Murat Can KARABULUT Normal Murat Can KARABULUT 2 5 2014-01-22T14:58:00Z 2014-01-22T14:58:00Z 119 66633 379814 3165 891 445556 14.00 Clean Clean false 0 0 nk 0 nk 0 0 false false false TR X-NONE X-NONE 0 nk 0 nk

 

DÖNEM: 24                              CİLT: 55                   YASAMA YILI: 3

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

131’inci Birleşim

5 Temmuz 2013 Cuma

 

 

 

 

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

 

   I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

 

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Malatya Milletvekili Ömer Faruk Öz’ün, Kuru Meyve Tanıtım Grubu’nun çalışmalarına ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu’nun, Trabzon turizmi ve sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, siyasette gerilim ve protestolara ilişkin gündem dışı konuşması

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 19 milletvekilinin, toplumsal gösterilerde kullanılan gazların kullanım gerekliliğinin ve insan sağlığına etkilerinin araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/696)

2.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal ve 19 milletvekilinin, ülkemizdeki basın özgürlüğünün genişletilmesini teminen alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/697)

3.- Antalya Milletvekili Arif Bulut ve 21 milletvekilinin, çiftçilerin, üretim bölgelerindeki belediyelerin ve toptancı hal müdürlüklerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/698)

 

B) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde bulunduğu dönemde de çalışma talebinin uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/1242)

 

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz ve arkadaşları tarafından Adana ilindeki çiftçilerin sorunlarının (10/564); Adana Milletvekili Ali Halaman ve arkadaşları tarafından ülke genelinde meydana gelen büyük afetler, kuraklık, yanlış desteklemeler ve fiyat politikaları sebebiyle büyük sıkıntı içine giren çiftçilerin sorunlarının (10/581); Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve arkadaşları tarafından 1/3/2012 tarih 3210 sayı ile Tokat ilindeki çiftçilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergelerinin, Genel Kurulun 5 Temmuz 2013 Cuma günkü birleşiminde okunarak görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- CHP Grubunun, Manisa Milletvekili Sakine Öz ve arkadaşları tarafından Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu kadrosunun iktidar partisiyle kurduğu bağlantıların, kurumun habercilik anlayışında ve kamusal görev üstlenen yetkililerin tarafsızlık anlayışında yarattığı olası etkilerin belirlenmesi, Anadolu Ajansının son döneminde hisse artırımı sırasında yaşandığı iddia edilen hukuksuzluklar konusunda ayrıntılı çalışmaların yapılması amacıyla 25/6/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 5 Temmuz 2013 Cuma günkü birleşiminde okunarak görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın, Adıyaman Milletvekili Mehmet Erdoğan’ın MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

2.- Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, İstanbul Milletvekili Bülent Turan’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

3.- Manisa Milletvekili Sakine Öz’ün, İstanbul Milletvekili Bülent Turan’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYON-LARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)

3.- Orta Asya ve Kafkaslar Bölgesel Balıkçılık ve Su Ürünleri Yetiştiriciliği Komisyonu Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporları (1/498) (S. Sayısı: 173)

4.- Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) (S. Sayısı: 478)

5.- Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin; Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile Milli Savunma Komisyonu Raporu (1/795, 2/64) (S. Sayısı: 479)

6.- Sanal Ortamda İşlenen Suçlar Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/676) (S. Sayısı: 380)

 

IX.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, bir yapı kooperatifi üyelerinin Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi’nden kaynaklanan mağduriyetlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/22220)

2.- İstanbul Milletvekili D. Ali Torlak’ın, İstanbul’un Tuzla ilçesine bağlı mahallelerin kamulaştırma kapsamına alınmasına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/23363)

3.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in, Vakıflar Meclisi tarafından “hayrat”tanakar”a dönüştürülen taşınmazlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/24038)

4.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Konya ve Karaman’da yabancılara yapılan taşınmaz satışlarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/24117)

5.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, İstanbul Maslak’ta bulunan bir arazinin imara açılacağı iddialarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/24119)

6.- Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz’ın, Bakanlık personelinin istihdam biçimlerine göre dağılımı ile ilgili verilere ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/24120)

7.- Tekirdağ Milletvekili Bülent Belen’in, Tekirdağ’da Bakanlığa bağlı birimlerde istihdam edilen personele ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/24122)

8.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, TOKİ tarafından çeşitli alanlarda gerçekleştirilen konut projelerine ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/24123)

9.- İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak’ın, İstanbul Maslak’ta Millî Emlak Genel Müdürlüğüne ait bir arazinin inşaata açılmasına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/24124)

10.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Şırnak’taki bir termik santral projesinin çevreye muhtemel etkilerine ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/24130)

11.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, 666 sayılı KHK’nın yürürlüğe girmesinden itibaren yapılan uzman yardımcısı ve uzman alımlarına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/24177)

12.- Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz’ın, Bakanlık personelinin istihdam biçimlerine göre dağılımı ile ilgili verilere ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/24182)

13.- Tekirdağ Milletvekili Bülent Belen’in, Tekirdağ’da Bakanlığa bağlı birimlerde istihdam edilen personele ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/24183)

14.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakanlığa ait sosyal tesislere ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/24184)

15.- Bursa Milletvekili Sena Kaleli’nin, Bakanlığa açılan davalar, çarpık kentleşmeye karşı alınan önlemler ile çeşitli imar izinleri nedeniyle yaptırım uygulanan belediyelere ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/24450)

16.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, RTÜK personeline ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/24760)

17.- Van Milletvekili Nazmi Gür’ün, Van’ın Bahçesaray ilçesindeki Müküs Çayı’nın atık sularla kirlenmesine ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/24848)

18.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker’in, İller Bankası Yönetim Kurulu üyeliklerine yapılan atamalara ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/24856)

19.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, İstanbul’un Kadıköy ilçesine bağlı bir semtteki dönüşüm çalışmalarına ve bölgenin riskli alan ilan edilmesine ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/24857)

20.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, soru önergelerine ve bunların cevaplandırılmasına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/24908)

21.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’ün, TRT’nin bir reklamı yayınlamama gerekçesine ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/25197)

22.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, RTÜK üyelerinin yurt dışı gezilerine ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/25201)

23.- İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, Anadolu Ajansının muhalefet partilerine mensup milletvekillerinin faaliyetlerini haberleştirmediği iddiasına ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/25203)

24.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Van Erciş’te inşa edilen TOKİ konutlarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/25330)

25.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Bursa’nın Orhaneli ilçesindeki bir köyün içme suyu sorununa ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/25341)

26.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bursa’da Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda 2002 yılından itibaren meydana gelen iş kazalarına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/25408)

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 14.00’te açılarak on altı oturum yaptı.

Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner, şiddet ve nefret suçuna,

Manisa Milletvekili Erkan Akçay, Manisa’nın eğitim sorunlarına,

Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, darbelere,

İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.

Tunceli Milletvekili Kamer Genç, geçen tutanak hakkında bir konuşma yaptı.

Mersin Milletvekili Vahap Seçer ve 27 milletvekilinin, yağlı tohum politikasının tüm yönleriyle (10/693),

Antalya Milletvekili Gürkut Acar ve 27 milletvekilinin, özelleştirme uygulamalarının ve Van depreminin hayvancılık sektörüne etkilerinin (10/694),

Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka ve 20 milletvekilinin, trafik kazalarının (10/695),

Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

BDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, Türkiye’deki basın özgürlüğünün önündeki engellerin bütün boyutlarıyla araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (10/76),

MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, Elâzığ Milletvekili Enver Erdem ve arkadaşları tarafından 24/5/2012 tarih 5131 sayı ile geçici köy korucularının sorunlarının araştırılması ve alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin,

CHP Grubunun,11/4/2013 tarihinde Çorum Milletvekili Tufan Köse ve arkadaşları tarafından Çorum olaylarının sorumlularının, amaçlarının ve olayların arkasında bulunan unsurların ortaya çıkarılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (852 sıra no.lu), Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınmasına,

Genel Kurulun 4 Temmuz 2013 Perşembe günkü (bugün) birleşiminde okunarak görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerileri yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.

Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın BDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında şahsına ve Adalet ve Kalkınma Partisine,

Çorum Milletvekili Tufan Köse, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında şahsına,

Sataşmaları nedeniyle birer konuşma yaptılar.

Mersin Milletvekili Mehmet Şandır, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine,

Muş Milletvekili Sırrı Sakık, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın açıklamalarındaki bazı ifadelerine,

İlişkin birer açıklamada bulundular.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156),

2’nci sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının (1/484) (S. Sayısı: 287),

3’üncü sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, Orta Asya ve Kafkaslar Bölgesel Balıkçılık ve Su Ürünleri Yetiştiriciliği Komisyonu Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu raporlarının (1/498) (S. Sayısı: 173),

Görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

4’üncü sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporları (2/1613, 1/778) (S. Sayısı: 478), görüşmelerine devam edilerek ikinci bölümün tümü üzerindeki görüşmeler tamamlandıktan sonra Komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

Görüşülen kanun teklifinin 9’uncu maddesiyle 24 ayrı kanunda değişiklik yapılması nedeniyle her fıkranın ayrı ayrı görüşülüp görüşülmemesi hususunda usul görüşmesi yapıldı. Başkanlığın tutumunun İç Tüzük’e uygun olduğu açıklandı.

Tunceli Milletvekili Kamer Genç’e, görüşülen kanun teklifinin 16’ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşma sırasında Cumhurbaşkanıyla ilgili sözlerinden dolayı üç birleşim için Meclisten geçici olarak çıkarma cezası verilip verilmemesi hususunda usul görüşmesi yapıldı. Başkanlığın tutumunun İç Tüzük’e uygun olduğu açıklandı.

Cumhurbaşkanıyla ilgili sözlerinden dolayı, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’e, üç birleşim için Meclisten geçici çıkarma cezası verilmesi kabul edildi.

Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın görüşülen kanun teklifinin 16’ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşma sırasında AK PARTİ Grubuna,

Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in görüşülen kanun teklifinin 17’nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşma sırasında şahsına,

Sinop Milletvekili Engin Altay, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma nedeniyle konuşma sırasında CHP Grubuna,

Manisa Milletvekili Özgür Özel, Plan ve Bütçe Komisyonu Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in yaptığı açıklama sırasında şahsına,

Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in sataşma nedeniyle konuşma sırasında şahsına,

Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Ankara Milletvekili İzzet Çetin’in görüşülen kanun teklifinin 19’uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşma sırasında AK PARTİ Grubuna,

Sinop Milletvekili Engin Altay, tekraren, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma nedeniyle konuşma sırasında CHP Grubuna,

Mersin Milletvekili Mehmet Şandır, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma nedeniyle konuşma sırasında MHP Grubuna,

Sataşmaları nedeniyle birer konuşma yaptılar.

Eskişehir Milletvekili Salih Koca, Genel Kurul salonunda yerinden söylediği bazı ifadelerine,

İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi, Genel Kurulun çalışma yöntemine ve mesai saatine,

İlişkin birer açıklamada bulundular.

Komisyonların bulunmayacağı anlaşıldığından, alınan karar gereğince, 5 Temmuz 2013 Cuma günü saat 14.00’te toplanmak üzere 03.48’de birleşime son verildi.

 

                                                                      Sadık YAKUT

                                                                      Başkan Vekili

 

    Muhammet Rıza YALÇINKAYA             Mine LÖK BEYAZ                          Bayram ÖZÇELİK

                        Bartın                                       Diyarbakır                                          Burdur

                     Kâtip Üye                                    Kâtip Üye                                        Kâtip Üye

 

 

 

II.- GELEN KâĞITLAR

                                                                                                                                No: 191

5 Temmuz 2013 Cuma

Tasarı

1.- Türkiye Cumhuriyetine Şanhay İşbirliği Örgütünün Diyalog Ortağı Statüsü Tanınmasına İlişkin Muhtıranın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/800) (Dışişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.07.2013)

Teklifler

1.- Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan’ın; 4857 Sayılı İş Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1682) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.06.2013)

2.- Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan’ın; 6353 Sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1683) (Plan ve Bütçe ile Milli Savunma Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.06.2013)

3.- Antalya Milletvekili Arif Bulut’un; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1684) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.06.2013)

4.- İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi’nin; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1685) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.06.2013)

5.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın; 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1686) (İçişleri; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:27.6.2013)

6.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1687) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.07.2013)

7.- İzmir Milletvekili Hülya Güven ve 34 Milletvekilinin; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/1688) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.07.2013)

8.- İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel ve 32 Milletvekilinin; Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1689) (Plan ve Bütçe ile Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.07.2013)

9.- Kars Milletvekili Mülkiye Birtane’nin; 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1690) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler; Kadın Erkek Fırsat Eşitliği ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.07.2013)

10.- İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli’nin; İş Sağlığı ve İş Güvenliği Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1691) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.07.2013)

11.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1692) (Adalet; İnsan Haklarını İnceleme ile İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 03.07.2013)

12.- İstanbul Milletvekili Osman Taney Korutürk’ün; 27.07.1967 Tarih ve 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun 113’üncü Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1693) (Milli Savunma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 03.07.2013)

13.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun; Toplumsal Olaylardan Olumsuz Etkilenen Esnaf ve Sanatkarların Zarar ve Ziyanının Telafisi ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1694) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 03.07.2013)

14.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün; Ardahan İli Göle İlçesi Dereyolu ve Durançam Köylerinde Yaşayan Vatandaşlarımızın Topraklarının Hazine Tapusunda Kalmaları Nedeni ile Söz Konusu Toprakların Bedelsiz Olarak Köylülere Devri ve Tahakkuk Etmiş Ecrimisil Borçlarının Kaldırılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/1695) (Plan ve Bütçe ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 03.07.2013)

15.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker’in; Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1696) (İnsan Haklarını İnceleme ile Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.07.2013)

16.- İstanbul Milletvekili Osman Oktay Ekşi’nin; TBMM İçtüzüğünün 67’nci Maddesine İki Fıkra İlavesi Hakkında Kanun Teklifi (2/1697) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 03.07.2013)

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 19 Milletvekilinin, toplumsal gösterilerde kullanılan gazların kullanım gerekliliğinin ve insan sağlığına etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/696) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.03.2012)

2.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal ve 19 Milletvekilinin, ülkemizdeki basın özgürlüğünün genişletilmesini teminen alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/697) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.03.2012)

3.- Antalya Milletvekili Arif Bulut ve 21 Milletvekilinin, çiftçilerin üretim bölgelerindeki belediyelerin ve toptancı hal müdürlüklerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/698) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.03.2012)

 

 

 

5 Temmuz 2013 Cuma

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 131’inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Kuru Meyve Tanıtım Grubunun çalışmaları hakkında söz isteyen Malatya Milletvekili Ömer Faruk Öz’e aittir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Malatya Milletvekili Ömer Faruk Öz’ün, Kuru Meyve Tanıtım Grubu’nun çalışmalarına ilişkin gündem dışı konuşması

ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Malatya kayısısının da içinde bulunduğu kuru incir, kuru üzüm ve kayısının bulunduğu Kuru Meyve Tanıtım Grubunun çalışmaları hakkında bilgi vermek üzere huzurlarınızdayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Malatya kayısısı ülkemizin önemli bir tarım mahsulü, Malatya’nın geçim kaynağı ve Malatya ekonomisine de büyük katkıları olan bir üründür. Dünya kuru kayısı üretiminin en büyük üreticisi Türkiye’dir ve dolayısıyla Malatya’dır. Ülkemizin bu nadide meyvesini bütün dünya keyifle tüketmektedir. Malatya kayısımızın pazarının genişletilmesi ve böylece ihracatının artırılması her zaman gündemimizde olmuştur, bundan sonra da gündemimizde olmaya devam edecektir.

Bu maksatla, bir tanıtım grubunun oluşturulması için girişimlerimiz sonucunda kuru incir, kuru üzüm, kuru kayısı ile birlikte değerlendirilerek Kuru Meyve Tanıtım Grubu 2012 yılı sonunda kurulmuş ve 2013 yılı başlarında faaliyetlerine başlamıştır. Bu tanıtım grubumuzun yurt içi ve yurt dışında birçok fuar ve etkinliğe katılma yönünde çalışmaları da start almıştır. Uzak Doğu pazarlarına açılma maksadıyla Japonya’da önemli bir fatura katılmış, yine Japonya’da önemli bir marketler zincirinde tadım ve tanıtım faaliyetleri yapılmıştır. Bir diğer hedef pazarımız olan Çin’de yapılacak olan tanıtım çalışmalarıyla ilgili olarak araştırmalar hâlen devam etmektedir. Hemen arkasından Endonezya ve Hindistan’da da kuru kayısı tüketim alışkanlığını yaygınlaştırmak için çalışmalar yapılacaktır. Diğer yandan, 2013 yılı içinde Çin ve Japonya’ya yönelik bir sektörel ticaret heyeti organizasyonu planlama çalışmaları da devam etmektedir. Ülkemizin eşsiz nimetlerinden olan, hem şifa kaynağı olan hem de lezzetli bir gıda olan kuru kayısı için yapılan bu çalışmalar oldukça önemlidir ve devam edecektir.

Kayısı, sağlıklı yaşam ve doğal beslenmede önemli bir yere sahiptir. Son dönemde yapılan bilimsel araştırmalarla birçok hastalığın tedavisinde olumlu rol oynadığı tespit edilmiştir. Dolayısıyla, kayısının iç pazarda ve dış piyasalarda da tüketim alışkanlığının yaygınlaştırılması aynı anda bir insani görev olarak önem arz etmektedir.

2002 ve 2012 yılı sonu kuru kayısı ihracatını karşılaştırdığımızda yaklaşık 3 kat artmıştır. Ümit ediyorum ki bu çalışmalar artarak devam edecek, 2023 ihracat hedefimiz olan 500 milyar doların içinde kayısı için 1 milyar doları, kuru meyve için de 5 milyar doları yakalarız ve hatta geçeriz. Kuru Meyve Tanıtım Grubunun kurulmasında ve çalışmasında emeği geçen başta Ekonomi Bakanımıza, bürokratlarına, Türkiye İhracatçılar Meclisine, Ege, Güneydoğu Anadolu ve İstanbul İhracatçı Birliklerine ve değerli çalışanlarına ayrıyeten çok teşekkür ediyorum.

Kayısıda fiyat istikrarını yakalayacak ve depolamayla uzun ömürlü hâle getirecek olan lisanslı depoculukla ilgili de geçtiğimiz aylarda Gümrük ve Ticaret Bakanlığımız bünyesinde kuru kayısı lisanslı depoculuk yönetmeliği yayımlanmıştır. Önümüzdeki günlerde Malatya Valiliğimizin koordinesinde, sanayi ticaret odamız ve ticaret borsamızın da iş birliği içerisinde özel sektörümüzle beraber, inşallah, lisanslı kuru kayısı depoculuğu başlamış olacaktır.

Ayrıca, bu yıl başlatılan bir uygulama ile kayısıda biyolojik ve biyoteknik olarak böceklere, haşerelere karşı mücadele dönemi başlamıştır. Bu da organik kayısı satma noktasında önemli bir kazanım sağlayacaktır.

Ayrıca, dondan ve doludan zarar gören kayısı üreticilerimizin zararlarının karşılanması için hasar tespitleri yapılmış, bu konuda da Tarım Bakanlığımız gerekli çalışmaları yapmaktadır.

AK PARTİ Hükûmeti ve tüm kurumlarımız Türkiye’nin refahı, istikrarı için gece gündüz yoğun çalışmalar yürütürken ülkemizin gelişmesini ve kalkınmasını istemeyenlerin değişik emelleri olabilir. Ben burada yüce heyetinizden şunu arz etmekteyim: Her birimiz çok değişik siyasi düşünce ve görüşlere sahip olabiliriz. Eğer bu vatanımızı seviyorsak dış mihraklara karşı uyanık olmalıyız. Birliğimizi, beraberliğimizi bozmadan bu ülkenin kalkınması, gelişmesi ve daha ileriye gitmesi noktasında el birliği içinde olmamız gerekmektedir.

Yine, geçtiğimiz günlerde Mısır’da yapılan darbeyi şiddetle kınıyorum.

Ve yaklaşan ramazan ayınızı tebrik ediyorum; milletimizin birliğine, beraberliğine, kardeşliğine ve huzuruna katkı sağlamasını yüce Allah’tan temenni ediyor, bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Hani kayısı nerede, kayısı?

ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) – Bugün 500 vekilimize kayısı dağıtıldı.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Dağıtıldı.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Gündem dışı ikinci söz, Trabzon turizmi ve sorunları hakkında  söz isteyen Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu’na aittir. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu’nun, Trabzon turizmi ve sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

MEHMET VOLKAN CANALİOĞLU (Trabzon) – Teşekkürler Sayın Başkan.

 Öncelikle, Faruk Bey kayısıları getirdi, odalarımıza verdi, konuklarımıza da dağıttık, teşekkür ediyoruz. Kayısının ülke ekonomisine önemli katkıları olduğunu biz de biliyoruz.

Değerli milletvekilleri, bugün Trabzon turizmi ve sorunlarıyla ilgili söz aldım, sizleri saygı ve sevgilerimle selamlıyorum.

Değerli vekillerim, Trabzon'umuzun gelişmesi, kalkınması ve ekonomik yönden güçlendirilmesine yönelik olarak tarım, ticaret ve turizmin yani “3T” formülünün ortaya konularak yeni projelerin üretilmesi gerekmektedir. Trabzon insanı yıllardır bunu söylemekte ve bunu anlatmaktadır. Ancak gelinen süreçte tarım alanlarının giderek azalması, Doğu Karadeniz Bölgesi’nin millî ürünleri olan fındık ve çayın üreticileri yeteri kadar memnun edememesi, tütünün ise uygulanan kotalar sonucu artık üretilmemesi, Tekelin kapatılması, yine hayvancılığın kaybolmaya başlaması tarımın verimini kaybetmesinde büyük rol oynamıştır. Ticaretin durma noktasına gelmesi, KOBİ’lerin yeterli teşvikleri bulamaması, esnafın icralık duruma düşmesi gözleri turizme çevirmiştir.

Trabzon, tarihî eserleriyle, doğal güzellikleriyle, gelenek ve görenekleriyle, yöresel el sanatlarıyla, yöresel yemekleriyle, yayla şenlikleriyle görülmeye değer bir ilimizdir.

Trabzon, tarihsel süreci içerisinde pek çok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Bu medeniyetlerin bıraktıkları tarihî eserleri de Trabzon'a gelen yerli ve yabancı turistler hayranlıkla izlemektedir. Bunların başında, bir tarih ve doğa anıtı olarak nitelendirilen, Altındere Millî Parkı içerisinde bir yamaca inşa edilen Sümela Manastırı gelmektedir. Yine Trabzon’da Atatürk Köşkü, Trabzon Müzesi, Zağnos Paşa Köprüsü, Ortahisar ilçesindeki sivil mimari örneği yapılar, Memiş Ağa Konağı ile Ayasofya Müzesi yer almaktadır.

Sayın milletvekilleri, ayrıca Trabzon ilimizin turizmini geliştirirken yalnızca Trabzon ilini değil, aynı zamanda bölge illerimiz ile bir bütünlük içerisinde ve illerimizin kültürel ve turistik değerlerini birbirlerine entegre ederek hareket edilmelidir. Böylelikle, bölgeye gelen yerli ve yabancı turistlerin kalış süreleri de uzatılmış olacaktır. Trabzon ve bölge turizminin geliştirilmesi için yatırım, teşvik, eğitim, tanıtım ve pazarlama öncelikle ele alınmadır. Bütün bunların yanı sıra atıl durumda olan tarihî eserlerin onarılması ve bakımlarının yapılarak turizme kazandırılması gerekmektedir.

Trabzon'da pek çok tarihî eser ve dünya mirası eserleri vardır. Bunların arasında, her yıl, binlerce yerli ve yabancı tarafından ziyaret edilen, seyahat acentelerinin tur programında olan Ayasofya Müzesi’nin büyük önemi vardır. 1956-1957 yıllarında müzeye dönüştürülmesi için Sayın Adnan Menderes Hükûmeti Edinburgh Üniversitesi ile bir protokol yapmış ve bu protokol ile restorasyon çalışmaları başlamıştır. 1959’da müze olması kararı alındığında rahmetli Adnan Menderes Başbakandı. Restorasyon çalışmaları 1962’de tamamlanmış, Demokrat Parti iktidarı tarafından camiden çıkarılarak “anıt müze” sıfatı ile ülke ve bölge turizmine kazandırılmıştır. 1964 yılında, Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü tarafından Ayasofya Müzesi olarak hizmete açılmıştır.

Bugünlerde ise sessiz sedasız bir şekilde, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından Ayasofya Müzesi’nin içerisindeki freskler perdelerle örtülmeye ve alt zeminde bulunan çok önemli olan mozaikler tahta ile kapatılarak müzenin VIP camiye çevrilmesi çalışmaları yürütülmektedir. Oysa, mahalle ve yöre halkıyla turizme yönelik çalışan esnaflar buranın müze olarak hizmet vermesini istemektedirler ve basın açıklamaları yapmaktadırlar. Trabzon kamuoyunun yüzde 90’ı bu tarihî eserin müze olarak faaliyette bulunmasından yanadır. Trabzon'un en büyük sivil toplum örgütleri ticaret ve sanayi odası, esnaf odaları birliği, turizm işletmecileri, diğer meslek odaları, dernekler ve siyasi partilerin  büyük bölümü Ayasofya’nın müze olarak kalması yönünde açıklama yapmışlardır. Ayrıca TOKİ’de bu Ayasofya Müzesi’nin etrafındaki metruk binaları kamulaştırıp el sanatları satış noktalarına yönelik bir çalışma yapmaktadırlar. Burada TOKİ’ye ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığına da teşekkür ediyorum.

Bu insanların hiçbiri camiye karşı değildir, değerli vekillerim. Aksine, Trabzon’da ve ülkemizde yaptırılan camilere de maddi, manevi katkılar sağlamaktadırlar. Ayrıca, Ayasofya Müzesi’nin çok yakınında iki adet büyük kapasiteli cami vardır. Ayasofya Mahallesi’nde cami ihtiyacı varsa, bir üçüncüsünü ve daha görkemlisini bu Trabzon insanı yapar. Bunun için de müzenin kapatılmasına gerek yoktur. Ama, belli ki bu tamamen tek taraflı bir siyasi karardır. Bunun arkasından gelecek uluslararası tepkileri de düşünmek durumunda olmak gerekir.

1957 yılında kişisel olarak 100 bin lira,  2013 yılının parası ile en az 1 milyon lirayı Ankara’daki  Kocatepe Camisi için bağışlayan, iktidarı döneminde yılda 2 bin cami yaptıran rahmetli Adnan Menderes eğer kiliseden dönme caminin müzeye dönüştürülmesi yönünde hazırlıklar yaptırmışsa mutlaka doğru olanı yapmıştır.

Anıt müzeyi ibadete açmak isteyenlerin bu konuda bir daha düşünmelerini…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET VOLKAN CANALİOĞLU (Devamla) - …esnafa, turizmcilere ve yerel halka sormalarını öneriyorum.

Hepinize teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Gündem dışı üçüncü söz, siyasette gerilim ve protestolar hakkında söz isteyen Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’ye aittir. (MHP sıralarından alkışlar)

3.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, siyasette gerilim ve protestolara ilişkin gündem dışı konuşması

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; siyasette gerilim ve son protestolar üzerine gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Kendinizden başka kimseyi dinlemezseniz, “Dediğimiz dedik.” tavrı içerisine girerseniz, toplumu gererseniz ve pervasız bir biçimde bu germeye devam ederseniz, sonunda sosyal patlamalara sebep olursunuz. Son zamanlarda Türkiye, bir gerilimden diğerine savrulan bir ülke konumuna gelmiştir. Kitleler burnundan soluyor, halkın bir kısmı sokaklarda. İnsanlar, yaşam alanlarına müdahale edildiğini ve bu durumun tahammül sınırlarını aştığını düşünüyorlar. İktidar ise sokağa dökülmüş kitleleri evlerine döndürecek çözümü arayacak yerde tam tersini yapıyor. “Sizin 100 bin topladığınız yerde ben 1 milyon toplarım.”, “Evde tutmakta zorlandığımızı söylediğimiz yüzde 50’yi sokağa sürerim.” şeklinde bir strateji izliyor. AKP iktidarı, mitinge mitingle, direnişe direnişle, sokağa sokakla, gerilime gerilimle dişe diş politikası izliyor. Bu, bir iktidarın yapacağı iş değildir. Bu, mafya örgütleri arasında olan rekabeti yansıtan bir şeydir ve devlet yönetimine yakışmaz. Böylece, kitleler karşılıklı olarak mobilize ediliyor. Bu durum, barışa ve sükûnete hizmet etmiyor.

Başbakanın üslubu ve yönetimi, yapıcı, yatıştırıcı olması gerekirken kışkırtıcıdır. Başbakan Erdoğan, iş çevrelerine bedel ödettireceğinden bahsediyor; otelleri, iş adamlarını, sanatçıları hedef gösteriyor, ümük sıkmaktan bahsediyor. Başbakan Erdoğan, kitleleri itidal, sağduyu, sükûnet ve soğukkanlı olmaya çağırmamış, sokak hareketlerinin nedenini komplolara, çözümünü de güvenlik güçlerine emanet etmiştir. AKP, Gezi Parkı’na alternatif olarak devlet destekli parti mitingleri düzenlemiştir; hiçbir gereği yokken toplumu geren, bölen, kutuplaştıran bir tavır takınmıştır.

Unutmamak gerekir ki demokrasilerde… Biraz bunlardan yararlanın, sizin için konuşuyorum.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Hocam, teşekkür ederiz Hocam.

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – Gelecekte, sizi, benden başka savunacak kimse kalmayacak, onun için sizin için konuşuyorum, dinleyin.

Unutmamak gerekir ki demokrasilerde yüzde 50 ile iktidar olmak önemlidir ancak demokrasiyi sürdürebilir kılmak için…

RECEP ÖZEL (Isparta) – Hocam, burada mı gelip avunacaksınız?

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – …yüzde 100’ü şu veya bu biçimde kararlara ve yönetime de katmak gerekmektedir. Demokrasi, evet; sürdürülebilir demokrasi katılımcı demokrasidir, o daha çok evet; buna özellikle dikkatinizi çekiyorum. Hükûmet, şiddetten uzak geniş kitlelerin sokağa dökülme nedenlerine cevap bulmak zorundadır. Bilinmelidir ki sosyal hareketler bütünüyle komplo olmaz ancak komplocular sosyal hareketlerden yararlanabilirler değerli milletvekilleri.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Hocam, konuyu biraz aç da daha çok anlayalım.

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – Başbakan Erdoğan’ın kitlelerin karşısında “Camiye ayakkabıyla girdiler, camide içki içtiler.” sözleri, kitleleri galeyana getirecek türden provokatif sözlerdir. “Reyhanlı’daki saldırıda 52 Sünni kardeşimiz öldü.” sözleri, tehlikeli ve bölücüdür.

Yüce kitabımız diyor ki: “Fırka fırka olup dinlerini parçalayanlarla senin hiçbir ilişiğin olmaz.” “Fitne katilden de beterdir.”

Muhteşem Süleyman, birliğin ve bütünlüğün önemini “Olmaya bahtü saadet dünyada vahdet gibi.” yani “Olmaya AKP iktidarı halk arasındaki birlik gibi.” demeye getiriyor. Titreyin ve kendinize gelin!

Yavuz Sultan Selim de aynı şeyi söylüyor: “Milletimde ihtilâf ü tefrika endîşesi/Kûşe-i kabrimde hattâ bîkarar eyler beni.” diyor.

Akif “Tefrika girmezse bir millete düşman giremez/ Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.” diyor.

Ey Başbakan, ey AKP! Eba, ecdat böyle diyor, daha ne desin; o zaman siz niye böyle yapıyorsunuz? “Eba, ecdat” diye diye, eba, ecdat ne diyorsa tersini yapmayı nereden öğrendiniz; hangi ideolojiden, hangi kaynaktan aldınız, bunu bir açıklayın.

Değerli milletvekilleri, bir başka hadise de yine bununla ilgili olarak Lice’deki karakola yönelik protestoların arka planını çok iyi okumak gerekmektedir. Hükûmetin devlet konusunda gaflet, ihmal ve dalalet içine girmemesi gerekir. Her nedense, AKP Hükûmeti, kendisine yönelik darbe ve eleştirilere haddinden fazla duyarlı olmasına karşın, devlete karşı yapılan darbe ve hareketleri görmezlikten gelmektedir. Terör örgütü ve uzantıları “Burayı karakol yapma.” diyor.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Ama yapıyor değil mi Hocam?

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) - “Bölgede güvenliği güçlendirecek adım atma.” diyor, Hükûmet yetkilileri âdeta tövbe istiğfar eder gibi, kalekol ve karakolların inşa faaliyetleri karşısında “Onların ihalesi daha önceden yapılmıştı.” ya da…

RECEP ÖZEL (Isparta) – Daha da yapacağız Hocam.

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) - …“Yenileri yapılmıyor, eskileri onarılıyor.” ya da “Lice’de yapılan karakol yoktur.” şeklinde utanç verici açıklamalar yapılıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – AKP, devletin olduğu bir yerde karakol da olacağını bilmiyor, güvenliğin olacağından da haberi yok.

Daha vardı ama son söz olarak söylüyorum: Bölücülüğün olduğu yere güvenliği, zulmün olduğu yere adaleti, ayrılığın olduğu yere birliği götürmek hem vatanseverliğin hem de siyasetin görevidir.

Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, önergeleri ayrı ayrı okutacağım.

3’üncü sırada okutacağım Meclis araştırması 500 kelimeden fazla olduğu için önerge özeti okunacaktır. Ancak önergenin tam metni tutanak dergisinde yer alacaktır.

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 19 milletvekilinin, toplumsal gösterilerde kullanılan gazların kullanım gerekliliğinin ve insan sağlığına etkilerinin araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/696)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye’nin çeşitli yerlerindeki toplu gösteri ve yürüyüşler sırasında emniyet görevlileri kontrolsüz şekilde gaz bombası ve biber gazı kullanmaktadır. Bu uygulamanın insan sağlığına çeşitli zararları olduğu bilinen bir gerçektir. Bu zararlı etkileri, Sivas katliamı davasının zaman aşımına uğratıldığı gün Ankara Adliyesi önünde bizzat yaşamış bulunmaktayım. Biber gazına bağlı ölümler olduğunu da daha önce rapor edilmiştir. Kullanılmakta olan gazların insan sağlığına zararlarının araştırılması ve zararlı etkilerinin saptanması durumunda kullanımdan kaldırılması için TBMM İçtüzüğü’nün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

1) Aytuğ Atıcı                                 (Mersin)

2) Kadir Gökmen Öğüt                   (İstanbul)

3) Osman Aydın                             (Aydın)

4) Bülent Tezcan                             (Aydın)

5) Recep Gürkan                             (Edirne)

6) Mehmet S. Kesimoğlu                (Kırklareli)

7) Mehmet Şevki Kulkuloğlu         (Kayseri)

8) Mehmet Şeker                            (Gaziantep)

9) Sakine Öz                                   (Manisa)

10) Ramazan Kerim Özkan             (Burdur)

11) Selahattin Karaahmetoğlu         (Giresun)

12) İhsan Özkes                              (İstanbul)

13) Haluk Eyidoğan                        (İstanbul)

14) Doğan Şafak                             (Niğde)

15) Ali İhsan Köktürk                    (Zonguldak)

16) Turgut Dibek                            (Kırklareli)

17) Ömer Süha Aldan                     (Muğla)

18) Dilek Akagün Yılmaz               (Uşak)

19) Hasan Akgöl                            (Hatay)

20) Namık Havutça                         (Balıkesir)

Gerekçe:

Anayasa'nın 34'üncü maddesinde "Herkes, önceden izin almadan silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir." denmektedir. Kendini ifade etmek için toplantı ve gösteri yapanların güvenliğinden sorumlu olan güvenlik güçleri, orantısız güç kullanmakla kalmayıp topluluk üzerine kontrolsüz şekilde biber gazı uygulayarak insan hayatını riske etmektedir. Bu keyfî ve kontrolsüz uygulamalar yüzünden vatandaşlar anayasal haklarını kullanırken hayati tehlike yaşamaktadır.

Ankara Adliyesi önünde, kamuoyunda Sivas Madımak Davası olarak bilinen ve davanın zaman aşımına uğradığı gün, duruşma sonrası adliye önünde, aralarında benim de bulunduğum milletvekili arkadaşlarımla beraber halkın üzerine biber gazı sıkılarak toplantı yapan topluluk dağıtılmaya çalışılmıştır. Antidemokratik bu uygulama sırasında ileri derecede solunum sıkıntısı yaşadım ve diğer sıkıntı yaşayanları gördüm. Tanık olduğum ve zararların yaşayıp hissettiğim bu uygulama insan sağlığına zararlı ve onur kırıcıdır.

Biber gazının, içeriğindeki etken madde oranlarına bağlı olarak çeşitli sağlık sorunları yarattığı bilinmektedir. En ciddi olanı, solunum yollarında daralma (ödem) oluşturarak nefes darlığı oluşturmasıdır. Buna bağlı olarak da özellikle riskli grupta -yaşlılar, solunum sistemi hastaları, alerjik insanlar- ölümlere yol açmaktadır. Geçici körlük, ciltte yanma yaralanma hafif sayılacak etkilerdendir.

Güvenlik güçlerinin toplumsal olaylarda kullandığı gazların içeriği, menşei, etken madde oranları, kullanım şekli, sağlığa etkisi ve kullanım gerekliliğinin ortaya konması için bir Meclis araştırma komisyonu kurulması insan sağlığı ve onuru için gereklidir.

2.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal ve 19 milletvekilinin, ülkemizdeki basın özgürlüğünün genişletilmesini teminen alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/697)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizdeki basın özgürlüğünü genişletmek, basın özgürlüğünü destekleyici yasal dayanaklar hazırlamak ve basın özgürlüğünü modern ülkeler düzeyine çıkarmak amacıyla Anayasa’nın 98, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 104 ve 105'nci maddeleri uyarınca  bir Meclis araştırması açılması hususunda gereğini saygılarımızla arz ederiz.

                                                                                                                27/3/2012

1) Mahmut Tanal                             (İstanbul)

2) Kadir Gökmen Öğüt                   (İstanbul)

3) Bülent Tezcan                              (Aydın)

4) Osman Aydın                              (Aydın)

5) Recep Gürkan                             (Edirne)

6) Mehmet S. Kesimoğlu                (Kırklareli)

7) Mehmet Şeker                             (Gaziantep)

8) Mehmet Şevki Kulkuloğlu          (Kayseri)

9) Sakine Öz                                    (Manisa)

10) Selahattin Karaahmetoğlu          (Giresun)

11) Haluk Eyidoğan                        (İstanbul)

12) Dilek Akagün Yılmaz               (Uşak)

13) Namık Havutça                         (Balıkesir)

14) Doğan Şafak                             (Niğde)

15) Ali İhsan Köktürk                     (Zonguldak)

16) Turgut Dibek                             (Kırklareli)

17) Ömer Süha Aldan                     (Muğla)

18) Hasan Akgöl                             (Hatay)

19) İhsan Özkes                              (İstanbul)

20) Ramazan Kerim Özkan             (Burdur)

Gerekçe:

Uluslararası hazırlanan raporlarda Türkiye'de basın özgürlüğü gitgide gerilemektedir. Türkiye'de basın, dünya genellemesinde yarı özgür ülkeler arasında nitelendirilmektedir. Basının özgür olup olmadığı, kısıtlanıp kısıtlanmadığı meşrutiyetin ilanından bugüne kadar her dönemde tartışmalara neden olmuştur. Son dönemlerde tutuklu basın mensuplarının sayısında yaşanan artış ve basın mensuplarına yazılan yazılar, yapılan haberler nedeniyle, açılan tazminat davalarındaki artış nedeniyle Türkiye'de basının kısıtlanması sorunu ile karşılaşılmaktadır.

Basın özgürlüğü aynı zamanda halkın haber alma ve gerçekleri öğrenme özgürlüğüdür. Basın özgürlüğü olmadan demokrasi olamaz. Türkiye'de basın özgürlüğünün olup olmadığı, kısıtlanıp kısıtlanmadığı birçok dönemde tartışılmış ve tartışılmaya devam edilmektedir. Bazıları basını kontrol altına almaya çalışırken bazıları basını tehlike olarak kabul etmemiştir. Oysaki demokratik ülkelerde basın, dördüncü kuvvet gibi kabul görmektedir. Farklı bir deyişle basın, demokrasinin olmazsa olmazlarındandır.

Son dönemlerde yazdıkları yazılar, yaptıkları haberler nedeniyle tutuklu olarak yargılanan basın mensuplarının sayılarındaki artış ve açılan tazminat davalarındaki artış göz önünde bulundurulduğunda basının özgürlüğünün engellenmesi sorunu gün yüzüne çıkmaktadır. Basın mensupları yargılanma ve tazminat ödeme tehdidi altında haber yapmakta ve bu ortamda basının özgür hareket etmesine olanak kalmamaktadır.

Çok sayıda yayın organının toplatılmasının, kapatılmasının, karikatür ve mizah dergilerinin yasaklanmasının, İnternet sitelerine erişimin engellenmesinin, radyo ve televizyon kuruluşlarına çeşitli yaptırımlar uygulanmasının, gazetecilerin iş güvencesinden yoksun bırakılmasının basının önündeki ciddi sorunlar olduğu defalarca dile getirilmiş sorunlardır. Yasaklamaların, kısıtlamaların, cezalandırmaların olduğu bir ülkede basının özgür olduğunu söylemek doğru değildir.

Türkiye, basın özgürlüğü bakımından dünya genelinde yapılan araştırmalarda yarı özgür olarak nitelendirilmekte ve 2008 yılından bu yana basın özgürlüğünde gerileme olduğu kaydedilmektedir. Uluslararası Basın Enstitüsünün (IPI) 2011 sonu itibarıyla basın özgürlüğü ihlallerine ilişkin hazırladığı raporda Türkiye'nin Avrupa'daki en kötü basın özgürlüğü resimlerinden birini çizdiği vurgulandı.

Ülkemizdeki basın özgürlüğünü genişletmek, basın özgürlüğünü destekleyici yasal dayanaklar hazırlamak ve basın özgürlüğünü modern ülkeler düzeyine çıkarmak amacıyla Anayasa’nın 98’inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 104’üncü ve 105'inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılması hususunda gereğini saygılarımızla arz ederiz.

3.- Antalya Milletvekili Arif Bulut ve 21 milletvekilinin, çiftçilerin, üretim bölgelerindeki belediyelerin ve toptancı hal müdürlüklerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/698) (x)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Çiftçilerimizin ve üretim bölgelerinde bulunan belediyelerimizin ve toptancı hal müdürlüklerinin çok büyük sorunlar yaşadığı, bu sorunların çözülmesine yönelik gerekli araştırılmanın yapılması ve hal müdürlüklerinin faaliyetlerini daha verimli bir şekilde sürdürebilmesini sağlayacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98, TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105’inci maddeleri kapsamında Meclis araştırması açılması konusunda gereğini arz ederiz

1) Arif Bulut                                  (Antalya)

2) Yıldıray Sapan                          (Antalya)

3) Metin Lütfi Baydar                    (Aydın)

4) Sakine Öz                                  (Manisa)

5) Osman Kaptan                          (Antalya)

6) Gürkut Acar                              (Antalya)

7) Recep Gürkan                           (Edirne)

8) Mehmet Şeker                           (Gaziantep)

9) Mehmet Şevki Kulkuloğlu        (Kayseri)

10) Kemal Değirmendereli            (Edirne)

11) Selahattin Karaahmetoğlu        (Giresun)

12) Doğan Şafak                           (Niğde)

13) Haluk Eyidoğan                      (İstanbul)

14) Ali İhsan Köktürk                   (Zonguldak)

15) Turgut Dibek                           (Kırklareli)

16) Ömer Süha Aldan                   (Muğla)

17) Dilek Akagün Yılmaz             (Uşak)

18) Hasan Akgöl                           (Hatay)

                                      

(x) (10/698) esas numaralı Meclis Araştırma Önergesi’nin tam metni tutanağa eklidir.

19) Namık Havutça                       (Balıkesir)

20) İhsan Özkes                            (İstanbul)

21) Ramazan Kerim Özkan           (Burdur)

22) Mehmet S. Kesimoğlu            (Kırklareli)

Gerekçe Özeti:

1/1/2012 tarihinde yürürlüğe giren 5957 sayılı Kanun'un uygulanmasında özellikle üretim bölgelerinde bulunan toptancı hallerinde sorunlar yaşanmaktadır. 7/12/2011 tarihinde yayınlanan Hal Kayıt Sistemi tebliği ile ilgili olarak ocak ayından günümüze kadar hal esnaflarımızla, çiftçilerimizle ve de hal müdürlüklerimizle yapılan toplantılarda elde edilen bilgiler ışığında çok büyük sorunlar yaşandığı belirlenmiştir.

Ortaya çıkan bu sorunlar aşağıda maddeler hâlinde belirtilmiştir.

1) 5957 sayılı Kanun’un 11’inci maddesine göre, çok uzun yıllar tahsis sistemi ile çalıştırılan iş yerleri kiracı durumuna getirilmiş oldu.

2) Toptancı hallerinde hiçbir tahsis sahibi veya kiracı çok önemli bir gerekçe olmadan iş yerini devretmeyi düşünmez. Bunların ilki ekonomik zorluğa düşülmesi, borç ödeme güçlüğü, ölüm, hastalık veya çalışamaz hâle gelmektir.

3) 5957 sayılı Kanun’un 12’nci maddesinde teminat konusu açıklanmıştır. Fakat bu madde kendi içinde dengesizlikler içermektedir. Bir taraftan toptancı halleri işyeri sayısı ve işlem hacmi itibariyle büyük farklılıklar göstermekte olup diğer taraftan bazı toptancı hallerinde mülkiyet devirleri yapılmıştır. Teminat hususunun halin genel durumu ve işlem hacmine göre belirlenmesi için toptancı hali işleten ilgili belediyelerin yetkisine bırakılması daha uygun olacaktır.

4) Yüzlerce müşteriye onlarca çeşit mal satan hal komisyoncusunun her müşteri adına ve her mal çeşidine tahakkuk eden hal rüsumunu takip ve onun adına ödeme yapması büyük sıkıntılar doğurmaktadır. Bu durum her bir komisyoncu için binlerce sütun ve işlem anlamına gelmektedir.

5) Kanunun 4’üncü maddesinin (5)’inci fıkrasında ve tebliğin 5’inci maddesinin (15)’inci fıkrasında belirtilen hususa karşılık bölgemizdeki haller dışında çalışan tüccarlar bu gerekçeye uymamaktadırlar. Bunlar üreticiden satın aldıkları malları hal içinde otellere, perakendecilere tüketici kurumlara ve ihracatçılara satmaktadırlar. Bu hususların acilen denetimlerle önlenmesi gerekmektedir.

6) 1994 yılında yayımlanan bir tebliğ ile tarımda kendi adına çalışan üreticilerin BAĞ-KUR primleri teslim ettikleri mallardan kesilmektedir. Bugünlerde tüm çiftçilerimizin aklını karıştıran yeni bir haberle binde 1’lik bu oranın, yüzde 5'e yükseltildiği öğrenilmiştir. Bu durum zaten iş hacimleri devamlı azalan toptancı hallerimize üreticilerin mal getirmelerini büyük ölçüde engelleyecektir.

7) Toptancı hallerimize ürün getiren üreticiler kapı girişlerinde beyan ettikleri komisyoncular yerine başka komisyonculara ürünlerini götürebilmektedirler.

8) Gece saatlerinde ürün kontrolleri sağlıklı yapılamamakta, alıcılar ve komisyoncular zarara uğramaktadır. Toptancı hallerinin düzenli ve verimli çalışılabilmeleri için iş saatlerine bir düzenleme getirilmesi gerekmektedir.

9) Toptancı hal müdürlükleri mal almaya gelen pazarcı ve diğer alıcıların araçları için giriş ücreti ve yüksek miktarlarda işgaliye ve park ücreti almaktadır.

10) Hal içinde yüzde 1 olan rüsumun hal dışında yüzde 2 olarak uygulanması yine toptancı halleri aleyhine sonuçlar doğurmaktadır.

11) 5957 sayılı Kanun’un 5’inci maddesinin (6)’ncı fıkrasında; "Komisyoncuların mal bedellerini satış tarihinden itibaren on beş gün içinde üretici veya üretici örgütüne ödemek zorundadırlar." Hal Komisyoncularının satış vadeleri ise en az altmış günle başlamaktadır.

12) Bildirim sisteminin sağlıklı bir şekilde çalışmadığı, devamlı hata verdiği gözlenmektedir.

13) Türkiye'deki tüm hallerde rüsum gelirlerinin hâlâ toplanamadığı görülmektedir.

Bu nedenlerle üretim bölgelerinde bulunan belediyelerimizin, üreticilerimizin, hal esnafımızın ve hal müdürlüklerimizin emeklerinin korunması, Bakanlığınızın 1/1/2012 tarihinde yürürlüğe giren 5957 sayılı Kanun’un uygulanmasında üretim bölgelerinde bulunan üreticilerimizin, hal esnafımızın ve hal müdürlüklerimizin zararına yol açıp açmadıklarının belirlenmesi, yürürlüğe giren bu kanunun üretim bölgelerinde bulunan üreticilerimize ve esnafımıza daha fazla katkı sağlamasının önünü açacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılması gerekli görülmektedir.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

Okutuyorum:

B) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde bulunduğu dönemde de çalışma talebinin uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/1242)

                                                                                                               05/07/2013

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun, Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde bulunduğu dönemde de çalışabilmesine dair bir talebi olmuştur. Başkanlığımızca uygun görülen bu talep İç Tüzük'ün 25'inci maddesi gereğince Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                                                                                              Cemil Çiçek

                                                                                                Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                 Başkanı

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, karar yeter sayısı.

BAŞKAN – Evet, tezkereyi oylarınıza sunacağım ve  karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

 

 

Kapanma Saati: 14.31

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.44

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 131’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Başkanlığının tezkeresinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi tezkereyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler…  Kabul etmeyenler…

Kâtip üyeler arasında anlaşmazlık olduğu için elektronik cihazla oylama yapacağız.

İki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, eğer muhalefet İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun çalışmasını istemiyorsa biz de reddedelim; tatilde çalışmasını istemiyorsa, Komisyonun aldığı kararı biz de reddedelim, eğer öyle ret oyu vereceklerse.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Biz ret vermiyoruz, bir yoklama olarak istiyoruz bunu.

(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

                                                                    

 

Kapanma Saati: 14.47

 

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 15.06

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 131’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Başkanlığın tezkeresinin yapılan ikinci oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi tezkereyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, tezkere kabul edilmiştir.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz ve arkadaşları tarafından Adana ilindeki çiftçilerin sorunlarının (10/564); Adana Milletvekili Ali Halaman ve arkadaşları tarafından ülke genelinde meydana gelen büyük afetler, kuraklık, yanlış desteklemeler ve fiyat politikaları sebebiyle büyük sıkıntı içine giren çiftçilerin sorunlarının (10/581); Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve arkadaşları tarafından 1/3/2012 tarih 3210 sayı ile Tokat ilindeki çiftçilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergelerinin, Genel Kurulun 5 Temmuz 2013 Cuma günkü birleşiminde okunarak görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 5/7/2013 Cuma günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                            Mehmet Şandır

                                                                                                                  Mersin

                                                                                                   MHP Grup Başkan Vekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminin, “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz ve arkadaşlarının (10/564) esas numaralı, Adana ilindeki çiftçilerin sorunları ve Adana Milletvekili Ali Halaman ve arkadaşlarının (10/581) esas numaralı ülke genelinde meydana gelen büyük afetler, kuraklık, yanlış desteklemeler ve fiyat politikaları sebebiyle büyük sıkıntı içine giren çiftçilerin sorunları ile Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve arkadaşlarının 1 Mart 2012 tarih, 3210 sayı ile TBMM Başkanlığına vermiş olduğu Tokat ilindeki çiftçilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verdikleri Meclis araştırma önergelerinin 5/7/2013 Cuma günü (bugün) Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Muharrem Varlı, Adana Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

MUHARREM VARLI (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi olarak vermiş olduğumuz çiftçilerin problemlerinin araştırılmasıyla ilgili önergemizin lehinde söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Biz, burada, bu kürsüde defalarca gündeme getirmemize rağmen her defasında iktidar tarafından, Hükûmet tarafından çiftçilerin problemlerini araştırmak, çiftçilerin problemlerine çözüm üretmek hep kulak arkası edildi. Nereye kadar kulak arkası edilecek, bu çiftçiler topraklarını terk edene kadar mı, bu çiftçiler ekmekten dikmekten vazgeçene kadar mı terk edilecek? Bunun nereye kadar gideceğini kestiremiyorum ama şu anda çiftçilerimiz aşırı derecede sıkıntı içerisinde, problemleri çok fazla, bunları da burada gündeme getirmek ve onların problemlerini Türkiye Büyük Millet Meclisine taşımak adına ben, en azından bir çiftçi milletvekili olarak bunu kendime görev addediyorum.

Değerli arkadaşlarım, buğday hasadı hemen hemen tamamlanmak üzere. Şu anda İç Anadolu’nun bazı bölgelerinde hasat yapılıyor, diğer bölgeler tamamen bitmiş durumda. Buğday fiyatları ne yazık ki beklenilen seviyede değil, şu anda 650 bin lirayla 700 bin lira arasında, eski rakamla. Çiftçilerin buğday ekip ona yapmış oldukları masrafı karşılayacak seviyede de değil bu fiyatlar ve çiftçilerimiz ne yazık ki Ofis çabuk alım yapmadığından, peşin bedelle ödeme yapmadığından dolayı da tüccarın eline düşüp ona ucuz bedelle buğdayını satmak mecburiyetinde kalmıştır.

Değerli arkadaşlarım, buğday çok stratejik bir üründür. Buğdayın ekilmesi mutlaka teşvik edilmelidir, buğday üreticileri mutlaka desteklenmelidir çünkü bugün belki pamuğu dışarıdan ithal edebilirsiniz -onun ithal edilmesi de yanlıştır- ama buğday savaşta da, barışta da Türkiye’ye lazım olan, insanlarımıza lazım olan, devlete lazım olan bir üründür, onun için buğday ekimini mutlaka desteklememiz lazım, buğday  ekenleri mutlaka desteklememiz lazım.

Bakınız, Türkiye'nin ihtiyacı aşağı yukarı 22-23 milyon ton civarındadır. Bu yıl beklenen rekolte, Tarım Bakanlığının açıkladığı rekolte 20 ile 21 milyon ton civarındadır. Yani, aşağı yukarı 2 milyon ton gibi bir açık vardır. Bu, nereden karşılanacak? İthal edilerek karşılanacak. Yahu, biz, hadi diyelim ki, efendim petrolü bulamadık -var da bulamadık- dışarıdan petrol ithal ediyoruz. Ya, arkadaş bizim buğday ekecek topraklarımız yok mu? Birçok toprağımız boş kalıyor. Niye? Çünkü, çiftçi buğdaydan para kazanamadığı için buğday ekmek istemiyor, dolayısıyla da bir rekolte eksikliği var ve ne yazık ki bu da ithalatla karşılanacak. Yani, ülkemiz kendi içerisinde milletimizin alın teriyle kazanıp ödediği vergileri bir başka ülkenin çiftçisinin kazancı olarak ne yazık ki yurt dışına gönderecek. Bunlar, yanlış politikalar değerli arkadaşlarım. Buğday üreticilerini mutlaka desteklememiz lazım. Pamuk üreticilerinin de aynı sıkıntıları var. Bugün, Türkiye, dünyanın en büyük pamuk ithalatçılarından birisi hâline geldi. Dünyanın en çok pamuk üretebilecek ülkelerinden birisi olmasına rağmen, topraklarımız, iklimimiz buna müsait olmasına rağmen, dünyanın en kaliteli pamuğunu üretebilecek durumdayken ne yazık ki pamuk üretemiyoruz. Niye üretemiyoruz? Çünkü, pamuktan para kazanamıyor çiftçi, onun için pamuk ekmek istemiyor. Fabrikatör de ne yapacak? Bu işi yapıyorsa eğer, gidip dışarıdan pamuk getiriyor. Kime para kazandırıyoruz? Amerika’nın çiftçisine para kazandırıyoruz, Yunanistan’ın çiftçisine para kazandırıyoruz, Hindistan’ın çiftçisine para kazandırıyoruz. Bizim çiftçimiz pamuk ekmeyi, pamuk üretmeyi bilmiyor mu? En âlâsıyla biliyor, en iyisiyle biliyor. Ver benim çiftçime Avrupa’daki desteği, gelişmiş Avrupa ülkelerinin pamuk üreticilerine vermiş olduğu desteği ver, bak bakalım Türkiye de dünyanın en fazla pamuk üreten ülkeleri hâline geliyor mu, gelmiyor mu? Ama yanlış politikalar neticesinde, ithalata yönelik politikalar neticesinde bugün pamuk üreticisi, ne yazık ki, havlu atmıştır, pamuk ekmekten vazgeçmiştir.

