DÖNEM: 24 CİLT: 55 YASAMA YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
132’nci
Birleşim
6 Temmuz 2013 Cumartesi
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve
kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar
tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMA
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 27 milletvekilinin, kot taşlama
işçilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/699)
2.- Antalya
Milletvekili Gürkut Acar ve 28 milletvekilinin, kadınların istihdam ve ücret
eşitsizliği sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/700)
3.- Adana
Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu ve 32 milletvekilinin, Adana Pozantı Çocuk
Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda yaşanan hak ihlallerinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/701)
B) Tezkereler
1.- Birleşmiş
Milletler Geçici Görev Gücü Bünyesinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin 5 Eylül 2013
Tarihinden İtibaren Bir Yıl Daha UNIFIL Harekâtına İştirak Etmesi Hususunda
Anayasanın 92’nci Maddesi Uyarınca Hükûmete İzin Verilmesine Dair Başbakanlık
Tezkeresi (3/1241)
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYON-LARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
2.- Devlet Sırrı
Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları
(1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Orta Asya ve
Kafkaslar Bölgesel Balıkçılık ve Su Ürünleri Yetiştiriciliği Komisyonu
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Tarım,
Orman ve Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporları (1/498) (S.
Sayısı: 173)
4.- Niğde
Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile
100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporları (2/1613, 1/778) (S. Sayısı: 478)
5.- Sözleşmeli
Erbaş ve Er Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Yalova Milletvekili
Muharrem İnce’nin; Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile Milli Savunma Komisyonu Raporu (1/795,
2/64) (S. Sayısı: 479)
6.- Sanal Ortamda
İşlenen Suçlar Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/676) (S. Sayısı: 380)
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- İçişleri
Bakanı Muammer Güler’in, İstanbul Taksim’de meydana gelen olaylara ilişkin
açıklaması
2.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın’ın, görüşülen kanun teklifinin üçüncü bölümü
üzerindeki soru-cevap kısmında yaşanan olaylara, İstanbul Taksim’de meydana
gelen olaylara, Şırnak Milletvekili Mehmet Emin Dindar’a “Geçmiş olsun.”
dileğinde bulunduğuna ve buna sebebiyet verenleri kınadığına ilişkin açıklaması
3.- Sinop
Milletvekili Engin Altay’ın, görüşülen kanun teklifinin üçüncü bölümü
üzerindeki soru-cevap kısmında yaşanan olaylara, İstanbul Taksim’de meydana
gelen olaylara, Şırnak Milletvekili Mehmet Emin Dindar’a “Geçmiş olsun.”
dileğinde bulunduğuna ve herkesin sinirlerine hâkim olmasını temenni ettiğine
ilişkin açıklaması
4.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Şırnak Milletvekili Mehmet Emin Dindar’a “Geçmiş
olsun.” dileğinde bulunduğuna, görüşülen kanun teklifinin üçüncü bölümü
üzerindeki soru-cevap kısmında yaşanan olaylara ve bunun bir daha olmamasını
temenni ettiğine ilişkin açıklaması
5.- Iğdır Milletvekili
Pervin Buldan’ın, Şırnak Milletvekili Mehmet Emin Dindar’a “Geçmiş olsun.”
dileğinde bulunduğuna, görüşülen kanun teklifinin üçüncü bölümü üzerindeki
soru-cevap kısmında yaşanan olaylara ve bu görüntülerin bir daha yaşanmamasını
temenni ettiğine ilişkin açıklaması
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Sinop Milletvekili Engin Altay’ın görüşülen
kanun teklifinin 53’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşma
sırasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 14.00’te açılarak on altı oturum yaptı.
Malatya Milletvekili Ömer Faruk Öz, Kuru Meyve Tanıtım Grubu’nun
çalışmalarına,
Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu, Trabzon turizmi ve
sorunlarına,
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri, siyasette gerilim ve
protestolara,
İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 19 milletvekilinin, toplumsal
gösterilerde kullanılan gazların kullanım gerekliliğinin ve insan sağlığına
etkilerinin araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/696),
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal ve 19 milletvekilinin,
ülkemizdeki basın özgürlüğünün genişletilmesini teminen alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/697),
Antalya Milletvekili Arif Bulut ve 21 milletvekilinin,
çiftçilerin, üretim bölgelerindeki belediyelerin ve toptancı hal
müdürlüklerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesinin 500
kelimeden fazla olması nedeniyle özeti (10/698),
Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini
alacağı ve görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde bulunduğu dönemde
de çalışma talebinin uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi kabul edildi.
MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan,
Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz ve arkadaşları tarafından Adana ilindeki
çiftçilerin sorunlarının (10/564); Adana Milletvekili Ali Halaman ve
arkadaşları tarafından ülke genelinde meydana gelen büyük afetler, kuraklık,
yanlış desteklemeler ve fiyat politikaları sebebiyle büyük sıkıntı içine giren
çiftçilerin sorunlarının (10/581); Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve arkadaşları
tarafından 1/3/2012 tarih 3210 sayı ile Tokat ilindeki çiftçilerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergelerinin,
CHP Grubunun, 25/6/2013 tarihinde Manisa Milletvekili Sakine Öz ve
arkadaşları tarafından Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu kadrosunun iktidar
partisiyle kurduğu bağlantıların, kurumun habercilik anlayışında ve kamusal
görev üstlenen yetkililerin tarafsızlık anlayışında yarattığı olası etkilerin
belirlenmesi, Anadolu Ajansının son döneminde hisse artırımı sırasında
yaşandığı iddia edilen hukuksuzluklar konusunda ayrıntılı çalışmaların
yapılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan
Meclis araştırması önergesinin (984 sıra no.lu), Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınmasına,
Genel Kurulun 5 Temmuz 2013 Cuma günkü (bugün) birleşiminde
okunarak görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerileri
yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Adana Milletvekili Muharrem Varlı, Adıyaman Milletvekili Mehmet
Erdoğan’ın MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında Milliyetçi
Hareket Partisine,
Sinop Milletvekili Engin Altay, İstanbul Milletvekili Bülent
Turan’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine,
Manisa Milletvekili Sakine Öz, İstanbul Milletvekili Bülent
Turan’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında şahsına,
Sataşmaları nedeniyle birer konuşma yaptılar.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün
91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporu’nun (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156),
2’nci sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün
91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu
raporlarının (1/484) (S. Sayısı: 287),
3’üncü sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, Orta Asya ve
Kafkaslar Bölgesel Balıkçılık ve Su Ürünleri Yetiştiriciliği Komisyonu
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Tarım
Orman ve Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu raporlarının (1/498) (S.
Sayısı: 173),
5’inci sırasında yer alan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre
temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanvekili Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin; Türk Silahlı
Kuvvetleri İç Hizmet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile
Milli Savunma Komisyonu Raporu’nun (1/795, 2/64) (S. Sayısı: 479),
6’ncı sırasında yer alan, Sanal Ortamda İşlenen Suçlar
Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu’nun (1/676) (S. Sayısı: 380),
Görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadığından ertelendi.
4’üncü sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün
91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Niğde
Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile
100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu
raporları (2/1613, 1/778) (S. Sayısı: 478), görüşmelerine devam edilerek
43’üncü maddeye kadar görüşmeleri tamamlandıktan sonra Komisyon yetkilileri
Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
Komisyonların bulunmayacağı anlaşıldığından, alınan karar
gereğince, 6 Temmuz 2013 Cumartesi günü saat 14.00’te toplanmak üzere 01.44’te
birleşime son verildi.
Sadık
YAKUT
Başkan
Vekili
Mine
LÖK BEYAZ Muhammet Rıza YALÇINKAYA Bayram ÖZÇELİK
Diyarbakır Bartın Burdur
Kâtip Üye Kâtip Üye Kâtip Üye
II.- GELEN KÂĞITLAR
No: 192
6 Temmuz 2013 Cumartesi
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 27 Milletvekilinin, kot taşlama işçilerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/699) (Başkanlığa geliş
tarihi: 29.03.2012)
2.- Antalya Milletvekili
Gürkut Acar ve 28 Milletvekilinin, kadınların istihdam ve ücret eşitsizliği
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/700) (Başkanlığa geliş
tarihi: 29.03.2012)
3.- Adana Milletvekili Osman
Faruk Loğoğlu ve 32 Milletvekilinin, Adana Pozantı Çocuk Kapalı Ceza İnfaz
Kurumunda yaşanan hak ihlallerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/701)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29.03.2012)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, bağlı kurum ve kuruluşların bilişim altyapısına ve PARDUS işletim
sistemi ile yerli yazılımların kullanımına ilişkin Başbakan Yardımcısından
(Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/21853)
2.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri’nin, bağlı kurum ve kuruluşlara yönelik siber saldırılara ve alınan
önlemlere ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi
(7/21855)
3.- İstanbul Milletvekili
İhsan Özkes’in, Kutlu Doğum Haftası etkinliklerine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/22187)
4.- Ankara Milletvekili Zühal
Topcu’nun, Ankara’da yeni bir adliye binası yapılmasına yönelik çalışmalara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22198)
5.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan’ın, 2002-2013 yılları arasında gerçekleşen boşanmalar ile ilgili
verilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22211)
6.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan’ın, cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlü sayılarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22214)
7.- Denizli Milletvekili
Adnan Keskin’in, 2007-2011 yılları arasında Bolu Mütfüsü olarak görev yapmış
kişi ile Diyanet İşleri Başkanlığındaki bazı üst düzey yöneticiler hakkındaki
iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22235)
8.- Adana Milletvekili Turgay
Develi’nin, bir kişinin istisnai memuriyet kadrosuna atanarak Başbakanlıkta
istihdam edildiği ve bahse konu kişi hakkındaki diğer bazı iddialara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/22246)
9.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, TİKA’nın faaliyetlerine ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/22263)
10.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, bağlı kurum ve kuruluşların temsil ve ikram
harcamalarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/22264)
11.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan’ın, Ankara Sincan F Tipi 2 Nolu Kapalı Cezaevinde bulunan bazı hasta
hükümlülerin durumlarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/22265)
12.- Iğdır Milletvekili
Pervin Buldan’ın, Maltepe 3 Nolu Kapalı Cezaevinde bulunan İranlı hükümlülere
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/22266)
13.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan’ın, işkence ve kötü muamele suçları kapsamında açılan davalara
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/22267)
14.- Bingöl Milletvekili
İdris Baluken’in, cezaevlerinde tutuklu ve hükümlülere kötü muamele yapıldığı
iddialarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/22268)
15.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, bir Kanundaki hükmün uygulaması kapsamında gönderildiği iddia
edilen uyarıya ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/22269)
16.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, Bakanlıktaki engelli personele yönelik çalışmalara ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/22270)
17.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, Bakanlığın tanıtım giderlerine ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22271)
18.- Ankara Milletvekili
Zühal Topcu’nun, Ankara Adliyesindeki bazı icra müdürlükleri ile icra
hakimliklerinin taşınmasına ve yeni hizmet binalarının yeterliğine ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/22272)
19.- Ankara Milletvekili
Zühal Topcu’nun, icra ve iflas dairelerinde yapılan tahsilat ve ödemelerin
aracılığını üstlenecek bankanın tespit ediliş yoluna ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/22273)
20.- Ankara Milletvekili
Zühal Topcu’nun, Adalet Bakanlığı tarafından gerçekleştirilen bazı ihalelere
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/22274)
21.- Ankara Milletvekili
Zühal Topcu’nun, Ankara’da işlenen suçlar ile denetimli serbestlikle ilgili
kanunun uygulanmasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/22275)
22.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, bir taşıma kamyonunun neden olduğu ve bir çocuğun
hayatını kaybetmesine neden olan kazaya ve soruşturma ile ilgili iddialara
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/22276)
23.- İzmir Milletvekili Oğuz
Oyan’ın, cezaevlerindeki ağır hasta tutuklu ve hükümlülere ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/22277)
24.- İstanbul Milletvekili
Ali Özgündüz’ün, seçim suçları ile ilgili bir düzenleme ve 2011 genel
seçimlerinde bu suçları işleyenlerle ilgili çeşitli verilere ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/22278)
25.- Balıkesir Milletvekili
Ayşe Nedret Akova’nın, 2002 yılından itibaren Balıkesir’de açılan boşanma
davalarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/22279)
26.- Balıkesir Milletvekili
Ayşe Nedret Akova’nın, Balıkesir’deki icra müdürlüklerindeki icra dosyaları ile
ilgili çeşitli verilere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/22280)
27.- Konya Milletvekili
Mustafa Kalaycı’nın, icra daireleri ve icra dosyaları ile ilgili çeşitli
verilere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/22281)
28.- Konya Milletvekili
Mustafa Kalaycı’nın, Konya’daki icra daireleri ve icra dosyaları ile ilgili
çeşitli verilere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/22282)
29.- Konya Milletvekili
Mustafa Kalaycı’nın, iflas erteleme başvurularında yaşanan artışa ve bu konuyla
ilgili olarak yaşanan mağduriyetlere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22283)
30.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2010-2013 yılları arasında hayvanlara işkence edilmesi
nedeniyle yargılanan kişilere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/22284)
31.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında yasa dışı kurak avı nedeniyle
yargılanan kişilere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/22285)
32.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2010-2013 yılları arasında köpek hırsızlığı olayları
nedeniyle yargılanan kişilere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/22286)
33.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında mahkeme kararı ile yaşları
büyütülüp evlenen kişilere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/22287)
34.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında küçük yaştaki kızlarla evlilik
nedeniyle yargılanan kişilere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/22288)
35.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, Haydarpaşa Garında meydana gelen yangın ile ilgili
soruşturmaya ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/22289)
36.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2010-2013 yılları arasında hayvanlara yönelik saldırı
nedeniyle yargılanan kişilere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/22290)
37.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında kaçak avcılık nedeniyle
yargılanan yabancı uyruklu kişilere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22291)
38.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında elektrik kablosu hırsızlığı nedeniyle
yargılanan kişilere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/22292)
39.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2010-2013 yılları arasında hayvan hırsızlığı nedeniyle
yargılanan kişilere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/22293)
40.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında av kazaları nedeniyle yargılanan
kişilere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/22294)
41.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2010-2013 yılları arasında av köpeklerini zehirlediği
iddiasıyla yargılanan kişilere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/22295)
42.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2010-2013 yılları arasında köpekleri zehirlediği iddiasıyla
yargılanan kişilere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/22296)
43.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında güme nedeniyle yargılanan
kişilere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/22297)
44.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, ceza infaz personelinin özlük haklarına ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/22298)
45.- Diyarbakır Milletvekili
Nursel Aydoğan’ın, Şanlıurfa’nın Hilvan ilçesinde bir ailenin çocuğuna verdiği
ismin dava edilmesine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/22299)
46.- Diyarbakır Milletvekili
Nursel Aydoğan’ın, Tekirdağ cezaevinde tutuklu ve hükümlülerin haklarının ihlal
edildiği iddialarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/22300)
47.- Kırklareli Milletvekili
Mehmet Siyam Kesimoğlu’nun, bazı KCK sanıklarının tahliye edildiği iddialarına
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/22301)
48.- Manisa Milletvekili
Özgür Özel’in, kanser hastası tutuklu ve hükümlülere, bunların tedavilerine, bu
minvalde Adli Tıp Kurumuna yapılan başvurulara ve bunlardan tahliye edilenlere
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/22302)
49.- Antalya Milletvekili
Gürkut Acar’ın, Antalya 100. Yıl alanında yapılan spor tesislerine ilişkin
Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru önergesi (7/22367)
50.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan’ın, Bakanlığın adının önündeki “T.C.” ibaresinin kaldırıldığı
iddialarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/22585)
51.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan’ın, Artvin’de bir onkoloji hastanesi açılması talebine ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/22586)
52.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, kanser tedavisi gören hastalara verilen hizmetler
ile kanser hastası olan bir vatandaşa ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22587)
53.- İstanbul Milletvekili
Aykut Erdoğdu’nun, Çankırı İl Sağlık Müdürlüğüne bağlı birimlerce kullanılan
bir binanın kira bedeli ile ilgili iddialara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22588)
54.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığın temsil ve ikram harcamalarına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/22589)
55.- Bingöl Milletvekili
İdris Baluken’in, Şırnak Devlet Hastanesinin sağlık personeli eksikliğine
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/22590)
56.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, Bakanlık hizmet binalarındaki yenileme çalışmalarına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/22591)
57.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, Bursa’daki hastane ve sağlık ocaklarına yönelik denetimlere
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/22592)
58.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, bağlı kurumların tabelasından “T.C.” ibaresinin kaldırıldığı iddialarına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/22593)
59.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, Suriyeli mültecilerin kaldıkları kampların sağlık koşullarına ve
hastalıklara karşı alınan önlemlere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22594)
60.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, domuz gribi aşısı alımına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/22595)
61.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, Çin’de ortaya çıkan yeni bir kuş gribi türünün Türkiye’ye olası
etkilerini önlemeye yönelik çalışmalara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22596)
62.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, sağlık hizmetinin Kürtçe verilebilmesi ve Doğu ve
Güneydoğudaki hastanelerin uzman doktor ve teknik cihaz ihtiyacına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/22597)
63.- Samsun Milletvekili
Ahmet İhsan Kalkavan’ın, Samsun’daki devlet hastanelerinde verilen bazı
hizmetler ile hastanelerdeki bazı uygulamalar ile ilgili iddialara ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/22598)
64.- Antalya Milletvekili
Arif Bulut’un, Adana’nın Aladağ ilçesine devlet hastanesi yapılmasına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/22599)
65.- İstanbul Milletvekili
Kadir Gökmen Öğüt’ün, diş teknisyenlerinin çalışma saatlerinin artırılmasına,
silikozis hastalığına yakalanmış teknisyenlere ve buna karşı alınan önlemlere
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/22600)
66.- Adana Milletvekili
Seyfettin Yılmaz’ın, 112 ambulans hizmeti ile ilgili çeşitli konulara ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/22601)
67.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, antidepresan kullanımında yaşanan artışa ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/22602)
68.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, Suriyeli mültecilere verilen sağlık hizmetlerine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/22603)
69.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, tuz kullanımının sağlığa etkilerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22604)
70.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında biber gazı kaynaklı
rahatsızlıklardan dolayı sağlık kuruluşlarına yapılan başvurulara ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/22605)
71.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında diş bakımı eksikliğinden
kaynaklanan sağlık sorunlarına ve diş fırçalama alışkanlığının kazandırılmasına
yönelik projelere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/22606)
72.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında devlet büyükleri ile
akrabalarının adlarının verildiği sağlık kurumlarına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/22607)
73.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2008-2013 yılları arasındaki tarım ilacı kaynaklı
zehirlenme vakalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/22608)
74.- İstanbul Milletvekili
Abdullah Levent Tüzel’in, son dönemde yaşanan kızamık salgınına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/22609)
75.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, kanser vakalarına ve kanser tedavisinde
kullanılan ilaçların ücretlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/22610)
76.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2010-2013 yılları arasında hayvanlara yönelik cinsel
saldırı nedeniyle yargılanan kişilere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22627)
77.- Bitlis Milletvekili
Hüsamettin Zenderlioğlu’nun, Bitlis’in Mutki ilçesinde yaşanan sel felaketine
ve bölgede doğal afetlerin etkilerinin azaltılmasına yönelik çalışmalara
ilişkin Başbakan Yardımcısından (Beşir Atalay) yazılı soru önergesi (7/22779)
78.- Iğdır Milletvekili
Pervin Buldan’ın, İstanbul’da bir mezarlığın taşındığı iddiasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23058)
79.- Kocaeli Milletvekili
Mehmet Hilal Kaplan’ın, Türkiye’de bulunan Suriyeli sığınmacılar ile
Suriye’deki olaylarda kimyasal silah kullanıldığı iddiaları ile ilgili çeşitli
hususlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23989)
80.- Kırklareli Milletvekili
Mehmet Siyam Kesimoğlu’nun, Hatay’daki patlamada istihbarat zaafiyeti olduğu
iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23991)
81.- Kars Milletvekili
Mülkiye Birtane’nin, zorunlu askerlik yapan kişilere yönelik işlenen suçlarla
ilgili çeşitli veriler ve zorunlu askerlik yapan kişilerin çeşitli kategoriler
altındaki verilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23992)
82.- Yalova Milletvekili
Muharrem İnce’nin, Adana Valisi hakkındaki iddialara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/23993)
83.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, Kanal İstanbul Projesi ile ilgili çeşitli hususlara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23994)
84.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan’ın, elektrik tüketim fiyatlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/23996)
85.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, çocuk işçiliğinin azaltılması kapsamındaki
çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23997)
86.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, yabancı ülkelere hibe miktarlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23998)
87.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Suriyeli kadın ve çocuk mültecilerin sorunlarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23999)
88.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, kamu kurumlarındaki kamera takip sistemlerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24000)
89.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Reyhanlı’da meydana gelen bombalı saldırılara ve
yayın yasağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24001)
90.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, Sinop Nükleer Enerji Santrali Projesinin ihalesini alan
firmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24003)
91.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, engelli istihdamının artırılmasına yönelik çalışmalara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24004)
92.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, 4001 kadrolarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/24005)
93.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, resmi araçların özel işlerde de kullanılması ile ilgili
çeşitli hususlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24006)
94.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, Açıköğretim Fakültesi öğrencilerine bütünleme sınavı
hakkı tanınmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24007)
95.- Tekirdağ Milletvekili
Bülent Belen’in, Suriyeli sığınmacıların sayısı ile Türk vatandaşlığına kabul
edilen sığınmacılara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24008)
96.- Adana Milletvekili Osman
Faruk Loğoğlu’nun, Adana Ceyhan’ın enerji üssü haline getirilmesi ile ilgili
yapılan çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24009)
97.- Aydın Milletvekili Metin
Lütfi Baydar’ın, bir haber sitesinde Reyhanlı Kaymakamı ile ilgili olarak yer
alan bir habere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24010)
98.- Aydın Milletvekili Metin
Lütfi Baydar’ın, Reyhanlı’da yaşanan olayda güvenlik zaafiyeti olduğu iddiasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24011)
99.- Aydın Milletvekili Metin
Lütfi Baydar’ın, kendisine gönderildiği iddia edilen bir mektupta yer alan
ifadelere ilişki Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24012)
100.- Aydın Milletvekili
Metin Lütfi Baydar’ın, Reyhanlı’daki MOBESE kameralarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/24013)
101.- Aydın Milletvekili
Metin Lütfi Baydar’ın, Reyhanlı’da gerçekleştirilen bombalı saldırı eylemine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24014)
102.- Aydın Milletvekili
Metin Lütfi Baydar’ın, Amanoslar bölgesinde görev uçuşu esnasında düşen askeri
uçağa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24015)
103.- Aydın Milletvekili
Metin Lütfi Baydar’ın, Kara Hudut Kapılarının sorumluluğuna ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/24016)
104.- Kayseri Milletvekili
Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, kendisi yurt dışında iken Türkiye’de meydana gelen
terör saldırılarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24017)
105.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, ABD ziyafetinde kendisine eşlik eden iş insanlarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24018)
106.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, kömür fiyatlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/24019)
107.- İstanbul Milletvekili
Ali Özgündüz’ün, Türkiye-İsrail arasındaki ticari ve mali ilişkilere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24020)
108.- İstanbul Milletvekili
Ali Özgündüz’ün, Suriye’de bir MİT mensubunun yakalandığı iddialarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24021)
109.- Adana Milletvekili Ümit
Özgümüş’ün, kendisine yönelik suikast girişimlerine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/24024)
110.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, Başbakanlık tarafından kiralanan ve kiraya verilen hizmet
binaları ile araçlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24025)
111.- Malatya Milletvekili
Veli Ağbaba’nın, sosyal yardım alanlar ve yeşil kart sahipleri ile ilgili çeşitli
verilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24027)
112.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, PKK ile görüşmelere ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/24028)
113.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Reyhanlı’da meydana gelen bombalı saldırılara ve yayın
yasağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24029)
114.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, fen edebiyat fakültesi mezunlarının istihdamına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/24030)
115.- Kars Milletvekili Mülkiye
Birtane’nin, Kars’taki fabrikalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/24031)
116.- Ankara Milletvekili
Emine Ülker Tarhan’ın, ABD’de düzenlenen bir yürüyüş için Ankara Büyükşehir
Belediyesi tarafından bazı kişilerin söz konusu ülkeye gönderilmesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24032)
117.- Ankara Milletvekili
Bülent Kuşoğlu’nun, PKK’nın şehir yapılanması ile ilgili bir iddiaya ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24033)
118.- Balıkesir Milletvekili
Ayşe Nedret Akova’nın, kamu alımlarında yerli üretime öncelik tanınmasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24034)
119.- Muğla Milletvekili Ömer
Süha Aldan’ın, PKK’ya ait olduğu iddia edilen iç yazışmalardaki bazı ifadeler
ile terör örgütünün sınır dışına çekilmesi sürecine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/24037)
120.- İstanbul Milletvekili
İhsan Özkes’in, İstanbul Fatih’te bulunan taşınmaz kültür varlıklarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24039)
121.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, vatandaşlar tarafından kullanılan kredilere ve
sosyal yardımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24040)
122.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, vekaleten veya geçici olarak idari kadrolarda görev yapan
denetmen ve müfettişlere ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı
soru önergesi (7/24053)
123.- Yozgat Milletvekili
Sadir Durmaz’ın, bağlı kurum ve kuruluşlar personelinin istihdam biçimlerine
göre dağılımı ile ilgili verilere ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan)
yazılı soru önergesi (7/24054)
124.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, bağlı kurum ve kuruluşlar tarafından kiralanan ve kiraya
verilen hizmet binaları ile araçlara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali
Babacan) yazılı soru önergesi (7/24055)
125.- Yozgat Milletvekili
Sadir Durmaz’ın, bağlı kurum ve kuruluşlar personelinin istihdam biçimlerine
göre dağılımı ile ilgili verilere ilişkin Başbakan Yardımcısından (Beşir
Atalay) yazılı soru önergesi (7/24056)
126.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Reyhanlı’da meydana gelen bombalı saldırılara ve çözüm sürecine
ilişkin Başbakan Yardımcısından (Beşir Atalay) yazılı soru önergesi (7/24057)
127.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, bağlı kurum ve kuruluşlar tarafından kiralanan ve kiraya
verilen hizmet binaları ile araçlara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Beşir
Atalay) yazılı soru önergesi (7/24058)
128.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, bağlı kurum ve kuruluşlara ait sosyal tesislere ilişkin
Başbakan Yardımcısından (Beşir Atalay) yazılı soru önergesi (7/24059)
129.- Giresun Milletvekili
Selahattin Karaahmetoğlu’nun, Diyanet İşleri Başkanlığı ile Dini ve Sosyal
Hizmetler Vakfı arasında imzalanan protokol uyarınca Vakfın edineceği gelirden
Hazineye aktarılacak pay ile bu paydan yapılan harcamalara ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24060)
130.- Yozgat Milletvekili
Sadir Durmaz’ın, bağlı kurum ve kuruluşlar personelinin istihdam biçimlerine
göre dağılımı ile ilgili verilere ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir
Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24061)
131.- İstanbul Milletvekili
Ali Özgündüz’ün, yurt dışında ailelerinden alınıp koruyucu ailelere verilen
Türk çocuklara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru
önergesi (7/24062)
132.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, bağlı kurum ve kuruluşlar tarafından kiralanan ve kiraya
verilen hizmet binaları ile araçlara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir
Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24063)
133.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, bağlı kurum ve kuruluşlara ait sosyal tesislere ilişkin
Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24064)
134.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, ülke genelinde il ve ilçelerde sözleşmeli olarak görev yapan kuran kursu
personeline ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi
(7/24065)
135.- Yozgat Milletvekili
Sadir Durmaz’ın, Bakanlık personelinin istihdam biçimlerine göre dağılımı ile
ilgili verilere ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/24079)
136.- Tekirdağ Milletvekili
Bülent Belen’in, Tekirdağ’da Bakanlığa bağlı birimlerde gerçekleştirilen
denetimlere ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/24080)
137.- Tekirdağ Milletvekili
Bülent Belen’in, Tekirdağ’da Bakanlığa bağlı birimlerde istihdam edilen
personele ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/24081)
138.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, 2022 sayılı Kanundan faydalanarak maaş bağlanan vatandaşlara ilişkin
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/24082)
139.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, kadına yönelik şiddetin önlenmesine yönelik tedbirlere ilişkin Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/24083)
140.- Van Milletvekili Nazmi
Gür’ün, Van’daki engellilere ve bunlara yapılan yardımlara ilişkin Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/24084)
141.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlık tarafından kiralanan ve kiraya verilen hizmet
binaları ile araçlara ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/24085)
142.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, kamu kurumlarındaki çocuk bakım ve kreş hizmetlerine ilişkin Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/24086)
143.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Bakanlığa ait sosyal tesislere ilişkin Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/24087)
144.- İstanbul Milletvekili
Sebahat Tuncel’in, kadına yönelik şiddet vakalarında kamu görevlilerinin tutumlarıyla
ilgili sorunlara ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/24088)
145.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, 666 sayılı KHK’nın yürürlüğe girmesinden itibaren yapılan uzman
yardımcısı ve uzman alımlarına ilişkin Avrupa Birliği Bakanından yazılı soru
önergesi (7/24089)
146.- Yozgat Milletvekili
Sadir Durmaz’ın, Bakanlık personelinin istihdam biçimlerine göre dağılımı ile
ilgili verilere ilişkin Avrupa Birliği Bakanından yazılı soru önergesi
(7/24090)
147.- Tekirdağ Milletvekili
Bülent Belen’in, Tekirdağ’da Bakanlığa bağlı birimlerde istihdam edilen
personele ilişkin Avrupa Birliği Bakanından yazılı soru önergesi (7/24091)
148.- Tekirdağ Milletvekili
Bülent Belen’in, Tekirdağ’da Bakanlığa bağlı birimlerde gerçekleştirilen
denetimlere ilişkin Avrupa Birliği Bakanından yazılı soru önergesi (7/24092)
149.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlık tarafından kiralanan ve kiraya verilen hizmet
binaları ile araçlara ilişkin Avrupa Birliği Bakanından yazılı soru önergesi
(7/24093)
150.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, Bakanlık tarafından gerçekleştirilen organizasyonlara ilişkin Avrupa
Birliği Bakanından yazılı soru önergesi (7/24094)
151.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, 666 sayılı KHK’nın yürürlüğe girmesinden itibaren yapılan uzman
yardımcısı ve uzman alımlarına ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından
yazılı soru önergesi (7/24095)
152.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, vekaleten veya geçici olarak idari kadrolarda görev yapan
denetmen ve müfettişlere ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı
soru önergesi (7/24096)
153.- Yozgat Milletvekili
Sadir Durmaz’ın, Bakanlık personelinin istihdam biçimlerine göre dağılımı ile
ilgili verilere ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi
(7/24097)
154.- Tekirdağ Milletvekili
Bülent Belen’in, Tekirdağ’da Bakanlığa bağlı birimlerde istihdam edilen
personele ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi
(7/24098)
155.- Samsun Milletvekili
Ahmet İhsan Kalkavan’ın, TÜBİTAK projelerine ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanından yazılı soru önergesi (7/24099)
156.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlık tarafından kiralanan ve kiraya verilen hizmet
binaları ile araçlara ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru
önergesi (7/24100)
157.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Bakanlığa ait sosyal tesislere ilişkin Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/24101)
158.- Gaziantep Milletvekili
Mehmet Şeker’in, KOSGEB Başkanı hakkındaki iddialara ilişkin Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/24102)
159.- Iğdır Milletvekili
Pervin Buldan’ın, İskenderun Demir Çelik Fabrikasının özelleştirilmesinin
ardından işçilerin yaşadığı iddia edilen sorunlara ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/24104)
160.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, 666 sayılı KHK’nın yürürlüğe girmesinden itibaren yapılan uzman
yardımcısı ve uzman alımlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/24105)
161.- Yozgat Milletvekili
Sadir Durmaz’ın, Bakanlık personelinin istihdam biçimlerine göre dağılımı ile
ilgili verilere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/24106)
162.- Tekirdağ Milletvekili
Bülent Belen’in, Tekirdağ’da Bakanlığa bağlı birimlerde istihdam edilen
personele ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/24107)
163.- Manisa Milletvekili
Özgür Özel’in, iş ve sosyal güvenlik hukukundan kaynaklı uyuşmazlıkların
çözümünde iş mahkemelerinin devre dışı bırakılmasını öngören düzenleme
taslağına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/24108)
164.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlık tarafından kiralanan ve kiraya verilen hizmet
binaları ile araçlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/24109)
165.- Giresun Milletvekili
Selahattin Karaahmetoğlu’nun, 2003-2013 yılları arasında iş kazası ve meslek
hastalıkları sonucu hayatını kaybedenler ile iş kazası ve meslek hastalıkları
nedeniyle engelli hale gelenler ve kamuda istihdam edilen engellilere ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/24110)
166.- Malatya Milletvekili
Veli Ağbaba’nın, işsizlik maaşlarıyla ilgili çeşitli hususlara ilişkin Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/24111)
167.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, çiftçilerin BAĞ-KUR’a olan prim borcuna ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/24112)
168.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Bakanlığa ait sosyal tesislere ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/24113)
169.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Ardahan’da iş sağlığı ve güvenliği memurlarının çalıştırılıp
çalıştırılmayacağına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/24114)
170.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Ardahan İŞKUR müdürlüğünün faaliyetlerine ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/24115)
171.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Ardahan’ın sosyo-ekonomik anlamda gelişmesine ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/24116)
172.- İstanbul Milletvekili
Sebahat Tuncel’in, Çanakkale Karabiga’da gerçekleştirilen termik santral
çalışmaları ile ilgili çeşitli hususlara ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/24118)
173.- Tekirdağ Milletvekili
Bülent Belen’in, Tekirdağ’da Bakanlığa bağlı birimlerde gerçekleştirilen
denetimlere ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/24121)
174.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlık tarafından kiralanan ve kiraya verilen hizmet
binaları ile araçlara ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/24125)
175.- Mardin Milletvekili
Erol Dora’nın, İstanbul’a yapılması planlanan üçüncü havalimanı ile ilgili
ihaleye ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/24126)
176.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, İzmit Körfezindeki kirliliğe ilişkin Çevre ve Şehircilik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/24128)
177.- İstanbul Milletvekili
Şafak Pavey’in, Bafa Gölü’ndeki kirliliğe ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/24129)
178.- Hatay Milletvekili
Mehmet Ali Ediboğlu’nun, Halep ve İskenderun Ortodoks Metropoliti ile Halep
Süryani Ortodoks Metropolitinin kaçırılmalarına ilişkin Dışişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/24131)
179.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, 666 sayılı KHK’nın yürürlüğe girmesinden itibaren yapılan uzman
yardımcısı ve uzman alımlarına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/24132)
180.- Hatay Milletvekili
Mevlüt Dudu’nun, komşularımıza yönelik dış politikaya ve sınır güvenliğine
ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24133)
181.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, vizesiz seyahat edilebilen ülkelere ve e-vize
uygulamasına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24134)
182.- Yozgat Milletvekili
Sadir Durmaz’ın, Bakanlık personelinin istihdam biçimlerine göre dağılımı ile
ilgili verilere ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24135)
183.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlık tarafından kiralanan ve kiraya verilen hizmet
binaları ile araçlara ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/24136)
184.- İstanbul Milletvekili
Ali Özgündüz’ün, ABD askerlerinin Türkiye’nin Suriye sınırında
konuşlandırıldığı iddialarına ve ABD askeri yetkililerinin Diyarbakır’da
gerçekleştirdiği incelemelere ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/24137)
185.- Manisa Milletvekili
Özgür Özel’in, Manisa’da dolu yağışı nedeniyle mağdur olan çiftçilere ilişkin
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/24162)
186.- Manisa Milletvekili
Hasan Ören’in, Manisa’daki dolu yağışı nedeniyle mağdur olan çiftçilere ilişkin
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/24163)
187.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, 666 sayılı KHK’nın yürürlüğe girmesinden itibaren yapılan uzman
yardımcısı ve uzman alımlarına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/24164)
188.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlık tarafından kiralanan ve kiraya verilen hizmet
binaları ile araçlara ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/24165)
189.- Antalya Milletvekili
Gürkut Acar’ın, EXPO 2016 fuar alanına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/24166)
190.- Yozgat Milletvekili
Sadir Durmaz’ın, Bakanlık personelinin istihdam biçimlerine göre dağılımı ile
ilgili verilere ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/24167)
191.- Tekirdağ Milletvekili
Bülent Belen’in, Tekirdağ’da Bakanlığa bağlı birimlerde istihdam edilen
personele ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/24168)
192.- Tekirdağ Milletvekili
Bülent Belen’in, Tekirdağ’da Bakanlığa bağlı birimlerde gerçekleştirilen
denetimlere ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/24169)
193.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, GDO analiz uygulamasındaki değişikliğe ilişkin Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/24170)
194.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru’nun, Tokat’taki balık üretimine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/24171)
195.- İzmir Milletvekili
Aytun Çıray’ın, İzmir’in Kemalpaşa ilçesindeki kiraz üreticilerinin
mağduriyetine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/24172)
196.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, TARSİM ile ilgili çeşitli hususlara ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/24173)
197.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Bakanlığa ait sosyal tesislere ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/24174)
198.- Balıkesir Milletvekili
Ayşe Nedret Akova’nın, çeltik üretimine verilen desteğe ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/24175)
199.- Manisa Milletvekili
Sakine Öz’ün, Manisa’nın Kula ilçesinde dolu ve selden etkilenen çiftçilerin
mağduriyetine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/24176)
200.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, vekaleten veya geçici olarak idari kadrolarda görev yapan
denetmen ve müfettişlere ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/24178)
201.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlık tarafından kiralanan ve kiraya verilen hizmet binaları
ile araçlara ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/24179)
202.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Tasfiye İşletme Müdürlüklerince satışa çıkarılan ve imha edilen
cep telefonlarına ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/24180)
203.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Tasfiye İşletme Müdürlüklerince satışa uygun olmadığı
gerekçesiyle imha edilen cep telefonlarına ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından
yazılı soru önergesi (7/24181)
204.- Diyarbakır Milletvekili
Emine Ayna’nın, kadına yönelik şiddete ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/24185)
205.- İstanbul Milletvekili
Ayşe Eser Danışoğlu’nun, belediyeler tarafından önlem alınmadan açık bırakılan
çukurlara düşme sonucu ağır yaralanma ve ölümle sonuçlanan olaylara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24186)
206.- Hatay Milletvekili
Mehmet Ali Ediboğlu’nun, Antakya’daki bir derneğin başkanının tehdit edildiği
iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24187)
207.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında İçel İl İnsan Hakları
Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24188)
208.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında İstanbul İl İnsan
Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24189)
209.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında İzmir İl İnsan Hakları
Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24190)
210.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Kars İl İnsan Hakları
Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24191)
211.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Kastamonu İl İnsan
Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24192)
212.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Kayseri İl İnsan
Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24193)
213.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Kırklareli İl İnsan
Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24194)
214.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Kırşehir İl İnsan
Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24195)
215.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Kocaeli İl İnsan
Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24196)
216.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Konya İl İnsan Hakları
Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24197)
217.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlık tarafından kiralanan ve kiraya verilen hizmet
binaları ile araçlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/24198)
218.- Bitlis Milletvekili
Hüsamettin Zenderlioğlu’nun, KÖY-DES Projesi kapsamında Bitlis’te
gerçekleştirilen çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/24199)
219.- Bitlis Milletvekili
Hüsamettin Zenderlioğlu’nun, KÖY-DES Projesi kapsamında Bitlis’te
gerçekleştirilen yol yapımı çalışmalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/24200)
220.- Kars Milletvekili
Mülkiye Birtane’nin, Kars’ın Sarıkamış ilçesindeki bir köyün sorunlarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24201)
221.- İzmir Milletvekili
Erdal Aksünger’in, Adana Valisi hakkındaki iddialara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/24202)
222.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, 666 sayılı KHK’nın yürürlüğe girmesinden itibaren yapılan uzman
yardımcısı ve uzman alımlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/24203)
223.- Bursa Milletvekili
İlhan Demiröz’ün, Bursa’nın Mudanya ilçesindeki bir antik kentin bulunduğu
alanın imara açılmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/24204)
224.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, bir vatandaşa 1974 yılından beri istimlak bedeli ödenmemesine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24205)
225.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Ardahan’da yollardaki yön tabelalarının düzeltilmesine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24206)
226.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Ardahan’ın Posof ilçesindeki bir köyde yıkılma kararı verilen
evlerin yıkılmamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/24207)
227.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Gününde yaşanan olaylar ile polisin
olaylara müdahalesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/24208)
228.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, Kütahya’da U-14 Türkiye Futbol Şampiyonası kapsamında oynanan bir
maçta yaşanan olaylara polisin müdahalesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/24209)
229.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Ardanuç ilçesine bağlı bir köyün sulama kanalı
ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24210)
230.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, Hatay, Gaziantep, Kilis ve Şanlıurfa’da kolluk kuvvetlerine
intikal eden suç olayları ile ilgili çeşitli hususlara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/24211)
231.- Çanakkale Milletvekili
Ali Sarıbaş’ın, Suriyeli sığınmacılarla ilgili çeşitli hususlara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24212)
232.- Kırklareli Milletvekili
Mehmet Siyam Kesimoğlu’nun, Adana Valisi hakkındaki iddialara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/24213)
233.- Denizli Milletvekili
İlhan Cihaner’in, Denizli’deki aşırı yağışlar nedeniyle oluşan sorunlarla
ilgili çeşitli hususlar ile Denizli Belediyesinin alt yapı çalışmalarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24214)
234.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, futbol müsabakaları sonrasında rakip takım
taraftarlarınca katledilen vatandaşlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/24215)
235.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, uyuşturucu madde bağımlılığına ve ele geçirilen
uyuşturucuların imhasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/24216)
236.- İstanbul Milletvekili
Osman Oktay Ekşi’nin, İstanbul Maltepe’deki bazı Alevi vatandaşların evlerinin
işaretlenerek tehdit edildikleri iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/24217)
237.- Konya Milletvekili
Mustafa Kalaycı’nın, 2009-2013 yılları arasında meydana gelen terör olayları,
etkisiz hale getirilen teröristler, hayatını kaybeden güvenlik görevlileri ile
vatandaşlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24218)
238.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Reyhanlı’da meydana gelen bombalı saldırılara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/24219)
239.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Kütahya’nın Simav ilçesine bağlı bir köyün sorunlarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24220)
240.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, açılan ve kapatılan jandarma karakollarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/24221)
241.- Yozgat Milletvekili
Sadir Durmaz’ın, Bakanlık personelinin istihdam biçimlerine göre dağılımı ile
ilgili verilere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24222)
242.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, Akil İnsanlar Heyetini protesto eden gruplara polisin
müdahalede bulunduğu iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/24223)
243.- Yozgat Milletvekili
Sadir Durmaz’ın, Yozgat’ta yürütülen bazı projeler kapsamında dershaneye
gönderilen öğrencilere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/24224)
244.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, polisin özlük hakları ile artan polis intiharlarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24225)
245.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, Tekirdağ Yeniçiftlik’teki sahipsiz hayvanlara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24226)
246.- Tekirdağ Milletvekili
Bülent Belen’in, Tekirdağ’da Bakanlığa bağlı birimlerde gerçekleştirilen
denetimlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24227)
247.- Tekirdağ Milletvekili
Bülent Belen’in, Tekirdağ’da Bakanlığa bağlı birimlerde istihdam edilen
personele ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24228)
248.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, emniyet personeline ikinci şark görevi uygulamasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/24229)
249.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru’nun, Tokat’taki bir yaylada yaşanan su sorununa ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/24230)
250.- Çanakkale Milletvekili
Ali Sarıbaş’ın, Çanakkale’ye Suriyeli sığınmacıların yerleştirildiği iddiaları
ile ilgili çeşitli hususlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/24231)
251.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, 2003 yılından itibaren yaş haddi dolmadan görevden ayrılan
emniyet personeline ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24232)
252.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, Emniyet Genel Müdürlüğü personeline ikinci şark uygulamasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24233)
253.- Kars Milletvekili
Mülkiye Birtane’nin, Kars’ın Kağızman ilçesindeki bir köyün iki mezrasında
elektrik bulunmamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/24234)
254.- Kars Milletvekili
Mülkiye Birtane’nin, Kars’ın Sarıkamış ilçesinde bir köyün su ve alt yapı
sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24235)
255.- Kayseri Milletvekili
Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, e-kimlik ihalesi ve bununla ilintili olarak
kurulacak sisteme ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24236)
256.- İstanbul Milletvekili
Kadir Gökmen Öğüt’ün, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından Maltepe’ye
yapılan yatırımlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24237)
257.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’deki bir köyün sorunlarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/24238)
258.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Şavşat ilçesindeki bir köyün sorunlarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24239)
259.- İstanbul Milletvekili
Ali Özgündüz’ün, pasaport harç bedellerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/24240)
260.- İstanbul Milletvekili
Ali Özgündüz’ün, yabancı bir televizyon kanalındaki habere ve Suriyeli
muhalifler tarafından Türkiye’de bomba imal edildiği iddialarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24241)
261.- Ağrı Milletvekili Halil
Aksoy’un, 17 Mart 2013 tarihinde Ağrı Taşlıçay’daki Nevruz kutlamalarına katıldıkları
gerekçesiyle bazı vatandaşlar hakkında soruşturma açıldığı iddiasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24242)
262.- Adana Milletvekili Ümit
Özgümüş’ün, Adana’da araç park yerleri konusunda bir firma ile Adana Büyükşehir
Belediyesi arasında yapılan protokol ve park yerleri için yapılan ihaleye
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24243)
263.- İstanbul Milletvekili
Kadir Gökmen Öğüt’ün, İstanbul’un Ataşehir ilçesindeki bazı mahallelerin imar
planlarında yapılan düzenlemeye ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/24244)
264.- Giresun Milletvekili
Selahattin Karaahmetoğlu’nun, zorunlu trafik poliçesi ücretleri ile trafik
cezalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24245)
265.- Giresun Milletvekili
Selahattin Karaahmetoğlu’nun, Giresun’un Espiye ilçesindeki bir köyün okul
binasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24246)
266.- Giresun Milletvekili
Selahattin Karaahmetoğlu’nun, Giresun’un Espiye ilçesindeki bir köyün su
sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24247)
267.- Hatay Milletvekili
Mehmet Ali Ediboğlu’nun, Reyhanlı’da MOBESE kameralarının çalışmadığı iddiasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24248)
268.- Konya Milletvekili
Atilla Kart’ın, Gazi Üniversitesi Rektörlüğü ile Ankara Büyükşehir Belediyesi
arasında imzalanan Hizmet Alım Protokolü kapsamında gerçekleştirilen
çalışmalarla ilgili çeşitli hususlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/24249)
269.- Kocaeli Milletvekili
Mehmet Hilal Kaplan’ın, Kocaeli ve Ankara Büyükşehir Belediyelerinin Hazineye
olan borçları ile ilgili çeşitli hususlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/24250)
270.- Çorum Milletvekili
Tufan Köse’nin, Çorum’daki bir köyün sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/24251)
271.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, Etimesgut Şeker Fabrikası arazisinde Yüksek Hızlı Tren garı
kurulacağı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24252)
272.- İstanbul Milletvekili
Celal Dinçer’in, 2010 yılından itibaren vapur kazalarının sayısı ve nedenleri
ile şehir hatları vapurlarında çalışan personele ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/24253)
273.- İstanbul Milletvekili
Celal Dinçer’in, Formula İstanbul Yatırım A.Ş. ile ilgili çeşitli hususlara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24254)
274.- İstanbul Milletvekili
Celal Dinçer’in, İstanbul Esenyurt’ta dere ıslah çalışması olup olmadığına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24255)
275.- Malatya Milletvekili
Veli Ağbaba’nın, Malatya Belediyesi tarafından açılan Kadın Kültür ve Spor
Merkezinde verilen eğitimlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/24256)
276.- Adana Milletvekili
Seyfettin Yılmaz’ın, Başbakanın Akil İnsanlar Heyetini protesto edenlerle
ilgili bir açıklamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/24257)
277.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, emniyet teşkilatındaki maaş taltifi uygulamasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/24258)
278.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Bakanlığa ait sosyal tesislere ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/24259)
279.- Diyarbakır Milletvekili
Nursel Aydoğan’ın, Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu uyarınca polise verilen
yetkilere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24260)
280.- İstanbul Milletvekili
Celal Dinçer’in, İstanbul’daki Aylık Mavi Akbil’e uygulanan zamma ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24261)
281.- Uşak Milletvekili Dilek
Akagün Yılmaz’ın, Uşak Belediyesi Zabıta Müdürlüğündeki zabıta memurlarına Uşak
Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğündeki polisler tarafından verilen bir eğitime
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24262)
282.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, KÖYDES Projesi kapsamında Ardahan’daki köylerde yapılan
çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24263)
283.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, SYDV’ler tarafından dağıtılan kömürlere ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/24264)
284.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Kahramanmaraş İl İnsan
Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24265)
285.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Kütahya İl İnsan
Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24266)
286.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Malatya İl İnsan
Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24267)
287.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Manisa İl İnsan
Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24268)
288.- İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Mardin İl İnsan Hakları Kurulu
ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/24269)
289.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Muğla İl İnsan Hakları
Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24270)
290.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Muş İl İnsan Hakları
Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24271)
291.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Nevşehir İl İnsan
Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24272)
292.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Niğde İl İnsan Hakları
Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24273)
293.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Ordu İl İnsan Hakları
Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24274)
294.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Rize İl İnsan Hakları
Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24275)
295.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Sakarya İl İnsan
Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24276)
296.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Samsun İl İnsan
Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24277)
297.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Siirt İl İnsan Hakları
Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24278)
298.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlık tarafından kiralanan ve kiraya verilen hizmet
binaları ile araçlara ilişkin Kalkınma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/24279)
299.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, 666 sayılı KHK’nın yürürlüğe girmesinden itibaren yapılan uzman
yardımcısı ve uzman alımlarına ilişkin Kalkınma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/24280)
300.- Yozgat Milletvekili
Sadir Durmaz’ın, Bakanlık personelinin istihdam biçimlerine göre dağılımı ile
ilgili verilere ilişkin Kalkınma Bakanından yazılı soru önergesi (7/24281)
301.- Tekirdağ Milletvekili
Bülent Belen’in, Tekirdağ’da Bakanlığa bağlı birimlerde gerçekleştirilen
denetimlere ilişkin Kalkınma Bakanından yazılı soru önergesi (7/24282)
302.- Tekirdağ Milletvekili
Bülent Belen’in, Tekirdağ’da Bakanlığa bağlı birimlerde istihdam edilen
personele ilişkin Kalkınma Bakanından yazılı soru önergesi (7/24283)
303.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru’nun, Tokat’tan göçün önlenmesine yönelik çalışmalara ilişkin
Kalkınma Bakanından yazılı soru önergesi (7/24284)
304.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Bakanlığa ait sosyal tesislere ilişkin Kalkınma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/24285)
305.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlık tarafından kiralanan ve kiraya verilen hizmet
binaları ile araçlara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/24286)
306.- Yalova Milletvekili
Muharrem İnce’nin, Bakanlık makam odası ile özel kalemde yapılan tadilat ve
tefrişat işleri ile diğer bazı hususlara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/24287)
307.- Bursa Milletvekili
İlhan Demiröz’ün, Bursa’nın Mudanya ilçesindeki bir antik kentin bulunduğu
alanın imara açılmasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/24288)
308.- Yozgat Milletvekili
Sadir Durmaz’ın, Bakanlık personelinin istihdam biçimlerine göre dağılımı ile
ilgili verilere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/24289)
309.- Tekirdağ Milletvekili
Bülent Belen’in, Tekirdağ’da Bakanlığa bağlı birimlerde istihdam edilen
personele ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/24290)
310.- Tekirdağ Milletvekili
Bülent Belen’in, Tekirdağ’da Bakanlığa bağlı birimlerde gerçekleştirilen
denetimlere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/24291)
311.- Adana Milletvekili
Seyfettin Yılmaz’ın, Bakanlık makam odasında tadilat yaptırıp yaptırmadığına
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/24292)
312.- Adana Milletvekili
Seyfettin Yılmaz’ın, görevden alınan Bakanlık bürokratlarına ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/24293)
313.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Bakanlığa ait sosyal tesislere ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/24294)
314.- Balıkesir Milletvekili
Ayşe Nedret Akova’nın, orijinal eserlerden kalıpların çıkarılmasına izin
verilmesinin yaratabileceği sakıncalarla ilgili çeşitli hususlara ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/24295)
315.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlık tarafından kiralanan ve kiraya verilen hizmet
binaları ile araçlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/24296)
316.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, THY ile ilgili çeşitli hususlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/24297)
317.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, 666 sayılı KHK’nın yürürlüğe girmesinden itibaren yapılan uzman
yardımcısı ve uzman alımlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/24298)
318.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, vekaleten veya geçici olarak idari kadrolarda görev yapan
denetmen ve müfettişlere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/24299)
319.- Yozgat Milletvekili
Sadir Durmaz’ın, Bakanlık personelinin istihdam biçimlerine göre dağılımı ile
ilgili verilere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/24300)
320.- Tekirdağ Milletvekili
Bülent Belen’in, Tekirdağ’da Bakanlığa bağlı birimlerde istihdam edilen
personele ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/24301)
321.- Tekirdağ Milletvekili Bülent
Belen’in, Tekirdağ’da Bakanlığa bağlı birimlerde gerçekleştirilen denetimlere
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/24302)
322.- İstanbul Milletvekili
Ali Özgündüz’ün, Ağrı ve Iğdır’daki Hazine arazilerinin satışı ile ilgili
verilere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/24305)
323.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, belediyelerin vergi ve SGK borçlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/24306)
324.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Bakanlığa ait sosyal tesislere ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/24307)
325.- Amasya Milletvekili
Ramis Topal’ın, Okul Dönüşüm Projesi ile ilgili çeşitli hususlara ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24309)
326.- Muğla Milletvekili
Nurettin Demir’in, Bodrum’da mevcut İlçe Milli Eğitim Müdürünün göreve
başlamasından bu yana hakkında sürgün, kınama ve disiplin cezası verilen
öğretmenlere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24310)
327.- Edirne Milletvekili
Recep Gürkan’ın, Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi ile ilgili çeşitli
hususlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24311)
328.- Aydın Milletvekili
Metin Lütfi Baydar’ın, Türkiye Öğrenci Meclisinin 10. Dönem çalışmalarını
Eskişehir’de gerçekleştirmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/24312)
329.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlık tarafından kiralanan ve kiraya verilen hizmet
binaları ile araçlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24313)
330.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, 666 sayılı KHK’nın yürürlüğe girmesinden itibaren yapılan uzman
yardımcısı ve uzman alımlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/24314)
331.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, vekaleten veya geçici olarak idari kadrolarda görev yapan
denetmen ve müfettişlere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/24315)
332.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, okullardaki serbest kıyafet uygulamasının değiştirilmesine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24316)
333.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, ders kitabı ihalelerine ve ders kitaplarıyla ilgili çeşitli
hususlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24317)
334.- Kastamonu Milletvekili
Emin Çınar’ın, Bakanlık merkez ve taşra teşkilatında çalışan memurlar için
açılan görevde yükselme sınavlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/24318)
335.- Yozgat Milletvekili
Sadir Durmaz’ın, Bakanlık personelinin istihdam biçimlerine göre dağılımı ile
ilgili verilere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24319)
336.- Tekirdağ Milletvekili
Bülent Belen’in, Tekirdağ’da Bakanlığa bağlı birimlerde gerçekleştirilen
denetimlere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24320)
337.- Tekirdağ Milletvekili
Bülent Belen’in, Tekirdağ’da Bakanlığa bağlı birimlerde istihdam edilen
personele ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24321)
338.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, sınavlardaki gözetmenlerin ücretlerine ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24322)
339.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, yeni eğitim sistemine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/24323)
340.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, okul ve kurumlar için norm güncellemesi çalışmalarına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24324)
341.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, il milli eğitim müdürlüklerinin vekaleten yürütülmesine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24325)
342.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, eğitim sisteminin kalitesinin artırılmasına yönelik
çalışmalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24326)
343.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, öğretmenlerin il içi ve iller arası yer değiştirmelerine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24327)
344.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, uluslararası sınavlarda Türkiye’nin başarı sıralamasındaki yerine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24328)
345.- Batman Milletvekili
Ayla Akat Ata’nın, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinin sorunlarına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24329)
346.- İstanbul Milletvekili
Ali Özgündüz’ün, yeni eğitim-öğretim sistemi ile ilgili verilere ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24330)
347.- İstanbul Milletvekili
Ali Özgündüz’ün, ÖSYM tarafından gerçekleştirilen sınavlardaki bazı
uygulamalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24331)
348.- İstanbul Milletvekili
Ali Özgündüz’ün, bazı illerdeki okulların su ve elektrik tüketim giderlerine ve
borçlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24332)
349.- Şırnak Milletvekili
Hasip Kaplan’ın, ÖSYM’nin basım ihalelerini alan firmaya ve ÖSYM’nin basım
ihalelerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24334)
350.- Şırnak Milletvekili
Hasip Kaplan’ın, ÖSYM tarafından sınav ücretlerine yapılan zamlara ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24335)
351.- Bingöl Milletvekili
İdris Baluken’in, bazı üniversitelerde katılımcılar nedeniyle bazı
organizasyonlara izin verilmediği ve söz konusu organizasyonlar için yer tahsis
edilmediği iddiasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/24336)
352.- Bingöl Milletvekili
İdris Baluken’in, Ankara Üniversitesi yönetimi tarafından öğrenciler hakkında
açılan soruşturmalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/24337)
353.- İzmir Milletvekili
Aytun Çıray’ın, 4+4+4 sistemi ile ilgili çeşitli hususlara ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/24338)
354.- İstanbul Milletvekili
Kadir Gökmen Öğüt’ün, 2013 LYS için sınav giriş ücretini yatırdığı halde ÖSYM
internet sitesinden veri girişi yapamadığı için müracaatını tamamlayamayan
öğrencilere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24339)
355.- Malatya Milletvekili
Veli Ağbaba’nın, KPSS puan hesaplamalarına YDS sonuçlarının da dahil
edileceğinin geç açıklanması nedeniyle yaşandığı iddia edilen mağduriyete
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24340)
356.- Malatya Milletvekili
Veli Ağbaba’nın, ÖSYM tarafından yapılan sınavların ücretlerindeki artış ile
öğretmen adaylarının girecekleri sınavla ilgili uygulamaya ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/24341)
357.- Konya Milletvekili
Atilla Kart’ın, Konya’nın Meram ilçesindeki bir ilkokulun kapatılacağı
iddiasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24342)
358.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, doçent unvanıyla görev yapan ve profesör kadrolarına atama bekleyen
öğretim elemanlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/24343)
359.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Bakanlığa ait sosyal tesislere ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/24344)
360.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, bir öğretmenin öğrencilerine yönelik nefret
söyleminde bulunduğu iddiasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/24345)
361.- Balıkesir Milletvekili
Ayşe Nedret Akova’nın, öğretmenlerin güvenlikten sorumlu nöbetçi olarak
görevlendirilmelerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/24346)
362.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Ardahan’daki birleştirilmiş sınıflara ve taşımalı eğitime
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24347)
363.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, sözleşmeli öğretmenlere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/24348)
364.- Diyarbakır Milletvekili
Nursel Aydoğan’ın, medya okur-yazarlığı dersine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/24349)
365.- Hatay Milletvekili
Mehmet Ali Ediboğlu’nun, TSK personel kanunu tasarısı taslağında göreve ilk
defa başlayacak astsubaylar için öngörülen derece ve kademeye ilişkin Milli
Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/24350)
366.- Malatya Milletvekili
Veli Ağbaba’nın, Kahramanmaraş’ta askerlik görevini yaparken hayatını kaybeden
bir vatandaşa ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/24351)
367.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlık tarafından kiralanan ve kiraya verilen hizmet
binaları ile araçlara ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/24352)
368.- Bitlis Milletvekili
Hüsamettin Zenderlioğlu’nun, 2002-2013 yılları arasında askerlik hizmeti yapan
kişilerin maruz kaldığı olumsuz durumlarla ilgili olarak hakkında adli veya
idari işlem yapılan rütbeli personele ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/24353)
369.- Bitlis Milletvekili
Hüsamettin Zenderlioğlu’nun, 2002-2013 yılları arasında askerlik hizmetini
yaparken sakatlanan kişilere ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/24354)
370.- Iğdır Milletvekili
Pervin Buldan’ın, mayınlı alanlar ile bu alanların temizlenmesine ilişkin Milli
Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/24355)
371.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, vekaleten veya geçici olarak idari kadrolarda görev yapan
denetmen ve müfettişlere ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/24356)
372.- Yozgat Milletvekili
Sadir Durmaz’ın, Bakanlık personelinin istihdam biçimlerine göre dağılımı ile
ilgili verilere ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/24357)
373.- Yozgat Milletvekili
Sadir Durmaz’ın, askeri birliklerin taşraya taşınmasına yönelik çalışmalara
ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/24358)
374.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, Türkiye’ye yönelik Suriye kaynaklı muhtemel bir kimyasal silah
saldırısına karşı alınan tedbirlere ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/24359)
375.- Tekirdağ Milletvekili
Bülent Belen’in, Tekirdağ’da Bakanlığa bağlı birimlerde istihdam edilen
personele ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/24360)
376.- Afyonkarahisar
Milletvekili Ahmet Toptaş’ın, Afyonkarahisar’daki askeri mühimmat deposunda
yaşanan patlamayla ilgili çeşitli hususlara ilişkin Milli Savunma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/24361)
377.- Eskişehir Milletvekili
Kazım Kurt’un, zorunlu askerlik hizmetini yaparken silah ve iş kazası nedeniyle
yaşamını yitiren ve yaralananlar, bu noktada kusuru veya kastı olabileceği
şüphesiyle hakkında idari ve adli soruşturma başlatılanlar ile ölen ve
yaralananların edindikleri statü ve haklara ilişkin Milli Savunma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/24362)
378.- İstanbul Milletvekili
Ali Özgündüz’ün, yurt dışında yaşayan vatandaşlara yönelik bedelli askerlik
uygulamasına ve yüksek bedel nedeniyle yaşanan sorunlara ilişkin Milli Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/24363)
379.- Adana Milletvekili
Seyfettin Yılmaz’ın, PKK terör örgütü üyelerinin sınır dışına çekilme sürecine
ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/24364)
380.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Bakanlığa ait sosyal tesislere ilişkin Milli Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/24365)
381.- Diyarbakır Milletvekili
Nursel Aydoğan’ın, zorunlu askerlik görevi sırasında hayatını kaybedenlerle
ilgili adli ve idari işlemler konusundaki çeşitli hususlara ilişkin Milli
Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/24366)
382.- Tunceli Milletvekili
Hüseyin Aygün’ün, Tunceli’de yeni karakollar inşa edileceği iddiasına ilişkin
Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/24367)
383.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Suriye’deki muhalif gruplara askeri malzeme
yardımında bulunulduğu iddiasına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/24368)
384.- Tekirdağ Milletvekili
Bülent Belen’in, Tekirdağ’da Bakanlığa bağlı birimlerde istihdam edilen
personele ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24373)
385.- İzmir Milletvekili
Rahmi Aşkın Türeli’nin, İzmir Beydağ Barajı sulama kanallarının yapım
projesinde proje kapsamına alınmayan terfili alanlar ile bu durumun yarattığı
mağduriyete ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/24374)
386.- Bingöl Milletvekili
İdris Baluken’in, Bingöl’deki termik santral ve HES projelerine ilişkin Orman
ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24380)
387.- Kocaeli Milletvekili
Mehmet Hilal Kaplan’ın, bazı illerde artış gösteren kızamık vakalarına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/24381)
388.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, nişasta bazlı şeker kullanımına ve sağlık
üzerindeki etkilerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/24382)
389.- İzmir Milletvekili
Aytun Çıray’ın, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun uygulaması kapsamında ihtiyaç
duyulan iş yeri hekimi açığı ile ilgili çeşitli hususlara ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/24383)
390.- Bursa Milletvekili Sena
Kaleli’nin, kamu hastanelerinin depolarındaki tıbbi sarf malzemelerine ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/24384)
391.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, çocuklarda görülen bodurluk vakalarına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/24385)
392.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Bakanlıkta görev yapan sivil savunma uzmanlarının lojman tahsis
taleplerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/24386)
393.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, tedavi için Türkiye’ye gelen veya getirilen Suriyelilerin
organlarının tedavi sırasında alındığı iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/24387)
394.- Yozgat Milletvekili
Sadir Durmaz’ın, Bakanlık personelinin istihdam biçimlerine göre dağılımı ile
ilgili verilere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/24388)
395.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumundaki personele ve
maaşlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/24389)
396.- Tekirdağ Milletvekili
Bülent Belen’in, Tekirdağ’da Bakanlığa bağlı birimlerde istihdam edilen
personele ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/24390)
397.- Balıkesir Milletvekili
Ayşe Nedret Akova’nın, Balıkesir’in ilçelerindeki devlet hastanelerinde
kardiyoloji doktoru olmadığı iddiası ile devlet hastanelerinin alt yapısına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/24391)
398.- Kayseri Milletvekili
Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, Reyhanlı’daki olaylarda ölen ve yaralananlara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/24392)
399.- İstanbul Milletvekili
Ali Özgündüz’ün, Ağrı’da bir özel hastane binasının Bakanlık tarafından satın
alınması ile ilgili iddialara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/24393)
400.- İstanbul Milletvekili
Ali Özgündüz’ün, diyabet hastalığının artmasına ve bu hastalıkla mücadeleye
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/24394)
401.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, Suriye’den Türkiye’ye tedavi amaçlı gelen veya getirilen yaralılara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/24395)
402.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, sağlık çalışanlarına yönelik şiddete ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/24396)
403.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, Kamu Hastaneleri Birliklerine yapılan genel sekreter atamalarına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/24397)
404.- Çanakkale Milletvekili
Ali Sarıbaş’ın, Çanakkale’deki bazı yol çalışmaları ile ilgili çeşitli
hususlara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru
önergesi (7/24408)
405.- Bitlis Milletvekili
Hüsamettin Zenderlioğlu’nun, SRC belgesi iptal edilen sürücüler ile taşımacılık
sektörünün sorunlarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından
yazılı soru önergesi (7/24409)
406.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Artvin-Cankurtaran tüneli inşaatına ve işçilere maaşlarının
ödenmediği iddialarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından
yazılı soru önergesi (7/24410)
407.- İzmir Milletvekili
Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, yayımlanan bir genelge nedeniyle taşımacılık sektörü
esnafının yaşadığı iddia edilen mağduriyete ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/24411)
408.- Tekirdağ Milletvekili
Bülent Belen’in, Tekirdağ’da Bakanlığa bağlı birimlerde istihdam edilen
personele ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru
önergesi (7/24412)
409.- Tekirdağ Milletvekili
Bülent Belen’in, Tekirdağ’da Bakanlığa bağlı birimlerde gerçekleştirilen
denetimlere ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru
önergesi (7/24413)
410.- Yozgat Milletvekili
Sadir Durmaz’ın, Bakanlık personelinin istihdam biçimlerine göre dağılımı ile
ilgili verilere ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı
soru önergesi (7/24414)
411.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, otoyollarda acil çıkış ve dönüş mesafeleri oluşturulmasına ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/24415)
412.- Antalya Milletvekili
Arif Bulut’un, Antalya ili Finike-Kaş-Kalkan Kara yoluna ilişkin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/24416)
413.- İstanbul Milletvekili
Erdoğan Toprak’ın, İstanbul’a üçüncü havalimanı yapılmasına yönelik proje ile
ilgili çeşitli hususlara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından
yazılı soru önergesi (7/24417)
414.- Kırklareli Milletvekili
Turgut Dibek’in, grevi kırmak için THY yönetiminin sivil havacılık kurallarına
aykırı uygulamalara gittiği iddiasına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/24418)
415.- Balıkesir Milletvekili
Namık Havutça’nın, Balıkesir’deki yol yapım, onarım ve denetleme işlerine
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/24419)
416.- İstanbul Milletvekili
Ali Özgündüz’ün, İstanbul Deniz Otobüsleri Sanayi ve Ticaret AŞ’nin devrine
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/24420)
417.- İzmir Milletvekili
Rahmi Aşkın Türeli’nin, Çandarlı (Kuzey Ege) Limanı Projesi ile ilgili çeşitli
hususlara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru
önergesi (7/24421)
418.- İstanbul Milletvekili
Melda Onur’un, erişime engellenen internet siteleri ile ilgili çeşitli
hususlara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru
önergesi (7/24422)
419.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Bakanlığa ait sosyal tesislere ilişkin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/24423)
420.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, araç trafik sigortalarına yapılan zamma ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/24424)
421.- Kahramanmaraş
Milletvekili Durdu Özbolat’ın, Eurocontrol’den alınan geçiş ücreti payı ile söz
konusu gelirle yapılan yatırımlara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanından yazılı soru önergesi (7/24425)
422.- Balıkesir Milletvekili
Ayşe Nedret Akova’nın, Balıkesir Balya’nın çevresindeki ilçeler ile bağlantı
yollarının iyileştirilmesine yönelik çalışmalara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik
ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/24426)
423.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, 666 sayılı KHK’nın yürürlüğe girmesinden itibaren yapılan uzman
yardımcısı ve uzman alımlarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanından yazılı soru önergesi (7/24427)
424.- Kars Milletvekili
Mülkiye Birtane’nin, kışlalarda meydana gelen asker ölümlerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24428)
425.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, Kanal İstanbul Projesi ile ilgili çeşitli hususlara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24429)
426.- Hatay Milletvekili
Mevlüt Dudu’nun, Reyhanlı’da yaşanan olaylar ile ilgili çeşitli hususlar ve bu
tür olayların önlenmesine yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/24431)
427.- Bolu Milletvekili Tanju
Özcan’ın, PKK terör örgütü üyelerinin sınır dışına çekilme sürecine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24432)
428.- İzmir Milletvekili
Aytun Çıray’ın, Akil İnsanlar Heyetinde yer alan kişilerin çalışmaları için
yapılan harcamalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24433)
429.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Reyhanlı’da meydana gelen bombalı saldırılar ile ilgili
açıklamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24434)
430.- Aydın Milletvekili Metin
Lütfi Baydar’ın, PKK terör örgütü üyelerinin sınır dışına çekilmesi sürecine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24437)
431.- İstanbul Milletvekili
Abdullah Levent Tüzel’in, Reyhanlı’daki olaylarla ilgili çeşitli hususlara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24439)
432.- Kars Milletvekili
Mülkiye Birtane’nin, 2009-2013 yılları arasında öldürülen kadın sayısına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24440)
433.- Balıkesir Milletvekili
Ayşe Nedret Akova’nın, nişasta bazlı şeker üretimine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/24441)
434.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Kütahya’da madde kullanımı nedeniyle hayatını kaybeden bir çocuğa
ve madde bağımlılığının engellenmesi kapsamında yapılan çalışmalara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24442)
435.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında kredi miktarları ve geri
ödemeleri ile ilgili verilere ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan)
yazılı soru önergesi (7/24443)
436.- İstanbul Milletvekili
Ali Özgündüz’ün, Yurtdışı Vatandaşlar Danışma Kurulu üyeliklerine yapılan
seçime ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi
(7/24444)
437.- İstanbul Milletvekili
Şafak Pavey’in, engellilerin istihdamda yaşadıkları sorunlara ilişkin Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/24447)
438.- Bingöl Milletvekili
İdris Baluken’in, 2012 yılındaki iş kazaları ile işçi ölümleri verilerine
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/24448)
439.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, Bakanlıklara bağlı kurum ve kuruluşlarda çalışan taşeron işçilere
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/24449)
440.- Konya Milletvekili
Atilla Kart’ın, Almanya’daki ırkçı saldırılarla ilgili davaya Türkiye’nin
müdahil olma talebi bulunup bulunmadığına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/24451)
441.- Antalya Milletvekili
Gürkut Acar’ın, zirai ilaç kullanımının artması ile zirai ilaç ambalajlarına
ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/24454)
442.- İzmir Milletvekili
Rahmi Aşkın Türeli’nin, İzmir’in Küçük Menderes Havzasındaki erik
üreticilerinin sorunlarına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/24455)
443.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, oluşumunda kamu kurumlarının rolü bulunan sivil
toplum kuruluşlarına ve bunlara yönelik desteklere ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/24456)
444.- İstanbul Milletvekili
Abdullah Levent Tüzel’in, Taksim’deki 1 Mayıs olaylarına, polislerin biber gazı
kullanımına, bazı toplantı ve gösterilerin engellenmesi ile yapılması planlanan
yeni miting alanlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/24457)
445.- Tunceli Milletvekili
Hüseyin Aygün’ün, 11.05.2013 tarihindeki Beşiktaş taraftarları ile polis
arasında yaşanan arbedeye ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/24458)
446.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, Ankara Büyükşehir Belediyesinin borçlarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/24459)
447.- Hatay Milletvekili
Mevlüt Dudu’nun, Reyhanlı’da yaşanan olaylarla ilgili çeşitli hususlara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24460)
448.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Kütahya’nın Hisarcık ilçesinin hükümet konağı ihtiyacına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24461)
449.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Kütahya’da madde kullanımı nedeniyle hayatını kaybeden bir çocuğa
ve madde bağımlılığının engellenmesi kapsamında yapılan çalışmalara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24462)
450.- İstanbul Milletvekili
Celal Dinçer’in, İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi tarafından ilçe
belediyelerine yapılacak yardım konusunda alınan karara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/24463)
451.- İstanbul Milletvekili
Ali Özgündüz’ün, İstanbul Yenikapı’daki arkeolojik kazılara ve bölgedeki tarihi
eserlere zarar verildiği iddialarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı
soru önergesi (7/24464)
452.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, 2013 Bütçe Kanununda belediyelere yardım amacıyla ayrılan
ödeneğe ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/24466)
453.- Muğla Milletvekili
Nurettin Demir’in, Bodrum’da bir anadolu lisesinde bazı öğrencilerin okuldan
atılması kararına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/24467)
454.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Kütahya’da madde kullanımı nedeniyle hayatını kaybeden bir çocuğa
ve madde bağımlılığının engellenmesi kapsamında yapılan çalışmalara ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24468)
455.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, eğitim sisteminin kalitesinin artırılmasına yönelik
çalışmalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24469)
456.- Bingöl Milletvekili
İdris Baluken’in, Dicle Üniversitesinde yapılması planlanan bir panele
Rektörlükçe izin verilmemesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/24470)
457.- İstanbul Milletvekili Ali
Özgündüz’ün, ders kitaplarında Süryanilerle ilgili ayrımcı ifadelerin yer
aldığı iddialarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/24471)
458.- Malatya Milletvekili
Veli Ağbaba’nın, Malatya’daki bir okul binasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/24472)
459.- Hatay Milletvekili
Mehmet Ali Ediboğlu’nun, Reyhanlı’da yaşanan olay öncesinde bölgedeki radarlar
tarafından başka ülkelere ait insansız hava aracı hareketliliği tespit edilip
edilmediğine ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/24473)
460.- Eskişehir Milletvekili
Kazım Kurt’un, 2002-2013 yılları arasında zorunlu askerlik yapanlarla ilgili
çeşitli verilere ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/24474)
461.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, Abant İzzet Baysal Üniversitesi öğrenci yurduna terörist
saldırı gerçekleştirildiği iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/24481)
6 Temmuz 2013 Cumartesi
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
BAŞKAN – Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 132’nci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter
sayısı vardır, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 27
milletvekilinin, kot taşlama işçilerinin sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/699)
28/3/2012
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Kamuoyunda
"kot taşlama mağdurları" olarak bilinen ve kot kumlama atölyelerinde
çalışan işçilerimiz ölümcül "silikozis" hastalığının tehdidi
altındadır. İş güvenliği ve işçi sağlığı açısından yetersiz olan çalışma koşulları
nedeniyle çok sayıda işçi silikozis hastalığına yakalanmakta, hayatını
kaybetmektedir. Kot taşlama işçilerinin çalışma koşullarının araştırılması, iş
ve iş güvenliği açısından alınacak önlemlerin tespit edilmesi amacıyla,
Anayasa'mızın 98, İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
1) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
2) Musa Çam (İzmir)
3) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
4) Uğur Bayraktutan (Artvin)
5) Recep Gürkan (Edirne)
6) Mehmet Şeker (Gaziantep)
7) Namık Havutça (Balıkesir)
8) Aytuğ Atıcı (Mersin)
9) Rahmi Aşkın Türeli (İzmir)
10) Kazım Kurt (Eskişehir)
11) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
12) Celal Dinçer (İstanbul)
13) Veli Ağbaba (Malatya)
14) Hülya Güven (İzmir)
15) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
16) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
17. Ali Serindağ (Gaziantep)
18) İhsan Özkes (İstanbul)
19) Ali Haydar Öner (Isparta)
20) Gürkut Acar (Antalya)
21) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
22) İlhan Demiröz (Bursa)
23) Ali Özgündüz (İstanbul)
24) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
25) Tanju Özcan (Bolu)
26) Bülent Tezcan (Aydın)
27) Osman Aydın (Aydın)
28) Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
Gerekçe:
Taş ocağı, kot
taşlama atölyesi, tünel ve diğer maden işçilerinde çalışanlar uzun süre
silisyum tozlarını solumaları nedeniyle "silikozis" hastalığının
tehdidi altındadır. Nefes darlığı, öksürük, hâlsizlik, göğüs ağrısı, morarma
gibi belirtileri olan bu hastalık, bu iş yerlerinde çalışan işçilerin büyük
bölümünü etkilemekte ve bu nedenle çok sayıda işçi yaşamını kaybetmektedir.
