DÖNEM: 24 CİLT:
54 YASAMA
YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
123’üncü
Birleşim
20 Haziran 2013 Perşembe
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve
kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar
tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Ağrı
Milletvekili Ekrem Çelebi’nin, Ağrı’nın sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Mersin’in sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Ağrı
Milletvekili Halil Aksoy’un, cezaevlerinde yaşanan sorunlara ilişkin gündem
dışı konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, Gezi Parkı eylemleri sırasında gözaltına
alınanlara yapılan uygulamalarla ilgili iddialara ve yetkililerin gerekli
soruşturmayı başlatıp başlatmayacaklarını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
2.- Bursa Milletvekili
İlhan Demiröz’ün, Bursa Yıldırım’da bulunan Polis Kolejinin neden kapatıldığını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
3.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat ili Reşadiye ilçesindeki şoför esnafının
sorunlarına ilişkin açıklaması
4.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Diyarbakır’da
düzenlenen Kuzey Kürdistan Birlik ve Çözüm Konferansı’nda dile getirilen
taleplere, çözüm ve barış sürecinin Türkiye’yi dağıtma süreci olduğuna ilişkin
açıklaması
5.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, AKP’nin Gezi Parkı’nda yaşanan olaylardan ders
almadığını, gereken çıkarımları yapmadığını her fırsatta gördüklerine ve
kabinede olan bitenleri bilmeye halkın hakkının olduğuna ilişkin açıklaması
6.- Osmaniye
Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, Hükûmetin “çözüm süreci” adını verdiği
ihanet ve çözülme sürecine ilişkin açıklaması
7.- Manisa
Milletvekili Selçuk Özdağ’ın, 11’inci Türkçe Olimpiyatları’na ilişkin
açıklaması
8.- Kocaeli
Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan’ın, Sağlık Bakanının Gezi Parkı olaylarında
yaralanan insanlara yardım eden hekimler hakkında inceleme ve soruşturma
başlatmasına ilişkin açıklaması
9.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Gezi Parkı olaylarından
sonra bu konuda bir açıklama yapmak için Ankara Büyükşehir Belediyesi önünde
toplanan memurlara karşı Ankara Büyükşehir Belediye Başkanının tutumunu
kınadığına ilişkin açıklaması
10.- Giresun
Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu’nun, Giresun’un Doğankent ilçesi Oyraca köyünde HES çalışmalarından sonra meydana gelen
susuzluğa ilişkin açıklaması
11.- Ordu
Milletvekili İhsan Şener’in, Ordu ilinin Fatsa, Korgan, Aybastı, Kabataş,
Gölköy ve Çatalpınar ilçelerinde meydana gelen sel felaketine ilişkin açıklaması
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Duyurular
1.- TBMM
Başkanlığı için gösterilecek adaylarla ilgili Başkanlık duyurusu
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili İhsan Özkes ve 23 milletvekilinin,
camilerin siyasete alet edildiği iddialarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/672)
2.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 23 milletvekilinin, Mersin Akkuyu’da
kurulması planlanan nükleer güç santralinin bölgeye ve insan sağlığına
zararlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/673)
3.- İstanbul
Milletvekili Ali Özgündüz ve 25 milletvekilinin, kamu alımlarında ve ihale
sisteminde yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/674)
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- CHP Grubunun,
Muğla Milletvekili Nurettin Demir ve 22 milletvekili tarafından Muğla’nın Milas
ilçesi Güllük beldesinde meydana gelen işçi ölümleri sonrasında firmanın
faaliyetine devam etmesine neden izin verildiğinin, ölümlere neden olan mevzuat
aykırılıklarının tespiti ve Türkiye genelinde yaşanan iş kazalarının
nedenlerinin araştırılması amacıyla 20/6/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel
Kurulun 20 Haziran 2013 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı:
156)
2.- Devlet Sırrı
Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları
(1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Orta Asya ve
Kafkaslar Bölgesel Balıkçılık ve Su Ürünleri Yetiştiriciliği Komisyonu
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Tarım,
Orman ve Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu
Raporları (1/498) (S. Sayısı: 173)
4.- Ödeme ve
Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para
Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/780)
(S. Sayısı: 473)
5.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Romanya Hükümeti Arasında Avrupa İşleri Konusunda
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/681) (S. Sayısı: 429)
6.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Yemen Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kalkınma
İşbirliğine Yönelik Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/491) (S. Sayısı: 290)
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal’ın, Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın görüşülen kanun
tasarısının 8’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşma sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal’ın, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın
görüşülen kanun tasarısının 18’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşma sırasında AK PARTİ Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
IX.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, İzmir’e yönelik proje ve yatırımlara
ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı (7/23315)
2.- İzmir
Milletvekili Erdal Aksünger’in, yasal veya yasa dışı
yollarla kişilerin dinlenip izlenmesini sağlayan araç ve ekipmanların ithaline
ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/23406)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 14.03’te açılarak sekiz oturum yaptı.
Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar, Zonguldak ilinin düşman
işgalinden kurtuluşunun 92’nci yıl dönümüne,
Afyonkarahisar Milletvekili Kemalettin Yılmaz, tarım ve
hayvancılığın sorunlarına ve çözüm önerilerine,
İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Balıkesir Milletvekili Namık Havutça’nın
Gönen Çayı kirliliğinin sebep olduğu sağlık sorunlarına ve Taksim Gezi Parkı
olaylarına ilişkin gündem dışı konuşmasına Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu
cevap verdi.
Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk, Zonguldak ilinin düşman
işgalinden kurtuluşunun 92’nci yıl dönümüne,
Balıkesir Milletvekili Mehmet Cemal Öztaylan,
Gönen Çayı kirliliğinin sebep olduğu sorunlara,
Tokat Milletvekili Reşat Doğru, iş yerlerinde iş yeri hekimi ve iş
yeri güvenliği uzmanı bulundurma ve çalıştırma şartına,
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri, MOSSAD Başkanının Türkiye'de
yaptığı görüşmelere,
İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt, Haydarpaşa Garı ve Liman
Dönüşüm Projesi’ne,
Bursa Milletvekili Aykan Erdemir, Başbakandan, polisin çalışma
koşullarının iyileştirilmesini, sendikal haklarının tanınmasını ve özlük
haklarının güvence altına alınmasını beklediklerine,
Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ, edebiyatçı Peyami Safa’nın
ölümünün 52’nci yıl dönümüne,
Muğla Milletvekili Nurettin Demir, Milas Güllük’te
Tepe-Akfen Su ve Kanalizasyon İşletmesinde metan gazı
zehirlenmesinden dolayı 7 kişinin vefat etmesine,
Bursa Milletvekili İlhan Demiröz, Bursa İnegöl Tüfekçikonak
köyü sınırları içerisinde hidroelektrik santrali yapımı çalışmalarına ve
yaşanan sorunlara,
Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan, Tunceli ilinde Peri Suyu
üzerindeki baraj ve 9 HES projesinden biri olan Tatar Barajı’nın altında kalan
bölümde hiç su kalmadığına ve ilgilileri göreve çağırdığına,
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı, Başbakanın yaptığı bazı
açıklamalara,
Tunceli Milletvekili Kamer Genç, polisin içinde El Kaide’den,
Müslüman Kardeşler’den ve Libya’dan getirilip de
Türkiye’de eğitilen kişiler olup olmadığını öğrenmek istediğine,
İstanbul Milletvekili Osman Aşkın Bak, Mersin’de düzenlenecek olan
17’nci Akdeniz Oyunlarına,
Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz,
Taksim Gezi Parkı olayları nedeniyle insanların gözaltına alınmasına ve
Cumhuriyet Halk Partisinin kapatılmasına kadar gidecek bir tehditle karşı
karşıya bulunulduğuna,
İlişkin birer açıklamada bulundular.
Kastamonu Milletvekili Emin Çınar ve 20 milletvekilinin, Kastamonu
ilindeki esnaf ve sanatkârların sorunlarının (10/669),
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 20
milletvekilinin, Adıyaman'da Alevi yurttaşların evlerinin kapılarının
işaretlendiği iddialarının (10/670),
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek ve 21 milletvekilinin, Maliye
Bakanlığında çalışan emekçilerin sorunlarının (10/671),
Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine
sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve görüşmelerinin sırası
geldiğinde yapılacağı açıklandı.
BDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler”
kısmında yer alan Uludere (Roboski) katliamının
araştırılması, sorunların tespit edilmesi ve çözüm yollarının belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergenin (10/436),
MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler”
kısmında yer alan Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve arkadaşlarının (10/164)
esas numaralı, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve arkadaşlarının (10/198) esas
numaralı, Kütahya Milletvekili Alim Işık ve arkadaşlarının (10/273) esas
numaralı, Adana Milletvekili Ali Halaman ve
arkadaşlarının (10/300) esas numaralı, Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu ve arkadaşlarının (10/446) esas numaralı küçük esnaf ve sanatkârların
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi; İstanbul
Milletvekili Celal Adan ve arkadaşlarının (10/389) esas numaralı İstanbul'daki
esnaf ve sanatkârların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi; Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan ve arkadaşlarının (10/656) esas
numaralı şoför esnafının sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi; Kastamonu Milletvekili Emin Çınar ve arkadaşlarının 21/3/2012
tarih 3812 sayı ile Kastamonu'daki esnaf ve sanatkârların sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi; Elâzığ Milletvekili
Enver Erdem ve arkadaşlarının 2/4/2012 tarih 4122 sayı ile Elâzığ ilindeki
KOBİ'ler ile küçük esnaf ve sanatkârların sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi; Mersin Milletvekili Ali Öz ve arkadaşlarının
20/2/2013 tarih 9922 sayı ile esnaf ve sanatkârların sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergelerinin Genel Kurulun 19
Haziran 2013 Çarşamba günkü birleşiminde okunmasına,
CHP Grubunun, 18/6/2013 tarihinde Mersin Milletvekili Vahap Seçer
ve 21 milletvekili tarafından kaçak akaryakıtın ekonomiye ve çevreye verdiği
zararlar ile bu sektörde yaşanan sorunların ve Suriye'de yaşanan iç karışıklığı
fırsat bilenlerin neden olduğu kaçakçılık olaylarının araştırılması amacıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin (973 sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen
diğer önergelerin önüne alınarak 19 Haziran 2013 Çarşamba günkü birleşiminde
okunmasına,
Görüşmelerinin Genel Kurulun 19 Haziran 2013 Çarşamba günkü
(bugün) birleşiminde yapılmasına ilişkin önerileri yapılan görüşmelerden sonra
kabul edilmedi.
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın, Mersin Milletvekili Vahap Seçer’in CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma
sırasında AK PARTİ Grup Başkanına,
Mersin Milletvekili Vahap Seçer, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında şahsına,
Mersin Milletvekili Vahap Seçer, Bursa Milletvekili Mustafa
Öztürk’ün CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine,
Sataşmaları nedeniyle birer konuşma yaptılar.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülmesi kabul edilen, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu’nun (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156),
2’nci sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülmesi kabul edilen, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının (1/484) (S. Sayısı: 287),
3’üncü sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, Orta Asya ve
Kafkaslar Bölgesel Balıkçılık ve Su Ürünleri Yetiştiriciliği Komisyonu
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Tarım,
Orman ve Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu
raporlarının (1/498) (S. Sayısı: 173),
Görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadığından ertelendi.
4’üncü sırasında yer alan ve İç Tüzük’ün
91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Ödeme ve
Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para
Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/780)
(S. Sayısı: 473), görüşmelerine başlanarak 6’ncı maddesine kadar kabul
edildikten sonra Komisyonun bulunmaması nedeniyle ertelendi.
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal, Manisa Milletvekili Özgür
Özel’in görüşülen kanun tasarısının 4’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşma sırasında AK PARTİ Grup Başkanına,
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında CHP
Grubuna,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal, İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebi’nin sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında şahsına,
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal, İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebi’nin sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında AK PARTİ
Grup Başkanına,
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, tekraren,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine,
Sataşmaları nedeniyle birer konuşma yaptılar.
Alınan karar gereğince, 20 Haziran 2013 Perşembe günü saat
14.00’te toplanmak üzere 23.41’de birleşime son verildi.
Mehmet SAĞLAM
Başkan
Vekili
Muhammet
Bilal MACİT Muhammet
Rıza YALÇINKAYA
İstanbul Bartın
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Tanju ÖZCAN
Bolu
Kâtip
Üye
II.- GELEN KÂĞITLAR
No: 180
20 Haziran 2013 Perşembe
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili İhsan Özkes ve 23 Milletvekilinin,
camilerin siyasete alet edildiği iddialarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/672) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.03.2012)
2.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 23 Milletvekilinin, Mersin'de kurulması planlanan
nükleer güç santralinin çevreye ve insan sağlığına etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/673) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.03.2012)
3.- İstanbul
Milletvekili Ali Özgündüz ve 25 Milletvekilinin, kamu alımlarında ve ihale
sisteminde yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/674) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.03.2012)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- Aydın
Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, Aydın’daki sağlık personeli eksikliğine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22954)
2.- Aydın
Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, YGS’ye giren bir
adayın soru kitapçığı ve cevap formunun bulunamamasından kaynaklanan
mağduriyetine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22955)
3.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, Çankırı’nın Kızılırmak ilçesinin sorunlarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22957)
4.- Gaziantep
Milletvekili Edip Semih Yalçın’ın, Gaziantep’teki üzüm yetiştiricilerinin Bağ-Kur prim kesintilerini belgelemede yaşadıkları soruna
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22959)
5.- Adana
Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın, Merkez Bankasının hissedarlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22960)
6.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, kiralama yoluyla temin edilen makam
araçlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22961)
7.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, GDO’lu pirinç
ithal edildiği iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22962)
8.- Erzurum
Milletvekili Oktay Öztürk’ün, kapıcıların TOKİ’den konut talebine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22963)
9.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, Adalet ve Kalkınma Partisi Bolvadin İlçe
Başkanlığı tarafından düzenlenen bir konferansa ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/22964)
10.- Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Ankara’nın Etimesgut
ilçesindeki yıkılma tehlikesi bulunan riskli bir binaya ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/22965)
11.- Manisa
Milletvekili Hasan Ören’in, Manisa’da Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu
Müdürlüğü kurulmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22966)
12.- Tekirdağ
Milletvekili Candan Yüceer’in, uzman jandarmaların özlük ve sosyal haklarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22967)
13.- Hatay
Milletvekili Refik Eryılmaz’ın, Suriye plakalı araçların faaliyetlerinin
durdurulduğu iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22968)
14.- Hatay
Milletvekili Hasan Akgöl’ün, Kültür ve Turizm Bakanlığında restoratör
istihdamına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22969)
15.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, bir gazetecinin iddialarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22970)
16.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Demokratik Toplum Kongresi tarafından
yayınlanan bir bildiriye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22971)
17.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, karşılıksız
çeklerin toplam tutarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22972)
18.- Uşak
Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz’ın, yabancı şirket
ve kişilere satılan mülklere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22974)
19.- İstanbul
Milletvekili Umut Oran’ın, Akil İnsanlar Heyetine karşı yapılan protestolara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22975)
20.- İstanbul
Milletvekili Celal Dinçer’in, İstanbul’da depreme hazırlık amacıyla yapılan
çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22976)
21.- Kırklareli
Milletvekili Mehmet Siyam Kesimoğlu’nun, İsrail ile Suriye konusunda istihbarat
paylaşımında bulunacağı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/22977)
22.- Samsun
Milletvekili Ahmet Haluk Koç’un, çözüm sürecine ve bir PKK mensubunun
açıklamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22978)
23.- Adana
Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın, PKK’nın çekilme sürecine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/22979)
24.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, Diyarbakır 5 Nolu Askeri
Cezaevinin İnsan Hakları Müzesi yapılması talebine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/22981)
25.- Eskişehir
Milletvekili Kazım Kurt’un, Diyanet İşleri Başkanlığının gelirlerine ve
vakıflara aktardığı gelirlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/22982)
26.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, protesto edilen
senetlerin tutarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22983)
27.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, protesto edilen
senet sayısına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22984)
28.- İstanbul
Milletvekili Ali Haydar Öner’in, yurt dışı seyahatlerine ve beraberinde
götürdüğü milletvekillerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22985)
29.- İstanbul
Milletvekili Ali Özgündüz’ün, İsrail istihbaratı ile yapılan görüşmelere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22986)
30.- Tunceli
Milletvekili Hüseyin Aygün’ün, THY’deki bazı uygulamalara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/22987)
31.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Akil İnsanlar Heyetindeki kişilerin
belirlenmesine ve Heyetin çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/22988)
32.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, İstanbul’un tarihi siluetinin bozulmaması için
yapılan çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22989)
33.- Adana
Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu’nun, Adana’da yapımı planlanan şehir hastanesi
ile ilgili çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22990)
34.- Kocaeli
Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan’ın, kamu kurumlarına personel alımı için yapılan
mülakatlar ile ilgili iddialara ve vatandaşların parti üyeliklerinin kolaylıkla
öğrenilebilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22991)
35.- Aydın
Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, terörist posterlerinin açılmasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22992)
36.- Aydın
Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, yapılacağı iddia edilen bir konferansa
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22994)
37.- Aydın
Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, koruculuk sistemi ve özel kuvvetlere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22995)
38.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, kurşunsuz benzin
fiyatına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22997)
39.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in bütçeden
aldığı paya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22999)
40.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, İstanbul’daki 1 Mayıs İşçi Bayramı
kutlamalarındaki polis müdahalelerine ve toplu taşıma seferlerinin iptal
edilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23000)
41.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, İstanbul’a yönelik proje ve
yatırımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23001)
42.- Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, bağlı kurum ve
kuruluşların sosyal tesislerine ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan)
yazılı soru önergesi (7/23004)
43.- Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, bağlı kurum ve
kuruluşlardaki personelin psikolojik taciz (mobbing)
şikayetlerine ve yapılan işlemlere ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali
Babacan) yazılı soru önergesi (7/23005)
44.- Eskişehir
Milletvekili Kazım Kurt’un, Halk Bankasının hissedarlarına ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/23006)
45.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Merkez Bankası döviz rezervi ile ilgili verilere
ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/23007)
46.- Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, bağlı kurum ve
kuruluşlardaki personelin psikolojik taciz (mobbing)
şikayetlerine ve yapılan işlemlere ilişkin Başbakan Yardımcısından (Beşir
Atalay) yazılı soru önergesi (7/23008)
47.- Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, bağlı kurum ve
kuruluşların sosyal tesislerine ilişkin Başbakan Yardımcısından (Beşir Atalay)
yazılı soru önergesi (7/23009)
48.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in, 2022 sayılı Kanun uyarınca ödenen aylıklardaki
geçiş sürecinden kaynaklanan sorunlara ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23026)
49.- İstanbul
Milletvekili Umut Oran’ın, bedelli askerlik uygulamasından elde edilen gelirin
kullanımına ve Bakanlık tarafından yürütülen bir projeye ilişkin Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/23027)
50.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, engel oranı %90 ve
üzeri olup ÖTV’siz araç alma hakkından yararlananlar ile yasa dışı olarak bu
haktan yararlanmaya çalışanlara ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/23028)
51.- Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlık
personelinin psikolojik taciz (mobbing) şikayetlerine
ve yapılan işlemlere ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23029)
52.- Muğla
Milletvekili Mehmet Erdoğan’ın, 1996 yılında gerçekleşen bir çatışmada
yaralanan bir vatandaşa gazilik unvanı verilmemesine ilişkin Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/23030)
53.- Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlığa bağlı
sosyal tesislere ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23031)
54.- Ankara
Milletvekili İzzet Çetin’in, Ankara’nın Çubuk ilçesindeki huzurevinin
kapatılacağı iddiasına ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/23032)
55.- İstanbul
Milletvekili Umut Oran’ın, şehit yakınları ve gazilerle ilgili işlemlerin
yürütülmesine ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23033)
56.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığın bir yönetmelik
değişikliğine ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23034)
57.- Diyarbakır
Milletvekili Emine Ayna’nın, huzurevleri, yaşlı bakım evleri ve rehabilitasyon
merkezlerindeki kadına yönelik şiddet vakalarına ilişkin Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/23035)
58.- Diyarbakır
Milletvekili Emine Ayna’nın, kadına karşı şiddet vakalarına ve engellenmesi
için yapılan çalışmalara ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/23036)
59.- Van
Milletvekili Nazmi Gür’ün, Van’daki kadına karşı şiddet vakalarına ve
Bakanlığın Van’a yönelik çalışmalarına ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23037)
60.- Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlığa bağlı
sosyal tesislere ilişkin Avrupa Birliği Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23038)
61.- Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlık
personelinin psikolojik taciz (mobbing) şikayetlerine
ve yapılan işlemlere ilişkin Avrupa Birliği Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23039)
62.- Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlık
personelinin psikolojik taciz (mobbing) şikayetlerine
ve yapılan işlemlere ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23040)
63.- Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlığa bağlı
sosyal tesislere ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23041)
64.- Erzurum
Milletvekili Oktay Öztürk’ün, kapıcı çalıştırma zorunluluğu ile kapıcıların
sorunlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23042)
65.- Erzurum
Milletvekili Oktay Öztürk’ün, kapıcılarla ilgili yapılan çalışmalara ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23043)
66.- Erzurum
Milletvekili Oktay Öztürk’ün, kapıcılarla ilgili yapılan çalışmalara ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23044)
67.- Tunceli Milletvekili
Hüseyin Aygün’ün, usta öğreticilere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23045)
68.- Niğde
Milletvekili Doğan Şafak’ın, Niğde’deki sigortalı kişi sayısına ilişkin Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23046)
69.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, bir vatandaşın
eksik prim üzerinden emekli olduğu iddiasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23047)
70.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, bir vatandaşın
emeklilik ikramiyesi konusunda SGK ile yaşadığı anlaşmazlığa ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23048)
71.- İstanbul
Milletvekili Celal Dinçer’in, engelli vatandaşlardan alınan katkı paylarına
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23049)
72.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, Bağ-Kur kayıtlarında
yaşandığı iddia edilen sorunlara ve ilgili mağduriyetlere ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23050)
73.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, Şanlıurfa’da Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda
2002 yılından itibaren açıktan atama yoluyla istihdam edilen personele ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23051)
74.- Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlık
personelinin psikolojik taciz (mobbing) şikayetlerine
ve yapılan işlemlere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23052)
75.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, kayıt dışı istihdama, çocuk
işçiliğine ve iş kazaları sonucunda hayatını kaybeden işçilere ilişkin Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23053)
76.- Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlığa bağlı
sosyal tesislere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23054)
77.- Bursa
Milletvekili Sena Kaleli’nin, Nilüfer Çayındaki kirliliğe ilişkin Çevre ve
Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23055)
78.- İzmir
Milletvekili Musa Çam’ın, İzmir’de çevre kirliliği yaşandığı iddia edilen bazı
bölgeler ile çevreye zararlı olduğu iddia edilen çeşitli tesislere ilişkin
Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23056)
79.- Van
Milletvekili Nazmi Gür’ün, Van Edremit TOKİ konutlarındaki arıtma tesisine
ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23057)
80.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, Hasankeyf ilçesindeki bir köyün sorunlarına ilişkin
Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23059)
81.- Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlık
personelinin psikolojik taciz (mobbing) şikayetlerine
ve yapılan işlemlere ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23060)
82.- Samsun
Milletvekili Ahmet Haluk Koç’un, lisanslı harita ve kadastro mühendislik
bürolarının kapatılması sonucu mağduriyet yaşayan kişilere ilişkin Çevre ve
Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23066)
83.- Diyarbakır
Milletvekili Emine Ayna’nın, sanayi tesislerine yönelik denetimlere ilişkin
Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23067)
84.- Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlığa bağlı
sosyal tesislere ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23068)
85.- Çanakkale
Milletvekili Mustafa Serdar Soydan’ın, Çanakkale’nin Yenice ilçesine bağlı bir
köydeki madencilik faaliyetlerinin çevresel etkilerine ilişkin Çevre ve
Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23069)
86.- Hatay
Milletvekili Adnan Şefik Çirkin’in, Patriot
bataryalarının koruma kapasitesine ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23070)
87.- Diyarbakır
Milletvekili Nursel Aydoğan’ın, Şanlıurfa’daki Süleyman Şah mülteci kampında
çıkan yangına ve kampın sağlık koşullarına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/23071)
88.- Tekirdağ
Milletvekili Emre Köprülü’nün, gizlice İsrail’e gittiği iddialarına ilişkin
Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23072)
