Gökhan KOÇMAN Normal Gökhan KOÇMAN 2 3 2014-01-06T09:32:00Z 2014-01-06T09:32:00Z 81 47172 268883 2240 630 315425 14.00 Clean false 0 0 nk 0 nk 0 0 false false false TR X-NONE X-NONE 0 nk 0 nk

DÖNEM: 24                            CİLT: 54                      YASAMA YILI: 3

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

 

 

123’üncü Birleşim

20 Haziran 2013 Perşembe

 

 

 

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

   I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II.-  GELEN KÂĞITLAR

 III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebi’nin, Ağrı’nın sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Mersin’in sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Ağrı Milletvekili Halil Aksoy’un, cezaevlerinde yaşanan sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması

 

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, Gezi Parkı eylemleri sırasında gözaltına alınanlara yapılan uygulamalarla ilgili iddialara ve yetkililerin gerekli soruşturmayı başlatıp başlatmayacaklarını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

2.- Bursa Milletvekili İlhan Demiröz’ün, Bursa Yıldırım’da bulunan Polis Kolejinin neden kapatıldığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

3.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat ili Reşadiye ilçesindeki şoför esnafının sorunlarına ilişkin açıklaması

4.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Diyarbakır’da düzenlenen Kuzey Kürdistan Birlik ve Çözüm Konferansı’nda dile getirilen taleplere, çözüm ve barış sürecinin Türkiye’yi dağıtma süreci olduğuna ilişkin açıklaması

5.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, AKP’nin Gezi Parkı’nda yaşanan olaylardan ders almadığını, gereken çıkarımları yapmadığını her fırsatta gördüklerine ve kabinede olan bitenleri bilmeye halkın hakkının olduğuna ilişkin açıklaması

6.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, Hükûmetin “çözüm süreci” adını verdiği ihanet ve çözülme sürecine ilişkin açıklaması

7.- Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ’ın, 11’inci Türkçe Olimpiyatları’na ilişkin açıklaması

8.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan’ın, Sağlık Bakanının Gezi Parkı olaylarında yaralanan insanlara yardım eden hekimler hakkında inceleme ve soruşturma başlatmasına ilişkin açıklaması

9.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Gezi Parkı olaylarından sonra bu konuda bir açıklama yapmak için Ankara Büyükşehir Belediyesi önünde toplanan memurlara karşı Ankara Büyükşehir Belediye Başkanının tutumunu kınadığına ilişkin açıklaması

10.- Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu’nun, Giresun’un Doğankent ilçesi Oyraca köyünde HES çalışmalarından sonra meydana gelen susuzluğa ilişkin açıklaması

11.- Ordu Milletvekili İhsan Şener’in, Ordu ilinin Fatsa, Korgan, Aybastı, Kabataş, Gölköy ve Çatalpınar ilçelerinde meydana gelen sel felaketine ilişkin açıklaması

 

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Duyurular

1.- TBMM Başkanlığı için gösterilecek adaylarla ilgili Başkanlık duyurusu

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes ve 23 milletvekilinin, camilerin siyasete alet edildiği iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/672)

2.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 23 milletvekilinin, Mersin Akkuyu’da kurulması planlanan nükleer güç santralinin bölgeye ve insan sağlığına zararlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/673)

3.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz ve 25 milletvekilinin, kamu alımlarında ve ihale sisteminde yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/674)

 

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- CHP Grubunun, Muğla Milletvekili Nurettin Demir ve 22 milletvekili tarafından Muğla’nın Milas ilçesi Güllük beldesinde meydana gelen işçi ölümleri sonrasında firmanın faaliyetine devam etmesine neden izin verildiğinin, ölümlere neden olan mevzuat aykırılıklarının tespiti ve Türkiye genelinde yaşanan iş kazalarının nedenlerinin araştırılması amacıyla 20/6/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 20 Haziran 2013 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)

3.- Orta Asya ve Kafkaslar Bölgesel Balıkçılık ve Su Ürünleri Yetiştiriciliği Komisyonu Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporları (1/498) (S. Sayısı: 173)

4.- Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/780) (S. Sayısı: 473)

5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Romanya Hükümeti Arasında Avrupa İşleri Konusunda Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/681) (S. Sayısı: 429)

6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Yemen Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kalkınma İşbirliğine Yönelik Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/491) (S. Sayısı: 290)

 

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın, Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın görüşülen kanun tasarısının 8’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşma sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

2.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın görüşülen kanun tasarısının 18’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşma sırasında AK PARTİ Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

 

IX.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, İzmir’e yönelik proje ve yatırımlara ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı (7/23315)

2.- İzmir Milletvekili Erdal Aksünger’in, yasal veya yasa dışı yollarla kişilerin dinlenip izlenmesini sağlayan araç ve ekipmanların ithaline ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/23406)

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 14.03’te açılarak sekiz oturum yaptı.

Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar, Zonguldak ilinin düşman işgalinden kurtuluşunun 92’nci yıl dönümüne,

Afyonkarahisar Milletvekili Kemalettin Yılmaz, tarım ve hayvancılığın sorunlarına ve çözüm önerilerine,

İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.

Balıkesir Milletvekili Namık Havutça’nın Gönen Çayı kirliliğinin sebep olduğu sağlık sorunlarına ve Taksim Gezi Parkı olaylarına ilişkin gündem dışı konuşmasına Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu cevap verdi.

Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk, Zonguldak ilinin düşman işgalinden kurtuluşunun 92’nci yıl dönümüne,

Balıkesir Milletvekili Mehmet Cemal Öztaylan, Gönen Çayı kirliliğinin sebep olduğu sorunlara,

Tokat Milletvekili Reşat Doğru, iş yerlerinde iş yeri hekimi ve iş yeri güvenliği uzmanı bulundurma ve çalıştırma şartına,

Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri, MOSSAD Başkanının Türkiye'de yaptığı görüşmelere,

İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt, Haydarpaşa Garı ve Liman Dönüşüm Projesi’ne,

Bursa Milletvekili Aykan Erdemir, Başbakandan, polisin çalışma koşullarının iyileştirilmesini, sendikal haklarının tanınmasını ve özlük haklarının güvence altına alınmasını beklediklerine,

Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ, edebiyatçı Peyami Safa’nın ölümünün 52’nci yıl dönümüne,

Muğla Milletvekili Nurettin Demir, Milas Güllük’te Tepe-Akfen Su ve Kanalizasyon İşletmesinde metan gazı zehirlenmesinden dolayı 7 kişinin vefat etmesine,

Bursa Milletvekili İlhan Demiröz, Bursa İnegöl Tüfekçikonak köyü sınırları içerisinde hidroelektrik santrali yapımı çalışmalarına ve yaşanan sorunlara,

Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan, Tunceli ilinde Peri Suyu üzerindeki baraj ve 9 HES projesinden biri olan Tatar Barajı’nın altında kalan bölümde hiç su kalmadığına ve ilgilileri göreve çağırdığına,

Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı, Başbakanın yaptığı bazı açıklamalara,

Tunceli Milletvekili Kamer Genç, polisin içinde El Kaide’den, Müslüman Kardeşler’den ve Libya’dan getirilip de Türkiye’de eğitilen kişiler olup olmadığını öğrenmek istediğine,

İstanbul Milletvekili Osman Aşkın Bak, Mersin’de düzenlenecek olan 17’nci Akdeniz Oyunlarına,

Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz, Taksim Gezi Parkı olayları nedeniyle insanların gözaltına alınmasına ve Cumhuriyet Halk Partisinin kapatılmasına kadar gidecek bir tehditle karşı karşıya bulunulduğuna,

İlişkin birer açıklamada bulundular.

Kastamonu Milletvekili Emin Çınar ve 20 milletvekilinin, Kastamonu ilindeki esnaf ve sanatkârların sorunlarının (10/669),

İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 20 milletvekilinin, Adıyaman'da Alevi yurttaşların evlerinin kapılarının işaretlendiği iddialarının (10/670),

Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek ve 21 milletvekilinin, Maliye Bakanlığında çalışan emekçilerin sorunlarının (10/671),

Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

BDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan Uludere (Roboski) katliamının araştırılması, sorunların tespit edilmesi ve çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergenin (10/436),

MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve arkadaşlarının (10/164) esas numaralı, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve arkadaşlarının (10/198) esas numaralı, Kütahya Milletvekili Alim Işık ve arkadaşlarının (10/273) esas numaralı, Adana Milletvekili Ali Halaman ve arkadaşlarının (10/300) esas numaralı, Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu ve arkadaşlarının (10/446) esas numaralı küçük esnaf ve sanatkârların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi; İstanbul Milletvekili Celal Adan ve arkadaşlarının (10/389) esas numaralı İstanbul'daki esnaf ve sanatkârların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi; Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan ve arkadaşlarının (10/656) esas numaralı şoför esnafının sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi; Kastamonu Milletvekili Emin Çınar ve arkadaşlarının 21/3/2012 tarih 3812 sayı ile Kastamonu'daki esnaf ve sanatkârların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi; Elâzığ Milletvekili Enver Erdem ve arkadaşlarının 2/4/2012 tarih 4122 sayı ile Elâzığ ilindeki KOBİ'ler ile küçük esnaf ve sanatkârların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi; Mersin Milletvekili Ali Öz ve arkadaşlarının 20/2/2013 tarih 9922 sayı ile esnaf ve sanatkârların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergelerinin Genel Kurulun 19 Haziran 2013 Çarşamba günkü birleşiminde okunmasına,

CHP Grubunun, 18/6/2013 tarihinde Mersin Milletvekili Vahap Seçer ve 21 milletvekili tarafından kaçak akaryakıtın ekonomiye ve çevreye verdiği zararlar ile bu sektörde yaşanan sorunların ve Suriye'de yaşanan iç karışıklığı fırsat bilenlerin neden olduğu kaçakçılık olaylarının araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (973 sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 19 Haziran 2013 Çarşamba günkü birleşiminde okunmasına,

Görüşmelerinin Genel Kurulun 19 Haziran 2013 Çarşamba günkü (bugün) birleşiminde yapılmasına ilişkin önerileri yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.

Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın, Mersin Milletvekili Vahap Seçer’in CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında AK PARTİ Grup Başkanına,

Mersin Milletvekili Vahap Seçer, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında şahsına,

Mersin Milletvekili Vahap Seçer, Bursa Milletvekili Mustafa Öztürk’ün CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında Cumhuriyet Halk Partisine,

Sataşmaları nedeniyle birer konuşma yaptılar.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156),

2’nci sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının (1/484) (S. Sayısı: 287),

3’üncü sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, Orta Asya ve Kafkaslar Bölgesel Balıkçılık ve Su Ürünleri Yetiştiriciliği Komisyonu Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu raporlarının (1/498) (S. Sayısı: 173),

Görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

4’üncü sırasında yer alan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/780) (S. Sayısı: 473), görüşmelerine başlanarak 6’ncı maddesine kadar kabul edildikten sonra Komisyonun bulunmaması nedeniyle ertelendi.

Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in görüşülen kanun tasarısının 4’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşma sırasında AK PARTİ Grup Başkanına,

İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında CHP Grubuna,

Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında şahsına,

İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında Cumhuriyet Halk Partisine,

Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında AK PARTİ Grup Başkanına,

İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, tekraren, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında Cumhuriyet Halk Partisine,

Sataşmaları nedeniyle birer konuşma yaptılar.

Alınan karar gereğince, 20 Haziran 2013 Perşembe günü saat 14.00’te toplanmak üzere 23.41’de birleşime son verildi.

 

                                                          Mehmet SAĞLAM

                                                             Başkan Vekili

 

      Muhammet Bilal MACİT                                                Muhammet Rıza YALÇINKAYA

                    İstanbul                                                                                  Bartın

                  Kâtip Üye                                                                            Kâtip Üye

 

                                                            Tanju ÖZCAN

                                                                    Bolu

                                                                Kâtip Üye

 

 

II.- GELEN KÂĞITLAR

                                                                                    No: 180

20 Haziran 2013 Perşembe

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes ve 23 Milletvekilinin, camilerin siyasete alet edildiği iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/672) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.03.2012)

2.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 23 Milletvekilinin, Mersin'de kurulması planlanan nükleer güç santralinin çevreye ve insan sağlığına etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/673) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.03.2012)

3.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz ve 25 Milletvekilinin, kamu alımlarında ve ihale sisteminde yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/674) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.03.2012)

Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri

1.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, Aydın’daki sağlık personeli eksikliğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22954)

2.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, YGS’ye giren bir adayın soru kitapçığı ve cevap formunun bulunamamasından kaynaklanan mağduriyetine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22955)

3.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, Çankırı’nın Kızılırmak ilçesinin sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22957)

4.- Gaziantep Milletvekili Edip Semih Yalçın’ın, Gaziantep’teki üzüm yetiştiricilerinin Bağ-Kur prim kesintilerini belgelemede yaşadıkları soruna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22959)

5.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın, Merkez Bankasının hissedarlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22960)

6.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, kiralama yoluyla temin edilen makam araçlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22961)

7.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, GDO’lu pirinç ithal edildiği iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22962)

8.- Erzurum Milletvekili Oktay Öztürk’ün, kapıcıların TOKİ’den konut talebine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22963)

9.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Adalet ve Kalkınma Partisi Bolvadin İlçe Başkanlığı tarafından düzenlenen bir konferansa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22964)

10.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Ankara’nın Etimesgut ilçesindeki yıkılma tehlikesi bulunan riskli bir binaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22965)

11.- Manisa Milletvekili Hasan Ören’in, Manisa’da Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü kurulmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22966)

12.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer’in, uzman jandarmaların özlük ve sosyal haklarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22967)

13.- Hatay Milletvekili Refik Eryılmaz’ın, Suriye plakalı araçların faaliyetlerinin durdurulduğu iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22968)

14.- Hatay Milletvekili Hasan Akgöl’ün, Kültür ve Turizm Bakanlığında restoratör istihdamına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22969)

15.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, bir gazetecinin iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22970)

16.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Demokratik Toplum Kongresi tarafından yayınlanan bir bildiriye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22971)

17.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, karşılıksız çeklerin toplam tutarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22972)

18.- Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz’ın, yabancı şirket ve kişilere satılan mülklere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22974)

19.- İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, Akil İnsanlar Heyetine karşı yapılan protestolara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22975)

20.- İstanbul Milletvekili Celal Dinçer’in, İstanbul’da depreme hazırlık amacıyla yapılan çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22976)

21.- Kırklareli Milletvekili Mehmet Siyam Kesimoğlu’nun, İsrail ile Suriye konusunda istihbarat paylaşımında bulunacağı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22977)

22.- Samsun Milletvekili Ahmet Haluk Koç’un, çözüm sürecine ve bir PKK mensubunun açıklamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22978)

23.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın, PKK’nın çekilme sürecine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22979)

24.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Diyarbakır 5 Nolu Askeri Cezaevinin İnsan Hakları Müzesi yapılması talebine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22981)

25.- Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt’un, Diyanet İşleri Başkanlığının gelirlerine ve vakıflara aktardığı gelirlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22982)

26.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, protesto edilen senetlerin tutarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22983)

27.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, protesto edilen senet sayısına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22984)

28.- İstanbul Milletvekili Ali Haydar Öner’in, yurt dışı seyahatlerine ve beraberinde götürdüğü milletvekillerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22985)

29.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’ün, İsrail istihbaratı ile yapılan görüşmelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22986)

30.- Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün, THY’deki bazı uygulamalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22987)

31.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Akil İnsanlar Heyetindeki kişilerin belirlenmesine ve Heyetin çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22988)

32.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, İstanbul’un tarihi siluetinin bozulmaması için yapılan çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22989)

33.- Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu’nun, Adana’da yapımı planlanan şehir hastanesi ile ilgili çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22990)

34.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan’ın, kamu kurumlarına personel alımı için yapılan mülakatlar ile ilgili iddialara ve vatandaşların parti üyeliklerinin kolaylıkla öğrenilebilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22991)

35.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, terörist posterlerinin açılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22992)

36.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, yapılacağı iddia edilen bir konferansa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22994)

37.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, koruculuk sistemi ve özel kuvvetlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22995)

38.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, kurşunsuz benzin fiyatına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22997)

39.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in bütçeden aldığı paya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22999)

40.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, İstanbul’daki 1 Mayıs İşçi Bayramı kutlamalarındaki polis müdahalelerine ve toplu taşıma seferlerinin iptal edilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23000)

41.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, İstanbul’a yönelik proje ve yatırımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23001)

42.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, bağlı kurum ve kuruluşların sosyal tesislerine ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/23004)

43.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, bağlı kurum ve kuruluşlardaki personelin psikolojik taciz (mobbing) şikayetlerine ve yapılan işlemlere ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/23005)

44.- Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt’un, Halk Bankasının hissedarlarına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/23006)

45.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Merkez Bankası döviz rezervi ile ilgili verilere ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/23007)

46.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, bağlı kurum ve kuruluşlardaki personelin psikolojik taciz (mobbing) şikayetlerine ve yapılan işlemlere ilişkin Başbakan Yardımcısından (Beşir Atalay) yazılı soru önergesi (7/23008)

47.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, bağlı kurum ve kuruluşların sosyal tesislerine ilişkin Başbakan Yardımcısından (Beşir Atalay) yazılı soru önergesi (7/23009)

48.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, 2022 sayılı Kanun uyarınca ödenen aylıklardaki geçiş sürecinden kaynaklanan sorunlara ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/23026)

49.- İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, bedelli askerlik uygulamasından elde edilen gelirin kullanımına ve Bakanlık tarafından yürütülen bir projeye ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/23027)

50.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, engel oranı %90 ve üzeri olup ÖTV’siz araç alma hakkından yararlananlar ile yasa dışı olarak bu haktan yararlanmaya çalışanlara ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/23028)

51.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlık personelinin psikolojik taciz (mobbing) şikayetlerine ve yapılan işlemlere ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/23029)

52.- Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan’ın, 1996 yılında gerçekleşen bir çatışmada yaralanan bir vatandaşa gazilik unvanı verilmemesine ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/23030)

53.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlığa bağlı sosyal tesislere ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/23031)

54.- Ankara Milletvekili İzzet Çetin’in, Ankara’nın Çubuk ilçesindeki huzurevinin kapatılacağı iddiasına ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/23032)

55.- İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, şehit yakınları ve gazilerle ilgili işlemlerin yürütülmesine ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/23033)

56.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığın bir yönetmelik değişikliğine ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/23034)

57.- Diyarbakır Milletvekili Emine Ayna’nın, huzurevleri, yaşlı bakım evleri ve rehabilitasyon merkezlerindeki kadına yönelik şiddet vakalarına ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/23035)

58.- Diyarbakır Milletvekili Emine Ayna’nın, kadına karşı şiddet vakalarına ve engellenmesi için yapılan çalışmalara ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/23036)

59.- Van Milletvekili Nazmi Gür’ün, Van’daki kadına karşı şiddet vakalarına ve Bakanlığın Van’a yönelik çalışmalarına ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/23037)

60.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlığa bağlı sosyal tesislere ilişkin Avrupa Birliği Bakanından yazılı soru önergesi (7/23038)

61.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlık personelinin psikolojik taciz (mobbing) şikayetlerine ve yapılan işlemlere ilişkin Avrupa Birliği Bakanından yazılı soru önergesi (7/23039)

62.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlık personelinin psikolojik taciz (mobbing) şikayetlerine ve yapılan işlemlere ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/23040)

63.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlığa bağlı sosyal tesislere ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/23041)

64.- Erzurum Milletvekili Oktay Öztürk’ün, kapıcı çalıştırma zorunluluğu ile kapıcıların sorunlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23042)

65.- Erzurum Milletvekili Oktay Öztürk’ün, kapıcılarla ilgili yapılan çalışmalara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23043)

66.- Erzurum Milletvekili Oktay Öztürk’ün, kapıcılarla ilgili yapılan çalışmalara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23044)

67.- Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün, usta öğreticilere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23045)

68.- Niğde Milletvekili Doğan Şafak’ın, Niğde’deki sigortalı kişi sayısına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23046)

69.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, bir vatandaşın eksik prim üzerinden emekli olduğu iddiasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23047)

70.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, bir vatandaşın emeklilik ikramiyesi konusunda SGK ile yaşadığı anlaşmazlığa ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23048)

71.- İstanbul Milletvekili Celal Dinçer’in, engelli vatandaşlardan alınan katkı paylarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23049)

72.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Bağ-Kur kayıtlarında yaşandığı iddia edilen sorunlara ve ilgili mağduriyetlere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23050)

73.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Şanlıurfa’da Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda 2002 yılından itibaren açıktan atama yoluyla istihdam edilen personele ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23051)

74.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlık personelinin psikolojik taciz (mobbing) şikayetlerine ve yapılan işlemlere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23052)

75.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, kayıt dışı istihdama, çocuk işçiliğine ve iş kazaları sonucunda hayatını kaybeden işçilere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23053)

76.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlığa bağlı sosyal tesislere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23054)

77.- Bursa Milletvekili Sena Kaleli’nin, Nilüfer Çayındaki kirliliğe ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23055)

78.- İzmir Milletvekili Musa Çam’ın, İzmir’de çevre kirliliği yaşandığı iddia edilen bazı bölgeler ile çevreye zararlı olduğu iddia edilen çeşitli tesislere ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23056)

79.- Van Milletvekili Nazmi Gür’ün, Van Edremit TOKİ konutlarındaki arıtma tesisine ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23057)

80.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Hasankeyf ilçesindeki bir köyün sorunlarına ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23059)

81.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlık personelinin psikolojik taciz (mobbing) şikayetlerine ve yapılan işlemlere ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23060)

82.- Samsun Milletvekili Ahmet Haluk Koç’un, lisanslı harita ve kadastro mühendislik bürolarının kapatılması sonucu mağduriyet yaşayan kişilere ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23066)

83.- Diyarbakır Milletvekili Emine Ayna’nın, sanayi tesislerine yönelik denetimlere ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23067)

84.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlığa bağlı sosyal tesislere ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23068)

85.- Çanakkale Milletvekili Mustafa Serdar Soydan’ın, Çanakkale’nin Yenice ilçesine bağlı bir köydeki madencilik faaliyetlerinin çevresel etkilerine ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23069)

86.- Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin’in, Patriot bataryalarının koruma kapasitesine ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23070)

87.- Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan’ın, Şanlıurfa’daki Süleyman Şah mülteci kampında çıkan yangına ve kampın sağlık koşullarına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23071)

88.- Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü’nün, gizlice İsrail’e gittiği iddialarına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23072)

89.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlığa bağlı sosyal tesislere ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23073)

90.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlık personelinin psikolojik taciz (mobbing) şikayetlerine ve yapılan işlemlere ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23074)

91.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker’in, yurt dışında kaçırılan ve rehin alınan Türk vatandaşlarına ve kurtarılmaları için yapılan çalışmalara ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23075)

92.- Gaziantep Milletvekili Edip Semih Yalçın’ın, Gaziantep’in İslahiye ilçesindeki üzüm yetiştiricilerinin sorunlarına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23087)

93.- İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, AOÇ arazileri ile ilgili çeşitli konulara ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23088)

94.- Afyonkarahisar Milletvekili Kemalettin Yılmaz’ın, koyunları aşılama takvimine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23089)

95.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, sağlığa zararlı ilaç tespiti nedeniyle ihraç edilemeyen tarımsal ürünlere ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23090)

96.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, balık avı yasağı dönemine girilmesine rağmen Batman’da balık avı yapıldığı iddiasına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23091)

97.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’daki hayvan üreticilerinin sorunlarına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23092)

98.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Şırnak, Muş ve Hakkâri’deki hayvan üreticilerinin sorunlarına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23093)

99.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars, Iğdır ve Ağrı’daki hayvan üreticilerinin sorunlarına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23094)

100.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Gümüşhane, Bayburt ve Erzurum’daki hayvan üreticilerinin sorunlarına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23095)

101.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2002-2012 yılları arasında yıllara göre hayvancılık ve tarım sektörlerindeki ithalat ve ihracat verilerine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23096)

102.- İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli’nin, kiraz üreticilerinin sorunlarına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23097)

103.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Diyarbakır’daki buğday üreticisi çiftçilerin sorunlarına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23098)

104.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Diyarbakır’da Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda 2002 yılından itibaren açıktan atama yoluyla istihdam edilen personele ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23099)

105.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Konyalı besicilerin sorunlarına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23100)

106.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, ters lale çiçeğinin koruma altına alınmasına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23101)

107.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, gıda denetimlerine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23102)

108.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, bilgisayar işletmeni alımına ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/23103)

109.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, gümrük il müdürlüklerine ve Kütahya’da gümrük il müdürlüğü açılması talebine ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/23104)

110.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Ticaret İl Müdürlüğünün ihtiyaçlarına ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/23105)

111.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, esnaf ve sanatkarların kullandıkları kredilere ve kredi geri ödemelerine ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/23106)

112.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, İstanbul İl Özel İdaresi tarafından gerçekleştirilen bir hastane inşaatı ihalesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23107)

113.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, İzmir ve Rize illeri özelinde KÖYDES Projesi kapsamında yapılan çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23108)

114.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, TBMM ve bağlı kurumlarda yaşanan hırsızlık olaylarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23109)

115.- Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü’nün, ODTÜ’de yaşanan bir olay ile ODTÜ’deki emniyet personeline ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23110)

116.- Hatay Milletvekili Mehmet Ali Ediboğlu’nun, Suriye’de yaşanan olaylar bağlamında Libya bandıralı iki gemiye ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23111)

117.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Edirne İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23112)

118.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Diyarbakır İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23113)

119.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Denizli İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23114)

120.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Çorum İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23115)

121.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Çankırı İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23116)

122.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Çanakkale İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23117)

123.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Bursa İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23118)

124.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Burdur İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23119)

125.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Bolu İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23120)

126.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Bitlis İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23121)

127.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2002-2012 yılları arasında yaşanan terör eylemlerine ve diğer yasa dışı olaylara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23122)

128.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, bir belediyedeki yolsuzluk iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23123)

129.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Akil İnsanlar Heyetine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23124)

130.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Şavşat ilçesine bağlı bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23125)

131.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’e bağlı bir köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23126)

132.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, bir aile münakaşası nedeniyle meydana gelen olayda emniyet mensuplarının iki kadını darp ettikleri iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23127)

133.- Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün, bir aile münakaşası nedeniyle meydana gelen olayda emniyet mensuplarının iki kadını darp ettikleri iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23128)

134.- Kırklareli Milletvekili Mehmet Siyam Kesimoğlu’nun, bir emniyet müdürünün görevden alınmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23129)

135.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, Şırnak’taki Güçlükonak Karakolunda 1994 yılında iki kişinin gözaltındayken kaybedildiği iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23130)

136.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Elazığ İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23131)

137.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Erzincan İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23132)

138.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Erzurum İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23133)

139.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Gaziantep İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23134)

140.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Eskişehir İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23135)

141.- Çorum Milletvekili Tufan Köse’nin, Çorum’a bağlı bir köydeki heyelan riskine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23136)

142.- Samsun Milletvekili Ahmet Haluk Koç’un, koruculara ve çözüm süreci ile birlikte koruculuk sisteminde meydana gelebilecek sorunlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23137)

143.- Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan’ın, Ortaca Bölge Trafik Büro Amirliğinin kapatılacağı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23138)

144.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, bir anma törenine izin verildiği iddilarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23139)

145.- Tekirdağ Milletvekili Bülent Belen’in, Ergene Kaymakamlığı hizmet binası için yapılan tadilat çalışmalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23140)

146.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Kocaeli Derince Belediyesindeki yolsuzluk iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23141)

147.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, İstanbul’da bir mezarlığın taşındığı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23142)

148.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Mardin’in Kızıltepe ilçesinde işlendiği iddia edilen faili meçhul cinayetlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23143)

149.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Diyarbakır’da Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda 2002 yılından itibaren açıktan atama yoluyla istihdam edilen personele ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23144)

150.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Mardin’de Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda 2002 yılından itibaren açıktan atama yoluyla istihdam edilen personele ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23145)

151.- Kırklareli Milletvekili Mehmet Siyam Kesimoğlu’nun, Kırklareli’de 23 Nisan kutlamalarında Atatürk Anıtına çelenk bırakanlara ceza kesilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23146)

152.- Tekirdağ Milletvekili Emer Köprülü’nün, 21 Mart tarihinde Diyarbakır’da yaşanan olaylarla ilgili işlem yapılmamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23147)

153.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, Kırklareli’de 23 Nisan kutlamalarında Atatürk Anıtına çelenk bırakanlara ceza kesilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23148)

154.- Gaziantep Milletvekili Ali Serindağ’ın, soruşturma izni verilmeyen ve ön inceleme yapılması istenen belediye başkanlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23149)

155.- İstanbul Milletvekili Binnaz Toprak’ın, Afyonkarahisar ve Isparta’daki alkol kullanım ve satış yasaklarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23150)

156.- İstanbul Milletvekili Binnaz Toprak’ın, Afyonkarahisar Belediyesinin bir uygulamasına ve ayrımcılık iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23151)

157.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin ili Şavşat ilçesindeki bir köyün sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23152)

158.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Borçka ilçesine bağlı çevre köyler arasındaki kara yolu sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23153)

159.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’e bağlı bir köyün sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23154)

160.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars’ın toplu taşıma ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23155)

161.- İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, şehit yakınları ve gazilerle ilgili işlemlerin yürütülmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23156)

162.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’e bağlı bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23157)

163.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin ili Şavşat ilçesine bağlı bir köyün çeşitli sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23158)

164.- Bolu Milletvekili Tanju Özcan’ın, Bolu Belediyesindeki bir uygulamadan kaynaklanan sorunlara ve belediyedeki rüşvet iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23159)

165.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, 1 Mayıs İşçi Bayramı kutlamalarındaki polis müdahalelerine ve kullanılan su ve kimyasal maddelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23160)

166.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 1 Mayıs İşçi Bayramı kutlamalarındaki polis müdahalelerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23161)

167.- İstanbul Milletvekili Celal Dinçer’in, görevde yükselme sınavı ile ilgili iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23162)

168.- Bursa Milletvekili Turhan Tayan’ın, Bursa’daki katı atık toplama ve imha merkezi ile ilgili sorunlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23163)

169.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, yeni büyükşehir olan illerde esnafa yönelik düzenlemeler ile ilgili geçiş sürecine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/23164)

170.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2002-2013 yılları arasında yabancılara satılan arazilere ve bazı ekonomik verilere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/23166)

171.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Mardin’de Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda 2002 yılından itibaren açıktan atama yoluyla istihdam edilen personele ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/23168)

172.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Erzurum’da Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda 2002 yılından itibaren açıktan atama yoluyla istihdam edilen personele ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/23169)

173.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Diyarbakır’da Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda 2002 yılından itibaren açıktan atama yoluyla istihdam edilen personele ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/23170)

174.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, akaryakıt tüketiminden alınan vergilere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/23171)

175.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın, eğitim kurumlarında Kutlu Doğum Haftası ile ilgili etkinlik düzenlenmesi konusunda karar alınıp alınmadığına ve eğitimciler hakkındaki idari işlemlere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23172)

176.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, Kadıköy’deki bir okulda yeni eğitim sistemine geçişten kaynaklanan sorunlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23173)

177.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, İstanbul’un Üsküdar ilçesinde imam hatip okuluna dönüştürülen okullara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23174)

178.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in, imam hatip liselerinden, üniversitelerin ilahiyat bölümlerinden mezun olanların sayısı ile Diyanet İşleri Başkanlığına ayrılan personel kontenjanına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23175)

179.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, öğretmenlerin yer değiştirme süreci ile okul dönüşümlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23176)

180.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, okuma alışkanlığının artırılması yönünde yapılan çalışmalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23177)

181.- Kırklareli Milletvekili Mehmet Siyam Kesimoğlu’nun, Kırklareli’de bir derneğin faaliyetlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23178)

182.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, yabancı dil sınavlarında yapılan değişikliklere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23179)

183.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Erzurum’un Hınıs ilçesine Anadolu lisesi ve pansiyon yapılmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23180)

184.- Muğla Milletvekili Ömer Süha Aldan’ın, Talim Terbiye Kurulunda görevlendirilen öğretmenlere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23181)

185.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’ün, İstanbul’un Büyükçekmece ilçesinde bazı okullarda iktidar partisinin toplantılarının yapıldığı iddialarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23182)

186.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, İstanbul’un Üsküdar ilçesindeki okullarda öğrenim gören öğrencilere yönelik bir bilgi yarışmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23183)

187.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın, Antalya Kültür ve Eğitim Vakfının üniversite kurmak amacıyla YÖK’e yaptığı başvurunun sonuçlanmamasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23184)

188.- İstanbul Milletvekili Celal Dinçer’in, İçişleri Bakanlığı görevde yükselme sınavı ile ilgili iddialara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23185)

189.- İzmir Milletvekili Musa Çam’ın, Yükseköğretim Kurulu Kanun Tasarı Taslağı çalışmalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23186)

190.- Denizli Milletvekili İlhan Cihaner’in, KPSS 10 puanıyla kadroya geçirilen sözleşmeli öğretmenlerin yaşadıkları mağduriyete ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23187)

191.- Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu’nun, bedelli askerlik uygulamasından elde edilen gelirin kullanımına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/23188)

192.- İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, askeri harekat sırasında yaralanan bir erin gazi sayılmamasından kaynaklanan mağduriyetine ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/23189)

193.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, İsrail’in Mavi Marmara olayı için özür dilemesinin ardından Türkiye ile İsrail arasında askeri alanda yaşandığı iddia edilen bazı gelişmelere ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/23191)

194.- Muğla Milletvekili Nurettin Demir’in, yargı kararı olmadan TSK’dan ilişiği kesilenlerin mağduriyetine ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/23192)

195.- İzmir Milletvekili Aytun Çıray’ın, uzman jandarma kadrolarına ve özlük haklarına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/23193)

196.- Manisa Milletvekili Sakine Öz’ün, uzman jandarmaların özlük haklarına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/23194)

197.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Elazığ’da askerlik yapan bir vatandaşın ölümüne ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/23195)

198.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, İzmir Astsubay Orduevinde intihar ettiği iddia edilen bir askerin dilekçesi ve Orduevi ile ilgili iddialara ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/23196)

199.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Mardin’de jandarma komutanı olarak görev yapmış bir kişiye ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/23197)

200.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, Çankırı’daki bir kara yolu üzerindeki elektrik direklerinin meydana getirdiği tehlikeye ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/23226)

201.- İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, Uluslararası Denizcilik Örgütü tarafından yayınlanan bir derginin kapağındaki resme ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/23227)

202.- İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, 4G/LTE teknolojisiyle ilgili altyapı çalışmalarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/23228)

203.- İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, İstanbul’da meydana gelen bir deniz kazası ve denizde arama kurtarma ile ilgili çeşitli konulara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/23229)

204.- İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü tarafından yapılan deniz aracı alımı ihalelerine ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/23230)

205.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, OGS’den HGS’ye geçiş sürecinde vatandaşların yaşadığı mağduriyete ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/23231)

206.- Ankara Milletvekili İzzet Çetin’in, Başkentray Projesine ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/23232)

207.- Ankara Milletvekili İzzet Çetin’in, TCDD Genel Müdürlüğü, Genel Müdürün oğlu ve TCDD Genel Müdür Yardımcıları ile ilgili çeşitli iddialara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/23233)

208.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun, otoyol, devlet yolu ve il yollarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/23234)

209.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Bingöl’ü diğer illere bağlayan şehirler arası yolların yapımı konusundaki çalışmalara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/23235)

210.- Samsun Milletvekili Ahmet Haluk Koç’un, Ankara-Samsun yüksek hızlı tren hattı çalışmalarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/23236)

211.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Ankara-İstanbul YHT Projesi kapsamındaki çalışmalara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/23237)

212.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Erzurum’un Hınıs ilçesindeki bir köyün ulaşım sorununa ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/23238)

213.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Manisa-İzmir-Turgutlu ayrımı yol çalışmalarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/23239)

214.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Kula-Salihli yolundaki çalışmalara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/23240)

215.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, şehirler arası yolcu taşımacılığı sektörünün sorunlarına ve sektöre yönelik desteklere ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/23241)

216.- Muğla Milletvekili Ömer Süha Aldan’ın, yurt içi eşya taşımacılığındaki K yetki belgeleri ile ilgili uygulamalardan kaynaklanan sorunlara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/23242)

217.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, İstanbul’un Şile ilçesindeki tarihi bir mekanın korunmasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/23244)

218.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, sarf ettiği bir söze ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23249)

219.- Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, PKK tarafından kaçırılan vatandaşların kurtarılmasına ve PKK ile görüşme sürecine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23251)

220.- İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, Taksim Meydanı Projesi ile ilgili bir açıklamasına ve İstanbul’da yürütülen projelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23252)

221.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, varlık barışı çalışmalarına ilişkin Başbakan Yardım-cısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/23253)

222.- Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu’nun, gıda güvenliği konusundaki çalışmalara, gıda denetimlerine ve gıda mühendisi istihdamına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23256)

223.- Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş’ın, Çanakkale’deki anma törenlerinde Özgür Suriye Ordusunu temsil eden bayrağında göndere çekildiği iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23257)

224.- Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan’ın, Şırnak’ın Cizre ilçesinde basın toplantısı yapan bir gruba polisin müdahalede bulunmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23258)

225.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, Sivas’ın Kangal ilçesinde siyanürle altın arama çalışması yapılmasına ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23259)

226.- İstanbul Milletvekili Binnaz Toprak’ın, Amasya Valisinin bazı vatandaşlara yönelik ayrımcı davranışlarda bulunduğu iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23260)

227.- İstanbul Milletvekili Binnaz Toprak’ın, Maltepe’deki bir okulda ayrımcı ifadelerin bulunduğu kitapların öğrencilere dağıtılması ile ilgili yürütülen soruşturmaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23261)

228.- Tokat Milletvekili Orhan Düzgün’ün, Emniyet Teşkilatından ihraç edilen bazı polislere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23262)

229.- İstanbul Milletvekili Binnaz Toprak’ın, Trabzon Ayasofya Müzesi’nin camiye dönüştürüleceği iddiasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/23263)

230.- İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler’in, Atatürkçü Düşünce Toplulukları Kulüpleri Ulusal Çalıştayının Ege Üniversitesi Rektörlüğü tarafından ertelendiği iddialarına ve rektörlüğün bazı uygulamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23264)

231.- İstanbul Milletvekili Binnaz Toprak’ın, Maltepe’deki bir okulda ayrımcı ifadelerin bulunduğu kitapların öğrencilere dağıtılmasına ve yürütülen soruşturmaya ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23265)

232.- Diyarbakır Milletvekili Emine Ayna’nın, cinsel saldırı suçundan tutuklanan bir öğretmenin önceki suçlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23266)

233.- İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, bir piyade onbaşının gazi sayılmamasına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/23267)

234.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan’ın, Kocaeli’nin bazı ilçelerindeki ulaşım sorununa ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/23268)

 

20 Haziran 2013 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM

KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Tanju ÖZCAN (Bolu)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 123’üncü Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim. Konuşma süreleri beşer dakikadır. Hükûmet bu konuşmalara cevap verebilir.

Gündem dışı ilk söz, Ağrı’nın sorunları hakkında söz isteyen Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebi’ye aittir.

Buyurun Sayın Çelebi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebi’nin, Ağrı’nın sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

21 Haziran 2013 Cuma günü yani yarın, AK PARTİ Genel Başkan yardımcımız ve bir grup başkan vekilimizle birlikte, 30’a yakın yine AK PARTİ milletvekiliyle birlikte, inşallah, ilk önce Muş ilimize, akabinde Ağrı ilimize geçeceğiz, oradan da Erzurum mitingine katılmak üzere -Allah’ın izniyle- cuma günü bir start alıyoruz. Tabii burada, özellikle daha önce bir gezi tertiplendi. Bu gezi Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne yapılmıştı. Bu seferkini, yine, çözüm süreciyle ilgili bu gezimizi Muş ve Ağrı illerimize yapacağız. Bu anlamda, ben, tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yiğitler yatağı güzel Ağrı’nın güzel insanlarının, Ağrı Dağı’nın, Süphan’ın, Kösedağ’ın ve Aladağ’ın, Doğubeyazıt’ın, Hamur’un, Diyadin’in, Taşlıçay’ın ve Tutak’ın yiğit evlatlarının, her ne kadar havası soğuk ama insanı bir o kadar sıcak ve mert olan Ağrılıların, milletvekillerimizi çok sıcak kanla bağırlarına basacaklarından burada kesinlikle eminim.

