Yasemin KARADENİZ Normal Yasemin KARADENİZ 2 1 2014-01-22T13:44:00Z 2014-01-22T13:44:00Z 144 84733 482979 4024 1133 566579 14.00 false 0 0 nk 0 nk 0 0 false false false TR X-NONE X-NONE 0 nk 0 nk

 

 

DÖNEM: 24                            CİLT: 55                      YASAMA YILI: 3

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

 

 

132’nci Birleşim

6 Temmuz 2013 Cumartesi

 

 

 

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

 I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMA

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 27 milletvekilinin, kot taşlama işçilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/699)

2.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar ve 28 milletvekilinin, kadınların istihdam ve ücret eşitsizliği sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/700)

3.- Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu ve 32 milletvekilinin, Adana Pozantı Çocuk Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda yaşanan hak ihlallerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/701)

 

B) Tezkereler

1.- Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü Bünyesinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin 5 Eylül 2013 Tarihinden İtibaren Bir Yıl Daha UNIFIL Harekâtına İştirak Etmesi Hususunda Anayasanın 92’nci Maddesi Uyarınca Hükûmete İzin Verilmesine Dair Başbakanlık Tezkeresi (3/1241)

 

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYON-LARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

 

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)

3.- Orta Asya ve Kafkaslar Bölgesel Balıkçılık ve Su Ürünleri Yetiştiriciliği Komisyonu Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporları (1/498) (S. Sayısı: 173)

4.- Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) (S. Sayısı: 478)

 

5.- Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin; Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile Milli Savunma Komisyonu Raporu (1/795, 2/64) (S. Sayısı: 479)

6.- Sanal Ortamda İşlenen Suçlar Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/676) (S. Sayısı: 380)

 

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- İçişleri Bakanı Muammer Güler’in, İstanbul Taksim’de meydana gelen olaylara ilişkin açıklaması

2.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın, görüşülen kanun teklifinin üçüncü bölümü üzerindeki soru-cevap kısmında yaşanan olaylara, İstanbul Taksim’de meydana gelen olaylara, Şırnak Milletvekili Mehmet Emin Dindar’a “Geçmiş olsun.” dileğinde bulunduğuna ve buna sebebiyet verenleri kınadığına ilişkin açıklaması

3.- Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, görüşülen kanun teklifinin üçüncü bölümü üzerindeki soru-cevap kısmında yaşanan olaylara, İstanbul Taksim’de meydana gelen olaylara, Şırnak Milletvekili Mehmet Emin Dindar’a “Geçmiş olsun.” dileğinde bulunduğuna ve herkesin sinirlerine hâkim olmasını temenni ettiğine ilişkin açıklaması

4.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Şırnak Milletvekili Mehmet Emin Dindar’a “Geçmiş olsun.” dileğinde bulunduğuna, görüşülen kanun teklifinin üçüncü bölümü üzerindeki soru-cevap kısmında yaşanan olaylara ve bunun bir daha olmamasını temenni ettiğine ilişkin açıklaması

5.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, Şırnak Milletvekili Mehmet Emin Dindar’a “Geçmiş olsun.” dileğinde bulunduğuna, görüşülen kanun teklifinin üçüncü bölümü üzerindeki soru-cevap kısmında yaşanan olaylara ve bu görüntülerin bir daha yaşanmamasını temenni ettiğine ilişkin açıklaması

 

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Sinop Milletvekili Engin Altay’ın görüşülen kanun teklifinin 53’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşma sırasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması


I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 14.00’te açılarak on altı oturum yaptı.

 

Malatya Milletvekili Ömer Faruk Öz, Kuru Meyve Tanıtım Grubu’nun çalışmalarına,

Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu, Trabzon turizmi ve sorunlarına,

Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri, siyasette gerilim ve protestolara,

İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.

 

Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 19 milletvekilinin, toplumsal gösterilerde kullanılan gazların kullanım gerekliliğinin ve insan sağlığına etkilerinin araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/696),

İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal ve 19 milletvekilinin, ülkemizdeki basın özgürlüğünün genişletilmesini teminen alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/697),

Antalya Milletvekili Arif Bulut ve 21 milletvekilinin, çiftçilerin, üretim bölgelerindeki belediyelerin ve toptancı hal müdürlüklerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesinin 500 kelimeden fazla olması nedeniyle özeti (10/698),

Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde bulunduğu dönemde de çalışma talebinin uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi kabul edildi.

 

MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz ve arkadaşları tarafından Adana ilindeki çiftçilerin sorunlarının (10/564); Adana Milletvekili Ali Halaman ve arkadaşları tarafından ülke genelinde meydana gelen büyük afetler, kuraklık, yanlış desteklemeler ve fiyat politikaları sebebiyle büyük sıkıntı içine giren çiftçilerin sorunlarının (10/581); Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve arkadaşları tarafından 1/3/2012 tarih 3210 sayı ile Tokat ilindeki çiftçilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergelerinin,

CHP Grubunun, 25/6/2013 tarihinde Manisa Milletvekili Sakine Öz ve arkadaşları tarafından Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu kadrosunun iktidar partisiyle kurduğu bağlantıların, kurumun habercilik anlayışında ve kamusal görev üstlenen yetkililerin tarafsızlık anlayışında yarattığı olası etkilerin belirlenmesi, Anadolu Ajansının son döneminde hisse artırımı sırasında yaşandığı iddia edilen hukuksuzluklar konusunda ayrıntılı çalışmaların yapılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (984 sıra no.lu), Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınmasına,

Genel Kurulun 5 Temmuz 2013 Cuma günkü (bugün) birleşiminde okunarak görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerileri yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.

 

Adana Milletvekili Muharrem Varlı, Adıyaman Milletvekili Mehmet Erdoğan’ın MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında Milliyetçi Hareket Partisine,

Sinop Milletvekili Engin Altay, İstanbul Milletvekili Bülent Turan’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında Cumhuriyet Halk Partisine,

Manisa Milletvekili Sakine Öz, İstanbul Milletvekili Bülent Turan’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında şahsına,

Sataşmaları nedeniyle birer konuşma yaptılar.

 

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156),

2’nci sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının (1/484) (S. Sayısı: 287),

3’üncü sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, Orta Asya ve Kafkaslar Bölgesel Balıkçılık ve Su Ürünleri Yetiştiriciliği Komisyonu Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Tarım Orman ve Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu raporlarının (1/498) (S. Sayısı: 173),

5’inci sırasında yer alan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin; Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile Milli Savunma Komisyonu Raporu’nun (1/795, 2/64) (S. Sayısı: 479),

6’ncı sırasında yer alan, Sanal Ortamda İşlenen Suçlar Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/676) (S. Sayısı: 380),

Görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

 

4’üncü sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporları (2/1613, 1/778) (S. Sayısı: 478), görüşmelerine devam edilerek 43’üncü maddeye kadar görüşmeleri tamamlandıktan sonra Komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

 

Komisyonların bulunmayacağı anlaşıldığından, alınan karar gereğince, 6 Temmuz 2013 Cumartesi günü saat 14.00’te toplanmak üzere 01.44’te birleşime son verildi.

 

                                                             Sadık YAKUT

                                                             Başkan Vekili

 

         Mine LÖK BEYAZ        Muhammet Rıza YALÇINKAYA        Bayram ÖZÇELİK

               Diyarbakır                                   Bartın                                     Burdur

                Kâtip Üye                                Kâtip Üye                                Kâtip Üye

 


II.- GELEN KÂĞITLAR

No: 192

6 Temmuz 2013 Cumartesi

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 27 Milletvekilinin, kot taşlama işçilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/699) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.03.2012)

2.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar ve 28 Milletvekilinin, kadınların istihdam ve ücret eşitsizliği sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/700) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.03.2012)

3.- Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu ve 32 Milletvekilinin, Adana Pozantı Çocuk Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda yaşanan hak ihlallerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/701) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.03.2012)

Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri

1.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, bağlı kurum ve kuruluşların bilişim altyapısına ve PARDUS işletim sistemi ile yerli yazılımların kullanımına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/21853)

2.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, bağlı kurum ve kuruluşlara yönelik siber saldırılara ve alınan önlemlere ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/21855)

3.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in, Kutlu Doğum Haftası etkinliklerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22187)

4.- Ankara Milletvekili Zühal Topcu’nun, Ankara’da yeni bir adliye binası yapılmasına yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22198)

5.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, 2002-2013 yılları arasında gerçekleşen boşanmalar ile ilgili verilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22211)

6.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlü sayılarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22214)

7.- Denizli Milletvekili Adnan Keskin’in, 2007-2011 yılları arasında Bolu Mütfüsü olarak görev yapmış kişi ile Diyanet İşleri Başkanlığındaki bazı üst düzey yöneticiler hakkındaki iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22235)

8.- Adana Milletvekili Turgay Develi’nin, bir kişinin istisnai memuriyet kadrosuna atanarak Başbakanlıkta istihdam edildiği ve bahse konu kişi hakkındaki diğer bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22246)

9.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, TİKA’nın faaliyetlerine ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/22263)

10.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, bağlı kurum ve kuruluşların temsil ve ikram harcamalarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/22264)

11.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Ankara Sincan F Tipi 2 Nolu Kapalı Cezaevinde bulunan bazı hasta hükümlülerin durumlarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/22265)

12.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, Maltepe 3 Nolu Kapalı Cezaevinde bulunan İranlı hükümlülere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/22266)

13.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, işkence ve kötü muamele suçları kapsamında açılan davalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/22267)

14.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, cezaevlerinde tutuklu ve hükümlülere kötü muamele yapıldığı iddialarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/22268)

15.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, bir Kanundaki hükmün uygulaması kapsamında gönderildiği iddia edilen uyarıya ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/22269)

16.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakanlıktaki engelli personele yönelik çalışmalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/22270)

17.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakanlığın tanıtım giderlerine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/22271)

18.- Ankara Milletvekili Zühal Topcu’nun, Ankara Adliyesindeki bazı icra müdürlükleri ile icra hakimliklerinin taşınmasına ve yeni hizmet binalarının yeterliğine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/22272)

19.- Ankara Milletvekili Zühal Topcu’nun, icra ve iflas dairelerinde yapılan tahsilat ve ödemelerin aracılığını üstlenecek bankanın tespit ediliş yoluna ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/22273)

20.- Ankara Milletvekili Zühal Topcu’nun, Adalet Bakanlığı tarafından gerçekleştirilen bazı ihalelere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/22274)

21.- Ankara Milletvekili Zühal Topcu’nun, Ankara’da işlenen suçlar ile denetimli serbestlikle ilgili kanunun uygulanmasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/22275)

22.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, bir taşıma kamyonunun neden olduğu ve bir çocuğun hayatını kaybetmesine neden olan kazaya ve soruşturma ile ilgili iddialara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/22276)

23.- İzmir Milletvekili Oğuz Oyan’ın, cezaevlerindeki ağır hasta tutuklu ve hükümlülere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/22277)

24.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’ün, seçim suçları ile ilgili bir düzenleme ve 2011 genel seçimlerinde bu suçları işleyenlerle ilgili çeşitli verilere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/22278)

25.- Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova’nın, 2002 yılından itibaren Balıkesir’de açılan boşanma davalarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/22279)

26.- Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova’nın, Balıkesir’deki icra müdürlüklerindeki icra dosyaları ile ilgili çeşitli verilere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/22280)

27.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, icra daireleri ve icra dosyaları ile ilgili çeşitli verilere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/22281)

28.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, Konya’daki icra daireleri ve icra dosyaları ile ilgili çeşitli verilere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/22282)

29.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, iflas erteleme başvurularında yaşanan artışa ve bu konuyla ilgili olarak yaşanan mağduriyetlere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/22283)

30.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2010-2013 yılları arasında hayvanlara işkence edilmesi nedeniyle yargılanan kişilere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/22284)

31.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında yasa dışı kurak avı nedeniyle yargılanan kişilere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/22285)

32.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2010-2013 yılları arasında köpek hırsızlığı olayları nedeniyle yargılanan kişilere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/22286)

33.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında mahkeme kararı ile yaşları büyütülüp evlenen kişilere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/22287)

34.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında küçük yaştaki kızlarla evlilik nedeniyle yargılanan kişilere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/22288)

35.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Haydarpaşa Garında meydana gelen yangın ile ilgili soruşturmaya ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/22289)

36.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2010-2013 yılları arasında hayvanlara yönelik saldırı nedeniyle yargılanan kişilere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/22290)

37.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında kaçak avcılık nedeniyle yargılanan yabancı uyruklu kişilere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/22291)

38.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında elektrik kablosu hırsızlığı nedeniyle yargılanan kişilere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/22292)

39.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2010-2013 yılları arasında hayvan hırsızlığı nedeniyle yargılanan kişilere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/22293)

40.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında av kazaları nedeniyle yargılanan kişilere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/22294)

41.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2010-2013 yılları arasında av köpeklerini zehirlediği iddiasıyla yargılanan kişilere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/22295)

42.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2010-2013 yılları arasında köpekleri zehirlediği iddiasıyla yargılanan kişilere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/22296)

43.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında güme nedeniyle yargılanan kişilere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/22297)

44.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, ceza infaz personelinin özlük haklarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/22298)

45.- Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan’ın, Şanlıurfa’nın Hilvan ilçesinde bir ailenin çocuğuna verdiği ismin dava edilmesine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/22299)

46.- Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan’ın, Tekirdağ cezaevinde tutuklu ve hükümlülerin haklarının ihlal edildiği iddialarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/22300)

47.- Kırklareli Milletvekili Mehmet Siyam Kesimoğlu’nun, bazı KCK sanıklarının tahliye edildiği iddialarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/22301)

48.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, kanser hastası tutuklu ve hükümlülere, bunların tedavilerine, bu minvalde Adli Tıp Kurumuna yapılan başvurulara ve bunlardan tahliye edilenlere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/22302)

49.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın, Antalya 100. Yıl alanında yapılan spor tesislerine ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru önergesi (7/22367)

50.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Bakanlığın adının önündeki “T.C.” ibaresinin kaldırıldığı iddialarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/22585)

51.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’de bir onkoloji hastanesi açılması talebine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/22586)

52.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, kanser tedavisi gören hastalara verilen hizmetler ile kanser hastası olan bir vatandaşa ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/22587)

53.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun, Çankırı İl Sağlık Müdürlüğüne bağlı birimlerce kullanılan bir binanın kira bedeli ile ilgili iddialara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/22588)

54.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığın temsil ve ikram harcamalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/22589)

55.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Şırnak Devlet Hastanesinin sağlık personeli eksikliğine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/22590)

56.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakanlık hizmet binalarındaki yenileme çalışmalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/22591)

57.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bursa’daki hastane ve sağlık ocaklarına yönelik denetimlere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/22592)

58.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, bağlı kurumların tabelasından “T.C.” ibaresinin kaldırıldığı iddialarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/22593)

59.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, Suriyeli mültecilerin kaldıkları kampların sağlık koşullarına ve hastalıklara karşı alınan önlemlere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/22594)

60.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, domuz gribi aşısı alımına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/22595)

61.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, Çin’de ortaya çıkan yeni bir kuş gribi türünün Türkiye’ye olası etkilerini önlemeye yönelik çalışmalara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/22596)

62.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, sağlık hizmetinin Kürtçe verilebilmesi ve Doğu ve Güneydoğudaki hastanelerin uzman doktor ve teknik cihaz ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/22597)

63.- Samsun Milletvekili Ahmet İhsan Kalkavan’ın, Samsun’daki devlet hastanelerinde verilen bazı hizmetler ile hastanelerdeki bazı uygulamalar ile ilgili iddialara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/22598)

64.- Antalya Milletvekili Arif Bulut’un, Adana’nın Aladağ ilçesine devlet hastanesi yapılmasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/22599)

65.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, diş teknisyenlerinin çalışma saatlerinin artırılmasına, silikozis hastalığına yakalanmış teknisyenlere ve buna karşı alınan önlemlere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/22600)

66.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın, 112 ambulans hizmeti ile ilgili çeşitli konulara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/22601)

67.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, antidepresan kullanımında yaşanan artışa ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/22602)

68.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, Suriyeli mültecilere verilen sağlık hizmetlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/22603)

69.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, tuz kullanımının sağlığa etkilerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/22604)

70.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında biber gazı kaynaklı rahatsızlıklardan dolayı sağlık kuruluşlarına yapılan başvurulara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/22605)

71.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında diş bakımı eksikliğinden kaynaklanan sağlık sorunlarına ve diş fırçalama alışkanlığının kazandırılmasına yönelik projelere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/22606)

72.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında devlet büyükleri ile akrabalarının adlarının verildiği sağlık kurumlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/22607)

73.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2008-2013 yılları arasındaki tarım ilacı kaynaklı zehirlenme vakalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/22608)

74.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, son dönemde yaşanan kızamık salgınına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/22609)

75.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, kanser vakalarına ve kanser tedavisinde kullanılan ilaçların ücretlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/22610)

76.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2010-2013 yılları arasında hayvanlara yönelik cinsel saldırı nedeniyle yargılanan kişilere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/22627)

77.- Bitlis Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu’nun, Bitlis’in Mutki ilçesinde yaşanan sel felaketine ve bölgede doğal afetlerin etkilerinin azaltılmasına yönelik çalışmalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Beşir Atalay) yazılı soru önergesi (7/22779)

78.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, İstanbul’da bir mezarlığın taşındığı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23058)

79.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan’ın, Türkiye’de bulunan Suriyeli sığınmacılar ile Suriye’deki olaylarda kimyasal silah kullanıldığı iddiaları ile ilgili çeşitli hususlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23989)

80.- Kırklareli Milletvekili Mehmet Siyam Kesimoğlu’nun, Hatay’daki patlamada istihbarat zaafiyeti olduğu iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23991)

81.- Kars Milletvekili Mülkiye Birtane’nin, zorunlu askerlik yapan kişilere yönelik işlenen suçlarla ilgili çeşitli veriler ve zorunlu askerlik yapan kişilerin çeşitli kategoriler altındaki verilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23992)

82.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Adana Valisi hakkındaki iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23993)

83.- İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, Kanal İstanbul Projesi ile ilgili çeşitli hususlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23994)

84.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, elektrik tüketim fiyatlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23996)

85.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, çocuk işçiliğinin azaltılması kapsamındaki çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23997)

86.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, yabancı ülkelere hibe miktarlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23998)

87.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Suriyeli kadın ve çocuk mültecilerin sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23999)

88.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, kamu kurumlarındaki kamera takip sistemlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24000)

89.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Reyhanlı’da meydana gelen bombalı saldırılara ve yayın yasağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24001)

90.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Sinop Nükleer Enerji Santrali Projesinin ihalesini alan firmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24003)

91.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, engelli istihdamının artırılmasına yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24004)

92.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, 4001 kadrolarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24005)

93.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, resmi araçların özel işlerde de kullanılması ile ilgili çeşitli hususlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24006)

94.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Açıköğretim Fakültesi öğrencilerine bütünleme sınavı hakkı tanınmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24007)

95.- Tekirdağ Milletvekili Bülent Belen’in, Suriyeli sığınmacıların sayısı ile Türk vatandaşlığına kabul edilen sığınmacılara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24008)

96.- Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu’nun, Adana Ceyhan’ın enerji üssü haline getirilmesi ile ilgili yapılan çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24009)

97.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, bir haber sitesinde Reyhanlı Kaymakamı ile ilgili olarak yer alan bir habere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24010)

98.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, Reyhanlı’da yaşanan olayda güvenlik zaafiyeti olduğu iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24011)

99.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, kendisine gönderildiği iddia edilen bir mektupta yer alan ifadelere ilişki Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24012)

100.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, Reyhanlı’daki MOBESE kameralarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24013)

101.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, Reyhanlı’da gerçekleştirilen bombalı saldırı eylemine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24014)

102.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, Amanoslar bölgesinde görev uçuşu esnasında düşen askeri uçağa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24015)

103.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, Kara Hudut Kapılarının sorumluluğuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24016)

104.- Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, kendisi yurt dışında iken Türkiye’de meydana gelen terör saldırılarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24017)

105.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, ABD ziyafetinde kendisine eşlik eden iş insanlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24018)

106.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, kömür fiyatlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24019)

107.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’ün, Türkiye-İsrail arasındaki ticari ve mali ilişkilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24020)

108.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’ün, Suriye’de bir MİT mensubunun yakalandığı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24021)

109.- Adana Milletvekili Ümit Özgümüş’ün, kendisine yönelik suikast girişimlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24024)

110.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Başbakanlık tarafından kiralanan ve kiraya verilen hizmet binaları ile araçlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24025)

111.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, sosyal yardım alanlar ve yeşil kart sahipleri ile ilgili çeşitli verilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24027)

112.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, PKK ile görüşmelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24028)

113.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Reyhanlı’da meydana gelen bombalı saldırılara ve yayın yasağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24029)

114.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, fen edebiyat fakültesi mezunlarının istihdamına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24030)

115.- Kars Milletvekili Mülkiye Birtane’nin, Kars’taki fabrikalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24031)

116.- Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan’ın, ABD’de düzenlenen bir yürüyüş için Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından bazı kişilerin söz konusu ülkeye gönderilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24032)

117.- Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu’nun, PKK’nın şehir yapılanması ile ilgili bir iddiaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24033)

118.- Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova’nın, kamu alımlarında yerli üretime öncelik tanınmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24034)

119.- Muğla Milletvekili Ömer Süha Aldan’ın, PKK’ya ait olduğu iddia edilen iç yazışmalardaki bazı ifadeler ile terör örgütünün sınır dışına çekilmesi sürecine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24037)

120.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in, İstanbul Fatih’te bulunan taşınmaz kültür varlıklarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24039)

121.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, vatandaşlar tarafından kullanılan kredilere ve sosyal yardımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24040)

122.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, vekaleten veya geçici olarak idari kadrolarda görev yapan denetmen ve müfettişlere ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/24053)

123.- Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz’ın, bağlı kurum ve kuruluşlar personelinin istihdam biçimlerine göre dağılımı ile ilgili verilere ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/24054)

124.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, bağlı kurum ve kuruluşlar tarafından kiralanan ve kiraya verilen hizmet binaları ile araçlara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/24055)

125.- Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz’ın, bağlı kurum ve kuruluşlar personelinin istihdam biçimlerine göre dağılımı ile ilgili verilere ilişkin Başbakan Yardımcısından (Beşir Atalay) yazılı soru önergesi (7/24056)

126.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Reyhanlı’da meydana gelen bombalı saldırılara ve çözüm sürecine ilişkin Başbakan Yardımcısından (Beşir Atalay) yazılı soru önergesi (7/24057)

127.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, bağlı kurum ve kuruluşlar tarafından kiralanan ve kiraya verilen hizmet binaları ile araçlara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Beşir Atalay) yazılı soru önergesi (7/24058)

128.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, bağlı kurum ve kuruluşlara ait sosyal tesislere ilişkin Başbakan Yardımcısından (Beşir Atalay) yazılı soru önergesi (7/24059)

129.- Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu’nun, Diyanet İşleri Başkanlığı ile Dini ve Sosyal Hizmetler Vakfı arasında imzalanan protokol uyarınca Vakfın edineceği gelirden Hazineye aktarılacak pay ile bu paydan yapılan harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24060)

130.- Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz’ın, bağlı kurum ve kuruluşlar personelinin istihdam biçimlerine göre dağılımı ile ilgili verilere ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24061)

131.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’ün, yurt dışında ailelerinden alınıp koruyucu ailelere verilen Türk çocuklara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24062)

132.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, bağlı kurum ve kuruluşlar tarafından kiralanan ve kiraya verilen hizmet binaları ile araçlara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24063)

133.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, bağlı kurum ve kuruluşlara ait sosyal tesislere ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24064)

134.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, ülke genelinde il ve ilçelerde sözleşmeli olarak görev yapan kuran kursu personeline ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24065)

135.- Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz’ın, Bakanlık personelinin istihdam biçimlerine göre dağılımı ile ilgili verilere ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/24079)

136.- Tekirdağ Milletvekili Bülent Belen’in, Tekirdağ’da Bakanlığa bağlı birimlerde gerçekleştirilen denetimlere ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/24080)

137.- Tekirdağ Milletvekili Bülent Belen’in, Tekirdağ’da Bakanlığa bağlı birimlerde istihdam edilen personele ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/24081)

138.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, 2022 sayılı Kanundan faydalanarak maaş bağlanan vatandaşlara ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/24082)

139.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, kadına yönelik şiddetin önlenmesine yönelik tedbirlere ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/24083)

140.- Van Milletvekili Nazmi Gür’ün, Van’daki engellilere ve bunlara yapılan yardımlara ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/24084)

141.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlık tarafından kiralanan ve kiraya verilen hizmet binaları ile araçlara ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/24085)

142.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, kamu kurumlarındaki çocuk bakım ve kreş hizmetlerine ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/24086)

143.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakanlığa ait sosyal tesislere ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/24087)

144.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, kadına yönelik şiddet vakalarında kamu görevlilerinin tutumlarıyla ilgili sorunlara ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/24088)

145.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, 666 sayılı KHK’nın yürürlüğe girmesinden itibaren yapılan uzman yardımcısı ve uzman alımlarına ilişkin Avrupa Birliği Bakanından yazılı soru önergesi (7/24089)

146.- Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz’ın, Bakanlık personelinin istihdam biçimlerine göre dağılımı ile ilgili verilere ilişkin Avrupa Birliği Bakanından yazılı soru önergesi (7/24090)

147.- Tekirdağ Milletvekili Bülent Belen’in, Tekirdağ’da Bakanlığa bağlı birimlerde istihdam edilen personele ilişkin Avrupa Birliği Bakanından yazılı soru önergesi (7/24091)

148.- Tekirdağ Milletvekili Bülent Belen’in, Tekirdağ’da Bakanlığa bağlı birimlerde gerçekleştirilen denetimlere ilişkin Avrupa Birliği Bakanından yazılı soru önergesi (7/24092)

149.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlık tarafından kiralanan ve kiraya verilen hizmet binaları ile araçlara ilişkin Avrupa Birliği Bakanından yazılı soru önergesi (7/24093)

150.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, Bakanlık tarafından gerçekleştirilen organizasyonlara ilişkin Avrupa Birliği Bakanından yazılı soru önergesi (7/24094)

151.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, 666 sayılı KHK’nın yürürlüğe girmesinden itibaren yapılan uzman yardımcısı ve uzman alımlarına ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/24095)

152.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, vekaleten veya geçici olarak idari kadrolarda görev yapan denetmen ve müfettişlere ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/24096)

153.- Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz’ın, Bakanlık personelinin istihdam biçimlerine göre dağılımı ile ilgili verilere ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/24097)

154.- Tekirdağ Milletvekili Bülent Belen’in, Tekirdağ’da Bakanlığa bağlı birimlerde istihdam edilen personele ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/24098)

155.- Samsun Milletvekili Ahmet İhsan Kalkavan’ın, TÜBİTAK projelerine ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/24099)

156.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlık tarafından kiralanan ve kiraya verilen hizmet binaları ile araçlara ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/24100)

157.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakanlığa ait sosyal tesislere ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/24101)

158.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker’in, KOSGEB Başkanı hakkındaki iddialara ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/24102)

159.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, İskenderun Demir Çelik Fabrikasının özelleştirilmesinin ardından işçilerin yaşadığı iddia edilen sorunlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/24104)

160.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, 666 sayılı KHK’nın yürürlüğe girmesinden itibaren yapılan uzman yardımcısı ve uzman alımlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/24105)

161.- Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz’ın, Bakanlık personelinin istihdam biçimlerine göre dağılımı ile ilgili verilere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/24106)

162.- Tekirdağ Milletvekili Bülent Belen’in, Tekirdağ’da Bakanlığa bağlı birimlerde istihdam edilen personele ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/24107)

163.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, iş ve sosyal güvenlik hukukundan kaynaklı uyuşmazlıkların çözümünde iş mahkemelerinin devre dışı bırakılmasını öngören düzenleme taslağına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/24108)

164.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlık tarafından kiralanan ve kiraya verilen hizmet binaları ile araçlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/24109)

165.- Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu’nun, 2003-2013 yılları arasında iş kazası ve meslek hastalıkları sonucu hayatını kaybedenler ile iş kazası ve meslek hastalıkları nedeniyle engelli hale gelenler ve kamuda istihdam edilen engellilere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/24110)

166.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, işsizlik maaşlarıyla ilgili çeşitli hususlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/24111)

167.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, çiftçilerin BAĞ-KUR’a olan prim borcuna ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/24112)

168.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakanlığa ait sosyal tesislere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/24113)

169.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’da iş sağlığı ve güvenliği memurlarının çalıştırılıp çalıştırılmayacağına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/24114)

170.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan İŞKUR müdürlüğünün faaliyetlerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/24115)

171.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’ın sosyo-ekonomik anlamda gelişmesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/24116)

172.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, Çanakkale Karabiga’da gerçekleştirilen termik santral çalışmaları ile ilgili çeşitli hususlara ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/24118)

173.- Tekirdağ Milletvekili Bülent Belen’in, Tekirdağ’da Bakanlığa bağlı birimlerde gerçekleştirilen denetimlere ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/24121)

174.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlık tarafından kiralanan ve kiraya verilen hizmet binaları ile araçlara ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/24125)

175.- Mardin Milletvekili Erol Dora’nın, İstanbul’a yapılması planlanan üçüncü havalimanı ile ilgili ihaleye ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/24126)

176.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, İzmit Körfezindeki kirliliğe ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/24128)

177.- İstanbul Milletvekili Şafak Pavey’in, Bafa Gölü’ndeki kirliliğe ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/24129)

178.- Hatay Milletvekili Mehmet Ali Ediboğlu’nun, Halep ve İskenderun Ortodoks Metropoliti ile Halep Süryani Ortodoks Metropolitinin kaçırılmalarına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24131)

179.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, 666 sayılı KHK’nın yürürlüğe girmesinden itibaren yapılan uzman yardımcısı ve uzman alımlarına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24132)

180.- Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu’nun, komşularımıza yönelik dış politikaya ve sınır güvenliğine ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24133)

181.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, vizesiz seyahat edilebilen ülkelere ve e-vize uygulamasına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24134)

182.- Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz’ın, Bakanlık personelinin istihdam biçimlerine göre dağılımı ile ilgili verilere ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24135)

183.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlık tarafından kiralanan ve kiraya verilen hizmet binaları ile araçlara ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24136)

184.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’ün, ABD askerlerinin Türkiye’nin Suriye sınırında konuşlandırıldığı iddialarına ve ABD askeri yetkililerinin Diyarbakır’da gerçekleştirdiği incelemelere ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24137)

185.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Manisa’da dolu yağışı nedeniyle mağdur olan çiftçilere ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/24162)

186.- Manisa Milletvekili Hasan Ören’in, Manisa’daki dolu yağışı nedeniyle mağdur olan çiftçilere ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/24163)

187.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, 666 sayılı KHK’nın yürürlüğe girmesinden itibaren yapılan uzman yardımcısı ve uzman alımlarına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/24164)

188.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlık tarafından kiralanan ve kiraya verilen hizmet binaları ile araçlara ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/24165)

189.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın, EXPO 2016 fuar alanına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/24166)

190.- Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz’ın, Bakanlık personelinin istihdam biçimlerine göre dağılımı ile ilgili verilere ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/24167)

191.- Tekirdağ Milletvekili Bülent Belen’in, Tekirdağ’da Bakanlığa bağlı birimlerde istihdam edilen personele ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/24168)

192.- Tekirdağ Milletvekili Bülent Belen’in, Tekirdağ’da Bakanlığa bağlı birimlerde gerçekleştirilen denetimlere ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/24169)

193.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, GDO analiz uygulamasındaki değişikliğe ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/24170)

194.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’taki balık üretimine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/24171)

195.- İzmir Milletvekili Aytun Çıray’ın, İzmir’in Kemalpaşa ilçesindeki kiraz üreticilerinin mağduriyetine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/24172)

196.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, TARSİM ile ilgili çeşitli hususlara ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/24173)

197.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakanlığa ait sosyal tesislere ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/24174)

198.- Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova’nın, çeltik üretimine verilen desteğe ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/24175)

199.- Manisa Milletvekili Sakine Öz’ün, Manisa’nın Kula ilçesinde dolu ve selden etkilenen çiftçilerin mağduriyetine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/24176)

200.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, vekaleten veya geçici olarak idari kadrolarda görev yapan denetmen ve müfettişlere ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/24178)

201.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlık tarafından kiralanan ve kiraya verilen hizmet binaları ile araçlara ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/24179)

202.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Tasfiye İşletme Müdürlüklerince satışa çıkarılan ve imha edilen cep telefonlarına ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/24180)

203.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Tasfiye İşletme Müdürlüklerince satışa uygun olmadığı gerekçesiyle imha edilen cep telefonlarına ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/24181)

204.- Diyarbakır Milletvekili Emine Ayna’nın, kadına yönelik şiddete ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24185)

205.- İstanbul Milletvekili Ayşe Eser Danışoğlu’nun, belediyeler tarafından önlem alınmadan açık bırakılan çukurlara düşme sonucu ağır yaralanma ve ölümle sonuçlanan olaylara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24186)

206.- Hatay Milletvekili Mehmet Ali Ediboğlu’nun, Antakya’daki bir derneğin başkanının tehdit edildiği iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24187)

207.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında İçel İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24188)

208.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında İstanbul İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24189)

209.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında İzmir İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24190)

210.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Kars İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24191)

211.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Kastamonu İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24192)

212.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Kayseri İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24193)

213.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Kırklareli İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24194)

214.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Kırşehir İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24195)

215.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Kocaeli İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24196)

216.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Konya İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24197)

217.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlık tarafından kiralanan ve kiraya verilen hizmet binaları ile araçlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24198)

218.- Bitlis Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu’nun, KÖY-DES Projesi kapsamında Bitlis’te gerçekleştirilen çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24199)

219.- Bitlis Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu’nun, KÖY-DES Projesi kapsamında Bitlis’te gerçekleştirilen yol yapımı çalışmalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24200)

220.- Kars Milletvekili Mülkiye Birtane’nin, Kars’ın Sarıkamış ilçesindeki bir köyün sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24201)

221.- İzmir Milletvekili Erdal Aksünger’in, Adana Valisi hakkındaki iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24202)

222.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, 666 sayılı KHK’nın yürürlüğe girmesinden itibaren yapılan uzman yardımcısı ve uzman alımlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24203)

223.- Bursa Milletvekili İlhan Demiröz’ün, Bursa’nın Mudanya ilçesindeki bir antik kentin bulunduğu alanın imara açılmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24204)

224.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir vatandaşa 1974 yılından beri istimlak bedeli ödenmemesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24205)

225.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’da yollardaki yön tabelalarının düzeltilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24206)

226.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’ın Posof ilçesindeki bir köyde yıkılma kararı verilen evlerin yıkılmamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24207)

227.- İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Gününde yaşanan olaylar ile polisin olaylara müdahalesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24208)

228.- İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, Kütahya’da U-14 Türkiye Futbol Şampiyonası kapsamında oynanan bir maçta yaşanan olaylara polisin müdahalesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24209)

229.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Ardanuç ilçesine bağlı bir köyün sulama kanalı ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24210)

230.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Hatay, Gaziantep, Kilis ve Şanlıurfa’da kolluk kuvvetlerine intikal eden suç olayları ile ilgili çeşitli hususlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24211)

231.- Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş’ın, Suriyeli sığınmacılarla ilgili çeşitli hususlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24212)

232.- Kırklareli Milletvekili Mehmet Siyam Kesimoğlu’nun, Adana Valisi hakkındaki iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24213)

233.- Denizli Milletvekili İlhan Cihaner’in, Denizli’deki aşırı yağışlar nedeniyle oluşan sorunlarla ilgili çeşitli hususlar ile Denizli Belediyesinin alt yapı çalışmalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24214)

234.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, futbol müsabakaları sonrasında rakip takım taraftarlarınca katledilen vatandaşlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24215)

235.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, uyuşturucu madde bağımlılığına ve ele geçirilen uyuşturucuların imhasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24216)

236.- İstanbul Milletvekili Osman Oktay Ekşi’nin, İstanbul Maltepe’deki bazı Alevi vatandaşların evlerinin işaretlenerek tehdit edildikleri iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24217)

237.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, 2009-2013 yılları arasında meydana gelen terör olayları, etkisiz hale getirilen teröristler, hayatını kaybeden güvenlik görevlileri ile vatandaşlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24218)

238.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Reyhanlı’da meydana gelen bombalı saldırılara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24219)

239.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya’nın Simav ilçesine bağlı bir köyün sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24220)

240.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, açılan ve kapatılan jandarma karakollarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24221)

241.- Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz’ın, Bakanlık personelinin istihdam biçimlerine göre dağılımı ile ilgili verilere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24222)

242.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Akil İnsanlar Heyetini protesto eden gruplara polisin müdahalede bulunduğu iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24223)

243.- Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz’ın, Yozgat’ta yürütülen bazı projeler kapsamında dershaneye gönderilen öğrencilere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24224)

244.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, polisin özlük hakları ile artan polis intiharlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24225)

245.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Tekirdağ Yeniçiftlik’teki sahipsiz hayvanlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24226)

246.- Tekirdağ Milletvekili Bülent Belen’in, Tekirdağ’da Bakanlığa bağlı birimlerde gerçekleştirilen denetimlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24227)

247.- Tekirdağ Milletvekili Bülent Belen’in, Tekirdağ’da Bakanlığa bağlı birimlerde istihdam edilen personele ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24228)

248.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, emniyet personeline ikinci şark görevi uygulamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24229)

249.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’taki bir yaylada yaşanan su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24230)

250.- Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş’ın, Çanakkale’ye Suriyeli sığınmacıların yerleştirildiği iddiaları ile ilgili çeşitli hususlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24231)

251.- İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, 2003 yılından itibaren yaş haddi dolmadan görevden ayrılan emniyet personeline ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24232)

252.- İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, Emniyet Genel Müdürlüğü personeline ikinci şark uygulamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24233)

253.- Kars Milletvekili Mülkiye Birtane’nin, Kars’ın Kağızman ilçesindeki bir köyün iki mezrasında elektrik bulunmamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24234)

254.- Kars Milletvekili Mülkiye Birtane’nin, Kars’ın Sarıkamış ilçesinde bir köyün su ve alt yapı sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24235)

255.- Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, e-kimlik ihalesi ve bununla ilintili olarak kurulacak sisteme ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24236)

256.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından Maltepe’ye yapılan yatırımlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24237)

257.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’deki bir köyün sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24238)

258.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Şavşat ilçesindeki bir köyün sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24239)

259.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’ün, pasaport harç bedellerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24240)

260.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’ün, yabancı bir televizyon kanalındaki habere ve Suriyeli muhalifler tarafından Türkiye’de bomba imal edildiği iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24241)

261.- Ağrı Milletvekili Halil Aksoy’un, 17 Mart 2013 tarihinde Ağrı Taşlıçay’daki Nevruz kutlamalarına katıldıkları gerekçesiyle bazı vatandaşlar hakkında soruşturma açıldığı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24242)

262.- Adana Milletvekili Ümit Özgümüş’ün, Adana’da araç park yerleri konusunda bir firma ile Adana Büyükşehir Belediyesi arasında yapılan protokol ve park yerleri için yapılan ihaleye ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24243)

263.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, İstanbul’un Ataşehir ilçesindeki bazı mahallelerin imar planlarında yapılan düzenlemeye ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24244)

264.- Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu’nun, zorunlu trafik poliçesi ücretleri ile trafik cezalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24245)

265.- Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu’nun, Giresun’un Espiye ilçesindeki bir köyün okul binasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24246)

266.- Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu’nun, Giresun’un Espiye ilçesindeki bir köyün su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24247)

267.- Hatay Milletvekili Mehmet Ali Ediboğlu’nun, Reyhanlı’da MOBESE kameralarının çalışmadığı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24248)

268.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Gazi Üniversitesi Rektörlüğü ile Ankara Büyükşehir Belediyesi arasında imzalanan Hizmet Alım Protokolü kapsamında gerçekleştirilen çalışmalarla ilgili çeşitli hususlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24249)

269.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan’ın, Kocaeli ve Ankara Büyükşehir Belediyelerinin Hazineye olan borçları ile ilgili çeşitli hususlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24250)

270.- Çorum Milletvekili Tufan Köse’nin, Çorum’daki bir köyün sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24251)

271.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Etimesgut Şeker Fabrikası arazisinde Yüksek Hızlı Tren garı kurulacağı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24252)

272.- İstanbul Milletvekili Celal Dinçer’in, 2010 yılından itibaren vapur kazalarının sayısı ve nedenleri ile şehir hatları vapurlarında çalışan personele ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24253)

273.- İstanbul Milletvekili Celal Dinçer’in, Formula İstanbul Yatırım A.Ş. ile ilgili çeşitli hususlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24254)

274.- İstanbul Milletvekili Celal Dinçer’in, İstanbul Esenyurt’ta dere ıslah çalışması olup olmadığına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24255)

275.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Malatya Belediyesi tarafından açılan Kadın Kültür ve Spor Merkezinde verilen eğitimlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24256)

276.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın, Başbakanın Akil İnsanlar Heyetini protesto edenlerle ilgili bir açıklamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24257)

277.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, emniyet teşkilatındaki maaş taltifi uygulamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24258)

278.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakanlığa ait sosyal tesislere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24259)

279.- Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan’ın, Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu uyarınca polise verilen yetkilere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24260)

280.- İstanbul Milletvekili Celal Dinçer’in, İstanbul’daki Aylık Mavi Akbil’e uygulanan zamma ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24261)

281.- Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz’ın, Uşak Belediyesi Zabıta Müdürlüğündeki zabıta memurlarına Uşak Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğündeki polisler tarafından verilen bir eğitime ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24262)

282.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, KÖYDES Projesi kapsamında Ardahan’daki köylerde yapılan çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24263)

283.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, SYDV’ler tarafından dağıtılan kömürlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24264)

284.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Kahramanmaraş İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24265)

285.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Kütahya İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24266)

286.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Malatya İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24267)

287.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Manisa İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24268)

288.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Mardin İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24269)

289.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Muğla İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24270)

290.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Muş İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24271)

291.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Nevşehir İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24272)

292.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Niğde İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24273)

293.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Ordu İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24274)

294.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Rize İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24275)

295.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Sakarya İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24276)

296.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Samsun İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24277)

297.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Siirt İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24278)

298.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlık tarafından kiralanan ve kiraya verilen hizmet binaları ile araçlara ilişkin Kalkınma Bakanından yazılı soru önergesi (7/24279)

299.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, 666 sayılı KHK’nın yürürlüğe girmesinden itibaren yapılan uzman yardımcısı ve uzman alımlarına ilişkin Kalkınma Bakanından yazılı soru önergesi (7/24280)

300.- Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz’ın, Bakanlık personelinin istihdam biçimlerine göre dağılımı ile ilgili verilere ilişkin Kalkınma Bakanından yazılı soru önergesi (7/24281)

301.- Tekirdağ Milletvekili Bülent Belen’in, Tekirdağ’da Bakanlığa bağlı birimlerde gerçekleştirilen denetimlere ilişkin Kalkınma Bakanından yazılı soru önergesi (7/24282)

302.- Tekirdağ Milletvekili Bülent Belen’in, Tekirdağ’da Bakanlığa bağlı birimlerde istihdam edilen personele ilişkin Kalkınma Bakanından yazılı soru önergesi (7/24283)

303.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’tan göçün önlenmesine yönelik çalışmalara ilişkin Kalkınma Bakanından yazılı soru önergesi (7/24284)

304.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakanlığa ait sosyal tesislere ilişkin Kalkınma Bakanından yazılı soru önergesi (7/24285)

305.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlık tarafından kiralanan ve kiraya verilen hizmet binaları ile araçlara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/24286)

306.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Bakanlık makam odası ile özel kalemde yapılan tadilat ve tefrişat işleri ile diğer bazı hususlara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/24287)

307.- Bursa Milletvekili İlhan Demiröz’ün, Bursa’nın Mudanya ilçesindeki bir antik kentin bulunduğu alanın imara açılmasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/24288)

308.- Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz’ın, Bakanlık personelinin istihdam biçimlerine göre dağılımı ile ilgili verilere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/24289)

309.- Tekirdağ Milletvekili Bülent Belen’in, Tekirdağ’da Bakanlığa bağlı birimlerde istihdam edilen personele ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/24290)

310.- Tekirdağ Milletvekili Bülent Belen’in, Tekirdağ’da Bakanlığa bağlı birimlerde gerçekleştirilen denetimlere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/24291)

311.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın, Bakanlık makam odasında tadilat yaptırıp yaptırmadığına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/24292)

312.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın, görevden alınan Bakanlık bürokratlarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/24293)

313.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakanlığa ait sosyal tesislere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/24294)

314.- Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova’nın, orijinal eserlerden kalıpların çıkarılmasına izin verilmesinin yaratabileceği sakıncalarla ilgili çeşitli hususlara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/24295)

315.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlık tarafından kiralanan ve kiraya verilen hizmet binaları ile araçlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/24296)

316.- İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, THY ile ilgili çeşitli hususlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/24297)

317.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, 666 sayılı KHK’nın yürürlüğe girmesinden itibaren yapılan uzman yardımcısı ve uzman alımlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/24298)

318.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, vekaleten veya geçici olarak idari kadrolarda görev yapan denetmen ve müfettişlere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/24299)

319.- Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz’ın, Bakanlık personelinin istihdam biçimlerine göre dağılımı ile ilgili verilere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/24300)

320.- Tekirdağ Milletvekili Bülent Belen’in, Tekirdağ’da Bakanlığa bağlı birimlerde istihdam edilen personele ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/24301)

321.- Tekirdağ Milletvekili Bülent Belen’in, Tekirdağ’da Bakanlığa bağlı birimlerde gerçekleştirilen denetimlere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/24302)

322.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’ün, Ağrı ve Iğdır’daki Hazine arazilerinin satışı ile ilgili verilere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/24305)

323.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, belediyelerin vergi ve SGK borçlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/24306)

324.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakanlığa ait sosyal tesislere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/24307)

325.- Amasya Milletvekili Ramis Topal’ın, Okul Dönüşüm Projesi ile ilgili çeşitli hususlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24309)

326.- Muğla Milletvekili Nurettin Demir’in, Bodrum’da mevcut İlçe Milli Eğitim Müdürünün göreve başlamasından bu yana hakkında sürgün, kınama ve disiplin cezası verilen öğretmenlere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24310)

327.- Edirne Milletvekili Recep Gürkan’ın, Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi ile ilgili çeşitli hususlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24311)

328.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, Türkiye Öğrenci Meclisinin 10. Dönem çalışmalarını Eskişehir’de gerçekleştirmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24312)

329.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlık tarafından kiralanan ve kiraya verilen hizmet binaları ile araçlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24313)

330.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, 666 sayılı KHK’nın yürürlüğe girmesinden itibaren yapılan uzman yardımcısı ve uzman alımlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24314)

331.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, vekaleten veya geçici olarak idari kadrolarda görev yapan denetmen ve müfettişlere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24315)

332.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, okullardaki serbest kıyafet uygulamasının değiştirilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24316)

333.- İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, ders kitabı ihalelerine ve ders kitaplarıyla ilgili çeşitli hususlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24317)

334.- Kastamonu Milletvekili Emin Çınar’ın, Bakanlık merkez ve taşra teşkilatında çalışan memurlar için açılan görevde yükselme sınavlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24318)

335.- Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz’ın, Bakanlık personelinin istihdam biçimlerine göre dağılımı ile ilgili verilere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24319)

336.- Tekirdağ Milletvekili Bülent Belen’in, Tekirdağ’da Bakanlığa bağlı birimlerde gerçekleştirilen denetimlere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24320)

337.- Tekirdağ Milletvekili Bülent Belen’in, Tekirdağ’da Bakanlığa bağlı birimlerde istihdam edilen personele ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24321)

338.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, sınavlardaki gözetmenlerin ücretlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24322)

339.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, yeni eğitim sistemine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24323)

340.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, okul ve kurumlar için norm güncellemesi çalışmalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24324)

341.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, il milli eğitim müdürlüklerinin vekaleten yürütülmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24325)

342.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, eğitim sisteminin kalitesinin artırılmasına yönelik çalışmalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24326)

343.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, öğretmenlerin il içi ve iller arası yer değiştirmelerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24327)

344.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, uluslararası sınavlarda Türkiye’nin başarı sıralamasındaki yerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24328)

345.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinin sorunlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24329)

346.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’ün, yeni eğitim-öğretim sistemi ile ilgili verilere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24330)

347.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’ün, ÖSYM tarafından gerçekleştirilen sınavlardaki bazı uygulamalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24331)

348.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’ün, bazı illerdeki okulların su ve elektrik tüketim giderlerine ve borçlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24332)

349.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, ÖSYM’nin basım ihalelerini alan firmaya ve ÖSYM’nin basım ihalelerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24334)

350.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, ÖSYM tarafından sınav ücretlerine yapılan zamlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24335)

351.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, bazı üniversitelerde katılımcılar nedeniyle bazı organizasyonlara izin verilmediği ve söz konusu organizasyonlar için yer tahsis edilmediği iddiasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24336)

352.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Ankara Üniversitesi yönetimi tarafından öğrenciler hakkında açılan soruşturmalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24337)

353.- İzmir Milletvekili Aytun Çıray’ın, 4+4+4 sistemi ile ilgili çeşitli hususlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24338)

354.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, 2013 LYS için sınav giriş ücretini yatırdığı halde ÖSYM internet sitesinden veri girişi yapamadığı için müracaatını tamamlayamayan öğrencilere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24339)

355.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, KPSS puan hesaplamalarına YDS sonuçlarının da dahil edileceğinin geç açıklanması nedeniyle yaşandığı iddia edilen mağduriyete ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24340)

356.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, ÖSYM tarafından yapılan sınavların ücretlerindeki artış ile öğretmen adaylarının girecekleri sınavla ilgili uygulamaya ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24341)

357.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Konya’nın Meram ilçesindeki bir ilkokulun kapatılacağı iddiasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24342)

358.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, doçent unvanıyla görev yapan ve profesör kadrolarına atama bekleyen öğretim elemanlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24343)

359.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakanlığa ait sosyal tesislere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24344)

360.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, bir öğretmenin öğrencilerine yönelik nefret söyleminde bulunduğu iddiasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24345)

361.- Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova’nın, öğretmenlerin güvenlikten sorumlu nöbetçi olarak görevlendirilmelerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24346)

362.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’daki birleştirilmiş sınıflara ve taşımalı eğitime ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24347)

363.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, sözleşmeli öğretmenlere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24348)

364.- Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan’ın, medya okur-yazarlığı dersine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24349)

365.- Hatay Milletvekili Mehmet Ali Ediboğlu’nun, TSK personel kanunu tasarısı taslağında göreve ilk defa başlayacak astsubaylar için öngörülen derece ve kademeye ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/24350)

366.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Kahramanmaraş’ta askerlik görevini yaparken hayatını kaybeden bir vatandaşa ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/24351)

367.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlık tarafından kiralanan ve kiraya verilen hizmet binaları ile araçlara ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/24352)

368.- Bitlis Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu’nun, 2002-2013 yılları arasında askerlik hizmeti yapan kişilerin maruz kaldığı olumsuz durumlarla ilgili olarak hakkında adli veya idari işlem yapılan rütbeli personele ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/24353)

369.- Bitlis Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu’nun, 2002-2013 yılları arasında askerlik hizmetini yaparken sakatlanan kişilere ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/24354)

370.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, mayınlı alanlar ile bu alanların temizlenmesine ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/24355)

371.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, vekaleten veya geçici olarak idari kadrolarda görev yapan denetmen ve müfettişlere ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/24356)

372.- Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz’ın, Bakanlık personelinin istihdam biçimlerine göre dağılımı ile ilgili verilere ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/24357)

373.- Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz’ın, askeri birliklerin taşraya taşınmasına yönelik çalışmalara ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/24358)

374.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, Türkiye’ye yönelik Suriye kaynaklı muhtemel bir kimyasal silah saldırısına karşı alınan tedbirlere ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/24359)

375.- Tekirdağ Milletvekili Bülent Belen’in, Tekirdağ’da Bakanlığa bağlı birimlerde istihdam edilen personele ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/24360)

376.- Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet Toptaş’ın, Afyonkarahisar’daki askeri mühimmat deposunda yaşanan patlamayla ilgili çeşitli hususlara ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/24361)

377.- Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt’un, zorunlu askerlik hizmetini yaparken silah ve iş kazası nedeniyle yaşamını yitiren ve yaralananlar, bu noktada kusuru veya kastı olabileceği şüphesiyle hakkında idari ve adli soruşturma başlatılanlar ile ölen ve yaralananların edindikleri statü ve haklara ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/24362)

378.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’ün, yurt dışında yaşayan vatandaşlara yönelik bedelli askerlik uygulamasına ve yüksek bedel nedeniyle yaşanan sorunlara ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/24363)

379.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın, PKK terör örgütü üyelerinin sınır dışına çekilme sürecine ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/24364)

380.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakanlığa ait sosyal tesislere ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/24365)

381.- Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan’ın, zorunlu askerlik görevi sırasında hayatını kaybedenlerle ilgili adli ve idari işlemler konusundaki çeşitli hususlara ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/24366)

382.- Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün, Tunceli’de yeni karakollar inşa edileceği iddiasına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/24367)

383.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Suriye’deki muhalif gruplara askeri malzeme yardımında bulunulduğu iddiasına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/24368)

384.- Tekirdağ Milletvekili Bülent Belen’in, Tekirdağ’da Bakanlığa bağlı birimlerde istihdam edilen personele ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24373)

385.- İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli’nin, İzmir Beydağ Barajı sulama kanallarının yapım projesinde proje kapsamına alınmayan terfili alanlar ile bu durumun yarattığı mağduriyete ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24374)

386.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Bingöl’deki termik santral ve HES projelerine ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24380)

387.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan’ın, bazı illerde artış gösteren kızamık vakalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/24381)

388.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, nişasta bazlı şeker kullanımına ve sağlık üzerindeki etkilerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/24382)

389.- İzmir Milletvekili Aytun Çıray’ın, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun uygulaması kapsamında ihtiyaç duyulan iş yeri hekimi açığı ile ilgili çeşitli hususlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/24383)

390.- Bursa Milletvekili Sena Kaleli’nin, kamu hastanelerinin depolarındaki tıbbi sarf malzemelerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/24384)

391.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, çocuklarda görülen bodurluk vakalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/24385)

392.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlıkta görev yapan sivil savunma uzmanlarının lojman tahsis taleplerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/24386)

393.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, tedavi için Türkiye’ye gelen veya getirilen Suriyelilerin organlarının tedavi sırasında alındığı iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/24387)

394.- Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz’ın, Bakanlık personelinin istihdam biçimlerine göre dağılımı ile ilgili verilere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/24388)

395.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumundaki personele ve maaşlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/24389)

396.- Tekirdağ Milletvekili Bülent Belen’in, Tekirdağ’da Bakanlığa bağlı birimlerde istihdam edilen personele ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/24390)

397.- Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova’nın, Balıkesir’in ilçelerindeki devlet hastanelerinde kardiyoloji doktoru olmadığı iddiası ile devlet hastanelerinin alt yapısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/24391)

398.- Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, Reyhanlı’daki olaylarda ölen ve yaralananlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/24392)

399.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’ün, Ağrı’da bir özel hastane binasının Bakanlık tarafından satın alınması ile ilgili iddialara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/24393)

400.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’ün, diyabet hastalığının artmasına ve bu hastalıkla mücadeleye ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/24394)

401.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, Suriye’den Türkiye’ye tedavi amaçlı gelen veya getirilen yaralılara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/24395)

402.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, sağlık çalışanlarına yönelik şiddete ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/24396)

403.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, Kamu Hastaneleri Birliklerine yapılan genel sekreter atamalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/24397)

404.- Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş’ın, Çanakkale’deki bazı yol çalışmaları ile ilgili çeşitli hususlara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/24408)

405.- Bitlis Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu’nun, SRC belgesi iptal edilen sürücüler ile taşımacılık sektörünün sorunlarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/24409)

406.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin-Cankurtaran tüneli inşaatına ve işçilere maaşlarının ödenmediği iddialarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/24410)

407.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, yayımlanan bir genelge nedeniyle taşımacılık sektörü esnafının yaşadığı iddia edilen mağduriyete ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/24411)

408.- Tekirdağ Milletvekili Bülent Belen’in, Tekirdağ’da Bakanlığa bağlı birimlerde istihdam edilen personele ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/24412)

409.- Tekirdağ Milletvekili Bülent Belen’in, Tekirdağ’da Bakanlığa bağlı birimlerde gerçekleştirilen denetimlere ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/24413)

410.- Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz’ın, Bakanlık personelinin istihdam biçimlerine göre dağılımı ile ilgili verilere ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/24414)

411.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, otoyollarda acil çıkış ve dönüş mesafeleri oluşturulmasına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/24415)

412.- Antalya Milletvekili Arif Bulut’un, Antalya ili Finike-Kaş-Kalkan Kara yoluna ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/24416)

413.- İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak’ın, İstanbul’a üçüncü havalimanı yapılmasına yönelik proje ile ilgili çeşitli hususlara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/24417)

414.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, grevi kırmak için THY yönetiminin sivil havacılık kurallarına aykırı uygulamalara gittiği iddiasına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/24418)

415.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça’nın, Balıkesir’deki yol yapım, onarım ve denetleme işlerine ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/24419)

416.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’ün, İstanbul Deniz Otobüsleri Sanayi ve Ticaret AŞ’nin devrine ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/24420)

417.- İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli’nin, Çandarlı (Kuzey Ege) Limanı Projesi ile ilgili çeşitli hususlara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/24421)

418.- İstanbul Milletvekili Melda Onur’un, erişime engellenen internet siteleri ile ilgili çeşitli hususlara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/24422)

419.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakanlığa ait sosyal tesislere ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/24423)

420.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, araç trafik sigortalarına yapılan zamma ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/24424)

421.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, Eurocontrol’den alınan geçiş ücreti payı ile söz konusu gelirle yapılan yatırımlara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/24425)

422.- Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova’nın, Balıkesir Balya’nın çevresindeki ilçeler ile bağlantı yollarının iyileştirilmesine yönelik çalışmalara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/24426)

423.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, 666 sayılı KHK’nın yürürlüğe girmesinden itibaren yapılan uzman yardımcısı ve uzman alımlarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/24427)

424.- Kars Milletvekili Mülkiye Birtane’nin, kışlalarda meydana gelen asker ölümlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24428)

425.- İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, Kanal İstanbul Projesi ile ilgili çeşitli hususlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24429)

426.- Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu’nun, Reyhanlı’da yaşanan olaylar ile ilgili çeşitli hususlar ve bu tür olayların önlenmesine yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24431)

427.- Bolu Milletvekili Tanju Özcan’ın, PKK terör örgütü üyelerinin sınır dışına çekilme sürecine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24432)

428.- İzmir Milletvekili Aytun Çıray’ın, Akil İnsanlar Heyetinde yer alan kişilerin çalışmaları için yapılan harcamalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24433)

429.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Reyhanlı’da meydana gelen bombalı saldırılar ile ilgili açıklamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24434)

430.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, PKK terör örgütü üyelerinin sınır dışına çekilmesi sürecine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24437)

431.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, Reyhanlı’daki olaylarla ilgili çeşitli hususlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24439)

432.- Kars Milletvekili Mülkiye Birtane’nin, 2009-2013 yılları arasında öldürülen kadın sayısına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24440)

433.- Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova’nın, nişasta bazlı şeker üretimine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24441)

434.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya’da madde kullanımı nedeniyle hayatını kaybeden bir çocuğa ve madde bağımlılığının engellenmesi kapsamında yapılan çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24442)

435.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında kredi miktarları ve geri ödemeleri ile ilgili verilere ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/24443)

436.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’ün, Yurtdışı Vatandaşlar Danışma Kurulu üyeliklerine yapılan seçime ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24444)

437.- İstanbul Milletvekili Şafak Pavey’in, engellilerin istihdamda yaşadıkları sorunlara ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/24447)

438.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, 2012 yılındaki iş kazaları ile işçi ölümleri verilerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/24448)

439.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, Bakanlıklara bağlı kurum ve kuruluşlarda çalışan taşeron işçilere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/24449)

440.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Almanya’daki ırkçı saldırılarla ilgili davaya Türkiye’nin müdahil olma talebi bulunup bulunmadığına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24451)

441.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın, zirai ilaç kullanımının artması ile zirai ilaç ambalajlarına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/24454)

442.- İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli’nin, İzmir’in Küçük Menderes Havzasındaki erik üreticilerinin sorunlarına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/24455)

443.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, oluşumunda kamu kurumlarının rolü bulunan sivil toplum kuruluşlarına ve bunlara yönelik desteklere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24456)

444.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, Taksim’deki 1 Mayıs olaylarına, polislerin biber gazı kullanımına, bazı toplantı ve gösterilerin engellenmesi ile yapılması planlanan yeni miting alanlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24457)

445.- Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün, 11.05.2013 tarihindeki Beşiktaş taraftarları ile polis arasında yaşanan arbedeye ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24458)

446.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Ankara Büyükşehir Belediyesinin borçlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24459)

447.- Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu’nun, Reyhanlı’da yaşanan olaylarla ilgili çeşitli hususlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24460)

448.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya’nın Hisarcık ilçesinin hükümet konağı ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24461)

449.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya’da madde kullanımı nedeniyle hayatını kaybeden bir çocuğa ve madde bağımlılığının engellenmesi kapsamında yapılan çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24462)

450.- İstanbul Milletvekili Celal Dinçer’in, İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi tarafından ilçe belediyelerine yapılacak yardım konusunda alınan karara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24463)

451.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’ün, İstanbul Yenikapı’daki arkeolojik kazılara ve bölgedeki tarihi eserlere zarar verildiği iddialarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/24464)

452.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, 2013 Bütçe Kanununda belediyelere yardım amacıyla ayrılan ödeneğe ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/24466)

453.- Muğla Milletvekili Nurettin Demir’in, Bodrum’da bir anadolu lisesinde bazı öğrencilerin okuldan atılması kararına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24467)

454.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya’da madde kullanımı nedeniyle hayatını kaybeden bir çocuğa ve madde bağımlılığının engellenmesi kapsamında yapılan çalışmalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24468)

455.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, eğitim sisteminin kalitesinin artırılmasına yönelik çalışmalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24469)

456.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Dicle Üniversitesinde yapılması planlanan bir panele Rektörlükçe izin verilmemesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24470)

457.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’ün, ders kitaplarında Süryanilerle ilgili ayrımcı ifadelerin yer aldığı iddialarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24471)

458.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Malatya’daki bir okul binasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/24472)

459.- Hatay Milletvekili Mehmet Ali Ediboğlu’nun, Reyhanlı’da yaşanan olay öncesinde bölgedeki radarlar tarafından başka ülkelere ait insansız hava aracı hareketliliği tespit edilip edilmediğine ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/24473)

460.- Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt’un, 2002-2013 yılları arasında zorunlu askerlik yapanlarla ilgili çeşitli verilere ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/24474)

461.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Abant İzzet Baysal Üniversitesi öğrenci yurduna terörist saldırı gerçekleştirildiği iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/24481)
6 Temmuz 2013 Cumartesi

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)

 

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 132’nci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 27 milletvekilinin, kot taşlama işçilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/699)

                                                                                                                        28/3/2012

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Kamuoyunda "kot taşlama mağdurları" olarak bilinen ve kot kumlama atölyelerinde çalışan işçilerimiz ölümcül "silikozis" hastalığının tehdidi altındadır. İş güvenliği ve işçi sağlığı açısından yetersiz olan çalışma koşulları nedeniyle çok sayıda işçi silikozis hastalığına yakalanmakta, hayatını kaybetmektedir. Kot taşlama işçilerinin çalışma koşullarının araştırılması, iş ve iş güvenliği açısından alınacak önlemlerin tespit edilmesi amacıyla, Anayasa'mızın 98, İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

1) Mustafa Sezgin Tanrıkulu         (İstanbul)

2) Musa Çam                                 (İzmir)

3) Ali Sarıbaş                                 (Çanakkale)

4) Uğur Bayraktutan                      (Artvin)

5) Recep Gürkan                            (Edirne)

6) Mehmet Şeker                           (Gaziantep)

7) Namık Havutça                          (Balıkesir)

8) Aytuğ Atıcı                                (Mersin)

9) Rahmi Aşkın Türeli                   (İzmir)

10) Kazım Kurt                              (Eskişehir)

11) Kadir Gökmen Öğüt                (İstanbul)

12) Celal Dinçer                             (İstanbul)

13) Veli Ağbaba                            (Malatya)

14) Hülya Güven                           (İzmir)

15) Ahmet İhsan Kalkavan            (Samsun)

16) Ali İhsan Köktürk                   (Zonguldak)

17. Ali Serindağ                             (Gaziantep)

18) İhsan Özkes                             (İstanbul)

19) Ali Haydar Öner                      (Isparta)

20) Gürkut Acar                            (Antalya)

21) Mehmet Ali Ediboğlu              (Hatay)

22) İlhan Demiröz                          (Bursa)

23) Ali Özgündüz                          (İstanbul)

24) Mustafa Serdar Soydan           (Çanakkale)

25) Tanju Özcan                            (Bolu)

26) Bülent Tezcan                          (Aydın)

27) Osman Aydın                          (Aydın)

28) Mehmet S. Kesimoğlu             (Kırklareli)

Gerekçe:

Taş ocağı, kot taşlama atölyesi, tünel ve diğer maden işçilerinde çalışanlar uzun süre silisyum tozlarını solumaları nedeniyle "silikozis" hastalığının tehdidi altındadır. Nefes darlığı, öksürük, hâlsizlik, göğüs ağrısı, morarma gibi belirtileri olan bu hastalık, bu iş yerlerinde çalışan işçilerin büyük bölümünü etkilemekte ve bu nedenle çok sayıda işçi yaşamını kaybetmektedir. Teşhisi güç olan bu hastalığın en çok görüldüğü yerlerin başında ise kot taşlama atölyeleri gelmektedir. Kot taşlamacılığına bağlı silikozis, dünyada ilk kez 2005 yılında ülkemizde görülmüş, gerekli önlemlerin alınmaması nedeniyle de ülkemizdeki önemli sorunlardan biri hâline gelmiştir. Tekstil iş kolunun hemen hemen tamamında ve kot atölyelerinde işçiler günde ortalama on iki saat çalışmaktadır. Bu iş kolunda kullanılan kumun özel ve pahalı olması nedeniyle işverenler kullanılan kumun zayi olmaması için iş yerlerinde havalandırma sistemi kurdurmamakta, hatta pek çok iş yerinde pencerelerin dahi açılmasına izin verilmemektedir. Bir diğer ifadeyle çalışanlar daha fazla kazanç uğruna ölümcül olan slikozis hastalığının pençesine itilmektedir.

İş güvenliği ve işçi sağlığı açısından zorunlu havalandırma sistemlerinin bulunmaması, bulunsa dahi çalıştırılmaması, işçilerin kum tozunun karıştığı havayı solumalarını önleyecek özel giysiler kullanılmaması özellikle kot taşlama işçilerinin yoğun toza uzun saatler boyu maruz kalmalarına yol açmaktadır.

Kot taşlama işçilerinin yaşadığı sorunlara ilişkin çarpıcı örneklerden biri de Bingöl ilimizin Karlıova ilçesine bağlı Taşlıçay köyünde yaşanmaktadır. Bu köyümüzde 168 yurttaşımız bu ölümcül hastalığın pençesinde bulunmaktadır. Yine, bu köyde şu ana kadar 7 yurttaşımız aynı hastalıktan ötürü hayatını kaybetmiştir.

Silikozis hastalarına Özürlüler Yasası çerçevesinde aylık bağlayan yasal düzenleme 25 Şubat 2011 tarihinde yürürlüğe girmiş ancak hastaların bu yasadan faydalanması için konan üç aylık başvuru süresinin 24 Mayıs 2011 tarihinde sona ermesi, düzenlemeden bihaber olan veya daha sonra bu hastalığı teşhis edilen vatandaşlarımızın düzenlemeden yararlanmasını engellemektedir. Bu durum insan sağlığına ilişkin bir hakkın kullanımının belli bir süreye tabi tutulmasının yarattığı sorunları ortaya koyan çarpıcı bir örnektir.

Kot taşlama atölyelerinin koşulları ve bu koşulların yol açtığı sağlık sorunları bilinmesine ve kamuoyunda oluşan yoğun tepkilere rağmen hükümet tarafından gerekli önlemler bir türlü alınmamaktadır. Binlerce işçimiz bu atölyelerde çalışmaya devam etmektedir. Uluslararası çalışma örgütleri ve sendikalarımız tarafından da sık sık eleştirilen, ülkemizin prestijini olumsuz yönde etkileyen, insan sağlığı açısından kabul edilmesi mümkün olmayan bu olumsuz tablo devam etmektedir.

Taş ocağı, kot taşlama atölyesi, tünel ve diğer maden işlerinde çalışanların çalışma koşullarının tespit edilerek bu iş yerlerinin ilgili mevzuatlar ve günümüz koşullarına uygun hâle getirilmesi, ağır çalışma koşulları nedeniyle vatandaşlarımızın yaşamını yitirmesinin önlenmesi amacıyla bir araştırma komisyonu kurulması büyük önem arz etmektedir.

2.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar ve 28 milletvekilinin, kadınların istihdam ve ücret eşitsizliği sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/700)

Türkiye Büyük Millet Meclisi  Başkanlığına

Türkiye'de kadın istihdamında yaşanan sorunlar, cinsler arası ücret eşitsizliğinin boyutlarının araştırılması, kadın istihdamının artırılması ile ücret eşitsizliğini giderecek önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105'inci maddeleri kapsamında Meclis araştırması açılması konusunda gereğini arz ederiz.

1) Gürkut Acar                                (Antalya)

2) Musa Çam                                   (İzmir)

3) Uğur Bayraktutan                        (Artvin)

4) Recep Gürkan                             (Edirne)

5) Mehmet Şeker                             (Gaziantep)

6) Mustafa Sezgin Tanrıkulu           (İstanbul)

7) Ferit Mevlüt Aslanoğlu               (İstanbul)

8) Aytun Çıray                                (İzmir)

9) Kazım Kurt                                 (Eskişehir)

10) Namık Havutça                         (Balıkesir)

11) Rahmi Aşkın Türeli                   (İzmir)

12) Ahmet İhsan Kalkavan              (Samsun)

13) Osman Aydın                            (Aydın)

14) Kadir Gökmen Öğüt                 (İstanbul)

15) Hülya Güven                             (İzmir)

16) Veli Ağbaba                              (Malatya)

17) Ali İhsan Köktürk                     (Zonguldak)

18) Ali Sarıbaş                                (Çanakkale)

19) Ali Serindağ                              (Gaziantep)

20) İhsan Özkes                              (İstanbul)

21) Ali Haydar Öner                       (Isparta)

22) Celal Dinçer                              (İstanbul)

23) Mehmet Ali Ediboğlu                (Hatay)

24) İlhan Demiröz                           (Bursa)

25) Ali Özgündüz                            (İstanbul)

26) Mustafa Serdar Soydan             (Çanakkale)

27) Tanju Özcan                              (Bolu)

28) Bülent Tezcan                            (Aydın)

29) Mehmet S. Kesimoğlu              (Kırklareli)

Gerekçe:

Türkiye'de kadın istihdamında ciddi sorunlar yaşanmaktadır. AKP'nin işbaşında olduğu yıllarda da kadın istihdamında ciddi gerilemeler olduğu görülmektedir. Kadınların iş gücüne katılım oranı 1998 yılında yüzde 34,3 düzeyinde iken 2011 yılı Kasım ayı itibarıyla bu oran yüzde 28,3 düzeyine kadar gerilemiştir.

