sıramı sana vereceğim.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen ama…
Doğru değil Sayın
Can.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) – Önergeyle ilgili konuş.
BAŞKAN – Sayın
Can, yaptığınız doğru değil, lütfen…
EMİN HALUK AYHAN
(Devamla) – Ne kadar kabiliyetsiz bir Hükûmetle karşı karşıyayız! Bu işi sırf
laf atmakla, bu işi sırf böyle gargaraya getirmekle olmaz. Akşamdan sana
konuşma veriyorlar da sabah burada kâğıttan okuyorsun, biliyor musun?
Hatırlıyor musun? Burada, tutanaklarda da var.
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Sana ne onlardan?
EMİN HALUK AYHAN
(Devamla) – Kabiliyetsiz olduğunuzu ifade etmek için söyledim.
BAŞKAN – Sayın
Ayhan, lütfen… Sayın Ayhan…
EMİN HALUK AYHAN
(Devamla) – Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 73. Maddesinin v Fıkrasıyla değiştirilmek
istenen 5429 Sayılı Türkiye İstatistik Kanununun 46 ncı maddesinin (a) bendinde
yer alan “fizik” ibaresinden sonra gelmek üzere “biyoloji, sosyal bilimler, fen
bilimleri” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde
söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Değerli milletvekilleri, dün burada AK PARTİ grup başkan vekilleri,
Sayın Hamzaçebi CHP’den, MHP’den, bizler, Sayın Bakan Bayraktar’la son dakika
önergesini çekmeleri konusunda konuştuk, ikna etmeye çalıştık. Komisyonda
beraber çalıştık. Doğru olmadığını, son dakikada getirilen, bir madde ihdası
durumunda olan ve Türkiye Mimar Mühendis Odaları gibi büyük bir camiayı
hedefleyen bir olayda çok ciddi bir yanlış yapıldığını söyledik. Ancak, şunu
gördük ki, yanlış değil, bilerek yapılan bir şey vardı. Çünkü ısrarla
getirildi. Bu doğru bir yaklaşım değil arkadaşlar. Bunun doğru bir yaklaşım
olmadığını zaman gösterecektir.
Evet,
felsefeciler tartışırlar kendi aralarında çok enteresan bir şekilde. Şunu
derler bazı felsefeciler: “Ahlakta iyi ve kötü vardır; estetikte güzel ve
çirkin vardır; ekonomide kârlı ve zararlı vardır; siyaset için de temel ölçüt
dost ve düşmandır.” Bu tartışmaların içinde dost, iyi, güzel, yararlı; düşman,
kötü ve çirkin olarak siyaset arenasında hep konuşulagelmiştir.
Şimdi, AK PARTİ
Hükûmetinin bunca yıllık iktidarından sonra, sağlık reformunu yaparken Türkiye
Tabipler Birliğini düşman olarak karşısına aldı.
Yine, herhangi
bir başka alanda yapacağı bir çalışmada, o sivil toplum örgütünü, kendisi gibi
düşünmediği zaman, Türkiye Mimar Mühendis Odaları gibi… Ki Gezi Parkı diyorlar,
ben sadece Gezi Parkı olarak görmüyorum. Çok açık söylüyorum, burada vize
yetkisinin kaldırılmasının temel koşulu şu: Bakın, Sayın Bayraktar ne demiş?
Dediği çok açık, Çevre ve Şehircilik Bakanı Sayın Bayraktar “Kentsel dönüşümle
yıkılacak bina 7 milyon dolayında -iki yıldan yirmi yıla- her bir konut 100 bin
liradan 700 milyar lira...”
Arkadaşlar,
aslında, bal gibi, bu önergenin kaynağı bu. Bakın, hem dolar hem euro hem lira;
rant, parasal kaynak tam tamına 1 trilyon.
HALİL MAZICIOĞLU
(Gaziantep) – Yeni para mı, eski para mı?
HASİP KAPLAN
(Devamla) – Fena para değil, değil mi arkadaşlar? 2023’e kadar yeter. O zaman,
cüzdanlarınızı açarsınız, şöyle bir dolar, şöyle bir euro, şöyle de bir lira
gözü yaparsınız. Hepsi olsun beraber, değil mi? Hem dolar, hem euro, hem lira.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) – Hazırlıklısınız.
HASİP KAPLAN
(Devamla) – Nasılsa ihale yok. E, TMMOB’un denetimi de kalktı, vizesi de
kalktı. 300 bin de inşaat müteahhidi var, bütün Avrupa Birliği ülkeleri kadar,
toplamından fazla inşaat müteahhidi de bizde var. E, “kentsel dönüşüm” adı
altında İstanbul’u, İzmir’i, Ankara’yı, her yeri yıkacaksınız. Proje, plan,
şehir, ekoloji, tarih, kültür; bütün bunlara da gerek yok. E, kim tutar sizi
arkadaşlar? Kim sizi tutar, söyler misiniz.
Bunun daha
enteresan bir felsefik adı vardır. Hocalarımız var aranızda -akademik-
bağışlasınlar, buna derler ki güç felsefesi olarak: “Ontoloji.” Ontolojinin
hükümranlık öznesi “ben” öznesidir. Bunun adı biraz da kavramsal olarak
“egoloji” hastalığıdır. “Egoloji” hastalığının demokraside yeri yok çünkü
demokrasi muhalefeti, çok kültürlü sivil toplumu ve sivil toplumu güçlendirecek
argümanları tanır. Parlamentomuzda biz niye İç Tüzük ve diğer konularda sivil
toplumu… Ki bunlar TMMOB gibi, Barolar Birliği gibi, Tabipleri Birliği gibi
kurumlar, dikkat edin, kamu yararına çalışan ve kamusal yanı da olan
kurumlardır. Şimdi, siz bunların hepsini devre dışı bıraktığınız zaman bir
zafer kazanmadığınızı er veya geç anlarsınız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN
(Devamla) – Her şeyin bir denetimi vardır arkadaşlar. Yine de oylamadan önce,
bir daha bakın; vicdan, torba, bir de cüzdan.
BAŞKAN – Evet,
teşekkür ediyorum Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN
(Devamla) – Vicdan ve cüzdanla karşı karşıya sizi bırakıyorum.
Saygılarımla.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum…
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Yoklama
talebi var, yerine getireceğim.
Sayın Hamzaçebi,
Sayın Aslanoğlu, Sayın Özel, Sayın Sarı, Sayın Kuşoğlu, Sayın Çelebi, Sayın
Kaptan, Sayın Yüceer, Sayın Develi, Sayın Acar, Sayın Genç, Sayın Özdemir,
Sayın Köktürk, Sayın Toprak, Sayın Aydın, Sayın Topal, Sayın Sapan, Sayın
Aksünger, Sayın Korutürk, Sayın Loğoğlu.
İki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) (S. Sayısı:
478) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
73’üncü maddenin
(v) bendinin (2) numaralı alt bendinde üç tane önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 73. Maddesinin v Fıkrasıyla değiştirilmek
istenen 5429 Sayılı Türkiye İstatistik Kanununun 56 ıncı maddesinin 1 inci
fıkrasında yer alan "atamaları" ibaresinden sonra gelmek üzere
"başkanın önerisi üzerine" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Pervin Buldan Adil Zozani İbrahim Binici
Iğdır Hakkâri Şanlıurfa
Sırrı Sakık Abdullah Levent Tüzel Nazmi Gür
Muş İstanbul Van
Hasip
Kaplan
Şırnak
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı
mahiyettedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporlarının 73/v-2 Maddesinin tasarıdan çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Kazım Kurt Mustafa Moroğlu
İstanbul Eskişehir İzmir
Hülya Güven Özgür Özel Aytuğ Atıcı
İzmir Manisa Mersin
Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer imzalar:
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Mehmet Günal
Konya Manisa Antalya
Alim Işık Oktay Vural Emin Haluk Ayhan
Kütahya İzmir Denizli
BAŞKAN – Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Söz
isteyen Özgür Özel, Manisa Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Önce, sözlerime
başlarken çok önemli gördüğüm bir konuya Meclisin dikkatini çekmek istiyorum.
Gezi olaylarında tutuklanan 8 öğrenci, dün Metris Cezaevine konuldu. Benzer
suçların, benzer iddianamelerin aynı koğuşta kalmalarıyla ilgili mevzuata ve
uygulamanın bütünlüğüne rağmen, her birisi ayrı bir koğuşa dağıtıldılar. Bugün
avukatları ve aileleri tarafından verilen bilgi, gittikleri koğuşlardaki farklı
siyasi görüşten kişiler tarafından darbedildikleri, psikolojik baskı altında
tutuldukları ve işkenceye uğradıkları yönündedir. Bu, Pozantı Cezaevinde bizim
karşılaştığımız, altını çizdiğimiz bir uygulama. Cezaevi yönetimi -o Pozantı
Cezaevi, biliyorsunuz, CHP raporundan üç gün sonra kapatılmıştı- “Koğuş
ağabeyi, al, bak, bu çocuklar iyi çocuklar, bunlar yanlışlıkla taş atmış, bunu
sana emanet ediyorum.” diye koğuşun ağabeyine emanet ediyordu. Arkadan,
hepimizin vicdanlarını sızlatan o manzara ortaya çıktı. Şimdi, Metris’te, bu 8
genç çocuk, 8 ayrı koğuşa ayrı ayrı bırakıldı ve birilerine emanet edildi
görülüyor. Buradan Sayın Adalet Bakanını, adalet bürokrasisini, Metris Cezaevi
yönetimini ve sorumlu cezaevi savcısını göreve çağırıyorum ve bu meseleye
derhâl müdahale etmeleri gerektiğinin altını çiziyorum.
VELİ AĞBABA
(Malatya) – Biz de gideceğiz.
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) - Aksi takdirde, bu durum, aynı Pozantı’daki gibi, Mussolini’nin
devlet intikamına dönüşmüş demektir. Bu konuyu yüce Meclisin dikkatlerine
sunmak isterim.
Dün gece,
bizlerin bir sivil darbe, demokrasiye vurulmuş, sivil topluma vurulmuş büyük
bir darbe olarak nitelendirdiği TMMOB Yasası geçtikten sonra, daha doğrusu
geçmeden hemen önce, açtığımız usul tartışmasında AKP’nin Değerli Grup Başkan
Vekili Sayın Elitaş şu cümleleri kullandı. Kendisi dedi ki: “Bildiğimiz
kadarıyla 300 bin civarında mimar ve mühendis var. Şu getirdiğimiz düzenleme,
309 bin mimar, mühendisin en az 300 binini çok yakından ilgilendiriyor. Onların
menfaatine, onların lehine olan bir düzenlemedir. Belki 24 tane, 25 tane odanın
yöneticileri rahatsız oluyor olabilir. (AKP sıralarından alkışlar)”
Şimdi, arkadaşlar,
iktidara yöneltilen her türlü eleştiride, iktidar sandığı işaret edip, aldığı
oyu işaret edip “Eğer siz haklı olsanız, vatandaş bizden şikâyetçi olsa, memnun
olmasa bize oyu vermezdi.” diyorsunuz, savunmanız bu. Bu odaların hiç birisinde
yönetim babadan oğula geçmiyor, bu odaların her birisi hâkim denetiminde seçim
yapıyor, o seçimin sonunda da yönetimleri geliyor. Eğer sizin dediğiniz gibi,
300 bin mühendis, mimar bu odaların uygulamalarından rahatsız olsalar,
seçimlerde seçilmezler değil mi, aynı sizin savunmanızla bugün karşınızdayız.
(CHP sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Ne mantık ya!
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) – O savunmaya karşı, siz, bir gece darbesiyle öyle bir şey
yapıyorsunuz ki sanki odalar bir istibdat yönetimiyle yönetiliyor, üyelerine
zulmediyorlar ve siz onları ondan kurtarıyormuşsunuz gibi kendinizi
savunuyorsunuz. Bunun demokrasiyle yakından, uzaktan bir tarafı yoktur. Bu
uygulamayı savunmak, Mısır’da seçilmiş cumhurbaşkanına yapılan darbeyi
savunmakla eş değerdir. (CHP sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Allah, Allah!
VELİ AĞBABA (Malatya)
– Mursi’yi mi diyorsun!
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) – Çok net olarak ifade etmek istediğim husus şudur: Sayın Elitaş’ı
alkışlamak demek, yarın, sendikaların, işçilerin maaşlarından kesilen, gönüllü
üye oldukları sendikalara kesilen sendikal aidatlarına engel getirmek, “Bunda
işçi yararı var.” demektir. Yarın, Türk Tabipleri Birliğinin, eczacıların,
Dişhekimleri Birliğinin oda aidatlarını kaldırmak, eczacılara iyilik yapıyoruz
demektir. Oysa, tüm akademik odalar, meslek odaları, sendikalar, üyeleriyle
arasındaki aidatı bir parasal unsur olarak görmezler, gerçek anlamda bilinçli
üyeler de bunu böyle görmez. Oradaki aidatın manası aidiyet demektir.
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Aidat değil ki her projeden para alıyorlar.
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) – Aidat toplamakla ilgili yaklaşımın zorlayıcı, hatırlatıcı, üyeyle
odası arasında bağ kurucu unsurlarından bir tanesi de o odanın üyesine verdiği
bazı hizmetler veya yaptığı onaylardır. Aynı eczacılar odasının sattığı tip
sözleşmeler, diş hekimlerinin belirlediği taban fiyat listeleri ve aynı -biraz
önce de ifade etmeye çalıştığım gibi- mühendis, mimarların onay paraları gibi.
Bu uygulamayı
savunmak, darbeyi savunmaktır.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter sayısı…
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) – Ama…
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Tamam tamam, pardon. Hayır, hayır…
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Aynı mahiyetteki
önerge üzerinde söz isteyen, Emin Haluk Ayhan, Denizli Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Teklif’in 73’üncü
maddesinin (v) bendinin (2) no.lu alt bendi üzerine verdiğimiz önerge hakkında
konuşacağım, bunun için söz aldım. Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.
Önergemize de destek istiyorum.
Yapılmasına
vesile olunan kanunların bu hâlde olmasının sebebi başkası değil. Maalesef
-biraz önceki konuşmamda da ifade ettiğim gibi- beceriksiz, kabiliyetsiz,
zamanında işi yetiştiremeyen, hep geç kalan bir AKP Hükûmeti var.
Sayın Bakanım,
biz sizinle aynı idarede çalıştık. Ben biraz önce dedim ki: “Bu teklifin
getirisi, götürüsü nedir?” Teknik anlamını da söyleriz ama vatandaşın
anlayacağı hâlde… Belki AKP’li arkadaşlar da ihtiyaç duyarlardı. En azından
şunu beklerdim: “Haluk Bey, bunun tasarı tarafı var. Teklif tarafı
arkadaşlardan geldi, onu pek bilmiyoruz ama tasarıya göre bunun maliyeti
şudur.” diye bir not, en azından bir açıklama beklerdim. Sizin bir mesai
arkadaşınız olarak bu benim hakkım, milletvekili olarak da hakkım kaldı ki.
Ama, böyle bir şeye bile ihtiyaç duymuyorsunuz. Gelişigüzel, nerede ne varsa,
hepsi içine dolacak şekilde bir şey hazırlamaya çalışıyorsunuz. Gerçekten,
buradaki AKP’li milletvekili arkadaşların da, bu işin muhtevasında ne var,
bütçeye ne kadar yükü var veya harcama açısından, gelir açısından ne getiriyor,
ne götürüyor, basitçe bunun bir açıklamasını yapacağınızı düşünüyor idim ama
gerçekten üzüldüm. Bunu, hani, sizi rencide etmek, sizi sıkıntıya sokmak
amacıyla falan söylemiyorum, olması gereken bu. 5018 sayılı Kanun’un 14’üncü
maddesine göre, zaten bunun olması gerekli, bunu yapmalıydınız da ama bunu
yapmamakta ısrar ediyorsunuz, bu yüce Meclise bilgi vermekten imtina
ediyorsunuz. Bunun mutlaka olması lazımdı.
Yürütmenin
düzenleme faaliyetlerinden doğacak ekonomik ve sosyal etkilerin gerçekten
sistematik olarak incelenmesi ve bu inceleme sonucunda ortaya çıkacak verilerin
karar alıcılara iletilmesini ihtiva eden düzenleyici etki analizi son yıllarda
birçok ülkede var, biliyorsunuz. Aynı şekilde, 2006 tarihinde Resmî Gazete’de
yayımlanan Mevzuat Hazırlama Esas ve Usulleri Hakkında Yönetmelik’te de kanun
ve kanun hükmünde kararname taslakları için düzenleyici etki analizi yapılması
zorunlu kılınmış. Zaten, personele ilişkin çıkardığınız mevzuat düzenlemeleri,
aldığınız yetki, kanun hükmünde kararname doğru bir şey değildi. Bakın -dün de
söyledim, geçen konuşmamda da söyledim- o, Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanının
başını yedi. Zaten, sizin Anayasa’ya göre hakkınız olmayan bir yetkiyi buradan
AKP almaya çalıştı. Dolayısıyla, orada bir sıkıntı var.
Şimdi, özellikle
sosyal güvenlikle ilgili hususlarda yirmi senelik aktüeryal dengeyi sizin
getirmeniz lazım. Ben, bunları burada söylerken arkadaşların laf atması vesaire
değil, muhtevayı özümsemesi önemli. Hakikaten, ben, buraya çıktığım zaman
gelişigüzel bir şey söylemek için değil, talep etmek için, bildiğimi de ifade
etmek için söylüyorum. Yoksa, burada da birtakım şeyleri söylemek, bildiğini,
bilmediğini bağırarak çağırarak ifade etmenin bir anlamı yok. Ama, şunu, en
azından -biraz önce ifade ettim- sizden beklerdim: “Bu tasarının ekonomik ve
mali yönü şunları ihtiva ediyor.” diye. Hakikaten, bilen mi yok, söylemek mi
istemiyor musunuz, detay bazda bir bilgi elinizde mi yok? Yoksa, hepsini
rastgele topladık, bir torbanın içine attık, sıkıntılıydı, hukuken yapmamız
gereken birtakım şeyler vardı, Anayasa Mahkemesi bizim başımızı derde soktu,
bunun için bunları bir an önce çıkaralım da ne olursa olsun, hayır mübarek gün,
bu kadar insanı burada bekletelim, gereksiz, lüzumsuz yere… Bunu bir ifade
etmeniz lazım, bu sizin borcunuz. Müslüman’ın Müslüman’a eziyeti ancak bu kadar
olur, bunu ifade etmek istiyorum. Ama, bunu gerçekten sizleri rencide etmek
veya başka türlü taciz etmek amacıyla söylemiyorum Sayın Bakan. Gerçekten, bu
Parlamentodaki milletvekilleri, AKP milletvekili arkadaşlar da sizlerden
bunları bekliyor, istiyor.
Ben, önergemize
destek istiyorum, hepinize saygılar sunuyorum. Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Bakan.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Neye göre söz verdiniz Sayın Başkan? Neye göre söz verdiniz?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Değerli milletvekilimiz genel prensip anlamında tabii
ki haklı. Yapılacak mevzuat düzenlemelerinin…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Neye göre söz verdin?
BAŞKAN – Dinleyin
Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Canım, söyle!
BAŞKAN - Açıklama
yapmak istedi Sayın Bakan.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Ne açıklaması? Önergeye katıldığı zaman açıklayabilir, şimdi
açıklayamaz efendim.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Bakan her zaman söz alabilir.
BAŞKAN – Sayın
Bakan, buyurun siz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Bu İç Tüzük’ü doğru dürüst oku ya!
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkan, 60’a göre söz vermişsinizdir.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Bir değerli milletvekilimiz az önce, özellikle
cevaplamamamın bir nezaketsizlik anlamına gelebileceğini ifade etti, bu nedenle
söz aldım, kısa bir şekilde izah etmeye çalışacağım.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Şimdi açıklayamaz, önergeye katılıp katılmadığını söyleyeceği zaman
açıklayabilir.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Tabii, burada
çok sayıda madde var: Bir kısmı mali açıdan sonuç doğurabilecek, bir kısmı pek
bir mali sonucu olmayan maddeler, bir kısmı daha önce tasarı niteliğinde
-dediğiniz gibi- bir kısmı teklif niteliğinde Komisyonda veya Genel Kurulda
gündeme gelen hususlar.
Prensip olarak
sayın milletvekilimize elbette katılıyorum. Yani, yapılan bütün düzenlemelerde
ideal olan etki değerlendirmesini gerçekten çok detaylı bir şekilde yapmak,
getirisini götürüsünü hem bütçe açısından hem ekonomik açıdan
değerlendirmektir.
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) – “İdeal olan” değil Sayın Bakan, kanuni olan, yasal olan.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Fakat, birçok
mevzuat düzenlemesinde de belki, tam anlamıyla hepimizi tatmin edecek
ölçüde bunu yapamıyoruz. Bu, biraz da idari kapasiteyi bu konuda geliştirmemiz
ve süreçleri iyileştirmemizle ilgili bir husus diye düşünüyorum.
Tabii, burada
sözleşmelerinin kadroya geçirilmesi konusunda bir malullük görülmüyor şu an
itibarıyla, en azından. Ancak, muhtarlarımıza
geçici köy korucularına yapılan ücret düzenlemeleri gibi hususların
elbette getirdiği mali sonuçlar var. Müsaade ederseniz, Maliye Bakanlığımız,
tabii, Komisyon safahatından itibaren süreci sürekli takip eden bakanlığımız,
mali konularda da hesabı, kitabı yapan bakanlığımız olarak size bir bilgi notu
arz etsinler, inşallah.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Aynı mahiyetteki
önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Bizim önergemiz de var.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Muhalefet çoğunlukta, sayın efendim, sayın.
BAŞKAN – Kabul
etmeyenler…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Arkadaşlar, ellerinizi kaldırın. Biz onlardan fazlayız.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Kabul edenleri saydınız mı?
BAŞKAN – Önce,
kabul edenler, madem öyle… (CHP sıralarından “Say, say” sesleri)
BİNNAZ TOPRAK
(İstanbul) – Kabul edildi.
BAŞKAN – Kabul
etmeyenler…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Kabul edildi.
SİNAN OĞAN
(Iğdır) – Kabul edildi işte ya! Göz var, izan var.
BAŞKAN –
Önergeler kabul edilmiştir. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, anlaşmıştık.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, böylece madde tasarıdan çıkmıştır.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.19
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.33
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Muharrem IŞIK (Erzincan)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 136’ncı Birleşiminin Sekizinci
Oturumunu açıyorum.
478 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Teklifin 73’üncü
maddesinin (v) bendinin (2) numaralı alt bendi aynı mahiyetteki önergelerin
kabulüyle metinden çıkarıldığından madde üzerindeki Iğdır Milletvekili Pervin
Buldan ve arkadaşlarının önergelerini işlemden kaldırıyorum.
73’üncü maddenin
(y) bendi üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 73. Maddesinin y Fıkrasıyla değiştirilmek
istenen 5544 Sayılı Mesleki Yeterlilik Kanununun 25 inci maddesinin 3 üncü
fıkrasında yer alan "huzur hakkı ödenir" ibaresinin "huzur hakkı
adı altında ödeme yapılır." şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Pervin Buldan Adil Zozani İbrahim Binici
Iğdır Hakkâri Şanlıurfa
Sırrı Sakık Hasip Kaplan Nazmi Gür
Muş Şırnak Van
Abdullah
Levent Tüzel Sebahat
Tuncel
İstanbul İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan
Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin;
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları
(2/1613, 1/778) nın 73 üncü maddesinin (y) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Mehmet Günal
Konya Manisa Antalya
Alim
Işık Oktay
Vural
Kütahya İzmir
"y)
21/9/2006 tarihli ve 5544 sayılı Mesleki Yeterlilik Kurumu Kanununun 25 inci
maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"(3)
Uhdesinde kamu görevi bulunmayan sektör komitesi başkan ve üyelerine, yılda
altıdan fazla olmamak üzere her bir toplantı başına (3000) gösterge rakamının
memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucunda bulunacak miktarda huzur hakkı
ödenir."
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporlarının 73/y Maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Kazım Kurt Mustafa Moroğlu
İstanbul Eskişehir İzmir
Hülya Güven Özgür Özel Aytuğ Atıcı
İzmir Manisa Mersin
Kadir
Gökmen Öğüt Kemal Değirmendereli
İstanbul Edirne
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Kemal Değirmendereli, Edirne Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
KEMAL
DEĞİRMENDERELİ (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 478 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın 73’üncü maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce
Meclisi saygıyla selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, bugün, 10 Temmuz saat 01.50 civarında Türk Mimar Mühendis
Odaları Birliğini oluşturan odaların etüt ve projelere vize ve onay yetkileri
elinden alındı. Odalar güçsüzleştirilerek, etkisizleştirilerek sesleri kesilmek
isteniyor.
Bakınız sayın
milletvekilleri, mühendislik nedir? Mühendislik, bilim ve matematiksel
prensipleri tecrübe, karar ve ortak fikirleri kullanarak insana faydalı ürünler
ortaya koyma sanatıdır. Mühendislik, yaratıcılıktır. Mühendislik, belirli bir
ihtiyacı karşılamak için gerekli teknik ürün ve sistemi üretme sürecidir.
Mühendislik üretkenliktir.
Değerli
milletvekilleri, ferah, geniş, yüksek tavanlı bir Genel Kurulda görev
yapıyoruz. Sormak istiyorum: Bu Genel Kurulun yüksekliğini bilen var mı acaba
aramızda?
ÜLKER CAN
(Eskişehir) – Biz bilmiyoruz, siz biliyor musunuz?
KEMAL
DEĞİRMENDERELİ (Devamla) – Yüksekliğini bilen var mı?
ÖZNUR ÇALIK
(Malatya) – Siz burada kaç ampul olduğunu biliyor musunuz, burada kaç lamba
olduğunu biliyor musunuz?
KEMAL
DEĞİRMENDERELİ (Devamla) – Biliyorum.
Genişliğini bilen
var mı? Yüksekliği ben söyleyeyim, size bir bilgi olsun: 14 metre 20 santim.
Bu, açıklığı
bilen, tavan açıklığını bilen var mı?
ÖZNUR ÇALIK
(Malatya) – Siz başınızın üstünde kaç tane lamba, kaç tane ampul olduğunu
biliyor musunuz?
KEMAL
DEĞİRMENDERELİ (Devamla) – 34 metre arkadaşlar.
Hanımefendi,
bunlar mühendisliğin eserleri. Bunu anlamanız için, bu rakamlarla, birlikte
yaşadığımız bu mekânı size anlatmak istiyorum.
