DÖNEM: 24 CİLT: 54 YASAMA YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
127’nci Birleşim
1 Temmuz 2013 Pazartesi
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve
kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar
tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMA
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Osmaniye
Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve 19 milletvekilinin, astsubayların
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/684)
2.- Osmaniye
Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve 19 milletvekilinin, 4/C’li personelin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/685)
3.- Antalya
Milletvekili Mehmet Günal ve 20 milletvekilinin, FATİH Projesi’nin
doğurabileceği sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/686)
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Sinop
Milletvekili Engin Altay’ın, AK PARTİ’nin Grup Başkan Vekilliğine, Meclis
Başkan Vekilliğine ve Başkanlık Divanı üyeliklerine seçilen milletvekillerini
kutladığına ve Sivas Madımak katliamının 20’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
2.- Kalkınma Bakanı
Cevdet Yılmaz’ın, Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan’ın Onuncu Kalkınma
Planı’nın birinci bölümü üzerinde şahsı adına yaptığı konuşma sırasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- MHP Grubunun,
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır ve arkadaşları tarafından başta yaşanan intihar olayları olmak üzere 4/C
statüsünde çalışanların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi (10/213); Elâzığ Milletvekili Enver Erdem ve arkadaşları
tarafından 10/4/2012 tarih 4283 sayı ile özelleştirme sonrası 4/C kadrolarına
atanan personelin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan
Meclis araştırması önergelerinin, Genel Kurulun 1 Temmuz 2013 Pazartesi günkü
birleşiminde okunarak görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- CHP Grubunun,
İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi ve arkadaşları tarafından Alevi
yurttaşlarımıza yönelik gerçekleşen Maraş, Çorum ve Sivas katliamlarına ilişkin
dosyaların yeniden açılması, zaman aşımının ortadan kaldırılarak maddi zarar
görenlerin tespit edilmesi amacıyla 22/5/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel
Kurulun 1 Temmuz 2013 Pazartesi günkü birleşiminde okunarak görüşmelerinin aynı
tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Çelebi’nin, Çankırı Milletvekili İdris Şahin’in CHP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
2.- Sinop
Milletvekili Engin Altay’ın, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’ın CHP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
3.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Sinop Milletvekili Engin Altay’ın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşma sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
4.- Sinop
Milletvekili Engin Altay’ın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşma sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler
1.- Onuncu
Kalkınma Planının (2014-2018) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Sunulduğuna Dair Başbakanlık Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(3/1238) (S. Sayısı: 476)
IX.- OYLAMALAR
1.- (S. Sayısı:
476) Onuncu Kalkınma Planının (2014-2018) Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Sunulduğuna Dair Başbakanlık Tezkeresi’nin oylaması
X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul
Milletvekili İhsan Özkes’in, Diyanet İşleri Başkanlığının çözüm süreciyle
ilgili çalışmalarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir
Bozdağ’ın cevabı (7/22188)
2.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, selada vefat edenlerle ilgili duyurunun
Kürtçe yapılabileceği ile ilgili açıklamasına ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı (7/22259)
3.- İstanbul
Milletvekili D. Ali Torlak’ın, özelleştirmeler, özelleştirmelerden elde edilen
gelirler ve bu gelirlerle yapılan yatırımlara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı
Mehmet Şimşek’in cevabı (7/22512) Ek cevap
4.- Erzincan
Milletvekili Muharrem Işık’ın, TBMM Kampüsü içinde görüldükleri iddia edilen
kişilere ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet
Sağlam’ın cevabı (7/23248)
5.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, TRT’de görev yapan bir müfettişin hazırladığı
teftiş raporu ile ilgili iddialar ve bazı TRT kanallarında çalışan yabancı
uyruklu kişilere ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı
(7/23656)
6.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, bağlı kurum ve kuruluşlara ait lojmanlar ile
söz konusu lojmanların satışına ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınç’ın cevabı (7/23659)
7.- Kocaeli
Milletvekili Haydar Akar’ın, Kocaeli’nin Kartepe ilçesinde hayatı olumsuz bir
şekilde etkilediği iddia edilen kokuya ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/23706)
8.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığın tanıtım faaliyetleri ile
ilgili çeşitli hususlara ve TOKİ tarafından yürütülen bir projeye ilişkin sorusu
ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/23709)
9.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, İlbanktaki uzmanların ek göstergelerine ilişkin
sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/23710)
10.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, kara ve deniz alanlarında çölleşme etkisindeki
arazilere ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın
cevabı (7/23713)
11.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlara ait
lojmanlar ile söz konusu lojmanların satışına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı
Mehmet Şimşek’in cevabı (7/23876)
12.- Antalya
Milletvekili Gürkut Acar’ın, Türkiye ve Antalya ili özelinde millî parkların
yüzölçümündeki değişimler ve bu alanların maden işletmelerine açılmasına
ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/23921)
13.- Tekirdağ
Milletvekili Candan Yüceer’in, açılan taş ocakları ile bunların çevreye
etkilerine ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı
(7/23927)
14.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, ekoturizmin geliştirilmesine ilişkin sorusu ve
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/23929)
15.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında maden alanlarının
iyileştirilmeleri amacıyla halofit kullanımına ilişkin sorusu ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/23934)
16.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında bir bitki
kullanılarak gerçekleştirilen erozyonla mücadele çalışmalarına ilişkin sorusu
ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/23939)
17.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, nesli tehlike altında olan türlerin korunması
için yapılan çalışmalara ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlu’nun cevabı (7/23943)
18.- Antalya
Milletvekili Gürkut Acar’ın, İstanbul Eyüp’teki bir orman alanının tahsis ve
satış sürecine ilişkin Başbakandan sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlu’nun cevabı (7/24036)
19.- Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, bağlı kurum ve kuruluşlar tarafından kiralanan
ve kiraya verilen hizmet binaları ile araçlara ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/24050)
20.- Tekirdağ
Milletvekili Bülent Belen’in, Tekirdağ’da Bakanlığa bağlı birimlerde istihdam
edilen personele ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın
cevabı (7/24140)
21.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, Orta Doğu’da faaliyet gösteren Türk şirketlerinin Arap
Baharı öncesi ve sonrasındaki yatırımlarına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı
Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/24142)
22.- Balıkesir
Milletvekili Ayşe Nedret Akova’nın, pirinçteki KDV oranına ilişkin sorusu ve
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/24308)
23.- İstanbul
Milletvekili Ali Özgündüz’ün, üniversite öğrencilerine zorla kredi kartı
kullandırılmasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı'nın cevabı
(7/24333)
24.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Kocaeli Üniversitesi çevresindeki çam
ağaçlarının zararlı haşerattan korunması için yapılan çalışmalara ilişkin
sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/24376)
25.- Balıkesir
Milletvekili Ayşe Nedret Akova’nın, geçici orman işçilerine kadro verilmesine
ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/24378)
26.- Adana
Milletvekili Murat Bozlak’ın, Tunceli’deki kaçak orman kesimi iddialarına
ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/24475)
27.- Diyarbakır
Milletvekili Emine Ayna’nın, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da resmî ilan yayınlama
hakkı verilen yerel gazetelere ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınç’ın cevabı (7/24758)
28.- İstanbul
Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in, gazetecilerin mesleki sorunları ve basın
özgürlüğüne ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı
(7/24759)
29.- Tokat
Milletvekili Orhan Düzgün’ün, bazı vakıflar aracılığıyla yurt dışına gönderilen
öğrencilere ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı
(7/24763)
30.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, soru önergelerine ve bunların
cevaplandırılmasına ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın
cevabı (7/24765)
31.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, Anadolu Ajansı Haber Akademisinin muhabir olan
ilk mezunlarının aynı kadroda görev alan eski muhabirlerden daha yüksek maaş
aldıkları iddiasına ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın
cevabı (7/24766)
32.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Ardanuç ilçesindeki TOKİ projesine
ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı
(7/24846)
33.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, soru önergelerine ve bunların cevaplandırılmasına
ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı
(7/24858)
34.- Eskişehir
Milletvekili Ruhsar Demirel’in, Bakanlık tarafından psikolojik tacizin
(mobbing) önlenmesi kapsamında yapılan çalışmalara ilişkin sorusu ve Ekonomi
Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/24873)
35.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, soru önergelerine ve bunların
cevaplandırılmasına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın
cevabı (7/24874)
36.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, bağlı kurum ve kuruluşlarda çalışan taşeron
işçilere ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı'nın cevabı (7/25034)
37.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, promosyon ödemesi ile ilgili yapılan
sözleşmeye ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı'nın cevabı (7/25038)
38.- Eskişehir
Milletvekili Ruhsar Demirel’in, Bakanlık tarafından psikolojik tacizin
(mobbing) önlenmesi kapsamında yapılan çalışmalara ilişkin sorusu ve Orman ve
Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/25064)
39.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, soru önergelerine ve bunların
cevaplandırılmasına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlu’nun cevabı (7/25065)
40.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, 2002 yılından itibaren Bursa’ya veya
Bursa’dan tayin edilen personele ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı
Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/25066)
41.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakanlığın Bursa’daki yatırımlarına ilişkin
sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/25067)
42.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, Türk Dil Kurumu tarafından hazırlandığı iddia edilen
Kürtçe sözlüğe ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı
(7/25200)
43.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, bazı TV kanallarına PKK tarafından destek verildiği
iddialarına ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı
(7/25202)
44.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bursa’da Bakanlığa bağlı kurum ve
kuruluşlarda 2002 yılından itibaren meydana gelen iş kazalarına ilişkin sorusu
ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/25656)
45.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığın su alımı yaptığı
firmalara ve bir açıklamasına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı
Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/25663)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 14.01’de açılarak altı oturum yaptı.
Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova’nın, TÜİK’in anketlerine
ilişkin gündem dışı konuşmasına Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz cevap verdi.
Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz, İstanbul’da bulunan 2/B
arazilerinin rayiç bedellerinin tespitinde yaşanan sorunlara,
İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel, Birleşmiş Milletler
26 Haziran İşkenceye Karşı Mücadele ve İşkence Görenlerle Uluslararası
Dayanışma Günü’ne,
İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır, Milliyetçi Hareket Partisi
olarak, sağlık çalışanlarına şiddet kullanılmasını kınadıklarına ve
komisyonlarda görüşülen torba yasalardaki adaletsizliklerin düzeltilmesini
talep ettiklerine,
Bursa Milletvekili İlhan Demiröz, Bursa Keles Kozağacı Vadisi’nde
kurulacak termik santral için yapılacak ÇED toplantısına,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Cumhuriyet Halk Partisi grup
başkan vekilliklerine seçilen milletvekillerini tebrik ettiğine ve grup başkan
vekillerine verilen söz hakkının başkalarına devredilmesi uygulamasını doğru
bulmadığına,
İlişkin birer açıklamada bulundular.
BDP Grup Başkan Vekili Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın,
güvenlik güçlerinin toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde orantısız güç kullandığı
iddialarının (10/681),
Elâzığ Milletvekili Enver Erdem ve 19 milletvekilinin, kayısı
üretimi, işletimi ve pazarlanmasında yaşanan sorunların (10/682),
Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici ve 21 milletvekilinin,
ayrımcılık ve nefret suçlarındaki artışın nedenlerinin (10/683),
Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine
sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve görüşmelerinin sırası
geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde bulunduğu dönemde
de çalışma talebinin uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi kabul edildi.
MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan
Kütahya Milletvekili Alim Işık ve arkadaşları tarafından ataması yapılmayan
öğretmenlerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi (10/81); Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut ve arkadaşları
tarafından öğretmenlerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi (10/322); Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve arkadaşları tarafından
3/5/2012 tarih 4776 sayı ile öğretmenlerin hayat standartlarında yaşanan
olumsuz değişimin sebeplerinin ve sonuçlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi; Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu ve
arkadaşları tarafından 14/1/2013 tarih 8398 sayı ile atanamayan öğretmenler ve
eğitimin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi;
Ankara Milletvekili Zühal Topcu ve arkadaşları tarafından 10/5/2013 tarih 12953
sayı ile bilgisayar ve öğretim teknolojileri öğretmenlerinin sorunları ile
bilişim ve yazılım dersinin müfredata konulması konularının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergelerinin,
CHP Grubunun, 11/6/2013 tarihinde İstanbul Milletvekili İhsan
Özkes ve arkadaşları tarafından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve AKP
Hükûmetinin Gezi Parkı eylemleri sırasında söylem ve yaklaşımlarında dinî
sembolleri kendi politikalarına uydurmaya çalışarak dini istismar etmelerinin
araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan
Meclis araştırması önergesinin (958 sıra no.lu), Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınmasına,
Genel Kurulun 27 Haziran 2013 Perşembe günkü (bugün) birleşiminde
okunarak görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerileri
yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Isparta Milletvekili Recep Özel, İstanbul Milletvekili İhsan
Özkes’in CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında AK PARTİ Grup
Başkanına,
İstanbul Milletvekili İhsan Özkes, Isparta Milletvekili Recep
Özel’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında şahsına,
Sinop Milletvekili Engin Altay, İstanbul Milletvekili Metin
Külünk’ün CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine,
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın, Aydın Milletvekili Ali
Uzunırmak’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında AK PARTİ Grup
Başkanına,
Konya Milletvekili Faruk Bal, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında Milliyetçi Hareket Partisine,
Sinop Milletvekili Engin Altay, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında Cumhuriyet Halk Partisine,
Sataşmaları nedeniyle birer konuşma yaptılar.
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut, Gümüşhane Milletvekili
Kemalettin Aydın’ın MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin bir açıklamada bulundu.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün
91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu’nun (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156),
2’nci sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün
91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu
raporlarının (1/484) (S. Sayısı: 287),
3’üncü sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, Orta Asya ve
Kafkaslar Bölgesel Balıkçılık ve Su Ürünleri Yetiştiriciliği Komisyonu
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Tarım,
Orman ve Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu raporlarının (1/498) (S.
Sayısı: 173),
5’inci sırasında yer alan, Pan-Avrupa-Akdeniz Tercihli Menşe
Kurallarına Dair Bölgesel Konvansiyonun Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/770) (S. Sayısı: 467),
Görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadığından ertelendi.
4’üncü sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün
91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Yargı
Hizmetleri ile İlgili Olarak Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/785) (S. Sayısı 475), görüşmeleri
tamamlanarak kabul edildi.
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın, Mersin Milletvekili Ali Rıza
Öztürk’ün görüşülen kanun tasarısının 4’üncü maddesi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşma sırasında şahsına,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in görüşülen kanun tasarısının 10’uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşma sırasında AK PARTİ Grup Başkanına,
Sataşmaları nedeniyle birer konuşma yaptılar.
Komisyonların bulunmayacağı anlaşıldığından, alınan karar
gereğince, 1 Temmuz 2013 Pazartesi günü saat 13.00’te toplanmak üzere 20.02’de
birleşime son verildi.
Sadık
YAKUT
Başkan
Vekili
Fatih
ŞAHİN Mustafa
HAMARAT
Ankara Ordu
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Özlem
YEMİŞÇİ Mine
LÖK BEYAZ
Tekirdağ Diyarbakır
Kâtip Üye Kâtip
Üye
II.-
GELEN KâĞITLAR
No:
186
28 Haziran 2013 Cuma
Tasarı
1.- Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/796) (İçişleri; Adalet; Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm; Milli Savunma; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile
Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.06.2013)
Teklifler
1.- İzmir
Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli ve Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ile 1
Milletvekilinin; Kuyumcular Dışındaki Yerlerde Altın Alım Satımının
Yasaklanması Hakkında Kanun Teklifi (2/1671) (Plan ve Bütçe ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21.06.2013)
2.- İstanbul
Milletvekili Ali Özgündüz ve 9 Milletvekilinin; 3201 Sayılı Emniyet Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1672) (İçişleri
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.06.2013)
3.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; İl İdaresi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1673) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa
geliş tarihi: 25.06.2013)
4.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 4 Milletvekilinin; İfade Özgürlüğünün
Eksiksiz Sağlanması Bağlamında; Terörle Mücadele Kanunu ile Türk Ceza Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1674) (İçişleri; İnsan Haklarını
İnceleme ile Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.06.2013)
5.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1675)
(İnsan Haklarını İnceleme; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Adalet
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.06.2013)
6.- Mersin
Milletvekili Ali Öz ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır'ın; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1676) (Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26.06.2013)
No:
187
1 Temmuz 2013 Pazartesi
Rapor
1.- Onuncu
Kalkınma Planının (2014 – 2018) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Sunulduğuna
Dair Başbakanlık Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (3/1238) (S.
Sayısı: 476) (Dağıtma tarihi: 01.07.2013) (GÜNDEME)
No:
187’ye Ek
1 Temmuz 2013 Pazartesi
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Osmaniye
Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve 19 Milletvekilinin, astsubayların
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/684) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27.03.2012)
2.- Osmaniye
Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve 19 Milletvekilinin, 4-C’li personelin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/685) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27.03.2012)
3.- Antalya
Milletvekili Mehmet Günal ve 20 Milletvekilinin, Fatih projesinin
doğurabileceği sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/686) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.03.2012)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Erdoğan Toprak’ın, engelli çocukları olan çalışan annelerin
mağduriyetlerinin giderilmesine yönelik çalışmalara ilişkin Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanından sözlü soru önergesi (6/4075) (Başkanlığa geliş tarihi:
11.06.2013)
2.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Domaniç Devlet Hastanesinin uzman doktor ve
sağlık personeli ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi
(6/4076) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
3.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Emet Devlet Hastanesinin uzman doktor ve
sağlık personeli ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi
(6/4077) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
4.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Gediz Devlet Hastanesinin uzman doktor ve
sağlık personeli ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi
(6/4078) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
5.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Tavşanlı Devlet Hastanesinin uzman doktor ve
sağlık personeli ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi
(6/4079) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
6.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Simav Devlet Hastanesinin uzman doktor ve
sağlık personeli ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi
(6/4080) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
7.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık kadrolarına ve personel durumuna ilişkin
Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/4081) (Başkanlığa geliş tarihi:
12.06.2013)
8.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık personelinin görev yeri değişikliklerine
ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/4082) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12.06.2013)
9.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya’da Devlet hastanesi yapılması talebine
ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/4083) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12.06.2013)
10.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Altıntaş Devlet Hastanesinin uzman doktor ve
sağlık personeli ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi
(6/4084) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
11.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Çavdarhisar Devlet Hastanesinin uzman doktor
ve sağlık personeli ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi
(6/4085) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
12.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya’nın Şaphane ilçesine Devlet Hastanesi
yapılması talebine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/4086)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
13.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya’nın Hisarcık ilçesine Devlet Hastanesi yapılması
talebine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/4087) (Başkanlığa
geliş tarihi: 12.06.2013)
14.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya’nın Pazarlar ilçesine Devlet Hastanesi
yapılması talebine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/4088)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
15.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya’nın Aslanapa ve Dumlupınar ilçelerindeki
Devlet Hastanelerinin uzman doktor ve sağlık personeli ihtiyacına ilişkin
Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/4089) (Başkanlığa geliş tarihi:
12.06.2013)
16.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, depremden sonra boşaltılan Simav Devlet Hastanesi
hizmet binalarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/4090)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
17.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Dumlupınar Üniversitesinde inşaatı tamamlanan
hastane binaları ile ilgili çalışmalara ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru
önergesi (6/4091) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
18.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Simav’da yapılması planlanan hastane binasına
ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/4092) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12.06.2013)
19.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık personelinin görev yeri değişikliklerine
ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/4093) (Başkanlığa
geliş tarihi: 12.06.2013)
20.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık kadrolarına ve personel durumuna ilişkin
Gümrük ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/4094) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12.06.2013)
21.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık personelinin görev yeri değişikliklerine
ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/4095) (Başkanlığa
geliş tarihi: 12.06.2013)
22.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Başbakanlık personelinin görev yeri değişikliklerine
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/4096) (Başkanlığa geliş tarihi:
12.06.2013)
23.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık kadrolarına ve personel durumuna ilişkin
Orman ve Su İşleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/4097) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12.06.2013)
24.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Başbakanlık kadrolarına ve personel durumuna ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/4098) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
25.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık personelinin görev yeri değişikliklerine
ilişkin Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/4099) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12.06.2013)
26.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık kadrolarına ve personel durumuna ilişkin
Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/4100) (Başkanlığa geliş tarihi:
12.06.2013)
27.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, bağlı kurum ve kuruluşların kadrolarına ve personel
durumlarına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) sözlü soru önergesi
(6/4101) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
28.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık personelinin görev yeri değişikliklerine
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/4102)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
29.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, bağlı kurum ve kuruluş personelinin görev yeri
değişikliklerine ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) sözlü soru
önergesi (6/4103) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
30.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık kadrolarına ve personel durumuna ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/4104) (Başkanlığa
geliş tarihi: 12.06.2013)
31.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, bağlı kurum ve kuruluşların kadrolarına ve personel
durumlarına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) sözlü soru önergesi
(6/4105) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
32.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık kadrolarına ve personel durumuna ilişkin
Ekonomi Bakanından sözlü soru önergesi (6/4106) (Başkanlığa geliş tarihi:
12.06.2013)
33.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, bağlı kurum ve kuruluş personelinin görev yeri
değişikliklerine ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) sözlü soru
önergesi (6/4107) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
34.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık personelinin görev yeri değişikliklerine
ilişkin Ekonomi Bakanından sözlü soru önergesi (6/4108) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12.06.2013)
35.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık kadrolarına ve personel durumuna ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından sözlü soru önergesi (6/4109)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
36.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, bağlı kurum ve kuruluşların kadrolarına ve personel
durumlarına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Beşir Atalay) sözlü soru önergesi
(6/4110) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
37.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık personelinin görev yeri değişikliklerine
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından sözlü soru önergesi
(6/4111) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
38.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, bağlı kurum ve kuruluş personelinin görev yeri
değişikliklerine ilişkin Başbakan Yardımcısından (Beşir Atalay) sözlü soru
önergesi (6/4112) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
39.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Simav’da yapılması planlanan hastane binasına
ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından sözlü soru önergesi (6/4113) (Başkanlığa
geliş tarihi: 12.06.2013)
40.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, bağlı kurum ve kuruluşların kadrolarına ve personel
durumlarına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) sözlü soru önergesi
(6/4114) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
41.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık personelinin görev yeri değişikliklerine ilişkin
Çevre ve Şehircilik Bakanından sözlü soru önergesi (6/4115) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12.06.2013)
42.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, bağlı kurum ve kuruluş personelinin görev yeri
değişikliklerine ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) sözlü soru
önergesi (6/4116) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
43.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık kadrolarına ve personel durumuna ilişkin
Çevre ve Şehircilik Bakanından sözlü soru önergesi (6/4117) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12.06.2013)
44.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık personelinin görev yeri değişikliklerine
ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından sözlü soru önergesi (6/4118)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
45.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık kadrolarına ve personel durumuna ilişkin
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından sözlü soru önergesi (6/4119) (Başkanlığa
geliş tarihi: 12.06.2013)
46.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık personelinin görev yeri değişikliklerine
ilişkin Avrupa Birliği Bakanından sözlü soru önergesi (6/4120) (Başkanlığa
geliş tarihi: 12.06.2013)
47.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık personelinin görev yeri değişikliklerine
ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/4121) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12.06.2013)
48.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık kadrolarına ve personel durumuna ilişkin
Avrupa Birliği Bakanından sözlü soru önergesi (6/4122) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12.06.2013)
49.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık kadrolarına ve personel durumuna ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/4123) (Başkanlığa geliş tarihi:
12.06.2013)
50.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık personelinin görev yeri değişikliklerine
ilişkin Milli Savunma Bakanından sözlü soru önergesi (6/4124) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12.06.2013)
51.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık kadrolarına ve personel durumuna ilişkin
Milli Savunma Bakanından sözlü soru önergesi (6/4125) (Başkanlığa geliş tarihi:
12.06.2013)
52.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık kadrolarına ve personel durumuna ilişkin
Gençlik ve Spor Bakanından sözlü soru önergesi (6/4126) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12.06.2013)
53.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık personelinin görev yeri değişikliklerine
ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/4127) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12.06.2013)
54.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık personelinin görev yeri değişikliklerine
ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından sözlü soru önergesi (6/4128)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
55.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık personelinin görev yeri değişikliklerine
ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından sözlü soru önergesi (6/4129) (Başkanlığa
geliş tarihi: 12.06.2013)
56.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık kadrolarına ve personel durumuna ilişkin
Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/4130) (Başkanlığa geliş tarihi:
12.06.2013)
57.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık kadrolarına ve personel durumuna ilişkin
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından sözlü soru önergesi (6/4131) (Başkanlığa
geliş tarihi: 12.06.2013)
58.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık kadrolarına ve personel durumuna ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/4132) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12.06.2013)
59.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık personelinin görev yeri değişikliklerine
ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından sözlü soru önergesi (6/4133)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
60.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık personelinin görev yeri değişikliklerine
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/4134) (Başkanlığa
geliş tarihi: 12.06.2013)
61.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık kadrolarına ve personel durumuna ilişkin
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/4135) (Başkanlığa
geliş tarihi: 12.06.2013)
62.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık kadrolarına ve personel durumuna ilişkin
Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/4136) (Başkanlığa geliş tarihi:
12.06.2013)
63.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık personelinin görev yeri değişikliklerine
ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/4137)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
64.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık personelinin görev yeri değişikliklerine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/4138) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12.06.2013)
65.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık kadrolarına ve personel durumuna ilişkin
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından sözlü soru önergesi (6/4139) (Başkanlığa
geliş tarihi: 12.06.2013)
66.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık kadrolarına ve personel durumuna ilişkin
Kalkınma Bakanından sözlü soru önergesi (6/4140) (Başkanlığa geliş tarihi:
12.06.2013)
67.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık kadrolarına ve personel durumuna ilişkin
Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/4141) (Başkanlığa geliş tarihi:
12.06.2013)
68.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık personelinin görev yeri değişikliklerine
ilişkin Kalkınma Bakanından sözlü soru önergesi (6/4142) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12.06.2013)
69.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık personelinin görev yeri değişikliklerine
ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/4143) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12.06.2013)
70.- Antalya
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Bursa’nın Karacabey ilçesindeki bir camiye
ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) sözlü soru önergesi (6/4144)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
71.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, TCDD Pendik-Haydarpaşa ve Pendik-Gebze banliyö
hatlarında çalışan personele ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanından sözlü soru önergesi (6/4145) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
72.- Antalya Milletvekili
Gürkut Acar’ın, Van’ın Erciş ilçesinde TOKİ tarafından konut yapımı için
belirlenen bir alana ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/4146)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
73.- Antalya
Milletvekili Gürkut Acar’ın, Aksu Köy Enstitüsünün arazisine ilişkin Milli
Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/4147) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.06.2013)
74.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, 2002-2013 yılları arasında Bakanlıkta hizmet alımı
yoluyla veya sözleşmeli olarak çalıştırılan personele ilişkin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından sözlü soru önergesi (6/4148) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13.06.2013)
75.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, 2002-2013 yılları arasında Bakanlıkta hizmet alımı
yoluyla veya sözleşmeli olarak çalıştırılan personele ilişkin Sağlık Bakanından
sözlü soru önergesi (6/4149) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
76.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, 2002-2013 yılları arasında Bakanlıkta hizmet alımı
yoluyla veya sözleşmeli olarak çalıştırılan personele ilişkin Orman ve Su
İşleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/4150) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.06.2013)
77.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, 2002-2013 yılları arasında Bakanlıkta hizmet alımı
yoluyla veya sözleşmeli olarak çalıştırılan personele ilişkin Milli Savunma
Bakanından sözlü soru önergesi (6/4151) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
78.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, 2002-2013 yılları arasında Bakanlıkta hizmet alımı
yoluyla veya sözleşmeli olarak çalıştırılan personele ilişkin Milli Eğitim
Bakanından sözlü soru önergesi (6/4152) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
79.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, 2002-2013 yılları arasında Bakanlıkta hizmet alımı
yoluyla veya sözleşmeli olarak çalıştırılan personele ilişkin Maliye Bakanından
sözlü soru önergesi (6/4153) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
80.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, 2002-2013 yılları arasında Bakanlıkta hizmet alımı
yoluyla veya sözleşmeli olarak çalıştırılan personele ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından sözlü soru önergesi (6/4154) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
81.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, 2002-2013 yılları arasında Bakanlıkta hizmet alımı
yoluyla veya sözleşmeli olarak çalıştırılan personele ilişkin Kalkınma
Bakanından sözlü soru önergesi (6/4155) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
82.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, 2002-2013 yılları arasında Bakanlıkta hizmet alımı
yoluyla veya sözleşmeli olarak çalıştırılan personele ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/4156) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
83.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, 2002-2013 yılları arasında Bakanlıkta hizmet alımı
yoluyla veya sözleşmeli olarak çalıştırılan personele ilişkin Gümrük ve Ticaret
Bakanından sözlü soru önergesi (6/4157) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
84.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, 2002-2013 yılları arasında Bakanlıkta hizmet alımı
yoluyla veya sözleşmeli olarak çalıştırılan personele ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından sözlü soru önergesi (6/4158) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.06.2013)
85.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, 2002-2013 yılları arasında Bakanlıkta hizmet alımı
yoluyla veya sözleşmeli olarak çalıştırılan personele ilişkin Gençlik ve Spor
Bakanından sözlü soru önergesi (6/4159) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
86.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, 2002-2013 yılları arasında Bakanlıkta hizmet alımı
yoluyla veya sözleşmeli olarak çalıştırılan personele ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/4160) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.06.2013)
87.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, 2002-2013 yılları arasında Bakanlıkta hizmet alımı
yoluyla veya sözleşmeli olarak çalıştırılan personele ilişkin Ekonomi
Bakanından sözlü soru önergesi (6/4161) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
88.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, 2002-2013 yılları arasında Bakanlıkta hizmet alımı yoluyla veya
sözleşmeli olarak çalıştırılan personele ilişkin Dışişleri Bakanından sözlü
soru önergesi (6/4162) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
89.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, 2002-2013 yılları arasında Bakanlıkta hizmet alımı
yoluyla veya sözleşmeli olarak çalıştırılan personele ilişkin Çevre ve
Şehircilik Bakanından sözlü soru önergesi (6/4163) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.06.2013)
90.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, 2002-2013 yılları arasında Bakanlıkta hizmet alımı
yoluyla veya sözleşmeli olarak çalıştırılan personele ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/4164) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.06.2013)
91.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, 2002-2013 yılları arasında Bakanlıkta hizmet alımı
yoluyla veya sözleşmeli olarak çalıştırılan personele ilişkin Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanından sözlü soru önergesi (6/4165) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.06.2013)
92.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, 2002-2013 yılları arasında Bakanlıkta hizmet alımı
yoluyla veya sözleşmeli olarak çalıştırılan personele ilişkin Avrupa Birliği
Bakanından sözlü soru önergesi (6/4166) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
93.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, 2002-2013 yılları arasında Bakanlıkta hizmet alımı
yoluyla veya sözleşmeli olarak çalıştırılan personele ilişkin Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanından sözlü soru önergesi (6/4167) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.06.2013)
94.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, 2002-2013 yılları arasında Bakanlıkta hizmet alımı
yoluyla veya sözleşmeli olarak çalıştırılan personele ilişkin Adalet Bakanından
sözlü soru önergesi (6/4168) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
95.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, 2002-2013 yılları arasında bağlı kurum ve
kuruluşlarda hizmet alımı yoluyla veya sözleşmeli olarak çalıştırılan personele
ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) sözlü soru önergesi (6/4169)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
96.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, 2002-2013 yılları arasında bağlı kurum ve
kuruluşlarda hizmet alımı yoluyla veya sözleşmeli olarak çalıştırılan personele
ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) sözlü soru önergesi (6/4170)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
97.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, 2002-2013 yılları arasında bağlı kurum ve
kuruluşlarda hizmet alımı yoluyla veya sözleşmeli olarak çalıştırılan personele
ilişkin Başbakan Yardımcısından (Beşir Atalay) sözlü soru önergesi (6/4171)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
98.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, 2002-2013 yılları arasında bağlı kurum ve
kuruluşlarda hizmet alımı yoluyla veya sözleşmeli olarak çalıştırılan personele
ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) sözlü soru önergesi (6/4172)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
99.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, 2002-2013 yılları arasında Başbakanlıkta hizmet
alımı yoluyla veya sözleşmeli olarak çalıştırılan personele ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/4173) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
100.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Şanlıurfa’da selden etkilenen çiftçilerin
mağduriyetine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından sözlü soru önergesi
(6/4174) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
101.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya’nın Simav ilçesinde yapımı planlanan bir
ilköğretim okuluna ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/4175)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
102.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, PKK’nın çekilme sürecine ilişkin Adalet Bakanından
sözlü soru önergesi (6/4176) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
103.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, çocuk suçluluğuna ve önlenmesi için yapılan
çalışmalara ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/4177) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13.06.2013)
104.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, tazyik hapsi cezalarına ilişkin Adalet Bakanından
sözlü soru önergesi (6/4178) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Rekabet Kurumu Başkanının oğlu tarafından
işletilen bir işletmeye haksız rekabet olarak değerlendirilebilecek şekilde
bazı firmalar tarafından ödeme yapıldığı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/26113) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
2.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Taksim Gezi Parkı eylemleri nedeniyle bazı
öğrencilerin burslarının kesildiği iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/26114) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
3.- Ordu
Milletvekili İdris Yıldız’ın, İstanbul Atatürk Kültür Merkezinin yıkılacağı
yönündeki açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/26115)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
4.- Sivas
Milletvekili Malik Ecder Özdemir’in, Gezi Parkı olayları ile ilgili bir
yorumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/26116) (Başkanlığa geliş
tarihi: 11.06.2013)
5.- Antalya
Milletvekili Gürkut Acar’ın, İstanbul Gazi Mahallesindeki Gezi Parkı
olaylarında İngilizce konuşan bazı kişilerin polisleri yönlendirdiği iddiasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/26117) (Başkanlığa geliş tarihi:
11.06.2013)
6.- Muğla
Milletvekili Tolga Çandar’ın, TOKİ tarafından Muğla Milas’ta yapılan toplu
konutlarda balkon bulunmamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/26118) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
7.- Isparta
Milletvekili Ali Haydar Öner’in, Gezi Parkı olaylarında polisin müdahalesine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/26119) (Başkanlığa geliş tarihi:
11.06.2013)
8.- Isparta Milletvekili
Ali Haydar Öner’in, Gezi Parkı olayları çerçevesinde yapılan eylemlerde
yaralanarak sağlık kuruluşlarına gelen kişilerle ilgili ayrı bir kayıt
tutulduğu iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/26120)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
9.- İstanbul
Milletvekili Umut Oran’ın, Başbakanlık ve bakanlıklar için kamuoyu
araştırmaları yaptığı ifade edilen araştırma şirketi ve bir ortağının
açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/26121) (Başkanlığa
geliş tarihi: 11.06.2013)
10.- İstanbul
Milletvekili Umut Oran’ın, İstanbul Atatürk Kültür Merkezinin yıkılacağı
yönündeki açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/26122)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
11.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan’ın, Van’ın Erciş ilçesindeki bir köyde TOKİ
tarafından konut yapılacak alana ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/26123) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
12.- İzmir
Milletvekili Hülya Güven’in, son on yılda dikilen ağaçlara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/26124) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
13.- İstanbul
Milletvekili Osman Oktay Ekşi’nin, bazı kamu kurum ve kuruluşlarının
edindikleri kişisel verileri Milli İstihbarat Teşkilatı ile paylaştıkları
yönündeki iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/26125)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
14.- İstanbul
Milletvekili Osman Oktay Ekşi’nin, İstanbul Atatürk Kültür Merkezinin
yıkılacağı yönündeki açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/26126) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
15.- Iğdır
Milletvekili Sinan Oğan’ın, Gezi Parkı olaylarının nedeniyle ilgili yaptığı
yorumlarda göndermede bulunduğu faiz lobisine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/26127) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
16.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, İsrail’den yapılan ithalata ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/26128) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
17.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın, kişisel verilerin paylaşımı ile ilgili MİT’in
çeşitli kurumlarla protokoller imzaladığı iddialarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/26129) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
18.- Diyarbakır
Milletvekili Nursel Aydoğan’ın, kişisel verilerin paylaşımı ile ilgili MİT’in
çeşitli kurumlarla protokoller yaptığı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/26130) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
19.- Van
Milletvekili Nazmi Gür’ün, kişisel verilerin paylaşımı ile ilgili MİT’in
çeşitli kurumlarla protokoller yaptığı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/26131) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
20.- Çanakkale
Milletvekili Ali Sarıbaş’ın, ABD ile AB arasında imzalanacağı iddia edilen
serbest ticaret antlaşmasının Türkiye’ye etkilerine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/26132) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
21.- Mersin
Milletvekili Vahap Seçer’in, Akdeniz Oyunları Uluslararası Komitesi tarafından
Gezi Parkı olayları nedeniyle Mersin’de düzenlenecek Akdeniz Oyunlarının
güvenliği için endişelerin dile getirildiği iddiasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/26133) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
22.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Ankara’da yardıma muhtaç
vatandaşlara yönelik sosyal yardımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/26134) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
23.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Antalya’da yardıma muhtaç
vatandaşlara yönelik sosyal yardımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/26135) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
24.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Artvin’de yardıma muhtaç
vatandaşlara yönelik sosyal yardımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/26136) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
25.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Aydın’da yardıma muhtaç vatandaşlara
yönelik sosyal yardımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/26137)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
26.- Adana
Milletvekili Ali Demirçalı’nın, Diyanet İşleri Başkanlığı temsilcilerinin bazı
açıklamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/26138) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13.06.2013)
27.- Adana
Milletvekili Ali Demirçalı’nın, Adana’da gerçekleştirilmesi planlanan projelere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/26139) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.06.2013)
28.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Türkiye’nin 2000 yılı sonrası nüfus verilerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/26140) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.06.2013)
29.- Hatay
Milletvekili Mevlüt Dudu’nun, Suriye sınırının güvenliğine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/26141) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
30.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Başbakanlık çalışanlarının e-posta
ve sosyal medya hesaplarının izlenip izlenmediğine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/26142) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
31.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Gezi Parkı olaylarında bir grup
eylemcinin İstanbul Dolmabahçe’deki bir camiye sığınmasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/26143) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
32.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, haklarında soruşturma açılan personele ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/26144) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.06.2013)
33.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Başbakanlık üst düzey yönetici kadrolarında
vekaleten görev yapan personele ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/26145) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
34.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Başbakanlık aleyhine açılan davalara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/26146) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.06.2013)
35.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, yabancı gerçek veya tüzel kişiler tarafından Başbakanlık
aleyhine açılan davalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/26147)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
36.- Van
Milletvekili Nazmi Gür’ün, terör nedeniyle boşaltılan köylere ve köye dönüşlere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/26148) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.06.2013)
37.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Gezi Parkı olayları bağlamında Ankara Büyükşehir
Belediyesi tarafından yayımlanan bir genelge ile uygulamasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/26149) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.06.2013)
38.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, bağlı kurum ve kuruluşların Bursa’daki
projelerine ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi
(7/26150) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
39.- Kırklareli Milletvekili
Turgut Dibek’in, bazı televizyon kanallarının geçmişe ait bayrak yakma
görüntülerini söz konusu eylemin Gezi Parkı olaylarında meydana geldiği
şeklinde yansıtmasına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı
soru önergesi (7/26151) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
40.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, bağlı kurumlarda çalışanların
e-posta ve sosyal medya hesaplarının izlenip izlenmediğine ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/26152) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12.06.2013)
41.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Gezi Parkı olaylarını göndermede
bulunan bazı televizyon programlarının sansürlendiği iddiasına ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/26153) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13.06.2013)
42.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Gezi Parkı olaylarını yansıtan bazı
televizyon kanallarına RTÜK tarafından ceza kesilmesine ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/26154) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13.06.2013)
43.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, bağlı kurum ve kuruluşlar aleyhine açılan davalara
ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/26155)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
44.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, yabancı gerçek veya tüzel kişiler tarafından bağlı
kurum ve kuruluşlar aleyhine açılan davalara ilişkin Başbakan Yardımcısından
(Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/26156) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.06.2013)
45.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, bağlı kurum ve kuruluşların üst düzey yönetici
kadrolarında vekaleten görev yapan personele ilişkin Başbakan Yardımcısından
(Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/26157) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.06.2013)
46.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, medya kuruluşlarına kesilen cezalara ilişkin
Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/26158)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
47.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, haklarında soruşturma açılan personele ilişkin
Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/26159)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
48.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, RTÜK tarafından gerçekleştirilen televizyon frekans
ihalelerine ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi
(7/26160) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
49.- Niğde
Milletvekili Doğan Şafak’ın, TRT’nin Gezi Parkı olayları ile ilgili yayınlarına
ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/26161)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
50.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, TMSF tarafından el konulan medya organlarının
çalışanlarının ücretlerini alamadıkları iddiasına ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/26162) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12.06.2013)
51.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı hayvan hastalıklarına tazminat desteği
verilmemesine ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru
önergesi (7/26163) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
52.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, AVM sayısına ve AVM’lerin ekonomiye katkısına ilişkin
Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/26164)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
53.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, AVM sayısına ve esnafın sorunlarına ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/26165) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13.06.2013)
54.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, bağlı kurumlarda çalışanların
e-posta ve sosyal medya hesaplarının izlenip izlenmediğine ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/26166) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13.06.2013)
55.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, bağlı kurum ve kuruluşlar aleyhine açılan davalara
ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/26167)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
56.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, bağlı kurum ve kuruluşların üst düzey yönetici
kadrolarında vekaleten görev yapan personele ilişkin Başbakan Yardımcısından
(Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/26168) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.06.2013)
57.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, varlık yönetimi şirketlerine ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/26169) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13.06.2013)
58.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, yabancı gerçek veya tüzel kişiler tarafından bağlı
kurum ve kuruluşlar aleyhine açılan davalara ilişkin Başbakan Yardımcısından
(Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/26170) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.06.2013)
59.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, haklarında soruşturma açılan personele ilişkin
Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/26171)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
60.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, bağlı kurum ve kuruluşların Bursa’daki
projelerine ilişkin Başbakan Yardımcısından (Beşir Atalay) yazılı soru önergesi
(7/26172) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
61.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, bağlı kurumlarda çalışanların
e-posta ve sosyal medya hesaplarının izlenip izlenmediğine ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Beşir Atalay) yazılı soru önergesi (7/26173) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13.06.2013)
62.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, bağlı kurum ve kuruluşlar aleyhine açılan davalara
ilişkin Başbakan Yardımcısından (Beşir Atalay) yazılı soru önergesi (7/26174)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
63.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, bağlı kurum ve kuruluşların üst düzey yönetici
kadrolarında vekaleten görev yapan personele ilişkin Başbakan Yardımcısından
(Beşir Atalay) yazılı soru önergesi (7/26175) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.06.2013)
64.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, yabancı gerçek veya tüzel kişiler tarafından bağlı
kurum ve kuruluşlar aleyhine açılan davalara ilişkin Başbakan Yardımcısından
(Beşir Atalay) yazılı soru önergesi (7/26176) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.06.2013)
65.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, haklarında soruşturma açılan personele ilişkin
Başbakan Yardımcısından (Beşir Atalay) yazılı soru önergesi (7/26177)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
66.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında bağlı kurum ve
kuruluşlarda tadilat, dekorasyon ve çevre düzenlemesi kapsamında yapılan
ödemelere ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi
(7/26178) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
67.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, bağlı kurum ve kuruluşların Bursa’daki
projelerine ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi
(7/26179) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
68.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, bağlı kurumlarda çalışanların
e-posta ve sosyal medya hesaplarının izlenip izlenmediğine ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/26180) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13.06.2013)
69.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, bağlı kurum ve kuruluşlar aleyhine açılan davalara
ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/26181)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
70.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, bağlı kurum ve kuruluşların üst düzey yönetici
kadrolarında vekaleten görev yapan personele ilişkin Başbakan Yardımcısından
(Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/26182) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.06.2013)
71.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, yabancı gerçek veya tüzel kişiler tarafından bağlı
kurum ve kuruluşlar aleyhine açılan davalara ilişkin Başbakan Yardımcısından
(Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/26183) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.06.2013)
72.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, haklarında soruşturma açılan personele ilişkin
Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/26184)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
73.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya’nın Gediz ilçesindeki bir camide yabancı
uyruklu bazı kişiler tarafından siyasi propaganda faaliyetinde bulunulduğu
iddialarına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi
(7/26185) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
74.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Malatya E Tipi Ceza İnfaz Kurumunda tutuklu ve
hükümlülerden her ay beş lira toplandığı iddiasına ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/26186) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
75.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, yurt dışına gönderilen personele ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/26187) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
76.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 1 Nisan 2013 tarihinden itibaren sosyal
medyada yer alan ifadeler nedeniyle gerçekleştirilen soruşturmalara ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/26188) (Başkanlığa geliş tarihi:
11.06.2013)
77.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık çalışanlarının e-posta ve
sosyal medya hesaplarının izlenip izlenmediğine ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/26189) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
78.- Aydın
Milletvekili Bülent Tezcan’ın, Tanık Koruma Kanununun uygulanması kapsamında
yürütülen faaliyetlere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/26190)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
79.- Bingöl Milletvekili
İdris Baluken’in, faili meçhullere ait mezarların kazılmasına ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/26191) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
80.- Ağrı
Milletvekili Halil Aksoy’un, Ankara Adliyesinin bina sorununa ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/26192) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
81.- Ağrı
Milletvekili Halil Aksoy’un, Ankara Numune Hastanesinde tutuklu ve hükümlülerin
tedavi edildiği bölümün fiziki eksikliklerine ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/26193) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
82.- Ağrı
Milletvekili Halil Aksoy’un, sosyal medya araçlarındaki paylaşımları nedeniyle
haklarında soruşturma başlatılan kişi sayısına ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/26194) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
83.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakanlığın Bursa’daki projelerine ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/26195) (Başkanlığa geliş tarihi:
12.06.2013)
84.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık üst düzey yönetici kadrolarında vekaleten
görev yapan personele ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/26196)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
85.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık aleyhine açılan davalara ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/26197) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
86.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, yabancı gerçek veya tüzel kişiler tarafından
Bakanlık aleyhine açılan davalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/26198) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
87.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, haklarında soruşturma açılan personele ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/26199) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.06.2013)
88.- Eskişehir
Milletvekili Kazım Kurt’un, derneklerin denetlenmesine ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/26200) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
89.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında Bakanlık ve bağlı
kuruluşlarda tadilat, dekorasyon ve çevre düzenlemesi kapsamında yapılan
ödemelere ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/26201) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
90.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakanlığın Bursa’daki projelerine ilişkin
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/26202)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
91.- Tekirdağ
Milletvekili Emre Köprülü’nün, muhtaçlık aylığının kaldırıldığı iddialarına
ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/26203)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
92.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık çalışanlarının e-posta ve
sosyal medya hesaplarının izlenip izlenmediğine ilişkin Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/26204) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.06.2013)
93.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, yabancı gerçek veya tüzel kişiler tarafından
Bakanlık aleyhine açılan davalara ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/26205) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
94.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık aleyhine açılan davalara ilişkin Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/26206) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13.06.2013)
95.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, haklarında soruşturma açılan personele ilişkin Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/26207) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13.06.2013)
96.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık üst düzey yönetici kadrolarında vekaleten
görev yapan personele ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/26208) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
97.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan’ın, çocuk evliliklerine ilişkin Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/26209) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.06.2013)
98.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında Bakanlık ve bağlı
kuruluşlarda tadilat, dekorasyon ve çevre düzenlemesi kapsamında yapılan
ödemelere ilişkin Avrupa Birliği Bakanından yazılı soru önergesi (7/26210)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
99.- İstanbul
Milletvekili Umut Oran’ın, Avrupa Birliğinin çeşitli organları ve temsilcileri
tarafından Gezi Parkı olayları ile ilgili yapılan yorumlara ilişkin Avrupa
Birliği Bakanından yazılı soru önergesi (7/26211) (Başkanlığa geliş tarihi:
11.06.2013)
100.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık çalışanlarının e-posta ve
sosyal medya hesaplarının izlenip izlenmediğine ilişkin Avrupa Birliği
Bakanından yazılı soru önergesi (7/26212) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
101.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, yabancı gerçek veya tüzel kişiler tarafından
Bakanlık aleyhine açılan davalara ilişkin Avrupa Birliği Bakanından yazılı soru
önergesi (7/26213) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
102.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık üst düzey yönetici kadrolarında vekaleten
görev yapan personele ilişkin Avrupa Birliği Bakanından yazılı soru önergesi
(7/26214) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
103.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, haklarında soruşturma açılan personele ilişkin
Avrupa Birliği Bakanından yazılı soru önergesi (7/26215) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13.06.2013)
104.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık aleyhine açılan davalara ilişkin Avrupa
Birliği Bakanından yazılı soru önergesi (7/26216) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.06.2013)
105.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında TPE’de görev yapan
patent ve marka uzmanlarına ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından
yazılı soru önergesi (7/26217) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
106.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, IMF’ye olan borcun bitirilmesi üzerine ATO
tarafından billboardlara asılan teşekkür ilanlarına ilişkin Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/26218) (Başkanlığa geliş tarihi:
12.06.2013)
107.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakanlığın Bursa’daki projelerine ilişkin
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/26219)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
108.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’ın Posof ilçesinde yürütülen hizmetlere
ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/26220)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
109.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’ın Hanak ilçesinde yürütülen hizmetlere
ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/26221)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
110.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’ın Damal ilçesinde yürütülen hizmetlere
ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/26222)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
111.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’ın Çıldır ilçesinde yürütülen hizmetlere
ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/26223)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
112.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’ın Göle ilçesinde yürütülen hizmetlere
ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/26224)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
113.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, yurt dışına gönderilen personele ilişkin Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/26225) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12.06.2013)
114.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, asansör denetimlerine ilişkin Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/26226) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.06.2013)
115.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık çalışanlarının e-posta ve
sosyal medya hesaplarının izlenip izlenmediğine ilişkin Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/26227) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.06.2013)
116.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, yabancı gerçek veya tüzel kişiler tarafından
Bakanlık aleyhine açılan davalara ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından
yazılı soru önergesi (7/26228) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
117.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, haklarında soruşturma açılan personele ilişkin
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/26229)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
118.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık üst düzey yönetici kadrolarında vekaleten
görev yapan personele ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru
önergesi (7/26230) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
119.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık aleyhine açılan davalara ilişkin Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/26231) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13.06.2013)
120.- Gaziantep
Milletvekili Edip Semih Yalçın’ın, terörle mücadele sırasında malul
sayılmayacak şekilde yaralananlar ile üstün başarılı olanların işe
alınmalarında öncelik tanınması kararının uygulamasında yaşanan sorunlara
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/26232)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
121.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, işsizliğin önlenmesine yönelik çalışmalar ile
tarım sektöründe sosyal güvenlikten yoksun çalışanların oranının artmasına
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/26233)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
122.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakanlığın Bursa’daki projelerine ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/26234)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
123.- İzmir
Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli’nin, iş yerinde psikolojik taciz (mobbing)
vakaları ile ilgili çeşitli hususlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/26235) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
124.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbaba’nın, öğretmenevlerinde istihdam edilen personele
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/26236)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
125.- Bilecik
Milletvekili Bahattin Şeker’in, 2013 yılında Bilecik’e ayrılan yardım ve
ödenekler ile yapılması planlanan yatırımlara ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/26237) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.06.2013)
126.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık çalışanlarının e-posta ve
sosyal medya hesaplarının izlenip izlenmediğine ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/26238) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.06.2013)
127.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, koruculuk sisteminin kaldırılmasına ilişkin Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/26239) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13.06.2013)
128.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, yabancı gerçek veya tüzel kişiler tarafından
Bakanlık aleyhine açılan davalara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/26240) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
129.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, haklarında soruşturma açılan personele ilişkin Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/26241) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13.06.2013)
130.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık aleyhine açılan davalara ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/26242) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13.06.2013)
131.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık üst düzey yönetici kadrolarında vekaleten
görev yapan personele ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/26243) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
132.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, yapılan yasal düzenlemeyle çevresel etki
değerlendirmesi kapsamı dışında bırakılan projelere ilişkin Çevre ve Şehircilik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/26244) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
133.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Galataport Projesine ilişkin Çevre ve Şehircilik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/26245) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
134.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında İller Bankası
tarafından satılan veya kiraya verilen taşınmazlara ilişkin Çevre ve Şehircilik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/26246) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
135.- Van
Milletvekili Nazmi Gür’ün, Van’ın Erciş ilçesindeki bir köyde TOKİ tarafından
konut yapılacak alana ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/26247) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
136.- İstanbul
Milletvekili Celal Adan’ın, İstanbul’a yönelik yatırımlara ilişkin Çevre ve
Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/26248) (Başkanlığa geliş tarihi:
12.06.2013)
137.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakanlığın Bursa’daki projelerine ilişkin
Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/26249) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12.06.2013)
138.- Çanakkale
Milletvekili Mustafa Serdar Soydan’ın, Saraçdeğirmeni ve Karamenderes
nehirlerindeki kirliliğe ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/26250) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
139.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Tekirdağ’ın Şarköy ilçesi açıklarında Marmara
Denizi’nin renginde görülen değişikliğe ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/26251) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
140.- Bilecik
Milletvekili Bahattin Şeker’in, 2013 yılında Bilecik’e ayrılan yardım ve
ödenekler ile yapılması planlanan yatırımlara ilişkin Çevre ve Şehircilik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/26252) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
141.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık çalışanlarının e-posta ve
sosyal medya hesaplarının izlenip izlenmediğine ilişkin Çevre ve Şehircilik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/26253) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
142.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, Van’ın Erciş ilçesinde TOKİ tarafından
konut yapımı için belirlenen bir alana ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/26254) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
143.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, yabancı gerçek veya tüzel kişiler tarafından
Bakanlık aleyhine açılan davalara ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı
soru önergesi (7/26255) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
144.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık üst düzey yönetici kadrolarında vekaleten
görev yapan personele ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/26256) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
145.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, haklarında soruşturma açılan personele ilişkin Çevre
ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/26257) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13.06.2013)
146.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık aleyhine açılan davalara ilişkin Çevre ve
Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/26258) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.06.2013)
147.- Van
Milletvekili Nazmi Gür’ün, kişisel verilerin paylaşılması konusunda MİT’le
protokol imzalandığı iddialarına ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı
soru önergesi (7/26259) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
148.- Iğdır
Milletvekili Sinan Oğan’ın, Başbakan’ın Fas ziyaretine ilişkin Dışişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/26260) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
149.- Iğdır
Milletvekili Sinan Oğan’ın, Batı Trakya Türk Azınlığının haklarına ilişkin
Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/26261) (Başkanlığa geliş tarihi:
12.06.2013)
150.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Türkiye ve Katar iş birliği ile Suriye uçağının
düşürülmeye çalışıldığı iddiasına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/26262) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
151.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık çalışanlarının e-posta ve
sosyal medya hesaplarının izlenip izlenmediğine ilişkin Dışişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/26263) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
152.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, yabancı gerçek veya tüzel kişiler tarafından
Bakanlık aleyhine açılan davalara ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/26264) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
153.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, haklarında soruşturma açılan personele ilişkin
Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/26265) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.06.2013)
154.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık aleyhine açılan davalara ilişkin Dışişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/26266) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
155.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık üst düzey yönetici kadrolarında vekaleten
görev yapan personele ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/26267) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
156.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, dış borca ve cari açığa ilişkin Ekonomi
Bakanından yazılı soru önergesi (7/26268) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
157.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık çalışanlarının e-posta ve
sosyal medya hesaplarının izlenip izlenmediğine ilişkin Ekonomi Bakanından
yazılı soru önergesi (7/26269) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
158.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık üst düzey yönetici kadrolarında vekaleten
görev yapan personele ilişkin Ekonomi Bakanından yazılı soru önergesi (7/26270)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
159.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, yabancı gerçek veya tüzel kişiler tarafından
Bakanlık aleyhine açılan davalara ilişkin Ekonomi Bakanından yazılı soru
önergesi (7/26271) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
160.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, haklarında soruşturma açılan personele ilişkin
Ekonomi Bakanından yazılı soru önergesi (7/26272) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.06.2013)
161.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık aleyhine açılan davalara ilişkin Ekonomi
Bakanından yazılı soru önergesi (7/26273) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
162.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Kocaeli’nin Karamürsel ilçesinde meyvecilik ve
sebzecilik yapılan tarlalardaki elektrik ihtiyacına ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/26274) (Başkanlığa geliş tarihi:
11.06.2013)
163.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında Bakanlık ve bağlı
kuruluşlarda tadilat, dekorasyon ve çevre düzenlemesi kapsamında yapılan
ödemelere ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/26275) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
164.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakanlığın Bursa’daki projelerine ilişkin
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/26276) (Başkanlığa
geliş tarihi: 12.06.2013)
165.- Muş
Milletvekili Demir Çelik’in, Muş’ta elektrik hatlarının yenilenmesine ilişkin
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/26277) (Başkanlığa
geliş tarihi: 12.06.2013)
166.- Bingöl
Milletvekili İdris Baluken’in, Fırat Elektrik Dağıtım AŞ’nin Bingöl’deki çeşitli
uygulamalarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/26278) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
167.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık çalışanlarının e-posta ve
sosyal medya hesaplarının izlenip izlenmediğine ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/26279) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.06.2013)
168.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık üst düzey yönetici kadrolarında vekaleten
görev yapan personele ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/26280) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
169.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, haklarında soruşturma açılan personele ilişkin
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/26281) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13.06.2013)
170.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, yabancı gerçek veya tüzel kişiler tarafından
Bakanlık aleyhine açılan davalara ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/26282) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
171.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık aleyhine açılan davalara ilişkin Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/26283) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13.06.2013)
172.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında Bakanlık ve bağlı
kuruluşlarda tadilat, dekorasyon ve çevre düzenlemesi kapsamında yapılan
ödemelere ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru önergesi (7/26284)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
173.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakanlığın Bursa’daki projelerine ilişkin
Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru önergesi (7/26285) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12.06.2013)
174.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, bir proje kapsamında gençlerin
Balkanlar turu yapacağı trene ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru
önergesi (7/26286) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
175.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık çalışanlarının e-posta ve
sosyal medya hesaplarının izlenip izlenmediğine ilişkin Gençlik ve Spor
Bakanından yazılı soru önergesi (7/26287) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
176.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Mersin Akdeniz Oyunlarının güvenliği
ile açılış ve kapanış biletlerine ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı
soru önergesi (7/26288) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
177.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık aleyhine açılan davalara ilişkin Gençlik ve
Spor Bakanından yazılı soru önergesi (7/26289) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.06.2013)
178.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık üst düzey yönetici kadrolarında vekaleten
görev yapan personele ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru önergesi
(7/26290) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
179.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, yabancı gerçek veya tüzel kişiler tarafından
Bakanlık aleyhine açılan davalara ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı
soru önergesi (7/26291) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
180.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, haklarında soruşturma açılan personele ilişkin
Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru önergesi (7/26292) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13.06.2013)
181.- İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, çiğ süt referans fiyatlarına ilişkin
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/26293)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
182.- Iğdır
Milletvekili Sinan Oğan’ın, Iğdır’daki mera sorununa ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/26294) (Başkanlığa geliş tarihi:
11.06.2013)
183.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Türkiye genelinde ve Manisa ili özelinde kiraz
üreticiliği konusunda çeşitli hususlara ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/26295) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
184.- Iğdır
Milletvekili Sinan Oğan’ın, Iğdır’ın bir köyünde yaşanan sel felaketinden
dolayı oluşan zararlara ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/26296) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
185.- Iğdır
Milletvekili Sinan Oğan’ın, Iğdır’ın bir köyünde yaşanan sel felaketinden
dolayı oluşan zararlara ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/26297) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
186.- Iğdır
Milletvekili Sinan Oğan’ın, Iğdır’ın bir mahallesinde yaşanan sel felaketinden
dolayı oluşan zararlara ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/26298) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
187.- İzmir
Milletvekili Birgül Ayman Güler’in, İzmir’in Kemalpaşa ilçesindeki kiraz
üreticilerinin sorunlarına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/26299) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
188.- Bingöl
Milletvekili İdris Baluken’in, Siirt’in Kurtalan ilçesinde çiftçilerden fark
ödemesi desteği ödemelerinin geri istenmesine ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/26300) (Başkanlığa geliş tarihi:
11.06.2013)
189.- Bursa
Milletvekili İlhan Demiröz’ün, Bursa’nın İnegöl ve Kestel ilçelerinde dolu
yağışından etkilenen çiftçilerin mağduriyetine ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/26301) (Başkanlığa geliş tarihi:
11.06.2013)
190.- Balıkesir
Milletvekili Ayşe Nedret Akova’nın, Balıkesir’in Edremit ilçesine bağlı bir
beldede yaşanan toplu balık ölümlerine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/26302) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
191.- Mersin
Milletvekili Vahap Seçer’in, Mersin’in Mezitli ilçesinde dolu yağışından
etkilenen çiftçilerin mağduriyetine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/26303) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
192.- Balıkesir
Milletvekili Ayşe Nedret Akova’nın, süt üretiminde verimliliğin artırılmasına
ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/26304)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
193.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakanlığın Bursa’daki projelerine ilişkin
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/26305)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
194.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, saman ithaline ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/26306) (Başkanlığa geliş tarihi:
12.06.2013)
195.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, yurt dışına gönderilen personele ilişkin Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/26307) (Başkanlığa
geliş tarihi: 12.06.2013)
196.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Bolu Yeniçağa Gölü’nde yetiştirilen su
ürünlerinin analizine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/26308) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
197.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, Mersin’in Mezitli ilçesindeki bir beldede dolu yağışı
nedeniyle çiftçilerin yaşadığı mağduriyete ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/26309) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
198.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, enerji üretim santralleri kurulmasının tarım
alanlarına etkisine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/26310) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
199.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında üretilen, ihraç ve
ithal edilen trüf mantarı miktarı ile trüf mantarı üreticilerine verilen
desteklere ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/26311) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
200.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Ege Bölgesi’nde etkili olan dolu yağışlarının
üzüm piyasasına etkisi ile 2002-2013 yılları arasında ithal ve ihraç edilen
üzüm miktarına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/26312) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
201.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında Türkiye’de üretilen
ve ihraç edilen havyar ile havyar ve mersin balığı üretimine verilen desteklere
ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/26313)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
202.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık çalışanlarının e-posta ve
sosyal medya hesaplarının izlenip izlenmediğine ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/26314) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.06.2013)
203.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık aleyhine açılan davalara ilişkin Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/26315) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13.06.2013)
204.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, yabancı gerçek veya tüzel kişiler tarafından
Bakanlık aleyhine açılan davalara ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/26316) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
205.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık üst düzey yönetici kadrolarında vekaleten
görev yapan personele ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/26317) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
206.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, haklarında soruşturma açılan personele ilişkin Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/26318) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13.06.2013)
207.- Çorum
Milletvekili Tufan Köse’nin, Çorum’daki çiğ süt fiyatlarına ilişkin Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/26319) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13.06.2013)
208.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında Bakanlık ve bağlı
kuruluşlarda tadilat, dekorasyon ve çevre düzenlemesi kapsamında yapılan
ödemelere ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/26320)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
209.- Hatay
Milletvekili Mehmet Ali Ediboğlu’nun, Yayladağı Sınır Kapısının kapatılmasına
ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/26321) (Başkanlığa
geliş tarihi: 11.06.2013)
210.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakanlığın Bursa’daki projelerine ilişkin
Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/26322) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12.06.2013)
211.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, AVM sayısına ve AVM’lerin ekonomiye katkısına ilişkin
Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/26323) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13.06.2013)
212.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, AVM sayısına ve esnafın sorunlarına ilişkin Gümrük ve
Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/26324) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.06.2013)
213.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, kaçak hayvan ticaretine ilişkin Gümrük ve
Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/26325) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.06.2013)
214.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık çalışanlarının e-posta ve
sosyal medya hesaplarının izlenip izlenmediğine ilişkin Gümrük ve Ticaret
Bakanından yazılı soru önergesi (7/26326) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
215.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık üst düzey yönetici kadrolarında vekaleten
görev yapan personele ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/26327) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
216.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık aleyhine açılan davalara ilişkin Gümrük ve
Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/26328) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.06.2013)
217.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, yabancı gerçek veya tüzel kişiler tarafından
Bakanlık aleyhine açılan davalara ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı
soru önergesi (7/26329) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
218.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, yetkilendirilmiş gümrük müşavirliği uygulamasına
ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/26330) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13.06.2013)
219.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, haklarında soruşturma açılan personele ilişkin
Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/26331) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13.06.2013)
220.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Taksim Gezi Parkı eylemleri sırasında intihar
eden, istifa eden ve haklarında işlem yapılan polislere ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/26332) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
221.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Esenboğa Havalimanında Başbakan’ı karşılamak
için toplanan vatandaşlar için tahsis edilen araçlara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/26333) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
222.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, Gezi Parkı protestolarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/26334) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
223.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 1 Nisan 2013 tarihinden itibaren sosyal
medyada yer alan ifadeler nedeniyle yapılan gözaltılara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/26335) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
224.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Ankara’daki reklam panolarına asılan bir afişe
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/26336) (Başkanlığa geliş
tarihi: 11.06.2013)
225.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Düzce Belediyesi tarafından satılan ve
kiralanan taşınmazlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/26337)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
226.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, bir siyasi partide görev aldığı sırada Kocaeli
Büyükşehir Belediyesinin bir iştirakinde çalışan kişiye ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/26338) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
227.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Osmaniye Belediyesi tarafından satılan ve
kiralanan taşınmazlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/26339) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
228.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Kocaeli’nin Karamürsel ilçesindeki bazı köylerin
yol sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/26340)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
229.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Kilis Belediyesi tarafından satılan ve
kiralanan taşınmazlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/26341) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
230.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, gayrimenkulü üzerinde belediyenin hacizli
hissesi bulunan bir vatandaşın mağduriyetine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/26342) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
231.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Düzce Belediyesi tarafından belediye
şirketlerine satılan ve kiralanan taşınmazlara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/26343) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
232.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Osmaniye Belediyesi tarafından belediye
şirketlerine satılan ve kiralanan taşınmazlara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/26344) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
233.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Kilis Belediyesi tarafından belediye
şirketlerine satılan ve kiralanan taşınmazlara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/26345) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
234.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında Bakanlık ve bağlı
kuruluşlarda tadilat, dekorasyon ve çevre düzenlemesi kapsamında yapılan
ödemelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/26346)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
235.- İstanbul
Milletvekili Erdoğan Toprak’ın, 11 Haziran 2013 tarihinde Taksim’e yapılan
müdahale sırasında polislere molotof kokteyli atan kişilere ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/26347) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
236.- Ordu
Milletvekili İdris Yıldız’ın, Rize’de yaşanan Gezi Parkı olaylarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/26348) (Başkanlığa geliş tarihi:
11.06.2013)
237.- Bursa
Milletvekili Kemal Ekinci’nin, Bursa’nın Osmangazi ilçesindeki otopark sorununa
ve otoparkların denetimine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/26349) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
238.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Gezi Parkı olaylarında eylemcilere sopa ile
müdahalede bulunan sivil polislere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/26350) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
239.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, polisler hakkındaki işkence ve kötü muamele
iddiaları ile ilgili çeşitli hususlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/26351) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
240.- İzmir
Milletvekili Musa Çam’ın, Atatürk Havalimanında Adalet ve Kalkınma Partisi
taraftarlarının toplanmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/26352) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
241.- Kocaeli
Milletvekili Haydar Akar’ın, İstanbul Atatürk, Ankara Esenboğa ve Adana
Havalimanlarında Başbakanı karşılamak üzere yapılan gösterilere ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/26353) (Başkanlığa geliş tarihi:
11.06.2013)
242.- Kocaeli
Milletvekili Haydar Akar’ın, 1999 depremi öncesi Kocaeli’de inşasına başlanan
ve sağlam raporu verilen dairelere tapu ve iskanlarının verilmemesine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/26354) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
243.- Kırklareli
Milletvekili Mehmet Siyam Kesimoğlu’nun, Gezi Parkı olaylarında polis
tarafından yaralanan bir vatandaşa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/26355) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
244.- İstanbul
Milletvekili Umut Oran’ın, 11 Haziran 2013 tarihinde polis tarafından Taksim’e
yapılan müdahaleye ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/26356)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
245.- Bingöl
Milletvekili İdris Baluken’in, Fırat Üniversitesinde Kürt kökenli öğrencilere
sistematik bir şekilde baskı ve şiddet uygulandığı iddialarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/26357) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
246.- Bingöl
Milletvekili İdris Baluken’in, Ankara’da Gezi Parkı protestosu sırasında ölen
bir kişiyle ilgili iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/26358) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
247.- Balıkesir
Milletvekili Ayşe Nedret Akova’nın, Balıkesir’in İvrindi ilçesine bağlı bir
köyün yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/26359)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
248.- Balıkesir
Milletvekili Ayşe Nedret Akova’nın, Balıkesir’in İvrindi ilçesine bağlı bir
köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/26360) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
249.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakanlığın Bursa’daki projelerine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/26361) (Başkanlığa geliş tarihi:
11.06.2013)
250.- Muş
Milletvekili Demir Çelik’in, bir polise verilen disiplin cezasının yetersiz
olduğu iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/26362)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
251.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’ın Damal ilçesinde yürütülen hizmetlere ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/26363) (Başkanlığa geliş tarihi:
12.06.2013)
252.- Antalya
Milletvekili Yıldıray Sapan’ın, Antalya’nın Döşemealtı ilçesinde faaliyet
gösteren bir taş ocağının ruhsatının alındığı makama ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/26364) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
253.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’ın Posof ilçesinde yürütülen hizmetlere
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/26365) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12.06.2013)
254.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’ın Göle ilçesinde yürütülen hizmetlere
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/26366) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12.06.2013)
255.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’ın Çıldır ilçesinde yürütülen hizmetlere
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/26367) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12.06.2013)
256.- İzmir
Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli’nin, umuma açık istirahat ve eğlence yerlerinde
kitap ve gazete bulundurma zorunluluğu konusundaki genelgenin uygulamasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/26368) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12.06.2013)
257.- İstanbul
Milletvekili Celal Dinçer’in, İstanbul Atatürk Kültür Merkezinin
güçlendirilmesi projesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/26369) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
258.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Muş ili sınırları içerisindeki
yerleşim birimlerinin altyapılarıyla ilgili çeşitli hususlara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/26370) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
259.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Muğla ili sınırları içerisindeki
yerleşim birimlerinin altyapılarıyla ilgili çeşitli hususlara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/26371) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
260.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Mardin ili sınırları içerisindeki
yerleşim birimlerinin altyapılarıyla ilgili çeşitli hususlara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/26372) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
261.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Manisa ili sınırları içerisindeki
yerleşim birimlerinin altyapılarıyla ilgili çeşitli hususlara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/26373) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
262.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Malatya ili sınırları içerisindeki
yerleşim birimlerinin altyapılarıyla ilgili çeşitli hususlara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/26374) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
263.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Kahramanmaraş ili sınırları
içerisindeki yerleşim birimlerinin altyapılarıyla ilgili çeşitli hususlara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/26375) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13.06.2013)
264.- Antalya
Milletvekili Gürkut Acar’ın, emniyet personeli ile ilgili çeşitli hususlara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/26376) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13.06.2013)
265.- Adana
Milletvekili Ümit Özgümüş’ün, bazı havalimanlarında Başbakanı karşılamak üzere
insanların toplanmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/26377) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
266.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, Rize’deki Gezi Parkı protestolarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/26378) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
267.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Afyonkarahisar Belediyesi tarafından belediye
şirketlerine satılan ve kiralanan taşınmazlara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/26379) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
268.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, polis intiharlarına ve polislerin çalışma koşullarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/26380) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13.06.2013)
269.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Adıyaman Belediyesi tarafından belediye
şirketlerine satılan ve kiralanan taşınmazlara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/26381) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
270.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, Gezi Parkı protestoları kapsamında Adana’da yaşanan
olaylara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/26382) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13.06.2013)
271.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Ağrı Belediyesi tarafından belediye
şirketlerine satılan ve kiralanan taşınmazlara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/26383) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
272.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Ağrı Belediyesi tarafından satılan ve
kiralanan taşınmazlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/26384) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
273.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Adıyaman Belediyesi tarafından satılan ve
kiralanan taşınmazlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/26385) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
274.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Afyonkarahisar Belediyesi tarafından satılan
ve kiralanan taşınmazlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/26386) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
275.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, Yozgat Yerköy Belediyesi yetkililerinin mahkeme
kararlarına uymadığı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/26387) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
276.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, nakliye sektöründeki sorunlar ve yükleme
standartlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/26388)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
277.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, tren yolcularına güvenlik
soruşturması yapıldığı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/26389) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
278.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık çalışanlarının e-posta ve
sosyal medya hesaplarının izlenip izlenmediğine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/26390) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
279.- Elazığ
Milletvekili Enver Erdem’in, Elazığ Belediyesi ile ilgili çeşitli hususlara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/26391) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13.06.2013)
280.- İstanbul
Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, İstanbul’da belediyeler tarafından verilen
imar ruhsatlarının denetimine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/26392) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
281.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık üst düzey yönetici kadrolarında vekaleten
görev yapan personele ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/26393)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
282.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık aleyhine açılan davalara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/26394) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
283.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, koruculuk sisteminin kaldırılmasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/26395) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
284.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, yabancı gerçek veya tüzel kişiler tarafından
Bakanlık aleyhine açılan davalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/26396) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
285.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya’nın Gediz ilçesindeki bir camide yabancı
uyruklu bazı kişiler tarafından siyasi propaganda faaliyetinde bulunulduğu
iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/26397)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
286.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, haklarında soruşturma açılan personele ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/26398) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.06.2013)
287.- Kars
Milletvekili Mülkiye Birtane’nin, Kars’ta bir köyün yol ve su sorununa ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/26399) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.06.2013)
288.- Muğla
Milletvekili Nurettin Demir’in, Atatürk Havaalanı yakınlarında gerçekleştiği
iddia edilen havai fişek gösterisine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/26400) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
289.- Çorum
Milletvekili Tufan Köse’nin, Çorum’daki bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/26401) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
290.- Bursa Milletvekili
Aykan Erdemir’in, hakkında soruşturma ve kovuşturma yürütülen belediye
başkanlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/26402)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
291.- Eskişehir
Milletvekili Kazım Kurt’un, derneklerin denetlenmesine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/26403) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
292.- Gaziantep
Milletvekili Ali Serindağ’ın, Hükümet yetkilileri ve bazı bürokratlar tarafından
marjinal olarak ifade edilen gruplara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/26404) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
293.- Bilecik
Milletvekili Bahattin Şeker’in, Bilecik iline yönelik yatırım ve projelere
ilişkin Kalkınma Bakanından yazılı soru önergesi (7/26405) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13.06.2013)
294.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık çalışanlarının e-posta ve
sosyal medya hesaplarının izlenip izlenmediğine ilişkin Kalkınma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/26406) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
295.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, yabancı gerçek veya tüzel kişiler tarafından
Bakanlık aleyhine açılan davalara ilişkin Kalkınma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/26407) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
296.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, haklarında soruşturma açılan personele ilişkin
Kalkınma Bakanından yazılı soru önergesi (7/26408) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.06.2013)
297.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık üst düzey yönetici kadrolarında vekaleten
görev yapan personele ilişkin Kalkınma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/26409) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
298.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık aleyhine açılan davalara ilişkin Kalkınma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/26410) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
299.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa’nın Selendi ilçesindeki tarihi ve turistik
alanlara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/26411)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
300.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Akhisar Kültür ve Sanat Evi Projesine ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/26412) (Başkanlığa geliş
tarihi: 11.06.2013)
301.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa’da bulunan Yoğurtçu Kalesine ilişkin Kültür
ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/26413) (Başkanlığa geliş tarihi:
11.06.2013)
302.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında Bakanlık ve bağlı
kuruluşlarda tadilat, dekorasyon ve çevre düzenlemesi kapsamında yapılan
ödemelere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/26414)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
303.- İstanbul
Milletvekili Haluk Eyidoğan’ın, İstanbul Atatürk Kültür Merkezi onarım ve
güçlendirme inşaatına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/26415) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
304.- Manisa
Milletvekili Sakine Öz’ün, müzelerin engelli erişimine uygun hale getirilmesine
yönelik çalışmalara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/26416) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
305.- İstanbul
Milletvekili Celal Adan’ın, İstanbul’a yönelik yatırımlara ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/26417) (Başkanlığa geliş tarihi:
12.06.2013)
306.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakanlığın Bursa’daki projelerine ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/26418) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12.06.2013)
307.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık çalışanlarının e-posta ve
sosyal medya hesaplarının izlenip izlenmediğine ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/26419) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
308.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun uygulamasına
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/26420) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13.06.2013)
309.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık aleyhine açılan davalara ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/26421) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.06.2013)
310.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, yabancı gerçek veya tüzel kişiler tarafından
Bakanlık aleyhine açılan davalara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı
soru önergesi (7/26422) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
311.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık üst düzey yönetici kadrolarında vekaleten
görev yapan personele ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/26423) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
312.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, haklarında soruşturma açılan personele ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/26424) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13.06.2013)
313.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasındaki maliye müfettişi
alımlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/26425) (Başkanlığa
geliş tarihi: 11.06.2013)
314.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında Bakanlık ve bağlı kuruluşlarda
tadilat, dekorasyon ve çevre düzenlemesi kapsamında yapılan ödemelere ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/26426) (Başkanlığa geliş tarihi:
11.06.2013)
315.- İstanbul
Milletvekili Celal Dinçer’in, eğitim amaçlı yurt dışına gönderilen personele
ödenen harcırahlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/26427)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
316.- Eskişehir
Milletvekili Kazım Kurt’un, esnafın borçlarının yeniden yapılandırılmasına
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/26428) (Başkanlığa geliş
tarihi: 11.06.2013)
317.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakanlığın Bursa’daki projelerine ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/26429) (Başkanlığa geliş tarihi:
12.06.2013)
318.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Akil İnsanlar Heyetinin kamu kurum ve kuruluşlarına
ait tesislerden ücretsiz yararlandığı iddiasına ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/26430) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
319.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, emekli olduktan sonra ticari işletme işlettikleri
için borç çıkarılan kişilerin mağduriyetine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/26431) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
320.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, yurt dışına gönderilen personele ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/26432) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
321.- Antalya
Milletvekili Gürkut Acar’ın, Antalya’daki ferrokrom tesislerinin devrine
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/26433) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13.06.2013)
322.- Niğde
Milletvekili Doğan Şafak’ın, Niğde’nin bir köyündeki vatandaşlardan istenilen
ecri misil bedellerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/26434)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
323.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık çalışanlarının e-posta ve
sosyal medya hesaplarının izlenip izlenmediğine ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/26435) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
324.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, bazı makro ekonomik verilere ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/26436) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.06.2013)
325.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, haklarında soruşturma açılan personele ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/26437) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.06.2013)
326.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık üst düzey yönetici kadrolarında vekaleten
görev yapan personele ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/26438)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
327.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık aleyhine açılan davalara ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/26439) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
328.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, yabancı gerçek veya tüzel kişiler tarafından
Bakanlık aleyhine açılan davalara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/26440) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
329.- Muğla
Milletvekili Nurettin Demir’in, gelir vergisi stopaj iadesine ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/26441) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
330.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa’ya yönelik proje ve yatırımlara ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/26442) (Başkanlığa geliş
tarihi: 11.06.2013)
331.- Iğdır
Milletvekili Sinan Oğan’ın, otizm eğitim merkezlerine ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/26443) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
332.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında gerçekleştirilen
parasız yatılılık ve bursluluk sınavlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/26444) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
333.- İstanbul
Milletvekili Erdoğan Toprak’ın, üniversitelerdeki bölüm kontenjanları
bağlamında işsizlik sorununun çözümüne yönelik girişimlere ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/26445) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
334.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in, Manisa’nın Soma ilçesindeki bir okulda Gezi Parkı
eylemlerine katıldıkları gerekçesiyle bazı öğrenciler hakkında soruşturma
açıldığı iddiasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/26446) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
335.- Eskişehir
Milletvekili Kazım Kurt’un, özel okullar ve vakıf üniversitelerinde öğrenim
ücretlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/26447)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
336.- Iğdır
Milletvekili Sinan Oğan’ın, ilk, orta ve yükseköğretimde öğrencilere verilen
rehberlik hizmetlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/26448) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
337.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakanlığın Bursa’daki projelerine ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/26449) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12.06.2013)
338.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Kocaeli’de yapılan bir yurt binasının hizmete
açılması ve inşaatı devam eden spor salonuna ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/26450) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
339.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, 2013 SBS’de sorulan bir soru ve yanıtına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/26451) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12.06.2013)
340.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, öğretmenlerin il içi ve il dışı yer
değiştirmelerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/26452)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
341.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, lise son sınıf öğrencilerine tanınan izin
hakkının öğretmenlerin ek ders ücretlerinin hesaplanmasında aleyhlerinde
kullanıldığı iddiasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/26453) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
342.- Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan’ın,
kişisel verilerin paylaşımı ile ilgili MİT
ile bir protokol yapıldığı iddialarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/26454) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
343.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, yurt dışına gönderilen personele ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/26455) (Başkanlığa geliş tarihi:
12.06.2013)
344.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’daki taşımalı eğitim uygulamasına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/26456) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12.06.2013)
345.- Antalya
Milletvekili Yıldıray Sapan’ın, Antalya İl Milli Eğitim Müdürlüğünün Gezi Parkı
olaylarına katılan öğrencilere yönelik bazı uygulamalar yaptığı iddialarına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/26457) (Başkanlığa
geliş tarihi: 12.06.2013)
346.- Antalya
Milletvekili Gürkut Acar’ın, öğretmenlerin kılık kıyafet zorunluluklarına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/26458) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13.06.2013)
347.- Antalya
Milletvekili Gürkut Acar’ın, Gezi Parkı protestolarına katılan eğitimcilerin
tespiti için çalışma yapıldığı iddialarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/26459) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
348.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, dershanelerle ilgili çalışmanın durumuna ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/26460) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.06.2013)
349.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Kocaeli’nin vakıf üniversitesi ihtiyacına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/26461) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13.06.2013)
350.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi bünyesinde
yürütülen bir projeye ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/26462) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
351.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık çalışanlarının e-posta ve
sosyal medya hesaplarının izlenip izlenmediğine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/26463) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
352.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, mesleki eğitim merkezlerine ve bu merkezlerde
görevli öğretmenlerin sorunlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/26464) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
353.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, haklarında soruşturma açılan personele ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/26465) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.06.2013)
354.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık üst düzey yönetici kadrolarında vekaleten
görev yapan personele ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/26466) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
355.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık aleyhine açılan davalara ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/26467) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.06.2013)
356.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, yabancı gerçek veya tüzel kişiler tarafından Bakanlık aleyhine