Çalışma yaşamındaki kadınların büyük bölümü de kayıt dışı yani bir sosyal güvenlik kurumuna kayıt olmadan çalıştırılmaktadır. Kadınlarımız, emek yoğun sektörlerde, sosyal güvencesiz ve düşük gelire mahkûm bir şekilde çalıştırılmaktadır.

Anayasa'daki eşitlik ilkesine ve 4857 sayılı İş Kanunu'ndaki "Aynı veya eşit değerde bir iş için cinsiyet nedeniyle daha düşük ücret kararlaştırılamaz." hükmüne rağmen, kadınların istihdamının yetersizliği yanında cinsler arasındaki ücret eşitsizliği de ciddi bir sorundur. Avrupa Birliği ülkeleri arasında yapılan araştırmalar, aynı işi yapan kadınların erkeklere göre yüzde 17 oranında daha az ücret aldığını göstermektedir. OECD ülkelerinde ise bu oranın yüzde 15'lerde olduğu bildirilmektedir. Türkiye'de ise bu konuda somut bir bilgiye ulaşmak mümkün değildir.

Türkiye'de kadına yönelik şiddet ciddi boyutlardadır. Kadınlar güçlü bir şekilde toplumsal yaşamda yer almadığı sürece şiddetin bütünüyle önlenmesi mümkün değildir. Bu kapsamda, öncelikle kadınlarımıza nitelikli bir eğitim verilmeli ve çalışma hayatında yer bulmaları sağlanmalıdır.

Toplumsal hayatta ve iş yaşamında kadına yer vermeyen bir ülkenin çağdaş ve başarılı olması mümkün değildir. Türkiye bir an önce kadın istihdamını artırıcı adımları atmalı, kadınlarını güçlü bir şekilde toplumsal yaşama kazandırmalıdır. Kadınlarını ucuz iş gücü olarak görme anlayışından hızla uzaklaşmalıdır.

Bu nedenlerle kadın istihdamında yaşanan sorunlar ile cinsler arası ücret eşitsizliğinin boyutlarının incelenmesi, kadınların eşit haklar ve eşit ücretlerle istihdama katılmalarını sağlayacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılması gerekli görülmektedir.

 

3.- Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu ve 32 milletvekilinin, Adana Pozantı Çocuk Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda yaşanan hak ihlallerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/701)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Adana Pozantı Çocuk Kapalı Ceza İnfaz Kurumundaki 18 yaşından küçük tutuklu ve hükümlülerin tecavüz ve taciz başta olmak üzere sistematik olarak çeşitli işkencelere maruz kalmaları olayının araştırılarak ihmali olanların belirlenmesi amacıyla Anayasa’nın 98 ve İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

1) Osman Faruk Loğoğlu               (Adana)

2) Ali Demirçalı                              (Adana)

3) Mustafa Sezgin Tanrıkulu          (İstanbul)

4) Veli Ağbaba                               (Malatya)

5) Gürsel Tekin                              (İstanbul)

6) Recep Gürkan                            (Edirne)

7) Melda Onur                                (İstanbul)

8) Ali İhsan Köktürk                      (Zonguldak)

9) Özgür Özel                                 (Manisa)

10) Nurettin Demir                         (Muğla)

11) Aykan Erdemir                         (Bursa)

12) Ümit Özgümüş                         (Adana)

13) Mehmet Ali Ediboğlu               (Hatay)

14) Adnan Keskin                          (Denizli)

15) Ali Rıza Öztürk                        (Mersin)

16) Osman Taney Korutürk           (İstanbul)

17) Levent Gök                              (Ankara)

18) Musa Çam                                (İzmir)

19) Ali Sarıbaş                               (Çanakkale)

20) İhsan Özkes                             (İstanbul)

21) Mehmet Şeker                          (Gaziantep)

22) Ali Haydar Öner                      (Isparta)

23) Celal Dinçer                             (İstanbul)

24) Gürkut Acar                             (Antalya)

25) Namık Havutça                        (Balıkesir)

26) İlhan Demiröz                          (Bursa)

27) Ali Özgündüz                           (İstanbul)

28) Mustafa Serdar Soydan            (Çanakkale)

29) Tanju Özcan                             (Bolu)

30) Kadir Gökmen Öğüt                (İstanbul)

31) Bülent Tezcan                           (Aydın)

32) Osman Aydın                           (Aydın)

33) Mehmet S. Kesimoğlu             (Kırklareli)

Gerekçe:

Adana Pozantı Çocuk Kapalı Ceza İnfaz Kurumundaki (M Tipi cezaevi) 18 yaşından küçük tutuklu ve hükümlülerin tecavüz ve taciz başta olmak üzere etnik ayırımcılık oluşturan uygulamaları da içeren işkence ve kötü muameleye maruz kaldıkları yönündeki haberler Şubat ayında ulusal ve yerel basın organlarında yayınlanmaya başlamıştır. Cezaevinde kalan çocuklar, gardiyanlarca ağır bir şekilde dövüldüklerini, Kürt oldukları için hakarete ve işkenceye maruz kaldıklarını, adli tutuklularla kalmaya zorlandıklarını, bayrak öpmeye zorlandıklarını, yaşça büyük “koğuş mümessilleri” tarafından para cezasına çarptırıldıklarını, yemeklerine ve giysilerine el konulduğunu, tacize ve tecavüze uğradıklarını ifade etmişlerdir.

Şubat 2012'ye kadar Pozantı Cezaevinde yaşananlarla ilgili olarak İnsan Hakları Derneği, Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Olguları Değerlendirme Kurulu ile Türkiye İnsan Hakları Vakfı Adana Şubesi, başta Adalet Bakanlığı olmak üzere, yetkili mercilere şikâyetlerini aktarmışlardır.

Cezaevinde inceleme yapan ve tutuklu çocukların aileleriyle görüşen milletvekilleri ve sivil toplum kuruluşu temsilcileri yaşanan olaylarla ilgili olarak yetkililerin ciddi ihmalleri ve teşvikleri olduğunu, olay basına yansıyana kadar ilgili makamlarca hiç bir önlem alınmadığını ifade etmişlerdir.

Adalet Bakanlığı, cezaevindeki olaylar basına yansıdıktan sonra bu konuda bir açıklamayla gereğinin yapılacağını ve sorumluların cezalandırılacağını belirtmiştir. Pozantı Cezaevindeki çocuklar Sincan Cezaevine nakledilmiş, Pozantı Cezaevi Müdürü Ankara'ya tayin edilmiştir. Çocukların en çok şikâyet ettiği cezaevi ikinci müdürü ise Van Erciş Cezaevine birinci müdür olarak atanmıştır. Bakanlığın aldığı bu tedbirler, çocukların ailelerinden daha çok koparılarak yalnızlığa itildikleri, sorumluların da terfi ettirilerek ödüllendirildikleri yönünde eleştirileri de beraberinde getirmiştir.

Pozantı Cezaevindeki işkenceler insan hakları alanında Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerin ihlal edildiğine yönelik endişeleri de artırmıştır. İhlal edildiği değerlendirilen anlaşmalar ve anlaşmaların ihlal edilen maddeleri şunlardır:

1)     Çocuk Haklarına Dair Sözleşme (2, 3, 6, 16, 19, 20, 24, 27, 34, 37, 39, 40, 42)

2)     Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme (24)

3)     Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme (10)

4)     İşkence ve Diğer Zalimane Gayri İnsani veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Sözleşme (2, 4, 12, 13, 14)

5)     Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi (8, 12)

Pozantı Cezaevinde yaşananlarla ilgili olarak işkence gördüğü belirtilen çocuklar ve yakınları başta olmak üzere sivil toplum kuruluşlarının ve kamuoyunun soruları cevapsız kalmakta, kaygıları giderilmemektedir. Uluslararası sözleşmelerin ihlaline yönelik ciddi bulguların ve bu konuda Anayasa’nın 90’ıncı maddesinin dikkate alınması gerekmektedir. Bu nedenle olayın araştırılarak kamusal alanda ihmali olanların belirlenmesi ve çocukların cezaevi koşullarının uluslararası taahhütlerimizle uygun hâle getirilmesini sağlamak amacıyla Anayasa’nın 98’inci ve İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılması hayati bir önem arz etmektedir.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

Anayasa’nın 92’nci maddesine göre Başbakanlığın bir tezkeresi vardır, okutuyorum:

B) Tezkereler

1.- Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü Bünyesinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin 5 Eylül 2013 Tarihinden İtibaren Bir Yıl Daha UNIFIL Harekâtına İştirak Etmesi Hususunda Anayasanın 92’nci Maddesi Uyarınca Hükûmete İzin Verilmesine Dair Başbakanlık Tezkeresi (3/1241)

3/7/2013

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 11/8/2006 tarihinde kabul ettiği 1701 (2006) sayılı Karar ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin 5/9/2006 tarihli ve 880 sayılı Kararı’yla bir yıl için verdiği izin çerçevesinde, Türkiye, Lübnan’da konuşlu Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü (UNIFIL)’ne Silahlı Kuvvetleri unsurlarıyla katkı sağlamıştır. Söz konusu iznin süresi son olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin 29/6/2012 tarihli ve 1023 sayılı Kararı’yla 5/9/2012 tarihinden itibaren bir yıl uzatılmıştır.

Türkiye UNIFIL’e yaptığı katkılarla barışı koruma harekâtının etkin biçimde icrasında önemli bir işlev üstlenmiştir. Bu çerçevede Türkiye'nin katkısı gerek Birleşmiş Milletler sistemi içinde gerek bölgesel ve küresel ölçekte gerekse kapsamlı sivil-asker iş birliği faaliyetleri vasıtasıyla Lübnan toplumunun her kesimi nezdinde görünürlüğünün artmasına, ayrıca barış ve istikrarın korunmasına yönelik politikasının sürdürülmesine önemli katkıda bulunmuştur.

UNIFIL’in ülkemizin askerî kuvvet katkısında bulunduğu tek Birleşmiş Milletler Barış Gücü operasyonu olması ve hâlihazırda Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi adaylığımızın söz konusu bulunması dikkate alınarak, UNIFIL Deniz Görev Gücü’ne katkımızın sürdürülmesinin önem arz ettiği değerlendirilmektedir.

UNIFIL’in görev süresi 31/8/2013 tarihinde sona erecek olup görev süresinin bu tarihten sonraki dönem için yenilenmesi yönünde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından ağustos ayı içinde bir kararın kabul edilmesi beklenmektedir.

Bu hususlar ışığında ve Lübnan’la ikili ilişkilerimiz ile bölgedeki güvenlik koşulları da göz önünde tutularak, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin UNIFIL’in görev süresinin uzatılması yönünde karar alması durumunda; hudut, şümul ve miktarı Hükümetçe belirlenecek Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının, 1701 (2006) sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararı ve 880 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararı’yla tespit edilen ilkeler kapsamında 5/9/2013 tarihinden itibaren bir yıl daha UNIFIL Deniz Görev Gücü’ne iştirak etmesi ve bununla ilgili gerekli düzenlemelerin Hükümet tarafından yapılması için Anayasa'nın 92 nci maddesi uyarınca izin verilmesini arz ederim.

                                                                                              Recep Tayyip Erdoğan

                                                                                                        Başbakan

BAŞKAN – Anayasa’nın 92’nci maddesine göre Başbakanlık Tezkeresi okutulmuştur.

Başbakanlık tezkeresi üzerinde İç Tüzük’ün 72’nci maddesine göre görüşme açacağım. Gruplara, Hükûmete ve şahıs adına 2 üyeye söz vereceğim. Konuşma süreleri gruplar ve Hükûmet için yirmişer dakika, şahıslar için onar dakikadır.

Tezkere üzerinde söz alan sayın milletvekillerinin isimlerini okuyorum: Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Yıldırım Tuğrul Türkeş, Ankara Milletvekili; Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Ertuğrul Kürkcü, Mersin Milletvekili; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Osman Taney Korutürk, İstanbul Milletvekili; Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Volkan Bozkır, İstanbul Milletvekili. Şahısları adına, Akyan Erdemir, Bursa Milletvekili; Emrullah İşler, Ankara Milletvekili. Hükûmet adına İsmet Yılmaz, Millî Savunma Bakanı.

İlk söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Yıldırım Tuğrul Türkeş, Ankara Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Lübnan’da barışı korumak amacıyla Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü UNIFIL ile Türkiye’nin silahlı kuvvetleri unsurlarıyla katkı sağlamasına bir yıl daha imkân sağlayacak düzenleme ile ilgili Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, geçen yıl yine UNIFIL’in süre uzatımıyla ilgili yaptığım konuşmamda, o dönem yaşanan, Türk uçağının Suriye tarafından düşürülmesi ve bölgedeki diğer gelişmelerle ilgili olarak “Söz konusu saldırıların hedefinde Türk egemenliği ve bağımsızlığı olduğu kadar, asırlardan bu yana her gün, her saat nakşedilen Türk mucizesi vardır.” demiştim. “Üniter devlet anlayışı bu sebeple önem arz etmektedir. Cumhuriyet nizamı, farklılıklara, birtakım özelliklere bakmadan herkese, her ferde sağladığı fırsat eşitliği için mühimdir. Demokrasi, fertlere tanıdığı haklar, özgürlükler ve fakat aynı zamanda yüklediği sorumluluklar sebebiyle hayatidir. Milli kimlik, yani Türklük, bir büyük ulus için bir araya gelmiş binlerce irili ufaklı topluluğu içeride ve dışarıda yekvücut yapmak için vardır ve vazgeçilmezdir.”

“Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak Hükûmetin ‘Arap Baharı’ siyasetini yanlış bulduğumuzu defalarca söyledik, ciddiyetle eleştirdik, uyarılarımız yetkililerce duyulmadı, dinlenmedi.” demiştim.

Yine, aynı konuşmada, biz daima bölge ülkelerinin demokrasiye kendi kanalları ve dinamikleriyle ulaşmalarının daha doğru olduğunu, bu kapsamda da Türkiye’nin sürece -Suriye ile ilgili- fazla angaje olmaması gerektiğini vurgulamıştık.

“Farkındayız ve görüyoruz ki bölgedeki dikta rejimlerinin sayısı çok fazladır ve halklar düzeyinde belli bir demokratikleşme arzusu var ise de bu arzu çoğu zaman bastırılmakta ve yok sayılmaktadır. Diktatörlük, faşizm kötüdür; insan haklarına ve insan haysiyetine nispetle de aykırıdır. Bunlara sonuna dek karşı çıkılmalıdır ancak Irak örneğinde gördüğümüz gibi, ihraç siyaseti de çoğu zaman işe yaramamakta ve çoğunlukla da ters tepmektedir; bölünmeye, parçalanmaya vesile olmaktadır.

Değerli milletvekilleri, biz komşularımızın toprak bütünlüğünden yanayız. Zira, çalkantılı ve hassas bir coğrafyada yaşıyoruz. Komşularımızın toprak bütünlüğü bizimkinin de güvencesidir.” demiştim. Bu satırlar, sırf sizlere hatırlatmak için geçen yılki konuşmamdan.

Kıymetli arkadaşlar, bu alıntılardan sonra bugüne geldiğimizde açıkça görülmektedir ki siyasi iktidar muhalefetin hiçbir uyarısına kulak asmamış ve bölgesel bir güç olma yolundaki devletimizin ciddi stratejilere dayalı, kalıcı, tutarlı siyaset izlemesi için gerekli adımları atamamıştır. Mısır’daki ilk Tahrir olaylarından sonra, Mübarek’in görevden uzaklaştırılmasının akabinde AKP Hükûmeti Mısır’a gidip Tantavi yönetimindeki cuntayla anlaşmalar yapmış ve yeni yönetimin kabul edilebilir bir yönetim olduğu anlamına gelebilecek açıklamalarda bulunmuştu. Bugün ise Mısır’da, Tahrir’de başlayan ve seçilmiş cumhurbaşkanını görevden alan ihtilal yönetiminin antidemokratikliğine vurgu yapmaktadır. Bu sizce de tenakuz değil midir? Mübarek’in atadığı Tantavi yönetime el koyunca kabul edilir oluyor da Mursi’nin atadığı El Sisi, tam da 21’inci yüzyıla uygun, yanına muhalefeti, dini liderleri ve Batı’da kabul göreceğine emin olduğu şahsiyetleri alarak yönetime el koyduğunda bunun neyini beğenmediniz Allah aşkına? Siz Libya’daki olaylar sırasında ilk gün “NATO’nun burada ne işi var?” deyip yirmi dört saat sonra “Libya’ya NATO müdahale etsin.” diyen Hükûmet değil misiniz? Avrupa Birliğinin çekimser kalmaya çalıştığı ve Batı’nın ihtilal demekten imtina ettiği bu yeni yönetim ile ilişkiniz bugün yaptığınız beyanatlarda olduğu gibi mi gelişecek yoksa bunu da geçen günlerde, geçmişte yaptığınız gibi tadilata tabi tutacak mısınız?

Değerli milletvekilleri, bu sözlerimi Mısır’daki demokrasi dışı uygulamaları Milliyetçi Hareket Partisi olarak hoş gördüğümüz veya seçilerek iş başına gelenlerin müdahaleyle yönetimden uzaklaştırılmasını desteklediğimiz manasında almayınız. Biz buna karşıyız, her zaman karşı olduk ve karşı olacağız. Burada sadece siyasi iktidarın zikzaklarla, virajlarla ve kavislerle dolu ve belirsiz makro bir stratejiye oturtulmamış olan dış politikasına dikkat çekmeye çalışıyorum. Suriye’yle ortak bakanlar kurulu yapıp kendi tabirinizle “Şamgen” anlaşması yaparken el ele tutuştuğunuz ve kardeşiniz olduğunu iddia ettiğiniz “Beşar El Esad” bundan kısa bir süre sonra sizin tarafınızdan “Esed”e dönüştürülüp düşman konumuna gelmemiş miydi? İki yılı aşkın bir süredir Türkiye gündeminin öncelikli sırasına yerleştirdiğiniz bu konuda vardığınız noktayı başarı olarak değerlendirebilir misiniz? Daha da önemlisi, mülteci kamplarında sebebini bildiğimiz ve tahmin de edebildiğimiz yanlış uygulamalar nedeniyle Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğinin mülteciler için teklif ettiği yardımları alamadınız, Avrupa Birliğinin önerdiği 257 milyon euroluk fondan da istifade edemediniz. Suriye’de yaşananlar sadece Türkiye'nin meselesiymiş gibi bu kampların giderlerini millî bütçeden karşılayıp her fırsatta vurgu yaptığınız garip gurebanın haklarını buralara harcadınız. Şimdi soruyorum size: Bugün geldiğimiz noktadan hiç mi pişmanlık duymuyorsunuz?

Konu Lübnan ve Orta Doğu iken tabii ki Türkmenler ile ilgili yanlış uygulamalarınıza değinmeden geçmek mümkün değildir. Irak’ta baş gösteren sahipsizlik, kıyım ve zorunlu göç maalesef Suriye’deki Türkmenlerin de kaderi olmuş ve sahipsizlik onları da kavurmuştur. Bu bölgede yaşananlar içerisinde daha da tehlikelisi Batı ile İran arasında izlenen siyaset ve bunda siyasi iktidarın belirsiz ve git gellerle dolu tutumudur. Bu vesileyle uyarmak istiyorum ki İran dünya dengelerini gözeterek son on yılda kendince doğru bir siyaset izlemekteyken sizin bu konudaki müphem tutumunuz Türkiye açısından risk oluşturmaktadır.

Değerli milletvekilleri, Mavi Marmara olayı ardından İsrail ile yaşanan özür dileme krizi Hükûmetimizin “Özür dilediler.” beyanı ile toplumsal tansiyonun düşürülmesine vesile olmuştur. Oysaki İsrail’de Başbakanlığın resmî İnternet sitesinden yapılan açıklamada -buraya lütfen dikkat buyurunuz- “Yaptığımız operasyon sırasında kazaen ölüme veya yaralanmaya sebebiyet verdiysek bundan üzüntü duyarız.” denilmiştir. Yani, aslında 3 silahtan çıkan mermilerle taammüden öldürülen 9 vatandaşımız ile ilgili hiçbir pişmanlıklarının olmadığını zımnen ikrar etmişlerdir. Bir an için bunun değil de sizin söylediğinizin doğru olduğunu kabul etsek dahi, o zaman, sizin de Sayın Başbakanın “Mayıs ayında Gazze’deyim.” beyanının bugüne kadar niye gerçekleşmediğini, en son Türkiye’yi ziyaretinde İsmail Haniye’nin “5 Temmuz’da Sayın Erdoğan’ı ağırlayacağız.” demesine rağmen, bugün, 6 Temmuz 2013’te bunun hâlâ niye gerçekleşmediğini bu yüce Meclise açıklamanız gerektiğini düşünüyorum. Mayıs ayında Sayın Başbakanın yaptığı son Amerika Birleşik Devletleri ziyareti sırasında Filistin’in yasal temsilciliğinin Ramallah’taki Ebu Mazen yani Mahmud Abbas yönetimi olduğunun ısrarla hatırlatıldığı konusuna hiç girmiyorum bile.

Evet, Orta Doğu’daki olaylara şöyle bir ufuk turu yaptıktan sonra, son olarak bu, UNIFIL ile ilgili silahlı kuvvetlerin unsurlarının çeşitli devletlerin üzerinde siyasi veya kültürel tasarruflarının olduğu Lübnan’da Birleşmiş Milletler Barış Gücü şemsiyesi altında var olmalarının gereğine inanıyor, Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun mevcut düzenlemeye olumlu baktığını ifade ediyorum.

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz isteyen Ertuğrul Kürkcü, Mersin Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar)

BDP GRUBU ADINA ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) – Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; bir tezkere için daha burada karar alacağız. Maksat, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin UNIFIL Barış Gücünde Deniz Görev Gücüne katkı yapması için Türk Silahlı Kuvvetleri birliklerinin görevlendirilmesi için Hükûmete yetki veren bir tezkereyi çıkaracak mıyız, çıkarmayacak mıyız? 2006’dan beri bu tezkereyi 7 keredir Türkiye Büyük Millet Meclisi çıkarıyor, 8’inci bir kere daha çıkarmalı mı? Biz doğrusu, bu tezkereye gerek olmadığını, silahlı kuvvetlerin yurt dışındaki görevlerde görevlendirilmesine gerek bulunmadığını, zaten Türkiye’nin bu Deniz Görev Gücüne katkısının son derece sınırlı olması dolayısıyla anlamlı bir askerî varlıktan da söz edemeyeceğimiz kanaatindeyiz.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin ve Türkiye hükûmetlerinin genel olarak soğuk savaş sonrasında, Sovyetler Birliği’nin çökmesinden sonra oluşan yeni dünya düzeni döneminde mümkün mertebe, kendi sınırları dışında bayrak göstermek, bölge ülkelerde askerî varlık ve tesir icra etmek, böylece kendisine bir bölge gücü hüviyeti kazandırmak konusunda, değişen bütün hükûmetler döneminde değişmemiş olan bir genel hattı var. Bu hattın kendisinin sorunlu olduğu, bunun aslında bölgesel paylaşım meselesine bir alt ortak olarak, bir tür taşeron olarak dâhil olmak arzusunu yansıttığını gözleyebiliriz. Bunların tamamı bölgesel rekabeti kızıştıran, halklar arası düşmanlıkları sona erdirmek yerine bunları çoğaltan ve halklarla halklar arasında doğrudan ilişki yerine silahlı kuvvetler aracılığıyla halkların birinin yanında diğerinin karşısında yer almaya yol açan, barışçı olmayan, hegemonyacı, genişlemeci siyasetlerdir. Dolayısıyla, burada “barış” sözü aslında gerçekleştirilen eylemle taban tabana zıt bir karakter taşımaktadır. O nedenle, biz böyle bir rolün oynanmasına gerek bulunmadığı düşüncesindeyiz.

İkincisi: Lübnan’da böyle bir görev gücünün yer alması esasen İsrail’in bölgesel siyasetlerinin bir sonucuydu. İsrail’in bölgesel siyaseti esasen Lübnan’da Hizbullah’ın tasfiyesi, Hizbullah’ın askerî varlığının tasfiyesi, Hizbullah’ın Lübnan Hükûmeti üzerindeki tesirinin tasfiyesi amacını güdüyordu. Fakat, bu araya bir barış gücünün girmiş olması dolayısıyla -ya da başka bir nedenle değil- Lübnan halkının son derece kararlı bir direniş göstermesi, Lübnan’da konuşlanan Filistinli mültecilerin yanı sıra, hem Lübnan Hizbullahı hem Lübnan’daki bütün politik güçlerin Lübnan’ın güneyindeki İsrail saldırısına karşı biricik direnme gücü olan Hizbullah’ın yanında kararlı bir saf tutmaları ve nihayet, bölgede İsrail’in bölgesel siyasetine, dış siyasetine karşı oluşan bir genel mutabakat ile bu saldırıya son verildiğini söyleyebiliriz. O nedenle, bu barış durumunun ya da çatışmasızlık durumunun sürebilmesi, esasen oraya bir askerî kuvvet konuşlandırılması, kapasitesi ve yeteneği sınırlı bir askerî gücün orada yer almasından çok bir siyasi denge meselesidir. Siyaset dengesi Hizbullah’ın, Lübnan’daki savunmacı güçlerin, İsrail’in dış politikasına karşı koyan bölge güçlerinin ortaklığı ekseninde geliştiği takdirde Lübnan da güvenlik altında olacaktır, başka ülkeler de güvenlik altında olacaktır. Ancak burada temel soru şudur: Bir yandan Lübnan’ın güvenliğinden söz etmek, bir yandan Lübnan’daki askerî varlığın Lübnan’ın güvenliği için, güney Lübnan’daki İsrail saldırılarının sona erdirilmesi için gerekli olduğundan söz etmek ama öte yandan da bu ittifakın en önemli bileşenleri olan bölge hükûmetleriyle sürekli olarak çatışan bir pozisyonda durmanın açıklanması gerçekliklerle örtüşmüyor. Daha net olarak söylemek gerekirse şudur: Türkiye hem bir yandan İran’la çatışma içerisinde olacak, karşı karşıya duracak hem Suriye ile karşı karşıya duracak hem bölgedeki Şii güçlerle karşı karşıya duracak hem de öte yandan Lübnan’ın güvenliği için bir katkıda bulunuyor olacak. Bu ikisi kuru sudan söz etmek kadar oksimoron, birinci terimin ikinci terimi yadsıdığı bir tamlamadan ibaret. O nedenle Türkiye, esasen kendi dış siyasetini, bölge siyasetini gözden geçirmedikçe Lübnan’ın güvenliğine de herhangi bir etkide bulunmuş, Lübnan’a bir katkıda bulunmuş sayamaz kendisini.

Türkiye’yi yöneten Hükûmetin dış siyaseti, genel olarak eski Osmanlı hinterlandında Türk nüfuzunu yeniden canlandırmakla ilgilidir. O nedenle bölgede, Balkanlarda, Kafkaslarda, Orta Doğu’da bayrak gösterme arzusu bununla ilgilidir. Bu, sadece Türkiye’yi bugün yöneten Hükûmette değil, aynı zamanda silahlı kuvvetlerin muhafazakar unsurlarında, Türkiye’deki Türk-İslam sentezine bağlı düşünce odaklarında, düşünce kulüplerinde de var olan, bütün partilerde az çok kendisini bir fraksiyon olarak belli eden bir eğilimle ilgilidir. Bölgesel güç olmak, Osmanlı hinterlandına geri dönmek ve böylelikle Türkiye’yi muasır medeniyetler seviyesine çıkartmak.

Şimdi, tabii, bu da başka bir oksimoron. Nasıl Osmanlı hinterlandına dönerek muasır olacaksınız ve nasıl, aslında bütün tarihleri, ulusal kimlikleri Osmanlı işgaline, Osmanlı egemenliğine karşı mücadele içerisinde şekillenmiş olan ülkeleri kendi nüfuzunuza razı edeceksiniz? Yani bütün modern tarihleri, Türkiye’nin evvelinde, Türkiye Cumhuriyeti öncesindeki Osmanlının istilacı, yayılmacı siyasetine karşı Mısır’da, Suriye’de, Lübnan’da, Irak’ta, Kuzey Afrika’da başkaldırmış olan halklara siz yeniden kendinizi silahlı kuvvetleriniz aracılığıyla bir üstün güç olarak, bir nüfuz gücü olarak ortaya koyacaksınız. Buna karşı bütün Arap ülkelerinin ortak bir itiraza sahip olduğu açıkça ortadadır. O nedenle, Türkiye kendisini Amerika Birleşik Devletleri’nin ekseninde bugün mahkûm etmiş olduğu Şii eksenine karşı Sünni ekseni üzerinde konumlandıran dış siyasetiyle önce hesaplaşmak zorundadır.

Bakın, Mısır’da ordunun baskısıyla iktidardan alınan, yerine henüz etkin bir siyasi temsilcinin de geçmediği Mısır’daki durumu dikkatle gözden geçirdiğimizde Türkiye Hükûmeti son derece ilginç bir pozisyon sergiliyor, bir yandan diyor ki: “Burada darbe olmuştur, buna karşıyız, bunu kınamayanları kınıyoruz.” Öte yandan, darbeyi en yakın, doğrudan, birinci gün destekleyen Suudi Arabistan’a hiçbir sesi çıkmaz, Katar’a hiçbir sesi çıkmaz, Amerika Birleşik Devletleri’ni eleştirmez. Peki, o zaman bu çelişkinin izahı nerededir? Tabii ki bu çelişkinin izahı gene Türkiye'nin Suriye meselesinde kendisini karşı karşıya koyduğu Şii eksenine karşı Sünni ekseni çizgisiyle ilgilidir. O nedenle, Başbakan sabahtan akşama kadar herkese samimiyetten söz ederken şeddeli bir biçimde, burada herhangi bir samimiyet göstergesi bulunduğunu söylemek son derece güçtür.

Bugün, Mısır’da ortaya çıkan darbenin ve Mursi Hükûmetine karşı büyük başkaldırının en önemli nedenlerinden birisi de Mursi Hükûmetinin geçtiğimiz aylar içerisinde Suriye’deki Özgür Suriye Ordusuna destek vermek üzere bu eksene katılma ısrarının kitleler nezdinde karşılık bulmayışıdır. O nedenle, kendi temellerini, kendi meşruiyet zeminlerini kendi kendine çürüten, eriten bir iktidarı ve onun başını bugün sırf biçimsel hukuk ilkeleri adına savunmak doğru bir siyasetin bölgede izlendiğine bizi ikna etmez. Öte yandan, bugün Mısır’da Mursi Hükûmetinin devrilmesinin gerisinde yatan büyük halk isyanını, büyük itirazı, Temerrüt Hareketi’nin Mursi’nin cumhurbaşkanı seçilmek için aldığı 13 milyon oyun 9 milyon fazlasını toplayarak oluşturduğu 22 milyon imzalı hareketin varlığını, gücünü, etkisini, bunun Mısır’da yarattığı büyük nüfuzu görmezden gelip bu büyük kitleleri “darbeci” diye suçlamak da olabilecek en kötü dış politika analizidir. Mısır halkı bir kere daha, Mübarek’i deviren büyük devrim dalgasının ikinci hamlesini gerçekleştirmek üzere ayağa kalkmıştır; kendisi Mübarek’leşen Mursi rejimine karşı Mısır’ın yoksulları, emekçileri, kadınları, gençleri ayağa kalkmışlardır ve Mursi Hükûmetinin orduyla iş birliği hâlinde oluşturmuş olduğu yeni rejimi, orduya büyük imtiyazlar tanıyan rejimi tanımadıklarını ilan etmişlerdir ancak silahlı kuvvetler, Temerrüt Hareketi’nin bütün taleplerini benimsediğini söyleyerek bu büyük halk ayaklanmasının yönünü şimdi merkeze doğru, iktidarın merkezine doğru saptırmıştır. O nedenle, Mısır’daki milyonlarca halkı, Tahrir’in özgürlükçü insanlarını buradan maroken koltuklara kurulup “Darbeciler havai fişek atıyorlar.” diye alaya alamazsınız. Nasıl biz Mursi’nin etrafında toplanan İhvan Hareketi’nin gerisindeki yoksulları, Adeviye Meydanı’nda toplanan on binlerce, yüz binlerce, milyonlarca insanı Mısır’ın dışında sayamazsak Tahrir’de toplananları da kimse dışında sayamaz.

Esas mesele şudur: Mısır kendi gerçekliğini, kendi halk özgürlüğünü, halkın kendi gerçek iktidarını kurabilmek için iki büyük geleneksel gücün bukağısı altındadır: Bir yanda geleneksel İslami burjuvazinin siyasi hakimiyeti, öbür tarafta silahlı kuvvetlerin ordu burjuvazisinin hakimiyeti. Bu bir dil sürçmesi değil, Mısır’daki en büyük kapitalist aslında ordunun kendisidir. Bu bakımdan, Mısır’da özgürlüğü için mücadele eden halkaları, halk kesimlerini karşı karşıya getiren bugünkü yarılmaya karşı Tahrir yeniden bu özgürlüğün imkânı olarak doğmaktadır. Dolayısıyla, bütün mesele, burada halkın yanında olup olmamakla ilgilidir. Sandığın yanında durmak, nihayet, eninde sonunda bir biçim meselesidir. “Sandık siyasetin namusudur.” demek kolaydır. Halkın yanında durmak, halkın namusunun yanında durmak en önemli meseledir.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sandık, halk demek zaten.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) – Burada milyonlarca insanın iradesi var, milyonlarca insanın isyanı var, milyonlarca insanın itirazı var. Siz bu itirazları, Türkiye’de olduğu gibi, hemen öyle “çapulcu” deyip bir kenara itemezsiniz.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Halkın iradesi sandıkta belirlenir.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) – Orada çapulcu yok, orada milyonlarca halk var, emekçi var, yoksul var, alın teriyle çalışan insanlar var. Onların haklarını nasıl gözeteceğinize dair bir siyasetten söz etmek zorundasınız.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Halkın iradesi sandıkta belirlenir.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) – Bu siyaseti ortaya koyamadığınız zaman, olsa olsa sonuçta Amerika Birleşik Devletleri’nin bölge siyasetinin gölgesinde yürürsünüz. O yüzden Amerika Birleşik Devletleri’ne bir laf edemezsiniz, Avrupa’ya dersiniz “Mütereddit kaldı.” Amerika ne yaptı? Amerika bugün devrimin ordu tarafından çalınmasının en büyük uluslararası düzenleyicisidir, ona sesiniz çıkmaz. Suudi Arabistan o gün darbeyi tanıdığını söyler, Suudi Arabistan’a sesiniz çıkmaz; konuya Fransız, uzaktan bakan Avrupa Birliğine de diliniz uzanır.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Hepsine sesleniyoruz, hepsine.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) – Hakikatler ortada, hiç boşuna oradan laf atmayın. Laf atarak siyaset yapamazsınız. Gelip burada anlatın. Mursi rejimini, halkın onayını kaybetmiş, halk tarafından istenmeyen bu rejimi ne için desteklediğinizi bize söylersiniz.

Burada siyasetin genel ilkesi değildir savunulan. Yok eğer öyle idiyse Mübarek’in devrilmesine de itiraz etmeliydiniz. Ordu devirmedi mi Mübarek’i? Önemli olan, halk hareketinin gücü ve genliğidir, bütün Mısır’ı kuşatmıştır. Mısır’ın ilerlemeden yana, demokrasiden yana, özgürlükten yana bütün güçleri şimdi Tahrir’dedirler. O nedenle, Adeviye Meydanı’nda toplananlarla Tahrir’de toplananların birbirlerine bakması son derece doğaldır, normaldir ancak orduyla Mursi arasında halkı bölen şimdiki merkezî Mısır siyasetinin karşısında durmak da en az bunun kadar önemlidir.

O nedenle, biz dün Meclis İnsan Hakları Komisyonu tarafından yayınlanan bildirinin altına imza attık. Herhangi bir “ama”, “fakat” demeden, iktidarın barışçı olmayan yollardan, siyaset tarafından tanımlanmayan yollardan el değiştirmesine rıza göstermediğimizi söyledik. Ama bu iktidarın değişmesi için sokaklarda günlerce, gecelerce iki yıldır mücadele veren halkın emeklerinin kaybolmasına, onların aslında sadece halkın yüzde 20’sinin desteğiyle elde edilmiş bir Anayasa’ya boyun eğerek kendi ihtiyaçlarından, kendi taleplerinden, kendi özgürlük arzularından vazgeçmelerini beklemek ve onlara buradan, kendi rahat koltuklarımızdan küfretmek, onları çapulcu, darbeci ilan etmek de kimsenin haddi değildir.

Tahrir’le beraberiz, Tahrir’deyiz, Tahrir Gezi’dedir, Gezi Tahrir’dedir. Tahrir Mısır’daki biricik özgürlük dinamiğidir, bu özgürlük dinamiğiyle beraber olmaya devam edeceğiz. Silahlı kuvvetlerin iktidarı gaspı başka bir şey, ayağa kalkan -milyonlarca- Tahrir’de sesini çıkartan kitleler başka bir şeydir. Bu ayrımı yapamayan, siyaseti okuyamayan, Orta Doğu siyasetinde de anlamlı bir çizgi, anlamlı bir yol çizemez.

Açıkça buradan altını çizmek zorundayız: Türkiye bölgede Amerika Birleşik Devletleri’nin gölgesinde, bir Sünni ekseninde, mezhepçi bir dış siyasetle Orta Doğu’da hiçbir nüfuz icra edemez. Orda Doğu halkları tıpkı Türkiye gibi çoğulcudur, çok kimliklidir. Her ülke, Şii, Sünni, Hristiyan, Yahudi, pek çok mezhepten ve dinden, insandan oluşmaktadır; pek çok dil konuşulmaktadır, pek çok milliyet buralarda mevcuttur. Bunların hepsine bakan, hepsine seslenen, hepsiyle örtüşen; özgürlükçü, antiemperyalist, demokratik, hegemonyaya karşı; insan haklarından, kadın haklarından, emeğin haklarından yana bir uluslararası siyaset kurmak herhangi bir barış gücüne asker göndermekten bin defa daha evladır, bin defa daha iyidir. Bunu yapmak son derece basit ve kolaydır ama bu, güç ister, irade ister, temel insan haklarına saygı ister, özgürlükçülüğe bağlılık ister; sandıktan başka da demokrasi araçları olduğunu, her gün halkın oyunu, her gün yeniden vermekte olduğunu görmek ister. Bir sandıktan öbür sandığa gidene kadar geçecek dört ya da beş yıl içerisinde halk kararını değiştirmişse bunu ölçecek bir mekanizmanız da yoksa “sandık, sandık” diye boşuna konuşmuş olursunuz. Önemli olan halkın iradesiyse halk bu iradesini meydanlarda ortaya koyar. Bugüne kadar meydanı olmayan bir demokrasi görülmemiştir. Meydansız demokrasi olmaz. Meydanlar konuştuğu zaman buna kulak kabartmak iktidarların görevidir. Meydanda ayaklarıyla oy kullanır, sandıkta eliyle oy kullanır halklar.

YILMAZ TUNÇ  (Bartın) – Ya, ne saçmalıyorsun be!

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) – Ayakla kullanılan oyları da saymak mecburiyetindesiniz ve her yerde insanlar isyanlarını, Amerika Birleşik Devletleri’nin dünya hâkimiyetine karşı, onun gölgesindeki hükûmetlere karşı, onunla iş birliği yapanlara karşı kullanıyorlar. Brezilya’da da, Mısır’da da, Türkiye’de de, İtalya’da da, Portekiz’de de; her yerde, her yerde, her yerde meydanlar kazanacak, diktatörler kaybedecek, ordular kaybedecek.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Sandığı kaldıralım mı diyorsun?

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) – Sandığı kaldırma, sandığı getir koy ama sandığı belki de erken koymak zorunda olabilirsin.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Olabilir.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) –  Bunu hiç düşünemiyor musun? Hiç bu aklına gelmiyor mu?

RECEP ÖZEL (Isparta) – Sandık daha önemli değil mi?

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) – Hadi, gelin bakalım gidelim sandığa! Hadi, yarın gidiyor musun? Var mı, görelim sandığı yarın!

RECEP ÖZEL (Isparta) – Sandık mı daha önemli, meydan mı?

BAŞKAN –  Sayın milletvekilleri, lütfen…

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) – Hadi gidiyoruz, yarın yapalım seçim. Ya…

RECEP ÖZEL (Isparta) – Sandık mı önemli, meydan mı?

BAŞKAN –  Sayın hatibe müdahil olmayalım lütfen.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) – Bu akşam yapalım, hadi  bakalım, hadi, hadi görelim! Ya... Hani, o kadar seviyordun sandığı?

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Hadi, görelim bakalım.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Sandık mı, meydan mı onu söyle?

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) – Meydan ve sandık.

RECEP ÖZEL (Isparta) –  Sandık mı meydan mı?

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) – Sadece sandıkla olmaz, sadece meydanla da olmaz. Halk, görüşlerini her gün her yerde belli edecek, açıkça konuşacak.

MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Meydanda da varız, sandıkta da!

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) – Sandığıyla konuşacak, meydanıyla konuşacak, ayaklarıyla yürüyecek, elleriyle oy kullanacak. Siz de onları saymak mecburiyetindesiniz.

YILMAZ TUNÇ  (Bartın) – Eskinin hızlı solcusu darbeci oldu.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) – Saymazsanız saydırırlar, sayarsınız eninde sonunda. Tarih, kendisinden vazgeçilmez sanılan, muktedir sanılan hükûmetlerin, diktatörlüklerin cesetleriyle dolu. Bütün mezarlar, kendilerinden vazgeçilmez sanılan diktatörlerin cenazeleriyle dolu; o nedenle, kimse vazgeçilmez değil, kimse halktan büyük değil, kimse çalışanlardan, emekçilerden büyük değil.

RECEP ÖZEL (Isparta) –  Doğru söylüyorsun, mezarlıklar vazgeçilmez insanlarla dolu.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) –  Evet, tıpkı sizin de gideceğiniz gibi. O nedenle, bu dünyada yaşarken, bu dünyada halkın mutluluğu için, refahı için, onların ayaklarıyla kullandıkları oyları da saymayı öğreniniz.

Bu barış gücüne asker göndermiyoruz, Tahrir’e selam gönderiyoruz. (BDP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Gurubu adına söz isteyen Osman Taney Korutürk, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA OSMAN TANEY KORUTÜRK (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Lübnan’daki Birleşmiş Milletler Barış Gücü’ne Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir yıl daha hizmet etmesi konusunda Hükûmet tarafından Anayasa’nın 92’nci maddesi uyarınca Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan tezkere hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşmak üzere söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Sözlerime başlamadan önce bu yıl bu tezkerenin gelişinde bir değişiklik olduğuna dikkatlerinizi çekmek isterim. Bu sene tezkere Türkiye Büyük Millet Meclisinin huzuruna henüz Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Lübnan’daki UNIFIL Barış Gücü’nün görev süresini uzatma konusunda bir karar almadan önce getirildi, bu kararın alınması ihtimaline binaen getirildi. Dolayısıyla, bizim burada vereceğimiz oy ancak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin bu kararı almasıyla geçerli olacaktır.

Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinin meşru, Birleşmiş Milletler meşruiyetini haiz Birleşmiş Milletler Barış Gücü operasyonlarına katılmasını hem silahlı kuvvetlerimizin Birleşmiş Milletler içerisinde görünürlüğünü arttırmak hem Türkiye’nin Birleşmiş Milletler içerisindeki ağırlığını takviye etmek hem de dünya barışına, bölge barışına hizmet etmek açısından, ayrıca, Türk Silahlı Kuvvetlerinin de uluslararası operasyonlar içerisinde deneyimini arttırma açısından yararlı görüyoruz. Bu nedenle, bundan önceki yıllarda da olduğu gibi bu tezkereye Cumhuriyet Halk Partisi olarak olumlu oy vereceğiz.

Değerli arkadaşlar, bizim bu tezkereye olumlu oy verecek olmamız Dışişleri Bakanının son dört yıldır bu bölgede yürüttüğü çok hatalı, çok yanlış politikayı ve Hükûmetin genel dış politikasını tasvip ettiğimiz, onayladığımız anlamına kesinlikle gelmemektedir. Bunu da burada kaydetmek isterim.

Lübnan konusunda geçen yıl gene grup adına yapmış olduğum konuşmada önemli bir noktaya işaret etmiştim. Bu önemli nokta şuydu: “Bizim Doğu Akdeniz’deki ekonomik menfaatlerimiz Hükûmet tarafından gözetilmiyor.” demiştim. Lübnan, bu konuda Güney Kıbrıs Rum Yönetimiyle münhasır ekonomik bölge tespiti konusunda anlaşma yapan bir Orta Doğu ülkesidir. Lübnan ile Hükûmetin o tarihlerde çok büyük yakınlığı vardı. Bugün bu yakınlık Hizbullah ve Hizbullah’ın Suriye’deki pozisyonu dolayısıyla biraz sarsılmıştır belki. Fakat Hükûmet, Lübnan Hükûmetinin Güney Kıbrıs Rum yönetimiyle bir Münhasır Ekonomik Bölge Anlaşması yapmasını engelleyememiştir. Bunu daha sonra Mısır’la, İsrail’le ve bölgedeki birçok ülkeyle Güney Kıbrıs Rum Yönetimi yapmış. Bugün gelmiş olduğumuz noktada, Güney Kıbrıs da İsrail’le yapmış olduğu ve bölgeden, Doğu Akdeniz’den çıkartmakta olduğu doğal gazın sıvılaştırılması konusunda çok ciddi ve büyük tesislerin kurulması aşamasına gelmiştir. Aradan geçen bir yıl zarfında, geçen yılki ikazımıza rağmen, Hükûmet, Lübnan Hükûmetiyle de diğer hükûmetlerle de bu konuda herhangi bir ilerleme sağlayamamış, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin, Kıbrıs Türk Halkının ve onun da ötesinde Türkiye Cumhuriyeti’yle, bizim halkımızın Doğu Akdeniz’deki menfaatlerini gözetecek bir adım atmamıştır. Bu noktanın önemle altını çiziyorum. Hükûmeti bu konuda vakit artık çok geç olmadan harekete geçmeye davet ediyorum.

Değerli arkadaşlar, burada hepimizin hazır bulunduğumuz bir toplantıda Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu çok ender yaptığı bir şeyi yaparak, gelip burada bir Suriye politikasını izah etmek istemişti. O izahat sırasında Orta Doğu’dan bahsederken şöyle bir tabir kullandı, dedi ki: “Biz, Orta Doğu’nun sahibi, lideri ve hizmetkârıyız.” Bu söz daha sonra Arap âleminde çok büyük çalkantılara sebebiyet verdi. Orta Doğu’nun sahibi olduğunu iddia etmek çok büyük bir iddia ve Orta Doğu’nun asıl sahibi olan Arap ülkeleri tarafından da hiç hoş gözükmeyen bir iddia.

Şimdi, bugün Orta Doğu’daki gelişmelere şöyle bir bakacak olursak, Suriye’de olaylar çıktığı zaman, Sayın Bakan bir iki hafta içerisinde Suriye Devlet Başkanının gideceğini söylemişti. İki seneyi epey geçti ve Suriye Devlet Başkanı gitmek bir tarafa, ülkesindeki durumunu sağlamlaştırdı, konsolide etti. Libya’daki hadiseler hâlâ yatışmış değil, ne olduğu belli değil. Tunus, ince bir bıçak üzerinde, ya bu tarafa ya bu tarafa gidecek. Arap Baharı dediğimiz olgu, bahar olmaktan çoktan çıktı. Biz baştan itibaren bunun bahar olmayacağını ve bir yeni emperyalizmin bu bölgede yaratılmasına alet olabileceğini söylüyor, buna dikkat çekiyorduk. Maalesef bu noktaya doğru ilerliyor.

Şimdi, acaba Sayın Bakan, hâlâ Türkiye’nin Orta Doğu’nun sahibi, lideri ve hizmetkârı olduğunu düşünüyor mu, söylüyor mu? Eğer düşünüyorsa bu, Türkiye açısından da, bizler açısından da çok üzücü bir durum.

Sayın Başbakan ve Sayın Bakan ayrıca diyorlardı ki: “Bu bölgede Türkiye’ye sorulmadan hiçbir şey yapılmaz. Dünyada da Türkiye’ye sorulmadan hiçbir şey yapılmaz, biz burada oyun kurucuyuz.” Değerli arkadaşlar, hangi oyunu kurduk? Mısır’daki darbeyi biz mi düzenledik, Türkiye mi düzenledi yahut da bize sordular mı? Bugün, bu bölgede Türkiye’ye sorulan bir tek şey var mı?

Bölgeye baktığınız zaman, İran’la aramız bozuk. Lübnan’la Hizbullah dolayısıyla durumumuz karışık. Suriye’yle neredeyse savaş hâlindeyiz. Irak, artık biraz mezhepçi yaklaşımların da etkisiyle bizden uzaklaşmış, İran’ın güdümüne girmiş. Mısır’daki durumu hepimiz biliyoruz. Mısır’da bundan tam bir yıl önce milyonlarca insan Mübarek’in baskı rejiminden kurtulmak için ayaklanmışlardı. O milyonlarca insanın dile getirdikleri özgürlük ve demokrasi isteği neticede bir askerî ara rejimin de araya girmesinin sonunda seçimlerle sonuçlandı. Seçimlerle Mısır’da işbaşına gelen İhvan ve İhvan’ın adayı Mursi, aradan geçen bir yıl zarfında ne yazık ki yerine gelmiş olduğu baskıcı yönetimin bütün metotlarını, bütün yöntemlerini benimsedi, bunları uygulamaya başladı ve kısa bir süre önce, o Tahrir Meydanı’nda toplanıp Mübarek’i deviren kalabalığın 2 misli, 30 milyona yaklaşık insan Mısır’da ayağa kalktı, sokağa döküldü. Bu ayaklanma doğru okunmadı Mursi tarafından, diretti, direttiği zaman da maalesef çok üzücü bir gelişme oldu ve Mısır’da silahlı kuvvetler bir darbe yaptı, yönetime el koydu.

Arkadaşlar, biz, bu filmi daha önce birçok defa gördük Türkiye olarak. Maalesef Türkiye olarak darbe ve askerî müdahaleler yaşadık. Bunların çok büyük sıkıntısını çektik, çok zararını gördük. Şimdi, bunları yaşadıktan sonra, uzaktan baktığımız zaman, geçmişe doğru baktığımız zaman biz diyebiliyoruz ki: Eğer bu darbeler hiç olmasaymış, özgürlük ve demokrasi talepleri siyasetin kendi akışı içinde gelişseymiş belki bugün bizim demokrasimiz içinde bulunduğumuz durumdan çok daha ileri, çok daha parlak gerçek bir demokrasi hâline gelirdi. Biz, kendi deneyimlerimizden biliyoruz ki, darbeler sorunları çözmüyor. Darbeler sorunları misliyle çarpıp büyütüyor ve öteliyor. Ötelenmiş olan sorunlar darbe dönemi geçtikten sonra ülkelerin gündemine en ağır şekliyle oturuyor ve ülkeler bunların altında çok büyük sıkıntı çekiyorlar, eziliyorlar. Onun için, darbelere hoş bir nazarla bakmak, darbelere bir anlayış göstermeye çalışmak mümkün değil. Bizler bunun bilincindeyiz Türkiye olarak ve Türkiye’nin belki bölgede örnek olabileceği konu, bu konu. Türkiye, artık demokrasisinde darbeyi tamamen çıkartmış bir ülkedir. Bugün Türkiye’de darbe söz konusu değildir. Olmaz ve olamaz. Ama bunu hepimiz bilelim ve “Türkiye’de darbe olacakmış.” gibi sözleri de ne söyleyelim ne başkalarının söylediğini ihsas veya ima edelim. Böyle bir şey yok. Hep “Arap Baharı” denilen olgu ortaya çıktığı zaman düşünüldü, konuşuldu, soruldu, “Türkiye acaba demokrasiye buralarda örnek olabilir mi?” “Türkiye demokrasiye örnek olabilir mi?” diyenlerin aklındaki düşünce şuydu; diyorlardı ki: “Türkiye din ile demokrasiyi bağdaştırabilmiştir. Müslüman bir ülke tam çağdaş demokrasiyi uygulama noktasına gelebilmiştir. Dolayısıyla, Türkiye bu açıdan bu bölgeye misal olabilir.” Bunu söyleyenlerin gözden kaçırdığı çok önemli bir nokta var arkadaşlar. Din ile demokrasiyi, evet, Türkiye bağdaştırmıştır. Demokrasisinde eksikler yok mudur? Çok eksikler vardır ama netice itibarıyla, yönetimler seçimle gelir, seçimle gider ve Türkiye demokratik bir ülkedir. O eksiklerini de giderecektir, tamamlayacaktır ama din ile demokrasiyi birbiriyle bağdaştıran bir yapışkanı var Türkiye'nin. O yapışkanı “Türkiye örnek olur mu, olmaz mı?” diyenler gözden kaçırıyorlar. O yapışkan laikliktir. Laiklik olmamış olsa, esnekliği olmayan din ile çok büyük esneklik isteyen demokrasinin bir araya gelmesi ihtimali ve imkânı yoktur. Mısır ve diğer “Arap Baharı” denilen -tırnak içinde söylüyorum- ülkelerin eksiği işte budur.

Başbakanın her zaman çok doğru konuştuğu kanaatinde ben değilim ama bir doğruyu söylemişti Mısır’a gittiği zaman, onlara laiklikten bahsetmiş ve laikliğin erdemlerinden bahsetmişti. Çok büyük tepki gördü. Onlar laikliğin ne olduğunu veya laikliğin yapışkan olduğunu göremediler. Göremedikleri için de onların daha demokrasi açısından gidebilecek çok yolları var. Ama biz Türkiye olarak mutlaka -eğer örnek olacaksak- demokrasimizin ilerlemesiyle örnek olmalıyız arkadaşlar.

“Demokrasinin ilerlemesi” dediğiniz zaman, şimdi gözüme Gezi olayları geliyor; benim de içinde yer aldığım, zaman zaman katıldığım, geri planda çok dikkatle izlediğim. Ama bu Gezi olaylarında son derece demokratik, son derece barışçı, son derece olumlu istekleri dile getiren insanların üzerine yöneltilen gaz, su, kimyasal, cop, plastik mermi; bir savaş manzarası gibiydi benim gözümün önünde, oralarda bulunduk, bazı milletvekili arkadaşlarımla beraber otellere sığınmak durumunda kaldık. Sonra tekrar çıktık ama bir harp manzarası gibiydi arkadaşlar. Bakın, Mısır’da 30 milyon insan sokakta; böyle bir harp manzarası görmüyoruz orada. Ordu el koymuş, ne gaz var ne TOMA var ne kimyasallı su sıkıyorlar. Şimdi, bizim de bir parça bu demokrasi anlayışımıza bakmamız lazım. Ne yazık ki bizim demokrasi anlayışımız Mursi’nin demokrasi anlayışıyla örtüşüyor ama Türkiye'nin koşulları çok daha ileri koşullar, bugün biz Mısır’dan belki elli sene ilerideyiz, o elli sene ileride olmanın gereğini yapmalıyız; demokrasiyi demokrasi olarak alıp çoğunluğu değil çoğulculuğu öne getirmeliyiz. Çoğunluğun öne çıktığı yöntemler, rejimler demokrasi değil; çoğulculuğun öne çıkması gerekiyor. “Yüzde 50 oy aldık.” diyorsunuz; bu rakam, tartışması mümkün bir rakam katılım oranlarıyla filan, üzerinde durmuyorum ama bu yüzde 50 ise eğer bu yüzde 50 oyun içerisinde size oy verenlerin büyük bir çoğunluğunun istikrar ve huzur için oy verdiğini bilmeniz lazım. Evet, bizde darbe olmaz, çok şükür olmaz ve olmayacak ama istikrar bu şekilde bir anlayışla korunamaz. Sokaklarda istikrarı korumak istiyorsanız demokratik isteklere, size oy vermemiş olan kitlelerin de arzularına kulak vermek durumundasınız.

Tekrar dış politikaya gelecek olursak değerli arkadaşlar, bugün Türkiye artık aklını başına toplamalıdır. Türkiye aklını başına toplayıp manasız iddialardan, gereksiz ön almalardan vazgeçmeli, çok sağlam değerlendirmeler yaparak hem Orta Doğu’ya hem Batı’ya hem dünyaya bakışını yeniden gözden geçirmelidir. Geçen gün bir köşe yazarı güzel bir başlık kullanmış, o başlığı sizlerin dikkatine getirmek isterim, “düşişleri bakanlığı” demiş. Dışişleri Bakanlığı çok saygın bir kuruluştur, çok birikime sahip bir kuruluştur, bu kuruluşu bir an önce “düşişleri bakanlığı” olmaktan çıkartıp Dışişleri Bakanlığı hâline getirmemiz gerekiyor ve düşlerden vazgeçip gerçeklere bakmamız gerekiyor. Bakın, Türkiye'nin, bölgesinde ve dünyada dikkat çekmesinin, önem görmesinin, beğenilmesinin, “Örnek olur mu olmaz mı?” diye konuşulmasının sebebi Türkiye'nin Osmanlı geçmişi yahut da bölge liderliği yahut da bölgenin hizmetkârlığı değil, bunun sebebi, neredeyse tamamı Müslüman olan bir nüfusa sahip bir ülkenin Batılı bir ülke olması aynı zamanda, Müslüman ve Batılı bir ülke olması. Bu Batı’yla ilişkilerimizi yeniden gözden geçirmemiz lazım. Sayın Başbakan, “Batı, Mısır olayları karşısındaki tutumuyla sınıfta kaldı.” diyor. Şimdi, “sınıfta kaldı”, “sınıfı geçti”, bunlar bir anlam ifade etmeyen sözler. Niye anlam ifade etmeyen sözler? Çünkü bunların bir neticesi yok, onun arkasından bize de bir getirisi yok, başkasına da yok. Bunlar “darbe değil” dedilerse, “darbe” demedilerse niye demediler, “darbe” dedilerse niye “darbe” dediler onun iyi bir analizini yapmak lazım. Dış politika, ülkelerin millî çıkarlarının doğrultusunda şekillenir. Böyle dediklerine göre, bunların millî çıkarı nedir ve onların millî çıkarıyla bizim millî çıkarımızın bağdaşan ve bağdaşmayan noktaları hangileridir? Bunların iyi analizini yapmak lazım. Batı’ya saydırmak, Avrupa Birliğine sövmek, “Onunla ilgimiz var, bununla ilgimiz yok.” şeklinde konuşmalar yapmak değil, iyi analizlerle çok fazla iddia sahibi olmaya çalışmadan Türkiye’yi, gene eski saygın Batı âlemi içerisinde yeri olan, Batı âlemindeki yerini Doğu’ya iyi etkiler yapacak şekilde kullanan, istikrar arayan, istikrar oluşturan, ağırlıklı, sözü dinlenir bir ülke hâline getirmek lazım.

Türkiye, dünyada sadece Lübnan’da değil, birçok yerde, birçok barış gücüne ciddi katkılarda bulunuyor ama sadece barış gücüne katkıda bulunmak değil, barışa ve demokrasiye de konumuyla ve yeriyle katkıda bulunması lazım.

Orta Doğu’daki ilişki ağımızı yeni baştan gözden geçirmemiz lazım.

Dünya ile ilişkilerimizi yeni baştan gözden geçirmemiz lazım.

Avrupa Birliği konusuna bir parça daha fazla eğilmemiz lazım. Bakın, demokrasi, özgürlük, haklar, temel hak ve özgürlükler, kadın hakları, emekçi hakları, insan hakları ne yazık ki… “Ne yazık ki” diyorum çünkü Doğu’nun ilerlediği yolunda bir düşünce var. Doğu’nun nerede ilerlediği, belki ekonomik alanda belli bir ilerleme var ama Doğu’nun ilerlemesinin çok daha ilerisinde ne yazık ki bütün bu hakların en doğru standartları, en çağdaş standartları gene Batı standartları. Onun için, bizim bu Batı standartlarından kopmamamız lazım. Bizim, kalkıp bu bölgelerdeki ülkelerle ilişkilerimizi şahıs, parti veya siyasi eğilim üzerine değil, halklar arasında, ülkeler arasında ulusal çıkarları temel alacak şekilde öne almamız lazım. Yoksa, şahıs ilişkilerinden işte Mısır’a verdiğimiz gibi 2 milyar krediyi verirsiniz, o 2 milyar krediyi alan kasa şu anda aranıyor duruma düşer, verdiğiniz para yanınıza kâr kalır.

Değerli arkadaşlar, bu dış politika konusunu hep sizlerin dikkatinize getiriyorum. “Sizlerin dikkatinize getiriyorum.” derken, siz, 326 kişilik güçlü bir gruba sahipsiniz. Her biriniz halk tarafından seçilmiş, her biriniz sorumluluk sahibi, her biriniz bu işi hizmet için yapan milletvekillerisiniz. Sadece Hükûmetin eline değil, sizler de bunu elinize alın ve “Ne oluyor ne bitiyor?” diye kendi Hükûmetinizden sorun, icap ediyorsa o Hükûmeti doğru yola sizler sevk edin. Okuyun bir parça, dışarıda Türkiye hakkında ne düşünüyorlar ne konuşuyorlar, bakın Hükûmet ne söylüyor, bu ikisi birbirini tutmuyor. Bu ikisinin birbirini tutması bizden çok, Cumhuriyet Halk Partisinden çok sizlerin sorununuz çünkü Hükûmetinizin üzerinde sizin gücünüz var. 1955 yılında -bunu bir kere daha söylemiştim bu kürsüden- Demokrat Parti -ki kendi öncüllerinizden biri olarak hep söylüyorsunuz- Adnan Menderes Hükûmetini, teker teker bakanlarını sıygaya çekerek dış politikasını, ekonomisini beğenmediği için istifa ettirmişti. Siz kimseyi istifa ettirmeyin ama bu politika nedir, nereye gidiyor, hep birlikte ne tarafa doğru gidiyoruz sorun. Siz sormazsanız biz bunu her zaman, buradan, bu kürsüden ve milletin önünde sormaya devam edeceğiz ve doğru yolu göstermeye, doğru yolu bulmanıza ve hep birlikte bulmamıza gayret edeceğiz.

Bu vesileyle UNIFIL’in görev süresinin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından bu yolda bir karar alınması kaydıyla uzatılmasına olumlu oy verdiğimizi tekrar ediyor, UNIFIL bünyesinde görev yapacak olan kahraman Türk subay, astsubay ve erlerine başarılar diliyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz isteyen Volkan Bozkır, İstanbul Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA VOLKAN BOZKIR (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'nin Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Görev Gücü’ne sağladığı kuvvet katkısının bir yıl daha uzatılması hakkında yüce Meclisimizin onayına sunulan Hükûmet tezkeresinin gerekçelerini AK PARTİ Grubu adına açıklamak amacıyla söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Görev Gücü UNIFIL, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 11 Ağustos 2006 tarihinde kabul ettiği 1701 sayılı Karar’la kurulmuştur. Lübnan makamlarının doğrudan talepleri ve bölgedeki güvenlik koşulları da dikkate alınarak Hükûmetimizin önerisi üzerine yüce Meclisimiz 5 Eylül 2006 tarihinde aldığı 880 sayılı Karar’la Türkiye'nin hudut, şümul ve miktarı Hükûmetçe belirlenecek Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının UNIFIL’e iştirak etmelerini onaylamıştır. Bu çerçevede UNIFIL güçlerine dâhil olan Türkiye Silahlı Kuvvetleri unsurları Ekim 2006’dan itibaren bölgeye konuşlandırılarak görevlerine başlamışlardır. UNIFIL’e katılan birliklerimizin masraflarının geri ödenmesi konusunda Türkiye ve Birleşmiş Milletler sekretaryası arasında mutabakat muhtırası ve yardım mektupları imzalanmıştır. Bu çerçevede askerî unsurlarımızın masrafları Birleşmiş Milletler tarafından ödenmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'nin 2006 yılında yaşanan, geniş bir bölgeye yayılma ve ciddi boyutlar kazanma istidadı  gösteren İsrail-Lübnan savaşına son verilmesi ve ateşkes sağlanması için yoğun gayretler gösterdiği malumlarınızdır. UNIFIL’e yaptığımız kuvvet katkısı da bu gayretlerin bir nişanesini oluşturmaktadır.

1701 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararında UNIFIL’in görev süresi geçici olarak bir yıl olarak belirlenmiş, bu sürenin gerekli görülmesi hâlinde her yıl uzatılması da öngörülmüştür. Bugüne kadar Lübnan-İsrail sınırında istikrar ve güvenliğin sağlanmasına önemli katkılarda bulunan UNIFIL’in görev süresi bugüne kadar 6 defa uzatılmıştır. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin UNIFIL’in görev süresini Ağustos 2013 itibarıyla bir yıl daha uzatması beklenmektedir. Yüce Meclisimizin UNIFIL’e askerî unsurlarımızın iştirakini temin eden yetkilendirmesinin süresi ise 5 Eylül 2013 tarihinde dolacaktır. Bu yetkilendirmenin UNIFIL’in görev süresine paralel şekilde uzatılması gerekmektedir. Bu çerçevede Hükûmetimiz yüce Meclisimizin çalışma programını da dikkate alarak ülkemizin katkı süresinin UNIFIL’in görev yönergesiyle eş güdüm içinde uzatabilmesini teminen Anayasa’mızın 92’nci maddesi uyarınca yüce Meclisimizden vakitlice izin istemiş bulunmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz siyasi, ekonomik ve beşerî planda Mağrip’ten Bereketli Hilal’e uzanan geniş Akdeniz havzası ile yüzyıllara dayanan ortak bir geçmişe sahiptir. Tarihin doğal akışı uyarınca, geleceğimiz, içinde yaşadığımız bu bölgenin kaderinden ayrı düşünülmemelidir. Bölgesel istikrar, güvenlik ve barış ile bağlantılı her türlü gelişmenin iç ve dış politikamız üzerinde önemli yansımaları şüphesiz ki olacaktır. Dolayısıyla, yakın çevremizde olup biten gelişmelere kayıtsız kalmamız mümkün değildir. Son dönemde bölgemizde yaşanan gelişmeler Türkiye’yle bölge ülkelerinin esenlik ve dirliğinin birbirinden ayrı düşünülemeyeceğini bir kez daha göstermiştir. Bu anlayıştan hareketle Hükûmetimizin dış politikası ülkemizin etrafında bir barış, güvenlik, istikrar ve refah kuşağının oluşturulmasını hedefleyegelmiştir. Sürdürülebilir istikrarın bölge halklarının meşru talepleri doğrultusunda barışçıl ve düzenli demokratik dönüşüm süreçlerinin tamamlanması yoluyla tesis edilebileceğini ülkemiz her fırsatta dile getirmektedir. Esasen millî çıkarlarımızın ve ulusal güvenliğimizin savunulması ve ilerletilmesinin ancak bölgemizde barış, istikrar ve güvenliğin tesisine aktif katkı sağlayarak hayata geçirilebileceği de açıktır. Bu anlayışla hareket eden Hükûmetimiz, uluslararası meşruiyeti haiz olan ve uluslararası toplumun ortak iradesini yansıtan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 1701 sayılı Kararı’nda öngörülen amaçlar doğrultusunda, Lübnan’da görev yapan Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü UNIFIL’e kuvvet katkısında bulunmaya devam etme iradesine sahiptir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerek Orta Doğu ve Akdeniz havzasına yönelik dış politikamız bağlamında gerek Suriye’deki gelişmelerin seyri bakımından Lübnan ile özel ilişkilerimiz mevcuttur. Esasen Lübnan, tüm bölgenin istikrarı bakımından kilit konumda bulunan ve uluslararası toplum tarafından yakından izlenen önemli bir ülkedir. Lübnan’da barış ve istikrarın korunması bölgemizin değişim sürecinde kritik önemdedir. Yüce Meclisimizin UNIFIL’de görev yapan askerlerimizin görev süresinin uzatılması konusunda Haziran 2012’de aldığı son karardan bu yana Lübnan’da önemli gelişmeler olmuştur. Suriye’deki gelişmelere bağlı olan dış etkenler Lübnan’ın iç istikrarını da olumsuz yönde etkilemektedir. Son dönemde Hizbullah’ın, artan ölçüde, Suriye rejimine destek vermesi ve Suriye’deki iç karışıklığın başta mülteci akını olmak üzere Lübnan’a olumsuz yansımaları ülkedeki siyasi tartışmaların ana gündem maddesini oluşturmaktadır. Bu kapsamda, Lübnan’daki etnik ve dinî gruplar arasında dönemsel gerginlikler yaşanmaktadır. Suriye rejimi Suriye halkına uyguladığı mezalim yetmiyormuş gibi son aylarda komşu ülkelere yönelik de mütecaviz bir tutum benimsemiştir. Bunu en fazla hisseden ülkelerin başında da Lübnan gelmektedir. Öyle ki Suriye rejimi mütemadiyen Lübnan’ın egemenlik ve toprak bütünlüğünü ihlal edecek şekilde askerî operasyonlar icra etmekten de geri durmamaktadır.

Öte yandan, Ağustos 2012’de Lübnan’da fidye amacıyla kaçırılan 2 vatandaşımız tarafımızdan yapılan yoğun girişimler ve Lübnan makamlarının çabası sonucunda eylül ayı içerisinde serbest bırakılmışlardır. Aynı dönemde, Suriye’den otobüsle geçiş yapan 11 Lübnan vatandaşı Suriyeli muhalif unsurlar tarafından kaçırılmış, bu kişilerden 2’si ülkemizin de girişimleriyle bilahare serbest bırakılmıştır. Hâlen Suriye’de rehin durumunda bulunan 9 Lübnan vatandaşının serbest bırakılması sürecinde Lübnan makamlarıyla bilistişare, her türlü katkı imkânlar ölçüsünde verilmektedir.

