DÖNEM: 24 CİLT: 55 YASAMA YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
131’inci Birleşim
5 Temmuz 2013 Cuma
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve
kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar
tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Malatya Milletvekili Ömer Faruk Öz’ün, Kuru Meyve Tanıtım
Grubu’nun çalışmalarına ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu’nun, Trabzon
turizmi ve sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin,
siyasette gerilim ve protestolara ilişkin gündem dışı konuşması
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 19 milletvekilinin,
toplumsal gösterilerde kullanılan gazların kullanım gerekliliğinin ve insan
sağlığına etkilerinin araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/696)
2.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal ve 19 milletvekilinin,
ülkemizdeki basın özgürlüğünün genişletilmesini teminen
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/697)
3.- Antalya Milletvekili Arif Bulut ve 21 milletvekilinin,
çiftçilerin, üretim bölgelerindeki belediyelerin ve toptancı hal
müdürlüklerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/698)
B)
Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde bulunduğu dönemde
de çalışma talebinin uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/1242)
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
1.- MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler”
kısmında yer alan, Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz ve arkadaşları
tarafından Adana ilindeki çiftçilerin sorunlarının (10/564); Adana Milletvekili
Ali Halaman ve arkadaşları tarafından ülke genelinde
meydana gelen büyük afetler, kuraklık, yanlış desteklemeler ve fiyat
politikaları sebebiyle büyük sıkıntı içine giren çiftçilerin sorunlarının
(10/581); Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve arkadaşları tarafından 1/3/2012 tarih 3210 sayı ile Tokat ilindeki çiftçilerin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergelerinin, Genel Kurulun 5 Temmuz 2013 Cuma günkü birleşiminde okunarak
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- CHP Grubunun, Manisa Milletvekili Sakine Öz ve arkadaşları
tarafından Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu kadrosunun iktidar partisiyle kurduğu
bağlantıların, kurumun habercilik anlayışında ve kamusal görev üstlenen
yetkililerin tarafsızlık anlayışında yarattığı olası etkilerin belirlenmesi,
Anadolu Ajansının son döneminde hisse artırımı sırasında yaşandığı iddia edilen
hukuksuzluklar konusunda ayrıntılı çalışmaların yapılması amacıyla 25/6/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 5 Temmuz 2013 Cuma
günkü birleşiminde okunarak görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın, Adıyaman Milletvekili
Mehmet Erdoğan’ın MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında
Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
2.- Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, İstanbul Milletvekili
Bülent Turan’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında Cumhuriyet
Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
3.- Manisa Milletvekili Sakine Öz’ün, İstanbul Milletvekili Bülent
Turan’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYON-LARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Orta Asya ve Kafkaslar Bölgesel Balıkçılık ve Su Ürünleri
Yetiştiriciliği Komisyonu Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporları (1/498) (S. Sayısı: 173)
4.- Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) (S. Sayısı:
478)
5.- Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili
Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin; Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet
Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile Milli Savunma
Komisyonu Raporu (1/795, 2/64) (S. Sayısı: 479)
6.- Sanal Ortamda İşlenen Suçlar Sözleşmesinin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/676) (S.
Sayısı: 380)
IX.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, bir yapı kooperatifi
üyelerinin Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi’nden kaynaklanan
mağduriyetlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/22220)
2.- İstanbul Milletvekili D. Ali Torlak’ın, İstanbul’un Tuzla
ilçesine bağlı mahallelerin kamulaştırma kapsamına alınmasına ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından sorusu ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/23363)
3.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in,
Vakıflar Meclisi tarafından “hayrat”tan “akar”a dönüştürülen taşınmazlara ilişkin Başbakandan sorusu
ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı
(7/24038)
4.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Konya ve Karaman’da
yabancılara yapılan taşınmaz satışlarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/24117)
5.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, İstanbul
Maslak’ta bulunan bir arazinin imara açılacağı iddialarına ilişkin sorusu ve Çevre
ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/24119)
6.- Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz’ın,
Bakanlık personelinin istihdam biçimlerine göre dağılımı ile ilgili verilere
ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/24120)
7.- Tekirdağ Milletvekili Bülent Belen’in, Tekirdağ’da Bakanlığa
bağlı birimlerde istihdam edilen personele ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/24122)
8.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, TOKİ tarafından çeşitli
alanlarda gerçekleştirilen konut projelerine ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/24123)
9.- İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak’ın, İstanbul Maslak’ta
Millî Emlak Genel Müdürlüğüne ait bir arazinin inşaata açılmasına ilişkin
sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/24124)
10.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in,
Şırnak’taki bir termik santral projesinin çevreye muhtemel etkilerine ilişkin
sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/24130)
11.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, 666 sayılı KHK’nın
yürürlüğe girmesinden itibaren yapılan uzman yardımcısı ve uzman alımlarına
ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/24177)
12.- Yozgat Milletvekili Sadir
Durmaz’ın, Bakanlık personelinin istihdam biçimlerine göre dağılımı ile ilgili
verilere ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı
(7/24182)
13.- Tekirdağ Milletvekili Bülent Belen’in, Tekirdağ’da Bakanlığa
bağlı birimlerde istihdam edilen personele ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret
Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/24183)
14.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakanlığa ait sosyal
tesislere ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı
(7/24184)
15.- Bursa Milletvekili Sena Kaleli’nin, Bakanlığa açılan davalar,
çarpık kentleşmeye karşı alınan önlemler ile çeşitli imar izinleri nedeniyle
yaptırım uygulanan belediyelere ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/24450)
16.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, RTÜK
personeline ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın
cevabı (7/24760)
17.- Van Milletvekili Nazmi Gür’ün, Van’ın Bahçesaray ilçesindeki Müküs Çayı’nın atık sularla kirlenmesine ilişkin sorusu ve
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/24848)
18.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker’in, İller Bankası Yönetim
Kurulu üyeliklerine yapılan atamalara ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/24856)
19.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun,
İstanbul’un Kadıköy ilçesine bağlı bir semtteki dönüşüm çalışmalarına ve
bölgenin riskli alan ilan edilmesine ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/24857)
20.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, soru önergelerine ve
bunların cevaplandırılmasına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati
Yazıcı’nın cevabı (7/24908)
21.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’ün, TRT’nin bir reklamı
yayınlamama gerekçesine ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/25197)
22.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, RTÜK
üyelerinin yurt dışı gezilerine ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/25201)
23.- İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, Anadolu Ajansının
muhalefet partilerine mensup milletvekillerinin faaliyetlerini
haberleştirmediği iddiasına ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/25203)
24.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Van
Erciş’te inşa edilen TOKİ konutlarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/25330)
25.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Bursa’nın Orhaneli
ilçesindeki bir köyün içme suyu sorununa ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/25341)
26.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bursa’da Bakanlığa
bağlı kurum ve kuruluşlarda 2002 yılından itibaren meydana gelen iş kazalarına
ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/25408)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 14.00’te açılarak on altı oturum yaptı.
Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner, şiddet ve nefret suçuna,
Manisa Milletvekili Erkan Akçay, Manisa’nın eğitim sorunlarına,
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan,
darbelere,
İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Tunceli Milletvekili Kamer Genç, geçen tutanak hakkında bir
konuşma yaptı.
Mersin Milletvekili Vahap Seçer ve 27 milletvekilinin, yağlı tohum
politikasının tüm yönleriyle (10/693),
Antalya Milletvekili Gürkut Acar ve 27
milletvekilinin, özelleştirme uygulamalarının ve Van depreminin hayvancılık
sektörüne etkilerinin (10/694),
Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka ve 20
milletvekilinin, trafik kazalarının (10/695),
Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine
sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve görüşmelerinin sırası
geldiğinde yapılacağı açıklandı.
BDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme
ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler”
kısmında yer alan, Türkiye’deki basın özgürlüğünün önündeki engellerin bütün
boyutlarıyla araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin (10/76),
MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler”
kısmında yer alan, Elâzığ Milletvekili Enver Erdem ve arkadaşları tarafından 24/5/2012 tarih 5131 sayı ile geçici köy korucularının
sorunlarının araştırılması ve alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin,
CHP Grubunun,11/4/2013 tarihinde Çorum
Milletvekili Tufan Köse ve arkadaşları tarafından Çorum olaylarının
sorumlularının, amaçlarının ve olayların arkasında bulunan unsurların ortaya
çıkarılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan
Meclis araştırması önergesinin (852 sıra no.lu), Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınmasına,
Genel Kurulun 4 Temmuz 2013 Perşembe günkü (bugün) birleşiminde
okunarak görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerileri
yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın BDP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşma sırasında şahsına ve Adalet ve Kalkınma Partisine,
Çorum Milletvekili Tufan Köse, Kırıkkale Milletvekili Ramazan
Can’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında şahsına,
Sataşmaları nedeniyle birer konuşma yaptılar.
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine,
Muş Milletvekili Sırrı Sakık, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş ve İzmir Milletvekili
Oktay Vural’ın açıklamalarındaki bazı ifadelerine,
İlişkin birer açıklamada bulundular.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülmesi kabul edilen, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu’nun (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156),
2’nci sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülmesi kabul edilen, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının (1/484) (S. Sayısı: 287),
3’üncü sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, Orta Asya ve
Kafkaslar Bölgesel Balıkçılık ve Su Ürünleri Yetiştiriciliği Komisyonu
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Tarım,
Orman ve Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu
raporlarının (1/498) (S. Sayısı: 173),
Görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadığından ertelendi.
4’üncü sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülmesi kabul edilen, Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporları (2/1613, 1/778) (S. Sayısı:
478), görüşmelerine devam edilerek ikinci bölümün tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlandıktan sonra Komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından
ertelendi.
Görüşülen kanun teklifinin 9’uncu maddesiyle 24 ayrı kanunda
değişiklik yapılması nedeniyle her fıkranın ayrı ayrı görüşülüp görüşülmemesi
hususunda usul görüşmesi yapıldı. Başkanlığın tutumunun İç Tüzük’e
uygun olduğu açıklandı.
Tunceli Milletvekili Kamer Genç’e, görüşülen kanun teklifinin
16’ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşma sırasında
Cumhurbaşkanıyla ilgili sözlerinden dolayı üç birleşim için Meclisten geçici
olarak çıkarma cezası verilip verilmemesi hususunda usul görüşmesi yapıldı.
Başkanlığın tutumunun İç Tüzük’e uygun olduğu
açıklandı.
Cumhurbaşkanıyla ilgili sözlerinden dolayı, Tunceli Milletvekili
Kamer Genç’e, üç birleşim için Meclisten geçici çıkarma cezası verilmesi kabul
edildi.
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın görüşülen kanun
teklifinin 16’ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşma sırasında
AK PARTİ Grubuna,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Manisa Milletvekili Özgür Özel’in görüşülen kanun teklifinin 17’nci maddesiyle
ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşma sırasında şahsına,
Sinop Milletvekili Engin Altay, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma nedeniyle konuşma sırasında CHP Grubuna,
Manisa Milletvekili Özgür Özel, Plan ve Bütçe Komisyonu Başkan
Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in yaptığı açıklama sırasında şahsına,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Manisa Milletvekili Özgür Özel’in sataşma nedeniyle konuşma sırasında şahsına,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Ankara Milletvekili İzzet Çetin’in görüşülen kanun teklifinin 19’uncu
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşma sırasında AK PARTİ Grubuna,
Sinop Milletvekili Engin Altay, tekraren, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş’ın sataşma nedeniyle konuşma sırasında
CHP Grubuna,
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma nedeniyle konuşma sırasında MHP Grubuna,
Sataşmaları nedeniyle birer konuşma yaptılar.
Eskişehir Milletvekili Salih Koca, Genel Kurul salonunda yerinden
söylediği bazı ifadelerine,
İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi, Genel Kurulun çalışma
yöntemine ve mesai saatine,
İlişkin birer açıklamada bulundular.
Komisyonların bulunmayacağı anlaşıldığından, alınan karar gereğince,
5 Temmuz 2013 Cuma günü saat 14.00’te toplanmak üzere 03.48’de birleşime son
verildi.
Sadık YAKUT
Başkan
Vekili
Muhammet
Rıza YALÇINKAYA Mine LÖK BEYAZ
Bayram ÖZÇELİK
Bartın Diyarbakır
Burdur
Kâtip
Üye Kâtip
Üye Kâtip
Üye
II.- GELEN KâĞITLAR
No:
191
5 Temmuz 2013 Cuma
Tasarı
1.- Türkiye
Cumhuriyetine Şanhay İşbirliği Örgütünün Diyalog
Ortağı Statüsü Tanınmasına İlişkin Muhtıranın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/800) (Dışişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
01.07.2013)
Teklifler
1.- Diyarbakır
Milletvekili Nursel Aydoğan’ın; 4857 Sayılı İş Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi (2/1682) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.06.2013)
2.- Diyarbakır
Milletvekili Nursel Aydoğan’ın; 6353 Sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi (2/1683) (Plan ve Bütçe ile Milli Savunma
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.06.2013)
3.- Antalya
Milletvekili Arif Bulut’un; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/1684) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.06.2013)
4.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Çelebi’nin; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1685) (Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27.06.2013)
5.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın; 375 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1686)
(İçişleri; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:27.6.2013)
6.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1687) (Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01.07.2013)
7.- İzmir
Milletvekili Hülya Güven ve 34 Milletvekilinin; Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi
(2/1688) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.07.2013)
8.- İzmir
Milletvekili Alaattin Yüksel ve 32 Milletvekilinin; Devlet Memurları Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1689) (Plan ve Bütçe ile Adalet
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.07.2013)
9.- Kars Milletvekili
Mülkiye Birtane’nin; 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç,
Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1690) (Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler; Kadın Erkek Fırsat Eşitliği ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 01.07.2013)
10.- İzmir
Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli’nin; İş Sağlığı ve İş
Güvenliği Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1691) (Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
02.07.2013)
11.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın; 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1692) (Adalet; İnsan
Haklarını İnceleme ile İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
03.07.2013)
12.- İstanbul
Milletvekili Osman Taney Korutürk’ün; 27.07.1967
Tarih ve 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun 113’üncü
Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1693) (Milli Savunma
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 03.07.2013)
13.- İstanbul
Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun; Toplumsal Olaylardan Olumsuz Etkilenen Esnaf ve
Sanatkarların Zarar ve Ziyanının Telafisi ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1694) (Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 03.07.2013)
14.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün; Ardahan İli Göle İlçesi Dereyolu ve Durançam Köylerinde
Yaşayan Vatandaşlarımızın Topraklarının Hazine Tapusunda Kalmaları Nedeni ile
Söz Konusu Toprakların Bedelsiz Olarak Köylülere Devri ve Tahakkuk Etmiş Ecrimisil Borçlarının Kaldırılmasına İlişkin Kanun Teklifi
(2/1695) (Plan ve Bütçe ile Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 03.07.2013)
15.- Gaziantep
Milletvekili Mehmet Şeker’in; Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/1696) (İnsan Haklarını İnceleme ile Adalet Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04.07.2013)
16.- İstanbul
Milletvekili Osman Oktay Ekşi’nin; TBMM İçtüzüğünün 67’nci Maddesine İki Fıkra
İlavesi Hakkında Kanun Teklifi (2/1697) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 03.07.2013)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 19 Milletvekilinin, toplumsal gösterilerde
kullanılan gazların kullanım gerekliliğinin ve insan sağlığına etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/696) (Başkanlığa geliş tarihi:
29.03.2012)
2.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal ve 19 Milletvekilinin, ülkemizdeki basın özgürlüğünün
genişletilmesini teminen alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/697) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.03.2012)
3.- Antalya
Milletvekili Arif Bulut ve 21 Milletvekilinin, çiftçilerin üretim
bölgelerindeki belediyelerin ve toptancı hal müdürlüklerinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/698) (Başkanlığa geliş tarihi:
29.03.2012)
5 Temmuz 2013 Cuma
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
131’inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Kuru Meyve Tanıtım Grubunun çalışmaları
hakkında söz isteyen Malatya Milletvekili Ömer Faruk Öz’e aittir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Malatya Milletvekili Ömer
Faruk Öz’ün, Kuru Meyve Tanıtım Grubu’nun çalışmalarına ilişkin gündem dışı
konuşması
ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
Malatya kayısısının da içinde bulunduğu kuru incir, kuru üzüm ve kayısının
bulunduğu Kuru Meyve Tanıtım Grubunun çalışmaları hakkında bilgi vermek üzere
huzurlarınızdayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Malatya kayısısı ülkemizin önemli bir tarım mahsulü, Malatya’nın
geçim kaynağı ve Malatya ekonomisine de büyük katkıları olan bir üründür. Dünya
kuru kayısı üretiminin en büyük üreticisi Türkiye’dir ve dolayısıyla Malatya’dır.
Ülkemizin bu nadide meyvesini bütün dünya keyifle tüketmektedir. Malatya
kayısımızın pazarının genişletilmesi ve böylece ihracatının artırılması her
zaman gündemimizde olmuştur, bundan sonra da gündemimizde olmaya devam
edecektir.
Bu maksatla, bir tanıtım grubunun oluşturulması için
girişimlerimiz sonucunda kuru incir, kuru üzüm, kuru kayısı ile birlikte
değerlendirilerek Kuru Meyve Tanıtım Grubu 2012 yılı sonunda kurulmuş ve 2013
yılı başlarında faaliyetlerine başlamıştır. Bu tanıtım grubumuzun yurt içi ve
yurt dışında birçok fuar ve etkinliğe katılma yönünde çalışmaları da start almıştır. Uzak Doğu pazarlarına açılma maksadıyla
Japonya’da önemli bir fatura katılmış, yine Japonya’da önemli bir marketler
zincirinde tadım ve tanıtım faaliyetleri yapılmıştır. Bir diğer hedef pazarımız
olan Çin’de yapılacak olan tanıtım çalışmalarıyla ilgili olarak araştırmalar
hâlen devam etmektedir. Hemen arkasından Endonezya ve Hindistan’da da kuru
kayısı tüketim alışkanlığını yaygınlaştırmak için çalışmalar yapılacaktır.
Diğer yandan, 2013 yılı içinde Çin ve Japonya’ya yönelik bir sektörel ticaret heyeti organizasyonu planlama çalışmaları
da devam etmektedir. Ülkemizin eşsiz nimetlerinden olan, hem şifa kaynağı olan
hem de lezzetli bir gıda olan kuru kayısı için yapılan bu çalışmalar oldukça
önemlidir ve devam edecektir.
Kayısı, sağlıklı yaşam ve doğal beslenmede önemli bir yere
sahiptir. Son dönemde yapılan bilimsel araştırmalarla birçok hastalığın
tedavisinde olumlu rol oynadığı tespit edilmiştir. Dolayısıyla, kayısının iç
pazarda ve dış piyasalarda da tüketim alışkanlığının yaygınlaştırılması aynı
anda bir insani görev olarak önem arz etmektedir.
2002 ve 2012 yılı sonu kuru kayısı ihracatını karşılaştırdığımızda
yaklaşık 3 kat artmıştır. Ümit ediyorum ki bu çalışmalar artarak devam edecek,
2023 ihracat hedefimiz olan 500 milyar doların içinde kayısı için 1 milyar
doları, kuru meyve için de 5 milyar doları yakalarız ve hatta geçeriz. Kuru
Meyve Tanıtım Grubunun kurulmasında ve çalışmasında emeği geçen başta Ekonomi Bakanımıza,
bürokratlarına, Türkiye İhracatçılar Meclisine, Ege, Güneydoğu Anadolu ve
İstanbul İhracatçı Birliklerine ve değerli çalışanlarına ayrıyeten çok teşekkür
ediyorum.
Kayısıda fiyat istikrarını yakalayacak ve depolamayla uzun ömürlü
hâle getirecek olan lisanslı depoculukla ilgili de geçtiğimiz aylarda Gümrük ve
Ticaret Bakanlığımız bünyesinde kuru kayısı lisanslı depoculuk yönetmeliği
yayımlanmıştır. Önümüzdeki günlerde Malatya Valiliğimizin koordinesinde, sanayi
ticaret odamız ve ticaret borsamızın da iş birliği içerisinde özel sektörümüzle
beraber, inşallah, lisanslı kuru kayısı depoculuğu başlamış olacaktır.
Ayrıca, bu yıl başlatılan bir uygulama ile kayısıda biyolojik ve biyoteknik olarak böceklere, haşerelere karşı mücadele
dönemi başlamıştır. Bu da organik kayısı satma noktasında önemli bir kazanım
sağlayacaktır.
Ayrıca, dondan ve doludan zarar gören kayısı üreticilerimizin
zararlarının karşılanması için hasar tespitleri yapılmış, bu konuda da Tarım
Bakanlığımız gerekli çalışmaları yapmaktadır.
AK PARTİ Hükûmeti ve tüm kurumlarımız Türkiye’nin refahı,
istikrarı için gece gündüz yoğun çalışmalar yürütürken ülkemizin gelişmesini ve
kalkınmasını istemeyenlerin değişik emelleri olabilir. Ben burada yüce
heyetinizden şunu arz etmekteyim: Her birimiz çok değişik siyasi düşünce ve
görüşlere sahip olabiliriz. Eğer bu vatanımızı seviyorsak dış mihraklara karşı
uyanık olmalıyız. Birliğimizi, beraberliğimizi bozmadan bu ülkenin kalkınması,
gelişmesi ve daha ileriye gitmesi noktasında el birliği içinde olmamız
gerekmektedir.
Yine, geçtiğimiz günlerde Mısır’da yapılan darbeyi şiddetle
kınıyorum.
Ve yaklaşan ramazan ayınızı tebrik ediyorum; milletimizin
birliğine, beraberliğine, kardeşliğine ve huzuruna katkı sağlamasını yüce
Allah’tan temenni ediyor, bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Hani kayısı nerede, kayısı?
ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) – Bugün 500 vekilimize kayısı dağıtıldı.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Dağıtıldı.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Gündem dışı ikinci söz, Trabzon turizmi ve sorunları hakkında söz isteyen
Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu’na aittir. (CHP sıralarından
alkışlar)
2.- Trabzon Milletvekili Mehmet
Volkan Canalioğlu’nun, Trabzon turizmi ve sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
MEHMET VOLKAN CANALİOĞLU (Trabzon) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Öncelikle, Faruk Bey
kayısıları getirdi, odalarımıza verdi, konuklarımıza da dağıttık, teşekkür
ediyoruz. Kayısının ülke ekonomisine önemli katkıları olduğunu biz de
biliyoruz.
Değerli milletvekilleri, bugün Trabzon turizmi ve sorunlarıyla
ilgili söz aldım, sizleri saygı ve sevgilerimle selamlıyorum.
Değerli vekillerim, Trabzon'umuzun gelişmesi, kalkınması ve
ekonomik yönden güçlendirilmesine yönelik olarak tarım, ticaret ve turizmin
yani “3T” formülünün ortaya konularak yeni projelerin üretilmesi gerekmektedir.
Trabzon insanı yıllardır bunu söylemekte ve bunu anlatmaktadır. Ancak gelinen
süreçte tarım alanlarının giderek azalması, Doğu Karadeniz Bölgesi’nin millî
ürünleri olan fındık ve çayın üreticileri yeteri kadar memnun edememesi,
tütünün ise uygulanan kotalar sonucu artık üretilmemesi, Tekelin kapatılması,
yine hayvancılığın kaybolmaya başlaması tarımın verimini kaybetmesinde büyük
rol oynamıştır. Ticaretin durma noktasına gelmesi, KOBİ’lerin yeterli
teşvikleri bulamaması, esnafın icralık duruma düşmesi gözleri turizme
çevirmiştir.
Trabzon, tarihî eserleriyle, doğal güzellikleriyle, gelenek ve
görenekleriyle, yöresel el sanatlarıyla, yöresel yemekleriyle, yayla
şenlikleriyle görülmeye değer bir ilimizdir.
Trabzon, tarihsel süreci içerisinde pek çok medeniyete ev
sahipliği yapmıştır. Bu medeniyetlerin bıraktıkları tarihî eserleri de
Trabzon'a gelen yerli ve yabancı turistler hayranlıkla izlemektedir. Bunların
başında, bir tarih ve doğa anıtı olarak nitelendirilen, Altındere Millî Parkı
içerisinde bir yamaca inşa edilen Sümela Manastırı gelmektedir. Yine Trabzon’da
Atatürk Köşkü, Trabzon Müzesi, Zağnos Paşa Köprüsü, Ortahisar ilçesindeki sivil mimari örneği yapılar, Memiş Ağa Konağı ile Ayasofya Müzesi yer almaktadır.
Sayın milletvekilleri, ayrıca Trabzon ilimizin turizmini
geliştirirken yalnızca Trabzon ilini değil, aynı zamanda bölge illerimiz ile
bir bütünlük içerisinde ve illerimizin kültürel ve turistik değerlerini
birbirlerine entegre ederek hareket edilmelidir.
Böylelikle, bölgeye gelen yerli ve yabancı turistlerin kalış süreleri de
uzatılmış olacaktır. Trabzon ve bölge turizminin geliştirilmesi için yatırım,
teşvik, eğitim, tanıtım ve pazarlama öncelikle ele alınmadır. Bütün bunların yanı
sıra atıl durumda olan tarihî eserlerin onarılması ve bakımlarının yapılarak
turizme kazandırılması gerekmektedir.
Trabzon'da pek çok tarihî eser ve dünya mirası eserleri vardır.
Bunların arasında, her yıl, binlerce yerli ve yabancı tarafından ziyaret edilen,
seyahat acentelerinin tur programında olan Ayasofya Müzesi’nin büyük önemi
vardır. 1956-1957 yıllarında müzeye dönüştürülmesi için Sayın Adnan Menderes
Hükûmeti Edinburgh Üniversitesi ile bir protokol yapmış ve bu protokol ile restorasyon çalışmaları başlamıştır. 1959’da müze olması
kararı alındığında rahmetli Adnan Menderes Başbakandı. Restorasyon çalışmaları
1962’de tamamlanmış, Demokrat Parti iktidarı tarafından camiden çıkarılarak
“anıt müze” sıfatı ile ülke ve bölge turizmine kazandırılmıştır. 1964 yılında,
Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü tarafından Ayasofya Müzesi olarak
hizmete açılmıştır.
Bugünlerde ise sessiz sedasız bir şekilde, Vakıflar Genel
Müdürlüğü tarafından Ayasofya Müzesi’nin içerisindeki freskler perdelerle
örtülmeye ve alt zeminde bulunan çok önemli olan mozaikler tahta ile
kapatılarak müzenin VIP camiye çevrilmesi çalışmaları yürütülmektedir. Oysa, mahalle ve yöre halkıyla turizme yönelik çalışan
esnaflar buranın müze olarak hizmet vermesini istemektedirler ve basın açıklamaları
yapmaktadırlar. Trabzon kamuoyunun yüzde 90’ı bu tarihî eserin müze olarak
faaliyette bulunmasından yanadır. Trabzon'un en büyük sivil toplum örgütleri
ticaret ve sanayi odası, esnaf odaları birliği, turizm işletmecileri, diğer
meslek odaları, dernekler ve siyasi partilerin büyük bölümü Ayasofya’nın müze olarak
kalması yönünde açıklama yapmışlardır. Ayrıca TOKİ’de bu Ayasofya Müzesi’nin
etrafındaki metruk binaları kamulaştırıp el sanatları satış noktalarına yönelik
bir çalışma yapmaktadırlar. Burada TOKİ’ye ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığına
da teşekkür ediyorum.
Bu insanların hiçbiri camiye karşı değildir, değerli vekillerim.
Aksine, Trabzon’da ve ülkemizde yaptırılan camilere de maddi, manevi katkılar
sağlamaktadırlar. Ayrıca, Ayasofya Müzesi’nin çok yakınında iki adet büyük
kapasiteli cami vardır. Ayasofya Mahallesi’nde cami ihtiyacı varsa, bir
üçüncüsünü ve daha görkemlisini bu Trabzon insanı yapar. Bunun için de müzenin
kapatılmasına gerek yoktur. Ama, belli ki bu tamamen
tek taraflı bir siyasi karardır. Bunun arkasından gelecek uluslararası
tepkileri de düşünmek durumunda olmak gerekir.
1957 yılında kişisel olarak 100 bin lira, 2013 yılının parası ile en az 1 milyon lirayı
Ankara’daki Kocatepe
Camisi için bağışlayan, iktidarı döneminde yılda 2 bin cami yaptıran rahmetli
Adnan Menderes eğer kiliseden dönme caminin müzeye dönüştürülmesi yönünde
hazırlıklar yaptırmışsa mutlaka doğru olanı yapmıştır.
Anıt müzeyi ibadete açmak isteyenlerin bu konuda bir daha
düşünmelerini…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET VOLKAN CANALİOĞLU (Devamla) - …esnafa, turizmcilere ve
yerel halka sormalarını öneriyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Gündem dışı üçüncü söz, siyasette gerilim ve protestolar hakkında
söz isteyen Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’ye
aittir. (MHP sıralarından alkışlar)
3.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, siyasette gerilim ve protestolara ilişkin
gündem dışı konuşması
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
siyasette gerilim ve son protestolar üzerine gündem dışı söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Kendinizden başka kimseyi dinlemezseniz, “Dediğimiz dedik.” tavrı
içerisine girerseniz, toplumu gererseniz ve pervasız bir biçimde bu germeye
devam ederseniz, sonunda sosyal patlamalara sebep olursunuz. Son zamanlarda
Türkiye, bir gerilimden diğerine savrulan bir ülke konumuna gelmiştir. Kitleler
burnundan soluyor, halkın bir kısmı sokaklarda. İnsanlar, yaşam alanlarına
müdahale edildiğini ve bu durumun tahammül sınırlarını aştığını düşünüyorlar.
İktidar ise sokağa dökülmüş kitleleri evlerine döndürecek çözümü arayacak yerde
tam tersini yapıyor. “Sizin 100 bin topladığınız yerde ben 1 milyon toplarım.”,
“Evde tutmakta zorlandığımızı söylediğimiz yüzde 50’yi sokağa sürerim.”
şeklinde bir strateji izliyor. AKP iktidarı, mitinge mitingle, direnişe
direnişle, sokağa sokakla, gerilime gerilimle dişe diş politikası izliyor. Bu,
bir iktidarın yapacağı iş değildir. Bu, mafya örgütleri arasında olan rekabeti
yansıtan bir şeydir ve devlet yönetimine yakışmaz. Böylece, kitleler karşılıklı
olarak mobilize ediliyor. Bu durum, barışa ve sükûnete hizmet etmiyor.
Başbakanın üslubu ve yönetimi, yapıcı, yatıştırıcı olması
gerekirken kışkırtıcıdır. Başbakan Erdoğan, iş çevrelerine bedel
ödettireceğinden bahsediyor; otelleri, iş adamlarını, sanatçıları hedef
gösteriyor, ümük sıkmaktan bahsediyor. Başbakan Erdoğan, kitleleri itidal, sağduyu,
sükûnet ve soğukkanlı olmaya çağırmamış, sokak hareketlerinin nedenini
komplolara, çözümünü de güvenlik güçlerine emanet etmiştir. AKP, Gezi Parkı’na
alternatif olarak devlet destekli parti mitingleri düzenlemiştir; hiçbir gereği
yokken toplumu geren, bölen, kutuplaştıran bir tavır takınmıştır.
Unutmamak gerekir ki demokrasilerde… Biraz bunlardan yararlanın,
sizin için konuşuyorum.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Hocam, teşekkür ederiz Hocam.
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – Gelecekte, sizi, benden başka savunacak
kimse kalmayacak, onun için sizin için konuşuyorum, dinleyin.
Unutmamak gerekir ki demokrasilerde yüzde 50 ile iktidar olmak
önemlidir ancak demokrasiyi sürdürebilir kılmak için…
RECEP ÖZEL (Isparta) – Hocam, burada mı gelip avunacaksınız?
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – …yüzde 100’ü şu veya bu biçimde
kararlara ve yönetime de katmak gerekmektedir. Demokrasi, evet; sürdürülebilir
demokrasi katılımcı demokrasidir, o daha çok evet; buna özellikle dikkatinizi
çekiyorum. Hükûmet, şiddetten uzak geniş kitlelerin sokağa dökülme nedenlerine
cevap bulmak zorundadır. Bilinmelidir ki sosyal hareketler bütünüyle komplo
olmaz ancak komplocular sosyal hareketlerden yararlanabilirler değerli
milletvekilleri.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Hocam, konuyu biraz aç da daha çok
anlayalım.
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – Başbakan Erdoğan’ın kitlelerin
karşısında “Camiye ayakkabıyla girdiler, camide içki içtiler.” sözleri,
kitleleri galeyana getirecek türden provokatif
sözlerdir. “Reyhanlı’daki saldırıda 52 Sünni kardeşimiz öldü.” sözleri, tehlikeli
ve bölücüdür.
Yüce kitabımız diyor ki: “Fırka fırka
olup dinlerini parçalayanlarla senin hiçbir ilişiğin olmaz.” “Fitne katilden de
beterdir.”
Muhteşem Süleyman, birliğin ve bütünlüğün önemini “Olmaya bahtü saadet dünyada vahdet gibi.” yani “Olmaya AKP
iktidarı halk arasındaki birlik gibi.” demeye getiriyor. Titreyin ve kendinize
gelin!
Yavuz Sultan Selim de aynı şeyi söylüyor: “Milletimde ihtilâf ü
tefrika endîşesi/Kûşe-i
kabrimde hattâ bîkarar eyler beni.” diyor.
Akif “Tefrika girmezse bir millete düşman giremez/ Toplu vurdukça
yürekler onu top sindiremez.” diyor.
Ey Başbakan, ey AKP! Eba, ecdat böyle
diyor, daha ne desin; o zaman siz niye böyle yapıyorsunuz? “Eba,
ecdat” diye diye, eba, ecdat ne diyorsa tersini
yapmayı nereden öğrendiniz; hangi ideolojiden, hangi kaynaktan aldınız, bunu
bir açıklayın.
Değerli milletvekilleri, bir başka hadise de yine bununla ilgili
olarak Lice’deki karakola yönelik protestoların arka planını çok iyi okumak
gerekmektedir. Hükûmetin devlet konusunda gaflet, ihmal ve dalalet içine girmemesi
gerekir. Her nedense, AKP Hükûmeti, kendisine yönelik darbe ve eleştirilere
haddinden fazla duyarlı olmasına karşın, devlete karşı yapılan darbe ve
hareketleri görmezlikten gelmektedir. Terör örgütü ve uzantıları “Burayı
karakol yapma.” diyor.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Ama yapıyor değil mi Hocam?
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) - “Bölgede güvenliği güçlendirecek adım
atma.” diyor, Hükûmet yetkilileri âdeta tövbe istiğfar eder gibi, kalekol ve karakolların inşa faaliyetleri karşısında
“Onların ihalesi daha önceden yapılmıştı.” ya da…
RECEP ÖZEL (Isparta) – Daha da yapacağız Hocam.
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) - …“Yenileri yapılmıyor, eskileri
onarılıyor.” ya da “Lice’de yapılan karakol yoktur.” şeklinde utanç verici
açıklamalar yapılıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – AKP, devletin olduğu bir yerde karakol
da olacağını bilmiyor, güvenliğin olacağından da haberi yok.
Daha vardı ama son söz olarak söylüyorum: Bölücülüğün olduğu yere
güvenliği, zulmün olduğu yere adaleti, ayrılığın olduğu yere birliği götürmek
hem vatanseverliğin hem de siyasetin görevidir.
Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, önergeleri
ayrı ayrı okutacağım.
3’üncü sırada okutacağım Meclis araştırması 500 kelimeden fazla
olduğu için önerge özeti okunacaktır. Ancak önergenin tam metni tutanak
dergisinde yer alacaktır.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcı ve 19 milletvekilinin, toplumsal gösterilerde kullanılan gazların
kullanım gerekliliğinin ve insan sağlığına etkilerinin araştırılması amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/696)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye’nin çeşitli yerlerindeki toplu gösteri ve yürüyüşler
sırasında emniyet görevlileri kontrolsüz şekilde gaz bombası ve biber gazı
kullanmaktadır. Bu uygulamanın insan sağlığına çeşitli zararları olduğu bilinen
bir gerçektir. Bu zararlı etkileri, Sivas katliamı davasının zaman aşımına
uğratıldığı gün Ankara Adliyesi önünde bizzat yaşamış bulunmaktayım. Biber
gazına bağlı ölümler olduğunu da daha önce rapor edilmiştir. Kullanılmakta olan
gazların insan sağlığına zararlarının araştırılması ve zararlı etkilerinin
saptanması durumunda kullanımdan kaldırılması için TBMM İçtüzüğü’nün
104 ve 105’inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
1) Aytuğ Atıcı (Mersin)
2) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
3) Osman Aydın (Aydın)
4) Bülent Tezcan (Aydın)
5) Recep Gürkan (Edirne)
6) Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
7) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
8) Mehmet Şeker (Gaziantep)
9) Sakine Öz (Manisa)
10) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
11) Selahattin Karaahmetoğlu (Giresun)
12) İhsan Özkes (İstanbul)
13) Haluk Eyidoğan (İstanbul)
14) Doğan Şafak (Niğde)
15) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
16) Turgut Dibek (Kırklareli)
17) Ömer Süha Aldan (Muğla)
18) Dilek Akagün Yılmaz (Uşak)
19) Hasan Akgöl (Hatay)
20) Namık Havutça (Balıkesir)
Gerekçe:
Anayasa'nın 34'üncü maddesinde "Herkes, önceden izin almadan
silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına
sahiptir." denmektedir. Kendini ifade etmek için toplantı ve gösteri
yapanların güvenliğinden sorumlu olan güvenlik güçleri, orantısız güç
kullanmakla kalmayıp topluluk üzerine kontrolsüz şekilde biber gazı uygulayarak
insan hayatını riske etmektedir. Bu keyfî ve kontrolsüz uygulamalar yüzünden
vatandaşlar anayasal haklarını kullanırken hayati tehlike yaşamaktadır.
Ankara Adliyesi önünde, kamuoyunda Sivas Madımak Davası olarak
bilinen ve davanın zaman aşımına uğradığı gün, duruşma sonrası adliye önünde,
aralarında benim de bulunduğum milletvekili arkadaşlarımla beraber halkın
üzerine biber gazı sıkılarak toplantı yapan topluluk dağıtılmaya çalışılmıştır.
Antidemokratik bu uygulama sırasında ileri derecede solunum sıkıntısı yaşadım
ve diğer sıkıntı yaşayanları gördüm. Tanık olduğum ve zararların yaşayıp
hissettiğim bu uygulama insan sağlığına zararlı ve onur kırıcıdır.
Biber gazının, içeriğindeki etken madde oranlarına bağlı olarak
çeşitli sağlık sorunları yarattığı bilinmektedir. En ciddi olanı, solunum
yollarında daralma (ödem) oluşturarak nefes darlığı oluşturmasıdır. Buna bağlı
olarak da özellikle riskli grupta -yaşlılar, solunum sistemi hastaları, alerjik
insanlar- ölümlere yol açmaktadır. Geçici körlük, ciltte yanma yaralanma hafif
sayılacak etkilerdendir.
Güvenlik güçlerinin toplumsal olaylarda kullandığı gazların
içeriği, menşei, etken madde oranları, kullanım şekli, sağlığa etkisi ve
kullanım gerekliliğinin ortaya konması için bir Meclis araştırma komisyonu
kurulması insan sağlığı ve onuru için gereklidir.
2.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal ve 19 milletvekilinin, ülkemizdeki basın özgürlüğünün genişletilmesini teminen alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/697)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizdeki basın özgürlüğünü genişletmek, basın özgürlüğünü
destekleyici yasal dayanaklar hazırlamak ve basın özgürlüğünü modern ülkeler
düzeyine çıkarmak amacıyla Anayasa’nın 98, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 104 ve 105'nci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılması
hususunda gereğini saygılarımızla arz ederiz.
27/3/2012
1) Mahmut Tanal (İstanbul)
2) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
3) Bülent Tezcan (Aydın)
4) Osman Aydın (Aydın)
5) Recep Gürkan (Edirne)
6) Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
7) Mehmet Şeker (Gaziantep)
8) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
9) Sakine Öz (Manisa)
10) Selahattin Karaahmetoğlu
(Giresun)
11) Haluk Eyidoğan (İstanbul)
12) Dilek Akagün Yılmaz (Uşak)
13) Namık Havutça (Balıkesir)
14) Doğan Şafak (Niğde)
15) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
16) Turgut Dibek (Kırklareli)
17) Ömer Süha Aldan (Muğla)
18) Hasan Akgöl (Hatay)
19) İhsan Özkes (İstanbul)
20) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
Gerekçe:
Uluslararası hazırlanan raporlarda Türkiye'de basın özgürlüğü
gitgide gerilemektedir. Türkiye'de basın, dünya genellemesinde yarı özgür
ülkeler arasında nitelendirilmektedir. Basının özgür olup olmadığı, kısıtlanıp
kısıtlanmadığı meşrutiyetin ilanından bugüne kadar her dönemde tartışmalara
neden olmuştur. Son dönemlerde tutuklu basın mensuplarının sayısında yaşanan
artış ve basın mensuplarına yazılan yazılar, yapılan haberler nedeniyle, açılan
tazminat davalarındaki artış nedeniyle Türkiye'de basının kısıtlanması sorunu
ile karşılaşılmaktadır.
Basın özgürlüğü aynı zamanda halkın haber alma ve gerçekleri
öğrenme özgürlüğüdür. Basın özgürlüğü olmadan demokrasi olamaz. Türkiye'de
basın özgürlüğünün olup olmadığı, kısıtlanıp kısıtlanmadığı birçok dönemde
tartışılmış ve tartışılmaya devam edilmektedir. Bazıları basını kontrol altına
almaya çalışırken bazıları basını tehlike olarak kabul etmemiştir. Oysaki
demokratik ülkelerde basın, dördüncü kuvvet gibi kabul görmektedir. Farklı bir
deyişle basın, demokrasinin olmazsa olmazlarındandır.
Son dönemlerde yazdıkları yazılar, yaptıkları haberler nedeniyle
tutuklu olarak yargılanan basın mensuplarının sayılarındaki artış ve açılan
tazminat davalarındaki artış göz önünde bulundurulduğunda basının özgürlüğünün
engellenmesi sorunu gün yüzüne çıkmaktadır. Basın mensupları yargılanma ve
tazminat ödeme tehdidi altında haber yapmakta ve bu ortamda basının özgür
hareket etmesine olanak kalmamaktadır.
Çok sayıda yayın organının toplatılmasının, kapatılmasının,
karikatür ve mizah dergilerinin yasaklanmasının, İnternet sitelerine erişimin
engellenmesinin, radyo ve televizyon kuruluşlarına çeşitli yaptırımlar
uygulanmasının, gazetecilerin iş güvencesinden yoksun bırakılmasının basının
önündeki ciddi sorunlar olduğu defalarca dile getirilmiş sorunlardır. Yasaklamaların,
kısıtlamaların, cezalandırmaların olduğu bir ülkede basının özgür olduğunu
söylemek doğru değildir.
Türkiye, basın özgürlüğü bakımından dünya genelinde yapılan
araştırmalarda yarı özgür olarak nitelendirilmekte ve 2008 yılından bu yana
basın özgürlüğünde gerileme olduğu kaydedilmektedir. Uluslararası Basın
Enstitüsünün (IPI) 2011 sonu itibarıyla basın özgürlüğü ihlallerine ilişkin
hazırladığı raporda Türkiye'nin Avrupa'daki en kötü basın özgürlüğü
resimlerinden birini çizdiği vurgulandı.
Ülkemizdeki basın özgürlüğünü genişletmek, basın özgürlüğünü
destekleyici yasal dayanaklar hazırlamak ve basın özgürlüğünü modern ülkeler
düzeyine çıkarmak amacıyla Anayasa’nın 98’inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 104’üncü ve 105'inci maddeleri uyarınca bir
Meclis araştırması açılması hususunda gereğini saygılarımızla arz ederiz.
3.- Antalya Milletvekili Arif
Bulut ve 21 milletvekilinin, çiftçilerin, üretim bölgelerindeki belediyelerin
ve toptancı hal müdürlüklerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/698) (x)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Çiftçilerimizin ve üretim bölgelerinde bulunan
belediyelerimizin ve toptancı hal müdürlüklerinin çok büyük sorunlar yaşadığı,
bu sorunların çözülmesine yönelik gerekli araştırılmanın yapılması ve hal
müdürlüklerinin faaliyetlerini daha verimli bir şekilde sürdürebilmesini
sağlayacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98, TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105’inci maddeleri kapsamında Meclis
araştırması açılması konusunda gereğini arz ederiz
1) Arif Bulut (Antalya)
2) Yıldıray Sapan (Antalya)
3) Metin Lütfi Baydar (Aydın)
4) Sakine Öz (Manisa)
5) Osman Kaptan (Antalya)
6) Gürkut Acar (Antalya)
7) Recep Gürkan (Edirne)
8) Mehmet Şeker (Gaziantep)
9) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
10) Kemal Değirmendereli (Edirne)
11) Selahattin Karaahmetoğlu (Giresun)
12) Doğan Şafak (Niğde)
13) Haluk Eyidoğan (İstanbul)
14) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
15) Turgut Dibek (Kırklareli)
16) Ömer Süha Aldan (Muğla)
17) Dilek Akagün Yılmaz (Uşak)
18) Hasan Akgöl (Hatay)
(x) (10/698) esas numaralı Meclis Araştırma Önergesi’nin tam metni tutanağa eklidir.
19) Namık Havutça (Balıkesir)
20) İhsan Özkes (İstanbul)
21) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
22) Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
Gerekçe Özeti:
1/1/2012 tarihinde
yürürlüğe giren 5957 sayılı Kanun'un uygulanmasında özellikle üretim
bölgelerinde bulunan toptancı hallerinde sorunlar yaşanmaktadır. 7/12/2011 tarihinde yayınlanan Hal Kayıt Sistemi tebliği ile
ilgili olarak ocak ayından günümüze kadar hal esnaflarımızla, çiftçilerimizle
ve de hal müdürlüklerimizle yapılan toplantılarda elde edilen bilgiler ışığında
çok büyük sorunlar yaşandığı belirlenmiştir.
Ortaya çıkan bu sorunlar aşağıda maddeler hâlinde belirtilmiştir.
1) 5957 sayılı Kanun’un 11’inci maddesine göre, çok uzun yıllar
tahsis sistemi ile çalıştırılan iş yerleri kiracı durumuna getirilmiş oldu.
2) Toptancı hallerinde hiçbir tahsis sahibi veya kiracı çok önemli
bir gerekçe olmadan iş yerini devretmeyi düşünmez. Bunların ilki ekonomik zorluğa
düşülmesi, borç ödeme güçlüğü, ölüm, hastalık veya çalışamaz hâle gelmektir.
3) 5957 sayılı Kanun’un 12’nci maddesinde teminat konusu
açıklanmıştır. Fakat bu madde kendi içinde dengesizlikler içermektedir. Bir
taraftan toptancı halleri işyeri sayısı ve işlem hacmi itibariyle büyük
farklılıklar göstermekte olup diğer taraftan bazı toptancı hallerinde mülkiyet
devirleri yapılmıştır. Teminat hususunun halin genel durumu ve işlem hacmine
göre belirlenmesi için toptancı hali işleten ilgili belediyelerin yetkisine
bırakılması daha uygun olacaktır.
4) Yüzlerce müşteriye onlarca çeşit mal satan hal komisyoncusunun
her müşteri adına ve her mal çeşidine tahakkuk eden hal rüsumunu takip ve onun
adına ödeme yapması büyük sıkıntılar doğurmaktadır. Bu durum her bir komisyoncu
için binlerce sütun ve işlem anlamına gelmektedir.
5) Kanunun 4’üncü maddesinin (5)’inci fıkrasında ve tebliğin
5’inci maddesinin (15)’inci fıkrasında belirtilen hususa karşılık bölgemizdeki
haller dışında çalışan tüccarlar bu gerekçeye uymamaktadırlar. Bunlar
üreticiden satın aldıkları malları hal içinde otellere, perakendecilere
tüketici kurumlara ve ihracatçılara satmaktadırlar. Bu hususların acilen
denetimlerle önlenmesi gerekmektedir.
6) 1994 yılında yayımlanan bir tebliğ ile tarımda kendi adına
çalışan üreticilerin BAĞ-KUR primleri teslim ettikleri mallardan kesilmektedir.
Bugünlerde tüm çiftçilerimizin aklını karıştıran yeni bir haberle binde 1’lik
bu oranın, yüzde 5'e yükseltildiği öğrenilmiştir. Bu durum zaten iş hacimleri
devamlı azalan toptancı hallerimize üreticilerin mal getirmelerini büyük ölçüde
engelleyecektir.
7) Toptancı hallerimize ürün getiren üreticiler kapı girişlerinde
beyan ettikleri komisyoncular yerine başka komisyonculara ürünlerini
götürebilmektedirler.
8) Gece saatlerinde ürün kontrolleri sağlıklı yapılamamakta,
alıcılar ve komisyoncular zarara uğramaktadır. Toptancı hallerinin düzenli ve
verimli çalışılabilmeleri için iş saatlerine bir düzenleme getirilmesi
gerekmektedir.
9) Toptancı hal müdürlükleri mal almaya gelen pazarcı ve diğer
alıcıların araçları için giriş ücreti ve yüksek miktarlarda işgaliye ve park
ücreti almaktadır.
10) Hal içinde yüzde 1 olan rüsumun hal dışında yüzde 2 olarak
uygulanması yine toptancı halleri aleyhine sonuçlar doğurmaktadır.
11) 5957 sayılı Kanun’un 5’inci maddesinin (6)’ncı
fıkrasında; "Komisyoncuların mal bedellerini satış tarihinden itibaren on
beş gün içinde üretici veya üretici örgütüne ödemek zorundadırlar." Hal
Komisyoncularının satış vadeleri ise en az altmış günle başlamaktadır.
12) Bildirim sisteminin sağlıklı bir şekilde çalışmadığı, devamlı
hata verdiği gözlenmektedir.
13) Türkiye'deki tüm hallerde rüsum gelirlerinin hâlâ
toplanamadığı görülmektedir.
Bu nedenlerle üretim bölgelerinde bulunan belediyelerimizin,
üreticilerimizin, hal esnafımızın ve hal müdürlüklerimizin emeklerinin
korunması, Bakanlığınızın 1/1/2012 tarihinde yürürlüğe
giren 5957 sayılı Kanun’un uygulanmasında üretim bölgelerinde bulunan
üreticilerimizin, hal esnafımızın ve hal müdürlüklerimizin zararına yol açıp
açmadıklarının belirlenmesi, yürürlüğe giren bu kanunun üretim bölgelerinde
bulunan üreticilerimize ve esnafımıza daha fazla katkı sağlamasının önünü
açacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılması gerekli
görülmektedir.
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki ön görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır,
okutup oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
B)
Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun Türkiye Büyük Millet
Meclisinin tatilde bulunduğu dönemde de çalışma talebinin uygun bulunduğuna
ilişkin tezkeresi (3/1242)
05/07/2013
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin tatilde bulunduğu dönemde de çalışabilmesine dair bir talebi
olmuştur. Başkanlığımızca uygun görülen bu talep İç Tüzük'ün
25'inci maddesi gereğince Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, karar yeter sayısı.
BAŞKAN – Evet, tezkereyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 14.31
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 14.44
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
131’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Başkanlığının tezkeresinin oylanmasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi tezkereyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler…
Kâtip üyeler arasında anlaşmazlık olduğu için elektronik cihazla
oylama yapacağız.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, eğer muhalefet İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonunun çalışmasını istemiyorsa biz de reddedelim;
tatilde çalışmasını istemiyorsa, Komisyonun aldığı kararı biz de reddedelim,
eğer öyle ret oyu vereceklerse.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Biz ret vermiyoruz, bir yoklama olarak
istiyoruz bunu.
(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.47
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.06
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
131’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Başkanlığın tezkeresinin yapılan ikinci oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi tezkereyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır,
tezkere kabul edilmiştir.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün
19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
1.- MHP Grubunun, Türkiye Büyük
Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler” kısmında yer alan, Adana Milletvekili
Seyfettin Yılmaz ve arkadaşları tarafından Adana ilindeki çiftçilerin
sorunlarının (10/564); Adana Milletvekili Ali Halaman
ve arkadaşları tarafından ülke genelinde meydana gelen büyük afetler, kuraklık,
yanlış desteklemeler ve fiyat politikaları sebebiyle büyük sıkıntı içine giren
çiftçilerin sorunlarının (10/581); Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve
arkadaşları tarafından 1/3/2012 tarih 3210 sayı ile
Tokat ilindeki çiftçilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergelerinin, Genel Kurulun 5 Temmuz 2013
Cuma günkü birleşiminde okunarak görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 5/7/2013 Cuma günü (bugün)
toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İç Tüzük’ün
19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mehmet
Şandır
Mersin
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminin, “Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler”
kısmında yer alan Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz ve arkadaşlarının
(10/564) esas numaralı, Adana ilindeki çiftçilerin sorunları ve Adana Milletvekili
Ali Halaman ve arkadaşlarının (10/581) esas numaralı
ülke genelinde meydana gelen büyük afetler, kuraklık, yanlış desteklemeler ve
fiyat politikaları sebebiyle büyük sıkıntı içine giren çiftçilerin sorunları
ile Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve arkadaşlarının 1 Mart 2012 tarih, 3210
sayı ile TBMM Başkanlığına vermiş olduğu Tokat ilindeki çiftçilerin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
verdikleri Meclis araştırma önergelerinin 5/7/2013
Cuma günü (bugün) Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi lehinde söz
isteyen Muharrem Varlı, Adana Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MUHARREM VARLI (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisi olarak vermiş olduğumuz çiftçilerin problemlerinin
araştırılmasıyla ilgili önergemizin lehinde söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biz, burada, bu kürsüde defalarca gündeme getirmemize rağmen her
defasında iktidar tarafından, Hükûmet tarafından çiftçilerin problemlerini
araştırmak, çiftçilerin problemlerine çözüm üretmek hep kulak arkası edildi.
Nereye kadar kulak arkası edilecek, bu çiftçiler topraklarını terk edene kadar
mı, bu çiftçiler ekmekten dikmekten vazgeçene kadar mı terk edilecek? Bunun
nereye kadar gideceğini kestiremiyorum ama şu anda çiftçilerimiz aşırı derecede
sıkıntı içerisinde, problemleri çok fazla, bunları da burada gündeme getirmek
ve onların problemlerini Türkiye Büyük Millet Meclisine taşımak adına ben, en
azından bir çiftçi milletvekili olarak bunu kendime görev addediyorum.
Değerli arkadaşlarım, buğday hasadı hemen hemen tamamlanmak üzere.
Şu anda İç Anadolu’nun bazı bölgelerinde hasat yapılıyor, diğer bölgeler
tamamen bitmiş durumda. Buğday fiyatları ne yazık ki beklenilen seviyede değil,
şu anda 650 bin lirayla 700 bin lira arasında, eski rakamla. Çiftçilerin buğday
ekip ona yapmış oldukları masrafı karşılayacak seviyede de değil bu fiyatlar ve
çiftçilerimiz ne yazık ki Ofis çabuk alım yapmadığından, peşin bedelle ödeme
yapmadığından dolayı da tüccarın eline düşüp ona ucuz bedelle buğdayını satmak
mecburiyetinde kalmıştır.
Değerli arkadaşlarım, buğday çok stratejik bir üründür. Buğdayın
ekilmesi mutlaka teşvik edilmelidir, buğday üreticileri mutlaka
desteklenmelidir çünkü bugün belki pamuğu dışarıdan ithal edebilirsiniz -onun
ithal edilmesi de yanlıştır- ama buğday savaşta da, barışta da Türkiye’ye lazım
olan, insanlarımıza lazım olan, devlete lazım olan bir üründür, onun için
buğday ekimini mutlaka desteklememiz lazım, buğday ekenleri mutlaka desteklememiz lazım.
Bakınız, Türkiye'nin ihtiyacı aşağı yukarı 22-23 milyon ton civarındadır.
Bu yıl beklenen rekolte, Tarım Bakanlığının açıkladığı
rekolte 20 ile 21 milyon ton civarındadır. Yani, aşağı yukarı 2 milyon ton gibi
bir açık vardır. Bu, nereden karşılanacak? İthal edilerek karşılanacak. Yahu,
biz, hadi diyelim ki, efendim petrolü bulamadık -var da bulamadık- dışarıdan
petrol ithal ediyoruz. Ya, arkadaş bizim buğday ekecek topraklarımız yok mu?
Birçok toprağımız boş kalıyor. Niye? Çünkü, çiftçi buğdaydan para kazanamadığı
için buğday ekmek istemiyor, dolayısıyla da bir rekolte
eksikliği var ve ne yazık ki bu da ithalatla karşılanacak. Yani, ülkemiz kendi
içerisinde milletimizin alın teriyle kazanıp ödediği vergileri bir başka
ülkenin çiftçisinin kazancı olarak ne yazık ki yurt dışına gönderecek. Bunlar,
yanlış politikalar değerli arkadaşlarım. Buğday üreticilerini mutlaka
desteklememiz lazım. Pamuk üreticilerinin de aynı sıkıntıları var. Bugün,
Türkiye, dünyanın en büyük pamuk ithalatçılarından birisi hâline geldi.
Dünyanın en çok pamuk üretebilecek ülkelerinden birisi olmasına rağmen,
topraklarımız, iklimimiz buna müsait olmasına rağmen, dünyanın en kaliteli
pamuğunu üretebilecek durumdayken ne yazık ki pamuk üretemiyoruz. Niye
üretemiyoruz? Çünkü, pamuktan para kazanamıyor çiftçi,
onun için pamuk ekmek istemiyor. Fabrikatör de ne yapacak? Bu işi yapıyorsa
eğer, gidip dışarıdan pamuk getiriyor. Kime para kazandırıyoruz? Amerika’nın
çiftçisine para kazandırıyoruz, Yunanistan’ın çiftçisine para kazandırıyoruz,
Hindistan’ın çiftçisine para kazandırıyoruz. Bizim çiftçimiz pamuk ekmeyi,
pamuk üretmeyi bilmiyor mu? En âlâsıyla biliyor, en iyisiyle biliyor. Ver benim
çiftçime Avrupa’daki desteği, gelişmiş Avrupa ülkelerinin pamuk üreticilerine
vermiş olduğu desteği ver, bak bakalım Türkiye de dünyanın en fazla pamuk
üreten ülkeleri hâline geliyor mu, gelmiyor mu? Ama yanlış politikalar
neticesinde, ithalata yönelik politikalar neticesinde bugün pamuk üreticisi, ne
yazık ki, havlu atmıştır, pamuk ekmekten vazgeçmiştir.