Değerli arkadaşlarım, mısırda da durum aynı. On beş, yirmi gün önce, bir ay öncesinden, konuşma yaptım: “Şu ithalatı durdurun, efendim, dışarıdan mısırı getirmeyin. Kanatlı yem üreticilerinin, büyükbaş hayvan yem üreticilerinin tamamı kendi ithal mısırlarıyla kendi depolarını doldurdular, ihtiyaçlarını karşıladılar, bir ay sonra mısır hasadı başlayacak, bu çiftçi ne yapacak?” dedim, dinlemediniz, fonu yükseltmediniz, aksine ithalatı teşvik ettiniz. Dolayısıyla, bugün, ne yazık ki, Türkiye’de, şu anda kanatlı yem üreticilerinin ve büyükbaş hayvan yem üreticilerinin depoları dolmuş durumdadır. Çiftçinin malı çıktığı zaman, acaba çiftçi nasıl pazarlayacak diye endişe içerisindeyim. Ben kendim bir çiftçiyim, bunu da bizzat yaşayan bir arkadaşınızım. Bugün gübre alırken nasıl yüreğimiz ve cebimiz yanıyorsa, mazot alırken nasıl yüreğimiz ve cebimiz yanıyorsa işte, çiftçi, ürünü hasat ettiğinde eğer para etmiyorsa, nasıl kara kara düşünüyorsa bunu en iyi bilen bir arkadaşınızım çünkü bizzat yaşayan bir arkadaşınızım.

Dünyanın en pahalı mazotunu tüketiyoruz, 4,33 lira. Allah’tan reva mıdır bu ya! Dünyanın en pahalı gübresini tüketiyoruz. Yani, altında, gümüşte, efendim, süs eşyasında KDV’yi düşürdünüz. Yıllardan beri burada söylüyorum, “Gelin, şu gübredeki yüzde 18 KDV’yi düşürelim, çiftçinin menfaatine bu işi yapalım.” diye, her defasında Maliye Bakanı diyor ki: “Olmaz.” Tarım bakanı diyor ki: “Bizim böyle bir projemiz yok.” Niye yok kardeşim? Yani, süs eşyası, efendim, altın ve gümüş yani bunlarda KDV’yi sıfırlarken vicdanınız tahammül ediyor da çiftçinin en pahalı girdisi olan gübrede yüzde 18 KDV’yi kaldırmaya niye vicdanınız tahammül etmiyor? Çünkü sizin çiftçiyle alakalı bir vicdan meseleniz var, bir vicdan probleminiz var. Çiftçi sizin için yok, çiftçi diye bir şey yok sizin için.

Buraya çıkıyor konuşmacılarınız  “Efendim, Ziraat Bankası şu kadar kredi verdi.” Yahu, Ziraat Bankasının verdiği krediyle övünmek acaba neyle eş değerdir? Ben bunu anlayamıyorum ya. Bir insanın parası varsa, para kazanıyorsa, gidip Ziraat Bankasından niye kredi alsın kardeşim, niye gitsin kredi alsın ya! Denizbanktan niye gidip kredi alsın, efendim, Şekerbanktan niye kredi alsın! Para kazanamıyor, tekerini döndürebilmek için, ihtiyacını karşılayabilmek için, topraklarını terk etmemek için o bankadan kredi alıyor, bu bankadan kredi alıyor; bütün tarlalarını, evlerini, topraklarını da ipotek veriyor. Yani bununla övünmek bana göre akli bir problem manası… Ben öyle karşılıyorum yani. Bununla övünülmez arkadaşlar. Yani, para kazanan hangi çiftçimiz gider Ziraat Bankasından kredi alır ya? Niye alsın yani, niçin alsın? Şimdi, “Efendim, biz şu kadar destek veriyoruz. 2002’de destek şu kadardı, 2013’te destek bu kadar.” Ya bırakın ya, bu lafları bırakın, bırakın; bırakın bu lafları. Toprağın içerisinde alın terini döken, gerçekten ekip diken, gerçekten yüreği yanan insanlar gelsin burada konuşsun. Eğer bunu konuşabiliyorsa bu şekilde alnından öpeceğim o zaman onu. Eğer “Ben çiftçilik yapıyorum, para kazanıyorum; toprak ekip dikiyorum, para kazanıyorum.” deyip burada, bu kürsüde cevap verebiliyorsa, onun alnından öpeceğim, bir daha da hiç konuşmayacağım. Ama nerede toprağı bilmeyen varsa, nerede toprakla uğraşmayan varsa, sırf burada gelip kendi grubunu tatmin etmek noktasında, ahkâm kesmek adına konuşma yapılıyorsa, bunlar doğru şeyler değil arkadaşlar, doğru şeyler değil. Bunların hiçbir tanesi çiftçinin problemlerine de çözüm getirmez, çözüm üretmez. Yani, eğer bu kadar iyiyse çiftçi, gelin, hep beraber bu araştırma önergesini kabul edelim, kabul edelim hep beraber. Gidelim, Adana’da, Karataş’ta, Ceyhan’da, Yumurtalık’ta, İmamoğlu’nda oturalım çiftçilerimizle, bir konuşalım bakayım. Eğer kendinize bu kadar güveniyorsanız, kendinizden bu kadar eminseniz, verdiğiniz destekler bu kadar çok çiftçiye fayda sağladıysa, gelin, gidelim, yapalım bunu. Ama yapamazsınız ki… Yapamazsınız çünkü bunları çiftçinin karşısında anlatacak yüzünüz yok. Ama buraya geliyorsunuz, şov yapmak adına, “Efendim, şu kadar destek verdik, bu kadar destek verdik, Ziraat Bankasından şu kadar kredi verdik.” Ya bırakın bunları ya! Bırakın, bırakın! Çiftçi can çekişiyor, çiftçi ölmek üzere, çiftçinin can suyuna ihtiyacı var.

MEHMET ERDEM (Aydın) – Senin bildiklerin…

MUHARREM VARLI (Devamla) – Senin toprağın var mı yahu, var mı toprağın?

MEHMET ERDEM (Aydın) – Var.

MUHARREM VARLI (Devamla) – Bırak Allah’ını seversen yahu, bırak Allah’ını seversen. Toprağı olmayan adam konuşmasın buradan, bırak.

Şimdi, bakın değerli arkadaşlarım, çiftçi can çekişiyor, çiftçiye can suyu vermemiz lazım, bunun için de çözüm üretmemiz lazım. Afaki nutuklarla bu iş olmaz. Sırf kendi grubunuzu tatmin etmekle bu iş olmaz. Buraya çıkıp şov yapmakla da bu iş olmaz. Onun için, gerçekten yüreği yanan arkadaşım varsa, gerçekten çiftçilik yapan varsa, alın terini toprağa döken varsa gerçekten para kazanan oluyorsa onun alnından öpeceğim, bir daha da böyle konuşma yapmayacağım. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi Grup önerisi aleyhinde söz isteyen Mehmet Erdoğan, Adıyaman Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; MHP Grubunun araştırma önergesi aleyhinde söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, şimdi, gerekçeye baktım, gerekçede şu yazıyor: “99 yılında meydana gelen büyük afetler ve yıllardan beri…” diye devam ediyor. Bir alt paragrafta “TC Ziraat Bankası ve Türkiye Tarım Kredi Kooperatiflerince verilen yüksek faizli krediler…” ve alt satırda bir şey daha yazıyor: “Çiftçiye yapılan desteklerin bazılarının kaldırılması…” Şimdi geleceğim, sizin gerekçeleriniz doğrultusunda, ithamlarınız noktasında konuşacağım.

Hazreti Mevlâna der ki: “İki parmağını göz kapaklarının üzerine koy, bir şey görebiliyor musun dünyadan? Hayır. E, sen göremiyorsun diye bu dünya yok değil ki aziz kardeşim. Göz yummakla gece olmaz, gözünü kapayan kendisine gece yapar.” (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, aziz milletimiz neyin Türkiye'nin lehine neyin aleyhine olacağını gayet iyi derecede biliyor. Biz, aziz milletimizin sağduyusuna her zaman güvendik, hamdolsun hata da etmedik, ne aldanan olacağız ne aldatan olacağız dedik.

Hatırlatmakta fayda var. Dün, Hakkâri’nin, Edirne’nin köylerine yol götüren, su götüren bir Türkiye değil, onu bırakın, Başkent Ankara’nın köylerine yol götüremeyen, su götüremeyen bir Türkiye vardı, yardım alan bir Türkiye vardı.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Allah, Allah!

MUHARREM VARLI (Adana) – Ağlayacağım şimdi ben, ağlayacağım. Yapma ya!

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Meyveli ağacı taşlarlar, bu konuşmanız oradan sizin meyveniz yok, attığınız taş da başınıza düşer.

Bugün dünyanın her yerine yardım elini uzatan bir Türkiye var. Dün “seçim ekonomisi” diyerek popülizm yaptılar. Milletin kaynaklarını çarçur ettiler. Milletin emanetine haksızlık ettiler.

TURGAY DEVELİ (Adana) – Çiftçiye gel, çiftçiye.

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – İşte çiftçi burada değerli kardeşim, tabii çiftçiye geliyorum.

Merkez Bankasına talimat verildi.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Tütün çiftçisine gel Mehmet Erdoğan Bey.

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Karşılıksız para basıldı.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Adıyaman tütününe gel biraz.

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Bedeli, sonuçları, faturası hiç hesaba katılmadan bol keseden dağıtıldı. Vaatler havada uçuştu. Enflasyon bu ülkede üç haneli rakamlara yükseldi.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Bunlar çiftçiyi ilgilendirmiyor Mehmet Bey.

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Bütçe açığında rekorlar kırıldı. Faizler astronomik seviyelere tırmandı, ardı ardına zamlar geldi, kaşıkla verilen kepçeyle geri alındı.

SAKİNE ÖZ (Manisa) – Samandan bahset, mazottan bahset.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Adıyaman tütününden bahset, Adıyaman tütününden.

MUHARREM VARLI (Adana) – Aynı sizinki gibi, aynı sizi anlatıyorsun vallahi yani.

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Sabırlı olursanız anlatacağım. Ben sizlere değil aziz milletime söylüyorum. (CHP sıralarından gürültüler)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, Sayın Başkan…

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Aziz milletim, gecelik 7.500’lük faizleri…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, hatibi uyarır mısınız.

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – …üç haneli enflasyon rakamlarını, batan bankaları…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Size değil, aziz milletime” diyor. Lütfen efendim.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, hatibi uyarır mısınız.

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – …hortumlanan yüzlerce milyar dolarları hatırlayın demiyorum. Bu ülkede yıllardır el kesesinden harcamışlar. “Altta kalanın canı çıksın.” dediniz, “Gemisini kurtaran kaptan.” dediniz, “Devletin malı deniz” dediniz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, lütfen…

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Ama bu denizin bittiğinin, bu geminin karaya oturduğunun aziz milletimiz farkına varmıştı, size “Artık dur.” dedi. AK PARTİ’ye “Bu gemiyi sen yürüteceksin.” dedi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İktidara geldiğimizde karşımızda itibarı yıpratılmış, ekonomi içinde “kara delik” diye nitelendirilen bir Türk tarımı ve çiftçisi vardı. Artık Türkiye'de gerçekleri gören, halkını iyi anlayan, üretime değer veren bir iktidar işbaşındadır.

TURGAY DEVELİ (Adana) – Mazotun fiyatı kaç lira, mazotun?

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Türk çiftçisini ekonomimiz içerisinde vazgeçilmez bir aktör olarak görüyoruz. Türk çiftçisi ekonominin hayırlı evladıdır.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Gübreyi söyle, gübreyi.

TURGAY DEVELİ (Adana) – Gübrenin fiyatı kaç lira?

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Gübreye de geleceğim, gübreye de.

Sizin 1999-2002 arasında “Kimyevi gübre desteklerini kaldıracağız.” diye IMF’ye verdiğiniz taahhütlerden de bahsedeceğim. Hele sabırlı olun ya.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – İGSAŞ’ı kim sattı, İGSAŞ’ı?

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Bizim insanımıza bir gönül borcumuz var, bunu ödeme azmi ve kararlılığı içerisindeyiz. Tarım politikalarını belirlerken ve uygularken sizin yaptığınız gibi popülist yaklaşımlarla değil… Siyasi menfaatleri memleket menfaatlerinin önüne koyarak hareket etme lüksümüz yoktur.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – İyi yazamamışsın sen onu.

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Her kuruşun hesabını iyi yapmak, bu hesabı yaparken de resmin tamamını görmeyi asla ihmal etmemeliyiz.

TURGAY DEVELİ (Adana) – Çiftçi tefecinin kucağında, çiftçi.

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Çok gördük, “Ne veriyorsa 2 katını veriyorum.” diyenleri çok gördük, “Çamurun üstüne oturmam.” diyenleri gördük, “Verdimse ben verdim.” diyenleri gördük. İşte, AK PARTİ sizin bozduğunuz bu dengeleri düzeltmek için, bu dengeleri sağlam bir zemine oturtmak için geldi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MUHARREM VARLI (Adana) – Alkışlıyorum seni Mehmet Erdoğan! Helal olsun sana!

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Aziz milletim, değerli milletvekilleri…

MUHARREM VARLI (Adana) – Tiyatrocu gibisin vallahi, tiyatrocu! Kenan Kalav bile senin gibi oynayamaz bu oyunu, helal olsun vallahi!

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Sabırlı ol, “Çiftçiyim” diyorsun.

…iktidara geldiğimizde ilk işimiz 765 bin çiftçinin 2,7 milyar TL’lik -2 katrilyondan fazla, 3 katrilyonluk- borcunun 1,5 katrilyonunu sildik. 1,2 milyar TL’yi de üç yılda ödeme imkânı getirdik. Bu 765 bin çiftçi, kimin döneminde, bu almış olduğu o cüzi miktardaki kredileri ödeyemez hâle gelmişti? Sizin döneminizde.

SAKİNE ÖZ (Manisa) – Şimdi? Şimdi?

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Gerekçede diyor ki, kredi faizleri yüksekmiş. Ne zaman? Enflasyon yüzde 45.

TURGAY DEVELİ (Adana) – İcra dairelerine bir git bak, icra dairelerine. Hikâye anlatma burada.

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Sabırlı ol, sabırlı ol!

Ziraat Bankası yüzde 59, yüzde 47’yle çiftçiye kredi veriyor.

SAKİNE ÖZ (Manisa) – Başkalarına da veriyor, başkalarına da veriyor.

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Vay, sevsinler sizi, sevsinler!

AK PARTİ iktidarında kredi faizleri yüzde 0-7,5 aralığında. 550 milyon TL kredi kullandırılırken 22 katrilyon çiftçimize kredi kullandırılmış. Peki, bugün kredilerden, desteklerden, kredi faizlerinin yüksekliğinden şikâyet edenlerin dönüp bakmaları lazım. Neye? Kendi dönemlerinde, iktidarları dönemlerinde altında imzası olan o taahhüt mektuplarına bakması lazım; 1999, 2001’de neler yazılmış?

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – İcra dosyalarına da bak!

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Kredi sübvansiyonlarının kaldırılacağı vaadi…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçesinde öyle mi?

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Sayın Başkanım, ya, grup başkan vekilim de soruyor “Hakikaten öyle mi?” diyor. Ya, sizin yazdığınızı, sizin söylediklerinizi söylüyorum ben burada. Kredi sübvansiyonlarının kaldırılacağı vaadi, dolaylı destekler yerine doğrudan gelir desteğinin ikame edilmesi… Bu taahhütlerin hepsi IMF’nin bu niyet mektuplarında var. “Tarımda kullanılan kimyevi gübre desteklerini kaldırdık.” bu sizin sözünüz, bu sizin vaadiniz. Muhtaç çiftçilere ödünç tohumluk verilmesi hakkında kanunu siz kaldırdınız ya, Allah aşkına.

TURGAY DEVELİ (Adana) – Ya, sen bugüne gel, milattan önceden bahsediyorsun. Bugüne gel.

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Çiftçi tabii afetle karşılaşıyor; sigorta yok, tabii, Tarım Kanunu’nu da, tarım sigortasını da getiren bizim iktidarımız.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Parayı da sen ödüyorsun değil mi?

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – “Muhtaçsa devlet kendisine tohumluk yardımında bulanacak.” Bunu kaldırıyorlar. Aziz milletim, tohumluk desteğini kaldırıyorlar, gübre desteğini bunlar kaldırıyorlar, kredi faiz sübvansiyonlarının kaldırılmasını IMF’ye bunlar taahhüt ediyorlar.

MUHARREM VARLI (Adana) – Cuma namazından az önce çıktın ha, az önce çıktın! Hutbede gibi konuşma orada!

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Toprak Mahsulleri Ofisi fiyat desteğinin kaldırılacağını IMF’ye verdikleri taahhütlerde ifade ediyorlar.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sen hiç taahhüt vermedin değil mi gelince?

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – İşte, sizin yaptıklarınız bu ama bizim on yıllık dönemimizde tarımda neler yaptık, zamanım da izin verirse birkaç şeyi de ifade etmeye çalışacağım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sekiz dakika MHP’ye salla, iki dakika zaman yeterse… Ben konuşsam bu kadar zarar verirdim partine.

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Ülke nüfusunun yüzde 25’i bu sektörde, tarımın millî gelirdeki payı yüzde 8, ihracattaki payımız yüzde 11, 20’den fazla temel tarım ürününün üretiminde, 10’dan fazla ürününün ihracatında dünyadaki ilk 5 ülke arasındayız ama ne yazık ki tarım, üzerinde negatif anlamda en fazla popülizmin yapıldığı bir alan. AK PARTİ döneminde bu alanda da çok büyük gelişmelere şahit olmaktayız.

Rakamları söylemeyeceğim de neyi söyleyeceğim sana…

MUHARREM VARLI (Adana) – Neyi söyleyeceksin, söyle söyle!

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – …yaptığımızla konuşuyoruz, yapamadıklarımızı da söyleyeceğiz ama aziz milletimize yaptıklarımızı da bahsedeceğiz. 2002 yılında 1,8 milyar TL tarımsal destekleme verilirken…

MUHARREM VARLI (Adana) – Ya, hep aynı yerdesin! Bir adım öne git ya! Allah’tan kork!

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Sabır ol, sabırlı ol. Tabii, meyveli ağacı taşlarsın.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Adıyaman’da ne kadar dolandırdılar? 85 milyon dolandırdılar. 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen.

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – 2012 yılında 7,6 milyar TL, aziz milletim, 2013 yılında da 9,1 milyar TL çiftçimize toplam nakit tarımsal destekleme ödemesi yapılacak.

MUHARREM VARLI (Adana) – Sen Süheyl Eğriboz’u tanıyor musun?

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - On bir yıllık iktidarımızda, 60 katrilyon, aziz milletimize tarımsal destekleme yapacağız.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Ne kadar dolandırdılar?

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Bu yeterli mi? Biz şunun bilincindeyiz: Hortumculara, bankayı batıranlara, bu milletin zenginliklerini, kaynaklarını peşkeş çekenlere, hortumları kestik, feryadınız bundandır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu yaptıklarımız aziz milletimize hizmet olarak yapabildiklerimizin birkaçıdır

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Adıyamanlı tütüncüye bir şey söyle, otuz saniye içinde söyle.

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) -  Ama sabırlı olun. Siz her seçimde, her sandıkta milletten aldığınız tokat, sille size yetmedi, döndünüz yargıya, döndünüz orduya. “Ordu göreve.” dediniz, vesayet anlayışının hâkim olması için gayret ettiniz. Gizli ajandanızda bunlar var. Bu aziz milletimiz sizin ne yaptığınızı, ne yapacağınızı gayet iyi bilecek tecrübeye sahip.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Bırak ya! Sen git bunları Adıyaman’da anlat.

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) -  Sabırlı olun. Adıyamanlı çiftçim de biliyor.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Gidemez oraya.

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) -  Adıyaman’da AK PARTİ iktidarında tam 630 trilyon Adıyamanlı çiftçimize destekleme ödemesi yapıldı. Yapabildiklerimiz bunlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) -  Değerli çiftçilerimizin daha fazlasını hak ettiğinin bilincindeyiz. AK PARTİ iktidarı devam edecek, milletimizin, çiftçimizin yüzü daha da gülecek. 

O araştırma önergesinin aleyhinde olduğumu bildiriyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Ne kadar dolandırdılar Mehmet söylesene, ne kadar dolandırdılar?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan…

BAŞKAN  - Buyurun Sayın Şandır.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, Sayın Erdoğan hep “siz” diye cümle kurdu, zannediyorum o “siz” biziz. Sayın Muharrem Varlı’ya sataşmadan söz istiyorum.

BAŞKAN – Anladım da, ne diye sataştı yani ne söyledi de sataştı?

MUHARREM VARLI (Adana) – Yanlış bilgilendirdi Sayın Başkanım.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Hep beraber dinledik burada.

BAŞKAN – Sayın Şandır, dün de oldu bu yani. Bunu ifade etmek durumundasınız. Her zaman sorduğumuz şey yani bundan niye alınıyorsunuz anlamış değilim.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Bizim yapmadığımız, 57’nci Hükûmet dönemindeki şeyleri yapmışız gibi söylüyor. Daha duymuyor musunuz ya!

BAŞKAN – Ama Sayın Günal, ben Sayın Şandır’a sordum, size sormadım yani.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – 57’nci Cumhuriyet Hükûmetini sürekli suçladı arkadaşımız.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Ya, kafa bu tarafa dönünce bir türlü anlamıyorsunuz Başkanım. Oraya bakınca doğrudan anlıyor, gözüne bakıyor… Vallahi helal olsun ya!

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Tabii, biz Sayın Erdoğan’ın bu konuşmalarına alıştık, ezberledik efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Varlı, iki dakika söz veriyorum.

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın, Adıyaman Milletvekili Mehmet Erdoğan’ın MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MUHARREM VARLI (Adana) – Evet, aynen Sayın Şandır’ın söylediği gibi, klasik bir Mehmet Erdoğan konuşması. Ben bunu tahmin ediyordum zaten. Buraya çıkıp “Biz şunu verdik, biz bunu verdik…”

MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) – IMF’ye taahhüdü siz vermediniz mi?

MUHARREM VARLI (Devamla) – Yahu, sen tiyatro sahnesinde misin be kardeşim? Sen tiyatro mu oynuyorsun? Sen ne yapıyorsun Allah aşkına yahu? Eğer bu kadar kendine güveniyorsan, bak, bu kadar kendine güveniyorsan, gel bu araştırma önergesini kabul edelim hep beraber, burada komisyonu kuralım. Gidelim Adana’ya, Ceyhan’a, Karataş’a, Yumurtalık’a, otur, orada çiftçinin karşısında bunları anlat yahu! Yahu, sapa samana muhtaç ettiniz çiftçiyi.

MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) – Milletin içindeyiz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Adıyaman’a, Adıyaman’a…

MUHARREM VARLI (Devamla) – İlk defa sizin zamanınızda kurbanlık koyun ithal etti bu ülke yahu! Yıllardan beridir biz kurbanlık koyunumuzu kendimiz beslerdik; kendimiz besler, kendimiz keserdik. Siz geldikten sonra kurbanlık koyuna muhtaç ettiniz bizi, kurbanlık koyuna. Sapa samana muhtaç ettiniz bizi. Allah’tan korkun yahu! İnsan burada konuşurken biraz vicdanlı konuşur, biraz ölçülü konuşur.

MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) – Sen kendine bak!

MUHARREM VARLI (Devamla) – Bak, ben popülizm yapmıyorum, ben yüreği yanan bir çiftçiyim kardeşim; tarla ekip diken bir insanım ben yahu!

MUZAFFER YURTTAŞ (Manisa) – Bağırarak konuşman haklı olduğunu göstermez. Adamın konuşmasına bak, senin konuşmana bak!

MUHARREM VARLI (Devamla) – Ben, şimdi... Bak, burada… Yahu, sen konuşma, sus. Seninle işim yok benim.

Şimdi, bak, eğer siz çiftçiye bu kadar çok şey verdiyseniz, tamam mı, gelin, bu araştırma önergesini kabul edelim. Yiğitçe gidelim, çiftçinin karşısına, orada kendimizi anlatalım. Bakalım, ben mi haklıyım, yoksa sen mi haklısın, bir görelim bakalım. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Adıyaman’da 2 milyon kime gitti Mehmet Bey?

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Sayın Başkan, iki konuda açıklama yapmak istiyorum. Bir, Tarım Kanunu’yla ilgili; bir de, desteklemelerle ilgili. 9,1 milyar destek verdiğini söylediler. Bu konuda düzeltme yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Şimdi, zaten Sayın Seçer’in sözü var.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Ya, o sözü içinde konuşacak Sayın Başkan.

BAŞKAN – Lütfen sayın milletvekili…

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz ve arkadaşları tarafından Adana ilindeki çiftçilerin sorunlarının (10/564); Adana Milletvekili Ali Halaman ve arkadaşları tarafından ülke genelinde meydana gelen büyük afetler, kuraklık, yanlış desteklemeler ve fiyat politikaları sebebiyle büyük sıkıntı içine giren çiftçilerin sorunlarının (10/581); Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve arkadaşları tarafından 1/3/2012 tarih 3210 sayı ile Tokat ilindeki çiftçilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergelerinin, Genel Kurulun 5 Temmuz 2013 Cuma günkü birleşiminde okunarak görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Sayın Seçer.

Buyurun Sayın Seçer. (CHP sıralarından alkışlar)

VAHAP SEÇER (Mersin) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Milliyetçi Hareket Partisinin, çiftçilerin sorunlarıyla ilgili bir araştırma komisyonu kurulmasıyla ilgili vermiş olduğu önergenin lehinde söz aldım.

Önergenin mahiyetinde genelde Adana bölgesindeki üreticilerin sorunlarına ilişkin bir komisyon kurulması ve oradaki sorunların araştırılması amaçlanmış. Tabii ki Adana tarımsal üretim açısından önemli bir bölge. Türkiye'nin en önemli tarımsal üretiminin yapıldığı Mersin, Adana, Hatay; o bölge. Tabii ki oradaki sorunlar Türkiye’yi kapsayan sorunlardır. Eğer böyle bir araştırma komisyonu kurulursa ortaya çıkacak tablo aslında Türkiye'nin tarımsal üretimindeki, hayvancılığındaki sorunların ortaya çıkarılması açısından fayda sağlayacaktır.

Tarımsal üretim Türkiye açısından önemli bir üretim kalemi. Sosyolojik açıdan önemli, ekonomik açıdan önemli, Türkiye ekonomisine katkıları, bu sektörde çalışan oranın yüksekliği... Yaklaşık olarak Türkiye toplumunun üçte 1’i tarımdan direkt ya da dolaylı olarak geçinen insanlardan oluşuyor. Dolayısıyla, bu sektör önem arz ediyor.

Şimdi, arkadaşlarımız konuştu, hatiplerimiz konuştu. Eğer Türkiye’de bu alanda -Sayın Erdoğan’ın iddia ettiği gibi- bir sorun yok ise, Türkiye ekonomisi açısından ya da sosyolojik açıdan bizim bölgemizde, Adıyaman bölgesinde gerçekten oralarda her şey güzel, bir bahar mevsimi yaşanıyor, ekonomik açıdan hiçbir sıkıntı yaşamıyor üreticilerimiz…

MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) – Çiftçi daha fazlasını hak ediyor, ben yaptıklarımızı söyledim.

VAHAP SEÇER (Devamla) – Ama ben inanıyorum ki Sayın Erdoğan da olayların farkında, gerçeklerin farkında. Hem tarımda hem hayvancılıkta önemli sorunlar yaşanıyor. Bu sorunlar sadece iktidar milletvekillerine ya da muhalefet milletvekillerine bir şikâyet olarak gelmiyor, tamamımıza… Özellikle tarımsal üretimin yoğun yapıldığı bölgelerde çiftçilerle karşılaştığımızda yoğun şikâyetler aldığımızı Sayın Erdoğan da biliyor. Eğer ki bu sektörde sorun yok ise son on yıllık AKP hükûmetleri döneminde Türkiye ekonomisinde ortalama büyüme oranı yüzde 5 civarında, tarım sektöründeki büyüme 2,2’lerde kalmış. AKP iktidara geldi 2002 sonunda. İstihdam içerisinde tarım sektöründe çalışanlar 7,5 milyon civarında insandı, bugün bu rakamlar 6,2 civarlarına düşmüş. Teknik olarak doğrudur, genel ekonomi içerisinde, gayrisafi millî hasıla içerisinde tarımın payını azaltmak elbette ki ekonomik kurallar açısından, teknik açıdan, ekonomik doğrular açısından olması gerekendir. Sanayinin payının büyümesi ya da katma değeri yüksek diğer sektörlerin oranının büyümesi gayet doğaldır, teknik açıdan, ekonomik açıdan doğrudur ama Türkiye bir tarım toplumuysa sosyolojik açıdan bunun yanlışlarını ortaya koymamız lazım.

Şimdi, sadede gelelim; uygulamada, alanda neler oluyor, ona bakalım. Üreticilerin en fazla mağdur olduğu konu girdi fiyatlarının artış hızı yani mukayese etmek için bir referans noktasına ihtiyacımız var. O referans noktası da 2003 yılı ya da 2002 yılı sonu girdi fiyatları. 2002 yılı sonu ya da 2003 yılı başı ürün fiyatlarını alacağız, on yıl sonra girdi fiyatları hangi noktada, ürün fiyatları hangi noktada, bakacağız.

Şimdi, Türkiye genelinde tahıl, hububat hasadı yapılıyor, buğday hasadı yapılıyor, arpa hasadı yapılıyor. Bundan on yıl önceki -bunu ben söylemiyorum, TÜİK tablolarına bakınız- durum buğday, ekmeklik buğday, yarı sert, sert buğday rakamlarını alınız, bugünkü rakamlara bakınız, 2-2,5 kat gibi bir fark var yani o gün 30 kuruş civarlarında olan buğday fiyatları bugün 70 kuruş civarlarındadır. Ama mazot fiyatına bakın, 1,1 lira, 1 litre mazot, bugün 4 liranın üzerinde. Gübre fiyatlarına bakın; amonyum sülfattı, kompozeydi, üreydi. O gün –global olarak söylüyorum- kilosu 100 kuruş olan gübrenin bugünkü fiyatı 400 kuruş, 4 kat artmış. Akaryakıt 4 kat artmış, tarım elektriği 4 kat artmış, diğer girdiler, zirai ilaç fiyatları 4 kat artmış ama tarım ürünlerinin fiyatına bakıyorsunuz 2-2,5 kat. Düz mantıkla yapalım, şimdi bu sorunlar var, hiç abartmayın, “Efendim, biz iktidara geldiğimizde 1,8 milyar lira destek veriyorduk da şimdi 9 milyar lira destek veriyoruz.” Efendim, İMF gübre desteğini kaldırmış, siz şimdi gübre desteği veriyor musunuz? Vermiyorsunuz.

MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) – Veriyoruz.

VAHAP SEÇER (Devamla) - Alan desteği adı altında veriyorsunuz. Daha önce de doğrudan gelir desteği vardı -yanıltmayın insanları- 2009’da onu kaldırdınız, alan desteği adı altında gübre desteği veriyorsunuz. O zaman gübrede destek yüzde 50 civarındaydı şimdi yüzde 10’a yüzde 15’e tekabül ediyor. İnsanları kandırıyorsunuz.

Bakınız, torba yasada desteklemeyle ilgili bir kanun maddesi var, diyor ki: 55 ilde 85 çiftçinin destekleme ödemeleri yapılmıyor. 208 milyon lira rakam üreticiye ödenmiyor, bunları affedelim. Bir şekilde işin içerisinde yolsuzluk var. Ya evrak sahte, müstahsil makbuzu düzenlenmiş sahte. Ki bunlar da organize işler, organize çeteler, bunları önleyemiyorsunuz, beceriksizsiniz, teşkilatlarınız beceriksiz! Bunun içinde memur var, bankacı var, çiftçi var, tüccar var, sanayici var hepsi bir saadet zinciri oluşturmuş üçkâğıtçılık yapıyor. Siz de uyuyorsunuz, ahkâm kesiyorsunuz. 208 milyon lira, siz ne iş yaparsınız, bu mu başarı? Bu Hükûmet döneminde saman ithalatı oldu mu? Oldu. Bu Hükûmet döneminde et ithalatı oldu mu? Oldu. Bu Hükûmet döneminde karpuz ithal ediliyor mu? Ya domates ithal ediliyor mu? Limon ithal ediliyor mu? Çilek ithal ediliyor mu?

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Vahap Bey zenginleşiyoruz.

VAHAP SEÇER (Devamla) - Yağlı tohum ithalatına her yıl 4 milyar lira para veriliyor mu? Çukurova pamukla anılırdı, Hatay pamukla anılırdı. Türkiye’nin 4 milyon ton kütlü pamuk üretimi vardı. Bakın, bugün havza bazlı üretim destekleme modeline geçildiği hâlde özel olarak yağlı tohumlara fazla destek verildiği hâlde, hâlâ yakaladığınız rakam 2,5 milyon ton.

Şimdi, siz aklınıza ne gelirse ithal edeceksiniz. Bu ülke tarım ülkesi, bu ülke hayvancılık ülkesi; mera bırakmadınız ya! Yine torba yasada var, turizm tesislerine tahsis edeceksiniz. Allah’tan korkmaz mısınız, nasıl “Sorun yok.” dersiniz? Bana şunu söyleyin, çıkın şu kürsüye şunu söyleyin: “Ya, Türkiye'nin tarımsal sorunları çok fazla, gerçekten bir sorunlar yumağı hâline gelmiş bir konuydu bu. Biz on yıldır iktidardayız ama şunu şunu yaptık, burada burada başarısız olduk.” Ama siz, şimdi, kürsüye gelir derseniz ki: “Bu sektörün hiçbir sorunu yok…” Üzüm hasat şenliği vardı Tarsus’ta, ben hafta sonu oradaydım. Üreticiler inanın kan ağlıyor. Gidin, bakın, 50 kuruş kilosu; 70 kuruş, 50 kuruş üzüm çeşidine göre, on yıl önce de aynı fiyattı.

Siz Suriye’yle savaşa soktunuz ülkeyi. Belki göğüs göğse savaş etmiyoruz ama bir savaş ortamı yaşatıyorsunuz. Hızınızı alamadınız, Gezi olaylarından dolayı Avrupa Birliği sizi eleştirdi diye, şimdi, Avrupa Birliğine kafa tutuyorsunuz.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Zararı çiftçi çekiyor.

VAHAP SEÇER (Devamla) – Rusya’yla Suriye ilişkilerinden dolayı arayı gerdiniz. E, bizim yaş sebze meyve ihracatımız nereye? Rusya ile Avrupa Birliğine. Rusya’ya, Orta Doğu’ya, on ülkeye ihracat yapıyorduk; sayenizde, şimdi, Suriye’yle aramız bozuk, oradan transit ticaret yapamıyoruz -o bölge arkadaşlarım, milletvekili arkadaşlarım bilir- yazık günah değil mi? Bunları çıkın söyleyin, bunları düzeltelim.

Gayet güzel bir önerge vermiş Milliyetçi Hareket Partisi: “Çiftçiler sorun yaşıyor; tarımsal üretim, hayvancılık sorun yaşıyor. Gelin, bir komisyon oluşturalım, bunları araştıralım.” diyor ama siz hiçbir şey yokmuş gibi davranıyorsunuz.

Milyarlarca lira sıfır faizli kredi verdiler. Şimdi, o paralarla alınan süt ineklerini -bunlar besi hayvanları değil- kesiyorlar. 7 lira, 8 lira, 9 lira kilosu; kesiyorlar. İşletmeler tekrar iflas noktasına gitti. 1 litre süt satardı önceden üretici, 1,5 kilo yem alırdı; şimdi, 1 litre süt satıyor, 1 kilo yem alamıyor. Bunlar doğru, bunlar sizin başarısızlığınız. Tarım konusunda karneniz zayıf.

Bakın, Bakanı görmek mümkün değil; Parlamentoya -girelim tutanaklara- kaç ay önce gelmiş, Türkiye tarımı hakkında bilgi vermiş; adam ortada yok. Böyle tarım mı yönetilir?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VAHAP SEÇER (Devamla) – Bu önergeye katılıyoruz, olumlu oy kullanacağız.

Teşekkür ederim. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Yunus Kılıç, Kars Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) – Rakamlar gözünüzü kapatmış, bir şey görmüyorsunuz.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Hâlâ söylemedin, 2 milyon nereye gitti?

YUNUS KILIÇ (Kars) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; MHP Grubunun Adana, Tokat ve Türkiye genelindeki tarım politikalarıyla alakalı yapmış olduğu, gerekçelerde belirtmiş olduğu eleştirilere cevap vermek üzere grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarla selamlıyorum.

Tabii, Mehmet Erdoğan Bey gerekçeleri oluştururken aslında gerekçelerin beklenen sonuçları da doğurabilecek gerekçeler olduğu, oysa tarımın zaten iklimsel koşullara oldukça açık bir alan olduğu ve 1999 yılından beri afetlerin olduğu bir ülkede ve tarımsal üretimin de bu sayede azaldığı ve çiftçinin de bu nedenle çeşitli sıkıntılara girdiğinden bahsediyor. Aslında, yani, buna AK PARTİ ne yapabilirdi, herkesin öncelikle bir bunu düşünmesi lazım. 1999’dan alıyorsunuz, “Ülkede afetler yaşanıyor.” diyorsunuz ve kuraklık yaşanıyor ve tabii ki ürün azalması meydana geliyor, o arada da hayvan sayımız da tedricen yükselmeye devam ediyor, kültür ırkına geçiş artıyor. Dolayısıyla, bir kültür ırkına geçen hayvanın tükettiği yem miktarı -siz de gayet iyi bilirsiniz- kendi yerli hayvanlarımızın yaklaşık 2,5 katıdır. Dolayısıyla, kaba yeme olan ihtiyacımız artıyor ama ülkede de bir taraftan kuraklık görülmeye devam ediyor. Tabii, aslında bunlar bir sebep. Bunlar kümülatif olarak, genel olarak tarım ve hayvancılığın sorunlarını anlatmaya yetmez aslında. Bunlar tek başına bir gerekçe değildir ama ne oluyor ülkede aslında arkadaşlar? Ülkede genel olarak büyük fotoğrafa bakmak lazım. Tabii ki bir dönem Adana’da, bir dönem Tokat’ta, bir dönem Kars’ta, geçen yıl olduğu gibi Doğu Anadolu Bölgesi’nde iklime bağlı sıkıntılar yaşanabilir. Türkiye, büyük bir ülkedir, 76 milyon insanı… Yaklaşık 60 milyonun üzerinde de bir hayvan varlığına sahip olan bir ülkeydi aslında. Ha, bu sayılarımız gün geçtikçe azalmıştır ne yazık ki 80 yıllarından ta 2002 yılına gelinceye kadar ama şimdi yavaş yavaş çıkma trendine başlamıştır ve insanımızın refahının artmasıyla birlikte ihtiyacı olan hayvansal ve tarımsal ürünleri de yavaş yavaş karşılanma noktasına gelmiştir.

Doğrudur, yağlı tohumlarda açığımız vardır ama bu hep vardı. 2002’de de Türkiye’de yağlı tohum ithalatı yapılmaktaydı; o zaman 2 milyar dolardı, şimdi 3 milyar dolar. Türkiye’deki şu anda yağlı tohum üretimimizin toplamı 2002 yılına göre 700 bin ton daha artmıştır; 2,5 milyon tondan, 3,2 milyon tona ulaşmıştır. Demek ki aslında artış vardır, yüzde 26’lara varan bir artış vardır fakat insanımızın da refahının artmasıyla birlikte üretimden kaynaklanan miktarın daha fazlasına ihtiyacı vardır, yani refah artmıştır. Turist artmıştır bu ülkede 9 milyondan 30 milyona çıkmıştır, turist tüketim demektir. İnsanımızın refahı artmıştır, 3.500 dolardan 10.500 dolara çıkmıştır. Kırmızı ete, hayvansal ürünlere olan talep artmıştır, dünyada da zaten böyle bir gidişat her yerde görülür.

Şimdi, AK PARTİ bu süreçte ne yapıyor arkadaşlar? Bunlar mazeret değil. Yani, efendim, kıtlık olabilir, ülkenin bir tarafında iklim kötüye gidebilir ama Türkiye büyük bir ülkedir. Bir taraftan üretemediğini başka taraflardan üretmek ve insanlığın ihtiyacı olan hayvansal ve tarımsal üretimi ihtiyacı olduğu kadar, sürdürülebilir bir şekilde, hijyenik, tarladan çatala kadar ulaştırmak zorunda olan ve buna da imkânları olan bir ülkedir.

Bir de şöyle bakmak lazım: Türkiye aslında suyu çok bol olan, tarımsal üretimi çok yüksek olan iklim özelliklerine sahip bir ülke de değildir. Peki, bütün bu yokluklar içerisinde yapılması gereken nedir? Daha iyi bir planlama, imkânları daha iyi kullanabilme olanaklarını geliştirme ve insanların ihtiyaçlarını belirleme, tarım alanlarını havza bazlı modellere döndürme, fark ödemeleri yapma ve insanların önünü görebilmesini sağlamak, tarımdan bir müddet daha çıkışlarını geciktirmek. Çünkü Türkiye, hâlâ beklenen oranda hizmet sektörünü geliştirememiş bir ülkedir, tarımda insanımızın bir müddet daha kalmasına ihtiyaç vardır. Eğer biz bunu gerçekleştiremezsek, büyük şehirlerde istemediğimiz yığınların oluşmasına, ekonomik sıkıntıların artarak devam etmesine sebep olan bir ülke olmaktan da açıkçası kurtulamayız.

Şimdi Türkiye’de aslında, hâlâ yüzde 24 civarlarında tarımsal alanda istihdam olan insan varlığımız var, fakat aslında bu böyle midir? Böyle değildir. Türkiye’de aslında hâlâ arkadaşlar, yüzde 40 civarında tarımda uğraşan, geçimini sağlayan, ülkeye de aynı zamanda katkı da üreten bir insan varlığımız var. Neden böyle? Çünkü hâlâ ilçelerimizin bir kısmında –siz de gayet iyi biliyorsunuz- insanımız hayvancılıkla uğraşıyor, hatta küçük şehirlerimizin ortasında, mesela Kars gibi bir şehirde şehir ortasında arkadaşlar, hayvancılık yapan hemen hemen bin aile var. Demek ki, bunlar da her ne kadar şehirli gibi görünüyorsa da aslında hâlâ tarımdalar, hâlâ üretmeye çalışıyorlar. Yani, bir insan, kendine ilave olarak 1,5 insana daha tarımsal ve hayvansal üretim yapıyor.

Bunlar hâlâ iyi günlerimiz bakın, eğer biz, AK PARTİ’yle beraber bu politikaları iyi yönde çevirebilmiş olmasaydık, geliştirememiş olmasaydık ve hâlâ da geliştirme ihtiyacı var itiraf ediyorum, bunu yapamamış olsaydık arkadaşlar, şu andaki bizim tarımsal üretimimizin, artan refahımızla birlikte insanımıza yetmesi söz konusu olmayacaktı, daha büyük ithalatçı bir ülke olacaktık eğer 2002’den önceki tarımsal politikalarla devam etseydi bu ülke.

Yapmamız gerekenler daha nelerdir? Evet, daha çok yapmamız gereken şey vardır, bunlar başlanmıştır, kimisi kısa vadeli, orta vadeli ve uzun vadeli politikalar hâline getirilmiştir. Kimisinin meyveleri alınmaya başlamıştır ama alınacak daha çok mesafe vardır. Örneğin, Türkiye’de ilk defa arkadaşlar, arazilerin bölünmesinin engellenmesiyle alakalı bir gayret vardır. Bu, Türk tarımının özüdür, kurtuluşu buradadır. Evet, bu, bazı sıkıntılar getirebilecektir, belki insanların arazilerini paylaşma noktasında kardeşler arasında, akrabalar arasında ama Türkiye eğer bunu beceremezse, artık birkaç yıl sonra herkesin bir mendil büyüklüğünde arazisi, verimsiz, maliyetleri yüksek, tarımsal üretimi ülkeye hiçbir katkı sağlamayan ve zamanla insanların da gelirlerini burada elde edemeyeceği için uzaklaştıkları bir alan hâline gelecek. Türkiye’nin tarım ve hayvancılıkta aciliyetle yapması gereken önceliklerden bir tanesi budur. Ha, işletme büyüklüklerini büyütmemiz lazım. Örneğin, diyorsunuz ya: “Efendim, kredi almak, bankaların kredi vermesi övünülecek bir şey midir?” Evet arkadaşlar, övünülecek bir şeydir. Neden? Çünkü Türkiye’de şu anda yüzde 0 ile 7,5 arasında hayvansal ve tarımsal krediler veriliyordu. 2002’den önce bunlar 50 ile 60 aralığındaydı yani aldığı zaman ödeyemiyordu insanlar, ödeme geri dönüşlerinin oranı yüzde 34’lerde idi. Şu anda geri dönüşler yüzde 99,5’larda bakın. Demek ki insanımız, tamam, zorlanıyor, evet, elbette zorlanıyor, bunu inkâr edebilir miyiz? Tarım ve hayvancılıkla uğraşanların hayatı her zaman zordur ve gelişmekte olan ülkelerde bu açık kapatılamazsa ileriki yıllarda artarak devam edecektir. Bütün gayretimiz buna olmalıdır. Şimdi dönüş oranı yüzde 99,5’lardadır.

Traktör satışı eski yıllardakine göre 10 kat artmıştır arkadaşlar. Demek ki çiftçimizin bir şekilde geliri ve refahı da ister istemez yükseliyor ama ülkenin diğer kesimleri kadar artıyor mu? Artmıyor. Dünyanın tamamında da böyledir. Bizim, ülkemizdeki gelir seviyesi yükselirken çiftçimizin, dar gelirlimizin de gelir seviyesini daha fazla yükseltmek, üst segmentle olan arasındaki açıklığın kapatılması için ilave politikalara ihtiyacımız var. Yoksa, her zaman çiftçi, köyde yaşayan, tarımla uğraşan insanlar, ülkenin genelinin millî gelirden aldığı payın üçte 1’i kadar almaya devam ederler. Bu ise sosyal devletlerde istenen bir şey açıkçası değildir.

Bunun dışında ne yapılıyor? Havza bazlı üretim modelleri destekleniyor dedik. Fark ödemeleri yapılıyor. Bakın arkadaşlar, 2012’de, 2013’te, 2002’deki prim ödemelerinin tam 10 katından fazla prim ödemesi yapılmış. Bu, çiftçiye verilen, direkt bir alanda tam 10 katından fazla planlı üretimi yapmasını sağlayabilmek için verilen en önemli destektir. Yani, şu olmayacak artık ülkede birkaç yıl sonra inşallah: Bir yere patates ekecek, zarar edecek, bir yıl patates bulamayacağız ülkede, tüketici mahvolacak. Yani, bu planlama tarımda en önemli şeydir. Tarımla, hayvancılıkla uğraşan insanımız önünü görecek çünkü tarımda, özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki insanlarda sermaye birikimleri azdır. Eğer bir yıl bir sıkıntı yaşarsa gelecek yıla onu toparlama imkânı yoktur, geri dönüşü uzun olur ve bu insan, zamanla hayat standartları da düşeceği için -ister istemez tarımla uğraşır- tabiri caizse gelir büyük şehirlerde ülkenin başına sıkıntı olur. Demek ki, insanlarımızın, yaşadığı alanlarda yaşam standartlarını ve gelir seviyelerini yükseltmesinin yollarını bundan sonra daha çok aramamız lazım, bunları kimsenin görmezlikten gelmemesi lazım.

Evet, ülkede insanımızın yaşam standardı yükselmiştir, tarımda uğraşanların millî geliri de bin dolardan 3.600 dolara çıkmıştır ama bu yeterli midir? Değildir. İnsanımızın, 10 bin dolar seviyelerine çıkarılmasına ihtiyacı vardır, sadece tarımla uğraşanların. Diğer kesimin ne olacak? 25 bin dolarlar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YUNUS KILIÇ (Devamla) – Bunlar hedeftir. Yapılabilir mi? Yapılabilir çünkü bu 10 bin dolara çıktığı gibi bu da yapılabilir diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi Grup önerisini oylarınıza sunacağım.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ENGİN ALTAY (Sinop) – Yoklama istiyoruz efendim.

BAŞKAN –Bir yoklama talebi var, yerine getireceğim.

Sayın Altay, Sayın Seçer, Sayın Özel, Sayın Toptaş, Sayın Develi, Sayın Acar, Sayın Akova, Sayın Ediboğlu, Sayın Öz, Sayın Köktürk, Sayın Eyidoğan, Sayın Yıldız, Sayın Moroğlu, Sayın Akar, Sayın Serter, Sayın Kaplan, Sayın Tayan, Sayın Aldan, Sayın Demiröz, Sayın Korutürk.

Evet, iki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

 

 

Kapanma Saati: 15.57

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.13

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 131’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN - Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin oylanmasından önce yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi, yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz ve arkadaşları tarafından Adana ilindeki çiftçilerin sorunlarının (10/564); Adana Milletvekili Ali Halaman ve arkadaşları tarafından ülke genelinde meydana gelen büyük afetler, kuraklık, yanlış desteklemeler ve fiyat politikaları sebebiyle büyük sıkıntı içine giren çiftçilerin sorunlarının (10/581); Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve arkadaşları tarafından 1/3/2012 tarih 3210 sayı ile Tokat ilindeki çiftçilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergelerinin, Genel Kurulun 5 Temmuz 2013 Cuma günkü birleşiminde okunarak görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- CHP Grubunun, Manisa Milletvekili Sakine Öz ve arkadaşları tarafından Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu kadrosunun iktidar partisiyle kurduğu bağlantıların, kurumun habercilik anlayışında ve kamusal görev üstlenen yetkililerin tarafsızlık anlayışında yarattığı olası etkilerin belirlenmesi, Anadolu Ajansının son döneminde hisse artırımı sırasında yaşandığı iddia edilen hukuksuzluklar konusunda ayrıntılı çalışmaların yapılması amacıyla 25/6/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 5 Temmuz 2013 Cuma günkü birleşiminde okunarak görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

                                                                                                                 5/7/2013

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu; 5/7/2013 Cuma günü (Bugün) toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                              Engin Altay

                                                                                                                   Sinop

                                                                                                        Grup Başkan Vekili

Öneri:

Manisa Milletvekili Sakine Öz ve arkadaşları tarafından, 25/6/2013 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına, Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu kadrosunun iktidar partisiyle kurduğu bağlantıların, kurumun habercilik anlayışında ve kamusal görev üstlenen yetkililerin tarafsızlık anlayışında yarattığı olası etkilerin belirlenmesi, Anadolu Ajansının son döneminde hisse artırımı sırasında yaşandığı iddia edilen hukuksuzluklar konusunda ayrıntılı çalışmaların yapılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (984 sıra no.lu), Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 5/7/2013 Cuma günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Sakine Öz, Manisa Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

SAKİNE ÖZ (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anadolu Ajansının izlediği yayın politikası ve sermaye artışlarında yaşanan hukuksuzluk iddiaları üzerine verdiğimiz Meclis araştırma önergesi hakkında söz aldım, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, bu sabah, Manisa Soma, İzmir, Batman ve İstanbul’da polisin düzenlediği ev baskınlarında Gezi direnişlerine katılan 15 gencimiz polise mukavemet ve kamu malına zarar vermek iddiasıyla gözaltına alındı. Ailelerine geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum, konunun takipçisi olmayı sürdüreceğimizi buradan onlara söylemek istiyorum. Soma’da gerçekleşen ev aramalarında gencimizin annesinin bilgisayar flash belleğindeki dantel işleme örneği ve kitapları bile toplandı. Buradan İçişleri Bakanına sesleniyorum: Bir dantel örneğinden uydurma terör örgütünüze bayrak motifi mi çıkarmak istiyorsunuz? Polisleri yetiştirirken hayattan bu kadar kopuk, insani duyarlılığı bu kadar arkada tutan anlayışınızı gözden geçirmeyi düşünüyor musunuz?

Sayın milletvekilleri, araştırma önergemize konu olan Anadolu Ajansının son dönemdeki habercilik anlayışını görüyoruz, iktidar ağzıyla ilerleyen taraflı yayıncılığına tanık oluyoruz. Ajans, daha gözaltında ifadeler verilmeden gençleri mahkûm, polisi mağdur ve haklı ilan etti. Yabancı basın organlarında çalışan Türk gazetecilerin fotoğraflarını yayınlayarak ispiyonculuk yaptı. AKP’nin basın bürosu olarak çalıştı. Ajansın Genel Müdürü Twitter hesabından AKP’nin mitingine taraftar toplamaya çalıştı, gönüllü amigoluğa soyundu. Ajans, Altın Penguen ödülünü uzak ara hak etti! Ajansın habercilik anlayışında gördüğümüz sorun bu anonim şirketinin hisse artırımı kararında beliren yeni skandallarla üst düzeye çıkmıştır.

Sayın milletvekilleri, detaylı olarak anlatacak olursak, Anadolu Ajansı Anonim Şirketinde sermaye artırımı için alınan 20 Nisan 2012 tarihli karar yüzde 47 hisse sahibi olan hazineye bildirilmiştir. Hazine bu çağrıya olumlu yanıt vererek hisse oranını korumuş ve gereken bedeli ödemiştir. Şirketin kamusal ve tarafsız haberciliğinin güvencesi olarak öne sürülen “Devlet hissesi yüzde 50’sinin altında kalsın ki özerkliğiniz korunsun.” savunmasına hazine de destek vermiştir. Ne var ki hazine ile Anadolu Ajansı arasındaki yazışmalar dikkatle incelendiğinde, hazinenin bir nokta üzerinde hassasiyetle durduğu ve ajansı eleştirdiği bilinmektedir. Anadolu Ajansı şirketin hissesinin yaklaşık yüzde 25’inin sahiplerinin bilinmediğini iddia ediyor. Hisse artışını da bu kişilerin ortaya çıkarılması için yaptığını söylüyor. Bu hisse sahipleri araştırmalarının ise yaklaşık kırk yıldır yapıldığı savunuluyor. Gelin görün ki bu iddialara inanmak mümkün değildir. Hazine de bizimle benzer görüştedir. Anadolu Ajansının kuruluşundan itibaren hisse sahipleri ve pay defterlerinde yazılı kişiler bellidir. Hisse sahiplerini bulmak adına kırk yıldır böyle bir çalışma yapılıyorsa bu çalışmalar neden sonuç vermemiştir? Gerçekte ise kırk yıldır değil, Nisan 2012’den beri yürütülen hisse artırımı çalışmaları, bulunamadığı savunulan pay sahiplerinin paylarının hazineye devrini engellemek, şirketi kamu denetiminden uzak tutmak amacıyla yapılmaktadır. Daha vahim nokta, denetimden kaçırılmak istenen Anadolu Ajansının sahipsiz diye nitelendirdiği bu hisselerini Türk Ticaret Kanunu hükümlerine ve hazinenin tüm uyarılarına karşın Genel Müdür Kemal Öztürk’ün şahsına 12.825 lira karşılığında devretme usulsüzlüğüdür.

Değerli milletvekilleri, size hazinenin görüşünden bir parça okuyacağım. Bu usulsüzlüğün devlet içinde yarattığı huzursuzluğu tüm milletimiz duysun, Meclisimiz acilen devreye girsin ve Anadolu Ajansının Hükûmete göbekten bağlı Genel Müdürü elinde bir çiftliğe dönüşmesine engel olacak tüm araştırmalar yapılsın.

Hazine Anadolu Ajansına aynen şunları söylüyor: “Siz bir sermaye artırımına gitmek isteyip bize yazı yazdınız. ‘Yüzde 47’lik payını korumak için bu şirkete 14 bin lira daha ver.’ dediniz. Buna katıldık. Ancak, kalan yüzde 25’lik hissenin sahipleri ortaya çıkmazsa bu payın Yönetim Kurulu kararıyla üçüncü kişilere satılacağını beyan ettiniz. Bu beyanınızdan sonra, kullanılamayan rüçhan haklarını yani yaklaşık yüzde 25’lik hisseyi Genel Müdüre sattınız. Bu satış miras hukuku ve Türk Ticaret Kanunu hükümleri açısından büyük sorun içermektedir.” Şirketin yüzde 25’ini Genel Müdüre veren bu kanunsuz düzenleme hazinenin uyarısında açıkça görülmektedir. Hazine 9 Nisan 2013’te Anadolu Ajansına yazdığı yazıda diyor ki: “Genel Müdüre ait hisseler özellikle miras hukuku açısından risk taşıyor.” Bu hisseler Genel Müdür görevinden ayrıldığında ya da vefat ettiğinde kime verilecek? Yapılan sözlü açıklamalar hisselerin Genel Müdürün şahsına verildiği iddialarını çürütmekte yetersiz kalıyor. Hazine yazısının sonunu şöyle bağlıyor sayın milletvekilleri: “Sahibi belli olmayan hisseler aslında hazineye devredilmelidir. Hisseler hukuken hazinenindir. Genel Müdüre ait gözüken pay üzerinden hazineye ne kadar hak kullandırsanız da hukuken büyük sorunlara yol açacaktır.”