açılan davalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/26468)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
357.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık personeline yönelik görevde yükselme
sınavlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/26469)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
358.- Van
Milletvekili Nazmi Gür’ün, kişisel verilerin paylaşılması konusunda MİT’le
protokol imzalandığı iddialarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/26470) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
359.- Kars
Milletvekili Mülkiye Birtane’nin, Kars’ın bir köyündeki iki okulun fiziki
sorunlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/26471)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
360.- Gaziantep
Milletvekili Edip Semih Yalçın’ın, terörle mücadele sırasında malul
sayılmayacak şekilde yaralananlar ile üstün başarılı olanların işe
alınmalarında öncelik tanınması kararının uygulamasına ilişkin Milli Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/26472) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
361.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında Bakanlık ve bağlı
kuruluşlarda tadilat, dekorasyon ve çevre düzenlemesi kapsamında yapılan
ödemelere ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/26473)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
362.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakanlığın Bursa’daki projelerine ilişkin
Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/26474) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12.06.2013)
363.- Van
Milletvekili Aysel Tuğluk’un, Hakkâri’nin Yüksekova ilçesinde terör nedeniyle
boşaltılıp askeri bölge haline getirilen bir alana ilişkin Milli Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/26475) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
364.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, yurt dışına gönderilen personele ilişkin Milli
Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/26476) (Başkanlığa geliş tarihi:
12.06.2013)
365.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık çalışanlarının e-posta ve
sosyal medya hesaplarının izlenip izlenmediğine ilişkin Milli Savunma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/26477) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
366.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık üst düzey yönetici kadrolarında vekaleten
görev yapan personele ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/26478) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
367.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık aleyhine açılan davalara ilişkin Milli
Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/26479) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.06.2013)
368.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, yabancı gerçek veya tüzel kişiler tarafından
Bakanlık aleyhine açılan davalara ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/26480) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
369.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, haklarında soruşturma açılan personele ilişkin Milli
Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/26481) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.06.2013)
370.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Aras Nehrinin elektrik ve sulama potansiyeline
ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/26482)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
371.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa’daki Kula Peribacalarının tabiat parkı ilan
edilmesinin ardından yürütülen çalışmalara ilişkin Orman ve Su İşleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/26483) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
372.- Iğdır
Milletvekili Sinan Oğan’ın, Iğdır’daki sel yataklarına ilişkin Orman ve Su
İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/26484) (Başkanlığa geliş tarihi:
11.06.2013)
373.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında Bakanlık ve bağlı
kuruluşlarda tadilat, dekorasyon ve çevre düzenlemesi kapsamında yapılan
ödemelere ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/26485)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
374.- İstanbul
Milletvekili Celal Adan’ın, ilk atama ve tayin gibi nedenlerle İstanbul’a gelen
ve İstanbul’dan ayrılan personel ile İstanbul’daki personelin sorunlarına
ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/26486)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
375.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakanlığın Bursa’daki projelerine ilişkin
Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/26487) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12.06.2013)
376.- Iğdır
Milletvekili Sinan Oğan’ın, Iğdır’ın bir beldesindeki toprak sulama
kanallarının yol açtığı sorunlara ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/26488) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
377.- Çanakkale
Milletvekili Ali Sarıbaş’ın, İstanbul Orman İşletme Müdürlüğünün tesis
ihtiyacını karşılamak üzere imara açılacağı iddia edilen araziye ilişkin Orman
ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/26489) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12.06.2013)
378.- Antalya
Milletvekili Gürkut Acar’ın, orman alanı tahsislerine ilişkin Orman ve Su
İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/26490) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.06.2013)
379.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Bolu Yeniçağa Gölü’nde yapılan su analizlerine
ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/26491)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
380.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında Van Gölü’ndeki
kaçak balık avcılığına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/26492) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
381.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık çalışanlarının e-posta ve
sosyal medya hesaplarının izlenip izlenmediğine ilişkin Orman ve Su İşleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/26493) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
382.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, haklarında soruşturma açılan personele ilişkin Orman
ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/26494) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13.06.2013)
383.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık üst düzey yönetici kadrolarında vekaleten
görev yapan personele ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/26495) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
384.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, yabancı gerçek veya tüzel kişiler tarafından
Bakanlık aleyhine açılan davalara ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/26496) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
385.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık aleyhine açılan davalara ilişkin Orman ve
Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/26497) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.06.2013)
386.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, mısır şurubunun sağlığa zararlarına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/26498) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
387.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, çocukluk çağı lösemi hastalığına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/26499) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
388.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, sağlık çalışanları açısından döner sermayelerin
emekliliğe yansıtılması ile araştırmacı kadrosuna atananların mali ve özlük
haklar bağlamında yaşadıkları sorunlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/26500) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
389.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, domuz gribi tedavisinde kullanılan tamifluların
kullanım tarihi geçtiği ve Bakanlığın söz konusu ilaçların kullanım tarihini
uzattığı iddialarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/26501)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
390.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Suriyeli sığınmacılar ve Suriye’de yaralanıp
Türkiye’ye getirilenler için yapılan sağlık harcamalarına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/26502) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
391.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, reçetesiz ilaç satılmaması yönündeki uygulamaya
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/26503) (Başkanlığa geliş
tarihi: 11.06.2013)
392.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, özel hastane ilave fark ücretlerine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/26504) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
393.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında Bakanlık ve bağlı
kuruluşlarda tadilat, dekorasyon ve çevre düzenlemesi kapsamında yapılan
ödemelere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/26505) (Başkanlığa
geliş tarihi: 11.06.2013)
394.- Van
Milletvekili Aysel Tuğluk’un, Gezi Parkı olayları çerçevesinde yapılan
eylemlerde yaralanarak sağlık kuruluşlarına giden kişilere ilişkin ayrı bir
kayıt tutulduğu iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/26506) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
395.- Ağrı
Milletvekili Halil Aksoy’un, Doğubeyazıt Hastanesinin fiziki ve insan kaynağı
eksikliklerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/26507)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
396.- Ağrı
Milletvekili Halil Aksoy’un, Tutak Devlet Hastanesinin dahiliye doktoru
sorununa ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/26508) (Başkanlığa
geliş tarihi: 11.06.2013)
397.- Ağrı
Milletvekili Halil Aksoy’un, Ankara Numune Hastanesinde tutuklu ve hükümlülerin
tedavi edildiği bölümün fiziki eksikliklerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/26509) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
398.- Iğdır
Milletvekili Sinan Oğan’ın, Iğdır Devlet Hastanesindeki sağlık cihazlarına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/26510) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12.06.2013)
399.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakanlığın Bursa’daki projelerine ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/26511) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
400.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, meslek hastalıkları hastanelerinin sayısı ile
Kocaeli’nin meslek hastalıkları hastanesi ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/26512) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
401.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Gezi Parkı olaylarında yaralanarak hastaneye
başvuran kişilerin fişlendiği iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/26513) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
402.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, yurt dışına gönderilen personele ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/26514) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
403.- İstanbul
Milletvekili Umut Oran’ın, Gezi Parkı protestolarında yaralananların hastane
kayıtlarından kimlik bilgilerinin toplandığı iddialarına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/26515) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
404.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, hastanelerde yatan hastaların ilaçlarının çalındığı
iddialarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/26516)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
405.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, kanser ilaçlarının ülkemizde üretilmesine ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/26517) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.06.2013)
406.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, tıbbi ilaçlar için belirlenen kullanım
sürelerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/26518) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13.06.2013)
407.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık çalışanlarının e-posta ve
sosyal medya hesaplarının izlenip izlenmediğine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/26519) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
408.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, haklarında soruşturma açılan personele ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/26520) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.06.2013)
409.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık üst düzey yönetici kadrolarında vekaleten
görev yapan personele ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/26521)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
410.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık aleyhine açılan davalara ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/26522) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
411.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, yabancı gerçek veya tüzel kişiler tarafından
Bakanlık aleyhine açılan davalara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/26523) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
412.- Kars
Milletvekili Mülkiye Birtane’nin, Kars’taki sağlık ocaklarının fiziki
yetersizliklerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/26524)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
413.- İzmir
Milletvekili Oğuz Oyan’ın, Ankara’daki hastanelere Gezi olayları bağlamında
biber gazı yanık, travma gibi şikayetlerle başvuranların ayrı bir forma
kaydedilmesi talimatı verildiği iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/26525) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
414.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, kayıtlı posta ve PTT Kargo dağıtım işlerinin
firmalara verilmesi uygulamasına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanından yazılı soru önergesi (7/26526) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
415.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında Bakanlık ve bağlı
kuruluşlarda tadilat, dekorasyon ve çevre düzenlemesi kapsamında yapılan
ödemelere ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru
önergesi (7/26527) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
416.- Ağrı
Milletvekili Halil Aksoy’un, PTT’lerde güvenlik ve koruma görevlisi olarak
çalışanların dağıtıcı olarak atanmasının yol açtığı mağduriyete ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/26528)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2013)
417.- İstanbul
Milletvekili Celal Adan’ın, ilk atama ve tayin gibi nedenlerle İstanbul’a gelen
ve İstanbul’dan ayrılan personel ile İstanbul’daki personelin sorunlarına
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/26529) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
418.- Iğdır
Milletvekili Sinan Oğan’ın, Kars’taki uluslararası havaalanı inşaatına ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/26530)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
419.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakanlığın Bursa’daki projelerine ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/26531)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
420.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’ın Göle ilçesinde yürütülen hizmetlere
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/26532) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
421.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’ın Çıldır ilçesinde yürütülen hizmetlere
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/26533) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
422.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’ın Hanak ilçesinde yürütülen hizmetlere
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/26534) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
423.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’ın Damal ilçesinde yürütülen hizmetlere
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/26535) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
424.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’ın Posof ilçesinde yürütülen hizmetlere
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/26536) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
425.- İzmir
Milletvekili Birgül Ayman Güler’in, İzmir’in Menemen ilçesine bağlı bir
beldenin kavşak ihtiyacına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanından yazılı soru önergesi (7/26537) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.06.2013)
426.- İzmir
Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli’nin, İzmir şehirlerarası otobüs terminalinde
yaşanan sorunlara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı
soru önergesi (7/26538) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
427.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, nakliye sektöründeki sorunlara ilişkin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/26539) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13.06.2013)
428.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık çalışanlarının e-posta ve
sosyal medya hesaplarının izlenip izlenmediğine ilişkin Ulaştırma, Denizcilik
ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/26540) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13.06.2013)
429.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık aleyhine açılan davalara ilişkin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/26541) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13.06.2013)
430.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, yabancı gerçek veya tüzel kişiler tarafından
Bakanlık aleyhine açılan davalara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanından yazılı soru önergesi (7/26542) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
431.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlık üst düzey yönetici kadrolarında vekaleten
görev yapan personele ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından
yazılı soru önergesi (7/26543) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
432.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, haklarında soruşturma açılan personele ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/26544)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
433.- Van
Milletvekili Nazmi Gür’ün, kişisel verilerin paylaşılması konusunda MİT’le
protokol imzalandığı iddialarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanından yazılı soru önergesi (7/26545) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2013)
434.- Tekirdağ
Milletvekili Candan Yüceer’in, baz istasyonlarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik
ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/26546) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13.06.2013)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- Samsun
Milletvekili Cemalettin Şimşek’in, Samsun’da 4 Mart 2012 tarihindeki sel
felaketinden etkilenen selzedelere yapılan yardımlara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/22338)
2.- Hatay
Milletvekili Mevlüt Dudu’nun, Hatay’daki Suriyeli mültecilerin yol açtığı
sorunlar ve bunların giderilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/23534)
3.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, yurt dışında burslu olarak veya kendi
imkanlarıyla lisansüstü eğitim gören öğrencilerin çeşitli sorunlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23535)
4.- Adana
Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu’nun, Adana’ya kültür ve kongre merkezi
yapılması çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23536)
5.- Manisa
Milletvekili Sakine Öz’ün, Ankara’daki bir üniversitenin adı ile aynı
üniversitenin inşaatına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23537)
6.- Balıkesir
Milletvekili Ayşe Nedret Akova’nın, öğretim üyesi yetiştirme programı
çerçevesinde yurt dışına gönderilen araştırma görevlilerinin tazminat
yükümlülüğüne ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23539)
7.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, kamu kurumlarının sosyal yardım ve dayanışma
kapsamındaki faaliyetleri ile yüksek öğrenim kredilerinin geri ödemelerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23540)
8.- İstanbul
Milletvekili İhsan Özkes’in, Çamlıca Camii Projesi için yapılan imar planı
değişikliğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23541)
9.- İstanbul
Milletvekili İhsan Özkes’in, Düzce il, ilçe ve belde belediyelerinin üzerinde
ibadethane bulunan taşınmaz satışı gerçekleştirip gerçekleştirmediğine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23542)
10.- İstanbul
Milletvekili İhsan Özkes’in, belediyelerin üzerinde ibadethane bulunan taşınmaz
satışı gerçekleştirip gerçekleştirmediklerine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/23543)
11.- İstanbul
Milletvekili İhsan Özkes’in, Afyonkarahisar il, ilçe ve belde belediyelerinin
üzerinde ibadethane bulunan taşınmaz satışı gerçekleştirip gerçekleştirmediğine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23544)
12.- İstanbul
Milletvekili İhsan Özkes’in, İstanbul il ve ilçe belediyelerinin üzerinde
ibadethane bulunan taşınmaz satışı gerçekleştirip gerçekleştirmediğine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23545)
13.- Aydın
Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, Akçakale sınır kapısında yaşanan saldırıya
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23546)
14.- Aydın
Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, terör örgütü üyelerinin geri çekilmesine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23547)
15.- Aydın
Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, Avustralya Parlamentosu tarafından alınan
kararlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23548)
16.- Aydın
Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, İngiltere’de yayımlanan bir gazetenin dış
politikamızla ilgili bir iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/23549)
17.- Aydın
Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, çözüm sürecinden önce PKK’nın bazı
bölgelerde alan hakimiyetini ele geçirdiği iddialarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/23550)
18.- Aydın
Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, Iğdır’da şehit olan iki askerin ölüm
nedenine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23551)
19.- Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Başbakanlığa ait sosyal tesislere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23552)
20.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2002’den bu yana Türkiye’nin sporda
aldığı uluslararası başarıların durumu ile Gençlik ve Spor Bakanlığına bağlı
federasyonların başkanlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23554)
21.- Balıkesir
Milletvekili Ayşe Nedret Akova’nın, Kaz Dağlarındaki maden arama ve işletme
faaliyetlerinin insan ve çevre sağlığı üzerindeki etkilerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23558)
22.- İstanbul
Milletvekili Faik Tunay’ın, İstanbul’un Sultangazi ilçesindeki bir alan
hakkında yeniden yapılandırma kararı alınmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/23559)
23.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, koruculuk sistemi ile ilgili çeşitli
hususlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23560)
24.- Giresun
Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu’nun, BM Uluslararası Bağımsız Suriye
Araştırma Komisyonu Başkanının Suriye’de kimyasal silah kullanımı iddialarıyla
ilgili yaptığı açıklamaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23561)
25.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, İstanbul’un Maltepe ilçesinde bazı
Alevi vatandaşların evlerinin işaretlendiği iddiasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/23562)
26.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Şereflikoçhisar ilçesindeki bir köyün
sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23564)
27.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Şereflikoçhisar ilçesindeki bir köyün sorunlarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23565)
28.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Bala ilçesindeki bir köyün sorunlarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23566)
29.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Bala ilçesindeki bir köyün sorunlarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23567)
30.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Bala ilçesindeki bir köyün sorunlarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23568)
31.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Bala ilçesindeki bir köyün sorunlarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23569)
32.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Bala ilçesindeki bir köyün sorunlarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23570)
33.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Bala ilçesindeki bir köyün sorunlarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23571)
34.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’daki teleferik projesine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/23572)
35.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Şereflikoçhisar ilçesindeki bir köyün
sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23573)
36.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Şereflikoçhisar ilçesindeki bir köyün
sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23574)
37.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Şereflikoçhisar ilçesindeki bir köyün
sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23575)
38.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Şereflikoçhisar ilçesindeki bir köyün
sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23576)
39.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Şereflikoçhisar ilçesindeki bir köyün
sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23577)
40.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Şereflikoçhisar ilçesindeki bir köyün
sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23578)
41.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Şereflikoçhisar ilçesindeki bir köyün sorunlarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23579)
42.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Bala ilçesindeki bir köyün sorunlarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23580)
43.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Bala ilçesindeki bir köyün sorunlarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23581)
44.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Bala ilçesindeki bir köyün sorunlarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23582)
45.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Bala ilçesindeki bir köyün sorunlarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23583)
46.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Bala ilçesindeki bir köyün sorunlarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23584)
47.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Bala ilçesindeki bir köyün sorunlarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23585)
48.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Bala ilçesindeki bir köyün sorunlarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23586)
49.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Bala ilçesindeki bir köyün sorunlarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23587)
50.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Bala ilçesindeki bir köyün sorunlarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23588)
51.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Bala ilçesindeki bir köyün sorunlarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23589)
52.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Bala ilçesindeki bir köyün sorunlarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23590)
53.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Bala ilçesindeki bir köyün sorunlarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23591)
54.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Bala ilçesindeki bir köyün sorunlarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23592)
55.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Evren ilçesindeki bir köyün elektrik
iletim hattındaki soruna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23593)
56.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Evren ilçesindeki bir köyün sorunlarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23594)
57.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Evren ilçesindeki bir köyün sorunlarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23595)
58.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Evren ilçesindeki bir köyün sorunlarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23596)
59.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Evren ilçesindeki bir köyün sorunlarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23597)
60.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Evren ilçesindeki bir köyün sorunlarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23598)
61.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Evren ilçesindeki bir köyün sorunlarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23599)
62.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Evren ilçesindeki bir köyün sorunlarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23600)
63.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Şereflikoçhisar ilçesindeki bir köyün
sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23601)
64.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Şereflikoçhisar ilçesindeki bir köyün
sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23602)
65.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Şereflikoçhisar ilçesindeki bir köyün
sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23603)
66.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Şereflikoçhisar ilçesindeki bir köyün
sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23604)
67.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Şereflikoçhisar ilçesindeki bir köyün
sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23605)
68.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Şereflikoçhisar ilçesindeki bir köyün
sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23606)
69.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Şereflikoçhisar ilçesindeki bir köyün
sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23607)
70.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Şereflikoçhisar ilçesindeki bir köyün
sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23608)
71.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Şereflikoçhisar ilçesindeki bir köyün
sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23609)
72.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Şereflikoçhisar ilçesindeki bir köyün
sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23610)
73.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Şereflikoçhisar ilçesindeki bir köyün
sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23611)
74.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Şereflikoçhisar ilçesindeki bir köyün
sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23612)
75.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Şereflikoçhisar ilçesindeki bir köyün
sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23613)
76.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Şereflikoçhisar ilçesindeki bir köyün
sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23614)
77.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Şereflikoçhisar ilçesindeki bir köyün
sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23615)
78.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Şereflikoçhisar ilçesindeki bir köyün
sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23616)
79.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Şereflikoçhisar ilçesindeki bir köyün
sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23617)
80.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Şereflikoçhisar ilçesindeki bir köyün
sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23618)
81.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Şereflikoçhisar ilçesindeki bir köyün
sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23619)
82.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Şereflikoçhisar ilçesindeki bir köyün
sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23620)
83.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Şereflikoçhisar ilçesindeki bir köyün
sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23621)
84.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Şereflikoçhisar ilçesindeki bir köyün
sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23622)
85.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Şereflikoçhisar ilçesindeki bir köyün
sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23623)
86.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Şereflikoçhisar ilçesindeki bir köyün
sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23624)
87.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Şereflikoçhisar ilçesindeki bir köyün
sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23625)
88.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, Ankara’nın Şereflikoçhisar ilçesindeki bir köyün sorunlarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23626)
89.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Şereflikoçhisar ilçesindeki bir köyün
sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23627)
90.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Şereflikoçhisar ilçesindeki bir köyün
sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23628)
91.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Şereflikoçhisar ilçesindeki bir köyün
sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23629)
92.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Şereflikoçhisar ilçesindeki bir köyün
sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23630)
93.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, Ankara’nın Bala ilçesindeki bir köyün sorunlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23631)
94.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Bala ilçesindeki bir köyün sorunlarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23632)
95.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Bala ilçesindeki bir köyün sorunlarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23633)
96.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Bala ilçesindeki bir köyün sorunlarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23634)
97.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Bala ilçesindeki bir köyün sorunlarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23635)
98.- Kırklareli
Milletvekili Mehmet Siyam Kesimoğlu’nun, PKK terör örgütünün çekilmesinin
kapsamına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23636)
99.- Kırklareli
Milletvekili Mehmet Siyam Kesimoğlu’nun, terör örgütünün çekilme süreci ilgili
çeşitli açıklamalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23637)
100.- İstanbul
Milletvekili Celal Adan’ın, doğal gaz sızıntılarının tespiti ve önlenmesine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23639)
101.- İstanbul
Milletvekili Celal Adan’ın, 2002 yılından itibaren depreme yönelik alınan
önlemlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23640)
102.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Güneydoğu’daki yer isimlerinin
değiştirilmesine yönelik çalışma yapılıp yapılmadığına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/23641)
103.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, terörle mücadele kapsamında faaliyet
gösteren güvenlik birimlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/23642)
104.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, bir açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/23643)
105.- Bolu Milletvekili
Tanju Özcan’ın, PKK terör örgütü üyelerinin sınır dışına çekilmesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23644)
106.- Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, iklim şartlarının tarım üzerindeki olumsuz
etkilerine ve olası kuraklıkla mücadele kapsamındaki çalışmalara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23645)
107.- Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, bazı belediyelerin kapatılmasından kaynaklanan
sorunlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23646)
108.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, bir özel finans kurumu mağdurlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23647)
109.- Samsun
Milletvekili Ahmet Haluk Koç’un, bir marketler grubunun hissedarlığı ile gruba
ait marketlerde yapılan bazı ürün satışlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/23648)
110.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, 666 sayılı KHK ile ek ödemeler konusunda getirilen
düzenlemelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23650)
111.- Diyarbakır
Milletvekili Nursel Aydoğan’ın, Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü
tarafından üretilen altınlar ile bunların satışına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/23652)
112.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, balıklama atlama konusunda deniz kıyılarına
uyarı levhası konulması, kamu spotu hazırlanması ile bir televizyon programına
ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/23657)
113.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Mavi Marmara olayı için İsrail’in özür dilemesinin
ardından Türkiye ile İsrail arasında gerçekleştirilen görüşmelerle ilgili
çeşitli hususlara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru
önergesi (7/23660)
114.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, sorumluluk alanına bağlı basın ve
halkla ilişkiler müşavirliğinde çalışan personel ile bu müşavirliğin dışarıdan
hizmet alımına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru
önergesi (7/23661)
115.- Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, bağlı kurum ve kuruluşların bütçelerinden
yerel yönetimlere yapılan ayni ve nakdi transferlere ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/23662)
116.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, sorumluluk alanına bağlı basın ve
halkla ilişkiler müşavirliğinde çalışan personel ile bu müşavirliğin dışarıdan
hizmet alımına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru
önergesi (7/23663)
117.- İstanbul
Milletvekili Celal Dinçer’in, Üsküdar’daki Silahtar Ağa Camiinin restorasyonuna
ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/23664)
118.-
Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet Toptaş’ın, çocuk gelinler konusu ile ilgili
çeşitli veri ve hususlara ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/23676)
119.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığın Basın ve Halkla İlişkiler
Müşavirliğinde çalışan personel ile Müşavirliğin dışarıdan hizmet alımına
ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/23677)
120.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığın hizmet binaları,
Bakanlığın dergi çıkarıp çıkarmadığı ve müşavirlere ilişkin Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/23678)
121.- Bitlis
Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu’nun, ana dilde eğitim hakkına ilişkin Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/23679)
122.- Bitlis
Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu’nun, çocuğa yönelik şiddete ilişkin Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/23680)
123.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlara ait
lojmanlar ile söz konusu lojmanların satışına ilişkin Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/23681)
124.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, harcırah ve yolluklar için ayrılan ödenek, hizmet
içi eğitimle ilgili çeşitli hususlar ile tanıtım faaliyeti giderlerine ilişkin
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/23682)
125.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Kıbrıs ve Kore Gazileri ile yakınlarına tanınan
haklar ve ordu vazife malullerinin çeşitli ihtiyaçlarının ücretsiz
karşılanmasına ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23683)
126.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığın Basın ve Halkla İlişkiler
Müşavirliğinde çalışan personel ile Müşavirliğin dışarıdan hizmet alımına
ilişkin Avrupa Birliği Bakanından yazılı soru önergesi (7/23684)
127.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığın tanıtım faaliyeti
giderleri ile Bakanlık tarafından çıkarılan dergilere ilişkin Avrupa Birliği
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23685)
128.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in, TÜBİTAK bünyesindeki bazı projelerde çalışan
personel ile yürütülmekte olan uydu ve uzay projelerine ilişkin Bilim, Sanayi
ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/23686)
129.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Göktürk-2 Projesinde görev alan bazı
mühendislerin işine son verildiği ya da istifa ettirildikleri iddiasına ilişkin
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/23687)
130.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığın Basın ve Halkla İlişkiler
Müşavirliğinde çalışan personel ile Müşavirliğin dışarıdan hizmet alımına
ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/23688)
131.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlara ait
lojmanlar ile söz konusu lojmanların satışına ilişkin Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/23689)
132.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığın tanıtım faaliyeti
giderleri ile Bakanlık ve bağlı birimlerce çıkarılan dergilere ilişkin Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/23690)
133.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, asgari ücretle çalışanların sosyal
durumlarının iyileştirilmesine yönelik çalışmalara ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23692)
134.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığın Basın ve Halkla İlişkiler
Müşavirliğinde çalışan personel ile Müşavirliğin dışarıdan hizmet alımına
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23694)
135.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, meslek hastalıklarına ve bunların önlenmesine ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23695)
136.- İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, şehit ve gazi tanımı ile tanımın
belirsizliğinden kaynaklanan mağduriyetlere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23696)
137.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlara ait
lojmanlar ile söz konusu lojmanların satışına ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23697)
138.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, vekaleten veya geçici olarak idari kadrolarda görev
yapan denetmen ve müfettişlere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/23698)
139.- İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, peyzaj mimarı kadroları ile kadro
yetersizliği nedeniyle bölüm mezunlarının yaşadıkları mağduriyete ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23699)
140.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, ordu vazife malullerinin çeşitli ihtiyaçlarının
ücretsiz karşılanmasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı
soru önergesi (7/23700)
141.- İstanbul
Milletvekili Sedef Küçük’ün, doğaya yeniden kazandırma çalışması yapılan/yapılması
planlanan olaylara ve bu konu ile ilgili çeşitli hususlara ilişkin Çevre ve
Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23701)
142.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, bir yönetmelikte yapılan değişikliğe
ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23703)
143.- Adana
Milletvekili Murat Bozlak’ın, Adana’nın Seyhan ilçesindeki stadyumun yıkılarak
yerine AVM yapılmasına ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23708)
144.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığın Basın ve Halkla İlişkiler
Müşavirliğinde çalışan personel ile Müşavirliğin dışarıdan hizmet alımına
ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23715)
145.- Bitlis
Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu’nun, Kazakistan vatandaşı bir profesörün
Türkiye’ye girişinin yasaklanmasına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23716)
146.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, yurt dışında yaşayan Türkler ile sorunlarına
ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23717)
147.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, diplomatik pasaport hakkının uygulamalarına
ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23718)
148.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Mavi Marmara olayı için İsrail’in özür dilemesinin
ardından Türkiye ile İsrail arasında gerçekleştirilen görüşmelerle ilgili
çeşitli hususlara ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23719)
149.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlara ait
lojmanlar ile söz konusu lojmanların satışına ilişkin Ekonomi Bakanından yazılı
soru önergesi (7/23722)
150.- Balıkesir
Milletvekili Ayşe Nedret Akova’nın, çiftçi destekleme ödemelerine ilişkin Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23744)
151.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’da arıcıların sorunlarına ilişkin Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23745)
152.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, GDO’lu ürünlere ve helal gıda belgesine ilişkin
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23746)
153.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’lı çiftçilerden mazot ve gübre alımlarında
ÖTV alınmamasına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23747)
154.- Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlığa ait sosyal tesislere ilişkin Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23748)
155.- Gaziantep
Milletvekili Mehmet Şeker’in, Suriye’den Türkiye’ye yönelik kaçak hayvan girişi
ve etkilerine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23749)
156.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığın Basın ve Halkla İlişkiler
Müşavirliğinde çalışan personel ile Müşavirliğin dışarıdan hizmet alımına
ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23750)
157.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, ganyan bayileri ile Yüksek
Komiserler Kurulu üyelerine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/23751)
158.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, süt proteini ithalatı ile süt
proteini kullanımı hakkında tebliğ yayınlandığı iddiasına ilişkin Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23752)
159.- Erzincan
Milletvekili Muharrem Işık’ın, Erzincan’da meralar için yapılan ihalelere
ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23753)
160.- Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlık personelinin psikolojik taciz
(mobbing) şikayetlerine ve yapılan işlemlere ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23754)
161.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlara ait
lojmanlar ile söz konusu lojmanların satışına ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23755)
162.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, mısır şurubunun kullanımına ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23756)
163.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, GDO’lu pirinç ithal edildiği iddialarına ilişkin Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23757)
164.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, bitkisel yağ ve margarin üretimi denetimlerine
ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23758)
165.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, incir ihracatındaki sorunlara ve yapılan
çalışmalara ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23759)
166.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, organik tarımın geliştirilmesine ilişkin Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23760)
167.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars, Iğdır, Gümüşhane, Bayburt ve Ağrı’daki
çiftçilerden mazot ve gübre alımlarında ÖTV alınmamasına ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23761)
168.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars, Iğdır, Ağrı, Gümüşhane ve Bayburt’da
arıcıların sorunlarına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/23762)
169.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığın tanıtım faaliyetleriyle
ilgili çeşitli hususlara ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/23763)
170.- Adana
Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın, Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu
aracılığıyla tarımsal yatırımcılara dağıtılması için Türkiye’ye tahsis edilen
AB fonlarına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23764)
171.- İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, ziraat mühendisi istihdamına ilişkin
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23765)
172.- İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, Bakanlığın personel alımı ile
Bakanlıktaki gıda mühendisi kadrolarına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23766)
173.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, halofitiklerin kullanımına ilişkin Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23767)
174.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, hayvansal gübrelerin neden olduğu su
kirliliğine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23768)
175.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, IPARD bünyesinde yürütülen projelere ilişkin
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23769)
176.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasındaki pamuk üretimi,
ihracı ve ithalatı ile ilgili verilere ve iklim değişikliklerinin pamuk tarımı
üzerindeki olumsuz etkilerine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/23770)
177.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, çevre dostu üretim sistemlerinin
geliştirilmesi için yapılan çalışmalara ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23771)
178.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, tarımı olumsuz etkileyen faktörlerle mücadele
kapsamında yürütülen projelere ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/23772)
179.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, iyi tarım uygulamaları kapsamında yürütülen
faaliyetlere ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23773)
180.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, tarımsal arazilerin korunması kapsamında
yapılan çalışmalara ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23774)
181.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, sürdürülebilir tarım kapsamında yapılan
çalışmalara ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23775)
182.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, Diyarbakır’ın Ergani ilçesinde yaşanan kuduz
vakasına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23776)
183.- Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlığa ait sosyal tesislere ilişkin Gümrük
ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/23777)
184.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığın Basın ve Halkla İlişkiler
Müşavirliğinde çalışan personel ile Müşavirliğin dışarıdan hizmet alımına
ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/23778)
185.- Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlık personelinin psikolojik taciz
(mobbing) şikayetlerine ve yapılan işlemlere ilişkin Gümrük ve Ticaret
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23779)
186.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, GDO’lu ürün ithaline ilişkin Gümrük ve Ticaret
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23780)
187.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlara ait
lojmanlar ile söz konusu lojmanların satışına ilişkin Gümrük ve Ticaret
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23781)
188.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, biber gazı ithalatına ilişkin Gümrük ve Ticaret
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23782)
189.- İstanbul
Milletvekili Celal Dinçer’in, Tuzla Belediyesindeki yolsuzluk iddialarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23783)
190.- Çorum
Milletvekili Tufan Köse’nin, Çorum’daki bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23784)
191.-
Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet Toptaş’ın, Afyonkarahisar İl Genel Meclisi
Üyeleri tarafından İspanya’ya düzenlenen geziye ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/23785)
192.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars, Ardahan, Iğdır ve Ağrı’da patlamamış
bombaların yaşattığı sorunlara ve bu illerdeki mayınların temizlenmesine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23786)
193.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’da uyuşturucu madde kullanımına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23787)
194.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’daki kentsel dönüşüm projelerine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23788)
195.- Hatay
Milletvekili Mevlüt Dudu’nun, Hatay’daki Suriyeli mültecilerin faaliyetleri ve
sınır güvenliğine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23789)
196.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlık personelinin psikolojik taciz (mobbing)
şikayetlerine ve yapılan işlemlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23790)
197.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü
Kutlamalarında görevli polislere bozuk kumanya dağıtıldığı iddialarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23791)
198.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığın Basın ve Halkla İlişkiler
Müşavirliğinde çalışan personel ile Müşavirliğin dışarıdan hizmet alımına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23792)
199.- Ankara
Milletvekili Ayşe Gülsün Bilgehan’ın, Ankara’nın Keçiören ilçesindeki bir
mahallenin yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23793)
200.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, kamu binalarında gerçekleşen intihar
girişimlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23794)
201.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2002 yılından itibaren intihar
vakalarının sayısı ile intihar nedenlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/23795)
202.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, belediye şirketlerinin aldıkları ihalelere
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23796)
203.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, belediyeler tarafından gerçekleştirilen gıda
yatırımlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23797)
204.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, belediyeler tarafından belediye şirketlerine
satılan ve kiraya verilen taşınmazlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23798)
205.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, belediyeler tarafından belediye şirketlerine
satılan ve kiraya verilen arazilere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23799)
206.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, özelleştirilen belediye iktisadi
teşekküllerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23800)
207.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, büyükşehir belediyelerine ait iktisadi
teşekküllere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23801)
208.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, belediyeler tarafından satılan ve kiraya
verilen arazilere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23802)
209.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, belediyeler tarafından satılan ve kiraya
verilen taşınmazlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23803)
210.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında imar planlarında
yapılan tadilat ve değişikliklere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23804)
211.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Ankara’daki bir kongre ve ticaret merkezi
inşaatına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23805)
212.- Bitlis
Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu’nun, 2002-2013 yılları arasında Bitlis’te
görev yapan polis sayısına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23806)
213.- Bitlis
Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu’nun, Kazakistan vatandaşı bir profesörün
Türkiye’ye girişinin yasaklanmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23807)
214.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, Kahramanmaraş’taki bir köyün yol
sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23808)
215.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, Kahramanmaraş Organize Sanayi
Bölgesinin doğal gaz sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23809)
216.- Denizli
Milletvekili İlhan Cihaner’in, Denizli Belediyesi tarafından gerçekleştirilen
bir ıslah projesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23810)
217.- Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlığa ait sosyal tesislere ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23811)
218.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlara ait
lojmanlar ile söz konusu lojmanların satışına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/23812)
219.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bursa’da ruhsatlı silah sahibi kişiler ile
Ateşli Silahlar Kanununa muhalefetten hakkında soruşturma açılanlara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23813)
220.- İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, şehit ve gazi tanımı ile tanımın
belirsizliğinden kaynaklanan mağduriyetlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/23814)
221.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, askeri teçhizat alınacağı iddiasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23815)
222.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Emniyet Genel Müdürlüğündeki müfettiş ve birinci
sınıf emniyet müdürlerinin sayısına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23816)
223.- Kars
Milletvekili Mülkiye Birtane’nin, Kars’ın Digor ilçesinde iki köyün içme suyu
sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23817)
224.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, Van’ın Başkale ilçesinde bir köyün çeşitli
sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23818)
225.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, bir vakıf tarafından düzenlenen I. Şanlıurfa
Tanıtım Günleri ile Şanlıurfa ilinin tanıtılması faaliyetleri ile ilgili
çeşitli hususlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23819)
226.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, 5 Mayıs 2013 tarihinde Taksim’de gerçekleştirilen
şampiyonluk kutlamalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23820)
227.- Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlık bütçesinden yerel yönetimlere yapılan
ayni ve nakdi transferlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23821)
228.- Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Ankara’nın Etimesgut ilçesindeki çöp toplama
ve depolama hizmeti ile ilgili sorunlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/23822)
229.- Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Ankara’daki bir bulvar üzerinde bir alt veya
üst geçit inşa edilmesi ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23823)
230.- Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Ankara’nın Etimesgut ilçesinde toplu taşıma
hizmeti ile ilgili sorunlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23824)
231.- Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Ankara’daki metro çalışmalarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23825)
232.- Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, ASKİ tarafından engelli abonelere uygulanan
indirim oranının düşürülmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23826)
233.- Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Ankara’daki su dağıtım hizmeti ile ilgili
verilere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23827)
234.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’da belediyelerce koruma altındaki tarihi
eser ile kültürel ve tabiat varlıklarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/23828)
235.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Şırnak, Hakkâri ve Muş’ta patlamamış mühimmatların
yaşattığı sorunlara ve bu illerdeki mayınların temizlenmesine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23829)
236.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars, Iğdır, Muş, Hakkâri, Şırnak ve Ağrı’da
uyuşturucu madde kullanımına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23830)
237.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars, Iğdır, Ağrı, Gümüşhane ve Bayburt’taki
kentsel dönüşüm projelerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23831)
238.- İstanbul
Milletvekili Müslim Sarı’nın, bazı Alevi vatandaşların evlerinin işaretlendiği
iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23832)
239.- İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, Ankara Büyükşehir Belediyesinin Kuzey
Ankara Kentsel Dönüşüm Projesi çerçevesinde borçları nedeniyle vatandaşlara
mağduriyet yaşattığı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23833)
240.- Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, Konya Büyükşehir Belediyesinin borçları ile
bankalardan kullanılan kredilere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23834)
241.- Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından
yapılan taşınmaz satışları ile Belediyenin harcamalarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23835)
242.- Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, Konya Büyükşehir Belediyesindeki bir danışman
ile Belediyedeki danışman kadrolarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23836)
243.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Akil İnsanlar Heyetine yönelik protestolara
polisin müdahalesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23837)
244.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında emniyet
birimlerinin karıştıkları can ve mal kayıplı kazalara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23838)
245.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında İstanbul Büyükşehir
Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığı tarafından gerçekleştirilen mal ve hizmet
alımlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23839)
246.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında Bursa Büyükşehir
Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığı tarafından gerçekleştirilen mal ve hizmet
alımlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23840)
247.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Adıyaman’ın Besni ilçesindeki bazı
öğrencilerin Türk Bayrağı baskılı kıyafetleriyle okula alınmadıkları iddiasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23841)
248.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından 2020
Olimpiyatları adaylığı kapsamında gerçekleştirilen tanıtım harcamalarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23842)
249.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında Ankara Büyükşehir
Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığı tarafından gerçekleştirilen mal ve hizmet
alımlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23843)
250.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından
gerçekleştirilen bir almanak basım işi ihalesine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/23844)
251.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından
Avrupa Spor Başkentliği kapsamında gerçekleştirilen tanıtım harcamalarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23845)
252.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından
Avrupa Spor Başkentliği kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23846)
253.- Diyarbakır
Milletvekili Nursel Aydoğan’ın, Hatay’da öğrenciler tarafından kurulan bir
derneğe gerçekleştirilen saldırılara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23847)
254.- Diyarbakır
Milletvekili Nursel Aydoğan’ın, Kütahya’da bir futbol müsabakasında çıkan
olaylara polisin biber gazı ile müdahalesi ve toplumsal olaylarda polisin biber
gazını kullanmasıyla ilgili çeşitli hususlara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/23848)
255.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, Diyarbakır’ın Bismil ilçesindeki bir okulda yaşanan
bir olaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23849)
256.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, vatandaşlıktan çıkarılan bir kişiye ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23850)
257.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, İstanbul Ümraniye’de yaşanan bir olaya ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23851)
258.- Diyarbakır
Milletvekili Emine Ayna’nın, İstanbul Avcılar’da yaşanan bir olayın ardından
polisin gerçekleştirdiği iddia edilen bazı eylemlere ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23852)
259.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’da yürütülen projelere ilişkin Kalkınma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23853)
260.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, kişi başına düşen milli gelir, asgari
ücretle çalışan ve bunların bakmakla yükümlü olduğu kişi sayısı ile açlık ve
yoksulluk sınırının altında ücretle çalışan kişi sayısına ilişkin Kalkınma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23854)
261.- Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlık personelinin psikolojik taciz
(mobbing) şikayetlerine ve yapılan işlemlere ilişkin Kalkınma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/23855)
262.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığın Basın ve Halkla İlişkiler
Müşavirliğinde çalışan personel ile Müşavirliğin dışarıdan hizmet alımına
ilişkin Kalkınma Bakanından yazılı soru önergesi (7/23856)
263.- Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlığa ait sosyal tesislere ilişkin
Kalkınma Bakanından yazılı soru önergesi (7/23857)
264.- Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlık bütçesinden yerel yönetimlere yapılan
ayni ve nakdi transferlere ilişkin Kalkınma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23858)
265.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars, Iğdır, Ağrı, Gümüşhane ve Bayburt’ta
yürütülen projelere ilişkin Kalkınma Bakanından yazılı soru önergesi (7/23859)
266.- Gaziantep
Milletvekili Mehmet Şeker’in, Gaziantep’in turizm potansiyeli ve bunu artırmaya
dönük çalışmalara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23860)
267.- Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlık personelinin psikolojik taciz
(mobbing) şikayetlerine ve yapılan işlemlere ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23861)
268.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığın Basın ve Halkla İlişkiler
Müşavirliğinde çalışan personel ile Müşavirliğin dışarıdan hizmet alımına
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/23862)
269.- Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlığa ait sosyal tesislere ilişkin Kültür
ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/23863)
270.- İstanbul
Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, yurt dışındaki Türk tarihi ve mimari kültür
varlıklarının bakım onarım çalışmalarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/23864)
271.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlara ait
lojmanlar ile söz konusu lojmanların satışına ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23865)
272.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, Mersin’in turizm alanında desteklenmesine ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/23866)
273.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, bir vakıf tarafından düzenlenen 1. Şanlıurfa
Tanıtım Günleri ile Şanlıurfa ilinin tanıtılması faaliyetleri ile ilgili çeşitli
hususlara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/23867)
274.- Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, bakanlık bütçesinden yerel yönetimlere yapılan
ayni ve nakdi transferlere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23868)
275.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında ekoturizmin
geliştirilmesi için yapılan çalışmalara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/23869)
276.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, kamuya ait lojmanların satışı ile
kamu daireleri için özel sektörden kiralama yoluna gidilmesine ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23871)
277.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığın Basın ve Halkla İlişkiler
Müşavirliğinde çalışan personel ile Müşavirliğin dışarıdan hizmet alımına
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/23872)
278.- Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlığa ait sosyal tesislere ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23875)
279.- Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlık bütçesinden yerel yönetimlere yapılan
ayni ve nakdi transferlere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23877)
280.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, 6327 sayılı Kanun kapsamında iade edilmesi gereken
bireysel emeklilik sistemi anaparasından yapılan vergi kesintisinin iadesine
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/23880)
281.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’da eğitimle ilgili bazı verilere ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23881)
282.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, İzmir’de görev yapan bir öğretmen
hakkındaki iddiaya ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23882)
283.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığın Basın ve Halkla İlişkiler
Müşavirliğinde çalışan personel ile Müşavirliğin dışarıdan hizmet alımına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23883)
284.- Bitlis
Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu’nun, Bitlis’in Tatvan ilçesindeki okul,
öğrenci ve öğretmen sayısına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23884)
285.- Bitlis
Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu’nun, Bitlis’in Ahlat ilçesindeki okul,
öğrenci ve öğretmen sayısına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23885)
286.- Bitlis
Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu’nun, Bitlis’in Mutki ilçesindeki okul,
öğrenci ve öğretmen sayısına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23886)
287.- Bitlis
Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu’nun, Bitlis’in Güroymak ilçesindeki okul,
öğrenci ve öğretmen sayısına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23887)
288.- Bitlis
Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu’nun, Bitlis’in Hizan ilçesindeki okul,
öğrenci ve öğretmen sayısına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23888)
289.- Bitlis
Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu’nun, Bitlis’in Merkez ilçesindeki okul,
öğrenci ve öğretmen sayısına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23889)
290.- İstanbul
Milletvekili Melda Onur’un, İstanbul’daki bir okulda yaşanan olaya ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23890)
291.- Denizli
Milletvekili İlhan Cihaner’in, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesinde
öğrenciler tarafından yapılan bir heykelin idare tarafından kaldırılmasına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23891)
292.- Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlığa ait sosyal tesislere ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23892)
293.- İstanbul
Milletvekili Fatma Nur Serter’in, İstanbul Kadıköy’deki bir okul ile okulun
bulunduğu araziye ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23893)
294.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlara ait
lojmanlar ile söz konusu lojmanların satışına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/23894)
295.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, araştırma görevlilerinin özlük sorunlarına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23895)
296.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, sınav ücretlerine ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23896)
297.- Eskişehir
Milletvekili Ruhsar Demirel’in, tıbbi sekreterlik ve dokümantasyon bölümü ile ilgili
çeşitli hususlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23897)
298.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Kocaeli’nin Kartepe ilçesindeki bir okula
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23898)
299.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, 4001 kadroları ile çeşitli fakültelerden mezun olan kişilerin
istihdamının artırılmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23899)
300.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, bir organizasyon şirketi ile Hacettepe
Üniversitesi arasında ilişki bulunup bulunmadığına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23900)
301.- İstanbul
Milletvekili Gürsel Tekin’in, araştırma görevlilerinin mevzuata uygun olmayan
bir biçimde mecburi hizmet yükümlülüğü uygulamasına tabii tutulduğu iddiasına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23901)
302.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars, Iğdır, Ağrı, Gümüşhane ve Bayburt’ta eğitimle
ilgili bazı verilere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23902)
303.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, okullardaki kılık-kıyafet serbestisi uygulaması
kararına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23903)
304.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Adıyaman’ın Besni ilçesindeki bazı
öğrencilerin Türk bayrağı baskılı kıyafetleriyle okula alınmadıkları iddiasına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23904)
305.- Bitlis
Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu’nun, Bitlis’in Adilcevaz ilçesindeki okul,
öğrenci ve öğretmen sayısına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23905)
306.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, Diyarbakır’ın Bismil ilçesindeki bir okulda yaşanan
olaya ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23906)
307.-
Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet Toptaş’ın, askerlik hizmetini yerine
getirirken hayatını kaybedenlere ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23907)
308.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, zorunlu askerlik görevi sırasında
hayatını kaybedenlere, askerlik süresine ve bedelli askerlikle ilgili çeşitli
verilere ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/23908)
309.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, TSK’nın personel sayısına ilişkin
Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/23909)
310.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığın Basın ve Halkla İlişkiler
Müşavirliğinde çalışan personel ile Müşavirliğin dışarıdan hizmet alımına
ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/23910)
311.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki yer
altına döşenmiş mayınlara ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23911)
312.- Antalya
Milletvekili Yıldıray Sapan’ın, askeri birliklerin yer değiştirdiği iddialarına
ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/23912)
313.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, TSK ile ilgili çeşitli konulara
ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/23913)
314.- Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlığa ait sosyal tesislere ilişkin Milli
Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/23914)
315.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, askerlik süresinin kısaltılacağı iddiasına
ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/23915)
316.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlara ait
lojmanlar ile söz konusu lojmanların satışına ilişkin Milli Savunma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/23916)
317.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları emrine
tahsis edilmiş özel uçak bulunup bulunmadığına ilişkin Milli Savunma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/23917)
318.- Kars
Milletvekili Mülkiye Birtane’nin, Kırklareli’de askerliğini yapan bir kişinin
ölüm nedenine ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/23918)
319.- Hatay
Milletvekili Mehmet Ali Ediboğlu’nun, Türkiye’deki NATO üsleri ile Türkiye’de
bulunan yabancı ülke askerlerine ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23919)
320.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Kıbrıs ve Kore Gazileri ile yakınlarına tanınan
haklar ve ordu vazife malullerinin çeşitli ihtiyaçlarının ücretsiz
karşılanmasına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/23920)
321.- Bitlis
Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu’nun, Güroymak Göletine ilişkin Orman ve Su
İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23924)
322.- Van
Milletvekili Nazmi Gür’ün, Van’ın Gevaş ilçesinde bir köyün gölet ihtiyacına ve
Van’da gerçekleştirilen projelere ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/23925)
323.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, akarsu havzalarında iklim değişikliğinin
yağış-akım üzerindeki etkilerine ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/23930)
324.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Göksu Özel Çevre Koruma Bölgesine yönelik
projelere ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23932)
325.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında engelli
vatandaşların mesire alanlarından yararlanması amacıyla yapılan çalışmalara
ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23938)
326.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, tarımsal faaliyetlerin ve toprak kirliliğinin
neden olduğu su kirliliğine ve engellenmesi için yapılan çalışmalara ilişkin
Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23940)
327.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, sulama kooperatiflerine ve sulama
kooperatiflerine yönelik desteklere ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/23942)
328.- Samsun
Milletvekili Ahmet Haluk Koç’un, Tokat’ın Erbaa ilçesinin köprü ihtiyacına
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23971)
329.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığın Basın ve Halkla İlişkiler
Müşavirliğinde çalışan personel ile Müşavirliğin dışarıdan hizmet alımına
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23972)
330.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, araç muayene hizmetlerine ilişkin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/23973)
331.- Muğla
Milletvekili Nurettin Demir’in, Şanlıurfa’da Halfeti-Yukarıgöklü arasındaki Atatürk
Barajı yolunun durumuna ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından
yazılı soru önergesi (7/23974)
332.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlara ait
lojmanlar ile söz konusu lojmanların satışına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/23975)
333.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, Çukurova Bölgesel Havalimanı Projesinin akıbetine
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23976)
334.- Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, Konya’da yapılması planlanan kamulaştırmada
idare ile taşınmaz malikleri arasındaki anlaşmazlığa ilişkin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/23977)
335.- Tekirdağ
Milletvekili Faik Öztrak’ın, İstanbul’da yapılması planlanan üçüncü
havalimanının projesi ile ilgili çeşitli hususlara ilişkin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/23978)
336.- Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlık tarafından kiralanan ve kiraya
verilen hizmet binaları ile araçlara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/23979)
337.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel
Müdürlüğünde personel eksikliğinden kaynaklanan sorunlara ilişkin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/23980)
338.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, Ankara’nın Gölbaşı ilçesi sakinlerinin ulaşım
sorununa ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23981)
339.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, sorumluluk alanına bağlı Basın ve
Halkla İlişkiler Müşavirliğinde çalışan personel ile bu müşavirliğin dışarıdan
hizmet alımına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Beşir Atalay) yazılı soru
önergesi (7/23982)
340.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, terörle mücadele kapsamında görev yapan güvenlik
güçlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23984)
341.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, terörle mücadele kapsamında görev yapan güvenlik
personeline ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23985)
342.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Çanakkale’de bulunan şehitlikteki bir bayrak
direğine Suriyeli muhaliflere ait yeni bir bayrak çekildiği iddialarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23986)
343.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Çanakkale’de bulunan şehitlikteki bir bayrak
direğine Suriyeli Muhaliflere ait yeni bir bayrak çekildiği iddialarına ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/23987)
344.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, terörle mücadele kapsamında görev yapan askeri
personele ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/23988)
1 Temmuz 2013 Pazartesi
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Muhammet Rıza
YALÇINKAYA (Bartın)
BAŞKAN – Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 127’nci Birleşimini açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN -
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Beş dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, önergeleri ayrı ayrı okutacağım.
3’üncü sırada
okutacağım Meclis araştırması önergesi 500 kelimeden fazla olduğu için önerge
özeti okunacaktır ancak önergenin tam metni tutanak dergisinde yer alacaktır.
Okutuyorum:
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve 19
milletvekilinin, astsubayların sorun-larının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/684)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Türk Silahlı
Kuvvetlerinin emir ve komuta sisteminde yer alan asli ve en önemli
unsurlarından birisi olan astsubayların yaşadığı sıkıntıların araştırılması,
Hükûmetin uygulamalarından dolayı ortaya çıkan mağduriyetin tespiti, bu
sorunların giderilmesi ve çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla Anayasa’mızın
98'inci maddesi, İç Tüzük’ün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince ekte sunulan
gerekçe çerçevesinde Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Hasan Hüseyin
Türkoğlu (Osmaniye)
2) Ahmet Kenan
Tanrıkulu (İzmir)
3) Mehmet Şandır (Mersin)
4) Faruk Bal (Konya)
5) Enver Erdem (Elâzığ)
6) D. Ali Torlak (İstanbul)
7) Reşat Doğru (Tokat)
8) Sadir Durmaz (Yozgat)
9) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
10) Alim Işık (Kütahya)
11) Kemalettin
Yılmaz (Afyonkarahisar)
12) Mustafa
Kalaycı (Konya)
13) Mustafa Erdem (Ankara)
14) Sümer Oral (Manisa)
15) Bahattin
Şeker (Bilecik)
16) Ali Halaman (Adana)
17) Zühal Topcu (Ankara)
18) Celal Adan (İstanbul)
19) Emin Çınar (Kastamonu)
20) Sinan Oğan (Iğdır)
Gerekçe:
95 bini aşkın
muvazzaf astsubay ve 100 binin üzerinde emekli astsubay bulunmaktadır.
Astsubaylar yıllardır biriken sorunlarının çözümü için sabırla beklemektedir.
Türk Silahlı
Kuvvetlerinde çalışan personele ekonomik sıkıntılarını gidermeleri için bazı
tazminatlar verilmektedir. Zaten zor bir meslek olan askerliğin sıkıntısı
birazcık olsun azalmaktadır. Türk Silahlı Kuvvetlerinden astsubaylar emekli
oldukları zaman maaşlarının yüzde 45 azaldığını Genelkurmay Başkanı resmî yazı
ve belgelerle Başbakanlığa bildirmiştir. Ancak emekli olan subaylar makam,
temsil, görev ve kadrosuzluk tazminatını almakta iken emekli olunca da bu
tazminatı almaya devam etmektedir. Astsubaylar ise emekli olduktan sonra
çalışırken aldıkları tazminatların tamamı kesildiği için maaşları yüzde 45
oranında düşmektedir. Subaylar ise emekli astsubayların aldığı maaşlar kadar
tazminat aldıklarından dolayı emekli olduklarında maaşları yüzde 5 kesilmekte
ve herhangi bir sıkıntı yaşamamaktadırlar.
Emekli
astsubayların yüzde 50’si ek iş, yüzde 20’si işportacılık yaparak yaşam
mücadelesi vermektedir.
Diğer yandan,
devlet memurluğundan 1'inci ve 2'nci derece emekli olanların arasında yaklaşık
400 TL'lik bir maaş farkı bulunmaktadır. Astsubaylarımızın çok az bir kısmı
1'inci dereceden emekli olabilmektedir. İki yıllık yüksekokul eğitimi almış
olan kamu görevlileri 1'inci derece 4'üncü kademeden emekli olurken bir
astsubay yüksekokul bitirse bile 1'inci derece 3'üncü kademeden emekli
olabilmektedir.
Ülkemizin önemli
bir unsuru olan güvenlik gücü mensubu astsubayların sorunlarının araştırılarak,
bu sorunlara çözüm üretilmesi ve gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir.
2.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve 19
milletvekilinin, 4/C’li personelin so-runlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/685)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2004/7898 sayılı
Bakanlar Kurulu Kararı ile 657 sayılı Kanun’un 4’üncü maddesi (C) fıkrası
kapsamında çalıştırılan ve kamuoyunda 4/C mağduru olarak bilinen çalışanların,
Hükûmetin uygulamalarından dolayı ortaya çıkan mağduriyetinin tespiti, bu
sorunların giderilmesi ve çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla Anayasa’mızın
98'inci maddesi, İç Tüzük’ün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince ekte sunulan
gerekçe çerçevesinde Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Hasan Hüseyin
Türkoğlu (Osmaniye)
2) D.Ali Torlak (İstanbul)
3) Enver Erdem (Elâzığ)
4) Ahmet Kenan
Tanrıkulu (İzmir)
5) Mehmet Şandır (Mersin)
6) Faruk Bal (Konya)
7) Sinan Oğan (Iğdır)
8) Sadir Durmaz (Yozgat)
9) Reşat Doğru (Tokat)
10) Mesut
Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
11) Alim Işık (Kütahya)
12) Kemalettin
Yılmaz (Afyonkarahisar)
13) Mustafa
Kalaycı (Konya)
14) Sümer Oral (Manisa)
15) Mustafa Erdem (Ankara)
16) Ali Halaman (Adana)
17) Emin Çınar (Kastamonu)
18) Celal Adan (İstanbul)
19) Bahattin
Şeker (Bilecik)
20) Zühal Topcu (Ankara)
Gerekçe:
Kamuda 657 sayılı
Kanunun 4/A, 4/B, 4/C maddeleri ile kadrolu, sözleşmeli, geçici personel
çalıştırılmakta; 4924 sayılı Kanun, 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamı
gibi çok çeşitli statüde personel istihdam edilmektedir. Dolayısıyla bu durum,
kamuda çok başlı ve karmaşık bir istihdam yapısını ortaya çıkarmaktadır. Aynı
kurum içinde aynı işi yapan ancak tabi oldukları yasal mevzuatın farklı olması
nedeniyle maaşları, emeklilik hakları, iş güvenceleri, sosyal ve özlük hakları
farklı olan kamu görevlileri bulunmaktadır.
4/6/2011 tarihli
27954 Sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan, 632 sayılı, Devlet Memurları
Kanunu’nun 4 üncü Maddesinin (B) fıkrası ile 4924 sayılı Kanun Uyarınca
Sözleşmeli Personel Pozisyonlarında Çalışanların Memur Kadrolarına Atanması Amacıyla
Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname
ile bazı sözleşmeli kamu görevlileri kadroya geçirilmiş ancak belediye ve il
özel idarelerinde çalışan sözleşmeliler, TRT çalışanları, üniversitelerde proje
kapsamında çalışan 4/B'liler, Et ve Balık Kurumu çalışanları, Denizcilik
Müsteşarlığı çalışanları, Ulaştırma Bakanlığı çalışanları, TMO çalışanları,
TİGEM çalışanları, DHMİ çalışanları, Gençlik ve Spor uzmanları, TUREM
çalışanları, usta öğreticiler, vekil öğretmen, ebe ve hemşireler, vekil
imam-hatipler, fahri Kur’an kursu öğreticileri, TOKİ çalışanları ve 4/C'li
çalışanlar kapsam dışında bırakılmıştı.
Bu statüde olup
emekli olanların haricinde şu an sayılan 8.500'ün üstünde 4/C çalışanlarının
gerek sendikal haklar gerekse çalıştığı kurumun takdiri ile aldığı ikramiyeleri
ortadan kalkmış, sosyal hakları elinden alınmıştır.
Bir mali yılda on
ay çalıştırılıp iki ay çıkış verilmektedir. Hâl böyle olunca aldıkları yıllık
ücret de azalmaktadır.
Kamuda çalışanlar
arasında en kısıtlı haklara sahip olan kesim hiç şüphesiz ki 657 sayılı
Kanun’un 4/C maddesi uyarınca çalıştırılan geçici personeldir. Bu kapsamda
çalıştırılan personelin yıllık izin, iş güvencesi, sosyal yardım gibi hakları
bulunmazken maaşları da son derece düşüktür.
Bunun yanında,
yine, özel kararlarla bazı kurumlarda görev yapan 4/C’li çalışanların çalışma
süreleri birbirinden farklı belirlenmektedir. Buna göre, TBMM'de çalışan 4/C'li
personel bir yılda on bir ay yirmi dokuz gün çalışırken TÜİK'teki on bir ay
yirmi bir gün, özelleştirme kapsamında diğer kurumlarda istihdam edilen
4/C’liler ise yılda on bir ay çalışmakta ve bir ay boyunca maaş alamamaktadır.
Bu nedenle, yaşanan eşitsizliklerin giderilmesi, adalet ve hakkaniyet
beklentilerinin karşılanması için, ilgili Bakanlar Kurulu kararının 4/C
statüsünde istihdam edilen kamu görevlilerinin bütününü kapsaması, mevcut
sözleşmelerde bu çerçevede değişiklik yapılması ve kapsam dâhilindeki geçici
personelin çalışma sürelerinin on iki aya çıkarılması gerekmektedir. Ayrıca
sağlık güvencelerinin bir zemine oturtulması ve hastalık izinlerinin yeniden
düzenlenmesi gerekmektedir.
657 sayılı
Kanun’un 4/C maddesi uyarınca geçici olarak çalıştırılan on binlerce personelin
sorunlarının araştırılarak bu sorunlara çözüm üretilmesi ve gerekli önlemlerin
alınması gerekmektedir.
BAŞKAN – Şimdi
okutacağım önergenin aslı 500 kelimeyi geçtiğinden özetini okutuyorum:
3.- Antalya Milletvekili Mehmet Günal ve 20
milletvekilinin, FATİH Projesi’nin doğurabileceği sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/686) (x)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
FATİH Projesi
(Fırsatları Arttırma ve Teknolojiyi İyileştirme Hareketi) olarak tanımlanan
eğitim ve öğretimde fırsat eşitliğini sağlamak ve okullardaki teknolojiyi
iyileştirmek amacıyla hazırlanan projenin okuma ve yazma yetisini nasıl
etkileyeceğinin, aşırı İnternet kullanımının radyoaktif etkiler nedeniyle
sağlık ve güvenlik açısından ne getireceğinin, dizüstü bilgisayar yerine fiyatı
çok daha yüksek olan tablet bilgisayarların tercihinin gerekçelerinin geçerliliğinin
belirlenmesi amacıyla Anayasa’nın 98’inci, TBMM İçtüzüğü’nün 104 ve 105’inci
maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Mehmet Günal (Antalya)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) Alim Işık (Kütahya)
4) Ali Uzunırmak (Aydın)
5) Necati Özensoy (Bursa)
6) Münir Kutluata (Sakarya)
7) Lütfü Türkkan (Kocaeli)
(x)
(10/686) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin tam metni tutanağa
eklidir.
8) Sadir Durmaz (Yozgat)
9) Enver Erdem (Elâzığ)
10) Cemalettin
Şimşek (Samsun)
11) Ali Öz (Mersin)
12) Mesut
Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
13) Mehmet
Erdoğan (Muğla)
14) Emin Çınar (Kastamonu)
15) Mustafa
Kalaycı (Konya)
16) Meral Akşener (İstanbul)
17) Sinan Oğan (Iğdır)
18) Ali Halaman (Adana)
19) Sümer Oral (Manisa)
20) Murat
Başesgioğlu (İstanbul)
21) Celal Adan (İstanbul)
Gerekçe Özeti:
MEB, kısaca FATİH
(Fırsatları Arttırma ve Teknolojiyi İyileştirme Hareketi) Projesi olarak
tanımlanan eğitim ve öğretimde fırsat eşitliğini sağlamak ve okullardaki
teknolojiyi iyileştirmek amacıyla ve bilişim teknolojileri araçlarının
öğrenme-öğretme sürecinde daha fazla duyu organına hitap edilecek şekilde
derslerde etkin kullanımı için; okul öncesi, ilköğretim ile ortaöğretim
düzeyindeki tüm okulların 620 bin dersliğine dizüstü bilgisayar, LCD panel
etkileşimli tahta ve İnternet ağ altyapısı sağlamak için çalışma başlatmıştır.
Eğitimde FATİH Projesi MEB tarafından yürütülmekte olup, Ulaştırma Bakanlığı
tarafından desteklenen bir projedir. Projenin beş yılda tamamlanması
planlanmıştır. Birinci yıl ortaöğretim okulları, ikinci yıl ilköğretim ikinci
kademe, üçüncü yıl ise ilköğretim birinci kademe ve okul öncesi kurumlarının
bilişim teknolojileri donanım ve yazılım altyapısı, e-içerik ihtiyacı, öğretmen
kılavuz kitaplarının güncellenmesi, öğretmenler için hizmet içi eğitimler ve
bilinçli, güvenli, yönetilebilir BT ve İnternet kullanımı ihtiyaçlarının
tamamlanması hedeflenmektedir. FATİH Projesi ile bilgi ve iletişim
teknolojileri eğitim sürecinin temel araçlarından biri olarak öğrencilerin ve
öğretmenlerin bu teknolojileri etkin kullanımı hedeflenmiştir. Yine projenin
bir başka bileşeni, İnternet hizmetlerinin her okulda ve her sınıfta kesintisiz
ve güvenli bir şekilde sunulacağı ifade edilmiştir. Daha da önemlisi, bu
İnternet hizmetlerini evlerinde de ve diğer tanımlanmış alanlarda da alma
şansına sahip olacaklar. Fakat, kullanılacak teknolojinin pedagojik değer ve
katkısı üzerine de yapılmış herhangi bir araştırma mevcut değil. FATİH Projesi
ile dört yıl içinde 16 milyon adet tablet bilgisayarın ilköğretim ve liseli
öğrencilere dağıtılması planlanmaktadır. Projenin büyüklüğü 7,5 milyar dolar.
7,5 milyar dolarlık bütçenin Ulaştırma Bakanlığı bünyesinde kurulan Evrensel
Hizmet Fonu'ndan sağlanması düşünülmektedir.
Bu bilgiler
ışığında;
• Bu projenin
eğitim ve öğretimde okuma ve yazma yetisini nasıl etkileyeceği yani yeni
sistemde okuma yetisi görsel ve hareketli zemin üzerinde yürüyeceğinden,
zamanla okuma yetisinin zayıflayacağı, sadece görselliğin öne çıkacağı yani
aslında okuma-yazma becerisinin yeterince gelişmeyeceği,
• Dünya Sağlık
Örgütü, Uluslararası Elektromanyetik Güvenlik Komisyonu gibi birimlerce yapılan
ve özellikle çocukların İnternet ve cep telefonunun kullanımlarının
kısıtlanması gerektiği vurgulanırken ve dünyanın birçok ülkesinde okullarda 3G
veya Wi-Fi cihazlarının kullanımı engellenirken, Türkiye'de 15 milyon öğrenciye
FATİH Projesi’nde nasıl bir altyapı sağlanacağı sadece teknik açıdan değil,
öncelikle sağlık ve güvenlik açısından ne getireceği,
• Okullarda yoğun teknoloji kullanılmasının
öğrencilerin öğrenme düzeylerinde iyileşmeye mi yoksa kötüleşmeye mi yol
açacağı,
• 16 milyon
tablet bilgisayarının ekonomik maliyetinin ne olacağı, projede vurgulandığı
gibi Türkiye'de üretiminin mümkün olup olmayacağı,
• Bu projeyle matbaa, kâğıt, kitapçı, yayıncı
piyasasını oluşturan yüz binlerce esnaf ve bunların ailesinin nasıl
etkileneceği,
• Uydu
aracılığıyla alınacak yoğun İnternet hizmetlerinde çocuklarımızın birtakım
radyoaktif etkilere maruz kalıp kalmayacağı, kentlerde her sınıfa fiber kablo
döşeyerek İnternet hizmeti
alınabilecekken özellikle kırsal bölgelerdeki okullarda uydu
vasıtasıyla İnternet hizmeti alınmasının sonucunda öğrencilerin radyoaktif
etkilere maruz kalmasına karşı nasıl bir tedbir alınabileceği,
• Sosyal medya ağları göz önüne alınarak
“Eğitim Bilişim Ağı” isminin verildiği ve kısaca EBA diye kavramlaştırılan
sosyal medya ağının eğitim sektörü içerisinde öğrencilerin ve öğretmenlerin
karşılıklı olarak haberleşebilecekleri ve birbirleriyle etkileşecekleri bir
platform olarak tanıtılırken bu ağın eğitim dışı amaçlar için kullanılmasının
nasıl kontrol edileceği,
• Ulaştırma
Bakanlığı bünyesinde kurulan Evrensel Hizmet Fonu'nun bu proje için öngörülen
bütçeyi karşılama imkânının olup olmadığı, ayrıca bu fonun amacına uygun olup
olmadığı,
• Milyonlarca
tabletin kullanımında gizli bir maliyet ve içinden çıkılamayacak problemler
oluşturacak bakım-onarım gider ve sorunlarının nasıl aşılacağı,
• Öğrencilere
ücretsiz dağıtılması öngörülen ve bir tanesinin fiyatı yaklaşık 1.600 TL olan
tablet bilgisayarının, fiyatı 300 TL’ye kadar düşmüş olan dizüstü bilgisayar
yerine neden tercih edildiği,
gibi konuların
araştırılması gerekmektedir.
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
AK PARTİ Grup
Başkan Vekilliğine seçilen İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satır
Hanımefendi’ye yeni görevinden dolayı başarılar diliyoruz. (Alkışlar)
Sayın Altay,
buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, AK PARTİ’nin Grup
Başkan Vekilliğine, Meclis Başkan Vekilliğine ve Başkanlık Divanı üyeliklerine
seçilen milletvekillerini kutladığına ve Sivas Madımak katliamının 20’nci yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de 28 Haziran
tarihinde yapılan seçimlerde -hadi, şimdi “AK PARTİ” diyeyim- AK PARTİ Grup
Başkan Vekilliğine seçilen Sayın Mihrimah Belma Satır’ı tebrik ediyorum,
başarılar diliyorum. Aynı zamanda Meclis Başkan Vekilliğine seçilen Sayın
Bahçekapılı’yı ve diğer Divan üyeliklerine seçilenleri kutluyorum. Önceki grup
başkan vekilleri görevlerine devam ediyorlar, kendilerine içtenlikle başarılar
diliyorum.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; yarın 2 Temmuz, Türkiye için bir utanç tablosu olan
Sivas Madımak katliamının 20’nci yıldönümü, 35 aydınımızın hunharca
katledildiği bir acı gün. Anıları önünde saygıyla eğiliyorum. Bu olayı laik
cumhuriyetimize karşı bir kalkışma olarak görüyor ve yapanları, karışanları
kınıyorum.
Saygılar sunarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin
“Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında
yer alan Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve arkadaşları tarafından başta
yaşanan intihar olayları olmak üzere 4/C statüsünde çalışanların so-runlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi (10/213); Elâzığ
Milletvekili Enver Erdem ve arkadaşları tarafından 10/4/2012 tarih 4283 sayı
ile özelleştirme sonrası 4/C kadrolarına atanan personelin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergelerinin, Genel Kurulun 1
Temmuz 2013 Pazartesi günkü birleşiminde okunarak görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
1/7/2013
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
1/7/2013 Pazartesi günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisini, İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına
sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mehmet
Şandır
Mersin
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük
Millet Meclisinin gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına
Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve
arkadaşlarının (10/213) esas numaralı, başta yaşanan intihar olayları olmak
üzere, 4/C statüsünde çalışanların sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi ve Elâzığ Milletvekili Enver Erdem ve arkadaşlarının 10
Nisan 2012 tarih, 4283 sayı ile TBMM Başkanlığına vermiş olduğu, özelleştirme
sonrası 4/C kadrolarına atanan personelin sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verdikleri Meclis araştırma
önergelerinin 1/7/2013 Pazartesi günü (bugün) Genel Kurulda okunarak
görüşmelerinin bugünkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Enver Erdem, Elâzığ
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
ENVER ERDEM
(Elâzığ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 4/C’li personelin ve
sözleşmeli personelin yaşadıkları sorunları araştırmak, kamuda çalışan tüm
sözleşmeli personelin kadroya alınması ve sorunlarına kalıcı çözüm bulunması
amacıyla vermiş olduğumuz Meclis araştırma önergesi nedeniyle söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Anayasa’mızın 128’inci maddesi ile 657 sayılı Devlet Memurları
Kanunu’nun 4’üncü maddesinde, devletin ve diğer kamu tüzel kişilerinin
yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin memurlar ve diğer kamu
görevlileri eliyle yürütüleceği düzenlenmiştir. Sözleşmeli personel, esas
olarak, kalkınma planları, yıllık programlar ve iş programlarında yer alan
önemli projelerin hazırlanması, gerçekleştirilmesi ve uygulanması için şart
olan özel mesleki bilgi ve uzmanlığa ihtiyaç duyulan geçici işlerde çalıştırılanlar
ve Belediye Kanunu’nun 49’uncu maddesine göre çalıştırılanlar ile kurumun
teklifi üzerine Devlet Personel Başkanlığı ve Maliye Bakanlığının görüşü
alınarak Bakanlar Kurulunca geçici olarak sözleşme ile çalıştırılmasına karar
verilen işçi sayılmayan kamu hizmeti görevlileri olup 657 sayılı Devlet
Memurları Kanunu’nda sözleşmeli çalıştırma istisnai durumlar için öngörülmüş
bir istihdam şeklidir. Buna rağmen, maalesef, AKP iktidarları döneminde
devletin birçok asli ve sürekli hizmeti sözleşmeli, 4/C’li, geçici personel ve
taşeron şirket işçileri eliyle yürütülür hâle gelmiştir.
Değerli
milletvekilleri, sözleşmeli personelin il içi ve il dışı tayin hakları
bulunmamaktadır, görevinde yükselebilme şansı söz konusu değildir. Eş yardımı,
çocuk yardımı, doğum yardımı gibi hakları yoktur. Her ilde ve her kurumda
aldıkları maaşlar farklılık göstermektedir. Kurumlar arası geçiş yapabilme
hakları bulunmamaktadır. Aynı kurumda aynı işi yapan kadrolu memurlara tanınan
haklarla sözleşmeli personele tanınan haklar da farklılıklar arz etmektedir.
Aynı zamanda aynı işi farklı statülerde ifade eden personeller arasında
huzursuzluk oluşmakta, bu durum da çalışma barışını bozmakta ve personelin uyum
ve performansını düşürmektedir.
Kamu
kurumlarında, aynı işi yapan kişiler arasında sözleşmeli-kadrolu ayrımından
doğan haksızların önüne geçebilmek ve sözleşmeli personel uygulamasına son
vermek maksadıyla, 12 Haziran 2011 seçimlerinden kısa süre önce çıkarılan 632
sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle 200 bin civarındaki sözleşmeli memur
kadrolara atanmış ancak başta il özel idareleri ve belediyeler olmak üzere
birçok kamu kurum ve kuruluşundaki sözleşmeli personel kadroya alınmamıştır.
Aradan geçen iki yıllık süre zarfında sözleşmeli personel sayısında bir azalma
olmamış, aksine 200 bin seviyesine tekrar yükselmiştir.
AKP’nin personel
politikasındaki yanlış uygulamaları neticesinde, bugün, 1 milyon 600 bin
taşeron işçisi, 200 bin sözleşmeli personel, 20 bin 4/C’li personel sosyal
güvencesi olmadan, iş garantisi olmadan, doğru dürüst karnı bile doymadan bir
yoksullar kitlesi olarak çalışmak mecburiyetinde bırakılmıştır.
Sayın Başbakanın,
96 bin kişinin yani Belediye Kanunu’nun 49’uncu maddesine göre çalıştırılanlar
ile sağlıkta sözleşmeli olarak çalışanların kadroya alınmasına ilişkin müjdesi,
sözleşmeli statüde çalıştırılan yaklaşık 100 bin kişinin sorunlarını yine çözmeyecektir.
Değerli
milletvekilleri, AKP’nin bu düzenlemede
de samimi olmadığını görüyoruz. Eğer samimi iseler şu soruların cevaplarını da
açık yüreklilikle burada vermelidirler: Bu düzenlemeden sonra 4/C’lilerin,
üniversitelerdeki sözleşmeli çalışanların, Gençlik ve Spor Bakanlığında
çalışanların, TRT’de sözleşmeli çalışanların, Diyanet İşlerinde, Millî Eğitim
Bakanlığında, KİT’lerdeki sözleşmeli personelin durumları ne olacaktır?
Şimdi, duyduğumuz
bazı gelişmeler oluyor. Tabii, sayın bakanların veyahut da daha güçlü
siyasilerimizin yakınlarının bulunduğu kurumlardaki bir kısım çalışan
sözleşmelilerin de kadroya alınmasına ilişkin birtakım değişiklikler olacağına
şahit oluyoruz ama bu şekildeki
düzenlemelerin ülkemizin çalışma barışını
çözen ve insanlarımızın sorununu ortadan kaldıran yaklaşımlar olmadığına
bizler de şahit oluyoruz.
Kamu kurum ve
kuruluşlarında işçi statüsünde istihdam edilmiş olan yükseköğretim
mezunlarının, mühendislerin durumunun ne olacağı da belli değildir. Bu
getireceğiniz düzenlemeyle yıllardır hak ettikleri kadrolarda çalıştırılmayan
bu insanların sorunlarını çözecek misiniz?
Değerli
milletvekilleri, Başbakanın “96 bin sözleşmeli kadroya atanacak.” sözünün
anlamı şudur: Birincisi, diğer 100 bin sözleşmeli personel kadroya
atanmayacaktır yani yaklaşık 200 bin olan şu andaki sözleşmeli sayısının yarısını kadroya alacaksanız diğer yarısını
yine kadroya almayacağınızı buradan ifade ediyorsunuz.
Çalışma
hayatındaki tüm kesimleri tek bir statü altında birleştirme söylemleri her
zaman olduğu gibi bugün de havada kalacak, yine son sürat sözleşmeli personel
alımları devam edecek, tekrar yenilerinin kadroya atanması gündeme getirilecek,
Çalışma Bakanlığı konuyla ilgili çalışma yapacak; bu kısır döngü, bu şekliyle
sürüp gidecektir çünkü AKP Hükûmeti bu konuyu da istismar etmekte, sorunun
tümden kalıcı olarak çözümünü istememektedir.
İkincisi,
4/B’lilerin yarısı kadroya atanırken diğerleri kapsam dışı tutulmaktadır.
4/C’lilerle ilgili bu durumda herhangi bir düzenleme yapılmamaktadır,
4/C’lilere ayrım devam edecektir.
Üçüncüsü, taşeron
işçilerin kadroya atanmalarına ilişkin yargı kararları olmasına rağmen,
bunların sorunlarını da çözmeyeceğiniz anlaşılmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, 4/C mağduru çalışanların durumları içler acısıdır ama
maalesef, Hükûmet yetkilileri bu duruma gözlerini yummakta, sorun yokmuş gibi
davranmakta, bu kesimdeki acıları, feryatları, üzüntüleri, sorunları görmezden
gelmektedir. Daha önce işi olan, kadrosu olan, yeterli maaşı olan bu çalışan
kesimin, asgari ücrete yakın bir maaşa, güvencesiz, itibarsız bir hayata mahkûm
edilmesi onlara reva görülmemelidir.
Sayın Bakan Bekir
Bozdağ’ın söylediği “4/C’lilere ekmeği biz verdik.”, Maliye Bakanının söylediği
“Eşit işe eşit ücret veriyoruz.” gibi ifadelerle insanlar aşağılanmamalı,
kandırılmamalı; sorunlarının çözümü ve kadroya alınmalarıyla ilgili
düzenlemeler de Meclise ivedilikle getirilmelidir.
Değerli
milletvekilleri, yine 700 bini kamuda çalışan ve toplam 1 milyon 600 bini bulan
taşeron işçiler iş garantilerinin olmayışı, düşük ücret almaları, maaşlarını
alamamaları, haftalık ve yıllık izin haklarının düzenlenmemiş olması, toplu iş
sözleşmesi hükümlerinden istifade edememeleri gibi çok ciddi sorunları
yaşamakta, bunların sorunlarının çözümü için de derhâl ilgili düzenlemeler
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun huzuruna getirilmelidir.
Karayolları Genel
Müdürlüğü bünyesinde ve diğer kamu kurumlarında çalışan ve haklarında geçici
olmadıkları, sürekli işçi oldukları yönünde mahkemelerce karar verilen ve
verilmiş olan bu kararlar Yargıtay tarafından da onaylanan bu işçilerin sürekli
işçi kadrolarına atanmalarına ilişkin düzenlemeler de bir an evvel Meclis Genel
Kurulunun huzuruna getirilmelidir. Allah aşkına, hiç olmazsa bu konuda siyaset
yapmayınız, bu husus toplumda ciddi bir yara hâline gelmiştir.
Günümüz
şartlarında 800 lira maaş alan, sosyal güvencesi, iş güvencesi, yıllık izin
hakkı, sendikal güvencesi, toplu iş sözleşmesi hakkı olmayan, bizlere oy
vererek sorunlarına çözüm bulmak için buralara gönderen bu kardeşlerimizin de
isteklerine kayıtsız kalınmamalı, derhâl gereken çalışmalar yapılarak çözüme
kavuşturulmalıdır.
Biz, Milliyetçi
Hareket Partisi olarak bu alanda getireceğiniz bütün düzenlemelere destek
vereceğimizi bir kere daha buradan ifade ediyorum ve son söz olarak da diyorum
ki: Değerli milletvekilleri, bu Gezi Parkı olayları vesaire… Bunların
sebeplerini çokça araştırıyorsunuz ancak bunun ilahi birtakım sebeplerinin de
olabileceğini, bu çalışan kesimin haklarını vermediğiniz gibi sorunlarını
çözmediğiniz için bu işlerin de başınıza gelmiş olma ihtimalini de
değerlendirmenizi arz ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Ahmet Arslan, Kars
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AHMET ARSLAN
(Kars) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de Milliyetçi Hareket
Partisinin grup önerisi aleyhine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkanım,
birtakım ifadeleri kullanırken nereden nereye geldiğimizi iyi bilmemiz lazım.
Eğer nereden nereye geldiğimizi iyi bilmezsek bazı şeyler anlamını
yitirebiliyor veya başka anlamlar yüklenebiliyor.
Özellikle 4/C’li
personel kritik, ülkemizde her zaman konuşuluyor. 657 sayılı Devlet Memurları
Kanunu’nun 4/C maddesi gereği başka kurumlarda çalıştırılan personelden
bahsediyoruz. Bu personel kim? Devlet Personel Başkanlığı ve Maliye
Bakanlığının görüşüyle Bakanlar Kurulu kararı çerçevesinde çalıştırılan ve yine
mali ve sosyal hakları Bakanlar Kurulu kararıyla belirlenen personel, yaklaşık
23 bin kişi, bir yıldan az süreli geçici sözleşmeyle veya mevsimlik işçi olarak
çalışanlar. Yine, TÜİK anketlerinde çalıştırılabiliyorlar, Yüksek Seçim
Kurulunun seçim döneminde çalıştırılabiliyorlar, güzel sanatlar fakültelerinin
canlı modeli olarak çalıştırılabiliyorlar.
1990’lı yıllara
gitmek lazım. 1990’lı yıllarda özelleştirme uygulamaları başladığında bir
yasası yoktu. 1994 yılında kamudaki birtakım işletmelerin, tesislerin,
kurumların özelleştirilmesi uygulaması 4046 sayılı Kanun çıkarılarak kanuni,
yasal bir dayanağa erişti. Bu yasal dayanak çerçevesinde Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı çalışmalar yapar, kurumların hangi yöntemlerle özelleştirileceğini
belirler ve bu işlemi yürütür.
Burada kritik bir
süreç var. 1994’te 4046’ya göre memur, sözleşmeli veya kapsam dışı statüsünde
çalışanlar, Devlet Personel Başkanlığı aracılığıyla, ihtiyacı olan başka
kurumlara yine memur olarak gönderiliyorlardı. Ancak, çok kritik bir cümle var
burada. İşçilerle ilgili 4046’da herhangi bir düzenleme yok. AK PARTİ öncesi
özelleştirme uygulamalarında, eğer bir işçi varsa, fabrikayı satın alan,
fabrikayı kiralayan, devralan, işçiyi çalıştırıyorsa ne âlâ, çalıştırmıyorsa
kapı dışına bırakılıyordu, işçiler kapı dışında kalıyordu ve işsiz kalıyordu.
Hâlbuki, AK PARTİ, 2002’de, özellikle bu işçilerin problemini çözmek adına 4/C statüsünde
bunları başka kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam etmeye başladı. Ne kadar
süreyle? Yılda on ay süreyle istihdam etmeye başladı. Bu, Danıştaya, akabinde
Anayasa Mahkemesine götürüldü. Anayasa Mahkemesi de bu tip bir uygulamanın, bu
tip bir istihdam yönteminin Anayasa’ya uygun olduğuna hükmetti. Devamında, yine
AK PARTİ hükûmetleri döneminde, 4/C statüsünde çalışan işçilerin, toplu
sözleşme görüşmeleri çerçevesinde, masada, toplu sözleşmeye tabi olmaları
sağlandı. Bu çok önemli bir farktır. MHP’nin de içinde bulunduğu hükûmetler
döneminde işçiler kapıya bırakılıyorken AK PARTİ döneminde 4/C statüsünde
çalıştırılıyorlar ve yine AK PARTİ bunlara toplu sözleşme kapsamında olma hakkı
tanıdı. Bir başka şey daha tanıdı; mali haklarının iyileştirilmesinin yanında,
özellikle on aylık çalışmayı on bir ay yirmi sekiz güne çıkardı ve bu da 657
sayılı Kanun’un geçici çalışanlarla ilgili hükmettiği süredir. Aksi takdirde,
siz eğer tam on iki ay çalıştırırsanız o zaman buna “geçici” diyemezsiniz ve
“geçici statü” adı altında adlandırılamaz.
Yine, AK PARTİ
hükûmetleri, çalışanların yanında olduğunu 4/B’lilerin yanında olarak ortaya
koydu. 4/B statüsü 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu çıktığı günden beri var
ve yine 4/B statüsünde çalışanlar AK PARTİ hükûmetleri öncesinde, bütün diğer
partilerin içinde olduğu dönemlerde de vardı ve AK PARTİ bu sözleşmeli statüyle çalışanların yaklaşık
-hemen bir sayı vereyim Sayın Bakanım- 196 bin tanesini, 196 bin kişiyi 2011’de
4/B’den kadroya geçirdi ve geldiğimiz, günümüzde… Sayın hatip 200 bin kişiden
bahsettiler. 200 bin kişi doğrudur ama 200 bin kişi 4/B’li değildir arkadaşlar,
bunu çok iyi bilmek lazım. Bunların yaklaşık 96 bin tanesi, -Plan ve Bütçe
Komisyonunda tasarıyı kabul ettik ve Genel Kurula geliyor- Genel Kurulun da
onayı olursa 96 bin kişi zaten kadroya geçirilecek, memur statüsünü alacak.
Bunun dışında, 76 bin kişi KİT’lerde sözleşmelidir. KİT’lerdeki sözleşmelilerin
durumu 4/B’lilerden çok çok farklıdır ve onlar memur gibi işlem görürler zaten.
Yine, eğer KİT herhangi bir şekilde özelleşecek olursa orada çalışan bu
sözleşmeliler diğer kamu kurum ve kuruluşlarına memur olarak atanıyorlar.
Dolayısıyla, bahsedilen 200 binin içerisinde bu 76 bin kişi yoktur, bunu net
bir şekilde ortaya koymak lazım. 4.700 tane sanatçı var. Bu sanatçıları da
ayırmak lazım çünkü sanatçılar yaptıkları meslekleri itibarıyla doğal olarak
zaten özelde de serbest çalışabildikleri için onların sözleşmesi olması
gerekiyor, aksi takdirde özelde serbest çalışma şansları kalmaz. Bu 4.700’ü de
çıkardığınız zaman, 3.500 tane kurumsal sözleşmeli kalıyor ki bu kurumsal
sözleşmelilerin de kendi kurumlarının yaptıkları görev nedeniyle sözleşmeleri
çok daha özeldir. Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü gibi, TRT gibi, Gençlik ve
Spor Genel Müdürlüğü gibi, TOKİ gibi ihtisas sahibi olmaları gerekiyor. Onların
da durumu çok daha farklıdır. Toplam 3.500 tane bu statüdeki arkadaşla ilgili
de yine Bakanlık, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımız çalışma yapmaktadır.
Yine, Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığımızın bu araştırma önergesiyle istenen her şeyi zaten
aylardır, yıllardır yaptığını ve yapmaya devam ettiğini çok iyi biliyorum, Plan
Bütçe Komisyonu üyesi bir kişi olarak bunu iyi biliyorum, Sayın Bakanla, Devlet
Personel Başkanıyla görüşmeler yapan bir üye olarak çok iyi biliyorum.
Ağustostaki toplu sözleşme görüşmelerinde çok daha fazla haklar vermek adına,
bunların haklarının çok daha iyileştirilmesi adına Bakanlığımız ve Hükûmetimiz
gereğini zaten yapıyor, yapmakta, yapmaya devam edecektir diyorum. AK PARTİ hükûmetlerinin
çalışanlarla birlikte, çalışanların yanında olduğunu bütün istatistiki veriler
ortaya koymaktadır. Bunları biliyorum, biliyoruz dolayısıyla bu çerçevede,
zaten bu çalışmaları yapıyorken ayrıca bir araştırma önergesine gerek
olmadığını düşünüyorum. Bu anlamda, araştırma önergesinin aleyhinde olduğumu
belirtiyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Ali Rıza Öztürk, Mersin
Milletvekili…
FATMA NUR SERTER
(İstanbul) – Şimdi buradaydı.
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Lehteki konuşsa, sonra konuşsa olmaz mı?
BAŞKAN – Son
konuşmacı Sayın Altay.
Evet, teşekkür
ediyorum.
Öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… (CHP sıralarından “geldi, geldi” sesleri)
BAŞKAN – Ama
oylamaya geçtik.
Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
Evet, teşekkür
ediyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:
2.- CHP Grubunun, İstanbul
Milletvekili Süleyman Çelebi ve arkadaşları tarafından Alevi yurttaşlarımıza
yönelik gerçekleşen Maraş, Çorum ve Sivas katliamlarına ilişkin dosyaların
yeniden açılması, zaman aşımının ortadan kaldırılarak maddi zarar görenlerin
tespit edilmesi amacıyla 22/5/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 1
Temmuz 2013 Pazartesi günkü birleşiminde okunarak görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
1/7/2013
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunun, 1/7/2013 Pazartesi günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İçtüzük’ün 19’uncu
maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Engin
Altay
Sinop
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul
Milletvekili Süleyman Çelebi ve arkadaşları tarafından 22/5/2013 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Alevi yurttaşlarımıza yönelik
gerçekleşen Maraş, Çorum ve Sivas katliamlarına ilişkin dosyaların yeniden
açılması, zaman aşımının ortadan kaldırılarak maddi zarar görenlerin tespit
edilmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (927 sıra no.lu)
Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak 1/7/2013 Pazartesi günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN –
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Süleyman Çelebi,
İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Çelebi,
zannediyorum susma hakkınızı kullanacaksınız.
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(İstanbul) – Onu da kullanacağız Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Buyurun.
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; öncelikle -Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına bu öneriyi veriyoruz. Bu öneri, Maraş, Çorum ve Sivas
katliamlarında zaman aşımının kaldırılmasına yönelik araştırma yapılmasına
ilişkindir- yüce Meclisi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
12 Eylül askerî
darbesi sürecini hazırlayan ve darbe koşullarını yaratan olaylardan Maraş ve
Çorum katliamı, düşüncelerinden, inancından ve kimliğinden ötürü katledilen 35
aydın, demokrat, sanatçı, ilerici canın yitip gittiği ve 20’nci yılını
dolduracak olan Sivas katliamı dâhil, tarihin karanlığına ışık tutup
katliamlarla yüzleşmek için, inançsal ve kültürel kıyımları hedefleyen insanlık
suçlarında zaman aşımının olmaması gerektiği kabul edilmelidir. Bu hakikatlere
ve Alevi taleplerine kulak tıkamış bir iktidarın yeni ve baştan yazılmış
demokratik bir anayasayı hazırlaması mümkün görünmüyor. Bugün, Hükûmet uygulamalarıyla
inanç ve kimlik ayrımcılığını körüklerken Başbakan da kullandığı dil ve üslupla
mezhepçi yaklaşımlarını sürdürüyor. Bu katliamların aydınlatılması barış ve
adalet duygusuna gerçekten sahip olunup olunamayacağını bizlere gösterecektir.
Darbeleri Araştırma Komisyonunda bile Maraş ve Çorum olayları üstünkörü ele
alınmış, özellikle Alevi toplumunu yaralayan ve travmaları hâlâ devam eden bu
olayların üzerine gidilmemiştir. ABD tarafından Sovyetler Birliği’ne karşı
yeşil kuşak oluşturma projesine Türkiye 12 Eylül rejimiyle dâhil olup, devlet,
kendi ve ABD’nin eliyle gerici kesimlere güç verip bu yeşil kuşak projesine
ayak bağı olabilecek olan sol, sosyalist, demokrat, Alevi, ilerici yurttaşları
baskı, şiddet, ölüm, katliam ile yok etmeye, etkisizleştirmeye çalışmıştır.
Bugün de AKP bu kuşaktan ve darbe koşullarından beslenip büyüyerek gelen, o
yüzden ve hâlâ darbe yasalarını değiştirmeyen, katliamları aydınlatmayan, 12
Eylül askerî darbesiyle yüzleşmekten kaçınan bir partidir. Bu yüzden Çorum,
Maraş ve Sivas’ın üstü örtülmektedir. 12 Eylül zihniyetini hâlâ koruduğunuz
için zorunlu, seçmeli din dersleri koyarak Alevi çocuklarına Sünni inancı
dayatmaya çalışmaktasınız.
İşte, sizler,
sizden olmayanın hakkını da koruyamadığınız için sadece kendinize demokrat,
sadece kendinize Müslüman’sınız. Maraş katliamında sorumluluğu bulunanlar ya
hiç yargılanmadan kurtuldular ya da göstermelik dava dosyalarıyla yargılanıp
beraat ettirildiler. Çünkü, Maraş katliamı tasarlanırken senaryonun en önemli
parçası katliamcıların önce izole edilmesi, sonra bu izolasyon yardımıyla
suçsuz ilan edilmesiydi.
Çorum’da da 12
Eylül öncesi Alevilere yönelik bir baskı, kıyım, sindirme yaratılmıştır;
kimliklerinden ve düşüncelerinden ötürü, 12 Eylül öncesi yüzlerce insan
katledilmiştir.
Sivas’ta Madımak
Oteli’nde, sanatçılar, aydınlar, yurttaşlar, bu ülkenin aydınlık yüzleri,
Maraş’ta ve Çorum’da olduğu gibi, düşünce ve kimliklerinden dolayı, dinî
saiklerle, sistemli ve planlı olarak katledilmişlerdir. 12 Eylülün getirdiği
düzenle devletin kadim anlayışı dışında kalan, bu yüzden de ötekileştirilen
kesimlere yönelik gerçekleştirilen bir katliamdır. Cumhuriyetin inşasında
önemli bir yeri olan Sivas’ta gerçekleşen bu vahşet, aynı zamanda, laik ve
demokratik bir cumhuriyet istemeyenlerin örgütlü, sistemli ve derin ilişkiler
içerisinde gerçekleştirdikleri bir olaydır. Zaten 131 sanıkla gerçekleşen
davada, savcının ve mağdur avukatlarının iddiasına göre, suç, laik cumhuriyete
karşı şiddet yoluyla örgütlü bir ayaklanmaydı. Yargıtay da davayı şiddet yoluyla
laik anayasal düzene karşı suç kapsamına almıştır.
Aslında,
araştırma önergemizde, Maraş ve Çorum katliamlarını da kapsayan bir önerge
hazırlamamızın nedeni, 12 Eylül ile birlikte Türkiye'nin aydınlık geleceğini
yani eşit, özgür ve demokratik bir Türkiye'nin yaratılmasını engelleyen faşist
ve gerici darbenin izlerinin Sivas katliamında da görülmesidir. Sivas katliamı
gerçekleşirken polisin saatlerce katliamı işleyen kitleyi dağıtmaya yönelik bir
girişimde bulunmaması, âdeta onları izlemesi, en son ve yakın olarak gördüğümüz
Gezi olaylarında milyonlarca insanı öldüresiye dağıtan polisin bir katliamı
izlemesi, hâlâ Sivas katliamı davasının neden derinleşerek sürdürülmediğini
ortaya koymaktadır. Hâlâ kırmızı bültenle aranan failler bulunmamış, yakalanan
failler hakkında zaman aşımı ileri sürülerek bir kere daha Sivas’ta ölen
canlar, aileleri ve toplum yara almıştır. Bu nedenle, evrensel hukuk ilkelerine
aykırı şekilde örtülerek zaman aşımına uğratılmış olan Sivas, Çorum ve Maraş
dosyaları tekrar açılmalıdır, devlet elindeki sırlarını ve arşivlerini
kamuoyunun bilgisine sunmalıdır. Ayrıca, katliamın 20’nci yılında Madımak Oteli
“utanç müzesi” yapılmalıdır. Bu katliamlar, Türk Ceza Kanunu’nun 77’nci
maddesinde düzenlenen aşağıdaki fiillerin siyasal, felsefi, ırki veya dinî
saiklerle toplumun bir kesimine karşı bir plan doğrultusunda sistemli olarak
işlenmesi insanlığa karşı suç oluşturur, “insanlığa karşı işlenen suçlar”
başlığı altında değerlendirilmelidir. Aynı kanun, bu suçlarda zaman aşımının
olmayacağını da hüküm altına almaktadır.
Katilleri
aklanırsa tarih aklayanları unutmayacaktır. Madımak Oteli’nde diri diri yakılan
35 canı ne tarih unuttu ne de onların yakınları, dostları, sevenleri… Tıpkı
1978’de Maraş’ta, 1980’de Çorum’da olduğu gibi vatandaşlarımızı hedef alan bu
saldırıda öldürülen insanlarımızın failleri bulunmalı ve yargılanmalıdır.
Toplumsal vicdan ancak böyle rahatlayabilir, toplumsal barış böyle
sağlanabilir. Biz, Sivas’ı unutmadık ve unutturmayacağız.
Sayın Başkan,
tavsiyenize de uyarak, bu kalan süremi o arkadaşlar huzurunda ve ölenler
huzurunda saygıda durarak tamamlamak istiyorum.
Çok teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
(Hatip kürsüde
saygı duruşunda bulundu)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Çelebi.
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(Devamla) – Saldıranları nefretle bir kez daha kınıyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın
Çelebi, çok yoruldunuz.
Teşekkür
ediyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen İdris Şahin, Çankırı Milletvekili. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İDRİS ŞAHİN
(Çankırı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin
12 Eylül askerî darbesi sürecini hazırlayan ve darbe koşullarını yaratan
olaylardan Maraş ve Çorum katliamı ile Sivas olaylarıyla alakalı vermiş olduğu
araştırma önergesi aleyhinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, burada
yaşamını yitiren 35 tane can için Cenab-ı Hak’tan tekrar rahmet diliyorum.
Burada, araştırma önergesinde ifade edilen 12 Eylül öncesi Maraş ve Çorum
olaylarının 12 Eylül darbe sürecini hazırlayan ve darbe koşullarını yaratan
olaylardan olduğu fikrine de tamamen katılıyorum.
Söz konusu
olayları kışkırtanların ve olayın gerçek mağdurları ile faillerinin kim
olduklarını da milletimizin çok yakinen bildiğinden de eminim. Özellikle,
Sivas, Çorum, Maraş olaylarının üzerine gidilmeyerek zaman aşımına gidildiğine
yönelik iddiaların ise muhataplarının kim olduğunun milletimiz tarafından da
bilindiği kanaatindeyim.
Özellikle, Sivas
olaylarıyla alakalı tarih 2 Temmuz 1993; dönemin iktidarı Doğru Yol Partisi ve
SHP iktidarı, henüz güvenoyu almamış Tansu Çiller Hükûmeti, Kültür Bakanlığında
SHP’li Fikri Sağlar ve Sivas Valisi Ahmet Karabilgin, daha öncesinde Sayın
Erdal İnönü’nün başdanışmanlığını yapmış, doğrudan Sivas’a vali olarak atanmış
bir isim. 4’üncüsü gerçekleştirilen Pir Sultan Abdal Şenlikleri, öncesinde 3
kez Sivas’ın Banaz beldesinde gerçekleştiriliyor. Ancak, olayın olduğu tarih
itibarıyla Sivas merkez tercih ediliyor ve valilik oluruyla bu karar veriliyor.
Olayın olduğu dönem, içerisinde Salman Rüşdi’nin Şeytan Ayetleri’nin Aziz
Nesin’in de içinde bulunduğu bir dergi tarafından Türkiye'de yayımlandığı bir
dönem ve Kültür Bakanlığı ve Sivas Valiliğinin onur konuğu olarak da Aziz Nesin’in
davet edildiği bir süreç.
Olayın adli
vakası tabii ki yargıya intikal etti, yargı bir şekliyle karar verdi.
Öncelikle, birden fazla kişinin ölümüne sebebiyet vermekten Türk Ceza
Kanunu’nun 450’nci maddesi ve devamı hükümleri çerçevesinde, daha sonra ise
Yargıtay 9. Ceza Dairesinin bozma ilamı çerçevesinde devletin anayasal ve temel
nizamlarını bozma suçundan dolayı bir kısım mahkûmiyetler verildiğini hepimiz
biliyoruz. Ancak, bu kararlar ve yargılama safahatı aradan geçen yirmi yıla
yakın süre içerisinde hep konuşulur oldu, hep tartışıldı; konunun tarafları da
tartıştı, yargı kararını veren hâkimler de tartıştı. Özellikle, son kararı
veren Ankara 1 no.lu DGM Başkanı Orhan Karadeniz’in bir beyanı var -biz
Komisyonumuzun raporlarında da bunu dercetmiştik- ve özellikle “Yargıtay 9.
Ceza Dairesinin bozma ilamları doğrultusunda bu şekilde karar vermek zorunda
kaldık.” diyerek vicdanen kendisinin de bir şekilde rahatsız olduğunu ifade
etmişti.
Şimdi, hadiselere
bir baktığımız zaman backgroundunu çok iyi değerlendirmek lazım. Hadiselerin
vukuundan normal, sıradan bir adli vaka olmadığını, bu kışkırtmaların o
bölgenin hassasiyeti gözetilerek gerek 1980 öncesindeki hadiseler ve gerekse o
bölgedeki yaşayan Alevi-Sünni gerilimini tırmandırmaya yönelik var olan bir
kısım eylemler olduğunu biliyoruz. Hemen Sivas hadiselerinin akabinde
Başbağlar’da da benzer bir katliamın olduğu ve orada da özellikle Sünni
kesimden vatandaşlarımızın hayatlarını kaybettikleri de bütün Türkiye'nin
malumu.
Şimdi burada
bizim irdelememiz gereken hadise nedir? Özellikle burada ifade edildiği gibi,
araştırma önergesinde, AK PARTİ iktidarı olarak zaman aşımı sürecine giden bu
yönde bizler gerekli adımları atmadık mı, ona bir bakmak lazım. Ben tamamen bu
konunun muhatabının AK PARTİ iktidarları olmadığını düşünüyorum ve bunu bütün
milletimiz de bu şekilde biliyor. Çünkü olayın vuku bulduğu tarih itibarıyla
Doğru Yol, SHP iktidarda ve özellikle şu anki bu önergeyi veren Cumhuriyet Halk
Partisinin kaynağı ve devamı olduğunu bildiğimiz Cumhuriyet Halk Partisi ve SHP
işbaşında. O günün sorumluları hakkında, emniyet müdürü ve vali hakkında hiçbir
araştırma ve soruşturma söz konusu değil. Bizzat vali kendisi geldiğinde de bir
kısım eksiklikleri, devletin ihmalinin olduğunu kabul ediyor. Süleyman Bey de
raporun altına imza attı, ben de imza attım. Darbe ve Muhtıraları Araştırma
Komisyonunda da Ankara’ya bu kadar yakın mesafede devletin ihmalinin olduğunu
bizzat o dönemi yaşayanların anlattığını ifade ettik. Bu ihmaller noktasında
kesinlikle 2002’den sonra iktidara gelmiş olan AK PARTİ iktidarını ve
Hükûmetini eleştirmenin ve onların bu süreçte üzerine düşenleri yerine
getirmediği noktasında bir yargıya varmanın bir nevi haksızlık olduğunu
düşünüyorum. Ama, ne yapmamız lazım?
MUSA ÇAM (İzmir)
– Avukatı mıydınız? Sivas davasının avukatı mıydınız?
İDRİS ŞAHİN
(Devamla) – Ben milletimizin avukatlığını üstlenmişim ve milletin avukatı
olarak da buradayım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSA ÇAM (İzmir)
– Kaç kişiyi milletvekili yaptınız, kaç kişiyi bakan yaptınız? Sivas davasında
kaç kişiyi milletvekili yaptınız, kaç kişiyi bakan yaptınız?
İDRİS ŞAHİN
(Devamla) – Sivas davasının ne şekilde cereyan ettiğini ve Sivas davasının
yargı kararını veren hâkimin neler ifade ettiğini ben buradan söyledim ama siz
algılamak istemiyorsanız benim söyleyecek bir şeyim yok. Milletimiz bizi son
derece iyi anlıyor ve algılıyor.
Ben buradan bir
şeyler söyleyeceğim: Siz sadece burada Alevi vatandaşlarımızın hak ve hukukunu,
onların demokratik haklarını kullanma noktasında AK PARTİ iktidarının adım
atmadığını ifade ediyorsunuz. Şimdi, yıllarca bu kesimin adına siyaset yaptınız
ve yıllarca onlar üzerinden bir kısım taleplerde bulundunuz. Şimdi önümüzde
gördüğünüz şu rapor Alevi çalıştaylarının nihai raporu ve ön rapor, Alevi
çalıştayları raporları. Bunlar tamamıyla AK PARTİ iktidarı döneminde
gerçekleşmiş olan; 1’incisi 3-4 Haziran 2009’da başlayan ve sonuncusu da
28-29-30 Ocak 2010 tarihinde 7’ncisini gerçekleştirmiş olduğumuz Alevi
çalıştayları. Biz, burada, Alevi kökenli vatandaşlarımızın taleplerinin neler
olduğunun, bu milletin, 76 milyon insanımız arasında onların hiçbir şekilde bir
farklılığının olmadığının ve demokratik koşullarda ne tür bir hak ve
özgürlükleri varsa bunların sonuna kadar kullanılması taraftarıyız. Bu
çalışmaları yaparken de onların hak ve hukukunu araştırma adına yapıyoruz ve bu
tür düzenlemeleri de sivil anayasayla birlikte gerçekleştirmeye dair somut
adımlar atıyoruz. Ama sizin buradan, 1980 öncesindeki faillerinin kimler olduğunu,
kışkırtıcılarının kimler olduğunu bildiğiniz olayları gerekçe göstermenizin ve
2 Temmuz 1993’teki hadiseyi bugünkü iktidara mal etmek suretiyle şu anda
samimiyetle gerçekleştirilmeye çalışılan sivil anayasanın önünde bir engel
olarak bu hadiseleri sunmanızın bana göre yanlış olduğunu düşünüyorum.
Hep birlikte
yapmamız gereken şudur: Bu ülkede hangi inanç kesiminden olursa olsun, hangi
etnik kesimden olursa olsun 76 milyonun bir ve beraber olduğunu hiçbir zaman
için unutmayalım. Atacağımız adımların tamamının 76 milyonun huzur ve refahı,
onların özgürlükleri için atılması gereken adımlar olduğunu da hiçbir şekilde
unutmamamız gerektiğine inanıyorum.
Ve burada, AK
PARTİ iktidarında gerçekleştirilen, özellikle Alevilere yönelik
gerçekleştirilen adımları yetersiz gibi görmüş olmanın bunların daha ötesinde
neler yapabileceğimizi bu kürsüden sunmakla olabileceğini düşünüyorum. Bu
kürsüden, neler yapmalıyız, bu vatandaşlarımızı hangi adımları atarsak daha
fazla memnun ederiz, bunları konuşursak milletimizin bizden beklediklerine
cevap vermiş oluruz.
Dolayısıyla,
burada, geçmişte her şekliyle araştırılmış, tartışılmış, faillerinin kimler
olduğu ortaya çıkmış ve dönemin şartlarıyla değerlendirildiğinde de devletin
ihmalinin olduğunu her şekliyle kabul ettiğimiz bu süreçlerle alakalı tekrar
bir araştırma önergesinin verilmiş olmasının bugünkü gündem itibarıyla uygun
düşmediğini düşünüyoruz.
Bunun dışında,
Alevi kökenli vatandaşlarımızın hak ve özgürlükleri adına atılabilecek somut
adımlara ilişkin her türlü tavsiyeye açık olduğumuzu AK PARTİ iktidarı olarak
biz her seferinde ifade ediyoruz. Bu yönde yapmış olduğumuz çalışmalar da bizim
için en önemli ispat aracıdır ve bizi yapmış olduğumuz çalışmalara sorun
diyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Önergenin aleyhinde
olduğumu bildiririm. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Buyurun Sayın
Çelebi.
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(İstanbul) – Sayın Başkan, konuşmacı benim söylemediğim yorumlarda ve
değerlendirmelerde bulundu. Ayrıca, bu süreci “Cumhuriyet Halk Partisi SHP’nin
devamıdır.” yaklaşımıyla, onunla buluşturdu. O nedenle, sataşmadan dolayı söz
istiyorum.
BAŞKAN – Evet,
iki dakika süre veriyorum sataşma nedeniyle.
Yeni bir
sataşmaya mahal vermeyelim lütfen.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi’nin, Çankırı
Milletvekili İdris Şahin’in CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(İstanbul) – Değerli arkadaşlarım, biz burada bir siyasi partiyi hedef almadık;
bu sürecin açıklığa kavuşmasını istedik ve bu sorunun hasıraltı edilmemesini
istedik, bunun zaman aşımına uğramamasını istedik; yasanın öngördüğü insanlık
suçu işlenmiştir, o insanlık suçuna karşı, bu süreci bu Meclis onarsın istedik.
Şimdi, bütün bu
süreçlere ilişkin dönüp dolaşıp “O dönemde işte şu iktidardaydı, efendim,
burada şöyle bir vali vardı.” gibi böyle klasik cümlelerle bu süreci
geçiştiremezsiniz. İşte meydan burada, işte hodri meydan! Kim bu sürecin
arkasındaysa, orada bu süreçlere katılan ve o süreçleri destekleyen hangi
milletvekili varsa o milletvekillerinin açığa çıkartılması, o süreçlerdeki
rolleri de dâhil araştırılması…
Doğrudur, biz
darbe komisyonunda bu süreçlerin araştırılmasını aynen talep ettik ama talep
etmek sorunu çözmüyor, gereğini yapmak gerekiyor. Bu gereğin yapılması
konusunda, bugün onun için bir fırsattır; onun için, bu kanayan yaranın
durdurulmasına bir katkı sunabilir. Yoksa, böyle birbirimize yönelik bazı
kurgularla, geçmişe yönelik suçlamalarla bu işin üzerini kapatamayız. Bunun
arka planında hangi izler varsa, hangi kişiler bu sürecin içerisine dâhil olmuş
ve bu suçu işlemişlerse zaman aşımına uğramaksızın insan hakkı suçuna karşı bir
duyarlılık bekliyoruz.