Bu anlamda, cumartesi günü, özellikle Patnos’umuz, Tutak’ımız, Hamur’umuz, Ağrı merkezimiz, Eleşkirt’imiz, Taşlıçay’ımız, Diyadin’imiz, Doğubeyazıt’ımızdaki insanları bu milletvekillerimizle hemhâl olmaya, birlikte olmaya, buradan selam ve saygılarımı da göndermek üzere, merkezlerimize davet ediyoruz.

Tabii, özellikle eğitim konusunda Sayın Başbakanımıza, ben burada zatıalilerine teşekkürlerimi sunuyorum. Eğitim konusunda bize çok büyük destek verdiler. Daha önce, bizim, Ağrı ilimizde biliyorsunuz 1 tane eğitim fakültemiz vardı ama 2007 yılıyla birlikte, Ağrı Üniversitemiz, Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi kazandırıldı. Bununla birlikte bizim ilk hedefimiz, ilk önce, Ağrı merkezde, bunların, fakültenin çok fazla olan bölümlerini fazlalaştırmak. Daha sonra ise cumartesi günü saat -Allah bir mâni, keder vermezse- on birde Patnos ilçemizde Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesine bağlı Sultan Alparslan Fakültesinin temelini atacağız.

Yine bu sene, 2013 yılında tamamlanması düşünülen ve bir iş adamımızın yaptırmış olduğu Eleşkirt’teki iki yıllık yüksek okulu; yine 2013 yılı içerisinde temmuz ayında temelini atacağımız Diyadin’deki iki yıllık yüksek okulumuzu; yine bir iş adamımızın, Doğubeyazıt’ta 2013 yılı içerisinde temelini atacağı iki yıllık bir fakültemizi; bunlarla birlikte Diyadin’e, Tutak’ımıza ve Hamur’umuza da, Allah bir mâni, keder vermezse, iki yıllık yüksekokul açmayı düşünüyoruz.

Değerli milletvekilleri, özellikle AK PARTİ hükûmetleri iş başına geldikten sonra bizim ilimizde neler yapılmış, ben bunları burada da sizlere arz etmek istiyorum.

Ağrı il merkezimizde, daha önce -il merkezinin 106 bine yakın nüfus kitlesi vardır- tamamıyla kuyu suyu içilmekteydi. Sayın Başbakanımızın Ağrı ilimizi ziyaretinden sonra, 2045 yılına kadar Ağrı’nın içme suyunu karşılayabilecek bir tane Yazıcı Barajı yapıldı, şu anda faaliyette.

Yine, 2013 yılında tamamlanan 1 adet terminalimiz var, onu da Allah’ın izniyle bir veya iki ay içerisinde hizmete açacağız.

Ben, burada özellikle değerli Ağrılılara seslenmek istiyorum: Yıllar yılıydı, Kağızman Caddemiz, bakın, açılamıyordu. 2011 tarihinde, Sayın Başbakanımız Ağrı il merkezine geldiği zaman bir talimatları oldu; ilk kez, bir ilde devlet eliyle kamulaştırılan bir tane caddemiz oldu. O caddemizin her şeyi bitti, asfaltlanması şu anda yapılıyor, Allah bir mâni keder vermezse, bunu da bir ay içerisinde hizmete açmış olacağız.

Yine, bizim, özellikle Ağrı merkezde yapmış olduğumuz -yine Sayın Başbakanımızın talimatları doğrultusunda- kentsel dönüşüm, 2013 yılı içerisinde Doğubeyazıt’ta olacak.

2013 yılı içerisinde, yine bizim, özellikle Patnos’ta 4 bin dönümün üzerinde, Yenimahalle’mizde kentsel dönüşüm çalışmaları yapılıyor. Bunun da, eğer Rabbim bir mâni, keder vermezse, temmuz ayı içerisinde -Patnos da bunların içerisinde var- açılacak olan, yani canlı yayında yıkılacak olan illerimiz ve bir tane de ilçemiz var, bu da Patnos.

Özellikle kentsel dönüşüm çerçevesinde Ağrı merkezde şu ana kadar teslim edilen Merkez Suçatağı 2’nci Etap 504 adet konut; 224’ü yoksullar için, 1 adet ticaret merkezi teslimatı yapılıp bunlar teslim edilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EKREM ÇELEBİ (Devamla) – Ben, özellikle bizim Eleşkirt’imizle ilgili bir şeyler diyecektim ama konuşma sürem bittiği için…

Ben çok teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çelebi.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Bayburt’a ne yaptınız, Bayburt’a? Hep Ağrı’ya yaptınız.

HALİL AKSOY (Ağrı) – Ağrı’ya çıkan paraların hepsini Patnos’a gönderiyorsunuz.

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, Mersin’in sorunları hakkında söz isteyen Mersin Milletvekili Sayın Aytuğ Atıcı’ya aittir.

Buyurun Sayın Atıcı. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Mersin’in sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, Mersin’imizin sorunları hakkında söz almış bulunuyorum. Mersin’in cezalandırılmasına ve katledilmesine seyirci kalmayan tüm milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Mersin’in sorunlarını üç ana başlıkta toplayabiliriz:

1) AKP hükûmetlerinin  neden olduğu sorunlar.

2) AKP hükûmetlerinin çözemediği sorunlar.

3) AKP hükûmetlerinin demokrasi anlayışıyla ortaya çıkan sorunlar.

AKP hükûmetlerinin sebep olduğu sorunların başında çevre sorunları gelmektedir. Mersin âdeta cennetten ayrılmış bir kenttir.  Ancak, sizin on yıllık iktidarınızda, Mersin kışın havası en kirli kentler arasına girmiştir. İnsanlara âdeta Mersin’de zehir solutuyorsunuz. Kazanlı’ya sülfürik asit fabrikası yaparak âdeta Mersin’in üzerine asit yağdırmaya çalışıyorsunuz; batısında ise en güzel koylarına nükleer santral, termik santraller, çimento fabrikaları yapıyorsunuz. Allah aşkına, Mersin’in suçu ne? AKP’den hiçbir tane Mersin milletvekili kalkıp da bunların hiçbirisine itiraz etmiyor mu? Bu yetmezmiş gibi, Yeşilovacık gibi cennet bir koya uluslararası anlaşmalara aykırı olarak kaçak liman yapıyorsunuz. Yanlış duymadınız. O limanda sizin Bakanlığınız tarafından inşaat yapılamayacağına dair bir yazı olduğu hâlde, o limanı kaçak olarak inşa ediyorsunuz. Ya, bir hükûmet, kaçak olarak iş yapar mı? Maalesef yapıyor, bu da AKP’ye yakışıyor. Biz de bunları anlatmaya çalışınca “Vay, ekonomiye, gelişmeye karşılar.” diye utanmadan bizi suçluyorsunuz. Oysa, biz, çevreyi katletmeden, çevreyle dost bir ekonominin modelini Mersin’de yaratıp tüm Türkiye’ye uygulamak istiyoruz. Mersin, çevre dostu ekonominin başkenti olmalıdır diyoruz.

İnsanların canını yakan en önemli ikinci sorun Mersin’de, Mersin gibi mümbit bir yerde fakirlik ve işsizliktir. İktidarınızda işsizlik sıralamasında, maalesef, Mersin en üst sıralarda yer almıştır. Bu sıralamanın mimarı beceriksiz, öngörüsüz, hayallerle sınırlı dış politikanızdır, bu yüzden Orta Doğu’yla ticaretimiz bitmiştir. Buna bağlı olarak, Mersin'de yaşayan çiftçiler, Mersin'de yaşayan esnaflar ve diğer üreticiler perişan duruma gelmişlerdir. Savaş Suriye’deyken, sizin sayenizde ülkemize getirilmiştir. Halk, kardeş bildiği Suriye halkından artık tedirgin olmaya başlamış, yeni Reyhanlı olaylarını yaşamak istememektedir.

İkinci olarak, sizlerin çözmek üzere söz verdiğiniz ve Mersin için çözemediğiniz sorunlardan bahsedeceğim. Mersin halkı, demir yolu ulaşımıyla deniz yolu ulaşımının entegre bir şekilde modernleşmesini bekliyordu; havasını aldı sizin yüzünüzden, lojistik merkez olma hayali de suya düştü. Ama siz ne yaptınız? Ahlaki olmayan bir şekilde, size gelen iş adamlarına, sanayicilere ve Mersin halkına “Git, Belediye Başkanını değiştir, ondan sonra karşıma gel.” dediniz. Mersin’deki liman ve gümrüklerimiz maalesef ticaretle anılmak yerine silah kaçakçılığıyla anılır oldu sizin sayenizde. Mersin, turizm bölgesi olmak ve ekonomisini çeşitlendirmek için yatırım bekliyor. Mersin’i Dubai yapacaktınız, Mersin ne hâle geldi! Umut sattınız, artık satacak umutlarınız da kalmadı.

Üçüncü olarak da, AKP hükûmetlerinin demokrasi anlayışıyla ortaya çıkan sorunlardan söz etmek istiyorum. Bu sorunun özü, demokrasi anlayışınızın kısırlığı ve otoriter rejime yönelmiş olan uygulamalarınızdır değerli arkadaşlar. Bu tablo, ülkenin her yerinde olduğu gibi, maalesef Mersin'de de sorun olmuştur. Gezi direnişine destek toplantılarında Mersin'de polis birdenbire şiddeti kesti, çok güzel. Sebebini bir araştırdık, baktık ki Akdeniz Oyunları nedeniyle dışarıdaki imajımız bozulmasın diyeymiş. İnanın, on gündür Mersin'de polis yok, binlerce insan yürüyor, ne cam iniyor ne çerçeve iniyor ne de bir tek taş atılıyor. Buradan herkesin ders alması gerekir. Dün akşam polis geldi, yine müdahale etti, yine olaylar çıktı. Bakın, yani burada alınacak çok önemli sosyolojik dersler var, bu sosyolojik dersleri herkesin alması lazım.

Akdeniz Oyunları’nı da istismar ettiniz. “Mersin’e çok yatırım yaptık.” dediniz, oysa yapılan tesislerin karşılığında Mersin’in kalbi konumundaki Tevfik Sırrı Gür Stadyumu’nu AVM yapmak üzere TOKİ’ye verdiniz. Yani, 1 koyup 5  almaya çalıştınız ve halkı kandırdınız. İstismar bitmiyor; şov yapmak için, bugün saat beş buçukta Ankara’dan özel uçak kaldırıyorsunuz, İstanbul’dan özel uçak kaldırıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYTUĞ ATICI (Devamla) – Yine, yığma kalabalıkları Mersin’e götürmeye çalışıyorsunuz, milletin parasıyla millete şov yapıyorsunuz.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Ya bir teşekkür et! Mersin’de Akdeniz Oyunları yapılıyor, bir teşekkür et!

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Utanmadan… Bakanınızın açıklaması var: “Evet, biz biletleri bloke ettik ama açılışa gelemeyenleri kapanışa bekliyoruz.” diye terbiye sınırlarını aşan bir şekilde halkla alay etmiştir. Buradan kendisini de Hükûmetinizi de  kınıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Atıcı.

Gündem dışı… (AK PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı laf atmalar)

Evet, arkadaşlar…

RECEP ÖZEL (Isparta) – Bugün, Mersin Milletvekili olarak memnun olman, mutlu olman lazım.

BAŞKAN – Evet, lütfen…

İSMAİL AYDIN (Bursa) – Yapılanları gördün mü?

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Şampiyonları alkışlayacak mısın? Sporcuları alkışlayacak mısın?

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Ne diyorsun? Çık kürsüde konuş.

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz…

RECEP ÖZEL (Isparta) – Mersin Akdeniz Oyunları’ndan memnun olmak, mutlu olmak lazım ya! Onunla ilgili şeyi teşvik etmek lazım.

BAŞKAN – Teşekkürler… Lütfen… Lütfen, dinleyelim. (AK PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı laf atmalar)

AYTUĞ ATICI (Mersin) – AVM’yi niye yapıyorsunuz?

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, cezaevlerinde yaşanan sorunlar hakkında söz isteyen Ağrı Milletvekili Sayın Halil Aksoy’a aittir.

Buyurun Sayın Aksoy.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Şampiyonları alkışlayacak mısın? Sporcuları alkışlayacak mısın? Oraya gidecek misin?

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Tevfik Sırrı Gür Stadyumunu AVM yapıyorsunuz! 1 koyuyorsunuz 5 alıyorsunuz!

RECEP ÖZEL (Isparta) – Senin teşekkürün bu mu?

BAŞKAN – Lütfen… Lütfen…

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Çok ayıp ya!

BAŞKAN – Özür dilerim Sayın Aksoy.

Zamanınızı yeniden başlatacağım.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Gençlere yazık değil mi? Spor yapıyorlar.

İHSAN ŞENER (Ordu) – Nankör!

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Aynen iade ediyorum. Lafı duydum. Nankör sensin!

BAŞKAN – Buyurun Sayın Aksoy.

3.- Ağrı Milletvekili Halil Aksoy’un, cezaevlerinde yaşanan sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması

HALİL AKSOY (Ağrı) - Sayın Başkan, cezaevlerinde yaşanan sorunlarla ilgili gündem dışı söz aldım, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı laf atmalar)

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, lütfen…

Sayın Aksoy, lütfen buyurun.

HALİL AKSOY (Devamla) – Lütfen efendim…

BAŞKAN – Sürenizi yeniden başlatıyorum. (AK PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı laf atmalar)

HALİL AKSOY (Devamla) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Haklısınız. Ne yapayım?

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Senin terbiyen bu mudur?  Ben de sana hırsız dersem zoruna gitmez mi?

İHSAN ŞENER (Ordu) – Varsa bir bildiğin, söyle.

BAŞKAN – Arkadaşlar, rica ediyorum. Lütfen…

AYTUĞ ATICI (Mersin) –  Var benim bildiğim. Tevfik Sırrı Gür Stadyumu’nu  peşkeş çektiniz!

İHSAN ŞENER (Ordu) – Kim çekti? Varsa bildiğin, söyle.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – TOKİ’ye peşkeş çektiniz!

BAŞKAN – Sayın grup başkan vekilleri, sizden rica ediyorum. Tamam… Çok teşekkürler.

Buyurun Sayın Aksoy.

Sürenizi yeniden başlatıyorum.

HALİL AKSOY (Devamla) – Sayın Başkan, cezaevlerinde yaşanan sorunlara ilişkin gündem dışı söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle hemen şunu belirteyim: Cezaevlerinde yaşanan sorunları ve de hak ihlallerini değil beş dakika, saatlerce konuşsak bile yetmez. Ancak, ben burada çok acil ve yaşamsal derecede önemli hususlar üzerinde vaktim elverdiği ölçüde bunlarla ilgili söz edeceğim.

Biz, Barış ve Demokrasi Partisi olarak, hemen her platformda cezaevlerinde yaşanan hukuk dışı uygulamaları, insan hakları ihlallerini gündeme getirmeye çalıştık. Zira, bugün gerçekten Türkiye cezaevlerinden -bunlar gerek adli cezaevlerinde gerek siyasi cezaevlerinde, hiç fark etmiyor- acı bir çığlık yükseliyor. Birçok cezaevinde -Pozantı, Şakran, Antalya- çocuklara taciz yapılıyor ve bunlar idarenin bilgisi dâhilinde gerçekleşiyor.

Bakınız, cezaevlerinden cenazeler çıkmaya başladı. Ağır hasta durumunda ve ölümü bekleyen çok sayıda hasta bulunuyor ancak hâlâ somut bir adım atılmış değil. Sayın Adalet Bakanı defalarca duyarlılık göstereceğini ifade ettiler ancak bu ifade ne yazık ki hâlâ fiiliyata dönüşmüş değil. Neden bu konuda hâlâ katı bir direnç sergilenmektedir, doğrusu anlamakta da güçlük çekiyoruz. Sorun bürokrasi engeli olarak açıklanamaz ve bu mazeretin arkasına sığınmak da çok etik bir durum değil. Bu, bir vicdan ve zihniyet sorunudur da aynı zamanda.

Şu an, cezaevinde hasta konumda olan 411 tutuklu bulunmaktadır, tutuklu ve hükümlü. Bunlardan yaklaşık 120 kişisi ağır hasta olup acil tedavi bekliyorlar. Bu hastalar da her an yaşamlarını yitirebilirler. Biz “Bu kişileri illa da -tırnak içinde söylüyorum- affedin.” demiyoruz; tutukluysa tahliye edin, adli kontrole tabi tutun, hükümlüyse hastalığı iyileşinceye kadar cezasını erteleyin. Yasalar da buna elverişlidir, uzun uzadıya durmayayım üzerinde, bunlar çok zor şeyler değil. Devlet, bir hükümlünün, ölümcül hastalığı nedeniyle cezaevi koşullarında tedavi olamadığı için cezasını ertelemesiyle gücünden herhangi bir şey kaybetmeyecektir diye düşünüyorum. Parlamento, iktidarı ve muhalefetiyle, bu konuda daha duyarlı olursa oldukça iyi olur.

Değerli milletvekilleri, biliyorsunuz, daha önce de söylemiştim: Ömrümün neredeyse üçte 1’ini cezaevinde geçirdim. Bir arkadaşınız olarak, sık sık cezaevlerini ziyaret ettiğimi söyleyebilirim, şikâyetlerini dinliyorum, taleplerini alıyorum, muazzam derecede sıkıntıları var.

Yine, son dönemde özellikle siyasi tutuklu ve hükümlülerin kaldığı tüm cezaevlerinden çok sayıda şikâyet mektubu almaya başladık. Neredeyse bütün cezaevlerinde -bazılarında yoğun ve sistematik olmak kaydıyla- tutuklu ve hükümlüler idarenin kötü muamelesine maruz kalıyorlar. Yine yasal olarak kendilerine tanınan birçok hak cezaevi idaresi tarafından ellerinden alınmış, bir başka deyişle gasbedilmiş.

Özetle belirtmek gerekirse: Keyfî uygulamalar neticesinde çıplak arama, kitap sınırlaması, gazete, dergi ve kitapların verilmemesi, mektupların uzun süre verilmemesi -özellikle Kürtçe mektupların- telefonda Kürtçe konuşmanın engellenmesi, hâkime ulaşma hakkının engellenmesi, yemeklerin yetersiz ve sağlıksız oluşu, spor yapma haklarının kısıtlanması, açık alan ve sohbet haklarının yapay gerekçelerle kısıtlanması, keyfî disiplin cezaları, hücreye atma, iletişim cezası, sosyal faaliyetlere katılmama cezası, açık görüş cezası, görüş yerlerinin darlığı, telefon ve görüş sürelerinin keyfî olarak kısıtlanması gibi sorunlar hemen her cezaevinde değişik şekillerde devam ediyor.

Yine, önemli bir husus ise özellikle, cezaevlerinde sürgün olaylarından sonra yaşanan mağ-duriyetlerdir. Sürgünlerde tutuklu ve hükümlüler ailelerinden yalıtılmışlardır, böylece aileler de cezalandırılmaktadır. Buna karşı yapılan sevk talepleri hiçbir şekilde dikkate alınmamaktadır. Ailesi ve yakınları Ağrı’da yaşayan bir kişinin Tekirdağ’a sürgün edilmesi çok vicdani kabul edilecek bir şey değildir.

Yine, bir başka şikâyet konusu da şudur: Türkiye cezaevlerinde kalmakta olan yabancı uyruklu tutukluların durumudur. Bunlar tamamen tecrit edilmişlerdir, göz önüne almak gerekir.

Barış ve çözüm süreci tek başına Sayın Öcalan’ın ve PKK’nin samimi bir şekilde adım atmasıyla yürümüyor. İkinci aşama olarak nitelendirilen bu süreçte, Hükûmet ve devlet rolünü oynamalıdır. Bir an önce, acil ve zorunlu yasal değişiklikleri içeren bir demokrasi paketinin gelmesinde de yarar vardır. Kısa vadede açık bir şekilde kamuoyunda güven tesis edilmelidir.

Bu duygularla hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aksoy.

Sayın milletvekilleri, sisteme giren arkadaşlarımıza sırasıyla söz vereceğim.

Sayın Öğüt…

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, Gezi Parkı eylemleri sırasında gözaltına alınanlara yapılan uygulamalarla ilgili iddialara ve yetkililerin gerekli soruşturmayı başlatıp başlatmayacaklarını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Doğrudan demokrasinin en iyi kurumlarından olan forumlar İstanbul’un bütün parklarında çok canlı bir şekilde yapılmaktadır. Onlara “Selam olsun.” diyorum. Gezi Parkı’nda olan müdahalenin onlara da yapılmaması gerektiğini bugünden uyarmak istiyorum.

Bugün, Gezi Parkı eylemleri sırasında gözaltılara ilişkin İstanbul Barosu tarafından görevlendirilen avukatların tutanaklarına yansıyan ifadeler bazı basın organlarında yer aldı. Orada, açıkça, gözaltına alınanlara zorla AKP mitingi izletildiği, insanların aç ve susuz bırakıldığı, telefon hakkı tanınmadığı ve tuvalet ihtiyaçlarının dahi giderilmesine izin verilmediği yazmaktadır. Ayrıca, bazı polislerin “Hukukun üstünlüğünü tanımam.” ifadeleri kullanarak gözaltındakilere hakaret ettiği, darbettiği, gazeteci kimliklerinin dahi hiçe sayıldığı da yer almaktadır. Başbakanın grup toplantısında “Demokrasi sınavından başarıyla geçti.” dediği polisler bu  polisler midir? Bu polislere AKP mitinginin izlettirilmesi emri veya yetkisini kimler vermiştir? Yetkililer bu haberleri bir suç duyurusu olarak kabul edip gerekli soruşturmayı başlatacak mıdır? AKP’nin polisi olmak istemeyen yurtsever polisler son günlerde fişlemelere maruz kalacak mıdır?

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öğüt.

Sayın Demiröz…

2.- Bursa Milletvekili İlhan Demiröz’ün, Bursa Yıldırım’da bulunan Polis Kolejinin neden kapatıldığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

1984 yılında, Bursa Yıldırım’da polis okulu açıldı. Okulumuz, 2004 yılında, Bakanlar Kurulu kararınca Bursa Polis Koleji olarak eğitimine devam etti. İlk mezunlarını 2009 yılında veren Polis Kolejimiz son mezunlarını 2013 yılında verdi. Sormak istediğim, İçişleri Bakanımıza: Polis Kolejimiz neden kapatılıyor? Bursa’da iki yıldır Bursa Teknik Üniversitesini açamayan, arsa konusunu çözemeyen Hükûmet, İpek Böcekçiliği Araştırma Enstitüsünden sonra Polis Kolejimizi neden kapatıyor? Bu kurumların kapatılması daha kolay mıdır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Demiröz.

Sayın Doğru…

3.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat ili Reşadiye ilçesindeki şoför esnafının sorunlarına ilişkin açıklaması

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Tokat ili, Reşadiye ilçesi Şoförler ve Otomobilciler Esnaf Odası Başkanlığı, ülke genelinde ve bölgedeki kamyon, otobüs, taksi, dolmuş gibi taşıyıcı esnafın çok zor durumda olduğunu ve neredeyse kontak kapatacaklarını ifade eden fakslar gönderiyorlar. Ülke genelinde üç aydır kontak açmayan kamyoncu esnafı bulunduğu, bilhassa eğitim öğretim döneminde çalışanların birçoğunun zarar ettiğini ifade ediyorlar.

Ayrıca, mazot fiyatlarının, lastik fiyatlarının çok yüksek olması, KDV, ÖTV oranlarının yüksek olması masraflarını daha fazla artırıyor.

Ayrıca, esnafların ticari araç belgesi olan SRC belgelerinin odalar tarafından verilmeyişi de çok büyük bir şekilde şikâyetlere konu oluyor. Özellikle esnaf odaları bu SRC belgelerinin kendileri tarafından verilmesini istiyorlar.

Ayrıca, ilçe millî eğitim müdürlükleri tarafından yapılan taşıma ihalelerinin yaklaşık maliyetler hesaplanmadan yapıldığı, önümüzdeki eğitim döneminde de zarar etmek istemediklerini ifade ediyorlar.

Esnafların dertleri maalesef çoktur. Bu yönlü olarak araştırma yapılmasını ve Hükûmetin önlem almasını…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Doğru.

Sayın Yeniçeri…

4.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Diyarbakır’da düzenlenen Kuzey Kürdistan Birlik ve Çözüm Konferansı’nda dile getirilen taleplere, çözüm ve barış sürecinin Türkiye’yi dağıtma süreci olduğuna ilişkin açıklaması

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İmralı canisinin talimatı, AKP’nin teşvikiyle ilki Erbil’de, ikincisi Diyarbakır’da Kuzey Kürdistan Birlik ve Çözüm Konferansı düzenlendi. Bu konferans, Türkiye’nin devlet, millet ve Hükûmetine meydan okuması anlamına geliyor, Güneydoğu “Kuzey Kürdistan” olarak ifade ediliyor.

Konferansta dile getirilen talepler şunlar: PKK, terör örgütü listesinden çıkarılsın. Kürtçe resmî dil olsun. Kitle katliamcısı Öcalan özgür olsun. Kürtlere özerklik, federasyon, bağımsızlık dâhil, kendi kaderini tayin hakkı tanınsın. KCK’lı tutsaklar serbest bırakılsın. Suriye ve Irak Kürdistan’ı birleşik bir yapı olsun.

Ey Hükûmet ve ey AKP, bunların ne anlama geldiğini herhâlde anlıyorsunuz. “Çözüm” ve “barış” adı altında başlattığınız sürecin Türkiye’yi dağıtma süreci olduğu ortaya çıkmıştır. Barış süreciniz, bağımsız, birleşik Kürdistan’ın kurulma sürecidir. Hâlbuki sizin Türkiye’nin bütünlüğünü savunmak gibi bir göreviniz var. Bu talepler karşısında gıkınız çıkmıyor. Bu bölücü ve…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – … yıkıcılara karşı itiraz etmiyorsunuz. Bölücü faaliyetler karşısında sessiz kalarak onlara destek oluyorsunuz. Ya uyanın ya da millet uyaracak!

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yeniçeri.

Sayın Atıcı…

5.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, AKP’nin Gezi Parkı’nda yaşanan olaylardan ders almadığını, gereken çıkarımları yapmadığını her fırsatta gördüklerine ve kabinede olan bitenleri bilmeye halkın hakkının olduğuna ilişkin açıklaması

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, AKP’nin Gezi’de yaşanan olaylardan ders almadığını, gereken çıkarımları yapmadığını her fırsatta görüyoruz. Daha yenilerde, Sayın Arınç “Evet, dursunlar ama beş dakika durmak yeter.” gibi bir yaklaşımla, insanların ne zaman duracağına, ne zaman yürüyeceğine karar vermeye çalışıyor. Ben bunlara “demokrat görünümlü diktatörler” diyorum. Gezi olaylarını, Gezi direnişini anlamayan bir Hükûmet ülkemizi iç savaşa sürükler. Bakın, bu çok tehlikeli bir oyundur. Bu oyunu bozacak olan bizim birlikteliğimizdir, kardeşliğimizdir ama bunu eğer iyi tahlil ederse Hükûmet, o zaman bu işler çözülür.

Ayrıca, demokratik ülkelerde kabinede olan bitenleri halkın bilme hakkı vardır. Bugün basında yer alan, Sayın Bülent Arınç’ın istifa edip etmediği, istifa ettiyse onu istifaya götüren sebepleri bilmeye hakkımız vardır. Bunları da en kısa zamanda açıklamalarını istirham ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Atıcı.

Sayın Türkoğlu…

6.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, Hükûmetin “çözüm süreci” adını verdiği ihanet ve çözülme sürecine ilişkin açıklaması

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bir süredir, Hükûmet tarafından “çözüm süreci” adı verilen, aslında ihanet ve çözülme süreci olan husus konuşulmaktadır. Bu kapsamda, bölücü ve yıkıcı terör örgütünün eylemsizliğinden ve geri çekilmesinden bahsedilmektedir. Terör örgütünün eylem yapmadığı, geri çekildiği yalanları konuşulurken, Hükûmetin PKK’ya Meclisten ve Türk milletinden gizlediği taahhütlerde bulunduğu anlaşılmaktadır. Bugünlerde “Geri çekilmesi tamamlandı.” denilen örgütün Diyarbakır’da, Bingöl’de, Hakkâri’de, Şırnak’ta saldırı ve adam kaçırma eylemleri yaptığı, maalesef, medya tarafından haber yapılmamaktadır. Geçen hafta gittiğimiz Bingöl ve Diyarbakır’da, teröristlerin yerlerinden kımıldamadığı bizzat oradaki görevliler tarafından ifade edilmiştir. Askerlerin üs bölgelerinin PKK tarafından ele geçirildiği konuşulmaktadır. O coğrafyadan artık “Kuzey Kürdistan” diye bahsedilir hâle gelmiştir. Anlaşılan, geri çekilen terör örgütü değil, devlet olmuştur. AKP Hükûmeti o bölgeden devleti geri çekmenin bedelini muhakkak ödeyecektir.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Türkoğlu.

Sayın Özdağ…

7.- Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ’ın, 11’inci Türkçe Olimpiyatları’na ilişkin açıklaması

SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) – Bir dilin büyüklüğü biraz da ne kadar çok insan tarafından konuşulduğuna bağlıdır. Dünyada yaklaşık 275 milyon insan Türkçe konuşmaktadır. Dil, köprü kurmanın, kültürel aktarımın en önemli araçlarından biridir. Yurt dışındaki Türk okulları işte bu misyonu gerçekleştiriyor. Onun için, bu okulların açılmasına vesile olanlara ve öğretmenlerine ne kadar teşekkür etsek azdır.

11’inci Türkçe Olimpiyatları’nın kapanış töreni 140 ülkeye taşınan Türkçe bayrağının gurur verici bir göstergesi oldu. Her milletten çocukların bizim türkümüzü söylemesi, ana sütü gibi temiz Türkçemize yeni tatlar eklemeleri büyüleyiciydi. Bir azizin sevdasının, nefes ve himmetinin nelere kadir olduğunu bir defa daha gördük. Bu, bizim de hayalimizdi. Gençlik yıllarımız “Güzel Türkistan sana ne oldu?”, “Sivastopol önünde yatan gemiler.” veya “Çırpınırdı Karadeniz.” marşlarıyla geçti. Kâh ağladık, kâh sevdalandık. Yüreğimizdeki coğrafya çok büyük. Şimdi, güzel Türkistan daha mutlu, Azerbaycan artık “Unuttun beni zalim.” demiyor. Biz de yarınlara daha bir ümitle bakıyoruz. İnşallah, Türk’ün de Türkçenin de bayrağı hiç inmeyecek. Çekildiğimiz topraklarda şimdi yeni bir dünya kuruluyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özdağ, teşekkür ediyorum.

Sayın Kaplan…

8.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan’ın, Sağlık Bakanının Gezi Parkı olaylarında yaralanan insanlara yardım eden hekimler hakkında inceleme ve soruşturma başlatmasına ilişkin açıklaması

MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Türkiye, son günlerde Gezi Parkı olayları sonrası yaşanan ve hâlâ iktidar tarafından algılanmakta zorluk çekilen bir yeni olayla karşılaştı. Sayın Sağlık Bakanının yaralanan insanlara yardım eden hekimler hakkında inceleme ve soruşturma başlatması, doğrusu bizleri ve bir hekim olarak sanıyorum kendisini de üzmüştür. Ancak, anlaşılan o ki iktidar partisi bu konuda hâlâ ders çıkarmamış ve bu konuda baskı uygulamaya devam ediyor. Özellikle sağlık teşkilatında çalışan doktor ve hemşirelere bu yasa dışı eylemlere destek vermenin suç olabileceğinin tehdidini yapıyor. Anayasal olarak demokratik hakları olan ve örgütlenmeden gelen işi yavaşlatma eylemi -meslektaşlarına karşı yapılmış olan bu olumsuz davranışa- sergilemeleri karşısında Sayın Başbakanın geçen günkü açıklaması oldukça talihsizdi. Diyor ki hekimler için: “Bunlarda hiç insan sevgisi kalmamıştır.”

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kaplan.

Sayın Bayraktutan

9.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Gezi Parkı olaylarından sonra bu konuda bir açıklama yapmak için Ankara Büyükşehir Belediyesi önünde toplanan memurlara karşı Ankara Büyükşehir Belediye Başkanının tutumunu kınadığına ilişkin açıklaması

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Gezi Parkı olaylarından sonra Türkiye’nin her tarafında yükselen protestolara ek olarak Ankara Büyükşehir Belediyesinde de geçen hafta memurlar bir protesto gösterisi düzenlemişlerdir. Bu olaylar olduktan sonra, TÜMBEL-SEN’in çağrısıyla Büyükşehir Belediyesi önünde toplanan memurlar bu konuda bir açıklama yapmak istemelerine rağmen, ne yazık ki kalabalık bir grup tarafından tartaklanmış, arkasından memurlara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek tarafından, eğer pişmanlık bildirisinin altına imza atmazlarsa iş akitlerinin feshedileceğine, devlet memurluğundan çıkartılacaklarına ilişkin tehdit dolu bir mesaj gönderilmiştir. Ayrıca, bu memurlar başka yerlere, başka organlara sürülmüş, sürgün ve kıyım Ankara Büyükşehir Belediyesinde devam etmektedir.

Belediye Başkanının demokratik tepkilerini gösteren memurlara karşı izlemiş olduğu bu tutumu Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir kez daha kınadığımı ifade etmek istiyorum ve bu yanlış tavrından ve yanlış hareketinden bir an önce dönmesini talep ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bayraktutan.

Sayın Karaahmetoğlu…

10.- Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu’nun, Giresun’un Doğankent ilçesi Oyraca köyünde HES çalışmalarından sonra meydana gelen susuzluğa ilişkin açıklaması

SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU (Giresun) – Sayın Başkan, Giresun’un Doğankent ilçesi Oyraca köyünde baş gösteren susuzluk üzerine, hemşehrilerimin daveti üzerine köyde incelemelerde bulundum. HES çalışmaları kapsamında açılan tünelden sonra köyde küçük akarların kuruduğunu, 3 tane değirmen çeviren su kaynağının kuruduğunu ve balık havuzunun etkilendiğini öğrenmiş oldum. Sorunun giderilmesi açısından Ocak 2013’te köy muhtarlığı, kaymakamlık ve ilgili firma arasında yapılan protokol, valinin onayından geçti ve 300 bin lira gibi bir para da Özel İdareye yatırıldı. Bu paranın bir yıl içinde kullanılması gerekiyor. Altı ay geçmesine rağmen bu konuda henüz bir çalışma yapılamamıştır. İlgililerinin dikkatini çekmek istedim, teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Karaahmetoğlu.

Sayın Şener…

11.- Ordu Milletvekili İhsan Şener’in, Ordu ilinin Fatsa, Korgan, Aybastı, Kabataş, Gölköy ve Çatalpınar ilçelerinde meydana gelen sel felaketine ilişkin açıklaması

İHSAN ŞENER (Ordu) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar 17-18 Haziran günü Ordu iline bağlı Fatsa, Korgan, Aybastı, Kabataş, Gölköy, Çatalpınar ilçeleri ve beldelerinde büyük bir sel felaketi meydana gelmiş, 1 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Vatandaşımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Çok ciddi maddi hasar meydana gelmiş, köy yolları, belde yolları kapanmıştır. Dün ben Kabataş ilçesindeydim, en büyük hasarımız oradadır. Su arıtma tesisi tamamen yok olmuş, ilçeye su verilemiyor. Yaraların sarılması hususunda valiliğimiz ve resmî kurumlar gayret içindedir. Ben bütün hemşehrilerime geçmiş olsun diyor, yardımını esirgemeyen tüm kurumlara da teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Şener.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Duyurular

1.- TBMM Başkanlığı için gösterilecek adaylarla ilgili Başkanlık duyurusu

BAŞKAN – İçinde bulunduğumuz 24’üncü Yasama Döneminde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı 4 Temmuz 2011 tarihinde seçilmiş olup görev süresi 4 Temmuz 2013 tarihinde sona erecektir. İç Tüzük’ün 10’uncu maddesine göre ikinci devre için yapılacak seçimlerde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan adaylarının Meclis üyeleri içinden, birinci devre için seçilen Başkanın görev süresinin dolmasından on gün önce başlamak üzere, beş gün içinde Başkanlık Divanına bildirileceği hüküm altına alınmıştır. Bu nedenle Başkan adayları Başkanın görev süresinin dolmasından önceki onuncu gün olan 24 Haziran 2013 Pazartesi günü ila 28 Haziran 2013 Cuma günü saat 24.00’e kadar Başkanlık Divanına bildirilecektir. Bilgilerinize sunulur.

Meclis araştırma açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes ve 23 milletvekilinin, camilerin siyasete alet edildiği iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/672)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizde camilerin siyasete alet edilmesi ve toplum üzerindeki olumsuz etkilerinin araştırılarak alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa’nın 98 ve İç Tüzük’ün 104’üncü ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

1) İhsan Özkes                                (İstanbul)

2) Celal Dinçer                                (İstanbul)

3) Kadir Gökmen Öğüt                   (İstanbul)

4) Ali Rıza Öztürk                           (Mersin)

5) Mevlüt Dudu                               (Hatay)

6) Mustafa Sezgin Tanrıkulu           (İstanbul)

7) Candan Yüceer                            (Tekirdağ)

8) Ali Serindağ                                (Gaziantep)

9) Namık Havutça                           (Balıkesir)

10) Hasan Akgöl                             (Hatay)

11) Ramazan Kerim Özkan             (Burdur)

12) Haluk Eyidoğan                        (İstanbul)

13) Ali Demirçalı                             (Adana)

14) Gürkut Acar                              (Antalya)

15) Mustafa Serdar Soydan             (Çanakkale)

16) Ümit Özgümüş                          (Adana)

17) Bülent Tezcan                            (Aydın)

18) Mehmet Ali Ediboğlu                (Hatay)

19) Uğur Bayraktutan                      (Artvin)

20) Mehmet Şeker                           (Gaziantep)

21) Ferit Mevlüt Aslanoğlu             (İstanbul)

22) Aytun Çıray                              (İzmir)

23) Rahmi Aşkın Türeli                   (İzmir)

24) Kazım Kurt                               (Eskişehir)

Gerekçe:

Halkımız, camileri manevi değerleri bakımından en öncelikliler arasına koymaktadır. Camilerin halk üzerinde etkisi önemlidir. Ülkemizde en çok tartışılan konuların başında dinin siyasete alet edilmesi gelmektedir. Dinin siyasete alet edilmesi toplumun dinî değerlere olan bağlılığını olumsuz yönde etkilemektedir. Kutsal değerleri siyaset aracı olarak kullanmak toplumdaki din algısının değişmesine, tahrip olmasına ve güven kaybına yol açmaktadır. Dinî değerlerin siyasete alet edilmesi din-toplum ilişkisine telafisi mümkün olmayan büyük zararlar vermektedir.

Özellikle son yıllarda dinî mekanların propaganda aracı olarak kullanılması yazılı ve görsel medyada da genişçe yer almıştır.

Birleştiren, bir araya getiren anlamındaki "cami"lerin ayrıştıran, bölen durumuna getirilmesi öncelikle İslam ile çelişmektedir.