Sayın milletvekilleri, büyük bir usulsüzlük iddiasıyla karşı karşıyayız. Devlet kurumu ile kamu yayıncılığı yürüten Bülent Arınç’la ilişkili Anadolu Ajansının çeyrek hissesi an itibarıyla Genel Müdürün şahsına verilmiştir. Kimse kimseyi kandırmasın. Genel Müdürün görevden ayrılması ya da vefatı durumunda bu hisselerin geleceği ne olacak, şüphelidir. Genel Müdürün ve ajansın haberciliğinin Gezi direnişi sürecinde ve Orta Doğu’daki son gelişmelerde AKP basın bürosu olarak nasıl çalıştığını hepimiz biliyoruz. Böyle bir hisse devri kanunsuz olduğu kadar, devlet içindeki sürtüşmelerin hazinenin açık uyarılarının Anadolu Ajansı tarafından yeterince dikkate alınmadığının kanıtıdır. Hazine miras hukuku ve ticaret hukuku alanında bu eleştirileri getirdikten sonra ajansın yaptığı basın açıklamaları tatmin edici değildir.

Sayın milletvekilleri, hukuka aykırı bu işlemi temizlemek için AKP kadroları bürokratlarıyla birlikte yeni bir yola girdi. Birçoğumuzun gözünden kaçmış olabilir. 26 Haziran’da Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının görevlerini düzenleyen torba kanun tasarısı Meclise sunuldu ve bu tasarı içinde Anadolu Ajansının hukuksuz işlemine kanun yoluyla bir kılıf dikilmek istendi. Bu tasarıya göre Anadolu Ajansı Türk Ticaret Kanunu’ndaki rüçhan haklarına ilişkin paylarını düzenleyen hükümlerden muaf tutulacak. Ajans sermaye artırımına katılacak, Yönetim Kurulu sermaye artırımının sırasında kullanılmayan rüçhan haklarını, yani bu olayımızdaki “Sahibi belirsiz.” diye Genel Müdüre verilen hisseleri kendisine kullanabilecek, Hazinenin bu payları edinmesini baştan engelleyecek.

Değerli milletvekilleri; çok ilginç zamanlardan geçiyoruz. Meclis bürokratların şekil verdiği bir alana dönüştü. Yıllardır askerî ve bürokratik vesayetten şikâyet ettiniz; şimdi kendinizi Mecliste bürokratlara teslim ediyor, yasama faaliyetlerini atanmışlara devrediyorsunuz. Son haftalarda gelen torba yasaları milletvekilleri zerre kadar bilmiyor. Her işi komisyonlarda ve Genel Kurulda bürokratlar yapıyor. AKP’lilere sadece el kaldırıp indirmek kalıyor. Çıkın şimdi Meclis koridorlarına, harıl harıl kanun teklifi yazan, Meclise istediği gibi yön çizen bürokratları göreceksiniz. Oldu olacak, o zaman kalkın bu sıralara onlar otursunlar… (CHP sıralarından alkışlar)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bravo Sakine, Bravo!

SAKİNE ÖZ (Devamla) - …ya da Meclisi kapatalım, garip siyasi ve ticari ilişkileriyle hukuku ve millî iradeyi ayaklar altına alarak yasaları onlar çıkarsınlar.

Sayın milletvekilleri, Meclisimiz kirli ticari ilişki iddialarıyla örselenmemeli, itibarını yitirmemeli, kurumlar arasındaki sürtüşmelerin temizleyicisi olmamalıdır. Bu doğrultudaki verdiğimiz araştırma önergemizin kabulünü bekliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bravo!

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisi aleyhinde söz isteyen Adil Zozani, Hakkâri Milletvekili.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu araştırma önergesi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii ki Gezi Parkı eylemleri ekseninde yarı devlet teşekkülü durumunda olan Anadolu Ajansının takındığı habercilik anlayışı üzerine verilmiş bu önergeyi önemsiyoruz. Yalnız, sonda söyleyeceğim cümleyi başta ifade edeyim, meramımı biraz daha anlaşılır kılabileyim.

Öncelikle, hem birey olarak hem parti olarak biz toplumsal üretim ve paylaşıma dayalı bir mülkiyet anlayışına sahibiz. Bu nedenle peşkeş çekme anlamındaki bütün özelleştirmelere karşı çıktık ancak bugüne kadar, özellikle 1980’den sonra Türkiye’de iktidar olmuş bütün iktidarlar özelleştirmeleri savundular ve Türkiye'nin kâr eden kurumlarını bir bir sattılar. Ama ne hikmetse kimse TRT’ye ve Anadolu Ajansına ilişkin olarak hiçbir şey söylemiyor. Açıkça ifade ediyorum: Bu kadar özelleştirme yaptınız, Anadolu Ajansını ve TRT’yi de özelleştirin. Devlet, Anadolu Ajansından da, TRT’den de el çekmek durumundadır. Devlet, hükûmet, Anadolu Ajansından, TRT’den el çekmediği sürece, bu kurumları toplumun sırtındaki kambur olmaktan kurtarmadığı sürece bu kurumlar düzelmez.

Hiç şikâyet etmeye gerek yok. Elbette ki iktidarlara bu kadar göbekten bağlı bir yayın kuruluşunun Gezi Parkı eylemlerinde halktan yana habercilik yapacak hâli yok, hükûmetten, devletten yana habercilik yapacak. Burada garipsenecek bir şey yok. Genel Müdürün sözleri aktarılmış, vesaire. Hepsi haklı. Basın-yayın ahlakıyla ilişkilendirilebilecek hiçbir tarafı yok bunun ancak durum bu. Bu anlayıştan, bu kurumlardan, bu kurumları kambur olmaktan çıkarmak gerekir. Diğer yaptığınız özelleştirmelerin hepsinin karşısında durduk, yanlışlığını ifade ettik ama madem ki hepsini sattınız, her şeyi sattınız; basın yayın kuruluşlarını Türkiye’de muhalefet güçlerine karşı, demokrasi güçlerine karşı sopa olarak kullanmaktan vazgeçin ve onları da satın, özelleştirin. Sahibinin kim olduğu belli olmayan kurumlar istemiyoruz bu memlekette. Anadolu Ajansının, öteden beri, hükûmetlerin politikalarına endeksli olarak yayın yapmak durumunda olduğunu herkes biliyor, hakeza TRT’de de öyle. Tekrar ifade ediyorum, bu durumu garipsemiyoruz. Ancak, gezi eylemlerini ve devamındaki gelişmeleri değerlendirdiğiniz zaman başka bir kapıya çıkarsınız. Anadolu Ajansı ya da TRT ya da size yandaş yayın kuruluşları Gezi Parkı eylemleriyle ilgili olarak yalan yanlış bilgiler, haberler yaptı da ne oldu? Gezi Parkı eylemleri sizi sarstı mı, sarsmadı mı? Türkiye’deki totaliter gidişata dur dedi mi demedi mi? Dedi; gün gibi ortada ve bunu hiç kimse gizleyemedi. Ne Anadolu Ajansının yanlı haberciliğiyle ne TRT’nin yanlı haberciliğiyle ne de size bağlı başka özel yayın kuruluşlarının yanlı haberciliğiyle bunu örtemediniz. Gezi eylemlerinin yani ekolojik, demokratik talepler içeren tarafında olduk, olmaya da devam ettik. Bugün de aynı noktada duruyoruz, o gün ne söylediysek bugün de aynı şeyi söylüyoruz. Evet, Gezi Parkı’ndaki ağacın sökülmesine de karşıyız, Hasankeyf’in sular altında bırakılmasına da karşıyız. Böyle tutarlı bir politikanın sürdürücüsü olduk, sürdürücüsü olmaya devam edeceğiz ancak bu konuda herkesin aynı tutarlılık içerisinde olduğunu, maalesef, ifade etme şansına sahip değiliz, aynı tutarlılığı görmedik. Gezi Parkı’nda gaz bombası atan, tazyikli su sıkan, insanları coplayan, çadırları yakan polis ne ise Diyarbakır sokaklarında insanları coplayan polis de aynıydı. Hep bekledik, bir gün burada şöyle tutarlı bir duruşla karşılaşmak istedik. Ya bu insanlar, bu polis, bu asker, yıllardır bu halka işkence ediyor, dövüyor, milletvekillerini darp ediyor. Kaç milletvekilinin ayağı kırıldı, kolu kırıldı, çıt çıkmadı; ta ki Gezi Parkı’na kadar, Gezi Parkı sonrasındaki eylemlere kadar.

Bir başka yerde ifade ettim, tekrar ifade edeceğim burada: Gezi Parkı eylemlerinin çok faydalı sonuçları var, okunmaya değer. Öncelikle, Hükûmetin pervasızlığına, Hükûmetin diktatoryal yaklaşımlarına bir “dur” demek oldu bu.

AHMET YENİ (Samsun) – Otobüsleri, devletin mallarını yaktılar.

ADİL ZOZANİ (Devamla) – Bu, en önemli sonuçlarından bir tanesidir ama en az bunun kadar önemli olan bir tarafı daha var: Cumhuriyet Halk Partisinin de kafasına gaz bombası değmiş olmasıdır. İktidarıyla, muhalefetiyle ülkeyi ne hâle getirdiğinin…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Ne oldu? Ne oldu? Bir daha tekrar eder misin Adil Bey.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Siz muhalefet partisi değil misiniz? Siz de muhalefetsiniz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Adil Bey, bir daha tekrar eder misin.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Senin kafana düşse ne yapacaksın?

ADİL ZOZANİ (Devamla) – Bizim çokça kafamıza çarptı o gaz bombası, çokça çarptı.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Ha, bizim de kafamıza çarptı.

ADİL ZOZANİ (Devamla) – Ana muhalefetiyle, iktidarıyla bu ülkeyi ne hâle getirdiğinizi gördük birlikte.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Açıkla, izah et.

ADİL ZOZANİ (Devamla) – “Bana dokunmayan, bana dokunmadıkça…”

RECEP ÖZEL (Isparta) – “Yılan yaşasın.” demiyoruz.

ADİL ZOZANİ (Devamla) – “…yılan yaşasın.” dediniz, bu noktaya getirdiniz.

AHMET YENİ (Samsun) – Otobüsler yakıldı, bunlara bir şey demeyecek misiniz?

ADİL ZOZANİ (Devamla) – Otobüsler yakıldığı zaman da karşı çıktık, söyledik. Ama size bir soru sorduk: “İstanbul’da on yedi yaşındaki kız çocuğunun, otobüste yakılan kız çocuğunun Sayın Başbakan Yardımcısının ifade ettiği gibi, örgüt içine sızdırılmış, sızdırıldığı ifade edilen bin devlet görevlisinden biri yaptı mı, yapmadı mı?” Bu soruyu sorduk, niye cevap vermediniz? İşinize gelince konuşursunuz, işinize gelmeyince dut yemiş bülbül gibi olursunuz. Şimdi sataşsanıza, şimdi sataşsanıza! Bu sorunun cevabını verecek misin burada? Buyur gel, bu sorunun cevabını burada ver. O kız çocuğunun katili bir devlet görevlisi olabilir mi?

AHMET YENİ (Samsun) – Olamaz.

ADİL ZOZANİ (Devamla) – Niye bu sorunun cevabını vermiyorsunuz, sorduk.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Olamaz.

ADİL ZOZANİ (Devamla) – Bal gibi de olabilir.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Olamaz, olmamalı.

ADİL ZOZANİ (Devamla) – Buyurun gelin, gelin açıklayın, niye açıklamıyorsunuz? İşinize gelmez.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Cevabını bilirsek açıklarız, bilmezsek açıklamayız.

BAŞKAN – Sayın Zozani, karşılıklı konuşmayalım lütfen, Genel Kurula hitap edelim.

Sayın milletvekilleri, lütfen…

ADİL ZOZANİ (Devamla) – Buradaki her milletvekili Genel Kurulun bir bileşenidir Sayın Başkan, onlar sataşıyorlarsa biz de cevabını veririz elbette ki.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – O kadar detayı biz bilmeyiz ya, nereden bileceğiz!

BAŞKAN – Lütfen!

ADİL ZOZANİ (Devamla) – Bu detayı sizin Başbakan Yardımcınız açıkladı Sayın Milletvekili, kendinizden haberiniz yok. Açın, bakın, Sayın Bozdağ’ın, Bekir Bozdağ’ın açıklamalarını okuyun, bir yıl önceydi çok fazla uzun zaman da olmadı. Bunları ifade ediyoruz, bunları size hatırlatma ihtiyacı duyuyoruz.

Basın-yayın kuruluşları, Türkiye’de hükûmetlerin sopası olmaktan kurtarılmalıdır. Maalesef, Türkiye’de basın-yayın kuruluşları hükûmetlerin sopası durumundadır, özellikle TRT ve Anadolu Ajansı; buradan kurtarmak lazım. Bunu kurtaramadığımız sürece, bu işi buradan, hükûmetlerin tekelinden çıkarmadınız sürece, Türkiye’de ne demokrasiden söz edebilirsiniz ne de düşünce ve fikir hürriyeti özgürlüğünden söz edebilirsiniz ne de basın özgürlüğünden söz edebilirsiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ADİL ZOZANİ (Devamla) – Varsanız gelin, böyle köklü bir düzenleme yapalım; basın-yayın organları, soğuk savaş dönemi argümanlarıyla yayıncılık yapmaktan vazgeçsinler.

Önerge bu boyutuyla önemlidir, bu boyutuyla önergeyi destekliyoruz.

Yüce kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Mehmet Şandır, Mersin Milletvekilli. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu araştırma önergesinin gündeme alınmasıyla ilgili grup önerisi üzerine söz aldım. Söz konusu önergenin öznesi Anadolu Ajansı. Anadolu Ajansıyla ilgili basına yansıyan bir haber var; yolsuzluk veya bir yanlışlık iddiası, ithamı var. Bunun araştırılması gerekir, bu taleple verilmiş bir önerge. Doğrudur, ben de benden önce konuşan sayın hatibin son cümlesinden hareket etmek istiyorum; gerçekten, önemli bir konu. Bu önemli konu sıradanlaştırılmadan, böyle, iktidar-muhalefet arasında bir çekişme konusu olmadan gerçekler ortaya çıkartılmalıdır. Çünkü Anadolu Ajansı ülkemizin, milletimizin, cumhuriyetimizin çok değerli bir kuruluşudur.

Değerli milletvekilleri, bazı kuruluşlarımız vardır ki bu kuruluşlar egemenlik sembolümüzdür. Bunlardan biri Anadolu Ajansıdır, biri Devlet Demiryollarıdır, biri PTT Genel Müdürlüğüdür. Yani bu türlü kurumlar millete ait, yıllara ait, birlikte oluşturduğumuz bir değerimizdir. Bu değerlerin yıpratılmasına, bu değerlere olan güvenin yıpratılmasına hepimizin hassasiyet göstermesi gerekir.

Bu konuyu bizim bir sayın milletvekilimiz, Sayın Özcan Yeniçeri de gündeme getirdi ve bu konunun basına yansıyan şekliyle bir rahatsızlık yarattığını, bunun gerçeklerinin topluma açıklanması gerektiğini ifade etti. Bunun üzerine, Anadolu Ajansı Genel Müdürü Sayın Kemal Öztürk 25 Haziran 2013 tarihiyle bana ve diğer arkadaşlarıma da -zannediyorum- bir açıklama gönderdi. Bu açıklama… Tabii ki başka söylenecek bir şey mi yoktu, yoksa basında çıkan iddialar gerçekten sıkıntılı bir husus muydu, bir yanlış mı yapıldı, bana göre yeterli değil bu açıklama. Ben, bana bu açıklamayı getiren görevliye de söyledim, yeterince bu iddiaları cevaplandıran bir açıklama olmamış. Şimdi, araştırma önergesinin gerekçesini de okuduğumuz takdirde, Sayın Sakine Öz’ün burada yaptığı konuşmada okuduğu belgelere de bakıldığı takdirde gerçekten burada bir yanlışlık var, yanlış anlamaya çekilecek bir düzenleme var. Dolayısıyla, bunun düzeltilmesi lazım.

Güzel bir tesadüf, belki de tesadüf değil, bilinçli bir geliş. Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent Arınç burada, Anadolu Ajansından sorumlu yetkili, Hükûmet yetkilisi. Dolayısıyla, bu konuda bir bilgi vermek imkânı var mıdır, usul uyar mı veya iktidar grubu adına konuşacak arkadaşımız bu konuda tatmin edecek bir bilgi verecek mi, bilmiyorum. Ama, Anadolu Ajansının mülkiyetiyle ilgili, işte, basına da yansıyan, ifade de edilen, efendim, belgelerle de ortaya konan bu yanlışlık ifadesini bulmalı, izahını bulmalı, gerçekten yanlışlıksa düzeltilmeli. Bunun için hukuk uygun değilse, mevcut cari hukukumuz uygun düşmüyorsa… Çünkü, Sayın Genel Müdür bana gönderdiği yazıda “Yeni Türk Ticaret Kanunu’nun gereğince böyle bir yola girdik ama hükmi şahsiyete hisseyi vermek mümkün olmadığı için de o hükmi şahsiyeti şahsında temsil eden Genel Müdüre bu iş tevdi edildi.” denildi. Bu çok tatmin edici bir cevap değil yani vicdanları rahatlatıcı bir cevap değil. Bir başka yolu yok olabilir mevzuatımızda ama bir mevzuat geliştirmek mümkün, burası hukuk kurucu bir müessese. Döneriz, bu hissenin, kamuya ait olan bu hissenin, yüzde 25’lik hissenin kurumun hükmi şahsiyetine tevdi edilmesine, orada veya Hazineye tevdi edilmesine veya bir başka şekilde, kamuya ait bir hükmi şahsiyete tevdi edilmesine hukuk çıkartabiliriz. Ama, bu iş, bu iddia böyle kalmamalı, böyle muğlak kalmamalı, bir iktidar muhalefet çekişmesinin malzemesi olarak bırakılmamalı. Önemli bir kurum bu, bu kurumun üzerine bu; türlü şaibeler, gölgeler düşmemeli, bunun için gereken hassasiyet gösterilmeli. Ben, Sayın Arınç’ın bu hassasiyeti göstereceğine inanıyorum; bu konuda kamuoyunu tatmin edecek, siyaseti, muhalefeti tatmin edecek bir açıklama yapacaklarını bekliyorum.

Dolayısıyla, ben, Cumhuriyet Halk Partisinin bu önergesini çok doğru buluyorum. Gerekiyorsa, bu konuda eğer böyle bir açıklama, böyle bir düzenleme yapılmayacaksa bir Meclis araştırma komisyonu kurulsun, bu konu araştırılsın. Gerçekten hepimizin sahiplenebileceği, hepimizin tatmin olacağı, hepimizin ikna edileceği ve bizim üzerimizden de kamuoyuna doğru bilgilerle aktarabileceğimiz bir sonuç hasıl edelim, bir araştırmayla bir sonuç hasıl edelim ve bu sonuçla Anadolu Ajansı gibi çok değerli, çok önemli bir kurumu şaibelerden korumuş olalım diye teklif ediyorum. Bu sebeple, hangi bapta bana söz verdi Sayın Başkan, aleyhte mi, lehte mi tam bilmiyorum ama ben bu önergenin lehinde söz, tavır…

BAŞKAN – Sayın Şandır, lehinde olduğunu belirttim efendim.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Lehinde tavır belirliyorum. Bu komisyon kurulsun veya bu konuyla ilgili, Hükûmet, sayın bakan, sayın yetkililer tatmin edici açıklamalar yapsınlar diyor, hepinize saygılar sunuyorum efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Bülent Turan, İstanbul Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP’nin Anadolu Ajansı hakkında vermiş olduğu grup önerisi aleyhinde söz aldım, bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, artık sıradan bir olay olmaya başladı; her gün, Meclisimizin çalışmaları normal saatte değil de grup önerileriyle, bazen anlaşılmaz grup önerileriyle çok geç saatlerde başlamaya ve bitmeye başladı. Bugün de rutin hâle gelen, CHP’li arkadaşlarımızın Gezi Parkı’ndan yola çıkarak Anadolu Ajansının tarafsız olmadığını iddia ederek, birtakım genel kurul kararlarının anlamsız olduğunu ifade ederek vermiş oldukları grup önerisini değerlendirmek üzere huzurlarınızdayım.

Değerli arkadaşlar, her kurumda olduğu gibi, her alanda olduğu gibi ulaşımdan eğitime, sağlıktan dış politikaya her alanda, 2002’den bugüne bu ülkede ciddi değişimler oldu, ciddi atılımlar oldu. Bizler her sosyolojik olayda mutlaka başımızı iki elimizin arasına alıp düşünmeyi bir siyasi erdem olarak gördük. Gezi Parkı olaylarında da başından beri “Hatamız var mı? Yanlışımız var mı? Söylemimizde problem var mı?” diye ısrarla bunu incelemeye çalıştık, değişik komisyonlar kurduk, değişik çalışmalar yaptık.

Fakat, değerli arkadaşlar, şu bir aylık süre içerisinde CHP’li arkadaşlar her konuda, Gezi’deki her ayrıntıyla ilgili, her üslup sorunuyla ilgili, bugün de Anadolu Ajansıyla ilgili soru önergesi verirken, grup önerisi verirken “Hiç, Gezi olaylarından muhalefetin alması gereken ders var mı?” diye bakmadıklarını görüyorum.

Değerli arkadaşlar, bir daha söylüyorum: İktidarın ders alması gereken konular varsa bunu aldık, alacağız. Fakat, şimdiye kadar bir defa olsun, muhalefet vekili arkadaşlarımızdan… “Muhalefetin olduğu bir ülkede, seçimin olduğu bir ülkede, Mecliste ciddi karşılığı olan bir partinin olduğu bir ülkede neden insanlar haklarını, ifadelerini, sözlerini Mecliste değil de sokakta ararlar?” sorusunun bence en büyük karşılığı iktidardan önce muhalefetindir. Siz on yıldan beri bağırıyorsunuz, konuşuyorsunuz, söz söylüyorsunuz; fakat, Gezi Parkı’ndaki genç bir arkadaşımızın bir tek pankartı sizin on yıllık söyleminizden daha büyük etki yapıyor.

Bir daha söylüyorum: Önce aynaya bakın, önce ders alın, sonra iktidara “Siz de alın.” diye söyleyin. Muhalefetin de iktidarın da iyi incelemesi gereken bir konudur Gezi olayları.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bülent, sen mi Başbakanı yalanlıyorsun, Başbakan mı seni yalanlıyor? Bülent, oraya Başkanı yalanlamaya mı çıktın kardeşim?

BÜLENT TURAN (Devamla) – Bir daha söylüyorum: Gezi olayları eğer muhalefetin umut olduğu, iyi olduğu bir ülkede mümkün olabilir miydi? Siz yoksunuz diye onlar oralarda varlar arkadaşlar. Siz büyüyün, güçlenin, çalışın, umut olun, inanın ki onlar buraya geleceklerdir zaten.

ALİM IŞIK (Kütahya) – İktidar görevini iyi yapsa olur muydu?

BÜLENT TURAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, biz Gezi Parkı ile ilgili, CHP’li arkadaşların her gün farklı konularda grup önerisi verdiğini gördük, fakat -daha önce konuşmamda söylemiştim- hâlâ, polise küfreden arkadaşlarımızın neden bunu yaptığıyla ilgili bir önerge görmedik. Hâlâ “Panzerin altında bir genç arkadaş kaldı, öldü, eyvah!” diyen ama yalan olduğunu bildiğiniz hâlde araştırma önergesi vermeyen arkadaşlarınızı gördük.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sen ver, biz destekleyelim Bülent.

YILDIRAY SAPAN (Antalya) – Polisin tacizini de söyleyeceksin, sadece onu değil.

BÜLENT TURAN (Devamla) – Hâlâ, Suriye’deki fotoğrafı Taksim’de olmuş gibi gösterip tweet atan arkadaşlarınızı uyarmadığınızı gördük.

YILDIRAY SAPAN (Antalya) – Polisin cinsel tacizini de söyleyeceksin.

BÜLENT TURAN (Devamla) – Hâlâ, üç gün boyunca çalışıp insanüstü gayret sarf eden polislerle ilgili bir hayırlı sözünüzü görmedik. Hâlâ, öldürülen polisimizle ilgili, dört aylık hamile eşinin psikolojisiyle ilgili bir tek burada grup önerisi vermediniz.

TURGAY DEVELİ (Adana) – Öldürülmedi, öldürülmedi. Öldürülmedi, yalan söylemeyin burada, tahrik etmeyin. O, inşaat çukuruna düştü.

BÜLENT TURAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bunları da geçtim. Gezi Parkı’nda herkes öğrendi ki sermayenin ciddi bir karşılığı var, bununla ilgili bir tek kelime söylemediniz. Gezi Parkı’nda, Anadolu Ajansını bırakın, uluslararası ajansların çok ciddi provokeleri oldu, yanlışları oldu, farklı fotoğrafları oldu; bir tek kınama, bir tek araştırma önergesi vermediniz şimdiye kadar. Türk Bayrağı yakıldı, bununla ilgili “Kim yaktı, nasıl yaktı, kim bunlar?” deyip bir tek grup önerisi vermediniz arkadaşlar. Bir daha söylüyorum: İktidar kadar, muhalefetin de Gezi Parkı’ndan ders alma görevi vardır. Kızarak olmaz…

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Türk Bayrağı’nı yakan zihniyet…

BÜLENT TURAN (Devamla) – İki dakika daha sabret, hepsini göreceksiniz. Öfke geçer, laflar kalır. Sakin olun, hepsini konuşacağız. Üçüncü konuşmacı konuştu, ağzımızı açmadık. On dakika sevabımız var, bir durun ya.

YILDIRAY SAPAN (Antalya) – Sen, polisin Türk Bayrağı taşıdığı için bir göstericiyi gözaltına aldığını biliyor musun?

İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale) – Oraya da gelecek.

BÜLENT TURAN (Devamla) – Sen de sakin ol, cevap vereceğim, sakin ol.

Değerli arkadaşlar, tabii, CHP’li arkadaşlarımızın bu kadar fazla, bu kadar farklı konularda grup önerisi vermesinin bir tek faydalı tarafı var, o da zaman zaman bizim de ihmal ettiğimiz, zaman zaman “Hangi başarılar ortaya konmuş?” diye unuttuğumuz bazı kurumlarımızın hatırlanmasına vesile oluyorlar.

Şimdi, ben bugün Anadolu Ajansımızın ne yaptığına ne ettiğine bir baktım. İnanın, ben gurur duydum bu ülkenin bir evladı olarak. Siz de lütfen tarafsız bakın, gurur duyacaksınız.

Bakınız, Anadolu Ajansı bu ülkenin önemli bir kurumudur ve kuran Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür ve telgrafı var kuruluşla ilgili.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Anadolu Ajansıyla sen gurur duyuyorsan biz de seninle gurur duyuyoruz.

BÜLENT TURAN (Devamla) – Sen bağırma.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk “Anadolu’nun sesini tüm dünyaya gönderecek olan kurumdur.” diyor Anadolu Ajansı için. Seksen yıldan beri Türkçe yayın yapmışsınız, İstanbul’u Ankara’ya, Ankara’yı İstanbul’a anlatmışsınız. Bunu eleştirmeyeceksiniz… Son on yıldan beri Anadolu Ajansı, son dönemde özellikle 5 dilde, İngilizce, Boşnakça, Arapça, Rusça ve Türkçe yayın yaparak Gazi Mustafa Kemal’in “Tüm dünyaya Anadolu’yu aktaracaksınız, sesini duyuracaksınız.” dediği adımı atmış olan bir kuruma iftira atacaksınız. bu yakışmaz arkadaşlar, bu yakışmaz arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Bakınız, küçük olsun, benim olsun mantığımız yok. Bugün Anadolu Ajansının 100’üncü yıl vizyonunda dünya kadar iş yaptığını, atılım yaptığını; Amerika’dan Çin’e kadar 30’dan fazla ülkede temsilci olduğunu; çok büyük, dünya ajanslarıyla yarışır hale geldiğini hepimiz biliyoruz.

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – AKP’nin ajansı!

BÜLENT TURAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, 100’üncü yıl hedefinde 11 dille eğitim, 11 dille yayınla beraber, ayrı bir gururu beraber paylaşacağız.

Bakınız, az önceki arkadaşlarımızın iddialarına da çok kısa değinmek istiyorum. Dediler ki, bir: “Anadolu Ajansının Sayın Genel Müdürü nasıl olur da Kazlıçeşme mitingini fotoğraflar?” dediler. Arkadaşlar, Twitter hesabı, bir defa şahsi bir hesaptır, resmî hesap değildir. Herkes, belli dengeler içerisinde bunu kullanabilir. İki: O tweet’e baktım, emniyet rakamlarını paylaşmış bir habercinin, bir ajans genel müdürünün, emniyetin verdiği sayıyı fotoğrafıyla beraber paylaşmasından daha doğal ne olabilir?

Bir şey daha söyleyeceğim.

SAKİNE ÖZ (Manisa) – Kişi mi, kurum mu, karar ver.

BÜLENT TURAN (Devamla) - Bilmiyor olabilirsiniz Sakine Hanım, sakin olun, öğrenirsiniz.

 SAKİNE ÖZ (Manisa) – Kişi mi, kurum mu? Yani. Bir kurum diyorsunuz bir kiş diyorsunuz.

BÜLENT TURAN (Devamla) – Sakin ol, sakin ol.

Bakın, Sakine Hanım…

Sakine Hanim sakin olsun şunu söyleyeceğim.

SAKİNE ÖZ (Manisa) – Sakindir Sakine Hanım.

BÜLENT TURAN (Devamla) – Diyor ki: “Nasıl bunu yapar bir memur?” Anadolu Ajansı Genel Müdürü memur değil arkadaşlar, 657’li değil, işçi; bir. Devletin ataması değil, genel kurulla beraber, AŞ’nin -anonim şirketin- Genel Kurulunda seçilen bir kişi; iki. Siyasi bir sorumluluk alanı da yoktur; problem yoktur, bu da üç. Hepsini mesela ayrıca da anlatırım, söylerim.

Değerli arkadaşlar, bir diğer mesele, birtakım hisselerin son Genel kurulda genel müdürün adına kaydı olmaz. Sözüm ona yolsuzluk yapılması. On bir yıldan beri her şeye yolsuzluk diyorsunuz, her şeye yolsuzluk diyorsunuz; kimse sizi bu konuda artık ciddiye almamaya başladı. Daha iyi araştırmak hepimizin görevi, daha iyi öğrenmek hepimizin görevi. Bakınız, sizin oylarınızla, hepimizin oylarıyla, geçen sene buradan Türk Ticaret Kanunu geçirildi, yasalaştı. Ticaret Kanunu’nun yeni düzenlemenin gereği olarak Anadolu Ajansının hisselerinin de bir kısmı –sahibi bilinmeyen var, ayrıntıya girmeyeceğim vakit olmadığı için, sıkıntılar var- bununla ilgili Genel Müdürlük makamına, yüzde, belli olan oranı biliyorsunuz, hisse senedi Genel Müdürlük makamına verildi. Ancak burada bir kanuni düzenleme gereği var.

Ben, Sakine Hanım’dan “Hadi bakalım, niye böyle olmuş? Ayıp olmuş.” demesi yerine “Şu kanunun şu maddesini düzeltelim de bu, havada kalan usul yerine gelsin.” demesini beklerdim.

SAKİNE ÖZ (Manisa) – Kanunu önce yapacaksın, ondan sonra uygulamasını yapacaksın. Önce uygulamayı yapıp arkasından kanun yapılmaz.

BÜLENT TURAN (Devamla) - Bir daha diyorum: Ticaret Kanunu’ndan kaynaklanan bir problem vardır, bu da çözülecektir. Yolsuzluk falan ne Anadolu Ajansının imajına ne Kemal Bey’in imajına ithaf edilecek, yakışacak bir şey değildir. Çok, sizi bu konuda teessüfle karşılıyorum.

Değerli arkadaşlar, bugün dünyanın yakından izlediği Mısır’da bir ahlaksız darbe oldu. Bu darbeyi -hepiniz izliyorsunuzdur- insanlar, uluslararası kanallar en çok Anadolu Ajansından takip ediyor çünkü Anadolu Ajansı hem Mursi karşıtlarının fotoğraflarını, haberlerini hem yandaşlarının haberlerini veriyor.

TURGAY DEVELİ (Adana) – Bu Gezi olayları ne oldu? Türkiye ne oldu, Türkiye?

BÜLENT TURAN (Devamla) - Sizin tarafsızlık anlayışınız sadece Mursi’nin karşısındakiler olacaksa, sadece Gezi’nin pohpohlanacağı, alkışlanacağı haberler olacaksa böyle bir şey doğru değil. Anadolu Ajansını beğenmemeniz tarafsızlığından dolayıdır, sizin tarafınız olduğundan dolayı değil. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale) – Onlar Halk TV’yi izliyorlar.

BÜLENT TURAN (Devamla) - O yüzden bir daha söylüyorum: Siz, Halk TV’yi izlemeye devam edin.

Ben isterdim ki BBC’nin, CNN’in son dönemde yaptığı yanlışları da konuşsanız, isterdim ki “Anadolu Ajansına nasıl daha büyük katkı sağlarız, nasıl daha çok önünü açarız, hangi konuda üzerimize düşeni yaparız da dünyanın gururla izlediği bir kurum hâline getiririz?” diye sorsaydınız.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – İnsan utanır bunları söylemeye!

BÜLENT TURAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, hurdacı bağırır, sarraf susar. Söyleyeceğimi söyledim.

Grup önerisi aleyhinde oy vereceğimi söylüyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (Sinop) – …konuşmayı dinlediniz. Birçok gerekçe var ama hatip her gün grup önerisi getirmemizin Meclisin çalışmasını olumsuz etkilediğinden tutun da, “Aynaya bakın, ders alın.”dan tutun da, “Muhalefet yok Mecliste, onun için halk sokakta.” demesinden… Devam edeyim mi?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay, iki dakika söz veriyorum sataşma nedeniyle. (CHP sıralarından alkışlar)

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Başkanım, ne söylüyorum? Ders alalım hep beraber diyorum.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sizin almadığınız belli de.

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, İstanbul Milletvekili Bülent Turan’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ENGİN ALTAY (Sinop) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, öncelikle şunu belirtmem lazım: Bir milletvekilinin bu kürsüde Parlamento İçtüğün’den kaynaklı muhalefetin kullandığı haklarla ilgili şikâyet etmesini anlamak mümkün değil; bir.

İki: “Gezi olaylarından muhalefetin ders almadığını görüyorum.” dedi. Yanlış, şöyle: AKP’nin ders almadığını herhâlde doğru algılamış. Zira, biz parti olarak, başta Genel Başkanımız “Gezi olaylarından ders aldık.” deme erdemliliğini göstermiş bir partiyiz.

Öte yandan “Ölen polisle ilgili CHP söz söylemedi.” demesini Bülent Turan’a yakıştıramadım, çok ayıp. Belli ki gazete okumuyor, basını takip etmiyor, başka şeylerle meşgul oluyor. Biz, ölen polise Allah’tan rahmet diledik de siz ölen 3 vatandaşımız için bir ağzınızı açtınız mı, Başbakandan ya da AKP’lilerden bir cümle çıktı mı? (CHP sıralarından alkışlar)

RECEP ÖZEL (Isparta) – Grup konuşmalarında bir dünya var, Sayın Başbakanı dinlememişsin.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Bir cümle çıktı mı, gösterin bana, bir tane gazete haberi gösterin.

İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale) – Yanlış konuşuyorsun.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Grup konuşmalarında var, aç da bak.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Öte yandan, değerli arkadaşlar, şunun bilinmesi lazım, şunu bilin: “İnsanlar neden Mecliste değil de sokakta muhalefet yapıyor?” Bu bir sendromdur; bu, hükûmeti, devleti yanlış idare etmekten kaynaklı, psikolojik bir sendromdur. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Sayın Başkan, İç Tüzük’ü dün çok rahat uyguluyordunuz!

BAŞKAN – Yapmayın şunu!

ENGİN ALTAY (Devamla) – Zira, hiçbir medeni ülkede başbakan sokaktaki protestolara karşı darbe fobisine kapılıp miting yapmaz. Bir ülkede başbakan bu hâle gelmişse o başbakan ciddi bir darbe fobisi içindedir; o başbakan ciddi olarak, bulunduğu makamla ilgili büyük kaygılar içindedir.

Öte yandan, şunu unutmayın ki, Sayın Cumhurbaşkanıyla Sayın Başbakanın bu Gezi sürecinde içine düştüğü yol ayrımı herkesin tahmin ettiğinden büyüktür ki bu sebeple de Başbakan Gezi sürecini AKP içindeki çatlağı kapatmak için bir silikon olarak kullanmıştır, kullanmaya devam etmektedir. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale) – Yanlış, yanlış konuştun, öyle bir durum yok.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Keşke, keşke…

SAKİNE ÖZ (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Öz, ne için söz istiyorsunuz? Sayın Altay sataşma nedeniyle söz istedi ve verdim.

SAKİNE ÖZ (Manisa) – Kişisel sataşmadan…

BAŞKAN – Hayır efendim, ayrı ayrı…

SAKİNE ÖZ (Manisa) – Hayır efendim, ismim geçti. Şahsım adına… İsmim geçti.

BAŞKAN – Sayın Altay grubunuz adına söz istedi, verdim.

SAKİNE ÖZ (Manisa) – Hayır, o…

BAŞKAN – Ne söyledi, size ne söyledi efendim?

SAKİNE ÖZ (Manisa) – Söylediğim sözlerin doğru olmadığını söyledi. (Gürültüler)

BAŞKAN – Anlaşılmıyor ki. Grubunuz bir susarsa anlayacağım efendim.

SAKİNE ÖZ (Manisa) – İsmimi kullanarak, söylediğim sözler üzerinden doğru söylemedi, çarpıttı.

BAŞKAN – Yani söylediğiniz sözleri ne dedi çarpıttı, onu söyleyin.

SAKİNE ÖZ (Manisa) – E, söyleyeceğim, orada söyleyeceğim.

BAŞKAN – Hayır, söyleyin ki sataşma var mı, yok mu, onu söyleyeceğiz.

SAKİNE ÖZ (Manisa) – Efendim, benim sözlerimi yanlış aktardı. Dolayısıyla ben kürsüden konuşmak istiyorum.

BAŞKAN – Hanımefendi, anlaşılan, söylediğim anlaşılmıyor galiba. Sataşma var mı, yok mu bilmiyoruz ama sataşma nedeniyle iki dakika söz veriyorum. Ne dedi de sataştı, onu izah etmeniz lazım.

Buyurun.

3.- Manisa Milletvekili Sakine Öz’ün, İstanbul Milletvekili Bülent Turan’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

SAKİNE ÖZ (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir kere, sözlerim üzerinden üç yerde yanlış değerlendirdi, hatalı değerlendirdi. Ben “yolsuzluk” demedim, “hukuksuzluk” dedim, “çünkü bununla ilgili yasa çıkmadan uygulaması yapılmaya kalkılıyor.” dedim. İpek Üniversitesinde de söylemiştim bunu, bir önceki hafta İpek Üniversitesinin kuruluşunda da söylemiştim. Demiştim ki: “İpek Üniversitesi aslında daha kurulmadı, adı başka bir şey ama boy boy ilanları var.” Bu, Meclisin baypas edildiğinin anlatılması açısındandı.

İkincisi, ben “memur” demedim, ben “işçi” de demedim, “kamu görevlisi” dedim. Bunların arasındaki farkda vardır.

Bunun için, sözlerimin çarpıtıldığını ve bununla ilgili, benim sözlerimi çarpıttığını düşündüğüm için sizden söz istedim. Yanlış mı yaptım efendim? (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Hayır, yanlış yapmadınız. Ne için söz istediğinizi sordum sadece.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- CHP Grubunun, Manisa Milletvekili Sakine Öz ve arkadaşları tarafından Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu kadrosunun iktidar partisiyle kurduğu bağlantıların, kurumun habercilik anlayışında ve kamusal görev üstlenen yetkililerin tarafsızlık anlayışında yarattığı olası etkilerin belirlenmesi, Anadolu Ajansının son döneminde hisse artırımı sırasında yaşandığı iddia edilen hukuksuzluklar konusunda ayrıntılı çalışmaların yapılması amacıyla 25/6/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 5 Temmuz 2013 Cuma günkü birleşiminde okunarak görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Evet, Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunacağım…

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, yoklama talep ediyoruz.

BAŞKAN – Yoklama talebi var, yerine getireceğim.

Sayın Altay, Sayın Aslanoğlu, Sayın Özel, Sayın Moroğlu, Sayın Develi, Sayın Acar, Sayın Öğüt, Sayın Aygün, Sayın Öz, Sayın Kurt, Sayın Sapan, Sayın Çelebi, Sayın Özkoç, Sayın Dibek, Sayın Küçük, Sayın Batum, Sayın Akar, Sayın Ören, Sayın Serter, Sayın Akova.

Evet, iki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN –  Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- CHP Grubunun, Manisa Milletvekili Sakine Öz ve arkadaşları tarafından Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu kadrosunun iktidar partisiyle kurduğu bağlantıların, kurumun habercilik anlayışında ve kamusal görev üstlenen yetkililerin tarafsızlık anlayışında yarattığı olası etkilerin belirlenmesi, Anadolu Ajansının son döneminde hisse artırımı sırasında yaşandığı iddia edilen hukuksuzluklar konusunda ayrıntılı çalışmaların yapılması amacıyla 25/6/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 5 Temmuz 2013 Cuma günkü birleşiminde okunarak görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Alınan karar gereğince gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri İle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1'inci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nde değişiklik yapılmasına dair İç Tüzük teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2'nci sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sırada yer alan, Orta Asya ve Kafkaslar Bölgesel Balıkçılık ve Su Ürünleri Yetiştiriciliği Komisyonu Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3.- Orta Asya ve Kafkaslar Bölgesel Balıkçılık ve Su Ürünleri Yetiştiriciliği Komisyonu Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporları (1/498) (S. Sayısı: 173)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

4’üncü sıraya alınan, Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

4.- Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) (S. Sayısı: 478) (x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.

                                  

(x) 478 S. Sayılı Basmayazı 3/7/2013 tarihli 129’uncu Birleşim Tutanağı’na eklidir.

Geçen birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen teklifin ikinci bölümü üzerinde konuşmalar tamamlanmıştı.

Şimdi, ikinci bölüm üzerinde on beş dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Tekrar sisteme girerseniz dünkü sıralamaya göre söz vereceğim: Sayın Öğüt, Sayın Erdoğan, Sayın Erdem, Sayın Işık, Sayın Şandır, Sayın Türkoğlu, Sayın Şimşek, Sayın Çirkin, Sayın Torlak, Sayın Öz, Sayın Özel, Sayın Köse ve Sayın Ağbaba.

Sayın Öğüt…

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Dün 4 Temmuz, sizin için bir anlamı var, tek bir anlamı var, ABD’nin kuruluş yıl dönümü. Bizim için anlamı ise çok farklı, o gün Türk askerlerinin başına Amerikan askerleri tarafından çuvalın geçirildiği, onurumuzla oynandığı bir gün. Maalesef sizin iktidarınız bu konuda hiçbir şey söylemediği gibi, çuvalı geçiren ABD askerlerinin başındaki generali geçen sene en üst seviyede ağırlama gafletinde bulunmuştur.

Aynı zamanda, 4 Temmuz, bir iç savaş provası olan, unutturulmaya çalışılan Çorum olaylarının yıl dönümüdür; 57 kişinin yaşamını yitirdiği, yüzlerce kişinin, insanın yaralandığı ve binlerce Alevi ailenin göçe zorlandığı, 12 Eylül askerî darbesine zemin hazırlamak isteyen güçlerin yazıp çizdiği, en kanlı provokasyonlardan biridir. 2 Temmuz tarihi de Alevi yurttaşlarımıza yönelik öfkenin en can yakan katliamıdır. Çorum’da, Maraş’ta ve Sivas’ta katledilen tüm canlarımızı rahmet ve sevgiyle anıyor, sadece faillerini değil, katliamı meşru göstermeye çalışanları da…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Erdoğan…

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, şimdi, bu kanunla büyükşehirlerdeki meralar hazine arazisi şekline getirilmektedir. Bu şekilde 30 ilimizde mera kalmamaktadır. Bundan sonra büyükşehir yapılan illerde köylümüz nasıl hayvancılık yapacaktır? Bu konunun izaha muhtaç olduğuna inanıyoruz. Lütfen bu konudaki açıklamalarınızı bekliyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Erdem….

ENVER ERDEM (Elâzığ) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, düzenlemenin 37’nci maddesiyle, sahte belgelerle desteklemelerden istifade edenlere getirilen ödeme yasağı kaldırılıyor. Hangi illerde kaç çiftçi bu kapsamdadır? Toplam parasal tutarı ne kadardır? İller itibarıyla ilk 5 il hangisidir? Bu düzenlemeyi doğru buluyor musunuz?

İkinci sorum: 43’üncü madde kapsamında kaç devlet memuru yeniden göreve alınacaktır? Bu maddenin uygulanabilirliği var mıdır? Disiplin affıyla görevlerine dönmeyen memur kalmış mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, bu tasarıyla kadroya geçirilen belediye sözleşmelileri içerisinde, son bir yıl içerisinde belediyede işe başlatılan ve özellikle de PKK terör örgütünün talebi doğrultusunda kadroya yerleştirilen kişiler var mıdır? Varsa bunlar hangi belediyelerde, kaç kişidir? Diğer belediyelerde çalışanlara haksızlık yapılmış olmayacak mıdır?

İkinci soru da, bugüne kadar KEY ödemelerini alamayanların bu mağduriyetlerinin giderilmesi konusunda bu tasarıda bir çözüm bulmayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Şandır... Yok.

Sayın Türkoğlu… Yok.

Sayın Şimşek… Yok.

Sayın Çirkin… Yok.

Sayın Torlak… Yok.

Sayın Öz… Yok.

Sayın Özel…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başbakan Yardımcım, Manisa’da birlikte katıldığımız bir törene bir saat geç gelmiştiniz. Siz gelene kadar biz mehteran takımını dinledik. Mehteran takımı törendeki, tören alanındaki yerini aldıktan sonra, siz sanki onlar hiç dinlenmemiş gibi, kendi konuşmanızdan önce onlar konuşacakmış gibi onları arkaya yolladınız, sonra da o sırada çalan Onuncu Yıl Marşı’nı da kastederek “Mehter varsa Onuncu Yıl Marşı’ndan önce o çalmalı.” dediniz. Aslında bu sizin gecikmenizden kaynaklanan bir sıkıntıydı. İkisi de bizim değerimiz, biz ikisini de birlikte kucakladık ama görüyorum ki daha sonra Bursa’da, hatta bakanlar toplantısı çıkışında dahi “Mehteran varsa önce o çalar.” diye, aslında bir saat geç geldiğiniz programda çoktan çalmış olan mehteranı birtakım şeylere alet ediyorsunuz. Benim de ismimi zikrediyorsunuz. Ben düz bir milletvekiliyim, iktidar ve Hükûmet olma gücünüzü üzerimde orantısız olarak kullanıyorsunuz. Bu fırsatla bu konuyu karşılıklı bir kez daha tartışalım istedim efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Köse… Yok.

Sayın Ağbaba

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Bilindiği gibi, bütün Türkiye’de olduğu gibi Malatya’da da geçici işçiler, 4/B’liler, 4/C’liler mevcut. Malatya’da Karayollarındaki geçici işçiler maalesef Karayollarıyla beraber özelleştirildi yani Orta Çağ’dan kalma bir zihniyetle işçileriyle beraber Karayolları da satıldı. Yine, Malatya Araştırma Hastanesinde, Devlet Hastanesinde, Devlet Demir Yollarında, Tarım İl Müdürlüğünde, Sultansuyu Harasında ve birçok kurumda geçici işçiler var, taşeron işçiler var. Bu taşeron işçilerle ilgili, Hükûmet, söz vermesine rağmen bir türlü düzenleme yapmıyor. Bu torba, çuval ya da harar yasası görüşülürken bize onlarca telefon geldi. Bu konuda Hükûmetin bir müjde vermesi bekleniyor ve Meclisin üzerine düşen bir görevi de yapması gerekiyor. Bu taşeron işçilerine mutlaka kadro verilmesi gerekiyor. Bu konuda Hükûmetin düşüncelerini merak ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Doğru…

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

TEKEL’den kamuya geçen 4/C’li işçiler çok zor durumlarda çalışıyorlar. Büyük ekonomik sıkıntı içerisindeler. Bu insanlar asil kadroya alınmakla ilgili olarak telefon üzerine telefon ediyorlar. Bunların asil kadroya alınmasıyla ilgili bir çalışma yapılamaz mı?

İkinci konu da: Çiftçi kardeşlerimiz de bu torba kanun içerisine girme noktasında devamlı telefonlarla bizlere ulaşmaya çalışıyorlar. Özellikle tarım kredi borçları ve banka borçlarını ödeyemediklerini ve gün geçtikçe artmakta olduğunu ifade ediyorlar. Çiftçi borçlarını ödeyemeyenlerle ilgili olarak herhangi bir yapılandırma yapılamaz mı? Bu öğrenilmek isteniyor.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Kurt…

KAZIM KURT (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, 43’üncü maddeyle 28 Şubat mağdurlarına bir af getiriyoruz ve bunu doğru yapıyoruz ancak Türkiye’de 12 Eylül mağdurları hâlâ sürünüyor. 12 Eylülde güvenlik soruşturması nedeniyle işten atılanlar, işe giremeyenler hâlâ çözüm bulamıyor. Bu ikircikli bir durum değil midir? Bu 12 Eylül yasalarını değiştirme konusunda ne zaman adım atacağız?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Demiröz...

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, son günlerde Bursa yerel medyasında üç basın mensubu arkadaşımız Twitter, Facebook gibi sosyal medya üzerinden kendileri veya aile fertlerinin yapmış oldukları yorum ve paylaşımlar nedeniyle çalıştıkları kurumla ilişkileri kesilmiştir. İleri demokraside yapılan bu baskılar ve insanların ekmekleriyle oynayarak varılmak istenen netice nedir? Bunu öğrenmek istiyorum, bir.

İki, gerek basın mensupları gerekse vatandaşlarımızın sosyal medya üzerinden bir paylaşımda bulunmadan önce neler yazılacağı, hangi içerikte olacağı, görsel olarak hangi resimlerin kullanılacağı konusunda bir rehber hazırlamayı düşünür müsünüz ya da yönlendireceğiniz bir onay makamı var mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, buyurun.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Doğrudan görüştüğümüz konularla ilgili olarak bir arkadaşımız 37’nci maddeye uygun sahte belgelerle hangi illerde kaç çiftçi ve bunların parasal tutarını sormuştu. Şöyle bir bilgi sunabilirim: Bu konuda ilk beş il Şanlıurfa, Diyarbakır, Mardin, Adıyaman ve Şırnak olarak görünüyor. Destekleme primi ödemeleri blokelerinden etkilenen il sayısı 55 adettir. Etkilenen üretici sayısı 95 bin kişidir. İncelemeye tabi firma sayısı 266 adettir. Yapılacak tahminî ödemenin de 200 milyon tutarında olduğu tahmin edilmektedir ve düşünülmektedir.

Sayın Işık kadroya geçirilen belediye sözleşmelilerinden son bir yıl içerisinde sözleşmeli olarak alınan PKK’lılardan bahsediyor. Bunlar hangi belediyelerdedir? Böyle bir soruyu doğrusu çok yanlış buluyorum.  “’Belediyelere alınan PKK’lılar’ diye, PKK’lı olduklarını bildikleri ve sadece bu sıfatla alındıklarını düşündükleri sözleşmeli var mıdır?” Bizim bilgimize göre yoktur. Hiçbir belediyeyi bununla itham edemeyiz. Sizin ifade etmek istediğiniz belediyeler olabilir. O zaman, bunları açıkça ifade edin. Ama biz hiçbir belediyenin, hiçbir PKK’lıyı sadece PKK’lı olduğu için sözleşmeli olarak aldıklarını düşünemeyiz, varsayamayız, kabul edemeyiz. Dolayısıyla, bu istediğiniz bilgileri daha somut hâle getirmek için sizin düşüncenize göre PKK’lı oldukları resmen bilinen bu kişiler kimlerdir ve hangi belediyeler bunları işe almışlardır ve şimdi bu çıkardığımız kanunla bunlar nasıl sözleşmeliden kadroya geçmelidir? Bunu lütfen Genel Kurulda tenvir etmek, aydınlatmak amacıyla daha somut olarak söyleyebilirsiniz. Ama bu bir suçlamadır. Böyle bir suçlamayı ben çok yanlış buluyorum, gereksiz buluyorum ve doğru bulmuyorum.

KEY ödemelerini kimler alamadı ve bundan sonra nasıl ödenecek? Bunu yazılı olarak cevaplandıracağım.

Sayın Reşat Doğru TEKEL’den kamuya geçen işçilerin asil kadroya alınamaması ve bu konudaki talepleri söyledi. Bilindiği üzere, özelleştirme kapsamında işsiz kalan işçiler kamu kurumlarında geçici personel olarak istihdam edilmektedir. Geçici personele yönelik olarak 20 yılında çalışma süreleri on aydan on bir aya çıkarılmıştır. Yıllık ve mazeret izinleri artırılmıştır, iş sonu tazminatı getirilmiştir. 2012 yılında ise çalışma süresi on bir ay yirmi sekiz güne çıkarılmıştır. Bu dönemde de ücretlerinde önemli artışlar sağlanmıştır. Ayrıca, 2012 yılında fazla çalışma ücreti getirilmiştir. Hâlen, geçici personel eğitim durumuna bağlı olarak -ilkokul, ortaokuldan başlamak üzere- 1.094’le 1.315 lira arasında ücret almaktadır. Bunların bu kanun kapsamında kadroya geçirilmeleri düşünülmemektedir. Ancak ağustos ayında başlayacak toplu sözleşme ve görüşmeler sırasında 657 sayılı Kanun kapsamında olan 4/C’lilerin de durumlarının daha da iyileştirilmesi konusunda sendika ile Hükûmet arasında bir pazarlık olacağını biliyoruz.

Sayın Erdoğan büyükşehir yapılan illerde nasıl hayvancılık yapılacaktır, meralar hazine arazisi hâline getirilmektedir, yanlış anlamadıysam böyle bir soru sordu. Bu konuda koruyucu hükümler de vardır, bugüne kadarki mevzuat içerisinde de esasen hayvancılığın korunması, tarım arazilerinin korunması hususunda gerekli adımlar atılmıştır.

Bir arkadaşımız, sanıyorum Kazım Bey’di, sesinden anladım, buradan, konuştuğunu göremedim; “43’üncü madde 28 Şubat mağdurlarına imkân getiriyor, 12 Eylül mağdurlarına ne zaman adım atılacak?” Haklısınız, biz Hükûmetimiz döneminde şu veya bu sebeplerle insan hakları çiğnenmek suretiyle olağanüstü dönemlerde kişilik hakları zedelenen, özlük hakları ellerinden alınan pek çok kişilerin mağduriyetlerini giderme noktasında özellikle 12 Eylül 2010 referandumundan sonra önemli adımlar attık. 12 Eylül mağdurları veya 28 Şubat mağdurları diye ayırt etmeyelim ama bu dönemlerde görevlerine son verilen veya kendilerine haksız cezalar tanzim edilen kişilerle ilgili olarak attığımız adımlar vardır. Eğer 12 Eylül 1980 askerî darbesini düşünüyorsanız bu mağdurların da haklarının iade edilmesi konusunda pek çok düzenleme yapıldı, sizin bu konularda teklifleriniz olursa onları da ayrıca değerlendirmek isterim.

Bir arkadaşım, ismini alamadım çok özür diliyorum, Bursa yerel medyasında 3 kişinin çalıştığı kurumlarla ilişkisinin kesildiğinden bahsediyor. Bu, başka medya kurumlarıyla da ilgili olabilir.

BAŞKAN – Sayın İlhan Demiröz…

BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) – İlhan Demiröz mü? Affedersiniz, buradan göremedim arkadaşımı, özür diliyorum.