Lübnan gündeminin ön sıralarında yer alan bu durum bağlamında rehin tutulan kişilerin aileleri kamuoyu yaratmaya matuf, münferit gösteriler düzenlemişlerdir. Lübnan makamları bu süreçte ülkemizle tam bir iş birliği içinde hareket etmiş ve istenmeyen hadiselerin yaşanmasına imkân verilmemiştir.

19 Ekim 2012 tarihinde Beyrut’ta meydana gelen terör eyleminde aralarında İç Güvenlik Kuvvetleri İstihbarat Dairesi Başkanı Tuğgeneral Visam Hasan’ın da bulunduğu 8 kişinin hayatını kaybetmesinin ardından Başbakan Mikati Cumhurbaşkanı Süleyman’a istifasını sunmuş ancak Cumhurbaşkanı Süleyman ülkenin içinde bulunduğu hassas durumu göz önüne alarak bu istifayı kabul etmemiştir.

Ülkede istikrarın korunması amacıyla Cumhurbaşkanı başkanlığında Ulusal Diyalog Toplantıları sürecinin canlandırılması çalışmaları devam etmektedir.

Son durumda, Cumhurbaşkanı Süleyman, Tammam Salam’ı yeni hükûmeti kurmakla görevlen-dirmiştir.

Lübnan’da seçim sisteminde değişiklik yapılmasına dair uzun tartışmaların ardından, Lübnan Meclisinin 31 Mayıs 2013 tarihinde gerçekleştirilen Genel Kurulunda Meclisin görev süresi on yedi ay yani 20 Kasım 2014 tarihine kadar uzatılmıştır.

Diğer taraftan, Lübnan’da, sonuncusu 23 Haziran’da Sayda’da olmak üzere geçtiğimiz dönemde farklı mezhep grupları arasında aralıklarla silahlı çatışmalar yaşanmış, ancak Hükûmetin, Lübnan halkının ve Lübnan ordusunun sağduyulu tavrı neticesinde çatışmaların büyümesi önlenmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Lübnan’da gelişmeleri yakinen takip etmekteyiz. İç siyasi tartışmaların Lübnan halkının tüm kesimlerini ortak bir paydada buluşturacak şekilde ve suhuletle yürütülmesinin büyük önem taşıdığını her fırsatta dile getirmekteyiz.

Lübnan’daki gelişmelerin, Suriye sorununun bölgesel barış ve güvenliğe yönelttiği tehdidin vahametiyle doğrudan ilintili olduğunun tekrar altını çizmek istiyorum. Suriye’de rejim, Lübnan içindeki belirli siyasi ve askerî unsurların da yardımıyla, en başta Lübnan’a zarar verecek tehlikeli adımlar atmaya yönelmiştir. Suriye’deki çatışmalara Hizbullah’ın müdahil olması, gerek Lübnan’ın gerek bölgemizin güvenlik ve istikrarına yönelik ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Böyle bir dönemde Lübnan’da toplumsal uyumun korunması her zamankinden daha da önem kazanmıştır. Bu açıdan Lübnan’ın kendini Suriye krizinden uzak tutmaya özen gösteren politikasını destekliyoruz.

Bölgemizde tehlikeli boyutlara ulaşan ve en önce Suriye’deki rejimin körüklediği mezhepçiliği dikkate alarak, Lübnan’daki gelişmeleri yakından izliyoruz. Ulusal diyalog arayışının mevcut sorunların aşılmasına ve Lübnan’daki barış içinde bir arada yaşama kültürüne katkı sağlayacağını düşünüyoruz. Tüm Lübnanlı muhataplarımız nezdinde, birlik ve beraberlik içinde, “Lübnanlı” bilinciyle hareket edilmesi mesajını kuvvetle vurguluyoruz.

Lübnan’ın sosyopolitik dokusunun hassas dengeler üzerinde kurulu olduğu bir vakıadır. Özellikle Suriye’de rejimin izlediği tedhiş ve terör siyasetinin bölgesel yansımalarının Lübnan’ı derinden etkileyebileceği daima hatırda tutulmalıdır. Böyle bir ulusal ve bölgesel konjonktürde, Lübnan’da huzur ve sükûnetin korunması her zamankinden daha fazla önem kazanmıştır. Bu nedenle, UNIFIL’in bugüne kadar başarıyla ifa ettiği görevinin devamına da ihtiyaç bulunmaktadır.

Zira, UNIFIL’in göreve başlamasının ardından Lübnan-İsrail sınırında ve bölgede sağlanan güvenlik ve istikrar ortamı sürmektedir. Taraflar, 1701 sayılı Karar çerçevesinde tesis edilen ateşkese uymuşlardır. Lübnan ordusu güney Lübnan’a konuşlanmış ve UNIFIL görev yönergesi ile hareket konsepti ve angajman kurallarında tanımlanan işlevleri çerçevesinde barış, güvenlik ve istikrarın idamesine katkıda bulunmayı sürdürmüştür.

Türkiye’nin Lübnan’da barış ve istikrarın sağlanmasına yönelik somut katkıları Lübnan’la ikili ilişkilerimizin her veçhesine olumlu etki yapmaktadır. UNIFIL’e verdiğimiz kuvvet katkısı Lübnan halkı tarafından da desteklenmektedir. Türkiye UNIFIL’e yaptığı katkılarla barışı koruma harekâtının etkin biçimde icrasında önemli işlev üstlenmiştir. Böylece hem Birleşmiş Milletler sistemi içinde hem bölgesel ve küresel ölçekte görünürlüğünü artırmıştır. UNIFIL’de görev yapan birliklerimizin üstün performansı diğer katılımcı ülkeler tarafından da takdirle karşılanmaktadır. Mevcut durumda uluslararası toplumun, bölgemizde çok kültürlülüğün, karşılıklı saygı ve hoşgörünün demokratik mekanizmalar işletilmek suretiyle hayata geçirildiği nadir ülkelerden olan Lübnan’ı yalnız bırakmaması hayati önem taşımaktadır. Bu amaçla, UNIFIL’in katkısıyla sağlanan istikrar ortamının sürdürülmesi gereklidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yukarıda belirttiğim hususlar ışığında Lübnan’ın barış ve istikrarının korunmasını teminen Türkiye’nin de uluslararası hukuka uygun çabalara katkıda bulunmaya devam etmesi tabiidir. UNIFIL’e sağladığımız katkının süresinin bir yıl olup uzatılması vesilesiyle ülkemiz, Suriye’deki çatışmaların yansımalarının bölgesel ölçekte daha fazla hissedildiği bir ortamda Lübnan devleti ve halkıyla dayanışma içerisinde olduğunu ve desteğini sürdürdüğünü de teyit etmiş olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime son vermeden önce çok önemli gelişmelerin yaşanmakta olduğu Mısır’a da değinmek istiyorum. Türkiye, Mısır’da 25 Ocak devrimiyle başlayan demokratik dönüşümü yürekten desteklemiş ve demokrasi yürüyüşünde dost ve kardeş Mısır halkının yanında yer almıştır. Mısır’da meydana gelen gelişmeleri bu bağlamda kaygıyla izliyoruz. Mısır’daki durum Mısır Silahlı Kuvvetlerinin bir askerî darbe ile Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’yi görevden uzaklaştırması ve anayasayı askıya alması ile son derece hassas ve endişe verici bir aşamaya ulaşmıştır. Mısır tarihinde ilk defa hür ve uluslararası gözetimde yapılmış olan bir seçimle seçilmiş bir Cumhurbaşkanının görevinden seçim dışı yollarla ve bir askerî darbeyle uzaklaştırılmasını, gözaltına alınmasını demokratik hiçbir ülkenin anlaması ve kabul etmesi mümkün değildir. Sandık, demokrasinin namusudur; bunu herkesin, özellikle de Mısır’daki gelişmeleri darbe olarak nitelendirmekten dahi kaçınan Avrupa Birliği ülkelerinin bilmesi ve özümsemesi gereklidir. Elli yıldır demokrasiye yapılan müdahalelerden çok çekmiş ve bunun acılarını uzun zaman yaşamış bir ülke olarak Mısır’daki askerî darbeyi kınıyoruz ve seçilmiş Cumhurbaşkanı Mursi’ye ve Mısır halkının demokratik tercihlerine bu yeni dönemde gereken saygının gösterilmesini bekliyoruz.

Bu meyanda, dost ve kardeş Mısır halkının 25 Ocak 2011 devrimiyle başlattığı demokratikleşme sürecinin başarıya ulaşması için, yönetime el koyan askerî konseyi ve Mısır’daki tüm tarafları sağduyuyla hareket etmeye, hukukun ve demokrasinin üstünlüğü ilkesine saygı duymaya ve en kısa zamanda tüm partilerin yer alacağı serbest ve adil bir seçim düzenleyerek demokratik düzeni yeniden tesis etmeye davet ediyoruz. Mısır’ın bu sayede, en kısa sürede gücünü anayasal meşruiyetten alan, insan haklarına ve temel özgürlüklere saygılı bir sivil yönetime kavuşmasını temenni ediyoruz.

Türkiye her zaman olduğu gibi dost ve kardeş Mısır halkının yanında olmaya ve Mısır’da demokrasinin yeniden tesisi için tüm gücünü kullanmaya, Mısır’ın siyasi istikrarına, birlik ve beraberliğine ve ekonomik kalkınmasına destek vermeye devam edecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bölgemizle ilgili olarak çizmeye çalıştığım bu tablo ışığında ve Lübnan’la ikili ilişkilerimiz ve bölgedeki güvenlik koşulları da göz önünde tutularak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin, UNIFIL’in görev süresinin uzatılması yönünde karar alması durumunda hudut, şümul ve miktarı Hükûmetçe belirlenecek Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının, 1701/2006 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararı ve 880 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararı’yla tespit edilen ilkeler kapsamında, 5 Eylül 2013 tarihinden itibaren bir yıl daha UNIFIL deniz görev gücüne iştirak etmesi ve bununla ilgili gerekli düzenlemelerin Hükûmet tarafından yapılması için Anayasa'nın 92’nci maddesi uyarınca izin verilmesini yüce Meclisin takdirlerine sunuyorum.

Saygılarımla. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şimdi, şahsı adına söz isteyen Aykan Erdemir, Bursa Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

AYKAN ERDEMİR (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Lübnan’daki Birleşmiş Milletler Barış Gücü UNIFIL’de görev süresi bitecek olan Türk Silahlı Kuvvetlerinin görev süresinin bir yıl uzatılması konusunda sunulan tezkere hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi ve yurttaşlarımızı saygıyla selamlarım.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 5 Eylül 2006 tarihli Karar’ı uyarınca, Lübnan’da UNIFIL bünyesinde görev yapmasının bölge ve dünya barışına katkı yaptığı konusunda hemen hemen hepimiz hemfikiriz.

1978’den bugüne kadar görevini sürdüren UNIFIL bünyesinde görev yapan askerlerden 250’ye yakınının hayatını kaybettiğini göz önüne alırsak, Türk Silahlı Kuvvetlerinin ne kadar çetin bir coğrafyada, ne kadar zor bir ortamda görev yerine getirdiğini anlayabiliriz. Kendi hayatı pahasına, kendi kanı pahasına barış için ter döken askerlerimize teşekkür ediyoruz, kendilerine minnettarız.

Türkiye olarak, Lübnan’ın ve Orta Doğu’nun kalıcı ve sürdürülebilir barışa ve özgürlükçü demokrasiye kavuşması en büyük arzumuzdur.

Lübnan’daki mozaiğin, Sünnilerin, Şiilerin, Alevilerin, Marunilerin, Rum Ortodoksların, Rum Katoliklerin, Gregoryenlerin, Ermeni Katoliklerin, Dürzilerin, Bahailerin ve Musevilerin; Arapça, Süryanice, Yunanca, Aramice, Ermenice ve Kürtçe konuşanların barış ve huzur içinde yaşaması en büyük dileğimizdir.

Ne yazık ki, bugün Lübnan’a baktığımızda, barıştan ve huzurdan söz etmek olanaklı değildir. Lübnan coğrafyası on yıllardır savaşın, kanın, kinin ve gözyaşının adresi olmuştur. Bu nedenle de Türkiye, UNIFIL bünyesinde, Lübnan’a barış götürmeye çalışırken Lübnan deneyiminden gerekli dersleri çıkarmalı ve benzeri hatalara düşmemelidir.

Lübnan, bugün dünyada adı mezhepçi çatışmalarla anılan bir ülkedir. “Tâifiye” denilen mezhepçilik anlayışı, “vataniye” denilen yurtseverlik anlayışına galip gelmiş gözükmektedir. Peki, “tâifiye” denilen mezhepçilik, Lübnan’da kadim bir gerçeklik midir, tarihî bir miras mıdır, değişmez bir yazgı, kader midir yoksa “tâifiye” denilen mezhepçilik, modern bir inşa, icat edilmiş bir gelenek midir? Bu konuda Lübnan tarihi bize önemli ipuçları sunuyor.

Lübnan tarihine baktığımızda, “ayan” denilen siyasi seçkinlerle “ahali” denilen geniş halk kesimlerinin sınıfsal mücadelesine bir göz atmamız gerekiyor. Çünkü, bu mücadele çerçevesinde, inanç toplulukları içindeki farkların, inanç toplulukları arasındaki farklardan daha güçlü mü, daha zayıf mı olduğu sorusu ortaya çıkmıştır ve bu sorunun yanıtlanmasında da farklı inançlara mensup seçkinlerin önemli bir rolü olmuştur. Çünkü, Lübnan’da, modernleşmeyle birlikte ahalinin siyasete katılım olanaklarının artması ve yine ahalinin ekonomik hayata katılım olanaklarının artması, seçkinler için bir tehdit olmuştur ve tehdit edilen seçkinler, ayanlar, mezhepçiliği yavaş yavaş inşa etmeye, sınırlar çizmeye, farklılıkları keskinleştirmeye, toplumu kutuplaşmaya itmiştir ve Lübnan için mezhepçilik, inşa edilmiş bir gelenek, modern bir icat olarak karşımıza çıkmıştır.

Seçkinlerin mevcut hiyerarşileri koruma derdi, çabası kendi mezheptaşlarını diğer topluluklara karşı kışkırtmaya itmiştir ve dolayısıyla, topraksız bir Müslüman, topraksız bir Hristiyan’la kardeşliğini unutmuş ve mezhep ve din çerçevesinden dünyaya bakmaya başlamıştır. İşte, bu ortamda kin mühendisleri, tekçi zihniyetleriyle Ortodoks bir din anlayışını, tekçi bir çerçeveyi dayatmayı görev bilmişlerdir. İnsanların ve insanlığın ortak sorunları için ortak çözümler geliştirmek gerektiğini unutturarak müzakere, diyalog, uzlaşma ve iş birliği zeminlerini tahrip etmişlerdir. Bugün ne acıdır ki Lübnan’da pek çok farklı inanç topluluğu, kendi içindeki farklılıkları, çelişkileri, sömürüyü göremez bir durumda ve dünyaya diğer inanç topluluklarıyla olan çelişkileri ve çatışmaları gözlüğünden bakmaktadır.

Savaş kazanmaya hevesli otoriter liderlerin karşısına, gönül kazanmaya yeminli kanaat önderleriyle çıkmakta fayda var diye düşünüyorum. Bakın, böyle bir gönül eri, Cebel-i Lübnan Mutasarrıflığının güzide şairi Halil Cibran ne diyor? Kendisi Maruni bir Hristiyan fakat kendisi aynı zamanda İslam tasavvufundan etkilenmiş ve kendisi yine Bahaullah’ın oğlu Abdülbaha’dan ve Bahailikten etkilenmiş, Lübnan mozaiğini yansıtan bir insan, bir gönül eri. Halil Cibran, tarihin derinliklerinden sesleniyor bizlere: “Sen benim kardeşimsin ve ben seni seviyorum. Camide secde ettiğinde, kilisede diz çöktüğünde ve sinagogda dua ettiğinde sen ve ben aynı inancın çocuklarıyız, aynı ruhun.” diyor ve yine Halil Cibran siyasetçilere sesleniyor: “Ben politikacı değilim, olmak da istemem. Siyasi gelişmelerden ve güç mücadelesinden esirgeyin beni. Tüm dünya benim vatanımdır, tüm insanlar yurttaşlarım.” diyor.

Halil Cibran, belki Lübnan dağlarından konuşuyor bize ama aslında ne kadar da tanıdık geliyor. Eğer Tevfik Fikret’e bir göz atarsak; Tevfik Fikret’te Halil Cibran’ı, Halil Cibran’da da Tevfik Fikret’i duymak, algılamak, duyumsamak mümkün. Tevfik Fikret: “Milletim nev-i beşerdir, vatanım ruy-i zemin.” diyor. Yani, her iki gönül eri de, insanlığı, inançların, mezheplerin, çıkar çatışmalarının ötesinde ortak bir ruh olarak, tek bir aile olarak, tek bir yürek olarak görebiliyor.

Türkiye için istediğimiz, laik, demokratik sosyal hukuk devletini, özgürlüğü ve çoğulcu demokrasiyi, şüphesiz ki Lübnan’daki kardeşlerimiz için de istiyoruz, Suriye’deki kardeşlerimiz için de istiyoruz, Mısır’daki kardeşlerimiz için de istiyoruz ama samimiyetimizin bir göstergesi olarak, Orta Doğu coğrafyasının, Müslüman çoğunluğa sahip ülkeler coğrafyasının ötesindeki kardeşlerimiz için de istiyoruz. Hristiyan ya da Musevi, Budist ya da Hindu, inançlı ya da inançsız olması önemli değil, insan oldukları için, bu en temel insan hakkı olduğu için istiyoruz ve de bu toprakların ulu ozanlarından Pir Sultan Abdal’ın beytinde belirttiği gibi “Dar günümde dost, düşmanım bell’oldu” dediği için Lübnan’ın da bu dar gününde yanında olmak gerek diye düşünüyoruz.

Bugün Lübnan’da, gerek denizde gerek karada görev yapan Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarına teşekkürlerimizi, şükranlarımızı iletiyoruz. Onlara borcumuz, Türkiye’yi benzer mezhepçi, kindar, kutuplaştırıcı çatışmalardan uzak, özgürlükçü demokrasinin, laik, demokratik, sosyal hukuk devletinin en güçlü kalelerinden biri yapmaktır diye düşünüyorum.

Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şimdi de Hükûmet adına söz isteyen, İsmet Yılmaz, Millî Savunma Bakanı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Görev Gücü UNIFIL bünyesinde bulunan Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının 5 Eylül 2013 tarihinden itibaren UNIFIL Deniz Görev Gücüne bir yıl daha katılımı hususunda, Anayasa’nın 92’nci maddesi uyarınca Hükûmete izin verilmesine dair Başbakanlık tezkeresinin gerekçelerini açıklamak üzere huzurlarınızda bulunuyor ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgesinde son bir buçuk yıldır sancılı bir değişim ve dönüşüm süreci yaşanmaktadır. Ülkemiz, bölgede barış ve istikrarın tesis edilmesine önem atfetmekte ve bu amaca hizmet eden girişimlere de destek vermektedir. Bu tezkere de o girişimlerden birisidir. Türkiye olarak biz başından itibaren bölgemizdeki değişim sürecinde halkların yanında yer aldık ve tüm ülkelerde halkların meşru ve demokratik haklarına sahip olmaları gerektiğini vurguladık. Bu çerçevede, bölge ülkelerindeki yönetimlerin, halkların meşru talepleri doğrultusunda demokratik reformlar yapmasını destekledik. Ülkemiz bu politikasını sürdürmekte de kararlıdır.

Türk dış politikasının öncelikli ilgi alanı hâline gelen Orta Doğu bölgesinin önemli aktörlerinden birisi de hiç şüphesiz ki Lübnan’dır. Bilindiği üzere, Lübnan, sosyopolitik yapısının hassas dengeler üzerine kurulu olduğu bir ülkedir. Bölgede yaşanan gelişmeler ve ülkenin iç siyaseti gibi etkiler de göz önünde bulundurulduğunda, Lübnan, bölgenin istikrarı açısından kilit ülkelerden birisidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bölgemizde son dönemde meydana gelen gelişmeler, Lübnan’ın barış ve istikrarının korunması konusundaki kaygıları artırmış bulunmaktadır. Bu kapsamda Lübnan’da barış, istikrar ve huzurun korunmasına ve Suriye’deki olayların Lübnan’a sıçramamasına büyük önem atfetmekteyiz. Tüm ülkelerin ve ilgili tarafların bu konuda hassas davranmalarını ve Lübnan’ın bağımsızlık, egemenlik ve toprak bütünlüğüne saygı göstermelerini beklemekteyiz.

Özellikle Suriye’deki sorunların Lübnan’a sıçraması ve bu ülkede barış ve huzurun bozulması ihtimali ciddi bir endişe kaynağımızdır. Ayrıca, Suriye rejiminin Lübnan’ın egemenliğine yönelik tutumu ile sınır ihlallerinden, Hizbullah’ın rejim safında Suriye’deki çarpışmalara doğrudan müdahil olması ve bilfiil araziye inmesi bu yöndeki kaygıları da artırmaktadır.

Lübnan Hükûmetinin, Lübnan’ı Suriye’deki sorunların dışında tutma politikasını da doğru buluyor ve destekliyoruz. Suriye Hükûmeti de dâhil olmak üzere, bölgedeki tüm aktörlerin, Lübnan Hükûmetinin bu politikasına saygı duyması ve buna göre hareket etmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Sayın Başkan, sayın Meclisimizin değerli üyeleri; tüm bu gelişmeler ışığında, içinde bulunduğumuz bu dönemde Lübnan’da barış ve istikrarın korunması bakımından UNIFIL’in oynadığı rol daha da bir önem kazanmaktadır. Türkiye, Lübnan halkının birlik ve beraberliği ile iç barışın muhafazasına atfettiği önem doğrultusunda, 2006 yılında yaşanan, geniş bir bölgeye yayılma ve ciddi boyutlar kazanma emareleri gösteren Lübnan-İsrail savaşına son verilmesi ve ateşkes sağlanması için de yoğun çaba sarf etmiş, bu konuya ilişkin atılan uluslararası adımlar kapsamında Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Görev Gücü UNIFIL, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 11 Ağustos 2006 tarihinde kabul ettiği 1701 sayılı Karar’la genişletilerek kurulmuştur.

Lübnan makamlarının doğrudan talepleri ve bölgedeki güvenlik koşulları da dikkate alınarak, Hükûmetimizin önerisi üzerine Türkiye Büyük Millet Meclisinin 5 Eylül 2006 tarihinde aldığı 880 sayılı Karar’la, Türkiye'nin hudut, şümul ve miktarı Hükûmetçe belirlenecek Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının, UNIFIL’e iştirak etmesine izin verilmiştir. Söz konusu izin süresi son olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin 29/6/2012 tarih ve 1023 sayılı Kararı ile 5 Eylül 2012 tarihinden itibaren bir yıl uzatılmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; UNIFIL’de Türkiye’nin de içinde bulunduğu toplam 37 ülkeden yaklaşık 11 bin personel görev yapmaktadır. UNIFIL’de hangi ülkeler bulunmaktadır? Yunanistan bulunmaktadır, İtalya bulunmaktadır, İspanya bulunmaktadır, Belçika bulunmaktadır, Almanya bulunmaktadır, Brezilya bulunmaktadır, Çin bulunmaktadır, Hindistan bulunmaktadır ve toplam 11 bine yakın personel bulunmaktadır.

UNIFIL’in görevi, genel olarak çatışmaların sona erdirilmesi ve ateşkesin izlenmesi, insani yardımların sivillere ulaştırılması, Lübnan’ın isteği üzerine sınırların güvenliği ve Hükûmetin rızası olmadan Lübnan’a silahların girişinin engellenmesi hususunda yardım olarak tespit edilmiştir. Birleşmiş Milletler üyesi ülkelerden bahse konu kararda belirtilen görevlerin yerine getirilmesi maksadıyla UNIFIL unsurlarını desteklemek üzere birlik tahsis etmesi talep edilmiştir. Ayrıca vurgulamak isterim ki, Birleşmiş Milletler, UNIFIL’in yukarıda ifade ettiğim görevler dışında, bölgedeki unsurların silahtan arındırılması da dâhil, başka hiçbir faaliyette kullanılamayacağını da karar altına alınmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz tarafından UNIFIL kuvvetine Ekim 2006’dan itibaren katkı sağlanmakta ve Türk Silahlı Kuvvetleri unsurları bölgede görevlerini sürdürmektedir. Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Silahlı Kuvvetleri, geçmişte olduğu gibi bundan sonra da barışı destekleme harekâtlarına katkıda bulunarak, bölgesinde ve dünyada istikrar ve barışını tesisinde rol almaya devam edecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Lübnan, Orta Doğu coğrafyasının en zor bölümünde yer almaktadır. Suriye’deki yaşanan gelişmeler ve Mısır’da meydana gelen son olaylar, Lübnan’ın mevcut durumunu etkileme potansiyeline sahiptir. Bu nedenle, ülkede huzur, sükûnet ve barışın istikrarı, bölgede yeni bir sorunun baş göstermemesi bölge barışı açısından önem arz etmektedir. Ayrıca, istikrarlı bir Lübnan’ın bölgede barışın tesis edilmesine katkı sağlayacağı da aşikârdır. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 1071 sayılı Kararı’nın uygulamaya konularak genişletilmiş UNIFIL’in göreve başlamasının ardından, Lübnan-İsrail sınırında tesis edilen güvenlik ve istikrar ortamı hâlihazırda devam etmektedir.

Bu çerçevede, UNIFIL’in bugüne kadar başarıyla ifa ettiği görevinin devamına ihtiyaç duyulmaktadır. Lübnan’da barış ve istikrara katkıda bulunması nedeniyle, Lübnan Hükûmeti ve Lübnan’daki tüm taraflar da UNIFIL’in faaliyetlerine ve UNIFIL’in görev süresinin uzatılmasına büyük önem vermektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 1701 sayılı kararıyla UNIFIL’in görev süresi bir yıl olarak belirlenmiş, bu sürenin, gerekli görülmesi hâlinde her yıl uzatılması kararda öngörülmüştür. Birleşmiş Milletler tarafından, UNIFIL’in görev süresi 31 ağustos tarihinden sonraki dönem için yenilenmektedir. Birleşmiş Milletlerin bu konudaki kararını ağustos ayı içinde vermesi nedeniyle, tezkere, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma takvimi de dikkate alınarak huzurlarınıza getirilmiştir. 2007 yılından itibaren, Birleşmiş Milletler, UNIFIL kararını hep ağustos ayı içinde uzatmıştır ancak bizim Meclisimiz de tatile girmektedir, dolayısıyla, 2012’deki tezkerede de önce görev uzatımı yaptık, eğer Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi uzatacaksa geçerli olacağını da açıkça belirttik.

2012’deki Başbakanlık tezkeresinde de “UNIFIL’in görev süresi 31 Ağustos 2012 tarihinde sona erecek olup görev süresinin 31 Ağustos 2012’den sonraki dönem için yenilenmesi yönünde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından ağustos ayı içinde bir kararın kabul edilmesi beklenmektedir.” denilmiştir. Dolayısıyla, bu dönemde de diğer dönemlerden bir farklılık -süresi- bulunmamaktadır. Bu yıl da görev süresinin, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından 31 Ağustos tarihinden itibaren bir yıl süreyle uzatılması beklenmektedir. Önümüzdeki dönemde de UNIFIL Harekâtına Deniz Görev Kuvveti’nde görevli unsurlarımız, UNIFIL karargâhında görev yapan subaylarımızla katkı sağlamaya devam etmemizin, ülkemizin görünürlüğü açısından uygun olacağı değerlendirilmektedir.

UNIFIL’in, ülkemizin askerî kuvvet katkısında bulunduğu tek Birleşmiş Milletler Barış Gücü Harekâtı olması ve Türkiye'nin 2015-2016 yılında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi geçici üyeliğine adaylığımız da söz konusu olması nedeniyle, UNIFIL’e katkımızın sürdürülmesinin önem arz ettiğini vurgulamak isterim. Ayrıca, UNIFIL Harekâtına katkımızın, Türkiye'nin görünürlüğüne ve etkinliğine de ayrıca bir katkıda bulunduğunu da belirtmek isterim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bizim dış politikamız Atatürk’ün belirttiği “Yurtta sulh, cihanda sulh” esasına dayanmaktadır. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana da bu ilkeden zerre kadar sapmadan biz devam ediyoruz.

Suriye halkı ile halkımız kardeştir. Bunun aksini söyleyen var mı? Akrabadır. Bunun aksini söyleyen var mı? İki halkın kardeş ve akraba olduğunu görmek için bayramlarda sınırlardaki bayramlaşmayı görmek lazımdır. Dolayısıyla da Suriye’yle ortak Bakanlar Kurulunu yapan da bizim Hükûmetimiz, Suriye’yle stratejik anlaşmayı yapan da bizim Hükûmetimiz, Suriye’yi uluslararası toplantılarda destekleyen de bizim Hükûmetimiz. Biz, bunları yaparken Suriye’deki rejimin inancını, mezhebini, düşüncesini, partisini bilmiyor muyduk? Dolayısıyla, o zaman da biliyorduk. Ne Beşar Esad değişti ne biz değiştik. Dolayısıyla, bizim politikamız, Türkiye’nin, Suriye’yi desteklerken de halkının yanında olan bir idarenin yanında olmasıdır. Biz, Suriye yönetimi, halkının taleplerine şiddetle karşılık verdiğinde yönetime olan desteğimizi çektik ve Suriye halkının yanında olduğumuzu da açıkça belirledik, Suriye halkını bundan sonra da destekleyeceğimizi de belirtiyoruz. Demokrasiye âşık bir milletin bireyleri olarak bundan doğalı da, bundan bir başkası da bizden beklenemez.

Biz, her zaman ve her yerde demokratik teamüllerin geçerli olmasını istiyoruz. Bu talebimiz, Tunus için de, Libya için de, Yemen için de, Suriye için de, Mısır için de geçerlidir. Bu ülkelerin demokratik bir yönetim ve hukukun üstünlüğünü esas alan bir çerçevede, halkın talepleri doğrultusunda yönetilmesi ortak talebimizdir. Hiçbir ülke, halkının taleplerine kayıtsız kalamaz ve kalmamalıdır.

Bir yıl önce halkının yüzde 52’sinin desteğini alan, ülkesinin meşru cumhurbaşkanının yönetimden uzaklaştırılması, asla meşru görülemez. Demokratik ülkelerde hükûmetlerin değişim şekli bellidir, o da hepinizin bildiği gibi, halkın iradesinin yansıdığı sandıktır. Bütün demokrasilerde seçimle iş başına gelen yöneticilerin, yine seçimle görevden ayrıldığı evrensel bir gerçektir: Mısır halkı ve yönetimi, mevcut krizi aşmak için yine demokratik kurallar çerçevesinde bir yol haritası belirleyebilecek kudrettedir. Anayasal meşruiyet içerisinde kalınarak Mısır halkının iradesine saygı duyulması, Mısır’daki demokratik sistemi de güçlendirecektir.

Geçmişinde hiçbir demokratik mücadele içinde yer almayanların, halkın demokratik taleplerini anlamaları da mümkün değildir. Değişim ve dönüşümün kaçınılmaz hâle geldiği Kuzey Afrika ve Orta Doğu’da sürdürülebilir bir istikrar, ancak halkın huzur, güvenlik ve refahının güvence altına alınmasıyla sağlanabilir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu çerçevede, Lübnan makamlarının doğrudan talepleri ve bölgedeki güvenlik koşulları da dikkate alınarak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin UNIFIL’in görev süresinin uzatılması yönünde karar alması durumunda; hudut, şümul ve miktarı Hükûmetçe belirlenecek Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının, 1701 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararı ile 5 Eylül 2006 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin almış olduğu 880 sayılı Karar’da tespit edilen ilkeler çerçevesinde, 5 Eylül 2013 tarihinden itibaren, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin UNIFIL’in görev süresini uzatması hâlinde bir yıl daha UNIFIL Deniz Görev Gücü’ne iştirak etmesi ve bununla ilgili gerekli düzenlemelerin Hükûmet tarafından yapılması için Anayasa’nın 92’nci maddesi uyarınca izin verilmesini yüce Meclisinize arz ediyorum.

Yüce heyetinizi bu vesileyle saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şimdi, şahsı adına söz isteyen Emrullah İşler, Ankara Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü bünyesindeki Türk Silahlı Kuvvetlerinin, 5 Eylül 2013 tarihinden itibaren bir yıl daha UNIFIL Harekâtına iştirak etmesi hususunda Anayasa’nın 92’nci maddesi uyarınca Hükûmete izin verilmesine ilişkin Başbakanlık Tezkeresi üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 11/8/2006 tarihinde kabul ettiği 1701 sayılı Karar ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin 5/9/2006 tarihli ve 880 sayılı Karar’ıyla bir yıl için verdiği izin çerçevesinde, Türkiye, Lübnan’da konuşlu Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü UNIFIL’e Silahlı Kuvvetleri unsurlarıyla katkı sağlamıştır. Söz konusu iznin süresi, son olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 29/6/2012 tarihli ve 1023 sayılı Karar’ıyla 5/9/2012 tarihinden itibaren bir yıl uzatılmıştır.

Türkiye, UNIFIL’e yaptığı katkılarla barışı koruma harekâtının etkin bir biçimde icrasında önemli bir işlev üstlenmiştir.

Bu çerçevede, Türkiye gerek Birleşmiş Milletler sistemi içinde gerek bölgesel ve küresel ölçekte gerekse kapsamlı sivil-asker iş birliği faaliyetleri vasıtasıyla, Lübnan toplumunun her kesimi nezdinde görünürlüğünün artmasına, ayrıca barış ve istikrarın korunmasına yönelik politikasının sürdürülmesine önemli katkıda bulunmuştur.

Değerli milletvekilleri, Lübnan’da siyasi yapı, 1943 yılında üzerinde mutabakata varılan ulusal pakt çerçevesinde, siyasi görevlerin mezhepler arasında nüfusa orantılı olarak paylaştırılması esasına göre oluşturulmuştur.

Söz konusu uzlaşı çerçevesinde Cumhurbaşkanının Maruni, Meclis Başkanının Şii, Başbakanın Sünni olması ve iktidarın Hristiyanlar ile Müslümanlar arasında 6/5 temelinde paylaşılması kararlaştırılmıştır.

1975 ile 1989 yılları arasında Lübnan’da yaşanan iç savaşa, 1989 yılında Arap Ligi himayesinde imzalanan Taif Anlaşması’yla son verilmiştir.

Bu anlaşmayla Hristiyan toplumundan seçilen Cumhurbaşkanının yetkileri kısıtlanmış, Mecliste Hristiyan ve Müslüman milletvekillerinin sayıları eşitlenmiş ve kendi içlerinde mezhep temelinde bölüştürülmüştür. Söz konusu anlaşmayla Lübnan’daki üç ana dinî grup arasında denge oluşturulmuştur.

2011 yılında ülkedeki güvenlik koşulları Suriye olaylarının da etkisiyle duyarlı hâle gelmiştir. UNIFIL bünyesinde görev yapan Fransız ve İtalyan askerlerine karşı düzenlenen saldırılar, Suriye’de 11 Lübnanlının kaçırılması, Filistin kamplarında yaşanan gerginlikler ve artan sayıda Suriyeli muhalifin Lübnan’a sığınması, iç güvenlik ve istikrarın korunmasını Hükûmet için bir öncelik hâline getirmiştir.

Türkiye'nin hâlen UNIFIL kara birlikleri kapsamında bir istihkâm, inşaat bölüğü ile mevsimsel şartlara göre değişiklik gösterir şekilde Deniz Görev Gücü’nde bir fırkateyn veya korvet veya bir hücumbot görev yapmaktadır.

UNIFIL Komutanlığınca en düzenli üs bölgesi olarak değerlendirilen bölüğümüze tahsisli 237’si asker, 24’ü sivil, 261 kişilik kadromuz bulunmakta ve hâlihazırda 240 personelimiz görev yapmaktadır.

Ayrıca, Nakura bölgesindeki UNIFIL karargâhında 3 personelimiz görevlidir. Beyrut’un Eşrefiye Mahallesi’nde 19 Ekim 2012 tarihinde gerçekleşen ve aralarında İç Güvenlik Kuvvetleri İstihbarat Başkanı Tuğgeneral Visam Hassan’ın da bulunduğu çok sayıda kişinin ölümü ve yaralanmasıyla sonuçlanan terör saldırısı ülkemiz tarafından şiddetle kınanmıştır. Türkiye her zaman olduğu gibi Lübnan’ın istikrarını hedef alan her türlü teşebbüsün karşısında durmaya devam etmektedir. Türkiye, Lübnan’ın istikrarını hedef alan her türlü teşebbüsün karşısında durmaya devam edecektir. Bu bağlamda, Türkiye dost ve kardeş Lübnan halkının birliği ve dirliği ile iç barışının muhafazasına atfettiği önem doğrultusundaki katkılarını sürdürecektir.

Bu hususlar ışığında, Lübnan’la ikili ilişkilerimiz ile bölgedeki güvenlik koşulları da göz önünde tutularak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin UNIFIL’in görev süresini uzatılması yönünde karar alması durumunda hudut, şümul ve miktarı Hükûmetçe belirlenecek Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının 1701 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararı ve 880 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararı ile tespit edilen ilkeler kapsamında 5/9/2013 tarihinden itibaren bir yıl daha UNIFIL Deniz Görev Gücü’ne iştirak etmesi ve bununla ilgili gerekli düzenlemelerin Hükûmet tarafından yapılması için Anayasa’nın 92’nci maddesi uyarınca izin verilmesinin uygun olacağı düşüncesindeyim.

Değerli milletvekilleri, burada benden önce yapılan konuşmada, her ne kadar Lübnan’a asker göndermekle ilgili bir konuyu tartışıyor isek de tabii ki gündeme Mısır konusu geldi ve aynı zamanda bizim dış politikamız gündeme getirildi. Burada sürekli tekrarlanan bir husus var: “Esad”dı “Esed” oldu. Ben bir Arap dilcisi olarak bu konuyu buradan açıklamak durumunda kaldım.

Arkadaşlar, eğer İngilizce mantıkla hareket ederseniz Esed’i “Esad” okursunuz, Kral Fehd’i “Fahd” okursunuz, Nebih Berri’yi “Nabih Berri” okursunuz, o zaman Necip Mikati’yi de “Nacip Mikati” -o şekilde yazılır İngilizcede- okursunuz. Dolayısıyla, bunların Arapça telaffuzları, Türkçemize daha yatkındır, doğru olan da budur. Esed’dir Arapçası, bunu “Esad” diye okumak, İngilizce “a”nın “e” okunmasından kaynaklanan bir husustur. Bu zaman zaman burada dile getirilmek ve bizim medyamızın, İngilizce yazılışından hareketle bunu yazması sonucunda böyle yanlış isimlendirmeler olmuştur.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Üstat, son iki senede mi farkına vardınız?

EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Yani son iki sene, altı ay, önemli değil, doğruyu bulmak önemlidir. Doğru bulunmuşsa, ben, ondan dolayı, doğruyu bulanları kutluyorum.

Bir başka husus: 25 Ocakta Mısır’da bir devrim oldu. Bu devrim, gerçek anlamda bir devrim hiçbir zaman olmadı. Orada, bir kibar sürmesi -tabiri caizse- yapıldı ve ordu, bir şekilde, halkın hedefi hâline gelen Mübarek ve onun yardımcısı Ömer Süleyman’ı uzaklaştırdı. Ondan sonra da zaten, başkanlık seçimlerine kadar geçen sürede, bir yılı aşkın sürede bütün hizmetler, her türlü her şey ihmal edildi ve halkta şöyle bir kanaat oluşturulması sağlandı… Biz de Sayın Korutürk’le birlikte o zaman, Dışişleri Komisyonu olarak gittiğimizde, seçimlerden bir ay önce Mısır’ın ne hâlde olduğunu birlikte gördük, Sayın Korutürk’le de bunun orada hasbihâlini yaptık. Doğrusu, şu kanaat oluşturulmuştu: “Her şey devrimden sonra daha da kötü oldu. Dolayısıyla, hiç olmazsa devrim zamanında hizmet vardı, temizlik vardı, güvenlik vardı, şimdi hiçbirisi yok.” noktasına getirildi ve bunun neticesinde Ahmet Şefik yüzde 48,27 oy aldı. Eğer seçimler ağustos ayında olsaydı kesinlikle Ahmet Şefik o seçimi kazanırdı.

Dolayısıyla, burada, yine, Mübarek ile Mursi karşılaştırması yapıldı. Mübarek, otuz yıllık bir diktatördü ve bütün dünya bunu bu şekilde kabul etti. Herkes de, 25 Ocakta yapılan o operasyonu bütün dünya alkışladı, burada kimsenin bir ihtilafı yok ama Mursi’ye diktatör demek için el insaf dememiz lazım. Nasıl bir diktatör ki bu, giderken son verdiği mesajda -eğer izlediyseniz görüyorsunuz- halkını barışçıl şekilde, şiddete başvurmadan, teröre başvurmadan direnmeye çağırıyor, askerî darbeye direnmeye çağırıyor? Böyle bir diktatör dünyanın neresinde var Allah aşkına? Dolayısıyla, her şeyi doğru düzgün adlandırmamız lazım.

Tantavi-Sisi karşılaştırması yapıldı. Tantavi, dediğim gibi, diktatör Mübarek ve yardımcısı Ömer Süleyman’ı götürdü ama Sisi, seçimle iş başına gelen, Mısır tarihinde ilk defa seçilen bir cumhurbaşkanını darbe yaparak koltuğundan indirdi. Birisi diktatör, seçim ve demokratik yollarla gelmeyen birisiydi; diğeri ise seçimle gelen bir liderdi.

Değerli arkadaşlar, Tahrir konusu gündeme getirildi, buradan Tahrir’e selamlar gönderildi. Tahrir’in, maalesef, 25 Ocaktaki o güzel imajı bu 30 Haziran itibarıyla silinmiştir, kötüye çevrilmiştir.

Burada, bakın, Temerrüt Hareketi -“temerrüt” demek “isyan” demektir- bunun başkanlığını yapan daha önce avukat olan Mahmud Bedr adındaki bir şahıs 25 Ocaktan sonra bu Temerrüt Hareketi’ni kurdurmuş ve bu adam gayrimeşru davalara, kaçakçıların davalarına, efendim, uyuşturucu baronlarının davalarına bakmakla meşhur bir adam ve eski yönetimin adamı. Bu adam bunu kurdurmuş ve bu Tahrir hareketlerini başlatmıştır.

Burada Muhammed Baradey, hepimizin bildiği, Atom Enerjisi Kurumu Başkanlığı yaptı, Nobel Barış Ödülü aldı, ondan sonra da Mısır’da siyasi harekete girdi, baktı ki, karşılık bulamayacağı için Başkanlık adaylığından çekildi. Ama kendisi darbenin ertesi günü New York Times’a verdiği röportajında, Batı’yı darbeye ikna etme konusunda, Mursi’yi askerî yollarla görevinden uzaklaştırma konusunda yapmış olduğu, harcamış olduğu çabaları basına demeç verdi. Dolayısıyla, bütün bunları dikkatinize getirmek istiyorum.

Tahrir, maalesef orduyu göreve çağırmıştır ve bu son olaylar da bizdeki orduyu göreve çağıran cumhuriyet mitinglerini andırmaktadır. Dolayısıyla, Tahrir’in namusu maalesef bu son olaylarla kirletilmiştir, temiz imajı kötülenmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Bu duygularla hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Sayın Başkan, sayın hatip “Esad” ve “Esed” ayrımını Arapça dil bilimine dayandırarak açıklamaya çalıştı. Ana dili Arapça olan bir insan olarak şunu söylemek isterim ki “Esad”, “Esed” arasındaki “e”, “a” farkı ne “e”dir, ne “a”dır. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

RECEP ÖZEL (Isparta) – Çok iyi bilirim ben onu, çok iyi bilirim.

BAŞKAN – Lütfen sayın milletvekilleri, yapmayın şunu.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – İkisi arasında, “a”ya daha yakın olarak söylenir. Bütün Arap âlemi de bunu böyle söyler.

BAŞKAN – Sayın Atıcı…

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Her ne hikmetse, yıllarca “Esad” diyen insanlar…

BAŞKAN – Böyle bir usulümüz yok ki Sayın Atıcı.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – …Sayın Başbakanla Esad’ın arası bozulduktan sonra “Esed”e çevirmişlerdir.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Atıcı.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Ben teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Evet, sayın milletvekilleri…

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) – Sayın Başkan, konuşmacı bu Mısır’daki Temerrüt Hareketi için 22 milyon imza atan bir insandan söz ederken, bir avukattan söz edip, onun çeşitli işlere karıştığından söz edip bütün bunların geçersiz olacağına dair bir ifadede bulundu. Bu, kabul edilemez. 22 milyon insan 1 kişiye indirgenemeyeceği gibi, 22 milyon namuslu insanı her zaman yan yana bulmak da o kadar mümkün değildir. Önemli olan, siyasi iktidardır. Dolayısıyla siyasi iktidarlara ahlaki karşılıklar bulmak, bulmaya çalışmak çaresizlik ifadesidir. Kayda geçmesini istiyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Evet, sayın milletvekilleri, Başbakanlık tezkeresi üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi tezkereyi tekrar okutup oylarınıza sunacağım.

Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 11/8/2006 tarihinde kabul ettiği 1701 (2006) sayılı Karar ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin 5/9/2006 tarihli ve 880 sayılı Kararıyla bir yıl için verdiği izin çerçevesinde, Türkiye, Lübnan’da konuşlu Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü (UNIFIL)’ne Silahlı Kuvvetleri unsurlarıyla katkı sağlamıştır. Söz konusu iznin süresi son olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin 29/6/2012 tarihli ve 1023 sayılı Kararıyla 5/9/2012 tarihinden itibaren bir yıl uzatılmıştır.

Türkiye UNIFIL’e yaptığı katkılarla barışı koruma harekâtının etkin biçimde icrasında önemli bir işlev üstlenmiştir. Bu çerçevede Türkiye'nin katkısı gerek Birleşmiş Milletler sistemi içinde, gerek bölgesel ve küresel ölçekte, gerekse kapsamlı sivil-asker işbirliği faaliyetleri vasıtasıyla Lübnan toplumunun her kesimi nezdinde görünürlüğünün artmasına, ayrıca barış ve istikrarın korunmasına yönelik politikasının sürdürülmesine önemli katkıda bulunmuştur.

UNIFIL’in ülkemizin askerî kuvvet katkısında bulunduğu tek Birleşmiş Milletler Barış Gücü operasyonu olması ve hâlihazırda Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi adaylığımızın söz konusu bulunması dikkate alınarak, UNIFIL Deniz Görev Gücü’ne katkımızın sürdürülmesinin önem arz ettiği değerlendirilmektedir.

UNIFIL’in görev süresi 31/8/2013 tarihinde sona erecek olup, görev süresinin bu tarihten sonraki dönem için yenilenmesi yönünde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından Ağustos ayı içinde bir kararın kabul edilmesi beklenmektedir.

Bu hususlar ışığında ve Lübnan’la ikili ilişkilerimiz ile bölgedeki güvenlik koşulları da göz önünde tutularak, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin, UNIFIL’in görev süresinin uzatılması yönünde karar alması durumunda; hudut, şümul ve miktarı Hükümetçe belirlenecek Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının, 1701 (2006) sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararı ve 880 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararıyla tespit edilen ilkeler kapsamında 5/9/2013 tarihinden itibaren bir yıl daha UNIFIL Deniz Görev Gücü’ne iştirak etmesi ve bununla ilgili gerekli düzenlemelerin Hükûmet tarafından yapılması için Anayasa'nın 92’nci maddesi uyarınca izin verilmesini arz ederim.

                                                                                                Recep Tayyip Erdoğan

                                                                                                           Başbakan

BAŞKAN – Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Tezkere kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.09
İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.19

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)

 

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 132’nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Alınan karar gereğince, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2'nci sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3'üncü sırada yer alan, Orta Asya ve Kafkaslar Bölgesel Balıkçılık ve Su Ürünleri Yetiştiriciliği Komisyonu Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3.- Orta Asya ve Kafkaslar Bölgesel Balıkçılık ve Su Ürünleri Yetiştiriciliği Komisyonu Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporları (1/498) (S. Sayısı: 173)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

4'üncü sırada yer alan, Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

4.- Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) (S. Sayısı: 478) (x)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Geçen birleşimde İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen teklifin ikinci bölümünde bulunan 43’üncü maddenin önerge işleminde kalınmıştı.

Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisine mensup milletvekillerinin önergelerinin işlemleri yapılmıştı. Şimdi, sırasıyla, Adalet ve Kalkınma Partisi ile Barış ve Demokrasi Partisine mensup milletvekillerinin önergeleri işleme alınacaktır.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 S. Sayılı Kanun Teklifinin 43 üncü maddesiyle 5525 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen ek 1 inci maddeye aşağıdaki fıkraların eklenmesini arz ve teklif ederiz.

       Nurettin Canikli                     Mihrimah Belma Satır            Mehmet Doğan Kubat

              Giresun                                      İstanbul                                  İstanbul

      Muzaffer Yurttaş                          Ahmet Aydın                         Ramazan Can

              Manisa                                     Adıyaman                               Kırıkkale

          Bülent Turan                                Erol Kaya                            Mustafa Elitaş

              İstanbul                                      İstanbul                                   Kayseri

          Öznur Çalık                               İsmail Tamer                        Mine Lök Beyaz

              Malatya                                      Kayseri                                Diyarbakır

“657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi aday memur statüsünde görev yapmakta iken 1/1/1990 ile bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih arasında 657 sayılı Kanunun 125 inci maddesinin birinci fıkrasının (A) bendinin (g) alt bendinde yer alan fiili işlediği gerekçesiyle anılan Kanunun 56 ve 57 nci maddeleri uyarınca disiplin cezası veya olumsuz sicil almış olmaları nedeniyle memurlukla ilişiği kesilip asli memurluğa atanamayanlar, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içinde eski kurumlarına müracaat etmeleri halinde, 657 sayılı Kanunun 48 inci maddesinde belirtilen genel şartları taşımaları koşuluyla kurumlarında daha önce işgal ettikleri aynı veya benzer unvanlı kadrolara iki ay içinde atanırlar.

4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununa atıf yapan Yüksek Öğretim Kurumları Öğrenci Disiplin Yönetmeliği hükümlerine göre aldıkları disiplin cezaları nedeniyle yükseköğretim kurumlarından ilişiği kesilip, anılan Kanunun geçici 40 ıncı, geçici 43 üncü, geçici 45 inci, geçici 46 ncı, geçici 48 inci, geçici 50 nci, geçici 56 ncı ve geçici 58 inci madde hükümlerinden yararlanmak suretiyle önlisans veya lisans öğrenimini söz konusu maddelerde öngörülen şartlar dâhilinde; bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce bitirmiş olanlar için bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki yıl süreyle, 31/12/2015 tarihine kadar bitirecek olanlar için ise öğrenimlerini bitirdikleri tarihten itibaren iki yıl süreyle, kamu görevlilerine giriş için ilgili mevzuatında öngörülen yaş şartı aranmaz."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Sayın Başkan, takdire bırakıyoruz.

Ancak, bu konuda, müsaade ederseniz, dün yaşanan hadiseden sonra bir açıklama yapmak istiyorum. Komisyon raporunun eksik olduğu ve bu önergenin ilk paragrafında yer alan kısmın Komisyonda kabul edildiği şeklinde bir ifadede bulunulmuş idi. Komisyon tutanaklarımız yanımda, böyle bir şey söz konusu değil. Dolayısıyla, bu önergenin ilk paragrafı Komisyonda görüşülmemiştir, Komisyon tarafından herhangi bir şekilde müzakere edilmemiştir.

Takdirlerinize sunuyorum efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılıyoruz.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Gerekçe.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Aday memur statüsünde görev yapmakta iken Devlet memurları için 125 inci maddenin birinci fıkrasının (A) bendinin (g) alt bendinde yer alan fiili işlediği gerekçesiyle disiplin cezası veya olumsuz sicil almış olmaları nedeniyle memurlukla ilişiği kesilenlerin, belirli şartlar dâhilinde kurumlarında daha önce işgal ettikleri aynı veya benzer unvanlı kadrolara yeniden atanmasına imkân sağlanmakta, ayrıca disiplin cezaları nedeniyle üniversitelerle ilişiği kesilmiş olup, 2547 sayılı Kanunun geçici 40 ıncı, geçici 43 üncü, geçici 45 inci, geçici 46 ncı, geçici 48 inci, geçici 50 nci, geçici 56 ncı ve geçici 58 inci madde hükümlerinden yararlanmak suretiyle önlisans veya lisans öğrenimini bitirmiş olanlar ile 31/12/2015 tarihine kadar bitirecek olanlar için iki yıl süreyle kamu görevlilerine giriş için ilgili mevzuatında öngörülen yaş şartının aranmaması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 43 üncü Maddesinin Ek Madde 1'de geçen "28/2/1997 tarihinden sonra verilen disiplin cezaları nedeniyle memuriyetten çıkarılanlardan" ibaresinin çıkarılarak yerine "bütün darbe dönemlerinde; dili, dini, inancı ve etnik kimliği dolayısıyla sürgün edilen, işinden çıkarılan ve disiplin cezaları nedeniyle memuriyetten çıkarılan bütün mağdur kişilerden" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

            Pervin Buldan                         Adil Zozani                                   Sırrı Sakık

                   Iğdır                                   Hakkâri                                          Muş

              Nazmi Gür                  Abdullah Levent Tüzel                       İbrahim Binici

                    Van                                    İstanbul                                       Şanlıurfa

                                                          Hasip Kaplan

                                                               Şırnak

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz Başkanım.

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Gerekçe.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Sadece 28 Şubat'ta mağdur olanlara dönük böylesi bir düzenleme, oldukça eksik ve hatta 28 Şubat mantığını yeniden üretmek anlamına gelmektedir. Burada esas olan, bütün darbe dönemlerinde; dili, dini, inancı ve etnik kimliği dolayısıyla sürgün edilen, işinden çıkarılan bütün mağdur kişileri kapsayan bir düzenleme yapılmasıdır. Ancak böylesi bir düzenleme, iade-i itibar anlamına gelir, yani bu dönemlerde mağduriyet yaşamış herkesin zaten memuriyete dönmesi mümkün değildir. Muhtemeldir ki, mağduriyet yaşayanların birçoğu Hakk'ın rahmetine kavuşmuş ya da çalışabilecek durumda değildir. Dolayısıyla amaç, kendi tabanına ve kendi yaşadığı zor dönemlerdeki mağduriyetleri gidermekten çok daha öte bir biçimde; askeri darbelerle ya da statüko ve derin devlet tarafından ülkede demokrasiye müdahale edilen dönemlerin tamamında, bu iade-i itibarı sağlamak olmalıdır. Bu yönüyle, bu düzenleme eksik ve tamamen AKP'nin kendi tabanına dönük bir düzenleme olarak görünmektedir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

44’üncü maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı yasa teklifinin 44. maddesinin sonuna aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ederiz.

“Köy Tüzel kişiliğine ait olan, ancak mahalleye dönüştüğü için ilçe veya Büyükşehir belediyelerine geçen taşınmazlar ilgili Belediyeler tarafından satılamaz."

     Ferit Mevlüt Aslanoğlu        Aydın Ağan Ayaydın                      Ercan Cengiz

                 İstanbul                               İstanbul                                     İstanbul

               Musa Çam                          Kazım Kurt                               Celal Dinçer

                   İzmir                                Eskişehir                                    İstanbul

                                                        Mahmut Tanal

                                                             İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 44 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

MADDE 44 - 19/9/2006 tarihli ve 5543 sayılı İskân Kanununa aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

GEÇİCİ MADDE 6- (1) 22.03.2013 tarihli ve 6447 sayılı On Üç İlde Büyükşehir Belediyesi Ve Yirmi Altı İlçe Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ve 06/12/2012 tarihli ve 6360 sayılı On Dört İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Yedi İlçe Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile tüzel kişiliği kaldırılarak mahalleye dönüşen köylerde bu Kanunun 16 ncı maddesi uygulamalarına devam edilebilir. Bu yerlerde hak sahipliği, borçlandırma, yer seçimi, yer belirlenmesi, arsa satışı, arsa devri ve imar ile diğer işlere ilişkin tüm uygulamalar Bakanlıkça belirlenen usul ve esaslara göre yürütülür. Bu fıkranın uygulanması sırasında 6360 sayılı Kanun, 10/7/2004 tarihli ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu ile 3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanunu ve diğer kanunların bu Kanuna aykırı hükümleri uygulanmaz.

(2) Bu madde kapsamındaki taşınmazlardan mera vasfında olanlar, 25/2/1998 tarihli ve 4342 sayılı Mera Kanunu gereğince istenilen ot bedeli alınmaksızın tahsis amacı değiştirilerek tapuda Hazine adına tescil edilir ve bu madde kapsamında değerlendirilir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 44 üncü maddesinin Teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

          Mustafa Kalaycı                       Erkan Akçay                         Mehmet Şandır

                  Konya                                   Manisa                                    Mersin

          Mehmet Erdoğan                 S. Nevzat Korkmaz                        Alim Işık

                  Muğla                                   Isparta                                   Kütahya

                                                          Mehmet Günal

                                                               Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz Başkanım.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Mehmet Erdoğan…

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mehmet Erdoğan, Muğla Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 478 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 44’üncü maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge hakkında söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, buradaki madde oldukça sakıncalı bir düzenleme getirmektedir. Bu düzenlemeyle, değişik gerekçelerle hem belediyelerin elindeki birtakım yetkilerinin Çevre ve Şehircilik Bakanlığının kullanmasının önü açılmakta hem de mera alanlarının büyükşehirlerde daraltılması sonucu ortaya çıkmaktadır. Hâlbuki Türkiye’de çok ciddi bir hayvancılık potansiyeli vardır ve bu potansiyelin desteklenmesine, güçlendirilmesine ciddi manada ihtiyaç vardır. Son yıllarda, AKP iktidarında çiftçi çaresiz bırakılmış ve hiç bugüne kadar yaşamadığımız gıda ithalatıyla karşı karşıya gelinmiştir. Bunların içerisinde de et ithalatı ve canlı hayvan ithalatı cumhuriyet tarihinde hiç karşılaşmadığımız seviyeye ulaşmıştır.

Tabii ki bunun buraya niye geldiğiyle ilgili çok uzun tartışmalar, çalışmalar yapılır. Bunu, daha önce de Mera Kanunu görüşülürken değişik boyutlarıyla konuştuk. Türkiye’de meraların ıslah edilip, hayvancılığın teşvik edilip köylünün desteklenmesi gerekirken baktık ki iktidar başka şeylerle uğraşıyor. Geçtiğimiz günlerde medyaya düşen, Sayın Tarım Bakanıyla bir iş adamının arasında geçen konuşmaların çözümü var arkadaşlar burada. Burada özetle, Sayın Tarım Bakanıyla konuşan iş adamı diyor ki: “Sizin yaptığınız Mera Kanunu Petrol Kanunu’ndan daha önemli. Öyle bir iş yaptınız ki artık, bundan sonra meraları… Ben çok mutluyum. Bu kanun çıktıktan sonra en büyük zenginliğimiz olan, petrolden de önemli zenginliğimiz olan meralarımızı el birliğiyle işleriz, bunları servete dönüştürürüz.” Bunu yüce heyetin takdirine bırakıyorum. Bu ülkede Tarım Bakanlığı yapan bir bakanla bir iş adamı arasındaki görüşmenin tutanakları bunlar. Eğer bunlar doğruysa bu bakanın istifa etmesi lazım. Bu bakan istifa etmiyorsa bu Hükûmetin bu bakanı görevden alması lazım.

Ülkemizin en önemli zenginliklerinden birisi olan meraların talan edilmesine göz yummak Türk tarımına ihanettir. Gene bu görüşmeler içerisinde başka bir şey söylüyor bu çok kıymetli iş adamı sayın bakana, diyor ki: “Tarımı ve hayvancılığı köylüden kurtarmak lazım.” Arkadaşlar, tarımı ve hayvancılığı köylüden kurtarınca köylü ne iş yapacak? O getirdiğiniz, o tarımı peşkeş çektiğiniz uluslararası sermayenin ucuz işçisi hâline gelecek Türk köylüsü. Sizin istediğiniz bu mudur? Türk köylüsüne, Atatürk’ün “milletin efendisi” dediği Türk köylüsüne reva gördüğünüz durum bu mudur arkadaşlar? Onun için, meralarla oynamayı bırakın. Bu ülkenin, bu çiftçinin, köylünün en önemli varlığı olan meraları köylüye bırakın. Her kanunla bu ülkenin ormanlarını, bu ülkenin meralarını, bu ülkenin hazine arazilerini birilerine peşkeş çekeceğiz diye özel düzenlemeler yapmaktan vazgeçin. Bu çok tehlikeli bir gidişat.

Türkiye’de, hayvancılık yine çaresiz bir duruma sıkıştırılmıştır. İktidarınız döneminde, Türkiye ilk defa saman ithal etmiştir. Niye saman ithal etmiştir? Meraları adam gibi kullanmadığınız için, köylüyü desteklemediğiniz için. Bugün, köylünün kullandığı bütün girdilerin fiyatları artarken köylünün ürettiği bütün ürünlerin fiyatı da düşmektedir.

Bu sebeple, meraların, Türkiye’deki meraların daraltılmasına sebep veren bu düzenlemenin bu metinden çıkartılmasını talep ediyor, bu önergemize desteklerinizi bekliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Karar yeter sayısı.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Sayın Başkanım, karar yeter sayısı istemiştik.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Karar yeter sayısı istemiştik Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Anlaşılmadı, kusura kalmayın.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 44 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

MADDE 44 -19/9/2006 tarihli ve 5543 sayılı İskân Kanununa aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

GEÇİCİ MADDE 6- (1) 22.03.2013 tarihli ve 6447 sayılı On Üç İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Altı İlçe Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ve 06/12/2012 tarihli ve 6360 sayılı On Dört İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Yedi İlçe Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile tüzel kişiliği kaldırılarak mahalleye dönüşen köylerde bu Kanunun 16 ncı maddesi uygulamalarına devam edilebilir. Bu yerlerde hak sahipliği, borçlandırma, yer seçimi, yer belirlenmesi, arsa satışı, arsa devri ve imar ile diğer işlere ilişkin tüm uygulamalar Bakanlıkça belirlenen usul ve esaslara göre yürütülür. Bu fıkranın uygulanması sırasında 6360 sayılı Kanun, 10/7/2004 tarihli ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu ile 3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanunu ve diğer kanunların bu Kanuna aykırı hükümleri uygulanmaz.

(2) Bu madde kapsamındaki taşınmazlardan mera vasfında olanlar, 25/2/1998 tarihli ve 4342 sayılı Mera Kanunu gereğince istenilen ot bedeli alınmaksızın tahsis amacı değiştirilerek tapuda Hazine adına tescil edilir ve bu madde kapsamında değerlendirilir.

 Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

6360 Sayılı Kanunla on üç büyükşehir belediyesi Kurulmuştur. 6447 sayılı Kanun ile de Ordu büyükşehir yapılarak bu sayı on dörde çıkarılmıştır. Değişiklik ile farklı kanunlarla yapılan değişikliğin belirtilmesi ve daha anlaşılır hale getirilmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler…  Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı yasa teklifinin 44. maddesinin sonuna aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ederiz.

“Köy Tüzel kişiliğine ait olan, ancak mahalleye dönüştüğü için ilçe veya Büyükşehir belediyelerine geçen taşınmazlar ilgili Belediyeler tarafından satılamaz."

Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon, önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet, katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Celal Dinçer, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

CELAL DİNÇER (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Saygıdeğer milletvekilleri, 478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 44’üncü maddesi üzerinde CHP Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Her şeyden önce, Meclisimizin bu şekilde çalıştırılmasını, teklif ve tasarıların, inceleme, araştırma fırsatı verilmeden, doldur boşalt tekniği ile Meclise sevk edilip kanun hâline getirilmesinin doğru bir yol olmadığını belirtmek istiyorum. Bu torba kanun teklifi içinde bir maddede 32 farklı kanunda değişiklik yapılmaktadır hem de birbiriyle hiç ilgisi olmayan kanunlar. Bir ay önce çıkarılan bir kanun bir ay sonra değişikliğe uğramaktadır. Muhalefet milletvekillerinin yaptığı hiçbir öneriyi dikkate almadan yapılan bu tür değerlendirmeler kanun yapma tekniğine aykırı olduğu gibi, hukuk devleti anlayışıyla da bağdaşmaz. Bu tutum yanlıştır. Bu tutumdan, bu yanlıştan mutlaka dönülmelidir.

Görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin 44’üncü maddesi ile 5543 sayılı İskân Kanunu’na geçici bir madde eklenmektedir. Eklenen bu madde ile 6360 sayılı Kanun’la tüzel kişiliği kaldırılıp mahalleye dönüştürülen 16.082 köyümüzde bu kanunun 16’ncı maddesinin uygulanmasına devam edileceği belirtilmektedir. Bu ne demektir? Değerli arkadaşlar, İskân Kanunu’nun amacı göçmenlerin, göçebelerin, yerleri kamulaştırılanların, millî güvenlik nedeniyle yapılacak iskân çalışmalarının tanzimini, nasıl yapılacağını, ne şekilde değiştirileceğini öngörmektedir yani bu düzenlemeye ilişkin hükümler içermektedir. Yasada öngörülen değişiklik İskân Kanunu’nun amaç ve kapsamıyla örtüşmemektedir. Yasa değişikliğine atıfta bulunan 16’ncı madde, kırsal alandaki fiziksel düzenlemeyi içermektedir. Oysa, daha yakın zamanda çıkardığımız, bizim “bütünşehir” dediğimiz yasa bütün kırsal alanları kent merkezi yaptı, belediye yaptı, köy alanından çıkardı. Şimdi, siz tekrar, belediye yaptığınız, köy alanından çıkardığınız bu alanlarda Köy Yasası’yla ilgili, köylülerle ilgili, yerleşimle ilgili bir düzenleme yapmak istiyorsunuz. 6360 sayılı Yasa kapsamında değerlendirilen yerleşim yerleri kırsal alan olarak nitelendiriliyor ise İskân Yasası’na eklenmesi istenen bu geçici madde yersizdir. Kırsal alan, hepimizin bildiği gibi, üretim etkinlikleri tarıma dayalı olan kırsal nüfusun yaşadığı ve çalıştığı alanlardır.

Maddeyle getirilmek istenen bir başka değişiklik de mera vasfında olanların Mera Kanunu gereğince ot bedeli alınmaksızın tahsis amacının değiştirilerek tapuya tescil edilmesidir.

Değerli arkadaşlar, bu yasanın bu maddesinin altında yatan gerekçe şudur: Meralar petrol kadar zengin varlıklar olarak değerlendiriliyor. Dolayısıyla, “Bu meraları ranta nasıl açarız?”ın yasal altyapısı hazırlanıyor. Zaten, bundan önceki çıkardığınız yasalarla meralarda yasak olan yapılaşmayı açtınız, şimdi de köy alanından çıkarıp belediye yaptığınız alanlarda mera vasfında olan yerlerin tapuya tescilinin, dolayısıyla yandaşlara aktarılmasının önünü açıyorsunuz. Bu çok yanlış bir olay, çok yanlış, çok yanlış yapıyorsunuz. Hayvan yetiştiricilerine büyük darbe vuruyorsunuz bu yasayla. Esas itibarıyla, imar planı içine alınan meraların vasfı zaten değişiyor iken böyle bir maddeyi niye getiriyorsunuz? Siz, oraları mahalle yaptınız, imar planı içine aldınız. Zaten değişiyor vasıflar ama burada, sağlam olsun diye, meralarda o komisyonları devreden çıkarmak, meralarda daha rahat rant elde edebilmek için böyle bir değişiklik getiriyorsunuz. Meralar üzerinde bu tür tasarruf genişliği, hayvancılık ile geçimini sağlayan vatandaşlarımıza çok ağır darbeler vuracaktır, bunun bilincinde olmanızı istiyorum.

Özellikle yer değişikliğine uğrayan belediyelerin, mesela -örneğini veriyorum- Arnavutköy Belediyesi hudutlarında kalan, Çatalca’ya bağlanacak olan Bahşayiş köyünün malları şimdiden haraç mezat satılmaya başlanmıştır. Bu yasa çıktıktan sonra da bütün meralar satılacak ve köylümüz, hayvancılığımız bitirilecektir.

Siz değerli milletvekillerimizin tarımımıza ve köylümüze büyük zararlar verecek böyle bir maddeye onay vermeyeceklerini umuyor, hepinize tekrar saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

45’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 45 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Mustafa Kalaycı                         Erkan Akçay                     S. Nevzat Korkmaz

                 Konya                                      Manisa                                   Isparta

               Alim Işık                           Mehmet Erdoğan                     Mehmet Günal

               Kütahya                                     Muğla                                   Antalya

                                                           Mehmet Şandır

                                                                 Mersin

MADDE 45- 5543 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 7- (1) Mülga 2510 sayılı Kanun hükümlerine göre Sarıkeçili göçebe grubuna mensup oldukları gerekçesiyle ve tarım dışı olarak Karaman ilinde iskân edilip, kendilerine taşınmaz verilen ailelerden, evlenmek suretiyle ayrılanlar ile sonradan doğup göçebelik ile ilgili şartları haiz olanlardan, 12/1/2009 tarihinde yapılan iskân duyurusu neticesinde hak sahibi olarak kabul edilen aileler, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren doksan gün içinde müracaat etmeleri hâlinde bu Kanun kapsamında hak sahibi olarak kabul edilebilirler.

(2)    Birinci fıkra dışında kalan ve mülga 2510 sayılı Kanun ile bu Kanun hükümlerine göre hak sahibi olarak belirlenmesine rağmen en az on yıl içinde kendilerine taşınmaz verilemeyen ailelerden, evlenmek suretiyle ayrılanlar ile sonradan bu Kanunda belirtilen hak sahipliği şartlarını haiz oldukları anlaşılanlar, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde müracaat etmeleri hâlinde hak sahibi olarak kabul edilebilirler.

(3)    Mülga 2510 sayılı Kanuna göre hak sahibi olanların hak sahiplikleri herhangi bir koşul aranmaksızın bu Kanuna göre devam eder."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) ¬– Ali Öz konuşacak efendim.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ali Öz, Mersin Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİ ÖZ (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 478 sıra sayılı kanunun 45’inci maddesinde verdiğimiz önerge üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Sarıkeçililer Anadolu’nun önemli Yörük boylarından biridir. Ancak, modernleşmeyle birlikte giderek yaşam alanları daralan Sarıkeçililer binlerce yıllık kültürlerini sürdürmekte zorlanmaktadırlar. Kış aylarını Akdeniz’de Mersin sahillerinde, özellikle Erdemli, Aydıncık ve Silifke’de, yaz aylarını ise Konya ve Karaman’ın yaylalarında geçiren bu göçebe topluluk bürokratik engeller ve çeşitli baskılara karşın göçerek yaşamayı sürdürmektedirler.