Yine, Edirne Milletvekili
olarak size bir de Selimiye Kubbesi’nin genişliğini söylemek istiyorum: 31
metre 25 santim. Yüksekliği de 43 metre 25 santim. Minarelerinin genişliği 3,8
metre, yüksekliği de 70,1 metre.
Bu Meclisin
muhteşem çatısını kim yaptı değerli arkadaşlar? Mühendisler ve mimarlar yaptı.
Yolları, köprüleri, enerji santrallerini kim yapıyor; madenleri, petrolleri kim
çıkarıyor? Mühendisler.
MUHAMMET BİLAL
MACİT (İstanbul) – İşte, onları haraç vermekten kurtardık.
KEMAL
DEĞİRMENDERELİ (Devamla) – GÖKTÜRK Uydusu’nu, insansız hava aracını, roketleri
kim yapıyor? Mühendisler. Bu kadar işleri beceren mühendisler, meslek odalarına
kendi yöneticilerini seçerek mesleki gelişmelerini, meslek etiğini bu odalar
aracılığıyla denetim altında tutuyor, kamu hizmetini kendi iç dinamikleriyle
sağlıyorlar.
MUHAMMET BİLAL
MACİT (İstanbul) – Ya tamam, zorunlu yapmasınlar, bağışla yapsınlar.
KEMAL
DEĞİRMENDERELİ (Devamla) - Evet, evet, onu da söyleyeceğim.
Değerli
arkadaşlar, bakın, Türkiye Mimar Mühendis Odaları Birliğinin altında 24 tane
oda var. “Hepsi parayla yapmıyor Hocam.” diyorsunuz…
MEHMET ALTAY
(Uşak) – Ya Hocam, onlar teşekkür ediyorlar.
KEMAL
DEĞİRMENDERELİ (Devamla) - Dinleyin Allah aşkına ya!
Parayla yapmıyor
hepsi. Benim Maden Mühendisleri Odam vizeye para almıyor mesela. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MEHMET ALTAY
(Uşak) – Tüm mühendisler de bizi arıyor, teşekkür ediyorlar.
KEMAL
DEĞİRMENDERELİ (Devamla) – Hayır.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen…
KEMAL
DEĞİRMENDERELİ (Devamla) - Şimdi, değerli…
MEHMET ALTAY
(Uşak) – Herkes telefon ediyor, teşekkür ediyor.
KEMAL
DEĞİRMENDERELİ (Devamla) - Hayır, hayır.
Bakın, Türkiye
Mimar Mühendis Odaları Birliğine mensup…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Kapatın odaları ya.
KEMAL
DEĞİRMENDERELİ (Devamla) – …450 bin mühendis var arkadaşlar, 450 bin mühendis
var. Şimdi, bu odaları desteklemek yerine… Ve ülkemizin yetişmiş beyinlerinin
oluşturduğu odalara sahip çıkıp destek olmamız gerekmekte. Çağımız
demokrasilerinin en temel ögesi olan sivil toplumun yönetime katılım ve
katkısı, bu tip örgütlerin sağlıklı gelişmesine bağlıdır. Bunu anlayabilmek,
bunu idrak edebilmek durumundayız. Bu yüce Meclis bu yanlışlığı düzeltme
sorumluluğunu paylaşmalıdır.
Saygılar
sunuyorum hepinize. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 73 üncü
maddesinin (y) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa
Kalaycı (Konya) ve Arkadaşları
"y)
21/9/2006 tarihli ve 5544 sayılı Mesleki Yeterlilik Kurumu Kanununun 25 inci
maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"(3)
Uhdesinde kamu görevi bulunmayan sektör komitesi başkan ve üyelerine, yılda
altıdan fazla olmamak üzere her bir toplantı başına (3000) gösterge rakamının
memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucunda bulunacak miktarda huzur hakkı
ödenir."
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Alim Işık, Kütahya Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 478
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 73’üncü maddesinin (y) bendi üzerine vermiş
olduğumuz önerge hakkında söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, 5544 sayılı Mesleki Yeterlilik Kurumu Kanunu’nda değişiklik
yapan bir madde üzerinde konuşuyoruz. Bu kanun 21/9/2006 tarihinde çıktı yani
AKP hükûmetleri döneminde çıktı. Daha sonra bu kanun, yine 11/10/2011 tarihli
ve 665 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 43’üncü maddesiyle bu maddesinde bir
değişiklik yapılarak uygulamaya girdi. Diğer birçok maddede olduğu gibi bu
maddede de söz konusu değişiklik Anayasa Mahkemesi tarafından iade edilince
bugün eski hâliyle aynen yüce Meclisin gündemine tekrar getirildi ve şimdi
Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerinin oylarıyla yeniden buradan
geçirilecek.
Nedir kanunun
içeriği dersek; söz konusu mesleki Yeterlilik Kurumunun organlarıyla ilgili
mali hakları düzenliyor. Okuyorum şimdi size: “Yönetim Kurulu Başkan ve
üyelerine, aydan dörtten fazla olmamak üzere
-yani yılda 48 keze kadar- her bir toplantı için uhdesinde kamu görevi
bulunanlara (2000) gösterge rakamının, uhdesinde kamu görevi bulunmayanlara ise
(3000) gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucunda bulunacak
miktarda huzur hakkı ödenir.” diyor. Burada herhangi bir değişiklik yapmamış
Hükûmet, bu kanun hükmünde kararnameye dayanarak.
(3)’üncü
fıkradaki söz konusu değişiklikte “Uhdesinde kamu görevi bulunmayan sektör
komitesi başkan ve üyelerine, yılda altıdan fazla olmamak üzere -diğeri ayda
dörtten fazlaydı- her bir toplantı başına (2000) gösterge rakamının memur aylık
katsayısıyla çarpımı sonucunda bulunacak miktarda huzur hakkı ödenir.” diyor.
Anayasa Mahkemesi bunu da kendi içerisinde bir tutarsızlık olduğu gerekçesiyle
olsa gerek geri göndermiş.
Şimdi, Anayasa
Mahkemesinin bu tavrına karşılık, Hükûmet “Bizim dediğimiz doğru, siz hukuktan
anlamazsınız, kanun yapmanın ne demek olduğunu bilmezsiniz, biz sizden daha iyi
biliriz çünkü bizim arkamızda 326 kişilik oy desteği var.” diye huzurunuza
getiriyor.
Bizim önergemiz
de bu 2000 göstergeyi 3000’e çıkaralım da hiç olmazsa bu kurumun kendi
içerisindeki organları arasında parasal yönden uçurumu biraz kapatalım amacını
taşımaktadır. O nedenle, önergenin makul olduğunu düşünüyoruz.
Keşke, değerli
milletvekilleri, bu torba yasada Hükûmetin değerli bakanlarının yaptığı
yanlışları temizleyerek onları düzeltme yerine şunları yapabilseydik: 4/C’li
geçici personeli kadroya dâhil edebilseydik; keşke, vekil imamları ve vekil
müezzin kayyımları önce kanun teklifine ekleyip sonra yine AKP’li milletvekili
arkadaşlarımızın önergesiyle bu teklifin içerisinden çıkarmasaydık, onlara da
bu kadroyu verebilseydik; keşke, vekil ebe, hemşire ile aile sağlığı
çalışanlarına da bu müjdeli haberi bu
teklifle verebilmiş olsaydık; keşke, ücretli
öğretmenleri de sevindirebilseydik; keşke, rehber ve usta öğreticilere
bu sıkıntıdan kurtaracak bir müjde verebilseydik; keşke, işçi kadrosunda
çalışan üniversite mezunları ile mimar, mühendis ve tekniklere de kadro verip
onları daha mutlu edebilseydik. Ama, tersine, daha önceki arkadaşlarım da ifade
ettiler, burada, mühendislerin birliği olan, meslek odası olan odanın yetkisini
aldık ama onlara bir imkân sunamadık.
O nedenle, bu
uygulamaları vicdanlarınızda tartacağınızı düşünüyor ve önergemizin makul bir
önerge olması nedeniyle desteğinizi bekliyor, tekrar saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 73. Maddesinin y Fıkrasıyla değiştirilmek
istenen 5544 sayılı Mesleki Yeterlilik Kanununun 25 inci maddesinin 3 üncü
fıkrasında yer alan “huzur hakkı ödenir” ibaresinin “huzur hakkı adı altında
ödeme yapılır.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Sebahat Tuncel, İstanbul Milletvekili.
SEBAHAT TUNCEL
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi
olarak verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Doğrusu burada
her kürsüye çıktığımızda altını çizmemiz gereken konulardan birisi çok sağlıklı
bir çalışma yönteminin uygulanmaması. Türkiye’nin geleceğini ilgilendiren,
insanların yaşamını ilgilendirecek yasalar çıkartırken burada hepsini bir torba
içine koyan ve bu torba içerisinde
alelacele çıkartan -çünkü maddeler üzerinde de konuşamıyoruz- bir
yaklaşımla çalışma yapılıyor. Bunun çok sağlıksız olduğunu burada gördük.
Çünkü, özellikle iktidar, kendi sayısal çoğunluğuna güvenerek “Nasıl olsa bizim
dediğimiz yasalar çıkar”. diyor. Muhalefet de bir muhalefet etme noktasında.
Biraz önce bir
örnek yaşadık, bence bu ibretlik. Muhalefetin bir önerisi kabul oldu. Muhalefet
bile bakıyor “Acaba hangi madde yasadan çıkartıldı?” diye. Böyle bir durumu
herkes aramaya başladı yani bu hâle getirildi Parlamento. Şimdi, bir yandan,
muhalefet sadece muhalefet yapan, sadece şerh koyan bir noktada
değerlendirmeler yapıyor. İktidar da… İktidar milletvekillerine sorsanız “Biraz
önce hangi madde metni yasadan çıkartıldı?” bilmeyecek çünkü sadece görev el
kaldır indir meselesi üzerinden…
Değerli
milletvekilleri, yönetim bir sanattır. Siz doğru yönetirseniz demokrasinizi
geliştirirsiniz, güçlendirirsiniz. Demokrasinin en önemli koşullarından birisi
katılımcılıktır. Siz çoğunluğunuza güvenerek bir şey yaparsanız buradan size
karşı muhalefet edenler ortaya çıkacaktır, burada olmasa da sokakta çıkacaktır
ki görüyoruz yani her gün AKP'nin bu baskıcı, otoriter politikalarına karşı
itiraz edenler var. Dün gece yarısı, mesela, TMMOB’la ilgili bir yasa
getirildi, burada çıkartıldı. Konuşuyorsunuz “Düzenleme yapmamız gerekiyor.”
Peki, bu düzenlemeyi yaparken TMMOB’la önce toplantılar yapsanız, bu konuyu
düzenleseniz, “Böyle bir sorunumuz var, bunu yapmak için...” Yok. Gece yarısı
bir operasyonla getiriyorsunuz, “Bu konunun da yapılması gerekiyor.”
diyorsunuz. Bunun size göre yapılması gerekiyor ama bize göre başka bir hakkın
gasbıdır yani demokratik hakkın gasbıdır. Bu, kabul edilebilir bir durum değil.
Doğal olarak TMMOB yöneticileri karşı çıkacak. Buna başka meslek örgütleri de
karşı çıkacak çünkü bugün TMMOB’a yaptığınızı yarın başka meslek örgütlerine de
meslek odalarına da yapacaksınız. Bu, bunun habercisidir.
Diğer bir mesele:
Özellikle bu madde bağlamında kanun hükmünde kararnameler getirildi
biliyorsunuz. O zaman da burada itiraz etmiştik. Bu ülkeyi kanun hükmünde
kararnamelerle yönetiyoruz, yasalar çıkartıyoruz durmadan. Bu yasalar pratik
sahada çok ciddi sorunlara neden oluyor çünkü bu işin muhataplarıyla
tartışmıyoruz; “Biz yaptık oldu.” Burada da yapılırken “Bu torbayı nasıl
dolduracağız?”
Şimdi, iktidar
gördüğünde para görüyor yani bu torbayı… Bir torbaya koyuyor yasaları, bir
torbaya koyuyor şeyi, bunun üzerinden ağırlık tartıyor. E, rant… Bütün
düzenlemelere dikkat ederseniz, özellikle Şehircilik ve Çevre Bakanlığı kanun
hükmünde kararnameyle kuruldu. Şehircilik meselesini, ekolojik alanı, yaşam
alanlarımızı rant hâline çeviren kentsel dönüşüm, işte, HES’ler, barajlar
diyerek bir şeye dönüştürüldü. Yine, başka alanlarda da öyle.
Bakıyorsunuz,
kâr-zarar hesabı yapıyor bu iktidar. İki torba koyuyor, bu torba nasıl dolar
diye… Şimdi, buna itiraz ederler, tabii ki halk buna itiraz edecek, kabul
edilebilir bir tarz değil. Bu, demokratik de değil.
Şimdi, bugün, bu
torba yasada ne çıktığını, arızaların ne olduğunu bir sonraki şeyde yeniden
düzenleyeceğiz. İşte, Anayasa Mahkemesine gidiyor, Anayasa Mahkemesi geri
gönderiyor, buradan düzenlemeler yapıyoruz. Sürekli bu Parlamentoyu sabahlara
kadar bu hâlde çalıştıran yöntemin kendisi antidemokratiktir, despotiktir.
Burada milletvekillerini bu hâlde çalıştırmaya sizin hakkınız yok ki. Sonuç
itibarıyla tartışma yok, grup başkan vekilleri… O zaman AKP iktidarı tek başına
otursun burada, muhalefetin oturmasına gerek yok madem bir değişiklik
olmayacak, madem bizim sözümüz olmayacak, sadece sizin dediğiniz olacak. Biz
sizin emir eriniz falan değiliz ki burada sürekli sizin söylediğiniz şey
üzerinde çalışalım. Bu yöntemin bir an önce terk edilmesi gerekiyor. Daha
önümüzdeki dönem açısından da bu ciddi sorunlara neden olan bir yöntemdir,
demokratik değildir, katılımcı değildir ve bu, önümüzdeki dönemde sistemi
tıkayacak bir noktadır.
Kaldı ki bugün
burada yapılan yasalar sokakta başka tepkiye neden oluyor, sokakta daha büyük
itirazlara neden oluyor; olması da gayet doğaldır, bunun değiştirilmesi
gerekiyor. Bu itirazlar ortaya çıkarken devlet de bir yandan baskı uyguluyor,
şiddet uyguluyor, bu sesi görmemezlikten geliyor, duymamazlıktan geliyor. Ama,
unutmayın ki siz ne kadar görmezseniz de, duymak istemeseniz de güçlü bir
demokratik tepki gelecek ve sizin bu iktidarınız, baki kalacak diye
düşündüğünüz, sonsuza kadar kullanacağınızı düşündüğünüz bu iktidar elinizde
kalmayacaktır. Elinizde kalmasını istiyorsanız bunu demokratikleştireceksiniz;
başka bir yöntemi yok bunun. Dünyada da bu böyledir, katılımcılık esastır,
demokrasi esastır diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
73’üncü maddenin
(z) bendinin (1) no.lu alt bendinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 73 üncü
maddesinin (z) bendinin (1) nolu alt bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Mehmet Günal
Konya Manisa Antalya
Alim Işık Oktay Vural Seyfettin Yılmaz
Kütahya İzmir Adana
"1) 5/5/2007 tarihli ve 5653 sayılı Yunus Emre Vakfı
Kanununun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi aşağıdaki şekilde
yeniden düzenlenmiştir.
"b) Başkanlık: Yunus Emre Vakfı Mütevelli Heyeti
Başkanlığını,"
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporlarının 73/z-1. maddesinin tasarıdan çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Kazım Kurt Mustafa Moroğlu
İstanbul Eskişehir İzmir
Hülya Güven Özgür Özel Aytuğ Atıcı
İzmir Manisa Mersin
Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Aytuğ Atıcı, Mersin Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlarım, 478 sıra sayılı teklif mi, tasarı mı, torba mı, çuval mı, temel
kanun mu, darbe kanunu mu, velhasıl ne idiğü belirsiz bu ucubenin 73’üncü
maddesinin (z) bendi üzerine söz almış bulunuyorum. Ülkemizde yaşayan halkların
tümünün kültürüne sahip çıkan milletvekillerini de saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu madde ne getiriyor? Aslında, hiçbir şey getirmiyor. Bu madde
“Yunus Emre Vakfı Başkanı” yerine “Yunus Emre Vakfı Mütevelli Heyet Başkanı”
diyor. Peki, bu değişiklik kirlettiğiniz Yunus Emre’nin adını temizlemeye
yetiyor mu? Asla yetmiyor.
Bakın, Yunus
Emre’nin adını nasıl kirlettiniz? Bu vakfın amacı, Türkiye gibi kültürel kimlik
ve aidiyet tartışmalarının çok ciddi boyutlarda yaşandığı bir ülkede
kültürümüzü tanıtmak. Bu, ağır bir sorumluluk gerektiren bir misyondur ve siz,
bu misyonu, sadece ve de sadece kanunla bu vakfa verdiniz. Şimdi, isim güzel,
Yunus Emre Vakfı, dünya kültürünü çağrıştırıyor; amaç güzel fakat siz bunu öyle
bir ideolojik hâle getirdiğiniz vakfa verdiniz ki sanki bizim bütün kültürümüz
sizin dünya görüşünüzden ibaretmiş gibi. Nereden çıkardım bunu biliyor musunuz?
Şu anda elimde Yunus Emre Vakfının kurucularının listesi, mütevelli heyetinin
listesi var. Birkaç isim okuyayım, ne demek istediğimi anlayacaksınız. Kurucu
Mütevelli Heyet üyeleri: Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, eski Kültür ve Turizm
Bakanı Atilla Koç, eski Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, eski Maliye Bakanı
Kemal Unakıtan… Devam ediyor gidiyor.
Peki, Mütevelli
Heyeti üyelerine bakalım, bunlar değişebiliyor çünkü: Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlu, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul
Günay, Millî Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek… Daha devam
ediyor. Bakanlar Kurulu listesi okuyor gibiyim farkında mısınız? Siz öyle bir
kültür vakfı kurdunuz ki bu kültür vakfı sizin Kabine üyelerinizden oluşuyor.
Yazık değil mi Yunus Emre’nin adına, günah değil mi bu isme?
Şimdi, bu kültürü
reddetmiyorum; bu ismini saydığım şahısların dünya görüşlerini, kültürlerini
baş tacı ediyorum ama bu ülkede başka kültürler de var, bu ülkede başka halklar
da var. Siz bu vakfa öyle bir misyon yüklediniz ki sanki kültürümüzün bütünüyle
tanıtımı bu vakfa aitmiş gibi ve oradan yola çıkarak tüm dünyaya kültürümüzü
tanıtacakmışsınız güya bu dünya görüşüyle. İşte sizin köhnemiş, işte sizin
totaliter, işte sizin benmerkezci yaklaşımınız budur. Bu kültürde de böyledir,
ekonomide de böyledir, sağlıkta da böyledir, her yerde böyledir.
Beterin beteri
var mı? Var. Hani, olur ya “Kardeşim, Yunus Emre Kültür Vakfı da kurulsun,
başka kültür vakıfları da kurulsun.” diyor olabilirsiniz. Bakın, diyorsunuz ki:
“Yunus Emre Kültür Merkezinin kurulacağı yerlerde bulunan diğer tüm kültür
merkezleri ve Türk dili öğrenim kursları Yunus Emre Kültür Merkezi bünyesine
alınır.” Vakıf, Türkçe öğretimi, Türk kültürünün temsili konusunda tek merci
hâline gelmiş oluyor böylece sizin sayenizde.
Şimdi, ne
yaptığınızın farkında mısınız? Yarın siz bu sıralardan gittiğinizde, biz bu
sıralardan gittiğimizde hepimizin ortak kültürünü böyle bir vakıf yapacak ve
siz kalktınız koskoca Yunus Emre’nin adını bu vakfa verdiniz yani yine “dışı
kalaylı içi vayvaylı” AK PARTİ klasiğini yaptınız. Allah’tan reva mı? Her şeyi,
her şeyi bozmak zorunda mısınız? Her şeyi reddetmek zorunda mısınız? Her
kürsüye çıkan, sizler, “Geçmiş yıllarda bizi reddettiniz, bizi inkâr ettiniz.”
diye haykırırken şimdi siz başa geçtiniz, daha önce yapılanlardan kat kat daha
beterini, intikam duygularıyla yapıyorsunuz. Bu yakışıyor mu size? Koskoca
insanlarsınız, hepimiz öyleyiz. Kültürümüze sahip çıkmak varken, bu kültürü hep
beraber yaşamak var iken biz barışın dilini bırakıp düşmanlığın dilini
konuşuyoruz bu çatıda sayenizde.
Lütfen aklınızı
başınıza alın değerli milletvekilleri.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 73 üncü
maddesinin (z) bendinin (1) nolu alt bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı (Konya) ve arkadaşları
"1) 5/5/2007
tarihli ve 5653 sayılı Yunus Emre Vakfı Kanununun 2 nci maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendi aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.
"b)
Başkanlık: Yunus Emre Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanlığını,"
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Seyfettin Yılmaz, Adana Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 478 sıra sayılı Kanun
Teklifi’nin 73’üncü maddesinin (z) bendinde verdiğimiz önergeyle ilgili
Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Şimdi, mübarek
ramazan ayında bu torba kanunu takip eden birçok kesim var. Bunlardan bir kesim
de yangın mevsimine girdiğimiz bugünlerde canını dişine takarak yangınlarla
mücadele eden orman yangını işçileri.
Şimdi, orman
yangını işçileri, biliyorsunuz, beş ay yirmi dokuz gün çalışıyorlar. Daha önce
altı ay çalışan işçiler kadroya alındı ama 10 bine yakın işçi beş ay yirmi
dokuz gün çalışıyor. Bunlar altı ay çalıştırıldı da çalışmadı mı? Hayır. Netice
itibarıyla, verilen adam/ayların yetersizliği neticesinde beş ay yirmi dokuz
gün gibi bir sürede çalışıyor ve kadroya alınmıyor.
Şimdi, bu
işçilerimiz, yangın mevsiminin içerisinde bulunduğumuz bu günlerde yirmi dört
saat esası üzerinde canını dişine takarak çalışan işçi arkadaşlarımız ve
dağların başında kuş uçmaz, kervan geçmez yerlerde yirmi dört esasıyla nöbet
tutan ve yangınlarda gerçekten çok ciddi manada mücadele eden
arkadaşlarımızdır. Bu yangınlarla mücadele ederken başta orman işçileri olmak
üzere orman muhafaza memurları ve orman mühendisleri şehit olmuşlardır yani
mücadeleyi bu kadar kutsal manada yapan bu arkadaşlarımız ne yazık ki kadroya
alınmadılar.
Şimdi,
“Ormanların korunması, ormanların bakımı, ormanların rehabilitasyonu.” gibi ve
sayın bakanın “2 milyar 800 milyon fidan diktik.” gibi ifadeler ile afaki
rakamların konuşulduğu bu ortamda, yangın mevsiminde çalışan bu işçilerin diğer
zamanda da tecrübelerinden istifade edilerek, mutlaka ve mutlaka bunların
kadroya alınarak on iki ay değerlendirilmesiyle hem bu insanlarımızın yarınla
ilgili kaygılarının ortadan kaldırılması hem de ormanlarımızın daha bakımlı
hâle gelmesi ve rehabilitasyon çalışmalarının daha sağlıklı yapılması mümkün
olacaktır.
Yine, bu Hükûmet
döneminde yangında çalışan… Çünkü yangında çalışan işçiden memura, mühendise
kadar Orman Genel Müdürlüğünün tüm personeli beş ay boyunca hiçbir şekilde izin
kullanamazlar. Akşam evinde olsa bile bir yangın haberi olduğu zaman mutlaka o
yangına katılır.
Şimdi, 2004
yılında verilen bu fazla mesai geçen ay itibarıyla Orman ve Su İşleri Bakanı
tarafından kaldırıldı. Bu, orman yangınlarında çalışan personelde ciddi moral
bozukluğuna neden oldu. Bunu anlamakta zorlanıyoruz. Orman ve Su İşleri Bakanı
eğer tasarrufu düşünüyorsa ona şunu sormak lazım: Bir gecede kanun hükmünde
kararname çıkararak kendi yandaşı olarak atadığı müşavirlere 1.300 lira aylık
ek rakamı getirirken tasarruf yapmayan bir anlayışın, yangınlarda canını dişine
takarak mücadele eden ve bunun karşılığında 200-300-400 lira gibi bir ücret
alan mühendis, memur, işçilerden bu parayı kesmesini anlamakta zorlanıyoruz.
Bakın, bu kararnameyle, aynı şekilde, bu uygulamayı yapan Orman ve Su İşleri
Bakanı, kendi yanında çalıştırdığı özel ekibine, en başta özel kalem müdürüne -özel
kalem müdürü özel kalem müdürlüğü yapmasına
rağmen 6400 ek göstergeli yani Türkiye’de genel müdürlerin ve
müsteşarların, üst düzeylerin aldığı yerde görevlendirmesini yaptırıyor- 6400
ek göstergeden maaş aldırıyor ama kendi özel kalem müdürlüğünü yaptırıyor.
Şimdi, ramazan ayının şu mübarek gününde, bu, haksızlık ve adaletsizlik değil
mi? Biz bunu dile getirmemize rağmen hiç kılı kıpırdamıyor. Ama bu iktidarlar
baki değil. Bakın, bu alınan haksız paraların tamamının hesabını sormak bizim
boynumuzun borcu olsun.
Yine, yanında
çalıştırdığı, ta İSKİ’den beri, Devlet Su İşlerinden beri, danışmanları,
şunları, bunları, nerede fazla maaş alınıyor, önce daire başkanlığına atıyor,
oradan müfettişlerin maaşı arttı ya, müfettişliğe götürüyor, alıyor oradan,
müşavirlere bir gecede 1.300 lira artı para çıkarınca oraya alıyor. Yani böyle
bir adaletsizlik ve hukuksuzluk olabilir mi? Bunu dile getirmemize rağmen,
haktan, hukuktan bahsedeceğiz, adaletten bahsedeceğiz, bir tarafta canını
dişine takarak yangınlarla bire bir mücadele eden insanların fazla mesaisini
keseceksiniz ama sizin sıfırınız olan kendi elemanlarınıza nereden nasıl fazla
para kazandıracağım diye bir anlayış içerisinde olacaksınız. Bunlar doğru
anlayışlar değildir.