89.- Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlığa bağlı
sosyal tesislere ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23073)
90.- Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlık
personelinin psikolojik taciz (mobbing) şikayetlerine
ve yapılan işlemlere ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23074)
91.- Gaziantep
Milletvekili Mehmet Şeker’in, yurt dışında kaçırılan ve rehin alınan Türk
vatandaşlarına ve kurtarılmaları için yapılan çalışmalara ilişkin Dışişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23075)
92.- Gaziantep
Milletvekili Edip Semih Yalçın’ın, Gaziantep’in İslahiye ilçesindeki üzüm
yetiştiricilerinin sorunlarına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/23087)
93.- İstanbul
Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, AOÇ arazileri ile
ilgili çeşitli konulara ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/23088)
94.-
Afyonkarahisar Milletvekili Kemalettin Yılmaz’ın, koyunları aşılama takvimine
ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23089)
95.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan’ın, sağlığa zararlı ilaç tespiti nedeniyle ihraç
edilemeyen tarımsal ürünlere ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/23090)
96.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, balık avı yasağı dönemine girilmesine rağmen
Batman’da balık avı yapıldığı iddiasına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23091)
97.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’daki hayvan üreticilerinin sorunlarına
ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23092)
98.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Şırnak, Muş ve Hakkâri’deki hayvan üreticilerinin
sorunlarına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23093)
99.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars, Iğdır ve Ağrı’daki hayvan üreticilerinin
sorunlarına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23094)
100.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Gümüşhane, Bayburt ve Erzurum’daki hayvan
üreticilerinin sorunlarına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/23095)
101.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2002-2012 yılları arasında yıllara
göre hayvancılık ve tarım sektörlerindeki ithalat ve ihracat verilerine ilişkin
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23096)
102.- İzmir Milletvekili
Rahmi Aşkın Türeli’nin, kiraz üreticilerinin
sorunlarına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23097)
103.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, Diyarbakır’daki buğday üreticisi çiftçilerin
sorunlarına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23098)
104.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, Diyarbakır’da Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda
2002 yılından itibaren açıktan atama yoluyla istihdam edilen personele ilişkin
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23099)
105.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, Konyalı besicilerin sorunlarına ilişkin Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23100)
106.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, ters lale çiçeğinin koruma altına alınmasına
ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23101)
107.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, gıda denetimlerine ilişkin Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23102)
108.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, bilgisayar işletmeni alımına ilişkin Gümrük ve Ticaret
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23103)
109.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, gümrük il müdürlüklerine ve Kütahya’da gümrük il
müdürlüğü açılması talebine ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23104)
110.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Ticaret İl Müdürlüğünün ihtiyaçlarına
ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/23105)
111.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, esnaf ve sanatkarların kullandıkları kredilere ve kredi geri
ödemelerine ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/23106)
112.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, İstanbul İl Özel İdaresi tarafından gerçekleştirilen
bir hastane inşaatı ihalesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23107)
113.- İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, İzmir ve Rize illeri özelinde KÖYDES
Projesi kapsamında yapılan çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23108)
114.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, TBMM ve bağlı
kurumlarda yaşanan hırsızlık olaylarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23109)
115.- Mersin
Milletvekili Ertuğrul Kürkcü’nün, ODTÜ’de yaşanan bir
olay ile ODTÜ’deki emniyet personeline ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23110)
116.- Hatay
Milletvekili Mehmet Ali Ediboğlu’nun, Suriye’de yaşanan olaylar bağlamında
Libya bandıralı iki gemiye ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23111)
117.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Edirne İl
İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23112)
118.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında
Diyarbakır İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan
başvurulara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23113)
119.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Denizli
İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan
başvurulara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23114)
120.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Çorum İl
İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23115)
121.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Çankırı
İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan
başvurulara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23116)
122.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Çanakkale
İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan
başvurulara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23117)
123.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Bursa İl
İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23118)
124.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Burdur İl
İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23119)
125.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Bolu İl
İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23120)
126.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Bitlis İl
İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23121)
127.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2002-2012 yılları arasında yaşanan
terör eylemlerine ve diğer yasa dışı olaylara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/23122)
128.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in, bir belediyedeki yolsuzluk iddialarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23123)
129.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Akil İnsanlar Heyetine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23124)
130.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Şavşat
ilçesine bağlı bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23125)
131.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’e bağlı bir
köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23126)
132.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, bir aile münakaşası nedeniyle
meydana gelen olayda emniyet mensuplarının iki kadını darp ettikleri
iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23127)
133.- Tunceli
Milletvekili Hüseyin Aygün’ün, bir aile münakaşası nedeniyle meydana gelen
olayda emniyet mensuplarının iki kadını darp ettikleri iddialarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23128)
134.- Kırklareli
Milletvekili Mehmet Siyam Kesimoğlu’nun, bir emniyet müdürünün görevden
alınmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23129)
135.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan’ın, Şırnak’taki Güçlükonak Karakolunda 1994 yılında
iki kişinin gözaltındayken kaybedildiği iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/23130)
136.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Elazığ İl
İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23131)
137.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Erzincan
İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan
başvurulara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23132)
138.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Erzurum
İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan
başvurulara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23133)
139.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Gaziantep
İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan
başvurulara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23134)
140.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Eskişehir
İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan
başvurulara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23135)
141.- Çorum
Milletvekili Tufan Köse’nin, Çorum’a bağlı bir köydeki heyelan riskine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23136)
142.- Samsun
Milletvekili Ahmet Haluk Koç’un, koruculara ve çözüm süreci ile birlikte
koruculuk sisteminde meydana gelebilecek sorunlara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/23137)
143.- Muğla
Milletvekili Mehmet Erdoğan’ın, Ortaca Bölge Trafik Büro Amirliğinin
kapatılacağı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23138)
144.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, bir anma törenine izin verildiği iddilarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23139)
145.- Tekirdağ
Milletvekili Bülent Belen’in, Ergene Kaymakamlığı hizmet binası için yapılan
tadilat çalışmalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23140)
146.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Kocaeli Derince Belediyesindeki yolsuzluk
iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23141)
147.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan’ın, İstanbul’da bir mezarlığın taşındığı iddiasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23142)
148.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, Mardin’in Kızıltepe ilçesinde işlendiği iddia edilen
faili meçhul cinayetlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23143)
149.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, Diyarbakır’da Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda
2002 yılından itibaren açıktan atama yoluyla istihdam edilen personele ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23144)
150.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, Mardin’de Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda 2002
yılından itibaren açıktan atama yoluyla istihdam edilen personele ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23145)
151.- Kırklareli
Milletvekili Mehmet Siyam Kesimoğlu’nun, Kırklareli’de
23 Nisan kutlamalarında Atatürk Anıtına çelenk bırakanlara ceza kesilmesine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23146)
152.- Tekirdağ
Milletvekili Emer Köprülü’nün, 21 Mart tarihinde Diyarbakır’da yaşanan
olaylarla ilgili işlem yapılmamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23147)
153.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, Kırklareli’de
23 Nisan kutlamalarında Atatürk Anıtına çelenk bırakanlara ceza kesilmesine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23148)
154.- Gaziantep
Milletvekili Ali Serindağ’ın, soruşturma izni
verilmeyen ve ön inceleme yapılması istenen belediye başkanlarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23149)
155.- İstanbul
Milletvekili Binnaz Toprak’ın, Afyonkarahisar ve Isparta’daki alkol kullanım ve
satış yasaklarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23150)
156.- İstanbul
Milletvekili Binnaz Toprak’ın, Afyonkarahisar Belediyesinin bir uygulamasına ve
ayrımcılık iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23151)
157.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin ili Şavşat
ilçesindeki bir köyün sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23152)
158.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Borçka
ilçesine bağlı çevre köyler arasındaki kara yolu sorununa ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23153)
159.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’e bağlı bir
köyün sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23154)
160.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars’ın toplu taşıma ihtiyacına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23155)
161.- İstanbul
Milletvekili Umut Oran’ın, şehit yakınları ve gazilerle ilgili işlemlerin
yürütülmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23156)
162.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’e bağlı bir
köyün yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23157)
163.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin ili Şavşat
ilçesine bağlı bir köyün çeşitli sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/23158)
164.- Bolu
Milletvekili Tanju Özcan’ın, Bolu Belediyesindeki bir uygulamadan kaynaklanan
sorunlara ve belediyedeki rüşvet iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/23159)
165.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, 1 Mayıs İşçi Bayramı kutlamalarındaki polis
müdahalelerine ve kullanılan su ve kimyasal maddelere ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23160)
166.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 1 Mayıs İşçi Bayramı
kutlamalarındaki polis müdahalelerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23161)
167.- İstanbul
Milletvekili Celal Dinçer’in, görevde yükselme sınavı ile ilgili iddialara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23162)
168.- Bursa
Milletvekili Turhan Tayan’ın, Bursa’daki katı atık toplama ve imha merkezi ile
ilgili sorunlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23163)
169.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in, yeni büyükşehir olan illerde esnafa yönelik
düzenlemeler ile ilgili geçiş sürecine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23164)
170.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2002-2013 yılları arasında
yabancılara satılan arazilere ve bazı ekonomik verilere ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23166)
171.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, Mardin’de Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda 2002
yılından itibaren açıktan atama yoluyla istihdam edilen personele ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/23168)
172.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, Erzurum’da Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda
2002 yılından itibaren açıktan atama yoluyla istihdam edilen personele ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/23169)
173.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, Diyarbakır’da Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda
2002 yılından itibaren açıktan atama yoluyla istihdam edilen personele ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/23170)
174.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, akaryakıt tüketiminden alınan vergilere ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/23171)
175.- Antalya
Milletvekili Gürkut Acar’ın, eğitim kurumlarında
Kutlu Doğum Haftası ile ilgili etkinlik düzenlenmesi konusunda karar alınıp
alınmadığına ve eğitimciler hakkındaki idari işlemlere ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23172)
176.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, Kadıköy’deki bir okulda yeni eğitim
sistemine geçişten kaynaklanan sorunlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/23173)
177.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, İstanbul’un Üsküdar ilçesinde imam hatip
okuluna dönüştürülen okullara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23174)
178.- Eskişehir
Milletvekili Ruhsar Demirel’in, imam hatip liselerinden, üniversitelerin
ilahiyat bölümlerinden mezun olanların sayısı ile Diyanet İşleri Başkanlığına
ayrılan personel kontenjanına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23175)
179.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, öğretmenlerin yer değiştirme süreci ile okul
dönüşümlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23176)
180.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, okuma alışkanlığının artırılması yönünde
yapılan çalışmalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23177)
181.- Kırklareli
Milletvekili Mehmet Siyam Kesimoğlu’nun, Kırklareli’de
bir derneğin faaliyetlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23178)
182.- Bingöl
Milletvekili İdris Baluken’in, yabancı dil
sınavlarında yapılan değişikliklere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23179)
183.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, Erzurum’un Hınıs ilçesine Anadolu lisesi ve pansiyon
yapılmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23180)
184.- Muğla
Milletvekili Ömer Süha Aldan’ın, Talim Terbiye
Kurulunda görevlendirilen öğretmenlere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/23181)
185.- İstanbul
Milletvekili Ali Özgündüz’ün, İstanbul’un Büyükçekmece ilçesinde bazı okullarda
iktidar partisinin toplantılarının yapıldığı iddialarına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23182)
186.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, İstanbul’un Üsküdar ilçesindeki okullarda öğrenim
gören öğrencilere yönelik bir bilgi yarışmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/23183)
187.- Antalya
Milletvekili Gürkut Acar’ın, Antalya Kültür ve Eğitim
Vakfının üniversite kurmak amacıyla YÖK’e yaptığı başvurunun sonuçlanmamasına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23184)
188.- İstanbul
Milletvekili Celal Dinçer’in, İçişleri Bakanlığı görevde yükselme sınavı ile
ilgili iddialara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23185)
189.- İzmir
Milletvekili Musa Çam’ın, Yükseköğretim Kurulu Kanun Tasarı Taslağı
çalışmalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23186)
190.- Denizli
Milletvekili İlhan Cihaner’in, KPSS 10 puanıyla
kadroya geçirilen sözleşmeli öğretmenlerin yaşadıkları mağduriyete ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23187)
191.- Trabzon
Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu’nun, bedelli askerlik uygulamasından elde
edilen gelirin kullanımına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23188)
192.- İstanbul
Milletvekili Umut Oran’ın, askeri harekat sırasında yaralanan bir erin gazi
sayılmamasından kaynaklanan mağduriyetine ilişkin Milli Savunma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/23189)
193.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, İsrail’in Mavi Marmara olayı için özür
dilemesinin ardından Türkiye ile İsrail arasında askeri alanda yaşandığı iddia
edilen bazı gelişmelere ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23191)
194.- Muğla
Milletvekili Nurettin Demir’in, yargı kararı olmadan TSK’dan ilişiği
kesilenlerin mağduriyetine ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23192)
195.- İzmir
Milletvekili Aytun Çıray’ın, uzman jandarma
kadrolarına ve özlük haklarına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23193)
196.- Manisa
Milletvekili Sakine Öz’ün, uzman jandarmaların özlük haklarına ilişkin Milli
Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/23194)
197.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, Elazığ’da askerlik yapan bir vatandaşın ölümüne
ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/23195)
198.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, İzmir Astsubay Orduevinde intihar ettiği iddia
edilen bir askerin dilekçesi ve Orduevi ile ilgili iddialara ilişkin Milli
Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/23196)
199.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, Mardin’de jandarma komutanı olarak görev yapmış bir
kişiye ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/23197)
200.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, Çankırı’daki bir kara yolu üzerindeki
elektrik direklerinin meydana getirdiği tehlikeye ilişkin Ulaştırma, Denizcilik
ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/23226)
201.- İstanbul
Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, Uluslararası
Denizcilik Örgütü tarafından yayınlanan bir derginin kapağındaki resme ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/23227)
202.- İstanbul
Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, 4G/LTE
teknolojisiyle ilgili altyapı çalışmalarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/23228)
203.- İstanbul
Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, İstanbul’da meydana
gelen bir deniz kazası ve denizde arama kurtarma ile ilgili çeşitli konulara
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23229)
204.- İstanbul
Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, Kıyı Emniyeti Genel
Müdürlüğü tarafından yapılan deniz aracı alımı ihalelerine ilişkin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/23230)
205.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, OGS’den HGS’ye geçiş sürecinde vatandaşların yaşadığı mağduriyete
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23231)
206.- Ankara
Milletvekili İzzet Çetin’in, Başkentray Projesine
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23232)
207.- Ankara
Milletvekili İzzet Çetin’in, TCDD Genel Müdürlüğü, Genel Müdürün oğlu ve TCDD
Genel Müdür Yardımcıları ile ilgili çeşitli iddialara ilişkin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/23233)
208.- İstanbul
Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun, otoyol, devlet yolu ve il yollarına ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/23234)
209.- Bingöl
Milletvekili İdris Baluken’in, Bingöl’ü diğer illere
bağlayan şehirler arası yolların yapımı konusundaki çalışmalara ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/23235)
210.- Samsun
Milletvekili Ahmet Haluk Koç’un, Ankara-Samsun yüksek hızlı tren hattı
çalışmalarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı
soru önergesi (7/23236)
211.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, Ankara-İstanbul YHT Projesi kapsamındaki çalışmalara
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23237)
212.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, Erzurum’un Hınıs ilçesindeki bir köyün ulaşım
sorununa ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23238)
213.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, Manisa-İzmir-Turgutlu ayrımı yol çalışmalarına
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23239)
214.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, Kula-Salihli yolundaki çalışmalara ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/23240)
215.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, şehirler arası yolcu taşımacılığı sektörünün
sorunlarına ve sektöre yönelik desteklere ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/23241)
216.- Muğla
Milletvekili Ömer Süha Aldan’ın, yurt içi eşya
taşımacılığındaki K yetki belgeleri ile ilgili uygulamalardan kaynaklanan
sorunlara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23242)
217.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, İstanbul’un Şile ilçesindeki tarihi bir
mekanın korunmasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23244)
218.- Yalova Milletvekili
Muharrem İnce’nin, sarf ettiği bir söze ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/23249)
219.- Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, PKK tarafından
kaçırılan vatandaşların kurtarılmasına ve PKK ile görüşme sürecine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23251)
220.- İstanbul
Milletvekili Umut Oran’ın, Taksim Meydanı Projesi ile ilgili bir açıklamasına
ve İstanbul’da yürütülen projelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/23252)
221.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, varlık barışı çalışmalarına ilişkin Başbakan
Yardım-cısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi
(7/23253)
222.- Giresun
Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu’nun, gıda güvenliği konusundaki
çalışmalara, gıda denetimlerine ve gıda mühendisi istihdamına ilişkin Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23256)
223.- Çanakkale
Milletvekili Ali Sarıbaş’ın, Çanakkale’deki anma törenlerinde Özgür Suriye
Ordusunu temsil eden bayrağında göndere çekildiği iddiasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23257)
224.- Diyarbakır
Milletvekili Nursel Aydoğan’ın, Şırnak’ın Cizre ilçesinde basın toplantısı
yapan bir gruba polisin müdahalede bulunmasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/23258)
225.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel’in, Sivas’ın Kangal ilçesinde siyanürle altın arama
çalışması yapılmasına ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23259)
226.- İstanbul
Milletvekili Binnaz Toprak’ın, Amasya Valisinin bazı vatandaşlara yönelik
ayrımcı davranışlarda bulunduğu iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/23260)
227.- İstanbul
Milletvekili Binnaz Toprak’ın, Maltepe’deki bir okulda ayrımcı ifadelerin
bulunduğu kitapların öğrencilere dağıtılması ile ilgili yürütülen soruşturmaya
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23261)
228.- Tokat
Milletvekili Orhan Düzgün’ün, Emniyet Teşkilatından ihraç edilen bazı polislere
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23262)
229.- İstanbul
Milletvekili Binnaz Toprak’ın, Trabzon Ayasofya Müzesi’nin camiye
dönüştürüleceği iddiasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23263)
230.- İzmir
Milletvekili Birgül Ayman Güler’in, Atatürkçü Düşünce Toplulukları Kulüpleri
Ulusal Çalıştayının Ege Üniversitesi Rektörlüğü
tarafından ertelendiği iddialarına ve rektörlüğün bazı uygulamalarına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23264)
231.- İstanbul
Milletvekili Binnaz Toprak’ın, Maltepe’deki bir okulda ayrımcı ifadelerin
bulunduğu kitapların öğrencilere dağıtılmasına ve yürütülen soruşturmaya
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23265)
232.- Diyarbakır
Milletvekili Emine Ayna’nın, cinsel saldırı suçundan tutuklanan bir öğretmenin
önceki suçlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23266)
233.- İstanbul
Milletvekili Umut Oran’ın, bir piyade onbaşının gazi sayılmamasına ilişkin
Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/23267)
234.- Kocaeli
Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan’ın, Kocaeli’nin bazı ilçelerindeki ulaşım
sorununa ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23268)
20 Haziran 2013 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Tanju ÖZCAN
(Bolu)
BAŞKAN – Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 123’üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim. Konuşma süreleri beşer
dakikadır. Hükûmet bu konuşmalara cevap verebilir.
Gündem dışı ilk
söz, Ağrı’nın sorunları hakkında söz isteyen Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebi’ye
aittir.
Buyurun Sayın
Çelebi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebi’nin, Ağrı’nın
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
EKREM ÇELEBİ
(Ağrı) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
21 Haziran 2013
Cuma günü yani yarın, AK PARTİ Genel Başkan yardımcımız ve bir grup başkan
vekilimizle birlikte, 30’a yakın yine AK PARTİ milletvekiliyle birlikte,
inşallah, ilk önce Muş ilimize, akabinde Ağrı ilimize geçeceğiz, oradan da
Erzurum mitingine katılmak üzere -Allah’ın izniyle- cuma günü bir start
alıyoruz. Tabii burada, özellikle daha önce bir gezi tertiplendi. Bu gezi Güneydoğu
Anadolu Bölgesi’ne yapılmıştı. Bu seferkini, yine, çözüm süreciyle ilgili bu
gezimizi Muş ve Ağrı illerimize yapacağız. Bu anlamda, ben, tekrar hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Yiğitler yatağı
güzel Ağrı’nın güzel insanlarının, Ağrı Dağı’nın, Süphan’ın,
Kösedağ’ın ve Aladağ’ın, Doğubeyazıt’ın,
Hamur’un, Diyadin’in, Taşlıçay’ın ve Tutak’ın yiğit evlatlarının, her ne kadar
havası soğuk ama insanı bir o kadar sıcak ve mert olan Ağrılıların,
milletvekillerimizi çok sıcak kanla bağırlarına basacaklarından burada
kesinlikle eminim.
Bu anlamda,
cumartesi günü, özellikle Patnos’umuz, Tutak’ımız, Hamur’umuz, Ağrı merkezimiz,
Eleşkirt’imiz, Taşlıçay’ımız, Diyadin’imiz, Doğubeyazıt’ımızdaki
insanları bu milletvekillerimizle hemhâl olmaya, birlikte olmaya, buradan selam
ve saygılarımı da göndermek üzere, merkezlerimize davet ediyoruz.
Tabii, özellikle
eğitim konusunda Sayın Başbakanımıza, ben burada zatıalilerine teşekkürlerimi
sunuyorum. Eğitim konusunda bize çok büyük destek verdiler. Daha önce, bizim,
Ağrı ilimizde biliyorsunuz 1 tane eğitim fakültemiz vardı ama 2007 yılıyla
birlikte, Ağrı Üniversitemiz, Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi kazandırıldı.
Bununla birlikte bizim ilk hedefimiz, ilk önce, Ağrı merkezde, bunların,
fakültenin çok fazla olan bölümlerini fazlalaştırmak. Daha sonra ise cumartesi
günü saat -Allah bir mâni, keder vermezse- on birde Patnos ilçemizde Ağrı
İbrahim Çeçen Üniversitesine bağlı Sultan Alparslan Fakültesinin temelini
atacağız.
Yine bu sene,
2013 yılında tamamlanması düşünülen ve bir iş adamımızın yaptırmış olduğu
Eleşkirt’teki iki yıllık yüksek okulu; yine 2013 yılı içerisinde temmuz ayında
temelini atacağımız Diyadin’deki iki yıllık yüksek okulumuzu; yine bir iş
adamımızın, Doğubeyazıt’ta 2013 yılı içerisinde
temelini atacağı iki yıllık bir fakültemizi; bunlarla birlikte Diyadin’e,
Tutak’ımıza ve Hamur’umuza da, Allah bir mâni, keder vermezse, iki yıllık
yüksekokul açmayı düşünüyoruz.
Değerli
milletvekilleri, özellikle AK PARTİ hükûmetleri iş başına geldikten sonra bizim
ilimizde neler yapılmış, ben bunları burada da sizlere arz etmek istiyorum.
Ağrı il
merkezimizde, daha önce -il merkezinin 106 bine yakın nüfus kitlesi vardır-
tamamıyla kuyu suyu içilmekteydi. Sayın Başbakanımızın Ağrı ilimizi
ziyaretinden sonra, 2045 yılına kadar Ağrı’nın içme suyunu karşılayabilecek bir
tane Yazıcı Barajı yapıldı, şu anda faaliyette.
Yine, 2013
yılında tamamlanan 1 adet terminalimiz var, onu da Allah’ın izniyle bir veya
iki ay içerisinde hizmete açacağız.