Sarıkeçililer yaşayan bir kültürdür ve seyyar müzedir. Yörük sosyal hayatı, sadece belgeseller ve kültür tespit edici film ve video kayıtlarla korunamayacaktır. Bu kültürü arşivleme yerine, yaşanan bir hayat tarzı olarak devam ettirebilmeleri için gerekli çalışmaların yapılması daha gerçekçi olacaktır.

Yörük oba ve oymaklarının her birinden belirli bir sayıda çadıra göçerlik konusunda imtiyaz tanınmalıdır ki bu aşiret ve oymak isimleriyle beraber cisimleri de varlıklarını devam ettirebilsinler.

Her coğrafi bölgedeki Yörükler, yaz ve kış göç zamanlarında, yerli ve yabancı turizme katkı sağlamak amacıyla tur ekiplerine açık olmalı ve yaklaşık üç beş konaklık mesafeye kadar, yerli ve yabancı turistler onlarla birlikte olabilmelidir. Yörük çadırları ziyaretçilere ev sahipliği yapabilecekleri şekilde düzenlenmelidir.

Orman işletmeleri veya özel kişiler tarafından yapılan eski göç yolları, işaret taşları gibi duran mezarlıklara bakılarak yeniden ulaşıma açılmalıdır. Hayvan sürüleri asfalttan uzakta, güvenli bir şekilde seyahat ettirilmelidir. Yörük, hayvanını motorlu vasıtalarla taşıyarak ani iklim değişikliği sebebiyle kaybetmemelidir.

Göçerlik gerçekten zor bir hayattır. Buna rağmen, bir Yörük ailesi bu kültür mirasımızı devam ettirmek istiyorsa devlet tarafından Turizm Teşvik Fonu gibi bir kaynaktan teşvik ve kredi imkânları verilmelidir. Ayrıca, yayla ve kışlak yerlerinde yurtluklar tahsis edilmelidir ve bu yurtluklardan -her ne ad altında olursa olsun- kira alınmamalıdır.

Yirmi dört saat uyanık olan Yörüklere sınırlı bölgelerde orman muhafaza sorumluluğu verilmelidir. Zira, Yörük çadırının yakın çevresinde orman yangını olduğu görülmemiştir.

Yaşayan kültür varlığı olarak nesli tükenmekte olan canlılar nasıl korunmaya alınıyorlarsa Yörüklerin bizzat kendileri bu anlamda korunmaya alınmalı ve onların kendilerine özel keçi türleri ve develeri de koruma altına alınmalıdır.

Sarıkeçililerin eğitim konusundaki sıkıntıları da giderilmelidir. Okulları mobil okul olmalıdır çünkü çocuklar, gezi esnasında seyyar okula gidip iki ay sonra da yerleşik okullara geçtiği zaman uyum sorunu yaşamaktadır. Eğitimle ilgili sorunlarını gidermek konusunda, yaz okulları açarak, taşımalı eğitim ve nöbetleşe eğitimle de sorunun giderilmesi sağlanmalıdır.

Tüm göçerler, yıllardır, yarı yerleşik iskân edilmek ve insanca yaşayacak şartlara sahip olmak için uğraş vermektedirler. Orta Toroslar’da, özellikle Konya Güneysınır gibi tarım ve hayvancılıkta gelişen bir alanda iskân hakkı tanınmalıdır.

Sağlıkla ilgili sorunlarının giderilmesinde, her gün gezici sağlık ekiplerinin belirli periyotlarla Yörükleri ziyaret etmesi ve bu ihtiyaçlarının giderilmesi sağlanmalıdır. Sarıkeçililerin gerçi bu talebi kısmen tamamlanmış gibi görünmektedir. 

Sarıkeçililer, 2006 yılında Dünya Kültür Mirası başvurusunda bulunmuşlardır. Bu başvurunun değerlendirilerek hızlandırılması yönünde girişimler yapılması gereklidir.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bu yasa maddesini desteklediğimizi ifade ediyor, yeni açılan üniversitede Yörük Türkmen enstitüsü kurularak Yörüklerin kültürlerini gelecek nesillere aktarmak için, onların mânilerini, giysilerini, enstrümanlarını yaşatmak için gayret gösterilmesi gerektiğine inanıyoruz.

Yörüklerin önemli sorunu olan iskân konusunda, özellikle Parlamentoda, bu torba yasa içerisine maddenin eklenmesinde emeği geçen Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanına, Konya milletvekilimize ve eski Millî Eğitim Bakanımıza da teşekkür ediyorum ancak bu eksikliği diğer ifadelerle de… Özellikle, bir üniversite çatısı altında kurulacak olan Yörük Türkmen enstitüsünün kurulmasının mutlaka gayret gösterilerek kurulması gerektiğine inanıyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Ali Bey, Lütfi Elvan Bey de var. 

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkanım, karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.54
ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.04

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)

 

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 132’nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 45’inci maddesi üzerinde Mersin Milletvekili Ali Öz ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Teklifin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

45’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

46’ncı madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı yasa teklifinin 46. maddesinin Geçici-6 maddesindeki “% 23”lük oranın “%25” olarak değiştirilmesini arz ederiz.

     Ferit Mevlüt Aslanoğlu          Kadir Gökmen Öğüt                 Dilek Akagün Yılmaz

                 İstanbul                                İstanbul                                        Uşak

           Bülent Kuşoğlu                      Müslim Sarı                              Gürkut Acar       

                  Ankara                                İstanbul                                      Antalya

                                  Engin Özkoç                              Mahmut Tanal

                                      Sakarya                                       İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778)nın 46 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Mustafa Kalaycı                        Erkan Akçay                         S. Nevzat Korkmaz

               Konya                                     Manisa                                       Isparta

             Alim Işık                            Mehmet Günal                         Mehmet Erdoğan

              Kütahya                                   Antalya                                       Muğla

                              Mehmet Şandır                          Kemalettin Yılmaz

                                    Mersin                                   Afyonkarahisar

MADDE 46-14/3/2007 tarihli ve 5602 sayılı Şans Oyunları Hasılatından Alınan Vergi, Fon ve Payların Düzenlenmesi Hakkında Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 6 - (1) İlgili kurum ve kuruluşlardan 6132 sayılı Kanun uyarınca şans oyunları tertip edenler (Türkiye Jokey Kulübü) için bu maddenin yayımı tarihinden evvel Maliye Bakanlığı tarafından yapılan incelemeler sonucunda tahakkuk ettirilen kamu payı borçları ödeninceye kadar 5 inci maddede düzenlenen yatırım ve işletme giderleri üst sınırı %33 olarak uygulanır. Bu dönem içinde, anılan kamu payı borçları nedeniyle yapılan ödemeler hesaplanan kamu payından mahsup edilir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Komisyonda Teklifle ilgili sağlıklı ve verimli bir görüşme yapılamamıştır. Komisyon görüşmeleri boyunca hangi düzenlemelerin ne amaçla ve hangi gerekçeyle yapıldığı konusunda bilinmez bir tavır sergilemiştir. 71 adet kanun ve kanun hükmünde kararnamede 142 maddelik değişiklikler yapılmasına rağmen; vatandaşlarımızın yaşadığı sorunlara çözüm getirecek konuları bir-iki husus dışında bulmak mümkün değildir. Kanun Teklifi kamu personelinin hukuki ve mali statüsüne ilişkin çok sınırlı değişiklikler getirmektedir. Dolayısıyla bu düzenlemede beklentiler karşılığını bulmamış, umutlar hayal kırıklığına dönüşmüştür.

Kamuda sağlıklı ve tutarlı bir personel politikası uygulanmamaktadır. Personel Rejimi nesnellikten uzaklaştırılmış, istihdam rejimi bozulmuştur. 657 sayılı Kanun, geçici işlerin ifası için istisnai hallere münhasır olmak üzere sözleşmeli ve geçici personel istihdamını mümkün kılmıştır. AKP döneminde bu istisnai uygulamalar asıl istihdam şeklinin önüne geçmiştir. Ayrıca, AKP döneminde sözleşmeli ve vekil olarak işe alınanlar, daha önce çıkarılan kanunlar ile memur kadrolarına alınmış, ancak tekrar sözleşmeli ve vekil atama yapılmasına devam edilmiş, şimdi de bunlardan bazıları tekrar memur kadrolarına alınmaktadır.

Bu yanlış uygulamalar ile birlikte, birçok mağduriyet ortaya çıkmıştır. En büyük mağduriyet ise bu istisnai yollarla iş bulamayan işsiz gençlerimizdir. Bunlar girdiği merkezi sınavı kazanıp ataması yapılamayan, bir türlü sıra gelemeyen ve sıra gelmeden de kadroları istisnai yollarla doldurulan milyonlarca işsiz vatandaşlarımızdır. Hükümetin bu yanlışı, bu haksızlığı derhal durdurması gerekir.

Bu Kanun Teklifi ile kamu kurumlarında çalışan 4/B'liler, 4924 sayılı Kanuna tabi sözleşmeliler ve mahalli idarelerde çalışan sözleşmeliler ile vekil imam, vekil müezzin ve vekil Kur'an kursu öğreticilerinden şartları uyanlar memur kadrolarına atanmaktadır. Ancak, memur kadrosu verilen sözleşmeli personel ve vekiller arasında; Özel kanunları hükümleri çerçevesinde görev yapan sözleşmeli personel yoktur. Mağduriyeti en derinden yaşayan 4/C'liler yoktur. Rehber ve usta öğreticileri bu düzenleme kapsamına alınmamıştır. Aile sağlığı çalışanları yoktur. Vekil ebe-hemşireler yoktur. Ücretli öğretmenler yoktur.

AKP Hükümeti tarafından yapılan ayrımcı ve adaletsiz uygulamaları saymakla bitmez. Bu Teklifte öğretmenler ve atanamayan öğretmenler yoktur. Bu düzenlemede polislerimiz yoktur. Kamu işçilerinin naklen atanabilmeleri konusu yoktur. Taşeron işçileriyle ilgili hiçbir düzenleme yoktur. Geçici ve mevsimlik işçiler yine göz ardı edilmektedir. Bu Teklifte emeklilikte yaşa takılanlar yoktur. Muhtarlarımız yoktur. Bu Kanun Teklifinde şehit aileleri ve gaziler ile engelliler ve yaşlılarla ilgili bir düzenleme yoktur.

Peki bu Kanun Teklifinde neler vardır. Mera, yaylak ve kışlakların yapılaşmaya açılması var. Köy meralarının köylünün elinden alınarak hazineye devredilmesi, imar yetkisinin belediyelerden alınması ve satış yetkisi var. Gerçeğe aykırı, usulsüz veya sahte belgeler nedeniyle verilmeyen desteklemelerin ödenmesi var. Kamulaştırılan taşınmazlarla ilgili vatandaşın hak arama hürriyetini engellenmesi ve yargıya müdahale var ÖSYM sınavlarına ait soru ve cevaplarla ilgili bilgi edinme hakkının engellenmesi var. Sermayesindeki kamu payı doğrudan veya dolaylı olarak % 50'den az olan şirketler Sayıştay denetimi dışına çıkarılması vardır. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun uygulamasının geciktirilmesi, sertifikasını almış kişilerin mağdur edilmesi var. Sürücü belgeleri için 24 milyon vatandaşımızdan 101 lira belge parası alınması var.

Dolayısıyla yapılan düzenlemeler; kamu yönetiminin iyileştirilmesi ve çalışanların sorunlarına çözüm getirilmesi yerine; kamu arazileri nasıl talan edilebilir, kadrolaşma nasıl sağlanabilir, usulsüzlük ve yolsuzluklar nasıl affedilebilir, denetimden ve yargıdan nasıl kaçınılabilir mahiyetini taşımaktadır.

Teklifin tümüyle gözden geçirilmesi ve bu maddede düzeltme ihtiyacı bulunmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı yasa teklifinin 46. maddesinin Geçici-6 maddesindeki “%23”lük oranın “%25” olarak değiştirilmesini arz ederiz.

                                          Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Dilek Akagün Yılmaz, Uşak Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

478 sıra sayılı Tasarı’nın 46’ncı maddesi üzerine vermiş olduğumuz önerge üzerine konuşmak için söz aldım.

Öncelikle, konuşmama başlamadan önce Kamer Genç’e verilmiş olan üç oturum katılmama kararını onaylamadığımı, bunun kabul edilemez olduğunu belirtmek isterim. Çünkü, böylesine bir eleştiriyi bile kabul edemeyerek muhalefetin neler söyleyeceğine, nasıl muhalefet yapacağına sizler karar verecek oluyorsunuz ve muhalefet yapmamızı engellemeye çalışıyorsunuz, Meclis kürsüsünden dahi söz söylememizi engellemeye çalışıyorsunuz. Bu nedenle, alınan kararın kabul edilemez olduğunu belirtmek istiyorum.

Bunun yanında, bu madde, 46’ncı madde Türkiye Jokey Kulübünün borçlarının yapılandırılmasına ilişkin bir madde. Türkiye Jokey Kulübünün bu kadar çok borcu nasıl birikti ve böyle bir yapılandırma için bu madde konuldu onu anlayabilmiş değilim. Neden şimdiye kadar ödenmedi ya da neden ödenmesi sağlanmadı ya da devlet neden zarara uğratıldı? Tabii, bunları bu kanunun gerekçesinde bulabilmek mümkün olmadığı için böylesine bir yapılandırma kararı verilmiş. Bu, tabii ki Sayın Meclisin takdirine aittir.

Ancak, ben şu konuda konuşmak istiyorum: Özellikle, Uşak’tan gelen, belediyede geçici işçi statüsünde çalışan üniversite mezunu veterinerler, mühendisler ve avukatların bizden bir talebi vardı. Hepinize gelmiştir mutlaka bu arkadaşlarımız. 16 bin civarında, belediyelerde geçici işçi statüsünde çalışan insanın talepleri vardı, kadroya geçmek istiyorlardı. Bu kişiler en azından on beş yıldır belediyelerde ve özel idarelerde ve bağlı kuruluşlarda çalışıyorlar. Bu insanların çalışması sonucunda, belediyelerin pek çok yükünü ya da özel idarelerin pek çok yükünü bu insanların çektiğini hepimiz biliyoruz. Bunlar müdür yetkisiyle dahi donatılmış durumdalar, pek çok sorumluluğu bunlar üstleniyorlar, belediyelerde bunlar çalışmaları yürütüyorlar ama ne yazık ki bunlar kadroya alınmıyorlar. Hepsinin aklına şu geliyor, bizim de geldiği gibi: On üç yıl önce, on beş yıl önce işe alınmış olan bu fakülte mezunu teknik elemanlar sizlerin döneminde alınmadığı için yandaş konumunda değiller, AKP kadrosu konumunda değiller; zannederim, o nedenle kadroya geçirilmiyorlar. Ama, 25/6/2013 tarihi itibarıyla belediyelerde sözleşmeli çalışıp da bir gün sözleşmeli çalışan kişiler yine kadroya geçiriliyorlar ve bunların sayısının 96 bin civarında olduğu belirtiliyor. 96 bin kadroyu siz kendi insanlarınıza ayırmış gibi oluyorsunuz, böyle bir algı doğuyor. Ha, bunların içinde mutlaka hak edenler de vardır ama bir gün çalışan ile on beş yıl çalışan arasında bir farkın gözetilmesi gerekmiyor mu? Bu konuda sizlerin vicdanınız hiç mi yanmıyor?

Bunun yanında, 310 bin atanamayan öğretmenin olduğu belirtiliyor. 310 bin atanamayan öğretmen… Bunlar hâlen daha atanmıyor ama bir gün sözleşmeli çalışan kişi devlet memuru olarak atanıyor. Onun yanında, KPSS sınavlarına girmiş, atama bekleyen insanlar, yerleştirme bekleyen insanlar yine atanamıyorlar ama bir gün çalışmış kişi, sizin döneminizde alınmış kişi, bunların hemen ataması yapılabiliyor. Bunun yanında 4/C’li geçici personelin de yine ataması yapılmıyor. Taşeron işçilerle ilgili en ufak bir düzenleme yapılmadı. Geçenlerde Bakan bir açıklama yapmıştı, Karayollarıyla ilgili bir dava açılmış, Karayollarındaki taşeron işçilerle ilgili, “Onların da asli kadroya alınması gerektiği konusunda çalışma yapıyoruz.” dedi. Bütün Karayolları işçileri ve taşeron işçiler umutla buraya bakıyorlar -her gün bize de telefon geliyor, mutlaka sizlere de telefon geliyordur- ama o konuda da bir düzenleme yapmıyorsunuz.

Böylesi eşitsizlikleri ve eşitlik ilkesine aykırı olan bu durumu nasıl açıklayacaksınız seçim bölgenize gittiğinizde ben gerçekten anlayamıyorum. O insanların yüzüne nasıl bakacaksınız, atanamayan öğretmenlerin, intihar eden kişilerin ailelerinin yüzüne nasıl bakacaksınız? On beş yıldır belediyelere, özel idarelere emek vermiş o insanların yüzüne nasıl bakacaksınız, nasıl açıklayacaksınız, ben bunu anlayamıyorum.

Bizim vermiş olduğumuz bütün önergelerimizi sizler kabul etmediniz ama bu işin vebali sizdedir; bunu açıklayabileceğinizi sanmıyorum. Bundan çok ciddi bir şekilde yarar umuyorsunuz ama alamadığınız, kadroya alınamayan ve haksızlığa uğrayan kişilerin de çok ciddi anlamda tepkilerine neden olacaksınız ve bunlar size oy olarak dönmeyecek, oylarını vermeyecekler sizlere haksızlığa uğradıkları için. Bu bile sizi kurtaramayacak.

Teşekkür ederim, sağ olun.(CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

47’nci madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 47. maddesindeki “halinde” ibaresinden sonraki ibarelerin metinden çıkarılmasını ve “bu kanun kapsamında gerekli tedbirleri almak üzere tesbitlerini derhal ve yazılı olarak Başkanlığa bildirirler.” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

         Dilek Akagün Yılmaz           Ferit Mevlüt Aslanoğlu                Bülent Kuşoğlu

                      Uşak                                    İstanbul                                   Ankara

                                   Celal Dinçer                              Haluk Ahmet Gümüş

                                      İstanbul                                           Balıkesir

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 47 inci  maddesinin ikinci paragrafında yer alan “alabilirler. Erişimin engellenmesi kararları uygulanmak üzere Telekomünikasyon İletişim Başkanlığına gönderilir.” ibaresinin “alınması için başvuruda bulunurlar. Erişimin engellenmesi kararı hakkında bu maddenin ikinci fıkrasındaki usul uygulanır.” Şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

               Pervin Buldan                          Adil Zozani                              Sırrı Sakık

                      Iğdır                                    Hakkâri                                     Muş

        Abdullah Levent Tüzel                    Nazmi Gür                           İbrahim Binici

                    İstanbul                                     Van                                     Şanlıurfa

                                      Hasip Kaplan                           Sebahat Tuncel

                                            Şırnak                                       İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 47 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

             Mustafa Kalaycı                       Erkan Akçay                         Mehmet Günal

                     Konya                                    Manisa                                   Antalya

                   Alim Işık                        S. Nevzat Korkmaz                  Mehmet Erdoğan

                   Kütahya                                   Isparta                                     Muğla

MADDE 47- 4/5/2007 tarihli ve 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunun 8 inci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"(14) 14/3/2007 tarihli ve 5602 sayılı Şans Oyunları Hasılatından Alınan Vergi, Fon ve Payların Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde tanımlanan kurum ve kuruluşlar, kendi görev alanına giren suçların internet ortamında işlendiğini tespit etmeleri hâlinde, bu yayınlarla ilgili olarak erişimin engellenmesi kararı alabilirler. Alınan erişimin engellenmesi kararları uygulanmak üzere Telekomünikasyon İletişim Başkanlığına gönderilir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Alim Işık, Kütahya Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 47’nci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu madde, 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun’un 8’inci maddesine yeni bir fıkra eklenmesini öngörüyor. Bahsettiğim kanunun 8’inci maddesi “Erişimin engellenmesi kararı ve yerine getirilmesi” başlıklı bir madde olup erişimin engellenmesine yol açan suçları sıralamış. Bunu sizlerle paylaşmak istiyorum. Erişimin engellenmesine yol açacak suçlar: 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda yer alan; intihara yönlendirme, çocukların cinsel istismarı, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma, sağlık için tehlikeli madde temini, müstehcenlik, fuhuş, kumar oynanması için yer ve imkân sağlama. Ayrıca,  5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun’da yer alan suçlar olarak sıralanmış.

Şimdi, bu tasarıda, buraya bir ilave getiriliyor. Bu da Şans Oyunları Hasılatından Alınan Vergi, Fon ve Payların Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un ilgili maddesindeki kurullara, kurumlara yetki veren ve bu amaçla İnternet ortamında erişimi öngören bir fıkra.

Bir tarafta kanunun özündeki mantık toplumun korunmasını amaçlarken bu ilave edilen fıkra ile şans oyunlarının da burada zikredilmesi -herhâlde diye düşünüyoruz, inşallah öyle değildir- ticari rekabette birilerinin önünü kesmeyi amaçlayan bir maddedir. Bu alanda oluşabilecek haksızlıkların önlenmesi adına bu konunun bu şekliyle değerlendirilmesinin doğru olacağını ve en azından, maddenin mevcut hâlindeki belirsizliğin giderilmesi amacıyla, verilmiş olan engelleme kararlarının ilgili iletişim başkanlığına gönderilmesiyle ilgili bir düzenlemeyi öngördük. Bir kelime ilave ettik ama o kelime bile çok görülüyor. Yaptığınız her şey ne kadar doğru olursa olsun, eğer muhalefetten geliyorsa demek ki iktidar açısından çok bir anlamı olmadığı bu önergede görülüyor.

Değerli milletvekilleri, bu vesileyle, Sayın Başbakan Yardımcısının Hükûmet adına burada oturmasını da fırsat bilerek, bu torba tasarıda daha önce yer alan ama ne hikmetse, Genel Kurula herhangi bir açıklamada bulunmadan, bir gece yarısı önergesiyle tasarıdan çıkarılan vekil imam-hatipler ve diğer bazı sözleşmelilerle ilgili konuyu bir kez daha yüce Meclisin bilgilerine sunmak istiyorum.

Sayın Bakanım, şu anda 96.500 civarında verilmiş olan kadroya kimleri hangi kriterleri kullanarak seçtiğiniz konusunda hiçbirimizin bilgisi yok. Soruyorum ben: 180 bin dolayındaki sözleşmeli personelden bu 96.500 kişi nasıl seçildi? Dün Sayın Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a da bu anlamda bir soru sorduk ama o suçüstü yakalanmanın telaşıyla, soruyu bile anlamadan başka suçlamada bulundu. Tabii ki onu kendisinin olduğu bir ortamda tekrar gündeme getireceğim. Şimdi size de soruyorum: Bu 96.500 kişiyi seçerken hangi kriterleri dikkate aldık? Biraz önce Sayın Dilek Hanım gündeme getirdi; on beş yıllık emek veren var, bir günlük sözleşmeli var. Yani bu on beş yılın hiç mi değeri yok? Son bir yılda Türkiye'nin içinde bulunduğu ortamın gereği olarak birilerine verilen sözlerin burada yasayla yerine getirilmesi amaçlanıyorsa bunu bu aziz millet asla yutmayacak ve affetmeyecektir. Biz bu 96.500 kişinin dökümünü isteyeceğiz sizden. Kim, ne kadar çalıştı, hak etti; kime bu kadrolar hangi amaçla verildi, onu zaman gösterecek.

Diğer taraftan, fahri imamlarla ilgili talepte bulunduk. Bu insanların emeği var. Vekil etmişsiniz, fahri görev vermişsiniz, inanmışsınız, milletin önüne bunları imam olarak atamışsınız ama şimdi imama kadro yok, bir günlük geçici işçi ama bir yerlerden talimat geldiği için geliyor kadro alıyor. Bunu kabullenmek mümkün değil.

Yine, Köylere Hizmet Götürme Birliği bünyesinde çalışan personelin de bu haktan yararlandırılması gerekiyor.

4/C ve taşeron işçilerin sorunları defalarca dile getirildi, getirmeye devam edeceğiz.

Önergemize desteğinizi bekliyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.28


DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.36

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 132’nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 47’nci maddesi üzerinde Kütahya Milletvekili Alim Işık ve arkadaşlarının önergesinde karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi, önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Teklifin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 47 inci  maddesinin ikinci paragrafında yer alan “alabilirler. Erişimin engellenmesi kararları uygulanmak üzere Telekomünikasyon İletişim Başkanlığına gönderilir.” ibaresinin “alınması için başvuruda bulunurlar. Erişimin engellenmesi kararı hakkında bu maddenin ikinci fıkrasındaki usul uygulanır.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                        Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Sebahat Tuncel, İstanbul Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar)

SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gerçi, verdiğimiz önergeler ne yazık ki burada çok dikkate alınmıyor iktidarın çoğunluğu nedeniyle ama yine de biz buraya bir not düşmeyi, kendi durduğumuz noktayı, bakış açımızı ifade etmeyi bir görev biliyoruz.

Değerli milletvekilleri, madde üzerinde görüşmeye geçmeden önce -Sayın İçişleri Bakanı da burada oturuyor- özellikle İstanbul’u ilgilendiren bir konuya ilişkin görüşlerimi ifade etmek istiyorum. Biliyorsunuz, çok uzun süredir, İstanbul’daki Gezi Parkı direnişi nedeniyle Türkiye'de çok ciddi sorunlar yaşanıyor. Bir yandan, özellikle İstanbul Valiliğinin yasakçı uygulaması ciddi anlamda sorunların da kaynağı. Daha çok kaynağı, Taksim’e çıkan, eşitlik, özgürlük isteyen, ekolojik bir yaşam isteyen, oradaki Gezi Parkı’nın yıkılmasını isteyenler değil, tam tersi bir durum oluyor.

Bugün akşam, Taksim Dayanışması, bu yargı kararının halkın lehine sonuçlanması nedeniyle Gezi Parkı’nın açılması konusunda bir eylem çağrısında bulunmuştu. Valilik de bugün itibarıyla, yarın parkın açılacağı duyurusu yapmasına rağmen, şimdi basından okuduğumuz kadarıyla, bugün akşam Taksim’i halka kapatmış, yasaklamış durumda. Bu, başka bir sıkıntıya neden olacak. Biz, burada -Sayın Bakan buradayken- bu iş sıkıntıya dönüşmeden Taksim’in halka açılması ve Gezi Parkı direnişçilerinin bugün orada olmasının sorun çıkmadan sağlanması gerektiğini düşünüyoruz. Aksi takdirde, bu inatlaşmayla başka bir noktaya gidilmez.

Sonuç itibarıyla, bu çağrıya uyacak olanlar Taksim Meydanı’nda olacaklar. Taksim Meydanı’nın politik kimliği nedeniyle, iktidar, aslında uzun süredir Taksim Meydanı’nı toplumsal muhalefete kapatmaya çalışıyor; bu, yaklaşımlardan birisi. Bunu ifade etmek isterim.

Değerli milletvekilleri, biz, aslında bu değişiklik önergesiyle bir şeyin altını çizmek istiyoruz: Düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğünün anayasal güvencede olduğu ve bunun yasaklarla ortadan kaldırılmaması gerektiğini, yapılan düzenlemelerin daha çok özgürlükler üzerinden yapılması gerektiğini ifade etmek istiyoruz. Bu, demokrasinin de, özgürlüklerin de temel noktalarından birisidir. Biraz önce söylediğimiz Gezi meselesi de böyle. Aslında demokrasiye tahammül, farklı görüş ve önerilere tahammül, başkalarının başka düşünebileceğini ve bu konuda işte eylem, örgütlenme yapabileceğini, yapması gerektiğini, bunu basın yoluyla da yapabilir, bunu kabul etmek gerekir. Aksi takdirde, gerçekten demokrasinin alanını daraltması o zaman şiddete alan sunuyor ve biz bu manzaralarla karşılaşmak durumunda kalıyoruz. Bu açıdan, özellikle basın özgürlüğü meselesinde Türkiye’nin ne yazık ki karnesi çok da iyi değil. Aslında her geçen günde, her geçen yılda biraz daha geriye gidiyor. Basın Özgürlüğü Raporu’nda, 2002’de Türkiye 55 puanla 117’nci sıradaydı, bu yıl ise 56 puanla 120’nci sıraya geriledi yani bu çok ciddi bir sorun ve Türkiye’de hâlâ basın emekçileri cezaevinde, özellikle “KCK” adı altında yürütülen siyasi soykırım operasyonlarında Kürt gazetecilere ki Kürt gazetecilere yönelik baskı bugünün manzarası değil, aslında cumhuriyetin kuruluşundan bugüne bir şekilde muhalif basına yönelik, Kürt basınına yönelik bir baskılama durumu var; işte gözaltı, taciz, hatta birçoğunun yaşamına mal oldu. Birçok Kürt gazeteci öldü, gazete binaları bombalandı, bunları da yaşadığımız dönemler oldu. Tutuklu Gazeteciler Dayanışma Platformu’nun verdiği bilgilere göre, hâlâ şu anda 67 gazeteci cezaevinde bulunuyor yani bu Türkiye’deki basın özgürlüğü açısından çok ciddi bir sorun ve bunun bir an önce giderilmesi gerekiyor. Basını özgür olmayan bir toplumun özgür olması mümkün değil, basınınız özgür değilse siz haber alma hakkından yoksun oluyorsunuz, haber alma hakkınız yoksa da birilerinin size ifade ettiği gibi toplumu yorumlamak zorunda kalıyorsunuz. Bu, kabul edilebilir bir durum değil.

Tabii, sadece Türkiye açısından bu Kürt basınına yönelik baskı söz konusu değil. Türkiye’nin, özellikle AKP iktidarının baskısıyla Danimarka’da Roj TV’nin, Nûçe TV’nin ve MMS’nin kapatılması meselesi de bu bağlamda yani sadece Türkiye sınırları içinde değil, uluslararası düzeyde de Kürt halkının sesi olan, kulağı olan, Kürt halkının haber alma hakkını… İşte, Roboski’de yaşananları bütün dünyaya, Türkiye kamuoyuna ilk duyuran televizyonların kapatılması meselesi de bu bağlamda bakılan bir durum. Bunun kabul edilmemesi gerektiğini ve demokrasi, insan hakları, özgürlükler açısından ciddi bir sorun olduğunun bir kez daha altını çizmek istiyoruz ve özgürlükler genişletilmelidir, yasaklanmamalıdır. Yine, İnternet yoluyla da yapılan bu yasaklar özgürlükler temelinde genişletilmeli diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 47. maddesindeki “halinde” ibaresinden sonraki ibarelerin metinden çıkarılmasını ve “bu kanun kapsamında gerekli tedbirleri almak üzere tesbitlerini derhal ve yazılı olarak Başkanlığa bildirirler.” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

        Dilek Akagün Yılmaz (Uşak) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Dilek Akagün Yılmaz, Uşak Milletvekili.

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. 478 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 47’nci maddesinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerinde konuşacağım.

Bu vermiş olduğumuz önerge ve değişiklik aslında şunu içeriyor: İnternet ortamında işlenen suçlarla ilgili 5651 sayılı Yasa’da bir değişiklik öngörülüyor. Deniyor ki bu yasada, biraz önce aslında Alim Bey de söyledi: İnternet ortamında işlenen suçlar varsa, bunların öncelikle hâkim, mahkeme, savcılık ve çok özel durumlarda, müstehcenlik ve çocuk istismarı gibi durumlarda TİB başkanlığı yani Telekomünikasyon Başkanlığı tarafından erişimin engellenebilmesi söz konusu oluyor ama yapılmak istenen bu değişiklikle aslında çok aykırı, yasanın ruhuna da aykırı bir değişiklik yapılmak isteniyor. Şans oyunlarını düzenleyen, örneğin Millî Piyango, örneğin Jokey Kulübü gibi kurumların ve kuruluşların İnternet erişimini yasaklama kararını kendi başına alması hakkı veriliyor ve bunu da uygulaması için TİB’e bildirilmesi değişikliği yapılmak isteniyor ama her kurumun kendi alanıyla ilgili konularda erişim kararını, erişimin engellenmesi kararını vermesini eğer getirirseniz siz, o zaman bu işin altından kalkılmaz. Bu işin uzmanları vardır, bir.

Telekomünikasyon Başkanlığına zaten özel durumlarda bu konuda yetki verilmiş, onun dışında mahkemelere ve savcılıklara verilmiş, o zaman kurumların kendi kendilerine böyle karar verme yetkileri olmaz. Yani, böylesi bir değişikliğin yapılmaması gerekiyor. Alt komisyon metni çok daha düzgün, 39’uncu maddede “Tespit ettiği takdirde bir suç kendi alanıyla ilgili, örneğin izinsiz kumar oynanmasına ilişkin bir olayı fark ettiğinde başkanlığa bildirir.” denmiş. Alt komisyon metni böyleyken, nasıl olduysa üst komisyonda, ana komisyonda o hâle dönüştürülmüş. Bu madde bu hâliyle gerçekten sakıncalı. Bunun yolu açılırsa, o zaman her kuruma, her özel şirkete, kendisiyle ilgili bir alan olduğu iddia edilerek keyfî bir şekilde İnternet erişimini engelleme kararını alma yetkisi verilir ki, bu olabilecek bir şey değildir. O nedenle önergemizi desteklemenizi ve alt komisyonun yaptığı şekilde bir düzenlemenin yapılması gerektiğini ben sizlerden talep ediyorum.

Bunun yanında, İnternet ortamında işlenen suçlarla ilgili aslında bizim Meclisin şu anda gündeminde olan ama ne yazık ki Genel Kurula indirilmeyen 380 sıra sayılı Sanal Ortamda İşlenen Suçlar Sözleşmesi var. Bu uluslararası sözleşmeyi biz yanılmıyorsam 2010 yılında imzalamışız ama Meclisimizden geçirmediğimiz için bir iç hukuk kuralı hâline gelmemiş. Nedir bu sanal suçlar, siber suçlarla ilgili düzenleme? Bu, evrensel anlamda bilgisayar ortamında ya da İnternet ortamında işlenen suçların belli bir şekilde düzene girmesini sağlamaya çalışıyor ve uluslararası bir de etkinlik kazandırmaya çalışıyor. Neyi öneriyor buradaki bu şeyler? Özellikle yasa dışı bir şekilde bilgisayara müdahaleyi engelliyor. Bilgisayar verilerine müdahaleyi engelliyor. Bilgisayar bağlantılı sahtecilik suçlarını engelliyor. Depolanan bilgisayar verisinin korunmasını ve bu bilgisayar verilerinin saklanmasını, aranmasını, bunları düzenliyor. Bu konuda hukukumuzda çok ciddi boşluk var. Bu boşluk nerede anlaşıldı? Balyoz, Ergenekon ve İzmir casusluk davası, Oda TV gibi davalarda bilgisayarlara özellikle dışarıdan bazı bilgilerin enjekte edildiğini, bazı bilgilerin sonradan yüklendiğini iddia etti insanlar ve bu konuda bilirkişi incelemesi bile yapılmadı ne yazık ki Balyoz davasında ve insanlar ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkûm edildiler, yirmi yıla varan mahkûmiyetleri söz konusu oldu. Hâlen daha Yargıtayda biliyorsunuz.

Şimdi, bu konuda, bizim yasamız, 5651 sayılı Yasa bu konuda yeterli değil. CMK 134 de yeterli değil, herhangi bir şekilde bilgisayardan veri alındığı takdirde, onun bir kopyasının verilmesiyle ilgili konu da yeterli değil çünkü o kadar gelişmiş bir teknoloji var ki o teknolojiyle siz bilgisayarda istediğiniz oyunu yapabiliyorsunuz ve Balyoz davasında, Ergenekon davasında teknik elemanlar bunu kanıtladılar. O nedenle, lütfen, 380 sıra sayısıyla bekleyen, sanal ortamda işlenen bilgisayar suçlarıyla, İnternet suçlarıyla ilgili bu uluslararası anlaşmayı Meclisimizden geçirelim ve mahkemelerimizin de onlara uymasını lütfen sağlayalım. Bu konudaki yanlışlıklardan, eksikliklerden ve sahteciliklerden dolayı, biliyorsunuz, Balyoz davasından mahkûm olan 36 asker “Biz bu sahte verilerle mahkûm edildik. Şu anda da dosyamız Yargıtayda ama…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) – …sesimizi hiçbir şekilde duyuramıyoruz” diyerek üç günlük açlık grevine girdiler ama Türkiye’de birtakım insanlar onların sesini duymadı.

Ben onların sesini de duyurmak için, yarın sizlerin de başına gelebileceği için, bizlerin de başına gelebileceği için, lütfen, hukukumuzda olması gereken, evrensel hukukta olan 380 sıra sayılı sanal ortamdaki suçların düzenlenmesiyle ilgili tasarının Meclisimizden bir an önce geçirilmesini talep ediyor, iyi günler diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

48’inci madde üzerinde iki adet aynı mahiyette önerge vardır, birlikte okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı yasa teklifimin 48. Maddesinin teklif metninden çıkartılmasını arz ederiz.

      Ferit Mevlüt Aslanoğlu            Aydın Ağan Ayaydın                       Ercan Cengiz

                  İstanbul                                   İstanbul                                      İstanbul

               Kazım Kurt                           Mahmut Tanal                              Musa Çam

                 Eskişehir                                  İstanbul                                        İzmir

Diğer önergenin imza sahipleri:

         Mustafa Kalaycı                       Erkan Akçay                          Mehmet Erdoğan

                 Konya                                   Manisa                                       Muğla

       S. Nevzat Korkmaz                       Alim Işık                               Mehmet Günal

                 Isparta                                  Kütahya                                     Antalya

                           Hasan Hüseyin Türkoğlu              Mehmet Şandır

                                       Osmaniye                                 Mersin

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önergeler üzerinde söz isteyen Kazım Kurt, Eskişehir Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

KAZIM KURT (Eskişehir) – Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; 478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 48’inci maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz önerge üzerine söz aldım. Saygılarımı sunuyorum.

Bu madde Vakıflar Kanunu’nun 10’uncu maddesinin ikinci fıkrasındaki (f) bendini yürürlükten kaldıran bir madde ve bu (f) bendini okuduğumuz zaman da görüyoruz ki aynı kanunun 11’inci maddesiyle bağlantılı bir düzenleme getiriyor.

Öncelikle 11’inci maddenin ne olduğunu bilmekte yarar olduğunu düşünüyorum. 11’inci madde şu değerli arkadaşlarım: “Genel müdürlükçe yapılan tebligata rağmen, bu kanun uyarınca istenen beyanname, bilgi ve belgeleri zamanında vermeyen vakıf yöneticilerine idari para cezası verilir.” Yani, şimdiki düzenlemeyle, bundan sonra genel müdürlüğe doğru bilgi vermeyen, zamanında bilgi vermeyen yöneticilere idari para cezası verilemeyecek, dolayısıyla bir çeşit af getirilecek.

Şimdi, Türkiye’de elbette demokrasinin işlemesi için özgürlüklerin sonuna kadar işletilmesi ve özellikle örgütlenme özgürlüğünün sonuna kadar desteklenmesi gerekiyor. Bu noktada eğer vakıflarla ilgili bir düzenlemeyi bu amaçla gerçekleştirecek isek doğruyu yaparız, doğru şeyleri yapınca da arkasından başka doğruları getirmemiz gerekir.

Daha iki gün önce Anayasa Mahkemesi Terörle Mücadele Kanunu’nun 10’ncu maddesinin beşinci fıkrasını iptal etti ve dedi ki: “Türkiye’de hiçbir güç tutukluluk süresini farklı farklı yorumlayamaz.” Yani, adli mahkemelerde tutukluluk süresi ne ise Terörle Mücadele Kanunu’na tabi olan suçlarda, düşünceyle ilgili olan suçlarda, özel yetkili mahkemelerde de budur. Bu iptal, Türkiye’de pek çok kesimden, aydın kesimden destek buldu. Sayın Bakanın da bir açıklamasını okudum, o da, Anayasa Mahkemesi kararının doğru olduğunu söylüyor.

O hâlde, şöyle bir torba bulmuşken, her şeyi doldurduğumuz bir torba bulmuşken, uzun tutukluluk süresiyle ilgili buraya da bir madde eklemenin gerekliliği, zorunluluğu doğmamış mıdır? Cumhurbaşkanı rahatsız, Meclis Başkanı rahatsız, Başbakan rahatsız, bakanlar rahatsız ve en son Anayasa Mahkemesi de vermiş olduğu kararla uzun tutukluluğun doğru olmadığını tespit etmiş, tescil etmiş ama 100’den fazla kanunu değiştirdiğimiz bu torbaya uzun tutuklulukla ilgili bir tek cümleyi eklemiyoruz, eklemek istemiyoruz, bu konuda da ondan sonra “Demokratız, demokrasiden yanayız.” diye bazı övünmeler içerisine giriyoruz. Bu çelişkiyi ortadan kaldırmak bu Parlamentonun birinci görevidir. 8 tane milletvekilinin tutuklu olduğu, hem de uzun süre tutuklu olduğu bir Parlamentoda Anayasa Mahkemesi kararına rağmen bir düzenleme yapılmıyorsa, bu torbada vakıflarla ilgili af çıkarmanın, vakıf yöneticileriyle ilgili idari para cezalarını ortadan kaldırmanın gerekçesini anlamakta ben zorlanıyorum, hele acelesini anlamakta daha da çok zorlanıyorum. Yani, son güne denk getirerek bu düzenlemeyi yapmaya çalışmanın ve insanları zorlamanın ne demokrasiyle ne insan haklarıyla ne hukukun üstünlüğüyle anlatılabilir bir tarafı yoktur. Gerçekten, Türkiye’ye demokrasiyi getirmek istiyor isek, uzun tutukluluk sorununu bu Parlamento bir an önce çözmelidir, tatile girmeden çözmelidir, gerekiyorsa olağanüstü toplanarak çözmelidir ama 8 tane tutuklu olan milletvekili arkadaşımızın tahliyesinin de sağlanmasını gerçekleştirmek hepimizin görevidir.

Yoksa, vakıflarla ilgili düzenlemelerde usule uymayan, sisteme uymayan, görevini yapmayan insanların para cezalarını affetmek için bizi yirmi dört saat, kırk sekiz saat, hatta hatta bir hafta boyunca…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAZIM KURT (Devamla) – …zorlamanın, çalıştırmanın doğru bir yaklaşım olmadığını düşünüyorum.

Önergemize destek vermenizi diliyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Yalnız, acele ettiniz Sayın Özel. Çünkü aynı mahiyetteki önergeler üzerinde yine söz var.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Şimdiden istemiş olayım.

BAŞKAN – Ben, zamanını, ne zaman isteyeceğinizi hatırlatırım Sayın Özel, size.

Söz isteyen Hasan Hüseyin Türkoğlu, Osmaniye Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Sayın Başkan, Türk milletinin saygıdeğer milletvekilleri; 48’inci madde üzerine vermiş olduğumuz önergeden dolayı söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

Tasarının 48’inci maddesi Vakıflar Kanunu’nun 10’uncu maddesinin (2)’nci fıkrasının (f) bendini yürürlükten kaldırmaktadır. Kaldırılan hüküm, Vakıflar Kanunu’nun 11’inci maddesine göre vakıf yöneticilerinin kendilerinden istenen beyanname, bilgi ve belgeleri zamanında vermemeleri veya organların vakıf senedine aykırı olarak toplanmasına sebep olmaları    ya da gerçeğe aykırı beyanda bulunmaları hâlinde idari para cezasına tabi tutulmalarını düzenlemiştir. Tasarının bu maddesiyle, diğer iki hususu bir kenara bırakırsak, gerçeğe aykırı beyanda bulunan ve bu eylemi tespit edilip 2 kere idari para cezasına tabi tutulan vakıf yöneticilerinin görevine devam etmesi mümkün olacaktır. Hatta, birden fazla vakıfta yöneticilik yapıyorlar ise, o vakıflardaki görevlerine de devam edebileceklerdir. Belli ki bu hüküm buraya belli bazı kişiler için konulmuş. Bir AKP klasiği, yine, eşe, dosta özel bir kanuni düzenleme.

Saygıdeğer milletvekilleri, biraz sonra, ya size takdim ettiğimiz önergeyi kabul edeceksiniz ya da tasarıdaki hükmü kabul edeceksiniz. Tasarıdaki hükmü kabul ederseniz, gerçeğe aykırı beyanda bulunan, yani sahte beyanda bulunan, yani sahtekârlık yapmış olan vakıf yöneticilerinin göreve devam etmesine müsaade edeceksiniz. Takdir sizin, vicdanınızla baş başasınız.

Anayasa’mızın 2’nci maddesinde bir hukuk devleti olduğu hüküm altına alınmış olsa da AKP döneminde hukuk devleti kavramı yerle bir edilmiştir. Üstünlerin hukukuna savaş açtığını söyleyerek iktidar olan AKP, kendi inşa ettiği hukukuyla başka fikirlere ve düşüncelere yaşama şansı tanımamaktadır.

Evrensel hukukun ve Anayasa’mızın vazgeçilmez temel hak kabul ettiği birçok faaliyet AKP idaresi altında kanunsuz eylem ve suç hâline getirilmiştir. “Düşüncelerimi ifade edeceğim.” dendiğinde, Anayasa’nın düşünce hürriyetine ilişkin tesis ettiği hak kullanılmak istendiğinde, “Evet, istediğini düşünebilirsin ancak bunu gazetelerde, köşelerde yazamazsın, televizyon ve radyolarda konuşamazsın, kitap ve dergilerde yayımlayamazsın.” cevabıyla karşılanmakta, çözüm olarak da “Evinde, eşine ve çocuklarına düşünceni anlatabilir ya da kendi kendine konuşabilirsin.” denilmektedir.

Yine Anayasa’da tesis edildiği gibi “Tabii ki haberleşme hürriyetin var ama Hükûmetin aleyhinde herhangi bir elektronik posta yazamazsın, telefonla yaptığın konuşmalarda Hükûmeti eleştiremezsin.” denmektedir. AKP hükûmetleri Anayasa’da teminat altına alınmış olan seyahat hürriyetini inkâr etmemektedir ancak Hükûmet izin vermezse sokağa çıkamazsın, belediye otobüsüne, metroya, feribota binemezsin. Evet, mesken masuniyetin var, dokunulmazlığın var ama gece yarısı polis baskınıyla yataktan kaldırılabilirsin. Din ve vicdan hürriyetin var ama mezhebinden dolayı her an kınanabilirsin. Çalışma hürriyetin tabii ki var ama Hükûmeti eleştirirsen işinden olabilirsin. Hükûmete yakın sendikalara ya da dinî gruplara dâhil olmazsan esnaf olarak, iş adamı, sanayici olarak, kamu görevlisi olarak işlerin sekteye uğrayabilir, başın ağrıyabilir.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; bu tablo Haziran 2013 Türkiye’sini yani “Gezi olayları” denilen ve önemli sarsıntılara yol açan olayları doğurmuştur. İktidar partisinin de Hükûmet üyelerinin de bu olayları ve toplumsal tepkiyi herhangi bir ön yargıya bağlı kalmaksızın ya da gerçek olmayan mazeretlere sığınmaksızın doğru okumaları gerekir.

Emin olunuz ki, dünyadaki bütün diktatörlerin idaresi kanuna uygundur ama hukuka uygun değildir. Gerçek ve çağdaş demokrasi hukuka bağlı yönetimleri gerektirir. İleri demokrasi kavramıyla çıkardığı kanunlarla despotik idare kurmaya çalışanlar modern ve çağdaş devletlerin kurucusu ya da yöneticileri olamazlar. Bu şekilde davrananlar evrensel hukuk yerine kendi despotik yasalarını yaparlarsa 21’inci yüzyıl toplumundan sorgusuz sualsiz itaat etmelerini beklememelidirler. Türk milleti, kendilerin yönetenlerin, küresel güçlerin politikalarına uygun ama Türk milletinin çıkarlarına aykırı Büyük Orta Doğu Projesi gibi, açılım gibi, barış süreci gibi yalan yanlış, ayrıştırıcı ve parçalayıcı tüm politikalara itiraz edecektir. Eğer itiraz edenleri, itaat etmeyenleri, biat göstermeyenleri Silivri’ye koyarak, biber gazı ya da coplarla terbiye etmeyi düşünen varsa son derece büyük yanılgı içindedir. Bilmeyen, duymayan ve anlamayanlar için böyle biline. Türk milleti baba katiliyle babanın bir safta olmasına ve öz yurdunda garip bırakılmasına asla razı olmayacaktır.

Bu düşüncelerle, önergemizin kabulünü diler, Türk milletinin milletvekillerini saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeleri oylarınıza sunuyorum…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Karar yeter sayısı istiyor Sayın Özel.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.01
BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.10

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)

 

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 132’nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 48’inci maddesi üzerinde aynı mahiyette iki önergenin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi aynı mahiyetteki iki önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, aynı mahiyetteki önergeler kabul edilmemiştir.

Teklifin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

49’uncu madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 49’uncu maddesindeki “…kullananları tarafından” cümlesinin madde metninden çıkarılmasını arz ederiz.

            Kazım Kurt                              Musa Çam                      Rahmi Aşkın Türeli

              Eskişehir                                    İzmir                                      İzmir

            Müslim Sarı                          İlhan Demiröz                        Mahmut Tanal

               İstanbul                                     Bursa                                    İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778)’in 49’uncu maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

         Mustafa Kalaycı                        Erkan Akçay                     S. Nevzat Korkmaz

                Konya                                     Manisa                                   Isparta

                                       Alim Işık                          Mehmet Erdoğan

                                       Kütahya                                    Muğla

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Enver Erdem, Elâzığ Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

ENVER ERDEM (Elâzığ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 49’uncu maddesi üzerine verilen önerge nedeniyle söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, teklifin 49’uncu maddesi kiraya verilen veya tahsis edilen Genel Müdürlüğe ait taşınmaz malların sigorta ettirilmesine ilişkin bir düzenlemeyi kapsamaktadır. Bu düzenlemenin doğru olduğunu ifade ediyorum ancak ben 478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin geneli üzerinde bazı değerlendirmelerde bulunmak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, yaklaşık dört günden beri bu teklifi -aslında teklif midir, tasarı mıdır ne olduğu da belli değil ama- değerlendiriyoruz. Muhalefet tarafından bu düzenlemenin her maddesini, her bendini ayrı ayrı eleştiriyoruz, tabiri caizse yerin dibine sokuyoruz, iktidar partisi de bunu yüceltiyor, göklere çıkarıyor. Yani, burada bir yanlışlık var; ya sizin söyledikleriniz doğru değil ya da bizim söylediklerimiz doğru değil.

Şimdi, bu düzenleme yaklaşık olarak 71 kanunu ilgilendiren, 142 maddeden oluşan bir düzenleme. Plan ve Bütçe Komisyonunda usuleten görüşüldü, Genel Kurulda da aslında milletvekillerinin konuya herhangi bir boyutundan vâkıf olmadan tasdik etmeleri gereken bir düzenleme olarak karşımıza çıktı.

Şimdi, ben sizlere soruyorum: Bizlerin vâkıf olamadığı, şimdi üzerinde küçük bir sınav yapsak herkesin sapır sapır döküleceği bir düzenlemeyle ilgili olarak vatandaşımız ne desin yani vatandaşımız bu konuya hangi boyutunda vakıf olsun, vatandaşımız görüşünü nasıl oluştursun? “Bu düzenleme Anayasa’ya aykırı.” deniyor, kimsenin umurunda değil. “Yasalara aykırı.” Vallahi, o da önemli değil. “İç Tüzük hükümlerine aykırı.” Bunda da bir sorun yok. “Mevzuat yapma yönetmeliğine uygun değil.” deniyor, bunda da bir beis yok.  Burada birbirimizi yıpratıp duruyoruz tabiri caizse.

Değerli milletvekilleri, bu bağlamda, çok sayıda kanunda aynı sıkıntıları yaşadık. Benim ricam sizlerden, bunu teklif olarak kendi adıma yapıyorum. Muhalefet grupları veya milletvekillerimiz de katılır mı, bilmiyorum ama gelin, burada birbirimizi yormayalım, 2 maddelik bir düzenleme yapalım yani Türkiye Büyük Millet Meclisinde 2 maddesi olan bir kanun çıkaralım ve özellikle iktidar partisi olarak sizin de ortadan kaldırmaya çalıştığınız cumhuriyeti, işte, hukuk devletini vesaireyi de çok kolaylaştıracak bir düzenleme. 1’inci maddesi “Türkiye emir ve fermanlarla idare edilir.” diyelim. 2’nci maddesi de “Bunu da Sayın Başbakanımız yürütür.” diye 2’nci bir madde koyalım. Vallahi, kimse kimseyi üzmesin istiyorum yani yoksa getirdiğiniz her düzenlemede benzer sorunlar yaşıyoruz.

Şimdi, arkadaşlar Türkiye Büyük Millet Meclisi sadece tasdik makamı değil. Bir de, değerli milletvekilleri, bak, burada sürekli çıkıp konuştuğunuz zaman muhalefetin nasıl yapılacağını söylüyorsunuz. Aslında, temel olarak Türkiye’deki yanlışlıklardan birisidir, hiç kimse kendisinin yapması gerekenleri düşünmez. Herkes bir başkasının yaptığı görevlere heveslenir. Yürütme yasamanın, yasama yargının, herkes birbirinin görevine ilgi duyuyor. Milletvekilleri olarak, iktidar milletvekilleri olarak neler yapmanız gerektiğini sizler, kusura bakmayın, birçoğunuz itibarıyla bilmediğiniz için muhalefete akıl vermeye çalışıyorsunuz. Muhalefeti çok iyi biliyorsunuz. Allah, inşallah, en yakın süre içerisinde de size muhalefet olmayı da nasip eder.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Amin!

ENVER ERDEM (Devamla) – Çok iyi bildiğiniz bir şey olduğu için daha iyi yaparsınız. (MHP sıralarından alkışlar)

GÜLAY DALYAN (İstanbul) – Siz dururken bize düşmez.

ENVER ERDEM (Devamla) – Şimdi, arkadaşlar, muhalefet bu düzenlemeyle alakalı temelde ne istiyor? Temelde şunu istiyor: Arkadaşlar, temelde muhalefet ne istiyor? Biraz vicdanlı olmak lazım ya! Ne istiyoruz biz? Yani burada herkesin keyfî olarak gelip birbirine hakaret etmek, kızmak falan gibi bir görevi yok.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) - Projeleri anlat, hikâye anlatma.

ENVER ERDEM (Devamla) - Bak, bu ülkede herkes…

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Projeleri anlat, hikâye anlatma!

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Dinle, dinle.

ENVER ERDEM (Devamla) – Sen bir defa konuşmasını bil, terbiyesiz! Terbiyesiz!

AHMET AYDIN (Adıyaman) - O ne biçim laf ya!

ENVER ERDEM (Devamla) – Ya, konuşmasını bilsin!

AHMET AYDIN (Adıyaman) - Tamam, sen de konuşmasını bil!

BAŞKAN – Sayın Erdem, lütfen.

ENVER ERDEM (Devamla) – Şimdi, kardeşim, burada…

AHMET AYDIN (Adıyaman) - Terbiyeli konuşsana ya!

BAŞKAN – Lütfen sayın milletvekilleri.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Böyle konuşulur mu?

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Sayın Başkanım, müdahil olur musunuz efendim.

ENVER ERDEM (Devamla) – Ha, öyle, bak, burada…

BAŞKAN – Sayın Erdem…

ENVER ERDEM (Devamla) – …iktidar milletvekilliği nasıl yapılacaksa…

BAŞKAN – Sayın Erdem, Meclis kürsüsünden…

ENVER ERDEM (Devamla) – …nasıl yapılacaksa öyle yapılması lazım.

BAŞKAN – Sayın Erdem lütfen şu kullandığınız kelimeyi geri alın, lütfen Meclisten özür dileyin, lütfen.

ENVER ERDEM (Devamla) – Burada, Sayın Başkan, eğer Milletvekili…

BAŞKAN – Lütfen…

ENVER ERDEM (Devamla) – …kürsüde konuşurken onun konuştuğu şeylere…

BAŞKAN – Müdahale ediyoruz, biliyorum.

ENVER ERDEM (Devamla) – …bu şekilde müdahale edilir, buna da ses çıkarılmazsa söylenecek…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENVER ERDEM (Devamla) – … bir şey yok. Özür dilerim.

BAŞKAN – Başka şeyler söylemek gerekir.

Lütfen, mikrofonu açıyorum, lütfen Sayın Erdem.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Enver Bey…

BAŞKAN – Sayın Erdem…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Enver, kastının o olmadığını söyle.

BAŞKAN – Sayın Erdem, Meclis kürsüsü kimseye hakaret kürsüsü değil. Lütfen, lütfen…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Enver, kastının hakaret olmadığını söyle.

BAŞKAN – Buyurun.

ENVER ERDEM (Devamla) – Sayın Başkan, burada bizim kastımızın kimseye hakaret olmadığını sizler de biliyorsunuz ancak…

BAŞKAN – Tamam, evet.

ENVER ERDEM (Devamla) – …burada, bak, benim söylemek istediğim şeyleri söyletmeyen insanlara da sizin müdahale etmeniz lazım.

BAŞKAN – Müdahale ettim efendim ben, ediyorum da. Evet…

ENVER ERDEM (Devamla) – Siz her zaman tek yanlı Başkanlık yapıyorsunuz, sadece iktidar partisi milletvekillerinin lehine Başkanlık yapıyorsunuz. Burada ben konuşurken söylemem gereken önemli şeyleri söyleyemedim Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Erdem.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) - Başkanım, Başkanım, Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Önergeyi…

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Efendim?

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Bana hakaret etti, cevap vermek istiyorum.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Geri aldı, geri aldı.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Geri aldı ya kardeşim, hakaret kastının olmadığını söyledi.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Aynen iade ediyorum.

ENVER ERDEM (Elâzığ) – Niye bağırıyorsun, ben konuşurken niye bağırıyorsun?

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Enver Bey, sadece projelerden bahset dedim, başka bir şey söylemedim.

ENVER ERDEM (Elâzığ) – Niye insicamımı bozuyorsun kardeşim? (AK PARTİ ve MHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar, gürültüler)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler.. Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 49’uncu maddesindeki “…kullananları tarafından” cümlesinin madde metninden çıkarılmasını arz ederiz.

                                                     Kazım Kurt (Eskişehir) ve Arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Evet, önerge üzerinde söz isteyen, Kazım Kurt, Eskişehir Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

KAZIM KURT (Eskişehir) – Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; 478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 49’uncu maddesi üzerine vermiş olduğumuz önergeyle ilgili söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Oldukça yorucu ve gergin bir çalışma ortamında bu tür tartışmaların olması gayet doğaldır çünkü beş dakikalık süre içerisinde sadece vermiş olduğumuz önergeyle ilgili konuşmak durumundayız, burada anlatılacak çok ciddi projeler için başka ortamlar gerekir. Zaten bu yasalar da bir proje ürünü değil. Bu teklifler son dakikada torbaya dolan bazı sıkıştırmalar.

Dolayısıyla vakıflarla ilgili ya da vakıf mallarının kiraya verilmesi ve bunun karşılığında kiracıların sigorta yaptırmak zorunluluğunun getirilmesi kiracılara her ne kadar ek bir külfet ise de bu noktada belki eserlerin korunması açısından biraz avantaj sağlayabilir. Ama bu eserlerin bedelinin ya da sigorta kıymetinin tespiti noktasında doğru bir tercih yapmak gerekir. Bunlar sadece gayrimenkul, sadece birim maliyeti olarak değerlendirilecek eserler değil. Bunları bulundukları ortamda yapılış ya da üretiliş amaçlarına uygun bir biçimde korumak ve kollamak gerekir. Bunun da yolu bu alanlarda ticaret yaptırmak değildir. Bu alanları amacına uygun bir biçimde koruması gereken kimdir? Kültür Bakanlığıdır. Bu Bakanlığın gerçekten ciddi anlamda bu işlere yetmediği, yetiştirilemediği çok net bir biçimde ortadadır ve kültür politikaları konusunda da bütün işlere akçeli işler olarak bakılırsa o zaman bu koruma ve kollama işini gerçekleştirme şansımız daha da azalmaktadır.

Bizim ciddi bir biçimde kültür politikalarına, tarihî eserlerimizi, kültür varlıklarımızı koruma sistemine ihtiyacımız var. Bu torbayla değil, bunu ayrı bir biçimde getirmek ve daha geniş bir dönemde daha doğru bir tartışma ortamıyla gerçekleştirmek durumundayız. Eğer bunları gerçekleştirmez isek içinde olan, içinde bulunan kiracıların yapacağı iş, sadece usulen sigorta yaptırmaktır, bu konuda bir an önce farklı bir yöntemle o eserden kurtulup oraları modern yapılar hâline getirilmeye çalışmaktır. Somut gerçekler bunlardır. Eğer bu somut gerçekleri kabul ederek işe başlayacak olursak doğru bir politika ortaya koyabiliriz. Bu politikayı ortaya koymak şimdiye kadar nasip olmadı. On yıldır gerçekleştirilemeyen bir mantığı bundan sonra ne zaman gerçekleştiririz diye değerlendirmek lazım.

İnşallah, Sayın Erdem biraz önce söyledi, muhalefete de düştüğünüz zaman muhalefetin nasıl yapılacağını hep birlikte görürüz. Ama, şu ana kadar iktidarda bu işler gerçekleştirilemedi. İktidarda bunu gerçekleştiremeyince yapılacak iş palyatif tedbirle, günlük değerlerle işi geçiştirmeye çalışmaktır. Oysa, asıl olan bu eserlerin doğru ve kullanılabilecek bir ölçüde korunmasıdır, kollanmasıdır. Bunu yapmadık, yapamadık.

Türkiye’de, gerçekten, ciddi anlamda bir yasa ve mevzuat sıkışıklığı içerisinde çare bulamadınız, sanıyorum bulmak da mümkün hâle gelmeyecek ve bu torbalarla, bu torbaları değiştirmekle bu işe devam edeceğiz. Biraz önce değiştirmeye çalıştığımız 24’üncü madde, 2008’de değiştirilmiş bir madde, bugün 2013, beş yıl içerisinde yenilenmek durumunda kalan bir madde. İddia ediyorum, (2)’nci fıkraya getirmiş olduğunuz düzenleme çözüm olmayacak ve belki de seneye bunu tekrar değiştirmek durumunda kalacağız çünkü, bu birim fiyat tespit usulleri doğru  usuller değil. O ihtiyacı giderecek formülü üretemediniz. Bundan sonra üretme konusunda daha…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAZIM KURT (Devamla) - …daha dikkatli ve titiz çalışılması gerektiğini düşünüyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

50’nci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Kanun Tasarısının 50 nci maddesi ile 5737 sayılı Kanuna eklenen geçici 12 nci maddenin üçüncü fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkraların eklenmesini arz ve teklif ederiz.

   Ferit Mevlüt Aslanoğlu                Mahmut Tanal                         Süleyman Çelebi

               İstanbul                                 İstanbul                                      İstanbul

                                   Musa Çam                         Rahmi Aşkın Türeli

                                        İzmir                                         İzmir

“12 Eylül 1980 sürecinde askeri yargı ve yönetimlerince kapatılan dernek ve vakıflar açılabilecek ve el konulan malların iadesi yapılacaktır.”

“12 Eylül 1980 askeri darbesiyle kapatılan dernek ve vakıflar 6 ay içinde genel kurullarını yaparak faaliyetlerine devam edecektir.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 50 nci maddesinin Teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

         Mustafa Kalaycı                      Erkan Akçay                            Mehmet Günal

                Konya                                   Manisa                                      Antalya

          Mehmet Şandır                          Alim Işık                           S. Nevzat Korkmaz

                Mersin                                 Kütahya                                      Isparta

                                                      Mehmet Erdoğan

                                                              Muğla

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERTUĞRUL SOYSAL (Yozgat) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Nevzat Korkmaz, Isparta Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan Komisyon ve Hükûmet temsilcisine soruyor “Katılmıyoruz.” diyor. Keşke, dinleyebilselerdi ondan sonra katılmıyorum deselerdi. Özellikle takip ettim yani müsaadenizle, hakikaten biraz ciddiyete davet etmek istiyorum. Burada, birçok konuşmalar yapılıyor ama muhalefetin önerileri, önergeleri hiç dikkate bile alınmadan “Efendim, kabul etmeyiz, etmiyoruz.” deyip çıkılıyor. Hiç olmazsa, emeğe saygı göstermek lazım.

Biz, bu önergemizde, 50’nci maddenin teklif metninden çıkartılmasını istiyoruz.

Değerli milletvekilleri, öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ben, izninizle, hepimizi ilgilendiren farklı bir konuyu da sizlerin huzuruna getirmek, bilgisine sunmak ve sizlerin de bu hususta katkılarını talep etmek üzere söz aldım.

AKP’nin Suriye’yle olan ilişkileri felç etmesinden hemen önce, krizin ilk günlerinde, hatırlanacağı üzere acı bir olay yaşanmış, 22 Haziran 2012’de Doğu Akdeniz’de Suriye tarafından bir Türk uçağı düşürülmüştü. Mangalda kül bırakmayan AKP Hükûmeti, ne bu olayın hesabını Suriye’den sorabilmiş ne de tüm gerçekleri ile olayın ortaya çıkmasına vesile olabilmişti. Türk Silahlı Kuvvetleri, önce, “Suriye tarafından düşürüldüğü iddia olunan uçak” tabirini sonra da “Suriye tarafından düşürülen uçak” tabirini kullanmıştı. Bu açıklamalar, kamuoyunda farklı şekillerde yorumlanırken, arama kurtarma gemisi, arama çalışmalarını “Arızalandı.” gerekçesi ileri sürülerek sonlandırmış, bu şok kararla da yeni yeni şüphelerin ortaya çıkmasına sebep olunmuştu. Connecticut merkezli, The Day gazetesi haberinde, arama gemisi Nautilus’un kaptanı Bob Ballard'ın, Amerika’nın Ankara Büyük Elçisi Ricciardione tarafından -nasıl bir tesadüfse- uçağın düşürüldüğü gün yani 22 Haziran da arandığını duyurmuştu. Dikkatinizi arz ediyorum, Sayın Başbakan Erdoğan, 23 Haziranda Türk uçağının Suriye tarafından düşürüldüğünü söyledi. İlginç olan husus, arama gemisi de İstanbul’da bekliyordu. Gemi, çağrı üzerine arama yapmak üzere olay mahalline intikal ediyor, Şehit Teğmen Aksoy ve Şehit Yüzbaşı Ertan’ın naaşlarını çıkartıyor ama kazadan geriye kalan, olayı aydınlatacak parçaları çıkarmadan, her nasılsa arızalanıp olay yerinden ayrılıyor. Tabii, bu, âdeta kaçarcasına olay yerinden ayrılış, birçok spekülasyona da malzeme oluyor. Al Arabiya televizyonu Suriye istihbaratına ait iki gizli belge yayınlıyor değerli milletvekilleri. Bu belgelere göre, iki pilot sağ olarak Suriye ordusunca kurtarılmış, onlara savaş esiri muamelesi yapılmış; yine bu habere göre, bu iki pilot sonradan öldürülüp Akdeniz’e atılmıştı. Bu belgelerin Suriye Devlet Başkanı Esad’ın makamından çıktığı ve Suriye Özel Operasyonlar Birimi Başkanı Tuğgeneral Hasan Abdurrahman’a gönderildiği iddia olunmuştu. Bu belgelerden birinde, uçağın Tartus’taki Rus üssünden Suriye-Rusya Federasyonu koordinasyonu ile düşürüldüğü iddia olunmuştu. Değerli milletvekilleri, buna benzer birçok iddia. Bunlar doğru mudur, yanlış mıdır, bilmiyoruz. Bu açıklamayı Hükûmet yapacak ancak her konuda bir fikri olan Sayın Başbakan âdeta kapı duvar susuveriyor.

Ancak, kıymetli arkadaşlar, bilmenizi istediğim bir diğer husus var ki son derece düşündürücü. Hatırlayacağınız üzere, şehit pilotların kask ve botları su yüzünde bulunmuş idi. Genelkurmay yaptığı açıklamasında, bu, su yüzüne çıkışın çarpmanın etkisiyle olduğunu ve olağan olduğunu açıklamıştı ancak bu botları tüm dünyaya üreten firma bir açıklama ile âdeta bu açıklamaları yalanlamıştı. Firma diyor ki: “Pilotlar için tasarlanan özel uçuş botlarımızda D halkalı hızlı bağlama sistemi vardır. Kişi baygınken el müdahalesi yapılmadan açılmaz. Hele hele, darbe ile, çarpma ile hiç açılmaz.” Hükûmet tarafından bir türlü açığa kavuşturulamayan bu husus herkesi tedirgin etmiştir.

Bir başka husus da değerli arkadaşlar, şehit babası ısrarla kamuoyuna âdeta yalvarıyor “Oğlumun otopsi raporunu verin.” diye. Bu rapor devlet tarafından henüz kendisine verilmiş değil. “Eğer bu olayın peşini bırakırlarsa 550 milletvekiline, yargıya, basına, avukatlara, savcılara ben bir şehit babası olarak hakkımı helal etmiyorum.” diyor. Bakın, bu yürek yangınını anlamak lazım değerli arkadaşlar.

Bununla birlikte ortaya çıkarılması gereken birçok sual var ancak bu kadar kısa zaman içerisinde hepsini anlatmamız mümkün değil. Yalnızca söylemek istediğim: AKP’nin, bu deneme yanılma yoluyla dış ilişkilerimizi karanlık bir tarafa götürmesinden Türk milleti bıkmıştır, yorulmuştur.

Bu bilgilerin kamuoyuna açıklanması gerekir diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Kanun Tasarısının 50 nci maddesi ile 5737 sayılı Kanuna eklenen geçici 12 nci maddenin üçüncü fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkraların eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları

“12 Eylül 1980 sürecinde askeri yargı ve yönetimlerince kapatılan dernek ve vakıflar açılabilecek ve el konulan malların iadesi yapılacaktır.”