Doğrudur, olabilir ama bunlar özel hukuku ilgilendiren konulardır. Yerel medyalar hayır kuruluşu değil, ticari kuruluşlardır, patronları vardır. Çalışan ile çalıştıranlar arasındaki ilişkiler de İş Kanunu’muzda ve diğer mevzuata esasen gözetilmiştir. Arkadaşlarımızın işlerinden olmasına üzülürüz ama bu konuda Hükûmet olarak yapacağımız hiçbir şey yok. Ulusal medyadan da bu amaçla veya başka sebeplerle işlerinden çıkartılanlar olabilir. “Sosyal medya üzerinden bir rehber hazırlamayı düşünüyor musunuz?” diyor Sayın Demiröz. Bunu ironi olarak kabul ediyorum, böyle bir hazırlığımız yok, sizin böyle bir düşünceniz varsa bana özel olarak iletin de okumuş olayım.

Ayrıca, bir arkadaşımız 2 Temmuz gününün geçmişte yaşanan acı olaylarla ilgisini ortaya koydu, sanıyorum Sayın Öğüt’tü. Evet, bu üzüntü verici olayları yeri geldiğinde arkadaşlarımız mutlaka bazı düşüncelerini ifade etmişlerdir.

Sayın Özel ikimiz arasındaki bir ilişkiyi Mecliste dile getirdi. Bu da sizin çok özel kalitenizi gösteriyor; teşekkür ediyorum. Yani olumsuz anlamda söylemiyorum, mutlaka bir şey söylemek için bunu gündeme getirdiniz. Ben sizi orada onore etmiştim, “Toplantıya katılan arkadaşımız Özgür Özel de aramızda.” diyerek sizi takdim etmiştim ama gereksizmiş, bunu şimdi anlıyorum.

Mehterle ilgili düşüncem benim özel düşüncemdir. 7 yaşından beri bu düşünceye sahibim, bunu şu veya bu şekilde dile getirmemin kimseye zararı olmadığını düşünüyorum.

Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeler varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

24’üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum;

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 S. Sayılı Kanun Teklifinin 24 üncü maddesiyle 2918 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen geçici 22 nci maddenin üçüncü fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan "alınmaz." ibaresi "alınmaz, ancak 13 Türk Lirası indirimli değerli kâğıt bedeli ve bu Kanunun 131inci maddesinin son fıkrası kapsamında da 2 Türk Lirası bedel ödenir." şeklinde ve dördüncü cümlesinde yer alan "gerekli harçlar" ibaresinin "gerekli harçlar ve indirimsiz değerli kâğıt bedeli" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

           Nurettin Canikli                Mihrimah Belma Satır               Mehmet Doğan Kubat

                 Giresun                                 İstanbul                                      İstanbul

             Ramazan Can                         Öznur Çalık                           Muzaffer Yurttaş

                Kırıkkale                                Malatya                                      Manisa

           Mehmet Öntürk                       İsmail Tamer                             Mustafa Elitaş

                   Hatay                                   Kayseri                                      Kayseri

                                                             Erol Kaya

                                                               İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Teklifinin 24. maddesi son paragrafının II. cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

     Ferit Mevlüt Aslanoğlu                  Tufan Köse                                 İzzet Çetin

                 İstanbul                                  Çorum                                       Ankara

                                       Özgür Özel                       Veli Ağbaba

                                          Manisa                              Malatya

 “Bu değiştirme işleminden  harç ve değerli kağıt bedeli alınmaz”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 24 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

           Mustafa Kalaycı                      Erkan Akçay                            Mehmet Günal

                  Konya                                   Manisa                                      Antalya

            Mehmet Şandır                  S. Nevzat Korkmaz                     Mehmet Erdoğan

                  Mersin                                   Isparta                                        Muğla

                                                              Alim Işık                                          

                                                               Kütahya

“Madde 24- 2918 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"Geçici Madde 22- Sürücü belgesi sınıfları, sürücü belgelerine ait esaslar ve sürücü adaylarında aranacak şartlar yönetmelikte belirleninceye kadar bu Kanunun 38, 39 ve 41 inci maddelerinin değişiklikten önceki halleri uygulanır.

Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte sürücü belgesi sahibi olanlar ile motorlu taşıt sürücü sertifikası bulunan veya sürücü kurslarına kayıt yaptırmış olanların alacakları sürücü belgelerinin yönetmelikte belirlenen yeni sınıf sürücü belgeleri ile değiştirilmesi zorunludur. Bu belgelerin değiştirileceği sürücü belgesi sınıfları yönetmelikle belirlenir.

Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce verilmiş olan ve bu Kanuna göre değiştirilmesi zorunlu olan sürücü belgelerinin değiştirme işlemleri İçişleri Bakanlığınca belirlenen süreler içinde tamamlanır. Bu değiştirme işlemlerinden harç ve değerli kağıt bedeli alınmaz. Belirlenen süre içinde değiştirilmeyen sürücü belgeleri geçersiz sayılır. Ancak, başvuruları hâlinde, gerekli harçlar ödendikten sonra kendilerine geçersiz sayılan sürücü belgesinin karşılığı olan yeni sürücü belgesi verilir. Bu işlemlere ait usul ve esaslar İçişleri Bakanlığınca belirlenir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen?

ALİM IŞIK (Kütahya) – Erkan Akçay…

BAŞKAN – Erkan Akçay, Manisa Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 24’üncü madde üzerine verdiğimiz önerge üzerinde söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Teklifin 24’üncü maddesi ile, sürücü belgesi sahibi olanlar, motorlu taşıt sürücü sertifikası bulunanlar ve sürücü kurslarına kayıt yaptırmış olanların alacakları sürücü belgelerinin yönetmelikte belirlenen yeni sınıf sürücü belgeleriyle değiştirilmesi zorunluluğu getirilmektedir. Sürücü belgesi almaya hak kazanan bir vatandaşımız, 492 sayılı Harçlar Kanunu’na göre ehliyet sınıfı itibarıyla 110 ile 556 lirası trafik harcı öderken, Değerli Kâğıtlar Kanunu’na göre de 101 Türk lirası değerli kâğıt bedeli ödemek zorundadır. Sürücü belgelerinin değiştirilmesinden harç alınmayacağı kanunda hüküm altına alınmıştır ve bu doğru bir düzenlemedir ancak yenilenen sürücü belgelerinden değerli kâğıt bedelinin alınmamasına yönelik bir düzenleme yoktur. Bu nedenle, sürücü belgesini yeniletecek bir sürücü 2013 yılı için 101 lira değerinde değerli kâğıt bedeli ödeyecektir. Ayrıca, bu bedel her yıl yeniden değerleme oranı nispetinde de belirlenmektedir bilindiği üzere.

Sürücü belgelerini yenileyenlerden harç almamak ne kadar doğru ise, bunlardan değerli kâğıt bedeli almak da o kadar yanlıştır değerli arkadaşlar. Bu “Sorma, ver.” parasıdır. Vatandaşımız bunu ancak bu şekilde tarif eder ve bu alınan değerli kâğıt parası 101 lira 2013 yılı için “Sorma, ver.” parasıdır.

Bu 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 115’inci maddesinde bir ay içinde ödenmeyen cezalar için yüzde 5 faiz öngörülmekte ve 6183 sayılı Kanun’un uygulanacağı ifade edilmektedir. Yani hem yüzde 5 ve gerektiğinde de aylık yüzde 40 itibarıyla gecikme faizi ödenecektir. Bu da günümüzün enflasyonu nispeti dikkate alındığında çok fahiş bir ceza alımıdır.

Yine, trafik cezalarıyla ilgili başka bir sorun da cezaların adreslere ulaştırılmamasıdır. Gıyabında yazılan trafik cezaları sürücünün evine genelde ulaştırılamamakta veya mahalle muhtarına teslim edilmektedir. Dolayısıyla, araç sahipleri cezalardan haberdar olamıyor ve ancak yıllar geçtikten sonra bir vesileyle, o zaman bir sürprizle karşılaşmakta ve aynı zamanda faizleriyle birlikte bu borçlar da katlanabilmektedir.

Değerli milletvekilleri, Hükûmetin vatandaştan “Sorma, ver.” parası isteyeceğine trafik kazalarına bir tedbir getirmesinde büyük fayda vardır ve dünyada her sene trafik kazalarından 50 milyon insan yaralanmakta, 1 milyon 200 bin kişi hayatını kaybetmektedir. Trafik kazalarında sürücüler, yayalar, yol durumu ve araç tasarımı olmak üzere çeşitli faktörler rol oynamaktadır. Yolları güvenli yapmak, yol güvenliği için tedbirler geliştirmek ve değişik standartları uygulamak elzemdir.

Adalet ve Kalkınma Partisi duble yollarla övünüyor ancak 2003 yılında 455 bin trafik kazası yaşanırken 2012 yılında 1 milyon 320 bin trafik kazası olmuştur. 2012 yılındaki bu kazalarda 3.750 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 268 bin vatandaşımız da yaralanmıştır. Türkiye’de 1965 yılında 36 dakikada bir trafik kazası olurken -artı, tabii yolların ve trafiğin de çok yoğun artması nedeniyle- 2005 yılında 51 saniyede, 2011 yılında 25 saniyede bir trafik kazası yaşanırken 2012 yılında her 23 saniyede bir trafik kazası yaşanmaktadır.

Türkiye’deki toplam kazaların yüzdesi içinde Manisa’daki kazaların payı da maalesef yükselmektedir. 2009 yılında Türkiye’de meydana gelen kazaların binde 93’ü Manisa’da meydana gelirken 2010 yılında bu oran yüzde 1’e, 2011’de yüzde 1,05’e ve 2012 yılında ise yüzde 1,1’e yükselmiştir. Bunun nedeni de Manisa’daki yolların bozuk olması ve kör noktalarla ilgili tedbirlerin alınmamasıdır.

Bu düşüncelerle önergemizin kabulünü diliyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum.

Önegeyi oylarınıza sunacağım…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Ancak karar yeter sayısı isteniyor, arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… (CHP ve MHP sıralarından “Var.” sesleri)

Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

                                                                    

 

Kapanma Saati: 17.31

 

 

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.39

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 131’inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 24’üncü maddesi üzerinde Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve arkadaşlarının vermiş olduğu önergenin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi, önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Kâtip üyeler arasında anlaşmazlık olduğu için elektronik cihazla oylama yapacağım.

Bir dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

                                                                    

 

Kapanma Saati: 17.41

 

 

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 17.51

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 131’inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 24’üncü maddesi üzerinde Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve arkadaşlarının vermiş olduğu önergenin yapılan ikinci oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, kabul edilmemiştir.

478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Teklifi’nin 24’üncü maddesinin son paragrafının II. cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                           Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları

“Bu değiştirme işleminden harç ve değerli kâğıt bedeli alınmaz”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, İzzet Çetin, Ankara Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

İZZET ÇETİN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 24’üncü maddesi üzerinde verdiğimiz önerge adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu kanun teklifi çok acil olduğu için Meclis uzadı. 1 Temmuzda Anayasa’daki hüküm gereği tatile girmesi gereken Meclis, çok acil bir yasa çıkarmak için uzadı ama aciliyet nedeniyle, AKP milletvekilleri salonda olmadıklarından görüşmeler uzuyor. Tabii, her seferinde iki sefer, üç sefer yoklama yaparak zor toparlanıyor.

Sayın Bakan, öncelikle, 657 sayılı Yasa’nın 4/C’lilerin durumuna ilişkin biraz evvel vermiş olduğunuz bir soruya cevapta; Ağustos ayında kamu sözleşmeleri sırasında konunun ele alınarak çözüme kavuşacağını söylediniz. Meclis de sizin döneminizde ilk kez 4/C’li çalıştırmaya başlamıştı Meclis Başkanı olduğunuz dönemde. O dönemden bugüne bu sorun büyüdü ve AKP’nin büyüttüğü bu sorun, ne yazık ki, çalışanların ve ailelerinin yaşamlarını zindan eder bir konuma geldi. O nedenle, Meclis Başkanı olarak çözemediğiniz o 4/C’lilere ilişkin sorunu, Başbakan Yardımcısı olarak çözeceğinizi umuyorum ve eğer bu sorun çözüme ulaşırsa da 4/C’lilerin size minnettar kalacaklarını hatırlatmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, önergemizle ilgili olarak, tabii, bu kanun iyi hazırlanmamış bir kanun teklifi. Hazırlanmadığı maddelerinden belli, verilen önergelerden belli. Burada da görüyoruz ki, iki ayrı yerde yani çok itina gösterilmeden hazırlandığı açık. Biraz da kapkaççı mantığıyla hazırlandığı gerçek.

Çok açık bir şekilde, değiştirilecek bu sürücü belgelerine ilişkin olarak “Bu değiştirme işlemlerinden harç alınmaz” diyerek, sanki değiştirme işleminin bedava, yurttaştan para alınmadan yapılacağı gibi bir izlenim vermeye çalıştınız. Ne yazık ki, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri olarak, alt komisyonda, sadece harç alınmadığını bunlardan, 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun dışında, 210 sayılı Değerli Kâğıtlar Kanunu’na göre de her bir değiştirme işleminden 101 lira değerli kâğıt parası alınacağını ve bunun da 24 milyonu aşkın yurttaşımızdan toplanacak paranın 2,5 katrilyon lira ya da şimdiki deyimle 2,5 milyar lira gibi bir para olduğunu ortaya açıklayınca basın ve kamuoyunun tepkileri yoğunlaştı. O nedenle herkes de konuya hâkim oldu. Yani, “şark kurnazlığı” diye tabir edilecek bir mantıkla bir kanun teklifi hazırlayıp belki cebinde beş kuruş, yiyecek ekmek parası olmayan vatandaşın hiçbir işe yaramayan ehliyetini değiştirmek için ondan 101 lira daha alacak kadar vatandaşını düşünmeyen bir konuma geldiğinizi sizlere hatırlatmak istiyorum. O nedenle verdiğimiz önerge ile bunun kaldırılmasını yani değiştirme işleminden de değerli kâğıt parası alınmamasını önerdik.

RECEP ÖZEL (Isparta) – 15 liraya düşüyor.

İZZET ÇETİN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, normal olarak herhangi bir zayi durumundaki değiştirme değil bu. Bu, sizin bu kanun teklifinizin içerisinde, “Yurttaştan gizli bir şekilde harç alınmaz.” diyerek, “Bir şey alınmayacak.” mantığıyla hazırladığınız bir kanun teklifi olduğu için, o mantığınıza uygun olan durum, tepki yoğunlaşınca bunu 25 liraya, 50 liraya, 10 liraya düşürmek değil, hiç almamaktır.

Bakınız, burada, aynen okuyorum: “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce verilmiş olan ve bu kanuna göre değiştirilmesi zorunlu olan sürücü belgelerinin değiştirme işlemleri İçişleri Bakanlığınca belirlenen süreler içinde tamamlanır. Bu değiştirme işlemlerinden harç alınmaz.” Bunun mantığı, değerli kâğıt parası da alınmaz demektir. Yani, şimdi, siz vatandaştan önce 101 lira alınacağını gizleyeceksiniz, saklayacaksınız, açığa çıkınca da “25 lira alalım, dörtte 1 alalım.” diye önerge vereceksiniz. Bunun doğrusu hiç alınmamasıdır. Yurttaşı enayi yerine koyarak onun parasını da toparlayıp yandaşlarla paylaşma gibi bir mantığı kabul etmenin olanağı yoktur.

Önergemizin kabul edilmesini diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 S. Sayılı Kanun Teklifinin 24 üncü maddesiyle 2918 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen geçici 22 nci maddenin üçüncü fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “alınmaz.” ibaresi “alınmaz, ancak 13 Türk Lirası indirimli değerli kâğıt bedeli ve bu Kanunun 131 inci maddesinin son fıkrası kapsamında da 2 Türk Lirası bedel ödenir." şeklinde ve dördüncü cümlesinde yer alan “gerekli harçlar” ibaresinin “gerekli harçlar ve indirimsiz değerli kâğıt bedeli” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Nurettin Canikli (Giresun) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Hâlihazırda ehliyetlerini yenileyecek olan kişilerden 101 TL alınmaktadır. Getirilen yeni düzenlemeler nedeniyle ehliyetlerini zorunlu olarak yenileyecek olan kişilerden 101 TL yerine masraf karşılığı olarak 15 TL alınması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

25’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı yasa teklifinin 25. maddesinin sonundaki “yürürlükten” kaldırılmıştır” ifadesinin “iptal edilmiştir” şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.

     Ferit Mevlüt Aslanoğlu                  Özgür Özel                                Tufan Köse

                 İstanbul                                  Manisa                                       Çorum

                             Veli Ağbaba                                         Vahap Seçer

                                Malatya                                                 Mersin

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 25 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

           Mustafa Kalaycı                      Erkan Akçay                         S. Nevzat Korkmaz

                  Konya                                   Manisa                                       Isparta

                Alim Işık                        Mehmet Erdoğan                         Mehmet Günal

                 Kütahya                                  Muğla                                       Antalya

                              Mehmet Şandır                                  Reşat Doğru

                                    Mersin                                              Tokat

“Madde 25- 2918 sayılı Kanunun; 3 üncü maddesinde yer alan “Minibüs” tanımına dair hükümler, 40 ıncı maddesi, 114 üncü maddesinin dördüncü, beşinci ve altıncı fıkraları, 119 uncu maddesinin birinci fıkrası, 120 nci maddesi ve ek 13 üncü maddesi yürürlükten kaldırılmıştır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Reşat Doğru, Tokat Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 478 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 25’inci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu madde, ticari araç olan minibüsün tanımıyla ilgilidir.

Tabii, ülkemizin önemli sorunlarının başında trafik konusu gelmektedir. Tabii, bunların yanında, şoförlerin ve özellikle taşıyıcı esnaflarımızın, taksicisinden şoförüne kadar, onların yanında o tür insanların da çok büyük sorunları vardır. Tokat Reşadiye Şoförler ve Otomobilciler Esnaf Odası Başkanlığı tüm esnaflarımızı ilgilendiren, yani şoförlerimizi, taksi şoförlerimizi, kamyon şoförlerimizi ve diğer taşıyıcı esnaflarımızı ilgilendiren bu önemli konularda kendi görüşlerini iletmek üzere bizlere bildirmiştir. Bu arkadaşlarımızın ve tüm esnaflarımızın bazı görüşlerini sizlere iletmek istiyorum ve paylaşmak istiyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, son zamanlarda, tabii, şoför esnafı devamlı kaybetmektedir. Özellikle, kamyon şoförlerinin bazıları neredeyse iki ay, üç ay kontak açmadan hayatlarını devam ettirme mücadelesini vermeye çalışıyorlar. Aynı şekilde, taksici esnaflarının ve minibüs esnaflarının da birçok sorunlarla boğuşmakta olduğunu görüyoruz.

Yaklaşık olarak on beş yıldan beri, periyodik bir şekilde, özellikle şoför odalarının gelir kalemleri bir bir ellerinden alınıyor. Araç ruhsatları satışından tutun da mesleki yeterlilik belgeleri, araç dosyası ve plakası, neredeyse bunların hepsi bir bir şoförler odasının elinden alınarak başka şekilde değerlendirilmeye çalışılıyor.

Bakınız, bunlarla ilgili olarak, özellikle odada çalışan kardeşlerimizin, oda yöneticilerimizin istekleri şu şekildedir, deniyor ki: “K1 ve K2 belgelerini Ulaştırma Bölge Müdürlüğü ve son zamanlarda il ve ilçelerde ticaret odaları birçoğu üyesi olmadığı hâlde yapıyor ise bu hakkın en azından odamıza verilmesi veya ilçe sınırları içerisinde bizim esnaf, sanatkâr ve nakliyecilerin belgelerinin tarafımızdan düzenlenmesi…” Bu noktada bir talepleri var.

Değerli milletvekilleri, bu, doğru bir taleptir. Hakikaten, odaların şu anda gelir kalemlerinin birçoğunun azalmış olduğu ve kapanma durumuna geldiği düşünülürse, bu yönlü olarak haklı bir talepleri olduğu değerlendirilmelidir.

Ayrıca, ticari araç kullanan şoförlerden istenen mesleki yeterlilik belgelerinden SRC belgesinin esnaf odası tarafından verilmesinin sağlanması, hantal yapının değişmesi, hizmetin yerinde ve sağlıklı verilmesini sağlayacaktır. Kaldı ki, odanın vermemesinden dolayı on yıldır belgesi eline ulaşmayan bir sürü esnaf vardır.

Şehir içi yolcu taşımacılığı yapan -köy minibüsleri dâhil olmak üzere- minibüsçü esnafının alması zorunlu olan D4 yekti belgesinin kilometrelerce uzak olan ulaştırma bölge müdürlükleri yerine odalar tarafından verilmesi, esnafın hem zaman kaybını hem de iş kaybını önlemiş olacaktır.

Ayrıca, ilçe millî eğitim müdürlüğü uhdesinde gerçekleştirilen öğrenci taşıma ihalelerinde yaklaşık maliyet hesaplamasında hata yapıldığı… Ve gerekli yerlere ikazların yazılı ve sözlü yapılmış olmasına rağmen bunlar maalesef giderilmemektedir.

Öğrenci taşıması bir hizmet alımı olduğuna göre, Hizmet Alımı Yönetmeliği’nin 9’uncu maddesinde “yüzde 20’yi geçmemek üzere yükleniciye kâr eklenir” ibaresine rağmen millî eğitim müdürlükleri maalesef bunu uygulamamaktadır. Dolayısıyla da taşıyıcı esnafı ciddi manada mağdur olmaktadır.

Ayrıca, taşımacı, akaryakıtı pompadan alırken, işletmeye yüzde 18 KDV içinde esnaf bunu öderken, yaklaşık maliyetler hesaplanırken mazot birim fiyatı KDV’siz girilmektedir. İdareden hak edişini yaparken de faturasını yüzde 8 KDV’yle kesmektedir. Dolayısıyla, arada yüzde 10 gibi çok önemli bir fark, maalesef, eksik ödeme şeklinde insanlarımıza ödenmektedir. Dolayısıyla, esnaflar bu yönlü olarak çok ciddi manada sıkıntı içerisindedir.

Ama diğer bir konu da… Özellikle şunu söylememiz gerekmektedir ki, ülkemizde trafik kazaları çok yoğun bir şekilde maalesef can yakmaktadır. 2013 yılının Şubat ayı sonu itibarıyla ülkemizde yaklaşık olarak 7 milyon 191 bin 105 araç bulunmaktadır. Geçen yıl 3.750 kişi kazalarda hayatını kaybetmiştir. Bununla ilgili olarak da yaklaşık 1 milyar 393 milyon lira civarında maddi hasar, maddi kayıp vardır.

Ama bir diğer konu da, yaklaşık olarak 270 bin, 300 bin civarında insan da kazadan dolayı yaralanmaktadır. Yani 300 bin kişilik bir şehir düşünün, yaralılardan ve engelli vatandaşlardan oluşan bir şehir düşünün. Trafik kazalarından hem ölüm oranlarının artmış olması hem de yaralıların artmış olması bu konunun ne kadar önemli olduğunun ifadesidir.

Bu manada da bu konuda İçişleri Bakanlığına, bilhassa emniyet teşkilatımıza çok önemli görevler düşmektedir.

İşin başı eğitimdir diyor ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralardan alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım. Kabul edenler…

Kabul etmeyenler…

Kâtip üyeler arasında anlaşmazlık var.

Bir dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

                                                                    

 

Kapanma Saati: 18.07

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.14

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 131’inci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 25’inci maddesi üzerinde Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve arkadaşlarının vermiş olduğu önergenin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Yasa Teklifi’nin 25’inci maddesinin sonundaki “yürürlükten kaldırılmıştır” ifadesinin “iptal edilmiştir” şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.

                                                                             Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Özgür Özel, Manisa Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önergemiz üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Aslında dün yaşananlar da, her yasama döneminin sonuna sıkışan bu torba kanunlar da, hepsi iktidar-muhalefet ilişkileri üzerine ve ülkeyi nasıl yönettiğiniz, size verilen, Anayasa Mahkemesince tanınan sürelere ne kadar riayet ettiğiniz, muhalefetle nasıl bir ilişki kurduğunuz ve çoğulcu demokrasiden ne kadar nasibinizi aldığınızla ilgili bir mesele.

Biraz önce Sayın Başbakan Yardımcısına, eşit olmayan mecralarda sürdürdüğü bir tartışmaya belki bir açıklık getirir diye bir ifadede, bir soruda bulundum. Başlangıç nezaketle geldi ama sonunda döndü dolaştırdı, Sayın Başbakan Yardımcısı, sayın hemşehrim lafı öyle bir yere getirdi ki gerçekten kanım dondu.

Aslında yaşanan mesele… Ben tam saatinde gittiğim bir yerde Sayın Başbakan Yardımcısını bir buçuk saate kadar bekledim. Program başlamadı ama o programda olması gereken mehteran takımı gösterisini icra etti. Sayın Başbakan Yardımcısı, gecikmeli olarak, on birdeki programa on ikiyi biraz geçe geldi ve birkaç kişiyle el sıkıştı, yerine oturdu.

Ben orada ikameti sürdüren hemşehrisi olarak kalktım, saygıyla gittim, kendisini selamladım. Bu, olması gereken beşerî bir ilişki.

Daha sonra, aslında önce bizlerin kürsü alması, sonra hiyerarşik sıraya göre kendisinin kürsü alması beklenirken, önce bir parmak işaretiyle mehteranbaşını yanına çağırıp, onun yeniden yapmak üzere hazırlandığı programını ileriye aldı. O sırada bir Onuncu Yıl Marşı çaldı, kendisi burada kürsüye çıktı bizleri dinlemeden ve dedi ki: “Mehterana yanlış yapıldı, açılış onunla olmalıydı.” Birçok şey söyledi.

Bu konuşmaya başlarken de beşerî ilişkilerin olmazsa olmazı, siyasi nezaketin olmazsa olmazı bir şekilde kendisiyle gelen, kendi partisine mensup milletvekillerinin de isimlerini ifade etti çünkü telgraflar okunmuştu, orada olan milletvekilleri, biraz da Sayın Arınç’ın organizasyon komitesinin elini ayağına dolaştıracak aceleci tavrı yüzünden ismimiz atlanmıştı, benim ismimi de zikretti. Şimdi, biraz önce diyor ki kendisi; “Ben orada sizi onore ettim.” Yani, bu, olması gereken bir beşerî ilişkiyi bana bir lütuf olarak sunuyor “Ben sizi onore ettim.” diyor. Sonra da diyor ki; “Anladım ki yanlış yapmışım.”

Sayın Başbakan Yardımcım, siz benim yerimde olsaydınız ve gelip de “Merhaba.” demediğiniz bir milletvekilinin sizin yanınıza gelip sizi selamlamış olduğunu söyleseydiniz, kuşku yok ki şimdi ondan da pişman olduğunuzu ifade edecektiniz ama ben gelip orada sizi selamlamaktan, sizin bıraktığınız bir eksiği tamamlamaktan ve size saygılarımı sunmaktan o gün de pişman olmadım, şu an da pişman olmadığımı ifade etmek isterim. (CHP sıralarından alkışlar)

Ama bu ilişkilerle, Sayın Arınç’ın o çok nazik tavrından birden bu çok sert, acımasız tavrına geçişiyle ilgili onu daha yakından tanıyan birinden ilave bir şeyler duymak istiyorsanız lütfen Sayın Ahmet Hakan’ın “Yeni Başlayanlar İçin Bülent Arınç” makalesine bir bakın. Kendisi şöyle diyor: “Aşırı tevazusuyla terör estiren adamlardandır. Gözyaşlarını silah olarak kullanmaktan kaçınmaz. Şahane hitabetinin tek kusuru, tekdüzelik ve durgunluktur.” (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

RECEP ÖZEL (Isparta) – Hiç yakışmıyor sana! Terbiyesizlik yapma  Özgür! Alay mı ediyorsun oğlum sen, terbiyesiz misin sen?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen, Sayın Arınç burada, cevap verirler efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – “Tekin değildir. O müthiş nezaket ve kibarlığı her an hiç olmayacak bir kabalığa dönüşme potansiyeline sahiptir. Dişi duygusallıktan delikanlı bir erkeksiliğe hızla geçiş yapabilir.”

HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) – Maddeyle ilgili konuşsana!

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Otobüsün tanımını yap!

HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) – Senin soyunda var mı böyle adam?

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – “Güllerin içinden gelirken gözyaşlarını tutamaz ama hoşuna gitmeyen soru karşısında en sert cevabı vermekten de kaçınmaz. Tamam, dünyayı boş vermiş bir derviş edası taşımaktadır, bu dünyadan çok öteki dünyayı hesaba katıyormuş gibi bir imaj verir ama kendisine yönelik en küçük bir eleştiri karşısında…”

BAŞKAN – Sayın Özel, lütfen şahsiyatla uğraşmakla ilgili konuşma yapmayınız.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – “…o eleştiriyi kaleme alan adamın isminin üstünü hışımla silecek kadar da dünyevidir.”

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Arkadaşlar, ben burada…

AHMET YENİ (Samsun) – Kimsin sen be!

BAŞKAN – Sayın Özel, sizi uyarıyorum, lütfen…

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – …Sayın Bülent Arınç’ı çok yakından tanıyan bir köşe yazarının onunla ilgili yaptığı tahlilin, benim başıma Manisa’da ve bugün burada gelen olayları nasıl açıkladığını söylüyorum. Hakaret yok. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Buradan ekmek çıkmaz sana. Sen grup başkan vekili olamazsın! Buradan ekmek çıkmaz.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Çok net şunu söylüyor: “Çok lütufkâr bir kibarlıktan çok acımasız bir gerginliğe ve saldırganlığa dönüşebilir. Buna sakın şaşırmayın.”

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Hadi canım, hadi! Daha çok ekmek yiyeceksin.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Ben bugüne kadar o yüzünü hiç görmemiştim ama bu gördüğüm yüzü de sizinle paylaşmak istedim.

Hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) – Ayıp ya, ayıp!

AHMET YENİ (Samsun) – Kimsin sen ya!

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Senden grup başkan vekili olmaz! Buradan sana ekmek çıkmaz.

HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) – Çocuk gibisin! Çocuk tiyatrosuna çevirdin.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özel.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Önce ben istedim Sayın Başkan. Önce iktidara mı söz vereceksiniz?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay, önce size verelim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Her söze tepki gösterme, buyur.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Tamam Başkan.

Sayın Başkan, kürsüdeki milletvekilimiz…

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Cahillik yaptı.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Hasbünallah!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

ENGİN ALTAY (Sinop) – Bu, Meral Akşener’den bana bir şey kaldı; hasbünallah, lâhavle ve-lâ-kuvvete.

Kürsüdeki milletvekilimiz, Sayın Başbakan Yardımcımız ile ilgili, bir köşe yazarının yazdığı bir yazıyı okudu zannedersem. Çünkü, oradaki tutumunuzdan dolayı, iktidar partisi sıralarındaki yoğun gürültüden dolayı ben milletvekilimin okuduğu yazının hiçbir kelimesini anlayamadım.

RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Biz anladık, onun için itiraz ettik zaten.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Muhtemelen ki Sayın Başbakan Yardımcımız da anlayamadı. Sizin dün akşam o kürsüdeki disiplin hükümleriyle ilgili katı tutumunuz bugün nereye gitti, merak ediyorum. İktidar partisine mensup bütün milletvekillerinin çok büyük bir uğultu çıkarmasına niçin müdahale etmediniz anlamış değilim. Bunu takdirlerinize sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Altay, tutanakları alırsanız, kaç defa uyardığımı, sayın milletvekilini de “Şahsiyatla uğraşma.” diye uyardığımı görürsünüz. İktidar partisinin milletvekillerini de uyardığımı tutanakları istediğiniz zaman görürsünüz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, İç Tüzük 63’üncü madde açık. “Görüşmeye yer olup olmaması, Başkanı gündeme veya Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma usullerine uymaya davet...” Usul tartışması.

“Madde 66: Kürsüdeki üyenin sözü ancak Başkan tarafından, kendisini İçtüzüğe uymaya ve konudan ayrılmamaya davet etmek için kesilebilir.

İki defa yapılan davete rağmen, konuya gelmeyen milletvekilinin aynı birleşimde o konu hakkında konuşmaktan menedilmesi, Başkan tarafından Genel Kurula teklif olunabilir.”

Konuşmacı, beş dakikalık süre içerisinde… Şu anda görüştüğümüz yasanın 25’inci maddesi 2918 sayılı Kanun’un minibüs ve diğer araçlarla ilgili tanımını içeren bir düzenlemedir ama konuyla hiç alakası olmayan bir konuda, milletvekili beş dakika konuşma yapmıştır. İç Tüzük’ün 63’üncü maddesi uyarınca konuya davet ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Elitaş, teşekkür ediyorum.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Usul tartışması mı açıyorsunuz?

BAŞKAN – Burada torba yasayı görüşüyoruz, İç Tüzük’ü öğrenmiyoruz, biliyoruz İç Tüzük’ü ama İç Tüzük’ün verdiği hakların kötüye kullanılması başkan vekili olarak benim tutumumdan kaynaklanmıyor. Geriye doğru baktığınızda, nereden kaynaklandığını Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda bulunan her sayın milletvekili bilir.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bravo Başkan!

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

26’ncı maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 Sıra sayılı yasa teklifinin 26. maddesinin sonundaki “hava araçları” ifadesinin “Tüm Hava araçları” olarak değiştirilmesini arz ederiz.

      Ferit Mevlüt Aslanoğu                 Haydar Akar                                İzzet Çetin

                 İstanbul                                 Kocaeli                                       Ankara

                               Mustafa Serdar Soydan             Ayşe Nedret Akova

                                         Çanakkale                                Balıkesir

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 Sıra Sayılı Kanun teklifinin 26 ncı Maddesinin, ikinci Fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"c) Devlet Hava Aracı terimi: Devletin askerlik, güvenlik, gümrük ve yangınlar ile mücadele hizmetlerinde kullandığı hava araçları,"

            Pervin Buldan                         Adil Zozani                                 Sırrı Sakık

                    Iğdır                                   Hakkâri                                        Muş

            İbrahim Binici                Abdullah Levent Tüzel                        Nazmi Gür

                 Şanlıurfa                                İstanbul                                         Van

                                                           Hasip Kaplan

                                                                Şırnak

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 26 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

           Mustafa Kalaycı                      Erkan Akçay                         S. Nevzat Korkmaz

                  Konya                                   Manisa                                       Isparta

                Alim Işık                          Mehmet Şandır                          Mehmet Günal

                 Kütahya                                 Mersin                                       Antalya

                                  Ali Halaman                            Mehmet Erdoğan

                                       Adana                                         Muğla

"Madde 26-14/10/1983 tarihli ve 2920 sayılı Türk Sivil Havacılık Kanununun 3 üncü maddesinin (c) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"c) "Devlet Hava Aracı" terimi: Devletin askerlik, güvenlik ve gümrük hizmetlerinde kullandığı araçları ve orman yangınları ile mücadele hizmetlerinde kullandığı hava araçları,"

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen?

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Ali Halaman.

BAŞKAN – Ali Halaman, Adana Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİ HALAMAN (Adana) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

478 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 26’ncı maddesi, gene (3)’üncü fıkra (c) bendi deniyor. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına bu madde ile ilgili söz almış bulunmaktayım.

Tabii, bu önerge verilirken… Kanuna baktığımızda, 76 tane maddesi var. Ek, ek, ek, işte, hemen hemen 150 maddeyi buluyor ama genel manada kanunda şöyle yazıyor, bir önceki kanunda: “Devlet hava aracı” deniyor. İşte, “devlet hava aracı” derken bunun içerisinde askerlik, gümrük bir de güvenlik var. Şimdiki bentte bunun yanına orman yangınları… Yani “Herhangi bir yerde yangın çıktığında sivil havacılıktan izin almadan devletin genel müdürlüğünün bunu kullanma imkânı olsun.” diyerek bir ekleme yapılmış. Bu, ihtiyaca binaen de yapılıyor.

Tabii, ben bu “devlet hava aracı” denirken, şimdi, bu devlet hava araçları yani askerî uçaklar, dolayısıyla güvenlikle ilgili, yine gümrükle ilgili… En son, ülkemizde son zamanlarda özellikle orman yangınlarında helikopterlerin kullanılması zaman zaman sıkıntı olduğu için böyle bir ekleme yapmışlar. Bu ekleme yapılırken, sağlıkta kullanılan ambulanslar var, yani hastadan dolayı, ameliyattan dolayı, yurdumuzun herhangi bir köşesinde; bu yapıldığında, buna sağlıkla ilgili bu helikopter veya ambulans kullanımını niye eklememişler?

İki: Geçmiş dönemlerde Anavatan Partisi iktidardı. Anavatan Partisi iktidarı döneminde iktidar kendisine bir ATA uçağı aldı yani özel bir uçak. Bu uçakla sağa sola giderken, o zaman muhalefet partisi lideri Süleyman Demirel’di, “Ya, bu iktidar kendisine saltanat uçağı alıyor, bunlar saltanatçı.” diyordu. Ben bugün bakıyorum, o günün şartlarında belki 1 tane 8 kişilik bir ATA uçağı alınmıştı ama bugün, bugünkü mevcut iktidar zamanında, o kadar çok ATA uçağına benzer, valilerin dahi kullandığı, yangınlarda kullanılmakta zorluk çekilen ama seyahatlerde sürekli olarak başbakanların, bakanların… Sanki böyle bir saltanatı temsil ediyor gibi -nereden nereye gidiyorlarsa- sanki bir yangın varmış gibi bu uçaklar gezerken hava sahasında, ama bu devlet hava aracı statüsüne bunlar alınmamış. Dolayısıyla, bunların niye alınmadığı… Tabii, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü dediğimiz bu genel müdürlük eskiden Ulaştırma Bakanlığında bir daire başkanlığıydı, sonra bu genel müdürlüğe dönüştü. Bu genel müdürlükten izin alınmadan kullanılması gereken hava araçlarının aciliyetten veya ihtiyaçlardan kaynaklandığı gerekçesiyle, böyle bir sivilleşme veya bir inisiyatif kullanma ibaresi konulmuş ama bu kanun, torba yasa veya karışık bir yasa zaten çok da kişisel  bir yasa. Bu devlet hava araçlarının, özellikle bu iktidarın kullandığı bu saltanat uçaklarının da böyle bir kanun metnine konulmasını arzu eder, hepinize saygı ve sevgilerimi sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 Sıra Sayılı Kanun teklifinin 26 ncı Maddesinin, ikinci Fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"c) Devlet Hava Aracı terimi: Devletin askerlik, güvenlik, gümrük ve yangınlar ile mücadele hizmetlerinde kullandığı hava araçları,"

                                                                                             Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN –  Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) – Katılmıyoruz efendim.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Teklif ile devlet hava aracı tanımına orman yangınlarıyla mücadele hizmetlerinin eklenmesi, hem yasal boşlukların giderilmesi hem kamu yararının işlemesi açısından doğrudur. Fakat hem Hasanpaşa Garı’nın yanması örneğinde görüleceği gibi hem İstanbul’un muhtelif semtlerinde çıkan tarihî ev yangınları örneğinden görüleceği üzere, hava araçları sadece orman yangınları için değil, farklı yangın çeşitleri için gereklidir. Bu nedenlerle maddenin teklif metninden çıkarılması gerekmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı yasa teklifinin 26. maddesinin sonundaki “hava araçları” ifadesinin “Tüm Hava araçları” olarak değiştirilmesini arz ederiz.

                                                                           Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Haydar Akar, Kocaeli Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 478 sıra sayılı torba kanunun 26’ncı maddesinde vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış bulunuyorum.

Önergede konu devlet hava araçlarının tanımı. Tabii, bu tanımdan yola çıktığımızda, bunun içerisine Devlet Hava Meydanları da giriyor doğal olarak ama buraya başlamadan önce de şu kitapçık hakkında, “sıra sayısı” dediğiniz kitapçık hakkında ufak bahsetmek istiyorum.

Şimdi, 26’ncı maddede diyor ki: “14/10/1983 tarihli ve 2920 sayılı Türk Sivil Havacılık Kanunu’nun 3’üncü maddesi (C) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.” Şimdi, bu kitabın içerisinde bunun gibi yüzlerce madde, yüzlerce kanun sayısı bulunuyor. Eğer, bu kitabı gerçekten incelemeye çalıştığınızda ki hiç kimsenin çok da incelediğini zannetmiyorum Plan ve Bütçe Komisyonu dışında -oraya da herhâlde bunlar geliyordur- çünkü buna vakti yok hiç kimsenin. Ama, şu kitapçığın başına bahsedilen konuyu yazarsanız yani değiştirmek istediğiniz kanun maddesini yazarsanız, böylece, zamandan da 550 milletvekili arkadaşım büyük tasarruf yapmış olur diye düşünüyorum. Çünkü, gerçekten merak eden arkadaşlarımın, bu kitapçıkta yazan bu (C) bendini veya diğer maddelerin atıfta bulunduğu kanunun maddelerini incelemek, tekrar çıkarmak, “print” almak için hem kendisi hem de çalışan arkadaşları büyük zaman harcamaktadır. Ama, bu kitapçığa bunu koyarsak ne yapacağız? 550 milletvekili arkadaşımıza bayağı zaman tasarrufu yapmış olacağız.

Diyoruz ya, Devlet Hava Meydanlarının araçlarının tanımı. Konudan dışarı çıkmayacağım ama “Devlet hava araçları tanımı” deyince tabii ki havaalanları da gündeme geliyor. Havaalanı deyince, Türkiye’ye en çok vergi veren kentin milletvekili olarak bu konuda da mağdur olduğumuzu bu kürsüden ifade etmek istiyorum. Tabii, diyeceksiniz ki: “Hayır, efendim, İstanbul vergi veriyor.” Hayır, Kocaeli, fert başına düşen 22 bin TL’lik vergiyle Türkiye’nin fert başına vergi veren 1’inci ili. Peki, karşılığında ne alıyor? Karşılığında 1.500 TL alıyor devletten. Türkiye ortalaması ne? Yaklaşık fert başına 4.500 TL. Kamu yatırımlarında sıramız ne? 79’uncu sıradayız kamu yatırımlarında. Bakın, böyle bir kentte yaşıyoruz: Kentin trafik problemi çözülmemiş, kentin çevre kirliliği problemi çözülmemiş, kentin işsizlik problemi çözülmemiş, kentin okul problemi çözülmemiş ama Başbakan tarafından tüm Türkiye’ye “örnek kent” olarak gösteriliyor Kocaeli.

Sevgili arkadaşlar, sevgili milletvekilleri; tam otuz yıldır bir askerî havaalanından devşirme bir havaalanı yapmaya çalışıyoruz. En son 2011’de büyükşehir bunu üstlendi, Türkiye’de ilk defa Devlet Hava Meydanları İşletmesi dışında yapılan bir havaalanı terminalini yaptı ve uçuşa hazır hâle getirdi Sivil Havacılıkla da konuşarak. O gün çıktım: “Bu havaalanı çalışmaz.” dedim, neredeyse vatan haini ilan ediliyordum. Evet, o gün, bizim de bir Bakanımız var, Sanayi Bakanını pırpır uçakla indirdiler ve havaalanı açtık diye şov yaptılar. Bu şov sadece Türkiye genelinde yapılmıyor. Bakın, Başbakanın yaptığı şovlar marketing, pazarlama işi değil; kentlerdeki belediye başkanlarınız da aynı işi yapıyor. Şov yapıyorlar ve pırpır uçaklar gelmeye başladı.

Şimdi, önce Trabzon’a seferler düzenlendi Atlasjet’le, orta boy uçaklar inmeye başladı ama havaalanının konumu bu uçakların inişine elverişli değildi çünkü pisti uluslararası standartlara uymuyordu. Mesafe olarak, uzunluk olarak yetiyordu, genişlik olarak 60 metre olması gerekiyordu, 45 metre. Yani “Uluslararası havaalanı hâline getireceğiz.” dediler, sizin milletvekilleriniz, sizin bakanınız bunu bu hâle getireceğiz dediler, tümü doğru çıkmadı. Daha sonra bir sefer koydular. Atlasjet’le başladı Trabzon seferleri ve seferlere ilave edeceğiz dediler. Bunun yanında bir Antalya seferi koydular, 1 yolcuyla gitti. Ankara seferi koydular, 1 yolcuyla uçtu. Daha sonra da Trabzon seferlerini iptal ettiler. Tabii, önce şirket değişti, Borajet geldi, pırpır uçaklara döndüler ve bugün havaalanı, 10 Nisandan itibaren, yine karanlığa gömüldü. En sonunda, oradaki merdivenler, uçaktan yolcuların inmesini sağlayan merdivenler de Trabzon’a nakledildi.

Şimdi, Başbakan her yerde şunu söylüyor, diyor ki: “Türkiye’nin her tarafına havaalanları yaptık.” “Havaalanları yaptık.” diyor da kapanan havaalanlarını korkudan kimse söyleyemiyor Başbakana.

Kastamonu’da havaalanını düğün salonu olarak kullanıyorlarmış. Dün de bizim, tesadüf ya bir yerel gazetedeki arkadaşımız, yazar -okumayacağım bunu- diyor ki: “Hiç olmazsa atıl durmasın. Cengiz Topel Havaalanı’nı düğün salonu olarak kullanalım, yazın orada düğünleri yapalım.”

Yazık günah bu kente, bu kente bunu yapmak yazık günah, bir kez daha yineliyorum. 3.500 kilometrekare alanıyla, kilometreye düşen 456 kişi sayısıyla Türkiye’nin İstanbul’dan sonra en yoğun kentine, en çok vergi veren kentine bunu yapmak yazıktır diyorum. Milletvekili arkadaşlarımı göreve çağırıyorum, Hükûmeti göreve çağırıyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

27’nci madde üzerinde üç adet önerge vardır. Aynı mahiyetteki bu önergeleri okutacağım ve birlikte işleme alacağım. Talepleri hâlinde de önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.

Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 27 nci maddesinin Teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

    Mehmet Akif Hamzaçebi       Ferit Mevlüt Aslanoğlu                       İzzet Çetin

                 İstanbul                                 İstanbul                                      Ankara

              Kazım Kurt                            Sakine Öz                                Ercan Cengiz

                Eskişehir                                 Manisa                                      İstanbul

            Mahmut Tanal                         Musa Çam                         Aydın Ağan Ayaydın

                 İstanbul                                   İzmir                                        İstanbul

 Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

            Pervin Buldan                         Adil Zozani                                 Sırrı Sakık

                    Iğdır                                   Hakkâri                                        Muş

               Nazmi Gür                          Hasip Kaplan                     Abdullah Levent Tüzel

                    Van                                     Şırnak                                       İstanbul         

                                                          İbrahim Binici

                                                              Şanlıurfa

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

           Mustafa Kalaycı                      Erkan Akçay                          Mehmet Erdoğan

                  Konya                                   Manisa                                       Muğla

            Mehmet Günal                      Mehmet Şandır                               Alim Işık

                  Antalya                                  Mersin                                      Kütahya

                                                      S. Nevzat Korkmaz

                                                                Isparta

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergelere Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önergeler üzerinde ilk söz isteyen, Sakine Öz, Manisa Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

SAKİNE ÖZ (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı ve tekliflerinin 27’nci maddesindeki önergemiz üzerinde söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, tasarı ve tekliflerin maddeleri ilerledikçe hem bizim hem de bizi izleyen yurttaşlarımızın aklı karışıyor. Tasarının Genel Kurula geliş biçimini, hangi maddenin nasıl yazıldığını, hangi oyunların oynandığını görmekte doğal olarak zorlanıyoruz. Konumuz kamuoyu gündemine sözleşmeli çalışanların kadroya geçirilmesi olarak sunuluyor. Ne var ki tasarı, birçok tuzak hükmün yanında çalışanlar arasında da açıkça ayrım yapıyor, emekçiler arasındaki ayrımları keskinleştirdiği gibi vatandaşımızın malına mülküne ve arazisine de göz dikiyor. Üyesi bulunduğum İmar, Bayındırlık Komisyonunun son üç ayını değerlendirecek olursak getirilen torba yasaların içeriğine baktığımızda ve bir de geçmiş iki yılımızı incelediğimizde, iktidarın Türkiye ekonomisinin çarklarını ranta ve kentsel dönüşüme bağladığını açıkça görüyoruz.

Sayın milletvekilleri, söz aldığım Kamulaştırma Kanunu’yla ilgili değişiklikler son dönemde yaşadığımız hukuka aykırılıkların yurttaşlarımızın mülkiyet hakkının devlet eliyle gasbedilmesinin en somut örneğidir. Kamulaştırma Kanunu ile ilgili 27’nci ve 29’uncu maddedeki değişiklikler İmar Komisyonunda görüşülmemiş, görüşümüz alınmamıştır. Konu, ansızın Plan ve Bütçe Komisyonuna havale edilmiş, ayrıntılı teknik görüşümüz alınmadan, kentsel dönüşümü ve mülkiyet hakkının etkileri irdelenmeden aceleyle Genel Kurula getirilmiştir.

Önümüzdeki bu kanun teklifini anlamak adına biraz geriye dönelim. Kamulaştırma Kanunu’nun 22’nci maddesi mart ayındaki değişikliklere kadar şöyleydi: Kamulaştırılan araziyi idare beş yıl boyunca kullanır, kamulaştırma amacı ve ihtiyaç ortadan kalkınca önceki sahibine bu araziyi bedeli karşılığında alabileceğini bildirirdi. Ayrıca, vatandaş arazideki olası değer artışını ve tazminatlarını da talep edebilirdi. Mart ayında yer altı sularıyla ilgili bu madde torba kanun yoluyla değiştirildi. İdarenin kamu yararına yönelik hizmeti bittiğinde bu araziyi malikine ve mirasçılarına bedeli karşılığında vermesi uygulamasına son verildi. Ne var ki arazide kamulaştırma amacı dışında faaliyet yürütülürse vatandaşın arazi üzerindeki tazminat, bedel ve hak talep etme olanağı kaldırılamamıştı, Yargıtaydaki davalarda vatandaşların tazminat ve bedel bekleyişi sürüyordu. Bugün ise önümüzdeki kanun teklifiyle vatandaşımızın arazisi üzerindeki bedel, tazminat talebi ve tüm hak arayışları tüketiliyor, kamulaştırma alanında yapılan mülkiyet hakkı ihlaline şöyle bir yeni boyut ekleniyor: İdare, artık kullanamayacağı araziyi ilk sahibi olan vatandaşa teklif etmeyecek. Araziyi kamulaştırma amacı dışında kullandığında bile vatandaşımız bir bedel, hak ve tazminat talep edemeyecektir. Üstelik, bu hak arama yollarını tıkayan bu düzenleme devam eden davaları da etkileyecektir. “Kanunların geriye yürümezliği” ilkesi hukuk kitaplarında masum bir dilek olarak kalacak, özel mülkiyet güvencesi, tapu güvenliğine dair tüm koruma kalkanları vatandaşımızın aleyhine işleyecektir. Yargıtayın kamu yararını ve mülkiyet hakkını gözeten tüm kararları hiçe sayılacaktır. Ucuza kapatılan kamu yararı amacı dışında kullanılan araziler hiçbir engelle karşılaşmadan hülle yoluyla zengin şirketlerin eline rahatlıkla teslim edilecektir. Anayasa’mızdaki kamulaştırma düzenlemeleri ve devlete özel mülkiyet alanında yüklenen görevler tümüyle rafa kalkacaktır.

İktidarınızda devletin malını satarak, yıkarak, yakarak tükettiniz, yetmedi; şimdi vatandaşın mülkünü yok pahasına alıyor, “kamulaştırma” adı altında zengin sofralarına sunuyorsunuz. Böyle bir hukuksuzluğu Meclisimize dayatan, vatandaşın malına yasa yoluyla göz diken Hükûmet, yasayı komisyonlarda enine boyuna görüştürmemiştir. Bizler, şu anda bizi izleyen vatandaşlarımızın -ki izleyemiyorlar- mülkünü çalacak, mahkemelerde tazminat hakkını kesecek bu adımınıza karşı sonuna kadar mücadele edeceğimizi söyler, yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Aynı mahiyetteki önergelerden Pervin Buldan ve arkadaşlarının önergesinin gerekçesini okutuyorum.

Gerekçe:

Kamulaştırma Kanununun 23. maddesinde de açıkça belirtildiği gibi kamulaştırılan taşınmaz kamulaştırma amacı dışında kullanılmamalıdır. Bu değişiklik ile kamulaştırılan taşınmazların amaç dışında kullanılmasının önü açılmaktadır. Birçok Yargıtay kararına da konu olan yukarıdaki değişiklik, bugüne kadar mülk sahiplerini koruyan bütün düzenleme ve kararları ortadan kaldırma girişimidir.

Yukarıdaki değişiklik kamu kurumlarına yetki alanları doğrultusunda taşınmazların kamulaştırılması yetkisi ile birlikte yolsuzlukların önünü açacaktır. Öyle ki askeri amaçlı, belediye hizmetlerinin kullanımı için veya diğer kamu kurumları eliyle kamulaştırma yapılarak kanuni sürenin bitiminin ardından siyasi otorite ve iktidarların talepleri doğrultusunda kullanımın önü açılmaktadır. Park alanı yapılmak üzere kamulaştırılan taşınmaz üzerinde ibadethane, AVM, Rezidans vb projelerin gerçekleştirilmesinin önü açılmaktadır. Bu değişiklik girişimi ile bugüne kadar ki tüm alışkanlıklar yeniden dizayn edilmek zorunda kalacaktır. Yeni yolsuzluklara kapı aralama ihtimali bulunan bu maddenin tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.

BAŞKAN – Şimdi, aynı önergeler üzerinde söz isteyen Mehmet Şandır, Mersin Milletvekili.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle saygılar sunuyorum.

Değerli arkadaşlar, biz bu konuyu daha önce de Genel Kurulda konuştuk. Genel Kurula getirilen bir kanunda kamulaştırmayla ilgili düzenlemeye Genel Kurul itiraz etti ve geri çekilmişti.

Burada yapılan düzenlemeyle iki temel özgürlüğe, iki temel anayasal hakka müdahale edilmektedir. Biri, hak arama hakkı, vatandaşın hak arama hürriyeti ihlal edilmekte; diğeri de mülkiyet hakkına müdahale edilmektedir. Çünkü kamulaştırma dediğimiz hadise; kamu yararına olmak kaydıyla, kamu yararı için, kamu yararının amacını gerçekleştirmek için yapılan el koymalar ama eğer oradaki kamu yararı kararı kalkarsa, kararlaştırılan, planlanan hizmet ortadan kalkarsa kamulaştırılan arazinin sahibine geri verilmesi Anayasa’nın 35’inci maddesine giren bir mülkiyet hakkıdır: “Herkes, mülkiyet ve miras hakkına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararına sınırlandırılabilir.” Eğer kamulaştırılan bir arazi, bir özel mülkiyet kamu yararı kalktıktan sonra da devlet tarafından işgal ediliyorsa bu, Anayasa’nın 35’inci maddesine göre mülkiyet hakkına müdahaledir, bu bir Anayasa ihlalidir, Anayasa’ya aykırı bir davranıştır.

Ayrıca, getirilen düzenlemeyle deniliyor ki: ”Bu konuda açılmış, yani bu madde yürürlüğe girdikten önce açılmış tüm davalar düşürülür, vatandaşların bu yöndeki talepleri ortadan kalkar.” Bu da vatandaşın hak arama hürriyetine müdahaledir. Bu, hukuk devletinde olmaz; bu, “Ben yaptım oldu.” hukukudur; bu, “İktidar olmak benim hakkım.” hukukudur. Bunu kabul etmek mümkün değil, bu doğru değil, bu hukuk değil. Aranızda çok değerli hukukçular var. Yani, daha önce kazanılmış bir hakkı, daha önceki hukuka göre doğmuş bir hakkı ve bundan dolayı açılmış bir yargı sürecini, sizin burada çıkardığınız bir kanun maddesiyle ortadan kaldırmanız hukuk devleti olma, hukukun üstünlüğü ilkesine aykırıdır. Dolayısıyla, daha önce de buna benzer bir kanun metni içerisinde buna benzer bir şeyi getirdiniz, aynı tartışmaları yaptık, Anayasa’ya aykırılık tartışmaları yaptık. Bu, Anayasa’nın 35’inci maddesine aykırıdır, çok doğrudan aykırıdır ama burada yine getiriyorsunuz ve getirdiğiniz madde metninde çok doğrudan diyorsunuz ki bundan önce açılmış olan davalar yani bu kanun yürürlüğe girmeden önce açılmış olan davalar da yürürlüğe girdikten sonra düşecektir. Bu doğrudan doğruya yargıya müdahaledir, bu da kabul edilemez.

Dolayısıyla, bizim vermiş olduğumuz önerge, Anayasa’ya aykırı, hukuk devleti olma ilkesine aykırı olan bu düzenlemenin ortadan kaldırılmasını amaçlamaktadır.

Sizin dikkatinize sunuyor ve Türkiye’yi böyle keyfî yönetim, hukuka aykırı yönetim, cari olan Anayasa’ya aykırı bir yönetim anlayışından kurtarmak gerektiğini de sizin dikkatlerinize sunuyor, saygılar sunuyorum. Önergemizin kabulünü talep ediyorum.