Teşhisi güç olan bu hastalığın en çok görüldüğü yerlerin başında ise kot
taşlama atölyeleri gelmektedir. Kot taşlamacılığına bağlı silikozis, dünyada
ilk kez 2005 yılında ülkemizde görülmüş, gerekli önlemlerin alınmaması
nedeniyle de ülkemizdeki önemli sorunlardan biri hâline gelmiştir. Tekstil iş
kolunun hemen hemen tamamında ve kot atölyelerinde işçiler günde ortalama on
iki saat çalışmaktadır. Bu iş kolunda kullanılan kumun özel ve pahalı olması
nedeniyle işverenler kullanılan kumun zayi olmaması için iş yerlerinde
havalandırma sistemi kurdurmamakta, hatta pek çok iş yerinde pencerelerin dahi
açılmasına izin verilmemektedir. Bir diğer ifadeyle çalışanlar daha fazla
kazanç uğruna ölümcül olan slikozis hastalığının pençesine itilmektedir.
İş güvenliği ve
işçi sağlığı açısından zorunlu havalandırma sistemlerinin bulunmaması, bulunsa
dahi çalıştırılmaması, işçilerin kum tozunun karıştığı havayı solumalarını
önleyecek özel giysiler kullanılmaması özellikle kot taşlama işçilerinin yoğun
toza uzun saatler boyu maruz kalmalarına yol açmaktadır.
Kot taşlama
işçilerinin yaşadığı sorunlara ilişkin çarpıcı örneklerden biri de Bingöl
ilimizin Karlıova ilçesine bağlı Taşlıçay köyünde yaşanmaktadır. Bu köyümüzde
168 yurttaşımız bu ölümcül hastalığın pençesinde bulunmaktadır. Yine, bu köyde
şu ana kadar 7 yurttaşımız aynı hastalıktan ötürü hayatını kaybetmiştir.
Silikozis
hastalarına Özürlüler Yasası çerçevesinde aylık bağlayan yasal düzenleme 25
Şubat 2011 tarihinde yürürlüğe girmiş ancak hastaların bu yasadan faydalanması
için konan üç aylık başvuru süresinin 24 Mayıs 2011 tarihinde sona ermesi,
düzenlemeden bihaber olan veya daha sonra bu hastalığı teşhis edilen
vatandaşlarımızın düzenlemeden yararlanmasını engellemektedir. Bu durum insan
sağlığına ilişkin bir hakkın kullanımının belli bir süreye tabi tutulmasının
yarattığı sorunları ortaya koyan çarpıcı bir örnektir.
Kot taşlama
atölyelerinin koşulları ve bu koşulların yol açtığı sağlık sorunları
bilinmesine ve kamuoyunda oluşan yoğun tepkilere rağmen hükümet tarafından
gerekli önlemler bir türlü alınmamaktadır. Binlerce işçimiz bu atölyelerde
çalışmaya devam etmektedir. Uluslararası çalışma örgütleri ve sendikalarımız
tarafından da sık sık eleştirilen, ülkemizin prestijini olumsuz yönde
etkileyen, insan sağlığı açısından kabul edilmesi mümkün olmayan bu olumsuz
tablo devam etmektedir.
Taş ocağı, kot
taşlama atölyesi, tünel ve diğer maden işlerinde çalışanların çalışma
koşullarının tespit edilerek bu iş yerlerinin ilgili mevzuatlar ve günümüz
koşullarına uygun hâle getirilmesi, ağır çalışma koşulları nedeniyle
vatandaşlarımızın yaşamını yitirmesinin önlenmesi amacıyla bir araştırma
komisyonu kurulması büyük önem arz etmektedir.
2.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar ve 28 milletvekilinin,
kadınların istihdam ve ücret eşitsizliği sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/700)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye'de kadın
istihdamında yaşanan sorunlar, cinsler arası ücret eşitsizliğinin boyutlarının
araştırılması, kadın istihdamının artırılması ile ücret eşitsizliğini giderecek
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98, TBMM İçtüzüğünün 104 ve
105'inci maddeleri kapsamında Meclis araştırması açılması konusunda gereğini
arz ederiz.
1) Gürkut Acar (Antalya)
2) Musa Çam (İzmir)
3) Uğur Bayraktutan (Artvin)
4) Recep Gürkan (Edirne)
5) Mehmet Şeker (Gaziantep)
6) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
7) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul)
8) Aytun Çıray (İzmir)
9) Kazım Kurt (Eskişehir)
10) Namık Havutça (Balıkesir)
11) Rahmi Aşkın Türeli (İzmir)
12) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
13) Osman Aydın (Aydın)
14) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
15) Hülya Güven (İzmir)
16) Veli Ağbaba (Malatya)
17) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
18) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
19) Ali Serindağ (Gaziantep)
20) İhsan Özkes (İstanbul)
21) Ali Haydar Öner (Isparta)
22) Celal Dinçer (İstanbul)
23) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
24) İlhan Demiröz (Bursa)
25) Ali Özgündüz (İstanbul)
26) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
27) Tanju Özcan (Bolu)
28) Bülent Tezcan (Aydın)
29) Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
Gerekçe:
Türkiye'de kadın
istihdamında ciddi sorunlar yaşanmaktadır. AKP'nin işbaşında olduğu yıllarda da
kadın istihdamında ciddi gerilemeler olduğu görülmektedir. Kadınların iş gücüne
katılım oranı 1998 yılında yüzde 34,3 düzeyinde iken 2011 yılı Kasım ayı itibarıyla
bu oran yüzde 28,3 düzeyine kadar gerilemiştir.
Çalışma
yaşamındaki kadınların büyük bölümü de kayıt dışı yani bir sosyal güvenlik
kurumuna kayıt olmadan çalıştırılmaktadır. Kadınlarımız, emek yoğun
sektörlerde, sosyal güvencesiz ve düşük gelire mahkûm bir şekilde
çalıştırılmaktadır.
Anayasa'daki
eşitlik ilkesine ve 4857 sayılı İş Kanunu'ndaki "Aynı veya eşit değerde
bir iş için cinsiyet nedeniyle daha düşük ücret kararlaştırılamaz."
hükmüne rağmen, kadınların istihdamının yetersizliği yanında cinsler arasındaki
ücret eşitsizliği de ciddi bir sorundur. Avrupa Birliği ülkeleri arasında
yapılan araştırmalar, aynı işi yapan kadınların erkeklere göre yüzde 17
oranında daha az ücret aldığını göstermektedir. OECD ülkelerinde ise bu oranın
yüzde 15'lerde olduğu bildirilmektedir. Türkiye'de ise bu konuda somut bir
bilgiye ulaşmak mümkün değildir.
Türkiye'de kadına
yönelik şiddet ciddi boyutlardadır. Kadınlar güçlü bir şekilde toplumsal
yaşamda yer almadığı sürece şiddetin bütünüyle önlenmesi mümkün değildir. Bu kapsamda,
öncelikle kadınlarımıza nitelikli bir eğitim verilmeli ve çalışma hayatında yer
bulmaları sağlanmalıdır.
Toplumsal hayatta
ve iş yaşamında kadına yer vermeyen bir ülkenin çağdaş ve başarılı olması
mümkün değildir. Türkiye bir an önce kadın istihdamını artırıcı adımları
atmalı, kadınlarını güçlü bir şekilde toplumsal yaşama kazandırmalıdır.
Kadınlarını ucuz iş gücü olarak görme anlayışından hızla uzaklaşmalıdır.
Bu nedenlerle
kadın istihdamında yaşanan sorunlar ile cinsler arası ücret eşitsizliğinin
boyutlarının incelenmesi, kadınların eşit haklar ve eşit ücretlerle istihdama
katılmalarını sağlayacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılması gerekli görülmektedir.
3.- Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu ve 32
milletvekilinin, Adana Pozantı Çocuk Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda yaşanan hak
ihlallerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/701)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Adana Pozantı
Çocuk Kapalı Ceza İnfaz Kurumundaki 18 yaşından küçük tutuklu ve hükümlülerin
tecavüz ve taciz başta olmak üzere sistematik olarak çeşitli işkencelere maruz
kalmaları olayının araştırılarak ihmali olanların belirlenmesi amacıyla
Anayasa’nın 98 ve İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
1) Osman Faruk Loğoğlu (Adana)
2) Ali Demirçalı (Adana)
3) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
4) Veli Ağbaba (Malatya)
5) Gürsel Tekin (İstanbul)
6) Recep Gürkan (Edirne)
7) Melda Onur (İstanbul)
8) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
9) Özgür Özel (Manisa)
10) Nurettin Demir (Muğla)
11) Aykan Erdemir (Bursa)
12) Ümit Özgümüş (Adana)
13) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
14) Adnan Keskin (Denizli)
15) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
16) Osman Taney Korutürk (İstanbul)
17) Levent Gök (Ankara)
18) Musa Çam (İzmir)
19) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
20) İhsan Özkes (İstanbul)
21) Mehmet Şeker (Gaziantep)
22) Ali Haydar Öner (Isparta)
23) Celal Dinçer (İstanbul)
24) Gürkut Acar (Antalya)
25) Namık Havutça (Balıkesir)
26) İlhan Demiröz (Bursa)
27) Ali Özgündüz (İstanbul)
28) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
29) Tanju Özcan (Bolu)
30) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
31) Bülent Tezcan (Aydın)
32) Osman Aydın (Aydın)
33) Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
Gerekçe:
Adana Pozantı
Çocuk Kapalı Ceza İnfaz Kurumundaki (M Tipi cezaevi) 18 yaşından küçük tutuklu
ve hükümlülerin tecavüz ve taciz başta olmak üzere etnik ayırımcılık oluşturan
uygulamaları da içeren işkence ve kötü muameleye maruz kaldıkları yönündeki
haberler Şubat ayında ulusal ve yerel basın organlarında yayınlanmaya
başlamıştır. Cezaevinde kalan çocuklar, gardiyanlarca ağır bir şekilde
dövüldüklerini, Kürt oldukları için hakarete ve işkenceye maruz kaldıklarını,
adli tutuklularla kalmaya zorlandıklarını, bayrak öpmeye zorlandıklarını, yaşça
büyük “koğuş mümessilleri” tarafından para cezasına çarptırıldıklarını,
yemeklerine ve giysilerine el konulduğunu, tacize ve tecavüze uğradıklarını
ifade etmişlerdir.
Şubat 2012'ye
kadar Pozantı Cezaevinde yaşananlarla ilgili olarak İnsan Hakları Derneği,
Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Olguları Değerlendirme Kurulu ile
Türkiye İnsan Hakları Vakfı Adana Şubesi, başta Adalet Bakanlığı olmak üzere,
yetkili mercilere şikâyetlerini aktarmışlardır.
Cezaevinde
inceleme yapan ve tutuklu çocukların aileleriyle görüşen milletvekilleri ve
sivil toplum kuruluşu temsilcileri yaşanan olaylarla ilgili olarak yetkililerin
ciddi ihmalleri ve teşvikleri olduğunu, olay basına yansıyana kadar ilgili
makamlarca hiç bir önlem alınmadığını ifade etmişlerdir.
Adalet Bakanlığı,
cezaevindeki olaylar basına yansıdıktan sonra bu konuda bir açıklamayla
gereğinin yapılacağını ve sorumluların cezalandırılacağını belirtmiştir.
Pozantı Cezaevindeki çocuklar Sincan Cezaevine nakledilmiş, Pozantı Cezaevi
Müdürü Ankara'ya tayin edilmiştir. Çocukların en çok şikâyet ettiği cezaevi
ikinci müdürü ise Van Erciş Cezaevine birinci müdür olarak atanmıştır.
Bakanlığın aldığı bu tedbirler, çocukların ailelerinden daha çok koparılarak
yalnızlığa itildikleri, sorumluların da terfi ettirilerek ödüllendirildikleri
yönünde eleştirileri de beraberinde getirmiştir.
Pozantı
Cezaevindeki işkenceler insan hakları alanında Türkiye'nin taraf olduğu
uluslararası sözleşmelerin ihlal edildiğine yönelik endişeleri de artırmıştır.
İhlal edildiği değerlendirilen anlaşmalar ve anlaşmaların ihlal edilen
maddeleri şunlardır:
1) Çocuk Haklarına Dair Sözleşme (2, 3, 6, 16,
19, 20, 24, 27, 34, 37, 39, 40, 42)
2) Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin
Uluslararası Sözleşme (24)
3) Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara
İlişkin Uluslararası Sözleşme (10)
4) İşkence ve Diğer Zalimane Gayri İnsani veya
Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Sözleşme (2, 4, 12, 13, 14)
5) Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin
Avrupa Sözleşmesi (8, 12)
Pozantı Cezaevinde
yaşananlarla ilgili olarak işkence gördüğü belirtilen çocuklar ve yakınları
başta olmak üzere sivil toplum kuruluşlarının ve kamuoyunun soruları cevapsız
kalmakta, kaygıları giderilmemektedir. Uluslararası sözleşmelerin ihlaline
yönelik ciddi bulguların ve bu konuda Anayasa’nın 90’ıncı maddesinin dikkate
alınması gerekmektedir. Bu nedenle olayın araştırılarak kamusal alanda ihmali
olanların belirlenmesi ve çocukların cezaevi koşullarının uluslararası
taahhütlerimizle uygun hâle getirilmesini sağlamak amacıyla Anayasa’nın 98’inci
ve İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması
açılması hayati bir önem arz etmektedir.
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Anayasa’nın
92’nci maddesine göre Başbakanlığın bir tezkeresi vardır, okutuyorum:
B) Tezkereler
1.- Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü Bünyesinde Türk
Silahlı Kuvvetlerinin 5 Eylül 2013 Tarihinden İtibaren Bir Yıl Daha UNIFIL
Harekâtına İştirak Etmesi Hususunda Anayasanın 92’nci Maddesi Uyarınca Hükûmete
İzin Verilmesine Dair Başbakanlık Tezkeresi (3/1241)
3/7/2013
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyinin 11/8/2006 tarihinde kabul ettiği 1701 (2006)
sayılı Karar ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin 5/9/2006 tarihli ve 880 sayılı
Kararı’yla bir yıl için verdiği izin çerçevesinde, Türkiye, Lübnan’da konuşlu
Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü (UNIFIL)’ne Silahlı Kuvvetleri
unsurlarıyla katkı sağlamıştır. Söz konusu iznin süresi son olarak Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 29/6/2012 tarihli ve 1023 sayılı Kararı’yla 5/9/2012
tarihinden itibaren bir yıl uzatılmıştır.
Türkiye UNIFIL’e
yaptığı katkılarla barışı koruma harekâtının etkin biçimde icrasında önemli bir
işlev üstlenmiştir. Bu çerçevede Türkiye'nin katkısı gerek Birleşmiş Milletler
sistemi içinde gerek bölgesel ve küresel ölçekte gerekse kapsamlı sivil-asker
iş birliği faaliyetleri vasıtasıyla Lübnan toplumunun her kesimi nezdinde
görünürlüğünün artmasına, ayrıca barış ve istikrarın korunmasına yönelik
politikasının sürdürülmesine önemli katkıda bulunmuştur.
UNIFIL’in
ülkemizin askerî kuvvet katkısında bulunduğu tek Birleşmiş Milletler Barış Gücü
operasyonu olması ve hâlihazırda Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi
adaylığımızın söz konusu bulunması dikkate alınarak, UNIFIL Deniz Görev Gücü’ne
katkımızın sürdürülmesinin önem arz ettiği değerlendirilmektedir.
UNIFIL’in görev
süresi 31/8/2013 tarihinde sona erecek olup görev süresinin bu tarihten sonraki
dönem için yenilenmesi yönünde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından
ağustos ayı içinde bir kararın kabul edilmesi beklenmektedir.
Bu hususlar
ışığında ve Lübnan’la ikili ilişkilerimiz ile bölgedeki güvenlik koşulları da
göz önünde tutularak, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin UNIFIL’in görev
süresinin uzatılması yönünde karar alması durumunda; hudut, şümul ve miktarı
Hükümetçe belirlenecek Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının, 1701 (2006) sayılı
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararı ve 880 sayılı Türkiye Büyük Millet
Meclisi Kararı’yla tespit edilen ilkeler kapsamında 5/9/2013 tarihinden
itibaren bir yıl daha UNIFIL Deniz Görev Gücü’ne iştirak etmesi ve bununla
ilgili gerekli düzenlemelerin Hükümet tarafından yapılması için Anayasa'nın 92
nci maddesi uyarınca izin verilmesini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
BAŞKAN –
Anayasa’nın 92’nci maddesine göre Başbakanlık Tezkeresi okutulmuştur.
Başbakanlık
tezkeresi üzerinde İç Tüzük’ün 72’nci maddesine göre görüşme açacağım.
Gruplara, Hükûmete ve şahıs adına 2 üyeye söz vereceğim. Konuşma süreleri
gruplar ve Hükûmet için yirmişer dakika, şahıslar için onar dakikadır.
Tezkere üzerinde
söz alan sayın milletvekillerinin isimlerini okuyorum: Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Yıldırım Tuğrul Türkeş, Ankara Milletvekili; Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Ertuğrul Kürkcü, Mersin Milletvekili; Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Osman Taney Korutürk, İstanbul Milletvekili; Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Volkan Bozkır, İstanbul Milletvekili. Şahısları
adına, Akyan Erdemir, Bursa Milletvekili; Emrullah İşler, Ankara Milletvekili.
Hükûmet adına İsmet Yılmaz, Millî Savunma Bakanı.
İlk söz,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Yıldırım Tuğrul Türkeş, Ankara
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Lübnan’da barışı korumak amacıyla Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü UNIFIL
ile Türkiye’nin silahlı kuvvetleri unsurlarıyla katkı sağlamasına bir yıl daha
imkân sağlayacak düzenleme ile ilgili Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
söz almış bulunuyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, geçen yıl yine UNIFIL’in süre uzatımıyla ilgili yaptığım
konuşmamda, o dönem yaşanan, Türk uçağının Suriye tarafından düşürülmesi ve
bölgedeki diğer gelişmelerle ilgili olarak “Söz konusu saldırıların hedefinde Türk
egemenliği ve bağımsızlığı olduğu kadar, asırlardan bu yana her gün, her saat
nakşedilen Türk mucizesi vardır.” demiştim. “Üniter devlet anlayışı bu sebeple
önem arz etmektedir. Cumhuriyet nizamı, farklılıklara, birtakım özelliklere
bakmadan herkese, her ferde sağladığı fırsat eşitliği için mühimdir. Demokrasi,
fertlere tanıdığı haklar, özgürlükler ve fakat aynı zamanda yüklediği
sorumluluklar sebebiyle hayatidir. Milli kimlik, yani Türklük, bir büyük ulus
için bir araya gelmiş binlerce irili ufaklı topluluğu içeride ve dışarıda
yekvücut yapmak için vardır ve vazgeçilmezdir.”
“Biz, Milliyetçi
Hareket Partisi olarak Hükûmetin ‘Arap Baharı’ siyasetini yanlış bulduğumuzu
defalarca söyledik, ciddiyetle eleştirdik, uyarılarımız yetkililerce duyulmadı,
dinlenmedi.” demiştim.
Yine, aynı
konuşmada, biz daima bölge ülkelerinin demokrasiye kendi kanalları ve
dinamikleriyle ulaşmalarının daha doğru olduğunu, bu kapsamda da Türkiye’nin
sürece -Suriye ile ilgili- fazla angaje olmaması gerektiğini vurgulamıştık.
“Farkındayız ve
görüyoruz ki bölgedeki dikta rejimlerinin sayısı çok fazladır ve halklar
düzeyinde belli bir demokratikleşme arzusu var ise de bu arzu çoğu zaman
bastırılmakta ve yok sayılmaktadır. Diktatörlük, faşizm kötüdür; insan
haklarına ve insan haysiyetine nispetle de aykırıdır. Bunlara sonuna dek karşı
çıkılmalıdır ancak Irak örneğinde gördüğümüz gibi, ihraç siyaseti de çoğu zaman
işe yaramamakta ve çoğunlukla da ters tepmektedir; bölünmeye, parçalanmaya
vesile olmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, biz komşularımızın toprak bütünlüğünden yanayız. Zira,
çalkantılı ve hassas bir coğrafyada yaşıyoruz. Komşularımızın toprak bütünlüğü
bizimkinin de güvencesidir.” demiştim. Bu satırlar, sırf sizlere hatırlatmak
için geçen yılki konuşmamdan.
Kıymetli arkadaşlar,
bu alıntılardan sonra bugüne geldiğimizde açıkça görülmektedir ki siyasi
iktidar muhalefetin hiçbir uyarısına kulak asmamış ve bölgesel bir güç olma
yolundaki devletimizin ciddi stratejilere dayalı, kalıcı, tutarlı siyaset
izlemesi için gerekli adımları atamamıştır. Mısır’daki ilk Tahrir olaylarından
sonra, Mübarek’in görevden uzaklaştırılmasının akabinde AKP Hükûmeti Mısır’a
gidip Tantavi yönetimindeki cuntayla anlaşmalar yapmış ve yeni yönetimin kabul
edilebilir bir yönetim olduğu anlamına gelebilecek açıklamalarda bulunmuştu.
Bugün ise Mısır’da, Tahrir’de başlayan ve seçilmiş cumhurbaşkanını görevden
alan ihtilal yönetiminin antidemokratikliğine vurgu yapmaktadır. Bu sizce de
tenakuz değil midir? Mübarek’in atadığı Tantavi yönetime el koyunca kabul edilir
oluyor da Mursi’nin atadığı El Sisi, tam da 21’inci yüzyıla uygun, yanına
muhalefeti, dini liderleri ve Batı’da kabul göreceğine emin olduğu şahsiyetleri
alarak yönetime el koyduğunda bunun neyini beğenmediniz Allah aşkına? Siz
Libya’daki olaylar sırasında ilk gün “NATO’nun burada ne işi var?” deyip yirmi
dört saat sonra “Libya’ya NATO müdahale etsin.” diyen Hükûmet değil misiniz?
Avrupa Birliğinin çekimser kalmaya çalıştığı ve Batı’nın ihtilal demekten
imtina ettiği bu yeni yönetim ile ilişkiniz bugün yaptığınız beyanatlarda
olduğu gibi mi gelişecek yoksa bunu da geçen günlerde, geçmişte yaptığınız gibi
tadilata tabi tutacak mısınız?
Değerli
milletvekilleri, bu sözlerimi Mısır’daki demokrasi dışı uygulamaları Milliyetçi
Hareket Partisi olarak hoş gördüğümüz veya seçilerek iş başına gelenlerin
müdahaleyle yönetimden uzaklaştırılmasını desteklediğimiz manasında almayınız.
Biz buna karşıyız, her zaman karşı olduk ve karşı olacağız. Burada sadece
siyasi iktidarın zikzaklarla, virajlarla ve kavislerle dolu ve belirsiz makro
bir stratejiye oturtulmamış olan dış politikasına dikkat çekmeye çalışıyorum.
Suriye’yle ortak bakanlar kurulu yapıp kendi tabirinizle “Şamgen” anlaşması
yaparken el ele tutuştuğunuz ve kardeşiniz olduğunu iddia ettiğiniz “Beşar El
Esad” bundan kısa bir süre sonra sizin tarafınızdan “Esed”e dönüştürülüp düşman
konumuna gelmemiş miydi? İki yılı aşkın bir süredir Türkiye gündeminin
öncelikli sırasına yerleştirdiğiniz bu konuda vardığınız noktayı başarı olarak
değerlendirebilir misiniz? Daha da önemlisi, mülteci kamplarında sebebini
bildiğimiz ve tahmin de edebildiğimiz yanlış uygulamalar nedeniyle Birleşmiş
Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğinin mülteciler için teklif ettiği
yardımları alamadınız, Avrupa Birliğinin önerdiği 257 milyon euroluk fondan da
istifade edemediniz. Suriye’de yaşananlar sadece Türkiye'nin meselesiymiş gibi
bu kampların giderlerini millî bütçeden karşılayıp her fırsatta vurgu
yaptığınız garip gurebanın haklarını buralara harcadınız. Şimdi soruyorum size:
Bugün geldiğimiz noktadan hiç mi pişmanlık duymuyorsunuz?
Konu Lübnan ve
Orta Doğu iken tabii ki Türkmenler ile ilgili yanlış uygulamalarınıza
değinmeden geçmek mümkün değildir. Irak’ta baş gösteren sahipsizlik, kıyım ve
zorunlu göç maalesef Suriye’deki Türkmenlerin de kaderi olmuş ve sahipsizlik
onları da kavurmuştur. Bu bölgede yaşananlar içerisinde daha da tehlikelisi
Batı ile İran arasında izlenen siyaset ve bunda siyasi iktidarın belirsiz ve
git gellerle dolu tutumudur. Bu vesileyle uyarmak istiyorum ki İran dünya
dengelerini gözeterek son on yılda kendince doğru bir siyaset izlemekteyken
sizin bu konudaki müphem tutumunuz Türkiye açısından risk oluşturmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Mavi Marmara olayı ardından İsrail ile yaşanan özür dileme
krizi Hükûmetimizin “Özür dilediler.” beyanı ile toplumsal tansiyonun
düşürülmesine vesile olmuştur. Oysaki İsrail’de Başbakanlığın resmî İnternet
sitesinden yapılan açıklamada -buraya lütfen dikkat buyurunuz- “Yaptığımız
operasyon sırasında kazaen ölüme veya yaralanmaya sebebiyet verdiysek bundan
üzüntü duyarız.” denilmiştir. Yani, aslında 3 silahtan çıkan mermilerle
taammüden öldürülen 9 vatandaşımız ile ilgili hiçbir pişmanlıklarının
olmadığını zımnen ikrar etmişlerdir. Bir an için bunun değil de sizin
söylediğinizin doğru olduğunu kabul etsek dahi, o zaman, sizin de Sayın
Başbakanın “Mayıs ayında Gazze’deyim.” beyanının bugüne kadar niye
gerçekleşmediğini, en son Türkiye’yi ziyaretinde İsmail Haniye’nin “5 Temmuz’da
Sayın Erdoğan’ı ağırlayacağız.” demesine rağmen, bugün, 6 Temmuz 2013’te bunun
hâlâ niye gerçekleşmediğini bu yüce Meclise açıklamanız gerektiğini
düşünüyorum. Mayıs ayında Sayın Başbakanın yaptığı son Amerika Birleşik
Devletleri ziyareti sırasında Filistin’in yasal temsilciliğinin Ramallah’taki
Ebu Mazen yani Mahmud Abbas yönetimi olduğunun ısrarla hatırlatıldığı konusuna
hiç girmiyorum bile.
Evet, Orta
Doğu’daki olaylara şöyle bir ufuk turu yaptıktan sonra, son olarak bu, UNIFIL
ile ilgili silahlı kuvvetlerin unsurlarının çeşitli devletlerin üzerinde siyasi
veya kültürel tasarruflarının olduğu Lübnan’da Birleşmiş Milletler Barış Gücü
şemsiyesi altında var olmalarının gereğine inanıyor, Milliyetçi Hareket Partisi
Grubunun mevcut düzenlemeye olumlu baktığını ifade ediyorum.
Teşekkür ederim.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına söz isteyen Ertuğrul Kürkcü, Mersin Milletvekili.
(BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) – Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; bir tezkere için
daha burada karar alacağız. Maksat, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin
UNIFIL Barış Gücünde Deniz Görev Gücüne katkı yapması için Türk Silahlı
Kuvvetleri birliklerinin görevlendirilmesi için Hükûmete yetki veren bir
tezkereyi çıkaracak mıyız, çıkarmayacak mıyız? 2006’dan beri bu tezkereyi 7
keredir Türkiye Büyük Millet Meclisi çıkarıyor, 8’inci bir kere daha çıkarmalı
mı? Biz doğrusu, bu tezkereye gerek olmadığını, silahlı kuvvetlerin yurt
dışındaki görevlerde görevlendirilmesine gerek bulunmadığını, zaten Türkiye’nin
bu Deniz Görev Gücüne katkısının son derece sınırlı olması dolayısıyla anlamlı
bir askerî varlıktan da söz edemeyeceğimiz kanaatindeyiz.
Türk Silahlı
Kuvvetlerinin ve Türkiye hükûmetlerinin genel olarak soğuk savaş sonrasında,
Sovyetler Birliği’nin çökmesinden sonra oluşan yeni dünya düzeni döneminde
mümkün mertebe, kendi sınırları dışında bayrak göstermek, bölge ülkelerde
askerî varlık ve tesir icra etmek, böylece kendisine bir bölge gücü hüviyeti
kazandırmak konusunda, değişen bütün hükûmetler döneminde değişmemiş olan bir
genel hattı var. Bu hattın kendisinin sorunlu olduğu, bunun aslında bölgesel
paylaşım meselesine bir alt ortak olarak, bir tür taşeron olarak dâhil olmak
arzusunu yansıttığını gözleyebiliriz. Bunların tamamı bölgesel rekabeti kızıştıran,
halklar arası düşmanlıkları sona erdirmek yerine bunları çoğaltan ve halklarla
halklar arasında doğrudan ilişki yerine silahlı kuvvetler aracılığıyla
halkların birinin yanında diğerinin karşısında yer almaya yol açan, barışçı
olmayan, hegemonyacı, genişlemeci siyasetlerdir. Dolayısıyla, burada “barış”
sözü aslında gerçekleştirilen eylemle taban tabana zıt bir karakter
taşımaktadır. O nedenle, biz böyle bir rolün oynanmasına gerek bulunmadığı
düşüncesindeyiz.
İkincisi:
Lübnan’da böyle bir görev gücünün yer alması esasen İsrail’in bölgesel
siyasetlerinin bir sonucuydu. İsrail’in bölgesel siyaseti esasen Lübnan’da
Hizbullah’ın tasfiyesi, Hizbullah’ın askerî varlığının tasfiyesi, Hizbullah’ın
Lübnan Hükûmeti üzerindeki tesirinin tasfiyesi amacını güdüyordu. Fakat, bu
araya bir barış gücünün girmiş olması dolayısıyla -ya da başka bir nedenle
değil- Lübnan halkının son derece kararlı bir direniş göstermesi, Lübnan’da
konuşlanan Filistinli mültecilerin yanı sıra, hem Lübnan Hizbullahı hem
Lübnan’daki bütün politik güçlerin Lübnan’ın güneyindeki İsrail saldırısına
karşı biricik direnme gücü olan Hizbullah’ın yanında kararlı bir saf tutmaları
ve nihayet, bölgede İsrail’in bölgesel siyasetine, dış siyasetine karşı oluşan
bir genel mutabakat ile bu saldırıya son verildiğini söyleyebiliriz. O nedenle,
bu barış durumunun ya da çatışmasızlık durumunun sürebilmesi, esasen oraya bir
askerî kuvvet konuşlandırılması, kapasitesi ve yeteneği sınırlı bir askerî
gücün orada yer almasından çok bir siyasi denge meselesidir. Siyaset dengesi
Hizbullah’ın, Lübnan’daki savunmacı güçlerin, İsrail’in dış politikasına karşı
koyan bölge güçlerinin ortaklığı ekseninde geliştiği takdirde Lübnan da
güvenlik altında olacaktır, başka ülkeler de güvenlik altında olacaktır. Ancak
burada temel soru şudur: Bir yandan Lübnan’ın güvenliğinden söz etmek, bir
yandan Lübnan’daki askerî varlığın Lübnan’ın güvenliği için, güney Lübnan’daki
İsrail saldırılarının sona erdirilmesi için gerekli olduğundan söz etmek ama
öte yandan da bu ittifakın en önemli bileşenleri olan bölge hükûmetleriyle
sürekli olarak çatışan bir pozisyonda durmanın açıklanması gerçekliklerle
örtüşmüyor. Daha net olarak söylemek gerekirse şudur: Türkiye hem bir yandan
İran’la çatışma içerisinde olacak, karşı karşıya duracak hem Suriye ile karşı
karşıya duracak hem bölgedeki Şii güçlerle karşı karşıya duracak hem de öte
yandan Lübnan’ın güvenliği için bir katkıda bulunuyor olacak. Bu ikisi kuru
sudan söz etmek kadar oksimoron, birinci terimin ikinci terimi yadsıdığı bir
tamlamadan ibaret. O nedenle Türkiye, esasen kendi dış siyasetini, bölge
siyasetini gözden geçirmedikçe Lübnan’ın güvenliğine de herhangi bir etkide
bulunmuş, Lübnan’a bir katkıda bulunmuş sayamaz kendisini.
Türkiye’yi
yöneten Hükûmetin dış siyaseti, genel olarak eski Osmanlı hinterlandında Türk
nüfuzunu yeniden canlandırmakla ilgilidir. O nedenle bölgede, Balkanlarda,
Kafkaslarda, Orta Doğu’da bayrak gösterme arzusu bununla ilgilidir. Bu, sadece
Türkiye’yi bugün yöneten Hükûmette değil, aynı zamanda silahlı kuvvetlerin
muhafazakar unsurlarında, Türkiye’deki Türk-İslam sentezine bağlı düşünce
odaklarında, düşünce kulüplerinde de var olan, bütün partilerde az çok
kendisini bir fraksiyon olarak belli eden bir eğilimle ilgilidir. Bölgesel güç
olmak, Osmanlı hinterlandına geri dönmek ve böylelikle Türkiye’yi muasır
medeniyetler seviyesine çıkartmak.
Şimdi, tabii, bu
da başka bir oksimoron. Nasıl Osmanlı hinterlandına dönerek muasır olacaksınız
ve nasıl, aslında bütün tarihleri, ulusal kimlikleri Osmanlı işgaline, Osmanlı
egemenliğine karşı mücadele içerisinde şekillenmiş olan ülkeleri kendi
nüfuzunuza razı edeceksiniz? Yani bütün modern tarihleri, Türkiye’nin
evvelinde, Türkiye Cumhuriyeti öncesindeki Osmanlının istilacı, yayılmacı
siyasetine karşı Mısır’da, Suriye’de, Lübnan’da, Irak’ta, Kuzey Afrika’da
başkaldırmış olan halklara siz yeniden kendinizi silahlı kuvvetleriniz
aracılığıyla bir üstün güç olarak, bir nüfuz gücü olarak ortaya koyacaksınız.
Buna karşı bütün Arap ülkelerinin ortak bir itiraza sahip olduğu açıkça ortadadır.
O nedenle, Türkiye kendisini Amerika Birleşik Devletleri’nin ekseninde bugün
mahkûm etmiş olduğu Şii eksenine karşı Sünni ekseni üzerinde konumlandıran dış
siyasetiyle önce hesaplaşmak zorundadır.
Bakın, Mısır’da
ordunun baskısıyla iktidardan alınan, yerine henüz etkin bir siyasi temsilcinin
de geçmediği Mısır’daki durumu dikkatle gözden geçirdiğimizde Türkiye Hükûmeti
son derece ilginç bir pozisyon sergiliyor, bir yandan diyor ki: “Burada darbe
olmuştur, buna karşıyız, bunu kınamayanları kınıyoruz.” Öte yandan, darbeyi en
yakın, doğrudan, birinci gün destekleyen Suudi Arabistan’a hiçbir sesi çıkmaz,
Katar’a hiçbir sesi çıkmaz, Amerika Birleşik Devletleri’ni eleştirmez. Peki, o
zaman bu çelişkinin izahı nerededir? Tabii ki bu çelişkinin izahı gene Türkiye'nin
Suriye meselesinde kendisini karşı karşıya koyduğu Şii eksenine karşı Sünni
ekseni çizgisiyle ilgilidir. O nedenle, Başbakan sabahtan akşama kadar herkese
samimiyetten söz ederken şeddeli bir biçimde, burada herhangi bir samimiyet
göstergesi bulunduğunu söylemek son derece güçtür.
Bugün, Mısır’da
ortaya çıkan darbenin ve Mursi Hükûmetine karşı büyük başkaldırının en önemli
nedenlerinden birisi de Mursi Hükûmetinin geçtiğimiz aylar içerisinde
Suriye’deki Özgür Suriye Ordusuna destek vermek üzere bu eksene katılma
ısrarının kitleler nezdinde karşılık bulmayışıdır. O nedenle, kendi
temellerini, kendi meşruiyet zeminlerini kendi kendine çürüten, eriten bir
iktidarı ve onun başını bugün sırf biçimsel hukuk ilkeleri adına savunmak doğru
bir siyasetin bölgede izlendiğine bizi ikna etmez. Öte yandan, bugün Mısır’da
Mursi Hükûmetinin devrilmesinin gerisinde yatan büyük halk isyanını, büyük
itirazı, Temerrüt Hareketi’nin Mursi’nin cumhurbaşkanı seçilmek için aldığı 13
milyon oyun 9 milyon fazlasını toplayarak oluşturduğu 22 milyon imzalı
hareketin varlığını, gücünü, etkisini, bunun Mısır’da yarattığı büyük nüfuzu
görmezden gelip bu büyük kitleleri “darbeci” diye suçlamak da olabilecek en
kötü dış politika analizidir. Mısır halkı bir kere daha, Mübarek’i deviren
büyük devrim dalgasının ikinci hamlesini gerçekleştirmek üzere ayağa
kalkmıştır; kendisi Mübarek’leşen Mursi rejimine karşı Mısır’ın yoksulları,
emekçileri, kadınları, gençleri ayağa kalkmışlardır ve Mursi Hükûmetinin
orduyla iş birliği hâlinde oluşturmuş olduğu yeni rejimi, orduya büyük
imtiyazlar tanıyan rejimi tanımadıklarını ilan etmişlerdir ancak silahlı
kuvvetler, Temerrüt Hareketi’nin bütün taleplerini benimsediğini söyleyerek bu
büyük halk ayaklanmasının yönünü şimdi merkeze doğru, iktidarın merkezine doğru
saptırmıştır. O nedenle, Mısır’daki milyonlarca halkı, Tahrir’in özgürlükçü
insanlarını buradan maroken koltuklara kurulup “Darbeciler havai fişek
atıyorlar.” diye alaya alamazsınız. Nasıl biz Mursi’nin etrafında toplanan
İhvan Hareketi’nin gerisindeki yoksulları, Adeviye Meydanı’nda toplanan on
binlerce, yüz binlerce, milyonlarca insanı Mısır’ın dışında sayamazsak
Tahrir’de toplananları da kimse dışında sayamaz.
Esas mesele
şudur: Mısır kendi gerçekliğini, kendi halk özgürlüğünü, halkın kendi gerçek
iktidarını kurabilmek için iki büyük geleneksel gücün bukağısı altındadır: Bir
yanda geleneksel İslami burjuvazinin siyasi hakimiyeti, öbür tarafta silahlı
kuvvetlerin ordu burjuvazisinin hakimiyeti. Bu bir dil sürçmesi değil,
Mısır’daki en büyük kapitalist aslında ordunun kendisidir. Bu bakımdan,
Mısır’da özgürlüğü için mücadele eden halkaları, halk kesimlerini karşı karşıya
getiren bugünkü yarılmaya karşı Tahrir yeniden bu özgürlüğün imkânı olarak
doğmaktadır. Dolayısıyla, bütün mesele, burada halkın yanında olup olmamakla
ilgilidir. Sandığın yanında durmak, nihayet, eninde sonunda bir biçim
meselesidir. “Sandık siyasetin namusudur.” demek kolaydır. Halkın yanında
durmak, halkın namusunun yanında durmak en önemli meseledir.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Sandık, halk demek zaten.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(Devamla) – Burada milyonlarca insanın iradesi var, milyonlarca insanın isyanı
var, milyonlarca insanın itirazı var. Siz bu itirazları, Türkiye’de olduğu
gibi, hemen öyle “çapulcu” deyip bir kenara itemezsiniz.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Halkın iradesi sandıkta belirlenir.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(Devamla) – Orada çapulcu yok, orada milyonlarca halk var, emekçi var, yoksul
var, alın teriyle çalışan insanlar var. Onların haklarını nasıl gözeteceğinize
dair bir siyasetten söz etmek zorundasınız.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Halkın iradesi sandıkta belirlenir.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(Devamla) – Bu siyaseti ortaya koyamadığınız zaman, olsa olsa sonuçta Amerika
Birleşik Devletleri’nin bölge siyasetinin gölgesinde yürürsünüz. O yüzden
Amerika Birleşik Devletleri’ne bir laf edemezsiniz, Avrupa’ya dersiniz
“Mütereddit kaldı.” Amerika ne yaptı? Amerika bugün devrimin ordu tarafından
çalınmasının en büyük uluslararası düzenleyicisidir, ona sesiniz çıkmaz. Suudi
Arabistan o gün darbeyi tanıdığını söyler, Suudi Arabistan’a sesiniz çıkmaz;
konuya Fransız, uzaktan bakan Avrupa Birliğine de diliniz uzanır.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Hepsine sesleniyoruz, hepsine.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(Devamla) – Hakikatler ortada, hiç boşuna oradan laf atmayın. Laf atarak
siyaset yapamazsınız. Gelip burada anlatın. Mursi rejimini, halkın onayını
kaybetmiş, halk tarafından istenmeyen bu rejimi ne için desteklediğinizi bize
söylersiniz.
Burada siyasetin
genel ilkesi değildir savunulan. Yok eğer öyle idiyse Mübarek’in devrilmesine
de itiraz etmeliydiniz. Ordu devirmedi mi Mübarek’i? Önemli olan, halk
hareketinin gücü ve genliğidir, bütün Mısır’ı kuşatmıştır. Mısır’ın ilerlemeden
yana, demokrasiden yana, özgürlükten yana bütün güçleri şimdi Tahrir’dedirler.
O nedenle, Adeviye Meydanı’nda toplananlarla Tahrir’de toplananların
birbirlerine bakması son derece doğaldır, normaldir ancak orduyla Mursi
arasında halkı bölen şimdiki merkezî Mısır siyasetinin karşısında durmak da en
az bunun kadar önemlidir.
O nedenle, biz
dün Meclis İnsan Hakları Komisyonu tarafından yayınlanan bildirinin altına imza
attık. Herhangi bir “ama”, “fakat” demeden, iktidarın barışçı olmayan
yollardan, siyaset tarafından tanımlanmayan yollardan el değiştirmesine rıza
göstermediğimizi söyledik. Ama bu iktidarın değişmesi için sokaklarda günlerce,
gecelerce iki yıldır mücadele veren halkın emeklerinin kaybolmasına, onların
aslında sadece halkın yüzde 20’sinin desteğiyle elde edilmiş bir Anayasa’ya
boyun eğerek kendi ihtiyaçlarından, kendi taleplerinden, kendi özgürlük arzularından
vazgeçmelerini beklemek ve onlara buradan, kendi rahat koltuklarımızdan
küfretmek, onları çapulcu, darbeci ilan etmek de kimsenin haddi değildir.
Tahrir’le
beraberiz, Tahrir’deyiz, Tahrir Gezi’dedir, Gezi Tahrir’dedir. Tahrir
Mısır’daki biricik özgürlük dinamiğidir, bu özgürlük dinamiğiyle beraber olmaya
devam edeceğiz. Silahlı kuvvetlerin iktidarı gaspı başka bir şey, ayağa kalkan
-milyonlarca- Tahrir’de sesini çıkartan kitleler başka bir şeydir. Bu ayrımı
yapamayan, siyaseti okuyamayan, Orta Doğu siyasetinde de anlamlı bir çizgi,
anlamlı bir yol çizemez.
Açıkça buradan
altını çizmek zorundayız: Türkiye bölgede Amerika Birleşik Devletleri’nin
gölgesinde, bir Sünni ekseninde, mezhepçi bir dış siyasetle Orta Doğu’da hiçbir
nüfuz icra edemez. Orda Doğu halkları tıpkı Türkiye gibi çoğulcudur, çok
kimliklidir. Her ülke, Şii, Sünni, Hristiyan, Yahudi, pek çok mezhepten ve
dinden, insandan oluşmaktadır; pek çok dil konuşulmaktadır, pek çok milliyet
buralarda mevcuttur. Bunların hepsine bakan, hepsine seslenen, hepsiyle
örtüşen; özgürlükçü, antiemperyalist, demokratik, hegemonyaya karşı; insan
haklarından, kadın haklarından, emeğin haklarından yana bir uluslararası
siyaset kurmak herhangi bir barış gücüne asker göndermekten bin defa daha
evladır, bin defa daha iyidir. Bunu yapmak son derece basit ve kolaydır ama bu,
güç ister, irade ister, temel insan haklarına saygı ister, özgürlükçülüğe
bağlılık ister; sandıktan başka da demokrasi araçları olduğunu, her gün halkın
oyunu, her gün yeniden vermekte olduğunu görmek ister. Bir sandıktan öbür
sandığa gidene kadar geçecek dört ya da beş yıl içerisinde halk kararını
değiştirmişse bunu ölçecek bir mekanizmanız da yoksa “sandık, sandık” diye
boşuna konuşmuş olursunuz. Önemli olan halkın iradesiyse halk bu iradesini meydanlarda
ortaya koyar. Bugüne kadar meydanı olmayan bir demokrasi görülmemiştir.
Meydansız demokrasi olmaz. Meydanlar konuştuğu zaman buna kulak kabartmak
iktidarların görevidir. Meydanda ayaklarıyla oy kullanır, sandıkta eliyle oy
kullanır halklar.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Ya, ne saçmalıyorsun be!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(Devamla) – Ayakla kullanılan oyları da saymak mecburiyetindesiniz ve her yerde
insanlar isyanlarını, Amerika Birleşik Devletleri’nin dünya hâkimiyetine karşı,
onun gölgesindeki hükûmetlere karşı, onunla iş birliği yapanlara karşı
kullanıyorlar. Brezilya’da da, Mısır’da da, Türkiye’de de, İtalya’da da,
Portekiz’de de; her yerde, her yerde, her yerde meydanlar kazanacak,
diktatörler kaybedecek, ordular kaybedecek.
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Sandığı kaldıralım mı diyorsun?
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(Devamla) – Sandığı kaldırma, sandığı getir koy ama sandığı belki de erken
koymak zorunda olabilirsin.
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Olabilir.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(Devamla) – Bunu hiç düşünemiyor musun?
Hiç bu aklına gelmiyor mu?
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Sandık daha önemli değil mi?
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(Devamla) – Hadi, gelin bakalım gidelim sandığa! Hadi, yarın gidiyor musun? Var
mı, görelim sandığı yarın!
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Sandık mı daha önemli, meydan mı?
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(Devamla) – Hadi gidiyoruz, yarın yapalım seçim. Ya…
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Sandık mı önemli, meydan mı?
BAŞKAN – Sayın hatibe müdahil olmayalım lütfen.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(Devamla) – Bu akşam yapalım, hadi
bakalım, hadi, hadi görelim! Ya... Hani, o kadar seviyordun sandığı?
OYA ERONAT
(Diyarbakır) – Hadi, görelim bakalım.
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Sandık mı, meydan mı onu söyle?
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(Devamla) – Meydan ve sandık.
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Sandık mı meydan mı?
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(Devamla) – Sadece sandıkla olmaz, sadece meydanla da olmaz. Halk, görüşlerini
her gün her yerde belli edecek, açıkça konuşacak.
MUHYETTİN AKSAK
(Erzurum) – Meydanda da varız, sandıkta da!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(Devamla) – Sandığıyla konuşacak, meydanıyla konuşacak, ayaklarıyla yürüyecek,
elleriyle oy kullanacak. Siz de onları saymak mecburiyetindesiniz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Eskinin hızlı solcusu darbeci
oldu.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(Devamla) – Saymazsanız saydırırlar, sayarsınız eninde sonunda. Tarih, kendisinden
vazgeçilmez sanılan, muktedir sanılan hükûmetlerin, diktatörlüklerin
cesetleriyle dolu. Bütün mezarlar, kendilerinden vazgeçilmez sanılan
diktatörlerin cenazeleriyle dolu; o nedenle, kimse vazgeçilmez değil, kimse
halktan büyük değil, kimse çalışanlardan, emekçilerden büyük değil.
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Doğru söylüyorsun,
mezarlıklar vazgeçilmez insanlarla dolu.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(Devamla) – Evet, tıpkı sizin de
gideceğiniz gibi. O nedenle, bu dünyada yaşarken, bu dünyada halkın mutluluğu
için, refahı için, onların ayaklarıyla kullandıkları oyları da saymayı
öğreniniz.
Bu barış gücüne
asker göndermiyoruz, Tahrir’e selam gönderiyoruz. (BDP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi Gurubu adına söz isteyen Osman Taney Korutürk, İstanbul Milletvekili.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
OSMAN TANEY KORUTÜRK (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Lübnan’daki
Birleşmiş Milletler Barış Gücü’ne Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir yıl daha
hizmet etmesi konusunda Hükûmet tarafından Anayasa’nın 92’nci maddesi uyarınca
Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan tezkere hakkında Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına konuşmak üzere söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Sözlerime
başlamadan önce bu yıl bu tezkerenin gelişinde bir değişiklik olduğuna
dikkatlerinizi çekmek isterim. Bu sene tezkere Türkiye Büyük Millet Meclisinin
huzuruna henüz Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Lübnan’daki UNIFIL Barış
Gücü’nün görev süresini uzatma konusunda bir karar almadan önce getirildi, bu
kararın alınması ihtimaline binaen getirildi. Dolayısıyla, bizim burada
vereceğimiz oy ancak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin bu kararı
almasıyla geçerli olacaktır.
Biz Cumhuriyet
Halk Partisi olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinin meşru, Birleşmiş Milletler
meşruiyetini haiz Birleşmiş Milletler Barış Gücü operasyonlarına katılmasını
hem silahlı kuvvetlerimizin Birleşmiş Milletler içerisinde görünürlüğünü
arttırmak hem Türkiye’nin Birleşmiş Milletler içerisindeki ağırlığını takviye
etmek hem de dünya barışına, bölge barışına hizmet etmek açısından, ayrıca,
Türk Silahlı Kuvvetlerinin de uluslararası operasyonlar içerisinde deneyimini
arttırma açısından yararlı görüyoruz. Bu nedenle, bundan önceki yıllarda da
olduğu gibi bu tezkereye Cumhuriyet Halk Partisi olarak olumlu oy vereceğiz.
Değerli
arkadaşlar, bizim bu tezkereye olumlu oy verecek olmamız Dışişleri Bakanının
son dört yıldır bu bölgede yürüttüğü çok hatalı, çok yanlış politikayı ve
Hükûmetin genel dış politikasını tasvip ettiğimiz, onayladığımız anlamına
kesinlikle gelmemektedir. Bunu da burada kaydetmek isterim.
Lübnan konusunda
geçen yıl gene grup adına yapmış olduğum konuşmada önemli bir noktaya işaret
etmiştim. Bu önemli nokta şuydu: “Bizim Doğu Akdeniz’deki ekonomik
menfaatlerimiz Hükûmet tarafından gözetilmiyor.” demiştim. Lübnan, bu konuda
Güney Kıbrıs Rum Yönetimiyle münhasır ekonomik bölge tespiti konusunda anlaşma
yapan bir Orta Doğu ülkesidir. Lübnan ile Hükûmetin o tarihlerde çok büyük
yakınlığı vardı. Bugün bu yakınlık Hizbullah ve Hizbullah’ın Suriye’deki
pozisyonu dolayısıyla biraz sarsılmıştır belki. Fakat Hükûmet, Lübnan
Hükûmetinin Güney Kıbrıs Rum yönetimiyle bir Münhasır Ekonomik Bölge Anlaşması
yapmasını engelleyememiştir. Bunu daha sonra Mısır’la, İsrail’le ve bölgedeki
birçok ülkeyle Güney Kıbrıs Rum Yönetimi yapmış. Bugün gelmiş olduğumuz noktada,
Güney Kıbrıs da İsrail’le yapmış olduğu ve bölgeden, Doğu Akdeniz’den
çıkartmakta olduğu doğal gazın sıvılaştırılması konusunda çok ciddi ve büyük
tesislerin kurulması aşamasına gelmiştir. Aradan geçen bir yıl zarfında, geçen
yılki ikazımıza rağmen, Hükûmet, Lübnan Hükûmetiyle de diğer hükûmetlerle de bu
konuda herhangi bir ilerleme sağlayamamış, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin,
Kıbrıs Türk Halkının ve onun da ötesinde Türkiye Cumhuriyeti’yle, bizim
halkımızın Doğu Akdeniz’deki menfaatlerini gözetecek bir adım atmamıştır. Bu
noktanın önemle altını çiziyorum. Hükûmeti bu konuda vakit artık çok geç
olmadan harekete geçmeye davet ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, burada hepimizin hazır bulunduğumuz bir toplantıda Dışişleri Bakanı
Sayın Ahmet Davutoğlu çok ender yaptığı bir şeyi yaparak, gelip burada bir
Suriye politikasını izah etmek istemişti. O izahat sırasında Orta Doğu’dan
bahsederken şöyle bir tabir kullandı, dedi ki: “Biz, Orta Doğu’nun sahibi,
lideri ve hizmetkârıyız.” Bu söz daha sonra Arap âleminde çok büyük
çalkantılara sebebiyet verdi. Orta Doğu’nun sahibi olduğunu iddia etmek çok
büyük bir iddia ve Orta Doğu’nun asıl sahibi olan Arap ülkeleri tarafından da
hiç hoş gözükmeyen bir iddia.
Şimdi, bugün Orta
Doğu’daki gelişmelere şöyle bir bakacak olursak, Suriye’de olaylar çıktığı
zaman, Sayın Bakan bir iki hafta içerisinde Suriye Devlet Başkanının gideceğini
söylemişti. İki seneyi epey geçti ve Suriye Devlet Başkanı gitmek bir tarafa,
ülkesindeki durumunu sağlamlaştırdı, konsolide etti. Libya’daki hadiseler hâlâ
yatışmış değil, ne olduğu belli değil. Tunus, ince bir bıçak üzerinde, ya bu
tarafa ya bu tarafa gidecek. Arap Baharı dediğimiz olgu, bahar olmaktan çoktan
çıktı. Biz baştan itibaren bunun bahar olmayacağını ve bir yeni emperyalizmin
bu bölgede yaratılmasına alet olabileceğini söylüyor, buna dikkat çekiyorduk.
Maalesef bu noktaya doğru ilerliyor.
Şimdi, acaba
Sayın Bakan, hâlâ Türkiye’nin Orta Doğu’nun sahibi, lideri ve hizmetkârı
olduğunu düşünüyor mu, söylüyor mu? Eğer düşünüyorsa bu, Türkiye açısından da,
bizler açısından da çok üzücü bir durum.
Sayın Başbakan ve
Sayın Bakan ayrıca diyorlardı ki: “Bu bölgede Türkiye’ye sorulmadan hiçbir şey
yapılmaz. Dünyada da Türkiye’ye sorulmadan hiçbir şey yapılmaz, biz burada oyun
kurucuyuz.” Değerli arkadaşlar, hangi oyunu kurduk? Mısır’daki darbeyi biz mi
düzenledik, Türkiye mi düzenledi yahut da bize sordular mı? Bugün, bu bölgede
Türkiye’ye sorulan bir tek şey var mı?
Bölgeye
baktığınız zaman, İran’la aramız bozuk. Lübnan’la Hizbullah dolayısıyla durumumuz
karışık. Suriye’yle neredeyse savaş hâlindeyiz. Irak, artık biraz mezhepçi
yaklaşımların da etkisiyle bizden uzaklaşmış, İran’ın güdümüne girmiş.
Mısır’daki durumu hepimiz biliyoruz. Mısır’da bundan tam bir yıl önce
milyonlarca insan Mübarek’in baskı rejiminden kurtulmak için ayaklanmışlardı. O
milyonlarca insanın dile getirdikleri özgürlük ve demokrasi isteği neticede bir
askerî ara rejimin de araya girmesinin sonunda seçimlerle sonuçlandı.
Seçimlerle Mısır’da işbaşına gelen İhvan ve İhvan’ın adayı Mursi, aradan geçen
bir yıl zarfında ne yazık ki yerine gelmiş olduğu baskıcı yönetimin bütün
metotlarını, bütün yöntemlerini benimsedi, bunları uygulamaya başladı ve kısa
bir süre önce, o Tahrir Meydanı’nda toplanıp Mübarek’i deviren kalabalığın 2
misli, 30 milyona yaklaşık insan Mısır’da ayağa kalktı, sokağa döküldü. Bu
ayaklanma doğru okunmadı Mursi tarafından, diretti, direttiği zaman da maalesef
çok üzücü bir gelişme oldu ve Mısır’da silahlı kuvvetler bir darbe yaptı,
yönetime el koydu.
Arkadaşlar, biz,
bu filmi daha önce birçok defa gördük Türkiye olarak. Maalesef Türkiye olarak
darbe ve askerî müdahaleler yaşadık. Bunların çok büyük sıkıntısını çektik, çok
zararını gördük. Şimdi, bunları yaşadıktan sonra, uzaktan baktığımız zaman,
geçmişe doğru baktığımız zaman biz diyebiliyoruz ki: Eğer bu darbeler hiç
olmasaymış, özgürlük ve demokrasi talepleri siyasetin kendi akışı içinde
gelişseymiş belki bugün bizim demokrasimiz içinde bulunduğumuz durumdan çok
daha ileri, çok daha parlak gerçek bir demokrasi hâline gelirdi. Biz, kendi
deneyimlerimizden biliyoruz ki, darbeler sorunları çözmüyor. Darbeler sorunları
misliyle çarpıp büyütüyor ve öteliyor. Ötelenmiş olan sorunlar darbe dönemi
geçtikten sonra ülkelerin gündemine en ağır şekliyle oturuyor ve ülkeler bunların
altında çok büyük sıkıntı çekiyorlar, eziliyorlar. Onun için, darbelere hoş bir
nazarla bakmak, darbelere bir anlayış göstermeye çalışmak mümkün değil. Bizler
bunun bilincindeyiz Türkiye olarak ve Türkiye’nin belki bölgede örnek
olabileceği konu, bu konu. Türkiye, artık demokrasisinde darbeyi tamamen
çıkartmış bir ülkedir. Bugün Türkiye’de darbe söz konusu değildir. Olmaz ve
olamaz. Ama bunu hepimiz bilelim ve “Türkiye’de darbe olacakmış.” gibi sözleri
de ne söyleyelim ne başkalarının söylediğini ihsas veya ima edelim. Böyle bir
şey yok. Hep “Arap Baharı” denilen olgu ortaya çıktığı zaman düşünüldü,
konuşuldu, soruldu, “Türkiye acaba demokrasiye buralarda örnek olabilir mi?”
“Türkiye demokrasiye örnek olabilir mi?” diyenlerin aklındaki düşünce şuydu; diyorlardı
ki: “Türkiye din ile demokrasiyi bağdaştırabilmiştir. Müslüman bir ülke tam
çağdaş demokrasiyi uygulama noktasına gelebilmiştir. Dolayısıyla, Türkiye bu
açıdan bu bölgeye misal olabilir.” Bunu söyleyenlerin gözden kaçırdığı çok
önemli bir nokta var arkadaşlar. Din ile demokrasiyi, evet, Türkiye
bağdaştırmıştır. Demokrasisinde eksikler yok mudur? Çok eksikler vardır ama
netice itibarıyla, yönetimler seçimle gelir, seçimle gider ve Türkiye
demokratik bir ülkedir. O eksiklerini de giderecektir, tamamlayacaktır ama din
ile demokrasiyi birbiriyle bağdaştıran bir yapışkanı var Türkiye'nin. O
yapışkanı “Türkiye örnek olur mu, olmaz mı?” diyenler gözden kaçırıyorlar. O
yapışkan laikliktir. Laiklik olmamış olsa, esnekliği olmayan din ile çok büyük
esneklik isteyen demokrasinin bir araya gelmesi ihtimali ve imkânı yoktur.
Mısır ve diğer “Arap Baharı” denilen -tırnak içinde söylüyorum- ülkelerin
eksiği işte budur.
Başbakanın her
zaman çok doğru konuştuğu kanaatinde ben değilim ama bir doğruyu söylemişti
Mısır’a gittiği zaman, onlara laiklikten bahsetmiş ve laikliğin erdemlerinden
bahsetmişti. Çok büyük tepki gördü. Onlar laikliğin ne olduğunu veya laikliğin
yapışkan olduğunu göremediler. Göremedikleri için de onların daha demokrasi
açısından gidebilecek çok yolları var. Ama biz Türkiye olarak mutlaka -eğer
örnek olacaksak- demokrasimizin ilerlemesiyle örnek olmalıyız arkadaşlar.
“Demokrasinin
ilerlemesi” dediğiniz zaman, şimdi gözüme Gezi olayları geliyor; benim de
içinde yer aldığım, zaman zaman katıldığım, geri planda çok dikkatle izlediğim.
Ama bu Gezi olaylarında son derece demokratik, son derece barışçı, son derece
olumlu istekleri dile getiren insanların üzerine yöneltilen gaz, su, kimyasal,
cop, plastik mermi; bir savaş manzarası gibiydi benim gözümün önünde, oralarda
bulunduk, bazı milletvekili arkadaşlarımla beraber otellere sığınmak durumunda
kaldık. Sonra tekrar çıktık ama bir harp manzarası gibiydi arkadaşlar. Bakın,
Mısır’da 30 milyon insan sokakta; böyle bir harp manzarası görmüyoruz orada.
Ordu el koymuş, ne gaz var ne TOMA var ne kimyasallı su sıkıyorlar. Şimdi,
bizim de bir parça bu demokrasi anlayışımıza bakmamız lazım. Ne yazık ki bizim
demokrasi anlayışımız Mursi’nin demokrasi anlayışıyla örtüşüyor ama Türkiye'nin
koşulları çok daha ileri koşullar, bugün biz Mısır’dan belki elli sene
ilerideyiz, o elli sene ileride olmanın gereğini yapmalıyız; demokrasiyi
demokrasi olarak alıp çoğunluğu değil çoğulculuğu öne getirmeliyiz. Çoğunluğun
öne çıktığı yöntemler, rejimler demokrasi değil; çoğulculuğun öne çıkması
gerekiyor. “Yüzde 50 oy aldık.” diyorsunuz; bu rakam, tartışması mümkün bir
rakam katılım oranlarıyla filan, üzerinde durmuyorum ama bu yüzde 50 ise eğer
bu yüzde 50 oyun içerisinde size oy verenlerin büyük bir çoğunluğunun istikrar
ve huzur için oy verdiğini bilmeniz lazım. Evet, bizde darbe olmaz, çok şükür
olmaz ve olmayacak ama istikrar bu şekilde bir anlayışla korunamaz. Sokaklarda
istikrarı korumak istiyorsanız demokratik isteklere, size oy vermemiş olan
kitlelerin de arzularına kulak vermek durumundasınız.
Tekrar dış
politikaya gelecek olursak değerli arkadaşlar, bugün Türkiye artık aklını
başına toplamalıdır. Türkiye aklını başına toplayıp manasız iddialardan,
gereksiz ön almalardan vazgeçmeli, çok sağlam değerlendirmeler yaparak hem Orta
Doğu’ya hem Batı’ya hem dünyaya bakışını yeniden gözden geçirmelidir. Geçen gün
bir köşe yazarı güzel bir başlık kullanmış, o başlığı sizlerin dikkatine
getirmek isterim, “düşişleri bakanlığı” demiş. Dışişleri Bakanlığı çok saygın
bir kuruluştur, çok birikime sahip bir kuruluştur, bu kuruluşu bir an önce
“düşişleri bakanlığı” olmaktan çıkartıp Dışişleri Bakanlığı hâline getirmemiz
gerekiyor ve düşlerden vazgeçip gerçeklere bakmamız gerekiyor. Bakın,
Türkiye'nin, bölgesinde ve dünyada dikkat çekmesinin, önem görmesinin,
beğenilmesinin, “Örnek olur mu olmaz mı?” diye konuşulmasının sebebi
Türkiye'nin Osmanlı geçmişi yahut da bölge liderliği yahut da bölgenin
hizmetkârlığı değil, bunun sebebi, neredeyse tamamı Müslüman olan bir nüfusa
sahip bir ülkenin Batılı bir ülke olması aynı zamanda, Müslüman ve Batılı bir
ülke olması. Bu Batı’yla ilişkilerimizi yeniden gözden geçirmemiz lazım. Sayın
Başbakan, “Batı, Mısır olayları karşısındaki tutumuyla sınıfta kaldı.” diyor.
Şimdi, “sınıfta kaldı”, “sınıfı geçti”, bunlar bir anlam ifade etmeyen sözler.
Niye anlam ifade etmeyen sözler? Çünkü bunların bir neticesi yok, onun
arkasından bize de bir getirisi yok, başkasına da yok. Bunlar “darbe değil”
dedilerse, “darbe” demedilerse niye demediler, “darbe” dedilerse niye “darbe”
dediler onun iyi bir analizini yapmak lazım. Dış politika, ülkelerin millî
çıkarlarının doğrultusunda şekillenir. Böyle dediklerine göre, bunların millî
çıkarı nedir ve onların millî çıkarıyla bizim millî çıkarımızın bağdaşan ve
bağdaşmayan noktaları hangileridir? Bunların iyi analizini yapmak lazım.
Batı’ya saydırmak, Avrupa Birliğine sövmek, “Onunla ilgimiz var, bununla
ilgimiz yok.” şeklinde konuşmalar yapmak değil, iyi analizlerle çok fazla iddia
sahibi olmaya çalışmadan Türkiye’yi, gene eski saygın Batı âlemi içerisinde
yeri olan, Batı âlemindeki yerini Doğu’ya iyi etkiler yapacak şekilde kullanan,
istikrar arayan, istikrar oluşturan, ağırlıklı, sözü dinlenir bir ülke hâline
getirmek lazım.
Türkiye, dünyada
sadece Lübnan’da değil, birçok yerde, birçok barış gücüne ciddi katkılarda
bulunuyor ama sadece barış gücüne katkıda bulunmak değil, barışa ve demokrasiye
de konumuyla ve yeriyle katkıda bulunması lazım.
Orta Doğu’daki
ilişki ağımızı yeni baştan gözden geçirmemiz lazım.
Dünya ile
ilişkilerimizi yeni baştan gözden geçirmemiz lazım.
Avrupa Birliği
konusuna bir parça daha fazla eğilmemiz lazım. Bakın, demokrasi, özgürlük,
haklar, temel hak ve özgürlükler, kadın hakları, emekçi hakları, insan hakları
ne yazık ki… “Ne yazık ki” diyorum çünkü Doğu’nun ilerlediği yolunda bir
düşünce var. Doğu’nun nerede ilerlediği, belki ekonomik alanda belli bir
ilerleme var ama Doğu’nun ilerlemesinin çok daha ilerisinde ne yazık ki bütün
bu hakların en doğru standartları, en çağdaş standartları gene Batı standartları.
Onun için, bizim bu Batı standartlarından kopmamamız lazım. Bizim, kalkıp bu
bölgelerdeki ülkelerle ilişkilerimizi şahıs, parti veya siyasi eğilim üzerine
değil, halklar arasında, ülkeler arasında ulusal çıkarları temel alacak şekilde
öne almamız lazım. Yoksa, şahıs ilişkilerinden işte Mısır’a verdiğimiz gibi 2
milyar krediyi verirsiniz, o 2 milyar krediyi alan kasa şu anda aranıyor duruma
düşer, verdiğiniz para yanınıza kâr kalır.
Değerli
arkadaşlar, bu dış politika konusunu hep sizlerin dikkatinize getiriyorum.
“Sizlerin dikkatinize getiriyorum.” derken, siz, 326 kişilik güçlü bir gruba
sahipsiniz. Her biriniz halk tarafından seçilmiş, her biriniz sorumluluk
sahibi, her biriniz bu işi hizmet için yapan milletvekillerisiniz. Sadece
Hükûmetin eline değil, sizler de bunu elinize alın ve “Ne oluyor ne bitiyor?”
diye kendi Hükûmetinizden sorun, icap ediyorsa o Hükûmeti doğru yola sizler
sevk edin. Okuyun bir parça, dışarıda Türkiye hakkında ne düşünüyorlar ne
konuşuyorlar, bakın Hükûmet ne söylüyor, bu ikisi birbirini tutmuyor. Bu
ikisinin birbirini tutması bizden çok, Cumhuriyet Halk Partisinden çok sizlerin
sorununuz çünkü Hükûmetinizin üzerinde sizin gücünüz var. 1955 yılında -bunu
bir kere daha söylemiştim bu kürsüden- Demokrat Parti -ki kendi öncüllerinizden
biri olarak hep söylüyorsunuz- Adnan Menderes Hükûmetini, teker teker
bakanlarını sıygaya çekerek dış politikasını, ekonomisini beğenmediği için
istifa ettirmişti. Siz kimseyi istifa ettirmeyin ama bu politika nedir, nereye
gidiyor, hep birlikte ne tarafa doğru gidiyoruz sorun. Siz sormazsanız biz bunu
her zaman, buradan, bu kürsüden ve milletin önünde sormaya devam edeceğiz ve
doğru yolu göstermeye, doğru yolu bulmanıza ve hep birlikte bulmamıza gayret
edeceğiz.