Değerli arkadaşlarım, mısırda da durum aynı. On beş, yirmi gün
önce, bir ay öncesinden, konuşma yaptım: “Şu ithalatı durdurun, efendim,
dışarıdan mısırı getirmeyin. Kanatlı yem üreticilerinin, büyükbaş hayvan yem
üreticilerinin tamamı kendi ithal mısırlarıyla kendi depolarını doldurdular,
ihtiyaçlarını karşıladılar, bir ay sonra mısır hasadı başlayacak, bu çiftçi ne
yapacak?” dedim, dinlemediniz, fonu yükseltmediniz, aksine ithalatı teşvik
ettiniz. Dolayısıyla, bugün, ne yazık ki, Türkiye’de, şu anda kanatlı yem
üreticilerinin ve büyükbaş hayvan yem üreticilerinin depoları dolmuş
durumdadır. Çiftçinin malı çıktığı zaman, acaba çiftçi nasıl pazarlayacak diye
endişe içerisindeyim. Ben kendim bir çiftçiyim, bunu da bizzat yaşayan bir
arkadaşınızım. Bugün gübre alırken nasıl yüreğimiz ve cebimiz yanıyorsa, mazot
alırken nasıl yüreğimiz ve cebimiz yanıyorsa işte, çiftçi, ürünü hasat
ettiğinde eğer para etmiyorsa, nasıl kara kara düşünüyorsa bunu en iyi bilen
bir arkadaşınızım çünkü bizzat yaşayan bir arkadaşınızım.
Dünyanın en pahalı mazotunu tüketiyoruz, 4,33 lira. Allah’tan reva
mıdır bu ya! Dünyanın en pahalı gübresini tüketiyoruz. Yani, altında, gümüşte,
efendim, süs eşyasında KDV’yi düşürdünüz. Yıllardan beri burada söylüyorum,
“Gelin, şu gübredeki yüzde 18 KDV’yi düşürelim, çiftçinin menfaatine bu işi
yapalım.” diye, her defasında Maliye Bakanı diyor ki: “Olmaz.” Tarım bakanı
diyor ki: “Bizim böyle bir projemiz yok.” Niye yok kardeşim? Yani, süs eşyası,
efendim, altın ve gümüş yani bunlarda KDV’yi sıfırlarken vicdanınız tahammül
ediyor da çiftçinin en pahalı girdisi olan gübrede yüzde 18 KDV’yi kaldırmaya
niye vicdanınız tahammül etmiyor? Çünkü sizin çiftçiyle alakalı bir vicdan
meseleniz var, bir vicdan probleminiz var. Çiftçi sizin için yok, çiftçi diye
bir şey yok sizin için.
Buraya çıkıyor konuşmacılarınız
“Efendim, Ziraat Bankası şu kadar kredi verdi.” Yahu, Ziraat Bankasının
verdiği krediyle övünmek acaba neyle eş değerdir? Ben bunu anlayamıyorum ya.
Bir insanın parası varsa, para kazanıyorsa, gidip Ziraat Bankasından niye kredi
alsın kardeşim, niye gitsin kredi alsın ya! Denizbanktan
niye gidip kredi alsın, efendim, Şekerbanktan niye
kredi alsın! Para kazanamıyor, tekerini döndürebilmek için, ihtiyacını
karşılayabilmek için, topraklarını terk etmemek için o bankadan kredi alıyor,
bu bankadan kredi alıyor; bütün tarlalarını, evlerini, topraklarını da ipotek
veriyor. Yani bununla övünmek bana göre akli bir problem manası… Ben öyle
karşılıyorum yani. Bununla övünülmez arkadaşlar. Yani, para kazanan hangi
çiftçimiz gider Ziraat Bankasından kredi alır ya? Niye alsın yani, niçin alsın?
Şimdi, “Efendim, biz şu kadar destek veriyoruz. 2002’de destek şu kadardı,
2013’te destek bu kadar.” Ya bırakın ya, bu lafları bırakın, bırakın; bırakın
bu lafları. Toprağın içerisinde alın terini döken, gerçekten ekip diken,
gerçekten yüreği yanan insanlar gelsin burada konuşsun. Eğer bunu
konuşabiliyorsa bu şekilde alnından öpeceğim o zaman onu. Eğer “Ben çiftçilik
yapıyorum, para kazanıyorum; toprak ekip dikiyorum, para kazanıyorum.” deyip
burada, bu kürsüde cevap verebiliyorsa, onun alnından öpeceğim, bir daha da hiç
konuşmayacağım. Ama nerede toprağı bilmeyen varsa, nerede toprakla uğraşmayan
varsa, sırf burada gelip kendi grubunu tatmin etmek noktasında, ahkâm kesmek
adına konuşma yapılıyorsa, bunlar doğru şeyler değil arkadaşlar, doğru şeyler
değil. Bunların hiçbir tanesi çiftçinin problemlerine de çözüm getirmez, çözüm
üretmez. Yani, eğer bu kadar iyiyse çiftçi, gelin, hep beraber bu araştırma
önergesini kabul edelim, kabul edelim hep beraber. Gidelim, Adana’da,
Karataş’ta, Ceyhan’da, Yumurtalık’ta, İmamoğlu’nda oturalım çiftçilerimizle,
bir konuşalım bakayım. Eğer kendinize bu kadar güveniyorsanız, kendinizden bu
kadar eminseniz, verdiğiniz destekler bu kadar çok çiftçiye fayda sağladıysa,
gelin, gidelim, yapalım bunu. Ama yapamazsınız ki… Yapamazsınız çünkü bunları
çiftçinin karşısında anlatacak yüzünüz yok. Ama buraya geliyorsunuz, şov yapmak
adına, “Efendim, şu kadar destek verdik, bu kadar destek verdik, Ziraat
Bankasından şu kadar kredi verdik.” Ya bırakın bunları ya! Bırakın, bırakın!
Çiftçi can çekişiyor, çiftçi ölmek üzere, çiftçinin can suyuna ihtiyacı var.
MEHMET ERDEM (Aydın) – Senin bildiklerin…
MUHARREM VARLI (Devamla) – Senin toprağın var mı yahu, var mı
toprağın?
MEHMET ERDEM (Aydın) – Var.
MUHARREM VARLI (Devamla) – Bırak Allah’ını seversen yahu, bırak
Allah’ını seversen. Toprağı olmayan adam konuşmasın buradan, bırak.
Şimdi, bakın değerli arkadaşlarım, çiftçi can çekişiyor, çiftçiye
can suyu vermemiz lazım, bunun için de çözüm üretmemiz lazım. Afaki nutuklarla
bu iş olmaz. Sırf kendi grubunuzu tatmin etmekle bu iş olmaz. Buraya çıkıp şov
yapmakla da bu iş olmaz. Onun için, gerçekten yüreği yanan arkadaşım varsa,
gerçekten çiftçilik yapan varsa, alın terini toprağa döken varsa gerçekten para
kazanan oluyorsa onun alnından öpeceğim, bir daha da böyle konuşma
yapmayacağım. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grup önerisi aleyhinde söz
isteyen Mehmet Erdoğan, Adıyaman Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
MHP Grubunun araştırma önergesi aleyhinde söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle
yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, şimdi, gerekçeye baktım, gerekçede şu
yazıyor: “99 yılında meydana gelen büyük afetler ve yıllardan beri…” diye devam
ediyor. Bir alt paragrafta “TC Ziraat Bankası ve Türkiye Tarım Kredi
Kooperatiflerince verilen yüksek faizli krediler…” ve alt satırda bir şey daha
yazıyor: “Çiftçiye yapılan desteklerin bazılarının kaldırılması…” Şimdi
geleceğim, sizin gerekçeleriniz doğrultusunda, ithamlarınız noktasında
konuşacağım.
Hazreti Mevlâna der ki: “İki parmağını göz kapaklarının üzerine koy,
bir şey görebiliyor musun dünyadan? Hayır. E, sen göremiyorsun diye bu dünya
yok değil ki aziz kardeşim. Göz yummakla gece olmaz, gözünü kapayan kendisine
gece yapar.” (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, aziz milletimiz neyin Türkiye'nin lehine
neyin aleyhine olacağını gayet iyi derecede biliyor. Biz, aziz milletimizin
sağduyusuna her zaman güvendik, hamdolsun hata da etmedik, ne aldanan olacağız
ne aldatan olacağız dedik.
Hatırlatmakta fayda var. Dün, Hakkâri’nin, Edirne’nin köylerine
yol götüren, su götüren bir Türkiye değil, onu bırakın, Başkent Ankara’nın
köylerine yol götüremeyen, su götüremeyen bir Türkiye vardı, yardım alan bir
Türkiye vardı.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Allah, Allah!
MUHARREM VARLI (Adana) – Ağlayacağım şimdi ben, ağlayacağım. Yapma
ya!
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Meyveli ağacı taşlarlar, bu konuşmanız
oradan sizin meyveniz yok, attığınız taş da başınıza düşer.
Bugün dünyanın her yerine yardım elini uzatan bir Türkiye var. Dün
“seçim ekonomisi” diyerek popülizm yaptılar. Milletin kaynaklarını çarçur
ettiler. Milletin emanetine haksızlık ettiler.
TURGAY DEVELİ (Adana) – Çiftçiye gel, çiftçiye.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – İşte çiftçi burada değerli kardeşim,
tabii çiftçiye geliyorum.
Merkez Bankasına talimat verildi.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Tütün çiftçisine gel Mehmet
Erdoğan Bey.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Karşılıksız para basıldı.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Adıyaman tütününe gel biraz.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Bedeli, sonuçları, faturası hiç hesaba
katılmadan bol keseden dağıtıldı. Vaatler havada uçuştu. Enflasyon bu ülkede üç
haneli rakamlara yükseldi.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Bunlar çiftçiyi ilgilendirmiyor Mehmet
Bey.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Bütçe açığında rekorlar kırıldı. Faizler
astronomik seviyelere tırmandı, ardı ardına zamlar geldi, kaşıkla verilen
kepçeyle geri alındı.
SAKİNE ÖZ (Manisa) – Samandan bahset, mazottan bahset.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Adıyaman tütününden bahset,
Adıyaman tütününden.
MUHARREM VARLI (Adana) – Aynı sizinki gibi, aynı sizi anlatıyorsun
vallahi yani.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Sabırlı olursanız anlatacağım. Ben
sizlere değil aziz milletime söylüyorum. (CHP sıralarından gürültüler)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, Sayın Başkan…
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Aziz milletim, gecelik 7.500’lük
faizleri…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, hatibi uyarır mısınız.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – …üç haneli enflasyon rakamlarını, batan
bankaları…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Size değil, aziz milletime” diyor. Lütfen
efendim.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, hatibi uyarır
mısınız.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – …hortumlanan yüzlerce milyar dolarları
hatırlayın demiyorum. Bu ülkede yıllardır el kesesinden harcamışlar. “Altta
kalanın canı çıksın.” dediniz, “Gemisini kurtaran kaptan.” dediniz, “Devletin
malı deniz” dediniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, lütfen…
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Ama bu denizin bittiğinin, bu geminin
karaya oturduğunun aziz milletimiz farkına varmıştı, size “Artık dur.” dedi. AK
PARTİ’ye “Bu gemiyi sen yürüteceksin.” dedi. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İktidara geldiğimizde karşımızda itibarı yıpratılmış, ekonomi
içinde “kara delik” diye nitelendirilen bir Türk tarımı ve çiftçisi vardı.
Artık Türkiye'de gerçekleri gören, halkını iyi anlayan, üretime değer veren bir
iktidar işbaşındadır.
TURGAY DEVELİ (Adana) – Mazotun fiyatı kaç lira, mazotun?
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Türk çiftçisini ekonomimiz içerisinde
vazgeçilmez bir aktör olarak görüyoruz. Türk çiftçisi ekonominin hayırlı
evladıdır.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Gübreyi söyle, gübreyi.
TURGAY DEVELİ (Adana) – Gübrenin fiyatı kaç lira?
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Gübreye de geleceğim, gübreye de.
Sizin 1999-2002 arasında “Kimyevi gübre desteklerini
kaldıracağız.” diye IMF’ye verdiğiniz taahhütlerden de bahsedeceğim. Hele
sabırlı olun ya.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – İGSAŞ’ı kim
sattı, İGSAŞ’ı?
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Bizim insanımıza bir gönül borcumuz
var, bunu ödeme azmi ve kararlılığı içerisindeyiz. Tarım politikalarını belirlerken
ve uygularken sizin yaptığınız gibi popülist yaklaşımlarla değil… Siyasi
menfaatleri memleket menfaatlerinin önüne koyarak hareket etme lüksümüz yoktur.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – İyi yazamamışsın sen onu.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Her kuruşun hesabını iyi yapmak, bu
hesabı yaparken de resmin tamamını görmeyi asla ihmal etmemeliyiz.
TURGAY DEVELİ (Adana) – Çiftçi tefecinin kucağında, çiftçi.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Çok gördük, “Ne veriyorsa 2 katını
veriyorum.” diyenleri çok gördük, “Çamurun üstüne oturmam.” diyenleri gördük,
“Verdimse ben verdim.” diyenleri gördük. İşte, AK PARTİ sizin bozduğunuz bu
dengeleri düzeltmek için, bu dengeleri sağlam bir zemine oturtmak için geldi.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUHARREM VARLI (Adana) – Alkışlıyorum seni Mehmet Erdoğan! Helal
olsun sana!
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Aziz milletim, değerli milletvekilleri…
MUHARREM VARLI (Adana) – Tiyatrocu gibisin vallahi, tiyatrocu!
Kenan Kalav bile senin gibi oynayamaz bu oyunu, helal
olsun vallahi!
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Sabırlı ol, “Çiftçiyim” diyorsun.
…iktidara geldiğimizde ilk işimiz 765 bin çiftçinin 2,7 milyar
TL’lik -2 katrilyondan fazla, 3 katrilyonluk- borcunun 1,5 katrilyonunu sildik.
1,2 milyar TL’yi de üç yılda ödeme imkânı getirdik. Bu 765 bin çiftçi, kimin
döneminde, bu almış olduğu o cüzi miktardaki kredileri ödeyemez hâle gelmişti?
Sizin döneminizde.
SAKİNE ÖZ (Manisa) – Şimdi? Şimdi?
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Gerekçede diyor ki, kredi faizleri
yüksekmiş. Ne zaman? Enflasyon yüzde 45.
TURGAY DEVELİ (Adana) – İcra dairelerine bir git bak, icra
dairelerine. Hikâye anlatma burada.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Sabırlı ol, sabırlı ol!
Ziraat Bankası yüzde 59, yüzde 47’yle çiftçiye kredi veriyor.
SAKİNE ÖZ (Manisa) – Başkalarına da veriyor, başkalarına da
veriyor.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Vay, sevsinler sizi, sevsinler!
AK PARTİ iktidarında kredi faizleri yüzde 0-7,5 aralığında.
550 milyon TL kredi kullandırılırken 22 katrilyon çiftçimize kredi
kullandırılmış. Peki, bugün kredilerden, desteklerden, kredi
faizlerinin yüksekliğinden şikâyet edenlerin dönüp bakmaları lazım. Neye?
Kendi dönemlerinde, iktidarları dönemlerinde altında imzası olan o taahhüt
mektuplarına bakması lazım; 1999, 2001’de neler yazılmış?
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – İcra dosyalarına da bak!
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Kredi sübvansiyonlarının kaldırılacağı
vaadi…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçesinde öyle mi?
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Sayın Başkanım, ya, grup başkan vekilim
de soruyor “Hakikaten öyle mi?” diyor. Ya, sizin yazdığınızı, sizin
söylediklerinizi söylüyorum ben burada. Kredi sübvansiyonlarının kaldırılacağı
vaadi, dolaylı destekler yerine doğrudan gelir desteğinin ikame edilmesi… Bu
taahhütlerin hepsi IMF’nin bu niyet mektuplarında var. “Tarımda kullanılan
kimyevi gübre desteklerini kaldırdık.” bu sizin sözünüz, bu sizin vaadiniz.
Muhtaç çiftçilere ödünç tohumluk verilmesi hakkında kanunu siz kaldırdınız ya,
Allah aşkına.
TURGAY DEVELİ (Adana) – Ya, sen bugüne gel, milattan önceden
bahsediyorsun. Bugüne gel.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Çiftçi tabii afetle karşılaşıyor;
sigorta yok, tabii, Tarım Kanunu’nu da, tarım sigortasını da getiren bizim
iktidarımız.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Parayı da sen ödüyorsun değil mi?
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – “Muhtaçsa devlet kendisine tohumluk
yardımında bulanacak.” Bunu kaldırıyorlar. Aziz milletim, tohumluk desteğini
kaldırıyorlar, gübre desteğini bunlar kaldırıyorlar, kredi faiz sübvansiyonlarının
kaldırılmasını IMF’ye bunlar taahhüt ediyorlar.
MUHARREM VARLI (Adana) – Cuma namazından az önce çıktın ha, az
önce çıktın! Hutbede gibi konuşma orada!
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Toprak Mahsulleri Ofisi fiyat
desteğinin kaldırılacağını IMF’ye verdikleri taahhütlerde ifade ediyorlar.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sen hiç taahhüt vermedin değil mi
gelince?
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – İşte, sizin yaptıklarınız bu ama bizim
on yıllık dönemimizde tarımda neler yaptık, zamanım da izin verirse birkaç şeyi
de ifade etmeye çalışacağım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sekiz dakika MHP’ye salla, iki dakika zaman
yeterse… Ben konuşsam bu kadar zarar verirdim partine.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Ülke nüfusunun yüzde 25’i bu sektörde,
tarımın millî gelirdeki payı yüzde 8, ihracattaki payımız yüzde 11, 20’den
fazla temel tarım ürününün üretiminde, 10’dan fazla ürününün ihracatında
dünyadaki ilk 5 ülke arasındayız ama ne yazık ki tarım, üzerinde negatif
anlamda en fazla popülizmin yapıldığı bir alan. AK PARTİ döneminde bu alanda da
çok büyük gelişmelere şahit olmaktayız.
Rakamları söylemeyeceğim de neyi söyleyeceğim sana…
MUHARREM VARLI (Adana) – Neyi söyleyeceksin, söyle söyle!
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – …yaptığımızla konuşuyoruz,
yapamadıklarımızı da söyleyeceğiz ama aziz milletimize yaptıklarımızı da
bahsedeceğiz. 2002 yılında 1,8 milyar TL tarımsal destekleme verilirken…
MUHARREM VARLI (Adana) – Ya, hep aynı yerdesin! Bir adım öne git
ya! Allah’tan kork!
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Sabır ol, sabırlı ol. Tabii, meyveli
ağacı taşlarsın.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Adıyaman’da ne kadar
dolandırdılar? 85 milyon dolandırdılar.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – 2012 yılında 7,6 milyar TL, aziz
milletim, 2013 yılında da 9,1 milyar TL çiftçimize toplam nakit tarımsal
destekleme ödemesi yapılacak.
MUHARREM VARLI (Adana) – Sen Süheyl Eğriboz’u tanıyor musun?
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - On bir yıllık iktidarımızda, 60
katrilyon, aziz milletimize tarımsal destekleme yapacağız.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Ne kadar dolandırdılar?
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Bu yeterli mi? Biz şunun bilincindeyiz:
Hortumculara, bankayı batıranlara, bu milletin zenginliklerini, kaynaklarını
peşkeş çekenlere, hortumları kestik, feryadınız bundandır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bu yaptıklarımız aziz milletimize hizmet olarak
yapabildiklerimizin birkaçıdır
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Adıyamanlı tütüncüye bir şey söyle, otuz
saniye içinde söyle.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) -
Ama sabırlı olun. Siz her seçimde, her sandıkta milletten aldığınız
tokat, sille size yetmedi, döndünüz yargıya, döndünüz orduya. “Ordu göreve.”
dediniz, vesayet anlayışının hâkim olması için gayret ettiniz. Gizli
ajandanızda bunlar var. Bu aziz milletimiz sizin ne yaptığınızı, ne
yapacağınızı gayet iyi bilecek tecrübeye sahip.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Bırak ya! Sen git bunları
Adıyaman’da anlat.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) -
Sabırlı olun. Adıyamanlı çiftçim de biliyor.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Gidemez oraya.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) -
Adıyaman’da AK PARTİ iktidarında tam 630 trilyon Adıyamanlı çiftçimize
destekleme ödemesi yapıldı. Yapabildiklerimiz bunlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) -
Değerli çiftçilerimizin daha fazlasını hak ettiğinin bilincindeyiz. AK
PARTİ iktidarı devam edecek, milletimizin, çiftçimizin yüzü daha da
gülecek.
O araştırma önergesinin aleyhinde olduğumu bildiriyor, sizleri
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Ne kadar dolandırdılar Mehmet
söylesene, ne kadar dolandırdılar?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan…
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Şandır.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, Sayın Erdoğan hep “siz”
diye cümle kurdu, zannediyorum o “siz” biziz. Sayın Muharrem Varlı’ya
sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN – Anladım da, ne diye sataştı yani ne söyledi de sataştı?
MUHARREM VARLI (Adana) – Yanlış bilgilendirdi Sayın Başkanım.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Hep beraber dinledik burada.
BAŞKAN – Sayın Şandır, dün de oldu bu yani. Bunu ifade etmek durumundasınız.
Her zaman sorduğumuz şey yani bundan niye alınıyorsunuz anlamış değilim.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Bizim yapmadığımız, 57’nci Hükûmet
dönemindeki şeyleri yapmışız gibi söylüyor. Daha duymuyor musunuz ya!
BAŞKAN – Ama Sayın Günal, ben Sayın Şandır’a
sordum, size sormadım yani.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – 57’nci Cumhuriyet Hükûmetini sürekli
suçladı arkadaşımız.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Ya, kafa bu tarafa dönünce bir türlü
anlamıyorsunuz Başkanım. Oraya bakınca doğrudan anlıyor, gözüne bakıyor… Vallahi
helal olsun ya!
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Tabii, biz Sayın Erdoğan’ın bu
konuşmalarına alıştık, ezberledik efendim.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Varlı, iki dakika söz veriyorum.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Adana Milletvekili Muharrem
Varlı’nın, Adıyaman Milletvekili Mehmet Erdoğan’ın MHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşma sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
MUHARREM VARLI (Adana) – Evet, aynen Sayın Şandır’ın
söylediği gibi, klasik bir Mehmet Erdoğan konuşması. Ben bunu tahmin ediyordum
zaten. Buraya çıkıp “Biz şunu verdik, biz bunu verdik…”
MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) – IMF’ye taahhüdü siz vermediniz mi?
MUHARREM VARLI (Devamla) – Yahu, sen tiyatro sahnesinde misin be
kardeşim? Sen tiyatro mu oynuyorsun? Sen ne yapıyorsun Allah aşkına yahu? Eğer
bu kadar kendine güveniyorsan, bak, bu kadar kendine güveniyorsan, gel bu
araştırma önergesini kabul edelim hep beraber, burada komisyonu kuralım.
Gidelim Adana’ya, Ceyhan’a, Karataş’a, Yumurtalık’a, otur, orada çiftçinin
karşısında bunları anlat yahu! Yahu, sapa samana muhtaç ettiniz çiftçiyi.
MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) – Milletin içindeyiz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Adıyaman’a, Adıyaman’a…
MUHARREM VARLI (Devamla) – İlk defa sizin zamanınızda kurbanlık
koyun ithal etti bu ülke yahu! Yıllardan beridir biz kurbanlık koyunumuzu
kendimiz beslerdik; kendimiz besler, kendimiz keserdik. Siz geldikten sonra
kurbanlık koyuna muhtaç ettiniz bizi, kurbanlık koyuna. Sapa samana muhtaç
ettiniz bizi. Allah’tan korkun yahu! İnsan burada konuşurken biraz vicdanlı
konuşur, biraz ölçülü konuşur.
MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) – Sen kendine bak!
MUHARREM VARLI (Devamla) – Bak, ben popülizm yapmıyorum, ben
yüreği yanan bir çiftçiyim kardeşim; tarla ekip diken bir insanım ben yahu!
MUZAFFER YURTTAŞ (Manisa) – Bağırarak konuşman haklı olduğunu
göstermez. Adamın konuşmasına bak, senin konuşmana bak!
MUHARREM VARLI (Devamla) – Ben, şimdi... Bak, burada… Yahu, sen
konuşma, sus. Seninle işim yok benim.
Şimdi, bak, eğer siz çiftçiye bu kadar çok şey verdiyseniz, tamam
mı, gelin, bu araştırma önergesini kabul edelim. Yiğitçe gidelim, çiftçinin
karşısına, orada kendimizi anlatalım. Bakalım, ben mi haklıyım, yoksa sen mi
haklısın, bir görelim bakalım. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Adıyaman’da 2 milyon kime gitti Mehmet
Bey?
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Sayın Başkan, iki konuda açıklama yapmak
istiyorum. Bir, Tarım Kanunu’yla ilgili; bir de, desteklemelerle ilgili. 9,1
milyar destek verdiğini söylediler. Bu konuda düzeltme yapmak istiyorum.
BAŞKAN – Şimdi, zaten Sayın Seçer’in
sözü var.
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Ya, o sözü içinde konuşacak Sayın Başkan.
BAŞKAN – Lütfen sayın milletvekili…
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
(Devam)
1.- MHP Grubunun, Türkiye Büyük
Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler” kısmında yer alan, Adana Milletvekili
Seyfettin Yılmaz ve arkadaşları tarafından Adana ilindeki çiftçilerin
sorunlarının (10/564); Adana Milletvekili Ali Halaman
ve arkadaşları tarafından ülke genelinde meydana gelen büyük afetler, kuraklık,
yanlış desteklemeler ve fiyat politikaları sebebiyle büyük sıkıntı içine giren
çiftçilerin sorunlarının (10/581); Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve
arkadaşları tarafından 1/3/2012 tarih 3210 sayı ile
Tokat ilindeki çiftçilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergelerinin, Genel Kurulun 5 Temmuz 2013
Cuma günkü birleşiminde okunarak görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi lehinde söz
isteyen Sayın Seçer.
Buyurun Sayın Seçer. (CHP sıralarından alkışlar)
VAHAP SEÇER (Mersin) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisinin, çiftçilerin sorunlarıyla ilgili bir
araştırma komisyonu kurulmasıyla ilgili vermiş olduğu önergenin lehinde söz
aldım.
Önergenin mahiyetinde genelde Adana bölgesindeki üreticilerin
sorunlarına ilişkin bir komisyon kurulması ve oradaki sorunların araştırılması
amaçlanmış. Tabii ki Adana tarımsal üretim açısından önemli bir bölge.
Türkiye'nin en önemli tarımsal üretiminin yapıldığı Mersin, Adana, Hatay; o
bölge. Tabii ki oradaki sorunlar Türkiye’yi kapsayan sorunlardır. Eğer böyle
bir araştırma komisyonu kurulursa ortaya çıkacak tablo aslında Türkiye'nin
tarımsal üretimindeki, hayvancılığındaki sorunların ortaya çıkarılması
açısından fayda sağlayacaktır.
Tarımsal üretim Türkiye açısından önemli bir üretim kalemi.
Sosyolojik açıdan önemli, ekonomik
açıdan önemli, Türkiye ekonomisine katkıları, bu sektörde çalışan oranın
yüksekliği... Yaklaşık olarak Türkiye toplumunun üçte 1’i tarımdan direkt ya da
dolaylı olarak geçinen insanlardan oluşuyor. Dolayısıyla, bu sektör önem arz
ediyor.
Şimdi, arkadaşlarımız konuştu, hatiplerimiz konuştu. Eğer
Türkiye’de bu alanda -Sayın Erdoğan’ın iddia ettiği gibi- bir sorun yok ise,
Türkiye ekonomisi açısından ya da sosyolojik açıdan bizim bölgemizde, Adıyaman
bölgesinde gerçekten oralarda her şey güzel, bir bahar mevsimi yaşanıyor,
ekonomik açıdan hiçbir sıkıntı yaşamıyor üreticilerimiz…
MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) – Çiftçi daha fazlasını hak ediyor, ben
yaptıklarımızı söyledim.
VAHAP SEÇER (Devamla) – Ama ben inanıyorum ki Sayın Erdoğan da
olayların farkında, gerçeklerin farkında. Hem tarımda hem hayvancılıkta önemli
sorunlar yaşanıyor. Bu sorunlar sadece iktidar milletvekillerine ya da
muhalefet milletvekillerine bir şikâyet olarak gelmiyor, tamamımıza… Özellikle
tarımsal üretimin yoğun yapıldığı bölgelerde çiftçilerle karşılaştığımızda
yoğun şikâyetler aldığımızı Sayın Erdoğan da biliyor. Eğer ki bu sektörde sorun
yok ise son on yıllık AKP hükûmetleri döneminde Türkiye ekonomisinde ortalama
büyüme oranı yüzde 5 civarında, tarım sektöründeki büyüme 2,2’lerde kalmış. AKP
iktidara geldi 2002 sonunda. İstihdam içerisinde tarım sektöründe çalışanlar
7,5 milyon civarında insandı, bugün bu rakamlar 6,2 civarlarına düşmüş. Teknik
olarak doğrudur, genel ekonomi içerisinde, gayrisafi millî hasıla
içerisinde tarımın payını azaltmak elbette ki ekonomik kurallar açısından,
teknik açıdan, ekonomik doğrular açısından olması gerekendir. Sanayinin payının
büyümesi ya da katma değeri yüksek diğer sektörlerin oranının büyümesi gayet
doğaldır, teknik açıdan, ekonomik açıdan doğrudur ama Türkiye bir tarım
toplumuysa sosyolojik açıdan bunun yanlışlarını ortaya koymamız lazım.
Şimdi, sadede gelelim; uygulamada, alanda neler oluyor, ona
bakalım. Üreticilerin en fazla mağdur olduğu konu girdi fiyatlarının artış hızı
yani mukayese etmek için bir referans noktasına ihtiyacımız var. O referans
noktası da 2003 yılı ya da 2002 yılı sonu girdi fiyatları. 2002 yılı sonu ya da
2003 yılı başı ürün fiyatlarını alacağız, on yıl sonra girdi fiyatları hangi
noktada, ürün fiyatları hangi noktada, bakacağız.
Şimdi, Türkiye genelinde tahıl, hububat hasadı yapılıyor, buğday
hasadı yapılıyor, arpa hasadı yapılıyor. Bundan on yıl önceki -bunu ben
söylemiyorum, TÜİK tablolarına bakınız- durum buğday, ekmeklik buğday, yarı
sert, sert buğday rakamlarını alınız, bugünkü rakamlara bakınız, 2-2,5 kat gibi
bir fark var yani o gün 30 kuruş civarlarında olan buğday fiyatları bugün 70
kuruş civarlarındadır. Ama mazot fiyatına bakın, 1,1 lira, 1 litre mazot, bugün
4 liranın üzerinde. Gübre fiyatlarına bakın; amonyum sülfattı, kompozeydi, üreydi.
O gün –global olarak söylüyorum- kilosu 100 kuruş olan
gübrenin bugünkü fiyatı 400 kuruş, 4 kat artmış. Akaryakıt 4 kat artmış, tarım
elektriği 4 kat artmış, diğer girdiler, zirai ilaç fiyatları 4 kat artmış ama
tarım ürünlerinin fiyatına bakıyorsunuz 2-2,5 kat. Düz mantıkla yapalım, şimdi
bu sorunlar var, hiç abartmayın, “Efendim, biz iktidara geldiğimizde 1,8 milyar
lira destek veriyorduk da şimdi 9 milyar lira destek veriyoruz.” Efendim, İMF
gübre desteğini kaldırmış, siz şimdi gübre desteği veriyor musunuz?
Vermiyorsunuz.
MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) – Veriyoruz.
VAHAP SEÇER (Devamla) - Alan desteği adı altında veriyorsunuz.
Daha önce de doğrudan gelir desteği vardı -yanıltmayın insanları- 2009’da onu
kaldırdınız, alan desteği adı altında gübre desteği veriyorsunuz. O zaman
gübrede destek yüzde 50 civarındaydı şimdi yüzde 10’a yüzde 15’e tekabül
ediyor. İnsanları kandırıyorsunuz.
Bakınız, torba yasada desteklemeyle ilgili bir kanun maddesi var,
diyor ki: 55 ilde 85 çiftçinin destekleme ödemeleri yapılmıyor. 208 milyon lira
rakam üreticiye ödenmiyor, bunları affedelim. Bir şekilde işin içerisinde
yolsuzluk var. Ya evrak sahte, müstahsil makbuzu düzenlenmiş sahte. Ki bunlar
da organize işler, organize çeteler, bunları önleyemiyorsunuz, beceriksizsiniz,
teşkilatlarınız beceriksiz! Bunun içinde memur var, bankacı var, çiftçi var,
tüccar var, sanayici var hepsi bir saadet zinciri oluşturmuş üçkâğıtçılık
yapıyor. Siz de uyuyorsunuz, ahkâm kesiyorsunuz. 208 milyon lira, siz ne iş
yaparsınız, bu mu başarı? Bu Hükûmet döneminde saman ithalatı oldu mu? Oldu. Bu
Hükûmet döneminde et ithalatı oldu mu? Oldu. Bu Hükûmet döneminde karpuz ithal
ediliyor mu? Ya domates ithal ediliyor mu? Limon ithal ediliyor mu? Çilek ithal
ediliyor mu?
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Vahap Bey zenginleşiyoruz.
VAHAP SEÇER (Devamla) - Yağlı tohum ithalatına her yıl 4 milyar
lira para veriliyor mu? Çukurova pamukla anılırdı, Hatay pamukla anılırdı.
Türkiye’nin 4 milyon ton kütlü pamuk üretimi vardı. Bakın, bugün havza bazlı üretim destekleme modeline geçildiği hâlde özel olarak
yağlı tohumlara fazla destek verildiği hâlde, hâlâ yakaladığınız rakam 2,5
milyon ton.
Şimdi, siz aklınıza ne gelirse ithal edeceksiniz. Bu ülke tarım
ülkesi, bu ülke hayvancılık ülkesi; mera bırakmadınız ya! Yine torba yasada
var, turizm tesislerine tahsis edeceksiniz. Allah’tan korkmaz mısınız, nasıl
“Sorun yok.” dersiniz? Bana şunu söyleyin, çıkın şu kürsüye şunu söyleyin: “Ya,
Türkiye'nin tarımsal sorunları çok fazla, gerçekten bir sorunlar yumağı hâline
gelmiş bir konuydu bu. Biz on yıldır iktidardayız ama şunu şunu
yaptık, burada burada başarısız olduk.” Ama siz,
şimdi, kürsüye gelir derseniz ki: “Bu sektörün hiçbir sorunu yok…” Üzüm hasat
şenliği vardı Tarsus’ta, ben hafta sonu oradaydım. Üreticiler inanın kan
ağlıyor. Gidin, bakın, 50 kuruş kilosu; 70 kuruş, 50 kuruş üzüm çeşidine göre,
on yıl önce de aynı fiyattı.
Siz Suriye’yle savaşa soktunuz ülkeyi. Belki göğüs göğse savaş
etmiyoruz ama bir savaş ortamı yaşatıyorsunuz. Hızınızı alamadınız, Gezi
olaylarından dolayı Avrupa Birliği sizi eleştirdi diye, şimdi, Avrupa Birliğine
kafa tutuyorsunuz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Zararı çiftçi çekiyor.
VAHAP SEÇER (Devamla) – Rusya’yla Suriye ilişkilerinden dolayı
arayı gerdiniz. E, bizim yaş sebze meyve ihracatımız nereye? Rusya ile Avrupa
Birliğine. Rusya’ya, Orta Doğu’ya, on ülkeye ihracat yapıyorduk; sayenizde,
şimdi, Suriye’yle aramız bozuk, oradan transit ticaret yapamıyoruz -o bölge
arkadaşlarım, milletvekili arkadaşlarım bilir- yazık günah değil mi? Bunları
çıkın söyleyin, bunları düzeltelim.
Gayet güzel bir önerge vermiş Milliyetçi Hareket Partisi:
“Çiftçiler sorun yaşıyor; tarımsal üretim, hayvancılık sorun yaşıyor. Gelin,
bir komisyon oluşturalım, bunları araştıralım.” diyor ama siz hiçbir şey yokmuş
gibi davranıyorsunuz.
Milyarlarca lira sıfır faizli kredi verdiler. Şimdi, o paralarla
alınan süt ineklerini -bunlar besi hayvanları değil- kesiyorlar. 7 lira, 8
lira, 9 lira kilosu; kesiyorlar. İşletmeler tekrar iflas noktasına gitti. 1
litre süt satardı önceden üretici, 1,5 kilo yem alırdı; şimdi, 1 litre süt
satıyor, 1 kilo yem alamıyor. Bunlar doğru, bunlar sizin başarısızlığınız.
Tarım konusunda karneniz zayıf.
Bakın, Bakanı görmek mümkün değil; Parlamentoya -girelim
tutanaklara- kaç ay önce gelmiş, Türkiye tarımı hakkında bilgi vermiş; adam
ortada yok. Böyle tarım mı yönetilir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
VAHAP SEÇER (Devamla) – Bu önergeye katılıyoruz, olumlu oy
kullanacağız.
Teşekkür ederim. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi aleyhinde söz
isteyen Yunus Kılıç, Kars Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) – Rakamlar gözünüzü kapatmış, bir şey
görmüyorsunuz.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Hâlâ söylemedin, 2 milyon nereye gitti?
YUNUS KILIÇ (Kars) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; MHP
Grubunun Adana, Tokat ve Türkiye genelindeki tarım politikalarıyla alakalı
yapmış olduğu, gerekçelerde belirtmiş olduğu eleştirilere cevap vermek üzere
grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarla selamlıyorum.
Tabii, Mehmet Erdoğan Bey gerekçeleri oluştururken aslında
gerekçelerin beklenen sonuçları da doğurabilecek gerekçeler olduğu, oysa
tarımın zaten iklimsel koşullara oldukça açık bir alan olduğu ve 1999 yılından
beri afetlerin olduğu bir ülkede ve tarımsal üretimin de bu sayede azaldığı ve
çiftçinin de bu nedenle çeşitli sıkıntılara girdiğinden bahsediyor. Aslında,
yani, buna AK PARTİ ne yapabilirdi, herkesin öncelikle bir bunu düşünmesi
lazım. 1999’dan alıyorsunuz, “Ülkede afetler yaşanıyor.” diyorsunuz ve kuraklık
yaşanıyor ve tabii ki ürün azalması meydana geliyor, o arada da hayvan sayımız
da tedricen yükselmeye devam ediyor, kültür ırkına geçiş artıyor. Dolayısıyla,
bir kültür ırkına geçen hayvanın tükettiği yem miktarı -siz de gayet iyi
bilirsiniz- kendi yerli hayvanlarımızın yaklaşık 2,5 katıdır. Dolayısıyla, kaba
yeme olan ihtiyacımız artıyor ama ülkede de bir taraftan kuraklık görülmeye
devam ediyor. Tabii, aslında bunlar bir sebep. Bunlar kümülatif
olarak, genel olarak tarım ve hayvancılığın sorunlarını anlatmaya yetmez
aslında. Bunlar tek başına bir gerekçe değildir ama ne oluyor ülkede aslında
arkadaşlar? Ülkede genel olarak büyük fotoğrafa bakmak lazım. Tabii ki bir
dönem Adana’da, bir dönem Tokat’ta, bir dönem Kars’ta, geçen yıl olduğu gibi
Doğu Anadolu Bölgesi’nde iklime bağlı sıkıntılar yaşanabilir. Türkiye, büyük
bir ülkedir, 76 milyon insanı… Yaklaşık 60 milyonun üzerinde de bir hayvan
varlığına sahip olan bir ülkeydi aslında. Ha, bu sayılarımız gün geçtikçe
azalmıştır ne yazık ki 80 yıllarından ta 2002 yılına gelinceye kadar ama şimdi
yavaş yavaş çıkma trendine başlamıştır ve insanımızın
refahının artmasıyla birlikte ihtiyacı olan hayvansal ve tarımsal ürünleri de
yavaş yavaş karşılanma noktasına gelmiştir.
Doğrudur, yağlı tohumlarda açığımız vardır ama bu hep vardı.
2002’de de Türkiye’de yağlı tohum ithalatı yapılmaktaydı; o zaman 2 milyar
dolardı, şimdi 3 milyar dolar. Türkiye’deki şu anda yağlı tohum üretimimizin
toplamı 2002 yılına göre 700 bin ton daha artmıştır; 2,5 milyon tondan, 3,2 milyon
tona ulaşmıştır. Demek ki aslında artış vardır, yüzde 26’lara varan bir artış
vardır fakat insanımızın da refahının artmasıyla birlikte üretimden kaynaklanan
miktarın daha fazlasına ihtiyacı vardır, yani refah artmıştır. Turist artmıştır
bu ülkede 9 milyondan 30 milyona çıkmıştır, turist tüketim demektir.
İnsanımızın refahı artmıştır, 3.500 dolardan 10.500 dolara çıkmıştır. Kırmızı
ete, hayvansal ürünlere olan talep artmıştır, dünyada da zaten böyle bir
gidişat her yerde görülür.
Şimdi, AK PARTİ bu süreçte ne yapıyor arkadaşlar? Bunlar mazeret
değil. Yani, efendim, kıtlık olabilir, ülkenin bir tarafında iklim kötüye
gidebilir ama Türkiye büyük bir ülkedir. Bir taraftan üretemediğini başka
taraflardan üretmek ve insanlığın ihtiyacı olan hayvansal ve tarımsal üretimi
ihtiyacı olduğu kadar, sürdürülebilir bir şekilde, hijyenik,
tarladan çatala kadar ulaştırmak zorunda olan ve buna da imkânları olan bir
ülkedir.
Bir de şöyle bakmak lazım: Türkiye aslında suyu çok bol olan,
tarımsal üretimi çok yüksek olan iklim özelliklerine sahip bir ülke de
değildir. Peki, bütün bu yokluklar içerisinde yapılması gereken nedir? Daha iyi
bir planlama, imkânları daha iyi kullanabilme olanaklarını geliştirme ve
insanların ihtiyaçlarını belirleme, tarım alanlarını havza bazlı
modellere döndürme, fark ödemeleri yapma ve insanların önünü görebilmesini
sağlamak, tarımdan bir müddet daha çıkışlarını geciktirmek. Çünkü Türkiye, hâlâ
beklenen oranda hizmet sektörünü geliştirememiş bir ülkedir, tarımda
insanımızın bir müddet daha kalmasına ihtiyaç vardır. Eğer biz bunu
gerçekleştiremezsek, büyük şehirlerde istemediğimiz yığınların oluşmasına,
ekonomik sıkıntıların artarak devam etmesine sebep olan bir ülke olmaktan da
açıkçası kurtulamayız.
Şimdi Türkiye’de aslında, hâlâ yüzde 24 civarlarında tarımsal
alanda istihdam olan insan varlığımız var, fakat aslında bu böyle midir? Böyle
değildir. Türkiye’de aslında hâlâ arkadaşlar, yüzde 40 civarında tarımda
uğraşan, geçimini sağlayan, ülkeye de aynı zamanda katkı da üreten bir insan
varlığımız var. Neden böyle? Çünkü hâlâ ilçelerimizin bir kısmında –siz de
gayet iyi biliyorsunuz- insanımız hayvancılıkla uğraşıyor, hatta küçük
şehirlerimizin ortasında, mesela Kars gibi bir şehirde şehir ortasında
arkadaşlar, hayvancılık yapan hemen hemen bin aile var. Demek ki, bunlar da her
ne kadar şehirli gibi görünüyorsa da aslında hâlâ tarımdalar, hâlâ üretmeye
çalışıyorlar. Yani, bir insan, kendine ilave olarak 1,5 insana daha tarımsal ve
hayvansal üretim yapıyor.
Bunlar hâlâ iyi günlerimiz bakın, eğer biz, AK PARTİ’yle beraber bu politikaları iyi yönde çevirebilmiş
olmasaydık, geliştirememiş olmasaydık ve hâlâ da geliştirme ihtiyacı var itiraf
ediyorum, bunu yapamamış olsaydık arkadaşlar, şu andaki bizim tarımsal üretimimizin,
artan refahımızla birlikte insanımıza yetmesi söz konusu olmayacaktı, daha
büyük ithalatçı bir ülke olacaktık eğer 2002’den önceki tarımsal politikalarla
devam etseydi bu ülke.
Yapmamız gerekenler daha nelerdir? Evet, daha çok yapmamız gereken
şey vardır, bunlar başlanmıştır, kimisi kısa vadeli, orta vadeli ve uzun vadeli
politikalar hâline getirilmiştir. Kimisinin meyveleri alınmaya başlamıştır ama
alınacak daha çok mesafe vardır. Örneğin, Türkiye’de ilk defa arkadaşlar,
arazilerin bölünmesinin engellenmesiyle alakalı bir gayret vardır. Bu, Türk
tarımının özüdür, kurtuluşu buradadır. Evet, bu, bazı
sıkıntılar getirebilecektir, belki insanların arazilerini paylaşma noktasında
kardeşler arasında, akrabalar arasında ama Türkiye eğer bunu beceremezse, artık
birkaç yıl sonra herkesin bir mendil büyüklüğünde arazisi, verimsiz,
maliyetleri yüksek, tarımsal üretimi ülkeye hiçbir katkı sağlamayan ve zamanla
insanların da gelirlerini burada elde edemeyeceği için uzaklaştıkları bir alan
hâline gelecek. Türkiye’nin tarım ve hayvancılıkta aciliyetle
yapması gereken önceliklerden bir tanesi budur. Ha, işletme büyüklüklerini
büyütmemiz lazım. Örneğin, diyorsunuz ya: “Efendim, kredi almak, bankaların
kredi vermesi övünülecek bir şey midir?” Evet
arkadaşlar, övünülecek bir şeydir. Neden? Çünkü Türkiye’de şu anda yüzde 0 ile
7,5 arasında hayvansal ve tarımsal krediler veriliyordu. 2002’den önce bunlar
50 ile 60 aralığındaydı yani aldığı zaman ödeyemiyordu
insanlar, ödeme geri dönüşlerinin oranı yüzde 34’lerde idi. Şu anda geri
dönüşler yüzde 99,5’larda bakın. Demek ki insanımız, tamam, zorlanıyor, evet,
elbette zorlanıyor, bunu inkâr edebilir miyiz? Tarım ve hayvancılıkla
uğraşanların hayatı her zaman zordur ve gelişmekte olan ülkelerde bu açık
kapatılamazsa ileriki yıllarda artarak devam edecektir. Bütün gayretimiz buna
olmalıdır. Şimdi dönüş oranı yüzde 99,5’lardadır.
Traktör satışı eski yıllardakine göre 10 kat artmıştır arkadaşlar.
Demek ki çiftçimizin bir şekilde geliri ve refahı da ister istemez yükseliyor
ama ülkenin diğer kesimleri kadar artıyor mu? Artmıyor. Dünyanın tamamında da
böyledir. Bizim, ülkemizdeki gelir seviyesi yükselirken çiftçimizin, dar
gelirlimizin de gelir seviyesini daha fazla yükseltmek, üst segmentle
olan arasındaki açıklığın kapatılması için ilave politikalara ihtiyacımız var. Yoksa, her zaman çiftçi, köyde yaşayan, tarımla uğraşan
insanlar, ülkenin genelinin millî gelirden aldığı payın üçte 1’i kadar almaya
devam ederler. Bu ise sosyal devletlerde istenen bir şey açıkçası değildir.
Bunun dışında ne yapılıyor? Havza bazlı
üretim modelleri destekleniyor dedik. Fark ödemeleri yapılıyor. Bakın
arkadaşlar, 2012’de, 2013’te, 2002’deki prim ödemelerinin tam 10 katından fazla
prim ödemesi yapılmış. Bu, çiftçiye verilen, direkt bir alanda tam 10 katından
fazla planlı üretimi yapmasını sağlayabilmek için verilen en önemli destektir.
Yani, şu olmayacak artık ülkede birkaç yıl sonra inşallah: Bir yere patates
ekecek, zarar edecek, bir yıl patates bulamayacağız ülkede, tüketici
mahvolacak. Yani, bu planlama tarımda en önemli şeydir. Tarımla, hayvancılıkla
uğraşan insanımız önünü görecek çünkü tarımda, özellikle gelişmekte olan
ülkelerdeki insanlarda sermaye birikimleri azdır. Eğer bir yıl bir sıkıntı
yaşarsa gelecek yıla onu toparlama imkânı yoktur, geri dönüşü uzun olur ve bu
insan, zamanla hayat standartları da düşeceği için -ister istemez tarımla
uğraşır- tabiri caizse gelir büyük şehirlerde ülkenin başına sıkıntı olur.
Demek ki, insanlarımızın, yaşadığı alanlarda yaşam standartlarını ve gelir seviyelerini
yükseltmesinin yollarını bundan sonra daha çok aramamız lazım, bunları kimsenin
görmezlikten gelmemesi lazım.
Evet, ülkede insanımızın yaşam standardı yükselmiştir, tarımda
uğraşanların millî geliri de bin dolardan 3.600 dolara çıkmıştır ama bu yeterli
midir? Değildir. İnsanımızın, 10 bin dolar seviyelerine çıkarılmasına ihtiyacı
vardır, sadece tarımla uğraşanların. Diğer kesimin ne olacak? 25 bin dolarlar…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YUNUS KILIÇ (Devamla) – Bunlar hedeftir. Yapılabilir mi?
Yapılabilir çünkü bu 10 bin dolara çıktığı gibi bu da yapılabilir diyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grup önerisini oylarınıza sunacağım.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY (Sinop) – Yoklama istiyoruz efendim.
BAŞKAN –Bir yoklama talebi var, yerine getireceğim.
Sayın Altay, Sayın Seçer, Sayın Özel, Sayın Toptaş, Sayın Develi,
Sayın Acar, Sayın Akova, Sayın Ediboğlu, Sayın Öz, Sayın Köktürk, Sayın Eyidoğan, Sayın Yıldız, Sayın Moroğlu,
Sayın Akar, Sayın Serter, Sayın Kaplan, Sayın Tayan, Sayın Aldan, Sayın
Demiröz, Sayın Korutürk.
Evet, iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.57
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.13
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
131’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin oylanmasından
önce yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, yoklama işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
(Devam)
1.- MHP Grubunun, Türkiye Büyük
Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler” kısmında yer alan, Adana Milletvekili
Seyfettin Yılmaz ve arkadaşları tarafından Adana ilindeki çiftçilerin
sorunlarının (10/564); Adana Milletvekili Ali Halaman
ve arkadaşları tarafından ülke genelinde meydana gelen büyük afetler, kuraklık,
yanlış desteklemeler ve fiyat politikaları sebebiyle büyük sıkıntı içine giren
çiftçilerin sorunlarının (10/581); Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve
arkadaşları tarafından 1/3/2012 tarih 3210 sayı ile
Tokat ilindeki çiftçilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergelerinin, Genel Kurulun 5 Temmuz 2013
Cuma günkü birleşiminde okunarak görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün
19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
2.- CHP Grubunun, Manisa
Milletvekili Sakine Öz ve arkadaşları tarafından Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu
kadrosunun iktidar partisiyle kurduğu bağlantıların, kurumun habercilik
anlayışında ve kamusal görev üstlenen yetkililerin tarafsızlık anlayışında
yarattığı olası etkilerin belirlenmesi, Anadolu Ajansının son döneminde hisse
artırımı sırasında yaşandığı iddia edilen hukuksuzluklar konusunda ayrıntılı
çalışmaların yapılması amacıyla 25/6/2013 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun 5 Temmuz 2013 Cuma günkü birleşiminde okunarak
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
5/7/2013
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu; 5/7/2013 Cuma günü
(Bugün) toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına
sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Engin
Altay
Sinop
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Manisa Milletvekili Sakine Öz ve arkadaşları tarafından, 25/6/2013 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına, Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu kadrosunun iktidar partisiyle
kurduğu bağlantıların, kurumun habercilik anlayışında ve kamusal görev üstlenen
yetkililerin tarafsızlık anlayışında yarattığı olası etkilerin belirlenmesi,
Anadolu Ajansının son döneminde hisse artırımı sırasında yaşandığı iddia edilen
hukuksuzluklar konusunda ayrıntılı çalışmaların yapılması amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin (984 sıra no.lu), Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 5/7/2013 Cuma günlü
birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde söz
isteyen Sakine Öz, Manisa Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
SAKİNE ÖZ (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Anadolu Ajansının izlediği yayın politikası ve sermaye artışlarında yaşanan
hukuksuzluk iddiaları üzerine verdiğimiz Meclis araştırma önergesi hakkında söz
aldım, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, bu sabah, Manisa Soma, İzmir, Batman ve
İstanbul’da polisin düzenlediği ev baskınlarında Gezi direnişlerine katılan 15
gencimiz polise mukavemet ve kamu malına zarar vermek iddiasıyla gözaltına
alındı. Ailelerine geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum, konunun takipçisi
olmayı sürdüreceğimizi buradan onlara söylemek istiyorum. Soma’da gerçekleşen
ev aramalarında gencimizin annesinin bilgisayar flash
belleğindeki dantel işleme örneği ve kitapları bile toplandı. Buradan İçişleri
Bakanına sesleniyorum: Bir dantel örneğinden uydurma terör örgütünüze bayrak
motifi mi çıkarmak istiyorsunuz? Polisleri yetiştirirken hayattan bu kadar
kopuk, insani duyarlılığı bu kadar arkada tutan anlayışınızı gözden geçirmeyi
düşünüyor musunuz?
Sayın milletvekilleri, araştırma önergemize konu olan Anadolu
Ajansının son dönemdeki habercilik anlayışını görüyoruz, iktidar ağzıyla
ilerleyen taraflı yayıncılığına tanık oluyoruz. Ajans, daha gözaltında ifadeler
verilmeden gençleri mahkûm, polisi mağdur ve haklı ilan etti. Yabancı basın
organlarında çalışan Türk gazetecilerin fotoğraflarını yayınlayarak
ispiyonculuk yaptı. AKP’nin basın bürosu olarak çalıştı. Ajansın Genel Müdürü Twitter hesabından AKP’nin mitingine taraftar toplamaya
çalıştı, gönüllü amigoluğa soyundu. Ajans, Altın Penguen ödülünü uzak ara hak
etti! Ajansın habercilik anlayışında gördüğümüz sorun bu anonim şirketinin
hisse artırımı kararında beliren yeni skandallarla üst düzeye çıkmıştır.
Sayın milletvekilleri, detaylı olarak anlatacak olursak, Anadolu Ajansı
Anonim Şirketinde sermaye artırımı için alınan 20 Nisan 2012 tarihli karar
yüzde 47 hisse sahibi olan hazineye bildirilmiştir. Hazine bu çağrıya olumlu
yanıt vererek hisse oranını korumuş ve gereken bedeli ödemiştir. Şirketin
kamusal ve tarafsız haberciliğinin güvencesi olarak öne sürülen “Devlet hissesi
yüzde 50’sinin altında kalsın ki özerkliğiniz korunsun.” savunmasına hazine de
destek vermiştir. Ne var ki hazine ile Anadolu Ajansı arasındaki yazışmalar
dikkatle incelendiğinde, hazinenin bir nokta üzerinde hassasiyetle durduğu ve
ajansı eleştirdiği bilinmektedir. Anadolu Ajansı şirketin hissesinin yaklaşık
yüzde 25’inin sahiplerinin bilinmediğini iddia ediyor. Hisse artışını da bu
kişilerin ortaya çıkarılması için yaptığını söylüyor. Bu hisse sahipleri
araştırmalarının ise yaklaşık kırk yıldır yapıldığı savunuluyor. Gelin görün ki
bu iddialara inanmak mümkün değildir. Hazine de bizimle benzer görüştedir.
Anadolu Ajansının kuruluşundan itibaren hisse sahipleri ve pay defterlerinde
yazılı kişiler bellidir. Hisse sahiplerini bulmak adına kırk yıldır böyle bir
çalışma yapılıyorsa bu çalışmalar neden sonuç vermemiştir? Gerçekte ise kırk
yıldır değil, Nisan 2012’den beri yürütülen hisse artırımı çalışmaları,
bulunamadığı savunulan pay sahiplerinin paylarının hazineye devrini engellemek,
şirketi kamu denetiminden uzak tutmak amacıyla yapılmaktadır. Daha vahim nokta,
denetimden kaçırılmak istenen Anadolu Ajansının sahipsiz diye nitelendirdiği bu
hisselerini Türk Ticaret Kanunu hükümlerine ve hazinenin tüm uyarılarına karşın
Genel Müdür Kemal Öztürk’ün şahsına 12.825 lira karşılığında devretme
usulsüzlüğüdür.
Değerli milletvekilleri, size hazinenin görüşünden bir parça
okuyacağım. Bu usulsüzlüğün devlet içinde yarattığı huzursuzluğu tüm milletimiz
duysun, Meclisimiz acilen devreye girsin ve Anadolu Ajansının Hükûmete göbekten
bağlı Genel Müdürü elinde bir çiftliğe dönüşmesine engel olacak tüm
araştırmalar yapılsın.