Yine, bakın
muhafaza memurlarıyla ilgili bir rotasyon çıkarıldı. Muhafaza memurları çok
düşük maaşlarla hayatını idame ettirmeye çalışan ve ormanların korunması
noktasında fedakârca görev yapan bir kesimdir. Şimdi, bunlardan beş yıl
çalışanlara bir yerden bir yere tayin zorunlu hâle getirildi. Ya, zaten sizin
elinizde Sayın Bakan, genel müdür…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SEYFETTİN YILMAZ
(Devamla) - …eğer bir muhafaza memurunun eksikliği, yanlışlığı, yıpranmışlığı
varsa o bölgede, tayinini çıkarıyorsunuz. Şimdi, bu insanları, çoluğunun
çocuğunun sıkıntısı içerisinde olduğu bir dönemde zorunlu tayin yapmak,
ekonomik sıkıntılar içerisinde, ramazan ayına girdiğimiz bu mübarek günlerde
vicdanlara sığıyor mu?
Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Yılmaz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
73’üncü maddenin
(z) bendinin (2) numaralı alt bendinde üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 73 üncü
maddesinin (z) bendinin (2) nolu alt bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Oktay Vural Erkan Akçay
Konya İzmir Manisa
Mehmet Günal Alim Işık
Antalya Kütahya
"2) 5653 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının
(a) bendinin ikinci cümlesi ile (b) bendinin ikinci cümlesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Dışişleri Bakanı, Maliye Bakanı, Millî Eğitim Bakanı, Kültür
ve Turizm Bakanı, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar ile Türk İşbirliği ve
Koordinasyon Ajansı Başkanlıklarının bağlı olduğu Bakanlar, Türk Dil Kurumu
Başkanı, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Mütevelli Heyetin doğal
üyeleridir."
"Bakanlık Müsteşarı, Dışişleri Bakanlığı Tanıtma Genel
Müdürü, Millî Eğitim Bakanlığı Dış İlişkiler Genel Müdürü, Yurtdışı Türkler ve
Akraba Topluluklar Başkanı, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanı,
Yunus Emre Enstitüsü Başkanı, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği temsilcisi
Yönetim Kurulunun doğal üyeleridir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Kanun tasarısının 73. Maddesinin
z Fıkrasının 2 inci bendi ile değiştirilmek istenen 5653 Sayılı Yunus Emre
Vakfı Kanununun 4 üncü maddesinin (a) bendinin ikinci cümlesinde yer alan
"Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar ile Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansı Başkanlıklarının bağlı olduğu Bakanlar, Türk Dil Kurumu Başkanı, Türkiye
Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı'' ibaresi ile Kanununun 4 üncü maddesinin
(b) bendinin ikinci cümlesinde yer alan "Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanı, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanı, Türkiye
Odalar ve Borsalar Birliği temsilcisi" ibarelerinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Sırrı Sakık Hasip Kaplan
Iğdır Muş Şırnak
Erol Dora Nazmi Gür Abdullah Levent Tüzel
Mardin Van İstanbul
Adil
Zozani İbrahim
Binici
Hakkâri Şanlıurfa
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporlarının 73/z. 2. Maddesinin tasarıdan
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Kazım Kurt Mustafa Moroğlu Ferit Mevlüt Aslanoğlu
Eskişehir İzmir İstanbul
Özgür Özel Kadir Gökmen Öğüt Candan Yüceer
Manisa İstanbul Tekirdağ
Hülya
Güven Aytuğ Atıcı
İzmir Mersin
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Candan Yüceer, Tekirdağ Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
CANDAN YÜCEER
(Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özü, paylaşma, dayanışma,
kardeşlik, hoşgörü olan ve bizleri hâlden anlamaya, birbirimizi anlamaya iten
mübarek ramazan ayındayız. Müslüman coğrafyada yaşanması gereken bunlarken,
kardeşlik, dayanışma, hoşgörüyken, üzülerek ifade ediyorum ki yaşanan sadece
kan ve gözyaşı. Sebep, iktidar hırsı için dinimizi istismar etmekten, halkı
kutuplaştırmaktan, bölmekten, ayrıştırmaktan çekinmeyenler ve bu
bölünmüşlükten, çatışmadan fayda umanlar; iktidarı elde edince diktatörleşip
zalimleşenler. Müslüman coğrafyada katliamların, kan ve gözyaşının bir an önce
dinmesini bu mübarek ayda diliyorum, vesile olmasını yürekten diliyorum.
Sayın Başbakanın
ve parti sözcüsünün bu konularla ilgili yakın zamanda söylediği çok anlamlı ve
doğru saptamaları var. Sayın Başbakan “Sandık dışında hukuk gibi, hak gibi
kıstaslar vardır. Sandıkla gelen iktidar, sandığı rafa kaldırma, demokrasiyi
rafa kaldırma hakkına sahip değildir.” diyor, “Elindeki silah gücüne güvenen
demokrasiyi inşa edemez.” diyor, “Arkasındaki güce güvenip sesini çok yükselten
demokrasi inşa edemez. Halkın parasıyla satın alınmış silahları halka
doğrultursanız tarihî bir yanlış yapmış olursunuz ve bu tarihî yanlış asla
kabul edilmez.” diyor parti sözcüsü.
Biz, kim için, ne
için söylendiğine bakmadan doğruya doğru deriz ve bu doğru sözlerin altına
Cumhuriyet Halk Partisi olarak imza atarız. Ama keşke Sayın Başbakan ve parti
sözcüsü bu sözleri yürekten, inanarak söyleseydi; keşke samimi olsaydı; keşke
bu sözleri sadece Mısır halkı için değil, kendi halkı için, tüm dünya halkları
için söyleyebilseydi; keşke kişilere, olaylara, ülkelere göre bu ifadeleri
değişmeseydi. Mısır’da meydanlara çıkan halk için “Sivil itaatsizlik hakkını
kullanıyorlar, demokrasi için mücadele veriyorlar. Geniş kitlelerin kendi
oyuna, kendi namusuna sahip çıkması gerekir.” diyen Başbakan ve parti sözcüsü,
kendi oyuna sahip çıkmak için, demokrasi için, çevre için sokağa çıkan kendi
yurttaşları için “çapulcu, marjinal, terörist, işgalci, provokatör”
ifadeleriyle onları aşağılamaya çalıştı. Ama en kötüsü ne biliyor musunuz? Bunu
daha önce de ifade ettim. Bence en kötüsü, kendi miting alanındaki kalabalığa
“Asıl Türkiye burası, gerçek millet sizsiniz.” demesi ve bununla halkın bir
kısmını, onların iradesini yok sayması; aslında bir bütün olan millet iradesini
bölmeye çalışması, kitleleri karşı karşıya getirmeye çalışması. En kötüsü, en
tehlikelisi bu. Kitleler karşı karşıya gelince, kan akınca mutlu mu
olacaksınız? Ne kazanacaksınız? Kim böyle bir şey kazanmış ki sizler de
kazanacaksınız?
Mısır’da darbe
oldu, darbe yapıldı. Halka doğrultulan her silahı ve Mısır’da yapılan darbeyi
şiddetle kınıyorum. Hayatını kaybeden Mısırlılara Allah rahmet eylesin diyorum.
Ne sebeple olursa olsun, kim tarafından yapılırsa yapılsın darbeler
antidemokratiktir. Darbelerin olduğu yerde demokrasi olmaz, darbelerin olduğu
yerde demokrasi gelişmez, darbeli demokrasi hiç olmaz ama sadece darbelere
karşı olmak da yetmez. Darbelere karşı olduğumuz gibi demokrasinin temel
değerlerini de aynı şekilde savunmamız gerekir. Demokrasinin temel değerleri,
olmazsa olmazları iktidarı özgürce denetleyen, konuşabilen bir muhalefet, özgür
medya, bağımsız, yansız yargı, inanç özgürlüğüyle beraber herkesin haklarının
korunması ve tabii ki en önemlisi şaibesiz, hür iradeyle yapılan seçimler. İşte
demokrasinin bu temel değerlerini siz rafa kaldırırsanız, bunları
savunmazsanız, sandıkla, seçimle gelip diktatörleşerek bunları yok etmeye,
bunları ele geçirmeye çalışırsanız; demokrasi savunucuları nasıl darbelerin
karşısında duruyorlarsa o zaman sizin de karşınızda dururlar ve demokrasinin
çoğulculuk olduğunu, demokrasinin temel değerlerini size hatırlatırlar, tıpkı
Gezi Parkı’nda olduğu gibi. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 sıra sayılı Kanun tasarısının 73. Maddesinin z Fıkrasının 2 inci bendi ile
değiştirilmek istenen 5653 Sayılı Yunus Emre Vakfı Kanununun 4 üncü maddesinin
(a) bendinin ikinci cümlesinde yer alan "Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar ile Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlıklarının bağlı
olduğu Bakanlar, Türk Dil Kurumu Başkanı, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği
Başkanı'' ibaresi ile Kanununun 4 üncü maddesinin (b) bendinin ikinci
cümlesinde yer alan "Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanı, Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanı, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği
temsilcisi" ibarelerinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Pervin
Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Erol
Dora, Mardin Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar)
EROL DORA
(Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vermiş olduğumuz önerge üzerine
söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
73’üncü maddenin
(z) bendinin (2) numaralı alt bendiyle değiştirilmek istenen 5653 sayılı Yunus
Emre Vakfı Kanunu’nun 4’üncü maddesinin (a) bendinin ikinci cümlesinde yer alan
“Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
ile Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlıklarının bağlı olduğu
Bakanlar, Türk Dil Kurumu Başkanı, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı”
ibaresi ile Kanun’un 4’üncü maddesinin (b) bendinin ikinci cümlesinde yer alan
“Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanı” yine “Türk İşbirliği ve
Koordinasyon Ajansı Başkanı” ibaresinin madde metninden çıkarılmasını istemiş
durumdayız.
Buradaki
gerekçemiz şudur: Yunus Emre, Anadolu topraklarında yaşamış ve Türkiye
halklarının ortak değeridir. Bu değer, aynı zamanda sevginin, barışın,
kardeşliğin sembolü hâline gelmiş olup bu vakfın kuruluş kanununda sadece tek
bir millete atfedilmiş olması nedeniyle, Türk Dil Kurumu, Yurtdışı Türkler ve
Akraba Topluluklar ile Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı başkanlıklarının
madde metninden çıkarılmasını istedik çünkü -bizim düşüncemize göre- artık
tekçi ulus yapılanmasının değişmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Türkiye'de
-bildiğiniz gibi- Mezopotamya’mız, Anadolu’muz çok zengin bir coğrafyadır;
farklı halkların ve farklı milletlerin yaşadığı bir coğrafya olduğundan dolayı,
eğer biz tekçi ulus yapılanmasını değiştirip bunun yerine çoğulcu, daha
demokratik bir modernite çerçevesinde yeni bir demokratik cumhuriyet inşa
edeceksek, o zaman, artık, Türkiye'deki bütün farklı milletlerin, farklı
halkların, farklı inançların da varlığını ve hassasiyetlerini göz önünde
bulundurarak yasal ve anayasal düzenlemeler yapmamız gerektiğine inanıyoruz.
Bildiğiniz gibi,
aynı zamanda Türkiye, şu anda yeni bir anayasa yapma aşamasındadır. Bizim bu
belirttiğimiz düşüncemizin, aynı zamanda bu anayasada da yer almasını istiyoruz
çünkü şu andaki yaşadığımız, başta Kürt sorunu, Alevi sorunu, azınlık
meseleleri ve Türkiye’de yaşayan diğer bütün farklı etnik grupların sorunlarının
esasında bu tekçi zihniyetten kaynaklandığını düşünüyoruz. O açıdan, biz, bu
tür yalnız bir etnik gruba vurgu yapan ibarelerin bu yasal düzenlemelerde yer
almamasını düşünüyoruz. Buradaki amacımız da artık Türkiye’deki yaşayan 76
milyonun bu ülkenin gerçek anlamda onurlu birer vatandaşı olarak kendilerini
hissetmelerini sağlamamızdır. Herkesin bu ülkenin onurlu birer vatandaşı
olabileceği, hiç kimsenin dışlanmadığı, herkesin “Bu benim ülkemdir.”
diyebileceği, herkesin yurtsever olabileceği yeni bir modernite için bu
düşüncelerimizi sayın Genel Kurulun huzurunda arz ediyoruz.
Bir de bildiğiniz
gibi, bu son günlerde bizim önem verdiğimiz, başta Bingöl’de olmak üzere bu
cinsel taciz olaylarına değinmek istiyorum. Bildiğiniz gibi, 16 yaşındaki “E.
A.”ya Bingöl’de tecavüz edilmişti ve daha sonra, birçok fail tarafından bu suç
işlenmiş olmasına rağmen, bu faillerin çoğu mahkeme tarafından serbest
bırakıldı ve Bingöl’de büyük bir infial yaratıldı. Halk, bunu, yapmış olduğu
yürüyüşlerle protesto etti. Aynı zamanda, benim seçim bölgem olan Mardin’in
Midyat ilçesinde de, geçenlerde, yine özel bir öğrenci yurdunda görev yapan bir
hoca tarafından 14 yaşındaki lise öğrencisine tecavüz edildi, yapılmış olan
muayeneler çerçevesinde de bunun, suçun sübut olduğu ortaya çıkarılmıştır.
Buradan Sayın
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı ve Sayın Millî Eğitim Bakanlığına
sesleniyorum, uluslararası sözleşmeler gereğince ve bizim Anayasa’mız ve ulusal
mevzuatımız gereğince, bu olaya duyarlılık gösterilerek bir an önce hem psikolojik
hem hukuki yardım yapılmasını arzuluyoruz. Biliyorsunuz, herkes empati yaparak…
Bu çocuklar hepimizin çocuklarıdır. Dolayısıyla, onların da yaşamış oldukları
psikolojik travmayı da göz önünde bulundurarak herkesin bu çocuklarımıza sahip
çıkmasını diliyor ve vermiş olduğumuz önergenin de Türkiye’nin kardeşliğine,
birliğine katkı sunacağından dolayı sizlerden destek bekliyorum.
Hepinizi tekrar
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Yoklama
talebi var, yerine getireceğim:
Sayın Hamzaçebi,
Sayın Aslanoğlu, Sayın Altay, Sayın Tanrıkulu, Sayın Oran, Sayın Kuşoğlu, Sayın
Yüceer, Sayın Kurt, Sayın Topal, Sayın Dinçer, Sayın Karaahmetoğlu, Sayın
Develi, Sayın Genç, Sayın Öz, Sayın Değirmendereli, Sayın Sapan, Sayın Güven,
Sayın Bulut, Sayın Özkan ve Sayın Akar.
İki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) (S. Sayısı:
478)(Devam)
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Düzeltiyorum,
diğer önergeyi okutuyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Madde oylaması… Bir dakika…
BAŞKAN – Bir
saniye, bir saniye… Yani önergeyi yanlışlıkla unuttuk efendim. Şimdi önergeyi
okutuyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Anlıyorum, şu anda maddeyle ilgili önerge işlemi devam ediyor, değil
mi?
BAŞKAN – Evet,
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 73 üncü
maddesinin (z) bendinin (2) nolu alt bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
"2) 5653
sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin ikinci cümlesi
ile (b) bendinin ikinci cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Dışişleri
Bakanı, Maliye Bakanı, Millî Eğitim Bakanı, Kültür ve Turizm Bakanı, Yurtdışı
Türkler ve Akraba Topluluklar ile Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlıklarının bağlı olduğu Bakanlar, Türk Dil Kurumu Başkanı, Türkiye Odalar
ve Borsalar Birliği Başkanı Mütevelli Heyetin doğal üyeleridir."
"Bakanlık
Müsteşarı, Dışişleri Bakanlığı Tanıtma Genel Müdürü, Millî Eğitim Bakanlığı Dış
İlişkiler Genel Müdürü, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanı, Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanı, Yunus Emre Enstitüsü Başkanı, Türkiye
Odalar ve Borsalar Birliği temsilcisi Yönetim Kurulunun doğal üyeleridir."
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Sinan Oğan, Iğdır Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
SİNAN OĞAN
(Iğdır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 73’üncü maddenin -artık kısa
geçiyorum çünkü zaten iki dakika o alıyor- (z) bendinin (2)’nci alt bendi
üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama
başlamadan önce, 11 Temmuz 1995 tarihinde, Bosna’da Srebrenitsa’da Avrupa’nın
gözünün içerisinde, Avrupa’nın tam ortasında herkesin gözünün içine bakılarak
bir katliam yaşandı. Bu saatlerde başladı ve ertesi güne kadar devam eden bir
katliam yaşandı.
Buradan, Bosna’da
hayatını kaybeden Müslüman kardeşlerimize Allah’tan rahmet diliyorum ve
maalesef ve maalesef, bugüne kadar hâlâ Bosna’daki soykırımın hesabı sorulamamıştır,
bunun hesabının da sorulmasının bir an önce gerçekleştirilmesini bekliyoruz.
Değerli
arkadaşlar, Yunus Emre Vakfı, Türkiye’nin yurt dışında temsilini sağlamak, yurt
dışında bulunan insanlara, talep edenlere Türkçeyi öğretmek için kurulmuştur.
Ancak maalesef, devri iktidarınızda birçok alanı olduğu gibi bunu da
siyasileştirdiniz, bununla ilgili de yine, yandaş, size yakın olan insanları,
orada yapacağı işin niteliğine uygun mudur, değil midir kısmına bakmadan
atadınız. Yunus Emre ne güzel demiş: “Cümleler doğrudur sen doğru isen/
Doğruluk bulunmaz sen eğri isen.”
Eğer yapacağınız
iş, hakikaten doğru bir işse, emin olunuz ki muhalefet tarafından desteklenir,
destek görür ve şunu da unutmayın ki, muhalefetten gelen doğru önergeleri de,
iktidar sahipleri hakikaten o iktidarı özümsemişlerse, kabul etmekle
yükümlüdürler, kabul etmeleri gerekir.
Yunus bu anlamda
çok güzel beyitler, çok güzel şiirler yazmış. Diyor ki: “Olsun be aldırma
Yaradan yârdır/ Sanma ki zalimin ettiği kârdır/ Mazlumun ahı indirir şahı/ Her
şeyin bir vakti vardır.”
İşte, sizin de
vaktiniz gelmiştir değerli arkadaşlar, kıymetli AKP’li vekiller, sizin de
vaktiniz gelmiştir. Mazlumun ahını on bir seneye yakındır alıyorsunuz, sizin de
vaktiniz gelmiştir ve vaktinizin geldiğini halk artık açık bir şekilde, sizin
hiçbir -o anlamda- zulmünüze boyun eğmeyerek, Gezi Parkı’nda olduğu gibi,
Türkiye'nin birçok yerinde olduğu gibi… Sizin bütün zulmünüze rağmen artık
şahın da indirilme vaktinin geldiğini görüyoruz.
“Sular hep aktı
geçti, kurudu vakti geçti/ Nice han nice sultan, tahtı bıraktı geçti/ Dünya bir
penceredir…” diye devam eden yine Yunus’un şiirlerindendir.
Tabii, Yunus’u
önce anlamak lazım değerli arkadaşlar. Yunus’u önce anlamak lazım. Hem yurt
dışında Yunus Emre adına bir vakıf açacaksınız hem de Yunus’un şiirlerini ders
kitaplarından çıkaracaksınız! Bu nasıl bir iştir? Bu nasıl bir iştir, bu nasıl
bir saygısızlıktır? Yunus Emre gibi bizim tarihimizdeki en önemli
şahsiyetlerden birisinin hem adını yurt dışındaki çok önemli kurumlarımıza
vereceksiniz hem de ders kitaplarından Yunus Emre’nin şiirlerini
çıkaracaksınız!
“Bana seni gerek
seni” diye başlayan, “Cennet cennet dedikleri birkaç köşkle birkaç huri/
İsteyene ver onları, bana seni gerek seni.” diye devam eden Yunus Emre’nin
değişik alanlarda şiirleri vardır ama onu işinize geldiği gibi de
kullanmayacaksınız, sizi rahatsız edenleri de ders kitaplarından o manada
çıkarmayacaksınız.
Yunus Emre’nin
keşke şiirlerini okuyabilseydiniz, keşke Yunus Emre’yi anlamayı bir
deneseydiniz. O anlamda, Yunus Emre isminin ne kadar büyük bir isim olduğunu ve
yurt dışında kurulan Yunus Emre vakıflarımızın ne kadar önemli işlevler
gerçekleştirmek için kurulduğunu anlamış olurdunuz diyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.34
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 23.46
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muharrem IŞIK
(Erzincan)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 136’ncı Birleşiminin Dokuzuncu
Oturumunu açıyorum.
478 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Teklifin 73’üncü
maddesinin (z) bendinin (3) numaralı alt bendi üzerinde üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 73 üncü
maddesinin (z) bendinin (3) nolu alt bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Mustafa Kalaycı Oktay Vural
Manisa Konya İzmir
Mehmet
Günal Alim
Işık
Antalya
Kütahya
"3) 5653
sayılı Kanunun 5 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 5-
(1) Kültür Merkezi koordinasyon kurulları, Kültür Merkezlerinin bulunduğu
ülkelerdeki büyükelçinin veya temsilcisinin başkanlığında Türk İşbirliği ve
Koordinasyon Ajansı Başkanlığı temsilcisi, Kültür ve Tanıtma Müşaviri ile
Eğitim Müşaviri, ilgili Kültür Merkezi müdürü, Kültür Merkezinin kurulduğu
şehirde veya ülkede yaşayan tanınmış Türk işadamları, bilim adamları, kültür ve
sanat adamları arasında Yönetim Kurulunun üç yıl için seçeceği üç üyeden
oluşur. Başkentler dışında kurulan Kültür Merkezlerinin koordinasyon kurulu
toplantılarına varsa o şehirdeki Dışişleri Bakanlığı temsilcisi de üye olarak
katılır. Kararlarını oy çokluğu ile alır.
(2) Kültür
Merkezi koordinasyon kurullarının görevleri şunlardır:
a) Kültür
Merkezinin bulunduğu ülkenin özellikleri dikkate alınarak yerinin belirlenmesi,
çalıştırılacak sözleşmeli personelin ve Kültür Merkezi müdürünün seçimi,
bütçesi, yapılacak faaliyetlerin belirlenmesi hususunda Enstitüye önerilerde
bulunmak.
b) Kültür
Merkezinin faaliyetlerini desteklemek, tanıtmak; Vakfın kuruluş amacıyla,
bulunulan ülkenin mevzuatıyla veya ülke menfaatleriyle bağdaşmayan herhangi bir
eylem veya faaliyetin varlığının tespiti durumunda, durdurulması için gereken
acil önlemleri almak ve Enstitüyü durumdan haberdar etmek.
c) Onur Kurulunun
oluşumu ve etkin olarak çalışması için gerekli işbirliği ve çalışmaları yapmak.
ç) Enstitü
tarafından belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde Kültür Merkezinin
yönetimine destek sağlamak.
d) Kültür Merkezinin yönetimi için bulunduğu
ülke mevzuatına uygun olarak kuruluş işlemlerini yürütmek, denetimi konularında
Enstitü ile işbirliği sağlamak."
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 73. Maddesinin z Fıkrasının 3 üncü bendi ile
değiştirilmek istenen 5653 Sayılı Yunus Emre Vakfı Kanununun 5 inci maddesinin
1 inci fıkrasında yer alan "Türk işadamları" ibaresinin madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Adil Zozani İbrahim Binici
Iğdır Hakkâri Şanlıurfa
Sırrı Sakık Abdullah Levent Tüzel Nazmi Gür
Muş İstanbul Van
Ertuğrul
Kürkcü Hasip Kaplan
Mersin Şırnak
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları
Kanunu İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporlarının 73/z-3 Maddesinin tasarıdan çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Mustafa Moroğlu Özgür Özel
İstanbul İzmir Manisa
Candan Yüceer Kadir Gökmen Öğüt Kazım Kurt
Tekirdağ İstanbul Eskişehir
Hülya
Güven Aytuğ
Atıcı
İzmir Mersin
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Candan Yüceer, Tekirdağ Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
CANDAN YÜCEER
(Tekirdağ) - Değerli milletvekilleri, demokrasiyi tesis edememiş ülkelerde
demokrasiyi içselleştirmeyen yöneticiler -bu kişiler ister darbeyle gelsin,
üniformalı olsun; seçimle gelip ister takım elbiseli olsun- iktidarı elde
ettiğinde şöyle bir tablo ortaya çıkıyor: İnsan hak ve hürriyetlerinin
kısıtlanması, ihlalleri; liyakatten, hakkaniyetten uzak bir şekilde devletin
tüm kurumlarının kadrolarının iktidar yanlılarıyla doldurulması; devletin tüm
kurum ve kuruluşlarının zulüm, baskı aracına dönüştürülmesi; şiddet,
gözaltılar, uzun tutukluluk süreleri ve tüm muhalif sesleri susturma
operasyonları yani korku imparatorluğu.
İki gün önce,
Taksim Dayanışma Platformu’nda İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Doktor Ali
Çerkezoğlu ve İstanbul Mimarlar Odası yöneticilerinin de bulunduğu 32 kişi
keyfî, hukuksuz bir şekilde gözaltına alınıp evlerinde arama yapıldı. Kadınlar,
gençler, sendikalar, gazeteciler derken sıra odalara geldi galiba. Meslek
odaları, sendikalar, tüm sivil toplum kuruluşları demokrasinin temelleridir.
Sivil toplum örgütlerini, sendikaları, odaları kontrol altına almaya çalışmak,
alamadıklarını gözaltına alarak sindirmeye çalışmak, bununla da başaramadığını
gece yarısı korsan bir önergeyle yetkilerini, gelirlerini gasbederek yok etmeye
çalışmak bal gibi de demokrasiye darbedir, demokrasiye inanmamaktır.
Sivil toplum
kuruluşları iktidarın odakları değildir. Meslek odaları sizin parti odalarınız
değildir. Bunlar, demokrasinin beşikleridir; toplumun gücünün bir ifadesi,
demokrasinin emniyet kemeridir.
Türkmenistan’da
birçok yerde “Devlet adam içindir.” yazısı var, çok doğru bir söz. Devlet halk
için vardır, halkına zulmetmek için, halkına korku salmak, korku yoluyla
baskılamak için yoktur. Evet, doğrudur, bizim gibi demokrasinin ileri olduğu
ülkelerde bizdeki kadar ileri olmasa da polis şiddeti vardır ama hiçbir yerde
eli palalılar, eli palalı caniler yok. Eli palalı caniler polislerin arkasında
âdeta cani… Adı ne olursa olsun, kim olursa olsun, ne için, kimi kovalarsa
kovalasın, onlar canidir, katil ruhludur. Eline o 50 santimlik palaları alıp
âdeta polis eskortu eşliğinde kadınlara, gençlerimize saldırıyorlar. Amaç ne?
Amaç korku salmak, amaç korkutarak baskılamak. Bu caniler meydanlarda o 50
santimlik palalarıyla öyle rahat dolaşıyorlar ki, o kadar rahat dolaşıyorlar ki
yüzlerini gizleme gereği bile duymuyorlar.