Darbelerle
hesaplaşmak böyle bir şeydir, suçu işleyenlerle hesaplaşmak böyle bir şeydir
diyorum. Hepinizi bir kez daha saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi ve
arkadaşları tarafından Alevi yurttaşlarımıza yönelik gerçekleşen Maraş, Çorum
ve Sivas katliamlarına ilişkin dosyaların yeniden açılması, zaman aşımının
ortadan kaldırılarak maddi zarar görenlerin tespit edilmesi amacıyla 22/5/2013
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 1 Temmuz 2013 Pazartesi günkü
birleşiminde okunarak görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi (Devam)
BAŞKAN –
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Abdullah Levent Tüzel,
İstanbul Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar)
ABDULLAH LEVENT
TÜZEL (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi ve arkadaşlarının Çorum, Maraş ve
Sivas katliamlarının dosyalarının yeniden açılmasına dair Meclis araştırması
önergesini ben de, blokumuz da destekliyoruz. Tarihimizin kanlı, karanlık
sayfalarından birisi olan bu katliamlar bugüne kadar gerçek anlamıyla
aydınlatılmamıştır, yapılan yargılamalar da elbette göstermelik kalmıştır. Ben,
öncelikle, bütün bu katliamlarda hayatını kaybeden yurttaşlarımızı, 2 Temmuz
1993’te Madımak’ta, otelde yakılan 35 canımızı sevgiyle, saygıyla anıyorum.
Onların değerleri, ülkemizin demokratik geleceğine işaret etmektedir ve bu
türden Türkiye’nin geçmişinde kalmış ama hâlâ yaraları, acıları taze olan…
Bunları aydınlatmak, demokratik geleceğimiz ve demokrasi mücadelesi açısından
da vazgeçilmezdir. Elbette ki bu suçlar, arkasında karanlık kontra şebekelerin
olduğu ve aslında dönemin halklarını birbirine düşürmeye dönük ve darbe
planlarını yürütmeye dönük bu saldırılar, komplolar gerçek anlamıyla ortaya
çıkartılmalı ve failleri yargılanmalıdır. Bu suçlarda tabii ki zaman aşımı
işlememelidir, insanlığa karşı işlenmiş suçlardır. Arkasında devlet güçlerinin
olduğu yaşam hakkı ihlallerinde her ne olursa olsun zaman aşımı işlememeli.
Sivas katliamının
20’nci yılının evvelki günündeyiz. Yarın, Türkiye’nin her yerinde ve tabii
Madımak Oteli’nin önünde de bu katliam lanetlenecek, yürünecek. Aleviler, Alevi
inancından yurttaşlar, Türkiye’deki Müslümanlaştırma ve tekçi zihniyetin, bu
projenin bir gereği olarak yıllardır ayrımcı muameleye tabi tutuldular,
düşmanlaştırıldılar, haklarında yalan yanlış bilgilerle toplum, kamuoyu
aldatıldı, yanıltıldı ama yıllardır uyanış içerisindeki -özellikle 93’deki
Madımak katliamı bu noktada bir kırılma yaratmıştır- Aleviler, bir araya
gelerek Pir Sultan Abdal geleneğinin, mücadeleci geleneğinin, direniş
geleneğinin gereği olarak her yerde örgütlenerek laik bir ülke, demokratik bir
toplum, eşit yurttaşlık hakkı diyerek mücadelelerini yükseltmişlerdir. Bu
mücadeleler sonucu AKP Hükûmeti de -biraz önce hatibin de söylediği gibi-
açılım ve çalıştaylar yapmıştır ama bu açılım ve çalıştaylar bir taraftan Alevi
inancına hakaret edilen, Alevi inancından siyasetçilerin yuhlandığı ya da tu
kaka edildiği, en son örneğinde de işte biliyorsunuz, üçüncü köprüye “Yavuz Sultan
Selim” ismi verilerek bir kez daha Alevi inancından yurttaşların rencide
edildiği, hakaret edildiği bir devlet anlayışıyla aslında bu çalıştaylar
yapılmıştır. Gerçekte bir sorunu çözmek, bir inanç eşitliği sağlamak, din,
vicdan, ibadet hürriyetine, özgürlüğüne saygı gösteren bir tutumla hareket
etmek değil; aksine, burada yine dini ve inançları istismar etmeye dönük bir
politika güdülmüştür ve aslında “Sonu ne çıkmıştır?” derseniz, tam bir fiyasko
olmuştur. Bugün yeniden Başbakanın dile getirdiği bu demokrasi istemleri,
özgürlük istemleri karşısında yeniden Alevi paketinin ya da “Alevi sorunlarına
el atma” ifadesinin arkasından çıkacak olan şey nedir? Cemevlerini Diyanet
İşleri Başkanlığının bir şubesi gibi değerlendirmek, oraya bağlamak, devlet
kontrolüne, dolayısıyla Hükûmet kontrolüne almak ve Alevi dedelerini, eğer
ihtiyaçları varsa, maaşa bağlamak gibi son derece ilkel, taleplerin ve amacın
son derece dışında bir yaklaşım bir kez daha dile getirilmiştir.
Değerli
arkadaşlar, unutmayalım ki Sivas’ta ve darbe öncesinde Çorum’da, Maraş’ta
toplumu birbirine karşı kışkırtarak egemen politikalarını sürdürmek isteyen
yani tekçi, inkârcı, baskı rejimini sürdürmek isteyen güçler bu katliamları
tezgâhlamıştır. Bir defa, bunu unutmamak ve buna karşı uyanık ve tedbirli
davranmak zorundayız. O nedenle, Türkiye’nin, tarihi, gerçekleri ortaya
çıkartılmadıkça, gerçekler aydınlatılmadıkça, hakikatler ortaya çıkartılmadıkça
her zaman için bu türden komplo, kontra saldırılar ve kitle kırımlarıyla karşı
karşıya kalması mümkündür. Bütün bunlar karşısında tek yapılacak şey elbette
demokratik mücadeledir, demokratik halk hareketidir ve bütün bunların önünü
açacak, anayasa değişikliği başta olmak üzere, demokratik düzenlemelerin bir an
önce yapılmasıdır.
Haziran ayı
boyunca Gezi Parkı direnişiyle başlayan, daha sonrasında bütün ülkeye yayılan
demokratik içerikli halk hareketlerinin de aslında gelmiş olduğu nokta, talep
ettiği nokta da budur. Yani, halkın yaşam değerlerine, kent yaşamına,
inançlarına, emek hakkına, beden özgürlüğüne, bütün birikmiş haklarına,
özgürlük ve demokratik istemlerine saygı duyulması, saygı gösterilmesidir. Ama
bunun karşısında ne yapmıştır iktidar? Bundan ders çıkartmak ve hatta
tarihimizden, o geçmişteki kitle kırımlarından ders çıkartmak yerine yalana sarılmıştır,
bir kez daha kara propagandaya sarılmıştır ve bir aylık bu büyük uyanıştan,
büyük uyarı eylemlerinden, bu süreçten sonra dahi bitmemiş, en son, Diyarbakır
Lice’deki karakol yapımını protesto eden halka göz göre göre ateş açılmış,
kimileri sırtlarından vurulmuş ve Medeni Yıldırım isimli bir yurttaşımız bu
açılan ateş sonucu hayatını kaybetmiştir. Burada da yalana sarılmıştır,
denmiştir ki: “Bunun arkasında başka bir komplo var. İşte, uyuşturucu
şebekeleri bu işi tezgâhlıyorlar, halkı kışkırtıyorlar.”, benzeri şeyler.
Oysaki demokratik, barışa dayalı çözüm iradesi bu ülkede olacaksa halkın ne
dediği ortadadır. Kürtlerin, Kürt halkının, Kürt yurttaşların yıllardır eşit
haklar, özgürlükler, ana dilinde eğitim, demokratik özerklik, anayasal kimlik ve
tanınma ve birçok maddede cezaevinde haksız yere tutulan, başta hasta
tutuklular olmak üzere bütün siyasi görüşleri nedeniyle, demokratik mücadele
vermeleri nedeniyle yargılanan ve mahkûm edilenlerin serbest bırakılması da
olmak üzere, çözümün, barışın, demokratikleşmenin yolu yıllardır bu ülkede
anlatılmaktadır, bu yol haritası çizilmiştir, devletle bir diyalog ve müzakere
sürdürülmektedir ama bu diyaloğun ve müzakerenin devlet adına olan tarafı ne
yapacağını değil, ne yapmayacağını söyleyip durmaktadır. O zaman, barış böyle
gelebilir mi? Barış “Yeni karakollar, yeni barajlar yapacağız.” diyerek
gelebilir mi? Barış, Alevi inancına sahip yurttaşların eşit yurttaşlık
taleplerini görmeyip bunu ha bire istismar etmek ve zamana yaymak, sürece
yaymakla mümkün olabilir mi? Ya da “Zamanında bu yargılamalar yapıldı, bu
dosyaları yeniden açmak yerinde değildir.” diyerek Türkiye gerçekten demokratik
bir geleceğe, barışa, kardeşliğe, eşit haklara dayalı bir geleceğe yürüyebilir
mi?
Ondan sonra
deniyor ki: “Bu anayasadan umut kesildi.” ya da “Bu anayasa çalışmalarının önü
kesildi, sabote ediliyor.” Ne yapılıyor ki bu yeni anayasada? “Bağımsız,
demokratik, laik, sosyal hukuk devleti” evet, bu ilkelere uygun bir düzenleme
olacaksa, o zaman, Diyanet İşleri Başkanlığınca ha bire burada inançları
kısıtlayıp, vicdan özgürlüğünü bağlayıp sadece tek bir mezhebi devlet
örgütlenmesi olarak tutmak ve milyonlarca Alevi yurttaşın çığlığını ve bu
katliamlarla hesaplaşılması isteğini görmemek. Böyle mi olacak laiklik, böyle
mi olacak demokratik anayasa?
Yine, aynı
şekilde Gezi Parkı direnişi sürecinde ortaya çıkmış demokratik taleplere hâlâ
tutarlı bir yanıt verilmediği gibi…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ABDULLAH LEVENT
TÜZEL (Devamla) -…âdeta bir insan avına, cadı avına çıkılmıştır. Bunlarla
demokratik bir gelecek olamaz. Aydınlatılması gereken bir tarih… Bugün sadece
Meclis komisyonu da değil, Hükûmetin sultası altında değil, bağımsız bir
komisyonca tarihteki işlenmiş bütün bu katliamlar aydınlatılmalı ve
sorumluların halka hesap vermesi sağlanmalıdır tabii ki en son Lice’de işlenmiş
insanlık suçu da dâhil olmak üzere.
Biz bütün
bunların araştırılmasını istiyoruz. CHP Grup önerisi de yerindedir ve bu
doğrultuda Meclis araştırması komisyonu kurulması sağlanmalıdır.
Teşekkür
ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Ramazan Can, Kırıkkale Milletvekili.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar).
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle
Çorum’da, Maraş’ta ve Sivas’taki olaylarda hayatını kaybeden vatandaşlarımıza
Allah’tan rahmet, yakınlarına da tekrar başsağlığı diliyorum.
Aslında “Çorum,
Sivas ve Maraş’ta ne oldu, olaylar niye oldu?” diye bakmak gerekirse: Çorum’da,
Sivas’ta ve Maraş’ta seçimle iktidara gelmiş, vatandaşın bire bir
temsilcilerinin görev aldığı hükûmetleri, halktan almış oldukları bu millî
iradenin yetkisini darbe zemini oluşturarak, sokakları terörize ederek, tamamen
hukuk dışı yapılarla darbeye zemin oluşturarak iktidardan devirmektir. Asıl
amaç budur.
Darbecilerin
zaten iki tane enstrümanı vardır: Birincisi, darbe zeminini oluşturmaya giden
yolda, sokakları terörize etmek ve faili meçhul cinayetler gerçekleştirmek. Bu
anlamda da bizim, aslında, kültürel ve sosyolojik olarak zenginliğimiz olan
gerek Kürt vatandaşlarımız ile Türkler arasında, yine, kültürel bir
zenginliğimiz olan, mezhepsel bir zenginliğimiz olan Alevi vatandaşlarımız ile
Sünni vatandaşlar arasında sıkıntılar çıkarmak, gerginlikler çıkarmak ve
buradan sokakları terörize ederek iktidara nasıl olsa bir şekilde sahip
olabilme içgüdüsü yatmaktadır. Ancak, eğer iktidar halktan almış olduğu yetkiye
sahip çıkarsa, emanete sahip çıkarsa ve bu emaneti kutsal bilip bütün tehditler
karşısında dik durursa, hukukun üstünlüğünü, demokrasiyi esas alırsa tabii ki
bunlar bu şeyleri de başarıya götüremeyeceklerdir.
Nitekim, bizim
dönemimizde de -AK PARTİ hükûmetleri döneminde de- bu provokasyonlar
gerçekleştirilmeye çalışıldı ama AK PARTİ hükûmetleri, gerçekten, milletten
almış oldukları yetkiyi ve emaneti kutsal bildiler ve dik durdular; demokrasi
ve hukuk çerçevesinde bu yaptırımlara, bu tehditlere asla boyun eğmediler.
Dolayısıyla bu gibi olaylar gerçekleşmedi ve darbe zemini oluşmadı. Darbe
zemini oluşmayınca, biliyorsunuz 12 Eylül referandumu hadisesi vardı 26
maddelik. Darbenin önüne hukuken set çekme anlamında önemli bir referandumdu,
önemli anayasa değişikliklerini ihtiva ediyordu ama AK PARTİ haricindeki
muhalefet partileri maalesef buna engel oldular, engel olmaya çalıştılar ama
aziz Türk milleti, aziz vatandaşlarımız yüzde 58’lik “evet” oyuyla buna engel oldu.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) – Neye engel olduk, neye? Neye engel olduk?
RAMAZAN CAN
(Devamla) – Dolayısıyla AK PARTİ her zaman millete gitti ve milletten aldığı
yetkiyle iktidar olmaya gayret etti.
Burada Gezi
olaylarıyla da ilgili birtakım şeyler söylendi, bunlara da cevap vermek
istiyorum.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) – Ramazan, konuşmana iyi bak, ölçülü konuş bak!
RAMAZAN CAN
(Devamla) – Mevlüt Ağabey, sana saygı duyuyorum…
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) – Ölçülü konuş! Kim destek verdi darbeye?
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, lütfen…
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) – Hayır Sayın Başkan, darbeye kim destek verdi ya?
BAŞKAN – Sonra söz istersiniz efendim, söz istersiniz.
Sayın hatibe öyle hitap etme usulümüz yok. Lütfen…
RAMAZAN CAN
(Devamla) – Sayın Başkanım, ben “darbeye destek” demedim.
Cumhuriyet Halk
Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi 12 Eylül referandumunun aleyhinde oldu.
Aleyhinde
olmadınız mı? Çıkın aksini söyleyin.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) – Ayıp…
RAMAZAN CAN
(Devamla) – Şimdi, Türkiye’de 2002 yılında aslında çok önemli şeyler oldu,
muhalefet partileri farkında değil. 2002 seçimlerinden sonra önemli gelişmeler ve
değişimler yaşanmaya başlandı. Daha önce ellerinde imtiyazları olanlar, en
ziyadeye mazhar olanlar imtiyazlarını kaybetmeye başladılar. Aslında bu
imtiyazlar sandıktan değildi, millî iradeye de dayanmıyordu.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) – Sen darbeden doğdun.
RAMAZAN CAN
(Devamla) – Millet adına meşru olmayan bu yetkiyi vesayet rejimiyle
kullanıyorlardı. Ülkenin sahipleri kendileri olduğu için güya, her şey onların
tekeliydi ve bu böyle, sürgit devam etmeliydi. Ancak unuttukları bir şey vardı;
o da millet. Millet, sandıktan aldığı yetkiyle kendi evlatlarını işbaşına
getirdi. İşbaşına gelen AK PARTİ, milletin emanetine sahip çıktı ve ona darbe
indirmek isteyenlerin karşısına dikildi. “İrtica geliyor, laiklik elden
gidiyor.” dediler, olmadı. Bir zamanlar orduyu göreve çağırdılar, olmadı.
Cumhuriyet yürüyüşleri yaptılar, olmadı. “367” hukuk garabetini ortaya attılar,
olmadı. Her seferinde milletten silleyitokat
yediler. Silleyitokat yediler ama “Biz bu silleyitokadı niye yiyoruz?”
diye de vicdan muhasebesi yapmadılar. Ufukta iktidar da gözükmüyor, zaten
sandıktan çıkmaları da mümkün değil; ara rejim yolu da kapandı, ümit ettikleri
dağlara karlar yağdı. Bu kesimi temsil eden muhalefet de yok, ana muhalefet
acziyet içinde olunca bu grup Taksim Gezi Parkı olaylarını bahane ederek mal
bulmuş mağribi gibi Gezi Parkı’nı sahiplendi. Ama şunu özellikle söylemek
istiyorum ki millet, milletin temsilcilerinin yanındadır, buradan, Gezi
Parkı’ndan size ekmek yoktur.
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(İstanbul) – Biz Sivas’ı konuşuyoruz, Sivas’ı. Sivas’tan bahset, katliamdan
bahset.
RAMAZAN CAN
(Devamla) – AK PARTİ Hükûmetleri milleti hiç aldatmadı, milletin emanetine
ihanet etmedi, şapkasını alıp gitmedi. Biz aziz milletimizden aldığımız oyu
başımızın üstünde kabul ettik ve milletin yetkilerini en iyi şekilde temsil
etmeye gayret ettik. Dolayısıyla, Gezi Parkı’na “Buradan bir şey çıkar mı?”
diye, iktidarı sandıkta alamayanların sokakları terörize ederek iktidar
yetkisini devam ettirmeye çalışmaları mümkün değildir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Senin aklın erer mi Gezi Parkı’na!
RAMAZAN CAN
(Devamla) – Bu millet buna asla müsaade etmeyecektir, milletin temsilcileri de
buna müsaade etmeyecektir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Cumhuriyet Halk
Partisinin grup önerisi… Tabii ki hiçbir hukuk devletinde Sivas olayları,
Kahramanmaraş olayları, Çorum olayları yaşanmamalı ama buna giden sürece de
hiçbir muhalefet partisinin, hiçbir sivil inisiyatifin, hiçbir sivil toplum
örgütünün de destek olmaması gereklidir. Sen provoke edeceksin, olayları çıkartacaksın,
buradan nemalanacaksın; böyle bir şeyi, artık, millet kesinlikle kabul etmiyor.
Bu duygular
içerisinde Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisinin aleyhinde olduğumuzu
beyan ediyor, tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Evet,
teşekkür ediyorum.
Sayın Altay,
buyurun.
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Sayın Başkan, sayın hatip konuşmasında AKP dışındaki -özellikle de
bizi kastederek- bütün siyasi partilerin 12 Eylül referandumu öncesi darbeleri
önleyici tekliflere destek vermediğini beyan ederek… Ve konuşmanın bütününe
baktığımızda da sanki AKP darbe karşıtı…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Doğru, AK PARTİ darbe karşıtı. AK PARTİ bugüne kadarki
konuşmalarında, bütün eylem ve söylemlerinde darbe karşıtı olduğunu ispat
etmiştir.
ENGİN ALTAY
(Sinop) – …AKP dışındaki bütün partiler de darbe yanlısı üzerine bir konuşma
yaptı. Müsaade ederseniz cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun,
sataşma nedeniyle iki dakika söz veriyorum.
Lütfen yeni bir
sataşmaya mahal vermeyelim diyoruz ama sataşıyorsunuz.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, Kırıkkale
Milletvekili Ramazan Can’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY
(Sinop) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi, demokrasi dışı yola her ne sebeple
olsun tevessül eden herkese ve her şeye karşıdır.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Mayıs ayında gördük!
ENGİN ALTAY
(Devamla) - Nitekim, biz, 27 Mayıs darbesini de, 12 Eylül darbesini de, 28
Şubatı da, 12 Martı da ama sizin hiç bahsetmediğiniz, hep kapatmaya
çalıştığınız 27 Nisan elektronik muhtırasını da hiçbir zaman tasvip etmedik.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Nerede karşı çıktınız?
ENGİN ALTAY
(Devamla) - Sayın milletvekilime şunu tavsiye ederim: Sayın Milletvekilim, 27
Mayıs ihtilalinden sonra İsmet İnönü’nün dönemin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’e
yazdığı bir mektup var. O mektubu okumanı tavsiye ederim. Cumhuriyet Halk
Partisi, gerçek anlamda Türkiye’de darbelerin mağduru olan tek partidir.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Vay be!
ENGİN ALTAY
(Devamla) - Darbeler, Cumhuriyet Halk Partinin, özellikle 27 Mayıs ihtilali
Cumhuriyet Halk Partisi iktidarını engellemek için yapılmıştır. Hakeza 12 Eylül
1980 darbesi de öyledir. Ancak biz darbelere karşıyız, siz, darbelerden
beslenenler, darbelerle büyüyüp, gelişip, serpilenler olarak buradasınız. Bunu
size bir kere daha hatırlatmak isterim.
Teşekkür ederim.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın
Elitaş, buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Bakın, biraz önce sayın grup başkan vekili arkadaşımızın AK
PARTİ’nin darbelere karşı parti olduğunu ifade ederken…
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(İstanbul) – Her gün söylüyorsunuz siz bize!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – …“Hayır, öyle değil, AK PARTİ darbeci bir partidir.” anlamında bir
söylemde bulundu.
ENGİN ALTAY
(Sinop) – “Darbelerden sonra yararlandınız.” dedim.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sataşmadan dolayı, izin verirseniz cevap vereyim.
BAŞKAN – Evet,
buyurun.
İki dakika
sataşma nedeniyle söz veriyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ADİL ZOZANİ
(Hakkâri) – Başladık artık… İşimiz var ya! Bugün eve gidemeyeceğiz!
3.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Sinop
Milletvekili Engin Altay’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında Adalet
ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Değerli milletvekilleri, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle Engin
Altay’ı tebrik ediyorum, hem grup başkan vekilliğinden –geçen hafta tebrik
etmiştik ama- ikincisi de Cumhuriyet Halk Partisi yetkililerinden ilk defa 27
Mayısın bir darbe olduğunu söylemesi de önemli bir gelişme.
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(İstanbul) – Sen uyuyorsun ya!
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Evet, evet…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Ondan dolayı da tebrik ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Çünkü 27 Mayısı hep ihtilal olarak kabul etmiş bir durum vardı.
Bakın, Sayın
Altay, 27 Nisan tarihinde siz milletvekiliydiniz, günlerden cuma, burada ilk
defa Türkiye Büyük Millet Meclisinin Cumhurbaşkanı seçimiyle ilgili oylamayı
yaptık, 358 oy çıktı Sayın Cumhurbaşkanımıza. Burada -grup başkan vekilleri ve
bir kısım milletvekili arkadaşımız buradaydı- Sayın Arınç kürsüden “Oo, Sayın
Anadol da buradaymış; Oo, şu da buraymış.” diye söyleyince grup başkan
vekilleri bazılarını kolundan sürükleyerek dışarı çıkardı “367 olur mu?” diye.
Ve -siz hatırlayın- Sayın Baykal, 367’yle ilgili “Kim uydurmuş bu saçmalığı?”
dedi. Sabih Bey bunu uydurmuştu, ifade etmişti ve o uyduruk birdenbire Anayasa
Mahkemesine gitti. 27 Nisanla ilgili bu muhtıra olduğunda “Altına imza atarım.”
diyen…
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Hayır.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - …Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkan Yardımcısı vardı, “Altına
imza atarım.” diyen ama 27 Mayıs darbesine…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Kimse söyle onu işte ya!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - …9 Marta, 12 Marta, 12 Eylüle sizin lideriniz, Genel Başkanınız
rahmetli İnönü gibi “Hadi oradan!” diyebilecek bir babayiğit çıkamamıştı. Ne
zaman bir babayiğit çıktı? 28 Nisanda, 27 Nisan e-muhtırasını verene “Hadi
oradan!” diyebilecek bir babayiğit AK PARTİ Hükûmeti çıktı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Mektupla olmaz bu iş, mektupla olmaz, mektup yazarak,
“Şunu asmayın.” diyerek olmaz, “Sizi ben bile kurtaramam!” diyerek olmaz. “Hadi
oradan!” diyebilecek yürek ve cesaretli adama ihtiyaç vardı, o da Recep Tayyip Erdoğan,
AK PARTİ Hükûmetiydi.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Sayın Başkan, şimdi, sayın hatip bizim geriye dönük genel
başkanlarımızın darbeleri alkışladığını, desteklediğini ima etti. Bu, doğru
değildir; bu, genel başkanlarımıza bir haksızlıktır. Müsaade ederseniz, çok
doğal olarak buna cevap vermem, düzeltmem lazım Sayın Başkan.
KAMER GENÇ
(Tunceli) - Ya, 27 Nisan muhtırasını verene Tayyip özel araba tahsis etti,
onunla anlaşarak bu muhtırayı verdi. Hâlâ bu Mustafa ne diyor ya!
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Altay.
Sataşma nedeniyle
iki dakika söz veriyorum.
4.- Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Şimdi, sayın milletvekilleri, burada, bu Parlamentoda,
milletvekilleri burada otururken şu sıralarda generallerin oturduğu günleri
bilenler bilir, bilmeyenler okumuştur ancak Sayın Grup Başkan Vekilinin
Cumhuriyet Halk Partisinin geriye dönük genel başkanlarının “Hadi, oradan!”
demediler, darbecilere meydan okumadılar, şeklindeki yaklaşımını kendisine
yakıştıramadım. Zira, Cumhuriyet Halk Partisinin genel başkanlarının hepsi,
yani Sayın Ecevit, Sayın Baykal darbelerden ve muhtıralardan sonra
hapishanelere tıkıldılar, bunu bilmenizi isterim. Sayın Ecevit’in Nihat Erim
Hükûmetine katılmayı protesto ederek genel sekreterlikten istifa ettiğini ve bu
şekilde Türkiye’de demokratik bir tavır koyduğunu unutmayın. Sayın Deniz
Baykal’ın 1980 ihtilalinden sonra, Ankara’da askerî bir okulda, Zincirbozan’da
hapis tutulduğunu unutmayın. Bunları bile bile, darbelerden bu kadar mağdur
olmuş, özgürlükleri kısıtlanmış, ellerine kelepçeler vurulmuş Cumhuriyet Halk
Partisi genel başkanlarını darbecilikle suçlamak, çok masumane bir tabirle,
biraz saygısızlık olur Sayın Elitaş. Siz de bir siyasetçisiniz ve geçmişi
tahrif ederek buradaki arkadaşlarınıza ve Türkiye’ye vereceğiniz bir mesaj
olamaz.
Cumhuriyet Halk
Partisi -altını çizerek söylüyorum- bütün darbelere karşıdır, Cumhuriyet Halk
Partisi ordunun siyasete müdahalesine hiçbir zaman destek olmamıştır. Siz
burada polemik yaparak, ajitasyon çekerek darbe ürünü olduğunuzu ortadan
kaldıramazsınız, saklayamazsınız.
Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, Grup Başkan Vekili 3 Haziran 1960 tarihli Ulus
gazetesini alıp Sayın Genel Başkanları… Ki, Ulus gazetesi yarı resmî yayın
organıdır. Alsın, baksın.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – 2013’ü konuşuyorlar ya, 2013’ü konuş.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın İnönü Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanıyken yabancı
gazetelerle yaptığı mülakatta “27 Mayıs meşru bir ihtilaldir.” demiş ve yarı
resmî yayın organında bu manşet olmuştur.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – 2013’e gelir misin? Türkiye’de yaptığınız sivil darbeyi konuşun
kardeşim ya.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Grup Başkanvekili bu konuyu incelesin.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Buyurun.
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Sayın Başkanım, siz gazetede okuduğunuz her şeyin doğruluğuna
inanıyor musunuz?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Ha, tamam o zaman…
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Gazetelerde yazılanların yarısı yalan.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Doğru, çok güzel.
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Öyle şey olur mu? İsmet İnönü’nün “27 Mayıs meşrudur.” diye bir
beyanatı yoktur.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Vardır.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi ve
arkadaşları tarafından Alevi yurttaşlarımıza yönelik gerçekleşen Maraş, Çorum
ve Sivas katliamlarına ilişkin dosyaların yeniden açılması, zaman aşımının
ortadan kaldırılarak maddi zarar görenlerin tespit edilmesi amacıyla 22/5/2013
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 1 Temmuz 2013 Pazartesi günkü
birleşiminde okunarak görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi (Devam)
BAŞKAN –
Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.
Gündemin “Özel
Gündemde Yer Alacak İşler” kısmına geçiyoruz.
Bu kısmın 1’inci
sırasında yer alan, Onuncu Kalkınma Planının (2014-2018) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Sunulduğuna Dair Başbakanlık Tezkeresi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler
1.- Onuncu Kalkınma Planının (2014-2018) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Sunulduğuna Dair Başbakanlık Tezkeresi ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (3/1238) (S. Sayısı: 476) (x)
BAŞKAN – Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu
476 sıra sayısı ile bastırılıp dağıtılmıştır.
Görüşmeler Genel
Kurulun 24/6/2013 tarihli 124’üncü Birleşiminde kabul edilen Danışma Kurulu
önerisine ve 3067 sayılı Kalkınma Planlarının Yürürlüğe Konması ve Bütünlüğün
Korunması Hakkında Kanun’un 2’nci maddesi hükümlerine göre planın tümü üzerinde
planın mevcut bölümleri itibarıyla üç bölüm hâlinde yapılacaktır. Bu
görüşmelerde Hükûmetin sunuş konuşması otuz dakika olup, bölüm üzerinde konuşma
süreleri siyasi parti grupları, Komisyon ve Hükûmet için otuzar dakika;
şahıslar için onar dakikadır. Siyasi parti gruplarının süreleri birden fazla
konuşmacı tarafından kullanılabilecektir. Şahısları adına söz talebinde bulunan
üyelerden iki milletvekiline söz verilebilecektir. Planın Hükûmete geri
verilmesine ilişkin gerekçeli önergeler Başkanlığa planın bölümleri üzerindeki
görüşmelerin bitimine kadar verilebilecektir, planın bölümleri üzerindeki
görüşmeler tamamlandıktan sonra önerge kabul edilmeyecektir.
Şimdi, planın
sunuş konuşmasını yapmak üzere, Hükûmet adına Kalkınma Bakanı Sayın Cevdet
Yılmaz’ı davet ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisimizin çok
değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Onuncu Beş Yıllık
Kalkınma Planı’mızı takdim etmek üzere karşınızda bulunuyorum. Bu vesileyle,
planımızın öncelikle milletimize, ülkemize hayırlı olmasını diliyorum.
(x)
476 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Vaktim kısıtlı
olduğu için planın çok fazla detayına girmem mümkün olmayacak ama genel
hatlarıyla planı sizlere özetlemeye gayret edeceğim.
Bu özete
başlamadan önce, bugüne kadar ülkemizin kalkınmasına katkıda bulunmuş olan,
ülkemize, milletimize hizmet etmiş olan herkesi saygıyla selamlıyorum.
Özellikle, geçmiş dönemlerde hazırladıkları planlarla, çalışmalarla ülkemizin
kalkınma sürecini daha da hızlandırmak için gayret edenleri saygıyla
selamlıyorum.
Plan tartışmaları
ülkemizin gündeminde uzun dönemdir yer alan tartışmalar. Bu vesileyle, şunun da
altını çizmek istiyorum: “Serbest piyasa ekonomilerinde plan olmaz.” gibi bir
yaklaşım kesinlikle doğru değildir. “Piyasa her şeyi halleder, piyasa her şeyi
yapar.” gibi bir anlayışı benimsememiz mümkün değil. Bir taraftan, elbette ki
serbest piyasa işleyecek ama bir taraftan da bu bir hukuk düzeni içinde
devletin düzenleyici ve planlayıcı işlevleriyle birlikte hayata geçecek.
“En gelişmiş”
dediğimiz piyasa ekonomilerinde planlamaların da aslında en ileri düzeyde
olduğunu hepimiz biliyoruz. Piyasa ekonomileri kargaşa ekonomileri değildir,
kaos ekonomileri değildir; hukuk düzeni içinde çalışan ve ciddi anlamda
politikalarla, planlamalarla şekillendirilen ekonomilerdir. Biz de, elli yılı
aşkın bir planlama deneyimiyle karşınıza Onuncu Kalkınma Planı’nı getirmiş
bulunuyoruz.
Planımız
2014-2018 dönemini kapsıyor, beş yıllık bir plan. 2023’e doğru giderken on
yıllık bir perspektifte bu dönemin ilk beş yıllık dilimini bu planla detaylı
bir şekilde bir yol haritasına oturtmaya çalışıyoruz.
Planımızın hedefi
elbette ki insanımızın potansiyelini, yeteneklerini harekete geçirerek kalkınma
sürecimizi hızlandırmak ve toplumumuzun yüksek refah seviyesine ulaşması
yolunda katkıda bulunmaktır.
Onuncu Kalkınma
Planı’nda ülkemizin ekonomik ve sosyal kalkınma süreci bütüncül, kapsayıcı ve
çok boyutlu bir bakış açısıyla ele alınmış, insan odaklı kalkınma anlayışı
benimsenmiştir. Bu çerçevede plan, yüksek, istikrarlı ve kapsayıcı ekonomik
büyümenin yanı sıra, hukukun üstünlüğü, bilgi toplumu, uluslararası rekabet
gücü, insani gelişmişlik, çevrenin korunması ve kaynakların sürdürülebilir
kullanımı gibi unsurları kapsayacak şekilde hazırlanmıştır.
Planı hazırlarken
özellikle katılımcılığa büyük önem verdik. Yaklaşık iki yıldır bu planla ilgili
çalışmaları sürdürüyoruz. Bu vesileyle, plana emek harcayan bütün herkesi
burada şükranla anmak istiyorum.
Kalkınma planları
sadece Bakanlığımızın yaptığı planlar değildir. Bu süreçte 66 adet özel ihtisas
komisyonu ve çalışma grubu oluşturduk; eğitimden sağlığa, enerjiden büyüme
stratejisine, nüfus hareketlerinden diğer birçok alana kadar değişik alanlarda akademisyenler,
sivil toplum kuruluşları, meslek kuruluşları, çeşitli çevrelerden katılımcılar
bu planlama çalışmamıza katkıda bulundular. Hepsine huzurunuzda teşekkür
ediyorum. 3 bini aşkın insan sadece bu özel ihtisas komisyonlarımıza ve çalışma
gruplarımıza katkıda bulundu.
Ayrıca, ilk defa
bu plan döneminde yerelden katkı aldık, katılım aldık. Kalkınma ajanslarımız
kanalıyla Hakkâri’den Edirne’ye, Samsun’dan Muğla’ya Türkiye'nin 81 ilinden
kalkınma planımızla ilgili görüş topladık. 7 bini aşkın katılımcının bu süreçte
görüşlerini aldık ve bunlar da planlama çalışmalarımıza ayrı bir renk kattı.
Topladığınız zaman 10 binin üzerinde katılımcı iki yıllık bir süreçte planlama
çalışmalarımıza katkıda bulundu.
Ayrıca, tabii ki
Bakanlığımızın kurumsal kapasitesini değerlendirdik. Model çalışmalarından
sektörel analizlere kadar birçok çalışmayla bu katılımcılığı birleştirerek
planımızı şekillendirdik. İş dünyasıyla bir araya geldik, sivil toplum
kuruluşlarıyla, “think tank” dediğimiz düşünce kuruluşlarıyla bir araya geldik
planımızı tartıştık. Dünyanın değişik bölgelerinde görev yapan
büyükelçilerimizi çağırdık onlarla toplantılar, istişareler yaptık,
müsteşarlarımızla istişareler yaptık, gençlerle çalıştaylar yaptık, gençlerin
geleceğe bakışını aldık ve bütün bu değişik kaynakları kullanarak planımızı
şekillendirdik. Ben tekrar tekrar bütün bu katılımcı süreçlerde planımıza
destek olan, katkı veren, fikir veren herkese huzurunuzda çok çok teşekkür
ediyorum.
Planımızı
şekillendirirken ilk bölümde, özellikle dünyadaki eğilimlere, dünyadaki
gidişata yakından bakmaya çalıştık çünkü dünyayı okumadan, dünyadaki
eğilimleri, dünyadaki gidişatı iyi değerlendirmeden ülkemizi bu süreçte
konumlandırmak da mümkün değil. Ekonomik, sosyal politikalarımızı, çevresel
politikalarımızı, bütün bunları şekillendirirken dünyadaki gelişmeleri yakından
analiz ettik ve bu planımızda bunu da dikkate aldık.
Bu çerçevede
baktığınızda küresel sistemin çok kutuplu bir yapıya doğru dönüştüğünü tespit
ediyoruz. Bazı ülke ve bölgeler geleceğin yeni küresel güç merkezleri olarak
ortaya çıkarken mevcut bölgesel güçler de yeniden şekillenmektedir. Dünya
genelinde bölgeselleşme ve çok taraflı serbest ticaret anlaşmaları eğilimi
yaygınlaşmaktadır. Küresel düzeyde üretim ekseni ve ağırlık merkezi, gelişmiş
Batı ülkelerinden gelişmekte olan Asya ülkelerine doğru kaymaktadır. Bu eğilim,
küresel krizden sonra daha da bir belirginlik kazanmıştır. Gelişmekte olan
ülkelerin küresel ekonomideki payı artarken gelişmiş ülkelerin payı azalma
eğilimindedir.
Yine
baktığımızda, küresel rekabet anlayışının da değiştiğini görüyoruz. Tek bir
işletme çatısı altında gerçekleştirilen üretim süreçleri artık birden fazla
yerde sürdürülmektedir. Artan ulaşım ve iletişim teknolojilerinin de yardımıyla
değer zincirinin farklı aşamaları, farklı bölge ve ülkelerden
konumlandırılabilmektedir.
Bilginin önemi ve
değeri giderek artmakta, rekabet gücünün özünü yenilikçilik ve farklılık
yaratma unsurları oluşturmaktadır. Bilgiye dayalı üretim ekonomik büyümenin
temel belirleyici gücü olmaya devam etmektedir.
Gelişmiş
ülkelerde yaşlı nüfus artmakta ve buna bağlı olarak sağlık harcamaları
yükselmekte, sosyal güvenlik sistemleri ciddi bir baskı altında kalmaktadır.
Sağlık teknolojilerinin daha yoğun kullanımı, ilaç ve tıbbi malzeme üretimine
odaklanma, sağlık turizmini geliştirme gibi fırsat alanları da bu süreçle
birlikte gelen çeşitli alanlardır.
Dünyada iş gücü,
eğitim, eşitsizlik gibi nedenlerle göç hareketlerinin daha fazla olması
beklenmektedir. Eğitim seviyesinin yanında iş gücünün niteliğinin de iş gücü
hareketlerinde belirleyici bir unsur olması beklenmektedir. Yine, hızla artan
nüfus, şehirleşme, ekonomik faaliyetler, çeşitlenen tüketim alışkanlıkları
çevre ve doğal kaynaklar üzerindeki baskıyı artırmakta, gıda güvenliği ile su
ve doğal kaynakların önemi daha fazla ortaya çıkmaktadır. Bu çerçevede,
sürdürülebilir kalkınma yaklaşımının dünyada çok daha fazla altının çizildiğini,
çok daha fazla tartışıldığını burada belirtmek isterim.
Nihayet, küresel
eğilimler arasında enerji konusunda önemli değişimler, dönüşümler yaşandığını
görüyoruz. Enerji alanında giderek artan talep karşısında enerji
teknolojilerinin dönüştüğünü, nükleer enerjinin yanı sıra kaya gazı gibi
teknolojilerin gelişmeye başladığını, enerji verimliliğinin dünyada çok daha
önemli hâle geldiğini ve küresel enerji sisteminin bu anlamda bir dönüşüme
uğradığını da belirtmek isterim.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; küresel kriz ve sonrası dünyayı da elbette bu planlama
çalışmalarımızda dikkatli bir şekilde ele aldık. Küresel kriz 2009 yılında
1930’lardaki büyük buhrandan sonra en büyük tahribatı oluşturdu. Küresel
düzeyde ekonomik aktivite yüzde 0,6 oranında azalma gösterdi ve bunun
etkilerinin hâlâ devam ettiğini görüyoruz. Konut piyasasında başlayan, finans
piyasalarına sirayet eden, oradan reel ekonomiyi vuran, istihdamı gerileten,
sosyal meseleler oluşturan, diğer taraftan küresel krize müdahale eden ülkelerin
borçlanmasına neden olan ve bu ülkelerde finansal istikrarsızlıklar oluşturan
küresel krizin etkileri devam etmektedir.
Bir taraftan da
küresel kriz vesilesiyle dünya ekonomisi ve dünyadaki yönetişim yeniden
tartışmaya açılmıştır ve bu yeni şartları da elbette bu planlamamızda dikkate
alıyoruz. 2014-2018 döneminde küresel krizden nispi olarak çıkacak dünya
ekonomisinin ortalama yüzde 4,4 büyümesini bekliyoruz, planımızı yaparken bu
varsayımla hareket ediyoruz ancak işsizliğin çok da fazla azalmayacağını
görüyoruz. 2012 yılında avro bölgesinde işsizlik oranları 12,3’lere kadar
yükseldi. Plan dönemimizde bunun 11,1’lere kadar gerilemesini bekliyoruz yani
çok fazla da bir iyileşme bu anlamda beklemiyoruz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; planın genel amacına ve kurgusuna baktığımız
zaman, 2023’ün bizim için genel çerçeveyi oluşturduğunu, vizyonumuzu
oluşturduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Cumhuriyetimizin 100’üncü yılında
ülkemizi uluslararası alanda daha üst bir konuma taşımayı öngören 2023
vizyonumuzu bu planda ana çerçeve olarak kabul ediyoruz. Bildiğiniz gibi,
2023’ün hedeflerine baktığınızda 2 trilyon doları aşan bir yurt içi hasıla, 25
bin dolar kişi başına gelir, 500 milyar dolar ihracat hedefliyoruz. İşsizlik
rakamının yüzde 5’lere kadar gerilemesini bekliyoruz. Enflasyonun ve faizlerin
düşük tek haneli rakamlarda istikrar kazanmasını öngörüyoruz ve yine çok
çeşitli alt sektörel açılımlarıyla 2023, bütün toplumumuzun artık aslında
vizyonu olarak bu planımıza da ışık tutuyor, yol gösteriyor.
2014-2018
dönemini kapsayan Onuncu Kalkınma Planı’nın temel amacı, uluslararası değer
zinciri hiyerarşisinde üst basamaklara çıkmış, yüksek gelir grubu ülkeler
arasına girmiş ve mutlak yoksulluk sorununu çözmüş bir ülke konumuna gelmektir.
Bu kapsamda
kalkınma planımızı dört temel eksen üzerine inşa ettik. Birinci eksenimiz ve en
önemli eksenimiz, nitelikli insan ve güçlü toplum ekseni; insan odaklı olan,
insan için ve insanla beraber kalkınma yaklaşımını yansıtan planımızda ilk
bölümümüzü bu oluşturuyor. Burada tabii, refahın toplumun geneline yayılması,
beşerî sermayemizin güçlendirilmesi, toplumsal bütünleşmemizin pekiştirilmesi
hep amaçlarımız arasında.
Bu planın ikinci
temel ayağını yenilikçi üretim, istikrarlı büyüme oluşturuyor. Burada da 2023’e
giden yolda gayrisafi yurt içi hasılamızı 2018 yılına ulaştığımızda 1,3 trilyon
dolara ulaştırmayı hedefliyoruz. Kişi başına gelirimizi 2018 yılında 16 bin
dolara çıkarmayı hedefliyoruz ve yine geçen yıl yüzde 9,2 oranında gerçekleşen
işsizlik oranını yüzde 7,2’ye kadar düşürmeyi hedefliyoruz. Önümüzdeki süreçte
4 milyon civarında yeni iş, istihdam oluşmasını planlıyoruz. Bu şekilde, ikinci
eksenimiz daha çok bilgiye, teknolojiye, yüksek katma değerli üretime,
sanayileşmeye vurgu yapan, yenilikçi üretim ve istikrarlı büyümeden oluşuyor.
Planımızın üçüncü
temel ayağı, yaşanabilir mekânlar ve sürdürülebilir çevreden oluşuyor. Burada
bir taraftan artan, refahın bölgeler arası dengeli dağılımı, kesimler arası
dengeli dağılımı, bölgesel farklılıkların azaltılması; diğer taraftan, daha
sağlıklı bir şehirleşme, daha nitelikli yaşam ortamları oluşturma, afet
risklerine karşı ülkemizi daha güvenceli hâle getirme gibi hedeflerimiz var.
“İnsan odaklı”
dediğimiz planımızın özünü aslında şu oluşturuyor: Nitelikli, donanımlı insanı
yetiştirmemiz gerekiyor; nitelikli, donanımlı insanımızı korumamız, başka
ülkelere kaptırmamamız gerekiyor. Diğer taraftan, tüm dünyadan nitelikli
insanları, donanımlı insanları cezbeden bir ortam oluşturmamız gerekiyor. Bunu
dediğiniz andan itibaren de şehirleşme son derece önemli. Trafik probleminden
kültürel, sanatsal faaliyetlere, çevre meselelerinden yapılaşmaya, şehir
estetiğine kadar bütün unsurlarıyla yaşanabilir şehirler oluşturduğumuz zaman,
daha da ileriye götürdüğümüz zaman bu anlamda Türkiye’yi, nitelikli insanları
tutma ve cezbetme konusunda da çok avantajlı bir konumda olacağız diye
inanıyoruz. Dolayısıyla, üçüncü temel eksenimizi bu yaşanabilir mekânlar ve
sürdürülebilir çevre oluşturuyor.
Dördüncü boyut
ise kalkınma için uluslararası iş birliği. Ülkemiz son dönemlerde hızlanan
ekonomik kalkınmasıyla, sosyal politikalarıyla, çevresel anlamda sağladığı
ilerlemelerle, her şeyden önemlisi demokrasi ve hukuk alanında sağladığı
gelişmelerle dünyada farklı bir konuma gelmiş durumdadır, bölgesi başta olmak
üzere dünyada çok daha etkin bir hâle gelmiş durumdadır. Bu niteliğini daha da
pekiştirmeyi, örnek bir ülke, ilham veren bir ülke olma vasfını daha bir
pekiştirmeyi öngörüyoruz ve bir taraftan, Avrupa Birliğiyle tam üyelik müzakerelerini
sürdürürken, diğer taraftan, farklı bölgesel entegrasyonlarla ilişkilerimizi
yürütmeyi, bir yandan da komşu ülkelerimiz başta olmak üzere ikili
ilişkilerimizi geliştirmeyi öngörüyoruz ve Türkiye'nin bu kalkınma tecrübesini,
gelişme tecrübesini de bir taraftan paylaşmayı düşünüyoruz.
Değerli Başkan,
değerli milletvekilleri; sektörel bazda da çok sayıda politikamız ve hedefimiz
var. Bir kısmını ancak burada aktarma imkânım olacak, gerisini belki
tartışmalarla, soru-cevap bölümlerinde daha fazla açabiliriz.
Eğitim tabii ki
bu planın en temel, en öncelikli konularından bir tanesi. Nitelikli insan diyen
bir planın, insan odaklıyım diyen bir planın olmazsa olmaz en önemli
unsurlarından bir tanesi eğitim. Bakın, 2002 yılında yükseköğretim dâhil tüm eğitim
sistemine verdiğimiz kaynak 9,9 milyar Türk lirası iken 2013 yılında bu rakam
yaklaşık 63 milyar Türk lirasına ulaşmış durumda. FATİH Projesi’nden yeni
kurulan üniversitelere, yurt kapasitelerine kadar çok sayıda, burada gelişmeler
sağladık.
Önümüzdeki dönem,
özellikle okul öncesine vurgu yapıyoruz. Okul öncesi eğitimde okullaşma
oranımızı yüzde 47’den yüzde 70’e çıkarmayı hedefliyoruz. Yükseköğretimde ise
brüt okullaşma oranımız yüzde 87’ye ulaşmış durumda, bunu, plan dönemi sonunda
yüzde 94’lere çıkarmayı öngörüyoruz. Ortaöğretim dâhil olmak üzere diğer sistem
zaten zorunlu hâle gelmiş durumda, oralarda doğal hedefimiz tabii ki yüzde 100.
Sağlık alanında,
yine, geçtiğimiz dönemde bebek ve anne ölümleri oranını hızla düşürdük. Doğuşta
beklenen yaşam süresi yükseldi. Kişi başına hekime müracaat sayısı –bakın, bu
çok önemli, erişilebilirliği gösteriyor- on yıl önce ortalama 3,2’ymiş bir
kişinin bir yıl içinde hekime başvurma sayısı; bu, 2011 yılında 8,2’ye çıkmış,
aşağı yukarı Avrupa Birliği standartlarında. İnsanımız artık dilediği zaman bu
hizmetleri alabiliyor ve sağlıklı bir şekilde alabiliyor. Bu dönemde sağlık
personeli sayısı 378 binden 670 bine, aşılama oranımız yüzde 77’den yüzde 97’ye
ulaşmıştır ve önümüzdeki dönem bunu daha da artırmak istiyoruz. Vatandaşımızın
sağlıktan memnuniyeti ise yüzde 39,5’tan yüzde 75’e yükselmiştir. Plan
döneminde de 80 bin yeni yatak, 30 bin ilave hekim ve 80 bin ilave hemşire
kapasitesi oluşturmayı öngörüyoruz.
Adalet sistemi,
yine, bu planda çok önemli bir boyut. Adalet
sadece demokrasi açısından önemli değil, kalkınma açısından da son
derece önemli. İyi işleyen, hızlı işleyen, doğru işleyen bir adalet sistemi
öngörülebilirliği artıran, belirsizliği azaltan bir adalet sistemi yatırım
ortamının geliştirilmesi ve daha fazla nitelikli insan ve nitelikli sermayeyi
ülkemize cezbetme bakımından hayati bir konu. Bu alanda 174 adalet binasını
tamamladık İstanbul, Avrupa ve Anadolu Yakası dâhil olmak üzere. “UYAP” gibi
önemli bilgi işlem projelerini hayata geçirdik. Temel birçok kanunu
yasalaştırdık ama daha almamız gereken elbette mesafe var.
Bu çerçevede,
plan döneminde koruyucu-önleyici hukuk yaklaşımını yaygınlaştırmayı, yargıya
ulaşılabilirliği daha da artırmayı, hukukun tüm dallarında alternatif
uyuşmazlık çözüm yöntemlerini geliştirmeyi öngörüyoruz. Temel hak ve
özgürlükleri bu anlamda artırmayı, çoğulcu ve özgürlükçü bir demokrasi
anlayışıyla, bireylerin ve toplumdaki farklı kesimlerin kendilerini özgürce
ifade edebilmeleriyle, tüm inançlara ve yaşam tarzlarına saygıyı esas alıyoruz.
Özgürlük,
kalkınmanın da temel unsurudur. “Yenilikçi bir ekonomi” diyorsanız, özgürlükçü
bir siyasal, toplumsal ortamı esas almak durumundasınız. Özgürlüğün olmadığı
yerde yenilik olmaz; özgürlüğün olmadığı yerde, fikir hürriyetinin olmadığı
yerde teknoloji gelişmez. Bu, sadece demokrasi açısından değil, kalkınma
açısından da son derece önemli. Dolayısıyla, bu planımızda, Onuncu Plan’da
demokrasiye, temel hak ve özgürlüklere kalkınma perspektifi içinde güçlü bir
vurgu yapıyoruz.
Diğer taraftan,
sosyal koruma harcamalarına önem veriyoruz. Sadece piyasanın insafına toplumu
bırakamayız. Engelli vatandaşlarımız, yaşlı vatandaşlarımız, dar gelirli
kesimler; bunlara dönük önemli politikalar ortaya koyuyoruz. Küresel kriz
sonrasında birçok ülke bu harcamalarını kısarken, bu harcamalarını azaltırken
biz bu harcamaları artıran ülkeler arasında olduk. On yıl önce toplam
nüfusumuzun yüzde 30’u olan, günlük harcaması 4,30 doların altında olan nüfus
2013’te 2,3’e kadar gerileyecek, böyle tahmin ediyoruz. Plan dönemi sonunda da
bunu sıfıra yaklaştırmayı öngörüyoruz. Dolayısıyla, Türkiye artık gelişmiş
ülkeler gibi nispi yoksullukla mücadele eden bir ülke hâline gelecek. Mutlak
yoksulluğu, inşallah, önümüzdeki yıllarda gündemimizden tamamen çıkarmış olacağız.
Kültürel,
sanatsal faaliyetler de planımız içinde yer alıyor. Bir taraftan kültürel
zenginliğimizi, çeşitliliğimizi korurken, bir taraftan da ortak değerler
etrafında toplumsal bütünlüğe ve dayanışmaya vurgu yapıyoruz.
İstihdam ve
çalışma hayatı konusunda OECD ülkeleri arasında işsizliği en fazla azaltan ülke
Türkiye oldu, küresel kriz sonrasında. 2007-2012 döneminde 4,4 milyon yeni
istihdam oluşturduk. Önümüzdeki dönemde de çalışma hayatımızı geliştirmeyi ve
istihdamı artırmayı, daha fazla ve daha nitelikli istihdam oluşturmayı
hedefliyoruz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sosyal güvenlik sistemimizin de sürdürülebilir bir
şekilde devam etmesini öngörüyoruz. Plan dönemi sonunda gayrisafi yurt içi
hasılaya pay olarak yüzde 4’e kadar sosyal güvenlik sisteminin bütçe yükünü
azaltmayı öngörüyoruz.
Nüfus
dinamiklerine tabii ki vurgu yapıyoruz, nüfus önemli. Bakın, bir Kalkınma
Bakanı olarak şu uyarıda bulunmak istiyorum: Bütün gelişmekte olan ülkelerin
bir riski var. Gelişmiş dediğimiz bugünkü ülkeler zenginleştikten sonra
yaşlandılar, hâlbuki gelişmekte olan ülkelerin zenginleşmeden önce yaşlanma
riski var. Zenginleştikten sonra yaşlanırsanız idare edebilirsiniz o
servetinizle, geçmişten gelen birikiminizle; zenginleşmeden yaşlanırsanız,
işte, bu büyük bir risktir. Bütün gelişmekte olan ülkelerin ciddi bir riski
olarak bunun altını çizmek istiyorum. Bizde de maalesef toplam doğurganlık
hızımız, 2,1 olan yenileme hızının altına düşmüş durumda, 2012’de bu oran 2,08.
Uzun vadeli projeksiyonlar yaptığımızda 2050’den sonra nüfusumuzun azalmaya
başladığını görüyoruz. 2075’lere geldiğimizde 88-89 milyonluk bir nüfus
öngörüyoruz. Bu, işte, gidişatı değiştirmek, genç nüfus dinamizmini korumak
için plan döneminde nüfusu artırıcı politikalar tabii ki benimsenmiş durumda.
Kamuda stratejik
yönetim, kamu hizmetlerinde e-devlet uygulamaları gibi hususlar yine, planda
altını çizdiğimiz hususlar. Devletimizi artık sanal ortamda daha fazla hizmet
yapar hâle getirmek istiyoruz. Şu anda e-devlet kapısından sunduğumuz hizmet
sayısı 700, plan dönemi sonunda bunu 3 bine çıkarmayı, kullanıcı sayısını da 15
milyondan 30 milyona taşımayı öngörüyoruz.
Değerli
milletvekilleri, Değerli Başkan; yenilikçi üretim, istikrarlı büyüme
çerçevesinde yine, hızlı bir büyüme perspektifimiz var. Türkiye kriz sonrası
dönemde, üç yıllık dönemin ortalaması olarak bakarsanız, yıllık ortalama 6,7
büyüme sağladı. Bu oldukça yüksek bir büyüme hızı, OECD ülkeleri içinde en
yüksek büyüme hızı. Gelecek dönemde de bunu devam ettirmeyi öngörüyoruz. 2002
yılında 3.500 dolar civarında olan kişi başına gelirimiz, geçen yıl itibarıyla
10.500 dolara ulaşmış durumda ve AB kişi başına ortalamalarıyla mukayese
ederseniz, Avrupa Birliğinin on yıl önce yüzde 36’sı düzeyinde olan kişi başına
gelirimiz, bugün yüzde 53’üne ulaşmış durumda. Önümüzdeki dönemde de yıllık ortalama
5,5 büyüme öngörüyoruz, plan döneminde. Plan dönemi sonunda, 2018 yılında ise
5,9 gibi, yüzde 6’ya yakın bir büyüme hızına ulaşmayı öngörüyoruz. Burada
sermaye ve emeğin yanı sıra, toplam faktör verimliliğinin de yüzde 1,1 oranında
büyümemize katkı yapmasını bekliyoruz. Bu dönemde hem büyüme politikalarımız
hem aktif iş gücü, diğer politikalarımızla birlikte istihdamın 4 milyon
civarında artmasını bekliyoruz.
İş gücüne katılım
oranında kadınlar başta olmak üzere… Kadınların çok hızlı bir şekilde, daha
fazla iş gücüne gireceğini öngörüyoruz ve 2,7 puanlık bir artışla, iş gücüne
katılma oranımızın yüzde 53,8’e kadar yükselmesini bekliyoruz.
Büyümeyi
sağlarken yurt içi tasarruflara bu planda büyük bir vurgu yapıyoruz. Yurt içi
tasarruflarımız maalesef oldukça gerilemiş durumda. Bu, kamudan değil daha çok
özel kesimden kaynaklanan bir durum. Son on yıllık dönemde kamu tasarrufları
artarken özel tasarruflarda ciddi bir düşüş söz konusu oldu. Önümüzdeki dönemde
bu tasarrufları artırmayı öngörüyoruz. Yüzde 14’leri aşan tasarruf oranımızı
bugün için plan dönemi sonuna geldiğimizde yüzde 19’lara kadar yükseltmeyi
hedefliyoruz ve buna yönelik detaylı politikalara yer veriyoruz.
Ödemeler
dengemize tabii ki dikkat ediyoruz, ihracatı artırıcı politikalar izleyeceğiz.
Bir taraftan da tabii ödemeler dengemiz için çok önemli olan enerji konusunda
gerek yerli kaynakları kullanma, yenilenebilir enerjiyi kullanma gerekse enerji
verimliliğine ve nükleer enerjiye ciddi vurgular yapıyoruz. Tabii bunun
sonuçlarını daha çok ikinci dönemde göreceğiz. Bu beş yıllık dönem biraz
yatırım dönemi olacak. Kömüre yaptığımız yatırımlar, nükleere yaptığımız
yatırımlar böyle bir iki yılda sonuç verecek yatırımlar değil. Bu dönemde bu
yatırımları yapacağız, ikinci beş yıllık dönemde ise bunların sonuçlarını daha
net bir şekilde alacağız inşallah.
Dönem sonunda
yüzde 4,5, ilk yıllarda yüzde 5 civarında bir enflasyon öngörüyoruz.
Mali piyasalarda,
İstanbul Finans Merkezi Projesi başta olmak üzere, yeni açılımlar, yeni
enstrümanlar öngörüyoruz.
Maliye
politikamız, son on yılda olduğu gibi yine disiplinli bir şekilde devam
edecektir. Özellikle bunun etkisini, tabii, vatandaşımıza hizmet olarak
yansıtıyoruz. Borçlarımızın millî gelire oranı son on yılda yüzde 74’ten yüzde
36’lara kadar geriledi.
Bakın, 2001
yılında bütçe faiz giderlerinin vergi gelirlerine oranı yüzde 93,4’lere kadar
yükselmişti, bu oran 2012 yılında yüzde 17,4’e kadar geriledi. Disiplinli bir
bütçe, disiplinli bir maliye politikası faiz oranlarını aşağıya çekti, güven
ortamı oluşturdu. Buradan elde ettiğimiz tasarrufları da biz halkımıza hizmet
olarak, sosyal politikalara, çalışanlarımıza ücret olarak yansıttık ve bundan
sonraki dönemde de yine maliye politikalarına, disipline ciddi önem vereceğiz.
2012 yılı sonu
itibarıyla hesaplanan uzun dönem reel faiz oranımız 0,23 ile Avrupa Para
Birliğine üye olan ülkelerin ortalaması olan yüzde 0,54’ün dahi altına indi.
Türkiye bu başarıyı sağladı, bunu hep birlikte devam ettirmemiz gerekiyor.
Plan döneminde
vergi tabanını genişletmeyi, vergiye gönüllü uyumun artırılmasını, kayıt dışı
ekonominin azaltılmasını, buradan elde edeceğimiz alanla da işlem vergilerinin
düşürülmesini, üretimi ve istihdamı artırmayı öngörüyoruz.
Yatırım
politikalarımızda, yine baktığınız zaman, geçtiğimiz yedi yıllık dönemde sabit
fiyatlarla -2013 fiyatlarıyla- 391 milyar Türk lirası kamu yatırımı yaptık.
Önümüzdeki dönemde de bu yatırımlarımızı artırarak devam ettireceğiz.
Önümüzdeki beş yılda 417 milyar Türk lirası yeni kamu yatırımı düşünüyoruz,
buna kamu-özel ortaklığı yatırımları dâhil değil, ayrıca onları da
gerçekleştireceğiz fakat bir taraftan da özel sektör için uygun yatırım ortamı
oluşturup, tabii esas büyümemizin dinamiğini özel sektör yatırımlarıyla
sürdüreceğiz.
AR-GE’ye önem
vermeye devam edeceğiz. Geçtiğimiz on yılda AR-GE harcamalarımızın millî gelire
oranında ciddi bir artış sağladık, önümüzdeki plan dönemi sonunda da AR-GE
harcamalarının yurt içi hasılaya oranını yüzde 1,8’e kadar yükseltmeyi
hedefliyoruz.
İmalat sanayiye
bu planda güçlü bir vurgu yapıyoruz. Ülkemizin bu alanda daha fazla çaba sarf
etmesini hedefliyoruz ve burada, bir taraftan ihraç pazarlarımızı
çeşitlendirirken…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) – Bir miktar ilave süre isteyebilir miyim Sayın
Başkanım?
BAŞKAN – Sayın
Bakan, süreyi uzatamıyoruz, teşekkür ederim. Bölümler üzerinde konuşmalarınız
var zaten.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) – Yalnız bütünlüğü biraz tam ifade edememiş oldum. En
azından kapanış için birkaç dakika verin Sayın Başkanım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Bakan.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) – Tamamlayamadık ama diğer konuşmalarda eksik kalan
konuları ilave etmeye çalışacağım. Tabii, bunun dışında, bir de bölgesel, mekânsal
politikalarımız var, onu da özetleyemedim, yeri geldiğinde inşallah daha
detaylı bilgi verme imkânımız olur.
Ben bu vesileyle
tekrar, plana katkıda bulunan, destek veren, en son Plan Bütçede üç gün boyunca
eleştirileriyle, görüşleriyle bize katkı veren değerli milletvekillerine ve
diğer tüm katkıda bulunanlara teşekkür ediyorum. Planın ülkemize, milletimize
ha yırlı olmasını diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.06
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.25
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Muhammet Rıza
YALÇINKAYA (Bartın)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 127’nci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
476 sıra sayılı
Onuncu Kalkınma Planı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Şimdi, birinci
bölüm üzerinde görüşmelere başlıyoruz.
Birinci bölüm
“giriş, küresel gelişmeler ve eğilimler, plan öncesi dönemde Türkiye’de
ekonomik ve sosyal gelişmeler” kısımlarından oluşmaktadır.
Bölüm üzerinde,
Hükûmet adına Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz söz istemiştir.
Buyurun.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, aslında bütün bölümlerde konuşmayacağım muhalefet ve iktidar
partisinden milletvekillerimize daha fazla zaman kalsın diye ama bu konuşmamı
tamamlamak açısından söz aldım. Bütünlük kopmasın diye bu bölümde müsaadenizle
konuşmamı tamamlayacağım.
Az önce
bahsettiğim yenilikçi üretim, sürdürülebilir yüksek ekonomik büyüme bölümünde
girişimciliğe ve KOBİ’lere de yine ayrı bir önem veriyoruz. Son on yılda 83
adet organize sanayi bölgesi, 99 adet küçük sanayi sitesi, 45 adet teknoloji
geliştirme bölgesi ve 3 adet endüstri bölgesi kurulmuş durumda. Önümüzdeki
dönemde de esnaf, sanatkâr ve kooperatifçilik dâhil olmak üzere küçük ve orta
boy işletmelere daha fazla destek vermeyi düşünüyoruz. Özellikle bunların
araştırma, geliştirme, yenilik ve ihracat kapasitelerini geliştirmeyi
öngörüyoruz.
Bilgi ve iletişim
teknolojileri son derece önemli. Son on yılda İnternet abone sayımız 18 binden
20 milyonun üzerine çıktı, büyük bir sıçrama gerçekleşti. Bunu önümüzdeki
dönemde de devam ettireceğiz. İletişim teknolojileri, bilgi tabanlı bir
ekonomik dönüşümün temel unsurlarından birini oluşturuyor.
Tarım ve gıda
konuları her planda olduğu gibi bu planda da elbette çok çok önemli bir yere
sahip. Plan dönemi boyunca özellikle arazi toplulaştırmasına devam edeceğiz. Şu
anda 4 milyon hektara ulaşmış durumda arazi toplulaştırma çalışmaları. Plan
dönemi sonunda bunu 8 milyon hektara kadar çıkarmayı öngörüyoruz. Sulama
alanını 2,9 milyon hektardan 3,8 milyon hektara çıkarmayı, ağaçlandırılan
toplam arazi miktarını ise 3 milyon hektardan 3,7 milyon hektara yükseltmeyi
öngörüyoruz.
Enerjiden bir
miktar bahsetmiştim. Plan döneminde 58 bin megavattan 78 bin megavata çıkmayı
öngörüyoruz. Özellikle yerli kaynaklara dayalı bir şekilde enerji
potansiyelimizi geliştireceğiz. Nükleer enerji konusunda da önemli yatırımlar
yine bu dönemde başlamış olacak ama hepsinden önemlisi -tekrar altını
çiziyorum- enerjinin verimli kullanımı. Hem çevre açısından hem
işletmelerimizin rekabet gücü açısından hem de enerjiye olan bağımlılığımızın
azalması bakımından en önemli husus enerjiyi daha verimli kullanmak.
Madencilikte
özellikle arama çalışmalarına yoğunlaşacağız. Bu çerçevede sondaj metrajını 1,3
milyon metreden 3 milyon metreye yükseltmeyi ve ülkemizin maden potansiyelini
daha fazla açığa çıkarmayı öngörüyoruz.
Ülkemizin
coğrafyasına baktığınız zaman, lojistik anlamda büyük üstünlüklere sahip
olduğumuz açık bir şekilde görülüyor. İşte, bunu hem iç pazarımızın gelişmesi
hem uluslararası bağlantılarımız açısından geliştirmeye çalışacağız.
Geçtiğimiz on
yılda bölünmüş ağ uzunluğumuz 22.253 kilometreye ulaştı. Ankara-Eskişehir,
Ankara-Konya ve Eskişehir-Konya yüksek hızlı tren hatları işletmeye alındı.
Çandarlı Limanı
başta olmak üzere Mersin ve Filyos limanları da dâhil çeşitli liman
çalışmalarına başlamış durumdayız; bir kısmının inşası başladı, bir kısmında
etüt projeler yürüyor; bunlar önemli.
Yolcu trafiği
hava yollarında 131 milyona ulaştı. Geçen yıl sonu itibarıyla aktif hava
meydanı sayımız 49’a yükseldi, bunu da önümüzdeki dönemde geliştirmek
istiyoruz. Plan döneminde özellikle bu yeni havaalanımızla birlikte İstanbul’un
uluslararası bir aktarma ve bakım onarım merkezi olmasını öngörüyoruz.
Bölünmüş yol ağı
uzunluğumuzu 30 bin kilometreye, BSK’lı yol ağını ise 40 bin kilometreye
çıkarmayı hedefliyoruz.
Turizm önemli bir
alan yine. Yabancı turist sayımız geçtiğimiz on yılda ortalama yüzde 9
civarında artarak 31,8 milyon kişiye ulaşmış durumda. Turizm gelirlerimiz ise
29,4 milyara ulaştı geçen yıl itibarıyla. Plan dönemi sonunda yabancı ziyaretçi
sayısını 42 milyona, turizm geliriniyse 45 milyar dolara çıkarmayı
hedefliyoruz.
Üçüncü başlığımız
olan “yaşanabilir mekânlar, sürdürülebilir çevre” ekseni altında bölgesel
gelişmeyi ve bölgesel rekabet edebilirliği önemsiyoruz. Bu çerçevede geçtiğimiz
dönemde çok önemli adımlar attık; kalkınma ajanslarını kurduk, bölge kalkınma
idarelerini kurduk. Sadece GAP bölgesinde vardı biliyorsunuz, şimdi KOP
bölgemiz için, Konya Ovası için; Doğu Anadolu için, DAP bölgesi için ve Doğu
Karadeniz için, DOKAP için bölge kalkınma idareleri kurduk. Sadece kalkınma
ajanslarımız kanalıyla 1,6 milyar liralık mali destek sağladık. 8 binin
üzerinde projeye destek olduk, önümüzdeki dönemde bu devam edecek. 81
vilayetimizde yatırım destek ofisleri kurduk, bu ofisleri daha aktif hâle
getirmeye çalışacağız. Güneydoğu Anadolu Bölgesi Eylem Planı’nı geçtiğimiz beş
yılda uyguladık, buraya 14,7 milyar liralık bir kaynak harcadık GAP Eylem
Planı’mıza. Önümüzdeki dönem dört bölge için yeni eylem planları hazırlıyoruz.
GAP Bölgesi Eylem Planı’mızı yenilerken KOP için, DOKAP için ve DAP için de beş
yıllık yeni eylem planları hazırlıyoruz, onu da önümüzdeki dönemde inşallah
uygulamaya geçirmeyi hedefliyoruz, bu plan döneminde.
Şunun da altını
çizmek isterim: Bazen “Bu projeler niye bitmiyor?” diye bir eleştiri alıyoruz.
Haklı bir eleştiri tabii ama bir taraftan da şunu düşünmemiz lazım: Kalkınma
süreci hiçbir zaman bitmeyen bir süreç aslında. Hangi hedefe ulaşırsanız
ulaşın, yeni hedefler çıkıyor karşınıza. Amerika’da, Avrupa’da, en gelişmiş
ülkelerde bile kalkınma süreci hiçbir zaman bitmiyor, hep yeni hedeflerle devam
ediyor. Bu, bölgesel kalkınma için de geçerli. Bir yerlere getiriyorsunuz işi,
ondan sonra yeni hedeflerle daha yukarılara taşımanız gerekiyor.
KÖYDES geçtiğimiz
dönemde yine büyük önem verdiğimiz bir proje. 2005-2013 döneminde 8,5 milyar
lira para harcadık kırsal alana. 181.500 kilometre köy yolu yaptık, 32 bin
kilometre yol onarımı gerçekleştirdik, 47.461 üniteye içme suyu desteği sunduk.
KÖYDES’e önümüzdeki dönemde de devam edeceğiz.
KÖYDES’le
birlikte, şehirleşme tabii, şehirleşme de son derece önemli. Burada da yine
geçtiğimiz plan dönemine baktığınızda, toplam nüfusumuz yüzde 7,1 artarken
şehir nüfusumuz aşağı yukarı bunun 2 katı kadar oranda artmış durumda.
Şehirleşmemiz bundan sonra da devam edecek. 2018’de şehirleşme oranının yüzde
76,4’e kadar çıkmasını öngörüyoruz. Bu çerçevede şehirlerimize ayrı bir önem
vereceğiz. Afet riski olan alanlarda dönüşümle ilgili zaten bir çalışma
başlatmış durumdayız. Bu plan döneminde bu çalışmalar yoğun bir şekilde devam
edecek. Dar gelirli insanımızın konut ihtiyacını karşılamaya dönük
programlarımız yine devam edecek.
Kentsel altyapı alanında baktığınızda, içme ve
kullanma suyu şebekesi yeterli belediyelerin oranı yüzde 99’a ulaşmış durumda.
İçme ve kullanma suyunu arıtan belediyelerin, toplam belediye nüfusuna oranı
yüzde 52 düzeyinde. Kanalizasyon şebekesi ve atık su arıtmayla ilgili
hizmetlerde, sırasıyla yüzde 88 ve yüzde 62’ye ulaşmış durumdayız.
Katı atık
alanında düzenli depolamayı yapan belediye nüfusunun toplam belediye nüfusuna
oranı yüzde 60’lar düzeyine ulaşmış durumda. Bütün bu konularda çalışmalarımız
artarak devam edecek.
Raylı sistemler,
giderek büyük ölçekli şehirlerimizde gelişiyor. 477 kilometreye ulaşmış
durumda.
Özellikle burada
küçük ölçekli, mali gücü yetersiz belediyeler için “SUKAP” dediğimiz, Su ve
Kanalizasyon Altyapı Programı’nı oluşturduk. Geçtiğimiz üç yılda 1,5 milyar
lira civarında bir destek verdik bütçeden, önümüzdeki dönemde bu programı devam
ettireceğiz.
Yeni Belediyeler
Kanunu’muzla büyükşehirlerde, özellikle mahallî idarelerde hizmette etkinliği
sağlamak, koordinasyonu ve kaliteyi artırma çalışmalarımız devam edecek. Bir
taraftan da bütçeden mahallî idarelere aktaracağımız kaynaklar bu dönemde
artmış olacak.
Çevre ve afet
yönetimi konusunda yine sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda çevreye
duyarlı politika ve stratejiler uygulamaya, mevzuatımızı ve kurumsal
kapasitemizi geliştirmeye devam edeceğiz.
Kalkınma için
uluslararası iş birliği konusunda zaten bir değerlendirme yapmıştım, o konuya
daha detaylı girmek istemiyorum.
Diğer taraftan,
öncelikli dönüşüm programlarımız var. Planımızın özellikle uygulama ayağını
daha fazla güçlendirmek için bu plana 25 adet öncelikli dönüşüm programı koymuş
durumdayız, detaylarını daha sonra, plandan sonra belirleyeceğiz. Bu konularla
ilgili daha sonraki konuşmalarda detay verileceği için ben detayına girmek
istemiyorum.
Tekrar
dikkatinizden dolayı, dinlediğiniz için çok çok teşekkür ediyorum. Planımız
hayırlı olsun, görüşmelerimiz hayırlı olsun diyorum, hepinize saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Birinci bölüm
üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz isteyen Hasip Kaplan,
Şırnak Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 476 sıra sayılı
Kalkınma Planı üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biz kalkınıyoruz
arkadaşlar gizli dinlemeyle, gizli soruşturmayla, gizli tanıkla, gizli
delillerle, TOMA’larla, panzerlerle, sonra, yap-işlet-devret modelleriyle;
hazine arazilerinden ormanların satışına kadar, ırmakların, limanların,
çevrenin, doğanın, kültürün, bütün bunların, bu ülkenin zenginliğini,
çocuklarımızın geleceğini, insanlığın ülkemizdeki geleceğini, on bin yıllık
tarihini ve kültürünü heder ederek kalkınmaya çalışıyoruz.
1963’ten beri bir
kalkınma planları modasıdır geliyor. Oysa ki geldiğimiz günümüzde, 21’inci
yüzyılda, Sayın Bakan “Şu kadar bürokrat konuştu.” diyor “Şu kadar ajans, şu
kadar uzman, şu kadar bilmem kim bu raporu hazırladı.” diyor, 2014-2018. Allah
aşkına, bu Meclisin kaç üyesi bu çalışmanın içinde yer aldı? Kaç tane
üniversitemizin AR-GE çalışması bunun içinde yer almıştır? Kaç tane çevre
örgütü bunun içinde yer aldı? Kaç tane ekonomist, kaç tane emekten yana, emeği
savunan, ayrımcılığa uğrayanların haklarını savunan, kaç tane adalet kapısında
her gün bekleyen… Bu Meclisin 8 milletvekilinin tutuklu olduğu adaletin içinde hâlâ
adaleti kalkınma modeli olarak gören bu anlayışın, neoliberal politikaların, bu
vahşi kapitalizmin, bu vahşi kâr hırsının ülkeleri kalkındırdığı nerede
görülmüştür arkadaşlar?
Katılımcılık,
çoğulculuk, ortaklaşma, ülkenin geleceğini belirleme, işte bütün mesele bu.
Eğer, bunu oturtamıyorsanız sistem olarak ve kalkınmayı devletin kamu
memurlarının, atanmışların işi olarak görüp ülkenin kalkınmasını
hedefliyorsanız, o ülkenin kalkınması söz konusu olamaz.
Bakın, bizim
üzerinde konuştuğumuz başlıklara baktığımız zaman, çok ilginç bir tespitle
başlamak istiyorum.
“Küresel
Gelişmeler” diyor. Dünya, 2008’de üçüncü büyük ekonomik bunalımını, küresel
krizini yaşadı. Bu küresel krizin dinamo gibi salladığı ülkelerin birçoğu
gelişmiş ülkelerdi; yaşam endeksi yüksek, refah düzeyi Türkiye'den yüksek,
asgari ücreti Türkiye'den yüksek, eğitimi Türkiye'den yüksek, sağlığı
Türkiye'den yüksek ve imkânları daha fazla olan ülkelerdi. Ne oldu?
Yunanistan’dan İtalya’ya, İtalya’dan İspanya’ya, İspanya’dan Portekiz’e,
Portekiz’den İrlanda’ya ve zaman zaman Fransa’da, Almanya’da, İngiltere’de…
Şimdi, bu kadar
farklı bir gelişmenin hızla dünyaya yayıldığı günümüzde Türkiye'nin yaşadığı
coğrafyaya bakın. Orta Doğu’ya bakın, yanı başımıza bakalım, Suriye’ye bakalım,
Irak’a bakalım, İran’a bakalım ve Orta Doğu’da yaşananların enerji boyutuna
bakalım, su güvenliğine bakalım ve Orta Doğu’nun yeniden, 21’inci yüzyılda
dizaynıyla ilgili gelişmelere bakalım. Burada yaşanan Arap Baharı’na bakalım.
Eğer, bütün bunlar Türkiye'yi etkilemez, teğet geçer diyorsanız; eğer, bütün
bunlar insanlarımızı etkilemez, hiçbir şey olmaz diyorsanız bir şafak vakti
kalktığınızda, Gezi Parkı’nda yakılan çadırların, darp edilen çevrecilerin,
arkasından oransız kullanılan şiddetin yarattığı ortamda, o sabahın şafağında
meydanlara dökülmüş yüz binlerin dikilişini, itirazını görürsünüz. Bu itiraz,
işte böylesi kalkınma modellerine, işte böylesi tek taraflı rant
mekanizmalarına, işte böylesi tek taraflı tahakküm mekanizmalarına, işte
böylesi Türkiye'nin 1 trilyon dolar bütçesini yapılandırırken fikrini
almadığınız yurttaşımın itirazına sahne olursunuz. Bunun doğru okunacak yanları
var, ders alınması gereken yanları var.
Kanal İstanbul’u
yapabilirsiniz. Kaç trilyon? Nereden kredi alacaksın? Hangi bankadan alacaksın?
Hangi uluslararası sermayeyle yürüteceksin? Hangisine yap-işlet-devretle
vereceksin? 10 milyar dolarların faturasını, yükünü burada yaşayan yurttaşın
çocuklarına, torunlarına, torunlarının torunlarına eğer yük olarak
bırakacaksanız… Geleceğini satıyorsunuz bu ülkenin. Bu kalkınma değildir
arkadaşlar.
Eğer üçüncü
köprüde de yap-işlet-devret modelinde birilerinin istediği çerçevede bir
modelle bunu götürürseniz, Galataport’ta bunu yaparsanız, Harem Port’da bunu
yaparsanız ve sonradan enerji alanına hiçbir şey tanımadan dalarsanız, nükleer
santrallerde, Akkuyu’dan, Sinop’tan girip İğneada’dan çıkıp, Türkiye'nin her
bir tarafında enerjiyi üreteceğim diye HES’lere, tarihi, Hasankeyf’in on bin
yıllık tarihini, geleceğini sular altında bırakmaya götürecek maceralara
bakarsanız, doğanın, kültürün, tarihin yok olduğu ortamlarda siz yaşanabilinir
bir Türkiye yaratamazsınız. Yaşanabilinir bir Türkiye'nin öncelikle ve
öncelikle geçeceği bir yer vardır; adaletten geçer, barışçıl bir toplumdan
geçer. O toplumda adalet varsa, barış varsa o toplumda kalkınma olur. Siz onun
mekanizmasını kuramadığınız zaman, Kenan Evren’in 12 Eylül darbe yasalarıyla,
anayasalarıyla kalkınma olacağına inanıyorsanız yanılıyorsunuz. Kenan Evren’in,
darbecilerin Siyasi Partiler Yasası’yla, seçim yasalarıyla, seçim barajıyla,
hazine barajıyla, muhalefeti yok sayan anlayışıyla, milletin kendi vekilini
özgürce seçmesinin karşısına dikilerek o darbe yasalarıyla, seçim yasalarıyla
kalkınma olacağına, özgürlük olacağına, adalet olacağına inanıyorsanız kendinizi
kandırırsınız. Çok açık söylüyoruz, eğer hâlâ 12 Eylül darbesinin askerî
mahkemelerinin, sıkıyönetim mahkemelerinin aynısından beterini, zalimini, özel
yetkili mahkemelerini kapatıp “Elinizdeki davaları bitirene kadar her türlü
hukuksuzluğu yapabilirsiniz.” derseniz, o özel yetkili mahkemelerde 10 bin
siyasetçi tutukluysa siz kalkınamazsınız, adaletten bahsedemezsiniz.
Bakın,
arkadaşlar, ben bu hafta tam beş gün Diyarbakır özel yetkili mahkemelerinde
duruşmaları izledim. Otuz iki yıl ceza avukatı olarak, uluslararası hukuk
alanında çalışmış bir arkadaşınız olarak; içim parçalandı, ciğerim parçalandı,
ülkemin, insanlarımın düştüğü o manzarayı gördüğüm zaman kahroldum. Faysal
Sarıyıldız, Şırnak Milletvekili; Selma Irmak, Şırnak Milletvekili; Gülser Yıldırım,
Mardin Milletvekili; bunların hepsinin duruşmasına katıldım ve dört buçuk yıl
tutukluydular arkadaşlar. Dört buçuk yıl tutuklu olan bu arkadaşlarımız örgüt
üyeliğiyle suçlanıyordu. İşte, hukukçuları var bütün partilerin orada. Açın
314’üncü maddenin ikinci fıkrasını, istenen ceza beş senedir. Şimdi, dört buçuk
sene tutuklu bıraktığınız bir milletvekilinin, bu Meclisin üyesinin karşısına
dikilen hâkimler hangi adaletten bana bahsedebilir, hangi insanlıktan
bahsedebilir, hangi hukuktan bahsedebilir, hangi vicdandan bahsedebilir? Hiç
kimse bize bunu yutturamaz. Biz ancak böylesi bir durum karşısında susuyorsak,
hâlâ sabrediyorsak asaletimizdendir. Yoksa an gelir, öyle bir an gelir ki
“Batsın adaletiniz!” diyecek kadar bizi isyan ettirirsiniz. (BDP sıralarından
alkışlar) İsyan ediyoruz hakikaten, adaletsizliğe isyan ediyoruz. Nasıl bir şey
bu? Bakanlığınız yok mu? Uzmanlarınız yok mu? Bu kalkınma modellerini size
hazırlayan hani binlerce uzman? Hani cezaevlerine gittiniz mi? Görüştünüz mü
cezaevlerinde yatan milletvekilleriyle? Seçilmişlerden, normal vatandaşlardan
hangi koşullarda yaşadığını sordunuz mu? Allah aşkına, söyleyin Kenan Evren’in
döneminde bu adaletsizlik bu kadar fazla mıydı? Allah aşkına, söyleyin devlet
güvenlik mahkemelerinde bu kadar fazla mıydı? Allah aşkına, söyleyin örfi
idarelerden istiklal mahkemelerine gelmiş bir özel yetkili mahkeme klasiğiyle
karşı karşıyayız.
Şimdi, kalkıp
burada, “Bu ülkede çok fazla adliye yaptım…” Yaptınız büyük adliyeler. Çağlayan
Adliyesi ve Avrupa’nın en büyük adliyesidir Kartal Adliyesi. O adliyede,
cübbeleriyle savunma görevini yapan avukatlara, kendi mekânında, kendi görev
alanında eğer robocop jandarmalar saldırıyorsa, eğer özel timler saldırıyorsa,
eğer güvenlik saldırıyorsa, eğer sizin getirdiğiniz Çevik Kuvvet adliyenin
içinde avukata saldırıyorsa, savunmaya saldırıyorsa, hadi, buyurun, siz hangi
adalet, hangi kalkınmadan bahsediyorsunuz arkadaşlar?
Size, kalkınmanın
ve ilerlemenin, refahın nerede başladığını sorsalar şunu söylersiniz... OECD
ülkeleri içinde, yaşama endeksi konusunda dünyanın 16’ncı ekonomisi neden
87’nci sıradadır diye, bunun hesabını, bu kalkınma planında görmek isterdik.
Söyleyin,
eğitimde niye geriyiz? Sağlıkta niye OECD ülkeleri içinde ve dünya
sıralamasında 87’nci sıradayız? Söyleyin Allah aşkına, asgari ücretlilerin 700
küsur lira aldığı bu ülkemizde, dört kişilik bir ailenin açlık sınırının
-sendikaların yaptığı rakamlarda- 3.996 lira olduğu ülkemizde nasıl 800 lirayla
bu insanların geçindiğini, bunun tılsımını, bunun sihrini, bunun adaletini bu
kalkınma raporunun hangi köşesinde gösterebilirsiniz bize? Çok açık söylüyorum,
belki üzüyor sizi söylediklerim.
Dünyanın hiçbir
yerinde, TOKİ gibi konut yapma işinin Başbakanlığa ve müteahhitliğine,
taşeronluğuna verildiği bir ülke örneği yoktur arkadaşlar. Bunu belediyeler
yapar, sosyal devletin gereği farklı farklı kuruluşlar yapar ama devlet,
devletin Başbakanı müteahhitlik yapmaz. Çok açık söylüyoruz, bizim
söylediklerimiz belki acıtıyor.
Belki bölgeler
arası dengesizlikte bize “Fazla bölgenizle ilgili konuşuyorsunuz.” diyorsunuz,
oysaki “Cumhuriyet tarihi boyunca en büyük yatırım bizim dönemimizde yapıldı.”
diyebilirsiniz. İnkâr etmiyorum ama 100 lira harcadınızsa bunun 70 lirasının
güvenliğe ve karakola olduğunu da unutmayınız. En büyük cezaevini Şırnak’a
yaptınız, 2 bin kişilik, sizi kutlarım.
Bakın, Allah var,
ben yapılanı görürüm, yanlışı da görürüm ama o HES barajlarının ötesinde,
Türkiye Kömür İşletmelerinin neden Şırnak’tan apar topar çıkıp dükkânını
kapattığını bu kalkınma planı yazmıyor? 1900’lü yıllarda Şırnak’ta,
güneydoğuda, her alanda Abdülhamit’in petrol haritasının hâlâ geçerli olduğunu
bugün bilim ortaya koyarken, neden bu şirketlerin hepsinin yabancı şirketler,
yabancı sermaye şirketleri olduğu konusunda bu kalkınma planı bana bir fikir
verebilir mi arkadaşlar? Bana şunu diyebilir misiniz: Kamunun yaşatılacak, kâr
edecek bir tek kuruluşu kaldı. Petrolle ilgili… TÜPRAŞ’ından tutun şeker
fabrikalarına gelelim, PANKOBİRLİK’e gelelim, pancar üreticisine gelelim,
hangisinin hayatını karartmadınız ki koyduğunuz kotalarla! Tütünde mi
yapmadınız bunu? Tütününü yasakladınız, yabancı ülkelere gitti. Fındıkta bunu
yaşadık, üzümde bunu yaşıyoruz, pamukta bunu yaşıyoruz. Hayvancılığın merkezi
olan ülkemizde anguslara bu ülkeyi emanet ediyoruz. İthalatla gelen anguslardan
et yediriyoruz vatandaşımıza. Belki diyeceksiniz ki: “Bu daha ucuza geliyor.”
İnanın ta Meksika’dan, Bolivya’dan angus almaya gerek yok, gidin Bulgaristan’a,
Yunanistan’a, ondan daha ucuzunu, sınır kapılarını açın, vatandaş alır, gelir.
Kalkınmanın bir
planı olur ama özelleştirmenin planı olmaz arkadaşlar. Bana hangi
özelleştirmenin planla yapıldığını söyleyebilirsiniz, bana satılacak hangi
kurum kaldığını söyleyebilir misiniz? Şu an Türkiye’de kamu kurumu olup kâr
eden, satılacak bir şey kaldı mı arkadaşlar, bana söyleyebilir misiniz? İnanın,
Allah’tan, güvenlik güçlerinizi sınır ötesi operasyonlara ihraç etmek dışında
elinizde kamu kurumu kalmadı. Onun için Sudan’a, onun için Körfez’e, Aden’e,
onun için Afganistan’a, onun için başka yerlere gönderiyoruz askerleri.
İZZET ÇETİN
(Ankara) – Soluduğun hava var ya!
HASİP KAPLAN
(Devamla) – Soluduğumuz havayı bırakıyorum ben şimdi.
Şanlıurfa’da,
Mardin’de GAP projesi… Sayın Bakan, Kalkınma Bakanı, kırk yıldır GAP projesinin
temeli sulama üzerine atıldı. Bana burada verdiği raporda diyor ki Sayın Bakan:
“GAP projesinde yüzde 17 sulama yapılmış.” Zaten, AK PARTİ iktidarı öncesi
yüzde 16 yapılmıştı, yüzde 1 de yapmışsınız, artırmışsınız. Yüzde 1 için sizi
tebrik ederim. Hem de neyle yapmışsınız biliyor musunuz? İşsizlik Fonu’ndaki
işçilerin paralarını almışsınız, oraya yatırmışsınız, onunla yapmışsınız.
Şimdi, Allah aşkına, işçinin parasını alıyorsunuz, bari doğru dürüst yatırın.
Geçen gün sordum Ahmet Türk’e “Sizin oraya ulaştı mı kanal?” diye. “Vallahi,
Viranşehir’i geçti.” O zaman, Mardin Ovası’nı siz sulamadığınız zaman 5 milyon
istihdamdan bahsedemezsiniz. Mardin Ovası’nı Nusaybin’den İdil’e, Cizre’ye
kadar sulamadığınız zaman tarım endüstrisinden, kalkınmadan bahsedemezsiniz, bu
ülkenin kalkınmasından bahsedemezsiniz. Eğer ki “Elektrik borçları vardır.”
diye sayaç taktırdığınız tarım üreticilerine bir de kendi, tapulu toprağında,
artezyen kuyularından çıkardığı artezyen suyuna sayaç takmaya kalkarsanız
vahim. “Soluduğumuz havaya, oksijene nasıl sayaç takılır?” diye AR-GE çalışması
yapmanızı öneririm, bu kalkınma planı içinde önünüzdeki dönem bu olsun.
Vatandaşın nefes almasını da paralandırırsınız, ülke kalkınır. Yapmayın
arkadaşlar.
Bu ülkede bir
gerçek daha var. Eğer bunun içine adalet koyarsanız, kalkınmanın… Peki soruyorum
size: Koalisyon hükûmeti döneminde 2001-2002’de yapılan Ulusal Program vardı,
Avrupa Birliğinin. Taahhüt ettiklerinizin hepsinin takvimi vardı. Hepsinin
üzerinden beş sene, yedi sene geçti. Niye yapmadınız? Ulusal Program da
programdı. E, yapmadınız. E, yapmazsanız Hırvatistan’ı alırlar, 28’inci Avrupa
Birliği ülkesi olur, siz de kapıda beklersiniz. Bu işler bu kadar basit, zor
değil. Eğer Türkiye’de Kenan Evren’in darbesi öncesi sendikalı işçi sayısı,
emekçi sayısı 3 milyonun üzerindeyse ve AK PARTİ iktidarları döneminde sendikal
hak ve özgürlükler kısıtlanıyor, grev alanları yayılıyor ve işçilerin
örgütlenmesi engellenip işten çıkarma nedeni yapılıyorsa ve 76 milyonluk
Türkiye’de 1 milyonun altına düşüyorsa bunda bir terslik vardır arkadaşlar.
Yine, size şunu
söyleyeyim: Sadece o değil, alın elinize bir reçete, sonra çıkın bir eczaneye.
Sağlık, ticarileştirdiniz. İnsani olan her şeyi ticarileştirdiniz. İnsani olan
şey neydi? Sağlık. Allah herkese sağlık nasip eylesin çünkü sağlık olmadıktan
sonra varlık da para etmiyor.
Şimdi, vatandaş
yeşil karta mahkûm edildi uzun bir süre. Yeşil kartı seçime mahkûm ettiniz. O
da yetmedi, şimdi eline 1 tane ilaç faturasını alan birisi yola çıktı mı ilaca
katılım payı, muayeneye katılım payı, reçetenin ücreti, eş değer ilaç fiyat
farkı, kutu başına ilave, ne bileyim, özel hastane farkı ücreti -özel kestane
ücreti gibi bir şey- tetkik farkı ücreti, erken muayene, öncelikli tetkik
ücreti, istisnai sağlık hizmeti. Kalkınmada yarattıklarınız bunlar mı olacaktı
arkadaşlar? Kalkınmada sağlık parasız olduğu ölçüde bir ülke kalkınmıştır.
Aynı şey, eğitime
geliyoruz. Eğitim de giderek özelleştirilip, ticarileştirilip, tek
tipleştirilmeye başlandı.
Şimdi, bütün
bunların içinden baktığımız zaman, bizim şöyle, tapu gibi verdiğimiz bir
muhalefet şerhi var bu kalkınma planına. Barış ve Demokrasi Partisi olarak
enerjide dik durmuşuz arkadaşlar, enerjiye “evet” demişiz ama “yenilenebilir
enerji” demişiz. Biz geçiş ülkesi değil kaynak ülkesi olacağız demişiz. Biz bu
ülkeyi Ruslar nükleer santral kursun, 12 sent alsın diye değil, Güneydoğu’da
GAP Projesi’nde 1,2 sente mal ettiğiniz kilovat/saat üzerinden Türkiye'nin
kalkınabileceği modellerin de olduğunu söylemişiz. Biz şunu da söylemişiz, açık
söylüyorum, çok net söylüyorum: Eğer siz enerjiyi yabancılara teslim ederseniz
güvenliğinizi de teslim edersiniz. Siz Türkiye’yi enerji boru hatlarının
Avrupa’ya geçtiği bir ülke olarak görürseniz orada da yanılırsınız, oradan para
kazanamazsınız. Şimdi, son zamanlarda biraz biraz jeton düştü, Irak
Kürdistan’ında petrol şirketlerimiz birkaç yerde doğal gaz ihalesi ve şey aldı.
Çok gecikmiş, keşke daha önce alınsaydı. Keşke bizim bölgemizdeki petrolün,
kömürün, doğal gazın ruhsatını yabancı şirketlerin eline vermeyeydiniz. Keşke
bu ülkedeki 48 bin maden ruhsatını ekmek, peynir, ciklet gibi her önünüze
gelenin eline vermeseydiniz. Keşke her ruhsatı verdiğinizde o ruhsatın
arkasından hangi çantacının ne kadar komisyon aldığını takip etseydiniz; keşke
o komisyonların taşeronlara nasıl aktığını görseydiniz. Keşke bu ülkenin
geleceği açısından son derece önemli olan bu kaynaklarda şunu görseydiniz:
Bölgeler arası dengesizliği gidermek, kalkınmayı sağlamak bir plan, proje
işidir ve bu plan, projenin en büyük yanı, bu kalkınma planında yer alacak olan
en büyük proje, en doğru proje çözüm projesi olurdu. Türkiye'nin geleceği,
kalkınması, bekası, birliği, bütünlüğü, eşit yurttaşlığı, özgürlüğü, adaleti ve
eşitliği çözüm projesindedir arkadaşlar. Kaynaklarımızı koruruz, kaynaklarımızı
değerlendiririz, akan kan durur, adalet gelişir, cezaevleri boşalır, yaşam
standardı yükselir, imkânlarımız artar ve işte bu projenin içinde bunun doğru
kodlarını koymak gerekir. Bu doğru kodlar, sadece yabancı sermayenin iştahını
kabartan Cudi Dağı’ndaki kömür olmamalıdır veya Habur Çayı’na konan 12 tane
güvenlik HES barajı olmamalıdır, bunun ötesinde olmalıdır. Bunun ötesindeki
olay, eğer 800 bine düşmüşse koyun sürüleri yaylalarda, daha önceki rakamın 3,5
milyon olduğu ülkemizde biz bu rakamı nasıl yakalar da dahasını geliştiririz şeklinde
olmalıdır. Eğer bunların hepsini biz konuşamazsak Kürt’ün diline, Alevi’nin
mezhebine, azınlığın dinine, farklılıkların farklılığına her şeyine bakıp bakıp
bu ülkede her birisini bir marjinal, her birisini bir ideolojik, her birisini
bir çapulcu olarak görmeye devam edersek bu ülkenin kalkınması olmaz
arkadaşlar. Bu ülke çapulcusuyla, marjinaliyle, ideolojisiyle, muhafazakârıyla,
İslamcısıyla, devrimcisiyle, hepsiyle beraber güzel bir ülkedir çünkü çok
zengindir, bir çiçek bahçesi gibidir. Bu enstrümanın, bu orkestranın şefi
olabilmek, bu ahengi yakalayabilmek, bu güzel ahengi hayata geçirebilmek
önemlidir.