Bu vesileyle
UNIFIL’in görev süresinin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından bu
yolda bir karar alınması kaydıyla uzatılmasına olumlu oy verdiğimizi tekrar
ediyor, UNIFIL bünyesinde görev yapacak olan kahraman Türk subay, astsubay ve
erlerine başarılar diliyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına söz isteyen Volkan Bozkır, İstanbul Milletvekili.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA VOLKAN BOZKIR (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye'nin Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Görev Gücü’ne sağladığı kuvvet
katkısının bir yıl daha uzatılması hakkında yüce Meclisimizin onayına sunulan
Hükûmet tezkeresinin gerekçelerini AK PARTİ Grubu adına açıklamak amacıyla söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Birleşmiş
Milletler Lübnan Geçici Görev Gücü UNIFIL, Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyinin 11 Ağustos 2006 tarihinde kabul ettiği 1701 sayılı Karar’la
kurulmuştur. Lübnan makamlarının doğrudan talepleri ve bölgedeki güvenlik
koşulları da dikkate alınarak Hükûmetimizin önerisi üzerine yüce Meclisimiz 5
Eylül 2006 tarihinde aldığı 880 sayılı Karar’la Türkiye'nin hudut, şümul ve
miktarı Hükûmetçe belirlenecek Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının UNIFIL’e iştirak
etmelerini onaylamıştır. Bu çerçevede UNIFIL güçlerine dâhil olan Türkiye
Silahlı Kuvvetleri unsurları Ekim 2006’dan itibaren bölgeye konuşlandırılarak
görevlerine başlamışlardır. UNIFIL’e katılan birliklerimizin masraflarının geri
ödenmesi konusunda Türkiye ve Birleşmiş Milletler sekretaryası arasında
mutabakat muhtırası ve yardım mektupları imzalanmıştır. Bu çerçevede askerî
unsurlarımızın masrafları Birleşmiş Milletler tarafından ödenmektedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye'nin 2006 yılında yaşanan, geniş bir bölgeye
yayılma ve ciddi boyutlar kazanma istidadı
gösteren İsrail-Lübnan savaşına son verilmesi ve ateşkes sağlanması için
yoğun gayretler gösterdiği malumlarınızdır. UNIFIL’e yaptığımız kuvvet katkısı
da bu gayretlerin bir nişanesini oluşturmaktadır.
1701 sayılı
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararında UNIFIL’in görev süresi geçici
olarak bir yıl olarak belirlenmiş, bu sürenin gerekli görülmesi hâlinde her yıl
uzatılması da öngörülmüştür. Bugüne kadar Lübnan-İsrail sınırında istikrar ve
güvenliğin sağlanmasına önemli katkılarda bulunan UNIFIL’in görev süresi bugüne
kadar 6 defa uzatılmıştır. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin UNIFIL’in
görev süresini Ağustos 2013 itibarıyla bir yıl daha uzatması beklenmektedir.
Yüce Meclisimizin UNIFIL’e askerî unsurlarımızın iştirakini temin eden
yetkilendirmesinin süresi ise 5 Eylül 2013 tarihinde dolacaktır. Bu
yetkilendirmenin UNIFIL’in görev süresine paralel şekilde uzatılması
gerekmektedir. Bu çerçevede Hükûmetimiz yüce Meclisimizin çalışma programını da
dikkate alarak ülkemizin katkı süresinin UNIFIL’in görev yönergesiyle eş güdüm
içinde uzatabilmesini teminen Anayasa’mızın 92’nci maddesi uyarınca yüce
Meclisimizden vakitlice izin istemiş bulunmaktadır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ülkemiz siyasi, ekonomik ve beşerî planda Mağrip’ten
Bereketli Hilal’e uzanan geniş Akdeniz havzası ile yüzyıllara dayanan ortak bir
geçmişe sahiptir. Tarihin doğal akışı uyarınca, geleceğimiz, içinde yaşadığımız
bu bölgenin kaderinden ayrı düşünülmemelidir. Bölgesel istikrar, güvenlik ve
barış ile bağlantılı her türlü gelişmenin iç ve dış politikamız üzerinde önemli
yansımaları şüphesiz ki olacaktır. Dolayısıyla, yakın çevremizde olup biten
gelişmelere kayıtsız kalmamız mümkün değildir. Son dönemde bölgemizde yaşanan
gelişmeler Türkiye’yle bölge ülkelerinin esenlik ve dirliğinin birbirinden ayrı
düşünülemeyeceğini bir kez daha göstermiştir. Bu anlayıştan hareketle
Hükûmetimizin dış politikası ülkemizin etrafında bir barış, güvenlik, istikrar ve
refah kuşağının oluşturulmasını hedefleyegelmiştir. Sürdürülebilir istikrarın
bölge halklarının meşru talepleri doğrultusunda barışçıl ve düzenli demokratik
dönüşüm süreçlerinin tamamlanması yoluyla tesis edilebileceğini ülkemiz her
fırsatta dile getirmektedir. Esasen millî çıkarlarımızın ve ulusal
güvenliğimizin savunulması ve ilerletilmesinin ancak bölgemizde barış, istikrar
ve güvenliğin tesisine aktif katkı sağlayarak hayata geçirilebileceği de
açıktır. Bu anlayışla hareket eden Hükûmetimiz, uluslararası meşruiyeti haiz
olan ve uluslararası toplumun ortak iradesini yansıtan Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyinin 1701 sayılı Kararı’nda öngörülen amaçlar doğrultusunda,
Lübnan’da görev yapan Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü UNIFIL’e kuvvet
katkısında bulunmaya devam etme iradesine sahiptir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; gerek Orta Doğu ve Akdeniz havzasına yönelik dış
politikamız bağlamında gerek Suriye’deki gelişmelerin seyri bakımından Lübnan
ile özel ilişkilerimiz mevcuttur. Esasen Lübnan, tüm bölgenin istikrarı
bakımından kilit konumda bulunan ve uluslararası toplum tarafından yakından
izlenen önemli bir ülkedir. Lübnan’da barış ve istikrarın korunması bölgemizin
değişim sürecinde kritik önemdedir. Yüce Meclisimizin UNIFIL’de görev yapan
askerlerimizin görev süresinin uzatılması konusunda Haziran 2012’de aldığı son
karardan bu yana Lübnan’da önemli gelişmeler olmuştur. Suriye’deki gelişmelere
bağlı olan dış etkenler Lübnan’ın iç istikrarını da olumsuz yönde
etkilemektedir. Son dönemde Hizbullah’ın, artan ölçüde, Suriye rejimine destek
vermesi ve Suriye’deki iç karışıklığın başta mülteci akını olmak üzere Lübnan’a
olumsuz yansımaları ülkedeki siyasi tartışmaların ana gündem maddesini
oluşturmaktadır. Bu kapsamda, Lübnan’daki etnik ve dinî gruplar arasında
dönemsel gerginlikler yaşanmaktadır. Suriye rejimi Suriye halkına uyguladığı
mezalim yetmiyormuş gibi son aylarda komşu ülkelere yönelik de mütecaviz bir
tutum benimsemiştir. Bunu en fazla hisseden ülkelerin başında da Lübnan
gelmektedir. Öyle ki Suriye rejimi mütemadiyen Lübnan’ın egemenlik ve toprak
bütünlüğünü ihlal edecek şekilde askerî operasyonlar icra etmekten de geri
durmamaktadır.
Öte yandan,
Ağustos 2012’de Lübnan’da fidye amacıyla kaçırılan 2 vatandaşımız tarafımızdan
yapılan yoğun girişimler ve Lübnan makamlarının çabası sonucunda eylül ayı
içerisinde serbest bırakılmışlardır. Aynı dönemde, Suriye’den otobüsle geçiş
yapan 11 Lübnan vatandaşı Suriyeli muhalif unsurlar tarafından kaçırılmış, bu
kişilerden 2’si ülkemizin de girişimleriyle bilahare serbest bırakılmıştır.
Hâlen Suriye’de rehin durumunda bulunan 9 Lübnan vatandaşının serbest
bırakılması sürecinde Lübnan makamlarıyla bilistişare, her türlü katkı imkânlar
ölçüsünde verilmektedir.
Lübnan gündeminin
ön sıralarında yer alan bu durum bağlamında rehin tutulan kişilerin aileleri
kamuoyu yaratmaya matuf, münferit gösteriler düzenlemişlerdir. Lübnan makamları
bu süreçte ülkemizle tam bir iş birliği içinde hareket etmiş ve istenmeyen
hadiselerin yaşanmasına imkân verilmemiştir.
19 Ekim 2012
tarihinde Beyrut’ta meydana gelen terör eyleminde aralarında İç Güvenlik
Kuvvetleri İstihbarat Dairesi Başkanı Tuğgeneral Visam Hasan’ın da bulunduğu 8
kişinin hayatını kaybetmesinin ardından Başbakan Mikati Cumhurbaşkanı
Süleyman’a istifasını sunmuş ancak Cumhurbaşkanı Süleyman ülkenin içinde
bulunduğu hassas durumu göz önüne alarak bu istifayı kabul etmemiştir.
Ülkede istikrarın
korunması amacıyla Cumhurbaşkanı başkanlığında Ulusal Diyalog Toplantıları
sürecinin canlandırılması çalışmaları devam etmektedir.
Son durumda,
Cumhurbaşkanı Süleyman, Tammam Salam’ı yeni hükûmeti kurmakla
görevlen-dirmiştir.
Lübnan’da seçim
sisteminde değişiklik yapılmasına dair uzun tartışmaların ardından, Lübnan
Meclisinin 31 Mayıs 2013 tarihinde gerçekleştirilen Genel Kurulunda Meclisin
görev süresi on yedi ay yani 20 Kasım 2014 tarihine kadar uzatılmıştır.
Diğer taraftan,
Lübnan’da, sonuncusu 23 Haziran’da Sayda’da olmak üzere geçtiğimiz dönemde
farklı mezhep grupları arasında aralıklarla silahlı çatışmalar yaşanmış, ancak
Hükûmetin, Lübnan halkının ve Lübnan ordusunun sağduyulu tavrı neticesinde
çatışmaların büyümesi önlenmiştir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Lübnan’da gelişmeleri yakinen takip etmekteyiz. İç
siyasi tartışmaların Lübnan halkının tüm kesimlerini ortak bir paydada
buluşturacak şekilde ve suhuletle yürütülmesinin büyük önem taşıdığını her
fırsatta dile getirmekteyiz.
Lübnan’daki
gelişmelerin, Suriye sorununun bölgesel barış ve güvenliğe yönelttiği tehdidin
vahametiyle doğrudan ilintili olduğunun tekrar altını çizmek istiyorum.
Suriye’de rejim, Lübnan içindeki belirli siyasi ve askerî unsurların da
yardımıyla, en başta Lübnan’a zarar verecek tehlikeli adımlar atmaya
yönelmiştir. Suriye’deki çatışmalara Hizbullah’ın müdahil olması, gerek
Lübnan’ın gerek bölgemizin güvenlik ve istikrarına yönelik ciddi bir tehdit
oluşturmaktadır. Böyle bir dönemde Lübnan’da toplumsal uyumun korunması her
zamankinden daha da önem kazanmıştır. Bu açıdan Lübnan’ın kendini Suriye
krizinden uzak tutmaya özen gösteren politikasını destekliyoruz.
Bölgemizde
tehlikeli boyutlara ulaşan ve en önce Suriye’deki rejimin körüklediği
mezhepçiliği dikkate alarak, Lübnan’daki gelişmeleri yakından izliyoruz. Ulusal
diyalog arayışının mevcut sorunların aşılmasına ve Lübnan’daki barış içinde bir
arada yaşama kültürüne katkı sağlayacağını düşünüyoruz. Tüm Lübnanlı
muhataplarımız nezdinde, birlik ve beraberlik içinde, “Lübnanlı” bilinciyle
hareket edilmesi mesajını kuvvetle vurguluyoruz.
Lübnan’ın
sosyopolitik dokusunun hassas dengeler üzerinde kurulu olduğu bir vakıadır.
Özellikle Suriye’de rejimin izlediği tedhiş ve terör siyasetinin bölgesel
yansımalarının Lübnan’ı derinden etkileyebileceği daima hatırda tutulmalıdır.
Böyle bir ulusal ve bölgesel konjonktürde, Lübnan’da huzur ve sükûnetin
korunması her zamankinden daha fazla önem kazanmıştır. Bu nedenle, UNIFIL’in
bugüne kadar başarıyla ifa ettiği görevinin devamına da ihtiyaç bulunmaktadır.
Zira, UNIFIL’in
göreve başlamasının ardından Lübnan-İsrail sınırında ve bölgede sağlanan
güvenlik ve istikrar ortamı sürmektedir. Taraflar, 1701 sayılı Karar
çerçevesinde tesis edilen ateşkese uymuşlardır. Lübnan ordusu güney Lübnan’a
konuşlanmış ve UNIFIL görev yönergesi ile hareket konsepti ve angajman
kurallarında tanımlanan işlevleri çerçevesinde barış, güvenlik ve istikrarın
idamesine katkıda bulunmayı sürdürmüştür.
Türkiye’nin
Lübnan’da barış ve istikrarın sağlanmasına yönelik somut katkıları Lübnan’la
ikili ilişkilerimizin her veçhesine olumlu etki yapmaktadır. UNIFIL’e
verdiğimiz kuvvet katkısı Lübnan halkı tarafından da desteklenmektedir. Türkiye
UNIFIL’e yaptığı katkılarla barışı koruma harekâtının etkin biçimde icrasında
önemli işlev üstlenmiştir. Böylece hem Birleşmiş Milletler sistemi içinde hem
bölgesel ve küresel ölçekte görünürlüğünü artırmıştır. UNIFIL’de görev yapan
birliklerimizin üstün performansı diğer katılımcı ülkeler tarafından da
takdirle karşılanmaktadır. Mevcut durumda uluslararası toplumun, bölgemizde çok
kültürlülüğün, karşılıklı saygı ve hoşgörünün demokratik mekanizmalar
işletilmek suretiyle hayata geçirildiği nadir ülkelerden olan Lübnan’ı yalnız
bırakmaması hayati önem taşımaktadır. Bu amaçla, UNIFIL’in katkısıyla sağlanan
istikrar ortamının sürdürülmesi gereklidir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yukarıda belirttiğim hususlar ışığında Lübnan’ın barış
ve istikrarının korunmasını teminen Türkiye’nin de uluslararası hukuka uygun
çabalara katkıda bulunmaya devam etmesi tabiidir. UNIFIL’e sağladığımız
katkının süresinin bir yıl olup uzatılması vesilesiyle ülkemiz, Suriye’deki
çatışmaların yansımalarının bölgesel ölçekte daha fazla hissedildiği bir
ortamda Lübnan devleti ve halkıyla dayanışma içerisinde olduğunu ve desteğini
sürdürdüğünü de teyit etmiş olacaktır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sözlerime son vermeden önce çok önemli gelişmelerin
yaşanmakta olduğu Mısır’a da değinmek istiyorum. Türkiye, Mısır’da 25 Ocak
devrimiyle başlayan demokratik dönüşümü yürekten desteklemiş ve demokrasi
yürüyüşünde dost ve kardeş Mısır halkının yanında yer almıştır. Mısır’da
meydana gelen gelişmeleri bu bağlamda kaygıyla izliyoruz. Mısır’daki durum
Mısır Silahlı Kuvvetlerinin bir askerî darbe ile Cumhurbaşkanı Muhammed
Mursi’yi görevden uzaklaştırması ve anayasayı askıya alması ile son derece
hassas ve endişe verici bir aşamaya ulaşmıştır. Mısır tarihinde ilk defa hür ve
uluslararası gözetimde yapılmış olan bir seçimle seçilmiş bir Cumhurbaşkanının görevinden
seçim dışı yollarla ve bir askerî darbeyle uzaklaştırılmasını, gözaltına
alınmasını demokratik hiçbir ülkenin anlaması ve kabul etmesi mümkün değildir.
Sandık, demokrasinin namusudur; bunu herkesin, özellikle de Mısır’daki
gelişmeleri darbe olarak nitelendirmekten dahi kaçınan Avrupa Birliği
ülkelerinin bilmesi ve özümsemesi gereklidir. Elli yıldır demokrasiye yapılan
müdahalelerden çok çekmiş ve bunun acılarını uzun zaman yaşamış bir ülke olarak
Mısır’daki askerî darbeyi kınıyoruz ve seçilmiş Cumhurbaşkanı Mursi’ye ve Mısır
halkının demokratik tercihlerine bu yeni dönemde gereken saygının
gösterilmesini bekliyoruz.
Bu meyanda, dost
ve kardeş Mısır halkının 25 Ocak 2011 devrimiyle başlattığı demokratikleşme
sürecinin başarıya ulaşması için, yönetime el koyan askerî konseyi ve
Mısır’daki tüm tarafları sağduyuyla hareket etmeye, hukukun ve demokrasinin
üstünlüğü ilkesine saygı duymaya ve en kısa zamanda tüm partilerin yer alacağı
serbest ve adil bir seçim düzenleyerek demokratik düzeni yeniden tesis etmeye
davet ediyoruz. Mısır’ın bu sayede, en kısa sürede gücünü anayasal meşruiyetten
alan, insan haklarına ve temel özgürlüklere saygılı bir sivil yönetime
kavuşmasını temenni ediyoruz.
Türkiye her zaman
olduğu gibi dost ve kardeş Mısır halkının yanında olmaya ve Mısır’da
demokrasinin yeniden tesisi için tüm gücünü kullanmaya, Mısır’ın siyasi
istikrarına, birlik ve beraberliğine ve ekonomik kalkınmasına destek vermeye
devam edecektir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bölgemizle ilgili olarak çizmeye çalıştığım bu tablo
ışığında ve Lübnan’la ikili ilişkilerimiz ve bölgedeki güvenlik koşulları da
göz önünde tutularak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin, UNIFIL’in görev
süresinin uzatılması yönünde karar alması durumunda hudut, şümul ve miktarı Hükûmetçe
belirlenecek Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının, 1701/2006 sayılı Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyi kararı ve 880 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi
Kararı’yla tespit edilen ilkeler kapsamında, 5 Eylül 2013 tarihinden itibaren
bir yıl daha UNIFIL deniz görev gücüne iştirak etmesi ve bununla ilgili gerekli
düzenlemelerin Hükûmet tarafından yapılması için Anayasa'nın 92’nci maddesi
uyarınca izin verilmesini yüce Meclisin takdirlerine sunuyorum.
Saygılarımla. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Şimdi, şahsı
adına söz isteyen Aykan Erdemir, Bursa Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
AYKAN ERDEMİR
(Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Lübnan’daki Birleşmiş Milletler
Barış Gücü UNIFIL’de görev süresi bitecek olan Türk Silahlı Kuvvetlerinin görev
süresinin bir yıl uzatılması konusunda sunulan tezkere hakkında şahsım adına
söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi ve yurttaşlarımızı saygıyla selamlarım.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 5 Eylül 2006 tarihli Karar’ı uyarınca,
Lübnan’da UNIFIL bünyesinde görev yapmasının bölge ve dünya barışına katkı
yaptığı konusunda hemen hemen hepimiz hemfikiriz.
1978’den bugüne
kadar görevini sürdüren UNIFIL bünyesinde görev yapan askerlerden 250’ye
yakınının hayatını kaybettiğini göz önüne alırsak, Türk Silahlı Kuvvetlerinin
ne kadar çetin bir coğrafyada, ne kadar zor bir ortamda görev yerine
getirdiğini anlayabiliriz. Kendi hayatı pahasına, kendi kanı pahasına barış
için ter döken askerlerimize teşekkür ediyoruz, kendilerine minnettarız.
Türkiye olarak,
Lübnan’ın ve Orta Doğu’nun kalıcı ve sürdürülebilir barışa ve özgürlükçü
demokrasiye kavuşması en büyük arzumuzdur.
Lübnan’daki
mozaiğin, Sünnilerin, Şiilerin, Alevilerin, Marunilerin, Rum Ortodoksların, Rum
Katoliklerin, Gregoryenlerin, Ermeni Katoliklerin, Dürzilerin, Bahailerin ve
Musevilerin; Arapça, Süryanice, Yunanca, Aramice, Ermenice ve Kürtçe
konuşanların barış ve huzur içinde yaşaması en büyük dileğimizdir.
Ne yazık ki,
bugün Lübnan’a baktığımızda, barıştan ve huzurdan söz etmek olanaklı değildir.
Lübnan coğrafyası on yıllardır savaşın, kanın, kinin ve gözyaşının adresi
olmuştur. Bu nedenle de Türkiye, UNIFIL bünyesinde, Lübnan’a barış götürmeye
çalışırken Lübnan deneyiminden gerekli dersleri çıkarmalı ve benzeri hatalara
düşmemelidir.
Lübnan, bugün
dünyada adı mezhepçi çatışmalarla anılan bir ülkedir. “Tâifiye” denilen
mezhepçilik anlayışı, “vataniye” denilen yurtseverlik anlayışına galip gelmiş
gözükmektedir. Peki, “tâifiye” denilen mezhepçilik, Lübnan’da kadim bir
gerçeklik midir, tarihî bir miras mıdır, değişmez bir yazgı, kader midir yoksa
“tâifiye” denilen mezhepçilik, modern bir inşa, icat edilmiş bir gelenek midir?
Bu konuda Lübnan tarihi bize önemli ipuçları sunuyor.
Lübnan tarihine
baktığımızda, “ayan” denilen siyasi seçkinlerle “ahali” denilen geniş halk
kesimlerinin sınıfsal mücadelesine bir göz atmamız gerekiyor. Çünkü, bu
mücadele çerçevesinde, inanç toplulukları içindeki farkların, inanç
toplulukları arasındaki farklardan daha güçlü mü, daha zayıf mı olduğu sorusu
ortaya çıkmıştır ve bu sorunun yanıtlanmasında da farklı inançlara mensup
seçkinlerin önemli bir rolü olmuştur. Çünkü, Lübnan’da, modernleşmeyle birlikte
ahalinin siyasete katılım olanaklarının artması ve yine ahalinin ekonomik
hayata katılım olanaklarının artması, seçkinler için bir tehdit olmuştur ve
tehdit edilen seçkinler, ayanlar, mezhepçiliği yavaş yavaş inşa etmeye,
sınırlar çizmeye, farklılıkları keskinleştirmeye, toplumu kutuplaşmaya itmiştir
ve Lübnan için mezhepçilik, inşa edilmiş bir gelenek, modern bir icat olarak
karşımıza çıkmıştır.
Seçkinlerin
mevcut hiyerarşileri koruma derdi, çabası kendi mezheptaşlarını diğer
topluluklara karşı kışkırtmaya itmiştir ve dolayısıyla, topraksız bir Müslüman,
topraksız bir Hristiyan’la kardeşliğini unutmuş ve mezhep ve din çerçevesinden
dünyaya bakmaya başlamıştır. İşte, bu ortamda kin mühendisleri, tekçi
zihniyetleriyle Ortodoks bir din anlayışını, tekçi bir çerçeveyi dayatmayı görev
bilmişlerdir. İnsanların ve insanlığın ortak sorunları için ortak çözümler
geliştirmek gerektiğini unutturarak müzakere, diyalog, uzlaşma ve iş birliği
zeminlerini tahrip etmişlerdir. Bugün ne acıdır ki Lübnan’da pek çok farklı
inanç topluluğu, kendi içindeki farklılıkları, çelişkileri, sömürüyü göremez
bir durumda ve dünyaya diğer inanç topluluklarıyla olan çelişkileri ve
çatışmaları gözlüğünden bakmaktadır.
Savaş kazanmaya
hevesli otoriter liderlerin karşısına, gönül kazanmaya yeminli kanaat önderleriyle
çıkmakta fayda var diye düşünüyorum. Bakın, böyle bir gönül eri, Cebel-i Lübnan
Mutasarrıflığının güzide şairi Halil Cibran ne diyor? Kendisi Maruni bir
Hristiyan fakat kendisi aynı zamanda İslam tasavvufundan etkilenmiş ve kendisi
yine Bahaullah’ın oğlu Abdülbaha’dan ve Bahailikten etkilenmiş, Lübnan
mozaiğini yansıtan bir insan, bir gönül eri. Halil Cibran, tarihin
derinliklerinden sesleniyor bizlere: “Sen benim kardeşimsin ve ben seni
seviyorum. Camide secde ettiğinde, kilisede diz çöktüğünde ve sinagogda dua
ettiğinde sen ve ben aynı inancın çocuklarıyız, aynı ruhun.” diyor ve yine
Halil Cibran siyasetçilere sesleniyor: “Ben politikacı değilim, olmak da
istemem. Siyasi gelişmelerden ve güç mücadelesinden esirgeyin beni. Tüm dünya
benim vatanımdır, tüm insanlar yurttaşlarım.” diyor.
Halil Cibran,
belki Lübnan dağlarından konuşuyor bize ama aslında ne kadar da tanıdık
geliyor. Eğer Tevfik Fikret’e bir göz atarsak; Tevfik Fikret’te Halil Cibran’ı,
Halil Cibran’da da Tevfik Fikret’i duymak, algılamak, duyumsamak mümkün. Tevfik
Fikret: “Milletim nev-i beşerdir, vatanım ruy-i zemin.” diyor. Yani, her iki
gönül eri de, insanlığı, inançların, mezheplerin, çıkar çatışmalarının ötesinde
ortak bir ruh olarak, tek bir aile olarak, tek bir yürek olarak görebiliyor.
Türkiye için
istediğimiz, laik, demokratik sosyal hukuk devletini, özgürlüğü ve çoğulcu
demokrasiyi, şüphesiz ki Lübnan’daki kardeşlerimiz için de istiyoruz,
Suriye’deki kardeşlerimiz için de istiyoruz, Mısır’daki kardeşlerimiz için de
istiyoruz ama samimiyetimizin bir göstergesi olarak, Orta Doğu coğrafyasının,
Müslüman çoğunluğa sahip ülkeler coğrafyasının ötesindeki kardeşlerimiz için de
istiyoruz. Hristiyan ya da Musevi, Budist ya da Hindu, inançlı ya da inançsız
olması önemli değil, insan oldukları için, bu en temel insan hakkı olduğu için
istiyoruz ve de bu toprakların ulu ozanlarından Pir Sultan Abdal’ın beytinde
belirttiği gibi “Dar günümde dost, düşmanım bell’oldu” dediği için Lübnan’ın da
bu dar gününde yanında olmak gerek diye düşünüyoruz.
Bugün Lübnan’da,
gerek denizde gerek karada görev yapan Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarına
teşekkürlerimizi, şükranlarımızı iletiyoruz. Onlara borcumuz, Türkiye’yi benzer
mezhepçi, kindar, kutuplaştırıcı çatışmalardan uzak, özgürlükçü demokrasinin,
laik, demokratik, sosyal hukuk devletinin en güçlü kalelerinden biri yapmaktır
diye düşünüyorum.
Hepinizi saygı ve
sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Şimdi de Hükûmet
adına söz isteyen, İsmet Yılmaz, Millî Savunma Bakanı. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Birleşmiş
Milletler Lübnan Geçici Görev Gücü UNIFIL bünyesinde bulunan Türk Silahlı
Kuvvetleri unsurlarının 5 Eylül 2013 tarihinden itibaren UNIFIL Deniz Görev
Gücüne bir yıl daha katılımı hususunda, Anayasa’nın 92’nci maddesi uyarınca
Hükûmete izin verilmesine dair Başbakanlık tezkeresinin gerekçelerini açıklamak
üzere huzurlarınızda bulunuyor ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgesinde son bir buçuk
yıldır sancılı bir değişim ve dönüşüm süreci yaşanmaktadır. Ülkemiz, bölgede
barış ve istikrarın tesis edilmesine önem atfetmekte ve bu amaca hizmet eden
girişimlere de destek vermektedir. Bu tezkere de o girişimlerden birisidir.
Türkiye olarak biz başından itibaren bölgemizdeki değişim sürecinde halkların
yanında yer aldık ve tüm ülkelerde halkların meşru ve demokratik haklarına
sahip olmaları gerektiğini vurguladık. Bu çerçevede, bölge ülkelerindeki
yönetimlerin, halkların meşru talepleri doğrultusunda demokratik reformlar
yapmasını destekledik. Ülkemiz bu politikasını sürdürmekte de kararlıdır.
Türk dış
politikasının öncelikli ilgi alanı hâline gelen Orta Doğu bölgesinin önemli
aktörlerinden birisi de hiç şüphesiz ki Lübnan’dır. Bilindiği üzere, Lübnan,
sosyopolitik yapısının hassas dengeler üzerine kurulu olduğu bir ülkedir.
Bölgede yaşanan gelişmeler ve ülkenin iç siyaseti gibi etkiler de göz önünde
bulundurulduğunda, Lübnan, bölgenin istikrarı açısından kilit ülkelerden
birisidir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bölgemizde son dönemde meydana gelen gelişmeler,
Lübnan’ın barış ve istikrarının korunması konusundaki kaygıları artırmış
bulunmaktadır. Bu kapsamda Lübnan’da barış, istikrar ve huzurun korunmasına ve
Suriye’deki olayların Lübnan’a sıçramamasına büyük önem atfetmekteyiz. Tüm
ülkelerin ve ilgili tarafların bu konuda hassas davranmalarını ve Lübnan’ın
bağımsızlık, egemenlik ve toprak bütünlüğüne saygı göstermelerini
beklemekteyiz.
Özellikle
Suriye’deki sorunların Lübnan’a sıçraması ve bu ülkede barış ve huzurun
bozulması ihtimali ciddi bir endişe kaynağımızdır. Ayrıca, Suriye rejiminin
Lübnan’ın egemenliğine yönelik tutumu ile sınır ihlallerinden, Hizbullah’ın
rejim safında Suriye’deki çarpışmalara doğrudan müdahil olması ve bilfiil
araziye inmesi bu yöndeki kaygıları da artırmaktadır.
Lübnan
Hükûmetinin, Lübnan’ı Suriye’deki sorunların dışında tutma politikasını da
doğru buluyor ve destekliyoruz. Suriye Hükûmeti de dâhil olmak üzere, bölgedeki
tüm aktörlerin, Lübnan Hükûmetinin bu politikasına saygı duyması ve buna göre
hareket etmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Sayın Başkan,
sayın Meclisimizin değerli üyeleri; tüm bu gelişmeler ışığında, içinde
bulunduğumuz bu dönemde Lübnan’da barış ve istikrarın korunması bakımından
UNIFIL’in oynadığı rol daha da bir önem kazanmaktadır. Türkiye, Lübnan halkının
birlik ve beraberliği ile iç barışın muhafazasına atfettiği önem doğrultusunda,
2006 yılında yaşanan, geniş bir bölgeye yayılma ve ciddi boyutlar kazanma
emareleri gösteren Lübnan-İsrail savaşına son verilmesi ve ateşkes sağlanması
için de yoğun çaba sarf etmiş, bu konuya ilişkin atılan uluslararası adımlar
kapsamında Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Görev Gücü UNIFIL, Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyinin 11 Ağustos 2006 tarihinde kabul ettiği 1701
sayılı Karar’la genişletilerek kurulmuştur.
Lübnan
makamlarının doğrudan talepleri ve bölgedeki güvenlik koşulları da dikkate
alınarak, Hükûmetimizin önerisi üzerine Türkiye Büyük Millet Meclisinin 5 Eylül
2006 tarihinde aldığı 880 sayılı Karar’la, Türkiye'nin hudut, şümul ve miktarı
Hükûmetçe belirlenecek Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının, UNIFIL’e iştirak
etmesine izin verilmiştir. Söz konusu izin süresi son olarak Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 29/6/2012 tarih ve 1023 sayılı Kararı ile 5 Eylül 2012
tarihinden itibaren bir yıl uzatılmıştır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; UNIFIL’de Türkiye’nin de içinde bulunduğu toplam 37
ülkeden yaklaşık 11 bin personel görev yapmaktadır. UNIFIL’de hangi ülkeler
bulunmaktadır? Yunanistan bulunmaktadır, İtalya bulunmaktadır, İspanya
bulunmaktadır, Belçika bulunmaktadır, Almanya bulunmaktadır, Brezilya
bulunmaktadır, Çin bulunmaktadır, Hindistan bulunmaktadır ve toplam 11 bine
yakın personel bulunmaktadır.
UNIFIL’in görevi,
genel olarak çatışmaların sona erdirilmesi ve ateşkesin izlenmesi, insani
yardımların sivillere ulaştırılması, Lübnan’ın isteği üzerine sınırların
güvenliği ve Hükûmetin rızası olmadan Lübnan’a silahların girişinin
engellenmesi hususunda yardım olarak tespit edilmiştir. Birleşmiş Milletler
üyesi ülkelerden bahse konu kararda belirtilen görevlerin yerine getirilmesi
maksadıyla UNIFIL unsurlarını desteklemek üzere birlik tahsis etmesi talep
edilmiştir. Ayrıca vurgulamak isterim ki, Birleşmiş Milletler, UNIFIL’in
yukarıda ifade ettiğim görevler dışında, bölgedeki unsurların silahtan
arındırılması da dâhil, başka hiçbir faaliyette kullanılamayacağını da karar
altına alınmıştır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ülkemiz tarafından UNIFIL kuvvetine Ekim 2006’dan
itibaren katkı sağlanmakta ve Türk Silahlı Kuvvetleri unsurları bölgede
görevlerini sürdürmektedir. Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Silahlı Kuvvetleri,
geçmişte olduğu gibi bundan sonra da barışı destekleme harekâtlarına katkıda
bulunarak, bölgesinde ve dünyada istikrar ve barışını tesisinde rol almaya
devam edecektir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Lübnan, Orta Doğu coğrafyasının en zor bölümünde yer
almaktadır. Suriye’deki yaşanan gelişmeler ve Mısır’da meydana gelen son
olaylar, Lübnan’ın mevcut durumunu etkileme potansiyeline sahiptir. Bu nedenle,
ülkede huzur, sükûnet ve barışın istikrarı, bölgede yeni bir sorunun baş
göstermemesi bölge barışı açısından önem arz etmektedir. Ayrıca, istikrarlı bir
Lübnan’ın bölgede barışın tesis edilmesine katkı sağlayacağı da aşikârdır.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 1071 sayılı Kararı’nın uygulamaya
konularak genişletilmiş UNIFIL’in göreve başlamasının ardından, Lübnan-İsrail
sınırında tesis edilen güvenlik ve istikrar ortamı hâlihazırda devam
etmektedir.
Bu çerçevede,
UNIFIL’in bugüne kadar başarıyla ifa ettiği görevinin devamına ihtiyaç
duyulmaktadır. Lübnan’da barış ve istikrara katkıda bulunması nedeniyle, Lübnan
Hükûmeti ve Lübnan’daki tüm taraflar da UNIFIL’in faaliyetlerine ve UNIFIL’in
görev süresinin uzatılmasına büyük önem vermektedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 1701 sayılı
kararıyla UNIFIL’in görev süresi bir yıl olarak belirlenmiş, bu sürenin,
gerekli görülmesi hâlinde her yıl uzatılması kararda öngörülmüştür. Birleşmiş
Milletler tarafından, UNIFIL’in görev süresi 31 ağustos tarihinden sonraki
dönem için yenilenmektedir. Birleşmiş Milletlerin bu konudaki kararını ağustos
ayı içinde vermesi nedeniyle, tezkere, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma
takvimi de dikkate alınarak huzurlarınıza getirilmiştir. 2007 yılından
itibaren, Birleşmiş Milletler, UNIFIL kararını hep ağustos ayı içinde
uzatmıştır ancak bizim Meclisimiz de tatile girmektedir, dolayısıyla, 2012’deki
tezkerede de önce görev uzatımı yaptık, eğer Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyi uzatacaksa geçerli olacağını da açıkça belirttik.
2012’deki
Başbakanlık tezkeresinde de “UNIFIL’in görev süresi 31 Ağustos 2012 tarihinde
sona erecek olup görev süresinin 31 Ağustos 2012’den sonraki dönem için
yenilenmesi yönünde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından ağustos ayı
içinde bir kararın kabul edilmesi beklenmektedir.” denilmiştir. Dolayısıyla, bu
dönemde de diğer dönemlerden bir farklılık -süresi- bulunmamaktadır. Bu yıl da
görev süresinin, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından 31 Ağustos
tarihinden itibaren bir yıl süreyle uzatılması beklenmektedir. Önümüzdeki
dönemde de UNIFIL Harekâtına Deniz Görev Kuvveti’nde görevli unsurlarımız,
UNIFIL karargâhında görev yapan subaylarımızla katkı sağlamaya devam etmemizin,
ülkemizin görünürlüğü açısından uygun olacağı değerlendirilmektedir.
UNIFIL’in,
ülkemizin askerî kuvvet katkısında bulunduğu tek Birleşmiş Milletler Barış Gücü
Harekâtı olması ve Türkiye'nin 2015-2016 yılında Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyi geçici üyeliğine adaylığımız da söz konusu olması nedeniyle, UNIFIL’e
katkımızın sürdürülmesinin önem arz ettiğini vurgulamak isterim. Ayrıca, UNIFIL
Harekâtına katkımızın, Türkiye'nin görünürlüğüne ve etkinliğine de ayrıca bir
katkıda bulunduğunu da belirtmek isterim.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bizim dış politikamız Atatürk’ün belirttiği “Yurtta
sulh, cihanda sulh” esasına dayanmaktadır. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana da
bu ilkeden zerre kadar sapmadan biz devam ediyoruz.
Suriye halkı ile
halkımız kardeştir. Bunun aksini söyleyen var mı? Akrabadır. Bunun aksini
söyleyen var mı? İki halkın kardeş ve akraba olduğunu görmek için bayramlarda
sınırlardaki bayramlaşmayı görmek lazımdır. Dolayısıyla da Suriye’yle ortak
Bakanlar Kurulunu yapan da bizim Hükûmetimiz, Suriye’yle stratejik anlaşmayı
yapan da bizim Hükûmetimiz, Suriye’yi uluslararası toplantılarda destekleyen de
bizim Hükûmetimiz. Biz, bunları yaparken Suriye’deki rejimin inancını,
mezhebini, düşüncesini, partisini bilmiyor muyduk? Dolayısıyla, o zaman da
biliyorduk. Ne Beşar Esad değişti ne biz değiştik. Dolayısıyla, bizim
politikamız, Türkiye’nin, Suriye’yi desteklerken de halkının yanında olan bir
idarenin yanında olmasıdır. Biz, Suriye yönetimi, halkının taleplerine şiddetle
karşılık verdiğinde yönetime olan desteğimizi çektik ve Suriye halkının yanında
olduğumuzu da açıkça belirledik, Suriye halkını bundan sonra da
destekleyeceğimizi de belirtiyoruz. Demokrasiye âşık bir milletin bireyleri
olarak bundan doğalı da, bundan bir başkası da bizden beklenemez.
Biz, her zaman ve
her yerde demokratik teamüllerin geçerli olmasını istiyoruz. Bu talebimiz,
Tunus için de, Libya için de, Yemen için de, Suriye için de, Mısır için de
geçerlidir. Bu ülkelerin demokratik bir yönetim ve hukukun üstünlüğünü esas
alan bir çerçevede, halkın talepleri doğrultusunda yönetilmesi ortak
talebimizdir. Hiçbir ülke, halkının taleplerine kayıtsız kalamaz ve
kalmamalıdır.
Bir yıl önce halkının
yüzde 52’sinin desteğini alan, ülkesinin meşru cumhurbaşkanının yönetimden
uzaklaştırılması, asla meşru görülemez. Demokratik ülkelerde hükûmetlerin
değişim şekli bellidir, o da hepinizin bildiği gibi, halkın iradesinin
yansıdığı sandıktır. Bütün demokrasilerde seçimle iş başına gelen
yöneticilerin, yine seçimle görevden ayrıldığı evrensel bir gerçektir: Mısır
halkı ve yönetimi, mevcut krizi aşmak için yine demokratik kurallar
çerçevesinde bir yol haritası belirleyebilecek kudrettedir. Anayasal meşruiyet
içerisinde kalınarak Mısır halkının iradesine saygı duyulması, Mısır’daki
demokratik sistemi de güçlendirecektir.
Geçmişinde hiçbir
demokratik mücadele içinde yer almayanların, halkın demokratik taleplerini
anlamaları da mümkün değildir. Değişim ve dönüşümün kaçınılmaz hâle geldiği
Kuzey Afrika ve Orta Doğu’da sürdürülebilir bir istikrar, ancak halkın huzur,
güvenlik ve refahının güvence altına alınmasıyla sağlanabilir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu çerçevede, Lübnan makamlarının doğrudan talepleri
ve bölgedeki güvenlik koşulları da dikkate alınarak Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyinin UNIFIL’in görev süresinin uzatılması yönünde karar alması
durumunda; hudut, şümul ve miktarı Hükûmetçe belirlenecek Türk Silahlı
Kuvvetleri unsurlarının, 1701 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi
Kararı ile 5 Eylül 2006 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin almış olduğu
880 sayılı Karar’da tespit edilen ilkeler çerçevesinde, 5 Eylül 2013 tarihinden
itibaren, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin UNIFIL’in görev süresini
uzatması hâlinde bir yıl daha UNIFIL Deniz Görev Gücü’ne iştirak etmesi ve
bununla ilgili gerekli düzenlemelerin Hükûmet tarafından yapılması için
Anayasa’nın 92’nci maddesi uyarınca izin verilmesini yüce Meclisinize arz ediyorum.
Yüce heyetinizi
bu vesileyle saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Şimdi, şahsı
adına söz isteyen Emrullah İşler, Ankara Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
EMRULLAH İŞLER
(Ankara) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü bünyesindeki
Türk Silahlı Kuvvetlerinin, 5 Eylül 2013 tarihinden itibaren bir yıl daha
UNIFIL Harekâtına iştirak etmesi hususunda Anayasa’nın 92’nci maddesi uyarınca
Hükûmete izin verilmesine ilişkin Başbakanlık Tezkeresi üzerinde şahsım adına
söz almış bulunmaktayım.
Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyinin 11/8/2006 tarihinde kabul ettiği 1701 sayılı
Karar ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin 5/9/2006 tarihli ve 880 sayılı
Karar’ıyla bir yıl için verdiği izin çerçevesinde, Türkiye, Lübnan’da konuşlu
Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü UNIFIL’e Silahlı Kuvvetleri unsurlarıyla
katkı sağlamıştır. Söz konusu iznin süresi, son olarak, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 29/6/2012 tarihli ve 1023 sayılı Karar’ıyla 5/9/2012 tarihinden
itibaren bir yıl uzatılmıştır.
Türkiye, UNIFIL’e
yaptığı katkılarla barışı koruma harekâtının etkin bir biçimde icrasında önemli
bir işlev üstlenmiştir.
Bu çerçevede,
Türkiye gerek Birleşmiş Milletler sistemi içinde gerek bölgesel ve küresel
ölçekte gerekse kapsamlı sivil-asker iş birliği faaliyetleri vasıtasıyla,
Lübnan toplumunun her kesimi nezdinde görünürlüğünün artmasına, ayrıca barış ve
istikrarın korunmasına yönelik politikasının sürdürülmesine önemli katkıda
bulunmuştur.
Değerli
milletvekilleri, Lübnan’da siyasi yapı, 1943 yılında üzerinde mutabakata
varılan ulusal pakt çerçevesinde, siyasi görevlerin mezhepler arasında nüfusa
orantılı olarak paylaştırılması esasına göre oluşturulmuştur.
Söz konusu uzlaşı
çerçevesinde Cumhurbaşkanının Maruni, Meclis Başkanının Şii, Başbakanın Sünni
olması ve iktidarın Hristiyanlar ile Müslümanlar arasında 6/5 temelinde
paylaşılması kararlaştırılmıştır.
1975 ile 1989
yılları arasında Lübnan’da yaşanan iç savaşa, 1989 yılında Arap Ligi
himayesinde imzalanan Taif Anlaşması’yla son verilmiştir.
Bu anlaşmayla
Hristiyan toplumundan seçilen Cumhurbaşkanının yetkileri kısıtlanmış, Mecliste
Hristiyan ve Müslüman milletvekillerinin sayıları eşitlenmiş ve kendi içlerinde
mezhep temelinde bölüştürülmüştür. Söz konusu anlaşmayla Lübnan’daki üç ana
dinî grup arasında denge oluşturulmuştur.
2011 yılında
ülkedeki güvenlik koşulları Suriye olaylarının da etkisiyle duyarlı hâle
gelmiştir. UNIFIL bünyesinde görev yapan Fransız ve İtalyan askerlerine karşı
düzenlenen saldırılar, Suriye’de 11 Lübnanlının kaçırılması, Filistin
kamplarında yaşanan gerginlikler ve artan sayıda Suriyeli muhalifin Lübnan’a
sığınması, iç güvenlik ve istikrarın korunmasını Hükûmet için bir öncelik
hâline getirmiştir.
Türkiye'nin hâlen
UNIFIL kara birlikleri kapsamında bir istihkâm, inşaat bölüğü ile mevsimsel
şartlara göre değişiklik gösterir şekilde Deniz Görev Gücü’nde bir fırkateyn
veya korvet veya bir hücumbot görev yapmaktadır.
UNIFIL Komutanlığınca
en düzenli üs bölgesi olarak değerlendirilen bölüğümüze tahsisli 237’si asker,
24’ü sivil, 261 kişilik kadromuz bulunmakta ve hâlihazırda 240 personelimiz
görev yapmaktadır.
Ayrıca, Nakura
bölgesindeki UNIFIL karargâhında 3 personelimiz görevlidir. Beyrut’un Eşrefiye
Mahallesi’nde 19 Ekim 2012 tarihinde gerçekleşen ve aralarında İç Güvenlik
Kuvvetleri İstihbarat Başkanı Tuğgeneral Visam Hassan’ın da bulunduğu çok
sayıda kişinin ölümü ve yaralanmasıyla sonuçlanan terör saldırısı ülkemiz
tarafından şiddetle kınanmıştır. Türkiye her zaman olduğu gibi Lübnan’ın
istikrarını hedef alan her türlü teşebbüsün karşısında durmaya devam
etmektedir. Türkiye, Lübnan’ın istikrarını hedef alan her türlü teşebbüsün
karşısında durmaya devam edecektir. Bu bağlamda, Türkiye dost ve kardeş Lübnan
halkının birliği ve dirliği ile iç barışının muhafazasına atfettiği önem
doğrultusundaki katkılarını sürdürecektir.
Bu hususlar
ışığında, Lübnan’la ikili ilişkilerimiz ile bölgedeki güvenlik koşulları da göz
önünde tutularak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin UNIFIL’in görev
süresini uzatılması yönünde karar alması durumunda hudut, şümul ve miktarı
Hükûmetçe belirlenecek Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının 1701 sayılı
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararı ve 880 sayılı Türkiye Büyük Millet
Meclisi Kararı ile tespit edilen ilkeler kapsamında 5/9/2013 tarihinden
itibaren bir yıl daha UNIFIL Deniz Görev Gücü’ne iştirak etmesi ve bununla
ilgili gerekli düzenlemelerin Hükûmet tarafından yapılması için Anayasa’nın
92’nci maddesi uyarınca izin verilmesinin uygun olacağı düşüncesindeyim.
Değerli
milletvekilleri, burada benden önce yapılan konuşmada, her ne kadar Lübnan’a
asker göndermekle ilgili bir konuyu tartışıyor isek de tabii ki gündeme Mısır
konusu geldi ve aynı zamanda bizim dış politikamız gündeme getirildi. Burada
sürekli tekrarlanan bir husus var: “Esad”dı “Esed” oldu. Ben bir Arap dilcisi
olarak bu konuyu buradan açıklamak durumunda kaldım.
Arkadaşlar, eğer
İngilizce mantıkla hareket ederseniz Esed’i “Esad” okursunuz, Kral Fehd’i
“Fahd” okursunuz, Nebih Berri’yi “Nabih Berri” okursunuz, o zaman Necip
Mikati’yi de “Nacip Mikati” -o şekilde yazılır İngilizcede- okursunuz.
Dolayısıyla, bunların Arapça telaffuzları, Türkçemize daha yatkındır, doğru
olan da budur. Esed’dir Arapçası, bunu “Esad” diye okumak, İngilizce “a”nın “e”
okunmasından kaynaklanan bir husustur. Bu zaman zaman burada dile getirilmek ve
bizim medyamızın, İngilizce yazılışından hareketle bunu yazması sonucunda böyle
yanlış isimlendirmeler olmuştur.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Üstat, son iki senede mi farkına vardınız?
EMRULLAH İŞLER
(Devamla) – Yani son iki sene, altı ay, önemli değil, doğruyu bulmak önemlidir.
Doğru bulunmuşsa, ben, ondan dolayı, doğruyu bulanları kutluyorum.
Bir başka husus:
25 Ocakta Mısır’da bir devrim oldu. Bu devrim, gerçek anlamda bir devrim hiçbir
zaman olmadı. Orada, bir kibar sürmesi -tabiri caizse- yapıldı ve ordu, bir
şekilde, halkın hedefi hâline gelen Mübarek ve onun yardımcısı Ömer Süleyman’ı
uzaklaştırdı. Ondan sonra da zaten, başkanlık seçimlerine kadar geçen sürede,
bir yılı aşkın sürede bütün hizmetler, her türlü her şey ihmal edildi ve halkta
şöyle bir kanaat oluşturulması sağlandı… Biz de Sayın Korutürk’le birlikte o
zaman, Dışişleri Komisyonu olarak gittiğimizde, seçimlerden bir ay önce
Mısır’ın ne hâlde olduğunu birlikte gördük, Sayın Korutürk’le de bunun orada
hasbihâlini yaptık. Doğrusu, şu kanaat oluşturulmuştu: “Her şey devrimden sonra
daha da kötü oldu. Dolayısıyla, hiç olmazsa devrim zamanında hizmet vardı, temizlik
vardı, güvenlik vardı, şimdi hiçbirisi yok.” noktasına getirildi ve bunun
neticesinde Ahmet Şefik yüzde 48,27 oy aldı. Eğer seçimler ağustos ayında
olsaydı kesinlikle Ahmet Şefik o seçimi kazanırdı.
Dolayısıyla,
burada, yine, Mübarek ile Mursi karşılaştırması yapıldı. Mübarek, otuz yıllık
bir diktatördü ve bütün dünya bunu bu şekilde kabul etti. Herkes de, 25 Ocakta
yapılan o operasyonu bütün dünya alkışladı, burada kimsenin bir ihtilafı yok
ama Mursi’ye diktatör demek için el insaf dememiz lazım. Nasıl bir diktatör ki
bu, giderken son verdiği mesajda -eğer izlediyseniz görüyorsunuz- halkını
barışçıl şekilde, şiddete başvurmadan, teröre başvurmadan direnmeye çağırıyor,
askerî darbeye direnmeye çağırıyor? Böyle bir diktatör dünyanın neresinde var
Allah aşkına? Dolayısıyla, her şeyi doğru düzgün adlandırmamız lazım.
Tantavi-Sisi
karşılaştırması yapıldı. Tantavi, dediğim gibi, diktatör Mübarek ve yardımcısı
Ömer Süleyman’ı götürdü ama Sisi, seçimle iş başına gelen, Mısır tarihinde ilk
defa seçilen bir cumhurbaşkanını darbe yaparak koltuğundan indirdi. Birisi
diktatör, seçim ve demokratik yollarla gelmeyen birisiydi; diğeri ise seçimle
gelen bir liderdi.
Değerli
arkadaşlar, Tahrir konusu gündeme getirildi, buradan Tahrir’e selamlar
gönderildi. Tahrir’in, maalesef, 25 Ocaktaki o güzel imajı bu 30 Haziran
itibarıyla silinmiştir, kötüye çevrilmiştir.
Burada, bakın,
Temerrüt Hareketi -“temerrüt” demek “isyan” demektir- bunun başkanlığını yapan
daha önce avukat olan Mahmud Bedr adındaki bir şahıs 25 Ocaktan sonra bu
Temerrüt Hareketi’ni kurdurmuş ve bu adam gayrimeşru davalara, kaçakçıların
davalarına, efendim, uyuşturucu baronlarının davalarına bakmakla meşhur bir
adam ve eski yönetimin adamı. Bu adam bunu kurdurmuş ve bu Tahrir hareketlerini
başlatmıştır.
Burada Muhammed
Baradey, hepimizin bildiği, Atom Enerjisi Kurumu Başkanlığı yaptı, Nobel Barış
Ödülü aldı, ondan sonra da Mısır’da siyasi harekete girdi, baktı ki, karşılık
bulamayacağı için Başkanlık adaylığından çekildi. Ama kendisi darbenin ertesi
günü New York Times’a verdiği röportajında, Batı’yı darbeye ikna etme
konusunda, Mursi’yi askerî yollarla görevinden uzaklaştırma konusunda yapmış
olduğu, harcamış olduğu çabaları basına demeç verdi. Dolayısıyla, bütün bunları
dikkatinize getirmek istiyorum.
Tahrir, maalesef
orduyu göreve çağırmıştır ve bu son olaylar da bizdeki orduyu göreve çağıran
cumhuriyet mitinglerini andırmaktadır. Dolayısıyla, Tahrir’in namusu maalesef
bu son olaylarla kirletilmiştir, temiz imajı kötülenmiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
EMRULLAH İŞLER
(Devamla) – Bu duygularla hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Sayın Başkan, sayın hatip “Esad” ve “Esed” ayrımını Arapça dil
bilimine dayandırarak açıklamaya çalıştı. Ana dili Arapça olan bir insan olarak
şunu söylemek isterim ki “Esad”, “Esed” arasındaki “e”, “a” farkı ne “e”dir, ne
“a”dır. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Çok iyi bilirim ben onu, çok iyi bilirim.
BAŞKAN – Lütfen
sayın milletvekilleri, yapmayın şunu.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – İkisi arasında, “a”ya daha yakın olarak söylenir. Bütün Arap âlemi
de bunu böyle söyler.
BAŞKAN – Sayın
Atıcı…
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Her ne hikmetse, yıllarca “Esad” diyen insanlar…
BAŞKAN – Böyle
bir usulümüz yok ki Sayın Atıcı.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – …Sayın Başbakanla Esad’ın arası bozulduktan sonra “Esed”e
çevirmişlerdir.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Atıcı.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Ben teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Evet,
sayın milletvekilleri…
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(Mersin) – Sayın Başkan, konuşmacı bu Mısır’daki Temerrüt Hareketi için 22
milyon imza atan bir insandan söz ederken, bir avukattan söz edip, onun çeşitli
işlere karıştığından söz edip bütün bunların geçersiz olacağına dair bir
ifadede bulundu. Bu, kabul edilemez. 22 milyon insan 1 kişiye indirgenemeyeceği
gibi, 22 milyon namuslu insanı her zaman yan yana bulmak da o kadar mümkün
değildir. Önemli olan, siyasi iktidardır. Dolayısıyla siyasi iktidarlara ahlaki
karşılıklar bulmak, bulmaya çalışmak çaresizlik ifadesidir. Kayda geçmesini
istiyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Evet, sayın
milletvekilleri, Başbakanlık tezkeresi üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi tezkereyi
tekrar okutup oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyinin 11/8/2006 tarihinde kabul ettiği 1701 (2006)
sayılı Karar ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin 5/9/2006 tarihli ve 880 sayılı
Kararıyla bir yıl için verdiği izin çerçevesinde, Türkiye, Lübnan’da konuşlu
Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü (UNIFIL)’ne Silahlı Kuvvetleri
unsurlarıyla katkı sağlamıştır. Söz konusu iznin süresi son olarak Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 29/6/2012 tarihli ve 1023 sayılı Kararıyla 5/9/2012
tarihinden itibaren bir yıl uzatılmıştır.
Türkiye UNIFIL’e
yaptığı katkılarla barışı koruma harekâtının etkin biçimde icrasında önemli bir
işlev üstlenmiştir. Bu çerçevede Türkiye'nin katkısı gerek Birleşmiş Milletler
sistemi içinde, gerek bölgesel ve küresel ölçekte, gerekse kapsamlı sivil-asker
işbirliği faaliyetleri vasıtasıyla Lübnan toplumunun her kesimi nezdinde
görünürlüğünün artmasına, ayrıca barış ve istikrarın korunmasına yönelik
politikasının sürdürülmesine önemli katkıda bulunmuştur.
UNIFIL’in
ülkemizin askerî kuvvet katkısında bulunduğu tek Birleşmiş Milletler Barış Gücü
operasyonu olması ve hâlihazırda Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi
adaylığımızın söz konusu bulunması dikkate alınarak, UNIFIL Deniz Görev Gücü’ne
katkımızın sürdürülmesinin önem arz ettiği değerlendirilmektedir.
UNIFIL’in görev
süresi 31/8/2013 tarihinde sona erecek olup, görev süresinin bu tarihten
sonraki dönem için yenilenmesi yönünde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi
tarafından Ağustos ayı içinde bir kararın kabul edilmesi beklenmektedir.
Bu hususlar
ışığında ve Lübnan’la ikili ilişkilerimiz ile bölgedeki güvenlik koşulları da
göz önünde tutularak, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin, UNIFIL’in görev
süresinin uzatılması yönünde karar alması durumunda; hudut, şümul ve miktarı
Hükümetçe belirlenecek Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının, 1701 (2006) sayılı
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararı ve 880 sayılı Türkiye Büyük Millet
Meclisi Kararıyla tespit edilen ilkeler kapsamında 5/9/2013 tarihinden itibaren
bir yıl daha UNIFIL Deniz Görev Gücü’ne iştirak etmesi ve bununla ilgili
gerekli düzenlemelerin Hükûmet tarafından yapılması için Anayasa'nın 92’nci
maddesi uyarınca izin verilmesini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
BAŞKAN –
Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Tezkere
kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.09
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.19
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 132’nci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Alınan karar
gereğince, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer
alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir
Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2'nci sırada yer
alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet
Komisyonu raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü sırada yer
alan, Orta Asya ve Kafkaslar Bölgesel Balıkçılık ve Su Ürünleri Yetiştiriciliği
Komisyonu Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Orta Asya ve Kafkaslar Bölgesel Balıkçılık ve Su
Ürünleri Yetiştiriciliği Komisyonu Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu ile
Dışişleri Komisyonu Raporları (1/498) (S. Sayısı: 173)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4'üncü sırada yer
alan, Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan
Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe
Komisyonu raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) (S. Sayısı:
478) (x)
BAŞKAN - Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Geçen birleşimde
İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen teklifin ikinci
bölümünde bulunan 43’üncü maddenin önerge işleminde kalınmıştı.
Cumhuriyet Halk
Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisine mensup milletvekillerinin önergelerinin
işlemleri yapılmıştı. Şimdi, sırasıyla, Adalet ve Kalkınma Partisi ile Barış ve
Demokrasi Partisine mensup milletvekillerinin önergeleri işleme alınacaktır.
İlk önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 S. Sayılı Kanun Teklifinin 43 üncü maddesiyle 5525 sayılı Kanuna eklenmesi
öngörülen ek 1 inci maddeye aşağıdaki fıkraların eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Nurettin Canikli Mihrimah Belma Satır Mehmet Doğan Kubat
Giresun İstanbul İstanbul
Muzaffer Yurttaş Ahmet Aydın Ramazan Can
Manisa Adıyaman Kırıkkale
Bülent Turan Erol Kaya Mustafa Elitaş
İstanbul İstanbul Kayseri
Öznur Çalık İsmail Tamer Mine Lök Beyaz
Malatya Kayseri Diyarbakır
“657 sayılı
Devlet Memurları Kanununa tabi aday memur statüsünde görev yapmakta iken
1/1/1990 ile bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih arasında 657 sayılı Kanunun
125 inci maddesinin birinci fıkrasının (A) bendinin (g) alt bendinde yer alan
fiili işlediği gerekçesiyle anılan Kanunun 56 ve 57 nci maddeleri uyarınca
disiplin cezası veya olumsuz sicil almış olmaları nedeniyle memurlukla ilişiği
kesilip asli memurluğa atanamayanlar, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren üç ay içinde eski kurumlarına müracaat etmeleri halinde, 657 sayılı
Kanunun 48 inci maddesinde belirtilen genel şartları taşımaları koşuluyla
kurumlarında daha önce işgal ettikleri aynı veya benzer unvanlı kadrolara iki
ay içinde atanırlar.
4/11/1981 tarihli
ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununa atıf
yapan Yüksek Öğretim Kurumları Öğrenci Disiplin Yönetmeliği hükümlerine göre
aldıkları disiplin cezaları nedeniyle yükseköğretim kurumlarından ilişiği
kesilip, anılan Kanunun geçici 40 ıncı, geçici 43 üncü, geçici 45 inci, geçici
46 ncı, geçici 48 inci, geçici 50 nci, geçici 56 ncı ve geçici 58 inci madde
hükümlerinden yararlanmak suretiyle önlisans veya lisans öğrenimini söz konusu maddelerde
öngörülen şartlar dâhilinde; bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce
bitirmiş olanlar için bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki yıl
süreyle, 31/12/2015 tarihine kadar bitirecek olanlar için ise öğrenimlerini
bitirdikleri tarihten itibaren iki yıl süreyle, kamu görevlilerine giriş için
ilgili mevzuatında öngörülen yaş şartı aranmaz."
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Sayın Başkan, takdire bırakıyoruz.
Ancak, bu konuda,
müsaade ederseniz, dün yaşanan hadiseden sonra bir açıklama yapmak istiyorum.
Komisyon raporunun eksik olduğu ve bu önergenin ilk paragrafında yer alan
kısmın Komisyonda kabul edildiği şeklinde bir ifadede bulunulmuş idi. Komisyon
tutanaklarımız yanımda, böyle bir şey söz konusu değil. Dolayısıyla, bu
önergenin ilk paragrafı Komisyonda görüşülmemiştir, Komisyon tarafından
herhangi bir şekilde müzakere edilmemiştir.
Takdirlerinize
sunuyorum efendim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Hükûmet katılıyor
mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılıyoruz.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Gerekçe.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Aday memur
statüsünde görev yapmakta iken Devlet memurları için 125 inci maddenin birinci
fıkrasının (A) bendinin (g) alt bendinde yer alan fiili işlediği gerekçesiyle
disiplin cezası veya olumsuz sicil almış olmaları nedeniyle memurlukla ilişiği
kesilenlerin, belirli şartlar dâhilinde kurumlarında daha önce işgal ettikleri
aynı veya benzer unvanlı kadrolara yeniden atanmasına imkân sağlanmakta, ayrıca
disiplin cezaları nedeniyle üniversitelerle ilişiği kesilmiş olup, 2547 sayılı
Kanunun geçici 40 ıncı, geçici 43 üncü, geçici 45 inci, geçici 46 ncı, geçici
48 inci, geçici 50 nci, geçici 56 ncı ve geçici 58 inci madde hükümlerinden
yararlanmak suretiyle önlisans veya lisans öğrenimini bitirmiş olanlar ile
31/12/2015 tarihine kadar bitirecek olanlar için iki yıl süreyle kamu
görevlilerine giriş için ilgili mevzuatında öngörülen yaş şartının aranmaması
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 43 üncü Maddesinin Ek Madde 1'de geçen
"28/2/1997 tarihinden sonra verilen disiplin cezaları nedeniyle
memuriyetten çıkarılanlardan" ibaresinin çıkarılarak yerine "bütün
darbe dönemlerinde; dili, dini, inancı ve etnik kimliği dolayısıyla sürgün
edilen, işinden çıkarılan ve disiplin cezaları nedeniyle memuriyetten çıkarılan
bütün mağdur kişilerden" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Adil Zozani Sırrı Sakık
Iğdır Hakkâri Muş
Nazmi Gür Abdullah Levent Tüzel İbrahim Binici
Van İstanbul Şanlıurfa
Hasip
Kaplan
Şırnak
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz Başkanım.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) – Gerekçe.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Sadece 28
Şubat'ta mağdur olanlara dönük böylesi bir düzenleme, oldukça eksik ve hatta 28
Şubat mantığını yeniden üretmek anlamına gelmektedir. Burada esas olan, bütün
darbe dönemlerinde; dili, dini, inancı ve etnik kimliği dolayısıyla sürgün
edilen, işinden çıkarılan bütün mağdur kişileri kapsayan bir düzenleme
yapılmasıdır. Ancak böylesi bir düzenleme, iade-i itibar anlamına gelir, yani
bu dönemlerde mağduriyet yaşamış herkesin zaten memuriyete dönmesi mümkün
değildir. Muhtemeldir ki, mağduriyet yaşayanların birçoğu Hakk'ın rahmetine
kavuşmuş ya da çalışabilecek durumda değildir. Dolayısıyla amaç, kendi tabanına
ve kendi yaşadığı zor dönemlerdeki mağduriyetleri gidermekten çok daha öte bir
biçimde; askeri darbelerle ya da statüko ve derin devlet tarafından ülkede
demokrasiye müdahale edilen dönemlerin tamamında, bu iade-i itibarı sağlamak
olmalıdır. Bu yönüyle, bu düzenleme eksik ve tamamen AKP'nin kendi tabanına
dönük bir düzenleme olarak görünmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
44’üncü maddede
üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 sıra sayılı yasa teklifinin 44. maddesinin sonuna aşağıdaki ifadenin
eklenmesini arz ederiz.
“Köy Tüzel
kişiliğine ait olan, ancak mahalleye dönüştüğü için ilçe veya Büyükşehir
belediyelerine geçen taşınmazlar ilgili Belediyeler tarafından satılamaz."
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın Ağan Ayaydın Ercan Cengiz
İstanbul İstanbul İstanbul
Musa Çam Kazım Kurt Celal Dinçer
İzmir Eskişehir İstanbul
Mahmut
Tanal
İstanbul
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 44 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 44 -
19/9/2006 tarihli ve 5543 sayılı İskân Kanununa aşağıdaki geçici madde
eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 6-
(1) 22.03.2013 tarihli ve 6447 sayılı On Üç İlde Büyükşehir Belediyesi Ve Yirmi
Altı İlçe Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ve 06/12/2012
tarihli ve 6360 sayılı On Dört İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Yedi İlçe
Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun ile tüzel kişiliği kaldırılarak mahalleye dönüşen
köylerde bu Kanunun 16 ncı maddesi uygulamalarına devam edilebilir. Bu yerlerde
hak sahipliği, borçlandırma, yer seçimi, yer belirlenmesi, arsa satışı, arsa
devri ve imar ile diğer işlere ilişkin tüm uygulamalar Bakanlıkça belirlenen
usul ve esaslara göre yürütülür. Bu fıkranın uygulanması sırasında 6360 sayılı
Kanun, 10/7/2004 tarihli ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu ile
3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanunu ve diğer kanunların bu Kanuna
aykırı hükümleri uygulanmaz.
(2) Bu madde
kapsamındaki taşınmazlardan mera vasfında olanlar, 25/2/1998 tarihli ve 4342
sayılı Mera Kanunu gereğince istenilen ot bedeli alınmaksızın tahsis amacı
değiştirilerek tapuda Hazine adına tescil edilir ve bu madde kapsamında
değerlendirilir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 44 üncü
maddesinin Teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Mehmet Şandır
Konya Manisa Mersin
Mehmet Erdoğan S. Nevzat Korkmaz Alim Işık
Muğla Isparta Kütahya
Mehmet
Günal
Antalya
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz Başkanım.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Mehmet Erdoğan…
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Mehmet Erdoğan, Muğla Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET ERDOĞAN
(Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 478 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın 44’üncü maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge hakkında söz
almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, buradaki
madde oldukça sakıncalı bir düzenleme getirmektedir. Bu düzenlemeyle, değişik
gerekçelerle hem belediyelerin elindeki birtakım yetkilerinin Çevre ve
Şehircilik Bakanlığının kullanmasının önü açılmakta hem de mera alanlarının
büyükşehirlerde daraltılması sonucu ortaya çıkmaktadır. Hâlbuki Türkiye’de çok
ciddi bir hayvancılık potansiyeli vardır ve bu potansiyelin desteklenmesine,
güçlendirilmesine ciddi manada ihtiyaç vardır. Son yıllarda, AKP iktidarında
çiftçi çaresiz bırakılmış ve hiç bugüne kadar yaşamadığımız gıda ithalatıyla
karşı karşıya gelinmiştir. Bunların içerisinde de et ithalatı ve canlı hayvan
ithalatı cumhuriyet tarihinde hiç karşılaşmadığımız seviyeye ulaşmıştır.
Tabii ki bunun
buraya niye geldiğiyle ilgili çok uzun tartışmalar, çalışmalar yapılır. Bunu,
daha önce de Mera Kanunu görüşülürken değişik boyutlarıyla konuştuk. Türkiye’de
meraların ıslah edilip, hayvancılığın teşvik edilip köylünün desteklenmesi
gerekirken baktık ki iktidar başka şeylerle uğraşıyor. Geçtiğimiz günlerde
medyaya düşen, Sayın Tarım Bakanıyla bir iş adamının arasında geçen
konuşmaların çözümü var arkadaşlar burada. Burada özetle, Sayın Tarım Bakanıyla
konuşan iş adamı diyor ki: “Sizin yaptığınız Mera Kanunu Petrol Kanunu’ndan
daha önemli. Öyle bir iş yaptınız ki artık, bundan sonra meraları… Ben çok
mutluyum. Bu kanun çıktıktan sonra en büyük zenginliğimiz olan, petrolden de
önemli zenginliğimiz olan meralarımızı el birliğiyle işleriz, bunları servete
dönüştürürüz.” Bunu yüce heyetin takdirine bırakıyorum. Bu ülkede Tarım
Bakanlığı yapan bir bakanla bir iş adamı arasındaki görüşmenin tutanakları
bunlar. Eğer bunlar doğruysa bu bakanın istifa etmesi lazım. Bu bakan istifa
etmiyorsa bu Hükûmetin bu bakanı görevden alması lazım.
Ülkemizin en
önemli zenginliklerinden birisi olan meraların talan edilmesine göz yummak Türk
tarımına ihanettir. Gene bu görüşmeler içerisinde başka bir şey söylüyor bu çok
kıymetli iş adamı sayın bakana, diyor ki: “Tarımı ve hayvancılığı köylüden
kurtarmak lazım.” Arkadaşlar, tarımı ve hayvancılığı köylüden kurtarınca köylü
ne iş yapacak? O getirdiğiniz, o tarımı peşkeş çektiğiniz uluslararası
sermayenin ucuz işçisi hâline gelecek Türk köylüsü. Sizin istediğiniz bu mudur?
Türk köylüsüne, Atatürk’ün “milletin efendisi” dediği Türk köylüsüne reva
gördüğünüz durum bu mudur arkadaşlar? Onun için, meralarla oynamayı bırakın. Bu
ülkenin, bu çiftçinin, köylünün en önemli varlığı olan meraları köylüye
bırakın. Her kanunla bu ülkenin ormanlarını, bu ülkenin meralarını, bu ülkenin
hazine arazilerini birilerine peşkeş çekeceğiz diye özel düzenlemeler yapmaktan
vazgeçin. Bu çok tehlikeli bir gidişat.
Türkiye’de,
hayvancılık yine çaresiz bir duruma sıkıştırılmıştır. İktidarınız döneminde,
Türkiye ilk defa saman ithal etmiştir. Niye saman ithal etmiştir? Meraları adam
gibi kullanmadığınız için, köylüyü desteklemediğiniz için. Bugün, köylünün
kullandığı bütün girdilerin fiyatları artarken köylünün ürettiği bütün
ürünlerin fiyatı da düşmektedir.
Bu sebeple,
meraların, Türkiye’deki meraların daraltılmasına sebep veren bu düzenlemenin bu
metinden çıkartılmasını talep ediyor, bu önergemize desteklerinizi bekliyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Karar yeter sayısı.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) - Sayın Başkanım, karar yeter sayısı istemiştik.
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Karar yeter sayısı istemiştik Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Anlaşılmadı, kusura kalmayın.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 44 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 44
-19/9/2006 tarihli ve 5543 sayılı İskân Kanununa aşağıdaki geçici madde
eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 6-
(1) 22.03.2013 tarihli ve 6447 sayılı On Üç İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi
Altı İlçe Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ve 06/12/2012
tarihli ve 6360 sayılı On Dört İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Yedi İlçe
Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun ile tüzel kişiliği kaldırılarak mahalleye dönüşen
köylerde bu Kanunun 16 ncı maddesi uygulamalarına devam edilebilir. Bu yerlerde
hak sahipliği, borçlandırma, yer seçimi, yer belirlenmesi, arsa satışı, arsa
devri ve imar ile diğer işlere ilişkin tüm uygulamalar Bakanlıkça belirlenen
usul ve esaslara göre yürütülür. Bu fıkranın uygulanması sırasında 6360 sayılı
Kanun, 10/7/2004 tarihli ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu ile
3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanunu ve diğer kanunların bu Kanuna
aykırı hükümleri uygulanmaz.
(2) Bu madde
kapsamındaki taşınmazlardan mera vasfında olanlar, 25/2/1998 tarihli ve 4342
sayılı Mera Kanunu gereğince istenilen ot bedeli alınmaksızın tahsis amacı
değiştirilerek tapuda Hazine adına tescil edilir ve bu madde kapsamında
değerlendirilir.
Pervin Buldan (Iğdır) ve
arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
6360 Sayılı
Kanunla on üç büyükşehir belediyesi Kurulmuştur. 6447 sayılı Kanun ile de Ordu
büyükşehir yapılarak bu sayı on dörde çıkarılmıştır. Değişiklik ile farklı
kanunlarla yapılan değişikliğin belirtilmesi ve daha anlaşılır hale getirilmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 sıra sayılı yasa teklifinin 44. maddesinin sonuna aşağıdaki ifadenin
eklenmesini arz ederiz.
“Köy Tüzel
kişiliğine ait olan, ancak mahalleye dönüştüğü için ilçe veya Büyükşehir
belediyelerine geçen taşınmazlar ilgili Belediyeler tarafından satılamaz."
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon,
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet,
katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Celal Dinçer, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
CELAL DİNÇER
(İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Saygıdeğer
milletvekilleri, 478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 44’üncü maddesi üzerinde CHP
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Her şeyden önce,
Meclisimizin bu şekilde çalıştırılmasını, teklif ve tasarıların, inceleme,
araştırma fırsatı verilmeden, doldur boşalt tekniği ile Meclise sevk edilip
kanun hâline getirilmesinin doğru bir yol olmadığını belirtmek istiyorum. Bu
torba kanun teklifi içinde bir maddede 32 farklı kanunda değişiklik
yapılmaktadır hem de birbiriyle hiç ilgisi olmayan kanunlar. Bir ay önce
çıkarılan bir kanun bir ay sonra değişikliğe uğramaktadır. Muhalefet
milletvekillerinin yaptığı hiçbir öneriyi dikkate almadan yapılan bu tür
değerlendirmeler kanun yapma tekniğine aykırı olduğu gibi, hukuk devleti
anlayışıyla da bağdaşmaz. Bu tutum yanlıştır. Bu tutumdan, bu yanlıştan mutlaka
dönülmelidir.