Ben, burada
özellikle değerli Ağrılılara seslenmek istiyorum: Yıllar yılıydı, Kağızman
Caddemiz, bakın, açılamıyordu. 2011 tarihinde, Sayın Başbakanımız Ağrı il
merkezine geldiği zaman bir talimatları oldu; ilk kez, bir ilde devlet eliyle
kamulaştırılan bir tane caddemiz oldu. O caddemizin her şeyi bitti,
asfaltlanması şu anda yapılıyor, Allah bir mâni keder vermezse, bunu da bir ay
içerisinde hizmete açmış olacağız.
Yine, bizim,
özellikle Ağrı merkezde yapmış olduğumuz -yine Sayın Başbakanımızın talimatları
doğrultusunda- kentsel dönüşüm, 2013 yılı içerisinde Doğubeyazıt’ta
olacak.
2013 yılı
içerisinde, yine bizim, özellikle Patnos’ta 4 bin dönümün üzerinde,
Yenimahalle’mizde kentsel dönüşüm çalışmaları yapılıyor. Bunun da, eğer Rabbim
bir mâni, keder vermezse, temmuz ayı içerisinde -Patnos da bunların içerisinde
var- açılacak olan, yani canlı yayında yıkılacak olan illerimiz ve bir tane de
ilçemiz var, bu da Patnos.
Özellikle kentsel
dönüşüm çerçevesinde Ağrı merkezde şu ana kadar teslim edilen Merkez Suçatağı 2’nci Etap 504 adet konut; 224’ü yoksullar için, 1
adet ticaret merkezi teslimatı yapılıp bunlar teslim edilmiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
EKREM ÇELEBİ
(Devamla) – Ben, özellikle bizim Eleşkirt’imizle ilgili bir şeyler diyecektim
ama konuşma sürem bittiği için…
Ben çok teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Çelebi.
İLHAN DEMİRÖZ
(Bursa) – Bayburt’a ne yaptınız, Bayburt’a? Hep Ağrı’ya yaptınız.
HALİL AKSOY
(Ağrı) – Ağrı’ya çıkan paraların hepsini Patnos’a gönderiyorsunuz.
BAŞKAN – Gündem
dışı ikinci söz, Mersin’in sorunları hakkında söz isteyen Mersin Milletvekili
Sayın Aytuğ Atıcı’ya aittir.
Buyurun Sayın
Atıcı. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Mersin’in
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, Mersin’imizin sorunları hakkında söz almış
bulunuyorum. Mersin’in cezalandırılmasına ve katledilmesine seyirci kalmayan
tüm milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, Mersin’in sorunlarını üç ana başlıkta toplayabiliriz:
1) AKP
hükûmetlerinin neden olduğu sorunlar.
2) AKP
hükûmetlerinin çözemediği sorunlar.
3) AKP
hükûmetlerinin demokrasi anlayışıyla ortaya çıkan sorunlar.
AKP
hükûmetlerinin sebep olduğu sorunların başında çevre sorunları gelmektedir.
Mersin âdeta cennetten ayrılmış bir kenttir.
Ancak, sizin on yıllık iktidarınızda, Mersin kışın havası en kirli
kentler arasına girmiştir. İnsanlara âdeta Mersin’de zehir solutuyorsunuz.
Kazanlı’ya sülfürik asit fabrikası yaparak âdeta Mersin’in üzerine asit
yağdırmaya çalışıyorsunuz; batısında ise en güzel koylarına nükleer santral,
termik santraller, çimento fabrikaları yapıyorsunuz. Allah aşkına, Mersin’in
suçu ne? AKP’den hiçbir tane Mersin milletvekili kalkıp da bunların hiçbirisine
itiraz etmiyor mu? Bu yetmezmiş gibi, Yeşilovacık gibi cennet bir koya
uluslararası anlaşmalara aykırı olarak kaçak liman yapıyorsunuz. Yanlış
duymadınız. O limanda sizin Bakanlığınız tarafından inşaat yapılamayacağına
dair bir yazı olduğu hâlde, o limanı kaçak olarak inşa ediyorsunuz. Ya, bir
hükûmet, kaçak olarak iş yapar mı? Maalesef yapıyor, bu da AKP’ye yakışıyor.
Biz de bunları anlatmaya çalışınca “Vay, ekonomiye, gelişmeye karşılar.” diye
utanmadan bizi suçluyorsunuz. Oysa, biz, çevreyi katletmeden, çevreyle dost bir
ekonominin modelini Mersin’de yaratıp tüm Türkiye’ye uygulamak istiyoruz.
Mersin, çevre dostu ekonominin başkenti olmalıdır diyoruz.
İnsanların canını
yakan en önemli ikinci sorun Mersin’de, Mersin gibi mümbit bir yerde fakirlik
ve işsizliktir. İktidarınızda işsizlik sıralamasında, maalesef, Mersin en üst
sıralarda yer almıştır. Bu sıralamanın mimarı beceriksiz, öngörüsüz, hayallerle
sınırlı dış politikanızdır, bu yüzden Orta Doğu’yla ticaretimiz bitmiştir. Buna
bağlı olarak, Mersin'de yaşayan çiftçiler, Mersin'de yaşayan esnaflar ve diğer
üreticiler perişan duruma gelmişlerdir. Savaş Suriye’deyken, sizin sayenizde ülkemize
getirilmiştir. Halk, kardeş bildiği Suriye halkından artık tedirgin olmaya
başlamış, yeni Reyhanlı olaylarını yaşamak istememektedir.
İkinci olarak,
sizlerin çözmek üzere söz verdiğiniz ve Mersin için çözemediğiniz sorunlardan
bahsedeceğim. Mersin halkı, demir yolu ulaşımıyla deniz yolu ulaşımının entegre
bir şekilde modernleşmesini bekliyordu; havasını aldı sizin yüzünüzden,
lojistik merkez olma hayali de suya düştü. Ama siz ne yaptınız? Ahlaki olmayan
bir şekilde, size gelen iş adamlarına, sanayicilere ve Mersin halkına “Git,
Belediye Başkanını değiştir, ondan sonra karşıma gel.” dediniz. Mersin’deki
liman ve gümrüklerimiz maalesef ticaretle anılmak yerine silah kaçakçılığıyla
anılır oldu sizin sayenizde. Mersin, turizm bölgesi olmak ve ekonomisini
çeşitlendirmek için yatırım bekliyor. Mersin’i Dubai yapacaktınız, Mersin ne
hâle geldi! Umut sattınız, artık satacak umutlarınız da kalmadı.
Üçüncü olarak da,
AKP hükûmetlerinin demokrasi anlayışıyla ortaya çıkan sorunlardan söz etmek
istiyorum. Bu sorunun özü, demokrasi anlayışınızın kısırlığı ve otoriter rejime
yönelmiş olan uygulamalarınızdır değerli arkadaşlar. Bu tablo, ülkenin her
yerinde olduğu gibi, maalesef Mersin'de de sorun olmuştur. Gezi direnişine
destek toplantılarında Mersin'de polis birdenbire şiddeti kesti, çok güzel.
Sebebini bir araştırdık, baktık ki Akdeniz Oyunları nedeniyle dışarıdaki
imajımız bozulmasın diyeymiş. İnanın, on gündür Mersin'de polis yok, binlerce
insan yürüyor, ne cam iniyor ne çerçeve iniyor ne de bir tek taş atılıyor.
Buradan herkesin ders alması gerekir. Dün akşam polis geldi, yine müdahale
etti, yine olaylar çıktı. Bakın, yani burada alınacak çok önemli sosyolojik
dersler var, bu sosyolojik dersleri herkesin alması lazım.
Akdeniz
Oyunları’nı da istismar ettiniz. “Mersin’e çok yatırım yaptık.” dediniz, oysa
yapılan tesislerin karşılığında Mersin’in kalbi konumundaki Tevfik Sırrı Gür
Stadyumu’nu AVM yapmak üzere TOKİ’ye verdiniz. Yani, 1 koyup 5 almaya çalıştınız ve halkı kandırdınız.
İstismar bitmiyor; şov yapmak için, bugün saat beş buçukta Ankara’dan özel uçak
kaldırıyorsunuz, İstanbul’dan özel uçak kaldırıyorsunuz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYTUĞ ATICI
(Devamla) – Yine, yığma kalabalıkları Mersin’e götürmeye çalışıyorsunuz,
milletin parasıyla millete şov yapıyorsunuz.
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Ya bir teşekkür et! Mersin’de Akdeniz Oyunları yapılıyor, bir
teşekkür et!
AYTUĞ ATICI
(Devamla) - Utanmadan… Bakanınızın açıklaması var: “Evet, biz biletleri bloke
ettik ama açılışa gelemeyenleri kapanışa bekliyoruz.” diye terbiye sınırlarını
aşan bir şekilde halkla alay etmiştir. Buradan kendisini de Hükûmetinizi
de kınıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Atıcı.
Gündem dışı… (AK
PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı laf atmalar)
Evet, arkadaşlar…
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Bugün, Mersin Milletvekili olarak memnun olman, mutlu olman lazım.
BAŞKAN – Evet,
lütfen…
İSMAİL AYDIN
(Bursa) – Yapılanları gördün mü?
OSMAN AŞKIN BAK
(İstanbul) – Şampiyonları alkışlayacak mısın? Sporcuları alkışlayacak mısın?
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Ne diyorsun? Çık kürsüde konuş.
BAŞKAN – Gündem
dışı üçüncü söz…
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Mersin Akdeniz Oyunları’ndan memnun olmak, mutlu olmak lazım ya!
Onunla ilgili şeyi teşvik etmek lazım.
BAŞKAN –
Teşekkürler… Lütfen… Lütfen, dinleyelim. (AK PARTİ ve CHP sıralarından
karşılıklı laf atmalar)
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – AVM’yi niye yapıyorsunuz?
BAŞKAN – Gündem
dışı üçüncü söz, cezaevlerinde yaşanan sorunlar hakkında söz isteyen Ağrı
Milletvekili Sayın Halil Aksoy’a aittir.
Buyurun Sayın
Aksoy.
OSMAN AŞKIN BAK
(İstanbul) – Şampiyonları alkışlayacak mısın? Sporcuları alkışlayacak mısın?
Oraya gidecek misin?
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Tevfik Sırrı Gür Stadyumunu AVM yapıyorsunuz! 1 koyuyorsunuz 5
alıyorsunuz!
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Senin teşekkürün bu mu?
BAŞKAN – Lütfen…
Lütfen…
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Çok ayıp ya!
BAŞKAN – Özür
dilerim Sayın Aksoy.
Zamanınızı
yeniden başlatacağım.
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Gençlere yazık değil mi? Spor yapıyorlar.
İHSAN ŞENER
(Ordu) – Nankör!
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Aynen iade ediyorum. Lafı duydum. Nankör sensin!
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Aksoy.
3.- Ağrı Milletvekili Halil Aksoy’un, cezaevlerinde yaşanan
sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması
HALİL AKSOY
(Ağrı) - Sayın Başkan, cezaevlerinde yaşanan sorunlarla ilgili gündem dışı söz
aldım, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve CHP sıralarından
karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN – Değerli
arkadaşlarım, lütfen…
Sayın Aksoy,
lütfen buyurun.
HALİL AKSOY
(Devamla) – Lütfen efendim…
BAŞKAN – Sürenizi
yeniden başlatıyorum. (AK PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı laf atmalar)
HALİL AKSOY
(Devamla) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Haklısınız. Ne yapayım?
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Senin terbiyen bu mudur? Ben
de sana hırsız dersem zoruna gitmez mi?
İHSAN ŞENER
(Ordu) – Varsa bir bildiğin, söyle.
BAŞKAN –
Arkadaşlar, rica ediyorum. Lütfen…
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Var benim bildiğim. Tevfik
Sırrı Gür Stadyumu’nu peşkeş çektiniz!
İHSAN ŞENER
(Ordu) – Kim çekti? Varsa bildiğin, söyle.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – TOKİ’ye peşkeş çektiniz!
BAŞKAN – Sayın
grup başkan vekilleri, sizden rica ediyorum. Tamam… Çok teşekkürler.
Buyurun Sayın
Aksoy.
Sürenizi yeniden
başlatıyorum.
HALİL AKSOY
(Devamla) – Sayın Başkan, cezaevlerinde yaşanan sorunlara ilişkin gündem dışı söz
aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle hemen
şunu belirteyim: Cezaevlerinde yaşanan sorunları ve de hak ihlallerini değil
beş dakika, saatlerce konuşsak bile yetmez. Ancak, ben burada çok acil ve
yaşamsal derecede önemli hususlar üzerinde vaktim elverdiği ölçüde bunlarla
ilgili söz edeceğim.
Biz, Barış ve
Demokrasi Partisi olarak, hemen her platformda cezaevlerinde yaşanan hukuk dışı
uygulamaları, insan hakları ihlallerini gündeme getirmeye çalıştık. Zira, bugün
gerçekten Türkiye cezaevlerinden -bunlar gerek adli cezaevlerinde gerek siyasi
cezaevlerinde, hiç fark etmiyor- acı bir çığlık yükseliyor. Birçok cezaevinde
-Pozantı, Şakran, Antalya- çocuklara taciz yapılıyor
ve bunlar idarenin bilgisi dâhilinde gerçekleşiyor.
Bakınız,
cezaevlerinden cenazeler çıkmaya başladı. Ağır hasta durumunda ve ölümü
bekleyen çok sayıda hasta bulunuyor ancak hâlâ somut bir adım atılmış değil.
Sayın Adalet Bakanı defalarca duyarlılık göstereceğini ifade ettiler ancak bu
ifade ne yazık ki hâlâ fiiliyata dönüşmüş değil. Neden bu konuda hâlâ katı bir
direnç sergilenmektedir, doğrusu anlamakta da güçlük çekiyoruz. Sorun bürokrasi
engeli olarak açıklanamaz ve bu mazeretin arkasına sığınmak da çok etik bir
durum değil. Bu, bir vicdan ve zihniyet sorunudur da aynı zamanda.
Şu an, cezaevinde
hasta konumda olan 411 tutuklu bulunmaktadır, tutuklu ve hükümlü. Bunlardan
yaklaşık 120 kişisi ağır hasta olup acil tedavi bekliyorlar. Bu hastalar da her
an yaşamlarını yitirebilirler. Biz “Bu kişileri illa da -tırnak içinde söylüyorum-
affedin.” demiyoruz; tutukluysa tahliye edin, adli kontrole tabi tutun,
hükümlüyse hastalığı iyileşinceye kadar cezasını erteleyin. Yasalar da buna
elverişlidir, uzun uzadıya durmayayım üzerinde, bunlar çok zor şeyler değil.
Devlet, bir hükümlünün, ölümcül hastalığı nedeniyle cezaevi koşullarında tedavi
olamadığı için cezasını ertelemesiyle gücünden herhangi bir şey
kaybetmeyecektir diye düşünüyorum. Parlamento, iktidarı ve muhalefetiyle, bu
konuda daha duyarlı olursa oldukça iyi olur.
Değerli
milletvekilleri, biliyorsunuz, daha önce de söylemiştim: Ömrümün neredeyse üçte
1’ini cezaevinde geçirdim. Bir arkadaşınız olarak, sık sık cezaevlerini ziyaret
ettiğimi söyleyebilirim, şikâyetlerini dinliyorum, taleplerini alıyorum,
muazzam derecede sıkıntıları var.
Yine, son dönemde
özellikle siyasi tutuklu ve hükümlülerin kaldığı tüm cezaevlerinden çok sayıda
şikâyet mektubu almaya başladık. Neredeyse bütün cezaevlerinde -bazılarında
yoğun ve sistematik olmak kaydıyla- tutuklu ve hükümlüler idarenin kötü
muamelesine maruz kalıyorlar. Yine yasal olarak kendilerine tanınan birçok hak
cezaevi idaresi tarafından ellerinden alınmış, bir başka deyişle gasbedilmiş.
Özetle belirtmek
gerekirse: Keyfî uygulamalar neticesinde çıplak arama, kitap sınırlaması, gazete,
dergi ve kitapların verilmemesi, mektupların uzun süre verilmemesi -özellikle
Kürtçe mektupların- telefonda Kürtçe konuşmanın engellenmesi, hâkime ulaşma
hakkının engellenmesi, yemeklerin yetersiz ve sağlıksız oluşu, spor yapma
haklarının kısıtlanması, açık alan ve sohbet haklarının yapay gerekçelerle
kısıtlanması, keyfî disiplin cezaları, hücreye atma, iletişim cezası, sosyal
faaliyetlere katılmama cezası, açık görüş cezası, görüş yerlerinin darlığı,
telefon ve görüş sürelerinin keyfî olarak kısıtlanması gibi sorunlar hemen her
cezaevinde değişik şekillerde devam ediyor.
Yine, önemli bir
husus ise özellikle, cezaevlerinde sürgün olaylarından sonra yaşanan mağ-duriyetlerdir. Sürgünlerde tutuklu ve hükümlüler
ailelerinden yalıtılmışlardır, böylece aileler de cezalandırılmaktadır. Buna
karşı yapılan sevk talepleri hiçbir şekilde dikkate alınmamaktadır. Ailesi ve
yakınları Ağrı’da yaşayan bir kişinin Tekirdağ’a sürgün edilmesi çok vicdani
kabul edilecek bir şey değildir.
Yine, bir başka
şikâyet konusu da şudur: Türkiye cezaevlerinde kalmakta olan yabancı uyruklu
tutukluların durumudur. Bunlar tamamen tecrit edilmişlerdir, göz önüne almak
gerekir.
Barış ve çözüm
süreci tek başına Sayın Öcalan’ın ve PKK’nin samimi bir şekilde adım atmasıyla
yürümüyor. İkinci aşama olarak nitelendirilen bu süreçte, Hükûmet ve devlet
rolünü oynamalıdır. Bir an önce, acil ve zorunlu yasal değişiklikleri içeren
bir demokrasi paketinin gelmesinde de yarar vardır. Kısa vadede açık bir
şekilde kamuoyunda güven tesis edilmelidir.
Bu duygularla
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Aksoy.
Sayın
milletvekilleri, sisteme giren arkadaşlarımıza sırasıyla söz vereceğim.
Sayın Öğüt…
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, Gezi Parkı
eylemleri sırasında gözaltına alınanlara yapılan uygulamalarla ilgili iddialara
ve yetkililerin gerekli soruşturmayı başlatıp başlatmayacaklarını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT
(İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Doğrudan
demokrasinin en iyi kurumlarından olan forumlar İstanbul’un bütün parklarında
çok canlı bir şekilde yapılmaktadır. Onlara “Selam olsun.” diyorum. Gezi
Parkı’nda olan müdahalenin onlara da yapılmaması gerektiğini bugünden uyarmak
istiyorum.
Bugün, Gezi Parkı
eylemleri sırasında gözaltılara ilişkin İstanbul
Barosu tarafından görevlendirilen avukatların tutanaklarına yansıyan ifadeler
bazı basın organlarında yer aldı. Orada, açıkça, gözaltına alınanlara zorla AKP
mitingi izletildiği, insanların aç ve susuz bırakıldığı, telefon hakkı
tanınmadığı ve tuvalet ihtiyaçlarının dahi giderilmesine izin verilmediği
yazmaktadır. Ayrıca, bazı polislerin “Hukukun üstünlüğünü tanımam.” ifadeleri
kullanarak gözaltındakilere hakaret ettiği, darbettiği,
gazeteci kimliklerinin dahi hiçe sayıldığı da yer almaktadır. Başbakanın grup
toplantısında “Demokrasi sınavından başarıyla geçti.” dediği polisler bu polisler midir? Bu polislere AKP mitinginin
izlettirilmesi emri veya yetkisini kimler vermiştir? Yetkililer bu haberleri
bir suç duyurusu olarak kabul edip gerekli soruşturmayı başlatacak mıdır?
AKP’nin polisi olmak istemeyen yurtsever polisler son günlerde fişlemelere
maruz kalacak mıdır?
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Öğüt.
Sayın Demiröz…
2.- Bursa Milletvekili İlhan Demiröz’ün, Bursa Yıldırım’da
bulunan Polis Kolejinin neden kapatıldığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
İLHAN DEMİRÖZ
(Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
1984 yılında,
Bursa Yıldırım’da polis okulu açıldı. Okulumuz, 2004 yılında, Bakanlar Kurulu
kararınca Bursa Polis Koleji olarak eğitimine devam etti. İlk mezunlarını 2009
yılında veren Polis Kolejimiz son mezunlarını 2013 yılında verdi. Sormak
istediğim, İçişleri Bakanımıza: Polis Kolejimiz neden kapatılıyor? Bursa’da iki
yıldır Bursa Teknik Üniversitesini açamayan, arsa konusunu çözemeyen Hükûmet,
İpek Böcekçiliği Araştırma Enstitüsünden sonra Polis
Kolejimizi neden kapatıyor? Bu kurumların kapatılması daha kolay mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Demiröz.
Sayın Doğru…
3.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat ili Reşadiye
ilçesindeki şoför esnafının sorunlarına ilişkin açıklaması
REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Tokat ili,
Reşadiye ilçesi Şoförler ve Otomobilciler Esnaf Odası Başkanlığı, ülke
genelinde ve bölgedeki kamyon, otobüs, taksi, dolmuş gibi taşıyıcı esnafın çok
zor durumda olduğunu ve neredeyse kontak kapatacaklarını ifade eden fakslar
gönderiyorlar. Ülke genelinde üç aydır kontak açmayan kamyoncu esnafı
bulunduğu, bilhassa eğitim öğretim döneminde çalışanların birçoğunun zarar
ettiğini ifade ediyorlar.
Ayrıca, mazot
fiyatlarının, lastik fiyatlarının çok yüksek olması, KDV, ÖTV oranlarının
yüksek olması masraflarını daha fazla artırıyor.
Ayrıca,
esnafların ticari araç belgesi olan SRC belgelerinin odalar tarafından
verilmeyişi de çok büyük bir şekilde şikâyetlere konu oluyor. Özellikle esnaf
odaları bu SRC belgelerinin kendileri tarafından verilmesini istiyorlar.
Ayrıca, ilçe
millî eğitim müdürlükleri tarafından yapılan taşıma ihalelerinin yaklaşık
maliyetler hesaplanmadan yapıldığı, önümüzdeki eğitim döneminde de zarar etmek
istemediklerini ifade ediyorlar.
Esnafların
dertleri maalesef çoktur. Bu yönlü olarak araştırma yapılmasını ve Hükûmetin
önlem almasını…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Doğru.
Sayın Yeniçeri…
4.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin,
Diyarbakır’da düzenlenen Kuzey Kürdistan Birlik ve Çözüm Konferansı’nda dile
getirilen taleplere, çözüm ve barış sürecinin Türkiye’yi dağıtma süreci
olduğuna ilişkin açıklaması
ÖZCAN YENİÇERİ
(Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İmralı canisinin
talimatı, AKP’nin teşvikiyle ilki Erbil’de, ikincisi Diyarbakır’da Kuzey
Kürdistan Birlik ve Çözüm Konferansı düzenlendi. Bu konferans, Türkiye’nin
devlet, millet ve Hükûmetine meydan okuması anlamına geliyor, Güneydoğu “Kuzey
Kürdistan” olarak ifade ediliyor.
Konferansta dile
getirilen talepler şunlar: PKK, terör örgütü listesinden çıkarılsın. Kürtçe
resmî dil olsun. Kitle katliamcısı Öcalan özgür olsun. Kürtlere özerklik,
federasyon, bağımsızlık dâhil, kendi kaderini tayin hakkı tanınsın. KCK’lı tutsaklar serbest bırakılsın. Suriye ve Irak
Kürdistan’ı birleşik bir yapı olsun.
Ey Hükûmet ve ey
AKP, bunların ne anlama geldiğini herhâlde anlıyorsunuz. “Çözüm” ve “barış” adı
altında başlattığınız sürecin Türkiye’yi dağıtma süreci olduğu ortaya
çıkmıştır. Barış süreciniz, bağımsız, birleşik Kürdistan’ın kurulma sürecidir.