Şimdi soruyorum:
Siz düşünce ve örgütlenme özgürlüğü önündeki engelleri 2023’e mi
erteleyeceksiniz? AK PARTİ kongresinde aldığınız bilmem kaç karardı Sayın
Kubat, 61’miydi? Al 61’i koy bunun içine, oldu kalkınma planı!
Arkadaşlar,
devletlerin kalkınma planıyla partilerin kalkınma planları aynı olamaz.
Kalkınma planları herkesin katıldığı, devletin olanaklarının katıldığı bir
olaydır. Sayın Bakan bana buradan itiraz ediyor. Sayın Bakan, 2002’de siz
geldiğinizde 1 milyon 860 bin hektar arazi sulanacaktı ve bugün 2013, on bir
sene geçti. Çıkın bu kürsüden deyin ki: “Bizden önce 280 bin hektar
sulanmıştı.” Çıkın deyin: “Biz on bir senede bunun 10 katını yaptık, 280 bin
hektardı, biz onu 580 bin hektara çıkardık.” Elinizden tutalım kutlayalım,
tebrik edelim ama bunu diyemezsiniz ki, 580 bin hektar arazi suladığınızı
söylemezsiniz ki; arazi orada, sondajlar orada, sulamalar yapılıyor orada,
sizin borular orada. Şam orada ama ölçü burada; gelirsiniz bakarsınız. Kalkınma
böyle olmaz. Bırakın bu projeyi hayata geçsin, mevsimlik işçiler her gün trafik
kazalarında ölmesin. Fındık peşinde, kendi ülkesinde, kendi bölgesinden başka
yerlere girip bir de Kürt olduğu için hakarete uğramasınlar başka yerlerde.
Kendi pamuk tarlalarında, kendi fındık tarlalarında çalışanlar olur olmasına da
bunu yaşadık acı günlerimizde. Bunun önüne geçip kendi alanında istihdamını
sağlayabiliriz. Biz çok güzel bir şey sağlayabiliriz.
Sosyal devlet
olursak eğer, sosyal devletin adaletini sağlarsak eğer, engelliye, işçiye,
dezavantajlı gruplara, bu ülkenin yurttaşı olan herkese adil bir şekilde
elimizi uzatabilirsek, bu devletin olanaklarını onlara uzatabilirsek, bu
devletin imkânlarını onlara uzatabilirsek, vatandaşın vergisini askerî
harcamalara, güvenliğe değil, eğitime, sağlığa, huzura ve yaşanabilir kentlere
sağlayabilirsek çok daha iyisini yaparız. Eğer siz o paraları, vergileri gaz
bombalarına ayırırsanız, o gaz bombaları Sıraselviler Caddesi’nde, Cihangir’de,
İstiklal Caddesi’nde, Elmadağ’da, Gümüşsuyu’nda, Beşiktaş’ta, Çarşı’da var olan
hayatı da öldürür, söndürür, orada ot bitmez duruma getirir. Bu anlayış
yanlıştır, bu kalkınma modeli yanlıştır, bu tarz yanlıştır. Bu ülkede fakir-zengin
ayrımını yarattınız; çok az bir zengin kesim, çok büyük bir fakir kesim
yarattınız. Bu yarattığınız uçurum, bu uçurum, her siyasi iktidarın korkulu
rüyası olarak geceleri rüyalarına girecektir, ama Gezi Parkı’nda girecektir,
ama bir şarkıda girecektir, ama bir pankartta girecektir, girecektir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN
(Devamla) - Herkesi doğru yola davet ediyoruz, doğru yolda olmaya, çalışmaya
davet ediyoruz.
Saygılar
sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Bölüm üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen birinci konuşmacı Mehmet
Şandır, Mersin Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on beş
dakikadır.
MHP GRUBU ADINA
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce
heyetinizi şahsım ve grubum adına saygılarımla selamlıyorum.
Konuşmama
başlamadan bir iki hususu dikkatinize sunmak istiyorum. Öncelikle, kalkınma
planları gibi çok değerli, çok önemli, stratejik değeri olan bir müzakerenin bu
ilgisizlikle müzakere edilmesini yadırgadığımı söylüyorum. Bu noktada Hükûmetin
ve bakanlığın gereken ilgiyi sağlayamamış olmasını dikkatinize sunmak
istiyorum. Gerçekten, kalkınma planları bütçeden daha önemli, bütçelerden çok
daha önemli çünkü geleceği konuşuyoruz, geleceği büyütmenin stratejisini
konuşacağız. Dolayısıyla, yani hem toplum nezdinde, sivil toplum nezdinde,
basın nezdinde bir ilgi uyandırmak gerekiyordu ve Türkiye Büyük Millet
Meclisinde iktidarıyla muhalefetiyle durum bu, milletimin dikkatine sunuyorum.
Yani, milletimizin geleceğini konuşurken bile ortak aklı üretmek, bir konuyu
müzakere etmek gereğini duymuyorsak gerçekten meseleye verdiğimiz ciddiyetin,
önemin işareti olarak dikkatinize sunmak istiyorum.
Bir başka husus:
Kalkınma planının büyük emeklerle hazırlandığını biliyorum. Bu planın
hazırlanmasında emeği geçen tüm bürokrat arkadaşlarıma, siyasetçi arkadaşlarıma
özellikle, Komisyonda çalışan grubum mensubu Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi
arkadaşlarıma ve tüm milletvekillerine de saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum
grubum adına.
Değerli
arkadaşlar, tabii Hasip Kaplan’dan sonra konuşmak biraz zor yani o gergin
havaya kendisi de dayanamadı, dışarıya çıkmış, görünen o. Dolayısıyla, meseleyi
de yumuşatmak gerekiyor.
Değerli
arkadaşlar, cumhuriyetimizin kazanımlarına şükranlarımızı sunmamız lazım. Hep
karamsar olmak hep kötümser olmak çok da hakkımız değil. Bu devletin, bu
milletin şu doksan yıl içerisinde çok önemli mesafeler katettiğini de teslim
etmemiz gerekiyor. Bugünlere ulaşmada emeği geçen herkese Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu olarak şükranlarımızı sunuyoruz. Yapılanlar azımsanmayacak kadar
önemlidir. Ama azla yetinmek bu coğrafyada özgürce yaşamanın imkânını vermez.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz Türk milletini her şeyin en güzeline, en
iyisine, en çoğuna layık görüyoruz. Bu sebeple, bugün, kalkınma planını
konuştuğumuz şu gün eğer ülkemizde hâlâ işte yoksulluk sınırının altında
yaşayan yaklaşık toplumun yarısı varsa yani 10 milyon emeklisiyle, 20 milyon
çiftçisiyle, 10 milyon yeşil kartlısıyla, 5 milyon asgari ücretle geçinen insan
varsa daha yapılması gereken çok şeyler olduğunu söylememiz gerekiyor.
Değerli
arkadaşlar, ben çok genel konuşacağım; konunun detaylarıyla ilgili grubumuz
üyesi, Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi ve genel merkez yöneticisi arkadaşlarımız
detayda konuşup önerilerini ve tenkitlerini ifade edecekler. Ama kalkınma
planlarının tanımı ve toplum hayatındaki önemini konuşurken bir hususa daha
dikkat etmek gerekiyor: Kalkınma planları düne göre değil geleceğe göre
hedeflemelidir. Yani tabii ki birtakım şeyler yapıldı; Sayın Bakan iyi niyetle
şunu yaptık bunu yaptık diye anlattı. Doğrudur, yapılmıştır ama eğer bu
coğrafyada özgür, hür ve bağımsız yaşamak istiyorsak, güçlü olmak istiyorsak,
gerek toplumsal birliğimizi gerekse milletler camiasında devletimizin itibarını
güçlü kılmak istiyorsak bu yapılanlar yeterli değil. Geleceğe dönük, büyük
hedeflere dönük kalkınma planları, hatta bütçeleri yapmamız lazım. Yoksa, bugün
dünden daha iyi, eyvallah, daha iyi ama yeterli mi? Yeterli değil. Bugün hâlâ toplumun
yüzde 50’si yoksulluk sınırının altında bir gelirle yaşamak durumunda
kalıyorsa, birtakım uluslararası skalalarda ülkemiz hâlâ yüzde 50’nin altındaki
baremlerde bulunuyorsa demek ki bu yapılanlar yeterli değil, doğru değil,
yapılması gereken çok önemli şeyler vardır. Bu sebeple, kalkınma planlarının
geçmişe değil geleceğe endeksli, geleceği hedefleyerek tanzim edilmesi gerekir.
Bana göre bu planın en önemli eksiği budur.
Nedir gelecek?
Değerli arkadaşlar, yani millî geliri işte 5’ten 10’a çıkartmak değil
meselemiz. Bizim 2023 vizyonuyla 2001 yılında ortaya koyduğumuz Sekizinci Beş
Yıllık Kalkınma Planı yirmi beş yıllık bir perspektifte yapılmıştı yani 2023
yılının hedefleri ortaya konularak yapılmıştı. O zaman ortaya koyduğumuz hedef
“Lider ülke Türkiye” hedefiydi. Türkiye, en az, bölgesinde tüm parametrelerde
lider olmalıydı. E, şimdi de bir parametre koymamız lazım. Bence bu kalkınma
planının alnına, Sayın Bakan, şunu yazmalıydınız: “21’inci asır Türk asrı
olacaktır.” Bunu gerçekleştirmek için yapılması gerekenleri düşünmeli,
konuşmalı, tartışmalı ve hukuk hâline getirmeliydiniz ama -arkadaşlarım
anlatacaklar, ben çok detayına girmeyeyim- bu kalkınma planının bir vizyonu yok
maalesef. 2023 vizyonuna sığınmanız yeterli değil. 2023 vizyonu geride kaldı.
Bu bir vizyon belgesi olmalıydı, bir vizyon belgesi değil maalesef. Bir bütçe
mantığıyla hazırlanmış, bugünkü rakamları dört yıl sonra, beş yıl sonra nereye
ulaştıracağınızı kurguladığınız bir rapora dönmüş. Hâlbuki bu bir gelecek
öngörüsü, bir hayal, bir ülkü. Bu millet nerede olmayı arzu ediyorsa bunu
aydınlar olarak, siyasetçiler olarak, devlet olarak, sivil toplum olarak
öngörmeliydik, toplumun önüne koymalıydık ve onu gerçekleştirecek teknikleri,
onu geliştirecek politikaları birlikte tartışıp, sahiplenip ve burada da kanun
hâline getirmeliydik ama maalesef böyle bir sonucunuz yok değerli arkadaşlar.
Değerli
arkadaşlar, bizim çok değerli bulduğumuz kalkınma planlarında bir temel kriter
olarak -muhterem hocamız Orhan Türkdoğan’ın sözüyle söyleyeyim- insan, toplum
ve devlet üçlemesinin insan merkezli planlanmasında hürriyet, mülkiyet ve
şahsiyet üçgenini –iktisatçı arkadaşlarımız var, bunu bilirler, sosyolog
arkadaşlarımız var, bilirler- çok önemsemek gerekir. Bu planın rakamsal
verilerinin dışında bu felsefeyi ortaya koyması lazım. İnsan hür olmalıdır,
korkmamalıdır, gelecek endişesi duymamalıdır. Enerjisini geleceğe hazırlamak
için, enerjisini ortaya koyabilmesi için insanın hür olması lazım. İnsanın hür
olması için yapılması gerekenleri bu plan ortaya koymalıydı. İnsanın
sahipleneceği, uğrunda mücadele vereceği bir varlığı olmalı, bir mülkiyeti
olmalı. Dolayısıyla, bu plan ve bu plana dayalı Hükûmet, devlet politikaları
insanın mülkiyetini nasıl artıracağını öngörmeliydi ve insanı adam yerine koyan
bir sistemin aksayan yönlerini, bugünkü sistemin aksayan yönlerini bu anlamda
sorgulamalı ve alınması gereken tedbirleri ortaya koymalıydı. Yani, kendi özgür
iradesiyle kendi geleceğine nasıl katılacağını, nasıl karar vereceğini,
demokratik sistemi nasıl içselleştirebileceğini, nasıl
kurumsallaştırabileceğini bu plan ortaya koymalıydı. Yani, insan merkezli bir
kalkınma planı, insan merkezli bir gelecek öngörüsünün merkezinde hürriyet,
mülkiyet ve şahsiyet… Hür olmayan insanın, mülkiyeti olmayan insanın şahsiyetinin
de olması mümkün değil. Şahsiyeti olmayan insanların toplamı olan millet
toplumun geleceği de olmaz maalesef. Bunu amaçlayan, bu gerçeği belirleyen bir
felsefesi olmazsa kalkınma planlarının, öngörüleri ve ortaya koyduğu verileri
istatistiki bilgilerin ötesine geçmez. İşte, bugün yaşadığımız gibi toplumda
bir heyecan yaratmaz, bir kızıl elma olmaz, bir ülkü olmaz, toplumun ortak
paydası olmaz, birlikte gerçekleştirmenin heyecanını duyacağımız bir hedefleme
olmaz. Dolayısıyla, değerli arkadaşlar çok emek verilmiştir ama verilen
emeklerin gerçekleşmesi veya amaca ulaşması bu tür eksikliklerden dolayı
maalesef olmayacaktır. Yani, bu kalkınma planının bir felsefesi olmalıydı Sayın
Bakan, bir vizyonu olmalıydı ve bu felsefe, bu vizyon bütün toplumu heyecanlandırmalı,
o ortak paydada geleceğe yürümeliydik. Bu toplumun her ferdinin enerjisini
birleştirerek lider ülke Türkiye’yi gerçekleştirecek bir program ortaya
koymalıydık.
Değerli
milletvekilleri, bu konuda yazdığım konuşma metni 74 sayfa ama dediğim gibi, bu
konunun Meclise mal edilemeden, millete mal edilemeden tartışılmış olmasının
çok fazla bir anlamı yok.
Bir hususu daha
söylemem gerekiyor: Kalkınma planları Anayasa’mızın 166’ncı maddesinde bir
anayasal zorunluluk hâline getirilmiştir. 166’ncı maddede amir hüküm hâline
getirilen hususlara da cevap yok Sayın Bakanım burada. Yani, hızlı kalkınmayı
nasıl temin edeceğiniz yok burada, hızlı kalkınmayı nasıl sürekli kılacağınızın
burada izahı yok Sayın Bakanım. Ayrıca, yine Anayasa’nın 166’ncı maddesinde
“Bir kalkınma planı yaparken önce bir durum muhakemesi yapmak gerekir.” hükmü
var, o hükmün gereği de yok yani gerek Türkiye gerek dünya ekonomisinin içinde
bulunduğu durumun, gerçeklerin bir bütünlük içerisinde tartışıldığı bir bölüm
de yok maalesef. Bu sebeple, yani bir şekil şartı yerine getirilmiş gibi bir
kanaatim var. Emeğinize teşekkür ediyorum, bürokrat arkadaşlara sözüm yok ama
siyasi iktidarın; bürokrasinin, yani Devlet Planlama Teşkilatının önüne koyduğu
hedefleri nasıl gerçekleştireceği sorusunun cevabı, konulan hedefler doğru
olmadığı için, kapsayıcı olmadığı için maalesef istatistiki birtakım rakamların
ötesinde bir yere ulaşılamamıştır.
Bir hususu daha
dikkatinize sunmak istiyorum. Değerli arkadaşlar, kalkınma planlarını Devlet
Planlama Teşkilatı hazırlar. Bu, 1961 Anayasası’nın amir hükmüdür. 1961
Anayasası hazırlanırken rahmetli Başbuğ Alparslan Türkeş’in, bizim Genel
Başkanımızın Başbakan Müsteşarı olduğu dönemde Devlet Planlama Teşkilatı
kurulmuş ve planlı ekonomi politikasına yönelinmiş ve ilk kalkınma planı o
hazırlıklar sonrasında gerçekleştirilmiştir. Dolayısıyla, ondan sonra yapılan
Anayasa’da da, yani bugünkü Anayasa’mızın 166’ncı maddesinde de kalkınma planı
bürokratlar tarafından… Hükûmetin koyduğu hedefleri gerçekleştirecek
teknikleri, alternatifleri bürokratlar belirleyecek ve Yüksek Planlama
Kurulunun önüne koyacak. Yani, Devlet Planlama Teşkilatı biraz özerk bir
kuruluş, siyasetin emrinde olmayan bir kuruluş, böyle kuruldu ama şimdi siz 641
sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle kalkınma planı hazırlama yetkisini Kalkınma
Bakanlığına alınca bu belge bir siyasi metin, siyasi iktidarın belgesi hâline
geldi. Hâlbuki bunun bir devlet politikası olması lazım, bir devlet siyaseti
olması lazım. Şimdi bir Hükûmet belgesi hâline geldi. Bu doğru değil, çok ciddi
bir kazanımı kaybettiniz. Yani, ülkenin geleceğiyle ilgili, milletin
geleceğiyle ilgili hayalleri, ülküleri nasıl gerçekleştireceğimiz sorusunu o
kadar dar bir alana hapsettiniz ki işte bu ilgisizlik bunun ifadesidir,
işaretidir. Basında kalkınma planıyla ilgili bir satır bir şey çıktığını
görmedim.
Bu sebeple
söylüyorum: Bir imkân heba edilmiştir. Bir toplumsal iş birliği, bir toplumsal
sözleşme mahiyetinde geleceğimizi birlikte belirlemek imkânı bu yeni
politikalarla maalesef heba edilmiştir. Kaldı ki hazırladığınız bu planda
birçok tenkit edilecek hususlar var. Benden sonra konuşacak Milliyetçi Hareket
Partisi Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi arkadaşlarım bunları burada ifade
edecekler.
Her şeye rağmen
bu planın hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Bölüm üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına ikinci konuşmacı Sümer Oral, Manisa
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
SÜMER ORAL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Onuncu Beş Yıllık
Kalkınma Planı ile ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi adına görüşlerimi
ifade edeceğim. Sizi ve değerli milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
Ülkenin 2014
yılından itibaren önümüzdeki beş yılın tüm kaynaklarının envanterinin yapıldığı
ve bu kaynakların hangi alanlara tahsis olunacağının ve buradan nasıl bir ürün
alınacağının belirlendiği Onuncu Beş Yıllık Kalkınma Planı ne yazık ki
kamuoyunda hak ettiği ilgiyi görmeden Meclisimizde bugün kanunlaşacaktır. Bu
durumu son derece düşündürücü buluyorum. Geçmişte plan görüşmeleri ülkenin
temel gündemi olurdu, günlerce tartışılır ve kamuoyu da bunu yakinen izlerdi.
Bu ilgisizliği pek hayra alamet görmüyorum.
Görüşmelerine
başladığımız Onuncu Beş Yıllık Kalkınma Planı’nın temel hedefi hiç kuşku yok ki
kendinden önceki Dokuzuncu Plan’da ve daha önceki planlarda olduğu gibi, çağdaş
ülkeler standardına ülkemize kavuşturmaktır, gerek moral gerek maddi boyut ve
kriterleriyle kalkınmayı yakalamaktır. Esasen, aranan yalnız ekonomik büyüme
değil, kalkınma olmalıdır.
Burada önemli bir
konu da tüm bu gayret ve çabaların noksanları giderilmiş çağdaş bir demokrasi
ve iyi işleyen bir devlet yapısı içerisinde gösterilmiş olmasıdır. Onuncu Plan
tartışmalarında çeşitli sektörlerde plan dönemi itibarıyla öngörülen hedefler
nelerdir, ihtiyaç duyulan kaynak nedir, bu hedefleri karşılamak için gerekli
olan iç kaynak miktarı nedir, dış kaynağın gereği hangi boyuttadır, dış kaynak bulunacaksa
bu nereden ve hangi şartlarla bulunacak? Bunlar planda tek tek ortaya konulan
hedeflerdir ve ne ölçüde gerçekleşeceği de tartışılacaktır.
Onuncu Plan’ın
bir özelliği de cumhuriyetimizin kuruluşunun 100’üncü yılı olan 2023 tarihi
öncesi uygulanacak iki plandan ilkini oluşturmasıdır. Bilindiği üzere 2023
tarihinde Türkiye’nin en büyük ekonomiye sahip 10 ülke arasına girme hedefi
uzun vadeli strateji ve 2001-2005 dönemlerini kapsayan Sekizinci Kalkınma
Planı’nda yer almıştı. Görülüyor ki 2023 hedefi Adalet ve Kalkınma Partisi
henüz daha ortada yokken, devletin temel belgelerinde yer almış bir hedeftir.
Geride bıraktığımız on yılın ekonomik performansı ve sonuçları 2023 yılı
hedefine yani 2 trilyon dolarlık bir millî gelire, dünyada ilk 10 ülke içine girme
çıtası açısından umut verici bir tablo ortaya koymuyor. Bu nedenle Onuncu
Kalkınma Planı 2023 hedefini yakalama yolunda hayati ve farklı bir önemi haiz
bulunmaktadır.
2008 yılında
başlayan global finans ve ekonomik kriz azalarak da olsa etkisini sürdürüyor,
bir süre daha devam edeceği de ortada. Amerika Birleşik Devletleri son dönemde
kendisini toparlamakla birlikte okyanusun bu yakasında, Avrupa’da, özellikle
euro bölgesinde kamu açıkları, bankacılık sistemindeki zafiyet, büyüme ve
işsizlik gibi alanlarda sorunlar devam ediyor.
Siyasi ortam
açısından bakıldığında ise çevremizde, özellikle komşularımızda ciddi ve
oldukça karmaşık gelişmelerin yaşandığı görülüyor. Planın hazırlanması ve
büyüklüklerin belirlenmesinde tüm bu riskler ve beklentiler kuşkusuz belli
ölçüde göz önünde bulundurulmuş olsa bile gerçek boyutlarının nereye
ulaşacağını bugünden kestirme imkânı hayli zordur. Bütün bunların altını
bugünden çizmekte de yarar var.
Görüşmekte
olduğumuz Onuncu Plan’ın zemininde Dokuzuncu Plan bulunuyor. Onuncu Plan
Dokuzuncu Plan’ın sonuçları üzerinde inşa edilmektedir. Son dilimini 2013’te,
yani içinde bulunduğumuz yılda yaşadığımız Dokuzuncu Beş Yıllık Plan
uygulamasında büyüme, enflasyon, yurt içi tasarruf, ödemeler dengesi, bütçe
açıkları gibi temel makroekonomik göstergelerde ciddi ölçüde sapmalar yaşandı.
Bunun dışında kalan bazı alanlarda da önemli sapmaların yaşandığı bir gerçek.
Tabii, temennimiz, ele aldığımız Onuncu Beş Yıllık Kalkınma Planı
uygulamalarında daha başarılı bir performansın sağlanmasıdır ve Türk milletinin
refah düzeyinin artmasında bu planın önemli katkılarda bulunmasıdır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bir ülkenin ekonomik gücünü, ekonomik performansını,
dış şartlara karşı mukavemet derecesini büyük ölçüde o ülkenin yurt içi
tasarruf oranı, ülkenin ödemeler dengesinin yapısı ve işsizlik oranı gösterir.
Buna bir de büyüme hızı eklenebilir ama üç temel husus, yurt içi tasarruf
oranı, ödemeler dengesi ve işsizlik oranıdır. Büyük ölçüde bunlara bakılır.
Nitekim, ülkelerin ekonomik açıdan mukayeselerinde de genelde bu kriterler göz
önünde bulundurulur. Bu konularda, izninizle kısaca bir iki konuya değinmek
istiyorum.
Yurt içi
tasarrufların seyrine baktığımız zaman ne yazık ki her yıl azalan bir tabloyla
karşı karşıyayız. 2012 yılında gayrisafi millî hasılanın yüzde 14,8’i olan yurt
içi tasarrufların 2013’te yüzde 14,4’e gerileyeceği öngörülüyor yani gerileme
devam ediyor. Bu oran 2002 yılında yüzde 23,4 idi. Özellikle özel kesim
tasarrufu fevkalade gerilemiştir. Buna mutlaka çare bulunması gerekir.
Bulunamadığı takdirde Türkiye’nin ihtiyacı olan büyümeyi sağlamamız da son
derece zor olacaktır. Evet, bu alanda alınan bazı tedbirler var ama bunların
yeterli olmadığı da ortada. Nasıl sağlanacağı, özellikle 2023 öncesi bu iki
plan döneminde bunun nasıl gerçekleştirileceğinin görülmesi lazım. Plan
döneminde yani önümüzdeki beş yılda yüzde 14,4’ten yüzde 19’a yükselmesi
hedeflenmiş. Fevkalade iddialı bir beklenti, kolay bir hedef gibi görünmüyor.
Ekonomimizin temel nedeni de, temel sorunu da budur.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yurt içi tasarruflar yeterli düzeyde olmayınca büyüme
ve ekonominin çarkları bugün büyük ölçüde dış kaynakla dönüyor. Böyle bir tablo
şüphesiz bünyesinde önemli riskleri beraberinde taşır. Kolay parayı bugün
olduğu gibi her zaman bulmak da mümkün olmaz. Nitekim, bunun işaretlerini de
çok yakından hep birlikte izliyoruz.
Konu buraya
gelmişken dikkat çekici bir iki tabloyu sizlerle paylaşmak niyetindeyim. Dış
varlıklarla dış yükümlülükler arasındaki fark hâlen 450 milyar dolar düzeyine
çıkmıştır. Açığın 336 milyar dolarlık bölümü şirketlerin üzerindedir. 450
milyar doları bulan bu açık, ekonomimiz açısından ciddi bir yükümlülüktür.
Diğer yandan, ülkemize gelen sıcak paranın büyüklüğü, makul sayılabilecek seviyenin
çok üzerine ulaştı. 2013 yılı Ocak ayı itibarıyla 183 milyar doları portföy
yatırımlarında olmak üzere 276 milyar dolara erişti. Sadece bu iki kalem
ekonomi açısından dış konjonktüre ne ölçüde duyarlı bir yapıya sahip olduğumuzu
ortaya koymakta.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu yıl Türkiye’nin 220 milyar doları bulan bir dış
ödeme tablosu vardır. 163 milyar dolar vadesi gelen dış borç var ve 60 milyar
dolar da cari açık var. Dolayısıyla bu yıl 220-225 milyar dolar arasında bir
kaynak ihtiyacımız bulunduğu da ortadadır. Yurt içi tasarruflarda yaşanan açık
kuşkusuz beraberinde ödemeler dengesi sorununu getiriyor. Ülkemizde cari açık
2011 yılında, hepimizin bildiği gibi, gayrisafi millî hasılanın yüzde 10’u
düzeyine çıkmış, 2012’de büyüme oranındaki gerilemeye paralel olarak yüzde 6,5
olarak gerçekleşti. Ülke olarak hâlen dünyada en yüksek cari açık veren
ülkelerden biri durumundayız. Ekonomimizin yapısal nitelikleri olan sorunların
başında cari işlemler dengesi gelmektedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; izninizle büyümeye kısaca değinmek isterim: Türkiye
olarak yılda yüzde 7 oranında bir büyümeye ihtiyacımız olduğu biliniyor. 2007
ile 2012 yılları arasında gerçekleşen ortalama büyüme oranı yüzde 3,3 oldu.
Hedefin altında kalınmış olma nedeni yaşanan küresel krize bağlanabilir, ancak
kriz öncesi yıllarda da büyümede gerileme eğilimine girilmişti. Eğilim 2008’den
önce irtifa kaybeden bir niteliğe dönüşmüştü. Önümüzdeki beş yılı kapsayacak
Onuncu Plan’da öngörülen yüzde 5,5’lik büyüme hedefinin yetersizliği yanında
yakalanabilmesinin dahi yukarıda belirtilen yapısal sorunlar hâl yoluna
girmedikçe çok zor olduğu görülüyor.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Onuncu Beş Yıllık Kalkınma Planı’nı bekleyen diğer bir
sorun kamu maliyesi olacaktır. Kamu maliyesi ve mali disiplin alanlarında
önemli tıkanmaların ve sorunların yaşanmaya başladığını göz ardı etmek mümkün
değil.
Bütçelerin
harcama ayağı esnekliğini büyük ölçüde kaybetmiştir. Gelir ayağında ise
vergiler sağlıksız bir yapıya dönüştü. Faiz gelirlerinde sağlanan azalma faiz
dışı harcamalardaki artışı karşılama özelliğini yitirdi. Vergi sistemi âdeta
tamamen dolaylı vergilere dayanır hâle geldi. Geçtiğimiz on yılda dolaylı
vergiler yüzde 6-7 puan daha artış kaydetti. Son yıllarda bir defaya mahsus
kaynaklara ve yıl içindeki gelir tedbirlerine başvurulmaya başlandı. Mevcut bu
yapı, orta vadede sağlıklı hâle dönüşecek birtakım yapısal düzenlemelere
ihtiyaç gösteriyor ancak mevcut konjonktür bu reformların yapılmasına pek uygun
değil, yapılsa da sonuç vermesi çok olası görünmüyor. Altını çizerek belirtmek
isterim ki, reform süreklilik isteyen bir süreçtir. Sürekliliğe riayet
olunmazsa önceki reformlarda sağlanan kazanımlar da kaybedilir.
Avrupa Birliğiyle
ilişkiler özellikle ekonomik açıdan ülkemiz bakımından büyük önem taşır. Avrupa
Birliğiyle müzakereler Türk ekonomisi yönünden son derece önemli bir çapa
görevi ifa etmiştir, bugün de bu özelliğini muhafaza etmektedir. İlişkilerin
seyri kuşkusuz sadece bizim tutumumuza bağlı değil ama önemli olan da sonuçtur,
tavırlarda ölçülü olmak gereği vardır. Bizim bugün itibarıyla Avrupa Birliği
sofrasında yerimiz var. Sinir ve öfke yerine bize yakışan bir tutum ve üslup,
sanıyorum, daha etkili ve geçerli olacaktır kanaatindeyim.
Onuncu Beş Yıllık
Kalkınma döneminde umarım bu konular gereken duyarlılıkla ele alınır. Onuncu
Beş Yıllık Plan’ın bir şanssızlığı da şu olacaktır: Uygulanan ilk yıl 2014,
ikinci yıl 2015 ama her ikisinde de çok önemli seçimler vardır. “Seçim
zamanında seçim politikası uygulamıyoruz.” denebilir ama bu mümkün değildir.
Hele hele bütçeler büyük ölçüde torba ve fon bütçesi niteliğine döndüğüne göre
sadece ödenekle değil, diğer uygulamalarla seçimlerin bütçe disiplinini olumsuz
etkilemesi kaçınılmaz olacaktır.
Sayın Başkana,
başta Sayın Bakana olmak üzere onun değerli çalışma arkadaşlarına ve devletin
değerli, kıymetli uzmanlarına teşekkür ediyor, planın ülkemize hayırlı olmasını
diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Bölüm üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Rahmi Aşkın Türeli, İzmir
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Onuncu
Kalkınma Planı üzerine Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini belirtmek üzere
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ben bugünkü konuşmamda öncelikle “planlama” kavramı
üzerinde durmak istiyorum. Sonrasında, Dokuzuncu Kalkınma Planı’nın
gerçekleşmeleri ne yönde? Çünkü bildiğiniz üzere Onuncu Kalkınma Planı,
Dokuzuncu Kalkınma Planı’nın gerçekleşmeleri üzerine oturtulmuştur ve belli bir
süreklilik, belli bir devamlılık içindedir. Son olarak da Onuncu Kalkınma
Planı’nın üzerinde duracağım.
Bildiğiniz üzere,
değerli milletvekilleri, planlama bir kaynak tahsis mekanizmasıdır. Toplumların
şu ana kadar bulduğu 2 tane kaynak tahsis mekanizması vardır; birisi piyasadır,
birisi de planlamadır. Birçok ülkede, baktığınız zaman, piyasanın ya da
planlamanın öncelikli olduğunu görürüz. Türkiye'nin özgün planlama deneyiminde
piyasanın bir kaynak tahsis mekanizması olarak varlığı kabul edilmiştir ancak
planlama da bir kaynak tahsis mekanizması olarak devreye konulmuştur yani
kaynaklarımızı, mevcut kıt kaynaklarımızı hangi önceliklere yönlendirirsek daha
hızlı büyürüz, bu, kamu açısından emredici hükümler taşımaktadır. Kamu,
sonuçta, plan içindeki hedeflerle, politikalarla bağlıdır, bağlı kalmak
zorundadır. Özel sektör açısından da yol göstericidir, yön vericidir.
Böyle bir
planlama anlayışı içinde, Türkiye, 1963 yılından itibaren planlama deneyimine
başlamıştır. İlk üç plan yani 1960-1980 arasındaki dönem daha çok Türkiye'nin
ithal ikameci bir büyüme modelinin olduğu dönemdir yani dışarıdan ithal
ettiğimiz malları yurt içinde üretmek üzerine kurulu bir planlama
mekanizmasıdır bu. Bu da ciddi anlamda başarılı olmuştur. Burada üç aşamalı
öngörülmüştür ithal ikameci modelde planlama mekanizması. Öncelikle tüketim
mallarını Türkiye’de üretmek, ikame etmek. İkinci aşama ara mallarıdır, ara
mallarının Türkiye’de üretilmesidir. Üçüncü aşama ise yatırım mallarının
ikamesi üzerine kurulmuştur. Türkiye, tüketim mallarının Türkiye’de üretilmesi
aşamasında ciddi aşamalar, başarılar kaydetmiştir. Sonrasında ara mallarının
Türkiye’de üretimi üzerine planlamanın, ithal ikameci modelin ikinci aşamasına
geçilmiştir ancak o dönem de 1970’li yıllara denk gelmiştir. Bildiğiniz üzere,
1970’li yıllar dünyada krizin olduğu yıllardır. İki büyük petrol şoku vardır
1973 ve 1978’de ve bunun sonucunda bütün dünya ekonomilerinin ciddi sarsıntılar
geçirdiği bir dönemdir.
Türkiye,
planlamada ikinci dönemini 1980 sonrası bu modeli değiştirerek dışa açık bir
büyüme modeli içinde gerçekleştirmeye çalışmıştır. Bu model başlangıçta büyük
avantajlar da sağlamıştır yani Türkiye'nin sonuçta krizlerinin hepsinin dış
ödemeler krizi üzerinden geldiğini düşündüğümüzde bu krizi aşabilmek,
Türkiye'nin belli malları üretmesi ve dışarı ihraç etmesi üzerinde odaklanan
bir büyüme modeli Türkiye’de uygulamaya konulmuştur. Tabii, eğer bir malı
Türkiye’de üretecekseniz belli üretim faktörleri var, hangi üretim faktörüne
sahipseniz daha çok, daha bol olarak onun üzerinden uzmanlaşırsınız. Türkiye de
burada emek yoğun bir -en çok bol olan üretim faktörü emek olduğu için- model
üzerinden dünya ekonomisiyle bütünleşmeye çalışmıştır. 1980’lerin sonu, aynı
zamanda, Türkiye ekonomisinin sermaye hareketlerine, dışarıdan gelecek sermaye
hareketlerine açıldığı bir dönemdir. Bunun sonucunda da, bu modelde dışarıdan
gelen, kısa vadeli, sıcak para dediğimiz sermaye hareketlerine dayalı bir
büyüme modeli Türkiye ekonomisinde uygulamaya konulmuştur ama bunun ortaya
çıkardığı belli birtakım komplikasyonlar, olumsuzluklar vardır. Bunların bir
tanesi -biraz önce de söylediğim üzere- Türkiye’nin sanayisizleşmesidir.
Türkiye’nin daha çok yüksek katma değerli mal ve hizmet üretmesi gerekirken
düşük katma değerli mal ve hizmet üretiminde kalması anlamına gelmiştir.
Türkiye, bu anlamda, emek piyasalarını ILO standartlarına uydurmamıştır. Bugün Türkiye’de
de hâlâ, baktığımızda, düşük ücretlere, niteliksiz emeğe dayanan bir iş gücü
piyasasının egemenlikte olduğunu görmekteyiz, çok yüksek bir taşeronlaşma, gene
aynı şekilde, piyasaya egemenliğini, damgasını vurmuştur. Bu şekilde baktığımız
zaman, özellikle 1980 sonrası dönemde şunu görüyoruz: Türkiye ekonomisi belli
aralıklarla büyür, üç yıl, dört yıl, beş yıl üst üste büyümüştür, ondan sonra
birdenbire büyüme kesilmiştir ve Türkiye ekonomisi krize girmiştir.
Şimdi, tabii,
Onuncu Kalkınma Planı Türkiye’nin geleceğini, gelecekteki beş yıllık dönemde
nasıl bir strateji izleyeceğini, kaynaklarını hangi önceliklere tahsis
edeceğini belirlemek üzere kurgulanmış bir plandır, öyle de olmalıdır. Ancak,
Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; Onuncu Kalkınma Planı’na baktığımız
zaman, ne yazık ki bunun böyle olmadığını görüyoruz çünkü Onuncu Kalkınma Planı
son derece mahcup hazırlanmış, iddiasız bir plandır. Küresel krizin etkilerinin
devam edeceği varsayımı üzerinden kurgulanmıştır. Bu da, aynı zamanda artık uluslararası
likiditenin eskisi kadar bol olmayacağı anlamına gelmektedir. Bunun sonucunda
ne olması gerekirdi? Planlamanın bir kaynak tahsis mekanizması olduğunu
düşündüğümüzde, planlama aracılığıyla ekonomiye müdahale ederek bu sorunları
ortadan kaldırmak, var olan yapısal problemleri çözmek gerekirken ne yazık ki
Türkiye ekonomisi üzerinde böyle bir perspektif oluşmamıştır. Yani plan
ekonomiye ciddi bir müdahale aracı olarak kullanılmamıştır, mevcut yapının
kabul edildiği, belli iddiaların ortadan kaldırıldığı bir plandır.
Şimdi, tabii,
değerli milletvekilleri, Onuncu Plan’ı konuşmadan, tartışmadan önce Dokuzuncu
Plan’a da değinmenin gerekli olduğunu düşünüyorum. Şimdi, bakın, Dokuzuncu
Kalkınma Planı Mecliste görüşülürken -onun sonrasında tabii tutanaklarını da
okuduk- bu planın üç tane temel özelliğinin olduğu vurgulanmıştı o dönemdeki
Sayın Bakan tarafından.
Bunların
birincisi, Dokuzuncu Kalkınma Planı’nın bir stratejik plan olmasıdır yani
sorunları önceliklendiren, temel amaç ve önceliklerde yoğunlaşan bir stratejik
plan.
İkinci özelliği,
Avrupa Birliğinin mali dönemine uyum sağlayan bir plan olmasıdır. Çünkü biz
biliyoruz ki Türkiye'nin yaptığı planlama deneyiminde ve yaptığı planlarda hep
“beş yıllık kalkınma planları” diye geçerdi ve o şekilde de yerleşmişti, daha
öncesinde hiç “plan” diye konuşmazdık, “beş yıllık kalkınma planları” derdik
ama Dokuzuncu Kalkınma Planı’nda gördük ki biz birdenbire yedi yıllık bir
kalkınma planı hazırlandı. AB dönemi, AB ile üyelik müzakereleri devam edecek,
o çerçevede AB ile uyum içinde işlemesi gereken bir mekanizma tasarlanmıştı.
Gene, üçüncü bir
özelliği Dokuzuncu Kalkınma Planı’nın -bu çünkü iddialı bir plandı- etkili bir
izleme ve değerlendirme mekanizmasının kurulması öngörülmüştü. Yani DPT
Müsteşarının başkanlığında, ilgili kurumların temsilcilerinden oluşan bir üst
izleme ve yönlendirme komitesi kurulacaktı. Sonrasında da bu komite toplanacak,
plan dönemine ilişkin plan dönemi içindeki gelişmeleri, plan döneminin
hedeflerinde sapmalar var mı, gerçekleşmeler ne yönde, bunları inceleyecek,
yakından izleyecek ve yıllık raporlar hazırlayarak bunu Bakanlar Kuruluna
sunacaktı ve Bakanlar Kurulu da bunun sonucunda ekonomiye planda belirli
sapmalar olduğunda müdahale ederek o planın uygulanmasını sağlayacak bir yapı
oluşturacaktı.
Şimdi, bu üç tane
temel özelliğe baktığımızda ne yazık ki üçünün de ciddi biçimde ortadan
kalktığını, bu perspektiflerin uygulanmadığını görüyoruz, bir stratejik plan
olarak hazırlandığı söylenmişti ama stratejik plan içindeki
izleme-değerlendirme mekanizması, performans ölçme, bunların hiçbiri Dokuzuncu
Kalkınma Planı’nda uygulanmamıştır.
Gene, bu planı
izleme ve değerlendirme komitesi -aynı zamanda aktif müdahaleyi de gerektirir-
hiçbir şekilde kurulmamıştır değerli milletvekilleri. Böyle bir komite
kurulmamıştır, bir araya gelinmemiştir. Plan döneminin yedi yıllık döneminde
gelişmeler ne yönde, bunlar izlenmemiştir, ele alınmamıştır, yıllık raporlar
hazırlanmamıştır ve Bakanlar Kuruluna sunulmamıştır. Ve daha da vahimi, “AB’ye
uyum” perspektifiyle ilgili yedi yıllık bir kalkınma planı hazırlanmış olmasına
rağmen, Dokuzuncu Kalkınma Planı döneminde, yani 2007-2013 yılında, AB’yle
üyelik müzakereleri tam bir çıkmaza girmiştir. Türkiye'nin âdeta AB
perspektifini kaybettiğini söyleyebiliriz. Bunu nereden anlıyoruz? Çünkü Onuncu
Kalkınma Planı’na da baktığımızda, AB’yle üyelik perspektifleriyle ilgili -tam
üyelik- buna ilişkin, bunlara ilişkin olarak hiçbir ciddi perspektifin,
stratejinin, politikanın olmadığını görüyoruz.
Diğer taraftan,
Dokuzuncu Kalkınma Planı’nın bir vizyonu vardı: İstikrar içinde büyüyen,
gelirini daha adil paylaşan, küresel ölçekte rekabet gücüne sahip, bilgi
toplumuna dönüşen, AB’ye üyelik için uyum sürecini tamamlamış bir Türkiye.
AB’ye üyelik için uyum sürecini tamamlamış bir Türkiye'nin olmadığını zaten
biraz önce belirttim. Peki, istikrar içinde büyüyen bir Türkiye olmuş mudur
Dokuzuncu Kalkınma Planı’nda? Ne yazık ki olmamıştır? İsterseniz size büyüme
rakamını vereyim: Plan’da 2007-2013 yılı büyümesi yüzde 7 olarak öngörülmüştü,
gerçekleşme yüzde 3,5 olmuştur değerli milletvekilleri. Hadi kriz tabii var,
küresel kriz; küresel kriz de 2008’in son çeyreğinde başlayıp 2009’un üçüncü
çeyreğinde bitmiştir yani bir yıllık bir dönemdir. Bunu, 2009 yılının negatif
büyümesini yüzde 4,8’lik küçülmesini çıkardığımızda da büyüme hızı ancak yüzde
4,9 olmaktadır. E, yani, şimdi, burada sormak hakkımız değil midir? Türkiye
ekonomisinin, Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu dönemden bugüne kadar büyüme hızı
zaten yüzde 5’ler civarındadır değerli milletvekilleri. (CHP sıralarından
alkışlar)
1923-2002 yılının
yıllık ortama büyümesi yüzde 4,8’dir. Çok partili rejime geçtiğimiz 1946
yılından aldığımızda da, 1946-2002 yılı büyümesi yüzde 5,2’dir. AKP döneminde
de, iktidara gelinen dönemden itibaren 2003-2013’ün, 2013’te de yüzde 4’ün
gerçekleşeceği varsayımıyla baktığımızda da büyüme hızı ancak yüzde 5’tir.
Gene, kişi başına
millî gelirin 10 bin dolar olma iddiası aslında bugün gerçekleşmemiştir. Tabii,
10 bin dolar oldu ama 2008’de millî gelirde yaklaşık yüzde 30 düzeyinde yapılan
revizyon sonucu olmuştur, yoksa, şu anda millî gelirimiz 7 bin dolarlar
civarında olacaktı.
Sabit sermaye
yatırım artış hızı yüzde 9,1 olarak öngörülmüştü, gerçekleşmesi yüzde 4,4’tür.
Sanayinin
gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payının artması öngörülmüştü; artmamış,
azalmıştır.
Dış ticarete
ilişkin hedefler gerçekçi değildir. İhracat planda 210 milyar dolar olarak
hedeflenirken 158 milyar dolar olmuştur, sapma 52 milyar dolardır. İthalat 275
milyar dolar olarak öngörülmesine rağmen 253 milyar dolar olmuştur -2013’lerin
gerçekleşeceği tahminleri kullanıyorum burada- yani orada da 22 milyar dolarlık
bir sapma vardır. Yani, ithalatta yaklaşmışız belki hedeflere ama ihracatta
bunun gerisindeyiz. Onun sonucunda da cari işlemler açığının millî gelir
içindeki payının plan dönemi sonunda millî gelirin yüzde 3’üne düşmesi
öngörülmüşken, bugün de bildiğimiz üzere, yüzde 7’ler seviyesinde kalmıştır.
TÜFE artış hızı
yüzde 3’tü planda; şu anda Merkez Bankası hedefi, 2013 için, yüzde 5,3’tür.
Kamu kesimi
borçlanma gereğinin millî gelir içindeki payı yüzde 0,9 fazladan yüzde 3,6
fazlaya gitmesi öngörülürken yüzde 1,5 açığa dönmüştür ki aynı zamanda küresel
krizin ekonomiyi yavaşlatarak bu anlamda bu tip hedefleri gerçekleştirmesi
mümkün kılacakken -cari açıkta da aynı şey geçerlidir- ne yazık ki bu
olmamıştır. Çünkü, öyle bir vergi sistemi vardır ki yüzde 70’i dolaylı
vergilere dayalı bu vergi sistemiyle Türkiye'de büyüme yavaşladığı zaman
birdenbire ihracattan alınan KDV, ithalattan alınan KDV, dahilde alınan KDV,
ÖTV’de yavaşlama olarak bütçe hedefleri gerçekleşmemektedir.
İşsizlik oranları
2006’da yüzde 10,4’ken yüzde 7,7’ye gerilemesi öngörülmüştür, yüzde 8,9’tur.
Yani, istikrar içinde büyüyen, ne yazık ki, bir Türkiye ekonomisi olmamıştır.
Gelirini daha
adil paylaşan kısmı vardır; o da ne yazık ki gerçekçi değildir. Gini
katsayısına baktığımızda -bildiğiniz üzere gelir dağılımı dengesizliğini bozan
bir katsayıdır bu, sıfır ila 1 arasındadır; sıfıra yaklaştıkça daha dengeli,
1’e yaklaştıkça daha dengesiz, bozuk bir gelir dağılımını işaret eder-
Türkiye’de 0,40’tan ancak 0,37-0,38’lere gelinmiştir. Yani ciddi anlamda
baktığınızda, Türkiye’de gelir dağılımının düzelmediğini, tam tersine gelir
dağılımının bozulduğunu ve yoksulluğun arttığını görebiliriz. Bunu sadece
rakamlardan da görmemiz değil arkadaşlar, çünkü sonuçta, bu rakamlar, bu
istatistikler üzerine konuşuyoruz. Bu istatistiklerin, biraz sonra da
bahsedeceğim, Türkiye’nin istatistik sisteminde ciddi problemler vardır.
Herhâlde siz de onun farkında olduğunuz için istatistiki altyapının
geliştirilmesi üzerine bir öncelikli program koymuşsunuz. Çünkü birçok
istatistikte ciddi problemler olduğunu düşünmekteyiz.
“Küresel ölçekte
rekabet gücüne sahip ve bilgi toplumuna dönüşen bir Türkiye.” diyor; öyle
midir? Ne yazık ki öyle değildir. Türkiye ekonomisi ciddi anlamda, özellikle
imalat sanayisi başta olmak üzere bir yapısal dönüm gerçekleştirememiştir.
İhracatın imalat sanayisi içinde, üretimin ve ihracatın teknoloji yoğunluğuna
baktığımızda Türkiye’nin düşük ve orta düşük teknolojili sektörlerin egemen
olduğu bir yapı içinde hareket ettiğini görmekteyiz. Hele bunun içine, bunun
toplamına 4 dediğimizde… Bu bir OECD ayrımıdır; düşük teknolojili, orta düşük,
orta yüksek, yüksek diye dört bölümde ele alır. Bunun toplamına 100
dediğimizde, Türkiye’de yüksek teknolojili sektörlerin payının yüzde 3, yüzde
4’ler seviyesinde olduğunu görüyoruz. Bir de burada ilginç olan bir konu, bunun
aynı zamanda zaman içinde düşüyor olmasıdır. İmalat sanayisi üretimi,
üretiminin toplam içindeki payı teknoloji yoğunluğuna göre -yüksek teknolojili
sektörler açısından söylüyorum- 2002’de yüzde 5,5, 2011’de yüzde 3,5’a
düşmüştür. İmalat sanayisi ihracatı açısından da yüzde 6,2’den yüzde 2,8’e
düşmüştür. Bu anlamda da baktığınızda, Türkiye’nin iddiası olan, yüksek katma
değerli mal ve hizmet üreten, teknoloji yoğunluğunu artırmış, bilgi toplumuna
dönüşen bir Türkiye iddiası bugün elimizdeki rakamlara ilişkin, makroekonomik
göstergelere ilişkin baktığımızda ne yazık ki gerçekleşmemiştir.
Buradan izin
verirseniz Onuncu Kalkınma Planı’na geçmek istiyorum, bu Dokuzuncu Plan’daki
var olan vizyonun ve perspektiflerin yerine gelmediğini, ciddi sapmaların
olduğunu söyledikten sonra. Öncelikle şunu söylememiz gerekir: Onuncu Kalkınma
Planı Stratejisi Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmamıştır. Plan ve Bütçe
Komisyonundaki toplantılarda bunu ilettiğimiz zaman Sayın Bakana, bize gelen
cevap, aslında böyle bir stratejinin olduğu, ancak Meclisin onaylaması
gerekmediği için onun Meclise sunulmadığıdır. Şu ana kadar, bu toplantıya kadar
da bize ulaşmış değildir, istememize rağmen bize ulaşmış değildir. Oysa bütün
eski planların hepsinde strateji de önemlidir. Bir stratejiye bakarak, sonuçta,
temel anlamda “Nereden gelip nereye gidiyorsun, nereye gitmek istiyorsun?”u o
stratejide görürüz, o stratejide cisimleşir, somutlaşır ama ne yazık ki böyle
bir strateji görmüş değiliz.
Gene ilginç olan
bir husus değerli milletvekilleri,
Onuncu Kalkınma Planı’nda uzun vadeli stratejiye hiçbir şekilde atıf yoktur.
Sekizinci Kalkınma Planı hazırlanırken Türkiye'nin 2001-2023 yıllarını kapsayan
bir uzun vadeli stratejisi oluşturulmuştur ve Sekizinci Kalkınma Planı’yla
birlikte de basılmıştır. Biz, Onuncu Kalkınma Planı’na baktığımızda, işte, bazı
yerlerde “Türkiye'nin 2023 hedefleri doğrultusunda” gibi ibareler görüyoruz ama
bunların uzun vadeli strateji mi yoksa AKP’nin Hükûmet Programı mı olduğunu
buradan anlamak ne yazık ki mümkün değildir. Eğer böyle bir strateji varsa, bu
stratejiye sahipseniz, sahip çıkıyorsanız, Sayın Bakan, bunu planda
vurgulamamız gerekmekteydi.
Planın “Küresel
eğilimler ve Türkiye etkileşmesi” bölümü güzel analizler içermektedir. Yani
“Dünya nereye gidiyor, ne olacak, küreselleşme alanında neler yaşanıyor?”
bunlara ilişkin bir ufuk turu vardır ama bu gelişmelerin Türkiye ekonomisini
nasıl etkileyeceği söz konusu edilmemiştir. Sonuç itibarıyla biz bu planı
yaparken rakiplerimizle birlikte, dinamik bir yapı içinde sürece bakarak,
“Evet, dünya buraya gidiyor, gelişmeler bu yönde, biz de şunları şunları
yapacağız, böyle bir etkileşme içinde olacağız.” dememiz gerekirken ne yazık ki
plandan bunu söyleyemiyoruz.
Gene aynı
şekilde, gelişmekte olan ülkelerle karşılaştırmalı bir perspektifin olmaması da
planın “Dünya ekonomisindeki gelişmeler” bölümünün ciddi bir eksikliğidir.
Tekrar, başta vurguladığımı söylediğim sözü söyleyerek devam etmek istersem
–ki, aslında bu bir anlamda Onuncu Kalkınma Planı’nın da özünü oluşturmaktadır-
Onuncu Kalkınma Planı iddiasız bir plandır. Küresel krizin devam edeceği, bunun
etkilerinin görülmeye devam edeceği varsayımıyla kurulmuştur. Likiditenin
eskisi kadar bol olmayacağının bilincindedir ama Sayın Bakan şunu bilmemiz
gerekir: Krizler dünya ekonomik sisteminin, kapitalizmin içindedir ve ona
içkindir. Dünya ekonomisinde hem konjonktürel hareketler vardır yani belli
aralıklarla ekonomiler genişler, sonra daralır; bir de daha geniş döngülü
“kondratieff” dediğimiz döngüler vardır ekonominin içinde elli yıllık dönemler
içinde. Bugün içinde yaşadığımız bu son yıllardaki kriz de kapitalizmin
sistemik bir krizidir ve kolay atlatılabilecek bir kriz gibi gözükmemektedir.
Kapitalizmin daha önceki krizlerini değişik biçimlerde aşmıştır. İki dünya
savaşı arası dönemde talebi artırarak Keynesyen politikalarla aşmıştır. 70’li
yıllarda küreselleşme ile özellikle sermaye hareketlerinin serbest
bırakılmasıyla aşmıştır. 90 ve 2000’lerde de finansallaşarak, finanslaşma
yoluyla ikincil, üçüncül el paralar yaratarak piyasalarda talebi artırma
yoluyla karşılanmaya çalışılmıştır. Ancak bu, varlık fiyatlarını şişirmiştir ve
bunun sonucunda bu şişen varlık fiyatları bir gün patladığı zaman, balon
patladığı zaman ortaya çıkan sonuç ekonomilerin ciddi anlamda reel krize girmiş
olmasıdır.
Bu anlamda,
kapitalizmin içinde, dünya ekonomik sistemi içinde krizler vardır, her zaman
olabilir. “Yarın bu kriz -tekrar- etkisini kaybetti.” deriz, yeniden gidebilir.
İşte, o yüzden, burada plan bizim için önemli bir kaynak tahsis mekanizmasıdır.
Piyasa olacak. Arza, talebe göre elbette belli birtakım perspektifleri
belirleyeceğiz ama genel anlamda baktığımızda da diyeceğiz ki: “Küresel krizler
olacaksa bile bunlardan nasıl en az etkilenebiliriz? Ekonomimizin dış
krizlerden etkilenme derecesini nasıl azaltabiliriz? Türkiye ekonomisinin
yapısal problemlerini nasıl ortadan kaldırabiliriz?” Bunlara bakmamız gerekir.
Nedir bu yapısal problemler?
Değerli
milletvekilleri, Türkiye’de yurt içi tasarrufların millî gelirdeki payı
düşüktür. Yani Türkiye’nin büyümek için yatırım yapmaya ihtiyacı olduğunu
düşündüğümüzde bütün ülkeler gibi, aynı miktar yatırımı yapmak için bile eğer
tasarrufunuz düşüyorsa, daha çok dışarıdan tasarruf almak zorundasınız yani
daha yüksek cari açık vermek zorundasınız.
Türkiye
ekonomisinde üretimin ve ihracatın ara malı ithalatına bağımlılığı artmıştır.
Türkiye
ekonomisinde iş gücüne katılım oranları yüzde 50’dir. Bu şu demektir: Çalışma
çağındaki nüfusun OECD’de ortalama yüzde 70’i iş gücüne girerken Türkiye’de
yüzde 50’dir. Bu yüzden, “OECD ülkeleri içinde en düşük işsizlik oranı olan
Türkiye’dir.” demek hiçbir şey ifade etmemektedir, elmayla armudu toplamak
gibidir bu.
Gene, benzer bir
biçimde, Türkiye’de imalat sanayisinin teknoloji yoğunluğu düşüktür ve gerekli
yapısal dönüşüm sağlanamamaktadır.
Maliye politikası
anlamında vergi sistemi büyük ölçüde dolaylı vergilere dayalı bir sistemdir;
hem vergi adaletini sağlamaktan uzaktır hem de ekonomiyi, ekonomideki vergi
yapısını ekonomideki büyümeye, genişlemeye ya da daralmaya ciddi biçimde
duyarlı hâle getirmiştir.
Şimdi, bakıyoruz,
tabii, yüzde 5,5’luk bir büyüme hızı var. Bu yüzde 5,5’luk büyüme hızı
Türkiye’yi bir yere götürmez değerli arkadaşlarım. Türkiye'nin nüfus artış hızı
yüzde 1,25’ler civarındadır. Aynı zamanda, Türkiye, kırdan kente göçün devam
ettiği ve hızlı şehirleşmenin olduğu bir ülkedir. Yani kentlerde ciddi anlamda
altyapı ve üstyapı ihtiyacı devam etmektedir. Türkiye ekonomisinin önümüzdeki
dönemde en az yüzde 7, yüzde 8’ler büyüyebileceği bir performansın ortaya
konulması gerekir. Tabii, bu sadece rakamı, Dokuzuncu Plan’da olduğu gibi,
yüzde 7’ye çıkarın anlamında değildir, bunu söylemiyorum. Bunun altını
doldurmaya, bunu yapabilecek varsayımlara, politika setleri oluşturmaya ve
bununla Türkiye ekonomisini daha yüksek bir patikaya doğru yükseltmeye ihtiyaç
vardır.
Şimdi, bakıyoruz
yurt içi tasarrufların millî gelirdeki payına: 1990’lı yıllarda Türkiye’de
yüzde 23’tür, 2003-2012 döneminde yüzde 15’e düşmüştür, hatta bazı yıllar yüzde
13’lere düşmüştür. Şimdi, hedefimize bakıyoruz: 2014-2018 hedefi yüzde 19.
Yüzde 19’la Türkiye ekonomisi nereye gidebilir? Bakın, isterseniz
rakiplerimizle, benzer gelişmişlik düzeyinde olduğumuz ülkelerle bir kıyaslama
yapayım: Bu oran, yurt içi tasarrufların millî gelire oranı Çin’de yüzde
51’dir, Hindistan’da yüzde 32, Güney Kore’de yüzde 32, Singapur’da yüzde 44,
Endonezya’da yüzde 33, Malezya’da yüzde 35, Meksika’da yüzde 24, Arjantin’de
yüzde 23 ve aynı yıl Türkiye’de -2011 rakamlarıdır- yüzde 14’tür. Bu ülkelerin
arasında en düşük burada Arjantin gözükmektedir ki ondan 10 puan aşağıdadır ve
1990’larda Türkiye ekonomisi hiç cari açık vermezken bugün AKP döneminde yüzde
5’lerin üzerinde bir cari açık vermiştir. 2007-2012 döneminde yani Dokuzuncu
Kalkınma Planı döneminde büyüme hızı yüzde 3,5’tur, cari işlemler açığı yüzde
5,3’ler civarındadır. 2014-2018 yani plan döneminde büyüme hızı 3,5’tan 5,5’a
çıkacaktır ama cari açık 5,3’ten 5,8’e ancak yükselecektir; bu, gerçekçi
değildir.
Aynı zamanda,
bunun gerçekçi olmadığını kur tahminlerinden de anlayabiliriz. Nitekim kura
baktığımızda 2013 yılındaki kur 1,83’tür. Daha gerçekleşmedi, bilmiyoruz. Şu
anda 1,94’ler seviyesine vardı ama gerçekleşeceğini varsayalım. Yıllık ortalama
2018’de 1,97 Türk lirası olarak öngörülmüştür yani dolar kurundaki nominal
artış yüzde 7,7’dir ve şimdi, plan döneminde yurt içi fiyatların, TÜFE’nin
yıllık ortalama hızı yüzde 4,8’dir yani kümülatifi yüzde 26,4 eder. Yurt içi
fiyatları da yüzde 2 aldığımızda yıllık olarak, bunların hepsini içine
koyduğumuzda şunu görüyoruz: Plan döneminde Türk lirası reel olarak yüzde 10
oranında değer kazanacaktır ve bu da Türkiye’nin mevcut modelinin devam edeceği
anlamına gelmektedir değerli milletvekilleri. Yani sıcak paraya dayalı bir
modeldir bu. TL değerlenecektir. Bunun sonucunda, ihracat cayarken, ihracatçıyı
caydırırken bu model ithalatı özendirecek, ithalat patlayacak ve cari işlemler
açığı artacaktır.
Ancak cari
işlemler açığının artması sadece bir ödemeler dengesi sorunu değildir, çünkü
cari işlemler açığının artması, aynı zamanda Türkiye’nin işsizliğinin de
artacağı anlamına gelmektedir. Dışarıdan, yurt dışından gelen ucuz ithal
malları, bugün olduğu üzere, Türkiye’nin piyasalarını istila edecektir ve bunun
sonucunda işsizlik artacaktır. İş yerleri kapanacak, mevcut iş yerleri işten
adam çıkartacaktır ve yoksulluk artacaktır ve bunun bugün böyle olduğunu
görüyoruz. Bu modelde bugün rakamlara baktığımızda, kapanan şirket sayılarına
baktığımızda, protestolu senetlere baktığımızda bunun böyle olduğunu da zaten
çok açık ve net biçimde görmekteyiz.
Maliye politikası
anlamında planın, vergilere yönelik ciddi bir politika perspektifi içermediğini
görmekteyiz. Biraz önce söyledim: Dolaylı-dolaysız vergi ayrımında Türkiye çok
dezavantajlı bir durumdadır. Yani Türkiye’de alınan vergilerin yüzde 70’i mal
ve hizmet harcamaları üzerinden alınan vergilerdir, ÖTV gibi KDV gibi
vergilerdir; ancak yüzde 30, gelir üzerinden alınan vergilerdir, kazanç
üzerinden. Oysa Türkiye’nin kazanca göre, az kazanandan az, çok kazanandan çok
alacak bir vergi sistemine acilen geçmeye ihtiyacı vardır. Böyle bir model
tabii, kayıt dışı ekonominin de daraltılmasıyla birlikte göz önüne alınmalıdır.
Kamu sabit
sermaye yatırımlarının özellikle AKP döneminde millî gelir içindeki payındaki
düşme bizleri de –baktığımızda, muhalefet partisi olarak, Plan ve Bütçe Komisyonunda
da, bütçelerde konuşuyoruz- ciddi biçimde üzmektedir ve telaşlandırmaktadır.
Kamu sabit sermaye yatırımlarının millî gelir içindeki payı 2002 yılında yüzde
4,9’muş, 2012 yılında yüzde 4,2 olmuştur ve dönem içinde giderek yüzde 3’lere
kadar düşmüştür. Şimdi, 2018’de yüzde 4,8’e çıkması öngörülüyor ama değerli
milletvekilleri, kamu yatırımları önemlidir. Kamu ve özel sektör yatırımları
arasında bir dışlama değil, bir tamamlama ilişkisi vardır. Kamunun temel
anlamda, fizikî ve sosyal altyapı yatırımlarında yoğunlaşmasına ihtiyaç vardır.
Özel sektör ise dış ticarete konu olan mallar dediğimiz, daha çok üretimi
artıracak, ihracatı artıracak -başta imalat sanayisi olmak üzere- sektörlerde
yoğunlaşmalıdır. Ancak son dönemlerde kamunun özellikle altyapı alanından
çekilmesi -ki kamu-özel ortaklık modellerinin bu kadar yaygınlaşması da bunu
ifade etmektedir- özel sektörü hızlı bir biçimde bu alana sokmakta ve çok ciddi
bir zafiyet yaratmaktadır.
Son olarak,
konuşmamı bitirmeden Hükûmetin 2023 vizyonu ve hedeflerini gerçekçi bulup
bulmadığımı belirtmek istiyorum: İki tane hedef var burada. Birisi, 2023’te
Türkiye’de kişi başına düşen millî gelir 25 bin dolar olacak. İkincisi de,
2023’te Türkiye, dünyanın ilk on ekonomisinden biri olacak iddialarıdır.
Şimdi, tabii, ben
eski bir plancı olduğum için biraz hesap kitap yaptım. Biliyorsunuz millî gelir
hesaplanırken önce ulusal para cinsinden hesaplanır yani TL cinsinden
hesaplanır cari fiyatlarla, ondan sonra, bu, dolar kurundan dolara çevrilir
-dolara bölünür- sonra da nüfusa bölünerek kişi başına millî gelir bulunur.
Değerli
arkadaşlar, değerli milletvekilleri; hesaplamamda, 2019-2023 yani sonraki
dönemde yurt içi enflasyonu yüzde 3,5 olarak aldım ve üç senaryo yaptım:
Birinci
senaryoda, döviz kuru artışı, dolar kuru artışını yurt içi-yurt dışı enflasyon
farkı kadar artırdım. Enflasyonun ikisini, yurt içi enflasyon var, bir de yurt
dışı enflasyonu da koydum. Yani, reel kur değişmiyor bu modelde. Eğer reel kur
değişmezse, 2023 yılında millî gelirin 25 bin dolar olması için ekonominin
2019-2023 döneminde yıllık en az yüzde 9 büyümesi gerekir.
İkinci senaryoda,
kur artışını yurt içi-yurt dışı enflasyon farkından fazla olarak aldım ki bu,
dolar kurunun yükselmesi demektir yani Türk lirası değer kaybedecektir. Bu
modelde ekonomi yüzde 15, yüzde 20 bile büyüse bu hedef tutmaz.
Son senaryoda da,
kurun enflasyon farkından daha düşük artmasını söz konusu ettim yani TL değerli
hâle gelecektir. Böyle bir anlamda ise burada da bir model aldım: 2018 yılında
kur, tahmini 1,97 TL’ydi; 1,97’nin değişmeyeceğini, beş yıl sonra 2023’te de
1,97 olarak kalacağını öngördüm. Ekonominin yüzde 7 büyümesine ihtiyaç vardır.
Aynı şekilde, bunun ilk on ekonomi arasına girmesi zaten bu hedeflerle mümkün
değildir.
Özet olarak,
Onuncu Kalkınma Planı, Türkiye'yi geleceğe taşıyacak temel vizyondan mahrumdur,
temel vizyonu eksiktir, varsayımlar doğru tespit edilmemiştir, hedefler
gerçekçi değildir.
Teşekkür
ediyorum. Saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Bölüm üzerinde
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz isteyen Lütfi Elvan, Karaman
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle şunu
ifade edeyim: Plan hazırlama süreci, bizim açımızdan en az plan kadar
önemlidir. Bugün, burada, bir konuşmacımız, planın hazırlama sürecine yönelik
bir eleştiride bulundu, “İster 3 kişi ister 5 kişi, kimlerle çalıştınız
bilemiyorum ama böyle bir plan, böyle bir yaklaşım olmaz.” şeklinde bir ifadede
bulundu. Bizim açımızdan son derece önemli. Neden önemli? Biz bu planın tüm
toplum tarafından sahiplenilmesini istiyoruz; yine, biz bu planın tüm
bürokratlar tarafından sahiplenilmesini istiyoruz; yine, biz bu planın tüm
siyasetçiler tarafından sahiplenilmesini istiyoruz. O nedenledir ki ilk kez
-bakın, bu, Onuncu Plan’ımız- bir planda yerel düzeyde çalışmalar yapıldı,
yerelin öncelikleri belirlendi, 81 ilin katılımı sağlandı. Bu katılımlara, bu
çalışmalara kimler katıldı? Baktığımız zaman, baroların katıldığını görüyoruz,
işveren temsilcilerinin katıldığını görüyoruz, sendika temsilcilerinin
katıldığını görüyoruz, yerel yönetimlerin, akademisyenlerin, sivil toplum kuruluşlarının,
özel kesim temsilcilerinin bu plan çalışmalarına katıldığını görüyoruz. Bu,
merkezî düzeydeki katılımın açılımı.
Peki, yerel
düzeyde nasıl bir çalışma sağlandı? 81 ilden bu planın hedeflerine yönelik,
amaçlarına yönelik ve önümüzdeki dönemde nasıl bir Türkiye istediklerine
yönelik, nasıl bir bölge, nasıl bir il istediklerine yönelik çalışmalar
yapıldı, sorunlar tartışıldı, öncelikler ortaya konuldu, belki binlerce
sayfalık doküman Kalkınma Bakanlığımıza iletildi ve bu yapılan çalışmalar birer
birer değerlendirildi ve plana yansıması gereken hususlar aktarıldı.
Ben huzurunuzda,
başta Kalkınma Bakanımız olmak üzere, tüm Kalkınma Bakanlığı bürokratlarına,
bakanlıklarımıza, yine bu plana katkı sağlayan 10 binin üzerindeki
vatandaşımıza çok teşekkür etmek istiyorum. Böyle bir plan süreci ilk kez
yaşandı. Geçmişte özel ihtisas komisyonları toplanıyor idi. Bu komisyonlar
sektörlere ait öncelikleri belirleyip plana yansıması gereken hususları tespit
ediyorlar idi ama buna ilave olarak -dediğim gibi- ilk kez yerelden katılım
sağlanmıştır ve yerelin öncelikleri plana yansıtılmıştır.
Değerli
arkadaşlar, ikinci önemli husus: Yine “Böyle bir dönemde planın ne anlamı var?”
şeklinde bir yaklaşım söz konusu oldu. Bu konuya müsaade ederseniz değinmek
istiyorum. Evet, belirsizliklerin oldukça yoğun olduğu bir dönemden geçiyoruz.
Küresel kriz hâlen varlığını sürdürüyor. Dünyada çok hızlı bir değişim ve
dönüşüm süreci yaşanıyor. Diğer taraftan, özel kesimin özellikle ağırlığı daha
da artıyor; kamunun ise küçülmesi, daha çok, düzenleyici ve denetleyici bir
forma dönüşmesi devam ediyor.
Böyle bir dönemde
şunu ifade edebilirsiniz: “Özel sektörün bu kadar güçlü olduğu bir ortamda
böyle bir plana ne gerek var?” Aslında, esas böyle bir dönemde bizim plana
ihtiyacımız var, özel kesimin çok güçlü olduğu bir dönemde bizim plana
ihtiyacımız var. Kamunun ağırlıklı olduğu bir dönemde, kamunun ağırlıklı olduğu
ülkelerde neticede bu kararı verecek olan, bu uygulamaları yapacak olan ilgili
kamu kuruluşlarıdır, kamu iktisadi teşebbüsleridir ve kamuya ait diğer kuruluş
ve şirketlerdir ama özel kesim, orta ve uzun vadeli olarak Hükûmetin neler
düşündüğünü, neleri gerçekleştirmek istediğini, bu ülkenin önceliklerinin neler
olduğunu bilmek zorundadır, hangi alanda yoğunlaşması gerektiğini, rekabet
gücünü hangi alanda yükseltebileceğini bilmesi gerekmektedir. Bu açıdan,
özellikle böyle bir dönemde planın hazırlanması ve özel kesime yol gösterici
bir yapıda olması son derece önem arz ediyor diye düşünüyorum. Neden
düşünüyorum? Siz, Hükûmet olarak, kamu kurum ve kuruluşları olarak istihdam
ağırlıklı bir yapıyı tercih edebilirsiniz veyahut teknoloji ağırlıklı bir
yapıyı tercih edebilirsiniz ama bu resmi gören özel kesim, kendisi buna uyum
sağlayacaktır diye düşünüyorum.
Bir diğer hadise
ise kamu kurum ve kuruluşlarına yönelik. Evet, bu plan hedefleri ve amaçları
doğrultusunda kamu kurum ve kuruluşlarımız da stratejilerini hazırlayacaklar,
bu stratejiler çerçevesinde önceliklerini ortaya koyacaklardır. Bu da, bir
anlamda özel kesim için yol gösterici bir nitelik arz edecektir.
Şimdi değerli
arkadaşlar, yine bir milletvekilimiz, bunlara ilave olarak, “Neden biz şu anda
İnsani Gelişmişlik Endeksi’nde 87’nci sıradayız? Hâlen biz dünyanın 16’ncı
büyük ekonomisi olmamıza rağmen neden 87’nci sıra?” diye bir soru sordu. Burada
şunu ifade edeyim: Değerli arkadaşlar, bunda Adalet ve Kalkınma Partisinin
hiçbir kabahati yoktur, bunu anlamamız lazım. Bunu anlamak için de, tabii ki,
İnsani Gelişmişlik Endeksi’nde kullanılan verileri bilmek gerekiyor. 25 yaş
üstü kesimin değerlendirilmesi yapılıyor, Adalet ve Kalkınma Partisi on yıldan
beri iktidarda. Yani, biz iktidara geldiğimizde 15 yaşındaki bir genç, daha
yeni o endekse girme konumuna gelmiş durumda. Dolayısıyla kısa ve orta vadede
çözülebilecek bir problem değildir bu. Dolayısıyla, AK PARTİ’den çok, bizden
önceki hükûmetlerin kabahati ve sorumluluğundadır.
Yine özelleştirme
konusunda bazı eleştiriler dile getirildi. Evet, biz belki özelleştirme
konusunda sizlerden ayrışıyoruz. Biz özelleştirmeden yana politikalar izliyoruz
ve bu özelleştirme politikalarının da bu ülkenin hayrına olduğunu düşünüyoruz.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Kimlerden ayrışıyorsunuz Sayın Elvan?
LÜTFİ ELVAN
(Devamla) – BDP’den ayrışıyoruz efendim, onu özellikle ifade edeyim. Yine bu
çerçevede, Cumhuriyet Halk Partisini kastetmedim, onu da ifade edeyim.
“Şırnak’ta TKİ
neden yok?” şeklinde bir soru soruldu. Evet, Şırnak’ta TKİ yok çünkü biz daha
fazla istihdam istiyoruz, çünkü biz daha fazla üretim istiyoruz. Şırnak’ta
TKİ’nin olduğu dönemlerde yılda belki 25-30 bin ton kömür üretilirken, bugün
Şırnak’ta yılda 450 bin ton kömür üretilmektedir ve önümüzdeki dönemde, çok
kısa bir süre içerisinde, bu üretim miktarı 1,2 milyon tona yükselecektir. Bu,
istihdam demektir; bu, üretim demektir; bu, ülkenin kalkınması demektir; bu,
ülkenin gelişmesi demektir.
Yine, TOKİ
konusunda bir eleştiri geldi. Evet, bugüne kadar biz TOKİ aracılığıyla 589.298
konut ürettik. Kimin için ürettik bunları? Fakir vatandaşlarımız için ürettik,
gelir düzeyi düşük olan vatandaşlarımız için biz bunları sağladık. Biz gelir
düzeyi düşük olan vatandaşlarımıza hizmet etmeyelim mi, bu vatandaşlarımızın
konut sahibi olmasını istemeyelim mi? Bunu da anlamak gerçekten mümkün değil.
Diğer bir husus
da GAP konusunda… Gerçekten bu arkadaşlarımızın özellikle GAP konusundaki
yatırımlara bakması gerekiyor, bunları öğrenmeleri gerekiyor açıkçası. Son beş
yılda Güneydoğu Anadolu Projesi’ne tam 15 milyar TL’lik kaynak aktardık.
Aslında aktarılan kaynak 18 milyar TL, ancak kullanılan miktar, harcanan miktar
15 milyar TL, 5’e böldüğümüz zaman, yılda 3 milyar TL’lik bir kaynağın
Güneydoğu Anadolu Projesi’ne harcandığını görüyoruz, 3 milyar TL.
Peki, AK PARTİ
iktidarları öncesi resim neydi, tablo neydi, onu da bilmemiz, onu da görmemiz
gerekiyor. AK PARTİ öncesi dönemde, yılda ortalama sadece 300 milyon TL’lik bir
yatırım söz konusuydu. Peki, ne olmuş? Biz, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne tam 10
katı daha fazla bir harcama gerçekleştirmişiz. Peki, neler yapmışız? Bakın,
sulamaya açılan alanı 270 bin hektardan 377 bin hektara çıkarmışız. Yine, 843
kilometre ana sulama kanalını hizmete almışız. Yine, 18 kilometrelik Suruç
Tüneli’nin 13 kilometrelik kısmını tamamlamış durumdayız.
Toplulaştırma
alanında ise çok daha farklı bir resim söz konusu. Bizden önceki dönemlerde,
Türkiye genelinde toplulaştırılan toplam arazi miktarı 500 bin hektar
arkadaşlar, 500 bin hektar. Şu anda, biz, sadece GAP bölgesinde 1,2 milyon
hektar araziyi toplulaştırmış durumdayız ve bu yıl sonu itibarıyla aşağı yukarı
2 milyon hektarlık arazi, GAP bölgesinde toplulaştırılmış olacak. Düşününüz,
tüm Türkiye genelinde yapılmış olan toplulaştırmanın tam 4 katını biz Güneydoğu
Anadolu Bölgesi için yapmışız.
Eğitimden de
sadece bir örnek vermek istiyorum: Okul öncesi eğitimde okullaşma oranı,
Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde bizden önceki dönemde sadece yüzde 3, okul öncesi
eğitimde okullaşma oranı; bizim dönemimizde bu, yüzde 55’e yükseldi arkadaşlar,
okul öncesi okullaşma oranı. Bizim diğerlerinden farkımızı herhâlde görürsünüz diye düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlar, yine, burada gündeme getirilen ve belki eleştiri konusu yapılan bir
başka husus, bu plan çalışması esnasında dünyadaki eğilimlerin dikkate
alınmadığı şeklinde bir yaklaşımın ortaya konması. Bilakis, bu planda,
özellikle bu planın hazırlanma aşamasında
dünyadaki eğilimler detaylı olarak analiz edilmiştir. Büyüme ve üretim
eksenindeki değişimler, finansal piyasalar ve sermaye akımlarındaki değişimler,
bilimsel ve teknolojik gelişmeler, uluslararası ticaret ve bütünleşme
hareketleri, Avrupa Birliği, demografik yapıdaki değişimler.
Ki, demografi
konusunda, özellikle doğurganlık oranı konusunda ben çok kısa bir şey söylemek
istiyorum: Değerli arkadaşlar, şu anda, bizim özellikle Ege Bölgesi’nde,
Marmara Bölgesi’nde, İç Anadolu Bölgesi’nde, özellikle batı bölgelerimizdeki
doğurganlık oranı, şu anda Avrupa’nın gelişmiş ülkelerinden daha az durumda.
Bunun farkında ve bilincinde olmalıyız ve bu çerçevede de zaten Onuncu
Plan’ımızda gereken önlemler alınmıştır.
Yine, devam
ediyorum: Hem Türkiye hem dünyadaki iş gücü piyasasındaki değişimler dikkate
alınmış. Çevre, enerji gibi konular hem dünya hem de Türkiye ölçeğinde
ayrıntılı olarak analiz edilmiş, ülkemize olabilecek etkileri ortaya konmuş ve
bu çerçevede 2023 yılını hedef alan somut ve gerçekleştirilebilir bir plan
ortaya konulmuştur.
Plan öncesi
gelişmelere baktığımızda, gerçekten son beş altı yılda Türkiye’de çok önemli
reformların yapıldığını görüyoruz. Kimse bu reformların yapılmadığını iddia
etmemeli, kimse de yine bu reformların yapıldığını bizlere unutturmamalı.
Adaletten
bahsedildi, adalet alanında çok önemli reformlar gerçekleştirdik değerli
arkadaşlar. Temel kanunları çıkardık; Borçlar Kanunu, Hukuk Muhakemeleri
Kanunu, Türk Ticaret Kanunu, Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu gibi
gerçekten son derece yüklü, kapsamlı temel kanunları bu dönemde biz çıkardık.
Yine, dördüncü yargı paketiyle, adalet ve yargı hizmetlerinin
etkinleştirilmesi, temel hak ve özgürlüklerin güçlendirilmesi sağlanmış oldu.
Ceza infaz kurumlarıyla tutukevleri ve adliye binalarında çok önemli yatırımlar
gerçekleştirildi. Ulusal Yargı Ağı Projesi’nin altyapısı tamamlandı. Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuru hakkı getirildi. Türkiye İnsan Hakları Kurumu
kuruldu.
Adalet dışında,
yine, gelir dağılımı konusuna müsaade ederseniz çok kısa değinmek istiyorum
çünkü burada gelir dağılımının bozulduğu ve kötüleştiği şeklinde ifadeler
kullanıldı. Dünyada yaşanan bu küresel krize rağmen, dünyadaki tüm gelişmiş
ülkeler dâhil, gelir dağılımında çok ciddi bozulmalar olmasına rağmen Türkiye’de
gelir dağılımında iyileşme sağlanmıştır. Evet, belki siz Gini katsayısının
0,40’tan 0,38’e düşürülmesini küçümseyebilirsiniz ama 0,40’tan 0,38’e düşmesi
çok önemli bir gelişmedir.
RAHMİ AŞKIN
TÜRELİ (İzmir) – Ne önemi var?
LÜTFİ ELVAN
(Devamla) - Gelişmiş ülkelere baktığınızda, o ülkelerin Gini katsayılarının
arttığını görüyorsunuz ama Türkiye’deki Gini katsayısının, daha doğrusu,
açıklamam gerekirse, gelir dağılımının düzeldiğini, gelişmiş ülkelerde de bunun
tam tersi olduğunu görürsünüz.
Yine, Türkiye,
OECD ülkeleri arasında bu kriz döneminde işsizliği en çok azaltan ülke konumuna
gelmiştir. Evet, son dört yılda 4 milyon istihdam sağladık. Bunun örneği var mı
acaba gelişmiş ülkelerde, var mı dünyada? Dört yılda 4 milyon istihdam.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) – Nüfus 76 milyon!
LÜTFİ ELVAN
(Devamla) – Evet, var mı örneği bunun?
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) – Yok, yok!
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) – Sizden öncekilerle kıyaslayın, keramet sizde mi?
LÜTFİ ELVAN
(Devamla) – Evet, değerli arkadaşlar, müsaade ederseniz, Onuncu Kalkınma
Planı’na yönelik… Tabii ki dünyadaki gelişmeler, değişimler, Türkiye'de yaşanan
değişim, gelişim süreci dikkate alınarak, Onuncu Kalkınma Planı’nın
stratejileri, öncelikleri belirlenmiştir.
Dört temel eksen
üzerine oturtulmuştur: İlk eksen, nitelikli insan ve güçlü toplumdur. İnsanı
merkeze alan ve bu merkezden yola çıkarak kalkınmayı, gelişmeyi esas alan bir
yaklaşım benimsenmiştir. Siz hangi sektöre öncelik verirseniz verin, hangi
sektöre yoğunlaşırsanız yoğunlaşın, öncelikli olarak ele almanız gereken konu
nitelikli insan, nitelikli iş gücü. Bu nedenle, Onuncu Kalkınma Planı’nın
merkezi, nitelikli insan olmuştur, nitelikli insan üzerine oturtulmuştur bu
plan.
Nitelikli iş gücü
yüksek olan ülkelerin daha istikrarlı olduğunu, daha hızlı büyüdüğünü
görüyoruz, nitelikli iş gücüyle birlikte demokrasinin de güçlü olduğu
toplumlarda ise bu büyümenin daha hızlı, istikrarın ise daha güçlü olduğunu
görüyoruz.
Bu nedenle, biz
de tabii ki temel hak ve hürriyetler konusunda, demokratikleşme konusunda,
adalette hâlen var olan bazı sorunlar konusunda, yapısal diye nitelediğimiz
sorunlar konusunda Onuncu Plan’da da adım atmaya devam edeceğiz, ilerlemeye
devam edeceğiz.
Nitelikli insan
neden önemlidir? Bakın, değerli arkadaşlar, bugün Amerika Birleşik Devletleri
dünyanın en nitelikli insanlarını çekmektedir, Çin’den, Hindistan’dan,
Türkiye'den. İşte, biz de Türkiye'deki nitelikli insan sayısını artırmak, yurt
dışındaki nitelikli insanımızı Amerika’dan, İngiltere’den, Almanya’dan
Türkiye’ye getirmek ve gerekirse çok çok nitelikli, çok çok vasıflı yabancıları
bile Türkiye’ye çekmek için Onuncu Plan kapsamında bir program hazırladık. Bu
programla, özellikle bu nitelikli insan alanında önümüzdeki dönemde çok
kapsamlı, çok detaylı çalışmalar yapılacak.
Yine, bu plandaki
ilklerden bir tanesi, temel hak ve hürriyetlere yönelik, temel hak ve
özgürlüklere yönelik -ilk kez bir planda- ayrı bir alt bölüm açılmasıdır.
Geçmiş dokuz plana bakın, böyle bir husus söz konusu değildir ama bu planda,
temel hak ve özgürlükler konusunda özel bir bölüm açılmıştır ve bu alana çok
özel, çok güçlü bir vurgu yapılmıştır.
İkinci eksen,
yenilikçi üretim ve istikrarlı yüksek büyüme. Geçtiğimiz on yılda istikrarlı
büyümeyi sağlayıcı önemli tedbirler alındı biliyorsunuz ve ekonomimiz sağlam
temellere oturtuldu. Bu planda da makroekonomik istikrarı koruyucu ve
sürdürülebilir kılıcı tedbirler alınmış durumdadır.
Peki, yenilikçi
üretimden kastımız nedir, biz neyi amaçlıyoruz? Biz şunu amaçlıyoruz değerli
arkadaşlar: Biz, Türkiye'nin bilgi ve teknoloji üreten bir ülke olmasını
istiyoruz. Sadece bununla da yetinmiyoruz, “Bizim için bilgi ve teknoloji
yeterli değildir, bu bilgi ve teknolojiyi katma değere dönüştüren bir ülke
istiyoruz.” diyoruz. Yine biz diyoruz ki: “Türkiye Onuncu Kalkınma Planı’yla
yenilikçi üretimin üssü olsun istiyoruz.”
Bu konuda yine
çok önemli programlar ortaya kondu. Bu programlara, vaktim kısaldı ama çok kısa
da olsa değineceğim.
Üçüncü eksenimiz,
yaşanabilir mekânlar ve sürdürülebilir çevre. “Yaşanabilir mekânlar” dediğimiz
zaman, bunu sadece çevreyle ilişkilendirmek veya belirli bir sektörle
ilişkilendirmek doğru değildir. Yaşanabilir mekânların çok sektörlü bir bakış
açısı, çok boyutlu bir bakış açısı vardır.
Son on yıla
baktığımızda, aşağı yukarı yüzde 7 nüfus artış hızımıza karşılık, yüzde 14
gibi, şehirlerimizdeki nüfus artış hızı söz konusu. Aşağı yukarı, toplam nüfus
artışımızın 2 katı kadar kentlerde bir artış söz konusu. Bu nedenle, özellikle
kentlerimize yönelik çok yoğun, kapsamlı çalışmalar yapmamız gerekiyor. Eğitim
altyapısından sağlığa, kültürden sosyal tesislere, rekreasyon alanlarına
varıncaya kadar çok kapsamlı çalışmaların yapılması gerektiğini düşünüyoruz ve
bu çerçevede de gereken öncelikler planda yerini almıştır diye düşünüyorum.
Yine bu bölümde,
bölgeler arası gelişmişlik farklarının azaltılması, başta geri kalmış yöreler
olmak üzere, bölgelerimizin rekabet güçlerinin artırılması da yine planımızın
öncelikleri arasında yer almaktadır.
Dördüncü eksen
ise kalkınma için uluslararası iş birliğidir. Bu bölümde, kalkınmanın dış
dinamikleri ile ikili, bölgesel ve çok taraflı olmak üzere temel önceliklerimiz
ve politikalarımız yer almaktadır.
Değerli
arkadaşlar, son olarak ise, bu planda ilk kez, daha doğrusu, bugüne kadar
yapılmış olan kalkınma planlarında hiç bulunmayan, ilk kez Onuncu Kalkınma
Planı’nda yer alan programlara değinmek istiyorum. Bu programlar neden
önemlidir? Biraz önce bir konuşmacımız şunu ifade etti: Planda yapısal
sorunlara yer verilmediğini söyledi. Eğer bu programlara bakmış olsaydı yapısal
sorunlara ne kadar önem verildiğinin farkında olacaktı. Biz ülkemizin tüm
yapısal sorunlarını, hemen hemen tüm yapısal sorunlarını bu program bölümüne
aktarmış bulunuyoruz. Nedir bu “program” dediğimiz şey? Örnek vereyim, örnek
üzerinden gidelim: Örneğin, yurt içi tasarrufların artırılması programı. Evet,
yurt içi tasarrufların düşüklüğü bir gerçek mi bugün? Gerçek. Biz yurt içi
tasarrufları artırmak istiyor muyuz? İstiyoruz. Peki, ne yapıldı bu planda?
Yurt içi tasarrufların artırılmasına yönelik bir hedef konuldu, bir amaç
konuldu, performans kriterleri konuldu ve bunların bileşenleri ortaya konuldu.
Yine buna ilave olarak, bu programdan hangi kurum, hangi bakanlık sorumlu
olacaktır, bu bakanlıkla birlikte hangi bakanlıklar, gerekirse sivil toplum
kuruluşları çalışacaktır, bunlar ortaya konuldu. Bir anlamda, bu programlar
planın uygulanmasına imkân verecek ve bu yapısal sorunların bu programla
birlikte, programlarla birlikte çözülmesine paralel olarak da bu plan
hedeflerinin çok rahat bir şekilde gerçekleştirilebileceğini düşünüyoruz.
Ne var bu
programlarda, bakacak olursak: İş ve yatırım ortamının geliştirilmesi programı.
Evet, iş ve yatırım ortamının geliştirilmesi konusunda hâlen çalışma yapmamız
gerekiyor, hâlen ilerleme sağlamamız gerekiyor. Bununla ilgili bir program
oluşturuldu. Tamamıyla uygulamaya yönelik olarak bir program hazırlandı.
Yine, ithalata
olan bağımlılığın azaltılması programı. Biz şundan şikâyetçi değil miyiz,
“Büyüme performansımız yüksek olduğu zaman bizim ithalatımız da yüksek oluyor.
Dolayısıyla, cari açık problemiyle karşılaşıyoruz.” demiyor muyuz? Bunu
söylüyorsak, ithalata olan bağımlılığın azaltılması programıyla işte, var olan
bu yapısal sorunu ortadan kaldırıcı tedbirleri alacağız demektir.
Yine bu
programlardan örnekler vermek istiyorum. Bir başka örnek, üretimde verimliliğin
artırılması programı. Bizim açımızdan, verimlilik son derece önemli. Üretim
kapasitemizi artırmak zorundayız. Yine, firmalarımız dışarıdaki güçlü
firmalarla rekabet etmek zorunda. İleri teknoloji ürünü ürünlerin firmalarımız
tarafından üretilmesi gerekiyor. Bakınız, 2002-2007 döneminde toplam faktör
verimliliğinde pozitif bir gelişme olurken, 2007 sonrasında pozitif bir
gelişmeyi göremiyoruz. Bu da üretimde verimliliğin arttırılması programının ne
kadar önemli olduğunu ve burada yaşanan sorunların da yine bu program
aracılığıyla çözülmesi gerektiğini ortaya koymaktadır.
Yine, sorun
olarak gördüğümüz, tarımda su kullanımının etkinleştirilmesi. Bazı bölgelerimiz
Türkiye’de çölleşmeyle karşı karşıya. Bunlara yönelik önlemler alınması
gerekiyor, ki bakanlıklarımız tarafından alınıyor ama birden fazla bakanlığı,
birden fazla kuruluşu ilgilendiren, çok kapsamlı çalışılması gereken, kapsamlı
analizlerin yapılması gereken programlar bunlar. İşte, yine bu program
vasıtasıyla su kaynaklarımızı daha etkin, daha verimli kullanabilecek yapıya
sokma imkânımız ortaya çıkacaktır diye düşünüyorum.
Bir başka önemli
husus, sağlık endüstrilerinde yapısal dönüşüm. Uzun vadede Türkiye’nin küresel
bir ilaç, AR-GE ve üretim merkezi olmasını arzu ediyoruz biz. İşte, bunu
gerçekleştirebilmek için bizim böyle bir programa ihtiyacımız var. İşte, bu
program sayesinde yine ülkemizin ihracatına, ülkemizin gelişmesine katkı
sağlayacak olan ilaç, AR-GE ve üretim merkezlerini daha da geliştirmek, daha da
büyütmek istiyoruz.
Ben konuşmama son
verirken -daha zamanım kalmadı- tekrar Kalkınma Bakanımıza, Kalkınma
Bakanlığımızın tüm bürokratlarına ve tüm kamu kurum ve kuruluş temsilcilerine,
plana katkı sağlayan tüm vatandaşlarımıza çok teşekkür ediyorum.
Onuncu Plan’ın
ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Birinci bölüm
üzerinde şahsı adına söz isteyen Emin Haluk Ayhan, Denizli Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım,
sayın milletvekilleri; 476 sıra sayılı Onuncu Kalkınma Planı’nın birinci bölümü
üzerinde şahsım adına söz aldım. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, bu
planın hazırlanmasında emeği geçen eski mesai arkadaşlarıma ve tanımadıklarıma,
hepsine teşekkür ediyorum.
Şimdi, özellikle
ifade etmek istediğim bir şey var: Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın İkinci
Bölümü “Ekonomik Hükümler” başlığı altında, bu başlığı taşıyor. 1 numaralı
başlık: “Planlama; Ekonomik ve Sosyal Konsey.” Eski başlığı zaten “Planlama”
idi. Ekonomik ve Sosyal Konseyin kurulması ve bunların kanunla düzenleneceği de
burada var. Ekonomik ve Sosyal Konseyi aslında siz hikâyeden kurdunuz. Anayasa
değişikliğinde, yargıda istediklerinizi gerçekleştirmek için onun yanına bir
şeyler koymanız gerekiyordu, bunu da koydunuz. “Ya Sayın Milletvekilim, eski
bir planlamacı olarak nasıl böyle bir şey söylüyorsunuz?” dersiniz,
diyebilirsiniz de ama bir şeyi söyleyeceğim: Bu Ekonomik Konseyde yer
alabilecek kurumlar kim? TOBB. Yer alabilecek kurumlardan biri kim? TESK.
Diğer, başka kurum kim? Türkiye Ziraat Odaları Birliği. Siz, bunları, vatandaşın
PKK’ya kalbini yufkalaştırmak için kullanıyorsunuz. Niye toplamadınız şimdiye
kadar? Hani, kanunu nerede? Hani, tasarısı nerede? Adı Kalkınma Bakanlığı
olunca DPT farklı bir alana mı girdi? Niye yapmadınız, niye getirmediniz
2010’dan bu tarafa bunu? Çünkü, işin aslı öyle değil, farklı düşünüyorsunuz,
öncelikle onu ifade etmek istiyorum. Samimi olmak lazım her şeyden önce. Planı
hazırlayanlar bütün samimiyetiyle -aşağıda bürokrasi- gayret gösteriyor ama
sizin niyetiniz önemli AK PARTİ olarak.
Biraz önce burada
bir arkadaşınız neyi söyledi? “Toplum sahiplensin bu planı istiyoruz.” dedi.
Hani, milletvekilleri nerede? 326 milletvekilinin kaçı burada? Nesini
sahiplendiniz siz bu planın AKP olarak? Aşağıda hazırlanıyor birtakım dengeler,
geliyor. “Zamanında çıksın da nasıl olursa olsun, muhtevasında ne varsa olsun.”
Böyle bir şey olmaz.
Ekonomik Sosyal
Konseyin tasarısı yok ortada, esamesi yok. Koca bir Bakanlık tasarıyı
hazırlayamayacak kadar âciz mi? Ekonomik Sosyal Konseye girebilecek kurumların
yöneticileriyle ilgili gerekli şeyi söyledim. Siz Bakanlar Kurulu olarak bir
şeyi yapamıyor musunuz? Onları göndereceğinize PKK ve yandaşları için siz, ne
yaparsınız? Gidin millete, “Biz memleketin geleceğini İmralı’yla müzakere
edeceğiz.” deyin canım. Bunu söyleyemiyor musunuz? Söyleyin.
Bu hazırladığınız
plan, bu tasarı, şu Anayasa’da yazan gereklilikleri karşılamıyor Sayın Bakanım.
Bunu niçin söylüyorum? Bakın, planda, millî tasarrufu ne yapacaksınız,
“Artıracaksınız.” diyor. AKP döneminde, millî tasarruflar gayrisafi yurt içi
hasılanın yüzde 24’ünden -özel sektörünki- 11’ine düşmüş sizin döneminizde.