“12 Eylül 1980 askeri darbesiyle kapatılan dernek ve vakıflar 6 ay içinde genel kurullarını yaparak faaliyetlerine devam edecektir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERTUĞRUL SOYSAL (Yozgat) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Süleyman Çelebi, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

 SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, 478 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 50’nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Mecliste bütün partilerin ortak imzasıyla oluşturduğumuz Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu tarafından sunulan “Sonuç ve Öneriler” kısmında yer alan, 18’inci maddede de belirtildiği gibi,  “Darbe dönemlerinde mal varlıklarına el konulan ve/veya kamulaştırılan dernek, vakıf, sendika ve özel kişilerin malvarlıklarının iade edilmesi hususunda yapılabilecekler araştırılarak bu konuda gerekli adımlar atılmalıdır.” Araştırma komisyonunun ”Sonuç ve Öneriler”inde yer alan bu önemli karar, bu konuda düzenleme yapmak durumundadır yani darbe ve darbecilerle bir kere daha bu Meclis hesaplaşma durumundadır. Böylesi bir kararın alınması, darbeciler karşısında Meclisin iradesini bir kere daha somut olarak ortaya koymasını sağlayacaktır. Darbeler ve de darbecilere karşı olmak, onların yarattığı bütün antidemokratik kurumları, kanunları ve uygulamaları ortadan kaldırmaktan geçer. Yalnız 28 Şubat sürecinde haksızlığa uğrayanlar değil, yalnız bir siyasal anlayışa imtiyaz tanımak değil, yalnız yüzde 50’leri kapsayan değil, herkesi kucaklayan, mağdur olan herkese aynı eşitlikte olmak durumundayız.

Değerli arkadaşlar, şimdi bu kanunda korunan vakıfları okumak istiyorum: Dünya Spastik ve Ortopedik Özürlüler Vakfı, Zöhre Ana Ali Sosyal Hizmet Vakfı, Millî Gençlik Vakfı, Sahabe Eğitim ve Kültür Vakfı, Davet Eğitim, Kültür ve Kardeşlik Vakfı, Zehra Eğitim ve Kültür Vakfı, Gebze Hizmet Vakfı, İslami Dayanışma Vakfı, Polatlı Eğitim ve Kültür Vakfı, Bilim Araştırma Vakfı gibi devam ediyor.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bir taraftan, bir süreci kapsayanları koruyacağız; diğer taraftan, önemli olan, hani bütün süreçle hesaplaşmak, darbecilerle hesaplaşma konusuna geldiğimizde orada yan çizeceğiz, manevra yapacağız. Bu doğru değil. Darbecilere ve darbelere karşı olmak, darbe döneminin bütün mağdurlarını, kurum, kişi, sendika, dernek, vakıf gibi haklarının iade edilmesinden geçiyor. Yoksa “Ben darbelere karşıyım.” deyip darbe koşullarından beslenmek, darbe yasalarını kaldırmamak sahte demokratlıktır değerli arkadaşlar. Bu bağlamda, 12 Eylül öncesi mallarına el konulan, hapishanelere atılan TÖB-DER davası sadece Türkiye hukuk tarihinin değil, dünya hukuk tarihinin de özellikli davalarından biridir. 12 Eylül 1980 askerî darbesi emekçilerin üzerine bir silindir gibi yöneldiğinde, var olan yasalara göre kurulmuş ve çalışmalarını bu yasalar çerçevesinde yürütmekte olan TÖB-DER, “gizli örgüt” antipropagandasıyla kitlelerden kopartılmaya çalışıldı, haklarında Ceza Kanunu’nun ünlü 141 ve 142’nci maddelerine muhalefet ettikleri gerekçesiyle davalar açıldı.

Değerli arkadaşlar, çok uzun bir analizi var. Şimdi, bizim burada ifade ettiğimiz süreci uzun uzun burada analiz etmeyeceğim yalnız bir vakfı, belli bir anlayıştaki vakıfları burada kollamak ve korumak yerine gelin, 12 Eylülde mağdur edilmiş, 12 Eylülde gerçekten saf dışı edilmiş bütün dernek ve vakıfların hepsine bu hakkın tanınmasını buradan öneriyoruz. Ayrımcılık yapmayın. Tam da şimdi Meclisin bir sınav noktasıdır. İşte, o Komisyonda yaptığımız çağrının gereğini burada ayrım yapmadan yapın. 12 Eylülle, darbecilerle gerçekten hesaplaşmak istiyorsanız, generallerin kapattıkları örgütlerin de mal varlıklarını, darbecilerin de yok ettikleri örgütlerin mal varlıklarını iade edin diyoruz. Bunun için ayrımcılığa son diyorum, bunun için şimdi tam da bu Meclisin sınav günü diyorum.

Hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Karar yeter sayısı Başkanım.

BAŞKAN – Arayacağım karar yeter sayısını.

Sayın Bakan, açıklama talebiniz var, buyurun.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Çelebi’nin önergesiyle ilgili bir açıklama yapma ihtiyacı duydum.

O önergede dile getirilen konuyu biz de Hükûmet olarak önemsiyoruz. Bu konunun üzerinde bir değerlendirme yapılma ihtiyacı var, ben onu Sayın Çelebi’yle de paylaştım. Bu değerlendirmeden sonra bir adım atılmasının doğru olduğunu da biz düşünüyoruz ve bunu buradan ifade etmek istedim. Darbelerle ilgili konuda bizim herhangi bir ayrım yapmamız söz konusu değildir. Anayasa geçici madde 15’i yürürlükten kaldıran ve bu konuda pek çok adım atan Hükümetimiz bu konuyu da özellikle değerlendirecektir. Onun bilinmesini istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Bir süre verin Sayın Bakan o zaman, deyin ki: “Şu sürede yapacağız.” Hep söyleniyor…

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler... Kabul etmeyenler...

Kâtip üyeler arasında anlaşmazlık var, bu nedenle  elektronik cihazla oylama yapacağım.

Bir dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.41


ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 18.50

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)

 

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 132’nci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 50’nci maddesi üzerinde İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Evet, karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Teklifin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

50’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

51’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 51 inci Maddesi ile değiştirilmek istenen 6093 sayılı Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’un 7 inci maddesinin 3 üncü fıkrasında değiştirilen "yüzde otuzunu" ibaresinin "yüzde on beşi" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Pervin Buldan                           Adil Zozani                                Sırrı Sakık

                 Iğdır                                      Hakkâri                                        Muş

            Nazmi Gür                     Abdullah Levent Tüzel                    İbrahim Binici

                 Van                                      İstanbul                                    Şanlıurfa

                                                          Hasip Kaplan

                                                               Şırnak

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 51 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Mustafa Kalaycı                         Erkan Akçay                        S. Nevzat Korkmaz

               Konya                                     Manisa                                      Isparta

        Özcan Yeniçeri                        Mehmet Günal                        Mehmet Erdoğan

               Ankara                                    Antalya                                      Muğla

                                Mehmet Şandır                                Alim Işık

                                       Mersin                                       Kütahya

MADDE 51 - 28/12/2010 tarihli ve 6093 sayılı Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun 7 nci maddesinin üçüncü fıkrasındaki "yüzde onunu" ibaresi "yüzde yirmisini" şeklinde değiştirilmiştir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Özcan Yeniçeri…

BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen, Özcan Yeniçeri, Ankara Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuştuğumuz, üzerinde yoğunlaştığımız ya da üzerinde şu anda görüştüğümüz yasayla, Yazma Eserler Kurumu Başkanlığının yani Kültür ve Turizm Bakanlığının bir kurumunun yönetmeliğine ilişkin bir değişiklik söz konusu, onu konuşuyoruz fakat burada Kültür ve Turizm Bakanlığından kimse yok. Burada bu Yazma Eserlerle ilgili de herhangi bir bürokrat arkadaş yok ve bunu konuşuyoruz. Çünkü o kadar çok kanuna bu torbanın içerisinde rastlıyorsunuz ki her biri karşımıza ayrı bir sorun olarak çıkıyor. Onun muhatabı da maalesef burada olmuyor.

Şimdi, aslında, bu 51’inci maddede… Başkanlık, Türk el sanatları dâhil belli bir uzmanlık gerektiren nitelikteki iş ve hizmetler için yerli veya yabancı kişileri istisna akdi veya iş sözleşmesi hükümleri çerçevesinde sözleşmeli olarak istihdam edebilir. Bu şekilde istihdam edileceklerin sayısı başkanlık toplam kadro sayısının yüzde 10’unu geçemezdi, geçmiş dönemde böyleydi. Yani uzman kişiler yüzde 90’ını meydana getirecek Bakanlığın içerisinde ancak bunların yüzde 10’u kadar dışarıdan bu yazma eserlerle ilgili insan istihdam edilebilecekti. Şimdi bunu yüzde 30’a çıkarıyor Bakanlık, yüzde 5’e düşürecek yerde, çalışma ve faaliyetleriyle bunu dışarıdan adam istihdamına imkân vermeyecek konuma getirmesi gerekirken tam tersi, yüzde 10’dan yüzde 30’a çıkarıyor. Belki gelecek sene yüzde 50’ye çıkaracak, ondan sonra da bu daire başkanlığını herhâlde dışarıya ihale edecek.

Şimdi, yazma eser konusu hayati bir konudur. Yazma eserlerin, Türk yazma eserlerinin tamamının zamanımıza kadar gelmemiş olduğunu biz İbni Nedim'in Kitâbu'l-Fihrist'inden ve Kâtip Çelebinin "Keşfu'z-zünun" isimli kitabından biliyoruz. Bu iki kaynakta adı geçen bazı kitapların bugün dünyada hiçbir kütüphanede bulunmadığı da biliniyor. Bu eserler nasıl yok oldu? Bir talihsizlik olarak iç savaşlar sırasında, yabancı işgaller sırasında, yapılan savunma savaşları sırasında gereken ihtimam gösterilmediği için birtakım yazma eserlerimiz maalesef yok olmuştur. Zamanın yıpratıcı etkisi, nem, ısı, ışık gibi fiziki olaylar neticesinde mantarlanıp yok olan kitaplarımız da vardır.

Endülüs Gırnata’da da Hristiyanlar tarafından, bilindiği gibi, yüz binlerce İslami yazma eser kitabının yakıldığı da biliniyor. Gelenekli sanatlarımızın bir kısmının ilk örnekleri, asılları yazma eserlerimizdedir. Bu sanatlarımızın menşelerini ve asıllarını yazma eserlerimizden takip edebiliyoruz. Aynı zamanda bu eserler, bulundukları yörenin ve yazıldıkları devrin sanat anlayışı hat, tezhip, minyatür ve ebru gibi sanat örneklerinin asıllarını üzerinde bulunduruyorlar.

Yazma eserlerden anlayan uzman eleman yetiştirilmesi gerekir. Bu elemanlar eserleri derinlemesine tasnif ve tarif etmeli, genişçe konu kartoteksleri çıkartılıp kütüphanelerin en gözde yerine, rahatça ulaşılabilecek, girişe en yakın yerlere bırakılmalı, kataloglar hazırlanarak ilim dünyasının hizmetine sunulmalıdır.

Osmanlılar zamanında yapılan kütüphane binalarının tamamına yakınının alt kısımları ve bodrum katları vardır. Bu katlar boştur. Kitapları rutubetten korumak için bodrumun üstüne yapılmışlardır. Atıf Efendi, Ragıp Paşa, Murat Molla kütüphaneleri böyledir. Kitaplar rutubetli mekânlarda saklanmamalı, güneş görmemeli, tozlu mekânlarda bulundurulmamalıdır. Depolara kapasitesi kadar kitap konulmalı, raylarda sıkıştırılmamalıdır. Devlet 1900’lerin başında iyice zayıflamaya başladığında Balkanlarda dönüş süreci başlamıştır. Sürekli arazi kaybediyoruz. Arazi kaybetmek sadece toprak kaybına neden olmuyor, iktisaden bir çöküşü de beraberinde getiriyor. Sonuç itibarıyla, yazma eser kütüphanelerinin bakımı yapılamayacak bir duruma geliyor. Bu sebeple, 1918’de “Vakıflar Nezareti” diye bir heyet kuruluyor ve geri dönüş sürecinde perişan olan bu kitapları Yavuz Sultan Selim Camii’nin bahçesinde toplamaya karar veriyorlar. Kitapların buraya sığmayacağı da anlaşılınca Süleymaniye Medresesine taşınıyor. Yusuf Has Hacip’ler, Kutadgu Bilig’ler, Kaşgarlı Mahmut’lar, Dede Korkut’lar… Onlardan gelen yüzlerce kitapları var. Bugün bu kitapların bir kısmı kamuoyunun önüne çıkarılmamış kitaplar. Buradan açıkça söylüyorum: Yazma eseri bin yılın üzerinde olan kitapları bulunan milletler kendilerini “büyük millet” ve “tarihî millet” olarak ifade ediyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – Yazma eserlerin bu yönü itibarıyla çok büyük, üzerinde hassasiyetle durulması gereken bir konu olduğunu, kültürel kodlarımızın orada bulunduğunu, bunlara yönelik ciddi, kalıcı tavrın ve uzun vadeli stratejilerin devreye sokulması gerektiğini söylüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – Yani, ipe sapa gelmeyen konuları konuşana kadar şu yazma eserleri konuşalım, bir dakika da sabredin, ne olur yani?

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 51 inci Maddesi ile değiştirilmek istenen 6093 sayılı Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’un 7 inci maddesinin 3 üncü fıkrasında değiştirilen "yüzde otuzunu" ibaresinin "yüzde on beşi" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

        Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ  (Adana) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Yapılan değişiklik ile sözleşmeli kadrolu sayısı aza indirgenerek hem ihtiyacı karşılayacak kadar sözleşmeli personel istihdamı sağlanmış hem de bu yolla ihtiyaç dışı personel alınarak alınan personelin mali ve özlük hakları açısından yaşayacakları olası sorunlar önlenmek istenmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

52’nci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı yasa teklifinin 52. maddesinin son paragrafındaki “oybirliği ile” ifadesinin “tüm ortakların oy birliği” şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

   Ferit Mevlüt Aslanoğlu            Kadir Gökmen Öğüt                        Özgür Özel

               İstanbul                                  İstanbul                                     Manisa

                            Sinan Aydın Aygün                          Kazım Kurt

                                       Ankara                                      Eskişehir

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 52 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Mustafa Kalaycı                       Erkan Akçay                       S. Nevzat Korkmaz

                Konya                                    Manisa                                      Isparta

              Alim Işık                           Mehmet Günal                       Mehmet Erdoğan

               Kütahya                                  Antalya                                      Muğla

                                                        Mehmet Şandır

                                                               Mersin

MADDE 52 - 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 621 inci maddesinin sonuna aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"(3) Bir ortağın şirketten çıkarılma sebeplerinin sonradan şirket sözleşmesine konulabilmesine dair sözleşme değişikliği, şirket ortaklarının tüm temsilcilerinin genel kurul toplantısında oybirliği ile karar almasıyla mümkündür."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Komisyonda Teklifle ilgili sağlıklı ve verimli bir görüşme yapılamamıştır. Komisyon görüşmeleri boyunca hangi düzenlemelerin ne amaçla ve hangi gerekçeyle yapıldığı konusunda bilinmez bir tavır sergilemiştir. 71 adet kanun ve kanun hükmünde kararnamede 142 maddelik değişiklikler yapılmasına rağmen; vatandaşlarımızın yaşadığı sorunlara çözüm getirecek konuları bir-iki husus dışında bulmak mümkün değildir. Kanun Teklifi kamu personelinin hukuki ve mali statüsüne ilişkin çok sınırlı değişiklikler getirmektedir. Dolayısıyla bu düzenlemede beklentiler karşılığını bulmamış, umutlar hayal kırıklığına dönüşmüştür.

Kamuda sağlıklı ve tutarlı bir personel politikası uygulanmamaktadır. Personel Rejimi nesnellikten uzaklaştırılmış, istihdam rejimi bozulmuştur. 657 sayılı Kanun, geçici işlerin ifası için istisnai hallere münhasır olmak üzere sözleşmeli ve geçici personel istihdamını mümkün kılmıştır. AKP döneminde bu istisnai uygulamalar asıl istihdam şeklinin önüne geçmiştir. Ayrıca, AKP döneminde sözleşmeli ve vekil olarak işe alınanlar, daha önce çıkarılan kanunlar ile memur kadrolarına alınmış, ancak tekrar sözleşmeli ve vekil atama yapılmasına devam edilmiş, şimdi de bunlardan bazıları tekrar memur kadrolarına alınmaktadır.

Bu yanlış uygulamalar ile birlikte, birçok mağduriyet ortaya çıkmıştır. En büyük mağduriyet ise bu istisnai yollarla iş bulamayan işsiz gençlerimizdir. Bunlar girdiği merkezi sınavı kazanıp ataması yapılamayan, bir türlü sıra gelemeyen ve sıra gelmeden de kadroları istisnai yollarla doldurulan milyonlarca işsiz vatandaşlarımızdır. Hükümetin bu yanlışı, bu haksızlığı derhal durdurması gerekir.

Bu Kanun Teklifi ile kamu kurumlarında çalışan 4/B'liler, 4924 sayılı Kanuna tabi sözleşmeliler ve mahalli idarelerde çalışan sözleşmeliler ile vekil imam, vekil müezzin ve vekil Kur'an kursu öğreticilerinden şartları uyanlar memur kadrolarına atanmaktadır. Ancak, memur kadrosu verilen sözleşmeli personel ve vekiller arasında; Özel kanunları hükümleri çerçevesinde görev yapan sözleşmeli personel yoktur. Mağduriyeti en derinden yaşayan 4/C'liler yoktur. Rehber ve usta öğreticileri bu düzenleme kapsamına alınmamıştır. Aile sağlığı çalışanları yoktur.Vekil ebe-hemşireler yoktur. Ücretli öğretmenler yoktur.

AKP Hükümeti tarafından yapılan ayrımcı ve adaletsiz uygulamaları saymakla bitmez. Bu Teklifte öğretmenler ve atanamayan öğretmenler yoktur. Bu düzenlemede polislerimiz yoktur. Kamu işçilerinin naklen atanabilmeleri konusu yoktur. Taşeron işçileriyle ilgili hiçbir düzenleme yoktur. Geçici ve mevsimlik işçiler yine göz ardı edilmektedir. Bu Teklifte emeklilikte yaşa takılanlar yoktur. Muhtarlarımız yoktur. Bu Kanun Teklifinde şehit aileleri ve gaziler ile engelliler ve yaşlılarla ilgili bir düzenleme yoktur.

Peki bu Kanun Teklifinde neler vardır. Mera, yaylak ve kışlakların yapılaşmaya açılması var. Köy meralarının köylünün elinden alınarak hazineye devredilmesi, imar yetkisinin belediyelerden alınması ve satış yetkisi var. Gerçeğe aykırı, usulsüz veya sahte belgeler nedeniyle verilmeyen desteklemelerin ödenmesi var. Kamulaştırılan taşınmazlarla ilgili vatandaşın hak arama hürriyetini engellenmesi ve yargıya müdahale var ÖSYM sınavlarına ait soru ve cevaplarla ilgili bilgi edinme hakkının engellenmesi var. Sermayesindeki kamu payı doğrudan veya dolaylı olarak % 50'den az olan şirketler Sayıştay denetimi dışına çıkarılması vardır. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun uygulamasının geciktirilmesi, sertifikasını almış kişilerin mağdur edilmesi var. Sürücü belgeleri için 24 milyon vatandaşımızdan 101 lira belge parası alınması var.

Dolayısıyla yapılan düzenlemeler; kamu yönetiminin iyileştirilmesi ve çalışanların sorunlarına çözüm getirilmesi yerine; kamu arazileri nasıl talan edilebilir, kadrolaşma nasıl sağlanabilir, usulsüzlük ve yolsuzluklar nasıl affedilebilir, denetimden ve yargıdan nasıl kaçınılabilir mahiyetini taşımaktadır.

Teklifin tümüyle gözden geçirilmesi ve bu maddede düzeltme ihtiyacı bulunmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...  Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı yasa teklifinin 52. maddesinin son paragrafındaki “oybirliği ile” ifadesinin “tüm ortakların oy birliği” şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

                        Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ferit Mevlüt Aslanoğlu, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; bu teklif alt komisyona geldiğinde 7’nci maddede “vekil imamlar, vekil müezzinler ve kayyımlar ve Kur'an kursu öğreticileri” vardı. Alt komisyonda da böyle geçti, tüm partiler mutabık kaldı, hiç kimse itiraz etmedi, böyle geçti. Ancak her ne hikmetse verdiğiniz bir önergeyle sadece üç ay çalışan Kur'an kursu öğreticilerini aldınız kapsama.

Değerli arkadaşlarım, bu ülkede bir eşitlik ilkesi var. On yıllık, on beş yıllık vekil imamlar var, müezzinler var. Hakkaniyet bu mu? Üç aylık Kur'an kursu öğreticisini siz devlet memuru yapacaksınız ama on yıl, on beş yıl hizmet eden imamlarımızı ve müezzinlerimizi ve kayyımları getirmiyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, bizim tekrar tekriri müzekkere verme hakkımız yok, muhalefet partilerinin, tekriri müzekkere verme hakkı Hükûmetin ve esas komisyonun. Ben sizi davet ediyorum, Hükûmeti ve esas komisyonu; gelin, eşitlik ilkesine aykırı yapılan bu uygulamada tekrar tekriri müzakere yapılarak vekil imamlarımıza ve vekil müezzinlerimize bu hakkı verelim. Bir haksızlık yapıyoruz, hakkaniyet ilkesine aykırıdır. Tamam, imam hatip okulu mezunları olsun ve bunlar sürekli Diyanet İşleri Başkanlığında çalışsın. Böyle bir madde de getirelim ama bu haksızlığı giderelim. Burada bir haksızlık var, ben tekrar Hükûmeti, Sayın Bakan sizi de davet ediyorum, bir haksızlık yapılmıştır; tekriri müzekkere verme hakkı sizde ve esas komisyon olan    Plan  Bütçe   Komisyonu  Başkanın-dadır.  Ben   Sayın   Lütfi  Elvan’ı -Komisyon Başkanım- ve Sayın Bakanı göreve ediyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN - Karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

İkinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi, üçüncü bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Üçüncü bölüm 53’üncü maddenin (a), (b), (c), (ç) ve (d) bentleri ile 72’nci maddenin (a), (b), (c) ve (ç) bentleri dâhil 53 ila 72’nci maddeleri kapsamaktadır.

Üçüncü bölüm üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Süleyman Nevzat Korkmaz, Isparta Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Genel Kurulda dört gündür ama komisyondaki çalışmaları da dikkate alırsak günlerdir üzerinde çalışılan ve biliyorum ki ne sizlerin ne hukukçuların ne de kamuoyunun içinden çıkamadığı dünya hukuk tarihinde de bir garabet olarak yer alacak bir teklifi görüşüyoruz. Adına ne derseniz deyin, özü itibarıyla yasama falan değil. Hükûmetin ve AKP’nin Genel Kurulda millî iradeden kaçarak yıllardır yaptıkları arızalı yasaları tahammül edilebilir bir noktaya çekebilir miyiz gayretleri; tüm milletvekillerine yapılan bir eziyet, işkence, diğer bir bakış açısıyla Genel Kurulun zamanının verimsiz kullanılması, dayatmadan başka bir yol öngörmeyen kısır siyaset anlayışının iş bilmezliği,  sebeplerine inilmeden inatlaşarak yapılan bu işler yeni çıkmazları da beraberinde getiriyor. AKP’nin çatışmacı anlayışı ile el attığı her şey daha çok adaletsizliğe gömülüyor çünkü tüm bu gayretlerin altında “Kimseye ihtiyacım yok.” böbürlenmesini görmemek için kör olmak lazım. AKP sözcülerinin “Dostlar laf söylediğimizi görsün.” babından ellerine İç Tüzük kitabını alarak kürsüye çıkmaları ve üstelik ana muhalefete de “Eline İç Tüzük’ü alıp çıkıyor.” diyerek suçlama yapmaları hakikaten trajikomik. Tüm hukuk metinlerinin bir sözü bir de ruhu vardır. İç Tüzük’ü sözü ve ruhuyla birlikte değerlendirmek lazım. İktidarın yani çoğunluğun hakları da, muhalefetin yani azınlığın hakları da bu metinde yer almıştır. Senin hakların ne kadar meşru ise benim haklarım da o kadar meşrudur. “Sen niye o hakları kullanıyorsun?” demek ya da “Neden böyle kullanılıyor?” yargılamasını  yapmak ne demokratik anlayışla bağdaşır ne de kimsenin haddinedir. Herhâlde İç Tüzük’te sana her ne kadar çoğunluk sende de olsa “Gönlünün her istediğini yaparsın.” icazeti verilmiyor. İç Tüzük’ün ruhunu kavrayamayan zihniyetin işine geldiğinde İç Tüzükçü, gelmediğinde “Ben yaptım, oldu.”cu anlayışı hakikaten incelenmeye değer.

Değerli milletvekilleri, bir yasanın nasıl yapılacağı belli, nasıl müzakere edileceği belli. Tüzük’teki bu süreç ile ilgili maddelerin ana fikri uzlaşmadır. Elbette yasaya son şeklini verecek çoğunluk iradesidir, buna kimsenin itirazı olmaz. Ancak bunu yaparken muhalefeti de yok saymayacaksın, her dediğini inkâr etmeyeceksin çünkü halkın birtakım talepleri de muhalefet partilerine geliyor. Akıllı iktidarlar kullanabileceği bu hazır bilgilerden istifade etmesini bilen iktidarlardır.

Değerli milletvekilleri, muhalefetin zaman zaman ilgisiz şeyler dillendirdiğini söylüyor iktidar sözcüleri. Sanki torbaya atılan 71 kanunun birbiriyle çok ilgisi var da muhalefet ilgisiz şeylere tevessül ediyormuş gibi. Farklı kanunları torbaya atıp çorbaya çevirdiniz. E, çok görmeyin, bu çorbada muhalefetin de bir tuzu olsun. Sizin yaptığınız farklı mı muhalefeti eleştiriyorsunuz? Kel başa şimşir tarak! Böyle teklife verilen değişiklik önergeleri çok bile. Kalitesizliği şiar edinmiş bir zihniyet ile nitelikli neleri konuşabilirsiniz değerli arkadaşlar?

71 yasada değişiklik getiren bu torba yasa neleri çözüyor? Sırtını sıvazlayarak milletiyle çatıştırdığınız polisin sorunlarını mı? Gencecik hayatları terörle mücadeleye gönderip sonra da terörle müzakereye oturduğunuzda cehennemin ortasında yapayalnız bıraktığınız uzman çavuşlar, er ve erbaşlar, astsubayların sorunlarını mı? PKK’yı muhatap almaya başladıktan sonra şehit edilmelerinin önünü açtığınız gönüllü köy korucularının mı? Türk Silahlı Kuvvetlerinde neredeyse kronikleşmiş problemleriyle kendilerini üvey evlat gibi gören sivil memurların mı? İtfaiye erlerinin mi? Özel güvenlik teşkilatının mı? Çiftçinin, köylünün, memurun, emeklinin sorunlarını mı? Roman kardeşlerimizin mi? Bu milletin kardeşliğini paramparça ettikten sonra yollara döktüğünüz Alevi Bektaşi kardeşlerimizin mi? Kimin problemlerini çözüyor? İşsizliği mi? Sefaleti mi? Üreticinin problemlerini mi? Neyi çözüyor? Bu kesimleri ne zaman dikkate alacaksınız, muhatap kabul edeceksiniz? PKK’nın muhatap alınması daha mı önemli saydığım milyonların hassasiyetinden?

Genel Kurulda, maalesef, ortaya çıkan manzara budur. Genel Kurulda sadece ben, komisyonlarda sadece ben, sokaklarda sadece ben, televizyonlarda sadece ben!

Değerli arkadaşlar, bu kadar benmerkezci yaklaşımlar insani de değildir, İslami de değildir, demokratik de değildir. Kendisini hukukun ve demokrasinin üstünde gören bir zihniyetle bu ülke daha ne kadar yol alacaktır? Hakkı, hukuku, meşvereti demokrasinin olmazsa olmazı görmeyen bir AKP, bu demokrasiye daha ne kadar kötülük etmeye devam edecektir? AKP’nin seçim sonuçlarından sonra her ne kadar Sayın Cumhurbaşkanı “Demokrasi sadece seçim demek değildir.” diyorlarsa da AKP’nin ayakları yerden kesilmiştir. Kendisini herkesin, her şeyin üstünde görmekte, en küçük bir eleştiriye dahi tahammül edememektedir. Hâlbuki bundan birkaç yıl önce “Demokrasi bizim için bir araçtır.” diyenler kendileri değil miydi? Amaç müreffeh, adil ve demokratik bir toplum yaratmak değil mi? Peki, bu yapının ancak hepimizin ortak iradeyle hareket etmesi dışında kurulması için başka bir şans var mı?

Sayın Başbakan son grup konuşmasında “Ayaklar baş, başlar ayak olmuş.” gibi bir söz sarf etti, biraz da kendisiyle konuşan Gezi Platformu üyelerini küçümseyerek. Yani demek istiyor ki Sayın Erdoğan: “Bu işler siz marabalara göre değil, devlet yönetmek sizi aşar. Ey avam, haddinizi bilin.” Her ortamda “Halkın hizmetkârıyız.” diyen, kendilerini “halkın iktidarı” olarak tanımlayan Sayın Başbakan -hatırlayınız lütfen- bir manken “Bir çoban ile profesörün oyu aynı olur mu?” dediği için kıyameti koparmış, siyasi linç başlatmıştı. Efendim, “Bu nasıl seçkincilik! Bu nasıl hakir görme!” Demediği kalmamıştı. Bunları kamuoyu unutmuş değil. Sayın Erdoğan, şimdi sizin bu sözünüzü nereye yerleştirelim? Şu soruları sormak herkesin hakkı değil mi: Bu nasıl seçkinciliktir? Yaratılanı bu nasıl küçümsemektir? Aynı görüşte olmasanız bile, bu sözlerden sonra, sizlerle görüşen bu insanlara “aşağı tabaka” anlamına gelen “ayak” benzetmesini yapma hakkını size kim veriyor? “Ben simitçilikten geldim buralara.” diyen şahsa bu sözler yakışıyor mu? Hani diyorsunuz ya: “Bizim bir besmelemiz onların İnternet’ine bedel, yürüyüşlerine ve atılan sloganlara bedel.” Elbette Allah’ın adı her şeyin üstünde, burada buna inanmayan yok. Ancak, Sayın Başbakan, korkarım ki sizin sadece euzu besmele çekmeniz yetmeyecek, bu sınır tanımayan enaniyetinizle sizin besmeleyle birlikte sabahlara kadar tövbe istiğfar edip Yüce Yaradan’dan bağışlanmayı dilemeniz gerekiyor.

Hükûmete tepkilerini dile getiren kişilere “Ayaklar baş, başlar ayak olmuş.” derken, merak ediyorum, 40 bin kişinin katili eli kanlı terör örgütüyle pazarlık masasına oturulmuş olmasını, dünün terör örgütü liderinin bugün âdeta ülkenin eş başbakanı gibi konuşmasını, “Çözüm sürecini ilerletmekte kararlıyım.” demesini nasıl değerlendiriyor? Cizre’de şehitleri, gazileri olan millî polis teşkilatımız, Türkiye’nin egemenlik hukukunu temsil eden bir kurum olarak mevcudiyetini sürdürüyorken PKK paçavralarıyla öz güvenlik gücü saçmalıkları için de “Ayaklar baş, başlar ayak olmuş.” diyebiliyor mu? Beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz, daha fazla demokrasi talebi ile yanınıza gelen gençlere “Sizi gidi ayak takımı.” muamelesi yaparken Sayın Başbakan, bu rezaletler karşısında neden konuşmuyorsunuz? Allah rızası için bu ülkenin yüz binleri bulan şehit ve gazi ailelerinin yüreğine su serpecek delikanlı bir duruşu göstermenizi beklediğimizi söylüyorsak sizden çok şey mi beklemiş oluyoruz? “Oradan dört aydır şehit gelmiyor.” derken üniter devletin hızla ortadan kaldırıldığını, aslında son yurdumuzun niyazi yapıldığını görmüyor musunuz? Türkiye Cumhuriyeti’nin hukukunu siz savunmayacaksınız da Sayın Başbakan, kim savunacak? Çoğulculuk ve adalet adına dillendirilen bu feryatlara kulak verin artık. Sayın Başbakan bu sözlerden anlamıyorsa, içinizde yıllarca devlet yönetmiş devlet adamları var, siz anlatın devletin nasıl yönetileceğini. Konuşmamak kimseyi ama hiç kimseyi vebalden kurtarmıyor.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Bülent Kuşoğlu, Ankara Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Kuşoğlu, vazgeçebilirsiniz.

CHP GRUBU ADINA BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlarım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Biz bu torba kanunla ilgili olarak Plan ve Bütçe Komisyonunda bir maraton yaptık, birkaç kez sabahladık, geç saatlere kadar çalıştık on beş gündür, bir de burada böyle üst üste gelince zaman zaman dalıyoruz herhâlde. Ben arada birisinin daha olduğunu konuşmacı olarak düşünmüştüm, onun için tereddüt ettim. Teşekkür ederim.

Çok uzun, çok maddeli, çok kişiyi ilgilendiren bir torba kanunu konuşuyoruz, tartışıyoruz ama pek istekli, iştiyaklı değiliz, çok moralli olarak tartışmıyoruz.

Normalde, bütün dünyada, parlamentolarda salı, çarşamba, perşembe günleri Genel Kurul görüşmeleri yapılır; bizde de öyledir, yıllardan beri böyle yapılır. Bu üç günün hikmeti vardır, bir sebebi vardır. Milletvekilleri    -adı üzerinde- milletin vekilidirler, gider vatandaşla görüşürler, halkın, toplumun sıkıntılarını öğrenirler, bilirler, onlarla beraber olurlar, gelir Genel Kurulda, Mecliste onları yansıtırlar, onlarla ilgili, o sorunlarla ilgili, sıkıntılarla ilgili çözüm bulmaya çalışırlar. Biz, tabii, bütün bunları yapamadığımız için, özellikle son günlere sıkıştırdığımız için -ki bunu bir de gelenek hâle getirdik, ilk defa yapmıyoruz yani geçen dönemde son günlerde torba kanunla sıkıştık, sabahladık birkaç kere; bu sefer de daha da fazla zorladık- yanlış kanunlar çıkarıyoruz. Daha üzerinden çok fazla süre geçmemiş olan maddelerde, kanunlarda değişiklik yapmaya çalışıyoruz ve düzgün, böyle içimizden gelerek bir iş yapmıyoruz. Dolayısıyla da bunun da çok fazla hayırlı olacağını düşünmüyorum, hepimiz de aşağı yukarı aynı düşünce içerisindeyiz.

Şimdi, bu torba kanun -ilave maddeler de gelecek, yeni maddeler de ihdas edilecek- 100 maddeyi geçecek. Özellikle 73’üncü madde bölünecek ve daha uzun hâle gelecek, dolayısıyla 100 maddeden daha fazla bir kanun hâline getirilecek; öyle görüyorum.

Bu, toplumun çok önemli bir bölümünü de ilgilendiriyor ama kamu kuruluşlarına ağırlıklı olarak görev veriyor yani mesela, burada en önemli konu 100 bin kadronun verilmesidir ama bu bile toplumun beklentilerini tam olarak yansıtmadı. 100 bin kadro yeterli değil; biz sadece 4/B’lileri kadroya geçiriyoruz, aşağı yukarı 23 bin 4/C’li ise bekliyor. Öbür taraftan, taşeron olarak bekleyenler var. Devlette taşeron olarak yani fiilen kamu hizmeti yapıp da hukuken özel sektörde görünenler var, onlar bekliyorlar. Hiç kimseyi tatmin etmeyen, mutlu etmeyen bir çalışma yapıyoruz.

Daha önceki bir konuşmamda da söylemiştim, özellikle bu 35 kanun hükmünde kararnameyi çıkardığımızdan beri, ondan sonra -onların arasında 666 da var- ücret rejimini, personel rejimini değiştirdiğimizden beri büyük sıkıntılar yarattık. Rejim zaten yeterli değildi, personel rejimi zaten çok olgun değildi, herkesi kavrayamıyordu ama daha kötü hâle geldi. Bugün, her yaptığımız müdahaleyle sistemi iyice bozuyor, sıkıntılar yaratıyoruz maalesef ve yaptığımız bu düzenlemeyle, aceleye getirdiğimiz, böyle zorladığımız, sıkıntılarla yaptığımız bu düzenlemeyle de 657’yi de, personel rejimini de daha fazla sıkıntıya sokuyoruz, bunu görmemiz lazım. Hâlbuki devlet ciddiyet ister, devlet olgunluk ister, devlet sabır ister, devlet biraz da zaman ister. Devleti yönetmek için böyle alelacele yüzlerce konuyu, toplumun büyük kesimini ilgilendiren düzenlemeyi birdenbire yapmazsınız, böyle sindire sindire yapılır; kanun yapmanın da bir usulü, adabı vardır, ona göre yapılır. Maalesef, biz bunu hiçbirimizi, iktidarın milletvekilleri de dâhil, bakanlarımız da dâhil, hiç kimseyi tatmin etmeyen bir şekilde yapıyoruz.

Komisyonda da konularla ilgili sorular sormak istediğimizde, bazı rakamları, kaç kişiyi ilgilendirdiğini, bu tekliflerin gerekçesini öğrenmek istediğimizde, bakanlarımızdan cevap alamadık çünkü gelen bakan sadece kendisiyle ilgili, diyelim ki 5 madde varsa onlarla ilgili cevap verebiliyor ama geri kalan 50-60 maddeyle ilgili cevap veremiyordu, kendi konusu değildi, haklı olarak cevap veremiyordu, sıkıntılar yaşandı. Teklif sahipleri de gelip bir kere dahi sunum yapmadılar ne Komisyonda ne alt komisyonda. Burada da öyle, teklif sahiplerinin konuşması mümkün olmadı ne hikmetse. Dolayısıyla, hiçbir şekilde bunlarla ilgili bilgi alamadık.

Biz bu -sürem kaybolmadan söyleyeyim- Devlet Memurları Kanunu’yla ilgili, genel olarak çalışma rejimiyle ilgili, personel rejiminin üstünde özel sektördeki çalışma rejimiyle ilgili olarak da gittikçe Çin’le rekabet eden bir havadayız. Yani, Çin, çok ihracat yapan, çok üreten bir ülke. O yönüyle değil de Çin’le rekabetimiz, Çin’deki gibi ücretin düşüklüğü, Çin’deki esnek çalışmanın olduğu, Çin’deki gibi çalışanın ezildiği bir rejim peşindeyiz. Gittikçe buna yönelik kanunlar yapıyoruz, buna yönelik işler yapıyoruz. Bunu niçin söyledim? Çünkü, bu yaptığımız son düzenlemeler de onu getiriyor, bu Devlet Memurları Kanunu’yla ilgili olan düzenlemeler de böyle. Gittikçe daha fazla çalışanların ezilmesini getiriyoruz. Tamam, Çin’le rekabet edilmesi gerekir, bütün dünya Çin’le rekabet etmeye çalışıyor ama buna karşı önlemler de alıyor, bölgesel ittifaklar geliştiriyor, bölgesel entegrasyonlarla kendi vatandaşını, kendi toplumunu, kendi çalışanını korumaya çalışıyor. Çin’le rekabet edilmemesini sağlamaya… Mesela, Amerika Birleşik Devletleri-Avrupa Birliği Serbest Ticaret Anlaşması’nın bir temel amacı da budur. Daha büyük bir kitleye hitap etmek, daha büyük bir tüketici kitlesi yaratmak ve bir sınır koyarak kendi içerisinde kendi vatandaşını ezdirmemek. Biz bunları görmüyoruz, ha bire baskılıyoruz maalesef çalışanları, sıkıntıya sokuyoruz.

Bilmiyorum, bu konuyla ilgili olarak, bu torba kanundaki maddelerle ilgili olarak kamuoyunu takip edebildiniz mi? Özellikle memur sendikalarının konuyla ilgili bazı yaklaşımları oldu, talepleri oldu, torba kanundan beklentileri oldu. Bunları çeşitli vesilelerle açıkladılar, kendi İnternet sitelerine koydular ama çoğumuz herhâlde onları görmedik, öğrenmek de istemedik. Bakın, ben bazılarını sizinle paylaşayım. Mesela, MEMUR-SEN’in “Tüm kamu görevlileri kadroya geçirilsin.” şeklinde bir talebi var. Diyeceksiniz ki “Tüm kamu görevlileri nasıl kadroya geçirilsin, devlet o kadar zengin mi?” ama 100 bin sözleşmeliyi kadroya geçiriyoruz. Biz zaten 100 bin sözleşmeliye maaş ödüyoruz. Zaten bunların devlete bir maliyeti var, kadroya geçince ilave bir maliyet doğurmuyor ki öyle çok fazla dikkate alınacak. Devlet açısından değişen bir şey yok ki. 4/C’leri de dolayısıyla kadroya geçirmemiz gerekirdi. Sözleşmelilerden daha fazlasını kadroya geçirmemiz gerekirdi. Biz sadece seçim yatırımı olarak buna baktık.

Diğer taraftan “Toplam uzman kadro sayısının en az yüzde 30’u sınavla atanmalı.” diyor mesela Memur-Sen. “Kamu görevlilerine yönelik siyaset yasağı kaldırılmalı.” diyor. “Grev yasağı kaldırılmalı.” diyor. “Kamu görevlilerinin sendika üyesi olmasını yasaklayan hükümler yürürlükten kaldırılmalı.” diyor.

Kamu-Sen ise: “Sözleşmeli personelin tamamı kadrolu memur olmalı.” diyor. “Türkiye’de memur ihtiyacı duyulan yerler ihtiyaç durumuna göre üç ya da dört ayrı kategoride değerlendirilmeli, bu yerlerde görev yapanlara brüt maaşlarının yüzde 40, 60, 80, 100 oranlarında fazladan ödeme yapılmalı bölgelere göre. Kalkınmada öncelikli illerde görev yapan kamu görevlisinin eşinin de kademe ilerlemesi teşvikinden yararlanması gerekir.” diye bir düşünceleri de var. “Belirlenen disiplin cezalarının yeniden tanımlanması ve cezaların hafifletilmesi gerekir.”

Biz, en son 2004’te sicil affını getirdik, ondan sonrasıyla ilgili sicil affı da getirmedik, böyle bir beklenti de vardı sendikalar tarafından.

KESK’in de “4/C statüsünde istihdam edilenler de 4/A kadrolarına geçsin” şeklinde “Özel hizmet tazminatı oranlarını belirleyen cetvelin yeniden düzenlenmesi, kamu hizmeti yapacaklarda aranan niteliklerin genişletilmesi” gibi talepleri var.

Bunlardan hiç birisi, Memur-Sen’in, Kamu-Sen’in ve KESK’in taleplerinin hiç birisi dikkate alınmadı. Hiç birisi. Bu torba kanunda bunlarla ilgili hemen hemen hiçbir şey yok ve bu torba kanun, 100 bin memura kadro vermek dışında hemen hemen hiçbir şeye yaramıyor. Bizim de bütün bu zahmetimizin bir karşılığı olmuyor maalesef.

Hepinize saygılar sunuyorum bu vesileyle. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Bölüm üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz isteyen Mülkiye Birtane, Kars Milletvekili.

BDP GRUBU ADINA MÜLKİYE BİRTANE (Kars) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 478 sıra sayılı, Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin üçüncü bölümü hakkında grubum adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 38’inci maddesinde değişiklik yapılarak 20.6.2012 tarihinde yasalaşan ve 2014 yılına kadar altı ay, bir yıl ve iki yıl olarak farklı maddeleri kademeli olarak yürürlüğe girecek kanunun yürürlük maddesinde erteleme yapılması öngörülmektedir. Geçen yıl bizim de itirazlarımıza rağmen AKP Hükûmetinin geçirdiği yasada, kademeli olarak 2014’e kadar düzenleme yapılmasına ilişkin yürürlük maddesi değişmektedir. 50’den az çalışanı olan yani Türkiye’de şirketlerin yüzde 95’ini oluşturan KOBİ’lerin iş güvenliği uzmanı bulundurmalarına dair süre uzatılmaktadır. İş yerlerinde işçiler ölürken ve bu konuda acil önlemlerin alınması gerekirken bu düzenleme ile yine sermaye ve işverenler kollanmaktadır.

Biz İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu getirilirken çokça itirazlarımızı dile getirdik. Her ne kadar AKP “İlk defa böyle bir yasayı getiriyoruz.” diye övünse de “iş sağlığı ve güvenliği” ibaresi kabul edilir değildir. Devletin görevi, işin sağlığı ve güvenliğini sağlamak değildir, işçinin sağlığını ve güvenliğini sağlamak olmalıdır. Oysaki yasanın isminde de olduğu gibi, amaç tamamen sermayenin korunmasına yöneliktir. Niyet farklı olduğu için yeterince uzman bulunamadığı bahanesiyle iş yerlerinin uzman bulundurmalarına dair sürenin uzatılması, emekçilerden yana bir tavrın olmadığını da açıkça göstermektedir.

İş cinayetlerinin, hemen geçtiğimiz haziran ayında en az 104 olduğu açıklanmıştır. Üstelik can veren işçilerden 5’i çocuk işçilerdir, 21’i inşaat, 20’si mevsimlik işçi ve 13’ü belediye işçileridir. Görüldüğü gibi tüm iş sağlığı ve güvenliği koşullarından yoksun olan inşaat sektöründe can kayıpları çok yüksek düzeydedir. İnşaat sektörünün neredeyse tümü taşeron eliyle yürütülmektedir ve TÜİK 2011 verilerine göre yüzde 99’u mevsimlik işçilerdir.

Yine, 2010 yılında çıkarılan torba yasa ile belediyelerde taşeronlaşmanın önü açılmıştır ve iş cinayetleri giderek artmıştır. Dolayısıyla, bizim taşeronlaşmanın önüne geçecek, mevsimlik işçilerin güvenli ve sağlıklı çalışabilmeleri için koşulları oluşturabilecek düzenlemeleri acilen yapmamız gerekmektedir.

Sayın milletvekilleri, yasa tasarısının 59’uncu maddesinde ise defterdarlık uzmanı, uzman yardımcılığı ve vergi müfettiş yardımcılığı ile ilgili düzenlemeler yapılmıştır. Defterdar uzmanlarının maliye uzmanı olarak atanabilmelerine dair bir değişikliği de içermektedir. Defterdarların görevden alınmalarıyla ilgili yargıya başvurarak itiraz hakları varken, bu düzenlemede bu hakları yok sayılmıştır. Görevden alınıp maliye uzmanı olarak atanırlarsa bu hakları söz konusu olmayacaktır. Buradaki amaç, AKP’nin istemediği defterdarları görevden alıp onların idari mahkemesine dava açmalarını da engelleyerek, istediği kişileri defterdar olarak atamaktır.

Bunun haricinde bu maddedeki bir diğer önemli düzenleme, vergi müfettiş yardımcılığı sınavlarının sonucuna göre sınavı kazanan işçilerin arasında yüzde 5’lik dilimde yer alanlar ile yer almayanlar arasında farklı birimlerde çalışmalarının öngörülmesidir. Burada, yüzde 5’lik dilime girenlerin merkez teşkilatında, girmeyenlerin taşrada çalıştırılması düşünülmekte ve aynı sınavda başarılı olanlar işe başlamadan kategorize edilerek, merkez-taşra ayrımı yapılarak farklı birimlerde çalıştırılmak istenmektedirler. Yapılan bu düzenlemeyle, sonuç olarak, hem defterdarların yargı yoluna başvurmaları engellenmeye dönük hem de vergi müfettiş yardımcılığı sınavında başarılı olan kişileri kategorize ederek eşitliğe aykırı bir düzenleme yapan ilgili kısımların madde metninden çıkarılması gerekmektedir. Ayrıca, siyasi iktidarın, bürokrasinin kendi taleplerini yasama faaliyetini yürüten bizlere dayatması yaklaşımına karşı koyması ve böylesi durumlara mahal vermemesi gerekmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, kamuoyunun vicdanını yaralayan, Kürt halkının ve özgürlüklerden yana olan tüm muhalif kesimlerin tepkisine neden olan bir konuya da değinmek istiyorum. Hak ve özgürlüklerden ve demokrasiden bahsedenler, son günlerde bir ihlale daha imza attılar. Danimarka Kopenhag Eyalet Mahkemesinin Roj TV, Nuçe TV, MMC TV kanallarının lisansını hukuka aykırı bir şekilde iptal etme kararı alması, hem Türkiye’nin hem de Kürdistan üzerinde çıkar hesapları olan Avrupa’nın Kürtlere karşı politikalarını bir kez daha gözler önüne sermiştir. Kürt halkının ve ezilen tüm halkların sesi olan özgür basına karşı intikam alırcasına alınan bu kararı kınıyor, “Özgür basın susturulamaz.” diyoruz. Bu karar, ana dilde yayıncılık ilkesini ve halkların kültürlerini hiçe sayan bir karardır. İnsan hak ve özgürlüklerine, halkın doğru haber alma ve bilgilenme hakkına vurulan bir darbedir. Bu darbenin başarılı olmaması için, özgür basından yana mücadele etmeye devam edeceğimizi buradan bir kez daha belirtiyoruz.

Bilindiği üzere, defalarca yayınları engellenmeye çalışılan hem görsel hem de yazılı özgür basın, 90’lı yıllardan bugüne kadar defalarca saldırılara uğramış ve direnerek, çok ağır bedeller ödeyerek bugünlere gelmesini başarmıştır. Bundan sonra da halkıyla birlikte bu mücadele geleneğini sürdürecektir.

Bu şekilde hem halkın tepkisini alan hem de ülkeyi insan hak ve özgürlükleri konusunda zor durumda bırakan girişimlerden bir an önce vazgeçilmeli ve bu televizyon kanallarının Türkiye’de yayın yapmaları için yasal düzenlemeler yapılmalıdır diyor, yüce Meclisi selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Bölüm üzerinde şahsı adına söz isteyen Özgür Özel, Manisa Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bölüm üzerinde söylenecek çok söz var. Zaten, baştan aşağıya torba yasanın yasama kalitesine nasıl olumsuz etkiler yaptığını bir daha bir daha buradan tekrarlamak yerine, şu dakikalarda Taksim’de yaşananlara yüce Meclisin dikkatini bir kez daha çekmek istiyorum.

Öncelikle, şöyle bir şey söylemek lazım ki, yarın Taksim Meydanı’ndaki Gezi Parkı’nın halka açılacağı söylenmişti. Halk, bu halkın çocukları -eğer bunlar Mars’tan gelmedilerse, bunlar bizim çocuklarımızsa- bugün Taksim’de son derece barışçıl, son derece mizah yüklü bir eylemliliğe hazırlanıyorlardı…

MUSA ÇAM (İzmir) – İçişleri Bakanı arkanda.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - …ve oraya çıkabilmek için Taksim’e doğru gittiler. Ellerinde ne molotof kokteylleri ne Başbakanın meşhur ettiği kilit taşları ne de kimseye zarar verecek bir şey vardı. Ama yine karşılarında maalesef, bugün TOMA’ları gördüler; tazyikli suyla, biber gazıyla, copla karşılandılar o meydana çıkarken. Öyle bir durumla karşı karşıyayız ki, Sayın İçişleri Bakanından bu meseleye müdahale etmesini bekliyoruz; Türkiye’yi, her geçen gün biraz daha otoriterleşen bir rejim ve bir polis devleti, polisler eliyle yönetilen bir devlet olma görüntüsünden çıkarması gerekiyor.

Aslında meseleye bir de şuradan yaklaşmak lazım: Deniyor ki “Biz orayı halka açacağız.” Ama bugün oraya halkın çocukları yürüdüğünde buna izin vermeyip saldırıyorlar. Sayın Bakan, Türkiye’de iki tane mi halk var? O, Başbakanın meşhur yüzde 50’sinin çocuklarıyla diğer yüzde 50’nin çocukları gibi ayrıştırmaya biz gelmeyiz. O yüzde 50’nin çocuklarından da o meydanda bugün eylemlerini koymak isteyenler var. Ve asla ve asla bizi böyle ötekileştirmeye ve birbirimize düşürmeye çalışmayın. Bu mesele çok ironik bir şekilde her zaman hatırlatılan “Halk plajlara hücum etti, vatandaş denize giremedi.” esprisini 2013 yılında sizin bir kez daha Türkiye’ye yaşatmanızdan başka bir şey değildir.

Enteresan bir dönem yaşıyoruz. Siyasetteki en önemli kıymetlerden bir tanesi tutarlılık. Birbirimizi eleştirirken, iktidar-muhalefet ilişkileri içerisinde en kolay birbirimizi sıkıştırıp da diğerine karşı üstünlük sağlayabileceğimiz alan karşı tarafın tutarsızlığını yakaladığımız alandır, o noktadır ve tutarsızlığı ispatlanan siyasetçi zora girer, sıkıntı çeker. Ben, şimdi, mesela Sayın Elitaş’ı bir konuda eleştirdiğimde, on beş yıl önce Mecliste yapılmış benzer bir uygulama, o konuda verilmiş benzer bir cevaptan bahsedebiliyor veya Başbakan Osmanlı arşivlerine kadar inerek birilerini eleştirip oradan bir tutarsızlık yakalayıp “Geçmişte sizin dedeleriniz, babalarınız, atalarınız böyle demiş.” deyip birilerini, siyasi rakiplerini mahcup etmeye çalışabiliyor. Yüz yıl değil, on yıl değil, on gün değil, aynı gün içinde -iki tane meydan var; bir tanesi Taksim Meydanı bir tanesi Tahrir Meydanı, şimdi, iktidar temsilcilerinin Taksim Meydanı’yla ilgili söylediklerine bir bakalım, bir de Tahrir Meydanı’yla ilgili söylediklerine bakalım. Dün, Hükûmet sözcüsü Sayın Çelik, çıkmış NTV ekranlarına, diyor ki: “Mursi’ye karşı, yapılanlara karşı halkın sokağa dökülmesi bir sivil itaatsizlik eylemidir, bunun karşısında durulması insan haklarının da, her türlü hakkın da ihlalidir, bunun karşısındayız.” Altına imza atarım, çok doğru söylüyorsun da, sen bunu, sivil itaatsizliğin en önemli kullanılması gereken hak olduğunu Taksim için nasıl söylemiyorsun? Veya Taksim için söylediğin sözleri birisi alıp da…

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Orada darbe var, darbe var. Burada darbe mi var?

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – …Tahrir Meydanı için söylemeye kalkarsa sen o zaman buna nasıl bir cevap verirsin? (CHP sıralarından alkışlar)

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Orada darbe var, darbe var.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Biz, bakın, darbenin olduğu saatlerde Cumhuriyet Halk Partisinin sözcüleri hem imza attık hem ben çıktım bu kürsüden söyledim arkadaşlar. Bu kürsüden şunu söyledik, amasız mamasız: “Mursi seçilmiş birisidir, ona karşı yapılan darbeyi kınıyoruz ve bunu en büyük suç olarak ifade ediyoruz.” dedim, arkadaşlarınız alkışladı burada ama tutarlılık, tutarsızlık böyle bir tartışma işte. Siz, Taksim için söylenen sözlerin onda 1’ini birisi Tahrir için söylese ayağa kalkar, bağırır çağırırsınız.

Bakın, bugün orada Taksim’e çıkmak isteyenler de bir sivil itaatsizlik yapıyorlar, onlar da haklarını aramak için oraya çıkıyorlar. Ellerinde hiçbir şey olmadığı gibi, Hükûmeti devirmekle ilgili bir niyetleri de yok. Sadece oyuncak tabancalarla birbirlerine su sıkacaklardı, orada bir su bayramı yapacaklardı ama AKP, her bayramı zehir ettiği gibi, bu çocukların bu güzelim sivil itaatsizlik eylemini bu bayram gününde zehir etmeyi başardı. Tebrik ediyorum sizleri arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, birleşime bir saat ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.47


YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.49

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)

 

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 132’nci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi, bölüm üzerinde şahsı adına söz isteyen Salih Koca, Eskişehir Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SALİH KOCA (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanunun 53 ve 72’nci maddelerini de içine alan üçüncü bölüm üzerinde şahsım adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Meclisimiz tatile girmeden önce gerçekten önemli bir performans sergiliyor, gecenin geç saatlerine kadar çalışmalarını sürdürüyor. Bunun neticesinde, halkımızın daha iyi hizmet alması ve kurumlarımızın daha sağlıklı hizmet vermesi sağlanacaktır. Yapılacak olan değişikliklerle toplumumuzun ve kurumlarımızın çeşitli talepleri karşılanacaktır.

Görüşmelerini yaptığımız 478 sıra sayılı Kanun Teklifi’yle yine birçok vatandaşımızın yüzü gülecektir, bizim de en büyük motivasyon kaynağımız budur. Halkımızın yüzünü güldürecek ve duasını almamıza vesile olacak olan bu yasa çalışmasında emeği geçenlere şimdiden şükranlarımızı sunuyoruz.

Görüşmelerine başlayacağımız üçüncü bölümde, ÖSYM Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’da kısmi zamanlı çalıştırılan öğrencilere yönelik bir düzenleme yapılıyor. Böylece, kısmi zamanlı olarak ÖSYM’de görev yapan öğrencilerimize Kredi Yurtlar Kurumu tarafından verilen burs veya kredinin verilmeye devam edilmesine ve kuruma ait yurtlardan yararlandırılmasına imkân sağlanıyor.

Yine, bu bölümde, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun yürürlük maddesinde değişiklik yapılıyor. Bu düzenlemeyle, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun yürürlük maddelerinin daha ileri tarihlere ertelenmesi sağlanıyor. Ayrıca, halka açık ortaklıklarla ilgili yönetim kurullarında ihtiyaç olan şartların yerine getirilememesi hâlinde Sermaye Piyasası Kurulunca yeni üyeler seçilinceye kadar görev yapacak ve yönetim kurulu toplantı yeter sayısını sağlayacak asgari yönetim kurulu üyelerinin resen atanmasına imkân sağlanıyor.

Görüşmelerini yapacağımız bir diğer madde ise Elektrik Piyasası Kanunu ile ilgilidir. Yapılan düzenleme ile rüzgâr enerjisine dayalı üretim faaliyetleri için yapılmış lisans başvurularından kurul kararıyla lisans verildiği hâlde sorumluluklarını ifa edemeyişlerinden dolayı başvurusu reddedilmiş yatırımcılara yeniden başvuru hakkı tanınarak rüzgâr enerjisi yatırımlarının hızlandırılması amaçlanıyor.

Maliye Bakanlığımızın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamelerde yapılan değişiklikle daire başkanlığı, genel müdür yardımcılığı, defterdarlık, uzman ve uzman yardımcılığı kadrolarıyla ilgili düzenleme yapılmış, bunların yanında, vergi müfettişlerinin görevden ayrılmaları durumunda ortaya çıkan sorumlulukları da yeniden düzenleniyor.

Gelecek bir diğer düzenleme ile basın yayın kuruluşlarının çalışmalarını kolaylaştırmak adına hazırlıkları sürdürülen Türkiye medya veri tabanı projesinin hayata geçmesi sağlanacak. Ayrıca, yerel basınımızın güçlendirilmesi amacıyla gerçekleşen eğitim ve bilgilendirme toplantılarının daha kapsamlı bir nitelik kazanması sağlanacak.

Gençlik ve Spor Bakanlığımızın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’ye ilave edilen madde ile Ulusal Gençlik Konseyinin kurulmasına imkân sağlanmıştır. Hükûmetimizin, başından beri, nesillerimizin en iyi şekilde eğitilmesi ve her alanda söz sahibi olması adına attığı adımlara böylece bir yenisi daha eklenmiş oldu. Eklenen madde ile Ulusal Gençlik Konseyinin faaliyetlerini gerçekleştirebilmesi için Bakanlığımız bütçesinden kaynak aktarılacak. Bu kaynakla Ulusal Gençlik Konseyi gençlerimizin sosyal, ekonomik ve siyasal alanda aktif kılacak projeleri hayata geçirilecek. Gençlik organizasyonlarının koordinasyonu sağlanacak.

Gündemle ilgili olarak da şu duyguları paylaşmak istiyorum: Taksim’de, özellikle, Büyükşehir Belediyemizin hayata geçirdiği yayalaştırma projesi kapsamında, Gezi Parkı’nda çok önemli düzenlemeler yapıldı. Son hâliyle çekilen fotoğraflara bakınca Gezi Parkı’nın Taksim’e çok ayrı bir hava kattığını görüyoruz. Yeni dikilen yüz binlerce çiçek, onlarca ağaç ile Gezi Parkı bizi rengârenk karşılıyor. Bu vesileyle emeği geçenlere teşekkür ediyoruz. Şu gerçek asla akıllardan çıkartılmamalı: Bu park sadece belirli bir kesimin değil, tüm halkımızın ortak değeridir. Unutulmamalı ki ortak değerimiz olan Gezi Parkı için yapılan bu harcamalar halkımızın kaynaklarından yapılıyor. O nedenle, hiç kimse birtakım bahanelerle milletimizin malına zarar vermemeli. Milletimizin malına ortak olarak, hep birlikte sahip çıkmalıyız diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şimdi on beş dakika süre ile soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Sayın Tanal…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, halk ile halkın çocukları olan halkın polisini karşı karşıya getirip halkımızı birbirine kırdırtmayın. Polisin de adalete, insan gibi yaşamaya ve insan gibi çalışmaya hakkı vardır. Polisin özlük haklarını düzeltmediğiniz için, bugün, İzmir ilimiz Çeşme ilçesinde polis memuru Erol Benzer canına kıymıştır. Polisin özlük haklarının düzeltilmesi için kaç tane polisin daha intiharını bekliyorsunuz?

Saygılarımı sunarım.

BAŞKAN –  Teşekkür ediyorum.

Sayın Serter…

FATMA NUR SERTER (İstanbul) – Sayın Bakan, Sayın Cumhurbaşkanı bugün gazetelerde yer alan bir habere göre “Demokrasi ile darbe bir arada olmaz.” diyerek son derece doğru bir konuşma yapmıştır. Bu doğrultuda Türk Dil Kurumunun “darbe” kelimesinin anlamını değiştirerek ve bir eklenti yaparak,  demokratik yollarla  Hükûmeti istifaya zorlamayı darbe kavramına dâhil etmiş olmasını nasıl yorumluyorsunuz? Böyle bir girişimde bulunan Türk Dil Kurumu Başkanı hakkında ne gibi yaptırımlar uygulanacaktır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN –  Teşekkür ediyorum.

Sayın Erdoğan…

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, sözleşmelilere kadro verdiniz, sözleşmeli kardeşlerimize hayırlı uğurlu olsun. Zaten bu, ilk uygulama da değil. Bundan sonra yine sözleşmeli personel almaya devam edecek misiniz? Sözleşmeli kadro kullanarak personel rejimini baypas etme alışkanlığına ne zaman son vereceksiniz? Kadroları iktidarınız tarafından gasbedilen 4/C’lilere ne zaman kadro vereceksiniz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN –  Teşekkür ediyorum.

Sayın Yeniçeri…

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, ÖSYM’de yapılacak değişikliklerle ÖSYM bünyesinde üniversite öğrencilerine veya memurlarına başkanın yetkisiyle çalışma hakkı tanınacağı ifade ediliyor. Bu durumun ileride yaratacağı sorunları nasıl gidereceğinizi düşünüyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN –  Teşekkür ederim.

Sayın Çelebi…

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın Bakana şunu sormak istiyorum: Şu anda, bugün yine Taksim’de, Gezi Parkı’nda insanların üzerine satırlarla saldırıldı, bunların bütün görüntüleri ortada. Diğer taraftan, İçişleri Bakanı açıklama yapıyor, diyor ki: “Polis oraya gidecek, TOMA’lar ile gidecek.” Polisin işi hiç orada bir suça karışmayan insanların mı karşısında durmak, yoksa elinde satırlarla orada insanların üzerine giden o insanların suç işlemesini mi engellemektir? Bunun çok açık ifadeyle bir söylenmesini istiyoruz. Çünkü Gezi Parkı’nda insanlar anayasal, yasal haklarını bu ülkede kullanamıyorlar. Bir valinin fermanıyla… “Yasakladım.” diyor, yasaklıyor, “Ben istediğim insanları oraya sokarım…”

Bu konuda düşüncelerini almak istiyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Akar…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Bakan, 1999 depreminde zarar gören kalıcı iş yeri sahiplerinden -çıkarmış olduğunuz bir torba kanunla- ödemelerini yapmayanlar üç ay içerisinde ödeme yapmazlar ise iş yerlerine el konuldu. Ama bu tebligat vatandaşlara yapılmadığı için yaklaşık 1.300 tane vatandaş mağdur oldu. Bunların içinde yüzde 40, yüzde 50, yüzde 60 engelli duruma düşen, hatta bu işleri izleyemeyen birçok vatandaş var. Bu vatandaşların talebini bir kanun teklifiyle sizlere ilettik ve bu vatandaşlar bu tebligat yapılmadığı için mağdur duruma düştüler. Defalarca söylememize rağmen bu vatandaşların mağduriyetleri giderilmedi. Gidermeyi düşünüyor musunuz? Tebligat yapmayı ve daha önce ödeme yapıp kalıcı iş yerinden vazgeçenlere ödemelerini yapmayı planlıyor musunuz? Çünkü ödemeler de yapılmamaktadır şu anda. Böyle bir problem var.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, bu torba yasada devlet memurluğu kadrosuna geçirilen 96.500 kişinin seçiminde hangi objektif ve ahlaki kuralları kullandınız? Özellikle bu yolla devlet memuru olan vatandaşlarımızın coğrafi bölgelere göre bir dağılımı yapıldı mı? Bu dağılımda hakkaniyete uyuldu mu? Daha önce tasarıda yer aldığı hâlde burada görüşmeler sırasında tasarı kapsamından çıkartılanların çıkartılma gerekçesi nedir? Bunlardan boşalan kadroları nasıl değerlendirmeyi düşünüyorsunuz? Son olarak da şehit aileleri ve gazilerimize verilen maaşların yükseltilmesi konusunda bu tasarı kapsamında düzenleme yapılması düşünülmekte midir?

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Atıcı…

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, az önce konuşan hatip, farklı bir Taksim tablosu çizdi, çiçekler, güller. Muhtemelen, bugün yapılan girişimlerden önce hazırlanmış ve eline verilmiş metni okudu. Bir saat önce kızım aradı beni İstanbul’dan, 11 yaşında. Bugün İstanbul’a ağabeyini görmeye gitti ve “Baba biber gazıyla tanıştım.” diye beni aradı, 11 yaşında kız çocuğu. “Hayırlı olsun kızım.” dedim. “Ama baba, 5 katlı bir binanın içine niye gaz bombası attılar, bunu anlayamadım.” dedi.

Şimdi ben soruyorum Sayın Bakan: Ben, 11 yaşındaki kız çocuğumu devletini seven, insanları seven, polisini seven bir insan olarak, bir vatandaş olarak nasıl yetiştireceğim? Benim kızım gözyaşları içerisinde beni arıyor ve biber gazına maruz kaldığını anlatıyor. Bunun gibi binlerce, on binlerce insanın feryadını ne zaman duyacaksınız?

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Tanal…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

2007 yılında AKP seçim beyannamesinde polisin özlük haklarının düzeltileceğine ilişkin hüküm vardı Sayın Bakan. 2007 yılında polisin özlük haklarının düzeltileceğine ilişkin bu hüküm olduğu hâlde ve bu vaadi verdiğiniz hâlde, oy aldığınız hâlde neden bugüne kadar düzeltilmedi? Daha kaç sefer böyle bir vaat vereceksiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Özel…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, hepimiz biraz önce televizyon yayınlarında ellerinde palayla, ellerinde satırla, polisin gözünün önünde, hiçbir şekilde elinde bir suç unsuru olmayan, sadece gösteri hakkını kullanmak isteyen kişilere saldıranları gördük. Bu görüntüler daha önce de olmuştu. Bu daha önceki eli satırlılardan, palalılardan hiç gözaltına alınan oldu mu, olduysa, bunlar sorgulamaları sonucunda herhangi bir tutuklama talebiyle sevk edildiler mi? Böyle bir tutuklama gerçekleşti mi? Bu geceki bu görüntüler hakkında ne diyorsunuz? Bu kişiler polisin gözü önünde nereden alarak bu yetkiyi, ellerindeki satırlarla gencecik insanlara saldırıyor? Siz böyle bir Hükûmete, devlete nasıl bakıyorsunuz 2013 yılında?

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Son soru, Sayın Gümüş…

HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) – Teşekkür ederim.

Sayın Bakan, ÖSYM sınavlarında sınavdaki soruları bilgi edinme hakkının dışında bırakmışsınız. Şimdi, sorular mı yanlış, yoksa bunların cevaplarıyla ilgili ne işler dönüyor da bu işler, bilgi edinme hakkının dışına çıkarılıyor? Bu tür olaylar olduğu zaman biz ister istemez vekiller olarak, Türk halkı olarak şüpheleniyoruz. Zaten şaibelidir ÖSYM sonuçları, birçok yapılan sınavlar. Şimdi, şaibesi artmıştır görüntüsü daha da gelişmektedir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Bakan, buyurun.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Tanal’ın, polislerimizin özlük haklarına ilişkin bir sorusu oldu.

ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) – Sayın Bakan… İzlemek ister misiniz Sayın Bakan? Elinde satırla çocuklara saldırıyorlar Taksim’de, izlemek ister misiniz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Bakan cevap verecek lütfen sayın milletvekili.

ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) – Kendinizi hâlâ meşru bir bakan olarak sayıyor musunuz? (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

Sayın Bakan, siz lütfen cevap verin, sorulara cevap verin. (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Evet, polis memuru arkadaşlarımız… (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Yüksel, lütfen yerinize oturunuz, Sayın Yüksel…

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Otur yerine!

BAŞKAN - Sayın Yüksel…

Sayın Bakan siz cevap verin lütfen.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Evet, polis memurları: AK PARTİ hükûmetlerinden önce 1’in 4’ünde çalışan bir polis memurumuz 816 Türk lirası maaş alıyordu. (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler) Evet, Sayın Başkan…

BAŞKAN – Ara vermek…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Neden rahatsız oluyorsunuz beyler? Yazıklar olsun! Nerede o İçişleri Bakanı?

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Soru sordunuz, cevapları almadınız.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – 2013 yılının temmuz ayı itibarıyla bir polis memurunun, 1’in 4’ünde çalışan bir polis memurunun aldığı maaş 3.091 Türk lirasıdır. Artış yüzde 279’dur. 2002 yılında 9’un 2’sinden göreve başlamış olan bir polis memurunun… (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)

Sayın Başkan, sustursanız da, konuşsak.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.05
SEKİZİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 21.22

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)

 

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 132’nci Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.

478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Üçüncü bölüm üzerinde soru-cevap kısmında kalınmıştı.