Hâlbuki sizin Türkiye’nin bütünlüğünü savunmak gibi bir göreviniz var. Bu
talepler karşısında gıkınız çıkmıyor. Bu bölücü ve…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZCAN YENİÇERİ
(Ankara) – … yıkıcılara karşı itiraz etmiyorsunuz. Bölücü faaliyetler
karşısında sessiz kalarak onlara destek oluyorsunuz. Ya uyanın ya da millet
uyaracak!
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Yeniçeri.
Sayın Atıcı…
5.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, AKP’nin Gezi Parkı’nda
yaşanan olaylardan ders almadığını, gereken çıkarımları yapmadığını her
fırsatta gördüklerine ve kabinede olan bitenleri bilmeye halkın hakkının
olduğuna ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
AKP’nin Gezi’de yaşanan olaylardan ders almadığını, gereken çıkarımları
yapmadığını her fırsatta görüyoruz. Daha yenilerde, Sayın Arınç “Evet,
dursunlar ama beş dakika durmak yeter.” gibi bir yaklaşımla, insanların ne
zaman duracağına, ne zaman yürüyeceğine karar vermeye çalışıyor. Ben bunlara
“demokrat görünümlü diktatörler” diyorum. Gezi olaylarını, Gezi direnişini
anlamayan bir Hükûmet ülkemizi iç savaşa sürükler. Bakın, bu çok tehlikeli bir
oyundur. Bu oyunu bozacak olan bizim birlikteliğimizdir, kardeşliğimizdir ama
bunu eğer iyi tahlil ederse Hükûmet, o zaman bu işler çözülür.
Ayrıca,
demokratik ülkelerde kabinede olan bitenleri halkın bilme hakkı vardır. Bugün
basında yer alan, Sayın Bülent Arınç’ın istifa edip
etmediği, istifa ettiyse onu istifaya götüren sebepleri bilmeye hakkımız
vardır. Bunları da en kısa zamanda açıklamalarını istirham ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Atıcı.
Sayın Türkoğlu…
6.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun,
Hükûmetin “çözüm süreci” adını verdiği ihanet ve çözülme sürecine ilişkin
açıklaması
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bir süredir,
Hükûmet tarafından “çözüm süreci” adı verilen, aslında ihanet ve çözülme süreci
olan husus konuşulmaktadır. Bu kapsamda, bölücü ve yıkıcı terör örgütünün
eylemsizliğinden ve geri çekilmesinden bahsedilmektedir. Terör örgütünün eylem
yapmadığı, geri çekildiği yalanları konuşulurken, Hükûmetin PKK’ya Meclisten ve
Türk milletinden gizlediği taahhütlerde bulunduğu anlaşılmaktadır. Bugünlerde
“Geri çekilmesi tamamlandı.” denilen örgütün Diyarbakır’da, Bingöl’de,
Hakkâri’de, Şırnak’ta saldırı ve adam kaçırma eylemleri yaptığı, maalesef,
medya tarafından haber yapılmamaktadır. Geçen hafta gittiğimiz Bingöl ve
Diyarbakır’da, teröristlerin yerlerinden kımıldamadığı bizzat oradaki görevliler
tarafından ifade edilmiştir. Askerlerin üs bölgelerinin PKK tarafından ele
geçirildiği konuşulmaktadır. O coğrafyadan artık “Kuzey Kürdistan” diye
bahsedilir hâle gelmiştir. Anlaşılan, geri çekilen terör örgütü değil, devlet
olmuştur. AKP Hükûmeti o bölgeden devleti geri çekmenin bedelini muhakkak
ödeyecektir.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Türkoğlu.
Sayın Özdağ…
7.- Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ’ın, 11’inci Türkçe
Olimpiyatları’na ilişkin açıklaması
SELÇUK ÖZDAĞ
(Manisa) – Bir dilin büyüklüğü biraz da ne kadar çok insan tarafından
konuşulduğuna bağlıdır. Dünyada yaklaşık 275 milyon insan Türkçe konuşmaktadır.
Dil, köprü kurmanın, kültürel aktarımın en önemli araçlarından biridir. Yurt
dışındaki Türk okulları işte bu misyonu gerçekleştiriyor. Onun için, bu
okulların açılmasına vesile olanlara ve öğretmenlerine ne kadar teşekkür etsek
azdır.
11’inci Türkçe
Olimpiyatları’nın kapanış töreni 140 ülkeye taşınan Türkçe bayrağının gurur
verici bir göstergesi oldu. Her milletten çocukların bizim türkümüzü söylemesi,
ana sütü gibi temiz Türkçemize yeni tatlar eklemeleri büyüleyiciydi. Bir azizin
sevdasının, nefes ve himmetinin nelere kadir olduğunu bir defa daha gördük. Bu,
bizim de hayalimizdi. Gençlik yıllarımız “Güzel Türkistan sana ne oldu?”,
“Sivastopol önünde yatan gemiler.” veya “Çırpınırdı Karadeniz.” marşlarıyla
geçti. Kâh ağladık, kâh sevdalandık. Yüreğimizdeki coğrafya çok büyük. Şimdi,
güzel Türkistan daha mutlu, Azerbaycan artık “Unuttun beni zalim.” demiyor. Biz
de yarınlara daha bir ümitle bakıyoruz. İnşallah, Türk’ün de Türkçenin de
bayrağı hiç inmeyecek. Çekildiğimiz topraklarda şimdi yeni bir dünya kuruluyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Özdağ, teşekkür ediyorum.
Sayın Kaplan…
8.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan’ın, Sağlık
Bakanının Gezi Parkı olaylarında yaralanan insanlara yardım eden hekimler
hakkında inceleme ve soruşturma başlatmasına ilişkin açıklaması
MEHMET HİLAL
KAPLAN (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Türkiye, son
günlerde Gezi Parkı olayları sonrası yaşanan ve hâlâ iktidar tarafından
algılanmakta zorluk çekilen bir yeni olayla karşılaştı. Sayın Sağlık Bakanının
yaralanan insanlara yardım eden hekimler hakkında inceleme ve soruşturma
başlatması, doğrusu bizleri ve bir hekim olarak sanıyorum kendisini de
üzmüştür. Ancak, anlaşılan o ki iktidar partisi bu konuda hâlâ ders çıkarmamış
ve bu konuda baskı uygulamaya devam ediyor. Özellikle sağlık teşkilatında
çalışan doktor ve hemşirelere bu yasa dışı eylemlere destek vermenin suç
olabileceğinin tehdidini yapıyor. Anayasal olarak demokratik hakları olan ve
örgütlenmeden gelen işi yavaşlatma eylemi -meslektaşlarına karşı yapılmış olan
bu olumsuz davranışa- sergilemeleri karşısında Sayın Başbakanın geçen günkü
açıklaması oldukça talihsizdi. Diyor ki hekimler için: “Bunlarda hiç insan
sevgisi kalmamıştır.”
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Kaplan.
Sayın Bayraktutan…
9.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın,
Gezi Parkı olaylarından sonra bu konuda bir açıklama yapmak için Ankara
Büyükşehir Belediyesi önünde toplanan memurlara karşı Ankara Büyükşehir
Belediye Başkanının tutumunu kınadığına ilişkin açıklaması
UĞUR BAYRAKTUTAN
(Artvin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Gezi Parkı
olaylarından sonra Türkiye’nin her tarafında yükselen protestolara ek olarak
Ankara Büyükşehir Belediyesinde de geçen hafta memurlar bir protesto gösterisi
düzenlemişlerdir. Bu olaylar olduktan sonra, TÜMBEL-SEN’in
çağrısıyla Büyükşehir Belediyesi önünde toplanan memurlar bu konuda bir
açıklama yapmak istemelerine rağmen, ne yazık ki kalabalık bir grup tarafından
tartaklanmış, arkasından memurlara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek
tarafından, eğer pişmanlık bildirisinin altına imza atmazlarsa iş akitlerinin
feshedileceğine, devlet memurluğundan çıkartılacaklarına ilişkin tehdit dolu
bir mesaj gönderilmiştir. Ayrıca, bu memurlar başka yerlere, başka organlara
sürülmüş, sürgün ve kıyım Ankara Büyükşehir Belediyesinde devam etmektedir.
Belediye
Başkanının demokratik tepkilerini gösteren memurlara karşı izlemiş olduğu bu
tutumu Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir kez daha kınadığımı ifade etmek
istiyorum ve bu yanlış tavrından ve yanlış hareketinden bir an önce dönmesini
talep ediyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Bayraktutan.
Sayın
Karaahmetoğlu…
10.- Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu’nun,
Giresun’un Doğankent ilçesi Oyraca köyünde HES
çalışmalarından sonra meydana gelen susuzluğa ilişkin açıklaması
SELAHATTİN
KARAAHMETOĞLU (Giresun) – Sayın Başkan, Giresun’un Doğankent ilçesi Oyraca köyünde baş gösteren susuzluk üzerine, hemşehrilerimin daveti üzerine köyde incelemelerde
bulundum. HES çalışmaları kapsamında açılan tünelden sonra köyde küçük
akarların kuruduğunu, 3 tane değirmen çeviren su kaynağının kuruduğunu ve balık
havuzunun etkilendiğini öğrenmiş oldum. Sorunun giderilmesi açısından Ocak
2013’te köy muhtarlığı, kaymakamlık ve ilgili firma arasında yapılan protokol,
valinin onayından geçti ve 300 bin lira gibi bir para da Özel İdareye
yatırıldı. Bu paranın bir yıl içinde kullanılması gerekiyor. Altı ay geçmesine
rağmen bu konuda henüz bir çalışma yapılamamıştır. İlgililerinin dikkatini
çekmek istedim, teşekkür ederim.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Karaahmetoğlu.
Sayın Şener…
11.- Ordu Milletvekili İhsan Şener’in, Ordu ilinin Fatsa,
Korgan, Aybastı, Kabataş, Gölköy ve Çatalpınar ilçelerinde meydana gelen sel
felaketine ilişkin açıklaması
İHSAN ŞENER
(Ordu) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar 17-18 Haziran günü Ordu iline bağlı
Fatsa, Korgan, Aybastı, Kabataş, Gölköy, Çatalpınar ilçeleri ve beldelerinde
büyük bir sel felaketi meydana gelmiş, 1 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir.
Vatandaşımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Çok ciddi maddi hasar meydana gelmiş,
köy yolları, belde yolları kapanmıştır. Dün ben Kabataş ilçesindeydim, en büyük
hasarımız oradadır. Su arıtma tesisi tamamen yok olmuş, ilçeye su verilemiyor.
Yaraların sarılması hususunda valiliğimiz ve resmî kurumlar gayret içindedir.
Ben bütün hemşehrilerime geçmiş olsun diyor,
yardımını esirgemeyen tüm kurumlara da teşekkür ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Şener.
Sayın
milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Duyurular
1.- TBMM Başkanlığı için gösterilecek adaylarla ilgili
Başkanlık duyurusu
BAŞKAN – İçinde
bulunduğumuz 24’üncü Yasama Döneminde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı 4
Temmuz 2011 tarihinde seçilmiş olup görev süresi 4 Temmuz 2013 tarihinde sona
erecektir. İç Tüzük’ün 10’uncu maddesine göre ikinci
devre için yapılacak seçimlerde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan adaylarının
Meclis üyeleri içinden, birinci devre için seçilen Başkanın görev süresinin
dolmasından on gün önce başlamak üzere, beş gün içinde Başkanlık Divanına
bildirileceği hüküm altına alınmıştır. Bu nedenle Başkan adayları Başkanın
görev süresinin dolmasından önceki onuncu gün olan 24 Haziran 2013 Pazartesi
günü ila 28 Haziran 2013 Cuma günü saat 24.00’e kadar Başkanlık Divanına
bildirilecektir. Bilgilerinize sunulur.
Meclis araştırma
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes
ve 23 milletvekilinin, camilerin siyasete alet edildiği iddialarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/672)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde
camilerin siyasete alet edilmesi ve toplum üzerindeki olumsuz etkilerinin
araştırılarak alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa’nın 98 ve İç Tüzük’ün 104’üncü ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ederiz.
1) İhsan Özkes (İstanbul)
2) Celal Dinçer (İstanbul)
3) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
4) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
5) Mevlüt Dudu (Hatay)
6) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
7) Candan Yüceer (Tekirdağ)
8) Ali Serindağ (Gaziantep)
9) Namık Havutça (Balıkesir)
10) Hasan Akgöl (Hatay)
11) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
12) Haluk Eyidoğan (İstanbul)
13) Ali Demirçalı (Adana)
14) Gürkut Acar (Antalya)
15) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
16) Ümit Özgümüş (Adana)
17) Bülent Tezcan (Aydın)
18) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
19) Uğur Bayraktutan (Artvin)
20) Mehmet Şeker (Gaziantep)
21) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul)
22) Aytun Çıray (İzmir)
23) Rahmi Aşkın Türeli (İzmir)
24) Kazım Kurt (Eskişehir)
Gerekçe:
Halkımız,
camileri manevi değerleri bakımından en öncelikliler arasına koymaktadır.
Camilerin halk üzerinde etkisi önemlidir. Ülkemizde en çok tartışılan konuların
başında dinin siyasete alet edilmesi gelmektedir. Dinin siyasete alet edilmesi
toplumun dinî değerlere olan bağlılığını olumsuz yönde etkilemektedir. Kutsal
değerleri siyaset aracı olarak kullanmak toplumdaki din algısının değişmesine,
tahrip olmasına ve güven kaybına yol açmaktadır. Dinî değerlerin siyasete alet
edilmesi din-toplum ilişkisine telafisi mümkün olmayan büyük zararlar
vermektedir.
Özellikle son
yıllarda dinî mekanların propaganda aracı olarak kullanılması yazılı ve görsel
medyada da genişçe yer almıştır.
Birleştiren, bir
araya getiren anlamındaki "cami"lerin
ayrıştıran, bölen durumuna getirilmesi öncelikle İslam ile çelişmektedir.
Yukarıda sunulan
ve araştırma sırasında belirlenecek nedenlerle Anayasa’nın 98’inci ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 104’üncü ve
105’inci maddeleri uyarınca camilerin siyasete alet edilmesi ve toplum
üzerindeki olumsuz etkilerinin araştırılarak alınacak tedbirlerin belirlenmesi
için Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
2.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 23 milletvekilinin,
Mersin Akkuyu’da kurulması planlanan nükleer güç
santralinin bölgeye ve insan sağlığına zararlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/673)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Mersin Akkuyu'da kurulması planlanan nükleer güç santralinin
bölgeye ve insan sağlığına zararlarının araştırılması, çözüm yollarının
bulunması ve oluşabilecek tehlikeleri önceden belirleyerek politikaların
oluşturulması amacıyla TBMM İçtüzüğü’nün 104 ve
105’inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
1) Aytuğ Atıcı (Mersin)
2) Bülent Kuşoğlu (Ankara)
3) Arif Bulut (Antalya)
4) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul)
5) Mehmet Şeker (Gaziantep)
6) Özgür Özel (Manisa)
7) Refik Eryılmaz (Hatay)
8) Salih Fırat (Adıyaman)
9) Sena Kaleli (Bursa)
10) Doğan Şafak (Niğde)
11) Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
12) Mahmut Tanal (İstanbul)
13) Ümit Özgümüş (Adana)
14) Haluk Koç (Samsun)
15) Aytun Çıray (İzmir)
16) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
17) Hasan Akgöl (Hatay)
18) Mustafa Sezgin Tanrıkulu
(İstanbul)
19) Osman Faruk Loğoğlu (Adana)
20) Engin Altay (Sinop)
21) Hülya Güven (İzmir)
22) Vahap Seçer (Mersin)
23) Rahmi Aşkın Türeli (İzmir)
24) Kazım Kurt (Eskişehir)
Gerekçe:
Dünyada birçok
ülke, son zamanlarda meydana gelen nükleer kazalardan ders çıkararak nükleer
santralleri kapatma kararı alırken AKP Hükümeti tarafından Mersin'de Akkuyu Nükleer Güç Santrali kurulması kararlaştırılmıştır.
Nükleer kazaların
yarattığı yıkıcı, yok edici sonuçların en önemli örneklerinden biri Çernobil
kazasıdır. Binlerce kişinin hayatını kaybettiği ve çok daha fazlasının sakat
kaldığı kazanın ardından yirmi beş yıl geçmesine rağmen sorunlar devam
etmektedir. Çernobil bölgesinde çocuklarda tiroit kanserinin yüzde 200 arttığı,
diğer kanser oranlarında ciddi oranda artışlar yaşandığı, sakat bebek doğum
oranlarının yükseldiği, insanların genetik yapılarının bozulduğu tespit
edilmiştir. Ayrıca, bu kaza sonucunda kirlenen topraklarda yüzlerce yıl tarım
yapılamayacaktır.
Çernobil
kazasından önemli dersler alındığı ve nükleer kazaların önlenmesinde büyük
ilerleme kaydedildiğini iddia edenler çok yakın zamanda yaşanan Fukuşima kazasından sonra nükleer santralleri kapatma
kararı almışlardır.
Nükleer santrallerde
herhangi bir kaza olmadığında bile santral civarında radyasyon artışının
yaşandığı hava, su, toprak kirliliğine neden olarak canlı yaşamı üzerinde
olumsuz etkiler yarattığı bilinen bir gerçektir. Bilimsel araştırmalar bir
nükleer santralde hiçbir kaza veya işletme hatası olmaksızın santralin 5
kilometre çevresinde yaşayan çocuklarda kan kanseri riskinin 2,2 kat arttığını
göstermiştir.
Nükleer
santraller açısından bir diğer sakınca, nükleer atıkların nasıl ve nerede yok
edileceğinin bilinmemesi ve bu atıkların güvenilir bir şekilde bertaraf
edilmesi için dünya çapında bulunmuş bir yöntemin olmamasıdır.
Soğutma suları
denize verilen nükleer santrallerin deniz ekosistemindeki dengeyi bozması da
bir diğer sakıncalı durumdur. Deniz suyu sıcaklığını 2-6 santigrat derece
artıran bu uygulama denizdeki canlıların neslinin tükenmesine ve denize yayılan
radyasyonun balık yoluyla besin zincirine geçmesine neden olmaktadır.
Akkuyu'da kurulması
planlanan nükleer santralin soğutulması için kullanılacak deniz suyu, Akdeniz
ekosisteminde çevresel felaketlere yol açacaktır. Bölge atmosferinde ve tarım
alanlarında asit yağmuruna, ağır metal kirliliğine neden olacaktır.
Buharlaşmadan kaynaklanan atık tuz ve minerallerin çevrede neden olacağı
zararlar kaçınılmaz olacaktır.
Sonuç olarak,
hiçbir enerjinin insan sağlığından değerli olmadığı gerçeğinden hareketle, Akkuyu'da kurulması planlanan nükleer güç santralinin
bölgeye, insan sağlığına ve çevreye vereceği zararların tespit edilmesi,
bunlara yönelik çözüm yollarının ve politikaların şimdiden belirlenmesi
amacıyla bir araştırma komisyonunun kurulması kaçınılmazdır.
3.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz ve 25
milletvekilinin, kamu alımlarında ve ihale sisteminde yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/674)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Kamu İhale Kurumu
(KİK), 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu ve 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri
Kanunu ile öngörülen görevleri yerine getirmek üzere kurulan, idari ve mali
özerkliğe sahip bir kamu tüzel kişisidir. Maliye Bakanlığı ile
ilişkilendirilmiş bir bağımsız üst kuruldur.
KİK, son günlerde
basın-yayın organlarına da yansıyan yolsuzluk haberleriyle gündeme gelmiştir.
Emniyetin operasyonuyla gündeme gelen KİK'te yaşananlara dair haberler,
yolsuzluğun ne derece büyük boyutta olduğunu göstermektedir. Ankara Emniyet
Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube ekipleri, kamu
ihalelerine fesat karıştırıldığı ve ihaleyi alamayan firma sahipleri lehine
rapor çıkararak çıkar sağladıkları ihbarı üzerine, 13 Şubat 2012 tarihinde
KİK'e yönelik operasyon yapmıştır. KİK'e yönelik düzenlenen operasyonun
sonucunda 12 kişi tutuklanmıştır.
Aslında KİK'te
yaşanan olaylarla ilgili gelişmeler yeni değildir. Avrupa Komisyonu tarafından
hazırlanan 2011 yılı Türkiye İlerleme Raporu da KİK'te olanlara dikkati çekmek
istemiştir. Raporun 5’inci faslı "Kamu Alımları" başlığını
taşımaktadır. 5’inci fasıl “Kamu alımlarında genel ilkeler bakımından sınırlı
ilerlemeler kaydedildiği…” sözleriyle başlamaktadır. Aynı bölümde Türkiye Kömür
İşletmeleri Kurumu Genel Müdürlüğünün (TKİ) alımlarının Kamu İhale Kanunu’nun
kapsamı dışında bırakılmasına özellikle yer verilmiştir. Bahsi geçen olay,
ülkemizde de sıkça tartışılan yerel yönetimlerin kömür dağıtması olayındaki
ihalelere ilişkin kuşkuların artmasına neden olmaktadır. Zira, raporda bu gibi
istisnaların çokluğunun AB müktesebatına aykırılık teşkil ettiğinin altı
çizilmiştir.
Raporun
eleştirilerinden bir diğeri de kamu ihale mevzuatının çeşitli açılardan AB
müktesebatından farklılık göstermeye devam ettiğidir. Çünkü, rapora göre klasik
sektörler ile su, enerji, ulaştırma ve posta sektörlerinde faaliyet gösteren kuruluşların
alımları aynı kamu ihale usullerine tabi olmaya devam etmektedir. Tutarlı bir
yasal çerçeve olmaması nedeniyle, kamu-özel sektör iş birliği ve imtiyazların
verilmesi bakımından şeffaflık bulunmadığı vurgulanmaktadır. Bu husus, Avrupa
Komisyonuna göre bahsi geçen fasıldaki temel sorundur.
Raporun 5’inci
faslında asıl vahim kısım ise kamu ihaleleri hakkındaki şikâyetlerle ilgilidir.
Buna göre, 2009 yılında yapılan şikâyet sayısı 2.954 iken, bu sayı 2010
yılında yüzde 45'lik bir artışla 4.281'e
ulaşmıştır. Başka bir ifadeyle KİK'te yapılan operasyonlar ve yolsuzluk
iddiaları adım adım gelmiştir.
Avrupa Komisyonu
tarafından hazırlanan 2011 yılı Türkiye İlerleme Raporu'na da konu olan kamu
alımları konusunda genellikle yasal değişikliklere umut bağlanmıştır ancak bu
umutların boşa çıktığını, 50'den fazla değişikliğe uğramasına rağmen
yolsuzlukların önünü kesemeyen Kamu İhale Kanunu'nun başarısızlığı ile görmek
olanaklıdır. Kamuoyunda kamu alımları konusunda iktidarın şeffaflık sağlamaya
istekli net adımlar atmadığı sürekli tartışılmaktadır. Bunun son örneğini,
Millî Eğitim Bakanlığı'nın “Fatih” ismini verdiği proje ile yaklaşık 10 milyar
liralık tablet bilgisayar alımının Kamu İhale Yasası’nın kapsamı dışında
tutulmasında görmüş olduk. Akıllarda soru işareti kalmasına neden olacak bu
düzenleme, zaten en büyük sorunu şeffaflık olan kamu ihalelerini bir kez daha
gündeme taşımıştır.
Bu bağlamda, kamu
alımlarında yaşanan sorunların, özellikle şeffaflığın önünde engel olan ihale
sistemindeki aksaklıkların tespiti ve bunların düzeltilmesi için dünya
örneklerinin incelenmesi, konunun uzmanlarının görüşlerinin alınması amacıyla
Anayasa'nın 98’inci ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve
105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz
ederiz.