Hazine Anadolu Ajansına aynen şunları söylüyor: “Siz bir sermaye
artırımına gitmek isteyip bize yazı yazdınız. ‘Yüzde 47’lik payını korumak için
bu şirkete 14 bin lira daha ver.’ dediniz. Buna katıldık. Ancak, kalan yüzde
25’lik hissenin sahipleri ortaya çıkmazsa bu payın Yönetim Kurulu kararıyla
üçüncü kişilere satılacağını beyan ettiniz. Bu beyanınızdan sonra,
kullanılamayan rüçhan haklarını yani yaklaşık yüzde 25’lik hisseyi Genel Müdüre
sattınız. Bu satış miras hukuku ve Türk Ticaret Kanunu hükümleri açısından
büyük sorun içermektedir.” Şirketin yüzde 25’ini Genel Müdüre veren bu kanunsuz
düzenleme hazinenin uyarısında açıkça görülmektedir. Hazine 9 Nisan 2013’te
Anadolu Ajansına yazdığı yazıda diyor ki: “Genel Müdüre ait hisseler özellikle
miras hukuku açısından risk taşıyor.” Bu hisseler Genel Müdür görevinden
ayrıldığında ya da vefat ettiğinde kime verilecek? Yapılan sözlü açıklamalar
hisselerin Genel Müdürün şahsına verildiği iddialarını çürütmekte yetersiz
kalıyor. Hazine yazısının sonunu şöyle bağlıyor sayın milletvekilleri: “Sahibi
belli olmayan hisseler aslında hazineye devredilmelidir. Hisseler hukuken
hazinenindir. Genel Müdüre ait gözüken pay üzerinden hazineye ne kadar hak
kullandırsanız da hukuken büyük sorunlara yol açacaktır.”
Sayın milletvekilleri, büyük bir usulsüzlük iddiasıyla karşı
karşıyayız. Devlet kurumu ile kamu yayıncılığı yürüten Bülent Arınç’la ilişkili
Anadolu Ajansının çeyrek hissesi an itibarıyla Genel Müdürün şahsına
verilmiştir. Kimse kimseyi kandırmasın. Genel Müdürün görevden ayrılması ya da
vefatı durumunda bu hisselerin geleceği ne olacak, şüphelidir. Genel Müdürün ve
ajansın haberciliğinin Gezi direnişi sürecinde ve Orta Doğu’daki son
gelişmelerde AKP basın bürosu olarak nasıl çalıştığını hepimiz biliyoruz. Böyle
bir hisse devri kanunsuz olduğu kadar, devlet içindeki sürtüşmelerin hazinenin
açık uyarılarının Anadolu Ajansı tarafından yeterince dikkate alınmadığının
kanıtıdır. Hazine miras hukuku ve ticaret hukuku alanında bu eleştirileri
getirdikten sonra ajansın yaptığı basın açıklamaları tatmin edici değildir.
Sayın milletvekilleri, hukuka aykırı bu işlemi temizlemek için AKP
kadroları bürokratlarıyla birlikte yeni bir yola girdi. Birçoğumuzun gözünden
kaçmış olabilir. 26 Haziran’da Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının
görevlerini düzenleyen torba kanun tasarısı Meclise sunuldu ve bu tasarı içinde
Anadolu Ajansının hukuksuz işlemine kanun yoluyla bir kılıf dikilmek istendi.
Bu tasarıya göre Anadolu Ajansı Türk Ticaret Kanunu’ndaki rüçhan haklarına
ilişkin paylarını düzenleyen hükümlerden muaf tutulacak. Ajans sermaye
artırımına katılacak, Yönetim Kurulu sermaye artırımının sırasında
kullanılmayan rüçhan haklarını, yani bu olayımızdaki “Sahibi belirsiz.” diye
Genel Müdüre verilen hisseleri kendisine kullanabilecek, Hazinenin bu payları
edinmesini baştan engelleyecek.
Değerli milletvekilleri; çok ilginç zamanlardan geçiyoruz. Meclis
bürokratların şekil verdiği bir alana dönüştü. Yıllardır askerî ve bürokratik
vesayetten şikâyet ettiniz; şimdi kendinizi Mecliste bürokratlara teslim
ediyor, yasama faaliyetlerini atanmışlara devrediyorsunuz. Son haftalarda gelen
torba yasaları milletvekilleri zerre kadar bilmiyor. Her işi komisyonlarda ve
Genel Kurulda bürokratlar yapıyor. AKP’lilere sadece el kaldırıp indirmek
kalıyor. Çıkın şimdi Meclis koridorlarına, harıl harıl
kanun teklifi yazan, Meclise istediği gibi yön çizen bürokratları göreceksiniz.
Oldu olacak, o zaman kalkın bu sıralara onlar otursunlar… (CHP sıralarından
alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bravo Sakine, Bravo!
SAKİNE ÖZ (Devamla) - …ya da Meclisi kapatalım, garip siyasi ve
ticari ilişkileriyle hukuku ve millî iradeyi ayaklar altına alarak yasaları
onlar çıkarsınlar.
Sayın milletvekilleri, Meclisimiz kirli ticari ilişki iddialarıyla
örselenmemeli, itibarını yitirmemeli, kurumlar arasındaki sürtüşmelerin
temizleyicisi olmamalıdır. Bu doğrultudaki verdiğimiz araştırma önergemizin
kabulünü bekliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bravo!
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisi aleyhinde söz isteyen Adil Zozani, Hakkâri Milletvekili.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de Cumhuriyet Halk
Partisinin vermiş olduğu araştırma önergesi üzerine söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Tabii ki Gezi Parkı eylemleri ekseninde yarı devlet teşekkülü
durumunda olan Anadolu Ajansının takındığı habercilik anlayışı üzerine verilmiş
bu önergeyi önemsiyoruz. Yalnız, sonda söyleyeceğim cümleyi başta ifade edeyim,
meramımı biraz daha anlaşılır kılabileyim.
Öncelikle, hem birey olarak hem parti olarak biz toplumsal üretim
ve paylaşıma dayalı bir mülkiyet anlayışına sahibiz. Bu nedenle peşkeş çekme
anlamındaki bütün özelleştirmelere karşı çıktık ancak bugüne kadar, özellikle
1980’den sonra Türkiye’de iktidar olmuş bütün iktidarlar özelleştirmeleri
savundular ve Türkiye'nin kâr eden kurumlarını bir bir
sattılar. Ama ne hikmetse kimse TRT’ye ve Anadolu Ajansına ilişkin olarak
hiçbir şey söylemiyor. Açıkça ifade ediyorum: Bu kadar özelleştirme yaptınız,
Anadolu Ajansını ve TRT’yi de özelleştirin. Devlet, Anadolu Ajansından da,
TRT’den de el çekmek durumundadır. Devlet, hükûmet, Anadolu Ajansından, TRT’den
el çekmediği sürece, bu kurumları toplumun sırtındaki kambur olmaktan
kurtarmadığı sürece bu kurumlar düzelmez.
Hiç şikâyet etmeye gerek yok. Elbette ki iktidarlara bu kadar
göbekten bağlı bir yayın kuruluşunun Gezi Parkı eylemlerinde halktan yana
habercilik yapacak hâli yok, hükûmetten, devletten yana habercilik yapacak.
Burada garipsenecek bir şey yok. Genel Müdürün sözleri aktarılmış, vesaire.
Hepsi haklı. Basın-yayın ahlakıyla ilişkilendirilebilecek hiçbir tarafı yok
bunun ancak durum bu. Bu anlayıştan, bu kurumlardan, bu kurumları kambur
olmaktan çıkarmak gerekir. Diğer yaptığınız özelleştirmelerin hepsinin karşısında
durduk, yanlışlığını ifade ettik ama madem ki hepsini
sattınız, her şeyi sattınız; basın yayın kuruluşlarını Türkiye’de muhalefet
güçlerine karşı, demokrasi güçlerine karşı sopa olarak kullanmaktan vazgeçin ve
onları da satın, özelleştirin. Sahibinin kim olduğu belli olmayan kurumlar
istemiyoruz bu memlekette. Anadolu Ajansının, öteden beri, hükûmetlerin
politikalarına endeksli olarak yayın yapmak durumunda olduğunu herkes biliyor,
hakeza TRT’de de öyle. Tekrar ifade ediyorum, bu durumu garipsemiyoruz. Ancak,
gezi eylemlerini ve devamındaki gelişmeleri değerlendirdiğiniz zaman başka bir
kapıya çıkarsınız. Anadolu Ajansı ya da TRT ya da size yandaş yayın kuruluşları
Gezi Parkı eylemleriyle ilgili olarak yalan yanlış bilgiler, haberler yaptı da
ne oldu? Gezi Parkı eylemleri sizi sarstı mı, sarsmadı mı? Türkiye’deki
totaliter gidişata dur dedi mi demedi mi? Dedi; gün gibi ortada ve bunu hiç
kimse gizleyemedi. Ne Anadolu Ajansının yanlı haberciliğiyle ne TRT’nin yanlı
haberciliğiyle ne de size bağlı başka özel yayın kuruluşlarının yanlı
haberciliğiyle bunu örtemediniz. Gezi eylemlerinin yani ekolojik,
demokratik talepler içeren tarafında olduk, olmaya da devam ettik. Bugün de
aynı noktada duruyoruz, o gün ne söylediysek bugün de aynı şeyi söylüyoruz.
Evet, Gezi Parkı’ndaki ağacın sökülmesine de karşıyız, Hasankeyf’in sular
altında bırakılmasına da karşıyız. Böyle tutarlı bir politikanın sürdürücüsü
olduk, sürdürücüsü olmaya devam edeceğiz ancak bu konuda herkesin aynı
tutarlılık içerisinde olduğunu, maalesef, ifade etme şansına sahip değiliz,
aynı tutarlılığı görmedik. Gezi Parkı’nda gaz bombası atan, tazyikli su sıkan,
insanları coplayan, çadırları yakan polis ne ise Diyarbakır sokaklarında
insanları coplayan polis de aynıydı. Hep bekledik, bir gün burada şöyle tutarlı
bir duruşla karşılaşmak istedik. Ya bu insanlar, bu polis, bu asker, yıllardır
bu halka işkence ediyor, dövüyor, milletvekillerini darp ediyor. Kaç
milletvekilinin ayağı kırıldı, kolu kırıldı, çıt çıkmadı; ta ki Gezi Parkı’na
kadar, Gezi Parkı sonrasındaki eylemlere kadar.
Bir başka yerde ifade ettim, tekrar ifade edeceğim burada: Gezi
Parkı eylemlerinin çok faydalı sonuçları var, okunmaya değer. Öncelikle,
Hükûmetin pervasızlığına, Hükûmetin diktatoryal
yaklaşımlarına bir “dur” demek oldu bu.
AHMET YENİ (Samsun) – Otobüsleri, devletin mallarını yaktılar.
ADİL ZOZANİ (Devamla) – Bu, en önemli sonuçlarından bir tanesidir
ama en az bunun kadar önemli olan bir tarafı daha var: Cumhuriyet Halk
Partisinin de kafasına gaz bombası değmiş olmasıdır. İktidarıyla, muhalefetiyle
ülkeyi ne hâle getirdiğinin…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Ne oldu? Ne oldu? Bir daha
tekrar eder misin Adil Bey.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Siz muhalefet partisi değil misiniz? Siz de
muhalefetsiniz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Adil Bey, bir daha tekrar
eder misin.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Senin kafana düşse ne yapacaksın?
ADİL ZOZANİ (Devamla) – Bizim çokça kafamıza çarptı o gaz bombası,
çokça çarptı.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Ha, bizim de kafamıza çarptı.
ADİL ZOZANİ (Devamla) – Ana muhalefetiyle, iktidarıyla bu ülkeyi
ne hâle getirdiğinizi gördük birlikte.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Açıkla, izah et.
ADİL ZOZANİ (Devamla) – “Bana dokunmayan, bana dokunmadıkça…”
RECEP ÖZEL (Isparta) – “Yılan yaşasın.” demiyoruz.
ADİL ZOZANİ (Devamla) – “…yılan yaşasın.” dediniz, bu noktaya
getirdiniz.
AHMET YENİ (Samsun) – Otobüsler yakıldı, bunlara bir şey demeyecek
misiniz?
ADİL ZOZANİ (Devamla) – Otobüsler yakıldığı zaman da karşı çıktık,
söyledik. Ama size bir soru sorduk: “İstanbul’da on yedi yaşındaki kız çocuğunun,
otobüste yakılan kız çocuğunun Sayın Başbakan Yardımcısının ifade ettiği gibi,
örgüt içine sızdırılmış, sızdırıldığı ifade edilen bin devlet görevlisinden
biri yaptı mı, yapmadı mı?” Bu soruyu sorduk, niye cevap vermediniz? İşinize
gelince konuşursunuz, işinize gelmeyince dut yemiş bülbül gibi olursunuz. Şimdi
sataşsanıza, şimdi sataşsanıza! Bu sorunun cevabını verecek misin burada? Buyur
gel, bu sorunun cevabını burada ver. O kız çocuğunun katili bir devlet
görevlisi olabilir mi?
AHMET YENİ (Samsun) – Olamaz.
ADİL ZOZANİ (Devamla) – Niye bu sorunun cevabını vermiyorsunuz,
sorduk.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Olamaz.
ADİL ZOZANİ (Devamla) – Bal gibi de olabilir.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Olamaz, olmamalı.
ADİL ZOZANİ (Devamla) – Buyurun gelin, gelin açıklayın, niye
açıklamıyorsunuz? İşinize gelmez.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Cevabını bilirsek açıklarız, bilmezsek
açıklamayız.
BAŞKAN – Sayın Zozani, karşılıklı
konuşmayalım lütfen, Genel Kurula hitap edelim.
Sayın milletvekilleri, lütfen…
ADİL ZOZANİ (Devamla) – Buradaki her milletvekili Genel Kurulun
bir bileşenidir Sayın Başkan, onlar sataşıyorlarsa biz de cevabını veririz
elbette ki.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – O kadar detayı biz bilmeyiz ya, nereden
bileceğiz!
BAŞKAN – Lütfen!
ADİL ZOZANİ (Devamla) – Bu detayı sizin Başbakan Yardımcınız
açıkladı Sayın Milletvekili, kendinizden haberiniz yok. Açın, bakın, Sayın
Bozdağ’ın, Bekir Bozdağ’ın açıklamalarını okuyun, bir yıl önceydi çok fazla
uzun zaman da olmadı. Bunları ifade ediyoruz, bunları size hatırlatma ihtiyacı
duyuyoruz.
Basın-yayın kuruluşları, Türkiye’de hükûmetlerin sopası olmaktan
kurtarılmalıdır. Maalesef, Türkiye’de basın-yayın kuruluşları hükûmetlerin
sopası durumundadır, özellikle TRT ve Anadolu Ajansı; buradan kurtarmak lazım.
Bunu kurtaramadığımız sürece, bu işi buradan, hükûmetlerin tekelinden
çıkarmadınız sürece, Türkiye’de ne demokrasiden söz edebilirsiniz ne de düşünce
ve fikir hürriyeti özgürlüğünden söz edebilirsiniz ne de basın özgürlüğünden
söz edebilirsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ADİL ZOZANİ (Devamla) – Varsanız gelin, böyle köklü bir düzenleme
yapalım; basın-yayın organları, soğuk savaş dönemi argümanlarıyla
yayıncılık yapmaktan vazgeçsinler.
Önerge bu boyutuyla önemlidir, bu boyutuyla önergeyi
destekliyoruz.
Yüce kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Mehmet
Şandır, Mersin Milletvekilli. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu araştırma önergesinin
gündeme alınmasıyla ilgili grup önerisi üzerine söz aldım. Söz
konusu önergenin öznesi Anadolu Ajansı. Anadolu Ajansıyla ilgili basına
yansıyan bir haber var; yolsuzluk veya bir yanlışlık iddiası, ithamı var. Bunun
araştırılması gerekir, bu taleple verilmiş bir önerge. Doğrudur, ben de benden
önce konuşan sayın hatibin son cümlesinden hareket etmek istiyorum; gerçekten,
önemli bir konu. Bu önemli konu sıradanlaştırılmadan, böyle, iktidar-muhalefet
arasında bir çekişme konusu olmadan gerçekler ortaya çıkartılmalıdır. Çünkü
Anadolu Ajansı ülkemizin, milletimizin, cumhuriyetimizin çok değerli bir
kuruluşudur.
Değerli milletvekilleri, bazı kuruluşlarımız vardır ki bu
kuruluşlar egemenlik sembolümüzdür. Bunlardan biri Anadolu Ajansıdır, biri
Devlet Demiryollarıdır, biri PTT Genel Müdürlüğüdür. Yani bu türlü kurumlar
millete ait, yıllara ait, birlikte oluşturduğumuz bir değerimizdir. Bu
değerlerin yıpratılmasına, bu değerlere olan güvenin yıpratılmasına hepimizin
hassasiyet göstermesi gerekir.
Bu konuyu bizim bir sayın milletvekilimiz, Sayın Özcan Yeniçeri de
gündeme getirdi ve bu konunun basına yansıyan şekliyle bir rahatsızlık
yarattığını, bunun gerçeklerinin topluma açıklanması gerektiğini ifade etti.
Bunun üzerine, Anadolu Ajansı Genel Müdürü Sayın Kemal Öztürk 25 Haziran 2013
tarihiyle bana ve diğer arkadaşlarıma da -zannediyorum- bir açıklama gönderdi.
Bu açıklama… Tabii ki başka söylenecek bir şey mi yoktu, yoksa basında çıkan
iddialar gerçekten sıkıntılı bir husus muydu, bir yanlış mı yapıldı, bana göre
yeterli değil bu açıklama. Ben, bana bu açıklamayı getiren görevliye de
söyledim, yeterince bu iddiaları cevaplandıran bir açıklama olmamış. Şimdi, araştırma
önergesinin gerekçesini de okuduğumuz takdirde, Sayın Sakine Öz’ün burada
yaptığı konuşmada okuduğu belgelere de bakıldığı takdirde gerçekten burada bir
yanlışlık var, yanlış anlamaya çekilecek bir düzenleme var. Dolayısıyla, bunun
düzeltilmesi lazım.
Güzel bir tesadüf, belki de tesadüf değil, bilinçli bir geliş.
Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent Arınç burada, Anadolu Ajansından sorumlu
yetkili, Hükûmet yetkilisi. Dolayısıyla, bu konuda bir bilgi vermek imkânı var
mıdır, usul uyar mı veya iktidar grubu adına konuşacak arkadaşımız bu konuda
tatmin edecek bir bilgi verecek mi, bilmiyorum. Ama,
Anadolu Ajansının mülkiyetiyle ilgili, işte, basına da yansıyan, ifade de
edilen, efendim, belgelerle de ortaya konan bu yanlışlık ifadesini bulmalı,
izahını bulmalı, gerçekten yanlışlıksa düzeltilmeli. Bunun için hukuk uygun
değilse, mevcut cari hukukumuz uygun düşmüyorsa… Çünkü,
Sayın Genel Müdür bana gönderdiği yazıda “Yeni Türk Ticaret Kanunu’nun
gereğince böyle bir yola girdik ama hükmi şahsiyete hisseyi vermek mümkün
olmadığı için de o hükmi şahsiyeti şahsında temsil eden Genel Müdüre bu iş
tevdi edildi.” denildi. Bu çok tatmin edici bir cevap değil yani vicdanları
rahatlatıcı bir cevap değil. Bir başka yolu yok olabilir mevzuatımızda ama bir
mevzuat geliştirmek mümkün, burası hukuk kurucu bir müessese. Döneriz, bu
hissenin, kamuya ait olan bu hissenin, yüzde 25’lik hissenin kurumun hükmi
şahsiyetine tevdi edilmesine, orada veya Hazineye tevdi edilmesine veya bir
başka şekilde, kamuya ait bir hükmi şahsiyete tevdi edilmesine hukuk
çıkartabiliriz. Ama, bu iş, bu iddia böyle kalmamalı,
böyle muğlak kalmamalı, bir iktidar muhalefet çekişmesinin malzemesi olarak
bırakılmamalı. Önemli bir kurum bu, bu kurumun üzerine bu; türlü şaibeler,
gölgeler düşmemeli, bunun için gereken hassasiyet gösterilmeli. Ben, Sayın Arınç’ın bu hassasiyeti göstereceğine inanıyorum; bu konuda
kamuoyunu tatmin edecek, siyaseti, muhalefeti tatmin edecek bir açıklama
yapacaklarını bekliyorum.
Dolayısıyla, ben, Cumhuriyet Halk Partisinin bu önergesini çok
doğru buluyorum. Gerekiyorsa, bu konuda eğer böyle bir açıklama, böyle bir
düzenleme yapılmayacaksa bir Meclis araştırma komisyonu kurulsun, bu konu
araştırılsın. Gerçekten hepimizin sahiplenebileceği, hepimizin tatmin olacağı,
hepimizin ikna edileceği ve bizim üzerimizden de kamuoyuna doğru bilgilerle
aktarabileceğimiz bir sonuç hasıl edelim, bir
araştırmayla bir sonuç hasıl edelim ve bu sonuçla Anadolu Ajansı gibi çok
değerli, çok önemli bir kurumu şaibelerden korumuş olalım diye teklif ediyorum.
Bu sebeple, hangi bapta bana söz verdi Sayın Başkan, aleyhte mi, lehte mi tam
bilmiyorum ama ben bu önergenin lehinde söz, tavır…
BAŞKAN – Sayın Şandır, lehinde olduğunu belirttim efendim.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Lehinde tavır belirliyorum. Bu komisyon
kurulsun veya bu konuyla ilgili, Hükûmet, sayın bakan, sayın yetkililer tatmin
edici açıklamalar yapsınlar diyor, hepinize saygılar sunuyorum efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen
Bülent Turan, İstanbul Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
CHP’nin Anadolu Ajansı hakkında vermiş olduğu grup önerisi aleyhinde söz aldım,
bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, artık sıradan bir olay olmaya başladı; her
gün, Meclisimizin çalışmaları normal saatte değil de grup önerileriyle, bazen
anlaşılmaz grup önerileriyle çok geç saatlerde başlamaya ve bitmeye başladı.
Bugün de rutin hâle gelen, CHP’li arkadaşlarımızın Gezi Parkı’ndan yola çıkarak
Anadolu Ajansının tarafsız olmadığını iddia ederek, birtakım genel kurul
kararlarının anlamsız olduğunu ifade ederek vermiş oldukları grup önerisini
değerlendirmek üzere huzurlarınızdayım.
Değerli arkadaşlar, her kurumda olduğu gibi, her alanda olduğu
gibi ulaşımdan eğitime, sağlıktan dış politikaya her alanda, 2002’den bugüne bu
ülkede ciddi değişimler oldu, ciddi atılımlar oldu. Bizler her sosyolojik
olayda mutlaka başımızı iki elimizin arasına alıp düşünmeyi bir siyasi erdem
olarak gördük. Gezi Parkı olaylarında da başından beri “Hatamız var mı?
Yanlışımız var mı? Söylemimizde problem var mı?” diye ısrarla bunu incelemeye
çalıştık, değişik komisyonlar kurduk, değişik çalışmalar yaptık.
Fakat, değerli
arkadaşlar, şu bir aylık süre içerisinde CHP’li arkadaşlar her konuda,
Gezi’deki her ayrıntıyla ilgili, her üslup sorunuyla ilgili, bugün de Anadolu
Ajansıyla ilgili soru önergesi verirken, grup önerisi verirken “Hiç, Gezi
olaylarından muhalefetin alması gereken ders var mı?” diye bakmadıklarını
görüyorum.
Değerli arkadaşlar, bir daha söylüyorum: İktidarın ders alması
gereken konular varsa bunu aldık, alacağız. Fakat,
şimdiye kadar bir defa olsun, muhalefet vekili arkadaşlarımızdan… “Muhalefetin
olduğu bir ülkede, seçimin olduğu bir ülkede, Mecliste ciddi karşılığı olan bir
partinin olduğu bir ülkede neden insanlar haklarını, ifadelerini, sözlerini
Mecliste değil de sokakta ararlar?” sorusunun bence en büyük karşılığı
iktidardan önce muhalefetindir. Siz on yıldan beri bağırıyorsunuz,
konuşuyorsunuz, söz söylüyorsunuz; fakat, Gezi
Parkı’ndaki genç bir arkadaşımızın bir tek pankartı sizin on yıllık
söyleminizden daha büyük etki yapıyor.
Bir daha söylüyorum: Önce aynaya bakın, önce ders alın, sonra iktidara
“Siz de alın.” diye söyleyin. Muhalefetin de iktidarın da iyi incelemesi
gereken bir konudur Gezi olayları.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bülent, sen mi Başbakanı yalanlıyorsun,
Başbakan mı seni yalanlıyor? Bülent, oraya Başkanı yalanlamaya mı çıktın kardeşim?
BÜLENT TURAN (Devamla) – Bir daha söylüyorum: Gezi olayları eğer
muhalefetin umut olduğu, iyi olduğu bir ülkede mümkün olabilir miydi? Siz
yoksunuz diye onlar oralarda varlar arkadaşlar. Siz büyüyün, güçlenin, çalışın,
umut olun, inanın ki onlar buraya geleceklerdir zaten.
ALİM IŞIK (Kütahya) –
İktidar görevini iyi yapsa olur muydu?
BÜLENT TURAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, biz Gezi Parkı ile
ilgili, CHP’li arkadaşların her gün farklı konularda grup önerisi verdiğini
gördük, fakat -daha önce konuşmamda söylemiştim- hâlâ, polise küfreden
arkadaşlarımızın neden bunu yaptığıyla ilgili bir önerge görmedik. Hâlâ
“Panzerin altında bir genç arkadaş kaldı, öldü, eyvah!” diyen ama yalan
olduğunu bildiğiniz hâlde araştırma önergesi vermeyen arkadaşlarınızı gördük.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sen ver, biz destekleyelim Bülent.
YILDIRAY SAPAN (Antalya) – Polisin tacizini de söyleyeceksin,
sadece onu değil.
BÜLENT TURAN (Devamla) – Hâlâ, Suriye’deki fotoğrafı Taksim’de
olmuş gibi gösterip tweet atan arkadaşlarınızı
uyarmadığınızı gördük.
YILDIRAY SAPAN (Antalya) – Polisin cinsel tacizini de
söyleyeceksin.
BÜLENT TURAN (Devamla) – Hâlâ, üç gün boyunca çalışıp insanüstü
gayret sarf eden polislerle ilgili bir hayırlı sözünüzü görmedik. Hâlâ,
öldürülen polisimizle ilgili, dört aylık hamile eşinin psikolojisiyle ilgili
bir tek burada grup önerisi vermediniz.
TURGAY DEVELİ (Adana) – Öldürülmedi, öldürülmedi. Öldürülmedi,
yalan söylemeyin burada, tahrik etmeyin. O, inşaat çukuruna düştü.
BÜLENT TURAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bunları da geçtim.
Gezi Parkı’nda herkes öğrendi ki sermayenin ciddi bir karşılığı var, bununla
ilgili bir tek kelime söylemediniz. Gezi Parkı’nda, Anadolu Ajansını bırakın,
uluslararası ajansların çok ciddi provokeleri oldu, yanlışları oldu, farklı
fotoğrafları oldu; bir tek kınama, bir tek araştırma önergesi vermediniz
şimdiye kadar. Türk Bayrağı yakıldı, bununla ilgili “Kim yaktı, nasıl yaktı,
kim bunlar?” deyip bir tek grup önerisi vermediniz arkadaşlar. Bir daha
söylüyorum: İktidar kadar, muhalefetin de Gezi Parkı’ndan ders alma görevi
vardır. Kızarak olmaz…
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Türk Bayrağı’nı yakan zihniyet…
BÜLENT TURAN (Devamla) – İki dakika daha sabret, hepsini
göreceksiniz. Öfke geçer, laflar kalır. Sakin olun, hepsini konuşacağız. Üçüncü
konuşmacı konuştu, ağzımızı açmadık. On dakika sevabımız var, bir durun ya.
YILDIRAY SAPAN (Antalya) – Sen, polisin Türk Bayrağı taşıdığı için
bir göstericiyi gözaltına aldığını biliyor musun?
İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale) – Oraya da gelecek.
BÜLENT TURAN (Devamla) – Sen de sakin ol, cevap vereceğim, sakin
ol.
Değerli arkadaşlar, tabii, CHP’li arkadaşlarımızın bu kadar fazla,
bu kadar farklı konularda grup önerisi vermesinin bir tek faydalı tarafı var, o
da zaman zaman bizim de ihmal ettiğimiz, zaman zaman “Hangi başarılar ortaya
konmuş?” diye unuttuğumuz bazı kurumlarımızın hatırlanmasına vesile oluyorlar.
Şimdi, ben bugün Anadolu Ajansımızın ne yaptığına ne ettiğine bir
baktım. İnanın, ben gurur duydum bu ülkenin bir evladı olarak. Siz de lütfen
tarafsız bakın, gurur duyacaksınız.
Bakınız, Anadolu Ajansı bu ülkenin önemli bir kurumudur ve kuran
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür ve telgrafı var kuruluşla ilgili.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Anadolu Ajansıyla sen gurur duyuyorsan biz
de seninle gurur duyuyoruz.
BÜLENT TURAN (Devamla) – Sen bağırma.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk “Anadolu’nun sesini tüm dünyaya
gönderecek olan kurumdur.” diyor Anadolu Ajansı için. Seksen yıldan beri Türkçe
yayın yapmışsınız, İstanbul’u Ankara’ya, Ankara’yı İstanbul’a anlatmışsınız.
Bunu eleştirmeyeceksiniz… Son on yıldan beri Anadolu Ajansı, son dönemde
özellikle 5 dilde, İngilizce, Boşnakça, Arapça, Rusça ve Türkçe yayın yaparak
Gazi Mustafa Kemal’in “Tüm dünyaya Anadolu’yu aktaracaksınız, sesini
duyuracaksınız.” dediği adımı atmış olan bir kuruma iftira atacaksınız. bu yakışmaz arkadaşlar, bu yakışmaz arkadaşlar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Bakınız, küçük olsun, benim olsun mantığımız yok. Bugün Anadolu
Ajansının 100’üncü yıl vizyonunda dünya kadar iş
yaptığını, atılım yaptığını; Amerika’dan Çin’e kadar 30’dan fazla ülkede
temsilci olduğunu; çok büyük, dünya ajanslarıyla yarışır hale geldiğini hepimiz
biliyoruz.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – AKP’nin ajansı!
BÜLENT TURAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, 100’üncü yıl
hedefinde 11 dille eğitim, 11 dille yayınla beraber, ayrı bir gururu beraber
paylaşacağız.
Bakınız, az önceki arkadaşlarımızın iddialarına da çok kısa
değinmek istiyorum. Dediler ki, bir: “Anadolu Ajansının Sayın Genel Müdürü
nasıl olur da Kazlıçeşme mitingini fotoğraflar?”
dediler. Arkadaşlar, Twitter hesabı, bir defa şahsi
bir hesaptır, resmî hesap değildir. Herkes, belli dengeler içerisinde bunu kullanabilir.
İki: O tweet’e baktım, emniyet rakamlarını paylaşmış
bir habercinin, bir ajans genel müdürünün, emniyetin verdiği sayıyı
fotoğrafıyla beraber paylaşmasından daha doğal ne olabilir?
Bir şey daha söyleyeceğim.
SAKİNE ÖZ (Manisa) – Kişi mi, kurum mu, karar ver.
BÜLENT TURAN (Devamla) - Bilmiyor olabilirsiniz Sakine Hanım,
sakin olun, öğrenirsiniz.
SAKİNE ÖZ (Manisa) – Kişi
mi, kurum mu? Yani. Bir kurum diyorsunuz bir kiş
diyorsunuz.
BÜLENT TURAN (Devamla) – Sakin ol, sakin ol.
Bakın, Sakine Hanım…
Sakine Hanim sakin olsun şunu söyleyeceğim.
SAKİNE ÖZ (Manisa) – Sakindir Sakine Hanım.
BÜLENT TURAN (Devamla) – Diyor ki: “Nasıl bunu yapar bir memur?”
Anadolu Ajansı Genel Müdürü memur değil arkadaşlar, 657’li değil, işçi; bir.
Devletin ataması değil, genel kurulla beraber, AŞ’nin -anonim şirketin- Genel
Kurulunda seçilen bir kişi; iki. Siyasi bir sorumluluk alanı da yoktur; problem
yoktur, bu da üç. Hepsini mesela ayrıca da anlatırım, söylerim.
Değerli arkadaşlar, bir diğer mesele, birtakım hisselerin son
Genel kurulda genel müdürün adına kaydı olmaz. Sözüm ona yolsuzluk yapılması.
On bir yıldan beri her şeye yolsuzluk diyorsunuz, her şeye yolsuzluk
diyorsunuz; kimse sizi bu konuda artık ciddiye almamaya başladı. Daha iyi araştırmak hepimizin görevi, daha iyi öğrenmek hepimizin
görevi. Bakınız, sizin oylarınızla, hepimizin oylarıyla, geçen sene
buradan Türk Ticaret Kanunu geçirildi, yasalaştı. Ticaret Kanunu’nun yeni
düzenlemenin gereği olarak Anadolu Ajansının hisselerinin de bir kısmı –sahibi
bilinmeyen var, ayrıntıya girmeyeceğim vakit olmadığı için, sıkıntılar var-
bununla ilgili Genel Müdürlük makamına, yüzde, belli olan oranı biliyorsunuz,
hisse senedi Genel Müdürlük makamına verildi. Ancak burada bir kanuni düzenleme
gereği var.
Ben, Sakine Hanım’dan “Hadi bakalım, niye böyle olmuş? Ayıp
olmuş.” demesi yerine “Şu kanunun şu maddesini düzeltelim de bu, havada kalan
usul yerine gelsin.” demesini beklerdim.
SAKİNE ÖZ (Manisa) – Kanunu önce yapacaksın, ondan sonra
uygulamasını yapacaksın. Önce uygulamayı yapıp arkasından kanun yapılmaz.
BÜLENT TURAN (Devamla) - Bir daha diyorum: Ticaret Kanunu’ndan
kaynaklanan bir problem vardır, bu da çözülecektir. Yolsuzluk falan ne Anadolu
Ajansının imajına ne Kemal Bey’in imajına ithaf edilecek, yakışacak bir şey
değildir. Çok, sizi bu konuda teessüfle karşılıyorum.
Değerli arkadaşlar, bugün dünyanın yakından izlediği Mısır’da bir
ahlaksız darbe oldu. Bu darbeyi -hepiniz izliyorsunuzdur- insanlar,
uluslararası kanallar en çok Anadolu Ajansından takip ediyor çünkü Anadolu
Ajansı hem Mursi karşıtlarının fotoğraflarını,
haberlerini hem yandaşlarının haberlerini veriyor.
TURGAY DEVELİ (Adana) – Bu Gezi olayları ne oldu? Türkiye ne oldu,
Türkiye?
BÜLENT TURAN (Devamla) - Sizin tarafsızlık anlayışınız sadece Mursi’nin karşısındakiler olacaksa, sadece Gezi’nin
pohpohlanacağı, alkışlanacağı haberler olacaksa böyle bir şey doğru değil.
Anadolu Ajansını beğenmemeniz tarafsızlığından dolayıdır, sizin tarafınız
olduğundan dolayı değil. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale) – Onlar Halk TV’yi izliyorlar.
BÜLENT TURAN (Devamla) - O yüzden bir daha söylüyorum: Siz, Halk
TV’yi izlemeye devam edin.
Ben isterdim ki BBC’nin, CNN’in son dönemde yaptığı yanlışları da
konuşsanız, isterdim ki “Anadolu Ajansına nasıl daha büyük katkı sağlarız,
nasıl daha çok önünü açarız, hangi konuda üzerimize düşeni yaparız da dünyanın
gururla izlediği bir kurum hâline getiririz?” diye sorsaydınız.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – İnsan utanır bunları söylemeye!
BÜLENT TURAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, hurdacı bağırır,
sarraf susar. Söyleyeceğimi söyledim.
Grup önerisi aleyhinde oy vereceğimi söylüyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (Sinop) – …konuşmayı dinlediniz. Birçok gerekçe var
ama hatip her gün grup önerisi getirmemizin Meclisin çalışmasını olumsuz
etkilediğinden tutun da, “Aynaya bakın, ders alın.”dan tutun da, “Muhalefet yok Mecliste, onun için halk
sokakta.” demesinden… Devam edeyim mi?
BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay, iki dakika söz veriyorum sataşma
nedeniyle. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (İstanbul) – Başkanım, ne söylüyorum? Ders alalım hep
beraber diyorum.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Sizin almadığınız belli de.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
2.- Sinop Milletvekili Engin
Altay’ın, İstanbul Milletvekili Bülent Turan’ın CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşma sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
ENGİN ALTAY (Sinop) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, öncelikle şunu belirtmem lazım: Bir
milletvekilinin bu kürsüde Parlamento İçtüğün’den
kaynaklı muhalefetin kullandığı haklarla ilgili şikâyet etmesini anlamak mümkün
değil; bir.
İki: “Gezi olaylarından muhalefetin ders almadığını görüyorum.”
dedi. Yanlış, şöyle: AKP’nin ders almadığını herhâlde doğru algılamış. Zira, biz parti olarak, başta Genel Başkanımız “Gezi
olaylarından ders aldık.” deme erdemliliğini göstermiş bir partiyiz.
Öte yandan “Ölen polisle ilgili CHP söz söylemedi.” demesini
Bülent Turan’a yakıştıramadım, çok ayıp. Belli ki gazete okumuyor, basını takip
etmiyor, başka şeylerle meşgul oluyor. Biz, ölen polise Allah’tan rahmet
diledik de siz ölen 3 vatandaşımız için bir ağzınızı açtınız mı, Başbakandan ya
da AKP’lilerden bir cümle çıktı mı? (CHP sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) – Grup konuşmalarında bir dünya var, Sayın
Başbakanı dinlememişsin.
ENGİN ALTAY (Devamla) – Bir cümle çıktı mı, gösterin bana, bir tane
gazete haberi gösterin.
İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale) – Yanlış konuşuyorsun.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Grup konuşmalarında var, aç da bak.
ENGİN ALTAY (Devamla) – Öte yandan, değerli arkadaşlar, şunun
bilinmesi lazım, şunu bilin: “İnsanlar neden Mecliste değil de sokakta
muhalefet yapıyor?” Bu bir sendromdur; bu, hükûmeti,
devleti yanlış idare etmekten kaynaklı, psikolojik bir sendromdur. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Sayın Başkan, İç Tüzük’ü dün çok rahat
uyguluyordunuz!
BAŞKAN – Yapmayın şunu!
ENGİN ALTAY (Devamla) – Zira, hiçbir
medeni ülkede başbakan sokaktaki protestolara karşı darbe fobisine kapılıp
miting yapmaz. Bir ülkede başbakan bu hâle gelmişse o başbakan ciddi bir darbe
fobisi içindedir; o başbakan ciddi olarak, bulunduğu makamla ilgili büyük
kaygılar içindedir.
Öte yandan, şunu unutmayın ki, Sayın Cumhurbaşkanıyla Sayın
Başbakanın bu Gezi sürecinde içine düştüğü yol ayrımı herkesin tahmin
ettiğinden büyüktür ki bu sebeple de Başbakan Gezi sürecini AKP içindeki
çatlağı kapatmak için bir silikon olarak kullanmıştır, kullanmaya devam
etmektedir. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale) – Yanlış, yanlış konuştun, öyle bir
durum yok.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Keşke, keşke…
SAKİNE ÖZ (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Öz, ne için söz istiyorsunuz? Sayın Altay
sataşma nedeniyle söz istedi ve verdim.
SAKİNE ÖZ (Manisa) – Kişisel sataşmadan…
BAŞKAN – Hayır efendim, ayrı ayrı…
SAKİNE ÖZ (Manisa) – Hayır efendim, ismim geçti. Şahsım adına…
İsmim geçti.
BAŞKAN – Sayın Altay grubunuz adına söz istedi, verdim.
SAKİNE ÖZ (Manisa) – Hayır, o…
BAŞKAN – Ne söyledi, size ne söyledi efendim?
SAKİNE ÖZ (Manisa) – Söylediğim sözlerin doğru olmadığını söyledi.
(Gürültüler)
BAŞKAN – Anlaşılmıyor ki. Grubunuz bir susarsa anlayacağım
efendim.
SAKİNE ÖZ (Manisa) – İsmimi kullanarak, söylediğim sözler
üzerinden doğru söylemedi, çarpıttı.
BAŞKAN – Yani söylediğiniz sözleri ne dedi çarpıttı, onu söyleyin.
SAKİNE ÖZ (Manisa) – E, söyleyeceğim, orada söyleyeceğim.
BAŞKAN – Hayır, söyleyin ki sataşma var mı, yok mu, onu
söyleyeceğiz.
SAKİNE ÖZ (Manisa) – Efendim, benim sözlerimi yanlış aktardı.
Dolayısıyla ben kürsüden konuşmak istiyorum.
BAŞKAN – Hanımefendi, anlaşılan, söylediğim anlaşılmıyor galiba.
Sataşma var mı, yok mu bilmiyoruz ama sataşma nedeniyle iki dakika söz
veriyorum. Ne dedi de sataştı, onu izah etmeniz lazım.
Buyurun.
3.- Manisa Milletvekili Sakine
Öz’ün, İstanbul Milletvekili Bülent Turan’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşma sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
SAKİNE ÖZ (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir
kere, sözlerim üzerinden üç yerde yanlış değerlendirdi, hatalı değerlendirdi.
Ben “yolsuzluk” demedim, “hukuksuzluk” dedim, “çünkü bununla ilgili yasa
çıkmadan uygulaması yapılmaya kalkılıyor.” dedim. İpek Üniversitesinde de
söylemiştim bunu, bir önceki hafta İpek Üniversitesinin kuruluşunda da
söylemiştim. Demiştim ki: “İpek Üniversitesi aslında daha kurulmadı, adı başka
bir şey ama boy boy ilanları var.” Bu, Meclisin
baypas edildiğinin anlatılması açısındandı.
İkincisi, ben “memur” demedim, ben “işçi” de demedim, “kamu
görevlisi” dedim. Bunların arasındaki farkda vardır.
Bunun için, sözlerimin çarpıtıldığını ve bununla ilgili, benim
sözlerimi çarpıttığını düşündüğüm için sizden söz istedim. Yanlış mı yaptım
efendim? (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Hayır, yanlış yapmadınız. Ne için söz istediğinizi sordum sadece.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
(Devam)
2.- CHP Grubunun, Manisa
Milletvekili Sakine Öz ve arkadaşları tarafından Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu
kadrosunun iktidar partisiyle kurduğu bağlantıların, kurumun habercilik
anlayışında ve kamusal görev üstlenen yetkililerin tarafsızlık anlayışında yarattığı
olası etkilerin belirlenmesi, Anadolu Ajansının son döneminde hisse artırımı
sırasında yaşandığı iddia edilen hukuksuzluklar konusunda ayrıntılı
çalışmaların yapılması amacıyla 25/6/2013 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun 5 Temmuz 2013 Cuma günkü birleşiminde okunarak
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN – Evet, Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza
sunacağım…
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN – Yoklama talebi var, yerine getireceğim.
Sayın Altay, Sayın Aslanoğlu, Sayın Özel, Sayın Moroğlu, Sayın Develi, Sayın Acar, Sayın Öğüt, Sayın Aygün,
Sayın Öz, Sayın Kurt, Sayın Sapan, Sayın Çelebi, Sayın Özkoç,
Sayın Dibek, Sayın Küçük, Sayın Batum, Sayın Akar, Sayın Ören, Sayın Serter,
Sayın Akova.
Evet, iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
(Devam)
2.- CHP Grubunun, Manisa
Milletvekili Sakine Öz ve arkadaşları tarafından Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu
kadrosunun iktidar partisiyle kurduğu bağlantıların, kurumun habercilik
anlayışında ve kamusal görev üstlenen yetkililerin tarafsızlık anlayışında yarattığı
olası etkilerin belirlenmesi, Anadolu Ajansının son döneminde hisse artırımı
sırasında yaşandığı iddia edilen hukuksuzluklar konusunda ayrıntılı
çalışmaların yapılması amacıyla 25/6/2013 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun 5 Temmuz 2013 Cuma günkü birleşiminde okunarak
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Alınan karar gereğince gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri İle
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1'inci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nde değişiklik yapılmasına dair İç Tüzük teklifi
ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı:
156)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2'nci sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı
ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S.
Sayısı: 287)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü sırada yer alan, Orta Asya ve Kafkaslar Bölgesel Balıkçılık
ve Su Ürünleri Yetiştiriciliği Komisyonu Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
3.- Orta Asya ve Kafkaslar
Bölgesel Balıkçılık ve Su Ürünleri Yetiştiriciliği Komisyonu Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporları (1/498) (S. Sayısı: 173)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4’üncü sıraya alınan, Niğde Milletvekili Alpaslan
Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin;
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- Niğde
Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile
100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporları (2/1613, 1/778) (S. Sayısı: 478) (x)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.
(x) 478 S. Sayılı Basmayazı 3/7/2013 tarihli
129’uncu Birleşim Tutanağı’na eklidir.
Geçen birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülen teklifin ikinci bölümü üzerinde
konuşmalar tamamlanmıştı.
Şimdi, ikinci bölüm üzerinde on beş dakika süreyle soru-cevap
işlemi yapılacaktır.
Tekrar sisteme girerseniz dünkü sıralamaya göre söz vereceğim:
Sayın Öğüt, Sayın Erdoğan, Sayın Erdem, Sayın Işık, Sayın Şandır, Sayın
Türkoğlu, Sayın Şimşek, Sayın Çirkin, Sayın Torlak, Sayın Öz, Sayın Özel, Sayın
Köse ve Sayın Ağbaba.
Sayın Öğüt…
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Dün 4 Temmuz, sizin için bir anlamı var, tek bir anlamı var,
ABD’nin kuruluş yıl dönümü. Bizim için anlamı ise çok farklı, o gün Türk
askerlerinin başına Amerikan askerleri tarafından çuvalın geçirildiği,
onurumuzla oynandığı bir gün. Maalesef sizin iktidarınız bu konuda hiçbir şey
söylemediği gibi, çuvalı geçiren ABD askerlerinin başındaki generali geçen sene
en üst seviyede ağırlama gafletinde bulunmuştur.
Aynı zamanda, 4 Temmuz, bir iç savaş provası olan, unutturulmaya
çalışılan Çorum olaylarının yıl dönümüdür; 57 kişinin yaşamını yitirdiği,
yüzlerce kişinin, insanın yaralandığı ve binlerce Alevi ailenin göçe
zorlandığı, 12 Eylül askerî darbesine zemin hazırlamak isteyen güçlerin yazıp
çizdiği, en kanlı provokasyonlardan biridir. 2 Temmuz
tarihi de Alevi yurttaşlarımıza yönelik öfkenin en can yakan katliamıdır.
Çorum’da, Maraş’ta ve Sivas’ta katledilen tüm canlarımızı rahmet ve sevgiyle
anıyor, sadece faillerini değil, katliamı meşru göstermeye çalışanları da…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Erdoğan…
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, şimdi, bu kanunla büyükşehirlerdeki meralar hazine
arazisi şekline getirilmektedir. Bu şekilde 30 ilimizde mera kalmamaktadır.
Bundan sonra büyükşehir yapılan illerde köylümüz nasıl hayvancılık yapacaktır?
Bu konunun izaha muhtaç olduğuna inanıyoruz. Lütfen bu konudaki
açıklamalarınızı bekliyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Erdem….
ENVER ERDEM (Elâzığ) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, düzenlemenin 37’nci maddesiyle, sahte belgelerle
desteklemelerden istifade edenlere getirilen ödeme yasağı kaldırılıyor. Hangi
illerde kaç çiftçi bu kapsamdadır? Toplam parasal tutarı ne kadardır? İller
itibarıyla ilk 5 il hangisidir? Bu düzenlemeyi doğru buluyor musunuz?
İkinci sorum: 43’üncü madde kapsamında kaç devlet memuru yeniden
göreve alınacaktır? Bu maddenin uygulanabilirliği var mıdır? Disiplin affıyla
görevlerine dönmeyen memur kalmış mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bu tasarıyla kadroya geçirilen belediye
sözleşmelileri içerisinde, son bir yıl içerisinde belediyede işe başlatılan ve
özellikle de PKK terör örgütünün talebi doğrultusunda kadroya yerleştirilen
kişiler var mıdır? Varsa bunlar hangi belediyelerde, kaç kişidir? Diğer
belediyelerde çalışanlara haksızlık yapılmış olmayacak mıdır?
İkinci soru da, bugüne kadar KEY ödemelerini alamayanların bu
mağduriyetlerinin giderilmesi konusunda bu tasarıda bir çözüm bulmayı düşünüyor
musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Şandır... Yok.
Sayın Türkoğlu… Yok.
Sayın Şimşek… Yok.
Sayın Çirkin… Yok.
Sayın Torlak… Yok.
Sayın Öz… Yok.
Sayın Özel…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başbakan Yardımcım, Manisa’da birlikte katıldığımız bir
törene bir saat geç gelmiştiniz. Siz gelene kadar biz mehteran takımını
dinledik. Mehteran takımı törendeki, tören alanındaki yerini aldıktan sonra,
siz sanki onlar hiç dinlenmemiş gibi, kendi konuşmanızdan önce onlar
konuşacakmış gibi onları arkaya yolladınız, sonra da o sırada çalan Onuncu Yıl
Marşı’nı da kastederek “Mehter varsa Onuncu Yıl Marşı’ndan önce o çalmalı.”
dediniz. Aslında bu sizin gecikmenizden kaynaklanan bir sıkıntıydı. İkisi de
bizim değerimiz, biz ikisini de birlikte kucakladık ama görüyorum ki daha sonra
Bursa’da, hatta bakanlar toplantısı çıkışında dahi “Mehteran varsa önce o
çalar.” diye, aslında bir saat geç geldiğiniz programda çoktan çalmış olan
mehteranı birtakım şeylere alet ediyorsunuz. Benim de ismimi zikrediyorsunuz.
Ben düz bir milletvekiliyim, iktidar ve Hükûmet olma gücünüzü üzerimde
orantısız olarak kullanıyorsunuz. Bu fırsatla bu konuyu karşılıklı bir kez daha
tartışalım istedim efendim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Köse… Yok.
Sayın Ağbaba…
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Bilindiği gibi, bütün Türkiye’de olduğu gibi Malatya’da da geçici
işçiler, 4/B’liler, 4/C’liler
mevcut. Malatya’da Karayollarındaki geçici işçiler maalesef Karayollarıyla
beraber özelleştirildi yani Orta Çağ’dan kalma bir zihniyetle işçileriyle
beraber Karayolları da satıldı. Yine, Malatya Araştırma Hastanesinde, Devlet
Hastanesinde, Devlet Demir Yollarında, Tarım İl Müdürlüğünde, Sultansuyu Harasında ve birçok kurumda geçici işçiler var,
taşeron işçiler var. Bu taşeron işçilerle ilgili, Hükûmet, söz vermesine rağmen
bir türlü düzenleme yapmıyor. Bu torba, çuval ya da harar yasası görüşülürken
bize onlarca telefon geldi. Bu konuda Hükûmetin bir müjde vermesi bekleniyor ve
Meclisin üzerine düşen bir görevi de yapması gerekiyor. Bu taşeron işçilerine
mutlaka kadro verilmesi gerekiyor. Bu konuda Hükûmetin düşüncelerini merak
ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Doğru…
REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
TEKEL’den kamuya geçen 4/C’li işçiler
çok zor durumlarda çalışıyorlar. Büyük ekonomik sıkıntı içerisindeler. Bu
insanlar asil kadroya alınmakla ilgili olarak telefon üzerine telefon
ediyorlar. Bunların asil kadroya alınmasıyla ilgili bir çalışma yapılamaz mı?
İkinci konu da: Çiftçi kardeşlerimiz de bu torba kanun içerisine
girme noktasında devamlı telefonlarla bizlere ulaşmaya çalışıyorlar. Özellikle
tarım kredi borçları ve banka borçlarını ödeyemediklerini ve gün geçtikçe
artmakta olduğunu ifade ediyorlar. Çiftçi borçlarını ödeyemeyenlerle ilgili
olarak herhangi bir yapılandırma yapılamaz mı? Bu öğrenilmek isteniyor.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Kurt…
KAZIM KURT (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, 43’üncü maddeyle 28 Şubat mağdurlarına bir af
getiriyoruz ve bunu doğru yapıyoruz ancak Türkiye’de 12 Eylül mağdurları hâlâ
sürünüyor. 12 Eylülde güvenlik soruşturması nedeniyle işten atılanlar, işe
giremeyenler hâlâ çözüm bulamıyor. Bu ikircikli bir durum değil midir? Bu 12
Eylül yasalarını değiştirme konusunda ne zaman adım atacağız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Demiröz...
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, son günlerde Bursa yerel medyasında üç basın
mensubu arkadaşımız Twitter, Facebook gibi sosyal
medya üzerinden kendileri veya aile fertlerinin yapmış oldukları yorum ve
paylaşımlar nedeniyle çalıştıkları kurumla ilişkileri kesilmiştir. İleri
demokraside yapılan bu baskılar ve insanların ekmekleriyle oynayarak varılmak
istenen netice nedir? Bunu öğrenmek istiyorum, bir.
İki, gerek basın mensupları gerekse vatandaşlarımızın sosyal medya
üzerinden bir paylaşımda bulunmadan önce neler yazılacağı, hangi içerikte
olacağı, görsel olarak hangi resimlerin kullanılacağı konusunda bir rehber
hazırlamayı düşünür müsünüz ya da yönlendireceğiniz bir onay makamı var mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, buyurun.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) – Sayın Başkanım,
teşekkür ediyorum.
Doğrudan görüştüğümüz konularla ilgili olarak bir arkadaşımız
37’nci maddeye uygun sahte belgelerle hangi illerde kaç çiftçi ve bunların
parasal tutarını sormuştu. Şöyle bir bilgi sunabilirim: Bu konuda ilk beş il
Şanlıurfa, Diyarbakır, Mardin, Adıyaman ve Şırnak olarak görünüyor. Destekleme
primi ödemeleri blokelerinden etkilenen il sayısı 55 adettir. Etkilenen üretici
sayısı 95 bin kişidir. İncelemeye tabi firma sayısı 266 adettir. Yapılacak
tahminî ödemenin de 200 milyon tutarında olduğu tahmin edilmektedir ve
düşünülmektedir.
Sayın Işık kadroya geçirilen belediye sözleşmelilerinden son bir
yıl içerisinde sözleşmeli olarak alınan PKK’lılardan bahsediyor. Bunlar hangi
belediyelerdedir? Böyle bir soruyu doğrusu çok yanlış buluyorum. “’Belediyelere alınan PKK’lılar’ diye, PKK’lı
olduklarını bildikleri ve sadece bu sıfatla alındıklarını düşündükleri
sözleşmeli var mıdır?” Bizim bilgimize göre yoktur. Hiçbir belediyeyi bununla
itham edemeyiz. Sizin ifade etmek istediğiniz belediyeler olabilir. O zaman,
bunları açıkça ifade edin. Ama biz hiçbir belediyenin, hiçbir PKK’lıyı sadece
PKK’lı olduğu için sözleşmeli olarak aldıklarını düşünemeyiz, varsayamayız,
kabul edemeyiz. Dolayısıyla, bu istediğiniz bilgileri daha somut hâle getirmek
için sizin düşüncenize göre PKK’lı oldukları resmen bilinen bu kişiler
kimlerdir ve hangi belediyeler bunları işe almışlardır ve şimdi bu çıkardığımız
kanunla bunlar nasıl sözleşmeliden kadroya geçmelidir? Bunu lütfen Genel
Kurulda tenvir etmek, aydınlatmak amacıyla daha somut olarak söyleyebilirsiniz.
Ama bu bir suçlamadır. Böyle bir suçlamayı ben çok yanlış buluyorum, gereksiz
buluyorum ve doğru bulmuyorum.
KEY ödemelerini kimler alamadı ve bundan sonra nasıl ödenecek?
Bunu yazılı olarak cevaplandıracağım.
Sayın Reşat Doğru TEKEL’den kamuya geçen işçilerin asil kadroya
alınamaması ve bu konudaki talepleri söyledi. Bilindiği üzere, özelleştirme
kapsamında işsiz kalan işçiler kamu kurumlarında geçici personel olarak
istihdam edilmektedir. Geçici personele yönelik olarak 20 yılında çalışma
süreleri on aydan on bir aya çıkarılmıştır. Yıllık ve mazeret izinleri
artırılmıştır, iş sonu tazminatı getirilmiştir. 2012 yılında ise çalışma süresi
on bir ay yirmi sekiz güne çıkarılmıştır. Bu dönemde de ücretlerinde önemli
artışlar sağlanmıştır. Ayrıca, 2012 yılında fazla çalışma ücreti getirilmiştir.
Hâlen, geçici personel eğitim durumuna bağlı olarak -ilkokul, ortaokuldan
başlamak üzere- 1.094’le 1.315 lira arasında ücret almaktadır. Bunların bu
kanun kapsamında kadroya geçirilmeleri düşünülmemektedir. Ancak ağustos ayında
başlayacak toplu sözleşme ve görüşmeler sırasında 657 sayılı Kanun kapsamında
olan 4/C’lilerin de durumlarının daha da
iyileştirilmesi konusunda sendika ile Hükûmet arasında bir pazarlık olacağını
biliyoruz.
Sayın Erdoğan büyükşehir yapılan illerde nasıl hayvancılık
yapılacaktır, meralar hazine arazisi hâline getirilmektedir, yanlış
anlamadıysam böyle bir soru sordu. Bu konuda koruyucu hükümler de vardır,
bugüne kadarki mevzuat içerisinde de esasen hayvancılığın korunması, tarım
arazilerinin korunması hususunda gerekli adımlar atılmıştır.