Görüşmekte
olduğumuz kanun teklifinin 44’üncü maddesi ile 5543 sayılı İskân Kanunu’na
geçici bir madde eklenmektedir. Eklenen bu madde ile 6360 sayılı Kanun’la tüzel
kişiliği kaldırılıp mahalleye dönüştürülen 16.082 köyümüzde bu kanunun 16’ncı
maddesinin uygulanmasına devam edileceği belirtilmektedir. Bu ne demektir?
Değerli arkadaşlar, İskân Kanunu’nun amacı göçmenlerin, göçebelerin, yerleri
kamulaştırılanların, millî güvenlik nedeniyle yapılacak iskân çalışmalarının
tanzimini, nasıl yapılacağını, ne şekilde değiştirileceğini öngörmektedir yani
bu düzenlemeye ilişkin hükümler içermektedir. Yasada öngörülen değişiklik İskân
Kanunu’nun amaç ve kapsamıyla örtüşmemektedir. Yasa değişikliğine atıfta
bulunan 16’ncı madde, kırsal alandaki fiziksel düzenlemeyi içermektedir. Oysa,
daha yakın zamanda çıkardığımız, bizim “bütünşehir” dediğimiz yasa bütün kırsal
alanları kent merkezi yaptı, belediye yaptı, köy alanından çıkardı. Şimdi, siz
tekrar, belediye yaptığınız, köy alanından çıkardığınız bu alanlarda Köy
Yasası’yla ilgili, köylülerle ilgili, yerleşimle ilgili bir düzenleme yapmak
istiyorsunuz. 6360 sayılı Yasa kapsamında değerlendirilen yerleşim yerleri
kırsal alan olarak nitelendiriliyor ise İskân Yasası’na eklenmesi istenen bu
geçici madde yersizdir. Kırsal alan, hepimizin bildiği gibi, üretim
etkinlikleri tarıma dayalı olan kırsal nüfusun yaşadığı ve çalıştığı
alanlardır.
Maddeyle
getirilmek istenen bir başka değişiklik de mera vasfında olanların Mera Kanunu
gereğince ot bedeli alınmaksızın tahsis amacının değiştirilerek tapuya tescil
edilmesidir.
Değerli
arkadaşlar, bu yasanın bu maddesinin altında yatan gerekçe şudur: Meralar
petrol kadar zengin varlıklar olarak değerlendiriliyor. Dolayısıyla, “Bu
meraları ranta nasıl açarız?”ın yasal altyapısı hazırlanıyor. Zaten, bundan
önceki çıkardığınız yasalarla meralarda yasak olan yapılaşmayı açtınız, şimdi
de köy alanından çıkarıp belediye yaptığınız alanlarda mera vasfında olan
yerlerin tapuya tescilinin, dolayısıyla yandaşlara aktarılmasının önünü
açıyorsunuz. Bu çok yanlış bir olay, çok yanlış, çok yanlış yapıyorsunuz. Hayvan
yetiştiricilerine büyük darbe vuruyorsunuz bu yasayla. Esas itibarıyla, imar
planı içine alınan meraların vasfı zaten değişiyor iken böyle bir maddeyi niye
getiriyorsunuz? Siz, oraları mahalle yaptınız, imar planı içine aldınız. Zaten
değişiyor vasıflar ama burada, sağlam olsun diye, meralarda o komisyonları
devreden çıkarmak, meralarda daha rahat rant elde edebilmek için böyle bir
değişiklik getiriyorsunuz. Meralar üzerinde bu tür tasarruf genişliği,
hayvancılık ile geçimini sağlayan vatandaşlarımıza çok ağır darbeler
vuracaktır, bunun bilincinde olmanızı istiyorum.
Özellikle yer
değişikliğine uğrayan belediyelerin, mesela -örneğini veriyorum- Arnavutköy
Belediyesi hudutlarında kalan, Çatalca’ya bağlanacak olan Bahşayiş köyünün
malları şimdiden haraç mezat satılmaya başlanmıştır. Bu yasa çıktıktan sonra da
bütün meralar satılacak ve köylümüz, hayvancılığımız bitirilecektir.
Siz değerli
milletvekillerimizin tarımımıza ve köylümüze büyük zararlar verecek böyle bir
maddeye onay vermeyeceklerini umuyor, hepinize tekrar saygılarımı sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
45’inci madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 45 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay S. Nevzat Korkmaz
Konya Manisa Isparta
Alim Işık Mehmet Erdoğan Mehmet Günal
Kütahya Muğla Antalya
Mehmet
Şandır
Mersin
MADDE 45- 5543
sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ
MADDE 7- (1) Mülga 2510 sayılı Kanun hükümlerine göre Sarıkeçili göçebe grubuna
mensup oldukları gerekçesiyle ve tarım dışı olarak Karaman ilinde iskân edilip,
kendilerine taşınmaz verilen ailelerden, evlenmek suretiyle ayrılanlar ile
sonradan doğup göçebelik ile ilgili şartları haiz olanlardan, 12/1/2009
tarihinde yapılan iskân duyurusu neticesinde hak sahibi olarak kabul edilen
aileler, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren doksan gün içinde
müracaat etmeleri hâlinde bu Kanun kapsamında hak sahibi olarak kabul
edilebilirler.
(2) Birinci fıkra dışında kalan ve mülga 2510
sayılı Kanun ile bu Kanun hükümlerine göre hak sahibi olarak belirlenmesine
rağmen en az on yıl içinde kendilerine taşınmaz verilemeyen ailelerden,
evlenmek suretiyle ayrılanlar ile sonradan bu Kanunda belirtilen hak sahipliği
şartlarını haiz oldukları anlaşılanlar, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren bir yıl içinde müracaat etmeleri hâlinde hak sahibi olarak kabul
edilebilirler.
(3) Mülga 2510 sayılı Kanuna göre hak sahibi
olanların hak sahiplikleri herhangi bir koşul aranmaksızın bu Kanuna göre devam
eder."
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) ¬– Ali Öz konuşacak efendim.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Ali Öz, Mersin Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZ (Mersin) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 478 sıra sayılı kanunun 45’inci maddesinde verdiğimiz
önerge üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Sarıkeçililer Anadolu’nun önemli Yörük boylarından biridir.
Ancak, modernleşmeyle birlikte giderek yaşam alanları daralan Sarıkeçililer
binlerce yıllık kültürlerini sürdürmekte zorlanmaktadırlar. Kış aylarını
Akdeniz’de Mersin sahillerinde, özellikle Erdemli, Aydıncık ve Silifke’de, yaz
aylarını ise Konya ve Karaman’ın yaylalarında geçiren bu göçebe topluluk
bürokratik engeller ve çeşitli baskılara karşın göçerek yaşamayı
sürdürmektedirler.
Sarıkeçililer
yaşayan bir kültürdür ve seyyar müzedir. Yörük sosyal hayatı, sadece
belgeseller ve kültür tespit edici film ve video kayıtlarla korunamayacaktır.
Bu kültürü arşivleme yerine, yaşanan bir hayat tarzı olarak devam
ettirebilmeleri için gerekli çalışmaların yapılması daha gerçekçi olacaktır.
Yörük oba ve
oymaklarının her birinden belirli bir sayıda çadıra göçerlik konusunda imtiyaz
tanınmalıdır ki bu aşiret ve oymak isimleriyle beraber cisimleri de
varlıklarını devam ettirebilsinler.
Her coğrafi
bölgedeki Yörükler, yaz ve kış göç zamanlarında, yerli ve yabancı turizme katkı
sağlamak amacıyla tur ekiplerine açık olmalı ve yaklaşık üç beş konaklık
mesafeye kadar, yerli ve yabancı turistler onlarla birlikte olabilmelidir.
Yörük çadırları ziyaretçilere ev sahipliği yapabilecekleri şekilde
düzenlenmelidir.
Orman işletmeleri
veya özel kişiler tarafından yapılan eski göç yolları, işaret taşları gibi
duran mezarlıklara bakılarak yeniden ulaşıma açılmalıdır. Hayvan sürüleri
asfalttan uzakta, güvenli bir şekilde seyahat ettirilmelidir. Yörük, hayvanını
motorlu vasıtalarla taşıyarak ani iklim değişikliği sebebiyle kaybetmemelidir.
Göçerlik
gerçekten zor bir hayattır. Buna rağmen, bir Yörük ailesi bu kültür mirasımızı
devam ettirmek istiyorsa devlet tarafından Turizm Teşvik Fonu gibi bir
kaynaktan teşvik ve kredi imkânları verilmelidir. Ayrıca, yayla ve kışlak
yerlerinde yurtluklar tahsis edilmelidir ve bu yurtluklardan -her ne ad altında
olursa olsun- kira alınmamalıdır.
Yirmi dört saat
uyanık olan Yörüklere sınırlı bölgelerde orman muhafaza sorumluluğu
verilmelidir. Zira, Yörük çadırının yakın çevresinde orman yangını olduğu
görülmemiştir.
Yaşayan kültür
varlığı olarak nesli tükenmekte olan canlılar nasıl korunmaya alınıyorlarsa
Yörüklerin bizzat kendileri bu anlamda korunmaya alınmalı ve onların
kendilerine özel keçi türleri ve develeri de koruma altına alınmalıdır.
Sarıkeçililerin
eğitim konusundaki sıkıntıları da giderilmelidir. Okulları mobil okul olmalıdır
çünkü çocuklar, gezi esnasında seyyar okula gidip iki ay sonra da yerleşik
okullara geçtiği zaman uyum sorunu yaşamaktadır. Eğitimle ilgili sorunlarını
gidermek konusunda, yaz okulları açarak, taşımalı eğitim ve nöbetleşe eğitimle
de sorunun giderilmesi sağlanmalıdır.
Tüm göçerler,
yıllardır, yarı yerleşik iskân edilmek ve insanca yaşayacak şartlara sahip
olmak için uğraş vermektedirler. Orta Toroslar’da, özellikle Konya Güneysınır
gibi tarım ve hayvancılıkta gelişen bir alanda iskân hakkı tanınmalıdır.
Sağlıkla ilgili
sorunlarının giderilmesinde, her gün gezici sağlık ekiplerinin belirli
periyotlarla Yörükleri ziyaret etmesi ve bu ihtiyaçlarının giderilmesi
sağlanmalıdır. Sarıkeçililerin gerçi bu talebi kısmen tamamlanmış gibi
görünmektedir.
Sarıkeçililer,
2006 yılında Dünya Kültür Mirası başvurusunda bulunmuşlardır. Bu başvurunun
değerlendirilerek hızlandırılması yönünde girişimler yapılması gereklidir.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak bu yasa maddesini desteklediğimizi ifade ediyor,
yeni açılan üniversitede Yörük Türkmen enstitüsü kurularak Yörüklerin
kültürlerini gelecek nesillere aktarmak için, onların mânilerini, giysilerini,
enstrümanlarını yaşatmak için gayret gösterilmesi gerektiğine inanıyoruz.
Yörüklerin önemli
sorunu olan iskân konusunda, özellikle Parlamentoda, bu torba yasa içerisine maddenin
eklenmesinde emeği geçen Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanına, Konya
milletvekilimize ve eski Millî Eğitim Bakanımıza da teşekkür ediyorum ancak bu
eksikliği diğer ifadelerle de… Özellikle, bir üniversite çatısı altında
kurulacak olan Yörük Türkmen enstitüsünün kurulmasının mutlaka gayret
gösterilerek kurulması gerektiğine inanıyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) – Ali Bey, Lütfi Elvan Bey de var.
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Sayın Başkanım, karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler…
Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.54
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 132’nci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
478 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin 45’inci maddesi üzerinde Mersin Milletvekili Ali Öz ve
arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi
yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Teklifin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
45’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
46’ncı madde
üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 sıra sayılı yasa teklifinin 46. maddesinin Geçici-6 maddesindeki “% 23”lük
oranın “%25” olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Kadir Gökmen Öğüt Dilek Akagün Yılmaz
İstanbul İstanbul Uşak
Bülent Kuşoğlu Müslim Sarı Gürkut Acar
Ankara İstanbul Antalya
Engin
Özkoç Mahmut
Tanal
Sakarya İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778)nın 46 ncı
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay S. Nevzat Korkmaz
Konya Manisa Isparta
Alim Işık Mehmet Günal Mehmet Erdoğan
Kütahya Antalya Muğla
Mehmet
Şandır Kemalettin
Yılmaz
Mersin
Afyonkarahisar
MADDE
46-14/3/2007 tarihli ve 5602 sayılı Şans Oyunları Hasılatından Alınan Vergi,
Fon ve Payların Düzenlenmesi Hakkında Kanuna aşağıdaki geçici madde
eklenmiştir.
"GEÇİCİ
MADDE 6 - (1) İlgili kurum ve kuruluşlardan 6132 sayılı Kanun uyarınca şans
oyunları tertip edenler (Türkiye Jokey Kulübü) için bu maddenin yayımı
tarihinden evvel Maliye Bakanlığı tarafından yapılan incelemeler sonucunda
tahakkuk ettirilen kamu payı borçları ödeninceye kadar 5 inci maddede
düzenlenen yatırım ve işletme giderleri üst sınırı %33 olarak uygulanır. Bu
dönem içinde, anılan kamu payı borçları nedeniyle yapılan ödemeler hesaplanan
kamu payından mahsup edilir."
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Komisyonda
Teklifle ilgili sağlıklı ve verimli bir görüşme yapılamamıştır. Komisyon
görüşmeleri boyunca hangi düzenlemelerin ne amaçla ve hangi gerekçeyle
yapıldığı konusunda bilinmez bir tavır sergilemiştir. 71 adet kanun ve kanun
hükmünde kararnamede 142 maddelik değişiklikler yapılmasına rağmen;
vatandaşlarımızın yaşadığı sorunlara çözüm getirecek konuları bir-iki husus
dışında bulmak mümkün değildir. Kanun Teklifi kamu personelinin hukuki ve mali
statüsüne ilişkin çok sınırlı değişiklikler getirmektedir. Dolayısıyla bu
düzenlemede beklentiler karşılığını bulmamış, umutlar hayal kırıklığına
dönüşmüştür.
Kamuda sağlıklı
ve tutarlı bir personel politikası uygulanmamaktadır. Personel Rejimi
nesnellikten uzaklaştırılmış, istihdam rejimi bozulmuştur. 657 sayılı Kanun,
geçici işlerin ifası için istisnai hallere münhasır olmak üzere sözleşmeli ve
geçici personel istihdamını mümkün kılmıştır. AKP döneminde bu istisnai
uygulamalar asıl istihdam şeklinin önüne geçmiştir. Ayrıca, AKP döneminde
sözleşmeli ve vekil olarak işe alınanlar, daha önce çıkarılan kanunlar ile
memur kadrolarına alınmış, ancak tekrar sözleşmeli ve vekil atama yapılmasına
devam edilmiş, şimdi de bunlardan bazıları tekrar memur kadrolarına
alınmaktadır.
Bu yanlış
uygulamalar ile birlikte, birçok mağduriyet ortaya çıkmıştır. En büyük
mağduriyet ise bu istisnai yollarla iş bulamayan işsiz gençlerimizdir. Bunlar
girdiği merkezi sınavı kazanıp ataması yapılamayan, bir türlü sıra gelemeyen ve
sıra gelmeden de kadroları istisnai yollarla doldurulan milyonlarca işsiz
vatandaşlarımızdır. Hükümetin bu yanlışı, bu haksızlığı derhal durdurması
gerekir.
Bu Kanun Teklifi
ile kamu kurumlarında çalışan 4/B'liler, 4924 sayılı Kanuna tabi sözleşmeliler
ve mahalli idarelerde çalışan sözleşmeliler ile vekil imam, vekil müezzin ve
vekil Kur'an kursu öğreticilerinden şartları uyanlar memur kadrolarına
atanmaktadır. Ancak, memur kadrosu verilen sözleşmeli personel ve vekiller
arasında; Özel kanunları hükümleri çerçevesinde görev yapan sözleşmeli personel
yoktur. Mağduriyeti en derinden yaşayan 4/C'liler yoktur. Rehber ve usta
öğreticileri bu düzenleme kapsamına alınmamıştır. Aile sağlığı çalışanları
yoktur. Vekil ebe-hemşireler yoktur. Ücretli öğretmenler yoktur.
AKP Hükümeti
tarafından yapılan ayrımcı ve adaletsiz uygulamaları saymakla bitmez. Bu
Teklifte öğretmenler ve atanamayan öğretmenler yoktur. Bu düzenlemede
polislerimiz yoktur. Kamu işçilerinin naklen atanabilmeleri konusu yoktur.
Taşeron işçileriyle ilgili hiçbir düzenleme yoktur. Geçici ve mevsimlik işçiler
yine göz ardı edilmektedir. Bu Teklifte emeklilikte yaşa takılanlar yoktur.
Muhtarlarımız yoktur. Bu Kanun Teklifinde şehit aileleri ve gaziler ile
engelliler ve yaşlılarla ilgili bir düzenleme yoktur.
Peki bu Kanun
Teklifinde neler vardır. Mera, yaylak ve kışlakların yapılaşmaya açılması var.
Köy meralarının köylünün elinden alınarak hazineye devredilmesi, imar
yetkisinin belediyelerden alınması ve satış yetkisi var. Gerçeğe aykırı,
usulsüz veya sahte belgeler nedeniyle verilmeyen desteklemelerin ödenmesi var.
Kamulaştırılan taşınmazlarla ilgili vatandaşın hak arama hürriyetini
engellenmesi ve yargıya müdahale var ÖSYM sınavlarına ait soru ve cevaplarla
ilgili bilgi edinme hakkının engellenmesi var. Sermayesindeki kamu payı
doğrudan veya dolaylı olarak % 50'den az olan şirketler Sayıştay denetimi
dışına çıkarılması vardır. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun uygulamasının
geciktirilmesi, sertifikasını almış kişilerin mağdur edilmesi var. Sürücü
belgeleri için 24 milyon vatandaşımızdan 101 lira belge parası alınması var.
Dolayısıyla
yapılan düzenlemeler; kamu yönetiminin iyileştirilmesi ve çalışanların
sorunlarına çözüm getirilmesi yerine; kamu arazileri nasıl talan edilebilir,
kadrolaşma nasıl sağlanabilir, usulsüzlük ve yolsuzluklar nasıl affedilebilir,
denetimden ve yargıdan nasıl kaçınılabilir mahiyetini taşımaktadır.
Teklifin tümüyle
gözden geçirilmesi ve bu maddede düzeltme ihtiyacı bulunmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 sıra sayılı yasa teklifinin 46. maddesinin Geçici-6 maddesindeki “%23”lük
oranın “%25” olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Dilek Akagün Yılmaz, Uşak Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sizleri saygıyla
selamlıyorum.
478 sıra sayılı
Tasarı’nın 46’ncı maddesi üzerine vermiş olduğumuz önerge üzerine konuşmak için
söz aldım.
Öncelikle,
konuşmama başlamadan önce Kamer Genç’e verilmiş olan üç oturum katılmama
kararını onaylamadığımı, bunun kabul edilemez olduğunu belirtmek isterim.
Çünkü, böylesine bir eleştiriyi bile kabul edemeyerek muhalefetin neler
söyleyeceğine, nasıl muhalefet yapacağına sizler karar verecek oluyorsunuz ve
muhalefet yapmamızı engellemeye çalışıyorsunuz, Meclis kürsüsünden dahi söz
söylememizi engellemeye çalışıyorsunuz. Bu nedenle, alınan kararın kabul
edilemez olduğunu belirtmek istiyorum.
Bunun yanında, bu
madde, 46’ncı madde Türkiye Jokey Kulübünün borçlarının yapılandırılmasına
ilişkin bir madde. Türkiye Jokey Kulübünün bu kadar çok borcu nasıl birikti ve
böyle bir yapılandırma için bu madde konuldu onu anlayabilmiş değilim. Neden
şimdiye kadar ödenmedi ya da neden ödenmesi sağlanmadı ya da devlet neden
zarara uğratıldı? Tabii, bunları bu kanunun gerekçesinde bulabilmek mümkün
olmadığı için böylesine bir yapılandırma kararı verilmiş. Bu, tabii ki Sayın
Meclisin takdirine aittir.
Ancak, ben şu
konuda konuşmak istiyorum: Özellikle, Uşak’tan gelen, belediyede geçici işçi
statüsünde çalışan üniversite mezunu veterinerler, mühendisler ve avukatların
bizden bir talebi vardı. Hepinize gelmiştir mutlaka bu arkadaşlarımız. 16 bin
civarında, belediyelerde geçici işçi statüsünde çalışan insanın talepleri vardı,
kadroya geçmek istiyorlardı. Bu kişiler en azından on beş yıldır belediyelerde
ve özel idarelerde ve bağlı kuruluşlarda çalışıyorlar. Bu insanların çalışması
sonucunda, belediyelerin pek çok yükünü ya da özel idarelerin pek çok yükünü bu
insanların çektiğini hepimiz biliyoruz. Bunlar müdür yetkisiyle dahi donatılmış
durumdalar, pek çok sorumluluğu bunlar üstleniyorlar, belediyelerde bunlar
çalışmaları yürütüyorlar ama ne yazık ki bunlar kadroya alınmıyorlar. Hepsinin
aklına şu geliyor, bizim de geldiği gibi: On üç yıl önce, on beş yıl önce işe
alınmış olan bu fakülte mezunu teknik elemanlar sizlerin döneminde alınmadığı
için yandaş konumunda değiller, AKP kadrosu konumunda değiller; zannederim, o
nedenle kadroya geçirilmiyorlar. Ama, 25/6/2013 tarihi itibarıyla belediyelerde
sözleşmeli çalışıp da bir gün sözleşmeli çalışan kişiler yine kadroya
geçiriliyorlar ve bunların sayısının 96 bin civarında olduğu belirtiliyor. 96
bin kadroyu siz kendi insanlarınıza ayırmış gibi oluyorsunuz, böyle bir algı
doğuyor. Ha, bunların içinde mutlaka hak edenler de vardır ama bir gün çalışan
ile on beş yıl çalışan arasında bir farkın gözetilmesi gerekmiyor mu? Bu konuda
sizlerin vicdanınız hiç mi yanmıyor?
Bunun yanında,
310 bin atanamayan öğretmenin olduğu belirtiliyor. 310 bin atanamayan öğretmen…
Bunlar hâlen daha atanmıyor ama bir gün sözleşmeli çalışan kişi devlet memuru
olarak atanıyor. Onun yanında, KPSS sınavlarına girmiş, atama bekleyen
insanlar, yerleştirme bekleyen insanlar yine atanamıyorlar ama bir gün çalışmış
kişi, sizin döneminizde alınmış kişi, bunların hemen ataması yapılabiliyor.
Bunun yanında 4/C’li geçici personelin de yine ataması yapılmıyor. Taşeron
işçilerle ilgili en ufak bir düzenleme yapılmadı. Geçenlerde Bakan bir açıklama
yapmıştı, Karayollarıyla ilgili bir dava açılmış, Karayollarındaki taşeron
işçilerle ilgili, “Onların da asli kadroya alınması gerektiği konusunda çalışma
yapıyoruz.” dedi. Bütün Karayolları işçileri ve taşeron işçiler umutla buraya
bakıyorlar -her gün bize de telefon geliyor, mutlaka sizlere de telefon
geliyordur- ama o konuda da bir düzenleme yapmıyorsunuz.
Böylesi
eşitsizlikleri ve eşitlik ilkesine aykırı olan bu durumu nasıl açıklayacaksınız
seçim bölgenize gittiğinizde ben gerçekten anlayamıyorum. O insanların yüzüne
nasıl bakacaksınız, atanamayan öğretmenlerin, intihar eden kişilerin
ailelerinin yüzüne nasıl bakacaksınız? On beş yıldır belediyelere, özel
idarelere emek vermiş o insanların yüzüne nasıl bakacaksınız, nasıl
açıklayacaksınız, ben bunu anlayamıyorum.
Bizim vermiş
olduğumuz bütün önergelerimizi sizler kabul etmediniz ama bu işin vebali
sizdedir; bunu açıklayabileceğinizi sanmıyorum. Bundan çok ciddi bir şekilde
yarar umuyorsunuz ama alamadığınız, kadroya alınamayan ve haksızlığa uğrayan
kişilerin de çok ciddi anlamda tepkilerine neden olacaksınız ve bunlar size oy
olarak dönmeyecek, oylarını vermeyecekler sizlere haksızlığa uğradıkları için.
Bu bile sizi kurtaramayacak.
Teşekkür ederim,
sağ olun.(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
47’nci madde
üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 47. maddesindeki “halinde”
ibaresinden sonraki ibarelerin metinden çıkarılmasını ve “bu kanun kapsamında
gerekli tedbirleri almak üzere tesbitlerini derhal ve yazılı olarak Başkanlığa
bildirirler.” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Dilek Akagün Yılmaz Ferit Mevlüt Aslanoğlu Bülent Kuşoğlu
Uşak İstanbul Ankara
Celal
Dinçer Haluk
Ahmet Gümüş
İstanbul Balıkesir
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 47 inci maddesinin ikinci paragrafında yer alan
“alabilirler. Erişimin engellenmesi kararları uygulanmak üzere Telekomünikasyon
İletişim Başkanlığına gönderilir.” ibaresinin “alınması için başvuruda
bulunurlar. Erişimin engellenmesi kararı hakkında bu maddenin ikinci
fıkrasındaki usul uygulanır.” Şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Adil Zozani Sırrı Sakık
Iğdır Hakkâri Muş
Abdullah Levent Tüzel Nazmi Gür İbrahim Binici
İstanbul Van Şanlıurfa
Hasip
Kaplan Sebahat
Tuncel
Şırnak İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan
Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin;
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları
(2/1613, 1/778) nın 47 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Mehmet Günal
Konya Manisa Antalya
Alim Işık S. Nevzat Korkmaz Mehmet Erdoğan
Kütahya Isparta Muğla
MADDE 47-
4/5/2007 tarihli ve 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi
ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunun 8
inci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"(14)
14/3/2007 tarihli ve 5602 sayılı Şans Oyunları Hasılatından Alınan Vergi, Fon
ve Payların Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının
(ç) bendinde tanımlanan kurum ve kuruluşlar, kendi görev alanına giren suçların
internet ortamında işlendiğini tespit etmeleri hâlinde, bu yayınlarla ilgili
olarak erişimin engellenmesi kararı alabilirler. Alınan erişimin engellenmesi
kararları uygulanmak üzere Telekomünikasyon İletişim Başkanlığına
gönderilir."
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Alim Işık, Kütahya Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 478 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın 47’nci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz değişiklik
önergesi hakkında söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu madde, 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların
Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında
Kanun’un 8’inci maddesine yeni bir fıkra eklenmesini öngörüyor. Bahsettiğim
kanunun 8’inci maddesi “Erişimin engellenmesi kararı ve yerine getirilmesi”
başlıklı bir madde olup erişimin engellenmesine yol açan suçları sıralamış.
Bunu sizlerle paylaşmak istiyorum. Erişimin engellenmesine yol açacak suçlar:
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda yer alan; intihara yönlendirme, çocukların
cinsel istismarı, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma,
sağlık için tehlikeli madde temini, müstehcenlik, fuhuş, kumar oynanması için
yer ve imkân sağlama. Ayrıca, 5816
sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun’da yer alan suçlar olarak
sıralanmış.
Şimdi, bu
tasarıda, buraya bir ilave getiriliyor. Bu da Şans Oyunları Hasılatından Alınan
Vergi, Fon ve Payların Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un ilgili maddesindeki
kurullara, kurumlara yetki veren ve bu amaçla İnternet ortamında erişimi
öngören bir fıkra.
Bir tarafta
kanunun özündeki mantık toplumun korunmasını amaçlarken bu ilave edilen fıkra
ile şans oyunlarının da burada zikredilmesi -herhâlde diye düşünüyoruz, inşallah
öyle değildir- ticari rekabette birilerinin önünü kesmeyi amaçlayan bir
maddedir. Bu alanda oluşabilecek haksızlıkların önlenmesi adına bu konunun bu
şekliyle değerlendirilmesinin doğru olacağını ve en azından, maddenin mevcut
hâlindeki belirsizliğin giderilmesi amacıyla, verilmiş olan engelleme
kararlarının ilgili iletişim başkanlığına gönderilmesiyle ilgili bir
düzenlemeyi öngördük. Bir kelime ilave ettik ama o kelime bile çok görülüyor.
Yaptığınız her şey ne kadar doğru olursa olsun, eğer muhalefetten geliyorsa
demek ki iktidar açısından çok bir anlamı olmadığı bu önergede görülüyor.
Değerli
milletvekilleri, bu vesileyle, Sayın Başbakan Yardımcısının Hükûmet adına
burada oturmasını da fırsat bilerek, bu torba tasarıda daha önce yer alan ama
ne hikmetse, Genel Kurula herhangi bir açıklamada bulunmadan, bir gece yarısı
önergesiyle tasarıdan çıkarılan vekil imam-hatipler ve diğer bazı
sözleşmelilerle ilgili konuyu bir kez daha yüce Meclisin bilgilerine sunmak
istiyorum.
Sayın Bakanım, şu
anda 96.500 civarında verilmiş olan kadroya kimleri hangi kriterleri kullanarak
seçtiğiniz konusunda hiçbirimizin bilgisi yok. Soruyorum ben: 180 bin
dolayındaki sözleşmeli personelden bu 96.500 kişi nasıl seçildi? Dün Sayın
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a da bu anlamda bir soru sorduk ama o suçüstü
yakalanmanın telaşıyla, soruyu bile anlamadan başka suçlamada bulundu. Tabii ki
onu kendisinin olduğu bir ortamda tekrar gündeme getireceğim. Şimdi size de
soruyorum: Bu 96.500 kişiyi seçerken hangi kriterleri dikkate aldık? Biraz önce
Sayın Dilek Hanım gündeme getirdi; on beş yıllık emek veren var, bir günlük
sözleşmeli var. Yani bu on beş yılın hiç mi değeri yok? Son bir yılda
Türkiye'nin içinde bulunduğu ortamın gereği olarak birilerine verilen sözlerin
burada yasayla yerine getirilmesi amaçlanıyorsa bunu bu aziz millet asla
yutmayacak ve affetmeyecektir. Biz bu 96.500 kişinin dökümünü isteyeceğiz
sizden. Kim, ne kadar çalıştı, hak etti; kime bu kadrolar hangi amaçla verildi,
onu zaman gösterecek.
Diğer taraftan,
fahri imamlarla ilgili talepte bulunduk. Bu insanların emeği var. Vekil
etmişsiniz, fahri görev vermişsiniz, inanmışsınız, milletin önüne bunları imam
olarak atamışsınız ama şimdi imama kadro yok, bir günlük geçici işçi ama bir
yerlerden talimat geldiği için geliyor kadro alıyor. Bunu kabullenmek mümkün
değil.
Yine, Köylere
Hizmet Götürme Birliği bünyesinde çalışan personelin de bu haktan
yararlandırılması gerekiyor.
4/C ve taşeron
işçilerin sorunları defalarca dile getirildi, getirmeye devam edeceğiz.
Önergemize
desteğinizi bekliyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 17.28
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.36
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 132’nci Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
478 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin 47’nci maddesi üzerinde Kütahya Milletvekili Alim Işık ve
arkadaşlarının önergesinde karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi
yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Teklifin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 47 inci
maddesinin ikinci paragrafında yer alan “alabilirler. Erişimin
engellenmesi kararları uygulanmak üzere Telekomünikasyon İletişim Başkanlığına
gönderilir.” ibaresinin “alınması için başvuruda bulunurlar. Erişimin
engellenmesi kararı hakkında bu maddenin ikinci fıkrasındaki usul uygulanır.”
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Sebahat Tuncel, İstanbul Milletvekili. (BDP sıralarından
alkışlar)
SEBAHAT TUNCEL
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; verdiğimiz önerge üzerine
söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gerçi, verdiğimiz
önergeler ne yazık ki burada çok dikkate alınmıyor iktidarın çoğunluğu
nedeniyle ama yine de biz buraya bir not düşmeyi, kendi durduğumuz noktayı,
bakış açımızı ifade etmeyi bir görev biliyoruz.
Değerli
milletvekilleri, madde üzerinde görüşmeye geçmeden önce -Sayın İçişleri Bakanı
da burada oturuyor- özellikle İstanbul’u ilgilendiren bir konuya ilişkin
görüşlerimi ifade etmek istiyorum. Biliyorsunuz, çok uzun süredir,
İstanbul’daki Gezi Parkı direnişi nedeniyle Türkiye'de çok ciddi sorunlar
yaşanıyor. Bir yandan, özellikle İstanbul Valiliğinin yasakçı uygulaması ciddi
anlamda sorunların da kaynağı. Daha çok kaynağı, Taksim’e çıkan, eşitlik,
özgürlük isteyen, ekolojik bir yaşam isteyen, oradaki Gezi Parkı’nın
yıkılmasını isteyenler değil, tam tersi bir durum oluyor.
Bugün akşam,
Taksim Dayanışması, bu yargı kararının halkın lehine sonuçlanması nedeniyle
Gezi Parkı’nın açılması konusunda bir eylem çağrısında bulunmuştu. Valilik de
bugün itibarıyla, yarın parkın açılacağı duyurusu yapmasına rağmen, şimdi
basından okuduğumuz kadarıyla, bugün akşam Taksim’i halka kapatmış, yasaklamış
durumda. Bu, başka bir sıkıntıya neden olacak. Biz, burada -Sayın Bakan
buradayken- bu iş sıkıntıya dönüşmeden Taksim’in halka açılması ve Gezi Parkı
direnişçilerinin bugün orada olmasının sorun çıkmadan sağlanması gerektiğini
düşünüyoruz. Aksi takdirde, bu inatlaşmayla başka bir noktaya gidilmez.
Sonuç itibarıyla,
bu çağrıya uyacak olanlar Taksim Meydanı’nda olacaklar. Taksim Meydanı’nın
politik kimliği nedeniyle, iktidar, aslında uzun süredir Taksim Meydanı’nı
toplumsal muhalefete kapatmaya çalışıyor; bu, yaklaşımlardan birisi. Bunu ifade
etmek isterim.
Değerli
milletvekilleri, biz, aslında bu değişiklik önergesiyle bir şeyin altını çizmek
istiyoruz: Düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğünün anayasal güvencede olduğu
ve bunun yasaklarla ortadan kaldırılmaması gerektiğini, yapılan düzenlemelerin
daha çok özgürlükler üzerinden yapılması gerektiğini ifade etmek istiyoruz. Bu,
demokrasinin de, özgürlüklerin de temel noktalarından birisidir. Biraz önce
söylediğimiz Gezi meselesi de böyle. Aslında demokrasiye tahammül, farklı görüş
ve önerilere tahammül, başkalarının başka düşünebileceğini ve bu konuda işte
eylem, örgütlenme yapabileceğini, yapması gerektiğini, bunu basın yoluyla da
yapabilir, bunu kabul etmek gerekir. Aksi takdirde, gerçekten demokrasinin
alanını daraltması o zaman şiddete alan sunuyor ve biz bu manzaralarla
karşılaşmak durumunda kalıyoruz. Bu açıdan, özellikle basın özgürlüğü
meselesinde Türkiye’nin ne yazık ki karnesi çok da iyi değil. Aslında her geçen
günde, her geçen yılda biraz daha geriye gidiyor. Basın Özgürlüğü Raporu’nda,
2002’de Türkiye 55 puanla 117’nci sıradaydı, bu yıl ise 56 puanla 120’nci
sıraya geriledi yani bu çok ciddi bir sorun ve Türkiye’de hâlâ basın emekçileri
cezaevinde, özellikle “KCK” adı altında yürütülen siyasi soykırım
operasyonlarında Kürt gazetecilere ki Kürt gazetecilere yönelik baskı bugünün
manzarası değil, aslında cumhuriyetin kuruluşundan bugüne bir şekilde muhalif
basına yönelik, Kürt basınına yönelik bir baskılama durumu var; işte gözaltı,
taciz, hatta birçoğunun yaşamına mal oldu. Birçok Kürt gazeteci öldü, gazete
binaları bombalandı, bunları da yaşadığımız dönemler oldu. Tutuklu Gazeteciler
Dayanışma Platformu’nun verdiği bilgilere göre, hâlâ şu anda 67 gazeteci
cezaevinde bulunuyor yani bu Türkiye’deki basın özgürlüğü açısından çok ciddi
bir sorun ve bunun bir an önce giderilmesi gerekiyor. Basını özgür olmayan bir
toplumun özgür olması mümkün değil, basınınız özgür değilse siz haber alma
hakkından yoksun oluyorsunuz, haber alma hakkınız yoksa da birilerinin size
ifade ettiği gibi toplumu yorumlamak zorunda kalıyorsunuz. Bu, kabul edilebilir
bir durum değil.
Tabii, sadece
Türkiye açısından bu Kürt basınına yönelik baskı söz konusu değil. Türkiye’nin,
özellikle AKP iktidarının baskısıyla Danimarka’da Roj TV’nin, Nûçe TV’nin ve
MMS’nin kapatılması meselesi de bu bağlamda yani sadece Türkiye sınırları
içinde değil, uluslararası düzeyde de Kürt halkının sesi olan, kulağı olan,
Kürt halkının haber alma hakkını… İşte, Roboski’de yaşananları bütün dünyaya,
Türkiye kamuoyuna ilk duyuran televizyonların kapatılması meselesi de bu
bağlamda bakılan bir durum. Bunun kabul edilmemesi gerektiğini ve demokrasi,
insan hakları, özgürlükler açısından ciddi bir sorun olduğunun bir kez daha
altını çizmek istiyoruz ve özgürlükler genişletilmelidir, yasaklanmamalıdır.
Yine, İnternet yoluyla da yapılan bu yasaklar özgürlükler temelinde
genişletilmeli diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 47. maddesindeki “halinde”
ibaresinden sonraki ibarelerin metinden çıkarılmasını ve “bu kanun kapsamında
gerekli tedbirleri almak üzere tesbitlerini derhal ve yazılı olarak Başkanlığa
bildirirler.” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Dilek Akagün Yılmaz
(Uşak) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Dilek Akagün Yılmaz, Uşak Milletvekili.
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. 478 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 47’nci maddesinde vermiş
olduğumuz değişiklik önergesi üzerinde konuşacağım.
Bu vermiş
olduğumuz önerge ve değişiklik aslında şunu içeriyor: İnternet ortamında
işlenen suçlarla ilgili 5651 sayılı Yasa’da bir değişiklik öngörülüyor. Deniyor
ki bu yasada, biraz önce aslında Alim Bey de söyledi: İnternet ortamında
işlenen suçlar varsa, bunların öncelikle hâkim, mahkeme, savcılık ve çok özel
durumlarda, müstehcenlik ve çocuk istismarı gibi durumlarda TİB başkanlığı yani
Telekomünikasyon Başkanlığı tarafından erişimin engellenebilmesi söz konusu
oluyor ama yapılmak istenen bu değişiklikle aslında çok aykırı, yasanın ruhuna
da aykırı bir değişiklik yapılmak isteniyor. Şans oyunlarını düzenleyen,
örneğin Millî Piyango, örneğin Jokey Kulübü gibi kurumların ve kuruluşların
İnternet erişimini yasaklama kararını kendi başına alması hakkı veriliyor ve
bunu da uygulaması için TİB’e bildirilmesi değişikliği yapılmak isteniyor ama
her kurumun kendi alanıyla ilgili konularda erişim kararını, erişimin
engellenmesi kararını vermesini eğer getirirseniz siz, o zaman bu işin altından
kalkılmaz. Bu işin uzmanları vardır, bir.
Telekomünikasyon
Başkanlığına zaten özel durumlarda bu konuda yetki verilmiş, onun dışında
mahkemelere ve savcılıklara verilmiş, o zaman kurumların kendi kendilerine
böyle karar verme yetkileri olmaz. Yani, böylesi bir değişikliğin yapılmaması
gerekiyor. Alt komisyon metni çok daha düzgün, 39’uncu maddede “Tespit ettiği
takdirde bir suç kendi alanıyla ilgili, örneğin izinsiz kumar oynanmasına
ilişkin bir olayı fark ettiğinde başkanlığa bildirir.” denmiş. Alt komisyon
metni böyleyken, nasıl olduysa üst komisyonda, ana komisyonda o hâle
dönüştürülmüş. Bu madde bu hâliyle gerçekten sakıncalı. Bunun yolu açılırsa, o
zaman her kuruma, her özel şirkete, kendisiyle ilgili bir alan olduğu iddia
edilerek keyfî bir şekilde İnternet erişimini engelleme kararını alma yetkisi
verilir ki, bu olabilecek bir şey değildir. O nedenle önergemizi desteklemenizi
ve alt komisyonun yaptığı şekilde bir düzenlemenin yapılması gerektiğini ben
sizlerden talep ediyorum.
Bunun yanında,
İnternet ortamında işlenen suçlarla ilgili aslında bizim Meclisin şu anda
gündeminde olan ama ne yazık ki Genel Kurula indirilmeyen 380 sıra sayılı Sanal
Ortamda İşlenen Suçlar Sözleşmesi var. Bu uluslararası sözleşmeyi biz
yanılmıyorsam 2010 yılında imzalamışız ama Meclisimizden geçirmediğimiz için
bir iç hukuk kuralı hâline gelmemiş. Nedir bu sanal suçlar, siber suçlarla
ilgili düzenleme? Bu, evrensel anlamda bilgisayar ortamında ya da İnternet
ortamında işlenen suçların belli bir şekilde düzene girmesini sağlamaya
çalışıyor ve uluslararası bir de etkinlik kazandırmaya çalışıyor. Neyi öneriyor
buradaki bu şeyler? Özellikle yasa dışı bir şekilde bilgisayara müdahaleyi
engelliyor. Bilgisayar verilerine müdahaleyi engelliyor. Bilgisayar bağlantılı
sahtecilik suçlarını engelliyor. Depolanan bilgisayar verisinin korunmasını ve
bu bilgisayar verilerinin saklanmasını, aranmasını, bunları düzenliyor. Bu
konuda hukukumuzda çok ciddi boşluk var. Bu boşluk nerede anlaşıldı? Balyoz,
Ergenekon ve İzmir casusluk davası, Oda TV gibi davalarda bilgisayarlara
özellikle dışarıdan bazı bilgilerin enjekte edildiğini, bazı bilgilerin
sonradan yüklendiğini iddia etti insanlar ve bu konuda bilirkişi incelemesi
bile yapılmadı ne yazık ki Balyoz davasında ve insanlar ağırlaştırılmış müebbet
hapse mahkûm edildiler, yirmi yıla varan mahkûmiyetleri söz konusu oldu. Hâlen
daha Yargıtayda biliyorsunuz.
Şimdi, bu konuda,
bizim yasamız, 5651 sayılı Yasa bu konuda yeterli değil. CMK 134 de yeterli
değil, herhangi bir şekilde bilgisayardan veri alındığı takdirde, onun bir
kopyasının verilmesiyle ilgili konu da yeterli değil çünkü o kadar gelişmiş bir
teknoloji var ki o teknolojiyle siz bilgisayarda istediğiniz oyunu
yapabiliyorsunuz ve Balyoz davasında, Ergenekon davasında teknik elemanlar bunu
kanıtladılar. O nedenle, lütfen, 380 sıra sayısıyla bekleyen, sanal ortamda
işlenen bilgisayar suçlarıyla, İnternet suçlarıyla ilgili bu uluslararası
anlaşmayı Meclisimizden geçirelim ve mahkemelerimizin de onlara uymasını lütfen
sağlayalım. Bu konudaki yanlışlıklardan, eksikliklerden ve sahteciliklerden
dolayı, biliyorsunuz, Balyoz davasından mahkûm olan 36 asker “Biz bu sahte
verilerle mahkûm edildik. Şu anda da dosyamız Yargıtayda ama…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Devamla) – …sesimizi hiçbir şekilde duyuramıyoruz” diyerek üç günlük
açlık grevine girdiler ama Türkiye’de birtakım insanlar onların sesini duymadı.
Ben onların
sesini de duyurmak için, yarın sizlerin de başına gelebileceği için, bizlerin
de başına gelebileceği için, lütfen, hukukumuzda olması gereken, evrensel
hukukta olan 380 sıra sayılı sanal ortamdaki suçların düzenlenmesiyle ilgili tasarının
Meclisimizden bir an önce geçirilmesini talep ediyor, iyi günler diliyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
48’inci madde
üzerinde iki adet aynı mahiyette önerge vardır, birlikte okutup işleme
alacağım:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 sıra sayılı yasa teklifimin 48. Maddesinin teklif metninden çıkartılmasını
arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın Ağan Ayaydın Ercan Cengiz
İstanbul İstanbul
İstanbul
Kazım Kurt Mahmut Tanal Musa Çam
Eskişehir İstanbul İzmir
Diğer önergenin
imza sahipleri:
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Mehmet Erdoğan
Konya Manisa
Muğla
S. Nevzat Korkmaz Alim Işık Mehmet Günal
Isparta Kütahya Antalya
Hasan
Hüseyin Türkoğlu Mehmet
Şandır
Osmaniye Mersin
BAŞKAN – Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN –
Önergeler üzerinde söz isteyen Kazım Kurt, Eskişehir Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
KAZIM KURT
(Eskişehir) – Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; 478 sıra sayılı Kanun
Teklifi’nin 48’inci maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz önerge üzerine söz
aldım. Saygılarımı sunuyorum.
Bu madde Vakıflar
Kanunu’nun 10’uncu maddesinin ikinci fıkrasındaki (f) bendini yürürlükten
kaldıran bir madde ve bu (f) bendini okuduğumuz zaman da görüyoruz ki aynı
kanunun 11’inci maddesiyle bağlantılı bir düzenleme getiriyor.
Öncelikle 11’inci
maddenin ne olduğunu bilmekte yarar olduğunu düşünüyorum. 11’inci madde şu
değerli arkadaşlarım: “Genel müdürlükçe yapılan tebligata rağmen, bu kanun
uyarınca istenen beyanname, bilgi ve belgeleri zamanında vermeyen vakıf
yöneticilerine idari para cezası verilir.” Yani, şimdiki düzenlemeyle, bundan
sonra genel müdürlüğe doğru bilgi vermeyen, zamanında bilgi vermeyen
yöneticilere idari para cezası verilemeyecek, dolayısıyla bir çeşit af
getirilecek.
Şimdi, Türkiye’de
elbette demokrasinin işlemesi için özgürlüklerin sonuna kadar işletilmesi ve
özellikle örgütlenme özgürlüğünün sonuna kadar desteklenmesi gerekiyor. Bu
noktada eğer vakıflarla ilgili bir düzenlemeyi bu amaçla gerçekleştirecek isek
doğruyu yaparız, doğru şeyleri yapınca da arkasından başka doğruları getirmemiz
gerekir.
Daha iki gün önce
Anayasa Mahkemesi Terörle Mücadele Kanunu’nun 10’ncu maddesinin beşinci
fıkrasını iptal etti ve dedi ki: “Türkiye’de hiçbir güç tutukluluk süresini
farklı farklı yorumlayamaz.” Yani, adli mahkemelerde tutukluluk süresi ne ise
Terörle Mücadele Kanunu’na tabi olan suçlarda, düşünceyle ilgili olan suçlarda,
özel yetkili mahkemelerde de budur. Bu iptal, Türkiye’de pek çok kesimden,
aydın kesimden destek buldu. Sayın Bakanın da bir açıklamasını okudum, o da, Anayasa
Mahkemesi kararının doğru olduğunu söylüyor.
O hâlde, şöyle
bir torba bulmuşken, her şeyi doldurduğumuz bir torba bulmuşken, uzun
tutukluluk süresiyle ilgili buraya da bir madde eklemenin gerekliliği,
zorunluluğu doğmamış mıdır? Cumhurbaşkanı rahatsız, Meclis Başkanı rahatsız,
Başbakan rahatsız, bakanlar rahatsız ve en son Anayasa Mahkemesi de vermiş
olduğu kararla uzun tutukluluğun doğru olmadığını tespit etmiş, tescil etmiş
ama 100’den fazla kanunu değiştirdiğimiz bu torbaya uzun tutuklulukla ilgili bir
tek cümleyi eklemiyoruz, eklemek istemiyoruz, bu konuda da ondan sonra
“Demokratız, demokrasiden yanayız.” diye bazı övünmeler içerisine giriyoruz. Bu
çelişkiyi ortadan kaldırmak bu Parlamentonun birinci görevidir. 8 tane
milletvekilinin tutuklu olduğu, hem de uzun süre tutuklu olduğu bir
Parlamentoda Anayasa Mahkemesi kararına rağmen bir düzenleme yapılmıyorsa, bu
torbada vakıflarla ilgili af çıkarmanın, vakıf yöneticileriyle ilgili idari
para cezalarını ortadan kaldırmanın gerekçesini anlamakta ben zorlanıyorum,
hele acelesini anlamakta daha da çok zorlanıyorum. Yani, son güne denk
getirerek bu düzenlemeyi yapmaya çalışmanın ve insanları zorlamanın ne
demokrasiyle ne insan haklarıyla ne hukukun üstünlüğüyle anlatılabilir bir
tarafı yoktur. Gerçekten, Türkiye’ye demokrasiyi getirmek istiyor isek, uzun
tutukluluk sorununu bu Parlamento bir an önce çözmelidir, tatile girmeden
çözmelidir, gerekiyorsa olağanüstü toplanarak çözmelidir ama 8 tane tutuklu
olan milletvekili arkadaşımızın tahliyesinin de sağlanmasını gerçekleştirmek
hepimizin görevidir.
Yoksa, vakıflarla
ilgili düzenlemelerde usule uymayan, sisteme uymayan, görevini yapmayan
insanların para cezalarını affetmek için bizi yirmi dört saat, kırk sekiz saat,
hatta hatta bir hafta boyunca…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
KAZIM KURT
(Devamla) – …zorlamanın, çalıştırmanın doğru bir yaklaşım olmadığını
düşünüyorum.
Önergemize destek
vermenizi diliyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Yalnız,
acele ettiniz Sayın Özel. Çünkü aynı mahiyetteki önergeler üzerinde yine söz
var.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – Şimdiden istemiş olayım.
BAŞKAN – Ben,
zamanını, ne zaman isteyeceğinizi hatırlatırım Sayın Özel, size.
Söz isteyen Hasan
Hüseyin Türkoğlu, Osmaniye Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Sayın Başkan, Türk milletinin saygıdeğer milletvekilleri;
48’inci madde üzerine vermiş olduğumuz önergeden dolayı söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Tasarının 48’inci
maddesi Vakıflar Kanunu’nun 10’uncu maddesinin (2)’nci fıkrasının (f) bendini
yürürlükten kaldırmaktadır. Kaldırılan hüküm, Vakıflar Kanunu’nun 11’inci
maddesine göre vakıf yöneticilerinin kendilerinden istenen beyanname, bilgi ve
belgeleri zamanında vermemeleri veya organların vakıf senedine aykırı olarak
toplanmasına sebep olmaları ya da
gerçeğe aykırı beyanda bulunmaları hâlinde idari para cezasına tabi
tutulmalarını düzenlemiştir. Tasarının bu maddesiyle, diğer iki hususu bir
kenara bırakırsak, gerçeğe aykırı beyanda bulunan ve bu eylemi tespit edilip 2
kere idari para cezasına tabi tutulan vakıf yöneticilerinin görevine devam
etmesi mümkün olacaktır. Hatta, birden fazla vakıfta yöneticilik yapıyorlar
ise, o vakıflardaki görevlerine de devam edebileceklerdir. Belli ki bu hüküm
buraya belli bazı kişiler için konulmuş. Bir AKP klasiği, yine, eşe, dosta özel
bir kanuni düzenleme.
Saygıdeğer
milletvekilleri, biraz sonra, ya size takdim ettiğimiz önergeyi kabul
edeceksiniz ya da tasarıdaki hükmü kabul edeceksiniz. Tasarıdaki hükmü kabul
ederseniz, gerçeğe aykırı beyanda bulunan, yani sahte beyanda bulunan, yani
sahtekârlık yapmış olan vakıf yöneticilerinin göreve devam etmesine müsaade
edeceksiniz. Takdir sizin, vicdanınızla baş başasınız.
Anayasa’mızın
2’nci maddesinde bir hukuk devleti olduğu hüküm altına alınmış olsa da AKP
döneminde hukuk devleti kavramı yerle bir edilmiştir. Üstünlerin hukukuna savaş
açtığını söyleyerek iktidar olan AKP, kendi inşa ettiği hukukuyla başka
fikirlere ve düşüncelere yaşama şansı tanımamaktadır.
Evrensel hukukun
ve Anayasa’mızın vazgeçilmez temel hak kabul ettiği birçok faaliyet AKP idaresi
altında kanunsuz eylem ve suç hâline getirilmiştir. “Düşüncelerimi ifade
edeceğim.” dendiğinde, Anayasa’nın düşünce hürriyetine ilişkin tesis ettiği hak
kullanılmak istendiğinde, “Evet, istediğini düşünebilirsin ancak bunu
gazetelerde, köşelerde yazamazsın, televizyon ve radyolarda konuşamazsın, kitap
ve dergilerde yayımlayamazsın.” cevabıyla karşılanmakta, çözüm olarak da
“Evinde, eşine ve çocuklarına düşünceni anlatabilir ya da kendi kendine
konuşabilirsin.” denilmektedir.
Yine Anayasa’da
tesis edildiği gibi “Tabii ki haberleşme hürriyetin var ama Hükûmetin aleyhinde
herhangi bir elektronik posta yazamazsın, telefonla yaptığın konuşmalarda
Hükûmeti eleştiremezsin.” denmektedir. AKP hükûmetleri Anayasa’da teminat
altına alınmış olan seyahat hürriyetini inkâr etmemektedir ancak Hükûmet izin
vermezse sokağa çıkamazsın, belediye otobüsüne, metroya, feribota binemezsin.
Evet, mesken masuniyetin var, dokunulmazlığın var ama gece yarısı polis
baskınıyla yataktan kaldırılabilirsin. Din ve vicdan hürriyetin var ama
mezhebinden dolayı her an kınanabilirsin. Çalışma hürriyetin tabii ki var ama
Hükûmeti eleştirirsen işinden olabilirsin. Hükûmete yakın sendikalara ya da
dinî gruplara dâhil olmazsan esnaf olarak, iş adamı, sanayici olarak, kamu
görevlisi olarak işlerin sekteye uğrayabilir, başın ağrıyabilir.
Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; bu tablo Haziran 2013 Türkiye’sini yani “Gezi
olayları” denilen ve önemli sarsıntılara yol açan olayları doğurmuştur. İktidar
partisinin de Hükûmet üyelerinin de bu olayları ve toplumsal tepkiyi herhangi
bir ön yargıya bağlı kalmaksızın ya da gerçek olmayan mazeretlere sığınmaksızın
doğru okumaları gerekir.
Emin olunuz ki,
dünyadaki bütün diktatörlerin idaresi kanuna uygundur ama hukuka uygun değildir.
Gerçek ve çağdaş demokrasi hukuka bağlı yönetimleri gerektirir. İleri demokrasi
kavramıyla çıkardığı kanunlarla despotik idare kurmaya çalışanlar modern ve
çağdaş devletlerin kurucusu ya da yöneticileri olamazlar. Bu şekilde
davrananlar evrensel hukuk yerine kendi despotik yasalarını yaparlarsa 21’inci
yüzyıl toplumundan sorgusuz sualsiz itaat etmelerini beklememelidirler. Türk
milleti, kendilerin yönetenlerin, küresel güçlerin politikalarına uygun ama
Türk milletinin çıkarlarına aykırı Büyük Orta Doğu Projesi gibi, açılım gibi,
barış süreci gibi yalan yanlış, ayrıştırıcı ve parçalayıcı tüm politikalara
itiraz edecektir. Eğer itiraz edenleri, itaat etmeyenleri, biat göstermeyenleri
Silivri’ye koyarak, biber gazı ya da coplarla terbiye etmeyi düşünen varsa son
derece büyük yanılgı içindedir. Bilmeyen, duymayan ve anlamayanlar için böyle
biline. Türk milleti baba katiliyle babanın bir safta olmasına ve öz yurdunda
garip bırakılmasına asla razı olmayacaktır.
Bu düşüncelerle,
önergemizin kabulünü diler, Türk milletinin milletvekillerini saygıyla
selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Önergeleri oylarınıza sunuyorum…
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Karar
yeter sayısı istiyor Sayın Özel.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.01
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.10
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 132’nci Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
478 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin 48’inci maddesi üzerinde aynı mahiyette iki önergenin
oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi aynı
mahiyetteki iki önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, aynı mahiyetteki önergeler kabul
edilmemiştir.
Teklifin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
49’uncu madde
üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 49’uncu maddesindeki “…kullananları
tarafından” cümlesinin madde metninden çıkarılmasını arz ederiz.
Kazım Kurt Musa Çam Rahmi Aşkın Türeli
Eskişehir İzmir İzmir
Müslim Sarı İlhan Demiröz Mahmut Tanal
İstanbul Bursa İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan
Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin;
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları
(2/1613, 1/778)’in 49’uncu maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay S. Nevzat Korkmaz
Konya Manisa Isparta
Alim
Işık Mehmet
Erdoğan
Kütahya Muğla
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Enver Erdem, Elâzığ Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
ENVER ERDEM
(Elâzığ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 478 sıra sayılı Kanun
Teklifi’nin 49’uncu maddesi üzerine verilen önerge nedeniyle söz almış bulunmaktayım.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, teklifin 49’uncu maddesi kiraya verilen veya tahsis edilen
Genel Müdürlüğe ait taşınmaz malların sigorta ettirilmesine ilişkin bir
düzenlemeyi kapsamaktadır. Bu düzenlemenin doğru olduğunu ifade ediyorum ancak
ben 478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin geneli üzerinde bazı değerlendirmelerde
bulunmak istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, yaklaşık dört günden beri bu teklifi -aslında teklif midir,
tasarı mıdır ne olduğu da belli değil ama- değerlendiriyoruz. Muhalefet
tarafından bu düzenlemenin her maddesini, her bendini ayrı ayrı eleştiriyoruz,
tabiri caizse yerin dibine sokuyoruz, iktidar partisi de bunu yüceltiyor,
göklere çıkarıyor. Yani, burada bir yanlışlık var; ya sizin söyledikleriniz
doğru değil ya da bizim söylediklerimiz doğru değil.
Şimdi, bu
düzenleme yaklaşık olarak 71 kanunu ilgilendiren, 142 maddeden oluşan bir
düzenleme. Plan ve Bütçe Komisyonunda usuleten görüşüldü, Genel Kurulda da
aslında milletvekillerinin konuya herhangi bir boyutundan vâkıf olmadan tasdik
etmeleri gereken bir düzenleme olarak karşımıza çıktı.
Şimdi, ben
sizlere soruyorum: Bizlerin vâkıf olamadığı, şimdi üzerinde küçük bir sınav
yapsak herkesin sapır sapır döküleceği bir düzenlemeyle ilgili olarak vatandaşımız
ne desin yani vatandaşımız bu konuya hangi boyutunda vakıf olsun, vatandaşımız
görüşünü nasıl oluştursun? “Bu düzenleme Anayasa’ya aykırı.” deniyor, kimsenin
umurunda değil. “Yasalara aykırı.” Vallahi, o da önemli değil. “İç Tüzük
hükümlerine aykırı.” Bunda da bir sorun yok. “Mevzuat yapma yönetmeliğine uygun
değil.” deniyor, bunda da bir beis yok.
Burada birbirimizi yıpratıp duruyoruz tabiri caizse.
Değerli
milletvekilleri, bu bağlamda, çok sayıda kanunda aynı sıkıntıları yaşadık.
Benim ricam sizlerden, bunu teklif olarak kendi adıma yapıyorum. Muhalefet
grupları veya milletvekillerimiz de katılır mı, bilmiyorum ama gelin, burada
birbirimizi yormayalım, 2 maddelik bir düzenleme yapalım yani Türkiye Büyük
Millet Meclisinde 2 maddesi olan bir kanun çıkaralım ve özellikle iktidar
partisi olarak sizin de ortadan kaldırmaya çalıştığınız cumhuriyeti, işte,
hukuk devletini vesaireyi de çok kolaylaştıracak bir düzenleme. 1’inci maddesi
“Türkiye emir ve fermanlarla idare edilir.” diyelim. 2’nci maddesi de “Bunu da
Sayın Başbakanımız yürütür.” diye 2’nci bir madde koyalım. Vallahi, kimse
kimseyi üzmesin istiyorum yani yoksa getirdiğiniz her düzenlemede benzer sorunlar
yaşıyoruz.
Şimdi, arkadaşlar
Türkiye Büyük Millet Meclisi sadece tasdik makamı değil. Bir de, değerli
milletvekilleri, bak, burada sürekli çıkıp konuştuğunuz zaman muhalefetin nasıl
yapılacağını söylüyorsunuz. Aslında, temel olarak Türkiye’deki yanlışlıklardan
birisidir, hiç kimse kendisinin yapması gerekenleri düşünmez. Herkes bir
başkasının yaptığı görevlere heveslenir. Yürütme yasamanın, yasama yargının,
herkes birbirinin görevine ilgi duyuyor. Milletvekilleri olarak, iktidar
milletvekilleri olarak neler yapmanız gerektiğini sizler, kusura bakmayın,
birçoğunuz itibarıyla bilmediğiniz için muhalefete akıl vermeye çalışıyorsunuz.
Muhalefeti çok iyi biliyorsunuz. Allah, inşallah, en yakın süre içerisinde de
size muhalefet olmayı da nasip eder.
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Amin!
ENVER ERDEM
(Devamla) – Çok iyi bildiğiniz bir şey olduğu için daha iyi yaparsınız. (MHP
sıralarından alkışlar)
GÜLAY DALYAN
(İstanbul) – Siz dururken bize düşmez.
ENVER ERDEM
(Devamla) – Şimdi, arkadaşlar, muhalefet bu düzenlemeyle alakalı temelde ne
istiyor? Temelde şunu istiyor: Arkadaşlar, temelde muhalefet ne istiyor? Biraz
vicdanlı olmak lazım ya! Ne istiyoruz biz? Yani burada herkesin keyfî olarak
gelip birbirine hakaret etmek, kızmak falan gibi bir görevi yok.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
- Projeleri anlat, hikâye anlatma.
ENVER ERDEM
(Devamla) - Bak, bu ülkede herkes…
OSMAN AŞKIN BAK
(İstanbul) – Projeleri anlat, hikâye anlatma!
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Dinle, dinle.
ENVER ERDEM
(Devamla) – Sen bir defa konuşmasını bil, terbiyesiz! Terbiyesiz!
AHMET AYDIN
(Adıyaman) - O ne biçim laf ya!
ENVER ERDEM
(Devamla) – Ya, konuşmasını bilsin!
AHMET AYDIN
(Adıyaman) - Tamam, sen de konuşmasını bil!
BAŞKAN – Sayın
Erdem, lütfen.
ENVER ERDEM
(Devamla) – Şimdi, kardeşim, burada…
AHMET AYDIN
(Adıyaman) - Terbiyeli konuşsana ya!
BAŞKAN – Lütfen
sayın milletvekilleri.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Böyle konuşulur mu?
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) - Sayın Başkanım, müdahil olur musunuz efendim.
ENVER ERDEM
(Devamla) – Ha, öyle, bak, burada…
BAŞKAN – Sayın
Erdem…
ENVER ERDEM
(Devamla) – …iktidar milletvekilliği nasıl yapılacaksa…
BAŞKAN – Sayın
Erdem, Meclis kürsüsünden…
ENVER ERDEM
(Devamla) – …nasıl yapılacaksa öyle yapılması lazım.
BAŞKAN – Sayın
Erdem lütfen şu kullandığınız kelimeyi geri alın, lütfen Meclisten özür
dileyin, lütfen.
ENVER ERDEM
(Devamla) – Burada, Sayın Başkan, eğer Milletvekili…
BAŞKAN – Lütfen…
ENVER ERDEM
(Devamla) – …kürsüde konuşurken onun konuştuğu şeylere…
BAŞKAN – Müdahale
ediyoruz, biliyorum.
ENVER ERDEM
(Devamla) – …bu şekilde müdahale edilir, buna da ses çıkarılmazsa söylenecek…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ENVER ERDEM
(Devamla) – … bir şey yok. Özür dilerim.
BAŞKAN – Başka
şeyler söylemek gerekir.
Lütfen, mikrofonu
açıyorum, lütfen Sayın Erdem.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Enver Bey…
BAŞKAN – Sayın
Erdem…
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Enver, kastının o olmadığını söyle.
BAŞKAN – Sayın
Erdem, Meclis kürsüsü kimseye hakaret kürsüsü değil. Lütfen, lütfen…
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Enver, kastının hakaret olmadığını söyle.
BAŞKAN – Buyurun.
ENVER ERDEM
(Devamla) – Sayın Başkan, burada bizim kastımızın kimseye hakaret olmadığını
sizler de biliyorsunuz ancak…
BAŞKAN – Tamam,
evet.
ENVER ERDEM
(Devamla) – …burada, bak, benim söylemek istediğim şeyleri söyletmeyen
insanlara da sizin müdahale etmeniz lazım.
BAŞKAN – Müdahale
ettim efendim ben, ediyorum da. Evet…
ENVER ERDEM
(Devamla) – Siz her zaman tek yanlı Başkanlık yapıyorsunuz, sadece iktidar
partisi milletvekillerinin lehine Başkanlık yapıyorsunuz. Burada ben konuşurken
söylemem gereken önemli şeyleri söyleyemedim Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Erdem.
OSMAN AŞKIN BAK
(İstanbul) - Başkanım, Başkanım, Sayın Başkanım…
BAŞKAN –
Önergeyi…
OSMAN AŞKIN BAK
(İstanbul) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Efendim?
OSMAN AŞKIN BAK
(İstanbul) – Bana hakaret etti, cevap vermek istiyorum.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) – Geri aldı, geri aldı.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Geri aldı ya kardeşim, hakaret kastının olmadığını söyledi.
OSMAN AŞKIN BAK
(İstanbul) – Aynen iade ediyorum.
ENVER ERDEM
(Elâzığ) – Niye bağırıyorsun, ben konuşurken niye bağırıyorsun?
OSMAN AŞKIN BAK
(İstanbul) – Enver Bey, sadece projelerden bahset dedim, başka bir şey
söylemedim.
ENVER ERDEM
(Elâzığ) – Niye insicamımı bozuyorsun kardeşim? (AK PARTİ ve MHP sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar, gürültüler)
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler.. Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 49’uncu maddesindeki “…kullananları
tarafından” cümlesinin madde metninden çıkarılmasını arz ederiz.
Kazım Kurt (Eskişehir) ve Arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Evet,
önerge üzerinde söz isteyen, Kazım Kurt, Eskişehir Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
KAZIM KURT
(Eskişehir) – Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; 478 sıra sayılı Kanun
Teklifi’nin 49’uncu maddesi üzerine vermiş olduğumuz önergeyle ilgili söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Oldukça yorucu ve
gergin bir çalışma ortamında bu tür tartışmaların olması gayet doğaldır çünkü
beş dakikalık süre içerisinde sadece vermiş olduğumuz önergeyle ilgili konuşmak
durumundayız, burada anlatılacak çok ciddi projeler için başka ortamlar
gerekir. Zaten bu yasalar da bir proje ürünü değil. Bu teklifler son dakikada
torbaya dolan bazı sıkıştırmalar.
Dolayısıyla
vakıflarla ilgili ya da vakıf mallarının kiraya verilmesi ve bunun karşılığında
kiracıların sigorta yaptırmak zorunluluğunun getirilmesi kiracılara her ne
kadar ek bir külfet ise de bu noktada belki eserlerin korunması açısından biraz
avantaj sağlayabilir. Ama bu eserlerin bedelinin ya da sigorta kıymetinin
tespiti noktasında doğru bir tercih yapmak gerekir. Bunlar sadece gayrimenkul,
sadece birim maliyeti olarak değerlendirilecek eserler değil. Bunları
bulundukları ortamda yapılış ya da üretiliş amaçlarına uygun bir biçimde
korumak ve kollamak gerekir. Bunun da yolu bu alanlarda ticaret yaptırmak
değildir. Bu alanları amacına uygun bir biçimde koruması gereken kimdir? Kültür
Bakanlığıdır. Bu Bakanlığın gerçekten ciddi anlamda bu işlere yetmediği,
yetiştirilemediği çok net bir biçimde ortadadır ve kültür politikaları
konusunda da bütün işlere akçeli işler olarak bakılırsa o zaman bu koruma ve
kollama işini gerçekleştirme şansımız daha da azalmaktadır.
Bizim ciddi bir
biçimde kültür politikalarına, tarihî eserlerimizi, kültür varlıklarımızı
koruma sistemine ihtiyacımız var. Bu torbayla değil, bunu ayrı bir biçimde
getirmek ve daha geniş bir dönemde daha doğru bir tartışma ortamıyla
gerçekleştirmek durumundayız. Eğer bunları gerçekleştirmez isek içinde olan,
içinde bulunan kiracıların yapacağı iş, sadece usulen sigorta yaptırmaktır, bu
konuda bir an önce farklı bir yöntemle o eserden kurtulup oraları modern
yapılar hâline getirilmeye çalışmaktır. Somut gerçekler bunlardır. Eğer bu
somut gerçekleri kabul ederek işe başlayacak olursak doğru bir politika ortaya
koyabiliriz. Bu politikayı ortaya koymak şimdiye kadar nasip olmadı. On yıldır
gerçekleştirilemeyen bir mantığı bundan sonra ne zaman gerçekleştiririz diye
değerlendirmek lazım.
İnşallah, Sayın
Erdem biraz önce söyledi, muhalefete de düştüğünüz zaman muhalefetin nasıl
yapılacağını hep birlikte görürüz. Ama, şu ana kadar iktidarda bu işler
gerçekleştirilemedi. İktidarda bunu gerçekleştiremeyince yapılacak iş palyatif
tedbirle, günlük değerlerle işi geçiştirmeye çalışmaktır. Oysa, asıl olan bu
eserlerin doğru ve kullanılabilecek bir ölçüde korunmasıdır, kollanmasıdır.
Bunu yapmadık, yapamadık.
Türkiye’de,
gerçekten, ciddi anlamda bir yasa ve mevzuat sıkışıklığı içerisinde çare
bulamadınız, sanıyorum bulmak da mümkün hâle gelmeyecek ve bu torbalarla, bu
torbaları değiştirmekle bu işe devam edeceğiz. Biraz önce değiştirmeye
çalıştığımız 24’üncü madde, 2008’de değiştirilmiş bir madde, bugün 2013, beş
yıl içerisinde yenilenmek durumunda kalan bir madde. İddia ediyorum, (2)’nci
fıkraya getirmiş olduğunuz düzenleme çözüm olmayacak ve belki de seneye bunu
tekrar değiştirmek durumunda kalacağız çünkü, bu birim fiyat tespit usulleri
doğru usuller değil. O ihtiyacı giderecek
formülü üretemediniz. Bundan sonra üretme konusunda daha…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAZIM KURT
(Devamla) - …daha dikkatli ve titiz çalışılması gerektiğini düşünüyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
50’nci madde
üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 sıra sayılı Kanun Tasarısının 50 nci maddesi ile 5737 sayılı Kanuna eklenen
geçici 12 nci maddenin üçüncü fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki
fıkraların eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Mahmut Tanal Süleyman Çelebi
İstanbul İstanbul İstanbul
Musa
Çam Rahmi Aşkın
Türeli
İzmir İzmir
“12 Eylül 1980 sürecinde askeri yargı ve yönetimlerince kapatılan
dernek ve vakıflar açılabilecek ve el konulan malların iadesi yapılacaktır.”
“12 Eylül 1980 askeri darbesiyle kapatılan dernek ve vakıflar 6 ay
içinde genel kurullarını yaparak faaliyetlerine devam edecektir.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan
Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin;
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları
(2/1613, 1/778) nın 50 nci maddesinin Teklif metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Mehmet Günal
Konya Manisa Antalya
Mehmet Şandır Alim Işık S. Nevzat Korkmaz
Mersin Kütahya Isparta
Mehmet
Erdoğan
Muğla
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERTUĞRUL SOYSAL (Yozgat) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Nevzat Korkmaz, Isparta Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan
Komisyon ve Hükûmet temsilcisine soruyor “Katılmıyoruz.” diyor. Keşke,
dinleyebilselerdi ondan sonra katılmıyorum deselerdi. Özellikle takip ettim
yani müsaadenizle, hakikaten biraz ciddiyete davet etmek istiyorum. Burada,
birçok konuşmalar yapılıyor ama muhalefetin önerileri, önergeleri hiç dikkate bile
alınmadan “Efendim, kabul etmeyiz, etmiyoruz.” deyip çıkılıyor. Hiç olmazsa,
emeğe saygı göstermek lazım.
Biz, bu
önergemizde, 50’nci maddenin teklif metninden çıkartılmasını istiyoruz.
Değerli
milletvekilleri, öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben, izninizle,
hepimizi ilgilendiren farklı bir konuyu da sizlerin huzuruna getirmek,
bilgisine sunmak ve sizlerin de bu hususta katkılarını talep etmek üzere söz
aldım.