1) Ali Özgündüz (İstanbul)
2) Candan Yüceer (Tekirdağ)
3) Ali Haydar Öner (Isparta)
4) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
5) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
6) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
7) Veli Ağbaba (Malatya)
8) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
9) Hurşit Güneş (Kocaeli)
10) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
11) Mevlüt Dudu (Hatay)
12) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
13) Ali Serindağ (Gaziantep)
14) Namık Havutça (Balıkesir)
15) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
16) Hasan Akgöl (Hatay)
17) Haluk Eyidoğan (İstanbul)
18) Ali Demirçalı (Adana)
19) Gürkut Acar (Antalya)
20) Celal Dinçer (İstanbul)
21) Ümit Özgümüş (Adana)
22) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
23) Bülent Tezcan (Aydın)
24) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
25) Uğur Bayraktutan (Artvin)
26) Mehmet Şeker (Gaziantep)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, araştırma önergeleri bilgilerinize sunulmuştur. Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Şimdi, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine
göre verilmiş bir önerisi vardır. Okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım:
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- CHP Grubunun, Muğla Milletvekili Nurettin Demir ve 22
milletvekili tarafından Muğla’nın Milas ilçesi Güllük beldesinde meydana gelen
işçi ölümleri sonrasında firmanın faaliyetine devam etmesine neden izin
verildiğinin, ölümlere neden olan mevzuat aykırılıklarının tespiti ve Türkiye
genelinde yaşanan iş kazalarının nedenlerinin araştırılması amacıyla 20/6/2013
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 20 Haziran 2013 Perşembe günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
20/6/2013
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 20/6/2013 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından,
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu
maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Mehmet
Akif Hamzaçebi
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Muğla Milletvekili Nurettin Demir ve 22 milletvekili tarafından,
20/6/2013 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Muğla'nın Milas
ilçesi Güllük beldesinde meydana gelen işçi ölümleri sonrasında firmanın
faaliyetine devam etmesine neden izin verildiğinin, ölümlere neden olan mevzuat
aykırılıklarının tespiti ve Türkiye genelinde yaşanan iş kazalarının
nedenlerinin araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin
(976 sıra no.lu), Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak 20/6/2013 Perşembe günlü birleşimde sunuşlarda
okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi üzerinde, lehinde
olmak üzere, ilk konuşmacı Nurettin Demir, Muğla Milletvekili.
Sayın Demir, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
NURETTİN DEMİR (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Muğla Milas Güllük’te 17 Haziranda 7 canımızı
kaybettiğimiz iş kazasına ve Türkiye genelinde hızla artan iş kazalarının
araştırılmasına ilişkin verdiğimiz Meclis araştırma önergesi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Bu nedenle yüce heyetinizi ve sizleri saygıyla selamlarım.
İş kazaları 2002-2013 yıllarında Türkiye’de bir toplumsal sorun
hâline gelmiştir maalesef. Türkiye ölümlü iş kazalarında Avrupa’da 1’inci,
dünyada 3’üncüdür. ILO verilerine göre dünya iş güvenliği sıralamasında Türkiye
80’inci sırada yer almaktadır. Kanada’da yüzde 0,81 ile yıllık kaza oranı 3,46
iken Türkiye’de yüzde 3 ile yıllık kaza oranı 12,45’tir. Sosyal Güvenlik Kurumu
verilerine göre ise Türkiye’de bir günde yaklaşık 200 iş kazası olmaktadır.
Yine, bir günde 4 kişi ölmekte, 6 kişi de iş göremez hâle gelmektedir.
Son on yılda Türkiye’de iş kazalarından ölümlü oranı 2 kat
artmıştır, 2002 yılında ölen işçi sayısı 872 kişi iken bu rakam 2011 yılı
itibarıyla 1.700’e ulaşmıştır. Sadece mart ayındaki ölümlü iş kazalarını örnek
verecek olursak, İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisinin açıkladığı
gibi, Türkiye’de 55 işçi iş kazalarında hayatını kaybetmiştir. İşçilerin 15’i
inşaat, 6’sı metal, 6’sı madencilik ve 5’i kimya sektöründe yaşamını
kaybetmiştir. İstanbul’da 10, Muğla’da 5, İzmir ve Sakarya’da ise 4’er işçi,
mart ayında, iş kazalarında yaşamını kaybetmiştir.
Muğla ilimizin Milas ilçesi Güllük beldesinde 17 Haziran 2013
tarihinde, iş cinayeti denilebilecek vahim bir iş kazası yaşanmıştır. Güllük
beldesinde Tepe-Akfen Grubuna bağlı içme suyu ve
arıtma tesisi depolama biriminde, terfi istasyonundan gelen kötü kokuları
gidermek için kontrole giden 6’sı görevli, 1’i işletme müdürü olmak üzere 7
kişi metan gazı zehirlenmesinden hayatını kaybetmiştir. Sanki, mezbahada
hayvanların saniyeler arasında kesilmesi gibi, bunlar da dakikalar arasında
ardı ardına maalesef ölmüştür. İş cinayetinde hayatını kaybeden işçi
kardeşlerimize, arkadaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyor, ailelerine ve
yakınlarına başsağlığı dileklerimi yineliyorum.
Adı geçen iş yerinde faaliyet gösteren firmanın, otuz beş yıl
süreyle imtiyaz sözleşmesi çerçevesinde içme suyu ve arıtma tesisi işletmesi
aldığı bilinen bir gerçektir. Güllük Belediyesi tarafından sisteme deniz
suyunun karıştığının tespit edilmesi nedeniyle kati kabulü yapılmayan bu
işletmenin faaliyetine yine de göz yumulmuştur. Depolamanın bu bölgede
yapılmasına çevre sakinlerinin ve CHP’li belediye meclis üyelerinin yazılı ve
sözlü itirazlarına karşın, o dönemin Adalet ve Kalkınma Partili Güllük Belde
Belediye Başkanı Yavuz Demir uyarılara, söylenenlere ve ikazlara kulaklarını
tıkamıştır. İller Bankasına yaptırılan bu tesis daha sonra özelleştirilmiş ve
Tepe-Akfen Grubuna geçirilmiştir. Maalesef kamunun
kontrolünden uzak Türkiye’de ilk ve tek örnektir.
Değerli milletvekilleri, bazı durumlarda iş kazaları yaşanabilir,
işçi arkadaşlarımız yaralanabilir, hatta hayatlarını kaybedebilir ancak
yapılması gereken bunları asgari düzeye indirmektir çünkü iş kazalarının yüzde
98’i ve meslek hastalıklarının yüzde 100’ü önlenebilir. Yapılması gereken,
tedbirleri önceden almaktır. Oysa Türkiye’de iş kazaları hızla artmaktadır.
Ancak, Güllük beldemizde yaşanan bu olay bir iş kazası olarak
nitelendirilemez; açıkça bir iş cinayeti işlenmiştir. Her şeyden önce, işçi
arkadaşlarımız, hiçbir koruyucu malzemesi olmadan, maskesiz bir biçimde
çalıştırılmışlardır. Tehlikeli olduğu mevzuatla da sabit olan ortam olmasına
rağmen, ne iş güvenliği önlemleri alınmış ne de buna ilişkin 6331 sayılı
Kanun’un emredici hükümlerine uyulmuştur. İşçi arkadaşlarımız göz göre göre
ölüme gönderilmişlerdir. Geride, babasız çocuklar, ağıtlar yakan analar
kalmıştır. Yazıktır, günahtır. İnsan hayatı bu kadar önemsiz, bu kadar ucuz
olmamalıdır.
İnsana değer vermeyen bir iktidardan, bir siyasi anlayıştan
bunları beklemek doğrusu doğru değil tabii ki çünkü mevcut siyasi iktidar,
insanı korumak yerine, sermaye için, para uğruna insanları feda etmeyi tercih
eden bir anlayıştadır. AKP iktidarı yurttaşlarını hor görmekte, ezmekte, baskı
ve yıldırı ile demokratik haklarına ulaşmasını, kişisel özgürlüklerini
engellemeye çalışmaktadır. Gezi olaylarında da bu durumu açıkça gördük
maalesef. AKP Hükûmetinin yurttaşlarımızın sesini nasıl duymazdan geldiğini,
düşünce özgürlüğünü nasıl baskı altına almaya çalıştığını, yurttaşları nasıl
ezdiğini, onlara nasıl saldırdığını, nasıl kör edip yaraladığını, hatta nasıl
öldürdüğünü açıkça gördük. AKP, bir yandan demokrasi, özgürlük ve güvenceli
çalışma taleplerini dile getiren yığınlara, polisin biber gazıyla müdahale
etmesi için milyonlarca lira harcamaktan çekinmiyor, bir de “Polisin müdahalede
daha da gücünü artıracağım.” diye tehditler savuruyor Sayın Başbakan, işçilerin
ve emekçilerin işçi sağlığı ve güvenliğini piyasanın acımasız koşullarına terk
ediyor, işçileri ve emekçileri yalnız, sahipsiz ve korumasız bırakıyor. Gerçi,
böyle bir Hükûmetin ve böyle bir siyasi anlayışın işçi kazalarına duyarlı
olmasını beklemek imkânsız. Çalışma Bakanlığı, iş yeri denetimlerini yapan
birimleri kapatmakta, müfettişleri merkeze çekmekte, denetimsiz bir çalışma
ortamı yaratmaktadır.
Muğla’da yaşanan acı olaylarda sorulması gereken bazı sorular var.
Öncelikle, Muğla bölgesinde sadece Güllük beldesinin içme suyu ve arıtma
tesisinin AKP’li belediye tarafından 2006 yılında yap-işlet-devret modeliyle
özel firmaya neden devrildiği soru işaretleri barındırmaktadır. Söz konusu
dönemde, belediye meclis üyelerinin şerh oylarına rağmen, bu ihale neden
yapılmıştır? Bu depolama alanında herhangi bir baca ya da havalandırma
bulunmamaktadır. Buna rağmen, nasıl ve kim tarafından işletilmesine müsaade edilmiştir?
Kati kabul işlemleri yapılmayan bir işletme nasıl faaliyete başlatılmış ve
sürdürülmektedir? Firma tarafından yapılan bu iş, tehlikeli işler sınıfında
olmasına rağmen, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından bu vahim kaza
öncesinde neden denetim yapılmamıştır?
İşçilerin iş akitlerinde belirtilen meslek ve işleriyle fiilen
yaptıkları işler aynı değildir. Tehlikeli işler kapsamında çalışan işçilerin
mesleki eğitim sertifikaları olmamasına rağmen çalıştırılmalarına neden izin
verilmiştir? Çünkü, ilk ölen vatandaş, işçimiz, bir vidanjör şoförüdür; arkadan
gelen, elektrikçidir ve sonra, yine, oradaki düz işçilerdir. İşçi
arkadaşlarımıza bu konuyla ilgili mesleki eğitim neden verilmemiştir? Risk
değerlendirmesi neden bugüne kadar yaptırılmamıştır? Cumhuriyet Halk Partisi
olarak Güllük’te yaşanan bu iş cinayetinin peşini
bırakmayacağız, sorumlulardan hesap soracağız.
Sayın milletvekilleri, özellikle -bugün 20 Haziran 2013- tam bir
yıl önce, biz, burada sabahlara kadar İş Sağlığı ve İş Güvenliği Yasası’nı
çıkarmak için çaba gösterdik. 30 Haziranda da bu riskli iş yerleriyle
ilgili yönetmelik yayınlayıp, tekrar iş
kazalarının azaltılması konusunda tedbirler alacaktık ama görüyoruz ki
özellikle TESK’in -IMF ilanlarını veren TESK-
baskısıyla torba kanun olarak buraya geliyor. Dolayısıyla, iş kazalarının
azalmayacağını, önümüzdeki günlerde yine bizim burada çıkıp tekrar bunları
konuşmaya devam edeceğimizi görüyoruz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi sadece kanun fabrikası olma durumunda
değildir. Sayın milletvekilleri,
özellikle bu konunun altını çizmek istiyorum.
Bu araştırma önergemi desteklemenizi bekliyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Demir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi üzerinde ikinci konuşmacı,
aleyhinde olmak üzere Sayın Mahmut Kaçar, Şanlıurfa Milletvekili.
Sayın Kaçar, buyurun.
MAHMUT KAÇAR (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin Meclis araştırması açılmasıyla
ilgili grup önerisi aleyhine söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce Muğla ili Milas ilçesi Güllük beldesi
atık arıtma tesisinde meydana gelen bu iş kazasında vefat eden 7 emekçimize
Allah’tan rahmet diliyorum.
Tabii ki, bütün ölümlerden, bir vatandaş olarak, bir insan olarak
ciddi anlamda ızdırap duyuyoruz ama ölümler bir emek
mücadelesi, ekmek mücadelesi, bir geçim mücadelesi yapan insanlar noktasında
olunca elbette ki yüreğimiz dağlanıyor.
Sayın hocamın az önce kısmen bahsettiği, benim de bu konuda İş
Teftiş Kurulu Başkanlığından bilgi notu olarak talep ettiğim konu, 9 işçinin
çalıştığı, bunlardan 2 tanesinin izinli olduğu, geri kalan 7’sinin ise tümünün
vefat ettiği elim bir kaza; sebepleri itibarıyla, ileride belki de “cinayet” diyebileceğimiz
bir husus. Hadiseye baktığımız zaman; bu arıtma tesisinin üç bölümden oluştuğu,
arıtma tesisinde görevli olanların belirli aralıklarla ızgara odasındaki çamuru
temizlemek için ızgara odasına indiği; yine, bu hadisenin meydana geldiği gün itibarıyla
görevli olan işçinin bu ızgara odasındaki çamuru temizlemek amacıyla ilgili
yere indiği ancak kendisinden haber alınamayınca, yukarıda kendisini bekleyen
ikinci işçinin, ardından tesis müdürünün ve sırasıyla diğer işçilerin de bu
ızgara odasındaki işçiyi kurtarmak amacıyla aşağı inmeleri sonucu tümünün vefat
ettiğiyle ilgili notlar var elimizde. Yapılan ilk incelemelerde de bu ölümlerin
yüksek konsantrasyonda hidrojen sülfür ve metan gazı nedeniyle olduğu tespit
edilmiş. Tabii ki, bu tespitlerde hepimizi rahatsız eden en önemli husus, bu
tesis binasında herhangi bir havalandırma sisteminin olmadığıdır. Ve
çalışanlarla yapılan görüşmede de aşırı koku nedeniyle çevredeki yazlıklardan
çok sayıda şikâyet olduğu, bundan dolayı da tesisin cam ve kapılarının iki-üç
gündür kapalı olduğu şeklinde bir tespit var.
Elbette ki, bu konuda gerek Çalışma Bakanlığının İş Teftiş Kurulu
Başkanlığı marifetiyle gerekse de cumhuriyet başsavcılığı eliyle ilgili adli
soruşturmalar yürütülmekte. Bu konunun hep birlikte takipçisi olmak, bu konuda
ihmali olan ve bu 7 tane emekçinin ölümüne sebebiyet veren hususların net
olarak ortaya çıkarılması, zannediyorum hepimizin ortak sorumluluğu. Bu hadise,
bize, Türkiye’de çıkarmış olduğumuz iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili yasanın ne
kadar önemli olduğunu, bunun uygulanmasıyla ilgili alacağımız olumlu
neticelerin bu iş kazalarının sayısını azalttığı gibi bunlarla ilgili ölüm
haberlerini de ciddi anlamda minimize edeceğini bize net olarak ortaya koyuyor.
Hepinizin malumu olduğu gibi, Türkiye, bugüne kadar kendine has iş
sağlığı, güvenliği yasası olan bir ülke değildi. Türkiye'de iş sağlığı,
güvenliğiyle ilgili hususlar, hepinizin bildiği gibi, İş Kanunu’nda ilgili
hükümler doğrultusunda yürütülmekteydi. Ancak geçen yıl hepimizin Meclis olarak
yasalaştırmış olduğumuz İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası, bir yandan 155 sayılı
ILO Sözleşmesi, diğer yandan 161 sayılı İş Sağlığı Hizmetlerine İlişkin ILO
Sözleşmesi ve Avrupa Birliği direktiflerine paralel olarak hazırlanan bir yasa.
Bu kanun 30 Haziran 2012 tarihli Resmî Gazete’de
yayınlandı ve 30 Aralık 2012 tarihi itibarıyla da hepinizin bildiği gibi
yürürlüğe girdi.
Bu yasada özellikle işverenlere bu anlamda son derece önemli
yükümlülükler getirilmekte. Bu yükümlülükler içerisinde hiç şüphesiz en
önemlisi risk değerlendirmesidir. Çalışanların iş yerinde maruz kalacakları
sağlık ve güvenlik risklerini dikkate alarak işe giriş muayenesi ve periyodik
olarak sağlık gözetimi yaptırmaları en önemli yükümlülüklerindendir.
Yine, sağlık hizmeti sunucularına intikal eden iş kazası ve meslek
hastalığı vakalarının bildirimini yapmakla ilgili bir zorunluluk getirilmesi,
çalışanlarının görüşlerinin ve katılımlarının sağlanması, 50 ve daha fazla
çalışanın bulunduğu ve altı aydan fazla süren sürekli işlerin yapıldığı iş
yerlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulunun kurulması, bu yasada çok önemli
hususlar olarak göze çarpmakta.
Değerli arkadaşlar, bildiğiniz gibi İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası
yürürlüğe girmeden önce, Türkiye'de çalışanların ve işletmelerin çok önemli bir
kısmı, maalesef, iş sağlığı, güvenliği kapsamında değildi. Daha önce İş Sağlığı
ve Güvenliği Yasası’nın uygulanabilmesi için 50 ve 50’den fazla çalışanının
bulunduğu bir iş yeri olma mecburiyeti vardı ama bu yasayla birlikte, bütün
işletmelerin, bütün iş yerlerinin, çalışan sayısına bakılmaksızın bütün
işletmelerin İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası kapsamında bu sorumlulukları yerine
getirmesi mecburiyet hâline getirildi.
Bizim bu risk değerlendirmesiyle ilgili hususlar geçen yıl değil
de ondan önceki yıllarda yürürlüğe girmiş olsaydı, belki bugün bu hadiseyle
ilgili çok daha farklı bir cümle kurabilme imkânımız olacaktı.
Yalnız, burada risk değerlendirmesi noktasında, işverenlerin ve
son kazanın meydana gelmiş olduğu Muğla ili Milas ilçesindeki arıtma tesisinde
iş sağlığı ve güvenliği hizmeti alma noktasında Sosyal Güvenlik Kurumunun
desteği de söz konusu. Biliyorsunuz, yeni yapılan bu sınıflandırmalarda “az
tehlikeli” ve “çok tehlikeli” sınıflandırmalar kapsamında, özellikle çok
tehlikeli iş yerlerinde risk değerlendirmesi ve çalıştırılacak iş sağlığı ve
güvenliği uzmanı noktasında Sosyal Güvenlik Kurumunun açık bir şekilde destek
vereceği de yasa içerisine net bir şekilde dercedilmiş.
Türkiye’de iş kazası artıyor mu? Buna benzer verilere baktığımız
zaman, 2007 ile 2012 yılını mukayese ettiğimizde, evet, Türkiye’de iş sağlığı
ve kazalarıyla ilgili bir artış var ama toplam oransal baktığınız zaman,
Türkiye’deki iş kazalarının oransal anlamda azaldığını görürsünüz. Türkiye’de
son beş yılda, Türkiye'nin ekonomik büyümesine paralel olarak ciddi anlamda bir
istihdam artışının olduğunu görürsünüz, Türkiye’de işletme sayısında ciddi
anlamda bir artış olduğunu görürsünüz. Türkiye’de 100 bine düşen iş kazası
sayısına baktığınızda, 2007 yılında 100 bin işçiye ortalama 948 iş kazası
düşerken 2011 yılı rakamlarında bu oran 628’e düşmüş vaziyette. Türkiye’de işçi
sayısına baktığınız zaman, 2007 yılında yaklaşık 8,5 milyon işçi varken 2011
yılı rakamları itibarıyla bu rakamın 11,5 milyona yükseldiğini görürsünüz. Bir
yandan Türkiye’de işletme sayısında bir artış var, Türkiye’de ekonomik büyümeye
paralel olarak çalışan sayısında bir artış var ama bunların oransal olarak iş
kazaları sayısına baktığınız zaman ise bir azalma söz konusu. Ama bütün bunlara
rağmen, Türkiye, maalesef, hâlâ, iş kazası sayısında, ölümlü iş kazası
sayısında dünyada ve Avrupa’da en öndeki ülkelerin arasında. Bu çıkarmış
olduğumuz İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası, bunun ciddi anlamda uygulanması ve
bunun denetlenmesiyle, bu anlamda Türkiye’de çok önemli mesafeler alınacağına
olan inancımı özellikle paylaşmak istiyorum.
Elbette ki iş kazalarını tamamen sıfırlayamayabiliriz ama bunları
minimize etmek, meslek hastalıklarını da belki tamamen sıfırlamak mümkün. Bir
yandan yasal düzenlemeler yapılması gerekiyor -ki bu konuda çok önemli yasal
düzenlemeler yapıldı- ama diğer yandan da toplumda iş kazalarıyla ilgili, iş
sağlığı ve güvenliği tedbirleriyle ilgili bir farkındalık oluşturmamız
gerekiyor. Toplumda maalesef gerek çalışanlarımız gerek işverenlerimiz ve gerek
toplum olarak ciddi anlamda bir güvenlik bilincine sahip olmadığımız bir
gerçek. Siz yasaları ne kadar doğru çıkarırsanız çıkarın, denetimle ilgili ne
kadar sağlam denetim yaparsanız yapın, toplum olarak bu konularla ilgili bir
güvenlik bilincine sahip olmamamız hâlinde, bununla ilgili bir kültür
oluşturmamamız hâlinde çok ciddi anlamda mesafe alamayacağımız da bir gerçek.
Bu anlamda, özellikle Çalışma Bakanlığının, son bir yıldır,
yasanın çıktığı günden itibaren yapmış olduğu çok önemli eğitim toplantıları
var; 81 ilde organize sanayi bölgelerinde, işveren örgütleri ile çalışanlar
nezdinde önemli eğitim toplantıları var. Ben inanıyorum, bir yandan eğitim
toplantıları, diğer yandan da bu yasanın uygulanmasıyla birlikte bu konuda çok
önemli bir aşama katetmiş olacağız.
Ben bu duygularla, vefat eden 7 işçimize tekrar Allah’tan rahmet
diliyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kaçar.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerinde üçüncü konuşmacı,
lehinde olmak suretiyle, Mehmet Erdoğan, Muğla Milletvekili.
Sayın Erdoğan, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
CHP grup önerisi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime, 17 Haziran 2013 tarihinde özel sektör tarafından
işletilen Milas Güllük atık su arıtma tesisinde hayatını kaybeden 7 hemşehrimize Allah’tan rahmet, yakınlarına ve hemşehrilerime başsağlığı ve sabır dileyerek başlamak
istiyorum.
Bizim bu konuşmalarımız elbette hayatını kaybeden vatandaşlarımızı
geri getirmeyecek ama bundan sonra iş kazalarında bir azalmaya vesile
olabilirsek ne mutlu bize. İş kazaları, ülkemizin kanayan bir yarası ve iş
hayatımızın maalesef acı bir gerçeği. Pekâlâ istatistiklerle bu konuda uzun
uzadıya konuşabiliriz ancak işin özüne dönmek gerekirse iş kazalarında, 2011
yılında 1.710 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, binlerce vatandaşımız
yaralanmış, bu kazalar sebebiyle ciddi manada iş gücü kaybı ve mali zarar
oluşmuştur. Pekâlâ, bu kazaların sebebi nedir? Cevap çok basit: Dikkatsizlik ve
tedbirsizlik. Sihirli iki kelimeye biz Türk milleti olarak üçüncüsünü de
ekleyince her şey çözülüyor: Kader. Ondan sonra, boynumuzu büküp oturuyoruz.