Bir arkadaşımız, sanıyorum Kazım Bey’di, sesinden anladım,
buradan, konuştuğunu göremedim; “43’üncü madde 28 Şubat mağdurlarına imkân
getiriyor, 12 Eylül mağdurlarına ne zaman adım atılacak?” Haklısınız, biz
Hükûmetimiz döneminde şu veya bu sebeplerle insan hakları çiğnenmek suretiyle
olağanüstü dönemlerde kişilik hakları zedelenen, özlük hakları ellerinden
alınan pek çok kişilerin mağduriyetlerini giderme noktasında özellikle 12 Eylül
2010 referandumundan sonra önemli adımlar attık. 12 Eylül mağdurları veya 28
Şubat mağdurları diye ayırt etmeyelim ama bu dönemlerde görevlerine son verilen
veya kendilerine haksız cezalar tanzim edilen kişilerle ilgili olarak attığımız
adımlar vardır. Eğer 12 Eylül 1980 askerî darbesini düşünüyorsanız bu
mağdurların da haklarının iade edilmesi konusunda pek çok düzenleme yapıldı,
sizin bu konularda teklifleriniz olursa onları da ayrıca değerlendirmek
isterim.
Bir arkadaşım, ismini alamadım çok özür diliyorum, Bursa yerel
medyasında 3 kişinin çalıştığı kurumlarla ilişkisinin kesildiğinden bahsediyor.
Bu, başka medya kurumlarıyla da ilgili olabilir.
BAŞKAN – Sayın İlhan Demiröz…
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) – İlhan Demiröz mü?
Affedersiniz, buradan göremedim arkadaşımı, özür diliyorum.
Doğrudur, olabilir ama bunlar özel hukuku ilgilendiren konulardır.
Yerel medyalar hayır kuruluşu değil, ticari kuruluşlardır, patronları vardır.
Çalışan ile çalıştıranlar arasındaki ilişkiler de İş Kanunu’muzda ve diğer
mevzuata esasen gözetilmiştir. Arkadaşlarımızın işlerinden olmasına üzülürüz
ama bu konuda Hükûmet olarak yapacağımız hiçbir şey yok. Ulusal medyadan da bu
amaçla veya başka sebeplerle işlerinden çıkartılanlar olabilir. “Sosyal medya
üzerinden bir rehber hazırlamayı düşünüyor musunuz?” diyor Sayın Demiröz. Bunu
ironi olarak kabul ediyorum, böyle bir hazırlığımız yok, sizin böyle bir
düşünceniz varsa bana özel olarak iletin de okumuş olayım.
Ayrıca, bir arkadaşımız 2 Temmuz gününün geçmişte yaşanan acı
olaylarla ilgisini ortaya koydu, sanıyorum Sayın Öğüt’tü. Evet, bu üzüntü
verici olayları yeri geldiğinde arkadaşlarımız mutlaka bazı düşüncelerini ifade
etmişlerdir.
Sayın Özel ikimiz arasındaki bir ilişkiyi Mecliste dile getirdi.
Bu da sizin çok özel kalitenizi gösteriyor; teşekkür ediyorum. Yani olumsuz
anlamda söylemiyorum, mutlaka bir şey söylemek için bunu gündeme getirdiniz.
Ben sizi orada onore etmiştim, “Toplantıya katılan
arkadaşımız Özgür Özel de aramızda.” diyerek sizi takdim etmiştim ama
gereksizmiş, bunu şimdi anlıyorum.
Mehterle ilgili düşüncem benim özel düşüncemdir. 7 yaşından beri
bu düşünceye sahibim, bunu şu veya bu şekilde dile getirmemin kimseye zararı
olmadığını düşünüyorum.
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeler varsa o madde üzerindeki
önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
24’üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutup işleme
alıyorum;
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 S. Sayılı Kanun Teklifinin 24 üncü
maddesiyle 2918 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen geçici 22 nci
maddenin üçüncü fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan "alınmaz."
ibaresi "alınmaz, ancak 13 Türk Lirası indirimli değerli kâğıt bedeli ve
bu Kanunun 131inci maddesinin son fıkrası kapsamında da 2 Türk Lirası bedel
ödenir." şeklinde ve dördüncü cümlesinde yer alan "gerekli
harçlar" ibaresinin "gerekli harçlar ve indirimsiz değerli kâğıt
bedeli" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Mihrimah
Belma Satır Mehmet Doğan
Kubat
Giresun İstanbul İstanbul
Ramazan Can Öznur Çalık Muzaffer Yurttaş
Kırıkkale Malatya Manisa
Mehmet Öntürk İsmail
Tamer Mustafa Elitaş
Hatay Kayseri Kayseri
Erol
Kaya
İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Teklifinin 24. maddesi son paragrafının
II. cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Tufan
Köse İzzet
Çetin
İstanbul Çorum Ankara
Özgür
Özel Veli Ağbaba
Manisa Malatya
“Bu değiştirme işleminden harç ve
değerli kağıt bedeli alınmaz”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili
Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporları (2/1613, 1/778) nın 24 üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Mehmet Günal
Konya Manisa Antalya
Mehmet Şandır S. Nevzat Korkmaz Mehmet Erdoğan
Mersin Isparta Muğla
Alim Işık
Kütahya
“Madde 24- 2918 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"Geçici Madde 22- Sürücü belgesi sınıfları, sürücü
belgelerine ait esaslar ve sürücü adaylarında aranacak şartlar yönetmelikte
belirleninceye kadar bu Kanunun 38, 39 ve 41 inci maddelerinin değişiklikten
önceki halleri uygulanır.
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte sürücü belgesi sahibi olanlar
ile motorlu taşıt sürücü sertifikası bulunan veya sürücü kurslarına kayıt
yaptırmış olanların alacakları sürücü belgelerinin yönetmelikte belirlenen yeni
sınıf sürücü belgeleri ile değiştirilmesi zorunludur. Bu belgelerin
değiştirileceği sürücü belgesi sınıfları yönetmelikle belirlenir.
Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce verilmiş olan ve bu
Kanuna göre değiştirilmesi zorunlu olan sürücü belgelerinin değiştirme
işlemleri İçişleri Bakanlığınca belirlenen süreler içinde tamamlanır. Bu
değiştirme işlemlerinden harç ve değerli kağıt bedeli
alınmaz. Belirlenen süre içinde değiştirilmeyen sürücü belgeleri geçersiz
sayılır. Ancak, başvuruları hâlinde, gerekli harçlar ödendikten sonra
kendilerine geçersiz sayılan sürücü belgesinin karşılığı olan yeni sürücü
belgesi verilir. Bu işlemlere ait usul ve esaslar İçişleri Bakanlığınca
belirlenir."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen?
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Erkan Akçay…
BAŞKAN – Erkan Akçay, Manisa Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
24’üncü madde üzerine verdiğimiz önerge üzerinde söz aldım. Muhterem heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Teklifin 24’üncü maddesi ile, sürücü belgesi
sahibi olanlar, motorlu taşıt sürücü sertifikası bulunanlar ve sürücü
kurslarına kayıt yaptırmış olanların alacakları sürücü belgelerinin
yönetmelikte belirlenen yeni sınıf sürücü belgeleriyle değiştirilmesi
zorunluluğu getirilmektedir. Sürücü belgesi almaya hak kazanan bir
vatandaşımız, 492 sayılı Harçlar Kanunu’na göre ehliyet sınıfı itibarıyla 110
ile 556 lirası trafik harcı öderken, Değerli Kâğıtlar Kanunu’na göre de 101
Türk lirası değerli kâğıt bedeli ödemek zorundadır. Sürücü belgelerinin değiştirilmesinden
harç alınmayacağı kanunda hüküm altına alınmıştır ve bu doğru bir düzenlemedir
ancak yenilenen sürücü belgelerinden değerli kâğıt bedelinin alınmamasına
yönelik bir düzenleme yoktur. Bu nedenle, sürücü belgesini yeniletecek bir
sürücü 2013 yılı için 101 lira değerinde değerli kâğıt bedeli ödeyecektir.
Ayrıca, bu bedel her yıl yeniden değerleme oranı nispetinde de belirlenmektedir
bilindiği üzere.
Sürücü belgelerini yenileyenlerden harç almamak ne kadar doğru
ise, bunlardan değerli kâğıt bedeli almak da o kadar yanlıştır değerli
arkadaşlar. Bu “Sorma, ver.” parasıdır. Vatandaşımız bunu ancak bu şekilde
tarif eder ve bu alınan değerli kâğıt parası 101 lira 2013 yılı için “Sorma,
ver.” parasıdır.
Bu 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 115’inci maddesinde
bir ay içinde ödenmeyen cezalar için yüzde 5 faiz öngörülmekte ve 6183 sayılı
Kanun’un uygulanacağı ifade edilmektedir. Yani hem yüzde 5 ve gerektiğinde de
aylık yüzde 40 itibarıyla gecikme faizi ödenecektir. Bu da günümüzün enflasyonu
nispeti dikkate alındığında çok fahiş bir ceza alımıdır.
Yine, trafik cezalarıyla ilgili başka bir sorun da cezaların
adreslere ulaştırılmamasıdır. Gıyabında yazılan trafik cezaları sürücünün evine
genelde ulaştırılamamakta veya mahalle muhtarına teslim edilmektedir.
Dolayısıyla, araç sahipleri cezalardan haberdar olamıyor ve ancak yıllar
geçtikten sonra bir vesileyle, o zaman bir sürprizle karşılaşmakta ve aynı
zamanda faizleriyle birlikte bu borçlar da katlanabilmektedir.
Değerli milletvekilleri, Hükûmetin vatandaştan “Sorma, ver.”
parası isteyeceğine trafik kazalarına bir tedbir getirmesinde büyük fayda
vardır ve dünyada her sene trafik kazalarından 50 milyon insan yaralanmakta, 1
milyon 200 bin kişi hayatını kaybetmektedir. Trafik kazalarında sürücüler,
yayalar, yol durumu ve araç tasarımı olmak üzere çeşitli faktörler rol
oynamaktadır. Yolları güvenli yapmak, yol güvenliği için tedbirler geliştirmek
ve değişik standartları uygulamak elzemdir.
Adalet ve Kalkınma Partisi duble yollarla
övünüyor ancak 2003 yılında 455 bin trafik kazası yaşanırken 2012 yılında 1
milyon 320 bin trafik kazası olmuştur. 2012 yılındaki bu kazalarda 3.750
vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 268 bin vatandaşımız da yaralanmıştır.
Türkiye’de 1965 yılında 36 dakikada bir trafik kazası olurken -artı, tabii
yolların ve trafiğin de çok yoğun artması nedeniyle- 2005 yılında 51 saniyede,
2011 yılında 25 saniyede bir trafik kazası yaşanırken 2012 yılında her 23
saniyede bir trafik kazası yaşanmaktadır.
Türkiye’deki toplam kazaların yüzdesi içinde Manisa’daki kazaların
payı da maalesef yükselmektedir. 2009 yılında Türkiye’de meydana gelen
kazaların binde 93’ü Manisa’da meydana gelirken 2010 yılında bu oran yüzde 1’e,
2011’de yüzde 1,05’e ve 2012 yılında ise yüzde 1,1’e yükselmiştir. Bunun nedeni
de Manisa’daki yolların bozuk olması ve kör noktalarla ilgili tedbirlerin
alınmamasıdır.
Bu düşüncelerle önergemizin kabulünü diliyor, saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum.
Önegeyi oylarınıza
sunacağım…
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Ancak karar yeter sayısı isteniyor, arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… (CHP ve MHP sıralarından “Var.”
sesleri)
Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.31
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.39
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
131’inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
24’üncü maddesi üzerinde Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve arkadaşlarının
vermiş olduğu önergenin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kâtip üyeler arasında anlaşmazlık olduğu için elektronik cihazla
oylama yapacağım.
Bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.41
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 17.51
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
131’inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
24’üncü maddesi üzerinde Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve arkadaşlarının
vermiş olduğu önergenin yapılan ikinci oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, kabul
edilmemiştir.
478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
İkinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Teklifi’nin
24’üncü maddesinin son paragrafının II. cümlesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
“Bu değiştirme işleminden harç ve değerli kâğıt bedeli alınmaz”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, İzzet Çetin, Ankara
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
İZZET ÇETİN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 478
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 24’üncü maddesi
üzerinde verdiğimiz önerge adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu kanun teklifi çok acil olduğu için Meclis
uzadı. 1 Temmuzda Anayasa’daki hüküm gereği tatile girmesi gereken Meclis, çok
acil bir yasa çıkarmak için uzadı ama aciliyet
nedeniyle, AKP milletvekilleri salonda olmadıklarından görüşmeler uzuyor.
Tabii, her seferinde iki sefer, üç sefer yoklama yaparak zor toparlanıyor.
Sayın Bakan, öncelikle, 657 sayılı Yasa’nın 4/C’lilerin
durumuna ilişkin biraz evvel vermiş olduğunuz bir soruya cevapta; Ağustos
ayında kamu sözleşmeleri sırasında konunun ele alınarak çözüme kavuşacağını
söylediniz. Meclis de sizin döneminizde ilk kez 4/C’li
çalıştırmaya başlamıştı Meclis Başkanı olduğunuz dönemde. O dönemden bugüne bu
sorun büyüdü ve AKP’nin büyüttüğü bu sorun, ne yazık ki, çalışanların ve
ailelerinin yaşamlarını zindan eder bir konuma geldi. O nedenle, Meclis Başkanı
olarak çözemediğiniz o 4/C’lilere ilişkin sorunu,
Başbakan Yardımcısı olarak çözeceğinizi umuyorum ve eğer bu sorun çözüme
ulaşırsa da 4/C’lilerin size minnettar kalacaklarını
hatırlatmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, önergemizle ilgili olarak, tabii, bu kanun iyi
hazırlanmamış bir kanun teklifi. Hazırlanmadığı maddelerinden belli, verilen
önergelerden belli. Burada da görüyoruz ki, iki ayrı yerde yani çok itina
gösterilmeden hazırlandığı açık. Biraz da kapkaççı mantığıyla
hazırlandığı gerçek.
Çok açık bir şekilde, değiştirilecek bu sürücü belgelerine ilişkin
olarak “Bu değiştirme işlemlerinden harç alınmaz” diyerek, sanki değiştirme
işleminin bedava, yurttaştan para alınmadan yapılacağı gibi bir izlenim vermeye
çalıştınız. Ne yazık ki, Cumhuriyet Halk Partisi
milletvekilleri olarak, alt komisyonda, sadece harç alınmadığını bunlardan, 492
sayılı Harçlar Kanunu’nun dışında, 210 sayılı Değerli Kâğıtlar Kanunu’na göre
de her bir değiştirme işleminden 101 lira değerli kâğıt parası alınacağını ve
bunun da 24 milyonu aşkın yurttaşımızdan toplanacak paranın 2,5 katrilyon lira
ya da şimdiki deyimle 2,5 milyar lira gibi bir para olduğunu ortaya açıklayınca
basın ve kamuoyunun tepkileri yoğunlaştı. O nedenle herkes de konuya
hâkim oldu. Yani, “şark kurnazlığı” diye tabir edilecek bir mantıkla bir kanun
teklifi hazırlayıp belki cebinde beş kuruş, yiyecek ekmek parası olmayan
vatandaşın hiçbir işe yaramayan ehliyetini değiştirmek için ondan 101 lira daha
alacak kadar vatandaşını düşünmeyen bir konuma geldiğinizi sizlere hatırlatmak
istiyorum. O nedenle verdiğimiz önerge ile bunun kaldırılmasını yani değiştirme
işleminden de değerli kâğıt parası alınmamasını önerdik.
RECEP ÖZEL (Isparta) – 15 liraya düşüyor.
İZZET ÇETİN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, normal olarak herhangi
bir zayi durumundaki değiştirme değil bu. Bu, sizin bu kanun teklifinizin
içerisinde, “Yurttaştan gizli bir şekilde harç alınmaz.” diyerek, “Bir şey
alınmayacak.” mantığıyla hazırladığınız bir kanun teklifi olduğu için, o
mantığınıza uygun olan durum, tepki yoğunlaşınca bunu 25 liraya, 50 liraya, 10
liraya düşürmek değil, hiç almamaktır.
Bakınız, burada, aynen okuyorum: “Bu maddenin yürürlüğe girdiği
tarihten önce verilmiş olan ve bu kanuna göre değiştirilmesi zorunlu olan
sürücü belgelerinin değiştirme işlemleri İçişleri Bakanlığınca belirlenen
süreler içinde tamamlanır. Bu değiştirme işlemlerinden harç alınmaz.” Bunun
mantığı, değerli kâğıt parası da alınmaz demektir. Yani, şimdi, siz vatandaştan
önce 101 lira alınacağını gizleyeceksiniz, saklayacaksınız, açığa çıkınca da
“25 lira alalım, dörtte 1 alalım.” diye önerge vereceksiniz. Bunun doğrusu hiç
alınmamasıdır. Yurttaşı enayi yerine koyarak onun parasını da toparlayıp
yandaşlarla paylaşma gibi bir mantığı kabul etmenin olanağı yoktur.
Önergemizin kabul edilmesini diliyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 S. Sayılı Kanun Teklifinin 24 üncü
maddesiyle 2918 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen geçici 22 nci
maddenin üçüncü fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “alınmaz.” ibaresi
“alınmaz, ancak 13 Türk Lirası indirimli değerli kâğıt bedeli ve bu Kanunun 131
inci maddesinin son fıkrası kapsamında da 2 Türk Lirası bedel ödenir."
şeklinde ve dördüncü cümlesinde yer alan “gerekli harçlar” ibaresinin “gerekli
harçlar ve indirimsiz değerli kâğıt bedeli” şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) – Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Hâlihazırda ehliyetlerini yenileyecek olan kişilerden 101 TL
alınmaktadır. Getirilen yeni düzenlemeler nedeniyle ehliyetlerini zorunlu
olarak yenileyecek olan kişilerden 101 TL yerine masraf karşılığı olarak 15 TL
alınması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
25’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı yasa teklifinin 25. maddesinin
sonundaki “yürürlükten” kaldırılmıştır” ifadesinin “iptal edilmiştir” şeklinde
değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Özgür
Özel Tufan
Köse
İstanbul Manisa Çorum
Veli
Ağbaba Vahap
Seçer
Malatya Mersin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili
Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporları (2/1613, 1/778) nın 25 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay S. Nevzat Korkmaz
Konya Manisa Isparta
Alim Işık Mehmet
Erdoğan Mehmet
Günal
Kütahya Muğla Antalya
Mehmet
Şandır Reşat
Doğru
Mersin Tokat
“Madde 25- 2918 sayılı Kanunun; 3 üncü maddesinde yer alan
“Minibüs” tanımına dair hükümler, 40 ıncı maddesi,
114 üncü maddesinin dördüncü, beşinci ve altıncı fıkraları, 119 uncu maddesinin
birinci fıkrası, 120 nci maddesi ve ek 13 üncü
maddesi yürürlükten kaldırılmıştır.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Reşat Doğru, Tokat
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 478
sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 25’inci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge
üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu madde, ticari araç olan minibüsün tanımıyla ilgilidir.
Tabii, ülkemizin önemli sorunlarının başında trafik konusu
gelmektedir. Tabii, bunların yanında, şoförlerin ve özellikle taşıyıcı
esnaflarımızın, taksicisinden şoförüne kadar, onların yanında o tür insanların
da çok büyük sorunları vardır. Tokat Reşadiye Şoförler ve Otomobilciler Esnaf
Odası Başkanlığı tüm esnaflarımızı ilgilendiren, yani şoförlerimizi, taksi
şoförlerimizi, kamyon şoförlerimizi ve diğer taşıyıcı esnaflarımızı
ilgilendiren bu önemli konularda kendi görüşlerini iletmek üzere bizlere
bildirmiştir. Bu arkadaşlarımızın ve tüm esnaflarımızın bazı görüşlerini
sizlere iletmek istiyorum ve paylaşmak istiyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, son zamanlarda, tabii, şoför esnafı
devamlı kaybetmektedir. Özellikle, kamyon şoförlerinin bazıları neredeyse iki
ay, üç ay kontak açmadan hayatlarını devam ettirme mücadelesini vermeye
çalışıyorlar. Aynı şekilde, taksici esnaflarının ve minibüs esnaflarının da
birçok sorunlarla boğuşmakta olduğunu görüyoruz.
Yaklaşık olarak on beş yıldan beri, periyodik bir şekilde,
özellikle şoför odalarının gelir kalemleri bir bir
ellerinden alınıyor. Araç ruhsatları satışından tutun da mesleki yeterlilik
belgeleri, araç dosyası ve plakası, neredeyse bunların hepsi bir bir şoförler odasının elinden alınarak başka şekilde
değerlendirilmeye çalışılıyor.
Bakınız, bunlarla ilgili olarak, özellikle odada çalışan
kardeşlerimizin, oda yöneticilerimizin istekleri şu şekildedir, deniyor ki: “K1
ve K2 belgelerini Ulaştırma Bölge Müdürlüğü ve son zamanlarda il ve ilçelerde
ticaret odaları birçoğu üyesi olmadığı hâlde yapıyor ise bu hakkın en azından
odamıza verilmesi veya ilçe sınırları içerisinde bizim esnaf, sanatkâr ve
nakliyecilerin belgelerinin tarafımızdan düzenlenmesi…” Bu noktada bir talepleri var.
Değerli milletvekilleri, bu, doğru bir taleptir. Hakikaten,
odaların şu anda gelir kalemlerinin birçoğunun azalmış olduğu ve kapanma
durumuna geldiği düşünülürse, bu yönlü olarak haklı bir talepleri olduğu
değerlendirilmelidir.
Ayrıca, ticari araç kullanan şoförlerden istenen mesleki
yeterlilik belgelerinden SRC belgesinin esnaf odası tarafından verilmesinin
sağlanması, hantal yapının değişmesi, hizmetin yerinde ve sağlıklı verilmesini
sağlayacaktır. Kaldı ki, odanın vermemesinden dolayı on yıldır belgesi eline
ulaşmayan bir sürü esnaf vardır.
Şehir içi yolcu taşımacılığı yapan -köy minibüsleri dâhil olmak
üzere- minibüsçü esnafının alması zorunlu olan D4 yekti belgesinin kilometrelerce
uzak olan ulaştırma bölge müdürlükleri yerine odalar tarafından verilmesi,
esnafın hem zaman kaybını hem de iş kaybını önlemiş olacaktır.
Ayrıca, ilçe millî eğitim müdürlüğü uhdesinde gerçekleştirilen
öğrenci taşıma ihalelerinde yaklaşık maliyet hesaplamasında hata yapıldığı… Ve
gerekli yerlere ikazların yazılı ve sözlü yapılmış olmasına rağmen bunlar
maalesef giderilmemektedir.
Öğrenci taşıması bir hizmet alımı olduğuna göre, Hizmet Alımı
Yönetmeliği’nin 9’uncu maddesinde “yüzde 20’yi geçmemek üzere yükleniciye kâr
eklenir” ibaresine rağmen millî eğitim müdürlükleri maalesef bunu
uygulamamaktadır. Dolayısıyla da taşıyıcı esnafı ciddi manada mağdur
olmaktadır.
Ayrıca, taşımacı, akaryakıtı pompadan alırken, işletmeye yüzde 18
KDV içinde esnaf bunu öderken, yaklaşık maliyetler hesaplanırken mazot birim
fiyatı KDV’siz girilmektedir. İdareden hak edişini yaparken de faturasını yüzde
8 KDV’yle kesmektedir. Dolayısıyla, arada yüzde 10 gibi çok önemli bir fark,
maalesef, eksik ödeme şeklinde insanlarımıza ödenmektedir. Dolayısıyla,
esnaflar bu yönlü olarak çok ciddi manada sıkıntı içerisindedir.
Ama diğer bir konu da… Özellikle şunu söylememiz gerekmektedir ki,
ülkemizde trafik kazaları çok yoğun bir şekilde maalesef can yakmaktadır. 2013
yılının Şubat ayı sonu itibarıyla ülkemizde yaklaşık olarak 7 milyon 191 bin
105 araç bulunmaktadır. Geçen yıl 3.750 kişi kazalarda hayatını kaybetmiştir.
Bununla ilgili olarak da yaklaşık 1 milyar 393 milyon lira civarında maddi
hasar, maddi kayıp vardır.
Ama bir diğer konu da, yaklaşık olarak 270 bin, 300 bin civarında
insan da kazadan dolayı yaralanmaktadır. Yani 300 bin kişilik bir şehir
düşünün, yaralılardan ve engelli vatandaşlardan oluşan bir şehir düşünün.
Trafik kazalarından hem ölüm oranlarının artmış olması hem de yaralıların
artmış olması bu konunun ne kadar önemli olduğunun ifadesidir.
Bu manada da bu konuda İçişleri Bakanlığına, bilhassa emniyet
teşkilatımıza çok önemli görevler düşmektedir.
İşin başı eğitimdir diyor ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralardan alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım. Kabul edenler…
Kabul etmeyenler…
Kâtip üyeler arasında anlaşmazlık var.
Bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.07
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.14
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
131’inci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
25’inci maddesi üzerinde Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve arkadaşlarının
vermiş olduğu önergenin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi
önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter
sayısı vardır.
478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Yasa Teklifi’nin
25’inci maddesinin sonundaki “yürürlükten kaldırılmıştır” ifadesinin “iptal
edilmiştir” şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Özgür Özel, Manisa
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
önergemiz üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında dün yaşananlar da, her yasama döneminin sonuna sıkışan bu
torba kanunlar da, hepsi iktidar-muhalefet ilişkileri üzerine ve ülkeyi nasıl
yönettiğiniz, size verilen, Anayasa Mahkemesince tanınan sürelere ne kadar
riayet ettiğiniz, muhalefetle nasıl bir ilişki kurduğunuz ve çoğulcu
demokrasiden ne kadar nasibinizi aldığınızla ilgili bir mesele.
Biraz önce Sayın Başbakan Yardımcısına, eşit olmayan mecralarda
sürdürdüğü bir tartışmaya belki bir açıklık getirir diye bir ifadede, bir
soruda bulundum. Başlangıç nezaketle geldi ama sonunda döndü dolaştırdı, Sayın
Başbakan Yardımcısı, sayın hemşehrim lafı öyle bir
yere getirdi ki gerçekten kanım dondu.
Aslında yaşanan mesele… Ben tam saatinde gittiğim bir yerde Sayın
Başbakan Yardımcısını bir buçuk saate kadar bekledim. Program başlamadı ama o
programda olması gereken mehteran takımı gösterisini icra etti. Sayın Başbakan
Yardımcısı, gecikmeli olarak, on birdeki programa on ikiyi biraz geçe geldi ve
birkaç kişiyle el sıkıştı, yerine oturdu.
Ben orada ikameti sürdüren hemşehrisi
olarak kalktım, saygıyla gittim, kendisini selamladım. Bu,
olması gereken beşerî bir ilişki.
Daha sonra, aslında önce bizlerin kürsü alması, sonra hiyerarşik
sıraya göre kendisinin kürsü alması beklenirken, önce bir parmak işaretiyle mehteranbaşını yanına çağırıp, onun yeniden yapmak üzere
hazırlandığı programını ileriye aldı. O sırada bir Onuncu Yıl Marşı çaldı,
kendisi burada kürsüye çıktı bizleri dinlemeden ve dedi ki: “Mehterana yanlış
yapıldı, açılış onunla olmalıydı.” Birçok şey söyledi.
Bu konuşmaya başlarken de beşerî ilişkilerin olmazsa olmazı,
siyasi nezaketin olmazsa olmazı bir şekilde kendisiyle gelen, kendi partisine
mensup milletvekillerinin de isimlerini ifade etti çünkü telgraflar okunmuştu,
orada olan milletvekilleri, biraz da Sayın Arınç’ın
organizasyon komitesinin elini ayağına dolaştıracak aceleci tavrı yüzünden
ismimiz atlanmıştı, benim ismimi de zikretti. Şimdi, biraz önce diyor ki
kendisi; “Ben orada sizi onore ettim.” Yani, bu,
olması gereken bir beşerî ilişkiyi bana bir lütuf olarak sunuyor “Ben sizi onore ettim.” diyor. Sonra da diyor ki; “Anladım ki yanlış
yapmışım.”
Sayın Başbakan Yardımcım, siz benim yerimde olsaydınız ve
gelip de “Merhaba.” demediğiniz bir milletvekilinin sizin yanınıza gelip sizi
selamlamış olduğunu söyleseydiniz, kuşku yok ki şimdi ondan da pişman
olduğunuzu ifade edecektiniz ama ben gelip orada sizi selamlamaktan, sizin
bıraktığınız bir eksiği tamamlamaktan ve size saygılarımı sunmaktan o gün de
pişman olmadım, şu an da pişman olmadığımı ifade etmek isterim. (CHP sıralarından alkışlar)
Ama bu ilişkilerle, Sayın Arınç’ın o çok
nazik tavrından birden bu çok sert, acımasız tavrına geçişiyle ilgili onu daha
yakından tanıyan birinden ilave bir şeyler duymak istiyorsanız lütfen Sayın
Ahmet Hakan’ın “Yeni Başlayanlar İçin Bülent Arınç” makalesine bir bakın.
Kendisi şöyle diyor: “Aşırı tevazusuyla terör estiren
adamlardandır. Gözyaşlarını silah olarak kullanmaktan kaçınmaz. Şahane
hitabetinin tek kusuru, tekdüzelik ve durgunluktur.” (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
RECEP ÖZEL (Isparta) – Hiç yakışmıyor sana! Terbiyesizlik yapma Özgür! Alay mı
ediyorsun oğlum sen, terbiyesiz misin sen?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen, Sayın Arınç burada, cevap
verirler efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – “Tekin değildir. O müthiş nezaket ve
kibarlığı her an hiç olmayacak bir kabalığa dönüşme potansiyeline sahiptir.
Dişi duygusallıktan delikanlı bir erkeksiliğe hızla geçiş yapabilir.”
HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) – Maddeyle ilgili konuşsana!
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Otobüsün tanımını yap!
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) – Senin soyunda var mı böyle adam?
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – “Güllerin içinden gelirken gözyaşlarını
tutamaz ama hoşuna gitmeyen soru karşısında en sert cevabı vermekten de
kaçınmaz. Tamam, dünyayı boş vermiş bir derviş edası taşımaktadır, bu dünyadan
çok öteki dünyayı hesaba katıyormuş gibi bir imaj verir ama kendisine yönelik
en küçük bir eleştiri karşısında…”
BAŞKAN – Sayın Özel, lütfen şahsiyatla uğraşmakla ilgili konuşma
yapmayınız.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – “…o eleştiriyi kaleme alan adamın isminin
üstünü hışımla silecek kadar da dünyevidir.”
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Arkadaşlar, ben burada…
AHMET YENİ (Samsun) – Kimsin sen be!
BAŞKAN – Sayın Özel, sizi uyarıyorum, lütfen…
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – …Sayın Bülent Arınç’ı
çok yakından tanıyan bir köşe yazarının onunla ilgili yaptığı tahlilin, benim
başıma Manisa’da ve bugün burada gelen olayları nasıl açıkladığını söylüyorum.
Hakaret yok. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Buradan ekmek çıkmaz sana. Sen grup
başkan vekili olamazsın! Buradan ekmek çıkmaz.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Çok net şunu söylüyor: “Çok lütufkâr bir
kibarlıktan çok acımasız bir gerginliğe ve saldırganlığa dönüşebilir. Buna
sakın şaşırmayın.”
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Hadi canım, hadi! Daha çok ekmek
yiyeceksin.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Ben bugüne kadar o yüzünü hiç görmemiştim
ama bu gördüğüm yüzü de sizinle paylaşmak istedim.
Hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar,
AK PARTİ sıralarından gürültüler)
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) – Ayıp ya, ayıp!
AHMET YENİ (Samsun) – Kimsin sen ya!
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Senden grup başkan vekili olmaz!
Buradan sana ekmek çıkmaz.
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) – Çocuk gibisin! Çocuk tiyatrosuna
çevirdin.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özel.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Önce ben istedim Sayın Başkan. Önce iktidara
mı söz vereceksiniz?
BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay, önce size verelim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Her söze tepki gösterme, buyur.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Tamam Başkan.
Sayın Başkan, kürsüdeki milletvekilimiz…
BÜLENT TURAN (İstanbul) – Cahillik yaptı.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Hasbünallah!
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…
ENGİN ALTAY (Sinop) – Bu, Meral Akşener’den bana bir şey kaldı; hasbünallah, lâhavle ve-lâ-kuvvete.
Kürsüdeki milletvekilimiz, Sayın Başbakan Yardımcımız ile ilgili,
bir köşe yazarının yazdığı bir yazıyı okudu zannedersem. Çünkü,
oradaki tutumunuzdan dolayı, iktidar partisi sıralarındaki yoğun gürültüden
dolayı ben milletvekilimin okuduğu yazının hiçbir kelimesini anlayamadım.
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Biz anladık, onun için itiraz ettik zaten.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Muhtemelen ki Sayın Başbakan Yardımcımız da
anlayamadı. Sizin dün akşam o kürsüdeki disiplin hükümleriyle ilgili katı
tutumunuz bugün nereye gitti, merak ediyorum. İktidar partisine mensup bütün
milletvekillerinin çok büyük bir uğultu çıkarmasına niçin müdahale etmediniz
anlamış değilim. Bunu takdirlerinize sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Altay, tutanakları alırsanız, kaç defa uyardığımı,
sayın milletvekilini de “Şahsiyatla uğraşma.” diye uyardığımı görürsünüz.
İktidar partisinin milletvekillerini de uyardığımı tutanakları istediğiniz
zaman görürsünüz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, İç Tüzük 63’üncü madde
açık. “Görüşmeye yer olup olmaması, Başkanı gündeme veya Türkiye Büyük Millet
Meclisinin çalışma usullerine uymaya davet...” Usul tartışması.
“Madde 66: Kürsüdeki üyenin sözü ancak Başkan tarafından,
kendisini İçtüzüğe uymaya ve konudan ayrılmamaya davet etmek için kesilebilir.
İki defa yapılan davete rağmen, konuya gelmeyen milletvekilinin
aynı birleşimde o konu hakkında konuşmaktan menedilmesi, Başkan tarafından
Genel Kurula teklif olunabilir.”
Konuşmacı, beş dakikalık süre içerisinde… Şu anda görüştüğümüz
yasanın 25’inci maddesi 2918 sayılı Kanun’un minibüs ve diğer araçlarla ilgili
tanımını içeren bir düzenlemedir ama konuyla hiç alakası olmayan bir konuda,
milletvekili beş dakika konuşma yapmıştır. İç Tüzük’ün
63’üncü maddesi uyarınca konuya davet ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Elitaş, teşekkür
ediyorum.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Usul tartışması mı açıyorsunuz?
BAŞKAN – Burada torba yasayı görüşüyoruz, İç Tüzük’ü
öğrenmiyoruz, biliyoruz İç Tüzük’ü ama İç Tüzük’ün verdiği hakların kötüye kullanılması başkan vekili
olarak benim tutumumdan kaynaklanmıyor. Geriye doğru baktığınızda, nereden
kaynaklandığını Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda bulunan her sayın
milletvekili bilir.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bravo Başkan!
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
26’ncı maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 Sıra sayılı yasa teklifinin 26. maddesinin
sonundaki “hava araçları” ifadesinin “Tüm Hava araçları” olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğu Haydar Akar İzzet Çetin
İstanbul Kocaeli Ankara
Mustafa
Serdar Soydan Ayşe Nedret
Akova
Çanakkale
Balıkesir
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 Sıra Sayılı Kanun teklifinin 26 ncı Maddesinin, ikinci Fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"c) Devlet Hava Aracı terimi: Devletin askerlik, güvenlik,
gümrük ve yangınlar ile mücadele hizmetlerinde kullandığı hava araçları,"
Pervin Buldan Adil Zozani
Sırrı Sakık
Iğdır Hakkâri Muş
İbrahim Binici Abdullah Levent Tüzel Nazmi Gür
Şanlıurfa İstanbul Van
Hasip Kaplan
Şırnak
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili
Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporları (2/1613, 1/778) nın 26 ncı
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay S. Nevzat Korkmaz
Konya Manisa Isparta
Alim Işık Mehmet
Şandır Mehmet
Günal
Kütahya Mersin Antalya
Ali
Halaman Mehmet
Erdoğan
Adana Muğla
"Madde 26-14/10/1983 tarihli ve 2920
sayılı Türk Sivil Havacılık Kanununun 3 üncü maddesinin (c) bendi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"c) "Devlet Hava Aracı" terimi: Devletin askerlik,
güvenlik ve gümrük hizmetlerinde kullandığı araçları ve orman yangınları ile
mücadele hizmetlerinde kullandığı hava araçları,"
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen?
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Sayın Ali Halaman.
BAŞKAN – Ali Halaman, Adana
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİ HALAMAN (Adana) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
478 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 26’ncı maddesi, gene (3)’üncü
fıkra (c) bendi deniyor. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına bu madde ile
ilgili söz almış bulunmaktayım.
Tabii, bu önerge verilirken… Kanuna baktığımızda, 76 tane maddesi
var. Ek, ek, ek, işte, hemen hemen 150 maddeyi buluyor ama genel manada kanunda
şöyle yazıyor, bir önceki kanunda: “Devlet hava aracı” deniyor. İşte, “devlet
hava aracı” derken bunun içerisinde askerlik, gümrük bir de güvenlik var.
Şimdiki bentte bunun yanına orman yangınları… Yani “Herhangi bir yerde yangın
çıktığında sivil havacılıktan izin almadan devletin genel müdürlüğünün bunu
kullanma imkânı olsun.” diyerek bir ekleme yapılmış. Bu, ihtiyaca binaen de
yapılıyor.
Tabii, ben bu “devlet hava aracı” denirken, şimdi, bu devlet hava
araçları yani askerî uçaklar, dolayısıyla güvenlikle ilgili, yine gümrükle
ilgili… En son, ülkemizde son zamanlarda özellikle orman yangınlarında
helikopterlerin kullanılması zaman zaman sıkıntı olduğu için böyle bir ekleme
yapmışlar. Bu ekleme yapılırken, sağlıkta kullanılan ambulanslar var, yani
hastadan dolayı, ameliyattan dolayı, yurdumuzun herhangi bir köşesinde; bu
yapıldığında, buna sağlıkla ilgili bu helikopter veya ambulans kullanımını niye
eklememişler?
İki: Geçmiş dönemlerde Anavatan Partisi iktidardı. Anavatan
Partisi iktidarı döneminde iktidar kendisine bir ATA uçağı aldı yani özel bir
uçak. Bu uçakla sağa sola giderken, o zaman muhalefet partisi lideri Süleyman
Demirel’di, “Ya, bu iktidar kendisine saltanat uçağı alıyor, bunlar
saltanatçı.” diyordu. Ben bugün bakıyorum, o günün şartlarında belki 1 tane 8
kişilik bir ATA uçağı alınmıştı ama bugün, bugünkü mevcut iktidar zamanında, o
kadar çok ATA uçağına benzer, valilerin dahi kullandığı, yangınlarda kullanılmakta
zorluk çekilen ama seyahatlerde sürekli olarak başbakanların, bakanların… Sanki
böyle bir saltanatı temsil ediyor gibi -nereden nereye gidiyorlarsa- sanki bir
yangın varmış gibi bu uçaklar gezerken hava sahasında, ama bu devlet hava aracı
statüsüne bunlar alınmamış. Dolayısıyla, bunların niye alınmadığı… Tabii, Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü dediğimiz bu genel müdürlük eskiden Ulaştırma
Bakanlığında bir daire başkanlığıydı, sonra bu genel müdürlüğe dönüştü. Bu
genel müdürlükten izin alınmadan kullanılması gereken hava araçlarının aciliyetten veya ihtiyaçlardan kaynaklandığı gerekçesiyle,
böyle bir sivilleşme veya bir inisiyatif kullanma ibaresi konulmuş ama bu
kanun, torba yasa veya karışık bir yasa zaten çok da kişisel bir yasa. Bu devlet hava araçlarının,
özellikle bu iktidarın kullandığı bu saltanat uçaklarının da böyle bir kanun
metnine konulmasını arzu eder, hepinize saygı ve sevgilerimi sunarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 Sıra Sayılı Kanun teklifinin 26 ncı Maddesinin, ikinci Fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"c) Devlet Hava Aracı terimi: Devletin askerlik, güvenlik,
gümrük ve yangınlar ile mücadele hizmetlerinde kullandığı hava araçları,"
Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) – Katılmıyoruz efendim.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Teklif ile devlet hava aracı tanımına orman yangınlarıyla mücadele
hizmetlerinin eklenmesi, hem yasal boşlukların giderilmesi hem kamu yararının
işlemesi açısından doğrudur. Fakat hem Hasanpaşa Garı’nın yanması örneğinde
görüleceği gibi hem İstanbul’un muhtelif semtlerinde çıkan tarihî ev yangınları
örneğinden görüleceği üzere, hava araçları sadece orman yangınları için değil,
farklı yangın çeşitleri için gereklidir. Bu nedenlerle maddenin teklif
metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı yasa teklifinin 26. maddesinin
sonundaki “hava araçları” ifadesinin “Tüm Hava araçları” olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir) – Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Haydar Akar, Kocaeli
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 478
sıra sayılı torba kanunun 26’ncı maddesinde vermiş olduğumuz önerge üzerine söz
almış bulunuyorum.
Önergede konu devlet hava araçlarının tanımı. Tabii, bu tanımdan yola çıktığımızda, bunun içerisine Devlet Hava
Meydanları da giriyor doğal olarak ama buraya başlamadan önce de şu kitapçık
hakkında, “sıra sayısı” dediğiniz kitapçık hakkında ufak bahsetmek istiyorum.
Şimdi, 26’ncı maddede diyor ki: “14/10/1983
tarihli ve 2920 sayılı Türk Sivil Havacılık Kanunu’nun 3’üncü maddesi (C) bendi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.” Şimdi, bu kitabın içerisinde bunun gibi
yüzlerce madde, yüzlerce kanun sayısı bulunuyor. Eğer, bu kitabı gerçekten
incelemeye çalıştığınızda ki hiç kimsenin çok da incelediğini zannetmiyorum
Plan ve Bütçe Komisyonu dışında -oraya da herhâlde bunlar geliyordur- çünkü
buna vakti yok hiç kimsenin. Ama, şu kitapçığın başına
bahsedilen konuyu yazarsanız yani değiştirmek istediğiniz kanun maddesini
yazarsanız, böylece, zamandan da 550 milletvekili arkadaşım büyük tasarruf
yapmış olur diye düşünüyorum. Çünkü, gerçekten merak
eden arkadaşlarımın, bu kitapçıkta yazan bu (C) bendini veya diğer maddelerin
atıfta bulunduğu kanunun maddelerini incelemek, tekrar çıkarmak, “print” almak için hem kendisi hem de çalışan arkadaşları
büyük zaman harcamaktadır. Ama, bu kitapçığa bunu
koyarsak ne yapacağız? 550 milletvekili arkadaşımıza bayağı zaman tasarrufu
yapmış olacağız.
Diyoruz ya, Devlet Hava Meydanlarının araçlarının tanımı. Konudan
dışarı çıkmayacağım ama “Devlet hava araçları tanımı” deyince tabii ki
havaalanları da gündeme geliyor. Havaalanı deyince, Türkiye’ye en çok vergi
veren kentin milletvekili olarak bu konuda da mağdur olduğumuzu bu kürsüden
ifade etmek istiyorum. Tabii, diyeceksiniz ki: “Hayır, efendim, İstanbul vergi
veriyor.” Hayır, Kocaeli, fert başına düşen 22 bin TL’lik vergiyle Türkiye’nin
fert başına vergi veren 1’inci ili. Peki, karşılığında ne alıyor? Karşılığında
1.500 TL alıyor devletten. Türkiye ortalaması ne? Yaklaşık fert başına 4.500
TL. Kamu yatırımlarında sıramız ne? 79’uncu sıradayız kamu yatırımlarında.
Bakın, böyle bir kentte yaşıyoruz: Kentin trafik problemi çözülmemiş, kentin
çevre kirliliği problemi çözülmemiş, kentin işsizlik problemi çözülmemiş,
kentin okul problemi çözülmemiş ama Başbakan tarafından tüm Türkiye’ye “örnek
kent” olarak gösteriliyor Kocaeli.
Sevgili arkadaşlar, sevgili milletvekilleri; tam otuz yıldır bir
askerî havaalanından devşirme bir havaalanı yapmaya çalışıyoruz. En son 2011’de
büyükşehir bunu üstlendi, Türkiye’de ilk defa Devlet Hava Meydanları İşletmesi
dışında yapılan bir havaalanı terminalini yaptı ve uçuşa hazır hâle getirdi
Sivil Havacılıkla da konuşarak. O gün çıktım: “Bu havaalanı çalışmaz.” dedim,
neredeyse vatan haini ilan ediliyordum. Evet, o gün, bizim de bir Bakanımız
var, Sanayi Bakanını pırpır uçakla indirdiler ve havaalanı açtık diye şov
yaptılar. Bu şov sadece Türkiye genelinde yapılmıyor. Bakın, Başbakanın yaptığı
şovlar marketing, pazarlama işi değil; kentlerdeki
belediye başkanlarınız da aynı işi yapıyor. Şov yapıyorlar ve pırpır uçaklar
gelmeye başladı.
Şimdi, önce Trabzon’a seferler düzenlendi Atlasjet’le,
orta boy uçaklar inmeye başladı ama havaalanının konumu bu uçakların inişine
elverişli değildi çünkü pisti uluslararası standartlara uymuyordu. Mesafe
olarak, uzunluk olarak yetiyordu, genişlik olarak 60 metre olması gerekiyordu,
45 metre. Yani “Uluslararası havaalanı hâline getireceğiz.” dediler, sizin
milletvekilleriniz, sizin bakanınız bunu bu hâle getireceğiz dediler, tümü
doğru çıkmadı. Daha sonra bir sefer koydular. Atlasjet’le
başladı Trabzon seferleri ve seferlere ilave edeceğiz dediler. Bunun yanında
bir Antalya seferi koydular, 1 yolcuyla gitti. Ankara seferi koydular, 1
yolcuyla uçtu. Daha sonra da Trabzon seferlerini iptal ettiler. Tabii, önce
şirket değişti, Borajet geldi, pırpır uçaklara
döndüler ve bugün havaalanı, 10 Nisandan itibaren, yine karanlığa gömüldü. En
sonunda, oradaki merdivenler, uçaktan yolcuların inmesini sağlayan merdivenler
de Trabzon’a nakledildi.
Şimdi, Başbakan her yerde şunu söylüyor, diyor ki: “Türkiye’nin
her tarafına havaalanları yaptık.” “Havaalanları yaptık.” diyor da kapanan
havaalanlarını korkudan kimse söyleyemiyor Başbakana.
Kastamonu’da havaalanını düğün salonu olarak kullanıyorlarmış. Dün
de bizim, tesadüf ya bir yerel gazetedeki arkadaşımız, yazar -okumayacağım
bunu- diyor ki: “Hiç olmazsa atıl durmasın. Cengiz Topel Havaalanı’nı düğün
salonu olarak kullanalım, yazın orada düğünleri yapalım.”
Yazık günah bu kente, bu kente bunu yapmak yazık günah, bir kez
daha yineliyorum. 3.500 kilometrekare alanıyla, kilometreye düşen 456 kişi
sayısıyla Türkiye’nin İstanbul’dan sonra en yoğun kentine, en çok vergi veren
kentine bunu yapmak yazıktır diyorum. Milletvekili arkadaşlarımı göreve
çağırıyorum, Hükûmeti göreve çağırıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
27’nci madde üzerinde üç adet önerge vardır. Aynı mahiyetteki bu
önergeleri okutacağım ve birlikte işleme alacağım. Talepleri hâlinde de önerge
sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 27 nci
maddesinin Teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Akif Hamzaçebi Ferit Mevlüt Aslanoğlu İzzet Çetin
İstanbul İstanbul Ankara
Kazım Kurt Sakine Öz Ercan Cengiz
Eskişehir Manisa İstanbul
Mahmut Tanal Musa Çam Aydın Ağan Ayaydın
İstanbul İzmir İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer
önergenin imza sahipleri:
Pervin Buldan Adil Zozani Sırrı
Sakık
Iğdır Hakkâri Muş
Nazmi Gür Hasip
Kaplan Abdullah Levent
Tüzel
Van Şırnak İstanbul
İbrahim
Binici
Şanlıurfa
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Mehmet Erdoğan
Konya Manisa Muğla
Mehmet Günal Mehmet Şandır Alim Işık
Antalya Mersin Kütahya
S.
Nevzat Korkmaz
Isparta
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergelere Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Önergeler üzerinde ilk söz isteyen, Sakine Öz, Manisa
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
SAKİNE ÖZ (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı ve tekliflerinin 27’nci maddesindeki
önergemiz üzerinde söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, tasarı ve tekliflerin maddeleri ilerledikçe
hem bizim hem de bizi izleyen yurttaşlarımızın aklı karışıyor. Tasarının Genel
Kurula geliş biçimini, hangi maddenin nasıl yazıldığını, hangi oyunların
oynandığını görmekte doğal olarak zorlanıyoruz. Konumuz kamuoyu gündemine
sözleşmeli çalışanların kadroya geçirilmesi olarak sunuluyor. Ne var ki tasarı,
birçok tuzak hükmün yanında çalışanlar arasında da açıkça ayrım yapıyor,
emekçiler arasındaki ayrımları keskinleştirdiği gibi vatandaşımızın malına
mülküne ve arazisine de göz dikiyor. Üyesi bulunduğum İmar, Bayındırlık
Komisyonunun son üç ayını değerlendirecek olursak getirilen torba yasaların
içeriğine baktığımızda ve bir de geçmiş iki yılımızı incelediğimizde, iktidarın
Türkiye ekonomisinin çarklarını ranta ve kentsel
dönüşüme bağladığını açıkça görüyoruz.
Sayın milletvekilleri, söz aldığım Kamulaştırma Kanunu’yla ilgili
değişiklikler son dönemde yaşadığımız hukuka aykırılıkların yurttaşlarımızın
mülkiyet hakkının devlet eliyle gasbedilmesinin en
somut örneğidir. Kamulaştırma Kanunu ile ilgili 27’nci ve 29’uncu maddedeki
değişiklikler İmar Komisyonunda görüşülmemiş, görüşümüz alınmamıştır. Konu,
ansızın Plan ve Bütçe Komisyonuna havale edilmiş, ayrıntılı teknik görüşümüz
alınmadan, kentsel dönüşümü ve mülkiyet hakkının etkileri irdelenmeden aceleyle
Genel Kurula getirilmiştir.
Önümüzdeki bu kanun teklifini anlamak adına biraz geriye dönelim.
Kamulaştırma Kanunu’nun 22’nci maddesi mart ayındaki değişikliklere kadar
şöyleydi: Kamulaştırılan araziyi idare beş yıl boyunca kullanır, kamulaştırma
amacı ve ihtiyaç ortadan kalkınca önceki sahibine bu araziyi bedeli
karşılığında alabileceğini bildirirdi. Ayrıca, vatandaş arazideki olası değer
artışını ve tazminatlarını da talep edebilirdi. Mart ayında yer altı sularıyla
ilgili bu madde torba kanun yoluyla değiştirildi. İdarenin kamu yararına
yönelik hizmeti bittiğinde bu araziyi malikine ve mirasçılarına bedeli
karşılığında vermesi uygulamasına son verildi. Ne var ki arazide kamulaştırma amacı
dışında faaliyet yürütülürse vatandaşın arazi üzerindeki tazminat, bedel ve hak
talep etme olanağı kaldırılamamıştı, Yargıtaydaki
davalarda vatandaşların tazminat ve bedel bekleyişi sürüyordu. Bugün ise
önümüzdeki kanun teklifiyle vatandaşımızın arazisi üzerindeki bedel, tazminat
talebi ve tüm hak arayışları tüketiliyor, kamulaştırma alanında yapılan
mülkiyet hakkı ihlaline şöyle bir yeni boyut ekleniyor: İdare, artık
kullanamayacağı araziyi ilk sahibi olan vatandaşa teklif etmeyecek. Araziyi
kamulaştırma amacı dışında kullandığında bile vatandaşımız bir bedel, hak ve
tazminat talep edemeyecektir. Üstelik, bu hak arama
yollarını tıkayan bu düzenleme devam eden davaları da etkileyecektir.
“Kanunların geriye yürümezliği” ilkesi hukuk kitaplarında masum bir dilek
olarak kalacak, özel mülkiyet güvencesi, tapu güvenliğine dair tüm koruma
kalkanları vatandaşımızın aleyhine işleyecektir. Yargıtayın
kamu yararını ve mülkiyet hakkını gözeten tüm kararları hiçe sayılacaktır.
Ucuza kapatılan kamu yararı amacı dışında kullanılan araziler hiçbir engelle
karşılaşmadan hülle yoluyla zengin şirketlerin eline rahatlıkla teslim
edilecektir. Anayasa’mızdaki kamulaştırma düzenlemeleri ve devlete özel
mülkiyet alanında yüklenen görevler tümüyle rafa kalkacaktır.
İktidarınızda devletin malını satarak, yıkarak, yakarak
tükettiniz, yetmedi; şimdi vatandaşın mülkünü yok pahasına alıyor,
“kamulaştırma” adı altında zengin sofralarına sunuyorsunuz. Böyle bir
hukuksuzluğu Meclisimize dayatan, vatandaşın malına yasa yoluyla göz diken Hükûmet,
yasayı komisyonlarda enine boyuna görüştürmemiştir. Bizler, şu anda bizi
izleyen vatandaşlarımızın -ki izleyemiyorlar- mülkünü çalacak, mahkemelerde
tazminat hakkını kesecek bu adımınıza karşı sonuna kadar mücadele edeceğimizi
söyler, yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki önergelerden Pervin Buldan ve arkadaşlarının
önergesinin gerekçesini okutuyorum.
Gerekçe:
Kamulaştırma Kanununun 23. maddesinde de açıkça belirtildiği gibi
kamulaştırılan taşınmaz kamulaştırma amacı dışında kullanılmamalıdır. Bu
değişiklik ile kamulaştırılan taşınmazların amaç dışında kullanılmasının önü
açılmaktadır. Birçok Yargıtay kararına da konu olan yukarıdaki değişiklik,
bugüne kadar mülk sahiplerini koruyan bütün düzenleme ve kararları ortadan
kaldırma girişimidir.
Yukarıdaki değişiklik kamu kurumlarına yetki alanları
doğrultusunda taşınmazların kamulaştırılması yetkisi ile birlikte
yolsuzlukların önünü açacaktır. Öyle ki askeri amaçlı, belediye hizmetlerinin
kullanımı için veya diğer kamu kurumları eliyle kamulaştırma yapılarak kanuni
sürenin bitiminin ardından siyasi otorite ve iktidarların talepleri
doğrultusunda kullanımın önü açılmaktadır. Park alanı yapılmak üzere
kamulaştırılan taşınmaz üzerinde ibadethane, AVM, Rezidans vb
projelerin gerçekleştirilmesinin önü açılmaktadır. Bu değişiklik girişimi ile
bugüne kadar ki tüm alışkanlıklar yeniden dizayn edilmek
zorunda kalacaktır. Yeni yolsuzluklara kapı aralama ihtimali bulunan bu
maddenin tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN – Şimdi, aynı önergeler üzerinde söz isteyen Mehmet Şandır,
Mersin Milletvekili.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle saygılar sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, biz bu konuyu daha önce de Genel Kurulda
konuştuk. Genel Kurula getirilen bir kanunda kamulaştırmayla ilgili düzenlemeye
Genel Kurul itiraz etti ve geri çekilmişti.
Burada yapılan düzenlemeyle iki temel özgürlüğe, iki temel
anayasal hakka müdahale edilmektedir. Biri, hak arama hakkı, vatandaşın hak
arama hürriyeti ihlal edilmekte; diğeri de mülkiyet hakkına müdahale
edilmektedir. Çünkü kamulaştırma dediğimiz hadise; kamu yararına olmak
kaydıyla, kamu yararı için, kamu yararının amacını gerçekleştirmek için yapılan
el koymalar ama eğer oradaki kamu yararı kararı kalkarsa, kararlaştırılan,
planlanan hizmet ortadan kalkarsa kamulaştırılan arazinin sahibine geri
verilmesi Anayasa’nın 35’inci maddesine giren bir mülkiyet hakkıdır: “Herkes, mülkiyet
ve miras hakkına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararına sınırlandırılabilir.”
Eğer kamulaştırılan bir arazi, bir özel mülkiyet kamu yararı kalktıktan sonra
da devlet tarafından işgal ediliyorsa bu, Anayasa’nın 35’inci maddesine göre
mülkiyet hakkına müdahaledir, bu bir Anayasa ihlalidir, Anayasa’ya aykırı bir
davranıştır.
Ayrıca, getirilen düzenlemeyle deniliyor ki: ”Bu konuda açılmış,
yani bu madde yürürlüğe girdikten önce açılmış tüm davalar düşürülür,
vatandaşların bu yöndeki talepleri ortadan kalkar.” Bu da vatandaşın hak arama
hürriyetine müdahaledir. Bu, hukuk devletinde olmaz; bu, “Ben yaptım oldu.”
hukukudur; bu, “İktidar olmak benim hakkım.” hukukudur. Bunu kabul etmek mümkün
değil, bu doğru değil, bu hukuk değil. Aranızda çok değerli hukukçular var.
Yani, daha önce kazanılmış bir hakkı, daha önceki hukuka göre doğmuş bir hakkı
ve bundan dolayı açılmış bir yargı sürecini, sizin burada çıkardığınız bir
kanun maddesiyle ortadan kaldırmanız hukuk devleti olma, hukukun üstünlüğü
ilkesine aykırıdır. Dolayısıyla, daha önce de buna benzer bir kanun metni
içerisinde buna benzer bir şeyi getirdiniz, aynı tartışmaları yaptık,
Anayasa’ya aykırılık tartışmaları yaptık. Bu, Anayasa’nın 35’inci maddesine
aykırıdır, çok doğrudan aykırıdır ama burada yine getiriyorsunuz ve
getirdiğiniz madde metninde çok doğrudan diyorsunuz ki bundan önce açılmış olan
davalar yani bu kanun yürürlüğe girmeden önce açılmış olan davalar da yürürlüğe
girdikten sonra düşecektir. Bu doğrudan doğruya yargıya müdahaledir, bu da kabul
edilemez.