Sizin dokümanlarınızda bunlar var. Anayasa’ya uygun mu hareket ettiniz? Alakası
yok. Öbür tarafta, bakın ne diyorsunuz: “…dış ödemelerde dengeyi sağlayıcı…”
Anayasa’da bu da var. Sizin dönemde, dış ödemeler dengesinde, 550 milyar dolar
dış ticaret açığı var, 350 milyar dolara yakın da cari işlem açığı var.
Siz Anayasa’ya
aykırı hareket ettiniz. Açık seçik burada yazıyor. Bu yazılı metin, sizin hukuk
olarak uymanız gereken bir metin, bütün Türk milletinin uyması gereken bir
metin. Siz bundan uzaklaştınız gittiniz. Her şeye bir bahane, “Dünya
konjonktürü uygundu, uygun değildi.” Elbet, uygun da olacak, uygun olmadığı da
olacak; bütün şartlarda siz bunu sağlamaya çalışacaksınız. Her şeye bir bahane.
İşte, Anayasa’nın
166’ncı maddesinin ikinci paragrafı bunu söylüyor, “Millî tasarrufları artırıcı
tedbir alacaksın.” diyor. Ne yaptınız?
Yüzde 24’ten 12’ye düşürdünüz yurt içi hasılaya oranını. “Ödemeler dengesini sağlayıcı
tedbir alacaksın.” diyor. Bir daha, tekraren söylüyorum, dış ticaret açığı 550
milyar dolar, cari işlem açığı 300-350 milyar dolar. Neresinde Anayasa’nın
gereklerini yerine getirdiniz siz? Faiz lobisi bunun neresinde? Başbakan
söylüyor, “Bizim zamanımızda 5 kat bunların gelirleri arttı.” diyor. Kim bu
semirenler, böyle artanlar, genişleyenler? Çık, burada söyle, filanca kurum de,
falanca adam de. Söyleyin ya, karanlıkta ıslık çalmayın. Sizin zamanınızda bu
semirenler kim? Kimlerle iş birliği
yaptınız? Kimler istifade etti bundan? Bir sözü söylerken arkasından bir
düşüneceksiniz, buna kim ne diyecek.
Bakın, yukarıda
Tüketici Yasası görüşülüyor -alt komisyonundayız- iktidar ne yapıyor? Hâlâ,
oradan dünya kadar kâr etmiş, tüketiciyi ezmiş finans kesimiyle beraber hareket
edip hırpalamaya çalışıyor tüketiciyi. Orada yazıyor, görüşmeler de yaptık,
yarın muhalefet şerhimizi de yazacağız. Böyle bir şeyin olması mümkün mü?
Kaldı ki
bakanların birbirinden haberi yok. Bakın, millî gelir, birinci çeyrek
açıklanmadan, hepiniz, bakanların tamamına yakını bu işle ilgili, ümitli
değildi yüzde 3 civarında bir büyüme geleceğinden. Yüzde 3 büyüme geldi, siz de
şaşırdınız. Bir iki gün önce farklı söylüyorlardı. Şimdi herkes ne yapıyor
biliyor musunuz Sayın Bakanım? “Nereden, nasıl çıktı bu büyüme?” dediğimiz
zaman, şahsınızı tenzih ederim, bu işten sorumlu kim varsa, Cevdet effect,
Babacan effect… Onlar anlatıyorlar, böyle, sıradan gidiyor. Yani bir çıkın,
topluma açıklayın “Bunun arkasında şu oldu, bu oldu.” diye, herkes bilsin.
Bakın, Devlet
Planlama Teşkilatı veya şimdiki adıyla Kalkınma Bakanlığı, baktığınız zaman,
ekonomiden düştü; açık söyleyeyim. Oradaki arkadaşlar yine aynı işi yapıyorlar,
siz ekonomide geri sıralarda kaldınız. Zatıalinize hani böyle bir şey söylemek istemem,
mesai arkadaşıyız ama.
Orta Vadeli
Program’ı biraz önce burada konuştular. Şimdi, Orta Vadeli Program’ı hiç
zamanında getiremediniz, kanun hükmünde kararnameyle, yetkiniz olmamasına
rağmen ileri attınız tarihini, onda bile yetiştiremediniz ya. Dünyadaki
gelişmeleri dikkate alıyorsunuz tabii; onu da kestiremiyorsunuz, kendinizin ne
yapacağını da kestiremiyorsunuz. Dört beş ay sonra, aynı gün bütçe çağrısını da
koyuyorsunuz, diğerlerini de koyuyorsunuz. Ama, sıkıntılı bir iş, doğru bir iş
değil Sayın Bakanım.
Şimdi, planı
getirdiniz, nerede bunun alt dokümanları Allah’ınızı severseniz? Ben plan
gerçekleşmeleri doğru mu, yanlış mı diye baktığım zaman kime soracağım
Allah’ınızı severseniz? Kime verdiniz şimdiye kadar? Yok burada. Plan Bütçeye
geldim, yok; burada yok. Bakın, biz şu dokümanı… Ben bugün konuşacağımı
öğrendim, bu doküman daha yeni geldi buraya, yeni dağıtıldı. Bu, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin işi ama -Sayın Bakanım, teşekkür ediyorum, nezaket
gösterdiniz daha önce bir sohbet için, katılamadık, özrümüzü de beyan ettik
ama- bu işlerin bir ciddiyeti olması lazım.
Şimdi “Kişi
başına gelir 30 bin dolar olsun Türkiye’de de Gini katsayısını bir de ona göre
değerlendiririz.” Burada mukayese ediyorsunuz AKP Grubu olarak da,
geliyorsunuz.
Diğer taraftan,
yarın Orta Vadeli Program’ı hazırlamaya başlayacaksınız. Burada baz aldığınız
rakamları kullanacak mısınız, değiştirecek misiniz? Bir taahhüt edin şurada,
bir bilelim, ne yapacaksınız.
Ben şunu
açıklıkla ifade etmek istiyorum: Bu ülkeyi ithalat cenneti hâline getirdiniz.
Sanayici son derece zor durumda. Çiftçi 7 bin liraya hayvanı aldı, 3 bin liraya
hayvanı satamıyor. Biz de geziyoruz, siz de geziyorsunuz ama siz kendinizi
koruma yöntemlerini değiştirdiniz, su altından bile sizi korumaya başladılar.
Şimdi, bunlara
devam etmek mümkün, süre yeterli değil.
Bakın, özel
ihtisas komisyonu raporlarını falan piyasaya bir an önce sirküle etseydiniz. O
işin içinde olanlar bize, orada yazanlarla burada çıkan, Hükûmetten gelen
tasarıların tutmadığını söyleyen mailler atıyorlar. Onları arıyorum, diyorum
ki: Bizi değil, adres Hükûmet… Onlara, öyle bakacaksınız diyorum.
Ben şimdilik
konuşmamı burada bitiriyorum süre itibarıyla.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Sayın Başkan, bir konuyu açıklayabilir miyim. “Su
altından koruyorsunuz kendinizi.” dendi de onu açıklama ihtiyacı duydum,
müsaade eder misiniz.
BAŞKAN – Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın, Denizli Milletvekili
Emin Haluk Ayhan’ın Onuncu Kalkınma Planı’nın birinci bölümü üzerinde şahsı
adına yaptığı konuşma sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Evet, az önce değerli milletvekilimiz “Su altından da
kendinizi koruyorsunuz.” gibi bir ifadede bulundu. Tabii, medyadan bilgilendiği
için muhtemelen böyle bir şey söyledi.
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Sayın Bakanım, söylediklerimden bir tek o mu dokundu size?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Bir saniye… Bir heyecanlanmayın, bağırmakla doğru bir
şey ifade etmiş olmazsınız, sakin olun.
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Bir tek o mu dokundu size?
AHMET BERAT
ÇONKAR (İstanbul) – Bir dinle ya!
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Bu Mecliste sakin, sükûnet içinde de konuşabiliriz,
bağırmanıza gerek yok.
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Hiç bağırmadım.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Niye bu kadar bağırıyorsunuz? Bu normal bir durum
değil bana göre.
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Hayır, zararı varsa Başkan durdururdu zaten konuşmamı, sizin beni
ikazınızın gereği yok.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Şimdi, müsaade ederseniz, ben neyi açıklayacağıma
kendim karar vereyim, siz dikte etmeyin.
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Ben müsaade etmem, Sayın Başkan eder.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Bugün bazı medya organlarında su altından polislerin
beni koruduğuna dair bir haber yayınlandı, gerçekle en ufak bir ilgisi olmayan
bir haber. Memleketimde, Solhan ilçesinde bir festivale katıldım. “Yüzen
Adalar” diye güzel bir tabiat varlığımız var, oraya gösteri amaçlı olarak
dalgıçlar gelmişler ve birtakım aktiviteler yapıyorlardı, onu sanki beni
koruyan polislermiş gibi… Doğan Haber Ajansından kaynaklı bir haber. Ben
kontrol ettirdim, yerelden de bir problem yok, yerelden böyle bir haber
geçilmemiş ama bir resme bakmış birileri, resmin altını kendi hayalleriyle
doldurmuşlar ve bunu da maalesef, medyaya servis etmişler, sanki beni korumak
için birileri, su altı dalgıçları geldi gibi bir haber yapmışlar. Herhâlde
iletişim fakültelerinde bu tür haberlerin okutulması lazım. Orada muhabiri
olmayan, kendileri bulunmayan insanlar oturup böyle haberler yapıyorlar ve bunlar
Meclisimize kadar gelip buralarda ifade ediliyor. Bundan duyduğum üzüntüyü
belirtmek için söz aldım.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler (Devam)
1.- Onuncu Kalkınma Planının (2014-2018) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Sunulduğuna Dair Başbakanlık Tezkeresi ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (3/1238) (S. Sayısı: 476) (Devam)
BAŞKAN – Birinci
bölüm üzerinde şahsı adına söz isteyen Mehmet Muş, İstanbul Milletvekili. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Onuncu Kalkınma Planı,
birinci bölüm üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, öncelikle “kalkınma” kavramının, “kalkınma” olgusunun ne
olduğuna değinmek istiyorum. Her sosyal kavram gibi “kalkınma” kavramının
tanımı içerisinde bazı anlam karışıklıkları, algı karışıklıkları bulunmaktadır.
Özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra bir fenomen hâline gelen “kalkınma”
kavramı, çeşitli alanlardan geçerek, çeşitli evrimlerden geçerek bugünkü
tanımına ulaşmıştır. Ben, birinci aşamada kalkınmanın nasıl tanımlandığından
başlamak istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, geleneksel iktisatta, kalkınma, uzun bir dönem toplam millî
gelirde meydana gelen artış olarak tanımlandı, ölçüldü. Daha sonra, bunun
yeterli bir ölçüm olmadığı ve salt ülkenin toplam millî gelirindeki artışın
toplumun refahını yansıtmayacağından hareketle, bunun kişi başına düşen millî
gelir olarak ölçülmeye başladığı ikinci dönem başlar. İkinci dönemden sonra,
sadece kişi başına millî gelirin ölçülmesiyle yine kalkınmanın tam olarak ifade
edilemeyeceği fark edildiğinden dolayı, kişi başına millî gelirden, artık,
yavaş yavaş, gelir adaletsizliğinden gelir adaletsizliğindeki dengesizliklere
ve kişi başına millî gelirden fakirliğin azaltılmasına doğru, tanımda bir kayma
olduğunu görüyoruz. Son aşamada, bugün kullandığımız “kalkınma” kavramı ise
insani gelişmişlik üzerine oturmuştur ve burada sadece, sırf iktisadi bir
doktrin değil, aynı zamanda sosyal ve siyasi bir hüviyet kazanmıştır “kalkınma”
kavramı. İşte bu noktada ben, özellikle İnsani Gelişme Endeksi’ne atıflarda
bulunmak istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, İnsani Gelişme Endeksi, gelir, yaşam süresi ve eğitim olmak
üzere, bunlara eşit olarak katsayılar uygulanmak suretiyle hesaplanan bir
insani endekstir. Bizim Türkiye olarak 2000 yılında sahip olduğumuz endeks
0,645 idi. Sıfır ile 1 arasında bir range var, 1’e doğru yaklaştıkça insani
gelişmişlik güçleniyor, sıfıra doğru yaklaştıkça ülkenin İnsani Gelişmişlik
Endeksi zayıflıyor. Biz 2000’de 0,645 idik, bu dönemde dünya 0,639 idi, Avrupa
ve Orta Asya ortalaması ise 0,709 idi. 2012’ye geldiğimiz zaman bizler İnsani
Gelişmişlik Endeksi’mizi 0,722’ye çıkartıyoruz, dünya bu dönemde 0,694’e
geliyor ve Avrupa ve Orta Asya ortalaması ise 0,771’e geliyor. Dünya ve Avrupa
ve Orta Asya ortalamasındaki İnsani Gelişmişlik Endeksi’nde meydana gelen
iyileşme yüzde 9 iken, bizde bu yüzde 12’dir. Yine başka bir açıdan baktığımız
zaman, 2000’de Türkiye’nin İnsani Gelişmişlik Endeksi’nin Avrupa ve Orta
Asya’ya oranı yüzde 90 iken, bugün itibarıyla bu oran yüzde 94’e çıkmıştır yani
bir kötüleşme değil, aslında İnsani Gelişmişlik Endeksi’nde bir iyileşme
vardır. Tabii, bu endeksin kısa zaman içerisinde çok daha yukarılara
çıkartılması zor ama 2000’le 2012 arasında biz, dünya ile mukayese ettiğimiz
zaman daha iyiye, Avrupa’yla mukayese ettiğimiz zaman ise makasın çok daha
kapatıldığını buradan rahatlıkla görebiliyoruz.
Değerli
milletvekilleri, kalkınma noktasında şunu üzülerek ifade etmek durumundayım:
Dünyada çeşitli kalkınma dalgaları meydana gelmişti. Bunlardan bir tanesi,
modern dönemde Amerika, Fransa, İngiltere gibi ülkelerin yakaladığı kalkınma
dalgası idi. Maalesef, bu kalkınma sürecini bizler kaçırdık. Daha sonra ise
özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Japonya ve Almanya’nın başını çektiği
bir kalkınma dalgası dünyada yaşandı. Bizler bu kalkınma dalgasını da kaçırdık
ve son olarak 1960 sonrası Güney Kore, Singapur, Hong Kong, Tayvan gibi
ülkelerin yakalamış olduğu bir kalkınma dalgası vardı dünyada, biz bu kalkınma
dalgasını da, yine üzülerek ifade ediyorum, kaçırdık. Şimdi bizler, on yıllık
iktidarımız boyunca, bir taraftan bu kaçırdığımız kalkınma dalgalarında ortaya
çıkan farkı kapatma, bir taraftan da bilişim, yüksek teknoloji alanında
dünyayla rekabet, hatta dünyada önde gelen bir ülke olma noktasında çalışmalar
yürütüyoruz.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye, özellikle son on yılda yakaladığı istikrar ile…
Birinci sınıf ekonomi olabilmenin temel bazı kriterleri vardır ve Türkiye, bu
kriterlerde birinci sınıf gelişmiş ekonomi olmasına imkân verecek bu oranları,
bu göstergeleri yakalamıştır. Ben bunlardan birkaçını sizlere ifade etmek
istiyorum.
Bakın değerli
milletvekilleri, kronik sorun olarak görülen ve ülkelerin gelişmiş ekonomi olma
noktasında en büyük handikaplarından bir tanesi de enflasyondur. Bizler
enflasyonu 2001’de yüzde 68 seviyelerinden bugün itibarıyla yüzde 6
seviyelerine düşürdük. Bir diğer önemli gösterge ise ülkedeki faiz oranlarıdır.
Bu faiz oranları yine 2002’de yüzde 60 seviyesindeydi, bugün itibarıyla bunlar
da yüzde 5-6 seviyesine düşmüş durumdadır.
Değerli
milletvekilleri, yine, uyguladığımız sıkı mali politikalarla kamu harcamalarını
kontrol altına aldık ve ülkenin özellikle risk oluşturan toplam borcunun millî
gelire oranını yüzde 78’den yüzde 36’ya düşürdük. Bu ciddi bir risk oluşturur
ülkeler için ve bu da artık bizim büyük ekonomi olma adına yapacağımız
yürüyüşte arzu edilen bir noktaya gelmiş durumda.
Bir diğeri,
değerli milletvekilleri -bu maalesef pek ifade edilmez, pek görülmez ama-
özellikle toplam kamu borcu içerisindeki döviz cinsinin oranıdır. Bakın, 2002
yılında toplam kamu borcunun yüzde 58’i döviz cinsi idi. İşte, doların o
dönemde 670 liradan 1 milyon 700 bin liraya çıkması durumunda kamunun borcu 3
kat artmıştı. Çok ciddi bir kur riskiyle karşı karşıyaydı kamu. Bugün
geldiğimiz noktada, on yılda biz bunu yüzde 27’ye düşürmüş durumdayız.
Elimizdeki döviz rezervlerini de dikkate aldığınız zaman, bugün ülke olası bir
kur riskinden kurtulmuştur yani kur riski gibi, ülkeyi derinden etkileyecek bir
faktör artık ortadan kalkmıştır.
Bir diğeri,
değerli milletvekilleri, yine, ülkeler için çok ciddi risk oluşturan faizlerin
sabit faizli mi yoksa değişken faizli mi olduğu konusudur. İlk iktidara
geldiğimizde toplam kamu borçlarının yüzde 55’i değişken faizliydi, yüzde 55,
ciddi bir risk unsuruydu; bugün bunlar da yüzde 40’a düşürülmüş durumda.
Değerli
milletvekilleri, işte, tüm bu politikalar neticesinde Onuncu Kalkınma Planı’nı
hazırladık. 2014-2018 dönemini kapsayan ekonomi stratejilerimizi içeren Onuncu
Kalkınma Planı 2023 vizyonuyla uyumlu ve onun bir yol haritası niteliğindedir.
Yine, bu program, sosyal yönü güçlü, sosyal politikaları güçlü bir plan olarak
hazırlanmıştır.
Değerli
milletvekilleri, her sosyal davranış niyet ve iradeye dayanır. Onuncu Kalkınma
Planı bir niyettir, bir niyet beyanıdır. Bunu başarıya ulaştıracak olan, o
hedefleri, ifade ettiğimiz hedefleri gerçekleştirecek olan ise ortaya
koyacağımız iradedir.
Değerli
milletvekilleri, tabii, bu benden önce de ifade edildi. Plan hazırlanıyorken
katılımcı bir yaklaşımla hazırlandı. Yaklaşık 3 bin kişi, 3 bin yurttaşımız,
sektör temsilcileri, kamudan, toplumun diğer kesimlerinden katılımcının
fikirleri alınarak plan hazırlandı ve onların görüşlerine önem verilerek plan
en ince detayına kadar ince elenerek sık dokunarak hazırlandı.
Bakınız değerli
milletvekilleri, Onuncu Kalkınma Planı’mız dört ana sacayağı üzerine oturuyor:
Bunlardan ilki nitelikli insan veya nitelikli emek, güçlü toplum; diğeri
yenilikçi üretim, istikrarlı yüksek büyüme; bir diğeri yaşanılabilir mekânlar,
sürdürülebilir çevre ve sonuncusu ise kalkınma için uluslararası iş birliğidir.
Değerli
milletvekilleri, nitelikli insan, güçlü toplumda bireysel ve toplumsal nitelik
ve yetkinliği yükseltmek üzere, temel hak ve özgürlükler, demokratikleşme,
adalet, temel sağlık ve eğitim hizmetleri gibi alanlarda, istihdam gibi
alanlarda reformlara devam edileceğini Onuncu Kalkınma Planı’nda görüyoruz.
Bir diğeri,
değerli milletvekilleri, özellikle ürettiğimiz ürünlerin yüksek teknoloji
ürünleri olabilmesi adına araştırma ve geliştirmeye ayrılacak olan kaynakların
oranıdır. Bakınız, burada da birinci sınıf ekonomi olma adına yüksek
teknolojili, katma değeri yüksek ürün üretme adına bu AR-GE çalışmalarının
artırılması lazım. AR-GE harcamalarının bugün itibarıyla millî gelire oranı
yüzde 0,86’dır 2018’de yüzde 1,8’e yükseltilmesi planlanıyor. Yine, özel sektör
payının yüzde 43,2’den yüzde 60’a, yerli patentin 4.500 civarından 16 bine
çıkartılması öngörülmektedir.
Değerli
milletvekilleri, çok önemli bir oranı da sizlerle burada paylaşmak istiyorum:
Yüksek teknoloji sektörlerinin imalat sanayisi ihracatı içerisindeki payı bugün
yüzde 3,7 iken 2018 sonunda bu, yüzde 5,5’e çıkartılacaktır. Eğer ihracatın 277
milyar dolara çıkacağı hesap edilirse oradaki artış daha iyi bir şekilde
görülebilir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET MUŞ
(Devamla) – Ben, Onuncu Kalkınma Planı’mızın hayırlı uğurlu olmasını temenni
ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Planın birinci
bölümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, planın
ikinci bölümü üzerindeki görüşmelere başlıyoruz.
İkinci bölüm
“Planın Temel Amaçları ve İlkeleri”, “Planın Hedefleri ve Politikaları”
kısımlarından oluşmaktadır.
İkinci bölüm
üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz isteyen Adil Zozani,
Hakkâri Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Onuncu Kalkınma Planı’nın -beş yıllık kalkınma
planının- ikinci bölümü üzerine Barış ve Demokrasi Partisi adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle,
pozitif bulduğumuz bir noktanın altını çizerek ifade edeyim. Tabii ki bu planın
önceki planlara nazaran biraz daha katılımcı yönünün gözetilmiş olması,
yerellerin de fikrinin bu plana dâhil edilmiş olması memnuniyet vericidir.
Gönül ister ki bu biraz daha fazla katılıma açık şekilde hazırlansın. Ancak,
biraz önce partimiz adına konuşma yapan Sayın Kaplan da ifade etti, yereli,
herkesi dâhil etmişiz ama Meclisi, Parlamentoyu dâhil etmeyi unutmuşuz, bu
ayağını eksik bırakmışız. Keşke bu planın hazırlık aşamalarında Meclis de
planlamaya dâhil edilmiş olsaydı ve daha anlaşılır bir plan çıkarma şansı olmuş
olsaydı.
Geneli itibarıyla
bu plana baktığımız zaman -ki planın esas gövdesi bu ikinci bölüm, birinci
bölüm ve üçüncü bölüm biraz daha ayrıntı ve teferruatlardır ama esas gövdeyi şu
anda konuşmuş olacağız, gövdeye ilişkin fikirleri beyan etme şansına sahip
olacağız- esasında hayal mahsulü, hayal ürünü bir plandan söz ediyoruz.
İdealize edilmiş hedefler konulmuş, “Şu, şu, şu, şu olursa çok iyi olacak.”
denmiş. Ancak, realite penceresinden bu işe baktığınız zaman, bu plana
baktığınız zaman Türkiye’deki veriler ne yazık ki onu göstermiyor.
Mesela, atıflardan
bir tanesi diyor ki: “2023 hedefi olarak biz 2 trilyon dolar bir ekonomiyi
hedefliyoruz.” ve bunu ifade ederken de “Dünyanın on büyük ekonomisinden biri
olacağız.” diyor. Bunun olabilmesi için, mevcuttaki gelişmiş ülkelerin
tamamının, büyümekte olan ülkelerin tamamının, gelişmekte olan ekonomilerin
tamamının ayağına taş bağlamak lazım. Bilmiyorum, bu Hükûmetin böyle bir
marifeti var mı, yok mu? Kendileriyle rekabet içerisinde olan gelişmekte olan ekonomilerin
ayağına taş bağlamışlar mı bilmiyoruz ancak bu hedefin tutturulabilmesi için -varsayalım
ki 2 trilyon dolara ulaştınız- bunun olabilmesi için, diğerlerinin bir adım
geriye gelmesi gerekir yani diğer ekonomilerin küçülmesi gerekir. Daha birinci
aşamada, ilk hedefte bu programın, bu planın hayal ürünü olduğu anlaşılıyor.
Şimdi,
hedeflerini önce sizlerle bir paylaşayım. İkinci önemli nokta: “Kadın
istihdamını yüzde 34,9’a çıkaracağız.” Bu, 2018 hedefi. Yani, beş yıl sonra
kadın istihdamını yüzde 34,9’a çıkarmayı hedefliyor. Çıkarsanız bile gerçekçi
bir hedef değil çünkü istenilen, sizden beklenen bu değil. İki yıldır,
bakanlıklarınız kendi planlamalarını yaparken, kendi bütçelerini yaparken cins
kotasını esas alacaklarını ve hedefi yükselteceklerini söylüyor. Ancak, siz
burada ifade ederken, esnek çalışmaya güvenerek yani kadınları esnek çalışma
kriterlerine tabi tutarak “Biz görece olarak bu hedefe ulaşacağız.” diyorsunuz.
Yani, sömürü mekanizmasını genişleterek,
yeni hayalî kalemler üreterek bunu
gerçekleştireceğinizi söylüyoruz.
Gayrisafi millî
hasıladan kişi başına düşen gelirde 25 bin dolar gibi bir hedef koymuşsunuz.
Biraz sonra, bölgeler arası eşitsizlikleri ifade ederken bunun olup
olmayacağını da bir şekilde size izah etmiş olacağım.
İşsizlik mevcutta
yüzde 9,2 ki bu TÜİK verisidir, sağlıklı olup olmadığı her aşamada tartışma
konusudur. Mevcutta, siz işsizlik kalemini hesaplarken son üç ayda İŞKUR’a
yapılan başvurular üzerinden bir hesaplama yapıyorsunuz. Oysaki Türkiye’de, iş
bulma umudunu yitirmiş insanların sayısı -ki bunların büyük çoğunluğu
gençlerdir, üniversite mezunu gençlerdir- 1 milyon 200 binin üzerindedir. Bu 1
milyon 200 bin kişi iş bulma umudunu tümden yitirdiği için, artık işsizlik
istatistiğinin içerisinde dahi anılmıyorlar çünkü başvuru yapmıyorlar artık.
Siz, başvuru yapanlar üzerinden söylüyorsunuz. Bu rakamı dâhil ettiğiniz zaman,
mevcutta, bugün itibarıyla Türkiye’deki işsizlik oranı en iyimser tahminle
yüzde 14’tür. Diyorsunuz ki: “Bunu yüzde 7,2’ye çekeceğiz.” Olur mu, olmaz mı,
hep birlikte göreceğiz. Gençlerde işsizlik bugünkü verilerle yüzde 16,5; bunu
yüzde 13’e çekeceğinizi ifade ediyorsunuz. Ücretli istihdamı yüzde 64’ten yüzde
70’e yükselteceğinizi ifade ediyorsunuz. “Kayıt dışı istihdam oranını yüzde
37,5’ten yüzde 30’a çekeceğiz.” diyorsunuz. Esasında, bu kalemi, bu veriyi
verirken de bir itirafta da bulunmuş oluyorsunuz.
Dolayısıyla,
mevcut durumda, veri bazlı işsizlik ve mevcutta çalışan insanların durumuna da
baktığınız zaman tam bir sömürü tezgâhının oluşturulduğunu, ucuz emek pazarının
oluşturulduğunu görüyoruz. Nasıl yapıyor devlet? Taşeronlar marifetiyle.
Türkiye’de çalışan insanların büyük çoğunluğu, maalesef, asgari ücretlidir ve
bunların da önemli bir kesimi, mevcut durumda, Çalışma Bakanlığının İŞKUR
marifetiyle sağladığı geçici istihdam programları çerçevesinde bu rakama
ulaşıyor. Tam bir yanıltma. İşsizleri ömürleri boyunca, işsiz kaldıkları süre
boyunca dokuz ya da altı ay süreyle çalıştırarak bir istatistiklerle oynama
alanı yarattınız.
Tabii, iş
güvenliği konusu bambaşka bir konu. AK PARTİ hükûmetleri döneminde iş kazaları,
daha doğrusu iş katliamları sonucu yaşamını yitiren insanların sayısı binlerle
artık ifade ediliyor. Bu alana ilişkin olarak hiçbir düzenleme yok, hiçbir
iyileştirme yok, hiçbir atıf yok ve maalesef, siz, beş yılın kalkınma programını
Meclisin gündemine getiriyorsunuz ama bu programı biz burada konuşurken, bu
planı burada konuşurken hâlâ cesetleri dahi maden ocaklarından çıkarılmamış
emekçileri var bu ülkenin. Bunlara değinme yok.
Ekonominin dış
hedefleri konusunda da bir hayalcilik var. Biliyorsunuz Sayın Başbakanın son
Washington ziyaretinde iki temel hedef vardı. Bu hedeflerden bir tanesi,
Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığına Türkiye'nin bir yerden ortak
edilmesiydi. Görüşülen görüşme başlıklarından bir tanesi buydu ama maalesef bu
konuda eliniz boş döndünüz. İkinci nokta -konumuzla çok bağlantılı değil, o
nedenle ona ayrıntılarıyla girmeyeceğim- bölgesel gelişmelerdi, Suriye
politikasıydı. Orada da eliniz boş döndünüz ama özellikle kalkınma programının
başlıklarıyla ilgili olduğu için, bu Transatlantik Ticaret ve Yatırım
Ortaklığında Türkiye'nin bir hayal peşinde koştuğunu ifade etmek gerekir.
Avrupa Birliği politikasında da durum böyledir, gümrük birliği politikasında da
durum böyledir. Gümrük Birliği Anlaşması çerçevesindeki stratejik anlaşmaların
büyük bir kısmını, siz torba yasalarla geçtiğimiz dönemlerde deldiniz. En son
deldiğiniz anlaşmalardan bir tanesi uçak alımlarıyla ilgiliydi. Dolayısıyla,
artık, Avrupa Birliği açısından da güvenilir ortak olmaktan çıktınız. BRIC
ülkeleriyle ilgili olarak, zaten sizin buraya dâhil olma gibi bir pozisyonunuz
söz konusu değil. Avrasya, dolayısıyla Şanghay Beşlisiyle -böyle anılan, şimdi
sayısı daha fazla bir rakama ulaştı- bir ortaklaşma yaratmanız gene mümkün
değil. Dönüp dolaşıyorsunuz; bölge, kendi bölgenize bakacaksınız. Kendi
bölgenizde de ticaret partneri olarak esas alacağınız ülkelerin tamamıyla
kavgalısınız. Dolayısıysa, bu planın dış hedefleri tamamıyla buza oturtulmuş,
buz üzerine bir bina inşa etmişsiniz; dış hedefleri itibarıyla tutunabilir tek
noktası bölgedeki partnerlerinizle ilişkilerinizi düzenlemek; düzenlemenin de,
düzeltmenin de tek yolu demokrasinizi genişletmektir. Demokrasiyi
genişletirseniz, demokratikleşme açısından, bölge ülkelerine -ki bölge yeniden
yapılanma sürecine girmiş- demokrasi açısından rol modeli olabilirseniz, işte
bu alanda ticaret partneri olabilirsiniz, burada bir şansınız var, bunun
dışında hiçbir şansınız yok.
Şimdi, “Gelir
dağılımındaki adaletsizliği bertaraf edeceğiz.” gibi bir iddia var planda.
Nasıl bertaraf edeceksiniz? Siz ilk iktidara geldiğinizde Türkiye’deki dolar
milyarderi sayısı 4’tü, bugün 43. Yani, bu artış hızına göre hesap yaparsak
2018’de bu muhtemelen 63 olacak. En zengin yüzde 20’nin Türkiye’deki gelir payı
yüzde 46,7. En fakir yüzde 20’nin Türkiye’deki gelir payı yüzde 5,8. Nasıl
kapatacaksınız? Sosyalist bir devrim yapacaksanız size destek verelim,
kamulaştırma yapacaksanız size destek verelim ama bunların hiçbiri yok
hedeflerinizde, en azından planda yok.
Eş değer hanehalkı
geliriyle ilgili birkaç istatistik sizinle paylaşmak isterim. İstanbul ve
çevresi, mevcut durumda 14.873 lira alıyor, İzmir ve çevresi 12.924, benim de
mensubu olduğum bölge, Türkiye’nin doğusu 5.418.
Bu istatistikleri
biraz daha açayım Sayın Bakanım, katma
değer dağılımını, ki bu rakamı biz üretmedik, tamamıyla sizin önümüze
koyduğumuz programdan aldık. Marmara artı İzmir -katma değer dağılımını TL
bazlı olarak ifade ediyorum- 14.800 ile 18.700 TL. Ege ve Batı Akdeniz 10.500
ile 14.800 TL arası. İç Anadolu, Orta ve Doğu Karadeniz Bölgesi 8.500 TL ile
10.500 TL arası. Maraş, Malatya, Antep, Adıyaman, Elâzığ kuşağını ifade
ediyorum, bu kentleri ifade ediyorum, 5.800 ile 8.500 TL arası bir katma değer
dağılımı payı var. Bu ülkenin doğu kentlerinin payı ise 4.300 TL ile 5.800 TL
arasındadır. Dolar bazlı ifade ediyorum, rakam konulmuş, mevcutta diyor ki:
“Biz, 25 bin dolar hedefine ulaşacağız ama mevcuttaki ortalama da 10.200 dolar
civarı.” Bu, Türkiye ortalaması ama bölge bazlı baktığınız zaman, Marmara Bölgesi’ndeki
pay 16-17 bin arası bir pay, bu ülkenin doğusunda ise 4.000 ile 4.300 dolar
arası bir pay.
Bölgelerin
gelişmişlik kalemlerine de baktığınız zaman yani üst düzeyde bir gelişmişlik
seyri içerisinde olan bölgelerin gelişmişlik kalemleri sanayi ve tarımdır, en
düşük kalem hizmetlerdir. Yani, bu bölgelerin gelişimine katkı sunan en düşük
veri, hizmetler kalemidir. En az gelişmiş bölgelerin ise tamamıyla
hizmetlerdir.
Bu hizmetler
kalemiyle ilgili olarak da bilgileri sizinle paylaşırım ama ondan önce şunu
paylaşayım. Yani, bu ülkenin batısı çok gelişmişken doğusunun bu kadar geri
kalmışlığının bir esprisi var, mutlaka bir esprisi var. Doğu çalışmıyor mu, bu
ülkenin doğusu gerçekten çalışmıyor mu, bu ülkenin katma değerine hiçbir şey
katmıyor mu? İfade edeyim: Türkiye'nin enerjisinin, Türkiye'nin madeninin,
Türkiye'nin elektriğinin, Türkiye'nin ucuz iş gücünün deposu, bu az gelişmiş
bölge. Elektriği buradan alıyorsunuz, madeni buradan alıyorsunuz, petrolü
buradan alıyorsunuz ama ne hikmetse en az gelişmiş bölge. Şimdi, her tarafa
baraj yapılıyor, baraj yapılırken de insanlara şu söyleniyor: Mesela Ilısu’da
köylülerden gidip imza toplandı, “Biz buraya baraj yaparsak siz burada istihdam
olunursunuz." denildi. Türkiye'nin en büyük barajlarından ve eski barajlarından
bir tanesi Keban ilk üretime geçtiğinde Türkiye'deki elektriğin yüzde 15’ini
karşılamış. Peki, kaç kişi Keban Barajı’nda çalışıyor? Maksimum 60 kişi
çalışıyor. Peki, Keban’da ürettiğiniz enerjiyi nereye taşıdınız? Marmara’ya
taşıdınız. Sonra da dönüp ikide bir, doğu illerinin elektrik faturalarına
atıfta bulunursunuz.
Petrol geliri
kalemi: Mesela, Batman ve çevresinde üretilen petrolün Türkiye’deki enerji
gelirine katkısı 2,5 milyar dolar. Peki, Batman bundan pay alıyor mu? Pay almış
olsaydı en az bir İzmit gibi olabilirdi. Çünkü, İzmit’in -iddia ediyorum- ham
maddeye dayalı olarak Türkiye ekonomisine katkısı Batman’ınki kadar değildir.
Bu sömürü değildir de nedir? Bir ad koymak lazım buna.
GAP’la ilgili
olarak… Aynı garabet GAP’la ilgili, GAP projesiyle ilgili olarak devam ediyor.
Açık yüreklilikle ifade edeyim: Siz, GAP’ta, Türkiye'nin batı bölgeleri lehine
yararlanılabilir projelerinin tamamını bitirdiniz. Yani, elektrik üretimine
dayalı olarak hedeflenen projelerin tamamı bitti, sulamaya dönük projenin
sadece yüzde 17’sini yaptınız. Niye böyle? Bunu sormaya hakkımız yok mu?
Biraz önce, Sayın
Elvan övündü, iftiharla ifade etti “15 milyar TL son beş yılda, son dört yılda
GAP projesine aktarım yaptık.” diye. Hasip Bey ifade etti: 15 milyar TL aktardınız
da 1 kilometre kanal yapmışsınız. Bu parayı nereye aktardınız Allah aşkına?
Artı, o parayı nereden aldınız da oraya aktardınız? Türkiye’deki işçinin,
emekçinin alın teri olan İşsizlik Fonu’ndan parayı aldınız, oraya yatırdınız.
Siz, bu ülkede yaşayan insanların parasını bir cebinden aldınız, öbür cebine
koydunuz, orada yatırım yapmadınız ki.
Şimdi, amiyane
bir tabir var, çok açık da ifade etmeyeyim.
AYDIN AĞAN
AYAYDIN (İstanbul) – Et, et.
ADİL ZOZANİ
(Devamla) – Ama, derler ki “Ufak atın da civcivler yesin.”
Şimdi, bölgeye
gelen o hizmetler boyutuyla -biraz önce gelişmişlik farklarını ortaya koydum-
bazı rakamları sizinle paylaşacağım, bölgeye giden gelirleri, yapılan
yatırımları -hizmet yatırımlarını, kamu yatırımlarını- ifade edeceğim sizlere.
Dersim’e giden
gelirin yüzde 60’ı askerî ve güvenlik harcamalarına ilişkindir. Hakkâri’ye
giden gelirin yüzde 56’sı güvenlik yani hizmet, güvenlik hizmetidir; Şırnak
yüzde 46, Siirt yüzde 37,5, Diyarbakır yüzde 30. Bunlar, o kentlere giden
gelirin askerî ve polis harcamalarıyla ilgili olan yüzdeleridir.
Bir garip
istatistik daha sizinle paylaşayım: Türkiye'de kentsel kalkınmışlık 5
kategoride değerlendirilir. 5’inci kategoridekiler en fazla kalkınmış illerdir,
ondan sonra 1’e doğru, kalkınmış, az kalkınmış iller olarak sıralanır. Bu
sıraladığım iller, tahmin edin ki Türkiye'de kalkınmışlık derecelendirmesi
konusunda kaçıncı grubun içindeler? Bu sıraladığım iller 4’üncü grubun
içerisinde ifade ediliyor. Sayın Bakanım, Bingöl de bunların içindedir.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Hayır, yanlışınız var.
ADİL ZOZANİ
(Devamla) – Hayır, Komisyon üyemiz Sayın Demiröz de çok iyi biliyor çünkü
Bitlis de 4’üncü grubun içerisindedir. Yani, oraya yapılan karakol, o insanlara
yapılmış hizmet olarak ifade ediliyor.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Onu sonra görüşelim.
ADİL ZOZANİ
(Devamla) - Kayıt dışı ekonomiyle ilgili çok ciddi sıkıntılarımız var. Kayıt
dışı ekonominin önüne nasıl geçeceğinize ilişkin olarak hiçbir şekilde bir atıf
yok. Türkiye’de kayıt dışı ekonomi denilince de katırlar akla geliyor. En son,
katırlara da insan bedenlerini yüklediniz. En son, insan bedenlerini de
yüklediniz bu katırlara.
Bakınız,
sınırlarda katırlarla yapılan kayıt dışı ticareti hesaba katıyorsunuz, ifade
ediyorsunuz ancak limanlarda kaçan büyük balıklarla hiç ilgili değilsiniz.
Türkiye’de kayıt dışı ekonominin önüne geçmek istiyorsanız limanlarınızı
kontrol altına alacaksınız. Sınır boylarındaki gariban köylünün ticaretle
uğraşmasını eğer kayıt altına almak istiyorsanız iki yöntemi vardır: Bu
yöntemlerden bir tanesi, sınır boyunda sınır ticareti yapılan bölgeleri ya
serbest bölge, ticaret bölgesi kapsamına alacaksınız ya da o köylerde sınır
ticareti karnesini köylülere dağıtacaksınız. Bunu yaparsanız kayıt altına alırsınız
ama tekrar ediyorum, sınır köylerinde, sınır boylarında katırların sırtında
yapılan ticaret kayıt dışı ticaretin binde 1’i bile değildir. Siz, limanlara
bakacaksınız, limanlardaki kaçakçılığa bakacaksınız; onu kontrol altına
alabilirseniz bu işi kontrol altına alma şansına sahip olursunuz.
Yurt dışından
gelen yatırımcının ilk dikkat ettiği şeylerden bir tanesi Türkiye’nin adalet
mekanizmasıdır. Hasip Bey çok ayrıntılı üzerinde durduğu için ben ayrıntısına
girmeyeceğim ama her gelen yatırımcı Türkiye’nin adalet mekanizmasını öncelikle
bir sorguluyor. Çünkü, sizin hükûmetleriniz torba kanunlar marifetiyle
günübirlik yasalar çıkardığı için dışarıdan gelen yatırımcı açısından güvenilir
bir ekonomik yapıya sahip değilsiniz. Uzun yargılama, vesaire bunları işin
dışında tutuyorum. Bunu yapmak istiyorsanız öncelikle bu günübirlik yasa yapmak
ya da yasa değiştirmekten vazgeçeceksiniz, torba kanun yönteminden
vazgeçeceksiniz.
Kentleşmeyle
ilgili olarak… Bir TOKİ’miz var, bir bakanlığımız var, Allah var nerede bir tarla
görse bina dikesi geliyor. Hiçbir kentimizin kimliği yok. Söyleyebilir misiniz?
Lütfen, Allah aşkına biriniz çıkın burada deyin ki: “Şu köy, şu kentimizin, şu ilçemizin şu
mimari kimliği vardır.” Diyebilir misiniz? Her tarafı beton yığınlara dönüştürüp
ondan sonra da buna “modern kentleşme” diyorsunuz.
Yeşil yok, ortak
kullanım alanı yok; kent trafiği, özellikle ve özellikle özel araç tüketimine
zemin hazırlayacak şekilde yoğun kavşak ve üst geçit ve alt geçitlerle
donatıldı. Bunun adı “kentleşme” olmaz, ancak ve ancak “antikentleşme” olur.
Dünyada birileri kentleşme açısından kötü bir örnek görmek istiyorsa herhâlde
Türkiye'nin kentlerini dolaşacak artık. Bundan vazgeçilmesi gerekir.
Yerelleşmeyle
ilgili olarak -hiçbir yerde yok ya- yani yerelin inisiyatifinin ön plana
çıkacağı bir atıf yok bu programda, bu planda. Oysaki, yerelin inisiyatifinin
ön plana çıkması gerekirdi, ademimerkeziyetçiliğe bir atıfta bulunmanız
gerekirdi. Ama yadırgamıyorum. 221 sayfa program hazırlayacaksınız,
koyacaksınız, bir defa dahi “demokrasi” sözcüğü geçmeyecek.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – 6 defa geçiyor.
ADİL ZOZANİ
(Devamla) - Ondan sonra da “İnsan temel hak ve özgürlüklerine önem veren bir
program yaptık.” diyeceksiniz. Demokrasi kavramına bu kadar alerjili bir
program, elbette ki yerelleşme ya da yerelin iradesine çok önem vermez.
Beklerdim, bu kadar büyükşehir yasası çıkardınız, yerelleşmeyi biraz daha esas
almanızı beklerdim. Yerelin inisiyatifinin,
doğrudan demokrasinin yaygınlaşmasının zemini olabilecek bazı
yapılanmalar koymanız gerekirdi ama o da yok.
Son olarak
eğitimle ilgili bir iki vurguda bulunacağım.
Hem programda hem
Sayın Bakanın Plan ve Bütçe Komisyonundaki konuşmasında “nitelikli insan”
kavramı vardı. Demek ki, niteliksiz de insan varmış! Öncelikle, insanın
niteliklisi, niteliksizi olmaz. İnsanların niteliklerini açığa
çıkarabiliyorsanız bir beceriniz vardır. Her insanın niteliği vardır ama iş ki,
o insanların yeteneklerini açığa çıkarabilecek bir nitelik ortaya
koyabilmektir. Program niteliksizse insanlara niye “niteliksiz” diyorsunuz?
Program niteliksiz, politika niteliksiz, insanlar niteliksiz değil. Onu açığa
çıkarmanız gerekir.
4+4+4
uygulamasında siz bir iddia koydunuz ortaya, dediniz ki: “Biz Türkiye’deki ara
eleman ihtiyacını karşılayacağız.” Lütfen, bu yılın meslek liselerinin
verilerini bizimle paylaşın. Açığa çıkarmış mısınız, çıkarmamışsınız, bunu
koyun ortaya. Verimliliğin artırılması ancak
bu koşula dayalıdır.
Son bir cümle, şunu ifade etmek isterim: Siz
diyorsunuz ki “Üretimde verimliliği artıracağız.”
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ADİL ZOZANİ
(Devamla) - Verimliliği artırabilmek için iş güvenliğini esas almanız gerekir
ama rafa kaldırmışsınız, çarşamba ya da perşembe günü gelecek. İş güvenliği
uzmanlarının istihdam edilmesini siz ötelediniz, oysa kanun çıkarmıştınız.
Verimliliğin artması için iş güvenliğinin olması gerekir, iş güvenliği
uzmanlarının istihdam edilmesi gerekir ama rafa kaldırıyorsunuz. Ne anladık
bundan? Biraz sonra bu soruya cevap verirlerse diyecekler ki: “Türkiye’de
yeterli uzman yok.” Sayın AK PARTİ’liler sakın ola ki bunlara inanmayın.
Komisyonda kayıt alınmış ifadelerdir, Türkiye’de bu konuyla ilgili yeterli
uzman vardır ancak işveren para vermeye yanaşmadığı için, ucuz çalıştıramadığı
için o uzmanları, şimdi, kanunu öteliyor. Çarşamba ya da perşembe günü de bunu
getiriyor, bir başlığımız da bu.
Daha söylenecek
çok şey var ama sürenin sonuna geldik. Her şeye rağmen geleceğe umutla bakmak
gerekiyor. Ben Türkiye’nin geleceğinin bu programdan, bu plandan ibaret
olmayacağı kanısını taşıyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
İkinci bölüm
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen birinci konuşmacı
Ahmet Kenan Tanrıkulu, İzmir Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 476 sıra sayılı Onuncu Kalkınma Planı’nın ikinci bölümü
üzerinde söz almış bulunuyorum. Öncelikle, Genel Kurulumuzu saygıyla
selamlıyorum.
Bir ülkenin kısa,
orta ve uzun vadeli planları, öncelikle güvenilir olmalıdır. Tabii ki, iddialı
olmalıdır ve ondan sonra, bu planın faydalandığı, yararlandığı toplum kesimleri
tarafından da bir heyecan dalgasıyla karşılanmalıdır. Plan dokümanı eğer bu
tespit ve öngörüleri bünyesinde barındırabilirse o zaman bir önceki plan hedeflerinin
tutturulması ve o büyük amaçlar için bir araya getirilen politikaların
birbiriyle ilişkisinin ve ahenginin tam yapılmasıyla da başarı dediğimiz bir
belge ortaya çıkar.
Değerli
milletvekilleri, ne yazık ki, bugün karşımıza çıkan tablo hem bir önceki planda
hem de Hükûmetin yıllardan beri orta vadeli programlarda getirdiği ve hedefleri
ile gerçekleşmeleri arasında hiçbir alakanın, hiçbir ilginin tutturulamadığı,
ekonomik illiyet bağının tamamıyla zayıf olduğu dokümanlarla karşı karşıyayız.
Tabii, bu, sadece
Hükûmeti ve iktidar grubunu ilgilendiren bir durum da değil; planda bu tür
öngörüsüzlük, bu tür başarısızlık, aynı zamanda toplumda planlara karşı olan
güven sorununu da ortaya çıkarmakta ve büyük bir güven bunalımı karşımıza
çıkmakta.
Aslında her açıklanan
plan ve programın toplumda bir heyecan dalgası yaratması gerekirdi. Ancak, bu
görüştüğümüz plan -enteresandır- tıpkı bugün Genel Kurulda olduğu gibi, ne
toplum tarafından ne ekonomik aktörler tarafından ne de bu işi yapanlar
tarafından bir heyecanla, bir ilgiyle maalesef buraya getirilememiştir.
Plan tekrar yedi
yıllıktan beş yıllığa dönmüştür. Enteresan olan, bu plan için emek veren, alın
teri döken Devlet Planlama Teşkilatı gibi bir kurumun, uzun yıllardır
Türkiye'de bu emeği veren kurumun da bu plan döneminde çanına ot tıkanmıştır ve
kurum dönüştürülmüş, başka bir ad almış ve sonuçta bir bakanlık bünyesi hâline
getirilmiştir.
Siz, eğer
planlarınızı siyasi irade olarak, Hükûmet olarak, planın temel amaçlarını,
ilkelerini, planın hedeflerini doğru koyarsanız, aşağıdaki teknik kadro da bu
hedefler doğrultusunda planın amacına uygun çalışma ve model kurabilirse
sonuçta, verimli, koordinasyonu tam olmuş, ekonomik bağlantı ve illiyetleri
sağlanmış bir belge ortaya çıkar. Ama her alanda olduğu gibi bu uzun vadeli
planlarımız da maalesef, bu kararlar sonrasında siyasileştirilmiş, âdeta siyasi
parti programı hâline getirilmiştir.
Onuncu Plan’da
karşımıza çıkan bir başka önemli husus vardır sayın milletvekilleri, o da
planın beş yıllık hedeflerine yol gösterecek olan uzun vadeli bir perspektif
maalesef bu planda karşımıza çıkmamaktadır.
Şimdi, bazı
milletvekillerimiz “Bunu niye bu kadar önemsiyorsunuz?” diyebilir. Bakın, şöyle
söyleyeyim size: Bütün kalkınma planları, Türkiye’deki örneğinde olduğu gibi
beş yıllık yapılanlar, uzun dönemli, on veya daha uzun, yirmi-yirmi beş yıllık
bir perspektif içerisinde değerlendirilir ve onun alt dilimleri olarak
yürütülmeye gayret edilir. Biz Milliyetçi Halk Partisi olarak, ilk defa
Sekizinci Kalkınma Planı’nda 2023 yılı için bir vizyon ve uzun vadeli strateji
ortaya koyduk. O dönemde koyduğumuzda 2023 yılına yirmi dört yıl gibi bir zaman
vardı değerli milletvekilleri.
Bakın, enteresan
olan, bu perspektif doğrultusunda kısa ve orta vadeli hedeflerimize
politikalarla ulaşmayı hedefliyorduk. Fakat, bugün baktığımız zaman, 2023
yılına on yıl kalmış. İlginç olan şu: Hükûmet hâlâ 2023 yılı perspektifini
oluşturmaya ve plan yapmaya gayret ediyor. Demek ki Türkiye'nin uzun vadeli
plan perspektifi daraltılmış durumda. Yirmi-yirmi beş yıllık bir boyuttan daha
küçük, on yıllık bir boyuta daralmış durumdayız.
Kaldı ki bu 2023
yılı hedeflerine ulaşılması da ve bu hedeflere aynı anda ulaşılması da planda
öngörülen hedef ve politikalarla çok mümkün gözükmemektedir. Bunun niçin böyle
olduğunu şimdi açıklamaya gayret edeceğim.
2 trilyon
dolarlık bir millî gelir hedefliyorsunuz, “25 bin dolar kişi başına geliriniz
olacak.” diyorsunuz, 500 milyar dolarlık bir ihracat hedefiniz var ve bu makro
hedeflere ulaşmak için önünüzde de sadece ve sadece on yılınız var. Şimdi, 2023
hedeflerine ulaşmak için o zaman şöyle bir teknik atılım ve içinde bulunduğunuz
araca bir gaz vermeniz gerekiyor yani planın ilk beş yılı, daha doğrusu Onuncu
Plan’ın beş yıllık süreci çok önem arz ediyor. Çünkü, baktığımızda, planı
incelediğimizde, Onuncu Plan’da 2018 yılı sonunda kişi başına gelirinizi 16 bin
dolara çıkarmayı hedefliyorsunuz, 2019-2023 arasında izleyeceğiniz
politikalarla da 16 bin dolardan 25 bin dolara sıçratacaksınız. Şimdi, bunun
nasıl olacağı ve hangi programlarla, hangi ekonomik büyüme modeliyle ve hangi
büyüme patikasında, nasıl kaliteli bir büyümeyle veya sürdürülebilir büyümeyle
götürüleceği noktasında da maalesef, plandaki dilek ve temennilerin ötesinde
elimizde aydınlatıcı bir belge yok.
Değerli milletvekilleri,
işsizlik konusu da aynı şekilde karşımıza çıkıyor. Anketlerle belirlenen iş
gücü göstergelerinde, o sırada iş aramıyor olanlar maalesef bu sayıya dâhil
edilmiyor. Aynı zamanda, her yerde bir üniversite patlamasının olması genç
işsizliğinin de önüne geçiyor ve bütün bu faktörlere rağmen ortada başarısız bir Dokuzuncu Plan var. Bu plana
baktığınız zaman, maalesef, Dokuzuncu Plan’da ıskaladığınız işsizlik hedefleri
Onuncu Plan’da da karşınıza çıkmış durumda çünkü on yıldır işsizlikle ilgili rakamlarınızı
bir puan dahi indirememişsiniz.
Aynı zamanda,
Onuncu Plan’da kayıt dışı istihdam oranının 2014 yılında yüzde 37,5
seviyesinden 2018’de yüzde 30 seviyesine çekileceğini söylüyorsunuz. Bu da
enteresan çünkü on yıl boyunca kayıt dışılık konusunda hiçbir yapısal tedbir
geliştirmemişsiniz, ciddi bir hazırlık yapmamışsınız, bu konudaki eylem
planlarını bile popülist bir söylem içinde huzura getirmişsiniz ve sonunda
herhangi bir uygulama yapamadan, herhangi bir icraat yapamadan “Kayıt dışılıkla
ilgili hedefi düşürecek.” diyorsunuz. Kesinlikle gerçekçi görünmeyen bir hedef
almış durumdasınız.
Şimdi, burada
enteresan olan şu: Aynı Dokuzuncu Plan’da olduğu gibi, bu kayıt dışılığın
azaltılması, ekonomide verimlilik artışının ve dolayısıyla büyümenin kaynağı
olarak mı düşünülmektedir, bunun bir açıklığa kavuşması lazım. Bu doküman
içerisinde sanki böyle bir gizli hedef de var. Eğer öyleyse Hükûmetin her türlü
gerçekçi olmayan hedefinin arkasında hayalî bir kayıt dışılık hedefini kaynak
olarak göstermesi artık bizlerin alışık olduğu bir durum hâline gelmektedir.
Yine, Onuncu
Plan, yıllık ortalama yüzde 5,5 bir büyüme öngörürken yine yıllık olarak yüzde
5,8 cari açık öngörüyor. Şimdi burası da ekonomiyi izleyenler açısından
enteresan bir durum ortaya koyuyor çünkü Hükûmetin diğer gelişmekte olan
ülkelere göre vasat bir büyüme oranını, büyüme patikasını bu oranla yakalamayı
hedeflediği anlamına da geliyor bu.
Herhangi bir başka hükûmet de bunu yapabilirdi yani sadece bu Hükûmet
değil. Ama önemli olan şudur: Sizin büyüme oranınızdan daha yüksek bir cari
açık vermeniz her zaman için bir dış açık tehlikesiyle, bir dış şok
tehlikesiyle karşı karşıya kalacağınız anlamını da taşımaktadır. Demek ki
Hükûmet bir yandan sıcak paraya, bir yandan da dış kaynağa bel bağladığını
burada açıkça itiraf etmektedir.
Benzer şekilde,
ihracata yönelik uzun vadeli hedefleriniz de gerçekçi görünmüyor. Gerçi, Sayın
Başbakan son tutumuyla kurda önemli bir sıçratma yapmayı başardı yani kur
üzerinde farklı bir baskı oluşmuştu. Ha, bu hedeflere eğer katma değer artışı
ve gerçekten üretimle değil de değersizleşmiş bir Türk lirası yoluyla ulaşmayı
hedefliyorsanız ve yine kısa vadeli hedefler uğruna ve siyasi hedefler uğruna
ülkenin geleceğini, uzun vadeli hedeflerini riske ediyorsanız, ipotek altına
alıyorsanız o sizin bileceğiniz bir iş ama olan, maalesef, bu ülkeye olur.
Değerli
milletvekilleri, Onuncu Kalkınma Planı’nda “istikrarlı, yüksek” vurgu yapılıyor
büyümeye ve bunun için de bir üst başlık açılmış. Yüksek büyüme oranlarını
yıllara göre sâri bir biçimde sürdüren diğer ülkelere baktığımız zaman, bu
ülkeler, bunu -biraz önce de söyledim- katma değer artışıyla, ciddi üretim
artışlarıyla sağlayabiliyorlar ve teknolojik ürünlerin ihracatının katkısıyla
bu büyümeyi sağlayabiliyorlar. Peki, bizim ülkemizde plan nasıl anlatıyor bize
bunu? Bu şekilde bir üretim ve ihracat yapısına geçilebilmesi için teknolojik
alanda bir atılımın yapılmasını bu planda göremiyoruz.
Değerli
milletvekilleri, şöyle bir olay söz konusu: AKP Hükûmeti 2006-2013 yılları
arasında AR-GE harcamalarının millî gelire oranını 0,60’tan 0,92’ye çıkarmış.
Bu önemli bir sıçrama gibi gözükse de ben şimdi bir başka mukayeseyi
getireceğim gözlerinizin önüne. Yalnız, Hükûmetin 2023 yılı hedefi de yüzde 3,
bu arada onu da antrparantez belirteyim. Yedi yılda ancak 0,32 puanlık bir
artış sağlayan politikalarla ve yapısal
bir değişikliğe de gitmeden sağladığınız bu başarıyı, Hükûmet diyor ki:
“On yılda, 2,14 sıçratacağım.” Böyle bir şey hayalden öte de gözükmüyor çünkü
böyle bir politikanın, icraatın ipuçları bu planda yok.
Değerli
milletvekilleri, bütün dünyada büyümenin motor gücü imalat sanayisidir. Siz
eğer imalat sanayinizi desteklerseniz, dolaylı yollardan teşvik edersiniz,
önünü açarsanız, yatırımları bugün olduğu gibi kösteklemezseniz veya kurdan,
faizlerden, diğer unsurlardan, şoklardan arındıramazsanız siz, maalesef, bu
büyümeyi ancak rüyanızda yakalarsınız.
Şimdi, size şunu
söylüyorum: Yüksek teknoloji üreten imalat sanayisinin ihracat içindeki payı,
geçtiğimiz yedi yıl boyunca yüzde 5,6. Bu seviyeden yüzde 3,7 seviyesine
gelmişiz 2013 itibarıyla baktığımız zaman. Onuncu Plan’da ise sadece, çok
yetersiz bir ifade var, o da diyor ki: “Yüksek teknoloji üretimindeki
gerilemeye bir dur deme hedefi var.” O kadar hafif bir temenni ki bu, sadece
-biraz önce de söyledim- kongrelerin sonundaki dilek ve temenni faslından öteye geçmiyor. Siz, plan dönemi hedefi
sonunda ancak yüzde 5,5 olarak belirlediğiniz bir durumla Dokuzuncu Plan’ın
gerisinde bile bir hedefle bizi karşı karşıya bıraktırıyorsunuz. Şimdi, bu
durumda, Hükûmetin, plan dönemi sonunda, imalat sanayisi hedeflerine
yansımadığını da görüyoruz ortaya koyduğu rakamlar açısından. Bir yandan
bakıyorsunuz, 2006’da gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 17,2’sini oluşturuyor
ama siz bunun sonucunda 2018’de yüzde 16,5’e kadar gelmesini ancak temin
edebiliyorsunuz. Değerli milletvekilleri, bu sanayi stratejisiyle bunu
sağlamanız asla ve asla mümkün gözükmüyor.
Biz, Milliyetçi
Hareket Partisi olarak, ülkemiz için çok önem verdiğimiz bu belgelerin, her
türlü siyasi mülahazanın dışında tutularak, ülke ve dünya şartlarına
uydurularak, gerçeklerin göz önünde bulundurulduğu bir doküman olmasını arzu
ediyoruz ve ayakları yere basan metinleri burada görmek istiyoruz değerli
milletvekilleri. Zira, bizim kriterlerimiz eğer gözetilirse milletimize daha
gerçekçi, daha güven veren bir planla karşı karşıya kalacağımızı düşünüyoruz.
Bu düşünceyle
Dokuzuncu Plan’daki başarısızlığın burada olmaması temennisiyle hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına ikinci konuşmacı Mehmet Günal, Antalya
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, öncelikle, emeği geçen, bütün katkıda bulunan -Sayın Bakanın
söylediği gibi sivil toplumu varmış, akademisyeni varmış, hatta yerelde bile
katılanlar olmuş- başta Kalkınma Bakanlığı mensupları olmak üzere, hepsine
teşekkür ediyorum.
Önemli bir
çalışma yapmışlardır tabii ki ama Sayın Elvan burada söylüyordu, acaba onların
söyledikleri ne kadar dikkate alındı, o başka bir şey. Katılımcı olmak ayrı bir
şey, söylediğiniz şeylerin dikkate alınması ve plana dercedilmesi ayrı bir
husustur, baştan onu da söylememiz gerekir diye düşünüyorum. Bu vesileyle,
teşekkür ediyorum.
Ama bu arada,
arkadaşlarımız sekizinci, dokuzuncu, onuncu planları mukayese ederken
söylediler, ben de bu kürsüde defalarca söyledim, Devlet Planlama Teşkilatına
da buradan rahmet diliyorum. O da bu planla beraber resmî olarak da gömülmüş
oldu maalesef. O planlama anlayışının kaybolduğunu zaten teşkilatın da ortadan
kalkmasıyla buraya yansımasından anlıyoruz.
Bu vesileyle, bu
eseri ortaya getiren, mimarı olan, partimizin de kurucusu olan rahmetli
Alparslan Türkeş’i de DPT’yle beraber rahmetle anıyorum. Onun eseri de böylece
gömülmüş oldu.
Şimdi, burada çok
garip bir tiyatro oynanıyor arkadaşlar. Şu anda bu yaptığımız konuşmalar hiçbir
yerden yayınlanmıyor Sayın Bakanım “Çok önemli.” diyorsunuz, Komisyon
Başkanımız “Çok önemli.” diyor. Şu anda TRT 3’ün yayın akışını size getirdim
arkadaşlar. Bakın, ne yazıyor? Şu anda spor programları var, arşivden çıkmış.
Öğleden beri… Yani, bize, TBMM TV’nin normalde yayına ayırdığı günlerdeki
programa baktım -sizler de şöyle bakarsanız- hava durumu, spor bülteni, şu anda
da 2000 yılındaki arşivden çıkmış görüntüler yayınlanıyor. Bu, plana verdiğiniz
nasıl bir önem göstergesidir, ben anlamıyorum. Sayın Elvan, gitti galiba, demin
diyordu bize: “Önem vermiyorsunuz.” Hangi mantıktır?
Sayın Başkanım,
size de dönüyorum. Meclis Başkanlığı, TBMM TV’den sorumlu Başkanlık, grup
başkan vekillerimiz gidip kendisine istirham etmesine rağmen, pazartesi günü
bunu Danışma Kurulunda buraya koyan hangi mantıktır bana söyler misiniz? İşte,
sizin plana verdiğiniz önem. 550 milletvekilinin onda 1’i var. Böyle bir şey
olabilir mi? Tüm Türkiye neyini duyuyor, bu planın hangisini? Kaç tane basın
toplantısı yaptı da daha öncekini duymadığı gibi…
Başkanlık Divanı
seçimleri yarın yapılacak, bugün yapılsa dibi mi çıkardı Meclisin?
MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU
(Antalya) – Ne bağırıyorsun?
MEHMET GÜNAL
(Devamla) – Yani, ben anlamakta zorlanıyorum, gel sen de anlarsan bana anlat
Sayın Çavuşoğlu; ben anlayamadığım için bağırıyorum.
Böyle, beş yıllık
bir kalkınma planı arkadaşlar. Bir bütçe konuşmasını bile burada kaç saat
konuşuyoruz. Yıllık bütçeyi konuşurken yayınlanıyor mu? Evet.
MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU
(Antalya) – Okuldayken de hep bağırıyordun, hep bağırıyorsun.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) – Hoş geldin. Sen pek katılmadığın için burada çektiğimizi
bilmiyorsun Sayın Çavuşoğlu.
Arkadaşlar,
hepinize söylüyorum, bu konuştuğunuz şeyler beş yılda bir yapılan, hatta önceki
yedi yılda bir yapılan plan. İki yasama döneminden beri ben Plan ve Bütçe
Komisyonu üyesiyim, ilk defa plan yapıyoruz. Ve bu planın konuşmaları hangi
akılla ya da hangi cin fikirli grup başkan vekilinizin aklıyla pazartesiye
konuluyor? Hani, CHP’nin verdiği gensoru vardı, onu da götürüp iki defa cumaya
koymuştunuz, arkadaşlarımız geri almıştı. Maşallah, sizi tebrik ediyorum, plana
falan hiç ihtiyacınız yok.
Ya biz burada
konuşuyoruz, kaç kişi dinliyor Sayın Bakanım? Az önce bir iki bakanımız vardı,
şimdi biri kalmış. Bütün Hükûmetin bakanlarının ilgi alanlarıyla ilgili konular
var mı? Var. Bütün Türkiye’yi ilgilendiren konular var mı? Var. “Ee, onlar
duymasa da olur.” Yarın on beş-yirmi dakika, otuz dakika, kırk dakika burada
oyları sayacağız, onları sayarken böyle televizyon buradan gösterecek, boş boş
dolaşacağız, onlar önemli bir şekilde yayınlanacak ama bir kalkınma planını,
ülkenin önümüzdeki beş yılında yol gösterici olması gereken, amacında söylediği
gibi, bir planı maalesef… Sitemlerimi sunuyorum, teessüflerimi sunuyorum. Böyle
bir şeyi kim düzenlediyse bu planın hiç önemli olmadığını, kâğıtta kalacağını
baştan zaten deklare etmiş oluyorsunuz. Onun için, kimse kimseyi kandırmasın.
Şimdi burada az
önce konuşurken Sayın Bakan da planın gerekliliğinden bahsetti “Serbest piyasa
ekonomisinde de plan olur.” dedi, Sayın Şandır da “Planın vizyonu ve felsefesi
eksik.” dedi. Değerli arkadaşlar, burada sadece 2023’e ilişkin birkaç rakam
var, vizyonu bırakın, herhangi bir stratejisi yok ki. Buraya koyduğumuz şey
birkaç tane değerlendirme ve rakamsal hedeften ibaret. Siz bunun gereğini
buraya koymadıktan sonra, gereken önemi plana vermedikten sonra başkalarının bu
plana önem vermesini nasıl beklersiniz, gerçekten anlayamıyorum. Yani, tamam
“Serbest piyasa ekonomisiyle çelişmiyor, planlama yapılması lazım.” Güzel
söylüyor Sayın Bakan, tespit doğru. Hele hele, dünyada yaşanan kriz, bundan
sonraki yaşanan tartışmalar, kapitalizmin sonu mu diye yapılan tartışmalar…
Krizin nedeni üzerinde baktığımız zaman, evet, krizin temelinde, kuralsız,
vahşi kapitalizmin aşırı kâr hırsından kaynaklanan ve aynı zamanda da
düzenleme, denetim eksikliğinden kaynaklanan bir menkul kıymetleştirme vardı;
hâlen daha farklı bir versiyonunu siz “faiz lobisi” diyerek ortaya sürüyorsunuz
ama tam ne dediğiniz de belli olmuyor.
Burada söylemeye
çalıştığım şey şu: Böyle bir gerçek var, evet. Peki, bundan çıkış yolu ne? Yani
“Planda bir felsefe yok.” dedi Sayın Şandır, Sayın Bakanım da söylüyor ama
baktık içerisine -Komisyonda da ifade ettim- orada bir “vizyon” bölümü vardı,
çıkmış -içindeki paragrafa bakınca aklıma geldi- muhalefet şerhimizde de
okursanız içerisinde kısaca değerlendirdik, orada 2023 stratejisinden
bahsediyor. Adını her ne kadar Sayın Başbakan defalarca kullansa da acaba bir
kıskançlık mı var diye bakıyoruz. Az önce diğer muhalefet partisinden
arkadaşlarımız da değindiler, o strateji, uzun vadeli strateji 2001-2023’tü,
cumhuriyetin 100’üncü yılına kadar olan sürede yapılması gerekenleri, alınması
gereken önlemleri anlatan bir vizyon vardı. Şimdi, bu vizyonu herhâlde oradan
kaldırmak için komple “vizyon” bölümü çıkarılmış gibi geliyor bana. Birtakım
çalışmalarda bunlar belki daha önce kullanıldı, siz de taklit ettiniz ama bugün
bunun gereğinin yapıldığını söylemek mümkün değil.
Burada ne
lazımdı? Tam tersine, küreselleşmeye karşı sosyal boyutu olan, sosyal kesimleri
dikkate alan bir karşı duruş gerekiyordu, böyle bir program yapılması
gerekiyordu. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak parti programımızda da,
seçim beyannamelerimizde de hep “akıllı devlet”, “hadim devlet” dedik, yani
“insan odaklı” dedik. Sayın Elvan “insan odaklı” diyor ama insanların haber
alma özgürlüğünü dahi burada engelliyorsunuz.
VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) – Gidiyor, gidiyor.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) – Gidiyor mu… Neyse duydu o, en azından duyması önemli, arkasından
konuşmuş olmayalım.
“İnsan odaklı”
diyorsunuz. Temel şey ne? Temel hak ve özgürlüklerde haber alma özgürlüğü değil
mi? Peki, neyini duyacak? İnsanların, beş yıl boyunca, yapacağınız,
uygulayacağınız planları, politikaları buradan duyması lazım değil mi? Bizim
eleştirilerimizi duyması lazım değil mi?
“Temel ve hak ve
özgürlükler” diyorsunuz, planın en zayıf bölümü orası; sadece bir anayasa
değişikliği ile sivil toplum kuruluşları ve ESK’ya ilişkin bir şey var. Onun da
hemen arkasında zaten bir bölüm var, dostlar alışverişte görsün, bir de o
bölümü koymuş olalım diye koymuşsunuz. Başka hiçbir şey yok, içine bakın,
elinizde varsa plan bakın. Böyle bir değerlendirme olması gerçekten çok önemsiz
görüldüğünü gösteriyor planın. Olması gereken, sadece önümüzdeki 2023’e kadar
olan stratejiyi değil, sonrasında, 2053’te, Türkiye’nin süper güç olmasını
sağlayacak daha uzun vadeli bir stratejiyle yeniden karşımıza gelmeniz
gerekirken 2023 hedefleri bile gitmiş yani Türkiye merkezli yeni bir medeniyet
dediğimiz veya Türk-İslam medeniyetinin ihyası dediğimiz bir felsefeyle bunun
temelini atacak önümüzdeki beş yılla gelseydiniz, burada güzelce tartışsaydık,
dediğiniz gibi katılımları sağlasaydık, önümüzü görmek açısından bizler de
sizlere destek olsaydık ne güzel olurdu değil mi ama buradaki tartışmaların
bile millet tarafından izlenmesini engelleyince ne kadar katılımcı olduğumuz
ortaya çıkmış oluyor. Biz, hep onu savunuyoruz, başka türlü, yeniden ilme, akla
önem veren bir strateji ortaya koymadan, uzun vadeli bir program ortaya
koymadan, bu hedeflerin hiçbirisinin sözde kalmasından kurtulmak mümkün
değildir.
Şimdi, ekonomik
kısımlarına bakıyoruz -arkadaşlarımız çiziyor- daha önceki planlar
makroekonomik çerçeveyle, durum tespitiyle başlıyordu Sayın Çavuşoğlu, siz
onlara bakmamış olabilirsiniz ama onlarda vardı, burada yok. Neden? “Neden?”
diye düşünüyorum şimdi, tabii, bu krizden dolayı biraz utangaçlık var gibi yani
krizden dolayı bir utangaçlık var gibi, baştan çıkarmış arkadaşlarımız, durum
tespitini yapmaları biraz zor. Öyle olunca “Ne yapalım? Burası sıkıntılı, bunu
çıkaralım.” demişler. Başka türlü bir izahını bulamıyoruz.
Arkadaşlar,
bölümün başlığı, adı “Yüksek ve istikrarlı büyüme”, sizin insafınıza sunuyorum.
Yani Sayın Demiröz, şimdi söylüyorum bakın, yüzde 5,5 ortalama büyüme. Bölümün
adı “İstikrarlı yüksek büyüme.” Ya, yüzde 5,5 yüksek bir büyüme hızı mı? Ha,
bugünkü krize göre bakarsanız, 2’ye, 3’e göre evet ama “yüksek büyüme” diye bir
şey… Geçmiş planların ortalamasına bakın, Türkiye'nin -sizin de katıldığınız-
2023’teki lider ülke hedefine ulaşması için minimum yüzde 7 ortalama bir büyüme
gerçekleştirmesi gerekiyor, yıllık en az 700-750 bin istihdam yaratması
gerekiyor. Şimdi, bunları yapmadıktan sonra oraya adını “yüksek” yazmışsınız,
ortalama, o da çok iyimser yüzde 5,5… Gerçekçi yapmamız lazım bu planları. Onun
için, yani bu şekliyle yapma şansımız yok.
Yine, “İthalata
bağımlılığı azaltacağız.” diyorsunuz, az önce arkadaşlarımız da değindi. Plan
döneminde yaklaşık yüzde 10’luk Türk lirasında değerlenme öngörülüyor. Şimdi,
bu politikayla zaten devam edersek, bu kur rejimiyle devam edersek ithalata
bağımlılığı azaltma şansımız yok, defalarca bu kürsüden de, Komisyonda da
söyledim, günah keçisi aramaya da gerek yok, kur rejimiyle kur politikasının
farkını… Sayın Bakana da yukarıda dedik ki: “Hükûmet sizsiniz, bahane aramayın,
‘faiz lobisi’ diye suçlu da aramayın, gelin, burada değiştirin kur rejimini,
Merkez Bankası da rahat etsin, siz de rahat edin.” Türkiye gibi piyasalarında
derinlik ve genişlik olmayan, az miktarda işlemlerle manipülasyonların
yapılabildiği piyasalarda bunun geçerliliği yok. O zaman dışarıya bağımlı
oluyoruz, ihracatımız da, yatırımımız da, üretimimiz de ithalata bağımlı
oluyor. Bunun yolu belli ama kulağımızı oradan buradan gösterip bahane
aramamızın bir anlamı yok.
Burada önemli bir
şey, yine söyledim, turizmle ilgili birkaç temenni dışında bir şey göremedim.
İsterdim ki bu 25 tane “dönüşüm programı” dedikleri yerlerden bir tanesinde de
turizmle ilgili bir program olsun. Antalya milletvekili olarak beş yıldır, altı
yıldır “Turizm çerçeve kanunu çıksın.” diye söylüyorum. Sayın Çavuşoğlu demin
söz atıyordu ama şimdi burada da onun desteğini istiyoruz hep beraber. Beş
yıldır “Mevcut hâliyle çıksın.” dedim Sayın Bakana “Hiç itiraz etmiyorum, getirin,
bir çıksın, sonra düzeltiriz.” diye ama burada hani bu programlardan bir
tanesinin de turizmde olmasını Sayın Bakana söylemiştim ama o da olmadı.
Burada
eksiklerden bir tanesi de: Şimdi, Sayın Elvan üstüne basa basa “nitelikli
insan”, “insan odaklı” dedi. Bakıyorum, 25 tane dönüşüm alanı var, içinde
eğitim yok. Yani hem nitelikli insan… “Nitelikli insan” sözü de aslında doğru
değil, “nitelikli iş gücü” dememiz lazım; insanların hepsi niteliklidir,
Allah’ın yarattığı şekliyle insan niteliklidir zaten ama tanımlarda galiba bir
şey olmuş ki “nitelikli iş gücü” diyoruz biz ona. Yani, kalifiyesini artırmak,
birtakım mesleki beceriler kazandırmak, ona itirazımız yok ama burada bir tanım
var. Peki, onun nitelikli iş gücünün veya insanın refah düzeyiyle ilgili temel
şey ne? Eğitim. Bakıyoruz, eğitimle ilgili de dönüşüm programı yok.
VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) – Var…
MEHMET GÜNAL
(Devamla) – Hayır, hayır, 25 tane temel reform alanları var, onu söylüyorum.
Yani, Komisyonda da söyledim, arkadaşlarımız galiba onu çıkarmışlar, temel
politikalarla ilgili kısımda “Bir dönüşüm programı uygulanacaktır.” diyor zaten
ama bir şey olmuş yani uygulanacak dönüşüm programı ortadan kaybolmuş.
Dolayısıyla, sağda solda suçlu arayarak bu iş olmaz arkadaşlar. Faiz lobisine
kabahat bularak, Merkez Bankasına kabahat bularak bu ekonomik, sosyal konuları
çözme şansımız yok. Sorumluluğu alıp yapısal önlemleri alacak birtakım
çalışmalar yapılması gerekiyor ama plana verilen önemle beraber planın
içeriğinin de ne kadar yetersiz olduğunu burada bir kez daha sizlerin dikkatine
sunmak istedim. Yoksa, bütün yaşananları tutup, bir ara Merkez Bankası
Başkanına, şimdi de dönüp -daha önce frenciler, gazcılar tartışmasında olduğu
gibi- faiz lobisine yıkarak sorumluluktan kurtulmaya çalışmanın bir anlamı
yoktur. Varsa bir faiz lobisi -kurumlar araştırıyor, SPK araştırıyor- İMKB’de
varsa bir şey, Merkez Bankasında varsa bir şey Sayın Başbakan hepsini
araştırmakla yükümlüdür. Bunları bulup, suçluları ortaya çıkarıp gereğini
yapmak da Hükûmetin görevidir diye düşünüyorum.
İnşallah, 2023
yılında lider ülke olmamızı sağlayacak politikalara vesile olur diyorum ama pek
umudum olmadığını da belirterek hayırlı uğurlu olmasını diliyor, saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, birleşime saat 20.00’ye kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.07
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Muhammet Rıza
YALÇINKAYA (Bartın)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 127’nci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
476 sıra sayılı
Onuncu Kalkınma Planı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
İkinci bölüm
üzerinde söz isteyen Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Faik Öztrak, Tekirdağ
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Onuncu Kalkınma
Planı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Devlet Planlama Teşkilatından yetişmiş biri olarak bir planın
hazırlık sürecinin ne kadar zor ve emek gerektiren bir iş olduğunu bilirim. Bu
nedenle, Onuncu Kalkınma Planının hazırlığında emeği geçmiş tüm arkadaşlarıma,
bürokrat ve akademisyenlere, sivil toplum temsilcilerine ayrı ayrı teşekkür
ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, bir kalkınma planının başarısı, dünyadaki genel eğilim ve
gelişmeleri doğru okumasına, varsayımlarının bu genel eğilimleri en gerçekçi
şekilde yansıtmasına ve güçlü bir tutarlılık çerçevesinin olmasına bağlıdır.
Onuncu Plan çok
önemli bazı küresel gelişmeleri dikkate almamıştır. Ben Plan ve Bütçe
Komisyonunda yaptığım konuşmalarda bunların bir kısmına işaret ettim. İlk olarak Amerika Birleşik Devletleri ve
Avrupa Birliği arasında yürütülen Serbest Ticaret Anlaşması görüşmelerine bu
planda yer verilmemiştir. Dünyadaki katma değerin yüzde 40’ını oluşturan ve
yaklaşık 1 trilyon dolarlık dış ticaret hacmi olan ülkeler grubu arasındaki bu
yeni düzen tüm ekonomileri
etkileyecektir. Kaldı ki, Avrupa Birliği ile gümrük birliği ilişkisine sahip
olan Türkiye'nin müzakere sürecinin dışında kalması hâlinde ciddi bir bedel
ödeyeceği açıktır. Plan bu gerçeği dikkate almamıştır. Bürokrasimiz, Avrupa
Birliği ile Amerika Birleşik Devletleri arasındaki ticaret görüşmelerinin
önümüzdeki iki buçuk yılda tamamlanacağı gerçeğini dikkate alarak bu anlaşmanın
ekonomimiz üzerindeki olası etkilerine derhâl çalışmalıdır. Hükûmet de Avrupa
Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri arasında yürüyen bu müzakerelerin
dışında kalmamalı, eş zamanlı olarak müzakerelere dâhil olmanın yollarını
bulmalıdır. Bir defa daha tekrarlıyorum: Bu anlaşma sürecinin dışında kalmanın
veya gecikmenin ekonomiye ve insanımıza bedeli yüksek olacaktır.
Planda dikkate
alınmayan bir diğer önemli husus ise küresel krizle birlikte emek yoğun
sektörlerin Asya’dan gelişmiş ekonomilere yani ana ülkelerine, ana vatanlarına
geri dönmeye başlamalarıdır. Bu da oldukça önemli bir gelişmedir ve küresel
üretim ve değer zincirlerinde yeni bir yapılanmanın işaretlerini vermektedir.
Sadece bir örnek vereyim: Amerika Birleşik Devletleri’nin en büyük beyaz eşya
üreticisi General Electric Çin’de faaliyet gösteren beyaz eşya fabrikasını
kapatarak üretimini Amerika Birleşik Devletleri’ne geri taşımıştır. Bu küresel
gelişmeleri biz de doğru okumalıyız.
Son on yılda
ülkemizde izlenen büyüme stratejisi, sanayi ve tarım başta olmak üzere dış
ticarete açık sektörlerimizi tasfiye etmiştir. Planın mevcut kurgusunda bu
sektörlere yönelik söylemlerde küçük değişiklikler olsa da eski anlayışın hâlen
sürdüğünü görüyorum. Genç nüfusa sahip ülkemizin, sanayi ve tarımını tasfiye
etme lüksü yoktur. Bu sektörlerin büyümenin çekici gücü olma özelliğini,
istihdam ve katma değer yaratma imkânlarını sonuna kadar kullanmalıyız.
Yine, planda
dikkate alınmayan bir diğer gelişme, bir ayı aşkın bir süredir uluslararası
piyasaları sallayan Amerika Birleşik Devletleri Merkez Bankasının, bedava para
döneminin sonuna gelindiğine yönelik açıklamalarıdır. Ekonomiden sorumlu
bakanlar “Bunlar beklenen gelişmelerdir.” diyerek işin içinden sıyrılmaya
çalışmışlardır. Bunlar beklenen gelişmelerse plan hazırlanırken bu gerçeği
neden dikkate almadınız Sayın Bakanlar? Bunları dikkate almış olsanız, süreci
iyi yönetseniz Türkiye diğer piyasalardan daha fazla sarsılır mıydı, dolar kuru
1,95’lere kadar sıçrar mıydı?
Bakın, bugün
geldiğimiz noktada dolar kuru 1,90’ların üzerine yerleşti.
Peki, 2018 için
planda öngörülen dolar kuru nedir? 1,97 Türk lirası, 1,97 Türk lirası yani
dolar kuru 2018’e kadar neredeyse mevcut düzeyinde kalacak, Türk lirası değeri
şişmeye devam edecek.
Peki, değeri
şişirilmiş bir Türk lirasıyla, üreticimiz, çiftçimiz, sanayicimiz nasıl rekabet
edecek, ihracatımız nasıl artacak, Türkiye'yi ithal mallarının cenneti olmaktan
nasıl çıkaracağız? Cari açığın millî gelire oranını yüzde 6,5’tan beş yılda
yüzde 5,8’e nasıl düşüreceğiz? Bunu düşürsek bile yeni küresel likidite koşullarında
bu açığı nasıl finanse edeceğiz? Şişkin Türk lirasıyla tüketimi kısıp yurt içi
tasarrufları nasıl artıracağız? Planda hedeflenen tarım ve sanayi gibi küresel
rekabete açık sektörlerdeki büyümeyi nasıl yapacağız? İşsizliği nasıl
düşüreceğiz?
Arkadaşlar,
tahkimatta yapılan tek bir hata tüm savaşı kaybettirir. Bakın, planın tek bir
parametresinde yapılan hata planın temel amaçlarını nasıl işlevsiz kılmakta,
plan hedeflerini nasıl geçersiz hâle getirmektedir.
26 Haziran
tarihinde, Uluslararası Finans Enstitüsü, bizim gibi ekonomilere gelecek
sermaye akımlarına ilişkin tahminlerini açıkladı. Enstitü, 2014’te gelişen
ekonomilere gelecek paranın 2009’dan bu yana en düşük seviyesine ineceğini
öngörüyor. Tabii, 2009’un dünyada kriz yılı olduğunu sizlere hatırlatmama gerek
yok.
Ben, uzunca bir
süredir, küresel sermaye hareketlerinde bir yavaşlama olması hâlinde
Türkiye'nin bundan çok ciddi şekilde etkileneceğini söylüyordum. Şimdi aynı
şeyleri Uluslararası Finans Enstitüsü de söylüyor. Enstitü, Amerika Birleşik
Devletleri’nin bedava paraya son vermesi hâlinde bundan en çok etkilenecek
ekonomilerin başında Türkiye’yi sayıyor. Daha geçtiğimiz ay benzer bir uyarıyı
üyesi olduğumuz Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) da yapmıştı.
Hükûmet planda bu uyarıları nedense hiç dikkate almamış ve likidite bolluğunun
önümüzdeki beş yılda da aynen devam edeceğini öngörmüş.
Bakın, ben uzunca
bir süredir Türkiye’nin dış borçlarının risk algısını arttırdığını söylüyordum.
Ben “Türkiye’nin dış borçları yüksek, bunlar başımıza dert olur.” dedikçe
iktidar sıralarından “Artan borç özel kesimin, risk de özel kesimin.” sesleri
yükseliyordu. Geçtiğimiz haftalarda Dünya Bankası küresel beklentiler raporunun
sonuncusunu açıkladı. Raporun 27’nci sayfasında “Bir ülkenin ödeme riski sadece
genel devlet borcuyla sınırlı değildir. Asya krizinde gelişen ekonomilerde, son
finansal krizde gelişmiş ekonomilerde olduğu gibi, özel sektörün borçları çok
hızlı bir şekilde kamu kesiminin sorunu olmaktadır.” deniyor. İşte, bu nedenle
Türkiye en riskli ülkeler kategorisine giriyor.
Değerli
milletvekilleri, bir plandan beklenen en önemli görev, Hükûmetçe belirlenmiş
amaçlar doğrultusunda toplumun önüne bir vizyon ve iddia koymasıdır. Önümüze
gelen bu metnin en büyük eksikliği de bence budur. AKP Hükûmetinin önümüzdeki
beş yıl için topluma sunacak ne bir vizyonu ne bir iddiası ne de bir ufku
vardır. Tersine, açıklanan bu metin AKP’nin on yıldır izlediği politikaların
iflasının ilanıdır. AKP’nin on yıldır sürdürdüğü, üretimi değil rant ve
spekülatif kazancı önemseyen, vatandaşın gelirini değil borcunu artırmayı
öngören, ekonomiyi sıcak paraya mahkûm eden, reel sektörü değil finansı
gözeten, orta sınıfı yok ederek gelir dağılımını bozan, kitleleri tüketime
yönlendiren, bu şekilde sanal bir zenginlik algısı yaratarak toplumu aldatan
strateji ve politikalarının artık sonuna gelinmiştir. AKP’nin Türkiye’ye
söyleyecek yeni bir sözü kalmamıştır. İktidar ciddi bir açmaz içindedir.
Söyleyeceği her yeni söz, AKP’nin geçmiş on yılını ve politikalarını inkâr etmesi
anlamına gelmektedir.
Peygamberimizin
“Aslını inkâr eden bizden değildir.” milletimizin de “Aslını inkâr eden
haramzadedir.” dediği düşünülürse AKP Hükûmetinin sıkıntısı sadece bu cihanda
değil iki cihanda da büyüktür arkadaşlar. Bir hükûmet, kendini ve on yıllık
icraatını nasıl inkâr eder? Kendiyle nasıl çelişkiye düşer? Bunu size
rakamlarla anlatayım.
Bugün, Türkiye
dünyanın en büyük 17’nci ekonomisidir, satın alma gücü paritesine göre ise
16’ncı büyük ekonomisidir. Aslında bu noktaya Türkiye, AKP iktidarından çok
önce gelmiştir. Türkiye, aynı ölçütlerle 1987’de dünya’nın en büyük 14’üncü
ekonomisiydi. Bunları hatırlatmalıyız ki kendini her şeyin başı ve sonu
zanneden Sayın Başbakan doğruları bilsin.
Bakın, Başbakan
Türkiye’yi ilk on ekonomi arasına sokacağını 2011 seçimlerinde taahhüt etmiyor
muydu? Ediyordu. Bugün, hâlen Başbakan bunu tekrarlamıyor mu? Tekrarlıyor.
Bunun için Türkiye’nin her yıl istikrarlı bir şekilde büyüme basamaklarını
tırmanması ve rakiplerini birer birer geçmesi gerekiyor. Hükûmet, plan
döneminin sonunda, 2018 yılında 1,3 trilyon dolarlık bir gayrisafi yurt içi
hasıla öngörmüş. Bunu, IMF’nin aynı dönemdeki küresel tahminleriyle
kıyasladığımızda, Türkiye’nin küresel ligde 2018’de de 17’nci sırada kalmaya
devam edeceği anlaşılıyor. Yani Türk lirasındaki olağanüstü şişmeye rağmen bu
plan dengeleriyle Türkiye, bir arpa boyu bile yol gidemiyor, olduğumuz yerde
çakılıp kalıyoruz. Satın alma gücü paritesine göre de baksak tablo yine
değişmiyor. Türkiye’nin önümüzdeki beş yılda 16’ncı sırada çakılıp kalacağı
anlaşılıyor.
Arkadaşlar,
küresel yarışta yerinde sayan bir ekonomi yarışı kaybediyor demektir. Bu
dengelerle ve politikalarla Türkiye’nin önümüzdeki beş yılı kayıptır. Türkiye,
mevcut AKP paradigmaları ve politikalarından vazgeçmediği sürece ilk on ekonomi
arasına giremeyecektir, vatandaşına hak ettiği refahı sunamayacaktır. AKP’nin
on yıldır uyguladığı üretmeden tüketme, kazanmadan harcatma, yaratılan açığı da
borçlanarak kapattırma politikalarının bedelini Türkiye bugün küresel yarıştan
koparak ödüyor.
Değerli
milletvekilleri, son on yıldır izlenen ekonomi politikaları Türkiye’yi
üretimden hızla uzaklaştırdı. Bakın, son on yılda ekilen tarım alanı 3,4 milyon
hektar geriledi, çiftçi, 6,5 İstanbul büyüklüğündeki tarım alanını ekemez oldu.
Tarımda kendi kendine yeten Türkiye artık karnını doyurmak için Arjantin’den
mısır, Ukrayna’dan buğday, Şili’den angus ithal eder hâle geldi. AKP iktidarı
cumhuriyet tarihinde ilk defa saman ithal edip bunu bir de törenle besiciye
dağıttı. Türkiye, bu iktidar elinde, kendi samanını bile üretemez hâle düştü.
Yem fiyatına yetişemeyen besicinin bakamadığı besisine hükûmet kararnameleriyle
kesme yasağı getirildi. AKP Hükûmetinin elinde üreticinin de, üretimin de
bereketi kaçtı.
AKP hükûmetleri
elinde Türkiye'nin sanayi tabanı da hızla aşındı. 1998’den 2012’ye, Türkiye’de
sanayi katma değerinin millî gelir içindeki payı 6 puan düşerek yüzde 22’ye
indi. İlk 10’a girmek için yarıştığımız Malezya’da bu pay yüzde 42’den yüzde
44’e, Tayland’da yüzde 40’tan yüzde 45’e, Çin’de ise yüzde 45’den yüzde 48’e
yükseldi. Türkiye dünya sanayi liginden düşerken rakiplerimiz bizi geçti.
Küresel araştırma
enstitülerinden McKinsey’in geçtiğimiz aylarda yayımladığı araştırmaya göre,
Türkiye 1990’larda dünyanın en büyük 13’üncü, 2000’de en büyük 15’inci imalat
sanayisi üreticisi iken 2010’da, artık, ilk 15’de yer almıyor.
Sanayimizin
rekabet gücündeki erimeyi, yaptığımız ihracatın teknoloji yoğunluğundan da
anlamak mümkün. 2002’de toplam ihracat içinde ileri teknoloji ürünlerinin payı
yüzde 6,2 iken, 2011’de bu oran yüzde 2,8’e düştü. Türkiye AKP iktidarı elinde
yükte ağır, pahada hafif ürünler ihraç eder hâle geldi. İşte bu tabloyu yaratan
AKP iktidarı bugün getirdiği Onuncu Plan’da sanayileşmenin öneminden, yüksek
teknolojili ürün ihracatını artırmaktan dem vuruyor. On yıldır bu ülkede başka
bir parti iktidardı, başka birileri başbakandı da biz mi fark etmedik
arkadaşlar? Biz Hükûmeti on yıldır uyarmaya çalışıyoruz. CHP “sanayi ve tarım”
dedikçe AKP “AVM ve rezidans” dedi. Biz “Cari açık rekabet gücünün erimesidir.”
derken, AKP ve Başbakan “Finanse edildiği sürece cari açık sorun değildir.”
dedi. CHP “Türkiye'yi dünyanın üretim üssü yapacağım.” derken Başbakan
“Türkiye'yi dünyanın alışveriş ve perakende ticaret üssü yapacağım.” dedi.
Başbakan millete verdiği pek çok sözü tutmadı, pek çok konuda gömlek
değiştirdi, dün “ak” dediğine bugün “kara”; dün “kara” dediğine bugün “ak” dedi
ama doğrusu bu AVM ve rezidans konusundaki dik duruşunu Gezi Parkı’na kadar hiç
bozmadı. Başbakan AVM ve rezidans aşkı uğruna milletin biber gazıyla
boğulmasını, polis copu altında kalmasını ve TOMA’lardan sıkılan kimyevi
sularla ıslatılmasını alkışladı. Halkına karşı bunu yapanlara “destan yazdınız”
dedi. Millete çapulcu, ayyaş ve ağzıma alamayacağım pek çok hakaret ve iftira
ile diklendi ama millet de Başbakana karşı dik durdu. Başbakan sonunda Taksim’e
AVM ve rezidans projesinden şehir müzesine ricat etti.
Değerli
milletvekilleri, bakın, Başbakanın AVM ve rezidans aşkı Türkiye'yi sanayi süper
liginden düşürdü ama aynı aşk, geçtiğimiz yıl Türkiye'yi dünya AVM ve alışveriş
liginde 14’üncü sıraya çıkardı. Bu haberler yandaş basın tarafından millete
âdeta müjde olarak verildi. Şimdi, AKP Hükûmeti ve Başbakan on yıllık icraatını
ve AVM ve rezidans aşkını inkâr ederek bu plan döneminde sanayileşmenin
hızlandırılmasından bahsediyor. Hükûmetin bu hâline güler misiniz yoksa
milletin böyle bir Hükûmet tarafından yönetilmesine ağlar mısınız? Artık,
kararı siz vereceksiniz.
Değerli
milletvekilleri, Hükûmetin on yıllık uzun bir uykudan sonra farkına vardığı bir
diğer gerçek Türkiye'nin sahip olduğu demografik fırsat penceresidir. Planda
uzun uzun bu pencerenin öneminden ve 2030’dan sonra bu pencerenin
kapanacağından bahsediliyor. Bugün, Türkiye’de iş arayan her 5 gençten 1’i
işsiz. Genç işsizler ordumuzun mevcudu bu yılın mart ayı itibarıyla 844 bin
kişiye ulaştı. Bu, sahip olduğumuz demografik fırsat penceresini
kullanamadığımızı açıkça gösteriyor. Oysa, Türkiye, genç nüfusu başta olmak
üzere çalışmak isteyen vatandaşlarımızı istihdama koşabilse, kişi başına millî
gelirini çok daha hızlı artıracak ve kalkınma yarışında yukarılara çıkabilecek.
Değerli
milletvekilleri, bakın, 2012 itibarıyla 75 milyonluk Türkiye ailesinin sadece
25 milyon ferdi çalışmış ve 786 milyar dolarlık gelir yaratmıştır, yani her 3
kişiden 1’i çalışmış ve ortaya 786 milyar dolarlık bir gelir çıkarmıştır.