Değerli milletvekilleri, bir gerçeği iyi bilmek lazım. İnsanlar,
kendi kaderlerini kendileri yazarlar. Bununla ilgili, ulaştırma sektöründen bir
örnek vermek istiyorum: Ulaştırma sektöründe en az kaza havacılık sektöründe
yaşanmaktadır; sonra denizcilik, en çok kaza da kara yolu taşımacılığında
yaşanmaktadır. Bunun sebebi nedir? Havacılık sektöründe kurallara daha çok
uyulmakta; bu sektörde, sivil havacılık kurallarına uyum konusunda ciddi bir
denetim ve bu denetimin sonucunda da çok ciddi bir yaptırım uygulanmaktadır.
Buradan gelmek istediğim en önemli nokta da şudur: AKP iktidara geldikten bu
yana yaptığı en önemli tahribat, denetim faaliyetlerinin
etkisizleştirilmesidir. Devletin en önemli görevi, kuralları koymak ve
kurallara uyulup uyulmadığını denetlemektir; kurallara uymayanlar tespit
edildiğinde de ciddi ve etkili yaptırımlar uygulamaktır. Bu çerçevede değerlendirildiğinde,
ülkemizdeki durum içler acısıdır çünkü burada konuştuğumuz iş kazaları kayıtlı
çalışanlarla ilgilidir. Mevcut istatistiklerimizde kayıt dışı çalışanların
maruz kaldığı iş kazaları maalesef yoktur.
Milas’ta meydana gelen faciaya baktığımızda:
1) İşletilen atık su arıtma tesisi hakkında ilgili odalar
tarafından usulüne uygun olarak yapılmadığına dair raporlar vardır. Bu konu,
maalesef, ihaleyi yapan İller Bankası tarafından da bilinmektedir. Ancak bütün
yazışmalara, bütün bu konudaki yapılanlara, konuşulanlara rağmen tesisteki
eksikliklerin giderilmesi konusunda bugüne kadar bir adım atılmamıştır.
Burada iş güvenliğiyle ilgili yeterli eğitim yapılmadığı ayan
beyan ortada. İşletme müdürü dâhil 7 kişi hayatını kaybediyor. Sırayla herkes
oradaki bir elektrik pompası arızasından dolayı tesise iniyor, birisi geri
gelmeyince ikincisi, o gelmeyince diğerleri arıtma tesisine iniyor ve en
sonunda işletme müdürü tesise, aşağıya inerken kendisi orada bayılıyor. Tesise
müdahale konusunda da tesisin kendisinin bir imkânı, bir kapasitesi yok. Tesise
müdahale dışarıdan çağırılan arama kurtarma ekipleri tarafından yapılıyor.
Tabii ki burada tesisin kendisinin kendi elemanlarını koruma konusunda bir
tedbirinin olmaması facianın bu boyuta gelmesinde önemli bir etken. Tesisten
yaralı olarak kurtarılan tesis müdürüne yeterli müdahale yapılıp
yapılmadığıyla, tıbbi müdahalenin zamanında ve yeterli olarak yapılıp
yapılmadığıyla ilgili de maalesef kuşku var.
Bu bilgiler ışığında, Türkiye’de iş kazalarının önlenmesiyle
ilgili olarak işletmelerin kendi özel durumuna göre alınması gerekli önlemler
sağlıklı bir şekilde belirlenmelidir. İşletmeler bazında kurallara uyulup
uyulmadığı yetkili kurumlar tarafından ciddi bir şekilde denetlenmelidir.
Denetim yetkisinin kimde olduğu açıkça belirtilerek herhangi bir yetki
kargaşasına sebebiyet verilmemelidir. Denetim sonucunda eksikliklerinin
giderilmesi muhakkak sağlanmalıdır. Yaptırımlar ciddi ve etkili olarak
yapılmalıdır. Eğer yaptırımlar ciddi ve etkili olarak yapılsa ve tedbirleri
zamanında alınsaydı Milas’taki 7 hemşehrimizi
kaybetmemiz söz konusu olmayacaktı. Denetim sonucunda belirlenen eksiklikleri
gidermeyen işletmelerin faaliyeti de muhakkak durdurulmalıdır. Burada tesise
denizden su karıştığı, denizden karışan suyun metan gazı üretimini artırdığı
ilgili odalar tarafından, bilirkişiler tarafından raporlarla mahkemeye
bildirilmiş, maalesef herhangi bir tedbir alınmamıştır.
Tabii ki bilmemiz gereken şudur: İnsan hayatı her şeyden önemli ve
önceliklidir. Kurallara uyulduğu zaman kazaların önemli ölçüde azalacağı
muhakkaktır. Bu konuda çalışanlar ile işletmecilerin eğitimi ve
bilinçlendirilmesi elbette ki bu sürecin en önemli boyutudur. İş kazaları ve iş
kazalarına bağlı can ve mal kayıpları kader değildir, yapılacak eğitim,
alınacak tedbirlerle ciddi şekilde azaltılabilir. Milas’ta bu tedbirlerin
alınmadığı ayan beyan ortadadır. Bunlar, elimize ulaşan birçok bilgi, belge,
mahkemeye ulaşan bilirkişi raporlarında açıkça belirtilmiştir.
Tabii ki bu tesisin bir başka özelliği de Türkiye’de özel sektör
tarafından işletilen tek atık su arıtma tesisi olmasıdır. Kamu tarafından
işletilen işletmelerde bugüne kadar bu manada çok ciddi bir felaket
yaşanmamıştır çünkü kamu kurumları bu konuda, işletme konusunda daha çok
tecrübeye sahip, daha birikimli ve personelini bu konuda daha çok eğitmektedir.
Yani, bu da göstermektedir ki bize, tedbir alındığı zaman bu faciaların
önlenmesi mümkündür.
Yine, son günlerde, tabii ki çalışma şartlarıyla ilgili sorunlarla
sadece işçiler karşılaşmamaktadır; iktidar, uyguladığı basiretsiz politikalar
sonucunda kolluk kuvvetlerimizi de çok kötü şartlarda çalıştırmaktadır. Ülkemiz
genelinde Gezi eylemleri sonucu başlayan protesto olaylarına müdahale için
iktidar, kolluk kuvvetlerini uzun süre çalıştırmaktadır. Yoğun çalışma
sebebiyle polislerimiz insani ihtiyaçlarını bile karşılamakta zorluk
çekmektedir. Birçok polis memurumuz geçici görevle İstanbul ve diğer büyük
şehirlerde görevlendirilmiş ve ağır şartlarda çalışmaktadırlar. Ortaya çıkan
yönetim zafiyeti sonucu kolluk kuvvetlerimizin moral ve motivasyonu
bozulmuştur. Başta İstanbul olmak üzere, birçok ilimizde kolluk kuvvetlerimizin
izinlerinin kaldırılması da bu sıkıntıların üzerine tuz biber olmuştur. AKP
iktidarı bir an önce ülkemizi normale döndürmeli ve kolluk kuvvetlerimiz
üzerindeki süresiz çalışma baskısına da son vermelidir. Bu, toplum barışı için
de son derece önemlidir.
Türkiye’de, tabii ki Milas’ta yaşanan iş kazası son iş kazası
değildir, son iş kazası da olmayacaktır. Elbette burada gerekli tedbirlerin
alınması lazım ama son günlerde basına intikal eden haberlerden anladığımıza
göre son çıkartılan İş Güvenliği Yasası’nın da ertelenmesi gündemdedir.
Gerçekten son çıkartılan İş Güvenliği Yasası’nda küçük işletmelere getirilen
yükümlülükler ağır olmuştur. Burada bu küçük işletmelere yüklenen yüklerin bir
kısmının kamuya aktarılarak iş güvenliğiyle ilgili bundan sonra herhangi bir
geri adım atılmaması da önem arz etmektedir ki -Sayın Başbakanla TESK
yöneticilerinin yaptığı görüşmeden- Meclis kapanmadan bu konuda bir geri adım
atılacağı da maalesef konuşulmaktadır. Bu yanlışa da bu yaşadığımız tecrübeden
sonra düşülmemelidir. Bu tedbirlerin yeniden gözden geçirilerek bundan sonra
insanlarımızın hayatına mal olacak herhangi bir kazaya sebebiyet verilmemesi
için gerekli tedbirleri hep birlikte almamız gerekmektedir.
Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Erdoğan.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi üzerinde son konuşmacı
Isparta Milletvekili Sayın Recep Özel.
Buyurun Sayın Özel. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu grup önerisinin aleyhinde
söz almış bulunmaktayım.
Öncelikle, Muğla’da meydana gelen bu iş kazasında vefat eden tüm
vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Ailelerine sabrı cemil niyaz
ediyorum. İnşallah, bir daha ülkemiz bu tür acıları, bu tür iş kazalarını
yaşamasın istiyoruz. Tabii ki iş kazalarından dolayı alınması gereken
önlemlerin tamamı Hükûmetimiz tarafından alınmakta, bu kazaların en aza
indirilmesi noktasında bütün çalışmalar yapılabilmekte ama ne kadar çalışma
yapılırsa yapılsın bunların önüne geçmek bazen mümkün olamıyor.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Özel, Muğla milletvekili yok mu?
RECEP ÖZEL (Devamla) – İşçinin kendi birtakım yanlış
eylemlerinden, fiillerinden, yanlış uygulamalarından kaynaklanan, eğitim
eksikliğinden kaynaklanan sorunlarla bu tür ölümler olabiliyor. İnşallah,
bunların olmaması noktasında hepimiz el birliği içerisinde çözüm noktasında bir
gayret içerisindeyiz.
Bugün çalışacağımız konular arasında dünden yarım kalan bir
yasamız var. O yasayı bugün inşallah bitirmeyi arzu ediyoruz, ondan dolayı
CHP’nin vermiş olduğu bu grup önerisine bir daha bu iş kazalarının yaşanmaması
anlamında bir Meclis araştırması konusunda hemfikir olmamıza rağmen maalesef
katılamıyoruz ama idari tedbirler, idari kararlar her zaman için alınacaktır,
alınmaktadır. Ondan dolayı Meclis gündemini değiştirmeye matuf olan bu Meclis
araştırması önergesine istemeyerek de olsa katılmıyoruz. Gündemimizi, bugünkü
kanun tekliflerini görüşerek bu haftaki çalışmamızı noktalamak istiyoruz.
Ben hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özel.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır. Önergeyi oylarınıza sunacağım:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı:
156)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı
ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S.
Sayısı: 287)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü sırada yer alan, Orta Asya ve Kafkaslar Bölgesel Balıkçılık
ve Su Ürünleri Yetiştiriciliği Komisyonu Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Tarım Orman ve Köyişleri
Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
3.- Orta Asya ve Kafkaslar
Bölgesel Balıkçılık ve Su Ürünleri Yetiştiriciliği Komisyonu Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporları
(1/498) (S. Sayısı: 173)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4’üncü sırada yer alan, Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat
Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.
4.- Ödeme ve Menkul Kıymet
Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında
Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/780) (S. Sayısı: 473) (x)
BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu 473 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Dünkü birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülen tasarının birinci bölümünde yer
alan 5’inci maddesi kabul edilmişti.
(x) 473 S. Sayılı Basmayazı 19/06/2013 tarihli 122’nci Birleşim Tutanağı’na eklidir.
Şimdi, 6’ncı madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 473 Sıra Sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat
Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun
Tasarısının 6. Maddesinin 1. Fıkrasında yer alan “durumunda” ibaresinin
“halinde” ibaresi olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Müslim Sarı Turgut Dibek Bülent Kuşoğlu
İstanbul Kırklareli Ankara
Süleyman Çelebi Haluk Eyidoğan Muharrem
Işık
İstanbul İstanbul Erzincan
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri,
Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısının 6.
maddesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali Halaman S.
Nevzat Korkmaz Mehmet
Günal
Adana Isparta Antalya
Mehmet Şandır Ali Öz Reşat Doğru
Mersin Mersin Tokat
BAŞKAN – Komisyon son okunan önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Doğru, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 473
sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 6’ncı maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu olarak vermiş olduğumuz önergeyle ilgili olarak söz almış bulunuyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, 473 sıra sayılı Kanun Tasarısı bu zamana kadar çıkartılması
gereken bir kanun tasarısıdır. Eksiğiyle, doğrusuyla -belki birtakım
eksiklikler olabilir- çıkartılıyor. İnanıyorum ki inşallah ülkemize ve
milletimize hayırlı bir kanun tasarısı olabilir.
Bunun yanında, malumunuz olduğu şekliyle, Türkiye’miz çok önemli
günler arifesinde bulunuyor. Tabii, on bir yıldan beri de, üç dönemden beri de
bir siyasi parti tek başına iktidar. Şöyle bir bakmış olduğumuz zaman, tek
başına iktidarın ve on bir yıllık bir iktidarın da ülkemizdeki birçok sorunu
beraberinde çözmesi gerektiğini de hep beraber düşünmek mecburiyetindeyiz. Ama
şöyle bir değerlendirildiği zaman bakılıyor ki ülkemizde maalesef iç ve dış
güvenliğin kalmadığı, PKK bölücü terör örgütünün neredeyse şekilden şekle
girerek çok önemli mesafeler aldığı, KCK yapılanmalarının doğu ve güneydoğu
bölgelerinde birtakım sorunları artırarak devam ettirmiş olduğu bir süreci de
hep beraber yaşıyoruz. Ancak, bunların yanında, özellikle ülkemizdeki sosyal
katmanların da birçok sorunları da maalesef katlanarak karşımıza gelmeye devam
ediyor. Hâlbuki on bir yıllık iktidar zamanında bunların birçok sorunlarının
beraberinde çözülmesi ve ülkemizde yoksulluğun, fakirliğin, işsizliğin
neredeyse yok denecek seviyelere veyahut azaltılmış seviyelere gelmesi
gerekiyordu.
Bakınız, bunlardan biri esnafımızdır. Esnaf ve sanatkârlar odaları
birliği başkanlıkları hepimize fakslar çekiyorlar. Çekilen fakslara bakmış
olduğumuz zaman, işte, esnafın çok ağır sorunlar içerisinde olduğunu;
bakıyoruz, emeklilerimizin yine birçok sorunla karşı karşıya olduğunu;
geçinemediğini; memurumuzun, işçimizin, çiftçimizin yaşam mücadelesinde
neredeyse yenik duruma doğru gelmekte olduğunu da görüyoruz.
Sayın milletvekilleri, esnaf ve sanatkârlar odaları birlikleri,
bize, hepimize, sizlere de göndermişlerdir, bazı yazılar göndermişlerdir.
Ancak, şurası gerçektir ki esnaflar iflasla da karşı karşıya kalmış
durumdadırlar. Esnaf kardeşlerimiz borçlarını ödeyemedikleri için dükkânlarını,
iş yerlerini kapatıp çoluk çocuğuyla aşsız ve işsiz konuma doğru geliyorlar.
Bakınız, geçtiğimiz aylarda sigorta, BAĞ-KUR, maliye, esnaf
kefalet borçları yapılandırılmıştı ancak bu yapılandırmalar da esnafın,
sanatkârın derdine maalesef çare olmamıştır çünkü iş bulamadığı için normal
primlerini ödeyemezken bir de yapılandırılan borçlar da olunca iflas bayrağını
çeker konuma gelmişlerdir. Ağır temerrüt faizleriyle karşı karşıyadırlar. Esnaf
ve sanatkârlar borç batağına saplanmışlar, icralar ile iflaslar maalesef neredeyse
kapıya dayanmıştır. Bununla ilgili de esnaf odalarının çağrısına, çığlığına
mutlaka ses vermek mecburiyetindeyiz.
İnsanlar sesleniyorlar, “Borçları biz ödeyemiyoruz.” diyorlar.
Temerrüt faizi münasebetiyle 35 bin liralık borçlar şu an itibarıyla 43 bin
liraya çıkmış. Belki de önümüzdeki zaman diliminde bu borçlar daha fazla
artacak ve bu insanlar daha da fazla mağdur olacaklardır.
Toplumun direğini, dinamiğini, “orta direk” dediğimiz kesimini
oluşturan esnafımız siftah yapmadan dükkânlarını kapatır hâle gelmişler ve
kısır döngü de maalesef her geçen gün artarak devam ediyor. Bunlara bir de kent
içerisinde açılan büyük hipermarketler ve süpermarketler eklenince esnafın
bunlarla başa çıkma imkânı kalmıyor.
Zaman zaman buradan, özellikle hipermarketler, süpermarketler,
perakende yasasının acilen çıkartılmasıyla ilgili olarak müteaddit defalar hem
konuşmalar yaptık hem araştırma önergeleri verdik ve bunu da yine gündeme
getirmeye çalışıyoruz. Ancak getirmiş olduğumuz gündemde olmasına rağmen,
maalesef, bir türlü bunlar Hükûmet tarafından duyulmuyor yani esnafın çığlığı
duyulmuyor, sanatkârın çığlığı duyulmuyor.
Hâlbuki 1 tane hipermarket açıldığı zaman, 1 süpermarket açıldığı
zaman yaklaşık olarak 60’la 70 civarındaki sanatkâr veyahut da bakkalımızın,
işte, diğer esnafımızın hepsi dükkânlarını kapatmak durumuyla karşı karşıya
kalıyorlar. Böyle ağır bir durumdan insanlar feryat ediyorlar ama işte o
insanlar, dediğimiz bu garip, orta direk insanlar, işsiz kalmamak için, o
vermiş oldukları çeklerin arkasına “karşılıksız” damgası basılmasın diyerek cansiparane bir şekilde ayakta durmaya çalışıyorlar ve
ülkemizi ayakta tutuyorlar. Çünkü esnafın sayısı öyle az bir sayı da değildir,
yaklaşık olarak 2,5-3 milyon civarında esnafımız vardır. Onlarla beraber,
aileleriyle beraber yaklaşık olarak 10 milyon civarında insana tekabül
etmektedir.
Bu meyanda, ben bu önergemiz esnasında bu konuyu dile getirmeye
çalışırken özellikle esnafımızın hepsinin sesinin duyulmasını özellikle rica
ediyorum. Ayrıca, bunların dışında, bakınız, mesela, Reşadiye ilçesinden yine
esnafımız, özellikle şoför ve otomobilci esnafımız da aynı sorunlarla karşı
karşıyalar. Onlar da dertlerinin çözümlenmesini bekliyorlar. İnanıyorum ki
Meclisimiz onların da sesini duyar ama korkarım ki duymuyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
REŞAT DOĞRU (Devamla) – Maalesef, Adalet ve Kalkınma Partisi başka
gündemlerle meşgul diyor, Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Doğru.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 473 Sıra Sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat
Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun
Tasarısının 6. Maddesinin 1. Fıkrasında yer alan “durumunda” ibaresinin “halinde”
ibaresi olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Muharrem
Işık (Erzincan) ve arkadaşları
BAŞKAN – Sayın Komisyon önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Muherrem Işık, Erzincan Milletvekili.
Sayın Işık, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHARREM IŞIK (Erzincan) – Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; öncelikle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, yasalar, peş peşe yine gelmeye devam ediyor ama -biraz
yavaşlamıştı- şu anda toplumda asıl görüşülmesi gereken bir sürü önemli olay varken bunlar hiç
görülmemiş gibi geliyor. İşte, geçen hafta işçi ölümleri gene yaşandı. Biraz
önce bir önerge getirdik, önergeye her zamanki gibi, önergelere kısa cevap
vermekten sorumlu arkadaşımız çıktı, “Önemli değil, bunları biz zaten yaptık.”
dedi ve geçiştirdi. İşte, Meclis de bizim böyle çalışıyor!
Burada önemli olan nokta, bizim, Türkiye’de gerçekten barışı
sağlamak için ne yapmamız gerektiğine karar vermek. Bunun için çalışmak
gerekiyor öncelikle aslında. Tabii bizim gündemimiz her zamanki gibi Türkiye’de
barışı sağlamak, şu anda da bunu gösteren Gezi olayları. Gezi olaylarına
başlamadan önce şu var: Geçen hafta biliyorsunuz Sayın Başbakan Gezi olaylarıyla
ilgili görüşmeler yaptı, bu görüşmeleri yaparken sarı olmayan sendikanın yani
DİSK’in Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu’yla görüşme yaptı. Burada Arzu Hanım
demiş ki: “Sayın Başbakan, haftalar geçmiş, insanlar sokağa dökülmüş, 4 kişi
ölmüş, anneler sokaklara inmiş, bu kadar insan gece gündüz sokaklarda size bir
şeyler söylüyor, bunları konuşmamız gerekmez mi? Bu, artık, sosyolojik,
toplumsal bir olaydır. Bu, sadece mimari bir mesele değildir.” Tabii orada
Başbakanımızın neler söylediğini hepimiz biliyoruz, köpürmüş gene Başbakan ve
kendisi salonu terk etmiş veya terk ettirilmiş.
İşte, bu, aslında tartışılması gereken sosyolojik mesele çünkü on
bir yıldır Türkiye’de yapmak istediğiniz şeyi, aslında İstanbul İl Başkanı da
açıklamış, demiş ki: “On yıllık iktidar
dönemimizde bizimle şu ya da bu şekilde paydaş olanlar, gelecek on yılda
bizimle paydaş olmayacaklar. Çünkü bu
geçtiğimiz on yıl içinde, bir tasfiye süreci ve bir tanımlama özgürlük, hukuk,
adalet söylemi etrafında yaptıklarımıza paydaşlar vardı. Onlar da şu ya da bu
şekilde her ne kadar bizi hazmedemeseler de; diyelim ki liberal kesimler, şu ya
da bu şekilde bu süreçte bir şekilde paydaş oldular ancak gelecek inşa
dönemidir. İnşa dönemi onların arzu ettiği gibi olmayacak. Dolayısıyla o
paydaşlar bizimle beraber olmayacaklar. Dün bizimle beraber şu ya da bu şekilde
yürüyenler, yarın bizim karşımızda olan güçlerle bu sefer paydaş olacaklar.
Çünkü inşa edilecek Türkiye ve ihya edilecek gelecek onların kabulleneceği bir
gelecek ve bir dönem olmayacak. Onun için işimiz çok daha zor.” Yani hedefi
zaten göstermiş, İl Başkanınız da İstanbul İl Başkanı, büyük bir ilin il
başkanı.
Tabii, 2002’de başladığınız zaman “Gömlek değiştirdik.” dediniz.
Yalnız, benim gördüğüm, değişen gömlek Mahmutpaşa’dan aldığınız gömlekler değil
de daha pahalı gömlekler olmuş.
Sürekli burada gündeme getiriyoruz, işte, kurumlarda alımlarda
olsun, diğer her türlü işlerde yaptığınız bu bastırma, daha sonra, işte, en son
çıkarılan yasalar, 12 Eylülde yaptığınız referandumla getirilen baskılar, bütün
bunlar bu noktaya getirmiş oldu. En sonuncu alkol yasası, eğitimde yapmış
olduğunuz 4+4’le getirdiğiniz noktalar, toplumdaki özellikle sosyal yardımlaşma
vakıflarında yapmış olduğunuz yardımlar, bunları yaparken bile özellikle oy
avcılığı yapmanız, köylere götürülen hizmetlerde göstermiş olduğunuz tarafçılık, köye götürüp “Eğer ki oy vermezseniz size
kesinlikle hizmet gelmeyecek.” diye baskılar yapmanız, onun yanında, işe
alımlarda yapılan şeyler, KPSS’de bile, en dürüst
olması gereken KPSS’de bile yapmış olduğunuz bütün o
yolsuzluklar, hileler, ÖSYM’de yapılan, en son, yine, gündeme çıkan ama mahkeme
tarafından reddedilen durumlar, hepsine baktığımız zaman, işte, toplumu bu
duruma getirdi ve toplumu patlattı. Ama biz hâlen burada bunları tartışmıyoruz.