Dolayısıyla, bizim vermiş olduğumuz önerge, Anayasa’ya aykırı,
hukuk devleti olma ilkesine aykırı olan bu düzenlemenin ortadan kaldırılmasını
amaçlamaktadır.
Sizin dikkatinize sunuyor ve Türkiye’yi böyle keyfî yönetim,
hukuka aykırı yönetim, cari olan Anayasa’ya aykırı bir yönetim anlayışından
kurtarmak gerektiğini de sizin dikkatlerinize sunuyor, saygılar sunuyorum.
Önergemizin kabulünü talep ediyorum.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
28’inci madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili
Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporları (2/1613, 1/778) nın 28 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Alim Işık S.
Nevzat Korkmaz Erkan
Akçay
Kütahya Isparta Manisa
Mustafa Kalaycı Mehmet Erdoğan Mehmet Günal
Konya Muğla Antalya
Mehmet
Şandır
Mersin
"Madde 28- 2942 sayılı Kanunun 25 inci maddesine aşağıdaki
fıkra eklenmiştir.
"Baraj, sulama şebekeleri ve boru hatları, karayolu,
demiryolu, liman ve havaalanı gibi gelecek yıllara sari
büyük projelerde kamu yararı kararı kamulaştırılacak taşınmazların bulunduğu
mahalle ve/veya köy muhtarlığında otuz gün süre ile asılmak suretiyle ilan
edilir. Kamu yararı kararının ilan süresinin bitiminden itibaren,
kamulaştırılacak taşınmazlar üzerine yapılan sabit tesisler ile dikilen
ağaçların bedeli, kamulaştırma bedelinin tespitinde dikkate alınmaz.
Taşınmazlardaki bu sınırlama ilan tarihinin bitiminden itibaren beş yılı
geçemez."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 Sıra
Sayılı Kanun Teklifinin 28 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Madde 28 - 2942 sayılı Kanunun 25 inci maddesine aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
"Baraj, sulama
şebekeleri ve boru hatları, karayolu, demiryolu, liman ve havaalanı gibi
gelecek yıllara sari büyük projelerde kamu yararı
kararı kamulaştırılacak taşınmazların sahiplerine imza karşılığı kamulaştırma
kararı tebliğ edilir. Karar tarihinden itibaren kamulaştırmanın gerçekleştiği
süreye kadar taşınmaz üzerine yapılan yatırımların maliyeti bilirkişi
aracılığıyla tespit edilerek karşılanır. Kamulaştırma kararı alındığı halde 5
yıl içerisinde kamulaştırılmayan taşınmazların uğradığı değer kaybı SPK'dan
lisanslı değerleme uzmanları ya da Üniversitelerin Taşınmaz Geliştirme Anabilim
Dalında Master veya Doktora yapmış bilirkişiler aracılığıyla tespit edilerek
ilgili kamu idaresince taşınmaz sahibine ödenir.
Pervin Buldan Adil Zozani Sırrı Sakık
Iğdır Hakkâri Muş
İbrahim Binici Abdullah Levent Tüzel Nazmi Gür
Şanlıurfa İstanbul Van
Hasip Kaplan
Şırnak
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 28 nci
maddesinin Teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Akif Hamzaçebi Ferit Mevlüt
Aslanoğlu İzzet
Çetin
İstanbul İstanbul Ankara
Aydın Ağan Ayaydın Kazım Kurt Mahmut Tanal
İstanbul Eskişehir İstanbul
Musa Çam İlhan Demiröz Sakine Öz
İzmir Bursa Manisa
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Sakine Öz, Manisa
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
SAKİNE ÖZ (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az
önce, kamulaştırma Kanunu maddelerinde değişiklik öngören, akıl almaz
hukuksuzlukları ve vatandaşlarımızın mülkiyet hakkının nasıl gasbedildiğini paylaşmıştım. Şimdi ise torbadan çok çorba
görünümlü bu tasarının içine gizlenmeye çalışılan ve Kamulaştırma Kanunu’nun
28’inci maddesindeki diğer skandal düzenleme üzerinde söz aldım.
Sayın milletvekilleri, Kamulaştırma Kanunu’nun 22’nci maddesinde
değişiklik öngören teklif “Artık bu kadar da olmaz, vatandaşın malı göz göre
göre bu kadar da çalınmaz!” dedirtecek düzeyde. Bu madde iki hafta önce Orman
Kanunu torba tasarısı içinde Bayındırlık, İmar Komisyonuna getirilmiş, tüm
eleştirilerimize karşın kabul edilmişti. Bugün ise AKP’nin
telaşı ve Gezi direnişi protestolarıyla Orman Kanunu tasarısının rafa
kaldırıldığı, bazı maddelerinin cımbızla çekildiği, 100 milletvekilinin
imzasıyla, evcilik oynar gibi, Bayındırlık, İmar ve Tarım Komisyonlarının
toplantı odalarından çalındı, muhalefet şerhleri çöpe atıldı ve biz bu kanun
hakkında sanki hiç konuşmamışız gibi, tasarıdaki madde bir kanun teklifine
dönüştürüldü ve Plan ve Bütçe Komisyonunun önüne konuverdi. Plan ve
Bütçe Komisyonunda görüş belirten Orman Genel Müdürlüğü bürokratları “Konuyu
tasarıda ayrıntılı görüşmek varken bunu yasa teklifine bırakmayı doğru
bulmuyoruz.” deyince AKP milletvekilleri tarafından kovulmaktan beter edildi.
Bu yasa teklifiyle, idare muğlak bir kamu yararı kararı alarak
sözüm ona, kamulaştırma yapma iradesini vatandaşa bildirecek, bu tarihten
itibaren artık kendi mülkümüz üzerinde dikeceğimiz tesis ve ağaçlar arazinin
değeri açısından dikkate alınmayacaktır. İdare araziye göz dikecek, vatandaş
kendi arazisine bir kibrit çöpü dikemeyecektir. Mülkiyet hakkının gasbını ileri boyutlara taşıyan bu düzenleme, köylerde ve
kentlerde vatandaşımızın arazisini kamu yararı amacının dışına çıkarmanın, özel
sektöre el çabukluğuyla devretmenin, kısaca, ranta
işleyen bir kentsel dönüşümün altyapısını hazırlamaktadır. Yasa teklifi
uygulanırsa devam eden davalar etkilenecek, vatandaşımızın mağduriyeti
katlanacaktır.
Yaz tatiline böyle bir telaş ve rant
hırsıyla giriyorsunuz ki şimdi, belediyelerin ve bakanlıkların alacağı kamu
yararı kararlarını dikkatle takip edeceğiz. Bakalım, vatandaşın arazisini kaça
kapatacak, yaz ayında fakirden alıp zengine ne kadar arazi vereceksiniz?
“Yatırım” adı altında hangi havaalanı, yol, köprü ve barajın arazisini
köylümüzden ucuza kapatmayı deneyeceksiniz?
Sayın milletvekilleri, bugün Manisa’da çiftçilerimiz “jeotermal
enerji” ya da “yol tesisi” adı altında özel şirketler lehine sürdürülen
kamulaştırma kararlarından dolayı mağdur. Ekebileceği tarlası ve bağı
ellerinden devlet eliyle yok pahasına alınan üreticimiz “kamu yararı” adı
altındaki rant hesaplarının karşısında isyan ediyor:
“Kırsal geçim kaynaklarımız kurutuluyor, istihdam alanımız ve kazançlarımız
daralıyor.”
AKP sıralarına sesleniyorum: Kamulaştırma Kanunu’nda az önceki
değişiklikle bu teklifi birlikte değerlendirin. Az önce, kamulaştırmada
tazminat ve itiraz hakkını kaldırdınız. Kamu yararını yok ettiniz. Devlet
eliyle araziyi vatandaştan kapıp hülle yoluyla şirketlere satmanın zeminini
hazırladınız. Getirdiğiniz bu mülkiyet gasbını, bu
hukuksuzluğu içinize nasıl sindiriyorsunuz? İçinizde hukukçular var; idare,
hangi hukuk düzeninde mülkiyeti eline geçmeyen bir arazi üzerinde kendi
vatandaşının elini kolunu bağlar? Kişiler üzerindeki etkileyici bir hukuksal
sonuç doğurmayan, sadece hazırlık işlemi niteliğindeki kamu yararı kararı nasıl
oluyor da vatandaşın malına mülküne devlet eliyle saldırmanın aracı hâline
geliyor? Hukuk devleti ilkesini çökerten, hukukun güvenilirlik, belirlilik
ilkelerini tümüyle ihlal eden bu madde Yargıtayın
ilgili kararlarının önüne geçerek hukuku katletmektedir. İstanbul başta olmak
üzere, özellikle yeni büyükşehirlerimizde plansız kentsel dönüşüm hamlesinin,
köylerimizdeki denetimsiz yapılaşmanın önünü açacak bu tasarı, hatalı sonuçlar
yaratabilecek bir kuralsızlık adımıdır.
Bu düşünce ve duygularla, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 Sıra
Sayılı Kanun Teklifinin 28 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Madde 28 - 2942 sayılı Kanunun 25 inci maddesine aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
"Baraj, sulama
şebekeleri ve boru hatları, karayolu, demiryolu, liman ve havaalanı gibi gelecek
yıllara sari büyük projelerde kamu yararı kararı
kamulaştırılacak taşınmazların sahiplerine imza karşılığı kamulaştırma kararı
tebliğ edilir. Karar tarihinden itibaren kamulaştırmanın gerçekleştiği süreye
kadar taşınmaz üzerine yapılan yatırımların maliyeti bilirkişi aracılığıyla
tespit edilerek karşılanır. Kamulaştırma kararı alındığı halde 5 yıl içerisinde
kamulaştırılmayan taşınmazların uğradığı değer kaybı SPK'dan lisanslı değerleme
uzmanları ya da Üniversitelerin Taşınmaz Geliştirme Anabilim Dalında Master
veya Doktora yapmış bilirkişiler aracılığıyla tespit edilerek ilgili kamu
idaresince taşınmaz sahibine ödenir.
Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Sebahat Tuncel, İstanbul
Milletvekili.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Daha önceden de ifade ettik, bir kez daha altını çizmek istiyorum.
Aslında, bu kanun yapma tarzı, ciddi anlamda problemli bir tarz. Hep buna
itiraz etsek de her defasında iktidar partisi, bütün kanunları bir torbaya
dizerek, torbanın içine koyarak karşımıza getirmektedir. Dolayısıyla, burada
gerçekten halkın lehine, kamunun lehine ne kadar yarar var ya da bu gerçekten
halkın aleyhine bir düzenleme mi, çok fazla da tartışamıyoruz. Bu çok ciddi bir
sorun. Bunu bir kez daha eleştirmek istiyoruz. Yani, Türkiye'nin kaderini,
halkların, emekçilerin, yoksulların kaderini belirleyecek yasalar yapıyoruz
burada, oturduğumuz yerde. Belki bizim burada yaptığımız yasalardan, işte
Diyarbakır’dan, Edirne’den köylüler etkilenecek, oradaki işçiler etkilenecek.
Onlara sormadan onlar adına kararlar alıyoruz. Bu çok ciddi bir sorun ve bunu
bir kez daha eleştirerek başlamak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, aslında bu kamulaştırma meselesi, başına
“kamu yararı” diye bir ifade koyduğumuzda pozitif bir algı yaratıyormuş gibi
bir düzenleme yapılıyor ve aslında tartışmanın da önüne geçiyor. Kamu yararına
olan bu şey çoğu zaman halkların aleyhine oluyor. Aslında, AKP Hükûmeti uzun
süredir kentsel dönüşüm, barajlar, HES projeleri karşısında, yine, Gezi Parkı
olayında yaşadığımız gibi projeler karşısında halktan tepki duyduğunda, bunun
önünde halkın güçlü bir tepki göstermesi karşısında yeni çareler arıyor ve
aslında yeni bir kuralsızlık yapıyor, kuralsızlığı bir kuralmış gibi bize
dayatıyor. Bu sorunları… Halkı ikna ederek bu konuda gerçekten halkın lehine
düzenlemeler yapmak yerine “Halkın elindekini nasıl gasbederim?”
yaklaşımı üzerinden bir siyaset yapıyor. Bu, ciddi anlamda problemli bir durum
ve buradan da kamu yararına düzenlenen bu kamulaştırma meselesinde bakıyoruz ki
kamulaştırma yaparken bile “O yoksul insanların ceplerindeki birikmiş
paralarını daha nasıl alabiliriz?” ya da “Onları daha çok nasıl mağdur ederiz?”
üzerinden yapılan bir siyaset. Bu yasayla, aslında, kamulaştırma konusunu en
ucuza getiren bir yaklaşım içerisinde Hükûmet istediğini yapmak istiyor ve bu,
aslında, halkın bu konudaki itirazını, bu sürece katılımını engellemeye çalışan
bir kanun teklifi. Bunu kabul etmek mümkün değil.
Bu yasanın, en azından, düzenlenen bu, kamu yararına yapılan
yasanın, orada yaşayan insanların da görüşü alınarak, oradaki insanların
mağduriyetini giderecek bazı uygulamalar olması önemli diye düşünüyoruz. Çünkü
mesela, bir yerde siz baraj yapacaksınız. Baraj yaptığınız
yerde bir maliyet belirliyorsunuz ve bu maliyette o toprak üzerinde, o arazi
üzerindeki taşınmazları saymıyorsunuz, oradaki ağaçları saymıyorsunuz, onu
ekonomik değer olarak kabul etmiyorsunuz ama oradaki insanları zorunlu göçe
maruz tutuyorsunuz, oradaki insanlara diyorsunuz ki: “Burayı kamu yararına biz
sizin elinizden alıyoruz, buraya baraj yapacağız, HES yapacağız ya da AVM
yapacağız. Bunun üzerinden size verdiğimiz 3 kuruşla gidin, nerede
yaşarsanız yaşayın.” Bu, kabul edilebilir bir durum mudur? Siz birilerinin
cebini doldururken, birilerine orada rant alanı
açarken, kendi yandaşlarınıza rant alanı açarken oradaki yoksulları,
emekçileri, insanları da buna mahkûm etmek kabul edilebilir bir durum değil.
Biz bunu gördük, Ilısu Barajı’nda da gördük. Yani, aslında, kamu yararına
denilen kamulaştırma meselesinin kendisi problemli. Yani, bu, kamu yararına
olmayı kim belirliyor? İktidar belirliyor, kendine göre belirliyor. Nerede işine yarayacak bir durum varsa bunun karşısında işte
katılımcı olma durumu olmadığı için orada yaşayan, diyelim ki, bu kamulaştırma
yapılacak alandaki insanlar bu sürece dâhil edilmediği için, de bu sosyal
patlamalara neden oluyor Gezi Parkı direnişinde gördüğümüz gibi ya da işte
Karadeniz’de HES projelerine karşı olan direnişte gördüğümüz gibi ve bunlar
çoğalacaktır, yani, halk… Siz bu kadar, istediğiniz kadar yasa çıkartın,
yasa çıkarmak sizin haklı olduğunuzu göstermez. Yani diyelim ki “Kanunen burada bizim
hakkımız var.” demek, sizin haklı olduğunuzu göstermiyor. Sadece siz aslında
işçinin, emekçinin, halkın haklarını görmezden gelen ve buna bir baskı
politikası uygulayarak, yasalar eliyle baskı uygulayarak kendi lehinize
geçirmeye çalışıyorsunuz. Bu, kabul edilebilir bir durum değil; bunun karşısında
tepkilerin ortaya çıkması da gayet anlaşılabilir bir durum. O
açıdan biz, AKP iktidarına tekrar öneriyoruz -daha bu Meclis çalışacak- lütfen
yasa yaparken, kanun yaparken halkın lehineymiş gibi gösterdiğiniz bu
meseleleri halkla tartışın, halk karar versin “Bizim lehimize mi, değil mi?” O
zaman sorunlar da çıkmayacak ama şimdi halk adına burada karar veriyoruz “Halk
adına işte kamulaştırma yapacağız.” diyoruz, burasını “kamu yararı” diye ifade
ediyoruz ama burada da…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SEBAHAT TUNCEL (Devamla) – …insanları mağdur ediyoruz, bu alanda
yaşayanları mağdur ediyoruz. Bu, kabul edilebilir bir durum değil.
Biz önergemizin bu şekilde kabul edilmesini, en azından
vatandaşların mağduriyetini gidereceğini düşünüyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Karar yeter sayısının aranmasını
istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.04
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.13
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
131’inci Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
28’inci maddesi üzerinde İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ve arkadaşlarının
vermiş olduğu önergenin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi
önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Evet, karar yeter sayısı vardır,
Önerge kabul edilmemiştir.
478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili
Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporları (2/1613, 1/778) nın 28 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı (Konya) ve arkadaşları
"Madde 28- 2942 sayılı Kanunun 25 inci maddesine aşağıdaki
fıkra eklenmiştir.
"Baraj, sulama şebekeleri ve boru hatları, karayolu,
demiryolu, liman ve havaalanı gibi gelecek yıllara sari
büyük projelerde kamu yararı kararı kamulaştırılacak taşınmazların bulunduğu
mahalle ve/veya köy muhtarlığında otuz gün süre ile asılmak suretiyle ilan
edilir. Kamu yararı kararının ilan süresinin bitiminden itibaren,
kamulaştırılacak taşınmazlar üzerine yapılan sabit tesisler ile dikilen
ağaçların bedeli, kamulaştırma bedelinin tespitinde dikkate alınmaz.
Taşınmazlardaki bu sınırlama ilan tarihinin bitiminden itibaren beş yılı
geçemez."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERTUĞRUL SOYSAL (Yozgat) –
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Erkan Akçay, Manisa
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
28’inci madde üzerinde verdiğimiz önerge hakkında söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu teklifin 28’inci maddesinde Kamulaştırma Kanunu’nun “hakların
sınırlandırılması ve mülkiyetin idareye geçmesi” başlıklı 25’inci maddesine bir
fıkra eklenmesi öngörülüyor. Eklenen fıkrayla uzun yıllara yayılan büyük
projelere dair kamulaştırma süreçleri ve bedelleri düzenleniyor. Tabii, bu
madde Anayasa’mızın 35’inci maddesiyle çok yakinen ilgili ve ben bu Anayasa’nın
35’inci maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkını tekrar yüce heyetinize
hatırlatmak istiyorum. Anayasa’mızın 35’inci maddesi “Herkes, mülkiyet ve miras
haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla
sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.”
demektedir. Fakat Kamulaştırma Kanunu’na ilişkin yapılan son yıllardaki bütün
düzenlemeler, bu mülkiyet hakkına da ve sınırlandırmaya ilişkin düzenlemelere
de maalesef aykırıdır. Sanki adrese teslim düzenlemeler yapılmaktadır ve bu
konuda kamuoyunda bazı spekülasyonlar da dile
getiriliyor. Elbette bu spekülasyonlara cevap verecek,
endişeleri, şüpheleri zayi edecek, ortadan kaldıracak olan iktidar partisi
grubudur ve başta Hükûmettir değerli arkadaşlar.
Bu düzenlemelerde yine en çok konuşulan konulardan birisi de
Kayseri Stadyumu’nun kamulaştırılmasıyla ilgili olduğu ifade edilmektedir. Bu
doğru mudur, değil midir? Elbette bu konuda aydınlatıcı bilgileri Hükûmetin
vermesi gerekir ve inanıyoruz ki bu düzenlemeler Anayasa Mahkemesinden
kesinlikle dönmeye mahkûm düzenlemelerdir. Ayrıca Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinden de bunların kabul görmeyeceğini düşünüyoruz.
Değerli milletvekilleri, bu 28’inci maddede “Kamu yararı kararının
ilan süresinin bitiminden itibaren, kamulaştırılacak taşınmazlar üzerine
yapılan sabit tesisler ile dikilen ağaçların bedeli, kamulaştırma bedelinin
tespitinde dikkate alınmaz.” diyor. Bu, bir kere, mülkiyet hakkını dikkate
almayan ve mülkiyet hakkını, mülkiyet kavramını idrak etmeyen ve bunu anlamayan
bir düzenlemedir. Bu hâliyle kesinlikle mülkiyet hakkını ihlal eden bir
düzenlemedir ve keyfî bir düzenlemedir. Yapılacak büyük projelere elbette
hepimiz de destek veriyoruz. Buna, Genel Kurulda, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde, komisyonlarda gelen bütün düzenlemelerde geçmişte olduğu gibi
bundan sonra da gerekli olumlu katkıları vermeye hazırız.
Fakat değerli arkadaşlar, Kamulaştırma Kanunu AKP’nin özel önem
verdiği yasalardan birisidir. 11 Haziran 2013 tarihli Resmî Gazete’de
yayımlanan 6487 sayılı Kanun’un üzerinden bir ay geçmeden üç maddelik bir
düzenleme daha getiriliyor bu kanun teklifiyle ve teklifteki maddeler ile
iktidarın Kamulaştırma Kanunu’nda öngördüğü değişikliklerle yargıya müdahale
gayreti içerisine girdiği görülmektedir yani bu düzenlemeler açıkça yargıya
müdahale gayreti taşımaktadır. Öte yandan, bu maddelerle vatandaşlarımızın hak
arama hürriyeti de engellenmektedir. AKP, klasikleşmiş bir alışkanlığını burada
bir kez daha gösteriyor ve Kamulaştırma Kanunu’nda Anayasa ve temel hukuk
kurallarına aykırı düzenlemeler getirildiğini biraz evvel ifade ettik.
İktidar, bu yasal düzenlemelerle yargı önünde idarelerin hukuka
aykırı işlemlerini, hukuka uygun eylem ve işlemlerinden üstün tutma gayreti
içerisindedir. 6487 sayılı Kanun’la kamulaştırmasız el atma uygulamalarında
elini güçlendiren iktidar, bu kez de açılmış davaların düşürülmesine imkân
verecek bir düzenlemeyle vatandaşların bir kez daha mağduriyetine sebep
olacaktır. Bu uygulamalar, mülkiyet hakkına müdahale eden kanunsuz ve haksız
uygulamalardır. Bu nedenle önergemizin kabulünü diler, saygılar sunarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
Şimdi, 29’uncu madde üzerinde aynı mahiyette üç adet önerge
vardır, bu önergeleri okutacağım ve birlikte işleme alacağım.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, bir dilekçe
verdik. 29’uncu madde Anayasa’nın 2, 35 ve 36’ncı maddelerine aykırıdır, işlem
yapamazsınız. İç Tüzük 84’e göre mülkiyet hakkına, hak arama hakkına aykırıdır
Sayın Başkan. Usul tartışması açılmasını
istiyorum. İşlem yapamazsınız Sayın Başkan. İnsanların mülkiyet hakkını elinden
alıyorsunuz.
BAŞKAN - Bir saniye Sayın Aslanoğlu, ben açıklamayı yapayım.
Sayın milletvekilleri, bilindiği üzere, İç Tüzük’ün
38’inci maddesine göre “Komisyonlar, kendilerine havale edilen tasarı veya
tekliflerin ilk önce Anayasanın metin ve ruhuna aykırı olup olmadığını tetkik
etmekle yükümlüdürler.”
Komisyon, Anayasa’ya aykırı
gördüğü tasarı ve teklifi maddelere geçmeden reddetmek zorundadır. Plan ve
Bütçe Komisyonu tasarıyı Anayasa’ya aykırı görmeyerek raporunu Başkanlığımıza
intikal ettirmiş ve tasarı gündemimizdeki yerini almıştır. Genel Kurulda
tasarının tümü üzerindeki görüşmeler sırasında Anayasa’ya aykırılık
iddialarının dile getirilmesi mümkündür. Genel Kurulun bu görüşmelerden sonra
Anayasa’ya aykırılık iddialarını ciddi görerek maddelere geçilmesini reddetme
yetkisi bulunmaktadır. Yine, İç Tüzük’ün 84’üncü
maddesine göre tasarının belli bir maddesinin Genel Kurulda görüşülmesi
sırasında Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle reddini isteyen önergeler diğer
önergelerden önce oylanır.
Görüldüğü gibi, bir tasarı veya teklifin Anayasa’ya aykırı
görülmesi hâlinde gerek komisyonda gerekse Genel Kurulda reddedilmesine imkân
tanıyan çok sayıda kural bulunmaktadır. Komisyon raporu bastırılarak
milletvekillerine dağıtılmış ve Genel Kurulun gündemine girmiştir.
Başkanlığımızın da gündeme girmiş bir tasarı veya teklifi işleme almama veya
komisyona iade etme yetkisi bulunmamaktadır. Bu nedenle, grup önerisinin
görüşülmesinde İç Tüzük’e aykırı herhangi bir durum
söz konusu değildir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Efendim, usul tartışması açmak
istiyorum.
BAŞKAN – Kaldı ki maddenin metinden çıkartılmasına dair üç tane
önerge var, bunlar görüşülecek, aynı mahiyette.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Hayır efendim, maddeye
başlamadan önce usul tartışması…
BAŞKAN – Ben açıklamayı yaptım Sayın Aslanoğlu, önerge vermeniz
gerekir Anayasa’ya aykırılık…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Hayır efendim, açıklamanızla
ikna olmadık Sayın Başkan.
BAŞKAN – Anladım da Sayın Aslanoğlu, siz zorla bir şey yapmak
istiyorsunuz. Ben açıklamayı yaptım.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Hayır efendim.
BAŞKAN – Olabilir diyorum, önerge verilir, burada görüşülür.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Efendim, tutanaklara geçmesi
açısından, usul tartışması lütfen açar mısınız?
BAŞKAN – Ama usul tartışması açılması gereken bir konu değil ki.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Usulsüz bir işlemi
yapıyorsunuz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge vermiş olmanız lazım.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Verdik efendim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, Komisyonun Anayasa’ya
aykırı görmemesi Sayın Meclis Başkanlığının görmemesi anlamına gelmez.
BAŞKAN – Hayır, anladım da önerge vermiş olmanız gerekir,
Anayasa’ya aykırılık iddiasını belirten önerge vermiş olmanız gerekir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Verdik efendim.
BAŞKAN – Hayır, o önerge değil efendim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Ne efendim? Size “Anayasa’ya
aykırı” diye dilekçe verdik, daha ne istiyorsunuz?
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, açıklamalarımı dinlediniz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Evet.
BAŞKAN – Bu, Komisyonda iddia edilebilir, öncelikle görüşülmesi
gerekir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Hayır efendim!
Tutumunuz hakkında usul tartışması açar mısınız lütfen?
BAŞKAN – Bu şekilde usul tartışması olmaz Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Hayır efendim! Burada
haksızlık yapıyorsunuz, Anayasa’ya aykırı bir şeyi işleme alıyorsunuz.
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, ben haksızlık yapmıyorum. Bunun usulünün
nasıl olduğunu da biraz önce size izah ettim, tüm Genel Kurula izah ettim
-tutanakları isterseniz- ne yapılması gerektiğini anlattım. Yapılacak herhangi
bir işlem yok.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Efendim, usulde eksiklik bile olsa,
resen sizin bunu değerlendirmeniz lazım.
BAŞKAN – Hayır canım, olur mu?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Aynen öyle. Olur
mu öyle şey?
BAŞKAN – Üç tane önerge var bunun işlemden kaldırılmasına dair, o
önergeleri işleme…
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Efendim, sizin oradaki vazifeniz
sadece konuşma hakkını iletmek değil, bunu da değerlendirme göreviniz var.
BAŞKAN – Sayın Korkmaz, değerlendirmeyi İç Tüzük hükümlerine göre
yapıyoruz, doğru.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Evet.
BAŞKAN – Bunun değerlendirmesini de yaptım, açıklamayı da yaptım.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Evet. Yani diyor ki, Cumhuriyet Halk
Partisi diyor ki: “Anayasa’ya aykırılık dilekçesi verdim.” Bunu bir karara
bağlamanız lazım sizin.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Bağlayacak zaten, oda onu söylüyor.
BAŞKAN – Hayır, öyle bir usul yok.
29’uncu maddede aynı mahiyette üç önerge vardır, okutup birlikte
işleme alacağım, istenildiği takdirde şahıslara söz vereceğim veya
gerekçelerini okutacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 29 uncu
maddesinin kanun metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Adil Zozani
Sırrı Sakık
Iğdır Hakkâri Muş
Nazmi Gür Abdullah Levent Tüzel Hasip
Kaplan
Van İstanbul Şırnak
İbrahim
Binici
Şanlıurfa
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Erkan Akçay Mustafa Kalaycı Mehmet Erdoğan
Manisa Konya Muğla
Mehmet Günal Mehmet Şandır Alim Işık
Antalya Mersin Kütahya
S.
Nevzat Korkmaz
Isparta
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Mehmet Akif Hamzaçebi Aydın Ağan Ayaydın Musa Çam
İstanbul İstanbul İzmir
İlhan Demiröz Kazım Kurt Ferit Mevlüt
Aslanoğlu
Bursa Eskişehir İstanbul
İzzet
Çetin Mahmut
Tanal
Ankara İstanbul
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergelere Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERTUĞRUL SOYSAL (Yozgat) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Gerekçe…
BAŞKAN – Barış ve Demokrasi Partisinin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Kamulaştırılmış taşınmazların eski maliklerinin, taşınmazın işlevi
değiştirildikten sonra, ortaya çıkan değer artışından hak, bedel veya tazminat
talep ederek idareye açtıkları davaların da bu kapsamda değerlendirilmesi
öngörülmektedir. Yani, eski maliklerce idareye açılan ve yargılaması devam
eden, henüz kesinleşmemiş davaların 25. Maddede yapılan değişiklik çerçevesinde
değerlendirilmesini ve bu davaların bir bakıma boşa çıkarılmasını öngören bir
düzenleme yapılmıştır. Burada, mevcutta süren yargı sürecine bir müdahale söz
konusudur. Üstelik düzenlemede, süregelen davalarda davacı olan kişilerin
yaptıkları masraflar ve harcamalar ile ilgili herhangi bir düzenleme yapılmadan
onları malî açıdan mağdur eden bir anlayışla ek madde hazırlanmıştır. Ayrıca,
mevcut durumda bu madde kapsamına giren toplamda kaç tane dava var, bu konuda
da Maliye Bakanlığı bürokratları, alt komisyonumuzu bilgilendirememiştir. Bu
bakımdan, hem devam eden yargı süreçlerine müdahale eden, hem de vatandaşların
mağduriyetini gidermeye ilişkin kapsamlı bir düzenlemeyi esas almayan bu
maddenin, metinden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mahmut Tanal, İstanbul
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tasarının 29’uncu maddesindeki hükmün… Anayasa’mızın 2’nci maddesi
Türkiye Cumhuriyeti devletinin sosyal bir hukuk devleti olduğunu söyler,
35’inci maddesi mülkiyet hakkını düzenlemekte, 36’ncı maddesi hak arama
özgürlüğünü düzenlemekte. Ancak, İç Tüzük’ün 38’inci
maddesi, tasarı ve tekliflerin görüşüldüğü komisyonda Anayasa’ya aykırı
olduğunun ileri sürülmesi hususunda bu tür talepler reddedilse dahi Sayın
Meclis Başkanlığının İç Tüzük’ün 84’üncü maddesi uyarınca
mevcut olan yetkisini kaldırabilen bir hüküm değildir. Yani bu açıdan Meclis
Başkanlığı ve Genel Kurul, gerçekten Anayasa’ya aykırı bir hükmü gördüğü zaman,
bunu öncelik ve evleviyetle göz önüne alması gereken hususlardan bir tanesidir. Bugüne kadar hem uluslararası sözleşmelere ve
hem mevcut olan Anayasa’mızın hükümlerine göre yapılan yasal düzenlemelerin
tamamı hep ileriye yönelik olarak yapılan düzenlemelerdir. Geçmişe yönelik
yapılan düzenlemelerin tamamı…
Bu arada Meclisimizde kurulu bulunan Yasama
Derneğine de ben teşekkür ederim. Yasama Dergisi’nin son sayısında “Hukuka
güvenlik” ibaresiyle bir makale işlenmiştir ve “hukuka güvenlik” ibaresinin
içerisinde, aynı zamanda, vatandaşlarımızın yapacağı plan ve projelerinin
tamamı hukuk güvenliği açısından yürürlükte bulunan hem uluslararası
sözleşmelere hem yasaya hem Anayasa’ya uygun olarak kendisini ayarlaması
gerekir ve ona göre işlem yapması lazım…
Şimdi, tabii, yapılan bu tasarının 29’uncu maddesi neyi ihlal
etmekte? Aynı zamanda hukuk güvenliğini ihlal etmekte. “Hukuk
güvenliği”ndeki kasıt, vatandaşımızın bugüne kadar
hukuka inanarak, hukuka güvenerek yapmış olduğu işlemler var ise bu işlemleri
Parlamento yani yasama organı bunları hiçe sayarak, hukuk güvenliğini ayaklar
altına alarak geçmişe yönelik bir yasal düzenleme yapması, hem uluslararası
sözleşmelerin hem Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin mülkiyet hakkını ihlal
ediyor -buradaki mülkiyet hakkına da biz Anayasa’mızın 90’ıncı maddesinin
atfıyla ulaşabiliyoruz- hem de yine Anayasa’mızın 35’nci maddesindeki mülkiyet
hakkını ihlal ediyor. Yani buradaki asıl düzenleme -somuta indirgeyecek
olursak- bu tasarıda -teklifi veren arkadaşlarımızın tabii bunda söz hakları
doğsun diye isim de zikredeceğim- Bursa ilimizle ilgili Bursa milletvekili arkadaşlarımızın,
Bursa Belediyesinin yapmış olduğu 2005 yılındaki yetkisiz kurul tarafından
alınan kararla, bilebildiğimiz kadarıyla aşağı yukarı 60 dönümlük bir yer ve
burası bir başka amaç için tahsis edilirken o amaçtan çıkarılıp büyük alışveriş
merkezine dönüşmesinin ve o mal sahiplerinin kazandığı davanın bertaraf
edilmesi nedeniyle yasama organının önüne getirilen bir kanun tasarısıdır.
Yani, değerli arkadaşlar, parlamentonun yapacağı yasalar genel
olur, herkese uygulanabilir olur, sürekli olur; kişilere özgü, zamana özgü,
somut bir mülkiyete özgü yapılmaması gerekir. Eğer bu şekilde yapılmış olursa… Parlamentonun, özel kişilere hizmet etmenin bir aracı olmaması
lazım.
Değerli arkadaşlarımız söz aldıklarında şunu söylüyorlar: “Evet,
biz şu kadar dönemden beri iktidara geliyoruz, oy alıyoruz.” Saygı duyuyorum
ama şunu sormak lazım: Vatandaş seçme ve seçilme hakkını kullanırken yetkiyi
verirken: “Ey Parlamento, ey milletvekilleri, benim size vermiş olduğum vekalet ve yetki uluslararası sözleşmenin, Anayasa’nın
vermiş olduğu yetki sınırları içerisinde ancak siz yasama faaliyetini
kullanabilirsiniz, yapabilirsiniz ve uluslararası sözleşmenin ve Anayasa’nın
hükümlerinin dışına çıkarak vatandaşın aleyhine, kişiye özgü, olaya özgü,
bireye özgü yasal düzenleme yapamazsınız.” der. O anlamda bizim faaliyet olarak
yani Parlamentonun yasal çerçevesi hem uluslararası sözleşmeler hem Anayasa.
Bu açıdan tasarının 29’uncu maddesi bu sözleşmelere aykırıdır.
Öncelikle, İç Tüzük’ün 84’üncü maddesi uyarınca
görüşülmemesi gerekir.
Hepinize saygılarımı sunarım. İyi akşamlar diliyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki önerge üzerinde söz isteyen…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe okunsun.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yargıya müdahale niteliğini taşıyan bu düzenleme, vatandaşın hak
arama hürriyetini engelleyecek ve mağduriyetine neden olacak mahiyette olması
dikkate alınarak Tekliften çıkarılmalıdır.
Komisyonda Teklifle ilgili sağlıklı ve verimli bir görüşme
yapılamamıştır. Komisyon görüşmeleri boyunca hangi düzenlemelerin ne amaçla ve
hangi gerekçeyle yapıldığı konusunda bilinmez bir tavır sergilemiştir. 71 adet
kanun ve kanun hükmünde kararnamede 142 maddelik değişiklikler yapılmasına
rağmen; vatandaşlarımızın yaşadığı sorunlara çözüm getirecek konuları bir-iki
husus dışında bulmak mümkün değildir. Kanun Teklifi kamu personelinin hukuki ve
mali statüsüne ilişkin çok sınırlı değişiklikler getirmektedir. Dolayısıyla bu
düzenlemede beklentiler karşılığını bulmamış, umutlar hayal kırıklığına
dönüşmüştür.
Kamuda sağlıklı ve tutarlı bir personel politikası
uygulanmamaktadır. Personel rejimi nesnellikten uzaklaştırılmış, istihdam
rejimi bozulmuştur. 657 sayılı Kanun, geçici işlerin ifası için istisnai
hallere münhasır olmak üzere sözleşmeli ve geçici personel istihdamını mümkün
kılmıştır. AKP döneminde bu istisnai uygulamalar asıl istihdam şeklinin önüne
geçmiştir. Ayrıca, AKP döneminde sözleşmeli ve vekil olarak işe alınanlar, daha
önce çıkarılan kanunlar ile memur kadrolarına alınmış, ancak tekrar sözleşmeli
ve vekil atama yapılmasına devam edilmiş, şimdi de bunlardan bazıları tekrar
memur kadrolarına alınmaktadır.
Bu yanlış uygulamalar ile birlikte, birçok mağduriyet ortaya
çıkmıştır. En büyük mağduriyet ise bu istisnai yollarla iş bulamayan, girdiği
merkezi sınavı kazanıp ataması yapılamayan, bir türlü sıra gelemeyen ve sıra
gelmeden de kadroları istisnai yollarla doldurulan milyonlarca işsiz
vatandaşlarımızdır. Hükümetin bu yanlışı, bu haksızlığı derhal durdurması
gerekir.
Bu Kanun Teklifi ile kamu kurumlarında çalışan 4/B'liler, 4924 sayılı Kanuna tabi sözleşmeliler ve mahalli
idarelerde çalışan sözleşmeliler ile vekil imam, vekil müezzin ve vekil Kur'an
kursu öğreticilerinden şartları uyanlar memur kadrolarına atanmaktadır. Ancak,
memur kadrosu verilen sözleşmeli personel ve vekiller arasında; özel kanunları
hükümleri çerçevesinde görev yapan sözleşmeli personel yoktur. Mağduriyeti en
derinden yaşayan 4/C'liler yoktur. Rehber ve usta öğreticileri
bu düzenleme kapsamına alınmamıştır. Aile sağlığı çalışanları yoktur. Vekil
ebe-hemşireler yoktur. Ücretli öğretmenler yoktur.
AKP Hükümeti tarafından yapılan ayrımcı ve adaletsiz uygulamaları
saymakla bitmez. Bu teklifte öğretmenler ve atanamayan öğretmenler yoktur. Bu
düzenlemede polislerimiz yoktur. Kamu işçilerinin naklen atanabilmeleri konusu
yoktur. Taşeron işçileriyle ilgili hiçbir düzenleme yoktur. Geçici ve mevsimlik
işçiler yine göz ardı edilmektedir. Bu teklifte emeklilikte yaşa takılanlar
yoktur. Muhtarlarımız yoktur. Bu kanun teklifinde şehit aileleri ve gaziler ile
engelliler ve yaşlılarla ilgili bir düzenleme yoktur.
Peki, bu kanun teklifinde neler vardır? Mera, yaylak ve kışlaların
yapılaşmaya açılması var. Köy meralarının köylünün elinden alınarak Hazineye
devredilmesi, imar yetkisinin belediyelerden alınması ve satış yetkisi var.
Gerçeğe aykırı, usulsüz veya sahte belgeler nedeniyle verilmeyen
desteklemelerin ödenmesi var. Kamulaştırılan taşınmazlarla ilgili vatandaşın
hak arama hürriyetini engellenmesi ve yargıya müdahale var. ÖSYM sınavlarına
ait soru ve cevaplarla ilgili bilgi edinme hakkının engellenmesi var. Sermayesindeki
kamu payı doğrudan veya dolaylı olarak yüzde 50'den az olan şirketlerin
Sayıştay denetimi dışına çıkarılması vardır. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun
uygulamasının geciktirilmesi, sertifikasını almış kişilerin mağdur edilmesi
var. Sürücü belgeleri için 24 milyon vatandaşımızdan 101 lira belge parası
alınması var.
Dolayısıyla, yapılan düzenlemeler, kamu yönetiminin
iyileştirilmesi ve çalışanların sorunlarına çözüm getirilmesi yerine, kamu
arazileri nasıl talan edilebilir, kadrolaşma nasıl sağlanabilir, usulsüzlük ve
yolsuzluklar nasıl affedilebilir, denetimden ve yargıdan nasıl kaçınılabilir
mahiyetini taşımaktadır.
Teklifin tümüyle gözden geçirilmesi ve bu maddenin teklif
metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Birleşime 20.40’a kadar, bir saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.37
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 20.41
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
131’inci Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
30’uncu madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 Sıra Sayılı yasa teklifinin 30 uncu
maddesinin sonundaki “kiracıya devredilecek” ifadesinin “kiracıya veya
kiracılara” şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Tufan
Köse Sakine
Öz
İstanbul Çorum Manisa
Haluk Ahmet Gümüş Kazım Kurt Veli Ağbaba
Balıkesir Eskişehir Malatya
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili
Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporları (2/1613, 1/778) nın 30 uncu maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Mustafa Kalaycı Ali Öz
Manisa Konya Mersin
Alim Işık Mesut
Dedeoğlu
Kütahya Kahramanmaraş
"Madde 30 -25/10/1984 tarihli ve
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 17 nci
maddesinin dördüncü fıkrasına aşağıdaki bentler eklenmiştir.
"y) 21/11/2012 tarihli ve 6361
sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman
Şirketleri Kanunu kapsamında; finansal kiralama şirketlerince bizzat kiracıdan
satın alınıp geriye kiralanan taşınmazlara uygulanmak üzere ve kiralamaya konu
taşınmazların mülkiyetinin sözleşme süresi sonunda kiracıya devredilecek olması
koşulu ile kiralanmaya konu taşınmazların kiralayana satılması, satan kişilere
kiralanması ve devri."
" z) Çiftçilere tarımsal üretimde kullanılmak amacıyla
yapılan motorin teslimleri (Bakanlar Kurulu dekar başına ve ürün türüne göre
teslim miktarını belirleme yetkisine sahiptir)
"aa ) Tarımsal sulama, kültür
balıkçılığı ve kümes hayvanları çiftliği büyükbaş ve küçükbaş işletmeleri ve fideciler, entegre sera tesisleri,
kesme çiçek üreten ve paketleyen tesisler ile tohumculuk kuruluşları gibi
tarımsal üretimde bulunan işletmelere elektrik teslimleri.
"bb) Gübre, ilaç, tohum, fide ve
yem teslimleri."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Yasa Teklifinin 30’uncu
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Adil Zozani İbrahim
Binici
Iğdır Hakkâri Şanlıurfa
Hasip Kaplan Nazmi
Gür Levent
Tüzel
Şırnak Van İstanbul
Sırrı
Sakık
Muş
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Bu tür faaliyet alanlarının belli işlemler boyutunda
vergiden muaf tutulması Türkiye’deki vergi ve gelir adaletsizliğini daha da
derinleştirecek bir uygulama olacaktır. Finans kiralama, faktöring
ve finansman şirketleri kapsamına giren faaliyetlerin yüksek değer döngülerinin
olduğu alanlar göz önüne alındığında bu maddenin tasarı metninden çıkarılması
önemlidir.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.44
ONUNCU OTURUM
Açılma Saati: 20.55
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
131’inci Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.
478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
30’uncu maddesi üzerinde Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve
arkadaşlarının vermiş olduğu önergenin oylanmasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge
kabul edilmemiştir.
478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili
Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporları (2/1613, 1/778)’in 30’uncu maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay (Manisa) ve arkadaşları
"Madde 30- 25/10/1984 tarihli ve
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 17 nci
maddesinin dördüncü fıkrasına aşağıdaki bentler eklenmiştir.
"y) 21/11/2012 tarihli ve 6361
sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman
Şirketleri Kanunu kapsamında; finansal kiralama şirketlerince bizzat kiracıdan
satın alınıp geriye kiralanan taşınmazlara uygulanmak üzere ve kiralamaya konu
taşınmazların mülkiyetinin sözleşme süresi sonunda kiracıya devredilecek olması
koşulu ile kiralanmaya konu taşınmazların kiralayana satılması, satan kişilere
kiralanması ve devri."
"z) Çiftçilere tarımsal üretimde kullanılmak amacıyla yapılan
motorin teslimleri (Bakanlar Kurulu dekar başına ve ürün türüne göre teslim
miktarını belirleme yetkisine sahiptir)
"aa) Tarımsal sulama, kültür
balıkçılığı ve kümes hayvanları çiftliği büyükbaş ve küçükbaş işletmeleri ve fideciler, entegre sera tesisleri,
kesme çiçek üreten ve paketleyen tesisler ile tohumculuk kuruluşları gibi
tarımsal üretimde bulunan işletmelere elektrik teslimleri.
"bb) Gübre, ilaç, tohum, fide ve
yem teslimleri."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Erkan Akçay, Manisa
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
30’uncu madde üzerine verdiğimiz önerge üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum ve iyi akşamlar diliyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisinin üretimi artıran, Türkiye ekonomisini
canlandıran bir KDV istisnası getirdiğini bugüne kadar görmek maalesef mümkün
olmadı. 30’uncu madde ile de finansal kiralama şirketlerine, finansman ve faktoring şirketlerine bizzat kiracıdan satın alınıp geriye
kiralanan taşınmazlara uygulanması söz konusu olan katma değer vergisine
istisna getirmektedir.
Biz, önergemizle çiftçilere tarımsal üretimde kullanılmak amacıyla
yapılan motorin teslimlerini, tarımsal sulama, kültür balıkçılığı ve kümes
hayvanları çiftliği, büyükbaş ve küçükbaş işletmeleri ve fideciler,
entegre sera tesisleri, kesme çiçek üreten ve
paketleyen tesisler ile tohumculuk kuruluşları gibi tarımsal üretimde bulunan
işletmelere elektrik teslimlerinde ve yine tarımsal üretimde kullanılan gübre,
ilaç, tohum, fide ve yem teslimlerine KDV istisnası getirilmesini öneriyoruz.
Değerli milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde
enflasyon yüzde 145, tarımsal girdiler; mazot, ilaç, gübre fiyatları ortalama 4-5
kat artmıştır fakat ürün fiyatlarının pek çoğu neredeyse yerinde saymıştır. Bir
taraftan enflasyona diğer taraftan 4-5 kat artan girdi fiyatlarına ezdirilen
çiftçi aynı zamanda borç batağına saplanmıştır. 2002 yılında 530 milyon lira
olan çiftçilerin banka ve tarım kredi kooperatiflerine olan borcu, 2012 yılı
Eylül ayı itibarıyla 39 milyar liraya ulaşmıştır. Bu kredilerin 2 milyar lirası
icralıktır. Çiftçilerin borcu on yılda tam 78 kat artmıştır. Tarımsal sulama,
kültür balıkçılığı ve kümes hayvanları çiftliği, büyükbaş ve küçükbaş
işletmeleri ve fideciler, entegre
sera tesisleri, kesme çiçek üreten ve paketleyen tesisler ile tohumculuk
kuruluşları gibi tarımsal üretimde bulunan işletmelerde kullanılan elektrikte
ve gübrede yüzde 18 KDV bulunmaktadır. Mazotta yüzde 15,25, zirai ilaç ve
hayvan yeminde yüzde 8 katma değer vergisi vardır. Tohumluklarda yüzde 1 KDV
varken, sebze tohumlarından ve sebze fidelerinden yüzde 8 KDV alınmaktadır.
Girdi fiyatları çok yüksek olduğu için üretim maliyeti yükselmekte, bu nedenle Türk
çiftçisi yabancı ülkelerin üreticileriyle rekabet edememektedir. Rafineri çıkış
fiyatı 1 lira 44 kuruş olan mazottan 1 lira 60 kuruş özel tüketim vergisi, 55
kuruş katma değer vergisi alınmaktadır. Diğer paylarla beraber 1 litre mazot 4
lira 22 kuruşa satılmaktadır. Bu yüksek vergiler nedeniyle ülkemiz tarımda
dünyanın en pahalı mazotunu kullanan ülkelerin başında gelmektedir. Mazotun
litre fiyatı Mart 2002’de 94 kuruşken kasım ayı itibarıyla 1 liraydı ve bugün
itibarıyla yani 2013 itibarıyla litresi 4 lira 25 kuruştur ve mazot fiyatları
da 3 kat artmıştır. Türk çiftçisinin bir yılda kullandığı mazot miktarı 3
milyon 300 bin tonu bulmaktadır. Çiftçilere verilen mazot desteği tarımda
kullanılan mazota ödenen bedelin yüzde 5’ini ancak karşılamaktadır. Bu rakam da
mazot için çiftçinin ödediği KDV’nin ancak dörtte 1’ine tekabül etmektedir.
Değerli milletvekilleri, Hükûmet yıllardır feryat eden çiftçinin
bu sesine mutlaka kulak vermeli. Fransa’dan liyakat nişanı alarak övünmek
yerine, Sudan’dan 5 milyon dönümlük toprak kiralamak yerine ve faiz lobisine
hizmet etmek yerine Türk çiftçisinin üretimde kullandığı ve üretimi artırmaya
yönelik vergi istisnaları getirmesinde fayda görüyoruz.
Bu düşüncelerle önergemizin kabulünü diler, saygılar sunarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza…
ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Evet, karar yeter sayısı vardır,
önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 Sıra Sayılı yasa teklifinin 30 uncu
maddesinin sonundaki “kiracıya devredilecek” ifadesinin “kiracıya veya
kiracılara” şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Evet, önerge üzerinde söz isteyen Veli Ağbaba, Malatya Milletvekili.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu hafta gündeme gelen ve kamuoyunda “torba yasa” olarak bilinen
teklifleri görüşüyoruz. Torba yasanın gelişi, görüşülmesi ve değişikliklerle
ilgili eleştirilerimizi muhalefet milletvekilleri olarak sıraladık. Benim
üzerinde durmak istediğim konu, bu değişikliklerin hiçbir sorunu çözmemesidir.
Torbada, maşallah, her şey var. Tarım, elektrik, askerlik, trafik, sağlık,
belediye, bayındırlık, turizm, sanayi, sicil, faiz, şans oyunları, Diyanet,
YÖK, Karayolları var. İçinde bir tek çözüm yok değerli milletvekilleri.
Ben kendi ilimden örnek vermek istiyorum. Bizim son iki yılda
yaşadığımız sorunların başında elektrik geliyor. Birçok köyde, ilçede yaz
olmasına rağmen elektrikler kesik olduğu için sularımız akmıyor.
Özelleştirmeden önce kalan borçlar nedeniyle Malatya’nın birçok ilçesi, beldesi
susuz. Niye? Çünkü elektrikler kesik.
Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz yıl ramazan ayında Kale
ilçesinde bir ay boyunca maalesef elektrikler kesik olduğu için sular akmadı.
Daha dün, Doğanşehir ilçesi Karaterzi köyünde
elektrik kesik olduğu için sular akmıyor. Yazıhan’da ve birçok ilçede maalesef
elektriklerden dolayı sular akmıyor. Ama maalesef bununla ilgili bir düzenleme
yok değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri.
Malatyalılar şikâyet ettiğinde AKP ne yapıyor, AKP milletvekilleri?
Onlar da TEDAŞ’ı alan kurumu şikâyet ediyorlar. Şimdi, Malatyalılar sizi
iktidar yapmış, oy vermişler size. Sizin göreviniz ağlamak değil, sizin
göreviniz sorun çözmek. Yani, Malatya’daki bütün herkes
bundan şikâyetçi. Yel de esse, değerli milletvekilleri, yel esse
Malatya’da elektrikler kesiliyor.
Kayısıyla ilgili bir düzenleme var mı? Kayısıyla ilgili bir
düzenleme yok, hiçbir şey değişmedi. 24’üncü Dönem milletvekiliyim, iki yıldan
beri kayısıyla ilgili konuşuyoruz, kayısıyla ilgili sorunlarını gündeme
getiriyorum, destek istiyoruz. Maalesef biz konuşuyoruz, ben konuşuyorum,
iktidar körleri ve sağırları oynuyor.
Kayısı özellikle son iki yılda, değerli milletvekilleri, para
etmiyor. Üretici yok oldu, bakın, üretici yok oldu. Bu kürsüde defalarca
söyledim burada Malatya milletvekilleri de duyuyor- kayısının maliyeti 2,5-3
TL. Malatya’da kuru kayısı satışı 1,5 ile 2,5 lira arasında. Yani, iki yılda
Malatyalı kayısıcı alnının terinin karşılığını
alamıyor.
Değerli milletvekilleri, sizin tuzunuz kuru, tuzunuz kuru, senin
tuzun kuru. Malatyalı için kayısı okuldur, kayısı hastanedir, kayısı
ayakkabıdır, kayısı ekmektir, kayısı yaşamdır Malatya için. Senin tuzun kuru!
(CHP sıralarından “Bravo!” sesleri, alkışlar)
Şimdi, geçtiğimiz aylarda kayısıyı don vurdu “Yardım edelim,
borçları erteleyelim.” dedik; burada, sağ olsun, İstanbul Milletvekilimiz Mevlüt Aslanoğlu, MHP Grubu, BDP Grubu sağ olsun hepsi
destek verdi, AKP “Kurulmasın.” dedi, önergemizi reddetti. Tepkiler üzerine bir
sayın milletvekili, Malatya milletvekili “Zararlarınızı karşılayacağız.” dedi
Malatya’da. Maalesef kayısıda hasat dönemi geldi ama gelişme yok. Sizden çok
bir şey istemiyor Malatyalılar. “Ziraat Bankasına olan borçlarımızı erteleyin,
don zararlarımızı karşılayın.” diyorlar.
Yine bu kürsüden, çağla getirdim, bütün gruplara dağıttım.
Çağlamızı dolu vurdu dedim, dolu. Eğer önlem almaz iseniz kayısımız para
etmeyecek dedim ama maalesef yine reddettiniz, yine bir çözüm bulamadınız.
Bakın, değerli arkadaşlarım, bu, Malatya’nın meşhur kayısısı,
dünyanın en güzel kayısısı bu, dünyanın en güzel kayısısı.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Malatya kayısısı değil o, Malatya kayısısı
değil.
VELİ AĞBABA (Devamla) – Bunlara dolu vurmuş, dolu. Değerli
milletvekilleri, bu kayısının fiyatı 25 kuruş. (CHP sıralarından alkışlar)
Böyle bir şey olur mu? 25 kuruş, yemin ediyorum, 25 kuruş.
MUSTAFA BİLİCİ (Van) – Dolu vurmuş, ne yapacaksın?
VELİ AĞBABA (Devamla) – Bakın, dalından toplayanlar olarak
dalından toplamak dâhil- bunu satın alanların ayağına kadar götürüyorsunuz.
Böyle bir rezillik, böyle bir kepazelik var mı?
Değerli milletvekilleri, bakın, kayısı sudan ucuz. Yüreğim yanıyor
bunu konuşurken, yüreğim. Bazılarının tuzu kuru, bazılarının tuzu kuru. 25
kuruş… Bilmeyenler, Malatya’nın kayısı pazarına gitsinler, sorsunlar. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Dünya kayısı yiyor, ucuz olsun
kayısı, dünya yesin!
VELİ AĞBABA (Devamla) – Değerli arkadaşlar, hepinizin -varsa-
vicdanınıza sesleniyorum, özellikle beni dinleyen Malatya milletvekillerinin
vicdanına sesleniyorum, eğer varsa: Malatyalıların bir yıl boyunca çocukları
gibi baktıkları kayısı para etmiyor. Bu konuda, bu 25 kuruş para eden kayısıya
destek vermenizi sizden tekrar rica ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
VELİ AĞBABA (Devamla) – Lütfen bu kayısıya bakın, dünyanın en
güzel kayısısı.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
SİNAN OĞAN (Iğdır) – Sayın Başkan, “Malatya kayısısı dünyanın en
güzel kayısısı.” dedi, Iğdır kayısısına sataşma var.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza…
III. – YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım, yoklama talebi vardır,
yerine getireceğim.
Sayın Altay, Sayın Aslanoğlu, Sayın Tanal, Sayın Çelebi, Sayın Gümüş,
Sayın Acar, Sayın Serter, Sayın Moroğlu, Sayın Özel,
Sayın Ağbaba, Sayın Tayan, Sayın Seçer, Sayın Türeli,
Sayın Özkoç, Sayın Özgündüz, Sayın Çetin, Sayın Serindağ, Sayın Eyidoğan, Sayın
Öğüt, Sayın Aygün.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.13
ON BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.28
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
131’inci Birleşiminin On Birinci Oturumunu açıyorum.
III.– YOKLAMA
BAŞKAN - 478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
30’uncu maddesi üzerinde Malatya Milletvekili Veli Ağbaba
ve arkadaşlarının vermiş olduğu önergenin oylamasından önce yapılan yoklamada
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, yoklama işlemini tekrarlayacağım.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
4.- Niğde
Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile
100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporları (2/1613, 1/778) (S. Sayısı: 478) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Madde kabul edilmiştir.