Yaratılan bu gelir tüm aile yani 75 milyon tarafından paylaşılmış ve 2012’de
her bir aile ferdi başına düşen gelir 10.504 dolar olmuştur. Türkiye’de
istihdam edilenlerin oranı yüzde 45 oysa bu, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma
Teşkilatı (OECD) ortalamalarına yani yüzde 65’e getirilebilseydi, Türkiye’de
kişi başına gelir 15 bin dolar düzeyine gelecekti. Bu yitirdiğimiz on yılda,
bir de çalışanlarımızın verimliliğini artıracak, eğitim başta olmak üzere,
yapısal reformlar yapılabilseydi, Türkiye, işte, o zaman sıçrayacak ve rakiplerini
bugün birer birer geçecekti.
Oysa, bugün,
gençlerimizi iş sahibi yapamadığımız gibi onlara iyi bir eğitim de veremiyoruz.
25-64 yaş arasındaki nüfusun yüzde 69’u lise seviyesinin altında eğitime sahip.
OECD’de aynı oran yüzde 26. Çalışacak nüfusun çok büyük bir bölümü lise altı
eğitimle iş yaşamına tutunmaya çalışıyor.
Türkiye’de
eğitimin kalitesi de tartışmalı. OECD’nin PISA sonuçlarında Türkiye son
sıralarda âdeta hapsoldu.
Gençlerimizi iyi
eğitemezsek nasıl bilgi toplumu oluruz? Dünya standardında katma değer yaratan
iş gücüne nasıl sahip olabiliriz? AKP, son on yıldır bu alanlarda hiçbir
iyileşme sağlayamadı. Son on yıldır, Hükûmet aynı Hükûmet, ama her millî eğitim
bakanıyla eğitim sistemi sil baştan yazıldı. En son, 4+4+4 sistemi âdeta Millî
Eğitim bürokrasisinden ve bakanlardan kaçırılarak bizzat Başbakanın talimatıyla
doğru dürüst tartışılmadan yasalaştırıldı. Bakın, bugünkü gazetelerde Millî
Eğitim Bakanlığının 60-66 aylık çocukların sisteme uyum sorunları konusundaki
tespitlerine yer verilmiş. Bakanlığın şimdi tespit ettiği sorunları biz size o
gün söylemiştik. Okulların fiziksel koşullarının bu sisteme uygun olmadığını,
uyum sorunları olacağını tek tek anlatmıştık ama Başbakan çıktı, tek başına,
çocukların kaç yaşında okula gideceğine karar verdi. Şimdi, geldiğimiz noktada okullarda
minderli eğitime geçiyoruz. Şimdi, bu yanlışları yapan AKP Hükûmeti çıkmış, on
yıldır kullanmadığı demografik fırsat penceresini hem nicelik olarak
kullanacağından hem de beşerî sermayenin niteliğini artıracağından söz ediyor.
Değerli arkadaşlar, on yıl sonra bunları diyen bir iktidara akşam yemeğinden
sonra “günaydın” derler.
Değerli
milletvekilleri, AKP iktidarı planda “Nitelikli İnsan Güçlü Toplum” başlığı
altında çok güzel sözler söylüyor, insan için ve insan ile beraber kalkınma
anlayışından bahsediyor. Bunlar, elbette çok güzel sözler, bunları yazan
bürokrat arkadaşlarımı kutluyorum ama insan odaklı kalkınma anlayışını üretecek
bir iktidarın ülkedeki farklılıklara saygı duyması gerekir. Toplumu yüzdelik oy
dilimlerine bölen, “Yüzde 50’yi evinde zor tutuyorum.” diyen, milleti
kutuplaştıran, “Ayaklar baş olmaz.” diyerek demokratik talepleri küçümseyen bir
zihniyette kapsayıcı, istikrarlı ve insan odaklı bir büyüme asla sağlanamaz.
Aynı zihniyetle
gelir dağılımı da düzeltilemez. Bakın “Forbes” dergisi açıkladı, 2012
itibarıyla Türkiye'deki dolar
milyarderlerinin sayısı 43 kişi, Japonya’daysa aynı dönemde dolar
milyarderlerinin sayısı 22 kişi. Japonya’nın toplam millî geliri Türkiye'nin
7,5 katı ancak Türkiye'deki dolar
milyarderlerinin sayısı Japonya’nın 2 katı. İnsan odaklı bir ekonomide böyle
bir tablo asla ortaya çıkmaz değerli milletvekilleri. Bu rakamlara
baktığımızda, AKP iktidarının yoksullukla mücadelede bize benzer ekonomiler
kadar başarılı olamadığını da açıkça görüyoruz.
Değerli milletvekilleri,
Hükûmetin getirdiği bu metnin en eğlenceli yeri belki de kurumsal kalitenin
artırılmasına yönelik kısımlarında yer alıyor. Bir ülkede çocukların kaç
yaşında okula gideceğinden ailelerin kaç çocuk yapacağına kadar, köprü ve
otoyolların güzergâhından hangi mahalleye kaç kat bina yapılacağına kadar,
vatandaşları partisine, mezhebine göre fişletip kamu taşınmazlarının kimlere
kiraya verileceğinden satılacağına, kamu ihalelerini kimin alacağına kadar
memleketteki her karar tek bir adamın ağzına bakıyorsa bu ülkede
kurumsallaşmadan ve kurumsal kaliteden bahsedebilir miyiz? Bir ülkede Başbakan
hem jinekolog hem pedagog hem jeolog hem mimar hem mühendis hem ekonomist
olabiliyorsa o ülkede ne kurumsallaşmadan ne iş bölümünden ne de kurallı bir
demokrasiden söz edebiliriz. O ülkede olsa olsa keyfî tek adam rejiminden söz
ederiz. (CHP sıralarından alkışlar) Bugün Türkiye’nin genel manzarası tam da
bunu göstermektedir.
Değerli
milletvekilleri, bugün bu ülkenin en önemli kırılganlığı giderek otoriterleşen
Başbakanıdır. Başbakan, iktidarda 10’uncu yıl hastalığı olarak da bilinen
hubris sendromuna yakalanmıştır. İktidarda uzun süre kalan liderin artan kibri,
yani hubrisi liderin sağlıklı karar almasını engeller. Bu hastalığa yakalanan
lider eleştiriyi kabul etmez, en yakın arkadaşlarını bile dinlemez. Liderin
yaşadığı bu güç kirlenmesine hubris sendromu denir. Bu hastalığa yakalanan
lider örneklerini dünyada görmek mümkün değerli arkadaşlar. Amerika Birleşik
Devletleri’nde oğul Bush, İngiltere’de geçenlerde vefat eden Margaret Thatcher
buna örnek olarak verilebilir.
Thatcher,
1979’dan 1990’a kadar on bir yıl iktidarda kalmış, bu dönem zarfında seçim
kaybetmemiş ancak yakalandığı bu illet Başbakan Thatcher’i koltuğundan etmiş.
Kendisine en yakın olan arkadaşları kibirli liderin yanından yavaş yavaş
uzaklaşmış, partisinin karşı çıkmasına karşın kelle vergisinde ısrar edince de
partisi koltuğu Thatcher’dan almış. Ne de olsa gerçek demokrasilerde kişiler
değil kurumlar önemlidir; gerçek demokrasilerde kişiler yolcu, kurumlar
hancıdır.
Değerli
milletvekilleri, bir liderin bu illete yakalanıp yakalanmadığını bazı bulgulara
bakarak teşhis etmek mümkündür. Birkaçını paylaşayım, takdiri sizlere ve
millete bırakayım:
Bu hastalığa
yakalanan lider, dünyayı gücünü kullanarak kendini yüceltebileceği bir yer
olarak görür. Gezi Parkı olaylarında vatandaşlara orantısız güç kullanma
talimatını veren, bunu da ödüllendiren bizzat Başbakan olduğunu söylersem
herhâlde ne demek istediğim çok daha iyi anlaşılacaktır.
Bu hastalığa
yakalanmış lider, kendisini başında bulunduğu kurum veya devlet ile bir tutar.
Başbakanın sürekli “benim valim, benim emniyet müdürüm, benim genelkurmay
başkanım” ifadelerini sizlere hatırlatmak isterim.
Bu sendromu
yaşayan lider, kendisi için öteki olan grubu açıkça hor görür. Başbakanın Gezi
olaylarında millete yönelttiği “çapulcu”, “ayyaş”, “terörist”, “ayaklar”
ifadelerinin nedenini eminim ki şimdi daha iyi anlıyorsunuzdur.
Bu hastalığa yakalanan lider, milletine, iş
arkadaşlarına ya da adalete karşı değil sadece tarihe ya da Tanrı gibi bir üst
iradeye karşı hesap verebilir olduğunu düşünür. Başbakanın Sincan mitinginde
“Biz sadece Allah’a hesap veririz.” sözlerini normal bir demokraside kabul
etmek mümkün müdür? Kamusal bir hizmeti yerine getiren Başbakanın bir
usulsüzlüğü veya yanlışı varsa bunun hesabı sadece mahşer gününe mi kalacak?
Başbakan mahşer gününde elbette kişisel kusur ve hatalarının hesabını yüce
Allah’a verecektir. Biz Allah ve kul arasına girmeye çalışan bezirgânlardan
olmayacağız ama bu dünyada kamusal bir görev yerine getirirken kul hakkı
yediyse, halkını kin ve nefrete düşürecek eylem ve sözlerde bulunduysa, toplumu
ayrıştırdıysa, polise kanuna uymayan emirler verdi ve polis bunları uygulamaya
zorlandıysa elbette bunu yapan adalete ve Türk yargısına hesabını verecektir.
Bundan kimsenin kuşkusu olmamalıdır arkadaşlar.
Son olarak bu
hubris hastalığına yakalanan lider, aşırı öz güvenin neden olduğu yanlış
politikalarda ısrar eder, kararlarının sonuçlarını düşünmez. Başbakan tek bir
cümleyle Gezi olaylarını durdurabilecek iken bunu ilk günden itibaren
yapmamıştır.
Başbakanın
kışkırtıcı yaklaşımına ekonominin kendi kırılganlıkları yani rekorlar kıran
cari açık, döviz açık pozisyonu, kısa vadeli dış borç stoku ve yetersiz döviz
rezervleri de eklenince bizim piyasalarda durum daha da vahimleşmiştir.
Dışarısı Bernanke’nin açıklamalarıyla bir zarar ederken, biz Başbakanın kibri
ve sıcak paracı ekonomik politikaları nedeniyle üç zarar ettik.
Arkadaşlar,
2002’de kısa vadeli dış borç 16,5 milyar dolar, cari açık 622 milyon dolardı.
Bugün kısa vadeli dış borç 115 milyar dolar, cari açık ise 47 milyar dolar.
Bunun sonucunda, Başbakanın 135 milyar dolar diye övündüğü döviz rezervleri
yetersiz kalmıştır. 2002’de her 100 dolarlık kısa vadeli dış borç ve cari açık
yani bir yıllık döviz gideri karşılığında Merkez Bankası kasasında 166 dolar
rezerv varken, şimdi 78 dolar kalmıştır ama kısa vadeli borçları ve cari açığı
görmemekte ısrar eden Başbakan, yetersiz rezervlerle hâlen övünmeye devam
etmektedir.
Yine, 2002’de bu
ülkenin döviz açık pozisyonu 85,5 milyar dolardı, şimdi 451 milyar dolar. Yani,
her 10 kuruşluk devalüasyon, ekonomiye 45 milyar Türk Lirası kur farkı yükü
yüklüyor. Bunun önemli bir kısmı da kısa vadeli yükümlülüklerden kaynaklanıyor.
Bugün Türkiye benzer ekonomilere göre daha çok dalgalanıyorsa, Amerika Birleşik
Devletleri’nin parayı sıkılaştırmasından en çok etkilenecek ekonomi olarak
tanımlanıyorsa ardında işte bu ekonomik kırılganlıklar da bulunmaktadır.
İktidar ve Başbakanı bunları görmezden geldi. AKP’nin on yıllık iktidarında
ülkenin dış borçları, cumhuriyet dönemini, kendinden önceki seksen yılda tüm
iktidarların aldığı dış borcu 2.5’a katladı, 337 milyar dolara ulaştı ama
vatandaş borca batmışken 20 milyar dolarlık IMF borcunu ödemekle övünen bir
Başbakanımız var.
Derecelendirme
kuruluşlarının Asya, Rusya ve son krizlerdeki performanslarını unutup not
artışlarıyla gözü kamaşan, verilen hazine garantilerine rağmen bir türlü
finansmanı bulunamayan milyar dolarlık projelerin şaşalı temel atma törenlerine
aldanan Başbakan, piyasaların bu tepkisini görünce şaşırdı kaldı. Kendisinin
sınır tanımaz kibrinin ve artık yer kabuğuna sığmayan egosunun neden olduğu
olaylar büyüdükçe de yanlışının faturasını, ne olduğu anlaşılamayan farklı
kesimlere ciro etmeye çalıştı. Daha geçtiğimiz yıl bu ülkeye 1 milyon dolar
getiren sıcak paracılara borsada 630 bin dolar, devlet kâğıtları piyasasında
210 bin dolar kazandıran bu Hükûmetti. Gezi olaylarından sadece bir ay önce,
nisan ayında kamu borç kâğıtlarına sıcak paracılar 9 milyar dolar para yatırıp
rekor kırmışlardı. Türkiye, 2012 yılında sıcak paracılara en çok kazandıran
ülke ödüllerini aldı. Yandaş medyada bunlar çarşaf çarşaf yazdı ama sıcak para
mayısta çıkmaya başlayınca, Başbakan, iktidar olurken desteklerini almak için
kadrolarını yolladığı, sonra da kucakladığı sıcak paracıları birden bire lobici
ilan ediverdi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
FAİK ÖZTRAK
(Devamla) – Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin pek çok kırılganlığı vardır,
ancak en önemli kırılganlığı hubris hastalığına yakalanmış bir Başbakan
tarafından yönetilmesidir. Böyle bir Başbakan idaresinde seçimlere kadar
geçecek birkaç yılda Türkiye ciddi bedeller ödeme riskiyle karşı karşıyadır.
AKP’nin ülkeye
yapacağı en büyük iyilik, İngiliz Muhafazakâr Partisinin Thatcher’a tanıdığı
onurlu çıkış imkânını kendi liderine tanıyarak Başbakanın çıktığı yaz tatilini
rahatça sürdürmesine imkân sağlamasıdır.
Bu duygu ve
düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyor, Onuncu Kalkınma Planı’nın
memleketimize hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – İkinci
bölüm üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi grubu adına birinci konuşmacı Recai
Berber, Manisa Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA RECAİ BERBER (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Onuncu
Kalkınma Planı’nın ikinci bölümü üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizin 2023
hedeflerini yakalama doğrultusunda 2014 ve 2018 dönemini kapsayan Onuncu
Kalkınma Planı ile insanımızın refahının artırılması, hayat standardının
yükseltilmesi, temel hak ve özgürlükleri güçlendirerek adil, güvenli ve huzurlu
bir yaşam ortamı tesis edilerek bunların kalıcı kılınması amaçlanmaktadır.
Dokuzuncu
Kalkınma Planı döneminde ekonomik gelişmelerin yanında, sosyal kalkınma yönünde
ilerlemeler sağlanmış, başta eğitim ve sağlık olmak üzere temel kamu
hizmetlerinde daha nitelikli, daha yaygın ve kolay ulaşılabilir olması
konusunda önemli gelişmeler kaydedilmiştir.
Plan döneminde
tüm vatandaşlara daha etkin hizmet sunulması amacıyla emeklilik ve sağlık
sisteminde kapsamlı değişiklikler içeren düzenlemeler yapılmıştır. Onuncu
Kalkınma Planı döneminde de son yıllarda elde edilen kazanımların artarak
sürdürülmesi, sahip olduğumuz ekonomik potansiyelin en üst seviyede
değerlendirilerek toplumsal faydaya dönüştürülmesi için yapısal reform
sürecinin devam ettirilmesi gerekmektedir.
Onuncu Kalkınma
Planı, konu başlıkları olarak çok detaylı hazırlanmış, belki de ilk defa konu
başlıkları olarak hedefler konmuş bir plandır. Bu planın bütün başlıklarıyla
ilgili konulara değinmek pek mümkün olmayacak ancak özellikle planda “Nitelikli
İnsan, Güçlü Toplum” başlığı altında, insan için ve insanla beraber kalkınma
yaklaşımının hayata geçirilmesi ve gelişmişliğin toplumun farklı kesimlerine
yaygınlaştırılması amacıyla uygulanacak politikalara yer verilmiştir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; eğitim başta olmak üzere sağlık, adalet, güvenlik,
adaletin içine sosyal adaleti, güvenliğin içine sosyal güvenliği de dâhil
ettiğimiz zaman gerçekten bu 4 temel kamu hizmetinde hem Dokuzuncu Plan
döneminde hem de Onuncu Plan’da ayrılan kaynaklara ve hedeflere baktığımız
zaman, bunların hepsinde de ciddi artışlar olduğunu görüyoruz. Burada, eğitim
alanında geçtiğimiz plan döneminde ortalama yüzde 12 gayrisafi millî hasıladan
kaynak ayrılmıştı, yılda 47 milyar ayrılmıştı. Yeni, Onuncu Plan’da bu rakam
yüzde 16’lara, ortalama 66 milyar liraya çıkarılıyor.
Değerli
arkadaşlar, biraz önce sayın konuşmacı gerçekten son derece teknik, teknokrat
bir insan olmasına rağmen, Türkiye ekonomisiyle ilgili olarak çok
eleştirebileceği…
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) – Sen kendi bildiklerini oku, sen de teknokratsın.
RECAİ BERBER
(Devamla) - … çok önerileri olacak konular olmasına rağmen, ekonominin en büyük
kırılganlığını bizzat Başbakanımıza atfetmesini hayretle izledim.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) –Sen de teknokratsın, başka konuya girme.
RECAİ BERBER
(Devamla) - Çünkü, hakikaten kendisi teknokrat olarak da tanıdığımız, değer
verdiğimiz bir milletvekili arkadaşımız. Eğer Türkiye hem FED’in, Bernanke’nin
açıklamalarına hem de dünyadaki dalgalanmalara rağmen, böyle bir ortamda
yaşanan bu huzursuzluklara, bu kapsamlı provokasyonlara rağmen; ekonomisini
böyle bir ortamda bile dalgalanma sürecinde çok kısa sürede toparlayabilmesi;
yine, tam tersine, bütün olaylara hâkim olabilen bir liderinin, bir Başbakanın,
Hükûmet Başkanının olması sayesinde gerçekleştirmiştir. Tabii, kendisi bizim,
özellikle parti teşkilatımızda ve gruplarımızda yapılan toplantıları bilmediği
için bu istişarelerin, bu çalışmaların ürünü olarak nihai kararı Başbakanımızın
verdiği… Her konuda sanki tek karar verici gibi burada lanse ediyor, gerçekten
hayret verici bir durum. Partimizin bütün kademeleri, bütün kurumları, kurumsal
olarak en çok istişareye, en çok danışmaya, en çok uzmanlığa, ihtisasa
ehemmiyet veren, önem veren ve bunu ön plana çıkaran partidir. Bunu bütün dünya
kamuoyu biliyor ve esasen on yıllık başarının altında yatan en önemli faktör de
budur.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) – Biraz daha sataş.
RECAİ BERBER
(Devamla) - Ama eğer liderliği, eğer hükûmet başkanlığını her kafadan bir ses
çıkan, hükûmetin ne yapacağının belli olmadığı, yarının belli olmadığı bir
ortam olarak düşünüyorlarsa kusura bakmasınlar, Türkiye’nin istikrarlı büyümesi
ve geleceğe emin adımlarla yürümesi böyle bir ortamda sağlanamaz. Onun için,
değerli arkadaşlar, özellikle onuncu… Tabii, ben konuşmamda çok daha teknik
konulara yer vermek istiyordum ama şunu söylemek istiyorum…
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) – Siz tekniksiniz zaten Sayın Berber.
RECAİ BERBER
(Devamla) – Evet, şunu söylemek istiyorum: Burada Türkiye’nin borçlarından
bahsettiler, yani Avrupa Birliğinin…
İZZET ÇETİN
(Ankara) – Sen bakanlık yapmaya çıktın oraya, ben anladım.
RECAİ BERBER
(Devamla) – Avrupa Birliği tanımlı borçları artık söyleye söyleye herhâlde
ortaokul öğrencileri bile ezberledi. Türkiye’nin borçlarının gayrisafi millî
hasıla içindeki payının ne kadar düştüğünü, hatta Türkiye’nin şu anda kamu
borcu olarak döviz riskinin sıfırlandığını -elindeki rezervlerle, net
rezervleriyle sıfırlandığını- bunları herhâlde kendileri biliyorlar ama
herhâlde burada çok farklı şeyleri söylemeye çalıştılar. Değerli arkadaşlar,
Türkiye bu kadar ucuz ve uygun şartlarla, özellikle 2013 yılının başından
itibaren geldiğimiz noktada nominal faizlerdeki düşüşle beraber sıfır
noktasında reel faize gelmiştir. Yüzde 26 reel faizlerden buraya gelmiştir.
Türkiye bütçesinin vergi gelirlerinin tamamının sadece cari dönem faizlerini
karşılamadığı yıllardan buraya gelmiştir.
Onun için,
değerli arkadaşlar, Türkiye ekonomisindeki, evet, kırılganlıklar bellidir;
bunlar, zaten özellikle 2010 ve 2011 yıllarındaki yüksek büyümeden sonra, böyle
bir ihtimale karşı Hükûmetin almış olduğu kapsamlı önlemler sayesinde cari
açığın yüzde 9,7’lerden yüzde 6’lara düşürülmesi sağlanmıştır.
Evet, önümüzdeki
dönemde de kalkınma planının en önemli hedeflerinden biri burada yine eleştiri
konusu yapıldı bir muhalefet milletvekilimiz tarafından, yine hayretle
karşılıyorum. Geçmişte Türkiye çok hızlı büyümeler yaşadı, ama üç yıl büyüdü,
bir yıl küçüldü. Ta, 90 yılından bu yana bakın, beş yıl üst üste büyüdüğü
hiçbir dönem yoktur. Mutlaka yapısal sorunlar nedeniyle, dünyada hiçbir sorun
olmadığı dönemlerde bile, 94 krizini, 98 krizini, 2001 krizini tamamen kendi
yapısal sorunları nedeniyle yaşamıştır; büyümenin arkasından mutlaka çok ciddi
yüzde 8’lere varan yüzde 7’lere varan düşüşler yaşamıştır ama ilk defa AK PARTİ
hükûmetleri döneminde istikrarlı bir büyüme sağlamıştır. Önümüzdeki dönemde
yüzde 5,5’luk büyümeyi arkadaşlar gerçekten önemsiz görüyorlar.
Değerli
arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin büyüme ortalaması 2002 yılına kadar
yüzde 4 civarında, yüzde 4,1’dir, bizim dönemimizde de 5,1’dir. Şimdi, 5,5’luk
ortalama büyümeyi küçük görmek, hem de dünyanın yaşamakta olduğu ve ne zaman
çıkacağı belli olmayan bir global krizin ortamında 5,5’luk bir ortalama
büyümeyi, hem de istikrarlı büyümeyi hedefleyen programı küçümsemek gerçekten
yadırganacak bir durum.
Değerli
arkadaşlar, kalkınma planının özellikle 2018’e kadar olan hedefleri,
biliyorsunuz şu anda Başbakanımız tarafından ilan edilmiş olan 2023
hedeflerinin ara hedefleri niteliğindedir. İnşallah, bu 2018 hedeflerinden
sonra da On Birinci Beş Yıllık Plan’da -ki inşallah, onu da Hükûmetimiz ve bu
Parlamento yapacak- o zaman da 2023 hedeflerinin ne kadar gerçekçi bir şekilde
oluşturulduğunu ve bu hedeflere yönelik amaç ve politikaların nasıl
oluşturulduğunu hep birlikte göreceğiz.
Bizim bu planda,
Onuncu Plan’da sanayiye önem verdiğimiz, yeni fark ettiğimiz söyleniyor.
Değerli arkadaşlar, iki yıldan bu yana, 2012 ve 2013 yılında, daha önce yapmış
olduğumuz teşviklerin yanında ayrıca en son Türkiye iller bazında altı bölgeye
ayrıldı ve özellikle sanayi yatırımlarına yönelik, başta vergi teşvikleri olmak
üzere çok kapsamlı teşvikler devreye sokuldu ve herkes de bunu görüyor ki
-özellikle 2013 yılının başından itibaren- dünyada yatırımlar azalırken,
dünyada pek çok ülke özel sektörünün değil, kamunun dahi yatırım yapamadığı bir
ortamda Türkiye hem kamu sektörü eliyle altyapı yatırımları olarak hem de özel sektör
eliyle ciddi yatırım potansiyeline kavuşmuştur. Değerli arkadaşlar, 2014-2018
Kalkınma Planı’mızda da sanayileşmedeki hedeflerimiz büyüme rakamlarının 1 puan
üzerinde. 5,5 ortalamaya karşı 6,4 sanayi büyümesi öngörülüyor.
Değerli
arkadaşlar, bu hedefleri biz koyduk ama bütün Türkiye, şu anda görüyorum ki
muhalefet partisi milletvekili arkadaşlar da dâhil olmak üzere, bütün sivil
toplum örgütleri bunu benimsemiş, özümsemiş ve bu hedeflere yönelik olarak da
her sektörün temsilcileri kendi hedeflerini koymuştur. Türkiye’de ilk defa 2023
hedefleri Türkiye’ye mal olmuş ve herkesin sahiplendiği hedefler hâline
gelmiştir. Tabii, bu hedefleri gerçekleştirebilmek açısından da, plan
hedeflerine ulaşabilmek açısından da özellikle belli konulara dikkati çekmek ve
mutlaka yapılması gerektiğine inandığım zorunlu hususların da altını çizmek
istiyorum değerli arkadaşlar. Bunlardan bir tanesi Kamu Mali Reformu.
Değerli
arkadaşlar, iktidara geldiğimizden bu yana, istikrarlı, en sağlam kaynak olan
vergi gelirlerinde ciddi oranda artışlar sağlandı; 2001 yılında gayrisafi yurt
içi hasılanın yüzde 16,5’u iken 2012 yılında yüzde 19,7’ye yükseldi. Bu, katma
değer vergisinde, başta tekstil olmak üzere, eğitim, sağlık olmak üzere, turizm
olmak üzere belli sektörlerde indirimlere rağmen, kurumlar vergisi oranında,
gelir vergisi oranlarında indirimlere rağmen sağlanmış bir vergi artışıdır,
bunu özellikle dikkatinize sunmak istiyorum. Ancak, yine de hâlâ, tabii,
Türkiye’de özellikle kayıt dışıyla mücadelede, aynı 2023 hedefleri gibi,
toplumun her kesimi tarafından benimsenmesi ve uygulanması gereken bir kamu
mali reformuna ihtiyaç olduğu da bir gerçek, bunu yadsıyamayız. Bu konuda da
Hükûmetimizin çok ciddi çalışmaları var ve önümüzdeki günlerde de Parlamentoya
bunların geleceğini, Plan ve Bütçe Komisyonunda da çalışmalarına başlandığını
belirtmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, aynı şekilde, Merkez Bankasının bir numaralı hedefi, biliyorsunuz
fiyat istikrarıydı. Sadece fiyat istikrarını değil -Türkiye'nin bulunduğu,
dünyanın bulunduğu konjonktüre ve şartlara göre- bir de bunun yanında mali
istikrarı da gündemine aldı ve finansal istikrar da bugün için Merkez
Bankasının en önemli hedefleri arasında. Bu açıdan da hem para politikaları
itibarıyla hem mali politikalar itibarıyla Türkiye'nin 2023 hedeflerini, ilk
etapta 2018 plan hedeflerini gerçekleştirecek altyapı çalışmaları devam ediyor.
Değerli
arkadaşlar, süremiz azalıyor ama ben diğer hususları da başlıklar itibarıyla
belirtmek istiyorum. Bunlardan bir tanesi AR-GE. Değerli arkadaşlar, Dokuzuncu
Plan’da başarılı olduk diyemeyiz çünkü öngördüğümüz hedeflerin altında kaldık,
yaklaşık yüzde 0,9 seviyesinde. Ama, 2014-2018 hedefi olarak ortalama yüzde 1,8
hedef koyduk. Gayrisafi yurt içi hasıladaki büyümeyi de hesaba kattığımızda, bu
AR-GE harcamalarına bugün ayırdığımız kaynağın en az 3 kat artması anlamına
geliyor. Esasen, AR-GE teşvikinde firmalara sağladığımız destekte en az 50 olan
çalışan sayısının belki daha aşağı çalışana indirilmesinin, AR-GE desteklerinin
artırılmasında, özel sektör AR-GE çalışmalarına destek verilmesinde bir
zorunluluk, bir ihtiyaç olduğunu belirtmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, diğer bir açmazımız, hem cari açık açısından hem de yüzde 50’ye
yakın enerji üretimimizin, elektrik üretimimizin ithal doğal gaza ve petrole
bağlı olması ve önümüzdeki dönemde petrol ve doğal gazdaki arz ve fiyat
dalgalanmalarına bağlı olması da bizi bağlayan en önemli handikaplardan bir
tanesi ve bununla ilgili olarak da hem son teşviklerle ilgili hem de planda
öngörülen, özellikle yerli linyit kaynaklarımıza yönelik teşvikler,
yenilenebilir enerji kaynaklarına verdiğimiz teşvikler sayesinde, bu enerji
alanındaki eksiğimizin önümüzdeki dönemde gerçekleşeceğini ve önemli ölçüde
azaltılabileceğini düşünüyorum. Özellikle hidroelektrik santrallerinin, rüzgâr
santrallerinin önünün açılması, desteklenmesi sayesinde Onuncu Plan’ın, beş
yıllık planın sonunda önemli ölçüde, bu konuda da belli bir mesafe alacağımıza
inanıyorum.
Diğer bir konu da
belki pek çok konuşmacımızın dikkati çektiği konu. Gerçekten, eğer biz 2018
hedeflerimizde 277 milyarlık ihracatı, 2023 hedeflerinde 500 milyarlık ihracatı
gerçekleştireceksek lojistik alanında da çok ciddi adımlar atmamız gerekiyor.
Yine, planda bunlar öngörüldü. Ege’de dünyanın ilk 10 limanı içinde yer alacak
Kuzey Ege Çandarlı Limanı hızlı bir şekilde devam ediyor. Yine, Mersin Limanı
Akdeniz’de dünyanın ilk 10 büyük limanı içinde yer alacak. Yine, Karadeniz’de
Filyos Limanı’yla ve bunlara bağlanacak olan demir yolu ve kara yolları
bağlantılarıyla lojistik alanında da Türkiye’nin 2023 hedeflerini yakalamasının
ciddi anlamda altyapısı hazırlanmış olacak. Geçtiğimiz günlerde
gerçekleştirdiğimiz demir yolu işletmeciliğinde özel sektöre de yer açılması
sayesinde de bunun daha hızlı bir şekilde gerçekleşeceğine inanıyorum.
Değerli
arkadaşlar, tekrar, bu planın, beş yıllık planın hem yüksek büyümeyi hem de
istikrarlı büyümeyi sağlayacak bir plan olduğunu, son derece gerçekçi bir plan
olduğunu…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
RECAİ BERBER
(Devamla) - …hatta ihtiyatlı bir plan olduğunu belirtmek istiyorum. Türkiye’nin
konjonktürü, şartları iyileştiği takdirde ortalama 5,5’un üzerindeki bir
büyümeyi de gerçekleştireceğine yürekten inanıyorum ve emeği geçen bütün
arkadaşlara, çalışanlara çok teşekkür ediyorum ve hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
İkinci bölüm
üzerinde, AK PARTİ Grubu adına ikinci konuşmacı Cahit Bağcı, Çorum
Milletvekili.
AK PARTİ GRUBU
ADINA CAHİT BAĞCI (Çorum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Onuncu Beş
Yıllık Kalkınma Planı’nın ikinci bölümü üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, Onuncu Kalkınma Planı küresel ekonomide geleceğe dönük ilişkilerin
ve belirsizliklerin sürdüğü, değişim ve dönüşümlerin yaşandığı, yeni dengelerin
oluştuğu, gelişmekte olan ülkeler arasında ise güç dengelerinin yeniden
şekillendiği bir dönemde tasarlanmıştır. Plan tasarlanırken özellikle
istikrarlı ve kapsayıcı bir ekonomik büyüme, hukukun üstünlüğü, bilgi toplumu,
uluslararası rekabet gücü, insani gelişmişlik, çevrenin korunması ve
kaynakların sürdürülebilir kullanımı gibi unsurları kapsaması da
hedeflenmiştir. Ayrıca, ülkemizin ekonomik ve sosyal kalkınma süreci bütüncül
ve çok boyutlu bir bakış açısıyla ele alınmış ve insan odaklı kalkınma anlayışı
ile toplumun tüm kesimlerinin katkıları alınarak da hazırlanmıştır. Plan
metninin oluşturulmasında ise özellikle Türkiye'nin elli yıllık planlama
deneyiminden, özel ihtisas komisyon raporlarından, iş dünyası, STK’lar, düşünce
kuruluşları, akademik çevreler, kamu ve özel sektör temsilcileri ile yapılan
istişare toplantılarından da yararlanılmıştır.
Değerli
arkadaşlar, ülkeler gelişme stratejilerini hazırlarken bir taraftan potansiyellerini,
bir taraftan insan kaynağının kalitesini, diğer taraftan ise diğer ülkelerin
gelişme yönlerini, piyasaların taleplerini, tehditleri, riskleri, fırsatları
dikkate almak durumundadırlar. Bu stratejileri doğru bir şekilde ortaya koyarak
fırsata dönüştürebilen ülkeler kalkınma süreçlerini başarı ile
sürdürmektedirler.
Ülkemizin
sanayileşme birikimi, firmaların artan organizasyon, yönetsel becerileri ve
dışa açık yapıları, örgütlenme, geliştirme ve değişen üretim ve talep
şartlarını fırsata dönüştürme kapasiteleri dikkate alınarak ortaya konulacak
programlar, eylem planları ülkemiz ekonomisini yüksek katma değer yaratan
kulvara da sokacaktır.
Batı’dan Doğu’ya
kayan büyüme ve üretim ekseni gelişmekte olan ülkelerin nüfus ve doğal kaynak
avantajlarını teknolojik üretime ve rekabet avantajına dönüştürme yönündeki
politikalarıyla orantılı yatırımları belirleyici unsurlar olarak da öne
çıkmaktadır.
Diğer taraftan,
küresel ekonominin giderek daha fazla bütünleşmesiyle ekonomik ve mali kriz
riskleri daha sık gündeme gelmekte, krizler yayılma etkisiyle küresel boyut
kazanmakta ve derinleşmektedir. Bu çerçevede, gelişmiş ülkelerin yüksek borç
oranları ve bankacılık ve finans yapısındaki sorunlar, küresel mali
piyasalardaki daralmalar tasarrufları güçlü ülkelere istikrarlı ve
sürdürülebilir bir büyüme avantajı sunmaktadır. Tasarrufların artırılmasıyla
yatırımların ve büyümenin finansmanında kullanılmasını sağlayacak, bu şekilde
finansmanda dış kaynaklara olan bağımlılık da azalacaktır. Zira, finansmanı
zayıf ülkeler finansman piyasaları zayıf, ekonomileri kırılgan ve risk unsuru
taşıyan ülkeler sermayenin serbest dolaşımı nedeniyle ani sermaye akımlarından olumsuz
yönde etkilenmekte, döviz kurları ve
cari dengeler üzerinde risk oluşturmakta ve ülke ekonomilerinde istikrarsızlığa
yol açabilmektedir.
Değerli
arkadaşlar, 2014-2018 dönemini kapsayan Onuncu Kalkınma Planı’nın ülkemizin
2023 hedefleri doğrultusunda toplumumuzu yüksek refah seviyesine ulaştırma
yönünde önemli bir kilometre taşı olacağına inanıyorum. Nitelikli insan, güçlü
toplum, yenilikçi üretim, istikrarlı yüksek büyüme, yaşanabilir mekânlar ve
sürdürülebilir çevre ekseninde ortaya konulan amaç, hedef ve politikalar Onuncu
Kalkınma Planı’nın gerçekleştirilebilir hedeflerini ve programlarının
üretilmesini sağlayacaktır. Özellikle, ortalama 5,5’lik büyüme, 1,3 trilyon
dolarlık gayrisafi yurt içi hasıla, kişi başına millî gelirin 16 bin dolar
seviyesine çıkarılması, beş yılda 4 milyon kişinin ilave istihdam ve iş gücüne
katılma oranının yüzde 51’lerden 54’lere yaklaştırılması, işsizlik oranının
9’lardan 7’lere indirilmesi ve ihracatın 150 milyar dolardan 277 milyar dolara
çıkartılması hedeflerinin gerçekleştirilebilir hedefler olduğuna inanıyorum.
Borsa
İstanbul’daki şirket sayısının 431’den 606’a çıkması önemli bir hedeftir.
Hakeza, KÖYDES, BELDES, SUKAP ve SODES programlarına devam edilmesi önemli
sosyal politika araçlarıdır.
100 bin kişiye
düşen hekim sayısının 176’dan 193’e çıkarılacak olması da önemsenmelidir.
Plan döneminde,
417 milyar TL’lik kamu yatırımının hedefleniyor olması, Türkiye’nin büyüdüğünün
ve gayrisafi yurt içi hasıla içerisindeki yatırımlara ayrılan payın da yüzde
5’lere yaklaştığının bir göstergesidir.
Değerli
arkadaşlar, bazı sorun alanlarında yeni düzenlemeler ve iyileştirmeler
yapılacak olması da önemli hedefler olarak görülmelidir. Özellikle, hepimizin
bildiği, yargı sistemi içerisinde bulunan bilirkişilik müessesesinin gözden
geçirilecek olması önemli bir hedeftir.
Millî eğitimde
okul türlerinin azaltılacak olması, tüm çocukların, özellikle engellilerin
okula erişimini sağlayacak programların var olması, sınıf tekrarının ve okul
terkinin azaltılması, yabancı dilin iyi bir şekilde öğrenilmesi yönündeki
politikaları önemsiyoruz. Birleştirilmiş sınıf ve ikili eğitim uygulamasının
azaltılması önemlidir. Eğitim-iş gücü piyasası arasındaki uyumun artırılarak,
okul-işletme ilişkisinin kurulması önemlidir.
Diğer taraftan,
yükseköğretim sisteminin de özerklik, ihtisaslaşma, kalite odaklı bir yapıya
dönüştürülecek olması önemli bir hedeftir.
YÖK’ün, bugün
itibarıyla, gelecekte standart belirleme, planlama ve koordinasyondan sorumlu
bir yapıya dönüştürülmesinin hedef olarak konulmuş olması da önemli bir
hedeftir. Bu şekilde, yükseköğretimde kalite güvence sisteminin de
oluşturulacak olmasını önemsiyoruz.
Yükseköğretim
kurumları, sanayiyle iş birliği içinde, teknoloji üretimine önem veren çıktı
odaklı bir yapıya dönüştürülmeye de teşvik edilecektir plan döneminde.
30 bin ilave
yatak sağlayan şehir hastanelerinin tamamlanması ve 10 bin kişiye düşen yatak
sayısının da artmış olması önemli bir hedeftir.
Sermaye birikimi
ve sanayileşme süreci hızlandırılacak, yurt içi tasarruflar, üretken
yatırımlar, üretim faktörlerinde verimlilik düzeyleri de artırılacaktır.
İthalatta
bağımlılık azaltılacak, mutlu, müreffeh, onurlu, özgür, sağlıklı, güvenli,
yüksek standartlarda bir yaşam ve sosyal ortam sağlanacaktır.
Tek numara acil
çağrı merkezleri önemli bir projedir.
2015-2016 yılı
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi geçici üyeliğine adaylık için aktif bir
çalışma hedeflenmiş olması önemli bir hedeftir.
Toplumdaki farklı
kesimlerin bütün yönleriyle kendilerini özgürce ifade ettiği tüm inançlara ve
yaşam tarzlarına saygıyı ilke kabul eden bir toplumsal zemin geliştirilmesi ise
temel amaçtır.
Kapsayıcı,
bütünleyici, çoğulcu bir anayasanın yapılması hedeflenmektedir.
Sosyal yardım ve
hizmetlerde aile temelli bir yaklaşım sergilenecektir. Tamamlayıcı sağlık
sigortacılığı teşvik edilecektir.
Aile içi
iletişim, etkileşim, aile danışmanlığı ve uzlaştırma mekanizmaları geliştirilecektir.
Aile ve iş yaşamlarının uyumlaştırılması için esnek çalışma, kreş ve çocuk
bakım merkezleri yaygınlaştırılacaktır. Toplumsal cinsiyete duyarlı bir
bütçelemenin hedef olarak konulması ve ilke olarak benimsenmesi önemli bir
durumdur diye belirtmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, geliri kişi başına günlük 4,30 doların altında nüfus oranı 2006’da
yüzde 13,3 iken 2013’te bu oran yüzde 2,3’e inmiştir. Plan sonunda yani 2018’de
yüzde 1’in altına çekilmesi ve sıfıra yaklaştırılmasını bu kapsamda son derece
önemsenmesi gereken bir hedef olarak gördüğümü belirtmek istiyorum.
Yoksul kesimin
istihdam edilebilirliğinin artırılması ve üretken duruma geçilmesine yönelik
programlar plan döneminde uygulanacaktır.
Bir diğer husus,
alt işverenlikle ilgilidir. İşçi haklarını dikkate alacak şekilde yeniden
gözden geçirilmiş olmasını önemli bir hedef olarak belirtebiliriz.
Aktif-pasif oranı
gene şu anda 1,77’dir, bunun 2’ye çıkarılması hedeflenmektedir.
Sosyal sigorta
kapsamındaki nüfusun 2013’te yüzde 77’den 2018 sonunda yüzde 90’a çıkarılması
hedeflenmiştir.
Değerli
arkadaşlar, gerçekleştirilen reformlar sonucunda güçlü bir finansal yapı
oluşmuş ve bu çerçevede bankacılık sektöründe, aktiflerin gayrisafi yurt içi
hasılaya oranı 2006’da yüzde 65,9’dan bugün yüzde 96,7’ye çıkmıştır. Kredilerin
ise gayrisafi yurt içi hasılaya oranı gene 2006’da yüzde 28,9’dan yüzde 56’ya
çıkmıştır ve Türkiye’de, ülkemizde şu anda güçlü bir finansal yapı
bulunmaktadır. Kamu yatırımlarına ayrılan kaynaklar ve projelerin tamamlanma süreleri
2006’da beş buçuk yıldan bugün dört yılın altına inmiş ve plan dönemi sonunda
daha da aşağılara çekilmesi hedeflenmektedir.
Değerli
arkadaşlar, bu planın etkin uygulanması ve hedeflerin yakalanabilmesi için orta
vadeli programlar, yıllık programlar, kurumsal strateji planları, bölgesel
gelişme ve sektör stratejileri, kalkınma planının hedef, ilke ve politikaları
esas alınarak ayrıca hazırlanacaktır. Kalkınma planlarında yer verilen
politikaların etkili bir şekilde hayata geçirilebilmesi için kamu kurumlarının
orta ve uzun vadeli amaçlarının temel ilke, hedef ve önceliklerinin ve bunlara
ulaşmak için izlenecek yöntemler ile kaynak dağılımlarının kalkınma planıyla
uyumlu olması önem taşımaktadır.
Kurumsal düzeyde
stratejik planlar ile kalkınma planları arasında gerekli bütünlük ve uyumun
sağlanabilmesi amacıyla kapsayıcı bir anlayış benimsenerek tüm kurumlara yön
verebilecek, öncelikleri belirlemede yardımcı olabilecek bir politika seti de
oluşturulmuştur. Plan, karar alma süreçlerinde daha tutarlı ve bilinçli bir
şekilde hareket etmenin yanı sıra toplumun bütün kesimlerine hedef sunmaktadır.
Ana misyonu
insanların refahını artırmak, hayat standartlarını yükseltmek, temel hak ve
özgürlüklerini güçlendirmek, adil, güvenli ve huzurlu bir yaşam ortamını tesis
etmek ve kalıcı kılmak olan Onuncu Beş Yıllık Kalkınma Planı’mızın ülkemize,
milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Planın ülkemizin gelişmesine, değişen
ve yeni dengelerin kurulduğu dünya düzeninde aktif rol oynayacak rol model ülke
konumuna gelmesine ve ekonomimizin yakaladığı istikrarın sürmesine katkı
sağlayacağına inanıyorum.
Planın
hazırlanmasında emeği geçen herkese, sivil toplum kuruluşlarından akademik
çevrelere ve Devlet Planlama Teşkilatımızın, yeni adıyla Kalkınma
Bakanlığımızın bütün çalışanlarına teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum,
hayırlı olmasını diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Bölüm üzerinde
şahsı adına söz isteyen Ertuğrul Kürkcü, Mersin Milletvekili. (BDP sıralarından
alkışlar)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(Mersin) – Sevgili arkadaşlar, ikinci bölümle ilgili hususlara değineceğim
ancak ondan önce planın bütünü hakkında bir iki söz söyleme ihtiyacı duyuyorum.
Birincisi, bu
“Onuncu Kalkınma Planı Özeti” başlığı altında 8’inci sayfada, planın
Türkiye'nin 2023 hedefleri doğrultusunda hazırlandığı söyleniyor. Ben
Türkiye'nin 2023 hedefleri diye resmî, Meclisten geçmiş ya da bizim elimize bir
Hükûmet belgesi olarak gelmiş bir hedef olduğunu bilmiyorum. “2023 hedefleri”
diye bir şey yok. Dolayısıyla plan, kendi kendine olmayan bir varlığa, olmayan
bir kavrama atıfta bulunarak kendisini makulleştirmeye, kendisine bir stratejik
bağlam kazandırmaya çalışıyor ama bence bu baştan sona yanlış.
Devlet Planlama
Teşkilatı belgeleri içerisinde sadece Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı
bağlamında Devlet Planlama Teşkilatının uzun vadeli gelişmenin ve Sekizinci Beş
Yıllık Plan’ın kalkınma stratejisi diye bir atıfta bulunuyor, parantez içinde
“2001-2023” denilmiş. Bunun dışında, “2023 hedefleri” diye sadece AK PARTİ’nin
bir planı var. O nedenle, ben bir kamu belgesinin AK PARTİ’nin planına atıfta
bulunmasının son derece tuhaf, bizim planlama literatürümüz açısından saçma bir
durum olduğuna işaret etmek isterim.
Aslında bu planın
ya da Devlet Planlama Teşkilatının çok uzun yıllardır, ilk üç plan dışında bir
stratejik hedefi de yoktur. İlk üç plan on beş yıllık bir genel stratejiye
dayanıyordu ve hakikaten strateji adını hak edebilirdi çünkü son derece yapısal
değişiklikler öngören bir kalkınma planı idi. Ancak ondan sonra böyle bir
stratejik hedef de yoktur. O nedenle ben bu planın daha başlangıçta bir
omurgadan, bir eksenden yoksun olduğuna dikkat çekmek istiyorum kendi adıma.
İkincisi, plan
diye bir şeyin bu öngörülen çerçeve içerisinde bir anlamı olduğundan da ben
emin değilim çünkü sonuç olarak plan dediğimiz şey, piyasanın dolaylı
tahsislerine mukabil piyasa dışından iktisada müdahale ederek doğrudan tahsis
yapma eyleminin adına diyoruz. Oysa bu önümüzdeki Onuncu Kalkınma Planı, piyasa
dışında hiçbir kaldıraç öngörmüyor. Öte yandan bu öngörülerini gerçekleştirmek
bakımından elinde elle tutulur bir uygulama aracı da yoktur. Özelleştirmeler
ile birlikte yönlendirme kapasitesi kamunun son derece sınırlı bir hâle gelmiştir.
Bu nedenle bir yönlendirme amacı da yoktur. Bir bütün olarak baktığımızda bu
planın aslında genel dünya durumu içerisinde bir dalgalanmaya kendisini
bıraktığını görebiliriz.
Daha geniş olarak
baktığımız zaman, ikinci bölümde “Planın Temel Amaç ve İlkeleri” bölümüne, bunu
bir hükûmet programından neyin ayırt ettiğini anlayabilmek çok zor çünkü hiçbir
karakteristik, yapısal, neresinden bakarsanız bakın, on yıllık bir vade
içerisinde toplumsal ve iktisadi yapıda kurumsal, yapısal, gözle görülür, toplumun
hayatını baştan sona değiştirebilecek bir gelişmeden de söz edilmiyor. Sadece
niceliksel kimi artışlardan söz ediliyor. Zaten bu hâliyle de aslında her zaman
olduğu gibi, bu niceliksel bir makroiktisat politikasına oturuyor, böyle
makroiktisat politikalarının toplumun yapısını ve temellerini değiştirmek gibi
iddiaları hiçbir zaman olmaz, hatta bunun tam da karşıtı bir irade var.
Hepimiz, Başbakanın sık sık şöyle dediğini duyuyoruz “Hiç ayaklar baş olur mu?”
ama hakiki bir plan, komuta eden bir plan, yön gösteren bir plan her zaman her
şeyden önce ayakların baş olmasını gözetir. O yüzden, buna “plan” dememiz
oldukça zor.
Şimdi, en önemli
noktalardan bir tanesi, bizi doğrudan doğruya ilgilendiren, Hükûmetin, Hükûmet
sözcülerinin çok büyük bir güvenle söyledikleri bir bahis var ikinci bölümle
ilgili, o da ilk kez Türkiye Cumhuriyeti tarihinde demokratikleşmeye, temel hak
ve özgürlüklere bu planda yer verildiği iddiasıdır. Bunları dikkatle ele alıp
değerlendirdiğimiz zaman gördüğümüz şey, aslında çeşitli Anayasa hükümlerinin
plana aktarılması dışında herhangi bir anlamlı perspektif olmadığı ortadadır.
Oysa şu an Türkiye’de son derece önemli bir yeni durumla karşı karşıyayız.
Temel hak ve özgürlükler, Türkiye'nin temel siyasi yapısı bakımından Hükûmet
bir çözüm süreci yürüttüğünü söylüyor. Bu çözüm sürecinin gerçekleşmesi
bakımından da bir inisiyatif almış durumda. Şimdi, eğer siz önümüzdeki beş yılı
kapsayacak bir plan ortaya koyar fakat bu yaptığınız işe dair hiçbir kaynak
tahsis etmemiş olursanız, demokratik bahisler itibarıyla da bu çatışmanın
kaynağında olduğu düşünülen ve Kürt halkının talepleri arasında yer alan
şeylerin herhangi birisine burada yer vermemiş olursanız o zaman yaptığınız işi
hangi plana bağlayacaksınız ya da bu plan bir stratejik belgeyse bir
stratejiden yoksun olarak bu yaptığınız işi nasıl yürüteceksiniz?
Sevgili
arkadaşlar çünkü sözünü ettiğimiz şey, milyonlarca insanı kapsayan bir nüfus
transferinin geçtiğimiz yirmi yıl içerisinde gerçekleşmiş olmasıyla ilgilidir.
Kentlerin nüfusunun artması, kent varoşlarının muazzam bir insan depolama alanı
hâline gelmiş olması, eğitimden, sağlıktan, sosyal yardımdan, konut ve
istihdamdan yoksun milyonlarca insanın
biriktiği bu kentler ile şimdi çatışmanın son bulacağı alanlar arasında yapısal
bir irtibat kurmayan bir planın ne hakla demokrasiden, ne hakla temel hak ve
özgürlüklerden, ne hakla bunları destekleyen bir kaynak tahsisinden söz
edebileceğini ben büyük bir hayretle karşılıyorum.
Karşı karşıya
olduğumuz, elimize plan diye verilen şey aslında temenniler, kimi tahminler ve
kimi gözlemlerden ibaret. Arkasında herhangi bir irade barındırmayan,
gerçekleşmediği zaman da hiçbir müeyyidesi olmayan bir vaatler belgesidir.
Tıpkı bu kendinden önceki plan gibi, çok merak ediyorum, Dokuzuncu Plan’ın hemen
hemen tamamen gerçekleşmediği ortada olduğu hâlde bunun müeyyidesi nedir? Bu
planın gerçekleşebileceğinin garantisi nedir ve neye bakarak biz bu planın
gerçekleştiğini söyleyebileceğiz? Şunlar, şunlar, şunlar; şu göstergeler
gerçekleştiği zaman bu plan da amaçlarına ulaşmış olacaktır diye bunu
doğrulayan herhangi bir veri tabanı elimizde de yoktur. Böyle baktığımız zaman
Onuncu Beş Yıllık Plan’ın, Kalkınma Planı’nın aslında kalkınmayla bir ilgisi
olmadığı gibi planlamayla da bir ilgisi yoktur. Zaten bence Hükûmeti yönetenler
şunun son derece büyük bir dikkatle farkındadırlar ki Türkiye’de aslında bugün
içinde bulunduğu küresel iktisadi ilişkiler bağlamında Ankara’dan yapılabilecek
bir planla ekonominin tamamına yön vermek ya da bununla anlamlı sonuçlar elde
etmek mümkün değildir. Türkiye’nin sermaye piyasasının çok önemli bir bölümü
dışarıdan kontrol edilmektedir. Türkiye’nin bütün büyük endüstriyel yatırımları
uluslararası ortaklıdır. Türkiye’nin kamu iktisadi teşebbüsleri elden
çıkarılmaktadır. Dolayısıyla, Ankara’da oturup bir plan yaparak bütün bunlara
yön vermek mümkün değildir. Sadece ve sadece bu muazzam kriz akıntısı
içerisinde selden kütük kapma iddiasına belki bir gerekçe bu kazandırabilir.
Ancak planın tamamına baktığımız zaman şunu söyleyebiliriz: Biz geçtiğimiz bir
aydır Ankara’da, İstanbul’da, İzmir’de, Türkiye’nin her yerinde patlak veren
direnişlerin kaynağını görebiliriz. Bu, aslında, bu Hükûmetin de bu planda
büyük önem verdiği aşırı finansallaşmayla ilgilidir. Ekonominin tamamının ranta
bağlanmış olması, insanların geleceksizleştirilmeleri ve toplumun tamamının,
her hücresinin sermaye tarafından kontrolüne karşı bir isyan her zaman
kaçınılmazdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(Devamla) – Bu yüzden bu plan gelecekteki isyanların bir vaadi olabilir. O
açıdan herhangi bir biçimde bir plana sahip olarak önümüzü gördüğümüzü
söyleyemeyiz ama direnişlere bakarak önümüzü görebiliriz.
Teşekkür ederim.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
İkinci bölüm
üzerinde şahsı adına söz isteyen Haluk Ahmet Gümüş, Balıkesir Milletvekili.
(CHP sıralarından alkışlar)
HALUK AHMET GÜMÜŞ
(Balıkesir) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; Onuncu Kalkınma Planı hakkında konuşma
yapmak üzere şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
“Kalkınma”
kavramının ülkemiz açısından ifade ettiği önemi bu kürsüden çokça ifade ettik.
Bugün tartışmasız olan konu, kalkınmanın planlamadan kopartılamayacağıdır.
Planlı bir ekonominin ülkenin refah düzeyini ne kadar artıracağını, bu planlama
içinde ekonomik, siyasi bağımsızlığın ve demokratik hakların öneminin ne kadar
vazgeçilmez olduğunu ifade ettik, etmeye devam edeceğiz.
AKP iktidara
geldiği günden bu yana “istikrar” kavramının önemine vurgu yapmaktadır. Esas
olarak, AKP, iktidarından önce atılmış ekonomik adımlar ve bu adımlarca
çizilmiş ekonomik programları harfiyen devam ettirmiş bir iktidar olarak ülkeyi
on yılı aşkın süredir yönetmektedir.
Sayın Bakan,
geçen yıl bütçe görüşmelerinde de ifade ettiğim, daha sonra da Meclis
kürsüsünden CHP grup önerisine ilişkin yaptığım konuşmada da vurguladığım
uluslararası bölgesel entegrasyon alternatiflerinin nihayet bu taslakta
tartışılmaya açılması beni memnun etti. Çok kutuplu dünya analizlerimizin
sahiplenilmesi ve planda yer almasından mutluluk duyuyorum.
Ocak ayında bu
kürsüden şunları ifade etmiştim: Dünya son altı yılda hızla değişmiştir. Tek
kutuplu dünyanın kendine özgü denge yapısı ve geleceğe dair şiarları tükenmek
üzeredir. Dünyada tek kutuplu dengenin sona erdiği ve yerine çok kutuplu dünya
düzenine geçilmekte olduğu doğrultusunda kanaatler artmıştır. Bu kanaatler
yalnızca gelişmiş ülkeler için değil, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler için
de kabul edilen kanaatler olmaya başlamıştır.
Artık yeni
küresel dengeler konusunda hangi taşı kaldırsak altından Güney Doğu Asya
ülkeleri, BRICS ülkeleri çıkmaktadır. Bu ülkeler gelişmiş ülkelere rakip
çıkarak dünyanın büyüme lokomotifleri olmuşlardır. Bugün dünyanın gelişmiş
ülkeleri, bu ülkeler tarafında yoğunlaşmakta olan olağanüstü ekonomik ve
dolayısıyla küresel gücün karşısında eski güç dengelerini, sürdürülebilirlik
şartlarını hızla farklılaştırmaktadırlar, hatta yitirmektedirler. Gelişmiş ülkeler,
Güney Doğu Asya ülkelerini dengeleyebilmek için Doğu Avrupa ve Karadeniz
ülkeleri civarında entegrasyon ve iş birliği olanakları aramaya başlamışlardır.
Bunları biz
okuyoruz, duyuyoruz ama maalesef iktidar bu tür gelişmelerin farkında mıdır biz
onu fark edemiyoruz.
Ülkemizin
2014-2018 dönemi arasında temel strateji belgesi olması gereken Onuncu Kalkınma
Planı insan odaklı, çok büyük boyutlu ve bütüncül bir bakışa sahip olduğunu
iddia etmektedir. Ancak çok boyutlu olduğunu iddia eden bu bakış açısı dikkat
çekici eksiklikler ve farklılaşmalar ihtiva etmektedir. Örneğin, bir önceki
plan döneminde kalkınmanın motoru olacağı ileri sürülen Avrupa Birliğine üyelik
sürecine tartışmakta olduğumuz bu planın giriş bölümünde hiç değinilmemiştir.
Dünya uluslararası bölgeselleşme hareketlerini geleceğin yeni dengelerini
kuracak temel stratejik atılım olarak görmeye başlarken bu konu Onuncu Plan’da
çok zayıf olarak geçilmiştir. Dokuzuncu Planda Uzak Doğu’daki gelişmeler ve
bunların dünyaya etkileri yer alırken, Onuncu Planda da bu konuya verilen yer
ağırlıkla Orta Doğu’ya ve Körfez Bölgesi’ndeki İslam ülkelerine bırakılmıştır.
Planda, dünyada global dengesizliklerin olduğuna da yer verilirken, yeni
dengeleme çalışmaları için hangi çalışmaların olduğuna yer verilmemiş, hangi
eğilimlerin ağırlık kazanmaya başladığı konusunda tahminler ise oldukça yetersiz kalmıştır.
Oysaki, dünyada yeni bir bölgeselleşme
hareketi dönemine girilmiştir. Güçlü bölgesel ekonomik entegrasyon
alternatifleri küresel dengelerin yeniden barışçıl yollarla tesisi için en iyi
seçenek olarak ortaya çıkmaktadır. İşte, daha birkaç ay önce AB ile ABD, dünya
tarihinin en önemli serbest ticaret anlaşmasını imzalayarak büyüme hızlarını
yüzde 1,5 oranında artırmayı hedeflemişlerdir. Üstelik, daha geçtiğimiz günlerde
Kuzey İrlanda’da düzenlenen G-8 zirvesinin sonuç bildirgesinde bu serbest
ticaret anlaşması geleceği şekillendirecek temel anlaşma olarak tanımlanmıştır.
Peki, biz bu
duruma ne denli hazırdık? Nasıl
etkilenecektik bu gelişmelerden? Alternatif politikalarımız nelerdi? Üstelik
gümrük birliği üyesi olmamız nedeniyle
bu anlaşmadan bu denli etkilenecekken nasıl bir yol haritası çizecektik
kendimize? Doğrusu, bu planda bu sorularımıza yanıt bulabilmeyi isterdik; ancak
şaşırmadık. Dünya analizi, Sayın Dışişleri Bakanının ayakları basmayan
politikalarından ibaret olan iktidar partisinin böylesine kapsamlı bir strateji
çizmemesi şaşırtıcı olmadı bizler açısından. Burada tarihî bir uyarıyı
yenilemek istiyorum: Hükûmet, bir an önce, Orta Doğu’da bir zamanlar kendisine
sunulan yeni Osmanlıcılık düşünden uyanmalı, istikrarsız alanlarda iş birliği
ve entegrasyon hevesinden vazgeçilmelidir. İstikrarsızlık bir hastalık gibi
bulaşıcıdır ve güney tarafından, Antakya bölgelerinden bulaşmaya başlamıştır.
Unutulmamalıdır
ki Türkiye’nin bölgeselleşme seçenekleri yalnızca duygusal tercihlere değil,
yeni uluslararası konjonktüre, yeni makroekonomik dengelere, yeni çok kutuplu
dünya jeopolitiğine bağlıdır.
Planda, komşu
ülkeler ve bölge ülkeleriyle ticaret ve yatırım potansiyelini
değerlendirebilmek amacıyla özel ekonomik iş birliği yöntemleri olan ortak veya
nitelikli sanayi bölgeleri, ortak ekonomik alan gibi iş birliği
mekanizmalarından bahsedilmektedir. Planı hazırlayan bürokratlarımızın iyi
niyetlerinden eminim. Ancak unutulmamalıdır ki iktidar partisi, bir zamanlar en
büyük müttefiki olan Suriye ile de benzer bir yapılanma işine girerek Şamgen
alanını hazırlamaya çalışmıştı ancak bugün gelinen noktada AKP zihniyeti
Türkiye’yi Suriye’deki iç savaşın bir tarafı hâline getirmiş ve doğal olarak bu
atılım sonuçsuz kalmıştır. Böylesine kapsamlı ve önemli iş birliği projelerinin
AKP tarafından uygulanamayacağı bir kez daha ortaya çıkmıştır.
Planda farklı
bölgesel merkezlerden söz edilmelidir ancak Türkiye’nin bu merkezlerle rekabet
ve iş birliği stratejileri ne yazık ki vurgulanmamaktadır. Oysaki ABD dış
politikasına ilişkin son tartışmalarda Orta Doğu’dan Asya Pasifik bölgesine
doğru bir yönelmeden söz edilmektedir. Şu sıralarda Çin’in batıya yönelmekte
olduğu konuşulmaktadır. Bu arada, Asya’da ilginç ve gelecekte sorun yaratmaya
aday bir ikileme işaret edilmektedir.
Sayın üyeler,
Hükûmet, dünyanın gidişatını ve büyük güçlerin yeni tercihlerini
anlayamamıştır. Geliştirilen stratejinin gerçekleşebilme şansı olmayacaktır. Bu
durum ancak AKP’yi tarihin derinliklerine göndermeye yarayacaktır çünkü dünyayı
anlayamazsanız dünya, Gezi olaylarından sonra sizlerin turnusol kağıdı gibi
anladığınız ve kavradığınız gibi sizi tanımayacaktır, arkanızda durmayacaktır.
Bakınız,
ihracatımızın yüzde 50’sine yakınını oluşturan AB’yle dahi net bir gelecek
hedefi kurgulanmamıştır. Müzakerelere aynı gün, 3 Ekim 2005 tarihinde beraber
başladığımız Hırvatistan şu anda AB’ye katılmış bulunmaktadır. Ne oldu AB
perspektifimize? Suriye, İran, AB, Türk Cumhuriyetleri, ne tutarsanız elinizde
kalıyor. Şimdi de dünya karşınıza geçmek üzeredir.
Hayırlı olsun
diyorum!
Çok teşekkürler.
(CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Böylece planın
ikinci bölümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.26
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 21.42
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Muhammet Rıza
YALÇINKAYA (Bartın)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 127’nci Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
476 sıra sayılı
Onuncu Kalkınma Planı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Sayın Başkan, çoğunluk yok.
BAŞKAN – Sayın
Tanal, bakış açımıza göre değişiyor galiba! Bakın, burada tüm sıralar dolu, ben
de görüyorum. Burada arkalar da dolu.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Nerede tüm sıralar dolu! Sayalım.
BAŞKAN – Şimdi,
üçüncü bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Üçüncü bölüm,
öncelikli dönüşüm programları kısmını içermektedir.
Üçüncü bölüm
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Aydın Ağan Ayaydın,
İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
AYDIN AĞAN AYAYDIN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; siyasal
iktidarların yüce Meclisin huzuruna getirdiği en önemli icrai belgelerden bir
tanesi -ki bütçe dışında en önemli belge sayılır- kalkınma planıdır. Şu anda
Onuncu Kalkınma Planı’nı görüşmek üzere burada toplanmış bulunmaktayız.
İktidarın kalkınma planlarına ne kadar önem verdiğini burada çok açık bir
şekilde görüyoruz! Kalkınma planları görüşülürken hükûmet tam kadro burada
olurdu. İktidar partisi tam kadro burada olur ve muhalefet partileri de yine
yerlerinde olurdu ama bugün görüyorum ki Hükûmetin kendi hazırlamış olduğu ama
hiçbir zaman inanmadığı kalkınma planına ne kadar önem verdiğini bu tabloyu
görmekte size ancak bu şekilde izah edebilirim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gençler evlendiğinde evlenme cüzdanı kendilerine takdim
edilirken o 2 genç için o evlenme cüzdanının ne kadar önemli olduğunu hepimiz
biliyoruz ama evliliğin ertesi günü evine giden gelin ve damat o cüzdanı alır
dolabın bir köşesine koyar ve artık ömür boyu o evlenme cüzdanına bakmaz çünkü
onun için artık değerini kaybetmiştir. Kalkınma planı da böyle. Bugün burada bu
planı görüşeceğiz ama anlıyorum ki Hükûmet bu planı sadece burada görüşmekle
bırakacak, bir daha bu planın ne ilerisini ne gerisi asla ve asla ne düşünecek
ne de görüşecektir.
Şimdi size bir
örnek veriyorum. Tarih 25/6/2000 Pazar günü, Sekizinci Kalkınma Planı Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda görüşülüyor. Dönemin Fazilet Partisi
Milletvekili, şimdiki Meclis Başkanımız Sayın Cemil Çiçek kürsüde mikrofonda
aynen şunları söylüyor, Sayın Çiçek diyor ki: “Bu planların bazılarının
müzakerelerinde bu Mecliste bulundum. Bugünkü kadar ilgisiz bir plan
müzakeresinin olduğuna hiç şahit olmadım. Her defasında, hükûmet, başbakan ve
bütün bakanlar -yurt dışı seyahati yapanlar dışında- gelir burada ilgiyle
izlerler, varsa söyleyecekleri bunları burada ifade eder, milletvekilleri de
tam kadro gelirdi. Geçmiş plan müzakerelerini hatırlayın. Meclise sunulduğu
günden itibaren gazete köşelerinde sayısız makale yazılır, planla ilgili, plan
hedefleriyle ilgili tartışmalar açılırdı, plan müzakereleri başladığında
üniversiteler, siyaset dünyası, iş dünyası, planla alakası olan sendikalar
dâhil, toplumun değişik kesimleri planla ilgili paneller, açık oturumlar
yaparlardı, dolayısıyla, bir akademik tartışma Türkiye'nin gündemine gelmiş
olurdu.” Ve yine dönemin Fazilet Partisi Milletvekili Sayın Çiçek konuşmasını
şöyle sürdürüyor: “Şimdi bunların hiçbirisi olmadığına göre, toplum da, toplumun
değişik kesimleri de bu Hükûmetten ve bu Hükûmetin ortaya koyduğu plandan
hiçbir şey beklemiyor herhâlde. Bunun sebeplerinden birincisi, siyasi iktidarın
popülaritesinin toplumda giderek dibe vurduğunu göstermektedir. Artık bu ülkede
insanlar Hükûmetin getirdiği hiçbir şeyi ciddiye almıyor, plan gibi önemli bir
belgeyi de ciddiye almıyor.” Kim diyor bunu? Dönemin Fazilet Partisi
Milletvekili, bugünkü Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Cemil Çiçek
söylüyor. Sayın Cemil Çiçek’in bu söylediklerinin altına bugün imzamı koyuyorum
ve aynen katılıyorum. Bu kadar önemli, ekonominin anayasası olan kalkınma
planına iktidarın bu denli özensiz yaklaşımını gördükçe içim sızlıyor. Bunun
böyle olmaması gerekiyor. Kalkınma planı son derece önemli bir belgedir. Türkiye
Büyük Millet Meclisinin bu belge üzerinde önemli açıklamalarda bulunması
gerekiyordu.
Onuncu Kalkınma
Planı’nın içeriğine bakalım: Kalkınma genel olarak bir ülkenin millî gelir
düzeyindeki sürekli artışa paralel ve eş zamanlı olarak o ülkenin ekonomik,
sosyal ve siyasal yapısındaki pozitif değişimleri içeren bir süreç olarak
nitelendirilmektedir. Ekonomik büyüme olmadan kalkınma mümkün olmayacağı gibi
salt büyüme ile de kalkınmanın sağlanması mümkün değildir. Ekonomik büyümeye
mutlaka adalet, eğitim, sağlık, sosyal güvenlik alanlarındaki ilerlemenin eşlik
etmesi gerekmektedir. Kalkınma yolunda hızla ilerlemek isteyen ve köklü,
kapsamlı sosyoekonomik sorunlarına çözüm arayan gelişmekte olan ülkeler
amaçlarına ulaşmak üzere araç olarak planlı bir ekonomiyi görmektedirler. Bu
ülkeler için temel strateji plan dâhilinde kalkınma modelini hayata
geçirmektir. Kalkınma planı kamu kesimi için emredici, özel sektör için orta ve
uzun vadede yön gösterici ekonomik, sosyal ve hukuki eksende makro bir yol
haritasıdır.
Planlarda amaç
sosyoekonomik yapının planda öngörülen süre sonunda amaçlanan düzeye ulaşmasını
sağlamaktır. Bu çerçevede, ekonomik büyümeyi sağlayacak kişi başına düşen millî
geliri yükseltmek, istihdamı artırmak, gelir dağılımında adaleti sağlamak, bölgeler
arası eşitsizliği gidermek, ödemeler dengesi sorunlarını azaltmak gibi ekonomik
amaçlarla birlikte toplumun refah düzeyini artırmak, eğitim düzeyini
yükseltmek, sağlık standartlarını ilerletmek, bilim ve teknolojiyi geliştirmek
gibi ekonomik olmayan birçok hedef gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Türkiye'de
planlama fikri 1930’lu yıllarda hazırlanan sanayi planlarıyla başlamış,
günümüze kadar 9 adet beş yıllık kalkınma planı hazırlanmış ve uygulamaya
konulmuştur.
Planlarda birinci
dönem, 1929’daki büyük kriz sonrası başlayıp İkinci Dünya Savaşı’nın sonlarına
kadar uygulanan devletçi politikalardan sonra 1946-1958 yılları arasında özel
sektöre öncelik veren 1960 öncesi dönemdir.
İkinci dönem,
ithal ikameci politikalarla birlikte kalkınmanın planlarla gerçekleşeceği
düşünülen 1960-1980 dönemine tekabül eder. Nitekim, Devlet Planlama Teşkilatı
da bu dönemin bir kurumudur.
Üçüncü dönem ise
sanayileşmenin yaşandığı ve de sanayileşme stratejisinde yapısal değişimin
yaşandığı, bu değişimin kalkınma planlarına yansıdığı 1980 sonrası dönemdir.
İşte, Onuncu Kalkınma Planı da bu döneme ait AKP İktidarı döneminde hazırlanan
ikinci kalkınma planı olarak karşımıza çıkmaktadır. Onuncu Kalkınma Planı’nın
katılımcı bir anlayış ile hazırlandığını görmekteyiz. Planın hazırlama
sürecinin incelenmesinden kalkınma planının iş dünyası, siyaset dünyası, sivil
toplum örgütleri, düşünce kuruluşları, akademik çevreler, kamu kuruluşları,
özel sektör ve medya kuruluşları temsilcileriyle mahallî idarelerin içinde
bulunduğu farklı kesim ve kişilerle yapılan toplantılar sonucunda oluştuğunu
anlıyoruz. Katılımcı unsurların söylediklerinin ne kadar dikkate alındığı
bilinmekle birlikte, katılımcılığın artması ve genişlemesi dileğimi burada
belirtmek istiyorum. Zira, katılımcı ve uzlaşmacı çalışma yöntemleri, hele de
böylesine önemli belgeler açısından son derece büyük önem arz etmektedir.
Hazırlanış usulü açısından nispeten doğru bir profil çizen Onuncu Kalkınma
Planı’nın içerdiği esaslar için ise maalesef aynı şeyi söylemek mümkün değildir.
Planın bu hâliyle fazla iyimser, gerçeklerden kopuk, geçmiş performansları
dikkate almayan, mevcut sorunları görmezden gelen bir belge olarak karşımıza
çıktığını görmekteyiz.
Sanıyorum,
kalkınma planının esaslarının belirlenmesinde siyasi mülahazalar ağır
basmıştır. Oysa, bu planlar siyasal iktidarların ötesinde oluşması gereken
teknik belgeler olup hükûmet programlarını hatırlatır şekilde hazırlanması en
başta bu planların hazırlanma gayesini ortadan kaldırmaktadır. Zira bu planlar
maksimum derecede objektif ve gerçekçi olmak durumundadır ki amacına hizmet
etsin ama korkarım ki Onuncu Plan amacına hizmet edemeyecek. Beni bu görüşe
iten şeyin ne olduğunu ise iki başlık altında sizlere sunmak istiyorum:
Bir: Planda
belirlenen hedefler ve bu hedeflere ulaşma yolları gerçekçi olarak
belirlenmemiş görülmektedir.
İki: AKP
iktidarının kalkınma planını ne kadar önemsediği ve ciddiye alarak uyguladığı
tartışılması gereken bir başka unsur olarak karşımıza çıkıyor.
İlkinden
başlayacak olursak, planda yer verilen makroekonomik hedefleri ve bu hedeflere
ulaşmasının mümkün olup olmadığını değerlendirmek gerekmektedir. Ekonomik
büyümenin kalkınmanın olmazsa olmazı olmasından dolayı ekonomideki hedefleri
irdeleyeceğim öncelikle. Onuncu Kalkınma Planı’na göre 2014-2018 arası beş
yıllık dönem sonunda yıllık ortalama büyüme oranı yüzde 5,5 olarak, millî gelir
1,3 trilyon dolar ve kişi başı millî gelirse 16 bin dolar olarak
öngörülmektedir. Yine aynı dönemde cari işlemler açığının ortalama yüzde 5,8
olarak gerçekleşeceği belirtilirken, işsizlik oranın da yüzde 7,2’ye ineceği
öngörülmektedir. Çok güzel, kulağa hoş geliyor, ülkemiz açısından muhtemel ve
mümkün hedefler ama öngörmek yetmiyor, görmek de gerekir bunları. Sizin öngörmeniz
değil, bu ülkenin görmesidir aslolan, zira sizin öngörülerinizi bir türlü
göremiyor bu vatandaş.
Bakınız, yine AKP
iktidarı döneminde hazırlanan Dokuzuncu Kalkınma Planı’nın öngörülerine bir
bakalım ve bunları aynı dönemdeki gerçekleşmeleriyle, AKP ekonomi yönetimince
hazırlanan son Orta Vadeli Plan hedefleriyle karşılaştırılalım.
Dokuzuncu
Kalkınma Planı’na göre 2007-2013 arası yedi yıllık dönemde yıllık ortalama
büyüme oranı yüzde 7 olarak öngörüldü, aynı dönemde büyüme ortalaması ise
sadece yüzde 3,5 oldu; üstelik 2013 büyümesini de 4 varsayıyoruz.
Dokuzuncu Plan’a
göre 2013 sonu itibarıyla işsizlik yüzde 7,7 olacaktı, Orta Vadeli Program
hedefi yüzde 8,9 ve en son veriye göre işsizlik oranı ise yüzde 10,5.
Dokuzuncu Plan’a
göre 2013’te cari açık millî gelirin yüzde 3’ü, yani yaklaşık 24 milyar dolar
olarak öngörülürken, Orta Vadeli Program’a göre millî gelirin yüzde 7,1’i ve
60,7 milyar dolar olması bekleniyor.
Dokuzuncu Plan’a
göre TÜFE yüzde 3 olarak öngörüldü, Orta Vadeli Program’da yüzde 5,3 ve şu an
itibarıyla yıllık yüzde 6,5.
Dokuzuncu Plan’a
göre 2013’te ihracat 210 milyar dolar olarak öngörüldü, Orta Vadeli Program’a
göre 158 milyar.
Dokuzuncu Plan’a
göre 2013’te turizm gelirleri 36 milyar dolar olarak öngörüldü, Orta Vadeli
Program’a göre yüzde 25,4 milyar dolar. İşte öngörüler, işte gerçekler. Sanırım
buna öngörü değil “öngörememe” demek lazım ama şaşırmıyorum doğrusu. Her yıl
hazırlanan orta vadeli programlar bile birbirini tutmazken beş yıllık kalkınma
planlarında isabet beklemek, sizden çok şey istemek olur, size büyük haksızlık
olur. Ha, şimdi diyeceksiniz ki: “Millî gelir hedefi tutuyor.” Onun da sebebi
millî gelir hesaplama yöntemlerini değiştirdiniz. Kendinize göre yeni bir millî
gelir hesaplama formülü geliştirdiniz. Hangi formül size yarıyorsa o formülü
uygulamaya koydunuz. Yanlış anlaşılmasın, Onuncu Kalkınma Planı’ndaki
hedeflerin tutmasını canıgönülden diliyorum. Hatta biz yetersiz bile buluyoruz
bu hedefleri. Zira, AKP, 2023 hedeflerinden bahsediyor. 2018 yılında gelineceğini
belirttiği yerin 2023 vizyonu açısından son derece yetersiz olduğunu görüyoruz.
Aslında AKP, kendi koyduğu 2023 hedeflerinin gerçekleşmeyeceğini kendisi bu
kalkınma planıyla resmen ilan ediyor. Kalkınma planı hedefleri tutsa dahi
geriye kalan beş yıl bizi dünyanın on büyük ekonomisi içine sokmaya
yetmeyecektir. Kaldı ki şahsen kalkınma planındaki hedeflerin yine, tıpkı
Dokuzuncu Plan’da olduğu gibi tutmayacağını açıkça belirtmek istiyorum.
Onuncu Kalkınma
Planı’ndaki hedef ve öngörülerin gerçekleşmesinin önünde ise iki tane temel
engel vardır: Engellerden biri, küresel ekonominin içinde bulunduğu durum,
diğeri ise, asıl olanı ise AKP’nin ekonomi yönetim anlayışı ve ısrar ettiği
büyüme modelinden kaynaklanmaktadır. Maalesef dünya ekonomisi son dönemlerin en
büyük kriziyle karşı karşıya olduğu gibi krizin önümüzdeki dönemde de süreceği,
en azından toparlanmasının planın içerdiği döneme yani 2020’lere dek
uzanabileceği konuşulmaktadır. Yüksek borç stoku, ekonomik durgunluk ve
büyümenin gerçekleştirilememesi gibi sorunlarla ciddi şekilde boğuşan ve
ülkemizin en büyük dış ticaret partneri olan Avrupa’nın bu durumu, ülkemizi de
fazlasıyla etkilemekte ve etkilemeye de devam edecektir. Türkiye gibi ihracat
merkezli büyüme stratejisi uygulamak zorunda olan bir ülke için, en büyük
ticaret ortağının bu durumda olması, dönemsel olarak da sıkıntılar
yaratacaktır.
Yine, Amerikan
ekonomisindeki gelişmelerin yansımaları da bizim de içinde bulunduğumuz
gelişmekte olan ülke ekonomilerini de riske etmektedir. Özellikle, son günlerde
ekonomilerde yaşanan dalgalanmalar ve bize de sirayet eden bu olumsuz rüzgâr,
maalesef devam edecek görünmektedir. Zira, gelişmekte olan ülkeler için tatlı,
bol likiditenin olduğu dönem sona ermektedir. Amerikan Merkez Bankası FED’in,
parasal genişlemeye son vereceği artık aşikârdır. Zira, FED’in tahvil alımı
suretiyle dünyaya dolar vermesi, sıkıntı içindeki ekonomileri biraz olsun
rahatlatıyor, muhtemel olumsuzlukları ve sıkıntıları erteliyordu ama artık
parasal genişlemenin sonuna gelindi. Bu ne demektir biliyor musunuz? Artık
paranın bolluğu azalacak, ucuz finansman dönemi kapanacak, dış sermayeye
ihtiyaç duyan ülkeler için kaynak bulmak oldukça zorlaşacaktır. Türkiye gibi
kronik bir cari açık problemi yaşayan ve bu açığı da büyük ölçüde kısa vadeli
sermaye girişleriyle kapatma yolunu izleyen bir ülke için önümüzdeki dönemde
cari açığın finansmanı iyice zorlaşacaktır.
Peki, ekonomisi
ve büyümesi cari açığa dayalı olan bir Türkiye, önümüzdeki dönemde finansmanını
nasıl bulacaktır, hangi koşullarla bulacaktır? Finansman maliyeti artmayacak
mıdır? Sıcak para da azalınca cari açık nasıl finanse edilecektir? Cari açık
vermeden büyümeyi nasıl sağlayacaktır?
Plana göre, cari
açık küçülecek, yurt içi tasarruf ise yüzde 20’ye bile ulaşamayacaktır. Bu durumda,
yatırımlar nasıl finanse edilecektir? Hem “cari açık küçülecek” diyorsunuz hem
de tasarruflarda sıçrama yapamayacağınızı kabul ediyorsunuz. Büyüme nasıl
olacak? Can sıkıcı ama bizim gerçeklerimizin dayattığı sorular da işte
buradadır.
Maalesef, küresel
ekonomik dinamiklerden kaynaklanan bu tatsız sorular hepinizin, hepimizin
canını sıkmakta, likiditenin bol olduğu, piyasalara paranın bol kepçe
verildiği, dış finansmana erişimin kolay ve ucuz olduğu dönemi yeterince iyi
değerlendiremediğimizi görünce can sıkıntısı daha da artmaktadır.
Gelelim asıl
soruna, yani AKP’nin ekonomi yönetimi ve istikrarsız büyüme modeline. Son on
yılda, Türkiye ekonomisi AKP’nin bilinçli ve sistemli tercihleri sonucu
büyüme-cari açık sarmalına hapsedilmiş durumdadır. Zira, Türkiye ekonomisi,
söylemde ihracat merkezli, eylemde ise yüksek iç talebe dayalı bir büyüme
modelini uygulamaktadır.
Bakınız,
2002-2012 döneminde yıllık ortalama büyüme oranı 5,1 olmuştur. Bu dönemde, yurt
içi talebin büyümeye katkısı yüzde 5,8 olurken, ihracatın katkısı ise negatif
olmuş, ortalama eksi 0,7 olmuştur. Bu modelde, banka kredileriyle finanse
edilen iç tüketim, beraberinde yüksek ithalatı, o da rekor düzeyde cari açığı
getirmiştir. Cari açık bu düzeyde sürdürülemeyeceği için ekonomide frene basılmış,
büyüme ve vergi gelirleri düşmüştür. Üstelik, konut ve hizmetler sektörü gibi
dış ticarete konu olmayan alanlarda yoğunlaşan bu büyüme modeli, ülkenin
tasarruflarını da eritmiş, sadece işletmeleri değil, hanehalkı da borçlu bir
toplum yaratmıştır.
Evet, bir yıl
yüzde 8,5, ertesi yıl yüzde 2,2 büyüyen bir ülke, istikrarlı bir büyümeyle
büyüyen bir ülke değildir. Hani geçen yıl dillerden hiç düşürmediğiniz Çin’den
ise şimdilerde bahseden yok. Hani Çin’le birlikte dünyada en hızlı büyüyen
ülkeydik? Ne oldu da Çin’den artık bahsetmiyorsunuz? Hemen söyleyeyim: Bizde
büyüme yüzde 8,5’ten 2,2’ye düşerken, Çin’de 2012’de de yüzde 7 büyüme oldu, bu
yıl da yüzde 7,7 büyüme var yani geçen yıl da yüzde 7,7, bu yıl da 7,7;
istikrarlı bir büyüme var ama bizdeki büyüme bir yıl yüzde 8,5, ertesi yıl
yüzde 2,2; bu, istikrarlı bir büyüme modeli değildir.
AKP yanlış büyüme
modeliyle yola devam ederken, son dönemlerde bu kırılganlığa bir de ekonomi
yönetimindeki çatlak eklendi. Ekonomi, her şeyden önce güvenle yürürken, tek
parti iktidarı olan AKP içinde büyüme stratejisine ilişkin olarak ciddi bir
görüş ayrılığı oluştu. Kamuoyuna gaz-fren tartışması diye yansıyan bu çatlak,
aslında ekonomimiz için önemli ve yeni bir risk unsuru olarak karşımıza
çıkmaktadır.
Kısacası, Türkiye
ekonomisi 2002-2012 döneminde ülke potansiyelinin altında büyümüş, yanlış
politika ve uygulamalardaki ısrar, büyüme hızına ve de dolayısıyla ülkenin
kalkınmasına engel olmuştur. On yılı bu şekilde geçiren Türkiye’yi çok daha
zorlu, yapısal eksende sıkıntılı bir dönem beklemektedir. Zira, ekonomimiz
ciddi bir sorun ile karşı karşıyadır: Orta gelir tuzağı. İktisat literatüründe
gelir tuzağı, bir ülkenin belirli bir gelir seviyesine ulaştıktan sonra bir
sarmal içine girerek uzun bir süre bu seviyede kalmasını, içine girdiği kısır
döngüyü aşamayıp bir üst gelir kademesine geçememesini ifade etmektedir.
Türkiye, son on yılda 10 bin dolar düzeyindeki kişi başına yıllık ortalama
gelirini bir türlü 12.275 doların üzerine çıkaramadığı için orta gelir tuzağına
düşmeye aday ekonomiler arasında gösterilmektedir.
Zira, ülkemizde
nüfus kalabalık, doğal kaynaklarımız sınırlı ve sanayimiz modernizasyona kapalı
bir yapı arz etmektedir. Böylesine bir yapı ile orta gelir tuzağını aşmak hiç
de kolay değildir. Kapsamlı, köklü ve radikal reformlara ihtiyaç bulunmaktadır.
İşte, AKP iktidarının genelde seçtiği, günü kurtarmak, yapısal reformları
ötelemek olduğu için söz konusu gelir tuzağı, ülkemiz açısından kaygı verici
hâle gelmiştir.
Kaldı ki, Dünya
Bankası verilerine göre, 1960 yılından bu yana orta gelirli sayılan 101 ülke
arasında orta gelir tuzağından kurtularak yüksek gelir düzeyine geçebilen
sadece 13 ülke bulunmaktadır. Latin Amerika, Orta Doğu başta olmak üzere,
ülkelerin yüzde 90’ı bu eşiği ne yazık ki aşamamıştır. Biliyorum ki, AKP’nin
ekonomi kurmayları da orta gelir tuzağı riskinin farkındadır ancak
farkındalığın yetmeyeceğini, gerekli adımların hâlâ atılmadığını görmekteyiz.
Yani hastalığı biliyorsunuz ama bir türlü tedaviyi yapmamakta ısrar
ediyorsunuz, tedaviden kaçınıyorsunuz; üstelik, on bir yıldır tek başınıza
iktidarsınız.
Bakınız, “Orta
gelir tuzağından sıyrılmak için neler gerekiyor?” diye sorulduğunda, hemen bir
çırpıda size, sürdürülebilir büyüme, eğitim ve sağlığa yatırım, teknoloji
üretimi diyebilirim.
Peki, bu
alanlarda şu an itibarıyla ne durumdayız? Az önce söyledim, zikzak çizen bir
ekonomimiz var sayenizde. Geçen yıl Türkiye ekonomisi ancak yüzde 2,2 büyüdü,
yüzde 4 olarak öngörülen, yüzde 3,2’ye revize edilen büyüme hızı, sert bir
frenle yüzde 2,2 oldu. Türkiye açısından elzem ve mümkün olan yüzde 7 büyüme
yakalanmadığı için işsizlik çift haneye ulaştı, yüzde 10,5.
OECD ülkeleri
arasında eğitime millî gelirden en az pay alan ülke Türkiye. Türkiye'de sağlık
harcamalarının gayrisafi millî hasılaya oranı yüzde 6,1 iken, OECD ortalaması
yüzde 9,5’tur, yani sağlıkta da sınıfta kaldık.
Gelelim
teknolojik üretime. Verimliliği artıran, ekonomik kalkınmayı teşvik eden AR-GE
harcamalarında çok gerilerdeyiz. ABD’de AR-GE harcamalarına ayrılan pay millî
gelirin yüzde 2,67’si, Japonya’da yüzde 3,12’si, Avrupa Birliği ülkelerinde ise
ortalama yüzde 1,83’tür, Türkiye'de ise AR-GE harcamalarının millî gelire oranı
hâlâ binde 9 düzeyindedir. Peki, bu parçaları birleştirirseniz bu kalkınma
modeli ne kadar gerçekçidir, onu da sizin takdirlerinize sunuyorum.
Gelelim ikinci
temel hususa. Diyelim ki kalkınma planındaki tespit ve hedefler doğru ve
isabetli, iyi de AKP olarak siz plana göre hareket ediyor musunuz? Bana göre
asla. Hemen size birkaç örnek verip takdirlerinize bırakacağım.
AKP iktidarı
döneminde sekiz yıllık kesintisiz eğitimi 4+4+4’le değiştirdiniz. Şimdi ne
yapıyorsunuz? 4+4+4’ü tekrar sil baştan Meclise getireceksiniz, bunu tekrar
düzelteceksiniz. Yani kendi yaptığınızı kendiniz bozuyorsunuz, kendi bozduğunuzu
tekrar getirip muhalefete yaptırmaya çalışıyorsunuz. Bu sürdürülebilir büyüme
modelini yakalamak mümkün değildir, böyle bir ülke büyüyemez.
Kariyer
mesleklerini altüst ediyorsunuz. Uzmanlıklarda geri adım atıyorsunuz, uzmanlık
eğitimini üç yıldan iki yıla düşürüyorsunuz, yabancı dili ortadan
kaldırıyorsunuz. Böyle mi kalkınacak bu ülke?
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu kalkınma planının ülkemize hayırlı uğurlu olmasını
diliyor ve hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Evet,
teşekkür ediyorum.
Üçüncü bölüm
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen birinci konuşmacı
Mustafa Kalaycı, Konya Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan Onuncu Kalkınma Planı’nın üçüncü bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz aldım, bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Bugün itibarıyla
ülkemizde en önemli sorun işsizliktir, yoksulluktur, güvencesiz istihdam
koşullarıdır, uzaklaşılan, piyasalaştırılan sosyal devlet anlayışıdır. Planda
bu konularla ilgili programlara yer verilmekle birlikte çok makro düzeyde olan
bu programların nasıl uygulanacağı oldukça belirsiz görünmektedir. Öngörülen
hedeflere nasıl ulaşılabileceği konusu gerçekçi ve net değildir.
Plan
görüşmelerinin bugüne alınıp kamuoyuna da izleme imkânının verilmemesi,
Hükûmetin iddialı olmadığına ve kendi hazırladığı plana tam güvenmediğine de
işaret etmektedir.
AKP döneminin ilk
planı olan Dokuzuncu Kalkınma Planı’nda 2013 yılı itibarıyla işsizlik oranının
yüzde 7,7’ye düşmesi öngörülmesine rağmen, bugünkü oran bunun çok üzerindedir.
Görüştüğümüz Onuncu Kalkınma Planı’nda ise işsizlik oranının 2018 yılında yüzde
7,2 olması öngörülmektedir ancak geçmiş on yıllık uygulamaları, AKP olduğu
sürece işsizliğin yüksek oranlı devam edeceğini göstermektedir. Geleceğimizin
teminatı olarak gördüğümüz gençlerimiz maalesef işsizdir. Üniversitelerimiz
diplomalı işsiz üretmekte, iş bulamayan gençlerimiz bunalıma girmektedir. Türk
gençliğinin işsizliği, AKP zihniyetinin hiç umurunda değildir. AKP yetkilileri,
kendi çocuklarında ve çevrelerinde şirket sahibi, holding patronu olanları
gördükçe herhâlde herkesi öyle zannetmektedir.
TÜİK verilerine
göre, 2002 yılında yüzde 10,3 olan işsizlik oranı 2012 yılında yüzde 9,2
olmuştur. Son açıklanan 2013 Mart ayı verileri, işsizlik oranının bir önceki
yılın aynı ayına göre artarak yüzde 10,1’e, tarım dışı işsizlik oranının yüzde
12,3’e, genç nüfusta işsizlik oranının yüzde 19,3’e yükseldiğini
göstermektedir. TÜİK verilerine göre, işsizlik oranının 2012 yılı haziran
ayından beri yükseldiği, işsizliğin artış eğilimine geçtiği dikkat çekmektedir.
Mevsim etkilerinden arındırılmış işsizlik oranı da yüzde 9 düzeyinin üzerinde
süreklilik kazanmıştır.
İşsizlikteki asıl
dramatik tablo, gerçek işsizlik rakamlarına bakıldığında görülmektedir. İşsiz
sayısına dâhil edilmeyen iş aramayıp çalışmaya hazır olanlar, 2002 yılında 1
milyon 20 bin kişi iken, 2012 yılında 1 milyon 994 bin kişiye yükselmiştir.
2013 Mart ayı itibarıyla bu sayı 2 milyon 177 bin kişiye ulaşmıştır. İş bulma
ümidi olmayanların sayısı 2002 yılında 73 bin kişi iken, 2012 yılında 632 bin
kişiye, 2013 Mart ayı itibarıyla 759 bin kişiye ulaşmıştır. AKP döneminde iş bulma
ümidi olmayanlar 10 kattan fazla artmıştır. İşsizler, iş bulma ümidini
kaybettikleri için işsiz olduklarını dahi beyan edememektedirler. İşsizler, iş
aramayıp çalışmaya hazır olanlar, eksik ve yetersiz istihdam ile mevsimlik
işçiler dâhil edildiğinde, AKP döneminde gerçek işsiz sayısının 3 milyondan 5,5
milyona, işsizlik oranının da yüzde 14’ten yüzde 19’a yükseldiği görülmektedir.
Şimdi, işsizlikle
ilgili, Türkiye İş Kurumunun yayımladığı istatistik bültenlerine bir bakalım.
2012 yılında kuruma yapılan başvuru sayısı, bir önceki yıla göre yüzde 60
oranında artmıştır. Kayıtlı işsiz sayısı da 2012 yılında yüzde 28,6 oranında
artış göstermiştir. 2013 Mayıs ayı istatistik bültenine göre de kuruma kayıtlı
iş gücü yani iş arayanların sayısı 3 milyon 618 bin, kayıtlı işsiz de 2 milyon
215 bin kişidir. Geçen yılın aynı ayına göre, iş arayanların sayısında yüzde 38
oranında, işsizlerin sayısında da yüzde 3 oranında artış görülmektedir. Kayıtlı
işsizlerin -yüzde 48 oranında- 1 milyon 61 bini bir yıldan daha uzun süredir
işe yerleştirilmeyi beklemektedir.
AKP’nin rakam
oyunları bile on bir yıldır işsizlikle mücadelede önemli bir mesafe
alınamadığını izleyememektedir. AKP’nin uyguladığı politikalar bir taraftan
dolar milyarderi sayısını hızla artırırken, diğer taraftan yoksulu daha da
yoksullaştırmış, sosyal desteğe muhtaç yoksul sayısını artırmış ve
insanlarımızı ianeye muhtaç hâle getirmiştir. AKP, yoksullukla mücadeleye
kurumsal bir kimlik kazandırmak yerine, bu konuyu istismar alanı hâline
getirmiş ve yoksulluğun giderek derinleşmesine seyirci kalmıştır.
TÜİK’in yoksulluk
çalışmalarında cari satın alma gücü paritesine göre, kişi başına 2 dolar 15
sent ve 4 dolar 30 sent sınırlarına göre, yoksulluk oranlarında görülen düşüşün
döviz kuru değişimlerinin ortaya koyduğu yanıltıcı bir sonuç olduğunu sizler de
gayet iyi biliyorsunuz. Nitekim, kişi başına millî gelirimiz de on yılda dolar
bazında 3 misli artmış görünmekle birlikte, aslında TL bazında reel artış yüzde
43 düzeyindedir. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının genel sağlık sigortası
kapsamında gelir testi çalışmalarında 16 milyon başvurudan, geliri asgari
ücretin üçte 1’inin altında olanlarla ilgili kararı verilen 11,5 milyon
kişidir. Aslında bu rakam, işsizlik ve yoksulluğun boyutunu ortaya koyan önemli
göstergelerden biridir. Yoksa siz geliri asgari ücretin üçte 1’inin altında
olan bu insanlarımızı zengin mi sayıyorsunuz?