Tartıştığımız şey, kimlere hangi menfaatleri sağlayacağımız yasaları getirmek
için uğraşıyoruz. Bunları getirdiğimiz sürece de toplum, maalesef, kabul
etmeyecek.
Tabii, toplum artık şunu gördü: Burada bu baskıyla fazla bir süre
gitmeyeceğini, sonunda patlamanın olacağını sokaklar da gördü ama sizin buna
niyetiniz yok, okumaya. Siz Kazlıçeşme’de
topladığınız insanlarla ve taşımayla getirdiğiniz insanlarla gövde gösterisine
çevirmeye çalıştınız. Hâlbuki ülkeyi yöneten insanların bunu yapması değil, tam
tersine, barış söylemi yapması gerekiyordu.
Nâzım Hikmet “Taranta Babu’ya Mektuplar”ında şöyle
demiş:
“Tek başına,
yapayalnız,
karanlıklara
bırakılmış bir çocuk gibi
bağıra bağıra
kendi sesiyle uyanarak,
korkuyla tutuşup
korkuyla yanarak
durup dinlenmeden konuşuyor.
Mussolini çok konuşuyor Taranta Babu,
çok korktuğu için
çok konuşuyor.”
İşte, bizim, artık, bundan sonra toplumsal barışı sağlamamız
lazım. Burada söylediğimiz her şeye muhalefet olmayıp Başbakanın yanlışlarını
da göstermeniz lazım.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Işık.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 6’ncı madde kabul edilmiştir.
7’nci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 473 Sıra Sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat
Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun
Tasarısı’nın 7. Maddesinin 1. Fıkrasının a bendinde yer alan
"durumunda" ibaresinin "halinde" ibaresi olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Müslim Sarı Turgut Dibek Bülent Kuşoğlu
İstanbul Kırklareli Ankara
Süleyman Çelebi Haluk Eyidoğan Ali
Özgündüz
İstanbul İstanbul İstanbul
Aytuğ
Atıcı
Mersin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri,
Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısının 7.
maddesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali Halaman S.
Nevzat Korkmaz Mehmet
Günal
Adana Isparta Antalya
Mehmet
Şandır Ali
Öz
Mersin Mersin
BAŞKAN – Komisyon son okunan önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Lütfü Türkkan, Kocaeli Milletvekili.
Sayın Türkkan, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisinin önergesi hakkında söz aldım.
Türkiye’nin şu anda bulunduğu durum… Tabii ki ülke gergin, ülke
sıkıntılı, milletvekillerinden beklenen de bu ülkenin daha fazla gerilmesinin
önüne geçmek. Sevgili dostum, AKP Grup Başkan Vekili Mahir Ünal Bey de bu
konuda tavsiyede bulunuyor haklı olarak, diyor ki: “Germeyelim.” Doğru ama ben
bu aynı tavsiyeleri Sayın Başbakanınıza da bulunmanızı istiyorum. Zira, ülkenin
gerildiği yer Sayın Başbakan. Yani, iddia ediyorum size, Sayın Başbakanı bir on
gün kenara alın, rica edin ya, bu çok zor bir şey değil, “Sayın Başbakan,
lütfen konuşmayın...” Emin olun, ülke şu gergin günlerini mutlaka suhuletle
atlatacaktır. Buna da, bu gerginliğin sebebine de baktığınız zaman çok anlamlı
şeyler bulamıyoruz. Neticede, verdiği zarar açısından baktığınızda çok anlamsız
geliyor. Ekonomiyle ilgili Sayın Bakan da burada, zannediyorum bakanlık yaptığı sürenin en zor üç haftasını
geçiriyor. Hakikaten, bir taraftan bütçenin iki ucunu bir araya getirmeye
çalışan Maliye Bakanı, ülkedeki ekonomik sıkıntıların Avrupa’dakine benzer
resesyona girmemesi için iki eliyle direksiyonu tutan, ayağıyla da sonuna kadar
frene basan Ekonomi Bakanı, anlamsız bir şekilde ülkenin gördüğü, bu ekonominin
gördüğü zararın bir yerinden dönmeye çalışıyor. Çok zor bir durum. Sayın Bakana
gerçekten kolaylıklar diliyorum.
Bankacıların, Sayın Bakana ilettiler mi bilmiyorum ama bize
ilettikleri konu şu: Çok ciddi bir şekilde bankalardan para çıkışı var yani
yabancı paranın Türkiye çıkışı var, ayrıca, ülkedeki bankalardan da para çıkışı
var. Bunu kim yaptı biliyor musunuz? Sayın Başbakan yaptı. Bir Sayın Başbakan
kalkıp ülkede milletine “Alın paranızı, devlet bankalarına yatırın.” gibi bir
çağrıda bulunabilir mi? Böyle bir ekonomi yönetimi olabilir mi? Böyle bir
başbakan olabilir mi? Yani o özel bankalar Afrika bankaları mı? Bu özel
bankalar dediğiniz de kanunla kurulmuş bankalar. Bu bankaların birdenbire
halkın yığılımıyla para çekme karşısında ne
yapacağını düşünüyorsunuz? “Vermiyorum.” diyecek. Vermediği zaman ne olacak? Bu
ülkedeki birtakım dengeleri nasıl tutacaksınız? Bu milletin, parasını çekemeyen
milletin feveranını nasıl durduracaksınız? Böyle dengesiz, böyle anlamsız,
böyle saçma sapan bir yönetimin karşısında ekonomiyi ayakta tutmaya çalışan bir
bakana ben Allah’tan kolaylıklar diliyorum.
Bakın, dün bahsetmiştim. Esnaf kan ağlıyordu, şimdi kan ağlamaktan
da vazgeçmiş, kenara oturmuş kendi hâlini seyrediyor, sonunu bekliyor. Zira, bu
sıkıntılarla beraber millette ciddi bir gelecek endişesi başladı. Tüketime
yönelik bütün harcamaların hepsinin de önü kesildi. Tatilciler tamamen tatil
rezervasyonlarını iptal etmiş; turizmci arkadaşlarımız var, telefon açıyorlar,
güneydeki otellerde iptal oranları yüzde 30-35’lere çıkmış. Yani bir taraftan
siz “İhracatımızı artıracağız.” diye çabalar sarf edeceksiniz, Türkiye
ihracatında çok önemli bir yer tutan turizm gelirlerini yok edecek saçma sapan
hadiselerin önünü açacaksınız. Buna samimiyetle cevap verebilecek Adalet ve
Kalkınma Partili bir arkadaşa ihtiyacımız var, “Evet arkadaş, biz bu gerginliği
bu yüzden yaptık, sebebi budur...” Dün de izah ettim, bu bir siyasi akılsa bu
akla benim aklım ermedi. Yani ola ki bir siyasi manevrayla Türkiye'nin
gündemine başka bir şeyler sokup evvelsi gün Diyarbakır’da olan kongreden çıkan
kararları saklamaksa, bu çok pahalı bir maliyet; Petrol Yasası’nı saklamaksa,
ondan da pahalı bir maliyet. Bu maliyete değecek hiçbir şey olmadı. Ama
anlamsız bir şeyler oluyor ülkede ve üstelik Sayın Başbakanı bu konuda uyarmaya
çalışanları da Sayın Başbakan elinin tersiyle itiyor. Ne kadar doğru, ne kadar
değil bilmem -Başbakan Yardımcısı gerçi yalanlamış sonra, okudum- ama bu
Kabinede uzun yıllar görev yapan Bülent Arınç’la Başbakanın bu konu yüzünden
arasının açıldığı dahi söyleniyor. Bütün bunlara değer mi, değmez mi?
HÜSEYİN ÜZÜLMEZ (Konya) – Hayal etmeyin!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) – Benim hayalim değil, ben yazılanları
okuyorum. Hayal edenler yazmışlar, onlara söyleyin.
HÜSEYİN ÜZÜLMEZ (Konya) – Gönlünüz öyle arzu ediyor!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) – Daha sonra Arınç’ın
açıklamasını da okudum, doğru olmadığını söylüyor. Ama bütün bunların
hiçbirisine değmez.
Bu kadar inat, sonu olur berbat. Haberiniz olsun.
Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Türkkan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 473 sıra sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat
Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun
Tasarısının 7. maddesinin 1. Fıkrasının a bendinde yer alan “durumunda” ibaresinin
“halinde” ibaresi olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Aytuğ
Atıcı (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Aytuğ Atıcı, Mersin Milletvekili.
Buyurun Sayın Atıcı.
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri,
Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısı’nın
7’nci maddesi için verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunuyorum. İnsan
yaşamına paradan daha fazla önem veren milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
Neden bu selamlamayı yaptım? Çünkü insanlar alanlarda özgürlük ve
demokrasi adına ölürken, kör olurken, beyin kanaması geçirirken, kemikleri
kırılırken, testisleri parçalanırken siz bugün burada para konuşmayı tercih
ettiniz. 90 kuşağı gençler, yaşlı teyzeler, amcalar hepimize alanlarda çok
büyük dersler verdi. Acaba biz bu dersi iyi anlayabildik mi? Bakın, dikkatle
söylüyorum: Biz, hepimiz bu dersi iyi anlayabildik mi? Gençler diyorlar ki:
“Anlamadıysanız, bir daha anlatırız, yeter ki siz anlamaya niyetli olun. Anlamıyorsanız
söyleyin, bir daha anlatalım.” Türkiye'nin her yerinden oluk oluk akarak sokaklara çıkan insanlar ne diyorlar? “Hükûmet
istifa.” diyorlar.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, Hükûmet bu haykırışları duyup
gereğini yapacağına, hiç akla izana sığmayacak şekilde, utanmadan sıkılmadan
“Cumhuriyet Halk Partisi yeterli muhalefet yapmadığı için halk sokağa döküldü.”
deme noktasına geldiniz ve dün bu kürsüden grup başkan vekiliniz aynen bu
cümleleri sarf etti.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Hayır, Kemal Bey de söyledi aynı
şeyi.
AYTUĞ ATICI (Devamla) – Şimdi, halkın özgürlük ve demokrasi
istemlerini görmezden gelmemek gerekir. Evet, bu insanlar, bu gençler, bizi
seçen, bizi buraya milletvekili olarak gönderen insanlar dediler ki: “Siz bu
işi beceremediniz.”
RECEP ÖZEL (Isparta) – Size mi dedi?
AYTUĞ ATICI (Devamla) – Hepimize dediler.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Yo, size dedi, size.
AYTUĞ ATICI (Devamla) – Hepimize. Birazdan o psikolojik durumu
buradan aktaracağım izin verirseniz, hâlâ yansıtma psikolojisini kullanmayalım.
Bu insanlar “Seçtiğimiz bütün milletvekilleri bizim istediğimiz
gibi davranmadılar.” dedi ve sokağa çıktı. Şimdi, asıl gelince vekil bir adım
geri durur. Asıl gelmiştir. Asıl sokaklardadır. Asıl size demiştir ki: “Ben
sizi seçtim. Seçmenlerin yüzde 40 kadarı -40 küsuru- oy kullananların yüzde 49
küsuru olarak AKP’ye güvendim ve seni Hükûmet yaptım ama, sen, benim istediğim
gibi bu ülkeyi yönetemedin.” Bize de “Ey muhalefet partileri, sizi de seçtim,
gönderdim ‘Bu Hükûmeti denetleyin, bu Hükûmete muhalefet edin.’ dedim. Siz de
yeterince muhalefet edemediniz. Ben sokağa çıktım.” diyor. Şimdi, bunu anlarsak eğer, dersimizi iyi
alırsak eğer bir şeyler yapabiliriz. Ama eğer bunu anlamazsak, anlamamakta inat
edersek, o zaman, inat edenler için birkaç tane çıkarımım var.
Psikolojide “projeksiyon” dediğimiz yansıtma durumu var. Yani
“Vallahi bende bir şey yok. Bütün kabahat CHP’de.” veya “Vallahi -CHP- bende
bir şey yok, bütün kabahat MHP’de.” demek psikiyatride projeksiyon, yani
yansıtma sorunudur ve bu durum psikiyatrinin acil inceleme konusudur. Bu
şekilde düşünen insanlar varsa, mutlaka, acil psikiyatrik bir değerlendirme
yapmak gerekir.
Dün, yine bu kürsüden dendi ki: “Taban aktör oldu, bu
tehlikelidir.” Sayın grup başkan vekili, bunu gördüğünüz için çok teşekkür
ediyorum, çok doğru bir tespittir. Tabanın aktör olduğunu görebilmek,
gerçekten, bir sağduyu gerektirir. Taban aktör olmuş ise bizim bu
projeksiyondan derhâl vazgeçmemiz gerekir ve halk eğer size “Bu işi
beceremediniz, bırakın.” diyorsa derhâl bırakmanız gerekir, bize
“Beceremediniz, bırakın.” diyorsa derhâl bırakmamız gerekir.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sandıkta, sandıkta…
AYTUĞ ATICI (Devamla) - O yüzden, bu çığlıkları iyi duymanız
lazım. Halk “Artık, yeter!” demiştir.
Toplumun bir kısmını -bakın, ikinci bir psikiyatrik durumdan
bahsediyorum- “çapulcu, sarhoş, ayyaş, kindar, dindar” diye ayırmak, ölenlerin
bile mezhebini telaffuz ederek konuşmalar yapmak yine psikiyatride bir
sorundur, bu sorunun adı da “ayrıştırma”dır, acil
tedavi gerektirir.
Bir sonraki konuşmamda psikiyatrik değerlendirmelerime devam
edeceğim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Atıcı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
8’inci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 473 Sıra Sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat
Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun
Tasarısının 8. Maddesinin 1. Fıkrasında yer alan "kesintisiz"
ibaresinin "aralıksız" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Müslim Sarı Turgut Dibek Bülent Kuşoğlu
İstanbul Kırklareli Ankara
Süleyman Çelebi Haluk Eyidoğan
Ali Özgündüz
İstanbul İstanbul İstanbul
Aytuğ
Atıcı
Mersin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri,
Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısının 8.
maddesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali Halaman S.
Nevzat Korkmaz Mehmet
Günal
Adana Isparta Antalya
Mehmet
Şandır Ali
Öz
Mersin
Mersin
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı) –
Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Nevzat Korkmaz, Isparta Milletvekili.
Buyurun Sayın Korkmaz. (MHP sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Ekonomi için olmazsa olmaz şart istikrardır. Bunu, defalarca
Hükûmet de ifade etti. Maalesef, son Gezi olayları bizzat AKP tahrikleriyle
geri dönülmez bir yola doğru ilerlemektedir. İstikrarsız bir ortamda da
ekonomik tahlillerin yapılması anlamsızdır, bunu baştan belirtelim.
Değerli milletvekilleri, Sayın Başbakan olaylardan âdeta kaçarak
gittiği Afrika gezisi dönüşünde Ankara’nın değil de sadece AKP’lilerin Belediye
Başkanı hâline gelmiş Melih Gökçek’in halkın kaynakları ve tehditle topladığı
kalabalıklara gece iki buçukta bir konuşma yapmıştı. Bu konuşmasında faiz
lobisinden şikâyet ederek “Bizim dönemimizde 5 kat zenginleştiğinizi gelip
anlatıyordunuz, şimdi ne oldu?” diye şecaatini arz ederken sirkatini
söylemişti. Sanki on bir yıl bu ülkeyi Erdoğan tek başına yönetmemiş gibi,
Türkiye’nin ekonomi politikalarını belirleyen kurumlar, ekonomi kurmayları ve
bakanlar sanki Erdoğan’a bağlı değilmiş gibi, zeytinyağı misali üste çıkıp on
bir yıldır beslediği, büyüttüğü faiz lobisini halka şikâyet etmişti. Bu şahsı
iyi tanımak lazım, artık devlet umuruna sahip olup olmamasından da vazgeçtik,
amaca ulaşmak için her yolu mübah gören bir
siyasetçiyle karşı karşıyayız. Ülkeyi karıştıracak tüm mesajları yurt dışında
verir ve genelde uçak seyahatlerinde ortalık karışır. Kurumlar, STK’lar sert
bir açıklama yapar, susar. Ne zaman sular durulur, Başbakan tekrar sesini
yükseltir, tehditlere başlar. Gezi olaylarında milyonlarca insan ortalığa
dökülür, soluğu yurt dışında alır. Tüm sevaplar kendisine aittir, günahlar ise
başkasının. Kendisi hiç hata yapmaz, hata hep başkalarınındır; sorumluluk asla
üstlenmez.
Sayın Başbakan, Hükûmetin faizci politikalarından habersiz
miydiniz? Bu faiz lobisine bu paraları kimler aktarmıştır? Kimdir bu faiz lobisi
dediğin özel ya da tüzel kişiler? Bugüne
kadar her şey iyiydi, neyi paylaşamadınız da ortalığa döküldüler? Bu soruların
cevaplarını halk da bilsin. Bu lobiye akıttığınız paralar çünkü halkın parası,
hani ağzınıza sürekli pelesenk ettiğiniz tüysüz yetimin hakkı. “Hortumları
kestik.” diyordunuz, meğer o hortumları başka mihraklara ve kendi
yandaşlarınıza akıtmak için kesmişsiniz. “Tüm bunlardan haberim yok.” diyorsan,
o zaman Sayın Başbakan senin kendinden bile haberin yok. Ülkenin soyulmasına ya
bilerek göz yumdun ya görmezlikten geldin ya da bu olanı biteni kavrayamayacak
kadar feraset ve basiretten maalesef yoksunsun.
Sayın Erdoğan, işler yolunda giderken gökteki yıldızları bile
sahipleniyordun, her şeyi kendinden başlatıyordun. Sana kadar yapılan işlere
bırak teşekkür etmeyi, kara çalmayı, iftira atmayı, emeği inkâr etmeyi
alışkanlık hâline getirmiştin. Derler ya: “Kula teşekkür etmesini bilmeyen
insan Yaradan’a da şükretmekten acizdir.”
Aziz milletim, bu şahsı artık iyi tanı. Senden hizmet için oy
istemiş, sen de destek vermişsin ancak on bir yıl sonunda tamamen kibir ve öfke
üzerine inşa edilmiş, fil dişinden yapılmış, halkla bağlantısını koparmış bir
kuleye dönüşmüş… Artık lügatinde ne millet var ne de samimiyetle kendisiyle
yola çıkan yol arkadaşları var. AKP ilkelerinin önüne geçti Erdoğan’ın istek ve
arzuları. Adam, varsa yoksa “ben” diyor.
AHMET YENİ (Samsun) – Cumartesi günü Samsun’a gel. Samsun’a gel
cumartesi günü, Samsun’a gel.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – AKP’ye gönül vermiş vatandaşlarım,
Erdoğan giderken partinizi de götürmek istiyor. Erdoğan’a değil partinize sahip
çıkın, ilkelerinizin yaşatıcısı olun, Erdoğan’ın koltuk değneği değil.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Ya, kim koltuk değneği? Çok ayıp
konuşuyorsun ya!
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Mitinglerde üç hilalden medet umar
hâle gelmiş ise ya hakikaten acınacak durumda ya da sizlerden vazgeçmiştir
bilesiniz.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Kim kimin koltuk değneği ya? Çok ayıp ya,
utan!
AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) – Milletvekillerine koltuk değneği
demek güzel bir şey değil.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Partisi içinden bile usulünce birçok
kez uyarılmıştır ama ders almadı, almıyor. Geride kalanları kurtarmak için
uçurumdan düşmekte olan şahsın halatını keserler. Aksi takdirde diğerlerini de
uçuruma sürükleme gibi bir tehlikeyle karşı karşıyadırlar. Bu gurur, kibir ve
bölücülük devrini bitirin.
AHMET YENİ (Samsun) – Hafta sonu Samsun’a bekliyoruz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, Türk
ekonomisi son derece kırılgan bir çizgide gidiyor. Üreten ekonomi yerine
faizci, rantiyeci, satan savan bir anlayışla tüketici bir ekonominin gideceği
yer zaten farklı olamazdı. Sokağı görmeyen, sokağı dinlemeyen, evdekileri
sahiplenen, sokaktaki vatandaşları da dışlayan bir Başbakan herhâlde sadece
bizim ülkemizde olabilir. Sokakları karışık, istikrarı ve huzuru kalmamış,
uluslararası çevrelerle ve ihracat yaptığımız ülkelerle, AB’yle ilişkisini
bozmuş bir ortamda ekonomik gelişmelerden bahsedilemez.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) – Cumartesi günü Samsun’a bekliyoruz.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Korkmaz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 473 Sıra Sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat
Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun
Tasarısının 8. Maddesinin 1. Fıkrasında yer alan "kesintisiz"
ibaresinin "aralıksız" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Aytuğ
Atıcı (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Aytuğ Atıcı, Mersin Milletvekili.
Sayın Atıcı, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlar, 473 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 8’inci
maddesi üzerine verdiğimiz önerge hakkında söz aldım.
Kaldığımız yerden devam ediyorum. Gezi olaylarının yarattığı bir
psikolojik durumu, bir psikiyatrik durumu sizlere anlatmaya çalışıyordum,
herkes nasibine ne düşüyorsa elbette onu alacaktır. Az önce ben konuşmayı yapıp
bitirdiğimde sayın grup başkan vekiliniz dedi ki: “Sen doktorsun da, ne
doktorusun?” Ben çocuk doktoruyum. Psikiyatri stajı aldım, psikiyatri
derslerini de başarıyla verdim ancak Sayın Başbakan aldığı eğitimde acaba
jinekoloji eğitimi aldı mı, jinekolog gibi konuşuyor? Antropoloji eğitimi aldı
mı, antropolog gibi konuşuyor? Nükleer enerji dersi aldı mı, nükleer mühendis
gibi konuşuyor? (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Gastronomi dersi aldı mı
acaba, gastronom gibi konuşuyor? Moda eğitimi aldı mı, modacı gibi konuşuyor?
Velhasıl, astronota varana kadar bunları çıkarırsınız. Yalnız, “Bu kadar çok
şeyi ben yaparım.” diyen bir durumun tanımını ben tıpta bilmiyorum, henüz tıpta
bu işin adı konmamış olabilir ama sizlerin sayesinde yakında bunun da adı
konacaktır.
Evet, arkadaşlar, Gezi olaylarının, Gezi direnişinin yarattığı
psikiyatrik tahribat veyahut da bazı psikiyatrik durumların ortaya çıkması
durumunda nelerle karşılaştığımızı size anlatıyordum.
AHMET YENİ (Samsun) – Provokatörlere baktın mı?
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Sayın milletvekilleri, oradan bağırıp
durmayın, hakikaten anlamıyorum. Eğer medeni bir… (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN – Arkadaşlar, dinleyelim lütfen.
AYTUĞ ATICI (Devamla) - …ilişki istiyorsanız konuşmam bittiğinde
gelirsiniz bir çay içeriz, size anlatırım. Oradan gerçekten anlaşılmıyor.
AHMET YENİ (Samsun) – Anlaşılır, anlaşılır.
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Şimdi, psikiyatrik tanımlara devam
ediyorum. “Kim ne derse desin ben bildiğimi yaparım. Bu Gezi olaylarını da en
iyi bilen benim, her şeyi bilen benim.” demenin karşılığı tıpta megalomanidir
ve bu megalomanik durum da acilen değerlendirilmeli
ve tedavi edilmelidir.
HÜSEYİN UZÜLMEZ (Konya) – Aynaya baktın mı, aynaya?
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Ya, niye hemen zıplıyorsunuz yani üstünüze
mi alındınız? Yani üstünüze alındıysanız bağırmaya gerek yok, benim
arkadaşlarım var, gönderirim sizi değerlendirirler.
HÜSEYİN UZÜLMEZ (Konya) – Ayna tuttum.
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Birazcık strese girince sağa sola saldırma
işlemine psikiyatride “agresyon” denir ve bu agresyon derhâl değerlendirilmelidir.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Hocam, kendini tarif ediyorsun.