31’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili
Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporları (2/1613, 1/778) nın 31 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mesut Dedeoğlu Erkan Akçay Mustafa Kalaycı
Kahramanmaraş Manisa Konya
Mehmet Erdoğan Mehmet Günal Nevzat Korkmaz
Muğla Antalya Isparta
Alim Işık Mehmet
Şandır
Kütahya Mersin
"Madde 31- 19/6/1987 tarihli ve 3392
sayılı 103 İlçe Kurulması Hakkında Kanunun 1 inci maddesinin elliyedinci fıkrası ile bu Kanuna ekli (57) sayılı listede
yer alan 'Çağlıyancerit' ibareleri 'Çağlayancerit'
olarak değiştirilmiştir.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mesut Dedeoğlu, Kahramanmaraş
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MESUT DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 478 sıra sayılı torba kanunun 31’inci maddesi üzerine
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, Kahramanmaraş’ın 9 ilçesinden bir tanesi
olan Çağlayancerit, 19/6/1987 yılında yine bu Meclis
tarafından ilçe hâline getirilmiş ve yine 4/7/1987 tarihinde de Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş ve ilçe olmuştur. O
tarihlerde bir daktilo hatasından dolayı bir “a” harfiyle “ı” harfinin yer
değiştirilmesi sebebiyle bir isim tashihi gerekli olmuş ancak o zamandan bu
zamana kadar bu değişiklik yapılamamış. Bu ilçemizde yaşayan hemşehrilerimiz çok büyük mağduriyetlere uğramışlar, hatta
1987’den 1997’ye kadar isimlerinde “Çağlayancerit” yazılmış, daha sonra “Çağlıyancerit” olarak devam etmiş. Pasaport alımlarında,
yurt dışı çıkışlarında, tapu muamelelerinde, gerekse de günlük evraklarında,
günlük abonelik, postaneyle ilgili, elektrik, sular idaresiyle ilgili konularda
çok büyük problemler yaşanmış.
Bu konuyla ilgili 17 Ekim 2012 tarihinde ben bir kanun teklifi
vermiştim. Gönül isterdi ki bugün torba yasanın içerisinde benim vermiş olduğum
kanun teklifiyle beraber birleştirilsin ve ortaya çıksın, bu ilçemizin, bu
güzide ilçemizin ismi eski ismiyle anılan “Çağlayancerit” olarak değiştirilsin.
Ama, bir hakkın tekrar iadesi konusunda bunu da güzel
bir gelişme olarak telakki ediyorum.
Bu isim değişikliğini yaptıktan sonra… Tabii ki yalnız isim
değişikliğiyle ilgili değil, bu ilçemizin birçok mağduriyetleri de var.
Kahramanmaraş’ımızın güzide ilçelerinden bir tanesi olan Çağlayancerit’imizin
maalesef ki maalesef yıllardan beri yol problemi var. Yolları hâlâ yapılamadı,
özellikle ana cadde üzerindeki, ana, kara yollarına bağlı olan bölümlerindeki
yollar maalesef bitmedi. Keza ilçemize bağlı köylerimizin ve beldelerimizin
yolları da aynı şekliyle devam ediyor. Kış günleri özellikle karşıdan 2
arabanın veya 2 büyük ağır vasıtanın geçerek o yoldan trafik seyrini devam
ettirmesi mümkün değildir. Temenni ediyorum ki önümüzdeki dönemlerde bu
ilçemizin yol problemleri tamamen ortadan kalkar. Yalnız tabii ki yol problemi
değil, bu ilçemize bir hastane yapılmış, bu hastanemiz şehrin kilometrelerce
uzağında. Şehir içinde dolmuş hattının veyahut da otobüs hattının kısıtlı
olmasından kaynaklanan sebeplerden dolayı bu hastanemize bu ilçede yaşayan
vatandaşlarımız ulaşmakta çok büyük güçlükler yaşamaktadır.
Bununla beraber, hastaneyi yapmışız bu on bir senenin içerisinde
ama maalesef ki orada doktorumuz yok. Bundan yaklaşık üçdört
ay önce yine bu kürsüde ben orada doktor olmadığını, sadece bir ilçemizde
pratisyen doktorumuzun olduğunu söyledim. İlgili Bakanlığımız burayla
ilgilendi, birkaç gün içerisinde -o konuşmadan sonra- 4 doktorumuz oraya tayin
edildi ama şu anda maalesef ki o doktorlarımızın tekrar tayin istemesi
sebebiyle bu ilçemiz tekrar doktorsuz kalmış durumda.
Bu ilçemizin yine mağduriyetleri devam ediyor. Bir ilçe olmasına
rağmen bir tane kapalı spor salonumuz yok bu ilçede. Yine, bununla beraber, en
büyük… Tarım, hayvancılık ve meyve üzerine, özellikle de ceviziyle ünlü olan bu
ilçemizin bu mağduriyetlerinin bu dönem içerisinde temenni ediyorum ki hepsi
giderilir ve yaşam seviyesinin ve kalitesinin, yüksek bir şekilde, yükseğe
götürülmesi noktasında bu Parlamentodan kanunlarımız çıkar.
Tabii ki Sayın Bakanımız da burada, Sosyal Politikalar Bakanımız.
Temenni ediyorum ki kendisinin Bakanlığıyla ilgili yatırımları da tüm
ilçelerimizden, Kahramanmaraş’ımızdan ve Çağlayancerit’imizden esirgenmez diye
düşünüyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bu torba kanunun
içerisinde bulunan isim değişikliği tashih işine olumlu rey vereceğimizi
bildiriyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
32’nci madde üzerinde iki adet önerge vardır. Aynı mahiyetteki bu
önergeleri okutacağım ve birlikte işleme alacağım. Talepleri hâlinde önerge
sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı yasa teklifinin 32. Maddesinin
teklif metninden çıkartılmasını arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın
Ağan Ayaydın Ercan
Cengiz
İstanbul İstanbul İstanbul
Musa Çam Kazım Kurt Mahmut Tanal
İzmir Eskişehir İstanbul
İlhan Demiröz İzzet Çetin Gürkut Acar
Bursa Ankara Antalya
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay S. Nevzat Korkmaz
Konya Manisa Isparta
Alim Işık Mehmet
Erdoğan Mehmet
Günal
Kütahya Muğla Antalya
Mehmet
Şandır
Mersin
BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) – Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerine söz isteyen Gürkut
Acar, Antalya Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
GÜRKUT ACAR (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 478
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 32’nci maddesiyle
ilgili önergemiz üzerine söz aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, maddeye gitmeden önce Adalet ve Kalkınma
Partisinin torba kanun düzenlemeleriyle ilgili birkaç söz söylemek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, bu torba kanun düzenlemelerini takip
edebilmek, torbanın içinden neler çıktığını anlamak vatandaşlar için çok yorucu
olmaktadır ve takip etmekte de oldukça zorluk çekiyorlar. Ancak, bu torbalardan
vatandaşların temel sorunlarına, temel taleplerine, hukuk ve adalet
beklentilerine, dertlerine bir çare çıkmıyor, çıkması da mümkün görünmüyor
çünkü dünyanın hiçbir yerinde “torba yasa” diye bir uygulama yoktur. Ben kırk
yıllık bir hukukçuyum, “torba yasa” diye diğer ülkelerin, demokratik ülkelerin
parlamentolarında bir tabir olduğunu ne duydum ne gördüm, torba yasa yok.
Burada her yasa kendi metninde değiştirilmelidir, kendi metninde
tartışılmalıdır. Böyle bir uygulama yok değerli arkadaşlarım. Yasa getirilir,
eğer o yasada değişiklik yapılacaksa onun tamamı üzerinde tartışılır. Oysa
burada değişik yasalardan değişik metinler hiç ilgisi olmayan, bağlantısı
olmayan bir şekilde getirilmektedir; bu, yasa tekniğine uygun değildir değerli
arkadaşlarım. Yasama tekniğine uygun olmayan böyle bir konuda doğru bir yasa
çıkartmak da mümkün değildir.
Değerli arkadaşlarım, bakınız, yasa bir toplumda eşitlik ilkesini
yaşama geçiren başlıca mekanizmadır. Kolay ve doğru anlaşılması gerekir. Her
yerde her kişi ile kuruma aynı hükümlerin uygulanması gerekir. Bu nedenle de
“yasa” dediğimiz metinler belli bir tipte hazırlanırlar. Her yasa bir konuya
ilişkindir ve konunun yapı taşları da maddelerdir. Yasaların görüşmeleri de
buna göre, konunun uzmanı komisyonlardan başlayarak Genel Kurula kadar maddeler
hâlinde yapılır. Aksi hâlde, iktidarların, eşitlik ilkesini ihlal suçu
işlemeleri çok kolaylaşır. Yasaları, olağan yasaları başka yasalardan ayıran ve
başka yazılardan ayıran bu özelliğe uymayan düzenlemeleri yaygınlaştırmak
Meclisin varlık nedenini yitirmesine yol açar. Buradan bütün Meclisimizi
uyarmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, konusu bakımından belirsizleşmektedir bu
torba yasa olayında yasa uygulaması. Yasalarda maddeler temelinde değil, hızlı
bir şekilde ana bölümler hâlinde görüşme yoluna geçilmektedir. Bu temel yasa
uygulaması da olağan işlevi ortadan kaldırmaktadır ve de kaldırmıştır. Yasa
yapma işinde zaman, süre, konu, yapı üzerinde oynamalar istisnaları kural
hâline getirmek ve hızlandırılmış Meclis yaratmak demektir. Bu, Mecliste parmak
sayısı üstünlüğüne sahip olmayı yeterli sayan bir anlayışın boş cesaretidir.
Eğer meclislerde sayısı çok olanlar az olanlara, oylamadaki parmak sayısı
üstünlüğüne dayanıp yukarıdaki ilkelerle oynayarak “Nasıl olsa benim dediğim
şey kanun olur.” düşüncesiyle duyarsızlaşırsa ortaya çıkan sonuç ulusal iradeye
değil, onun yalnızca bir parçasına ait olur. Öyle olunca da yapılan yasalar
biçimi bakımından yasal ama özü bakımından gayrimeşru olarak doğar.
Değerli arkadaşlar, burada yasada yandaşlara ayrı hukuk,
yurttaşlara ayrı hukuk uygulanmamalıdır. AKP döneminde bunun tam tersi sürecin
yaşandığı açıktır. Şimdi, yandaşların suçları örtülüyor, yurttaşlara sürekli
cezalar kesiliyor. Bu vergi cezalarında da böyledir, idari yaptırımlarda da
böyledir. Bakın, Antalya’da, polis elinde ceza makbuzları yurttaşlara tencere,
tava çaldığı için ceza yağıyor, gürültü yaptı diye para cezası kesiliyor. Bu
bir yıldırma hareketidir, bu bir gözdağıdır. Sanılıyor ki bu tür yöntemlerle
yurttaşlar susturulacak, korkutulacak.
Değerli arkadaşlarım, 32’nci madde de orman kadastrosunun
yapılmasını öngören bir maddedir. Bugüne kadar orman kadastrosunu eğer Türkiye
Cumhuriyeti yapmadıysa hepimizin ayıbıdır. Orman kadastrosunun elbette
yapılması lazım ve bugüne kadar da yapılmıştır. Bizim endişemiz, yeniden orman
kadastrosu yapıyoruz adı altında bir kısım ormanları daha orman alanından
çıkartarak zaten iyice azalmış orman mevcudumuzu daha da azaltacak bir
uygulamaya yol açmasıdır. Bu nedenle biz yasa metninin çıkartılmasını istedik,
hepinizden destek bekliyoruz.
Saygılar sunuyorum yüce Meclise. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Yine, aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen Mehmet
Erdoğan, Muğla Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
478 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 32’nci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz
önerge hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, buradaki önerge bu maddenin metinden çıkartılması yönünde
biliyorsunuz. Burada, şu anda teklifte yer alan maddeyle münferit alanlarda
orman kadastrosunun yapılmasına imkân sağlanmaktadır. Bu da Anayasa’mıza aykırı
olarak yeni birtakım alanların ormandan çıkartılmasının, orman alanlarının
daraltılmasının önünü açacaktır. Bu oldukça sakıncalı bir işlemdir. Muğla’da da
rant için, otel yapmak için vesaire gerekçelerle bu
kadastrolarla birtakım alanların ormandan çıkartılması, tabii, bunu Büyükşehir
Kanunu’yla birleştirerek düşündüğümüzde de ileriye doğru Muğla açısından yeni
orman talanları ve yapılaşmaya yeni açılacak alanlarla bizi karşı karşıya
bırakacaktır. O bakımdan, bu maddenin metinden çıkartılması ve orman yağmasına
son verilmesi gerekmektedir. Bu sebeple, önergemize desteklerinizi bekliyorum.
Tabii, yaz mevsimi geldi, orman yangınları da ülkemizin en ciddi
sıkıntılarından bir tanesi. Maalesef, AKP iktidarı yangın tazminatını kaldırdı.
Arkadaşlar, pilotlar için uçuş tazminatı neyse canını ortaya koyarak orman
yangınlarıyla mücadele eden ormancılara verilen yangın tazminatı da odur.
Dolayısıyla, bu yangın tazminatının kaldırılması oldukça yanlış bir uygulamadır
ve buradan geriye dönülerek bu yangınla mücadele eden orman görevlilerine
yangın tazminatının yeniden ihdas edilerek verilmesinde fayda vardır.
Yine, bugün bu görüşmekte olduğumuz kanun tasarısıyla birçok
geçici işçiye, sözleşmeliye kadrolar verilmektedir ancak yangın işçileri,
ormanda yangınla mücadele eden işçiler beş ay yirmi dokuz gün çalıştırıldıkları
için bunlar şimdiye kadar çıkartılan hiçbir kanundan istifade edememişler ve
gene geçici zamanlı çalışmaya devam etmektedirler. Hâlbuki ülkemizdeki
ormanların bakıma, ıslaha ihtiyacı vardır. Bu insanlar yaz mevsiminde yangın
işçisi olarak kullanılırken gene yangın mevsimi bittikten sonra da ormanların
ıslahı için kullanılabilirler. Bu orman işçilerinin de kadroya alınmasında
fayda vardır.
Yine, yangınla mücadele konusunda kendi bölgelerini çok iyi bilen
orman muhafaza memurları da yapılan son bir uygulamayla rotasyona tabi
tutulmaktadırlar. Kendi bölgesini bilmeyen insanların yangın ekiplerine,
dışarıdan gelecek yangınla mücadele ekiplerine yol göstermesi mümkün değildir.
Bu sebeple, orman muhafaza memurlarını rotasyona tabi tutarken bin düşünüp bir
icraat yapmak lazım. Bu insanları hem evinden, yerinden yurdundan, barkından
etmemek lazım hem de o insanları bir şekilde cezalandırırken ormanlarımızı da
risk altında bırakmamak lazım.
Türkiye’nin orman alanları kâğıt üzerinde çok olmakla beraber
Türkiye’deki orman niteliği düşüktür. Bu sebeple, orman alanlarının ıslahı
konusunda Orman Bakanlığının gerçekten ciddi bir çalışma yapması lazım. Bu
çalışmayı kiminle yapacaksınız? Nitelikli insanlarla yapacaksınız. Şu anda
binlerce orman mühendisi orman fakültelerini bitirmiş işsiz gezmekte ama bu çalışmalarda
görevlendirilme konusunda Orman Bakanlığı bunları istihdam etmemektedir. Bu
yanlıştan bir an önce vazgeçerek hem ormanlarımızın ıslahı konusunda bu genç
mühendislerimizi, bu genç beyinleri, genç emekleri istihdam etmek, onları
çalıştırmak ve ormanlarımızın niteliğini artırmak lazım hem de onların
istihdamını sağlamak lazım. Bu konuda, zaman kaybetmeden Orman Bakanlığına
orman mühendislerinin daha çok istihdamı konusunda bir kadro sağlanmasında
fayda mülahaza ediyoruz.
Tekrar, önergemize desteklerinizi bekliyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
33’üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 Sıra Sayılı Kanun teklifinin 33 üncü
Maddesinin, son fıkrasında yer alan "Bu Kanuna göre verilen idari para
cezaları tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenir" ibaresinden önce
gelmek üzere "m) Bilette tayin edilen yeri başka
bir kimseye verenler veya 6 ncı maddesine aykırı
davranarak yolcu taşıyanlardan, her yolcu için taşıma ücretinin beş katı tutarı,
idari para cezası yolcuya ödenir" ibaresinin eklenerek değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Adil Zozani Sırrı
Sakık
Iğdır Hakkâri Muş
İbrahim Binici Abdullah Levent Tüzel Nazmi Gür
Şanlıurfa İstanbul Van
Hasip Kaplan
Şırnak
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı yasa teklifinin 33. maddesindeki
“bin” TL ler “beşyüz” TL
olarak, “beşyüz” TL ler “ikiyüzelli” TL olarak, “binbeşyüz”
TL ler “yediyüzelli” TL
olarak, “üçyüz” TL ler “yüzelli” TL olarak, “üçbin” TL ler “binbeşyüz” TL olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Kâzım Kurt Ferit Mevlüt
Aslanoğlu İzzet
Çetin
Eskişehir İstanbul Ankara
Sakine Öz Turgay Develi Gürkut
Acar
Manisa Adana Antalya
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili
Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporları (2/1613, 1/778) nın 33 üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay S. Nevzat Korkmaz
Konya Manisa Isparta
Alim Işık Mehmet
Erdoğan Mehmet
Günal
Kütahya Muğla Antalya
Mehmet
Şandır
Mersin
"MADDE 33 – 10/7/2003 tarihli ve
4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanununun 26 ncı maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Bu Kanunun;
a) 5 inci maddesine göre yetki belgesi almadan veya yetki
belgesi aldığı halde yetki belgesi kapsamına uygun olmayan faaliyetlerde
bulunanlara bin Türk Lirası, yetki belgesi olduğu halde taşıtını yetki
belgesine kaydettirmeden kullananlara beş yüz Türk Lirası idari para cezası
verilir ve aynı kabahat için 72 saat geçmeden ikinci bir ceza verilmez.
b) 5 inci maddesinin beşinci fıkrasına aykırı davranan
taşımacılara beş yüz Türk Lirası idari para cezası verilir ve aynı kabahat için
72 saat geçmeden ikinci bir ceza verilmez.
c) 5 inci maddesinin altıncı fıkrasına göre taşıma hizmetini
yapmaktan kaçınan taşımacılara beş yüz Türk Lirası idari para cezası verilir.
ç) 5 inci maddesinin yedinci fıkrasına aykırı davranan bir
taşımacının diğer bir taşımacının taşıma faaliyetini engellemesi hâlinde bin
beş yüz Türk Lirası idari para cezası verilir.
d) 6 ncı maddesinin birinci fıkrasına
aykırı davranan taşımacılara beş yüz Türk Lirası, üçüncü ve dördüncü
fıkralarına aykırı davranan taşımacılara üç yüz Türk Lirası idari para cezası
verilir.
e) 7 nci maddesinin birinci fıkrasına
aykırı davranan yolcu taşımacılarına bin Türk Lirası, ikinci fıkrasına aykırı
davranan taşımacılara beş yüz Türk Lirası, altıncı fıkrasına aykırı davranan
taşımacılara üç yüz Türk Lirası idari para cezası verilir.
f) 10 uncu maddesine aykırı davranan acente ve taşıma işleri
komisyoncularına bin beş yüz Türk Lirası idari para cezası verilir ve aynı
kabahat için 72 saat geçmeden ikinci bir ceza verilmez.
g) 11 inci maddesine aykırı davranarak ücret ve zaman
tarifesi düzenlemeyenlere veya ücret ve zaman tarifelerine uymayanlara veya
değişik ücret ve zaman tarifeleri uygulayanlara beş yüz Türk Lirası, ücret ve
zaman tarifelerini görülebilecek şekilde işyeri, terminal ve bilet satış
yerlerinde bulundurmayanlara iki yüz Türk Lirası idari para cezası verilir ve
aynı kabahat için 48 saat geçmeden ikinci bir ceza verilmez.
ğ) 13 üncü maddesine aykırı olarak yabancı plâkalı
taşıtların Türkiye sınırları dahilindeki iki nokta
arasında taşıma yapması hâlinde, taşıt sahibine veya şoförüne üç bin Türk
Lirası idari para cezası verilir ve aynı kabahat için 48 saat geçmeden ikinci bir
ceza verilmez.
h) 14 üncü maddesine aykırı davrananlara beş yüz Türk Lirası idari
para cezası verilir.
ı) 18 inci maddesi hükümlerine göre sorumluluk sigortası
yaptırmayan taşımacılara bin Türk Lirası, 18 inci madde hükümlerine göre
sorumluluk sigortası yapmaktan kaçınan sigorta şirketlerine, ödenmesi gereken
sigorta priminin on katı tutarında idari para cezası verilir.
i) 22 nci maddesinin ikinci fıkrasına
uymayan ve yükümlülükleri yerine getirmeyen taşımacılara beş yüz Türk Lirası
idari para cezası verilir.
j) 32 nci maddesine aykırı olarak
terminal ve ara durak dışında yolcu indirip bindiren taşımacılara üç yüz Türk
Lirası idari para cezası verilir.
k) 5 inci maddesine göre mesleki yeterlilik belgesine sahip
olmadan faaliyet gösteren işletmecilere beş yüz Türk Lirası idari para cezası
verilir.
l) 5 inci maddesine göre mesleki yeterlilik belgesine sahip
olmadan taşıt kullanan şoförlere iki yüz, işletmecisine ise beş yüz Türk Lirası
idari para cezası verilir ve aynı kabahat için 72 saat geçmeden ikinci bir ceza
verilmez.
Bu Kanuna göre verilen idari para cezaları tebliğinden itibaren
bir ay içinde ödenir."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Alim
Işık, Kütahya Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 478 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın 33’üncü maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge için söz
aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu madde, Karayolu Taşıma Kanunu’nun
26’ncı maddesinde değişiklik öngören bazı düzenlemeler içermektedir. Özü
itibarıyla kara yollarında yolcu ve yük taşımacılığı yapan gerçek ya da tüzel
kişilerin kanunda belirtilen hükümlerin aksine bir fiilde bulunmaları hâlinde
ödeyecekleri cezalar güncellenmiş, bazı cezalar artırılmış, bazı cezalarda
indirime gidilmiş bu maddede. Önergemizde özellikle “Kara
yolu yük taşımacılığında iki üç gün, hatta dört gün sürecek yolculuk esnasında
herhangi bir suçtan ceza kesilmiş olan sürücülere kırk sekiz saat içerisinde
ikinci kez aynı suçtan ceza kesilemez.” şeklinde mevcut tasarıda yer alan
düzenlemenin ülkemiz şartları da dikkate alınarak “kırk sekiz saat” yerine
“yetmiş iki saat bu ceza ikinci kez kesilemeyecek” şekilde bir hüküm
getirilmekte. Önergemizin özü bazı maddelerde bu değişikliği kapsamakta,
dolayısıyla bu iki günlük sürenin üç güne çıkarılmasıyla kamyon taşımacılığı yapan ve bir yerden çıkıp
hedef noktaya varıncaya kadar yaklaşık üç güne varan yolculuk esnasında hiç
olmazsa aynı yükü taşıyan insanların o
yolculukta ikinci kez bu cezayı çekmemeleri için bu öneriyi getirdik.
İnanıyorum ki, bu doğru düzenleme sizler tarafından da kabul edilecektir.
Bu vesileyle özellikle kara yolu taşımacılığında gerek yolcu
gerekse yük taşımacılığı yapan işletmelerin birkaç önemli sorununu da yüce
Meclisin çözüm getirmesi amacıyla sizlerle paylaşmak istiyorum.
En önemli sorunlarından birisi, 2002 yılından bu yana geçen
yaklaşık on yıl sürede, reel fiyatlarla değerlendirildiğinde, yaklaşık 2,5-3
kat artan mazot fiyatlarıdır. Yani 2002 yılında 1 ton yük başına aldığı bir
taşıma ücretiyle karşılığında 1 birim mazot alabilen bir taşımacı bugün,
maalesef, bunun üçte 1’ine, iki buçukta 1’ine düşen değerlerde mazot alabilecek
duruma gelmiştir. Mazot fiyatlarındaki bu aşırı yükselmeden dolayı sıfır yani
yeni alınmış kamyon veya otobüse bugün bu işletmeciler ne yazık ki içleri kan
ağlaya ağlaya mazot yerine 10 numara yağ koyarak taşımacılık
yapabilmektedirler. Bu, bu ülkenin gerçeğidir. Kimseyi suçlamıyoruz ama buna
çözüm bulmak da bu yüce Meclisin görevidir. Birinci temel sorun bu.
İkincisi; özellikle K1 ve K2 belgelerinde ciddi sorunlar ve ağır
cezalar işletmecilere yüklenmekte, bundan dolayı tıkanmalar yaşanmakta,
insanların işini yapmasından geri alınması, geri konması nedeniyle
kaybettikleri iş gücü ve para ciddi anlamda bunları mağdur etmektedir. Yine,
SRC belgelerinde ciddi sorunlar vardır, mutlaka çözülmesi gerekiyor.
Özellikle mazotta ÖTV ve KDV’nin indirilerek hiç olmazsa deniz
taşımacılığında sağlanan avantajlardan kara yolu taşımacılığında gerçek anlamda
bu işi yapan insanlara da yararlanma hakkı tanınması gerektiğini düşünüyoruz.
Bir önemli sorun da zorunlu trafik sigortası ve kasko ücretlerinin
çok yüksek olması ve son birkaç yılda da bu bedellerin 2 katına varan
değerlerde yükselmiş olmasıdır. Bunun da makul bir düzeye çekilerek sigorta ve
kasko ücretlerinin düşürülmesinde büyük yarar olduğunu düşünüyoruz.
Diğer taraftan, bugün, yol belgesini almamış bir şoför, herhangi
bir yerde trafik kontrolüne takıldığı anda bir saat içerisinde tüm bilgilere
ulaşılabilecekken beş altı saat, on saat bekletilen olaylarla karşılaşmaktadır.
Bunların da giderileceği ümidiyle bu görüşleri sizlerle paylaştım.
Önergemize desteğinizi bekliyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı yasa teklifinin 33. maddesindeki
“bin” TL ler “beşyüz” TL
olarak, “beşyüz” TL ler “ikiyüzelli” TL olarak, “binbeşyüz”
TL ler “yediyüzelli” TL
olarak, “üçyüz” TL ler “yüzelli” TL olarak, “üçbin” TL ler “binbeşyüz” TL olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Gürkut
Acar, Antalya Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
GÜRKUT ACAR (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 478
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 33’üncü maddesiyle
ilgili önergemiz üzerine söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, üzerinde konuştuğumuz 33’üncü madde bazı
iyileştirmeler getirmekle birlikte, ceza ve adalet kavramıyla uyuşmayan
düzenlemeleri de var.
Bakınız, para cezası verilen bir suç için kırk sekiz saat içinde
ikinci kez ceza verilmemesi yönünde bir adım atılıyor. Bu doğru bir
yaklaşımdır. Sürenin biraz daha uzatılması vatandaşa yanlışı düzeltmek için
biraz daha süre kazandırabilir ama yine de olumlu bir adımdır. Aslında
cezaların yüksekliğinden ziyade cezaların mutlaklığı önemlidir yani bir suç işleyen,
bir kuralı ihlal eden bunun bedelini ödeyeceğini bilmelidir, herkes eşit bir
şekilde aynı yaptırımla karşılaşacağını bilmelidir. Adalet ancak böyle
gerçekleşir.
Değerli arkadaşlar, burada, teklifte bazı ihlaller için ceza
indirimi var ancak ölçüt nasıl belirlendi, bunu anlamak mümkün değil. (ç)
bendinde cezalar 2 bin TL'den 1.500 TL’ye düşürülüyor. Bir taşımacıyı
engelleyen taşımacının cezası neden 500 TL indiriliyor? 500 lira çok mu
yüksektir? Yani, bazı cezalar da 500'den 300'e düşüyor. Bunların bir
tutarlılığı olması gerekir. Cezalarda küçük oynamalarla bir çözüme gidilmesi
mümkün değildir. Taşımacıların çoğu küçük esnaftır, bunlara böyle cezalar çok
ağır gelmektedir. O nedenle biz diyoruz ki, mademki siz de bazı cezaları
indiriyorsunuz, o zaman bu indirim tutarlı ve mantıklı olsun, indirim oranı
yüzde 50 olsun ki esnaf nefes alsın. Amaç, yıldırmak değildir değerli
arkadaşlar, yanlışı cezalandırmaktır, bizim önerimiz budur.
Değerli arkadaşlar, bir başka nokta da bu yetki belgeleri ve
bunların ücretleridir. Bakınız, K belgesi ile ilgili fiyatlar çok yüksektir. K2
belgesi var, diyor ki: “Kendi iştigal konusuyla ilgili taşıma yapanlar K2
belgesi alacak.” Ne kadar? 6-7 bin lira. Yani Antalya'da serasında üretim yapan
üretici, ürününü hale götürmek istese 6-7 bin lira verecek. Böyle bir şey
olmaz. Bu kişi zaten ne kadar kazanıyor ki bir belge için 6-7 bin lira
ödeyebilsin? Yetki belgesi ücretlerinde bir adalet olmadığı açıktır. Bakın,
yönetmelikte neredeyse her yıl iki değişiklik yapılıyor. Orada da cezalar 2
binden bine düşürülüyor yani yaptığınız iş dikiş tutmuyor. Bu nedenle, kalıcı
ve gerçekten Türkiye'nin gerçeklerine uygun bir düzenleme yapılmalıdır.
Değerli arkadaşlar, trafikle ilgili konuşurken bir noktaya da
dikkatinizi çekmek istiyorum. Bakınız, bu trafik işaretlemeleriyle ilgili ciddi
sıkıntılar yaşanıyor. Bakıyorsunuz bir yerde çalışma var ama işaretleme
yapılmamış ama bazı yerlerde de işaretleme var ama çalışma yok; yani iş bitmiş,
tabelalar duruyor. Bunlara dikkat edilmelidir. Bunların trafik güvenliğini
olumsuz etkilediği konusunda ciddi yakınmalar var. Bu konuda dikkatli
davranılması gerektiğini hatırlatıyorum.
Bir nokta da hız sınırlamalarıyla ilgilidir. Hız sınırlarının
gerçekten doğru şekilde yapılması gerekliliği açıktır. Yollar yapılıyor,
bölünmüş yollar yapılmış ama bakıyorsunuz, bazı yerlerde hız sınırı çok düşük
yani uyulması mümkün değil, kimse de uymuyor ama bir gün birisinin kafasına
esiyor, herkese ceza yağdırıyor. Bunun anlamı vatandaşa tuzak kurmaktır,
vatandaşı tuzağa düşürmektir. Bunu kabul etmek mümkün değildir. O zaman, hız
sınırlamaları gerçekten mantıklı bir seviyede belirlenmelidir.
Karayolu taşımacılığıyla
ilgili cezaların indirilmesini öngören önergemize oy vermenizi bekliyor, sizleri saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum…
OKTAY VURAL (İzmir) – Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.06
ON İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.13
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
131’inci Birleşiminin On İkinci Oturumunu açıyorum.
478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
33’üncü maddesi üzerinde Antalya Milletvekili Gürkut
Acar ve arkadaşlarının vermiş olduğu önergenin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge
kabul edilmemiştir.
478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
33’üncü maddesinin son fıkrasında yer alan "Bu Kanuna göre verilen idari
para cezaları tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenir." ibaresinden önce
gelmek üzere "m) Bilette tayin edilen yeri başka
bir kimseye verenler veya 6 ncı maddesine aykırı
davranarak yolcu taşıyanlardan, her yolcu için taşıma ücretinin beş katı
tutarı, idari para cezası yolcuya ödenir." ibaresinin eklenerek değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Teklif ile 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu’nda yer alan idari
para cezaları güncellenmiştir. Fakat taşıma firmalarında sıkça görülen ve
vatandaşı mağdur eden aynı koltuğun birden fazla kişiye satılmasına ilişkin
düzenleme kanundan teklif ile çıkarılmıştır.
Mükerrer bilet satışlarının önlenmesi ve olası mağduriyetlerin
giderilebilmesi için bir ceza öngörülmesinin ve cezanın ödemesinin yolcuya
yapılmasını toplum yararına görmekteyiz.
Bu nedenlerle maddenin teklif metninde değiştirilmesi
gerekmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
34’üncü madde üzerinde üç adet aynı mahiyette önerge vardır, bu
önergeleri okutacağım ve birlikte işleme alacağım. Talepleri hâlinde önerge
sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 34 üncü
maddesinin kanun metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Adil Zozani Sırrı
Sakık
Iğdır Hakkâri Muş
İbrahim Binici Abdullah Levent Tüzel Nazmi Gür
Şanlıurfa İstanbul Van
Hasip Kaplan
Şırnak
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın
Ağan Ayaydın Ercan
Cengiz
İstanbul İstanbul İstanbul
Musa Çam Kazım Kurt Mahmut Tanal
İzmir Eskişehir İstanbul
İlhan Demiröz İzzet Çetin Fatma Nur Serter
Bursa Ankara İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay S. Nevzat Korkmaz
Konya Manisa Isparta
Alim Işık Mehmet
Erdoğan Mehmet
Günal
Kütahya Muğla Antalya
Mehmet
Şandır Sinan
Oğan
Mersin Iğdır
BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Çağımızda bilgi edinme hakkı hem temel hakların hem de toplumsal
hakların kullanılmasında vazgeçilmez olarak kabul edilmektedir. Demokratik
ülkelerin birçoğunda da bilgi ve belgeye erişim hakkı, kişisel gelişimin ve
toplumsal hakların kullanılmasının temel öncülü olması nedeniyle anayasal hak
olarak tanımlanmıştır. Bu teklif hukuka aykırı bir düzenlemelerdir. Bu
düzenleme ile ÖSYM tarafından yapılan sınavlara ait soru ve cevaplar kamuoyuna
kapatılmaktadır. ÖSYM bu durumu; ilerde yapılması düşünülen elektronik sınavlar
için sorulara ihtiyaç duyulacağını, soruların paylaşılmaması durumunda soru
havuzunun eksilmeyeceğini ve soru sayısını artırmanın da zor olmasını ileri
sürerek savunmuştur. Bu savunma gayri ciddi olup ÖSYM'nin soru üretme
kapasitesindeki kısırlığı da göstermektedir. ÖSYM soru ve cevapları yayınlaması
sınavın geçerliliği ve güvenirliliği için temel bir koşuldur. Başlı başına
merkezi sınav mantığının sorgulanması gereken bir durumda, ÖSYM hakkında tam
bir güvensizlik varken, ÖSYM'nin kendini daha da kapatması, şeffaflıktan ve
hesap verebilirlik ilkelerinden uzaklaşması şüpheleri daha da artırmaktadır. Bu
değişiklik ile Anayasal bir hak olan Bilgi Edinme Hakkı'nın korunması
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Fatma Nur Serter, İstanbul
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
FATMA NUR SERTER (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 478 sıra sayılı Yasa’nın 34’üncü maddesiyle ilgili vermiş
olduğumuz önerge üzerine söz almış bulunuyorum ve yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Biraz önce vermiş olduğumuz önergeyi gerek Sayın Bakan gerekse
Komisyon reddettiler. Ben, neden reddettiklerini gerçekten çok merak ediyorum.
Gerçi, büyük ihtimalle, tam olarak içeriğini bilerek, okuyarak bir
değerlendirme yapmamıştır özellikle Sayın Bakan biraz önce buraya geldi ama
neden reddedildiğinin gerekçesini, gerçekten, Cumhuriyet Halk Partisi olarak
hepimiz öğrenmek istiyoruz.
Sebebi şudur: Neyi önermektedir 34’üncü madde, bilmiyorum,
Meclisteki iktidar partisi milletvekilleri farkında mı? Şunu öneriyor: ÖSYM
Merkezi tarafından uygulanan sınavlara ait soru ve cevaplar Bilgi Edinme Kanunu
kapsamından çıkarılmaktadır. Yani ÖSYM’nin yapmış olduğu sınavlardaki soruları
ve cevapları öğrenmeyi engelleyecek, önleyecek bir düzenleme yapılmaktadır. O
nedenle, gerekçesini gerçekten merak ediyorum. Merak ettiğim için, yasanın
gerekçelerle ilgili bölümünü araştırdım “Acaba, bizim düşünemediğimiz herhangi
bir şey mi var, onun için mi kanun kapsamının dışına çıkarılıyor?” dedim.
Cümleyi okuyorum: “ÖSYM tarafından uygulanan sınavlara ait soru ve cevapların
4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu kapsamı dışına çıkarılması
öngörülmektedir.” Gerekçe ne demektir? Gerekçe, nedenini anlatmak demektir,
neden buna ihtiyaç duyulduğunun anlatılması demektir. Oysa burada, sadece
kapsam dışına çıkarıldığı izah edilmekte, yani herhangi bir gerekçe
sunulmamaktadır.
Şimdi, değerli milletvekilleri, bu düzenleme Bilgi Edinme
Kanunu’nun hem lafzına hem ruhuna uygun değildir. Lafzına uygun değildir çünkü
kanunun maddelerine baktığınız zaman, bu düzenleme hiçbir maddeye uymamaktadır.
Bu düzenleme, kanunun 2’nci maddesine bir fıkra eklenerek yapılmaktadır yani
şeklen de kanunun özüne aykırıdır ve kanunun hiçbir düzenlemesine uygun
olmadığı da açıktır. Neden? Şunun için: Bakın, kanun neleri bilgi edinme
kapsamı dışına çıkarmış? Devlet sırrı niteliği taşıyanlar. Yani, insaf edelim,
bu bir devlet sırrı mıdır, ÖSYM’nin yaptığı sorular ve cevapları?
ERKAN AKÇAY (Manisa) – AKP sırrı, AKP.
FATMA NUR SERTER (Devamla) – Neyi çıkarmış? Ülkenin ekonomik
çıkarlarına zarar verecek bilgiler. Ekonomik çıkarlarla bu soru ve cevapların
nasıl bir bağlantısı vardır? Başka neyi çıkarmış? Sivil ve askerî istihbarat birimlerinin
görev ve faaliyetiyle ilişkili bilgiler. Hiç ilgisi yok. Başka neyi çıkarmış?
İdari soruşturmalar olduğunda bu soruşturmaları etkileyecek bilgilerin o
süreçte verilmesini. Başka? Adli soruşturma sırasında adli soruşturmayı
ilgilendiren bilgilerin verilmesini kapsam dışına çıkarmış. Özel hayatın
gizliliğiyle ilgili bilgileri de kamu yararı olduğu hâlde açıklanması koşuluyla
kapsam içerisine almış. Haberleşmenin gizliliğini kapsam dışına çıkarmış ve
ticari sır niteliği taşıyanları.
Şimdi, herkesin hiç olmazsa bir kerelik bunu düşünmesini
istiyorum: ÖSYM’nin soru ve cevapları bunların hangisine uyuyor; devlet sırrı
mı, ticari sır mı, istihbarat mı, hangisine uyuyor?
Peki, bu düzenleme neden yapılmıştır? ÖSYM Başkanı bu yıl sıfır
hatayla yola çıktığını söylemiştir, daha iki gün önce iki sorunun iptal
edildiğini, beş tane cevap kağıdının da kaybolduğunu
öğrendik. Bu, ÖSYM’nin hatalarının üstünü örtmesi midir ve ne yazık ki
Hükûmetin de bu örtüyü sermekte aracı olması mıdır? Ne planlanmaktadır? Geleceğe
ilişkin hangi düzenler planlanmaktadır?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FATMA NUR SERTER (Devamla) – Bunu vicdanlarınızda sorgulamanızı
istiyorum ve bu önergeye “Evet” oyu vermenizi rica ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Yine aynı mahiyetteki önergeleri üzerinde söz isteyen Sinan
Oğan, Iğdır Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
SİNAN OĞAN (Iğdır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 478
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 34’üncü maddesi
üzerinde değişiklik önergemiz hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisinizi
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, yarın KPSS’ye girecek bütün
öğrencilerimize başarılar diliyorum. Bildiğiniz gibi, Türkiye uzun bir süredir
devri iktidarınız döneminde gerek KPSS sınavlarının gerekse de diğer sınavların
çalınması, başka ellere geçirilmesi, soru ve cevapların belli kişilerin eliyle
belli coğrafyalarda, belli yerlerde özellikle satılması, elden ele
dolaştırılması konusunda değişik şaibelere maruz kalmış bir kurumdan
bahsediyoruz. Değerli arkadaşlar, zaten üzerinde şaibe olan, zaten üzerindeki
şaibeden kurtulamamış bir kurumu siz bugün Bilgi Edinme Yasası içerisinden
çıkararak daha da şaibeli hâle getirmekle neyi amaçlıyorsunuz, doğrusu merak
ediyorum. Yarın sınava girecek binlerce kişi de aynı sorunun cevabını emin
olunuz ki merak ediyor. Zaten şaibe var, zaten bu şaibeden bu kurumu
kurtaramamışsınız, bir de daha da şaibeli hâle getirmekle doğrusu neyi
hedeflediğinizi anlamak mümkün değil. Bunun yerine bu kurumu daha şeffaf hâle
getirseniz, bu kurumu her türlü sorunun sorulabildiği ve cevabının alındığı bir
kurum hâline getirseniz herhâlde Türk milletine ve memlekete daha hayırlı bir
iş yaparsınız diye düşünüyorum.
Bu arada, geçtiğimiz günlerde Meclis Başkanlığına sınav
ücretleriyle ilgili de bir önerge vermiştik. Yine, bütün önergeler gibi
maalesef -özellikle, son dönemlerde- tek cümlelik cevaplarla bunu
geçiştireceksiniz ama Türk milletine bazı şeyleri artık anlatmanın, izah
etmenin zamanıdır.
Bir taraftan, “ehliyet” adı altında yeni vergiler
getiriyorsunuz, diğer taraftan da zaten sınava girecek olan öğrencilerimizden;
zaten işsiz olan, iş arayan, bir yerleri kendisine ekmek kapısı olarak gören
insanlarımızdan, siz, her gün artan oranlarda sınav ücretleri alıyorsunuz; öte
taraftan da bu kurumun sınavlarındaki soruların sağda solda elden ele
dolaştığına memleketi şahit ediyorsunuz. Bu da yetmiyormuş gibi, şimdi getirdiğiniz bu teklifle bu kurumu
daha da şaibeli hâle getireceksiniz.
Değerli arkadaşlar, gelin, bunun yerine bir değişiklik yapalım,
ilk defa bir değişiklik yapın, gelin, bundan vazgeçin, muhalefet partilerinin
makul önerisini kabul edin ve bu maddeyi, getirmeye çalıştığınız bu değişikliği
gelin, kaldıralım; aksi takdirde, bunu izah edemezsiniz. Türkiye'de binlerce
gencin sınava girdiği ve bir gelecek kapısı olarak girdiği sınavlar üzerinde
bulunan bir kurumun bu şekilde şaibeli hâle gelmesinin ne bu kuruma ne de
memlekete hiçbir faydası olmayacaktır.
Yeri gelmişken onu da belirteyim, biraz önce Başkan söz vermedi
ama bu fırsatı değerlendirerek bu konuda da bir şeyler söylemek istiyorum. Türkiye'de kayısı üreticilerinin durumu ortada. Tabii, işin
esprisi, Malatya kayısısı mı daha iyidir Iğdır kayısısı mı daha iyidir, bu
tartışmalara girmiyorum. Iğdır kayısısının iyi olduğunu biliyoruz ama Malatya
da bizimdir, Malatya’yı da o manada es geçmiyoruz.
Arkadaşlar hepsi bizimdir, hepsinin farklı nitelikleri vardır ama
kayısıdan daha önemlisi kayısı üreticilerinin ne hâlde olduğundan haberdar
mısınız? Mesela, Iğdır’da kayısı üreticileri dolu yağışı sebebiyle ciddi zarar
gördü. Sayın Tarım Bakanı acaba Iğdır’da iki senedir üst üste dolu yağdığından
haberdar mıdır? Yağan bu doluda kayısı üreticilerinin bütün bir sene boyunca
gelir kapısı olarak gördüğü kayısılarının artık herhangi bir işe yaramadığının,
gelir kapısının kapandığının Tarım Bakanı farkında mıdır, doğrusu, merak
ediyorum. Sayın Tarım Bakanı biraz da Iğdırlıların Tarım Bakanı olmayı denesin
diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.
OKTAY VURAL (İzmir) – Maddede karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.29
ON ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 22.37
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
131’inci Birleşiminin On Üçüncü Oturumunu açıyorum.
478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
34’üncü maddesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi maddeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır ve madde
kabul edilmiştir.
478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
35’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili
Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporları (2/1613, 1/778)’in 35’inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 35- 19/10/2005 tarihli ve 5411
sayılı Bankacılık Kanununun 93 üncü maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Kurum, bankacılık hizmetleri ve işlemleri ile 23/2/2006 tarihli ve 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi
Kartları Kanunu kapsamında yer alan banka kartları ve kredi kartlarının,
29/4/1959 tarihli ve 7258 sayılı Futbol ve Diğer Spor Müsabakalarında Bahis ve
Şans Oyunları Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 5 inci maddesinde yazılı suçların
işlenmesinde kullanılmasını önlemekle yükümlü ve yetkilidir."
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Alim Işık
Konya Manisa Kütahya
Mehmet Şandır Mehmet Günal Mehmet Erdoğan
Mersin Antalya Muğla
Hasan
Hüseyin Türkoğlu
Osmaniye
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) – Katılmıyoruz efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Hasan Hüseyin Türkoğlu…
BAŞKAN – Evet, önerge üzerinde söz isteyen Hasan Hüseyin
Türkoğlu, Osmaniye Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Sayın Başkan, Türk milletinin
saygıdeğer milletvekilleri; 478 sıra sayılı Teklif’in
35’inci maddesi üzerine vermiş olduğumuz önergeden dolayı söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Müzakere etmekte olduğumuz tasarı bir torba teklif olarak
gündemimize gelmiştir. Güncelliğini yitirmiş, ortaya çıkan yeni durumları öngörememiş
birçok mevzuatla beraber, çok daha yeni tarihli mevzuatı değiştirmektedir. On
bir yıllık iktidarı boyunca iktidar partisi tarafından her seferinde reform,
önemli düzenleme, çağdaş yaklaşım diye servis edilen ama kısa bir süre sonra
hatalı düzenlendiği için tamir edilmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündemine getirilen birçok kanun bulunmaktadır. Mesela bu
tasarıyla; 2003 tarihli 4982, 2005 tarihli 5411, 2006 tarihli 5464, 2006
tarihli 5488, 2006 tarihli 5502, 2006 tarihli 5510, 2006 tarihli 5520, 2006
tarihli 5525, 2006 tarihli 5543, 2007 tarihli 5602, 2007 tarihli 5651, 2008
tarihli 5737, 2010 tarihli 6093, 2011 tarihli 6102, 2011 tarihli 6114, 2012
tarihli 6328, 2012 tarihli 6331, 2012 tarihli 6312, 2013 tarihli 6446 sayılı
kanunlar; 2011 tarihli 638, 659, 660, 633, 635, 639, 644, 645, 649, 652, 655,
663, 664 sayılı kanun hükmünde kararnameler değiştirilmektedir. Tespit
edebildiklerimiz bunlar. Böyle bir anlayışı anlamak da, kabul etmek de mümkün
değildir. Döneminizde bir kanun makinesi hâline getirdiğiniz Türkiye Büyük
Millet Meclisi seri olarak kanun üretmektedir. Çıkarılan kanunlar Türkiye Büyük
Millet Meclisi bünyesinde sürecini tamamlarken muhalefet olarak bizlerin hiçbir
değerlendirmemizi dikkate almamaktasınız. Esasa ve usule ilişkin ise
itirazlarımız kulak arkası edilmektedir ancak kanunlar yürürlüğe girip
itirazlarımızda haklı olduğumuz ortaya çıkınca ya torba kanun tasarısı
anlayışına sığınıp kalabalığa ve karmaşaya getirip bu kanunları
düzeltmektesiniz ya da ilgisi olmayan bir tasarının arkasına ekleyip
düzeltmektesiniz. Öyle bir anlayışın hukuk devletinde yeri olmadığını
hatırlatmak isterim. Hukuk devletinde kurallar genellikle yazılıdır ve herkes
tarafından önceden bilinir. Siz ise partinizin genel merkezinde bir büroda
sizlerden bile habersiz olarak hazırlanmış olan teklif ve tasarıları parmak
demokrasisiyle yasalaştırarak bu sürece katkıda bulunmaktasınız. Hatırlatmak
isterim ki Türkiye Büyük Millet Meclisini oluşturan milletvekilleri, Türk
milletinin vekâleten temsilciliğini yapan, onların ihtiyaç ve sorunlarına cevap
vermeye çalışan onurlu ve şerefli birer ferttir. Bu onur ve şerefin gereği
olarak, inanmadıkları, doğru bulmadıkları hiçbir düzenlemeye “Böyle emredildi.”
diyerek el kaldırıp oy kullanmazlar. İktidar partisi grubunun içindeki
saygıdeğer milletvekillerinin bu anlayış içerisinde hareket edeceklerine olan
ümidim hâlâ mevcuttur.
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; bu şekilde arızalı
olarak yasalaşan teklif ve tasarıların yani kanunların uygulanmasında da
arızalar mevcuttur. AKP hükûmetleri sayesinde yasaların uygulanmasında da bir
standart ve eşitlik kalmamıştır. Örneğin, parasız eğitim isterken açılan
pankartlar suç ama bölücü terör örgütünün pankartlarını, örgütün eli kanlı
katillerinin resimlerini taşımak suç olmaktan çıkarılmıştır. Örneğin, Gezi
Parkında oturma eylemi yapmak ağır suç, 21 Mart nevruzunda meydanlarda
teröristlerin devlete meydan okuması suç olmaktan çıkarılmıştır. Örneğin,
devletimizin topraklarının bir bölümünden Amet ya da
Kuzey Kürdistan diye bahsedilmesi suç olmaktan çıkarılmıştır. Örneğin “Kuzey
Kürdistan Birlik ve Çözüm Konferansı” diye yapılan ihanet toplantısında
bağımsızlık talep etmek suç olmaktan çıkarılmıştır. Dolayısıyla, Parlamentodaki
böyle bir iktidar partisi anlayışına böyle bir uygulama yakışır. İktidar
partisi hem yasaları kötü yapmaktadır hem de kötü uygulamaktadır ve bu kötü
uygulamalar bizleri büyük bir endişeye sevk etmektedir. Hükûmetse bu
endişelerimize karşı oldukça bigânedir. Hükûmet artık söylemlerinde, resmî
evrakında “terör örgütü” bile diyememektedir. Hükûmetin bu yanlış politikaları
milletimize bir bedel olarak dönecektir.
Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak gerekli uyarıları yaptık ve
yapmaya devam ediyoruz. Uyarılarımıza kulak asmayan Hükûmet ve Hükûmetin yanlış
politikalarına destek veren herkes, millet önünde, tarih önünde ve Yüce
Yaradan’ın huzurunda hesabını verecektir.
Bu düşüncelerle, önergemizin kabulünü diler, Türk milletinin
milletvekillerini saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
36’ncı madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili
Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporları (2/1613, 1/778) nın 36 ncı
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Alim Işık
Konya Manisa Kütahya
Mehmet Erdoğan Mehmet Günal Mehmet Şandır
Muğla Antalya Mersin
Madde 36- 23/2/2006 tarihli ve 5464
sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununun 43 üncü maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 43- Bu Kanunun 8 inci maddesinin ikinci fıkrası ile 9
uncu, 12 nci, 24 üncü ve 25 inci maddeleri, üçüncü
fıkrası hariç 26 ncı maddesi ve 44 üncü maddesi
hükümleri tacirlere verilen kurumsal kredi kartları hakkında uygulanmaz."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen?
OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Komisyonda Teklifle ilgili sağlıklı ve verimli bir görüşme
yapılamamıştır. Komisyon görüşmeleri boyunca hangi düzenlemelerin ne amaçla ve
hangi gerekçeyle yapıldığı konusunda bilinmez bir tavır sergilemiştir. 71 adet
kanun ve kanun hükmünde kararnamede 142 maddelik değişiklikler yapılmasına
rağmen; vatandaşlarımızın yaşadığı sorunlara çözüm getirecek konuları bir-iki
husus dışında bulmak mümkün değildir. Kanun Teklifi kamu personelinin hukuki ve
mali statüsüne ilişkin çok sınırlı değişiklikler getirmektedir. Dolayısıyla bu
düzenlemede beklentiler karşılığını bulmamış, umutlar hayal kırıklığına
dönüşmüştür.
Kamuda sağlıklı ve tutarlı bir personel politikası
uygulanmamaktadır. Personel Rejimi nesnellikten uzaklaştırılmış, istihdam
rejimi bozulmuştur. 657 sayılı Kanun, geçici işlerin ifası için istisnai
hallere münhasır olmak üzere sözleşmeli ve geçici personel istihdamını mümkün
kılmıştır. AKP döneminde bu istisnai uygulamalar asıl istihdam şeklinin önüne
geçmiştir. Ayrıca, AKP döneminde sözleşmeli ve vekil olarak işe alınanlar, daha
önce çıkarılan kanunlar ile memur kadrolarına alınmış, ancak tekrar sözleşmeli
ve vekil atama yapılmasına devam edilmiş, şimdi de bunlardan bazıları tekrar
memur kadrolarına alınmaktadır.
Bu yanlış uygulamalar ile birlikte, birçok mağduriyet ortaya
çıkmıştır. En büyük mağduriyet ise bu istisnai yollarla iş bulamayan işsiz
gençlerimizdir. Bunlar girdiği merkezi sınavı kazanıp ataması yapılamayan, bir
türlü sıra gelemeyen ve sıra gelmeden de kadroları istisnai yollarla doldurulan
milyonlarca işsiz vatandaşlarımızdır. Hükümetin bu yanlışı, bu haksızlığı
derhal durdurması gerekir.
Bu Kanun Teklifi ile kamu kurumlarında çalışan 4/B'liler, 4924 sayılı Kanuna tabi sözleşmeliler ve mahalli
idarelerde çalışan sözleşmeliler ile vekil imam, vekil müezzin ve vekil Kur'an
kursu öğreticilerinden şartları uyanlar memur kadrolarına atanmaktadır. Ancak,
memur kadrosu verilen sözleşmeli personel ve vekiller arasında; Özel kanunları
hükümleri çerçevesinde görev yapan sözleşmeli personel yoktur. Mağduriyeti en
derinden yaşayan 4/C'liler yoktur. Rehber ve usta
öğreticileri bu düzenleme kapsamına alınmamıştır. Aile sağlığı çalışanları
yoktur. Vekil ebe-hemşireler yoktur. Ücretli öğretmenler yoktur.
AKP Hükümeti tarafından yapılan ayrımcı ve adaletsiz uygulamaları
saymakla bitmez. Bu Teklifte öğretmenler ve atanamayan öğretmenler yoktur. Bu
düzenlemede polislerimiz yoktur. Kamu işçilerinin naklen atanabilmeleri konusu
yoktur. Taşeron işçileriyle ilgili hiçbir düzenleme yoktur. Geçici ve mevsimlik
işçiler yine göz ardı edilmektedir. Bu Teklifte emeklilikte yaşa takılanlar
yoktur. Muhtarlarımız yoktur. Bu Kanun Teklifinde şehit aileleri ve gaziler ile
engelliler ve yaşlılarla ilgili bir düzenleme yoktur.
Peki bu Kanun
Teklifinde neler vardır. Mera, yaylak ve kışlakların yapılaşmaya açılması var.
Köy meralarının köylünün elinden alınarak hazineye devredilmesi, imar
yetkisinin belediyelerden alınması ve satış yetkisi var. Gerçeğe aykırı,
usulsüz veya sahte belgeler nedeniyle verilmeyen desteklemelerin ödenmesi var.
Kamulaştırılan taşınmazlarla ilgili vatandaşın hak arama hürriyetini
engellenmesi ve yargıya müdahale var. ÖSYM sınavlarına ait soru ve cevaplarla
ilgili bilgi edinme hakkının engellenmesi var. Sermayesindeki kamu payı
doğrudan veya dolaylı olarak % 50'den az olan şirketler Sayıştay denetimi
dışına çıkarılması vardır. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun uygulamasının
geciktirilmesi, sertifikasını almış kişilerin mağdur edilmesi var. Sürücü
belgeleri için 24 milyon vatandaşımızdan 101 lira belge parası alınması var.
Dolayısıyla yapılan düzenlemeler; kamu yönetiminin iyileştirilmesi
ve çalışanların sorunlarına çözüm getirilmesi yerine; kamu arazileri nasıl
talan edilebilir, kadrolaşma nasıl sağlanabilir, usulsüzlük ve yolsuzluklar
nasıl affedilebilir, denetimden ve yargıdan nasıl kaçınılabilir mahiyetini
taşımaktadır.
Teklifin tümüyle gözden geçirilmesi ve bu maddede düzeltme
ihtiyacı bulunmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
37’nci madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 37 inci
Maddesine eklenmesi öngörülen Geçici Madde -3'ün dördüncü ve beşinci
paragraflarının kanun metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Nazmi Gür Adil Zozani
Iğdır Van Hakkâri
Sırrı Sakık Hasip Kaplan İbrahim
Binici
Muş Şırnak Şanlıurfa
Abdullah
Levent Tüzel
İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili
Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları
(2/1613, 1/778) nın 37 nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Alim Işık Kemalettin
Yılmaz Mustafa
Kalaycı
Kütahya Afyonkarahisar Konya
Erkan Akçay S. Nevzat Korkmaz Mehmet Erdoğan
Manisa Isparta Muğla
Mehmet
Şandır Mehmet
Günal
Mersin Antalya
Madde 37 - 18/4/2006 tarihli ve 5488
sayılı Tarım Kanununa aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"Geçici Madde 3- Bu maddenin yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren en geç üç ay içinde Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
tarafından yapılacak incelemede gerçek üretim yapıldığına dair bulgu ve
emarelerin tespit edilmiş olması şartıyla, bu Kanun uyarınca yapılan
desteklemelerle ilgili olarak bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla
devam eden her türlü incelemeler veya adli ve idari soruşturmalar sonuçlanıncaya
kadar destekleme ödemelerinin yapılmaması amacıyla konulan ödeme yasakları
kaldırılır.