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

28’inci madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 28 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                Alim Işık                       S. Nevzat Korkmaz                        Erkan Akçay

                 Kütahya                                  Isparta                                       Manisa

           Mustafa Kalaycı                   Mehmet Erdoğan                         Mehmet Günal

                  Konya                                   Muğla                                       Antalya

                                                         Mehmet Şandır

                                                                Mersin

"Madde 28- 2942 sayılı Kanunun 25 inci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Baraj, sulama şebekeleri ve boru hatları, karayolu, demiryolu, liman ve havaalanı gibi gelecek yıllara sari büyük projelerde kamu yararı kararı kamulaştırılacak taşınmazların bulunduğu mahalle ve/veya köy muhtarlığında otuz gün süre ile asılmak suretiyle ilan edilir. Kamu yararı kararının ilan süresinin bitiminden itibaren, kamulaştırılacak taşınmazlar üzerine yapılan sabit tesisler ile dikilen ağaçların bedeli, kamulaştırma bedelinin tespitinde dikkate alınmaz. Taşınmazlardaki bu sınırlama ilan tarihinin bitiminden itibaren beş yılı geçemez."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

 Görüşülmekte olan 478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 28 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Madde 28 - 2942 sayılı Kanunun 25 inci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

 "Baraj, sulama şebekeleri ve boru hatları, karayolu, demiryolu, liman ve havaalanı gibi gelecek yıllara sari büyük projelerde kamu yararı kararı kamulaştırılacak taşınmazların sahiplerine imza karşılığı kamulaştırma kararı tebliğ edilir. Karar tarihinden itibaren kamulaştırmanın gerçekleştiği süreye kadar taşınmaz üzerine yapılan yatırımların maliyeti bilirkişi aracılığıyla tespit edilerek karşılanır. Kamulaştırma kararı alındığı halde 5 yıl içerisinde kamulaştırılmayan taşınmazların uğradığı değer kaybı SPK'dan lisanslı değerleme uzmanları ya da Üniversitelerin Taşınmaz Geliştirme Anabilim Dalında Master veya Doktora yapmış bilirkişiler aracılığıyla tespit edilerek ilgili kamu idaresince taşınmaz sahibine ödenir.

            Pervin Buldan                          Adil Zozani                                Sırrı Sakık

                    Iğdır                                   Hakkâri                                        Muş

            İbrahim Binici                Abdullah Levent Tüzel                        Nazmi Gür

                 Şanlıurfa                                İstanbul                                         Van

                                                           Hasip Kaplan

                                                                Şırnak

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 28 nci maddesinin Teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

    Mehmet Akif Hamzaçebi       Ferit Mevlüt Aslanoğlu                       İzzet Çetin

                 İstanbul                                 İstanbul                                      Ankara

       Aydın Ağan Ayaydın                   Kazım Kurt                              Mahmut Tanal

                 İstanbul                                Eskişehir                                     İstanbul

               Musa Çam                          İlhan Demiröz                               Sakine Öz

                    İzmir                                     Bursa                                        Manisa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Sakine Öz, Manisa Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

SAKİNE ÖZ (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az önce, kamulaştırma Kanunu maddelerinde değişiklik öngören, akıl almaz hukuksuzlukları ve vatandaşlarımızın mülkiyet hakkının nasıl gasbedildiğini paylaşmıştım. Şimdi ise torbadan çok çorba görünümlü bu tasarının içine gizlenmeye çalışılan ve Kamulaştırma Kanunu’nun 28’inci maddesindeki diğer skandal düzenleme üzerinde söz aldım.

Sayın milletvekilleri, Kamulaştırma Kanunu’nun 22’nci maddesinde değişiklik öngören teklif “Artık bu kadar da olmaz, vatandaşın malı göz göre göre bu kadar da çalınmaz!” dedirtecek düzeyde. Bu madde iki hafta önce Orman Kanunu torba tasarısı içinde Bayındırlık, İmar Komisyonuna getirilmiş, tüm eleştirilerimize karşın kabul edilmişti. Bugün ise AKP’nin telaşı ve Gezi direnişi protestolarıyla Orman Kanunu tasarısının rafa kaldırıldığı, bazı maddelerinin cımbızla çekildiği, 100 milletvekilinin imzasıyla, evcilik oynar gibi, Bayındırlık, İmar ve Tarım Komisyonlarının toplantı odalarından çalındı, muhalefet şerhleri çöpe atıldı ve biz bu kanun hakkında sanki hiç konuşmamışız gibi, tasarıdaki madde bir kanun teklifine dönüştürüldü ve Plan ve Bütçe Komisyonunun önüne konuverdi. Plan ve Bütçe Komisyonunda görüş belirten Orman Genel Müdürlüğü bürokratları “Konuyu tasarıda ayrıntılı görüşmek varken bunu yasa teklifine bırakmayı doğru bulmuyoruz.” deyince AKP milletvekilleri tarafından kovulmaktan beter edildi.

Bu yasa teklifiyle, idare muğlak bir kamu yararı kararı alarak sözüm ona, kamulaştırma yapma iradesini vatandaşa bildirecek, bu tarihten itibaren artık kendi mülkümüz üzerinde dikeceğimiz tesis ve ağaçlar arazinin değeri açısından dikkate alınmayacaktır. İdare araziye göz dikecek, vatandaş kendi arazisine bir kibrit çöpü dikemeyecektir. Mülkiyet hakkının gasbını ileri boyutlara taşıyan bu düzenleme, köylerde ve kentlerde vatandaşımızın arazisini kamu yararı amacının dışına çıkarmanın, özel sektöre el çabukluğuyla devretmenin, kısaca, ranta işleyen bir kentsel dönüşümün altyapısını hazırlamaktadır. Yasa teklifi uygulanırsa devam eden davalar etkilenecek, vatandaşımızın mağduriyeti katlanacaktır.

Yaz tatiline böyle bir telaş ve rant hırsıyla giriyorsunuz ki şimdi, belediyelerin ve bakanlıkların alacağı kamu yararı kararlarını dikkatle takip edeceğiz. Bakalım, vatandaşın arazisini kaça kapatacak, yaz ayında fakirden alıp zengine ne kadar arazi vereceksiniz? “Yatırım” adı altında hangi havaalanı, yol, köprü ve barajın arazisini köylümüzden ucuza kapatmayı deneyeceksiniz?

Sayın milletvekilleri, bugün Manisa’da çiftçilerimiz “jeotermal enerji” ya da “yol tesisi” adı altında özel şirketler lehine sürdürülen kamulaştırma kararlarından dolayı mağdur. Ekebileceği tarlası ve bağı ellerinden devlet eliyle yok pahasına alınan üreticimiz “kamu yararı” adı altındaki rant hesaplarının karşısında isyan ediyor: “Kırsal geçim kaynaklarımız kurutuluyor, istihdam alanımız ve kazançlarımız daralıyor.”

AKP sıralarına sesleniyorum: Kamulaştırma Kanunu’nda az önceki değişiklikle bu teklifi birlikte değerlendirin. Az önce, kamulaştırmada tazminat ve itiraz hakkını kaldırdınız. Kamu yararını yok ettiniz. Devlet eliyle araziyi vatandaştan kapıp hülle yoluyla şirketlere satmanın zeminini hazırladınız. Getirdiğiniz bu mülkiyet gasbını, bu hukuksuzluğu içinize nasıl sindiriyorsunuz? İçinizde hukukçular var; idare, hangi hukuk düzeninde mülkiyeti eline geçmeyen bir arazi üzerinde kendi vatandaşının elini kolunu bağlar? Kişiler üzerindeki etkileyici bir hukuksal sonuç doğurmayan, sadece hazırlık işlemi niteliğindeki kamu yararı kararı nasıl oluyor da vatandaşın malına mülküne devlet eliyle saldırmanın aracı hâline geliyor? Hukuk devleti ilkesini çökerten, hukukun güvenilirlik, belirlilik ilkelerini tümüyle ihlal eden bu madde Yargıtayın ilgili kararlarının önüne geçerek hukuku katletmektedir. İstanbul başta olmak üzere, özellikle yeni büyükşehirlerimizde plansız kentsel dönüşüm hamlesinin, köylerimizdeki denetimsiz yapılaşmanın önünü açacak bu tasarı, hatalı sonuçlar yaratabilecek bir kuralsızlık adımıdır.

Bu düşünce ve duygularla, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

 Görüşülmekte olan 478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 28 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Madde 28 - 2942 sayılı Kanunun 25 inci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

 "Baraj, sulama şebekeleri ve boru hatları, karayolu, demiryolu, liman ve havaalanı gibi gelecek yıllara sari büyük projelerde kamu yararı kararı kamulaştırılacak taşınmazların sahiplerine imza karşılığı kamulaştırma kararı tebliğ edilir. Karar tarihinden itibaren kamulaştırmanın gerçekleştiği süreye kadar taşınmaz üzerine yapılan yatırımların maliyeti bilirkişi aracılığıyla tespit edilerek karşılanır. Kamulaştırma kararı alındığı halde 5 yıl içerisinde kamulaştırılmayan taşınmazların uğradığı değer kaybı SPK'dan lisanslı değerleme uzmanları ya da Üniversitelerin Taşınmaz Geliştirme Anabilim Dalında Master veya Doktora yapmış bilirkişiler aracılığıyla tespit edilerek ilgili kamu idaresince taşınmaz sahibine ödenir.

                                                                                             Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Sebahat Tuncel, İstanbul Milletvekili.

SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Daha önceden de ifade ettik, bir kez daha altını çizmek istiyorum. Aslında, bu kanun yapma tarzı, ciddi anlamda problemli bir tarz. Hep buna itiraz etsek de her defasında iktidar partisi, bütün kanunları bir torbaya dizerek, torbanın içine koyarak karşımıza getirmektedir. Dolayısıyla, burada gerçekten halkın lehine, kamunun lehine ne kadar yarar var ya da bu gerçekten halkın aleyhine bir düzenleme mi, çok fazla da tartışamıyoruz. Bu çok ciddi bir sorun. Bunu bir kez daha eleştirmek istiyoruz. Yani, Türkiye'nin kaderini, halkların, emekçilerin, yoksulların kaderini belirleyecek yasalar yapıyoruz burada, oturduğumuz yerde. Belki bizim burada yaptığımız yasalardan, işte Diyarbakır’dan, Edirne’den köylüler etkilenecek, oradaki işçiler etkilenecek. Onlara sormadan onlar adına kararlar alıyoruz. Bu çok ciddi bir sorun ve bunu bir kez daha eleştirerek başlamak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, aslında bu kamulaştırma meselesi, başına “kamu yararı” diye bir ifade koyduğumuzda pozitif bir algı yaratıyormuş gibi bir düzenleme yapılıyor ve aslında tartışmanın da önüne geçiyor. Kamu yararına olan bu şey çoğu zaman halkların aleyhine oluyor. Aslında, AKP Hükûmeti uzun süredir kentsel dönüşüm, barajlar, HES projeleri karşısında, yine, Gezi Parkı olayında yaşadığımız gibi projeler karşısında halktan tepki duyduğunda, bunun önünde halkın güçlü bir tepki göstermesi karşısında yeni çareler arıyor ve aslında yeni bir kuralsızlık yapıyor, kuralsızlığı bir kuralmış gibi bize dayatıyor. Bu sorunları… Halkı ikna ederek bu konuda gerçekten halkın lehine düzenlemeler yapmak yerine “Halkın elindekini nasıl gasbederim?” yaklaşımı üzerinden bir siyaset yapıyor. Bu, ciddi anlamda problemli bir durum ve buradan da kamu yararına düzenlenen bu kamulaştırma meselesinde bakıyoruz ki kamulaştırma yaparken bile “O yoksul insanların ceplerindeki birikmiş paralarını daha nasıl alabiliriz?” ya da “Onları daha çok nasıl mağdur ederiz?” üzerinden yapılan bir siyaset. Bu yasayla, aslında, kamulaştırma konusunu en ucuza getiren bir yaklaşım içerisinde Hükûmet istediğini yapmak istiyor ve bu, aslında, halkın bu konudaki itirazını, bu sürece katılımını engellemeye çalışan bir kanun teklifi. Bunu kabul etmek mümkün değil.

Bu yasanın, en azından, düzenlenen bu, kamu yararına yapılan yasanın, orada yaşayan insanların da görüşü alınarak, oradaki insanların mağduriyetini giderecek bazı uygulamalar olması önemli diye düşünüyoruz. Çünkü mesela, bir yerde siz baraj yapacaksınız. Baraj yaptığınız yerde bir maliyet belirliyorsunuz ve bu maliyette o toprak üzerinde, o arazi üzerindeki taşınmazları saymıyorsunuz, oradaki ağaçları saymıyorsunuz, onu ekonomik değer olarak kabul etmiyorsunuz ama oradaki insanları zorunlu göçe maruz tutuyorsunuz, oradaki insanlara diyorsunuz ki: “Burayı kamu yararına biz sizin elinizden alıyoruz, buraya baraj yapacağız, HES yapacağız ya da AVM yapacağız. Bunun üzerinden size verdiğimiz 3 kuruşla gidin, nerede yaşarsanız yaşayın.” Bu, kabul edilebilir bir durum mudur? Siz birilerinin cebini doldururken, birilerine orada rant alanı açarken, kendi yandaşlarınıza rant alanı açarken oradaki yoksulları, emekçileri, insanları da buna mahkûm etmek kabul edilebilir bir durum değil. Biz bunu gördük, Ilısu Barajı’nda da gördük. Yani, aslında, kamu yararına denilen kamulaştırma meselesinin kendisi problemli. Yani, bu, kamu yararına olmayı kim belirliyor? İktidar belirliyor, kendine göre belirliyor. Nerede işine yarayacak bir durum varsa bunun karşısında işte katılımcı olma durumu olmadığı için orada yaşayan, diyelim ki, bu kamulaştırma yapılacak alandaki insanlar bu sürece dâhil edilmediği için, de bu sosyal patlamalara neden oluyor Gezi Parkı direnişinde gördüğümüz gibi ya da işte Karadeniz’de HES projelerine karşı olan direnişte gördüğümüz gibi ve bunlar çoğalacaktır, yani, halk… Siz bu kadar, istediğiniz kadar yasa çıkartın, yasa çıkarmak sizin haklı olduğunuzu göstermez. Yani  diyelim ki “Kanunen burada bizim hakkımız var.” demek, sizin haklı olduğunuzu göstermiyor. Sadece siz aslında işçinin, emekçinin, halkın haklarını görmezden gelen ve buna bir baskı politikası uygulayarak, yasalar eliyle baskı uygulayarak kendi lehinize geçirmeye çalışıyorsunuz. Bu, kabul edilebilir bir durum değil; bunun karşısında tepkilerin ortaya çıkması da gayet anlaşılabilir bir durum. O açıdan biz, AKP iktidarına tekrar öneriyoruz -daha bu Meclis çalışacak- lütfen yasa yaparken, kanun yaparken halkın lehineymiş gibi gösterdiğiniz bu meseleleri halkla tartışın, halk karar versin “Bizim lehimize mi, değil mi?” O zaman sorunlar da çıkmayacak ama şimdi halk adına burada karar veriyoruz “Halk adına işte kamulaştırma yapacağız.” diyoruz, burasını “kamu yararı” diye ifade ediyoruz ama burada da…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SEBAHAT TUNCEL (Devamla) – …insanları mağdur ediyoruz, bu alanda yaşayanları mağdur ediyoruz. Bu, kabul edilebilir bir durum değil.

Biz önergemizin bu şekilde kabul edilmesini, en azından vatandaşların mağduriyetini gidereceğini düşünüyoruz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN –  Teşekkür ediyorum.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Karar yeter sayısının aranmasını istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN –  Önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

                                                                    

 

Kapanma Saati: 19.04

SEKİZİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 19.13

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 131’inci Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.

478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 28’inci maddesi üzerinde İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ve arkadaşlarının vermiş olduğu önergenin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Evet, karar yeter sayısı vardır, Önerge kabul edilmemiştir.

478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 28 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Mustafa Kalaycı (Konya) ve arkadaşları

"Madde 28- 2942 sayılı Kanunun 25 inci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Baraj, sulama şebekeleri ve boru hatları, karayolu, demiryolu, liman ve havaalanı gibi gelecek yıllara sari büyük projelerde kamu yararı kararı kamulaştırılacak taşınmazların bulunduğu mahalle ve/veya köy muhtarlığında otuz gün süre ile asılmak suretiyle ilan edilir. Kamu yararı kararının ilan süresinin bitiminden itibaren, kamulaştırılacak taşınmazlar üzerine yapılan sabit tesisler ile dikilen ağaçların bedeli, kamulaştırma bedelinin tespitinde dikkate alınmaz. Taşınmazlardaki bu sınırlama ilan tarihinin bitiminden itibaren beş yılı geçemez."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERTUĞRUL SOYSAL (Yozgat) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Erkan Akçay, Manisa Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 28’inci madde üzerinde verdiğimiz önerge hakkında söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu teklifin 28’inci maddesinde Kamulaştırma Kanunu’nun “hakların sınırlandırılması ve mülkiyetin idareye geçmesi” başlıklı 25’inci maddesine bir fıkra eklenmesi öngörülüyor. Eklenen fıkrayla uzun yıllara yayılan büyük projelere dair kamulaştırma süreçleri ve bedelleri düzenleniyor. Tabii, bu madde Anayasa’mızın 35’inci maddesiyle çok yakinen ilgili ve ben bu Anayasa’nın 35’inci maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkını tekrar yüce heyetinize hatırlatmak istiyorum. Anayasa’mızın 35’inci maddesi “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.” demektedir. Fakat Kamulaştırma Kanunu’na ilişkin yapılan son yıllardaki bütün düzenlemeler, bu mülkiyet hakkına da ve sınırlandırmaya ilişkin düzenlemelere de maalesef aykırıdır. Sanki adrese teslim düzenlemeler yapılmaktadır ve bu konuda kamuoyunda bazı spekülasyonlar da dile getiriliyor. Elbette bu spekülasyonlara cevap verecek, endişeleri, şüpheleri zayi edecek, ortadan kaldıracak olan iktidar partisi grubudur ve başta Hükûmettir değerli arkadaşlar.

Bu düzenlemelerde yine en çok konuşulan konulardan birisi de Kayseri Stadyumu’nun kamulaştırılmasıyla ilgili olduğu ifade edilmektedir. Bu doğru mudur, değil midir? Elbette bu konuda aydınlatıcı bilgileri Hükûmetin vermesi gerekir ve inanıyoruz ki bu düzenlemeler Anayasa Mahkemesinden kesinlikle dönmeye mahkûm düzenlemelerdir. Ayrıca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden de bunların kabul görmeyeceğini düşünüyoruz.

Değerli milletvekilleri, bu 28’inci maddede “Kamu yararı kararının ilan süresinin bitiminden itibaren, kamulaştırılacak taşınmazlar üzerine yapılan sabit tesisler ile dikilen ağaçların bedeli, kamulaştırma bedelinin tespitinde dikkate alınmaz.” diyor. Bu, bir kere, mülkiyet hakkını dikkate almayan ve mülkiyet hakkını, mülkiyet kavramını idrak etmeyen ve bunu anlamayan bir düzenlemedir. Bu hâliyle kesinlikle mülkiyet hakkını ihlal eden bir düzenlemedir ve keyfî bir düzenlemedir. Yapılacak büyük projelere elbette hepimiz de destek veriyoruz. Buna, Genel Kurulda, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, komisyonlarda gelen bütün düzenlemelerde geçmişte olduğu gibi bundan sonra da gerekli olumlu katkıları vermeye hazırız.

Fakat değerli arkadaşlar, Kamulaştırma Kanunu AKP’nin özel önem verdiği yasalardan birisidir. 11 Haziran 2013 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 6487 sayılı Kanun’un üzerinden bir ay geçmeden üç maddelik bir düzenleme daha getiriliyor bu kanun teklifiyle ve teklifteki maddeler ile iktidarın Kamulaştırma Kanunu’nda öngördüğü değişikliklerle yargıya müdahale gayreti içerisine girdiği görülmektedir yani bu düzenlemeler açıkça yargıya müdahale gayreti taşımaktadır. Öte yandan, bu maddelerle vatandaşlarımızın hak arama hürriyeti de engellenmektedir. AKP, klasikleşmiş bir alışkanlığını burada bir kez daha gösteriyor ve Kamulaştırma Kanunu’nda Anayasa ve temel hukuk kurallarına aykırı düzenlemeler getirildiğini biraz evvel ifade ettik.

İktidar, bu yasal düzenlemelerle yargı önünde idarelerin hukuka aykırı işlemlerini, hukuka uygun eylem ve işlemlerinden üstün tutma gayreti içerisindedir. 6487 sayılı Kanun’la kamulaştırmasız el atma uygulamalarında elini güçlendiren iktidar, bu kez de açılmış davaların düşürülmesine imkân verecek bir düzenlemeyle vatandaşların bir kez daha mağduriyetine sebep olacaktır. Bu uygulamalar, mülkiyet hakkına müdahale eden kanunsuz ve haksız uygulamalardır. Bu nedenle önergemizin kabulünü diler, saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Şimdi, 29’uncu madde üzerinde aynı mahiyette üç adet önerge vardır, bu önergeleri okutacağım ve birlikte işleme alacağım.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, bir dilekçe verdik. 29’uncu madde Anayasa’nın 2, 35 ve 36’ncı maddelerine aykırıdır, işlem yapamazsınız. İç Tüzük 84’e göre mülkiyet hakkına, hak arama hakkına aykırıdır Sayın Başkan.  Usul tartışması açılmasını istiyorum. İşlem yapamazsınız Sayın Başkan. İnsanların mülkiyet hakkını elinden alıyorsunuz.

BAŞKAN - Bir saniye Sayın Aslanoğlu, ben açıklamayı yapayım.

Sayın milletvekilleri, bilindiği üzere, İç Tüzük’ün 38’inci maddesine göre “Komisyonlar, kendilerine havale edilen tasarı veya tekliflerin ilk önce Anayasanın metin ve ruhuna aykırı olup olmadığını tetkik etmekle yükümlüdürler.”

Komisyon,  Anayasa’ya aykırı gördüğü tasarı ve teklifi maddelere geçmeden reddetmek zorundadır. Plan ve Bütçe Komisyonu tasarıyı Anayasa’ya aykırı görmeyerek raporunu Başkanlığımıza intikal ettirmiş ve tasarı gündemimizdeki yerini almıştır. Genel Kurulda tasarının tümü üzerindeki görüşmeler sırasında Anayasa’ya aykırılık iddialarının dile getirilmesi mümkündür. Genel Kurulun bu görüşmelerden sonra Anayasa’ya aykırılık iddialarını ciddi görerek maddelere geçilmesini reddetme yetkisi bulunmaktadır. Yine, İç Tüzük’ün 84’üncü maddesine göre tasarının belli bir maddesinin Genel Kurulda görüşülmesi sırasında Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle reddini isteyen önergeler diğer önergelerden önce oylanır.

Görüldüğü gibi, bir tasarı veya teklifin Anayasa’ya aykırı görülmesi hâlinde gerek komisyonda gerekse Genel Kurulda reddedilmesine imkân tanıyan çok sayıda kural bulunmaktadır. Komisyon raporu bastırılarak milletvekillerine dağıtılmış ve Genel Kurulun gündemine girmiştir. Başkanlığımızın da gündeme girmiş bir tasarı veya teklifi işleme almama veya komisyona iade etme yetkisi bulunmamaktadır. Bu nedenle, grup önerisinin görüşülmesinde İç Tüzük’e aykırı herhangi bir durum söz konusu değildir.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Efendim, usul tartışması açmak istiyorum.

BAŞKAN – Kaldı ki maddenin metinden çıkartılmasına dair üç tane önerge var, bunlar görüşülecek, aynı mahiyette.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Hayır efendim, maddeye başlamadan önce usul tartışması…

BAŞKAN – Ben açıklamayı yaptım Sayın Aslanoğlu, önerge vermeniz gerekir Anayasa’ya aykırılık…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Hayır efendim, açıklamanızla ikna olmadık Sayın Başkan.

BAŞKAN – Anladım da Sayın Aslanoğlu, siz zorla bir şey yapmak istiyorsunuz. Ben açıklamayı yaptım.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Hayır efendim.

BAŞKAN – Olabilir diyorum, önerge verilir, burada görüşülür.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Efendim, tutanaklara geçmesi açısından, usul tartışması lütfen açar mısınız?

BAŞKAN – Ama usul tartışması açılması gereken bir konu değil ki.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Usulsüz bir işlemi yapıyorsunuz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge vermiş olmanız lazım.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Verdik efendim.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, Komisyonun Anayasa’ya aykırı görmemesi Sayın Meclis Başkanlığının görmemesi anlamına gelmez.

BAŞKAN – Hayır, anladım da önerge vermiş olmanız gerekir, Anayasa’ya aykırılık iddiasını belirten önerge vermiş olmanız gerekir.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Verdik efendim.

BAŞKAN – Hayır, o önerge değil efendim.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Ne efendim? Size “Anayasa’ya aykırı” diye dilekçe verdik, daha ne istiyorsunuz?

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, açıklamalarımı dinlediniz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Evet.

BAŞKAN – Bu, Komisyonda iddia edilebilir, öncelikle görüşülmesi gerekir. 

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Hayır efendim!

Tutumunuz hakkında usul tartışması açar mısınız lütfen?

BAŞKAN – Bu şekilde usul tartışması olmaz Sayın Aslanoğlu.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Hayır efendim! Burada haksızlık yapıyorsunuz, Anayasa’ya aykırı bir şeyi işleme alıyorsunuz.

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, ben haksızlık yapmıyorum. Bunun usulünün nasıl olduğunu da biraz önce size izah ettim, tüm Genel Kurula izah ettim -tutanakları isterseniz- ne yapılması gerektiğini anlattım. Yapılacak herhangi bir işlem yok.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Efendim, usulde eksiklik bile olsa, resen sizin bunu değerlendirmeniz lazım.

BAŞKAN – Hayır canım, olur mu?

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Aynen öyle. Olur mu öyle şey?

BAŞKAN – Üç tane önerge var bunun işlemden kaldırılmasına dair, o önergeleri işleme…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Efendim, sizin oradaki vazifeniz sadece konuşma hakkını iletmek değil, bunu da değerlendirme göreviniz var.

BAŞKAN – Sayın Korkmaz, değerlendirmeyi İç Tüzük hükümlerine göre yapıyoruz, doğru.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Evet.

BAŞKAN – Bunun değerlendirmesini de yaptım, açıklamayı da yaptım.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Evet. Yani diyor ki, Cumhuriyet Halk Partisi diyor ki: “Anayasa’ya aykırılık dilekçesi verdim.” Bunu bir karara bağlamanız lazım sizin.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Bağlayacak zaten, oda onu söylüyor.

BAŞKAN – Hayır, öyle bir usul yok.

29’uncu maddede aynı mahiyette üç önerge vardır, okutup birlikte işleme alacağım, istenildiği takdirde şahıslara söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 29 uncu maddesinin kanun metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

            Pervin Buldan                         Adil Zozani                                 Sırrı Sakık

                    Iğdır                                   Hakkâri                                        Muş

               Nazmi Gür                   Abdullah Levent Tüzel                      Hasip Kaplan

                    Van                                    İstanbul                                       Şırnak

                                                          İbrahim Binici

                                                              Şanlıurfa

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

             Erkan Akçay                      Mustafa Kalaycı                        Mehmet Erdoğan

                  Manisa                                  Konya                                        Muğla

            Mehmet Günal                      Mehmet Şandır                               Alim Işık

                  Antalya                                  Mersin                                      Kütahya

                                                      S. Nevzat Korkmaz

                                                                Isparta

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

    Mehmet Akif Hamzaçebi         Aydın Ağan Ayaydın                        Musa Çam

                 İstanbul                                 İstanbul                                        İzmir

            İlhan Demiröz                         Kazım Kurt                       Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                   Bursa                                  Eskişehir                                     İstanbul

                                     İzzet Çetin                             Mahmut Tanal

                                        Ankara                                    İstanbul

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergelere Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERTUĞRUL SOYSAL (Yozgat) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Gerekçe…

BAŞKAN – Barış ve Demokrasi Partisinin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Kamulaştırılmış taşınmazların eski maliklerinin, taşınmazın işlevi değiştirildikten sonra, ortaya çıkan değer artışından hak, bedel veya tazminat talep ederek idareye açtıkları davaların da bu kapsamda değerlendirilmesi öngörülmektedir. Yani, eski maliklerce idareye açılan ve yargılaması devam eden, henüz kesinleşmemiş davaların 25. Maddede yapılan değişiklik çerçevesinde değerlendirilmesini ve bu davaların bir bakıma boşa çıkarılmasını öngören bir düzenleme yapılmıştır. Burada, mevcutta süren yargı sürecine bir müdahale söz konusudur. Üstelik düzenlemede, süregelen davalarda davacı olan kişilerin yaptıkları masraflar ve harcamalar ile ilgili herhangi bir düzenleme yapılmadan onları malî açıdan mağdur eden bir anlayışla ek madde hazırlanmıştır. Ayrıca, mevcut durumda bu madde kapsamına giren toplamda kaç tane dava var, bu konuda da Maliye Bakanlığı bürokratları, alt komisyonumuzu bilgilendirememiştir. Bu bakımdan, hem devam eden yargı süreçlerine müdahale eden, hem de vatandaşların mağduriyetini gidermeye ilişkin kapsamlı bir düzenlemeyi esas almayan bu maddenin, metinden çıkarılması gerekmektedir.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mahmut Tanal, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tasarının 29’uncu maddesindeki hükmün… Anayasa’mızın 2’nci maddesi Türkiye Cumhuriyeti devletinin sosyal bir hukuk devleti olduğunu söyler, 35’inci maddesi mülkiyet hakkını düzenlemekte, 36’ncı maddesi hak arama özgürlüğünü düzenlemekte. Ancak, İç Tüzük’ün 38’inci maddesi, tasarı ve tekliflerin görüşüldüğü komisyonda Anayasa’ya aykırı olduğunun ileri sürülmesi hususunda bu tür talepler reddedilse dahi Sayın Meclis Başkanlığının İç Tüzük’ün 84’üncü maddesi uyarınca mevcut olan yetkisini kaldırabilen bir hüküm değildir. Yani bu açıdan Meclis Başkanlığı ve Genel Kurul, gerçekten Anayasa’ya aykırı bir hükmü gördüğü zaman, bunu öncelik ve evleviyetle göz önüne alması gereken hususlardan bir tanesidir.  Bugüne kadar hem uluslararası sözleşmelere ve hem mevcut olan Anayasa’mızın hükümlerine göre yapılan yasal düzenlemelerin tamamı hep ileriye yönelik olarak yapılan düzenlemelerdir. Geçmişe yönelik yapılan düzenlemelerin tamamı…

Bu arada Meclisimizde kurulu bulunan Yasama Derneğine de ben teşekkür ederim. Yasama Dergisi’nin son sayısında “Hukuka güvenlik” ibaresiyle bir makale işlenmiştir ve “hukuka güvenlik” ibaresinin içerisinde, aynı zamanda, vatandaşlarımızın yapacağı plan ve projelerinin tamamı hukuk güvenliği açısından yürürlükte bulunan hem uluslararası sözleşmelere hem yasaya hem Anayasa’ya uygun olarak kendisini ayarlaması gerekir ve ona göre işlem yapması lazım…

Şimdi, tabii, yapılan bu tasarının 29’uncu maddesi neyi ihlal etmekte? Aynı zamanda hukuk güvenliğini ihlal etmekte. “Hukuk güvenliği”ndeki kasıt, vatandaşımızın bugüne kadar hukuka inanarak, hukuka güvenerek yapmış olduğu işlemler var ise bu işlemleri Parlamento yani yasama organı bunları hiçe sayarak, hukuk güvenliğini ayaklar altına alarak geçmişe yönelik bir yasal düzenleme yapması, hem uluslararası sözleşmelerin hem Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin mülkiyet hakkını ihlal ediyor -buradaki mülkiyet hakkına da biz Anayasa’mızın 90’ıncı maddesinin atfıyla ulaşabiliyoruz- hem de yine Anayasa’mızın 35’nci maddesindeki mülkiyet hakkını ihlal ediyor. Yani buradaki asıl düzenleme -somuta indirgeyecek olursak- bu tasarıda -teklifi veren arkadaşlarımızın tabii bunda söz hakları doğsun diye isim de zikredeceğim- Bursa ilimizle ilgili Bursa milletvekili arkadaşlarımızın, Bursa Belediyesinin yapmış olduğu 2005 yılındaki yetkisiz kurul tarafından alınan kararla, bilebildiğimiz kadarıyla aşağı yukarı 60 dönümlük bir yer ve burası bir başka amaç için tahsis edilirken o amaçtan çıkarılıp büyük alışveriş merkezine dönüşmesinin ve o mal sahiplerinin kazandığı davanın bertaraf edilmesi nedeniyle yasama organının önüne getirilen bir kanun tasarısıdır.

Yani, değerli arkadaşlar, parlamentonun yapacağı yasalar genel olur, herkese uygulanabilir olur, sürekli olur; kişilere özgü, zamana özgü, somut bir mülkiyete özgü yapılmaması gerekir. Eğer bu şekilde yapılmış olursa… Parlamentonun, özel kişilere hizmet etmenin bir aracı olmaması lazım.

Değerli arkadaşlarımız söz aldıklarında şunu söylüyorlar: “Evet, biz şu kadar dönemden beri iktidara geliyoruz, oy alıyoruz.” Saygı duyuyorum ama şunu sormak lazım: Vatandaş seçme ve seçilme hakkını kullanırken yetkiyi verirken: “Ey Parlamento, ey milletvekilleri, benim size vermiş olduğum vekalet ve yetki uluslararası sözleşmenin, Anayasa’nın vermiş olduğu yetki sınırları içerisinde ancak siz yasama faaliyetini kullanabilirsiniz, yapabilirsiniz ve uluslararası sözleşmenin ve Anayasa’nın hükümlerinin dışına çıkarak vatandaşın aleyhine, kişiye özgü, olaya özgü, bireye özgü yasal düzenleme yapamazsınız.” der. O anlamda bizim faaliyet olarak yani Parlamentonun yasal çerçevesi hem uluslararası sözleşmeler hem Anayasa.

Bu açıdan tasarının 29’uncu maddesi bu sözleşmelere aykırıdır. Öncelikle, İç Tüzük’ün 84’üncü maddesi uyarınca görüşülmemesi gerekir.

Hepinize saygılarımı sunarım. İyi akşamlar diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Aynı mahiyetteki önerge üzerinde söz isteyen…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yargıya müdahale niteliğini taşıyan bu düzenleme, vatandaşın hak arama hürriyetini engelleyecek ve mağduriyetine neden olacak mahiyette olması dikkate alınarak Tekliften çıkarılmalıdır.

Komisyonda Teklifle ilgili sağlıklı ve verimli bir görüşme yapılamamıştır. Komisyon görüşmeleri boyunca hangi düzenlemelerin ne amaçla ve hangi gerekçeyle yapıldığı konusunda bilinmez bir tavır sergilemiştir. 71 adet kanun ve kanun hükmünde kararnamede 142 maddelik değişiklikler yapılmasına rağmen; vatandaşlarımızın yaşadığı sorunlara çözüm getirecek konuları bir-iki husus dışında bulmak mümkün değildir. Kanun Teklifi kamu personelinin hukuki ve mali statüsüne ilişkin çok sınırlı değişiklikler getirmektedir. Dolayısıyla bu düzenlemede beklentiler karşılığını bulmamış, umutlar hayal kırıklığına dönüşmüştür.

Kamuda sağlıklı ve tutarlı bir personel politikası uygulanmamaktadır. Personel rejimi nesnellikten uzaklaştırılmış, istihdam rejimi bozulmuştur. 657 sayılı Kanun, geçici işlerin ifası için istisnai hallere münhasır olmak üzere sözleşmeli ve geçici personel istihdamını mümkün kılmıştır. AKP döneminde bu istisnai uygulamalar asıl istihdam şeklinin önüne geçmiştir. Ayrıca, AKP döneminde sözleşmeli ve vekil olarak işe alınanlar, daha önce çıkarılan kanunlar ile memur kadrolarına alınmış, ancak tekrar sözleşmeli ve vekil atama yapılmasına devam edilmiş, şimdi de bunlardan bazıları tekrar memur kadrolarına alınmaktadır.

Bu yanlış uygulamalar ile birlikte, birçok mağduriyet ortaya çıkmıştır. En büyük mağduriyet ise bu istisnai yollarla iş bulamayan, girdiği merkezi sınavı kazanıp ataması yapılamayan, bir türlü sıra gelemeyen ve sıra gelmeden de kadroları istisnai yollarla doldurulan milyonlarca işsiz vatandaşlarımızdır. Hükümetin bu yanlışı, bu haksızlığı derhal durdurması gerekir.

Bu Kanun Teklifi ile kamu kurumlarında çalışan 4/B'liler, 4924 sayılı Kanuna tabi sözleşmeliler ve mahalli idarelerde çalışan sözleşmeliler ile vekil imam, vekil müezzin ve vekil Kur'an kursu öğreticilerinden şartları uyanlar memur kadrolarına atanmaktadır. Ancak, memur kadrosu verilen sözleşmeli personel ve vekiller arasında; özel kanunları hükümleri çerçevesinde görev yapan sözleşmeli personel yoktur. Mağduriyeti en derinden yaşayan 4/C'liler yoktur. Rehber ve usta öğreticileri bu düzenleme kapsamına alınmamıştır. Aile sağlığı çalışanları yoktur. Vekil ebe-hemşireler yoktur. Ücretli öğretmenler yoktur.

AKP Hükümeti tarafından yapılan ayrımcı ve adaletsiz uygulamaları saymakla bitmez. Bu teklifte öğretmenler ve atanamayan öğretmenler yoktur. Bu düzenlemede polislerimiz yoktur. Kamu işçilerinin naklen atanabilmeleri konusu yoktur. Taşeron işçileriyle ilgili hiçbir düzenleme yoktur. Geçici ve mevsimlik işçiler yine göz ardı edilmektedir. Bu teklifte emeklilikte yaşa takılanlar yoktur. Muhtarlarımız yoktur. Bu kanun teklifinde şehit aileleri ve gaziler ile engelliler ve yaşlılarla ilgili bir düzenleme yoktur.

Peki, bu kanun teklifinde neler vardır? Mera, yaylak ve kışlaların yapılaşmaya açılması var. Köy meralarının köylünün elinden alınarak Hazineye devredilmesi, imar yetkisinin belediyelerden alınması ve satış yetkisi var. Gerçeğe aykırı, usulsüz veya sahte belgeler nedeniyle verilmeyen desteklemelerin ödenmesi var. Kamulaştırılan taşınmazlarla ilgili vatandaşın hak arama hürriyetini engellenmesi ve yargıya müdahale var. ÖSYM sınavlarına ait soru ve cevaplarla ilgili bilgi edinme hakkının engellenmesi var. Sermayesindeki kamu payı doğrudan veya dolaylı olarak yüzde 50'den az olan şirketlerin Sayıştay denetimi dışına çıkarılması vardır. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun uygulamasının geciktirilmesi, sertifikasını almış kişilerin mağdur edilmesi var. Sürücü belgeleri için 24 milyon vatandaşımızdan 101 lira belge parası alınması var.

Dolayısıyla, yapılan düzenlemeler, kamu yönetiminin iyileştirilmesi ve çalışanların sorunlarına çözüm getirilmesi yerine, kamu arazileri nasıl talan edilebilir, kadrolaşma nasıl sağlanabilir, usulsüzlük ve yolsuzluklar nasıl affedilebilir, denetimden ve yargıdan nasıl kaçınılabilir mahiyetini taşımaktadır.

Teklifin tümüyle gözden geçirilmesi ve bu maddenin teklif metninden çıkarılması gerekmektedir.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...  Madde kabul edilmiştir.

Birleşime 20.40’a kadar, bir saat ara veriyorum.

                                                                    

 

Kapanma Saati: 19.37

DOKUZUNCU OTURUM

Açılma Saati: 20.41

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 131’inci Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.

478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

30’uncu madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 Sıra Sayılı yasa teklifinin 30 uncu maddesinin sonundaki “kiracıya devredilecek” ifadesinin “kiracıya veya kiracılara” şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.

     Ferit Mevlüt Aslanoğlu                  Tufan Köse                                 Sakine Öz

                 İstanbul                                  Çorum                                       Manisa

       Haluk Ahmet Gümüş                   Kazım Kurt                               Veli Ağbaba

                 Balıkesir                               Eskişehir                                     Malatya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 30 uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

             Erkan Akçay                      Mustafa Kalaycı                                Ali Öz

                  Manisa                                  Konya                                       Mersin

                                       Alim Işık                              Mesut Dedeoğlu

                                        Kütahya                                Kahramanmaraş

"Madde 30 -25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 17 nci maddesinin dördüncü fıkrasına aşağıdaki bentler eklenmiştir.

"y) 21/11/2012 tarihli ve 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu kapsamında; finansal kiralama şirketlerince bizzat kiracıdan satın alınıp geriye kiralanan taşınmazlara uygulanmak üzere ve kiralamaya konu taşınmazların mülkiyetinin sözleşme süresi sonunda kiracıya devredilecek olması koşulu ile kiralanmaya konu taşınmazların kiralayana satılması, satan kişilere kiralanması ve devri."

" z) Çiftçilere tarımsal üretimde kullanılmak amacıyla yapılan motorin teslimleri (Bakanlar Kurulu dekar başına ve ürün türüne göre teslim miktarını belirleme yetkisine sahiptir)

"aa ) Tarımsal sulama, kültür balıkçılığı ve kümes hayvanları çiftliği büyükbaş ve küçükbaş işletmeleri ve fideciler, entegre sera tesisleri, kesme çiçek üreten ve paketleyen tesisler ile tohumculuk kuruluşları gibi tarımsal üretimde bulunan işletmelere elektrik teslimleri.

"bb) Gübre, ilaç, tohum, fide ve yem teslimleri."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Yasa Teklifinin 30’uncu maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

            Pervin Buldan                         Adil Zozani                              İbrahim Binici

                    Iğdır                                   Hakkâri                                     Şanlıurfa

             Hasip Kaplan                          Nazmi Gür                               Levent Tüzel

                   Şırnak                                     Van                                         İstanbul

                                                             Sırrı Sakık

                                                                  Muş

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Bu tür faaliyet alanlarının belli işlemler boyutunda vergiden muaf tutulması Türkiye’deki vergi ve gelir adaletsizliğini daha da derinleştirecek bir uygulama olacaktır. Finans kiralama, faktöring ve finansman şirketleri kapsamına giren faaliyetlerin yüksek değer döngülerinin olduğu alanlar göz önüne alındığında bu maddenin tasarı metninden çıkarılması önemlidir.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

 

 

Kapanma Saati: 20.44

ONUNCU OTURUM

Açılma Saati: 20.55

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 131’inci Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.

478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 30’uncu maddesi üzerinde Iğdır  Milletvekili Pervin Buldan ve arkadaşlarının vermiş olduğu önergenin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778)’in 30’uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                           Erkan Akçay (Manisa) ve arkadaşları

"Madde 30- 25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 17 nci maddesinin dördüncü fıkrasına aşağıdaki bentler eklenmiştir.

"y) 21/11/2012 tarihli ve 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu kapsamında; finansal kiralama şirketlerince bizzat kiracıdan satın alınıp geriye kiralanan taşınmazlara uygulanmak üzere ve kiralamaya konu taşınmazların mülkiyetinin sözleşme süresi sonunda kiracıya devredilecek olması koşulu ile kiralanmaya konu taşınmazların kiralayana satılması, satan kişilere kiralanması ve devri."

"z) Çiftçilere tarımsal üretimde kullanılmak amacıyla yapılan motorin teslimleri (Bakanlar Kurulu dekar başına ve ürün türüne göre teslim miktarını belirleme yetkisine sahiptir)

"aa) Tarımsal sulama, kültür balıkçılığı ve kümes hayvanları çiftliği büyükbaş ve küçükbaş işletmeleri ve fideciler, entegre sera tesisleri, kesme çiçek üreten ve paketleyen tesisler ile tohumculuk kuruluşları gibi tarımsal üretimde bulunan işletmelere elektrik teslimleri.

"bb) Gübre, ilaç, tohum, fide ve yem teslimleri."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Erkan Akçay, Manisa Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 30’uncu madde üzerine verdiğimiz önerge üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum ve iyi akşamlar diliyorum.

Adalet ve Kalkınma Partisinin üretimi artıran, Türkiye ekonomisini canlandıran bir KDV istisnası getirdiğini bugüne kadar görmek maalesef mümkün olmadı. 30’uncu madde ile de finansal kiralama şirketlerine, finansman ve faktoring şirketlerine bizzat kiracıdan satın alınıp geriye kiralanan taşınmazlara uygulanması söz konusu olan katma değer vergisine istisna getirmektedir.

Biz, önergemizle çiftçilere tarımsal üretimde kullanılmak amacıyla yapılan motorin teslimlerini, tarımsal sulama, kültür balıkçılığı ve kümes hayvanları çiftliği, büyükbaş ve küçükbaş işletmeleri ve fideciler, entegre sera tesisleri, kesme çiçek üreten ve paketleyen tesisler ile tohumculuk kuruluşları gibi tarımsal üretimde bulunan işletmelere elektrik teslimlerinde ve yine tarımsal üretimde kullanılan gübre, ilaç, tohum, fide ve yem teslimlerine KDV istisnası getirilmesini öneriyoruz.

Değerli milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde enflasyon yüzde 145, tarımsal girdiler; mazot, ilaç, gübre fiyatları ortalama 4-5 kat artmıştır fakat ürün fiyatlarının pek çoğu neredeyse yerinde saymıştır. Bir taraftan enflasyona diğer taraftan 4-5 kat artan girdi fiyatlarına ezdirilen çiftçi aynı zamanda borç batağına saplanmıştır. 2002 yılında 530 milyon lira olan çiftçilerin banka ve tarım kredi kooperatiflerine olan borcu, 2012 yılı Eylül ayı itibarıyla 39 milyar liraya ulaşmıştır. Bu kredilerin 2 milyar lirası icralıktır. Çiftçilerin borcu on yılda tam 78 kat artmıştır. Tarımsal sulama, kültür balıkçılığı ve kümes hayvanları çiftliği, büyükbaş ve küçükbaş işletmeleri ve fideciler, entegre sera tesisleri, kesme çiçek üreten ve paketleyen tesisler ile tohumculuk kuruluşları gibi tarımsal üretimde bulunan işletmelerde kullanılan elektrikte ve gübrede yüzde 18 KDV bulunmaktadır. Mazotta yüzde 15,25, zirai ilaç ve hayvan yeminde yüzde 8 katma değer vergisi vardır. Tohumluklarda yüzde 1 KDV varken, sebze tohumlarından ve sebze fidelerinden yüzde 8 KDV alınmaktadır. Girdi fiyatları çok yüksek olduğu için üretim maliyeti yükselmekte, bu nedenle Türk çiftçisi yabancı ülkelerin üreticileriyle rekabet edememektedir. Rafineri çıkış fiyatı 1 lira 44 kuruş olan mazottan 1 lira 60 kuruş özel tüketim vergisi, 55 kuruş katma değer vergisi alınmaktadır. Diğer paylarla beraber 1 litre mazot 4 lira 22 kuruşa satılmaktadır. Bu yüksek vergiler nedeniyle ülkemiz tarımda dünyanın en pahalı mazotunu kullanan ülkelerin başında gelmektedir. Mazotun litre fiyatı Mart 2002’de 94 kuruşken kasım ayı itibarıyla 1 liraydı ve bugün itibarıyla yani 2013 itibarıyla litresi 4 lira 25 kuruştur ve mazot fiyatları da 3 kat artmıştır. Türk çiftçisinin bir yılda kullandığı mazot miktarı 3 milyon 300 bin tonu bulmaktadır. Çiftçilere verilen mazot desteği tarımda kullanılan mazota ödenen bedelin yüzde 5’ini ancak karşılamaktadır. Bu rakam da mazot için çiftçinin ödediği KDV’nin ancak dörtte 1’ine tekabül etmektedir.

Değerli milletvekilleri, Hükûmet yıllardır feryat eden çiftçinin bu sesine mutlaka kulak vermeli. Fransa’dan liyakat nişanı alarak övünmek yerine, Sudan’dan 5 milyon dönümlük toprak kiralamak yerine ve faiz lobisine hizmet etmek yerine Türk çiftçisinin üretimde kullandığı ve üretimi artırmaya yönelik vergi istisnaları getirmesinde fayda görüyoruz.

Bu düşüncelerle önergemizin kabulünü diler, saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza…

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Evet, karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 Sıra Sayılı yasa teklifinin 30 uncu maddesinin sonundaki “kiracıya devredilecek” ifadesinin “kiracıya veya kiracılara” şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.

                                                                             Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Evet, önerge üzerinde söz isteyen Veli Ağbaba, Malatya Milletvekili.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu hafta gündeme gelen ve kamuoyunda “torba yasa” olarak bilinen teklifleri görüşüyoruz. Torba yasanın gelişi, görüşülmesi ve değişikliklerle ilgili eleştirilerimizi muhalefet milletvekilleri olarak sıraladık. Benim üzerinde durmak istediğim konu, bu değişikliklerin hiçbir sorunu çözmemesidir. Torbada, maşallah, her şey var. Tarım, elektrik, askerlik, trafik, sağlık, belediye, bayındırlık, turizm, sanayi, sicil, faiz, şans oyunları, Diyanet, YÖK, Karayolları var. İçinde bir tek çözüm yok değerli milletvekilleri.

Ben kendi ilimden örnek vermek istiyorum. Bizim son iki yılda yaşadığımız sorunların başında elektrik geliyor. Birçok köyde, ilçede yaz olmasına rağmen elektrikler kesik olduğu için sularımız akmıyor. Özelleştirmeden önce kalan borçlar nedeniyle Malatya’nın birçok ilçesi, beldesi susuz. Niye? Çünkü elektrikler kesik.

Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz yıl ramazan ayında Kale ilçesinde bir ay boyunca maalesef elektrikler kesik olduğu için sular akmadı. Daha dün, Doğanşehir ilçesi Karaterzi köyünde elektrik kesik olduğu için sular akmıyor. Yazıhan’da ve birçok ilçede maalesef elektriklerden dolayı sular akmıyor. Ama maalesef bununla ilgili bir düzenleme yok değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri.

Malatyalılar şikâyet ettiğinde AKP ne yapıyor, AKP milletvekilleri? Onlar da TEDAŞ’ı alan kurumu şikâyet ediyorlar. Şimdi, Malatyalılar sizi iktidar yapmış, oy vermişler size. Sizin göreviniz ağlamak değil, sizin göreviniz sorun çözmek. Yani, Malatya’daki bütün herkes bundan şikâyetçi. Yel de esse, değerli milletvekilleri, yel esse Malatya’da elektrikler kesiliyor.

Kayısıyla ilgili bir düzenleme var mı? Kayısıyla ilgili bir düzenleme yok, hiçbir şey değişmedi. 24’üncü Dönem milletvekiliyim, iki yıldan beri kayısıyla ilgili konuşuyoruz, kayısıyla ilgili sorunlarını gündeme getiriyorum, destek istiyoruz. Maalesef biz konuşuyoruz, ben konuşuyorum, iktidar körleri ve sağırları oynuyor.

Kayısı özellikle son iki yılda, değerli milletvekilleri, para etmiyor. Üretici yok oldu, bakın, üretici yok oldu. Bu kürsüde defalarca söyledim burada Malatya milletvekilleri de duyuyor- kayısının maliyeti 2,5-3 TL. Malatya’da kuru kayısı satışı 1,5 ile 2,5 lira arasında. Yani, iki yılda Malatyalı kayısıcı alnının terinin karşılığını alamıyor.

Değerli milletvekilleri, sizin tuzunuz kuru, tuzunuz kuru, senin tuzun kuru. Malatyalı için kayısı okuldur, kayısı hastanedir, kayısı ayakkabıdır, kayısı ekmektir, kayısı yaşamdır Malatya için. Senin tuzun kuru! (CHP sıralarından “Bravo!” sesleri, alkışlar)

Şimdi, geçtiğimiz aylarda kayısıyı don vurdu “Yardım edelim, borçları erteleyelim.” dedik; burada, sağ olsun, İstanbul Milletvekilimiz Mevlüt Aslanoğlu, MHP Grubu, BDP Grubu sağ olsun hepsi destek verdi, AKP “Kurulmasın.” dedi, önergemizi reddetti. Tepkiler üzerine bir sayın milletvekili, Malatya milletvekili “Zararlarınızı karşılayacağız.” dedi Malatya’da. Maalesef kayısıda hasat dönemi geldi ama gelişme yok. Sizden çok bir şey istemiyor Malatyalılar. “Ziraat Bankasına olan borçlarımızı erteleyin, don zararlarımızı karşılayın.” diyorlar.

Yine bu kürsüden, çağla getirdim, bütün gruplara dağıttım. Çağlamızı dolu vurdu dedim, dolu. Eğer önlem almaz iseniz kayısımız para etmeyecek dedim ama maalesef yine reddettiniz, yine bir çözüm bulamadınız.

Bakın, değerli arkadaşlarım, bu, Malatya’nın meşhur kayısısı, dünyanın en güzel kayısısı bu, dünyanın en güzel kayısısı.

ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Malatya kayısısı değil o, Malatya kayısısı değil.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Bunlara dolu vurmuş, dolu. Değerli milletvekilleri, bu kayısının fiyatı 25 kuruş. (CHP sıralarından alkışlar) Böyle bir şey olur mu? 25 kuruş, yemin ediyorum, 25 kuruş.

MUSTAFA BİLİCİ (Van) – Dolu vurmuş, ne yapacaksın?

VELİ AĞBABA (Devamla) – Bakın, dalından toplayanlar olarak dalından toplamak dâhil- bunu satın alanların ayağına kadar götürüyorsunuz. Böyle bir rezillik, böyle bir kepazelik var mı?

Değerli milletvekilleri, bakın, kayısı sudan ucuz. Yüreğim yanıyor bunu konuşurken, yüreğim. Bazılarının tuzu kuru, bazılarının tuzu kuru. 25 kuruş… Bilmeyenler, Malatya’nın kayısı pazarına gitsinler, sorsunlar. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Dünya kayısı yiyor, ucuz olsun kayısı, dünya yesin!

VELİ AĞBABA (Devamla) – Değerli arkadaşlar, hepinizin -varsa- vicdanınıza sesleniyorum, özellikle beni dinleyen Malatya milletvekillerinin vicdanına sesleniyorum, eğer varsa: Malatyalıların bir yıl boyunca çocukları gibi baktıkları kayısı para etmiyor. Bu konuda, bu 25 kuruş para eden kayısıya destek vermenizi sizden tekrar rica ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VELİ AĞBABA (Devamla) – Lütfen bu kayısıya bakın, dünyanın en güzel kayısısı.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

SİNAN OĞAN (Iğdır) – Sayın Başkan, “Malatya kayısısı dünyanın en güzel kayısısı.” dedi, Iğdır kayısısına sataşma var.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza…

III. – YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım, yoklama talebi vardır, yerine getireceğim.

Sayın Altay, Sayın Aslanoğlu, Sayın Tanal, Sayın Çelebi, Sayın Gümüş, Sayın Acar, Sayın Serter, Sayın Moroğlu, Sayın Özel, Sayın Ağbaba, Sayın Tayan, Sayın Seçer, Sayın Türeli, Sayın Özkoç, Sayın Özgündüz, Sayın Çetin, Sayın Serindağ, Sayın Eyidoğan, Sayın Öğüt, Sayın Aygün.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

 

                                                                    

 

Kapanma Saati: 21.13

ON BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 21.28

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 131’inci Birleşiminin On Birinci Oturumunu açıyorum.

III.– YOKLAMA

BAŞKAN - 478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 30’uncu maddesi üzerinde Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ve arkadaşlarının vermiş olduğu önergenin oylamasından önce yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi, yoklama işlemini tekrarlayacağım.

İki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

4.- Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) (S. Sayısı: 478) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

31’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 31 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

           Mesut Dedeoğlu                      Erkan Akçay                           Mustafa Kalaycı

           Kahramanmaraş                           Manisa                                       Konya

          Mehmet Erdoğan                    Mehmet Günal                         Nevzat Korkmaz

                   Muğla                                  Antalya                                      Isparta

                                   Alim Işık                                Mehmet Şandır

                                   Kütahya                                        Mersin

"Madde 31- 19/6/1987 tarihli ve 3392 sayılı 103 İlçe Kurulması Hakkında Kanunun 1 inci maddesinin elliyedinci fıkrası ile bu Kanuna ekli (57) sayılı listede yer alan 'Çağlıyancerit' ibareleri 'Çağlayancerit' olarak değiştirilmiştir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mesut Dedeoğlu, Kahramanmaraş Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

MESUT DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 478 sıra sayılı torba kanunun 31’inci maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, Kahramanmaraş’ın 9 ilçesinden bir tanesi olan Çağlayancerit, 19/6/1987 yılında yine bu Meclis tarafından ilçe hâline getirilmiş ve yine 4/7/1987 tarihinde de Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş ve ilçe olmuştur. O tarihlerde bir daktilo hatasından dolayı bir “a” harfiyle “ı” harfinin yer değiştirilmesi sebebiyle bir isim tashihi gerekli olmuş ancak o zamandan bu zamana kadar bu değişiklik yapılamamış. Bu ilçemizde yaşayan hemşehrilerimiz çok büyük mağduriyetlere uğramışlar, hatta 1987’den 1997’ye kadar isimlerinde “Çağlayancerit” yazılmış, daha sonra “Çağlıyancerit” olarak devam etmiş. Pasaport alımlarında, yurt dışı çıkışlarında, tapu muamelelerinde, gerekse de günlük evraklarında, günlük abonelik, postaneyle ilgili, elektrik, sular idaresiyle ilgili konularda çok büyük problemler yaşanmış.