Bakın, polis
memurları gösteriler başladığından beri demokrasilerde yapılmaması gereken
şeyleri yaptıklarını, orantısız güç uyguladıklarını kabul edercesine kask
numaralarını gizliyorlar ama bu palalı caniler o kadar rahat, o kadar kendinden
eminler ki ne yüzlerini saklıyorlar ne kendilerini saklıyorlar. Savunmasız,
ellerinde hiçbir şeyi olmayan, barışçıl söylem ve eylemlerle sadece protesto
eden gençlere saldıranlar, caniler… Siz görmezden geliyorsunuz onları. Hadi siz
görmezden geliyorsunuz ama ülkemiz demokrasisi adına, geleceğimiz adına asıl
korkutucu olan ne biliyor musunuz? Değerli milletvekilleri, asıl korkutucu olan
bu kişileri, bu eli palalı canileri valilerin, polislerin, savcıların görmezden
gelmesi, sizin korkunuzdan dolayı. Asıl ülkem demokrasisi adına, geleceğim
adına beni korkutan bu, diğeri değil. Ama tüm dünya sizin gerçek yüzünüzü,
sizin demokrasinizi gördü. Çocukları biber gazıyla, ilaçlı sularla, coplarla
kır geçir, görevi başındaki gazetecileri, İstanbul İl Başkanımızı tartakla,
“Kes lan!” de, ellerinde su tabancası olan çocukları gözaltına al, eli palalı
canileri görmezden gel. Sizin demokrasiniz bu. Mısır söz konusu olduğunda
demokrasi havarisi kesiliyorsunuz ama Ethem Sarısülük, Abdullah Cömert, Medeni
Yıldırım, Mehmet Ayvalıtaş, Mustafa Sarı, Lobna Allami, daha on dört yaşında,
şu an yaşam mücadelesi veren Berkin Elvan, Mustafa Ali Tombul, otuz altı
gündür…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CANDAN YÜCEER
(Devamla) - …yaşam mücadelesi veren ve bugün kaybettiğimiz maalesef, Ali İsmail
Korkmaz adı sizin için ne ifade ediyor?
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Yüceer.
CANDAN YÜCEER
(Devamla) – Gerçekten vicdanlarınız sızlıyor mu? Çünkü bizler günlerdir bu
vatandaşlarımıza dair, onların isimlerine dair ne onların isimlerini sizin ağzınızdan
duyduk ne de buna dair ufacık bir merhamet sözcüğü duyduk.
BAŞKAN – Sayın
Yüceer, lütfen.
CANDAN YÜCEER
(Devamla) – Sizin vicdanınız, sizin samimiyetiniz bu diyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkanım.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunmadan önce yoklama talebi var, yerine getireceğim.
Sayın Hamzaçebi,
Sayın Altay, Sayın Aslanoğlu, Sayın Korutürk, Sayın Yüceer, Sayın Genç, Sayın
Demiröz, Sayın Çelebi, Sayın Dibek, Sayın Güven, Sayın Toprak, Sayın Özkan, Sayın
Cihaner, Sayın Akar, Sayın Nazlıaka, Sayın Demirçalı, Sayın Özel, Sayın Kurt,
Sayın Kuşoğlu, Sayın Karaahmetoğlu.
Evet, iki dakika
süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) (S. Sayısı:
478) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 73 üncü
maddesinin (z) bendinin (3) nolu alt bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay (Manisa) ve arkadaşları
"3) 5653
sayılı Kanunun 5 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Madde 5- (1)
Kültür Merkezi koordinasyon kurulları, Kültür Merkezlerinin bulunduğu
ülkelerdeki büyükelçinin veya temsilcisinin başkanlığında Türk İşbirliği ve
Koordinasyon Ajansı Başkanlığı temsilcisi, Kültür ve Tanıtma Müşaviri ile
Eğitim Müşaviri, ilgili Kültür Merkezi müdürü, Kültür Merkezinin kurulduğu
şehirde veya ülkede yaşayan tanınmış Türk işadamları, bilim adamları, kültür ve
sanat adamları arasında Yönetim Kurulunun üç yıl için seçeceği üç üyeden
oluşur. Başkentler dışında kurulan Kültür Merkezlerinin koordinasyon kurulu
toplantılarına varsa o şehirdeki Dışişleri Bakanlığı temsilcisi de üye olarak
katılır. Kararlarını oy çokluğu ile alır.
(2) Kültür
Merkezi koordinasyon kurullarının görevleri şunlardır:
a) Kültür
Merkezinin bulunduğu ülkenin özellikleri dikkate alınarak yerinin belirlenmesi,
çalıştırılacak sözleşmeli personelin ve Kültür Merkezi müdürünün seçimi,
bütçesi, yapılacak faaliyetlerin belirlenmesi hususunda Enstitüye önerilerde
bulunmak.
b) Kültür Merkezinin faaliyetlerini desteklemek,
tanıtmak; Vakfın kuruluş amacıyla, bulunulan ülkenin mevzuatıyla veya ülke
menfaatleriyle bağdaşmayan herhangi bir eylem veya faaliyetin varlığının
tespiti durumunda, durdurulması için gereken acil önlemleri almak ve Enstitüyü
durumdan haberdar etmek.
c) Onur Kurulunun
oluşumu ve etkin olarak çalışması için gerekli işbirliği ve çalışmaları yapmak.
ç) Enstitü
tarafından belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde Kültür Merkezinin
yönetimine destek sağlamak.
d) Kültür Merkezinin yönetimi için bulunduğu
ülke mevzuatına uygun olarak kuruluş işlemlerini yürütmek, denetimi konularında
Enstitü ile işbirliği sağlamak.”
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Sinan Oğan, Iğdır Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
OKTAY VURAL
(İzmir) – Efendim, önerge üretim merkezi çalışıyor, ha bire önerge geliyor, ne
var içinde ne yok, takip etmeye çalışıyoruz gerçekten. Onlar da bilmiyor ki… Böyle
bir rezalet olmaz ya!
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Oğan.
SİNAN OĞAN
(Iğdır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; artık sıra sayısına falan girmeyeceğim çünkü işler
iyice karıştı, alt bendin de iki üç alt bentlerine falan geldik.
Şimdi, Yunus Emre
Vakfına biraz baktığımızda, vakfın çalışmalarına baktığımızda, vakfın
başkanının değişik yerlerdeki konuşmalarına baktığımızda görüyoruz ki sadece
Türkçe öğretmekle kalmayacak vakıf, ki önemli bir iştir Türkçe öğretmek yurt
dışında, aynı zamanda örneğin Şanzelize’de bir
Türk kahvesi açmak gibi Sayın Bakanın, Sayın Başkanın böyle bir niyeti
varmış. Bilmiyorum, bununla ilgili, ilgili bakanlık ve biraz önce burada
yönetim kuruları üyeleri sayıldı, onların bir diyeceği var mıdır? Mütevelli
heyetinde Cumhurbaşkanından eski bakanlara kadar birçok isim var. Acaba, kahve açılmasına onlar ne diyor? Bu
kahvenin ihalelerinin kime verileceği konusunda kendi aranızda anlaşma
sağladınız mı doğrusu merak ediyorum? Yine, Yunus bununla ilgili çok güzel bir
şiir yazmış:
“Beyler azdı
yolundan,
Bilmez yoksul
hâlinden,
Çıktı rahmet
gönülden,
Nefs gölüne
dalmıştır.
Yunus sözü
âlimden,
Zinhar olma
zalimden,
Korka durun
ölümden,
Cümle doğan
ölmüştür.”
Hepimiz bir gün
öleceğiz ve bizim ne yaptığımız, yüce Meclisin nasıl çalıştığı -Sayın Grup
Başkan Vekilimizin biraz önce ifade ettiği gibi- bir önerge üretim, bir kanun,
tasarı üretim merkezi gibi mi çalıştığı yoksa hakikaten Türk milletine faydalı
işler mi yaptığı… Bunların hepsinin biz bu dünyadan göçmeden hesabı sorulacak
ama biz bu dünyadan göçtükten sonra da hesabı sorulacaktır.
Değerli
milletvekilleri, elbette ki Yunus Emre vakıflarının yurt dışındaki faaliyetleri
önemlidir, onunla ilgili konuşmak üzere çıktım ama bu dünyayı ve ahireti bu
ramazan ayının atmosferinde düşünürken şunu da söylemeden geçemeyeceğim: Artık,
siyasete dini alet etmekten vazgeçin, camilerimiz üzerinden siyaset yapmaktan
vazgeçin. Her ne kadar Sayın Başbakan Türkiye’nin cami bahçesinde miting yapan
ilk başbakanı olma vasfına kavuşsa da gelin bundan vazgeçin. Geçtiğimiz
günlerde, Gezi’yle ilgili, Sayın Başbakanın “Ne istediğiniz camilerimizden?”
sözü hakikaten de üzerinde çok düşünülmesi gereken bir söz.
O camide insanlar
yaralı olduğu için ve caminin imamı da “Burada içki içilmedi, burada herhangi
bir şey yapılmadı.” dediği hâlde “Ne istiyorsunuz camilerimizden?” sözünün…
OSMAN AŞKIN BAK
(İstanbul) – Yunus Emre Kültür Merkezinde ne öğretiyorlar? Türkçe öğretmiyorlar
mı?
SİNAN OĞAN
(Devamla) - Arkadaşlar, Yunus Emre sizin gibi laf atanlara bakın ne demiş.
OSMAN AŞKIN BAK
(İstanbul) – Türkçe öğretmiyorlar mı,
Türkçe?
SİNAN OĞAN
(Devamla) - “Edebim el vermez edepsizlik edene, Susmak en güzel cevap edebi
elden gidene.” Yunus Emre’nin size de o manada çok güzel sözleri var.
OSMAN AŞKIN BAK
(İstanbul) - Yunus Emre Kültür
Merkezinde Türkçe öğretmiyorlar mı?
SİNAN OĞAN
(Devamla) - Caminin imamı… Sayın Başbakan Obama’yla beraber camiyi ayakkabıyla
ziyaret etti mi etmedi mi? (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Onu söyleyin siz.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Edepli konuşsun Sayın Başkan.
BÜNYAMİN ÖZBEK
(Bayburt) – O erkekle kızın camide ne yaptığını görmediniz mi? Onu
söylemiyorsun.
SİNAN OĞAN (Devamla) - Dolayısıyla da Yunus
Emre ne diyor biliyor musunuz: “Emeksiz zengin olanın,
Kitapsız bilgin
olanın,
Sermayesi din
olanın,
Rehberi şeytan
olmuştur.”
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Din üzerinden siyaseti bırak.
BÜNYAMİN ÖZBEK
(Bayburt) – O kızla erkeği niye ayıplamıyorsun? Onları da ayıpla.
SİNAN OĞAN
(Devamla) - Rehberiniz Kur’an-ı Kerim
olsun, sermayeniz de din olmasın. Gelin cami üzerinden siyaset yapmayı bırakın,
gelin din, iman üzerinden siyaset yapmayı bırakın. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
OSMAN AŞKIN BAK
(İstanbul) – Yunus Emre Kültür Merkezinde Türkçe öğretiyorlar.
SİNAN OĞAN
(Devamla) - Biraz önce Yunus’un sözünü okudum, anlamadınız, bir daha okuyayım.
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Oku, oku.
SİNAN OĞAN
(Devamla) – “Edebim elvermez edepsizlik edene, Susmak en güzel cevap edebi
elden gidene.”
BÜNYAMİN ÖZBEK
(Bayburt) – O kızla erkeğin camide ne yaptığını görmedin mi? Onları da ayıpla.
OSMAN AŞKIN BAK
(İstanbul) – Türkçe öğretiyorlar orada, niye söylemiyorsun?
SİNAN OĞAN
(Devamla) - Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 73. Maddesinin z Fıkrasının 3 üncü bendi ile
değiştirilmek istenen 5653 Sayılı Yunus Emre Vakfı Kanununun 5 inci maddesinin
1 inci fıkrasında yer alan "Türk işadamları" ibaresinin madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Ertuğrul Kürkcü, Mersin Milletvekili.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(Mersin) – Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; aslında bu maddenin kaynağı olan
5653 sayılı Yunus Emre Vakfı Kanunu’nun amacı konusunda Aytuğ Atıcı arkadaşımız
yeterince konuştu. Ben bir iki noktaya daha katkıda bulunayım.
Birincisi:
Türkiye'de yaşayan farklı diller, kültürler, milliyetler, inançlardan
insanların vergisiyle çalışan, hareket eden bir vakfın, yurt dışında sadece
Türk dilini geliştirmek için devlet parasıyla finanse edilmesinin bu Türkiye'de
yaşayan bütün kültürlerin ortaklığına, çokluğuna ve hepsinin haklarına karşı
ağır bir haksızlık olduğunu kabul etmek gerekir. Lazcanın, Kürtçenin,
Arapçanın, Çerkezcenin tanıtımını kim yapacaktır? Onlar bu ülkenin yurttaşları
değil mi, onlar bunun için vergi vermiyorlar mı? Ama, Türk-İslam sentezi
ilkesine bağlı olarak kurulmuş olan bu misyoner vakfının bu şekilde bir yasayla
ve bu şekilde çalıştırılması, bir kere, her şeyden önce yurttaşlık haklarına
aykırı.
İkincisi: Bu
değişiklik önergesiyle birlikte bunun koordinasyon kuruluna bir dizi bürokrat,
iş adamı, memur, odur budur falan, bunların yanına da tanınmış Türk iş adamları
sokulacak. Niye Türk ve adam? Mesela, Arap ve kadın olamaz mı? Başka bir şey
olamaz mı? Bu yasa bu açıdan da ırkçı, ayrımcı ve heteroseksist, aynı zamanda
erkek egemen bir tanım getirmektedir koordinasyon kurulu üyeliğine.
Şimdi, bunu da
kimin adına yapıyor? Aslında, tasavvuf geleneğinin en saygın şairi bir Bektaşi,
bir emekçi; kırk yıl Tapduk Emre’ye odun taşımış olan, UNESCO’nun 1991 yılında
kendisine insanlık adına bir yıl armağan ettiği bir emekçi şair. Bu da iş
adamlarının yönetiminde çalışacak. Hakikaten çalışabilir mi dersiniz bu iş
adamları Yunus Emre ruhuyla? Yunus Emre’nin her şeyden önce mala ve mülke
yabancı olduğunu bilmiyor olabilir misiniz?
Bakın, ben size
bir iki tane şey söyleyeyim:
“Mal sahibi, mülk
sahibi,
Hani bunun ilk
sahibi?
Mal da yalan,
mülk de yalan,
Hadi biraz sen de
oyalan.”
Bu insanı siz
bencil hesabın buzlu sularında nakit paradan başka bir bağ tanımayan bir insan
cinsinin yönetimine bırakacaksınız, öyle mi? Evet, bir insan cinsi, bir insan
sınıfı. Bu sınıf paradan, puldan başka bir şey tanımaz. Bu sınıf tamahkârlıktan
başka bir şey bilmez. Bu sınıf kârdan başka bir şey bilmez, bencil hesabın
buzlu sularında yüzer. Bununla Yunus Emre arasında ne ilişki olabilir? Yunus
Emre bunun gibiler için;
“Ne kadar çok ise
malın,
Ecel sana sunar
elin,
Ne assı eyledi
Karun,
Bu dünyaya batmış
iken.” der. Bu adamların, bu kadınların, bunların Yunus Emre’nin kültürüyle,
onun harsıyla, onun düşüncesiyle ne alakası olabilir? Tasavvuf geleneğinin ve
insanının Türk-İslam senteziyle ne alakası olabilir? Türkiye'nin binbir
hamurdan yoğrulmuş halkının içindeki binbir kültür, bir tek Türk kültürüne
indirgenebilir mi?
O nedenle sevgili
arkadaşlar, bu yasadan hayır gelmez. Bu değişikliği yapabilirsiniz ama sonuçta
herkese haksızlık etmiş, herkesin ortak mülkü olan şeyi yerle bir etmiş
olursunuz.
Ancak bu böyle
sonsuza kadar gitmez. Yunus Emre ve onun gibi tasavvuf şairleri, emeğin
şairleri size son hesaplaşmanın nasıl olduğunu da anlatan dizeler
bırakmışlardır, ibret olsun diye size okuyayım:
“Bir sinek bir
kartalı,
Salladı, vurdu
yere.
Yalan değil
gerçektir,
Ben de gördüm
tozunu.”
Tıpkı Gezi’de
olduğu gibi tozunuz atılacak arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından gülüşmeler, BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Yoklama
talebi var, yerine getireceğim.
Sayın Hamzaçebi,
Sayın Aslanoğlu, Sayın Altay, Sayın Korutürk, Sayın Akar, Sayın Özdemir, Sayın
Kuşoğlu, Sayın Yüceer, Sayın Köktürk, Sayın Dibek, Sayın Çelebi, Sayın Kurt,
Sayın Demiröz, Sayın Özel, Sayın Toprak, Sayın Acar…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkan, ayakta olması lazım, siz bakmıyorsunuz.
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) – Duyunca oturduk ya, Başkanım duyunca oturduk.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Kalkılmamış o zaman.
BAŞKAN – Liste
olduğu için efendim… Ayakta sayın milletvekilleri.
Sayın Genç, Sayın
Develi, Sayın Demirçalı, Sayın Değirmendereli.
Evet, iki dakika
süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) (S. Sayısı:
478) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
73’üncü maddenin
(aa) bendinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 73. Maddesinin aa) Fıkrasının (b) bendi ile
değiştirilmek istenen 6004 Sayılı Dışişleri Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanununun 10 uncu maddesinde yer alan "tarih, sosyoloji, halkla
ilişkiler ve tanıtım, psikoloji, iktisat, işletme, maliye ve finans bölümleri
ile bu bölümlerden herhangi birinin müfredatında yer alan derslerin en az
%80'ine sahip olan diğer bölümlerden veya" ibaresi ile "ya da
üniversitelerin sosyal bilimler, alanında veya mühendislik fakültelerinde en az
dört yıllık lisans eğitimi yapmış olup uluslararası ilişkiler, siyaset bilimi,
kamu yönetimi, hukuk ve iktisat alanlarında lisansüstü eğitim yapmış
olmak" ibarelerinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Adil Zozani İbrahim Binici
Iğdır Hakkâri Şanlıurfa
Sırrı Sakık Abdullah Levent Tüzel Nazmi Gür
Muş İstanbul Van
Hasip
Kaplan İdris
Baluken
Şırnak Bingöl
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 73 üncü
maddesinin (aa) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Mehmet Günal
Konya Manisa Antalya
Alim
Işık Oktay
Vural
Kütahya İzmir
"aa) 7/7/2010 tarihli ve 6004 sayılı Dışişleri Bakanlığının
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının (b)
bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"b) Meslek memuru olabilmek için, 657 sayılı Kanunun 48 inci
maddesinde sayılan şartlar saklı kalmak üzere, yurtiçindeki üniversitelerin
veya diploma denkliği Yükseköğretim Kurulu tarafından onaylanmış olmak kaydıyla
yabancı üniversitelerin en az dört yıllık lisans eğitimi veren fakültelerinin
uluslararası ilişkiler, siyaset bilimi, kamu yönetimi, tarih, sosyoloji, halkla
ilişkiler ve tanıtım, psikoloji, iktisat, işletme, maliye ve finans bölümleri
ile bu bölümlerden herhangi birinin müfredatında yer alan derslerin en az %
80'ine sahip olan diğer bölümlerden veya hukuk fakültelerinden mezun olmak ya
da üniversitelerin sosyal bilimler alanında veya mühendislik fakültelerinde en
az dört yıllık lisans eğitimi yapmış olup, uluslararası ilişkiler, siyaset
bilimi, kamu yönetimi, hukuk ve iktisat alanlarında lisansüstü eğitim yapmış
olmak gerekir. Meslek memurluğu sınavının yapıldığı yılın Ocak ayının birinci
günü itibarıyla, lisans diplomasına sahip bulunanlar için otuzbeş yaşını,
lisansüstü eğitim diplomasına sahip bulunanlar için otuzyedi yaşını doldurmamış
olmak şarttır. Meslek memurluğunda adaylık süresi bir yıldır. Yarışma sınavına
ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı yasa teklifinin 73. maddesinin
aa) bendinin teklif metninden çıkartılmasını arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Osman Taney Korutürk Engin Altay
İstanbul İstanbul Sinop
Bülent
Kuşoğlu Kazım
Kurt
Ankara Eskişehir
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Osman Korutürk, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
OSMAN TANEY
KORUTÜRK (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; önümüzde Dışişleri
teşkilatını baştan sona değiştirecek bir seri önerge görüyoruz. Plan ve Bütçe
Komisyonunun alt komisyonunda bu konuda konuştuk, uzun uzadıya izah ettik. Plan
ve Bütçe Komisyonu alt komisyonu bu tasarıları, biraz önce gelen önerileri,
metinden çıkarttı. Daha sonra Plan ve Bütçe Komisyonunun genel komisyonuna
gitti, orada da çıktı. Burada bir kere daha geliyor.
Şimdi, Dışişleri
Bakanlığına giriş sınavıyla ilgili olarak getirilen değişikliğe benim bir
itirazım yok, hiç kimsenin itirazının olması beklenmez çünkü bu, Dışişleri
Bakanlığına girişin havuzunu açıyor; sadece siyasal bilgiler, ekonomi, maliye,
hukuk değil, mühendislik dâhil, sosyal bilimlerde doktora yapmak veya master
yapmak kaydıyla çok daha genişletiyor. Dünyanın her tarafında böyle, böyle
olmasında da fayda var ve dolayısıyla bu iyi bir öneri.
Bu önerinin
içerisinde zaten yapılan bir tek değişiklik, sınav tarihinde 35 yaşını
doldurmuş olmak yerine sınavın yapıldığı yılın 1 Ocağında 35 yaşını doldurmuş
olmak veya eğer yüksek lisansı varsa 37 yaşında olmak şeklinde bir değişiklik
getiriyor. Onda da bir itirazım yok ama hepiniz düşünmelisiniz, 37 yaşında, 35
yaşında Dışişleri Bakanlığına giren bir memur kaç yaşında ne olur, bu yaşlarda
mesleğe girilir mi, böyle bir şey olabilir mi? Onu ben anlayamıyorum çünkü
Dışişleri Bakanlığına baktığınız zaman Dışişleri, gerçek bir meslek
teşkilatıdır. Giren, önce aday meslek memuru olur, altı ay sonra adaylığı
tasdik edilirse üçüncü kâtip, üç sene sonra ikinci kâtip, üç yıl sonra elçilik
başkâtibi, üç yıl sonra büyükelçilik başkâtibi, ondan üç yıl sonra müsteşar,
sonra büyükelçilik müsteşarı, askerdeki gibi çıkıyor. Üç, üç, üç bunları
koyduğunuz zaman 37 yaşındaki adam 70 yaşında mı büyükelçi olacak, böyle bir
şey olabilir mi? Niye böyle yapılıyor, kimin için yapılıyor, bunu anlamış
değilim. Askerde bazen, eski zamanlarda kuralar gelirdi şahsa. Öyle bir tarif
yapar ki boy 1.80 olacak, İngilizce, Almanca bilecek, voleybol oynayacak,
futbol oynayacak, güzel araba kullanacak, 1 kişiye diye yaparlar bunu. O bir
kişinin arkasından 2-3 kişi de çıkarsa herkes şaşırırdı “Ne oluyor?” diye, bu
da aşağı yukarı herhâlde öyle bir şey, 37 yaşında birisi var anlaşılan, onun
buraya girmesi lazım.
Yalnız, dikkat
edilmesi gereken şey bu değil, dikkat edilmesi gereken şey: Devletin düzenini
bozmamak. Dışişleri Bakanlığı personelinin profilini kendinize çok uygun
bulmayabilirsiniz, öyle değil ama öyle düşünebilirsiniz. Dışişleri Bakanlığının
sınavı çok ciddi bir sınavdır, kapalı yapılan bir sınavdır; her yerden, her
kökenden insan gelir, girer, kazanan çalışır. Ama, diyebilirsiniz ki ben kendi
profilimde daha fazla adam istiyorum. Bunun yolu da dışarıdan adam saplamak
değil, bunun yolu Bakanlığa girişte bunu ona göre düzeltmek ama Bakanlığın
içerisinde bu mesleki eğitimden insanların geçmesi lazım. Eğer onlardan
geçmezlerse, dış politika çok ciddi bir konu ülkelerin varlığı için, kendi
bölgesindeki yeri için, onu bozmuş oluyoruz, bunlara çok dikkat etmek lazım ama
ne yazık ki o dikkati görmüyoruz. Dışişleri biraz lisan bilen, yurt dışında
yaşamış olan herkesin yapabileceği bir şey zannediliyor ama bu bir meslek
eğitiminin içerisinden geçilen bir şey. Onun için bunlara dikkat etmek lazım.
Şimdi,
arkadaşlar, bu sınav tarihinde kaç yaşında olmanın belirtilmesine ciddi bir
itiraz yok ama 37 ve 35 yaşlarına gerçekten itiraz etmek lazım, böyle bir şey
olmaması lazım. 35 yaşında mesleğe başlayan insan nerede ne iş görecek, nasıl
meslek yapacak? Herhangi bir meslek siz biliyor musunuz 35 yaşında başlayıp da
70 yaşında o mesleğin zirvesine ulaşmak? Zaten 65 yaşında emeklilik. Onun için,
bu yasaları yaparken bir parça daha ciddi olmak lazım. İleriye doğru neyi
veriyor ona bakmak lazım. Ama öteki konularda, bizim önergemiz konusunda da,
daha sonra getirilen yeni yasa konusunda da durum böyle değil, o konuları
ayrıca konuşacağız ve o konularda bu düzenlemeler yapılacak olursa bunun
yapacağı yıkımın altından niye hiçbir şekilde hiçbirinizin kalkamayacağını da
sizlere sırası geldiği zaman, o zaman anlatacağım.