Sayın Bakan, buyurun.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Tanal sorusunda, polislerimizin özlük haklarıyla ilgili bazı sorularına cevap istedi. İfade etmek isterim ki, 1’in 4’ünde görev yapan bir polisimiz, 2002’de 816 Türk lirası alırken 2013’ün Temmuz ayı itibarıyla 3.091 Türk lirası almaktadır, artış, yüzde 279’dur. 2002’de 9/2’den göreve başlayan bir polis memurumuz 695 Türk lirası alırken…

ALİM IŞIK (Kütahya) – On bir yıl geçti Sayın Bakan. Başınıza çöksün sizin, hep “2002”! On bir yıl oldu… İki yıl önce ne hâldeydin, sen ona cevap ver.

BAŞKAN – Sayın Işık, lütfen ama, Sayın Bakan cevap veriyor Sayın Işık. Lütfen Bakan cevap veriyor ya.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – …bugün 2.781 Türk lirası almaktadır; artış, yüzde 300’dür. Ancak bu on yıllık süre içerisindeki toplam enflasyon rakamı ise yüzde 152’dir.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Niye rahatsız oluyorsun?

ALİM IŞIK (Kütahya) – Olmaz, olmaz. On bir yıldır yönetiyorsunuz bu memleketi, daha hâlâ 2002’den bahsediyor. (AKP ve MHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)

BAŞKAN – Sayın Işık, lütfen sabredin, Sayın Bakan cevap veriyor.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Onun için polislerimize hükûmetlerimiz döneminde gerekli destekler verilmiştir, bundan sonra da verilecektir.

Bir başka konu, Sayın Serter’in söylediği şey, bir görüşünü ifade ediyor ama bana bir soru da sorduğunu görmüyorum, kendi görüşünü ifade ediyorlar. Darbelerle ilgili tanımlar dünyanın her yerinde aynıdır. Şu anda ben Türk Dil Kurumundan nasıl bir karşılık verildiğine, lügate bakmadım, baktığımda size yazılı olarak da cevap verebilirim.

FATMA NUR SERTER (İstanbul) – Basında çıktı Sayın Bakan, görmediniz mi?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ama şunu söyleyelim: Milletin iradesiyle seçilmiş olan parlamentoyu, hükûmeti aşağı indirmek için, hukukun öngördüğü usullerin dışında bir usulle, seçim dışında bir yolla hükûmeti…

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Bakan, hukuk nedir! İstanbul’da satırla koşanları yakalamamak… Hukuktan mı bahsediyorsunuz? Türkiye'de hukuk mu kaldı?

BAŞKAN – Sayın Özkoç… Sayın Özkoç, lütfen oturun.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – …parlamentoyu kim aşağı indirirse o darbedir, ister siviller tarafından, ister askerler tarafından, ister yargı tarafından, kim tarafından yapılırsa yapılsın, biz biliyoruz ki demokrasilerde iktidara gelmenin yolu sandıktır. (CHP sıralarından gürültüler)

FATMA NUR SERTER (İstanbul) – Ben öyle sormadım, soruyu çarpıtmayın, öyle sormadım. Demokratik yollarla hükûmeti istifaya zorlamak dünyanın hiçbir yerinde darbe değildir. Bundan kaçamazsınız.

BAŞKAN – Sayın Serter, lütfen, soru sordunuz, Sayın Bakan cevap veriyor.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sandıkta yönetme yetkisi alınır, yönetilir, sonra sandıkta hesap verilir…

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Hayır, sandıkla ne alakası var!

FATMA NUR SERTER (İstanbul) – Hayır, ben onu sormadım. Neyi sorduğumu çok iyi biliyorsunuz. Sorudan kaçma! Siz antidemokratik bir yolla karşı devrim yapmanın çabası içindesiniz.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – …vatandaş iktidar değişikliğini demokrasilerde sadece sandıkta yapar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Ne hukukundan bahsediyorsunuz? Şu anda Türkiye'de demokrasi mi var, hukuk mu var? Hangi hukuktan bahsediyorsun?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Onun dışında yargıyla, onun dışında sokakta, onun dışında darbeyle, askerle el ele, başka tür yöntemlerle yapılan her türlü değişiklik darbedir. (CHP sıralarından gürültüler)

FATMA NUR SERTER (İstanbul) – Neden bahsediyorsun yahu! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

RECEP ÖZEL (Isparta) – Ya sen bir sus!

FATMA NUR SERTER (İstanbul) – Ne susacağım ya cevap mı veriyor? Cevabını versin önce!

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Bunu sizin iyi öğrenmeniz lazım. Darbenin taşeronluğunu siz iyi yaptınız, ikna odalarında millete iyi… (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Bakan, soruya…

FATMA NUR SERTER (İstanbul) – Neden bahsediyorsun ya! Soruya cevap mı veriyor! Kaçıyor, kaçıyor… (AK PARTİ  ve CHP sıralarından gürültüler) Bu, cevap mı ya!

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) -  …darbecilere hizmet ederek, ikna odalarında nasıl hizmetkârlık yaptığınızı bütün Türkiye biliyor.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, bu bir Parlamento mu! Böyle bir şey olabilir mi?

RECEP ÖZEL (Isparta) – Siz Amerika’nın taşeronluğunu…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Amerika’nın taşeronluğunu yapan sizsiniz!

FATMA NUR SERTER (İstanbul) – Orada oturuyor…

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) -  Sizin bu konuda soru sorma hakkınız yok.

ENGİN ALTAY (Sinop) -  Sayın Bakan, lütfen susun. Sayın Bakan, bir dakika…(AK PARTİ  ve CHP sıralarından gürültüler)

FATMA NUR SERTER (İstanbul) – Orada oturuyorsunuz, hâlâ…

BAŞKAN – Lütfen, Sayın Altay, oturun… Sayın Bakan, cevabını versin, sonra…

ENGİN ALTAY (Sinop) -  Sayın Başkan… Duyamıyoruz gürültüden…

BAŞKAN – E, sizinkileri durduramıyorum.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) -   Affedersiniz…

Sayın Yeniçeri’nin…

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Hangi demokrasiden bahsediyorsunuz? Amerika’nın taşeronu sizsiniz!

BAŞKAN – Sayın Tanal…

(İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal Komisyon sıralarına yürüdü)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Taşeron olan sizsiniz, Amerika’nın taşeronu sizsiniz! (AK PARTİ  ve CHP sıralarından gürültüler)

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) -  Ne var? Sensin taşeron, terbiyesiz herif!

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Siz nasıl bize  bunu söylersiniz! Ayıptır! (AK PARTİ  ve CHP sıralarından gürültüler, Komisyon sıraları önünde toplanmalar)

BAŞKAN – Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.26


DOKUZUNCU OTURUM

Açılma Saati: 21.56

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram Özçelik (Burdur), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)

 

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 132’nci Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.

478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Üçüncü bölüm üzerindeki soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.

Şimdi, İçişleri Bakanı Sayın Muammer Güler söz istemişlerdir, bir açıklama yapacaklar.

Buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- İçişleri Bakanı Muammer Güler’in, İstanbul Taksim’de meydana gelen olaylara ilişkin açıklaması

İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; bu akşam İstanbul’da, Taksim’de sosyal medya üzerinden gündüz saatlerinde kanunsuz bir toplantı için yapılan çağrı üzerine…

BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) – Nesi kanunsuz efendim?

İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) – Efendim, evet, kanunsuz toplantı olduğunu size söyleyeceğim.

NUREDDİN NEBATİ (İstanbul) – Çatlama da dinle!

BAŞKAN – Ya, lütfen!

İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) – Kanunsuz bir toplantı için çağrıda bulunulmuştur. Taksim’de toplantı için, hiçbir yasal müracaat olmadığı hâlde, bir toplantı için çağrıda bulunmuştur. 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nda, genel yollar üzerinde, parklarda toplantı yapılması kanunda belirtilen şartlara tabidir.

Şimdi, bir kere, böylesine bir kanunsuz toplantıyı engellemek için güvenlik güçlerimiz gerekli önlemleri almışlardır. Biz Galatasaray’da, Galatasaray Lisesi önünde ve İstiklal Caddesi’nde mutat olarak basın açıklamalarına imkân veriyoruz ancak grupların ısrarla Taksim’de toplanma talebi güvenlik güçleri tarafından engellemiştir. Bu engelleme sonrasında, bazı marjinal gruplarca sokak içlerine kaçılarak polislere taşlı ve molotoflu saldırıda bulunulmuştur ve kendilerine güvenlik güçlerince zor kullanmak suretiyle dağıtılmışlardır. Dağıtılmanın akabinde Halaskargazi Caddesi’nde, bugün sosyal medyaya da yansıyan, elinde bir sopa ve elinde bir satır veya palaya benzeyen bir aletle 2 kişinin bazı kişilere saldırdığı tespit edilmiştir. Kendileri güvenlik güçlerince yakalanmıştır. O cadde üzerinde esnaflık yapan 2 kişi olduğu tespit edilmiştir, haklarında gerekli işlem yapılmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, kanunsuz hiçbir işleme, hiçbir eyleme göz yumulması mümkün değildir. Elbette, bunun çirkinliği kadar, bu olay üzerinden bu kişileri belli bir siyasi partinin mensubu gibi başkalarına karşı kışkırtmak da doğru değildir. Hepimiz sağduyu içerisinde hareket etmeliyiz. Biz kanunsuz gösterilere de karşıyız, kanunsuz eylemlere de karşıyız. Kişilerin can ve mal güvenliğini engelleyecek her türlü şiddet eylemini veya kanunsuz eylemi de engellemek bizim görevimizdir. Haklarında gerekli işlem yapılacaktır. Yüce Meclisin bilgilerine saygıyla arz ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şimdi, sırasıyla grup başkan vekillerine söz vereceğim.

MUSA ÇAM (İzmir) – Bunları söylemek çok zor muydu yani bu kadar gerilim yarattınız?

BAŞKAN – Sayın Çam, lütfen… Sayın Çam…

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Pis herif, bekledin mi? Dinledin mi? Bakanı dinledin mi?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Aydın.

2.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın, görüşülen kanun teklifinin üçüncü bölümü üzerindeki soru-cevap kısmında yaşanan olaylara, İstanbul Taksim’de meydana gelen olaylara, Şırnak Milletvekili Mehmet Emin Dindar’a “Geçmiş olsun.” dileğinde bulunduğuna ve buna sebebiyet verenleri kınadığına ilişkin açıklaması

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Az önceki oturumda,  tabii ki hiç de hoş olmayan ve özellikle milletin iradesini temsil eden Meclisimize yakışmayan görüntüler sergilenmiştir. Öncelikle, bu görüntülerin doğru olmadığını ve bu görüntülere sebebiyet verenleri kınamak istiyorum, kınıyoruz.

Sayın Bakanımıza sorular soruldu bir önceki oturumda. Sayın Bakanımız tam da bu soruları cevaplamaya başlarken, maalesef, yine aynı şekilde, soruları soranlar tarafından bir şekilde engellenmeye çalışıldı, hatta yerinden kalkıp kürsüye kadar gidilmeye çalışıldı. Tabii ki bunları kabul etmek mümkün değil. Aynı şekilde, milletin iradesiyle seçilen bir Bakana “Meşru değil.” gibi yakıştırma yapmak hiçbir partiliye, hiçbir milletvekiline yakışmaz. Meşruiyet milletin iradesinden geçer, milletin iradesini temsil eden Hükûmetin Bakanına da hiç kimse “Meşru bakan değil.” diyemez. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Yine aynı şekilde, demokraside millî irade vardır. Millî iradede tabii ki, azınlığın çoğunluğa tahakkümü asla kabul edilemez; azınlığın hakları da korunarak bir şekilde hükûmetin idare edilmesi lazım. Kaldı ki Sayın Bakanımız, o görüntülerle birlikte, o görüntülerde yer alan 2 kişinin yakalandığını… Ki fırsat verilseydi, biraz önceki oturumda fırsat verilseydi, o görüntüde yer alan 2 kişinin de yakalandığı ve hakkında işlem yapıldığı ifade edilecekti. Bekir Bozdağ, Sayın Başbakan Yardımcımız tarafından da o bilgiler alınmıştı, o bilgileri ifade edecekti. Maalesef, onu ifade etmeye fırsat ve imkân tanınmadı, verilmedi. Dolayısıyla, ben, bu görüntüleri, burada oluşan bu tabloyu yakıştıramadığımı ifade etmek istiyorum. Özellikle, Şırnak Milletvekilimiz Mehmet Emin Dindar da maalesef bir saldırıya maruz kalmış ve kaşından da yara almıştır, şu anda da kendisi hastaneye kaldırılmıştır. Kendisine de geçmiş olsun diyorum ve o işleme sebebiyet verenleri de kınıyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Altay, buyurun.

3.- Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, görüşülen kanun teklifinin üçüncü bölümü üzerindeki soru-cevap kısmında yaşanan olaylara, İstanbul Taksim’de meydana gelen olaylara, Şırnak Milletvekili Mehmet Emin Dindar’a “Geçmiş olsun.” dileğinde bulunduğuna ve herkesin sinirlerine hâkim olmasını temenni ettiğine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (Sinop) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, öncelikle, biraz önce yaşanan olaylar Parlamentomuzda görmek istediğimiz olaylar değildir. Bunun altını özenle çizmek isterim. Elbette Parlamentonun özellikle son üç beş gündür insan haklarına aykırı bir şekilde on üç, on dört saat çalışmasının bütün milletvekillerimizde bir gerginlik yarattığı, bir psikolojik basınç oluşturduğu da muhakkak.

Bu akşam yaşanan olaylar, bugün Taksim’de yaşanan ve İnternet’te, televizyonlarda herkesin de gördüğü gibi -provokasyondur, şudur, budur, ben onu bilmem ama- Türkiye’de asla ve asla görmek istemeyeceğimiz, kabul edemeyeceğimiz… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Arkadaşlar, demin Grup Başkanınız konuşurken biz kestik mi ama?

ENGİN ALTAY (Sinop) - …ve hiçbirimizin kabul edemeyeceği olaylar bize ayrıca germiştir, çok doğrudur. Ben, hiçbir milletvekilinin, Parlamentoda Bakanlar Kurulu ya da komisyon sırasında oturan Sayın Bakanın yanına fiilî bir saldırı amacıyla gideceğine ihtimal vermem. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Yani eğer dinlerseniz… Şunu rica edeyim iktidar partisi grubundan: Benim konuşmam bittikten sonra bana tepkinizi gösterin çünkü yanlış anlaşılabiliyor. Geçen de BDP’li arkadaşlarımızın Sinop ziyaretiyle ilgili bir şeye başlarken tepki oldu, sonra ben başka bir şey söyledim. Lütfen, dinleyin. Hep söylüyorum, size biraz daha sabır yakışır.

Tabii, burada, bu Parlamentonun işleyişi itibarıyla idare amirlerimiz var ve grup başkan vekillerimiz var. Ve ben de zaten buradaydım, benim yetişmeme… Her şeye rağmen, yani Bakana fiilî saldırı asla olmaz da, sözlü bir hakaret olmasın diye ben oraya hamle yaparken, idare amirimizden önce kimi arkadaşların oraya, böyle, seri, süratli bir şekilde gidip sanki olaya müdahale manasında, Sayın Bakanı koruma refleksi içindeki tavırları bu istenmeyen olayların başlangıcı olmuştur. (AK PARTİ sıralarından “Aaa…” sesleri)

E, ne deyim ben size o zaman yani, ne diyeyim ben size!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen… Grup başkan vekilleriyle içeride konuştuk sayın milletvekilleri, lütfen bir dinleyin.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Yok, dinlemezler Başkanım, dinlemezler. Öyle görülüyor.

Sonra hepimizin gördüğü olaylar yaşandı, küfürler oldu. Şu mu söyleniyor: Sadece muhalefet partisi milletvekilleri mi küfür etti? Hayır, ben 7-8 iktidar partisi milletvekilinin küfrünü kulağımla duydum, buradan da edilmiştir. Parlamentoda küfür olmamalıdır ama Parlamentoda münakaşa olabilir, tartışma olabilir. Bakın, değerli arkadaşlar, sataşma da olur. Sataşma Parlamentonun olmazsa olmazıdır ama biraz önce Sayın Bakan cevap verirken sizin grup olarak tavrınız, sataşmanın ötesinde, bir tacizdi; bunu kabul edeceksiniz. Bunu kabul etmez de “Hadi oradan canım, işte, biz buradayız; milletin yüzde 50 oyuyla da geldik. Biz, burada kendimiz çalar, kendimiz söyleriz.” mantığından ne olur kurtulun. Bunun Türkiye’ye, size ve partinize bir hayrı yoktur.

ALİ ŞAHİN  (Gaziantep) – Başkana bakarak konuş.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, ne yapayım ben şimdi?

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Dinliyoruz Başkanım.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Yani bu konuşmalarım da sizi rahatsız ediyorsa, biz burada, aynı çatı altında bir arada yaşayamayız kardeşim. Bu konuşmamdan da rahatsız oluyorsanız, biz sizinle ne konuşacağız? Olabildiği kadar sakin bir şekilde konuşuyorum. Burada 3 tane grup başkan vekiliniz var.

BAŞKAN – Sayın Altay, şahsi konuşmayı bırakın lütfen.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Ama Başkanım, yani konuşmamı…

BAŞKAN – Anlaşıldı, evet. Toparlayalım lütfen.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Evet, “Küfür olmaz.” dedik. İktidar partisinde, Sayın Başkan, sayın bakanlar, gördüğüm bir tespit var. Son üç beş aydır çevremizde, dünyada gelişen olaylardan da gocunmayın, rahat olun. Türkiye’de bir daha hiçbir şekilde demokrasi kesintiye uğramayacaktır.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Gocunan sizsiniz.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Ama bütün refleksleriniz bu minval üzere. Bir haftadır “Sen az darbecisin, sen çok darbecisin.”den başka bir laf ettiğiniz yok kardeşim. Buna gerek yok.

“Bakan meşru değildir.” ifadesi…

BAŞKAN – Evet, Sayın Altay, lütfen toparlayın.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Bitiriyorum Başkanım. Biterse güzel olacak, yarım kalırsa hiçbir şeye benzemeyecek.

BAŞKAN – Ama bitirin…

ENGİN ALTAY (Sinop) – “Bakan meşru değildir.” ifadesi siyasette olabilecek bir şeydir Sayın Grup Başkan Vekilim.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Nasıl öyle olur?

ENGİN ALTAY (Sinop) – Yani “Ben böyle düşünüyorum.” der adam. Ancak meşruiyeti şu anlıyorsanız, millî iradeye saygı anlıyorsanız, biz onun en büyük örneğini, belki de dünya siyaset tarihindeki örneğini Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın üzerindeki yasağı Anayasa’yı değiştirerek, kaldırarak verdik. Kimse millî iradeye bizden daha saygılı olamaz. Bunun, lütfen, altını çiziyorum.

Özetle ve sonuçla şunu söylemek isterim ki, Anayasa’nın 34’üncü maddesiyle, toplantı ve gösteri yürüyüşleri vatandaşlar için temel hak ve özgürlüklerdendir. Ancak elbette ki altında da “Kanunla düzenlenir.” diye bir hüküm de vardır. Ama ben Hükûmetin birçok kanunsuz gösteriye izin verdiğini, Hükûmet üyelerinin de o kanunsuz gösterilerde var olduğunu da biliyorum Sayın Bakanım. Bugün de zatıalinize saat 20.00 sularında dedim ki: “Sayın Bakanım, ne olur -Taksim’den haberler geliyor- müdahale olmasın, sert olmasın. Barikat olsun, tamam ama artık Türkiye gerilmesin.” Türkiye’de insanlar mutlu olmak istiyor, memleketinin geleceğinden emin olmak istiyor. Bunları söylemiş biriyim ve bugün burada yaşanan olaylar neticesinde -kavgada yumruk sayılmaz; keşke olmasaydı- bizim arkadaşlarımızdan da bir tanesi yerlerde tekmelendi.

BAŞKAN – Sayın Altay, lütfen…

ENGİN ALTAY (Sinop) – Bitiriyorum.

Geçmiş olsun diyorum milletvekilimize, Mehmet Emin Dindar’a geçmiş olsun diyorum. Çok üzgünüm, bizim için de üzüntülü bir olaydır ama herkesin sinirlerine, reflekslerine hâkim olmasını temenni ediyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Şandır, buyurun.

4.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Şırnak Milletvekili Mehmet Emin Dindar’a “Geçmiş olsun.” dileğinde bulunduğuna, görüşülen kanun teklifinin üçüncü bölümü üzerindeki soru-cevap kısmında yaşanan olaylara ve bunun bir daha olmamasını temenni ettiğine ilişkin açıklaması

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak, öncelikle Şırnak Milletvekili Sayın Mehmet Emin Dindar’a geçmiş olsun diliyorum. Gerçekten, hiç arzu edilmeyen bir sonucun muhatabı oldu. Hâlbuki Meclisimizin en sakin adamlarından, en sakin milletvekillerinden biriydi. Ayrıca, bu arada başka yaralanan arkadaşlarımız da varsa onlara da geçmiş olsun diliyorum.

Yanlış yanlıştır değerli arkadaşlar. Yanlışın karşısında hepimiz birlikte durmazsak yanlışa meşruiyet kazandırırız. Onun için, yanlışı dürüstçe ve yüreklice ifade etmek lazım. Bu kürsüye hücum etmek, Başkanlık kürsüsüne hücum etmek, bakanların oturduğu yere, komisyonun oturduğu yere hücum etmek bütünüyle yanlıştır, bu yanlışın yapılmaması hepimizin ortak sorumluluğudur. Ben Sayın Mahmut Tanal’ın Sayın Bakana vurmak kastı taşımadığını düşünüyorum, öyle ümit ediyorum. Ben inanıyorum ki eğer bir müdahale olmasaydı, oraya gidip, bağırıp çağırıp geri gelecekti ama şu da var: Yani biz birbirimizden emin değiliz. Yani hep böyle birbirimize suçlu muamelesi yaparsak doğru olmuyor işte, sonuçlar iyi olmuyor ve buraya yakışmayan sonuçlarla karşılaşıyoruz.

Değerli milletvekilleri, çok küçük meseleler hiç öngöremediğimiz sonuçlara ulaşabilir, o da hepimizi üzer, bizi üzmenin ötesinde, Meclisimiz yara alır. 2000 yılındaydı yanlış hatırlamıyorsam -Sayın Başkan da hatırlayacak- çok basit bir tartışmadan dolayı, bir milletvekilimiz burada, bu türde bir arbedenin sonunda hayatını kaybetti ve bir milletvekili arkadaşımızın da hayatı söndü; o olayın faili olarak yargılandı ve siyasi hayatı sona erdi. Dolayısıyla, hepimizin, tüm milletvekillerinin, özellikle grup başkan vekilleri olarak, özellikle Başkanlık Divanı olarak, muhtemeli öngörerek yani muhtemel gelişmeyi önceden öngörerek, ne pahasına olursa olsun tedbir almak mecburiyetindeyiz. Görünen o ki -bir arkadaşımızın da ifade ettiği gibi- bir haftadan bu yana devam eden bu gergin çalışma usulü sinirlerimizi bozdu, bardak doldu, en ufak damla taşırıyor.

Bu Meclis önemli, bu Meclis kapanmamalı. Biz bir şey söyleyince, asla Meclisin bir kavga sonrası kapatılmasını talep ediyormuşuz gibi bir ifadeyi reddederim, böyle bir görüntü asla yakışmaz. Bu Meclis kapanmamalı, bu Meclis çalışmalı. Ama eğer bizim dostluklarımızı bozacak olaylara gebeyse atmosfer, eğer burada öngöremediğimiz birtakım olayların yaşanması muhtemelse, eğer Meclisin hükmü şahsiyetine yakışmaz olaylar yaşanması ihtimali varsa, gerçekten durup tekrar düşünmemiz lazım. Hiçbir kanun insan hayatından önemli değil, hiçbir kanun bu Meclisin onurundan daha önemli değil, hiçbir kanun bizim birlikte olma, birlikte çalışma arzumuzdan, irademizden daha önemli değil.

Ben tekrar temenni ediyorum, bu olaylar olmasın. Hepimiz birden ayağa kalkmayalım. Yani 1 kişinin fiiline 20 kişi ayağa kalkarsak sonuç öngörülemiyor. Onun için, üzüntülerimi ifade ediyorum, olmamasını temenni ediyorum ve bu yaralanan arkadaşlarıma tekrar grubum adına geçmiş olsun dileklerimi ifade ediyorum.

Teşekkür ederim efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Buyurun Sayın Buldan.

5.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, Şırnak Milletvekili Mehmet Emin Dindar’a “Geçmiş olsun.” dileğinde bulunduğuna, görüşülen kanun teklifinin üçüncü bölümü üzerindeki soru-cevap kısmında yaşanan olaylara ve bu görüntülerin bir daha yaşanmamasını temenni ettiğine ilişkin açıklaması

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, ben de, grubum adına, yaralanan Sayın Mehmet Emin Dindar’a geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Ama aynı zamanda, bakanların üstüne yürünmesinin de doğru olmadığını ifade etmek istiyorum.

Bu Meclis sıraları ve Meclis kürsüsü halkın iradesini teslim ettiği bir yerdir. Dolayısıyla, bu Meclis, sorunların tartışıldığı, sorunların çözüldüğü bir çatıdır ama ne yazık ki, bu Meclis, zaman zaman küfürlerin, zaman zaman yumrukların havada uçuştuğu, üzülerek, sıkılarak ve utanarak izlemek zorunda kaldığımız görüntülere de sahne oluyor.

Biraz önce yaşanan görüntüler hepimizi çok üzdü. Ben, bir kadın milletvekili olarak bu görüntüleri izlemek istemedim ve dışarıya çıktım. Bu görüntüleri burada çok gördük, çok yaşadık ama her seferinde utandık, sıkıldık ve özür diledik; özür dilediğimiz hâlde bunun tekrarı yaşandı, bu gece burada bir tekrarını daha gördük. Milletvekillerinin birbirini dövmesi, bakanların üstüne yürümesi gerçekten bizleri utandırıyor ve utanacak bir duruma düşürüyor. Biraz önce yaşanan görüntüler, sadece bizi değil, aslında milletimizi ve halkımızı da utandırıyor. Dolayısıyla, bir halkın iradesi olarak eğer seçildiysek, bu Meclis çatısı altına geldiysek, bu halka saygılı olmak durumundayız. Ben, bu görüntülerin bir daha tekrar etmemesini, bu görüntülerin bir daha yaşanmamasını temenni ediyorum.

Bir kez daha, yaralı olan, incinen arkadaşlarımıza geçmiş olsun diyorum.

BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum.

Biz de Mehmet Emin Dindar arkadaşımıza geçmiş olsun diyoruz. Söylenecek tüm sözler söylendi, söylenecek herhangi bir söz yok.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

4.- Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) (S. Sayısı: 478) (Devam)

BAŞKAN – Üçüncü bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, üçüncü bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

Alınan karar gereğince, 53’üncü maddenin (a), (b), (c), (ç) ve (d) bentleri ayrı ayrı maddeler olarak görüşülecektir.

53’üncü maddenin (a) bendinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan  Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 53 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Mustafa Kalaycı                           Erkan Akçay                           Mehmet Şandır

                 Konya                                       Manisa                                     Mersin

  Hasan Hüseyin Türkoğlu                Mehmet Erdoğan                        Mehmet Günal

              Osmaniye                                     Muğla                                      Antalya

                                                                 Alim Işık

                                                                  Kütahya

“(a) 4 üncü maddesinin onbirinci fıkrasının (a) bendinde yer alan “görevlileri belirlemek ve komisyonları oluşturmak” ibaresi “ilkeleri ve görevlileri belirlemek” şeklinde değiştirilmiştir.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 53 (a) maddesinin Teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

    Ferit Mevlüt Aslanoğlu              Aydın Ağan Ayaydın                       İzzet Çetin

                İstanbul                                     İstanbul                                     Ankara

              Musa Çam                                Kazım Kurt                            Mahmut Tanal

                  İzmir                                      Eskişehir                                   İstanbul

                                                           Fatma Nur Serter

                                                                  İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen?

ENGİN ALTAY (Sinop) – İzzet Çetin.

BAŞKAN – İzzet Çetin, Ankara Milletvekili.

İZZET ÇETİN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 53’üncü maddesi üzerinde verdiğimiz önerge adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu kanun teklifinin, verilişi, hazırlanışı, içeriği, görüşmeler sırasındaki tutumu, her şeyiyle kanun yapma tekniğinden son derece uzak olduğu açık. Gerçekten, içindeki maddelere bakıldığı zaman, bu Meclisi bu kadar gerecek kadar acil, gerecek kadar olmazsa olmaz herhangi bir hükme rastlamanın olanağı yok.

Şimdi, burada hem Meclis Başkan Vekilimiz var hem grup başkan vekilleri var. İstenmeyen olaylar yaşandı; böyle bir olaydan sonra Meclisi hâlâ “Yasa yapacağız.” diye çalıştırmaya kalkışmak ve zorlamak… Umarım, temennim o ki birkaç dakika ya da saat sonra istenmeyen olaylar yeniden yaşanmasın. O nedenle, milletvekillerinin, tüm arkadaşlarımın çok ağır yükünün olduğunu biliyorum.

Değerli arkadaşlar, gerçekten, görüşme yapmak zor ama bu ÖSYM Yasası’nın 6 maddesi, 7 maddesi var. Yani, bugüne kadar ÖSYM’de kaç… Ne zaman çıktı ÖSYM Yasası? 2011 yılında. İki yıl dört ay oldu. İki yıl dört aydan bu yana 20 kez değiştirildi. Tamamı 11 madde. Yani, ÖSYM gibi Türkiye’de yükseköğrenimin ve tüm sınavların yapıldığı bir kurum o iki yılda 20 kez yasasını değiştiriyorsa ve değiştirmek zorunda hissediyorsa buna ne demeli? Buna Hükûmetten yani yürütme organından hiç kimse “Ne yapıyorsunuz arkadaşlar?” deme yetkisine sahip değil mi?

Şimdi ne değiştiriyorsunuz? Yine (a) fıkrasında yer alan birtakım hükümleri değiştirmeye kalkışıyorsunuz. (a)’da, (b)’de yani hemen hemen bütün maddeleriyle, dört beş maddesiyle yine oynuyorsunuz. Buna hakkınız olmaması gerekir diye düşünüyorum. Yani, ÖSYM’nin, kendi yasasını yapmaktan âciz bir kurumun hâlâ Türkiye’nin geleceğini şekillendirecek, belirleyecek birtakım çalışmalar yapıyor olması gerçekten bir skandal. Zaten ÖSYM’nin eski kadrolarıyla oynadığınız günden bu yana Türkiye’de ÖSYM skandal üzerine skandal yaratan bir kurum konumuna geldi, güvenilirliği kalmadı. Türkiye’de belki bundan üç yıl önce en güvenilir birkaç kurumdan biriyken bugün öğrencilerin, velilerin, üniversitedeki bilim insanlarının, aydınların, herkesin âdeta tiye aldığı, gır gır geçtiği bir kurum konumuna dönüştürüldü. Bunu yasa değişiklikleriyle yapmanızın olanağı yok. Yapılması gereken, ÖSYM’ye gerçekten hak eden, nitelikli kadroları yerleştirmek ve yeniden, eskiden olduğu gibi, adam gibi bir kurum hâline dönüştürmektir.

Değerli arkadaşlar, bakınız, bugün gerçekten çok acı olaylar yaşanıyor Türkiye’de. Sayın Bakan az evvel söyledi, olayı açıkladı. Biz de “Bakan söyledi, doğrudur.” deriz, inanırız. Ne zamana kadar? Olay gerçekten aydınlığa çıkıncaya kadar. Eğer Sayın Bakan burada ise, çıkıp kürsüye Taksim’deki olaylar konusunda birtakım bilgiler verse bu olaylar yaşanmazdı. Gerçekten, Taksim’in bütün kesimlere açılıp da, bu “Gezi eylemcileri” adı altında geleceğini, özgürlüğünü savunan, barışı savunan gençlere şiddet kullanılarak kapatılmış olması tahrik edici bir durum olarak belli bir kesimi geriyor ve gerçekten, Hükûmetin şiddet kullanması da kabul edilemez bir noktaya taşıdı ülkemize bakış açılarını. O nedenle, Hükûmetin, çevremizdeki ülkelerden, oralardaki gelişmelerden elbette dersler çıkarması gerekiyor ama bunu şiddet yoluyla bastırmak, en acemi, en korkak, en –ne bileyim- demokrasi dışı bir yöntem. İnsanlar bizim insanımız, orada gün geliyor, çıkış yasağına rağmen spor müsabakalarından sonra şeref turları atılıyor, otobüsler geliyor, gün geliyor gösteriler yapılıyor, gün geliyor izinsiz müzik gösterileri yapılıyor. Bütün bunlara izin verilirken, eğlenme amaçlı, barış amaçlı oraya gelişi engellemek, tahrik etmek, herhâlde Türkiye Cumhuriyeti’ne hiçbir artı getirmiyor. O nedenle, yapılması gereken iş, gençleri anlamak, onları dinlemek ve ortamı yumuşatmaktır. Bunu da herhâlde başta Sayın Başbakan ve Hükûmet üyeleri yapmalıdır, AKP Grubu yapmalıdır.

Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 53 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erkan Akçay (Manisa) ve arkadaşları

“a) 4 üncü maddesinin onbirinci fıkrasının (a) bendinde yer alan “görevlileri belirlemek ve komisyonları oluşturmak” ibaresi “ilkeleri ve görevlileri belirlemek” şeklinde değiştirilmiştir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Alim Işık, Kütahya Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 478 sıra sayılı torba Yasa’nın çerçeve 53’üncü maddesinin (a) bendi üzerinde vermiş olduğumuz önerge hakkında söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu madde 17 Şubat 2011 tarih ve 6114 sayılı Kanun’la son değişikliği yapılan ve adı bu kanunla değiştirilen Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığının teşkilat ve görevleri hakkındaki düzenlemelerde değişiklik yapıyor. Bu (a) bendinde, söz konusu kanunun 4’üncü maddesinin 11’inci fıkrasında Yönetim Kurulunun görevleri sıralanmış. Değiştirdiğimiz (a) bendini, bakınız, aynen eski hâliyle okuyorum, neyi getiriyor, o zaman sizlerin vicdanına sesleneceğim. Yani,  Yönetim Kurulunun görevlerinin birincisi: “Sınav sorularının hazırlanması veya sınavların yapılması için gerekli görevlileri belirlemek ve komisyonları oluşturmak.” Şimdi, bu torba yasayla ne hâle getiriyoruz? (a) bendini yeniden okuyorum: Yeni hâliyle Yönetim Kurulunun görevlerinden birisi “Sınav sorularının hazırlanması veya sınavların yapılması için gerekli ilkeleri belirlemek.” oluyor.

Değerli milletvekilleri, ÖSYM, sınavların yapılmasında, soruları hazırlayan ekibi özelleştiriyor, “Artık bu görevi ben yapmayacağım.” diyor; bunun anlamı bu. Bugüne kadar, özellikle KPSS sınavlarında ortaya atılan iddialar sonuçsuz kaldığına, ÖSYM Başkanının elinde olan orijinal sınav kitapçığının kopyasının bazı illerde sınav öncesi satılıp daha sonra birçok insana haksızlık yapıldığı iddialarına Ankara cumhuriyet başsavcısı yardımcısı açıklamada bulunmasına rağmen, yani orijinal kitapçıktaki soruların ÖSYM Başkanlığından İnternet aracılığıyla dışarı sızdırıldığı yönündeki cumhuriyet başsavcısı yardımcısının açıklamasına rağmen bu sonuçlanmamış ise… Şimdi yapılacak düzenleme ile artık ÖSYM’de yapılan sınavlara yönelik soruların kimler tarafından hazırlanacağı konusu ÖSYM’nin elinden alınıyor veya ÖSYM bunu bırakıyor, sadece ilkeleri belirliyor.

Değerli milletvekilleri, şunu soralım: Kim hazırlayacak bu soruları? Hazırlayanlar belli olduğu hâlde, soruları çalanlar, sızdıranlar ortaya konamıyor ve cezaları verilemiyor ise, şimdi, bundan sonra kimin hazırlayacağı belli olmayan bir ortamda bu hukuksuzlukları, adaletsizlikleri, usulsüzlükleri nasıl önleyeceğiz?

Bu yaptığımız değişiklik çok önemli bir değişiklik. Eğer burada siz sınav sorularını hazırlayacak görevlileri ÖSYM’nin Yönetim Kurulunun görevleri arasından çıkartır, kime vereceğinizi belirlemezseniz, bundan sonra yaşanacak her türlü hukuksuzlukta, usulsüzlükte, soru çalmada, hırsızlıkta ve benzeri hak yemeye yönelik girişimlerde hepimiz vebal altında kalırız.

Bunu önlememiz lazım. Bu önerge bunun için çok önemli, yine ÖSYM’nin Yönetim Kurulunun, eskiden olduğu gibi, bu sınav sorularını hazırlayacak görevlileri belirlemesi, ilkeleri ortaya koyması amacıyla grubumuz tarafımızdan hazırlandı. Eğer “görevlileri belirlemek” ibaresini buraya yeniden koyamaz isek, bundan sonra 76 milyon insanımızın her çocuğunun, her gencimizin girdiği sınavda yaşanan usulsüzlükler, haksızlıklar ve birçok içimize sinmeyecek davranışlar en sonunda buna imza atan milletvekillerinin sorumluluğu altında kalacaktır.

Bu düşüncelerle, önergemizin son derece önemli ve yerinde bir önerge olduğunu tekrar hatırlatıyorum. Eğer, bu önergeye “hayır” derseniz, buna “evet” diyen milletvekilleri bundan sonra yaşanacak olaylarda kendi vicdanını yeniden sorgulamak zorunda kalacaktır.

İyi akşamlar diliyorum, önergemize desteğinizi bekliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

53’üncü maddenin (b) bendinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı yasanın 53 üncü maddesinin (b) bendi ile 6114 sayılı Yasanın 6 ncı maddesine eklenen "6 ncı maddenin onüçüncü fıkrasının dördüncü cümlesi yürürlükten kaldırılmıştır" ibaresi ile "Bunlar hakkında 31/5/2006 tarihli ve 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi hükmü uygulanır" ibaresinin yasa metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla. 03.07.2013

    Ferit Mevlüt Aslanoğlu                  Fatma Nur Serter                          Özgür Özel

                İstanbul                                     İstanbul                                     Manisa

             Kazım Kurt                        Kadir Gökmen Öğüt                 Sinan Aydın Aygün

               Eskişehir                                    İstanbul                                     Ankara

                                                                İzzet Çetin                                        

                                                                   Ankara

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 53 üncü maddesinin b bendinde "hükümlerine göre sadece yol gideri ödenir." ibaresinden sonra gelen kısmın maddeden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

           Pervin Buldan                             Adil Zozani                               Sırrı Sakık

                   Iğdır                                        Hakkâri                                       Muş

           İbrahim Binici                            Hasip Kaplan                             Nazmi Gür

               Şanlıurfa                                      Şırnak                                        Van

                                                      Abdullah Levent Tüzel

                                                                  İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 53 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

               Alim Işık                               Mehmet Günal                       Mehmet Erdoğan

                Kütahya                                     Antalya                                      Muğla

         Mustafa Kalaycı                           Erkan Akçay                           Mehmet Şandır

                 Konya                                       Manisa                                     Mersin

                                                    Hasan Hüseyin Türkoğlu

                                                                Osmaniye

"b) 6 ncı maddesinin on üçüncü fıkrasının dördüncü cümlesi yürürlükten kaldırılmış, aynı fıkrada yer alan "hükümleri uyarınca harcırah ödenmez." ibaresi "hükümlerine göre sadece yol gideri ödenir." şeklinde değiştirilmiş ve aynı maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir."

"(19) Yükseköğretim kurumlarının önlisans, lisans ve lisansüstü diploma programlarına kayıtlı öğlencilerden Başkanlıkça hizmetlerine ihtiyaç duyulanlar başvuru, tercih, sınav evrakının tanzimi ve benzeri sınav hizmetlerine yönelik geçici işlerde kısmî zamanlı olarak çalıştırılabilir. Kısmî zamanlı olarak çalıştırılan öğrencilere bir saatlik çalışma karşılığı ödenecek ücret, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu gereğince onaltı yaşından büyük işçiler için belirlenmiş olan günlük brüt asgarî ücreti geçemez. Kısmî zamanlı çalışma karşılığı ücret ödenmesi, Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu tarafından verilmekte olan burs veya öğrenim kredisinin kesilmesi veya aynı Kuruma ait yurtlardan yararlanma hakkının kaldırılması sonucunu doğurmaz. Hak sahibi olarak almış oldukları gelir ve aylıkları bu çalışmalarından dolayı kesilmez. Kısmî zamanlı olarak öğrenci çalıştırılmasına ilişkin haftalık çalışma süreleri ve yapılacak ücret ödemelerinin tutarı ile diğer usul ve esaslar Maliye Bakanlığının uygun görüşü alınarak Başkanlık tarafından belirlenir. "

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Sayın Günal.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Alim Işık.

BAŞKAN – Alim Işık, Kütahya Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir kez daha yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Yine, ÖSYM Kanunu’nun 6’ncı maddesinde bir yeni değişiklik getiriliyor: “Başkanlara harcırah ödenmez ancak yol giderleri ödenir.” şeklinde bir düzenleme var, bunun çok önemi yok yani burada bir sıkıntı yok, olabilir de olmayabilir de. Ama, çok önemli bir değişiklik getiriliyor ki yeni bir fıkra ekleniyor 19’uncu fıkra olarak. Özetle fıkra şöyle, uzun ama özetle söylüyorum: Üniversite öğrencilerini geçici olarak ÖSYM bünyesinde değişik işlerde çalıştırma hakkı veriliyor ama bu öğrenciler kimler olacak, nasıl seçilecek, nasıl kontrol edilecek, bununla ilgili hiçbir şey yok.

Değerli milletvekilleri, bu gençlerin hepsi çok önemli. Anadolu’dan gelmiş, asgari ücretin yarısına, onda 1’ine bile muhtaç olan gençlerimiz olabilir ama bunları çalıştıracaksak adam gibi çalıştıracağız. Yani, Türkiye’de işçi çalıştırma… İşçi de olmaz, memur da olmaz, ne olur? Bunu belirleyelim. Mademki böyle bir yetki veriliyor, bu nasıl seçilecek, hangi ailelerinin çocuklarına bu imkân tanınacak veya kim bunu belirleyecek? Şimdi, kendisinin elinde bulunan orijinal sınav sorusuna sahip çıkamayan ÖSYM Başkanı, hangi çocuğu seçerse, onun orada çalışmasından dolayı dışarıya herhangi bir sorunun sızması hâlinde nasıl sorumlu tutulacak değerli milletvekilleri? Böyle bir düzenleme olur mu Allah aşkına! Çalıştıracaksak ya adam gibi çalıştıracağız, kurallarını biz belirleyeceğiz… Bu yüce Meclis buraya mademki bu kadar geniş bir fıkra ekledi, en azından kimler çalışacak, bunu ortaya koyalım. “Ön lisans, lisans, yüksek lisans öğrencileri çalıştırılabilir.” Nasıl çalıştırılır? Köle gibi çalıştırılır. Üç kuruşa mecbur olan Anadolu çocuklarının onurlarını eze eze çalıştıracaksınız, yetkisi olmayacak, herhangi bir kanuni hakkı olmayacak. Yapmayın Allah aşkına, yapmayın! Yani, bu kadar da bu insanlarımızı hor görmeyin. Bunu buradan çıkarmamız lazım veya yeniden düzenlememiz lazım.

Biraz önceki konuya yeniden dönüyorum. Bir önceki bir kelimelik değişiklik, ÖSYM’nin bundan sonra sınav sorularını başka şirketlere hazırlatmasının önünü açan bir değişikliktir. Bu vebale katlanamazsınız. Kendisi hazırladığı hâlde soruları çalanları bulamayan ÖSYM, hırsızları yakalattıramayan ÖSYM bundan sonra bu gençlerin geleceğini nasıl garanti altına alacak, soru sistemi kuracaktır değerli milletvekilleri? Etmeyin Allah aşkına! Bu değişiklikleri yeniden gözden geçirelim. Millî Eğitim Komisyonu üyeleri çıksın, görüşsün, daha önümüzde bir haftalık çalışma süremiz var ama tekriri müzakereyle, ama şimdi ara verip yarın kaldığımız yerden itibaren başlamak üzere, bu çok köklü, ÖSYM’nin sistemini komple baştan aşağı değiştirecek düzenlemeleri yeniden ele almamız lazım. Bu vebale katlanamayız.

2012 KPSS’yi unutmayın değerli milletvekilleri. ÖSYM Başkanının elinde olması gereken orijinal kopyanın sınav tarihinden iki üç gün önce bazı illerde satıldığı iddiaları üzerine –nitekim sonuçlar bu iddiaları doğruladı- bir cumhuriyet başsavcı yardımcısı bu orijinal kopyadaki soruların dışarıya İnternet aracılığıyla sızdırıldığını açıkladı ama buna rağmen sonuçlanmadı, aradan iki yıl geçiyor. Böyle bir ÖSYM’ye böyle bir yetkiyi verdiğiniz zaman doğabilecek yeni sorunların önüne geçemeyiz, bu ülkede başka şeyler yaşanır. 10 tane il Türkiye birincisinde ilk sıralamaya geçti. O sınav sonuçlarıyla bugün, KPSS notları dikkate alınarak, devlet memuru yerleştiriyoruz. Haksız yere, ÖSYM Başkanlığından birileri, kimseyi suçlamıyorum ama dışarıya bu soruları çıkarttı, sınav öncesi birilerinin eline ulaştı, ulaşanlar şanslı. Ulaşmayanlar? O kadar uğraştılar, yıllarca hazırlandılar, bugün patır patır devlet memurları yerleştirilirken Anadolu çocukları dışarıdan bakıyorlar değerli milletvekilleri. Yapmayın bunları. Bu değişikliklerin mutlaka önüne geçmemiz lazım. Bu iki konu çok önemli, vicdanlarınıza sesleniyorum, hiçbir siyasi mülahazada bulunmadan söylüyorum. İki konu, (a) ve (b) fıkralarındaki değişiklikler son derece önemlidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİM IŞIK (Devamla) – Siz de bilirsiniz, biz bu görevi yapmak zorundayız, biraz önce yaptık.

Hepinize saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 53 üncü maddesinin b bendinde "hükümlerine göre sadece yol gideri ödenir." ibaresinden sonra gelen kısmın maddeden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Gerekçe.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kısmî zamanlı olarak çalıştırılması öngörülen öğrencilerin işçi sayılmaması, sadece kısa vadeli sigorta kollarına tabi tutulması, dolayısıyla sigortalılık başlangıcı ve hizmeti sayılmaması büyük haksızlıktır. Kısmî zamanlı olarak çalışanlarla ilgili mevcut mevzuat uygulanması gerekmektedir. Bu değişiklik ile yapılacak hak kaybının engellenmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler…  Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı yasanın 53 üncü maddesinin (b) bendi ile 6114 sayılı Yasanın 6 ncı maddesine eklenen "6 ncı maddenin onüçüncü fıkrasının dördüncü cümlesi yürürlükten kaldırılmıştır" ibaresi ile "Bunlar hakkında 31/5/2006 tarihli ve 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi hükmü uygulanır" ibaresinin yasa metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla. 03.07.2013

Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İzzet Çetin, Ankara Milletvekili.

İZZET ÇETİN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine ben de ÖSYM’yle ilgili önerge adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu (b) fıkrasında ÖSYM Yasası’nın 6’ncı maddesinin (13)’üncü fıkrası yürürlükten kaldırılıyor. Yasaya baktığınız zaman son derece masum gibi gözüküyor ama nedir bu 6’ncı maddenin (13)’üncü fıkrası? “Başkan, Başkan yardımcıları, Daire Başkanı, I. Hukuk Müşaviri, Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri, ÖSYM Merkez Uzmanı, Uzman Yardımcısı ve Şube Müdürü olarak çalıştırılanlar ile Başkanlıkça görevlendirilenlere sınav ücreti ödenmez.” hükmüdür. Yani yılda 45-50 sınav yapan ÖSYM yönetimi bundan sonra para alacak. Bu kurum, ÖSYM niçin kuruldu, ne yapar? Sınav yapar. E, bunun karşılığı maaş almaz mı? Alır. Bir de bundan sonra sınav başına para alacak ki bunun da miktarı herhâlde 2 bin lira dolayında. Yani, görevi bu olan, bu amaçla maaş alan bir kurumun başkan ve yöneticileri böyle bir öneriyi yapıyorsa bu ayıptır. Bundan daha ayıp olanı da bunu kanun teklifi hâline getirip Meclisin önüne koymaktır.

Yine, ben bunları merak ettim, baktım, başkan ve başkan yardımcıları: Tam zamanlı görev, artı lisansüstü eğitim faaliyetleri, ek ders ücreti, artı ÖSYM şirketlerinde çok parlak maaşlı görev, bir de şimdi sınav ücreti, üstüne üstlük KİT’lerde yönetim kurulu üyeliği… Eh, ne ala! Tabii, burada insan kendini alamıyor yani yeni kazanç kapıları yaratılması söz konusu olduğunda sergilemekten çekinmediğiniz bir durumla kendinizi hemen gösteriyorsunuz. Eğer ortada bir para, bir çıkar varsa anında, yandaşınız için, kendiniz için çok güzel yasalar yapıyorsunuz ama bu maddenin yine diğer hükmünde bir bakıyoruz ki orada 5510 sayılı Yasa’ya göre çalıştırılacaklara ilişkin -biraz evvel Milliyetçi Hareket Partisi sözcüsü de söyledi- çalıştırılacak öğrencilere günlük ne kadar para vereceksiniz, bunu yazıyorsunuz. Belki içinizde hesap eden vardır, günde 6,5-7 lira. Değerli arkadaşlar, bu ayıptır. Yani, üniversitedeki öğrenciler, fakir aile çocukları yıllardan bu yana ÖSYM’de çalışırlar, ÖSYM’de sigortalı olurlar, sigortalılık başlangıçları olur, adam gibi de para alırlar. Yani, şimdiye kadar, kendine sınav başına para isteyeceksin, orada çalıştırdığın öğrencileri, fakir aile çocuklarını köle gibi kullanacaksın. Buna öğrencilerin darda kalmasından, zorda kalmasından, onların ailesinin fakirliğinden yararlanmak, çıkar sağlamak denir ki bunun hukukta adı gabindir. İçinizde pek çok hukukçu var. Böyle bir düzenlemeyi, AKP Grubundaki Anadolu’nun değişik yerlerinden gelmiş milletvekillerinin vicdanlarına bırakıyorum. Fersah fersah maaş alan, doymak bilmeyen ÖSYM kadrolarına yeni maaş ilave ederken öğrencilere asgari ücretin bilmem kaçı kadar para vermeyi yasa hâline getiren utanmıyor ama kabul edenlerin utanacağını umuyorum. Gerçekten ayıptır. Böyle bir düzenleme 20-25 yaşına gelmiş, belki yokluk içinde, yoksulluk içinde öğrenimini tamamlayamadığı için ara vermiş, şimdi kalkacak, orada kısmî zamanlı, yarı zamanlı çalışmaya gelecek, orada aldığı ücretle harçlığını bile çıkaramayacak; bunun yanında, ÖSYM’nin Başkan ve yöneticileri aynı madde içerisinde kendilerine her sınav başına en az 2.000-2.500 lira çıkar sağlayacaklar. Bunun kabul edilebilir bir yönü yoktur. Emek sömürüsü ayıptır ama öğrenci emeğini sömürmek hepsinden daha büyük ayıptır.

O nedenle, önerimiz düşünülerek hazırlanmış bir öneridir. Teklifimizi bu gergin ortam bile olsa duygusallıkla reddetmeniz yerine, hiç olmazsa bunu kabul edip öğrencilere asgari ücretten ücret verilmesini ve 5510 sayılı Yasa’ya göre de sigortalı sayılmalarının sağlanmasını kabul ediniz diyorum, hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

53’üncü maddenin (c) bendinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 53 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Mustafa Kalaycı                           Erkan Akçay                         Mehmet Erdoğan

                 Konya                                       Manisa                                      Muğla

           Mehmet Günal                          Mehmet Şandır                 Hasan Hüseyin Türkoğlu

                Antalya                                      Mersin                                   Osmaniye

"c) 8 inci maddesinin ikinci fıkrasında geçen "kuruluşlarının" ibaresinden sonra gelmek üzere "sınav evrakını saklamaya, başvuru merkezi veya sınav koordinatörlüğü hizmetlerini yürütmeye ve" ibareleri eklenmiştir."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporlarının 53-c maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

    Ferit Mevlüt Aslanoğlu                   Bülent Kuşoğlu                           Kazım Kurt

                İstanbul                                      Ankara                                    Eskişehir

     Haluk Ahmet Gümüş                         İzzet Çetin                             İlhan Demiröz

               Balıkesir                                     Ankara                                      Bursa

                                                            Alaattin Yüksel

                                                                    İzmir

BAŞKAN –  Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Alaattin Yüksel…

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Alaattin Yüksel, İzmir Milletvekili.

ALAATTİN YÜKSEL  (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de biraz önce yaralanan bütün arkadaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.

Bir insanın bir insana vurmasını vahşet olarak kabul ediyorum, öyle değerlendiriyorum, hele bir de elinde pala, satır, silah olursa bu vahşetin de ötesinde, nitelendirme yapacak kelime bile bulamıyorum. Biz burada, uzun süredir, bir aydır neredeyse süren, bir aya yakın zamandır süren  bir zulüm, bir vahşeti hep birlikte Türkiye’de izliyoruz. Biraz önce de burada, yine Taksim’de yaşananları izlerken elbette ki elinde palalarla orada gencecik çocuklara saldıranları görünce bununla ilgili infial duyduk, bu son derece insani bir şeydir.

Ben vicdanı olan herkese sesleniyorum: Sizin de çocuklarınız var, bu sizin de başınıza gelebilir, belki gelmiştir geçmişte. Bu kimin başına gelirse gelsin, ben aynı şekilde buna infial göstermeye, buna karşı çıkmaya devam ederim. Şu veya bu düşüncede diye hiç kimseyi de ayırmadan, böyle saldırıya uğrayanlar karşısında bu infiali her zaman göstermeye devam ederiz.

Sayın Bakan eli palalıların esnaf olduğunu söyledi. İzmir’de de benzer şeyler oldu. İzmir’de, bakın, normal aileler, esnaflar yaşananları videoya çekti, elimizde videolar var. Zaten dava da açıldı. Yani Bakan da müfettiş gönderdi. Yine, Bakanın bize özel olarak söylediği, orada da yine, bu eli sopalıların, çivili sopalıların esnaf olduğu şeklinde, müfettişlerin araştırması sanıyorum o şekilde gelişiyor.

Ama, biz bu eli sopalıları, eli çivili sopalıları polislerle birlikte gördük Sayın Bakan. Polisin arkasında, çevik kuvvetle birlikte çocuklara saldıran, normal aileleri, gecenin on ikisinde, birinde “Nereye gidiyorsun, nereden geliyorsun?” diye sorgulayıp, Murat 124 arabayla oraya gelip, servis araçlarıyla oraya gelip, gece otobüslerle oraya gelip saldıranları polisle beraber gördük. Polisin yanında nasıl oluyor, esnaf ya da başka birisi? Ve biz bunu emniyet müdürüne sorduğumuzda, emniyet müdürü, önce, bunların halk olduğunu söyledi. Emniyet müdürüne “Nasıl oluyor halkla birlikte eli sopalılar, çivililer?” dediğimiz zaman, sonra “Bunlar sivil polis.” dedi, “Sivil Polis.” diye de resmen açıklama yaptı ve Sayın İzmir Valisi “Eli sopalı,  yeleksiz, kasksız polis mi olur?” diye cevap verdi. Emniyet Müdürü “polis” dedi bu arkadaşlar için yani bu saldırganlar için -özür dilerim, “arkadaşlar” lafı ağzımdan istem dışı çıktı- bu vahşeti sürdürenler için. Bu zulmü sürdürenlere emniyet müdürü “Polistir.” dedi, “Sivil polistir.” dedi ve siz o emniyet müdürü hakkında ne yaptınız, ben merak ediyorum. Emniyet müdürü bence o olayı yönetmiştir. Biz bütün gün emniyet müdürüyle bunu konuştuk.

Evet, İzmir’de yaşanan olaylarda AKP ilçe binası da yakıldı. İlçe başkanı arkadaşımızı aradık, “Geçmiş olsun.” dedik. O vahşeti de, onu da kınadık. Hâlâ AKP ilçe binasını yakanlar bulunmadı, yakalanamadı. Orada kameralar var, her şey var. Sayın Bakan, nerede bunun failleri? Bulun bunları, bulun. Provokatör kimdir? Biz de görelim, bilelim. Bu zanlıları bulun diyorum.

İstanbul’da yaşananlar: İstanbul Valisi kendiliğinden sıkıyönetim ilan etmiştir, olağanüstü hâl ilan etmiştir. Diyor ki: “Efendim, normale bir dönsün, o zaman anayasal hakkınızı kullanırsınız, demokratik tepkinizi gösterirsiniz.” Anormal durumu yani olağanüstü hâli valinin kendiliğinden ilan etme hakkı var mıdır Sayın Bakan, var mıdır böyle bir hakkı valinin? Olağanüstü hâl ilan etmektir bu, sıkıyönetim ilan etmektir.

Değerli arkadaşlar, bugün de yine orada valiyle konuşuluyor, vali “Beş dakika sonra döneceğim size.” diyor eylemcilere ama beş dakika sonra saldırı geliyor, arkasından bu eli palalılara kadar giden bir saldırı geliyor, vahşet yaşanıyor. Milletvekilimizin de yüzüne gaz sıkılıyor gene, Sayın Genel Başkan Yardımcımız Gürsel Tekin’in. Bu durumda biz… Bu millî irade değildir, söylediğimiz.

Burada bu kanun yapmayı da sorguluyorum. Bu meşru mudur arkadaşlar? Yüzlerce kanunu siz getirin, gece…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Ne demek “meşru mu?” Anayasanın 34’üncü maddesinin ikinci fıkrasını bir oku!

ALAATTİN YÜKSEL (Devamla) - Evet, soruyorum, soruyorum. Bu durumda, kendi halkına zulmeden, kendi halkına vahşet uygulayan bir…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – 34’e ikiye bir bak Anayasa’nın.

ALAATTİN YÜKSEL (Devamla) - Efendim, bunu sorgularım, bu meşru mudur diye sorgularım. Bunu Tahrir’de de sorgularım, bunu Tiananmen’da da sorgularım, bunu Taksim’de de sorgularım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALAATTİN YÜKSEL (Devamla) - Bu meşru mudur diye her yerde sorgularım.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Anayasa 34’e ikiye bir bak!

HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) – Anayasa…

ALAATTİN YÜKSEL (Devamla) – Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde anayasaya göre böyle bir kanun yapma yöntemi yoktur.

BAŞKAN – Sayın Yüksel, teşekkür ediyorum.

ALAATTİN YÜKSEL (Devamla) – Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – 34’e ikiye bir bak Anayasa’nın.

ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) – Tabii tabii, yüzlerce kanunu getir torbaya doldur, “meşrudur” de. Meşru mudur? 

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sayın Başkan, Meclisin çalışmasını meşru görmeyen milletvekilini niçin ikaz etmiyorsunuz?

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde  Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 53 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"c) 8 inci maddesinin ikinci fıkrasında geçen "kuruluşlarının" ibaresinden sonra gelmek üzere "sınav evrakını saklamaya, başvuru merkezi veya sınav koordinatörlüğü hizmetlerini yürütmeye ve" ibareleri eklenmiştir."

Özcan Yeniçeri (Ankara) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Özcan Yeniçeri,  Ankara Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, biraz önce burada vuku bulan ve hiçbir zaman tasvip edilmeyecek kaba kuvvet gösterisini özellikle kınıyorum.

Şimdi, bu bir şeyi gösteriyor, bir defa diyalektiğin üç tane yasası var: Zıt şeylerin birliği ve mücadelesi yasası, kemiyetin keyfiyete tahavvülü yasası; tez-antitez-sentez dediğimiz üçleme. Yani, dışarıda ne oluyorsa içeriye de yansıması mümkün ama içerideki mücadelenin entelektüel ve demokratik karakteri üzerinden yürümesi gerekiyor. Dolayısıyla da kaba kuvvet ya da işte, ilkel dönemlere ait birtakım fiziksel güç gösterileri günümüzde çok anlamlı değil. Bu bakımdan, Hükûmetin Türkiye’nin geldiği bu noktayı çok iyi görmesi gerekiyor. Ben, özellikle Adalet ve Kalkınma Partili arkadaşlara hatırlatmak istiyorum: Toplum ciddi bir biçimde bilinçaltını doldurmuştur. Toplumda meydana gelen en ufak bir kıvılcım, bundan böyle ciddi bir biçimde sosyal hareketlere sebebiyet verecek durumdadır. Bunu dikkate almak gerekiyor ve bu toplumu yatıştırıcı, bu birikimi, bu enerjiyi pozitif anlamda kullanan bir mekanizmanın ortaya çıkmasını sağlamak sizin görevinizdir, hepimizin görevidir. Bunun özellikle altını çizmek istiyorum.

Biz burada ne yapıyoruz? Yasa yapıyoruz. Nasıl yasa yapıyoruz? Postmodern bir yasa yapıyoruz. Yaptığımız bu yasa ne oluyor? Bir tarafı abat ediyor, diğer tarafı berbat ediyor. Bir tarafta sevinenleri çıkıyor, öbür tarafta üzülenleri çıkıyor. Acaba, bu yasayı adil, eşit, herkesin yararlanabileceği tip ve türden bir yaklaşım içerisinde çıkartamaz mıyız? Elbette çıkartırız. Mesela, kadroya geçirilmeyen sözleşmelilerin psikolojik yıkımını kim karşılayacak veya buna kim cevap verecek? 100 bin kişi kadroya geçirildi. Peki, niçin 100 bin kişi sözleşmeliydi sorusunu soracağız. Peki, bu 100 bin kişi kadroya geçirildi de yarın, bir süre sonra sizin efkârlanıp “Gelin, bu 100 bin kişiyi kadrodan bir daha sözleşmeli hâle getirelim.” demeyeceğinizi kim garanti ediyor? Çünkü, bu iktidar yap boz, koy kaldır, dene yanıl iktidarı. Akşam gelen yasanın bir de bakıyorsunuz sabahleyin değişimiyle karşı karşıya geliyoruz.

Şimdi başka bir şey daha oldu. Bu ehliyet için 110 TL bir maliyet var, onun için 110 TL’lik bir rakam geldi ve burada, yüce Meclis bunu 15 TL’ye indirdi. Ya, bu 15 TL’ydi de 110 TL niye belirlediniz? 110 TL belirlediniz de 15 TL’ye niçin indirdiniz? Yani, bu Meclisin itibarını, bu Meclisin -kelimenin tam anlamıyla- koymuş olduğu kuralı, getirmiş olduğu yasaları tartışılır hâle getiriyoruz kendi attığımız adımla, kendi yaptığımız işlerle. Onun için, bunları yaparken çok dikkatli bir biçimde yasaları yapmak gerekiyor. Getirdiğimiz yasalar sürekli değişen, değişeni de bir süre sonra tekrar değiştirilmeye çalışılan bir boyut içerisinde şekilleniyor ki bunun kabul edilebilir bir tarafı yoktur.

Değerli milletvekilleri, ölçme, değerlendirme, sınav, müfredat, bütün bunlar eğitim sistemin girdileridir. Üniversite açmak, binalar dikmek ve insanları içine doldurmak, eğitilmiş insanı yetiştirmek amacına yöneliktir kuşkusuz. Asıl olan, maddi düzen ve fiziki mekân değil, insanı çağın ihtiyaçlarına uygun yetiştirebilmektir. Şunu kesine yakın bir şekilde ifade edebiliriz ki: İnsan yetiştirme düzeni yanlış olan bir toplumda hiçbir şey doğru değildir. Bir toplumun insan yetiştirme düzeni o toplumun geleceğini şekillendirir. Üniversiteler, insan yetiştirme düzeninin ete, kemiğe büründüğü yerlerdir. Milletler, ancak yetişmiş, üretici ve vasıflı insanlarının üzerinden geleceğe uzanırlar. Söz buraya gelmişken, zaman akmış gitmiş ama bunu burada söylemekte yarar var. Bir Fransız düşünür, daha 19’uncu Yüzyılda şunu söylüyor, diyor ki: “Tutalım ki Fransa’nın bir anda en büyük 50 fizikçisi, 50 kimyacısı, 50 fizyolojisti, 50 mühendisi, 50 şairi, 50 fabrikatörü, 50 bankacısı ölsün. Ne olur bu durumda?” Diyor ki: “Bu durumda, bu 3 bin üreticinin kaybı Fransa’yı cansız bir bedene çevirir.” Şimdi, hükümdarın bey kardeşi, tüm kral ailesi, saray nazırları, mabeyincileri, sandalyeli sandalyesiz bakanları, müsteşarların hepsini, en zenginlerinden 10 bin toprak ağası ölsün. Ne olur? “Üzülürdük ama iyi kalpli olduğumuz için üzülürdük.” diyor. “Fransa’nın yaşayışında ne değişirdi? Hiç. Boşalan yerleri yüz binlerce insan hemen doldururdu.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – “Demek ki bizi eşek arıları yönetiyor, demek ki tepetaklak bir düzen bu.” diyor.

Şimdi, buradan, hemen bir cümleyle ifade edelim, konuyu biraz sonra da anlatacağım ama burada bir şey söylemekte yarar var: Demek ki eğitim düzeni, bu -biraz önce söylediğimiz gibi- üretici olmayan, girişimci olmayan, verimli olmayan mekanizmaların elinde ülkeyi son derece berbat bir konuma getiriyor. Ama, bunun tersini alırsak o zaman da hadisenin boyutu çok daha başka bir noktaya gelecektir. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yeniçeri.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Başkanım, karar yeter sayısını da arayın.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 22.58


ONUNCU OTURUM

Açılma Saati: 23.09

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)

 

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 132’nci Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.

478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 53’üncü maddesinin (c) bendi üzerinde Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Teklifin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

53’üncü maddenin (c) bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

53’üncü maddenin (ç) bendinde aynı mahiyette iki önerge vardır, birlikte okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 53 üncü maddesinin (ç) bendinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

         Mustafa Kalaycı                           Erkan Akçay                   Hasan Hüseyin Türkoğlu                           Konya     Manisa    Osmaniye

           Mehmet Günal                        Mehmet Erdoğan                       Özcan Yeniçeri

                Antalya                                       Muğla                                      Ankara        

                                                            Mehmet Şandır

                                                                   Mersin

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

    Ferit Mevlüt Aslanoğlu                    İlhan Demiröz                             İzzet Çetin

                İstanbul                                       Bursa                                       Ankara

     Haluk Ahmet Gümüş                        Kazım Kurt                              Engin Altay

               Balıkesir                                    Eskişehir                                     Sinop

                                                            Bülent Kuşoğlu

                                                                   Ankara

BAŞKAN -  Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Özcan Yeniçeri, Ankara Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 53’üncü maddenin (ç) bendi üzerinde MHP olarak verdiğimiz önerge dolayısıyla söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, ÖSYM’yle ilgili üç tane, çok basit görünen ama gözden kaçan sorunu dile getirmek istiyorum burada.

Bunlardan birincisi, sınava giren engelli öğrencilerle ilgili. Sınava giren engelli öğrenciler için, bilindiği gibi, Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi ve Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesinin ülke genelinde gerçekleştirdiği tüm sınavlarda engel durumları nedeniyle adayların talep etmiş oldukları okuyucu-işaretleyici görevli ihtiyacını karşılamak üzere sınav görevlisi atanıyor. Okuyucu-işaretleyici olarak görevlendirilen sınav görevlileri, engelli adaylara sınav kitapçığında bulunan soruları okumakta ve adayın verdiği yanıtları da cevap kâğıtlarına işaretlemektedirler. Fakat, okuyucu-işaretleyici olarak görevlendirilen personel rastgele seçildiği ve herhangi bir eğitim almadıkları için, engelli adaylar okuyucu-işaretleyici kaynaklı sorunlar nedeniyle sınavda başarılı olamamakta, moral ve motivasyon kaybı yaşamaktadırlar. Sesi düzgün olmayan ve okuma hızı yavaş, söyledikleri açık, net ve anlaşılır olmayan bir personel okuyucu-işaretleyici olarak görevlendirildiğinde, soruların engelli adaylar tarafından algılanarak hızlı bir biçimde yanıtlanmasını olumsuz yönde etkilemektedir. Yüzlerce engelli aday sınavda okuyucu-işaretleyici kaynaklı sorunlar dolayısıyla mağdur olarak sınavlarda başarılı olamamaktadır. Engelli adayların sınav koşullarının iyileştirilmesi adına yapılan uygulamalar, hatalı görevlendirmeler nedeniyle engelli adayların sınav koşullarını daha da zorlaştırmakta ve sağlıklı bir ölçme-değerlendirme yapılmasını engellemektedir.

Engelli adaylara tahsis edilecek olan okuyucu-işaretleyici personelde:

1) Sınav olunan alan ya da branşlarla ilgili terminolojiye hâkim olmak,

2) Okuması düzgün ve seri olmak,

3) Sesle ilgili sağlık problemleri olmamak; açık, anlaşılır ve net bir ses tonuna sahip olmak gibi niteliklerin aranması gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, ikinci bir husus da açıköğretim fakültesindeki öğrencilerin durumlarıyla ilgilidir. Yıllardan bu yana Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi öğrencileri, final ve bütünleme olmak üzere, iki sınav hakkına sahiplerdi. Açıköğretim fakültesi öğrencileri önce final sınavlarına giriyor, ardında da sınavı başaramayan öğrenciler bütünleme sınavına giriyorlardı. Açıköğretim fakültesi öğrencilerinin sınavlarını başarabilmek için iki hakları vardı ve bu haklardan bütünleme hakkı Anadolu Üniversitesinin bir kararıyla ortadan kaldırıldı. Bu durumda Anadolu Üniversitesi ya YÖK kararlarından habersiz bir şekilde hareket ediyor ya da bu fakültede okuyan öğrencilerin öğrenci statüsüne uygun davranmıyor demektir. Açıköğretim fakültesi öğrencilerinin çoğu bir yandan çalışıp diğer yandan okuyan çocuklarımız. Bu öğrencilerimizin şartları olumsuz, imkânları kıt, zamanları da dardır. Anadolu Üniversitesi Senatosu YÖK’ün tanıdığı bütünleme sınavı hakkını vermemekle öğrencilerin zamanını çalmış, morallerini bozmuş ve psikolojisini de olumsuz yönde etkilemiştir. Bunun bir an evvel düzeltilmesi gerekiyor ve kazanılmış haklarının bu çocuklara yeniden verilmesi gerekiyor.