Yukarıda sunulan ve araştırma sırasında belirlenecek nedenlerle Anayasa’nın 98’inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 104’üncü ve 105’inci maddeleri uyarınca camilerin siyasete alet edilmesi ve toplum üzerindeki olumsuz etkilerinin araştırılarak alınacak tedbirlerin belirlenmesi için Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

2.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 23 milletvekilinin, Mersin Akkuyu’da kurulması planlanan nükleer güç santralinin bölgeye ve insan sağlığına zararlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/673)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Mersin Akkuyu'da kurulması planlanan nükleer güç santralinin bölgeye ve insan sağlığına zararlarının araştırılması, çözüm yollarının bulunması ve oluşabilecek tehlikeleri önceden belirleyerek politikaların oluşturulması amacıyla TBMM İçtüzüğü’nün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

1) Aytuğ Atıcı                                 (Mersin)

2) Bülent Kuşoğlu                           (Ankara)

3) Arif Bulut                                    (Antalya)

4) Ferit Mevlüt Aslanoğlu               (İstanbul)

5) Mehmet Şeker                             (Gaziantep)

6) Özgür Özel                                  (Manisa)

7) Refik Eryılmaz                            (Hatay)

8) Salih Fırat                                    (Adıyaman)

9) Sena Kaleli                                  (Bursa)

10) Doğan Şafak                             (Niğde)

11) Mehmet Hilal Kaplan                (Kocaeli)

12) Mahmut Tanal                           (İstanbul)

13) Ümit Özgümüş                          (Adana)

14) Haluk Koç                                 (Samsun)

15) Aytun Çıray                              (İzmir)

16) Ahmet İhsan Kalkavan              (Samsun)

17) Hasan Akgöl                             (Hatay)

18) Mustafa Sezgin Tanrıkulu         (İstanbul)

19) Osman Faruk Loğoğlu              (Adana)

20) Engin Altay                               (Sinop)

21) Hülya Güven                             (İzmir)

22) Vahap Seçer                              (Mersin)

23) Rahmi Aşkın Türeli                   (İzmir)

24) Kazım Kurt                               (Eskişehir)

Gerekçe:

Dünyada birçok ülke, son zamanlarda meydana gelen nükleer kazalardan ders çıkararak nükleer santralleri kapatma kararı alırken AKP Hükümeti tarafından Mersin'de Akkuyu Nükleer Güç Santrali kurulması kararlaştırılmıştır.

Nükleer kazaların yarattığı yıkıcı, yok edici sonuçların en önemli örneklerinden biri Çernobil kazasıdır. Binlerce kişinin hayatını kaybettiği ve çok daha fazlasının sakat kaldığı kazanın ardından yirmi beş yıl geçmesine rağmen sorunlar devam etmektedir. Çernobil bölgesinde çocuklarda tiroit kanserinin yüzde 200 arttığı, diğer kanser oranlarında ciddi oranda artışlar yaşandığı, sakat bebek doğum oranlarının yükseldiği, insanların genetik yapılarının bozulduğu tespit edilmiştir. Ayrıca, bu kaza sonucunda kirlenen topraklarda yüzlerce yıl tarım yapılamayacaktır.

Çernobil kazasından önemli dersler alındığı ve nükleer kazaların önlenmesinde büyük ilerleme kaydedildiğini iddia edenler çok yakın zamanda yaşanan Fukuşima kazasından sonra nükleer santralleri kapatma kararı almışlardır.

Nükleer santrallerde herhangi bir kaza olmadığında bile santral civarında radyasyon artışının yaşandığı hava, su, toprak kirliliğine neden olarak canlı yaşamı üzerinde olumsuz etkiler yarattığı bilinen bir gerçektir. Bilimsel araştırmalar bir nükleer santralde hiçbir kaza veya işletme hatası olmaksızın santralin 5 kilometre çevresinde yaşayan çocuklarda kan kanseri riskinin 2,2 kat arttığını göstermiştir.

Nükleer santraller açısından bir diğer sakınca, nükleer atıkların nasıl ve nerede yok edileceğinin bilinmemesi ve bu atıkların güvenilir bir şekilde bertaraf edilmesi için dünya çapında bulunmuş bir yöntemin olmamasıdır.

Soğutma suları denize verilen nükleer santrallerin deniz ekosistemindeki dengeyi bozması da bir diğer sakıncalı durumdur. Deniz suyu sıcaklığını 2-6 santigrat derece artıran bu uygulama denizdeki canlıların neslinin tükenmesine ve denize yayılan radyasyonun balık yoluyla besin zincirine geçmesine neden olmaktadır.

Akkuyu'da kurulması planlanan nükleer santralin soğutulması için kullanılacak deniz suyu, Akdeniz ekosisteminde çevresel felaketlere yol açacaktır. Bölge atmosferinde ve tarım alanlarında asit yağmuruna, ağır metal kirliliğine neden olacaktır. Buharlaşmadan kaynaklanan atık tuz ve minerallerin çevrede neden olacağı zararlar kaçınılmaz olacaktır.

Sonuç olarak, hiçbir enerjinin insan sağlığından değerli olmadığı gerçeğinden hareketle, Akkuyu'da kurulması planlanan nükleer güç santralinin bölgeye, insan sağlığına ve çevreye vereceği zararların tespit edilmesi, bunlara yönelik çözüm yollarının ve politikaların şimdiden belirlenmesi amacıyla bir araştırma komisyonunun kurulması kaçınılmazdır.

3.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz ve 25 milletvekilinin, kamu alımlarında ve ihale sisteminde yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/674)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Kamu İhale Kurumu (KİK), 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu ve 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu ile öngörülen görevleri yerine getirmek üzere kurulan, idari ve mali özerkliğe sahip bir kamu tüzel kişisidir. Maliye Bakanlığı ile ilişkilendirilmiş bir bağımsız üst kuruldur.

KİK, son günlerde basın-yayın organlarına da yansıyan yolsuzluk haberleriyle gündeme gelmiştir. Emniyetin operasyonuyla gündeme gelen KİK'te yaşananlara dair haberler, yolsuzluğun ne derece büyük boyutta olduğunu göstermektedir. Ankara Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube ekipleri, kamu ihalelerine fesat karıştırıldığı ve ihaleyi alamayan firma sahipleri lehine rapor çıkararak çıkar sağladıkları ihbarı üzerine, 13 Şubat 2012 tarihinde KİK'e yönelik operasyon yapmıştır. KİK'e yönelik düzenlenen operasyonun sonucunda 12 kişi tutuklanmıştır.

Aslında KİK'te yaşanan olaylarla ilgili gelişmeler yeni değildir. Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan 2011 yılı Türkiye İlerleme Raporu da KİK'te olanlara dikkati çekmek istemiştir. Raporun 5’inci faslı "Kamu Alımları" başlığını taşımaktadır. 5’inci fasıl “Kamu alımlarında genel ilkeler bakımından sınırlı ilerlemeler kaydedildiği…” sözleriyle başlamaktadır. Aynı bölümde Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu Genel Müdürlüğünün (TKİ) alımlarının Kamu İhale Kanunu’nun kapsamı dışında bırakılmasına özellikle yer verilmiştir. Bahsi geçen olay, ülkemizde de sıkça tartışılan yerel yönetimlerin kömür dağıtması olayındaki ihalelere ilişkin kuşkuların artmasına neden olmaktadır. Zira, raporda bu gibi istisnaların çokluğunun AB müktesebatına aykırılık teşkil ettiğinin altı çizilmiştir.

Raporun eleştirilerinden bir diğeri de kamu ihale mevzuatının çeşitli açılardan AB müktesebatından farklılık göstermeye devam ettiğidir. Çünkü, rapora göre klasik sektörler ile su, enerji, ulaştırma ve posta sektörlerinde faaliyet gösteren kuruluşların alımları aynı kamu ihale usullerine tabi olmaya devam etmektedir. Tutarlı bir yasal çerçeve olmaması nedeniyle, kamu-özel sektör iş birliği ve imtiyazların verilmesi bakımından şeffaflık bulunmadığı vurgulanmaktadır. Bu husus, Avrupa Komisyonuna göre bahsi geçen fasıldaki temel sorundur.

Raporun 5’inci faslında asıl vahim kısım ise kamu ihaleleri hakkındaki şikâyetlerle ilgilidir. Buna göre, 2009 yılında yapılan şikâyet sayısı 2.954 iken, bu sayı 2010 yılında  yüzde 45'lik bir artışla 4.281'e ulaşmıştır. Başka bir ifadeyle KİK'te yapılan operasyonlar ve yolsuzluk iddiaları adım adım gelmiştir.

Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan 2011 yılı Türkiye İlerleme Raporu'na da konu olan kamu alımları konusunda genellikle yasal değişikliklere umut bağlanmıştır ancak bu umutların boşa çıktığını, 50'den fazla değişikliğe uğramasına rağmen yolsuzlukların önünü kesemeyen Kamu İhale Kanunu'nun başarısızlığı ile görmek olanaklıdır. Kamuoyunda kamu alımları konusunda iktidarın şeffaflık sağlamaya istekli net adımlar atmadığı sürekli tartışılmaktadır. Bunun son örneğini, Millî Eğitim Bakanlığı'nın “Fatih” ismini verdiği proje ile yaklaşık 10 milyar liralık tablet bilgisayar alımının Kamu İhale Yasası’nın kapsamı dışında tutulmasında görmüş olduk. Akıllarda soru işareti kalmasına neden olacak bu düzenleme, zaten en büyük sorunu şeffaflık olan kamu ihalelerini bir kez daha gündeme taşımıştır.

Bu bağlamda, kamu alımlarında yaşanan sorunların, özellikle şeffaflığın önünde engel olan ihale sistemindeki aksaklıkların tespiti ve bunların düzeltilmesi için dünya örneklerinin incelenmesi, konunun uzmanlarının görüşlerinin alınması amacıyla Anayasa'nın 98’inci ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1) Ali Özgündüz                              (İstanbul)

2) Candan Yüceer                            (Tekirdağ)

3) Ali Haydar Öner                         (Isparta)

4) Ali İhsan Köktürk                       (Zonguldak)

5) Kadir Gökmen Öğüt                   (İstanbul)

6) Ahmet İhsan Kalkavan                (Samsun)

7) Veli Ağbaba                                (Malatya)

8) Mehmet Şevki Kulkuloğlu          (Kayseri)

9) Hurşit Güneş                               (Kocaeli)

10) Ali Rıza Öztürk                         (Mersin)

11) Mevlüt Dudu                             (Hatay)

12) Mustafa Sezgin Tanrıkulu         (İstanbul)

13) Ali Serindağ                              (Gaziantep)

14) Namık Havutça                         (Balıkesir)

15) Ramazan Kerim Özkan             (Burdur)

16) Hasan Akgöl                             (Hatay)

17) Haluk Eyidoğan                        (İstanbul)

18) Ali Demirçalı                             (Adana)

19) Gürkut Acar                              (Antalya)

20) Celal Dinçer                              (İstanbul)

21) Ümit Özgümüş                          (Adana)

22) Mustafa Serdar Soydan             (Çanakkale)

23) Bülent Tezcan                            (Aydın)

24) Mehmet Ali Ediboğlu                (Hatay)

25) Uğur Bayraktutan                      (Artvin)

26) Mehmet Şeker                            (Gaziantep)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, araştırma önergeleri bilgilerinize sunulmuştur. Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır. Okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- CHP Grubunun, Muğla Milletvekili Nurettin Demir ve 22 milletvekili tarafından Muğla’nın Milas ilçesi Güllük beldesinde meydana gelen işçi ölümleri sonrasında firmanın faaliyetine devam etmesine neden izin verildiğinin, ölümlere neden olan mevzuat aykırılıklarının tespiti ve Türkiye genelinde yaşanan iş kazalarının nedenlerinin araştırılması amacıyla 20/6/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 20 Haziran 2013 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

                                                                                                                20/6/2013

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 20/6/2013 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                    Mehmet Akif Hamzaçebi

                                                                                                                 İstanbul

                                                                                                        Grup Başkan Vekili

Öneri:

Muğla Milletvekili Nurettin Demir ve 22 milletvekili tarafından, 20/6/2013 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Muğla'nın Milas ilçesi Güllük beldesinde meydana gelen işçi ölümleri sonrasında firmanın faaliyetine devam etmesine neden izin verildiğinin, ölümlere neden olan mevzuat aykırılıklarının tespiti ve Türkiye genelinde yaşanan iş kazalarının nedenlerinin araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin (976 sıra no.lu), Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 20/6/2013 Perşembe günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi üzerinde, lehinde olmak üzere, ilk konuşmacı Nurettin Demir, Muğla Milletvekili.

Sayın Demir, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

NURETTİN DEMİR (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Muğla Milas Güllük’te 17 Haziranda 7 canımızı kaybettiğimiz iş kazasına ve Türkiye genelinde hızla artan iş kazalarının araştırılmasına ilişkin verdiğimiz Meclis araştırma önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu nedenle yüce heyetinizi ve sizleri saygıyla selamlarım.

İş kazaları 2002-2013 yıllarında Türkiye’de bir toplumsal sorun hâline gelmiştir maalesef. Türkiye ölümlü iş kazalarında Avrupa’da 1’inci, dünyada 3’üncüdür. ILO verilerine göre dünya iş güvenliği sıralamasında Türkiye 80’inci sırada yer almaktadır. Kanada’da yüzde 0,81 ile yıllık kaza oranı 3,46 iken Türkiye’de yüzde 3 ile yıllık kaza oranı 12,45’tir. Sosyal Güvenlik Kurumu verilerine göre ise Türkiye’de bir günde yaklaşık 200 iş kazası olmaktadır. Yine, bir günde 4 kişi ölmekte, 6 kişi de iş göremez hâle gelmektedir.

Son on yılda Türkiye’de iş kazalarından ölümlü oranı 2 kat artmıştır, 2002 yılında ölen işçi sayısı 872 kişi iken bu rakam 2011 yılı itibarıyla 1.700’e ulaşmıştır. Sadece mart ayındaki ölümlü iş kazalarını örnek verecek olursak, İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisinin açıkladığı gibi, Türkiye’de 55 işçi iş kazalarında hayatını kaybetmiştir. İşçilerin 15’i inşaat, 6’sı metal, 6’sı madencilik ve 5’i kimya sektöründe yaşamını kaybetmiştir. İstanbul’da 10, Muğla’da 5, İzmir ve Sakarya’da ise 4’er işçi, mart ayında, iş kazalarında yaşamını kaybetmiştir.

Muğla ilimizin Milas ilçesi Güllük beldesinde 17 Haziran 2013 tarihinde, iş cinayeti denilebilecek vahim bir iş kazası yaşanmıştır. Güllük beldesinde Tepe-Akfen Grubuna bağlı içme suyu ve arıtma tesisi depolama biriminde, terfi istasyonundan gelen kötü kokuları gidermek için kontrole giden 6’sı görevli, 1’i işletme müdürü olmak üzere 7 kişi metan gazı zehirlenmesinden hayatını kaybetmiştir. Sanki, mezbahada hayvanların saniyeler arasında kesilmesi gibi, bunlar da dakikalar arasında ardı ardına maalesef ölmüştür. İş cinayetinde hayatını kaybeden işçi kardeşlerimize, arkadaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyor, ailelerine ve yakınlarına başsağlığı dileklerimi yineliyorum.

Adı geçen iş yerinde faaliyet gösteren firmanın, otuz beş yıl süreyle imtiyaz sözleşmesi çerçevesinde içme suyu ve arıtma tesisi işletmesi aldığı bilinen bir gerçektir. Güllük Belediyesi tarafından sisteme deniz suyunun karıştığının tespit edilmesi nedeniyle kati kabulü yapılmayan bu işletmenin faaliyetine yine de göz yumulmuştur. Depolamanın bu bölgede yapılmasına çevre sakinlerinin ve CHP’li belediye meclis üyelerinin yazılı ve sözlü itirazlarına karşın, o dönemin Adalet ve Kalkınma Partili Güllük Belde Belediye Başkanı Yavuz Demir uyarılara, söylenenlere ve ikazlara kulaklarını tıkamıştır. İller Bankasına yaptırılan bu tesis daha sonra özelleştirilmiş ve Tepe-Akfen Grubuna geçirilmiştir. Maalesef kamunun kontrolünden uzak Türkiye’de ilk ve tek örnektir.

Değerli milletvekilleri, bazı durumlarda iş kazaları yaşanabilir, işçi arkadaşlarımız yaralanabilir, hatta hayatlarını kaybedebilir ancak yapılması gereken bunları asgari düzeye indirmektir çünkü iş kazalarının yüzde 98’i ve meslek hastalıklarının yüzde 100’ü önlenebilir. Yapılması gereken, tedbirleri önceden almaktır. Oysa Türkiye’de iş kazaları hızla artmaktadır.

Ancak, Güllük beldemizde yaşanan bu olay bir iş kazası olarak nitelendirilemez; açıkça bir iş cinayeti işlenmiştir. Her şeyden önce, işçi arkadaşlarımız, hiçbir koruyucu malzemesi olmadan, maskesiz bir biçimde çalıştırılmışlardır. Tehlikeli olduğu mevzuatla da sabit olan ortam olmasına rağmen, ne iş güvenliği önlemleri alınmış ne de buna ilişkin 6331 sayılı Kanun’un emredici hükümlerine uyulmuştur. İşçi arkadaşlarımız göz göre göre ölüme gönderilmişlerdir. Geride, babasız çocuklar, ağıtlar yakan analar kalmıştır. Yazıktır, günahtır. İnsan hayatı bu kadar önemsiz, bu kadar ucuz olmamalıdır.

İnsana değer vermeyen bir iktidardan, bir siyasi anlayıştan bunları beklemek doğrusu doğru değil tabii ki çünkü mevcut siyasi iktidar, insanı korumak yerine, sermaye için, para uğruna insanları feda etmeyi tercih eden bir anlayıştadır. AKP iktidarı yurttaşlarını hor görmekte, ezmekte, baskı ve yıldırı ile demokratik haklarına ulaşmasını, kişisel özgürlüklerini engellemeye çalışmaktadır. Gezi olaylarında da bu durumu açıkça gördük maalesef. AKP Hükûmetinin yurttaşlarımızın sesini nasıl duymazdan geldiğini, düşünce özgürlüğünü nasıl baskı altına almaya çalıştığını, yurttaşları nasıl ezdiğini, onlara nasıl saldırdığını, nasıl kör edip yaraladığını, hatta nasıl öldürdüğünü açıkça gördük. AKP, bir yandan demokrasi, özgürlük ve güvenceli çalışma taleplerini dile getiren yığınlara, polisin biber gazıyla müdahale etmesi için milyonlarca lira harcamaktan çekinmiyor, bir de “Polisin müdahalede daha da gücünü artıracağım.” diye tehditler savuruyor Sayın Başbakan, işçilerin ve emekçilerin işçi sağlığı ve güvenliğini piyasanın acımasız koşullarına terk ediyor, işçileri ve emekçileri yalnız, sahipsiz ve korumasız bırakıyor. Gerçi, böyle bir Hükûmetin ve böyle bir siyasi anlayışın işçi kazalarına duyarlı olmasını beklemek imkânsız. Çalışma Bakanlığı, iş yeri denetimlerini yapan birimleri kapatmakta, müfettişleri merkeze çekmekte, denetimsiz bir çalışma ortamı yaratmaktadır.

Muğla’da yaşanan acı olaylarda sorulması gereken bazı sorular var. Öncelikle, Muğla bölgesinde sadece Güllük beldesinin içme suyu ve arıtma tesisinin AKP’li belediye tarafından 2006 yılında yap-işlet-devret modeliyle özel firmaya neden devrildiği soru işaretleri barındırmaktadır. Söz konusu dönemde, belediye meclis üyelerinin şerh oylarına rağmen, bu ihale neden yapılmıştır? Bu depolama alanında herhangi bir baca ya da havalandırma bulunmamaktadır. Buna rağmen, nasıl ve kim tarafından işletilmesine müsaade edilmiştir? Kati kabul işlemleri yapılmayan bir işletme nasıl faaliyete başlatılmış ve sürdürülmektedir? Firma tarafından yapılan bu iş, tehlikeli işler sınıfında olmasına rağmen, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından bu vahim kaza öncesinde neden denetim yapılmamıştır?

İşçilerin iş akitlerinde belirtilen meslek ve işleriyle fiilen yaptıkları işler aynı değildir. Tehlikeli işler kapsamında çalışan işçilerin mesleki eğitim sertifikaları olmamasına rağmen çalıştırılmalarına neden izin verilmiştir? Çünkü, ilk ölen vatandaş, işçimiz, bir vidanjör şoförüdür; arkadan gelen, elektrikçidir ve sonra, yine, oradaki düz işçilerdir. İşçi arkadaşlarımıza bu konuyla ilgili mesleki eğitim neden verilmemiştir? Risk değerlendirmesi neden bugüne kadar yaptırılmamıştır? Cumhuriyet Halk Partisi olarak Güllük’te yaşanan bu iş cinayetinin peşini bırakmayacağız, sorumlulardan hesap soracağız.

Sayın milletvekilleri, özellikle -bugün 20 Haziran 2013- tam bir yıl önce, biz, burada sabahlara kadar İş Sağlığı ve İş Güvenliği Yasası’nı çıkarmak için çaba gösterdik. 30 Haziranda da bu riskli iş yerleriyle ilgili  yönetmelik yayınlayıp, tekrar iş kazalarının azaltılması konusunda tedbirler alacaktık ama görüyoruz ki özellikle TESK’in -IMF ilanlarını veren TESK- baskısıyla torba kanun olarak buraya geliyor. Dolayısıyla, iş kazalarının azalmayacağını, önümüzdeki günlerde yine bizim burada çıkıp tekrar bunları konuşmaya devam edeceğimizi görüyoruz.

Türkiye Büyük Millet Meclisi sadece kanun fabrikası olma durumunda değildir. Sayın milletvekilleri,  özellikle bu konunun altını çizmek istiyorum.

Bu araştırma önergemi desteklemenizi bekliyorum.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Demir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi üzerinde ikinci konuşmacı, aleyhinde olmak üzere Sayın Mahmut Kaçar, Şanlıurfa Milletvekili.

Sayın Kaçar, buyurun.

MAHMUT KAÇAR (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin Meclis araştırması açılmasıyla ilgili grup önerisi aleyhine söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, yüce Meclisi  saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce Muğla ili Milas ilçesi Güllük beldesi atık arıtma tesisinde meydana gelen bu iş kazasında vefat eden 7 emekçimize Allah’tan rahmet diliyorum.

Tabii ki, bütün ölümlerden, bir vatandaş olarak, bir insan olarak ciddi anlamda ızdırap duyuyoruz ama ölümler bir emek mücadelesi, ekmek mücadelesi, bir geçim mücadelesi yapan insanlar noktasında olunca elbette ki yüreğimiz dağlanıyor.

Sayın hocamın az önce kısmen bahsettiği, benim de bu konuda İş Teftiş Kurulu Başkanlığından bilgi notu olarak talep ettiğim konu, 9 işçinin çalıştığı, bunlardan 2 tanesinin izinli olduğu, geri kalan 7’sinin ise tümünün vefat ettiği elim bir kaza; sebepleri itibarıyla, ileride belki de “cinayet” diyebileceğimiz bir husus. Hadiseye baktığımız zaman; bu arıtma tesisinin üç bölümden oluştuğu, arıtma tesisinde görevli olanların belirli aralıklarla ızgara odasındaki çamuru temizlemek için ızgara odasına indiği; yine, bu hadisenin meydana geldiği gün itibarıyla görevli olan işçinin bu ızgara odasındaki çamuru temizlemek amacıyla ilgili yere indiği ancak kendisinden haber alınamayınca, yukarıda kendisini bekleyen ikinci işçinin, ardından tesis müdürünün ve sırasıyla diğer işçilerin de bu ızgara odasındaki işçiyi kurtarmak amacıyla aşağı inmeleri sonucu tümünün vefat ettiğiyle ilgili notlar var elimizde. Yapılan ilk incelemelerde de bu ölümlerin yüksek konsantrasyonda hidrojen sülfür ve metan gazı nedeniyle olduğu tespit edilmiş. Tabii ki, bu tespitlerde hepimizi rahatsız eden en önemli husus, bu tesis binasında herhangi bir havalandırma sisteminin olmadığıdır. Ve çalışanlarla yapılan görüşmede de aşırı koku nedeniyle çevredeki yazlıklardan çok sayıda şikâyet olduğu, bundan dolayı da tesisin cam ve kapılarının iki-üç gündür kapalı olduğu şeklinde bir tespit var.

Elbette ki, bu konuda gerek Çalışma Bakanlığının İş Teftiş Kurulu Başkanlığı marifetiyle gerekse de cumhuriyet başsavcılığı eliyle ilgili adli soruşturmalar yürütülmekte. Bu konunun hep birlikte takipçisi olmak, bu konuda ihmali olan ve bu 7 tane emekçinin ölümüne sebebiyet veren hususların net olarak ortaya çıkarılması, zannediyorum hepimizin ortak sorumluluğu. Bu hadise, bize, Türkiye’de çıkarmış olduğumuz iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili yasanın ne kadar önemli olduğunu, bunun uygulanmasıyla ilgili alacağımız olumlu neticelerin bu iş kazalarının sayısını azalttığı gibi bunlarla ilgili ölüm haberlerini de ciddi anlamda minimize edeceğini bize net olarak ortaya koyuyor.

Hepinizin malumu olduğu gibi, Türkiye, bugüne kadar kendine has iş sağlığı, güvenliği yasası olan bir ülke değildi. Türkiye'de iş sağlığı, güvenliğiyle ilgili hususlar, hepinizin bildiği gibi, İş Kanunu’nda ilgili hükümler doğrultusunda yürütülmekteydi. Ancak geçen yıl hepimizin Meclis olarak yasalaştırmış olduğumuz İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası, bir yandan 155 sayılı ILO Sözleşmesi, diğer yandan 161 sayılı İş Sağlığı Hizmetlerine İlişkin ILO Sözleşmesi ve Avrupa Birliği direktiflerine paralel olarak hazırlanan bir yasa. Bu kanun 30 Haziran 2012 tarihli Resmî Gazete’de yayınlandı ve 30 Aralık 2012 tarihi itibarıyla da hepinizin bildiği gibi yürürlüğe girdi.

Bu yasada özellikle işverenlere bu anlamda son derece önemli yükümlülükler getirilmekte. Bu yükümlülükler içerisinde hiç şüphesiz en önemlisi risk değerlendirmesidir. Çalışanların iş yerinde maruz kalacakları sağlık ve güvenlik risklerini dikkate alarak işe giriş muayenesi ve periyodik olarak sağlık gözetimi yaptırmaları en önemli yükümlülüklerindendir.

Yine, sağlık hizmeti sunucularına intikal eden iş kazası ve meslek hastalığı vakalarının bildirimini yapmakla ilgili bir zorunluluk getirilmesi, çalışanlarının görüşlerinin ve katılımlarının sağlanması, 50 ve daha fazla çalışanın bulunduğu ve altı aydan fazla süren sürekli işlerin yapıldığı iş yerlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulunun kurulması, bu yasada çok önemli hususlar olarak göze çarpmakta.

Değerli arkadaşlar, bildiğiniz gibi İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası yürürlüğe girmeden önce, Türkiye'de çalışanların ve işletmelerin çok önemli bir kısmı, maalesef, iş sağlığı, güvenliği kapsamında değildi. Daha önce İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası’nın uygulanabilmesi için 50 ve 50’den fazla çalışanının bulunduğu bir iş yeri olma mecburiyeti vardı ama bu yasayla birlikte, bütün işletmelerin, bütün iş yerlerinin, çalışan sayısına bakılmaksızın bütün işletmelerin İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası kapsamında bu sorumlulukları yerine getirmesi mecburiyet hâline getirildi.

Bizim bu risk değerlendirmesiyle ilgili hususlar geçen yıl değil de ondan önceki yıllarda yürürlüğe girmiş olsaydı, belki bugün bu hadiseyle ilgili çok daha farklı bir cümle kurabilme imkânımız olacaktı.

Yalnız, burada risk değerlendirmesi noktasında, işverenlerin ve son kazanın meydana gelmiş olduğu Muğla ili Milas ilçesindeki arıtma tesisinde iş sağlığı ve güvenliği hizmeti alma noktasında Sosyal Güvenlik Kurumunun desteği de söz konusu. Biliyorsunuz, yeni yapılan bu sınıflandırmalarda “az tehlikeli” ve “çok tehlikeli” sınıflandırmalar kapsamında, özellikle çok tehlikeli iş yerlerinde risk değerlendirmesi ve çalıştırılacak iş sağlığı ve güvenliği uzmanı noktasında Sosyal Güvenlik Kurumunun açık bir şekilde destek vereceği de yasa içerisine net bir şekilde dercedilmiş.

Türkiye’de iş kazası artıyor mu? Buna benzer verilere baktığımız zaman, 2007 ile 2012 yılını mukayese ettiğimizde, evet, Türkiye’de iş sağlığı ve kazalarıyla ilgili bir artış var ama toplam oransal baktığınız zaman, Türkiye’deki iş kazalarının oransal anlamda azaldığını görürsünüz. Türkiye’de son beş yılda, Türkiye'nin ekonomik büyümesine paralel olarak ciddi anlamda bir istihdam artışının olduğunu görürsünüz, Türkiye’de işletme sayısında ciddi anlamda bir artış olduğunu görürsünüz. Türkiye’de 100 bine düşen iş kazası sayısına baktığınızda, 2007 yılında 100 bin işçiye ortalama 948 iş kazası düşerken 2011 yılı rakamlarında bu oran 628’e düşmüş vaziyette. Türkiye’de işçi sayısına baktığınız zaman, 2007 yılında yaklaşık 8,5 milyon işçi varken 2011 yılı rakamları itibarıyla bu rakamın 11,5 milyona yükseldiğini görürsünüz. Bir yandan Türkiye’de işletme sayısında bir artış var, Türkiye’de ekonomik büyümeye paralel olarak çalışan sayısında bir artış var ama bunların oransal olarak iş kazaları sayısına baktığınız zaman ise bir azalma söz konusu. Ama bütün bunlara rağmen, Türkiye, maalesef, hâlâ, iş kazası sayısında, ölümlü iş kazası sayısında dünyada ve Avrupa’da en öndeki ülkelerin arasında. Bu çıkarmış olduğumuz İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası, bunun ciddi anlamda uygulanması ve bunun denetlenmesiyle, bu anlamda Türkiye’de çok önemli mesafeler alınacağına olan inancımı özellikle paylaşmak istiyorum.

Elbette ki iş kazalarını tamamen sıfırlayamayabiliriz ama bunları minimize etmek, meslek hastalıklarını da belki tamamen sıfırlamak mümkün. Bir yandan yasal düzenlemeler yapılması gerekiyor -ki bu konuda çok önemli yasal düzenlemeler yapıldı- ama diğer yandan da toplumda iş kazalarıyla ilgili, iş sağlığı ve güvenliği tedbirleriyle ilgili bir farkındalık oluşturmamız gerekiyor. Toplumda maalesef gerek çalışanlarımız gerek işverenlerimiz ve gerek toplum olarak ciddi anlamda bir güvenlik bilincine sahip olmadığımız bir gerçek. Siz yasaları ne kadar doğru çıkarırsanız çıkarın, denetimle ilgili ne kadar sağlam denetim yaparsanız yapın, toplum olarak bu konularla ilgili bir güvenlik bilincine sahip olmamamız hâlinde, bununla ilgili bir kültür oluşturmamamız hâlinde çok ciddi anlamda mesafe alamayacağımız da bir gerçek.

Bu anlamda, özellikle Çalışma Bakanlığının, son bir yıldır, yasanın çıktığı günden itibaren yapmış olduğu çok önemli eğitim toplantıları var; 81 ilde organize sanayi bölgelerinde, işveren örgütleri ile çalışanlar nezdinde önemli eğitim toplantıları var. Ben inanıyorum, bir yandan eğitim toplantıları, diğer yandan da bu yasanın uygulanmasıyla birlikte bu konuda çok önemli bir aşama katetmiş olacağız.

Ben bu duygularla, vefat eden 7 işçimize tekrar Allah’tan rahmet diliyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kaçar.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerinde üçüncü konuşmacı, lehinde olmak suretiyle, Mehmet Erdoğan, Muğla Milletvekili.

Sayın Erdoğan, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP grup önerisi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime, 17 Haziran 2013 tarihinde özel sektör tarafından işletilen Milas Güllük atık su arıtma tesisinde hayatını kaybeden 7 hemşehrimize Allah’tan rahmet, yakınlarına ve hemşehrilerime başsağlığı ve sabır dileyerek başlamak istiyorum.

Bizim bu konuşmalarımız elbette hayatını kaybeden vatandaşlarımızı geri getirmeyecek ama bundan sonra iş kazalarında bir azalmaya vesile olabilirsek ne mutlu bize. İş kazaları, ülkemizin kanayan bir yarası ve iş hayatımızın maalesef acı bir gerçeği. Pekâlâ istatistiklerle bu konuda uzun uzadıya konuşabiliriz ancak işin özüne dönmek gerekirse iş kazalarında, 2011 yılında 1.710 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, binlerce vatandaşımız yaralanmış, bu kazalar sebebiyle ciddi manada iş gücü kaybı ve mali zarar oluşmuştur. Pekâlâ, bu kazaların sebebi nedir? Cevap çok basit: Dikkatsizlik ve tedbirsizlik. Sihirli iki kelimeye biz Türk milleti olarak üçüncüsünü de ekleyince her şey çözülüyor: Kader. Ondan sonra, boynumuzu büküp oturuyoruz.

Değerli milletvekilleri, bir gerçeği iyi bilmek lazım. İnsanlar, kendi kaderlerini kendileri yazarlar. Bununla ilgili, ulaştırma sektöründen bir örnek vermek istiyorum: Ulaştırma sektöründe en az kaza havacılık sektöründe yaşanmaktadır; sonra denizcilik, en çok kaza da kara yolu taşımacılığında yaşanmaktadır. Bunun sebebi nedir? Havacılık sektöründe kurallara daha çok uyulmakta; bu sektörde, sivil havacılık kurallarına uyum konusunda ciddi bir denetim ve bu denetimin sonucunda da çok ciddi bir yaptırım uygulanmaktadır. Buradan gelmek istediğim en önemli nokta da şudur: AKP iktidara geldikten bu yana yaptığı en önemli tahribat, denetim faaliyetlerinin etkisizleştirilmesidir. Devletin en önemli görevi, kuralları koymak ve kurallara uyulup uyulmadığını denetlemektir; kurallara uymayanlar tespit edildiğinde de ciddi ve etkili yaptırımlar uygulamaktır. Bu çerçevede değerlendirildiğinde, ülkemizdeki durum içler acısıdır çünkü burada konuştuğumuz iş kazaları kayıtlı çalışanlarla ilgilidir. Mevcut istatistiklerimizde kayıt dışı çalışanların maruz kaldığı iş kazaları maalesef yoktur.

Milas’ta meydana gelen faciaya baktığımızda:

1) İşletilen atık su arıtma tesisi hakkında ilgili odalar tarafından usulüne uygun olarak yapılmadığına dair raporlar vardır. Bu konu, maalesef, ihaleyi yapan İller Bankası tarafından da bilinmektedir. Ancak bütün yazışmalara, bütün bu konudaki yapılanlara, konuşulanlara rağmen tesisteki eksikliklerin giderilmesi konusunda bugüne kadar bir adım atılmamıştır.

Burada iş güvenliğiyle ilgili yeterli eğitim yapılmadığı ayan beyan ortada. İşletme müdürü dâhil 7 kişi hayatını kaybediyor. Sırayla herkes oradaki bir elektrik pompası arızasından dolayı tesise iniyor, birisi geri gelmeyince ikincisi, o gelmeyince diğerleri arıtma tesisine iniyor ve en sonunda işletme müdürü tesise, aşağıya inerken kendisi orada bayılıyor. Tesise müdahale konusunda da tesisin kendisinin bir imkânı, bir kapasitesi yok. Tesise müdahale dışarıdan çağırılan arama kurtarma ekipleri tarafından yapılıyor. Tabii ki burada tesisin kendisinin kendi elemanlarını koruma konusunda bir tedbirinin olmaması facianın bu boyuta gelmesinde önemli bir etken. Tesisten yaralı olarak kurtarılan tesis müdürüne yeterli müdahale yapılıp yapılmadığıyla, tıbbi müdahalenin zamanında ve yeterli olarak yapılıp yapılmadığıyla ilgili de maalesef kuşku var.

Bu bilgiler ışığında, Türkiye’de iş kazalarının önlenmesiyle ilgili olarak işletmelerin kendi özel durumuna göre alınması gerekli önlemler sağlıklı bir şekilde belirlenmelidir. İşletmeler bazında kurallara uyulup uyulmadığı yetkili kurumlar tarafından ciddi bir şekilde denetlenmelidir. Denetim yetkisinin kimde olduğu açıkça belirtilerek herhangi bir yetki kargaşasına sebebiyet verilmemelidir. Denetim sonucunda eksikliklerinin giderilmesi muhakkak sağlanmalıdır. Yaptırımlar ciddi ve etkili olarak yapılmalıdır. Eğer yaptırımlar ciddi ve etkili olarak yapılsa ve tedbirleri zamanında alınsaydı Milas’taki 7 hemşehrimizi kaybetmemiz söz konusu olmayacaktı. Denetim sonucunda belirlenen eksiklikleri gidermeyen işletmelerin faaliyeti de muhakkak durdurulmalıdır. Burada tesise denizden su karıştığı, denizden karışan suyun metan gazı üretimini artırdığı ilgili odalar tarafından, bilirkişiler tarafından raporlarla mahkemeye bildirilmiş, maalesef herhangi bir tedbir alınmamıştır.

Tabii ki bilmemiz gereken şudur: İnsan hayatı her şeyden önemli ve önceliklidir. Kurallara uyulduğu zaman kazaların önemli ölçüde azalacağı muhakkaktır. Bu konuda çalışanlar ile işletmecilerin eğitimi ve bilinçlendirilmesi elbette ki bu sürecin en önemli boyutudur. İş kazaları ve iş kazalarına bağlı can ve mal kayıpları kader değildir, yapılacak eğitim, alınacak tedbirlerle ciddi şekilde azaltılabilir. Milas’ta bu tedbirlerin alınmadığı ayan beyan ortadadır. Bunlar, elimize ulaşan birçok bilgi, belge, mahkemeye ulaşan bilirkişi raporlarında açıkça belirtilmiştir.

Tabii ki bu tesisin bir başka özelliği de Türkiye’de özel sektör tarafından işletilen tek atık su arıtma tesisi olmasıdır. Kamu tarafından işletilen işletmelerde bugüne kadar bu manada çok ciddi bir felaket yaşanmamıştır çünkü kamu kurumları bu konuda, işletme konusunda daha çok tecrübeye sahip, daha birikimli ve personelini bu konuda daha çok eğitmektedir. Yani, bu da göstermektedir ki bize, tedbir alındığı zaman bu faciaların önlenmesi mümkündür.

Yine, son günlerde, tabii ki çalışma şartlarıyla ilgili sorunlarla sadece işçiler karşılaşmamaktadır; iktidar, uyguladığı basiretsiz politikalar sonucunda kolluk kuvvetlerimizi de çok kötü şartlarda çalıştırmaktadır. Ülkemiz genelinde Gezi eylemleri sonucu başlayan protesto olaylarına müdahale için iktidar, kolluk kuvvetlerini uzun süre çalıştırmaktadır. Yoğun çalışma sebebiyle polislerimiz insani ihtiyaçlarını bile karşılamakta zorluk çekmektedir. Birçok polis memurumuz geçici görevle İstanbul ve diğer büyük şehirlerde görevlendirilmiş ve ağır şartlarda çalışmaktadırlar. Ortaya çıkan yönetim zafiyeti sonucu kolluk kuvvetlerimizin moral ve motivasyonu bozulmuştur. Başta İstanbul olmak üzere, birçok ilimizde kolluk kuvvetlerimizin izinlerinin kaldırılması da bu sıkıntıların üzerine tuz biber olmuştur. AKP iktidarı bir an önce ülkemizi normale döndürmeli ve kolluk kuvvetlerimiz üzerindeki süresiz çalışma baskısına da son vermelidir. Bu, toplum barışı için de son derece önemlidir.

Türkiye’de, tabii ki Milas’ta yaşanan iş kazası son iş kazası değildir, son iş kazası da olmayacaktır. Elbette burada gerekli tedbirlerin alınması lazım ama son günlerde basına intikal eden haberlerden anladığımıza göre son çıkartılan İş Güvenliği Yasası’nın da ertelenmesi gündemdedir. Gerçekten son çıkartılan İş Güvenliği Yasası’nda küçük işletmelere getirilen yükümlülükler ağır olmuştur. Burada bu küçük işletmelere yüklenen yüklerin bir kısmının kamuya aktarılarak iş güvenliğiyle ilgili bundan sonra herhangi bir geri adım atılmaması da önem arz etmektedir ki -Sayın Başbakanla TESK yöneticilerinin yaptığı görüşmeden- Meclis kapanmadan bu konuda bir geri adım atılacağı da maalesef konuşulmaktadır. Bu yanlışa da bu yaşadığımız tecrübeden sonra düşülmemelidir. Bu tedbirlerin yeniden gözden geçirilerek bundan sonra insanlarımızın hayatına mal olacak herhangi bir kazaya sebebiyet verilmemesi için gerekli tedbirleri hep birlikte almamız gerekmektedir.

Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Erdoğan.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi üzerinde son konuşmacı Isparta Milletvekili Sayın Recep Özel.

Buyurun Sayın Özel. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

RECEP ÖZEL (Isparta) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunmaktayım.

Öncelikle, Muğla’da meydana gelen bu iş kazasında vefat eden tüm vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Ailelerine sabrı cemil niyaz ediyorum. İnşallah, bir daha ülkemiz bu tür acıları, bu tür iş kazalarını yaşamasın istiyoruz. Tabii ki iş kazalarından dolayı alınması gereken önlemlerin tamamı Hükûmetimiz tarafından alınmakta, bu kazaların en aza indirilmesi noktasında bütün çalışmalar yapılabilmekte ama ne kadar çalışma yapılırsa yapılsın bunların önüne geçmek bazen mümkün olamıyor.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Özel, Muğla milletvekili yok mu?

RECEP ÖZEL (Devamla) – İşçinin kendi birtakım yanlış eylemlerinden, fiillerinden, yanlış uygulamalarından kaynaklanan, eğitim eksikliğinden kaynaklanan sorunlarla bu tür ölümler olabiliyor. İnşallah, bunların olmaması noktasında hepimiz el birliği içerisinde çözüm noktasında bir gayret içerisindeyiz.

Bugün çalışacağımız konular arasında dünden yarım kalan bir yasamız var. O yasayı bugün inşallah bitirmeyi arzu ediyoruz, ondan dolayı CHP’nin vermiş olduğu bu grup önerisine bir daha bu iş kazalarının yaşanmaması anlamında bir Meclis araştırması konusunda hemfikir olmamıza rağmen maalesef katılamıyoruz ama idari tedbirler, idari kararlar her zaman için alınacaktır, alınmaktadır. Ondan dolayı Meclis gündemini değiştirmeye matuf olan bu Meclis araştırması önergesine istemeyerek de olsa katılmıyoruz. Gündemimizi, bugünkü kanun tekliflerini görüşerek bu haftaki çalışmamızı noktalamak istiyoruz.

Ben hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özel.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Önergeyi oylarınıza sunacağım:

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sırada yer alan, Orta Asya ve Kafkaslar Bölgesel Balıkçılık ve Su Ürünleri Yetiştiriciliği Komisyonu Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Tarım Orman ve Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3.- Orta Asya ve Kafkaslar Bölgesel Balıkçılık ve Su Ürünleri Yetiştiriciliği Komisyonu Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporları (1/498) (S. Sayısı: 173)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

4’üncü sırada yer alan, Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.

4.- Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/780) (S. Sayısı: 473) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Komisyon raporu 473 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Dünkü birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen tasarının birinci bölümünde yer alan 5’inci maddesi kabul edilmişti.

                                 

(x) 473 S. Sayılı Basmayazı 19/06/2013 tarihli 122’nci Birleşim Tutanağı’na eklidir.

Şimdi, 6’ncı madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 473 Sıra Sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısının 6. Maddesinin 1. Fıkrasında yer alan “durumunda” ibaresinin “halinde” ibaresi olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Müslim Sarı                              Turgut Dibek                         Bülent Kuşoğlu

               İstanbul                                     Kırklareli                                   Ankara

        Süleyman Çelebi                        Haluk Eyidoğan                       Muharrem Işık

               İstanbul                                      İstanbul                                   Erzincan

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısının 6. maddesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

           Ali Halaman                         S. Nevzat Korkmaz                     Mehmet Günal

                Adana                                        Isparta                                     Antalya

         Mehmet Şandır                                 Ali Öz                                 Reşat Doğru

                Mersin                                       Mersin                                      Tokat

BAŞKAN – Komisyon son okunan önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Doğru, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 473 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 6’ncı maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak vermiş olduğumuz önergeyle ilgili olarak söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, 473 sıra sayılı Kanun Tasarısı bu zamana kadar çıkartılması gereken bir kanun tasarısıdır. Eksiğiyle, doğrusuyla -belki birtakım eksiklikler olabilir- çıkartılıyor. İnanıyorum ki inşallah ülkemize ve milletimize hayırlı bir kanun tasarısı olabilir.

Bunun yanında, malumunuz olduğu şekliyle, Türkiye’miz çok önemli günler arifesinde bulunuyor. Tabii, on bir yıldan beri de, üç dönemden beri de bir siyasi parti tek başına iktidar. Şöyle bir bakmış olduğumuz zaman, tek başına iktidarın ve on bir yıllık bir iktidarın da ülkemizdeki birçok sorunu beraberinde çözmesi gerektiğini de hep beraber düşünmek mecburiyetindeyiz. Ama şöyle bir değerlendirildiği zaman bakılıyor ki ülkemizde maalesef iç ve dış güvenliğin kalmadığı, PKK bölücü terör örgütünün neredeyse şekilden şekle girerek çok önemli mesafeler aldığı, KCK yapılanmalarının doğu ve güneydoğu bölgelerinde birtakım sorunları artırarak devam ettirmiş olduğu bir süreci de hep beraber yaşıyoruz. Ancak, bunların yanında, özellikle ülkemizdeki sosyal katmanların da birçok sorunları da maalesef katlanarak karşımıza gelmeye devam ediyor. Hâlbuki on bir yıllık iktidar zamanında bunların birçok sorunlarının beraberinde çözülmesi ve ülkemizde yoksulluğun, fakirliğin, işsizliğin neredeyse yok denecek seviyelere veyahut azaltılmış seviyelere gelmesi gerekiyordu.

Bakınız, bunlardan biri esnafımızdır. Esnaf ve sanatkârlar odaları birliği başkanlıkları hepimize fakslar çekiyorlar. Çekilen fakslara bakmış olduğumuz zaman, işte, esnafın çok ağır sorunlar içerisinde olduğunu; bakıyoruz, emeklilerimizin yine birçok sorunla karşı karşıya olduğunu; geçinemediğini; memurumuzun, işçimizin, çiftçimizin yaşam mücadelesinde neredeyse yenik duruma doğru gelmekte olduğunu da görüyoruz.

Sayın milletvekilleri, esnaf ve sanatkârlar odaları birlikleri, bize, hepimize, sizlere de göndermişlerdir, bazı yazılar göndermişlerdir. Ancak, şurası gerçektir ki esnaflar iflasla da karşı karşıya kalmış durumdadırlar. Esnaf kardeşlerimiz borçlarını ödeyemedikleri için dükkânlarını, iş yerlerini kapatıp çoluk çocuğuyla aşsız ve işsiz konuma doğru geliyorlar.

Bakınız, geçtiğimiz aylarda sigorta, BAĞ-KUR, maliye, esnaf kefalet borçları yapılandırılmıştı ancak bu yapılandırmalar da esnafın, sanatkârın derdine maalesef çare olmamıştır çünkü iş bulamadığı için normal primlerini ödeyemezken bir de yapılandırılan borçlar da olunca iflas bayrağını çeker konuma gelmişlerdir. Ağır temerrüt faizleriyle karşı karşıyadırlar. Esnaf ve sanatkârlar borç batağına saplanmışlar, icralar ile iflaslar maalesef neredeyse kapıya dayanmıştır. Bununla ilgili de esnaf odalarının çağrısına, çığlığına mutlaka ses vermek mecburiyetindeyiz.

İnsanlar sesleniyorlar, “Borçları biz ödeyemiyoruz.” diyorlar. Temerrüt faizi münasebetiyle 35 bin liralık borçlar şu an itibarıyla 43 bin liraya çıkmış. Belki de önümüzdeki zaman diliminde bu borçlar daha fazla artacak ve bu insanlar daha da fazla mağdur olacaklardır.

Toplumun direğini, dinamiğini, “orta direk” dediğimiz kesimini oluşturan esnafımız siftah yapmadan dükkânlarını kapatır hâle gelmişler ve kısır döngü de maalesef her geçen gün artarak devam ediyor. Bunlara bir de kent içerisinde açılan büyük hipermarketler ve süpermarketler eklenince esnafın bunlarla başa çıkma imkânı kalmıyor.

Zaman zaman buradan, özellikle hipermarketler, süpermarketler, perakende yasasının acilen çıkartılmasıyla ilgili olarak müteaddit defalar hem konuşmalar yaptık hem araştırma önergeleri verdik ve bunu da yine gündeme getirmeye çalışıyoruz. Ancak getirmiş olduğumuz gündemde olmasına rağmen, maalesef, bir türlü bunlar Hükûmet tarafından duyulmuyor yani esnafın çığlığı duyulmuyor, sanatkârın çığlığı duyulmuyor.

Hâlbuki 1 tane hipermarket açıldığı zaman, 1 süpermarket açıldığı zaman yaklaşık olarak 60’la 70 civarındaki sanatkâr veyahut da bakkalımızın, işte, diğer esnafımızın hepsi dükkânlarını kapatmak durumuyla karşı karşıya kalıyorlar. Böyle ağır bir durumdan insanlar feryat ediyorlar ama işte o insanlar, dediğimiz bu garip, orta direk insanlar, işsiz kalmamak için, o vermiş oldukları çeklerin arkasına “karşılıksız” damgası basılmasın diyerek cansiparane bir şekilde ayakta durmaya çalışıyorlar ve ülkemizi ayakta tutuyorlar. Çünkü esnafın sayısı öyle az bir sayı da değildir, yaklaşık olarak 2,5-3 milyon civarında esnafımız vardır. Onlarla beraber, aileleriyle beraber yaklaşık olarak 10 milyon civarında insana tekabül etmektedir.

Bu meyanda, ben bu önergemiz esnasında bu konuyu dile getirmeye çalışırken özellikle esnafımızın hepsinin sesinin duyulmasını özellikle rica ediyorum. Ayrıca, bunların dışında, bakınız, mesela, Reşadiye ilçesinden yine esnafımız, özellikle şoför ve otomobilci esnafımız da aynı sorunlarla karşı karşıyalar. Onlar da dertlerinin çözümlenmesini bekliyorlar. İnanıyorum ki Meclisimiz onların da sesini duyar ama korkarım ki duymuyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

REŞAT DOĞRU (Devamla) – Maalesef, Adalet ve Kalkınma Partisi başka gündemlerle meşgul diyor, Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Doğru.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Bir sonraki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 473 Sıra Sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısının 6. Maddesinin 1. Fıkrasında yer alan “durumunda” ibaresinin “halinde” ibaresi olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Muharrem Işık (Erzincan) ve arkadaşları

BAŞKAN – Sayın Komisyon önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ  BABACAN (Ankara) –  Katılmıyoruz.

BAŞKAN –  Sayın Muherrem Işık, Erzincan Milletvekili.

Sayın Işık, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

MUHARREM IŞIK (Erzincan) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; öncelikle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, yasalar, peş peşe yine gelmeye devam ediyor ama -biraz yavaşlamıştı- şu anda toplumda asıl görüşülmesi gereken  bir sürü önemli olay varken bunlar hiç görülmemiş gibi geliyor. İşte, geçen hafta işçi ölümleri gene yaşandı. Biraz önce bir önerge getirdik, önergeye her zamanki gibi, önergelere kısa cevap vermekten sorumlu arkadaşımız çıktı, “Önemli değil, bunları biz zaten yaptık.” dedi ve geçiştirdi. İşte, Meclis de bizim böyle çalışıyor!

Burada önemli olan nokta, bizim, Türkiye’de gerçekten barışı sağlamak için ne yapmamız gerektiğine karar vermek. Bunun için çalışmak gerekiyor öncelikle aslında. Tabii bizim gündemimiz her zamanki gibi Türkiye’de barışı sağlamak, şu anda da bunu gösteren Gezi olayları. Gezi olaylarına başlamadan önce şu var: Geçen hafta biliyorsunuz Sayın Başbakan Gezi olaylarıyla ilgili görüşmeler yaptı, bu görüşmeleri yaparken sarı olmayan sendikanın yani DİSK’in Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu’yla görüşme yaptı. Burada Arzu Hanım demiş ki: “Sayın Başbakan, haftalar geçmiş, insanlar sokağa dökülmüş, 4 kişi ölmüş, anneler sokaklara inmiş, bu kadar insan gece gündüz sokaklarda size bir şeyler söylüyor, bunları konuşmamız gerekmez mi? Bu, artık, sosyolojik, toplumsal bir olaydır. Bu, sadece mimari bir mesele değildir.” Tabii orada Başbakanımızın neler söylediğini hepimiz biliyoruz, köpürmüş gene Başbakan ve kendisi salonu terk etmiş veya terk ettirilmiş.

İşte, bu, aslında tartışılması gereken sosyolojik mesele çünkü on bir yıldır Türkiye’de yapmak istediğiniz şeyi, aslında İstanbul İl Başkanı da açıklamış, demiş ki: “On yıllık  iktidar dönemimizde bizimle şu ya da bu şekilde paydaş olanlar, gelecek on yılda bizimle paydaş olmayacaklar.  Çünkü bu geçtiğimiz on yıl içinde, bir tasfiye süreci ve bir tanımlama özgürlük, hukuk, adalet söylemi etrafında yaptıklarımıza paydaşlar vardı. Onlar da şu ya da bu şekilde her ne kadar bizi hazmedemeseler de; diyelim ki liberal kesimler, şu ya da bu şekilde bu süreçte bir şekilde paydaş oldular ancak gelecek inşa dönemidir. İnşa dönemi onların arzu ettiği gibi olmayacak. Dolayısıyla o paydaşlar bizimle beraber olmayacaklar. Dün bizimle beraber şu ya da bu şekilde yürüyenler, yarın bizim karşımızda olan güçlerle bu sefer paydaş olacaklar. Çünkü inşa edilecek Türkiye ve ihya edilecek gelecek onların kabulleneceği bir gelecek ve bir dönem olmayacak. Onun için işimiz çok daha zor.” Yani hedefi zaten göstermiş, İl Başkanınız da İstanbul İl Başkanı, büyük bir ilin il başkanı.

Tabii, 2002’de başladığınız zaman “Gömlek değiştirdik.” dediniz. Yalnız, benim gördüğüm, değişen gömlek Mahmutpaşa’dan aldığınız gömlekler değil de daha pahalı gömlekler olmuş.

Sürekli burada gündeme getiriyoruz, işte, kurumlarda alımlarda olsun, diğer her türlü işlerde yaptığınız bu bastırma, daha sonra, işte, en son çıkarılan yasalar, 12 Eylülde yaptığınız referandumla getirilen baskılar, bütün bunlar bu noktaya getirmiş oldu. En sonuncu alkol yasası, eğitimde yapmış olduğunuz 4+4’le getirdiğiniz noktalar, toplumdaki özellikle sosyal yardımlaşma vakıflarında yapmış olduğunuz yardımlar, bunları yaparken bile özellikle oy avcılığı yapmanız, köylere götürülen hizmetlerde göstermiş olduğunuz tarafçılık, köye götürüp “Eğer ki oy vermezseniz size kesinlikle hizmet gelmeyecek.” diye baskılar yapmanız, onun yanında, işe alımlarda yapılan şeyler, KPSS’de bile, en dürüst olması gereken KPSS’de bile yapmış olduğunuz bütün o yolsuzluklar, hileler, ÖSYM’de yapılan, en son, yine, gündeme çıkan ama mahkeme tarafından reddedilen durumlar, hepsine baktığımız zaman, işte, toplumu bu duruma getirdi ve toplumu patlattı. Ama biz hâlen burada bunları tartışmıyoruz. Tartıştığımız şey, kimlere hangi menfaatleri sağlayacağımız yasaları getirmek için uğraşıyoruz. Bunları getirdiğimiz sürece de toplum, maalesef, kabul etmeyecek.

Tabii, toplum artık şunu gördü: Burada bu baskıyla fazla bir süre gitmeyeceğini, sonunda patlamanın olacağını sokaklar da gördü ama sizin buna niyetiniz yok, okumaya. Siz Kazlıçeşme’de topladığınız insanlarla ve taşımayla getirdiğiniz insanlarla gövde gösterisine çevirmeye çalıştınız. Hâlbuki ülkeyi yöneten insanların bunu yapması değil, tam tersine, barış söylemi yapması gerekiyordu.

Nâzım Hikmet “Taranta Babu’ya Mektuplar”ında şöyle demiş:

“Tek başına,

yapayalnız,

karanlıklara

bırakılmış bir çocuk gibi

bağıra bağıra

kendi sesiyle uyanarak,

korkuyla tutuşup

korkuyla yanarak

durup dinlenmeden konuşuyor.

Mussolini çok konuşuyor Taranta Babu,

çok korktuğu için

çok konuşuyor.”

İşte, bizim, artık, bundan sonra toplumsal barışı sağlamamız lazım. Burada söylediğimiz her şeye muhalefet olmayıp Başbakanın yanlışlarını da göstermeniz lazım.

Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Işık.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 6’ncı madde kabul edilmiştir.

7’nci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 473 Sıra Sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısı’nın 7. Maddesinin 1. Fıkrasının a bendinde yer alan "durumunda" ibaresinin "halinde" ibaresi olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Müslim Sarı                              Turgut Dibek                         Bülent Kuşoğlu

               İstanbul                                     Kırklareli                                   Ankara

        Süleyman Çelebi                        Haluk Eyidoğan                        Ali Özgündüz

               İstanbul                                      İstanbul                                   İstanbul

                                                              Aytuğ Atıcı

                                                                  Mersin

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısının 7. maddesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

           Ali Halaman                         S. Nevzat Korkmaz                     Mehmet Günal

                Adana                                        Isparta                                     Antalya

                                 Mehmet Şandır                                 Ali Öz

                                        Mersin                                       Mersin

BAŞKAN – Komisyon son okunan önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Lütfü Türkkan, Kocaeli Milletvekili.

Sayın Türkkan, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin önergesi hakkında söz aldım.

Türkiye’nin şu anda bulunduğu durum… Tabii ki ülke gergin, ülke sıkıntılı, milletvekillerinden beklenen de bu ülkenin daha fazla gerilmesinin önüne geçmek. Sevgili dostum, AKP Grup Başkan Vekili Mahir Ünal Bey de bu konuda tavsiyede bulunuyor haklı olarak, diyor ki: “Germeyelim.” Doğru ama ben bu aynı tavsiyeleri Sayın Başbakanınıza da bulunmanızı istiyorum. Zira, ülkenin gerildiği yer Sayın Başbakan. Yani, iddia ediyorum size, Sayın Başbakanı bir on gün kenara alın, rica edin ya, bu çok zor bir şey değil, “Sayın Başbakan, lütfen konuşmayın...” Emin olun, ülke şu gergin günlerini mutlaka suhuletle atlatacaktır. Buna da, bu gerginliğin sebebine de baktığınız zaman çok anlamlı şeyler bulamıyoruz. Neticede, verdiği zarar açısından baktığınızda çok anlamsız geliyor. Ekonomiyle ilgili Sayın Bakan da burada, zannediyorum bakanlık  yaptığı sürenin en zor üç haftasını geçiriyor. Hakikaten, bir taraftan bütçenin iki ucunu bir araya getirmeye çalışan Maliye Bakanı, ülkedeki ekonomik sıkıntıların Avrupa’dakine benzer resesyona girmemesi için iki eliyle direksiyonu tutan, ayağıyla da sonuna kadar frene basan Ekonomi Bakanı, anlamsız bir şekilde ülkenin gördüğü, bu ekonominin gördüğü zararın bir yerinden dönmeye çalışıyor. Çok zor bir durum. Sayın Bakana gerçekten kolaylıklar diliyorum.

Bankacıların, Sayın Bakana ilettiler mi bilmiyorum ama bize ilettikleri konu şu: Çok ciddi bir şekilde bankalardan para çıkışı var yani yabancı paranın Türkiye çıkışı var, ayrıca, ülkedeki bankalardan da para çıkışı var. Bunu kim yaptı biliyor musunuz? Sayın Başbakan yaptı. Bir Sayın Başbakan kalkıp ülkede milletine “Alın paranızı, devlet bankalarına yatırın.” gibi bir çağrıda bulunabilir mi? Böyle bir ekonomi yönetimi olabilir mi? Böyle bir başbakan olabilir mi? Yani o özel bankalar Afrika bankaları mı? Bu özel bankalar dediğiniz de kanunla kurulmuş bankalar. Bu bankaların birdenbire halkın yığılımıyla para çekme karşısında ne yapacağını düşünüyorsunuz? “Vermiyorum.” diyecek. Vermediği zaman ne olacak? Bu ülkedeki birtakım dengeleri nasıl tutacaksınız? Bu milletin, parasını çekemeyen milletin feveranını nasıl durduracaksınız? Böyle dengesiz, böyle anlamsız, böyle saçma sapan bir yönetimin karşısında ekonomiyi ayakta tutmaya çalışan bir bakana ben Allah’tan kolaylıklar diliyorum.

Bakın, dün bahsetmiştim. Esnaf kan ağlıyordu, şimdi kan ağlamaktan da vazgeçmiş, kenara oturmuş kendi hâlini seyrediyor, sonunu bekliyor. Zira, bu sıkıntılarla beraber millette ciddi bir gelecek endişesi başladı. Tüketime yönelik bütün harcamaların hepsinin de önü kesildi. Tatilciler tamamen tatil rezervasyonlarını iptal etmiş; turizmci arkadaşlarımız var, telefon açıyorlar, güneydeki otellerde iptal oranları yüzde 30-35’lere çıkmış. Yani bir taraftan siz “İhracatımızı artıracağız.” diye çabalar sarf edeceksiniz, Türkiye ihracatında çok önemli bir yer tutan turizm gelirlerini yok edecek saçma sapan hadiselerin önünü açacaksınız. Buna samimiyetle cevap verebilecek Adalet ve Kalkınma Partili bir arkadaşa ihtiyacımız var, “Evet arkadaş, biz bu gerginliği bu yüzden yaptık, sebebi budur...” Dün de izah ettim, bu bir siyasi akılsa bu akla benim aklım ermedi. Yani ola ki bir siyasi manevrayla Türkiye'nin gündemine başka bir şeyler sokup evvelsi gün Diyarbakır’da olan kongreden çıkan kararları saklamaksa, bu çok pahalı bir maliyet; Petrol Yasası’nı saklamaksa, ondan da pahalı bir maliyet. Bu maliyete değecek hiçbir şey olmadı. Ama anlamsız bir şeyler oluyor ülkede ve üstelik Sayın Başbakanı bu konuda uyarmaya çalışanları da Sayın Başbakan elinin tersiyle itiyor. Ne kadar doğru, ne kadar değil bilmem -Başbakan Yardımcısı gerçi yalanlamış sonra, okudum- ama bu Kabinede uzun yıllar görev yapan Bülent Arınç’la Başbakanın bu konu yüzünden arasının açıldığı dahi söyleniyor. Bütün bunlara değer mi, değmez mi?

HÜSEYİN ÜZÜLMEZ (Konya) – Hayal etmeyin!

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) – Benim hayalim değil, ben yazılanları okuyorum. Hayal edenler yazmışlar, onlara söyleyin.

HÜSEYİN ÜZÜLMEZ (Konya) – Gönlünüz öyle arzu ediyor!

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) – Daha sonra Arınç’ın açıklamasını da okudum, doğru olmadığını söylüyor. Ama bütün bunların hiçbirisine değmez.

Bu kadar inat, sonu olur berbat. Haberiniz olsun.

Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Türkkan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Bir sonraki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 473 sıra sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısının 7. maddesinin 1. Fıkrasının a bendinde yer alan “durumunda” ibaresinin “halinde” ibaresi olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                            Aytuğ Atıcı (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Aytuğ Atıcı, Mersin Milletvekili.

Buyurun Sayın Atıcı.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısı’nın 7’nci maddesi için verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunuyorum. İnsan yaşamına paradan daha fazla önem veren milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.

Neden bu selamlamayı yaptım? Çünkü insanlar alanlarda özgürlük ve demokrasi adına ölürken, kör olurken, beyin kanaması geçirirken, kemikleri kırılırken, testisleri parçalanırken siz bugün burada para konuşmayı tercih ettiniz. 90 kuşağı gençler, yaşlı teyzeler, amcalar hepimize alanlarda çok büyük dersler verdi. Acaba biz bu dersi iyi anlayabildik mi? Bakın, dikkatle söylüyorum: Biz, hepimiz bu dersi iyi anlayabildik mi? Gençler diyorlar ki: “Anlamadıysanız, bir daha anlatırız, yeter ki siz anlamaya niyetli olun. Anlamıyorsanız söyleyin, bir daha anlatalım.” Türkiye'nin her yerinden oluk oluk akarak sokaklara çıkan insanlar ne diyorlar? “Hükûmet istifa.” diyorlar.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, Hükûmet bu haykırışları duyup gereğini yapacağına, hiç akla izana sığmayacak şekilde, utanmadan sıkılmadan “Cumhuriyet Halk Partisi yeterli muhalefet yapmadığı için halk sokağa döküldü.” deme noktasına geldiniz ve dün bu kürsüden grup başkan vekiliniz aynen bu cümleleri sarf etti.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Hayır, Kemal Bey de söyledi aynı şeyi.

AYTUĞ ATICI (Devamla) – Şimdi, halkın özgürlük ve demokrasi istemlerini görmezden gelmemek gerekir. Evet, bu insanlar, bu gençler, bizi seçen, bizi buraya milletvekili olarak gönderen insanlar dediler ki: “Siz bu işi beceremediniz.”

RECEP ÖZEL (Isparta) – Size mi dedi?

AYTUĞ ATICI (Devamla) – Hepimize dediler.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Yo, size dedi, size.

AYTUĞ ATICI (Devamla) – Hepimize. Birazdan o psikolojik durumu buradan aktaracağım izin verirseniz, hâlâ yansıtma psikolojisini kullanmayalım.

Bu insanlar “Seçtiğimiz bütün milletvekilleri bizim istediğimiz gibi davranmadılar.” dedi ve sokağa çıktı. Şimdi, asıl gelince vekil bir adım geri durur. Asıl gelmiştir. Asıl sokaklardadır. Asıl size demiştir ki: “Ben sizi seçtim. Seçmenlerin yüzde 40 kadarı -40 küsuru- oy kullananların yüzde 49 küsuru olarak AKP’ye güvendim ve seni Hükûmet yaptım ama, sen, benim istediğim gibi bu ülkeyi yönetemedin.” Bize de “Ey muhalefet partileri, sizi de seçtim, gönderdim ‘Bu Hükûmeti denetleyin, bu Hükûmete muhalefet edin.’ dedim. Siz de yeterince muhalefet edemediniz. Ben sokağa çıktım.” diyor.  Şimdi, bunu anlarsak eğer, dersimizi iyi alırsak eğer bir şeyler yapabiliriz. Ama eğer bunu anlamazsak, anlamamakta inat edersek, o zaman, inat edenler için birkaç tane çıkarımım var.

Psikolojide “projeksiyon” dediğimiz yansıtma durumu var. Yani “Vallahi bende bir şey yok. Bütün kabahat CHP’de.” veya “Vallahi -CHP- bende bir şey yok, bütün kabahat MHP’de.” demek psikiyatride projeksiyon, yani yansıtma sorunudur ve bu durum psikiyatrinin acil inceleme konusudur. Bu şekilde düşünen insanlar varsa, mutlaka, acil psikiyatrik bir değerlendirme yapmak gerekir.

Dün, yine bu kürsüden dendi ki: “Taban aktör oldu, bu tehlikelidir.” Sayın grup başkan vekili, bunu gördüğünüz için çok teşekkür ediyorum, çok doğru bir tespittir. Tabanın aktör olduğunu görebilmek, gerçekten, bir sağduyu gerektirir. Taban aktör olmuş ise bizim bu projeksiyondan derhâl vazgeçmemiz gerekir ve halk eğer size “Bu işi beceremediniz, bırakın.” diyorsa derhâl bırakmanız gerekir, bize “Beceremediniz, bırakın.” diyorsa derhâl bırakmamız gerekir.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sandıkta, sandıkta…

AYTUĞ ATICI (Devamla) - O yüzden, bu çığlıkları iyi duymanız lazım. Halk “Artık, yeter!” demiştir.

Toplumun bir kısmını -bakın, ikinci bir psikiyatrik durumdan bahsediyorum- “çapulcu, sarhoş, ayyaş, kindar, dindar” diye ayırmak, ölenlerin bile mezhebini telaffuz ederek konuşmalar yapmak yine psikiyatride bir sorundur, bu sorunun adı da “ayrıştırma”dır, acil tedavi gerektirir.

Bir sonraki konuşmamda psikiyatrik değerlendirmelerime devam edeceğim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Atıcı.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...  Önerge kabul edilmemiştir.

7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

8’inci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 473 Sıra Sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısının 8. Maddesinin 1. Fıkrasında yer alan "kesintisiz" ibaresinin "aralıksız" olarak değiştirilmesini arz ve teklif  ederiz.

            Müslim Sarı                              Turgut Dibek                         Bülent Kuşoğlu

               İstanbul                                     Kırklareli                                   Ankara

        Süleyman Çelebi                        Haluk Eyidoğan                        Ali Özgündüz

               İstanbul                                      İstanbul                                   İstanbul

                                                              Aytuğ Atıcı

                                                                  Mersin

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısının 8. maddesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

           Ali Halaman                         S. Nevzat Korkmaz                     Mehmet Günal

                Adana                                        Isparta                                     Antalya

                                 Mehmet Şandır                                 Ali Öz

                                        Mersin                                       Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Nevzat Korkmaz, Isparta Milletvekili.

Buyurun Sayın Korkmaz. (MHP sıralarından alkışlar)

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Ekonomi için olmazsa olmaz şart istikrardır. Bunu, defalarca Hükûmet de ifade etti. Maalesef, son Gezi olayları bizzat AKP tahrikleriyle geri dönülmez bir yola doğru ilerlemektedir. İstikrarsız bir ortamda da ekonomik tahlillerin yapılması anlamsızdır, bunu baştan belirtelim.

Değerli milletvekilleri, Sayın Başbakan olaylardan âdeta kaçarak gittiği Afrika gezisi dönüşünde Ankara’nın değil de sadece AKP’lilerin Belediye Başkanı hâline gelmiş Melih Gökçek’in halkın kaynakları ve tehditle topladığı kalabalıklara gece iki buçukta bir konuşma yapmıştı. Bu konuşmasında faiz lobisinden şikâyet ederek “Bizim dönemimizde 5 kat zenginleştiğinizi gelip anlatıyordunuz, şimdi ne oldu?” diye şecaatini arz ederken sirkatini söylemişti. Sanki on bir yıl bu ülkeyi Erdoğan tek başına yönetmemiş gibi, Türkiye’nin ekonomi politikalarını belirleyen kurumlar, ekonomi kurmayları ve bakanlar sanki Erdoğan’a bağlı değilmiş gibi, zeytinyağı misali üste çıkıp on bir yıldır beslediği, büyüttüğü faiz lobisini halka şikâyet etmişti. Bu şahsı iyi tanımak lazım, artık devlet umuruna sahip olup olmamasından da vazgeçtik, amaca ulaşmak için her yolu mübah gören bir siyasetçiyle karşı karşıyayız. Ülkeyi karıştıracak tüm mesajları yurt dışında verir ve genelde uçak seyahatlerinde ortalık karışır. Kurumlar, STK’lar sert bir açıklama yapar, susar. Ne zaman sular durulur, Başbakan tekrar sesini yükseltir, tehditlere başlar. Gezi olaylarında milyonlarca insan ortalığa dökülür, soluğu yurt dışında alır. Tüm sevaplar kendisine aittir, günahlar ise başkasının. Kendisi hiç hata yapmaz, hata hep başkalarınındır; sorumluluk asla üstlenmez.

Sayın Başbakan, Hükûmetin faizci politikalarından habersiz miydiniz? Bu faiz lobisine bu paraları kimler aktarmıştır? Kimdir bu faiz lobisi dediğin özel ya  da tüzel kişiler? Bugüne kadar her şey iyiydi, neyi paylaşamadınız da ortalığa döküldüler? Bu soruların cevaplarını halk da bilsin. Bu lobiye akıttığınız paralar çünkü halkın parası, hani ağzınıza sürekli pelesenk ettiğiniz tüysüz yetimin hakkı. “Hortumları kestik.” diyordunuz, meğer o hortumları başka mihraklara ve kendi yandaşlarınıza akıtmak için kesmişsiniz. “Tüm bunlardan haberim yok.” diyorsan, o zaman Sayın Başbakan senin kendinden bile haberin yok. Ülkenin soyulmasına ya bilerek göz yumdun ya görmezlikten geldin ya da bu olanı biteni kavrayamayacak kadar feraset ve basiretten maalesef yoksunsun.

Sayın Erdoğan, işler yolunda giderken gökteki yıldızları bile sahipleniyordun, her şeyi kendinden başlatıyordun. Sana kadar yapılan işlere bırak teşekkür etmeyi, kara çalmayı, iftira atmayı, emeği inkâr etmeyi alışkanlık hâline getirmiştin. Derler ya: “Kula teşekkür etmesini bilmeyen insan Yaradan’a da şükretmekten acizdir.”

Aziz milletim, bu şahsı artık iyi tanı. Senden hizmet için oy istemiş, sen de destek vermişsin ancak on bir yıl sonunda tamamen kibir ve öfke üzerine inşa edilmiş, fil dişinden yapılmış, halkla bağlantısını koparmış bir kuleye dönüşmüş… Artık lügatinde ne millet var ne de samimiyetle kendisiyle yola çıkan yol arkadaşları var. AKP ilkelerinin önüne geçti Erdoğan’ın istek ve arzuları. Adam, varsa yoksa “ben” diyor.

AHMET YENİ (Samsun) – Cumartesi günü Samsun’a gel. Samsun’a gel cumartesi günü, Samsun’a gel.

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – AKP’ye gönül vermiş vatandaşlarım, Erdoğan giderken partinizi de götürmek istiyor. Erdoğan’a değil partinize sahip çıkın, ilkelerinizin yaşatıcısı olun, Erdoğan’ın koltuk değneği değil.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Ya, kim koltuk değneği? Çok ayıp konuşuyorsun ya!

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Mitinglerde üç hilalden medet umar hâle gelmiş ise ya hakikaten acınacak durumda ya da sizlerden vazgeçmiştir bilesiniz.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Kim kimin koltuk değneği ya? Çok ayıp ya, utan!

AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) – Milletvekillerine koltuk değneği demek güzel bir şey değil.

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Partisi içinden bile usulünce birçok kez uyarılmıştır ama ders almadı, almıyor. Geride kalanları kurtarmak için uçurumdan düşmekte olan şahsın halatını keserler. Aksi takdirde diğerlerini de uçuruma sürükleme gibi bir tehlikeyle karşı karşıyadırlar. Bu gurur, kibir ve bölücülük devrini bitirin.

AHMET YENİ (Samsun) – Hafta sonu Samsun’a bekliyoruz.

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, Türk ekonomisi son derece kırılgan bir çizgide gidiyor. Üreten ekonomi yerine faizci, rantiyeci, satan savan bir anlayışla tüketici bir ekonominin gideceği yer zaten farklı olamazdı. Sokağı görmeyen, sokağı dinlemeyen, evdekileri sahiplenen, sokaktaki vatandaşları da dışlayan bir Başbakan herhâlde sadece bizim ülkemizde olabilir. Sokakları karışık, istikrarı ve huzuru kalmamış, uluslararası çevrelerle ve ihracat yaptığımız ülkelerle, AB’yle ilişkisini bozmuş bir ortamda ekonomik gelişmelerden bahsedilemez.

Bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

AHMET YENİ (Samsun) – Cumartesi günü Samsun’a bekliyoruz.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Korkmaz.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Bir sonraki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 473 Sıra Sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısının 8. Maddesinin 1. Fıkrasında yer alan "kesintisiz" ibaresinin "aralıksız" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                            Aytuğ Atıcı (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Aytuğ Atıcı, Mersin Milletvekili.

Sayın Atıcı, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Değerli arkadaşlar, 473 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 8’inci maddesi üzerine verdiğimiz önerge hakkında söz aldım.

Kaldığımız yerden devam ediyorum. Gezi olaylarının yarattığı bir psikolojik durumu, bir psikiyatrik durumu sizlere anlatmaya çalışıyordum, herkes nasibine ne düşüyorsa elbette onu alacaktır. Az önce ben konuşmayı yapıp bitirdiğimde sayın grup başkan vekiliniz dedi ki: “Sen doktorsun da, ne doktorusun?” Ben çocuk doktoruyum. Psikiyatri stajı aldım, psikiyatri derslerini de başarıyla verdim ancak Sayın Başbakan aldığı eğitimde acaba jinekoloji eğitimi aldı mı, jinekolog gibi konuşuyor? Antropoloji eğitimi aldı mı, antropolog gibi konuşuyor? Nükleer enerji dersi aldı mı, nükleer mühendis gibi konuşuyor? (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Gastronomi dersi aldı mı acaba, gastronom gibi konuşuyor? Moda eğitimi aldı mı, modacı gibi konuşuyor? Velhasıl, astronota varana kadar bunları çıkarırsınız. Yalnız, “Bu kadar çok şeyi ben yaparım.” diyen bir durumun tanımını ben tıpta bilmiyorum, henüz tıpta bu işin adı konmamış olabilir ama sizlerin sayesinde yakında bunun da adı konacaktır.

Evet, arkadaşlar, Gezi olaylarının, Gezi direnişinin yarattığı psikiyatrik tahribat veyahut da bazı psikiyatrik durumların ortaya çıkması durumunda nelerle karşılaştığımızı size anlatıyordum.

AHMET YENİ (Samsun) – Provokatörlere baktın mı?

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Sayın milletvekilleri, oradan bağırıp durmayın, hakikaten anlamıyorum. Eğer medeni bir… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Arkadaşlar, dinleyelim lütfen.

AYTUĞ ATICI (Devamla) - …ilişki istiyorsanız konuşmam bittiğinde gelirsiniz bir çay içeriz, size anlatırım. Oradan gerçekten anlaşılmıyor.

AHMET YENİ (Samsun) – Anlaşılır, anlaşılır.

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Şimdi, psikiyatrik tanımlara devam ediyorum. “Kim ne derse desin ben bildiğimi yaparım. Bu Gezi olaylarını da en iyi bilen benim, her şeyi bilen benim.” demenin karşılığı tıpta megalomanidir ve bu megalomanik durum da acilen değerlendirilmeli ve tedavi edilmelidir.

HÜSEYİN UZÜLMEZ (Konya) – Aynaya baktın mı, aynaya?

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Ya, niye hemen zıplıyorsunuz yani üstünüze mi alındınız? Yani üstünüze alındıysanız bağırmaya gerek yok, benim arkadaşlarım var, gönderirim sizi değerlendirirler.

HÜSEYİN UZÜLMEZ (Konya) – Ayna tuttum.

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Birazcık strese girince sağa sola saldırma işlemine psikiyatride “agresyon” denir ve bu agresyon derhâl değerlendirilmelidir.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Hocam, kendini tarif ediyorsun.

AYTUĞ ATICI (Devamla) – Yansıtma yapmaktan vazgeçin yoksa ben sizden de şüphe edeceğim artık.

Kendini aşırı sevmek ve beğenme işine de biz tıpta narsisizm diyoruz. Narsisizm de acilen değerlendirilmelidir, tıbbi müdahale gerektirir, tedavi gerektirir.

AHMET YENİ (Samsun) – Millet seviyor, millet!

AYTUĞ ATICI (Devamla) – Anlıyorum üstününüze alınıyorsunuz bazı şeyleri ama tutanakları getirtip de dikkatlice incelediğiniz zaman benim genel bir değerlendirme yaptığımı anlayacaksınız.

AHMET YENİ (Samsun) – Cumartesi günü Samsun’u seyret.