Değerli
arkadaşlar, AKP iktidarının uyguladığı ekonomi politikaları sonucu tüketim
toplumu hâline getirilmiş ülkemizde tasarruflardaki düşüş, Türk ekonomisinin
çözülmesi gereken en önemli sorunu konumundadır. Toplam yurt içi tasarruflar
2002 yılında yüzde 18,6 iken, 2012 yılında yüzde 14,8’e düşmüştür. Özel
tasarruflar 2002 yılında yüzde 23,5 iken, 2012 yılı itibarıyla yüzde 11,9’a
gerilemiştir. Hane halkının tasarrufları ise yüzde 7’lere kadar düşmüştür.
Planda yurt içi
tasarrufların artırılması ve israfın önlenmesi programına yer verilmiştir.
Program hedefi olarak tasarruf oranının 2018 yılında yüzde 19’a yükseltilmesi
öngörülmektedir.
On yıldır
düşürdüğünüz oranı, beş yılda nasıl aynı seviyelere getirebileceksiniz? Madem
böyle bir maharetiniz vardı, on yıldır bu düşüşü niye seyrettiniz? Vatandaşın
geliri geçimini sağlamaya yetmiyorsa nasıl tasarruf edecek? AKP Hükûmeti
vatandaşta tasarruf edecek hâl bırakmamıştır. Bugünkü asgari ücret, maaşlar,
bugünkü emekli aylıkları çalışanların ve emeklilerin zorunlu ihtiyaçlarını
asgari düzeyde bile karşılayamamaktadır. 800 liralık asgari ücretin, 700-800
liralık emekli aylığının neresinden tasarruf edilecek? Ürünü para etmeyen,
gübre alamadığından tarlasına gübre atamayan çiftçi, hangi gelirinden tasarruf
edecek? Hayatın güçlüklerine direnen esnafımız iş yeri kirasını, sosyal
güvenlik primini dahi ödemekte güçlük çekerken nasıl tasarruf edecek? Nitekim,
yoksulluk araştırmalarında gelir grupları itibarıyla nüfusun ilk üç yüzde
20’lik diliminde tasarruf negatif iken, dördüncü grup yüzde 20’lik dilimde çok
az tasarruf yapılabildiği belirlenmiştir. Beşinci dilime mensup yüzde 20’lik
grup ise güçlü şekilde tasarruf yapan kesim olmaktadır.
TÜİK’in 28 Eylül
2012 tarihinde açıklanan sürdürülebilir kalkınma göstergeleri ile ilgili
verilere göre nüfusumuzun yaklaşık olarak üçte 2’si yoksulluk riski altındadır.
Şiddetli maddi yoksunluk içinde bulunan kişi sayısı 43 milyon 286 bindir. Bu
sayı, her 5 kişiden 3’ünün şiddetli maddi yoksunluk içinde bulunduğunu
göstermektedir.
AKP döneminde
büyüme hızı, yıllık ortalama yüzde 5 düzeyinde olmasına rağmen nüfusun eğitim
düzeyi ve yaşam standartları çok düşük durumdadır. TÜİK verilerine göre hâlâ
nüfusun yüzde 65'inin lise düzeyinde bile eğitimi yoksa, yüzde 40'ının çatısı
akıyor ve ısınma sorunu varsa, yüzde 60'ı iyi beslenemiyorsa, yüzde 80'i
eskiyen mobilyalarını yenileyemiyorsa bu durum, ekonomi politikalarının gözden
geçirilmesi gerektiğini, hatta geç bile kalındığını ifade etmektedir. Kişi
başına düşen millî gelirimiz 10 bin doların üzerinde olduğu hâlde neden herkes
bu gelirden faydalanamıyor, iyice analiz edilmeli ve gerekli tedbirler
alınmalıdır. Tasarrufu artıracak, bunun için de öncelikle üretimi artıracak, vatandaşın
gelirini artıracak önlemlerin alınması gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde hanehalkı borçluluğu AKP hükûmetleriyle birlikte
olağanüstü artış göstermiştir. Aylık geliri yetmeyen vatandaşımız geçimini
borçla sağlamaya çalışmaktadır. Vatandaşlarımız banka tüketici kredilerine,
kredi kartlarına yüklenmiş ve toplam borçları 286 milyar lirayı aşmıştır. 2002
yılına göre kredi kartı borçları 19 kat, tüketici kredisi borçları ise tam 96
kat artmıştır. Merkez Bankası raporlarına göre, 2002 yılında hanehalkı borcunun
gelirine oranı yüzde 4,7 iken 2012 yılı itibarıyla yüzde 50,7’ye yükselmiştir.
2002 yılında
vatandaşın her 100 liralık gelirinin yaklaşık 5 lirası borcunu karşılarken,
bugün vatandaşın 100 liralık gelirinin yarısından fazlası borca gider hâle
gelmiştir. Öte yandan, bu dönemde vatandaşın faiz ödemeleri büyük boyutlara
yükselmiştir. 2002 yılında 2,5 milyar lira olan vatandaşın faiz ödemeleri
toplamı, 2012 yılında 30 milyar liraya çıkarak AKP döneminde 12 kat artış
kaydetmiştir. Dikkatinize sunuyorum, vatandaşlarımız 2012 yılında -eski ifadeyle- 300 katrilyon liraya varan
konut, taşıt, ihtiyaç kredileri ve kredi kartı borçları için 30 katrilyon lira
faiz ödemiştir. AKP'nin gerçek yüzü buradadır, vatandaşı faiz
lobilerine nasıl soydurduğunu
bu rakamlar açıkça göstermektedir.
Ülkemizde
tüketici kredisi borcu bulunan hanehalkının büyük çoğunluğu, alt gelir grubunda
olan ücretli çalışanlardır. Merkez Bankası raporlarına göre, tüketici kredisi
borcu bulunan hanehalkının yüzde 53,4'ü ücretli çalışanlardır. Hükûmetin,
çalışanları nasıl borçlu hâle getirdiğini, nasıl süründürdüğünü bu durum
göstermektedir.
Yine, tüketici
kredisi borcu bulunan hanehalkının yüzde 37,9'unu 1.000 lira ve altında geliri
bulunanlar, yüzde 23,7'sini 1.000 lira ile 2 bin lira arasında geliri
bulunanlar oluşturmaktadır. Yani, tüketici kredisi borcu bulunanların üçte
2’sinin 2 bin liranın altında geliri bulunmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, ekonomideki gelişmeler, resmî kurumlarca açıklanan veriler,
maalesef, ülkemizin ve vatandaşlarımızın içinde bulunduğu acı gerçekleri gün
yüzüne çıkarmaktadır. Artık, AKP Hükûmetinin çizdiği pembe tablolar, istatistik
sepetlerinde “revizyon, güncelleme” diye yapılan değişiklikler gerçekleri
gizleyememektedir.
AKP'nin güdümlü ekonomi
politikası iflas etmiştir. Hükûmet ne derse desin, ekonomide çok ciddi
sıkıntılar yaşanmaktadır. Millî sanayimiz, üreticimiz zor durumdadır rekabet
gücü tükenme noktasına gelmiştir. Piyasalarda durgunluk hâkimdir, şiddetli bir
şekilde tahsilat sorunu yaşanmaktadır. Esnafımız, kredi borçlarını, vadesi
gelen senetlerini, vergi ve prim borçlarını, kazanamadıkları için ödeyememekte
ve birçoğu da kepenk kapatmakta ya da iflas etmektedir, esnafımızın artık
dayanacak gücü kalamamıştır.
TOBB tarafından
yayınlanan verilere göre, 2012 yılında açılan şirket sayısı 2011 yılına oranla
yüzde 27,3 oranında azalırken, kapanan şirket sayısı yüzde 8,4 oranında
artmıştır. 2013 yılının ilk beş ayında ise, 2012 yılının aynı dönemine göre,
açılan şirket sayısı yüzde 14,3 artmış ancak kapanan şirket sayısı yüzde 24,1
artmıştır. Birçok sanayici, iş adamı, esnaf borç batağına girmiştir. İcralar
artmakta, iflaslar baş göstermektedir. İflas erteleme kararları hızla
artmaktadır.
Teşekkür
ediyorum, hayırlı olsun diyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Üçüncü bölüm
üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına 2’nci konuşmacı Erkan Akçay,
Manisa Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Onuncu Kalkınma
Planı’nın üçüncü bölümü üzerine, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Kalkınma
planları, Türkiye’nin geleceğine perspektif sunan çok önemli resmî belgelerden
birisidir. Planın daha ilk cümlesinde, ülkemizin 2023 hedefleri doğrultusunda,
toplumumuzu yüksek refah seviyesine ulaştırma yolunda önemli bir kilometre taşı
olacağı belirtilmektedir. Ancak, bu 221 sayfalık planın hiçbir yerinde biz bu
2023 hedefini görebilmiş değiliz. Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda
“Lider ülke Türkiye 2023” perspektifi ve hedefi vardı. Fakat, bu planın bazı
yerlerinde bu 2023 hedefinden bahsetmesini doğrusu anlayabilmiş değiliz,
bunların devletin resmî belgelerine girmiş olması gerekir.
Bir örnek daha
vermek istiyorum. Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek’in gelir vergisi tasarısını
sunarken şu ifadeleri kullandığını iyi hatırlıyorum: “Hükûmetimizin nüfus
politikası gereği 3’üncü çocuğa da işte gelir vergisinde destek veriyoruz,
avantajını vergi indiriminde yüzde 5’ten yüzde 10’a çıkarıyoruz.” demiş idi.
Şimdi, Hükûmetin nüfus politikasını hangi resmî dokümandan göreceğiz ve
okuyacağız? Devletin resmî dokümanına, resmî belgesine girmiş değil.
Nüfus
politikasına baktığımızda, yine bu kalkınma planında da göremiyoruz. Yalnız bu
2023 hedefi veya bu 3 çocuk meselesi nerede var? Sayın Başbakanın iki dudağı
arasında var. Yani, biz, Sayın Başbakanın iki dudağından çıkanı kanun ve
kalkınma planı veya programı mı sayacağız? Devletin, hükûmetin resmî belgelerine
ve kararlarına dayanmadığı sürece bunların hiçbir anlamı yoktur. Aksi takdirde,
bu Türkiye’nin keyfî ve tek kişi yönetimine yönlendirildiğini ve girdiğini
ifade eder. Buna özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, kalkınma planlarının üçüncü bölümü bize planın, dolayısıyla
Hükûmetin uygulanabilir programlardan yoksun olduğunu, başarılı bir kalkınma
programı ortaya koyamadığını ve “2023 lider ülke Türkiye” vizyonundan
fazlasıyla uzaklaştığını göstermektedir.
Üçüncü bölümde,
“Öncelikli Dönüşüm Programları” adı altında 25 program açıklanmaktadır. Ancak
ekonominin yapısal sorunlarına çözüm programı bu üçüncü bölümde yoktur. Dolaylı
vergilerden doğrudan vergilere geçişle ilgili bir niyet dahi yoktur. Vergi
adaleti sağlamayı amaçlayan bir program yoktur. Kayıt dışılıkta vergiyi doğuran
olayın kavranmasına ilişkin bir program yoktur. İthalata dayalı tüketen
ekonomiden üreten ekonomiye geçiş programı yoktur. Eğitimde yaşanan nicelik ve
nitelik sorunu burada yoktur. İmalat sanayisinin ihtiyaç duyduğu ve girdilerin
üretimine yönelik kapsamlı, kararlı ve uygulanabilir bir program yoktur.
Tarımsal kalkınmanın nasıl sağlanacağına dair bir öngörü yoktur, program bir
tarafa. Plandaki bu öncelikli dönüşüm programlarında kamu gelirlerinin
kalitesinin artırılması programı ve başlığı var.
Vergiler gelir
dağılımının ve fiyat istikrarının sağlanmasında önemli bir araçtır ancak
Hükûmet vergileri sadece harcamaların finansmanı olarak görmektedir. Kamu
gelirlerinin kalitesinin artırılması hedeflenirken vergi adaleti ve dolaylı
vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki yüksek oranı sürekli göz ardı
edilmektedir. Vergi gelirleri içerisinde dolaylı vergilerin payındaki artış
adaletsizliği daha da artırmaktadır. Toplam vergi gelirleri içerisinde dolaylı
vergilerin payı 2002’de yüzde 64 iken 2012’de yüzde 67’ye yükselmiştir ve 2013
Mayıs ayı itibarıyla bu oran yüzde 67,4’tür.
Yine, 2013
Ocak-Mayıs döneminde dolaylı vergilerde hızlı bir artış gözlenmektedir ve bu
dönemde doğrudan vergilerdeki artış yüzde 6,9 iken dolaylı vergilerdeki artış
yüzde 25,4’tür. Dâhilde alınan KDV’deki artış yüzde 19, ÖTV’deki artış yüzde
27, ithalde alınan KDV’deki artış yüzde 29’dur. Petrol ve doğal gazdan alınan
ÖTV’de yüzde 41,5, damga vergisinde yüzde 30, harçlarda yüzde 42 ve bu artışta
sürekli olağanüstü bir şekilde dolaylı vergiler de gözlenmektedir.
Değerli
milletvekilleri, bütün bu verdiklerimiz, bütün bunlar 2013’te yüzde 4 büyüme
hedefi, yüzde 5,3 enflasyon hedefi ve yüzde 7,80 yeniden değerleme oranı olan
bir ülkenin geldiği nokta ve bir ülkenin tablosu olabilir mi? Yani hedeflerle,
planlarla hiç alakası olmayan bir duruma gelmiştir ve bugün itibarıyla
Türkiye'nin vergi denklemi şudur değerli arkadaşlar: Ücret stopajları 2012 yılı
itibarıyla yüzde 20,3; artı, tüketimden alınan vergiler, ÖTV, KDV toplamı yüzde
39,5; ithalden alınan vergiler, katma değer vergisi ve gümrük vergileri, bir de
bankacılık faaliyetlerinden elde edilen gelirleri de dâhil edebiliriz. Kurumlar
vergisi rekortmenlerinin ilk 100’ü içerisinde 22 bankanın yer aldığını
hatırlayacak olursak ne demek istediğimiz daha da ortaya çıkar. 2012’de
ücretlerden alınan stopajın toplam vergi gelirleri içerisindeki oranı yüzde
20,3 değerli arkadaşlar. Oysa bu dönemde beyana dayalı gelir vergisinin payı
ise yüzde 1,1’dir, 3,5 milyar lira. Yani, bu, fakirden alıp zengine vermenin
görüntüsüdür.
Planda yurtiçi
tasarrufların artırılması ve israfın önlenmesi programını görüyoruz. Tasarruf
açığı Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı üçüz açıktan birisidir; cari açık,
tasarruf açığı ve bütçe açığı. Tasarruf ekonomik kalkınmanın iki ayağından
birisidir; birisi tasarruf, diğeri yatırım. AKP bu temel ilkenin varlığından
sanki haberdar değil ki on buçuk yıldır vatandaşlarımızı borçlandırmaya dayalı
bir ekonomik yaklaşım ile tasarruf oranlarını sürekli düşürmüştür. 2002’de
tasarrufların millî gelire oranı yüzde 18,6 iken 2012’de yüzde 14,3’e
düşmüştür. Onuncu Kalkınma Planı sonunda toplam tasarrufların yüzde 19’a
ulaşması öngörülmektedir, bu rakam 2002’deki oranın birazcık üzerindedir. 2012
yılı içerisinde Hükûmet yurt içi tasarrufların artması için bireysel emeklilik,
risk sigortası, altın hesapları gibi bazı uygulamalar getirmiştir. Bütün bu
uygulamalar yalnız 2018 hedefleri için yeterli değildir çünkü sorun
vatandaşların tasarruf edecek parasının ve yeterli gelirinin olmamasıdır.
Milyonlarca vatandaş, gelecek beş yılını, on yılını devamlı borç ödeyerek
geçirecektir ve Adalet Kalkınma Partisi bu bakımdan hem ülkenin hem de
vatandaşların geleceğini yemiştir.
Hanehalkı
borçlarının harcanabilir gelire oranıyla tasarruf oranları arasında doğrudan
bir bağlantı vardır. Bu oran 2002’de yüzde 4,7 iken 2012’de yüzde 50,7’dir yani
vatandaşımız gelirinin yarısını borca vermektedir, borca ödemektedir. Bu
borçluluk oranlarıyla 2018’in tasarruf hedefi sadece boş bir hayaldir.
Velhasılıkelam, değerli arkadaşlar, bu ekonomi politikasının devamı hâlinde
ekonomide hedeflenen tasarruf oranlarına ulaşmak mümkün olmayacaktır.
Programın diğer
bir alt başlığı israfın önlenmesi şeklindedir. İsrafı vatandaşlarımızın üzerine
yıkan bir yaklaşım burada ortaya konulmaktadır. Adalet Kalkınma Partisi
vatandaşa nasihat vermeyi bıraksın, öncelikle kendi Hükûmetinin uygulamalarına
baksın. Kamudaki israf ne olacak? Kamudaki israfı göz ardı ederek vatandaşa
israf üzerine, tasarruf üzerine ahkâm kesemezsiniz. Sayın Başbakan 4 Eylül
2009’da israf konusunda şöyle demişti: “Biz israf ekonomisini çözüp de verim
ekonomisine geçtiğimiz gün, inanın, şu anda bulunduğumuz noktanın çok daha
ötesinde oluruz ama israf ekonomisinden kurtulacağız.” Tam aksine, israf
ekonomisine doğru bir kayış var. Ele verir talkımı kendi yutar salkımı olmaz.
Ne yazık ki Hükûmetin kendisinde bu hedefi benimseyen bakanları göremiyoruz,
bakanlar birbirinden şikâyetçi, Maliye Bakanı hepsinden şikâyetçi. Bir taraftan
örtülü ödenek harcamaları her geçen yıl rekor kırıyor, sadece 2012’de 694
milyon liradır. Bir taraftan kamuda taşıt kullanımında dünya rekoruna doğru
gidiliyor; 90 bin taşıt hâlihazırda varken 2013 bütçesine 7.492 adet yeni taşıt
alımı için ödenek konulmuştur. Bir de kiralanan binlerce araç var. Bütçe
Kanunu’na göre kamuda kiralanacak bir aracın aylık kira bedeli en fazla 10.860
liradır -bunlar kamuoyuna yansıdığı için çok ayrıntılı devam etmiyoruz- ancak
2012’de toplam bina kirasıyla birlikte araç kira harcaması 218 milyon Türk
liradır. Bence tetkike muhtaç bir rakamdır.
Başbakanlığa uçak
alımı, kamu kurumlarının bina kiraları, Dışişleri Bakanının konut kirası,
Çankaya’da beş yıldır bir türlü bitirilemeyen tadilat ve onarımlar ve müsteşar
evlerinin aidat giderleri ve dahi birçok keyfî harcama; döşeme, demirbaş ve
mefruşat giderleri. AKP yönetiminde kamu harcamalarında israf zirve
noktasındadır. İsraftan vazgeçilmesi ancak bir zihniyet değişimiyle mümkündür.
Kamu harcamalarını lüks ve konforun, keyfî harcamaları yandaş zenginleştirmenin
bir aracı olarak gördüğünüz müddetçe israf ekonomisi girdabından çıkamazsınız.
Böyle bir zihniyetle de kamu harcamalarının akılcılığı ve verimli kullanımı
mümkün değildir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikli dönüşüm programları içerisinde tarıma dair
tek program tarımda su kullanımının etkinleştirilmesi programıdır yani
tarımdaki tek programı su kullanımı olan AKP çiftçimize yine sırtını
dönmektedir, bunun anlamı da budur. Eğer bu üçüncü bölümdeki programda sadece
su kullanımını bir programa almışsanız çiftçiye sırtınızı dönmüşsünüz demektir.
Bugün, tarım âdeta can çekişmektedir. Üretici fukaralaşmış, borca batmıştır.
2002’de tarımsal kredi borcu olan çiftçilerin borç tutarı 530 milyon Türk
lirasıydı, 2012 itibarıyla ise çiftçilerimizin bankalara ve tarım kredi
kooperatiflerine olan borcu 30 milyar Türk lirasını aşmıştır ve bu borç, on
buçuk yılda neredeyse 60 kata varan nispette katlanmıştır.
Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanının “Kredileri artırdık.” diye övündüğü durum, üreticiyi
üreticilik yapamaz duruma getirmiştir. Kaldı ki bir hükûmetin, çiftçiyi, esnafı
borçlandırmakla övünmemesi gerekir çünkü bizim vatandaşlarımız diyor ki: “En
iyi hükûmet, halkını borçlandırmayan hükûmettir.” Bu Hükûmet, halkı
borçlandırarak âdeta borç girdabının içerisine mahkûm etmiş -çünkü yıllarca
borç yiğidin kamçısıdır diye borca özendirildi- artık borç çiftçinin, esnafın
prangası hâline gelmiştir. Bu politikadan kesinlikle vazgeçilmesi gerekir.
Çiftçi her gün üretimden uzaklaşmaktadır. İşlenen tarımsal alanlar itibarıyla
da öyledir.
Süremiz de burada
bittiği için artık sözlerimizi de tamamlamak zorundayız. Bütün bu
eleştirilerimize rağmen kalkınma programının hayırlı, uğurlu olmasını temenni
ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Üçüncü bölüm
üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz isteyen İbrahim Binici,
Şanlıurfa Milletvekili.
BDP GRUBU ADINA
İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Onuncu
Kalkınma Planı üzerinde grubum adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, AKP Hükûmeti, son yıllarda hayalî 2023 hedefleriyle yoksul
yığınlara umut pompalamaya devam etmektedir. İktidar, mevzuat gereği hazırlamak
zorunda kaldığı Onuncu Kalkınma Planı’nı da bu hayaliyle 2023 hedeflerinin
ambalajı olarak sunma arayışına girmiştir.
AKP iktidar
olduğu günden bugüne kadar ne var ne yoksa satıp savmış, küresel para avcılarına
kapıları sonuna kadar açmış, ekonomiyi tamamıyla piyasacılığın acımasız
vahşetine terk etmiştir. Üretmek, yetiştirmek ve değer katmaktan yoksun olan bu
anlayış, sanayileşmek gibi, kalkınmak gibi hedeflerden giderek uzaklaşmıştır,
ithalata dayalı tüketimle kendisini ifade eder hâle gelmiştir. On birinci
yılını sürdürmekte olan Hükûmet ekonomiyi sıcak parayla, borçla ve ithal
girdilerle karşılayan tüketim anlayışına dayalı olarak kâğıt üzerinde
büyümüştür. Bu dönemde kentler rant uğruna yağmalanmış, yandaşlara peşkeş
çekmenin en fütursuzu uygulamaya konulmuş, talan ve yağmadan en yakıcı darbeyi
büyük kentlerimiz maalesef almıştır.
Yirmi yıldan bu
yana yönettikleri İstanbul’un “Silüeti bozuldu.” diye timsah gözyaşları da yine
bu dönemde dökülmüştür. Ranta ve talana dayalı bu tecrübeler belediyecilik
döneminde kazanılmış, merkezî iktidarın elde edilmesiyle diğer kentlere de
sirayet etmiştir. Üretmekten ziyade al-ver üzerine işleyen bu sistem
kentlerimizin soluk aldığı meydanlarını AVM’lerle kuşatmış, bu kuşatma küçük
esnafa darbe indirmekle kalmayıp hafta sonlarını da alışveriş çılgınlığıyla
geçiren yeni bir anlayışı da beraberinde getirmiştir. Nitekim, ortaya çıkan bu
durum Hükûmet için bulunmaz bir fırsata çevrilmiş, tüketim esaslı
parametrelerle yaldızlanan rakamlar ekonomik gelişme olarak yutturulmak
istenmiş.
Değerli
milletvekilleri, üretim ve bölüşüm siyasal, sosyal ve ekonomik yaşamı yöneten
en önemli dinamiktir. Üretimin en önemli özelliklerinden birisi de hiç kuşkusuz
iş bölümü gerektirmesi nedeniyle toplumsal karaktere sahip olmasıdır. Üretim
sürecinde katkı verme iradesini gösterdiği hâlde bu sürecin dışına kendi
iradesi dışında itilenleri yani işsizleri yok sayarsak üretimin toplumsal
yönüyle ilgili bir sıkıntı yoktur ancak sıkıntının yaşandığı esas nokta,
toplumsal olarak yapılan üretimin veya ekonomik değerlerin bölüşümünde ortaya
çıkmaktadır. İşte bu nokta, iktidarların renginin ve gerçek niyetinin ayan
beyan ortaya çıktığı noktadır. İlhamını tamamen piyasacılıktan alan, ekonominin
o çok meşhur ama bir türlü görünmez olan düzenleyici ele teslim eden zihniyet
neyin planını yapar, anlamakta gerçekten zorlanıyorum. Kaldı ki şimdiye kadar
yaptıkları planlara ne kadar sadık olduklarını da yeterince gördük. Açın
Dokuzuncu Kalkınma Planı’nı, açın büyük şaşaalarla tanıtımını yaptıkları GAP
Eylem Planı’nı, açın Enerji Bakanlığı stratejik planlarına bakın, yaptıkları
planlarla mevcut gelinen durumu mukayese edin. İnanıyorum ki ne demek
istediğimi daha net göreceksiniz.
Bakın, enerji
alanında stratejik plan hazırlandı. Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılık
oranını yüzde 60’lardan yüzde 73’lere çıkardılar. 2008 yılında Diyarbakır’da
açıkladıkları GAP Eylem Planı’ndaki hedeflerle mevcut durumu karşılaştırın,
aynı tabloyu orada da göreceksiniz. Başbakanın beraberinde götürdüğü
yardımcıları dâhil 12 bakan, 50’yi aşkın milletvekiliyle tam bir siyasi şova
dönüştürerek açıkladığı GAP Eylem Planı’na ne oldu? İşsizlik Fonu’na el atarak
“kaynağı hazır” dediğiniz, yapılacak işlerle ilgili olarak başlangıç ve bitiş
tarihleri verdiğiniz GAP Eylem Planı’na ne oldu beyler? Hani 2012 sonuna kadar
1 milyon 60 bin hektar alan sulanacaktı? Hani kişi başı gelir yüzde 209
artacak, 3 milyon 800 bin kişiye iş imkânı yaratılacaktı? Evet, yanlış
duymadınız, tam 3 milyon 800 bin kişiye iş imkânı yaratılacaktı. Eğer bu
masalınız gerçekleşseydi -mesela- Türkiye’de işsiz olan tek bir kişi bile
kalmayacaktı ya da mevsimlik tarım işçiliği için Şanlıurfa’dan, Diyarbakır’dan,
Adıyaman’dan, Batman’dan, Mardin’den yüz binlerce aile göç yollarına düşmeyecekti.
Hatta, kim bilir, belki de ülke dışından iş gücü talep edecektik.
Sayın
milletvekilleri, sizlerden istirhamımdır: Alın elinize GAP Eylem Planı’nı,
gidin bölgeye, hangi tarihler arasında neler planlanmış, neler yapılmış, kendi
gözlerinizle görün. Şanlıurfa milletvekili olmam hasebiyle, eylem planı
süresince, muhtelif tarihlerde bitirileceği yazılan ama ne hikmetse bir türlü
bitmeyen sulama işlerinin nedenini Başbakana yazılı olarak sordum. Soru
önergeme Kalkınma Bakanı tarafından gönderilen “-cek”li, “-cak”lı, “-miş”li cevaplar için
Bakana buradan teşekkür etmiyorum.
Ayrıca, malumunuz
olduğu üzere, geçtiğimiz günlerde Kalkınma Bakanlığı GAP’la ilgili bir koli
dolusu kitap gönderdi. Yazıktır, israftır, haramdır. Neyin reklamını
yapıyorsunuz Allah aşkına Sayın Bakan? Bu kitaplar için de Bakana teşekkür
etmiyor, aksine esefle kınıyorum.
Değerli
milletvekilleri, malumunuz olduğu üzere “kalkınma” kavramı ekonomik yapıyla
birlikte sosyal ve siyasal yapılardaki değişiklikleri de içermektedir.
Kalkınmayla ortaya çıkan yeni yapılanmada toplumu oluşturan sınıf veya
grupların yanı sıra coğrafi bölgelerin de artan refahtan dengeli yararlanması
esas olmalıdır. Bu bakımdan, kalkınmanın ortaya çıkardığı sonuçlardan belki de
en önemlisi, toplumda var olan sosyal sorunların çözümünü de beraberinde
getirmesidir.
Kalkınma planının
içeriğine baktığımızda -ki olması gereken de zaten budur- eğitimden nüfusa,
adaletten sağlığa, aileden kültür sanata, istihdamdan temel hak ve özgürlüklere
kadar insanı ve toplumu ilgilendiren hemen her konuda durum tespiti yapılmış ve
yeni hedeflere yer verilmiştir. Şimdi, Hükûmetin önümüze getirdiği Onuncu
Kalkınma Planı ile ilgili söyleyecek çok şey var ama ben bunlara girmek
niyetinde değilim. Zira “Âyinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz.” diye çok güzel
bir atasözümüz var. Bu bakımdan, Hükûmetin önceki plan dönemi için ortaya
koyduğu hedefler ve bu hedeflere ne ölçüde ulaştığına birkaç başlıkla bakmanın
daha yararlı olacağını düşünüyorum.
Bildiğiniz üzere
Dokuzuncu Plan 2007-2013 dönemini kapsamaktaydı ve yıllık ortalama yüzde 7
büyüme hedeflenmişti. Gelinen nokta itibarıyla 2007-2012 ortalamasında büyüme
oranı yüzde 3,3'te kalmıştır. 2013 yılı da pek parlak görünmediği gibi bu
oranın değişmeyeceği açıktır yani hedeflenenin yarısıdır. Dokuzuncu Plan’da
2013 yılı için tüketici enflasyonu yüzde 3 olarak hedeflenmişti. Şu anda
enflasyon maalesef yüzde 7,5’u aşmış durumdadır, yıl sonunda ise daha da
artması beklenmektedir. Sabit sermaye yatırımlarında öngörülen yıllık ortalama
büyüme 9,1 olarak hedeflenmişken gerçekleşen oran sadece yüzde 3'te kalmıştır.
Plana göre 2013 yılında ihracat hedefi 210 milyar dolarken, yıllık programda
revize edilmiş ve 158 milyar dolara çekilmiş. 2013 itibarıyla işsizlik oranının
yüzde 7,7'ye düşürülmesi hedeflenmiş, takla attırılmış rakamlarla bile işsizlik
oranı yüzde 11 yaklaşmış. Dokuzuncu Plan’a göre tarımda yüzde 3,6 öngörülmüş
ancak yıllık ortalama büyüme yüzde 2,2'de kalmıştır. Tarım sektöründeki bu
gerileme Onuncu Plan’da açıkça itiraf edilmiş ve tarımsal ürün ithalatında hem
miktar hem de değer itibarıyla artışlar yaşandığı ifade edilmiştir. Ancak bu
konuyla ilgili olarak tedbir alınması yolundaki uyarı ve taleplerimiz her
defasında AKP milletvekillerinin oylarıyla reddedilmiştir. Vermiş olduğum bu
örnekleri çoğaltmak mümkün ama ben daha fazla rakam vererek sizleri bunaltmak
istemiyorum.
Değerli
milletvekilleri, ben konuşmamın bu bölümünde seçim bölgem olan Şanlıurfa'dan
bahsetmek istiyorum. "Nesini söyleyim canım efendim" diye bir türkü
var ya, bizim durumumuz da inanın aynen öyle. Mesela, her yıl ortalama 60 bin
çocuğun dünyaya geldiği Şanlıurfa'da neredeyse her 2 kişiden 1’inin çocuk
olduğunu ya da kadın ve doğum hastanesinin yetersizliği nedeniyle ilkel
koşullardaki doğuma bağlı olarak anne ve bebek ölümlerinin en çok yaşandığı
ilin Şanlıurfa olduğunu veya çocuk hastanelerinde 3-4 çocuğun aynı yatakta
yatarak -tabii şansı yaver gider de başka mikrop kapmazsa- tedavi gördüğünü
biliyor muydunuz? Mesela, Sağlık Bakanlığı tarafından gönderilen bozuk aşı
sebebiyle SSPE hastalığına yakalanan çocukların sayısını ya da lösemi ve talasemi
hastalığının pençesinde olup da bir an önce doktor tayin edilmesini bekleyen
çocukları bileniniz var mı? Mesela, taşımalı eğitim merkezlerinde bir sınıfa
balık istifi tıkıştırılmış 60-70 çocuğun ders yaptığını ya da henüz ilköğretim
çağındaki 70 bin çocuğun aileleriyle birlikte tarım işçiliği için yollara
düşmek zorunda kaldıklarını biliyor muydunuz acaba? Veya basına yansımasaydı
Siverek ilçemize bağlı Çıkrık köyü ilköğretim okulunda 130 çocuğun aynı anda
bir sınıfa nasıl sığdığını hayal edebilir miydiniz? Mesela, her 3 çocuktan
1’inin ilkokula başladığı hâlde tek bir kelime dahi Türkçe bilmediğini, ama
buna rağmen Türkçe eğitim almak zorunda kaldıklarını ya da her 5 çocuktan
1’inin işçi olarak çalıştırıldığını ve emeklerinin sömürüldüğünü veya Şanlıurfa'daki
her 5 çocuktan 1’inin aileleriyle birlikte hâlen kuyu suyu içmek zorunda
olduğunu biliyor musunuz acaba? Mesela, sürekli kesilen elektrikler yüzünden
çocukların mum ışığında ders çalışmak zorunda kaldığını, kesintiler nedeniyle
kışın soğuktan, yazın ise sıcaktan bunaldıklarını veya Şanlıurfa'da her 4
çocuktan 1’inin anne ve babasının işsiz, aynı zamanda kendisinin de işsiz
kalacağını biliyor musunuz? Çok merak ediyorum, kalkınma planınızda
belirttiğiniz adaleti, sağlığı, eğitimde fırsat eşitliğini bu çocuklar için mi
sağlayacaksınız?
Değerli
milletvekilleri, Şanlıurfa'ya yolu düşenler, adını bilmese de otogara yakın
olmasından dolayı Esentepe bölgesinden mutlaka geçmişlerdir. Ahmet İnan Eğitim
ve Araştırma Hastanesi ile otogar arasında çevre yolu boyunca uzanan hazineye
ait 20 dönümlük bir yamaç bulunmaktadır. Bu arazi özellikle her yerel seçimde
mutlaka gündeme gelmesiyle ünlü bir arazidir çünkü hemen her başkan adayı bu
araziyi yeşil alan olarak kullanacağını vadeder ama ne hikmetse seçimlerden
sonra da iş yoğunluğu nedeniyle unutur gider. 2009 yerel seçimlerinde de aynı
durum yaşanmış, seçim sürecinde hem AKP adayı hem de sonradan AKP'ye transfer
olan görevdeki başkanın da seçim vaatlerinin başında bu bölgeyi yeşil alan
olarak Şanlıurfa'ya kazandırmak vardı. Seçimlere AKP adayı olarak giren şahıs,
vaatle de yetinmeyerek parkın nasıl düzenleneceğine dair, hatta bir de
amfiteatr eklediği projesini seçim broşürü olarak dağıtmıştı.
2009 seçimlerinde
"ceket" tartışmaları gölgesinde yaşananları biliyorsunuz herhâlde.
2013 yılının ilk günlerinde AKP'ye transfer olan mevcut Belediye Başkanı,
vaadine sadık kalarak seçimlerden sonra bu araziyi ağaçlandırmıştı. Aradan
geçen uzunca bir süreçten sonra, ne olduysa artık, hazine bu araziyi eğitim
alanı olarak ihaleye çıkardı. İhaleye çıkış şartnamesinde arsa üzerinde en
fazla yarısı kadar yani 10 bin metrekare inşaat yapılabileceği hükmü yer
almıştı. Dolayısıyla, ihaleye teklif veren firmalar da bu hüküm uyarınca yani
10 bin metrekarelik inşaat alanını göz önünde bulundurarak tekliflerini
verdiler. Nihayetinde Şanlıurfalı bir firmanın kazandığı ihale, jet hızıyla
Bakanlık tarafından onaylanarak sözleşme yapılmıştır.
Araziyle ilgili
asıl hikâye bundan sonra başlıyor. Artık ne olduysa, birden, hazine, inşaat
izni konusunda belediyeye müracaat ederek inşaat alanının, arsanın tam 2,5
katına çıkarılmasını talep etmiştir. Bununla da yetinmeyen hazine, inşaat
türünün de eğitimin yanı sıra, turizm amaçlı olarak değiştirilmesi talebinde
bulunmuştur. Hazinenin bu talebini emir telakki eden Şanlıurfa Belediyesi, jet
hızıyla karar alarak talebi onaylamıştır. Böylece, arsa üzerinde yapılacak
inşaat alanı 10 bin metrekareden birdenbire 50 bin metrekareye çıkarılıyor.
Ayrıca, turizm amaçlı özelliğini de kazanan araziye otel izni de verilmiştir.
“Deveyi havuduyla götürmenin bu kadarına pes!” diyenlerin seslerini yükseltmesi
sonucunda, belediye meclisi bir kez daha karar değişikliğine giderek inşaat
alanını 1,75’e çekmiştir.
Şimdi, şu
soruları sormak bize farz değil mi? 2009 yılı yerel seçimlerinde hem AKP adayı
hem de seçimi kazanan ve AKP’ye transfer olan mevcut Belediye Başkanının
vaatleri AKP Hükûmetini bağlamıyor mu? Belediye, hangi kriterlere göre
başlangıçta 0,5 olan inşaat yoğunluğunu, ihaleden sonra jet hızıyla önce 2,5'a
çıkarıyor, sonra da 1,75'e çekiyor? Araziyle ilgili Ankara'dan da baskı mı
uygulanmıştır acaba? Bu anlattıklarım Gezi Parkı’yla da ne kadar benzeşiyor
değil mi arkadaşlar?
Değerli
milletvekilleri, kentlerin yeşil alanları üzerinden rant yaratma alışkanlığını
bir türlü bırakmayan AKP, Şanlıurfa’mızı da maalesef pençesine almıştır.
Şanlıurfa'daki yeşil talan Esentepe ile sınırlı değil, 11 Nisan Kent
Meydanı’nda da yaşanmaktaydı. Epey eskilere dayanan bu arazinin hikâyesini çok
kısa olarak sizlerle paylaşayım.
Güllüoğlu ailesi
42 dönüm arazisini Gençlik ve Spor İl Müdürlüğüne, spor kompleksi yapılması
şartıyla, 1958 yılında hibe etmiştir. Daha sonraki yıllarda bu arazi üzerinde
ailenin isteği ile 11 Nisan Şehir Stadyumu, Atatürk Kapalı Spor Salonu ve
olimpik yüzme havuzu yapılmıştır. Sonrasında GAP Arena Stadı’nın faaliyete
geçmesi ile birlikte 11 Nisan Şehir Stadyumu kullanılmamaya başlanmıştır.
Hükûmet, 2011 seçim vaatlerinde, bu stadyumun yer aldığı arazinin "11
Nisan Kent Meydanı" olarak yeniden düzenleneceği taahhüdünde bulunmuştur.
Seçimden sonra da söz konusu arazi ve spor kompleksleri İl Özel İdaresine
devredilmiştir.
Şanlıurfa'nın
merkezinde yer alan bu arazide AVM benzeri yapılar yapılması için gerekli imar
değişiklikleri, geçtiğimiz şubat ayında Belediye Meclisindeki AKP'li eller
tarafından kabul edilmiştir. Ahde vefadan yoksun bu zihniyet, araziyle ilgili
değişiklikleri yaparken bağışçı ailenin görüşlerini dahi sorma gereği
duymamıştır.
Değerli
milletvekilleri, Şanlıurfa'nın tarım kenti olmasından kaynaklı olarak yaşadığı
sorunlardan biri de kuşkusuz, tarımsal sulama alanında yaşanmaktadır. Bu
noktada, Şanlıurfa'da sayıları 22 olan sulama birliklerinin içinde bulunduğu
sorunlara bir örnek vererek değineceğim. Sulama birliklerince bana aktarılan
sorunları dinledikçe ister istemez bende oluşan kanaati sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Sulama
yatırımlarını yapan DSİ, yani devlet sanki bu yatırımları yaptıktan sonra
çiftçilerimizle bir daha yüz yüze gelmemek için sulama birliklerini oluşturdu
ve aradan çekildi diye düşünüyorum. Neden mi böyle düşünüyorum? Ben şimdi
sizlere kendi seçim bölgem Şanlıurfa'dan, toplam borçları 400 milyona dayanmış
22 sulama birliğinden seçtiğim birini örnek olarak vermek istiyorum: 180 bini
aşkın dekarlık alana ve 6 bin civarında çiftçimize hizmet veren bu birlik 55
civarında personel çalıştırıyor. Birliğin 2012 yılı tüm kullanıcılardan toplam
tahakkuk miktarı 4,5 milyon liradır. Bu miktar tahakkuk olup gerçekleşebilen
tahsilatın miktarı ise 2,5 milyon civarındadır.
Birliğin 2012
yılı için gider kalemleri ise aynen şu şekildedir: Personel maaşı, SSK,
vergiler, yakıt, bakım ve onarım giderlerinin toplamı 3 milyon 760 bin lira
olarak gerçekleşmiştir. Birliğin 2012 yılı için elektrik faturası ise, gecikme
faizleri dâhil tam 7 milyon liradır. Birliğin gelir ve giderleri arasındaki
farkı söylüyorum: Bu fark yuvarlak olarak, eksi 6 milyon liradır. Ortaya çıkan
negatif bakiye nasıl ve kim tarafından ödenecek? Çiftçilerden topladığı para
ortada, bu paralarla diğer giderleri bir kenara bıraksak bile elektrik
faturasını ödeyemeyecektir.
Diğer bir husus
daha var ki bende oluşan kanaatin esas sebebini de asıl bu durum
oluşturmaktadır. Birliğin 2012 yılında boru ve kanaletlerde ortaya çıkan
arızaları onarmak için harcadığı toplam para 400 bin lira civarındadır. Şimdi,
ister istemez aklıma şu geliyor: DSİ bir yatırım yapıyor, kullandığı boru ve
benzeri ekipmanlar o kadar kalitesiz ki sözünü ettiğim sulama birliğini, yıllık
olarak neredeyse yarım milyon liraya yakın onarım parasıyla baş başa bırakıyor.
Bu noktada sulama yatırımlarını yaptırmak ve denetlemekle görevli DSİ'nin
uyuduğunu, işini yaparken nal topladığını düşünmeden edemiyorum. Derme çatma
yaptığı bu tesisleri hem çiftçilerimizin hem de sulama birliklerinin başına
bela etti diye düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri,
bu işin enteresan yönlerinden birisi de her yıl Bakanlar Kurulu kararıyla
açıklanan sulama tarifelerinin bu yıl içinde ikinci kez belirlenmiş olmasıdır.
Mayıs başında çiftçilere müjde verircesine tarifeyi yarı yarıya düşürdüğünü
açıklayan Hükûmet, özellikle pompaj sistemli sulama birlikleriyle çiftçileri
karşı karşıya getirmekte ve aradan sıyrılmanın çabası içerisindedir. Çünkü
çiftçilerimiz, “Hükûmet sulama ücretlerini düşürdü, siz neden düşürmüyorsunuz?”
diyerek birliklerin kapısına dayanmaktadır. Ben, elektrik tüketimi nedeniyle
borç batağına saplanmış birliklerin bu sorununa kalıcı çözüm olacağına
inandığım kanun teklifimi hazırlayarak Başkanlığa gönderdim. Eğer zerre kadar
samimiyetiniz varsa, hazırladığım kanun teklifini değerlendirir veya katkı
vererek Genel Kurul gündemine alırsınız. Gerçekten çiftçilerimize, Urfa
çiftçisine işte o zaman gerçek bir müjdeyi verebiliriz.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Şimdi, üçüncü
bölüm üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz isteyen Abdulkerim
Gök, Şanlıurfa Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA ABDULKERİM GÖK (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Onuncu Beş Yıllık Kalkınma Planı 2014-2018 yıllarını kapsayan bir plandır. Bu
manada AK PARTİ Grubumuzun görüşlerini ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, konuşmamın başında gündüz saat 13.00’te başlayan ve belki de
gece saat 2-3 gibi bitecek olan kalkınma planına ilişkin yapılan tartışmalarda
bir konunun tespiti noktasında bir düşüncemi özellikle belirtmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, tabii ki muhalefet tenkit yapacak, tabii ki eleştirecek; bu, demokrasinin de bir kaidesi, kuralı.
Ancak bunu yaparken -eksik olan yanını
tespit anlamında söylüyorum- burada bu tenkitin hangi boyutunda, nerelerde, ne
yapacaklarına ilişkin de görüşlerini ifade etmeleri gerekir ki bu da demokrasi
açısından son derece önemlidir. Yani, biz yapmış olduğumuz planlarla, kalkınma
planlarıyla ve elbette ki burada dile getirilen tenkitlerle… Tabii ki ülkenin
kalkınması ve büyümesi aslolandır. Bu manada bütün görüş ve düşünceler son
derece anlamlıdır. Elbette ki bu anlamlı olan düşünceler ve iktidarın kendi
programı çerçevesinde değerlendirdiği beş yıllık kalkınma programları
kapsamında “Planlama, Programa, Bütçeleme Sistemi” dediğimiz yapıyla, yıllık
bazda bu beş yıllık programlardan alıp parasal karşılığı bütçe boyutuyla
değerlendirdiğimizde aslında eğitimde, sağlıkta, savunmada, ulaştırmada,
turizmde, istihdamda, birçok alanda birçok başarıları gerçekleştirmiş olduk.
Bunu nereden anlıyoruz? Bunu, halkımızın, milletimizin gündeminden anlıyoruz.
Çünkü, biz, meydanlarda neyi konuştuysak, neyi dile getirdiysek aslında onları
bir bir gerçekleştirmeyi hedefledik ve belki de bir manada Türk siyasal
hayatında “Dün dündür, bugün bugündür.” ifadelerinin yerine biz dün ne
söylediysek aynısını savunarak onları bir bir gerçekleştirmeye doğru gittik.
Bilindiği üzere,
ülkemizde 1960 yılından itibaren ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmanın
hızlandırılması, uygulanan politikalar arasında tutarlılık sağlanması ve
ekonomiye rasyonel kamu müdahalesinin temini amacıyla kalkınma planları
hazırlanmakta ve uygulanmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, 2023’e giden yoldan bir önceki kalkınma planı olması
münasebetiyle 2014-2018 yani Onuncu Kalkınma Planı’mız son derece önem arz
etmektedir. Plan, küresel ekonomide risklerin ve belirsizliklerin sürdüğü,
değişim ve dönüşümlerin yaşandığı, ülkeler arasında güç dengelerinin yeniden
şekillendiği bir ortamda hazırlanmıştır. Bundan sonra hazırlanacak olan
onbirinci kalkınma planı, yani 2019-2023 yıllarını kapsayan bir kalkınma planı
olacaktır. İktidar olduğumuz günden bugüne 2023 vizyonunu ilk etapta bir hedef
olarak ortaya koyduk ve kalkınma planlarımızı bu bakış açılarıyla hazırladık.
Dokuzuncu Beş Yıllık Kalkınma Planı’mız da bu bakış açısıyla hazırlanmıştır.
Çok değerli konuşmacı arkadaşlarımız ifade ettiler, bir tespit açısından ifade
ettiler, “Planlar, geçmişte uygulanan politikaları değil, geleceği
şekillendirme açısından önem arz eder.” dediler. Doğrudur ama çok iyi biliyoruz
ki bir okun en uzun mesafe alması noktasında, en uzak yere gitmesi açısından
son derece geriye doğru çekeriz. Onun için biz burada görüş ve düşüncelerimizi
ifade ederken geçmiş yıllarda uygulamış olduğumuz ve ana kaynağımız kalkınma
planları olan bu boyutlarıyla da değerlendirmek istiyoruz.
Değerli
milletvekilleri, 2023 yılına ilişkin temel makro hedeflerimiz, bilindiği üzere,
millî geliri 2 trilyon dolara yükseltmek, 500 milyar dolar ihracatı
gerçekleştirmek, işsizlik oranını yüzde 5’e indirmek, kişi başına düşen geliri
25 bin dolara çıkarmak, enflasyon ve faiz oranlarını tek haneli rakamlara
indirgemek. İşte, belirttiğimiz bu makro hedeflerin yanında elbette ki mikro
hedefler de bir o kadar önem arz etmektedir.
Sözlerimin hemen
başında, Amerikan başkanlarından Abraham Lincoln’ün bir sözüne de atıfta
bulunmak istiyorum: “Kalkınmamış ülkeler yoktur, iyi yönetilmeyen ülkeler
vardır.” Abraham Lincoln’ün bu sözünden hareketle, iktisadın tanımından da
anlaşılacağı üzere, “Kıt olan kaynaklarla, sınırsız ve değişken insan
ihtiyaçlarının maksimum düzeyde karşılanmasıdır.” ifadesini kullanırız. Ayrıca,
madem kalkınma planlarını konuşuyoruz, karşımızda kamu idaresi söz konusu
olmaktadır ve kamu idaresinin yanında kamu maliyesi çıkmaktadır. Yani
kaynakların varlığı kadar bu kaynakları idare eden mekanizma söz konusudur.
Dönüp baktığımızda, devlet, son derece, bu süreç içerisinde, zaman zaman farklı
idareler tarafından farklı kaynakları farklı sonuçlarla karşı karşıya
bırakmıştır. Demek ki kaynakların varlığı önemli olduğu gibi kaynakların
yönetimi de son derece önemlidir.
Biz burada kamu
açısından değerlendirirken özellikle de kamu kaynaklarını göz önünde
bulundurarak kamu harcamaları ve kamu gelirleri bağlamında yapılan yatırımları
da değerlendirmek isteriz. Devlet geleneğinde planlar son derece önemlidir,
büyük devlet olmanın da bir gereğidir. Kalkınma planları, kamu idareleri
açısından uygulanması zorunlu, özel sektör açısından ise yol gösterici
mahiyettedir. Kalkınma planları salt istatistiksel rakamlarla hazırlanmazlar,
aynı zamanda sosyal göstergeleri de beraberinde değerlendirmekte fayda vardır.
Bugüne kadar
ülkemizde hazırlanmış olan kalkınma planlarından farklı bir kalkınma planını
karşınıza getirmiş bulunuyoruz. Bu farklılık üçüncü bölümdeki düzenlemeleri
kapsamaktadır. Bu düzenlemeler somut, uygulamaya dönük; bir ve ikinci bölümde
yer alanların nasıl, ne zaman, kim tarafından, ne şekilde, hangi eş güdümle
gerçekleştirileceği açısından son derece önemli bir bölümdür. Yani
uygulanabilirliği ve sürdürülebilirliği açısından kalkınma planı -Onuncu
Kalkınma Planı’mızdaki üçüncü bölüm- ilk kez karşımıza çıkmaktadır. Kendi
içerisinde son derece tutarlılık arz etmektedir. İşte onun için diğer kalkınma
planlarından farklılık arz etmektedir diyorum, son derece tutarlılık arz
etmektedir diyorum. Sürdürülebilirliğinin, uygulanabilirliğinin son derece
yüksek olabileceğini hatırlatmak istiyorum.
Hazırlamış
olduğumuz kalkınma planı, elbette ki bir vizyonla, elbette ki ileriye dönük bir
bakış açısıyla hazırlanmıştır ama unutmayalım ki sınırların kalktığı, dijital
ağın geliştiği, küreselleşmenin boy gösterdiği bir dünya gerçeğiyle karşı
karşıyayız. Onun için, zaman zaman kalkınma planlarından sapmanın doğal
olabileceğini de kabul ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, bugünün koşulları ve vizyonel bir bakış açısıyla önümüzdeki
beş yıllık süreç içerisinde küreselleşmeyi, dünya ekonomisindeki makroekonomik
düzenlemeleri ve elbette ki komşuları bulunduğumuz Orta Doğu ülkelerindeki
gelişmeleri yakından ilgilendiren bir boyutuyla kalkınma planını hazırlamış
durumdayız.
Anayasal ifade
ile Türkiye Cumhuriyeti devleti demokratik, laik, sosyal hukuk devletidir.
İşte, iktidar olduğumuz on bir yıl öncesindeki durumdan bugüne kadar, son
derece sosyal içerikli temel politikaları üretmeye devam ediyoruz. Dolayısıyla,
kalkınma planımız da bu manada önem arz etmektedir. Buradan şu ifadede bulunmak
istiyorum: Onuncu Beş Yıllık Kalkınma Planı’mız da sosyal ağırlığı olan, sosyal
politikaları uygulamaya dönük olarak hazırlanmış olan bir kalkınma planıdır.
Değerli
milletvekilleri, şimdi de üçüncü bölümde yer alan ve bundan önceki kalkınma
planlarında hiçbir şekilde görmediğimiz, ilk kez uygulama şansı yüksek olan bu
programların ana başlıklarıyla isimlerini sizlere sunmak istiyorum: Üretimde
verimliliğin arttırılması, ithalata olan bağımlılığın azaltılması, yurt içi
tasarrufların arttırılması ve israfın önlenmesi, İstanbul Uluslararası Finans
Merkezi Programı, kamu harcamalarının rasyonelleştirilmesi, kamu gelirlerinin
kalitesinin arttırılması, iş ve yatırım ortamının geliştirilmesi, iş gücü
piyasasının etkinleştirilmesi, kayıt dışı ekonominin azaltılması, istatistiki
bilgi altyapısının geliştirilmesi, öncelikli teknoloji alanlarında
ticarileştirme, kamu alımları yoluyla teknoloji geliştirme ve yerli üretim,
yerli kaynaklara dayalı enerji üretimi, enerji verimliliğinin geliştirilmesi,
tarımda su kullanımının etkinleştirilmesi, sağlık endüstrisinde yapısal
dönüşüm, sağlık turizminin geliştirilmesi, taşımacılıktan lojistiğe dönüşüm,
temel ve mesleki becerileri geliştirme, nitelikli insan gücü için çekim
merkezi, sağlıklı yaşam ve hareketlilik, ailenin ve dinamik nüfus yapısının
korunması, yerelde kurumsal kapasitenin güçlendirilmesi, rekabetçiliği ve
sosyal uyumu geliştiren kentsel dönüşüm, kalkınma için uluslararası iş birliği
altyapısının geliştirilmesi.
Değerli
milletvekilleri, gündüz başlamış, belki de gece saat 2’yi, 3’ü bulacak olan bu
tartışmalarımız açısından, biraz daha enerjik bir yapı olması noktasında
hatırlamış olduğum kısa bir anekdotu paylaşmak isterim sizlerle.
Değerli
milletvekilleri, aslan, avlanmak ve avını gerçekleştirmek için yola çıkar.
Karşısına ceylan çıkar ve aslan bulduğu ceylanı bütün gücüyle kovalamaya
çalışır ama ceylan da bütün enerjik ve hızlı yapısıyla kaçmaya çalışır.
Neticede, aslan o gün avını gerçekleştirmemiş, ceylan da kurtulmuş olur. Ama
aslan şu düşünceyi taşır: “Bir sonraki gün aç olmamak kaydıyla gücümü yeniden
toparlamalıyım, yeniden harekete geçmeliyim.” Ceylan: “Bir sonraki güne aslana
yem olmama adına, yeniden hızlı ve pratik olma noktasında neler yapabilirim?”
Ve hayat bir sonraki gün yeniden başlar.
İşte, buradan da
biz hangi boyutta, hangi programları, hangi yapıda, nasıl yapacak olursak…
Hayat dinamik, insanoğlunun ihtiyaçları sınırsız ve değişken. Bu yapı
içerisinde, dinamik olan anlayışla, sürekli dünyadaki rekabetçi ortama ayak
uydurmak için son derece hızlı bir şekilde çalışıyoruz.
Değerli
milletvekilleri, üçüncü bölümde yer alan -belki de yarım saatin de az olduğu,
özellikle yarım saate sığdırmaya çalışıyorum, ancak- bölgesel gelişme
politikalarına özellikle değinmek istiyorum.
Bölgesel gelişme
ve rekabet edebilirlik, mekânsal gelişme, kentleşme, kentsel altyapı, kentsel
dönüşüm, mahallî idareler, çevre ve kırsal kalkınma alanlarında amaçlar ve
hedefler ortaya koyuyor ve daha birçok
başlığıyla da üçüncü bölüm kendi içerisinde bütünlük arz ediyor.
Bölgesel gelişme
alanında sağlanan ilerlemelere baktığımızda, ülkemizin gerçekleştirdiği
kalkınma hamlesinin tüm bölgelerimiz ve toplum kesimlerimizce desteklenmesi ve
kalkınmanın nimetlerinden adil bir
şekilde yararlanılması temel amaçlarımızdan biridir. Bu amaca ulaşma
yolunda bölgesel gelişme politikalarımızın önemi giderek artmakta ve bu alan
yeni bir yaklaşımla yönetilmektedir. Gelişme ve ilerlemeler sadece politikanın
zenginleştirilmesi ve yönetiminin güçlendirilmesinden ibaret değildir. Bilakis,
uygulamaya, sonuçların alınmasına önem verilmiştir.
GAP hedeflerini
daha kısa sürede gerçekleştirmek için bir eylem planı hazırlanarak yürürlüğe
konulmuş, GAP Bölge Kalkınma İdaresine ek olarak Doğu Anadolu Projesi (DAP),
Doğu Karadeniz Projesi (DOKAP), Konya Ovası Projesi (KOP) için bölge kalkınma
idareleri teşkil edilmiştir. Bu bölgesel projelerin hayata geçirilmesi için
hazırlıkları sürdürülen eylem planları hızla uygulanmaya konulacaktır. Kalkınma
ajansları, bölgelerin rekabet gücüne de katkıda bulunan kapsamlı mali ve teknik
desteği sağlamaya dönük olarak hızla çalışmalarını ilerletecektir. Plan
döneminde ajanslar tüm bölgelerde projecilik kültürünün gelişmesine
uyguladıkları mali ve teknik destek programları aracılığıyla önemli katkı
sağlamıştır. 2008-2013 döneminde, programlar kapsamında yaklaşık 34 bin proje
başvurusu yapılmış, bu projelerden yaklaşık 8.400’ü destek almaya hak
kazanmıştır. Başarılı projelere toplam 1,6 milyar TL mali destek tahsis
edilmiştir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; kalkınmanın temel mekânsal taşıyıcısı şehirlerimiz ve
kent kimliği yani şehirleşme olgusudur. Ülkemizde şehirleşme hızlı bir şekilde
devam etmektedir. Bugün yüzde 72 seviyesinde olan şehirleşme oranının 2018
yılına kadar yüzde 76’nın üzerine çıkması beklenmektedir. Önümüzdeki dönemde
şehirlerimizi ve yaşam kalitesini artıracak araçlarımızdan birisi kentsel
dönüşüm projelerimiz olacaktır. Hızlı şehirleşme ve imarsız yapılaşma
şehirlerde ekonomik ve sosyal problemlere sebep olmakta, yaşam kalitesini
olumsuz etkileyebilmektedir. Altyapı, çevre ve güvenlik gibi alanlardaki
ihtiyaçlar, iş gücü ve üretim maliyetlerini artırarak şehirlerimizin rekabet
gücünü yakından etkilemektedir.
Değerli
milletvekilleri, planın getirdiği bazı önemli politika alanlarına değinmek
istiyorum. Öncelikle, plan, yeni büyükşehir düzenlemesini dikkate alarak
hazırlanmış ve gerekli politikaları içermiştir. Bu çerçevede “kırsal alan”
tanımının güncellenmesi gereği de planda yer almıştır.
“Mahallî
idareler” başlığına baktığımızda planda, yerel yönetimlerde ölçek
ekonomilerinden faydalanılarak hizmetlerde etkinlik, koordinasyon ve kalitenin
yükseltilmesi amacıyla, büyükşehir belediyesi sayısını 30’a çıkarmayı
hedefliyoruz. Büyükşehir belediyelerinin genişleyen hizmet alanları ve
farklılaşan görev ve sorumluluklarıyla uyumlu, her kademede hizmetin niteliğine
göre farklılaşan ve mekânsal özellikleri dikkate alan düzenlemeleri ana
hedeflerimiz içerisinde gösteriyoruz.
Mahallî
idarelerin daha etkin, hızlı ve nitelikli hizmet sunabilen, katılımcı, şeffaf,
çevreye duyarlı, dezavantajlı kesimlerin ihtiyaçlarını gözeten ve mali
sürdürülebilirliği sağlamış bir yapıya kavuşturulması, özellikle hedeflerimiz
arasında yer almaktadır.
Hazırlanan
kalkınma planları, aynı zamanda dünya ekonomisindeki muhtemel gelişmeleri de
göz önünde bulundurarak hazırlanmış bulunmaktadır.
Onuncu Beş Yıllık
Kalkınma Planı’mız, nitelikli insan, güçlü toplum, bunun için gelir dağılımını
daha iyileştirerek refahın yaygınlaştırılmasını hedeflemekteyiz.
180 bin yeni
derslik, 129 bin öğrencilik ilave yurt kapasitesi, 2003-2013 döneminde 94 yeni
üniversite, toplam 170 üniversite; FATİH Projesi, on iki yıllık kademeli
zorunlu eğitim sistemiyle daha güçlü bir gelecek, beşerî sermayesi güçlü bir
ülke, dünyadaki rekabet ortamına ayak uyduracak bir ülke profili, özellikle
2023 yolunda hedeflediğimiz ana, temel göstergelerimizdir.
Sağlıkta “İnsanı
yaşat ki devlet yaşasın.” prensibiyle son derece tutarlı değişim ve dönüşümleri
planlamaktayız. Adalette evrensel hukuk normları, hukuk devleti ve hukukun
üstünlüğü doğrultusunda yargılama sürecinin hızlı, adil, etkin, güvenli ve
isabetli bir şekilde işlemesi için gerekli tüm yasal düzenlemeleri
hedeflemekteyiz. Adalette yaptığımız düzenlemeler son derece önem arz
etmektedir. Bilindiği üzere, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkı
getirilmiş, Türkiye İnsan Hakları Kurumu kurulmuş, dördüncü yargı reformu
paketiyle ifade ve basın özgürlüğü geliştirilmiştir. İnşallah, Onuncu Kalkınma
Planı kapsamında yer alan hedefimiz, hep beraber yeni, sivil, katılımcı bir
anayasanın hazırlanmasını ve Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bu hazırlanmış
anayasayı hep beraber ülkemizin temel ihtiyacı doğrultusunda hazırlamayı
hedeflemekteyiz.
Sosyal korumadaki
hedefimiz, fırsatlara erişimin kolaylaştırılması, gelir dağılımının
iyileştirilmesi, yoksulluğun azaltılması ana hedeflerimiz içerisinde yer
almaktadır.
Kültür ve sanatta
ise kültürel zenginliğin ve çeşitliliğin korunup geliştirilerek gelecek
nesillere aktarılması, kültür ve sanat faaliyetlerinin yaygınlaştırılması,
değerler etrafında toplumsal bütünlüğün güçlendirilmesi, kültürel ve sanatsal
faaliyetlerde yerel, özel ve sivil kurumların rolünün artırılması, Onuncu Beş
Yıllık Kalkınma Planı’nın ana hedefleri arasında yer almaktadır.
İstihdam ve
çalışma hayatında, gençlerde işsizlik oranının yüzde 16,5’ten yüzde 13’e
indirilmesi, kayıt dışı istihdamın yüzde 37’den yüzde 30’a indirilmesi Onuncu
Beş Yıllık Kalkınma Planı hedeflerinin ana göstergeleridir. Bilindiği üzere,
Türkiye kriz sonrasında OECD ülkeleri arasında işsizliği en çok azaltan ülke,
2007-2012 döneminde yaklaşık 4,4 milyon ilave istihdam ve kayıt dışı istihdamda
önemli oranda gerileme kaydetmiştir.
Değerli
milletvekilleri, biz büyük bir vizyonu, büyük bir iddiayı ortaya koyduk ve bu
doğrultuda temel politikalarımızı ilerletiyoruz. Yaptıklarımız ve Onuncu Beş
Yıllık Kalkınma Planı ve 2023’e gidecek olan yoldaki bütün güçlülüğün bir ana
özetini yapacak olursak, ülkemizdeki millî iradenin özellikle siyasal
istikrarın oluşması noktasındaki belirlemiş olduğu temel gösterici yol
olmuştur. Dolayısıyla, ülkemizde siyasal istikrarın olduğu ortamda işte
yaptıklarımız ve işte hedef olarak ortaya koyduklarımız.
Değerli
milletvekilleri, elbette ki planlar son derece önemli, elbette ki eksiklerimiz
var, bunları biliyoruz. Gerek ekonomik, politik, sosyal ve siyasal anlamda
gerekse ileri demokrasi anlamında, insan hak ve özgürlükleri noktasında daha
yapacaklarımızı biliyoruz. Onun için 2023, onun için hedefler büyük, onun için
bir bir bu adımları gerçekleştirme noktasında temel politikalarımızı
ilerletiyoruz.
Bu duygu ve
düşüncelerle, Onuncu Beş Yıllık Kalkınma Planı’mızın ülkemize hayırlar
getirmesini diliyor, bir kez daha sizleri saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Bölüm üzerinde
şahsı adına söz isteyen Musa Çam, İzmir Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUSA ÇAM (İzmir)
– Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Onuncu Beş Yıllık Kalkınma Planı üzerinde şahsım adına
söz almış bulunuyorum.
Değerli
arkadaşlar, Anayasa’nın 166’ncı maddesi kalkınma girişimlerinin plana göre
gerçekleştirilmesini öngörmüş, bu doğrultuda ekonomik, sosyal ve kültürel
kalkınmayı planlama, bu amaçla gerekli teşkilatı kurma görevini devlete
vermiştir. Hükûmetler istese de istemese bu sorumluluğun gereğini yerine
getirmek durumundadır. Bu bağlamda, AKP Hükûmeti de bu anayasal görevi yerine
getirmektedir. Kuşkusuz, planlama, toplumların yaşamında, bireylerin yaşamında
zamanın ve olanakların tanzim edilerek, düzenlenerek kullanılması ve yaşanması,
başarıya ulaşmakta, hedefi yakalamakta büyük kolaylıklar sağlayacak bir temel
etkendir. O nedenledir ki anayasal bir zorunluluk olan kalkınma planları
ciddiye alınmalı ve gereken önem verilmelidir. Üç bölüm ve yaklaşık seksen
başlıktan oluşan, ülkemizin geleceğiyle ilgili bu kadar önemli olan bir konunun
böyle, zamana sıkıştırılmış bir dilim içerisinde ve sadece Plan ve Bütçe
Komisyonunda görüşülmüş ve konuşulmuş olmasını doğru bulmuyorum.
Neticede, bu
kalkınma planı Türkiye Büyük Millet Meclisinin ortak ürünü olacaktır.
Dolayısıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisinde var olan diğer komisyonlarda da
kendi alanlarında konuşulması ve tartışılması gerekiyordu. Planın sunum
konuşmasında Sayın Bakan ve Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı Sayın Lütfi Elvan
dediler ki: “3 bine yakın bürokrat ve teknokrat ve teknisyenle birlikte
çalıştık ve iki yıllık bir süreç içerisinde bu metni ortaya çıkardık. Yetmedi,
Türkiye çapında 81 ilde 7 bine yakın sivil toplum örgütleri ve meslek
kuruluşlarıyla birlikte oturduk ve bu planı hazırladık.” Yani toplam 10 bine
yakın insanın hazırlamış olduğu bir plan bu. 10 bin kişiyle oturup çalıştınız
ama ne yazık ki Anayasa Komisyonunda bu plan görüşüldü mü? Hayır. Adalet
Komisyonunda görüşüldü mü? Hayır. Millî Eğitim Komisyonunda görüşüldü mü?
Hayır. İçişleri Komisyonunda görüşüldü mü? Hayır. Dışişleri Komisyonunda
görüşüldü mü? Hayır. Millî Eğitim Komisyonunda görüşüldü mü? Hayır.
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonunda görüşüldü mü? Hayır. Çevre
ve Şehircilik Komisyonunda görüşüldü mü? Hayır. Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonunda görüşüldü mü? Hayır. Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunda
görüşüldü mü? Hayır. Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonunda görüşüldü mü? Hayır. Hiçbir
komisyonda görüşülmemiş, sadece Plan ve Bütçe Komisyonuna getirilmiş ve
gece yarılarına kadar çalışılmış ve ondan sonra da buraya getirilmiş. Bu, doğru
bir plan değildir. Konunun ihtisas komisyonlarının tamamında görüşülüp ve
tartışıldıktan sonra Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmesi gerekirken ne yazık
ki bu komisyonlarda görüşülmedi.
Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; bildiğiniz gibi Türkiye planlı kalkınma sürecine “Plan mı
pilav mı?” tartışmaları arasında 1963 yılında geçmiştir. O dönemde bir uzmanlık
birimi olarak Hükûmete destek vermesi için kurulmuş olan Devlet Planlama
Teşkilatı bu iktidar döneminde kapatılmış ve Kalkınma Bakanlığı adıyla
bürokratik yapının bir parçası hâline getirilerek yok edilmiştir. Türkiye’de
sağ ve muhafazakâr partiler ve iktidarlar iktisadi planlamayı pek sevmediler,
sevemediler ve istemediler. Planlı kalkınmayı “Bize plan değil pilav lazım.”
diyerek sürekli hafife aldılar, DPT’yi de pek önemsemediler. DPT gibi bir
ihtisas kurumunu yok etmek de tek adam otoritesiyle yönetilen bu Hükûmete nasip
olmuştur.
DPT’nin faaliyet
gösterdiği dönemde Türkiye Dokuzuncu Planı hazırlandı. Bugün görüşmeye
başladığımız Onuncu Kalkınma Planı ise uzman bir kurumun değil bürokratik
yapının hazırladığı bir plan olarak karşımızda duruyor. Tek adamın
yönetimlerinde, özellikle iktisadi planlamanın yönetim sürecinde fazla bir
işinin olmadığını biliyoruz. Son günlerde yaşadıklarımızın da çok açık bir
şekilde ortaya koyduğu gibi AKP Hükûmetinin planla, programla pek işi yok.
DPT’nin bu Hükûmet tarafından yok edilmesi de bu nedenle şaşırtıcı değildir
çünkü otoriter yönetimler planı, programı asla sevmezler ve istemezler. O,
ihtisasa, uzmanlığa pek önem vermez, aklına geldiği gibi davranmak ister. AKP
Hükûmetinin planla, programla işi olmaz dedim çünkü Hükûmetin bütün kararları
tek bir otorite tarafından alınıyor. Planların, programların, yasaların, hatta
Anayasa’nın, o bir kişinin sabah kafasında esen fikirler karşısında pek bir
hükmü kalmıyor. Bu belgelerde ne yazarsa yazsın, bu kitapta ne yazarsa yazsın,
ne öngörülürse öngörülsün o tek otorite kişi “Hayır, öyle değil böyle
yapılacak.” demişse iş bitmiştir. Buna en güzel örnek Gezi Parkı’nın kışla
yapılmak istenmesidir. Hiçbir ihtiyaç yokken, hiçbir kamu yararı bulunmazken,
sadece Sayın Başbakanın kafasına estiği için Taksim’in göbeğindeki tek yeşil
alan olan bir park, AVM, otel, rezidans, kongre merkezi, olmazsa şehir müzesi,
o da olmazsa boş bir binaya dönüştürülmek isteniyor. Bir planlama yapsak o
bölgenin en büyük ihtiyacının yeşil alan olduğunu görürüz. Plana inanmayan bir
zihniyet, yeşil alanları beton yığınlarına dönüştürmekte ısrar ve inat ediyor.
Bu tek adam sadece yeşil alanları betonlaştırmakla kalmıyor, “bunlar var ya
bunlar” diye parmağını sallayarak halkımızı ayırdığı kutupların birbirlerine
karşı beton gibi sertleşmesine de yol açıyor.
AKP iktidarı
döneminde yapılan ilk plan Dokuzuncu Kalkınma Planı’ydı. 2007-2013 yıllarındaki
yıllık programların bu planın hedeflerinin gerçekleştirilmesine yönelik olarak
hazırlanması gerekirdi. Çünkü plan Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir kararı,
yıllık program ise bir Bakanlar Kurulu kararıydı. Dokuzuncu Plan’da Türkiye
ekonomisinin, 2007-2013 yıllarını kapsayan yedi yıllık plan döneminde yıllık
ortalama yüzde 7 oranında büyümesi hedeflenmişti ancak her ne hikmetse bu plan
döneminde hazırlanan hiçbir yıllık programın millî gelir büyüme hedefi,
kalkınma planındaki yüzde 7 hedefinin gerçekleştirilmesine yönelik değildi.
Değerli
arkadaşlar, IMF’ye olan borçların bitirildiğini söylediniz. Doğrudur, son
taksit de ödendi. Halkımızın vermiş olduğu vergilerle kapatılmış olan bu IMF
borcundan sonra şimdi size birkaç rakam vermek istiyorum: Sizden önce, 2002’den
önce, Türkiye’de çok partili yaşamın başından 2002’ye geçen elli altı yılda iş
başına gelen hükûmetler 95 milyar dolar iç borç, 130 milyar dolar dış borç, 8
milyar dolarlık özelleştirme, 542 milyar dolar vergi geliri olmak üzere toplam
775 milyar dolar para kullandı. Sizin döneminizde ise, 2003-2012 yılları
arasında, 135 milyar dolar iç borç, 207 milyar dolar dış borç, 38 milyar
dolarlık özelleştirme, 1,1 trilyon vergi geliri olmak üzere toplam 1,5 trilyon
lira para kullandınız. AKP, sadece on yılda kendisinden önceki 42 hükûmetin 2
katı kadar da kaynak kullandı. Ama 2 kat kaynak kullanmanıza rağmen bugün 44
milyon kişi iki günde bir, bir kap et yemeği yiyemiyor; 26 milyon kişi kendine
yeni bir elbise alamıyor, eskilerle idare ediyor; 58 milyon kişi evinde eskiyen
masa, sandalyesini değiştiremiyor; 61 milyon kişi konut masraflarının altında
eziliyor; 42 milyon kişi borçlarını ödemekte zorlanıyor; 63 milyon kişi evinden
uzakta bir hafta tatil yapamıyor; 49 milyon kişi ucu ucuna geçiniyor ve
beklenmedik bir harcama çıkarsa karşılayamıyor.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye’de en önemli sorun işsizlik ve yoksulluk sorunudur. Bana göre,
Türkiye’deki işsizlik sorunu yüzde 20’ler dolayındadır. TÜİK’in son verilerine
göre işsizlik rakamı 10,1 civarındadır ancak iş bulma umudunu kaybetmiş ve
diğer nedenle iş aramayanlarla birlikte yüzde 16,8’e ulaşmakta, eksik ve
yetersiz istihdam edilenlerle birlikte ise yüzde 20,2’ye ulaşmaktadır. Çalışma
yaşındaki yurttaşlarımızdan her 4 kişiden 1’i işsizdir. İşsizlik, gençlerin
arasında ve okumuş nüfus grupları arasında çok daha yaygındır.
Değerli
arkadaşlar, Türkiye’de esneklik ve güvencenin bir arada olma olasılığı yoktur.
Kayıt dışı, esnek çalışmanın bir türüdür ve zaten Türkiye’de kayıt dışılık
nedeniyle çok esnek bir çalışma türü de vardır.
Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; bu planın başında, başlangıcında Türkiye’nin bir diğer
önemli sorunu da dar ve sabit gelirli halkımızın vergi adaletsizliği altında
inim inim inlemekte oluşudur. Zenginden vergi alamayan AKP, KDV ve ÖTV’ye
bindirerek yoksulu ve garibanı daha da ezmektedir. 11 milyon emekli, ülkemizde,
ne yazık ki BAĞ-KUR’lusu da SSK’lısı da emeklisi de insanca bir hayat
sürdürecek emekli maaşlarını alamamaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSA ÇAM
(Devamla) – Ama, Onuncu Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda emeklilerle ilgili
paragraflar bulmakta zorlanıyorum. Diliyorum ve istiyorum ki büyük emekler
verilerek hazırlanmış olan bu planın yine, uygulanmasında Parlamentonun ve
Bakanlar Kurulu karar ve söz sahibi olmasıdır. Ama, biz biliyoruz ki yine o tek
kişi kararı verecek ve sizler de ona uymak zorunda kalacaksınız diyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Böylece, planın
üçüncü bölümü ve tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, planın
Hükûmete geri verilmesine dair gerekçeli önergelerin işlemlerini yapacağız.
Başkanlığa verilmiş bulunan 24 adet geri verme önergesi sırasına göre
numaralandırılmış ve bir takımı Hükûmete verilmiştir. Hükûmetin bu önergelerden
bazılarına katıldığı, Başkanlığa gönderdiği tezkereden anlaşılmıştır.
Şimdi, bu
tezkereyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Onuncu Kalkınma Planı ile ilgili olarak verilmiş bulunan 24 adet değişiklik
önergesinden yalnızca 9 numaralı önergeye katıldığımızı, diğer önergelerin ise
planın bütünlüğünü bozacağı gerekçesiyle katılamadığımızı bilgilerinize gereği
için arz ederim.
Cevdet
Yılmaz
Kalkınma
Bakanı
BAŞKAN – Şimdi,
Hükûmetin katıldığı önergeleri okutup oylarınıza sunacağım; sonra da Hükûmetin
katılmadığı önergeleri sırasıyla okutacağım ve istendiği takdirde, her önerge
üzerinde, Hükûmete, Komisyona ve önerge sahibine beşer dakikayı geçmemek üzere
söz vereceğim, daha sonra da önergeyi oya sunacağım.
Hükûmetin
katılmadığı önergelerden Genel Kurulca kabul edilen olursa, bu önergeler
üzerinde en sonra yeniden görüşme açılacaktır. Bu görüşme sırasında da
bunlardan her biri hakkında sadece Komisyon, Hükûmet ve geri verme
önergesindeki birinci imza sahibi veya göstereceği bir diğer imza sahibi
konuşabilecektir. Bu görüşme sonunda, geri verme gerekçeleri ayrı ayrı
oylanacak ve kabul edilen geri verme gerekçeleri plan ile birlikte Hükûmete
geri verilecektir. Hükûmet, Türkiye Büyük Millet Meclisince kabul edilen geri
verme gerekçelerini de dikkate alarak, planda uygun gördüğü değişiklikleri
yapacak ve bu hususları bir raporla Genel Kurula sunacaktır. Bu rapor üzerinde,
İç Tüzük’ün 72’nci maddesine göre Genel Kurulda müzakere açılacaktır.
Önerge işlemleri
bittikten sonra planın tümü, varsa yapılan değişikliklerle birlikte, açık
oylamaya sunulacaktır.
Şimdi, önce
Hükûmetin katıldığı önergeleri okutmaya başlıyorum.
Birinci sırada 9
numaralı önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
476 sıra sayılı 10. Kalkınma Planında yer alan 190. paragrafın aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ederiz.
Değişiklik metni:
Koruyucu ve önleyici hukuk yaklaşımı yaygınlaştırılacaktır. Hukuk
uyuşmazlıklarında basitleştirilmiş bir yargılama usulü uygulanacaktır. Aynı
uyuşmazlık konusunda doğacak kolektif menfaatlerin korunmasına hizmet edecek
grup davaları sistemi getirilecektir.
Ali Rıza Öztürk Musa Çam Birgül Ayman Güler
Mersin İzmir İzmir
Levent
Gök Mahmut
Tanal
Ankara İstanbul
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, bilindiği gibi Hükûmet bu önergeye katılmıştı.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Şimdi, Hükûmetin
katılmadığı önergelerin işlemini yapacağız.
Önergeleri sırasıyla
okutup görüşme açacağım ve sonra oylarınıza sunacağım.
Birinci sırada 1
numaralı önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
10'uncu 5 Yıllık Kalkınma Planı'nın 2. sayfasının 5'inci paragrafının plan
metninden çıkarılarak aşağıdaki ibarenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
"5.
Dünyadaki hakim eğilimler, politik ekonominin sermaye lehine dizayn ettiği
dünya sistemi, özel sektör odaklı bir ekonomiyi hakim kılmış, kamuyu ise
toplumsal taleplerin bastırılması ve yerellerde sermaye lehine pazar
örgütlenmesinin önündeki engellerin kaldırılması noktasında bir araç olarak
dizayn etmektedir. Gelinen noktada serbest piyasa ekonomisinin genel kitleler
üzerindeki tahripkâr etkisi ve yerel hükümetler eliyle yarattığı hak gasplarının
vardığı boyut açıktır. Bu çerçevede kamunun bu politikalara karşı toplumsal
sömürüyü engelleyici bir tavır ve politika tercihince bulunmasının, toplumsal
hak ve adalet boyutundaki önemi açıktır."
İdris Baluken Pervin Buldan Adil Zozani
Bingöl Iğdır Hakkâri
Hasip
Kaplan Ertuğrul
Kürkcü
Şırnak Mersin
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Sermayenin yerel
hükûmetler eliyle pazar inşa etme çabaları ve yerelleri sadece bir sermaye
karakolu niteliğine indirgeme girişimleri çağımızın en büyük kapitalist saldırı
araçlarından biri hâline gelmiştir. Kamunun sermaye değil, toplum ve emek
odaklı bir tavır içinde olması önemlidir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
10'uncu 5 Yıllık kalkınma Planı'nın 5'inci sayfasının 17'inci paragrafının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"17. Giderek
derinleşen küreselleşme dünya toplumlarının her alanına çok boyutlu olarak
nüfuz ettiği gibi, toplumlar üzerinde ki orta ve uzun vadeli etkisinin
olumsuzlukları da bugün daha net ortaya çıkmıştır. Bunların başında
küreselleşen ve her geçen gün mobilizasyonunu arttıran sermayenin yanında,
yoksullaşan ve yerele hapsedilen büyük emekçi kitleler gerçeği gelmektedir. Bu
süreç aynı zamanda, dünya sisteminin merkez-çevre örgütlenme modeli içerisinde
Türkiye gibi çevre ülkelerde ciddi riskler ortaya çıkarmaktadır. Türkiye kendi
büyüme ve toplumsal refah politikalarını belirlerken, uzun vadede derinleşerek
devam edecek sermayenin küreselleşmesinin risklerini bertaraf edecek bir
perspektifle hareket edecektir."
İdris Baluken Pervin
Buldan Adil
Zozani
Bingöl Iğdır Hakkâri
Hasip
Kaplan Ertuğrul
Kürkcü
Şırnak Mersin
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Dünya ekonomik
sistemi küreselleşmenin ana motoru olarak daha da işlevselleşirken, yerel
hükümetlerin en önemli sorumlulukları, bu sermaye ağının çıkarlarına göre
yerelleri dizayn etmek değil, halkın çıkarlarını göz önünde bulunduran bir
siyaset üretmektir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan
476 sıra sayılı 10. Kalkınma Planının 17. paragrafının sonuna aşağıdaki
ifadenin eklenmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Rahmi Aşkın Türeli Haluk Ahmet Gümüş
İstanbul İzmir Balıkesir
Bülent
Kuşoğlu Musa Çam
Aydın Ağan Ayaydın
Ankara İzmir İstanbul
Bu plana konu
olan 5 yıllık süreçte, Güney-Doğu Asya ve diğer gelişmekte olan bazı ülkeler
tarafından (BRICS ülkeler grubu) dünyanın beklenen büyüme hızının önemli bir
bölümünün gerçekleştirileceği beklenmektedir. Özellikle, Güney-Doğu Asya’da
ortaya çıkan kalkınma hızı, gelişmiş ülkelerin rekabet edebilme ve
sürdürebilirlik yeteneklerini yakından ilgilendirecek bir konudur. Bu nedenle,
Dünya’da belli ülkelerde görülen olağanüstü büyüme rakamlarının
dengelenebilmesi için Batı’nın, uluslararası bölgeselleşme eğilimlerini
destekleyeceği beklenmektedir. Bu anlamda Türkiye için yeni bölgeselleşme
fırsatları çıkmakta ve bu fırsatların Türkiye'nin siyasi ve ekonomik olarak,
istikrarlı bölge komşuları ile değerlendirilmesi uygun olabilecektir.
BAŞKAN –
Hükûmetin katılmadığı önerge hakkında söz isteyen Haluk Ahmet Gümüş, Balıkesir
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
HALUK AHMET GÜMÜŞ
(Balıkesir) – Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Burada
konuşmacıların kalkınma için uluslararası iş birliğinden konuşması gerekirdi
biraz önce ancak bu konu zayıf kalmıştır. Küresel şartlar nedir ve orta ve uzun
vadeli süreçte küresel şartlar nereye doğru evrilecektir? Bu sorular ülkemizin
planlarında ciddi şekilde yer almalıdır. Bu kürsüden biraz önce de ifade
ettiğim gibi, soğuk savaş sonrası oluşan tek kutuplu dünya sistemi son altı
yıldan bu yana hızla terk edilmektedir. Ancak bu terk ediş eski çift kutuplu
dünya sisteminden farklı olarak giderek iç içe geçmiş çok kutuplu bir dünya
sistemine doğru evrilmektedir. Bunu daha açık bir şekilde ifade edebiliriz:
Geleceğin dünyasında kutuplar arası ve bölgesel ilişkiler nasıl olacaktır?
Geleceğin uluslararası bölgesel entegrasyonları kendi içinde homojen ekonomiler
ve homojen yapılar oluştururken bu homojenlik zamanla bölgeler arası ve dünya
çapında uyumlulaşmaya yönelebilecektir. Aynı zamanda bölgesel ekonomiler diğer
ekonomilerle yapılacak anlaşmalar ile âdeta birbirini kesen -teğet geçen değil-
daireler gibi iç içe geçme görüntüleri oluşturabileceklerdir. Bu manzara
bölgeselleşirken dengelenip küreselleşen dünyanın yeni bir görünümü
olabilecektir. Onuncu Kalkınma Planı’nda da bu çok kutuplu sürecin adı gecikmeli
ve eksik de olsa Hükûmetin hazırladığı bir metinde de konmuş oldu; içeriği de
hızla doldurulmalı ve zenginleştirilmelidir.
Bizim uzunca bir
süredir ifade ettiğimiz bu sürecin ülkemizde ciddi etkileri söz konusudur ve
gelecekte de olacaktır. Batı’nın ekonomik hâkimiyetine alternatif olarak
Güneydoğu Asya merkezli yükselen ekonomik gücün doğurduğu jeopolitik
gerilimler, görülen odur ki ancak yeni uluslararası bölgesel entegrasyonlarla
dengelenebilecektir, tabii ki savaş seçeneğine de yeni bir çözüm olacaktır. Bu
kavramın adı uluslararası bölgeselleşmedir. Yeni uluslararası bölgesel
entegrasyonlar, yeni ölçek ekonomilerini doğuracak ve ekonomik modeller gündeme
gelecektir. Dünya ölçek ekonomileri dönemine girmektedir, giremeyenler geride
kalıyorlar. Süreç, ülkemiz açısından son derece kritik karar noktalarında
olduğumuz anlamına gelse de bugünün iktidarı büyük ölçüde bu durumun farkında
değildir olarak anlaşılmaktadır. Genel olarak, Orta Doğu ve özellikle Suriye
politikasında takınılan tavır ve tutumlardan ve şimdi de bu planda uluslararası
alana eksik yaklaşımdan Hükûmetin dünya jeopolitiği ve küresel dengeleri
algılayamadığını ya da çok az farkında olduğunu görüyoruz. Kısaca, Onuncu
Plan’da dünyanın çok kutuplu süreci tanımı konulmasına rağmen bunun nasıl bir bölgesel
entegrasyona dönüşebileceğine ilişkin bir öngörü yoktur. Dünya uluslararası
bölgeselleşme hareketlerini geleceğin yeni dünya dengelerini kurarken, en
önemli stratejik gelişmelerin içine sokmayı düşünürken konu Hükûmetin planında
çok çok zayıf kalmıştır. Dokuzuncu Plan’da Uzak Doğu’daki gelişmelerin dünyaya
etkileri ele alınırken Onuncu Plan’da Uzak Doğu’ya verilen yer Orta Doğu ve
İslam ülkelerine bırakılmıştır. Eğer ülkemiz gerçekleşmesi kuvvetle muhtemel
uluslararası bölgesel entegrasyona ilişkin hazırlık sürecinde pasif kalırsa bu
büyük bir kayıp olacaktır. Pasif kalmamak için atılan adımlarda da jeopolitik
stratejiler ile hareket edilmesi ülkemizin çıkarları gereğidir. Bu jeopolitik
stratejileri bugünkü Hükûmetin ve Dışişleri Bakanlığının çözemediği açıktır.
Ülkemiz, ne yazık ki yakınlaşması gereken politik istikrarı yüksek ve ekonomik
üretim ve kaynak potansiyeli yüksek alanlardan uzak tutulurken,
istikrarsızlığın ve üretimsizliğin kol gezdiği alanlara yakınlaştırılmıştır. Bu
alanlar ülkemizin güneyindedir arkadaşlar.
Teşekkürler. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
10'uncu 5 Yıllık Kalkınma Planı'nın 7'inci sayfasının 27'inci paragrafının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"27.
Türkiye' de son on yılda mali piyasaların düzenlenmesi, denetlenmesi, gözetim
ve alt yapısının oluşturulması çalışmalarındaki uygulamalar, ülkenin
uluslararası sermayeye sonuna kadar açılması, yüksek borçlanma, sürdürülebilir
ve istihdam üretici olmayan bir ekonomik büyüme tablosunu ortaya çıkarmıştır.
Bu politikalar finansal piyasaları büyük karlar kazandırırken, sosyal ve
ekonomik göstergeler toplumun aleyhine işlemiş ve demokrasinin eksikliği daha
da belirginleşmiştir. Sermayeyi ülkeye çekme yönlü çabalar bu sorunu daha da
derinleştirmektedir. Türkiye'nin ekonomik gelişme ve sosyal adalet noktasında ilerleme
sağlayabilmesi için piyasa endeksli, sermaye odaklı ekonomik faaliyetlerine
sınırlılık getirerek reel üretimi destekleyici bir politika tercihi yapması
kaçınılmaz hale gelmiştir.”
İdris Baluken Pervin Buldan Adil Zozani
Bingöl Iğdır Hakkâri
Hasip
Kaplan Ertuğrul
Kürkcü
Şırnak Mersin
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Sermaye odaklı
politikalar Türkiye'de sosyal ve ekonomik adaletsizliği derinleştirmiştir.
Sermaye akımlarını baz alan bir çabadan ziyade, üretim ve bölüşüm ilişkilerini
demokratikleştiren bir siyaset hedefi güdülmelidir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 00.07
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 00.15
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Muhammet Rıza
YALÇINKAYA (Bartın)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 127’nci Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
476 sıra sayılı
Onuncu Kalkınma Planı ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Şimdi diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
476 sıra sayılı Onuncu Kalkınma Planı'nın 142 nolu paragrafının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini ve 144 nolu paragrafından sonra gelmek üzere aşağıdaki
paragrafların eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Şandır Sümer Oral Mehmet Günal
Mersin Manisa Antalya
Mustafa
Kalaycı Erkan
Akçay
Konya Manisa
142. Türk
milletine mensubiyetin gurur ve şuuruna sahip, manevî ve kültürel değerlerimizi
özümsemiş, düşünme, algılama ve problem çözme yeteneği gelişmiş, yeni
gelişmelere açık, sorumluluk duygusu ve toplumsal duyarlılığı yüksek, bilim ve
teknoloji üretimine yatkın, girişimci, demokrat, kültürlü ve inançlı nesillerin
yetiştirilmesi eğitim politikamızın temel amacıdır. Eğitim ve öğretimde imkân
ve fırsat eşitliği sağlanacak, toplumun bütün fertlerinin ilgi, eğilim ve
yetenekleri doğrultusunda eğitilmesi esas olacaktır. 2023 Lider Ülke hedefine
ulaşabilmek için, işgücü talebine duyarlılığı olan, gerekli donanım ve beceri
esnekliğine sahip insan gücü yetiştirilecektir.
145. Eğitimin her kademesinde eğitim
dili Türkçe olup, Türkçe'nin dışında başka bir dilde ana dilde eğitim
yapılamaz. Türkçenin doğru ve güzel kullanımını teminen ana sınıfı ve
ilköğretim kademesinde Türkçe'nin iyi öğretilmesine önem verilecektir.
146. Eğitim sistemi; bilgi toplumunun
gerektirdiği bilgi ve becerilerle donatılmış, uluslararası rekabet yeteneğine
sahip teknoloji kültürü gelişmiş insan gücünün yetiştirilmesini sağlayacak
şekilde yeniden yapılandırılacaktır. Bu çerçevede; eğitim mekânları, eğitim
teknolojileri ve insan gücü imkânları nitelik ve nicelik açısından bilgi
toplumunun gerektirdiği standartlara yükseltilecektir.
147. Eğitimin her
kademesinde müfredatın milli ve çağın gereklerine uygun bir şekilde planlanması
ve uygulanması esas olacaktır.
148. Milli birlik ve bütünlüğün
sağlanması, vatandaş ile devlet arasındaki yakınlaşma ve çeşitli ön yargıların
giderilmesinde önemli katkılar sağladığını düşündüğümüz din eğitiminin
okullarda devlet eliyle verilmesi sağlanacaktır.
149. Okul öncesi eğitimin 6 yaş grubu dahil edilmek
suretiyle zorunlu temel eğitimin süresi 9 yıla çıkartılacak ve iki kademeli
olarak yapılandırılacaktır. Bu çerçevede, milli bütünlük bilincinin
geliştirilmesi, ahlaki ve manevi değerlerin güçlendirilmesi ve sosyalleşmenin
sağlanması için okul öncesi eğitim yaygınlaştırılacak ve bu yaş grubundaki
nüfusun daha erken yaşta örgün eğitim programı kapsamına alınması sağlanacaktır
Fiziki mekan, insan gücü ve program imkanları geliştirilerek 4-5 yaş gurubunu
kapsayan okul öncesi eğitim yaygınlaştırılacaktır.
150. İlköğretimde bilgisayar destekli
"rehberlik" yoluyla öğrenciyi tanıma teknikleri geliştirilecek ve
yetenek ağırlıklı değerlendirme yöntemleriyle etkin bir yönlendirme yapılacak,
altıncı ve yedinci sınıftan itibaren de kabiliyetlerin ortaya çıkarılmasına ve
mesleğe yönlendirmeye yardımcı olması amacıyla seçmeli derslere ağırlık
verilecektir. Üstün zekâlı ve üstün yetenekli öğrencilerin özel eğitim
imkânlarına kavuşturulması sağlanacaktır. Yüksek başarı gösteren ortaöğretim
öğrencilerinin ilgi, istek ve yeteneklerine göre sınavsız ve devlet bursu ile
üniversite öğrenimine devam etmeleri sağlanacaktır.
151. Özel eğitime ihtiyaç duyan bireylerin
tanımlanması, sınıflandırılması, özel eğitim kurumlarının yaygınlaştırılması ve
denetlenmesi ile eğitim program ve denetlenmesi ile eğitim programlarının günün
ihtiyaçlarına göre yeniden değerlendirilmesi sağlanacaktır. Özel eğitim
hizmetleri okul öncesi eğitim, ilköğretim, ortaöğretim, yükseköğretim ve
yetişkinleri kapsayacak şekilde yaygınlaştırılacaktır. Özel eğitim öğretmeni ve
yardımcı personeli yetiştirilmesine önem verilecektir.
152. Ekonominin ihtiyacı olan ara
insan gücünün yetiştirilmesi amacıyla örgün ve yaygın meslekî-teknik eğitime ve
beceri kazandırıcı eğitime ağırlık verilecek, eğitim programları meslek
standartlarına dayalı olarak yeniden düzenlenecektir. İstihdam edilebilirliği
artıran mesleki eğitimin orta öğretim içindeki payı yükseltilecektir. Mesleki
ve teknik ortaöğretim kurumları ile meslek yüksek okulları arasında program
bütünlüğü sağlanacaktır. İş hayatı ile meslekî ve teknik eğitim arasında
ilişki, iletişim ve etkileşim geliştirilecektir.
153. Orta öğretim; program türünü esas alan, yatay
ve dikey geçişlere imkân veren, çağdaş rehberlik ve yönlendirme hizmetiyle
üniversite sistemine etkin geçişi sağlayan bir yapıya kavuşturulacaktır.
154. Üniversitelerin; ülkemizin
ihtiyaç duyduğu insan gücünü yetiştiren, araştırma yaparak bilim ve teknoloji
üreten, toplumsal gelişmeye önderlik eden, bilimsel yöntemlerle meselelere
çözüm üreten, dünya üniversiteleriyle yarışan eğitim kurumları hâline
getirilmesi esas olacaktır. Üniversitelerin bulundukları yörelerin
potansiyellerine de uygun şekilde uzmanlaşmaları sağlanacaktır. Etkin bir
kalite değerlendirme ve denetimi sistemi oluşturularak özel üniversite
kurulması teşvik edilecektir.
155. Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK); düzenleme,
yönlendirme, koordinasyon, planlama ve denetimden sorumlu bir yapıya
dönüştürülerek yeniden yapılandırılacak; üniversiteler idari ve mali açıdan
özerk ve hesap verebilir hale getirilecektir. Üniversitelerde rektör seçimleri
demokratik esaslara bağlanacak ve iki kademeli olarak uygulanacak seçim süreci
sonucunda ikinci kademe oylamaya katılan en yüksek oyu alan iki adaydan yüzde
50’nin üzerinde oy alan aday Cumhurbaşkanı tarafından atanacaktır.
156. Üniversite giriş sınavı kaldırılacak, bunun yerine
ilköğretim ve ortaöğretimde etkili bir yönlendirmeye bağlı olarak uygulanacak
müfredat ile ortaöğretim başarısını ve ortaöğretim sonunda yapılacak
“Olgunlaşma sınavını” esas alan ve fırsat eşitliğini gözeten üniversiteye geçiş
sistemi uygulamaya konulacaktır.
157. Çağın bilgileriyle donanımlı öğretmen ve
öğretim üyesi yetiştirilecek, bu meslekler çalışma şartları ile özlük ve sosyal
hakları itibariyle cazip hale getirilecektir. Yüksek lisans çalışması veya
öğretim üyeliği amacıyla yurt dışında bulunan akademik insan gücü için
üniversitelerimizi cazip hale getirmek amacıyla gerekli araştırma altyapısı ve
istihdam imkanları oluşturulacaktır. Öğretmenlerin ve üniversite öğretim
üyelerinin özlük hakları ve istihdam şartları çağdaş standartlar düzeyine çıkarılacaktır.
158. Şehit ve gazi çocuklarının her
kademedeki eğitim harcamalarının devlet tarafından karşılanması ve
yükseköğretime girişlerinde kendilerine kontenjan ayrılması temin edilecektir.
159. Yurt dışındaki Türk çocuklarının millî
kimliklerini korumaları ve geliştirmeleri için sağlanan eğitim imkânları
artırılacaktır.
BAŞKAN – Evet,
Hükûmetin katılmadığı önerge hakkında söz isteyen Zühal Topcu, Ankara
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
ZÜHAL TOPCU
(Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Onuncu Kalkınma Planı’nın
eğitim politikalarına ilişkin paragraflarıyla ilgili vermiş olduğumuz önerge
hakkında söz almış bulunuyorum.
Eğitim,
kalkınmanın en önemli göstergelerindendir, kalkınmanın itici gücüdür ama
eğitime yönelik icraatların bu yukarıda bahsettiğimiz ifadelerle çok fazla
örtüşmediğini de bu arada özellikle belirtmek isteriz.
Adalet ve
Kalkınma Partisi iktidara geldiğinde 7 yaşında olan ve okula yeni başlayan bir
çocuk bugün 18 yaşında. Bu gençleri ifade eden en önemli özellikler ise AKP
iktidarı döneminde eğitime başlamış ve şu anda hâlen eğitimlerine devam ediyor
olmalarıdır. AKP iktidarı döneminde eğitim için hazırlanan plan ve programlar
bu çocukların geleceğinin şekillenmesinde belirleyici olmuş ve olacaklardır da.
Bu belirleyicilerden oluşan Onuncu Kalkınma Planı’nı değerlendirdiğimizde
ayakları yere basmayan başlıkları da görebilmemiz mümkündür.
Öğretmenlerle
ilgili olarak bugüne kadarki uygulamalarınız, “deneyimli öğretmenlerin
dezavantajlı bölge ve okullarda çalışmaları özendirilecektir.” ifadenizin tam
tersini göstermektedir. Öğretmenlik mesleğini halkın gözünde bu iktidar
itibarsız hâle getirmiştir, öyle bir hâle getirmiştir ki atanamayan yüz
binlerce öğretmen adayı mağdur olup sokaklara dökülmüştür. Mevcut sistemde
çalışan öğretmenler ise bırakın özendirilmeyi, sürekli tehditlerle karşı
karşıya bulunmaktadır. Millî Eğitim Bakanlığı yetkilileri öğretmenlerin
tayinlerini bile doğru düzgün becerememiş, eline yüzüne bulaştırmıştır.
Yine, plana göre
-ortaöğretime ve yükseköğretime geçiş sistemi-öğrencilerin, ilgi ve
yeteneklerini dikkate alan bir sisteme kavuşturulacağından bahsedilmektedir.
Artık bunlara inanan kalmamıştır çünkü on bir yıllık iktidar süresince bunların
tam tersi uygulamalarla karşılaşılmıştır. Millî Eğitim Bakanı Avcı’nın
ortaöğretime geçiş sistemiyle ilgili açıklamaları, bu işte hazırlıksız ve
deneyimsiz bir ekip olduğunu da göstermiştir. Sayın Bakan bir gün basının önüne
çıkıyor, “SBS’yi kaldırdık.” diyor, sonra “Okul puanları etkileyecek.” diyor,
sonra “Yanlış anlaşıldı…” gibi savunmalarla sürekli olarak günü kurtarmaya
çalışmaktadır.
Yine, Onuncu
Kalkınma Planı’nda okul türlerinin azaltılıp programlar arasında esnek
geçişlerin sağlanacağından bahsedilmektedir. Düz liselerin tabelaları sökülüp
hepsi Anadolu liselerine dönüştürüldü. Millî eğitimde böylece de bütün sorunlar
halledilmiş oldu. Sınava giren 1 milyon 800 bin öğrencinin 1 milyon 300 bininin
fenden 4 doğru sorusu bile olmadığının, artık bize çok fazla şeyler
anlattığının farkına varmalıyız.
Özellikle
iktidara gelmeden önce mağduru olduğunuz, her platformda da değiştirileceğini
vadettiğiniz YÖK şu anda artık sizin sopanız durumundadır. On bir yılda kendi
aranızda bile uzlaşamadığınız YÖK yasası hâlâ kamuoyuyla da paylaşılmamıştır.
Döneminizde akademisyenlerin özlük hakları yerle bir edilmiştir. Onuncu
Kalkınma Planı’nda “Yükseköğretim kurumları hesap verilebilirlik temelinde,
özerklik, performans odaklılık ve ihtisaslaşma ve çeşitlilik ilkeleri
çerçevesinde kalite odaklı, rekabetçi bir yapıya dönüştürülecektir.”
denilmektedir. Eğitimde kalitenin sınıf sayısı, okul sayısı ve bilgisayar
sayısına indirgendiği ve zihniyet dönüşümünün gerçekleştirilemediği günümüzde,
hesap verebilmeden, performans odaklılık ve ihtisaslaşmadan bahsetmemiz pek
mümkün olmayacaktır. Özellikle son beş yılda toplam işsizler içerisindeki
üniversite mezunlarının yüzdelerindeki artış ise kaygı verici hâle gelmiştir.
Beş dakikaya
tabii ki birçok sorunu sığdırabilmemiz de mümkün gözükmemektedir.
Özellikle 4+4
eğitim sisteminin bugün basında yer alan raporları gerçekten millî eğitimin çok
vahim bir durumda olduğunu göstermiştir ve artık bu sistemin iflas ettiğini de
rakamlar bize vermektedir.
Biz MHP olarak,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak özellikle eğitimde ayakları yere basan,
tutarlı, gerçekleşebilir ve geleceği kucaklayan eğitim politikalarının artık
acilen geliştirilmesi ve uygulanmasını öneriyoruz.
Teşekkür
ediyoruz. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
6 numaralı
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Onuncu Kalkınma Planı’nın 157 nolu
paragrafının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Şandır Sümer Oral Mehmet Günal
Mersin Manisa Antalya
Erkan
Akçay Alim
Işık
Manisa Kütahya
157. Örgün ve
yaygın eğitim kurumlarında bilgi ve iletişim teknolojisi altyapısı
geliştirilecek, öğrenci ve öğretmenlerin bu teknolojileri kullanma
yetkinlikleri artırılacaktır. Teknolojinin eğitime entegrasyonu konusunda nitel
ve nicel göstergeler geliştirilerek etki değerlendirmesi yapılacaktır.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
FATİH Projesi çok
maliyetli ve çok değişik etkileri olan bir projedir. 16 milyon tablet
bilgisayarının ekonomik maliyetinin ne olacağı, projede vurgulandığı gibi
Türkiye'de üretiminin mümkün olup olmayacağı ve milyonlarca tabletin
kullanımında gizli bir maliyet ve içinden çıkılamayacak problemler oluşturacak
bakım-onarım gider ve sorunlarının nasıl aşılacağı incelenmeden bu proje
aceleyle uygulamaya konulmuştur. Ayrıca, öğrencilere ücretsiz dağıtılması
öngörülen ve bir tanesinin fiyatının yaklaşık 1.600 TL olan tablet
bilgisayarının neden fiyatı 300 TL ye kadar düşmüş olan dizüstü bilgisayar
yerine neden tercih edildiği de anlaşılamamıştır.
Dünya Sağlık
örgütü ve Uluslararası Elektromanyetik Güvenlik Komisyonu gibi birimlerce
yapılan uyarılarda, özellikle çocukların İnternet ve cep telefonunun
kullanımlarının kısıtlanması gerektiği vurgulanırken ve dünyanın birçok
ülkesinde okullarda 3G veya Wi-fi cihazlarının kullanımı engellenirken,
Türkiye'de 15 milyon öğrenciye Fatih projesinde nasıl bir altyapı sağlanacağı
sadece teknik açıdan değil, öncelikle sağlık ve güvenlik açısından ne
getireceği de Bakanlık tarafından dikkate alınmamıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler.. Önerge kabul edilmemiştir.
7 numaralı
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
476 sıra sayılı Onuncu Kalkınma Planı’nın 173 nolu paragrafının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini ve 174 nolu paragrafından sonra gelmek üzere aşağıdaki
paragrafların eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Şandır Sümer Oral Mehmet Günal
Mersin Manisa Antalya
Mustafa
Kalaycı Erkan
Akçay
Konya Manisa
173. Yaşam
kalitesini ve yaşama sevincini geliştiren, insan ömrünü uzatan, vatandaşın ve
hizmet sunanların memnuniyetini esas alan hayatı anlamlı ve değerli kılan bir
sağlık sistemi tesis edilecektir.
175. Koruyucu sağlık hizmetleri ve temel sağlık
hizmetleri, eşitlik ve hakkaniyet prensiplerine uygun olarak; kolay
ulaşılabilir, kullanılabilir ve hasta haklarına saygılı bir şekilde devlet
tarafından ücretsiz olarak sunulacaktır. Birinci basamak sağlık hizmet
birimleri güçlendirilecek ve vatandaşların doğrudan başvuracağı "Aile
Hekimliği" uygulaması yaygınlaştırılacaktır.
176. Hastanelerin teknolojik altyapısı ve insan
gücü imkânların iyileştirilecek, yönetim kapasitesi geliştirilecektir.
Hastanelerin hasta yatağı, donanım ve insan gücü kapasitesinden daha iyi
yararlanılabilmesi için "tam gün-tam kapasite" çalışması
sağlanacaktır.
177. Özel sağlık kurumları teşvik edilecek, sağlık
turizminin geliştirilmesi için sağlık serbest bölgeleri oluşturulacaktır.
178. Sağlık sigortasının bütün nüfusa
yaygınlaştırılması sağlanacak, tüm vatandaşlar hastane ve hekim seçme hakkına
sahip olacaktır.
179. İlaç, aşı, serum ve tıbbi araç-gereçlerin
Türkiye'de üretimi ile bu konuda yapılacak Ar-Ge faaliyetleri teşvik
edilecektir.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Ali Öz, Mersin Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZ (Mersin) –
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; kalkınma programının bu bölümünde sağlık üzerinde
yapılacak olanlar hesaba katılmış ancak Adalet ve Kalkınma Partisinin on yıllık
iktidarı döneminde özellikle kalkınma projesi olarak sunulanın yaptıklarıyla ne
kadar büyük bir tezat olduğunu burada net bir şekilde görebiliyoruz.
Özellikle aile
hekimliği uygulaması başladıktan sonra sevk zincirine şiddetle karşı çıkıp,
yine, on yıllık süre içerisinde sevk zincirinin ikinci ve üçüncü basamakta geri
getirileceğine dair bir ibarenin bulunması daha önceki yapılanların
yanlışlığını, çelişkisini net bir şekilde ortaya koymakta. Bunun dışında,
sağlıkta, her zaman ifade ettiğimiz gibi, asıl olan şeyin temelinde bu işi
gerçekten yapan, toplum sağlığıyla, toplumun sağlıklı bir şekilde hayatının
idamesi noktasında hekimlerin nasıl yetiştirilmesi gerektiği gerçeğini hiçbir
zaman göz ardı etmemek lazım. Yani bu sağlıktaki projelerde temeline bu işin hizmetini
veren hekimi odak noktaya koymaz iseniz, o zaman sağlıkta yapılacak olan
hizmetin kalitesini yükseltmek, niteliğini artırmak, sağlığın bütçeye vermiş
olduğu yükü azaltmak mümkün olmayacaktır. Dolayısıyla, öncelikli yapılması
gereken, tıp fakültelerindeki eğitim, hekimlerin yetişmesi, hekimlerin dağılımı
gibi noktalarda hassasiyeti ön plana çekmektir. Oysaki yapılan programa
baktığımız zaman, Türkiye’de sağlık alanında ilaç harcamalarında artan miktarı,
ilaç bedelleri çok düşük olmuş olmasına rağmen, kutu sayısındaki ciddi manadaki
artışla ikisinin birbirine örtüşmediğini net bir şekilde görebiliyoruz.
Bu şekildeki bir
programla sağlıkta sonuç almak gerçekten mümkün olmayacaktır. Onun için,
başlangıçta yapılması gereken iş sadece fiziki altyapısının iyileştirilmesi,
hastanelerin yatak sayısının artırılmasının ötesinde sağlık hizmetini sunan,
sağlık hizmetinde temel noktayı oluşturan hekimlerin daha kaliteli, daha
bilinçli, toplumun daha eğitimli olması ana unsur olarak ilk hedefe konulması
gereken unsurdur. Bunlar gerçekleştirilmediği takdirde toplumun her tarafına
gerçekten ulaşılabilir, etkin, kaliteli bir hizmet sunumu mümkün olmayacaktır.
Sağlıkta bugün
performans sistemi olarak bahsedilen ve sık sık eleştirisini yaptığımız bir
sistemle on yıllık sürede aynı şekildeki programı uyguladığınız zaman kaliteli
bir hizmet sunumu söz konusu olamaz. Dolayısıyla sağlıktaki dönüşüm
programıyla, son on yıl içerisinde yapılanla bundan sonraki on yıl
hedeflenenleri yan yana koyduğunuzda ya önceki on yıl yaptıklarınız yanlış ya
bundan sonraki on yıl hedefleriniz birbiriyle örtüşmüyor. O yüzden, baştan
ifade ettiğimiz şekliyle, sağlıktaki verilen hizmetin kalitesini artırmak esas
olmalı. Kaliteyi artırmak için de Türkiye’de tıp eğitimine verilen önemin
yeniden gözden geçirilmesi gerektiğine inanıyoruz. Eğer siz bilinçli, zamanı
ideal kullanabilecek, kaliteyi, niteliği yükseltebilecek bir hekim
yetiştirmekten uzak tavırlar içerisinde olursanız, eğer eğitimlerinizi,
doktorların yetişmesini bu noktada hesap etmezseniz sonuçta sağlıkta baş
edilmez bir külfet hepimizin boynuna tekrar binmeye mahkûm hâle gelecek.
Türkiye’de sağlık harcamaları için ayrılan bu kadar yüksek miktar, aynı şekilde
millet belki kolay erişebiliyor, ulaşılabiliyor ama bu, aynı zamanda hizmetin kaliteli
olduğu anlamına gelmiyor. Aynı zamanda, sağlıkta bireylerin temel hak ve
özgürlükleri olmasına rağmen, kendi bütçelerinden sağlığa ciddi manada ekonomik
olarak katkı sağlamaları da devletin temel ilkesine aykırılık teşkil ediyor. Bu
yüzden, sağlıktaki dönüşümü gözden geçirmek gerekiyor. Ya önceki yapılan on
yıllık faaliyetleri düzeltmek veya bundan sonraki on yıl süre içerisinde
önermiş olduklarınızı karşı karşıya tekrar kıyaslamak gerekiyor.
Sağlıkta,
temelde, çalışanların bugünün şartlarında uğramış oldukları memnuniyetsizlik,
sağlık çalışanlarının uğramış olduğu şiddetler aslında ulaşılabilirliğin çok
kolay olmasıyla orantılı olmakla beraber, kolay ulaşılabilmesi elbette önemli
ancak kaliteli hizmeti ön plana almadan toplumu daha sağlıklı hâle getiremeyiz
diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
8 numaralı
önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan
476 sıra sayılı 10. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nın Kamu Özel İşbirliği Modeli
ile Hastaneler yaptırılmasını ve işletilmesini öngörmesi sağlık sektörünü
(cihaz ve sarf malzemesi imalatını) yok edecektir. Bu nedenle 10. BYKP’da bu
yöntemle hastane yatırımlarının her il için bir hastane olarak
sınırlandırılmasını arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Rahmi Aşkın Türeli Bülent Kuşoğlu
İstanbul İzmir Ankara
Musa
Çam Aydın Ağan
Ayaydın
İzmir İstanbul
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen, Bülent Kuşoğlu Ankara Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT KUŞOĞLU
(Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Onuncu Beş Yıllık
Kalkınma Planı üzerinde verdiğimiz bir önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum.
Konu şöyle değerli milletvekilleri, biliyorsunuz sağlık çok önemli bir konu.
Sağlık harcamaları da sürekli olarak bizde artıyor. Bundan önceki plan
döneminde de, Dokuzuncu Plan döneminde de sürekli bir artış vardı, Onuncu Beş
Yıllık Kalkınma Planı’nda da ifade edildiği şekilde sağlık harcamalarının
artışı önemli bir sorundur, artmaya devam edecektir, bunun mutlaka önlenmesi,
makul bir düzeye getirilmesi gerekiyor çünkü sağlık harcamaları önemli ölçüde
özellikle sağlık sektöründe cihaza dayanır, sarf malzemesine dayanır, yeni
teknolojiye, yüksek teknolojiye dayanır. Yüksek teknoloji de bizim dışarıdan
ithal ettiğimiz bir alan, sağlıkta özellikle. Çok fazla para veriyoruz sağlıkta
yüksek teknoloji ithali için, yüksek teknoloji gerektiren cihazları ve sarf
malzemelerini ithal etmek için. Bu, sürekli olarak harcama özellikle bizim gibi
gelişmekte olan ülkelerde büyük bir sorundur. Şimdi, plan bunu hedef olarak
almış ama diğer taraftan da… Ondan önce şunu da belirteyim: Bizdeki bu cihaza
dayanan sağlık sektörü 2 milyar dolarlık bir sektör aşağı yukarı. Bunun yüzde
85’i ithale dayanır, yüzde 15’i yerli üretimdir ve son zamanlarda bunda bir
artış olmaya başlamıştır son yirmi, yirmi beş sene içerisinde. Sağlık
sektörümüzde cihaz ve sarf malzeme üreticilerinde, imalatında önemli ölçüde bir
artış söz konusu olmuştur. Şu anda yüzde 15’i yerlidir bu sektörün. Bunun da
artması lazım. Özellikle yine son zamanlarda biyomedikal mühendisliği daha önce
yoktu, biyomedikal mühendisleri mezun olmaya başladılar. Konuyu bilen insanlar.
Yavaş yavaş sektör gelişiyor ancak tam bu aşamada, biz, bu kamu-özel iş birliği
yoluyla hastane kurulmasını, hastane yapımını ve işletmeciliğini getirdik.
Şimdi, kamu-özel iş birliği yoluyla hastane yapımı ve işletmeciliği yine
yabancı para gerektiriyor, finansman gerektiriyor. Bu nereden temin edilecek?
Bu parayı verebilen kuruluşlar yani bu ihaleleri alan kuruluşlar kendi
ülkelerinden bunu getirecekler. Kendi ülkesinden finansman getirecek, kendi
ülkesinin, bu finansmana bağlı olarak, cihazlarını getirecek, sarf malzemesini
getirecek. Kamu-özel iş birliğinde süre en azından yirmi beş yıl; ihaleleri
yirmi beş yıl üzerinden yapıyoruz, yirmi beş yıl, otuz yıl. En az yirmi beş
yıl, otuz yıl dışarıdan, dışarıya bağımlı olarak kendi ülkesinden cihazları
getirecek, sarf malzemesini getirecek. Bu yüzde 15, yeni yeni palazlanmaya
başlayan Türk sağlık sektörü de iyice ölecek, sıkıntıya girecek; hiç altından
kalkılamaz, sürekli olarak sağlık harcamalarının arttığı bir alan olacak. Bunu
biz Komisyonda görüşürken de, Genel Kurulda da dile getirdik ama “Biz ihale
şartnamelerine özel bir hüküm koyacağız, bir kısmının, yerli üretimi teşvik
etme amacıyla Türkiye’den temini şartını getireceğiz.” dendi ama bu geçerli bir
sebep değil, bunu durdurabilecek bir mantık değil. Biz, onun için, verdiğimiz
önergeyle, hiç olmazsa, bu kamu-özel iş birliği modeliyle hastane yapımının ve
işletmeciliğinin sınırlanmasını getirdik. Bu, çok mantıklıdır. Hiçbir plancı,
geleceği planlamak isteyen, görmek isteyen hiç kimse buna “Hayır.” diyemez mantıki
olarak diye düşünüyoruz çünkü yapılan iş sonuç olarak yanlış. Yani bir taraftan
siz sağlık harcamalarını kontrol altına almak, düşürmek istiyorsunuz, doğru,
ama öbür taraftan bunun artması için uygulamada her şeyi yapıyorsunuz. Burada
bir mantıki çözüm olması lazım. Başlanmış olan ihalelere bir sınırlama gelmesi
lazım, bir orta yol bulunması lazım. Bizim önerdiğimiz de budur. Zannediyorum,
Hükûmet politikaları için de uygundur, geleceğimiz açısından da uygundur.
Türkiye'nin
tasarruf yapabilir bir ülke olması lazım. Bu da planda öngörülen konulardan bir
tanesidir. Bu nedenle söz aldım.
Hepinize gecenin
bu saatinde saygılar sunuyorum, iyi akşamlar diliyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
10 numaralı
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
476 sıra sayılı X. Kalkınma planının 197. paragrafının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesi için Hükümete geri gönderilmesini arz ederiz.
“197. Adliyelerin
ve ceza infaz kurumlarının fiziki ve teknik altyapı ihtiyaçlarının yanında
insan ihtiyacı öncelikle karşılanacaktır.”
Kazım Kurt Ferit Mevlüt Aslanoğlu Bülent Kuşoğlu
Eskişehir İstanbul Ankara
Musa Çam Rahmi Aşkın Türeli Aydın Ağan Ayaydın
İzmir İzmir İstanbul
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Kazım Kurt, Eskişehir Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
KAZIM KURT
(Eskişehir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 476 sıra sayılı Onuncu
Kalkınma Planı’yla ilgili vermiş olduğumuz önerge üzerine söz aldım, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle,
kalkınma planının hazırlanması aşamasında katılımcılık konusundaki eksiklikleri
tutanaklara geçmesi açısından söylemek istiyorum: Bu planın hazırlanma aşamasında
kim katılmış ise eline sağlık ancak Türkiye Büyük Millet Meclisinde
milletvekillerinin katılma şansı elinden alınmıştır. Plan, milletvekili
arkadaşlarımıza bugün sabah dağıtılmıştır. Dolayısıyla çoğumuzun okuma şansı,
okuma fırsatı bile olmadan bu planı kabul edeceğiz, bunun çok doğru bir
yaklaşım olmadığını vurgulamak istiyorum. Bu mantık, zaten adaletle ilgili
bölümde de yansıyor. Adaletle ilgili durum tespiti ve hedefler, uygulama
politikaları değerlendirildiği zaman tamamı 15 paragraf. Bu 15 paragrafın da
14’ünde insan yok, sadece 1’inde hâkim, savcı eğitimiyle ilgili bir cümle
konulmuş. Oysa Türkiye'de adaletin adalet saraylarından çok; vicdanlı, hukukun
üstünlüğüne inanan hâkim, savcı ve adliye personeline ihtiyacı var. Bu maddede
getirmeye çalıştığımız düzenleme de bu ceza ve infaz kurumlarıyla adliyelerin
fiziki ve teknik altyapısı ihtiyaçlarının öncelendirilmesi konusuna esas olan
insanın önceliğe alınmasını önermektedir. İnsanı adliyenin ortasına oturtacağız
ki vicdan karar verecek, insanı adliyenin ortasına oturtacağız ki demokrasi
kazanacak. Eğer önümüzdeki beş yıl için böyle bir önerimiz var ise -yani sadece
adliyelerin ve ceza infaz kurumlarının fiziki ve teknik altyapısını düzenlemek,
geliştirmek gibi bir hedefimiz varsa- yine önümüzdeki günlerde sıkıntılı
davalar yaşayacağız demektir.
Şimdi, Dokuzuncu
Kalkınma Planı’na baktığımız zaman, 52’nci sayfasında 320 ve 321’nci
paragraflarda aynı cümleler yazılı ve orada da şöyle diyoruz: “Adalet
hizmetlerinin fiziki imkânlarının geliştirilmesi ve süreçlerin hızlandırılması,
plan döneminde adalet binalarının hükûmet konaklarından ayrılması temel
hedeftir.” Oysa, yedi yıllık süre içerisinde, Türkiye’de, adalete uygun olmayan
yüz binlerce dava açıldı. Bu açılan davaları şöyle koymak lazım: 100 bin kişi başına
açılan ceza davası sayısı Türkiye’de 2.260, İspanya’da 549. O hâlde, insanı bu işin içine sokacağız ki Türkiye’de
hâkim sayısında sizin döneminizdeki gelişmeyi de göreceğiz. 100 bin kişiye
Türkiye’de düşen hâkim sayısı 2012 tarihi itibarıyla 9, Almanya’da 100 bin
kişiye düşen hâkim sayısı 24. Bu noktada, eğer plan adliye hizmetlerinde insan
unsurunu, hâkim, savcı ve ara hizmetlerdeki kadroları geliştirmeye yönelik bir
çaba içerisine girmezse, önümüzdeki süreçte Terörle Mücadele Yasası’nı da,
örgütlenme özgürlüğüyle ilgili yasayı da, seçim yasalarını da, seçim barajını
da, demokratikleştirme konusundaki diğer taleplerimizi de dikkate
almayacaksınız anlamına gelir ki bu, Türkiye açısından çok tehlikeli bir sonuç
yaratır. Türkiye'de temsili sağlayacak yüzde 10 barajını beş yıllık önümüzdeki
Onuncu Plan’da tartışmayacaksak nerede tartışacağız? Eğer bunu hedef olarak
önümüze koymuyorsak demokrasiyi, insan haklarını, özgürlükleri yerleştirme
şansımız olmaz diye değerlendiriyorum ve o nedenle 197’nci paragrafta insan
ağırlıklı önergemize destek vermenizi diliyorum.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
11 numaralı
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan
476 sıra sayılı 10. Kalkınma Planının 213, 217, 219, 220 ve 228 paragrafların
sonuna aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ederiz.
Saygılarımızla,
Rahmi Aşkın Türeli Ferit Mevlüt Aslanoğlu Bülent Kuşoğlu
İzmir İstanbul Ankara
Süleyman Çelebi Aydın Ağan Ayaydın Musa Çam
İstanbul İstanbul İzmir
İzzet
Çetin
Ankara
Kamu kurum ve
kuruluşlarında “Taşeron” işçi çalıştırılmaz.
BAŞKAN – Evet,
önerge üzerinde söz isteyen İzzet Çetin, Ankara Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
İZZET ÇETİN
(Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan Onuncu
Beş Yıllık Kalkınma Planı üzerine verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, pek çok kere değinildi, bu plan gerçekten inancını yitirmiş bir
plan. Çünkü, görüşmelerin başladığı saatten oylamanın yaklaştığı saate kadar ne
bakanların ne milletvekillerinin salonda görüşmelere katılmadığı ortadaydı,
hepimizin gözleri önündeydi. Kimi zaman 40 kişiye kadar düştü milletvekili
sayısı. Buradan da anlaşılıyor ki plan inançsız. Plan, gerçekten, özellikle
benim söz aldığım temel hak ve özgürlüklere ilişkin bölüm, bir bakıma bu Onuncu
Beş Yıllık Plan’ın temeli olması gerekir çünkü insana değer vermeyen, emeğe
değer vermeyen bir planın başarı şansı yoktur. Bu plan emeği dışlamıştır,
insanı dışlamıştır. Burada üzülerek ifade etmek isterim ki planı hazırlayan
bürokratların emekleri için teşekkür ediyorum ama konuya uzak oldukları ortada
çünkü planda, özellikle temel hak ve özgürlükler bölümünde müthiş derecede,
vahim düzeyde hatalar, yanlışlıklar var. Örneğin, burada Gözden Geçirilmiş
Avrupa Sosyal Şartı’nın onaylandığından söz edilmektedir; oysa Türkiye, Gözden
Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı’nın 2’nci maddesinin üçüncü fıkrasını, 4’üncü
maddesinin birinci fıkrasını, 5’inci ve 6’ncı maddelerin tamamını, çekince
koymuş, imzalamamıştır, onaylamamıştır. Kaldı ki 5 ve 6’ncı maddeleri
onaylamayan iki ülkeden biri konumundadır ve bu ülkelerden bir diğeri de
Yunanistan’dır.
Yine, adil,
yeterli ücret hakkını ve ayda 4 haftalık izin hakkını çalışanlardan esirgeyen
bir ülkede eğer hâlâ iktidar mensupları bu belgeye yalan olarak bu cümleleri
yazıyorsa durum çok vahimdir.
Yine, özellikle
Anayasa değişikliğiyle temel hak ve özgürlüklerle ilgili düzenlemede,
Anayasa’nın 90’ncı maddesinde yapılan değişiklikten sonra, uluslararası
sözleşmelerle iç hukuk hükümlerinin çelişmesi durumunda uluslararası
sözleşmelerin geçerli olacağı düzenlemesi yapılmış olmasına rağmen Türkiye’de
hâlâ milletvekilleri tutsaktır; bu da çelişkili bir durumu ortaya koymaya
yetiyor.
Yine “Toplantı ve
Gösteri Yürüyüşleri Yasası’na ilişkin, kullanımına ilişkin demokratik temele
dayandırılması amacıyla gerekli değişiklikler yapılmış, işkence ve kötü
muameleyle etkili bir şekilde mücadele edilmiştir.” deniliyor. Oysa kötü
muamele ve işkence, son aylarda özellikle Gezi eylemlerinde de görüldüğü gibi,
Türkiye'de hiçbir dönemde rastlanmayan şiddet boyutuna vardırılmış ve halkına
karşı mücadele eden polislere “Destan yazdınız.” diyerek ödül verilmiştir,
verilmektedir. Yarından sonra gelecek torba kanunda da buna ilişkin düzenlemelere
tanıklık edeceksiniz. Yani bu plan neresinden bakarsanız bakın çelişkilerle
dolu bir plandır, gerçekliği yoktur, inandırıcılığı yoktur.
Yine, aynı
düzenlemede, 228’inci paragrafta “Sendikal haklar ile grev hakkına getirilen
sınırlamalar kaldırılmıştır.” denilmektedir. Bu da koskoca bir yalandır,
kaldırılma bir tarafa, arttırılmıştır. Geçtiğimiz yıl, tam da bugünlerde
taksicilerle ilişkili bir düzenleme yapılırken HAVA-İŞ koluna grev yasağı
getirilmiş, Hamdi Ağa o günden bugüne 305 işçiyi işten atmış, yargı kararlarına
rağmen işe döndürmemekte direnmekte, Hükûmet de seyretmektedir.
Yine, İstanbul
Menkul Kıymetler Borsası da 119’uncu maddeyle bir gece yarısı grev yasağı
kapsamına alınmıştır.
Memurlara ve
diğer kamu görevlilerine toplu sözleşme hakkı tanınmıştır, bu doğrudur ancak
eksiktir. Çünkü toplu sözleşme tahkime mahkûmdur, özgür toplu sözleşme düzeni
burada da yoktur.
Yine, AKP
döneminde kendisinden önce kamuda olmayan taşeron işçi sayısı 500 bini aşmıştır
ve bu konuda tüm muhalefet partilerinin girişimlerine, çabalarına rağmen
iktidar direniyor, dirençle taşeron sistemini yasallaştırarak kalıcı hâle
getirip emek sömürüsünü had safhaya vardırma eğilimindedir. O nedenle bu
önergenin verilerek bu düzenlemelerin bu plandan çıkartılmasını istedik.
Hepinize teşekkür
ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
12 numaralı
önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan
476 sıra sayılı X. Kalkınma Planı’nın 241’inci paragrafının aşağıdaki şekilde
değiştirilmek üzere Hükümete geri gönderilmesini arz ederiz.
“241. Ulusal
öncelikler ve kamu yararı doğrultusunda faaliyet gösteren STK’ların demokratik
ortamda ve daha sivil bir anlayışla çalışmaları desteklenecektir. “
Kazım Kurt Ferit Mevlüt Aslanoğlu Bülent Kuşoğlu
Eskişehir İstanbul Ankara
Musa Çam Rahmi Aşkın Türeli Aydın Ağan Ayaydın
İzmir İzmir İstanbul
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Kazım Kurt, Eskişehir Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
KAZIM KURT
(Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
milletvekilleri, yine kalkınma planının 241’inci paragrafında sivil toplum
kuruluşlarıyla ilgili bir düzenlemeyi değerlendiriyoruz. Burada, bizim
önergemizde bu maddeye sivil ve demokratik bir yaklaşımın eklenmesi gerektiğini
düşünüyoruz. Çünkü “Ulusal öncelikler ve kamu yararı doğrultusunda faaliyet
gösteren STK’lar öncelikle desteklenecektir.” maddesi, tehlikeli boyutlara
ulaşabilecek bir maddedir. Ulusal öncelikler nelerdir? Ulusal öncelikleri
tespit etmek durumunda olan kimdir ve bu hangi amaçla kullanılacaktır? Oysa
sivil toplum kuruluşları gerçek anlamda sivil olmalıdır, demokrat olmalıdır ve
demokrasiyi özümseyebilmelidir. Sivil toplum kuruluşları ısmarlama politika
yapacak, ısmarlama çalışmalar yapacak kuruluşlar ise bu doğru bir yaklaşım
olmaz. O toplumun da sivil toplum olduğu iddia edilemez.
Türkiye’de geçmiş
dönemde, 2006 yılında Belediyeler Yasası’nda doğru bir yaklaşımla kurulan kent
konseyleriyle ilgili iktidarınız döneminde yapılan uygulamalara baktığımız
zaman hiçte amacına ulaşmadığını görüyoruz. Bir kere 3 bin küsur belediyenin
içerisinde kent konseyini kuran 200 civarında belediye. Bunun sebebini
sorduğumuz zaman, “Niçin bu kurma konusunda teşvik yapılmıyor?” diye sorduğumuz
zaman, Bakanlık kent konseyi sayısını bile bilmiyor ama çalışan kent
konseylerinde ciddi anlamda faaliyetler sürdürülüyor. Oysa, bu tür kurumlar
sivil olmalı; yöresel, bölgesel ve o ihtiyaçları karşılayacak koşullara göre
kendini ayarlayabilecek esneklik içerisinde olabilmeli, davranabilmeli.
Sivilliğin mantığı budur. Sivilliğin öncelikle kafada başlaması gerekir ve
arkasından uygulamada yürüyüp gitmesi gerekir.
Şimdi de
önümüzdeki süreç içerisinde kurulması planlanan gençlik konseyleri var. Gençlik
konseylerinin kuruluşuyla ilgili Gençlik ve Spor Bakanlığını
görevlendirirseniz, işte, yanlışı yapmış olursunuz. “Gençlik konseylerinin
bütçesini Gençlik ve Spor Bakanlığı ayarlar, verir, dağıtır.” dediğiniz anda,
gençlik konseylerini de Spor Bakanına bağımlı hâle getirirsiniz ve o, hiçbir
zaman sivil bir toplum, demokratik bir toplum olmaz.
Biraz önceki
maddede söylemeye çalıştığım gibi, insanların örgütlenme özgürlüğünün önünü
açmazsak, hak arayan, örgütlenmek isteyen insanların üzerine biber gazıyla,
TOMA’yla gidersek o zaman sivil toplumu yaratma şansımız olmaz. İnsanların en
doğal haklarından birisi, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası çerçevesinde
özgürce toplanabilmek, özgürce düşüncelerini aktarabilmek olanağı herkese
tanınmalıdır; devletin birinci görevi budur. Eğer devlet bu görevini yapmıyor
ve bu görevini yapanlara farklı soruşturmalar açıyorsa sıkıntılar başlıyor
demektir. Türkiye’de şu zamana kadar emniyet güçleri aleyhine işletecek adli
soruşturmalarda nedense bir fren söz konusu oluyor. Bu konuda hiçbir savcı
ciddi adım atamıyor, hiçbir savcı delil toplayamıyor, çalışan kameralar
kapatılıyor, çalışan kameralar bozuluyor ve insanlarımızın bu konudaki hak
arama imkânı elinden alınıyor. Oysa, sivil toplumun teşviki, sivil toplumun
desteği bu konuda verilecek olan önceliklerle söz konusu olur. Eğer, siz, sivil
toplum kuruluşları içerisinde öncelik verme konusunda ulusal öncelikler ve kamu
yararı diye bir sınırlama koyacak olursanız sivillikten de demokrasiden de
insan haklarından da uzaklaşmış olursunuz.
O nedenle, bu
önergemizin kabulünde yarar vardır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAZIM KURT
(Devamla) – Önümüzdeki beş yıl içerisinde bu planlamanın yapılmasını gerekli
buluyoruz.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
13 numaralı
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
10. Kalkınma Planının 43'üncü sayfası, 250'inci paragrafında yer alan
"sosyal yardım ve hizmetlerin aile temelli sunulması temin edilecektir”
cümlesinin plan metninden çıkarılarak aşağıdaki ibarenin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
"Kadının
aile ve ev eksenli ücretsiz ve güvencesiz çalışma yaşamından uzaklaştırılıp,
kamusal alanda güvenceli, eşit ücret ve pozitif ayrımcılık ilkesinin
uygulanacağı çalışma yaşamına dâhil edilmesi sağlanacaktır"
İdris Baluken Adil Zozani Pervin Buldan
Bingöl Hakkâri
Iğdır
Hasip Kaplan Ertuğrul Kürkcü
Şırnak Mersin
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Çalışma yaşamı
toplumsal yaşamın diğer alanlarında da varlık gösterebilmenin temel
koşullarından biri olarak değerlendirildiğinde, ülkemizde kadınların bir nevi
sosyal dışlanma da sayılabilecek çalışma yaşamından dışlandığı aşikârdır.
Kadının çalışma yaşamından dışlanıp eve hapsedilmesi bir yandan iş gücü
piyasalarına, gelir getirici faaliyetlere, eğitim ve öğretim imkânlarına
ulaşımında zorluklar yaşamasına neden olurken diğer yandan da toplumsal ve
çevresel ağlar ve etkinlikler kurmasına da engel olmaktadır. Dolayısıyla,
kadının çalışma yaşamından dışlanması toplumsal yaşamın diğer alanlarından
dışlanmasını getirmektedir. Bu bağlamda, sosyal yardım ve hizmetlerin aile
temelli sunulması, kadının sosyal yardım alarak işsizliğinin süreklileşmesine
neden olacaktır. Burada, sosyal yardımdan ziyade, sosyal yardım için kullanılan
kaynağın yeni iş alanlarının açılması ve bu iş alanlarına kadının dâhil
edilmesi için kullanılması, kadının mevcut çalışma yaşamından dışlanıp eve
kapatılmasının önüne geçebilecektir. Bu da sadece çalışma yaşamında değil,
kadının toplumun her alanında yaşadığı ayrımcılığın ortadan kaldırılması için
bir başlangıç noktası işlevini görebilir. Aileye bağlı ve sosyal yardımlarla
geçinen kadın yerine ekonomik özgürlüğünü kazanmış, özgüven sahibi kadınlar
olarak toplumsal, kültürel, sosyal ve siyasal yaşama dâhil olmasının önünü
açacaktır. Çünkü özel alan ve kamusal alan arasındaki eşitsizlik ve
adaletsizliklerin giderilmesi noktasında kadının kamusal alanda çalışması kilit
rol oynamaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
14 numaralı
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
10. Kalkınma Planı'nın 188'inci sayfasında bulunan 2.1.11. İstihdam ve Çalışma
Hayatı başlıklı bölümün, 312 numaralı paragrafında yer alan "İşgücü
piyasasında etkinliğin artırılması amacıyla güvenceli esnek çalışma, kıdem
tazminatı, alt işverenlik, sosyal diyalog, aktif ve pasif işgücü programları
gibi alanlarda sosyal taraflarla birlikte uzlaşıyla ilerleme kaydedilmesi
gerekmektedir." cümlesinin plan metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
İdris Baluken Adil Zozani Pervin Buldan
Bingöl Hakkâri
Iğdır
Hasip Kaplan Ertuğrul Kürkcü
Şırnak Mersin
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
İstihdam ve
çalışma hayatına ilişkin durumla ilgili tespitlerin yapıldığı bölümde,
gelecekte yapılması gerekenlere işaret edilmesi plan tekniği bakımından hatalı
bir durumdur. Kaldı ki, çalışma yaşamında yaşanan sorunların, iş kazalarından
meslek hastalıklarına, sendikalı sayısının düşüklüğünden işten atmalara, grev
yasaklarından, sendikaların itibarsızlaştırılmasına, kayıt dışı istihdamdan
işsizlik fonunun amacı dışında kullanılmasına kadar pek çok sorun, alt
işverenlik denilen taşeronlaştırma sistemi, esnek, güvencesiz, geçici kuralsız
çalıştırmanın yaygınlaşmasından ve sendikasız çalışmadan kaynaklanmaktadır.
Önerimizle, çalışma hayatındaki sorunlara kaynaklık eden taşeronlaştırma ve
esnek, kuralsız çalışmanın önüne geçilmesi hedeflenmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
15 numaralı
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
476 sıra sayılı Onuncu Kalkınma Planı’nın 314-323 no.lu paragraflarının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini ve 328 no.lu paragraftan sonra gelmek üzere aşağıdaki
paragrafların eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Şandır Sümer Oral Mehmet Günal
Mersin Manisa Antalya
Mustafa
Kalaycı Erkan Akçay
Konya Manisa
314. İşsizlikle
mücadelenin esasını, istihdam odaklı sürdürülebilir büyümenin
gerçekleştirilmesi, istihdam edilebilirlik düzeyinin yükseltilmesi ve girişimci
odaklı piyasanın tesis edilmesi oluşturacaktır. Bu çerçevede, Türkiye'nin sahip
olduğu bütün üretim faktörlerinin etkin ve verimli bir şekilde, en üst düzeyde
üretim sürecine dâhil edileceği tam istihdamı esas alan ekonomi programının
uygulamaya konulmasıyla, rant ekonomisinden yatırım-üretim-istihdamı sürekli
artırmayı öngören üretim ekonomisine geçilecektir.
315. Özel
teşebbüsün uzun vadeli yatırım kararları alabileceği uygun yatırım iklimi
oluşturulacak, küçük ve orta ölçekli işletmeler desteklenecek, doğrudan yabancı
sermayenin katma değer ve istihdam yaratmak üzere yapacağı yatırımlar
özendirilecektir.
316. İş ve
yatırım ortamı iyileştirilerek yüksek katma değer yaratan ve yüksek
verimlilikte faaliyet gösteren girişimcilik desteklenecektir. Kendi işini
kurmak isteyen üniversite ve mesleki eğitim mezunu gençler desteklenecektir.
Uzun süreli işsizlerin, gençlerin, kadınların ve dezavantajlı grupların
istihdamını özendirmek amacıyla "istihdam esaslı" teşvik politikası
etkin bir şekilde uygulanacak, işe alınan her ilave işçi için belirli süreyle
sigorta primi, muhtasar vergi ve enerji bedeli gibi hususlarda avantajlar
sağlanacaktır.
317. İstihdam
üzerindeki vergi ve sosyal güvenlik primi yükü azaltılacaktır.
318. Yatırım
yapma ve işçi çalıştırmaya ilişkin bürokratik işlemlerin sayısı azaltılacak ve
süresi kısaltılacak, organize sanayi bölgeleri ile sanayi ve ticaretin yoğun
olduğu yerlerde vergi, sigorta ve maliyeye ilişkin bürolar açılarak bu
hizmetlerin girişimcinin ayağına götürülmesi sağlanacaktır. Kayıt dışı işçi
istihdamına yol açan mevzuat, maliyet, denetim yetersizliği, bürokrasi gibi
hususlarda alınacak tedbirlerle kayıtlılık özendirilecek, kaçak yabancı işçi
istihdamını önlemeye dönük uygulamalar etkin hale getirilecektir. Bu çerçevede
kaçak yabancı istihdamında uygulanan cezaların caydırıcılığı sağlanacaktır.
319. Toplumun
ortalama eğitim seviyesi yükseltilmek ve vasıf kazandırılmak suretiyle beşeri
sermayenin ve iş gücünün istihdam edilebilirlik düzeyi geliştirilecektir.
Eğitim sistemi ile iş gücü piyasası arasında güçlü bir bağ tesis edilecek ve
işletmelerin ihtiyacı olan nitelik ve nicelikte insan gücünün yetiştirilmesi
sağlanacaktır.
320. İş gücünün ortalama eğitim süresi
artırılacak, yaşam boyu öğrenme kültürü geliştirilecek, mesleki eğitim
standartları yükseltilerek piyasada kabul edilebilirliği artırılacak, özellikle
kadınlara dönük mesleki eğitim ve beceri kazandırma programları
yaygınlaştırılacak, kendi işini kuracak olanlara girişimcilik eğitimi
verilecektir.
321. Mesleki eğitim, yeniden eğitim,
uyum sağlama ve danışmanlık hizmeti sunan özel istihdam büroları
desteklenecektir.
322. Engelliler, yoksullar, uzun süreli işsizler,
gençler ve kadınların iş gücü piyasasına katılımlarını desteklemek ve iş
bulmalarını sağlayacak mesleki vasıf kazandırmak için mesleki eğitim
programları uygulanacaktır. İş gücü piyasası ihtiyaç analizleri doğrultusunda
girişimcilik eğitimi, istihdam garantili programlar, mesleki danışmanlık,
rehberlik hizmetleri, işletmelerde eğitim seminerleri, iş gücü yetiştirme ve
mesleki eğitim kursları gibi aktif iş gücü programları etkinleştirilecek ve
yaygınlaştırılacaktır.
Mesleki eğitim
ile yükseköğretim arasında program bütünlüğü sağlanacak, uygulamalı mesleki
eğitime ağırlık verilerek işletmelerin ve mesleki teşekküllerin bu süreçte
aktif rol üstlenmesi sağlanacaktır.
323. Şehit ve gazi çocuklarının, anne veya
babalarının mesleklerini icra etmek istemeleri hâlinde, gerekli şartları
taşıyanların bu mesleklere sınavsız doğrudan intisabı sağlanacaktır. Gazilerin,
şehit ailelerinin, terörle mücadele ederken mağdur ve malûl olanların ve
engellilerin öncelikli olarak işe yerleştirerek üretime katkıda bulunmaları
sağlanacaktır.
329. Vatandaşların geleceğinden emin olması ve
yüksek standartlı bir hayat sürmesi için, bütün nüfusu kapsayacak şekilde
nimet-külfet esasına göre işleyen çağdaş normlarda sosyal sigorta sistemi
oluşturulacaktır.
330. Sosyal sigorta sistemi; hukuki boyutu
itibariyle "uygulanabilir", mali boyutu itibariyle
"sürdürülebilir" ve ilgili taraflarca "kabul edilebilir"
bir yapıya kavuşturulacaktır. Sosyal güvenlik sisteminin bilgi teknolojileri altyapısı
güçlendirilecek, hak kaybını ve mükerrer yararlanmayı önleyen etkili,
erişilebilir ve sürdürülebilir hizmet sunan bir yapı oluşturulacaktır. Sosyal
sigorta programları, aktüeryal denge içinde etkili ve özerk bir yapıda
yönetilecek, sistemin sürdürülebilirliğini sağlamak için fon yönetimi
etkinleştirilecektir.
331. Sigortasız çalışma ve çalıştırma önlenerek
aktif sigortalı sayısı artırılacak ve bu suretle hem sistemin
sürdürülebilirliği sağlanacak, hem de sigortalının mağdur edilmesi
önlenecektir. Kayıt dışı işçi istihdamına yol açan mevzuat, maliyet, denetim
yetersizliği, bürokrasi gibi hususlarda alınacak tedbirlerle kayıtlılık
özendirilecektir.
332. Çalışma mevzuatı işçi ve işveren haklarının
denge içinde gözetildiği bir şekilde tanzim edilecektir. Sendikal haklar çağdaş
normlara uygun hale getirilecektir. Çalışma hayatındaki problemlerin çözümü ve
çalışma barışının tesis edilmesi için çalışma hayatındaki çoklu danışma
mekanizmaları güçlendirilecek ve tarafların etkin katılımları sağlanacaktır.
Çalışanlar arasındaki ücret dengesizliğini giderecek, liyakati ve başarıyı esas
alan bir ücret sistemi oluşturulacaktır.
333. Yurt dışındaki vatandaşlarımızın hak ve
hukukunun korunmasına ve bulundukları ülkelerde karşılaştıkları sorun ve
sıkıntıların giderilmesine ilişkin olarak uluslararası hukuk ve devletlerarası
ilişkiler çerçevesinde her türlü girişimde bulunulacaktır.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Gerekçe.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Önümüzdeki
dönemde, kaynaklarımızın daha fazla refah üreten alanlara yönlendirilmesi için
karar alıcılara yol gösterici bir araç olması beklenen Onuncu Kalkınma Planı
maalesef bu özellikleri taşımamaktadır.
Şekil ve içerik
açısından bakıldığında önceki planlarla önemli farklılıklar olduğu
görülmektedir. Öncelikle, bu planın vizyonu yoktur. Hem bölüm olarak vizyon
bölümü kaldırılmıştır hem de daha önceki planlar gibi temel bir vizyonu
bulunmamaktadır.
Daha önceki
planlarla karşılaştırıldığında, ilk bakışta ülkemizin ihtiyacı olan
önceliklerine yer verildiği görünümünde olsa da derinlemesine incelendiğinde
belirli öncelikleri içermekten uzak ve tüm konuları kapsayıcı bir yaklaşımla
hazırlandığı görülmektedir.
Bu çerçevede;
planın amacına ulaşabilmesi için MHP'nin Parti Programında ve 2011 Seçim
Beyannamesinde de yer alan somut önerilerin Plan metnine eklenmesi
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
16 numaralı
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
476 sıra sayılı 10. Kalkınma Planı’nın 320-321-322 ve 569. paragraflarının Plan
metninden çıkartılmasını arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın Ağan Ayaydın İzzet Çetin
İstanbul İstanbul Ankara
Bülent Kuşoğlu Müslim Sarı Musa Çam
Ankara İstanbul İzmir
Özgür
Özel Kazım Kurt
Manisa Eskişehir
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen İzzet Çetin, Ankara Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
İZZET ÇETİN
(Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
biraz evvelki konuşmamda da söylemiştim, bu Onuncu Beş Yıllık Plan ne yazık ki
emeği dışlıyor. Bunda yadırganacak hiçbir durum yok çünkü Başbakanlık Yatırım
Destek ve Tanıtım Ajansının ilk sayfasında, bir ay öncesine kadar “Türkiye
yatırım ortamı açısından dünyanın en elverişli ülkesidir…” Çünkü en uzun
çalışma ortamı bizde ki bunun haftalık elli dört saate vardığını… Diğer
taraftan da işçileri en az hastalanan ülke. Yılda dört buçuk gün olarak
Başbakanlık bizatihi ilan etmişti. Tabii Başbakan böyle bir ilan yapar da bizim
plan hazırlayıcıları emeği dışlamazlar mı!
Bakınız “İstihdam
ve çalışma hayatı” başlıklı 319’uncu paragrafta “İnsana yakışır iş bağlamında
çalışma koşulları iyileştirilecek.” deniliyor.
Dün pazardı.
Pazar günü Karabük’te kurulan Marzinc fabrikasından 16 işçi kendilerini hasta
hissediyorlar, buradaki Meslek Hastalıkları Hastanesine geliyorlar. 16’sını
birden yatırıyorlar hastaneye. Gerçekten, altı ay olmuş işe gireli, asgari
ücretli. Demir fabrikalarının bacalarındaki demir tozlarından -cıva, kurşun ve
diğer tehlikeli maddeleri üretiyorlar- hemen hemen hepsinin ciğerleri şimdiden
iflas etmiş.
Diğer taraftan,
320’nci paragrafta “Sosyal taraflarla diyalog içinde, tüm işçiler açısından
erişilebilir bir şekilde, bireysel hesaba dayalı kıdem tazminatı sistemi
oluşturulacaktır.” deniliyor.
Değerli
arkadaşlar, yine devam eden bölümde, 321’de alt işverenlik, 322’de de “AB
normları çerçevesinde özel istihdam büroları aracılığıyla geçici iş ilişkisi
uygulaması yaygınlaştırılacaktır.” deniliyor.
Yine buna ilave
edilebilecek 383’üncü paragrafta “Kariyer mesleklerde nitelikli insan gücü
istihdamı teşvik edilecektir.” deniliyor, 385’inci başlıkta da “Kamu personel
sisteminde uygun iş ve kuruluşlardan başlanarak esnek çalışma modeli
geliştirilecektir.” deniliyor. Bunun anlamı “Memurların da canına ot
tıkayacağız.” demektir.
Değerli
arkadaşlar, sizin tabii… Demin de söyledim, bir plan hazırlanırken geleceği
öngörür, geleceği projekte eder; ona göre birtakım düzenlemeler, çalışmalardan
sonra ortaya konulur. Oysa bu plan, geçmişte Başbakanın söylediklerinin ya da
Başbakanın yanlışlıkla ağzından dökülen birkaç cümlenin birkaç yalaka
tarafından -hiç çekinmeden söylüyorum- not edilerek buralara montesinden başka
bir şey değil. Çünkü Başbakan emir buyuruyor ve diyor ki: ”Taşeron sistemini
Türkiye’de yaygınlaştırın.” Çünkü tüccar zihniyet, alt işverenlik sistemini
yaygınlaştır. Bunun için de hemen harekete geçiliyor, sayıları artıyor ve bir
düzenleme… Bu ülkede İş Kanunu var. Her kuruma ayrı bir çalışma kanununa gerek
yok. Çalışanların yüzde 48’i asgari ücretli, taşeronların hemen hemen tamamı
asgari ücretle çalışıyor yani Türkiye’de çalışanların ücretlerini ve çalışma
koşullarını Çin’le eşitlemek için bu planda da açıkça koymuşsunuz. Bunları
esasında siz hem Hükûmet Programı’nızda, Hükûmet Programı’nızın 49’uncu
sayfasında hem de iki yıl açıklamaktan çekindiğiniz Ulusal İstihdam Strateji
Belgesi’nde yazmıştınız geçmişte, iki buçuk yıl önce. Şimdi, o metinleri kalkıp
programa “2014-2019” hedefi diye koymak planın kopyadan ya da Başbakanın
söylediklerinin dercedilmesinden başka hiçbir anlam taşımadığını ortaya koymaya
yetiyor. Yani şimdi siz diyorsunuz ki: “Kariyer mesleklerinde nitelikli insan
gücü istihdamı teşvik edilecektir.” Yarından sonra torba kanun gelecek. Eğer
muhalefet milletvekilleri olarak orada direnmeseydik… 657 sayılı Devlet
Memurları Kanunu’ndaki kariyer meslekleriyle, teklifin ilk hâlinde 35’inci
maddesinde Dışişleri Bakanlığının bir kariyer kurumu, kariyer mesleği olan
büyükelçiliği ne hâllere getirdiğinizi orada gördük. Şimdi kalkıp da burada
“Güçlendireceğiz, teşvik edeceğiz.” gibi yaklaşım bir ezberden başka hiçbir şey
değil yani kamu personel rejimini esnekleştirmek demek “Bu ülkede…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İZZET ÇETİN
(Devamla) - …çalışma ilişkilerini dinamitleyeceğiz.” anlamına geliyor ki bunun
için plana gerek yok, Başbakan ve Hükûmetiniz yeteri kadar yapıyor.
Hepinize teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
17 numaralı
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
476 sıra sayılı Onuncu Kalkınma Planı'nın 758 nolu paragrafının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini ve 760 nolu paragrafından sonra gelmek üzere aşağıdaki
paragrafların eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Şandır Sümer Oral Mehmet Günal
Mersin Manisa Antalya
Mustafa Kalaycı
Erkan Akçay
Konya Manisa
758. Tarım
sektörünün; yüksek verimlilikle ve kaliteli ürün üreten, teknoloji
kullanabilen, ülke insanını besleyebilen ve ihracat kapasitesi yüksek, büyümeye
sürdürülebilir katkı sağlayan bir yapıya kavuşturulması esastır. Tarım sektörü;
üretim, işleme ve pazarlama boyutlarıyla bütüncül bir yapıya kavuşturulacaktır.
761. Tarımsal destekler, ürün arz ve talebini
dikkate alan, üretici refahını artıran, girdi maliyetlerini azaltan, üretim
maliyeti ve ürün fiyatı dengesini gözeten, afete karşı koruyan, üretimde
verimliliği, etkinliği ve kaliteyi artırmayı hedefleyen bir anlayışla
yapılandırılacaktır. Bu kapsamda tarıma sağlanan devlet desteğinin GSYH'ya
oranı yüzde 1,5'e yükseltilecektir.
762. Küçük çiftçilerin desteklenmesi amacıyla
mazot, gübre, ilaç, tohum, fide gibi temel tarımsal girdilerin üzerindeki ÖTV
ve KDV kaldırılacaktır. Orta ve büyük ölçekte üretim yapan çiftçilerin
kullandığı bu girdilerinin üzerindeki ÖTV ve KDV ise kademeli olarak yüzde 50
oranında düşürülecektir. Sulamada ve tarım işletmelerinde kullanılan elektrik
tarifesi farklılaştırılarak çiftçilerimizin ucuz elektrik kullanmaları
sağlanacaktır.
763. Üretici örgütlerinin güçlendirilmesi, tarımsal
işletmelerin rekabet güçlerinin artırılması ve pazarlama ağlarının
geliştirilmesine ağırlık verilecektir.
764. Ülkemiz şartlarına uygun yüksek verim ve
kalitede tohum, fide, fidan ve damızlık hayvan geliştirilmesi ve üretimi
desteklenecek ve dış bağımlılığa son verilecektir. Zararlılara karşı biyolojik
mücadele yanında alternatif mücadele yollarına öncelik verilirken, zirai
mücadele, çağdaş bitki koruma ve gıda güvenliği dikkate alınarak ekolojik
ürünlerin üretimi özendirilecektir.
765. Tarımsal ürünlerin çeşitlendirilmesi, verim ve
kalitenin artırılması, yerinde işlenerek katma değer elde edilmesi ve istihdam
sağlanması, marka olarak pazarlanmasına dayalı temel tarımsal yapılanma
oluşturularak; yatırım ve teknolojiyi kırsal alanlara yöneltmek üzere,
tarım-sanayi entegrasyonunun sağlandığı kırsal cazibe birimleri olan “Tarım
Kentleri” kurulacaktır.
766. Tarım
alanlarının amaç dışı kullanımı ve parçalanması ile toprak ve su kaynaklarının
kirletilmesi önlenecek, gübre, ilaç ve su kaynaklarının verimli ve etkin
kullanımı hususunda çiftçi bilinçlendirilecektir.
767. Ülkemizde
gıda güvenliği ve güvenilirliği çağdaş normlara ulaştırılacak, tüketicinin
korunması ve bilinçlendirilmesi sağlanacaktır.
768. Tarım
ürünlerinde fiyat istikrarının sağlanmasında önemli bir araç olan vadeli işlem
borsaları etkinleştirilecek, ürün borsaları geliştirilecek ayrıca lisanslı depo
kullanımı yaygınlaştırılacak, çiftçimizi ve ürününü risklere karşı korumak
amacıyla, ürün sigortası sistemi ve sözleşmeli çiftçilik müesseseleri
geliştirilecektir.
769. Toplumumuzun
hayvansal protein bakımından dengeli, yeterli ve sağlıklı beslenmesini temin
maksadıyla hayvancılık desteklenecek, hayvan ıslahı, kaliteli yem ve yem
bitkileri üretimi artırılacak, hayvan hastalıkları ve zararlıları ile etkin
mücadele edilecek, hayvan ürünleri sanayi ülke genelinde yaygınlaştırılacaktır.
770. Tarım sektöründe
faaliyet gösteren KİT'ler, tarım satış kooperatifleri ve bankaların rasyonel
çalışmaları sağlanarak tarım sektörünü gerçek anlamda destekleyecek bir yapıya
kavuşturulması temin edilecektir. Tarımsal araştırma enstitüleri ile
üniversitelerin işbirliği içinde araştırma, geliştirme ve kontrol
faaliyetlerini yürüterek yüksek katma değerli tarımsal ürünler elde edilmesi
sağlanacaktır.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önümüzdeki
dönemde, kaynaklarımızın daha fazla refah üreten alanlara yönlendirilmesi için
karar alıcılara yol gösterici bir araç olması beklenen Onuncu Kalkınma Planı
maalesef bu özellikleri taşımamaktadır.
Şekil ve içerik
açısından bakıldığında önceki planlarla önemli farklılıklar olduğu
görülmektedir. Öncelikle, bu planın vizyonu yoktur. Hem bölüm olarak vizyon
bölümü kaldırılmıştır hem de daha önceki planlar gibi temel bir vizyonu
bulunmamaktadır.
Daha önceki
Planlarla karşılaştırıldığında ilk bakışta ülkemizin ihtiyacı olan
önceliklerine yer verildiği görünümünde olsa da derinlemesine incelendiğinde
belirli öncelikleri içermekten uzak ve tüm konuları kapsayıcı bir yaklaşımla
hazırlandığı görülmektedir.
Bu çerçevede;
planın amacına ulaşabilmesi için MHP'nin Parti Programında ve 2011 Seçim
Beyannamesinde de yer alan somut önerilerin Plan metnine eklenmesi
amaçlanmaktadır.
Tarım sektörü;
yüksek verimlilikte ve kaliteli ürün üreten, teknoloji kullanabilen, ülke
insanını besleyebilen ve ihracat kapasitesi yüksek bir düzeye getirilmelidir.
Doğal kaynakların dengeli kullanımını gözeten, büyümeye sürdürülebilir katkı
sağlayan, örgütlü ve rekabet gücü yüksek bir yapıya kavuşturulması
sağlanmalıdır.
Tarım sektörü; üretim,
işleme ve pazarlama boyutlarıyla bütüncül bir yapıya kavuşturulacaktır.
Tarımsal yapı; fiziksel, teknolojik ve toplumsal boyutlarıyla, çağdaş değişim
ve dönüşümlere uygun hale getirilmelidir. Tüm bu amaçlara ulaşabilmek için
tarım sektörünün etkin şekilde desteklenmesi gerekmektedir.
Üretimin
artırılması, ürünlerin işlenerek kıymetlendirilmesi, iç ve dış piyasalarda
pazarlanmasının temin edilmesiyle çiftçilerimizin hayat standardı
yükseltilmelidir. Bu çerçevede, toplumun en mağdur kesimlerinden olan ve AKP
döneminde tarlasını ekmekten vazgeçen, tarlası ve tarımsal makineleri
haczedilen çiftçilerimizin maliyetlerini düşürecek önlemler alınmalı ve girdi
maliyetleri düşürülmelidir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
18 numaralı
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan
476 sıra sayılı 10. Kalkınma planının
761. Paragrafın sonuna aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ederiz.
Tarımsal,
Desteklerin gerçek üreticilere verilecektir. Üretim dışı ödeme alanlarla en
etkin şekilde mücadele edilecektir.
İlhan Demiröz Ferit Mevlüt Aslanoğlu Bülent Kuşoğlu
Bursa İstanbul Ankara
Müslim Sarı Musa Çam Aydın Ağan Ayaydın
İstanbul İzmir İstanbul
Süleyman
Çelebi
İstanbul
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen İlhan Demiröz, Bursa Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
İLHAN DEMİRÖZ
(Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 476 sıra sayılı Onuncu
Kalkınma Planı üzerinde görüşlerimi ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum.
Gecenin ilerleyen bu bölümünde hepinizi saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
Teşekkür
ediyorum.
Evet,
arkadaşlarımın alkışı üzerine mevcut konuşmama şöyle bir girişle başlamak
istiyorum: Eğer bugün buraya bir gözlemci koysaydık, kendi Meclisindeki
çalışmasını planlayamayanlar Onuncu Kalkınma Planı’nı da (CHP sıralarından
“Bravo.” sesleri, alkışlar) normal olarak yapamamışlardır diye ifade ederdi
diye düşünüyorum.
Planı
incelediğimizde arkadaşlar, Hükûmetin tarımı nasıl gözden çıkardığını,
çiftçileri, köylüleri kaderleriyle nasıl baş başa bırakmışsa, bu planda da
tarımla ilgili –inanın- en ufak bir gelişme, ileriye dönük bir öneri, hiçbir
şeyin olmadığını belirtmek istiyorum.
Türkiye
İstatistik Kurumu verilerine göre, 2003-2012 yılları arasında işlenen tarım
alanları 24 milyon hektardan 20,6 milyon hektara gerilemiş. Çiftçiler ekim
alanlarından uzaklaşmış ve çiftçiler perişan olduklarını her fırsatta söylüyor.
Ancak, bugün burada göremediğimiz Sayın Tarım Bakanı Sudan’dan arazi kiralıyor
arkadaşlar, çünkü ülkemizde tarımdan kopuş, çiftçinin toprağından uzaklaşması
söz konusu değil. Sonra, planı incelediğiniz zaman, tarımsal desteklemelerle
ilgili bölümde 2006 yılının baz alındığını ve büyük bir oranda tarım
desteklerinin olduğu ifade ediliyor. Ama bu planı yapan arkadaşlarımız, 2006
yılında çıkan Tarım Kanunu’na göre bütçeden ayrılacak kaynağın gayrisafi millî
hasılanın yüzde 1’inden az olmayacağından, ayrıca akaryakıttaki KDV ve ÖTV ile
destek miktarının aynı miktarda çiftçilerin cebinden çıktığından hiç
bahsetmemektedirler.
Değerli
milletvekilleri, yine bu planı incelediğimiz zaman kooperatifle ilgili, üç
maddede çok kısa bölümler bulursunuz. Çünkü, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının,
kanun hükmünde kurulan bu bakanlığımızın amaçları bölümüne baktığınız zaman,
orada da kooperatifçiliğin teşvik edilmesi, kooperatifçilikle ilgili bölüm
maalesef kaldırılmıştır. Aynı planda bu durum söz konusudur.
Sulama konusunda
da sizlere bir iki konuda bir şeyler ifade etmek isterim. Ülkemizde 28 milyon
hektar tarım arazisi var. Değerli arkadaşlar, bunun sulamaya elverişli kısmı
16,7 milyon hektar, ekonomik olarak sulanabilen tarım arazisi 8,5 milyon
hektar. Bunun 4,9 milyon hektarı Devlet Su İşleri, Köy Hizmetleri ve
çiftçilerle sulanabilmiştir.
Buradan ifade
etmek istediğim nokta şudur: 760’ıncı maddenin son bölümünde diyorsunuz ki:
“Mevcut su iletim ve dağıtım tesislerinde toprak kanallar ile klasik sistemler
yenilenerek kapalı sisteme geçiş hızlandırılacak ve tarla içi sulamalarda
modern sulama yöntemleri geliştirilecektir.”
Değerli
arkadaşlar, ekonomik olarak 8,5 milyon hektar tarım arazisinin sulanmasında şu
ana kadar sulanabilme oranı yüzde 57. O zaman, bu gidişle zannediyorum ki yüz yıl
gerekli. O zaman Hükûmetin tarıma bakış açısı bu noktada kesişmez mi? Hangi
kamu dairesiyle, kimlerle bu sulama işlerini yapacağımızı özellikle sormak
istiyorum. Toprak ve su kaynaklarının yönetimini kiminle, nasıl yapacaksınız?
Güncel ve sağlıklı arazi bilgilerine nasıl ulaşacaksınız? Ulusal toprak veri
tabanını kiminle yapacaksınız, hangi kamu kurumuyla yapacaksınız? Toprak
kurullarını ifade ederseniz -sivil toplum örgütlerinden bahsetmişsiniz- 9
üyenin 6 tanesini siz atıyorsunuz. O zaman bu bölümdeki ifade yanlış; toprak ve
su kaynaklarının yönetimi yok, toprak ve su kaynaklarının nasıl dağıtıldığı
ifadesi var diyor ve hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 01.29
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 01.34
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Rıza
YALÇINKAYA (Bartın)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 127’nci Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum.
476 sıra sayılı
Onuncu Kalkınma Planı ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
19 numaralı
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
476 sıra sayılı Onuncu Kalkınma Planı'nın 785 nolu paragrafının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini ve 785 nolu paragraftan sonra gelmek üzere aşağıdaki
paragrafların eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Şandır Sümer Oral Mehmet Günal
Mersin Manisa Antalya
Alim Işık Erkan Akçay Mustafa Kalaycı
Kütahya Manisa Konya
785. Enerji dış bağımlılığının
azaltılması, kaynak çeşitliliği sağlanarak kesintisiz ve yeterli bir şekilde
üretilmesi, güvenli ve çevreye duyarlı bir arz sistemi içinde karşılanması,
yerli enerji kaynaklarının verimli kullanılması, nükleer başta olmak üzere yeni
enerji teknolojilerini üretecek yetkinliğe ulaşılması sağlanacaktır.
786. Kaliteli ve düşük maliyetli
enerji arzı gerçekleştirilecektir. Kamu enerji yatırımlarının plânlı ve
istikrarlı bir şekilde gerçekleştirilmesi sağlanacak, yerli ve yabancı sermayenin
bu alandaki yatırımları teşvik edilecektir. Petrol ve doğalgaz arama, çıkarma,
taşıma, işletme ve pazarlama işlerinde faaliyet gösteren kamu işletmeleri bir
üst yönetim altında toplanarak, uluslararası piyasalarda rekabet gücü
kazanılması sağlanacaktır.
787. Enerji plânlamasında ve
yapılacak uluslararası anlaşmalarda, kaynak ve ülke çeşitliliğine gidilerek arz
güvenliği oluşturulacaktır. Ülkemizin enerjide dışa bağımlılığını azaltmak ve
aynı zamanda mevcut tarım potansiyelini verimli kullanmak için biyoyakıt
üretimine önem verilecek ve bu çerçevede enerji tarımına yapılacak yatırımlar
desteklenecektir.
788. Enerji sektöründe özel ve kamu kesimi
faaliyetlerinin düzenlenip destekleneceği, tüketici haklarının korunacağı,
rekabetin tesis edileceği, sağlıklı ve etkin işleyen bir piyasa oluşturulması
sağlanacaktır. Enerji kaynaklarının üretiminden tüketimine kadar her aşamada
özel kesimin imkânlarından da yararlanılacaktır.
789. Enerji ihtiyacının karşılanması için yeni ve
yenilenebilir enerji kaynakları ile su potansiyelinin değerlendirilmesi ve
alternatif enerji kaynaklarından yararlanılmasını öngören yatırımlar ile bu
alandaki araştırma ve geliştirme çalışmaları teşvik edilecektir. Nükleer enerji
üretim teknolojisine sahip olmak öncelikli hedeflerimiz içinde olup, enerji arz
güvenliğinin sağlanması için nükleer santraller kurulacaktır. Diğer taraftan
ülkemizin; bilim ve teknolojinin her kademesinde kullanılabilecek ileri
teknolojileri kapsayan hassas nükleer teknolojiye sahip olması sağlanacaktır. Temiz
enerji kaynaklarından biri olan su potansiyeli en üst düzeyde kullanılarak
hidroelektrik enerji üretimi artırılacaktır.
790. TPAO'nun teknik ve ekonomik kapasitesi
güçlendirilecek, uluslararası stratejik ortaklıklar tesis edilerek petrol ve
doğal gaz arama ve üretim çalışmalarına hız kazandırılacaktır. Petrol,
doğalgaz, kıymetli madenler gibi doğal kaynaklarımızın ekonomik değere
dönüştürülmesi için kamu-özel-yabancı sermaye işbirliğiyle tüm imkânlar
harekete geçirilecek ve ayrıca Türkiye'nin milli menfaatleri gözetilerek
uluslararası ortaklıklara gidilecektir. Petrol arama ve çıkarma faaliyetlerinde
yeni teknolojilerin geliştirilmesine önem verilecektir.
794. Ülke ekonomisinin ihtiyacı olan maden ve
endüstriyel hammadde temininde devamlılık ve arz güvenliği sağlanacaktır.
Altın, toryum, bor ve benzeri kıymetli madenlerin işlenmeden cevher olarak
satılması yerine, yüksek ileri teknoloji kullanılarak katma değerli yeni
ürünlere dönüştürülmesi suretiyle satılması sağlanacaktır. Bu amaçla Ar-Ge
faaliyetlerine daha fazla kaynak ayrılacaktır.
BAŞKAN – Alim
Işık, Kütahya Milletvekili, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Onuncu Kalkınma Planı’nın
enerjiyle ilgili bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak
verdiğimiz önerge hakkında söz aldım. Bu vesileyle, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bilindiği gibi, kalkınma planları, ülkelerin kalkınması için
gelecek dönemlerde yapacakları ve ulaşacakları hedefleri gösteren kararlar
dizisidir. Bu anlamda, ülkelerin geleceği açısından çok önemli yerleri vardır.
Dolayısıyla, hükûmetler de programlarını bu planlarda ortaya koydukları
hedefler doğrultusunda gerçekleştirmeyi esas alırlar. Ancak, Türkiye’nin hem
toplam ithalatında yaklaşık dörtte 1 paya sahip olan hem de her yıllık cari
açığına denk düzeyde ithalat harcamasının yapıldığı enerji sektöründe maalesef
bu kalkınma planında öngörülen hedefler geçmiş dönemde yaşanan gerçek verilerle
kıyaslandığı zaman tutturulacak hedefler olmaktan çok uzaktadır. Asıl
Türkiye’nin problemi olan arz güvenliğini sağlayacak hedefler maalesef bu plan
içerisinde yer alamamıştır. Bu anlamda, enerji politikalarını öngören hedefler
tabiri caizse yasak savmaya yönelik, planın içerisinde olması gerektiği için
ortaya konmuş hedefler olarak değerlendirilecektir.
Değerli
milletvekilleri, konan hedefler incelendiğinde, planın 256’ncı sayfasında,
önümüzdeki beş yılda yaklaşık yüzde 33,7 oranında elektrik enerjisi talebinde
artış görülüyor ama buna ulaşmak için Türkiye'nin en önemli kaynaklarından olan
yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik üretimindeki payına baktığınız
zaman, artış oranının sadece bu beş yıllık dönemde yüzde 4,7’de kaldığını
görüyorsunuz. Bu rakam göstermektedir ki Türkiye'nin enerji politikası, bugüne
kadar AKP hükûmetleri döneminde olduğu gibi, doğal gaza dayalı santrallerden
özel sektör ağırlıklı ve kamunun elindeki enerji tesislerinin özelleştirilerek
cari açığın kapatılmasına yönelik hedeflerden oluşmaktadır. Bu, enerji politikası
açısından Türkiye'nin geleceğinin çok iyi olmayacağının önemli göstergelerinden
birisidir.
Diğer taraftan,
bugüne kadar uygulandığı gibi, ulusal tarife yöntemiyle kayıp kaçak oranlarının
azaltılamayacağı ve hiç elektrik ödemesi yapmayan birçok vatandaşın kullandığı
elektriğin bedelinin Türkiye’deki tüm vatandaşlarımıza eşit dağıtımını öngören politikalar
maalesef yine bu plan içerisinde yer almaktadır; dolayısıyla bu ülkede çalan
korunmaktadır. Yine önümüzdeki beş yıllık hedefler dikkate alındığında,
enerjiden çalanlar yani hırsızlar korunmaya devam edecektir.
Değerli
milletvekilleri, bugün itibarıyla ortalama yüzde 72 oranında dışa bağımlı olan
ülkemizin enerji politikası bu planda yer alan hedeflerle maalesef, iyiye
değil, kötüye gitmeye devam edecektir. Özellikle dünya enerji kaynaklarının
yaklaşık üçte 2’sinin yer aldığı Kuzey Afrika, Orta Doğu ve Kafkaslar
bölgesinde çok önemli bir stratejik konumu olan ülkemizin bu konumundan
yararlanmayı öngören hedefler bu plan içerisinde yer almamıştır yani bugüne
kadar olduğu gibi, bu ülkenin stratejik konumunu değerlendiremeyen AKP
Hükûmeti, önümüzdeki dönemde de maalesef bunun değerlendirilmesini sağlayacak
hedefleri koyamamış, dolayısıyla bugüne kadar politikada önemli bir değişiklik
yer almamıştır. Yenilenebilir enerji kaynaklarının desteklenmesiyle ilgili
öngörüler maalesef yetersizdir. Bu nedenle zaten son beş yılda enerji
politikalarıyla ilgili hedeflerin yetersiz kalması nedeniyle öngörülen
yenilenebilir enerji kaynakları yatırımlarına Türkiye ulaşamamıştır, bundan
sonra da ulaşmaya çok uzak görünmektedir.
Nükleer güç
santrallerinin yapımıyla ilgili çalışmalar kamuoyundan gizli yürütülmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİM IŞIK
(Devamla) – Hedeflerde de yine benzer uygulamanın devam edeceği kaçınılmaz
görülmektedir.
Planın hayırlı
olmasını diliyor, enerji sektörüne biraz daha ağırlık verilmesi temennisiyle
tekrar saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
20 numaralı
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Onuncu Kalkınma Planı'nın 877. paragrafından sonra gelmek üzere aşağıdaki
paragrafın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Şandır Sümer
Oral Mehmet
Günal
Mersin Manisa Antalya
Erkan
Akçay Alim Işık
Manisa Kütahya
878. 2023 Türkiye
Turizm Stratejisi'nde öngörülen "2014-2018 2. Eylem Planı" günün
koşullarına uygun olarak hızla devreye sokularak, turizmde ihtiyaç olan planlı
gelişme, örgütsel koordinasyon uygulama yöntem esasları ve hedefleri
belirlenerek, mevcut tıkanıklıklar acilen giderilecektir. Bu çerçevede Turizm
Çerçeve Kanunu acilen çıkarılacaktır.
BAŞKAN – Sayın
Şandır, gerekçe mi?
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Gerekçe...
BAŞKAN –
Gerekçeyi okuyalım.
Gerekçe:
2023 Türkiye
Turizm Stratejisi'nde öngörülen 2007-2013 yıllarını kapsayan 1. Eylem Planı
dönemi, göz göre göre harcanmış ve tüketilmiş durumdadır. Defalarca uyarmamıza
rağmen bu plan uygulanmamış ve bunun ilk ve en önemli şartı olan Turizm Çerçeve
Kanun Taslağı bir türlü tasarı haline bile getirilememiştir.
Daha önümüzde
2014-2018 ve 2019-2023 dönemlerini kapsayan iki adet Eylem Planı varken, bu
süreci yok farz eden bir yaklaşım söz konusudur. Onuncu Kalkınma Planında 2023
Turizm Stratejisinin adının bile geçmemesi, bu konuda yıllardır sürdürülen
belirsizliğin önümüzdeki dönemde de devam edeceğinin bir göstergesidir. Planın
Dönüşüm Programlarını içeren üçüncü bölümünde ayrı bir turizm dönüşüm
programının yer alması gerekirken, Turizm Stratejisinden bile söz edilmemesi,
ödemeler dengesi açığının kapatılmasında çok önemli katkısı olan sektörün ihmal
edildiğini göstermektedir.
Bu eksikliklerin
giderilmesi ve turizm sektöründen beklenen gelirin elde edilebilmesi için
Turizm Çerçeve Kanunu bir an önce çıkarılmalı, Turizm Eylem planı da buna bağlı
olarak hazırlanmalı ve uygulanmalıdır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
21 numaralı
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
476 sıra sayılı Onuncu Kalkınma Planının 285’inci sayfasında 958 no.lu
paragrafın aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“958. Şehirlerde
doğal ve endüstriyel afet riski taşıyan, altyapı yetersizlikleri yaşayan,
fiziksel mekan kalitesi düşük bölgeleri sosyal, ekonomik, çevresel ve estetik
boyutlar dikkate alınarak yenilemek; kentsel refah, yapı ve yaşam kalitesini
yükseltmek temel amaçtır.”
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Haluk Eyidoğan Turgut Dibek
İstanbul İstanbul Kırklareli
Haluk Ahmet Gümüş İzzet Çetin
Balıkesir Ankara
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Haluk Eyidoğan, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
HALUK EYİDOĞAN
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Onuncu Kalkınma Planı’nın
başlıklarından bir tanesi de kentsel dönüşüm ve konut. Tabii, kentsel dönüşümle
konutu bir araya getirmişler, tam maksadı anlayamadım ama ben daha çok kentsel
dönüşümle ilgili birkaç şeyi söylemek istiyorum. Sayın Çevre ve Şehircilik
Bakanımız da arka sıralarda oturuyor, herhâlde dinleyecektir.
Şimdi, kentsel
dönüşüm eşittir deprem riskini azaltma gibi bir ilişki içinde bir yasa
çıkarıldı. Onunla ilgili birkaç şey söylemek istiyorum.
Tabii, Onuncu
Kalkınma Planı’nda kentsel dönüşümle ilgili yazılan hedeflere baktığımız zaman
çok fazla bir itirazımız olamaz ama bu hedeflere 6306 sayılı Afet Riski
Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’la varılamaz. Kentsel dönüşüm
tanımı bile doğru dürüst yapılamamışken… Nedir kentsel dönüşüm? Kentsel dönüşüm
dediğimiz olgu, kentsel toplu yenileme ya da dönüştürme çalışmaları, mevcut
kent yapısında gereken değişiklikler için yapılan yenileme, yeniden geliştirme,
sağlıklaştırma, koruma, iyileştirme gibi çok farklı girişimlerin genel bir
ifadesi. Dolayısıyla, ne için, nerede, nasıl yapacağınıza bağlı olarak kentsel
dönüşüm eylemi farklılıklar arz ediyor.
Türkiye’de
kentsel dönüşüm, bu tanımladığımız şekilde dönüştürme, yenileme, iyileştirme,
sağlıklaştırma gerekli mi? Evet, gerekli. Neden? Çünkü Türkiye’nin kentleşme
sürecinde plansızlıklar, olumsuzluklar ve yapılan birçok yanlışlar göz önüne
alındığında önümüzdeki dönemde gerçekten Türkiye’de kentleşme politikalarında
mutlaka iyileştirme ve yenileme eylemlerinin öngörülen kentleşme
politikalarının eksenine oturması lazım ancak Hükûmetin afet riskini gerekçe
göstererek çıkardığı 6306 sayılı Yasa’nın hatalı ve hukuka aykırı üslup, içerik
ve yaklaşımları nedeniyle kentsel dönüşüm faaliyetlerinin amaca hizmet etme
olanağı oldukça sınırlı, belki de yok. Her ne kadar Onuncu Kalkınma Planı’nda
kentsel dönüşüm için bazı hedefler konmuşsa da Hükûmetin çıkardığı 6306 sayılı
Yasa’yla bu hedeflere ulaşmak pek olanaklı gözükmüyor.
Kentsel dönüşüm
her yerde aynı uygulanmaz. Her bölgede konutların durumları, afet türleri,
insanların sosyal ve ekonomik sorunları farklı; bölgenin kent içindeki konumu,
arsa fiyatı, bunlar da farklı. Bütün bu farklar nedeniyle her bölgenin kendi
sorununu çözecek yaklaşımlar üretilmeli ve ona göre uygulamalar yapılmalıdır.
Kentsel dönüşümde
yalnız binalar iyileştirilmez. Dönüşümde yeterli açık ve yeşil alanlar, yeterli
sağlık ve eğitim hizmeti, kültürel tesisler, sağlıklı altyapı, ulaşım olanakları
gibi temel ihtiyaçlar da giderilmelidir.
Kentsel dönüşüm
sürecinin başlangıcında mevcut planların yeniden ele alınması ve buna göre bir
plan bütünlüğü inşa edilmesi gerekiyor. Kent parçalarına rastgele müdahalelerde
bulunulmamalıdır. Bugün büyük kentlerde binlerce birbirinden bağımsız ve
gereksiz, ranta dönük imar tadilatları yapılmaktadır.
Yoğunluk artırıcı
ada ve parsel ölçeğinde yapılan plan tadilatları “kentsel dönüşüm” adı altında
sunulmamalıdır. Ayrıca, kentlerde gayrimenkul geliştirme işleri ve eylemleri de
“kentsel dönüşüm” adı altında anılamaz.
Dönüşüm yoksul
kesimlere faydalı olmalıdır. Kentsel dönüşüm tek tip değildir, her uygulama
için ortak olarak kabul edilmesi gereken ilkeler şunlardır: Halkın yaşadığı
yeri terk etmemesi esastır, buna “yerinde dönüşüm” denilir. Halk, konutunun
yenilenmesine çok büyük bedeller ödememelidir. Halk, kendi mahallesi hakkında
alınan kararlarda doğrudan söz sahibi olmalıdır. Bu ilkelerin hayata
geçebilmesi için mahalleli ile kentsel dönüşüm çalışmalarını yürüten kamu
kurumları arasında şeffaf bir tartışma ortamı yaratılmalıdır.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
22 numaralı önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
10’uncu 5 Yıllık Kalkınma Planı’nın 177’nci sayfasında bulunan “3. Bileşen”
başlığı altına aşağıdaki ibarenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
“Her türlü
kredilendirme yönteminde kadınlara yönelik pozitif ayrımcılık kapsamında kredi
düzenlemelerinin yapılması”
İdris Baluken Pervin Buldan Adil Zozani
Bingöl Iğdır Hakkâri
Hasip
Kaplan Ertuğrul Kürkcü
Şırnak Mersin
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kadınların
ekonomik hayata katılımlarının önündeki engellerin kaldırılmasında teşvik edici
bir uygulama olarak plan metnine dâhil edilmesi önemlidir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
23 numaralı
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
10'uncu 5 Yıllık Kalkınma Planı'nın 178'inci sayfasında "i. Programın
Amacı ve Kapsamı" paragrafının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
"i. Finans
merkezi uygulamaları, ortaya çıkardığı etki itibariyle sosyal ve ekonomik yıkım
riskini büyük oranda taşımaktadır. İstanbul'un finans merkezi haline
getirilmesi çalışmaları kentsel dönüşümden, farklı rant alanlarına kadar büyük
bir alanda toplumsal mağduriyetler ortaya çıkarmıştır. Finans merkezi
çalışmalarının etkilerinin İstanbul'da yaşayan halkla birlikte tartışılarak,
toplumun beklenti ve önerileri çerçevesinde yeniden belirlenmesi
önemlidir."
İdris Baluken Pervin Buldan Adil Zozani
Bingöl Iğdır Hakkâri
Hasip Kaplan Ertuğrul Kürkcü
Şırnak Mersin
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bir kentteki
bütün yaşamı büyük oranda etkileyecek kararların orada yaşayan halkla birlikte
alınması önemli bir demokrasi ilkesi olarak hayata geçirilmelidir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
24 numaralı
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
476 sıra sayılı 10. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nın 3. Bölümünde yer alan
programlar arasından “İstanbul Uluslararası Finans Merkezi Programı”nın
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın Ağan Ayaydın Rahmi Aşkın Türeli
İstanbul İstanbul İzmir
Musa Çam İzzet Çetin Bülent Kuşoğlu
İzmir Ankara Ankara
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Bülent Kuşoğlu, Ankara Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT KUŞOĞLU
(Ankara) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; görüşmelerin sonuna geldik.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Onuncu Plan’ı görüşüyoruz, görüşmeleri tamamladık. Dokuzuncu
Plan’la ilgili bir şey sorayım: Dokuzuncu Plan’ın, hâlen uygulamada olan
Dokuzuncu Plan’ın en başarısız tarafı neydi biliyor musunuz? Kamuyla uyum
içerisinde, koordine içerisinde yürütülememesiydi. Onun için bu planda Kalkınma
Bakanlığı tarafından bir üçüncü bölüm getirildi, orada “öncelikli dönüşüm
programları bölümü” açıldı. Bununla uyum sağlanması, kamuyla daha uyumlu, daha
koordineli bir şekilde özellikle, planın yürütülmesi amaçlandı. Yirmi beş
öncelikli dönüşüm programı var. Bunlardan bir tanesi de İstanbul Uluslararası
Finans Merkezi Programı. Yalnız, bunda da bir sorun var çünkü bu programların
uygulanması için de bir farklı zihniyet gerekiyor; Hükûmetin böyle bir zihniyeti yok. Bu, özellikle İstanbul’un
finans merkezi olmasıyla ilgili programı biz çok yetersiz olarak bulduk, gördük.
Bu, yirmi beş program arasından en başta çıkarılması gereken, uygulanmasının gereksiz olduğu tek program
olarak bunu gördük çünkü İstanbul -biliyorsunuz- havaalanıyla, tüneliyle,
üçüncü köprüsüyle sürekli olarak yatırım alan, işte yeni hastaneler vesaire,
bütün bunları toplarsanız en az 200 milyar dolar bu plan döneminde yatırım
yapılması gereken bir yer.
Şimdi, bir plancı
olarak sadece bir şehrinize, bir kentinize 200 milyar dolarlık yatırım yapar
mısınız? Aşağı yukarı buna ulaşacak.
Anadolu’da bu kadar işsizlik varken, bu kadar göç varken, Anadolu bu kadar
sıkıntıdayken tek bir yere yatırımlarınızı toplar mısınız, bu mantıklı olur mu?
Maalesef, bu program da, İstanbul’un uluslararası finans merkezi olması
programı da bunu öngörüyor, böyle bir yanlışlığı öngörüyor, bir dengesizliği
öngörüyor. Bir plancı mantığı bunu yapmaz. Bu, zannediyorum sadece siyasi
nedenlerle getirilmiş, siyaset nedeniyle konulmuş buraya bir program; onun için
de düzeltilmesi lazım.
Ayrıca, başka
gerekçeler de var. Bakın, Onuncu Beş Yıllık Plan’ın 25, 26, 27’nci paragrafları
“finansal piyasalar ve sermaye akımları” başlığını taşıyor ve 26’ncı paragrafta
şöyle bir cümle var, çok enteresan: “Gelişmekte olan piyasalara yatırımcı
ilgisinin giderek artmasının ülkemize kazandırabileceği en büyük kaynaklardan
birisi körfez bölgesindeki sermayenin ülkemize çekilmesi olabilecektir.” diyor.
Şimdi, “Körfez bölgesindeki sermayeyi ülkemize çekelim.” diyorsunuz. Bunun
anlamı ne? Yani körfez bölgesindeki sermayenin kontrolünün kim tarafından yapıldığını
bilmemek demektir bu. Körfez bölgesindeki sermayenin kontrolü kimdedir? Bugün
uluslararası piyasaları kim kontrol ediyorsa onlardadır. Onların bilgisi
olmadan körfez bölgesindeki sermayeyi kontrol edebilir misiniz? İstanbul’u
uluslararası finans merkezi yapabilir misiniz? “Körfez bölgesindeki sermayenin
ülkemize çekilmesi hedeftir.” deniyor ama buna ilişkin bir program yok.
İstanbul’un uluslararası finans merkezi yapılması programa konulabiliyor
maalesef, böyle yanılgı var. Aslında “körfez sermayesinin çekilmesi” deseydi
belki daha doğru olabilecekti.
İstanbul’un
finans merkezi olabilmesi için birçok kriter gerekiyor. Fiziki kriterlerin
birçoğu aslında mevcut, fiziki kriterler mevcut. Potansiyel olarak İstanbul’un
altyapısı da uluslararası finans merkezi olmaya müsait belki fakat bunları
yapabilmek için de her şeyden önce bir zihniyet lazım, finans merkezi
olabilmesiyle ilgili bir zihniyet. New York, Hong Kong gibi, Londra gibi
birinci ligdeki finans merkezlerinde farklı bir anlayış vardır, farklı bir yapı
vardır. Kalkıp da finansçılara ikide bir ters laflar etmezsiniz, “faiz lobisi”
demezsiniz; özel bankalar paralarını çeksin, kamu bankalarına götürsün diye
böyle kaos çıkaracak, gerçekten kaos çıkaracak bir şey söylemezsiniz.
Ayrıca, bugün
Sayın Başbakan Yardımcısı Atalay bir şey söylemiş, mesela, demiş ki: “Bu
olayları Yahudi diasporası çıkardı.” Bu da çok tehlikeli. Hem bir taraftan
finans merkezi kurmaya çalışıyorsunuz, bir taraftan da bunu söylüyorsunuz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT KUŞOĞLU
(Devamla) – Bir anlamda tüm bunlar Hükûmetin kendi kendisini yalanlaması
anlamına geliyor. Dolayısıyla, bunun programdan çıkarılması gerekir diye
düşünüyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Onuncu Beş Yıllık
Kalkınma Planı’nın hayırlı olmasını diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, Onuncu Kalkınma Planı üzerinde verilen önergelerin işlemleri
tamamlanmıştır.
3067 sayılı Kanun
gereğince planın tümü, Genel Kurulca kabul edilen önergelerdeki değişiklikler
doğrultusunda açık oya sunulacaktır.
Açık oylamanın
şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için iki
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylamaya başlandı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın yerine Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın yerine
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın yerine de
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ vekâleten oy kullanacaklardır.
(Elektronik
cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Onuncu Kalkınma Planı 2014-2018 açık oylama sonucu:
“Kullanılan oy
sayısı : 259
Kabul : 240
Ret : 19 (x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Bayram Özçelik Muhammet Rıza Yalçınkaya
Burdur Bartın”
Böylece, Onuncu
Kalkınma Planı kabul edilmiştir. Hayırlı ve uğurlu olsun.
Şimdi, Kalkınma
Bakanı Sayın Cevdet Yılmaz teşekkür konuşması yapacaktır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
KALKINMA BAKANI CEVDET
YILMAZ (Bingöl) – Sayın Başkan, değerli milletvekilli arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Gecenin bu
vaktinde uzun bir konuşma yapmaya tabii ki niyetim yok ama bu kadar yoğun bir
çalışmadan sonra teşekkür etmesek bu da bir eksiklik olacak.
Öncelikle,
Kalkınma Bakanlığındaki değerli mesai arkadaşlarıma teşekkür ediyorum, çok
fedakâr bir şekilde gece gündüz, gerçekten yoğun bir çalışmayla bu planı
koordine ettiler, hazırladılar. Bütün kamu kurumlarında plan çalışan
arkadaşlarımıza, plana katkıda bulunan bakanlıklarımıza, kamu kurumlarına çok
çok teşekkür ediyorum, bakanlarımıza çok teşekkür ediyorum.
Sivil toplumdan
meslek kuruluşlarından, sendikalardan, akademik dünyadan, iş dünyasından, bütün
ilgili kesimlerden gerek özel ihtisas komisyonları kanalıyla gerekse yerel
düzlemde gerçekleştirdiğimiz faaliyetlerde plana katılan, katkıda bulunan
herkese yürekten teşekkür ediyorum. Tabii, Meclisimize çok çok teşekkür
ediyorum gerek Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerine, orada Komisyon üyesi olmayıp
da gelip katkıda bulunanlara, bugün, gün boyu Genel Kurulda plana katkıda
bulunan bütün arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum.
Özellikle,
muhalefet partisinden son derece olumlu bir şekilde plana yaklaşan, katkıda
bulunan, görüşleriyle, düşünceleriyle bu plana destek veren arkadaşlarımıza
özellikle teşekkür etmek istiyorum. Bugün çok yapıcı bir muhalefet anlayışını
hep birlikte gördük, onlara şükranlarımı sunuyorum.
Hazırlanan bu
planın, yaklaşık iki yıl çalışılarak gerçekten büyük emek harcanarak hazırlanan
bu planın uygulanması aşamasında da aynı şekilde bütün kesimlerin katkısıyla,
katılımıyla bunu gerçekleştirmeyi temenni ediyorum.
Onuncu Plan’ın ülkemize, milletimize,
devletimize hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. Hepinizi en derin saygılarımla,
hürmetlerimle selamlıyorum. Hayırlı geceler diliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Bakan, Başkanlık
Divanına niye teşekkür yoktu? Bize niye teşekkür yok?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Size en büyük teşekkürü ediyorum.
BAŞKAN – Alınan
karar gereğince, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı ve Başkanlık Divanı
üyelerinin seçimini yapmak için 2 Temmuz 2013 Salı günü saat 15.00’te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 02.07
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.