AKP’nin
Suriye’yle olan ilişkileri felç etmesinden hemen önce, krizin ilk günlerinde,
hatırlanacağı üzere acı bir olay yaşanmış, 22 Haziran 2012’de Doğu Akdeniz’de
Suriye tarafından bir Türk uçağı düşürülmüştü. Mangalda kül bırakmayan AKP
Hükûmeti, ne bu olayın hesabını Suriye’den sorabilmiş ne de tüm gerçekleri ile
olayın ortaya çıkmasına vesile olabilmişti. Türk Silahlı Kuvvetleri, önce,
“Suriye tarafından düşürüldüğü iddia olunan uçak” tabirini sonra da “Suriye
tarafından düşürülen uçak” tabirini kullanmıştı. Bu açıklamalar, kamuoyunda
farklı şekillerde yorumlanırken, arama kurtarma gemisi, arama çalışmalarını
“Arızalandı.” gerekçesi ileri sürülerek sonlandırmış, bu şok kararla da yeni
yeni şüphelerin ortaya çıkmasına sebep olunmuştu. Connecticut merkezli, The Day
gazetesi haberinde, arama gemisi Nautilus’un kaptanı Bob Ballard'ın, Amerika’nın
Ankara Büyük Elçisi Ricciardione tarafından -nasıl bir tesadüfse- uçağın
düşürüldüğü gün yani 22 Haziran da arandığını duyurmuştu. Dikkatinizi arz
ediyorum, Sayın Başbakan Erdoğan, 23 Haziranda Türk uçağının Suriye tarafından
düşürüldüğünü söyledi. İlginç olan husus, arama gemisi de İstanbul’da
bekliyordu. Gemi, çağrı üzerine arama yapmak üzere olay mahalline intikal
ediyor, Şehit Teğmen Aksoy ve Şehit Yüzbaşı Ertan’ın naaşlarını çıkartıyor ama
kazadan geriye kalan, olayı aydınlatacak parçaları çıkarmadan, her nasılsa
arızalanıp olay yerinden ayrılıyor. Tabii, bu, âdeta kaçarcasına olay yerinden
ayrılış, birçok spekülasyona da malzeme oluyor. Al Arabiya televizyonu Suriye
istihbaratına ait iki gizli belge yayınlıyor değerli milletvekilleri. Bu belgelere
göre, iki pilot sağ olarak Suriye ordusunca kurtarılmış, onlara savaş esiri
muamelesi yapılmış; yine bu habere göre, bu iki pilot sonradan öldürülüp
Akdeniz’e atılmıştı. Bu belgelerin Suriye Devlet Başkanı Esad’ın makamından
çıktığı ve Suriye Özel Operasyonlar Birimi Başkanı Tuğgeneral Hasan
Abdurrahman’a gönderildiği iddia olunmuştu. Bu belgelerden birinde, uçağın
Tartus’taki Rus üssünden Suriye-Rusya Federasyonu koordinasyonu ile düşürüldüğü
iddia olunmuştu. Değerli milletvekilleri, buna benzer birçok iddia. Bunlar
doğru mudur, yanlış mıdır, bilmiyoruz. Bu açıklamayı Hükûmet yapacak ancak her
konuda bir fikri olan Sayın Başbakan âdeta kapı duvar susuveriyor.
Ancak, kıymetli
arkadaşlar, bilmenizi istediğim bir diğer husus var ki son derece düşündürücü.
Hatırlayacağınız üzere, şehit pilotların kask ve botları su yüzünde bulunmuş
idi. Genelkurmay yaptığı açıklamasında, bu, su yüzüne çıkışın çarpmanın
etkisiyle olduğunu ve olağan olduğunu açıklamıştı ancak bu botları tüm dünyaya
üreten firma bir açıklama ile âdeta bu açıklamaları yalanlamıştı. Firma diyor
ki: “Pilotlar için tasarlanan özel uçuş botlarımızda D halkalı hızlı bağlama
sistemi vardır. Kişi baygınken el müdahalesi yapılmadan açılmaz. Hele hele,
darbe ile, çarpma ile hiç açılmaz.” Hükûmet tarafından bir türlü açığa
kavuşturulamayan bu husus herkesi tedirgin etmiştir.
Bir başka husus
da değerli arkadaşlar, şehit babası ısrarla kamuoyuna âdeta yalvarıyor “Oğlumun
otopsi raporunu verin.” diye. Bu rapor devlet tarafından henüz kendisine
verilmiş değil. “Eğer bu olayın peşini bırakırlarsa 550 milletvekiline,
yargıya, basına, avukatlara, savcılara ben bir şehit babası olarak hakkımı
helal etmiyorum.” diyor. Bakın, bu yürek yangınını anlamak lazım değerli
arkadaşlar.
Bununla birlikte
ortaya çıkarılması gereken birçok sual var ancak bu kadar kısa zaman içerisinde
hepsini anlatmamız mümkün değil. Yalnızca söylemek istediğim: AKP’nin, bu
deneme yanılma yoluyla dış ilişkilerimizi karanlık bir tarafa götürmesinden
Türk milleti bıkmıştır, yorulmuştur.
Bu bilgilerin
kamuoyuna açıklanması gerekir diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 sıra sayılı Kanun Tasarısının 50 nci maddesi ile 5737 sayılı Kanuna eklenen
geçici 12 nci maddenin üçüncü fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki
fıkraların eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
“12 Eylül 1980
sürecinde askeri yargı ve yönetimlerince kapatılan dernek ve vakıflar
açılabilecek ve el konulan malların iadesi yapılacaktır.”
“12 Eylül 1980
askeri darbesiyle kapatılan dernek ve vakıflar 6 ay içinde genel kurullarını
yaparak faaliyetlerine devam edecektir.”
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERTUĞRUL SOYSAL (Yozgat) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Süleyman Çelebi, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Teşekkürler Sayın
Başkan.
Değerli
arkadaşlar, 478 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 50’nci maddesi üzerinde söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, Mecliste bütün partilerin ortak imzasıyla oluşturduğumuz Darbe ve
Muhtıraları Araştırma Komisyonu tarafından sunulan “Sonuç ve Öneriler” kısmında
yer alan, 18’inci maddede de belirtildiği gibi,
“Darbe dönemlerinde mal varlıklarına el konulan ve/veya kamulaştırılan
dernek, vakıf, sendika ve özel kişilerin malvarlıklarının iade edilmesi
hususunda yapılabilecekler araştırılarak bu konuda gerekli adımlar atılmalıdır.”
Araştırma komisyonunun ”Sonuç ve Öneriler”inde yer alan bu önemli karar, bu
konuda düzenleme yapmak durumundadır yani darbe ve darbecilerle bir kere daha
bu Meclis hesaplaşma durumundadır. Böylesi bir kararın alınması, darbeciler
karşısında Meclisin iradesini bir kere daha somut olarak ortaya koymasını
sağlayacaktır. Darbeler ve de darbecilere karşı olmak, onların yarattığı bütün
antidemokratik kurumları, kanunları ve uygulamaları ortadan kaldırmaktan geçer.
Yalnız 28 Şubat sürecinde haksızlığa uğrayanlar değil, yalnız bir siyasal
anlayışa imtiyaz tanımak değil, yalnız yüzde 50’leri kapsayan değil, herkesi
kucaklayan, mağdur olan herkese aynı eşitlikte olmak durumundayız.
Değerli
arkadaşlar, şimdi bu kanunda korunan vakıfları okumak istiyorum: Dünya Spastik
ve Ortopedik Özürlüler Vakfı, Zöhre Ana Ali Sosyal Hizmet Vakfı, Millî Gençlik
Vakfı, Sahabe Eğitim ve Kültür Vakfı, Davet Eğitim, Kültür ve Kardeşlik Vakfı,
Zehra Eğitim ve Kültür Vakfı, Gebze Hizmet Vakfı, İslami Dayanışma Vakfı,
Polatlı Eğitim ve Kültür Vakfı, Bilim Araştırma Vakfı gibi devam ediyor.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, bir taraftan, bir süreci kapsayanları koruyacağız; diğer taraftan,
önemli olan, hani bütün süreçle hesaplaşmak, darbecilerle hesaplaşma konusuna
geldiğimizde orada yan çizeceğiz, manevra yapacağız. Bu doğru değil.
Darbecilere ve darbelere karşı olmak, darbe döneminin bütün mağdurlarını,
kurum, kişi, sendika, dernek, vakıf gibi haklarının iade edilmesinden geçiyor.
Yoksa “Ben darbelere karşıyım.” deyip darbe koşullarından beslenmek, darbe
yasalarını kaldırmamak sahte demokratlıktır değerli arkadaşlar. Bu bağlamda, 12
Eylül öncesi mallarına el konulan, hapishanelere atılan TÖB-DER davası sadece
Türkiye hukuk tarihinin değil, dünya hukuk tarihinin de özellikli davalarından biridir.
12 Eylül 1980 askerî darbesi emekçilerin üzerine bir silindir gibi
yöneldiğinde, var olan yasalara göre kurulmuş ve çalışmalarını bu yasalar
çerçevesinde yürütmekte olan TÖB-DER, “gizli örgüt” antipropagandasıyla
kitlelerden kopartılmaya çalışıldı, haklarında Ceza Kanunu’nun ünlü 141 ve
142’nci maddelerine muhalefet ettikleri gerekçesiyle davalar açıldı.
Değerli
arkadaşlar, çok uzun bir analizi var. Şimdi, bizim burada ifade ettiğimiz
süreci uzun uzun burada analiz etmeyeceğim yalnız bir vakfı, belli bir
anlayıştaki vakıfları burada kollamak ve korumak yerine gelin, 12 Eylülde
mağdur edilmiş, 12 Eylülde gerçekten saf dışı edilmiş bütün dernek ve
vakıfların hepsine bu hakkın tanınmasını buradan öneriyoruz. Ayrımcılık
yapmayın. Tam da şimdi Meclisin bir sınav noktasıdır. İşte, o Komisyonda
yaptığımız çağrının gereğini burada ayrım yapmadan yapın. 12 Eylülle,
darbecilerle gerçekten hesaplaşmak istiyorsanız, generallerin kapattıkları
örgütlerin de mal varlıklarını, darbecilerin de yok ettikleri örgütlerin mal
varlıklarını iade edin diyoruz. Bunun için ayrımcılığa son diyorum, bunun için
şimdi tam da bu Meclisin sınav günü diyorum.
Hepinize
saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Karar yeter sayısı Başkanım.
BAŞKAN –
Arayacağım karar yeter sayısını.
Sayın Bakan,
açıklama talebiniz var, buyurun.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın
Çelebi’nin önergesiyle ilgili bir açıklama yapma ihtiyacı duydum.
O önergede dile
getirilen konuyu biz de Hükûmet olarak önemsiyoruz. Bu konunun üzerinde bir
değerlendirme yapılma ihtiyacı var, ben onu Sayın Çelebi’yle de paylaştım. Bu
değerlendirmeden sonra bir adım atılmasının doğru olduğunu da biz düşünüyoruz
ve bunu buradan ifade etmek istedim. Darbelerle ilgili konuda bizim herhangi
bir ayrım yapmamız söz konusu değildir. Anayasa geçici madde 15’i yürürlükten
kaldıran ve bu konuda pek çok adım atan Hükümetimiz bu konuyu da özellikle
değerlendirecektir. Onun bilinmesini istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(İstanbul) – Bir süre verin Sayın Bakan o zaman, deyin ki: “Şu sürede
yapacağız.” Hep söyleniyor…
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler...
Kabul etmeyenler...
Kâtip üyeler
arasında anlaşmazlık var, bu nedenle
elektronik cihazla oylama yapacağım.
Bir dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.41
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 18.50
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 132’nci Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum.
478 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin 50’nci maddesi üzerinde İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi
ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi
yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Evet, karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Teklifin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
50’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
51’inci madde
üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 51 inci Maddesi ile değiştirilmek istenen 6093
sayılı Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında
Kanun’un 7 inci maddesinin 3 üncü fıkrasında değiştirilen "yüzde
otuzunu" ibaresinin "yüzde on beşi" şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Adil Zozani Sırrı Sakık
Iğdır Hakkâri Muş
Nazmi Gür Abdullah Levent Tüzel İbrahim Binici
Van İstanbul Şanlıurfa
Hasip
Kaplan
Şırnak
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan
Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin;
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları
(2/1613, 1/778) nın 51 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay S. Nevzat Korkmaz
Konya Manisa Isparta
Özcan Yeniçeri Mehmet Günal Mehmet Erdoğan
Ankara Antalya Muğla
Mehmet
Şandır Alim
Işık
Mersin
Kütahya
MADDE 51 -
28/12/2010 tarihli ve 6093 sayılı Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun 7 nci maddesinin üçüncü fıkrasındaki
"yüzde onunu" ibaresi "yüzde yirmisini" şeklinde
değiştirilmiştir.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Özcan Yeniçeri…
BAŞKAN - Önerge
üzerinde söz isteyen, Özcan Yeniçeri, Ankara Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
ÖZCAN YENİÇERİ
(Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuştuğumuz, üzerinde
yoğunlaştığımız ya da üzerinde şu anda görüştüğümüz yasayla, Yazma Eserler
Kurumu Başkanlığının yani Kültür ve Turizm Bakanlığının bir kurumunun
yönetmeliğine ilişkin bir değişiklik söz konusu, onu konuşuyoruz fakat burada
Kültür ve Turizm Bakanlığından kimse yok. Burada bu Yazma Eserlerle ilgili de
herhangi bir bürokrat arkadaş yok ve bunu konuşuyoruz. Çünkü o kadar çok kanuna
bu torbanın içerisinde rastlıyorsunuz ki her biri karşımıza ayrı bir sorun
olarak çıkıyor. Onun muhatabı da maalesef burada olmuyor.
Şimdi, aslında,
bu 51’inci maddede… Başkanlık, Türk el sanatları dâhil belli bir uzmanlık
gerektiren nitelikteki iş ve hizmetler için yerli veya yabancı kişileri istisna
akdi veya iş sözleşmesi hükümleri çerçevesinde sözleşmeli olarak istihdam
edebilir. Bu şekilde istihdam edileceklerin sayısı başkanlık toplam kadro
sayısının yüzde 10’unu geçemezdi, geçmiş dönemde böyleydi. Yani uzman kişiler
yüzde 90’ını meydana getirecek Bakanlığın içerisinde ancak bunların yüzde 10’u
kadar dışarıdan bu yazma eserlerle ilgili insan istihdam edilebilecekti. Şimdi
bunu yüzde 30’a çıkarıyor Bakanlık, yüzde 5’e düşürecek yerde, çalışma ve
faaliyetleriyle bunu dışarıdan adam istihdamına imkân vermeyecek konuma
getirmesi gerekirken tam tersi, yüzde 10’dan yüzde 30’a çıkarıyor. Belki
gelecek sene yüzde 50’ye çıkaracak, ondan sonra da bu daire başkanlığını herhâlde
dışarıya ihale edecek.
Şimdi, yazma eser
konusu hayati bir konudur. Yazma eserlerin, Türk yazma eserlerinin tamamının
zamanımıza kadar gelmemiş olduğunu biz İbni Nedim'in Kitâbu'l-Fihrist'inden ve
Kâtip Çelebinin "Keşfu'z-zünun" isimli kitabından biliyoruz. Bu iki
kaynakta adı geçen bazı kitapların bugün dünyada hiçbir kütüphanede bulunmadığı
da biliniyor. Bu eserler nasıl yok oldu? Bir talihsizlik olarak iç savaşlar
sırasında, yabancı işgaller sırasında, yapılan savunma savaşları sırasında
gereken ihtimam gösterilmediği için birtakım yazma eserlerimiz maalesef yok
olmuştur. Zamanın yıpratıcı etkisi, nem, ısı, ışık gibi fiziki olaylar
neticesinde mantarlanıp yok olan kitaplarımız da vardır.
Endülüs
Gırnata’da da Hristiyanlar tarafından, bilindiği gibi, yüz binlerce İslami
yazma eser kitabının yakıldığı da biliniyor. Gelenekli sanatlarımızın bir
kısmının ilk örnekleri, asılları yazma eserlerimizdedir. Bu sanatlarımızın
menşelerini ve asıllarını yazma eserlerimizden takip edebiliyoruz. Aynı zamanda
bu eserler, bulundukları yörenin ve yazıldıkları devrin sanat anlayışı hat,
tezhip, minyatür ve ebru gibi sanat örneklerinin asıllarını üzerinde
bulunduruyorlar.
Yazma eserlerden
anlayan uzman eleman yetiştirilmesi gerekir. Bu elemanlar eserleri
derinlemesine tasnif ve tarif etmeli, genişçe konu kartoteksleri çıkartılıp
kütüphanelerin en gözde yerine, rahatça ulaşılabilecek, girişe en yakın yerlere
bırakılmalı, kataloglar hazırlanarak ilim dünyasının hizmetine sunulmalıdır.
Osmanlılar
zamanında yapılan kütüphane binalarının tamamına yakınının alt kısımları ve
bodrum katları vardır. Bu katlar boştur. Kitapları rutubetten korumak için
bodrumun üstüne yapılmışlardır. Atıf Efendi, Ragıp Paşa, Murat Molla
kütüphaneleri böyledir. Kitaplar rutubetli mekânlarda saklanmamalı, güneş
görmemeli, tozlu mekânlarda bulundurulmamalıdır. Depolara kapasitesi kadar
kitap konulmalı, raylarda sıkıştırılmamalıdır. Devlet 1900’lerin başında iyice
zayıflamaya başladığında Balkanlarda dönüş süreci başlamıştır. Sürekli arazi
kaybediyoruz. Arazi kaybetmek sadece toprak kaybına neden olmuyor, iktisaden
bir çöküşü de beraberinde getiriyor. Sonuç itibarıyla, yazma eser
kütüphanelerinin bakımı yapılamayacak bir duruma geliyor. Bu sebeple, 1918’de
“Vakıflar Nezareti” diye bir heyet kuruluyor ve geri dönüş sürecinde perişan
olan bu kitapları Yavuz Sultan Selim Camii’nin bahçesinde toplamaya karar
veriyorlar. Kitapların buraya sığmayacağı da anlaşılınca Süleymaniye
Medresesine taşınıyor. Yusuf Has Hacip’ler, Kutadgu Bilig’ler, Kaşgarlı
Mahmut’lar, Dede Korkut’lar… Onlardan gelen yüzlerce kitapları var. Bugün bu
kitapların bir kısmı kamuoyunun önüne çıkarılmamış kitaplar. Buradan açıkça
söylüyorum: Yazma eseri bin yılın üzerinde olan kitapları bulunan milletler
kendilerini “büyük millet” ve “tarihî millet” olarak ifade ediyorlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZCAN YENİÇERİ
(Devamla) – Yazma eserlerin bu yönü itibarıyla çok büyük, üzerinde hassasiyetle
durulması gereken bir konu olduğunu, kültürel kodlarımızın orada bulunduğunu,
bunlara yönelik ciddi, kalıcı tavrın ve uzun vadeli stratejilerin devreye
sokulması gerektiğini söylüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
ÖZCAN YENİÇERİ
(Devamla) – Yani, ipe sapa gelmeyen konuları konuşana kadar şu yazma eserleri
konuşalım, bir dakika da sabredin, ne olur yani?
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 51 inci Maddesi ile değiştirilmek istenen 6093
sayılı Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında
Kanun’un 7 inci maddesinin 3 üncü fıkrasında değiştirilen "yüzde
otuzunu" ibaresinin "yüzde on beşi" şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan (Iğdır)
ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ
(Adana) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Yapılan
değişiklik ile sözleşmeli kadrolu sayısı aza indirgenerek hem ihtiyacı
karşılayacak kadar sözleşmeli personel istihdamı sağlanmış hem de bu yolla
ihtiyaç dışı personel alınarak alınan personelin mali ve özlük hakları
açısından yaşayacakları olası sorunlar önlenmek istenmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
52’nci madde
üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 sıra sayılı yasa teklifinin 52. maddesinin son paragrafındaki “oybirliği
ile” ifadesinin “tüm ortakların oy birliği” şeklinde değiştirilmesini arz
ederiz.
Saygılarımızla.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Kadir Gökmen Öğüt Özgür Özel
İstanbul İstanbul Manisa
Sinan
Aydın Aygün Kazım
Kurt
Ankara Eskişehir
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan
Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin;
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 52
nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay S. Nevzat Korkmaz
Konya Manisa Isparta
Alim Işık Mehmet Günal Mehmet Erdoğan
Kütahya Antalya Muğla
Mehmet
Şandır
Mersin
MADDE 52 -
13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 621 inci maddesinin
sonuna aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"(3) Bir
ortağın şirketten çıkarılma sebeplerinin sonradan şirket sözleşmesine
konulabilmesine dair sözleşme değişikliği, şirket ortaklarının tüm
temsilcilerinin genel kurul toplantısında oybirliği ile karar almasıyla
mümkündür."
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Komisyonda
Teklifle ilgili sağlıklı ve verimli bir görüşme yapılamamıştır. Komisyon
görüşmeleri boyunca hangi düzenlemelerin ne amaçla ve hangi gerekçeyle
yapıldığı konusunda bilinmez bir tavır sergilemiştir. 71 adet kanun ve kanun
hükmünde kararnamede 142 maddelik değişiklikler yapılmasına rağmen;
vatandaşlarımızın yaşadığı sorunlara çözüm getirecek konuları bir-iki husus
dışında bulmak mümkün değildir. Kanun Teklifi kamu personelinin hukuki ve mali
statüsüne ilişkin çok sınırlı değişiklikler getirmektedir. Dolayısıyla bu
düzenlemede beklentiler karşılığını bulmamış, umutlar hayal kırıklığına
dönüşmüştür.
Kamuda sağlıklı
ve tutarlı bir personel politikası uygulanmamaktadır. Personel Rejimi
nesnellikten uzaklaştırılmış, istihdam rejimi bozulmuştur. 657 sayılı Kanun,
geçici işlerin ifası için istisnai hallere münhasır olmak üzere sözleşmeli ve
geçici personel istihdamını mümkün kılmıştır. AKP döneminde bu istisnai
uygulamalar asıl istihdam şeklinin önüne geçmiştir. Ayrıca, AKP döneminde
sözleşmeli ve vekil olarak işe alınanlar, daha önce çıkarılan kanunlar ile
memur kadrolarına alınmış, ancak tekrar sözleşmeli ve vekil atama yapılmasına
devam edilmiş, şimdi de bunlardan bazıları tekrar memur kadrolarına
alınmaktadır.
Bu yanlış
uygulamalar ile birlikte, birçok mağduriyet ortaya çıkmıştır. En büyük
mağduriyet ise bu istisnai yollarla iş bulamayan işsiz gençlerimizdir. Bunlar
girdiği merkezi sınavı kazanıp ataması yapılamayan, bir türlü sıra gelemeyen ve
sıra gelmeden de kadroları istisnai yollarla doldurulan milyonlarca işsiz
vatandaşlarımızdır. Hükümetin bu yanlışı, bu haksızlığı derhal durdurması
gerekir.
Bu Kanun Teklifi
ile kamu kurumlarında çalışan 4/B'liler, 4924 sayılı Kanuna tabi sözleşmeliler
ve mahalli idarelerde çalışan sözleşmeliler ile vekil imam, vekil müezzin ve
vekil Kur'an kursu öğreticilerinden şartları uyanlar memur kadrolarına
atanmaktadır. Ancak, memur kadrosu verilen sözleşmeli personel ve vekiller
arasında; Özel kanunları hükümleri çerçevesinde görev yapan sözleşmeli personel
yoktur. Mağduriyeti en derinden yaşayan 4/C'liler yoktur. Rehber ve usta
öğreticileri bu düzenleme kapsamına alınmamıştır. Aile sağlığı çalışanları
yoktur.Vekil ebe-hemşireler yoktur. Ücretli öğretmenler yoktur.
AKP Hükümeti
tarafından yapılan ayrımcı ve adaletsiz uygulamaları saymakla bitmez. Bu
Teklifte öğretmenler ve atanamayan öğretmenler yoktur. Bu düzenlemede
polislerimiz yoktur. Kamu işçilerinin naklen atanabilmeleri konusu yoktur.
Taşeron işçileriyle ilgili hiçbir düzenleme yoktur. Geçici ve mevsimlik işçiler
yine göz ardı edilmektedir. Bu Teklifte emeklilikte yaşa takılanlar yoktur.
Muhtarlarımız yoktur. Bu Kanun Teklifinde şehit aileleri ve gaziler ile
engelliler ve yaşlılarla ilgili bir düzenleme yoktur.
Peki bu Kanun
Teklifinde neler vardır. Mera, yaylak ve kışlakların yapılaşmaya açılması var.
Köy meralarının köylünün elinden alınarak hazineye devredilmesi, imar
yetkisinin belediyelerden alınması ve satış yetkisi var. Gerçeğe aykırı,
usulsüz veya sahte belgeler nedeniyle verilmeyen desteklemelerin ödenmesi var.
Kamulaştırılan taşınmazlarla ilgili vatandaşın hak arama hürriyetini
engellenmesi ve yargıya müdahale var ÖSYM sınavlarına ait soru ve cevaplarla
ilgili bilgi edinme hakkının engellenmesi var. Sermayesindeki kamu payı
doğrudan veya dolaylı olarak % 50'den az olan şirketler Sayıştay denetimi
dışına çıkarılması vardır. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun uygulamasının
geciktirilmesi, sertifikasını almış kişilerin mağdur edilmesi var. Sürücü
belgeleri için 24 milyon vatandaşımızdan 101 lira belge parası alınması var.
Dolayısıyla
yapılan düzenlemeler; kamu yönetiminin iyileştirilmesi ve çalışanların
sorunlarına çözüm getirilmesi yerine; kamu arazileri nasıl talan edilebilir,
kadrolaşma nasıl sağlanabilir, usulsüzlük ve yolsuzluklar nasıl affedilebilir,
denetimden ve yargıdan nasıl kaçınılabilir mahiyetini taşımaktadır.
Teklifin tümüyle
gözden geçirilmesi ve bu maddede düzeltme ihtiyacı bulunmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan
478 sıra sayılı yasa teklifinin 52. maddesinin son paragrafındaki “oybirliği
ile” ifadesinin “tüm ortakların oy birliği” şeklinde değiştirilmesini arz
ederiz.
Saygılarımızla.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Ferit Mevlüt Aslanoğlu, İstanbul Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; bu teklif alt
komisyona geldiğinde 7’nci maddede “vekil imamlar, vekil müezzinler ve
kayyımlar ve Kur'an kursu öğreticileri” vardı. Alt komisyonda da böyle geçti,
tüm partiler mutabık kaldı, hiç kimse itiraz etmedi, böyle geçti. Ancak her ne
hikmetse verdiğiniz bir önergeyle sadece üç ay çalışan Kur'an kursu
öğreticilerini aldınız kapsama.
Değerli
arkadaşlarım, bu ülkede bir eşitlik ilkesi var. On yıllık, on beş yıllık vekil
imamlar var, müezzinler var. Hakkaniyet bu mu? Üç aylık Kur'an kursu öğreticisini
siz devlet memuru yapacaksınız ama on yıl, on beş yıl hizmet eden imamlarımızı
ve müezzinlerimizi ve kayyımları getirmiyorsunuz.
Değerli
arkadaşlar, bizim tekrar tekriri müzekkere verme hakkımız yok, muhalefet
partilerinin, tekriri müzekkere verme hakkı Hükûmetin ve esas komisyonun. Ben
sizi davet ediyorum, Hükûmeti ve esas komisyonu; gelin, eşitlik ilkesine aykırı
yapılan bu uygulamada tekrar tekriri müzakere yapılarak vekil imamlarımıza ve
vekil müezzinlerimize bu hakkı verelim. Bir haksızlık yapıyoruz, hakkaniyet
ilkesine aykırıdır. Tamam, imam hatip okulu mezunları olsun ve bunlar sürekli
Diyanet İşleri Başkanlığında çalışsın. Böyle bir madde de getirelim ama bu
haksızlığı giderelim. Burada bir haksızlık var, ben tekrar Hükûmeti, Sayın
Bakan sizi de davet ediyorum, bir haksızlık yapılmıştır; tekriri müzekkere
verme hakkı sizde ve esas komisyon olan
Plan Bütçe Komisyonu
Başkanın-dadır. Ben Sayın
Lütfi Elvan’ı -Komisyon Başkanım-
ve Sayın Bakanı göreve ediyorum.
Teşekkür ederim.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum…
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN - Karar
yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
İkinci bölümde
yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi, üçüncü
bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Üçüncü bölüm
53’üncü maddenin (a), (b), (c), (ç) ve (d) bentleri ile 72’nci maddenin (a),
(b), (c) ve (ç) bentleri dâhil 53 ila 72’nci maddeleri kapsamaktadır.
Üçüncü bölüm
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Süleyman Nevzat
Korkmaz, Isparta Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Genel Kurulda
dört gündür ama komisyondaki çalışmaları da dikkate alırsak günlerdir üzerinde
çalışılan ve biliyorum ki ne sizlerin ne hukukçuların ne de kamuoyunun içinden
çıkamadığı dünya hukuk tarihinde de bir garabet olarak yer alacak bir teklifi
görüşüyoruz. Adına ne derseniz deyin, özü itibarıyla yasama falan değil.
Hükûmetin ve AKP’nin Genel Kurulda millî iradeden kaçarak yıllardır yaptıkları
arızalı yasaları tahammül edilebilir bir noktaya çekebilir miyiz gayretleri;
tüm milletvekillerine yapılan bir eziyet, işkence, diğer bir bakış açısıyla
Genel Kurulun zamanının verimsiz kullanılması, dayatmadan başka bir yol öngörmeyen
kısır siyaset anlayışının iş bilmezliği,
sebeplerine inilmeden inatlaşarak yapılan bu işler yeni çıkmazları da
beraberinde getiriyor. AKP’nin çatışmacı anlayışı ile el attığı her şey daha
çok adaletsizliğe gömülüyor çünkü tüm bu gayretlerin altında “Kimseye ihtiyacım
yok.” böbürlenmesini görmemek için kör olmak lazım. AKP sözcülerinin “Dostlar
laf söylediğimizi görsün.” babından ellerine İç Tüzük kitabını alarak kürsüye
çıkmaları ve üstelik ana muhalefete de “Eline İç Tüzük’ü alıp çıkıyor.” diyerek
suçlama yapmaları hakikaten trajikomik. Tüm hukuk metinlerinin bir sözü bir de
ruhu vardır. İç Tüzük’ü sözü ve ruhuyla birlikte değerlendirmek lazım.
İktidarın yani çoğunluğun hakları da, muhalefetin yani azınlığın hakları da bu
metinde yer almıştır. Senin hakların ne kadar meşru ise benim haklarım da o
kadar meşrudur. “Sen niye o hakları kullanıyorsun?” demek ya da “Neden böyle
kullanılıyor?” yargılamasını yapmak ne
demokratik anlayışla bağdaşır ne de kimsenin haddinedir. Herhâlde İç Tüzük’te
sana her ne kadar çoğunluk sende de olsa “Gönlünün her istediğini yaparsın.”
icazeti verilmiyor. İç Tüzük’ün ruhunu kavrayamayan zihniyetin işine geldiğinde
İç Tüzükçü, gelmediğinde “Ben yaptım, oldu.”cu anlayışı hakikaten incelenmeye
değer.
Değerli
milletvekilleri, bir yasanın nasıl yapılacağı belli, nasıl müzakere edileceği
belli. Tüzük’teki bu süreç ile ilgili maddelerin ana fikri uzlaşmadır. Elbette
yasaya son şeklini verecek çoğunluk iradesidir, buna kimsenin itirazı olmaz.
Ancak bunu yaparken muhalefeti de yok saymayacaksın, her dediğini inkâr
etmeyeceksin çünkü halkın birtakım talepleri de muhalefet partilerine geliyor.
Akıllı iktidarlar kullanabileceği bu hazır bilgilerden istifade etmesini bilen
iktidarlardır.
Değerli
milletvekilleri, muhalefetin zaman zaman ilgisiz şeyler dillendirdiğini
söylüyor iktidar sözcüleri. Sanki torbaya atılan 71 kanunun birbiriyle çok
ilgisi var da muhalefet ilgisiz şeylere tevessül ediyormuş gibi. Farklı
kanunları torbaya atıp çorbaya çevirdiniz. E, çok görmeyin, bu çorbada muhalefetin
de bir tuzu olsun. Sizin yaptığınız farklı mı muhalefeti eleştiriyorsunuz? Kel
başa şimşir tarak! Böyle teklife verilen değişiklik önergeleri çok bile.
Kalitesizliği şiar edinmiş bir zihniyet ile nitelikli neleri konuşabilirsiniz
değerli arkadaşlar?
71 yasada
değişiklik getiren bu torba yasa neleri çözüyor? Sırtını sıvazlayarak
milletiyle çatıştırdığınız polisin sorunlarını mı? Gencecik hayatları terörle
mücadeleye gönderip sonra da terörle müzakereye oturduğunuzda cehennemin
ortasında yapayalnız bıraktığınız uzman çavuşlar, er ve erbaşlar, astsubayların
sorunlarını mı? PKK’yı muhatap almaya başladıktan sonra şehit edilmelerinin
önünü açtığınız gönüllü köy korucularının mı? Türk Silahlı Kuvvetlerinde
neredeyse kronikleşmiş problemleriyle kendilerini üvey evlat gibi gören sivil
memurların mı? İtfaiye erlerinin mi? Özel güvenlik teşkilatının mı? Çiftçinin,
köylünün, memurun, emeklinin sorunlarını mı? Roman kardeşlerimizin mi? Bu
milletin kardeşliğini paramparça ettikten sonra yollara döktüğünüz Alevi Bektaşi
kardeşlerimizin mi? Kimin problemlerini çözüyor? İşsizliği mi? Sefaleti mi?
Üreticinin problemlerini mi? Neyi çözüyor? Bu kesimleri ne zaman dikkate
alacaksınız, muhatap kabul edeceksiniz? PKK’nın muhatap alınması daha mı önemli
saydığım milyonların hassasiyetinden?
Genel Kurulda,
maalesef, ortaya çıkan manzara budur. Genel Kurulda sadece ben, komisyonlarda
sadece ben, sokaklarda sadece ben, televizyonlarda sadece ben!
Değerli
arkadaşlar, bu kadar benmerkezci yaklaşımlar insani de değildir, İslami de
değildir, demokratik de değildir. Kendisini hukukun ve demokrasinin üstünde
gören bir zihniyetle bu ülke daha ne kadar yol alacaktır? Hakkı, hukuku,
meşvereti demokrasinin olmazsa olmazı görmeyen bir AKP, bu demokrasiye daha ne
kadar kötülük etmeye devam edecektir? AKP’nin seçim sonuçlarından sonra her ne
kadar Sayın Cumhurbaşkanı “Demokrasi sadece seçim demek değildir.” diyorlarsa
da AKP’nin ayakları yerden kesilmiştir. Kendisini herkesin, her şeyin üstünde
görmekte, en küçük bir eleştiriye dahi tahammül edememektedir. Hâlbuki bundan
birkaç yıl önce “Demokrasi bizim için bir araçtır.” diyenler kendileri değil
miydi? Amaç müreffeh, adil ve demokratik bir toplum yaratmak değil mi? Peki, bu
yapının ancak hepimizin ortak iradeyle hareket etmesi dışında kurulması için
başka bir şans var mı?
Sayın Başbakan
son grup konuşmasında “Ayaklar baş, başlar ayak olmuş.” gibi bir söz sarf etti,
biraz da kendisiyle konuşan Gezi Platformu üyelerini küçümseyerek. Yani demek
istiyor ki Sayın Erdoğan: “Bu işler siz marabalara göre değil, devlet yönetmek
sizi aşar. Ey avam, haddinizi bilin.” Her ortamda “Halkın hizmetkârıyız.”
diyen, kendilerini “halkın iktidarı” olarak tanımlayan Sayın Başbakan
-hatırlayınız lütfen- bir manken “Bir çoban ile profesörün oyu aynı olur mu?”
dediği için kıyameti koparmış, siyasi linç başlatmıştı. Efendim, “Bu nasıl
seçkincilik! Bu nasıl hakir görme!” Demediği kalmamıştı. Bunları kamuoyu
unutmuş değil. Sayın Erdoğan, şimdi sizin bu sözünüzü nereye yerleştirelim? Şu
soruları sormak herkesin hakkı değil mi: Bu nasıl seçkinciliktir? Yaratılanı bu
nasıl küçümsemektir? Aynı görüşte olmasanız bile, bu sözlerden sonra, sizlerle
görüşen bu insanlara “aşağı tabaka” anlamına gelen “ayak” benzetmesini yapma
hakkını size kim veriyor? “Ben simitçilikten geldim buralara.” diyen şahsa bu
sözler yakışıyor mu? Hani diyorsunuz ya: “Bizim bir besmelemiz onların
İnternet’ine bedel, yürüyüşlerine ve atılan sloganlara bedel.” Elbette Allah’ın
adı her şeyin üstünde, burada buna inanmayan yok. Ancak, Sayın Başbakan,
korkarım ki sizin sadece euzu besmele çekmeniz yetmeyecek, bu sınır tanımayan
enaniyetinizle sizin besmeleyle birlikte sabahlara kadar tövbe istiğfar edip
Yüce Yaradan’dan bağışlanmayı dilemeniz gerekiyor.
Hükûmete
tepkilerini dile getiren kişilere “Ayaklar baş, başlar ayak olmuş.” derken,
merak ediyorum, 40 bin kişinin katili eli kanlı terör örgütüyle pazarlık
masasına oturulmuş olmasını, dünün terör örgütü liderinin bugün âdeta ülkenin
eş başbakanı gibi konuşmasını, “Çözüm sürecini ilerletmekte kararlıyım.”
demesini nasıl değerlendiriyor? Cizre’de şehitleri, gazileri olan millî polis
teşkilatımız, Türkiye’nin egemenlik hukukunu temsil eden bir kurum olarak
mevcudiyetini sürdürüyorken PKK paçavralarıyla öz güvenlik gücü saçmalıkları
için de “Ayaklar baş, başlar ayak olmuş.” diyebiliyor mu? Beğenirsiniz ya da
beğenmezsiniz, daha fazla demokrasi talebi ile yanınıza gelen gençlere “Sizi
gidi ayak takımı.” muamelesi yaparken Sayın Başbakan, bu rezaletler karşısında
neden konuşmuyorsunuz? Allah rızası için bu ülkenin yüz binleri bulan şehit ve
gazi ailelerinin yüreğine su serpecek delikanlı bir duruşu göstermenizi
beklediğimizi söylüyorsak sizden çok şey mi beklemiş oluyoruz? “Oradan dört
aydır şehit gelmiyor.” derken üniter devletin hızla ortadan kaldırıldığını,
aslında son yurdumuzun niyazi yapıldığını görmüyor musunuz? Türkiye
Cumhuriyeti’nin hukukunu siz savunmayacaksınız da Sayın Başbakan, kim
savunacak? Çoğulculuk ve adalet adına dillendirilen bu feryatlara kulak verin
artık. Sayın Başbakan bu sözlerden anlamıyorsa, içinizde yıllarca devlet
yönetmiş devlet adamları var, siz anlatın devletin nasıl yönetileceğini.
Konuşmamak kimseyi ama hiç kimseyi vebalden kurtarmıyor.
Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Bölüm üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Bülent Kuşoğlu, Ankara
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Kuşoğlu,
vazgeçebilirsiniz.
CHP GRUBU ADINA
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlarım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biz bu torba
kanunla ilgili olarak Plan ve Bütçe Komisyonunda bir maraton yaptık, birkaç kez
sabahladık, geç saatlere kadar çalıştık on beş gündür, bir de burada böyle üst
üste gelince zaman zaman dalıyoruz herhâlde. Ben arada birisinin daha olduğunu
konuşmacı olarak düşünmüştüm, onun için tereddüt ettim. Teşekkür ederim.
Çok uzun, çok
maddeli, çok kişiyi ilgilendiren bir torba kanunu konuşuyoruz, tartışıyoruz ama
pek istekli, iştiyaklı değiliz, çok moralli olarak tartışmıyoruz.
Normalde, bütün
dünyada, parlamentolarda salı, çarşamba, perşembe günleri Genel Kurul
görüşmeleri yapılır; bizde de öyledir, yıllardan beri böyle yapılır. Bu üç
günün hikmeti vardır, bir sebebi vardır. Milletvekilleri -adı üzerinde- milletin vekilidirler, gider
vatandaşla görüşürler, halkın, toplumun sıkıntılarını öğrenirler, bilirler,
onlarla beraber olurlar, gelir Genel Kurulda, Mecliste onları yansıtırlar,
onlarla ilgili, o sorunlarla ilgili, sıkıntılarla ilgili çözüm bulmaya
çalışırlar. Biz, tabii, bütün bunları yapamadığımız için, özellikle son günlere
sıkıştırdığımız için -ki bunu bir de gelenek hâle getirdik, ilk defa yapmıyoruz
yani geçen dönemde son günlerde torba kanunla sıkıştık, sabahladık birkaç kere;
bu sefer de daha da fazla zorladık- yanlış kanunlar çıkarıyoruz. Daha üzerinden
çok fazla süre geçmemiş olan maddelerde, kanunlarda değişiklik yapmaya
çalışıyoruz ve düzgün, böyle içimizden gelerek bir iş yapmıyoruz. Dolayısıyla
da bunun da çok fazla hayırlı olacağını düşünmüyorum, hepimiz de aşağı yukarı
aynı düşünce içerisindeyiz.
Şimdi, bu torba
kanun -ilave maddeler de gelecek, yeni maddeler de ihdas edilecek- 100 maddeyi
geçecek. Özellikle 73’üncü madde bölünecek ve daha uzun hâle gelecek,
dolayısıyla 100 maddeden daha fazla bir kanun hâline getirilecek; öyle görüyorum.
Bu, toplumun çok
önemli bir bölümünü de ilgilendiriyor ama kamu kuruluşlarına ağırlıklı olarak
görev veriyor yani mesela, burada en önemli konu 100 bin kadronun verilmesidir
ama bu bile toplumun beklentilerini tam olarak yansıtmadı. 100 bin kadro yeterli
değil; biz sadece 4/B’lileri kadroya geçiriyoruz, aşağı yukarı 23 bin 4/C’li
ise bekliyor. Öbür taraftan, taşeron olarak bekleyenler var. Devlette taşeron
olarak yani fiilen kamu hizmeti yapıp da hukuken özel sektörde görünenler var,
onlar bekliyorlar. Hiç kimseyi tatmin etmeyen, mutlu etmeyen bir çalışma
yapıyoruz.
Daha önceki bir
konuşmamda da söylemiştim, özellikle bu 35 kanun hükmünde kararnameyi
çıkardığımızdan beri, ondan sonra -onların arasında 666 da var- ücret rejimini,
personel rejimini değiştirdiğimizden beri büyük sıkıntılar yarattık. Rejim
zaten yeterli değildi, personel rejimi zaten çok olgun değildi, herkesi
kavrayamıyordu ama daha kötü hâle geldi. Bugün, her yaptığımız müdahaleyle
sistemi iyice bozuyor, sıkıntılar yaratıyoruz maalesef ve yaptığımız bu
düzenlemeyle, aceleye getirdiğimiz, böyle zorladığımız, sıkıntılarla yaptığımız
bu düzenlemeyle de 657’yi de, personel rejimini de daha fazla sıkıntıya
sokuyoruz, bunu görmemiz lazım. Hâlbuki devlet ciddiyet ister, devlet olgunluk
ister, devlet sabır ister, devlet biraz da zaman ister. Devleti yönetmek için
böyle alelacele yüzlerce konuyu, toplumun büyük kesimini ilgilendiren
düzenlemeyi birdenbire yapmazsınız, böyle sindire sindire yapılır; kanun
yapmanın da bir usulü, adabı vardır, ona göre yapılır. Maalesef, biz bunu
hiçbirimizi, iktidarın milletvekilleri de dâhil, bakanlarımız da dâhil, hiç
kimseyi tatmin etmeyen bir şekilde yapıyoruz.
Komisyonda da
konularla ilgili sorular sormak istediğimizde, bazı rakamları, kaç kişiyi
ilgilendirdiğini, bu tekliflerin gerekçesini öğrenmek istediğimizde,
bakanlarımızdan cevap alamadık çünkü gelen bakan sadece kendisiyle ilgili,
diyelim ki 5 madde varsa onlarla ilgili cevap verebiliyor ama geri kalan 50-60
maddeyle ilgili cevap veremiyordu, kendi konusu değildi, haklı olarak cevap
veremiyordu, sıkıntılar yaşandı. Teklif sahipleri de gelip bir kere dahi sunum
yapmadılar ne Komisyonda ne alt komisyonda. Burada da öyle, teklif sahiplerinin
konuşması mümkün olmadı ne hikmetse. Dolayısıyla, hiçbir şekilde bunlarla
ilgili bilgi alamadık.
Biz bu -sürem
kaybolmadan söyleyeyim- Devlet Memurları Kanunu’yla ilgili, genel olarak
çalışma rejimiyle ilgili, personel rejiminin üstünde özel sektördeki çalışma
rejimiyle ilgili olarak da gittikçe Çin’le rekabet eden bir havadayız. Yani,
Çin, çok ihracat yapan, çok üreten bir ülke. O yönüyle değil de Çin’le
rekabetimiz, Çin’deki gibi ücretin düşüklüğü, Çin’deki esnek çalışmanın olduğu,
Çin’deki gibi çalışanın ezildiği bir rejim peşindeyiz. Gittikçe buna yönelik
kanunlar yapıyoruz, buna yönelik işler yapıyoruz. Bunu niçin söyledim? Çünkü,
bu yaptığımız son düzenlemeler de onu getiriyor, bu Devlet Memurları Kanunu’yla
ilgili olan düzenlemeler de böyle. Gittikçe daha fazla çalışanların ezilmesini
getiriyoruz. Tamam, Çin’le rekabet edilmesi gerekir, bütün dünya Çin’le rekabet
etmeye çalışıyor ama buna karşı önlemler de alıyor, bölgesel ittifaklar
geliştiriyor, bölgesel entegrasyonlarla kendi vatandaşını, kendi toplumunu,
kendi çalışanını korumaya çalışıyor. Çin’le rekabet edilmemesini sağlamaya…
Mesela, Amerika Birleşik Devletleri-Avrupa Birliği Serbest Ticaret
Anlaşması’nın bir temel amacı da budur. Daha büyük bir kitleye hitap etmek,
daha büyük bir tüketici kitlesi yaratmak ve bir sınır koyarak kendi içerisinde
kendi vatandaşını ezdirmemek. Biz bunları görmüyoruz, ha bire baskılıyoruz
maalesef çalışanları, sıkıntıya sokuyoruz.
Bilmiyorum, bu
konuyla ilgili olarak, bu torba kanundaki maddelerle ilgili olarak kamuoyunu
takip edebildiniz mi? Özellikle memur sendikalarının konuyla ilgili bazı
yaklaşımları oldu, talepleri oldu, torba kanundan beklentileri oldu. Bunları
çeşitli vesilelerle açıkladılar, kendi İnternet sitelerine koydular ama çoğumuz
herhâlde onları görmedik, öğrenmek de istemedik. Bakın, ben bazılarını sizinle
paylaşayım. Mesela, MEMUR-SEN’in “Tüm kamu görevlileri kadroya geçirilsin.”
şeklinde bir talebi var. Diyeceksiniz ki “Tüm kamu görevlileri nasıl kadroya
geçirilsin, devlet o kadar zengin mi?” ama 100 bin sözleşmeliyi kadroya
geçiriyoruz. Biz zaten 100 bin sözleşmeliye maaş ödüyoruz. Zaten bunların
devlete bir maliyeti var, kadroya geçince ilave bir maliyet doğurmuyor ki öyle
çok fazla dikkate alınacak. Devlet açısından değişen bir şey yok ki. 4/C’leri
de dolayısıyla kadroya geçirmemiz gerekirdi. Sözleşmelilerden daha fazlasını
kadroya geçirmemiz gerekirdi. Biz sadece seçim yatırımı olarak buna baktık.
Diğer taraftan
“Toplam uzman kadro sayısının en az yüzde 30’u sınavla atanmalı.” diyor mesela
Memur-Sen. “Kamu görevlilerine yönelik siyaset yasağı kaldırılmalı.” diyor.
“Grev yasağı kaldırılmalı.” diyor. “Kamu görevlilerinin sendika üyesi olmasını
yasaklayan hükümler yürürlükten kaldırılmalı.” diyor.
Kamu-Sen ise:
“Sözleşmeli personelin tamamı kadrolu memur olmalı.” diyor. “Türkiye’de memur
ihtiyacı duyulan yerler ihtiyaç durumuna göre üç ya da dört ayrı kategoride
değerlendirilmeli, bu yerlerde görev yapanlara brüt maaşlarının yüzde 40, 60,
80, 100 oranlarında fazladan ödeme yapılmalı bölgelere göre. Kalkınmada
öncelikli illerde görev yapan kamu görevlisinin eşinin de kademe ilerlemesi
teşvikinden yararlanması gerekir.” diye bir düşünceleri de var. “Belirlenen
disiplin cezalarının yeniden tanımlanması ve cezaların hafifletilmesi gerekir.”
Biz, en son
2004’te sicil affını getirdik, ondan sonrasıyla ilgili sicil affı da
getirmedik, böyle bir beklenti de vardı sendikalar tarafından.
KESK’in de “4/C
statüsünde istihdam edilenler de 4/A kadrolarına geçsin” şeklinde “Özel hizmet
tazminatı oranlarını belirleyen cetvelin yeniden düzenlenmesi, kamu hizmeti
yapacaklarda aranan niteliklerin genişletilmesi” gibi talepleri var.
Bunlardan hiç
birisi, Memur-Sen’in, Kamu-Sen’in ve KESK’in taleplerinin hiç birisi dikkate
alınmadı. Hiç birisi. Bu torba kanunda bunlarla ilgili hemen hemen hiçbir şey
yok ve bu torba kanun, 100 bin memura kadro vermek dışında hemen hemen hiçbir
şeye yaramıyor. Bizim de bütün bu zahmetimizin bir karşılığı olmuyor maalesef.
Hepinize saygılar
sunuyorum bu vesileyle. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Bölüm üzerinde
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz isteyen Mülkiye Birtane, Kars
Milletvekili.
BDP GRUBU ADINA
MÜLKİYE BİRTANE (Kars) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 478 sıra sayılı,
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi’nin üçüncü bölümü hakkında grubum adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 38’inci
maddesinde değişiklik yapılarak 20.6.2012 tarihinde yasalaşan ve 2014 yılına
kadar altı ay, bir yıl ve iki yıl olarak farklı maddeleri kademeli olarak
yürürlüğe girecek kanunun yürürlük maddesinde erteleme yapılması
öngörülmektedir. Geçen yıl bizim de itirazlarımıza rağmen AKP Hükûmetinin
geçirdiği yasada, kademeli olarak 2014’e kadar düzenleme yapılmasına ilişkin
yürürlük maddesi değişmektedir. 50’den az çalışanı olan yani Türkiye’de
şirketlerin yüzde 95’ini oluşturan KOBİ’lerin iş güvenliği uzmanı
bulundurmalarına dair süre uzatılmaktadır. İş yerlerinde işçiler ölürken ve bu
konuda acil önlemlerin alınması gerekirken bu düzenleme ile yine sermaye ve
işverenler kollanmaktadır.
Biz İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanunu getirilirken çokça itirazlarımızı dile getirdik. Her ne kadar
AKP “İlk defa böyle bir yasayı getiriyoruz.” diye övünse de “iş sağlığı ve
güvenliği” ibaresi kabul edilir değildir. Devletin görevi, işin sağlığı ve
güvenliğini sağlamak değildir, işçinin sağlığını ve güvenliğini sağlamak
olmalıdır. Oysaki yasanın isminde de olduğu gibi, amaç tamamen sermayenin
korunmasına yöneliktir. Niyet farklı olduğu için yeterince uzman bulunamadığı
bahanesiyle iş yerlerinin uzman bulundurmalarına dair sürenin uzatılması,
emekçilerden yana bir tavrın olmadığını da açıkça göstermektedir.
İş
cinayetlerinin, hemen geçtiğimiz haziran ayında en az 104 olduğu açıklanmıştır.
Üstelik can veren işçilerden 5’i çocuk işçilerdir, 21’i inşaat, 20’si mevsimlik
işçi ve 13’ü belediye işçileridir. Görüldüğü gibi tüm iş sağlığı ve güvenliği
koşullarından yoksun olan inşaat sektöründe can kayıpları çok yüksek düzeydedir.
İnşaat sektörünün neredeyse tümü taşeron eliyle yürütülmektedir ve TÜİK 2011
verilerine göre yüzde 99’u mevsimlik işçilerdir.
Yine, 2010
yılında çıkarılan torba yasa ile belediyelerde taşeronlaşmanın önü açılmıştır
ve iş cinayetleri giderek artmıştır. Dolayısıyla, bizim taşeronlaşmanın önüne
geçecek, mevsimlik işçilerin güvenli ve sağlıklı çalışabilmeleri için koşulları
oluşturabilecek düzenlemeleri acilen yapmamız gerekmektedir.
Sayın
milletvekilleri, yasa tasarısının 59’uncu maddesinde ise defterdarlık uzmanı,
uzman yardımcılığı ve vergi müfettiş yardımcılığı ile ilgili düzenlemeler
yapılmıştır. Defterdar uzmanlarının maliye uzmanı olarak atanabilmelerine dair
bir değişikliği de içermektedir. Defterdarların görevden alınmalarıyla ilgili
yargıya başvurarak itiraz hakları varken, bu düzenlemede bu hakları yok
sayılmıştır. Görevden alınıp maliye uzmanı olarak atanırlarsa bu hakları söz
konusu olmayacaktır. Buradaki amaç, AKP’nin istemediği defterdarları görevden
alıp onların idari mahkemesine dava açmalarını da engelleyerek, istediği
kişileri defterdar olarak atamaktır.
Bunun haricinde
bu maddedeki bir diğer önemli düzenleme, vergi müfettiş yardımcılığı
sınavlarının sonucuna göre sınavı kazanan işçilerin arasında yüzde 5’lik
dilimde yer alanlar ile yer almayanlar arasında farklı birimlerde
çalışmalarının öngörülmesidir. Burada, yüzde 5’lik dilime girenlerin merkez
teşkilatında, girmeyenlerin taşrada çalıştırılması düşünülmekte ve aynı sınavda
başarılı olanlar işe başlamadan kategorize edilerek, merkez-taşra ayrımı
yapılarak farklı birimlerde çalıştırılmak istenmektedirler. Yapılan bu
düzenlemeyle, sonuç olarak, hem defterdarların yargı yoluna başvurmaları
engellenmeye dönük hem de vergi müfettiş yardımcılığı sınavında başarılı olan
kişileri kategorize ederek eşitliğe aykırı bir düzenleme yapan ilgili
kısımların madde metninden çıkarılması gerekmektedir. Ayrıca, siyasi iktidarın,
bürokrasinin kendi taleplerini yasama faaliyetini yürüten bizlere dayatması
yaklaşımına karşı koyması ve böylesi durumlara mahal vermemesi gerekmektedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; şimdi, kamuoyunun vicdanını yaralayan, Kürt halkının
ve özgürlüklerden yana olan tüm muhalif kesimlerin tepkisine neden olan bir
konuya da değinmek istiyorum. Hak ve özgürlüklerden ve demokrasiden
bahsedenler, son günlerde bir ihlale daha imza attılar. Danimarka Kopenhag
Eyalet Mahkemesinin Roj TV, Nuçe TV, MMC TV kanallarının lisansını hukuka
aykırı bir şekilde iptal etme kararı alması, hem Türkiye’nin hem de Kürdistan
üzerinde çıkar hesapları olan Avrupa’nın Kürtlere karşı politikalarını bir kez
daha gözler önüne sermiştir. Kürt halkının ve ezilen tüm halkların sesi olan
özgür basına karşı intikam alırcasına alınan bu kararı kınıyor, “Özgür basın
susturulamaz.” diyoruz. Bu karar, ana dilde yayıncılık ilkesini ve halkların
kültürlerini hiçe sayan bir karardır. İnsan hak ve özgürlüklerine, halkın doğru
haber alma ve bilgilenme hakkına vurulan bir darbedir. Bu darbenin başarılı
olmaması için, özgür basından yana mücadele etmeye devam edeceğimizi buradan
bir kez daha belirtiyoruz.
Bilindiği üzere,
defalarca yayınları engellenmeye çalışılan hem görsel hem de yazılı özgür
basın, 90’lı yıllardan bugüne kadar defalarca saldırılara uğramış ve direnerek,
çok ağır bedeller ödeyerek bugünlere gelmesini başarmıştır. Bundan sonra da
halkıyla birlikte bu mücadele geleneğini sürdürecektir.
Bu şekilde hem
halkın tepkisini alan hem de ülkeyi insan hak ve özgürlükleri konusunda zor
durumda bırakan girişimlerden bir an önce vazgeçilmeli ve bu televizyon
kanallarının Türkiye’de yayın yapmaları için yasal düzenlemeler yapılmalıdır
diyor, yüce Meclisi selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Bölüm üzerinde
şahsı adına söz isteyen Özgür Özel, Manisa Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bölüm üzerinde
söylenecek çok söz var. Zaten, baştan aşağıya torba yasanın yasama kalitesine
nasıl olumsuz etkiler yaptığını bir daha bir daha buradan tekrarlamak yerine,
şu dakikalarda Taksim’de yaşananlara yüce Meclisin dikkatini bir kez daha
çekmek istiyorum.
Öncelikle, şöyle
bir şey söylemek lazım ki, yarın Taksim Meydanı’ndaki Gezi Parkı’nın halka
açılacağı söylenmişti. Halk, bu halkın çocukları -eğer bunlar Mars’tan
gelmedilerse, bunlar bizim çocuklarımızsa- bugün Taksim’de son derece barışçıl,
son derece mizah yüklü bir eylemliliğe hazırlanıyorlardı…
MUSA ÇAM (İzmir)
– İçişleri Bakanı arkanda.
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) - …ve oraya çıkabilmek için Taksim’e doğru gittiler. Ellerinde ne
molotof kokteylleri ne Başbakanın meşhur ettiği kilit taşları ne de kimseye zarar
verecek bir şey vardı. Ama yine karşılarında maalesef, bugün TOMA’ları
gördüler; tazyikli suyla, biber gazıyla, copla karşılandılar o meydana
çıkarken. Öyle bir durumla karşı karşıyayız ki, Sayın İçişleri Bakanından bu
meseleye müdahale etmesini bekliyoruz; Türkiye’yi, her geçen gün biraz daha
otoriterleşen bir rejim ve bir polis devleti, polisler eliyle yönetilen bir
devlet olma görüntüsünden çıkarması gerekiyor.
Aslında meseleye
bir de şuradan yaklaşmak lazım: Deniyor ki “Biz orayı halka açacağız.” Ama
bugün oraya halkın çocukları yürüdüğünde buna izin vermeyip saldırıyorlar.
Sayın Bakan, Türkiye’de iki tane mi halk var? O, Başbakanın meşhur yüzde
50’sinin çocuklarıyla diğer yüzde 50’nin çocukları gibi ayrıştırmaya biz
gelmeyiz. O yüzde 50’nin çocuklarından da o meydanda bugün eylemlerini koymak
isteyenler var. Ve asla ve asla bizi böyle ötekileştirmeye ve birbirimize
düşürmeye çalışmayın. Bu mesele çok ironik bir şekilde her zaman hatırlatılan
“Halk plajlara hücum etti, vatandaş denize giremedi.” esprisini 2013 yılında
sizin bir kez daha Türkiye’ye yaşatmanızdan başka bir şey değildir.
Enteresan bir
dönem yaşıyoruz. Siyasetteki en önemli kıymetlerden bir tanesi tutarlılık.
Birbirimizi eleştirirken, iktidar-muhalefet ilişkileri içerisinde en kolay
birbirimizi sıkıştırıp da diğerine karşı üstünlük sağlayabileceğimiz alan karşı
tarafın tutarsızlığını yakaladığımız alandır, o noktadır ve tutarsızlığı
ispatlanan siyasetçi zora girer, sıkıntı çeker. Ben, şimdi, mesela Sayın
Elitaş’ı bir konuda eleştirdiğimde, on beş yıl önce Mecliste yapılmış benzer
bir uygulama, o konuda verilmiş benzer bir cevaptan bahsedebiliyor veya
Başbakan Osmanlı arşivlerine kadar inerek birilerini eleştirip oradan bir
tutarsızlık yakalayıp “Geçmişte sizin dedeleriniz, babalarınız, atalarınız
böyle demiş.” deyip birilerini, siyasi rakiplerini mahcup etmeye çalışabiliyor.
Yüz yıl değil, on yıl değil, on gün değil, aynı gün içinde -iki tane meydan
var; bir tanesi Taksim Meydanı bir tanesi Tahrir Meydanı, şimdi, iktidar
temsilcilerinin Taksim Meydanı’yla ilgili söylediklerine bir bakalım, bir de
Tahrir Meydanı’yla ilgili söylediklerine bakalım. Dün, Hükûmet sözcüsü Sayın
Çelik, çıkmış NTV ekranlarına, diyor ki: “Mursi’ye karşı, yapılanlara karşı
halkın sokağa dökülmesi bir sivil itaatsizlik eylemidir, bunun karşısında
durulması insan haklarının da, her türlü hakkın da ihlalidir, bunun
karşısındayız.” Altına imza atarım, çok doğru söylüyorsun da, sen bunu, sivil
itaatsizliğin en önemli kullanılması gereken hak olduğunu Taksim için nasıl
söylemiyorsun? Veya Taksim için söylediğin sözleri birisi alıp da…
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Orada darbe var, darbe var. Burada darbe mi var?
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) – …Tahrir Meydanı için söylemeye kalkarsa sen o zaman buna nasıl bir
cevap verirsin? (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Orada darbe var, darbe var.
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) – Biz, bakın, darbenin olduğu saatlerde Cumhuriyet Halk Partisinin
sözcüleri hem imza attık hem ben çıktım bu kürsüden söyledim arkadaşlar. Bu
kürsüden şunu söyledik, amasız mamasız: “Mursi seçilmiş birisidir, ona karşı
yapılan darbeyi kınıyoruz ve bunu en büyük suç olarak ifade ediyoruz.” dedim,
arkadaşlarınız alkışladı burada ama tutarlılık, tutarsızlık böyle bir tartışma
işte. Siz, Taksim için söylenen sözlerin onda 1’ini birisi Tahrir için söylese
ayağa kalkar, bağırır çağırırsınız.
Bakın, bugün
orada Taksim’e çıkmak isteyenler de bir sivil itaatsizlik yapıyorlar, onlar da
haklarını aramak için oraya çıkıyorlar. Ellerinde hiçbir şey olmadığı gibi,
Hükûmeti devirmekle ilgili bir niyetleri de yok. Sadece oyuncak tabancalarla
birbirlerine su sıkacaklardı, orada bir su bayramı yapacaklardı ama AKP, her
bayramı zehir ettiği gibi, bu çocukların bu güzelim sivil itaatsizlik eylemini
bu bayram gününde zehir etmeyi başardı. Tebrik ediyorum sizleri arkadaşlar.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, birleşime bir saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.47
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.49
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 132’nci Birleşiminin Yedinci
Oturumunu açıyorum.
478 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Şimdi, bölüm
üzerinde şahsı adına söz isteyen Salih Koca, Eskişehir Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
SALİH KOCA
(Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanunun
53 ve 72’nci maddelerini de içine alan üçüncü bölüm üzerinde şahsım adına söz
aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Meclisimiz tatile
girmeden önce gerçekten önemli bir performans sergiliyor, gecenin geç
saatlerine kadar çalışmalarını sürdürüyor. Bunun neticesinde, halkımızın daha
iyi hizmet alması ve kurumlarımızın daha sağlıklı hizmet vermesi sağlanacaktır.
Yapılacak olan değişikliklerle toplumumuzun ve kurumlarımızın çeşitli talepleri
karşılanacaktır.
Görüşmelerini
yaptığımız 478 sıra sayılı Kanun Teklifi’yle yine birçok vatandaşımızın yüzü
gülecektir, bizim de en büyük motivasyon kaynağımız budur. Halkımızın yüzünü
güldürecek ve duasını almamıza vesile olacak olan bu yasa çalışmasında emeği
geçenlere şimdiden şükranlarımızı sunuyoruz.
Görüşmelerine
başlayacağımız üçüncü bölümde, ÖSYM Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun’da kısmi zamanlı çalıştırılan öğrencilere yönelik bir düzenleme
yapılıyor. Böylece, kısmi zamanlı olarak ÖSYM’de görev yapan öğrencilerimize
Kredi Yurtlar Kurumu tarafından verilen burs veya kredinin verilmeye devam edilmesine
ve kuruma ait yurtlardan yararlandırılmasına imkân sağlanıyor.
Yine, bu bölümde,
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun yürürlük maddesinde değişiklik yapılıyor. Bu
düzenlemeyle, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun yürürlük maddelerinin daha
ileri tarihlere ertelenmesi sağlanıyor. Ayrıca, halka açık ortaklıklarla ilgili
yönetim kurullarında ihtiyaç olan şartların yerine getirilememesi hâlinde
Sermaye Piyasası Kurulunca yeni üyeler seçilinceye kadar görev yapacak ve
yönetim kurulu toplantı yeter sayısını sağlayacak asgari yönetim kurulu
üyelerinin resen atanmasına imkân sağlanıyor.
Görüşmelerini
yapacağımız bir diğer madde ise Elektrik Piyasası Kanunu ile ilgilidir. Yapılan
düzenleme ile rüzgâr enerjisine dayalı üretim faaliyetleri için yapılmış lisans
başvurularından kurul kararıyla lisans verildiği hâlde sorumluluklarını ifa
edemeyişlerinden dolayı başvurusu reddedilmiş yatırımcılara yeniden başvuru
hakkı tanınarak rüzgâr enerjisi yatırımlarının hızlandırılması amaçlanıyor.
Maliye
Bakanlığımızın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamelerde
yapılan değişiklikle daire başkanlığı, genel müdür yardımcılığı, defterdarlık,
uzman ve uzman yardımcılığı kadrolarıyla ilgili düzenleme yapılmış, bunların
yanında, vergi müfettişlerinin görevden ayrılmaları durumunda ortaya çıkan
sorumlulukları da yeniden düzenleniyor.
Gelecek bir diğer
düzenleme ile basın yayın kuruluşlarının çalışmalarını kolaylaştırmak adına
hazırlıkları sürdürülen Türkiye medya veri tabanı projesinin hayata geçmesi
sağlanacak. Ayrıca, yerel basınımızın güçlendirilmesi amacıyla gerçekleşen
eğitim ve bilgilendirme toplantılarının daha kapsamlı bir nitelik kazanması
sağlanacak.
Gençlik ve Spor
Bakanlığımızın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’ye ilave
edilen madde ile Ulusal Gençlik Konseyinin kurulmasına imkân sağlanmıştır.
Hükûmetimizin, başından beri, nesillerimizin en iyi şekilde eğitilmesi ve her
alanda söz sahibi olması adına attığı adımlara böylece bir yenisi daha eklenmiş
oldu. Eklenen madde ile Ulusal Gençlik Konseyinin faaliyetlerini
gerçekleştirebilmesi için Bakanlığımız bütçesinden kaynak aktarılacak. Bu
kaynakla Ulusal Gençlik Konseyi gençlerimizin sosyal, ekonomik ve siyasal
alanda aktif kılacak projeleri hayata geçirilecek. Gençlik organizasyonlarının
koordinasyonu sağlanacak.
Gündemle ilgili
olarak da şu duyguları paylaşmak istiyorum: Taksim’de, özellikle, Büyükşehir
Belediyemizin hayata geçirdiği yayalaştırma projesi kapsamında, Gezi Parkı’nda
çok önemli düzenlemeler yapıldı. Son hâliyle çekilen fotoğraflara bakınca Gezi
Parkı’nın Taksim’e çok ayrı bir hava kattığını görüyoruz. Yeni dikilen yüz
binlerce çiçek, onlarca ağaç ile Gezi Parkı bizi rengârenk karşılıyor. Bu
vesileyle emeği geçenlere teşekkür ediyoruz. Şu gerçek asla akıllardan
çıkartılmamalı: Bu park sadece belirli bir kesimin değil, tüm halkımızın ortak
değeridir. Unutulmamalı ki ortak değerimiz olan Gezi Parkı için yapılan bu
harcamalar halkımızın kaynaklarından yapılıyor. O nedenle, hiç kimse birtakım
bahanelerle milletimizin malına zarar vermemeli. Milletimizin malına ortak
olarak, hep birlikte sahip çıkmalıyız diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Şimdi on beş
dakika süre ile soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın Tanal…
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, halk
ile halkın çocukları olan halkın polisini karşı karşıya getirip halkımızı
birbirine kırdırtmayın. Polisin de adalete, insan gibi yaşamaya ve insan gibi
çalışmaya hakkı vardır. Polisin özlük haklarını düzeltmediğiniz için, bugün,
İzmir ilimiz Çeşme ilçesinde polis memuru Erol Benzer canına kıymıştır. Polisin
özlük haklarının düzeltilmesi için kaç tane polisin daha intiharını
bekliyorsunuz?
Saygılarımı
sunarım.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Serter…
FATMA NUR SERTER
(İstanbul) – Sayın Bakan, Sayın Cumhurbaşkanı bugün gazetelerde yer alan bir
habere göre “Demokrasi ile darbe bir arada olmaz.” diyerek son derece doğru bir
konuşma yapmıştır. Bu doğrultuda Türk Dil Kurumunun “darbe” kelimesinin
anlamını değiştirerek ve bir eklenti yaparak,
demokratik yollarla Hükûmeti
istifaya zorlamayı darbe kavramına dâhil etmiş olmasını nasıl yorumluyorsunuz?
Böyle bir girişimde bulunan Türk Dil Kurumu Başkanı hakkında ne gibi
yaptırımlar uygulanacaktır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Erdoğan…
MEHMET ERDOĞAN
(Muğla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
sözleşmelilere kadro verdiniz, sözleşmeli kardeşlerimize hayırlı uğurlu olsun.
Zaten bu, ilk uygulama da değil. Bundan sonra yine sözleşmeli personel almaya
devam edecek misiniz? Sözleşmeli kadro kullanarak personel rejimini baypas etme
alışkanlığına ne zaman son vereceksiniz? Kadroları iktidarınız tarafından
gasbedilen 4/C’lilere ne zaman kadro vereceksiniz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Yeniçeri…
ÖZCAN YENİÇERİ
(Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım,
ÖSYM’de yapılacak değişikliklerle ÖSYM bünyesinde üniversite öğrencilerine veya
memurlarına başkanın yetkisiyle çalışma hakkı tanınacağı ifade ediliyor. Bu
durumun ileride yaratacağı sorunları nasıl gidereceğinizi düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Çelebi…
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın Bakana şunu sormak istiyorum: Şu anda, bugün
yine Taksim’de, Gezi Parkı’nda insanların üzerine satırlarla saldırıldı,
bunların bütün görüntüleri ortada. Diğer taraftan, İçişleri Bakanı açıklama
yapıyor, diyor ki: “Polis oraya gidecek, TOMA’lar ile gidecek.” Polisin işi hiç
orada bir suça karışmayan insanların mı karşısında durmak, yoksa elinde
satırlarla orada insanların üzerine giden o insanların suç işlemesini mi
engellemektir? Bunun çok açık ifadeyle bir söylenmesini istiyoruz. Çünkü Gezi
Parkı’nda insanlar anayasal, yasal haklarını bu ülkede kullanamıyorlar. Bir
valinin fermanıyla… “Yasakladım.” diyor, yasaklıyor, “Ben istediğim insanları
oraya sokarım…”
Bu konuda
düşüncelerini almak istiyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Akar…
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Sayın Bakan, 1999 depreminde zarar gören kalıcı iş yeri
sahiplerinden -çıkarmış olduğunuz bir torba kanunla- ödemelerini yapmayanlar üç
ay içerisinde ödeme yapmazlar ise iş yerlerine el konuldu. Ama bu tebligat
vatandaşlara yapılmadığı için yaklaşık 1.300 tane vatandaş mağdur oldu.
Bunların içinde yüzde 40, yüzde 50, yüzde 60 engelli duruma düşen, hatta bu
işleri izleyemeyen birçok vatandaş var. Bu vatandaşların talebini bir kanun
teklifiyle sizlere ilettik ve bu vatandaşlar bu tebligat yapılmadığı için
mağdur duruma düştüler. Defalarca söylememize rağmen bu vatandaşların
mağduriyetleri giderilmedi. Gidermeyi düşünüyor musunuz? Tebligat yapmayı ve
daha önce ödeme yapıp kalıcı iş yerinden vazgeçenlere ödemelerini yapmayı
planlıyor musunuz? Çünkü ödemeler de yapılmamaktadır şu anda. Böyle bir problem
var.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Işık…
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bu
torba yasada devlet memurluğu kadrosuna geçirilen 96.500 kişinin seçiminde
hangi objektif ve ahlaki kuralları kullandınız? Özellikle bu yolla devlet
memuru olan vatandaşlarımızın coğrafi bölgelere göre bir dağılımı yapıldı mı?
Bu dağılımda hakkaniyete uyuldu mu? Daha önce tasarıda yer aldığı hâlde burada
görüşmeler sırasında tasarı kapsamından çıkartılanların çıkartılma gerekçesi
nedir? Bunlardan boşalan kadroları nasıl değerlendirmeyi düşünüyorsunuz? Son
olarak da şehit aileleri ve gazilerimize verilen maaşların yükseltilmesi
konusunda bu tasarı kapsamında düzenleme yapılması düşünülmekte midir?
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Atıcı…
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, az
önce konuşan hatip, farklı bir Taksim tablosu çizdi, çiçekler, güller.