Plan ve Bütçe
Komisyonunda olduğu gibi sizin reddetmenizi beklemiyorum, yanlışlıktan da
reddetmeyecek kadar uyanık görüyorum sizleri ama biraz sonra gene bunları
konuşuruz.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler.. Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 73 üncü
maddesinin (aa) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
"aa)
7/7/2010 tarihli ve 6004 sayılı Dışişleri Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanunun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"b) Meslek
memuru olabilmek için, 657 sayılı Kanunun 48 inci maddesinde sayılan şartlar
saklı kalmak üzere, yurtiçindeki üniversitelerin veya diploma denkliği
Yükseköğretim Kurulu tarafından onaylanmış olmak kaydıyla yabancı
üniversitelerin en az dört yıllık lisans eğitimi veren fakültelerinin uluslararası
ilişkiler, siyaset bilimi, kamu yönetimi, tarih, sosyoloji, halkla ilişkiler ve
tanıtım, psikoloji, iktisat, işletme, maliye ve finans bölümleri ile bu
bölümlerden herhangi birinin müfredatında yer alan derslerin en az % 80'ine
sahip olan diğer bölümlerden veya hukuk fakültelerinden mezun olmak ya da
üniversitelerin sosyal bilimler alanında veya mühendislik fakültelerinde en az
dört yıllık lisans eğitimi yapmış olup, uluslararası ilişkiler, siyaset bilimi,
kamu yönetimi, hukuk ve iktisat alanlarında lisansüstü eğitim yapmış olmak
gerekir. Meslek memurluğu sınavının yapıldığı yılın Ocak ayının birinci günü
itibarıyla, lisans diplomasına sahip bulunanlar için otuzbeş yaşını, lisansüstü
eğitim diplomasına sahip bulunanlar için otuzyedi yaşını doldurmamış olmak
şarttır. Meslek memurluğunda adaylık süresi bir yıldır. Yarışma sınavına
ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir."
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Sinan Oğan, Iğdır Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TURAN
(İstanbul) - Ayakkabı seçimin yanlış Sayın Oğan.
SİNAN OĞAN
(Iğdır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, “Dost
başa, düşman ayağa…” boşuna dememişler. AK PARTİ’li milletvekili arkadaşım da
ayakkabıya bakıyor, ayağa bakıyor. Biraz ayağa bakmayın, biraz başa bakın.
Şimdi, değerli
arkadaşlar…
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Ayakkabıyla uğraşan sizsiniz. Düşman ayağa bakar, doğru
söylüyorsunuz.
SİNAN OĞAN (Devamla)
– O bir öncekinde kaldı, o zaman onu konuşacaktınız, şimdi Dışişleri
Bakanlığını konuşuyoruz. 73’üncü maddenin (z) bendinin (3) alt bendindeyiz
şimdi. Sırayı karıştırdıysanız, onun için tekrar okuyayım.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Orada değiliz.
SİNAN OĞAN
(Devamla) – Orada değil miyiz?
Değerli
arkadaşlar, Dışişleri Bakanlığımızın yapısı hiçbir dönemde bu kadar siyasetin
baskısı altında kalmamıştı. Dışişleri Bakanlığımız o manada bütün geçmiş
hükûmetler döneminde siyasetin dışında tutulmuştu, çok da doğru yapılmıştı.
Zira, öyle olduğu için… Örneğin, Libya’da büyükelçilik geçmişte ne olup
bittiğini az çok tahmin edebiliyordu. Şöyle bir not geldiğinin ertesi gecesi
“Libya’da her şey sükûnet içerisinde, vatandaşlarımızın herhangi bir endişesine
mahal yok.” dendiğinden sadece bir gün sonra Libya’da Kaddafi’ye karşı
ayaklanan insanların ciddi bir halk ayaklanması başlamamıştı yani büyükelçiler
az çok bunu tahmin edebilir durumdaydı veyahut da “Mısır’da askerî darbe olmaz.”
-ki basına yansıdığı kadarıyla ifade ediyorum- sözünden yirmi dört saat
geçmeden Mısır’da darbe olacağını, geçmiş dönemlerde en azından az çok
kestirebilirlerdi.
Tabii, bir
Dışişleri Bakanlığında yabancı dil kaç ayda, kaç senede öğretilir veya yabancı
dil bilen diplomatlar ne kadar sürede yetiştirilir? Bunun için on yıl kifayet
midir? Kifayettir ama maalesef, bu kadar iddialı olduğunuzu ifade ettiğiniz
Orta Doğu’da Arapça bilen kaç tane büyükelçimiz var? Kaç tane var? Soruyorum
size. Hiç yok, hiç yok Arapça bilen. On senede yetiştirememişseniz, on senede
bu kadar büyük bir iddiayla ortaya çıktığınız Orta Doğu coğrafyasında o ülkenin
dilini bilen bir tek Dışişleri mensubu, büyükelçi yetiştirememişseniz, bundan
sonra da yetiştiremezsiniz. Yazılı soru önergeme Dışişleri…
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) – Yanlış senin bildiğin, Arapça bilen var Dışişlerinde.
SİNAN OĞAN
(Devamla) – Arkadaşlar, bilmeden konuşmayın. Yazılı soru önergeme Dışişleri
Bakanının verdiği cevap üzerinden söylüyorum. Dışişleri Bakanlığımızda Arapça
bilen yok, 1 tane Ermenice bilen var, onun da dışında yok. Yahu, biz kaç
senedir bu coğrafyalardaki sorunlarla uğraşıyoruz ama Dışişleri Bakanlığımızda
-on buçuk senedir iktidardasınız- Arapça bilen bir tek diplomat
yetiştirememişsiniz. Şimdi ne yapıyorsunuz? Şimdi yandaşlarınızı bir şekilde
oralara monte etmeye çalışıyorsunuz.
Sayın
Davutoğlu’na hakikaten sormak istiyorum: Sayın Davutoğlu’nun bu makama
getirilme amacı Türkiye'nin dış ilişkilerini bozmak mıdır? Yahu, iktidara
geldikten sonra bir tek ülke kalmadı ilişkimizin iyi olduğu. Hani, Mısır’la
biraz düzelmişti ilişkilerimiz, şimdi askerî darbeden sonra o da bozuldu. Bu
arada Sayın Başbakanın görevlendirdiği 2 bakanın götürdüğü 150 tane çöp
konteyneri de arada kaynadı gitti, tabiri caizse çöpe gitmiş oldu.
Değerli
arkadaşlar, Doğu Türkistan kan ağlıyor, Dışişleri Bakanından çıt yok; Kerkük’te
Türkmen katliamı yapılıyor, Sayın Davutoğlu’ndan çıt yok…
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Suriye.
SİNAN OĞAN
(Devamla) – Suriye Türkmenlerinin bir günden bir güne, Sayın Davutoğlu,
derdiyle ilgilenmedi, onunla ilgili tek bir kelime etmedi. Dağlık Karabağ’daki
işgal devam ediyor, Ermenilerle kapı açma derdindesiniz. Ya, Allah aşkına,
Sayın Davutoğlu’nun Türk dünyasıyla, Türklerle ilgili bir sorunu mu var?
Söyleyin, biz de bilelim. Nerede bir Türk varsa, nerede bir Türk’ün sorunu
varsa, Türk dünyasının hangi köşesinde bir sorun varsa Sayın Davutoğlu piyasada
yok. Sanki Sayın Davutoğlu o durumlarda Dışişleri değil, “Düş işleri” bakanı
oluyor.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 73. Maddesinin aa) Fıkrasının (b) bendi ile
değiştirilmek istenen 6004 Sayılı Dışişleri Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanununun 10 uncu maddesinde yer alan "tarih, sosyoloji, halkla
ilişkiler ve tanıtım, psikoloji, iktisat, işletme, maliye ve finans bölümleri
ile bu bölümlerden herhangi birinin müfredatında yer alan derslerin en az
%80'ine sahip olan diğer bölümlerden veya" ibaresi ile "ya da
üniversitelerin sosyal bilimler, alanında veya mühendislik fakültelerinde en az
dört yıllık lisans eğitimi yapmış olup uluslararası ilişkiler, siyaset bilimi,
kamu yönetimi, hukuk ve iktisat alanlarında lisansüstü eğitim yapmış
olmak" ibarelerinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge
üzerinde söz isteyen İdris Baluken, Bingöl Milletvekili.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vermiş olduğumuz önerge
üzerine söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Neredeyse bir
haftayı aşkın bir süredir saatlerce çalışan, gece gündüz demeden çalışan bir
Meclis pratiği var ancak çalıştığı konulara baktığımız zaman, maalesef halkın
gündeminden kopuk, her zamanki gibi daha çok bürokratların vermiş olduğu
siparişler, bakanlıkların buraya vermiş olduğu öneriler üzerine getirilmiş olan
bir torba yasası üzerinde maalesef Meclis çalışıyor. Oysa ki halkın gündemi çok
farklı, halkın Meclisten beklentileri çok farklı. Bu Meclis eğer halkın
gündemini takip ederek geceli gündüzlü çalışmış olsaydı, bu mübarek ramazan
ayının her bir dakikasını, her bir saniyesini kalıcı bir barış için ibadete
çevirecek çok erdemli bir işle noktalayabilirdi. Maalesef bu Meclisin hâlâ
halkın gündeminden çok uzak olduğunu belirtmek durumundayız.
Bugün, halkın
gündemine baktığınız zaman Diyarbakır’ın gündemi şuydu: Tam yirmi iki yıl önce
HEP il başkanı olan Vedat Aydın, evinden kendisini emniyet görevlileri olarak
tanıtan birtakım kontra yapılanmalar tarafından alınmıştı ve birkaç gün sonra
Vedat Aydın’ın cenazesi, Elâzığ’ın Maden ilçesi yakınında bir köprünün altında
bulunmuştu. O gün Vedat Aydın şahsında, aslında bütün bir halkın özgürlüğüne,
mücadelesine, diline, kimliğine yönelik yapılmış olan bu cinayet, bir
katliamlar silsilesinin işaret fişeğiydi ve Vedat Aydın’dan sonra Musa
Anter’ler, Mehmet Sincar’lar, Abdülsamet Sakık’lar, binlerce faili meçhul
cinayetler, binlerce köy yakmalar, işkenceler, toplu mezarlar maalesef bu
ülkenin gerçek gündemi olmuştu. Vedat Aydın’ın cenazesinde bir araya gelen yüz
binlere, Diyarbakır Surları üzerinden özel timler tarafından gerçek mermilerle
ateş açılarak resmî rakamlara göre 8, gayriresmî rakamlara göre 23
vatandaşımız, yurttaşımız yine hunharca katledilmişti. Aslında bu Meclis Vedat
Aydın’ın katledilişinin yirmi ikinci yılında, bu cinayetleri ortaya
çıkaramamanın, failleri belli olan bu cinayetlerle yüzleşmemenin bir sancısını
taşımalıydı. Maalesef yirmi dört saattir neredeyse çalışıyor Meclis ama bu
konuyla ilgili veya bu sorunun çözümüyle ilgili burada gerçek anlamda barışı
isteyen, bu ülkenin kardeş kavgasını bitirmeyi amaçlayan bir iradeyi göremedik.
Hâlâ sizin
sıralarınızda milletvekili olan, o dönemin İçişleri Bakanı olanların basına
yansıyan demeçlerine baktığınız zaman, bu cinayetin bir an önce çözüleceği,
halkın üzerine ateş açanların mutlaka yargılanacakları söylenmişti ama on
binlerce faili meçhul cinayet gibi maalesef faili belli olan o cinayetler de
zamana yayılarak üzeri örtülmeye çalışıldı. Failleri biliyoruz biz; failler,
Ethem Sarısülük’ü katledenler, Medeni Yıldırım’ı katledenler, Ali İhsan
Korkmaz’ı katledenlerle aynıdır. Çünkü zihniyet değişmediği sürece bu ülkenin
maalesef kaderinin değişme ihtimali yoktur.
Bakın, çok önemli
tartışmaları, çözüm süreciyle ilgili, barış umuduyla ilgili çok önemli
tartışmaları yaşadığımız bugünlerde Meclise getirdiğiniz önergelerde,
korucuların maaş artışlarını öneriyorsunuz; ek madde ihdaslarında, koruculuk
sisteminin devam etmesinden yana bir iradeyi buraya taşıyorsunuz. Bu kadar
samimiyetsizlik, bu kadar ciddiyetsizlik olur mu? Barış yapacaksanız koruculuk
sistemini lağvetmeniz gerekmiyor mu? Silahlar devreden çıkacaksa 80 binlik bir
paramiliter gücün -ki bölgede bugüne kadar yaptıkları belli olan bir gücün-
devamından yana buraya getirdiğiniz önergelerin ne anlamı var? Çok tehlikeli
sularda yelken açmış durumdasınız.
Suriye
politikanız, Irak, İran politikanız iflas etti, Mısır politikası duvara
tosladı; Avrupa Birliğiyle her gün restleşip efeleniyorsunuz; Amerika’yla makas
açıldı. Size nefes aldıran tek bir şey var; o da çözüm sürecidir, barış
umududur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN
(Devamla) – Bu çözüm süreciyle ilgili tehlikeli oynarsanız nefes alacağınız bir
damarı, bir soluk borusunu siz kapatmış olursunuz. Bu uyarıları yapmayı gecenin
bu saatinde istemezdim ama maalesef, AKP’nin çözüm süreciyle bunlara uymayan
politikalarındaki ısrarı devam ediyor.
BAŞKAN – Evet,
teşekkür ediyorum Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN
(Devamla) – Umarım ki bu yanlışlardan vazgeçersiniz.
Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yoklama istiyoruz efendim.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunacağım; yoklama talebi var, yerine getireceğim:
Sayın Hamzaçebi,
Sayın Aslanoğlu, Sayın Atıcı, Sayın Korutürk, Sayın Akar, Sayın Özkan, Sayın
Kuşoğlu, Sayın Yüceer, Sayın Kurt, Sayın Çelebi, Sayın Güven, Sayın Dibek,
Sayın Köktürk, Sayın Topal, Sayın Karaahmetoğlu, Sayın Acar, Sayın Öz, Sayın
Develi, Sayın Demirçalı, Sayın Aksünger, Sayın Değirmendereli.
İki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) (S. Sayısı:
478) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, şimdi, efendim, bir süre önce ara
verdiniz…
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Hamzaçebi.
VIII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin,
görüşülmekte olan kanun teklifinin 73’üncü maddesinin (aa) bendinden sonra yeni
bir madde ihdasına dair önergenin Anayasa’ya ve İç Tüzük’e uygun olmadığına
ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bir süre önce ara verdiniz, aradan sonra tekrar
görüşmelere başladık. Görüşmeler başlayınca, komisyon sıralarının Adalet ve
Kalkınma Partisinin Plan ve Bütçe Komisyonu üyeleriyle doldurulduğunu gördük. O
sıralar ne zaman Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerince doldurulmuş ise,
demokrasiye bir tehlike daha geliyor demektir, onun işaretini alıyoruz.
Nitekim, o sıralardaki o kalabalıkla birlikte, bize dağıtılan önerge setinde
son derece önemli düzenlemeler olduğunu gördük ve şimdi siz bu önergeleri
okuyacaksınız.
Önergelerden
birincisi, daha önce Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmeler sırasında teklif
metninden çıkarılmış olan bir düzenlemenin yeniden bu teklif metnine dâhil
edilmesi yönündeki bir öneriyi içermektedir. Bu da Dışişleri Bakanlığı
teşkilatını, Hükûmetin kendi istediği gibi, kendi yakınlarıyla, tanıdıklarıyla
Dışişlerini, dış politikayı bilmeyen insanlarla doldurmaya yönelik bir
önergedir. Bu önerge, Anayasa’nın 128’inci maddesine aykırıdır, burada işlem
göremez. Birinci söyleyeceğim budur.
İkincisi: Yine,
görüştüğümüz teklifin 74’üncü maddesinde değişiklik yapan bir önergedir. Bu da
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımıza kendi tanıdıkları, arkadaşları, eşi,
dostu için, Sayın Başbakanın ve arkadaşlarının ve Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubuna mensup milletvekillerinin tanıdıkları için yurt dışında kadro ihdasını
öngörmektedir.
Görüştüğümüz söz
konusu madde sadece Spor Bakanlığıyla İş Kurumuna yönelik kadro ihdasını
düzenlemekteyken, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına yurt dışı sosyal
güvenlik müşaviri kadrosu veya ataşe, ataşe yardımcısı kadrosu verilmesi
yönündeki düzenleme yine bir İç Tüzük ihlalidir.
Ayrıca şunu merak
ediyorum: Yurt dışındaki işçilerimizin Türkiye’ye gönderdiği döviz azaldıkça
yurt dışına artık işçi göndermeyen bir ülke olmuş isek veya yurt dışına giden
vatandaşlarımız daha çok oraya yerleşmiş ise bunların bulundukları ülkelere
daha fazla kadro gönderilmesinin nasıl bir objektif gerekçesi vardır, onu da
merak ediyorum.
Yine, bir diğer
önerge, gerçekte 6111 sayılı Kanun’da değişiklik yapılması gerektiği hâlde, İç
Tüzük’ün 87’nci maddesinin arkasından dolaşabilmek için bir İç Tüzük ihlalini
göze alarak, İç Tüzük’ün kafasını gözünü yararak getirilmiş olan bir düzenlemedir.
Sayın Başkan, dün
burada İç Tüzük’ü ihlal ettiniz. İç Tüzük’e aykırı olarak, 5846 sayılı Fikir ve
Sanat Eserleri Kanunu kapsamında yapılması gereken bir düzenlemeyi, 3194 sayılı
Kanun kapsamında yapmayı öngören bir önergeyi işleme koymak suretiyle İç Tüzük’ü
ihlal ettiniz.
Yine, Türkiye
Mimar, Mühendis Odaları Birliği Kanunu’nda yapılması gereken ve tamamen siyasi
gerekçelere dayalı olarak Taksim Gezi Parkı eylemleri nedeniyle Taksim
Dayanışmasına ceza vermek üzere, İç Tüzük’e aykırı olarak getirilmiş olan bir
önergeyi İç Tüzük’e aykırı olarak işleme koydunuz, burada oylattınız.
Dün bir
hukuksuzluk yaptınız, bugün bu hukuksuzluğa “dur” demenizi bekliyorum. Bu
hukuksuzluğu yapmamanızı sizden Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına istiyorum
Sayın Başkan. Buna hakkınız yok. İç Tüzük’e uymaya davet ediyorum. Bu önergeler
görüşülemez.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Hamzaçebi.
Şimdi, yeni madde
ihdasına dair önerge var, önergeyi okuyacağım. Komisyon salt çoğunlukla
katılırsa maddeler olarak görüşülmesine açacağım. O sırada görüşlerinizi
belirtirsiniz. Ayrıca Anayasa’ya aykırılık iddiası varsa onu da önerge olarak
verirsiniz.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkan, böyle bir yasama olur mu ya!
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, ben bir eleştiri yönelttim. Sizin bu
eleştirilere cevap verme yükümlülüğünüz vardır. Sizin yüksekte oturmanız bize
yüksekten bakma hakkını size vermiyor.
BAŞKAN – Cevap
veriyorum ben de.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan…
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Rica ediyorum. “Ben önergeleri okutacağım.” diyorsunuz
şimdi. Ben bir Anayasa’ya aykırılık iddiasında bulundum.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) – Beyefendi, biz de duyalım önergeyi ya!
BAŞKAN – Hayır,
Sayın Hamzaçebi, siz, sizin istediğiniz şekilde cevap vermemi istiyorsunuz. Ben
yapacağımı, yapabileceğimi söylüyorum size, Genel Kurula, daha doğrusu.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Bir saniye, siz “yapabileceğim” derken yani siz bir
baskı altında mısınız?
BAŞKAN – Yapmam
gerekeni söylüyorum, daha doğrusu.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Özgür iradeniz yok mudur? Sayın Başkan, İç Tüzük burada.
BAŞKAN – Hayır,
bu mesele benim meselem değil Sayın Hamzaçebi. Bunu getiren grupla, grup başkan
vekilleriyle konuşmanız lazım, komisyona söylemeniz lazım bunları.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkan, Meclisi yöneten sizsiniz, siz onları şey yapacaksınız.
Böyle bir şey olur mu yani.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, Meclisi yöneten sizsiniz. Siz onun için
oturmuyor musunuz orada?
BAŞKAN – Ben, İç
Tüzük neyi emrediyorsa, neyi gerektiriyorsa onu yapıyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, şu anda İç Tüzük usullerine göre bir hareket
yapıyorsunuz. Komisyona sorduktan sonra bunun Anayasa’ya aykırı olup olmadığı
tartışılır.
BAŞKAN – Evet,
onu izah ediyorum ama…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – İşte onun üzerine bir önerge verilmiş, Anayasa’ya aykırı…
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Anayasa’ya, İç Tüzük’e aykırı önergeleri burada siz
işleme koyamazsınız.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Olur mu öyle şey.
BAŞKAN – Öyle bir
yetkim yok efendim.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Efendim, o zaman İç Tüzük’e aykırı koyabilir misiniz demektir bu,
böyle bir şey olur mu yani.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın
Hamzaçebi, önergenin yeni madde ihdasının Anayasa’ya aykırı olup olmadığını ben
takdir edecek değilim, Genel Kurul takdir eder.
ÜLKER CAN
(Eskişehir) – Aynen öyle.
BAŞKAN - Biraz
önce de bunu anlatmak istedim. Madde olarak açacağım, üzerinde konuşulacak. O
sırada Anayasa’ya aykırı olduğunu iddia ediyorsanız -ki ettiniz- önerge
verirsiniz.
ÜLKER CAN
(Eskişehir) – O kadar.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Başka ne
yapabilirim?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, bu İç Tüzük’ü uygulamak, Başkanlık
Divanının, oturumu yöneten Başkan Vekilinin görevidir. Siz eğer…
BAŞKAN – Hayır
efendim, Başkanlık Divanı Anayasa’ya aykırı diye reddetme imkânı yok, yetkisi
de yok.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, İç Tüzük’ün 87’nci maddesini kim
uygulamaya koyacaktır, kim bunu gözetecektir?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – İç Tüzük 87’ye uygun Sayın Başkan yaptığınız işlem, biz Anayasa
Mahkemesi değiliz.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – İç Tüzük’ün 87’nci maddesini uygulamak Başkanlık
Divanının görevi değilse kimin görevidir?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – İç Tüzük 87’ye çok uygun bir hareket.
BAŞKAN – Genel
Kurulun görevi efendim, onu anlatıyorum.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN - Genel
Kurul, Anayasa’ya aykırılığı ileri sürülen bir önergeyi Anayasa’ya aykırılık
yönünden değerlendirir. Bu değerlendirme sonunda Anayasa’ya aykırılık görürse,
yapılacak oylamayla düzenlemeyi reddedebilir. Bunun dışında Başkanlığımızın
Anayasa’ya aykırılık ileri sürülen bir önergeyi işleme koymama yetkisi
bulunmamaktadır.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Anayasa’ya aykırılıkla ilgili kararı verecek yüce kuruldur. Düzenleme
kanunlaştıktan sonra Anayasa Mahkemesine de Anayasa’ya aykırılık gerekçesiyle
iptal davası açılması ve düzenlemenin iptal ettirilmesi mümkündür. Bu nedenle
Başkanlığımızın bu yöndeki tutumu doğrudur. Yani, benim, Anayasa’ya aykırı diye
bu yeni madde ihdasını reddetme imkânı nerede, Tüzük’ün hangi maddesinde var?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, bakın, iki şey söylüyorum: Birincisi,
Anayasa’ya aykırılık iddiasını ortaya koyuyorum; ikincisi, İç Tüzük’ün 87’nci
maddesine aykırılık iddiasını ortaya koyuyorum. Ben size…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Bir
saniye Sayın Milletvekilim.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) – Önergeyi biz de duyalım efendim. Bilmiyoruz ki, neyi konuşacağız?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Ben sizi İç Tüzük’e uymaya davet ettim.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) – Önergeyi Genel Kurula okuyun.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Önergeyi veren sensin, ne verdiğini bilmiyorsun!
BAŞKAN – Evet,
Sayın Hamzaçebi, ben önergeyi, madde ihdasını bir okutayım. Üzerinde görüşme
açacağım, dinleyeceğim tekrar sizi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, bakın…
BAŞKAN – Yeni
madde ihdasına dair bir önerge vardır. Malumları olduğu üzere…
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, bir saniye efendim.
Efendim, usul
tartışması açacağım. Bu nedenle değil, benim sözümü dinlemediğiniz için usul
tartışması açıyorum.
BAŞKAN –
Anlamadım ki efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, lehte…
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Lehte…
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Açmadı ki daha ya, açmadı ki!
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Hangi önerge?
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Açtınız mı Sayın Başkan?
HİLMİ BİLGİN
(Sivas) – Aleyhte…
BAŞKAN – Bir
dakika…
ÜNAL KACIR
(İstanbul) – Sayın Başkan, bilmediğimiz şeyin… Neyin aleyhinde söz alacağız,
neyin lehinde? Önce bilelim ne olduğunu.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Aleyhte.
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Yahu, açmadı daha!
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – Aleyhte.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – 63’üncü maddeye göre, 87’nci maddenin uygulamasında usul
tartışmasını istiyoruz.
BAŞKAN – Sayın
Hamzaçebi, anlaşacak mısınız aranızda gruplarla söz isteme konusunda?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkanım, usul tartışması açıyorsanız, lehte istiyoruz.
BAŞKAN – Evet,
usul tartışması açacağım.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Aleyhte.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Aleyhte.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) – Aleyhte.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Aleyhte.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Aleyhte.
BAŞKAN – Hayır
efendim, çok net bir şekilde… Bakın, söz, kayıt veya istem sırasına göre
verilir.
İsterseniz
tutanakları isterim, isterseniz aranızda anlaşırsınız, ona göre söz veririm.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Tutanakları isteyin efendim, tutanaklar gelsin.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, İç Tüzük’te böyle bir usul yok, tutanakla artık...
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Tutanakları isteyin Sayın Başkan.
BAŞKAN – Beş
dakika ara veriyorum.
Tutanakları
isteyeceğim.
Kapanma Saati: 00.49
ONUNCU OTURUM
Açılma Saati: 01.09
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muharrem IŞIK
(Erzincan)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 136’ncı Birleşiminin Onuncu
Oturumunu açıyorum.
478 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) (S. Sayısı:
478) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Teklifin 73’üncü
maddesinin (aa) bendinden sonra yeni madde ihdasına dair önergenin işleme
alınmasına ilişkin tutumum hakkında usul tartışması açmıştım.
Evet, sayın
milletvekilleri “Usul tartışması açacağım.” dedikten sonra sadece Sayın
Vural’ın aleyhte istemi var.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Nasıl?
BAŞKAN – Sadece
Sayın Vural’ın “aleyhte” diye istemi var.
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Efendim, şimdi lehte alıyoruz.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Bir dakika ya, diğerleri de var.
BAŞKAN – Şimdi, şöyle
yapalım, her partiye birer tane verelim.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Efendim, bakın, bir şeyi yanlış yapıyorsunuz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Neyi
yanlış yapıyorum?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – İstirham ediyorum.