Bu konuyla ilgili 17 Ekim 2012 tarihinde ben bir kanun teklifi vermiştim. Gönül isterdi ki bugün torba yasanın içerisinde benim vermiş olduğum kanun teklifiyle beraber birleştirilsin ve ortaya çıksın, bu ilçemizin, bu güzide ilçemizin ismi eski ismiyle anılan “Çağlayancerit” olarak değiştirilsin. Ama, bir hakkın tekrar iadesi konusunda bunu da güzel bir gelişme olarak telakki ediyorum.

Bu isim değişikliğini yaptıktan sonra… Tabii ki yalnız isim değişikliğiyle ilgili değil, bu ilçemizin birçok mağduriyetleri de var. Kahramanmaraş’ımızın güzide ilçelerinden bir tanesi olan Çağlayancerit’imizin maalesef ki maalesef yıllardan beri yol problemi var. Yolları hâlâ yapılamadı, özellikle ana cadde üzerindeki, ana, kara yollarına bağlı olan bölümlerindeki yollar maalesef bitmedi. Keza ilçemize bağlı köylerimizin ve beldelerimizin yolları da aynı şekliyle devam ediyor. Kış günleri özellikle karşıdan 2 arabanın veya 2 büyük ağır vasıtanın geçerek o yoldan trafik seyrini devam ettirmesi mümkün değildir. Temenni ediyorum ki önümüzdeki dönemlerde bu ilçemizin yol problemleri tamamen ortadan kalkar. Yalnız tabii ki yol problemi değil, bu ilçemize bir hastane yapılmış, bu hastanemiz şehrin kilometrelerce uzağında. Şehir içinde dolmuş hattının veyahut da otobüs hattının kısıtlı olmasından kaynaklanan sebeplerden dolayı bu hastanemize bu ilçede yaşayan vatandaşlarımız ulaşmakta çok büyük güçlükler yaşamaktadır.

Bununla beraber, hastaneyi yapmışız bu on bir senenin içerisinde ama maalesef ki orada doktorumuz yok. Bundan yaklaşık üçdört ay önce yine bu kürsüde ben orada doktor olmadığını, sadece bir ilçemizde pratisyen doktorumuzun olduğunu söyledim. İlgili Bakanlığımız burayla ilgilendi, birkaç gün içerisinde -o konuşmadan sonra- 4 doktorumuz oraya tayin edildi ama şu anda maalesef ki o doktorlarımızın tekrar tayin istemesi sebebiyle bu ilçemiz tekrar doktorsuz kalmış durumda.

Bu ilçemizin yine mağduriyetleri devam ediyor. Bir ilçe olmasına rağmen bir tane kapalı spor salonumuz yok bu ilçede. Yine, bununla beraber, en büyük… Tarım, hayvancılık ve meyve üzerine, özellikle de ceviziyle ünlü olan bu ilçemizin bu mağduriyetlerinin bu dönem içerisinde temenni ediyorum ki hepsi giderilir ve yaşam seviyesinin ve kalitesinin, yüksek bir şekilde, yükseğe götürülmesi noktasında bu Parlamentodan kanunlarımız çıkar.

Tabii ki Sayın Bakanımız da burada, Sosyal Politikalar Bakanımız. Temenni ediyorum ki kendisinin Bakanlığıyla ilgili yatırımları da tüm ilçelerimizden, Kahramanmaraş’ımızdan ve Çağlayancerit’imizden esirgenmez diye düşünüyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bu torba kanunun içerisinde bulunan isim değişikliği tashih işine olumlu rey vereceğimizi bildiriyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

32’nci madde üzerinde iki adet önerge vardır. Aynı mahiyetteki bu önergeleri okutacağım ve birlikte işleme alacağım. Talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.

Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı yasa teklifinin 32. Maddesinin teklif metninden çıkartılmasını arz ederiz.

     Ferit Mevlüt Aslanoğlu          Aydın Ağan Ayaydın                       Ercan Cengiz

                 İstanbul                                 İstanbul                                      İstanbul

               Musa Çam                            Kazım Kurt                              Mahmut Tanal

                    İzmir                                  Eskişehir                                     İstanbul

            İlhan Demiröz                          İzzet Çetin                                Gürkut Acar

                   Bursa                                   Ankara                                      Antalya

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

           Mustafa Kalaycı                      Erkan Akçay                         S. Nevzat Korkmaz

                  Konya                                   Manisa                                       Isparta

                Alim Işık                        Mehmet Erdoğan                         Mehmet Günal

                 Kütahya                                  Muğla                                       Antalya

                                                         Mehmet Şandır

                                                                Mersin

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerine söz isteyen Gürkut Acar, Antalya Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

GÜRKUT ACAR (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 32’nci maddesiyle ilgili önergemiz üzerine söz aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, maddeye gitmeden önce Adalet ve Kalkınma Partisinin torba kanun düzenlemeleriyle ilgili birkaç söz söylemek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, bu torba kanun düzenlemelerini takip edebilmek, torbanın içinden neler çıktığını anlamak vatandaşlar için çok yorucu olmaktadır ve takip etmekte de oldukça zorluk çekiyorlar. Ancak, bu torbalardan vatandaşların temel sorunlarına, temel taleplerine, hukuk ve adalet beklentilerine, dertlerine bir çare çıkmıyor, çıkması da mümkün görünmüyor çünkü dünyanın hiçbir yerinde “torba yasa” diye bir uygulama yoktur. Ben kırk yıllık bir hukukçuyum, “torba yasa” diye diğer ülkelerin, demokratik ülkelerin parlamentolarında bir tabir olduğunu ne duydum ne gördüm, torba yasa yok. Burada her yasa kendi metninde değiştirilmelidir, kendi metninde tartışılmalıdır. Böyle bir uygulama yok değerli arkadaşlarım. Yasa getirilir, eğer o yasada değişiklik yapılacaksa onun tamamı üzerinde tartışılır. Oysa burada değişik yasalardan değişik metinler hiç ilgisi olmayan, bağlantısı olmayan bir şekilde getirilmektedir; bu, yasa tekniğine uygun değildir değerli arkadaşlarım. Yasama tekniğine uygun olmayan böyle bir konuda doğru bir yasa çıkartmak da mümkün değildir.

Değerli arkadaşlarım, bakınız, yasa bir toplumda eşitlik ilkesini yaşama geçiren başlıca mekanizmadır. Kolay ve doğru anlaşılması gerekir. Her yerde her kişi ile kuruma aynı hükümlerin uygulanması gerekir. Bu nedenle de “yasa” dediğimiz metinler belli bir tipte hazırlanırlar. Her yasa bir konuya ilişkindir ve konunun yapı taşları da maddelerdir. Yasaların görüşmeleri de buna göre, konunun uzmanı komisyonlardan başlayarak Genel Kurula kadar maddeler hâlinde yapılır. Aksi hâlde, iktidarların, eşitlik ilkesini ihlal suçu işlemeleri çok kolaylaşır. Yasaları, olağan yasaları başka yasalardan ayıran ve başka yazılardan ayıran bu özelliğe uymayan düzenlemeleri yaygınlaştırmak Meclisin varlık nedenini yitirmesine yol açar. Buradan bütün Meclisimizi uyarmak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, konusu bakımından belirsizleşmektedir bu torba yasa olayında yasa uygulaması. Yasalarda maddeler temelinde değil, hızlı bir şekilde ana bölümler hâlinde görüşme yoluna geçilmektedir. Bu temel yasa uygulaması da olağan işlevi ortadan kaldırmaktadır ve de kaldırmıştır. Yasa yapma işinde zaman, süre, konu, yapı üzerinde oynamalar istisnaları kural hâline getirmek ve hızlandırılmış Meclis yaratmak demektir. Bu, Mecliste parmak sayısı üstünlüğüne sahip olmayı yeterli sayan bir anlayışın boş cesaretidir. Eğer meclislerde sayısı çok olanlar az olanlara, oylamadaki parmak sayısı üstünlüğüne dayanıp yukarıdaki ilkelerle oynayarak “Nasıl olsa benim dediğim şey kanun olur.” düşüncesiyle duyarsızlaşırsa ortaya çıkan sonuç ulusal iradeye değil, onun yalnızca bir parçasına ait olur. Öyle olunca da yapılan yasalar biçimi bakımından yasal ama özü bakımından gayrimeşru olarak doğar.

Değerli arkadaşlar, burada yasada yandaşlara ayrı hukuk, yurttaşlara ayrı hukuk uygulanmamalıdır. AKP döneminde bunun tam tersi sürecin yaşandığı açıktır. Şimdi, yandaşların suçları örtülüyor, yurttaşlara sürekli cezalar kesiliyor. Bu vergi cezalarında da böyledir, idari yaptırımlarda da böyledir. Bakın, Antalya’da, polis elinde ceza makbuzları yurttaşlara tencere, tava çaldığı için ceza yağıyor, gürültü yaptı diye para cezası kesiliyor. Bu bir yıldırma hareketidir, bu bir gözdağıdır. Sanılıyor ki bu tür yöntemlerle yurttaşlar susturulacak, korkutulacak.

Değerli arkadaşlarım, 32’nci madde de orman kadastrosunun yapılmasını öngören bir maddedir. Bugüne kadar orman kadastrosunu eğer Türkiye Cumhuriyeti yapmadıysa hepimizin ayıbıdır. Orman kadastrosunun elbette yapılması lazım ve bugüne kadar da yapılmıştır. Bizim endişemiz, yeniden orman kadastrosu yapıyoruz adı altında bir kısım ormanları daha orman alanından çıkartarak zaten iyice azalmış orman mevcudumuzu daha da azaltacak bir uygulamaya yol açmasıdır. Bu nedenle biz yasa metninin çıkartılmasını istedik, hepinizden destek bekliyoruz.

Saygılar sunuyorum yüce Meclise. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Yine, aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen Mehmet Erdoğan, Muğla Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 478 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 32’nci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, buradaki önerge bu maddenin metinden çıkartılması yönünde biliyorsunuz. Burada, şu anda teklifte yer alan maddeyle münferit alanlarda orman kadastrosunun yapılmasına imkân sağlanmaktadır. Bu da Anayasa’mıza aykırı olarak yeni birtakım alanların ormandan çıkartılmasının, orman alanlarının daraltılmasının önünü açacaktır. Bu oldukça sakıncalı bir işlemdir. Muğla’da da rant için, otel yapmak için vesaire gerekçelerle bu kadastrolarla birtakım alanların ormandan çıkartılması, tabii, bunu Büyükşehir Kanunu’yla birleştirerek düşündüğümüzde de ileriye doğru Muğla açısından yeni orman talanları ve yapılaşmaya yeni açılacak alanlarla bizi karşı karşıya bırakacaktır. O bakımdan, bu maddenin metinden çıkartılması ve orman yağmasına son verilmesi gerekmektedir. Bu sebeple, önergemize desteklerinizi bekliyorum.

Tabii, yaz mevsimi geldi, orman yangınları da ülkemizin en ciddi sıkıntılarından bir tanesi. Maalesef, AKP iktidarı yangın tazminatını kaldırdı. Arkadaşlar, pilotlar için uçuş tazminatı neyse canını ortaya koyarak orman yangınlarıyla mücadele eden ormancılara verilen yangın tazminatı da odur. Dolayısıyla, bu yangın tazminatının kaldırılması oldukça yanlış bir uygulamadır ve buradan geriye dönülerek bu yangınla mücadele eden orman görevlilerine yangın tazminatının yeniden ihdas edilerek verilmesinde fayda vardır.

Yine, bugün bu görüşmekte olduğumuz kanun tasarısıyla birçok geçici işçiye, sözleşmeliye kadrolar verilmektedir ancak yangın işçileri, ormanda yangınla mücadele eden işçiler beş ay yirmi dokuz gün çalıştırıldıkları için bunlar şimdiye kadar çıkartılan hiçbir kanundan istifade edememişler ve gene geçici zamanlı çalışmaya devam etmektedirler. Hâlbuki ülkemizdeki ormanların bakıma, ıslaha ihtiyacı vardır. Bu insanlar yaz mevsiminde yangın işçisi olarak kullanılırken gene yangın mevsimi bittikten sonra da ormanların ıslahı için kullanılabilirler. Bu orman işçilerinin de kadroya alınmasında fayda vardır.

Yine, yangınla mücadele konusunda kendi bölgelerini çok iyi bilen orman muhafaza memurları da yapılan son bir uygulamayla rotasyona tabi tutulmaktadırlar. Kendi bölgesini bilmeyen insanların yangın ekiplerine, dışarıdan gelecek yangınla mücadele ekiplerine yol göstermesi mümkün değildir. Bu sebeple, orman muhafaza memurlarını rotasyona tabi tutarken bin düşünüp bir icraat yapmak lazım. Bu insanları hem evinden, yerinden yurdundan, barkından etmemek lazım hem de o insanları bir şekilde cezalandırırken ormanlarımızı da risk altında bırakmamak lazım.

Türkiye’nin orman alanları kâğıt üzerinde çok olmakla beraber Türkiye’deki orman niteliği düşüktür. Bu sebeple, orman alanlarının ıslahı konusunda Orman Bakanlığının gerçekten ciddi bir çalışma yapması lazım. Bu çalışmayı kiminle yapacaksınız? Nitelikli insanlarla yapacaksınız. Şu anda binlerce orman mühendisi orman fakültelerini bitirmiş işsiz gezmekte ama bu çalışmalarda görevlendirilme konusunda Orman Bakanlığı bunları istihdam etmemektedir. Bu yanlıştan bir an önce vazgeçerek hem ormanlarımızın ıslahı konusunda bu genç mühendislerimizi, bu genç beyinleri, genç emekleri istihdam etmek, onları çalıştırmak ve ormanlarımızın niteliğini artırmak lazım hem de onların istihdamını sağlamak lazım. Bu konuda, zaman kaybetmeden Orman Bakanlığına orman mühendislerinin daha çok istihdamı konusunda bir kadro sağlanmasında fayda mülahaza ediyoruz.

Tekrar, önergemize desteklerinizi bekliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

33’üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 Sıra Sayılı Kanun teklifinin 33 üncü Maddesinin, son fıkrasında yer alan "Bu Kanuna göre verilen idari para cezaları tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenir" ibaresinden önce gelmek üzere "m) Bilette tayin edilen yeri başka bir kimseye verenler veya 6 ncı maddesine aykırı davranarak yolcu taşıyanlardan, her yolcu için taşıma ücretinin beş katı tutarı, idari para cezası yolcuya ödenir" ibaresinin eklenerek değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Pervin Buldan                         Adil Zozani                                 Sırrı Sakık

                    Iğdır                                   Hakkâri                                        Muş

            İbrahim Binici                Abdullah Levent Tüzel                        Nazmi Gür

                 Şanlıurfa                                İstanbul                                         Van

                                                           Hasip Kaplan

                                                                Şırnak

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı yasa teklifinin 33. maddesindeki “bin” TL lerbeşyüz” TL olarak, “beşyüz” TL lerikiyüzelli” TL olarak, “binbeşyüz” TL leryediyüzelli” TL olarak, “üçyüz” TL leryüzelli” TL olarak, “üçbin” TL lerbinbeşyüz” TL olarak değiştirilmesini arz ederiz.

              Kâzım Kurt                  Ferit Mevlüt Aslanoğlu                       İzzet Çetin

                Eskişehir                                İstanbul                                      Ankara

                Sakine Öz                          Turgay Develi                             Gürkut Acar

                  Manisa                                   Adana                                       Antalya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 33 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

           Mustafa Kalaycı                      Erkan Akçay                         S. Nevzat Korkmaz

                  Konya                                   Manisa                                       Isparta

                Alim Işık                        Mehmet Erdoğan                         Mehmet Günal

                 Kütahya                                  Muğla                                       Antalya

                                                         Mehmet Şandır

                                                                Mersin

"MADDE 33 – 10/7/2003 tarihli ve 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanununun 26 ncı maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Bu Kanunun;

a) 5 inci maddesine göre yetki belgesi almadan veya yetki belgesi aldığı halde yetki belgesi kapsamına uygun olmayan faaliyetlerde bulunanlara bin Türk Lirası, yetki belgesi olduğu halde taşıtını yetki belgesine kaydettirmeden kullananlara beş yüz Türk Lirası idari para cezası verilir ve aynı kabahat için 72 saat geçmeden ikinci bir ceza verilmez.

b) 5 inci maddesinin beşinci fıkrasına aykırı davranan taşımacılara beş yüz Türk Lirası idari para cezası verilir ve aynı kabahat için 72 saat geçmeden ikinci bir ceza verilmez.

c) 5 inci maddesinin altıncı fıkrasına göre taşıma hizmetini yapmaktan kaçınan taşımacılara beş yüz Türk Lirası idari para cezası verilir.

ç) 5 inci maddesinin yedinci fıkrasına aykırı davranan bir taşımacının diğer bir taşımacının taşıma faaliyetini engellemesi hâlinde bin beş yüz Türk Lirası idari para cezası verilir.

d) 6 ncı maddesinin birinci fıkrasına aykırı davranan taşımacılara beş yüz Türk Lirası, üçüncü ve dördüncü fıkralarına aykırı davranan taşımacılara üç yüz Türk Lirası idari para cezası verilir.

e) 7 nci maddesinin birinci fıkrasına aykırı davranan yolcu taşımacılarına bin Türk Lirası, ikinci fıkrasına aykırı davranan taşımacılara beş yüz Türk Lirası, altıncı fıkrasına aykırı davranan taşımacılara üç yüz Türk Lirası idari para cezası verilir.

f) 10 uncu maddesine aykırı davranan acente ve taşıma işleri komisyoncularına bin beş yüz Türk Lirası idari para cezası verilir ve aynı kabahat için 72 saat geçmeden ikinci bir ceza verilmez.

g) 11 inci maddesine aykırı davranarak ücret ve zaman tarifesi düzenlemeyenlere veya ücret ve zaman tarifelerine uymayanlara veya değişik ücret ve zaman tarifeleri uygulayanlara beş yüz Türk Lirası, ücret ve zaman tarifelerini görülebilecek şekilde işyeri, terminal ve bilet satış yerlerinde bulundurmayanlara iki yüz Türk Lirası idari para cezası verilir ve aynı kabahat için 48 saat geçmeden ikinci bir ceza verilmez.

ğ) 13 üncü maddesine aykırı olarak yabancı plâkalı taşıtların Türkiye sınırları dahilindeki iki nokta arasında taşıma yapması hâlinde, taşıt sahibine veya şoförüne üç bin Türk Lirası idari para cezası verilir ve aynı kabahat için 48 saat geçmeden ikinci bir ceza verilmez.

h) 14 üncü maddesine aykırı davrananlara beş yüz Türk Lirası idari para cezası verilir.

ı) 18 inci maddesi hükümlerine göre sorumluluk sigortası yaptırmayan taşımacılara bin Türk Lirası, 18 inci madde hükümlerine göre sorumluluk sigortası yapmaktan kaçınan sigorta şirketlerine, ödenmesi gereken sigorta priminin on katı tutarında idari para cezası verilir.

i) 22 nci maddesinin ikinci fıkrasına uymayan ve yükümlülükleri yerine getirmeyen taşımacılara beş yüz Türk Lirası idari para cezası verilir.

j) 32 nci maddesine aykırı olarak terminal ve ara durak dışında yolcu indirip bindiren taşımacılara üç yüz Türk Lirası idari para cezası verilir.

k) 5 inci maddesine göre mesleki yeterlilik belgesine sahip olmadan faaliyet gösteren işletmecilere beş yüz Türk Lirası idari para cezası verilir.

l) 5 inci maddesine göre mesleki yeterlilik belgesine sahip olmadan taşıt kullanan şoförlere iki yüz, işletmecisine ise beş yüz Türk Lirası idari para cezası verilir ve aynı kabahat için 72 saat geçmeden ikinci bir ceza verilmez.

Bu Kanuna göre verilen idari para cezaları tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Alim Işık, Kütahya Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 478 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 33’üncü maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge için söz aldım.  Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu madde, Karayolu Taşıma Kanunu’nun 26’ncı maddesinde değişiklik öngören bazı düzenlemeler içermektedir. Özü itibarıyla kara yollarında yolcu ve yük taşımacılığı yapan gerçek ya da tüzel kişilerin kanunda belirtilen hükümlerin aksine bir fiilde bulunmaları hâlinde ödeyecekleri cezalar güncellenmiş, bazı cezalar artırılmış, bazı cezalarda indirime gidilmiş bu maddede. Önergemizde özellikle “Kara yolu yük taşımacılığında iki üç gün, hatta dört gün sürecek yolculuk esnasında herhangi bir suçtan ceza kesilmiş olan sürücülere kırk sekiz saat içerisinde ikinci kez aynı suçtan ceza kesilemez.” şeklinde mevcut tasarıda yer alan düzenlemenin ülkemiz şartları da dikkate alınarak “kırk sekiz saat” yerine “yetmiş iki saat bu ceza ikinci kez kesilemeyecek” şekilde bir hüküm getirilmekte. Önergemizin özü bazı maddelerde bu değişikliği kapsamakta, dolayısıyla bu iki günlük sürenin üç güne çıkarılmasıyla kamyon  taşımacılığı yapan ve bir yerden çıkıp hedef noktaya varıncaya kadar yaklaşık üç güne varan yolculuk esnasında hiç olmazsa aynı yükü  taşıyan insanların o yolculukta ikinci kez bu cezayı çekmemeleri için bu öneriyi getirdik. İnanıyorum ki, bu doğru düzenleme sizler tarafından da kabul edilecektir.

Bu vesileyle özellikle kara yolu taşımacılığında gerek yolcu gerekse yük taşımacılığı yapan işletmelerin birkaç önemli sorununu da yüce Meclisin çözüm getirmesi amacıyla sizlerle paylaşmak istiyorum.

En önemli sorunlarından birisi, 2002 yılından bu yana geçen yaklaşık on yıl sürede, reel fiyatlarla değerlendirildiğinde, yaklaşık 2,5-3 kat artan mazot fiyatlarıdır. Yani 2002 yılında 1 ton yük başına aldığı bir taşıma ücretiyle karşılığında 1 birim mazot alabilen bir taşımacı bugün, maalesef, bunun üçte 1’ine, iki buçukta 1’ine düşen değerlerde mazot alabilecek duruma gelmiştir. Mazot fiyatlarındaki bu aşırı yükselmeden dolayı sıfır yani yeni alınmış kamyon veya otobüse bugün bu işletmeciler ne yazık ki içleri kan ağlaya ağlaya mazot yerine 10 numara yağ koyarak taşımacılık yapabilmektedirler. Bu, bu ülkenin gerçeğidir. Kimseyi suçlamıyoruz ama buna çözüm bulmak da bu yüce Meclisin görevidir. Birinci temel sorun bu.

İkincisi; özellikle K1 ve K2 belgelerinde ciddi sorunlar ve ağır cezalar işletmecilere yüklenmekte, bundan dolayı tıkanmalar yaşanmakta, insanların işini yapmasından geri alınması, geri konması nedeniyle kaybettikleri iş gücü ve para ciddi anlamda bunları mağdur etmektedir. Yine, SRC belgelerinde ciddi sorunlar vardır, mutlaka çözülmesi gerekiyor.

Özellikle mazotta ÖTV ve KDV’nin indirilerek hiç olmazsa deniz taşımacılığında sağlanan avantajlardan kara yolu taşımacılığında gerçek anlamda bu işi yapan insanlara da yararlanma hakkı tanınması gerektiğini düşünüyoruz.

Bir önemli sorun da zorunlu trafik sigortası ve kasko ücretlerinin çok yüksek olması ve son birkaç yılda da bu bedellerin 2 katına varan değerlerde yükselmiş olmasıdır. Bunun da makul bir düzeye çekilerek sigorta ve kasko ücretlerinin düşürülmesinde büyük yarar olduğunu düşünüyoruz.

Diğer taraftan, bugün, yol belgesini almamış bir şoför, herhangi bir yerde trafik kontrolüne takıldığı anda bir saat içerisinde tüm bilgilere ulaşılabilecekken beş altı saat, on saat bekletilen olaylarla karşılaşmaktadır. Bunların da giderileceği ümidiyle bu görüşleri sizlerle paylaştım.

Önergemize desteğinizi bekliyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı yasa teklifinin 33. maddesindeki “bin” TL lerbeşyüz” TL olarak, “beşyüz” TL lerikiyüzelli” TL olarak, “binbeşyüz” TL leryediyüzelli” TL olarak, “üçyüz” TL leryüzelli” TL olarak, “üçbin” TL lerbinbeşyüz” TL olarak değiştirilmesini arz ederiz.

                                                                             Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Gürkut Acar, Antalya Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

GÜRKUT ACAR (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 33’üncü maddesiyle ilgili önergemiz üzerine söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, üzerinde konuştuğumuz 33’üncü madde bazı iyileştirmeler getirmekle birlikte, ceza ve adalet kavramıyla uyuşmayan düzenlemeleri de var.

Bakınız, para cezası verilen bir suç için kırk sekiz saat içinde ikinci kez ceza verilmemesi yönünde bir adım atılıyor. Bu doğru bir yaklaşımdır. Sürenin biraz daha uzatılması vatandaşa yanlışı düzeltmek için biraz daha süre kazandırabilir ama yine de olumlu bir adımdır. Aslında cezaların yüksekliğinden ziyade cezaların mutlaklığı önemlidir yani bir suç işleyen, bir kuralı ihlal eden bunun bedelini ödeyeceğini bilmelidir, herkes eşit bir şekilde aynı yaptırımla karşılaşacağını bilmelidir. Adalet ancak böyle gerçekleşir.

Değerli arkadaşlar, burada, teklifte bazı ihlaller için ceza indirimi var ancak ölçüt nasıl belirlendi, bunu anlamak mümkün değil. (ç) bendinde cezalar 2 bin TL'den 1.500 TL’ye düşürülüyor. Bir taşımacıyı engelleyen taşımacının cezası neden 500 TL indiriliyor? 500 lira çok mu yüksektir? Yani, bazı cezalar da 500'den 300'e düşüyor. Bunların bir tutarlılığı olması gerekir. Cezalarda küçük oynamalarla bir çözüme gidilmesi mümkün değildir. Taşımacıların çoğu küçük esnaftır, bunlara böyle cezalar çok ağır gelmektedir. O nedenle biz diyoruz ki, mademki siz de bazı cezaları indiriyorsunuz, o zaman bu indirim tutarlı ve mantıklı olsun, indirim oranı yüzde 50 olsun ki esnaf nefes alsın. Amaç, yıldırmak değildir değerli arkadaşlar, yanlışı cezalandırmaktır, bizim önerimiz budur.

Değerli arkadaşlar, bir başka nokta da bu yetki belgeleri ve bunların ücretleridir. Bakınız, K belgesi ile ilgili fiyatlar çok yüksektir. K2 belgesi var, diyor ki: “Kendi iştigal konusuyla ilgili taşıma yapanlar K2 belgesi alacak.” Ne kadar? 6-7 bin lira. Yani Antalya'da serasında üretim yapan üretici, ürününü hale götürmek istese 6-7 bin lira verecek. Böyle bir şey olmaz. Bu kişi zaten ne kadar kazanıyor ki bir belge için 6-7 bin lira ödeyebilsin? Yetki belgesi ücretlerinde bir adalet olmadığı açıktır. Bakın, yönetmelikte neredeyse her yıl iki değişiklik yapılıyor. Orada da cezalar 2 binden bine düşürülüyor yani yaptığınız iş dikiş tutmuyor. Bu nedenle, kalıcı ve gerçekten Türkiye'nin gerçeklerine uygun bir düzenleme yapılmalıdır.

Değerli arkadaşlar, trafikle ilgili konuşurken bir noktaya da dikkatinizi çekmek istiyorum. Bakınız, bu trafik işaretlemeleriyle ilgili ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Bakıyorsunuz bir yerde çalışma var ama işaretleme yapılmamış ama bazı yerlerde de işaretleme var ama çalışma yok; yani iş bitmiş, tabelalar duruyor. Bunlara dikkat edilmelidir. Bunların trafik güvenliğini olumsuz etkilediği konusunda ciddi yakınmalar var. Bu konuda dikkatli davranılması gerektiğini hatırlatıyorum.

Bir nokta da hız sınırlamalarıyla ilgilidir. Hız sınırlarının gerçekten doğru şekilde yapılması gerekliliği açıktır. Yollar yapılıyor, bölünmüş yollar yapılmış ama bakıyorsunuz, bazı yerlerde hız sınırı çok düşük yani uyulması mümkün değil, kimse de uymuyor ama bir gün birisinin kafasına esiyor, herkese ceza yağdırıyor. Bunun anlamı vatandaşa tuzak kurmaktır, vatandaşı tuzağa düşürmektir. Bunu kabul etmek mümkün değildir. O zaman, hız sınırlamaları gerçekten mantıklı bir seviyede belirlenmelidir.

 Karayolu taşımacılığıyla ilgili cezaların indirilmesini öngören önergemize oy  vermenizi bekliyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum…

OKTAY VURAL (İzmir) – Karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

                                                                    

 

Kapanma Saati: 22.06

ON İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 22.13

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 131’inci Birleşiminin On İkinci Oturumunu açıyorum.

478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 33’üncü maddesi üzerinde Antalya Milletvekili Gürkut Acar ve arkadaşlarının vermiş olduğu önergenin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi, önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 33’üncü maddesinin son fıkrasında yer alan "Bu Kanuna göre verilen idari para cezaları tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenir." ibaresinden önce gelmek üzere "m) Bilette tayin edilen yeri başka bir kimseye verenler veya 6 ncı maddesine aykırı davranarak yolcu taşıyanlardan, her yolcu için taşıma ücretinin beş katı tutarı, idari para cezası yolcuya ödenir." ibaresinin eklenerek değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                             Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Teklif ile 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu’nda yer alan idari para cezaları güncellenmiştir. Fakat taşıma firmalarında sıkça görülen ve vatandaşı mağdur eden aynı koltuğun birden fazla kişiye satılmasına ilişkin düzenleme kanundan teklif ile çıkarılmıştır.

Mükerrer bilet satışlarının önlenmesi ve olası mağduriyetlerin giderilebilmesi için bir ceza öngörülmesinin ve cezanın ödemesinin yolcuya yapılmasını toplum yararına görmekteyiz.

Bu nedenlerle maddenin teklif metninde değiştirilmesi gerekmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

34’üncü madde üzerinde üç adet aynı mahiyette önerge vardır, bu önergeleri okutacağım ve birlikte işleme alacağım. Talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 34 üncü maddesinin kanun metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

            Pervin Buldan                         Adil Zozani                                 Sırrı Sakık

                    Iğdır                                   Hakkâri                                        Muş

            İbrahim Binici                Abdullah Levent Tüzel                        Nazmi Gür

                 Şanlıurfa                                İstanbul                                         Van

                                                           Hasip Kaplan

                                                                Şırnak

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

     Ferit Mevlüt Aslanoğlu          Aydın Ağan Ayaydın                       Ercan Cengiz

                 İstanbul                                 İstanbul                                      İstanbul

               Musa Çam                            Kazım Kurt                              Mahmut Tanal

                    İzmir                                  Eskişehir                                     İstanbul

            İlhan Demiröz                          İzzet Çetin                            Fatma Nur Serter

                   Bursa                                   Ankara                                      İstanbul

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

           Mustafa Kalaycı                      Erkan Akçay                         S. Nevzat Korkmaz

                  Konya                                   Manisa                                       Isparta

                Alim Işık                        Mehmet Erdoğan                         Mehmet Günal

                 Kütahya                                  Muğla                                       Antalya

                             Mehmet Şandır                              Sinan Oğan

                                   Mersin                                          Iğdır

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Çağımızda bilgi edinme hakkı hem temel hakların hem de toplumsal hakların kullanılmasında vazgeçilmez olarak kabul edilmektedir. Demokratik ülkelerin birçoğunda da bilgi ve belgeye erişim hakkı, kişisel gelişimin ve toplumsal hakların kullanılmasının temel öncülü olması nedeniyle anayasal hak olarak tanımlanmıştır. Bu teklif hukuka aykırı bir düzenlemelerdir. Bu düzenleme ile ÖSYM tarafından yapılan sınavlara ait soru ve cevaplar kamuoyuna kapatılmaktadır. ÖSYM bu durumu; ilerde yapılması düşünülen elektronik sınavlar için sorulara ihtiyaç duyulacağını, soruların paylaşılmaması durumunda soru havuzunun eksilmeyeceğini ve soru sayısını artırmanın da zor olmasını ileri sürerek savunmuştur. Bu savunma gayri ciddi olup ÖSYM'nin soru üretme kapasitesindeki kısırlığı da göstermektedir. ÖSYM soru ve cevapları yayınlaması sınavın geçerliliği ve güvenirliliği için temel bir koşuldur. Başlı başına merkezi sınav mantığının sorgulanması gereken bir durumda, ÖSYM hakkında tam bir güvensizlik varken, ÖSYM'nin kendini daha da kapatması, şeffaflıktan ve hesap verebilirlik ilkelerinden uzaklaşması şüpheleri daha da artırmaktadır. Bu değişiklik ile Anayasal bir hak olan Bilgi Edinme Hakkı'nın korunması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Fatma Nur Serter, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

FATMA NUR SERTER (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 478 sıra sayılı Yasa’nın 34’üncü maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış bulunuyorum ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Biraz önce vermiş olduğumuz önergeyi gerek Sayın Bakan gerekse Komisyon reddettiler. Ben, neden reddettiklerini gerçekten çok merak ediyorum. Gerçi, büyük ihtimalle, tam olarak içeriğini bilerek, okuyarak bir değerlendirme yapmamıştır özellikle Sayın Bakan biraz önce buraya geldi ama neden reddedildiğinin gerekçesini, gerçekten, Cumhuriyet Halk Partisi olarak hepimiz öğrenmek istiyoruz.

Sebebi şudur: Neyi önermektedir 34’üncü madde, bilmiyorum, Meclisteki iktidar partisi milletvekilleri farkında mı? Şunu öneriyor: ÖSYM Merkezi tarafından uygulanan sınavlara ait soru ve cevaplar Bilgi Edinme Kanunu kapsamından çıkarılmaktadır. Yani ÖSYM’nin yapmış olduğu sınavlardaki soruları ve cevapları öğrenmeyi engelleyecek, önleyecek bir düzenleme yapılmaktadır. O nedenle, gerekçesini gerçekten merak ediyorum. Merak ettiğim için, yasanın gerekçelerle ilgili bölümünü araştırdım “Acaba, bizim düşünemediğimiz herhangi bir şey mi var, onun için mi kanun kapsamının dışına çıkarılıyor?” dedim. Cümleyi okuyorum: “ÖSYM tarafından uygulanan sınavlara ait soru ve cevapların 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu kapsamı dışına çıkarılması öngörülmektedir.” Gerekçe ne demektir? Gerekçe, nedenini anlatmak demektir, neden buna ihtiyaç duyulduğunun anlatılması demektir. Oysa burada, sadece kapsam dışına çıkarıldığı izah edilmekte, yani herhangi bir gerekçe sunulmamaktadır.

Şimdi, değerli milletvekilleri, bu düzenleme Bilgi Edinme Kanunu’nun hem lafzına hem ruhuna uygun değildir. Lafzına uygun değildir çünkü kanunun maddelerine baktığınız zaman, bu düzenleme hiçbir maddeye uymamaktadır. Bu düzenleme, kanunun 2’nci maddesine bir fıkra eklenerek yapılmaktadır yani şeklen de kanunun özüne aykırıdır ve kanunun hiçbir düzenlemesine uygun olmadığı da açıktır. Neden? Şunun için: Bakın, kanun neleri bilgi edinme kapsamı dışına çıkarmış? Devlet sırrı niteliği taşıyanlar. Yani, insaf edelim, bu bir devlet sırrı mıdır, ÖSYM’nin yaptığı sorular ve cevapları?

ERKAN AKÇAY (Manisa) – AKP sırrı, AKP.

FATMA NUR SERTER (Devamla) – Neyi çıkarmış? Ülkenin ekonomik çıkarlarına zarar verecek bilgiler. Ekonomik çıkarlarla bu soru ve cevapların nasıl bir bağlantısı vardır? Başka neyi çıkarmış? Sivil ve askerî istihbarat birimlerinin görev ve faaliyetiyle ilişkili bilgiler. Hiç ilgisi yok. Başka neyi çıkarmış? İdari soruşturmalar olduğunda bu soruşturmaları etkileyecek bilgilerin o süreçte verilmesini. Başka? Adli soruşturma sırasında adli soruşturmayı ilgilendiren bilgilerin verilmesini kapsam dışına çıkarmış. Özel hayatın gizliliğiyle ilgili bilgileri de kamu yararı olduğu hâlde açıklanması koşuluyla kapsam içerisine almış. Haberleşmenin gizliliğini kapsam dışına çıkarmış ve ticari sır niteliği taşıyanları.

Şimdi, herkesin hiç olmazsa bir kerelik bunu düşünmesini istiyorum: ÖSYM’nin soru ve cevapları bunların hangisine uyuyor; devlet sırrı mı, ticari sır mı, istihbarat mı, hangisine uyuyor?

Peki, bu düzenleme neden yapılmıştır? ÖSYM Başkanı bu yıl sıfır hatayla yola çıktığını söylemiştir, daha iki gün önce iki sorunun iptal edildiğini, beş tane cevap kağıdının da kaybolduğunu öğrendik. Bu, ÖSYM’nin hatalarının üstünü örtmesi midir ve ne yazık ki Hükûmetin de bu örtüyü sermekte aracı olması mıdır? Ne planlanmaktadır? Geleceğe ilişkin hangi düzenler planlanmaktadır?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FATMA NUR SERTER (Devamla) – Bunu vicdanlarınızda sorgulamanızı istiyorum ve bu önergeye “Evet” oyu vermenizi rica ediyorum.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Yine aynı mahiyetteki önergeleri üzerinde söz isteyen Sinan Oğan, Iğdır Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

SİNAN OĞAN (Iğdır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 34’üncü maddesi üzerinde değişiklik önergemiz hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, yarın KPSS’ye girecek bütün öğrencilerimize başarılar diliyorum. Bildiğiniz gibi, Türkiye uzun bir süredir devri iktidarınız döneminde gerek KPSS sınavlarının gerekse de diğer sınavların çalınması, başka ellere geçirilmesi, soru ve cevapların belli kişilerin eliyle belli coğrafyalarda, belli yerlerde özellikle satılması, elden ele dolaştırılması konusunda değişik şaibelere maruz kalmış bir kurumdan bahsediyoruz. Değerli arkadaşlar, zaten üzerinde şaibe olan, zaten üzerindeki şaibeden kurtulamamış bir kurumu siz bugün Bilgi Edinme Yasası içerisinden çıkararak daha da şaibeli hâle getirmekle neyi amaçlıyorsunuz, doğrusu merak ediyorum. Yarın sınava girecek binlerce kişi de aynı sorunun cevabını emin olunuz ki merak ediyor. Zaten şaibe var, zaten bu şaibeden bu kurumu kurtaramamışsınız, bir de daha da şaibeli hâle getirmekle doğrusu neyi hedeflediğinizi anlamak mümkün değil. Bunun yerine bu kurumu daha şeffaf hâle getirseniz, bu kurumu her türlü sorunun sorulabildiği ve cevabının alındığı bir kurum hâline getirseniz herhâlde Türk milletine ve memlekete daha hayırlı bir iş yaparsınız diye düşünüyorum.

Bu arada, geçtiğimiz günlerde Meclis Başkanlığına sınav ücretleriyle ilgili de bir önerge vermiştik. Yine, bütün önergeler gibi maalesef -özellikle, son dönemlerde- tek cümlelik cevaplarla bunu geçiştireceksiniz ama Türk milletine bazı şeyleri artık anlatmanın, izah etmenin zamanıdır.

Bir taraftan, “ehliyet” adı altında yeni vergiler getiriyorsunuz, diğer taraftan da zaten sınava girecek olan öğrencilerimizden; zaten işsiz olan, iş arayan, bir yerleri kendisine ekmek kapısı olarak gören insanlarımızdan, siz, her gün artan oranlarda sınav ücretleri alıyorsunuz; öte taraftan da bu kurumun sınavlarındaki soruların sağda solda elden ele dolaştığına memleketi şahit ediyorsunuz. Bu da yetmiyormuş gibi, şimdi getirdiğiniz bu teklifle bu kurumu daha da şaibeli hâle getireceksiniz.

Değerli arkadaşlar, gelin, bunun yerine bir değişiklik yapalım, ilk defa bir değişiklik yapın, gelin, bundan vazgeçin, muhalefet partilerinin makul önerisini kabul edin ve bu maddeyi, getirmeye çalıştığınız bu değişikliği gelin, kaldıralım; aksi takdirde, bunu izah edemezsiniz. Türkiye'de binlerce gencin sınava girdiği ve bir gelecek kapısı olarak girdiği sınavlar üzerinde bulunan bir kurumun bu şekilde şaibeli hâle gelmesinin ne bu kuruma ne de memlekete hiçbir faydası olmayacaktır.

Yeri gelmişken onu da belirteyim, biraz önce Başkan söz vermedi ama bu fırsatı değerlendirerek bu konuda da bir şeyler söylemek istiyorum. Türkiye'de kayısı üreticilerinin durumu ortada. Tabii, işin esprisi, Malatya kayısısı mı daha iyidir Iğdır kayısısı mı daha iyidir, bu tartışmalara girmiyorum. Iğdır kayısısının iyi olduğunu biliyoruz ama Malatya da bizimdir, Malatya’yı da o manada es geçmiyoruz.

Arkadaşlar hepsi bizimdir, hepsinin farklı nitelikleri vardır ama kayısıdan daha önemlisi kayısı üreticilerinin ne hâlde olduğundan haberdar mısınız? Mesela, Iğdır’da kayısı üreticileri dolu yağışı sebebiyle ciddi zarar gördü. Sayın Tarım Bakanı acaba Iğdır’da iki senedir üst üste dolu yağdığından haberdar mıdır? Yağan bu doluda kayısı üreticilerinin bütün bir sene boyunca gelir kapısı olarak gördüğü kayısılarının artık herhangi bir işe yaramadığının, gelir kapısının kapandığının Tarım Bakanı farkında mıdır, doğrusu, merak ediyorum. Sayın Tarım Bakanı biraz da Iğdırlıların Tarım Bakanı olmayı denesin diyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

OKTAY VURAL (İzmir) – Maddede karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

                                                                    

 

Kapanma Saati: 22.29

 

 

ON ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 22.37

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 131’inci Birleşiminin On Üçüncü Oturumunu açıyorum.

478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 34’üncü maddesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi maddeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır ve madde kabul edilmiştir.

478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

35’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778)’in 35’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Madde 35- 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 93 üncü maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Kurum, bankacılık hizmetleri ve işlemleri ile 23/2/2006 tarihli ve 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu kapsamında yer alan banka kartları ve kredi kartlarının, 29/4/1959 tarihli ve 7258 sayılı Futbol ve Diğer Spor Müsabakalarında Bahis ve Şans Oyunları Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 5 inci maddesinde yazılı suçların işlenmesinde kullanılmasını önlemekle yükümlü ve yetkilidir."

           Mustafa Kalaycı                      Erkan Akçay                                 Alim Işık

                  Konya                                   Manisa                                      Kütahya

            Mehmet Şandır                      Mehmet Günal                         Mehmet Erdoğan

                  Mersin                                  Antalya                                       Muğla

                                                 Hasan Hüseyin Türkoğlu

                                                             Osmaniye

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) – Katılmıyoruz efendim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Hasan Hüseyin Türkoğlu…

BAŞKAN – Evet, önerge üzerinde söz isteyen Hasan Hüseyin Türkoğlu, Osmaniye Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Sayın Başkan, Türk milletinin saygıdeğer milletvekilleri; 478 sıra sayılı Teklif’in 35’inci maddesi üzerine vermiş olduğumuz önergeden dolayı söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Müzakere etmekte olduğumuz tasarı bir torba teklif olarak gündemimize gelmiştir. Güncelliğini yitirmiş, ortaya çıkan yeni durumları öngörememiş birçok mevzuatla beraber, çok daha yeni tarihli mevzuatı değiştirmektedir. On bir yıllık iktidarı boyunca iktidar partisi tarafından her seferinde reform, önemli düzenleme, çağdaş yaklaşım diye servis edilen ama kısa bir süre sonra hatalı düzenlendiği için tamir edilmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine getirilen birçok kanun bulunmaktadır. Mesela bu tasarıyla; 2003 tarihli 4982, 2005 tarihli 5411, 2006 tarihli 5464, 2006 tarihli 5488, 2006 tarihli 5502, 2006 tarihli 5510, 2006 tarihli 5520, 2006 tarihli 5525, 2006 tarihli 5543, 2007 tarihli 5602, 2007 tarihli 5651, 2008 tarihli 5737, 2010 tarihli 6093, 2011 tarihli 6102, 2011 tarihli 6114, 2012 tarihli 6328, 2012 tarihli 6331, 2012 tarihli 6312, 2013 tarihli 6446 sayılı kanunlar; 2011 tarihli 638, 659, 660, 633, 635, 639, 644, 645, 649, 652, 655, 663, 664 sayılı kanun hükmünde kararnameler değiştirilmektedir. Tespit edebildiklerimiz bunlar. Böyle bir anlayışı anlamak da, kabul etmek de mümkün değildir. Döneminizde bir kanun makinesi hâline getirdiğiniz Türkiye Büyük Millet Meclisi seri olarak kanun üretmektedir. Çıkarılan kanunlar Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde sürecini tamamlarken muhalefet olarak bizlerin hiçbir değerlendirmemizi dikkate almamaktasınız. Esasa ve usule ilişkin ise itirazlarımız kulak arkası edilmektedir ancak kanunlar yürürlüğe girip itirazlarımızda haklı olduğumuz ortaya çıkınca ya torba kanun tasarısı anlayışına sığınıp kalabalığa ve karmaşaya getirip bu kanunları düzeltmektesiniz ya da ilgisi olmayan bir tasarının arkasına ekleyip düzeltmektesiniz. Öyle bir anlayışın hukuk devletinde yeri olmadığını hatırlatmak isterim. Hukuk devletinde kurallar genellikle yazılıdır ve herkes tarafından önceden bilinir. Siz ise partinizin genel merkezinde bir büroda sizlerden bile habersiz olarak hazırlanmış olan teklif ve tasarıları parmak demokrasisiyle yasalaştırarak bu sürece katkıda bulunmaktasınız. Hatırlatmak isterim ki Türkiye Büyük Millet Meclisini oluşturan milletvekilleri, Türk milletinin vekâleten temsilciliğini yapan, onların ihtiyaç ve sorunlarına cevap vermeye çalışan onurlu ve şerefli birer ferttir. Bu onur ve şerefin gereği olarak, inanmadıkları, doğru bulmadıkları hiçbir düzenlemeye “Böyle emredildi.” diyerek el kaldırıp oy kullanmazlar. İktidar partisi grubunun içindeki saygıdeğer milletvekillerinin bu anlayış içerisinde hareket edeceklerine olan ümidim hâlâ mevcuttur.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; bu şekilde arızalı olarak yasalaşan teklif ve tasarıların yani kanunların uygulanmasında da arızalar mevcuttur. AKP hükûmetleri sayesinde yasaların uygulanmasında da bir standart ve eşitlik kalmamıştır. Örneğin, parasız eğitim isterken açılan pankartlar suç ama bölücü terör örgütünün pankartlarını, örgütün eli kanlı katillerinin resimlerini taşımak suç olmaktan çıkarılmıştır. Örneğin, Gezi Parkında oturma eylemi yapmak ağır suç, 21 Mart nevruzunda meydanlarda teröristlerin devlete meydan okuması suç olmaktan çıkarılmıştır. Örneğin, devletimizin topraklarının bir bölümünden Amet ya da Kuzey Kürdistan diye bahsedilmesi suç olmaktan çıkarılmıştır. Örneğin “Kuzey Kürdistan Birlik ve Çözüm Konferansı” diye yapılan ihanet toplantısında bağımsızlık talep etmek suç olmaktan çıkarılmıştır. Dolayısıyla, Parlamentodaki böyle bir iktidar partisi anlayışına böyle bir uygulama yakışır. İktidar partisi hem yasaları kötü yapmaktadır hem de kötü uygulamaktadır ve bu kötü uygulamalar bizleri büyük bir endişeye sevk etmektedir. Hükûmetse bu endişelerimize karşı oldukça bigânedir. Hükûmet artık söylemlerinde, resmî evrakında “terör örgütü” bile diyememektedir. Hükûmetin bu yanlış politikaları milletimize bir bedel olarak dönecektir.

Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak gerekli uyarıları yaptık ve yapmaya devam ediyoruz. Uyarılarımıza kulak asmayan Hükûmet ve Hükûmetin yanlış politikalarına destek veren herkes, millet önünde, tarih önünde ve Yüce Yaradan’ın huzurunda hesabını verecektir.

Bu düşüncelerle, önergemizin kabulünü diler, Türk milletinin milletvekillerini saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

36’ncı madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 36 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

           Mustafa Kalaycı                      Erkan Akçay                                 Alim Işık

                  Konya                                   Manisa                                      Kütahya

          Mehmet Erdoğan                    Mehmet Günal                          Mehmet Şandır

                   Muğla                                  Antalya                                      Mersin

Madde 36- 23/2/2006 tarihli ve 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununun 43 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 43- Bu Kanunun 8 inci maddesinin ikinci fıkrası ile 9 uncu, 12 nci, 24 üncü ve 25 inci maddeleri, üçüncü fıkrası hariç 26 ncı maddesi ve 44 üncü maddesi hükümleri tacirlere verilen kurumsal kredi kartları hakkında uygulanmaz."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen?

OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Komisyonda Teklifle ilgili sağlıklı ve verimli bir görüşme yapılamamıştır. Komisyon görüşmeleri boyunca hangi düzenlemelerin ne amaçla ve hangi gerekçeyle yapıldığı konusunda bilinmez bir tavır sergilemiştir. 71 adet kanun ve kanun hükmünde kararnamede 142 maddelik değişiklikler yapılmasına rağmen; vatandaşlarımızın yaşadığı sorunlara çözüm getirecek konuları bir-iki husus dışında bulmak mümkün değildir. Kanun Teklifi kamu personelinin hukuki ve mali statüsüne ilişkin çok sınırlı değişiklikler getirmektedir. Dolayısıyla bu düzenlemede beklentiler karşılığını bulmamış, umutlar hayal kırıklığına dönüşmüştür.

Kamuda sağlıklı ve tutarlı bir personel politikası uygulanmamaktadır. Personel Rejimi nesnellikten uzaklaştırılmış, istihdam rejimi bozulmuştur. 657 sayılı Kanun, geçici işlerin ifası için istisnai hallere münhasır olmak üzere sözleşmeli ve geçici personel istihdamını mümkün kılmıştır. AKP döneminde bu istisnai uygulamalar asıl istihdam şeklinin önüne geçmiştir. Ayrıca, AKP döneminde sözleşmeli ve vekil olarak işe alınanlar, daha önce çıkarılan kanunlar ile memur kadrolarına alınmış, ancak tekrar sözleşmeli ve vekil atama yapılmasına devam edilmiş, şimdi de bunlardan bazıları tekrar memur kadrolarına alınmaktadır.

Bu yanlış uygulamalar ile birlikte, birçok mağduriyet ortaya çıkmıştır. En büyük mağduriyet ise bu istisnai yollarla iş bulamayan işsiz gençlerimizdir. Bunlar girdiği merkezi sınavı kazanıp ataması yapılamayan, bir türlü sıra gelemeyen ve sıra gelmeden de kadroları istisnai yollarla doldurulan milyonlarca işsiz vatandaşlarımızdır. Hükümetin bu yanlışı, bu haksızlığı derhal durdurması gerekir.

Bu Kanun Teklifi ile kamu kurumlarında çalışan 4/B'liler, 4924 sayılı Kanuna tabi sözleşmeliler ve mahalli idarelerde çalışan sözleşmeliler ile vekil imam, vekil müezzin ve vekil Kur'an kursu öğreticilerinden şartları uyanlar memur kadrolarına atanmaktadır. Ancak, memur kadrosu verilen sözleşmeli personel ve vekiller arasında; Özel kanunları hükümleri çerçevesinde görev yapan sözleşmeli personel yoktur. Mağduriyeti en derinden yaşayan 4/C'liler yoktur. Rehber ve usta öğreticileri bu düzenleme kapsamına alınmamıştır. Aile sağlığı çalışanları yoktur. Vekil ebe-hemşireler yoktur. Ücretli öğretmenler yoktur.

AKP Hükümeti tarafından yapılan ayrımcı ve adaletsiz uygulamaları saymakla bitmez. Bu Teklifte öğretmenler ve atanamayan öğretmenler yoktur. Bu düzenlemede polislerimiz yoktur. Kamu işçilerinin naklen atanabilmeleri konusu yoktur. Taşeron işçileriyle ilgili hiçbir düzenleme yoktur. Geçici ve mevsimlik işçiler yine göz ardı edilmektedir. Bu Teklifte emeklilikte yaşa takılanlar yoktur. Muhtarlarımız yoktur. Bu Kanun Teklifinde şehit aileleri ve gaziler ile engelliler ve yaşlılarla ilgili bir düzenleme yoktur.

Peki bu Kanun Teklifinde neler vardır. Mera, yaylak ve kışlakların yapılaşmaya açılması var. Köy meralarının köylünün elinden alınarak hazineye devredilmesi, imar yetkisinin belediyelerden alınması ve satış yetkisi var. Gerçeğe aykırı, usulsüz veya sahte belgeler nedeniyle verilmeyen desteklemelerin ödenmesi var. Kamulaştırılan taşınmazlarla ilgili vatandaşın hak arama hürriyetini engellenmesi ve yargıya müdahale var. ÖSYM sınavlarına ait soru ve cevaplarla ilgili bilgi edinme hakkının engellenmesi var. Sermayesindeki kamu payı doğrudan veya dolaylı olarak % 50'den az olan şirketler Sayıştay denetimi dışına çıkarılması vardır. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun uygulamasının geciktirilmesi, sertifikasını almış kişilerin mağdur edilmesi var. Sürücü belgeleri için 24 milyon vatandaşımızdan 101 lira belge parası alınması var.

Dolayısıyla yapılan düzenlemeler; kamu yönetiminin iyileştirilmesi ve çalışanların sorunlarına çözüm getirilmesi yerine; kamu arazileri nasıl talan edilebilir, kadrolaşma nasıl sağlanabilir, usulsüzlük ve yolsuzluklar nasıl affedilebilir, denetimden ve yargıdan nasıl kaçınılabilir mahiyetini taşımaktadır.

Teklifin tümüyle gözden geçirilmesi ve bu maddede düzeltme ihtiyacı bulunmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

37’nci madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 37 inci Maddesine eklenmesi öngörülen Geçici Madde -3'ün dördüncü ve beşinci paragraflarının kanun metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

            Pervin Buldan                          Nazmi Gür                                Adil Zozani

                    Iğdır                                      Van                                         Hakkâri

               Sırrı Sakık                          Hasip Kaplan                            İbrahim Binici

                    Muş                                     Şırnak                                      Şanlıurfa

                                                   Abdullah Levent Tüzel

                                                               İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 37 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                Alim Işık                       Kemalettin Yılmaz                       Mustafa Kalaycı       

                 Kütahya                           Afyonkarahisar                                 Konya              

             Erkan Akçay                    S. Nevzat Korkmaz                     Mehmet Erdoğan

                  Manisa                                  Isparta                                        Muğla

                                Mehmet Şandır                            Mehmet Günal

                                      Mersin                                        Antalya

Madde 37 - 18/4/2006 tarihli ve 5488 sayılı Tarım Kanununa aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"Geçici Madde 3- Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç üç ay içinde Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından yapılacak incelemede gerçek üretim yapıldığına dair bulgu ve emarelerin tespit edilmiş olması şartıyla, bu Kanun uyarınca yapılan desteklemelerle ilgili olarak bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla devam eden her türlü incelemeler veya adli ve idari soruşturmalar sonuçlanıncaya kadar destekleme ödemelerinin yapılmaması amacıyla konulan ödeme yasakları kaldırılır.