Diğer taraftan, bir başka hadiseyse insani bir sorun, sınav sırasında ihtiyacı gelen öğrencilerin durumu var. Tuvalet ihtiyacı gelen bir öğrenci sınavda dışarıya çıkamıyor. Akla gelen ilk cevap, tuvalete gitmesi olacak bu çocuğun, bu mümkün değil bu sınav sisteminde. Sınav güvenliği gerekçesiyle izin verilmiyor ve sınav kuralları gereği öğrenci salondan ayrılamıyor. Öğrencinin beraberinde bir görevli eşliğinde tuvalete gitmesi de yasak. 2 milyona yakın lise öğrencisi üniversite hayaliyle üniversite sınavlarına geçenlerde girdi. Fakat, bizim Ankara’da bir öğrenci böyle bir sıkıntı yaşadı ve mutlaka dışarı çıkması gerekiyor ve kendisi dışarı çıkarılmadı, sınıfın içinde ihtiyacını gidermesi pet şişeyle sağlandı.

Şimdi, bu durumun muhakkak gözden geçirilmesi ve bunun bir biçimde insani boyutunun dikkate alınarak çözümlenmesi gerekiyor. Evet, sınavlarda yolsuzluk var, dışarıya sızdırma var, ciddi bir güvenlik problemi oluşuyor ama bütün bunların yanı sıra, bunlar, insani faktörleri göz ardı etmeyi engellemez. Fizyolojik ihtiyaçlarını giderecek bir biçimde bir yöntemin bulunması ve devreye sokulması gerekiyor.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Aynı mahiyetteki önergeleri üzerinde söz isteyen Engin Altay, Sinop Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

ENGİN ALTAY (Sinop) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu akşam cereyan eden hadiselerden sonra tutanakları istedim. Hadiseler yeniden ısınsın diye söylemiyorum ama kamuoyunun da bazı şeyleri bilmesi lazım. Sayın Bekir Bozdağ -Başbakan Yardımcısı- şöyle bir laf ediyor: “Vatandaş iktidar değişikliğini demokrasilerde sadece sandıkta yapar.” Doğru, altına imza atarım, devam ediyor: “Onun dışında yargıyla, onun dışında sokakta, onun dışında darbeyle, askerle el ele, başka türlü yöntemlerle yapılan her türlü değişiklik darbedir.” Bunun yarısı doğru yarısı yanlış.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Niye yanlış?

ENGİN ALTAY (Devamla) – Tıpkı şunun gibi: Türk Dil Kurumu “darbe”nin tanımını değiştirdi, herhâlde Hükûmetinizin de talimatıyla “darbe” şöyle oldu artık: “Bir ülkede baskı kurarak, zor kullanarak veya demokratik yollardan yararlanarak -bak, bak- hükûmeti istifa ettirme veya rejimi değiştirecek biçimde yönetimi devirme işi.” Yani, bu, sizin bir ciddi darbe fobisi, darbe sendromu içinde olduğunuzun açık işaretidir. Ve bunu Türk Dil Kurumu Başkanı milletvekillerimizle görüşmekten kaçarak havaalanında soluğu aldı. Böyle bir şey olabilir mi?

Şimdi, değerli arkadaşlar, Türkiye'de iyi şeyler olmuyor. Ancak gördüğüm bir şey var; sizde hakikaten bir sendrom başlamış. Yani, Fethullah Gülen “güç zehirlenmesi” dediği zaman önce garipsemiştim ama oradan bu tespit sanıyorum bir parça da doğru yapılmış.

Bakın, sayın milletvekilleri, hepimiz milletvekiliyiz, geçmişte…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Meclis sakinleşti, siz gerginleştiriyorsunuz.

ENGİN ALTAY (Devamla) – …İsmet İnönü’yü, Demirel’i, Özal’ı, rahmetli Menderes’i Meclis grubu zorlardı; onların böyle diktatör hevesleri baskın olduğu zaman, tek adam yönetim anlayışı baskın olduğu zaman o partilerin, o liderlerin milletvekilleri o Türkiye Büyük Millet Meclisinden, parti tüzüklerinden kaynaklı yetkilerini kullanarak o liderleri bir parça makuliyete çekerlerdi. Nitekim, geçmişte Demokrat Partiden bazı bakanlar bu yolla değiştirilmiştir. Ve en son rahmetli Menderes, grubuna “Siz isterseniz bu ülkeye hilafeti de getirirsiniz.” gibi bir tavizle grubun gücünü kabul ettiğini ortaya koymuştur. Ama size baktığımda, bu Parlamentoya baktığımda sayın bakanları eleştirirsek -ki biraz sonra zamanım olursa eleştireceğim- ses yok ama Sayın Başbakanla ilgili en ufak laf söylediğimiz zaman bir refleks var. Bu sizin işiniz beni ilgilendirmez.

Sayın Bakan, bugün Taksim’de yaşananlar, bugün bu kadar ortalık yatıştıktan sonra sahiden içinize sindi mi, merak ediyorum.

Şimdi, bizi geçti, Parlamentoyu geçti, Türkiye kamuoyunu geçti, bütün dünya, Sayın Bakan, iki şeyin cevabını merak ediyor. İzmir’de polisin yanında sivil, eli çivili sopalı insanlar kimdi? Polis miydi, kontrgerilla mıydı ya da provokatör müydü? Bunları yaşarken siz buna bir açıklama yapmadınız, dünya bununla meşgul olmadı. Ama, şimdi, Sayın Bakan, öyle bir işin altındasınız ki bunun altında kalamazsınız.

Şimdi, İstanbul’da bütün dünya televizyonlarında dönen bu palalı insan ya da insanlar ve polisin gözünün önünde genç kadına önce palayla vurup sonra tekme atan insanlar, Sayın Bakan, yüce Türk milleti adına soruyorum, kimdi?

RECEP ÖZEL (Isparta) – Biraz önce söyledi ya, yakalandı.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Polis mi, kontrgerilla mı, provokatör mü? Sayın Bakanım, bunu “Efendim, borcu çoğalmış, icraya düşmüş esnaf.” diyerek bu iş geçiştirilmez. Ayrıca…

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – Ne olmasını istiyorsun, cevabını sen ver.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sayın Bakan cevap veriyor. Lütfen, zaten verdi cevabı.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Değerli milletvekilleri, Sayın Bakan, elbette 34’üncü maddeye göre toplantı, gösteri yürüyüşlerini düzenlersiniz.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Amacın ne?

ENGİN ALTAY (Devamla) – Soru 1) Türkiye Büyük Millet Meclisinin ön bahçesinde salı günü saat 13.00’te 400 kişi miting yaparken “Re-re-re, Tayyip Tayyip” diye bağırırken neredeydiniz, neredeydiniz Sayın Bakan? Ve Meclis bahçesinde miting yaptı bu insanlar, korsan miting yaptı. Meclisin bahçesinde “Tayyip Tayyip” diye bağıranlara göz yumacaksınız, ondan sonra elinde karanfille Taksim’e yürüyen insanlara biber gazı sıkacaksınız, tazyikli su sıkacaksınız. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

RECEP ÖZEL (Isparta) – Kim oluyorsun be!

CUMA İÇTEN (Diyarbakır) – “Elinde karanfil var.” Yuh be, yuh size!

ENGİN ALTAY (Devamla) – Yuh sana!

YUSUF BAŞER (Yozgat) – Böyle bir şey yok ya! Bırak canım!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

ENGİN ALTAY (Devamla) – Bizim, Sayın Bakan, bunu kabul etmemiz mümkün değildir. Biraz önce milletvekilimizin orada oturan bir başka sayın bakan için “Bakan meşruiyetini kaybetmiştir.” ifadesi siyaseten söylenebilir bir ifadedir.

YUSUF BAŞER (Yozgat) – Allah Allah!

CUMA İÇTEN (Diyarbakır) – Bir de Grup Başkan Vekili olacaksın, yazık sana!

ENGİN ALTAY (Devamla) – Ancak, Türkiye’de bugün yaşananlardan sonra hakikaten Hükûmetin siyasi otoritesini, siyasi iradesini siz iktidar partisinin sayın milletvekillerinin sorgulaması lazım.

CUMA İÇTEN (Diyarbakır) – Elinde gül mü vardı? Yazıklar olsun sana!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

ENGİN ALTAY (Devamla) – Türkiye’de insanlar sokağa çıkınca darbe olmaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Türkiye’de hem “demokrasi” diyeceksiniz hem de 3 kişi bir araya gelince darbe korkusuna kapılacaksınız. Bu kabul edilemez.

CUMA İÇTEN (Diyarbakır) – Yazıklar olsun size! Gül varmış; molotof nerede, taşlar nerede, silahlar nerede?

ENGİN ALTAY (Devamla) - Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Altay.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, Sayın Grup Başkan Vekili biraz önceki yaptığı konuşmada hem AK PARTİ Grubunu hem sayın bakanları hem de Sayın Başbakanımızı eleştirel, eleştirinin de ötesinde tahrik edici bir konuşma yapmıştır, o konuda cevap vermek istiyorum.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Ne dedim, anlamadım ben?

BAŞKAN – Eleştiri mi, sataşma mı? (AK PARTİ sıralarından “tahrik edici” sesleri)

Bir saniye sayın milletvekilleri, lütfen… Kendini izah eder Sayın Elitaş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Tahrik edici konuşma yapmıştır, sataşmıştır Sayın Başkan.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, biz iktidarı eleştirmeyeceksek gidelim buradan yani ne işimiz var bizim?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Örnekler vererek, geçmişteki siyasi partilerdeki verdiği örneklerin AK PARTİ döneminde olmadığını, bir diktatöryel yönetim olduğunu ifade etmiştir.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Elitaş, iki dakika süre veriyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Sinop Milletvekili Engin Altay’ın görüşülen kanun teklifinin 53’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşma sırasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Değerli milletvekillerim, yarım saat, bir saat önce burada hoş olmayan bir hadise yaşanmış. Türkiye Büyük Millet Meclisinde olamadığımdan dolayı o hadiseyi görmedim. Arkadaşlardan aldığım bilgi çerçevesinde, Sayın Bekir Bozdağ komisyon sıralarında otururken bir milletvekili sorduğu soruya cevap vermediği gerekçesiyle daha soru-cevap kısmındaki 1’inci dakikasında “Vay, sen benim soruma cevap vermiyorsun.” diye –bir iki kere yaşadık ama bu kadar olağanüstü yaşamadık- Başbakan Yardımcısına saldırma şuursuzluğu içerisine girmiştir. Meclis ne yapmıştır, bilmiyorum. Bu şuursuzluğu cezasız şekilde bıraktığımız takdirde şuursuzluklar birbirini takip eder.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Siz cezaya alıştınız. Teker teker bizi gönderin Meclisten.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bakın, Sayın Altay, sizin Genel Başkanınız rahmetli İnönü 1971 yılına kadar -yanlış hatırlamıyorsam- değiştirilemez, değiştirilmesi dahi teklif edilemez Genel Başkandı.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – İnönü’yle ne alakası var?

BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) – Ne alakası var?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Kim uyaracak bunu? Nasıl uyaracaktınız?

Ama şunu açıkça söylüyorum: Bizim haftada bir gün MYK toplantımız var, ayda bir MKYK toplantımız var, her hafta Bakanlar Kurulu toplantımız var. MYK toplantılarımız beş altı saat sürer. Biz burada birbirimize fıkra mı anlatıyoruz? Siz öyle zannedersiniz çünkü sizin geleneğinizde bu toplantılar olmadığından dolayı…

ENGİN ALTAY (Sinop) – Nasıl yok?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - …milletvekillerine, milletvekillerinin iradesine hükmettiği-nizden ve onların konuşma hakkını vermediğinizden  dolayı…

ENGİN ALTAY (Sinop) – Yahu, ne alakası var? İşte, hepsi konuşuyor, siz yapıyorsunuz onu.

BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) – Yapmayın Allah aşkına!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bakın, Değerli Altay, siz burada bizi eleştirmeye kalkarken aslında kendi içinizdeki sorunları, duyguları ortaya çıkarmaya çalışıyorsunuz; kendi probleminizi, şuur altındaki olan meseleleri bize yapmaya çalışıyorsunuz.

Bakın, Sayın Altay, Türkiye Büyük Millet Meclisini germeye hakkınız yok.

BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) – Sizin de Türkiye’yi germeye hakkınız yok.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Az önce yaşanan hadise içerisinde bir Başbakan Yardımcısına yapılan saldırıyı kınama cesaretini göstermeyen…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum Sayın Elitaş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Açıkçası şunu da ifade ediyorum: Grup Başkan Vekili olarak hep diyorsunuz ki “İç Tüzük’ü uygulayın.” Ama kürsüye, komisyon sıralarına yapılan saldırıyı da hoş görmüşsünüz. Bunu da hiç hoş görmediğimi belirtiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından “Aa” sesleri)

BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, yerimden, tutanaklara geçmesi açısından…

BAŞKAN – Buyurun.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Öncelikle, buraya yürüyen arkadaşımızın tutumunu asla hoş görmedik, kabul görülemez, doğru değildir. Bunu içeride de söyledik Sayın Elitaş.

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – Ne yaptın, engel mi oldun?

ENGİN ALTAY (Sinop) – Doğru değil dedik işte, cevap veriyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

ENGİN ALTAY (Sinop) – Yani, asla böyle bir şey yoktur. Ancak, biraz önce burada olmaması gereken şeyler oldu diye biz burada muhalefetimizin dozajını düşürecek değiliz. (CHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – “Dozajını düşürün.” demiyoruz ama “Ölçüyü kaçırmayın.” diyoruz.

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – Doğruları söyleyin yeter.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Ne yaptım ben şimdi?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – “Ölçüyü kaçırmayın.” diyoruz.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Ne dedim? Yapmayın ya!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sen pala…

ENGİN ALTAY (Sinop) – Yahu, kardeşim, pala yok mu, orta yerde durmuyor mu pala Sayın Başkan?

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

4.- Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) (S. Sayısı: 478) (Devam)

BAŞKAN – Evet, aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

53’üncü maddenin (d) bendinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 53 üncü maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Mustafa Kalaycı                           Erkan Akçay                           Mehmet Şandır

                 Konya                                       Manisa                                     Mersin

  Hasan Hüseyin Türkoğlu                Mehmet Erdoğan                        Mehmet Günal

              Osmaniye                                     Muğla                                      Antalya

                                                                 Alim Işık

                                                                  Kütahya

"d) 10 uncu maddesinin üçüncü fıkrasının (c) bendinde yer alan "Kopya çektirilmesine imkân sağlayan" ibaresinden önce gelmek üzere "Her ne şekilde olursa olsun kopya çeken veya" ibaresi eklenmiştir."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporlarının 53-d Maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

    Ferit Mevlüt Aslanoğlu                   Bülent Kuşoğlu                           Kazım Kurt

                İstanbul                                      Ankara                                    Eskişehir

              İzzet Çetin                         Haluk Ahmet Gümüş                     İlhan Demiröz

                 Ankara                                     Balıkesir                                     Bursa

                                                               Aytun Çıray

                                                                    İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Aytun Çıray, İzmir Milletvekili.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu akşam bu müzakereleri yürütürken kimseyi tahrik etmek, kimseyi kışkırtmak, kimsenin keyfini kaçırmak gibi bir niyetimiz yok. Bununla birlikte, bu niyetimiz yok diye milletin bize verdiği görevi de unutamayız. Milletin bize verdiği görev, sizin yaptıklarınızı eleştirmek ve denetlemek.

Değerli arkadaşlar, Türkiye’de bugün görünen manzara esasında sizin tahmin ettiğinizden çok daha vahimdir. Her geçen gün, Taksim direnişinin başladığından bugüne kadar uyguladığınız siyaset gittikçe gönüllerde, kalplerde ve milletin vicdanında yara açmaya başlamıştır. Bu yaranın adı da devletin tarafsızlığını kaybetmesi ve adalet duygusunun gittikçe yıkılmasıdır. Değerli arkadaşlar, eğer adalet duygusunun yıkılması meselesi vicdanlarda kurumlaşırsa işte o zaman devleti yönetemez hâle geliriz.

Bakınız, bundan kısa bir süre önce, Taksim Gezi direnişinin başladığı günlerde İzmir’den bizi arayarak polisin arkasında ve önünde bir kısım eli sopalı insanların olduğunu, bu eli sopalı insanların bizim yurttaşlarımızı darp ettiğini söylemişlerdir. Ben Sayın Bakanı o akşam aradım -kendisine burada teşekkür ediyorum, bana anında cevap verdi- bu durumu kendisine söyledim, durumu anlattım. Nitekim ertesi gün Sayın Valiyle de bunu konuştuk. Tabii Sayın Bakan izin verirlerse… Neyse, biz kendimiz millete sesleniyoruz, isteyen dinler isteyen dinlemez.

Sonuç itibarıyla, İzmir’de aynı zamanda AKP’nin iki örgüt binasına ve bir de Yeni Asır gazetesine saldırı oldu. Şimdi, o zaman seslenmiştim, yine, bugün buradan sesleniyorum: Bunların failleri kamu vicdanını tatmin edecek şekilde derhâl bulunmalı ve bu, Türkiye’ye ilan edilmeli. Aksi hâlde, bu provokatörlerin korunduğunu iddia edeceğim değerli arkadaşlar.

Şimdi, değerli arkadaşlar, adında “Adalet” olan bir parti ne yazık ki adaletsizliği bir alışkanlık hâline getirdi. Siz eğer burada muhalefetin söylediklerine ikide bir “Kışkırtıcılık.” derseniz ya da üslubun seviyesini ayar etmeye kalkarsanız o zaman muhalefetin sesini kısmış olursunuz.

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – AK PARTİ binasını kim yaktı?

AYTUN ÇIRAY (Devamla) – Sizi burada meşru kılan sizin iktidar olmanız değil, sizin burada meşruiyetinizi sağlayan muhalefetin yani bizlerin olmasıdır, sizin meşruiyetinizin aracı biziz.

Bakın, hiç kimse bu Parlamentonun gayrimeşru olduğunu söyleyemez, özellikle bu Parlamentonun içindekiler ama bu Parlamentonun devre dışı bırakıldığını, fonksiyonunu kaybettiğini ben söylüyorum. Böyle bir Parlamento çalışması olmaz. 100 küsur maddeyi getireceksiniz, bunların birçoğunun içinde her şey olacak turizmden sağlığa kadar, ondan sonra Türk milleti bütün bu tartışmalardan haberdar olamayacak, kendi kendimize konuşup kendi kendimize kararlar alacağız, sabahlara kadar insan sağlığına uymayacak şekilde çalışacaksınız, ondan sonra bu Parlamento fonksiyoneldir diye kabul edeceksiniz.

Değerli arkadaşlar, her konuda duvara toslamış bulunuyorsunuz. Bu ülkeyi bir gözetleme ve kontrol devleti hâline getirdiniz. Peki, hangi devletler kimi gözetlerler? Devletler ancak düşmanlarını gözetler ve kontrol ederler.

Şimdi, bir devlet eğer kendi yurttaşını dinliyorsa, bir devlet kendi yurttaşını gözetir hâle gelmişse ve gözlüyorsa, o zaman bu devlet esasında kendi milletinin hizmetkârı değil demektir. Eğer bir devlet kendi milletinin hizmetkârı değilse, o zaman devlet ve rejim bunalımı var demektir; bugün Türkiye'de olan budur. Türkiye'de bugün bir devlet ve rejim bunalımı vardır.

Değerli arkadaşlar, şimdi belli ki -biraz önce Sayın Başkan okudu- Türk Dil Kurumunda şöyle bir madde koydunuz; bu bir hazırlık, herkesi uyarıyorum veya demokratik yollardan yararlanarak Hükûmeti istifa ettirme darbe tarifine girdi yani şu anda ben demokratik yollardan bu Hükûmeti eleştirirken ve düşmesini isterken bir nevi burada darbe suçu işlemiş oluyorum. Bu ne biliyor musunuz? Bu, bir korkunun ortaya çıkardığı, herkesi suçlamak için bir ön hazırlıktan ibarettir. Buna derhâl müdahale edilmeli.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYTUN ÇIRAY (Devamla) – O zaman Türkiye'de muhalefetin sesini kısmış olursunuz.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – Hemen darbe yapalım (!)

AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Yapıyorsunuz.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ENGİN ALTAY (Sinop) –  Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Yoklama talebi var.

Sayın Altay, Sayın Çetin, Sayın Çıray, Sayın Seçer, Sayın Aslanoğlu, Sayın Gümüş, Sayın Kuşoğlu, Sayın Çelebi, Sayın Kurt, Sayın Demiröz, Sayın Öz, Sayın Küçük, Sayın Özkoç, Sayın Toprak, Sayın Özgümüş, Sayın Yüksel, Sayın Demirçalı, Sayın Çam, Sayın Moroğlu, Sayın Dibek, Sayın Akar.

İki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

4.- Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) (S. Sayısı: 478) (Devam)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 53 üncü maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erkan Akçay (Manisa) ve arkadaşları

"d) 10 uncu maddesinin üçüncü fıkrasının (c) bendinde yer alan "Kopya çektirilmesine imkân sağlayan" ibaresinden önce gelmek üzere "Her ne şekilde olursa olsun kopya çeken veya" ibaresi eklenmiştir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Alim Işık, Kütahya Milletvekili. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 478 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 53’üncü maddesinin (d) bendi üzerinde vermiş olduğumuz önerge hakkında söz aldım. Tekrar yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bu madde de yine ÖSYM’nin görev alanı içerisindeki bazı değişiklikleri içeren bir madde. Söz konusu 6114 sayılı Kanun’un 10’uncu maddesi ceza hükümlerinin yer aldığı bir madde. Yani, ÖSYM’nin yaptığı sınavlar sırasında herhangi bir şekilde kopyaya mahal verecek aksaklıklar karşısında ne tür cezaların verileceğini öngörüyor. Özellikle Başkanlık tarafından yapılan sınavlarda (c) bendi kopya çektirilmesine imkân sağlayanlara bir yıldan dört yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılması hükmünü içeriyor. Şimdi bu değişiklikte, yani tasarıda yer alan değişiklikte, kopya çektirilmesine imkân sağlayanlarla beraber bireysel veya toplu olarak kopya çekenlere de bu ceza öngörülüyor. Yerinde bir düzenleme. Bizim verdiğimiz önerge de, sadece bireysel veya toplu olarak kopya çekenlerin ilavesi değil, her ne surette olursa olsun kopya çekenlerin de bu cezayla cezalandırılmasını öngörüyor. Takdir yüce Meclisin. İkisi arasında çok önemli fark yok ama anlam olarak önemli bir fark olduğunu düşünüyorum. Bireysel ya da toplu kopyanın dışında, başka sebeplerle kopya çekenlerin de buna dâhil edilmesi için önergemizin daha anlamlı olduğunu düşünüyorum.

Değerli milletvekilleri, 53’üncü madde, daha iki yıl önce yine bu yüce Meclisin çıkardığı bir kanunda aradan geçen iki yıllık bir süreden sonra ihtiyaç duyulan bazı değişiklikleri bugün gündeme getirdi. Biraz önceki konuşmalarımda da ifade ettim, şu anda ÖSYM’nin en önemli görevi olan ve yönetim kurulunun üyelerinin belirlediği -ki, bu yönetim kurulu, başkan ve başkan yardımcıları dâhil 8 kişiden oluşuyor- diğer 4 kişiyi sizlerle paylaşmak istiyorum: Millî Eğitim Bakanlığından en az genel müdür düzeyinde 1 temsilci, Yüksek Öğretim Kurulundan yürütme kurulu üyeleri arasından belirlenecek 1 temsilci, Devlet Personel Başkanlığından en az başkan yardımcısı düzeyinde 1 temsilci ve devlet üniversitelerinde görevli öğretim üyeleri arasından Yüksek Öğretim Kurulu tarafından seçilen 1 temsilciden oluşan bir yönetim kurulunun belirlediği sınav sorularını hazırlayacak görevlileri ve komisyon kurma yetkisini aldık, boşa çıktı. Telefon görüşmeleri yapıldı, Sayın Başkanın kendi uhdesine aldığı söylendi.

Değerli milletvekilleri, bu kanunda Sayın Başkanın sınav sorularını hazırlayacak görevlileri ve bu amaçla kurulacak komisyonları belirleme yetkisi yok. Kanunda olmayan yetkiyi Başkan “Ben üzerime aldım.” diyorsa kendi bileceği bir iş ama inanıyorum ki çok yakın bir sürede sırf bu amaçla yeniden bir değişiklik bu yüce Meclise getirilecek. Şimdi, ÖSYM’nin sınav sorularını hazırlayacak komisyon ve görevlilerini ortaya bırakan bir değişikliği inanıyorum ki bu yüce Meclis onaylamayacak. Hiç olmazsa bu torba yasa görüşmelerinin sonuna kadar yeniden bir değerlendirme fırsatı olacağını düşünüyorum ama şunu tekrar söylemek istiyorum: Son birkaç yıldır polis meslek yüksekokulu sınavlarından başlamak üzere, LYS, KPSS gibi birçok sınavda ortaya çıkan şaibeler kamuoyunda kurumun güvenilirliğini zedelemiştir. Yeniden böyle bir değişiklikle bir başkana her şeyi yüklemek büyük bir haksızlık olacaktır. Belki Sayın Başkan, ÖSYM Başkanı kendisi iyi niyetle böyle bir görevi almayı düşünmüş olabilir ama bu iyi niyet ne kendisini ne de toplumun içinde bulunduğu sıkıntıyı çözmez. Yarın çok daha ağır ithamlarla karşı karşıya kalabilir. Kaldı ki Sayın Başkanın şu anda toplum nezdinde, parantez içerisinde söylüyorum, şaibe yaratan bazı konulardan uzaklaşmış olduğunu düşünmüyorum. Ne zaman ki yargı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİM IŞIK (Devamla) –…bu suçluları bulur, ortaya koyar, Sayın Başkanın bunda hiçbir müdahilinin olmadığı ortaya çıkar, o zaman kendini aklar. Şimdi yeniden böyle bir sorumluluğa soyunmuş olması kendi takdirindedir ama yüce Meclisin buna müsaade etmeyeceğini bir kez daha vurguluyor, önergemize desteğinizi bekliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... madde kabul edilmiştir.

54’üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 54 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Mustafa Kalaycı                           Erkan Akçay                           Mehmet Şandır

                 Konya                                       Manisa                                     Mersin

  Hasan Hüseyin Türkoğlu                  Mehmet Günal                       Mehmet Erdoğan

              Osmaniye                                    Antalya                                      Muğla

Madde 54- 14/6/2012 tarihli ve 6328 sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanununun 28 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Madde 28- Merkezî yönetim kapsamındaki kamu idarelerinde, sosyal güvenlik kurumlarında, mahallî idarelerde, mahallî idarelerin bağlı idarelerinde, mahallî idare birliklerinde, döner sermayeli kuruluşlarda, kanunlarla kurulan fonlarda, kamu tüzel kişiliğini haiz kuruluşlarda, sermayesinin yüzde ellisinden fazlası kamuya ait kuruluşlarda, kamu iktisadi teşebbüsleri ile bunlara bağlı ortaklıklar ve müesseselerde çalışanlar ile hâkim ve savcılar, kendilerinin muvafakatları alınmak kaydıyla Kurumda görevlendirilebilir. Bu şekilde görevlendirilenlerin sayısı Kamu Denetçiliği Uzmanı kadro sayısının yüzde yirmisini aşamaz ve bu şekilde yapılacak görevlendirme süresi iki yılı geçemez. Ancak ihtiyaç hâlinde bu süre bir yıllık dönemler hâlinde uzatılabilir. Kurumun bu konudaki talepleri, ilgili kurum ve kuruluşlarca on iş günü içinde yerine getirilir. Bu şekilde görevlendirilen personel, kurumlarından aylıklı izinli sayılır. Bu personelin izinli oldukları sürece memuriyetleri ile ilgileri ve özlük hakları devam ettiği gibi, bu süreler yükselme ve emekliliklerinde de hesaba katılır ve yükselmeleri başkaca bir işleme gerek duyulmadan süresinde yapılır. Bunların Kurumda geçirdikleri süreler, kendi kurumlarında geçirilmiş sayılır.”

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 S. Sayılı Kanun Teklifinin 54 üncü maddesiyle 6328 sayılı Kanunun değiştirilmesi öngörülen 28 inci maddesinin birinci cümlesinde yer alan “ile kendilerinin muvafakatları alınmak kaydıyla hâkim ve savcılar” ibaresinin “ile hâkim ve savcılar, kendilerinin muvafakatleri alınmak kaydıyla” şeklinde, dördüncü cümlesinde yer alan “sonuçlandırılır” ibaresinin “yerine getirilir” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Nurettin Canikli                    Mehmet Doğan Kubat                     Ahmet Aydın

                Giresun                                     İstanbul                                   Adıyaman

                              Mihrimah Belma Satır                        Mehmet Altay

                                         İstanbul                                           Uşak

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporlarının 54’üncü maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

    Ferit Mevlüt Aslanoğlu                   Bülent Kuşoğlu                           Kazım Kurt

                İstanbul                                      Ankara                                    Eskişehir

           İlhan Demiröz                      Haluk Ahmet Gümüş                        İzzet Çetin

                  Bursa                                      Balıkesir                                    Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Türk Dil Kurumu Sözlüğünde torba, "genellikle pamuk ve kıldan dokunmuş, türlü boy ve biçimde, ağzı büzülüp bağlanabilen araç": 2. Genellikle plastikten veya kâğıttan yapılmış, içine öteberi koymaya yarayan, çeşitli büyüklükte olabilen taşıma gereci, poşet" şeklinde tanımlanmıştır. "Kanun" ibaresinin başına eklenen "torba" kelimesi, bir yandan "taşıyıcılık işlevi" ne diğer yandan da içine konulacak öteberinin her zaman kestirilemeyeceği için gizemine işaret eden son derece isabetli bir sıfattır.

Torba kanunlar söz konusu olduğunda, Medeni Kanunun 1. Maddesinde belirtildiği anlamda, "kanunun ruhundan/özünden" söz edebilmek neredeyse imkansız hale gelebilmektedir. Torba kanunla, uygulayıcılar açısından çeşitli sürprizlere gebedir. Örneğin, kimi torba kanunların, gerekçe trafiği ya çok karışık ya da hiç gerekçesi olmayan maddeleri bulunmaktadır. Bu nedenle, somut hukuki açmazlarla ilgili kanun "yorum" teknikleri çoğu zaman işlemez hale gelebilmektedir.

Genel olarak iki tür yasa yapma yöntemi vardır; birisi normal, diğeri hızlandırılmış yol. Madde bazlı görüşme ve oylamaya dayanan normal usul, teknik açıdan "genel yasama yöntemi" olmaktadır. Hızlandırılmış yol ise, "özel yasama yöntemi" olarak adlandırılmaktadır. Özel yasama yönteminin bizdeki karşılığı, biraz da zorlama bir nitelemeyle "temel kanun" olmuştur. Türk parlamento hukukuna 1991 yılında giren hızlandırılmış yasa yapma yöntemi, TBMM İçtüzüğu'nün 91. Maddesinin başlığından esinlenen bir terimle "temel kanun" olarak yerleşmiş durumdadır. Ancak bu kullanım, bir alanı hukuki reform niteliğinde ilk kez düzenleyen "Medeni Kanun", "Borçlar Kanunu", "Türk Ceza Kanunu" gibi ana kanunlardan söz ederken kullanılan "temel kanun" deyimiyle karışmaktadır. Uygulamada temel kanun yöntemi, kanun tasarı ya da teklifinin Genel Kurul görüşmelerinde 30'u geçemeyen maddelerden oluşan bölümler içine sıkıştırılarak görüşülüp yasalaştırılması anlamına geldiğinden, bilgisayar terimleriyle, bir dosyanın sıkıştırılması (ziplenmesi)'nı andırmaktadır. TBMM İçtüzüğünün 91. maddesinde de, özellikle " temel kanun" tanımlamasıyla ilgili olarak benzer bir "bocalama" hali zaten söz konusudur. Madde, Anayasa Mahkemesi tarafından da birkaç kez iptale konu edilmiş iptaller ışığında gerekli değişiklikler yapıldıktan sonra sular büyük ölçüde durulmuştur.

Ne pahasına olursa olsun, yasama sürecini hızlandırmak için torba kanun çıkarma yoluna başvurulması, çok ciddi sakıncaları beraberinde getirmektedir. Torba kanun sadece yasama süreci açısından değil, tasarı ya da teklif yasalaştıktan sonra uygulama sürecinde de sorunlar doğurmaktadır. Torba kanun çıkarma yolu, muhalefetin ve sivil toplum kuruluşlarının yasa yapım süreçlerine etkili biçimde katılımının sağlanamamasını göze almayı gerektirmektedir. Kaldı ki, her telden konuları kapsayabilen torba kanunların, yürürlükteki mevzuata olan etkileri hakkında, iktidar partisi üyesi milletvekilleri bile içerik hakimiyeti bakımından sıkıntıya düşmektedir. Uygulamada, böyle bir zorunluluk olmadığı halde, temel kanun kapsamında görüşülen torba kanunların hızla yasalaştırılması yüzünden ortaya çıkan yasama hatalarını düzeltmek amacıyla değişen kanun veya kanunlarda çok geçmeden yeniden değişiklik yapılmasını körüklemektedir. Kısaca, ülkemizde torba kanunlar, değişen kanunda yeni değişiklik gereksinimlerini tetikleyici bir etken niteliği de taşımaktadır.

Açıklanan bu nedenlerle torba kanun kapsamına alınan maddenin temel kanun kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinden tasarı kapsamından çıkarılması gerekmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Aynı mahiyetteki diğer önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 S. Sayılı Kanun Teklifinin 54 üncü maddesiyle 6328 sayılı Kanunun değiştirilmesi öngörülen 28 inci maddesinin birinci cümlesinde yer alan "ile kendilerinin muvafakatları alınmak kaydıyla hâkim ve savcılar" ibaresinin "ile hâkim ve savcılar, kendilerinin muvafakatleri alınmak kaydıyla" şeklinde, dördüncü cümlesinde yer alan "sonuçlandırılır" ibaresinin "yerine getirilir" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Nurettin Canikli (Giresun) ve arkadaşları

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

                                                                                            Erkan Akçay (Manisa) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kurumda hâkim ve savcılar dışında görevlendirilecek personelin de muvafakatlerinin aranması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Sizin gerekçenizi mi okutayım, konuşacak mısınız Sayın Şandır?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Hayır, ben konuşayım efendim.

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Değerli arkadaşlar, Değerli Başkan; öncelikle gecenin bu geç saatinde yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Güzellikler diliyorum size.

Çok öfkelendik, çok kızdık ama beraber çalışacağız, birlikte çalışacağız başka yolu yok, bunun için buraya geldik. Onun için, yapılan tüm yanlışlıklara karşı çıkalım ama yine de birlikte çalışma iradesini ortaya koyalım. Yanlışsa yanlış… Doğruyu yapmaya niyet gösterelim.

Değerli arkadaşlar, bu maddede Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu’nun 28’inci maddesinde bir değişiklik yapılıyor. Benim itiraz ettiğim husus şu: Değişiklik yapabilirsiniz, ihtiyaçtır, değişiklik yapılır ama biz bu Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu’nu yanlış hatırlamıyorsam -ki tarihi var burada- bir yıl önce yaptık, burada beraber yaptık, hem de yine böyle dar zamanda yaptık, ciddi tartışmalarla yaptık. Şimdi, altı ay süre koymuşuz, bunu iki yıla çıkartıyoruz; üç ay uzatılabilme imkânı getirmişiz o zaman, şimdi bunu bir yıla uzatıyoruz. O zaman en kısa sürede sonuçlandırmayı hüküm hâline getirmişiz, şimdi on günde sonuçlandırmayı amir emir hâline getiriyoruz. O zaman birçok kurum, birçok görevli sayılıyor, bu defa hâkim ve savcıları da ilave ediyoruz. Buradan şunu söylemeye çalışıyorum değerli arkadaşlar. Hani trafikte bir söz vardır, hızlı gidebilirsiniz, yakalanmazsanız ceza da ödemezsiniz ama acele giderseniz, acele ederseniz Allah korusun, kaza yapar, ölüme gidersiniz.

Şimdi, bakın değerli dostlar, o kadar çok özensizlik, o kadar çok aculiyet gösteriyoruz ki hemen her konuda, her defasında muhalefet partileri iktidar grubunu bundan dolayı tenkit ediyor. Bu doğru değil ya, devasa bir grubunuz var, devlet elinizde, bürokrasi elinizde. Gerek Meclis Başkanlığı bünyesinde gerek Başbakanlık bünyesinde kanunlar kararlar diye devasa kurumlar, tecrübe, birikim var, niye bu aculiyet, niye bu yanlışlık, bunu anlamak mümkün değil. Tabii, bu sinir gerginliği de bu türlü meselelerden doğuyor maalesef değerli arkadaşlar.

Bakın, biraz önce bir konuda biz canhıraş çığlıklarla yanlış yaptığınızı söyledik. İki defa Özcan Yeniçeri konuştu, iki defa Alim Işık konuştu, olmadı ben grup başkan vekiliyle konuştum, komisyon başkanıyla konuştum, kalktım ÖSYM Başkanıyla konuştum, bir milim kımıldatamıyoruz. Ne yaptınız biliyor musunuz değerli arkadaşlar? Üniversite seçme ve yerleştirme sınavlarının görevlendirmesini, bu sınavları yapacak görevlilerin belirlenmesini, komisyonların belirlenmesini daha önce ÖSYM’nin Yönetim Kurulu belirliyordu. Bu yönetim kurulunu da şurada kanunda okudum yani devletimizin tüm kurumlarının başkanları ve yetkilileri var. Şimdi bu yetkiyi kanundan çıkartıyorsunuz yani yönetim kurulundan bu görevi alıyorsunuz Başkanın uhdesine veriyorsunuz. Yani niye böyle bir şey oluyor? Sordum Ali Bey’e, Ali Hoca’ya, niye böyle bir şey yapıyorsunuz yani bu kadar şaibeli, bu kadar sorgulanan, suçlanan bir işlemden dolayı yetkiyi bir kurullara devretmek dururken bütün yetkiyi kendinize almanızın sebebi ne? Bana verdiği cevap, iyi niyetle tabii, diyor ki: “Bürokrasi artıyor efendim.” Yani şimdi, “bürokrasi artıyor” diye işte Hükûmeti falan da feshedelim, bakanlıkları kaldıralım, yetkinin hepsini bir kişiye bağlayalım. Yani birinin aklından bir şey geçiyor, ne kanunlar kararlar –bu tekliflerin sıkıntısı bu- ne buradaki Kanunlar Kararlar ne Komisyon ne Hükûmet ne grup “Ya, doğru mu yapıyoruz, yanlış mı yapıyoruz?” diye bakmıyor.

Şimdi, oylarınızla oluşturduğunuz sonuç şu: Her yıl 1,5 milyon-2 milyon çocuğumuzun veya tüm yerleşme hadiselerine hakemlik yapan ÖSYM’nin kurullarını oluşturmak yetkisi yönetim kurulundan alındı, başkana devredildi. Ben inanıyorum, üç gün sonra buraya geri geleceksiniz, “Yanlış yaptık, düzeltelim efendim.” diyeceksiniz. Ne yapalım? Yani kızmayalım, sinirlenmeden konuşalım ama sürekli bu yanlışlar oldukça bu bardak taşıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bunu arz etmek için söz aldım.

Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler…  Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmiştir.

 Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler…  Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Yeni madde ihdasına dair bir adet önerge vardır.

Malumları olduğu üzere, görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun komisyon metninde bulunmayan ancak tasarı ve teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı İç Tüzük'ün 87'nci maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür.

İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre, yeni bir madde olarak görüşülmesine komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde görüşme açılır ve bu maddede belirtilen sayıda önerge verilebilir. Bu nedenle, önergeyi okutup Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.

Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

478 sıra sayılı “Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” nin 54. maddesinden sonra gelmek üzere, aşağıdaki maddenin eklenmesini ve müteakip maddenin buna göre teselsül edilmesini, arz ve teklif ederiz.

             Adil Zozani                                Sırrı Sakık                             Pervin Buldan

                Hakkâri                                        Muş                                          Iğdır

               Erol Dora                               Hasip Kaplan                    Abdullah Levent Tüzel

                 Mardin                                       Şırnak                                     İstanbul

MADDE: 20/6/2012 Tarih ve 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir:

“f) İş Güvenliği Uzmanı: İş sağlığı ve güvenliği alanında görev yapmak üzere Bakanlıkça yetkilendirilmiş, iş güvenliği uzmanlığı belgesine sahip mühendislik, mimarlık veya mühendislik-mimarlık fakülteleri mezunlarını veya teknik elemanı”

BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Salt çoğunluğumuz olmadığından katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Evet, önergeyi işlemden kaldırıyorum.

55’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı yasa teklifinin 55. maddesindeki “iki sınav hakkı” ifadesinin “3 sınav hakkı şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.

    Ferit Mevlüt Aslanoğlu                     Vahap Seçer                             Engin Özkoç

                İstanbul                                      Mersin                                     Sakarya

         Süleyman Çelebi                        Bülent Kuşoğlu                   Haluk Ahmet Gümüş

                İstanbul                                      Ankara                                    Balıkesir

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 55 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Mustafa Kalaycı                           Erkan Akçay                           Mehmet Şandır

                 Konya                                       Manisa                                     Mersin

  Hasan Hüseyin Türkoğlu                Mehmet Erdoğan                        Mehmet Günal

              Osmaniye                                     Muğla                                      Antalya

"MADDE 55- 20/6/2012 tarihli ve 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun Geçici 4 üncü maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"(2) Bakanlık, iş güvenliği uzmanlığı belgesine sahip olanlara, Sosyal Güvenlik Kurumuna ödenmiş olan prim gün sayısı ile sahip oldukları belge sınıfı gibi hususları dikkate alarak üst sınıflardaki iş güvenliği uzmanlığı belgesi alabilmeleri için fıkranın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde kullanılmak şartıyla en fazla iki sınav hakkı verilmesine dair usul ve esasları belirlemeye ve gerekli düzenlemeyi yapmaya yetkilidir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) – Katılmıyoruz efendim.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Komisyonda Teklifle ilgili sağlıklı ve verimli bir görüşme yapılamamıştır. Komisyon görüşmeleri boyunca hangi düzenlemelerin ne amaçla ve hangi gerekçeyle yapıldığı konusunda bilinmez bir tavır sergilemiştir. 71 adet kanun ve kanun hükmünde kararnamede 142 maddelik değişiklikler yapılmasına rağmen; vatandaşlarımızın yaşadığı sorunlara çözüm getirecek konuları bir iki husus dışında bulmak mümkün değildir. Kanun Teklifi kamu personelinin hukuki ve mali statüsüne ilişkin çok sınırlı değişiklikler getirmektedir. Dolayısıyla bu düzenlemede beklentiler karşılığını bulmamış, umutlar hayal kırıklığına dönüşmüştür.

Kamuda sağlıklı ve tutarlı bir personel politikası uygulanmamaktadır. Personel Rejimi nesnellikten uzaklaştırılmış, istihdam rejimi bozulmuştur. 657 sayılı Kanun, geçici işlerin ifası için istisnai hallere münhasır olmak üzere sözleşmeli ve geçici personel istihdamını mümkün kılmıştır. AKP döneminde bu istisnai uygulamalar asıl istihdam şeklinin önüne geçmiştir. Ayrıca, AKP döneminde sözleşmeli ve vekil olarak işe alınanlar, daha önce çıkarılan kanunlar ile memur kadrolarına alınmış, ancak tekrar sözleşmeli ve vekil atama yapılmasına devam edilmiş, şimdi de bunlardan bazıları tekrar memur kadrolarına alınmaktadır.

Bu yanlış uygulamalar ile birlikte, birçok mağduriyet ortaya çıkmıştır. En büyük mağduriyet ise bu istisnai yollarla iş bulamayan işsiz gençlerimizdir. Bunlar girdiği merkezi sınavı kazanıp ataması yapılamayan, bir türlü sıra gelemeyen ve sıra gelmeden de kadroları istisnai yollarla doldurulan milyonlarca işsiz vatandaşlarımızdır. Hükümetin bu yanlışı, bu haksızlığı derhal durdurması gerekir.

Bu Kanun Teklifi ile kamu kurumlarında çalışan 4/B'liler, 4924 sayılı Kanuna tabi sözleşmeliler ve mahalli idarelerde çalışan sözleşmeliler, vekil Kur'an kursu öğreticilerinden şartlan uyanlar memur kadrolarına atanmaktadır. Ancak, memur kadrosu verilen sözleşmeli personel ve vekiller arasında mağduriyeti en derinden yaşayan 4/C'liler yoktur. Rehber ve usta öğreticileri bu düzenleme kapsamına alınmamıştır. Aile sağlığı çalışanları yoktur. Vekil ebe-hemşireler yoktur.Ücretli öğretmenler yoktur.

AKP Hükümeti tarafından yapılan ayrımcı ve adaletsiz uygulamaları saymakla bitmez. Bu Teklifte öğretmenler ve atanamayan öğretmenler yoktur. Bu düzenlemede polislerimiz yoktur. Kamu işçilerinin naklen atanabilmeleri konusu yoktur. Taşeron işçileriyle ilgili hiçbir düzenleme yoktur. Geçici ve mevsimlik işçiler yine göz ardı edilmektedir. Bu Teklifte emeklilikte yaşa takılanlar yoktur. Muhtarlarımız yoktur. Bu Kanun Teklifinde şehit aileleri ve gaziler ile engelliler ve yaşlılarla ilgili bir düzenleme yoktur.

Peki bu Kanun Teklifinde neler vardır. Mera, yaylak ve kışlakların yapılaşmaya açılması var. Köy meralarının köylünün elinden alınarak hazineye devredilmesi, imar yetkisinin belediyelerden alınması ve satış yetkisi var. Gerçeğe aykırı, usulsüz veya sahte belgeler nedeniyle verilmeyen desteklemelerin ödenmesi var. Kamulaştırılan taşınmazlarla ilgili vatandaşın hak arama hürriyetini engellenmesi ve yargıya müdahale var ÖSYM sınavlarına ait soru ve cevaplarla ilgili bilgi edinme hakkının engellenmesi var. Sermayesindeki kamu payı doğrudan veya dolaylı olarak yüzde 50'den az olan şirketler Sayıştay denetimi dışına çıkarılması vardır. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun uygulamasının geciktirilmesi, sertifikasını almış kişilerin mağdur edilmesi var. Sürücü belgeleri için 24 milyon vatandaşımızdan 101 lira belge parası alınması var.

Dolayısıyla yapılan düzenlemeler; kamu yönetiminin iyileştirilmesi ve çalışanların sorunlarına çözüm getirilmesi yerine; kamu arazileri nasıl talan edilebilir, kadrolaşma nasıl sağlanabilir, usulsüzlük ve yolsuzluklar nasıl affedilebilir, denetimden ve yargıdan nasıl kaçınılabilir mahiyetini taşımaktadır.

Teklifin tümüyle gözden geçirilmesi ve bu maddede düzeltme ihtiyacı bulunmaktadır.

BAŞKAN –  Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri,  birleşime on beş dakika ara veriyorum.

                                                             Kapanma Saati:  00.03
ON BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 00.08

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)

 

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 132’nci Birleşiminin On Birinci Oturumunu açıyorum.

478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Teklifin 55’inci maddesi üzerindeki ikinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı yasa teklifinin 55. maddesindeki “iki sınav hakkı” ifadesinin “3 sınav hakkı” şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.

Süleyman Çelebi (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Evet, önerge üzerinde söz isteyen Süleyman Çelebi, İstanbul Milletvekili.

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; tabii, bir haftadır burada önemli yasaları görüşüyoruz. Yaklaşık, pazartesiden beri gece üçlere kadar, dörtlere kadar bir çalışma temposu içindeyiz. Bu çalışma temposu içinde zaman zaman gerilimli anları da yaşıyoruz ama bu gerilimli anlardan bu Meclisin bir an önce kurtulması lazım. İlk önce bunu söylüyorum çünkü bu psikolojiyle biz madde üzerinde bir konuşmayı… Bırakın analiz etmeyi, önerge vermeyi, bunun üzerinde değerlendirmeyi sağlıklı yapmayı; bu atmosferde sağlıklı bir Meclis çalışmasının yapılması bile zor bu aşamada. Ben geçen burada usul hakkında bir söz aldığımda hani yarı espri yarı şaka, on üç-on dört saat çalıştık, buradaki milletvekillerine de sağlık açısından, psikolojik açıdan baktığımızda bazı yaklaşımlarda birbirimizle ilgili bir kelimenin bile gerilim yaşatacağı bir sürecin olabileceğini ifade etmiştim. Hatta espri olarak da yani “Sizin de sendikanız olmalı, burada çalışanların da sendikası olmalı.” gibi bir değerlendirmede bulunmuştum. Şimdi, bu psikoloji içinde biz önemli bir yasayı görüşüyoruz değerli arkadaşlar. Burada öneriyoruz muhalefet olarak. Bazen önerilerimizin kısmen bazı bölümlerine iştirak ediyorsunuz, bazılarına etmiyorsunuz. Bu arada, yapılan tartışmaların bazıları için daha gerilimli süreçler yaşıyoruz. Orada bir duygusal aidiyetimiz oluyor bazı konularda. Ama bütün bunların toplamından, bu atmosferde ve bu koşullarda ve bu gerilim içerisinde çıkacak olan yasaların Türkiye’ye bir hayrı olmaz değerli arkadaşlar yani çok net söylüyorum bunu, biraz daha herkesi sağduyuya… Birbirimizi tahrik etmeye değil, birbirimizi anlamaya çalışalım. Varsa yanlışlıklar bu yanlışlıkları gidermeye, onarmaya çalışalım, bunun üzerinden yürüyelim. Yani sonuçta bir ölüm yok. Bir arkadaşımız yaralanmış, grup başkan vekilimiz çok açık, hepimiz üzüntülerimizi ifade ettik ve geçmiş olsun dileklerimizi de ilettik ve bunun hiçbir kabul yanının olmadığını da ifade ettik, bu kürsüden ifade ettik.

Şimdi ama gerekiyorsa yarınki çalışma saatini erkene alırız, daha bir, en azından herkesin yaptığı işleri bir daha gözden geçirmesi, bir daha tanımlaması adına böyle bir yaklaşımı, böyle bir vizyonu ortaya koyması lazım. İçtenlikle ben şu anda bu kürsüye çıktığımda maddeyle ilgili konuşacaktım yani hikâye olsun diye hani bir maddeye son dakikada bir imza atmış değilim. Madde üzerinde ve diğer, bu konularla ilgili bu yasanın bütününün yarattığı iyi yanları da var. Bunu çok net söyledik, dün akşam da söyledik, daha önceki görüşmelerde de söyledik, “güzel” dedik ama bunun bazı bonusları da var, bonus olarak koyduğunuz bazı iyi düzenlemeler de var, buralarda da mutabakatımız var ama bu yasada çifte standardın uygulandığı birçok düzenleme de var. Bunları da giderelim, bunları da onaralım diye önerilerde de bulunduk. Belki daha önce birkaç maddede yapacağımız önemli değişikliklerle belki büyük bir mutabakat içerisinde de buradan çıkardık ve bunları da yaşamıyor olabilirdik, bugün yaşanan gerilimleri de yaşamamış olurduk. Bu nedenle içtenlikle ve samimiyetimle -madde üzerinde başka zaman tabii ki değerlendirmeler yapacağız, daha maddeler çok, konuşuruz ama- ben bu atmosferde -özellikle Sayın Başkan sizden de rica ediyorum, grup başkan vekillerinden de rica ediyorum- bu gerilim üzerinde ve bu vizyondaki bir yasanın konuşulmasının gerçekten hepimize büyük sıkıntılar yaşatacağını hissediyorum ve bir duyarlılık içerisinde bu uyarımı yapıyorum. Bir milletvekili kimliğimle yapıyorum, hiçbir arkadaşım adına, grubumun adına değil, kendi kişisel görüşlerimi sizlerle paylaşıyorum.

Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Çelebi.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

56’ncı maddede aynı mahiyette üç adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin yer alan 56 ncı Maddenin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

           Pervin Buldan                             Adil Zozani                               Sırrı Sakık

                   Iğdır                                        Hakkâri                                       Muş

           İbrahim Binici                     Abdullah Levent Tüzel                      Nazmi Gür

               Şanlıurfa                                    İstanbul                                       Van

                                                              Hasip Kaplan

                                                                   Şırnak

Diğer önerge sahipleri:

                 Ali Öz                                 Mehmet Günal                        Mustafa Kalaycı

                 Mersin                                      Antalya                                     Konya

            Erkan Akçay                            Mehmet Şandır                 Hasan Hüseyin Türkoğlu

                 Manisa                                      Mersin                                   Osmaniye

                                                           Mehmet Erdoğan

                                                                   Muğla

Diğer önerge sahipleri:

    Ferit Mevlüt Aslanoğlu              Aydın Ağan Ayaydın                       İzzet Çetin

                İstanbul                                     İstanbul                                     Ankara

              Musa Çam                                Kazım Kurt                            Mahmut Tanal

                  İzmir                                      Eskişehir                                   İstanbul

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükûmet?

İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Birinci önergenin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

İş sağlığı ve güvenliğine ilişkin eklenen geçici madde, bugüne kadar, iş güvenliği konusunda gerekli önlemi almayan kurum ve işyerlerine süre kazandırma amacı taşımaktadır. Oysa işçi sağlığı ve güvenliği, zamana yayılabilecek bir konu değildir. Bugüne kadar konuyla ilgili düzenlemelerini gerçekleştirmemiş bakanlıklar, işyerleri gerekli yaptırıma tabi tutulabilmelidirler. Bu nedenle geçici maddenin tasarı metninden çıkarılması, konunun hayatiliğinin ve acilliğinin bir gereğidir.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen Ali Öz, Mersin Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİ ÖZ (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 478 sıra sayılı kanunun 56’ncı maddesi üzerine verdiğimiz önerge üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Tabii ki, bu İş Sağlığı Güvenliği Yasası ülkemizde uzun zamandır eksikliği hissedilen bir düzenleme yapılması gereken bir durumdur. Türkiye’de iş kazaları yönünden değerlendirme yapıldığı zaman dünya ve Avrupa ülkeleri arasında öncelikli bir sırada yer almamız böyle bir kanunu düzenleme gereğini ortaya koymaktadır. 2012’nin Haziran ayında, aslında bu İş Güvenliği Yasası’nda Türkiye’deki iş kazalarının ciddiyeti de göz önüne alınarak gerekli olan düzenlemeler yapılmıştı. Bu düzenlemede iş kazalarının önlenmesi, iş kazalarının önlenmesi adına işverene, çalışan işçiye, iş güvenliği uzmanına, orada çalışan teknik elemanların durumlarının gözden geçirilerek çok geniş kapsamlı bir yasa hazırlanmış olmasına rağmen ve bu, yüce Mecliste kabul edilmiş olmasına rağmen, iş sağlığı güvenliği uzmanlığı gerekli olan yerlerdeki süreyi yeniden uzatmak aslında bizim toplumumuzda çok da fazla olmayan, yeni yeni oturmaya başlayan bir kültür tam yerine oturdu derken, düz yolda hızlı bir şekilde giden aracın önene âdeta bir takoz koyduk. Yani bu yasayı bu şekildeki süre uzatımını yaparak özellikle kamuda çalışan alanlardaki iş sağlığı güvenliği uzmanlıklarının mecburiyet sürelerini altı ay, iki yıl gibi değişik sürelerde uzatarak yeniden yasanın doğru işlemesinin önünde bir engel olmak adına yeni bir düzenleme yapıyoruz. Şunu unutmamamız gerekir ki, Türkiye’de günde 4  kişi iş kazasından dolayı  ölmekte, 6 işçi de iş göremez hâle gelmekte. Dolayısıyla, bu rakamların yeniden arzu ettiğimiz seviyelerin altına düşmesi için İş Güvenliği Yasası’nı dikkatli bir şekilde yeniden gözden geçirmek lazım.

Tabii ki burada, çok tehlikeli işlerde belki istihdam etme zorunluluğu var. “A grubu, B grubu, C grubu” diye sınıflamış olduğumuz iş güvenliği uzmanlarının sayısı belki bugün Türkiye’deki toplam iş yerlerindeki iş güvenliği uzmanlığı sayısını karşılamayacak durumda ise de bunu hızlı bir şekilde, iş güvenliği sertifikası veren, özellikle de iş güvenliği uzmanı olabilecek üniversite mezunlarının, meslek yüksek okullarının İş Sağlığı ve Güvenliği Bölümünden mezun olan, aynı zamanda fen-edebiyat fakültelerinin fizik, kimya bölümleri dışında, biyoloji mezunlarının da iş güvenliği uzmanı olabileceği şekilde yeni bir düzenleme yapmış olsak ülkemizin her tarafında iş güvenliği uzmanı istihdam etme zorunluluğu, bu yetersiz sayı ortadan kalkar. Dolayısıyla, iş kazalarının önlenmesi adına iş güvenliği uzmanlığını ülkemizde daha da yaygınlaştırır, daha da uygulanabilir, daha da etkin bir hâle getiririz ve iş kazalarının önlenmesi noktasında Parlamento olarak ortak bir irade ortaya koymuş oluruz.

Tabii ki iş kazalarının önlenmesi noktasında, iş güvenliği uzmanlarının sertifikalarının, son zamanlarda sertifika verme yetkisine sahip olan kurs açan yerlerdeki birtakım uygunsuz işler olduğu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına da belli ihbarlar şeklinde gelmekte. Bu noktada da denetimleri hızlandırıp, denetimleri güçlendirip iş güvenliği uzmanlığı sertifikalı daha fazla iş yerlerinde istihdam edilebilecek olan yeni alımların yaratılmasıyla sorunun çözüleceğine inanıyoruz.

Ekstra yeniden bir süre vermek iş güvenliği uzmanlığına veya iş güvenliği uzmanlarına yapmış olduğumuz bir iyilik değil. Bu anlamda, sertifika almış olan birçok insan belki bir iş yerinde iş güvenliği uzmanı olarak başlayacak olmasına rağmen, ama bu uzatmış olduğumuz süre vasıtasıyla onların da işsizliğine vesile olabiliriz. Dolayısıyla, uzatmanın çok doğru olmadığını, ancak daha önceki İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası’nda ciddi adımlar atıldığını da ifade ederek yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Altay, sizin önergeyle ilgili gerekçe veya kim konuşacak 56’ncı maddede?

ENGİN ALTAY (Sinop) – İzzet Çetin.

BAŞKAN – İzzet Çetin, Ankara Milletvekili, buyurun.

İZZET ÇETİN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, keşke yasa yapma ortamımız olsa da bu konuyu gerçekten enine boyuna konuşsak. Bildiğiniz gibi İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğümüz vardı bizim 1974 yılında İsveç iş hukukundan tercüme edilmiş ve çalışma yaşamımıza girmiş son derece düzgün bir tüzüktü. İş Yasası değiştirilince 2003 yılında fiilen on yıldır uygulanmadıktan sonra, geçtiğimiz yıl 6331 sayılı Yasa 30 Haziran itibarıyla kabul edildi ama yürürlüğü 1/1/2013’e ertelenmiş idi. Tabii, kanunun yürürlük maddeleri kademeli olarak yürürlüğe girecekti. Bunların içerisinde bir tanesi de, 38’inci maddede belirtildiği gibi, burada belirtildiği gibi, 6’ncı ve 7’nci maddeler. 6’ncı maddesi kamu kurumları ile 50’den az çalışanı olan ve az tehlikeli sınıflarda yer alan iş yerleri için yayımı tarihinden itibaren iki yıl sonra yürürlüğe girecekti. Şimdi, bu düzenlemeyle bu süre 2+2=4 yıla; 50’den az çalışanı olan tehlikeli ve çok tehlikeli işlerde de bir yıl sonra girecekti, “Bu da 1+1=2 yıl sonra yürürlüğe girecek.” denildi.

Şimdi, değerli arkadaşlar, gerçekten bunun hangi amaçla yürürlüğünün ertelendiğini hepimiz biliyoruz, burada her ne kadar Kanun Teklifi’nde -İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Kanunu- “İş güvenliği uzmanı ve iş yeri hekimi yeterli sayıda yok.” denildiği zaman “Yeterli hazırlıklar yapılmadan geçtiğimiz yıl böyle bir kanun yürürlüğe sokuldu.” diyebiliriz belki ama on yıl fiilen uygulanmayan bir tüzüğün yerine ikame olacak bir kanun enine boyuna incelenmeliydi.

Değerli arkadaşlarım, gerçekten, bakınız, bizim ülkemizde işçi sağlığı ve iş güvenliği alabildiğine ihmal ediliyor. Keşke Çalışma Bakanı burada olsa. Zonguldak’ta “Marzinc” diye bir fabrika… Kuruluşuna -Çalışma Bakanımız bizatihi kendisi de  biliyor- Bursa izin vermedi, Bursa’dan milletvekili seçilen arkadaşlarımız da bilir. Bu fabrika Karabük’e kuruldu.  Karabük’ten -işçiler çalışmaya başladı, altı aydır çalışıyorlar- meslek hastalıkları hastanesine önce 17’si geldi -bugün aldığımız bir telefonla 40’ı geçti işçiler orada meslek hastalıklarında- kanlarında kurşun oranı olabildiğince yüksek. İşveren manipülasyon yapıyor; bir taraftan hastanenin hekimleriyle diyalog kurmaya, diğer taraftan da kendisi fiilen zehirli işlerde çalışmayanları da göndererek kanda zehirli maddelerin az olduğuna ilişkin bir düzenleme yapmak istiyor.

Bir başka örnek yine: Geçtiğimiz yıllarda bir inşaat şirketi “Maden şirketi değiliz.” diyerek sendikalaşmaya karşı itiraz ediyor. Tabii ki inşaat sektöründe değil, maden sektöründe faaliyet gösteriyor. İnşaat sektöründe olmadığı için sendikadan kurtuluyor ama işçiler -8 işçi- daha sonra göçük altında kalarak yaşamını yitiriyor.

Tabii, yine, Gaziantep’te bir galvaniz fabrikasında denetlemeler yapılıyor; iyi, güzel; cezalar kesiliyor, tahsil de ediliyor. Ama ondan sonra cezaya konu olayların kalkıp kalkmadığını bir daha kontrol edemiyorsunuz, çünkü bu çıkarttığımız 6331 sayılı Yasa’da iş yerlerinin teftişini özel kuruluşlara yaptırma yetkisi var, yani bir nevi teftişi de özelleştirmiş oluyoruz.

Değerli arkadaşlar, biz, gerçekten -ülkemiz- iş kazalarında -yani iş cinayetlerinde- Avrupa 1’incisi, dünya 3’üncüsüyüz. Sosyal Güvenlik Kurumu verilerine göre her 100 bin işçide ölümlü iş kazası Türkiye’de 12,3 iken Avrupa Birliğinde bu ortalama 2,1; yani bizde insanın değeri Avrupa Birliği ülkelerinden 10 kat daha düşük. Bir başka söylemle, bu oran Norveç’te yüz binde 1, Almanya’da yüz binde 1,8; Fransa’da yüz binde 2,2; bizde 12.3. Yani, bunu erteleyerek biz bu kanunda iki yıl daha ötelemeyi -bir kere ortam ne olursa olsun net olarak söylemeliyim ki- işverenlerin, özellikle de dürüst ve namuslu işverenlerin değil, kısa sürede köşe dönmek isteyen, işçi sağlığı, iş güvenliği önlemlerini almak yerine onu bir maliyet unsuru gören işverenlerin baskısıyla bunu yapıyoruz. Böylesi güçlü bir Hükûmete, güçlü olduğunu söyleyen -sayısı Parlamentoda 325’i- 326 milletvekili sayısı olan bir Hükûmete böyle bir erteleme yakışmaz. O nedenle maddenin kaldırılmasını istedik.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

ENGİN ALTAY (Sinop) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Evet, aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...  Karar yeter sayısı vardır, önergeler kabul edilmemiştir.

56’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...  Kabul edilmiştir.

57’nci maddede iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı yasa teklifinin 57. maddesindeki “30 gün içinde” ifadesinin, “45 gün içinde” şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.

    Ferit Mevlüt Aslanoğlu                  Süleyman Çelebi                       Bülent Kuşoğlu

                İstanbul                                     İstanbul                                     Ankara

            Engin Özkoç                            Ümit Özgümüş                    Haluk Ahmet Gümüş

                Sakarya                                       Adana                                     Balıkesir

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 57 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Mustafa Kalaycı                           Erkan Akçay                           Mehmet Şandır

                 Konya                                       Manisa                                     Mersin

         Mehmet Erdoğan                Hasan Hüseyin Türkoğlu                 Mehmet Günal

                 Muğla                                     Osmaniye                                   Antalya

"MADDE 57- 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 128 inci maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bent eklenmiştir.

"k) Halka açık ortaklıkların yönetim kurullarında, yönetim kurulu üyelerinin tamamının veya bir kısmının görev süresinin dolması veya üyeliklerinin boşalması sebebiyle yönetim kurulu toplantı yeter sayısının sağlanamaması ve görev süresi dolan veya üyeliği boşalan yönetim kurulu üyelerinin yerlerine görev sürelerinin bitimini veya üyeliğin boşalmasını takip eden 30 gün içinde yeni yönetim kurulu üyelerini seçmek üzere genel kurulun toplanamaması veya genel kurulda yeter sayıda yönetim kurulu üyesinin seçilememesi durumunda, Kurul, yerlerine halka açık ortaklık genel kurulunca yeni üyeler seçilinceye veya Kurulca başka üyeler atanıncaya kadar görev yapmak üzere yönetim kurulu toplantı yeter sayısını sağlayacak asgari sayıda, Kurulun kurumsal yönetim ilkelerinde sayılan bağımsızlık kriterlerini sağlayan yönetim kurulu üyelerini resen atar. Görev süresinin dolması nedeniyle boşalan halka açık ortaklık yönetim kurulu üyeliklerine Kurulca atamalar yapılıncaya kadar, görev süresi dolan yönetim kurulu üyeleri görevlerine devam eder. Kurulca yapılan resen atama sonucunda geriye kalan boş üyelikler için, kurumsal yönetim ilkelerinde sayılan bağımsızlık kriterlerini sağlayan, boş üye sayısının 2 katı kadar kişiyi halka açık ortaklığın ortaklarından aday göstermelerini talep eder. Kurul bu talebini ortakların halka açık ortaklıkta sahip olduğu pay oranlarını dikkate alarak belirler ve bu bentteki esaslara uygun olarak atama yapar. Olağan genel kurul toplantısını kanuni süresi içinde üst üste iki hesap dönemi içinde yapmayan ve yönetim kurulu üyeleri kısmen veya tamamen Kurulca yukarıdaki fıkralar uyarınca atanmış halka açık ortaklıklarda genel kurulun yetkileri YTM tarafından kullanılabilir. Bu bendin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Kurulca belirlenir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mehmet Günal, Antalya Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu maddeyle halka açık ortaklıklarla ilgili bir düzenleme yapılıyor ama esas itibarıyla, gerekçesine baktığımız zaman, bu düzenlemenin aslında geçtiğimiz yıllarda burada çıkardığımız Türk Ticaret Kanunu’nun 530’uncu maddesinde mahkeme kararıyla fesih ve kayyum atamaya ilişkin yetkilerin bir nevi oralardan alınıp SPK’ya devredilmesi öngörülüyor ve çoğunuzun da bildiği gibi, bu madde daha çok şu anda sorunlu olan Turkcell’in yönetim kuruluna üye atanmasını sağlamaya dönük bir yetki veriyor.

Şimdi, bakıyorum, kanunun gerekçesinde, 530 sayılı maddeyi çıkarırken Türk Ticaret Kanunu’nda söylemişiz, zaten yetkileri genişletmişiz, asliye ticaret mahkemesi fesih kararını verebiliyor. Burada yapılan ne? “Mahkeme aman fesheder, biz ona göre yönetim kurulu atayalım.” Burada da mahkemeye de aynı şekilde kayyum atama yetkisi vermişiz aslında. SPK’ya buraya bağımsız yönetim kurulu üyesi atama yetkisi veriyoruz. Kimler için? Yönetim kurulunu belli süre toplayamayanlar için.

Şimdi, benim bunlarda her zaman şüphelerim var. Geçmişteki uygulamalara baktığımız zaman, belli kurullara devlet eliyle atama yaptığımız  zaman  birçok negatif sonuçları olmuş. Bunun  en iyi örneklerini -en iyi derken kötü uygulamanın en iyi örneklerinden bahsediyorum- TMSF’nin devraldığı şirketlere yaptığı atamalarda görüyoruz. Öyle yönetim kurulu üyeleri gördüm ki -çimento fabrikası var devralınan şirketin- arkadaşımız ömründe inşaatı görmemiş, çimentoyu görmemiş, bir yerde yönetici kamu kurumunda, oradan yönetim kurulu üyeliğine gidiyor. E, şimdi, o şirketin zarar etmesinden, batmasından daha doğal bir şey yok ki. E, şimdi, aynı şeye bakıyoruz, bu söz konusu düzenleme çıkmadan önce, Turkcell’de sorun yaşandığında ve yönetim kurulu üyeleri atanamadığı zaman, mart ayında Genel Kurul yapılamadığında 3 tane yönetim kurulu üyesi atamışsınız. Bakıyoruz, Ahmet Akça, Atilla Koç, Mehmet Hilmi Güler yani şimdi, Allah rızası için bu arkadaşlarımız bir iletişim şirketinde… Tamam, ikisi de bakandı, nitelikli arkadaşlarımız olabilir de Turkcell gibi bir iletişim şirketine başka hiç kimseyi bulamadı mı Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti, ben gerçekten şaşırdım. Ben, arkadaşların niteliğini tartışmıyorum ama gitsin birisi enerji şirketinde olsun, öbürü de gitsin turizm şirketinde olsun veya yönetim şirketinde olsun, örnek söylüyorum. Eğer şimdi, bu aldığınız yetkiyi de böyle kullanacaksınız bunun bir anlamı yok. Efendim, önerdiler! Ya, öyle bir şey yok. Burası Türkiye'nin en önemli şirketlerinden bir tanesi. Onun üzerinden gittiği için isim vererek söylüyorum. Şu andaki sorun, evet, geçtiğimiz hafta toplanamadı, 24’üne kadar bir ay süre vermişlerdi. O da doğru, sorun var ama sorunu çözelim derken aldığınız yetkinin başka şirketlerin de yarın üzerinde baskı unsuru olarak kullanmak üzere değerlendirilebileceği kuşkusu bizde oluşuyor. Neden? Geçmiş uygulamalara bakınca böyle kaygılarımız oluyor değerli arkadaşlar. Hani burada hep mahkemenin yerine kendimizi koyuyoruz, yapıyoruz ama şimdi zaten mahkemede olan bir yetki var. Mahkemeler şimdiye kadar, durup dururken bir şirketi feshetmemiş. Yani kanunun madde gerekçesine arkadaşlarımız bunu yazmışlar, ”Haksız bir yere, halka açık şirketlerde, kötü bir karar alıp küçük ortakları zarara uğratmayalım.” diyor. Güzel, SPK’nın görevi bu ama bunun için illaki oraya, eğer, yönetim kurulu atamakla bu iş çözülecek zannediyorsa maalesef çözülme şansı yok.