25/4/2006 tarihinden
itibaren desteklemelerden yararlanmak için başvuruda bulunduğu halde, meri
mevzuat uyarınca desteklemelerden yararlanabilmek için ibrazı öngörülen makbuz,
fatura ve diğer belgelerin gerçeğe aykırı, usulsüz veya sahte olduğu gerekçesiyle
desteklemeden yararlandırılmayanlara veya yararlandıkları destekleme tutarları
aynı gerekçe ile bu Kanunun 23 üncü maddesi doğrultusunda geri alınanlara, bu
maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içinde Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığına başvurmaları ve Bakanlık tarafından yapılan incelemede
bunların gerçek üretim yaptığının tespit edilmesi hâlinde hak ettikleri
destekleme ödemeleri yapılır. Yapılan ödemelere faiz işletilmez, masraf veya ek
ödeme adı altında herhangi bir ödeme yapılmaz. Ancak bu hükümden yararlananlardan
bu Kanunun 23 üncü maddesi çerçevesinde tahsil edilmiş olan faiz, 6111 sayılı
Kanuna göre alınan TEFE/ÜFE tutarı, katsayı tutarı ve geç ödeme zamları iade
edilir. Bu hüküm yararlandıkları destekleme tutarlarının, aynı gerekçelerle
geri alınması yönünde haklarında takip başlatılanlar için de uygulanır ve
maddede öngörülen şartların oluşması hâlinde haklarındaki takip işlemlerine son
verilir. Ancak bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra maddenin kapsadığı
dönemlere ilişkin olarak haklarında takip başlatılanların, takibe ilişkin
yazının tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde anılan Bakanlığa başvurmaları
hâlinde bunlar da madde hükmünden aynı şartlar dâhilinde yararlandırılır. Bu
maddeden yararlananlara 23 üncü maddenin ikinci fıkrası uyarınca uygulanması
öngörülen herhangi bir hak mahrumiyeti uygulanmaz.
25/4/2006 tarihinden
itibaren meri mevzuat uyarınca desteklemelerden yararlanabilmek için başvuruda
bulunan ancak ibrazı öngörülen makbuz, fatura ve diğer belgelerin herhangi
birini ibraz edememesi nedeniyle desteklemeden yararlandırılmayanlara bu
maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içinde Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığına başvurmaları ve Bakanlık tarafından yapılan incelemede
bunların gerçek üretim yaptığının tespit edilmesi hâlinde hak ettikleri
destekleme ödemeleri yapılır. Yapılan ödemelere faiz işletilmez, masraf veya ek
ödeme adı altında herhangi bir ödeme yapılmaz.
Bu madde hükümlerinden yararlanmak üzere başvuruda bulunan ve
madde hükmünden yararlananların, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce
destekleme ödemeleri ile ilgili olarak açmış oldukları davalar karşılıklı
olarak sonlandırılır ve bu sebeple herhangi bir yargılama gideri ile vekâlet
ücreti talep edilemez.
Bu madde hükümlerinden yararlanmak üzere başvuruda bulunan ve
açtıkları davalardan vazgeçenlerin bu ihtilaflarıyla ilgili olarak bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten sonra tebliğ edilen kararlar uyarınca işlem yapılmaz
ve bu kararlar ile idare aleyhine hükmedilmiş yargılama giderleri ve vekâlet
ücreti bulunması hâlinde bunlar idareden talep edilemez.
Bu maddenin uygulamasından Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
sorumludur.''
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 37 nci maddesinin Teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Vahap Seçer Mahmut Tanal İzzet Çetin
Mersin İstanbul Ankara
Kazım Kurt Aydın Ağan Ayaydın Ferit Mevlüt
Aslanoğlu
Eskişehir İstanbul İstanbul
Musa
Çam
İzmir
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Evet, önerge üzerinde söz isteyen Vahap Seçer, Mersin
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
VAHAP SEÇER (Mersin) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 37’nci
maddesiyle ilgili verdiğimiz önerge hakkında söz aldım.
Değerli arkadaşlarım, her tarımsal faaliyette iddialı ülkeler gibi
biz de tarımsal faaliyetleri destekliyoruz. Önemli bir uygulama, her gelişmiş
ülke tarımsal faaliyetlerinin devamı için, hayvancılığının devamı için,
sürdürülebilir bir tarımsal üretim yapabilmek için, kalkınma sağlayabilmek için
mutlaka üreticilerini desteklemek zorunda, bunu önemsiyorum. Ancak, bu önergeye
konu kanun maddesinde, tabiri caizse ortada bir dolandırıcılık var.
Şimdi, burada, iyi, güzel, tarımı destekleyelim. Türkiye’nin bu
anlamda yapısal sorunları var; kayıt sorunu var, nerede ne üretiyoruz, ne kadar
hektar alanda bunu yapıyoruz, hangi koşullarda yapıyoruz, burada önemli
sorunlar yaşıyoruz.
2006 yılında Tarım Kanunu çıkartılmış. Doğrudur, uygun bir
düzenlemedir, o günden bugüne mutlaka mesafe katedilmiştir,
bunun hakkını veriyorum. Şimdi, burada yapılan düzenlemede referans noktası 25
Nisan 2006 tarihi. Yani, Tarım Kanunu’nun yürürlüğe girdiği tarihten sonra
birtakım aflar getiriyoruz. Burada nedir, konu nedir? Burada
üretime destek, söz konusu olan üretime destek. Ne üretiyorsunuz? Buğday
üretiyorsunuz, bunu belgeliyorsunuz, ilgili kamu kuruma götürüyorsunuz. Orada
gerekli incelemeler yapılıyor, icmaller hazırlanıyor, bir üst kuruma
gönderiliyor. Bunlar derleniyor toparlanıyor, hasılı
bu destekler üreticilerimize ödeniyor.
Şimdi, bu noktada bir çete oluşuyor. Tıynetsiz, cibilliyetsiz,
hırsız, arsız takımı -farklı alanlardan- çiftçi, memur, bankacı, bunlar bir
araya geliyorlar, organize bir suç çetesi oluşturuyorlar. Ne yapıyorlar? Tüyü
bitmemiş yetimin hakkını alıyorlar, hakları olmadığı hâlde “destekleme” adı
altında ceplerine indiriyorlar. Şimdi burada elmayla armudu
ayırmak lazım.
Ne yapıyor düzenlemede? Geçmişe dönük sahte evrak düzenlenmesi
iddiasıyla soruşturma geçiriyorsa ya da bu bedel ödenmişse, daha sonra geri
istenmişse ya da üretim yaptığına dair belge ibraz edememişse… Bütün bunları
bir araya getiriyor, diyor ki: “İlgili kurum, ilgili bakanlık bunun gerçekten
üretim yapıp yapmadığını araştırsın, yapmışsa bu yasakları ortadan kaldıralım.
Bu bedeli gerçekten üretim yapmış olmak kaydıyla tekrar ödeyelim.” Şimdi burada
iş düğümleniyor. Geçmiş dönemde, bir yıl önce, iki yıl önce, üç yıl önce, 2006
tarihine kadar ilgili kurumlar gerçekten üretim yapılıp yapılmadığını nasıl
ortaya çıkartacak? Gerçekten bunu merak ediyorum.
Şimdi, burada, gerçekten mağduriyet yaşayan üreticiler olabilir.
Yani hakikaten bir üretim vardır ortada, götürmüştür bunu bir tüccara
satmıştır, bir firmaya satmıştır, burada bir art niyet yoktur. Ama firma sahte
bir evrak düzenlemiştir. Bu gelmiştir, üreticiyi vurmuştur. Bu belgeler ortaya
çıkartıldıktan sonra da üreticiye bu bedel ödenmemiştir. Burada bir mağduriyet
var ama bu elmayla armudu nasıl ayıracaksınız? Şimdi, işinizi zamanında
yapmamışsınız, her işte olduğu gibi. Yani işi kendi hâline bırakmışsınız, doğru
dürüst denetimler yapmamışsınız, doğru dürüst evrak incelemeleri yapmamışsınız,
doğru dürüst icmaller yapmamışsınız, babanınız malı gibi, bu desteklemeleri
ödemişsiniz ya da gerçekten hakkı olan üreticiye o ya da bu gerekçeyle
ödememişsiniz; şimdi sorunlar birikmiş, birikmiş, birikmiş, dağ hâline gelmiş,
bunu çözmeye çalışıyorsunuz. Bu saatten sonra geçmiş olsun. Bu madde metninin
tasarıdan çıkartılması lazım, tekliften çıkartılması lazım hakkaniyetli
olabilmesi için. Hiç olmazsa bugüne kadar yaşanan mağduriyetler, hem hazineden
çıkan haksız paralar hem desteklemesini alamayan çiftçiler… Ama,
bundan sonra hiç olmazsa işinizi doğru dürüst yapın diyorum.
Önergemize destek vereceğinizi umuyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunacağım.
III.– YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Yoklama…
BAŞKAN – Yoklama talebi var, onu yerine getireceğim.
Sayın Akar, Sayın Aslanoğlu, Sayın Öğüt, Sayın Tanal, Sayın Acar,
Sayın Demiröz, Sayın Kuşoğlu, Sayın Özkoç, Sayın
Sarı, Sayın Kurt, Sayın Köse, Sayın Öz, Sayın Seçer, Sayın Çam, Sayın Çelebi,
Sayın Bulut, Sayın Özkan, Sayın Sapan, Sayın Altay, Sayın Aygün.
Üç dakika süre veriyorum efendim.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
4.- Niğde
Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile
100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporları (2/1613, 1/778) (S. Sayısı: 478) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili
Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporları (2/1613, 1/778) nın 37 nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay (Manisa) ve arkadaşları
Madde 37 - 18/4/2006 tarihli ve 5488
sayılı Tarım Kanununa aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"Geçici Madde 3 - Bu maddenin yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren en geç üç ay içinde Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
tarafından yapılacak incelemede gerçek üretim yapıldığına dair bulgu ve
emarelerin tespit edilmiş olması şartıyla, bu Kanun uyarınca yapılan
desteklemelerle ilgili olarak bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla
devam eden her türlü incelemeler veya adli ve idari soruşturmalar
sonuçlanıncaya kadar destekleme ödemelerinin yapılmaması amacıyla konulan ödeme
yasakları kaldırılır.
25/4/2006 tarihinden
itibaren desteklemelerden yararlanmak için başvuruda bulunduğu hâlde, meri
mevzuat uyarınca desteklemelerden yararlanabilmek için ibrazı öngörülen makbuz,
fatura ve diğer belgelerin gerçeğe aykırı, usulsüz veya sahte olduğu
gerekçesiyle desteklemeden yararlandırılmayanlara veya yararlandıkları
destekleme tutarları aynı gerekçe ile bu Kanunun 23 üncü maddesi doğrultusunda
geri alınanlara, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içinde
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına başvurmaları ve Bakanlık tarafından
yapılan incelemede bunların gerçek üretim yaptığının tespit edilmesi hâlinde
hak ettikleri destekleme ödemeleri yapılır. Yapılan ödemelere faiz işletilmez,
masraf veya ek ödeme adı altında herhangi bir ödeme yapılmaz. Ancak bu hükümden
yararlananlardan bu Kanunun 23 üncü maddesi çerçevesinde tahsil edilmiş olan
faiz, 6111 sayılı Kanuna göre alınan TEFE/ÜFE tutarı, katsayı tutarı ve geç
ödeme zamları iade edilir. Bu hüküm yararlandıkları destekleme tutarlarının,
aynı gerekçelerle geri alınması yönünde haklarında takip başlatılanlar için de
uygulanır ve maddede öngörülen şartların oluşması hâlinde haklarındaki takip
işlemlerine son verilir. Ancak bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra
maddenin kapsadığı dönemlere ilişkin olarak haklarında takip başlatılanların,
takibe ilişkin yazının tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde anılan Bakanlığa
başvurmaları hâlinde bunlar da madde hükmünden aynı şartlar dâhilinde
yararlandırılır. Bu maddeden yararlananlara 23 üncü maddenin ikinci fıkrası
uyarınca uygulanması öngörülen herhangi bir hak mahrumiyeti uygulanmaz.
25/4/2006 tarihinden
itibaren meri mevzuat uyarınca desteklemelerden yararlanabilmek için başvuruda
bulunan ancak ibrazı öngörülen makbuz, fatura ve diğer belgelerin herhangi
birini ibraz edememesi nedeniyle desteklemeden yararlandırılmayanlara bu
maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içinde Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığına başvurmaları ve Bakanlık tarafından yapılan incelemede
bunların gerçek üretim yaptığının tespit edilmesi hâlinde hak ettikleri
destekleme ödemeleri yapılır. Yapılan ödemelere faiz işletilmez, masraf veya ek
ödeme adı altında herhangi bir ödeme yapılmaz.
Bu madde hükümlerinden yararlanmak üzere başvuruda bulunan ve
madde hükmünden yararlananların, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce
destekleme ödemeleri ile ilgili olarak açmış oldukları davalar karşılıklı
olarak sonlandırılır ve bu sebeple herhangi bir yargılama gideri ile vekâlet
ücreti talep edilemez.
Bu madde hükümlerinden yararlanmak üzere başvuruda bulunan ve
açtıkları davalardan vazgeçenlerin bu ihtilaflarıyla ilgili olarak bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten sonra tebliğ edilen kararlar uyarınca işlem yapılmaz
ve bu kararlar ile idare aleyhine hükmedilmiş yargılama giderleri ve vekâlet
ücreti bulunması hâlinde bunlar idareden talep edilemez.
Bu maddenin uygulamasından Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
sorumludur.''
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen…
OKTAY VURAL (İzmir) – Kemalettin Yılmaz.
BAŞKAN – Kemalettin Yılmaz, Afyonkarahisar Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) – Teşekkürler Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, 478 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 37’nci maddesinde Milliyetçi Hareket
Partisi olarak vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Kanun teklifinin 37’nci maddesindeki değişiklik önergemiz bu
maddenin uygulanmasını yürütecek bakanlığın belirlenmesini içermektedir. Bu
kadar önemli yasa teklifinde basit nüanslar unutuluyor
ki birkaç ay sonra tekrar Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine getirmek,
düzeltmek zorunda kalıyorsunuz. “37’nci maddenin uygulanmasından Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı sorumludur.” ibaresinin eklenmesi için teklifimizin
dikkate alınmasını istiyoruz.
AKP hükûmetlerinin on bir yıllık gıda, tarım ve hayvancılık
politikalarının ne denli kokuştuğu maalesef aşikârdır. Bakanlık tarafından
uygulanan teşvik politikaları, tabiri caizse, “sapır sapır” dökülüyor,
tuttuğunuz her yeri elinizde kalıyor. “Et desteği”, “mazot desteği”, “bitki
desteği”, “gübre desteği”, “buzağı desteği” adı altlarında verdiğiniz
desteklerde maalesef bir düzen bulunmuyor.
Milyonlarca lira destek verdiğini söyleyen Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı bunun sonuçlarına hiç bakmıyor sanırım. Bu sorunlar
komisyonlarda da göz ardı edilmiş görünüyor. Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı bürokratlarının ve teftiş kurulunun bu konuyla ilgili bir veri ve
doküman sunduğunu da zannetmiyorum.
Birçok ilde operasyonlar yapılıyor; usulsüzlükler ortaya çıkıyor,
boş alanlarda ekim varmış gibi teşvikler alınıyor, olmayan besi kesimleri için
primler ödeniyor, makine ve ekipman desteklemeleriyle
birçok yeni zengin ortaya çıkartılıyor. Maalesef, yeteri kadar denetlenmiyor.
10 bin TL tutarındaki makineler 20 bin TL’ye fatura edilerek makinelerin
fiyatları usulsüz olarak şişiriliyor. Birçok destekleme başvurusu varken hep
aynı kişilere makine teçhizat destekleri veriliyor. Verilen diğer desteklerin
ise ne durumda olduğunu maalesef bilen yok.
Basında da yer aldı, bu teşvik sisteminin çöktüğü ortadadır.
Batman’da, Şanlıurfa’da, Diyarbakır’da çıkan sonuçlar sadece buz dağının
görünen bir kısmıdır. Birçok ilde ceza davaları sürüyor, bazı illerde ise her
şey sümen altı ediliyor. Bakanlığın Teftiş Kurulunun
hangi raporu, hangi şekilde sonuçlanmış, bilen yok. Kısacası, yolsuzluklar,
usulsüzlükler kapatılıyor. Talimatlı müfettişler âdeta aklama paklama
operasyonları yapıyor. Bunlar, dediğim gibi, işin görünen kısımları. Bu teşvik
sistemleri bir an önce gözden geçirilmelidir. Bunun yerine, çiftçinin şu an
yaşadığı sıkıntılar bir an çözüme kavuşturulmalıdır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak seçim beyannamemizde de yer
aldığı gibi, çiftçilerin, hayvancıların, üreticilerin kullandığı girdi
maliyetlerinin üzerindeki yükler hafifletilmelidir. Tarımsal sulamada
kullanılan elektrikten, mazottan, gübreden, zirai krediden, zirai ve hayvansal
ilaç ve yem mamullerinden KDV ve ÖTV alınmasından vazgeçilmelidir. Girdi
maliyetleri düşürülerek üreticinin sıkıntısı giderilmelidir. AKP olarak pek çok
projemizi aşırıp kullanmayı alışkanlık hâline getirdiniz; 2023 projemizi, Hilal
Kart Projemizi aşırarak sahiplenmeye başladınız. Hiç olmazsa, çiftçilerimiz,
üreticilerimiz için ortaya koyduğumuz projelerimizi, taahhütlerimizi de kendi
fikriniz gibi kullanın da bu ülkenin alın terini döken, emeğini veren ancak
mutsuz olan çiftçisine, üreticisine de bir miktar desteğiniz olsun.
Değerli milletvekilleri, çiftçi zor durumda. Haciz-tefeci kıskacında intiharın eşiğindeyken, bankalara mahkûm
iken, tefecilerle cebelleşirken bu verdiğiniz teşvikler sizin de on yılda göz
yumduğunuz, devriiktidarınıza beş kat
zenginleştirdiğiniz faiz lobisine gitmekte, tarım ve hayvancılığa reel anlamda
hiçbir katkısı olmamaktadır. Türk çiftçisini unuttuğunuz aşikâr.
Sayın Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanımız Fransa’dan aldığı
nişanla, madalyayla övünürken Türk çiftçisini bitirdiğini unutmasın. Kendi
çiftçisi ne ödül verirse onunla övünsün. Fransa, sana madalya veriyorsa Türk
tarımını bitirdiğin için memnuniyetinden dolayı veriyordur. Bunu da aklından
çıkarmasın. Sayın Teftiş Kurulu Başkanına da şövalye nişanı veriliyorsa
herhâlde bu aklama paklama operasyonlarına sağladığı katkıdan dolayı veriyordur.
Bu duygu ve düşünceler içerisinde yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Kanun Teklifinin 37 inci
Maddesine eklenmesi öngörülen GEÇİCİ MADDE-3'ün dördüncü ve beşinci
paragraflarının kanun metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) – Katılmıyoruz efendim.
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Gerekçe.
BAŞKAN – Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Mağduriyet yaşayan çiftçilerin konudan kaynaklı olarak, bakanlık
aleyhine açmış oldukları davalar, yasa yürürlüğe girer, girmez karşılıklı
sonlandırılamaz. Bunun karar vericisi yargıdır. Bu nedenle ifade kuvvetler
ayrılığı prensibini ihlal etmektedir. Yine yaşadığı haksızlıklar nedeniyle
bakanlık mahkûm olduğu davaların masraf ve vekâlet ücretini ödemekten kanun ile
tutulmamalıdır. Yasalar ile kurumlara, yaşanan durumlardan dolayı ayrıcalıklar
tanınması, kamusal işleyişi sekteye uğratmaktadır.
OKTAY VURAL (İzmir) – Karar yeter sayısı.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Karar yeter sayısı yok, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.15
ON DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 23.26
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
131’inci Birleşiminin On Dördüncü Oturumunu açıyorum.
478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 37’nci
maddesi üzerinde Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve arkadaşlarının verdiği
önergenin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir, karar
yeter sayısı vardır.
478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 37 nci maddesiyle 18/4/2006 tarihli
ve 5488 sayılı Tarım Kanununa eklenmesi öngörülen geçici 3 üncü maddenin
birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Nurdan
Şanlı Hacı Bayram
Türkoğlu
Kayseri Ankara Hatay
Recep
Özel Mihrimah Belma Satır
Isparta İstanbul
“Bu Kanun uyarınca yapılan desteklemelerle ilgili olarak bu
maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla devam eden her türlü incelemeler
veya adli ve idari soruşturmalar sonuçlanıncaya kadar destekleme ödemelerinin
yapılmaması amacıyla konulan ödeme yasakları bu maddenin yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren en geç iki ay içinde haklarında ödeme yasağı konulan
kişilerin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına başvuruda bulunmaları
durumunda anılan Bakanlık tarafından altı ay içinde yapılacak incelemede gerçek
üretim yapıldığına dair bulgu ve emarelerin tespit edilmiş olması şartıyla
kaldırılır.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Takdire
bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
5488 sayılı Tarım Kanuna göre yapılacak destekleme ödemelerine
ilişkin haklarında ödeme yasağı konulan kişilerin ödeme yasaklarının
kaldırılmasına esas teşkil edecek başvuru süresine açıklık getirilmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
38’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı yasa teklifinin 38 inci
maddesinin son paragrafındaki “Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğünde fiilen
çalışan doktor, diş hekimi ve eczacılar” ifadesinden sonra gelmek üzere “diğer
sağlık personelinin % 300’e kadar Maliye Bakanlığı’nın uygun görüşü üzerine,
Sağlık Bakanlığınca belirlenecek usul ve esaslara göre ek ödeme yapılır”
ifadesinin eklenmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Özgür
Özel Kadir Gökmen
Öğüt
İstanbul Manisa İstanbul
Sinan Aygün Mustafa Moroğlu Hülya Güven
Ankara İzmir İzmir
Yıldıray
Sapan
Antalya
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili
Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporları (2/1613, 1/778) nın 38 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Şandır Mehmet Günal Mehmet Erdoğan
Mersin Antalya Muğla
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay S. Nevzat Korkmaz
Konya Manisa Isparta
Alim Işık
Kütahya
Madde 38 - 16/5/2006 tarihli ve 5502
sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunun 28 inci maddesinin sekizinci fıkrasına
birinci cümleden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle eklenmiştir.
"Genel İdare Hizmetleri Sınıfında yer alan kadrolara asalaten veya vekâleten atanan ve Genel Sağlık Sigortası
Genel Müdürlüğünde fiilen çalışan doktor, diş hekimi ve eczacılara en yüksek
Devlet memuru aylığının (ek gösterge dâhil) % 800'ünü geçmemek üzere ek ödeme
yapılabilir."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen…
OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Komisyonda Teklifle ilgili sağlıklı ve verimli bir görüşme
yapılamamıştır. Komisyon görüşmeleri boyunca hangi düzenlemelerin ne amaçla ve
hangi gerekçeyle yapıldığı konusunda bilinmez bir tavır sergilemiştir. 71 adet
kanun ve kanun hükmünde kararnamede 142 maddelik değişiklikler yapılmasına
rağmen; vatandaşlarımızın yaşadığı sorunlara çözüm getirecek konuları bir-iki
husus dışında bulmak mümkün değildir. Kanun Teklifi kamu personelinin hukuki ve
mali statüsüne ilişkin çok sınırlı değişiklikler getirmektedir. Dolayısıyla bu
düzenlemede beklentiler karşılığını bulmamış, umutlar hayal kırıklığına
dönüşmüştür.
Kamuda sağlıklı ve tutarlı bir personel politikası
uygulanmamaktadır. Personel Rejimi nesnellikten uzaklaştırılmış, istihdam
rejimi bozulmuştur. 657 sayılı Kanun, geçici işlerin ifası için istisnai
hallere münhasır olmak üzere sözleşmeli ve geçici personel istihdamını mümkün
kılmıştır. AKP döneminde bu istisnai uygulamalar asıl istihdam şeklinin önüne
geçmiştir. Ayrıca, AKP döneminde sözleşmeli ve vekil olarak
işe alınanlar, daha önce çıkarılan kanunlar ile memur kadrolarına alınmış,
ancak tekrar sözleşmeli ve vekil olarak işe alınanlar, daha önce çıkarılan
kanunlar ile memur kadrolarına alınmış, ancak tekrar sözleşmeli ve vekil atama
yapılmasına devam edilmiş, şimdi de bunlardan bazıları tekrar memur kadrolarına
alınmaktadır.
Bu yanlış uygulamalar ile birlikte, birçok mağduriyet ortaya
çıkmıştır. En büyük mağduriyet ise bu istisnai yollarla iş bulamayan işsiz
gençlerimizdir. Bunlar girdiği merkezi sınavı kazanıp ataması yapılamayan, bir
türlü sıra gelemeyen ve sıra gelmeden de kadroları istisnai yollarla doldurulan
milyonlarca işsiz vatandaşlarımızdır. Hükümetin bu yanlışı, bu haksızlığı
derhal durdurması gerekir.
Bu Kanun Teklifi ile kamu kurumlarında çalışan 4/B'liler, 4924 sayılı Kanuna tabi sözleşmeliler ve mahalli
idarelerde çalışan sözleşmeliler ile vekil imam, vekil müezzin ve vekil Kur'an
kursu öğreticilerinden şartları uyanlar memur kadrolarına atanmaktadır. Ancak,
memur kadrosu verilen sözleşmeli personel ve vekiller arasında; özel kanunları
hükümleri çerçevesinde görev yapan sözleşmeli personel yoktur. Mağduriyeti en
derinden yaşayan 4/C'liler yoktur. Rehber ve usta öğreticileri
bu düzenleme kapsamına alınmamıştır. Aile sağlığı çalışanları yoktur. Vekil
ebe-hemşireler yoktur. Ücretli öğretmenler yoktur.
AKP Hükümeti tarafından yapılan ayrımcı ve adaletsiz uygulamaları
saymakla bitmez. Bu Teklifte öğretmenler ve atanamayan öğretmenler yoktur. Bu
düzenlemede polislerimiz yoktur. Kamu işçilerinin naklen atanabilmeleri konusu
yoktur. Taşeron işçileriyle ilgili hiçbir düzenleme yoktur. Geçici ve mevsimlik
işçiler yine göz ardı edilmektedir. Bu Teklifte emeklilikte yaşa takılanlar
yoktur. Muhtarlarımız yoktur. Bu Kanun Teklifinde şehit aileleri ve gaziler ile
engelliler ve yaşlılarla ilgili bir düzenleme yoktur.
Peki bu Kanun
Teklifinde neler vardır. Mera, yaylak ve kışlakların yapılaşmaya açılması var.
Köy meralarının köylünün elinden alınarak hazineye devredilmesi, imar
yetkisinin belediyelerden alınması ve satış yetkisi var. Gerçeğe aykırı,
usulsüz veya sahte belgeler nedeniyle verilmeyen desteklemelerin ödenmesi var.
Kamulaştırılan taşınmazlarla ilgili vatandaşın hak arama hürriyetini
engellenmesi ve yargıya müdahale var ÖSYM sınavlarına ait soru ve cevaplarla
ilgili bilgi edinme hakkının engellenmesi var. Sermayesindeki kamu payı
doğrudan veya dolaylı olarak % 50'den az olan şirketler Sayıştay denetimi
dışına çıkarılması vardır. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun uygulamasının
geciktirilmesi, sertifikasını almış kişilerin mağdur edilmesi var. Sürücü
belgeleri için 24 milyon vatandaşımızdan 101 lira belge parası alınması var.
Dolayısıyla yapılan düzenlemeler; kamu yönetiminin iyileştirilmesi
ve çalışanların sorunlarına çözüm getirilmesi yerine; kamu arazileri nasıl
talan edilebilir, kadrolaşma nasıl sağlanabilir, usulsüzlük ve yolsuzluklar
nasıl affedilebilir, denetimden ve yargıdan nasıl kaçınılabilir mahiyetini
taşımaktadır.
Teklifin tümüyle gözden geçirilmesi ve bu maddede düzeltme
ihtiyacı bulunmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı yasa teklifinin 38 inci
maddesinin son paragrafındaki “Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğünde fiilen
çalışan doktor, diş hekimi ve eczacılar” ifadesinden sonra gelmek üzere “diğer
sağlık personelinin % 300’e kadar Maliye Bakanlığı’nın uygun görüşü üzerine,
Sağlık Bakanlığınca belirlenecek usul ve esaslara göre ek ödeme yapılır”
ifadesinin eklenmesini arz ederiz.
Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde
söz isteyen Kadir Gökmen Öğüt, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Saygıdeğer Başkan, değerli
milletvekilleri; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
hakkında söz almış bulunmaktayım.
Öncelikle, böylesi önemli maddeler içeren bir kanun teklifinin
apar topar Meclis gündemine getirilmesini ve tıpkı Komisyon çalışmalarında
olduğu gibi Parlamentoyu gece gündüz verimsiz çalıştırarak ve ilgili kurum ve
kuruluşların görüşü alınmaksızın birilerinden ve bir yerlerden sipariş edilen
konuların birbirinden alakasız maddelerle dayatılmasını şiddetle protesto
ediyorum.
Tasarının 38’inci maddesi 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu
Kanunu’nun 28’inci maddesiyle ilgili hükmün eklenmesini olumlu bulurken, ilgili
maddeyi takiben 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na tabi kurumlarda
sözleşmeli statüde olanlar da dâhil olmak üzere mahallî idareler ve kurum tabipliklerinde fiilen
çalışan veya döner sermaye ek ödemesi almayan tabip, diş tabibi ve eczacılara
yapmış oldukları hizmetler göz önüne alınarak en yüksek devlet memuru aylığının
yüzde 700’üne, ek gösterge dâhil olmak üzere, diğer sağlık personelinin yüzde
300’üne kadar Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine Sağlık Bakanlığınca
belirlenecek usul ve esaslara göre ek ödeme yapılabileceğini düzenleyen bir maddenin eklenmesini talep ediyoruz. Zira, idari görevlerde çalışan hekimler dahi ek ödemenin
kapsamına alınırken fiilen sağlık hizmeti yürüten kurum doktorlarının ek
ödemenin kapsamı dışında tutulmasına devam edilmektedir. İlgili teklifimiz
mahalli idareler ve kurum tabipliklerinde çalışan veya döner sermaye ek ödemesi
almayan tabip, diş tabibi ve eczacılara da ek ödeme yapılmasını öngörmektedir.
Böylelikle, aynı işi yapan meslektaşlar ile bu kurumlarda çalışanların
arasındaki adaletsizlik değişiklikle giderilmiş olacaktır.
Değerli milletvekilleri, sağlık sektörü çalışanlarının sorunları
elbette bu teklif içindeki maddelerle çözülemeyecek kadar büyüktür. Tüm bu
sorunlarla ilgili, milletvekili arkadaşlarım hemen her platformda dile
getirmektedir. Ben de mesleğim olan diş hekimliğiyle ilgili bazı sıkıntılardan
bahsetmek istiyorum.
Türkiye, maalesef, ağız ve diş sağlığı açısından hem ABD’nin hem
de Avrupa’nın çok gerisindedir. Aynı şekilde, diş hekimlerinin hakları da bu
ülkelerin çok gerisinde kalmaktadır. Hükûmet yurdun birçok yerine ağız ve diş
sağlığı merkezi açarak burada çalışan diş hekimlerine performans sistemi
dayatmasıyla günde 30 ila 60 hasta yükleyerek bu sorunu sadece görünürde
çözmeye çalışmaktadır. Oysa amaç, sorunu çözermiş gibi yapmak değil, koruyucu
ve önleyici tedbirleri alarak uzun vadeli çözümler üretmektir.
ADSM’lerde günde 14-18
olması gereken girişimsel işlemler 30 ila 60 sayısını bulmakta, bu da çalışan
hekimler ve yardımcı personel üzerinde ciddi sağlık problemleri yaratmaktadır.
Performans ücreti toplam ücretin yüzde 25’ini geçmemelidir. Tüm ek ücretler
özlük haklarına dâhil edilmelidir. ADSM’ler dışında,
özel muayenehane ve polikliniklerde çalışan 16 bin civarında diş hekimi
bulunmaktadır. Bu muayenehanelerde bulunan ekipmanlar
işsizlik dolayısıyla atıl beklemektedir. Bu muayenehaneler yurdun dört bir
yanında, en ücra köşelerdedir. Oysa SGK yıllardır bu özel muayenehanelerden ve
kliniklerden hizmet almak için söz vermekte, çalışma yapılmakta fakat her bakan
değişiminde bu süreç ötelenmektedir. Hizmet alınmaması nedeniyle birçok
muayenehane kapanmakta, buralara hizmet veren diş hekimi, yardımcı sağlık
personeli ve diş teknisyenleri de zincirleme olarak işsiz kalmaktadır.
Diş teknisyenleri ise ihale sisteminin getirmiş olduğu haksız
rekabet yüzünden olumsuzluklarla karşılaşmaktadır. Ucuz ve standart dışı
malzeme kullanımının yanı sıra uzun çalışma saatleri, havalandırma
yetersizliği, denetimsizlik çok ciddi hastalıklara yol açmaktadır.
Hastalıkların başında da ölümcül silikozis
gelmektedir. Bu sebeplerle ADSM’lerde çalışma
koşulları derhâl düzeltilmeli, performans sistemi ve özlük hakları yeniden
düzenlenmelidir. Diş teknisyenlerinin çalışma koşulları denetlenmeli, insafsız
rekabetle karşı karşıya gelmeleri engellenmelidir. Standart dışı malzemelerin
kullanılması ve ithalatı önlenmeli, yardımcı personelin özlük hakları ve
çalışma koşulları bir an önce düzeltilmelidir. Bir an önce yine özelden hizmet
alımı sağlanmalı, bu sözleşmeyi devlet söz verdiği gibi muayenehanelerle
yapmalıdır.
Önergemizin kabulünü bekliyor ve bu haksızlıkların giderileceğine
inanıyorum.
Hepinize iyi akşamlar diliyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
39’uncu madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı yasa teklifinin 39. maddesinin
sonundaki “bir yıl içinde “ ifadesinin “en geç bir yıl içinde” şeklinde
değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Müslim
Sarı Kadir Gökmen
Öğüt
İstanbul İstanbul İstanbul
Haluk Ahmet Gümüş Engin Özkoç Bülent Kuşoğlu
Balıkesir Sakarya Ankara
İlhan
Demiröz Gürkut Acar
Bursa
Antalya
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 39 uncu
maddesinin birinci fıkrasında yer alan "üçüncü ve dördüncü
fıkraları" ibaresinin
"dördüncü fıkrası" şeklinde değiştirilmesi ve ikinci fıkrasında yer
alan "Yeterlik sınavında başarılı olan müfettiş yardımcıları müfettiş
kadrolarına atanırlar" ibaresinin "yeterlilik sınavında başarılı olan
müfettiş adaylarından
İngilizce, Fransızca ve Almanca dillerinden birinde Yabancı Dil Sınavından en
az (C) düzeyinde belge ibraz edenler müfettiş kadrolarına atanırlar"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Adil Zozani
Sırrı Sakık
Iğdır Hakkâri Muş
Nazmi Gür Abdullah Levent Tüzel İbrahim Binici
Van İstanbul Şanlıurfa
Hasip Kaplan
Şırnak
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili
Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporları (2/1613, 1/778) nın 39 uncu maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay S. Nevzat Korkmaz
Konya Manisa Isparta
Alim Işık Mehmet
Erdoğan Mehmet
Günal
Kütahya Muğla Antalya
Mehmet
Şandır Enver Erdoğan
Mersin Elazığ
Madde 39- 5502 sayılı Kanunun 30 uncu maddesinin ikinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, üçüncü ve dördüncü fıkraları yürürlükten
kaldırılmıştır.
"Birinci fıkraya göre müfettiş yardımcısı olarak atananlar,
en az üç yıl fiilen çalışmak kaydıyla açılacak yeterlik sınavına girme hakkını
kazanırlar. Yeterlik sınavında başarılı olan müfettiş yardımcıları müfettiş
kadrolarına atanırlar. Müfettişlik yeterlik sınavında başarı gösteremeyenlere
yeterlik sınavından itibaren bir yıl içinde bir hak daha verilir. Bu süre
sonunda da yeterlik sınavında başarı gösteremeyenler durumlara uygun diğer
kadrolara atanırlar."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Enver Erdem, Elâzığ
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
ENVER ERDEM (Elâzığ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin 39’uncu maddesi üzerinde verilen önerge
nedeniyle söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, denetim elemanlarının ve müfettişlerin
özlük haklarına ilişkin AKP iktidarlarında herhangi bir olumlu düzenleme
yapılmamıştır. Müfettişlik mesleği hem mevzuatı hem de saha çalışmasını ve
uygulamalarını ayrıntılı bir şekilde bilmeyi gerektiren meşakkatli bir görev
olmasına rağmen, maalesef AKP iktidarları döneminde bu meslek grubu için özlük
haklarında herhangi bir düzeltme yapılmamıştır. Bazı meslek gruplarının özlük
hakları yükseltilirken daha büyük bir sorumluluk ve bilgi birikimi gerektiren
bu meslek grubundakiler hep ihmal edilmiş, âdeta ötekileştirilmiş, itibarları
zayıflatılmıştır. Müfettişlerin mesleklerini icra ederken tarafsız ve bağımsız
çalışabilmeleri, adaletin tecellisi ve bazı çıkar gruplarının etkisinde
kalmamaları çok önemlidir. Hâl böyleyken müfettişlerin bağımsız ve tarafsız
olmalarından âdeta rahatsız olunmuş, etkisiz bir büro memuru hâline getirilmeye
çalışılmışlardır.
Nitekim hepinizin malumu olduğu üzere, Maliye Bakanlığındaki
Muhasebat ve Millî Emlak kontrolörleriyle Muhasebe ve Millî Emlak
denetmenlerinin unvanları ortadan kaldırılmıştır. Özlük hakları yok sayılmış ve
diğer uzmanlarla aynı konuma getirilmişlerdir. Ayrıca Maliye Teftiş Kurulu,
Hesap Uzmanları Kurulu, Gelirler Kontrolörleri Başkanlığı gibi işini hakkıyla
yapan köklü kurullar kapatılmıştır. 2005-2008 yılları arasında göreve başlayan
vergi müfettişlerinin yeminli mali müşavirlik sınav muafiyetlerine ilişkin
mağduriyetleri hâlâ devam etmektedir.
Şimdi, sorsanız, iktidar partisi, denetim elemanlarının özlük
haklarını iyileştirdiğini iddia edecektir. O zaman soruyoruz: Son iki yılda
Maliye Bakanlığından 100’ün üzerinde merkez denetim elemanı neden istifa
etmiştir? Eski maliye müfettişi, hesap uzmanları ve gelirler kontrolörlerinden
oluşan bu denetim elemanlarında daha önceki yıllarda istifa sayısı yılda iki
elin parmaklarını geçmezken, son iki yılda istifa sayılarında neden patlama
yaşanmaktadır? Çünkü AKP’nin denetime, düzgün iş yapılmasına, yolsuzlukların
üzerine gidilerek ortaya çıkarılmasına ihtiyacı yoktur.
Değerli milletvekilleri, AKP iktidara gelir gelmez teftiş
kurullarını ortadan kaldırmak istemiş, bunlardan bir kısmını kaldırmış, bir
kısmını da etkisizleştirmiştir. Yolsuzlukların ortaya çıkması yerine
yolsuzlukları yapanlara sahip çıkmaya, yolsuzlukların üzerinin örtülmesine
AKP’nin ihtiyacı vardır. Kısmi olarak yapılması gereken denetimler, incelemeler
ve soruşturmalar da muhalefet belediyelerinin denetimi için yeterli
görülmüştür.
Söylediklerimin örnekleri oldukça yaygındır. Elâzığ ilinin AKP’li
belediyesi de en önemli örneğidir. Yapılan bütün şikâyetler, yapılan bütün
soruşturmalar sonuçsuz kalmıştır. Nihayet Elâzığ 1. Ağır Ceza Mahkemesi, Elâzığ
Belediye Başkanı ve 45 çalışanı görevi kötüye kullanmak, ihaleye fesat
karıştırmak, devleti zarara uğratmak suçlarından iki yılla dört yıl arasında
değişen çeşitli hapis ve ağır hapis cezalarıyla cezalandırmıştır. Bu şahıslarla
ilgili Elâzığ Ağır Ceza Mahkemesinde devam eden çok sayıda dava olmasına rağmen
bu belediye başkanı ve ekibine kimse dokunamamaktadır. Hâlâ Elâzığ bu yolsuzluk
çarkı içerisinde idare edilmektedir.
Yine, 2012 yılında Sayıştay denetimi yaptırılmayarak
katrilyonlarca liralık devlet kaynağının usulsüz kullanımının denetimi
sağlanamamıştır. Sayıştay Kanunu’nda yapılan ve yapılmak istenen değişikliklerle
Sayıştay’ın denetim fonksiyonu ortadan kaldırılmaktadır.
AKP iktidarları, Meclisin denetim görevi dâhil olmak üzere,
denetim, teftiş, kontrol mekanizmalarından rahatsız olmaktadır ama şunu
unutmamalıdırlar ki, Allah her şeyi görüyor, biliyor ve mutlaka hesabını
soracaktır.
Bizim de niyazımız, Rabbi’mizin,
soracağı hesaptan önce, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu yolsuzlukları,
usulsüzlükleri yapanlara hesap sormak üzere bize de fırsat vermesidir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 39 uncu
maddesinin birinci fıkrasında yer alan "üçüncü ve dördüncü fıkraları"
ibaresinin "dördüncü fıkrası" şeklinde değiştirilmesi ve ikinci
fıkrasında yer alan "Yeterlik sınavında başarılı olan müfettiş
yardımcıları müfettiş kadrolarına atanırlar" ibaresinin "yeterlilik sınavında
başarılı olan müfettiş adaylarından İngilizce, Fransızca ve Almanca dillerinden
birinde Yabancı Dil Sınavından en az (C) düzeyinde belge ibraz edenler müfettiş
kadrolarına atanırlar" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Müfettişlik mesleği ilgili alanda tüm mevzuata hâkim olmanın
yanında, insan hakları ve demokrasiye saygılı, sosyal bilimlerde başarılı,
sözel ve sayısal yeteneği yüksek, derinliğine araştırma ve inceleme yapabilen,
analitik ve eleştirel düşünebilen, temsil yeteneğine sahip kişilik özelliği
gerektirmektedir. İdari anlamda adaletin temsilcisi olan ve kalifiye eleman
olarak istihdam edilen müfettişlerin dil bilmeleri kendi alanlarındaki
çalışmaları, gelişmeleri sadece yerel bağlamda bağlı olmayan uluslararası bağlamda
da takip edip kendini geliştirmesi oldukça önemlidir. İdarenin en üst makamını
temsil eden müfettişlerin atanmasında oldukça hassas davranılmalı, objektif,
somut ve net kriterler geliştirilmelidir. Yapılan
düzenleme ile siyasi tercihlere dayalı olarak müfettiş yapılmak istenen
kişilerin önünü açmak için esnemeye gidilmesi oldukça yanlış ve taraflı bir
düzenlemedir. Dil şartının kaldırılıyor olması niteliği düşürecek bir
düzenlemedir. Bu teklifle bu durumun önüne geçilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı yasa teklifinin 39. maddesinin
sonundaki “bir yıl içinde “ ifadesinin “en geç bir yıl içinde” şeklinde
değiştirilmesini arz ederiz.
Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Kadir Gökmen Öğüt, İstanbul
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Gezi olaylarında bildiğiniz gibi 1’i kazayla ölen polisimiz
olmak üzere 4 kardeşimiz hayatını, 11 kardeşimiz gözünü kaybetmiş, 8 bin
civarında vatandaşımız ağır ve hafif olmak üzere yaralanmıştır. Binlerce kişi
sıkılan biber gazıyla solunum krizine girmiştir. Sorunları hâlâ devam
etmektedir, bu yüzden ölenler olduğu söylenmektedir. Bunu yapan kişilerden ve
polislerden hesap sorulamazken ve korunurken olaylar esnasında kendi canlarını
hiçe sayarak vatandaşlarımızı muhtemel ölümlerden kurtaran, o yüzden de
soruşturmalara uğrayan sağlık mensuplarının örgütü Türk Tabipleri Birliğinin
63’üncü Büyük Kongresi yapıldı.
Kongre sonucunda yayınlanan bildiriyi özetle okumak istiyorum:
“Türkiye'de yaklaşık bir aydır olağanüstü günler yaşandı, yaşanıyor. Ülkenin
dört bir yanında ağacına, parkına, yaşam tarzına sahip çıkan milyonlarca
yurttaş sokaklara dökülerek tepkilerini gösterdi.”
AHMET YENİ (Samsun) – Tabip odalarından birçok iller katılmadı
oraya.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (Devamla) – “Profesöründen doçentine, uzmanından
asistanına, en başta da gencecik tıp fakültesi öğrencileri olmak üzere
yüzlerce, binlerce hekim gösterilerin başladığı günden itibaren parklarda,
sokaklarda, alanlarda, bize ihtiyaç duyulan her yerde göstericilerin yanında
oldu.”
AHMET YENİ (Samsun) – Birçok vilayet katılmadı.
BAŞKAN – Sayın Yeni, lütfen…
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (Devamla) – “Biber gazlarıyla boğulan, kimyasal
maddelerle vücutları yakılan, gaz kapsülleri ve plastik mermilerle vurulan
bütün yurttaşlarımızın yardımına koştuk. Acılarını azaltmaya, yaralarını tedavi
etmeye çalıştık. Bu nedenle de siyasi iktidarın hedefi olduk. Bütün suçu sağlık
hizmeti vermekten ibaret olan hekimler darbedildi,
gözaltına alındı, yaralıların tedavi edildiği revirlere, hastanelere gaz
bombaları atıldı. O korkunç şiddet gecelerinde yaralıların ilk müdahalelerini
yaptığımız Dolmabahçe Camisi’nde içki içildiği yalanı üretildi, bizzat Başbakan
tarafından tekrarlanıp duruldu. Bunlar yetmezmiş gibi Sağlık Bakanlığı
tarafından gösteriler sırasında oluşturduğumuz gönüllü revirler hakkında
soruşturma başlatıldı. Bu revirlerde görev alan meslektaşlarımızın ve
hastalarımızın isimlerini bildirmemiz isteniyor. Hangi yetkiyle hekimlik
yaptığımızı açıklamamız isteniyor. İnsanlara sağlık hizmeti verdiğimiz için savunmamız
isteniyor.
Cevap veriyoruz: Biz, bu işi, burada, tıbbın kurucuları İstanköylü
Hipokrat’ın, Bergamalı Galenos’un yaşadığı bu
topraklarda binlerce yıldır hep yaptık. Ağrısını, acısını, ızdırabını
dindirdiğimiz, sağlığına kavuşturduğumuz insanlarımızın, hayata döndürdüğümüz
hastalarımızın sunduğu şükran duygularından, ameliyat ettiğimiz yaşlı
amcaların, teyzelerin gözlerindeki yaşama sevincinden, kızamığını, zatüresini, havalesini tedavi ettiğimiz çocukların
yanağımıza kondurduğu öpücüklerden, dünyanın dört bir yanındaki
meslektaşlarımızın zor günlerindeki evrensel dayanışmasından aldığımız güçle
yaptık. İnsan yaşamına atanmış mesleğimizden aldığımız yetkiyle yaptık.
Sevgisiz, hürmetsiz, değer bilmez yöneticilere ‘Doktorları ağaca bağlayın,
kaçmasınlar.’ diyen diktatörlere, ‘Doktor efendi dönemi bitti.’ diyen
taklitçilerimize rağmen yaptık, korkusuzca yapmaya da devam edeceğiz. Biz, bu
topraklarda, binlerce yıldır nice yöneticiler, nice krallar, nice sultanlar,
nice padişahlar gördük, padişah özentilerini de çok gördük. Onlar hep geçip
gitti, biz hep burada kaldık. Bunlar da geçip gidecek, biz yine devam edeceğiz.
Bizler canlarını hiçe sayarak topluma yararlı olmaya çalışan sağlık
mensuplarına selam olsun diyoruz. Daima yanlarında olduğumuzu bir kez daha
burada bildiriyoruz.”
Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) – Birçok tabip odası katılmadı yürüyüşe.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır, önergeyi okutup
Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla, 21 üyesiyle katılırsa
önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım, Komisyonun salt
çoğunlukla katılmaması hâlindeyse önergeyi işlemden kaldıracağım.
Şimdi önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 39’uncu
maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin eklenmesini ve diğer
maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 40
“5502 Sayılı Kanunun 31’inci maddesinin altıncı fıkrasından sonra
gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
(6) Sosyal Güvenlik Denetmenleri 6245 sayılı Harcırah Kanununun 33
üncü maddesinin (a) bendinin (3) nolu alt bendine
göre yurtiçi gündeliğinden yararlanır.”
Pervin Buldan Adil Zozani
Sırrı Sakık
Iğdır Hakkâri Muş
Nazmi Gür Abdullah Levent Tüzel Hasip
Kaplan
Van İstanbul Şırnak
İbrahim
Binici
Şanlıurfa
BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Salt
çoğunluğumuz yoktur, katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmamış olduğundan
önergeyi işlemden kaldırıyorum.
40’ıncı madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili
Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporları (2/1613, 1/778) nın 40’ıncı maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay S. Nevzat Korkmaz
Konya Manisa Isparta
Alim Işık Mehmet
Erdoğan Mehmet
Günal
Kütahya Muğla Antalya
Reşat
Doğru Mehmet Şandır
Tokat Mersin
Madde 40- 31/5/2006tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanununun 4 üncü maddesinin dördüncü fıkrasının (e)
bendinde geçen "öğrenciler," ibaresi "öğrenciler ile polis nasbedilmek üzere Polis Meslek Eğitim Merkezlerinde polislik
eğitimine tabi tutulan adaylar” ibaresi eklenmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı yasa teklifinin 40. Maddesinin
sonuna aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ederiz.
“Emniyet hizmetleri sınıfında çalışanların tazminatları aylık
maaşlarına eklenir.”
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Musa
Çam Kazım
Kurt
İstanbul İzmir Eskişehir
Aydın Ağan Ayaydın Mahmut Tanal Ercan Cengiz
İstanbul İstanbul İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 40 ıncı maddesinin madde metninden çıkartılmasını arz ve
teklif ederiz.
Pervin Buldan Adil Zozani Abdullah
Levent Tüzel
Iğdır Hakkâri İstanbul
Hasip Kaplan Nazmi
Gür Sırrı Sakık
Şırnak Van Muş
İbrahim
Binici
Şanlıurfa
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Polis şiddetinin sınır tanımadığı işkenceden katliama varan
uygulamalara ulaştığı ve polise dair güvenin son derece zayıfladığı bir ortamda
öğrenciler arası eşitsizliğe neden olan ve polis adaylarına ayrıcalık getirecek
bu uygulamanın madde metninden çıkartılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
III. – YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Yoklama talebi var. Yoklama talebini yerine getireceğim.
Sayın Tanal, Sayın Aslanoğlu, Sayın Özkan, Sayın Akar, Sayın Köse,
Sayın Acar, Sayın Yılmaz, Sayın Çelebi, Sayın Moroğlu,
Sayın Kuşoğlu, Sayın Kurt, Sayın Gümüş, Sayın Öz, Sayın Küçük, Sayın Nazlıaka, Sayın Erdemir, Sayın Çam, Sayın Çetin, Sayın Çıray, Sayın Dinçer, Sayın Sarı.
Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
4.- Niğde
Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile
100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporları (2/1613, 1/778) (S. Sayısı: 478) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı yasa teklifinin 40.Maddesinin
sonuna aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ederiz.
"Emniyet hizmetleri sınıfında çalışanların tazminatları aylık
maaşlarına eklenir.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan. [CHP sıralarından alkışlar (!)]
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ferit Mevlüt
Aslanoğlu, İstanbul Milletvekili.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli arkadaşlarım, vatandaşın can ve mal güvenliği ülkemizde
emniyet hizmetleri tarafından görülmektedir. Vatandaş, polise inanmalı. Eğer
inanç zedelenmesi olursa değişik sorunlar çıkar. Emniyet hizmetleri sınıfı tüm
vatandaşların emniyetidir, tüm vatandaşlar ona inanmalı, yanlı olmamalılar, tüm
vatandaşlara eşit davranmamalılar, adaleti tecelli ettirmeliler ama ülkemizde
bazen bu ölçü kaçıyor, üzülerek söylüyorum. Türk polisi hepimizin polisidir.
Türk polisi, bu ülkede yaklaşık yüz altmış yıldır görev yapan insanlardır.
Başka sığınacak limanımız yok. Canımızı ve malımızı onlara emanet etmek zorundayız.
Eğer vatandaş can ve mal güvenliğinden kuşku duyarsa ülkede sorunlar doğar.
Değerli arkadaşlar, bir kez daha söylüyorum: Polis tarafsız
olmalı, Türk polisi herkesin polisi olmalı, kim suç işliyorsa suçluyu bulmalı
ama asla suçsuza da müdahale etmemelidir. Hepimiz inanmalıyız. İnanç
zedelenmesi olursa ülkede sorunlar doğar. Bunu söylemek zorundayım.
Değerli arkadaşlar, Türkiye’de devlet memurları içinde emniyet
hizmetleri sınıfı kadar maaşı düşük, tazminatları yüksek hiçbir kurum yoktur.
Dokuz yıllık bir polis, maaşı 850 lira, tazminatlarla beraber 2.500 lira
alıyor.
Değerli arkadaşlar, polislerimizi ve emniyet hizmetleri
sınıfındaki arkadaşlarımızı emeklilerinde perişan ettirmeye hiçbirimizin hakkı
yoktur. Başka bir örneği yok; devlet memurları içerisinde maaşı düşük,
tazminatı yüksek, emekli olduklarında ayda bin lira… Dokuz yıllık bir polis
eğer aynı seviyede kalsa, emekli olduğu zaman eline bin lira emekli maaşı
geçiyor ve bu insanlarımız emekliliğinde perişan oluyor. Lütfen, kimseyi
perişan etmeye hakkımız yok, eşitlik ilkesine aykırı. Emekliler arasında büyük
fark olan bu ülkede daha büyük boyutlarda sorun yaratıyoruz ve emekli oldukları
zaman perişan etmeye kimsenin hakkı yok.
Değerli arkadaşlar, diğer devlet memurlarındaki uygulama neyse
emniyet hizmetleri sınıfına da aynı ölçüde davranmak zorundayız. Eşitlik
ilkesini bozmak zorunda değiliz. “Polislere zam verdik.” diyorsunuz,
tazminatlarına ekliyorsunuz. Tazminatları emeklilik maaşlarına yansımıyor. O
zaman, herkes perişan oluyor.
Değerli arkadaşlar, biz hâlâ Türk polisinin tarafsızlığına inanmak
istiyoruz. Türk polisi, kimsenin polisi değildir, herkesin polisidir ama
özellikle son yıllarda bazı kuşkularımız oldukça artmaktadır. Biz hâlâ
inanıyoruz; hepimizin polisidir, hepimizin emniyetidir, hepimizin can ve mal
güvenliğini korumak ve kollamak zorundadır Türk polisi. Onun için, Türk
polisinin emekliliğinde perişan olmasına vicdanlarımız elvermiyor.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Karar yeter sayısı istiyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 00.08
ON BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 00.19
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
131’inci Birleşiminin On Beşinci Oturumunu açıyorum.
478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
40’ıncı maddesi üzerinde İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu ve arkadaşlarının verdiği önergenin oylanmasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge
kabul edilmemiştir.
478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
görüşmelerine devam edeceğiz.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili
Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporları (2/1613, 1/778) nın 40 ıncı
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 40- 31/5/2006 tarihli ve 5510
sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 4 üncü maddesinin
dördüncü fıkrasının (e) bendinde geçen "öğrenciler," ibaresi
"öğrenciler ile polis naspedilmek üzere Polis Meslek Eğitim Merkezlerinde
polislik eğitimine tabi tutulan adaylar" ibaresi eklenmiştir.
Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Reşat Doğru, Tokat
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 478
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 40’ıncı maddesi
üzerinde vermiş olduğumuz önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Genel Sağlık Sigortası Kanunu’na bir ilave fıkra ekleniyor,
bununla ilgilidir önergemiz. Buradan sağlıkla ilgili bazı konuları gündeme getirmek
istiyorum.
Geçen günlerde, Sağlık Bakanlığı yetkilileri, tüm ülke genelinde
bakılan hasta sayısını ve ameliyat sayısını anlattılar. Yani sağlıkta çağ
atlayan ülkemizde muayene olan hasta sayısının artmasıyla, yapılan ameliyat
sayısının artışı ile maalesef övünülmüş olduğu yapılan açıklamalarla ortaya
konulmaya çalışıldı. Hâlbuki, mademki çağ atlamışız,
öyle ise muayene olan hasta sayısının da, ameliyat olan hasta sayısının da
azalmış olması gerekmez miydi? Maalesef, tam tersi değerlendirmeler içerisinde
bulunuyorlar.
Gelişen ve globalleşen dünyada
vatandaşımız, ihtiyaç duyduğu sağlık hizmetini, yurt içi ya da yurt dışı her
yerden ve her türlü sağlık kuruluşundan alabilir. Yani hasta tedavi etmek
Sağlık Bakanlığının esas görevi değil, ikinci görevi olmalıdır. Sağlık Bakanlığının
asli görevi vatandaşların hasta olmasını önlemektir. Bunun için de gerekli her
türlü tedbiri almak ve uygulanmasını sağlamak da görevlerinin başında
gelmelidir. Örneğin, sigara ve obeziteyle mücadele
için yapılan çalışmalar bunlara örnek olarak gösterilebilir.