Bakın, dünden
beri söylüyorum. Ben, tutumunuz hakkında tartışma açılmasını istiyor isem,
doğal olarak birinci konuşmacı benim, tutumunuzdan şikâyetçiyim. Yani bu İç
Tüzük’ü nasıl yorumluyorsunuz ben bilmiyorum doğrusu, hayret ediyorum!
BAŞKAN – Bu
söylediğinizin aksini söyleyen yok ki Sayın Hamzaçebi. Burada niye
anlaşamıyoruz ben onu anlamadım.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN - Siz,
usul tartışması istiyorsunuz, tamam, ilk söz sizin, buna itirazımız yok bizim.
Buna karşı da bir söz söylemedik ama sizden sonraki sıralamayı belirlemek için
yapıyoruz. Burada bir anlaşmazlık yok.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, bakın ama…
BAŞKAN – Burada
sizin sözünüzün, söylediğinizin aksine bir şey söylemiyorum ben.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, açıklamanız “Sadece Oktay Vural’ın talebi
var.”
Dün, benim
talebimin olmadığını söylediniz, bugün böyle bir açıklama yapmayınca…
BAŞKAN – Sayın
Hamzaçebi, ben tutanağı okuyorum, tutanaktakini söylüyorum. Ama sizin “Usul
tartışması istiyorum.” dedikten sonra:
“Mustafa Elitaş
(Kayseri) – Sayın Başkan, lehte…
Ahmet Aydın
(Adıyaman) – Lehte…
Engin Altay
(Sinop) – Açmadı ki daha…”
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Kamer Genç’in aleyhte söz istemi var.
BAŞKAN - Okuyayım
tutanağı:
“Kamer Genç
(Tunceli) – Hangi önerge?
Engin Altay
(Sinop) – Açtınız mı Sayın Başkan?
Hilmi Bilgin
(Sivas) – Aleyhte…
Ünal Kacır
(İstanbul) – Sayın Başkan, bilmediğimiz şeyin… Neyin aleyhinde söz alacağız,
neyin lehinde?
Oktay Vural
(İzmir) – Aleyhte.
Engin Altay
(Sinop) – Yahu, açmadınız daha!
Özgür Özel
(Manisa) – Aleyhte.”
Ben tutanağı
okuyorum Sayın Hamzaçebi. Burada yanlışlık nerede?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) - Özgür Özel lehte
istedi.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Sayın Başkan, tartışmayı açtıktan sonra okumanız lazım.
BAŞKAN – Ben de
diyorum ki söz sizin, tartışmayı siz istediniz, sonra 4 partiye birer tane
verelim, diğer 3 partiye de verelim diyorum.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Ama siz daha tartışmayı açmadınız ki Sayın Başkan. Tartışmaya
açtıktan sonrakileri okuyun lütfen.
BAŞKAN – Siz
aleyhte istediniz, Sayın Vural’ın talebi var, aleyhte olsun. Sayın Elitaş’ın
diğer lehte olan… Barış ve Demokrasi Partisine verelim. yani başka
yapabileceğim bir şey varsa onu yapayım.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Ben de aleyhte söz istedim Sayın Başkan.
BAŞKAN – Usul
tartışması açıyorum.
Sayın Hamzaçebi,
buyurun, aleyhte.
XI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Görüşülmekte olan kanun teklifinin 73’üncü maddesinin
(aa) bendinden sonra yeni bir madde ihdasına dair önergenin işleme alınmasının
ve Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık Yakut’un tutumunun İç Tüzük’e uygun
olup olmadığı hakkında
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Değerli milletvekilleri,
öncelikle şunu ifade edeyim: Bu usul tartışması Sayın Başkanın yönetim
usulüyle ilgilidir, daha önergeye gelmedik. Kendisi öyle ifade ediyor: “Önerge
okunduktan sonra, Anayasa’ya aykırılık veya diğer iddiaları ileri
sürebilirsiniz.” Ben Sayın Başkanın yönetim usulüyle ilgili yanlışlığı dile
getirmek üzere usul tartışması açıyorum.
Sayın Başkan,
önce şunu hatırlatmak istiyorum: Bu Meclisi, bu Genel Kurulu diğer Meclis
başkan vekilleri de yönetiyor. Ben, Cumhuriyet Halk Partisinin Grup Başkan
Vekili olarak sadece ve sadece sizin yönettiğiniz oturumlarda sorun yaşıyorum.
Sayın Mehmet Sağlam’da yaşamıyorum, Sayın Meral Akşener’de yaşamıyorum, Sayın
Güldal Mumcu’da yaşamıyorum. Bir önceki Parlamento döneminde, yine Adalet ve
Kalkınma Partisinden bu Genel Kurulu yöneten çok değerli Meclis başkan
vekilleri vardı, hiçbirisinde sorun yaşamadım ama nedense, sizinle devamlı bir
sorun yaşıyorum.
Örnek veriyorum:
Ben, oradan konuşuyorum, Ana Muhalefet Partisinin Grup Başkan Vekiliyim, daha
cümlelerimi bitirmeden, siz benim cümlemi kesiyorsunuz, otorite sağlamak adına
yanlış bir davranışta bulunuyorsunuz. Otorite, karşıdakinin sesini kesmekle
sağlanmaz. Otorite, İç Tüzük’e, kurallara, yasalara uygun olarak davranmakla,
gerektiğinde karşı tarafı tolere etmekle sağlanır. Bunu herkes başarabiliyor
burada ama üzülerek ifade ediyorum, beni bunu ifade etmeye mecbur bıraktınız,
siz bunu sağlayamıyorsunuz. Devamlı konuşmamı kesiyorsunuz, kestikçe konuşma
uzuyor, tartışma uzuyor. Belki tolere etseniz, sabırlı olsanız daha doğrusu,
birkaç dakika daha karşınızdaki insan konuşsa sorunlar çözülecek. Ama sanki
otoriteyi karşınızdaki insanın sesini keserek sağlayacakmış gibi bir anlayışla
davrandığınız için maalesef sorunlar çözülmüyor, katmerli bir şekilde büyüyor,
bu da bu Parlamentoda gerginliğe yol açıyor.
Burada, bir
gerginliğe neden oldunuz dün, daha doğrusu, İç Tüzük’e aykırı davranmak
suretiyle, İç Tüzük’ü çiğnemek suretiyle hukuksuz bir işlem yaptınız. Daha
önce, yine burada bir hukuksuzluğa imza attınız, bunu siz gayet iyi
biliyorsunuz. Benle ilgili daha farklı örnekler de verebilirim ama burada
zamanımız müsait değil, vermeyeceğim. O örneklerin ne olduğunu da siz gayet iyi
biliyorsunuz.
Sayın Başkan,
lütfen bu yönetim usulüne ve üslubuna son verin. Burada doğru dürüst bir yasa
görüşmesi yapacak isek, herkes görüşlerini özgürce ifade edebilecek ise siz
buna müsaade edeceksiniz İç Tüzük’ü uygulamak suretiyle, kimsenin hakkını
yememek suretiyle sizi adalete ve İç Tüzük’e uymaya davet ediyorum.
Teşekkür ederim.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Tutumum hakkında
lehte söz isteyen Mustafa Elitaş, Kayseri Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tartıştığımız
konu, bizim verdiğimiz bir önergenin, yeni madde ihdası etmekle ilgili
önergenin Başkanlığın yaptığı açıklama doğrultusundaki değerlendirme. Başkanlık
açıklamasını yaptı, İç Tüzük 87’nci madde: “Görüşülmekte olan tasarı veya
teklife konu kanunun, komisyon metninde bulunmayan, ancak tasarı veya teklif
ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve
komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak
görüşme açılır.”
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Tartıştığımız konu bu değil Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Verilmiş. Başkan okudu, dedi ki: “Böyle böyle yeni bir madde ihdası
yapıyorum. Madde ihdası konusunda eğer komisyonda salt çoğunluk varsa
görüşmelere başlayacağız.” Nasıl görüşmelere başlayacağız? Kanun maddesinin
görüşülmesiyle ilgili konuya bakacağız.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Efendim, bunu tartışmıyoruz. Usul tartışmasının konusu bu değil.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Bakın, değerli milletvekilleri, madem İç Tüzük’e herkesi uymaya
davet ediyoruz, İç Tüzük’ün 60’ncı maddesinin birinci cümlesini okuyorum:
“Adını önceden kaydettirmeyen veya oturum sırasında Başkandan söz almayan hiç
kimse konuşamaz.” Ama maalesef Türkiye Büyük Millet Meclisinde ayağa kalkan
herkes “Benim sözümü kesemezsiniz, beni dinlemek zorundasınız.”
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sen öyle yapıyorsun. İki de bir çıkıyorsun oraya, konuşuyorsun.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, İç Tüzük’e uyacaksak, İç Tüzük’ün 60’ncı
maddesinin birinci fıkrasına bakın “Adını önceden kaydettirmeyen veya oturum
sırasında Başkandan söz almayan hiç kimse konuşamaz.” 60’ıncı madde de bir usul
var: Konuşmalar sırasında çok kısa bir sözü olduğunu ifade eden birisi varsa
orada sisteme girerek söz isteme tuşuna basar, Başkan da “Buyurun sayın
milletvekili, konuyla ilgili kısa bir açıklamanız mı var?” der ve bu da kısa
bir açıklama yapma hakkını doğurur ama şu anda yaptığımız iş, Anayasa’ya
aykırılık önergeleriyle ilgili değerlendirme imkânı komisyon eğer orada varsa,
Anayasa’ya aykırı olarak görmüyorsa komisyon zaten çoğunluğuyla oraya oturmaz.
Şu anda komisyon çoğunluğuyla oraya oturduysa yeni bir madde ihdası olarak
değerlendirilir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı veya herhangi bir
milletvekilinin görüşmeler sırasında yapabileceği tek şey, 84’üncü madde
gereğince, bu metnin Anayasa’ya aykırı olduğunu iddia eden önergesini
vermektir. 84’üncü maddeye göre, kanun tasarı ve teklifinin görüşmeleri
sırasında Anayasa’ya aykırılık önergeleri her şeyden önce konuşulur, her şeyden
önce değerlendirilir. Eğer bununla ilgili Genel Kurulda, Anayasa’ya aykırılığı
şeklinde başkaları tarafından verilen iddia kabul ediliyorsa zaten Anayasa
aykırı olduğu tartışılmış olur ama Türkiye Büyük Millet Meclisi görüşmeler
sırasında iddialarıyla Anayasa Mahkemesinin yerine kendisini koyamaz. Şu anda
muhalefetin istediği, Başkanlık Divanının kendisini Anayasa Mahkemesi yerine
koyarak bunun görüşülmemesidir. Eğer her şeyi biz burada Anayasa’ya aykırı veya
değil diye değerlendirirsek...
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - …Anayasa Mahkemesine gidecek bir şey kalmaz.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Ya Anayasa’ya aykırı kanun yapamazsınız ki zaten.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - O zamanda, eğer bu teklif, bu madde Anayasa’ya aykırı olarak
değerlendirilirse, yol Anayasa Mahkemesi yoludur. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Anayasa Mahkemesi, senin burada bilmeden yaptığın hatayı iptal
ediyor, bilerek yaptığını değil.
BAŞKAN – Evet,
teşekkür ediyorum.
Tutumum aleyhinde
söz isteyen Oktay Vural, İzmir Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL
(İzmir) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, bu
tartışmalar aslında yanlış iliklenmiş bir düğmenin neticesi. Gerçekten bu
yasama, bu tür önergeler yani milletin hakkını, hukukunu… Burada sizler parmak
kaldıracaksınız, biz de değerlendiriyoruz tabii ama böyle bir usulle yasama
yapılmaz, hukuk yani böyle oluşmaz. Gerçekten düşüneceğiz ilgili taraflarla ama
gece yarısı önergeleriyle, hele Komisyonda çıkarılmış bir önergeyi Komisyona
getirmek… Komisyon olarak sizin orada oturmamanız lazım . Ya, biz bu önergeyi
zaten çıkardık, bu öneriyi zaten teklif metninden çıkardık. Şimdi, Komisyonda
bu iradeniz varken bunun tekrar eklenmesini burada istemeniz zaten yanlış. O
bakımdan, bu son derece yanlış. Sizin Komisyon raporuna sadık olmanız
gerekiyor, Komisyon metnine sadık olmanız gerekiyor. Orada çıkardığınıza göre,
komisyon diyor ki: “Ben bunu istemiyorum.” İstemediğiniz şeyi şimdi burada
istemeniz doğru bir şey değil, doğru bir davranış değil, kabul edilebilir
değil.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) – Genel Kurul iradesi.
OKTAY VURAL
(Devamla) – Orada oturmayacaklar. Genel kurul, teklifle olur tabii ama orada
komisyon metnine -dikkat ederseniz- katılmayla ilgili hususları bile “Çoğunluğu
olmadığı zaman takdire bırakıyorum.” diyor. Çünkü komisyon metnine sadık olması
gerekir. Dolayısıyla, Komisyon metninden çıkardığınız bir iradeyi burada tekrar
koymanız, bizatihi, sizin bu konuda… Yani bu Komisyonun bu davranışı kabul
edilemez.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Ya o yanlış ya bu yanlış!
OKTAY VURAL
(Devamla) – Diğer taraftan, Sayın Başkan, aslında tutumunuzla ilgili, tabii,
bir baskı var yani açıkçası bunu ifade etmemiz lazım. Sayın Başkan bazı
oylamalarda iktidar partisinin şeyine rağmen neticeyi ortaya koydu ama bir grup
başkan vekili bir itirazını yaparken bir an önce bunu devreye sokmak… Baskıdan
kurtulmak lazım, biraz daha sakince düşünmek lazım.
Bu bakımdan, bu
gelen teklif yani bu madde “Görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun,
komisyon metninde bulunmayan ancak tasarı veya teklifle çok yakın ilgisi
bulunan bir maddesinin…” Şimdi, bunun neyle ilgisi var, bu maddenin neyle
ilgisi var, neyle ilgisi var?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – 6004’ün 10’uncu maddesi.
OKTAY VURAL
(Devamla) – Ya, kanunla ilgisi var ama neyle ilgisi var? Kanunda var ama
maddeyle, maddenin bununla… Yani silsileyle bir başka maddede değerlendirilmiş,
onunla ilgisi, illiyet bağı olmuyor, illiyet bağı yok. Burada illiyet bağı
olmayan bir maddeyi görüşmek mümkün değildir. Burada diyor ki: “İlliyet bağını
arayacaksın.” “…teklif ile çok yakın ilgisi bulunan…” İlliyet bağı yok. İlliyet
bağı olmayan bir teklifi, bir öneriyi burada görüşmek mümkün değil. İki
noktadan; birincisi orada Komisyonun reddettiği, çıkardığı bir metnin tekrar
konulması için Komisyon orada bulunamaz, “Katılıyorum.” diyemez. İkincisi de,
biraz önce ifade ettim, alakalı değil ama…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OKTAY VURAL
(Devamla) - …bu tartışma sizin tutumunuzla ilgili. Biraz daha sakince
değerlendirerek, mümkün olduğunca bu konularda grupların görüşlerini alma
imkânı tanımak bence daha uygun olurdu. Bu bakımdan tutumunuzun bu yönüyle
aleyhinde söz istedim.
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Evet, tutumum
lehinde söz isteyen, İdris Baluken, Bingöl Milletvekili.
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Kerhen lehinde Sayın Başkan, kerhen lehinde.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Kendisi açıklasın.
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Adam lehinde mi konuşacak!
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Usul olarak
lehinde olmakla birlikte tutumunuzun aleyhinde konuşacağım.
Dünden beri aslında
burada İç Tüzük’e aykırı pek çok şey yapılıyor. İç Tüzük’ün 87’nci maddesi açık
aslında, burada net olarak vurgulanmış. Örneğin, dün TMMOB’la ilgili tartışma
yaratan, bugün kamuoyunda pek çok tepki uyandıran önergede de yine aynı durum
vardı.
87’nci maddede
şöyle söylüyor: “Görüşülmekte olan tasarı veya teklifin konusu olmayan sair
kanunlarda ek ve değişiklik getiren yeni bir kanun teklifi niteliğindeki
değişiklik önergeleri işleme konulmaz.” çok açık ve net.
Şimdi, İç Tüzük’e
aykırı bir teklifi, önergeyi siz burada görüşmeye açamazsınız. Yani, bu İç
Tüzük…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sonraki imzada açılıyor ama Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN
(Devamla) – …hem Başkanlık Divanı açısından hem de bütün milletvekilleri
açısından bağlayıcıysa buna tabi olmak zorundasınız. Pek çok eksikliği var, pek
çok yetmezliği var. Şu anda yenisi yapılmak üzere çalışmalar yapılıyor ama
yenisi çıkıncaya kadar hepimiz buna bağlı olarak çalışmak zorundayız.
Şimdi, siyaseten
de yanlış şeyler yapıyorsunuz. Bakın, dün bu TMMOB’la ilgili yapmış olduğunuz
düzenleme Komisyon gündeminde tartışılmadı, sivil toplum alanları bu getirmiş
olduğunuz önergeden haberdar değil, Genel Kurulda bir tartışma yapılmadı,
muhalefetle bir ortaklaşma zemini aranmadı. Son dakika çalımı şeklinde, muhalefetin
de dikkatinin dağıldığı günün sonunda böyle bir şeyi getirip bu kadar tartışma
açmanız son derece yersiz ve etik açıdan da uygun değil. Şimdiki önergede de
aynı durum söz konusu yani bu önergenin içeriği eğer alt komisyonda
reddedilmişse tekrar buraya önerge şeklinde getirmeniz doğru değil. O
Komisyonun oradaki iradesiyle çelişen bir durum var. Dolayısıyla, sizin AK
PARTİ Grubu olarak sosyal taraflarla, muhalefetle ortaklaşma gibi bir
derdinizin olması lazım. Bütün toplumu ilgilendiren konularda komisyonlarda
yeterli tartışmaların yapılarak bazı konuların o şekilde Genel Kurula taşınması
gibi bir derdinizin olması gerekiyor.
Bilemiyorum
tabii, bir haftadır niye hep aynı Meclis Başkan Vekili yönetiyor, onu da
anlamış değilim. Tabii, bu kadar uzun çalışma süresi, saati de muhtemeldir ki
kendisinde de bir performans düşüklüğü yaratıyor. Bundan dolayı, Sayın Başkan
da bu İç Tüzük’e aykırı önergelerin görüşülmemesi hususunda yeterli bir
inisiyatifi, iradeyi ortaya koyamıyor. Dolayısıyla, biz bu tutumun aleyhinde
olduğumuzu buradan belirtmek istiyoruz.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, efendim, bir konuyu düzeltmek için
açıklama yapmak istiyorum.
Sayın Baluken
konuşmasında, dün Türk Mimar ve Mühendis Odaları Birliği önergesiyle ilgili
olarak, yanlış duymadıysam, “Önerge Genel Kurulda muhalefetin dikkatinin
dağıldığı bir anda geçti.” gibi bir değerlendirme yaptı.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Genel Kurulun…
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Tam tersi, dünkü önerge, Cumhuriyet Halk Partisinin
başlattığı mücadele sonucu -yine Milliyetçi Hareket Partisi buradaydı- yaklaşık
üç buçuk saat süren bir görüşmeye konu oldu. Sanıyorum, Barış ve Demokrasi
Partisinden…
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Getirilme zamanlaması açısından söyledim ben.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – …kimse olmadığı için burada, fark etmemiş olabilir Sayın
Baluken bunu. Cumhuriyet Halk Partisi bu önergenin gayet bilincindeydi ve çok
güzel mücadele etmiştir Cumhuriyet Halk Partisi Grubu. Bunu Genel Kurulun
dikkatine sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Sayın Başkan, ben de bir hususu belirtmek istiyorum.
BAŞKAN –
Anlaşıldı konu Sayın Baluken, lütfen…
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Şöyle ki yani ben bunu muhalefet yeterli düzeyde bir tartışma
yaratmadı şeklinde söylemedim, getirme zamanlaması olarak bunu eleştirdim.
Nitekim, bugün de Barış ve Demokrasi Partisi olarak bizler de hem ilgili
bakanlarla hem Meclis Başkanıyla hem de grup başkan vekilleriyle bu yapılan
yanlışın düzeltilmesi hususunda üstün bir gayret içerisinde olmaya çalıştık.
Dolayısıyla, Sayın Grup Başkan Vekili yanlış anladı.
BAŞKAN – Evet,
teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne yeni bir
madde ihdas edilmesine ilişkin olarak verilen önergenin Başkanlıkça işleme
alınmasına ilişkin, Anayasa’ya ve İç ve Tüzük’ün 87’nci maddesine aykırı ileri
olduğu sürülmüş ve bu konuda usul tartışması açılmıştı.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, bu nedenle açmadık usul tartışmasını,
hayır. Lütfen…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Bu nedenle değil, tutumunuzla ilgili açıldı efendim.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Hayır, bu nedenle açılmadı usul tartışması.
BAŞKAN – Tamam
efendim, o zaman tutumumda herhangi bir değişiklik yok anlattığınız konularla
ilgili.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Hayır, tutumunuzla ilgili.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Tutumunuzla ilgili efendim. Bakın ama, yanlış bilgi
veriyorsunuz şimdi. Bu nedenle bir tartışma açmadık.
BAŞKAN – Çıkan
konuşmacıların tutanaklarını getirelim isterseniz; Sayın Elitaş’ın, Sayın
Baluken’in, Sayın Vural’ın.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Sizin tutumuzla ilgili.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Efendim, bakın…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Ben sonuçta da söyledim, sizin tutumunuzla ilgili olarak ifade ettim.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN –
Anlaşıldı efendim, tamam, tutumumla ilgili.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, görüşülmeye yer olup olmaması zaten konu…
BAŞKAN – Evet,
görüşümde herhangi bir değişiklik yok sayın milletvekilleri.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) (S. Sayısı:
478) (Devam)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır.
Malumları olduğu
üzere, görüşülmekte olan tasarı ve teklife konu kanunun komisyon metninde
bulunmayan ancak tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin
değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler
üzerinde yeni bir madde olarak görüşmeye açılacağı İç Tüzük’ün 87’nci
maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Çok yakın ilgisi var hakikaten bunun Sayın Başkan!
BAŞKAN - İç
Tüzük’ün 91’inci maddesine göre, “Yeni
bir madde olarak görüşülmesine komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler
üzerinde görüşme açılır ve bu maddede belirtilen sayıda önerge verilebilir.” Bu
nedenle, önergeyi okutup Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt
çoğunlukla, 21 üyesiyle katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak
görüşmeye açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi
işlemden kaldıracağım.
Şimdi, önergeyi
okutuyorum…
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkan, şimdi çok yakın ilgisi olduğunu söylediniz. Bu ilgiyi
bize iletir misiniz, ne ilgisi?
BAŞKAN – Efendim,
daha önce Komisyonda görüşülüp…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Efendim?
BAŞKAN – Daha
önce Komisyonda görüşülüp geri çekilmesi ve burada da ilgili yasadan…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Efendim, çekildiğine göre… Çekilmiş, o önemli değil. Genel Kurulla
ilgili, birincisi, “İlgisi var.” dediniz. Sizden istirhamım, bu ilgiyi, bu
illiyeti nasıl kurduğunuzu açıklayın. Yani ilgisi var demeniz kâfi değil,
ilgiyi aramanız ve bunu da ifade etmeniz gerekir.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, zaten gerekçede var.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, gerekçede var bu zaten.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Şunu söyleyin, deyin ki…
BAŞKAN –
Komisyonda görüşülen bir konu efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Efendim, ilgisini aramak zorunda olan sizsiniz, yani ilgiyi arayacak
olan ben değilim. İşleme koyan sizsiniz, diyeceksiniz ki bununla ilgili! Bu
12’nci madde meslek memurlarının istihdamıyla ilgilidir, dolayısıyla teklifte
yer alan hususla ilgilidir.
BAŞKAN – Komisyon
Başkanına söz verelim, dinleyelim Komisyon Başkanını.
OKTAY VURAL
(İzmir) - Bunu siz tayin edeceksiniz, siz söyleyeceksiniz efendim.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) – Komisyona bu konuda söz veriyor.
BAŞKAN – Komisyon
Başkanını dinleyelim, evet.
OKTAY VURAL
(İzmir) – İşleme almak sizindir, işleme alma yetkisi Komisyonun değil.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) – Ama sizi dinlediği gibi Komisyonu da dinlemesi gerekiyor.
BAŞKAN – Bir
saniye…
“7/7/2010 tarihli
ve 6004 sayılı Dışişleri Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’un
10’uncu maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.”
OKTAY VURAL
(İzmir) – Evet… Meslek memurlarıyla ilgili o. Meslek memurlarıyla ilgili mi bu?
Değil.
BAŞKAN –
Dışişleri Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun efendim, bu da aynı
konuyla ilgili, evet.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Efendim, ama meslek…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, 10’uncu madde…
BAŞKAN – Şimdiye
kadar da uygulama bu yönde efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkan, bu sadece meslek memurlarıyla ilgili. Bunları yapmanız
doğru değil.
Sayın Başkan, bir
de…
BAŞKAN – Önergeyi
okutuyorum:
“Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına”
OKTAY VURAL
(İzmir) – Bir dakika Sayın Başkan… Bir dakika Sayın Başkan…
BAŞKAN – Lütfen
yani…
“Görüşülmekte
olan 478 S. Sayılı Kanun Teklifinin 73 üncü maddesinin…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkan… Sayın Başkan, bir dakika… Sayın Başkan…
BAŞKAN – Lütfen
Sayın Vural ya… Önergeyi okutuyorum, yapacağım bir şey yok.
“…(aa) bendinden
sonra gelmek üzere aşağıdaki bendin eklenmesini ve diğer bentlerin teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.”
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, ben yerimden bir söz istemiştim. Niye bakmıyorsunuz
şeye?
BAŞKAN – Önerge
üzerinde görüşlerinizi belirtirsiniz.
“Nurettin Canikli Recep Özel Ramazan Can
Giresun Isparta Kırıkkale
Oğuz
Kağan Köksal Ercan
Candan
Kırıkkale Zonguldak
‘bb) 6004 sayılı
Kanunun 12 nci maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiş ve üçüncü fıkrasının (a) bendine aşağıdaki cümle eklenmiştir.
‘d) 657 sayılı
Kanunun 59 uncu maddesi çerçevesinde büyükelçi olarak atananlardan Bakanlığa
veya diğer kamu kurum ve kuruluşlarına mensup olanlar ile açıktan atananlar,
merkeze döndüklerinde, Bakanlıkta çalışabilirler, Bakanlıktaki görevleri
süresince büyükelçi unvanını kullanmaya devam ederler ve Bakanlıkta yönetici
kadrolarına atanma dâhil meslek mensubu olanlar arasından büyükelçiliğe
atananlarla aynı hükümlere tâbi olur ve aynı haklardan yararlanırlar.’