AYTUĞ ATICI (Devamla) – Bir insan bir söylediğini kısa sürede yalanlıyorsa ve tam tersini söylüyorsa biz buna tıpta “kişilik ayrışması” yani “splitting” diyoruz. Bu da çok tehlikeli bir durumdur. Kişilik ayrışması olan ve “splitting”i olan insanların da derhâl tedavi edilmesi gerekir.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Kime uyuyor o, kime, biliyor musunuz?

AYTUĞ ATICI (Devamla) – Şimdi, bir insan “Herkes bana komplo kuruyor, herkes benim kuyumu kazıyor. Hem ulusal hem uluslararası güçler benim ayağımı kaydırmaya çalışıyor.” diyorsa bunun tıptaki karşılığı paranoyadır. Paranoya da tehlikeli bir durumdur ve derhâl tedavi edilmesi gerekir.

Eğer bir insan “Ben aşırı yorgunum.” diyor, konuşurken gözleri kapanıyorsa bunun adına biz tıpta “tükenmişlik sendromu” yani “exhausting syndrome” diyoruz ve bu “exhausting syndrome” da gerçekten tehlikeli bir durumdur ve derhâl tedavi edilmelidir.

Şimdi, bu durumlar insan içindir arkadaşlar; olabilir. Kiminin karnı ağrır, kiminin başı ağrır, kiminin ayağı ağrır, kiminin de ruhu bozulur. Ayağı ağrıyanlar ortopediste giderler, başı ağrıyanlar nöroloğa giderler, ruhunda, kendinde bu saydıklarımdan hissedenler varsa da ruh doktoruna giderler. Şimdi, o yüzden… Hele hele bu insanlar bazı yönetim noktalarında ise bunların sağlıkları bizi de ilgilendirir çünkü bu problemlerle atılan her adımda gerçekten büyük sıkıntılar ortaya çıkabilir. O yüzden hepimiz -ben dâhil olmak üzere- eğer kendimizde bu gibi sorunları görüyor isek doktora gitmeliyiz. Ama şunu söyleyeyim: Psikiyatrik hastalar kendilerinde bu sorunların olmadığını iddia ederler, inkâr ederler. O zaman dostları “Gel, seni bir doktora götüreyim.” der ve yardımcı olur.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Atıcı.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Bir saniye arkadaşlar…

AHMET YENİ (Samsun) – Kafayı değiştirin, kafayı!

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Yahu, niye üstünüze alıyorsunuz? Ben size bir şey demedim ki. Ben kendimi de katarak söyledim.

BAŞKAN - Bir saniye lütfen, bir saniye… Arkadaşlar, bir saniye…

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, sayın konuşmacı ismimi zikrettiği için söz verirseniz iki dakika…

BAŞKAN – Buyurun.

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın, Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın görüşülen kanun tasarısının 8’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşma sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Değerli arkadaşlar, bugün biz grup başkan vekillerimizle bir anlaşma yaptık. Dolayısıyla, bir gerilim ortamı oluşturmadan bugün Meclisi çalıştırmak ve önümüzdeki kanunları çıkarmak için ama madem konu ihtisas ve ihtisas alanlarımızdan açıldı, ben de sosyoloji ve uygulamalı psikoloji masterı yapmış bir kişi olarak –uygulamalı psikoloji masterım bitmedi, onun altını çizeyim- az çok psikoloji biliyorum.

Şimdi, çok kısa bir şey söyleyeyim, kimseye sataşmayacağım.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Aytuğ Hoca hekimdir.

MAHİR ÜNAL (Devamla) – Veli Ağbaba, lütfen…

Şimdi, biz, beş duyu organımızla dış dünyayı algılıyoruz. Dış dünyayı algılarken kendi algı filtrelerimizden gördüğümüz, duyduğumuz, dokunduğumuz, tattığımız şeyleri değerlerimize, inançlarımıza, bakış açımıza göre filtreliyor, bir algı, bir anlam oluşturuyoruz. Bu algı ve anlam bize aittir, kişiseldir. İnsan konuşmaya başladığı andan itibaren kendi algısını, kendi anlamını konuşmaya başlar. Yani bir başkasının sizinle ilgili ifade ettiği şeyler sizin gerçekliğinizi göstermez, onun düşüncelerini ifade ettiği anlamına gelir. Dolayısıyla, bunu bir sataşma olarak görmek yerine, burada kendi bakış açısını, kendi gerçeklik algısını bizimle paylaşan bir milletvekilini gördük sadece. Dolayısıyla, onun bizimle, siyasi görüşümüzle, partimizle ilgili ifade ettiği şeyler bizim gerçekliğimizi değil, kendisinin dünyayı algılama biçimini göstermektedir. (AK PARTİ  sıralarından alkışlar) Dolayısıyla, bunu bir sataşma olarak görmüyorum ve bunu bir ihtisas üzerinden ifade etme gereği duydum.

Saygılar sunuyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, sataşma için söz istememiş miydi?

BAŞKAN – Evet.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sataşmanın olmadığına dair konuşma yaptı. Siz hangi maddeye dayanarak söz verdiniz?

BAŞKAN – Herkes…

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkanım, sizi kandırdı grup başkan vekili.

BAŞKAN – Bir saniye sayın arkadaşım…

Her çıkan bu Meclisin kürsüsüne…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Hangi maddeye dayanarak söz verdiniz efendim, onu soruyorum.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkanım, sizi kandırıyor ama.

BAŞKAN – Vallahi, o takdir size ait, öyle bir şey yok.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Kınama verin! Kınama verin Başkanım, Meclis Başkanını kandırıyor!

BAŞKAN – Bana bir grup başkan vekili “Bir şey açıklayacağım.” dediği zaman söz vermemiz âdettendir. Dolayısıyla, rahatsız olacak bir şey yok.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Şahsınızda hepimizi kandırıyor ama olur mu efendim!

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Normalde yerinden veriyordunuz eskiden.

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

4.- Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/780) (S. Sayısı: 473) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

9’uncu madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 473 Sıra Sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısının 9. Maddesinin 1. Fıkrasının ç bendinde yer alan “belirtilen” ibaresinin “yer alan” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Müslim Sarı                              Turgut Dibek                         Bülent Kuşoğlu

               İstanbul                                     Kırklareli                                   Ankara

        Süleyman Çelebi                        Haluk Eyidoğan                           Sakine Öz

               İstanbul                                      İstanbul                                    Manisa

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısının 9. maddesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

           Ali Halaman                         S. Nevzat Korkmaz                     Mehmet Günal

                Adana                                        Isparta                                     Antalya

         Mehmet Şandır                                 Ali Öz                                D. Ali Torlak

                Mersin                                       Mersin                                    İstanbul

BAŞKAN – Komisyon, son okunan önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Durmuş Ali Torlak, İstanbul Milletvekili.

Sayın Torlak, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

D. ALİ TORLAK (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanunun 9’uncu maddesinde verdiğimiz önergeyle ilgili Milliyetçi Hareket Partisi adına söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Tabii, konu ekonomi ve Sayın Bakanımız burada olunca, müsaade ederseniz, ben de denizcilikle ilgili sıkıntıları dile getirmek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yaklaşık otuz yılını vermiş bir denizci kardeşiniz olarak üzülerek ifade etmeliyim ki 2008’de dünyada başlayan kriz Türkiye’mizi çok ciddi etkilemiş ve tersaneler başta olmak üzere, armatörler başta olmak üzere yan sanayisi ve işçi çıkarımlarını düşündüğünüzde Türkiye çok ciddi bir sıkıntıyla sektör adına karşı karşıya kalmıştır. Bakınız, sadece ve sadece Tuzla tersaneler bölgesinde 40 bin kişinin çalıştığını düşünür ve bu 40 bin kişiden, çalışan 1 kişinin dışarıda 7 kişiye ekmek verdiğini değerlendirirseniz, iş sahası açtığını düşünürseniz yaklaşık 100-150 bin kişi civarında insan işsiz kalmıştır. Ben bunu defalarca bu kürsüden dile getirdim ancak derdimizi Milliyetçi Hareket Partisi olarak bir türlü anlatamadık.

Adalet ve Kalkınma Partisi denizcilik alanında ciddi işler yapmıştır. Bunların en önemlilerinden bir tanesi, Sayın Bakan yeni tersaneler kurmuştur. Ben Milliyetçi Hareket Partisi mensubu olarak İstanbul’da, Türkiye’de 40 tersanenin değil bu ülkede 400 tersanenin, 500 tersanenin olmasını isteyen bir arkadaşınızım. Ama Sayın Bakan, sadece ve sadece Yalova’da ve Karadeniz’de birkaç tane tersane yeri verip onun peşini bırakmıştır. Sadece tersane yeri vermiştir. Bugün, Trabzon’da verilmiştir, Samsun’da verilmiştir, Yalova’da verilmiştir, Ereğli’de verilmiştir. Bu tersane yerlerine çok ciddi yatırımlar yapmışlardır ancak iş alamama noktasına geldiklerinde de bankalarla karşı karşıya kalıp büyük sıkıntılar yaşanmıştır.

Bankalar deyince de değerli milletvekilleri, şunu hatırlamak, şunu söylemek lazım: 2008 yılına kadar armatörlerin ofislerinden, tersanecilerin tersanelerinden çıkmayan bankalar, 2008’den sonra bu kriz yaşandığında asla ve asla ne ofislere ne tersanelere uğramamışlardır. Ben, şunun olmasını isterdim, Hükûmetimizin, Sayın Bakanımızın bunu takip etmesini isterdim: 2008 yılına kadar denizcilik sektöründen çok ciddi paralar kazanan -ve bugün Türkiye’de sektör olarak iki sektörün para kazandığını düşünürsek bunlardan bir tanesi bankacılıktır, bir tanesi inşaatçılıktır- bankalar, denizcilik sektöründen kazandığı paranın yüzde 10’unu devam ettirseydi, 2008’den bu yana denizcilikteki bu sıkıntı devam etmezdi Sayın Bakanım.

Bakınız, şu anda öyle bir hâle geldik ki armatörlerimiz gemilerini işsizlikten alargaya açmış, alargaya çıkarmış, alargada üzerine bir tane adam koymuş, “laid” yapmak suretiyle gemilerini bekletmektedir. Dolayısıyla, armatörün de sıkıntısı çok büyüktür. Armatörün sıkıntısı olduğunu düşündüğümüzde bu sirayet önce tersaneye yansır, tersaneden de yan sanayicilere yansır.

Bu sıkıntıların giderilebilmesinin yolu çok fazla. Bunlardan bir tanesi, geçenlerde –çok övünerek söylüyorum- yurt dışından aldığımız, Enerji Bakanlığına aldığımız bir gemi. 130 milyon dolara aldığımızı ifade ediyor Bakanlık. Ben arkadaşlarımla görüştüm, bu gemi gerçekten çok ciddi bir gemi, çok özel bir gemi ama şunu çok özel ifadeyle anlatmak ve söylemek isterim ki, -kendilerine de ifade ettim Sayın Bakanın- bu geminin aynısını Türkiye artık yapabilecek güçtedir Sayın Bakanım. Bir tek eksiğimiz var bizim, bankalar bize sıcak bakmıyor, denizcilik sektörüne sıcak bakmıyor; dün bakıyorlardı, bugün bakmıyorlar. İş alsanız, yurt dışından bir iş alsanız, buraya getirseniz, en önemli probleminiz banka teminat mektubu, bunu çözmek lazım. Bunu çözmediğiniz takdirde, siz istediğiniz kadar “En iyi gemiyi biz yaparız.” deyin, “En iyi sistemi biz oluştururuz.” deyin, bundan bir sonuç alamazsınız.

Sayın Bakanım, kazandıklarının sadece ve sadece yüzde 10’unu söylüyorum, yüzde 10 tekrar bu sektöre devridaim edildiği takdirde sektördeki bu kriz biter ve insanlar gene eskisi gibi, 150 bin kişi, 200 bin kişi ekmek yer. Bunu çok ciddi olarak takibe almanız lazım Sayın Bakanım.

Armatörlerimiz bitti, tersanecilerimizin birçoğu iflas erteleme aldı. Yeni kuran tersaneci arkadaşlarımız sektörü iyi, ciddi gördükleri için büyük borçlar altına girdi; bugün bankalar onların üzerlerine gidiyor, evlerini de alıyor, iş yerlerini de alıyor, işçiyi de rezil ediyor, kendilerini de rezil ediyor.

Dolayısıyla, bunu tekrar gözden geçirmenin faydalı olacağını düşünüyor, hepinizi saygılarımla selamlıyorum efendim. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Torlak.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Bir sonraki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 473 Sıra Sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısının 9. Maddesinin 1. Fıkrasının ç bendinde yer alan “belirtilen” ibaresinin “yer alan” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                             Sakine Öz (Manisa) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Sakine Öz, Manisa Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Öz.

SAKİNE ÖZ (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; başta Gezi direnişçileri olmak üzere ülkemizde adaleti ve demokrasiyi sonuna dek savunan herkesi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Gezi Parkı direnişinin her gün yeni, özgün bir düşünceyle sosyal medyadan meydanlara taşınmasına tanıklık ediyoruz. Toplumsal tepkimizin demokratik, barışçıl, meşru ve haklı yönleri iktidarın tüm engellemelerine karşın gözler önüne seriliyor. Biz, ilk günkü gibi, yaşam tarzlarına, inançlarımıza, temel ulusal ve kültürel değerlerimize, özel yaşamımıza karışan, tek tip elbiseler giydirmeye kalkışan, doğum sayılarını yarıştıran, mezheplerle ayrıştıran, ortak yaşam alanlarımızı kentsel dönüşümün süslü sözlerine kurban eden bu yıpranmış Hükûmetin korku duvarlarını gençlerin gücüyle aşmaya devam edeceğiz.

Devlet yetkilileri ise, çizilmiş karizmalarıyla, yanlış kararlarla, verdikleri ve sonradan sözünde duramadıkları talimatlarla, talimat verdikleri kolluk güçleriyle toplumun mesajlarını hiç de hesaba katmadıklarını kanıtlıyor. Başbakan yerel seçim uğruna, kendisine oy vermeyen tüm kesimleri ağza alınmayacak yalanlarla etiketliyor; karşısındaki haklı insan sayısı arttıkça, dünyada yalnızlaştıkça öfkesini dizginleyemiyor, paranoyak yorumlar ve yalanlara başvuruyor. AKP’nin aydınları, liderlerini taşıyacak bir dil ve siyaset kuramıyor, çaresizlik ürünü mitinglerde zoraki bir tiyatro sahneliyor. Yalan, gaz ve rantla yürüyen AKP gemisi su aldıkça yan yatıyor. Buna karşın partimizin emek ve insandan yana hakça bir yeni siyasal düzenin inşası, Anayasa ve Seçim Kanunu üzerindeki değişiklikler, polis şiddetinin son bulması, bağımsız bir medyanın oluşturulması için gereken yasal altyapı çalışmalarının Mecliste hazırlanması yönündeki önerileri, kanun teklifleri AKP kadrolarının sorgusuz sualsiz el kaldırılıp indirilmesiyle reddediliyor. AKP gerginliği tırmandırmayı, kayıplarımızı ayrıştırmayı, gerçek suçluları överken önüne gelen herkese terörist yaftası yapıştırmayı, yargıya yol göstermeyi, bireysel tercih ve özgürlükleri sınırlamayı, toplumda bir cadı avına yönelmeyi ve tüm hesaplarını yerel seçimlere döndürmeyi deniyor.

Başbakan, yanlış çevrili bir “faiz lobisi” lafını ortaya atıp 2002 yılında 1 iken, bugün 5 olan yeni zenginleri suçladı. Göbekten bağlı olduğu Amerikan düşünce kuruluşlarını bugün günah keçisi ilan etti. Polisin şiddetini alkışlayıp sıktığı biber gazını doğal hakkı saydı. Revirlere savaşta dahi görülmeyen şeklide biber gazı attırdı ve tarihe kara bir leke olarak geçti. Hastaneye kaldırılan insanları fişledi. Gözaltına alınan gençlerin polis otobüslerinde yediği dayaklara sırtını çevirdi. Bir başörtülü vatandaşımıza şiddet uygulandığı iddiasıyla Bakanlık harekete geçirildi. Kazlıçeşme’de küçük kızımızın eline “Ayyaş, çapulcu koca değil, Allah’tan korkan, dindar koca istiyoruz” yazısı tutuşturulduğunda Aile Bakanı suspus oldu, bir gün sonra Başbakanın 5 çocuk ısrarına alkışlarla destek verdi. (CHP sıralarından alkışlar)

Siz AKP sıraları, bir milletvekilinizin ve çevik kuvvet amirinin yaptığı düşman vatandaş tarifine karşı tek laf etmediniz. Başbakan masum çevre taleplerine saygı söylemiyle son iki ayda çevre katliamlarını ve kentsel dönüşüm hilelerini Meclisten zorla geçirtti.

Değerli milletvekilleri, Başbakanın siyasi vadesi doluyor. Onun toplumda geçici kutuplaşmalar yaratmaktan başka bir işlevi kalmıyor. Alanlar yepyeni bir siyasetin, demokratik, adil ve özgür toplumun çağrısıyla yankılanıyor. Başbakan, bu mesajı alması gerekirken günü kurtarmanın, devleti faşistçe elinde tutmanın yollarını zorluyor. Bu basit hesap baştan hatalı ve tutmayacak çünkü siyasi tarihini ve geleceğini barışa, adalete, demokrasiye adamış CHP, bu Hükûmetin sonunu sandıkta, her zamankinden daha kararlı şekilde göstermeye devam edecek.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Öz.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 9’uncu madde kabul edilmiştir.

10’uncu madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 473 Sıra Sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısının 10. Maddesinin 1. Fıkrasında yer alan “hale” ibaresinin “duruma” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Müslim Sarı                              Turgut Dibek                         Bülent Kuşoğlu

               İstanbul                                     Kırklareli                                   Ankara

        Süleyman Çelebi                        Haluk Eyidoğan                       Candan Yüceer

               İstanbul                                      İstanbul                                   Tekirdağ

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısının 10. maddesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

           Ali Halaman                         S. Nevzat Korkmaz                     Mehmet Günal

                Adana                                        Isparta                                     Antalya

                                 Mehmet Şandır                                 Ali Öz

                                        Mersin                                       Mersin

BAŞKAN – Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Tasarısının gerekçesinde, AB müktesebatına uyum sağlaması, gerek sistemler, ödeme hizmetleri ve elektronik para kurulları alanındaki hukuki boşluğun doldurulması gerekse de söz konusu alanların sağlıklı gelişimi, ana kavramların tanımlanması, hak ve yükümlülükler ile yatırımların belirlenmesi gerekliliğinden söz edilmektedir. AB direktifleri ve Türkiye'nin 2008 yılı Ulusal Programında Sermayenin Serbest Dolaşımı ve Mali Hizmetler Fasılları kapsamında Ödeme Sistemleri Kanununun hazırlanması hususunun yer aldığı belirtilerek, bu gerekçelerle kanun tasarısının hazırlandığı ifade edilmektedir. Fakat düzenlemeler için gerekçe gösterilen AB artık Türkiye'yi pek dikkate almamakta, adı geçen fasılların yanı sıra fasıllara ilişkin görüşmelerde de maalesef bir ilerleme sağlanamamaktadır. Dolayısıyla, kanun tasarısı AB direktifleri değil, Türkiye'nin ihtiyaçları dikkate alınarak hazırlanmalıdır.

Ayrıca ödeme kuruluşları tanımlanırken hepsinin tek bir madde altında toplandığı görülmüştür. Fakat ödeme kuruluşları aracılığıyla çok farklı yöntemlerle kara para aklaması yapıldığı bir çok araştırmada ve raporda yer almıştır. Yönetmeliklerin kara para aklamaya yol açmayacak ve ayrıntılı hükümler içerecek şekilde çıkarılması gerekmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Bir sonraki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 473 Sıra Sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısının 10. Maddesinin 1. Fıkrasında yer alan "hale" ibaresinin "duruma " olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                       Candan Yüceer (Tekirdağ) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Candan Yüceer, Tekirdağ Milletvekili.

Sayın Yüceer, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısı’nın 10’uncu maddesinde verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunuyorum.

Para önemli ama tabii ki sadece araç; amaç insanı daha güzel, daha insani, daha iyi şartlarda yaşatmak.

Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en önemli sosyal ve toplumsal olaylarından birine şahitlik yapıyoruz. Taksim Gezi Parkı’nda ağaçların kesilmesine karşı oluşan tepki ve karşı koyma, polisin uyguladığı güçle yurt geneline yayılarak, bütün yurda yayılarak ve Başbakanın yasakçı, yok sayıcı, aşağılayıcı tavrı neticesinde toplumsal bir başkaldırıya, toplumsal bir muhalefet hareketine dönüşmüştür.

Konuşmamın başında, şu evrensel gerçeğin altını bir kez daha çizmek istiyorum: Demokrasinin işlevsel olduğu her toplumda protesto anayasal bir haktır. Ancak, maalesef, kaynağını Anayasa’dan aldığı hâlde, en demokratik hakkını kullanan Gezi Parkı protestocuları orantısız bir şekilde yoğun bir polis şiddetine maruz kalmışlardır. Bu da yeterli gelmemiş olacak ki, şimdi de gözaltılar başladı.

Değerli milletvekilleri soruyorum size: Dünyanın neresinde görülmüştür ki bir başbakan kendisine oy vermeyen insanlara “çapulcu” desin; kendisini protesto eden vatandaşlara “terörist” desin…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Oy vermeyenlere demedi, taş atanlara dedi.

CANDAN YÜCEER (Devamla) - …kendisi gibi yaşamayana “ayyaş, sarhoş” desin; “Bana karşı olan vesayet artığıdır, darbe aşığıdır.” desin; miting alanındaki kalabalığa “İşte gerçek Türkiye burası, gerçek millet sizsiniz.” deyip halkın diğer kısmını yok saysın, umursamasın; kendine yapılan her eleştiriyi, protestoyu, her yapılan eleştiriyi Hükûmetim yıkılacak, iktidarım elimden gidecek hezeyanı içinde, aklı fikri koltuğunda olsun, sadece koltuğunu umursasın; Başbakan olunca kendini bu ülkenin sahibi sansın; aslında, bu ülkenin en üstteki maaşlı memuru olduğunu, bugün olup yarın olmadığını unutsun; sürekli, insanları kutuplaştırmaya, ayrıştırmaya çalışsın; “Her kalabalığın karşısına başka bir kalabalık yığarım.” desin; dirileri bölüp bitirip, ölmüş insanları bile bölmeye çalışsın; “Ümüğünüzü sıkarım, bunların hesabı sorulacak, anladığınız dilden konuşuruz, madem nankörlük yaptınız bundan sonra farklı olacak.” diyerek sanatçılarını, iş dünyasını, yurttaşlarını, medyayı, bankacıları tehdit etsin?

Değerli milletvekilleri, bundan on bir yıl önceye gidelim; sizler de milletvekili değilsiniz, bizler de değiliz, bunlar size anlatılsa, bunlar söylense ne düşünürdünüz acaba, ne söylerdiniz? “Yok, bu kadarı da fazla” mı derdiniz yoksa bugün yaptığınız gibi, Sayın Ertuğrul Günay dışında, susmayı mı tercih ederdiniz? Zaten Başbakan kendisi söylüyor: “Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir Başbakan göremezler.” diyor. Gezi Parkı protestocularına uygulanan güç gerçekten görülmeyecek bir şiddet. Doğru, dünyada böyle bir başbakanı biz arasak da bulamayız.

Gezi Parkı protestocularına uygulanan orantısız gücün, polis şiddetinin neticesinde 4 yurttaşımız hayatını kaybetti. Ethem Sarısülük, 26 yaşındaydı, OSTİM’de işçiydi. Mehmet Ayvalıtaş, 19 yaşındaydı. Abdullah Cömert, daha 22 yaşındaydı. Mustafa Sarı, gencecik bir komiserdi, henüz 30 yaşındaydı. Yine bir o kadar yurttaşımız şu an yaşam mücadelesi veriyor. Ankara Numune Hastanesinde, Hacettepe Üniversitesi 2’nci sınıf öğrencisi 20 yaşındaki Dilan Dursun, İstanbul'da, 14 yaşındaki Berkin Elvan, Eskişehir’de, 19 yaşındaki Ali İsmail Korkmaz şu an yaşam mücadelesi veriyor. Onlarca yurttaşımız görme ve işitme yeteneğini kaybetti, binlerce yaralımız var. Allah aşkına, bu kin, bu nefret kime, neye? 4 yurttaşımızın canından kıymetli mi? Böyle bir ortamda, maalesef, değerli milletvekilleri,  ülkemizin Başbakanı ve siz iktidar milletvekilleri, nasıl olursa olsun, kim olursa olsun ölen yurttaşlarımız için bir kez olsun “Allah rahmet etsin.” demez mi? “Keşke bu kayıplar yaşanmasaydı.” demez mi?

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Kaç kere dedik?

CANDAN YÜCEER (Devamla) - Acılarını paylaşmaz mı? Kendi yurttaşlarından rahmeti esirgeyen Başbakan, Irak’taki Amerikan askerlerinin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CANDAN YÜCEER (Devamla) - …evlerine rahatça dönebilmesi için, sağlıkla dönebilmesi için duasını esirgemedi. (CHP sıralarından alkışlar)

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sen, Başbakanı hiç dinlememişsin.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yüceer.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

10’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 10’uncu madde kabul edilmiştir.

11’inci madde üzerinde 1 önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 473 Sıra Sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısının 11. Maddesinin 1. Fıkrasında yer alan “yer alan” ibaresinin “bulunan” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Müslim Sarı                           Süleyman Çelebi                        Turgut Dibek

               İstanbul                                      İstanbul                                     Kırklareli

                                 Bülent Kuşoğlu                         Haluk Eyidoğan

                                        Ankara                                      İstanbul

BAŞKAN – Sayın Komisyon?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Başkanım, katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Candan Yüceer, Tekirdağ Milletvekili.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) – Değerli milletvekilleri,  İstanbul’da, Adana’da, İzmir’de polisin arkasından gelen, polisin koruduğu, en son olarak da bizim İstanbul il binamıza “Tayyip’in askerleriyiz” diye saldıran, eli sopalı, bıçaklı, bu sivil milisler kimlerdir? Bunları, buradan tekrar soruyorum.

Belki ben kaçırmışımdır bilmiyorum, sizler takip ediyorsunuz, Sayın Başbakanın ağzından bu kişilere dair bir tek cümle, bir tek eleştiri ben duymadım.

Boynunda stetoskopları olan, Hipokrat yemini eden doktorları, ellerinde Anayasa olan avukatları, “Özgürlüklerime, kararlarıma karışma.” diyen gençlerimizi, toplumun sesi, vicdanı olan Çarşı Grubunu gözaltına alıyorsunuz da ellerinde satırları olan, çivili sopalı bu kişileri neden görmezden geliyorsunuz? Neden bu kişiler için bir tek kelime etmiyorsunuz? Elektrikler kesilip meydanlarda  bu satırlı kişileri, bu adamları yurttaşların üzerine kim salıyor? İstanbul il binamıza saldıran kişiler tespit edildi mi? Bunlar kimler?

Bakın, yoğun polis şiddetine, bu kişilere rağmen, protestocular bütün gösterileri boyunca barışçıl tutumlarını korumaya çalıştılar ve korudular. Başbakan, kendi partisinden de milletvekilliği yapmış bir köşe yazarının açıklamalarına rağmen -haydi ona inanmıyorsun, olabilir, kabul ediyoruz ama- bahsi geçen caminin imamının açıklamalarına, yalanlamalarına rağmen, defalarca eylemcilerin camide içki içtiğini söyledi.

Başörtülü bir kadına yapılan saldırı için -bunlar protesto yapan gençler- “O kadına onlar bu saldırıyı gerçekleştirdi.” dedi.

Bir şey sormak istiyorum: Gerçekten, bir devlet adamı böyle ifadeleri bu gergin günlerde, bu şekilde dinine bağlı temiz insanları âdeta tahrik etmek istercesine kullanır mı? Gerçekten, ciddi bir devlet adamı, bence, bizce olması gereken, insanları kışkırtacağına  bu olayları araştırıp eğer gerçeklik payı varsa, gerçekse bu kişilerin bir an önce tutuklanıp yargının önünü getirmesi gerekir. Çünkü, velev ki olmuş, velev ki densizin biri camide böyle bir içki içmiş, böyle bir hadsizlik yapmış ya da gerçekten başörtülü ya da başörtüsüz bir kadına insani değerlerini yitirmiş, insanlığını kaybetmiş kişiler saldırmış. Bunun için yapılması gereken bu insanların bir an önce tutulup, yargının önüne gelip suçlarının cezasının çekmesi için gerekenin yapılmasıdır, olması gereken budur.

Gösterilerde, Kızılay’da vurularak öldürülen Ethem Sarısülük’ün vurulduğu yerde, Kızılay’da cenazesi için toplanan kalabalığa acımasızca biber gazı sıkıldı, o ilaçlı sulardan –herhâlde mikrop öldürüyor, niye ilaç var içinde bilmiyorum- sıkıldı, müdahale edildi. Bu da yetmemiş olacak ki, cenazenin cemevine gelmesine, getirilmesine izin verilmedi. Aile bireylerinin restleşmeye giden ısrarı sonucunda, aile en sonunda buna izin aldı ve cemevine cenaze gelebildi. Ayıptır, günahtır ya! İnsanların acısına, cenazesine saygı gösterin. Bırakın, insanlar inandığı gibi, istediği yerde ibadetini yapsın, kendi inancıyla cenazesini toprağa versin, kendi gibi yaşasın. Yurttaşının cenazesinden korkan başbakan olur mu?

Tarihi boyunca bu ülkede birçok provokasyon oldu, Sivas’ta “çocuk” demeden, “kadın” demeden insanlar diri diri yakıldı. Uludere’de birçoğu çocuk yaşta 34 vatandaşımız öldürüldü. Başbakan, son grup konuşmasında diyor ki: “Birliğimizi hedef alanlar var.” Doğru, var, bizatihi kendisi. Birçok provokasyona tanık olan, yıllardır büyük acılar, kayıplar yaşayan bu halk, Alevi’si Sünni’siyle, Kürt’üyle Türk’üyle, Çerkez’iyle Laz’ıyla her zaman, hiçbir provokasyona gelmeden, sizin kışkırtıcı söylemlerinize itibar etmeden kardeşçe, dostça yaşamaya devam edecektir. Sizin kibriniz, öfkeniz, nefretiniz kardeşleri karşı karşıya getirmeye yetmeyecektir.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Öfke kimde belli oluyor.

CANDAN YÜCEER (Devamla) – Sizler söylemiyorsunuz ama ben buradan ifade edeyim, atalarımız çok güzel söylemiş “Kibir, düşüşten önce gelir.” Sayın Başbakan.

SAFİYE SEYMENOĞLU (Trabzon) – Kibir de sizde.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Niye bağırıyorsunuz?

CANDAN YÜCEER (Devamla) – Ben buradan söyleyeyim bunu. Bizden söylemesi.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Bağırmadan konuşamıyor musunuz?

CANDAN YÜCEER (Devamla) – İnsani, barışçıl bir şekilde, meydanlarda korkusuzca “özgürlük, demokrasi, kardeşlik” diyen insanlar kimsenin inancına, giyimine, yaşam şekline, düşüncesine karşı değil. Diyorlar ki: “Bu ülkede farklı hayat tarzları var. Bu ülkede benim kararlarım var. Herkesin, hepimizin Başbakanı olduğunu unutma.” Çok korktuğunuz protestocular, burada Hükûmetinizi devirmeye çalışmıyor. Sizin siyasi meşruiyetinizi sorgulamıyor. Tam tersine, demokrasinin sadece çoğunluk değil…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CANDAN YÜCEER (Devamla) - …çoğulculuk olduğunu, herkesin haklarını garantiye almak, korumak demek olduğunu siz demokrasiden nasip almamışlara hatırlatmak, anlatmak istiyorlar. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yüceer.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

11’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 11’inci madde kabul edilmiştir.

12’nci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 473 sıra sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısının 12. Maddesinin 1. Fıkrasının a bendinde yer alan “imkân” ibaresinin “olanak” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Müslim Sarı                              Turgut Dibek                         Bülent Kuşoğlu

               İstanbul                                     Kırklareli                                   Ankara

                                 Haluk Eyidoğan                          Ali Özgündüz

                                       İstanbul                                      İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısı’nın 12. maddesinin 1. fıkrasına f bendi olarak aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

         Mehmet Şandır                       S. Nevzat Korkmaz                     Mehmet Günal

                Mersin                                       Isparta                                     Antalya

                                      Alim Işık                                     Ali Öz

                                       Kütahya                                      Mersin

f) Diğer tahsilatlar ve taksit ödemelerine aracılık edilmesine yönelik hizmetlerin.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Antalya Milletvekili Sayın Günal, buyurun.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Önergemiz üzerine söz aldım. Sayın Bakan hatırlayacaktır, yukarıda konuşurken, burada sadece ödemelerin karşılamayacağını söylemiştik, bir çalışma yapalım derken Sayın Bakan gitmiş yine. Ben de özellikle söz aldım ki kendisi buradayken, gıyabında akşam konuştuk…

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Şimdi bir nöbet değişimi oldu.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – O gelince bir daha konuşurum. Baktım şimdi, Sayın Babacan var diye geldim konuşmaya, Sayın Bakanım, yine, şimdi o zaman başka şey konuşayım bari de kendisi gelince konuşalım, arkasından konuşmuş olmayalım. Akşamki konuştuklarımızı soralım diye çağırmıştım, Sayın Bakan yukarıda “Bakalım.” dedi, arkadaşlarımız burada, ben de baktım, AKP Grubunun bir önerisi yok yani bizimkine niye katılmadığını soracaktım, Komisyon Başkanına, Sözcümüze de söylüyorum: Çünkü normal fatura ödemeleri, bugünkü anlamda yapılanın dışında birçok taksitli ödemeler ve diğer tahsilatlar da var, ödeme dediğimiz zaman o kurumların da düzenlenmesi gerektiğini söylemiştim. Tabii, Sayın Yılmaz’ın -akşam da Sayın Eroğlu vardı- doğrudan konuyla alakası yok. Şimdi, arkadaşlara soracak, onlar ona soracak. Faiz lobisiyle ilgili kısmı zannediyorum Sayın Babacan gelince sorsam daha iyi olacak. Şimdi yine arkasından konuşmuş olacağız.

Değerli arkadaşlar, burada, diğer tahsilatları da dikkate alacak bir şey yapılması lazım, arkadaşlarımıza onun için söyledik. Hatta benim söylediğim de yeterli olmayabilir, onların teknik olarak çalışması gerekiyordu çünkü sadece bugün gördüğümüz elektrik, su faturasının dışında da birtakım kurumların ödemelerini, üniversitelerin ödemelerini bu tahsilat kurumları yapabiliyor. Bu sadece fatura olmayabiliyor, birtakım taksitli ödemeler olabiliyor, anlaşabiliyorlar. Onun için, bu kurumların düzenlenmesi yarın kapsam dışında kalmasın diyerek bu önergeyi vermiştik.

Şimdi, ben, tabii, Sayın Başbakan Yardımcımıza soracaktım ama faiz lobisinin adamları… Burada bankalara dün sorduk, cevap vermedi belki o verir diye. Yani, bürokrat arkadaşlarımız burada. Rekabet Kurumunun cezaları var, bankaların kendileri aralarında anlaştıklarından dolayı birtakım dünkü sorular var, havada kaldı. Bilmiyorum, bürokrat arkadaşlarımız hazırlarsa… En azından nöbet kalıcı mı geçici mi bilmiyoruz Sayın Ünal. Tekrar gelecek mi Sayın Babacan? Ona göre…

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Bakan geldiğinde siz tekrar bu konuyu gündeme getirirsiniz.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Yani, onun için şimdi yine ben tam onun için söz aldım, gıyabında konuşmuş olacağız.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – CD’sini gönderirsiniz.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Diğer soru haklarımı saklı tutuyorum o zaman, sonraki maddelerde... Sayın Yılmaz’a bunu sormamızın bir şeyi yok çünkü muhatabı olmadığı gibi şimdi arkadaşlarımızdan öğrenecek. Dolayısıyla, asıl Sayın Bakanın, dün akşam da, bugün de burada sorduğumuz sorulara cevap vermesi gerekiyor ama ben özellikle maddeyle ilgili arkadaşlarımızın teknik olarak Sayın Bakana da iletmesini, gerekirse tekriri müzakere ile bu maddenin kapsamının ona göre düzenlenmesini, aksi takdirde birtakım kuruluşların yarın bu kapsama alınmayacağını veya bazı ödemelerinin bu çerçevede yapılamayacağını düşünüyorum. Teknik olarak bu konunun bir daha düşünülmesi gerektiği kanaatindeyim. Önergeyi bunun için vermiştik.

Sayın Bakan gelirse diğer maddelerde sorularımı kendisine soracağım.

Saygılar. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Günal.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 473 sıra sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısının 12. Maddesinin 1. Fıkrasının a bendinde yer alan “imkân” ibaresinin “olanak” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                         Ali Özgündüz (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Ali Özgündüz, İstanbul Milletvekili, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, üzerinde konuştuğumuz bu kanun tasarısı, biliyorsunuz, Avrupa Birliği müktesebatına uyumla ilgilidir. Fakat, Avrupa Birliği siyasi kriterleri, biliyorsunuz “Kopenhag Kriterleri” olarak anılmaktadır. Öncelikle, bence, şu anda ülkemizin içinde bulunduğu en önemli sorun, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde tanınan temel insan hakları ihlalleri ve yargı bağımsızlığı sorunudur. Yirmi günü geçti, ülkemizin gündemindeki Gezi Parkı’yla başlayan ve tüm yurda yayılan, Hükûmeti istifaya çağıran, meşru, barışçıl, makul protestolar üzerine, Hükûmetinizin, daha doğrusu Hükûmetin de değil -Hükûmetin içinde de makul insanlar olduğunu biliyorum- Sayın Başbakanın bizzat kendi, olayı kişiselleştirerek şahsi kararıyla “Bunları dağıtın, susturun, bastırın, evlerine yollayın.” şeklindeki bir tavrıyla olaylar büyümüştür. Sayın Başbakan diyor ki: “Ne yapacaktı güvenlik güçleri? Bütün dünya da, Avrupada gaz kullanıyor.”

Değerli arkadaşlar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin verdiği bir karara göre, güvenlik kuvvetlerinin güç kullanarak müdahale etmeleri gerektiği durumlarda bu müdahale kesinlikle orantılı ve ölçülü olmalıdır. AİHM, bir dizi kararında, biber gazının kapalı ortamlara, hastaneler dâhil kapalı yerlere atılmasının orantılı olmadığına, temel insan haklarının ihlali olduğuna karar vermiştir.

Ben yaklaşık on gün Taksim’deydim. Öğleden sonra gittim, sabaha kadar, şafağa kadar oradaydım. Değerli arkadaşlar, savaşta bile, savaş hâlinde bile tedavi merkezleri, hastaneler dokunulmazdır, buralara dokunulmaz. Gezi Parkı içinde kurulan revire 2 tane gaz bombası atıldı. Bir doktorun yanında oksijen tüpü vardı. Allah korusun, bir oksijen tüpünde patlama bir faciaya neden olabilirdi. Hastaların üzerine gaz bombası atıldı. En son, Gezi Parkı’nın Başbakanın İstanbul mitingi öncesi boşaltılması talimatından sonra ben Divan Oteli’nin oradaydım. Divan Oteli’ne sığınan yaralılar, kadınlar, yabancı gazeteciler, yabancı siyasetçilerle birlikte oradaydık. Polis iki tarafını da ablukaya almıştı ve TOMA’yla dışarı çıkmak isteyen insanların -Gezi Parkı’na gitmek istemiyorlar, dikkat edin, polise karşı bir şiddet de yok, sadece dışarı çıkmak istiyorlar, alana yayılmak istiyorlar- üzerine su sıktı. Milletvekili arkadaşımız, Genel Başkan Yardımcımız Sezgin Tanrıkulu milletvekili kimliğini göstermesine rağmen özel olarak hedef seçilerek su sıkılmıştır. Yani hakikaten, bu Parlamento öncelikle kendi üyelerinin statüsüne, onuruna sahip çıkmalıdır. Bu, polis devletidir yani bugün bize, yarın size. Bu, uygun değildir. Bir polisin, oradaki bir polis amirinin inisiyatifiyle milletvekillerinin üzerine gaz sıkmasını, efendim, su sıkmasını, öncelikle sizin reddetmeniz gerekiyor. “Efendim, orantısız güç var.” İyi de orantısız güç varsa gereğini yapın yani problem orada, gereğini yapmıyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, bakın, size bir örnek vereyim: Yine cumartesi günü, normal vatandaş, sağır ve dilsiz, engelli bir yurttaşımız Mahmut Ayyıldız, raporu elinde, çocuğuyla birlikte Mecidiyeköy’de dolaşıyor, polis plastik mermiyle yaraladı, yere düştü bu engelli yurttaşımız, gitti, copladı. Raporu burada, isterseniz Hükûmet yetkililerine takdim edebilirim. Rapor ne diyor? “Dış merkezden refere edilmiş hasta, sağır ve dilsiz. Yakınları aracılığıyla tıbbi öyküsü alındı. Yaklaşık iki saat önce polisin açtığı ateşle, plastik mermiyle yaralandığı ifade ediliyor. Sol yanakta, mandibula anglusunun 5 santimetre üzerinde, 2 santimetre çaplı, kenarları düzensiz, kanamalı, açık yara.” Yani şimdi bu nedir? Bu, efendim, yok, işte, polise şiddet kullanan, polise taş atan, polise gaz atan bir vatandaş değil, bir yurttaşımız Mecidiyeköy’de.