Zararlı gıda ve içecekler, genetiği değiştirilmiş gıdaların
alınmaması ve doğal gıdaların tüketilmesi, hava kirliliğiyle mücadele, suların
kirletilmesinin önüne geçilmesi, insanların psikolojisini olumsuz etkileyen
ruhsuz şehir yapılanmaları ve gökdelenlerde yaşama karşı mücadele,
büyükşehirlerde aşırı nüfus yapılanmasının sağlığı tehdit etmesinin
anlatılması, kentsel yaşamdan çok, kentlerde kırsal yaşam imkânlarının
özendirilmesi, bulaşıcı hastalıklarla mücadele gibi örnekler sıralanabilir yani
bunları sıralı hâlde söyleyebiliriz. Pekâlâ, ben
buradan soruyorum: Acaba saymış olduğumuz sıralamalardan hangisinde şu anda
başarılı olduğumuz söylenebilir? “İnsanlarımızın sağlığını düzelttik, bu
konularda çok ciddi mesafeler aldık.” diyebiliriz. Hazır gıdalarda mı, genetiği
değiştirilmiş gıdalarda mı, suni şeker kullanımının önlenmesinde mi, acaba
hangisinde başarılıyız? Dünyanın birçok ülkesinde, artık neredeyse, suni
şekerle ilgili, nişasta bazlı şekerle ilgili, yapmış
olduğu rahatsızlıklardan dolayı her tarafta kaldırılmaya çalışılmaya
başlanmıştır. Neredeyse bu oran, nişasta bazlı şekerin
kullanım oranı bizim ülkemizde yüzde 15’lerin üzerine çıkarılırken, dünyanın
birçok ülkesinde maalesef yüzde 1’lere düşürülmeye başlanmış, hatta bazı
yerlerde ise bu yüzde 1’lik oran bile çok görülerek yüzde 1 oranının altına
doğru inilmeye başlanmıştır. Ancak, enteresandır, bu tablo bizim ülkemizde tam
tersidir. Yani gidildiği zaman hastanelerdeki cildiye polikliniklerine,
bunlarla ilgili çok ciddi sorunların yani alerjik, deri döküntülü
hastalıklardan tutun da çeşitli kanser hastalıklarına kadar bu yönlü bir sürü
sıkıntıyla karşılaşılmış olduğunu görürsünüz. Yani dünya kendisi, nişasta bazlı şekerin oranlarını yüzde 1’in altına düşürürken,
maalesef biz hâlâ bunu düşürmemekte ısrarcıyız.
Geçmiş dönemlerde Sağlık Bakanlığıyla ilgili 663 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname kanunlaştırıldı. Bu kanunda, tabii, beklenilen birçok konu
vardı, yapılması gereken birçok konu vardı. Ancak, bunların hiçbirisi maalesef
yapılmamış ve birçok mağduriyetler de beraberinde yaşanmıştır. Bunların başında
sağlık personeli gelmektedir. Bakınız, Sağlık Bakanlığında şube müdürü, hastane
müdür yardımcıları, sağlık müdür yardımcıları, araştırmacı kadrosuna bunların
hepsi atanmışlardır yani müdürlerin hepsi kendilerinin istemedikleri bir
şekliyle, daha farklı kadrolara atanmaları gerekirken araştırmacı kadrosuna
atanarak çok büyük bir mağduriyet içerisine alınmışlardır. Hâlbuki bu insanlar
bu hizmete gelebilmek için yıllarca çalışmışlar, çabalaşmışlardır.
Bilgi biriktirdiler, birçok zor sınavları geçerek göreve gelmişlerdir ancak 1
maddelik kanunla bu insanların unvanları maalesef yok edilmiştir. Sizce bu
doğru mudur? Neden bu insanların haklarını çiğniyorsunuz? Yazık değil midir?
Hâlbuki diğer bakanlıklarda benzer unvanlarla çalışanlar uzman kadrolarına
atanarak özlük hakları korunmuştu. Sağlık Bakanlığında bu yapılabilirdi ama
yapılmamıştır.
Herhâlde çok az şey söyleyebiliyoruz. Öyleyse, torba kanunla
birçok konuyu çözüyoruz sanıyorsunuz ama maalesef çözülmüyor. Ancak ülkemizin
esas gündemi insanların yaşamları, karşılaştığı sorunlar ve çözüm önerileri
olmalıdır. Ancak AKP iktidarı gerçek gündemle değil de suni gündemlerle
uğraşarak millete zaman kaybettiriyor ve zamanı da hep beraber heba ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
REŞAT DOĞRU (Devamla) – Ancak yüce Türk milleti yapılan her şeyi
hafızasına yazıyor diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır,
önergeyi okutup Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla, 21
üyesiyle katılırsa önergeyi yeni bir madde olarak görüşmeye açacağım.
Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden
kaldıracağım.
Şimdi önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifine aşağıdaki maddenin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Pervin Buldan Ferit Mevlüt
Aslanoğlu
Giresun Iğdır İstanbul
Reşat
Doğru Mihrimah Belma Satır
Tokat
İstanbul
Madde 41- 31.05.2006 tarihli ve 5510 Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanununun 66 ncı maddesinin
birinci fıkrasına aşağıdaki (d) bendi, dördüncü fıkrasının sonuna “Ancak,
Kuruma gönderilen sağlık hizmeti faturalarında yer alan işlem bedellerinin
ayrıntılı belirtilemediği durumlarda, söz konusu fatura bedelinin yüzde ellisi
Kurumca, kalan yüzde ellisi ise kendi kurumlarınca karşılanır.” cümlesi,
altıncı fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“d) Bu fıkranın (a) ve (b) bentleri kapsamında veya bunların
dışında herhangi bir nedenle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde bulunan ve Türk
vatandaşı olan genel sağlık sigortalılarının ve bakmakla yükümlü olduğu
kişilerin,”
“Birinci fıkranın (d) bendi gereğince sağlanan sağlık
hizmetlerinin Kurumca karşılanacak bedelleri yurt içinde sözleşmeli sağlık
hizmet sunucularına ödenen tutarı geçemez ve bu sağlık hizmet sunucularına
ödenen tutan geçen kısım, birinci fıkranın (a) ve (b) bentleri kapsamında
bulunanlara ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla, kişilerin kendilerince
karşılanır. Bu kişilerin 65 inci madde hükümlerine göre yapılacak giderleri
karşılanmaz.”
BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor
musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Sayın Başkan, salt
çoğunluğumuz vardır, katılıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmış olduğundan
önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açıyorum.
Madde üzerinde söz isteyen? Yok.
Soru? Yok.
Madde görüşmeleri tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
41’inci madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutup işleme
alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı yasa teklifinin 41. maddesindeki
“31/12/2013” tarihinin “31/1/2014” olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Özgür
Özel Kadir Gökmen
Öğüt
İstanbul Manisa İstanbul
Kazım Kurt Haluk Ahmet Gümüş İzzet Çetin
Eskişehir Balıkesir Ankara
Müslim
Sarı
İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 41 inci
maddesi ile 5510 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen geçici 51 inci maddenin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Mehmet
Doğan Kubat Bülent
Turan
Kayseri İstanbul İstanbul
Recep Özel Pelin
Gündeş Bakır Sevim Şavaşer
Isparta Kayseri İstanbul
Türkan Dağoğlu
İstanbul
"Geçici Madde 51- Geçici 43 üncü madde kapsamında
bulunanlardan süresinde müracaat etmediği için borçlanma hakkından
yararlanamamış olanlar, bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren üç ay içinde
müracaat etmeleri halinde, geçici 43 üncü maddede belirtilen usul ve esaslar
çerçevesinde borçlanma hakkından yararlandırılır.
Geçici 44 üncü madde kapsamında bulunanlardan öngörülen süre
içinde başvuru hakkını kullanmamış olanlar, bu maddenin yürürlüğe girdiği
tarihten 31/12/2013 tarihine kadar Kuruma başvurmaları
hâlinde, geçici 44 üncü madde hükümlerinden yararlandırılır.
Geçici 44 üncü madde hükümleri, 28/2/1997
ile 23/4/1999 tarihleri arasında tabi oldukları personel mevzuatına göre almış
oldukları disiplin cezası sonucu memuriyetleri sona erip, 8/8/1999 tarihli ve
4455 sayılı Kanun uyarınca haklarında verilmiş disiplin cezaları bütün
sonuçları ile ortadan kaldırılanlar hakkında da aynı usul ve esaslar
çerçevesinde uygulanır ve anılan maddede öngörülen süreler bu fıkra kapsamında
bulunanlar için bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlar."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili
Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporları (2/1613, 1/778) nın 41 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Mehmet Erdoğan Mehmet Günal
Konya Muğla Antalya
Mehmet Şandır Alim
Işık S. Nevzat
Korkmaz
Mersin Kütahya Isparta
Erkan
Akçay
Manisa
Madde 41 - 5510 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
Geçici Madde 51 - Geçici 8, Geçici 24, Geçici 25 ve Geçici 44 üncü
madde kapsamında bulunanlardan öngörülen süre içinde başvuru hakkını
kullanmamış olanlar, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten 31/12/2013
tarihine kadar Kuruma başvurmaları hâlinde, Geçici 8, Geçici 24, Geçici 25 ve
Geçici 44 üncü madde hükümlerinden yararlandırılır.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Erkan Akçay, Manisa
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
41’inci madde de verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu 41’inci maddede, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu’nun geçici 44’üncü maddesiyle getirilen disiplin cezası affına
başvuru süresi 2013 yılı sonuna kadar uzatılmaktadır. Bu, disiplin affını
getiren 6353 sayılı Yasa, bir torba yasa niteliğindeydi. Tasarı, hatırlarsanız
-biraz hafızalarınızı tazelemek istiyorum- 3 Temmuz 2012 günü saat 13.00’te
başlayıp, ertesi günü sabah 9.40’ta tamamlanan Genel Kurul toplantısında kabul
edilmişti. 5510 sayılı Kanun’a eklenen bu geçici 44’üncü madde ise, 28 Haziran
2012 tarihindeki Genel Kurul görüşmelerinde, yeni madde ihdasına ilişkin bir
önergeyle tasarı metnine girmişti. Bu madde, o gün de büyük tartışmalara neden
olmuştu. Bugünkü düzenleme de aynı şekilde çok tartışılacaktır. Geçici 44’üncü
maddenin hangi gerekçe ile tasarı metnine eklendiği hâlen meçhuldür. Bölüm
üzerine yaptığımız konuşmada da dile getirdiğimiz üzere, yine bu teklifin
43’üncü maddesinde de 657 sayılı Kanun’da getirilen, daha evvel iki af yasasına
atıfta bulunan ama hiçbir geçerliliği, yürürlüğü, uygulama alanı olmayan bir
düzenleme. O gün de sormuştuk “Bu düzenlemeden kaç kişinin yararlanması
bekleniyor?” diye, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Taner Yıldız cevap
vermişti, ifadesi aynen şu: “Arkadaşlarımızın verdiği bilgiye göre, bu kanun
tasarısının kanunlaşmış olması hâlinde toplam 630 kişi bundan yararlanacak.” Milletimiz sosyal ve ekonomik sorunlar içerisinde boğuşurken o gün
630 kişi için bu düzenlemenin yapıldığı ifade edilmişti ve geçici 44’üncü
maddenin, disiplin affından yararlanmak için belirtilen sürenin bitmesinin
üzerinden tam dokuz ay geçti ve bu maddeden yararlanması beklenen 630 kişiden
kaç kişinin müracaatı olmuştur ve bu süre uzatımından kaç kişinin yararlanması
beklenmektedir? Bu sorunun cevabı meçhuldür, belli değildir. Yine, son
derece lüzumsuz bir düzenlemedir; eğer lüzumlu ise Hükûmet lütfen çıksın,
açıklasın.
Böyle kıyıda köşede kalmış birtakım kişilerin adrese teslim
sorunlarını birilerinin hatırı uğruna çözmek için yola çıkıyorsunuz, oysa daha
dün binlerce kamu personelini ilgilendiren kadroya geçirilme önergelerimizi
niye reddettiniz? 5-10 kişi için yasal düzenleme yaparken 4.750 sanatçı, 3.439
kurumsal sözleşmeli personel ve sayıları 23 bini geçen 4/C’li
personelin feryatlarına neden kulak tıkadınız? Bütün bunlar bize bir kez daha
göstermektedir ki AKP’nin adaletinin iki yüzü vardır, iktidarın adaleti sadece
yandaşlarınadır.
Değerli milletvekilleri, bu önergemizde şunu öneriyoruz, şunu
getiriyoruz: Bilindiği üzere, 2000 yılı öncesi vergi mükellefi olduğu hâlde
sigortalı olmayan ve sigortalı yapılmayan vatandaşlarımızın bu durumlarını
düzeltmeyi öngörüyoruz.
Bir de yine 5510 sayılı Yasa kapsamında, 6111 sayılı torba kanunda
yapılandırılan geçici 24 ve geçici 25’e ilişkin düzenlemelerin tekrar yürürlüğe
girmesi ve 2013 yılı sonuna kadar yararlandırılmasını teklif ediyoruz.
Bu düşüncelerle, önergemizin kabulünü diler, hepinize hayırlı
akşamlar diler, saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 41 inci
maddesi ile 5510 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen geçici 51 inci maddenin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş
(Kayseri) ve arkadaşları
"Geçici Madde 51- Geçici 43 üncü madde kapsamında
bulunanlardan süresinde müracaat etmediği için borçlanma hakkından
yararlanamamış olanlar, bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren üç ay içinde
müracaat etmeleri halinde, geçici 43 üncü maddede belirtilen usul ve esaslar
çerçevesinde borçlanma hakkından yararlandırılır.
Geçici 44 üncü madde kapsamında bulunanlardan öngörülen süre
içinde başvuru hakkını kullanmamış olanlar, bu maddenin yürürlüğe girdiği
tarihten 31/12/2013 tarihine kadar Kuruma başvurmaları
hâlinde, geçici 44 üncü madde hükümlerinden yararlandırılır.
Geçici 44 üncü madde hükümleri, 28/2/1997
ile 23/4/1999 tarihleri arasında tabi oldukları personel mevzuatına göre almış
oldukları disiplin cezası sonucu memuriyetleri sona erip, 8/8/1999 tarihli ve
4455 sayılı Kanun uyarınca haklarında verilmiş disiplin cezaları bütün
sonuçları ile ortadan kaldırılanlar hakkında da aynı usul ve esaslar
çerçevesinde uygulanır ve anılan maddede öngörülen süreler bu fıkra kapsamında
bulunanlar için bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlar."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Takdire
bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
28/2/1997-3/4/1999
tarihleri arasında disiplin affından faydalananların da sigorta primlerinin
kurumlarınca ödenmesi ile 1416 sayılı Kanuna göre yurt dışına gönderilen ve
öğrenimini başarıyla tamamlayarak yurda dönenlerden, 5434 sayılı Kanun
hükümlerine tabi olarak çalışmaya başlamış ve yükümlü bulunduğu mecburi hizmet
süresini tamamlamış olduğu halde 12.10.2012 tarihi itibariyle borçlanma hakkını
kullanmamış olanlara, üç aylık yeni bir müracaat süresi verilmesi
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı yasa teklifinin 41. maddesindeki
“31/12/2013” tarihinin “31/1/2014” olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Haluk Ahmet Gümüş (Balıkesir) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
ENGİN ALTAY (Sinop) - Haluk Ahmet Gümüş…
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Haluk Ahmet Gümüş,
Balıkesir Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) – Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, görüşmekte olduğumuz torba kanun teklifinin nasıl bir
ortamda görüşüldüğüne dikkatinizi çekmek isterim. Devlet
memuriyetinden Diyanet İşlerine, iş güvenliğinden kadro bekleyen sözleşmeli
personellere, üniversiteli işçiler sorunundan memur sicil affına kadar pek çok
önemli konuyu kapsayan bu torba önümüze öyle bir dönemde alelacele getirildi
ki, bakın, Plan ve Bütçe Komisyonuna apar topar gelen torbayı inceledikçe fark
ettik, teklifin imzacılarının bile torbanın detaylı içeriğinden haberi yoktur. Ülkenin
beş yıllık kalkınma politikasını belirleyecek Onuncu Kalkınma Planı
görüşmeleriyle aynı tarihlere denk getirilerek ne Komisyonda ne de Genel
Kurulda sağlıklı bir çalışma ortamına fırsat sunulmamıştır. Bu Meclis insanca
çalışma şartlarını fazlasıyla aşmaya zorlayan bir iktidar partisi baskısı
altındadır. Muhalefetin görevini yerine getirmesini güçleştirmek için her türlü
önlem alınmaktadır. Normalde uzun, sindire sindire tartışılması gereken çok
önemli konular bir iki günde Komisyondan ve Genel Kuruldan hızlandırılmış bir
biçimde geçmektedir. Önümüzdeki torba kanunun kaderi de bu olmuştur.
Değerli arkadaşlarım, bu Hükûmet darbe mağduru oldukları demagojisinin arkasına sığınıp durmuştur, sürekli bir mağdur
edebiyatı dillendirilmiştir. Ancak, önümüzdeki torbayla Hükûmetin zihniyeti ve
niyeti anlaşılmıştır. Zira, memur sicil affı
düzenlemesi getiren madde sadece 28 Şubatı kapsayacak şekilde düzenlenmektedir.
Oysa, bu ülkede 12 Martlar, 12 Eylüller yaşanmıştır. Üstelik, 12 Eylül 1980’de yaşanan insan hakları ihlalleri ve
haksızlıklar dünya tarihine geçmiş ve ne yazık ki ülkemiz siyasi tarihinin
karanlık bir dönemini oluşturmuştur.
Şimdi, buradan Hükûmete soruyorum: 12 Eylül darbe midir, değil
midir? Sayın vekiller, size de soruyorum: 12 Eylül darbe midir? Göstermelik
yargı süreçleriyle 12 Eylülle hesaplaşıyorsunuz. Söylemlerinizi artık kimse
yutmuyor. Darbeye karşı kurulan komisyonlar değirmeninize su taşıyorsa tamam
ama “Darbe mağdurlarının tümü” deyince yoksunuz. Böyle olmaz. 12 Eylül darbeyse
neden torba kanun kapsamına almıyorsunuz? Bu sorunun cevabını veremediğiniz
sürece 12 Eylülden memnun olduğunuzu düşüneceğiz. Bu durumdan kurtulmak için
bir adım atabilirsiniz; hemen, kanun kapsamını 12 Mart 1970’ten başlatırsanız
ve askerî personeli de kapsamına alarak haksızlığa uğramış olanların
itibarlarını iade edebilirsiniz.
Bakanlar peş peşe çıkıp Mısır’da yaşanan darbeye ilişkin
açıklamalar yapıyorlar. İnsana “Sen niye önce kendi darbeni tanımıyorsun? Darbe
mağdurları için ne yaptınız ülkenizde?” demezler mi? Mısır’da yaşananlara dair
belirttiğiniz kaygıları ise hiç mi hiç samimi bulmuyoruz “Başkasına yapılınca
iyi, bize yapılınca kötü.” mantığını değiştirmediğiniz için, artık Türkiye’de
halk sizi ciddi bir şekilde sorgulamaktadır, eleştiriyor ve sizleri yargılıyor.
Eğer samimi iseniz işte torba yasa, mağdurları şu anda dâhil ediniz.
Değerli arkadaşlarım, her tür yasama zafiyetine rağmen bu torba
kanun teklifinden birçok kesimin de ciddi beklentisi olmuştur. Fakat çalışma
hayatına dair ülkemizde yaşananları düzeltmeye ilk önce devletten ve de AKP
zihniyetinden başlamanız gerekmektedir. Zira, taşeron
işçi çalıştıran bu Hükûmettir. Döneminizde taşeron işçi sayısı yüzde 100’e
yakın bir oranda artmıştır. İnsanlık dışı şartlarla geçici ve mevsimlik işçi
çalıştıran yine bu Hükûmettir. Üniversite mezunlarını kamuda işçi statüsünde
çalıştıran da bu Hükûmettir.
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Sayın Gümüş, Anayasa’ya da bir
değinseydiniz, 1982 Anayasası’na.
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Devamla) – Anayasa’ya da değineceğim ama önce,
eğer cesaretiniz varsa, samimiyseniz bu arkadaşlarımızın şartlarını gündeme
alınız ve torbaya sokunuz.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır.
Önergeyi okutup Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla
katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun
salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 41’inci maddesinden
sonra gelmek üzere yeni madde ihdasını arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın
Ağan Ayaydın İzzet
Çetin
İstanbul İstanbul Ankara
Musa Çam Kazım Kurt Mahmut Tanal
İzmir Eskişehir İstanbul
“Madde 42- 5510 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
Geçici Madde 52- 506, 2925, 1479, 2926 ve 5434 sayılı kanunlara
tabi olarak çalışmaya başlamış sigortalıların talepleri halinde, prim ödeme gün
sayısı ile sigortalılık sürelerini tamamlamış olmak kaydıyla 4447 ve 4759
sayılı kanunlarda geçen yaş şartı aranmaksızın ilgili kanunlardaki 08.09.1999
öncesi hükümlere göre yaşlılık ve emeklilik aylıkları bağlanır.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Sayın
Başkan, salt çoğunluğumuz yoktur, katılamıyoruz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, davet mi ettin
de gelmedik?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Elbette…
Sayın Aslanoğlu…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Gelmiyorum efendim.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Sayın
Aslanoğlu, lütfen, buyurunuz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Hayır efendim, protesto
ediyorum. Davet etmeden “Salt çoğunluğumuz yok.” diyorsunuz.
BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmamış olduğundan
önergeyi işlemden kaldırıyorum.
42’nci madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı kanun teklifinin 42’nci
maddesinde geçen “ve bu taşınmazlar” ifadesinin devamındaki “iki tam yıl
süreyle aktifte bulunma şartı aranmaz” ibaresinin “üç tam yıl” olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu İzzet
Çetin Celal
Dinçer
İstanbul Ankara İstanbul
Bülent
Kuşoğlu Mahmut Tanal
Ankara İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan
Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin;
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu…
OKTAY VURAL (İzmir) – Önergeyi çekiyoruz.
BAŞKAN – Önerge çekilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Kanun Teklifinin 42. Maddesinin,
madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan İbrahim Binici Adil Zozani
Iğdır Şanlıurfa Hakkâri
Abdullah Levent Tüzel Hasip
Kaplan Nazmi
Gür
İstanbul Şırnak Van
Sırrı
Sakık
Muş
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Madde ile yapılan düzenleme komisyonumuza sevk edilen ve alt
komisyonun kurulduğu Gelir Vergisi Kanun Tasarısı kapsamında bir düzenlemedir.
Alt komisyonumuzda görüşülmeye başlanacak tasarıyla birlikte; mevcuttaki gelir
vergisi kanunu ile kurumlar vergisi kanunu aynı çatı altında toplanmaktadır. Bu
açıdan, Kurumlar Vergisi Kanunu'nda değişiklik öngören bu düzenlemenin alt
komisyonumuza sevk edilen Gelir Vergisi Kanun Tasarısı ile birlikte ele
alınması gerektiğinden, yasama usulü açısından maddenin metinden çıkarılması
gerekmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Kanun teklifinin 42’inci maddesinde
geçen “ve bu taşınmazlar” ifadesinin devamındaki “iki tam yıl süreyle aktifte
bulunma şartı aranmaz” ibaresinin “üç tam yıl olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Bülent Kuşoğlu, Ankara
Milletvekili.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
478’in 42’nci maddesi 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun
5’inci maddesiyle ilgilidir. Bu, kurum kazancından müstesna kazançları
düzenleyen bir maddedir. Bunu aslında Sayın Vedat Demiröz benden daha iyi
anlatırdı, aslında böyle acele bir şekilde değil de bu maddeleri gerçekten
hakkı verilecek bir şekilde düzenleseydik, tartışsaydık, görüşseydik çok daha
iyi sonuçlar elde ederdik.
Geçen yıl, dikkat ederseniz maddede 21/11/2012
tarihinde yani bundan daha bir yıl bile önce değil, yaklaşık altı ay önce, yedi
ay önce çıkardığımız 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktöring ve Finansman
Şirketleri Kanunu ile ilgili bir değişiklik yapıyoruz. Finansman şirketlerinin
geri alma şartıyla satış yapabilmesini sağlayan, kurum kazancından müstesna
satış yapabilmesini sağlayan bir madde düzenliyoruz. Ayrıca, kira sertifikası
ihracı amacıyla varlık kiralama şirketlerine satışı da yine kurum kazancından
müstesna kılıyoruz bu maddeyle.
“Kira sertifikası ve varlık kiralama şirketi” deyince benim aklıma
hep burada geçenlerde çıkardığımız ve benim içimde ukde olan, çok da beni üzen
bir kanun geliyor. Biliyorsunuz, faiz hassasiyeti olan kişiler için varlık
kiralama şirketi kuruldu, hazineye özel olarak böyle bir yetki verildi. “Kira
sertifikası ihraç etsinler, faiz hassasiyeti olan kişiler de bunlardan alsın,
faizli sertifika almasın.” dendi. Böyle bir amaçla böyle bir
düzenleme yaptık ama daha sonra burada, Komisyonda bu konuyu tartışırken, ilave
bir madde düzenlemesi yaparken gördük ki gerçekten hazinenin ihraç ettiği kira
sertifikaları, varlık kiralama şirketi hiç kurulmadığı için, varlık kiralama
şirketi üzerinde hiç gayrimenkul olmadığı için, varlık kiralama şirketinin
personeli, yöneticisi hiç olmadığı için, böyle bir tescil hiç yapılmadığı için
maalesef hem varlık kiralama anonim şirketi yokmuş hem kira sertifikası ihracı
yapılmamış gerçekte faizsiz olarak ama Müslümanlara hem yurt içinde hem de yurt
dışında 3 kere ihaleyle satış yapılmış ve maalesef, 6 milyar liralık sertifika
satışı yapıldığı hâlde bunlar faizli çıkmış. Tabii, burada devletin
istismarı söz konusuydu, hukukun istismarı söz konusuydu ve ayrıca inançların
istismarı söz konusuydu. Benim bu dönem hiç unutamadığım, hakikaten içimde ukde
olarak kalan, bana üzüntü veren, aklıma geldiği zaman beni üzen bir konudur.
Devletin yapmaması gereken bir icraat maalesef gerçekleşti. Bunu hâlen de
düzeltmiş değiliz. İlk fırsatta...
Torba kanunda şu anda çok fazla önemli madde yok. En önemli
getirdiğimiz konu 100 bin kişiyi -sözleşmeliyi- kadroya geçirmemizdir, bunun
dışında çok önemli, çok acil maddeler yok. Bunun gibi konuları gerçekte
düzeltebilseydik çok daha iyi olacaktı, bir faydası olacaktı. Bu tür
istismarları, devletin yaptığı yanlışları hiç olmazsa düzeltebilecektik, buna
fırsat verecektik ama maalesef bu olmadı.
Gecenin bu saatinde saçma sapan şeylerle uğraşıyoruz, ne
yaptığımız da belli değil. Bu hepimiz için tabii ki bir yaradır, hepimiz için
üzüntüdür. Hepimiz bugünleri maalesef iyi bir şekilde hatırlamayacağız.
Zannediyorum, hâlâ, üçüncü bölüme geçerek de devam edeceğiz, orada
da konuşmalarım var.
Tekrar görüşmek üzere hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
43’üncü maddede dört adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 43 üncü
Maddesinin Ek Madde 1’de geçen “28/2/1997 tarihinden
sonra verilen disiplin cezaları nedeniyle memuriyetten çıkarılanlardan”
ibaresinin çıkarılarak yerine “bütün darbe dönemlerinde; dili, dini, inancı ve
etnik kimliği dolayısıyla sürgün edilen, işinden çıkarılan ve disiplin cezaları
nedeniyle memuriyetten çıkarılan bütün mağdur kişilerden” ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Adil Zozani Sırrı
Sakık
Iğdır Hakkâri Muş
Abdullah Levent Tüzel Nazmi Gür İbrahim Binici
İstanbul Van Şanlıurfa
Hasip Kaplan
Şırnak
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 S. Sayılı Kanun Teklifinin 43 üncü
maddesiyle 5525 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen ek 1 inci maddeye aşağıdaki
fıkraların eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Mihrimah
Belma Satır Mehmet Doğan
Kubat
Giresun İstanbul İstanbul
Ramazan Can Öznur Çalık Erol Kaya
Kırıkkale Malatya İstanbul
Muzaffer Yurttaş Bülent Turan İsmail Tamer
Manisa İstanbul Kayseri
Mine Lök Beyaz Mustafa Elitaş
Öznur Çalık
Diyarbakır Kayseri Malatya
“657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi aday memur statüsünde
görev yapmakta iken 1/1/1990 ile bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarih arasında 657 sayılı Kanunun 125 inci maddesinin birinci
fıkrasının (A) bendinin (g) alt bendinde yer alan fiili işlediği gerekçesiyle
anılan Kanunun 56 ve 57 nci maddeleri uyarınca
disiplin cezası veya olumsuz sicil almış olmaları nedeniyle memurlukla ilişiği
kesilip asli memurluğa atanamayanlar, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren üç ay içinde eski kurumlarına müracaat etmeleri halinde, 657 sayılı
Kanunun 48 inci maddesinde belirtilen genel şartları taşımaları koşuluyla
kurumlarında daha önce işgal ettikleri aynı veya benzer unvanlı kadrolara iki
ay içinde atanırlar.
4/11/1981 tarihli ve 2547
sayılı Yükseköğretim Kanunu ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununa atıf yapan
Yüksek Öğretim Kurumları Öğrenci Disiplin Yönetmeliği hükümlerine göre
aldıkları disiplin cezaları nedeniyle yükseköğretim kurumlarından ilişiği
kesilip, anılan Kanunun geçici 40 ıncı, geçici 43
üncü, geçici 45 inci, geçici 46 ncı, geçici 48 inci,
geçici 50 nci, geçici 56 ncı
ve geçici 58 inci madde hükümlerinden yararlanmak suretiyle önlisans
veya lisans öğrenimini söz konusu maddelerde öngörülen şartlar dâhilinde; bu
maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce bitirmiş olanlar için bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki yıl süreyle, 31/12/2015 tarihine kadar
bitirecek olanlar için ise öğrenimlerini bitirdikleri tarihten itibaren iki yıl
süreyle, kamu görevlilerine giriş için ilgili mevzuatında öngörülen yaş şartı
aranmaz."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili
Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları
(2/1613, 1/778) nın 43 üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Mehmet Şandır Mehmet Erdoğan
Konya Mersin Muğla
Erkan
Akçay Hasan Hüseyin Türkoğlu
Manisa Osmaniye
MADDE 43- 22/6/2006 tarihli ve 5525
sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı
Hakkında Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
"EK MADDE 1- Devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlarla
basit veya nitelikli zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık,
sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref
ve haysiyet kırıcı suçlar veya istimal ve istihlâk kaçakçılığı dışında kalan
kaçakçılık, resmî ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarını
açığa vurma suçları sebebiyle görevleriyle sürekli olarak ilişik kesilmesi
sonucunu doğuran disiplin cezaları hariç olmak üzere; kanun, tüzük ve
yönetmelikler gereğince memurlar ve diğer kamu görevlileri ile bu görevlerde
bulunmuş olanlar hakkında 14/2/2005 tarihinden
4/7/2013 tarihine kadar işlenmiş fiillerden dolayı verilmiş disiplin cezaları
bütün sonuçları ile affedilmiştir.
14/2/2005 tarihinden
4/7/2013 tarihine kadar işlenen ve af kapsamına giren disiplin cezalarının
verilmesini gerektiren fiillerden dolayı, ilgililer hakkında disiplin
soruşturma ve kovuşturması yapılmaz; devam etmekte olan disiplin soruşturma ve
kovuşturmaları işlemden kaldırılır; kesinleşmiş olan disiplin cezaları
uygulanmaz.
Disiplin cezaları affedilenlerin sicil dosyalarındaki bu disiplin
cezalarına dair kayıtlar, ilgililerin müracaatı aranmaksızın hükümsüz kalır ve
dosyalarından çıkarılır. Disiplin cezalarının affı ilgililere geçmiş süreler
için özlük hakları ve parasal yönden herhangi bir talep hakkı vermez.
Bu madde kapsamına giren ve 14/2/2005
tarihinden 4/7/2013 tarihine kadar işlenmiş fiillerden dolayı verilmiş olan
disiplin cezalarına karşı bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce idarî
yargı mercilerine başvurmuş olanlardan, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren otuz gün içinde dosyanın bulunduğu yargı merciine müracaat etmek
suretiyle davaya devam etmek istediklerini bildirmeyenlerin davaları hakkında,
görülmekte olan davalarda davayı gören mahkemece, karar temyiz edilmiş ise Danıştayca, karar verilmesine yer olmadığına ve tarafların
yaptıkları masrafların üzerlerinde bırakılmasına karar verilir, vekâlet
ücretine hükmedilmez.
Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren otuz gün içinde
davaya devam etmek istediklerini bildirenlerin davalarının görülmesine devam
olunur. Ancak, davanın davacının aleyhine sonuçlanması halinde bu Kanunla
getirilen af hükümleri uygulanır.
Verilen disiplin cezaları nedeniyle memuriyetten çıkarılanlardan 28/8/1999 tarihli ve 4455 sayılı Memurlar ile Diğer Kamu
Görevlilerinin Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun veya bu Kanun
hükümlerinden yararlanmış olanların; memuriyete giriş şartlarını kaybetmemiş
olmaları, durumlarına uygun boş kadro veya pozisyon bulunması, bu kadro ve
pozisyonlara ait nitelikleri taşımaları, kaydıyla, yeniden göreve alınmalarında
20/12/2012 tarihli ve 6363 sayılı 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununun eki
(İ) Cetvelinde yer alan atama sayısı sınırlaması uygulanmaz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 43 üncü maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilerek maddeye (b), (c), (d), ( e) fıkralarının
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın Ağan Ayaydın İzzet Çetin
İstanbul İstanbul Ankara
Kazım Kurt Mahmut Tanal Musa Çam
Eskişehir İstanbul İzmir
“MADDE 43- a) 22/6/2206 tarihli ve 5525 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu
Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanuna aşağıdaki ek
madde eklenmiştir.
"EK MADDE 1- 28/2/1997 tarihinden
sonra verilen disiplin cezaları nedeniyle memuriyetten çıkarılanlardan
28/8/1999 tarihli ve 4455 sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin
Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun veya bu Kanun hükümlerinden yararlanmış
olanların; (ayrıca 2006 yılından sonrada yüz kızartıcı suç işlemediği halde
memuriyetine son verilenlerde bu Kanun kapsamından yararlanır.) yeniden göreve
alınmalarında 20/12/2012 tarihli ve 6363 sayılı 2013 yılı MerkeziYönetim
Bütçe Kanununun eki (İ) Cetvelinde yer alan atama sayısı sınırlaması
uygulanmaz."
b) 26/10/1994 tarihli ve 4045 sayılı
Güvenlik Soruşturması, Bazı Nedenlerle Görevlerine Son Verilen Kamu Personeli
ile Kamu Görevine Alınmayanların Haklarının Geri Verilmesine ve 1402 Numaralı Sıkıyönetim
Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunun geçici 1 nci
maddesi aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.
"Geçici Madde 1- 12.9.1980 tarihinden sonra kamu kurum
ve kuruluşlarında açılan kamu görevine veya işçiliğe giriş sınavlarını kazanıp
da haklarında yapılan güvenlik soruşturması sonucunda sakıncalı olduğunun
bildirilmesi nedeniyle göreve veya işe başlatılmayanlar ile alındıktan sonra
görevine veya işine son verilenler, ilgili mevzuatında veya toplu iş
sözleşmesinde öngörülen nitelikleri kaybetmemiş olmaları koşuluyla yaş şartı
aranmaksızın ve emeklilik yaş haddinin aşılmamış olması koşuluyla, bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde müracaatları halinde başvuru
tarihinden itibaren en geç 60 gün içinde kadro şartı aranmaksızın göreve
başlatılır.
Bunların, göreve veya işe başlatılmadıkları ve
başlatıldıktan sonra son verildikleri tarihten itibaren bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihe kadar, uzun vadeli sigorta kollarına tabi olarak emekli keseneği
yatırılmamış veya sigorta pirimi ödenmemiş sürelerine ilişkin maaş ve aylıkları
ile kesenek ve kurum karşılığı tutarları, görevine veya işe başlamaları gereken
veya ayrıldıkları tarihteki derece ve kademelerine hizmet olarak sayılacak
sürenin her yılına bir kademe ve her üç yılına bir derece verilmek ve öğrenim
durumları itibariyle 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda öngörülen
yükselecekleri dereceleri geçmemek üzere tespit edilecek derece ve kademelerine
başvuru tarihindeki katsayılar esas alınarak hesaplanacak maaş veya aylıkları
kurumlarınca defaten kendilerine ödenir ve kesenek ve kurum karşılıkları
kurumlarınca Sosyal Güvenlik Kurumuna yatırılır.
Bunlardan emekliye ayrılanların veya ölenlerin uzun vadeli
sigorta kollarına tabi olarak emekli keseneği yatırılmamış veya sigorta pirimi
ödenmemiş sürelerine ilişkin maaş ve aylıkları ile kesenek ve kurum karşılığı
tutarları, yukarıdaki şekilde hesaplanır ve maaş veya aylık tutarları
kendilerine veya ölmüşler ise yasal mirasçılarına ödenir; emekli ikramiye veya
tazminatları ile emekli maaşları buna göre yeniden hesaplanır.
1402 sayılı Sıkıyönetim Kanununun 2 nci
maddesinin sekizinci fıkrasına göre, 1983 yılından itibaren sıkıyönetim
komutanlarının istemleri üzerine kurumlarınca görevlerine son verilen kamu
görevlilerinin, görevden ayrıldıkları tarih ile göreve başlatıldıkları tarih
arasındaki sürenin her yılı bir kademe ve her üç yılı bir derece sayılmak ve
öğrenim durumları itibariyle 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda öngörülen
yükselecekleri dereceleri geçmemek üzere intibakları yapılır.
“GEÇİCİ MADDE 33- a) 12 Mart 1971
tarihinden bu kanunun yayımlandığı tarihe kadar, kesinleşmiş yargı kararına
dayanmayan idari işlemlerle Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiği kesilen subay,
astsubay, uzman jandarma ve uzman erbaşlar veya vefatları halinde hak sahipleri
de aynı neşetli emsallerine (subaylarda general
olanlar, astsubaylarda subay olanlar, uzman erbaş ve uzman jandarmalarda
astsubay olanlar hariç) Geçici 32. madde ile düzenlenmiş haklardan bihakkın
yararlanırlar. Gerek Geçici 32. madde ve gerekse bu geçici madde ile düzenlenen
emeklilik için hak başlangıcı olarak, yürürlük tarihini izleyen aybaşı esas
alınır. Bu kişilere, emsalleriyle aynı rütbe ve kıdem üzerinden emekli kimlik
kartı verilir.
b) 12 Mart 1971 tarihinden bu kanunun yayımlandığı tarihe kadar, kesinleşmiş yargı
kararına dayanmayan idari işlemlerle harp okulları, fakülteler, yüksek okullar
ve astsubay okullarından ilişiği kesilen askeri öğrenciler (akademik
yetersizlik ve sağlık nedenleriyle ilişiği kesilenler hariç) veya vefatları
halinde hak sahipleri de, aşağıda belirtilen esaslar çerçevesinde geçici 32.
madde ile düzenlenmiş haklardan yararlanırlar.
Harp okulları, fakülteler, yüksek okullar ve astsubay okullarından
5434 sayılı Emekli Sandığı Kanununa tabi sigortalıyken ilişiği kesildikten sonra eşidi
bir fakülte veya yüksek okuldan mezun olanlar ile ilişiğinin kesildiği
tarihteki emeklilik için zorunlu asgari süreyi bu yasanın yürürlük tarihinde
doldurmuş olanlar, askeri okuldan mezun olmuş sayılırlar ve emsallerine Geçici
32. Madde ile tanınmış haklardan bihakkın yararlanırlar. Bu kişilerin tahsil
edilmiş öğrenim giderleri yasal faiziyle iade edilir.
İlişiğinin kesildiği tarihteki emeklilik için zorunlu asgari
süreyi bu yasanın yürürlük tarihinde doldurmamış ve ilişiği kesildikten sonra
herhangi bir eşidi okula kayıt yaptırmamış olan harp
okulları ve astsubay okulları öğrencileri, sınıf ve branşlarına uygun fakülte
ve yüksek okullara yatay geçiş yaparlar. İlişiği
kesilmiş fakülte ve yüksek okullar öğrencileri aynı
okullarda öğrenimlerine devam ederler. Öğrenime devam ve yatay geçiş esasları
Milli Savunma Bakanlığı, Yüksek Öğretim Kurumu ve Milli Eğitim Bakanlığı
tarafından müştereken hazırlanacak bir yönetmelikle belirlenir. Tamamlanacak
eğitim öğretim süresine karşılık gelen sosyal güvenlik kesenekleri ilgili
Kuvvet Komutanlıkları, Jandarma Genel Komutanlığı veya Sahil Güvenlik
Komutanlığınca karşılanır. Öğrenimlerini başarıyla tamamlayanlar, 657 Sayılı
Kanunun 48'inci maddesindeki genel şartları taşımaları kaydıyla emsallerine
Geçici Madde 32'de tanınmış haklardan bihakkın yararlanırlar. Bu kişilerin
varsa öğrenim giderleri borcu tahsil edilmez; tahsil edilmiş öğrenim giderleri
yasal faiziyle iade edilir.
c) Bu geçici madde uyarınca yapılacak atamalarda kullanılmak
üzere, Geçici 32. Madde'deki esaslar dahilinde, genel idare hizmetleri sınıfından 5 inci dereceli
bin adet araştırmacı kadrosu ihdas edilir."
d) Toplumsal olaylarda emniyet ve asayişin sağlanmasında aylık
ödül verilmesi için, olayların emniyet güçlerinin orantısız güç kullanmasından
kaynaklanmadığının Türkiye Barolar Birliği, Türkiye Tabipleri Birliği ve
Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından görevlendirilecek hukukçu, hekim ve 1. Sınıf
Emniyet Müdüründen oluşan üç kişilik heyet tarafından düzenlenecek rapora
dayandırılması gerekir ve şube müdürü ve üstü görevlerde bulunanlara aylık ödül
verilmez."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, İzzet Çetin Ankara
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
İZZET ÇETİN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, esasında bu 43’üncü maddeye ilişkin verdiğimiz
önerge biraz evvel görüşülen 41’inci madde ile çok yakın, birbirine yakın
düzenlemeler. Tabii, yasaların esasında, açık olması, anlaşılır olması gerekir
ama okunduğunda 41’inci maddeden bir şey anlaşılmıyor gibi. Burada da, 43’üncü
madde de yine bir düzenleme, 28 Şubat mağdurlarının mağduriyetlerinin giderilmesine
ilişkin. Esasında 5510 sayılı Kanun’la yapılan düzenlemeye eklenen geçici 44’le
buna bir düzenleme yapılmıştı. Burada baktığım zaman hemen hemen geçtiğimiz
yıl, bir yıl evvel yapılan bir düzenleme -biraz evvel Sayın Akçay da söyledi-
bir yıl sonra yine buraya geliyor. Yani, “bu torba kanunun asıl amacı, birikmiş
işleri tasfiye etmek, Hükûmetin yaz tatilinde daha rahat çalışmasını ve
yürütmenin işlerini kolaylaştırmak” denildi ama bir bakıyorsunuz hiç alakasız
bir düzenleme “Yandaşa selam olsun.” diye bir kez daha gündeme getirilmiş.
Gerçekten bu düzenlemeyi kabul edip de 12 Mart ve 12 Eylül döneminde, özelikle
12 Eylül döneminde güvenlik soruşturması mağdurları -ki onu hemen hemen herkes
hatırlayabilir buradakiler- sıkıyönetim mahkemelerinin kararlarıyla,
Genelkurmayın istemi üzerine pek çok kamu görevlisi güvenlik soruşturması
nedeniyle işinden edildi. İş yerlerine ister memur ister işçi olarak girsin
sınav kazanmış olanlar, o dönemlerde kurumların yaptırdığı güvenlik
soruşturmaları nedeniyle iş yerlerine alınmadılar. 1402 sayılı Sıkıyönetim
Kanunu’nda yine 2559 mağdurları oluştu o dönemde. İlk etapta 71 akademisyen ve
4.891 kamu görevlisi görevlerinden uzaklaştırıldı. Daha sonra, 1981 yılında
2553 sayılı Kanun’la 1.300 kamu görevlisi zorunlu emekliye sevk edildi. Yine,
pek çok kişi işinden edildi. Yine, o dönemde askerî darbelerin mağduru askerler
doğdu. Bizim bu önergemizin biraz ayrıntılı yapılan bir
düzenleme olmasının nedeni o dönemi hem hatırlatmak hem de AKP, eğer gerçekten
ABD’nin ve 12 Eylül faşist cuntanın yaptıklarını o günlerden bu yana gündeme
taşıyan bir parti değilse, gerçekten darbe mağdurlarının mağduriyetlerini
gidermeyi hedefliyorsa bu önergemizi dikkate alsın, o önergede yazılanları bir
kez daha okusun diye böyle bir düzenleme yaptık.
Değerli arkadaşlar, gerçekten bu arkadaşlara ilişkin yani hem
güvenlik soruşturması mağdurları hem 1402 ve 2559 mağdurları hem de askerî
darbelerin asker mağdurlarına ilişkin olarak Anayasa Mahkemesi karar verdi.
Yani hiç olmazsa eğer parti olarak kendinizden olmayanların mağduriyetlerini
yaşamasını istiyorsanız, birazcık hukuk kırıntısından nasibinizi alıyorsanız
AKP olarak Anayasa Mahkemesi kararlarına uysanız ve kararı yürütme olarak uygulasanız, “Bu
mağdurların mağduriyetini gidermek bir hukuk devletinin görevidir,
vazifesidir.” deyip bunu gerçekleştirirsiniz.
Şimdi, burada, tabii ki düzenleme çok daha kötü idi. Alt
komisyonda yapılan çalışmalardan sonra ana komisyonda idarenin keyfî olarak
kimleri alıp kimleri almayacağı serbestisi ortadan kaldırıldı, kısmî bir
düzenleme yapıldı ama sadece “28 Şubat mağduru” edebiyatı yaparak siyaset yapma
alışkanlığınızdan bu ülke hiçbir şey kazanmaz.
Yani vatandaşın, seçmenlerin yüzde 42,64’ünün oyunu aldınız,
geçerli oyların yüzde 49,9’unu aldınız, bunlar kabul ama size oy vermeyen ya da
sandığa gidip oy kullanmayanların da bu ülkenin yurttaşı olduğunu, onların da
içinde mağdurlar olduğunu, onların da sorunları olduğunu bir kez daha
hatırlatıyorum.
Önergeye kabul oyu vermenizi bekliyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkürler. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili
Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporları (2/1613, 1/778)’nın 43 üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı (Konya) ve arkadaşları
Madde 43- 22/6/2006 tarihli ve 5525
sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı
Hakkında Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
"Ek Madde 1- Devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlarla
basit veya nitelikli zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık,
sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref
ve haysiyet kırıcı suçlar veya istimal ve istihlâk kaçakçılığı dışında kalan
kaçakçılık, resmî ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarını
açığa vurma suçları sebebiyle görevleriyle sürekli olarak ilişik kesilmesi
sonucunu doğuran disiplin cezaları hariç olmak üzere; kanun, tüzük ve
yönetmelikler gereğince memurlar ve diğer kamu görevlileri ile bu görevlerde
bulunmuş olanlar hakkında 14/2/2005 tarihinden
4/7/2013 tarihine kadar işlenmiş fiillerden dolayı verilmiş disiplin cezaları
bütün sonuçları ile affedilmiştir.
14/2/2005 tarihinden
4/7/2013 tarihine kadar işlenen ve af kapsamına giren disiplin cezalarının
verilmesini gerektiren fiillerden dolayı, ilgililer hakkında disiplin
soruşturma ve kovuşturması yapılmaz; devam etmekte olan disiplin soruşturma ve
kovuşturmaları işlemden kaldırılır; kesinleşmiş olan disiplin cezaları
uygulanmaz.
Disiplin cezaları affedilenlerin sicil dosyalarındaki bu disiplin
cezalarına dair kayıtlar, ilgililerin müracaatı aranmaksızın hükümsüz kalır ve
dosyalarından çıkarılır. Disiplin cezalarının affı ilgililere geçmiş süreler
için özlük hakları ve parasal yönden herhangi bir talep hakkı vermez.
Bu madde kapsamına giren ve 14/2/2005
tarihinden 4/7/2013 tarihine kadar işlenmiş fiillerden dolayı verilmiş olan
disiplin cezalarına karşı bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce idarî
yargı mercilerine başvurmuş olanlardan, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren otuz gün içinde dosyanın bulunduğu yargı merciine müracaat etmek
suretiyle davaya devam etmek istediklerini bildirmeyenlerin davaları hakkında,
görülmekte olan davalarda davayı gören mahkemece, karar temyiz edilmiş ise Danıştayca, karar verilmesine yer olmadığına ve tarafların
yaptıkları masrafların üzerlerinde bırakılmasına karar verilir, vekâlet
ücretine hükmedilmez.
Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren otuz gün içinde
davaya devam etmek istediklerini bildirenlerin davalarının görülmesine devam
olunur. Ancak, davanın davacının aleyhine sonuçlanması halinde bu Kanunla
getirilen af hükümleri uygulanır.
Verilen disiplin cezaları nedeniyle memuriyetten çıkarılanlardan 28/8/1999 tarihli ve 4455 sayılı Memurlar İle Diğer Kamu
Görevlilerinin Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun veya bu Kanun
hükümlerinden yararlanmış olanların; memuriyete giriş şartlarını kaybetmemiş
olmaları, durumlarına uygun boş kadro veya pozisyon bulunması, bu kadro ve pozisyonlara
ait nitelikleri taşımaları, kaydıyla, yeniden göreve alınmalarında 20/12/2012
tarihli ve 6363 sayılı 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununun eki (İ)
Cetvelinde yer alan atama sayısı sınırlaması uygulanmaz.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mustafa Kalaycı, Konya
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
43’üncü maddeye ilişkin verdiğimiz önerge hakkında söz aldım, hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
AKP zihniyetinin en başarılı olduğu konulardan biri istismar
siyasetidir. Bu teklif ile 28 Şubat 1997 tarihinden sonra disiplin cezaları
nedeniyle memuriyetten çıkarılanlardan 1999 ve 2006 yıllarında çıkan disiplin
cezalarına af getiren kanunlardan yararlananların yeniden göreve alınmalarında
bütçe kanununun atama sayısına ilişkin sınırlamasının uygulanmaması
düzenlemektedir. Esasen, 1999 yılında çıkarılan 4455 sayılı Kanun’la 23 Nisan
1999 tarihinden önce işlenmiş fiillerden dolayı verilmiş disiplin cezaları,
2006 yılında çıkarılan 5525 sayılı Kanun’la da 23 Nisan 1999 tarihinden 14
Şubat 2005 tarihine kadar işlenmiş fiillerden dolayı verilmiş disiplin cezaları
bütün sonuçlarıyla affedilmiştir. Dolayısıyla, verilmiş disiplin cezaları bu
kanunlar uyarınca bütün sonuçlarıyla ortadan kalktığından disiplin cezaları
nedeniyle memuriyetten çıkarılanların göreve dönme imkânının da olduğu çok
açıktır. Bunların göreve dönebilmeleri için bir başvuru süresi de
konulmadığından, hâlen bu hükümlerden yararlanılabilir. Ayrıca, geçen yıl
yürürlüğe konulan 6353 sayılı Kanun’la memuriyetlerinin sona erdiği tarih ile
22 Haziran 2006 tarihi arasındaki dönem hizmetlerine sayılmış, derece
yükselmesi ve kademe ilerlemeleri yapılmış, hatta daha sonra atanacakların da
altı ay içinde başvurması hâlinde bu düzenlemeden yararlanmaları öngörülmüştür.
Böylelikle, 28 Şubat 1997 tarihinden sonra disiplin cezaları nedeniyle
memuriyetten çıkarılanların 1999-2006 ve 2012 yıllarında çıkan kanunlarla
mağduriyetleri giderilmiş, hakları verilmiş, iadeiitibarları sağlanmıştır. Dolayısıyla, bu düzenlemenin bir anlamı ve
karşılığı yoktur. Zaten, bu kapsamda hâlen başvuruları bulunan mağdurlar
olduğunu Hükûmet de söyleyememekte, bu yönde herhangi bir tespiti
bulunmamaktadır. Komisyonda sorduğumuzda herhangi birinin başvurusu olmadığı
söylenmiştir. Sayın Bakana burada da soruyorum: Bu madde kapsamında kaç kişi ve
kimler vardır? Cevap veremezsiniz, “var” diyemezsiniz, çünkü yok, olmayan duaya
“âmin” denilmektedir. İstismar batağına saplanan AKP zihniyetinin hiçbir anlam
ve karşılığı olmadığı hâlde gerekçesine “28 Şubat 1997“ yazarak bu konudan da
siyasi rant sağlama hevesine kapıldığı görülmektedir.
Esasen, disiplin cezalarına af getirecek yeni bir düzenlemeye ihtiyaç
duyulmaktadır. 14 Şubat 2005 tarihinden sonra işlenmiş fiillerden dolayı
verilmiş disiplin cezalarına da disiplin affı getirilmelidir.
Görevine on gün gelemedi diye memuriyetten atılanlar var,
sendikaya üye oldu, basın açıklaması yaptı diye mesleğinden ihraç edilen
polislerimiz var. Emniyet teşkilatı personelimiz daha önce çıkan disiplin
cezalarının affına ilişkin kanunların kapsamı dışında bırakılmıştır. Disiplin
cezasıyla mesleklerinden çıkarılan polislerimiz bu kanunlardan
yararlanamamıştır. Bu torba kanunda getirdiğiniz madde de onları yine
kapsamıyor. Gelin, bu arkadaşlarımızı da kapsayan disiplin affını çıkaralım.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin çeşitli birimlerinde görev yaparken
idare tarafından sadece sicil amirlerince düzenlenen olumsuz siciller gerekçe
gösterilerek ve herhangi bir yargı kararı olmadan resen emekli edilenler büyük
mağduriyet yaşamaktadır. 2011 yılında çıkarılan 6191 sayılı Kanun’la yapılan
düzenleme kapsamında verilen dilekçelerden YAŞ kararıyla ilişiği kesilenlerinki
kabul edilmiş, bakan onayı veya kararnamelerle ilişiği kesilenlerinki
reddedilmiştir. 6191 sayılı Kanun bütün mağdurları kapsamamıştır dolayısıyla
Anayasa’nın eşitlik ilkesi apaçık ihlal edilmiştir. Resen emeklilerin istekleri
hâlinde mesleklerine dönebilmelerini sağlayacak düzenleme yapılmalı, kapsam
dışı kalan bu mağdurların özlük hakları verilmelidir. Eğer anlamlı ve karşılığı
bulunan bir düzenleme yapmak niyetiniz varsa gelin, bu önergemize destek verin,
içi boş maddelerle Meclise boş yere mesai yaptırmayın.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, birazdan önergeyi
okutacaksınız. Bu önerge, ilk fıkrası eklenmek istenen ilk
fıkrayla ilgili bir önerge. Plan ve Bütçe Komisyonunda sunuldu ve kabul
edildi ama kanunun içinde yok. Dolayısıyla kabul edilmiş bir önerge olmasına
rağmen raporda yer almamış. Dolayısıyla rapor eksik. Plan
ve Bütçe Komisyonunda verilmiş önerge de burada. İlk kısmı da doğrudan doğruya
zaten o önergeyle ilgili. Bunun düzeltilmesi gerekiyor.
BAŞKAN – Evet, Komisyon Başkanı söz istiyor. İsterseniz bir söz
verelim Sayın Başkana.
Buyurun Sayın Başkan.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) – Sayın Başkanım, Sayın Grup Başkan Vekilimiz de doğru söylüyor.
Evet, bu konuşuldu ancak bu önergede değişiklik ihtiyacı olduğu için orada
kabul görmedi ve Genel Kurul aşamasında getirilmesi konusunda bir karar
çıkmıştı.
OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, hayır, Plan ve Bütçe Komisyonunda
kabul edildi.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) – Sayın Grup Başkan Vekili, benim hatırladığım kadarıyla kabul
edilmedi.
OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, kabul edildi Plan ve Bütçe
Komisyonunda.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) – Ben hatırladığımı söylüyorum Sayın Başkanım. Tutanaklardan
baktırırız ona.
OKTAY VURAL (İzmir) – O zaman tutanakları getiriniz çünkü rapor bu
şekliyle eksik Sayın Başkanım.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Efendim, bir ara verin, bir
baktıralım.
BAŞKAN – Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 01.26
ON ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 01.42
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
131’inci Birleşiminin On Altıncı Oturumunu açıyorum.
478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5’inci sırada yer alan, Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanvekili Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin; Türk Silahlı
Kuvvetleri İç Hizmet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile
Milli Savunma Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.
5.- Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Başkanvekili Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin; Türk
Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifi ile Milli Savunma Komisyonu Raporu (1/795, 2/64) (S. Sayısı: 479)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
6’ncı sırada yer alan, Sanal Ortamda İşlenen Suçlar Sözleşmesinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
6.- Sanal Ortamda İşlenen Suçlar
Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/676) (S. Sayısı: 380)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Diğer işlerde de komisyonun olmayacağı anlaşıldığından,
alınan karar gereğince, Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü bünyesinde Türk
Silahlı Kuvvetlerinin 5 Eylül 2013 tarihinden itibaren bir yıl daha UNIFIL
harekâtına iştirak etmesi hususunda, Anayasa’nın 92’nci maddesi uyarınca
Hükûmete izin verilmesine dair Başbakanlık Tezkeresi ile kanun tasarı ve
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 6
Temmuz 2013 Cumartesi günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.