‘657 sayılı
Kanunun 59 uncu maddesi çerçevesinde daimi temsilci olarak atananlardan
Bakanlığa veya diğer kamu kurum ve kuruluşlarına mensup olanlar ile açıktan
atananlar, merkeze döndüklerinde, Bakanlıkta çalışabilirler, Bakanlıktaki
görevleri süresince büyükelçi unvanını kullanmaya devam ederler ve Bakanlıkta
yönetici kadrolarına atanma dâhil meslek mensubu olanlar arasından daimi
temsilciliğe atananlarla aynı hükümlere tâbi olur ve aynı haklardan
yararlanırlar.’ "
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Komisyon
önergeye salt çoğunlukla katılıyor mu?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Sayın Başkan…
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Özellikle görmüyorsunuz Sayın Başkan sanki ya, mahsus bakmıyorsunuz
ya! Germeyin lütfen!
VIII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin,
görüşülmekte olan kanun teklifinin 73’üncü maddesinin (aa) bendinden sonra yeni
bir madde ihdasına dair önergenin Anayasa’ya ve İç Tüzük’e uygun olmadığına
ilişkin tekraren açıklaması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, biraz önce oturumu yönetmeyle ilgili
tutumunuz hakkında usul tartışması açmıştım. Şimdi, bu madde, okuduğunuz
önergenin içeriği nedeniyle bir konuyu dikkatinize sunacağım. İç Tüzük’ü lütfen
çiğnemeyin. İç Tüzük’ün 87’nci maddesi, görüşülmekte olan tasarı veya teklifle
ilgisi bulanmayan herhangi bir önergenin nasıl işleme alınacağını
düzenlemektedir.
Şimdi, bakın,
görüştüğümüz teklif Dışişleri Bakanlığı Teşkilat Kanunu’nda bir değişikliği
önermekle birlikte, gerçekte 657 sayılı Kanun’u ve Anayasa’nın 128’inci
maddesinde devlet memurlarıyla ilgili olarak konulmuş olan bir ilkeyi ihlal
etmektedir. Anayasa da bir yasadır sonuçta. Anayasa’mızın 128’inci maddesine
göre, devletin, kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzel kişilerinin
genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin
gerektirdiği asli ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri
eliyle görülür. Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri,
atanmaları, görev ve yetkileri kanunla düzenlenir. Bunu düzenleyen kanun, 657
sayılı Devlet Memurları Kanunu’dur. Devlet Memurları Kanunu, Dışişleri meslek
memurları da dâhil olmak üzere, tüm memurların memuriyete nasıl gireceğini
düzenlemektedir. Türkiye'de devlet memuriyetine giriş daima sınavladır,
sınavsız herhangi bir şekilde memuriyete giriş yoktur.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – 657/59’u okursanız var Sayın Başkan orada.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Şimdi, efendim, birileri laf atıyor ama onlara ben 657
sayılı Kanun’u okumalarını tavsiye ediyorum. Eğer biraz bilgileri yok ise ben
kendilerine yardımcı olabilirim.
657 sayılı Devlet
Memurları Kanunu’nun “İstisnai memurluklar” başlıklı bir maddesi vardır.
Örneğin, büyükelçilik istisnai memuriyettir. Bir hükûmet devlet memuru olmayan
bir kişiyi büyükelçi tayin edebilir, bu onun kendi yetki alanındadır. Bir iş
adamını bir başka ülkeye büyükelçi tayin edebilir, onun oradaki o hizmeti çok
daha iyi yürütebileceği kanaatine sahip olabilir, bu doğaldır. Onu oraya tayin
eder ama döndükten sonra onun görevi sona erer; kural budur. Bu madde,
döndükten sonra bu kişinin devlet memuriyetine devam etmesini sağlamak
suretiyle 657 sayılı Kanun’un getirmiş olduğu sınav ilkesini, yarışma sınavı
ilkesini bertaraf etmektedir. Bu nedenle, 657 sayılı Kanun’da istisna yaratan
bir düzenlemedir. Bu düzenlemenin 657 sayılı Kanun’da yapılması gerekir. 657
sayılı Kanun’la ilgili bir değişiklik burada yoktur, Dışişleri Bakanlığı
Teşkilat Kanunu bunun yeri değildir. Dolayısıyla, İç Tüzük’ün 87’nci maddesine
açık aykırılık teşkil etmektedir, Anayasa’ya aykırılık oluşturmaktadır, bu
önergeyi işleme koyamazsınız.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) (S. Sayısı:
478) (Devam)
BAŞKAN – Madde
8’de “14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 36 ncı
maddesinde…” diye devam ediyor. Burada 657 sayılı Kanun’da da yani bu şeyde de
değişiklik var.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – O memuriyete atanma ya, memuriyete atanma. Bunun memuriyete
atanmayla ilgisi yok ki.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, bu görüştüğümüz madde 6004 sayılı Kanun’la
ilgili bir değişiklik.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Hayır efendim, 6004 sayılı Kanun’la ilgili değişiklik…
BAŞKAN – Efendim,
“657” dediniz, onu söylüyorum, 657 sayılı Yasa’da da değişiklik var burada.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Efendim, bu önerge 6004 sayılı Kanun’la ilgili değil mi?
Ayrıca ifade ettim, Anayasa’nın 128’inci maddesi hükmü bertaraf edilmektedir,
bunu işleme koyamazsınız.
YAHYA AKMAN
(Şanlıurfa) – Zabıtlara geçti, tamam.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Bu önergeyi işleme koyamazsınız.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye salt çoğunlukla katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Sayın Başkan, salt çoğunluğumuz
vardır, katılıyoruz.
BAŞKAN – Salt
çoğunlukla katıldığı için önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme
açıyorum.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) – Şahsım adına.
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Şahsım adına.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkan…
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkan, usul tartışması açıyoruz.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Usul tartışması açıyoruz, usul tartışması…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkan, yanlış işlem yaptınız…
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Usul tartışması açıyoruz Sayın Başkan.
FATİH ŞAHİN (Ankara)
– Lehte.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Lehte.
BAŞKAN – Madde
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Osman Korutürk,
İstanbul Milletvekili.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, usul tartışması açıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın
Hamzaçebi, maddeye geçtim efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) - Usul tartışması geçti Sayın Başkan, neyin usul tartışması?
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkan, usul tartışması açıyoruz.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, buna hakkınız yok!
BAŞKAN – Madde
üzerinde görüşlerinizi belirtirsiniz efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkan, usul tartışması açıyoruz. Aleyhte…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, ne usulü var burada? Madde görüşmelerine geçtik.
BAŞKAN – Sayın
Korutürk…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkan, usul tartışması açıyoruz.
BAŞKAN – Efendim,
neyin usul tartışmasını açıyoruz? Konuştuk.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Buna hakkınız yok Sayın Başkan.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Hayır, açmak durumundasınız.
BAŞKAN – Madde
üzerinde görüşme açtım efendim ben.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Hayır efendim, açmak durumundasınız. Böyle bir şey olmaz canım ya!
Nedir bu ya? Böyle bir şey olabilir mi Sayın Başkan?
BAŞKAN – Nasıl
bir şey olacak yani Sayın Vural, zorla mı şey yapılacak yani?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, usul tartışması geçmiştir.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Sayın Başkan, kendi keyfinize göre, canınızın istediği gibi oturumu
yönetemezsiniz!
OKTAY VURAL
(İzmir) – Açacaksınız! Açacaksınız efendim, öyle bir şey olur mu ya?
BAŞKAN – Şimdiye
kadar nasıl görüşülüyorsa…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Açacaksınız! Önergeyi işleme almayla ilgili açacaksınız efendim!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) - Sayın Başkan, talimat veremez.
BAŞKAN – Vallahi,
bu seslerinizi yükseltmekle olacak bir hadise değil yani, onu söyleyeyim. Zorla
bir şey de olmaz.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Açacaksınız! Böyle şey olmaz!
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, usul tartışmasını açmak zorundasınız!
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – İç Tüzük sizi bağlar, kendinizi İç Tüzük’ün üstünde göremezsiniz!
BAŞKAN - Farklı
bir şey yapmıyorum, ben şimdiye kadar uygulamalar neyse onu yapıyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkan, siz oraya darbe yapmak için görevlendirilmediniz!
BAŞKAN – Efendim,
10 defa usul tartışması açılmaz. Usul tartışması açtık, usul tartışması
sırasında her partiye…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Efendim, açacaksınız! Komisyonun yaptığı bu işlem usule aykırıdır.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, usul tartışmasını açmak zorundasınız. 63’üncü
madde açık, takdir hakkınız yok.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Bunu size birileri dayatıyorsa o dayatmaya “Hayır.” deyin! Birileri
dayatıyorsa o dayatmaya “Hayır.” deyin! Usul tartışması açacaksınız!
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Sayın Başkan, merak etmeyin, biz sizi koruruz!
BAŞKAN – Sayın
Vural, bütün bu söylediklerinizi iktidar partisinin grubuna söyleyebilirsiniz.
Ben burada şimdiye…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Size söylüyorum!
BAŞKAN – Hayır,
hayır efendim, söyleme hakkınız yok.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, tutumunuzla ilgili usul tartışması
açıyoruz!
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) - Siz gruplarla yöneteceksiniz, İç Tüzük’ü ihlal edemezsiniz.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) - Sayın Başkan, madde görüşmelerine başladık, artık usul tartışması
olmaz.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkan, usul tartışması açıyorum.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Sayın Başkan, usul tartışması istiyorlar.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – 63’üncü maddeye göre, usul tartışması açmak zorundasınız.
BAŞKAN – Sayın
Korutürk, buyurun lütfen.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Sayın Başkan, 63’üncü maddeye göre, usul tartışması açıp açmamak
sizin takdirinizde değil.
BAŞKAN – Efendim,
usul tartışmasını yaptık, söyleyeceklerinizi söylediniz. Her usul tartışmasının
arkasından yeni bir usul tartışması mı açacağız?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Siz talebi yerine getirmek zorundasınız.
BAŞKAN – Lütfen
ama… Sonra, yerlerinizden söz verdim yani… Bir saatten bu tarafa bu konuyu
konuşuyoruz.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, sizin buna hakkınız yok, 63’üncü madde
açık.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Efendim, buna hakkınız yok!
BAŞKAN – Neye
hakkım yok Sayın Vural?
OKTAY VURAL
(İzmir) – Yok sizin hakkınız!
BAŞKAN – Usul
tartışması istenildi ve açtım.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Ne ile ilgili açtın?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Bu, başka bir şey.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Tutumunuzla ilgili açtınız, tutumunuzla ilgili.
BAŞKAN – Neyle
ilgili açtım? Her şeyi söylediniz, tutanakları getirtebilirim.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Şu anda katılımla ilgili yaptığı işlemden dolayı, katılmayla ilgili
ben usul tartışması açıyorum.
BAŞKAN – Daha
önce de görüşlerimizi belirttik.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) - Sayın Başkan, görüşmelere başladık, şu anda görüşmeler devam
ediyor.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, usul tartışmasını açmak zorundasınız.
BAŞKAN – Madde
üzerinde görüşme başladı efendim.
Sayın Korutürk,
buyurun lütfen.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Usul tartışmasını açmak zorundasınız.
BAŞKAN – Sayın
Korutürk, sizden sonraki konuşmacıya söz veririm eğer gelmezseniz. Lütfen…
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Bakın, usul tartışmasını açmak zorundasınız.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Sayın Başkan, hakkımızı delmeye hakkınız yok.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Yazıklar olsun!
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Her zaman gerginlik yaratıyorsunuz.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Vallahi yazıklar olsun!
ÜLKER CAN
(Eskişehir) – Biraz önce yaptık ya usulle ilgili.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Kafanıza göre Meclisi yönetemezsiniz!
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Usul tartışmasını açmak zorundasınız.
BAŞKAN – Madde
üzerinde söz isteyen Mustafa Elitaş, Kayseri Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar; CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL
(İzmir) – Beş dakika sonra gitsen ne olacak! On dakika sonra gitsen ne olacak!
BAŞKAN – Lütfen,
Sayın Vural…
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
AK PARTİ GRUBU
ADINA MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri… (CHP ve
MHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Buna hakkınız yok!
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Siz dinlemediniz bizi…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Şu anda Türkiye Büyük Millet Meclisinin İçtüzüğü’ne… (CHP ve MHP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Eline İç Tüzük’ü alıp çıkıyorsun, İç Tüzük’ten ne anlarsın sen!
Kafana göre konuşuyorsun!
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Ayıp, ayıp! Utanın be, utanın!
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Oturuma ara verin Sayın Başkan.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Yazıklar olsun! Yazıklar olsun!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – …Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekilinin uygulamalarına karşı
darbe niteliğinde bir girişim içindeler. (CHP ve MHP sıralarından sıra
kapaklarına vurmalar, gürültüler)
Bakın, değerli
milletvekilleri, değiştirmeye çalıştığımız düzenleme, 6004 sayılı Kanun’un
10’uncu maddesinde yaptığımız düzenleme doğrultusunda 12’nci maddeye ilave
ettiğimiz bir düzenlemedir. (CHP ve MHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar,
gürültüler)
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Sayın Başkan, tokmakla vurmaya devam edin. Sayın Başkan, çekiçle
bize yardımcı olun! Vurun, vurun!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Bununla ilgili, 657 sayılı Kanun’un 59’uncu maddesi istisnai
kadroları düzenlemiştir. 59’uncu maddedeki istisnai kadrolar nelerdir? İstisnai
kadrolar: Başbakanlık özel kalem müdürlükleri, bakanlıklar özel kalem
müdürlükleri, valilikler, büyükelçilikler ve yabancı misyon temsilciliğinde
olan kişiler 657 sayılı Kanun’un 59’uncu maddesi çerçevesinde değerlendirilmektedir.
(CHP ve MHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Bravo, hâlâ devam ettiriyorsun be! Hâlâ devam ettiriyorsun,
yazıklar olsun!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Burada yapılan iş, bugüne kadar kimler büyükelçi… (CHP ve MHP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
Tekrar ifade
ediyorum: Cumhuriyet Halk Partisi döneminde… (AK PARTİ sıralarından alkışlar;
CHP ve MHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Kayış koptu, kayış! Kayışı kopardınız Sayın Başkan!
OKTAY VURAL
(İzmir) – Böyle bir rezalet olmaz ya! Bir usul tartışmasından bile kaçıyorlar!
ERKAN AKÇAY
(Manisa)- Ayıp be!
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Şu Meclisi ne hâle getirdiniz! Ağlanacak hâlinize gülüyorsunuz!
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Mecliste muhalefet de var!
Kapanma Saati: 01.42
ON BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 01.48
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muharrem IŞIK
(Erzincan)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 136’ncı Birleşiminin On
Birinci Oturumunu açıyorum.
478 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Bir
saniye Sayın Altay…
Teklifin 73’üncü
maddesinin (aa) bendinden sonra yeni madde olarak görüşme açılan önerge
üzerinde Sayın Elitaş konuşmuştu.
Buyurun Sayın
Altay.
VIII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
5.- Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Sadık Yakut’un Genel Kurulu yönetme usulüne ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Sayın Başkan, burada biraz önce Genel Kurulu yönetme usulünüzle
ilgili çok vahim bir olay yaşandı. İki muhalefet partisinin grup başkan vekili
ortada, sıraların önünde Başkanlık Divanına meram anlatmaya çalışırken siz
Komisyona önergeye katılıp katılmadığını sordunuz. Daha önce de, gene siz, bir
hatip kürsüdeyken işaret oylaması yaptırdınız. Bunlar Türkiye Büyük Millet
Meclisinde, geriye dönük, olmuş ve çok olabilen şeyler değildir. İktidar
partisiyle muhalefet partilerinin burada karşılıklı sataşmaları, didişmeleri
normaldir ancak Başkanlık Divanının muhalefet partisiyle, muhalefet grubuyla
âdeta bir didişmeye girmesi Parlamento tarihimizde sık rastladığımız
örneklerden değildir.
Öte yandan, Sayın
Başkan -bu akşam moda oldu, herkes elinde bir İç Tüzük aldı, okuyor- size İç
Tüzük’ün 68’inci maddesini, lütfen, bir defa daha okumanızı anımsatırım. Burada
çok daha düşük profilli gürültülerde görüşmeye ara verirken, bütün muhalefetin
gösterdiği bir reaksiyona tepki vermeyerek iktidar partisi hatibinin
konuşmasını inatla sürdürme girişimine destek olmanızı da tarafsızlığınız
bakımından kabul edilemez buluyorum, tarafsız yönettiğinize inanmıyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Hatibi susturmak için yapılan hareket doğru mu?
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Öte yandan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 63’üncü
maddesine göre, bir grup başkan vekili, velev ki, bırakın grup başkan
vekillerini, herhangi bir sayın milletvekili 63’üncü maddeye göre bir talepte
bulunduğu vakit bunu karşılamak durumundasınız. Hele hele 2 siyasi parti grup
başkan vekilinin talebini karşılamamazlık etmek bu Parlamentonun olumlu
iklimini, atmosferini dinamitlemektir. Tutumunuz hakkında derhâl ve acilen bir
usul tartışması açmak zorundasınız. Aksi takdirde bu Parlamentonun bana göre,
çalışabilmesi mümkün değildir. Zira, Başkanlık Divanı olarak iki siyasi parti
grubuna da hakaret ettiniz.
Teşekkür ederim.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Hakaret
söz konusu değildir Sayın Altay. Derhâl ve acilen açıyorum tutumum hakkında.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Lehte…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Lehte…
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Lehte…
BAŞKAN – Bir
saniye…
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Aleyhte…
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Aleyhte…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Aleyhte…
BAŞKAN – Bir
saniye efendim, bir saniye…
Kim söz istiyor
sizden aleyhte?
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Doğal olarak ben talep ettim, ben Sayın Akif Hamzaçebi’ye
devrediyorum.
BAŞKAN – Tamam,
Sayın Altay aleyhte.
Sayın Vural?
OKTAY VURAL
(İzmir) – Aleyhte...
BAŞKAN – Aleyhte.
Sayın Baluken?
Efendim, İç
Tüzük’e uyuyoruz, o da tartışma konusu oluyor.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Tutanaklara bakalım Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Ben lehte istemiştim.
BAŞKAN – Sayın
Elitaş, lehte.
Her partiye birer
tane söz veriyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, İç Tüzük’te nerede yazıyor bu!
BAŞKAN – Ben İç
Tüzük ihdas ettim Beyefendi.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Hakkaniyet, adalet, insaf, vicdan…
ALİ ÖZ (Mersin) –
Elitaş mı? Onlar var mı onda?
BAŞKAN – Evet,
lehte söz isteyen Sayın Mustafa Elitaş, Kayseri Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
XI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)
2.- Görüşülmekte olan kanun teklifinin 73’üncü maddesinin
(aa) bendinden sonra yeni bir madde ihdasına dair önergenin işleme alınmasının
ve Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık Yakut’un tutumunun İç Tüzük’e uygun
olup olmadığının tekraren görüşülmesi hakkında
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Değerli milletvekillerim, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan
Vekili arkadaşımızın burada ifade ettiği sizi İç Tüzük’e davet etmek ama
Türkiye Büyük Millet Meclisindeki esas olan şey de kürsüye saygıdır. Meclis
Başkan Vekilim çağırmış, gruplardan söz istemişler. Cumhuriyet Halk Partisinin
bu madde ihdasında grubu olarak sözü herhâlde Meclis Başkan Vekili kendi
çıkarmadı. Cumhuriyet Halk Partisinden birisi gitti, bizim grubumuz adına -ki
bunu da yetkili birisinin söylemesi lazım- şu konuşacak diye beyanda bulundu.
Buna rağmen “Bunu görüşemezsiniz.” demek, bir kere, abesle iştigal. Siz oraya
gidiyorsunuz, “Bu madde ihdası konusunda yeni bir görüşme açıyorum.” diyorsunuz
ve bir milletvekilinin ismini veriyorsunuz. Orada milletvekiliyle herhâlde siz
kaşla göz arasında anlaşmadınız.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) – Beyefendi, önceden gelip aldılar. Önceden gelip aldılar
Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Çağırdınız, “Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına şu kişi
konuşacak.” dediniz ve onu çağırdınız.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) – Hayır, hayır, hayır. Önceden gelip aldılar.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – O kişi konuşmak için buraya gelmediğinde diğer sırada olan kimse
onu çağırdınız. Ben de buraya geldim, sizin davetiniz üzerine geldim.
OSMAN TANEY
KORUTÜRK (İstanbul) – Söylediğiniz doğru değil.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Ama muhalefet partisine mensup milletvekillerinin, kürsüdeki
konuşmacının kürsüde konuşmaya başladığı andan itibaren sıralara vurması
herhâlde demokratik bir kural değildir, demokratik bir tavır da değildir.
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Tavır kürsüye değil, tavır Başkanlık Divanına. Tavır kürsüye değil,
tavır Divana; onu sen de biliyorsun.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Ama kürsüye çıkmış bir milletvekilinin burada konuşmasını kesmek…
Ben konuşmamı bitiririm, Meclis Başkanlık Divanıyla ilgili bir tavrınız varsa
onun usul tartışmasını açarsınız.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – E, açtık zaten, adam açmadığı için bağırıyoruz.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Siz eğer “kürsü masuniyeti” diyorsanız, “kürsüde özgürlük”
diyorsanız, bana karşı, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir üyesine karşı
yaptığınız iş hakarettir, Meclise hakarettir. Burada, ki daha önceki bir meclis
başkan vekilinin yaptığı konuşmada ben usul tartışması açmama rağmen -ismini de
söylüyorum, Sayın Mumcu- Cumhuriyet Halk Partisinden bir milletvekilini buraya
çağırdı. Usul tartışması açmama rağmen siz o sıralardan bağırdınız, dediniz ki:
“Saygı gösterin. Oraya gelen, kürsüye gelen milletvekilinin -usul tartışması
açmama rağmen- konuşması bittikten sonra bunu yapın.” dediniz. Çifte standart
demokraside olmaz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY
(Sinop) – 2 mevkidaşın buradayken senin kürsüye gitmen hatadır. 2 mevkidaşın
buradaydı senin; senin o kürsüye gitmen yanlış.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Ben burada kürsüye çıkmışım, konuşmamı dinlersiniz. Ve altını
tekrar çizerek söylüyorum: Siz bu maddeyle ilgili, eğer madde ihdasına aykırı
olduğunda kararlı ve iddialı olduğunuzu ifade etseydiniz oraya konuşmacıyı
vermezdiniz.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Yahu, sana mı soracağız konuşmacı verip vermemeyi?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Nitekim, oraya giden Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili
arkadaşlarımız şahsı adına söz almak için müracaatta bulundular. Ellerinde
dilekçeyle, şahsı adına lehte ve aleyhte söz almak için müracaatta bulundular.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Size güvenmediğimiz için tedbir üretiyoruz. Size güvenmiyoruz.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Demek ki Cumhuriyet Halk Partisi tüzel kişiliği, grup başkan
vekilliği bu madde ihdasını kabul etmiş demektir.
OSMAN TANEY KORUTÜRK
(İstanbul) – Ne münasebet!
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Hiç öyle bir şey yok. Kendi kafasına göre kurallar uyduruyor.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Siz bu kabule rağmen daha hâlâ buna “Görüşülemez.” diyorsanız
farklı bir yaklaşım içerisindesiniz.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Buna “AKP tuzağı” denir Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Başkanlığın tutumu doğrudur çünkü görüşmelere başlanmıştır. Devam
etmesini diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Aleyhte söz
isteyen Akif Hamzaçebi…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, bakın, ben şurada yerimden söz istiyorum. Önünüzdeki
ekranda yok mu? 60’ıncı maddeye göre, ben, cihaza girmişim, yerimden söz
istiyorum.
BAŞKAN – Sayın
Hamzaçebi, buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Siz milletvekilini milletvekili kabul etmiyor musunuz?
BAŞKAN – Sayın
Hamzaçebi, buyurun.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Bitirsin efendim konuşmasını.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Yani ben sizden… Bakın, demin de yerimden girmişim, bakın, orada
devamlı yanıyor. 60’ıncı maddeye göre -sisteme girmenin anlamı bu- yerimden çok
kısa bir söz istiyorum.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) – Usul tartışması arasında nasıl söz istiyorsunuz?
BAŞKAN – Sayın
Genç, usul tartışması açıyoruz. Usul tartışmasında iki lehte, iki aleyhte söz
verilebilir.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, şu anda 60’a göre söz istenmez.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Usul tartışmasıyla ilgisi yok. Hayır, efendim, usul tartışmasıyla
ilgisi yok.
BAŞKAN - Bunun
haricinde söz verilmesi söz konusu değil.
Buyurun Sayın
Hamzaçebi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, ben çıkacağım ancak Sayın Kamer Genç’in
60’ıncı maddeye göre ayrıca söz talebi var.
BAŞKAN – Efendim,
usul tartışması… Demin de usul tartışmasında istedi. Lütfen Sayın Hamzaçebi…
(CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Değerli milletvekilleri, Sayın Başkana önce şunu
hatırlatayım: Sayın Engin Altay’ın talebi üzerine ona verdiğiniz sözü bana
aktarıyorsanız yine yanlış yapıyorsunuz, yine İç Tüzük’ü yanlış…
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Sayın Altay söyledi. Sayın Altay “Ben Sayın Hamzaçebi’ye
devrediyorum.” dedi.
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Benim talebimden dolayı açtıysa, hak benim, verdim; ama Akif Bey’in
talebinden açtıysa söz Akif Bey’in.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – Sayın Başkan, lütfen, bakın…
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Sayın Altay söyledi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, biraz önce ben… Biraz önce usul
tartışması…
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Sayın Altay söyledi…
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – Ya, bir dakika Canikli ya, bir dakika…
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Lütfen, Sayın Altay söyledi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – Yahu Canikli, bir dakika… Sayın muavinim, bir dakika…
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Ayıp oluyor ama, ayıp oluyor…
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – Bana saygı göster o zaman Sayın Canikli. Ben sizin
konuşmanızı…
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Ayıp oluyor, lütfen…
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – Sayın Başkan, lütfen süremi baştan başlatın.
FATİH ŞAHİN (Ankara)
– Böyle bir hitap olmaz.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – Değerli milletvekilleri…
OSMAN AŞKIN BAK
(İstanbul) – Saygı duy!