Bakın, bu zulümdür. Samimi söylüyorum zulümdür. Yani, Allah’a inanan, Allah inancı olan zalim olmaz. Zalim adamın imanında problem var. Bırakın dinini de İslam’ını da yani, hangi dine inanırsa inansın bir adam Allah’a inanıyorsa Allah’ın yarattığı eşrefi mahlukat olan insana zulmetmez. Biz buna karşı çıkıyoruz. Dolayısıyla, lütfen Sayın Başbakanı uyarın, kendi insanına karşı bu zulümden vazgeçsin diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özgündüz.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

12’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 12’nci madde kabul edilmiştir.

13’üncü madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 473 Sıra Sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısının 13. Maddesinin 2. Fıkrasında yer alan "sağlayıcısı dışındaki" ibaresinin "sağlayıcısından farklı" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Ali Özgündüz                          Haluk Eyidoğan                       Bülent Kuşoğlu

               İstanbul                                      İstanbul                                    Ankara

           Turgut Dibek                          Süleyman Çelebi                         Müslim Sarı

              Kırklareli                                    İstanbul                                   İstanbul

                                                              Aytuğ Atıcı

                                                                  Mersin

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısının 13 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                Ali Öz                                 Mehmet Şandır                        Mehmet Günal

                Mersin                                       Mersin                                    Antalya

                              S. Nevzat Korkmaz                         Ali Halaman

                                        Isparta                                        Adana

Madde 13- (1) Bu kanun uyarınca;

a) 5411 Sayılı Kanun kapsamındaki bankalar,

b) Elektronik para kuruluşları

c) Para havale kuruluşları,

d) Ödeme kuruluşları,

ödeme hizmeti sağlayıcısıdır.

BAŞKAN – Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçe:

Para havale kuruluşları ile fatura ve taksitli ödeme kuruluşlarının ayrı ayrı ele alınması gerekmektedir. Tamamen farklı kategoriler olduğu için, farklı hükümlere tabi olmaları daha doğru olacaktır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Bir sonraki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 473 Sıra Sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısının 13. Maddesinin 2. Fıkrasında yer alan “sağlayıcısı dışındaki” ibaresinin “sağlayıcısından farklı” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                         Ali Özgündüz (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Ali Özgündüz, İstanbul Milletvekili.

Buyurun Sayın Özgündüz. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, evet, konuşmam tamamlanamamıştı, dolayısıyla yeniden söz alma gereği duydum.

Değerli arkadaşlar, bu olaylarda birisi Komiser Mustafa Sarı olmak üzere toplam 5 yurttaşımız hayatını kaybetti. Hayatını kaybeden tüm yurttaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum. Gönül isterdi ki Sayın Başbakan bu konuyla ilgili Gezi Platformu üyelerini çağırırken hayatını kaybedenlerin ailelerinden de birilerini çağırsaydı, onlara bir başsağlığı dileseydi, “Ne istiyorsunuz?” diye sorsaydı. Sonuçta insanlar yakınlarını kaybetmiş.

Evet, Sayın Başbakan, doğru, artık konu sadece üç beş ağaç değil, siz de biliyorsunuz. Çünkü o zaman, üç beş ağaç meselesi olduğu zaman, şu anda geldiğiniz noktaya o zaman gelseydiniz yani “Ben İstanbul halkına sorarım, İstanbul halkı ne isterse onu yaparım.” deseydiniz başlangıçta, şafak vakti genç kızların çadırını polis, zabıta basmasaydı, onları saçından sürüklemeseydi, onların çadırını ateşe vermeseydi, dediğiniz doğruydu, üç beş ağaç meselesi halledilirdi ama şu anda ortada kan var, şu anda katiller var. Şu anda bu katiller cezalandırılmadıkça, bu emirleri veren kişiler, valiler, emniyet müdürleri görevden alınmadıkça, toplantı ve gösteri yürüyüşleri önündeki, ifade hürriyeti önündeki engeller kaldırılmadıkça, basın hürriyeti önündeki engeller kaldırılmadıkça, halkın meşru talepleri, meşru istekleri, “Hükûmet istifa.” talepleri görmezden gelindikçe bu iş devam eder. Bunu açıkça söyleyeyim yani bu iş bitmez.

Efendim, şimdi cadı avına başladınız. Beş sene önce toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılan insanları gidip evinden avlamaya  çalışıyorsunuz. En son, Çarşı’ya terör örgütü yaftası yapıştırdınız. Allah’tan korkun, her şeye karşı olan Çarşı elbette ki faşizme, diktatörlüğe karşı olacak, bunun aksini düşünmek yanlış yani. (CHP sıralarından alkışlar) Burada Çarşı şimdi ne diyor: “Vatan sevdasına, cumhuriyet sevdasına/ Yatarız, zindan bizim.” Ne olacak yani üç beş ay da yatarlar. Bununla olmaz, bunu bilin. Bakın, polisle gaz atarım, yakalarım, gözaltına alırım, tutuklarım; ne yaparsanız yapın, olmaz, kendinizi düzeltmeniz gerekiyor.

Değerli arkadaşlar, bu olaylarda, toplam 7.959 kişi yaralandı, 5 kişi hayatını kaybetti, 12 kişinin göz kaybı var. 22 yaşında genç kız, hayalleri var, evlenecek, hayat kuracak; gözünü kaybetti. E değer mi yani? Yani ne uğruna? “Yok, benim dediğim olacak.” Ya siz insanlar için varsınız, insanlar size… İşte “Yüzde 50’yi temsil ediyorum.” Yüzde 50, siz insanlara hizmet edesiniz diye oy verdi.

Bir başka konu. Yani, toplumu niye ortadan bölüyorsunuz “yüzde 50” diye. Ya öbür yüzde 50 de bunun akrabası. Sizin yok mu tanıdığınız, bildiğiniz, başka partilere oy veren? Kendi akrabalarınız içinde yok mu? Yani yüzde 50, öbür yüzde 50, bunlar ortadan bölünmüş, düşman iki cephe değil ki. Öbür yüzde 50 de bunların akrabası, bir şekilde hısmı, akrabası. Bu şekilde ülke yönetilmez değerli arkadaşlar. Yani siz Hükûmetsiniz, halk size, halka hizmet etmek için görev verdi geçici olarak. Yarın, AKP gider, başkası gelir, CHP gelir, biz de devam ederiz.

Aslında, AKP Grubunda, hakikaten benim de içinizde tanıdığım, makul, aklı başında birçok insan var. Yani, buradaki problem, Hükûmetle ilgilidir, Hükûmetten de ziyade Sayın Başbakanın olayı tek başına götürme anlayışıyla ilgilidir. Hani “Baas rejimi” falan diyordunuz ya işte, totaliter, baskıcı, insanları susturan, hapse atan. İşte, tam da şu anda AKP, Baas tipi bir anlayışla ülkeyi yönetmeye çalışıyor. Götüremezsiniz değerli arkadaşlar, bunu bilin, insanlara kulak verin. Bu, bir eşiktir yani zaten Başbakan gitti de başka bir liderle, daha makul, aklı başında bir liderle yola devam edebilirsiniz ya da ülkeyi gerersiniz, daha çok çatışma olur ve bu saatten sonra olacak çatışmalardan, olacak yaralanmalardan, ölümlerden, bizzat Sayın Başbakan sorumludur ve bunun hesabı sorulur; bunu unutmayın. Açın, Türk Ceza Kanunu’nun 77’nci maddesine bakın. Bu saatten sonra, siyasi saikle toplumun bir kesimine karşı öldürme, yaralama eylemleri yaparsanız bu insanlığa karşı suçtur, zaman aşımı da yoktur, yeri geldiği zaman da bunun hesabını sorarız.

Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özgündüz.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

13’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 13’üncü madde kabul edilmiştir.

14’üncü madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 473 Sıra Sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısının 14. Maddesinin 2. Fıkrasının b bendinde yer alan "nitelikleri" ibaresinin "şartları" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

        Süleyman Çelebi                          Turgut Dibek                         Bülent Kuşoğlu

               İstanbul                                     Kırklareli                                   Ankara

                                                           Haluk Eyidoğan

                                                                 İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısının 14 üncü maddesinin (c) ve (ç) bentlerinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Mehmet Günal                       S. Nevzat Korkmaz                      Ali Halaman

               Antalya                                       Isparta                                      Adana

                                 Mehmet Şandır                                 Ali Öz

                                        Mersin                                       Mersin

(c) pay senetlerinin nakit karşılığı çıkarılması ve en az yüzde 51'inin nama yazılı olması

(ç) "Nakden ve her türlü muvazaadan ari ödenmiş sermayesinin bu Kanunun 12 nci maddesinin birinci fıkrasının (e) ve (f) bentlerinde yer alan hizmetleri sunan ödeme kuruluşları için en az bir milyon Türk Lirası, diğer ödeme kuruluşları için ise en az beş milyon Türk Lirası olması,"

BAŞKAN – Komisyon, son okunan önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Antalya Milletvekili Mehmet Günal.

Sayın Günal, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkürler.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakana hoş geldiniz diyorum. Tam konuşmaya başlamıştım Sayın Bakanım, gitmişsiniz. Söz hakkımı saklı tuttum Sayın Yılmaz’a haksızlık olmasın diye. Zaten, size de haksızlık olmasın diye, dün arkanızdan konuştuk burada, bugün gelmişken yüzünüze de söyleyelim diye söz aldım.

Bu önergemizle ilgili yukarıda konuşmuştuk arkadaşlarımızla, az öncekinde de fatura ödemeleriyle ilgili söyledim ama, bu pay senetlerinin nakit karşılığı çıkarılmasıyla ilgiliydi, kısaca onu söyleyeyim. Yüzde 51’i diye en azından söyledik ve arkadaşlarımız bir oran çalışacaktılar ama bu konuda da AKP grubunun herhangi bir önergesi yok. Yarın sıkıntı olursa diye, size hatırlatmak bakımından önergeyi ben sizin için sunmuş oldum, bilmiyorum, dikkatlerinize sunuyorum. Çünkü, halka açık şirketlerde eğer bu bankaların içerisinde bu işi yapan varsa, halka açıksa bu sefer yapamayabilirler diye düşünerek bu önergeyi verdik. Arkadaşlarımız yukarıda eleştirmişti, dikkatlerinize bir defa daha sunuyorum. Dün çünkü -size haksızlık ettim dedim- yukarıda da sormuştum aslında ama Komisyon sırasında görüşürken, siz ona tam olarak cevap vermediniz. Bu faiz lobisi tartışması kaç gündür devam ediyor Sayın Bakanım. Ben dün burada, size bütçe esnasında göstermiş olduğum eylül ayında Sabah gazetesinde çıkan şeyi arkadaşlarımıza da gösterdim. “Yanlış yönet, halka ödet.” diye Sabah gazetesinde, hem sizi hem dün burada olan Sayın Şimşek’i hem de Merkez Bankası -Başkan Yardımcımız burada- Başkanımızı töhmet altında bırakan ve “Bunlar faizi düşürmediği için faize fazla para gidiyor.” diyen bir şey vardı ve de “Lobiciler kızacak.” diye de yanında bir alt başlık vardı. Şimdi getirmedim, dün arkadaşlarla paylaştım. Yani, bu durumda ortada hakikaten faiz lobisi diye bir şey var mı biz merak ediyoruz. Sayın Başbakan bankaları suçluyor ama öbür taraftan da itiraf ediyor -söyledim- diyor ki: “Bizim dönemimizde gelip on yılda 5’e katladık diyenler bugün bizim karşımızda.” Şimdi, bu durumda o zaman Sayın Başbakan bu faiz lobisini kendisinin besleyip büyüttüğünü itiraf etmiş olmuyor mu? Kendi konuşmasında söyledi: “Bizim dönemimizde 5 kat zenginleştik diyenler bugün geldi karşımıza geçiyor.” birincisi bu.

İkincisi, bankalardan şikâyet ediyoruz. Dün de belirttim, vergi ödeyen ilk 10 şirketin 8 tanesi banka değerli arkadaşlar. Sayın Başbakan bir taraftan kızıyor, diyor ki: “Sevgili vatandaşlarım, siz gidin kamu bankasına…” E, yarısı da kamu bankası, onlar da faiz rekortmeni olmuş, faizden ve bankacılık gelirlerinden elde ettikleri şey ile ilk 10 şirket arasına girmişler.

Bir de size soruyorum şimdi ekonomiden sorumlu Bakan olarak: Bu, hâkim durumu kötüye kullanmak olmuyor mu? Sayın Başbakanın “O bankaya gitmeyin, bu bankaya gidin.” demesi rekabet hukukuna aykırı mı, değil mi? Arkadaşlarımız burada, BDDK Başkanı da burada. Eğer başka birisi bunu söylese, şu bankayı kötülese, “Bu bankaya gidin, ona yatırmayın.” dese rekabet hukuku açısından bir sakınca yok mu? Yani, suçlu varsa bizim ona itirazımız yok. Bakın, ne varsa getirsin Sayın Başbakan, kim bu ülkenin aleyhine yapıyorsa, bu Hükûmete o anlamda finansal tehdit yapıyorsa, mali olarak lobicilik yapıyorsa, piyasalarımızı altüst etmek istiyorsa sorumlusunu bulmak, çıkarmak sizlerin de, bizlerin de görevi, ondan yana bir sıkıntımız yok. Ama, konuşup ortada bırakırsak… Bir fobi yaratmak istiyoruz, karşımızda bir öteki yaratmak istiyoruz ama ortada muhatap yok, ne olduğu belli değil, kim olduğu belli değil. E, bankalara bakıyoruz, hepsi en fazla kâr eden kuruluşlar arasında. Gazetelere bakıyoruz arşivden “faiz lobisi” diye bir zamanlar sizi de suçlamışlar. Peki, nasıl olacak böyle sap saman birbirine karışınca? Faizler düştüğü zaman, yükseldiği zaman kim kazanır, birilerinin bunu gelip bir anlatması lazım. Biz söylüyoruz ama bizim söylediğimiz dinlenmiyor. Elinde mevcut fonu olanlar açısından faizin yükselmesi iyi değildir ama hazırda olanlar açısından -varsa nakitleri- yüksek kurdan gelip alanlar için iyidir. Ama, burada bir kavram karmaşası var.

Ayrıca, Rekabet Kurumu bu bankalarla ilgili de hâlâ bir türlü gerekçeli kararı yazmıyor Sayın Bakan. Bunun içinde 3 tane de kamu bankası var. Bu anlaşmadan dolayı kesilen cezalardan bahsediyorum; birisi 140 küsur milyon, öbürü 90 milyon civarında, biri 40 milyon. Kamu bankalarının da ödemesi gereken cezalar var, bunlar da hâlâ havada duruyor.

Sizi burada görmüşken sorularımızın özetini -birkaç sorumuz daha vardı ama- burada sizin delaletinizle sormuş olalım, belki biraz sonra cevaplama, söz alma şansınız olur; sizi de töhmet altında bırakmayalım dedim. Az önce Sayın Yılmaz geldi. Bu konularda bizi aydınlatırsanız hem kamuoyunda böyle bir kavram kargaşasını önlemiş oluruz hem de Sayın Başbakanın görevini yapmasını kolaylaştırmış oluruz diyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Günal.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Bir sonraki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 473 Sıra Sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısının 14. Maddesinin 2. Fıkrasının b bendinde yer alan "nitelikleri" ibaresinin "şartları" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                       Haluk Eyidoğan (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Kırklareli Milletvekili Sayın Turgut Dibek.

Sayın Dibek, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

14’üncü maddeyle ilgili olarak verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Öncelikle sizleri saygılarımla selamlıyorum değerli arkadaşlar.

Ülkenin bu yoğun gündemi içerisinde aslında çok önemli sorunlarımız var, konular var. Bunların bir kısmı belki unutuluyor veya ikinci plana, arka plana atılıyor, onlardan bir tanesini ben dile getirmek istiyorum. Dün Sayın Bakan, Mehmet Şimşek buradayken ona da sormuştum.

Değerli arkadaşlar, Türk Havayollarında, bugün sanıyorum 37’nci gün oldu, otuz yedi gündür süren bir grev var. Önemli bir konu aslında fakat bu konu şu anda özellikle Hükûmet tarafından tamamen gündem dışına atılmış gibi gözüküyor. Yani, grevin başlangıcına baktığımızda, işçiler niye greve gitti, Türk Havayolları çalışanları niye greve gitti, belki toplumumuz, sizler, kamuoyu bunu çok fazla öğrenemedi, anlayamadılar. Ama Hükûmet sıralarından 3 bakan, dün Sayın Şimşek’e sormuştum, o olsun, Ulaştırma Bakanımız olsun -artı bir de Çalışma Bakanımızın açıklaması vardı- Çalışma Bakanımız olsun açıkça işverenin yanında yer aldılar yani tarafsız olmaları gerekiyordu.

Sayın Bakanım, yani, tabii ki Türk Havayollarının hisse oranına göre baktığımızda, gerçi çoğunluğu özelde görünüyor ama, işte o altın hisse yöntemiyle yönetimi yine bir anlamda Hükûmet atıyor veya o takip ediyor, o belirliyor diyebiliriz. Ama çok net bir şekilde işverene “Siz hiç merak etmeyin, ne düşünüyorsanız onu yapın, arkanızdayız. Biz sizi ezdirmeyiz -hani bir de moda terim var şu anda- yedirmeyiz.” anlamında sözler söylendi ve o görüşmeler kesildi. Nasıl kesildi? Tek taraflı kesildi. İşveren dedi ki altmış günlük görüşmenin sonunda: “Ben tek taraflı olarak kesiyorum bu görüşmeleri.” Ve şu anda, bir anlamda işçileri, Türk Havayolları çalışanlarını greve de zorladı.

Şimdi, bakıyoruz, Anayasa’mızda bu haklarımız var, Anayasa’nın 54’üncü maddesinde “Grev hakkı bir temel hak, çalışanlar haklarını elde etmek için bu grev hakkını kullanabilirler.” diyor. Aynı şekilde, 34’üncü maddedeki toplantı ve gösteri hakkı da öyle ama bu son günlerde görüyoruz ki bu haklar var ama kâğıt üzerinde var. Yani “Bu haklar var ama kullanamazsınız, ben izin verirsem kullanırsınız.” gibi Türkiye’de, maalesef, bir noktaya geldik. Zaman zaman iktidar sözcüleri, buradan sizler, sayın bakanlar Türkiye’nin çok itibarlı, saygın bir ülke hâline geldiğini söylüyorlar. Değerli arkadaşlar, gerçekten itibarlı, saygın bir ülke hâline geldiysek orada, Türkiye’de hava yolunda çalışan 176 bin insan var tüm özeli de kattığımızda, bunların 14 bini sendikalı, yani yüzde 10’u dahi güvence içerisinde değil. Şimdi, o 176 binin yüzde 10’una dahi tahammül edemeyen bir anlayış var. En sonunda greve zorlanıyorlar, greve zorlanırken yasal haklarını talep eden insanların bir önceki sözleşmede elde etmiş olduğu, kazanılmış hak dediğimiz, müktesep hak dediğimiz haklarını da kaldırıyoruz diyor işveren. 22’nci dönem sözleşmeye baktım, orada birtakım haklar var, yani greve o nedenle gidiyorlar, diyorlar ki çalışanlar: “22’nci dönemde oturduk konuştuk, siz bu hakları bize daha önce tanıdınız, bize verdiniz.” Ne bunlar? İşte, mesailerle ilgili olan haklar, kıdem tazminatı, diğer haklar, çalışma saatleriyle ilgili haklar var. Şimdi, 23’üncü dönemde, sözleşmede tek taraflı diyor ki işveren: “Ben bunları kaldırıyorum, yani haftalık çalışma saatinizi otuzdan otuz altıya çıkarıyorum. Uzun uçuşlarda dinlenme sürelerinizi azaltıyorum, otuz altı saatten yirmi dört saate indiriyorum, vermiş olduğum hakları geri alıyorum.” Şimdi, çalışanlar da diyor ki: “Haklarımızı niye geri alıyorsunuz? Bunlar devam etsin.” Ama tek taraflı olarak kaldırıldı.

Şimdi, diğer bir konu -süre az olduğu için bunu da burada görmek lazım- bence şu: Değerli arkadaşlar, yasa, bu grev süresi içerisinde işverene kesinlikle yeni işçi, eleman alımı hakkını vermiyor, engel. Nasıl ki greve çıkan işçilerin başka bir işte çalışma imkânları yok ise işverenin de başka bir eleman almaması lazım ama daha başından bu yana Sayın Binali Yıldırım -dün bahsettim- Sayın Maliye Bakanı Mehmet Şimşek aynen şunu söylediler: “Biz Türk Hava Yolları yönetiminin yanındayız. Hiç merak etmeyin, ne gerekirse yapılacak.” ve greve çıkan işçilerin yerine geçici olarak işçiler alındı. Tabii ki hizmetin aksamamasını her birimiz istiyoruz, bizler de istiyoruz, yani tüm vatandaşlarımız istiyor ama o çalışanların haklarının da mutlaka korunması gerekiyor. E, ne oldu şimdi? Grev tamamen havada kaldı. “Siz başınızın çaresine bakın. İstediğiniz kadar grev yapabilirsiniz, bizim için hiç önemi yok, hiçbir zararı da yok.” gibi bir noktaya geldi ülkenin bu yoğun gündemi içerisinde.

Sürem bitiyor, Sayın Bakandan şunu rica ediyorum: Lütfen bunu gündeminize alın. Hükûmet olarak işverenle çalışan işçiler arasında, sendika arasında bir köprü kurun ve bu grevin sona ermesi için iletişim kanallarını yeniden açın. Bunu sizden rica ediyoruz çünkü bu insanlar, emeklerini veriyorlar ve Türkiye’nin, Türk Hava Yollarının bugün geldiği noktada onların da çok büyük katkıları var Sayın Bakan.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Dibek, teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

14’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 14’üncü madde kabul edilmiştir.

15’inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 473 Sıra Sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısının 15. Maddesinin 1. Fıkrasında yer alan “durumunda” ibaresinin “halinde” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Müslim Sarı                              Turgut Dibek                         Bülent Kuşoğlu

               İstanbul                                     Kırklareli                                   Ankara

        Süleyman Çelebi                            Ali Sarıbaş                         Haluk Eyidoğan

               İstanbul                                    Çanakkale                                 İstanbul

BAŞKAN – Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Katılmıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Ali Sarıbaş, Çanakkale Milletvekili.

Sayın Sarıbaş, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; 473 sıra sayılı Ödeme ve Menkul Kıymetler Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısı üzerine verdiğim öneri üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle en derin sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Şimdi, sayın AKP Hükûmeti ve Sayın Recep Tayyip Erdoğan; son Gezi olaylarına kadar, on yıllık süreç içerisinde Türkiye’deki krizleri ve halk eylemlerine nasıl bakmıştır, nasıl okuyabilmiştir ve başarılı olabilmiş midir veya kriz yönetmede ne kadar başarılı olmuştur şöyle bir bakmak isterim. Örneğin, öncelikle ötekileştirerek veya açılımlar süreci içerisinde, başta Romenler açılımı olmak üzere ve ilk güneydoğudaki Kürt açılımı, bir başka deyişle PKK açılımı diye baktığımız süreçlerle başlayarak oradaki süreci doğru yönetmiş midir? Oradaki süreçte de hatırlarsanız, doğru bir yönetim ve krizi hiç iyi bir şekilde yönetememiş ve başarısız olmuştur. Orada birden insanlar umut bağlamışken yargının dahi sınır boylarına giderek orada farklı bir görüntülerle çok başarısız bir şekilde süreci yönetmiştir.

Yine bu süreç içerisinde, hızlı bir şekilde bakacak olursak, Bağdat, Irak ilişkileri, yani Irak ilişkilerine baktığımızda, Bağdat ilişkilerine de süreç içerisinde baktığımızda, bu krizi de iyi yönetememiş ve sonuçta da Bağdat hükûmetiyle Türkiye arasındaki kriz hâlâ çözülmüş durumda değil. Bir bakanın bile Irak’a gidişinde uçağının indirilmemesi söz konusu hâline gelmiştir.

Yine İsrail’le ilgili bir krizin yaşanma sürecine baktığımızda, yine Sayın Başbakan ve Hükûmet bu krizi de doğru yönetememiştir. Özellikle Güney Kıbrıs’taki petrol aramalarında oradaki sürece müdahil olarak müdahale edememiş ve bu süreç içerisinde de çok sert konuşmasına rağmen, orada gemilerimizle alıp etrafını sararak tehditvari konuşmasına rağmen, o süreci de başarılı bir şekilde yönetememiş ve o İsrail karşısında da petrol arama uluslararası şirketler tarafından devam etmekte ve Türkiye'nin haklarını koruyamamıştır.

Yine İsrail’le ilgili, o süreç içerisinde geminin gönderilmesi ve İsrail tarafından gemiye saldırılarak oradaki vatandaşların öldürülme süreci de yine bu süreç içerisinde yine Hükûmet yani Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan bu konuyu da yönetememiştir.

Çok değerli milletvekilleri, yine devam ediyorum. Suriye’yle ilgili ilişkilerimize geldiğimizde de orada yine bir uçağımızın düşürülmesiyle birlikte başlayan ve uçak sürecinin içerisinde de çok tehditvari olmasına rağmen, Suriye’yle başlayan sürecin bugün buraya gelmesinde de yine orada da tehditkâr tavırlar içerisinde olmuş ama bu süreci yine yürütememiştir.

Yine devam edersek, bu süreçten sonra, Uludere’de 34 vatandaşımızın uçaklarımız tarafından bombalanması sürecinin krizini yine yönetememiş, hâlâ bu sürecin içerisinde nasıl çözüm aradığını bulamamış ve mahkeme, en sonuçta da sivil mahkeme görevsizlik kararı vererek tekrar askerî mahkemeye göndermiş ve oradaki vatandaşlarımızın vurulma sürecini de yine yürütememiştir.

Yine, kriz süreçlerini yönetemeyen Recep Tayyip Erdoğan ve Hükûmetinin, yine krizlerin sürmesinde başarısızlıkları devam ediyor. Nasıl ki Suriye politikasındaki başarısızlıkları da sayarsak Suriye sınır kapısındaki patlama sürecini de yine yönetememiş, hâlâ bu sürecin sonucunu Türk kamuoyu ve Suriye için de paylaşamamıştır.

Yine, Reyhanlı’da resmî kayıtlara göre 52 vatandaşımın ölümüyle sonuçlanan ve bombalama süreci içerisinde Türkiye’nin iç karışıklıklarıyla meydana gelen bu süreci de Türkiye’de Recep Tayyip Erdoğan ve Hükûmeti iyi yönetememiştir. Yani, kriz yönetiminde ve Türkiye yönetiminde Recep Tayyip Erdoğan başarısızlıklarını devam ettirmiştir.

Yine, bu süreç içerisinden bakarak gelirsek Gezi Parkı’nı okuması ve Gezi Parkı’yla birlikte başlayan hareketin okumasını da baştan itibaren -kriz sürecini- Recep Tayyip Erdoğan yönetememiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ SARIBAŞ (Devamla) – Şimdi, bu konuda bundan sonraki konuşmamda da bu kriz yönetimine devam edeceğim.

Çok teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Sarıbaş, teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

15’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 15’inci madde kabul edilmiştir.

16’ncı madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 473 Sıra Sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısının 16. Maddesinin 1. Fıkrasında yer alan “olan” ibaresinin “bulunan” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Müslim Sarı                              Turgut Dibek                         Bülent Kuşoğlu

               İstanbul                                     Kırklareli                                   Ankara

         Haluk Eyidoğan                             Ali Sarıbaş                          Süleyman Çelebi

               İstanbul                                    Çanakkale                                 İstanbul

BAŞKAN – Bir sonraki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısının 16. maddesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

           Ali Halaman                         S. Nevzat Korkmaz                     Mehmet Günal

                Adana                                        Isparta                                     Antalya

                                 Mehmet Şandır                                 Ali Öz

                                        Mersin                                       Mersin

BAŞKAN – Komisyon katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sayın Korkmaz…

BAŞKAN – Isparta Milletvekili Sayın Korkmaz, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi bir kez daha selamlıyorum.

Konuşmamın başında Sincan-Ankara-Kayaş banliyö hattıyla alakalı ve vatandaşlarımızca Milliyetçi Hareket Partisine iletilen, yaklaşık 400-500 bin Ankaralıyı ilgilendiren bir sorunu sizlerle paylaşmak istiyorum.

Sincan-Ankara-Kayaş banliyö hattı yaklaşık iki buçuk yıl önce Devlet Demiryolları yönetimi tarafından “BAŞKENTRAY” ismiyle yeniden inşa edilmesi için hizmetten kaldırılmıştır. Geçen bu süre içerisinde ihale yapılmış ve Kamu İhale Kurumu ihaleyi iptal etmiştir. Yoğun olarak dar gelirli insanlarımızın kullandığı bu hat idare tarafından kapatılmış, bu bölgelerde yaşayan insanlarımız mağdur edilmiştir.

Haklı olarak vatandaşlarımız soruyor: Devlet Demiryolları yönetimi neden ihale yapılmadan hattı kullanıma kapatmıştır? Neden hat çalışmaya devam ederken ihale yapılıp ihale süreci tamamlandıktan sonra yüklenici firmaya saha teslimi yapılmamıştır? Kamu İhale Kurumu ihaleyi iptal ettiğine göre hat neden yeniden işletilmeye başlanmamıştır? İnsanlarımızın ucuz ve tek vasıtayla ulaşımını sağlayan bu hat sosyal devlet anlayışıyla çalıştırılması gerekirken Ulaştırma Bakanlığı bu hattı niçin atıl duruma getirmiştir? Vatandaşa reva görülen bu eziyet ne zaman sona erecektir? Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu soruların cevabını beklediğimizi ve bu sorunun takipçisi olacağımızı bir kez daha belirtmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, yaptığımız tüm eleştirileri “İçinde faydalanabileceğimiz bir şeyler var mı? Nasıl istifade edebiliriz?” şeklinde değerlendirmekten ziyade, “Eh işte, muhalefetin sözleri!” gibi küçümseyen bir tavırla anladığınızı, dinlediğinizi üzülerek görüyorum. Elbette muhalefetin görevi Hükûmeti eleştirmek, Hükûmeti siyaseten denetlemektir. Bunu yapmazsa görevini yapmamış olur. Ancak, değerli arkadaşlar, bir kişinin, bir partinin, bizlerin de sizlerin de ne her söylediği doğrudur ne her söylediği yanlıştır. Demokrasinin erdemi, bu konuşulanlar, söylenenler içerisinde doğruları seçmek, doğruların arkasında saf tutmaktan geçer.

Bakın, bazı ekonomistler önemli doğrulara parmak basıyor. Diyorlar ki: “Türkiye yeni bir kalkınma stratejisi belirlemeli, yeni bir sanayi stratejisi belirlemeli.” Çünkü bugün itibarıyla kamuoyuna sunduğunuz ve süslü laflarla süslediğiniz sanayi politikanız sanayiciyi inşaatçı yapmaktan öteye geçmiyor. Sürdürdüğünüz politika, sanayiciyi tesisine yatarım yapmak, büyütmek ve böylece artırmak yerine inşaat yapmaya, rezidans dikmeye yönlendiriyor. İnşaat alanına girmek dışında başka bir seçenek bırakmıyorsunuz. Büyümeyen sanayimiz, yabancı, dayatmacı, tekelci sanayinin karşısında önce rekabet gücünü kaybediyor, sonra da mevcudiyetini. Yine, diyorlar ki: “Türkiye’nin ihracatını hâlâ tekstil sektörü taşıyor.” Hâlbuki bu alanda ucuz ve güvensiz iş gücüne sahip Çin ve Uzak Doğu’yla baş etmeniz mümkün değil. Bu yolun sonu karanlık görünüyor.

Önemli bir otomotiv ihracatımızdan söz ediyorsunuz. İyi ama otomotiv ihracatı daha çok ithalatçı; aldığınızdan ziyade dışarıya aktarıyorsunuz parayı. Buna rağmen “Teşvik verelim, yabancılar üretsin.” havasındasınız. Türkiye hemen her alanda yabancı şirketlerin devasa gücüne teslim olmuş durumda. Anlamlı bir rekabetçi politikanız yok. Dışa açıldıkça rekabetçi gücünüzün derinlik kazanması gerekmez mi? Öyle olmuyor, Türkiye gittikçe tekelciliğe ve oligopolcülüğe teslim oluyor. Üretimi teşvik edecek bankacılık sistemimiz de zamanınızda gittikçe ticarete kaydı, yatırım bankacılığından uzaklaştı.

Arkadaşlar, bu söylenenler yanlış değil. Hoşunuza gitse de gitmese de bu sözleri, bu uyarıları dikkate almak durumundasınız. Bunu, bunların yanlış olmadığını aslında sizler de gayet iyi biliyorsunuz. O hâlde, hiç olmazsa bu müspet uyarılarımızı dikkate alın, bu müspet uyarılarımıza kulak verin. Bunlar, piyasanın bu işle uğraşan ve bu sektörlerde emek veren teknisyenlerin görüşü. Bu görüşleri dikkate aldığınız ölçüde, milletimiz, memleketimiz istifade edecek; aksi takdirde burnunuzun doğrultusunda gittiğiniz durumda da maalesef bu sıkıntıyı sadece sizler değil, bütün bir millet çekecek.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN –  Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Bir sonraki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 473 Sıra Sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısının 16. Maddesinin 1. Fıkrasında yer alan “olan” ibaresinin “bulunan” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                          Ali Sarıbaş (Çanakkale) ve arkadaşları

BAŞKAN –  Sayın Komisyon önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ  BABACAN (Ankara) –  Katılmıyoruz.

BAŞKAN –  Sayın Ali Sarıbaş, Çanakkale Milletvekili.

Buyurun Sayın Sarıbaş. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Çok değerli milletvekilleri, az önceki konuşmamın devamında şunu söylemiştim: Hükûmet, devleti, siyaseti yönetebiliyor ama hiçbir zaman için devleti yönetememiştir ve şunu özellikle tekrar vurgulamak istiyorum -demin söylediğim gibi- hiçbir kriz karşısında başarılı olmamıştır ve Türk devletini, Türkiye’de ve dünyada başarısız kılmıştır.

Şimdi, Gezi Parkı’yla başlayan ve bundan önceki süreçlerde birçok vatandaşımızı kaybettik. Hiçbir zaman için ülkesinde halka rağmen, halkın karşısında, halkın iradesi karşısında, istekleri ve talepleri doğrultusunda, illa ben onun karşısında duracağım diyen bir hükûmet veya iktidar olamaz. Onun için de demokraside, demokratik ülkelerde çözüm, bu Hükûmetin halkın sesine kulak vermesidir. Onun için, Gezi Parkı’yla birlikte bu süreçte de… Geçen sene ben 2012 yılının Kasım ayında bir yazılı soru önergesi vermiştim İçişleri Bakanlığına. Soru önergemde şunu sormuştum: “Bu, Ankara polisi ve Türk polis teşkilatında, Emniyet Genel Müdürlüğü niçin bu kadar çok gaz yani bir başka biber gazı bombası almasını yeğlemiştir? Niçin on yıllık stok yapmıştır? Acaba ülkemizdeki bir halk hareketlenmesinin hissiyatı mı doğmuştur? Buna karşı bir tedbir mi alınmaktadır?” diye sorularıma devam etmiştim. Şimdi, yine, bununla beraber, aldığım cevap bu sorunun karşısında, bunun fiyatlarının 50 TL olduğu ve bunun dışında da farklı bir yazılı cevabın karşısında cevap verilmemişti. Ama bugün geliyorum ki Gezi Parkı olaylarında Hükûmetin yani Recep Tayyip Erdoğan’ın niçin bir polis devleti kurmaya çalıştığının gerçeklerini orada sormuştum. Hakikaten hak vermeye başladım.

Yine, şu anda alt komisyonda görüşülmesine başlanan ve Emniyet Genel Müdürlüğü yani polis teşkilatına ağır silahları ithal etme yetkisini de gündeme getirdiğine bakarsak, benim bir yıl önce verdiğim bu sorunun karşısında da daha çok net algılıyoruz.

Efendim, üç beş tane çapulcunun yeşil alan aramasıyla çadırların sabaha karşı yakılmasına hiç anlam vermeden ve halkın içerisinde ve “Halka rağmen ben siyaset yapmayacağım.” diyen anlayışın, bir polis anlayışı içerisinde, bir diktatör anlayışı içerisinde saldırmasının bir başka amacı olamazdı. Onun için de Türkiye’de ve dünyada demokratik sistemin işlemesini istiyorsak böyle bir zamanda tüm Türkiye’ye yayılan ve özellikle de tüm insanların özel hayatına, yaşantısına, birikintilerine, Gezi Parkı’yla başlayan bu olayların karşısında hiçbir zaman için devletin emniyet güçlerini, polis teşkilatını ya da silahları kullanması çok doğru değildir.

Ben hemen arkasından… Konuyu bağlamaya çalışıyorum: AB Bakanlığına ihtiyaç var mıdır Sayın Bakan? Bu Bakanlık kapatılacak mıdır? Egemen Bağış ne iş yapar? Bugüne kadar ne iş yapmıştır? Elde ettiği başarı, atılan bir adım var mıdır? AB Bakanlığında kaç personel çalışır, bunlara ne kadar maaş ödenir? Bakanlığın devlete bir yıllık maliyeti nedir? Çünkü Avrupa Birliği Bakanlığı açıldıktan itibaren son yıla baktığımızda Avrupa’da hiçbir şekilde başarı sağlanamadığını görüyoruz.

Son bir ay içerisinde İstanbul Borsasına büyük oranda giren ve çıkan kimler olmuştur? Döviz hareketliliği içerisinde İstanbul Borsasından çıkanlar dövize mi dönmüşlerdir? Bunlar kimlerdir?

ABD eski Dışişleri Bakanı Henry Kissinger der ki: “Kendi ülkemizde hainleri yok ederiz fakat başka ülkelerde halkına ihanet edenleri ülkelerinde kahraman yaparız.”

Ülkelerin tarihlerine baktığımızda, ülkelerini yönetenlerin, tarih kitaplarına ya kahraman ya da hain olarak yazıldığını görürüz. Kahramanlar ülkelerine ve halkına hizmet edenler, kuranlar, kurtaranlar, yapanlar olarak geçerken; hainler ise ülkelerine ve insanlarına kötülük edenler, ülkelerini satanlar, yabancı ve yerli iş birlikçilere ülkesinin kaynaklarını peşkeş çekenler, yakanlar yıkanlar olarak tarihe geçerler.