O nedenle, bunları gelin, her seferinde bir kanun maddesi olarak mahkemenin yerine kendimizi koymak yerine denetimlerimizi zamanında yapalım. Varsa uyaralım, usuletle çözülmesini sağlayalım. Yani kamunun gücünü burada kullanarak şirketlerin farklı şekilde zarar etmesine neden olacak uygulamalardan kaçınalım diyorum. Bunun için, inşallah, bir an önce o sorun çözülür. Tabii ki SPK küçük sermayedarları, küçük yatırımcıları korusun. Ona itirazımız yok, görevi o ama daha önce birçok kötü örnekte de halka açık bir sürü şirketin sorun yaşadığını biz gördük. SPK Kanunu buradan geçerken de birtakım uyarılarımızı zaten sizlere yapmıştık. Etkin işlemesi için, düzenleme-denetleme yetkisinin yerinde kullanılması için uyarılarımızı yapmıştık. Ben umut ediyorum, burada, tabii ki kanunların genelliği ilkesi var, siz de diyeceksiniz ki: “Başka şirketler de olabilir.” ama burada bu soruna yönelik olarak bu maddenin geldiğini biliyorum çünkü öyle olmasaydı zaten üç ay önce, dört ay önce çıkarmış olduğumuz SPK Kanunu’nun içerisinde bunlar çıkmış olurdu diyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı yasa teklifinin 57. maddesindeki “30 gün içinde” ifadesinin, “45 gün içinde” şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.

Haluk Ahmet Gümüş (Balıkesir) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Haluk Ahmet Gümüş, Balıkesir Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 478 sıra sayılı Yasa Teklifi’nin 57’nci maddesi hakkında konuşma yapmak üzere partim adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bildiğiniz gibi, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası’nın 1 ve daha fazla işçi çalıştıran her işletmeye iş güvenliği uzmanı ve iş yeri hekimi çalıştırma yükümlülüğü getiren yürürlük maddeleri uygulamada yaşanan sorunların giderilmesi gerekçesiyle ertelenmek istenmektedir. Esas olarak 30 Haziran 2013 tarihinde yürürlüğe girmiş olması gereken bu düzenlemenin bir yıl sonraya ertelenmesi düşüncesi, AKP’nin emekçiye bakış açısını yansıtmaktadır.

Maddenin görüşmeleri sırasında Plan ve Bütçe Komisyonunda vurguladığımız gibi, bu erteleme, iş güvenliğini bir süre daha rafa kaldıracak, o süre içerisinde Türkiye alnının teriyle çalışan işçi ve emekçilerini iş kazalarında kaybetmeye devam edecektir.

Bakın, daha geçen gün Muğla Milas’ta 7 emekçi metan gazından zehirlenerek yaşamını yitirdi. Hatırlayın, 2010 yılında Zonguldak’ta 28 işçi günlerce göçük altında eziyet çekerek can verdi. Başbakana göre bu mesleğin kaderinde vardı, dönemin Çalışma Bakanına göre “Güzel öldüler.” Cesetler karıştı, mezarlar yeniden açıldı, tekrar gömüldüler. Böyle kelle koltukta bir çalışma yaşamı bu millete reva mıdır? İş güvenliği bu acı olayları önlemek demektir.

Arkadaşlar, sağlıklı bir ortamda yaşama  ve çalışma hakkı en temel insan haklarındandır. Düzenleme, bir an önce hayata geçirilmelidir.  Aksi hâlde, telafisi imkânsız zararlar doğurmaya devam edecektir. Evet, düzenleme, bir an önce hayata geçirilmelidir ancak Çalışma Bakanlığınca 29 Mart 2013 tarihinde yayımlanan İşyeri Tehlike Sınıfları Tebliği’nde ciddi eksiklikler vardır. Örneğin, yanında sadece bir kalfa çalıştıran kuaförün iş yeri, herhâlde, ustura ve makas kullanması nedeniyle tehlikeli olarak sınıflandırılmışken, atış poligonu faaliyetleri ve havai fişek ve ses, ışık gösterisi faaliyetleri de aynı biçimde tehlikeli olarak sınıflandırılmıştır.

Sayın milletvekilleri, bir berberin faaliyetlerindeki tehlikeyle atış poligonunda silah kullanırken ortaya çıkabilecek tehlike bir ve aynı mıdır? Ekonomik güçleri benzer midir? Bu eksiklerin yer aldığı tebliğ bir an önce düzeltilmeli, iş kollarının tehlike sınıflandırması tekrar gözden geçirilmeli ve zaman yitirmeksizin de yürürlüğe sokulmalıdır.

“Zaman yitirmeksizin” diyoruz ama bakın, 24 Haziran günü 18’inci Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Toplantısı’nda İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürü yaptığı sunumda, hâlihazırda görüşmekte olduğumuz düzenlemenin bir yıl ertelendiğini ve 50’den az çalışanı olan, tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan iş yerleri için kanunun yürürlük tarihinin Temmuz 2014 olduğunu vurgulamıştır, yani çok daha önceden.

Şimdi, bu kürsüden soruyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisinde söz konusu olan yasa teklifinin görüşmeleri henüz tamamlanmamış, yasa çıkmamış, Cumhurbaşkanlığınca onaylanmamıştır, Resmî Gazete’de yayımlanıp yürürlüğe girmemiştir. Yasalaşma süreci sona ermemiş, böylesine önemli bir düzenlemeyle ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisinin nasıl irade göstereceği İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürü tarafından önceden nasıl bilinmektedir?

İki: Türkiye Büyük Millet Meclisi, gelen bu tekliflerin tasdik makamı mıdır? Bürokrasi Türkiye Büyük Millet Meclisinin üstünde yetkilere mi sahiptir sizin döneminizde?

Bir yıl öncesinden, söz konusu 6331 sayılı Yasa yürürlüğe girerken uygulamada ciddi sorunların doğacağı bilinmemekte midir? Bu yasanın uygulanmasından doğacak sorunlar öngörülmemiş midir? Bu, uygulamada görülen sıkıntılarla ilgili araştırma ya da soruşturma yapılmış mıdır?

Yasayı çıkarıp uygulamamak bir yönetim zafiyeti değil midir? Devleti nasıl çalıştırıyorsunuz? Böyle bir devlet nasıl yönetilir, sizin yaptığınız gibi yönetilir mi? Bu çalışma genel müdürleri mi yönetecekler devleti, yoksa Büyük Millet Meclisi mi yönetecektir?

RECEP ÖZEL (Isparta) – AK PARTİ Hükûmeti yönetecek.

HALUK AHMET GÜMÜŞ (Devamla) – Belgeler burada arkadaşım. Bak, adam burada söylemiş. Büyük Millet Meclisinden bu yasa çıkmadan önce adam burada söylemiş. O hâlde bunu Sayın Bakan açıklamakla mükelleftir.

Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

58’inci madde üzerinde aynı mahiyette iki adet önerge vardır, okutup birlikte işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporlarının 58. Maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

    Ferit Mevlüt Aslanoğlu                   Bülent Kuşoğlu                   Haluk Ahmet Gümüş

                İstanbul                                      Ankara                                    Balıkesir

             Kazım Kurt                                İzzet Çetin                             İlhan Demiröz

               Eskişehir                                     Ankara                                      Bursa

Diğer önerge sahipleri:

          Mehmet Şandır                           Erkan Akçay                          Mustafa Kalaycı

                 Mersin                                       Manisa                                      Konya

         Mehmet Erdoğan                         Mehmet Günal                         Necati Özensoy

                 Muğla                                       Antalya                                      Bursa

                                                    Hasan Hüseyin Türkoğlu

                                                                Osmaniye

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Türk Dil Kurumu Sözlüğünde torba, "genellikle pamuk ve kıldan dokunmuş, türlü boy ve biçimde, ağzı büzülüp bağlanabilen araç": 2. Genellikle plastikten veya kâğıttan yapılmış, içine öteberi koymaya yarayan, çeşitli büyüklükte olabilen taşıma gereci, poşet" şeklinde tanımlanmıştır. "Kanun" ibaresinin başına eklenen "torba" kelimesi, bir yandan "taşıyıcılık işlevi"ne diğer yandan da içine konulacak öteberinin her zaman kestirilemeyeceği için gizemine işaret eden son derece isabetli bir sıfattır.

Torba kanunlar söz konusu olduğunda, Medeni Kanunun 1. Maddesinde belirtildiği anlamda, "kanunun ruhundan/özünden" söz edebilmek neredeyse imkansız hale gelebilmektedir. Torba kanunlar, uygulayıcılar açısından çeşitli sürprizlere gebedir. Örneğin, kimi torba kanunların, gerekçe trafiği ya çok karışık ya da hiç gerekçesi olmayan maddeleri bulunmaktadır. Bu nedenle, somut hukuki açmazlarla ilgili kanun "yorum" teknikleri çoğu zaman işlemez hale gelebilmektedir.

Genel olarak iki tür yasa yapma yöntemi vardır; birisi normal, diğeri hızlandırılmış yol. Madde bazlı görüşme ve oylamaya dayanan normal usul, teknik açıdan "genel yasama yöntemi" olmaktadır. Hızlandırılmış yol ise, "özel yasama yöntemi" olarak adlandırılmaktadır. Özel yasama yönteminin bizdeki karşılığı, biraz da zorlama bir nitelemeyle "temel kanun" olmuştur. Türk parlamento hukukuna 1991 yılında giren hızlandırılmış yasa yapma yöntemi, TBMM İçtüzüğü'nün 91. Maddesinin başlığından esinlenen bir terimle "temel kanun" olarak yerleşmiş durumdadır. Ancak bu kullanım, bir alanı hukuki reform niteliğinde ilk kez düzenleyen "Medeni Kanun", "Borçlar Kanunu", "Türk Ceza Kanunu" gibi ana kanunlardan söz ederken kullanılan "temel kanun" deyimiyle karışmaktadır. Uygulamada temel kanun yöntemi, kanun tasarı ya da teklifinin Genel Kurul görüşmelerinde 30'u geçemeyen maddelerden oluşan bölümler içine sıkıştırılarak görüşülüp yasalaştırılması anlamına geldiğinden, bilgisayar terimleriyle, bir dosyanın sıkıştırılması (ziplenmesi)'nı andırmaktadır. TBMM İçtüzüğünün 91. maddesinde de, özellikle "temel kanun" tanımlamasıyla ilgili olarak benzer bir "bocalama" hali zaten söz konusudur. Madde, Anayasa Mahkemesi tarafından da birkaç kez iptale konu edilmiş iptaller ışığında gerekli değişiklikler yapıldıktan sonra sular büyük ölçüde durulmuştur.

Ne pahasına olursa olsun, yasama sürecini hızlandırmak için torba kanun çıkarma yoluna başvurulması, çok ciddi sakıncaları beraberinde getirmektedir. Torba kanun sadece yasama süreci açısından değil, tasarı ya da teklif yasalaştıktan sonra uygulama sürecinde de sorunlar doğurmaktadır. Torba kanun çıkarma yolu, muhalefetin ve sivil toplum kuruluşlarının yasa yapım süreçlerine etkili biçimde katılımının sağlanamamasını göze almayı gerektirmektedir. Kaldı ki, her telden konuları kapsayabilen torba kanunların, yürürlükteki mevzuata olan etkileri hakkında, iktidar partisi üyesi milletvekilleri bile içerik hakimiyeti bakımından sıkıntıya düşmektedir. Uygulamada, böyle bir zorunluluk olmadığı hâlde, temel kanun kapsamında görüşülen torba kanunların hızla yasalaştırılması yüzünden ortaya çıkan yasama hatalarını düzeltmek amacıyla değişen kanun veya kanunlarda çok geçmeden yeniden değişiklik yapılmasını körüklemektedir. Kısaca, ülkemizde torba kanunlar, değişen kanunda yeni değişiklik gereksinimlerini tetikleyici bir etken niteliği de taşımaktadır.

Açıklanan bu nedenlerle torba kanun kapsamına alınan maddenin temel kanun kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinden tasarı kapsamından çıkarılması gerekmektedir.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen Necati Özensoy, Bursa Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Torba Kanun’un 58’inci maddesiyle ilgili verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu torba yasaya baktığımızda, bir teklif olarak maddeler gelmiş, tasarı olarak bazı maddeler gelmiş ve onun üzerine bunlar da yetmemiş, komisyonda 20 kadar maddede ilave edilmiş. Bu görüştüğümüz madde de yine ne teklifte ne de tasarıda olmayan, komisyonda ilave edilen bir madde. Bu maddeyle ilgili, arkadaşlar, Milliyetçi Hareket Partisi Grubundaki arkadaşlarımız karşı oy yazısında, ifadelerinde diyor ki: “Lisans başvurusu reddedilmiş tüzel kişiler ve yükümlülükleri neden yerine getirmedikleri konusunda bilgi alınamamış, komisyonda teklifle ilgili sağlıklı ve verimli görüşme yapılamamış.” Yani, şurada, rüzgâr enerjisine dayalı lisansları yarım kalmış, iptal edilmiş ve bağlantı görüşleri devam eden bu projelerle alakalı tekrar ön lisans alınmasıyla ilgili bir madde getirilmiş. Bunun içeriğinin ne olduğunu, komisyonda, zannediyorum, teferruatıyla bunu getirenler dahi bilmeden birilerinin ricasıyla getirmişler. Tabii, şimdi, ben biraz araştırma yaptığımda baktım, bu aşağı yukarı 10 civarında projeyi ilgilendiriyor. Sayın Bakan, Enerji Bakanımız zaman zaman bu tür lisanslarla alakalı konuşmalar yaparken Meclis kürsüsünden olsun, dışarıda olsun haklı olarak şunu ifade ediyor: “Artık çantacılara yer yok.” diye birtakım sözleri oldu. Çok haklıdır çünkü rüzgâr enerjisiyle alakalı özellikle Türkiye’de başlangıcına, lisans başvurularına baktığımızda, eline haritayı alan, kalemle işaretleyip koordinatlarını alan gittiler Enerji Bakanlığında lisans başvurusunda bulundular. Türkiye’nin hâlihazırda kurulu gücü 58 bin megavat ama rüzgâr enerjisiyle ilgili 78 bin megavatlık başvuru yapıldı. O günkü tarihlerde elbette bu lisans başvurularında çok fazla teferruatlar yoktu ama şimdi, bir yıllık rüzgâr ölçümleri ve ciddi anlamda girişimcilerin bu işi yapmak üzere lisansı, işte, en son olarak bağlantı görüşleriyle birlikte bunları hayata geçirmeleriyle ilgili birtakım düzenlemeler yapıldı. Şimdi, bu torba yasadaki bu madde, inanın, o lisans çalışmaları sırasında -burada gerekçelerini komisyonda söylememişler ama benim öğrendiğim kadarıyla- işte, kimisi sermaye artırımı yapamamış, kimisi ticaret sicilinin tasdikini yaptıramamış yani böyle gayriciddi birtakım insanların yaptığı başvuruların iptallerini içeriyor. Şimdi, böyle konularla yani “çantacı” tabir ettiğimiz bu lisans alan insanların bir daha bir daha yani Sayın Bakanın, karşı olmasına rağmen bizi burada meşgul etmesine müsaade etmemeliyiz. Yani, gerçekten, bu maddenin bu tasarıdan, bu metinden çıkarılması lazım. Zaten rüzgâr enerjisi de, böyle şehir efsanelerinde olduğu gibi değil, elektrik piyasası, elektrik çok karmaşık bir sistem. Zaten sistemde şu anda 20 bin megavat civarında bir lisans çalışması var, alınmış lisanslar var. Sisteme zaten 8 bin megavatın üzerinde bir güç bağlayamıyorsunuz. Dolayısıyla, yani öncelik olarak hem rüzgâr santrallerinin en verimli olanlarına ve ciddi olanlarına bu tür öncelik verilmeli, onların önü açılmalı. Böyle gayriciddi birtakım şeylerle uğraşmamalıyız değerli milletvekilleri, hem bu gecenin geç saatinde hem de böyle ortamlarda. Onun için bu maddenin, gerçekten, çıkarılmasında fayda var.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

59’uncu maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 59 uncu Maddesinde geçen “Bakanlık merkez teşkilatında daire başkanı, genel müdür yardımcısı ve başkan yardımcısı veya taşra teşkilatında defterdar kadrolarında toplam en az üç yıl görev yapmış olanlar, atama tarihi itibarıyla fiilen bu kadrolardan birinde bulunmak şartıyla Maliye Uzmanı kadrosuna atanabilir” ibaresine “ayrıca Maliye Uzmanı kadrosuna atanan kişilerin bu karara karşı yargıya başvurup itiraz hakları vardır” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

           Pervin Buldan                             Adil Zozani                               Sırrı Sakık

                   Iğdır                                        Hakkâri                                       Muş

              Nazmi Gür                       Abdullah Levent Tüzel                    Hasip Kaplan

                   Van                                        İstanbul                                      Şırnak

                                                             İbrahim Binici                                     

                                                                 Şanlıurfa

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 59 uncu maddesiyle 178 sayılı Maliye Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 43 üncü maddesine eklenen “Bakanlık merkez teşkilatında daire başkanı, genel müdür yardımcısı ve başkan yardımcısı veya taşra teşkilatında defterdar kadrolarında toplam en az üç yıl görev yapmış olanlar ile defterdar yardımcısı kadrolarında en az altı yıl görev yapmış olanlar, atama tarihi itibarıyla fiilen bu kadrolardan birinde bulunmak şartıyla Maliye Uzmanı kadrosuna atanabilir." fadelerinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

   Mehmet Akif Hamzaçebi            Ferit Mevlüt Aslanoğlu             Aydın Ağan Ayaydın

                İstanbul                                     İstanbul                                    İstanbul

            Ercan Cengiz                              Kazım Kurt                               Musa Çam

                İstanbul                                    Eskişehir                                      İzmir

                                                            Bülent Kuşoğlu

                                                                   Ankara

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı kanun teklifinin 59 uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Erkan Akçay                           Mustafa Kalaycı                          Oktay Vural

                 Manisa                                       Konya                                        İzmir

                 Ali Öz                             S. Nevzat Korkmaz                          Alim Işık

                 Mersin                                       Isparta                                     Kütahya

           Mehmet Günal                        Mehmet Erdoğan                       Özçan Yeniçeri

                Antalya                                       Muğla                                      Ankara

“MADDE 59 – 13/12/1983 tarihli ve 178 sayılı Maliye Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 43 üncü maddesinin üçüncü fıkrası ile son fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiş ve dördüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.

"Defterdarlık Uzman Yardımcılığına atanabilmek için 657 sayılı Kanunun 48 inci maddesinde sayılan genel şartlara ek olarak en az dört yıllık eğitim veren yükseköğretim kurumlarının hukuk, siyasal bilgiler, iktisat, işletme, iktisadi ve idari bilimler fakülteleri ile Bakanlığın görev alanına giren ve yönetmelikle belirlenecek yükseköğretim kurumlarından ya da bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulunca kabul edilen yükseköğretim kurumlarından mezun olmak ve yapılacak özel yarışma sınavında başarılı olmak gerekir. Defterdarlık Uzman Yardımcılığı yarışma sınavı, yazılı ve sözlü aşamalardan oluşur."

"Defterdarlık Uzmanı ve Defterdarlık Uzman Yardımcılarının mesleğe alınmaları, yarışma ve yeterlik sınavları, komisyonların oluşumu, yetiştirilmeleri, atanmaları, eğitimleri, çalışma ve görevlendirilmelerine ilişkin usul ve esaslar ile diğer hususlar yönetmelikle düzenlenir."

"Maliye Bakanlığı'nın merkez ve taşra teşkilatı kadrolarında en az üç yıl görev yapan (başka kurumlarda geçici görevli olanlar dâhil) ve son üç yılda olumlu sicil almış olan personel, yaş ve öğrenim alanı şartları hariç Kamu Görevlerine İlk Defa Atananlar İçin Yapılacak Sınavlar Hakkında Genel Yönetmelikteki şartları taşımak kaydıyla, bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren bir yıl içinde açılacak 'Defterdarlık uzmanlığı' özel sınavına girme hakkına sahiptir. Bu sınavı kazananlar defterdarlık uzmanı olarak atanırlar. Sınava ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığınca belirlenir.”

“Bakanlık merkez teşkilatında daire başkanı, genel müdür yardımcısı ve başkan yardımcısı veya taşra teşkilatında defterdar kadrolarında toplam en az iki yıl görev yapmış olanlar ile defterdar yardımcısı kadrolarında en az altı yıl görev yapmış olanlar, atama tarihi itibarıyla fiilen bu kadrolardan birinde bulunmak şartıyla Maliye Uzmanı kadrosuna atanabilir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Erkan Akçay, Manisa Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 59’uncu maddede verdiğimiz önerge üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değişiklik önergemizle, Maliye Bakanlığının merkez ve taşra teşkilatı kadrolarında en az üç yıl görev yapan ve son üç yılda olumlu sicil almış olan personele yaş ve öğrenim alanı şartı aranmadan, defterdarlık uzmanlığı özel sınavına girerek defterdarlık uzmanı olma imkânı tanınmaktadır. Böylece, Maliye Bakanlığında görev yapan personelin uzmanlaşmasına dönük yapılacak özel yarışma sınavıyla, kurum içinden defterdar uzmanı alınmasıyla, kurum çalışanlarına kariyer imkânı tanınacak, mesleki gelişmelerine katkı sağlanacak, hizmet kalitesi ve uzmanlaşma artacaktır.

Maliye Bakanlığının merkez teşkilatında daire başkanı, genel müdür yardımcısı, başkan yardımcısı veya taşra teşkilatında defterdar kadrolarında toplam iki yıl görev yapmış olanlar ile altı yıl defterdar yardımcısı görevini yapmış olanların, atama tarihi itibarıyla fiilen bu kadrolardan birinde bulunmak şartıyla maliye uzmanı kadrosuna atanmasını teklif ediyoruz.

Defterdarlık uzman ve uzman yardımcılığı mesleğine alınmada, öngörülen yaş, öğrenim, KPSS’de başarı şartı ile yetiştirilme ve mesleğe atanma hususlarında (A) grubu kadrolar için öngörülen hükümlere tabi tutulmaktadır. Buna göre defterdarlık uzmanlığı, Bakanlık merkez teşkilatındaki uzman ve uzman yardımcılıklarından ayrı düşünülemez. Oysa, uygulamada tam tersi bir durum vardır. Âdeta, kast sistemi gibi, merkez ve taşra ayrımı haksız bir şekilde yapılmaktadır.

666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile, güya benzer nitelikte görev ifa eden kariyer uzmanları arasında ücret dengesizliklerinin giderilmesi amaçlanmış fakat defterdarlık uzmanları ve uzman yardımcıları ise bu hükmün dışında tutulmuştur. 659 ve 666 sayılı kanun hükmünde kararnameler öncesinde, Maliye uzmanları ile defterdarlık uzmanları aynı özlük haklarına sahipti. Ancak, bu kararnameler ile, Maliye uzmanlarının ek göstergeleri 2200’den 3600’e çıkarılmış ve 2000 makam tazminatı verilmiştir. Bu suretle, maaşlarında 1.500 liraya varan bir artış ve bu kadrolar arasında da ciddi bir maaş farkı meydana gelmiştir. Defterdarlık uzmanları ise, bu düzenleme kapsamına alınmayarak mağdur edilmiştir. Maliye Bakanlığı taşra uzmanlarının bu uygulamanın dışında tutulmasıyla Maliye Bakanlığının taşra birimlerinde çalışma barışı bozulmuştur, huzur kalmamıştır. Taşradaki birçok personel farklı kurumlara geçebilmek için çaba sarf etmekte, başarılı olanlar kurum değişikliği yapmaktadır.

Değerli milletvekilleri, Anayasa Mahkemesi 8 Aralık 2011 tarihli ve 161 sayılı Kararı ile, aynı unvanlı sayman kadrolarında görev yapanlarla ilgili olarak bir karar vermiştir. Bu karara göre, Anayasa’nın 10’uncu maddesi çerçevesinde, eşitlik ilkesine aykırı uygulamalar olduğu belirtilmiştir. Anayasa Mahkemesi, merkez, taşra veya başka kurumdan, çalışmalarına bakılmaksızın, aynı veya benzeri görev yapanlarla ilgili yapılan ayrımı Anayasa’ya aykırı bulmuştur, biraz önce bahsettiğim konuyla bire bir örtüşmek üzere. Bu duruma karşı Hükûmetin kayıtsız kalması hâlinde defterdarlık uzmanlığı, merkez uzmanlıklarına ya da başka kurumlara geçiş için basamak olarak kullanılan bir uzmanlığa dönüşecektir.

Maliye Bakanlığının merkez ve taşra birimlerinde çalışan kariyer uzmanlarını, içinde bulunduğu durumdan kurtarmak için, tüm kariyer uzmanlarının tek çatı altında toplanması gerekmektedir, bu konunun yegâne, tek çözümü de budur. Bu kişiler ortak sınavlarla mesleğe alınıyorlar. Lütfen dikkat buyurun sayın milletvekilleri: Hepsi ortak sınavlarla mesleğe başlıyorlar, aynı veya benzeri görevi yapıyorlar, birlikte, yan yana masalarda çalışıyorlar, dolayısıyla bunlara ödenecek mali haklar, disiplin amirlerinin belirlenmesi, bundan sonra açılacak sınavlar da birbirlerinden ayrı düşünülmemesi gerekir ki örneği vardır; bugün, Orman ve Su İşleri, Çevre ve Şehircilik, Gümrük ve Ticaret, Gıda, Tarım ve Hayvancılık bakanlıklarında tek uzman düzenlemesi yapılmıştır yani merkez-taşra ayrımı yapılmamıştır. Diğer bir ifadeyle, bu bakanlıklardaki uzman personelin özlük hakları, tek bir yasa altında düzenlenmiştir.

Maliye Bakanlığında da aynı statünün gerçekleştirilmesi bir mecburiyet hâlindedir ve eninde sonunda bu yüce Meclis, bu düzenlemeyi de yapacaktır ama bizim önergemizde bunu bir nebze olsun düzeltme imkânınız vardır.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 59 uncu maddesiyle 178 sayılı Maliye Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 43 üncü maddesine eklenen “Bakanlık merkez teşkilatında daire başkanı, genel müdür yardımcısı ve başkan yardımcısı veya taşra teşkilatında defterdar kadrolarında toplam en az üç yıl görev yapmış olanlar ile defterdar yardımcısı kadrolarında en az altı yıl görev yapmış olanlar, atama tarihi itibarıyla fiilen bu kadrolardan birinde bulunmak şartıyla Maliye Uzmanı kadrosuna atanabilir." ifadelerinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Mehmet Akif Hamzaçebi (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Bülent Kuşoğlu, Ankara Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Madde üzerinde verdiğimiz önergeyle ilgili konuşmaya çalışacağım ama bugün, Mecliste geçirdiğimiz günlerden en sıkıntılısını galiba yaşadım. Çok üzüldüm şahsım adına. Değerli bir arkadaşımızın da bu arada, bu arbedede zarar görmesi -herkes için tabii ki üzülürüz ama- ayrı bir üzüntü konusu olmuştur. Kendisine geçmiş olsun diyorum.

MEHMET METİNER (Adıyaman) – Teşekkür ederiz.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Rica ederim. Hepimiz için, hepimizin arkadaşıdır, parti ayrımı olmaması gerekir.

MEHMET METİNER (Adıyaman) – Bir utanç…

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Bir utanç da varsa hepimizin utancıdır tabii ki bu. Bizim topluma örnek olmamız lazım. Toplumun ne kadar gergin olduğunu, sıkıntılı olduğunu biliyoruz. Böyle durumlarda Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, halkın temsilcileri olarak bizlerin daha sağduyulu olmamız gerekir. (CHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar) İktidar ve muhalefet tarafından ilk defa alkışlandım ama keşke böyle bir sebeple olmasaydı, başka sebeplerle olsaydı.

AFİF DEMİRKAN (Siirt) – O da olur.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – İnşallah, o tür sebepler de olacaktır ileride.

Şimdi, bu maddede defterdarlık uzman yardımcılarının atanabilmesi düzenleniyor, ilk fıkrada dört yıllık yüksekokulu bitirme şartı getiriliyor ki bu çok makul. Demin Erkan Bey de konuştu, o da eski bir maliyeci, ben de öyle. Maliye Bakanlığı da devletin temel bakanlıklarından bir tanesi. Hakikaten, makul bir şekilde düzenlenmesi gerekiyor oradaki bu düzenlemelerin, düzgün bir şekilde yapılması gerekiyor. Bu 2011’deki kanun hükmünde kararname sonrası Maliye Bakanlığında taşlar yerinden oynadı maalesef. Şimdi, yeni bir düzen oturtmaya çalışıyoruz ama tabii, bir kere taşlar yerinden oynadıktan sonra bu çok zor.

Sorun (2)’ncide değil, (3)’üncü fıkrada. Bakanlık merkez teşkilatında genel müdür, genel müdür yardımcısı veya daire başkanı olarak çalışmış olanların maliye uzmanı kadrosuna daha sonra atanabilmelerine imkân getiriliyor. Bu, güzel yani geçmişte Maliye Bakanlığı içerisinde genel müdür, genel müdür yardımcısı ve daire başkanı olarak çalışmış olanlar, maliye uzmanı oluyor ve bir hak kaybı söz konusu olmuyor. Özlük haklarıyla ilgili bir önemli farklılık söz konusu olmuyor fakat biraz önce dediğim gibi, taşlar yerinden oynadığı için, maliye uzmanı oluyor ama maliye uzmanları şube müdürlerinin altında çalışıyor, şube müdürlerine bağlı olarak görev yapmaları gerekiyor. Şube müdürlerinden daha fazla maaş almış oluyorlar.

Daha önceki bir konuşmamda bunu belirtmiştim. Şimdi, şube müdürü aktif bir görevdir, bakanlığın temel taşıdır, icra birimidir şube müdürlükleri. Her şube bir faaliyet alanı tanımlamıştır, faaliyetin esası bakanlıkta, bütün bakanlıklarda öyledir ama Maliye Bakanlığında şube müdürlerinin üzerine inşa edilir. Şube müdürlerine bağlı olarak çalışan bu maliye uzmanları daha fazla ücret alıyor, sorun da bu. Bunun altından kalkılamıyor, bu durumun düzeltilmesi lazım, bununla ilgili bir şeyler yapılması lazım. Daha önceki bir konuşmamda da bu durumu aktarmıştım.

Sadece bu değil tabii, bunun haricinde taşrada görev yapan uzmanlarla merkezde görev yapan uzmanlar arasında da fark var. Uzman, uzman yani merkez ve taşrası olur mu? Aynı şekilde tanımlanmış, görev tanımı aynı, yetkileri aynı ya da en azından benzer şekilde yetkileri var ama ücret farklılıkları var. Bunların da olmaması lazım, bunların da giderilmesi lazım. Tabii, bunlar, belki çok önemli görülmüyor ama bürokraside çalışmış olanlar bilirler, bunlar, çalışanlar arasında büyük sıkıntı yaratıyor, moral bozukluğu yaratıyor, motivasyonlarını bozuyor. “Bana bağlı bir adam nasıl benden daha fazla ücret alır?” diyor. Bozuluyor ona, yeteri kadar çalışmıyor.

Müdürler ilk defa, cumhuriyet tarihinde ilk defa, geçen yıl toplu bir gösteri yaptılar, vergi dairesi müdürleri. Hatırlarsanız, ilk defa oldu, İstanbul’da böyle bir gösteri yapıldı. Bunlara mümkün olduğunca meydan verilmemesi lazım, meydan vermememiz lazım çünkü Maliye Bakanlığı gibi yerler, devletin temel taşlarıdır, temelleridir. O temellerin temeli de oradaki kadrolardır. Onları üzmemiz lazım diyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum…

ENGİN ALTAY (Sinop) – Karar yeter sayısı Başkan.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler…  Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 01.18

 

 


ON İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 01.26

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)

 

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 132’nci Birleşiminin On İkinci Oturumunu açıyorum.

478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 59’uncu maddesi üzerinde Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Evet, kâtip üyeler arasında anlaşmazlık olduğu için elektronik cihazla oylama yapacağız.

İki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Teklifin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Madde üzerindeki diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 59 uncu Maddesinde geçen “Bakanlık merkez teşkilatında daire başkanı, genel müdür yardımcısı ve başkan yardımcısı veya taşra teşkilatında defterdar kadrolarında toplam en az üç yıl görev yapmış olanlar, atama tarihi itibarıyla fiilen bu kadrolardan birinde bulunmak şartıyla Maliye Uzmanı kadrosuna atanabilir” ibaresine “ayrıca Maliye Uzmanı kadrosuna atanan kişilerin bu karara karşı yargıya başvurup itiraz hakları vardır” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Düzenlemeyle taşra teşkilatındaki mevcut defterdarların görevden alınarak Maliye Uzmanı olarak atanmasının önü açılmaktadır. Burada kritik olan durum, görevden alınan defterdarların yargıya başvurup itiraz hakkı vardır. Görevden alınıp Maliye Uzmanı olarak atanırlarsa, bu hakları söz konusu olmayacaktır. Bu da Anayasanın eşitlik ilkesine aykırıdır. Buradaki amaç, AKP'nin istemediği defterdarları görevden alıp, onların idare mahkemesine dava açmalarını da engelleyerek, istediği kişileri defterdar olarak atamaktır. Ayrıca bu düzenleme ile AKP hükümeti kendi bürokrasisini dayatmaya çalışmaktadır. Dolayısıyla bu düzenlemede Maliye Uzmanı Kadrosuna atanan kişilerin bu karara karşı yargı yoluna başvurup itiraz haklarının olduğuna dair bir ibarenin açıkça ifade edilmesi gerekmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

60’ıncı madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve 60 ıncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Erkan Akçay                           Mustafa Kalaycı                        Özcan Yeniçeri

                 Manisa                                       Konya                                      Ankara

               Alim Işık                               Mehmet Günal                       Mehmet Erdoğan

                Kütahya                                     Antalya                                      Muğla

"MADDE 60- 178 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 29 uncu maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan "dört" ibaresi "altı" şeklinde, dördüncü ve beşinci fıkraları ile son fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Vergi Müfettişleri, en az dört yıllık yükseköğretim veren hukuk, siyasal bilgiler, iktisat, işletme, iktisadi ve idari bilimler fakülteleri ile bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulunca kabul edilmiş yükseköğretim kurumlarından mezun olup, sınavın yapıldığı tarih itibarıyla otuz beş yaşını doldurmamış olan ve yapılacak özel yarışma sınavını kazananlar arasından, Bakan onayı ile mesleğe Vergi Müfettiş Yardımcısı olarak atanır.

" Vergi Müfettiş Yardımcılığına atananlardan giriş sınavındaki başarı sırasına göre en başarılı yüzde beşi 20 nci maddenin ikinci fıkrasının (b), (c) ve (ç) bentlerinde belirtilen grup başkanlıklarında görevlendirilir. Giriş sınavında ilk yüzde beşe giremeyenler 20 nci maddenin ikinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen grup başkanlığında görevlendirilir."

"Başkanlığın görev, yetki ve sorumlulukları, grup başkanlıklarının görev alanları, performans değerlendirme sisteminin oluşturulması ve yönetimi ile Vergi Müfettişlerinin görev, yetki ve sorumlulukları, mesleğe alınmaları, yetiştirilmeleri, yeterlikleri, yükselmeleri, grup başkanlıklarında görevlendirilmeleri ve yer değiştirmelerine ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporlarının 60. Maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

    Ferit Mevlüt Aslanoğlu                       İzzet Çetin                                Özgür Özel

                İstanbul                                      Ankara                                     Manisa

             Kazım Kurt                        Haluk Ahmet Gümüş                     İlhan Demiröz

               Eskişehir                                    Balıkesir                                     Bursa

                                                            Bülent Kuşoğlu

                                                                   Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Bülent Kuşoğlu, Ankara Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum tekrar.

Değerli arkadaşlarım, bu da benim devlet memuriyetine başladığım Maliye Bakanlığıyla ilgili. Ben de eski bir hesap uzmanıyım. Şu anda Hesap Uzmanları Kurulu, Maliye Teftiş Kurulu, Gelirler Kontrolörleri Kurulu gibi yerler kaldırıldı ve Maliye Bakanlığında yeni bir düzene geçildi ve vergi müfettişleri var. Vergi müfettişleriyle ilgili bir düzenleme yapıyor bu madde.

Vergi müfettiş yardımcılığı… Tabii, Türkiye’de milyonlarca iş yeri var, hepsinin aynı nitelikte insanlar tarafından denetlenmesi mümkün değil. Yani çok nitelikli bir iş yerinin tabii ki çok iyi yetişmiş birisi tarafından ya da birileri tarafından denetlenmesi gerekiyor ama daha basit, bakkal seviyesinde, çok küçük seviyede iş yerlerinin de farklı kariyere sahip kişiler tarafından denetlenmesi gerekiyor. Burada da mecburen bu ayrım yapıldı, yapılmış vaziyette. Dörde bölünmüş durumda vergi müfettişleri; (b), (c), (ç) bentleri. Burada, yarışma sınavında ilk yüzde 5’e girenler  (b), (c), (ç) vergi müfettişi olarak atanıyor. (b)’si büyük mükelleflerle ilgili olanlar, (c)’si transfer fiyatlandırması ve uluslararası vergilendirmeyle ilgili, (ç)’si de kaçakçılık ve organizasyonlarla ilgili. Diğerleri de, geri kalan yüzde 95’i de küçük ve orta işletmelerle ilgili olarak görevlendiriliyorlar. Bunlarda bir şey yok ama son bölümde bütün bunların yönetmelikle düzenleneceği belirtiliyor. Yönetmelikle düzenlenmesi aslında bu tür konuların… Netameli konulardır Maliye Bakanlığının yetkileri ve Maliye Bakanlığı yetkilerini kullanan, denetim yapan vergi müfettişlerinin yetkileri. Bunların, siyasetin karışmaması lazım, daha sağlam  olmaları lazım. Dolayısıyla yönetmelikle değil de kanunla düzenlenmesi… Ki eski dönemlerde, bizim dönemlerimizde öyleydi, bunların güvence altına alınması, siyasetin mümkün olduğunca bulaşmaması esastı. Öyle olması daha makul gibi görünüyor. Bunu belirteyim, buradaki eleştirim bununla ilgilidir.

Onun haricinde, bu torba kanunda 657’yle ilgili önemli değişiklikler var ama çoğunu yapmadık, yapmadıklarımızı da bilmemiz lazım. Bakın, sizlere de gelmiştir, çok şeyin değişmeyeceğini biliyorum ama şöyle talepler var: KİT’ler ve bağlı ortaklıklarda genel müdürlük yapmış, genel müdür yardımcılığı yapmış ama KİT özelleştirildiği için, kocaman KİT yani devlet gibi yerlerde genel müdürlük, genel müdür yardımcılığı yapmış insanlar, KİT özelleştirilmiş, araştırmacı kadrosuna atanmış. Eski bir genel müdür, genel müdür yardımcısı, araştırmacı kadrosunda çok düşük maaş alıyor, insan yerine konmuyor. Bu kadrolarda bulunanların da aslında müşavirlik kadrolarına atanmaları lazım, en azından özlük haklarını devam ettirebilmeleri için. Bunları biz araştırmacı kadrosuna atıyoruz, bunlardan istifade etmiyoruz, bunların bilgi birikiminden yararlanmıyoruz ama hiç olmazsa onları mağdur etmeyelim, araştırmacı kadrolarından özelleştirme yapılan yerlerde bunları çıkaralım ve müşavirlik kadrolarına atayarak hiç olmazsa mağduriyetlerini önleyelim.

Bir tanesini daha sizinle paylaşmak istiyorum. Bu da yine belediye ve diğer kamu kurumlarında çalışan üniversite mezunu sözleşmeli personelin…  Bunlar mühendisler olabiliyor. En az on beş yıldan beri, mühendis olduğu hâlde, geçici işçi statüsünde belediyede çalışıyor örneğin; on beş yıldır belediyede geçici işçi statüsünde çalışmış. Kamu kurumunda çalışıyor aslında bu, fiilen o görevi yapıyor ama geleceği yok. Geçici işçi durumunda; her an işine son verilebilir, mağdur olabilir, sıkıntıya girebilir. Bu tür çok insan var. En azından şöyle 8.300 kişinin olduğunu söylüyor. Bunların da aslında kadroya alınmaları lazım. Bunlar üniversite mezunu; dediğim gibi, aralarında mühendisler var, hukukçular var. Bunların bu şekilde istihdam edilmeleri devlet açısından büyük bir kayıptır, toplumun güvencesi açısından da büyük bir kayıptır. Bu tür eksikliklerimiz de var, bunların da bilinmesi gerekir.

Teşekkür ediyorum. Herkese saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve 60 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erkan Akçay (Manisa) ve arkadaşları

"MADDE 60- 178 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 29 uncu maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan "dört" ibaresi "altı" şeklinde, dördüncü ve beşinci fıkraları ile son fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Vergi Müfettişleri, en az dört yıllık yükseköğretim veren hukuk, siyasal bilgiler, iktisat, işletme, iktisadi ve idari bilimler fakülteleri ile bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulunca kabul edilmiş yükseköğretim kurumlarından mezun olup, sınavın yapıldığı tarih itibarıyla otuz beş yaşını doldurmamış olan ve yapılacak özel yarışma sınavını kazananlar arasından, Bakan onayı ile mesleğe Vergi Müfettiş Yardımcısı olarak atanır.

"Vergi Müfettiş Yardımcılığına atananlardan giriş sınavındaki başarı sırasına göre en başarılı yüzde beşi 20 nci maddenin ikinci fıkrasının (b), (c) ve (ç) bentlerinde belirtilen grup başkanlıklarında görevlendirilir. Giriş sınavında ilk yüzde beşe giremeyenler 20 nci maddenin ikinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen grup başkanlığında görevlendirilir."

"Başkanlığın görev, yetki ve sorumlulukları, grup başkanlıklarının görev alanları, performans değerlendirme sisteminin oluşturulması ve yönetimi ile Vergi Müfettişlerinin görev, yetki ve sorumlulukları, mesleğe alınmaları, yetiştirilmeleri, yeterlikleri, yükselmeleri, grup başkanlıklarında görevlendirilmeleri ve yer değiştirmelerine ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Erkan Akçay, Manisa Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 60’ıncı maddede verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

646 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle Maliye Bakanlığında mevcut dört çeşit vergi denetim birimi olan vergi denetmenleri, maliye müfettişleri, hesap uzmanları ve gelirler kontrolörleri “vergi müfettişi” unvanıyla Vergi Denetim Kurulu çatısı altında birleştirilmiştir. 4 adet Vergi Denetim Kurulu başkan yardımcısı sayısı bu düzenlemeyle 6’ya çıkarılmaktadır. İhtiyaç vardır, çıkartılır, talep edilir. Bu konuda şimdilik bir şey demiyoruz, uygulamaya bakmak lazım. Şu anda, hâlihazırda Vergi Denetim Kurulunda 6 başkan yardımcısı fiilen görev yapmaktadır ancak 6 başkan yardımcısının tamamı, birleştirilen gruplardan sadece maliye müfettişi, hesap uzmanı ve gelirler kontrolörlüğü orijinli görevlilerden atanmıştır, vergi denetmeni orijinli bir başkan yardımcısı yoktur. Bu durum birleşmenin özüne ve ruhuna tamamen aykırıdır ve hâlen Maliye Bakanlığı içerisinde bu ayrımın ve ayrımcılığın devam ettiğini gösterir yani birleşme bir unvanda ve sözde kalmıştır.

Değerli milletvekilleri, vergi müfettişleri, 646 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle oluşturulan… Biraz evvel Bülent Bey de saydı fakat dinleyenlerden ben o unvanı öğrenemedim bir yıldır, iki yıldır; ezberlemek mümkün değil, yani işin uzmanı dahi bu unvanı aklında tutamaz. Eğer dikkat buyurursanız, sizi de dinlemeye davet ediyorum.

“1) Küçük ve Orta Ölçekli Mükellefler Grup Başkanlığı.” 7 kelimeden oluşan bir unvan.

“2) Büyük Ölçekli Mükellefler Grup Başkanlıkları.” Yani küçük ve orta, sonra büyük.

Sonra: “3) Organize Vergi Kaçakçılığı ile Mücadele Grup Başkanlığı.”

4’üncüye de dikkat edelim: “4) Örtülü Sermaye, Transfer Fiyatlandırması ve Yurtdışı Kazançlar Grup Başkanlıklarında görev yapmaktadırlar.”

Aklında tutabilene, ezberleyebilene aşk olsun.

Birleşme işlemi sırasında, maliye müfettişi, hesap uzmanları, gelirler kontrolörü kökenli denetim elemanları, bu tekrardan saymak istemediğim Büyük Ölçekli Mükellefler Grup Başkanlıkları, Organize Başkanlıkları, Örtülü Sermaye, Transfer Fiyatlandırması ve Yurtdışı Kazançlar Grup Başkanlıklarında görevlendiriliyorlar. Yine, vergi denetmeni kökenli olan denetim elemanları ise Küçük ve Orta Ölçekli Mükellefler Grup Başkanlıklarında görevlendiriliyor. Yani ayrım aynen devam ediyor.

Öte yandan, bu kanunun ilgili maddesinde “Vergi müfettişliği mesleğine özel yarışma sınavıyla vergi müfettiş yardımcısı olarak başlanır.” denmektedir. “Vergi müfettiş yardımcılarının görevlendirilecekleri grup başkanlıklarının belirlenmesinde ise giriş sınavı başarı sırası esas alınarak, giriş sınavındaki başarı sıralamasına göre görevlendirilir.” Yüzde 5’i, 20’si,  (a), (b), (c), (ç) diye gruplandırmalar yapılıyor. Bu düzenlemenin amacı Kurulun görevlerinin yerine getirilmesinde uzmanlaşma ve iş bölümünün sağlanması olarak belirtilse de daha yolun başında böyle bir ayrım, uzmanlaşma değil, ayrımcılık getiriyor. Bilakis, uzmanlaşmanın önünde bir engeldir. Uzmanlaşma, işin mutfağında çalışarak, sahada çalışarak gösterilecek performans, kıdem ve belirlenecek kriterlere göre -örneğin yeterlilik sınavında bu gruplandırmalar yapılabilir- buna göre olmalıdır. Yıllardır Maliye Bakanlığında denetim birimleri arasında yaşanan çekişmeler bu kez vergi müfettişleri arasında “yüzde 5’e girenler, girmeyenler” diyerek, hatta daha böyle hazin ve garip bir şekilde devam etmektedir. Daha yolun başında bu tür ayrımcılıktan vazgeçilmesi gerekir. Bu durum birleşmenin mantığına aykırıdır; vergi müfettişlerinin fiilen ikiye, hatta üçe ayrılması demektir ve bu ayrımlar… Eşit sınavla yapıyorsun, daha sonra gruplandırıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Devamla) –  Atama ve yer değiştirmede hakeza bir adaletsizlik söz konusu ve inşallah bundan sonraki diğer konuşmalarımızda da dile getiririz.

Hepinize saygılar sunuyorum, önergemize destek bekliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

61’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 61 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Mustafa Kalaycı                           Erkan Akçay                   Hasan Hüseyin Türkoğlu                           Konya     Manisa    Osmaniye

           Mehmet Günal                        Mehmet Erdoğan                       Mehmet Şandır  

                Antalya                                       Muğla                                      Mersin

"MADDE 61 -178 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Ek 30 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Yapılamayacak işler

EK MADDE 30- Vergi incelemesine yetkili olanlar, görevlerinden ayrıldıktan sonra üç yıl süreyle, görevden ayrılış tarihi itibarıyla son üç yıl içinde nezdinde inceleme yaptıkları mükellefler veya bu mükelleflerin veya ortaklarının idaresi, denetimi veya sermayesi bakımından doğrudan veya dolaylı olarak bağlı bulunduğu ya da nüfuzu altında bulundurduğu kurumlarda herhangi bir görev veya iş alamazlar, 1/6/1989 tarihli ve 3568 sayılı Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu kapsamında sözleşme düzenleyemezler. Bu yasağa uymayanlar hakkında 2/10/1981 tarihli ve 2531 sayılı Kamu Görevlerinden Ayrılanların Yapamayacakları İşler Hakkında Kanun hükümleri uygulanır."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporlarının 61. Maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

    Ferit Mevlüt Aslanoğlu                      Kazım Kurt                            İlhan Demiröz

                İstanbul                                    Eskişehir                                     Bursa

              İzzet Çetin                                 Özgür Özel                       Haluk Ahmet Gümüş

                 Ankara                                      Manisa                                    Balıkesir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Gerekçe.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Türk Dil Kurumu Sözlüğünde torba, "genellikle pamuk ve kıldan dokunmuş, türlü boy ve biçimde, ağzı büzülüp bağlanabilen araç; 2. Genellikle plastikten veya kâğıttan yapılmış, içine öteberi koymaya yarayan, çeşitli büyüklükte olabilen taşıma gereci, poşet" şeklinde tanımlanmıştır. "Kanun" ibaresinin başına eklenen "torba" kelimesi, bir yandan "taşıyıcılık işlevi"ne diğer yandan da içine konulacak öteberinin her zaman kestirilemeyeceği için gizemine işaret eden son derece isabetli bir sıfattır.

Torba kanunlar söz konusu olduğunda, Medeni Kanunun 1. Maddesinde belirtildiği anlamda, "kanunun ruhundan/özünden" söz edebilmek neredeyse imkansız hale gelebilmektedir. Torba kanunlar, uygulayıcılar açısından çeşitli sürprizlere gebedir. Örneğin, kimi torba kanunların, gerekçe trafiği ya çok karışık ya da hiç gerekçesi olmayan maddeleri bulunmaktadır. Bu nedenle, somut hukuki açmazlarla ilgili kanun "yorum" teknikleri çoğu zaman işlemez hale gelebilmektedir.

Genel olarak iki tür yasa yapma yöntemi vardır; birisi normal, diğeri hızlandırılmış yol. Madde bazlı görüşme ve oylamaya dayanan normal usul, teknik açıdan "genel yasama yöntemi" olmaktadır. Hızlandırılmış yol ise, "özel yasama yöntemi" olarak adlandırılmaktadır. Özel yasama yönteminin bizdeki karşılığı, biraz da zorlama bir nitelemeyle "temel kanun" olmuştur. Türk parlamento hukukuna 1991 yılında giren hızlandırılmış yasa yapma yöntemi, TBMM İçtüzüğü'nün 91. Maddesinin başlığından esinlenen bir terimle "temel kanun" olarak yerleşmiş durumdadır. Ancak bu kullanım, bir alanı hukuki reform niteliğinde ilk kez düzenleyen "Medeni Kanun", "Borçlar Kanunu", "Türk Ceza Kanunu" gibi ana kanunlardan söz ederken kullanılan "temel kanun" deyimiyle karışmaktadır. Uygulamada temel kanun yöntemi, kanun tasarı ya da teklifinin Genel Kurul görüşmelerinde 30'u geçemeyen maddelerden oluşan bölümler içine sıkıştırılarak görüşülüp yasalaştırılması anlamına geldiğinden, bilgisayar terimleriyle, bir dosyanın sıkıştırılması (ziplenmesi)'nı andırmaktadır. TBMM İçtüzüğünün 91. maddesinde de, özellikle "temel kanun" tanımlamasıyla ilgili olarak benzer bir "bocalama" hali zaten söz konusudur. Madde, Anayasa Mahkemesi tarafından da birkaç kez iptale konu edilmiş, iptaller ışığında gerekli değişiklikler yapıldıktan sonra sular büyük ölçüde durulmuştur.

Ne pahasına olursa olsun, yasama sürecini hızlandırmak için torba kanun çıkarma yoluna başvurulması, çok ciddi sakıncaları beraberinde getirmektedir. Torba kanun sadece yasama süreci açısından değil, tasarı ya da teklif yasalaştıktan sonra uygulama sürecinde de sorunlar doğurmaktadır. Torba kanun çıkarma yolu, muhalefetin ve sivil toplum kuruluşlarının yasa yapım süreçlerine etkili biçimde katılımının sağlanamamasını göze almayı gerektirmektedir. Kaldı ki, her telden konuları kapsayabilen torba kanunların, yürürlükteki mevzuata olan etkileri hakkında, iktidar partisi üyesi milletvekilleri bile içerik hakimiyeti bakımından sıkıntıya düşmektedir. Uygulamada, böyle bir zorunluluk olmadığı halde, temel kanun kapsamında görüşülen torba kanunların hızla yasalaştırılması yüzünden ortaya çıkan yasama hatalarını düzeltmek amacıyla değişen kanun veya kanunlarda çok geçmeden yeniden değişiklik yapılmasını körüklemektedir. Kısaca, ülkemizde torba kanunlar, değişen kanunda yeni değişiklik gereksinimlerini tetikleyici bir etken niteliği de taşımaktadır.

Açıklanan bu nedenlerle torba kanun kapsamına alınan maddenin temel kanun kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinden tasarı kapsamından çıkarılması gerekmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...  Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 61 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mustafa Kalaycı (Konya) ve arkadaşları

“MADDE 61- 178 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Ek 30 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Yapılamayacak işler

EK MADDE 30- Vergi incelemesine yetkili olanlar, görevlerinden ayrıldıktan sonra üç yıl süreyle, görevden ayrılış tarihi itibarıyla son üç yıl içinde nezdinde inceleme yaptıkları mükellefler veya bu mükelleflerin veya ortaklarının idaresi, denetimi veya sermayesi bakımından doğrudan veya dolaylı olarak bağlı bulunduğu ya da nüfuzu altında bulundurduğu kurumlarda herhangi bir görev veya iş alamazlar, 1/6/1989 tarihli ve 3568 sayılı Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu kapsamında sözleşme düzenleyemezler. Bu yasağa uymayanlar hakkında 2/10/1981 tarihli ve 2531 sayılı Kamu Görevlerinden Ayrılanların Yapamayacakları İşler Hakkında Kanun hükümleri uygulanır."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Komisyonda Teklifle ilgili sağlıklı ve verimli bir görüşme yapılamamıştır. Komisyon görüşmeleri boyunca hangi düzenlemelerin ne amaçla ve hangi gerekçeyle yapıldığı konusunda bilinmez bir tavır sergilemiştir. 71 adet kanun ve kanun hükmünde kararnamede 142 maddelik değişiklikler yapılmasına rağmen; vatandaşlarımızın yaşadığı sorunlara çözüm getirecek konuları bir-iki husus dışında bulmak mümkün değildir. Kanun Teklifi kamu personelinin hukuki ve mali statüsüne ilişkin çok sınırlı değişiklikler getirmektedir. Dolayısıyla bu düzenlemede beklentiler karşılığını bulmamış, umutlar hayal kırıklığına dönüşmüştür.

Kamuda sağlıklı ve tutarlı bir personel politikası uygulanmamaktadır. Personel Rejimi nesnellikten uzaklaştırılmış, istihdam rejimi bozulmuştur. 657 sayılı Kanun, geçici işlerin ifası için istisnai hallere münhasır olmak üzere sözleşmeli ve geçici personel istihdamını mümkün kılmıştır. AKP döneminde bu istisnai uygulamalar asıl istihdam şeklinin önüne geçmiştir. Ayrıca, AKP döneminde sözleşmeli ve vekil olarak işe alınanlar, daha önce çıkarılan kanunlar ile memur kadrolarına alınmış, ancak tekrar sözleşmeli ve vekil atama yapılmasına devam edilmiş, şimdi de bunlardan bazıları tekrar memur kadrolarına alınmaktadır.

Bu yanlış uygulamalar ile birlikte, birçok mağduriyet ortaya çıkmıştır. En büyük mağduriyet ise bu istisnai yollarla iş bulamayan işsiz gençlerimizdir. Bunlar girdiği merkezi sınavı kazanıp ataması yapılamayan, bir türlü sıra gelemeyen ve sıra gelmeden de kadroları istisnai yollarla doldurulan milyonlarca işsiz vatandaşlarımızdır. Hükümetin bu yanlışı, bu haksızlığı derhal durdurması gerekir.

Bu Kanun Teklifi ile kamu kurumlarında çalışan 4/B'liler, 4924 sayılı Kanuna tabi sözleşmeliler ve mahalli idarelerde çalışan sözleşmeliler ile vekil Kur'an kursu öğreticilerinden şartları uyanlar memur kadrolarına atanmaktadır. Ancak, memur kadrosu verilen sözleşmeli personel ve vekiller arasında mağduriyeti en derinden yaşayan 4/C'liler yoktur. Rehber ve usta öğreticileri bu düzenleme kapsamına alınmamıştır. Aile sağlığı çalışanları yoktur. Vekil ebe-hemşireler yoktur. Ücretli öğretmenler yoktur.

AKP Hükümeti tarafından yapılan ayrımcı ve adaletsiz uygulamaları saymakla bitmez. Bu Teklifte öğretmenler ve atanamayan öğretmenler yoktur. Bu düzenlemede polislerimiz yoktur. Kamu işçilerinin naklen atanabilmeleri konusu yoktur. Taşeron işçileriyle ilgili hiçbir düzenleme yoktur. Geçici ve mevsimlik işçiler yine göz ardı edilmektedir. Bu Teklifte emeklilikte yaşa takılanlar yoktur. Muhtarlarımız yoktur. Bu Kanun Teklifinde şehit aileleri ve gaziler ile engelliler ve yaşlılarla ilgili bir düzenleme yoktur.

Peki bu Kanun Teklifinde neler vardır? Mera, yaylak ve kışlakların yapılaşmaya açılması var. Köy meralarının köylünün elinden alınarak hazineye devredilmesi, imar yetkisinin belediyelerden alınması ve satış yetkisi var. Gerçeğe aykırı, usulsüz veya sahte belgeler nedeniyle verilmeyen desteklemelerin ödenmesi var. Kamulaştırılan taşınmazlarla ilgili vatandaşın hak arama hürriyetinin engellenmesi ve yargıya müdahale var. ÖSYM sınavlarına ait soru ve cevaplarla ilgili bilgi edinme hakkının engellenmesi var. Sermayesindeki kamu payı doğrudan veya dolaylı olarak % 50'den az olan şirketlerin Sayıştay denetimi dışına çıkarılması vardır. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun uygulamasının geciktirilmesi, sertifikasını almış kişilerin mağdur edilmesi var. Sürücü belgeleri için 24 milyon vatandaşımızdan 101 lira belge parası alınması var.

Dolayısıyla yapılan düzenlemeler; kamu yönetiminin iyileştirilmesi ve çalışanların sorunlarına çözüm getirilmesi yerine; kamu arazileri nasıl talan edilebilir, kadrolaşma nasıl sağlanabilir, usulsüzlük ve yolsuzluklar nasıl affedilebilir, denetimden ve yargıdan nasıl kaçınılabilir mahiyetini taşımaktadır.

Teklifin tümüyle gözden geçirilmesi ve bu maddede düzeltme ihtiyacı bulunmaktadır.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Karar yeter sayısı istiyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.              

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 01.58

 


ON ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 02.14

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 132’nci Birleşiminin On Üçüncü Oturumunu açıyorum.

478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Teklifin 62’nci maddesi üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 62 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Mustafa Kalaycı                           Erkan Akçay                           Mehmet Şandır

                 Konya                                       Manisa                                     Mersin

  Hasan Hüseyin Türkoğlu                Mehmet Erdoğan                        Mehmet Günal

              Osmaniye                                     Muğla                                      Antalya

“MADDE 62- 178 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Ek 32 nci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“Ekli (1) sayılı listede ihdas edilen kadrolar 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelin Maliye Bakanlığına ait bölümüne eklenmiştir.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporlarının 62. Maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

    Ferit Mevlüt Aslanoğlu                       İzzet Çetin                                Özgür Özel

                İstanbul                                      Ankara                                     Manisa

             Kazım Kurt                        Haluk Ahmet Gümüş                     İlhan Demiröz

               Eskişehir                                    Balıkesir                                     Bursa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Türk Dil Kurumu Sözlüğünde torba, "genellikle pamuk ve kıldan dokunmuş, türlü boy ve biçimde, ağzı büzülüp bağlanabilen araç": 2. Genellikle plastikten veya kâğıttan yapılmış, içine öteberi koymaya yarayan, çeşitli büyüklükte olabilen taşıma gereci, poşet" şeklinde tanımlanmıştır. "Kanun" ibaresinin başına eklenen "torba" kelimesi, bir yandan "taşıyıcılık işlevi"ne diğer yandan da içine konulacak öteberinin her zaman kestirilemeyeceği için gizemine işaret eden son derece isabetli bir sıfattır.

Torba kanunlar söz konusu olduğunda, Medeni Kanunun 1. Maddesinde belirtildiği anlamda, "kanunun ruhundan/özünden" söz edebilmek neredeyse imkânsız hâle gelebilmektedir. Torba kanunlar, uygulayıcılar açısından çeşitli sürprizlere gebedir. Örneğin, kimi torba kanunların, gerekçe trafiği ya çok karışık ya da hiç gerekçesi olmayan maddeleri bulunmaktadır. Bu nedenle, somut hukuki açmazlarla ilgili kanun "yorum" teknikleri çoğu zaman işlemez hale gelebilmektedir.

Genel olarak iki tür yasa yapma yöntemi vardır; birisi normal, diğeri hızlandırılmış yol. Madde bazlı görüşme ve oylamaya dayanan normal usul, teknik açıdan "genel yasama yöntemi" olmaktadır. Hızlandırılmış yol ise, "özel yasama yöntemi" olarak adlandırılmaktadır. Özel yasama yönteminin bizdeki karşılığı, biraz da zorlama bir nitelemeyle "temel kanun" olmuştur. Türk parlamento hukukuna 1991 yılında giren hızlandırılmış yasa yapma yöntemi, TBMM İçtüzüğü'nün 91. Maddesinin başlığından esinlenen bir terimle "temel kanun" olarak yerleşmiş durumdadır. Ancak bu kullanım, bir alanı hukuki reform niteliğinde ilk kez düzenleyen "Medeni Kanun", "Borçlar Kanunu", "Türk Ceza Kanunu" gibi ana kanunlardan söz ederken kullanılan "temel kanun" deyimiyle karışmaktadır. Uygulamada temel kanun yöntemi, kanun tasarı ya da teklifinin Genel Kurul görüşmelerinde 30'u geçemeyen maddelerden oluşan bölümler içine sıkıştırılarak görüşülüp yasalaştırılması anlamına geldiğinden, bilgisayar terimleriyle, bir dosyanın sıkıştırılması (ziplenmesi)'nı andırmaktadır. TBMM İçtüzüğünün 91. maddesinde de, özellikle "temel kanun" tanımlamasıyla ilgili olarak benzer bir "bocalama" hali zaten söz konusudur. Madde, Anayasa Mahkemesi tarafından da birkaç kez iptale konu edilmiş iptaller ışığında gerekli değişiklikler yapıldıktan sonra sular büyük ölçüde durulmuştur.

Ne pahasına olursa olsun, yasama sürecini hızlandırmak için torba kanun çıkarma yoluna başvurulması, çok ciddi sakıncaları beraberinde getirmektedir. Torba kanun sadece yasama süreci açısından değil, tasarı ya da teklif yasalaştıktan sonra uygulama sürecinde de sorunlar doğurmaktadır. Torba kanun çıkarma yolu, muhalefetin ve sivil toplum kuruluşlarının yasa yapım süreçlerine etkili biçimde katılımının sağlanamamasını göze almayı gerektirmektedir. Kaldı ki, her telden konuları kapsayabilen torba kanunların, yürürlükteki mevzuata olan etkileri hakkında, iktidar partisi üyesi milletvekilleri bile içerik hakimiyeti bakımından sıkıntıya düşmektedir. Uygulamada, böyle bir zorunluluk olmadığı halde, temel kanun kapsamında görüşülen torba kanunların hızla yasalaştırılması yüzünden ortaya çıkan yasama hatalarını düzeltmek amacıyla değişen kanun veya kanunlarda çok geçmeden yeniden değişiklik yapılmasını körüklemektedir. Kısaca, ülkemizde torba kanunlar, değişen kanunda yeni değişiklik gereksinimlerini tetikleyici bir etken niteliği de taşımaktadır.

Açıklanan bu nedenlerle torba kanun kapsamına alınan maddenin temel kanun kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinden tasarı kapsamından çıkarılması gerekmektedir.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 02.19

 


ON DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 02.26

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 132’nci Birleşiminin On Dördüncü Oturumunu açıyorum.

478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 62’nci maddesi üzerinde İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi, önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Teklifin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Madde üzerindeki diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 62 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları

"MADDE 62 -178 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Ek 32 nci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Ekli (1) sayılı listede ihdas edilen kadrolar 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelin Maliye Bakanlığına ait bölümüne eklenmiştir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Komisyonda Teklifle ilgili sağlıklı ve verimli bir görüşme yapılamamıştır. Komisyon görüşmeleri boyunca hangi düzenlemelerin ne amaçla ve hangi gerekçeyle yapıldığı konusunda bilinmez bir tavır sergilemiştir. 71 adet kanun ve kanun hükmünde kararnamede 142 maddelik değişiklikler yapılmasına rağmen; vatandaşlarımızın yaşadığı sorunlara çözüm getirecek konuları bir-iki husus dışında bulmak mümkün değildir. Kanun Teklifi kamu personelinin hukuki ve mali statüsüne ilişkin çok sınırlı değişiklikler getirmektedir. Dolayısıyla bu düzenlemede beklentiler karşılığını bulmamış, umutlar hayal kırıklığına dönüşmüştür.

Kamuda sağlıklı ve tutarlı bir personel politikası uygulanmamaktadır. Personel Rejimi nesnellikten uzaklaştırılmış, istihdam rejimi bozulmuştur. 657 sayılı Kanun, geçici işlerin ifası için istisnai hallere münhasır olmak üzere sözleşmeli ve geçici personel istihdamını mümkün kılmıştır. AKP döneminde bu istisnai uygulamalar asıl istihdam şeklinin önüne geçmiştir. Ayrıca, AKP döneminde sözleşmeli ve vekil olarak işe alınanlar, daha önce çıkarılan kanunlar ile memur kadrolarına alınmış, ancak tekrar sözleşmeli ve vekil atama yapılmasına devam edilmiş, şimdi de bunlardan bazıları tekrar memur kadrolarına alınmaktadır.

Bu yanlış uygulamalar ile birlikte, birçok mağduriyet ortaya çıkmıştır. En büyük mağduriyet ise bu istisnai yollarla iş bulamayan işsiz gençlerimizdir. Bunlar girdiği merkezi sınavı kazanıp ataması yapılamayan, bir türlü sıra gelemeyen ve sıra gelmeden de kadroları istisnai yollarla doldurulan milyonlarca işsiz vatandaşlarımızdır. Hükümetin bu yanlışı, bu haksızlığı derhal durdurması gerekir.

Bu Kanun Teklifi ile kamu kurumlarında çalışan 4/B'liler, 4924 sayılı Kanuna tabi sözleşmeliler ve mahalli idarelerde çalışan sözleşmeliler ile vekil Kur'an kursu öğreticilerinden şartları uyanlar memur kadrolarına atanmaktadır. Ancak, memur kadrosu verilen sözleşmeli personel ve vekiller arasında; mağduriyeti en derinden yaşayan 4/C'liler yoktur. Rehber ve usta öğreticileri bu düzenleme kapsamına alınmamıştır. Aile sağlığı çalışanları yoktur. Vekil ebe-hemşireler yoktur. Ücretli öğretmenler yoktur.

AKP Hükûmeti tarafından yapılan ayrımcı ve adaletsiz uygulamaları saymakla bitmez. Bu Teklifte öğretmenler ve atanamayan öğretmenler yoktur. Bu düzenlemede polislerimiz yoktur. Kamu işçilerinin naklen atanabilmeleri konusu yoktur. Taşeron işçileriyle ilgili hiçbir düzenleme yoktur. Geçici ve mevsimlik işçiler yine göz ardı edilmektedir. Bu Teklifte emeklilikte yaşa takılanlar yoktur. Muhtarlarımız yoktur. Bu Kanun Teklifinde şehit aileleri ve gaziler ile engelliler ve yaşlılarla ilgili bir düzenleme yoktur.

Peki bu Kanun Teklifinde neler vardır. Mera, yaylak ve kışlakların yapılaşmaya açılması var. Köy meralarının köylünün elinden alınarak hazineye devredilmesi, imar yetkisinin belediyelerden alınması ve satış yetkisi var. Gerçeğe aykırı, usulsüz veya sahte belgeler nedeniyle verilmeyen desteklemelerin ödenmesi var. Kamulaştırılan taşınmazlarla ilgili vatandaşın hak arama hürriyetini engellenmesi ve yargıya müdahale var. ÖSYM sınavlarına ait soru ve cevaplarla ilgili bilgi edinme hakkının engellenmesi var. Sermayesindeki kamu payı doğrudan veya dolaylı olarak % 50'den az olan şirketler Sayıştay denetimi dışına çıkarılması vardır. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun uygulamasının geciktirilmesi, sertifikasını almış kişilerin mağdur edilmesi var. Sürücü belgeleri için 24 milyon vatandaşımızdan 101 lira belge parası alınması var.

Dolayısıyla yapılan düzenlemeler; kamu yönetiminin iyileştirilmesi ve çalışanların sorunlarına çözüm getirilmesi yerine; kamu arazileri nasıl talan edilebilir, kadrolaşma nasıl sağlanabilir, usulsüzlük ve yolsuzluklar nasıl affedilebilir, denetimden ve yargıdan nasıl kaçınılabilir mahiyetini taşımaktadır.

Teklifin tümüyle gözden geçirilmesi ve bu maddede düzeltme ihtiyacı bulunmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

                                                             Kapanma Saati: 02.32
ON BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 02.33

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 132’nci Birleşiminin On Beşinci Oturumunu açıyorum.

478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

5’inci sırada yer alan, Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin; Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile Milli Savunma Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

5.- Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin; Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile Milli Savunma Komisyonu Raporu (1/795, 2/64) (S. Sayısı: 479)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

6’ncı sırada yer alan, Sanal Ortamda İşlenen Suçlar Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

6.- Sanal Ortamda İşlenen Suçlar Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/676) (S. Sayısı: 380)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Bundan sonra da komisyonun bulunamayacağı anlaşıldığından, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 7 Temmuz 2013 Pazar günü saat 14.00’te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 02.34