Muhtemelen, bugün yapılan girişimlerden önce hazırlanmış ve eline verilmiş
metni okudu. Bir saat önce kızım aradı beni İstanbul’dan, 11 yaşında. Bugün
İstanbul’a ağabeyini görmeye gitti ve “Baba biber gazıyla tanıştım.” diye beni
aradı, 11 yaşında kız çocuğu. “Hayırlı olsun kızım.” dedim. “Ama baba, 5 katlı
bir binanın içine niye gaz bombası attılar, bunu anlayamadım.” dedi.
Şimdi ben
soruyorum Sayın Bakan: Ben, 11 yaşındaki kız çocuğumu devletini seven,
insanları seven, polisini seven bir insan olarak, bir vatandaş olarak nasıl yetiştireceğim?
Benim kızım gözyaşları içerisinde beni arıyor ve biber gazına maruz kaldığını
anlatıyor. Bunun gibi binlerce, on binlerce insanın feryadını ne zaman
duyacaksınız?
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Tanal…
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
2007 yılında AKP
seçim beyannamesinde polisin özlük haklarının düzeltileceğine ilişkin hüküm
vardı Sayın Bakan. 2007 yılında polisin özlük haklarının düzeltileceğine
ilişkin bu hüküm olduğu hâlde ve bu vaadi verdiğiniz hâlde, oy aldığınız hâlde
neden bugüne kadar düzeltilmedi? Daha kaç sefer böyle bir vaat vereceksiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Sayın Özel…
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
hepimiz biraz önce televizyon yayınlarında ellerinde palayla, ellerinde
satırla, polisin gözünün önünde, hiçbir şekilde elinde bir suç unsuru olmayan,
sadece gösteri hakkını kullanmak isteyen kişilere saldıranları gördük. Bu
görüntüler daha önce de olmuştu. Bu daha önceki eli satırlılardan, palalılardan
hiç gözaltına alınan oldu mu, olduysa, bunlar sorgulamaları sonucunda herhangi bir
tutuklama talebiyle sevk edildiler mi? Böyle bir tutuklama gerçekleşti mi? Bu
geceki bu görüntüler hakkında ne diyorsunuz? Bu kişiler polisin gözü önünde
nereden alarak bu yetkiyi, ellerindeki satırlarla gencecik insanlara
saldırıyor? Siz böyle bir Hükûmete, devlete nasıl bakıyorsunuz 2013 yılında?
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Son soru, Sayın
Gümüş…
HALUK AHMET GÜMÜŞ
(Balıkesir) – Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, ÖSYM
sınavlarında sınavdaki soruları bilgi edinme hakkının dışında bırakmışsınız.
Şimdi, sorular mı yanlış, yoksa bunların cevaplarıyla ilgili ne işler dönüyor
da bu işler, bilgi edinme hakkının dışına çıkarılıyor? Bu tür olaylar olduğu
zaman biz ister istemez vekiller olarak, Türk halkı olarak şüpheleniyoruz.
Zaten şaibelidir ÖSYM sonuçları, birçok yapılan sınavlar. Şimdi, şaibesi
artmıştır görüntüsü daha da gelişmektedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Sayın Bakan,
buyurun.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın
Tanal’ın, polislerimizin özlük haklarına ilişkin bir sorusu oldu.
ALAATTİN YÜKSEL
(İzmir) – Sayın Bakan… İzlemek ister misiniz Sayın Bakan? Elinde satırla
çocuklara saldırıyorlar Taksim’de, izlemek ister misiniz? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın
Bakan cevap verecek lütfen sayın milletvekili.
ALAATTİN YÜKSEL
(İzmir) – Kendinizi hâlâ meşru bir bakan olarak sayıyor musunuz? (AK PARTİ ve
CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen…
Sayın Bakan, siz
lütfen cevap verin, sorulara cevap verin. (AK PARTİ ve CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Evet, polis memuru arkadaşlarımız… (AK PARTİ
ve CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın
Yüksel, lütfen yerinize oturunuz, Sayın Yüksel…
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) – Otur yerine!
BAŞKAN - Sayın
Yüksel…
Sayın Bakan siz
cevap verin lütfen.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Evet, polis memurları: AK PARTİ
hükûmetlerinden önce 1’in 4’ünde çalışan bir polis memurumuz 816 Türk lirası
maaş alıyordu. (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler) Evet, Sayın Başkan…
BAŞKAN – Ara
vermek…
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – Neden rahatsız oluyorsunuz beyler? Yazıklar olsun! Nerede o İçişleri
Bakanı?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Soru sordunuz, cevapları almadınız.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – 2013 yılının temmuz ayı itibarıyla bir polis
memurunun, 1’in 4’ünde çalışan bir polis memurunun aldığı maaş 3.091 Türk
lirasıdır. Artış yüzde 279’dur. 2002 yılında 9’un 2’sinden göreve başlamış olan
bir polis memurunun… (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
Sayın Başkan,
sustursanız da, konuşsak.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.05
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.22
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 132’nci Birleşiminin Sekizinci
Oturumunu açıyorum.
478 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Üçüncü bölüm
üzerinde soru-cevap kısmında kalınmıştı.
Sayın Bakan,
buyurun.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Tanal
sorusunda, polislerimizin özlük haklarıyla ilgili bazı sorularına cevap istedi.
İfade etmek isterim ki, 1’in 4’ünde görev yapan bir polisimiz, 2002’de 816 Türk
lirası alırken 2013’ün Temmuz ayı itibarıyla 3.091 Türk lirası almaktadır,
artış, yüzde 279’dur. 2002’de 9/2’den göreve başlayan bir polis memurumuz 695
Türk lirası alırken…
ALİM IŞIK (Kütahya)
– On bir yıl geçti Sayın Bakan. Başınıza çöksün sizin, hep “2002”! On bir yıl
oldu… İki yıl önce ne hâldeydin, sen ona cevap ver.
BAŞKAN – Sayın
Işık, lütfen ama, Sayın Bakan cevap veriyor Sayın Işık. Lütfen Bakan cevap
veriyor ya.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – …bugün 2.781 Türk lirası almaktadır; artış, yüzde
300’dür. Ancak bu on yıllık süre içerisindeki toplam enflasyon rakamı ise yüzde
152’dir.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Niye rahatsız oluyorsun?
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Olmaz, olmaz. On bir yıldır yönetiyorsunuz bu memleketi, daha hâlâ
2002’den bahsediyor. (AKP ve MHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN – Sayın
Işık, lütfen sabredin, Sayın Bakan cevap veriyor.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Onun için polislerimize hükûmetlerimiz
döneminde gerekli destekler verilmiştir, bundan sonra da verilecektir.
Bir başka konu,
Sayın Serter’in söylediği şey, bir görüşünü ifade ediyor ama bana bir soru da
sorduğunu görmüyorum, kendi görüşünü ifade ediyorlar. Darbelerle ilgili tanımlar
dünyanın her yerinde aynıdır. Şu anda ben Türk Dil Kurumundan nasıl bir
karşılık verildiğine, lügate bakmadım, baktığımda size yazılı olarak da cevap
verebilirim.
FATMA NUR SERTER
(İstanbul) – Basında çıktı Sayın Bakan, görmediniz mi?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ama şunu söyleyelim: Milletin iradesiyle seçilmiş olan
parlamentoyu, hükûmeti aşağı indirmek için, hukukun öngördüğü usullerin dışında
bir usulle, seçim dışında bir yolla hükûmeti…
ENGİN ÖZKOÇ
(Sakarya) – Sayın Bakan, hukuk nedir! İstanbul’da satırla koşanları
yakalamamak… Hukuktan mı bahsediyorsunuz? Türkiye'de hukuk mu kaldı?
BAŞKAN – Sayın
Özkoç… Sayın Özkoç, lütfen oturun.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – …parlamentoyu kim aşağı indirirse o
darbedir, ister siviller tarafından, ister askerler tarafından, ister yargı
tarafından, kim tarafından yapılırsa yapılsın, biz biliyoruz ki demokrasilerde
iktidara gelmenin yolu sandıktır. (CHP sıralarından gürültüler)
FATMA NUR SERTER
(İstanbul) – Ben öyle sormadım, soruyu çarpıtmayın, öyle sormadım. Demokratik
yollarla hükûmeti istifaya zorlamak dünyanın hiçbir yerinde darbe değildir.
Bundan kaçamazsınız.
BAŞKAN – Sayın
Serter, lütfen, soru sordunuz, Sayın Bakan cevap veriyor.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sandıkta yönetme yetkisi alınır, yönetilir,
sonra sandıkta hesap verilir…
ENGİN ÖZKOÇ
(Sakarya) – Hayır, sandıkla ne alakası var!
FATMA NUR SERTER
(İstanbul) – Hayır, ben onu sormadım. Neyi sorduğumu çok iyi biliyorsunuz.
Sorudan kaçma! Siz antidemokratik bir yolla karşı devrim yapmanın çabası
içindesiniz.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – …vatandaş iktidar değişikliğini
demokrasilerde sadece sandıkta yapar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
ENGİN ÖZKOÇ
(Sakarya) – Ne hukukundan bahsediyorsunuz? Şu anda Türkiye'de demokrasi mi var,
hukuk mu var? Hangi hukuktan bahsediyorsun?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Onun dışında yargıyla, onun dışında sokakta,
onun dışında darbeyle, askerle el ele, başka tür yöntemlerle yapılan her türlü
değişiklik darbedir. (CHP sıralarından gürültüler)
FATMA NUR SERTER
(İstanbul) – Neden bahsediyorsun yahu! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Ya sen bir sus!
FATMA NUR SERTER
(İstanbul) – Ne susacağım ya cevap mı veriyor? Cevabını versin önce!
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Bunu sizin iyi öğrenmeniz lazım. Darbenin
taşeronluğunu siz iyi yaptınız, ikna odalarında millete iyi… (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Bakan,
soruya…
FATMA NUR SERTER
(İstanbul) – Neden bahsediyorsun ya! Soruya cevap mı veriyor! Kaçıyor, kaçıyor…
(AK PARTİ ve CHP sıralarından
gürültüler) Bu, cevap mı ya!
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) -
…darbecilere hizmet ederek, ikna odalarında nasıl hizmetkârlık
yaptığınızı bütün Türkiye biliyor.
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Sayın Başkan, bu bir Parlamento mu! Böyle bir şey olabilir mi?
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Siz Amerika’nın taşeronluğunu…
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Amerika’nın taşeronluğunu yapan sizsiniz!
FATMA NUR SERTER
(İstanbul) – Orada oturuyor…
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Sizin
bu konuda soru sorma hakkınız yok.
ENGİN ALTAY
(Sinop) - Sayın Bakan, lütfen susun.
Sayın Bakan, bir dakika…(AK PARTİ ve CHP
sıralarından gürültüler)
FATMA NUR SERTER
(İstanbul) – Orada oturuyorsunuz, hâlâ…
BAŞKAN – Lütfen,
Sayın Altay, oturun… Sayın Bakan, cevabını versin, sonra…
ENGİN ALTAY
(Sinop) - Sayın Başkan… Duyamıyoruz
gürültüden…
BAŞKAN – E,
sizinkileri durduramıyorum.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Affedersiniz…
Sayın
Yeniçeri’nin…
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Sayın Başkan…
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Hangi demokrasiden bahsediyorsunuz? Amerika’nın taşeronu sizsiniz!
BAŞKAN – Sayın
Tanal…
(İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal Komisyon sıralarına yürüdü)
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Taşeron olan sizsiniz, Amerika’nın taşeronu sizsiniz! (AK
PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Ne
var? Sensin taşeron, terbiyesiz herif!
MAHMUT TANAL
(İstanbul) - Siz nasıl bize bunu
söylersiniz! Ayıptır! (AK PARTİ ve CHP
sıralarından gürültüler, Komisyon sıraları önünde toplanmalar)
BAŞKAN –
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.26
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 21.56
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram Özçelik (Burdur), Muhammet Rıza
YALÇINKAYA (Bartın)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
132’nci Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Üçüncü bölüm üzerindeki soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
Şimdi, İçişleri Bakanı Sayın Muammer Güler söz istemişlerdir, bir
açıklama yapacaklar.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- İçişleri Bakanı Muammer
Güler’in, İstanbul Taksim’de meydana gelen olaylara ilişkin açıklaması
İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) – Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; bu akşam İstanbul’da, Taksim’de sosyal medya üzerinden gündüz
saatlerinde kanunsuz bir toplantı için yapılan çağrı üzerine…
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) – Nesi kanunsuz efendim?
İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) – Efendim, evet, kanunsuz
toplantı olduğunu size söyleyeceğim.
NUREDDİN NEBATİ (İstanbul) – Çatlama da dinle!
BAŞKAN – Ya, lütfen!
İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) – Kanunsuz bir toplantı
için çağrıda bulunulmuştur. Taksim’de toplantı için, hiçbir yasal müracaat
olmadığı hâlde, bir toplantı için çağrıda bulunmuştur. 2911 sayılı Toplantı ve
Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nda, genel yollar üzerinde, parklarda toplantı
yapılması kanunda belirtilen şartlara tabidir.
Şimdi, bir kere, böylesine bir kanunsuz toplantıyı engellemek için
güvenlik güçlerimiz gerekli önlemleri almışlardır. Biz Galatasaray’da,
Galatasaray Lisesi önünde ve İstiklal Caddesi’nde mutat olarak basın
açıklamalarına imkân veriyoruz ancak grupların ısrarla Taksim’de toplanma
talebi güvenlik güçleri tarafından engellemiştir. Bu engelleme sonrasında, bazı
marjinal gruplarca sokak içlerine kaçılarak polislere taşlı ve molotoflu
saldırıda bulunulmuştur ve kendilerine güvenlik güçlerince zor kullanmak
suretiyle dağıtılmışlardır. Dağıtılmanın akabinde Halaskargazi Caddesi’nde,
bugün sosyal medyaya da yansıyan, elinde bir sopa ve elinde bir satır veya
palaya benzeyen bir aletle 2 kişinin bazı kişilere saldırdığı tespit
edilmiştir. Kendileri güvenlik güçlerince yakalanmıştır. O cadde üzerinde
esnaflık yapan 2 kişi olduğu tespit edilmiştir, haklarında gerekli işlem
yapılmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, kanunsuz hiçbir işleme, hiçbir eyleme göz
yumulması mümkün değildir. Elbette, bunun çirkinliği kadar, bu olay üzerinden
bu kişileri belli bir siyasi partinin mensubu gibi başkalarına karşı kışkırtmak
da doğru değildir. Hepimiz sağduyu içerisinde hareket etmeliyiz. Biz kanunsuz
gösterilere de karşıyız, kanunsuz eylemlere de karşıyız. Kişilerin can ve mal
güvenliğini engelleyecek her türlü şiddet eylemini veya kanunsuz eylemi de
engellemek bizim görevimizdir. Haklarında gerekli işlem yapılacaktır. Yüce
Meclisin bilgilerine saygıyla arz ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Şimdi, sırasıyla grup başkan vekillerine söz vereceğim.
MUSA ÇAM (İzmir) – Bunları söylemek çok zor muydu yani bu kadar
gerilim yarattınız?
BAŞKAN – Sayın Çam, lütfen… Sayın Çam…
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Pis herif, bekledin mi? Dinledin mi?
Bakanı dinledin mi?
BAŞKAN – Buyurun Sayın Aydın.
2.- Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın’ın, görüşülen kanun teklifinin üçüncü bölümü üzerindeki soru-cevap
kısmında yaşanan olaylara, İstanbul Taksim’de meydana gelen olaylara, Şırnak
Milletvekili Mehmet Emin Dindar’a “Geçmiş olsun.” dileğinde bulunduğuna ve buna
sebebiyet verenleri kınadığına ilişkin açıklaması
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Az önceki oturumda, tabii
ki hiç de hoş olmayan ve özellikle milletin iradesini temsil eden Meclisimize
yakışmayan görüntüler sergilenmiştir. Öncelikle, bu görüntülerin doğru
olmadığını ve bu görüntülere sebebiyet verenleri kınamak istiyorum, kınıyoruz.
Sayın Bakanımıza sorular soruldu bir önceki oturumda. Sayın
Bakanımız tam da bu soruları cevaplamaya başlarken, maalesef, yine aynı
şekilde, soruları soranlar tarafından bir şekilde engellenmeye çalışıldı, hatta
yerinden kalkıp kürsüye kadar gidilmeye çalışıldı. Tabii ki bunları kabul etmek
mümkün değil. Aynı şekilde, milletin iradesiyle seçilen bir Bakana “Meşru
değil.” gibi yakıştırma yapmak hiçbir partiliye, hiçbir milletvekiline
yakışmaz. Meşruiyet milletin iradesinden geçer, milletin iradesini temsil eden
Hükûmetin Bakanına da hiç kimse “Meşru bakan değil.” diyemez. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Yine aynı şekilde, demokraside millî irade vardır. Millî iradede
tabii ki, azınlığın çoğunluğa tahakkümü asla kabul edilemez; azınlığın hakları
da korunarak bir şekilde hükûmetin idare edilmesi lazım. Kaldı ki Sayın
Bakanımız, o görüntülerle birlikte, o görüntülerde yer alan 2 kişinin
yakalandığını… Ki fırsat verilseydi, biraz önceki oturumda fırsat verilseydi, o
görüntüde yer alan 2 kişinin de yakalandığı ve hakkında işlem yapıldığı ifade
edilecekti. Bekir Bozdağ, Sayın Başbakan Yardımcımız tarafından da o bilgiler
alınmıştı, o bilgileri ifade edecekti. Maalesef, onu ifade etmeye fırsat ve
imkân tanınmadı, verilmedi. Dolayısıyla, ben, bu görüntüleri, burada oluşan bu
tabloyu yakıştıramadığımı ifade etmek istiyorum. Özellikle, Şırnak
Milletvekilimiz Mehmet Emin Dindar da maalesef bir saldırıya maruz kalmış ve
kaşından da yara almıştır, şu anda da kendisi hastaneye kaldırılmıştır.
Kendisine de geçmiş olsun diyorum ve o işleme sebebiyet verenleri de kınıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Altay, buyurun.
3.- Sinop Milletvekili Engin
Altay’ın, görüşülen kanun teklifinin üçüncü bölümü üzerindeki soru-cevap
kısmında yaşanan olaylara, İstanbul Taksim’de meydana gelen olaylara, Şırnak
Milletvekili Mehmet Emin Dindar’a “Geçmiş olsun.” dileğinde bulunduğuna ve
herkesin sinirlerine hâkim olmasını temenni ettiğine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (Sinop) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, öncelikle, biraz önce yaşanan olaylar
Parlamentomuzda görmek istediğimiz olaylar değildir. Bunun altını özenle çizmek
isterim. Elbette Parlamentonun özellikle son üç beş gündür insan haklarına
aykırı bir şekilde on üç, on dört saat çalışmasının bütün milletvekillerimizde
bir gerginlik yarattığı, bir psikolojik basınç oluşturduğu da muhakkak.
Bu akşam yaşanan olaylar, bugün Taksim’de yaşanan ve İnternet’te,
televizyonlarda herkesin de gördüğü gibi -provokasyondur, şudur, budur, ben onu
bilmem ama- Türkiye’de asla ve asla görmek istemeyeceğimiz, kabul
edemeyeceğimiz… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Arkadaşlar, demin Grup Başkanınız
konuşurken biz kestik mi ama?
ENGİN ALTAY (Sinop) - …ve hiçbirimizin kabul edemeyeceği olaylar
bize ayrıca germiştir, çok doğrudur. Ben, hiçbir milletvekilinin, Parlamentoda
Bakanlar Kurulu ya da komisyon sırasında oturan Sayın Bakanın yanına fiilî bir
saldırı amacıyla gideceğine ihtimal vermem. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Yani eğer dinlerseniz… Şunu rica edeyim iktidar partisi grubundan:
Benim konuşmam bittikten sonra bana tepkinizi gösterin çünkü yanlış
anlaşılabiliyor. Geçen de BDP’li arkadaşlarımızın Sinop ziyaretiyle ilgili bir
şeye başlarken tepki oldu, sonra ben başka bir şey söyledim. Lütfen, dinleyin.
Hep söylüyorum, size biraz daha sabır yakışır.
Tabii, burada, bu Parlamentonun işleyişi itibarıyla idare
amirlerimiz var ve grup başkan vekillerimiz var. Ve ben de zaten buradaydım,
benim yetişmeme… Her şeye rağmen, yani Bakana fiilî saldırı asla olmaz da,
sözlü bir hakaret olmasın diye ben oraya hamle yaparken, idare amirimizden önce
kimi arkadaşların oraya, böyle, seri, süratli bir şekilde gidip sanki olaya
müdahale manasında, Sayın Bakanı koruma refleksi içindeki tavırları bu
istenmeyen olayların başlangıcı olmuştur. (AK PARTİ sıralarından “Aaa…” sesleri)
E, ne deyim ben size o zaman yani, ne diyeyim ben size!
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen… Grup başkan vekilleriyle
içeride konuştuk sayın milletvekilleri, lütfen bir dinleyin.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Yok, dinlemezler Başkanım, dinlemezler. Öyle
görülüyor.
Sonra hepimizin gördüğü olaylar yaşandı, küfürler oldu. Şu mu
söyleniyor: Sadece muhalefet partisi milletvekilleri mi küfür etti? Hayır, ben
7-8 iktidar partisi milletvekilinin küfrünü kulağımla duydum, buradan da
edilmiştir. Parlamentoda küfür olmamalıdır ama Parlamentoda münakaşa olabilir,
tartışma olabilir. Bakın, değerli arkadaşlar, sataşma da olur. Sataşma
Parlamentonun olmazsa olmazıdır ama biraz önce Sayın Bakan cevap verirken sizin
grup olarak tavrınız, sataşmanın ötesinde, bir tacizdi; bunu kabul edeceksiniz.
Bunu kabul etmez de “Hadi oradan canım, işte, biz buradayız; milletin yüzde 50
oyuyla da geldik. Biz, burada kendimiz çalar, kendimiz söyleriz.” mantığından
ne olur kurtulun. Bunun Türkiye’ye, size ve partinize bir hayrı yoktur.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) –
Başkana bakarak konuş.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, ne yapayım ben şimdi?
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Dinliyoruz Başkanım.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Yani bu konuşmalarım da sizi rahatsız
ediyorsa, biz burada, aynı çatı altında bir arada yaşayamayız kardeşim. Bu
konuşmamdan da rahatsız oluyorsanız, biz sizinle ne konuşacağız? Olabildiği
kadar sakin bir şekilde konuşuyorum. Burada 3 tane grup başkan vekiliniz var.
BAŞKAN – Sayın Altay, şahsi konuşmayı bırakın lütfen.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Ama Başkanım, yani konuşmamı…
BAŞKAN – Anlaşıldı, evet. Toparlayalım lütfen.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Evet, “Küfür olmaz.” dedik. İktidar
partisinde, Sayın Başkan, sayın bakanlar, gördüğüm bir tespit var. Son üç beş
aydır çevremizde, dünyada gelişen olaylardan da gocunmayın, rahat olun.
Türkiye’de bir daha hiçbir şekilde demokrasi kesintiye uğramayacaktır.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Gocunan sizsiniz.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Ama bütün refleksleriniz bu minval üzere.
Bir haftadır “Sen az darbecisin, sen çok darbecisin.”den başka bir laf
ettiğiniz yok kardeşim. Buna gerek yok.
“Bakan meşru değildir.” ifadesi…
BAŞKAN – Evet, Sayın Altay, lütfen toparlayın.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Bitiriyorum Başkanım. Biterse güzel olacak,
yarım kalırsa hiçbir şeye benzemeyecek.
BAŞKAN – Ama bitirin…
ENGİN ALTAY (Sinop) – “Bakan meşru değildir.” ifadesi siyasette
olabilecek bir şeydir Sayın Grup Başkan Vekilim.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Nasıl öyle olur?
ENGİN ALTAY (Sinop) – Yani “Ben böyle düşünüyorum.” der adam.
Ancak meşruiyeti şu anlıyorsanız, millî iradeye saygı anlıyorsanız, biz onun en
büyük örneğini, belki de dünya siyaset tarihindeki örneğini Sayın Recep Tayyip
Erdoğan’ın üzerindeki yasağı Anayasa’yı değiştirerek, kaldırarak verdik. Kimse
millî iradeye bizden daha saygılı olamaz. Bunun, lütfen, altını çiziyorum.
Özetle ve sonuçla şunu söylemek isterim ki, Anayasa’nın 34’üncü
maddesiyle, toplantı ve gösteri yürüyüşleri vatandaşlar için temel hak ve
özgürlüklerdendir. Ancak elbette ki altında da “Kanunla düzenlenir.” diye bir
hüküm de vardır. Ama ben Hükûmetin birçok kanunsuz gösteriye izin verdiğini,
Hükûmet üyelerinin de o kanunsuz gösterilerde var olduğunu da biliyorum Sayın
Bakanım. Bugün de zatıalinize saat 20.00 sularında dedim ki: “Sayın Bakanım, ne
olur -Taksim’den haberler geliyor- müdahale olmasın, sert olmasın. Barikat
olsun, tamam ama artık Türkiye gerilmesin.” Türkiye’de insanlar mutlu olmak
istiyor, memleketinin geleceğinden emin olmak istiyor. Bunları söylemiş biriyim
ve bugün burada yaşanan olaylar neticesinde -kavgada yumruk sayılmaz; keşke
olmasaydı- bizim arkadaşlarımızdan da bir tanesi yerlerde tekmelendi.
BAŞKAN – Sayın Altay, lütfen…
ENGİN ALTAY (Sinop) – Bitiriyorum.
Geçmiş olsun diyorum milletvekilimize, Mehmet Emin Dindar’a geçmiş
olsun diyorum. Çok üzgünüm, bizim için de üzüntülü bir olaydır ama herkesin
sinirlerine, reflekslerine hâkim olmasını temenni ediyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Şandır, buyurun.
4.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın, Şırnak Milletvekili Mehmet Emin Dindar’a “Geçmiş olsun.” dileğinde
bulunduğuna, görüşülen kanun teklifinin üçüncü bölümü üzerindeki soru-cevap
kısmında yaşanan olaylara ve bunun bir daha olmamasını temenni ettiğine ilişkin
açıklaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak, öncelikle Şırnak
Milletvekili Sayın Mehmet Emin Dindar’a geçmiş olsun diliyorum. Gerçekten, hiç
arzu edilmeyen bir sonucun muhatabı oldu. Hâlbuki Meclisimizin en sakin
adamlarından, en sakin milletvekillerinden biriydi. Ayrıca, bu arada başka
yaralanan arkadaşlarımız da varsa onlara da geçmiş olsun diliyorum.
Yanlış yanlıştır değerli arkadaşlar. Yanlışın karşısında hepimiz
birlikte durmazsak yanlışa meşruiyet kazandırırız. Onun için, yanlışı dürüstçe
ve yüreklice ifade etmek lazım. Bu kürsüye hücum etmek, Başkanlık kürsüsüne
hücum etmek, bakanların oturduğu yere, komisyonun oturduğu yere hücum etmek
bütünüyle yanlıştır, bu yanlışın yapılmaması hepimizin ortak sorumluluğudur.
Ben Sayın Mahmut Tanal’ın Sayın Bakana vurmak kastı taşımadığını düşünüyorum,
öyle ümit ediyorum. Ben inanıyorum ki eğer bir müdahale olmasaydı, oraya gidip,
bağırıp çağırıp geri gelecekti ama şu da var: Yani biz birbirimizden emin
değiliz. Yani hep böyle birbirimize suçlu muamelesi yaparsak doğru olmuyor
işte, sonuçlar iyi olmuyor ve buraya yakışmayan sonuçlarla karşılaşıyoruz.
Değerli milletvekilleri, çok küçük meseleler hiç öngöremediğimiz
sonuçlara ulaşabilir, o da hepimizi üzer, bizi üzmenin ötesinde, Meclisimiz
yara alır. 2000 yılındaydı yanlış hatırlamıyorsam -Sayın Başkan da
hatırlayacak- çok basit bir tartışmadan dolayı, bir milletvekilimiz burada, bu
türde bir arbedenin sonunda hayatını kaybetti ve bir milletvekili arkadaşımızın
da hayatı söndü; o olayın faili olarak yargılandı ve siyasi hayatı sona erdi.
Dolayısıyla, hepimizin, tüm milletvekillerinin, özellikle grup başkan vekilleri
olarak, özellikle Başkanlık Divanı olarak, muhtemeli öngörerek yani muhtemel
gelişmeyi önceden öngörerek, ne pahasına olursa olsun tedbir almak
mecburiyetindeyiz. Görünen o ki -bir arkadaşımızın da ifade ettiği gibi- bir
haftadan bu yana devam eden bu gergin çalışma usulü sinirlerimizi bozdu, bardak
doldu, en ufak damla taşırıyor.
Bu Meclis önemli, bu Meclis kapanmamalı. Biz bir şey söyleyince,
asla Meclisin bir kavga sonrası kapatılmasını talep ediyormuşuz gibi bir
ifadeyi reddederim, böyle bir görüntü asla yakışmaz. Bu Meclis kapanmamalı, bu
Meclis çalışmalı. Ama eğer bizim dostluklarımızı bozacak olaylara gebeyse
atmosfer, eğer burada öngöremediğimiz birtakım olayların yaşanması muhtemelse,
eğer Meclisin hükmü şahsiyetine yakışmaz olaylar yaşanması ihtimali varsa,
gerçekten durup tekrar düşünmemiz lazım. Hiçbir kanun insan hayatından önemli
değil, hiçbir kanun bu Meclisin onurundan daha önemli değil, hiçbir kanun bizim
birlikte olma, birlikte çalışma arzumuzdan, irademizden daha önemli değil.
Ben tekrar temenni ediyorum, bu olaylar olmasın. Hepimiz birden
ayağa kalkmayalım. Yani 1 kişinin fiiline 20 kişi ayağa kalkarsak sonuç
öngörülemiyor. Onun için, üzüntülerimi ifade ediyorum, olmamasını temenni
ediyorum ve bu yaralanan arkadaşlarıma tekrar grubum adına geçmiş olsun
dileklerimi ifade ediyorum.
Teşekkür ederim efendim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Buyurun Sayın Buldan.
5.- Iğdır Milletvekili Pervin
Buldan’ın, Şırnak Milletvekili Mehmet Emin Dindar’a “Geçmiş olsun.” dileğinde
bulunduğuna, görüşülen kanun teklifinin üçüncü bölümü üzerindeki soru-cevap
kısmında yaşanan olaylara ve bu görüntülerin bir daha yaşanmamasını temenni
ettiğine ilişkin açıklaması
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, ben de, grubum adına, yaralanan Sayın
Mehmet Emin Dindar’a geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Ama aynı zamanda,
bakanların üstüne yürünmesinin de doğru olmadığını ifade etmek istiyorum.
Bu Meclis sıraları ve Meclis kürsüsü halkın iradesini teslim
ettiği bir yerdir. Dolayısıyla, bu Meclis, sorunların tartışıldığı, sorunların
çözüldüğü bir çatıdır ama ne yazık ki, bu Meclis, zaman zaman küfürlerin, zaman
zaman yumrukların havada uçuştuğu, üzülerek, sıkılarak ve utanarak izlemek
zorunda kaldığımız görüntülere de sahne oluyor.
Biraz önce yaşanan görüntüler hepimizi çok üzdü. Ben, bir kadın
milletvekili olarak bu görüntüleri izlemek istemedim ve dışarıya çıktım. Bu
görüntüleri burada çok gördük, çok yaşadık ama her seferinde utandık, sıkıldık
ve özür diledik; özür dilediğimiz hâlde bunun tekrarı yaşandı, bu gece burada
bir tekrarını daha gördük. Milletvekillerinin birbirini dövmesi, bakanların
üstüne yürümesi gerçekten bizleri utandırıyor ve utanacak bir duruma düşürüyor.
Biraz önce yaşanan görüntüler, sadece bizi değil, aslında milletimizi ve
halkımızı da utandırıyor. Dolayısıyla, bir halkın iradesi olarak eğer seçildiysek,
bu Meclis çatısı altına geldiysek, bu halka saygılı olmak durumundayız. Ben, bu
görüntülerin bir daha tekrar etmemesini, bu görüntülerin bir daha yaşanmamasını
temenni ediyorum.
Bir kez daha, yaralı olan, incinen arkadaşlarımıza geçmiş olsun
diyorum.
BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum.
Biz de Mehmet Emin Dindar arkadaşımıza geçmiş olsun diyoruz.
Söylenecek tüm sözler söylendi, söylenecek herhangi bir söz yok.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Niğde Milletvekili Alpaslan
Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin;
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) (S.
Sayısı: 478) (Devam)
BAŞKAN – Üçüncü bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, üçüncü bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki
önerge işlemini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
Alınan karar gereğince, 53’üncü maddenin (a), (b), (c), (ç) ve (d)
bentleri ayrı ayrı maddeler olarak görüşülecektir.
53’üncü maddenin (a) bendinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan
Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan
Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 53 üncü maddesinin
birinci fıkrasının (a) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Mehmet Şandır
Konya Manisa Mersin
Hasan Hüseyin Türkoğlu Mehmet Erdoğan Mehmet Günal
Osmaniye Muğla Antalya
Alim
Işık
Kütahya
“(a) 4 üncü maddesinin onbirinci fıkrasının (a) bendinde yer alan
“görevlileri belirlemek ve komisyonları oluşturmak” ibaresi “ilkeleri ve
görevlileri belirlemek” şeklinde değiştirilmiştir.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 53 (a) maddesinin
Teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın Ağan Ayaydın İzzet Çetin
İstanbul İstanbul Ankara
Musa Çam Kazım Kurt Mahmut Tanal
İzmir Eskişehir İstanbul
Fatma
Nur Serter
İstanbul
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen?
ENGİN ALTAY (Sinop) – İzzet Çetin.
BAŞKAN – İzzet Çetin, Ankara Milletvekili.
İZZET ÇETİN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan kanun tasarısının 53’üncü maddesi üzerinde verdiğimiz önerge
adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu kanun teklifinin, verilişi, hazırlanışı,
içeriği, görüşmeler sırasındaki tutumu, her şeyiyle kanun yapma tekniğinden son
derece uzak olduğu açık. Gerçekten, içindeki maddelere bakıldığı zaman, bu
Meclisi bu kadar gerecek kadar acil, gerecek kadar olmazsa olmaz herhangi bir
hükme rastlamanın olanağı yok.
Şimdi, burada hem Meclis Başkan Vekilimiz var hem grup başkan
vekilleri var. İstenmeyen olaylar yaşandı; böyle bir olaydan sonra Meclisi hâlâ
“Yasa yapacağız.” diye çalıştırmaya kalkışmak ve zorlamak… Umarım, temennim o
ki birkaç dakika ya da saat sonra istenmeyen olaylar yeniden yaşanmasın. O
nedenle, milletvekillerinin, tüm arkadaşlarımın çok ağır yükünün olduğunu
biliyorum.
Değerli arkadaşlar, gerçekten, görüşme yapmak zor ama bu ÖSYM
Yasası’nın 6 maddesi, 7 maddesi var. Yani, bugüne kadar ÖSYM’de kaç… Ne zaman
çıktı ÖSYM Yasası? 2011 yılında. İki yıl dört ay oldu. İki yıl dört aydan bu
yana 20 kez değiştirildi. Tamamı 11 madde. Yani, ÖSYM gibi Türkiye’de
yükseköğrenimin ve tüm sınavların yapıldığı bir kurum o iki yılda 20 kez
yasasını değiştiriyorsa ve değiştirmek zorunda hissediyorsa buna ne demeli?
Buna Hükûmetten yani yürütme organından hiç kimse “Ne yapıyorsunuz arkadaşlar?”
deme yetkisine sahip değil mi?
Şimdi ne değiştiriyorsunuz? Yine (a) fıkrasında yer alan birtakım
hükümleri değiştirmeye kalkışıyorsunuz. (a)’da, (b)’de yani hemen hemen bütün
maddeleriyle, dört beş maddesiyle yine oynuyorsunuz. Buna hakkınız olmaması
gerekir diye düşünüyorum. Yani, ÖSYM’nin, kendi yasasını yapmaktan âciz bir
kurumun hâlâ Türkiye’nin geleceğini şekillendirecek, belirleyecek birtakım
çalışmalar yapıyor olması gerçekten bir skandal. Zaten ÖSYM’nin eski
kadrolarıyla oynadığınız günden bu yana Türkiye’de ÖSYM skandal üzerine skandal
yaratan bir kurum konumuna geldi, güvenilirliği kalmadı. Türkiye’de belki
bundan üç yıl önce en güvenilir birkaç kurumdan biriyken bugün öğrencilerin,
velilerin, üniversitedeki bilim insanlarının, aydınların, herkesin âdeta tiye
aldığı, gır gır geçtiği bir kurum konumuna dönüştürüldü. Bunu yasa
değişiklikleriyle yapmanızın olanağı yok. Yapılması gereken, ÖSYM’ye gerçekten
hak eden, nitelikli kadroları yerleştirmek ve yeniden, eskiden olduğu gibi,
adam gibi bir kurum hâline dönüştürmektir.
Değerli arkadaşlar, bakınız, bugün gerçekten çok acı olaylar
yaşanıyor Türkiye’de. Sayın Bakan az evvel söyledi, olayı açıkladı. Biz de
“Bakan söyledi, doğrudur.” deriz, inanırız. Ne zamana kadar? Olay gerçekten
aydınlığa çıkıncaya kadar. Eğer Sayın Bakan burada ise, çıkıp kürsüye
Taksim’deki olaylar konusunda birtakım bilgiler verse bu olaylar yaşanmazdı.
Gerçekten, Taksim’in bütün kesimlere açılıp da, bu “Gezi eylemcileri” adı
altında geleceğini, özgürlüğünü savunan, barışı savunan gençlere şiddet kullanılarak
kapatılmış olması tahrik edici bir durum olarak belli bir kesimi geriyor ve
gerçekten, Hükûmetin şiddet kullanması da kabul edilemez bir noktaya taşıdı
ülkemize bakış açılarını. O nedenle, Hükûmetin, çevremizdeki ülkelerden,
oralardaki gelişmelerden elbette dersler çıkarması gerekiyor ama bunu şiddet
yoluyla bastırmak, en acemi, en korkak, en –ne bileyim- demokrasi dışı bir
yöntem. İnsanlar bizim insanımız, orada gün geliyor, çıkış yasağına rağmen spor
müsabakalarından sonra şeref turları atılıyor, otobüsler geliyor, gün geliyor
gösteriler yapılıyor, gün geliyor izinsiz müzik gösterileri yapılıyor. Bütün
bunlara izin verilirken, eğlenme amaçlı, barış amaçlı oraya gelişi engellemek,
tahrik etmek, herhâlde Türkiye Cumhuriyeti’ne hiçbir artı getirmiyor. O nedenle,
yapılması gereken iş, gençleri anlamak, onları dinlemek ve ortamı
yumuşatmaktır. Bunu da herhâlde başta Sayın Başbakan ve Hükûmet üyeleri
yapmalıdır, AKP Grubu yapmalıdır.
Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan
Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin;
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları
(2/1613, 1/778) nın 53 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay (Manisa) ve
arkadaşları
“a) 4 üncü maddesinin onbirinci fıkrasının (a) bendinde yer alan
“görevlileri belirlemek ve komisyonları oluşturmak” ibaresi “ilkeleri ve
görevlileri belirlemek” şeklinde değiştirilmiştir.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Alim Işık, Kütahya
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 478 sıra sayılı torba Yasa’nın çerçeve 53’üncü maddesinin (a)
bendi üzerinde vermiş olduğumuz önerge hakkında söz aldım. Bu vesileyle yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu madde 17 Şubat 2011 tarih ve 6114
sayılı Kanun’la son değişikliği yapılan ve adı bu kanunla değiştirilen Ölçme,
Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığının teşkilat ve görevleri hakkındaki
düzenlemelerde değişiklik yapıyor. Bu (a) bendinde, söz konusu kanunun 4’üncü
maddesinin 11’inci fıkrasında Yönetim Kurulunun görevleri sıralanmış.
Değiştirdiğimiz (a) bendini, bakınız, aynen eski hâliyle okuyorum, neyi
getiriyor, o zaman sizlerin vicdanına sesleneceğim. Yani, Yönetim Kurulunun görevlerinin birincisi:
“Sınav sorularının hazırlanması veya sınavların yapılması için gerekli görevlileri
belirlemek ve komisyonları oluşturmak.” Şimdi, bu torba yasayla ne hâle
getiriyoruz? (a) bendini yeniden okuyorum: Yeni hâliyle Yönetim Kurulunun
görevlerinden birisi “Sınav sorularının hazırlanması veya sınavların yapılması
için gerekli ilkeleri belirlemek.” oluyor.
Değerli milletvekilleri, ÖSYM, sınavların yapılmasında, soruları
hazırlayan ekibi özelleştiriyor, “Artık bu görevi ben yapmayacağım.” diyor;
bunun anlamı bu. Bugüne kadar, özellikle KPSS sınavlarında ortaya atılan
iddialar sonuçsuz kaldığına, ÖSYM Başkanının elinde olan orijinal sınav
kitapçığının kopyasının bazı illerde sınav öncesi satılıp daha sonra birçok
insana haksızlık yapıldığı iddialarına Ankara cumhuriyet başsavcısı yardımcısı
açıklamada bulunmasına rağmen, yani orijinal kitapçıktaki soruların ÖSYM
Başkanlığından İnternet aracılığıyla dışarı sızdırıldığı yönündeki cumhuriyet
başsavcısı yardımcısının açıklamasına rağmen bu sonuçlanmamış ise… Şimdi
yapılacak düzenleme ile artık ÖSYM’de yapılan sınavlara yönelik soruların
kimler tarafından hazırlanacağı konusu ÖSYM’nin elinden alınıyor veya ÖSYM bunu
bırakıyor, sadece ilkeleri belirliyor.
Değerli milletvekilleri, şunu soralım: Kim hazırlayacak bu
soruları? Hazırlayanlar belli olduğu hâlde, soruları çalanlar, sızdıranlar
ortaya konamıyor ve cezaları verilemiyor ise, şimdi, bundan sonra kimin
hazırlayacağı belli olmayan bir ortamda bu hukuksuzlukları, adaletsizlikleri,
usulsüzlükleri nasıl önleyeceğiz?
Bu yaptığımız değişiklik çok önemli bir değişiklik. Eğer burada
siz sınav sorularını hazırlayacak görevlileri ÖSYM’nin Yönetim Kurulunun
görevleri arasından çıkartır, kime vereceğinizi belirlemezseniz, bundan sonra
yaşanacak her türlü hukuksuzlukta, usulsüzlükte, soru çalmada, hırsızlıkta ve
benzeri hak yemeye yönelik girişimlerde hepimiz vebal altında kalırız.
Bunu önlememiz lazım. Bu önerge bunun için çok önemli, yine
ÖSYM’nin Yönetim Kurulunun, eskiden olduğu gibi, bu sınav sorularını
hazırlayacak görevlileri belirlemesi, ilkeleri ortaya koyması amacıyla grubumuz
tarafımızdan hazırlandı. Eğer “görevlileri belirlemek” ibaresini buraya yeniden
koyamaz isek, bundan sonra 76 milyon insanımızın her çocuğunun, her gencimizin
girdiği sınavda yaşanan usulsüzlükler, haksızlıklar ve birçok içimize
sinmeyecek davranışlar en sonunda buna imza atan milletvekillerinin sorumluluğu
altında kalacaktır.
Bu düşüncelerle, önergemizin son derece önemli ve yerinde bir
önerge olduğunu tekrar hatırlatıyorum. Eğer, bu önergeye “hayır” derseniz, buna
“evet” diyen milletvekilleri bundan sonra yaşanacak olaylarda kendi vicdanını
yeniden sorgulamak zorunda kalacaktır.
İyi akşamlar diliyorum, önergemize desteğinizi bekliyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge
kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
53’üncü maddenin (b) bendinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı yasanın 53 üncü maddesinin (b)
bendi ile 6114 sayılı Yasanın 6 ncı maddesine eklenen "6 ncı maddenin
onüçüncü fıkrasının dördüncü cümlesi yürürlükten kaldırılmıştır" ibaresi
ile "Bunlar hakkında 31/5/2006 tarihli ve 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi
hükmü uygulanır" ibaresinin yasa metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla. 03.07.2013
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Fatma Nur Serter Özgür Özel
İstanbul İstanbul Manisa
Kazım Kurt Kadir Gökmen Öğüt Sinan Aydın Aygün
Eskişehir İstanbul Ankara
İzzet
Çetin
Ankara
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 53 üncü
maddesinin b bendinde "hükümlerine göre sadece yol gideri ödenir."
ibaresinden sonra gelen kısmın maddeden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Adil Zozani Sırrı Sakık
Iğdır Hakkâri Muş
İbrahim Binici Hasip Kaplan Nazmi Gür
Şanlıurfa Şırnak Van
Abdullah
Levent Tüzel
İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan
Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin;
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları
(2/1613, 1/778) nın 53 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Alim Işık Mehmet Günal Mehmet Erdoğan
Kütahya Antalya Muğla
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Mehmet Şandır
Konya Manisa Mersin
Hasan
Hüseyin Türkoğlu
Osmaniye
"b) 6 ncı maddesinin on üçüncü fıkrasının dördüncü cümlesi
yürürlükten kaldırılmış, aynı fıkrada yer alan "hükümleri uyarınca
harcırah ödenmez." ibaresi "hükümlerine göre sadece yol gideri
ödenir." şeklinde değiştirilmiş ve aynı maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir."
"(19) Yükseköğretim kurumlarının önlisans, lisans ve
lisansüstü diploma programlarına kayıtlı öğlencilerden Başkanlıkça hizmetlerine
ihtiyaç duyulanlar başvuru, tercih, sınav evrakının tanzimi ve benzeri sınav
hizmetlerine yönelik geçici işlerde kısmî zamanlı olarak çalıştırılabilir.
Kısmî zamanlı olarak çalıştırılan öğrencilere bir saatlik çalışma karşılığı
ödenecek ücret, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu gereğince onaltı
yaşından büyük işçiler için belirlenmiş olan günlük brüt asgarî ücreti geçemez.
Kısmî zamanlı çalışma karşılığı ücret ödenmesi, Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar
Kurumu tarafından verilmekte olan burs veya öğrenim kredisinin kesilmesi veya
aynı Kuruma ait yurtlardan yararlanma hakkının kaldırılması sonucunu doğurmaz. Hak
sahibi olarak almış oldukları gelir ve aylıkları bu çalışmalarından dolayı
kesilmez. Kısmî zamanlı olarak öğrenci çalıştırılmasına ilişkin haftalık
çalışma süreleri ve yapılacak ücret ödemelerinin tutarı ile diğer usul ve
esaslar Maliye Bakanlığının uygun görüşü alınarak Başkanlık tarafından
belirlenir. "
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Sayın Günal.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Alim Işık.
BAŞKAN – Alim Işık, Kütahya Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir
kez daha yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Yine, ÖSYM Kanunu’nun 6’ncı maddesinde bir yeni değişiklik
getiriliyor: “Başkanlara harcırah ödenmez ancak yol giderleri ödenir.” şeklinde
bir düzenleme var, bunun çok önemi yok yani burada bir sıkıntı yok, olabilir de
olmayabilir de. Ama, çok önemli bir değişiklik getiriliyor ki yeni bir fıkra
ekleniyor 19’uncu fıkra olarak. Özetle fıkra şöyle, uzun ama özetle söylüyorum:
Üniversite öğrencilerini geçici olarak ÖSYM bünyesinde değişik işlerde
çalıştırma hakkı veriliyor ama bu öğrenciler kimler olacak, nasıl seçilecek,
nasıl kontrol edilecek, bununla ilgili hiçbir şey yok.
Değerli milletvekilleri, bu gençlerin hepsi çok önemli.
Anadolu’dan gelmiş, asgari ücretin yarısına, onda 1’ine bile muhtaç olan
gençlerimiz olabilir ama bunları çalıştıracaksak adam gibi çalıştıracağız.
Yani, Türkiye’de işçi çalıştırma… İşçi de olmaz, memur da olmaz, ne olur? Bunu
belirleyelim. Mademki böyle bir yetki veriliyor, bu nasıl seçilecek, hangi
ailelerinin çocuklarına bu imkân tanınacak veya kim bunu belirleyecek? Şimdi,
kendisinin elinde bulunan orijinal sınav sorusuna sahip çıkamayan ÖSYM Başkanı,
hangi çocuğu seçerse, onun orada çalışmasından dolayı dışarıya herhangi bir
sorunun sızması hâlinde nasıl sorumlu tutulacak değerli milletvekilleri? Böyle
bir düzenleme olur mu Allah aşkına! Çalıştıracaksak ya adam gibi
çalıştıracağız, kurallarını biz belirleyeceğiz… Bu yüce Meclis buraya mademki
bu kadar geniş bir fıkra ekledi, en azından kimler çalışacak, bunu ortaya
koyalım. “Ön lisans, lisans, yüksek lisans öğrencileri çalıştırılabilir.” Nasıl
çalıştırılır? Köle gibi çalıştırılır. Üç kuruşa mecbur olan Anadolu
çocuklarının onurlarını eze eze çalıştıracaksınız, yetkisi olmayacak, herhangi
bir kanuni hakkı olmayacak. Yapmayın Allah aşkına, yapmayın! Yani, bu kadar da
bu insanlarımızı hor görmeyin. Bunu buradan çıkarmamız lazım veya yeniden
düzenlememiz lazım.
Biraz önceki konuya yeniden dönüyorum. Bir önceki bir kelimelik
değişiklik, ÖSYM’nin bundan sonra sınav sorularını başka şirketlere hazırlatmasının
önünü açan bir değişikliktir. Bu vebale katlanamazsınız. Kendisi hazırladığı
hâlde soruları çalanları bulamayan ÖSYM, hırsızları yakalattıramayan ÖSYM
bundan sonra bu gençlerin geleceğini nasıl garanti altına alacak, soru sistemi
kuracaktır değerli milletvekilleri? Etmeyin Allah aşkına! Bu değişiklikleri
yeniden gözden geçirelim. Millî Eğitim Komisyonu üyeleri çıksın, görüşsün, daha
önümüzde bir haftalık çalışma süremiz var ama tekriri müzakereyle, ama şimdi
ara verip yarın kaldığımız yerden itibaren başlamak üzere, bu çok köklü,
ÖSYM’nin sistemini komple baştan aşağı değiştirecek düzenlemeleri yeniden ele
almamız lazım. Bu vebale katlanamayız.
2012 KPSS’yi unutmayın değerli milletvekilleri. ÖSYM Başkanının
elinde olması gereken orijinal kopyanın sınav tarihinden iki üç gün önce bazı
illerde satıldığı iddiaları üzerine –nitekim sonuçlar bu iddiaları doğruladı-
bir cumhuriyet başsavcı yardımcısı bu orijinal kopyadaki soruların dışarıya
İnternet aracılığıyla sızdırıldığını açıkladı ama buna rağmen sonuçlanmadı,
aradan iki yıl geçiyor. Böyle bir ÖSYM’ye böyle bir yetkiyi verdiğiniz zaman
doğabilecek yeni sorunların önüne geçemeyiz, bu ülkede başka şeyler yaşanır. 10
tane il Türkiye birincisinde ilk sıralamaya geçti. O sınav sonuçlarıyla bugün,
KPSS notları dikkate alınarak, devlet memuru yerleştiriyoruz. Haksız yere, ÖSYM
Başkanlığından birileri, kimseyi suçlamıyorum ama dışarıya bu soruları
çıkarttı, sınav öncesi birilerinin eline ulaştı, ulaşanlar şanslı.
Ulaşmayanlar? O kadar uğraştılar, yıllarca hazırlandılar, bugün patır patır
devlet memurları yerleştirilirken Anadolu çocukları dışarıdan bakıyorlar
değerli milletvekilleri. Yapmayın bunları. Bu değişikliklerin mutlaka önüne
geçmemiz lazım. Bu iki konu çok önemli, vicdanlarınıza sesleniyorum, hiçbir siyasi
mülahazada bulunmadan söylüyorum. İki konu, (a) ve (b) fıkralarındaki
değişiklikler son derece önemlidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİM IŞIK (Devamla) – Siz de bilirsiniz, biz bu görevi yapmak
zorundayız, biraz önce yaptık.
Hepinize saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 53 üncü
maddesinin b bendinde "hükümlerine göre sadece yol gideri ödenir."
ibaresinden sonra gelen kısmın maddeden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan (Iğdır) ve
arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Gerekçe.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kısmî zamanlı olarak çalıştırılması öngörülen öğrencilerin işçi
sayılmaması, sadece kısa vadeli sigorta kollarına tabi tutulması, dolayısıyla
sigortalılık başlangıcı ve hizmeti sayılmaması büyük haksızlıktır. Kısmî
zamanlı olarak çalışanlarla ilgili mevcut mevzuat uygulanması gerekmektedir. Bu
değişiklik ile yapılacak hak kaybının engellenmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı yasanın 53 üncü maddesinin (b)
bendi ile 6114 sayılı Yasanın 6 ncı maddesine eklenen "6 ncı maddenin
onüçüncü fıkrasının dördüncü cümlesi yürürlükten kaldırılmıştır" ibaresi
ile "Bunlar hakkında 31/5/2006 tarihli ve 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi
hükmü uygulanır" ibaresinin yasa metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla. 03.07.2013
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul)
ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İzzet Çetin, Ankara
Milletvekili.
İZZET ÇETİN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine
ben de ÖSYM’yle ilgili önerge adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu (b) fıkrasında ÖSYM Yasası’nın 6’ncı
maddesinin (13)’üncü fıkrası yürürlükten kaldırılıyor. Yasaya baktığınız zaman
son derece masum gibi gözüküyor ama nedir bu 6’ncı maddenin (13)’üncü fıkrası?
“Başkan, Başkan yardımcıları, Daire Başkanı, I. Hukuk Müşaviri, Basın ve Halkla
İlişkiler Müşaviri, ÖSYM Merkez Uzmanı, Uzman Yardımcısı ve Şube Müdürü olarak
çalıştırılanlar ile Başkanlıkça görevlendirilenlere sınav ücreti ödenmez.”
hükmüdür. Yani yılda 45-50 sınav yapan ÖSYM yönetimi bundan sonra para alacak.
Bu kurum, ÖSYM niçin kuruldu, ne yapar? Sınav yapar. E, bunun karşılığı maaş
almaz mı? Alır. Bir de bundan sonra sınav başına para alacak ki bunun da
miktarı herhâlde 2 bin lira dolayında. Yani, görevi bu olan, bu amaçla maaş
alan bir kurumun başkan ve yöneticileri böyle bir öneriyi yapıyorsa bu ayıptır.
Bundan daha ayıp olanı da bunu kanun teklifi hâline getirip Meclisin önüne
koymaktır.
Yine, ben bunları merak ettim, baktım, başkan ve başkan
yardımcıları: Tam zamanlı görev, artı lisansüstü eğitim faaliyetleri, ek ders
ücreti, artı ÖSYM şirketlerinde çok parlak maaşlı görev, bir de şimdi sınav
ücreti, üstüne üstlük KİT’lerde yönetim kurulu üyeliği… Eh, ne ala! Tabii,
burada insan kendini alamıyor yani yeni kazanç kapıları yaratılması söz konusu
olduğunda sergilemekten çekinmediğiniz bir durumla kendinizi hemen
gösteriyorsunuz. Eğer ortada bir para, bir çıkar varsa anında, yandaşınız için,
kendiniz için çok güzel yasalar yapıyorsunuz ama bu maddenin yine diğer
hükmünde bir bakıyoruz ki orada 5510 sayılı Yasa’ya göre çalıştırılacaklara
ilişkin -biraz evvel Milliyetçi Hareket Partisi sözcüsü de söyledi-
çalıştırılacak öğrencilere günlük ne kadar para vereceksiniz, bunu
yazıyorsunuz. Belki içinizde hesap eden vardır, günde 6,5-7 lira. Değerli
arkadaşlar, bu ayıptır. Yani, üniversitedeki öğrenciler, fakir aile çocukları
yıllardan bu yana ÖSYM’de çalışırlar, ÖSYM’de sigortalı olurlar, sigortalılık
başlangıçları olur, adam gibi de para alırlar. Yani, şimdiye kadar, kendine
sınav başına para isteyeceksin, orada çalıştırdığın öğrencileri, fakir aile
çocuklarını köle gibi kullanacaksın. Buna öğrencilerin darda kalmasından, zorda
kalmasından, onların ailesinin fakirliğinden yararlanmak, çıkar sağlamak denir
ki bunun hukukta adı gabindir. İçinizde pek çok hukukçu var. Böyle bir
düzenlemeyi, AKP Grubundaki Anadolu’nun değişik yerlerinden gelmiş
milletvekillerinin vicdanlarına bırakıyorum. Fersah fersah maaş alan, doymak
bilmeyen ÖSYM kadrolarına yeni maaş ilave ederken öğrencilere asgari ücretin
bilmem kaçı kadar para vermeyi yasa hâline getiren utanmıyor ama kabul
edenlerin utanacağını umuyorum. Gerçekten ayıptır. Böyle bir düzenleme 20-25
yaşına gelmiş, belki yokluk içinde, yoksulluk içinde öğrenimini tamamlayamadığı
için ara vermiş, şimdi kalkacak, orada kısmî zamanlı, yarı zamanlı çalışmaya gelecek,
orada aldığı ücretle harçlığını bile çıkaramayacak; bunun yanında, ÖSYM’nin
Başkan ve yöneticileri aynı madde içerisinde kendilerine her sınav başına en az
2.000-2.500 lira çıkar sağlayacaklar. Bunun kabul edilebilir bir yönü yoktur.
Emek sömürüsü ayıptır ama öğrenci emeğini sömürmek hepsinden daha büyük
ayıptır.
O nedenle, önerimiz düşünülerek hazırlanmış bir öneridir.
Teklifimizi bu gergin ortam bile olsa duygusallıkla reddetmeniz yerine, hiç
olmazsa bunu kabul edip öğrencilere asgari ücretten ücret verilmesini ve 5510
sayılı Yasa’ya göre de sigortalı sayılmalarının sağlanmasını kabul ediniz
diyorum, hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Madde kabul edilmiştir.
53’üncü maddenin (c) bendinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan
Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin;
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları
(2/1613, 1/778) nın 53 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Mehmet Erdoğan
Konya Manisa Muğla
Mehmet Günal Mehmet Şandır Hasan Hüseyin Türkoğlu
Antalya Mersin Osmaniye
"c) 8 inci maddesinin ikinci fıkrasında geçen
"kuruluşlarının" ibaresinden sonra gelmek üzere "sınav evrakını
saklamaya, başvuru merkezi veya sınav koordinatörlüğü hizmetlerini yürütmeye
ve" ibareleri eklenmiştir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporlarının 53-c maddesinin tasarıdan çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Bülent Kuşoğlu Kazım Kurt
İstanbul Ankara Eskişehir
Haluk Ahmet Gümüş İzzet Çetin İlhan Demiröz
Balıkesir Ankara Bursa
Alaattin
Yüksel
İzmir
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Alaattin Yüksel…
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Alaattin Yüksel, İzmir
Milletvekili.
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de biraz önce yaralanan bütün
arkadaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Bir insanın bir insana vurmasını vahşet olarak kabul ediyorum,
öyle değerlendiriyorum, hele bir de elinde pala, satır, silah olursa bu
vahşetin de ötesinde, nitelendirme yapacak kelime bile bulamıyorum. Biz burada,
uzun süredir, bir aydır neredeyse süren, bir aya yakın zamandır süren bir zulüm, bir vahşeti hep birlikte
Türkiye’de izliyoruz. Biraz önce de burada, yine Taksim’de yaşananları izlerken
elbette ki elinde palalarla orada gencecik çocuklara saldıranları görünce
bununla ilgili infial duyduk, bu son derece insani bir şeydir.
Ben vicdanı olan herkese sesleniyorum: Sizin de çocuklarınız var,
bu sizin de başınıza gelebilir, belki gelmiştir geçmişte. Bu kimin başına
gelirse gelsin, ben aynı şekilde buna infial göstermeye, buna karşı çıkmaya
devam ederim. Şu veya bu düşüncede diye hiç kimseyi de ayırmadan, böyle
saldırıya uğrayanlar karşısında bu infiali her zaman göstermeye devam ederiz.
Sayın Bakan eli palalıların esnaf olduğunu söyledi. İzmir’de de
benzer şeyler oldu. İzmir’de, bakın, normal aileler, esnaflar yaşananları
videoya çekti, elimizde videolar var. Zaten dava da açıldı. Yani Bakan da
müfettiş gönderdi. Yine, Bakanın bize özel olarak söylediği, orada da yine, bu
eli sopalıların, çivili sopalıların esnaf olduğu şeklinde, müfettişlerin araştırması
sanıyorum o şekilde gelişiyor.
Ama, biz bu eli sopalıları, eli çivili sopalıları polislerle
birlikte gördük Sayın Bakan. Polisin arkasında, çevik kuvvetle birlikte
çocuklara saldıran, normal aileleri, gecenin on ikisinde, birinde “Nereye
gidiyorsun, nereden geliyorsun?” diye sorgulayıp, Murat 124 arabayla oraya
gelip, servis araçlarıyla oraya gelip, gece otobüslerle oraya gelip
saldıranları polisle beraber gördük. Polisin yanında nasıl oluyor, esnaf ya da
başka birisi? Ve biz bunu emniyet müdürüne sorduğumuzda, emniyet müdürü, önce,
bunların halk olduğunu söyledi. Emniyet müdürüne “Nasıl oluyor halkla birlikte
eli sopalılar, çivililer?” dediğimiz zaman, sonra “Bunlar sivil polis.” dedi,
“Sivil Polis.” diye de resmen açıklama yaptı ve Sayın İzmir Valisi “Eli
sopalı, yeleksiz, kasksız polis mi
olur?” diye cevap verdi. Emniyet Müdürü “polis” dedi bu arkadaşlar için yani bu
saldırganlar için -özür dilerim, “arkadaşlar” lafı ağzımdan istem dışı çıktı-
bu vahşeti sürdürenler için. Bu zulmü sürdürenlere emniyet müdürü “Polistir.”
dedi, “Sivil polistir.” dedi ve siz o emniyet müdürü hakkında ne yaptınız, ben
merak ediyorum. Emniyet müdürü bence o olayı yönetmiştir. Biz bütün gün emniyet
müdürüyle bunu konuştuk.
Evet, İzmir’de yaşanan olaylarda AKP ilçe binası da yakıldı. İlçe
başkanı arkadaşımızı aradık, “Geçmiş olsun.” dedik. O vahşeti de, onu da
kınadık. Hâlâ AKP ilçe binasını yakanlar bulunmadı, yakalanamadı. Orada
kameralar var, her şey var. Sayın Bakan, nerede bunun failleri? Bulun bunları,
bulun. Provokatör kimdir? Biz de görelim, bilelim. Bu zanlıları bulun diyorum.
İstanbul’da yaşananlar: İstanbul Valisi kendiliğinden sıkıyönetim
ilan etmiştir, olağanüstü hâl ilan etmiştir. Diyor ki: “Efendim, normale bir
dönsün, o zaman anayasal hakkınızı kullanırsınız, demokratik tepkinizi
gösterirsiniz.” Anormal durumu yani olağanüstü hâli valinin kendiliğinden ilan
etme hakkı var mıdır Sayın Bakan, var mıdır böyle bir hakkı valinin? Olağanüstü
hâl ilan etmektir bu, sıkıyönetim ilan etmektir.
Değerli arkadaşlar, bugün de yine orada valiyle konuşuluyor, vali
“Beş dakika sonra döneceğim size.” diyor eylemcilere ama beş dakika sonra
saldırı geliyor, arkasından bu eli palalılara kadar giden bir saldırı geliyor,
vahşet yaşanıyor. Milletvekilimizin de yüzüne gaz sıkılıyor gene, Sayın Genel
Başkan Yardımcımız Gürsel Tekin’in. Bu durumda biz… Bu millî irade değildir,
söylediğimiz.
Burada bu kanun yapmayı da sorguluyorum. Bu meşru mudur
arkadaşlar? Yüzlerce kanunu siz getirin, gece…
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Ne demek “meşru mu?” Anayasanın 34’üncü
maddesinin ikinci fıkrasını bir oku!
ALAATTİN YÜKSEL (Devamla) - Evet, soruyorum, soruyorum. Bu
durumda, kendi halkına zulmeden, kendi halkına vahşet uygulayan bir…
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – 34’e ikiye bir bak Anayasa’nın.
ALAATTİN YÜKSEL (Devamla) - Efendim, bunu sorgularım, bu meşru
mudur diye sorgularım. Bunu Tahrir’de de sorgularım, bunu Tiananmen’da da
sorgularım, bunu Taksim’de de sorgularım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALAATTİN YÜKSEL (Devamla) - Bu meşru mudur diye her yerde
sorgularım.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Anayasa 34’e ikiye bir bak!
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) – Anayasa…
ALAATTİN YÜKSEL (Devamla) – Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde
anayasaya göre böyle bir kanun yapma yöntemi yoktur.
BAŞKAN – Sayın Yüksel, teşekkür ediyorum.
ALAATTİN YÜKSEL (Devamla) – Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – 34’e ikiye bir bak Anayasa’nın.
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) – Tabii tabii, yüzlerce kanunu getir
torbaya doldur, “meşrudur” de. Meşru mudur?
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sayın Başkan, Meclisin çalışmasını meşru
görmeyen milletvekilini niçin ikaz etmiyorsunuz?
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan
Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin;
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 53 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (c) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
"c) 8 inci maddesinin ikinci fıkrasında geçen
"kuruluşlarının" ibaresinden sonra gelmek üzere "sınav evrakını
saklamaya, başvuru merkezi veya sınav koordinatörlüğü hizmetlerini yürütmeye
ve" ibareleri eklenmiştir."
Özcan Yeniçeri (Ankara) ve
arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Özcan Yeniçeri, Ankara Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tabii, biraz önce burada vuku bulan ve hiçbir zaman tasvip edilmeyecek kaba
kuvvet gösterisini özellikle kınıyorum.
Şimdi, bu bir şeyi gösteriyor, bir defa diyalektiğin üç tane
yasası var: Zıt şeylerin birliği ve mücadelesi yasası, kemiyetin keyfiyete
tahavvülü yasası; tez-antitez-sentez dediğimiz üçleme. Yani, dışarıda ne
oluyorsa içeriye de yansıması mümkün ama içerideki mücadelenin entelektüel ve
demokratik karakteri üzerinden yürümesi gerekiyor. Dolayısıyla da kaba kuvvet
ya da işte, ilkel dönemlere ait birtakım fiziksel güç gösterileri günümüzde çok
anlamlı değil. Bu bakımdan, Hükûmetin Türkiye’nin geldiği bu noktayı çok iyi
görmesi gerekiyor. Ben, özellikle Adalet ve Kalkınma Partili arkadaşlara
hatırlatmak istiyorum: Toplum ciddi bir biçimde bilinçaltını doldurmuştur.
Toplumda meydana gelen en ufak bir kıvılcım, bundan böyle ciddi bir biçimde
sosyal hareketlere sebebiyet verecek durumdadır. Bunu dikkate almak gerekiyor
ve bu toplumu yatıştırıcı, bu birikimi, bu enerjiyi pozitif anlamda kullanan
bir mekanizmanın ortaya çıkmasını sağlamak sizin görevinizdir, hepimizin
görevidir. Bunun özellikle altını çizmek istiyorum.
Biz burada ne yapıyoruz? Yasa yapıyoruz. Nasıl yasa yapıyoruz?
Postmodern bir yasa yapıyoruz. Yaptığımız bu yasa ne oluyor? Bir tarafı abat
ediyor, diğer tarafı berbat ediyor. Bir tarafta sevinenleri çıkıyor, öbür
tarafta üzülenleri çıkıyor. Acaba, bu yasayı adil, eşit, herkesin
yararlanabileceği tip ve türden bir yaklaşım içerisinde çıkartamaz mıyız?
Elbette çıkartırız. Mesela, kadroya geçirilmeyen sözleşmelilerin psikolojik
yıkımını kim karşılayacak veya buna kim cevap verecek? 100 bin kişi kadroya
geçirildi. Peki, niçin 100 bin kişi sözleşmeliydi sorusunu soracağız. Peki, bu
100 bin kişi kadroya geçirildi de yarın, bir süre sonra sizin efkârlanıp
“Gelin, bu 100 bin kişiyi kadrodan bir daha sözleşmeli hâle getirelim.”
demeyeceğinizi kim garanti ediyor? Çünkü, bu iktidar yap boz, koy kaldır, dene
yanıl iktidarı. Akşam gelen yasanın bir de bakıyorsunuz sabahleyin değişimiyle
karşı karşıya geliyoruz.
Şimdi başka bir şey daha oldu. Bu ehliyet için 110 TL bir maliyet
var, onun için 110 TL’lik bir rakam geldi ve burada, yüce Meclis bunu 15 TL’ye
indirdi. Ya, bu 15 TL’ydi de 110 TL niye belirlediniz? 110 TL belirlediniz de
15 TL’ye niçin indirdiniz? Yani, bu Meclisin itibarını, bu Meclisin -kelimenin
tam anlamıyla- koymuş olduğu kuralı, getirmiş olduğu yasaları tartışılır hâle
getiriyoruz kendi attığımız adımla, kendi yaptığımız işlerle. Onun için,
bunları yaparken çok dikkatli bir biçimde yasaları yapmak gerekiyor.
Getirdiğimiz yasalar sürekli değişen, değişeni de bir süre sonra tekrar
değiştirilmeye çalışılan bir boyut içerisinde şekilleniyor ki bunun kabul
edilebilir bir tarafı yoktur.
Değerli milletvekilleri, ölçme, değerlendirme, sınav, müfredat,
bütün bunlar eğitim sistemin girdileridir. Üniversite açmak, binalar dikmek ve
insanları içine doldurmak, eğitilmiş insanı yetiştirmek amacına yöneliktir
kuşkusuz. Asıl olan, maddi düzen ve fiziki mekân değil, insanı çağın
ihtiyaçlarına uygun yetiştirebilmektir. Şunu kesine yakın bir şekilde ifade
edebiliriz ki: İnsan yetiştirme düzeni yanlış olan bir toplumda hiçbir şey
doğru değildir. Bir toplumun insan yetiştirme düzeni o toplumun geleceğini
şekillendirir. Üniversiteler, insan yetiştirme düzeninin ete, kemiğe büründüğü
yerlerdir. Milletler, ancak yetişmiş, üretici ve vasıflı insanlarının üzerinden
geleceğe uzanırlar. Söz buraya gelmişken, zaman akmış gitmiş ama bunu burada
söylemekte yarar var. Bir Fransız düşünür, daha 19’uncu Yüzyılda şunu söylüyor,
diyor ki: “Tutalım ki Fransa’nın bir anda en büyük 50 fizikçisi, 50 kimyacısı,
50 fizyolojisti, 50 mühendisi, 50 şairi, 50 fabrikatörü, 50 bankacısı ölsün. Ne
olur bu durumda?” Diyor ki: “Bu durumda, bu 3 bin üreticinin kaybı Fransa’yı
cansız bir bedene çevirir.” Şimdi, hükümdarın bey kardeşi, tüm kral ailesi,
saray nazırları, mabeyincileri, sandalyeli sandalyesiz bakanları, müsteşarların
hepsini, en zenginlerinden 10 bin toprak ağası ölsün. Ne olur? “Üzülürdük ama
iyi kalpli olduğumuz için üzülürdük.” diyor. “Fransa’nın yaşayışında ne
değişirdi? Hiç. Boşalan yerleri yüz binlerce insan hemen doldururdu.”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – “Demek ki bizi eşek arıları yönetiyor,
demek ki tepetaklak bir düzen bu.” diyor.
Şimdi, buradan, hemen bir cümleyle ifade edelim, konuyu biraz
sonra da anlatacağım ama burada bir şey söylemekte yarar var: Demek ki eğitim
düzeni, bu -biraz önce söylediğimiz gibi- üretici olmayan, girişimci olmayan,
verimli olmayan mekanizmaların elinde ülkeyi son derece berbat bir konuma
getiriyor. Ama, bunun tersini alırsak o zaman da hadisenin boyutu çok daha başka
bir noktaya gelecektir. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yeniçeri.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Başkanım, karar yeter sayısını da arayın.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.58
ONUNCU OTURUM
Açılma Saati: 23.09
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
132’nci Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.
478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 53’üncü maddesinin (c) bendi
üzerinde Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri ve arkadaşlarının önergesinin
oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı vardır,
önerge kabul edilmemiştir.
Teklifin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
53’üncü maddenin (c) bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
53’üncü maddenin (ç) bendinde aynı mahiyette iki önerge vardır,
birlikte okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan
Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin;
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları
(2/1613, 1/778) nın 53 üncü maddesinin (ç) bendinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Hasan Hüseyin Türkoğlu Konya Manisa Osmaniye
Mehmet Günal Mehmet Erdoğan Özcan Yeniçeri
Antalya Muğla Ankara
Mehmet
Şandır
Mersin
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Ferit Mevlüt Aslanoğlu İlhan Demiröz İzzet Çetin
İstanbul Bursa Ankara
Haluk Ahmet Gümüş Kazım Kurt Engin Altay
Balıkesir Eskişehir Sinop
Bülent
Kuşoğlu
Ankara
BAŞKAN - Komisyon aynı
mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Özcan Yeniçeri, Ankara
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
53’üncü maddenin (ç) bendi üzerinde MHP olarak verdiğimiz önerge dolayısıyla
söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, ÖSYM’yle ilgili üç tane, çok basit görünen ama gözden kaçan
sorunu dile getirmek istiyorum burada.
Bunlardan birincisi, sınava giren engelli öğrencilerle ilgili.