Bizim de tarihimize baktığımızda, altı yüz yıllık Osmanlı döneminde 38 padişahın, yüzlerce devlet yöneticisinin görev yaptığını, bunların içerisinde kahramanlıklarıyla ünlü olanları biliriz. Aynı zamanda ülkesini satan, emperyalist ülkelerle iş birliğine girerek ülkesini peşkeş çekenleri de biliriz. Doksan yıllık cumhuriyetimizde ise bugüne kadar 25 Başbakan, yüzlerce bürokrat geçmiştir. Tarih, kimlerin kahraman, kimlerin hain olduklarını yazacaktır.

Çok teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Tarihi biz yazıyoruz, biz!

ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) – Sen çok okursun daha!

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Sarıbaş.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

16’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 16’ncı madde kabul edilmiştir.

17’nci madde üzerinde 2 önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 473 Sıra Sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısının 17. Maddesinin 1. Fıkrasında yer alan "belirtilen" ibaresinin "yer alan" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Müslim Sarı                              Turgut Dibek                         Bülent Kuşoğlu

               İstanbul                                    Kırklareli                                  Ankara

         Haluk Eyidoğan                           Veli Ağbaba                         Süleyman Çelebi

               İstanbul                                      Malatya                                   İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

473 sıra sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısı'nın 17. Maddesi 1. fıkrasında yer alan "altı aydan uzun süreyle faaliyette bulunmamış olması durumunda altı aylık sürenin dolduğu" ibaresinin "üç aydan uzun süreyle faaliyette bulunmamış olması durumunda üç aylık sürenin dolduğu" şeklinde değiştirilmesini arz ye teklif ederiz.

           İdris Baluken                            Pervin Buldan                     Sırrı Süreyya Önder

                Bingöl                                         Iğdır                                      İstanbul

                                     Esat Canan                                Adil Zozani

                                       Hakkâri                                      Hakkâri

BAŞKAN – Komisyon son okunan önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – İdris Baluken, Bingöl Milletvekili.

Sayın Baluken, buyurun.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İlgili önerge üzerine söz aldım ama, Millî Savunma Bakanımız da burada olduğu için, Bingöl’de yaşanan bir insanlık dramının, bir hukuk katliamının bilgilerini burada Genel Kurulla paylaşacağım ve Sayın Bakanın burada, bu konuyla ilgili bir açıklama yapmasını isteyeceğim.

Değerli milletvekilleri, Bingöl’ün Solhan ilçesine bağlı Hazarşah köyü nüfusuna kayıtlı E.A. adında 14 yaşındaki bir kız çocuğuna, 2011 yılında 8 uzman çavuş tarafından cinsel istismar ve tecavüz şeklinde insanlık dışı bir yönelim olmuştur. Bugüne kadar bu olayın detaylarıyla ilgili herhangi bir bilgi sahibi değildik ancak iki gün önce olayın basına sızması ve ailenin de bu konuyla ilgili bir duyarlılık göstermesi vesilesiyle biz olaydan haberdar olduk. Bu tecavüz olayına katılan uzman çavuşlardan 6’sı önce tutuklanmış ancak daha sonra yapılan itirazla serbest bırakılmışlardır. Yani, 14 yaşındaki bir kız çocuğuyla ilgili insanlık dışı bir tecavüz iddiası var, bu olaya karışanların tamamı şu anda ne açığa alınmışlar ne de haklarındaki hukuki süreçten dolayı herhangi bir yaptırımla karşılaşmışlar. Böylesi hukuk skandalı, böylesi insanlığı katleden, böylesi ahlaki açıdan bir tükenişi, bitişi ifade eden bir durumla karşı karşıyayız. Bingöl kamuoyu, Bingöl halkı konuyla ilgili tam bir infial durumundadır. Üç gündür Bingöl’de bu konuyla ilgili halk yürüyor ve bununla ilgili somut adımlar atılmadan da Bingöl halkı sokaktan çıkmamaya, sesini en gür şekilde haykırmaya kararlıdır. Sayın Bakan çok iyi biliyor, tam üç aydır bu kız çocuğunun nüfusa kayıtlı olduğu köyde karakol yapılmaması için kendisiyle de biz görüşmeler yaptık. Hazarşah köyünün ortasına karakol yapmak istiyorlar. Biz, oradaki insanların dünya görüşü, dinî duyguları, bugüne kadarki hayat alışkanlıkları, kültürleri gereği bu insanların sakıncalarını, bu insanların itirazlarını Sayın Bakana ilettik. Bugüne kadar köyün ortasında bu karakolun yapılmasıyla ilgili anlamsız bir ısrar var, hâlâ vazgeçilmiş değil. Şimdi öğreniyoruz ki, o köyde yapmış olduğunuz karakoldaki askerler, Bingöl çocuklarına, Hazarşah köyünün çocuklarına her türlü insanlık dışı muameleyi yapıp ellerini kollarını sallaya sallaya sokakta aramızda dolaşıyorlar. Bir ay önce de benzer bir olay olmuştu. Soru önergesi verdik; bugüne kadar tek bir işlem yapılmadı. 1 uzman çavuş, Bingöl’de sokak ortasında, yedi yaşındaki bir lenfoma kanseri çocuğa bir saate yakın işkence yapıyor, fiziki darp var. Buna karşı çıkan annesine de yine aynı şekilde fiziki darp ve işkence var ama bu uzman çavuş da hâlâ görevinin başında, hâlâ hakkında herhangi bir tutuklama kararı, farklı bir süreç yok. Bakın, Bingöl’deki bu yargı mekanizmasını burada paylaştık. Bir lise öğrencisine, sadece seçim döneminde bizim seçim büromuza geldiği için, düzmece iddianamelerle müebbet hapis verildi. Bingöl’de üniversite öğrencilerine halay çektiler diye onlarca yıllık cezalar verildi. Bingöl’de on gün su akmadığı için “Neden su akmıyor?” protestosuna katılanlar hakkında düzmece iddianamelerle soruşturmalar açıldı. Ağır hastalık raporu olan Karlıova Belediye Başkan Vekilimiz, tüm ağır hastalık raporlarına rağmen, cezaevine gönderildi. Bu yargı, şimdi, Bingöl çocuklarına tecavüz edenleri korumakla görevli ve Hükûmet de bu konuda kendi üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmiyor. Millî Savunma Bakanı, derhâl bu tecavüzcülerin görevden alındığını açıklamalı, Adalet Bakanı da bir an önce bu işlemi takip ettiğini, bu hukuk skandalını ortadan kaldırmakla görevli olduğunu kamuoyuna deklare etmeli.

Yarın, Eş Genel Başkanımız ve milletvekili heyetimizle beraber yine Bingöl’de kitlesel bir tepki ortaya koyacağız. Bu sorun çözülene kadar Bingöl’de halk sokakta olacak ve Hükûmetten de bir çözüm bekleyecek.

Bu arada, demin, yine Bingöl’den aradılar. Su protestosuna katılanlar hakkında soruşturma açıyorsunuz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Sayın Başkan, yarım dakika bir şey söyleyebilir miyim?

BAŞKAN – Tekrar açamam, yarım dakika diye bir şey yok.

Buyurun siz, kesmiyorum.

İDRİS BALUKEN (Devamla) – O zaman bir sonraki önergede söz alalım.

BAŞKAN – Siz bilirsiniz, nasıl isterseniz.

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Ya, bir yarım dakika bir şey söyleyeceğiz. Yani şimdi…

RECEP ÖZEL (Isparta) – Açık, açık...

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Açıldı İdris Bey, açıldı.

BAŞKAN – Tamam açıldı.

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Evet, su protestosuna katılanlar hakkında iddianameler hazırlanıyor. Demin yine beni aradılar. Burada AK PARTİ'li yetkililer not alsınlar. Bingöl’de İçmeler mevkiinde yapılan, binlerce insanın yaşadığı TOKİ konutlarına, Bingöl Belediyesiyle Genç Belediyesi -ki ikisi de AK PARTİ’lidir- arasındaki bir sürtüşmeden dolayı vatandaşlara üç gündür su verilmiyor. Şimdi, bu insanlar, yarın sokağa çıktıklarında bunlar hakkında yine iddianameler hazırlanacak. Bunlar cezaeviyle terbiye edilmeye çalışılacak, tecavüzcüler de Bingöl sokaklarında ellerini kollarını sallaya sallaya dolaşacaklar. Bütün bu konularla ilgili Hükûmetin bir açıklama yapmasını, AK PARTİ’nin  Bingöl halkının sesini duymasını bekliyoruz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Baluken.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın Bakan bir şey demeyecek mi? Sayın Bakanın izahı istendi.

MİLLİ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – İçişleri Bakanı, İçişleri Bakanı… Jandarma İçişleri Bakanlığına bağlı.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Bir sonraki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 473 Sıra Sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısının 17. Maddesinin 1. Fıkrasında yer alan “belirtilen” ibaresinin “yer alan” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                          Veli Ağbaba (Malatya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Veli Ağbaba, Malatya Milletvekili.

Buyurun Sayın Ağbaba. (CHP sıralarından alkışlar)

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, ben yirmi yıldan beri siyaset yapıyorum. Öğrenci eylemlerine katıldım, 12 Eylülden sonraki öğrenci eylemlerine katıldım. Öğrenciliğimden başlayarak yüzlerce mitinge, yüzlerce eylemde hem eylemci olarak hem miting yöneticisi olarak görev yaptım.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Maşallah!

VELİ AĞBABA (Devamla) – Değerli arkadaşlar, ilk kez sokağa çıkarken, Taksim’e giderken, bir şehrin meydanına giderken yüz binlerce insan gibi, maalesef -sizin sayenizde-  24’üncü Dönem Milletvekili olarak, binlerce insan gibi Taksim’de, bir milletvekili olarak, yasama görevini yapmaya çalışan bir milletvekili olarak kaskla çıktım. (Hatip kask taktı)

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – İç Tüzük’e aykırı değil mi bu ya, kask takmak?

RECEP ÖZEL (Isparta) – Yasama görevi orada olmaz, yasama görevi burada olur.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Yine, bir milletvekili olarak arkadaşlar…

RECEP ÖZEL (Isparta) – Yasama görevi orada olmaz.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Bundan utanman lazım senin.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Ona ver, o taksın.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Yine, bir milletvekili olarak önce şu gaz maskesiyle çıktım. Daha sonra, bu yetmedi, attığınız gazlar yetmedi daha sonra bir gözlük aldım, bir güneş gözlüğü aldım.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Yetmez o, yetmez.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Bunların hepsi aksesuar. Ne aksesuarı? Bir milletvekilinin, demokrasi içerisinde denetim görevini yapmaya çalışan bir milletvekilinin aksesuarları.

Bu ne Recep Özel, bu ne? Bu kask. Bu ne? Bu gözlük.

Bakın değerli arkadaşlar, yetmedi, bu maske yetmedi ardından şunu aldım arkadaşlar.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tak bakalım.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Bakın şu yaklaşık 250 lira değerinde bir maske değerli arkadaşlar. Bu da yetmedi… (Hatip gaz maskesi taktı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Bakana göster, Sayın Bakan da görsün.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Sayın Bakan da görsün.

Değerli arkadaşlar, bu maske, 250 TL değerinde bir maske.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Kaç paraya aldın onları?

VELİ AĞBABA (Devamla) – Nelerle? Şu, sizin demokrasi örnekleriniz gaz bombaları ve fişeklerle…

RECEP ÖZEL (Isparta) – Onları nereden aldın?

VELİ AĞBABA (Devamla) – Değerli milletvekilleri, Sayın Bakan; bunun demokrasiyle ilgisi olabilir mi? Bakın, dünyanın hangi yerinde bir milletvekili Taksim Meydanı’na kaskla çıkıyor? Dünyanın hangi meydanına, bir Kızılay’a gaz maskesiyle çıkıyor?

RECEP ÖZEL (Isparta) – Çıkma!

VELİ AĞBABA (Devamla) – Böyle demokrasi olabilir mi?

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Onlar hiç kullanılmamış.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Niye? Çünkü sizin demokrasiyle ilginiz, alakanız yok değerli milletvekilleri.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Veli Bey, onlar kullanılmamış.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bu eylemler niye başladı? Bu eylemler, değerli milletvekilleri, ağaçları korumak için başladı. Başta Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri olmak üzere, önce kepçelerin önüne yattılar, daha sonra kurulan çadırlarda mücadele ettiler. Sizler ne yaptınız dünyanın en barışçıl eylemi olarak başlayan bu eyleme ne yaptınız? Yaktınız, yıktınız, gazladınız,  copladınız ve sabah gençlerin üzerine -orantı diyemeyiz ona, orantı dersek orantının ne olduğunu bilemeyiz- ateşlerle saldırdınız ve Türkiye’nin gelmiş geçmiş en barışçıl eylemini yapan gençlerle iç savaş provası yaptınız. 30-40 kişilik grup, sizin gazınızla, TOMA’nızla, plastik merminizle daha da büyüdü, milyonlar oldu. Sadece Taksim değil bütün Türkiye meydanlara aktı, herkes birleşti. MHP’ye, CHP’ye, BDP’ye ve de -siz üzülseniz de- AKP’ye oy verenler ve hiç oy kullanmayanlar birleşti ve hep bir ağızdan haykırdılar; hep bir ağızdan “kahrolsun faşizm.” dediler. Sizler gazladıkça, bombaladıkça bir kez daha birleştiler, bir kez daha haykırdılar. Bütün Türkiye haykırdı, bütün meydanlarda, Malatya’da, Kızılay’da, Taksim’de bağırdılar: “Faşizme karşı omuz omuza” dediler.

Değerli arkadaşlar, bütün bu yaşananlar, maalesef birçok olayda olduğu gibi, dünyada da bir numaralı haber yaptı bizi. Yirmi iki günde yaşananlara bir bakınız, yaşananlar demokrasiyle ilgisi olan bir ülkede olabilir mi? Barışçıl eylemleri, Anayasal hak olan bu eylemleri şiddetle susturmaya çalıştınız. Yüzlerce TOMA, 130 binden fazla gaz bombası kullandınız ve maalesef hâlâ gözlerimin içi yanıyor değerli arkadaşlar. Bu gazdan hâlâ gözlerimin içi yanıyor. Hâlâ bunlardan… Bakın, envai cinste gaz bombaları var. Hâlâ -belki arkadaşlarımızı etkiliyordur bu- gözlerim yanıyor. İçinde kimyasal madde olan…

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Yeni bir kampanya biçimiyle karşı karşıyayız.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Suların içerisine, içinde kimyasal olan maddeler kattınız ve insanların üzerine -başta milletvekillerimiz olmak üzere- TOMA’larla saldırdınız.

Değerli arkadaşlar, bu yetmedi; sadece meydanda olanlara değil otellerin içindeki insanlara, evlere, lokantalara, kafelere saldırdınız ve savaşta bile yapılmayan bir şeyi gerçekleştirdiniz…

RECEP ÖZEL (Isparta) – Kafe mi? Ayıp ediyorsun.

VELİ AĞBABA (Devamla) – …kutlarım sizi; revirlere ve hastanelere maalesef gaz bombalarıyla saldırdınız.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Gaz bombası değil o biber gazı, biber gazı!

VELİ AĞBABA (Devamla) – Saldırdınız, saldırdınız; büyük bir kinle, büyük bir nefretle saldırdınız, saldırdınız, değerli arkadaşlar, düşmana saldırır gibi saldırdınız. Zaman zaman size oy verdiğini unutarak saldırdınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VELİ AĞBABA (Devamla) – Ben diğer maddede devam edeceğim. Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ağbaba.

Onları lütfen alın oradan.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Toplasın efendim onları.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Yine getireceğim Recep Özel, yine getireceğim bunları size.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Şu bombayı ver şunun ağzına ver, konuşmasın fazla.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Ben barışçılım, ben bunları atmam, ben AKP’li değilim!

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sonunda bir flama açman lazım.

BAŞKAN – Evet, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

17’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 17’nci madde kabul edilmiştir.

18’inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 473 Sıra Sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısının 18. Maddesinin 1. Fıkrasında yer alan "dışındaki" ibaresinin "haricindeki" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

           Veli Ağbaba                           Süleyman Çelebi                        Müslim Sarı

               Malatya                                      İstanbul                                   İstanbul

           Turgut Dibek                           Bülent Kuşoğlu                       Haluk Eyidoğan

              Kırklareli                                     Ankara                                    İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Kim konuşacak efendim?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Veli Ağbaba.

BAŞKAN – Veli Ağbaba, Malatya.

Buyurun Sayın Ağbaba. (CHP sıralarından alkışlar)

RECEP ÖZEL (Isparta) – Efendim, malzemeleri gördük ya. Böyle bir şey var mı Sayın Başkan?

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan da öğrensin, siz de öğrenin.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Efendim, İç Tüzük’e uygun hareket etmesini önerir misiniz?

BAŞKAN – Buyurun.

VELİ AĞBABA (Malatya) - İç Tüzük’e uyulacak arkadaşlar.

Değerli arkadaşlar, bunlar maalesef sizin sayenizde milletvekilinin aksesuarı. Bakın, bu milletvekilinin aksesuarı.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Milletvekilinin aksesuarı değil o.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Bu, o kadar orantısız, ölçüsüz sıktınız ki… Bunlar neden biliyor musunuz bunlar? Değerli milletvekilleri, bunları neden sıktınız? Bunu niye takıyorum?

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkan, bunu takamaz.

VELİ AĞBABA (Devamla) - Gelecek taşlar, plastik mermiler için, gelecek gaz bombası ve biber gazı için takıyoruz bunları.

Değerli milletvekilleri, bu başarınızdan dolayı sizi kutluyorum! Siz var ya o kadar önemli işler başardınız ki sizler Hitler’in bile düşünmediği, Hitler’i bile kıskandıracak bir projeyi hep beraber gerçekleştirdiniz, sizi kutluyorum!

MUSTAFA AKIŞ (Konya) - Maskeyi çıkar!

VELİ AĞBABA (Devamla) - Hitler küçük küçük gaz odaları yapıyordu, sizler tüm ülkeyi gaz odası hâline çevirdiniz. Kenan Evren gurur duyuyordu, şimdi sizinle gurur duyan birisi daha çıktı; o da Hitler! (CHP sıralarından alkışlar)

RECEP ÖZEL (Isparta) – Kimler, kimler?

VELİ AĞBABA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, Millî Eğitim Bakanı dedi ki: “Muhalefetin yıllarca yapamadığını biz beş günde başardık.”

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Veli Bey, masken düştü masken!

VELİ AĞBABA (Devamla) - Neyi başardığınızı ben size söyleyeyim: 7.822 insan yaralandı, 4 kişi hayatını kaybetti, 59 ağır yaralı var, 100 kişi kafa travmasına uğradı, İstanbul’da 4, Ankara’da 1, Eskişehir’de 1, toplam 6 kişinin hâlâ hayati tehlikesi var, 11 kişi gözünü kaybetti, 1 kişinin dalağı alındı ve bunlar yetmedi, eylemde gençlere, yaralılara kapılarını açan otelleri tehdit ettiniz. En sonunda Sayın Bakan bankaları tehdit etti: “Camda oturanlar camdan taş atmasın.” dedi. Tehdit etti açıkçası Sayın Bakan, onu da kutluyorum.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Tehdit değil o, o bir vakıayı söyledi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Veli Bey, AKP’nin maskesi düştü.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Ve gücünüz yetmedi, onu da fırçaladınız. Yaralanan insanların tedavisini yapan doktorları -doktor olan varsa utansın- arkadan kelepçelediniz ve doktorlar hakkında soruşturma açtınız. Bütün bunlar olurken Sayın Cumhurbaşkanı “Mesaj alındı.” dedi. Sayın Arınç aşırı güç kullanıldığını kabul etti. Amerika Birleşik Devletleri üç kez “Polis şiddeti var.” dedi. Uluslararası basın ayağa kalktı. Sosyal medya, o bela olan var ya bela olan sosyal medya çalkalandı. İnsan hakları örgütleri Türkiye’yi kınadı, Avrupa sizi kınadı.

Değerli milletvekilleri, AKP’yi bir kez daha kutluyorum, sadece Türkiye’deki muhalefeti değil Avrupa’yı da birleştirdiniz! Bakın, Avrupa’daki muhafazakârları, sosyalistleri, liberalleri, Yeşilleri, Hristiyan Demokratları birleştirdiniz ve hepsi ortak sizi kınadı. Maalesef bundan da anlamadınız. Siz ne yaptınız? Herkesi suçladınız. Dün selam durduğunuz Avrupa Birliğini, Amerika’yı bugün eleştirdiniz, “Biz sizi tanımıyoruz.” dediniz.

Değerli arkadaşlar, hele bir şey yaptınız ki bunu kabul etmek mümkün değil. Değerli arkadaşlar, ben iyi bir Malatyasporluyum ve iyi bir Galatasaraylıyım. Sarı-kırmızı renklere gönül verdim ben. Dünyadaki taraftar gruplar arasında toplumsal meselelere en hassas, en duyarlı, en sempatik, en esprili ve en dayanışmacı ekibi yani Çarşı’yı utanmadan terörist ilan ettiniz. (CHP sıralarından alkışlar) O Çarşı ki değerli milletvekilleri, o Çarşı ki Van depreminde oradaydı sizden önce. Fakir çocukları okula yollarken, sokak çocuklarının üstüne battaniye örterken, yaşlılara bir tas çorba içirirken Çarşı vardı. O Çarşı’yı siz terörist yaptınız. Sizi kutluyorum! Sizler sadece Avrupa’yı, Amerika’yı birleştirmekle kalmadınız, değerli milletvekilleri, sizler “Yetmez ama evet”çileri, düne kadar size “demokrat” diyen liberalleri ve dün bizim Genel Başkanımıza karşı sizi savunan Swoboda’nın bile gözlerini açtınız, sizi kutluyorum, sizi tebrik ediyorum!

Sizler ki bu Türkiye’ye bu dönem o kadar önemli işler yaptınız ki değerli arkadaşlar, düne kadar sizi tanımayan, düne kadar sizin -tırnak içinde söylüyorum- temel hak ve özgürlüklere, insan haklarına duyarlı olduğunuzu sanan insanlar artık sizin gerçek yüzünüzü gördü ve yıllarca gizlediğiniz ve yıllarca ortaya çıkmamasını büyük bir başarıyla sağladığınız baskıcı, diktatör yüzünüz ortaya çıktı yani maske düştü. Yani değerli milletvekilleri, AKP’nin maskesi düştü. Değerli arkadaşlar, maske düştü ve herkes, bütün Türkiye, bütün dünya, demokrasiden, insan haklarından anlayan herkes ne dedi? “Kral çıplak.” dedi arkadaşlar, kral çıplak.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, kullanılan “diktatör” ifadesiyle ilgili olarak  söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın görüşülen kanun tasarısının 18’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşma sırasında AK PARTİ Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; insanlık tarihi sokaktaki kaosun bir düzene dönüştürülerek Parlamentoya taşınması sürecidir. Hiçbir akıl, düzen fikrinin dışında ve bir düzen fikri üzerinden bir yönetim, bir yönetişim ve bunun sonucunda da insan aklının keşfettiği demokrasi, demokratik sistemler, bunun içerisinde siyasal sistem ve bunların araçları, bunun dışına çıkmamıştır. Şimdi, tam tersine bir durumla karşı karşıya kalırsanız, yani sokaktaki düzensizliği Parlamento aracılığıyla yönetime  çevirmek yerine Parlamentodan bir düzensizlik çıkarıp bunu sokağa dökmek anlamında dönüştürürseniz bu insanlık tarihini tersine çevirmek olur.

Şimdi, burada hangi bir sataşmaya, hangi bir ifadeye cevap vermek gerektiği konusunda açıkçası iki dakika içerisinde bunlara ne kadar cevap verilebilir… Demin bir ifade kullandım, dedim ki: “Her birimiz zihnimizde bir dünya modeli oluştururuz ve bu dünya modelini dünyanın kendisi zannederiz, böyle bir yanılgıya düşeriz.”

Şimdi, sayın konuşmacı kendi dünya modelinden bu olayları böyle algılamış, böyle görmüş, böyle anlatıyor fakat bizim gerçekliğimizle ve durduğumuz yerle bütün bunların hiçbir alakası, ilgisi yoktur. Kaldı ki kimyasal kullanıldığı iddiasından tutun da, öbür taraftan doktor kıyafeti altında kimlerin ne yaptıkları da basına yansıdı. Bunları tekrardan burada tartışmayı da anlamlı bulmuyorum. Fakat sayın konuşmacının bu konuşmayı hangi amaca matuf olarak burada yaptığını da bildiğim için artık buna da bir şey diyemiyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

4.- Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/780) (S. Sayısı: 473) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

18’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 18’inci madde kabul edilmiştir.

19’uncu madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısının 19. maddesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

           Ali Halaman                         S. Nevzat Korkmaz                     Mehmet Günal

                Adana                                        Isparta                                     Antalya

                                 Mehmet Şandır                                 Ali Öz

                                        Mersin                                       Mersin

BAŞKAN – Sayın Komisyon, okunan önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarısının gerekçesinde; AB müktesebatına uyum sağlaması, gerek sistemler, ödeme hizmetleri ve elektronik para kurulları alanındaki hukuki boşluğun doldurulması, gerekse de söz konusu alanların sağlıklı gelişimi, ana kavramların tanımlanması, hak ve yükümlülükler ile yatırımların belirlenmesi gerekliliğinden söz edilmektedir. AB direktifleri ve Türkiye'nin 2008 yılı Ulusal Programında Sermayenin Serbest Dolaşımı ve Mali Hizmetler Fasılları kapsamında Ödeme Sistemleri Kanununun hazırlanması hususunun yer aldığı belirtilerek, bu gerekçelerle kanun tasarısının hazırlandığı ifade edilmektedir. Fakat düzenlemeler için gerekçe gösterilen AB artık Türkiye'yi pek dikkate almamakta, adı geçen fasılların yanı sıra fasıllara ilişkin görüşmelerde de maalesef bir ilerleme sağlanamamaktadır. Dolayısıyla, kanun tasarısı AB direktifleri değil, Türkiye'nin ihtiyaçları dikkate alınarak hazırlanmalıdır.

Ayrıca ödeme kuruluşları tanımlanırken hepsinin tek bir madde altında toplandığı görülmüştür. Fakat ödeme kuruluşları aracılığıyla çok farklı yöntemlerle kara para aklaması yapıldığı birçok araştırmada ve raporda yer almıştır. Yönetmeliklerin kara para aklamaya yol açmayacak ve ayrıntılı hükümler içerecek şekilde çıkarılması gerekmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

19’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

20’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

21’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

22’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

23’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

24’üncü madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısının 24 üncü maddesinin 4.fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

          Mehmet Günal                                 Ali Öz                             Nevzat Korkmaz

               Antalya                                      Mersin                                     Isparta

                                 Mehmet Şandır                            Ali Halaman

                                        Mersin                                        Adana

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Mehmet Günal, Antalya.

Buyurun Sayın Günal. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum

Sayın Bakanım, daha önce de iki tane önergede bahsettim içerikle ilgili ama burada da söylediğimiz şeyleri arkadaşlarımız herhâlde pek de dikkate almıyorlar gibi geliyor. Bakanlık ve Komisyon istediği zaman söz alıp açıklama yapabiliyor. Değerli Komisyon Sözcümüze de söyleyeyim, bunların her ikisi de yukarıda konuştuğumuz şeylerdi hem sermayeyle ilgili olan hem de fatura ödemeyle ilgili olan.

Burada önemli bir şey var, onun için tekrar söz aldım. PTT Bankın istisna tutulması bu maddede düzenleniyor, onun için biz bunu doğru bulmuyoruz. “Sadece kuruluş şartlarıyla ilgili yeniden işlem yapmasın devlet kurumu gibi” diye bakıyorlar ama biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak zaten “PTT Bank” adının olmasını doğru bulmuyoruz. Gerekçesini de daha önce burada kabul etmiş olduğumuz Terörün Finansmanının Önlenmesine İlişkin Uluslararası Sözleşme’yle ilgili kanun tasarısında söylemiştim çünkü dünyada bu tip işlemler sıkı takip içerisinde ve kara para aklama yöntemlerinden birisi olarak banka üzerinden olmayan, ödeme kuruluşları üzerinden olan bu para havalelerinin -orada arkadaşlarımızın da bize söylediği, ismini vermeme gerek yok- bazı kuruluşlar üzerinden yapıldığını ki daha önceki gün G-8 toplantısında yine bu konuda dikkatli olunması gerektiği konusunu ve OECD’nin bir çalışma yapması gerektiğini söylediler.

Dolayısıyla, bir taraftan size söyledim genelini konuşurken de: Kamu bankalarını özelleştirirken öbür taraftan PTT’ye “bank” deyip ondan sonra da birtakım bankacılık hizmetlerine taşeronluk yapmasının mantığını ben hâlâ anlamıyorum Sayın Bakanım. Yani BDDK Başkanımız burada, o verdiği iznin de hülle olduğunu, daha önce iznini vermediğini, sonrasında verirken de bankacılık yapmamak üzere adının PTT Bank olması gerektiğini biliyor. Böyle bir, deve de değil kuş da değil, devekuşu mu nedir bilmediğimiz bir şey var. Yani ne gerek var, PTT bu hizmetleri niye verecek? Bankacılık mı yapacak? “Sonra yoksa o izinle beraber PTT’yi özelleştireceğiz, ona mı hazırlıyoruz?” dedik burada. Şimdi, yine burada da istisna tutuyoruz birtakım şeylerden faydalansın diye.

Dolayısıyla, bu doğru bir şey değildir, özellikle ikincil düzenlemelerde. Burada bunu iktidar çoğunluğuyla kabul edebilirsiniz ama diğer hususlarda da söyledim: Mutlaka bunların önlenmesi için yönetmeliklerin, tebliğlerin dikkatli çıkarılması lazım. İşte şu yapar bu yapmaz diye bakmayacağız. Her gün mahkemelerde birçok şey gözüküyor. Kamu kurumlarıyla ilgili de, kamu çalışanlarıyla ilgili de, başkalarıyla ilgili de, bankalarda da olabiliyor -ki az önce bahsettiğim- hatta kendi aralarında anlaşıp ücret tekeli yaratma yoluna kadar gidebiliyorlar. Dolayısıyla, bizim görevimiz bunu burada doğru bir şekilde düzenlemektir diye düşünüyorum. Bu kapsamda biz, PTT’nin bu gibi işlerle uğraşmasının doğru olmadığını düşünüyoruz ve bu şekliyle istisna tanınmasını ben doğru bulmuyorum açıkçası.

Buraya gelmişken son bir defa daha uyarmış olayım. Dikkate eğer burada almazsanız bile hiç olmazsa ikincil düzenlemelerini yaparken bu hassasiyetlerimizi not edin ki buradan çıktıktan sonra bununla ilgili yönetmeliklerin kısa süre içerisinde çıkarılması gerekiyor. Sayın Bakan, burada onunla ilgili düzenleme var, onun da biz altı aya çekilmesini söyledik ama bir yıl içerisinde bütün ikincil düzenlemelerin yapılması gerekiyor. En azından onlar yapılırken bu hassasiyetlere dikkat edilmesi ve kurumlarımızın -ister kamu kurumu olsun ister özel kurum olsun- bu gibi işlemlere alet edilmesinin önüne geçilmesi gerekiyor. Çünkü o sözleşmeyi de biz buradan çıkardık, uluslararası sözleşmeye biz imza attık. Aynı şekilde OECD’nin eylem gücünde buna devam ediyoruz. Sağ olsun arkadaşlarımız, daha önce de söylediğim gibi, yönetmeliklerin hazırlanmasında MASAK da girsin dedik onları kabul ettiler. Yukarıda da teslim ettik haklarını ama bu şekliyle olduğu zaman bir hilkat garibesi yarattığımızı sizlerin de dikkatine sunuyorum.

Bu çerçevede, PTT’nin istisnaya tabi tutulmasını doğru bulmadığımızı  -ki kökünden PTT’nin bu işlemleri yapmasını doğru bulmadığımızı- bir kez daha sizlerin dikkatine sunuyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Günal.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

24’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 24’üncü madde kabul edilmiştir.

25’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 25’inci madde kabul edilmiştir.

26’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 26’ncı madde kabul edilmiştir.

Böylece, birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi, ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm, 40’ıncı maddenin (1)’inci, (2)’nci, (3)’üncü ve (4)’üncü fıkraları ile geçici 1 ve geçici 2’nci maddeler dâhil 27 ila 43’üncü maddeleri kapsamaktadır.

İkinci bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Eskişehir Milletvekili Sayın Kazım Kurt.

Buyurun Sayın Kurt. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA KAZIM KURT (Eskişehir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 473 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümüyle ilgili Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle birinci bölümde pek çok arkadaşımız tekrarladı ama ben bir kez daha vurgulamak istiyorum. Bu yasanın çıkış nedeni gerekçesinde şöyle vurgulanıyor: “Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı. Bunun gereği nedeniyle biz bu yasayı yapıyoruz.” İyi de yapıyoruz. Uzun süre eksikliği hissedilen ve Türkiye'nin ciddi anlamda ekonomik sıkıntısını yaşadığı bir olayı şimdi gündeme getiriyoruz ama şu anda Türkiye'nin yaşadığı ortamın bir kez daha gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Avrupa Birliği müktesebatı sadece bize bu yasayı yapmayı mı gerektiriyor yoksa başka yasaları yapmamız da gerekiyor mu? Türkiye’deki uzun tutukluluğun, Türkiye’deki hak arama özgürlüğünün, Türkiye’deki toplantı ve gösteri yürüyüşleri özgürlüğünün tamamen ortadan kalktığı bir ortamda, Avrupa Birliği müktesebatının gereği olarak bu kanunu yaparken Sayın Başbakan “Avrupa Birliği de kim oluyor? Ben seni tanımıyorum, ben seninle muhatap olmuyorum.” diyor. Böyle bir çelişkili ortamda böyle bir yasanın Avrupa Birliği gerekçe gösterilerek getirilmesi çok doğru ve çok inandırıcı olmamıştır.

Özellikle Gezi Parkı nedeniyle Türkiye’nin tüm illerinde, tüm ilçelerinde, insanların hak arama yolunda, özgürlükler yolunda bazı tepkileri dile getirdiği bir ortamda bu insanların tepkilerinin nedeni araştırılmalı, giderilmesi için bazı adımlar atılması gerekirdi ama maalesef bu “Ben bilirim, ben ne dersem o olur.” mantığıyla hareket edildiği için bu eylemler biraz daha genişlemiş, biraz daha yayılmıştır.

Şimdi, Türkiye’ye düşen, finans kapitalin ekonomik imkânlarını iyileştirmek yerine insanlarımızın hak arama özgürlüğünün, insanlarımızın toplantı ve gösteri özgürlüğünün teminat altına alınmasını sağlamaktır. Bu doğrultuda işler yapalım; gelin bu doğrultuda Siyasi Partiler Yasası’nı değiştirelim, Dernekler Yasası’nı değiştirelim, uzun tutuklulukla ilgili yasaları değiştirelim, tutuklu olan milletvekillerimizin özgürlüğüne kavuşmasını sağlayacak olanakları gerçekleştirelim ama maalesef, bunlar dururken şimdi ödeme ve menkul kıymet mutabakat sistemleriyle ilgili bir yasayı yapıyoruz ve o yasayı yaparken de yine her zaman olduğu gibi “Ben bilirim.” mantığıyla hareket ettiğimiz için yanlışlar yapıyoruz.

Bakın, ikinci bölümde ciddi anlamda ikincil mevzuata atıf yapıyoruz. 8’inci, 12’nci, 14’üncü, 18’inci, 22’nci ve 25’inci maddelerde yönetmelikler çıkarmak gerektiğini vurguluyoruz ve bu yönetmeliklerin bir an önce çıkarılabilmesiyle ilgili bir düzenleme sağlamaya çalışıyoruz ama aslolan yasadır, aslolan kanundur. Bunun bir an önce gerçekleştirilmesi fırsatını kaçırıyoruz.

Yine bu bölümde, esas soruşturma, kovuşturma usulüne ilişkin bir değerlendirme hükümleri içerisinde yeni kurumlar yaratıyoruz. Yeni yarattığımız kurumları da hukuka uygun olarak yaratmıyoruz, hem Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne hem Anayasa’mıza ve de yasalarımıza aykırı olarak bir düzenleme getiriyoruz.

Hangisi mi? İşte size bu yasanın 36’ncı maddesinde tanımlanan “zimmet.” Bu “zimmet”in Türk Ceza Yasası’ndaki “zimmet”le aynı olması gerekmez mi? Oysa, Türk Ceza Yasası’ndaki zimmet suçu ile şimdi buraya koymuş olduğumuz zimmet suçu arasında fark var; hem ceza uygulaması açısından fark var hem de bu yeni bir suç yaratma, yeni bir suç oluşturma açısından fark var. Biz bunu Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşürken şunu dedik: “Bu Adalet Komisyonunu ilgilendiren bir iştir, Adalet Komisyonunun görüşü alınmalıdır.” Ama maalesef alınmadı ve şimdi yanlış bir yasa yapıyoruz çünkü bu yasanın 37’nci maddesine göre, zimmet nedeniyle soruşturma ve kovuşturma yapılabilmesi için bankanın ya da BDDK’nın savcılığa müracaat etmesi gerekir. Yani bu bir özel ön izindir. Bu ön izin zimmet suçuyla ilgili Türk Ceza Kanunu’nun hiçbir yerinde yoktur. Şimdi biz yeni bir durum yaratıyoruz, yeni bir uygulama getiriyoruz. Örneğin, Maliye Bakanlığında çalışan bir memur zimmet suçu işlediği zaman savcı doğrudan hareket ederek dava açabiliyor, kovuşturma açabiliyor ama bu yasayla kurulmuş olan ödeme sistemleriyle ilgili şirketlerdeki yöneticiler zimmet suçu işlediği zaman sadece Merkez Bankası savcılığa şikâyet edebiliyor ya da sadece Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu savcılığa müracaat edebiliyor. Bu, bu kurumlarla ilgili ayrı bir yasal düzenleme anlamına gelir. Bu, Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırıdır, doğru bir yaklaşım değildir. 3628 sayılı Yasa 17’nci maddesinde çok açık bir biçimde zimmet suçunu haber alan savcının resen hareket edeceğini emreder ama şimdi getirmiş olduğumuz 36 ve 37’nci maddelerle bu uygulamaya, bu hukuki gerekliliğe aykırı bir yasa yapıyoruz. Bu aykırılığı gidermenin yolunu, yöntemini, formülünü bu Parlamento bulmalıdır çünkü bulmazsa hukuka aykırı bir işlem yapacaktır ve Anayasa bunu kabul etmeyecektir.

Yine, her zaman olduğu gibi bir AKP klasiğiyle bu kanunla ilgili yapılacak bazı alımlarda, bazı ihalelerde Kamu İhale Kurumu ve Kamu İhale Kanunu’nun dışında işlem yapma imkânı ve ihtimali getirilmektedir ki bu da hukuki anlamda kabul edilebilecek bir uygulama, kabul edilebilecek bir yasa değildir. Hem de ne adına? Avrupa Birliği mevzuatının buyurduğu kuralları yerine getirme adına. Yani, hak, adalet, hukukun üstünlüğü ve özgürlükler adına getirilmeye çalışılan bir yasada bunun tam tersine keyfî uygulamalara sebep olacak ve finans kapitali rahatlatayım derken Türkiye’nin hem hukuki hem de ekonomik sistemini karıştıracak bir yasa yapıyoruz ki bunu kabul etme şansımız, kabul etme imkânımız yoktur.

Bu yanlıştan dönmenin yolunu bulalım, değişiklik önergeleriyle özellikle 36 ve 37’nci maddelerde bu hukuki eksikliği giderelim. Eğer bunu yapmaz isek yanlış bir uygulamayla tekrar karşı karşıya kalacağız ve kaldığımız takdirde, Türkiye’nin hassas olan bir ortamında yeni yeni hukuksuzluklar yaratarak Türkiye’yi daha çok kaosa sürükleyecek bir durum doğacaktır. Bunu uyarmak, buradan dönmeyi, yanlıştan dönmeyi size söylemek bizim görevimizdir. Tarih önünde, hukuk önünde, demokratik bir anlamda sorumluluk taşımak istemiyorsanız bu doğrultuda işlem yapılır, bu yasayı hukuka ve hukukun üstünlüğüne uygun bir biçimde düzene sokacak bir formülasyonla gündeme getiririz. Eğer bu konudaki uyarılarımızı dikkate almıyorsanız -zaten başka konularda da dikkate almıyorsunuz- Türkiye tıpkı bugün düştüğü kaosa yarın ekonomik anlamda, finansal anlamda düşecektir. Bu şirketlerin denetlenmesi, bu şirketlerde işlenecek suçların doğru ve düzgün…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAZIM KURT (Devamla) –…bir şekilde yargılanmasını sağlayacak soruşturma biçimlerini gerçekleştirmek gerekir diye düşünüyorum.

Saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kurt.

Gruplar adına ikinci konuşmacı, Milliyetçi Hareket Partisi grubu adına Erkan Akçay, Manisa Milletvekili.

Sayın Akçay, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 473 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerine söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

İkinci bölümde yaptırımlar, soruşturmalar ve kovuşturma usulleri düzenlenmektedir ve en dikkat çekici düzenleme de 40’ıncı maddede yer alıyor. Bu maddeyle BDDK’nın yapısında değişiklik yapılmaktadır. Buna göre daire başkanlıklarının sayısı 10’dan 20’ye çıkarılıyor, Destek Hizmetleri Daire Başkanlığında 8 müdürlük oluşturulabilecek, artırılıyor. Kurumun taraf olduğu davalar için 10 avukat istihdam edilebilecektir ve BDDK’nın üye sayısı 3’ten 5’e çıkarılmaktadır. Bu düzenleme aslında yeni koltuklar oluşturmaktır, üye sayısındaki artış kesinlikle bir ihtiyaç nedeniyle değildir, dolayısıyla bu sayılar ihtiyaçtan artırılmıyor.

(2)’nci fıkrada, kurum temsilciliklerinin bulunduğu yerlerde üyeler için çalışma yeri oluşturulmasına ilişkin bir hüküm de yer almaktadır. Bu düzenleme yeni üyelerin şimdiden belirlenmiş olma ihtimalinin yüksek olduğunu göstermektedir. İşin özü, işe göre adam değil kendi adamına koltuk verme meselesi hâline getirilmiştir.

Mübarek, sanki bu kurum BDDK değil, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Saatleri Ayarlama Enstitüsü” kuruluyor! Sayın Bakan da bu durumda romanın kahramanı “Halit Ayarcı” ve “Hayri İrdal” oluyor! “Akrep Dairesi”; “Yelkovan Dairesi”, “Zemberek Genel Müdürlüğü” derken gerçekten bürokratik mekanizmalar âdeta bir “Saatleri Ayarlama Enstitüsü”ne döndürülmektedir. AKP’nin kurumsal yapılanmalarına baktığımızda bu anlayışı görmek mümkündür.

BDDK, Türk ekonomisinin genel işleyişi için gerekli bir kurumdur, bugüne kadar da çok faydalı işler yapmıştır. Ancak, BDDK’nın vatandaşlarımızın bankalardan mağduriyetleri konusunda kendisinden beklenenleri tam olarak yerine getiremediğini görüyoruz. Yine, BDDK’nın asli görevi bankaların mali denetimini yapmaktır ancak banka müşterilerinin bankalara yönelik artan şikâyetleri BDDK’nın faaliyetlerini yönlendirmektedir. BDDK’nın bu şikâyetler karşısındaki ceza uygulamaları bugüne kadar maalesef ciddi bir yaptırım oluşturabilmiş değildir.

Yine, BDDK, tüketiciden ve reel sektörden gelen şikâyetlerde bir denge unsuru olması gerekirken âdeta bankaların yanında bir tutum sergilemiştir. BDDK’dan yükselen “Tüketici kendi hakkını aramalı, bana bile habersiz ek hesap açmışlar.” gibi sözler, bu kuruma ve kurumun amacına, ruhuna yakışmamaktadır.

Üstelik, BDDK’dan şikâyetçi olanlar sadece banka müşterileri değildir. Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan 8 Mayıs’ta yaptığı bir konuşmada, bankaların düşen faiz oranlarını kredilere yansıtmadığından yakınarak “BDDK devreye girmeli, uyuma BDDK.” demiştir ve bu ifadeler dikkat çekicidir.

Neticede, tasarının 40’ıncı maddesindeki değişikliklerin BDDK’ya yönelik bu şikâyetlerin giderilmesine, bütün eleştirilerimize rağmen vesile olmasını temenni ediyorum.

Değerli milletvekilleri, tasarı bizlere Hükûmetin üretimden yana değil finans sektöründen yana olduğunu göstermektedir. Sözde faiz lobisi diyen Hükûmet, sürekli, finansal piyasaya ilişkin düzenlemeler getirmektedir. Bu tür düzenlemelerle küresel ekonomiye bağlanmakla övünen AKP, bu amaç uğruna üretim ekonomisinden vazgeçmekte ve küresel ekonominin ihtiyaçları için vatandaşlarımızı ezdirmektedir.

Son günlerde Sayın Başbakanın faiz lobisine ilişkin söylemleri, AKP’nin ekonomi politikalarını ve faiz lobisiyle olan ilişkilerini sorgulama gereğini ortaya şiddetli bir şekilde çıkarmıştır. Faiz lobisi on yıldır AKP’nin ekonomi politikalarından beslenmektedir. AKP Hükûmetleri on yılda 498 milyar Türk lirası faiz ödemiştir. 57’nci Hükûmet Dönemi’nde ise faiz ödemelerinin toplamı 113 milyar Türk lirasıdır. Buna göre AKP yıllık ortalama 49,8 milyar Türk lirası faiz öderken, 57’nci Hükûmette yıllık ortalama faiz ödeme tutarı 37,5 milyar TL’dir. Sayın Başbakan “Artık bu milletin kanını emen, alın terini sömüren faiz lobisine izin vermeyeceğiz.” dememiş miydi? Peki, bu rakamı, bu gelinen noktayı nasıl izah edeceksiniz?Şu ifadeler de Sayın Başbakana ait: “Bizim karşımıza geldikleri zaman ‘Sizin zamanınızda 5 kat daha zengin olduk.’ diyenler işte bugünlerde bizimle uğraşmaya başladılar.” diyor. Sayın Başbakanın bu ifadesi faiz lobisiyle ilişkilerinin bir itirafıdır, Allah söyletmiştir. On yıldır faiz lobisiyle AKP’nin ve Başbakanın, âdeta, yedikleri içtikleri ayrı gitmemiştir, bunu görüyoruz. Aralarındaki ilişkinin boyutu o kadar ileridir ki, faiz lobisi, kendilerini 5 kat zengin eden Başbakana pişkinlikle teşekkür edebilmektedirler. Rakamlar ortadadır. Türk milleti yalanları görmektedir ve özür beklemektedir.

AKP’nin faiz lobisiyle ilişkisinin bir diğer göstergesi de vatandaşlarımızın bankalara olan borçlarındaki ve faiz ödemelerindeki artışlardır. AKP’nin ekonomi politikaları finans kuruluşları karşısında vatandaşın elini kolunu bağlamıştır. AKP on buçuk yıldır vatandaşlarımızı sadece bankalara borçlandırmıştır. Türkiye’de hanehalkı borçluluğu AKP hükûmetleriyle birlikte çok büyük artış göstermiştir. 2002’de 6,7 milyar Türk lirası olan hanehalkı borçluluğu 2012’de 300 milyar TL’ye yükselmiştir. Hanehalkı borçluluğu AKP hükûmetleriyle 44,7; 45 kat artmıştır. Hanehalkının harcanabilir geliri 2002’de 143 milyar iken 2012’de 591 milyar liraya yükselerek hanehalkı geliri on yılda 4 kat artmıştır. Hanehalkı borcunun harcanabilir gelire oranında da on yılda 11 kat artış olmuştur. Yine, hanehalkı, 2002’de her 100 Türk liralık kazancının 4 lira 70 kuruşunu borca yatırırken bu rakam 2012’de 50 lira 70 kuruşa yükselmiştir. Bu, 11 katlık bir artış demektir. Hanehalkı faiz ödemelerinin harcanabilir gelire oranındaki artış da dikkat çekicidir. Bu oran, 2002-2012 döneminde yüzde 1,7’den yüzde 5,7’ye yükselmiştir; bu, faiz ödemelerindeki oran artışıdır. Diğer bir ifadeyle, AKP döneminde vatandaşlarımızın ödediği faiz miktarı 3,3 kat artmıştır. Başbakanın karşı çıktığı faiz lobisi, AKP yönetimindeki on buçuk yılda vatandaşlarımızı 3,5 kat sömürmüştür. Bu, bizim hesaplamalarımız ama faiz lobisi “5 kat büyüdük.” demiş; demek ki, bizim tespit edemediğimiz 1,5 katlık daha bir büyüme var, inşallah onu da bulacağız.

Bu oran, hanehalkının özellikle banka kredisi ve kredi kartı kullanım miktarındaki artışı da işaret etmektedir. Ve bu veriler bankacılık sistemindeki kredi hacmiyle değerlendirildiğinde, Türk ekonomisinin on buçuk yılda âdeta faiz lobisine bağlandığını göstermektedir.

Bankacılık kredi hacmi 2002’de 47,7 milyar TL ve 12 Haziran 2013 itibarıyla da 903 milyar TL’dir ve artış 19 kattır. Kredi hacmi, 2012 yıl sonu itibarıyla 802 milyar lira ve buna göre de artış, 2012’ye göre yüzde 12,6’dır.

Vatandaşımız, esnafımız, çiftçimiz diyor ki: “En iyi hükûmet, halkını borçlandırmayan hükûmettir ve borcunu ödetebilen hükûmettir.” Ve Hükûmet halkımızı sürekli borca bağlayarak âdeta bir esaret zinciri kurmuştur.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.

Şahısları adına, Sayın Mehmet Günal, Antalya Milletvekili.

Sayın Günal, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, kanunun ikinci bölümünden sonra da maddelerini oylayıp bitireceğiz.

Şimdi, ben sordum ama herhâlde cevap alamayacağım gibi; birkaç köşesine ben değineyim yine, Sayın Bakanım burada.

“Faiz lobisi” diye şikâyet ederek bu işten kurtulmanın bir anlamı yok; madde bir.

İkincisi, bu şikâyet ettiğimiz sistemi senelerdir sıcak paraya muhtaç hâlde olduğumuz için biz kendimiz tesis ettik Türkiye olarak. Eğer siz düşük kur-yüksek faize dayalı bir sistemi teşvik ederseniz, tam tersine, kendi mallarınızı rekabetçi yapacak bir düzeyde rekabetçi bir kur politikası uygulamazsanız, bundan şikâyet etmeye hakkınız yoktur. Türkiye’deki temel ekonomik sorun, üretemeyen ekonominin temelinde, uygulanmış olan bu rejim ve sistem var.

Daha önce de söyledim, Sayın Bakan burada, kendisini “frenci” olarak suçladılar, bazıları da gazcı oldu; o arada Merkez Bankasına çaktılar, sağa sola, herkes kafasına göre bir şeyler söyledi ama işin esası şu: Merkez Bankası burada sorumlu değil. İşte burada Hükûmet; eğer bir bakan bir şey söyleyecekse, Hükûmetin bir üyesi olarak Bakanlar Kurulunda söyleyip karar çıkarması lazım. Kur rejimini Hükûmet belirliyor yani dalgalı mı, sabit mi, kontrollü dalgalı kur mu olacak, ne olacak, bunu Hükûmet belirliyor. Merkez Bankası Başkan Yardımcısı burada, onlar uygulanmasından yani kur politikasından sorumlu. Dolayısıyla, bütün bunları çözmeden, kalkıp dışarıda, içeride lobi aramanın bir anlamı yok.

Bunun çözümü ne, değerli arkadaşlar? Bunun çözümü, işsizliğin düşmesi, üretimin artması, yatırımın artması, ihracatın artması ama biz işsizliği düşüreceğiz diye bir taraftan Türkiye İstatistik Kurumunun hesaplama yöntemini değiştirip, üç ay yerine bir ayda “İşsiz kaldınız mı?” diye sorarsak, bakın, yarın öbür gün 1-2 puan daha düşecek. Nasıl düşecek? Üretimden, istihdamdan kaynaklanan şekilde düşmeyecek, sadece hesaplama  yöntemini değiştirerek düşecek. Peki, gerçek anlamda nasıl düşüreceğiz? İşte, şikâyet ettiğimiz faiz lobisini yaratacak ortamı bizim ortadan kaldırmamız lazım. Siz, bir taraftan sıcak paraya muhtaç olacaksınız, sonra da faiz lobisine efeleneceksiniz. Böyle bir şey yok. Eğer siz o reel faizi vermezseniz zaten bu sıcak paracılar gelmeyecek. Onun için ne lazım? Gerçekten, bir yatırım, üretim, ihracat seferberliği lazım. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak her zaman yapıcı, yol gösterici, uzlaşmacı, çözümden yana bir muhalefet anlayışını benimsemiş bir partiyiz. “Önce ülkem ve milletim, sonra partim, sonra ben.” diyen bir anlayışa sahibiz arkadaşlar. Bunu da “Lüzumsuz birtakım kanunlarla, siyasi çatışmalarla, kısır gündemlerle vakit geçirmeyelim.” diye bu kürsüden defalarca söyledim. “Gelin, çıkması gereken yapısal önlemlerle ilgili ne varsa, burada bir öncelik sırası belirleyelim, çıkaralım.” dedik ama -sağ olsun şu anda arkadaşlarımız hâlâ alt komisyonda görüşüyor- vergi kanunumuz ancak gelebildi, bu sezona yetişmesi bu şartlarda zor görünüyor. Dolayısıyla, bunların olması için ne yapmak lazım? Gerçekten üreten bir ekonomik yapı tesis etmek lazım ve bunun için de -Sayın Bakan söyledi- iki senedir bekliyoruz, Sayın Çağlayan “Gazlayalım.” diyor ama güzel, gaza basalım da, “içeride üretilebilen malları üretecek girdi tedarik sistemi” dedi, biz hâlen daha bekliyoruz, hâlâ uygulamada ne bir genelge ne bir tebliğ ne bir kararname göremedik. Hâlen daha ihracatımız ve üretimimizin yüzde 70’inden fazlası ithalata bağlı. Peki, neyin şikâyetini yapıyoruz o zaman? Kendi kendimize söylediklerimizi yapamıyoruz. Burada söylendi “Tamam, destekliyoruz.” dedik. Hâlâ bekliyoruz, turizm sezonu geldi “Yaşanan olaylardan dolayı iptaller var.” diyorlar, Turizm Çerçeve Kanunu’muz var, beş yıldır söylüyorum bu Parlamentoda, komisyonlarda, sezon başlarken yine söyledim, hâlâ yok. Yani maalesef işin tartışma kısımlarıyla, sanal gündemlerle burada bizi oyalıyorsunuz. Gelin, bunları öncelik sırasına koyalım ve çıkaralım. MHP olarak ülkemizin lehine olan, milletimizin lehine olan ne varsa eksikliklerini söyleyeceğiz, tamamlanması gereken yerler varsa beraber tamamlayacağız, dikkate almıyorsanız da vatandaşa şikâyet edeceğiz. Ama bunların çıkması lazım, bunlar bekliyor. Biz ne yapıyoruz? Efendim, sözde “Şununla pazarlık, bununla onu yaptık, onu yetiştiremedik, bizi buradan tehdit ediyorlar, sıkıştırıyorlar.” Biz buradayız, siz gelin, milletin aleyhine olan şeylerle uğraşmayın, milletin lehine olan kanunları çıkarın, biz de size destek olalım diyorum. Aksi takdirde, bu faizcilere de rantçılara da muhtaç oluruz, sıcak paracılara muhtaç oluruz. Bunun yolunu birlikte bulup çözmemiz gerekir diyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Günal.

Sayın milletvekilleri, ikinci bölüm üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi, sisteme giren arkadaşlarıma söz vereceğim ve soru-cevap işlemi yapacağız.

Birinci sırada Sayın Kuşoğlu, buyurun.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, iki sorum var. Birincisi, bu kira sertifikalarıyla ilgili üç ihale yapmıştınız, yeni bir ihale var mı? O üç ihaleden sonra yeni bir ihale yapıldı mı ya da yapılacak olan var mı?

İkincisi de bugün FED Başkanı Bernanke’nin açıklamaları sonrası piyasalar altüst; borsa da, döviz piyasaları da altüst oldu, dolar 4 müdahaleye rağmen, Merkez Bankasının 4 müdahalesine rağmen 1,92’de seyrediyor, bildiğim kadarıyla. Bununla ilgili görüşlerinizi öğrenmek isterim. Nasıl bir seyir takip edecek? Bununla ilgili önlemlerimiz var mı? Çünkü çok olağanüstü bir durum ve bizim bütün planlarımızı, programlarımızı aksatacak, altüst edecek gibi görünüyor.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kuşoğlu.

Sayın Öz…

SAKİNE ÖZ (Manisa) – Sayın Başkan ve Sayın Bakan, “Sokak düzensizliğini Meclise taşıyorsunuz.” diyen grup başkan vekilleri ve sizin, acaba, Ankara millî eğitim müdürleri tarafından sözlü olarak okul müdürlerine, Gezi Parkı direnişine katılan öğretmenlerin listesinin istenmesi duyumları vardır, bu duyumlar hakkında bilginiz var mıdır? En doğal hak olan bireysel haklarını kullanan bu kişilerin kendi arkadaşları tarafından ispiyonlanmasına zorlanması hakkında ne düşünüyorsunuz? Etik buluyor musunuz?

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Öz.

Sayın Dibek…

TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, konuşmamda Türk Hava Yolları greviyle ilgili konuya değinmiştim, ama konuşmamdan sonra basına da düşen bir haber de var, belki siz de takip ettiniz, bilemiyorum.

Türk Hava Yolları yönetiminin grevle ilgili açmış olduğu bir dava vardı, grev yasal değildir, yasadışıdır diye; o dava sonuçlanmış akşamüzeri ve mahkeme reddetmiş, yani grevin yasal olduğu yönünde.

Konuşmamda da kısaca belirtmeye çalıştım, yani Hükûmetin, bakanların tutumu grev sürecinde pek doğru değildi, hiçte hoş değildi, çünkü tamamen işverenin yanında yer almışlardı ve bir anlamda kışkırtmıştı da işvereni yani “Siz istediğinizi yapabilirsiniz, biz sizin arkanızdayız.” diye, ama gelinen süreçte şunu görüyorum: Geçtiğimiz hafta içinde, iki gün önce, çalışanlar Meclise geldi, siyasi parti ayrımı yapmaksızın herkesi dolaştılar ve aslında taleplerinin ne kadar makul olduğunu biz dâhil diğer siyasi partiler de gördük. Yani, greve gitmelerini gerektirecek çok fazla bir şey yok, tamamen işverenin tutumundan kaynaklanan bir olay var.

Ben sizden şunu öğrenmek istiyorum: Bu süreçten sonra yani mahkeme kararından sonra da siz Hükûmet olarak bu kapanan iletişim kanallarının açılması yönünde bir katkı verecek misiniz Sayın Bakan?

BAŞKAN – Sayın Dibek, teşekkür ediyorum.

Sayın Doğru…

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Ülkemizin genelinde olduğu gibi Tokat’ta da esnaf ve sanatkârlar, Maliye, BAĞ-KUR, kooperatif borçlarını yapılandırmış olmalarına rağmen ödeyememekte ve temerrüt faiziyle karşı karşıya kalmaktadırlar. Bu da iş yerlerinin kapatılmasına, işsiz kalmalarına sebep olacaktır. Borçlarını ödeyemeyen ve icralara düşen esnaf ve sanatkârlarla ilgili önümüzdeki zamanda bir  iyileştirme veya bir yapılanma yapılacak mıdır?

İkinci sorum: Esnafın yıllardan beri beklediği hipermarketler ve süpermarketlerle ilgili kanuni düzenleme yani yeni bir perakende yasasıyla ilgili bir çalışma yapılmakta mıdır, böyle bir kanun düşünülmekte midir?

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Doğru.

Sayın Günal…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, sorularımı tekrar ediyorum ki kayda girsin diye: Faiz lobisi kimdir? Böyle bir şey var mı? İçeri de mi, dışarıda mı?

Bir de Sayın Başbakan “Biz herkesin ne yaptığını biliyoruz.” diyor ve tehdit ediyor “Göreceksiniz.” diye, bize de söylesin de bizde öğrenelim. Başbakanın görevi bunları bulup ortaya çıkarmak ve tahkikat yapmaktır. Aksi takdirde, görevi ihmal etmiş olmuyor mu diyor, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Bakanım, buyursunlar.

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Evet, teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle kira sertifikalarıyla ilgili soruya cevap vereyim.

Biliyorsunuz, şu ana kadar yurt içinde 2, yurt dışında da 1 kira sertifikası ihracı Hazine Müsteşarlığımız tarafından yapıldı. Bunlar oldukça başarılı oldu, çok yüksek miktarda talep geldi ve bu yıl içinde de yılın ikinci yarısında tekrar bir ihraç için hazırlık var ama bunun yanında, piyasadan talep geldiği zaman, istek geldiği zaman da o gelecek talepler doğrultusunda da yeni ihraçlar her zaman için değerlendirilebilecek.

Bugün itibarıyla faizsiz finans sektörünün dünyada büyüklüğü 1 trilyon 300 milyar dolara ulaşmış durumda. Türkiye belki katılım bankacılığıyla bu sistem içerisinde yer almıştır ama kira sertifikası uygulamasında neredeyse on yıl gecikmeli bir başlangıcımız oldu. Belki geç başladık ama geçen sene, özellikle yurt dışına yapmış olduğumuz ihraç, yılın en iyi kira sertifikası ihracı ödülünü aldı, hem dizayn açısından hem ulaşabildiği müşteri kitlesi açısından hem de oluşan talep açısından.

Küresel piyasalarla ilgili gelişmelere gelince: Biliyorsunuz, aslında geçen ay, 22 Mayısta, Amerikan Merkez Bankası Başkanının yapmış olduğu bazı açıklamalarla beraber tüm gelişmekte olan ülkelerin piyasalarında hareketlilik başladı. Gerçi, bizim kendi içimizdeki bazı gelişmeler, kendi iç olaylarımız tam bu küresel hareketlilikle zaman olarak, takvim olarak neredeyse çakışmış oldu. Dolayısıyla, bizim piyasalardaki gelişmelerin bir kısmı yurt dışından, bir kısmı yurt içinden kaynaklandı. Fakat yurt dışındaki gelişmeler, içeriye fazla odaklandığımız için, belki biraz göz ardı edildi. Ancak, işte son birkaç gündür piyasalardaki gelişmelerin dışarıyla bağlantılı olduğu şimdi daha iyi anlaşılmakta.

Şu ana kadar baktığımızda, büyük ekonomi olan yani gelişmekte olan ülkeler içerisinde ekonomik büyüklüğe sahip olan Brezilya gibi, Rusya gibi, Hindistan gibi; biraz daha alt sıralara inecek olursak, Güney Afrika gibi, Meksika gibi pek çok gelişmekte olan ülkenin piyasasında çok ciddi hareketlilik var. Yani, 22 Mayıstan bugüne kadar bu devam ediyor. Dün akşam saatlerinde yine Amerikan Merkez Bankasından gelen ilave açıklamalar da bu hareketliliği dünya genelinde artırdı. Dolayısıyla, aslında piyasalardaki hareketlilik sadece Türkiye’ye özel değil, tüm gelişmekte olan ülkelere dair bir hareketlilik. Gelişmekte olan ülkelerin para birimleri dolar karşısında değer kaybediyor; yine, gelişmekte olan ülkelerin borsa endekslerinde, hisse senedi fiyatlarında düşüş var; yine, gelişmekte olan ülkelerin faizlerinde artışlar var. Amerikan hazinesinin kendi borçlanma faizlerinde de artış var. Özellikle dün akşamki açıklamadan sonra, Amerika’nın on yıllık borçlanma faizlerinde, kendi borçlanma faizlerinde ciddi oranda yukarı doğru bir hareketlenme de olmuş durumda. Tabii, Amerika ne kadar da kriz yaşasa hâlâ dünyanın bir numaralı ekonomisi büyüklük açısından. O ekonomiyle ilgili alınacak kararlar, özellikle doların bir rezerv para oluşu ve doların dünya genelinde kullanılan bir para birimi oluşu, dolarla ilgili bir karar alındığında, Amerikan Merkez Bankası bir karar aldığında sadece o ülkeyi etkilemiyor, küresel etkileri kuşkusuz oluyor.

22 Mayıstan bu yanaki süreye baktığımızda, bahsetmiş olduğum ülkelerde hareketlilik çok yoğun ve sadece Brezilya’ya baktığımızda, son iki hafta içerisinde Brezilya Merkez Bankası 10 milyar doların üzerinde, rezervinden dolar satmak zorunda kaldı kendi kur piyasasını, döviz piyasasını biraz kontrol altına alabilmekle alakalı. Dolayısıyla, bu hareket beklenmeyen  bir hareket değildi. Bunu ben yaklaşık iki üç ay önce… Hatta epey basında da yazıldı, çizildi, o günkü kayıtlara da bakarsanız görürsünüz yani, bu Amerikan Merkez Bankasının, arkasından Avrupa Merkez Bankasının ve nihayetinde, belki hemen değil ama bir süre sonra da Japon Merkez Bankasının para politikalarında değişiklik olacağı, bu genişlemeci para politikalarını, önce genişleme hızını düşürecekleri, sonra durduracakları ve bir süre sonra da geri çekmeye başlayacakları bir sürpriz değil. Bunun sadece zamanlaması bilinmiyordu, zamanlamasının ne zaman olacağı hakkında kendilerinin de bir fikri yoktu. Buna dikkat edilmesi gerektiğini, bunun er ya da geç başlayacağını ve bu hareketlere herkesin hazır olması gerektiğini ben zaten zamanında, bundan iki üç ay önce söylemiştim, dile getirmiştim. Dolayısıyla, bu, er ya da geç olacak bir hareketti ama Türkiye ekonomisinin temellerine baktığımızda, gerçekten güçlü bir kamu maliye yapımız var. Öte yandan, bankacılık sistemimizin bilanço yapısı çok çok güçlü. Dolayısıyla, bir yandan piyasadaki otomatik dengeleyiciler, bir yandan da ilgili kuruluşlarımızın daha aktif bir şekilde alacağı tedbirlerle bu piyasa hareketleri de takip edilecektir, yönetilecektir.

Öte yandan, Türk Hava Yollarıyla ilgili soruya gelince, biliyorsunuz, Türk Hava Yolları yüzde 51’i halka açık, yüzde 49’u da hazineye ait bir şirkettir ve şu anda dünyada 99 ülkeye uçuş yapan bir hava yoludur. Bu açıdan da dünyada birinci sıradadır. Gerçekten de çok başarılı bir performans ortaya koymaktadır, hem hizmet kalitesi açısından hem de hızla genişleyen hizmet ağı ve hızla genişleyen transit yolcu açısından baktığımızda.

Ve yine, Türk Hava Yolları aynı zamanda özel hava yollarımızla da beraber gelişmektedir. Bugün özel hava yolları da artık Türkiye’de çok çok etkili olmaya başlamıştır, pazar payı hızlı yükselmiştir özel hava yollarının ve onların da uçak siparişlerine baktığınızda, network’üne baktığınızda gerçekten havacılık sektörümüz ekonomik büyümemize paralel bir şekilde çok güzel bir gelişme sergilemektedir.

Havacılık sektörü, sivil hava taşımacılığı, hele hele Türkiye gibi gelişen bir ülkede ekonominin tüm aktörlerini ilgilendirmektedir. Dolayısıyla, Türk Hava Yolları gibi bir şirketin, değil birkaç gün, birkaç saat dahi çalışmaması, uçuşların aksamasının ekonomimiz üzerinde ve diğer sektörler üzerinde çok ciddi olumsuz etkileri olur, bunun da farkında olmamız lazım, çok ciddi mağduriyetlere sebep olabilir. Dolayısıyla, bizim arzumuz, tabii ki, Türk Hava Yollarında yani grev gibi yanlış bir yöntem değil, yönetimle çalışanların bir şekilde konuşarak, uzlaşarak kendi aralarında bu meseleyi çözmeleridir. Yoksa biz Hükûmet olarak sadece Türk Hava Yollarının kendisi açısından değil tüm ekonomik yapımız ve ilgili tüm sektörler açısından grevi oldukça sakıncalı görmekteyiz. Her ne kadar genel anlamda grev yasal bir hak da olsa Türk Hava Yolları özelinde baktığımızda bunun uzlaşılarak, konuşularak çözülmesinde biz büyük fayda görüyoruz.

Esnafımızın borçlarını ödeyememesi durumunda ne yapılacağıyla alakalı, biliyorsunuz Halk Bankamızın, borçlarını ödemekte zorluk çeken esnaflarımızla ilgili zaten genel anlamda bir kolaylık göstermesi söz konusu. Herhangi bir kanuna gerek olmadan, herhangi bir düzenlemeye gerek olmadan, Yönetim Kurulu kararıyla, borcunu ödemekte zorluk çeken esnafımıza zaten münferiden kolaylıklar sağlanıyor. Aynı zamanda, Türkiye'nin herhangi bir yerinde sel gibi ya da kuraklık gibi farklı zorluklar, beklenmeyen şartlar oluştuğunda da biz bir yandan sosyal güvenlik primlerinin ödenmesinin ertelenmesi gibi, vergi borçlarının ödenmesinin ertelenmesi gibi yine münferiden bölge bazında uygulamaları yapıyoruz ama Türkiye geneline yaygın bir uygulama o konularda bugün için gündemimizde yok. Problem yaşayan bölgelere, şehirlere, ilçelere özel uygulamaları zaten fiilen yapmaktayız.

Perakende yasasıyla alakalı, Gümrük ve Ticaret Bakanlığımızın elinde bir hazırlık var. Bu hazırlık üzerinde gerekli düzenlemeler yapıldıktan sonra, rafine edildikten sonra -tabii, bu dönem artık Meclis kapanmak üzere, artık yavaş yavaş çalışma haftalarının sonuna doğru geliyoruz- bu dönem içerisinde her ne kadar zor görünse de bundan sonraki dönemde eğer takvim müsait olursa, gündem müsait olursa bu yasal düzenlemenin ele alınabileceğini düşünüyorum.

Yine Sayın Günal’ın sorusuna gelince… Bu, aslında daha önce Plan ve Bütçe Komisyonunda sorulmuştu, ben de cevabını vermiştim, Sayın Günal da Plan ve Bütçe Komisyonu üyemiz ama burada tekrar etmekte fayda var. “Faiz lobisi kimdir?” dendiğinde… Tabii, çok farklı çevrelerden, çok farklı sektörlerden, farklı kesimlerden olabilir ama nedir bunun özelliği? “Faizlerin yüksek olmasından, faizlerin yüksekliğinden istifade edenler” gibi bir tanım rahatlıkla yapabiliriz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakanım.

Sayın Vural, bir sorunuz var, buyurun.

SAKİNE ÖZ (Manisa) – Sayın Bakanım, soruma cevap vermediniz.

BAŞKAN – Sayın Öz, bir saniye…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Bakan, Yunus Emre… Biliyorsunuz, orada bir yangın oldu, 837 iş yeri yandı. Ziyaret ettiler bugün. Özellikle bu zararların giderilmesi konusunda bir 5 bin lira yardım yapılmış ama… Bu, bir iş merkezinin yanışı hatırlarsanız.

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Nerede?

OKTAY VURAL (İzmir) – Ankara’da, Ulus’ta.

Uzun vadeli bir kredi sözü verilmişti ama bu konuda hiçbir ilerleme olmadı, esnaf zor durumda. Yerleri yapıldığı zaman nasıl eşyalarını koyacaklar? Bu konuyu dile getirmemi istediler. Bu vesileyle bunu size arz etmek istedim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Bakanım, buyurun.

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Öncelikle, Sayın Öz’ün sorusuna cevap vermedim çünkü bu tamamen benim ilgi alanımın dışındaki bir konu. Belki ilgili bakanlığımız buradayken onlara yöneltmenizde fayda var diye düşünüyorum.

SAKİNE ÖZ (Manisa) – Olabilir ama Hükûmettensiniz.

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Ya da ilgili bakanımızdan artık yazılı olarak cevabı alıp size iletiriz ancak öyle bir çözüm olabilir. Yoksa tamamen bilmediğimiz bir konu.

SAKİNE ÖZ (Manisa) – Böyle bir şey olduğunu kabul ediyorsunuz yani.

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Şimdi, bu bahsettiğiniz konuyla gelince, bu konuyla ilgili başta Ankara Ticaret Odamız olmak üzere, Ankara Büyükşehir Belediyemiz olmak üzere ve özellikle KOSGEB ve KOSGEB’den sorumlu Bakanımız –Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanımız- olmak üzere konuyla yakında ilgileniyorlar idi ve benim bildiğim kadarıyla da hem bu zararlar için hem finansman için bir çaba KOSGEB imkânları bünyesinde ve aynı zamanda da bizim Başbakanlıkta bir yeni birimimiz var -şimdi yeni kurulduğu için birimin adını tam hatırlamakta zorluk çekiyorum ama- bu tür, acil ortaya çıkan sorunların çözümünde devreye girecek bir birim, AFAD. AFAD’ın da konuyla zamanında ilgilendiğini biliyorum ama sonucunu açıkçası bugün itibarıyla bilmiyorum. Sonucuyla alakalı da bir bakalım, durum nedir, öğrenelim kendilerinden.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

27’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

28’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

29’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

30’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

31’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

32’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

33’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

34’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

35’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

36’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

37’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

38’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

39’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

40’ıncı maddeye bağlı (1)’inci fıkra üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısının 40 ıncı maddesinin 1. ve 2. fıkralarının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

            Oktay Vural                            Necati Özensoy                        Mehmet Günal

                 İzmir                                         Bursa                                     Antalya

              Alim Işık                                  Emin Çınar                             Bülent Belen

               Kütahya                                   Kastamonu                                Tekirdağ

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sayın Işık.

BAŞKAN – Alim Işık, Kütahya.

Buyurun Sayın Işık. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 473 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 40’ıncı maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge hakkında söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Önergemiz, bu maddede yer alan BDDK Yönetim Kurulu üyelerinin sayılarının artırılmasıyla ilgili düzenlemenin madde metninden çıkartılmasını öngörmektedir. 3 olan sayının 5’e çıkartılmasının bir gerekçesi olması lazım. Bugüne kadar, BDDK, acaba bu 3 kişiyle bu bankaları denetlemekte ne tür sıkıntılar çekti, neden bu ihtiyaç doğdu, bununla ilgili ciddi bir açıklamanın olmadığı bilinmektedir. Anlaşılan odur ki Hükûmetin giderayak yine birkaç yandaşa ve buna bağlı olarak birkaç koltuğa ihtiyacı bulunmaktadır, bu düzenleme bu nedenle vicdanları sızlatmaktadır. Bu önergenin bu anlamda makul bir önerge olduğunu düşünüyorum.

Diğer taraftan, Sayın Bakan tabii daha önce bu konuda vermiş olduğumuz soru önergelerini ciddiyetle cevaplayan birisi, kendisine teşekkür ediyorum. Merkez Bankasının bugüne kadar yapmış olduğu para basım işlemlerinde, bugün hâlâ Türkiye’de ekonominin çevrilmesinde kullanılan toplam para arzının 60 milyar TL üzerinde olduğunu bildirmiştir, hatta bunların banknot ve madenî para olarak dağılımları da ayrı ayrı dökümlü bir şekilde verildi. Ancak, aynı şekilde, Sayın Bakanın ifadeleriyle bu parayla döndürülen ekonomik büyüklüğün de mevcut para miktarının 15 katından fazla olduğu yani 900 milyar TL’lik bir borç stokuyla bu ekonominin döndürülmeye çalışıldığı da resmî kayıtlarda ifade edilmektedir.

Şimdi, bu, özellikle son dönemde esnafın, emeklinin, genç işsizlerin giderek arttığı ve her geçen gün sıkıntıların daha da büyüdüğü bir dönemde ekonomiye kaynak yaratma çalışmalarından birisi olan bu kanun tasarısında da beklentimiz hiç olmazsa kara paranın veya bu kara para oluşumuna yönelik faaliyetlerin kontrol altına alınabilmesidir. Ancak, düzenlemelerde bunu garantileyecek bir hükmün yer almadığı da maalesef tasarının eksikliklerinden birisidir.

Özellikle son dönemde Türkiye genelinde meydana gelen sosyal olaylarla ilgilenen kamuoyu bu süreçte… Doğu ve güneydoğu illerinde, yaklaşık 20’ye yakın ilde KCK’nın resmen haraç kestiği ve vergi topladığı iddiaları maalesef Hükûmet tarafından bugüne kadar cevaplandırılamamıştır. Bu vergi toplama işini, Hükûmetin tüm olaylara polis gücüyle müdahale etmesine rağmen eğer o bölgede bir paralel yapılanma elini kolunu sallaya sallaya gerçekleştirebiliyor ise bu ülkenin ekonomisinden bu ülkenin normal vatandaşlarının endişe etmesi son derece haklıdır ve yerindedir.

Sayın Bakan, özellikle bu KCK’nın güneydoğuda topladığı haraç işini bir açıklamanız lazım. Bugüne kadar Hükûmetiniz bu konunun engellenmesiyle ilgili hangi tedbirleri aldı? Bu amaçla hangi şirketler hakkında nasıl bir işlem yürüttü ve ne sonuçlara ulaştı? Hangi şirketler bugüne kadar PKK’ya haraç olarak veya vergi olarak, bilerek ya da bilmeyerek ülkenin kaynaklarından ne kadar aktardı? Bununla ilgili kontrolü nasıl sağladınız, şimdiye kadar ne yaptınız?

Özellikle bir kez daha duyuruyorum: Yüksekova’daki Esendere Sınır Kapısı’nda bu devletin resmî müfettişlerinin raporlarına rağmen, bu raporlar ilgili bakanlıklara ve Başbakanlığa iletilmiş olmasına rağmen, orada PKK terör örgütü tarafından şirketlerden kesilen haraçların miktarının oldukça büyüdüğü -hatta medyaya da yansıdı- 400 milyon doların üzerinde bir haksız kazanç elde edildiği iddiaları ve müfettiş raporlarında bu sınır kapısının geçici olarak kapatılması gerektiği defalarca Hükûmetinize bildirilmesine rağmen, son üç yıldır bu konuda hiçbir gelişmenin olmamış olmasını da esefle karşıladığımı ifade ediyorum, bir kez daha bu konuyu size de hatırlatmayı görev biliyorum.

Önergemize desteğinizi bekliyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Işık.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Madde 40’a bağlı (1)’inci fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Madde 40’a bağlı (2)’nci fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Madde 40’a bağlı (3)’üncü fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Madde 40’a bağlı (4)’üncü fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Madde 41’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici madde 1 üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısının Geçici 1. Maddesinin başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Mehmet Günal                          Necati Özensoy                          Oktay Vural

               Antalya                                       Bursa                                       İzmir

                                   Bülent Belen                               Emin Çınar

                                      Tekirdağ                                  Kastamonu

Yönetmeliklerin Hazırlanması

Geçici Madde 1- (1) Bu kanunda öngörülen yönetmelikler bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren altı ay içinde hazırlanarak yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Gerekçe lütfen.

BAŞKAN – Gerekçe lütfen.

Gerekçe:

Kanunda birden fazla yönetmelik hazırlanması öngörüldüğünden başlığın değiştirilmesi gerekmektedir. Ayrıca, finansal sistemin önemi açısından yönetmeliklerin kısa sürede hazırlanması için 1 yıllık süre 6 aya düşürülmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Geçici 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Geçici 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 42’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 43’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde 43 kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, ikinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır. Tasarının görüşmeleri tamamlanmıştır bu şekilde.

Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Tasarının tümü kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Hayırlı ve uğurlu olsun.

5’inci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Romanya Hükümeti Arasında Avrupa İşleri Konusunda Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Romanya Hükümeti Arasında Avrupa İşleri Konusunda Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/681) (S. Sayısı: 429)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

6’ncı sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Yemen Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kalkınma İşbirliğine Yönelik Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Yemen Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kalkınma İşbirliğine Yönelik Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/491) (S. Sayısı: 290)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Sayın milletvekilleri, sözlü soru önergeleriyle, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek üzere 25 Haziran 2013 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati: 18.39