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – Arkadaşlar, izin verecek misiniz… (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
FATİH ŞAHİN
(Ankara) – Böyle bir hitap olmaz.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, Sayın Başbakan…
FATİH ŞAHİN
(Ankara) – Lütfen düzeltsin ifadesini, hitabını düzeltsin; lütfen uyarın
kendisini.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – Sayın Canikli’nin konuşmalarına ben her zaman değer
veririm, dikkatle dinlerim. Bir hukuk çerçevesinde, espriyle bir ifadede
bulundum. Sayın Canikli’yi rencide etmek gibi bir düşünce hiçbir zaman benim
aklımdan geçmez, ne de herhangi bir milletvekilini.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Başbakan bugün bir konuşma yapmış, “Herkes halkın
tepkisini hesap etmek zorunda.” demiş, iftar yemeğinde, bir yerde konuşmuş.
Sayın Başbakanın konuşmasından sonra da Ankara’da palalı bir vatandaş yine
sokaklara çıkmış, palasını sallayarak dolaşmaya başlamış.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Bakalım kim çıkacak arkasından.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Müftünün yeğeni olabilir!
ÜNAL KACIR
(İstanbul) – Müftünün yeğeni mi?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – Sayın Başbakanın her konuşması toplumu gerginliğe
yöneltiyor. Divanda oturan Sayın Meclis Başkan Vekilinin de bu oturumları her
yönetmesi Mecliste kavgaya neden oluyor.
Sayın Başkan,
oturuma ara verdiniz, kararınız usul tartışması açmamaktı. Peki, niye açtınız
şimdi? Yani neden açtınız?
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) – Engin Bey talep etti usul tartışmasını.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – Açacaksanız bu kadar gerginliğe, tartışmaya gerek var
mıydı? Yani acaba Adalet ve Kalkınma Partisinden bir mesaj mı geldi size?
Üzülerek sormak istiyorum.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) – Hayır, Engin Bey talep etti, usul tartışması talep etti.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – Bakın, biraz önce 2 grup başkan vekili ayakta
konuşuyoruz, siz 2 grup başkan vekilinin talebini bir kenara atarak bir
demokrasi karşıtlığı örneği veriyorsunuz.
Dış politika
heveslisi bir insanı bakan yaptınız, memleketi perişan etti, Türkiye bütün
komşularıyla kavgalı hâle geldi. Suriye’yle kavgalıyız, Irak’la kavgalıyız,
Azerbaycan’la dondurulmuş bir ilişkimiz var, diğer ülkelerle kavgalıyız.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Mısır’ı da ekle, Mısır’ı da.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – Şimdi, bu dış politika heveslisi ama dış politikayı
bilmeyen, yönetemeyen insan Bakanlığı da berbat edecek bir düzenleme getiriyor,
birtakım cep diktatörlerini Bakanlığa alıp istihdam edecek. Kendisi öyle bir
anlayışa sahip olduğu için kendi yanında birtakım küçük cep diktatörlerini de
Bakanlıkta bürokrat olarak istihdam edecek, Bakanlığı da mahvedecek. Bunu
önlemek istiyoruz.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – CHP döneminde 9 tane cep diktatörü atandı.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, düzenleme İç Tüzük’e aykırıdır,
Sayın Başkanın tutumu aykırıdır. Ben bugüne kadar Başkanlık Divanı’nda Adalet
ve Kalkınma Partisi adına bulunmuş olan Meclis başkan vekillerini, Sayın Nevzat
Pakdil’i, Sayın Cenap Gülpınar’ı ve diğerlerini şükranla anıyorum. Kendilerini
özlediğimizi ifade ediyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Hamzaçebi.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Sayın Başkan, siz de yoruldunuz vallahi. Siz de insansınız. Buradan
görüyorum yorulduğunuzu. Sağlığınızdan endişe ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Lehte
söz isteyen Sayın Baluken, Bingöl Milletvekili.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine, usulen lehinde ama
Sayın Başkanın tutumu aleyhinde konuşacağım.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Hukuka aykırı ama Sayın Baluken!
İDRİS BALUKEN
(Devamla) – Sayın Başkanın gerçekten, bu akşamki mevcudu, Meclisi idare etme
tutumu son derece Meclisteki tansiyonu yükselten, gerilimi artıran ve
dolayısıyla da…
EBU BEKİR
GİZLİGİDER (Nevşehir) – 2 kişiyle buradasınız, konuşuyorsunuz.
İDRİS BALUKEN
(Devamla) – …son derece yanlış olan bir tutumdur. Deminden beri, 2 grup başkan
vekili ayağa kalkıp söz istiyorlar ama Sayın Başkan Vekili bu grup başkan
vekillerini görmezlikten geliyor. Böyle bir usul olmaz. Yani, İç Tüzük’ün
63’üncü maddesinde, usulle ilgili tartışmaların bütün işlerden önce gündeme
alınacağı çok net olarak ifade edilmiş.
Yine, demin,
Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç serzenişte bulundu, haklı olarak
serzenişte bulunuyor çünkü yaklaşık yarım saattir yerinden söz istiyor ama
Meclisi idare eden Sayın Başkan görmezlikten geliyor.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Neye göre istiyor? Hangi maddeye göre istiyor?
İDRİS BALUKEN
(Devamla) – Böyle bir yöntem olmaz.
Bakın, biz,
verilen önergenin mevcut maddeyle ilgisi olup olmadığını sorduk; “ilgisi yoksa
bu İç Tüzük’e aykırıdır.” dedik. Şimdi, Sayın Başkan orada tatmin edici bir
açıklama yapmadan Genel Kurulun bu itirazlarını ikna yoluna başvurmadan ve
buradaki itirazları dikkate almadan…
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – “Ben yaptım, oldu!”
İDRİS BALUKEN
(Devamla) – …hiçbir şey olmamış gibi davranırsa, kusura bakmayın, bu tarafsız
bir tutum olmaz, tarafsız bir yönetim olmaz. Burada açıktır ki siz, AK PARTİ
Grubunun lehinde, AK PARTİ Grubunun işleyişini bozmayacak şekilde bir tutum
belirlemiş olursunuz. Dolayısıyla, başından beri yapmış olduğunuz yanlış tutum,
yanlış yönetim tarzı, buradan Meclisin tansiyonunu artırıyor,
milletvekillerinin gerilimlerini artırıyor ve tehlikeli olan bir yörüngeye
doğru bu Meclis tartışmalarını götürüyor. Buradaki tutumunuz doğru değildir.
Bundan sonra da Meclisi idare ederken her milletvekilini, her grup başkan
vekilini dinlemek, taleplerine cevap vermek zorundasınız. Aksi takdirde
tutumunuzun yanlışlığı hakkında sürekli olarak Meclis Genel Kurulunda bir
gündem işletmiş olursunuz.
Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Aleyhte söz isteyen
Oktay Vural, İzmir Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu İç Tüzük’te bize tanınan
haklarımız var. Dolayısıyla, bu İç Tüzük’teki haklarımızı kullanmamızı
tepelerde oturan birileri engelleyemez, gücü elinde tutan engelleyemez.
O bakımdan Sayın
Başkan, sizin tavrınız, bizi buraya taşıyan 5,5 milyon insanın hakkını,
hukukunu korumak için bu kürsülere gelmiş milletvekillerinin İç Tüzük’ten
kaynaklanan hakkını korumakla görevli milletvekilleri olarak bir grup başkan
vekilinin bu hakkımızı koruma noktasında ortaya koyduğu tavır karşısında sizin
tutumunuz, oy veren insanlarımıza hakarettir, Milliyetçi Hareket Partisi
iradesine hakarettir. Sizi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubundan özür dilemeye
davet ediyorum. (AK PARTİ sıralarından “Ooo!” sesleri)
ÖZNUR ÇALIK
(Malatya) – Oldu!
OKTAY VURAL
(Devamla) – Ben, burada, İç Tüzükle ilgili, işleme almayla ilgili, katılımla
ilgili bir usul tartışması açarken görmezlikten gelip benim irademi yok
saymanız, bizatihi sizin meşruiyet dışına çıktığınızı ortaya koyuyor. Bu
tutumunuz gayri meşrudur, hukuki değildir. Size kim dayatıyorsa bilmiyorum ama
biz dayatmaları kabul etmeyiz. Ben İç Tüzük’ten kaynaklanan hakkımı
kullanıyorum, siz bunu gasbedemezsiniz. Katılım olmuştur, katılımla ilgili,
buna katılamayacağımıza ilişkin, İç Tüzük’ten kaynaklanan hakkımı hangi
yetkiyle yok sayıyorsunuz bana söyler misiniz? Kendinizi ne zannediyorsunuz
siz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler) İç Tüzük’ten kaynaklanıyor. 63’e göre
diyor ki: “Görüşmeye yer olup olmaması...”
Gülmeyin öyle!
Gülmeyin! Sırıtma makamı değil orası! (AK PARTİ sıralarından “Ooo!” sesleri,
gürültüler) Gülmeyin!
BAŞKAN – Lütfen,
Sayın Vural…
OKTAY VURAL
(Devamla) – Sırıtma makamı değil.
BAŞKAN –
Terbiyeli ol.
OKTAY VURAL
(Devamla) – Gülmeyin.
BAŞKAN – Sana mı
danışacağım ben gülmeyi!
OKTAY VURAL
(Devamla) – Nasıl gülersiniz?
BAŞKAN – Hiç
kimseye danışmam.
OKTAY VURAL
(Devamla) – Kime sırıtıyorsunuz siz?
(AK PARTİ
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
BAŞKAN – İndir
elini!
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, bu Meclis Divanına hakarettir.
OKTAY VURAL
(Devamla) – Allah Allah! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN –
Konuştuğuna bak.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) – Oradan yüce Meclisin Divanına hakaret etme hakkı yoktur.
Provokatörlük yapıyor.
OKTAY VURAL
(Devamla) – Gülemezsiniz.
BAŞKAN – Öyle bir
hakkın var mı senin?
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) – Provokatörlük yapıyor.
OKTAY VURAL
(Devamla) – Gülemezsiniz! İstihzayla gülemezsiniz.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) – Siz orada provokatörlük yapıyorsunuz, konuşma yapmıyorsunuz.
Oraya provokatörlük yapmak için çıktınız.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Öyle diyemezsin sen! Provokatör sensin!
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Sen grup başkan vekiline öyle diyemezsin!
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) – Meclisi germek için, sabahtan beri her türlü provokatörlüğü
yapıyorsunuz!
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) – Ne yapacaksınız? Dövecek misiniz?
BAŞKAN – Gülerim
ben, inadına gülüyorum. Ne yapacaksın?
OKTAY VURAL
(Devamla) – İstihzayla gülemezsiniz.
BAŞKAN – Ne
yapacaksın?
OKTAY VURAL
(Devamla) – Evet…
BAŞKAN –
Gülüyorum ben. Sen mi belirleyeceksin gülüp gülmediğimi?
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – 3 defa uyardı, 3 defa!
HİLMİ BİLGİN
(Sivas) – Duran adamı oynuyor!
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
– Meclis Divanıyla öyle konuşamazsınız.
OKTAY VURAL
(Devamla) – Susturun… Susturun…
BAŞKAN – Dön de
sen konuş!
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) – Sen provokatörlük yapıyorsun.
OKTAY VURAL
(Devamla) – Susturun… Susturun… Susturun…
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Sizden âlâ provokatör olur mu!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Her türlü keyfîyet var.
BAŞKAN –
“Sustur.” diyemezsin öyle.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) – Susturulması gereken sensin.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Senin gücün susturmaya yetmez.
ENVER ERDEM (Elâzığ)
– Sensin.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) – Sensin susturulması gereken.
ENVER ERDEM
(Elâzığ) – Ne demek sensin?
BAŞKAN – Sen mi
belirleyeceksin burayı? “Sen mi belirleyeceksin?” diyorum. Herkes
karşısındakine saygı göstermek zorunda.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, Meclis Divanına böyle burada konuşamaz. Orada
provokatörlük yapıyor.
ENVER ERDEM
(Elâzığ) – Siz yapıyorsunuz onu.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) – Orada provokatörlük yapıyor!
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Sen grup başkan vekiline öyle diyemezsin!
ENVER ERDEM
(Elâzığ) – Siz yapıyorsunuz provokatörlüğü.
BAŞKAN – Lütfen,
konuşmanıza devam edin Sayın Vural.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Kafanıza göre Genel Kurulu ayarlıyorsunuz be!
BAŞKAN – Bitti.
Konuşması bitti.
Bir dakika süre
veriyorum, buyurun.
OKTAY VURAL
(Devamla) – Evet, 63’üncü maddeye göre “Görüşmeye yer olup olmaması, çalışma
usullerine davet her şeyden önce görüşülür.” (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Sayın Başkan, Meclis Divanından özür dilesin.
OKTAY VURAL (Devamla)
– Uyarır mısınız.
MUSTAFA AKIŞ
(Konya) – Özür dile!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, az önce bana yapılanları herhâlde unuttular! Ben
kürsüde konuşurken sıralara vurdular. Orada da bir grup başkan vekili
konuşuyordu.
OKTAY VURAL
(Devamla) – Sayın Başkan, uyarın! Uyarın!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Orada da konuşan grup başkan vekiliydi. Siz ne yapıyorsunuz?
MUSTAFA AKIŞ
(Konya) – Özür dile!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) – Özür dilesin.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) – Meclis Divanından özür dileyecek! “Sırıtma” ifadesinden
dolayı özür dileyecek!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) – Özür dile!
OKTAY VURAL
(İzmir) – Evet… Sayın Başkan…
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Konuşmuyor efendim, konuşmuyor.
BAŞKAN –
Beklersiniz, süreniz bitince inersiniz efendim. Devam edin.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Evet, teşekkür…
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) – Özür dile! Özür dile!
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkan, süremi başlatır mısınız bir dakikayla? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Kaç defa
vereceğim Sayın Vural? Sizi mi bekleyeceğiz biz burada?
OKTAY VURAL
(İzmir) – Efendim? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Kaç defa
süre vereceğim? Verdim sürenizi, konuşun.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) – Türkiye’ye de, millete de faydanız yok.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – “Sırıtma” ifadesinden dolayı özür dileyecek Sayın Başkan.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) – Millet MHP’nin ne olduğunu gördü!
MUSTAFA AKIŞ
(Konya) – Bu Meclisle dalga geçemezsin, özür dile.
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Yuh!
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) – Ne bağırıyorsun ya? Ne yapacaksınız? Öldürecek misiniz?
BAŞKAN – Evet,
teşekkür ediyorum.
Tutumda bir
değişiklik söz konusu değildir.
ENVER ERDEM
(Elâzığ) – Çok güzel yönetiyorsun, maşallah!
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, ben yerimden söz istedim. Hayır, bakın, yerimden
60’ıncı maddeye göre…
BAŞKAN – Sayın
Genç, maddelerle ilgili sizden sonra da…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, ben milletvekiliyim. Bak, hem söz vermiyorsun hem
gülüyorsun, beni tahrik ediyorsun. Sana hakaret edeyim, dava açmaya… Böyle bir
şey olmaz.
Şimdi, bana
60’ıncı maddeye göre söz vermek zorundasın.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Hayır, vermek zorunda değilsiniz Sayın Başkan, “Verebilir.” diyor.
BAŞKAN – Sayın
Genç, usul tartışması açtım 2 defa. Usul tartışmasında…
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) (S. Sayısı:
478) (Devam)
BAŞKAN –
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Osman Korutürk, İstanbul
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın
Korutürk.
CHP GRUBU ADINA
OSMAN TANEY KORUTÜRK (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, tartıştığımız öneri, demin çok karışık bir ortamda muhalefet
partilerinin hepsinin grup başkan vekillerinin söylediği gibi hem İç
Tüzük’ümüze hem Anayasa’mıza aykırı. Bunların dışında da yapmış olduğu
düzenleme, Türkiye’nin dış politikada bir daha geri gelmeyecek bir noktaya
gideceğini, gitmesini intaç edebilecek önemde.
Bakın, biraz
önce, bizim Grup Başkan Vekilimiz Sayın Hamzaçebi “Dış politika meraklısı
birisini Dışişleri Bakanı yaptınız, ne hâle geldik.” dedi. Orada ne yazık ki
haklı. Dışişleri Bakanı, dış politikadan çok anlaması gereken bir akademisyen
-kitabından- belki anlıyor, teorisini biliyor fakat bakın, dört yıldır
iktidarda Bakan, bu dört yıl içerisinde bizim kavgalı olmadığımız hiçbir ülke
kalmadı. Bizim kavgalı olmamız çok önemli değil ama bizim artık sözümüz
dinlenmiyor. Bakın, en son misali vereyim size: Mısır’da bir darbe oldu, bu
darbeye hepimiz karşı çıktık. Darbe olmamış olsaydı, Mısır’da demokrasi için
ayağa kalkan 30 milyon insanla Mısır’da demokrasiyi getirememiş olan Mursi bir
noktada buluşabileceklerdi ama darbe bunu kesti.
Biz bunu nereden
biliyoruz? Çünkü biz bunları yaşadık Türkiye olarak. Yaşadığımız için,
darbelerin sorunları çözmediğini, bu sorunları biriktirdiğini ve ötelediğini
biliyoruz. Ben isterdim ki Dışişleri Bakanlığı ve Türkiye bu darbeye karşı
göstermiş olduğu reaksiyonla, tepkiyle hem darbeye karşı olduğunu göstersin
fakat o ülkenin şu andaki yönetimiyle de tamamen köprüleri atmasın, biz bu
tecrübemizi onlarla paylaşabilelim.
Bakın, biz dört
darbe görmüş bir ülkeyiz -müdahale ve darbe- ve o sayededir ki bugün darbeler
konusunda hepimiz mutabıkız şu Mecliste. Darbe diye bir şey olmayacak,
olmamalı. Biz bunu Mısırlılara anlatabilmeliydik, anlatamıyoruz. Bakın, bizim
büyükelçimizi çağırdılar, ağır ifadelerle, “Bizim işimize karışıyorsunuz.”
diyorlar. Neden? Çünkü pozisyonumuz, tuttuğumuz diplomasiyle bağdaşmıyor.
Şimdi, bu
getirmiş olduğumuz tasarıda, diplomasiyi böyle bilen insanları dışarıya
büyükelçi gönderip kısa bir süre sonra merkeze alıp Dışişlerinin, dış
politikanın yönetimini onların eline vermeyi öngörüyorsunuz. Türkiye buna layık
mı, olması gerekir mi? Bu bir meslek, bütün meslekler gibi. Şimdi düşünün,
tümen komutanlığına asker olmayan birisinin gelmesi olabilir mi? Alıp bunu
yürütebilir mi? Bunun gibi bir şey yapmayı düşünüyorsunuz.
Onun için, bizim
burada itirazlarımızı dikkate alın. Bu itirazlarımızı alt komisyon dikkate
aldı, Plan ve Bütçe Komisyonu da dikkate aldı. Bunun daha da vahimi bazı
maddeler geliyordu, o maddelerle beraber bu önergeyi de geriye çektiler.
Biz, yarın öbür
gün, Türkiye’nin, dışarıya gönderilen, orada başarılı başarısız -bazıları
başarılı da olabilir- büyükelçilik yapan ama dış politika tecrübesi sadece üç
sene, dört sene büyükelçilik yapmakla kısıtlı kalan insanları Ortadoğu Genel
Müdürü, NATO Genel Müdürü, Batı Avrupa’yla İlişkiler Genel Müdürü, Konsolosluk
Genel Müdürü yaparsak, memleketin ne hâle gelebileceğini düşünebiliyor musunuz
arkadaşlar? İşte, çok uzağa gitmeye lüzum yok, önümüzde Sayın Bakan var. Bakan
bir akademisyen ve dış ilişkiler uzmanı, kitabı var ama uygulamaya geldiği
zaman, bu mesleğin içerisinden gelmediği için, mesleğin nasıl işlediğini
yaşayarak bilmediği için, en genç yaşından bugünkü yaşına kadar bunların
içerisinde yoğrulmadığı için, bizim memleketimizi getirdiği durum ortada.
Bugün, bizim hakikaten lafımızı dinleyen bir tek ülke yok. Çok isterim, dış basının
Türkiye’yi hangi noktada gördüğünü, nerede telakki ettiğini görün, okuyun.
Böyle değildi bu, sizin gene bakanlarınızın zamanında böyle değildi çünkü o
bakanlar bir meslek teşkilatıyla, güven ilişkisi içerisinde çalışıyorlardı.
Dışişleri Bakanlığı devletin teşkilatıdır. Dışişleri Bakanlığı, her zaman,
gelen hükûmetlere, o hükûmetler Anayasa’ya uygun olduğu müddetçe, yasalarla
geldiği müddetçe daima hizmet verir ve o hizmetten yararlanan bakanlar da
dışişleri teşkilatıyla Türkiye’nin dış politikasını çok doğru noktalara
getirirler. Şimdi, bu dışişleri teşkilatını bunu yapamayacak bir hâle
getireceksiniz.
Bu yeni yapılacak
olan yasa, önerilen yasa diyor ki: “Devlette görevli olan yani Dışişleri
Bakanlığının dışındaki başka kuruluşlarda da görevli olanlarla, dışarıdan
atanan büyükelçiler merkeze döndükleri zaman merkez görevlerinde görev
alabilirler.” Arkadaşlar, bir büyükelçi merkeze döndüğü zaman genel müdürden
aşağı görev alamaz. Dışişleri Bakanlığının 6004 sayılı Teşkilat Yasası bunu
gösteriyor. Dolayısıyla, “dışarıdan atanan” sözünün üzerinde durun. Bir
tüccarı, bir beyin cerrahını, bir makine mühendisini uygun gördüğünüz için bir
ülkeye büyükelçi atayabilirsiniz, orada başarılı da olur ama bu döndüğü zaman
bir genel müdürlüğü idare edebilir mi, bunu düşünebiliyor musunuz? Daha önce
çalışmamış, görmemiş, ne yapıldığını bilmemiş!
Sadece Ortadoğu
Genel Müdürlüğüne bakacak olursanız, şurada saymaya başlarsam eğer, Ortadoğu
Genel Müdürlüğünün elinde İran, Irak, Lübnan, Suriye, İsrail, Tunus, Cezayir,
Fas, Afrika, Afrika Birliği, Arap Birliği ve daha birçok ülke var; bunların
hepsinden büyükelçilikler talimat soracaklar. Bu meslek dışı insan, bu
talimatlara cevap vermek durumunda kalacak. Buna mahal vermeye içiniz elveriyor
mu, böyle bir şey olabilir mi? Bu yasa bunu getiriyor. Yasa, bu noktadan da
-demin Sayın Hamzaçebi’nin söylediği gibi- devlet memuru olabilmek için sınav
gerekliliğini kısa yoldan kestiği için zaten Anayasa’ya aykırı.
Siz bu yasayı
getirdiğiniz takdirde Anayasa Mahkemesine müracaat edeceğiz, ondan kuşkunuz
olmasın ama içinde çok sayıda hukukçu olan değerli milletvekillerinin böyle bir
yasaya onay verip, ondan sonra o yasanın Anayasa Mahkemesinden dönmesi uygun
mu? Türkiye’de başarılı bir Dışişleri Bakanlığı yapmış olan Sayın
Cumhurbaşkanının bu yasadan mutlu olduğunu sanıyor musunuz, düşünüyor musunuz?
Ben olmadığını biliyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu gibi yasaları yaparken, sadece günün ihtiyaçlarını değil…
Birisini bir göreve getireceksiniz, “Onun için yasa değiştireyim.” bununla
geçinmeyin. Bu Türkiye devam edecek, siz bugün varsınız yarın yoksunuz, başkası
gelecek, belki biz geleceğiz, biz de geleceğiz geçeceğiz, başkası gelecek.
Hiç gülmeye gerek
yok, göreceksiniz.
Memleketin gidişi
daima böyle olmuştur, on sene bir iktidar için çoktur. Dünyanın başka hiçbir
yerinde on seneden fazla kalan iktidar yok, siz de kalmayacaksınız, hiç
şaşırmayın. Hiç şaşırmayın ama bu yapmış olduğunuz şeylerin hepsini biz
kaldıracağız, onları da bilin. Bunların notları alınıyor, kayıtları tutuluyor,
düzelteceğiz. Bizi zora sokuyorsunuz, bunları düzeltirken çok yorulacağız.
Gelin, şimdiden yormayın bizi, bunlarla bizi uğraştırmayın. Ama, bunlarla bizi
uğraştırmamanın dışında, memlekete zarar vermeyin arkadaşlar. Bu, hakikaten
memlekete büyük zarar verecek, memleketin bundan sonraki dış ilişkilerini ciddi
bir şekilde yakından etkileyecek bir konu. Bununla kim nereye getirilmek
isteniyor, kim nereye gelecek, hangi akademisyen yahut hangi iş adamı hangi
pozisyona gelecek bilmiyorum ama bunun arkasında mutlaka birilerinin
düşünüldüğünü görüyorum. O birilerinin düşünülmesi için başka şeyler bulun. Bu
gibi, devleti tahrip edecek şeylere girmeyin.
Bakın, Dışişleri
Bakanlığı Teşkilat Yasası Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk çıkardığı yasalardan
biri. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan hemen sonra, dört yıl sonra, 1927
yılında “Hariciye Vekâleti Memurin Kanunu” diye ilk çıkartılan yasalardan bir
tanesi teşkilat kanunu ve o teşkilat kanunun doğru olması, çok titizlikle
bakılması ve gözetilmesi sayesindedir ki Türkiye, bu son Dışişleri Bakanımız
Sayın Davutoğlu göreve gelene kadar hep saygın, ileri bir konumdaydı.
Bu konumun ileri
olarak devam etmesine yardımcı olmak için, Anayasa’yı ihlal etmemek için, İç Tüzük’ü
çiğnememek için, bu önergeyi, Komisyonun yapmış olduğu yöntemi uygulayarak geri
alın, geri çekin. Bence bu büyük hatayı yapmayın. Hepinizin sonra vicdanı
sızlayacaktır, bundan da hiçbirinizin şüphesi olmasın arkadaşlar.
Bu düşüncelerle,
gecenin bu geç saatinde sizi bir kere daha düşünmeye davet ediyorum ve hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 02.18
ON İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 02.23
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muharrem IŞIK
(Erzincan)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 136’ncı Birleşiminin On İkinci
Oturumunu açıyorum.
478 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5’inci sırada yer
alan, Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununda
Değişiklik Yapılması İlişkin Kanun Teklifi ile Millî Savunma Komisyonu
raporlarının görüşmelerine başlayacağız.
5.- Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkanvekili Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin; Türk Silahlı Kuvvetleri İç
Hizmet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile Milli Savunma
Komisyonu Raporu (1/795, 2/64) (S. Sayısı: 479)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da
komisyonun bulunmayacağı anlaşıldığından, kanun tasarı ve teklifleri ile
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 11 Temmuz 2013
Perşembe günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.