25/4/2006 tarihinden itibaren desteklemelerden yararlanmak için başvuruda bulunduğu halde, meri mevzuat uyarınca desteklemelerden yararlanabilmek için ibrazı öngörülen makbuz, fatura ve diğer belgelerin gerçeğe aykırı, usulsüz veya sahte olduğu gerekçesiyle desteklemeden yararlandırılmayanlara veya yararlandıkları destekleme tutarları aynı gerekçe ile bu Kanunun 23 üncü maddesi doğrultusunda geri alınanlara, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içinde Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına başvurmaları ve Bakanlık tarafından yapılan incelemede bunların gerçek üretim yaptığının tespit edilmesi hâlinde hak ettikleri destekleme ödemeleri yapılır. Yapılan ödemelere faiz işletilmez, masraf veya ek ödeme adı altında herhangi bir ödeme yapılmaz. Ancak bu hükümden yararlananlardan bu Kanunun 23 üncü maddesi çerçevesinde tahsil edilmiş olan faiz, 6111 sayılı Kanuna göre alınan TEFE/ÜFE tutarı, katsayı tutarı ve geç ödeme zamları iade edilir. Bu hüküm yararlandıkları destekleme tutarlarının, aynı gerekçelerle geri alınması yönünde haklarında takip başlatılanlar için de uygulanır ve maddede öngörülen şartların oluşması hâlinde haklarındaki takip işlemlerine son verilir. Ancak bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra maddenin kapsadığı dönemlere ilişkin olarak haklarında takip başlatılanların, takibe ilişkin yazının tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde anılan Bakanlığa başvurmaları hâlinde bunlar da madde hükmünden aynı şartlar dâhilinde yararlandırılır. Bu maddeden yararlananlara 23 üncü maddenin ikinci fıkrası uyarınca uygulanması öngörülen herhangi bir hak mahrumiyeti uygulanmaz.

25/4/2006 tarihinden itibaren meri mevzuat uyarınca desteklemelerden yararlanabilmek için başvuruda bulunan ancak ibrazı öngörülen makbuz, fatura ve diğer belgelerin herhangi birini ibraz edememesi nedeniyle desteklemeden yararlandırılmayanlara bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içinde Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına başvurmaları ve Bakanlık tarafından yapılan incelemede bunların gerçek üretim yaptığının tespit edilmesi hâlinde hak ettikleri destekleme ödemeleri yapılır. Yapılan ödemelere faiz işletilmez, masraf veya ek ödeme adı altında herhangi bir ödeme yapılmaz.

Bu madde hükümlerinden yararlanmak üzere başvuruda bulunan ve madde hükmünden yararlananların, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce destekleme ödemeleri ile ilgili olarak açmış oldukları davalar karşılıklı olarak sonlandırılır ve bu sebeple herhangi bir yargılama gideri ile vekâlet ücreti talep edilemez.

Bu madde hükümlerinden yararlanmak üzere başvuruda bulunan ve açtıkları davalardan vazgeçenlerin bu ihtilaflarıyla ilgili olarak bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra tebliğ edilen kararlar uyarınca işlem yapılmaz ve bu kararlar ile idare aleyhine hükmedilmiş yargılama giderleri ve vekâlet ücreti bulunması hâlinde bunlar idareden talep edilemez.

Bu maddenin uygulamasından Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı sorumludur.''

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 37 nci maddesinin Teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

              Vahap Seçer                        Mahmut Tanal                              İzzet Çetin

                  Mersin                                  İstanbul                                      Ankara

              Kazım Kurt                   Aydın Ağan Ayaydın               Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                Eskişehir                                İstanbul                                      İstanbul

                                                             Musa Çam

                                                                 İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Evet, önerge üzerinde söz isteyen Vahap Seçer, Mersin Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

VAHAP SEÇER (Mersin) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 37’nci maddesiyle ilgili verdiğimiz önerge hakkında söz aldım.

Değerli arkadaşlarım, her tarımsal faaliyette iddialı ülkeler gibi biz de tarımsal faaliyetleri destekliyoruz. Önemli bir uygulama, her gelişmiş ülke tarımsal faaliyetlerinin devamı için, hayvancılığının devamı için, sürdürülebilir bir tarımsal üretim yapabilmek için, kalkınma sağlayabilmek için mutlaka üreticilerini desteklemek zorunda, bunu önemsiyorum. Ancak, bu önergeye konu kanun maddesinde, tabiri caizse ortada bir dolandırıcılık var.

Şimdi, burada, iyi, güzel, tarımı destekleyelim. Türkiye’nin bu anlamda yapısal sorunları var; kayıt sorunu var, nerede ne üretiyoruz, ne kadar hektar alanda bunu yapıyoruz, hangi koşullarda yapıyoruz, burada önemli sorunlar yaşıyoruz.

2006 yılında Tarım Kanunu çıkartılmış. Doğrudur, uygun bir düzenlemedir, o günden bugüne mutlaka mesafe katedilmiştir, bunun hakkını veriyorum. Şimdi, burada yapılan düzenlemede referans noktası 25 Nisan 2006 tarihi. Yani, Tarım Kanunu’nun yürürlüğe girdiği tarihten sonra birtakım aflar getiriyoruz. Burada nedir, konu nedir? Burada üretime destek, söz konusu olan üretime destek. Ne üretiyorsunuz? Buğday üretiyorsunuz, bunu belgeliyorsunuz, ilgili kamu kuruma götürüyorsunuz. Orada gerekli incelemeler yapılıyor, icmaller hazırlanıyor, bir üst kuruma gönderiliyor. Bunlar derleniyor toparlanıyor, hasılı bu destekler üreticilerimize ödeniyor.

Şimdi, bu noktada bir çete oluşuyor. Tıynetsiz, cibilliyetsiz, hırsız, arsız takımı -farklı alanlardan- çiftçi, memur, bankacı, bunlar bir araya geliyorlar, organize bir suç çetesi oluşturuyorlar. Ne yapıyorlar? Tüyü bitmemiş yetimin hakkını alıyorlar, hakları olmadığı hâlde “destekleme” adı altında ceplerine indiriyorlar. Şimdi burada elmayla armudu ayırmak lazım.

Ne yapıyor düzenlemede? Geçmişe dönük sahte evrak düzenlenmesi iddiasıyla soruşturma geçiriyorsa ya da bu bedel ödenmişse, daha sonra geri istenmişse ya da üretim yaptığına dair belge ibraz edememişse… Bütün bunları bir araya getiriyor, diyor ki: “İlgili kurum, ilgili bakanlık bunun gerçekten üretim yapıp yapmadığını araştırsın, yapmışsa bu yasakları ortadan kaldıralım. Bu bedeli gerçekten üretim yapmış olmak kaydıyla tekrar ödeyelim.” Şimdi burada iş düğümleniyor. Geçmiş dönemde, bir yıl önce, iki yıl önce, üç yıl önce, 2006 tarihine kadar ilgili kurumlar gerçekten üretim yapılıp yapılmadığını nasıl ortaya çıkartacak? Gerçekten bunu merak ediyorum.

Şimdi, burada, gerçekten mağduriyet yaşayan üreticiler olabilir. Yani hakikaten bir üretim vardır ortada, götürmüştür bunu bir tüccara satmıştır, bir firmaya satmıştır, burada bir art niyet yoktur. Ama firma sahte bir evrak düzenlemiştir. Bu gelmiştir, üreticiyi vurmuştur. Bu belgeler ortaya çıkartıldıktan sonra da üreticiye bu bedel ödenmemiştir. Burada bir mağduriyet var ama bu elmayla armudu nasıl ayıracaksınız? Şimdi, işinizi zamanında yapmamışsınız, her işte olduğu gibi. Yani işi kendi hâline bırakmışsınız, doğru dürüst denetimler yapmamışsınız, doğru dürüst evrak incelemeleri yapmamışsınız, doğru dürüst icmaller yapmamışsınız, babanınız malı gibi, bu desteklemeleri ödemişsiniz ya da gerçekten hakkı olan üreticiye o ya da bu gerekçeyle ödememişsiniz; şimdi sorunlar birikmiş, birikmiş, birikmiş, dağ hâline gelmiş, bunu çözmeye çalışıyorsunuz. Bu saatten sonra geçmiş olsun. Bu madde metninin tasarıdan çıkartılması lazım, tekliften çıkartılması lazım hakkaniyetli olabilmesi için. Hiç olmazsa bugüne kadar yaşanan mağduriyetler, hem hazineden çıkan haksız paralar hem desteklemesini alamayan çiftçiler… Ama, bundan sonra hiç olmazsa işinizi doğru dürüst yapın diyorum.

Önergemize destek vereceğinizi umuyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunacağım.

III.– YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Yoklama…

BAŞKAN – Yoklama talebi var, onu yerine getireceğim.

Sayın Akar, Sayın Aslanoğlu, Sayın Öğüt, Sayın Tanal, Sayın Acar, Sayın Demiröz, Sayın Kuşoğlu, Sayın Özkoç, Sayın Sarı, Sayın Kurt, Sayın Köse, Sayın Öz, Sayın Seçer, Sayın Çam, Sayın Çelebi, Sayın Bulut, Sayın Özkan, Sayın Sapan, Sayın Altay, Sayın Aygün.

Üç dakika süre veriyorum efendim.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

4.- Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) (S. Sayısı: 478) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 37 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                            Erkan Akçay (Manisa) ve arkadaşları

Madde 37 - 18/4/2006 tarihli ve 5488 sayılı Tarım Kanununa aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"Geçici Madde 3 - Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç üç ay içinde Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından yapılacak incelemede gerçek üretim yapıldığına dair bulgu ve emarelerin tespit edilmiş olması şartıyla, bu Kanun uyarınca yapılan desteklemelerle ilgili olarak bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla devam eden her türlü incelemeler veya adli ve idari soruşturmalar sonuçlanıncaya kadar destekleme ödemelerinin yapılmaması amacıyla konulan ödeme yasakları kaldırılır.

25/4/2006 tarihinden itibaren desteklemelerden yararlanmak için başvuruda bulunduğu hâlde, meri mevzuat uyarınca desteklemelerden yararlanabilmek için ibrazı öngörülen makbuz, fatura ve diğer belgelerin gerçeğe aykırı, usulsüz veya sahte olduğu gerekçesiyle desteklemeden yararlandırılmayanlara veya yararlandıkları destekleme tutarları aynı gerekçe ile bu Kanunun 23 üncü maddesi doğrultusunda geri alınanlara, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içinde Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına başvurmaları ve Bakanlık tarafından yapılan incelemede bunların gerçek üretim yaptığının tespit edilmesi hâlinde hak ettikleri destekleme ödemeleri yapılır. Yapılan ödemelere faiz işletilmez, masraf veya ek ödeme adı altında herhangi bir ödeme yapılmaz. Ancak bu hükümden yararlananlardan bu Kanunun 23 üncü maddesi çerçevesinde tahsil edilmiş olan faiz, 6111 sayılı Kanuna göre alınan TEFE/ÜFE tutarı, katsayı tutarı ve geç ödeme zamları iade edilir. Bu hüküm yararlandıkları destekleme tutarlarının, aynı gerekçelerle geri alınması yönünde haklarında takip başlatılanlar için de uygulanır ve maddede öngörülen şartların oluşması hâlinde haklarındaki takip işlemlerine son verilir. Ancak bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra maddenin kapsadığı dönemlere ilişkin olarak haklarında takip başlatılanların, takibe ilişkin yazının tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde anılan Bakanlığa başvurmaları hâlinde bunlar da madde hükmünden aynı şartlar dâhilinde yararlandırılır. Bu maddeden yararlananlara 23 üncü maddenin ikinci fıkrası uyarınca uygulanması öngörülen herhangi bir hak mahrumiyeti uygulanmaz.

25/4/2006 tarihinden itibaren meri mevzuat uyarınca desteklemelerden yararlanabilmek için başvuruda bulunan ancak ibrazı öngörülen makbuz, fatura ve diğer belgelerin herhangi birini ibraz edememesi nedeniyle desteklemeden yararlandırılmayanlara bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içinde Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına başvurmaları ve Bakanlık tarafından yapılan incelemede bunların gerçek üretim yaptığının tespit edilmesi hâlinde hak ettikleri destekleme ödemeleri yapılır. Yapılan ödemelere faiz işletilmez, masraf veya ek ödeme adı altında herhangi bir ödeme yapılmaz.

Bu madde hükümlerinden yararlanmak üzere başvuruda bulunan ve madde hükmünden yararlananların, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce destekleme ödemeleri ile ilgili olarak açmış oldukları davalar karşılıklı olarak sonlandırılır ve bu sebeple herhangi bir yargılama gideri ile vekâlet ücreti talep edilemez.

Bu madde hükümlerinden yararlanmak üzere başvuruda bulunan ve açtıkları davalardan vazgeçenlerin bu ihtilaflarıyla ilgili olarak bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra tebliğ edilen kararlar uyarınca işlem yapılmaz ve bu kararlar ile idare aleyhine hükmedilmiş yargılama giderleri ve vekâlet ücreti bulunması hâlinde bunlar idareden talep edilemez.

Bu maddenin uygulamasından Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı sorumludur.''

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen…

OKTAY VURAL (İzmir) – Kemalettin Yılmaz.

BAŞKAN – Kemalettin Yılmaz, Afyonkarahisar Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, 478 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 37’nci maddesinde Milliyetçi Hareket Partisi olarak vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

Kanun teklifinin 37’nci maddesindeki değişiklik önergemiz bu maddenin uygulanmasını yürütecek bakanlığın belirlenmesini içermektedir. Bu kadar önemli yasa teklifinde basit nüanslar unutuluyor ki birkaç ay sonra tekrar Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine getirmek, düzeltmek zorunda kalıyorsunuz. “37’nci maddenin uygulanmasından Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı sorumludur.” ibaresinin eklenmesi için teklifimizin dikkate alınmasını istiyoruz.

AKP hükûmetlerinin on bir yıllık gıda, tarım ve hayvancılık politikalarının ne denli kokuştuğu maalesef aşikârdır. Bakanlık tarafından uygulanan teşvik politikaları, tabiri caizse, “sapır sapır” dökülüyor, tuttuğunuz her yeri elinizde kalıyor. “Et desteği”, “mazot desteği”, “bitki desteği”, “gübre desteği”, “buzağı desteği” adı altlarında verdiğiniz desteklerde maalesef bir düzen bulunmuyor.

Milyonlarca lira destek verdiğini söyleyen Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bunun sonuçlarına hiç bakmıyor sanırım. Bu sorunlar komisyonlarda da göz ardı edilmiş görünüyor. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bürokratlarının ve teftiş kurulunun bu konuyla ilgili bir veri ve doküman sunduğunu da zannetmiyorum.

Birçok ilde operasyonlar yapılıyor; usulsüzlükler ortaya çıkıyor, boş alanlarda ekim varmış gibi teşvikler alınıyor, olmayan besi kesimleri için primler ödeniyor, makine ve ekipman desteklemeleriyle birçok yeni zengin ortaya çıkartılıyor. Maalesef, yeteri kadar denetlenmiyor. 10 bin TL tutarındaki makineler 20 bin TL’ye fatura edilerek makinelerin fiyatları usulsüz olarak şişiriliyor. Birçok destekleme başvurusu varken hep aynı kişilere makine teçhizat destekleri veriliyor. Verilen diğer desteklerin ise ne durumda olduğunu maalesef bilen yok.

Basında da yer aldı, bu teşvik sisteminin çöktüğü ortadadır. Batman’da, Şanlıurfa’da, Diyarbakır’da çıkan sonuçlar sadece buz dağının görünen bir kısmıdır. Birçok ilde ceza davaları sürüyor, bazı illerde ise her şey sümen altı ediliyor. Bakanlığın Teftiş Kurulunun hangi raporu, hangi şekilde sonuçlanmış, bilen yok. Kısacası, yolsuzluklar, usulsüzlükler kapatılıyor. Talimatlı müfettişler âdeta aklama paklama operasyonları yapıyor. Bunlar, dediğim gibi, işin görünen kısımları. Bu teşvik sistemleri bir an önce gözden geçirilmelidir. Bunun yerine, çiftçinin şu an yaşadığı sıkıntılar bir an çözüme kavuşturulmalıdır.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak seçim beyannamemizde de yer aldığı gibi, çiftçilerin, hayvancıların, üreticilerin kullandığı girdi maliyetlerinin üzerindeki yükler hafifletilmelidir. Tarımsal sulamada kullanılan elektrikten, mazottan, gübreden, zirai krediden, zirai ve hayvansal ilaç ve yem mamullerinden KDV ve ÖTV alınmasından vazgeçilmelidir. Girdi maliyetleri düşürülerek üreticinin sıkıntısı giderilmelidir. AKP olarak pek çok projemizi aşırıp kullanmayı alışkanlık hâline getirdiniz; 2023 projemizi, Hilal Kart Projemizi aşırarak sahiplenmeye başladınız. Hiç olmazsa, çiftçilerimiz, üreticilerimiz için ortaya koyduğumuz projelerimizi, taahhütlerimizi de kendi fikriniz gibi kullanın da bu ülkenin alın terini döken, emeğini veren ancak mutsuz olan çiftçisine, üreticisine de bir miktar desteğiniz olsun.

Değerli milletvekilleri, çiftçi zor durumda. Haciz-tefeci kıskacında intiharın eşiğindeyken, bankalara mahkûm iken, tefecilerle cebelleşirken bu verdiğiniz teşvikler sizin de on yılda göz yumduğunuz, devriiktidarınıza beş kat zenginleştirdiğiniz faiz lobisine gitmekte, tarım ve hayvancılığa reel anlamda hiçbir katkısı olmamaktadır. Türk çiftçisini unuttuğunuz aşikâr.

Sayın Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanımız Fransa’dan aldığı nişanla, madalyayla övünürken Türk çiftçisini bitirdiğini unutmasın. Kendi çiftçisi ne ödül verirse onunla övünsün. Fransa, sana madalya veriyorsa Türk tarımını bitirdiğin için memnuniyetinden dolayı veriyordur. Bunu da aklından çıkarmasın. Sayın Teftiş Kurulu Başkanına da şövalye nişanı veriliyorsa herhâlde bu aklama paklama operasyonlarına sağladığı katkıdan dolayı veriyordur.

Bu duygu ve düşünceler içerisinde yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Kanun Teklifinin 37 inci Maddesine eklenmesi öngörülen GEÇİCİ MADDE-3'ün dördüncü ve beşinci paragraflarının kanun metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                             Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ   (Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) – Katılmıyoruz efendim.

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Gerekçe.

BAŞKAN – Gerekçeyi okuyun.

Gerekçe:

Mağduriyet yaşayan çiftçilerin konudan kaynaklı olarak, bakanlık aleyhine açmış oldukları davalar, yasa yürürlüğe girer, girmez karşılıklı sonlandırılamaz. Bunun karar vericisi yargıdır. Bu nedenle ifade kuvvetler ayrılığı prensibini ihlal etmektedir. Yine yaşadığı haksızlıklar nedeniyle bakanlık mahkûm olduğu davaların masraf ve vekâlet ücretini ödemekten kanun ile tutulmamalıdır. Yasalar ile kurumlara, yaşanan durumlardan dolayı ayrıcalıklar tanınması, kamusal işleyişi sekteye uğratmaktadır.

OKTAY VURAL (İzmir) – Karar yeter sayısı.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yok, birleşime beş dakika ara veriyorum.

 

 

Kapanma Saati: 23.15

ON DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 23.26

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 131’inci Birleşiminin On Dördüncü Oturumunu açıyorum.

478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 37’nci maddesi üzerinde Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve arkadaşlarının verdiği önergenin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 37 nci maddesiyle 18/4/2006 tarihli ve 5488 sayılı Tarım Kanununa eklenmesi öngörülen geçici 3 üncü maddenin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Mustafa Elitaş                        Nurdan Şanlı                      Hacı Bayram Türkoğlu

                  Kayseri                                  Ankara                                        Hatay

                                  Recep Özel                         Mihrimah Belma Satır

                                     Isparta                                        İstanbul

“Bu Kanun uyarınca yapılan desteklemelerle ilgili olarak bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla devam eden her türlü incelemeler veya adli ve idari soruşturmalar sonuçlanıncaya kadar destekleme ödemelerinin yapılmaması amacıyla konulan ödeme yasakları bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç iki ay içinde haklarında ödeme yasağı konulan kişilerin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına başvuruda bulunmaları durumunda anılan Bakanlık tarafından altı ay içinde yapılacak incelemede gerçek üretim yapıldığına dair bulgu ve emarelerin tespit edilmiş olması şartıyla kaldırılır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

5488 sayılı Tarım Kanuna göre yapılacak destekleme ödemelerine ilişkin haklarında ödeme yasağı konulan kişilerin ödeme yasaklarının kaldırılmasına esas teşkil edecek başvuru süresine açıklık getirilmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

38’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı yasa teklifinin 38 inci maddesinin son paragrafındaki “Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğünde fiilen çalışan doktor, diş hekimi ve eczacılar” ifadesinden sonra gelmek üzere “diğer sağlık personelinin % 300’e kadar Maliye Bakanlığı’nın uygun görüşü üzerine, Sağlık Bakanlığınca belirlenecek usul ve esaslara göre ek ödeme yapılır” ifadesinin eklenmesini arz ederiz.

     Ferit Mevlüt Aslanoğlu                  Özgür Özel                         Kadir Gökmen Öğüt

                 İstanbul                                  Manisa                                      İstanbul

             Sinan Aygün                     Mustafa Moroğlu                          Hülya Güven

                  Ankara                                    İzmir                                          İzmir

                                                          Yıldıray Sapan

                                                               Antalya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 38 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Mehmet Şandır                      Mehmet Günal                         Mehmet Erdoğan

                  Mersin                                  Antalya                                       Muğla

           Mustafa Kalaycı                      Erkan Akçay                         S. Nevzat Korkmaz

                  Konya                                   Manisa                                       Isparta

                                                              Alim Işık

                                                               Kütahya

Madde 38 - 16/5/2006 tarihli ve 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunun 28 inci maddesinin sekizinci fıkrasına birinci cümleden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle eklenmiştir.

"Genel İdare Hizmetleri Sınıfında yer alan kadrolara asalaten veya vekâleten atanan ve Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğünde fiilen çalışan doktor, diş hekimi ve eczacılara en yüksek Devlet memuru aylığının (ek gösterge dâhil) % 800'ünü geçmemek üzere ek ödeme yapılabilir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen…

OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Komisyonda Teklifle ilgili sağlıklı ve verimli bir görüşme yapılamamıştır. Komisyon görüşmeleri boyunca hangi düzenlemelerin ne amaçla ve hangi gerekçeyle yapıldığı konusunda bilinmez bir tavır sergilemiştir. 71 adet kanun ve kanun hükmünde kararnamede 142 maddelik değişiklikler yapılmasına rağmen; vatandaşlarımızın yaşadığı sorunlara çözüm getirecek konuları bir-iki husus dışında bulmak mümkün değildir. Kanun Teklifi kamu personelinin hukuki ve mali statüsüne ilişkin çok sınırlı değişiklikler getirmektedir. Dolayısıyla bu düzenlemede beklentiler karşılığını bulmamış, umutlar hayal kırıklığına dönüşmüştür.

Kamuda sağlıklı ve tutarlı bir personel politikası uygulanmamaktadır. Personel Rejimi nesnellikten uzaklaştırılmış, istihdam rejimi bozulmuştur. 657 sayılı Kanun, geçici işlerin ifası için istisnai hallere münhasır olmak üzere sözleşmeli ve geçici personel istihdamını mümkün kılmıştır. AKP döneminde bu istisnai uygulamalar asıl istihdam şeklinin önüne geçmiştir. Ayrıca, AKP döneminde sözleşmeli ve vekil olarak işe alınanlar, daha önce çıkarılan kanunlar ile memur kadrolarına alınmış, ancak tekrar sözleşmeli ve vekil olarak işe alınanlar, daha önce çıkarılan kanunlar ile memur kadrolarına alınmış, ancak tekrar sözleşmeli ve vekil atama yapılmasına devam edilmiş, şimdi de bunlardan bazıları tekrar memur kadrolarına alınmaktadır.

Bu yanlış uygulamalar ile birlikte, birçok mağduriyet ortaya çıkmıştır. En büyük mağduriyet ise bu istisnai yollarla iş bulamayan işsiz gençlerimizdir. Bunlar girdiği merkezi sınavı kazanıp ataması yapılamayan, bir türlü sıra gelemeyen ve sıra gelmeden de kadroları istisnai yollarla doldurulan milyonlarca işsiz vatandaşlarımızdır. Hükümetin bu yanlışı, bu haksızlığı derhal durdurması gerekir.

Bu Kanun Teklifi ile kamu kurumlarında çalışan 4/B'liler, 4924 sayılı Kanuna tabi sözleşmeliler ve mahalli idarelerde çalışan sözleşmeliler ile vekil imam, vekil müezzin ve vekil Kur'an kursu öğreticilerinden şartları uyanlar memur kadrolarına atanmaktadır. Ancak, memur kadrosu verilen sözleşmeli personel ve vekiller arasında; özel kanunları hükümleri çerçevesinde görev yapan sözleşmeli personel yoktur. Mağduriyeti en derinden yaşayan 4/C'liler yoktur. Rehber ve usta öğreticileri bu düzenleme kapsamına alınmamıştır. Aile sağlığı çalışanları yoktur. Vekil ebe-hemşireler yoktur. Ücretli öğretmenler yoktur.

AKP Hükümeti tarafından yapılan ayrımcı ve adaletsiz uygulamaları saymakla bitmez. Bu Teklifte öğretmenler ve atanamayan öğretmenler yoktur. Bu düzenlemede polislerimiz yoktur. Kamu işçilerinin naklen atanabilmeleri konusu yoktur. Taşeron işçileriyle ilgili hiçbir düzenleme yoktur. Geçici ve mevsimlik işçiler yine göz ardı edilmektedir. Bu Teklifte emeklilikte yaşa takılanlar yoktur. Muhtarlarımız yoktur. Bu Kanun Teklifinde şehit aileleri ve gaziler ile engelliler ve yaşlılarla ilgili bir düzenleme yoktur.

Peki bu Kanun Teklifinde neler vardır. Mera, yaylak ve kışlakların yapılaşmaya açılması var. Köy meralarının köylünün elinden alınarak hazineye devredilmesi, imar yetkisinin belediyelerden alınması ve satış yetkisi var. Gerçeğe aykırı, usulsüz veya sahte belgeler nedeniyle verilmeyen desteklemelerin ödenmesi var. Kamulaştırılan taşınmazlarla ilgili vatandaşın hak arama hürriyetini engellenmesi ve yargıya müdahale var ÖSYM sınavlarına ait soru ve cevaplarla ilgili bilgi edinme hakkının engellenmesi var. Sermayesindeki kamu payı doğrudan veya dolaylı olarak % 50'den az olan şirketler Sayıştay denetimi dışına çıkarılması vardır. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun uygulamasının geciktirilmesi, sertifikasını almış kişilerin mağdur edilmesi var. Sürücü belgeleri için 24 milyon vatandaşımızdan 101 lira belge parası alınması var.

Dolayısıyla yapılan düzenlemeler; kamu yönetiminin iyileştirilmesi ve çalışanların sorunlarına çözüm getirilmesi yerine; kamu arazileri nasıl talan edilebilir, kadrolaşma nasıl sağlanabilir, usulsüzlük ve yolsuzluklar nasıl affedilebilir, denetimden ve yargıdan nasıl kaçınılabilir mahiyetini taşımaktadır.

Teklifin tümüyle gözden geçirilmesi ve bu maddede düzeltme ihtiyacı bulunmaktadır.

BAŞKAN –  Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı yasa teklifinin 38 inci maddesinin son paragrafındaki “Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğünde fiilen çalışan doktor, diş hekimi ve eczacılar” ifadesinden sonra gelmek üzere “diğer sağlık personelinin % 300’e kadar Maliye Bakanlığı’nın uygun görüşü üzerine, Sağlık Bakanlığınca belirlenecek usul ve esaslara göre ek ödeme yapılır” ifadesinin eklenmesini arz ederiz.

                                                                                 Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN –  Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN –  Hükûmet katılıyor mu?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) –  Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN –  Önerge üzerinde söz isteyen Kadir Gökmen Öğüt, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Saygıdeğer Başkan, değerli milletvekilleri; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında söz almış bulunmaktayım.

Öncelikle, böylesi önemli maddeler içeren bir kanun teklifinin apar topar Meclis gündemine getirilmesini ve tıpkı Komisyon çalışmalarında olduğu gibi Parlamentoyu gece gündüz verimsiz çalıştırarak ve ilgili kurum ve kuruluşların görüşü alınmaksızın birilerinden ve bir yerlerden sipariş edilen konuların birbirinden alakasız maddelerle dayatılmasını şiddetle protesto ediyorum.

Tasarının 38’inci maddesi 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu’nun 28’inci maddesiyle ilgili hükmün eklenmesini olumlu bulurken, ilgili maddeyi takiben 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na tabi kurumlarda sözleşmeli statüde olanlar da dâhil olmak üzere mahallî idareler ve kurum tabipliklerinde  fiilen çalışan veya döner sermaye ek ödemesi almayan tabip, diş tabibi ve eczacılara yapmış oldukları hizmetler göz önüne alınarak en yüksek devlet memuru aylığının yüzde 700’üne, ek gösterge dâhil olmak üzere, diğer sağlık personelinin yüzde 300’üne kadar Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine Sağlık Bakanlığınca belirlenecek usul ve esaslara göre ek ödeme yapılabileceğini düzenleyen  bir maddenin eklenmesini talep ediyoruz. Zira, idari görevlerde çalışan hekimler dahi ek ödemenin kapsamına alınırken fiilen sağlık hizmeti yürüten kurum doktorlarının ek ödemenin kapsamı dışında tutulmasına devam edilmektedir. İlgili teklifimiz mahalli idareler ve kurum tabipliklerinde çalışan veya döner sermaye ek ödemesi almayan tabip, diş tabibi ve eczacılara da ek ödeme yapılmasını öngörmektedir. Böylelikle, aynı işi yapan meslektaşlar ile bu kurumlarda çalışanların arasındaki adaletsizlik değişiklikle giderilmiş olacaktır.

Değerli milletvekilleri, sağlık sektörü çalışanlarının sorunları elbette bu teklif içindeki maddelerle çözülemeyecek kadar büyüktür. Tüm bu sorunlarla ilgili, milletvekili arkadaşlarım hemen her platformda dile getirmektedir. Ben de mesleğim olan diş hekimliğiyle ilgili bazı sıkıntılardan bahsetmek istiyorum.

Türkiye, maalesef, ağız ve diş sağlığı açısından hem ABD’nin hem de Avrupa’nın çok gerisindedir. Aynı şekilde, diş hekimlerinin hakları da bu ülkelerin çok gerisinde kalmaktadır. Hükûmet yurdun birçok yerine ağız ve diş sağlığı merkezi açarak burada çalışan diş hekimlerine performans sistemi dayatmasıyla günde 30 ila 60 hasta yükleyerek bu sorunu sadece görünürde çözmeye çalışmaktadır. Oysa amaç, sorunu çözermiş gibi yapmak değil, koruyucu ve önleyici tedbirleri alarak uzun vadeli çözümler üretmektir.

ADSM’lerde günde 14-18 olması gereken girişimsel işlemler 30 ila 60 sayısını bulmakta, bu da çalışan hekimler ve yardımcı personel üzerinde ciddi sağlık problemleri yaratmaktadır. Performans ücreti toplam ücretin yüzde 25’ini geçmemelidir. Tüm ek ücretler özlük haklarına dâhil edilmelidir. ADSM’ler dışında, özel muayenehane ve polikliniklerde çalışan 16 bin civarında diş hekimi bulunmaktadır. Bu muayenehanelerde bulunan ekipmanlar işsizlik dolayısıyla atıl beklemektedir. Bu muayenehaneler yurdun dört bir yanında, en ücra köşelerdedir. Oysa SGK yıllardır bu özel muayenehanelerden ve kliniklerden hizmet almak için söz vermekte, çalışma yapılmakta fakat her bakan değişiminde bu süreç ötelenmektedir. Hizmet alınmaması nedeniyle birçok muayenehane kapanmakta, buralara hizmet veren diş hekimi, yardımcı sağlık personeli ve diş teknisyenleri de zincirleme olarak işsiz kalmaktadır.

Diş teknisyenleri ise ihale sisteminin getirmiş olduğu haksız rekabet yüzünden olumsuzluklarla karşılaşmaktadır. Ucuz ve standart dışı malzeme kullanımının yanı sıra uzun çalışma saatleri, havalandırma yetersizliği, denetimsizlik çok ciddi hastalıklara yol açmaktadır. Hastalıkların başında da ölümcül silikozis gelmektedir. Bu sebeplerle ADSM’lerde çalışma koşulları derhâl düzeltilmeli, performans sistemi ve özlük hakları yeniden düzenlenmelidir. Diş teknisyenlerinin çalışma koşulları denetlenmeli, insafsız rekabetle karşı karşıya gelmeleri engellenmelidir. Standart dışı malzemelerin kullanılması ve ithalatı önlenmeli, yardımcı personelin özlük hakları ve çalışma koşulları bir an önce düzeltilmelidir. Bir an önce yine özelden hizmet alımı sağlanmalı, bu sözleşmeyi devlet söz verdiği gibi muayenehanelerle yapmalıdır.

Önergemizin kabulünü bekliyor ve bu haksızlıkların giderileceğine inanıyorum.

Hepinize iyi akşamlar diliyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

39’uncu madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı yasa teklifinin 39. maddesinin sonundaki “bir yıl içinde “ ifadesinin “en geç bir yıl içinde” şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.

     Ferit Mevlüt Aslanoğlu                 Müslim Sarı                        Kadir Gökmen Öğüt

                 İstanbul                                 İstanbul                                      İstanbul

       Haluk Ahmet Gümüş                  Engin Özkoç                            Bülent Kuşoğlu

                 Balıkesir                                Sakarya                                      Ankara

                                      İlhan Demiröz                    Gürkut Acar

                                             Bursa                               Antalya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 39 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan "üçüncü ve dördüncü fıkraları"  ibaresinin "dördüncü fıkrası" şeklinde değiştirilmesi ve ikinci fıkrasında yer alan "Yeterlik sınavında başarılı olan müfettiş yardımcıları müfettiş kadrolarına atanırlar" ibaresinin "yeterlilik sınavında başarılı olan müfettiş  adaylarından İngilizce, Fransızca ve Almanca dillerinden birinde Yabancı Dil Sınavından en az (C) düzeyinde belge ibraz edenler müfettiş kadrolarına atanırlar" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Pervin Buldan                         Adil Zozani                                 Sırrı Sakık

                    Iğdır                                   Hakkâri                                        Muş

               Nazmi Gür                   Abdullah Levent Tüzel                     İbrahim Binici

                    Van                                    İstanbul                                     Şanlıurfa

                                                           Hasip Kaplan

                                                                Şırnak

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 39 uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

           Mustafa Kalaycı                      Erkan Akçay                         S. Nevzat Korkmaz

                  Konya                                   Manisa                                       Isparta

                Alim Işık                        Mehmet Erdoğan                         Mehmet Günal

                 Kütahya                                  Muğla                                       Antalya

                                  Mehmet Şandır                     Enver Erdoğan

                                         Mersin                                   Elazığ

Madde 39- 5502 sayılı Kanunun 30 uncu maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, üçüncü ve dördüncü fıkraları yürürlükten kaldırılmıştır.

"Birinci fıkraya göre müfettiş yardımcısı olarak atananlar, en az üç yıl fiilen çalışmak kaydıyla açılacak yeterlik sınavına girme hakkını kazanırlar. Yeterlik sınavında başarılı olan müfettiş yardımcıları müfettiş kadrolarına atanırlar. Müfettişlik yeterlik sınavında başarı gösteremeyenlere yeterlik sınavından itibaren bir yıl içinde bir hak daha verilir. Bu süre sonunda da yeterlik sınavında başarı gösteremeyenler durumlara uygun diğer kadrolara atanırlar."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Enver Erdem, Elâzığ Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

ENVER ERDEM (Elâzığ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin 39’uncu maddesi üzerinde verilen önerge nedeniyle söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, denetim elemanlarının ve müfettişlerin özlük haklarına ilişkin AKP iktidarlarında herhangi bir olumlu düzenleme yapılmamıştır. Müfettişlik mesleği hem mevzuatı hem de saha çalışmasını ve uygulamalarını ayrıntılı bir şekilde bilmeyi gerektiren meşakkatli bir görev olmasına rağmen, maalesef AKP iktidarları döneminde bu meslek grubu için özlük haklarında herhangi bir düzeltme yapılmamıştır. Bazı meslek gruplarının özlük hakları yükseltilirken daha büyük bir sorumluluk ve bilgi birikimi gerektiren bu meslek grubundakiler hep ihmal edilmiş, âdeta ötekileştirilmiş, itibarları zayıflatılmıştır. Müfettişlerin mesleklerini icra ederken tarafsız ve bağımsız çalışabilmeleri, adaletin tecellisi ve bazı çıkar gruplarının etkisinde kalmamaları çok önemlidir. Hâl böyleyken müfettişlerin bağımsız ve tarafsız olmalarından âdeta rahatsız olunmuş, etkisiz bir büro memuru hâline getirilmeye çalışılmışlardır.

Nitekim hepinizin malumu olduğu üzere, Maliye Bakanlığındaki Muhasebat ve Millî Emlak kontrolörleriyle Muhasebe ve Millî Emlak denetmenlerinin unvanları ortadan kaldırılmıştır. Özlük hakları yok sayılmış ve diğer uzmanlarla aynı konuma getirilmişlerdir. Ayrıca Maliye Teftiş Kurulu, Hesap Uzmanları Kurulu, Gelirler Kontrolörleri Başkanlığı gibi işini hakkıyla yapan köklü kurullar kapatılmıştır. 2005-2008 yılları arasında göreve başlayan vergi müfettişlerinin yeminli mali müşavirlik sınav muafiyetlerine ilişkin mağduriyetleri hâlâ devam etmektedir.

Şimdi, sorsanız, iktidar partisi, denetim elemanlarının özlük haklarını iyileştirdiğini iddia edecektir. O zaman soruyoruz: Son iki yılda Maliye Bakanlığından 100’ün üzerinde merkez denetim elemanı neden istifa etmiştir? Eski maliye müfettişi, hesap uzmanları ve gelirler kontrolörlerinden oluşan bu denetim elemanlarında daha önceki yıllarda istifa sayısı yılda iki elin parmaklarını geçmezken, son iki yılda istifa sayılarında neden patlama yaşanmaktadır? Çünkü AKP’nin denetime, düzgün iş yapılmasına, yolsuzlukların üzerine gidilerek ortaya çıkarılmasına ihtiyacı yoktur.

Değerli milletvekilleri, AKP iktidara gelir gelmez teftiş kurullarını ortadan kaldırmak istemiş, bunlardan bir kısmını kaldırmış, bir kısmını da etkisizleştirmiştir. Yolsuzlukların ortaya çıkması yerine yolsuzlukları yapanlara sahip çıkmaya, yolsuzlukların üzerinin örtülmesine AKP’nin ihtiyacı vardır. Kısmi olarak yapılması gereken denetimler, incelemeler ve soruşturmalar da muhalefet belediyelerinin denetimi için yeterli görülmüştür.

Söylediklerimin örnekleri oldukça yaygındır. Elâzığ ilinin AKP’li belediyesi de en önemli örneğidir. Yapılan bütün şikâyetler, yapılan bütün soruşturmalar sonuçsuz kalmıştır. Nihayet Elâzığ 1. Ağır Ceza Mahkemesi, Elâzığ Belediye Başkanı ve 45 çalışanı görevi kötüye kullanmak, ihaleye fesat karıştırmak, devleti zarara uğratmak suçlarından iki yılla dört yıl arasında değişen çeşitli hapis ve ağır hapis cezalarıyla cezalandırmıştır. Bu şahıslarla ilgili Elâzığ Ağır Ceza Mahkemesinde devam eden çok sayıda dava olmasına rağmen bu belediye başkanı ve ekibine kimse dokunamamaktadır. Hâlâ Elâzığ bu yolsuzluk çarkı içerisinde idare edilmektedir.

Yine, 2012 yılında Sayıştay denetimi yaptırılmayarak katrilyonlarca liralık devlet kaynağının usulsüz kullanımının denetimi sağlanamamıştır. Sayıştay Kanunu’nda yapılan ve yapılmak istenen değişikliklerle Sayıştay’ın denetim fonksiyonu ortadan kaldırılmaktadır.

AKP iktidarları, Meclisin denetim görevi dâhil olmak üzere, denetim, teftiş, kontrol mekanizmalarından rahatsız olmaktadır ama şunu unutmamalıdırlar ki, Allah her şeyi görüyor, biliyor ve mutlaka hesabını soracaktır.

Bizim de niyazımız, Rabbi’mizin, soracağı hesaptan önce, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu yolsuzlukları, usulsüzlükleri yapanlara hesap sormak üzere bize de fırsat vermesidir.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum: 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 39 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan "üçüncü ve dördüncü fıkraları" ibaresinin "dördüncü fıkrası" şeklinde değiştirilmesi ve ikinci fıkrasında yer alan "Yeterlik sınavında başarılı olan müfettiş yardımcıları müfettiş kadrolarına atanırlar" ibaresinin "yeterlilik sınavında başarılı olan müfettiş adaylarından İngilizce, Fransızca ve Almanca dillerinden birinde Yabancı Dil Sınavından en az (C) düzeyinde belge ibraz edenler müfettiş kadrolarına atanırlar" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                             Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Müfettişlik mesleği ilgili alanda tüm mevzuata hâkim olmanın yanında, insan hakları ve demokrasiye saygılı, sosyal bilimlerde başarılı, sözel ve sayısal yeteneği yüksek, derinliğine araştırma ve inceleme yapabilen, analitik ve eleştirel düşünebilen, temsil yeteneğine sahip kişilik özelliği gerektirmektedir. İdari anlamda adaletin temsilcisi olan ve kalifiye eleman olarak istihdam edilen müfettişlerin dil bilmeleri kendi alanlarındaki çalışmaları, gelişmeleri sadece yerel bağlamda bağlı olmayan uluslararası bağlamda da takip edip kendini geliştirmesi oldukça önemlidir. İdarenin en üst makamını temsil eden müfettişlerin atanmasında oldukça hassas davranılmalı, objektif, somut ve net kriterler geliştirilmelidir. Yapılan düzenleme ile siyasi tercihlere dayalı olarak müfettiş yapılmak istenen kişilerin önünü açmak için esnemeye gidilmesi oldukça yanlış ve taraflı bir düzenlemedir. Dil şartının kaldırılıyor olması niteliği düşürecek bir düzenlemedir. Bu teklifle bu durumun önüne geçilmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı yasa teklifinin 39. maddesinin sonundaki “bir yıl içinde “ ifadesinin “en geç bir yıl içinde” şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.

                                                                                   Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Kadir Gökmen Öğüt, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Gezi olaylarında bildiğiniz gibi 1’i kazayla ölen polisimiz olmak üzere 4 kardeşimiz hayatını, 11 kardeşimiz gözünü kaybetmiş, 8 bin civarında vatandaşımız ağır ve hafif olmak üzere yaralanmıştır. Binlerce kişi sıkılan biber gazıyla solunum krizine girmiştir. Sorunları hâlâ devam etmektedir, bu yüzden ölenler olduğu söylenmektedir. Bunu yapan kişilerden ve polislerden hesap sorulamazken ve korunurken olaylar esnasında kendi canlarını hiçe sayarak vatandaşlarımızı muhtemel ölümlerden kurtaran, o yüzden de soruşturmalara uğrayan sağlık mensuplarının örgütü Türk Tabipleri Birliğinin 63’üncü Büyük Kongresi yapıldı.

Kongre sonucunda yayınlanan bildiriyi özetle okumak istiyorum: “Türkiye'de yaklaşık bir aydır olağanüstü günler yaşandı, yaşanıyor. Ülkenin dört bir yanında ağacına, parkına, yaşam tarzına sahip çıkan milyonlarca yurttaş sokaklara dökülerek tepkilerini gösterdi.”

AHMET YENİ (Samsun) – Tabip odalarından birçok iller katılmadı oraya.

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (Devamla) – “Profesöründen doçentine, uzmanından asistanına, en başta da gencecik tıp fakültesi öğrencileri olmak üzere yüzlerce, binlerce hekim gösterilerin başladığı günden itibaren parklarda, sokaklarda, alanlarda, bize ihtiyaç duyulan her yerde göstericilerin yanında oldu.”

AHMET YENİ (Samsun) – Birçok vilayet katılmadı.

BAŞKAN – Sayın Yeni, lütfen…

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (Devamla) – “Biber gazlarıyla boğulan, kimyasal maddelerle vücutları yakılan, gaz kapsülleri ve plastik mermilerle vurulan bütün yurttaşlarımızın yardımına koştuk. Acılarını azaltmaya, yaralarını tedavi etmeye çalıştık. Bu nedenle de siyasi iktidarın hedefi olduk. Bütün suçu sağlık hizmeti vermekten ibaret olan hekimler darbedildi, gözaltına alındı, yaralıların tedavi edildiği revirlere, hastanelere gaz bombaları atıldı. O korkunç şiddet gecelerinde yaralıların ilk müdahalelerini yaptığımız Dolmabahçe Camisi’nde içki içildiği yalanı üretildi, bizzat Başbakan tarafından tekrarlanıp duruldu. Bunlar yetmezmiş gibi Sağlık Bakanlığı tarafından gösteriler sırasında oluşturduğumuz gönüllü revirler hakkında soruşturma başlatıldı. Bu revirlerde görev alan meslektaşlarımızın ve hastalarımızın isimlerini bildirmemiz isteniyor. Hangi yetkiyle hekimlik yaptığımızı açıklamamız isteniyor. İnsanlara sağlık hizmeti verdiğimiz için savunmamız isteniyor.

Cevap veriyoruz: Biz, bu işi, burada, tıbbın kurucuları İstanköylü Hipokrat’ın, Bergamalı Galenos’un yaşadığı bu topraklarda binlerce yıldır hep yaptık. Ağrısını, acısını, ızdırabını dindirdiğimiz, sağlığına kavuşturduğumuz insanlarımızın, hayata döndürdüğümüz hastalarımızın sunduğu şükran duygularından, ameliyat ettiğimiz yaşlı amcaların, teyzelerin gözlerindeki yaşama sevincinden, kızamığını, zatüresini, havalesini tedavi ettiğimiz çocukların yanağımıza kondurduğu öpücüklerden, dünyanın dört bir yanındaki meslektaşlarımızın zor günlerindeki evrensel dayanışmasından aldığımız güçle yaptık. İnsan yaşamına atanmış mesleğimizden aldığımız yetkiyle yaptık. Sevgisiz, hürmetsiz, değer bilmez yöneticilere ‘Doktorları ağaca bağlayın, kaçmasınlar.’ diyen diktatörlere, ‘Doktor efendi dönemi bitti.’ diyen taklitçilerimize rağmen yaptık, korkusuzca yapmaya da devam edeceğiz. Biz, bu topraklarda, binlerce yıldır nice yöneticiler, nice krallar, nice sultanlar, nice padişahlar gördük, padişah özentilerini de çok gördük. Onlar hep geçip gitti, biz hep burada kaldık. Bunlar da geçip gidecek, biz yine devam edeceğiz. Bizler canlarını hiçe sayarak topluma yararlı olmaya çalışan sağlık mensuplarına selam olsun diyoruz. Daima yanlarında olduğumuzu bir kez daha burada bildiriyoruz.”

Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)

AHMET YENİ (Samsun) – Birçok tabip odası katılmadı yürüyüşe.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...  Madde kabul edilmiştir.

Yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır, önergeyi okutup Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla, 21 üyesiyle katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım, Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlindeyse önergeyi işlemden kaldıracağım.

Şimdi önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 39’uncu maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin eklenmesini ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

Madde 40

“5502 Sayılı Kanunun 31’inci maddesinin altıncı fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

(6) Sosyal Güvenlik Denetmenleri 6245 sayılı Harcırah Kanununun 33 üncü maddesinin (a) bendinin (3) nolu alt bendine göre yurtiçi gündeliğinden yararlanır.”

            Pervin Buldan                         Adil Zozani                                 Sırrı Sakık

                    Iğdır                                   Hakkâri                                        Muş

               Nazmi Gür                   Abdullah Levent Tüzel                      Hasip Kaplan

                    Van                                    İstanbul                                       Şırnak

                                                          İbrahim Binici

                                                              Şanlıurfa

BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Salt çoğunluğumuz yoktur, katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmamış olduğundan önergeyi işlemden kaldırıyorum.

40’ıncı madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 40’ıncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

           Mustafa Kalaycı                      Erkan Akçay                         S. Nevzat Korkmaz

                  Konya                                   Manisa                                       Isparta

                Alim Işık                        Mehmet Erdoğan                         Mehmet Günal

                 Kütahya                                  Muğla                                       Antalya

                                           Reşat Doğru                    Mehmet Şandır

                                                Tokat                                Mersin

Madde 40- 31/5/2006tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 4 üncü maddesinin dördüncü fıkrasının (e) bendinde geçen "öğrenciler," ibaresi "öğrenciler ile polis nasbedilmek üzere Polis Meslek Eğitim Merkezlerinde polislik eğitimine tabi tutulan adaylar” ibaresi eklenmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı yasa teklifinin 40. Maddesinin sonuna aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ederiz.

“Emniyet hizmetleri sınıfında çalışanların tazminatları aylık maaşlarına eklenir.”

     Ferit Mevlüt Aslanoğlu                  Musa Çam                                Kazım Kurt

                 İstanbul                                   İzmir                                       Eskişehir

       Aydın Ağan Ayaydın                 Mahmut Tanal                            Ercan Cengiz

                 İstanbul                                 İstanbul                                      İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 40 ıncı maddesinin madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

            Pervin Buldan                         Adil Zozani                       Abdullah Levent Tüzel

                    Iğdır                                   Hakkâri                                      İstanbul

             Hasip Kaplan                          Nazmi Gür                                 Sırrı Sakık

                   Şırnak                                     Van                                           Muş

                                                          İbrahim Binici

                                                              Şanlıurfa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Polis şiddetinin sınır tanımadığı işkenceden katliama varan uygulamalara ulaştığı ve polise dair güvenin son derece zayıfladığı bir ortamda öğrenciler arası eşitsizliğe neden olan ve polis adaylarına ayrıcalık getirecek bu uygulamanın madde metninden çıkartılması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

III. – YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Yoklama talebi var. Yoklama talebini yerine getireceğim.

Sayın Tanal, Sayın Aslanoğlu, Sayın Özkan, Sayın Akar, Sayın Köse, Sayın Acar, Sayın Yılmaz, Sayın Çelebi, Sayın Moroğlu, Sayın Kuşoğlu, Sayın Kurt, Sayın Gümüş, Sayın Öz, Sayın Küçük, Sayın Nazlıaka, Sayın Erdemir, Sayın Çam, Sayın Çetin, Sayın Çıray, Sayın Dinçer, Sayın Sarı.

Üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

4.- Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) (S. Sayısı: 478) (Devam)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı yasa teklifinin 40.Maddesinin sonuna aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ederiz.

"Emniyet hizmetleri sınıfında çalışanların tazminatları aylık maaşlarına eklenir.

                                                                             Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. [CHP sıralarından alkışlar (!)]

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ferit Mevlüt Aslanoğlu, İstanbul Milletvekili.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli arkadaşlarım, vatandaşın can ve mal güvenliği ülkemizde emniyet hizmetleri tarafından görülmektedir. Vatandaş, polise inanmalı. Eğer inanç zedelenmesi olursa değişik sorunlar çıkar. Emniyet hizmetleri sınıfı tüm vatandaşların emniyetidir, tüm vatandaşlar ona inanmalı, yanlı olmamalılar, tüm vatandaşlara eşit davranmamalılar, adaleti tecelli ettirmeliler ama ülkemizde bazen bu ölçü kaçıyor, üzülerek söylüyorum. Türk polisi hepimizin polisidir. Türk polisi, bu ülkede yaklaşık yüz altmış yıldır görev yapan insanlardır. Başka sığınacak limanımız yok. Canımızı ve malımızı onlara emanet etmek zorundayız. Eğer vatandaş can ve mal güvenliğinden kuşku duyarsa ülkede sorunlar doğar.

Değerli arkadaşlar, bir kez daha söylüyorum: Polis tarafsız olmalı, Türk polisi herkesin polisi olmalı, kim suç işliyorsa suçluyu bulmalı ama asla suçsuza da müdahale etmemelidir. Hepimiz inanmalıyız. İnanç zedelenmesi olursa ülkede sorunlar doğar. Bunu söylemek zorundayım.

Değerli arkadaşlar, Türkiye’de devlet memurları içinde emniyet hizmetleri sınıfı kadar maaşı düşük, tazminatları yüksek hiçbir kurum yoktur. Dokuz yıllık bir polis, maaşı 850 lira, tazminatlarla beraber 2.500 lira alıyor.

Değerli arkadaşlar, polislerimizi ve emniyet hizmetleri sınıfındaki arkadaşlarımızı emeklilerinde perişan ettirmeye hiçbirimizin hakkı yoktur. Başka bir örneği yok; devlet memurları içerisinde maaşı düşük, tazminatı yüksek, emekli olduklarında ayda bin lira… Dokuz yıllık bir polis eğer aynı seviyede kalsa, emekli olduğu zaman eline bin lira emekli maaşı geçiyor ve bu insanlarımız emekliliğinde perişan oluyor. Lütfen, kimseyi perişan etmeye hakkımız yok, eşitlik ilkesine aykırı. Emekliler arasında büyük fark olan bu ülkede daha büyük boyutlarda sorun yaratıyoruz ve emekli oldukları zaman perişan etmeye kimsenin hakkı yok.

Değerli arkadaşlar, diğer devlet memurlarındaki uygulama neyse emniyet hizmetleri sınıfına da aynı ölçüde davranmak zorundayız. Eşitlik ilkesini bozmak zorunda değiliz. “Polislere zam verdik.” diyorsunuz, tazminatlarına ekliyorsunuz. Tazminatları emeklilik maaşlarına yansımıyor. O zaman, herkes perişan oluyor.

Değerli arkadaşlar, biz hâlâ Türk polisinin tarafsızlığına inanmak istiyoruz. Türk polisi, kimsenin polisi değildir, herkesin polisidir ama özellikle son yıllarda bazı kuşkularımız oldukça artmaktadır. Biz hâlâ inanıyoruz; hepimizin polisidir, hepimizin emniyetidir, hepimizin can ve mal güvenliğini korumak ve kollamak zorundadır Türk polisi. Onun için, Türk polisinin emekliliğinde perişan olmasına vicdanlarımız elvermiyor.

Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Karar yeter sayısı istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 00.08

ON BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 00.19

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 131’inci Birleşiminin On Beşinci Oturumunu açıyorum.

478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 40’ıncı maddesi üzerinde İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve arkadaşlarının verdiği önergenin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam edeceğiz.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 40 ıncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Madde 40- 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 4 üncü maddesinin dördüncü fıkrasının (e) bendinde geçen "öğrenciler," ibaresi "öğrenciler ile polis naspedilmek üzere Polis Meslek Eğitim Merkezlerinde polislik eğitimine tabi tutulan adaylar" ibaresi eklenmiştir.

                                                                                          Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Reşat Doğru, Tokat Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 40’ıncı maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Genel Sağlık Sigortası Kanunu’na bir ilave fıkra ekleniyor, bununla ilgilidir önergemiz. Buradan sağlıkla ilgili bazı konuları gündeme getirmek istiyorum.

Geçen günlerde, Sağlık Bakanlığı yetkilileri, tüm ülke genelinde bakılan hasta sayısını ve ameliyat sayısını anlattılar. Yani sağlıkta çağ atlayan ülkemizde muayene olan hasta sayısının artmasıyla, yapılan ameliyat sayısının artışı ile maalesef övünülmüş olduğu yapılan açıklamalarla ortaya konulmaya çalışıldı. Hâlbuki, mademki çağ atlamışız, öyle ise muayene olan hasta sayısının da, ameliyat olan hasta sayısının da azalmış olması gerekmez miydi? Maalesef, tam tersi değerlendirmeler içerisinde bulunuyorlar.

Gelişen ve globalleşen dünyada vatandaşımız, ihtiyaç duyduğu sağlık hizmetini, yurt içi ya da yurt dışı her yerden ve her türlü sağlık kuruluşundan alabilir. Yani hasta tedavi etmek Sağlık Bakanlığının esas görevi değil, ikinci görevi olmalıdır. Sağlık Bakanlığının asli görevi vatandaşların hasta olmasını önlemektir. Bunun için de gerekli her türlü tedbiri almak ve uygulanmasını sağlamak da görevlerinin başında gelmelidir. Örneğin, sigara ve obeziteyle mücadele için yapılan çalışmalar bunlara örnek olarak gösterilebilir.