Sınava giren engelli öğrenciler için, bilindiği gibi, Ölçme, Seçme ve
Yerleştirme Merkezi ve Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesinin ülke
genelinde gerçekleştirdiği tüm sınavlarda engel durumları nedeniyle adayların
talep etmiş oldukları okuyucu-işaretleyici görevli ihtiyacını karşılamak üzere
sınav görevlisi atanıyor. Okuyucu-işaretleyici olarak görevlendirilen sınav
görevlileri, engelli adaylara sınav kitapçığında bulunan soruları okumakta ve
adayın verdiği yanıtları da cevap kâğıtlarına işaretlemektedirler. Fakat,
okuyucu-işaretleyici olarak görevlendirilen personel rastgele seçildiği ve
herhangi bir eğitim almadıkları için, engelli adaylar okuyucu-işaretleyici
kaynaklı sorunlar nedeniyle sınavda başarılı olamamakta, moral ve motivasyon
kaybı yaşamaktadırlar. Sesi düzgün olmayan ve okuma hızı yavaş, söyledikleri
açık, net ve anlaşılır olmayan bir personel okuyucu-işaretleyici olarak
görevlendirildiğinde, soruların engelli adaylar tarafından algılanarak hızlı
bir biçimde yanıtlanmasını olumsuz yönde etkilemektedir. Yüzlerce engelli aday
sınavda okuyucu-işaretleyici kaynaklı sorunlar dolayısıyla mağdur olarak
sınavlarda başarılı olamamaktadır. Engelli adayların sınav koşullarının
iyileştirilmesi adına yapılan uygulamalar, hatalı görevlendirmeler nedeniyle
engelli adayların sınav koşullarını daha da zorlaştırmakta ve sağlıklı bir
ölçme-değerlendirme yapılmasını engellemektedir.
Engelli adaylara tahsis edilecek olan okuyucu-işaretleyici
personelde:
1) Sınav olunan alan ya da branşlarla ilgili terminolojiye hâkim
olmak,
2) Okuması düzgün ve seri olmak,
3) Sesle ilgili sağlık problemleri olmamak; açık, anlaşılır ve net
bir ses tonuna sahip olmak gibi niteliklerin aranması gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, ikinci bir husus da açıköğretim
fakültesindeki öğrencilerin durumlarıyla ilgilidir. Yıllardan bu yana Anadolu
Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi öğrencileri, final ve bütünleme olmak üzere,
iki sınav hakkına sahiplerdi. Açıköğretim fakültesi öğrencileri önce final
sınavlarına giriyor, ardında da sınavı başaramayan öğrenciler bütünleme
sınavına giriyorlardı. Açıköğretim fakültesi öğrencilerinin sınavlarını
başarabilmek için iki hakları vardı ve bu haklardan bütünleme hakkı Anadolu
Üniversitesinin bir kararıyla ortadan kaldırıldı. Bu durumda Anadolu
Üniversitesi ya YÖK kararlarından habersiz bir şekilde hareket ediyor ya da bu
fakültede okuyan öğrencilerin öğrenci statüsüne uygun davranmıyor demektir.
Açıköğretim fakültesi öğrencilerinin çoğu bir yandan çalışıp diğer yandan
okuyan çocuklarımız. Bu öğrencilerimizin şartları olumsuz, imkânları kıt,
zamanları da dardır. Anadolu Üniversitesi Senatosu YÖK’ün tanıdığı bütünleme
sınavı hakkını vermemekle öğrencilerin zamanını çalmış, morallerini bozmuş ve
psikolojisini de olumsuz yönde etkilemiştir. Bunun bir an evvel düzeltilmesi
gerekiyor ve kazanılmış haklarının bu çocuklara yeniden verilmesi gerekiyor.
Diğer taraftan, bir başka hadiseyse insani bir sorun, sınav
sırasında ihtiyacı gelen öğrencilerin durumu var. Tuvalet ihtiyacı gelen bir
öğrenci sınavda dışarıya çıkamıyor. Akla gelen ilk cevap, tuvalete gitmesi olacak
bu çocuğun, bu mümkün değil bu sınav sisteminde. Sınav güvenliği gerekçesiyle
izin verilmiyor ve sınav kuralları gereği öğrenci salondan ayrılamıyor.
Öğrencinin beraberinde bir görevli eşliğinde tuvalete gitmesi de yasak. 2
milyona yakın lise öğrencisi üniversite hayaliyle üniversite sınavlarına
geçenlerde girdi. Fakat, bizim Ankara’da bir öğrenci böyle bir sıkıntı yaşadı
ve mutlaka dışarı çıkması gerekiyor ve kendisi dışarı çıkarılmadı, sınıfın
içinde ihtiyacını gidermesi pet şişeyle sağlandı.
Şimdi, bu durumun muhakkak gözden geçirilmesi ve bunun bir biçimde
insani boyutunun dikkate alınarak çözümlenmesi gerekiyor. Evet, sınavlarda
yolsuzluk var, dışarıya sızdırma var, ciddi bir güvenlik problemi oluşuyor ama
bütün bunların yanı sıra, bunlar, insani faktörleri göz ardı etmeyi engellemez.
Fizyolojik ihtiyaçlarını giderecek bir biçimde bir yöntemin bulunması ve
devreye sokulması gerekiyor.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki önergeleri üzerinde söz isteyen Engin Altay,
Sinop Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (Sinop) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu akşam cereyan eden
hadiselerden sonra tutanakları istedim. Hadiseler yeniden ısınsın diye
söylemiyorum ama kamuoyunun da bazı şeyleri bilmesi lazım. Sayın Bekir Bozdağ
-Başbakan Yardımcısı- şöyle bir laf ediyor: “Vatandaş iktidar değişikliğini
demokrasilerde sadece sandıkta yapar.” Doğru, altına imza atarım, devam ediyor:
“Onun dışında yargıyla, onun dışında sokakta, onun dışında darbeyle, askerle el
ele, başka türlü yöntemlerle yapılan her türlü değişiklik darbedir.” Bunun
yarısı doğru yarısı yanlış.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Niye yanlış?
ENGİN ALTAY (Devamla) – Tıpkı şunun gibi: Türk Dil Kurumu
“darbe”nin tanımını değiştirdi, herhâlde Hükûmetinizin de talimatıyla “darbe”
şöyle oldu artık: “Bir ülkede baskı kurarak, zor kullanarak veya demokratik
yollardan yararlanarak -bak, bak- hükûmeti istifa ettirme veya rejimi
değiştirecek biçimde yönetimi devirme işi.” Yani, bu, sizin bir ciddi darbe
fobisi, darbe sendromu içinde olduğunuzun açık işaretidir. Ve bunu Türk Dil
Kurumu Başkanı milletvekillerimizle görüşmekten kaçarak havaalanında soluğu
aldı. Böyle bir şey olabilir mi?
Şimdi, değerli arkadaşlar, Türkiye'de iyi şeyler olmuyor. Ancak
gördüğüm bir şey var; sizde hakikaten bir sendrom başlamış. Yani, Fethullah
Gülen “güç zehirlenmesi” dediği zaman önce garipsemiştim ama oradan bu tespit
sanıyorum bir parça da doğru yapılmış.
Bakın, sayın milletvekilleri, hepimiz milletvekiliyiz, geçmişte…
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Meclis sakinleşti, siz
gerginleştiriyorsunuz.
ENGİN ALTAY (Devamla) – …İsmet İnönü’yü, Demirel’i, Özal’ı,
rahmetli Menderes’i Meclis grubu zorlardı; onların böyle diktatör hevesleri
baskın olduğu zaman, tek adam yönetim anlayışı baskın olduğu zaman o
partilerin, o liderlerin milletvekilleri o Türkiye Büyük Millet Meclisinden,
parti tüzüklerinden kaynaklı yetkilerini kullanarak o liderleri bir parça
makuliyete çekerlerdi. Nitekim, geçmişte Demokrat Partiden bazı bakanlar bu
yolla değiştirilmiştir. Ve en son rahmetli Menderes, grubuna “Siz isterseniz bu
ülkeye hilafeti de getirirsiniz.” gibi bir tavizle grubun gücünü kabul ettiğini
ortaya koymuştur. Ama size baktığımda, bu Parlamentoya baktığımda sayın
bakanları eleştirirsek -ki biraz sonra zamanım olursa eleştireceğim- ses yok
ama Sayın Başbakanla ilgili en ufak laf söylediğimiz zaman bir refleks var. Bu
sizin işiniz beni ilgilendirmez.
Sayın Bakan, bugün Taksim’de yaşananlar, bugün bu kadar ortalık
yatıştıktan sonra sahiden içinize sindi mi, merak ediyorum.
Şimdi, bizi geçti, Parlamentoyu geçti, Türkiye kamuoyunu geçti,
bütün dünya, Sayın Bakan, iki şeyin cevabını merak ediyor. İzmir’de polisin
yanında sivil, eli çivili sopalı insanlar kimdi? Polis miydi, kontrgerilla
mıydı ya da provokatör müydü? Bunları yaşarken siz buna bir açıklama
yapmadınız, dünya bununla meşgul olmadı. Ama, şimdi, Sayın Bakan, öyle bir işin
altındasınız ki bunun altında kalamazsınız.
Şimdi, İstanbul’da bütün dünya televizyonlarında dönen bu palalı
insan ya da insanlar ve polisin gözünün önünde genç kadına önce palayla vurup
sonra tekme atan insanlar, Sayın Bakan, yüce Türk milleti adına soruyorum,
kimdi?
RECEP ÖZEL (Isparta) – Biraz önce söyledi ya, yakalandı.
ENGİN ALTAY (Devamla) – Polis mi, kontrgerilla mı, provokatör mü?
Sayın Bakanım, bunu “Efendim, borcu çoğalmış, icraya düşmüş esnaf.” diyerek bu
iş geçiştirilmez. Ayrıca…
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – Ne olmasını istiyorsun, cevabını sen ver.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sayın Bakan cevap veriyor. Lütfen,
zaten verdi cevabı.
ENGİN ALTAY (Devamla) – Değerli milletvekilleri, Sayın Bakan,
elbette 34’üncü maddeye göre toplantı, gösteri yürüyüşlerini düzenlersiniz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Amacın ne?
ENGİN ALTAY (Devamla) – Soru 1) Türkiye Büyük Millet Meclisinin ön
bahçesinde salı günü saat 13.00’te 400 kişi miting yaparken “Re-re-re, Tayyip
Tayyip” diye bağırırken neredeydiniz, neredeydiniz Sayın Bakan? Ve Meclis
bahçesinde miting yaptı bu insanlar, korsan miting yaptı. Meclisin bahçesinde
“Tayyip Tayyip” diye bağıranlara göz yumacaksınız, ondan sonra elinde
karanfille Taksim’e yürüyen insanlara biber gazı sıkacaksınız, tazyikli su
sıkacaksınız. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
RECEP ÖZEL (Isparta) – Kim oluyorsun be!
CUMA İÇTEN (Diyarbakır) – “Elinde karanfil var.” Yuh be, yuh size!
ENGİN ALTAY (Devamla) – Yuh sana!
YUSUF BAŞER (Yozgat) – Böyle bir şey yok ya! Bırak canım!
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…
ENGİN ALTAY (Devamla) – Bizim, Sayın Bakan, bunu kabul etmemiz
mümkün değildir. Biraz önce milletvekilimizin orada oturan bir başka sayın
bakan için “Bakan meşruiyetini kaybetmiştir.” ifadesi siyaseten söylenebilir
bir ifadedir.
YUSUF BAŞER (Yozgat) – Allah Allah!
CUMA İÇTEN (Diyarbakır) – Bir de Grup Başkan Vekili olacaksın,
yazık sana!
ENGİN ALTAY (Devamla) – Ancak, Türkiye’de bugün yaşananlardan
sonra hakikaten Hükûmetin siyasi otoritesini, siyasi iradesini siz iktidar
partisinin sayın milletvekillerinin sorgulaması lazım.
CUMA İÇTEN (Diyarbakır) – Elinde gül mü vardı? Yazıklar olsun
sana!
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…
ENGİN ALTAY (Devamla) – Türkiye’de insanlar sokağa çıkınca darbe
olmaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (Devamla) – Türkiye’de hem “demokrasi” diyeceksiniz
hem de 3 kişi bir araya gelince darbe korkusuna kapılacaksınız. Bu kabul
edilemez.
CUMA İÇTEN (Diyarbakır) – Yazıklar olsun size! Gül varmış; molotof
nerede, taşlar nerede, silahlar nerede?
ENGİN ALTAY (Devamla) - Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Altay.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, Sayın Grup Başkan Vekili
biraz önceki yaptığı konuşmada hem AK PARTİ Grubunu hem sayın bakanları hem de
Sayın Başbakanımızı eleştirel, eleştirinin de ötesinde tahrik edici bir konuşma
yapmıştır, o konuda cevap vermek istiyorum.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Ne dedim, anlamadım ben?
BAŞKAN – Eleştiri mi, sataşma mı? (AK PARTİ sıralarından “tahrik
edici” sesleri)
Bir saniye sayın milletvekilleri, lütfen… Kendini izah eder Sayın
Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Tahrik edici konuşma yapmıştır,
sataşmıştır Sayın Başkan.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, biz iktidarı eleştirmeyeceksek
gidelim buradan yani ne işimiz var bizim?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Örnekler vererek, geçmişteki siyasi
partilerdeki verdiği örneklerin AK PARTİ döneminde olmadığını, bir diktatöryel
yönetim olduğunu ifade etmiştir.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Elitaş, iki dakika süre veriyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş’ın, Sinop Milletvekili Engin Altay’ın görüşülen kanun teklifinin 53’üncü
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşma sırasında AK PARTİ Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Değerli milletvekillerim, yarım saat,
bir saat önce burada hoş olmayan bir hadise yaşanmış. Türkiye Büyük Millet
Meclisinde olamadığımdan dolayı o hadiseyi görmedim. Arkadaşlardan aldığım
bilgi çerçevesinde, Sayın Bekir Bozdağ komisyon sıralarında otururken bir
milletvekili sorduğu soruya cevap vermediği gerekçesiyle daha soru-cevap
kısmındaki 1’inci dakikasında “Vay, sen benim soruma cevap vermiyorsun.” diye
–bir iki kere yaşadık ama bu kadar olağanüstü yaşamadık- Başbakan Yardımcısına
saldırma şuursuzluğu içerisine girmiştir. Meclis ne yapmıştır, bilmiyorum. Bu
şuursuzluğu cezasız şekilde bıraktığımız takdirde şuursuzluklar birbirini takip
eder.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Siz cezaya alıştınız. Teker teker bizi
gönderin Meclisten.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bakın, Sayın Altay, sizin Genel
Başkanınız rahmetli İnönü 1971 yılına kadar -yanlış hatırlamıyorsam-
değiştirilemez, değiştirilmesi dahi teklif edilemez Genel Başkandı.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – İnönü’yle ne alakası var?
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) – Ne alakası var?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Kim uyaracak bunu? Nasıl uyaracaktınız?
Ama şunu açıkça söylüyorum: Bizim haftada bir gün MYK toplantımız
var, ayda bir MKYK toplantımız var, her hafta Bakanlar Kurulu toplantımız var.
MYK toplantılarımız beş altı saat sürer. Biz burada birbirimize fıkra mı
anlatıyoruz? Siz öyle zannedersiniz çünkü sizin geleneğinizde bu toplantılar
olmadığından dolayı…
ENGİN ALTAY (Sinop) – Nasıl yok?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - …milletvekillerine, milletvekillerinin
iradesine hükmettiği-nizden ve onların konuşma hakkını vermediğinizden dolayı…
ENGİN ALTAY (Sinop) – Yahu, ne alakası var? İşte, hepsi konuşuyor,
siz yapıyorsunuz onu.
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) – Yapmayın Allah aşkına!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bakın, Değerli Altay, siz burada bizi
eleştirmeye kalkarken aslında kendi içinizdeki sorunları, duyguları ortaya
çıkarmaya çalışıyorsunuz; kendi probleminizi, şuur altındaki olan meseleleri
bize yapmaya çalışıyorsunuz.
Bakın, Sayın Altay, Türkiye Büyük Millet Meclisini germeye
hakkınız yok.
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) – Sizin de Türkiye’yi germeye hakkınız
yok.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Az önce yaşanan hadise içerisinde bir
Başbakan Yardımcısına yapılan saldırıyı kınama cesaretini göstermeyen…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Açıkçası şunu da ifade ediyorum: Grup
Başkan Vekili olarak hep diyorsunuz ki “İç Tüzük’ü uygulayın.” Ama kürsüye,
komisyon sıralarına yapılan saldırıyı da hoş görmüşsünüz. Bunu da hiç hoş
görmediğimi belirtiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
“Aa” sesleri)
BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, yerimden, tutanaklara geçmesi
açısından…
BAŞKAN – Buyurun.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Öncelikle, buraya yürüyen arkadaşımızın
tutumunu asla hoş görmedik, kabul görülemez, doğru değildir. Bunu içeride de
söyledik Sayın Elitaş.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – Ne yaptın, engel mi oldun?
ENGİN ALTAY (Sinop) – Doğru değil dedik işte, cevap veriyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…
ENGİN ALTAY (Sinop) – Yani, asla böyle bir şey yoktur. Ancak,
biraz önce burada olmaması gereken şeyler oldu diye biz burada muhalefetimizin
dozajını düşürecek değiliz. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – “Dozajını düşürün.” demiyoruz ama
“Ölçüyü kaçırmayın.” diyoruz.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – Doğruları söyleyin yeter.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Ne yaptım ben şimdi?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – “Ölçüyü kaçırmayın.” diyoruz.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Ne dedim? Yapmayın ya!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sen pala…
ENGİN ALTAY (Sinop) – Yahu, kardeşim, pala yok mu, orta yerde
durmuyor mu pala Sayın Başkan?
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Niğde Milletvekili Alpaslan
Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin;
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) (S.
Sayısı: 478) (Devam)
BAŞKAN – Evet, aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
53’üncü maddenin (d) bendinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan
Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin;
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları
(2/1613, 1/778) nın 53 üncü maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Mehmet Şandır
Konya Manisa Mersin
Hasan Hüseyin Türkoğlu Mehmet Erdoğan Mehmet Günal
Osmaniye Muğla Antalya
Alim
Işık
Kütahya
"d) 10 uncu maddesinin üçüncü fıkrasının (c) bendinde yer
alan "Kopya çektirilmesine imkân sağlayan" ibaresinden önce gelmek
üzere "Her ne şekilde olursa olsun kopya çeken veya" ibaresi
eklenmiştir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları
Kanunu İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporlarının 53-d Maddesinin tasarıdan çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Bülent Kuşoğlu Kazım Kurt
İstanbul Ankara Eskişehir
İzzet Çetin Haluk Ahmet Gümüş İlhan Demiröz
Ankara Balıkesir Bursa
Aytun
Çıray
İzmir
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Aytun Çıray, İzmir
Milletvekili.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
akşam bu müzakereleri yürütürken kimseyi tahrik etmek, kimseyi kışkırtmak,
kimsenin keyfini kaçırmak gibi bir niyetimiz yok. Bununla birlikte, bu
niyetimiz yok diye milletin bize verdiği görevi de unutamayız. Milletin bize
verdiği görev, sizin yaptıklarınızı eleştirmek ve denetlemek.
Değerli arkadaşlar, Türkiye’de bugün görünen manzara esasında
sizin tahmin ettiğinizden çok daha vahimdir. Her geçen gün, Taksim direnişinin
başladığından bugüne kadar uyguladığınız siyaset gittikçe gönüllerde, kalplerde
ve milletin vicdanında yara açmaya başlamıştır. Bu yaranın adı da devletin
tarafsızlığını kaybetmesi ve adalet duygusunun gittikçe yıkılmasıdır. Değerli
arkadaşlar, eğer adalet duygusunun yıkılması meselesi vicdanlarda kurumlaşırsa
işte o zaman devleti yönetemez hâle geliriz.
Bakınız, bundan kısa bir süre önce, Taksim Gezi direnişinin
başladığı günlerde İzmir’den bizi arayarak polisin arkasında ve önünde bir
kısım eli sopalı insanların olduğunu, bu eli sopalı insanların bizim
yurttaşlarımızı darp ettiğini söylemişlerdir. Ben Sayın Bakanı o akşam aradım
-kendisine burada teşekkür ediyorum, bana anında cevap verdi- bu durumu kendisine
söyledim, durumu anlattım. Nitekim ertesi gün Sayın Valiyle de bunu konuştuk.
Tabii Sayın Bakan izin verirlerse… Neyse, biz kendimiz millete sesleniyoruz,
isteyen dinler isteyen dinlemez.
Sonuç itibarıyla, İzmir’de aynı zamanda AKP’nin iki örgüt binasına
ve bir de Yeni Asır gazetesine saldırı oldu. Şimdi, o zaman seslenmiştim, yine,
bugün buradan sesleniyorum: Bunların failleri kamu vicdanını tatmin edecek
şekilde derhâl bulunmalı ve bu, Türkiye’ye ilan edilmeli. Aksi hâlde, bu
provokatörlerin korunduğunu iddia edeceğim değerli arkadaşlar.
Şimdi, değerli arkadaşlar, adında “Adalet” olan bir parti ne yazık
ki adaletsizliği bir alışkanlık hâline getirdi. Siz eğer burada muhalefetin
söylediklerine ikide bir “Kışkırtıcılık.” derseniz ya da üslubun seviyesini
ayar etmeye kalkarsanız o zaman muhalefetin sesini kısmış olursunuz.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – AK PARTİ binasını kim yaktı?
AYTUN ÇIRAY (Devamla) – Sizi burada meşru kılan sizin iktidar
olmanız değil, sizin burada meşruiyetinizi sağlayan muhalefetin yani bizlerin
olmasıdır, sizin meşruiyetinizin aracı biziz.
Bakın, hiç kimse bu Parlamentonun gayrimeşru olduğunu söyleyemez,
özellikle bu Parlamentonun içindekiler ama bu Parlamentonun devre dışı bırakıldığını,
fonksiyonunu kaybettiğini ben söylüyorum. Böyle bir Parlamento çalışması olmaz.
100 küsur maddeyi getireceksiniz, bunların birçoğunun içinde her şey olacak
turizmden sağlığa kadar, ondan sonra Türk milleti bütün bu tartışmalardan
haberdar olamayacak, kendi kendimize konuşup kendi kendimize kararlar alacağız,
sabahlara kadar insan sağlığına uymayacak şekilde çalışacaksınız, ondan sonra
bu Parlamento fonksiyoneldir diye kabul edeceksiniz.
Değerli arkadaşlar, her konuda duvara toslamış bulunuyorsunuz. Bu
ülkeyi bir gözetleme ve kontrol devleti hâline getirdiniz. Peki, hangi
devletler kimi gözetlerler? Devletler ancak düşmanlarını gözetler ve kontrol
ederler.
Şimdi, bir devlet eğer kendi yurttaşını dinliyorsa, bir devlet
kendi yurttaşını gözetir hâle gelmişse ve gözlüyorsa, o zaman bu devlet
esasında kendi milletinin hizmetkârı değil demektir. Eğer bir devlet kendi
milletinin hizmetkârı değilse, o zaman devlet ve rejim bunalımı var demektir;
bugün Türkiye'de olan budur. Türkiye'de bugün bir devlet ve rejim bunalımı
vardır.
Değerli arkadaşlar, şimdi belli ki -biraz önce Sayın Başkan okudu-
Türk Dil Kurumunda şöyle bir madde koydunuz; bu bir hazırlık, herkesi
uyarıyorum veya demokratik yollardan yararlanarak Hükûmeti istifa ettirme darbe
tarifine girdi yani şu anda ben demokratik yollardan bu Hükûmeti eleştirirken
ve düşmesini isterken bir nevi burada darbe suçu işlemiş oluyorum. Bu ne
biliyor musunuz? Bu, bir korkunun ortaya çıkardığı, herkesi suçlamak için bir
ön hazırlıktan ibarettir. Buna derhâl müdahale edilmeli.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYTUN ÇIRAY (Devamla) – O zaman Türkiye'de muhalefetin sesini
kısmış olursunuz.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – Hemen darbe yapalım (!)
AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Yapıyorsunuz.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın
Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Yoklama talebi var.
Sayın Altay, Sayın Çetin, Sayın Çıray, Sayın Seçer, Sayın
Aslanoğlu, Sayın Gümüş, Sayın Kuşoğlu, Sayın Çelebi, Sayın Kurt, Sayın Demiröz,
Sayın Öz, Sayın Küçük, Sayın Özkoç, Sayın Toprak, Sayın Özgümüş, Sayın Yüksel,
Sayın Demirçalı, Sayın Çam, Sayın Moroğlu, Sayın Dibek, Sayın Akar.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Niğde Milletvekili Alpaslan
Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin;
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) (S.
Sayısı: 478) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan
Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin;
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları
(2/1613, 1/778) nın 53 üncü maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay (Manisa) ve
arkadaşları
"d) 10 uncu maddesinin üçüncü fıkrasının (c) bendinde yer
alan "Kopya çektirilmesine imkân sağlayan" ibaresinden önce gelmek
üzere "Her ne şekilde olursa olsun kopya çeken veya" ibaresi
eklenmiştir."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Alim Işık, Kütahya
Milletvekili. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 478
sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 53’üncü maddesinin (d) bendi üzerinde vermiş
olduğumuz önerge hakkında söz aldım. Tekrar yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bu madde de yine ÖSYM’nin görev alanı içerisindeki bazı
değişiklikleri içeren bir madde. Söz konusu 6114 sayılı Kanun’un 10’uncu
maddesi ceza hükümlerinin yer aldığı bir madde. Yani, ÖSYM’nin yaptığı sınavlar
sırasında herhangi bir şekilde kopyaya mahal verecek aksaklıklar karşısında ne
tür cezaların verileceğini öngörüyor. Özellikle Başkanlık tarafından yapılan
sınavlarda (c) bendi kopya çektirilmesine imkân sağlayanlara bir yıldan dört
yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılması hükmünü içeriyor. Şimdi bu
değişiklikte, yani tasarıda yer alan değişiklikte, kopya çektirilmesine imkân sağlayanlarla
beraber bireysel veya toplu olarak kopya çekenlere de bu ceza öngörülüyor.
Yerinde bir düzenleme. Bizim verdiğimiz önerge de, sadece bireysel veya toplu
olarak kopya çekenlerin ilavesi değil, her ne surette olursa olsun kopya
çekenlerin de bu cezayla cezalandırılmasını öngörüyor. Takdir yüce Meclisin.
İkisi arasında çok önemli fark yok ama anlam olarak önemli bir fark olduğunu
düşünüyorum. Bireysel ya da toplu kopyanın dışında, başka sebeplerle kopya
çekenlerin de buna dâhil edilmesi için önergemizin daha anlamlı olduğunu
düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, 53’üncü madde, daha iki yıl önce yine bu
yüce Meclisin çıkardığı bir kanunda aradan geçen iki yıllık bir süreden sonra
ihtiyaç duyulan bazı değişiklikleri bugün gündeme getirdi. Biraz önceki
konuşmalarımda da ifade ettim, şu anda ÖSYM’nin en önemli görevi olan ve
yönetim kurulunun üyelerinin belirlediği -ki, bu yönetim kurulu, başkan ve
başkan yardımcıları dâhil 8 kişiden oluşuyor- diğer 4 kişiyi sizlerle paylaşmak
istiyorum: Millî Eğitim Bakanlığından en az genel müdür düzeyinde 1 temsilci,
Yüksek Öğretim Kurulundan yürütme kurulu üyeleri arasından belirlenecek 1
temsilci, Devlet Personel Başkanlığından en az başkan yardımcısı düzeyinde 1
temsilci ve devlet üniversitelerinde görevli öğretim üyeleri arasından Yüksek
Öğretim Kurulu tarafından seçilen 1 temsilciden oluşan bir yönetim kurulunun
belirlediği sınav sorularını hazırlayacak görevlileri ve komisyon kurma
yetkisini aldık, boşa çıktı. Telefon görüşmeleri yapıldı, Sayın Başkanın kendi
uhdesine aldığı söylendi.
Değerli milletvekilleri, bu kanunda Sayın Başkanın sınav
sorularını hazırlayacak görevlileri ve bu amaçla kurulacak komisyonları
belirleme yetkisi yok. Kanunda olmayan yetkiyi Başkan “Ben üzerime aldım.”
diyorsa kendi bileceği bir iş ama inanıyorum ki çok yakın bir sürede sırf bu
amaçla yeniden bir değişiklik bu yüce Meclise getirilecek. Şimdi, ÖSYM’nin
sınav sorularını hazırlayacak komisyon ve görevlilerini ortaya bırakan bir
değişikliği inanıyorum ki bu yüce Meclis onaylamayacak. Hiç olmazsa bu torba
yasa görüşmelerinin sonuna kadar yeniden bir değerlendirme fırsatı olacağını
düşünüyorum ama şunu tekrar söylemek istiyorum: Son birkaç yıldır polis meslek
yüksekokulu sınavlarından başlamak üzere, LYS, KPSS gibi birçok sınavda ortaya çıkan
şaibeler kamuoyunda kurumun güvenilirliğini zedelemiştir. Yeniden böyle bir
değişiklikle bir başkana her şeyi yüklemek büyük bir haksızlık olacaktır. Belki
Sayın Başkan, ÖSYM Başkanı kendisi iyi niyetle böyle bir görevi almayı düşünmüş
olabilir ama bu iyi niyet ne kendisini ne de toplumun içinde bulunduğu
sıkıntıyı çözmez. Yarın çok daha ağır ithamlarla karşı karşıya kalabilir. Kaldı
ki Sayın Başkanın şu anda toplum nezdinde, parantez içerisinde söylüyorum,
şaibe yaratan bazı konulardan uzaklaşmış olduğunu düşünmüyorum. Ne zaman ki
yargı…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİM IŞIK (Devamla) –…bu suçluları bulur, ortaya koyar, Sayın
Başkanın bunda hiçbir müdahilinin olmadığı ortaya çıkar, o zaman kendini aklar.
Şimdi yeniden böyle bir sorumluluğa soyunmuş olması kendi takdirindedir ama
yüce Meclisin buna müsaade etmeyeceğini bir kez daha vurguluyor, önergemize
desteğinizi bekliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
madde kabul edilmiştir.
54’üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan
Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin;
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları
(2/1613, 1/778) nın 54 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Mehmet Şandır
Konya Manisa Mersin
Hasan Hüseyin Türkoğlu Mehmet Günal Mehmet Erdoğan
Osmaniye Antalya Muğla
Madde 54- 14/6/2012 tarihli ve 6328 sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu
Kanununun 28 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Madde 28- Merkezî yönetim kapsamındaki kamu idarelerinde, sosyal
güvenlik kurumlarında, mahallî idarelerde, mahallî idarelerin bağlı
idarelerinde, mahallî idare birliklerinde, döner sermayeli kuruluşlarda,
kanunlarla kurulan fonlarda, kamu tüzel kişiliğini haiz kuruluşlarda,
sermayesinin yüzde ellisinden fazlası kamuya ait kuruluşlarda, kamu iktisadi
teşebbüsleri ile bunlara bağlı ortaklıklar ve müesseselerde çalışanlar ile
hâkim ve savcılar, kendilerinin muvafakatları alınmak kaydıyla Kurumda
görevlendirilebilir. Bu şekilde görevlendirilenlerin sayısı Kamu Denetçiliği
Uzmanı kadro sayısının yüzde yirmisini aşamaz ve bu şekilde yapılacak
görevlendirme süresi iki yılı geçemez. Ancak ihtiyaç hâlinde bu süre bir yıllık
dönemler hâlinde uzatılabilir. Kurumun bu konudaki talepleri, ilgili kurum ve
kuruluşlarca on iş günü içinde yerine getirilir. Bu şekilde görevlendirilen
personel, kurumlarından aylıklı izinli sayılır. Bu personelin izinli oldukları
sürece memuriyetleri ile ilgileri ve özlük hakları devam ettiği gibi, bu
süreler yükselme ve emekliliklerinde de hesaba katılır ve yükselmeleri başkaca
bir işleme gerek duyulmadan süresinde yapılır. Bunların Kurumda geçirdikleri
süreler, kendi kurumlarında geçirilmiş sayılır.”
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 S. Sayılı Kanun Teklifinin 54 üncü
maddesiyle 6328 sayılı Kanunun değiştirilmesi öngörülen 28 inci maddesinin
birinci cümlesinde yer alan “ile kendilerinin muvafakatları alınmak kaydıyla
hâkim ve savcılar” ibaresinin “ile hâkim ve savcılar, kendilerinin
muvafakatleri alınmak kaydıyla” şeklinde, dördüncü cümlesinde yer alan
“sonuçlandırılır” ibaresinin “yerine getirilir” şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Mehmet Doğan Kubat Ahmet Aydın
Giresun İstanbul Adıyaman
Mihrimah
Belma Satır Mehmet
Altay
İstanbul Uşak
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları
Kanunu İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile
Plan ve Bütçe Komisyonu raporlarının 54’üncü maddesinin tasarıdan çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Bülent Kuşoğlu Kazım Kurt
İstanbul Ankara Eskişehir
İlhan Demiröz Haluk Ahmet Gümüş İzzet Çetin
Bursa Balıkesir Ankara
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Türk Dil Kurumu Sözlüğünde torba, "genellikle pamuk ve kıldan
dokunmuş, türlü boy ve biçimde, ağzı büzülüp bağlanabilen araç": 2.
Genellikle plastikten veya kâğıttan yapılmış, içine öteberi koymaya yarayan,
çeşitli büyüklükte olabilen taşıma gereci, poşet" şeklinde tanımlanmıştır.
"Kanun" ibaresinin başına eklenen "torba" kelimesi, bir
yandan "taşıyıcılık işlevi" ne diğer yandan da içine konulacak
öteberinin her zaman kestirilemeyeceği için gizemine işaret eden son derece isabetli
bir sıfattır.
Torba kanunlar söz konusu olduğunda, Medeni Kanunun 1. Maddesinde
belirtildiği anlamda, "kanunun ruhundan/özünden" söz edebilmek
neredeyse imkansız hale gelebilmektedir. Torba kanunla, uygulayıcılar açısından
çeşitli sürprizlere gebedir. Örneğin, kimi torba kanunların, gerekçe trafiği ya
çok karışık ya da hiç gerekçesi olmayan maddeleri bulunmaktadır. Bu nedenle,
somut hukuki açmazlarla ilgili kanun "yorum" teknikleri çoğu zaman
işlemez hale gelebilmektedir.
Genel olarak iki tür yasa yapma yöntemi vardır; birisi normal,
diğeri hızlandırılmış yol. Madde bazlı görüşme ve oylamaya dayanan normal usul,
teknik açıdan "genel yasama yöntemi" olmaktadır. Hızlandırılmış yol
ise, "özel yasama yöntemi" olarak adlandırılmaktadır. Özel yasama
yönteminin bizdeki karşılığı, biraz da zorlama bir nitelemeyle "temel
kanun" olmuştur. Türk parlamento hukukuna 1991 yılında giren
hızlandırılmış yasa yapma yöntemi, TBMM İçtüzüğu'nün 91. Maddesinin başlığından
esinlenen bir terimle "temel kanun" olarak yerleşmiş durumdadır.
Ancak bu kullanım, bir alanı hukuki reform niteliğinde ilk kez düzenleyen
"Medeni Kanun", "Borçlar Kanunu", "Türk Ceza
Kanunu" gibi ana kanunlardan söz ederken kullanılan "temel
kanun" deyimiyle karışmaktadır. Uygulamada temel kanun yöntemi, kanun
tasarı ya da teklifinin Genel Kurul görüşmelerinde 30'u geçemeyen maddelerden
oluşan bölümler içine sıkıştırılarak görüşülüp yasalaştırılması anlamına
geldiğinden, bilgisayar terimleriyle, bir dosyanın sıkıştırılması
(ziplenmesi)'nı andırmaktadır. TBMM İçtüzüğünün 91. maddesinde de, özellikle
" temel kanun" tanımlamasıyla ilgili olarak benzer bir
"bocalama" hali zaten söz konusudur. Madde, Anayasa Mahkemesi
tarafından da birkaç kez iptale konu edilmiş iptaller ışığında gerekli
değişiklikler yapıldıktan sonra sular büyük ölçüde durulmuştur.
Ne pahasına olursa olsun, yasama sürecini hızlandırmak için torba
kanun çıkarma yoluna başvurulması, çok ciddi sakıncaları beraberinde
getirmektedir. Torba kanun sadece yasama süreci açısından değil, tasarı ya da
teklif yasalaştıktan sonra uygulama sürecinde de sorunlar doğurmaktadır. Torba
kanun çıkarma yolu, muhalefetin ve sivil toplum kuruluşlarının yasa yapım
süreçlerine etkili biçimde katılımının sağlanamamasını göze almayı
gerektirmektedir. Kaldı ki, her telden konuları kapsayabilen torba kanunların,
yürürlükteki mevzuata olan etkileri hakkında, iktidar partisi üyesi
milletvekilleri bile içerik hakimiyeti bakımından sıkıntıya düşmektedir.
Uygulamada, böyle bir zorunluluk olmadığı halde, temel kanun kapsamında
görüşülen torba kanunların hızla yasalaştırılması yüzünden ortaya çıkan yasama
hatalarını düzeltmek amacıyla değişen kanun veya kanunlarda çok geçmeden
yeniden değişiklik yapılmasını körüklemektedir. Kısaca, ülkemizde torba
kanunlar, değişen kanunda yeni değişiklik gereksinimlerini tetikleyici bir
etken niteliği de taşımaktadır.
Açıklanan bu nedenlerle torba kanun kapsamına alınan maddenin
temel kanun kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinden tasarı kapsamından
çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Aynı mahiyetteki diğer önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 S. Sayılı Kanun Teklifinin 54 üncü
maddesiyle 6328 sayılı Kanunun değiştirilmesi öngörülen 28 inci maddesinin
birinci cümlesinde yer alan "ile kendilerinin muvafakatları alınmak
kaydıyla hâkim ve savcılar" ibaresinin "ile hâkim ve savcılar,
kendilerinin muvafakatleri alınmak kaydıyla" şeklinde, dördüncü cümlesinde
yer alan "sonuçlandırılır" ibaresinin "yerine getirilir"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli (Giresun) ve
arkadaşları
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) –
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) – Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kurumda hâkim ve savcılar dışında görevlendirilecek personelin de
muvafakatlerinin aranması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Sizin gerekçenizi mi okutayım, konuşacak mısınız Sayın
Şandır?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Hayır, ben konuşayım efendim.
BAŞKAN – Buyurun.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Değerli arkadaşlar, Değerli Başkan;
öncelikle gecenin bu geç saatinde yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Güzellikler diliyorum size.
Çok öfkelendik, çok kızdık ama beraber çalışacağız, birlikte
çalışacağız başka yolu yok, bunun için buraya geldik. Onun için, yapılan tüm
yanlışlıklara karşı çıkalım ama yine de birlikte çalışma iradesini ortaya
koyalım. Yanlışsa yanlış… Doğruyu yapmaya niyet gösterelim.
Değerli arkadaşlar, bu maddede Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu’nun
28’inci maddesinde bir değişiklik yapılıyor. Benim itiraz ettiğim husus şu:
Değişiklik yapabilirsiniz, ihtiyaçtır, değişiklik yapılır ama biz bu Kamu
Denetçiliği Kurumu Kanunu’nu yanlış hatırlamıyorsam -ki tarihi var burada- bir
yıl önce yaptık, burada beraber yaptık, hem de yine böyle dar zamanda yaptık,
ciddi tartışmalarla yaptık. Şimdi, altı ay süre koymuşuz, bunu iki yıla
çıkartıyoruz; üç ay uzatılabilme imkânı getirmişiz o zaman, şimdi bunu bir yıla
uzatıyoruz. O zaman en kısa sürede sonuçlandırmayı hüküm hâline getirmişiz,
şimdi on günde sonuçlandırmayı amir emir hâline getiriyoruz. O zaman birçok
kurum, birçok görevli sayılıyor, bu defa hâkim ve savcıları da ilave ediyoruz.
Buradan şunu söylemeye çalışıyorum değerli arkadaşlar. Hani trafikte bir söz
vardır, hızlı gidebilirsiniz, yakalanmazsanız ceza da ödemezsiniz ama acele
giderseniz, acele ederseniz Allah korusun, kaza yapar, ölüme gidersiniz.
Şimdi, bakın değerli dostlar, o kadar çok özensizlik, o kadar çok
aculiyet gösteriyoruz ki hemen her konuda, her defasında muhalefet partileri
iktidar grubunu bundan dolayı tenkit ediyor. Bu doğru değil ya, devasa bir
grubunuz var, devlet elinizde, bürokrasi elinizde. Gerek Meclis Başkanlığı bünyesinde
gerek Başbakanlık bünyesinde kanunlar kararlar diye devasa kurumlar, tecrübe,
birikim var, niye bu aculiyet, niye bu yanlışlık, bunu anlamak mümkün değil.
Tabii, bu sinir gerginliği de bu türlü meselelerden doğuyor maalesef değerli
arkadaşlar.
Bakın, biraz önce bir konuda biz canhıraş çığlıklarla yanlış
yaptığınızı söyledik. İki defa Özcan Yeniçeri konuştu, iki defa Alim Işık
konuştu, olmadı ben grup başkan vekiliyle konuştum, komisyon başkanıyla
konuştum, kalktım ÖSYM Başkanıyla konuştum, bir milim kımıldatamıyoruz. Ne
yaptınız biliyor musunuz değerli arkadaşlar? Üniversite seçme ve yerleştirme
sınavlarının görevlendirmesini, bu sınavları yapacak görevlilerin
belirlenmesini, komisyonların belirlenmesini daha önce ÖSYM’nin Yönetim Kurulu
belirliyordu. Bu yönetim kurulunu da şurada kanunda okudum yani devletimizin
tüm kurumlarının başkanları ve yetkilileri var. Şimdi bu yetkiyi kanundan
çıkartıyorsunuz yani yönetim kurulundan bu görevi alıyorsunuz Başkanın uhdesine
veriyorsunuz. Yani niye böyle bir şey oluyor? Sordum Ali Bey’e, Ali Hoca’ya,
niye böyle bir şey yapıyorsunuz yani bu kadar şaibeli, bu kadar sorgulanan,
suçlanan bir işlemden dolayı yetkiyi bir kurullara devretmek dururken bütün
yetkiyi kendinize almanızın sebebi ne? Bana verdiği cevap, iyi niyetle tabii,
diyor ki: “Bürokrasi artıyor efendim.” Yani şimdi, “bürokrasi artıyor” diye
işte Hükûmeti falan da feshedelim, bakanlıkları kaldıralım, yetkinin hepsini
bir kişiye bağlayalım. Yani birinin aklından bir şey geçiyor, ne kanunlar
kararlar –bu tekliflerin sıkıntısı bu- ne buradaki Kanunlar Kararlar ne
Komisyon ne Hükûmet ne grup “Ya, doğru mu yapıyoruz, yanlış mı yapıyoruz?” diye
bakmıyor.
Şimdi, oylarınızla oluşturduğunuz sonuç şu: Her yıl 1,5 milyon-2
milyon çocuğumuzun veya tüm yerleşme hadiselerine hakemlik yapan ÖSYM’nin
kurullarını oluşturmak yetkisi yönetim kurulundan alındı, başkana devredildi.
Ben inanıyorum, üç gün sonra buraya geri geleceksiniz, “Yanlış yaptık,
düzeltelim efendim.” diyeceksiniz. Ne yapalım? Yani kızmayalım, sinirlenmeden
konuşalım ama sürekli bu yanlışlar oldukça bu bardak taşıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bunu arz etmek için
söz aldım.
Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
Yeni madde ihdasına dair bir adet önerge vardır.
Malumları olduğu üzere, görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu
kanunun komisyon metninde bulunmayan ancak tasarı ve teklif ile çok yakın
ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla
katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı İç
Tüzük'ün 87'nci maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür.
İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre, yeni bir madde olarak
görüşülmesine komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde görüşme
açılır ve bu maddede belirtilen sayıda önerge verilebilir. Bu nedenle, önergeyi
okutup Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılırsa önerge
üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla
katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
478 sıra sayılı “Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” nin 54. maddesinden sonra gelmek
üzere, aşağıdaki maddenin eklenmesini ve müteakip maddenin buna göre teselsül
edilmesini, arz ve teklif ederiz.
Adil Zozani Sırrı Sakık Pervin Buldan
Hakkâri Muş Iğdır
Erol Dora Hasip Kaplan Abdullah Levent Tüzel
Mardin Şırnak İstanbul
MADDE: 20/6/2012 Tarih ve 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanunu’nun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir:
“f) İş Güvenliği Uzmanı: İş sağlığı ve güvenliği alanında görev
yapmak üzere Bakanlıkça yetkilendirilmiş, iş güvenliği uzmanlığı belgesine
sahip mühendislik, mimarlık veya mühendislik-mimarlık fakülteleri mezunlarını
veya teknik elemanı”
BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Salt
çoğunluğumuz olmadığından katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Evet, önergeyi işlemden kaldırıyorum.
55’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme
alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı yasa teklifinin 55. maddesindeki
“iki sınav hakkı” ifadesinin “3 sınav hakkı şeklinde değiştirilmesini arz
ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Vahap Seçer Engin Özkoç
İstanbul Mersin Sakarya
Süleyman Çelebi Bülent Kuşoğlu Haluk Ahmet Gümüş
İstanbul Ankara Balıkesir
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan
Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin;
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613,
1/778) nın 55 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Mehmet Şandır
Konya Manisa Mersin
Hasan Hüseyin Türkoğlu Mehmet Erdoğan Mehmet Günal
Osmaniye Muğla Antalya
"MADDE 55- 20/6/2012 tarihli ve 6331 sayılı İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanununun Geçici 4 üncü maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"(2) Bakanlık, iş güvenliği uzmanlığı belgesine sahip
olanlara, Sosyal Güvenlik Kurumuna ödenmiş olan prim gün sayısı ile sahip
oldukları belge sınıfı gibi hususları dikkate alarak üst sınıflardaki iş
güvenliği uzmanlığı belgesi alabilmeleri için fıkranın yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren bir yıl içinde kullanılmak şartıyla en fazla iki sınav hakkı
verilmesine dair usul ve esasları belirlemeye ve gerekli düzenlemeyi yapmaya
yetkilidir."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) – Katılmıyoruz efendim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Komisyonda Teklifle ilgili sağlıklı ve verimli bir görüşme
yapılamamıştır. Komisyon görüşmeleri boyunca hangi düzenlemelerin ne amaçla ve
hangi gerekçeyle yapıldığı konusunda bilinmez bir tavır sergilemiştir. 71 adet
kanun ve kanun hükmünde kararnamede 142 maddelik değişiklikler yapılmasına
rağmen; vatandaşlarımızın yaşadığı sorunlara çözüm getirecek konuları bir iki
husus dışında bulmak mümkün değildir. Kanun Teklifi kamu personelinin hukuki ve
mali statüsüne ilişkin çok sınırlı değişiklikler getirmektedir. Dolayısıyla bu
düzenlemede beklentiler karşılığını bulmamış, umutlar hayal kırıklığına
dönüşmüştür.
Kamuda sağlıklı ve tutarlı bir personel politikası
uygulanmamaktadır. Personel Rejimi nesnellikten uzaklaştırılmış, istihdam
rejimi bozulmuştur. 657 sayılı Kanun, geçici işlerin ifası için istisnai
hallere münhasır olmak üzere sözleşmeli ve geçici personel istihdamını mümkün
kılmıştır. AKP döneminde bu istisnai uygulamalar asıl istihdam şeklinin önüne
geçmiştir. Ayrıca, AKP döneminde sözleşmeli ve vekil olarak işe alınanlar, daha
önce çıkarılan kanunlar ile memur kadrolarına alınmış, ancak tekrar sözleşmeli
ve vekil atama yapılmasına devam edilmiş, şimdi de bunlardan bazıları tekrar
memur kadrolarına alınmaktadır.
Bu yanlış uygulamalar ile birlikte, birçok mağduriyet ortaya
çıkmıştır. En büyük mağduriyet ise bu istisnai yollarla iş bulamayan işsiz
gençlerimizdir. Bunlar girdiği merkezi sınavı kazanıp ataması yapılamayan, bir
türlü sıra gelemeyen ve sıra gelmeden de kadroları istisnai yollarla doldurulan
milyonlarca işsiz vatandaşlarımızdır. Hükümetin bu yanlışı, bu haksızlığı
derhal durdurması gerekir.
Bu Kanun Teklifi ile kamu kurumlarında çalışan 4/B'liler, 4924
sayılı Kanuna tabi sözleşmeliler ve mahalli idarelerde çalışan sözleşmeliler,
vekil Kur'an kursu öğreticilerinden şartlan uyanlar memur kadrolarına
atanmaktadır. Ancak, memur kadrosu verilen sözleşmeli personel ve vekiller
arasında mağduriyeti en derinden yaşayan 4/C'liler yoktur. Rehber ve usta
öğreticileri bu düzenleme kapsamına alınmamıştır. Aile sağlığı çalışanları
yoktur. Vekil ebe-hemşireler yoktur.Ücretli öğretmenler yoktur.
AKP Hükümeti tarafından yapılan ayrımcı ve adaletsiz uygulamaları
saymakla bitmez. Bu Teklifte öğretmenler ve atanamayan öğretmenler yoktur. Bu
düzenlemede polislerimiz yoktur. Kamu işçilerinin naklen atanabilmeleri konusu
yoktur. Taşeron işçileriyle ilgili hiçbir düzenleme yoktur. Geçici ve mevsimlik
işçiler yine göz ardı edilmektedir. Bu Teklifte emeklilikte yaşa takılanlar
yoktur. Muhtarlarımız yoktur. Bu Kanun Teklifinde şehit aileleri ve gaziler ile
engelliler ve yaşlılarla ilgili bir düzenleme yoktur.
Peki bu Kanun Teklifinde neler vardır. Mera, yaylak ve kışlakların
yapılaşmaya açılması var. Köy meralarının köylünün elinden alınarak hazineye
devredilmesi, imar yetkisinin belediyelerden alınması ve satış yetkisi var.
Gerçeğe aykırı, usulsüz veya sahte belgeler nedeniyle verilmeyen
desteklemelerin ödenmesi var. Kamulaştırılan taşınmazlarla ilgili vatandaşın
hak arama hürriyetini engellenmesi ve yargıya müdahale var ÖSYM sınavlarına ait
soru ve cevaplarla ilgili bilgi edinme hakkının engellenmesi var. Sermayesindeki
kamu payı doğrudan veya dolaylı olarak yüzde 50'den az olan şirketler Sayıştay
denetimi dışına çıkarılması vardır. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun
uygulamasının geciktirilmesi, sertifikasını almış kişilerin mağdur edilmesi
var. Sürücü belgeleri için 24 milyon vatandaşımızdan 101 lira belge parası
alınması var.
Dolayısıyla yapılan düzenlemeler; kamu yönetiminin iyileştirilmesi
ve çalışanların sorunlarına çözüm getirilmesi yerine; kamu arazileri nasıl
talan edilebilir, kadrolaşma nasıl sağlanabilir, usulsüzlük ve yolsuzluklar
nasıl affedilebilir, denetimden ve yargıdan nasıl kaçınılabilir mahiyetini
taşımaktadır.
Teklifin tümüyle gözden geçirilmesi ve bu maddede düzeltme
ihtiyacı bulunmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri,
birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 00.03
ON BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 00.08
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
132’nci Birleşiminin On Birinci Oturumunu açıyorum.
478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Teklifin 55’inci maddesi üzerindeki ikinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı yasa teklifinin 55. maddesindeki
“iki sınav hakkı” ifadesinin “3 sınav hakkı” şeklinde değiştirilmesini arz
ederiz.
Süleyman Çelebi (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Evet, önerge üzerinde söz isteyen Süleyman Çelebi,
İstanbul Milletvekili.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
tabii, bir haftadır burada önemli yasaları görüşüyoruz. Yaklaşık, pazartesiden
beri gece üçlere kadar, dörtlere kadar bir çalışma temposu içindeyiz. Bu
çalışma temposu içinde zaman zaman gerilimli anları da yaşıyoruz ama bu
gerilimli anlardan bu Meclisin bir an önce kurtulması lazım. İlk önce bunu
söylüyorum çünkü bu psikolojiyle biz madde üzerinde bir konuşmayı… Bırakın
analiz etmeyi, önerge vermeyi, bunun üzerinde değerlendirmeyi sağlıklı yapmayı;
bu atmosferde sağlıklı bir Meclis çalışmasının yapılması bile zor bu aşamada.
Ben geçen burada usul hakkında bir söz aldığımda hani yarı espri yarı şaka, on
üç-on dört saat çalıştık, buradaki milletvekillerine de sağlık açısından,
psikolojik açıdan baktığımızda bazı yaklaşımlarda birbirimizle ilgili bir
kelimenin bile gerilim yaşatacağı bir sürecin olabileceğini ifade etmiştim.
Hatta espri olarak da yani “Sizin de sendikanız olmalı, burada çalışanların da
sendikası olmalı.” gibi bir değerlendirmede bulunmuştum. Şimdi, bu psikoloji
içinde biz önemli bir yasayı görüşüyoruz değerli arkadaşlar. Burada öneriyoruz
muhalefet olarak. Bazen önerilerimizin kısmen bazı bölümlerine iştirak
ediyorsunuz, bazılarına etmiyorsunuz. Bu arada, yapılan tartışmaların bazıları
için daha gerilimli süreçler yaşıyoruz. Orada bir duygusal aidiyetimiz oluyor
bazı konularda. Ama bütün bunların toplamından, bu atmosferde ve bu koşullarda
ve bu gerilim içerisinde çıkacak olan yasaların Türkiye’ye bir hayrı olmaz
değerli arkadaşlar yani çok net söylüyorum bunu, biraz daha herkesi sağduyuya…
Birbirimizi tahrik etmeye değil, birbirimizi anlamaya çalışalım. Varsa
yanlışlıklar bu yanlışlıkları gidermeye, onarmaya çalışalım, bunun üzerinden
yürüyelim. Yani sonuçta bir ölüm yok. Bir arkadaşımız yaralanmış, grup başkan
vekilimiz çok açık, hepimiz üzüntülerimizi ifade ettik ve geçmiş olsun
dileklerimizi de ilettik ve bunun hiçbir kabul yanının olmadığını da ifade
ettik, bu kürsüden ifade ettik.
Şimdi ama gerekiyorsa yarınki çalışma saatini erkene alırız, daha
bir, en azından herkesin yaptığı işleri bir daha gözden geçirmesi, bir daha
tanımlaması adına böyle bir yaklaşımı, böyle bir vizyonu ortaya koyması lazım.
İçtenlikle ben şu anda bu kürsüye çıktığımda maddeyle ilgili konuşacaktım yani
hikâye olsun diye hani bir maddeye son dakikada bir imza atmış değilim. Madde
üzerinde ve diğer, bu konularla ilgili bu yasanın bütününün yarattığı iyi
yanları da var. Bunu çok net söyledik, dün akşam da söyledik, daha önceki
görüşmelerde de söyledik, “güzel” dedik ama bunun bazı bonusları da var, bonus
olarak koyduğunuz bazı iyi düzenlemeler de var, buralarda da mutabakatımız var
ama bu yasada çifte standardın uygulandığı birçok düzenleme de var. Bunları da
giderelim, bunları da onaralım diye önerilerde de bulunduk. Belki daha önce
birkaç maddede yapacağımız önemli değişikliklerle belki büyük bir mutabakat
içerisinde de buradan çıkardık ve bunları da yaşamıyor olabilirdik, bugün
yaşanan gerilimleri de yaşamamış olurduk. Bu nedenle içtenlikle ve
samimiyetimle -madde üzerinde başka zaman tabii ki değerlendirmeler yapacağız,
daha maddeler çok, konuşuruz ama- ben bu atmosferde -özellikle Sayın Başkan
sizden de rica ediyorum, grup başkan vekillerinden de rica ediyorum- bu gerilim
üzerinde ve bu vizyondaki bir yasanın konuşulmasının gerçekten hepimize büyük
sıkıntılar yaşatacağını hissediyorum ve bir duyarlılık içerisinde bu uyarımı
yapıyorum. Bir milletvekili kimliğimle yapıyorum, hiçbir arkadaşım adına,
grubumun adına değil, kendi kişisel görüşlerimi sizlerle paylaşıyorum.
Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Çelebi.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
56’ncı maddede aynı mahiyette üç adet önerge vardır, okutup işleme
alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin yer alan 56 ncı
Maddenin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Adil Zozani Sırrı Sakık
Iğdır Hakkâri Muş
İbrahim Binici Abdullah Levent Tüzel Nazmi Gür
Şanlıurfa İstanbul Van
Hasip
Kaplan
Şırnak
Diğer önerge sahipleri:
Ali Öz Mehmet Günal Mustafa Kalaycı
Mersin Antalya Konya
Erkan Akçay Mehmet Şandır Hasan Hüseyin Türkoğlu
Manisa Mersin Osmaniye
Mehmet
Erdoğan
Muğla
Diğer önerge sahipleri:
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın Ağan Ayaydın İzzet Çetin
İstanbul İstanbul Ankara
Musa Çam Kazım Kurt Mahmut Tanal
İzmir Eskişehir İstanbul
BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Birinci önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
İş sağlığı ve güvenliğine ilişkin eklenen geçici madde, bugüne
kadar, iş güvenliği konusunda gerekli önlemi almayan kurum ve işyerlerine süre
kazandırma amacı taşımaktadır. Oysa işçi sağlığı ve güvenliği, zamana
yayılabilecek bir konu değildir. Bugüne kadar konuyla ilgili düzenlemelerini
gerçekleştirmemiş bakanlıklar, işyerleri gerekli yaptırıma tabi
tutulabilmelidirler. Bu nedenle geçici maddenin tasarı metninden çıkarılması,
konunun hayatiliğinin ve acilliğinin bir gereğidir.
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen Ali Öz,
Mersin Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZ (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 478 sıra sayılı kanunun
56’ncı maddesi üzerine verdiğimiz önerge üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Tabii ki, bu İş Sağlığı Güvenliği Yasası ülkemizde uzun zamandır
eksikliği hissedilen bir düzenleme yapılması gereken bir durumdur. Türkiye’de
iş kazaları yönünden değerlendirme yapıldığı zaman dünya ve Avrupa ülkeleri
arasında öncelikli bir sırada yer almamız böyle bir kanunu düzenleme gereğini
ortaya koymaktadır. 2012’nin Haziran ayında, aslında bu İş Güvenliği Yasası’nda
Türkiye’deki iş kazalarının ciddiyeti de göz önüne alınarak gerekli olan
düzenlemeler yapılmıştı. Bu düzenlemede iş kazalarının önlenmesi, iş
kazalarının önlenmesi adına işverene, çalışan işçiye, iş güvenliği uzmanına,
orada çalışan teknik elemanların durumlarının gözden geçirilerek çok geniş kapsamlı
bir yasa hazırlanmış olmasına rağmen ve bu, yüce Mecliste kabul edilmiş
olmasına rağmen, iş sağlığı güvenliği uzmanlığı gerekli olan yerlerdeki süreyi
yeniden uzatmak aslında bizim toplumumuzda çok da fazla olmayan, yeni yeni
oturmaya başlayan bir kültür tam yerine oturdu derken, düz yolda hızlı bir
şekilde giden aracın önene âdeta bir takoz koyduk. Yani bu yasayı bu şekildeki
süre uzatımını yaparak özellikle kamuda çalışan alanlardaki iş sağlığı
güvenliği uzmanlıklarının mecburiyet sürelerini altı ay, iki yıl gibi değişik
sürelerde uzatarak yeniden yasanın doğru işlemesinin önünde bir engel olmak
adına yeni bir düzenleme yapıyoruz. Şunu unutmamamız gerekir ki, Türkiye’de
günde 4 kişi iş kazasından dolayı ölmekte, 6 işçi de iş göremez hâle gelmekte.
Dolayısıyla, bu rakamların yeniden arzu ettiğimiz seviyelerin altına düşmesi
için İş Güvenliği Yasası’nı dikkatli bir şekilde yeniden gözden geçirmek lazım.
Tabii ki burada, çok tehlikeli işlerde belki istihdam etme
zorunluluğu var. “A grubu, B grubu, C grubu” diye sınıflamış olduğumuz iş
güvenliği uzmanlarının sayısı belki bugün Türkiye’deki toplam iş yerlerindeki
iş güvenliği uzmanlığı sayısını karşılamayacak durumda ise de bunu hızlı bir
şekilde, iş güvenliği sertifikası veren, özellikle de iş güvenliği uzmanı
olabilecek üniversite mezunlarının, meslek yüksek okullarının İş Sağlığı ve
Güvenliği Bölümünden mezun olan, aynı zamanda fen-edebiyat fakültelerinin
fizik, kimya bölümleri dışında, biyoloji mezunlarının da iş güvenliği uzmanı
olabileceği şekilde yeni bir düzenleme yapmış olsak ülkemizin her tarafında iş
güvenliği uzmanı istihdam etme zorunluluğu, bu yetersiz sayı ortadan kalkar.
Dolayısıyla, iş kazalarının önlenmesi adına iş güvenliği uzmanlığını ülkemizde
daha da yaygınlaştırır, daha da uygulanabilir, daha da etkin bir hâle getiririz
ve iş kazalarının önlenmesi noktasında Parlamento olarak ortak bir irade ortaya
koymuş oluruz.
Tabii ki iş kazalarının önlenmesi noktasında, iş güvenliği
uzmanlarının sertifikalarının, son zamanlarda sertifika verme yetkisine sahip
olan kurs açan yerlerdeki birtakım uygunsuz işler olduğu Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığına da belli ihbarlar şeklinde gelmekte. Bu noktada da
denetimleri hızlandırıp, denetimleri güçlendirip iş güvenliği uzmanlığı
sertifikalı daha fazla iş yerlerinde istihdam edilebilecek olan yeni alımların
yaratılmasıyla sorunun çözüleceğine inanıyoruz.
Ekstra yeniden bir süre vermek iş güvenliği uzmanlığına veya iş
güvenliği uzmanlarına yapmış olduğumuz bir iyilik değil. Bu anlamda, sertifika
almış olan birçok insan belki bir iş yerinde iş güvenliği uzmanı olarak
başlayacak olmasına rağmen, ama bu uzatmış olduğumuz süre vasıtasıyla onların
da işsizliğine vesile olabiliriz. Dolayısıyla, uzatmanın çok doğru olmadığını,
ancak daha önceki İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası’nda ciddi adımlar atıldığını
da ifade ederek yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Altay, sizin önergeyle ilgili gerekçe veya kim konuşacak
56’ncı maddede?
ENGİN ALTAY (Sinop) – İzzet Çetin.
BAŞKAN – İzzet Çetin, Ankara Milletvekili, buyurun.
İZZET ÇETİN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, keşke yasa yapma ortamımız olsa da bu konuyu
gerçekten enine boyuna konuşsak. Bildiğiniz gibi İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği
Tüzüğümüz vardı bizim 1974 yılında İsveç iş hukukundan tercüme edilmiş ve
çalışma yaşamımıza girmiş son derece düzgün bir tüzüktü. İş Yasası
değiştirilince 2003 yılında fiilen on yıldır uygulanmadıktan sonra, geçtiğimiz
yıl 6331 sayılı Yasa 30 Haziran itibarıyla kabul edildi ama yürürlüğü
1/1/2013’e ertelenmiş idi. Tabii, kanunun yürürlük maddeleri kademeli olarak
yürürlüğe girecekti. Bunların içerisinde bir tanesi de, 38’inci maddede
belirtildiği gibi, burada belirtildiği gibi, 6’ncı ve 7’nci maddeler. 6’ncı
maddesi kamu kurumları ile 50’den az çalışanı olan ve az tehlikeli sınıflarda
yer alan iş yerleri için yayımı tarihinden itibaren iki yıl sonra yürürlüğe
girecekti. Şimdi, bu düzenlemeyle bu süre 2+2=4 yıla; 50’den az çalışanı olan
tehlikeli ve çok tehlikeli işlerde de bir yıl sonra girecekti, “Bu da 1+1=2 yıl
sonra yürürlüğe girecek.” denildi.
Şimdi, değerli arkadaşlar, gerçekten bunun hangi amaçla
yürürlüğünün ertelendiğini hepimiz biliyoruz, burada her ne kadar Kanun
Teklifi’nde -İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Kanunu- “İş güvenliği uzmanı ve iş
yeri hekimi yeterli sayıda yok.” denildiği zaman “Yeterli hazırlıklar
yapılmadan geçtiğimiz yıl böyle bir kanun yürürlüğe sokuldu.” diyebiliriz belki
ama on yıl fiilen uygulanmayan bir tüzüğün yerine ikame olacak bir kanun enine
boyuna incelenmeliydi.
Değerli arkadaşlarım, gerçekten, bakınız, bizim ülkemizde işçi
sağlığı ve iş güvenliği alabildiğine ihmal ediliyor. Keşke Çalışma Bakanı
burada olsa. Zonguldak’ta “Marzinc” diye bir fabrika… Kuruluşuna -Çalışma
Bakanımız bizatihi kendisi de biliyor-
Bursa izin vermedi, Bursa’dan milletvekili seçilen arkadaşlarımız da bilir. Bu
fabrika Karabük’e kuruldu. Karabük’ten
-işçiler çalışmaya başladı, altı aydır çalışıyorlar- meslek hastalıkları
hastanesine önce 17’si geldi -bugün aldığımız bir telefonla 40’ı geçti işçiler
orada meslek hastalıklarında- kanlarında kurşun oranı olabildiğince yüksek.
İşveren manipülasyon yapıyor; bir taraftan hastanenin hekimleriyle diyalog
kurmaya, diğer taraftan da kendisi fiilen zehirli işlerde çalışmayanları da
göndererek kanda zehirli maddelerin az olduğuna ilişkin bir düzenleme yapmak
istiyor.
Bir başka örnek yine: Geçtiğimiz yıllarda bir inşaat şirketi
“Maden şirketi değiliz.” diyerek sendikalaşmaya karşı itiraz ediyor. Tabii ki
inşaat sektöründe değil, maden sektöründe faaliyet gösteriyor. İnşaat
sektöründe olmadığı için sendikadan kurtuluyor ama işçiler -8 işçi- daha sonra
göçük altında kalarak yaşamını yitiriyor.
Tabii, yine, Gaziantep’te bir galvaniz fabrikasında denetlemeler
yapılıyor; iyi, güzel; cezalar kesiliyor, tahsil de ediliyor. Ama ondan sonra
cezaya konu olayların kalkıp kalkmadığını bir daha kontrol edemiyorsunuz, çünkü
bu çıkarttığımız 6331 sayılı Yasa’da iş yerlerinin teftişini özel kuruluşlara
yaptırma yetkisi var, yani bir nevi teftişi de özelleştirmiş oluyoruz.
Değerli arkadaşlar, biz, gerçekten -ülkemiz- iş kazalarında -yani
iş cinayetlerinde- Avrupa 1’incisi, dünya 3’üncüsüyüz. Sosyal Güvenlik Kurumu
verilerine göre her 100 bin işçide ölümlü iş kazası Türkiye’de 12,3 iken Avrupa
Birliğinde bu ortalama 2,1; yani bizde insanın değeri Avrupa Birliği
ülkelerinden 10 kat daha düşük. Bir başka söylemle, bu oran Norveç’te yüz binde
1, Almanya’da yüz binde 1,8; Fransa’da yüz binde 2,2; bizde 12.3. Yani, bunu
erteleyerek biz bu kanunda iki yıl daha ötelemeyi -bir kere ortam ne olursa
olsun net olarak söylemeliyim ki- işverenlerin, özellikle de dürüst ve namuslu
işverenlerin değil, kısa sürede köşe dönmek isteyen, işçi sağlığı, iş güvenliği
önlemlerini almak yerine onu bir maliyet unsuru gören işverenlerin baskısıyla
bunu yapıyoruz. Böylesi güçlü bir Hükûmete, güçlü olduğunu söyleyen -sayısı
Parlamentoda 325’i- 326 milletvekili sayısı olan bir Hükûmete böyle bir
erteleme yakışmaz. O nedenle maddenin kaldırılmasını istedik.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (Sinop) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Evet, aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunacağım,
karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı vardır, önergeler kabul
edilmemiştir.
56’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
57’nci maddede iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı yasa teklifinin 57. maddesindeki
“30 gün içinde” ifadesinin, “45 gün içinde” şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Süleyman Çelebi Bülent Kuşoğlu
İstanbul İstanbul Ankara
Engin Özkoç Ümit Özgümüş Haluk Ahmet Gümüş
Sakarya Adana Balıkesir
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan
Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin;
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları
(2/1613, 1/778) nın 57 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Mehmet Şandır
Konya Manisa Mersin
Mehmet Erdoğan Hasan Hüseyin Türkoğlu Mehmet Günal
Muğla Osmaniye Antalya
"MADDE 57- 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası
Kanununun 128 inci maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bent eklenmiştir.
"k) Halka açık ortaklıkların yönetim kurullarında, yönetim
kurulu üyelerinin tamamının veya bir kısmının görev süresinin dolması veya
üyeliklerinin boşalması sebebiyle yönetim kurulu toplantı yeter sayısının
sağlanamaması ve görev süresi dolan veya üyeliği boşalan yönetim kurulu
üyelerinin yerlerine görev sürelerinin bitimini veya üyeliğin boşalmasını takip
eden 30 gün içinde yeni yönetim kurulu üyelerini seçmek üzere genel kurulun
toplanamaması veya genel kurulda yeter sayıda yönetim kurulu üyesinin
seçilememesi durumunda, Kurul, yerlerine halka açık ortaklık genel kurulunca
yeni üyeler seçilinceye veya Kurulca başka üyeler atanıncaya kadar görev yapmak
üzere yönetim kurulu toplantı yeter sayısını sağlayacak asgari sayıda, Kurulun
kurumsal yönetim ilkelerinde sayılan bağımsızlık kriterlerini sağlayan yönetim
kurulu üyelerini resen atar. Görev süresinin dolması nedeniyle boşalan halka
açık ortaklık yönetim kurulu üyeliklerine Kurulca atamalar yapılıncaya kadar,
görev süresi dolan yönetim kurulu üyeleri görevlerine devam eder. Kurulca
yapılan resen atama sonucunda geriye kalan boş üyelikler için, kurumsal yönetim
ilkelerinde sayılan bağımsızlık kriterlerini sağlayan, boş üye sayısının 2 katı
kadar kişiyi halka açık ortaklığın ortaklarından aday göstermelerini talep
eder. Kurul bu talebini ortakların halka açık ortaklıkta sahip olduğu pay
oranlarını dikkate alarak belirler ve bu bentteki esaslara uygun olarak atama
yapar. Olağan genel kurul toplantısını kanuni süresi içinde üst üste iki hesap
dönemi içinde yapmayan ve yönetim kurulu üyeleri kısmen veya tamamen Kurulca
yukarıdaki fıkralar uyarınca atanmış halka açık ortaklıklarda genel kurulun
yetkileri YTM tarafından kullanılabilir. Bu bendin uygulanmasına ilişkin usul
ve esaslar Kurulca belirlenir."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mehmet Günal, Antalya
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu maddeyle halka açık ortaklıklarla ilgili
bir düzenleme yapılıyor ama esas itibarıyla, gerekçesine baktığımız zaman, bu
düzenlemenin aslında geçtiğimiz yıllarda burada çıkardığımız Türk Ticaret
Kanunu’nun 530’uncu maddesinde mahkeme kararıyla fesih ve kayyum atamaya
ilişkin yetkilerin bir nevi oralardan alınıp SPK’ya devredilmesi öngörülüyor ve
çoğunuzun da bildiği gibi, bu madde daha çok şu anda sorunlu olan Turkcell’in
yönetim kuruluna üye atanmasını sağlamaya dönük bir yetki veriyor.
Şimdi, bakıyorum, kanunun gerekçesinde, 530 sayılı maddeyi
çıkarırken Türk Ticaret Kanunu’nda söylemişiz, zaten yetkileri genişletmişiz,
asliye ticaret mahkemesi fesih kararını verebiliyor. Burada yapılan ne?
“Mahkeme aman fesheder, biz ona göre yönetim kurulu atayalım.” Burada da
mahkemeye de aynı şekilde kayyum atama yetkisi vermişiz aslında. SPK’ya buraya
bağımsız yönetim kurulu üyesi atama yetkisi veriyoruz. Kimler için? Yönetim
kurulunu belli süre toplayamayanlar için.