Zararlı gıda ve içecekler, genetiği değiştirilmiş gıdaların alınmaması ve doğal gıdaların tüketilmesi, hava kirliliğiyle mücadele, suların kirletilmesinin önüne geçilmesi, insanların psikolojisini olumsuz etkileyen ruhsuz şehir yapılanmaları ve gökdelenlerde yaşama karşı mücadele, büyükşehirlerde aşırı nüfus yapılanmasının sağlığı tehdit etmesinin anlatılması, kentsel yaşamdan çok, kentlerde kırsal yaşam imkânlarının özendirilmesi, bulaşıcı hastalıklarla mücadele gibi örnekler sıralanabilir yani bunları sıralı hâlde söyleyebiliriz. Pekâlâ, ben buradan soruyorum: Acaba saymış olduğumuz sıralamalardan hangisinde şu anda başarılı olduğumuz söylenebilir? “İnsanlarımızın sağlığını düzelttik, bu konularda çok ciddi mesafeler aldık.” diyebiliriz. Hazır gıdalarda mı, genetiği değiştirilmiş gıdalarda mı, suni şeker kullanımının önlenmesinde mi, acaba hangisinde başarılıyız? Dünyanın birçok ülkesinde, artık neredeyse, suni şekerle ilgili, nişasta bazlı şekerle ilgili, yapmış olduğu rahatsızlıklardan dolayı her tarafta kaldırılmaya çalışılmaya başlanmıştır. Neredeyse bu oran, nişasta bazlı şekerin kullanım oranı bizim ülkemizde yüzde 15’lerin üzerine çıkarılırken, dünyanın birçok ülkesinde maalesef yüzde 1’lere düşürülmeye başlanmış, hatta bazı yerlerde ise bu yüzde 1’lik oran bile çok görülerek yüzde 1 oranının altına doğru inilmeye başlanmıştır. Ancak, enteresandır, bu tablo bizim ülkemizde tam tersidir. Yani gidildiği zaman hastanelerdeki cildiye polikliniklerine, bunlarla ilgili çok ciddi sorunların yani alerjik, deri döküntülü hastalıklardan tutun da çeşitli kanser hastalıklarına kadar bu yönlü bir sürü sıkıntıyla karşılaşılmış olduğunu görürsünüz. Yani dünya kendisi, nişasta bazlı şekerin oranlarını yüzde 1’in altına düşürürken, maalesef biz hâlâ bunu düşürmemekte ısrarcıyız.

Geçmiş dönemlerde Sağlık Bakanlığıyla ilgili 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kanunlaştırıldı. Bu kanunda, tabii, beklenilen birçok konu vardı, yapılması gereken birçok konu vardı. Ancak, bunların hiçbirisi maalesef yapılmamış ve birçok mağduriyetler de beraberinde yaşanmıştır. Bunların başında sağlık personeli gelmektedir. Bakınız, Sağlık Bakanlığında şube müdürü, hastane müdür yardımcıları, sağlık müdür yardımcıları, araştırmacı kadrosuna bunların hepsi atanmışlardır yani müdürlerin hepsi kendilerinin istemedikleri bir şekliyle, daha farklı kadrolara atanmaları gerekirken araştırmacı kadrosuna atanarak çok büyük bir mağduriyet içerisine alınmışlardır. Hâlbuki bu insanlar bu hizmete gelebilmek için yıllarca çalışmışlar, çabalaşmışlardır. Bilgi biriktirdiler, birçok zor sınavları geçerek göreve gelmişlerdir ancak 1 maddelik kanunla bu insanların unvanları maalesef yok edilmiştir. Sizce bu doğru mudur? Neden bu insanların haklarını çiğniyorsunuz? Yazık değil midir? Hâlbuki diğer bakanlıklarda benzer unvanlarla çalışanlar uzman kadrolarına atanarak özlük hakları korunmuştu. Sağlık Bakanlığında bu yapılabilirdi ama yapılmamıştır.

Herhâlde çok az şey söyleyebiliyoruz. Öyleyse, torba kanunla birçok konuyu çözüyoruz sanıyorsunuz ama maalesef çözülmüyor. Ancak ülkemizin esas gündemi insanların yaşamları, karşılaştığı sorunlar ve çözüm önerileri olmalıdır. Ancak AKP iktidarı gerçek gündemle değil de suni gündemlerle uğraşarak millete zaman kaybettiriyor ve zamanı da hep beraber heba ediyoruz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

REŞAT DOĞRU (Devamla) – Ancak yüce Türk milleti yapılan her şeyi hafızasına yazıyor diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır, önergeyi okutup Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla, 21 üyesiyle katılırsa önergeyi yeni bir madde olarak görüşmeye açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.

Şimdi önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifine aşağıdaki maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

           Nurettin Canikli                      Pervin Buldan                     Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                 Giresun                                    Iğdır                                        İstanbul

                                 Reşat Doğru                         Mihrimah Belma Satır      

                                       Tokat                                          İstanbul

Madde 41- 31.05.2006 tarihli ve 5510 Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 66 ncı maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki (d) bendi, dördüncü fıkrasının sonuna “Ancak, Kuruma gönderilen sağlık hizmeti faturalarında yer alan işlem bedellerinin ayrıntılı belirtilemediği durumlarda, söz konusu fatura bedelinin yüzde ellisi Kurumca, kalan yüzde ellisi ise kendi kurumlarınca karşılanır.” cümlesi, altıncı fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“d) Bu fıkranın (a) ve (b) bentleri kapsamında veya bunların dışında herhangi bir nedenle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde bulunan ve Türk vatandaşı olan genel sağlık sigortalılarının ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin,”

“Birinci fıkranın (d) bendi gereğince sağlanan sağlık hizmetlerinin Kurumca karşılanacak bedelleri yurt içinde sözleşmeli sağlık hizmet sunucularına ödenen tutarı geçemez ve bu sağlık hizmet sunucularına ödenen tutan geçen kısım, birinci fıkranın (a) ve (b) bentleri kapsamında bulunanlara ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla, kişilerin kendilerince karşılanır. Bu kişilerin 65 inci madde hükümlerine göre yapılacak giderleri karşılanmaz.”

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Sayın Başkan, salt çoğunluğumuz vardır, katılıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmış olduğundan önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açıyorum.

Madde üzerinde söz isteyen? Yok.

Soru? Yok.

Madde görüşmeleri tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

41’inci madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı yasa teklifinin 41. maddesindeki “31/12/2013” tarihinin “31/1/2014” olarak değiştirilmesini arz ederiz.

     Ferit Mevlüt Aslanoğlu                  Özgür Özel                         Kadir Gökmen Öğüt

                 İstanbul                                  Manisa                                      İstanbul

              Kazım Kurt                   Haluk Ahmet Gümüş                         İzzet Çetin       

                Eskişehir                               Balıkesir                                      Ankara       

                                                            Müslim Sarı

                                                               İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 41 inci maddesi ile 5510 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen geçici 51 inci maddenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Mustafa Elitaş                 Mehmet Doğan Kubat                      Bülent Turan

                  Kayseri                                 İstanbul                                      İstanbul

               Recep Özel                     Pelin Gündeş Bakır                       Sevim Şavaşer

                  Isparta                                  Kayseri                                      İstanbul

                                                        Türkan Dağoğlu

                                                               İstanbul

"Geçici Madde 51- Geçici 43 üncü madde kapsamında bulunanlardan süresinde müracaat etmediği için borçlanma hakkından yararlanamamış olanlar, bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren üç ay içinde müracaat etmeleri halinde, geçici 43 üncü maddede belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde borçlanma hakkından yararlandırılır.

Geçici 44 üncü madde kapsamında bulunanlardan öngörülen süre içinde başvuru hakkını kullanmamış olanlar, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten 31/12/2013 tarihine kadar Kuruma başvurmaları hâlinde, geçici 44 üncü madde hükümlerinden yararlandırılır.

Geçici 44 üncü madde hükümleri, 28/2/1997 ile 23/4/1999 tarihleri arasında tabi oldukları personel mevzuatına göre almış oldukları disiplin cezası sonucu memuriyetleri sona erip, 8/8/1999 tarihli ve 4455 sayılı Kanun uyarınca haklarında verilmiş disiplin cezaları bütün sonuçları ile ortadan kaldırılanlar hakkında da aynı usul ve esaslar çerçevesinde uygulanır ve anılan maddede öngörülen süreler bu fıkra kapsamında bulunanlar için bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlar."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 41 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

           Mustafa Kalaycı                   Mehmet Erdoğan                         Mehmet Günal

                  Konya                                   Muğla                                       Antalya

            Mehmet Şandır                          Alim Işık                           S. Nevzat Korkmaz

                  Mersin                                 Kütahya                                      Isparta

                                                           Erkan Akçay

                                                                Manisa

Madde 41 - 5510 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

Geçici Madde 51 - Geçici 8, Geçici 24, Geçici 25 ve Geçici 44 üncü madde kapsamında bulunanlardan öngörülen süre içinde başvuru hakkını kullanmamış olanlar, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten 31/12/2013 tarihine kadar Kuruma başvurmaları hâlinde, Geçici 8, Geçici 24, Geçici 25 ve Geçici 44 üncü madde hükümlerinden yararlandırılır.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Erkan Akçay, Manisa Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 41’inci madde de verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu 41’inci maddede, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun geçici 44’üncü maddesiyle getirilen disiplin cezası affına başvuru süresi 2013 yılı sonuna kadar uzatılmaktadır. Bu, disiplin affını getiren 6353 sayılı Yasa, bir torba yasa niteliğindeydi. Tasarı, hatırlarsanız -biraz hafızalarınızı tazelemek istiyorum- 3 Temmuz 2012 günü saat 13.00’te başlayıp, ertesi günü sabah 9.40’ta tamamlanan Genel Kurul toplantısında kabul edilmişti. 5510 sayılı Kanun’a eklenen bu geçici 44’üncü madde ise, 28 Haziran 2012 tarihindeki Genel Kurul görüşmelerinde, yeni madde ihdasına ilişkin bir önergeyle tasarı metnine girmişti. Bu madde, o gün de büyük tartışmalara neden olmuştu. Bugünkü düzenleme de aynı şekilde çok tartışılacaktır. Geçici 44’üncü maddenin hangi gerekçe ile tasarı metnine eklendiği hâlen meçhuldür. Bölüm üzerine yaptığımız konuşmada da dile getirdiğimiz üzere, yine bu teklifin 43’üncü maddesinde de 657 sayılı Kanun’da getirilen, daha evvel iki af yasasına atıfta bulunan ama hiçbir geçerliliği, yürürlüğü, uygulama alanı olmayan bir düzenleme. O gün de sormuştuk “Bu düzenlemeden kaç kişinin yararlanması bekleniyor?” diye, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Taner Yıldız cevap vermişti, ifadesi aynen şu: “Arkadaşlarımızın verdiği bilgiye göre, bu kanun tasarısının kanunlaşmış olması hâlinde toplam 630 kişi bundan yararlanacak.” Milletimiz sosyal ve ekonomik sorunlar içerisinde boğuşurken o gün 630 kişi için bu düzenlemenin yapıldığı ifade edilmişti ve geçici 44’üncü maddenin, disiplin affından yararlanmak için belirtilen sürenin bitmesinin üzerinden tam dokuz ay geçti ve bu maddeden yararlanması beklenen 630 kişiden kaç kişinin müracaatı olmuştur ve bu süre uzatımından kaç kişinin yararlanması beklenmektedir? Bu sorunun cevabı meçhuldür, belli değildir. Yine, son derece lüzumsuz bir düzenlemedir; eğer lüzumlu ise Hükûmet lütfen çıksın, açıklasın.

Böyle kıyıda köşede kalmış birtakım kişilerin adrese teslim sorunlarını birilerinin hatırı uğruna çözmek için yola çıkıyorsunuz, oysa daha dün binlerce kamu personelini ilgilendiren kadroya geçirilme önergelerimizi niye reddettiniz? 5-10 kişi için yasal düzenleme yaparken 4.750 sanatçı, 3.439 kurumsal sözleşmeli personel ve sayıları 23 bini geçen 4/C’li personelin feryatlarına neden kulak tıkadınız? Bütün bunlar bize bir kez daha göstermektedir ki AKP’nin adaletinin iki yüzü vardır, iktidarın adaleti sadece yandaşlarınadır.

Değerli milletvekilleri, bu önergemizde şunu öneriyoruz, şunu getiriyoruz: Bilindiği üzere, 2000 yılı öncesi vergi mükellefi olduğu hâlde sigortalı olmayan ve sigortalı yapılmayan vatandaşlarımızın bu durumlarını düzeltmeyi öngörüyoruz.

Bir de yine 5510 sayılı Yasa kapsamında, 6111 sayılı torba kanunda yapılandırılan geçici 24 ve geçici 25’e ilişkin düzenlemelerin tekrar yürürlüğe girmesi ve 2013 yılı sonuna kadar yararlandırılmasını teklif ediyoruz.

Bu düşüncelerle, önergemizin kabulünü diler, hepinize hayırlı akşamlar diler, saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 41 inci maddesi ile 5510 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen geçici 51 inci maddenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                          Mustafa Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları

"Geçici Madde  51- Geçici 43 üncü madde kapsamında bulunanlardan süresinde müracaat etmediği için borçlanma hakkından yararlanamamış olanlar, bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren üç ay içinde müracaat etmeleri halinde, geçici 43 üncü maddede belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde borçlanma hakkından yararlandırılır.

Geçici 44 üncü madde kapsamında bulunanlardan öngörülen süre içinde başvuru hakkını kullanmamış olanlar, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten 31/12/2013 tarihine kadar Kuruma başvurmaları hâlinde, geçici 44 üncü madde hükümlerinden yararlandırılır.

Geçici 44 üncü madde hükümleri, 28/2/1997 ile 23/4/1999 tarihleri arasında tabi oldukları personel mevzuatına göre almış oldukları disiplin cezası sonucu memuriyetleri sona erip, 8/8/1999 tarihli ve 4455 sayılı Kanun uyarınca haklarında verilmiş disiplin cezaları bütün sonuçları ile ortadan kaldırılanlar hakkında da aynı usul ve esaslar çerçevesinde uygulanır ve anılan maddede öngörülen süreler bu fıkra kapsamında bulunanlar için bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlar."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

28/2/1997-3/4/1999 tarihleri arasında disiplin affından faydalananların da sigorta primlerinin kurumlarınca ödenmesi ile 1416 sayılı Kanuna göre yurt dışına gönderilen ve öğrenimini başarıyla tamamlayarak yurda dönenlerden, 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olarak çalışmaya başlamış ve yükümlü bulunduğu mecburi hizmet süresini tamamlamış olduğu halde 12.10.2012 tarihi itibariyle borçlanma hakkını kullanmamış olanlara, üç aylık yeni bir müracaat süresi verilmesi amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı yasa teklifinin 41. maddesindeki “31/12/2013” tarihinin “31/1/2014” olarak değiştirilmesini arz ederiz.

                                                                             Haluk Ahmet Gümüş (Balıkesir) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU  BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

ENGİN ALTAY (Sinop) - Haluk Ahmet Gümüş…

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Haluk Ahmet Gümüş, Balıkesir Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) – Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, görüşmekte olduğumuz torba kanun teklifinin nasıl bir ortamda görüşüldüğüne dikkatinizi çekmek isterim. Devlet memuriyetinden Diyanet İşlerine, iş güvenliğinden kadro bekleyen sözleşmeli personellere, üniversiteli işçiler sorunundan memur sicil affına kadar pek çok önemli konuyu kapsayan bu torba önümüze öyle bir dönemde alelacele getirildi ki, bakın, Plan ve Bütçe Komisyonuna apar topar gelen torbayı inceledikçe fark ettik, teklifin imzacılarının bile torbanın detaylı içeriğinden haberi yoktur. Ülkenin beş yıllık kalkınma politikasını belirleyecek Onuncu Kalkınma Planı görüşmeleriyle aynı tarihlere denk getirilerek ne Komisyonda ne de Genel Kurulda sağlıklı bir çalışma ortamına fırsat sunulmamıştır. Bu Meclis insanca çalışma şartlarını fazlasıyla aşmaya zorlayan bir iktidar partisi baskısı altındadır. Muhalefetin görevini yerine getirmesini güçleştirmek için her türlü önlem alınmaktadır. Normalde uzun, sindire sindire tartışılması gereken çok önemli konular bir iki günde Komisyondan ve Genel Kuruldan hızlandırılmış bir biçimde geçmektedir. Önümüzdeki torba kanunun kaderi de bu olmuştur.

Değerli arkadaşlarım, bu Hükûmet darbe mağduru oldukları demagojisinin arkasına sığınıp durmuştur, sürekli bir mağdur edebiyatı dillendirilmiştir. Ancak, önümüzdeki torbayla Hükûmetin zihniyeti ve niyeti anlaşılmıştır. Zira, memur sicil affı düzenlemesi getiren madde sadece 28 Şubatı kapsayacak şekilde düzenlenmektedir. Oysa, bu ülkede 12 Martlar, 12 Eylüller yaşanmıştır. Üstelik, 12 Eylül 1980’de yaşanan insan hakları ihlalleri ve haksızlıklar dünya tarihine geçmiş ve ne yazık ki ülkemiz siyasi tarihinin karanlık bir dönemini oluşturmuştur.

Şimdi, buradan Hükûmete soruyorum: 12 Eylül darbe midir, değil midir? Sayın vekiller, size de soruyorum: 12 Eylül darbe midir? Göstermelik yargı süreçleriyle 12 Eylülle hesaplaşıyorsunuz. Söylemlerinizi artık kimse yutmuyor. Darbeye karşı kurulan komisyonlar değirmeninize su taşıyorsa tamam ama “Darbe mağdurlarının tümü” deyince yoksunuz. Böyle olmaz. 12 Eylül darbeyse neden torba kanun kapsamına almıyorsunuz? Bu sorunun cevabını veremediğiniz sürece 12 Eylülden memnun olduğunuzu düşüneceğiz. Bu durumdan kurtulmak için bir adım atabilirsiniz; hemen, kanun kapsamını 12 Mart 1970’ten başlatırsanız ve askerî personeli de kapsamına alarak haksızlığa uğramış olanların itibarlarını iade edebilirsiniz.

Bakanlar peş peşe çıkıp Mısır’da yaşanan darbeye ilişkin açıklamalar yapıyorlar. İnsana “Sen niye önce kendi darbeni tanımıyorsun? Darbe mağdurları için ne yaptınız ülkenizde?” demezler mi? Mısır’da yaşananlara dair belirttiğiniz kaygıları ise hiç mi hiç samimi bulmuyoruz “Başkasına yapılınca iyi, bize yapılınca kötü.” mantığını değiştirmediğiniz için, artık Türkiye’de halk sizi ciddi bir şekilde sorgulamaktadır, eleştiriyor ve sizleri yargılıyor. Eğer samimi iseniz işte torba yasa, mağdurları şu anda dâhil ediniz.

Değerli arkadaşlarım, her tür yasama zafiyetine rağmen bu torba kanun teklifinden birçok kesimin de ciddi beklentisi olmuştur. Fakat çalışma hayatına dair ülkemizde yaşananları düzeltmeye ilk önce devletten ve de AKP zihniyetinden başlamanız gerekmektedir. Zira, taşeron işçi çalıştıran bu Hükûmettir. Döneminizde taşeron işçi sayısı yüzde 100’e yakın bir oranda artmıştır. İnsanlık dışı şartlarla geçici ve mevsimlik işçi çalıştıran yine bu Hükûmettir. Üniversite mezunlarını kamuda işçi statüsünde çalıştıran da bu Hükûmettir.

VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Sayın Gümüş, Anayasa’ya da bir değinseydiniz, 1982 Anayasası’na.

HALUK AHMET GÜMÜŞ (Devamla) – Anayasa’ya da değineceğim ama önce, eğer cesaretiniz varsa, samimiyseniz bu arkadaşlarımızın şartlarını gündeme alınız ve torbaya sokunuz.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır. Önergeyi okutup Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 41’inci maddesinden sonra gelmek üzere yeni madde ihdasını arz ve teklif ederiz.

     Ferit Mevlüt Aslanoğlu          Aydın Ağan Ayaydın                         İzzet Çetin

                 İstanbul                                 İstanbul                                      Ankara

               Musa Çam                            Kazım Kurt                              Mahmut Tanal

                    İzmir                                  Eskişehir                                     İstanbul

“Madde 42- 5510 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

Geçici Madde 52- 506, 2925, 1479, 2926 ve 5434 sayılı kanunlara tabi olarak çalışmaya başlamış sigortalıların talepleri halinde, prim ödeme gün sayısı ile sigortalılık sürelerini tamamlamış olmak kaydıyla 4447 ve 4759 sayılı kanunlarda geçen yaş şartı aranmaksızın ilgili kanunlardaki 08.09.1999 öncesi hükümlere göre yaşlılık ve emeklilik aylıkları bağlanır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Sayın Başkan, salt çoğunluğumuz yoktur, katılamıyoruz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, davet mi ettin de gelmedik?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Elbette… Sayın Aslanoğlu…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Gelmiyorum efendim.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Sayın Aslanoğlu, lütfen, buyurunuz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Hayır efendim, protesto ediyorum. Davet etmeden “Salt çoğunluğumuz yok.” diyorsunuz.

BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmamış olduğundan önergeyi işlemden kaldırıyorum.

42’nci madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı kanun teklifinin 42’nci maddesinde geçen “ve bu taşınmazlar” ifadesinin devamındaki “iki tam yıl süreyle aktifte bulunma şartı aranmaz” ibaresinin “üç tam yıl” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

     Ferit Mevlüt Aslanoğlu                   İzzet Çetin                                Celal Dinçer

                 İstanbul                                  Ankara                                      İstanbul

                                        Bülent Kuşoğlu                Mahmut Tanal

                                               Ankara                            İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu…

OKTAY VURAL (İzmir) – Önergeyi çekiyoruz.

BAŞKAN – Önerge çekilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Kanun Teklifinin 42. Maddesinin, madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

            Pervin Buldan                       İbrahim Binici                              Adil Zozani

                    Iğdır                                   Şanlıurfa                                     Hakkâri

      Abdullah Levent Tüzel                 Hasip Kaplan                               Nazmi Gür

                 İstanbul                                  Şırnak                                          Van

                                                             Sırrı Sakık

                                                                  Muş

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Madde ile yapılan düzenleme komisyonumuza sevk edilen ve alt komisyonun kurulduğu Gelir Vergisi Kanun Tasarısı kapsamında bir düzenlemedir. Alt komisyonumuzda görüşülmeye başlanacak tasarıyla birlikte; mevcuttaki gelir vergisi kanunu ile kurumlar vergisi kanunu aynı çatı altında toplanmaktadır. Bu açıdan, Kurumlar Vergisi Kanunu'nda değişiklik öngören bu düzenlemenin alt komisyonumuza sevk edilen Gelir Vergisi Kanun Tasarısı ile birlikte ele alınması gerektiğinden, yasama usulü açısından maddenin metinden çıkarılması gerekmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Kanun teklifinin 42’inci maddesinde geçen “ve bu taşınmazlar” ifadesinin devamındaki “iki tam yıl süreyle aktifte bulunma şartı aranmaz” ibaresinin “üç tam yıl olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                          Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Bülent Kuşoğlu, Ankara Milletvekili.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

478’in 42’nci maddesi 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5’inci maddesiyle ilgilidir. Bu, kurum kazancından müstesna kazançları düzenleyen bir maddedir. Bunu aslında Sayın Vedat Demiröz benden daha iyi anlatırdı, aslında böyle acele bir şekilde değil de bu maddeleri gerçekten hakkı verilecek bir şekilde düzenleseydik, tartışsaydık, görüşseydik çok daha iyi sonuçlar elde ederdik.

Geçen yıl, dikkat ederseniz maddede 21/11/2012 tarihinde yani bundan daha bir yıl bile önce değil, yaklaşık altı ay önce, yedi ay önce çıkardığımız 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktöring ve Finansman Şirketleri Kanunu ile ilgili bir değişiklik yapıyoruz. Finansman şirketlerinin geri alma şartıyla satış yapabilmesini sağlayan, kurum kazancından müstesna satış yapabilmesini sağlayan bir madde düzenliyoruz. Ayrıca, kira sertifikası ihracı amacıyla varlık kiralama şirketlerine satışı da yine kurum kazancından müstesna kılıyoruz bu maddeyle.

“Kira sertifikası ve varlık kiralama şirketi” deyince benim aklıma hep burada geçenlerde çıkardığımız ve benim içimde ukde olan, çok da beni üzen bir kanun geliyor. Biliyorsunuz, faiz hassasiyeti olan kişiler için varlık kiralama şirketi kuruldu, hazineye özel olarak böyle bir yetki verildi. “Kira sertifikası ihraç etsinler, faiz hassasiyeti olan kişiler de bunlardan alsın, faizli sertifika almasın.” dendi. Böyle bir amaçla böyle bir düzenleme yaptık ama daha sonra burada, Komisyonda bu konuyu tartışırken, ilave bir madde düzenlemesi yaparken gördük ki gerçekten hazinenin ihraç ettiği kira sertifikaları, varlık kiralama şirketi hiç kurulmadığı için, varlık kiralama şirketi üzerinde hiç gayrimenkul olmadığı için, varlık kiralama şirketinin personeli, yöneticisi hiç olmadığı için, böyle bir tescil hiç yapılmadığı için maalesef hem varlık kiralama anonim şirketi yokmuş hem kira sertifikası ihracı yapılmamış gerçekte faizsiz olarak ama Müslümanlara hem yurt içinde hem de yurt dışında 3 kere ihaleyle satış yapılmış ve maalesef, 6 milyar liralık sertifika satışı yapıldığı hâlde bunlar faizli çıkmış. Tabii, burada devletin istismarı söz konusuydu, hukukun istismarı söz konusuydu ve ayrıca inançların istismarı söz konusuydu. Benim bu dönem hiç unutamadığım, hakikaten içimde ukde olarak kalan, bana üzüntü veren, aklıma geldiği zaman beni üzen bir konudur. Devletin yapmaması gereken bir icraat maalesef gerçekleşti. Bunu hâlen de düzeltmiş değiliz. İlk fırsatta...

Torba kanunda şu anda çok fazla önemli madde yok. En önemli getirdiğimiz konu 100 bin kişiyi -sözleşmeliyi- kadroya geçirmemizdir, bunun dışında çok önemli, çok acil maddeler yok. Bunun gibi konuları gerçekte düzeltebilseydik çok daha iyi olacaktı, bir faydası olacaktı. Bu tür istismarları, devletin yaptığı yanlışları hiç olmazsa düzeltebilecektik, buna fırsat verecektik ama maalesef bu olmadı.

Gecenin bu saatinde saçma sapan şeylerle uğraşıyoruz, ne yaptığımız da belli değil. Bu hepimiz için tabii ki bir yaradır, hepimiz için üzüntüdür. Hepimiz bugünleri maalesef iyi bir şekilde hatırlamayacağız.

Zannediyorum, hâlâ, üçüncü bölüme geçerek de devam edeceğiz, orada da konuşmalarım var.

Tekrar görüşmek üzere hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

43’üncü maddede dört adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 43 üncü Maddesinin Ek Madde 1’de geçen “28/2/1997 tarihinden sonra verilen disiplin cezaları nedeniyle memuriyetten çıkarılanlardan” ibaresinin çıkarılarak yerine “bütün darbe dönemlerinde; dili, dini, inancı ve etnik kimliği dolayısıyla sürgün edilen, işinden çıkarılan ve disiplin cezaları nedeniyle memuriyetten çıkarılan bütün mağdur kişilerden” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

            Pervin Buldan                         Adil Zozani                                 Sırrı Sakık

                    Iğdır                                   Hakkâri                                        Muş

      Abdullah Levent Tüzel                   Nazmi Gür                              İbrahim Binici

                 İstanbul                                    Van                                        Şanlıurfa

                                                           Hasip Kaplan

                                                                Şırnak

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 S. Sayılı Kanun Teklifinin 43 üncü maddesiyle 5525 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen ek 1 inci maddeye aşağıdaki fıkraların eklenmesini arz ve teklif ederiz.

           Nurettin Canikli                Mihrimah Belma Satır               Mehmet Doğan Kubat

                 Giresun                                 İstanbul                                      İstanbul

             Ramazan Can                         Öznur Çalık                                 Erol Kaya

                Kırıkkale                                Malatya                                      İstanbul

          Muzaffer Yurttaş                      Bülent Turan                              İsmail Tamer

                  Manisa                                 İstanbul                                      Kayseri

           Mine Lök Beyaz                     Mustafa Elitaş                             Öznur Çalık

               Diyarbakır                               Kayseri                                      Malatya

“657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi aday memur statüsünde görev yapmakta iken 1/1/1990 ile bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih arasında 657 sayılı Kanunun 125 inci maddesinin birinci fıkrasının (A) bendinin (g) alt bendinde yer alan fiili işlediği gerekçesiyle anılan Kanunun 56 ve 57 nci maddeleri uyarınca disiplin cezası veya olumsuz sicil almış olmaları nedeniyle memurlukla ilişiği kesilip asli memurluğa atanamayanlar, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içinde eski kurumlarına müracaat etmeleri halinde, 657 sayılı Kanunun 48 inci maddesinde belirtilen genel şartları taşımaları koşuluyla kurumlarında daha önce işgal ettikleri aynı veya benzer unvanlı kadrolara iki ay içinde atanırlar.

4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununa atıf yapan Yüksek Öğretim Kurumları Öğrenci Disiplin Yönetmeliği hükümlerine göre aldıkları disiplin cezaları nedeniyle yükseköğretim kurumlarından ilişiği kesilip, anılan Kanunun geçici 40 ıncı, geçici 43 üncü, geçici 45 inci, geçici 46 ncı, geçici 48 inci, geçici 50 nci, geçici 56 ncı ve geçici 58 inci madde hükümlerinden yararlanmak suretiyle önlisans veya lisans öğrenimini söz konusu maddelerde öngörülen şartlar dâhilinde; bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce bitirmiş olanlar için bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki yıl süreyle, 31/12/2015 tarihine kadar bitirecek olanlar için ise öğrenimlerini bitirdikleri tarihten itibaren iki yıl süreyle, kamu görevlilerine giriş için ilgili mevzuatında öngörülen yaş şartı aranmaz."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 43 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

           Mustafa Kalaycı                     Mehmet Şandır                        Mehmet Erdoğan

                  Konya                                   Mersin                                        Muğla

                                        Erkan Akçay               Hasan Hüseyin Türkoğlu

                                            Manisa                               Osmaniye

MADDE 43- 22/6/2006 tarihli ve 5525 sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

"EK MADDE 1- Devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlarla basit veya nitelikli zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyet kırıcı suçlar veya istimal ve istihlâk kaçakçılığı dışında kalan kaçakçılık, resmî ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarını açığa vurma suçları sebebiyle görevleriyle sürekli olarak ilişik kesilmesi sonucunu doğuran disiplin cezaları hariç olmak üzere; kanun, tüzük ve yönetmelikler gereğince memurlar ve diğer kamu görevlileri ile bu görevlerde bulunmuş olanlar hakkında 14/2/2005 tarihinden 4/7/2013 tarihine kadar işlenmiş fiillerden dolayı verilmiş disiplin cezaları bütün sonuçları ile affedilmiştir.

14/2/2005 tarihinden 4/7/2013 tarihine kadar işlenen ve af kapsamına giren disiplin cezalarının verilmesini gerektiren fiillerden dolayı, ilgililer hakkında disiplin soruşturma ve kovuşturması yapılmaz; devam etmekte olan disiplin soruşturma ve kovuşturmaları işlemden kaldırılır; kesinleşmiş olan disiplin cezaları uygulanmaz.

Disiplin cezaları affedilenlerin sicil dosyalarındaki bu disiplin cezalarına dair kayıtlar, ilgililerin müracaatı aranmaksızın hükümsüz kalır ve dosyalarından çıkarılır. Disiplin cezalarının affı ilgililere geçmiş süreler için özlük hakları ve parasal yönden herhangi bir talep hakkı vermez.

Bu madde kapsamına giren ve 14/2/2005 tarihinden 4/7/2013 tarihine kadar işlenmiş fiillerden dolayı verilmiş olan disiplin cezalarına karşı bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce idarî yargı mercilerine başvurmuş olanlardan, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren otuz gün içinde dosyanın bulunduğu yargı merciine müracaat etmek suretiyle davaya devam etmek istediklerini bildirmeyenlerin davaları hakkında, görülmekte olan davalarda davayı gören mahkemece, karar temyiz edilmiş ise Danıştayca, karar verilmesine yer olmadığına ve tarafların yaptıkları masrafların üzerlerinde bırakılmasına karar verilir, vekâlet ücretine hükmedilmez.

Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren otuz gün içinde davaya devam etmek istediklerini bildirenlerin davalarının görülmesine devam olunur. Ancak, davanın davacının aleyhine sonuçlanması halinde bu Kanunla getirilen af hükümleri uygulanır.

Verilen disiplin cezaları nedeniyle memuriyetten çıkarılanlardan 28/8/1999 tarihli ve 4455 sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun veya bu Kanun hükümlerinden yararlanmış olanların; memuriyete giriş şartlarını kaybetmemiş olmaları, durumlarına uygun boş kadro veya pozisyon bulunması, bu kadro ve pozisyonlara ait nitelikleri taşımaları, kaydıyla, yeniden göreve alınmalarında 20/12/2012 tarihli ve 6363 sayılı 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununun eki (İ) Cetvelinde yer alan atama sayısı sınırlaması uygulanmaz.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 43 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilerek maddeye (b), (c), (d), ( e) fıkralarının eklenmesini arz ve teklif ederiz.

     Ferit Mevlüt Aslanoğlu         Aydın  Ağan Ayaydın                        İzzet Çetin

                 İstanbul                                 İstanbul                                      Ankara

              Kazım Kurt                         Mahmut Tanal                              Musa Çam

                Eskişehir                                İstanbul                                        İzmir

 “MADDE 43- a) 22/6/2206 tarihli ve 5525 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

"EK MADDE 1- 28/2/1997 tarihinden sonra verilen disiplin cezaları nedeniyle memuriyetten çıkarılanlardan 28/8/1999 tarihli ve 4455 sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun veya bu Kanun hükümlerinden yararlanmış olanların; (ayrıca 2006 yılından sonrada yüz kızartıcı suç işlemediği halde memuriyetine son verilenlerde bu Kanun kapsamından yararlanır.) yeniden göreve alınmalarında 20/12/2012 tarihli ve 6363 sayılı 2013 yılı MerkeziYönetim Bütçe Kanununun eki (İ) Cetvelinde yer alan atama sayısı sınırlaması uygulanmaz."

b) 26/10/1994 tarihli ve 4045 sayılı Güvenlik Soruşturması, Bazı Nedenlerle Görevlerine Son Verilen Kamu Personeli ile Kamu Görevine Alınmayanların Haklarının Geri Verilmesine ve 1402 Numaralı Sıkıyönetim Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunun geçici 1 nci maddesi aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.

"Geçici Madde 1- 12.9.1980 tarihinden sonra kamu kurum ve kuruluşlarında açılan kamu görevine veya işçiliğe giriş sınavlarını kazanıp da haklarında yapılan güvenlik soruşturması sonucunda sakıncalı olduğunun bildirilmesi nedeniyle göreve veya işe başlatılmayanlar ile alındıktan sonra görevine veya işine son verilenler, ilgili mevzuatında veya toplu iş sözleşmesinde öngörülen nitelikleri kaybetmemiş olmaları koşuluyla yaş şartı aranmaksızın ve emeklilik yaş haddinin aşılmamış olması koşuluyla, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde müracaatları halinde başvuru tarihinden itibaren en geç 60 gün içinde kadro şartı aranmaksızın göreve başlatılır.

Bunların, göreve veya işe başlatılmadıkları ve başlatıldıktan sonra son verildikleri tarihten itibaren bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar, uzun vadeli sigorta kollarına tabi olarak emekli keseneği yatırılmamış veya sigorta pirimi ödenmemiş sürelerine ilişkin maaş ve aylıkları ile kesenek ve kurum karşılığı tutarları, görevine veya işe başlamaları gereken veya ayrıldıkları tarihteki derece ve kademelerine hizmet olarak sayılacak sürenin her yılına bir kademe ve her üç yılına bir derece verilmek ve öğrenim durumları itibariyle 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda öngörülen yükselecekleri dereceleri geçmemek üzere tespit edilecek derece ve kademelerine başvuru tarihindeki katsayılar esas alınarak hesaplanacak maaş veya aylıkları kurumlarınca defaten kendilerine ödenir ve kesenek ve kurum karşılıkları kurumlarınca Sosyal Güvenlik Kurumuna yatırılır.

Bunlardan emekliye ayrılanların veya ölenlerin uzun vadeli sigorta kollarına tabi olarak emekli keseneği yatırılmamış veya sigorta pirimi ödenmemiş sürelerine ilişkin maaş ve aylıkları ile kesenek ve kurum karşılığı tutarları, yukarıdaki şekilde hesaplanır ve maaş veya aylık tutarları kendilerine veya ölmüşler ise yasal mirasçılarına ödenir; emekli ikramiye veya tazminatları ile emekli maaşları buna göre yeniden hesaplanır.

1402 sayılı Sıkıyönetim Kanununun 2 nci maddesinin sekizinci fıkrasına göre, 1983 yılından itibaren sıkıyönetim komutanlarının istemleri üzerine kurumlarınca görevlerine son verilen kamu görevlilerinin, görevden ayrıldıkları tarih ile göreve başlatıldıkları tarih arasındaki sürenin her yılı bir kademe ve her üç yılı bir derece sayılmak ve öğrenim durumları itibariyle 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda öngörülen yükselecekleri dereceleri geçmemek üzere intibakları yapılır.

“GEÇİCİ MADDE 33- a) 12 Mart 1971 tarihinden bu kanunun yayımlandığı tarihe kadar, kesinleşmiş yargı kararına dayanmayan idari işlemlerle Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiği kesilen subay, astsubay, uzman jandarma ve uzman erbaşlar veya vefatları halinde hak sahipleri de aynı neşetli emsallerine (subaylarda general olanlar, astsubaylarda subay olanlar, uzman erbaş ve uzman jandarmalarda astsubay olanlar hariç) Geçici 32. madde ile düzenlenmiş haklardan bihakkın yararlanırlar. Gerek Geçici 32. madde ve gerekse bu geçici madde ile düzenlenen emeklilik için hak başlangıcı olarak, yürürlük tarihini izleyen aybaşı esas alınır. Bu kişilere, emsalleriyle aynı rütbe ve kıdem üzerinden emekli kimlik kartı verilir.

b) 12 Mart 1971 tarihinden bu kanunun yayımlandığı tarihe kadar, kesinleşmiş  yargı kararına dayanmayan idari işlemlerle harp okulları, fakülteler, yüksek okullar ve astsubay okullarından ilişiği kesilen askeri öğrenciler (akademik yetersizlik ve sağlık nedenleriyle ilişiği kesilenler hariç) veya vefatları halinde hak sahipleri de, aşağıda belirtilen esaslar çerçevesinde geçici 32. madde ile düzenlenmiş haklardan yararlanırlar.

Harp okulları, fakülteler, yüksek okullar ve astsubay okullarından 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanununa tabi sigortalıyken ilişiği  kesildikten sonra eşidi bir fakülte veya yüksek okuldan mezun olanlar ile ilişiğinin kesildiği tarihteki emeklilik için zorunlu asgari süreyi bu yasanın yürürlük tarihinde doldurmuş olanlar, askeri okuldan mezun olmuş sayılırlar ve emsallerine Geçici 32. Madde ile tanınmış haklardan bihakkın yararlanırlar. Bu kişilerin tahsil edilmiş öğrenim giderleri yasal faiziyle iade edilir.

İlişiğinin kesildiği tarihteki emeklilik için zorunlu asgari süreyi bu yasanın yürürlük tarihinde doldurmamış ve ilişiği kesildikten sonra herhangi bir eşidi okula kayıt yaptırmamış olan harp okulları ve astsubay okulları öğrencileri, sınıf ve branşlarına uygun fakülte ve yüksek okullara yatay geçiş yaparlar. İlişiği kesilmiş fakülte ve yüksek okullar öğrencileri aynı okullarda öğrenimlerine devam ederler. Öğrenime devam ve yatay geçiş esasları Milli Savunma Bakanlığı, Yüksek Öğretim Kurumu ve Milli Eğitim Bakanlığı tarafından müştereken hazırlanacak bir yönetmelikle belirlenir. Tamamlanacak eğitim öğretim süresine karşılık gelen sosyal güvenlik kesenekleri ilgili Kuvvet Komutanlıkları, Jandarma Genel Komutanlığı veya Sahil Güvenlik Komutanlığınca karşılanır. Öğrenimlerini başarıyla tamamlayanlar, 657 Sayılı Kanunun 48'inci maddesindeki genel şartları taşımaları kaydıyla emsallerine Geçici Madde 32'de tanınmış haklardan bihakkın yararlanırlar. Bu kişilerin varsa öğrenim giderleri borcu tahsil edilmez; tahsil edilmiş öğrenim giderleri yasal faiziyle iade edilir.

c) Bu geçici madde uyarınca yapılacak atamalarda kullanılmak üzere, Geçici 32. Madde'deki esaslar dahilinde, genel idare hizmetleri sınıfından 5 inci dereceli bin adet araştırmacı kadrosu ihdas edilir."

d) Toplumsal olaylarda emniyet ve asayişin sağlanmasında aylık ödül verilmesi için, olayların emniyet güçlerinin orantısız güç kullanmasından kaynaklanmadığının Türkiye Barolar Birliği, Türkiye Tabipleri Birliği ve Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından görevlendirilecek hukukçu, hekim ve 1. Sınıf Emniyet Müdüründen oluşan üç kişilik heyet tarafından düzenlenecek rapora dayandırılması gerekir ve şube müdürü ve üstü görevlerde bulunanlara aylık  ödül verilmez."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, İzzet Çetin Ankara Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

İZZET ÇETİN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, esasında bu 43’üncü maddeye ilişkin verdiğimiz önerge biraz evvel görüşülen 41’inci madde ile çok yakın, birbirine yakın düzenlemeler. Tabii, yasaların esasında, açık olması, anlaşılır olması gerekir ama okunduğunda 41’inci maddeden bir şey anlaşılmıyor gibi. Burada da, 43’üncü madde de yine bir düzenleme, 28 Şubat mağdurlarının mağduriyetlerinin giderilmesine ilişkin. Esasında 5510 sayılı Kanun’la yapılan düzenlemeye eklenen geçici 44’le buna bir düzenleme yapılmıştı. Burada baktığım zaman hemen hemen geçtiğimiz yıl, bir yıl evvel yapılan bir düzenleme -biraz evvel Sayın Akçay da söyledi- bir yıl sonra yine buraya geliyor. Yani, “bu torba kanunun asıl amacı, birikmiş işleri tasfiye etmek, Hükûmetin yaz tatilinde daha rahat çalışmasını ve yürütmenin işlerini kolaylaştırmak” denildi ama bir bakıyorsunuz hiç alakasız bir düzenleme “Yandaşa selam olsun.” diye bir kez daha gündeme getirilmiş. Gerçekten bu düzenlemeyi kabul edip de 12 Mart ve 12 Eylül döneminde, özelikle 12 Eylül döneminde güvenlik soruşturması mağdurları -ki onu hemen hemen herkes hatırlayabilir buradakiler- sıkıyönetim mahkemelerinin kararlarıyla, Genelkurmayın istemi üzerine pek çok kamu görevlisi güvenlik soruşturması nedeniyle işinden edildi. İş yerlerine ister memur ister işçi olarak girsin sınav kazanmış olanlar, o dönemlerde kurumların yaptırdığı güvenlik soruşturmaları nedeniyle iş yerlerine alınmadılar. 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanunu’nda yine 2559 mağdurları oluştu o dönemde. İlk etapta 71 akademisyen ve 4.891 kamu görevlisi görevlerinden uzaklaştırıldı. Daha sonra, 1981 yılında 2553 sayılı Kanun’la 1.300 kamu görevlisi zorunlu emekliye sevk edildi. Yine, pek çok kişi işinden edildi. Yine, o dönemde askerî darbelerin mağduru askerler doğdu. Bizim bu önergemizin biraz ayrıntılı yapılan bir düzenleme olmasının nedeni o dönemi hem hatırlatmak hem de AKP, eğer gerçekten ABD’nin ve 12 Eylül faşist cuntanın yaptıklarını o günlerden bu yana gündeme taşıyan bir parti değilse, gerçekten darbe mağdurlarının mağduriyetlerini gidermeyi hedefliyorsa bu önergemizi dikkate alsın, o önergede yazılanları bir kez daha okusun diye böyle bir düzenleme yaptık.

Değerli arkadaşlar, gerçekten bu arkadaşlara ilişkin yani hem güvenlik soruşturması mağdurları hem 1402 ve 2559 mağdurları hem de askerî darbelerin asker mağdurlarına ilişkin olarak Anayasa Mahkemesi karar verdi. Yani hiç olmazsa eğer parti olarak kendinizden olmayanların mağduriyetlerini yaşamasını istiyorsanız, birazcık hukuk kırıntısından nasibinizi alıyorsanız AKP olarak Anayasa Mahkemesi kararlarına uysanız ve  kararı yürütme olarak uygulasanız, “Bu mağdurların mağduriyetini gidermek bir hukuk devletinin görevidir, vazifesidir.” deyip bunu gerçekleştirirsiniz.

Şimdi, burada, tabii ki düzenleme çok daha kötü idi. Alt komisyonda yapılan çalışmalardan sonra ana komisyonda idarenin keyfî olarak kimleri alıp kimleri almayacağı serbestisi ortadan kaldırıldı, kısmî bir düzenleme yapıldı ama sadece “28 Şubat mağduru” edebiyatı yaparak siyaset yapma alışkanlığınızdan bu ülke hiçbir şey kazanmaz.

Yani vatandaşın, seçmenlerin yüzde 42,64’ünün oyunu aldınız, geçerli oyların yüzde 49,9’unu aldınız, bunlar kabul ama size oy vermeyen ya da sandığa gidip oy kullanmayanların da bu ülkenin yurttaşı olduğunu, onların da içinde mağdurlar olduğunu, onların da sorunları olduğunu bir kez daha hatırlatıyorum.

Önergeye kabul oyu vermenizi bekliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkürler. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778)’nın 43 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Mustafa Kalaycı (Konya) ve arkadaşları

Madde 43- 22/6/2006 tarihli ve 5525 sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

"Ek Madde 1- Devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlarla basit veya nitelikli zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyet kırıcı suçlar veya istimal ve istihlâk kaçakçılığı dışında kalan kaçakçılık, resmî ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarını açığa vurma suçları sebebiyle görevleriyle sürekli olarak ilişik kesilmesi sonucunu doğuran disiplin cezaları hariç olmak üzere; kanun, tüzük ve yönetmelikler gereğince memurlar ve diğer kamu görevlileri ile bu görevlerde bulunmuş olanlar hakkında 14/2/2005 tarihinden 4/7/2013 tarihine kadar işlenmiş fiillerden dolayı verilmiş disiplin cezaları bütün sonuçları ile affedilmiştir.

14/2/2005 tarihinden 4/7/2013 tarihine kadar işlenen ve af kapsamına giren disiplin cezalarının verilmesini gerektiren fiillerden dolayı, ilgililer hakkında disiplin soruşturma ve kovuşturması yapılmaz; devam etmekte olan disiplin soruşturma ve kovuşturmaları işlemden kaldırılır; kesinleşmiş olan disiplin cezaları uygulanmaz.

Disiplin cezaları affedilenlerin sicil dosyalarındaki bu disiplin cezalarına dair kayıtlar, ilgililerin müracaatı aranmaksızın hükümsüz kalır ve dosyalarından çıkarılır. Disiplin cezalarının affı ilgililere geçmiş süreler için özlük hakları ve parasal yönden herhangi bir talep hakkı vermez.

Bu madde kapsamına giren ve 14/2/2005 tarihinden 4/7/2013 tarihine kadar işlenmiş fiillerden dolayı verilmiş olan disiplin cezalarına karşı bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce idarî yargı mercilerine başvurmuş olanlardan, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren otuz gün içinde dosyanın bulunduğu yargı merciine müracaat etmek suretiyle davaya devam etmek istediklerini bildirmeyenlerin davaları hakkında, görülmekte olan davalarda davayı gören mahkemece, karar temyiz edilmiş ise Danıştayca, karar verilmesine yer olmadığına ve tarafların yaptıkları masrafların üzerlerinde bırakılmasına karar verilir, vekâlet ücretine hükmedilmez.

Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren otuz gün içinde davaya devam etmek istediklerini bildirenlerin davalarının görülmesine devam olunur. Ancak, davanın davacının aleyhine sonuçlanması halinde bu Kanunla getirilen af hükümleri uygulanır.

Verilen disiplin cezaları nedeniyle memuriyetten çıkarılanlardan 28/8/1999 tarihli ve 4455 sayılı Memurlar İle Diğer Kamu Görevlilerinin Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun veya bu Kanun hükümlerinden yararlanmış olanların; memuriyete giriş şartlarını kaybetmemiş olmaları, durumlarına uygun boş kadro veya pozisyon bulunması, bu kadro ve pozisyonlara ait nitelikleri taşımaları, kaydıyla, yeniden göreve alınmalarında 20/12/2012 tarihli ve 6363 sayılı 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununun eki (İ) Cetvelinde yer alan atama sayısı sınırlaması uygulanmaz.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mustafa Kalaycı, Konya Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 43’üncü maddeye ilişkin verdiğimiz önerge hakkında söz aldım, hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

AKP zihniyetinin en başarılı olduğu konulardan biri istismar siyasetidir. Bu teklif ile 28 Şubat 1997 tarihinden sonra disiplin cezaları nedeniyle memuriyetten çıkarılanlardan 1999 ve 2006 yıllarında çıkan disiplin cezalarına af getiren kanunlardan yararlananların yeniden göreve alınmalarında bütçe kanununun atama sayısına ilişkin sınırlamasının uygulanmaması düzenlemektedir. Esasen, 1999 yılında çıkarılan 4455 sayılı Kanun’la 23 Nisan 1999 tarihinden önce işlenmiş fiillerden dolayı verilmiş disiplin cezaları, 2006 yılında çıkarılan 5525 sayılı Kanun’la da 23 Nisan 1999 tarihinden 14 Şubat 2005 tarihine kadar işlenmiş fiillerden dolayı verilmiş disiplin cezaları bütün sonuçlarıyla affedilmiştir. Dolayısıyla, verilmiş disiplin cezaları bu kanunlar uyarınca bütün sonuçlarıyla ortadan kalktığından disiplin cezaları nedeniyle memuriyetten çıkarılanların göreve dönme imkânının da olduğu çok açıktır. Bunların göreve dönebilmeleri için bir başvuru süresi de konulmadığından, hâlen bu hükümlerden yararlanılabilir. Ayrıca, geçen yıl yürürlüğe konulan 6353 sayılı Kanun’la memuriyetlerinin sona erdiği tarih ile 22 Haziran 2006 tarihi arasındaki dönem hizmetlerine sayılmış, derece yükselmesi ve kademe ilerlemeleri yapılmış, hatta daha sonra atanacakların da altı ay içinde başvurması hâlinde bu düzenlemeden yararlanmaları öngörülmüştür. Böylelikle, 28 Şubat 1997 tarihinden sonra disiplin cezaları nedeniyle memuriyetten çıkarılanların 1999-2006 ve 2012 yıllarında çıkan kanunlarla mağduriyetleri giderilmiş, hakları verilmiş, iadeiitibarları sağlanmıştır.  Dolayısıyla, bu düzenlemenin bir anlamı ve karşılığı yoktur. Zaten, bu kapsamda hâlen başvuruları bulunan mağdurlar olduğunu Hükûmet de söyleyememekte, bu yönde herhangi bir tespiti bulunmamaktadır. Komisyonda sorduğumuzda herhangi birinin başvurusu olmadığı söylenmiştir. Sayın Bakana burada da soruyorum: Bu madde kapsamında kaç kişi ve kimler vardır? Cevap veremezsiniz, “var” diyemezsiniz, çünkü yok, olmayan duaya “âmin” denilmektedir. İstismar batağına saplanan AKP zihniyetinin hiçbir anlam ve karşılığı olmadığı hâlde gerekçesine “28 Şubat 1997“ yazarak bu konudan da siyasi rant sağlama hevesine kapıldığı görülmektedir. Esasen, disiplin cezalarına af getirecek yeni bir düzenlemeye ihtiyaç duyulmaktadır. 14 Şubat 2005 tarihinden sonra işlenmiş fiillerden dolayı verilmiş disiplin cezalarına da disiplin affı getirilmelidir.

Görevine on gün gelemedi diye memuriyetten atılanlar var, sendikaya üye oldu, basın açıklaması yaptı diye mesleğinden ihraç edilen polislerimiz var. Emniyet teşkilatı personelimiz daha önce çıkan disiplin cezalarının affına ilişkin kanunların kapsamı dışında bırakılmıştır. Disiplin cezasıyla mesleklerinden çıkarılan polislerimiz bu kanunlardan yararlanamamıştır. Bu torba kanunda getirdiğiniz madde de onları yine kapsamıyor. Gelin, bu arkadaşlarımızı da kapsayan disiplin affını çıkaralım.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin çeşitli birimlerinde görev yaparken idare tarafından sadece sicil amirlerince düzenlenen olumsuz siciller gerekçe gösterilerek ve herhangi bir yargı kararı olmadan resen emekli edilenler büyük mağduriyet yaşamaktadır. 2011 yılında çıkarılan 6191 sayılı Kanun’la yapılan düzenleme kapsamında verilen dilekçelerden YAŞ kararıyla ilişiği kesilenlerinki kabul edilmiş, bakan onayı veya kararnamelerle ilişiği kesilenlerinki reddedilmiştir. 6191 sayılı Kanun bütün mağdurları kapsamamıştır dolayısıyla Anayasa’nın eşitlik ilkesi apaçık ihlal edilmiştir. Resen emeklilerin istekleri hâlinde mesleklerine dönebilmelerini sağlayacak düzenleme yapılmalı, kapsam dışı kalan bu mağdurların özlük hakları verilmelidir. Eğer anlamlı ve karşılığı bulunan bir düzenleme yapmak niyetiniz varsa gelin, bu önergemize destek verin, içi boş maddelerle Meclise boş yere mesai yaptırmayın.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, birazdan önergeyi okutacaksınız. Bu önerge, ilk fıkrası eklenmek istenen ilk fıkrayla ilgili bir önerge. Plan ve Bütçe Komisyonunda sunuldu ve kabul edildi ama kanunun içinde yok. Dolayısıyla kabul edilmiş bir önerge olmasına rağmen raporda yer almamış. Dolayısıyla rapor eksik. Plan ve Bütçe Komisyonunda verilmiş önerge de burada. İlk kısmı da doğrudan doğruya zaten o önergeyle ilgili. Bunun düzeltilmesi gerekiyor.

BAŞKAN – Evet, Komisyon Başkanı söz istiyor. İsterseniz bir söz verelim Sayın Başkana.

Buyurun Sayın Başkan.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Sayın Başkanım, Sayın Grup Başkan Vekilimiz de doğru söylüyor. Evet, bu konuşuldu ancak bu önergede değişiklik ihtiyacı olduğu için orada kabul görmedi ve Genel Kurul aşamasında getirilmesi konusunda bir karar çıkmıştı.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, hayır, Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul edildi.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Sayın Grup Başkan Vekili, benim hatırladığım kadarıyla kabul edilmedi.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, kabul edildi Plan ve Bütçe Komisyonunda.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Ben hatırladığımı söylüyorum Sayın Başkanım. Tutanaklardan baktırırız ona.

OKTAY VURAL (İzmir) – O zaman tutanakları getiriniz çünkü rapor bu şekliyle eksik Sayın Başkanım.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Efendim, bir ara verin, bir baktıralım. 

BAŞKAN – Birleşime beş dakika ara veriyorum.

 

 

Kapanma Saati: 01.26

ON ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 01.42

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 131’inci Birleşiminin On Altıncı Oturumunu açıyorum.

478 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

5’inci sırada yer alan, Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin; Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile Milli Savunma Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.

5.- Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin; Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile Milli Savunma Komisyonu Raporu (1/795, 2/64) (S. Sayısı: 479)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

6’ncı sırada yer alan, Sanal Ortamda İşlenen Suçlar Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

6.- Sanal Ortamda İşlenen Suçlar Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/676) (S. Sayısı: 380)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Diğer işlerde de komisyonun olmayacağı anlaşıldığından, alınan karar gereğince, Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü bünyesinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin 5 Eylül 2013 tarihinden itibaren bir yıl daha UNIFIL harekâtına iştirak etmesi hususunda, Anayasa’nın 92’nci maddesi uyarınca Hükûmete izin verilmesine dair Başbakanlık Tezkeresi ile kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 6 Temmuz 2013 Cumartesi günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

                                                                    

 

Kapanma Saati: 01.44