Şimdi, benim bunlarda her zaman şüphelerim var. Geçmişteki
uygulamalara baktığımız zaman, belli kurullara devlet eliyle atama
yaptığımız zaman birçok negatif sonuçları olmuş. Bunun en iyi örneklerini -en iyi derken kötü
uygulamanın en iyi örneklerinden bahsediyorum- TMSF’nin devraldığı şirketlere
yaptığı atamalarda görüyoruz. Öyle yönetim kurulu üyeleri gördüm ki -çimento
fabrikası var devralınan şirketin- arkadaşımız ömründe inşaatı görmemiş,
çimentoyu görmemiş, bir yerde yönetici kamu kurumunda, oradan yönetim kurulu
üyeliğine gidiyor. E, şimdi, o şirketin zarar etmesinden, batmasından daha
doğal bir şey yok ki. E, şimdi, aynı şeye bakıyoruz, bu söz konusu düzenleme
çıkmadan önce, Turkcell’de sorun yaşandığında ve yönetim kurulu üyeleri
atanamadığı zaman, mart ayında Genel Kurul yapılamadığında 3 tane yönetim
kurulu üyesi atamışsınız. Bakıyoruz, Ahmet Akça, Atilla Koç, Mehmet Hilmi Güler
yani şimdi, Allah rızası için bu arkadaşlarımız bir iletişim şirketinde… Tamam,
ikisi de bakandı, nitelikli arkadaşlarımız olabilir de Turkcell gibi bir
iletişim şirketine başka hiç kimseyi bulamadı mı Adalet ve Kalkınma Partisi
Hükûmeti, ben gerçekten şaşırdım. Ben, arkadaşların niteliğini tartışmıyorum
ama gitsin birisi enerji şirketinde olsun, öbürü de gitsin turizm şirketinde
olsun veya yönetim şirketinde olsun, örnek söylüyorum. Eğer şimdi, bu aldığınız
yetkiyi de böyle kullanacaksınız bunun bir anlamı yok. Efendim, önerdiler! Ya,
öyle bir şey yok. Burası Türkiye'nin en önemli şirketlerinden bir tanesi. Onun
üzerinden gittiği için isim vererek söylüyorum. Şu andaki sorun, evet,
geçtiğimiz hafta toplanamadı, 24’üne kadar bir ay süre vermişlerdi. O da doğru,
sorun var ama sorunu çözelim derken aldığınız yetkinin başka şirketlerin de
yarın üzerinde baskı unsuru olarak kullanmak üzere değerlendirilebileceği
kuşkusu bizde oluşuyor. Neden? Geçmiş uygulamalara bakınca böyle kaygılarımız
oluyor değerli arkadaşlar. Hani burada hep mahkemenin yerine kendimizi
koyuyoruz, yapıyoruz ama şimdi zaten mahkemede olan bir yetki var. Mahkemeler
şimdiye kadar, durup dururken bir şirketi feshetmemiş. Yani kanunun madde
gerekçesine arkadaşlarımız bunu yazmışlar, ”Haksız bir yere, halka açık
şirketlerde, kötü bir karar alıp küçük ortakları zarara uğratmayalım.” diyor.
Güzel, SPK’nın görevi bu ama bunun için illaki oraya, eğer, yönetim kurulu
atamakla bu iş çözülecek zannediyorsa maalesef çözülme şansı yok.
O nedenle, bunları gelin, her seferinde bir kanun maddesi olarak
mahkemenin yerine kendimizi koymak yerine denetimlerimizi zamanında yapalım.
Varsa uyaralım, usuletle çözülmesini sağlayalım. Yani kamunun gücünü burada
kullanarak şirketlerin farklı şekilde zarar etmesine neden olacak
uygulamalardan kaçınalım diyorum. Bunun için, inşallah, bir an önce o sorun
çözülür. Tabii ki SPK küçük sermayedarları, küçük yatırımcıları korusun. Ona
itirazımız yok, görevi o ama daha önce birçok kötü örnekte de halka açık bir
sürü şirketin sorun yaşadığını biz gördük. SPK Kanunu buradan geçerken de
birtakım uyarılarımızı zaten sizlere yapmıştık. Etkin işlemesi için,
düzenleme-denetleme yetkisinin yerinde kullanılması için uyarılarımızı
yapmıştık. Ben umut ediyorum, burada, tabii ki kanunların genelliği ilkesi var,
siz de diyeceksiniz ki: “Başka şirketler de olabilir.” ama burada bu soruna
yönelik olarak bu maddenin geldiğini biliyorum çünkü öyle olmasaydı zaten üç ay
önce, dört ay önce çıkarmış olduğumuz SPK Kanunu’nun içerisinde bunlar çıkmış
olurdu diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı yasa teklifinin 57. maddesindeki
“30 gün içinde” ifadesinin, “45 gün içinde” şeklinde değiştirilmesini arz
ederiz.
Haluk Ahmet Gümüş (Balıkesir) ve
arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde Haluk Ahmet Gümüş, Balıkesir
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 478 sıra sayılı Yasa Teklifi’nin 57’nci maddesi hakkında konuşma
yapmak üzere partim adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bildiğiniz gibi, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası’nın 1
ve daha fazla işçi çalıştıran her işletmeye iş güvenliği uzmanı ve iş yeri
hekimi çalıştırma yükümlülüğü getiren yürürlük maddeleri uygulamada yaşanan
sorunların giderilmesi gerekçesiyle ertelenmek istenmektedir. Esas olarak 30
Haziran 2013 tarihinde yürürlüğe girmiş olması gereken bu düzenlemenin bir yıl
sonraya ertelenmesi düşüncesi, AKP’nin emekçiye bakış açısını yansıtmaktadır.
Maddenin görüşmeleri sırasında Plan ve Bütçe Komisyonunda
vurguladığımız gibi, bu erteleme, iş güvenliğini bir süre daha rafa kaldıracak,
o süre içerisinde Türkiye alnının teriyle çalışan işçi ve emekçilerini iş
kazalarında kaybetmeye devam edecektir.
Bakın, daha geçen gün Muğla Milas’ta 7 emekçi metan gazından
zehirlenerek yaşamını yitirdi. Hatırlayın, 2010 yılında Zonguldak’ta 28 işçi
günlerce göçük altında eziyet çekerek can verdi. Başbakana göre bu mesleğin
kaderinde vardı, dönemin Çalışma Bakanına göre “Güzel öldüler.” Cesetler
karıştı, mezarlar yeniden açıldı, tekrar gömüldüler. Böyle kelle koltukta bir
çalışma yaşamı bu millete reva mıdır? İş güvenliği bu acı olayları önlemek
demektir.
Arkadaşlar, sağlıklı bir ortamda yaşama ve çalışma hakkı en temel insan
haklarındandır. Düzenleme, bir an önce hayata geçirilmelidir. Aksi hâlde, telafisi imkânsız zararlar
doğurmaya devam edecektir. Evet, düzenleme, bir an önce hayata geçirilmelidir
ancak Çalışma Bakanlığınca 29 Mart 2013 tarihinde yayımlanan İşyeri Tehlike
Sınıfları Tebliği’nde ciddi eksiklikler vardır. Örneğin, yanında sadece bir
kalfa çalıştıran kuaförün iş yeri, herhâlde, ustura ve makas kullanması
nedeniyle tehlikeli olarak sınıflandırılmışken, atış poligonu faaliyetleri ve
havai fişek ve ses, ışık gösterisi faaliyetleri de aynı biçimde tehlikeli
olarak sınıflandırılmıştır.
Sayın milletvekilleri, bir berberin faaliyetlerindeki tehlikeyle
atış poligonunda silah kullanırken ortaya çıkabilecek tehlike bir ve aynı
mıdır? Ekonomik güçleri benzer midir? Bu eksiklerin yer aldığı tebliğ bir an
önce düzeltilmeli, iş kollarının tehlike sınıflandırması tekrar gözden
geçirilmeli ve zaman yitirmeksizin de yürürlüğe sokulmalıdır.
“Zaman yitirmeksizin” diyoruz ama bakın, 24 Haziran günü 18’inci
Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Toplantısı’nda İş Sağlığı ve Güvenliği Genel
Müdürü yaptığı sunumda, hâlihazırda görüşmekte olduğumuz düzenlemenin bir yıl
ertelendiğini ve 50’den az çalışanı olan, tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta
yer alan iş yerleri için kanunun yürürlük tarihinin Temmuz 2014 olduğunu
vurgulamıştır, yani çok daha önceden.
Şimdi, bu kürsüden soruyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisinde söz
konusu olan yasa teklifinin görüşmeleri henüz tamamlanmamış, yasa çıkmamış,
Cumhurbaşkanlığınca onaylanmamıştır, Resmî Gazete’de yayımlanıp yürürlüğe
girmemiştir. Yasalaşma süreci sona ermemiş, böylesine önemli bir düzenlemeyle
ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisinin nasıl irade göstereceği İş Sağlığı ve
Güvenliği Genel Müdürü tarafından önceden nasıl bilinmektedir?
İki: Türkiye Büyük Millet Meclisi, gelen bu tekliflerin tasdik
makamı mıdır? Bürokrasi Türkiye Büyük Millet Meclisinin üstünde yetkilere mi
sahiptir sizin döneminizde?
Bir yıl öncesinden, söz konusu 6331 sayılı Yasa yürürlüğe girerken
uygulamada ciddi sorunların doğacağı bilinmemekte midir? Bu yasanın
uygulanmasından doğacak sorunlar öngörülmemiş midir? Bu, uygulamada görülen
sıkıntılarla ilgili araştırma ya da soruşturma yapılmış mıdır?
Yasayı çıkarıp uygulamamak bir yönetim zafiyeti değil midir?
Devleti nasıl çalıştırıyorsunuz? Böyle bir devlet nasıl yönetilir, sizin
yaptığınız gibi yönetilir mi? Bu çalışma genel müdürleri mi yönetecekler
devleti, yoksa Büyük Millet Meclisi mi yönetecektir?
RECEP ÖZEL (Isparta) – AK PARTİ Hükûmeti yönetecek.
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Devamla) – Belgeler burada arkadaşım. Bak, adam
burada söylemiş. Büyük Millet Meclisinden bu yasa çıkmadan önce adam burada
söylemiş. O hâlde bunu Sayın Bakan açıklamakla mükelleftir.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
58’inci madde üzerinde aynı mahiyette iki adet önerge vardır,
okutup birlikte işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları
Kanunu İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporlarının 58. Maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Bülent Kuşoğlu Haluk Ahmet Gümüş
İstanbul Ankara Balıkesir
Kazım Kurt İzzet Çetin İlhan Demiröz
Eskişehir Ankara Bursa
Diğer önerge sahipleri:
Mehmet Şandır Erkan Akçay Mustafa Kalaycı
Mersin Manisa Konya
Mehmet Erdoğan Mehmet Günal Necati Özensoy
Muğla Antalya Bursa
Hasan
Hüseyin Türkoğlu
Osmaniye
BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Türk Dil Kurumu Sözlüğünde torba, "genellikle pamuk ve kıldan
dokunmuş, türlü boy ve biçimde, ağzı büzülüp bağlanabilen araç": 2.
Genellikle plastikten veya kâğıttan yapılmış, içine öteberi koymaya yarayan,
çeşitli büyüklükte olabilen taşıma gereci, poşet" şeklinde tanımlanmıştır.
"Kanun" ibaresinin başına eklenen "torba" kelimesi, bir
yandan "taşıyıcılık işlevi"ne diğer yandan da içine konulacak
öteberinin her zaman kestirilemeyeceği için gizemine işaret eden son derece
isabetli bir sıfattır.
Torba kanunlar söz konusu olduğunda, Medeni Kanunun 1. Maddesinde
belirtildiği anlamda, "kanunun ruhundan/özünden" söz edebilmek
neredeyse imkansız hale gelebilmektedir. Torba kanunlar, uygulayıcılar
açısından çeşitli sürprizlere gebedir. Örneğin, kimi torba kanunların, gerekçe
trafiği ya çok karışık ya da hiç gerekçesi olmayan maddeleri bulunmaktadır. Bu
nedenle, somut hukuki açmazlarla ilgili kanun "yorum" teknikleri çoğu
zaman işlemez hale gelebilmektedir.
Genel olarak iki tür yasa yapma yöntemi vardır; birisi normal,
diğeri hızlandırılmış yol. Madde bazlı görüşme ve oylamaya dayanan normal usul,
teknik açıdan "genel yasama yöntemi" olmaktadır. Hızlandırılmış yol
ise, "özel yasama yöntemi" olarak adlandırılmaktadır. Özel yasama
yönteminin bizdeki karşılığı, biraz da zorlama bir nitelemeyle "temel
kanun" olmuştur. Türk parlamento hukukuna 1991 yılında giren
hızlandırılmış yasa yapma yöntemi, TBMM İçtüzüğü'nün 91. Maddesinin başlığından
esinlenen bir terimle "temel kanun" olarak yerleşmiş durumdadır.
Ancak bu kullanım, bir alanı hukuki reform niteliğinde ilk kez düzenleyen
"Medeni Kanun", "Borçlar Kanunu", "Türk Ceza
Kanunu" gibi ana kanunlardan söz ederken kullanılan "temel
kanun" deyimiyle karışmaktadır. Uygulamada temel kanun yöntemi, kanun
tasarı ya da teklifinin Genel Kurul görüşmelerinde 30'u geçemeyen maddelerden
oluşan bölümler içine sıkıştırılarak görüşülüp yasalaştırılması anlamına
geldiğinden, bilgisayar terimleriyle, bir dosyanın sıkıştırılması
(ziplenmesi)'nı andırmaktadır. TBMM İçtüzüğünün 91. maddesinde de, özellikle
"temel kanun" tanımlamasıyla ilgili olarak benzer bir
"bocalama" hali zaten söz konusudur. Madde, Anayasa Mahkemesi
tarafından da birkaç kez iptale konu edilmiş iptaller ışığında gerekli
değişiklikler yapıldıktan sonra sular büyük ölçüde durulmuştur.
Ne pahasına olursa olsun, yasama sürecini hızlandırmak için torba
kanun çıkarma yoluna başvurulması, çok ciddi sakıncaları beraberinde
getirmektedir. Torba kanun sadece yasama süreci açısından değil, tasarı ya da
teklif yasalaştıktan sonra uygulama sürecinde de sorunlar doğurmaktadır. Torba
kanun çıkarma yolu, muhalefetin ve sivil toplum kuruluşlarının yasa yapım
süreçlerine etkili biçimde katılımının sağlanamamasını göze almayı
gerektirmektedir. Kaldı ki, her telden konuları kapsayabilen torba kanunların,
yürürlükteki mevzuata olan etkileri hakkında, iktidar partisi üyesi
milletvekilleri bile içerik hakimiyeti bakımından sıkıntıya düşmektedir.
Uygulamada, böyle bir zorunluluk olmadığı hâlde, temel kanun kapsamında
görüşülen torba kanunların hızla yasalaştırılması yüzünden ortaya çıkan yasama
hatalarını düzeltmek amacıyla değişen kanun veya kanunlarda çok geçmeden
yeniden değişiklik yapılmasını körüklemektedir. Kısaca, ülkemizde torba
kanunlar, değişen kanunda yeni değişiklik gereksinimlerini tetikleyici bir
etken niteliği de taşımaktadır.
Açıklanan bu nedenlerle torba kanun kapsamına alınan maddenin
temel kanun kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinden tasarı kapsamından
çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen Necati
Özensoy, Bursa Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Torba Kanun’un 58’inci maddesiyle ilgili
verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu torba yasaya baktığımızda, bir teklif olarak maddeler gelmiş,
tasarı olarak bazı maddeler gelmiş ve onun üzerine bunlar da yetmemiş,
komisyonda 20 kadar maddede ilave edilmiş. Bu görüştüğümüz madde de yine ne
teklifte ne de tasarıda olmayan, komisyonda ilave edilen bir madde. Bu maddeyle
ilgili, arkadaşlar, Milliyetçi Hareket Partisi Grubundaki arkadaşlarımız karşı
oy yazısında, ifadelerinde diyor ki: “Lisans başvurusu reddedilmiş tüzel
kişiler ve yükümlülükleri neden yerine getirmedikleri konusunda bilgi
alınamamış, komisyonda teklifle ilgili sağlıklı ve verimli görüşme
yapılamamış.” Yani, şurada, rüzgâr enerjisine dayalı lisansları yarım kalmış,
iptal edilmiş ve bağlantı görüşleri devam eden bu projelerle alakalı tekrar ön
lisans alınmasıyla ilgili bir madde getirilmiş. Bunun içeriğinin ne olduğunu,
komisyonda, zannediyorum, teferruatıyla bunu getirenler dahi bilmeden
birilerinin ricasıyla getirmişler. Tabii, şimdi, ben biraz araştırma yaptığımda
baktım, bu aşağı yukarı 10 civarında projeyi ilgilendiriyor. Sayın Bakan,
Enerji Bakanımız zaman zaman bu tür lisanslarla alakalı konuşmalar yaparken
Meclis kürsüsünden olsun, dışarıda olsun haklı olarak şunu ifade ediyor: “Artık
çantacılara yer yok.” diye birtakım sözleri oldu. Çok haklıdır çünkü rüzgâr
enerjisiyle alakalı özellikle Türkiye’de başlangıcına, lisans başvurularına
baktığımızda, eline haritayı alan, kalemle işaretleyip koordinatlarını alan
gittiler Enerji Bakanlığında lisans başvurusunda bulundular. Türkiye’nin
hâlihazırda kurulu gücü 58 bin megavat ama rüzgâr enerjisiyle ilgili 78 bin
megavatlık başvuru yapıldı. O günkü tarihlerde elbette bu lisans başvurularında
çok fazla teferruatlar yoktu ama şimdi, bir yıllık rüzgâr ölçümleri ve ciddi
anlamda girişimcilerin bu işi yapmak üzere lisansı, işte, en son olarak
bağlantı görüşleriyle birlikte bunları hayata geçirmeleriyle ilgili birtakım düzenlemeler
yapıldı. Şimdi, bu torba yasadaki bu madde, inanın, o lisans çalışmaları
sırasında -burada gerekçelerini komisyonda söylememişler ama benim öğrendiğim
kadarıyla- işte, kimisi sermaye artırımı yapamamış, kimisi ticaret sicilinin
tasdikini yaptıramamış yani böyle gayriciddi birtakım insanların yaptığı
başvuruların iptallerini içeriyor. Şimdi, böyle konularla yani “çantacı” tabir
ettiğimiz bu lisans alan insanların bir daha bir daha yani Sayın Bakanın, karşı
olmasına rağmen bizi burada meşgul etmesine müsaade etmemeliyiz. Yani,
gerçekten, bu maddenin bu tasarıdan, bu metinden çıkarılması lazım. Zaten
rüzgâr enerjisi de, böyle şehir efsanelerinde olduğu gibi değil, elektrik
piyasası, elektrik çok karmaşık bir sistem. Zaten sistemde şu anda 20 bin
megavat civarında bir lisans çalışması var, alınmış lisanslar var. Sisteme
zaten 8 bin megavatın üzerinde bir güç bağlayamıyorsunuz. Dolayısıyla, yani
öncelik olarak hem rüzgâr santrallerinin en verimli olanlarına ve ciddi
olanlarına bu tür öncelik verilmeli, onların önü açılmalı. Böyle gayriciddi
birtakım şeylerle uğraşmamalıyız değerli milletvekilleri, hem bu gecenin geç
saatinde hem de böyle ortamlarda. Onun için bu maddenin, gerçekten,
çıkarılmasında fayda var.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
59’uncu maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 59 uncu Maddesinde
geçen “Bakanlık merkez teşkilatında daire başkanı, genel müdür yardımcısı ve
başkan yardımcısı veya taşra teşkilatında defterdar kadrolarında toplam en az
üç yıl görev yapmış olanlar, atama tarihi itibarıyla fiilen bu kadrolardan
birinde bulunmak şartıyla Maliye Uzmanı kadrosuna atanabilir” ibaresine “ayrıca
Maliye Uzmanı kadrosuna atanan kişilerin bu karara karşı yargıya başvurup
itiraz hakları vardır” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Adil Zozani Sırrı Sakık
Iğdır Hakkâri Muş
Nazmi Gür Abdullah Levent Tüzel Hasip Kaplan
Van İstanbul Şırnak
İbrahim
Binici
Şanlıurfa
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 59 uncu maddesiyle 178 sayılı
Maliye Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
43 üncü maddesine eklenen “Bakanlık merkez teşkilatında daire başkanı, genel
müdür yardımcısı ve başkan yardımcısı veya taşra teşkilatında defterdar
kadrolarında toplam en az üç yıl görev yapmış olanlar ile defterdar yardımcısı
kadrolarında en az altı yıl görev yapmış olanlar, atama tarihi itibarıyla
fiilen bu kadrolardan birinde bulunmak şartıyla Maliye Uzmanı kadrosuna
atanabilir." fadelerinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Mehmet Akif Hamzaçebi Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın Ağan Ayaydın
İstanbul İstanbul
İstanbul
Ercan Cengiz Kazım Kurt Musa Çam
İstanbul Eskişehir İzmir
Bülent
Kuşoğlu
Ankara
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı kanun teklifinin 59 uncu
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Mustafa Kalaycı Oktay Vural
Manisa Konya
İzmir
Ali Öz S. Nevzat Korkmaz Alim Işık
Mersin Isparta Kütahya
Mehmet Günal Mehmet Erdoğan Özçan Yeniçeri
Antalya Muğla Ankara
“MADDE 59 – 13/12/1983 tarihli ve 178 sayılı Maliye Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 43 üncü maddesinin
üçüncü fıkrası ile son fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, maddeye
aşağıdaki fıkra eklenmiş ve dördüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.
"Defterdarlık Uzman Yardımcılığına atanabilmek için 657
sayılı Kanunun 48 inci maddesinde sayılan genel şartlara ek olarak en az dört
yıllık eğitim veren yükseköğretim kurumlarının hukuk, siyasal bilgiler,
iktisat, işletme, iktisadi ve idari bilimler fakülteleri ile Bakanlığın görev
alanına giren ve yönetmelikle belirlenecek yükseköğretim kurumlarından ya da
bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulunca kabul edilen yükseköğretim
kurumlarından mezun olmak ve yapılacak özel yarışma sınavında başarılı olmak
gerekir. Defterdarlık Uzman Yardımcılığı yarışma sınavı, yazılı ve sözlü
aşamalardan oluşur."
"Defterdarlık Uzmanı ve Defterdarlık Uzman Yardımcılarının
mesleğe alınmaları, yarışma ve yeterlik sınavları, komisyonların oluşumu,
yetiştirilmeleri, atanmaları, eğitimleri, çalışma ve görevlendirilmelerine
ilişkin usul ve esaslar ile diğer hususlar yönetmelikle düzenlenir."
"Maliye Bakanlığı'nın merkez ve taşra teşkilatı kadrolarında
en az üç yıl görev yapan (başka kurumlarda geçici görevli olanlar dâhil) ve son
üç yılda olumlu sicil almış olan personel, yaş ve öğrenim alanı şartları hariç
Kamu Görevlerine İlk Defa Atananlar İçin Yapılacak Sınavlar Hakkında Genel
Yönetmelikteki şartları taşımak kaydıyla, bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren
bir yıl içinde açılacak 'Defterdarlık uzmanlığı' özel sınavına girme hakkına
sahiptir. Bu sınavı kazananlar defterdarlık uzmanı olarak atanırlar. Sınava
ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığınca belirlenir.”
“Bakanlık merkez teşkilatında daire başkanı, genel müdür
yardımcısı ve başkan yardımcısı veya taşra teşkilatında defterdar kadrolarında
toplam en az iki yıl görev yapmış olanlar ile defterdar yardımcısı kadrolarında
en az altı yıl görev yapmış olanlar, atama tarihi itibarıyla fiilen bu
kadrolardan birinde bulunmak şartıyla Maliye Uzmanı kadrosuna atanabilir.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Erkan Akçay, Manisa
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
59’uncu maddede verdiğimiz önerge üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değişiklik önergemizle, Maliye Bakanlığının merkez ve taşra
teşkilatı kadrolarında en az üç yıl görev yapan ve son üç yılda olumlu sicil
almış olan personele yaş ve öğrenim alanı şartı aranmadan, defterdarlık
uzmanlığı özel sınavına girerek defterdarlık uzmanı olma imkânı tanınmaktadır.
Böylece, Maliye Bakanlığında görev yapan personelin uzmanlaşmasına dönük
yapılacak özel yarışma sınavıyla, kurum içinden defterdar uzmanı alınmasıyla,
kurum çalışanlarına kariyer imkânı tanınacak, mesleki gelişmelerine katkı
sağlanacak, hizmet kalitesi ve uzmanlaşma artacaktır.
Maliye Bakanlığının merkez teşkilatında daire başkanı, genel müdür
yardımcısı, başkan yardımcısı veya taşra teşkilatında defterdar kadrolarında
toplam iki yıl görev yapmış olanlar ile altı yıl defterdar yardımcısı görevini
yapmış olanların, atama tarihi itibarıyla fiilen bu kadrolardan birinde
bulunmak şartıyla maliye uzmanı kadrosuna atanmasını teklif ediyoruz.
Defterdarlık uzman ve uzman yardımcılığı mesleğine alınmada,
öngörülen yaş, öğrenim, KPSS’de başarı şartı ile yetiştirilme ve mesleğe atanma
hususlarında (A) grubu kadrolar için öngörülen hükümlere tabi tutulmaktadır.
Buna göre defterdarlık uzmanlığı, Bakanlık merkez teşkilatındaki uzman ve uzman
yardımcılıklarından ayrı düşünülemez. Oysa, uygulamada tam tersi bir durum
vardır. Âdeta, kast sistemi gibi, merkez ve taşra ayrımı haksız bir şekilde
yapılmaktadır.
666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile, güya benzer nitelikte
görev ifa eden kariyer uzmanları arasında ücret dengesizliklerinin giderilmesi
amaçlanmış fakat defterdarlık uzmanları ve uzman yardımcıları ise bu hükmün
dışında tutulmuştur. 659 ve 666 sayılı kanun hükmünde kararnameler öncesinde,
Maliye uzmanları ile defterdarlık uzmanları aynı özlük haklarına sahipti.
Ancak, bu kararnameler ile, Maliye uzmanlarının ek göstergeleri 2200’den 3600’e
çıkarılmış ve 2000 makam tazminatı verilmiştir. Bu suretle, maaşlarında 1.500
liraya varan bir artış ve bu kadrolar arasında da ciddi bir maaş farkı meydana
gelmiştir. Defterdarlık uzmanları ise, bu düzenleme kapsamına alınmayarak
mağdur edilmiştir. Maliye Bakanlığı taşra uzmanlarının bu uygulamanın dışında
tutulmasıyla Maliye Bakanlığının taşra birimlerinde çalışma barışı bozulmuştur,
huzur kalmamıştır. Taşradaki birçok personel farklı kurumlara geçebilmek için
çaba sarf etmekte, başarılı olanlar kurum değişikliği yapmaktadır.
Değerli milletvekilleri, Anayasa Mahkemesi 8 Aralık 2011 tarihli
ve 161 sayılı Kararı ile, aynı unvanlı sayman kadrolarında görev yapanlarla
ilgili olarak bir karar vermiştir. Bu karara göre, Anayasa’nın 10’uncu maddesi
çerçevesinde, eşitlik ilkesine aykırı uygulamalar olduğu belirtilmiştir. Anayasa
Mahkemesi, merkez, taşra veya başka kurumdan, çalışmalarına bakılmaksızın, aynı
veya benzeri görev yapanlarla ilgili yapılan ayrımı Anayasa’ya aykırı
bulmuştur, biraz önce bahsettiğim konuyla bire bir örtüşmek üzere. Bu duruma
karşı Hükûmetin kayıtsız kalması hâlinde defterdarlık uzmanlığı, merkez
uzmanlıklarına ya da başka kurumlara geçiş için basamak olarak kullanılan bir
uzmanlığa dönüşecektir.
Maliye Bakanlığının merkez ve taşra birimlerinde çalışan kariyer
uzmanlarını, içinde bulunduğu durumdan kurtarmak için, tüm kariyer uzmanlarının
tek çatı altında toplanması gerekmektedir, bu konunun yegâne, tek çözümü de
budur. Bu kişiler ortak sınavlarla mesleğe alınıyorlar. Lütfen dikkat buyurun
sayın milletvekilleri: Hepsi ortak sınavlarla mesleğe başlıyorlar, aynı veya
benzeri görevi yapıyorlar, birlikte, yan yana masalarda çalışıyorlar,
dolayısıyla bunlara ödenecek mali haklar, disiplin amirlerinin belirlenmesi,
bundan sonra açılacak sınavlar da birbirlerinden ayrı düşünülmemesi gerekir ki
örneği vardır; bugün, Orman ve Su İşleri, Çevre ve Şehircilik, Gümrük ve
Ticaret, Gıda, Tarım ve Hayvancılık bakanlıklarında tek uzman düzenlemesi
yapılmıştır yani merkez-taşra ayrımı yapılmamıştır. Diğer bir ifadeyle, bu
bakanlıklardaki uzman personelin özlük hakları, tek bir yasa altında
düzenlenmiştir.
Maliye Bakanlığında da aynı statünün gerçekleştirilmesi bir
mecburiyet hâlindedir ve eninde sonunda bu yüce Meclis, bu düzenlemeyi de
yapacaktır ama bizim önergemizde bunu bir nebze olsun düzeltme imkânınız
vardır.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 59 uncu maddesiyle 178 sayılı
Maliye Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
43 üncü maddesine eklenen “Bakanlık merkez teşkilatında daire başkanı, genel
müdür yardımcısı ve başkan yardımcısı veya taşra teşkilatında defterdar
kadrolarında toplam en az üç yıl görev yapmış olanlar ile defterdar yardımcısı
kadrolarında en az altı yıl görev yapmış olanlar, atama tarihi itibarıyla fiilen
bu kadrolardan birinde bulunmak şartıyla Maliye Uzmanı kadrosuna
atanabilir." ifadelerinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Mehmet Akif Hamzaçebi (İstanbul)
ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Bülent Kuşoğlu, Ankara
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Madde üzerinde verdiğimiz önergeyle ilgili konuşmaya çalışacağım
ama bugün, Mecliste geçirdiğimiz günlerden en sıkıntılısını galiba yaşadım. Çok
üzüldüm şahsım adına. Değerli bir arkadaşımızın da bu arada, bu arbedede zarar
görmesi -herkes için tabii ki üzülürüz ama- ayrı bir üzüntü konusu olmuştur.
Kendisine geçmiş olsun diyorum.
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Teşekkür ederiz.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Rica ederim. Hepimiz için, hepimizin
arkadaşıdır, parti ayrımı olmaması gerekir.
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Bir utanç…
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Bir utanç da varsa hepimizin utancıdır
tabii ki bu. Bizim topluma örnek olmamız lazım. Toplumun ne kadar gergin
olduğunu, sıkıntılı olduğunu biliyoruz. Böyle durumlarda Türkiye Büyük Millet
Meclisi olarak, halkın temsilcileri olarak bizlerin daha sağduyulu olmamız
gerekir. (CHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar) İktidar ve muhalefet
tarafından ilk defa alkışlandım ama keşke böyle bir sebeple olmasaydı, başka
sebeplerle olsaydı.
AFİF DEMİRKAN (Siirt) – O da olur.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – İnşallah, o tür sebepler de olacaktır
ileride.
Şimdi, bu maddede defterdarlık uzman yardımcılarının atanabilmesi
düzenleniyor, ilk fıkrada dört yıllık yüksekokulu bitirme şartı getiriliyor ki
bu çok makul. Demin Erkan Bey de konuştu, o da eski bir maliyeci, ben de öyle.
Maliye Bakanlığı da devletin temel bakanlıklarından bir tanesi. Hakikaten,
makul bir şekilde düzenlenmesi gerekiyor oradaki bu düzenlemelerin, düzgün bir
şekilde yapılması gerekiyor. Bu 2011’deki kanun hükmünde kararname sonrası
Maliye Bakanlığında taşlar yerinden oynadı maalesef. Şimdi, yeni bir düzen
oturtmaya çalışıyoruz ama tabii, bir kere taşlar yerinden oynadıktan sonra bu
çok zor.
Sorun (2)’ncide değil, (3)’üncü fıkrada. Bakanlık merkez
teşkilatında genel müdür, genel müdür yardımcısı veya daire başkanı olarak
çalışmış olanların maliye uzmanı kadrosuna daha sonra atanabilmelerine imkân
getiriliyor. Bu, güzel yani geçmişte Maliye Bakanlığı içerisinde genel müdür,
genel müdür yardımcısı ve daire başkanı olarak çalışmış olanlar, maliye uzmanı
oluyor ve bir hak kaybı söz konusu olmuyor. Özlük haklarıyla ilgili bir önemli
farklılık söz konusu olmuyor fakat biraz önce dediğim gibi, taşlar yerinden
oynadığı için, maliye uzmanı oluyor ama maliye uzmanları şube müdürlerinin
altında çalışıyor, şube müdürlerine bağlı olarak görev yapmaları gerekiyor.
Şube müdürlerinden daha fazla maaş almış oluyorlar.
Daha önceki bir konuşmamda bunu belirtmiştim. Şimdi, şube müdürü
aktif bir görevdir, bakanlığın temel taşıdır, icra birimidir şube müdürlükleri.
Her şube bir faaliyet alanı tanımlamıştır, faaliyetin esası bakanlıkta, bütün
bakanlıklarda öyledir ama Maliye Bakanlığında şube müdürlerinin üzerine inşa
edilir. Şube müdürlerine bağlı olarak çalışan bu maliye uzmanları daha fazla
ücret alıyor, sorun da bu. Bunun altından kalkılamıyor, bu durumun düzeltilmesi
lazım, bununla ilgili bir şeyler yapılması lazım. Daha önceki bir konuşmamda da
bu durumu aktarmıştım.
Sadece bu değil tabii, bunun haricinde taşrada görev yapan
uzmanlarla merkezde görev yapan uzmanlar arasında da fark var. Uzman, uzman
yani merkez ve taşrası olur mu? Aynı şekilde tanımlanmış, görev tanımı aynı,
yetkileri aynı ya da en azından benzer şekilde yetkileri var ama ücret
farklılıkları var. Bunların da olmaması lazım, bunların da giderilmesi lazım.
Tabii, bunlar, belki çok önemli görülmüyor ama bürokraside çalışmış olanlar
bilirler, bunlar, çalışanlar arasında büyük sıkıntı yaratıyor, moral bozukluğu
yaratıyor, motivasyonlarını bozuyor. “Bana bağlı bir adam nasıl benden daha
fazla ücret alır?” diyor. Bozuluyor ona, yeteri kadar çalışmıyor.
Müdürler ilk defa, cumhuriyet tarihinde ilk defa, geçen yıl toplu
bir gösteri yaptılar, vergi dairesi müdürleri. Hatırlarsanız, ilk defa oldu,
İstanbul’da böyle bir gösteri yapıldı. Bunlara mümkün olduğunca meydan
verilmemesi lazım, meydan vermememiz lazım çünkü Maliye Bakanlığı gibi yerler,
devletin temel taşlarıdır, temelleridir. O temellerin temeli de oradaki
kadrolardır. Onları üzmemiz lazım diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum…
ENGİN ALTAY (Sinop) – Karar yeter sayısı Başkan.
BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 01.18
ON İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 01.26
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
132’nci Birleşiminin On İkinci Oturumunu açıyorum.
478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 59’uncu maddesi üzerinde Ankara
Milletvekili Bülent Kuşoğlu ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar
yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Evet, kâtip üyeler arasında anlaşmazlık olduğu için elektronik
cihazla oylama yapacağız.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge
kabul edilmemiştir.
Teklifin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Madde üzerindeki diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 59 uncu
Maddesinde geçen “Bakanlık merkez teşkilatında daire başkanı, genel müdür
yardımcısı ve başkan yardımcısı veya taşra teşkilatında defterdar kadrolarında
toplam en az üç yıl görev yapmış olanlar, atama tarihi itibarıyla fiilen bu
kadrolardan birinde bulunmak şartıyla Maliye Uzmanı kadrosuna atanabilir”
ibaresine “ayrıca Maliye Uzmanı kadrosuna atanan kişilerin bu karara karşı
yargıya başvurup itiraz hakları vardır” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Pervin Buldan (Iğdır) ve
arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Düzenlemeyle taşra teşkilatındaki mevcut defterdarların görevden
alınarak Maliye Uzmanı olarak atanmasının önü açılmaktadır. Burada kritik olan
durum, görevden alınan defterdarların yargıya başvurup itiraz hakkı vardır.
Görevden alınıp Maliye Uzmanı olarak atanırlarsa, bu hakları söz konusu
olmayacaktır. Bu da Anayasanın eşitlik ilkesine aykırıdır. Buradaki amaç,
AKP'nin istemediği defterdarları görevden alıp, onların idare mahkemesine dava
açmalarını da engelleyerek, istediği kişileri defterdar olarak atamaktır.
Ayrıca bu düzenleme ile AKP hükümeti kendi bürokrasisini dayatmaya
çalışmaktadır. Dolayısıyla bu düzenlemede Maliye Uzmanı Kadrosuna atanan
kişilerin bu karara karşı yargı yoluna başvurup itiraz haklarının olduğuna dair
bir ibarenin açıkça ifade edilmesi gerekmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
60’ıncı madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve 60 ıncı
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Mustafa Kalaycı Özcan Yeniçeri
Manisa Konya Ankara
Alim Işık Mehmet Günal Mehmet Erdoğan
Kütahya Antalya Muğla
"MADDE 60- 178 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 29 uncu
maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan "dört"
ibaresi "altı" şeklinde, dördüncü ve beşinci fıkraları ile son fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Vergi Müfettişleri, en az dört yıllık yükseköğretim veren
hukuk, siyasal bilgiler, iktisat, işletme, iktisadi ve idari bilimler
fakülteleri ile bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulunca kabul edilmiş
yükseköğretim kurumlarından mezun olup, sınavın yapıldığı tarih itibarıyla otuz
beş yaşını doldurmamış olan ve yapılacak özel yarışma sınavını kazananlar
arasından, Bakan onayı ile mesleğe Vergi Müfettiş Yardımcısı olarak atanır.
" Vergi Müfettiş Yardımcılığına atananlardan giriş
sınavındaki başarı sırasına göre en başarılı yüzde beşi 20 nci maddenin ikinci
fıkrasının (b), (c) ve (ç) bentlerinde belirtilen grup başkanlıklarında
görevlendirilir. Giriş sınavında ilk yüzde beşe giremeyenler 20 nci maddenin
ikinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen grup başkanlığında
görevlendirilir."
"Başkanlığın görev, yetki ve sorumlulukları, grup
başkanlıklarının görev alanları, performans değerlendirme sisteminin
oluşturulması ve yönetimi ile Vergi Müfettişlerinin görev, yetki ve sorumlulukları,
mesleğe alınmaları, yetiştirilmeleri, yeterlikleri, yükselmeleri, grup
başkanlıklarında görevlendirilmeleri ve yer değiştirmelerine ilişkin usul ve
esaslar yönetmelikle düzenlenir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporlarının 60. Maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu İzzet Çetin Özgür Özel
İstanbul Ankara Manisa
Kazım Kurt Haluk Ahmet Gümüş İlhan Demiröz
Eskişehir Balıkesir Bursa
Bülent
Kuşoğlu
Ankara
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Bülent Kuşoğlu, Ankara
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum tekrar.
Değerli arkadaşlarım, bu da benim devlet memuriyetine başladığım
Maliye Bakanlığıyla ilgili. Ben de eski bir hesap uzmanıyım. Şu anda Hesap
Uzmanları Kurulu, Maliye Teftiş Kurulu, Gelirler Kontrolörleri Kurulu gibi
yerler kaldırıldı ve Maliye Bakanlığında yeni bir düzene geçildi ve vergi
müfettişleri var. Vergi müfettişleriyle ilgili bir düzenleme yapıyor bu madde.
Vergi müfettiş yardımcılığı… Tabii, Türkiye’de milyonlarca iş yeri
var, hepsinin aynı nitelikte insanlar tarafından denetlenmesi mümkün değil.
Yani çok nitelikli bir iş yerinin tabii ki çok iyi yetişmiş birisi tarafından
ya da birileri tarafından denetlenmesi gerekiyor ama daha basit, bakkal
seviyesinde, çok küçük seviyede iş yerlerinin de farklı kariyere sahip kişiler
tarafından denetlenmesi gerekiyor. Burada da mecburen bu ayrım yapıldı,
yapılmış vaziyette. Dörde bölünmüş durumda vergi müfettişleri; (b), (c), (ç)
bentleri. Burada, yarışma sınavında ilk yüzde 5’e girenler (b), (c), (ç) vergi müfettişi olarak
atanıyor. (b)’si büyük mükelleflerle ilgili olanlar, (c)’si transfer fiyatlandırması
ve uluslararası vergilendirmeyle ilgili, (ç)’si de kaçakçılık ve
organizasyonlarla ilgili. Diğerleri de, geri kalan yüzde 95’i de küçük ve orta
işletmelerle ilgili olarak görevlendiriliyorlar. Bunlarda bir şey yok ama son
bölümde bütün bunların yönetmelikle düzenleneceği belirtiliyor. Yönetmelikle
düzenlenmesi aslında bu tür konuların… Netameli konulardır Maliye Bakanlığının
yetkileri ve Maliye Bakanlığı yetkilerini kullanan, denetim yapan vergi
müfettişlerinin yetkileri. Bunların, siyasetin karışmaması lazım, daha sağlam olmaları lazım. Dolayısıyla yönetmelikle
değil de kanunla düzenlenmesi… Ki eski dönemlerde, bizim dönemlerimizde
öyleydi, bunların güvence altına alınması, siyasetin mümkün olduğunca
bulaşmaması esastı. Öyle olması daha makul gibi görünüyor. Bunu belirteyim,
buradaki eleştirim bununla ilgilidir.
Onun haricinde, bu torba kanunda 657’yle ilgili önemli
değişiklikler var ama çoğunu yapmadık, yapmadıklarımızı da bilmemiz lazım.
Bakın, sizlere de gelmiştir, çok şeyin değişmeyeceğini biliyorum ama şöyle
talepler var: KİT’ler ve bağlı ortaklıklarda genel müdürlük yapmış, genel müdür
yardımcılığı yapmış ama KİT özelleştirildiği için, kocaman KİT yani devlet gibi
yerlerde genel müdürlük, genel müdür yardımcılığı yapmış insanlar, KİT
özelleştirilmiş, araştırmacı kadrosuna atanmış. Eski bir genel müdür, genel
müdür yardımcısı, araştırmacı kadrosunda çok düşük maaş alıyor, insan yerine
konmuyor. Bu kadrolarda bulunanların da aslında müşavirlik kadrolarına
atanmaları lazım, en azından özlük haklarını devam ettirebilmeleri için. Bunları
biz araştırmacı kadrosuna atıyoruz, bunlardan istifade etmiyoruz, bunların
bilgi birikiminden yararlanmıyoruz ama hiç olmazsa onları mağdur etmeyelim,
araştırmacı kadrolarından özelleştirme yapılan yerlerde bunları çıkaralım ve
müşavirlik kadrolarına atayarak hiç olmazsa mağduriyetlerini önleyelim.
Bir tanesini daha sizinle paylaşmak istiyorum. Bu da yine belediye
ve diğer kamu kurumlarında çalışan üniversite mezunu sözleşmeli
personelin… Bunlar mühendisler
olabiliyor. En az on beş yıldan beri, mühendis olduğu hâlde, geçici işçi
statüsünde belediyede çalışıyor örneğin; on beş yıldır belediyede geçici işçi
statüsünde çalışmış. Kamu kurumunda çalışıyor aslında bu, fiilen o görevi
yapıyor ama geleceği yok. Geçici işçi durumunda; her an işine son verilebilir,
mağdur olabilir, sıkıntıya girebilir. Bu tür çok insan var. En azından şöyle
8.300 kişinin olduğunu söylüyor. Bunların da aslında kadroya alınmaları lazım.
Bunlar üniversite mezunu; dediğim gibi, aralarında mühendisler var, hukukçular
var. Bunların bu şekilde istihdam edilmeleri devlet açısından büyük bir
kayıptır, toplumun güvencesi açısından da büyük bir kayıptır. Bu tür
eksikliklerimiz de var, bunların da bilinmesi gerekir.
Teşekkür ediyorum. Herkese saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve 60 ncı
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay (Manisa) ve
arkadaşları
"MADDE 60- 178 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 29 uncu
maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan "dört"
ibaresi "altı" şeklinde, dördüncü ve beşinci fıkraları ile son
fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Vergi Müfettişleri, en az dört yıllık yükseköğretim veren
hukuk, siyasal bilgiler, iktisat, işletme, iktisadi ve idari bilimler
fakülteleri ile bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulunca kabul edilmiş
yükseköğretim kurumlarından mezun olup, sınavın yapıldığı tarih itibarıyla otuz
beş yaşını doldurmamış olan ve yapılacak özel yarışma sınavını kazananlar
arasından, Bakan onayı ile mesleğe Vergi Müfettiş Yardımcısı olarak atanır.
"Vergi Müfettiş Yardımcılığına atananlardan giriş sınavındaki
başarı sırasına göre en başarılı yüzde beşi 20 nci maddenin ikinci fıkrasının
(b), (c) ve (ç) bentlerinde belirtilen grup başkanlıklarında görevlendirilir.
Giriş sınavında ilk yüzde beşe giremeyenler 20 nci maddenin ikinci fıkrasının
(a) bendinde belirtilen grup başkanlığında görevlendirilir."
"Başkanlığın görev, yetki ve sorumlulukları, grup
başkanlıklarının görev alanları, performans değerlendirme sisteminin
oluşturulması ve yönetimi ile Vergi Müfettişlerinin görev, yetki ve
sorumlulukları, mesleğe alınmaları, yetiştirilmeleri, yeterlikleri,
yükselmeleri, grup başkanlıklarında görevlendirilmeleri ve yer değiştirmelerine
ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Erkan Akçay, Manisa
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
60’ıncı maddede verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
646 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle Maliye Bakanlığında mevcut
dört çeşit vergi denetim birimi olan vergi denetmenleri, maliye müfettişleri,
hesap uzmanları ve gelirler kontrolörleri “vergi müfettişi” unvanıyla Vergi
Denetim Kurulu çatısı altında birleştirilmiştir. 4 adet Vergi Denetim Kurulu
başkan yardımcısı sayısı bu düzenlemeyle 6’ya çıkarılmaktadır. İhtiyaç vardır,
çıkartılır, talep edilir. Bu konuda şimdilik bir şey demiyoruz, uygulamaya
bakmak lazım. Şu anda, hâlihazırda Vergi Denetim Kurulunda 6 başkan yardımcısı
fiilen görev yapmaktadır ancak 6 başkan yardımcısının tamamı, birleştirilen
gruplardan sadece maliye müfettişi, hesap uzmanı ve gelirler kontrolörlüğü
orijinli görevlilerden atanmıştır, vergi denetmeni orijinli bir başkan
yardımcısı yoktur. Bu durum birleşmenin özüne ve ruhuna tamamen aykırıdır ve
hâlen Maliye Bakanlığı içerisinde bu ayrımın ve ayrımcılığın devam ettiğini
gösterir yani birleşme bir unvanda ve sözde kalmıştır.
Değerli milletvekilleri, vergi müfettişleri, 646 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname’yle oluşturulan… Biraz evvel Bülent Bey de saydı fakat
dinleyenlerden ben o unvanı öğrenemedim bir yıldır, iki yıldır; ezberlemek
mümkün değil, yani işin uzmanı dahi bu unvanı aklında tutamaz. Eğer dikkat
buyurursanız, sizi de dinlemeye davet ediyorum.
“1) Küçük ve Orta Ölçekli Mükellefler Grup Başkanlığı.” 7
kelimeden oluşan bir unvan.
“2) Büyük Ölçekli Mükellefler Grup Başkanlıkları.” Yani küçük ve
orta, sonra büyük.
Sonra: “3) Organize Vergi Kaçakçılığı ile Mücadele Grup
Başkanlığı.”
4’üncüye de dikkat edelim: “4) Örtülü Sermaye, Transfer
Fiyatlandırması ve Yurtdışı Kazançlar Grup Başkanlıklarında görev
yapmaktadırlar.”
Aklında tutabilene, ezberleyebilene aşk olsun.
Birleşme işlemi sırasında, maliye müfettişi, hesap uzmanları,
gelirler kontrolörü kökenli denetim elemanları, bu tekrardan saymak istemediğim
Büyük Ölçekli Mükellefler Grup Başkanlıkları, Organize Başkanlıkları, Örtülü
Sermaye, Transfer Fiyatlandırması ve Yurtdışı Kazançlar Grup Başkanlıklarında
görevlendiriliyorlar. Yine, vergi denetmeni kökenli olan denetim elemanları ise
Küçük ve Orta Ölçekli Mükellefler Grup Başkanlıklarında görevlendiriliyor. Yani
ayrım aynen devam ediyor.
Öte yandan, bu kanunun ilgili maddesinde “Vergi müfettişliği
mesleğine özel yarışma sınavıyla vergi müfettiş yardımcısı olarak başlanır.”
denmektedir. “Vergi müfettiş yardımcılarının görevlendirilecekleri grup başkanlıklarının
belirlenmesinde ise giriş sınavı başarı sırası esas alınarak, giriş sınavındaki
başarı sıralamasına göre görevlendirilir.” Yüzde 5’i, 20’si, (a), (b), (c), (ç) diye gruplandırmalar
yapılıyor. Bu düzenlemenin amacı Kurulun görevlerinin yerine getirilmesinde
uzmanlaşma ve iş bölümünün sağlanması olarak belirtilse de daha yolun başında
böyle bir ayrım, uzmanlaşma değil, ayrımcılık getiriyor. Bilakis, uzmanlaşmanın
önünde bir engeldir. Uzmanlaşma, işin mutfağında çalışarak, sahada çalışarak
gösterilecek performans, kıdem ve belirlenecek kriterlere göre -örneğin
yeterlilik sınavında bu gruplandırmalar yapılabilir- buna göre olmalıdır.
Yıllardır Maliye Bakanlığında denetim birimleri arasında yaşanan çekişmeler bu
kez vergi müfettişleri arasında “yüzde 5’e girenler, girmeyenler” diyerek,
hatta daha böyle hazin ve garip bir şekilde devam etmektedir. Daha yolun
başında bu tür ayrımcılıktan vazgeçilmesi gerekir. Bu durum birleşmenin
mantığına aykırıdır; vergi müfettişlerinin fiilen ikiye, hatta üçe ayrılması
demektir ve bu ayrımlar… Eşit sınavla yapıyorsun, daha sonra
gruplandırıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Devamla) –
Atama ve yer değiştirmede hakeza bir adaletsizlik söz konusu ve inşallah
bundan sonraki diğer konuşmalarımızda da dile getiririz.
Hepinize saygılar sunuyorum, önergemize destek bekliyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Madde kabul edilmiştir.
61’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan
Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin;
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları
(2/1613, 1/778) nın 61 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Hasan Hüseyin Türkoğlu Konya Manisa Osmaniye
Mehmet Günal Mehmet Erdoğan Mehmet Şandır
Antalya Muğla Mersin
"MADDE 61 -178 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Ek 30 uncu
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Yapılamayacak işler
EK MADDE 30- Vergi incelemesine yetkili olanlar, görevlerinden
ayrıldıktan sonra üç yıl süreyle, görevden ayrılış tarihi itibarıyla son üç yıl
içinde nezdinde inceleme yaptıkları mükellefler veya bu mükelleflerin veya
ortaklarının idaresi, denetimi veya sermayesi bakımından doğrudan veya dolaylı
olarak bağlı bulunduğu ya da nüfuzu altında bulundurduğu kurumlarda herhangi
bir görev veya iş alamazlar, 1/6/1989 tarihli ve 3568 sayılı Serbest Muhasebeci
Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu kapsamında sözleşme
düzenleyemezler. Bu yasağa uymayanlar hakkında 2/10/1981 tarihli ve 2531 sayılı
Kamu Görevlerinden Ayrılanların Yapamayacakları İşler Hakkında Kanun hükümleri
uygulanır."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporlarının 61. Maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Kazım Kurt İlhan Demiröz
İstanbul Eskişehir Bursa
İzzet Çetin Özgür Özel Haluk Ahmet Gümüş
Ankara Manisa Balıkesir
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Gerekçe.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Türk Dil Kurumu Sözlüğünde torba, "genellikle pamuk ve kıldan
dokunmuş, türlü boy ve biçimde, ağzı büzülüp bağlanabilen araç; 2. Genellikle
plastikten veya kâğıttan yapılmış, içine öteberi koymaya yarayan, çeşitli
büyüklükte olabilen taşıma gereci, poşet" şeklinde tanımlanmıştır.
"Kanun" ibaresinin başına eklenen "torba" kelimesi, bir
yandan "taşıyıcılık işlevi"ne diğer yandan da içine konulacak
öteberinin her zaman kestirilemeyeceği için gizemine işaret eden son derece
isabetli bir sıfattır.
Torba kanunlar söz konusu olduğunda, Medeni Kanunun 1. Maddesinde
belirtildiği anlamda, "kanunun ruhundan/özünden" söz edebilmek
neredeyse imkansız hale gelebilmektedir. Torba kanunlar, uygulayıcılar
açısından çeşitli sürprizlere gebedir. Örneğin, kimi torba kanunların, gerekçe
trafiği ya çok karışık ya da hiç gerekçesi olmayan maddeleri bulunmaktadır. Bu
nedenle, somut hukuki açmazlarla ilgili kanun "yorum" teknikleri çoğu
zaman işlemez hale gelebilmektedir.
Genel olarak iki tür yasa yapma yöntemi vardır; birisi normal,
diğeri hızlandırılmış yol. Madde bazlı görüşme ve oylamaya dayanan normal usul,
teknik açıdan "genel yasama yöntemi" olmaktadır. Hızlandırılmış yol
ise, "özel yasama yöntemi" olarak adlandırılmaktadır. Özel yasama
yönteminin bizdeki karşılığı, biraz da zorlama bir nitelemeyle "temel
kanun" olmuştur. Türk parlamento hukukuna 1991 yılında giren
hızlandırılmış yasa yapma yöntemi, TBMM İçtüzüğü'nün 91. Maddesinin başlığından
esinlenen bir terimle "temel kanun" olarak yerleşmiş durumdadır.
Ancak bu kullanım, bir alanı hukuki reform niteliğinde ilk kez düzenleyen
"Medeni Kanun", "Borçlar Kanunu", "Türk Ceza
Kanunu" gibi ana kanunlardan söz ederken kullanılan "temel
kanun" deyimiyle karışmaktadır. Uygulamada temel kanun yöntemi, kanun
tasarı ya da teklifinin Genel Kurul görüşmelerinde 30'u geçemeyen maddelerden
oluşan bölümler içine sıkıştırılarak görüşülüp yasalaştırılması anlamına
geldiğinden, bilgisayar terimleriyle, bir dosyanın sıkıştırılması
(ziplenmesi)'nı andırmaktadır. TBMM İçtüzüğünün 91. maddesinde de, özellikle
"temel kanun" tanımlamasıyla ilgili olarak benzer bir
"bocalama" hali zaten söz konusudur. Madde, Anayasa Mahkemesi
tarafından da birkaç kez iptale konu edilmiş, iptaller ışığında gerekli
değişiklikler yapıldıktan sonra sular büyük ölçüde durulmuştur.
Ne pahasına olursa olsun, yasama sürecini hızlandırmak için torba
kanun çıkarma yoluna başvurulması, çok ciddi sakıncaları beraberinde
getirmektedir. Torba kanun sadece yasama süreci açısından değil, tasarı ya da
teklif yasalaştıktan sonra uygulama sürecinde de sorunlar doğurmaktadır. Torba
kanun çıkarma yolu, muhalefetin ve sivil toplum kuruluşlarının yasa yapım
süreçlerine etkili biçimde katılımının sağlanamamasını göze almayı
gerektirmektedir. Kaldı ki, her telden konuları kapsayabilen torba kanunların,
yürürlükteki mevzuata olan etkileri hakkında, iktidar partisi üyesi
milletvekilleri bile içerik hakimiyeti bakımından sıkıntıya düşmektedir.
Uygulamada, böyle bir zorunluluk olmadığı halde, temel kanun kapsamında
görüşülen torba kanunların hızla yasalaştırılması yüzünden ortaya çıkan yasama
hatalarını düzeltmek amacıyla değişen kanun veya kanunlarda çok geçmeden
yeniden değişiklik yapılmasını körüklemektedir. Kısaca, ülkemizde torba
kanunlar, değişen kanunda yeni değişiklik gereksinimlerini tetikleyici bir
etken niteliği de taşımaktadır.
Açıklanan bu nedenlerle torba kanun kapsamına alınan maddenin
temel kanun kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinden tasarı kapsamından
çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan
Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin;
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları
(2/1613, 1/778) nın 61 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı (Konya) ve
arkadaşları
“MADDE 61- 178 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Ek 30 uncu
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Yapılamayacak işler
EK MADDE 30- Vergi incelemesine yetkili olanlar, görevlerinden
ayrıldıktan sonra üç yıl süreyle, görevden ayrılış tarihi itibarıyla son üç yıl
içinde nezdinde inceleme yaptıkları mükellefler veya bu mükelleflerin veya
ortaklarının idaresi, denetimi veya sermayesi bakımından doğrudan veya dolaylı
olarak bağlı bulunduğu ya da nüfuzu altında bulundurduğu kurumlarda herhangi
bir görev veya iş alamazlar, 1/6/1989 tarihli ve 3568 sayılı Serbest Muhasebeci
Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu kapsamında sözleşme
düzenleyemezler. Bu yasağa uymayanlar hakkında 2/10/1981 tarihli ve 2531 sayılı
Kamu Görevlerinden Ayrılanların Yapamayacakları İşler Hakkında Kanun hükümleri
uygulanır."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Komisyonda Teklifle ilgili sağlıklı ve verimli bir görüşme
yapılamamıştır. Komisyon görüşmeleri boyunca hangi düzenlemelerin ne amaçla ve
hangi gerekçeyle yapıldığı konusunda bilinmez bir tavır sergilemiştir. 71 adet
kanun ve kanun hükmünde kararnamede 142 maddelik değişiklikler yapılmasına
rağmen; vatandaşlarımızın yaşadığı sorunlara çözüm getirecek konuları bir-iki
husus dışında bulmak mümkün değildir. Kanun Teklifi kamu personelinin hukuki ve
mali statüsüne ilişkin çok sınırlı değişiklikler getirmektedir. Dolayısıyla bu
düzenlemede beklentiler karşılığını bulmamış, umutlar hayal kırıklığına
dönüşmüştür.
Kamuda sağlıklı ve tutarlı bir personel politikası
uygulanmamaktadır. Personel Rejimi nesnellikten uzaklaştırılmış, istihdam
rejimi bozulmuştur. 657 sayılı Kanun, geçici işlerin ifası için istisnai
hallere münhasır olmak üzere sözleşmeli ve geçici personel istihdamını mümkün
kılmıştır. AKP döneminde bu istisnai uygulamalar asıl istihdam şeklinin önüne
geçmiştir. Ayrıca, AKP döneminde sözleşmeli ve vekil olarak işe alınanlar, daha
önce çıkarılan kanunlar ile memur kadrolarına alınmış, ancak tekrar sözleşmeli
ve vekil atama yapılmasına devam edilmiş, şimdi de bunlardan bazıları tekrar
memur kadrolarına alınmaktadır.
Bu yanlış uygulamalar ile birlikte, birçok mağduriyet ortaya
çıkmıştır. En büyük mağduriyet ise bu istisnai yollarla iş bulamayan işsiz
gençlerimizdir. Bunlar girdiği merkezi sınavı kazanıp ataması yapılamayan, bir
türlü sıra gelemeyen ve sıra gelmeden de kadroları istisnai yollarla doldurulan
milyonlarca işsiz vatandaşlarımızdır. Hükümetin bu yanlışı, bu haksızlığı
derhal durdurması gerekir.
Bu Kanun Teklifi ile kamu kurumlarında çalışan 4/B'liler, 4924
sayılı Kanuna tabi sözleşmeliler ve mahalli idarelerde çalışan sözleşmeliler
ile vekil Kur'an kursu öğreticilerinden şartları uyanlar memur kadrolarına
atanmaktadır. Ancak, memur kadrosu verilen sözleşmeli personel ve vekiller
arasında mağduriyeti en derinden yaşayan 4/C'liler yoktur. Rehber ve usta
öğreticileri bu düzenleme kapsamına alınmamıştır. Aile sağlığı çalışanları
yoktur. Vekil ebe-hemşireler yoktur. Ücretli öğretmenler yoktur.
AKP Hükümeti tarafından yapılan ayrımcı ve adaletsiz uygulamaları
saymakla bitmez. Bu Teklifte öğretmenler ve atanamayan öğretmenler yoktur. Bu
düzenlemede polislerimiz yoktur. Kamu işçilerinin naklen atanabilmeleri konusu
yoktur. Taşeron işçileriyle ilgili hiçbir düzenleme yoktur. Geçici ve mevsimlik
işçiler yine göz ardı edilmektedir. Bu Teklifte emeklilikte yaşa takılanlar
yoktur. Muhtarlarımız yoktur. Bu Kanun Teklifinde şehit aileleri ve gaziler ile
engelliler ve yaşlılarla ilgili bir düzenleme yoktur.
Peki bu Kanun Teklifinde neler vardır? Mera, yaylak ve kışlakların
yapılaşmaya açılması var. Köy meralarının köylünün elinden alınarak hazineye
devredilmesi, imar yetkisinin belediyelerden alınması ve satış yetkisi var.
Gerçeğe aykırı, usulsüz veya sahte belgeler nedeniyle verilmeyen
desteklemelerin ödenmesi var. Kamulaştırılan taşınmazlarla ilgili vatandaşın
hak arama hürriyetinin engellenmesi ve yargıya müdahale var. ÖSYM sınavlarına
ait soru ve cevaplarla ilgili bilgi edinme hakkının engellenmesi var. Sermayesindeki
kamu payı doğrudan veya dolaylı olarak % 50'den az olan şirketlerin Sayıştay
denetimi dışına çıkarılması vardır. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun
uygulamasının geciktirilmesi, sertifikasını almış kişilerin mağdur edilmesi
var. Sürücü belgeleri için 24 milyon vatandaşımızdan 101 lira belge parası
alınması var.
Dolayısıyla yapılan düzenlemeler; kamu yönetiminin iyileştirilmesi
ve çalışanların sorunlarına çözüm getirilmesi yerine; kamu arazileri nasıl
talan edilebilir, kadrolaşma nasıl sağlanabilir, usulsüzlük ve yolsuzluklar
nasıl affedilebilir, denetimden ve yargıdan nasıl kaçınılabilir mahiyetini
taşımaktadır.
Teklifin tümüyle gözden geçirilmesi ve bu maddede düzeltme
ihtiyacı bulunmaktadır.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Karar yeter sayısı istiyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 01.58
ON ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 02.14
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
132’nci Birleşiminin On Üçüncü Oturumunu açıyorum.
478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Teklifin 62’nci maddesi üzerinde iki adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan
Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin;
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları
(2/1613, 1/778) nın 62 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Mehmet Şandır
Konya Manisa Mersin
Hasan Hüseyin Türkoğlu Mehmet Erdoğan Mehmet Günal
Osmaniye Muğla Antalya
“MADDE 62- 178 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Ek 32 nci
maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“Ekli (1) sayılı listede ihdas edilen kadrolar 190 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelin Maliye Bakanlığına ait bölümüne
eklenmiştir.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları
Kanunu İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporlarının 62. Maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu İzzet Çetin Özgür Özel
İstanbul Ankara Manisa
Kazım Kurt Haluk Ahmet Gümüş İlhan Demiröz
Eskişehir Balıkesir Bursa
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Türk Dil Kurumu Sözlüğünde torba, "genellikle pamuk ve kıldan
dokunmuş, türlü boy ve biçimde, ağzı büzülüp bağlanabilen araç": 2.
Genellikle plastikten veya kâğıttan yapılmış, içine öteberi koymaya yarayan,
çeşitli büyüklükte olabilen taşıma gereci, poşet" şeklinde tanımlanmıştır.
"Kanun" ibaresinin başına eklenen "torba" kelimesi, bir
yandan "taşıyıcılık işlevi"ne diğer yandan da içine konulacak
öteberinin her zaman kestirilemeyeceği için gizemine işaret eden son derece
isabetli bir sıfattır.
Torba kanunlar söz konusu olduğunda, Medeni Kanunun 1. Maddesinde
belirtildiği anlamda, "kanunun ruhundan/özünden" söz edebilmek
neredeyse imkânsız hâle gelebilmektedir. Torba kanunlar, uygulayıcılar
açısından çeşitli sürprizlere gebedir. Örneğin, kimi torba kanunların, gerekçe
trafiği ya çok karışık ya da hiç gerekçesi olmayan maddeleri bulunmaktadır. Bu
nedenle, somut hukuki açmazlarla ilgili kanun "yorum" teknikleri çoğu
zaman işlemez hale gelebilmektedir.
Genel olarak iki tür yasa yapma yöntemi vardır; birisi normal,
diğeri hızlandırılmış yol. Madde bazlı görüşme ve oylamaya dayanan normal usul,
teknik açıdan "genel yasama yöntemi" olmaktadır. Hızlandırılmış yol
ise, "özel yasama yöntemi" olarak adlandırılmaktadır. Özel yasama
yönteminin bizdeki karşılığı, biraz da zorlama bir nitelemeyle "temel
kanun" olmuştur. Türk parlamento hukukuna 1991 yılında giren
hızlandırılmış yasa yapma yöntemi, TBMM İçtüzüğü'nün 91. Maddesinin başlığından
esinlenen bir terimle "temel kanun" olarak yerleşmiş durumdadır.
Ancak bu kullanım, bir alanı hukuki reform niteliğinde ilk kez düzenleyen
"Medeni Kanun", "Borçlar Kanunu", "Türk Ceza
Kanunu" gibi ana kanunlardan söz ederken kullanılan "temel
kanun" deyimiyle karışmaktadır. Uygulamada temel kanun yöntemi, kanun
tasarı ya da teklifinin Genel Kurul görüşmelerinde 30'u geçemeyen maddelerden
oluşan bölümler içine sıkıştırılarak görüşülüp yasalaştırılması anlamına
geldiğinden, bilgisayar terimleriyle, bir dosyanın sıkıştırılması
(ziplenmesi)'nı andırmaktadır. TBMM İçtüzüğünün 91. maddesinde de, özellikle
"temel kanun" tanımlamasıyla ilgili olarak benzer bir
"bocalama" hali zaten söz konusudur. Madde, Anayasa Mahkemesi
tarafından da birkaç kez iptale konu edilmiş iptaller ışığında gerekli
değişiklikler yapıldıktan sonra sular büyük ölçüde durulmuştur.
Ne pahasına olursa olsun, yasama sürecini hızlandırmak için torba
kanun çıkarma yoluna başvurulması, çok ciddi sakıncaları beraberinde
getirmektedir. Torba kanun sadece yasama süreci açısından değil, tasarı ya da
teklif yasalaştıktan sonra uygulama sürecinde de sorunlar doğurmaktadır. Torba
kanun çıkarma yolu, muhalefetin ve sivil toplum kuruluşlarının yasa yapım
süreçlerine etkili biçimde katılımının sağlanamamasını göze almayı
gerektirmektedir. Kaldı ki, her telden konuları kapsayabilen torba kanunların,
yürürlükteki mevzuata olan etkileri hakkında, iktidar partisi üyesi
milletvekilleri bile içerik hakimiyeti bakımından sıkıntıya düşmektedir.
Uygulamada, böyle bir zorunluluk olmadığı halde, temel kanun kapsamında
görüşülen torba kanunların hızla yasalaştırılması yüzünden ortaya çıkan yasama
hatalarını düzeltmek amacıyla değişen kanun veya kanunlarda çok geçmeden
yeniden değişiklik yapılmasını körüklemektedir. Kısaca, ülkemizde torba
kanunlar, değişen kanunda yeni değişiklik gereksinimlerini tetikleyici bir
etken niteliği de taşımaktadır.
Açıklanan bu nedenlerle torba kanun kapsamına alınan maddenin
temel kanun kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinden tasarı kapsamından
çıkarılması gerekmektedir.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 02.19
ON DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 02.26
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
132’nci Birleşiminin On Dördüncü Oturumunu açıyorum.
478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 62’nci maddesi üzerinde İstanbul
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge
kabul edilmemiştir.
Teklifin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Madde üzerindeki diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan
Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin;
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları
(2/1613, 1/778) nın 62 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Mehmet Şandır (Mersin) ve
arkadaşları
"MADDE 62 -178 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Ek 32 nci
maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Ekli (1) sayılı listede ihdas edilen kadrolar 190 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelin Maliye Bakanlığına ait
bölümüne eklenmiştir."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Komisyonda Teklifle ilgili sağlıklı ve verimli bir görüşme
yapılamamıştır. Komisyon görüşmeleri boyunca hangi düzenlemelerin ne amaçla ve
hangi gerekçeyle yapıldığı konusunda bilinmez bir tavır sergilemiştir. 71 adet
kanun ve kanun hükmünde kararnamede 142 maddelik değişiklikler yapılmasına
rağmen; vatandaşlarımızın yaşadığı sorunlara çözüm getirecek konuları bir-iki
husus dışında bulmak mümkün değildir. Kanun Teklifi kamu personelinin hukuki ve
mali statüsüne ilişkin çok sınırlı değişiklikler getirmektedir. Dolayısıyla bu
düzenlemede beklentiler karşılığını bulmamış, umutlar hayal kırıklığına
dönüşmüştür.
Kamuda sağlıklı ve tutarlı bir personel politikası
uygulanmamaktadır. Personel Rejimi nesnellikten uzaklaştırılmış, istihdam
rejimi bozulmuştur. 657 sayılı Kanun, geçici işlerin ifası için istisnai
hallere münhasır olmak üzere sözleşmeli ve geçici personel istihdamını mümkün
kılmıştır. AKP döneminde bu istisnai uygulamalar asıl istihdam şeklinin önüne
geçmiştir. Ayrıca, AKP döneminde sözleşmeli ve vekil olarak işe alınanlar, daha
önce çıkarılan kanunlar ile memur kadrolarına alınmış, ancak tekrar sözleşmeli
ve vekil atama yapılmasına devam edilmiş, şimdi de bunlardan bazıları tekrar
memur kadrolarına alınmaktadır.
Bu yanlış uygulamalar ile birlikte, birçok mağduriyet ortaya
çıkmıştır. En büyük mağduriyet ise bu istisnai yollarla iş bulamayan işsiz
gençlerimizdir. Bunlar girdiği merkezi sınavı kazanıp ataması yapılamayan, bir
türlü sıra gelemeyen ve sıra gelmeden de kadroları istisnai yollarla doldurulan
milyonlarca işsiz vatandaşlarımızdır. Hükümetin bu yanlışı, bu haksızlığı
derhal durdurması gerekir.
Bu Kanun Teklifi ile kamu kurumlarında çalışan 4/B'liler, 4924
sayılı Kanuna tabi sözleşmeliler ve mahalli idarelerde çalışan sözleşmeliler
ile vekil Kur'an kursu öğreticilerinden şartları uyanlar memur kadrolarına
atanmaktadır. Ancak, memur kadrosu verilen sözleşmeli personel ve vekiller
arasında; mağduriyeti en derinden yaşayan 4/C'liler yoktur. Rehber ve usta
öğreticileri bu düzenleme kapsamına alınmamıştır. Aile sağlığı çalışanları
yoktur. Vekil ebe-hemşireler yoktur. Ücretli öğretmenler yoktur.
AKP Hükûmeti tarafından yapılan ayrımcı ve adaletsiz uygulamaları
saymakla bitmez. Bu Teklifte öğretmenler ve atanamayan öğretmenler yoktur. Bu
düzenlemede polislerimiz yoktur. Kamu işçilerinin naklen atanabilmeleri konusu
yoktur. Taşeron işçileriyle ilgili hiçbir düzenleme yoktur. Geçici ve mevsimlik
işçiler yine göz ardı edilmektedir. Bu Teklifte emeklilikte yaşa takılanlar
yoktur. Muhtarlarımız yoktur. Bu Kanun Teklifinde şehit aileleri ve gaziler ile
engelliler ve yaşlılarla ilgili bir düzenleme yoktur.
Peki bu Kanun Teklifinde neler vardır. Mera, yaylak ve kışlakların
yapılaşmaya açılması var. Köy meralarının köylünün elinden alınarak hazineye
devredilmesi, imar yetkisinin belediyelerden alınması ve satış yetkisi var.
Gerçeğe aykırı, usulsüz veya sahte belgeler nedeniyle verilmeyen
desteklemelerin ödenmesi var. Kamulaştırılan taşınmazlarla ilgili vatandaşın
hak arama hürriyetini engellenmesi ve yargıya müdahale var. ÖSYM sınavlarına
ait soru ve cevaplarla ilgili bilgi edinme hakkının engellenmesi var. Sermayesindeki
kamu payı doğrudan veya dolaylı olarak % 50'den az olan şirketler Sayıştay
denetimi dışına çıkarılması vardır. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun
uygulamasının geciktirilmesi, sertifikasını almış kişilerin mağdur edilmesi
var. Sürücü belgeleri için 24 milyon vatandaşımızdan 101 lira belge parası
alınması var.
Dolayısıyla yapılan düzenlemeler; kamu yönetiminin iyileştirilmesi
ve çalışanların sorunlarına çözüm getirilmesi yerine; kamu arazileri nasıl
talan edilebilir, kadrolaşma nasıl sağlanabilir, usulsüzlük ve yolsuzluklar
nasıl affedilebilir, denetimden ve yargıdan nasıl kaçınılabilir mahiyetini
taşımaktadır.
Teklifin tümüyle gözden geçirilmesi ve bu maddede düzeltme
ihtiyacı bulunmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 02.32
ON BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 02.33
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
132’nci Birleşiminin On Beşinci Oturumunu açıyorum.
478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5’inci sırada yer alan, Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanvekili Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin; Türk Silahlı
Kuvvetleri İç Hizmet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile
Milli Savunma Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
5.- Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Başkanvekili Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin; Türk
Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifi ile Milli Savunma Komisyonu Raporu (1/795, 2/64) (S. Sayısı: 479)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
6’ncı sırada yer alan, Sanal Ortamda İşlenen Suçlar Sözleşmesinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
6.- Sanal Ortamda İşlenen Suçlar
Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/676) (S. Sayısı: 380)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonun bulunamayacağı anlaşıldığından, alınan
karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer
işleri sırasıyla görüşmek için, 7 Temmuz 2013 Pazar günü saat 14.00’te
toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.