AYTUĞ ATICI (Devamla) – Yansıtma yapmaktan vazgeçin yoksa ben
sizden de şüphe edeceğim artık.
Kendini aşırı sevmek ve beğenme işine de biz tıpta narsisizm
diyoruz. Narsisizm de acilen değerlendirilmelidir, tıbbi müdahale gerektirir,
tedavi gerektirir.
AHMET YENİ (Samsun) – Millet seviyor, millet!
AYTUĞ ATICI (Devamla) – Anlıyorum üstününüze alınıyorsunuz bazı
şeyleri ama tutanakları getirtip de dikkatlice incelediğiniz zaman benim genel
bir değerlendirme yaptığımı anlayacaksınız.
AHMET YENİ (Samsun) – Cumartesi günü Samsun’u seyret.
AYTUĞ ATICI (Devamla) – Bir insan bir söylediğini kısa sürede
yalanlıyorsa ve tam tersini söylüyorsa biz buna tıpta “kişilik ayrışması” yani
“splitting” diyoruz. Bu da çok tehlikeli bir
durumdur. Kişilik ayrışması olan ve “splitting”i olan
insanların da derhâl tedavi edilmesi gerekir.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Kime uyuyor o, kime, biliyor musunuz?
AYTUĞ ATICI (Devamla) – Şimdi, bir insan “Herkes bana komplo
kuruyor, herkes benim kuyumu kazıyor. Hem ulusal hem uluslararası güçler benim
ayağımı kaydırmaya çalışıyor.” diyorsa bunun tıptaki karşılığı paranoyadır.
Paranoya da tehlikeli bir durumdur ve derhâl tedavi edilmesi gerekir.
Eğer bir insan “Ben aşırı yorgunum.” diyor, konuşurken gözleri
kapanıyorsa bunun adına biz tıpta “tükenmişlik sendromu” yani “exhausting syndrome” diyoruz ve
bu “exhausting syndrome” da
gerçekten tehlikeli bir durumdur ve derhâl tedavi edilmelidir.
Şimdi, bu durumlar insan içindir arkadaşlar; olabilir. Kiminin
karnı ağrır, kiminin başı ağrır, kiminin ayağı ağrır, kiminin de ruhu bozulur.
Ayağı ağrıyanlar ortopediste giderler, başı ağrıyanlar nöroloğa giderler,
ruhunda, kendinde bu saydıklarımdan hissedenler varsa da ruh doktoruna
giderler. Şimdi, o yüzden… Hele hele bu insanlar bazı yönetim noktalarında ise
bunların sağlıkları bizi de ilgilendirir çünkü bu problemlerle atılan her
adımda gerçekten büyük sıkıntılar ortaya çıkabilir. O yüzden hepimiz -ben dâhil
olmak üzere- eğer kendimizde bu gibi sorunları görüyor isek doktora gitmeliyiz.
Ama şunu söyleyeyim: Psikiyatrik hastalar kendilerinde bu sorunların olmadığını
iddia ederler, inkâr ederler. O zaman dostları “Gel, seni bir doktora
götüreyim.” der ve yardımcı olur.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Atıcı.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Bir saniye arkadaşlar…
AHMET YENİ (Samsun) – Kafayı değiştirin, kafayı!
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Yahu, niye üstünüze alıyorsunuz? Ben size
bir şey demedim ki. Ben kendimi de katarak söyledim.
BAŞKAN - Bir saniye lütfen, bir saniye… Arkadaşlar, bir saniye…
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, sayın konuşmacı ismimi
zikrettiği için söz verirseniz iki dakika…
BAŞKAN – Buyurun.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mahir Ünal’ın, Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın görüşülen kanun tasarısının
8’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşma sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Değerli arkadaşlar, bugün biz grup
başkan vekillerimizle bir anlaşma yaptık. Dolayısıyla, bir gerilim ortamı
oluşturmadan bugün Meclisi çalıştırmak ve önümüzdeki kanunları çıkarmak için
ama madem konu ihtisas ve ihtisas alanlarımızdan açıldı, ben de sosyoloji ve
uygulamalı psikoloji masterı yapmış bir kişi olarak
–uygulamalı psikoloji masterım bitmedi, onun altını
çizeyim- az çok psikoloji biliyorum.
Şimdi, çok kısa bir şey söyleyeyim, kimseye sataşmayacağım.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Aytuğ Hoca hekimdir.
MAHİR ÜNAL (Devamla) – Veli Ağbaba,
lütfen…
Şimdi, biz, beş duyu organımızla dış dünyayı algılıyoruz. Dış
dünyayı algılarken kendi algı filtrelerimizden gördüğümüz, duyduğumuz,
dokunduğumuz, tattığımız şeyleri değerlerimize, inançlarımıza, bakış açımıza
göre filtreliyor, bir algı, bir anlam oluşturuyoruz. Bu algı ve anlam bize
aittir, kişiseldir. İnsan konuşmaya başladığı andan itibaren kendi algısını,
kendi anlamını konuşmaya başlar. Yani bir başkasının sizinle ilgili ifade
ettiği şeyler sizin gerçekliğinizi göstermez, onun düşüncelerini ifade ettiği
anlamına gelir. Dolayısıyla, bunu bir sataşma olarak görmek yerine, burada
kendi bakış açısını, kendi gerçeklik algısını bizimle paylaşan bir
milletvekilini gördük sadece. Dolayısıyla, onun bizimle, siyasi görüşümüzle,
partimizle ilgili ifade ettiği şeyler bizim gerçekliğimizi değil, kendisinin
dünyayı algılama biçimini göstermektedir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Dolayısıyla, bunu bir
sataşma olarak görmüyorum ve bunu bir ihtisas üzerinden ifade etme gereği
duydum.
Saygılar sunuyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, sataşma için söz
istememiş miydi?
BAŞKAN – Evet.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sataşmanın olmadığına dair konuşma
yaptı. Siz hangi maddeye dayanarak söz verdiniz?
BAŞKAN – Herkes…
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkanım, sizi kandırdı grup
başkan vekili.
BAŞKAN – Bir saniye sayın arkadaşım…
Her çıkan bu Meclisin kürsüsüne…
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Hangi maddeye dayanarak söz verdiniz
efendim, onu soruyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkanım, sizi kandırıyor ama.
BAŞKAN – Vallahi, o takdir size ait, öyle bir şey yok.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Kınama verin! Kınama verin Başkanım,
Meclis Başkanını kandırıyor!
BAŞKAN – Bana bir grup başkan vekili “Bir şey açıklayacağım.”
dediği zaman söz vermemiz âdettendir. Dolayısıyla, rahatsız olacak bir şey yok.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Şahsınızda hepimizi kandırıyor ama olur
mu efendim!
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Normalde yerinden veriyordunuz eskiden.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
4.- Ödeme ve Menkul Kıymet
Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında
Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/780) (S. Sayısı: 473)
(Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
9’uncu madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 473 Sıra Sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat
Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun
Tasarısının 9. Maddesinin 1. Fıkrasının ç bendinde yer alan “belirtilen”
ibaresinin “yer alan” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Müslim Sarı Turgut Dibek Bülent Kuşoğlu
İstanbul Kırklareli Ankara
Süleyman Çelebi Haluk Eyidoğan Sakine
Öz
İstanbul İstanbul Manisa
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri,
Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısının 9.
maddesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali Halaman S.
Nevzat Korkmaz Mehmet
Günal
Adana Isparta Antalya
Mehmet Şandır Ali Öz D. Ali Torlak
Mersin Mersin İstanbul
BAŞKAN – Komisyon, son okunan önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Durmuş Ali Torlak, İstanbul Milletvekili.
Sayın Torlak, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
D. ALİ TORLAK (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
kanunun 9’uncu maddesinde verdiğimiz önergeyle ilgili Milliyetçi Hareket
Partisi adına söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Tabii, konu ekonomi ve Sayın Bakanımız burada olunca, müsaade
ederseniz, ben de denizcilikle ilgili sıkıntıları dile getirmek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yaklaşık otuz yılını vermiş
bir denizci kardeşiniz olarak üzülerek ifade etmeliyim ki 2008’de dünyada
başlayan kriz Türkiye’mizi çok ciddi etkilemiş ve tersaneler başta olmak üzere,
armatörler başta olmak üzere yan sanayisi ve işçi çıkarımlarını düşündüğünüzde
Türkiye çok ciddi bir sıkıntıyla sektör adına karşı karşıya kalmıştır. Bakınız,
sadece ve sadece Tuzla tersaneler bölgesinde 40 bin kişinin çalıştığını düşünür
ve bu 40 bin kişiden, çalışan 1 kişinin dışarıda 7 kişiye ekmek verdiğini
değerlendirirseniz, iş sahası açtığını düşünürseniz yaklaşık 100-150 bin kişi
civarında insan işsiz kalmıştır. Ben bunu defalarca bu kürsüden dile getirdim
ancak derdimizi Milliyetçi Hareket Partisi olarak bir türlü anlatamadık.
Adalet ve Kalkınma Partisi denizcilik alanında ciddi işler
yapmıştır. Bunların en önemlilerinden bir tanesi, Sayın Bakan yeni tersaneler
kurmuştur. Ben Milliyetçi Hareket Partisi mensubu olarak İstanbul’da,
Türkiye’de 40 tersanenin değil bu ülkede 400 tersanenin, 500 tersanenin
olmasını isteyen bir arkadaşınızım. Ama Sayın Bakan, sadece ve sadece Yalova’da
ve Karadeniz’de birkaç tane tersane yeri verip onun peşini bırakmıştır. Sadece
tersane yeri vermiştir. Bugün, Trabzon’da verilmiştir, Samsun’da verilmiştir,
Yalova’da verilmiştir, Ereğli’de verilmiştir. Bu tersane yerlerine çok ciddi
yatırımlar yapmışlardır ancak iş alamama noktasına geldiklerinde de bankalarla
karşı karşıya kalıp büyük sıkıntılar yaşanmıştır.
Bankalar deyince de değerli milletvekilleri, şunu hatırlamak, şunu
söylemek lazım: 2008 yılına kadar armatörlerin ofislerinden, tersanecilerin
tersanelerinden çıkmayan bankalar, 2008’den sonra bu kriz yaşandığında asla ve
asla ne ofislere ne tersanelere uğramamışlardır. Ben, şunun olmasını isterdim,
Hükûmetimizin, Sayın Bakanımızın bunu takip etmesini isterdim: 2008 yılına
kadar denizcilik sektöründen çok ciddi paralar kazanan -ve bugün Türkiye’de
sektör olarak iki sektörün para kazandığını düşünürsek bunlardan bir tanesi
bankacılıktır, bir tanesi inşaatçılıktır- bankalar, denizcilik sektöründen
kazandığı paranın yüzde 10’unu devam ettirseydi, 2008’den bu yana denizcilikteki
bu sıkıntı devam etmezdi Sayın Bakanım.
Bakınız, şu anda öyle bir hâle geldik ki armatörlerimiz gemilerini
işsizlikten alargaya açmış, alargaya çıkarmış, alargada üzerine bir tane adam
koymuş, “laid” yapmak suretiyle gemilerini
bekletmektedir. Dolayısıyla, armatörün de sıkıntısı çok büyüktür. Armatörün
sıkıntısı olduğunu düşündüğümüzde bu sirayet önce tersaneye yansır, tersaneden
de yan sanayicilere yansır.
Bu sıkıntıların giderilebilmesinin yolu çok fazla. Bunlardan bir
tanesi, geçenlerde –çok övünerek söylüyorum- yurt dışından aldığımız, Enerji
Bakanlığına aldığımız bir gemi. 130 milyon dolara aldığımızı ifade ediyor
Bakanlık. Ben arkadaşlarımla görüştüm, bu gemi gerçekten çok ciddi bir gemi,
çok özel bir gemi ama şunu çok özel ifadeyle anlatmak ve söylemek isterim ki,
-kendilerine de ifade ettim Sayın Bakanın- bu geminin aynısını Türkiye artık
yapabilecek güçtedir Sayın Bakanım. Bir tek eksiğimiz var bizim, bankalar bize
sıcak bakmıyor, denizcilik sektörüne sıcak bakmıyor; dün bakıyorlardı, bugün
bakmıyorlar. İş alsanız, yurt dışından bir iş alsanız, buraya getirseniz, en
önemli probleminiz banka teminat mektubu, bunu çözmek lazım. Bunu çözmediğiniz
takdirde, siz istediğiniz kadar “En iyi gemiyi biz yaparız.” deyin, “En iyi
sistemi biz oluştururuz.” deyin, bundan bir sonuç alamazsınız.
Sayın Bakanım, kazandıklarının sadece ve sadece yüzde 10’unu
söylüyorum, yüzde 10 tekrar bu sektöre devridaim edildiği takdirde sektördeki
bu kriz biter ve insanlar gene eskisi gibi, 150 bin kişi, 200 bin kişi ekmek
yer. Bunu çok ciddi olarak takibe almanız lazım Sayın Bakanım.
Armatörlerimiz bitti, tersanecilerimizin birçoğu iflas erteleme
aldı. Yeni kuran tersaneci arkadaşlarımız sektörü iyi, ciddi gördükleri için
büyük borçlar altına girdi; bugün bankalar onların üzerlerine gidiyor, evlerini
de alıyor, iş yerlerini de alıyor, işçiyi de rezil ediyor, kendilerini de rezil
ediyor.
Dolayısıyla, bunu tekrar gözden geçirmenin faydalı olacağını
düşünüyor, hepinizi saygılarımla selamlıyorum efendim. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Torlak.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 473 Sıra Sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat
Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun
Tasarısının 9. Maddesinin 1. Fıkrasının ç bendinde yer alan “belirtilen”
ibaresinin “yer alan” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Sakine
Öz (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Sakine Öz, Manisa Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun Sayın Öz.
SAKİNE ÖZ (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; başta
Gezi direnişçileri olmak üzere ülkemizde adaleti ve demokrasiyi sonuna dek
savunan herkesi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Gezi Parkı direnişinin her gün yeni,
özgün bir düşünceyle sosyal medyadan meydanlara taşınmasına tanıklık ediyoruz.
Toplumsal tepkimizin demokratik, barışçıl, meşru ve haklı yönleri iktidarın tüm
engellemelerine karşın gözler önüne seriliyor. Biz, ilk günkü gibi, yaşam
tarzlarına, inançlarımıza, temel ulusal ve kültürel değerlerimize, özel
yaşamımıza karışan, tek tip elbiseler giydirmeye kalkışan, doğum sayılarını
yarıştıran, mezheplerle ayrıştıran, ortak yaşam alanlarımızı kentsel dönüşümün
süslü sözlerine kurban eden bu yıpranmış Hükûmetin korku duvarlarını gençlerin
gücüyle aşmaya devam edeceğiz.
Devlet yetkilileri ise, çizilmiş karizmalarıyla, yanlış
kararlarla, verdikleri ve sonradan sözünde duramadıkları talimatlarla, talimat
verdikleri kolluk güçleriyle toplumun mesajlarını hiç de hesaba katmadıklarını
kanıtlıyor. Başbakan yerel seçim uğruna, kendisine oy vermeyen tüm kesimleri
ağza alınmayacak yalanlarla etiketliyor; karşısındaki haklı insan sayısı
arttıkça, dünyada yalnızlaştıkça öfkesini dizginleyemiyor, paranoyak yorumlar
ve yalanlara başvuruyor. AKP’nin aydınları, liderlerini taşıyacak bir dil ve
siyaset kuramıyor, çaresizlik ürünü mitinglerde zoraki bir tiyatro sahneliyor.
Yalan, gaz ve rantla yürüyen AKP gemisi su aldıkça yan yatıyor. Buna karşın
partimizin emek ve insandan yana hakça bir yeni siyasal düzenin inşası, Anayasa
ve Seçim Kanunu üzerindeki değişiklikler, polis şiddetinin son bulması,
bağımsız bir medyanın oluşturulması için gereken yasal altyapı çalışmalarının
Mecliste hazırlanması yönündeki önerileri, kanun teklifleri AKP kadrolarının
sorgusuz sualsiz el kaldırılıp indirilmesiyle reddediliyor. AKP gerginliği
tırmandırmayı, kayıplarımızı ayrıştırmayı, gerçek suçluları överken önüne gelen
herkese terörist yaftası yapıştırmayı, yargıya yol göstermeyi, bireysel tercih
ve özgürlükleri sınırlamayı, toplumda bir cadı avına yönelmeyi ve tüm
hesaplarını yerel seçimlere döndürmeyi deniyor.
Başbakan, yanlış çevrili bir “faiz lobisi” lafını ortaya atıp 2002
yılında 1 iken, bugün 5 olan yeni zenginleri suçladı. Göbekten bağlı olduğu
Amerikan düşünce kuruluşlarını bugün günah keçisi ilan etti. Polisin şiddetini
alkışlayıp sıktığı biber gazını doğal hakkı saydı. Revirlere savaşta dahi
görülmeyen şeklide biber gazı attırdı ve tarihe kara bir leke olarak geçti.
Hastaneye kaldırılan insanları fişledi. Gözaltına alınan gençlerin polis
otobüslerinde yediği dayaklara sırtını çevirdi. Bir başörtülü vatandaşımıza
şiddet uygulandığı iddiasıyla Bakanlık harekete geçirildi. Kazlıçeşme’de
küçük kızımızın eline “Ayyaş, çapulcu koca değil, Allah’tan korkan, dindar koca
istiyoruz” yazısı tutuşturulduğunda Aile Bakanı suspus oldu, bir gün sonra
Başbakanın 5 çocuk ısrarına alkışlarla destek verdi. (CHP sıralarından
alkışlar)
Siz AKP sıraları, bir milletvekilinizin ve çevik kuvvet amirinin
yaptığı düşman vatandaş tarifine karşı tek laf etmediniz. Başbakan masum çevre
taleplerine saygı söylemiyle son iki ayda çevre katliamlarını ve kentsel
dönüşüm hilelerini Meclisten zorla geçirtti.
Değerli milletvekilleri, Başbakanın siyasi vadesi doluyor. Onun
toplumda geçici kutuplaşmalar yaratmaktan başka bir işlevi kalmıyor. Alanlar
yepyeni bir siyasetin, demokratik, adil ve özgür toplumun çağrısıyla
yankılanıyor. Başbakan, bu mesajı alması gerekirken günü kurtarmanın, devleti
faşistçe elinde tutmanın yollarını zorluyor. Bu basit hesap baştan hatalı ve
tutmayacak çünkü siyasi tarihini ve geleceğini barışa, adalete, demokrasiye
adamış CHP, bu Hükûmetin sonunu sandıkta, her zamankinden daha kararlı şekilde
göstermeye devam edecek.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Öz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... 9’uncu madde kabul edilmiştir.
10’uncu madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 473 Sıra Sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat
Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun
Tasarısının 10. Maddesinin 1. Fıkrasında yer alan “hale” ibaresinin “duruma”
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Müslim Sarı Turgut Dibek Bülent Kuşoğlu
İstanbul Kırklareli Ankara
Süleyman Çelebi Haluk Eyidoğan Candan
Yüceer
İstanbul İstanbul Tekirdağ
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri,
Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısının 10.
maddesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali Halaman S.
Nevzat Korkmaz Mehmet
Günal
Adana Isparta Antalya
Mehmet
Şandır Ali
Öz
Mersin Mersin
BAŞKAN – Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Tasarısının gerekçesinde, AB müktesebatına uyum sağlaması, gerek
sistemler, ödeme hizmetleri ve elektronik para kurulları alanındaki hukuki
boşluğun doldurulması gerekse de söz konusu alanların sağlıklı gelişimi, ana
kavramların tanımlanması, hak ve yükümlülükler ile yatırımların belirlenmesi
gerekliliğinden söz edilmektedir. AB direktifleri ve Türkiye'nin 2008 yılı
Ulusal Programında Sermayenin Serbest Dolaşımı ve Mali Hizmetler Fasılları
kapsamında Ödeme Sistemleri Kanununun hazırlanması hususunun yer aldığı
belirtilerek, bu gerekçelerle kanun tasarısının hazırlandığı ifade
edilmektedir. Fakat düzenlemeler için gerekçe gösterilen AB artık Türkiye'yi
pek dikkate almamakta, adı geçen fasılların yanı sıra fasıllara ilişkin
görüşmelerde de maalesef bir ilerleme sağlanamamaktadır. Dolayısıyla, kanun
tasarısı AB direktifleri değil, Türkiye'nin ihtiyaçları dikkate alınarak
hazırlanmalıdır.
Ayrıca ödeme kuruluşları tanımlanırken hepsinin tek bir madde
altında toplandığı görülmüştür. Fakat ödeme kuruluşları aracılığıyla çok farklı
yöntemlerle kara para aklaması yapıldığı bir çok araştırmada ve raporda yer
almıştır. Yönetmeliklerin kara para aklamaya yol açmayacak ve ayrıntılı
hükümler içerecek şekilde çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 473 Sıra Sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat
Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun
Tasarısının 10. Maddesinin 1. Fıkrasında yer alan "hale" ibaresinin
"duruma " olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Candan
Yüceer (Tekirdağ) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı) –
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Candan Yüceer, Tekirdağ Milletvekili.
Sayın Yüceer, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik
Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısı’nın 10’uncu maddesinde verdiğimiz
önerge üzerine söz almış bulunuyorum.
Para önemli ama tabii ki sadece araç; amaç insanı daha güzel, daha
insani, daha iyi şartlarda yaşatmak.
Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en önemli
sosyal ve toplumsal olaylarından birine şahitlik yapıyoruz. Taksim Gezi
Parkı’nda ağaçların kesilmesine karşı oluşan tepki ve karşı koyma, polisin
uyguladığı güçle yurt geneline yayılarak, bütün yurda yayılarak ve Başbakanın
yasakçı, yok sayıcı, aşağılayıcı tavrı neticesinde toplumsal bir başkaldırıya,
toplumsal bir muhalefet hareketine dönüşmüştür.
Konuşmamın başında, şu evrensel gerçeğin altını bir kez daha
çizmek istiyorum: Demokrasinin işlevsel olduğu her toplumda protesto anayasal
bir haktır. Ancak, maalesef, kaynağını Anayasa’dan aldığı hâlde, en demokratik
hakkını kullanan Gezi Parkı protestocuları orantısız bir şekilde yoğun bir
polis şiddetine maruz kalmışlardır. Bu da yeterli gelmemiş olacak ki, şimdi de
gözaltılar başladı.
Değerli milletvekilleri soruyorum size: Dünyanın neresinde
görülmüştür ki bir başbakan kendisine oy vermeyen insanlara “çapulcu” desin;
kendisini protesto eden vatandaşlara “terörist” desin…
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Oy vermeyenlere demedi, taş atanlara dedi.
CANDAN YÜCEER (Devamla) - …kendisi gibi yaşamayana “ayyaş, sarhoş”
desin; “Bana karşı olan vesayet artığıdır, darbe aşığıdır.” desin; miting
alanındaki kalabalığa “İşte gerçek Türkiye burası, gerçek millet sizsiniz.”
deyip halkın diğer kısmını yok saysın, umursamasın; kendine yapılan her
eleştiriyi, protestoyu, her yapılan eleştiriyi Hükûmetim yıkılacak, iktidarım
elimden gidecek hezeyanı içinde, aklı fikri koltuğunda olsun, sadece koltuğunu
umursasın; Başbakan olunca kendini bu ülkenin sahibi sansın; aslında, bu
ülkenin en üstteki maaşlı memuru olduğunu, bugün olup yarın olmadığını unutsun;
sürekli, insanları kutuplaştırmaya, ayrıştırmaya çalışsın; “Her kalabalığın
karşısına başka bir kalabalık yığarım.” desin; dirileri bölüp bitirip, ölmüş
insanları bile bölmeye çalışsın; “Ümüğünüzü sıkarım, bunların hesabı sorulacak,
anladığınız dilden konuşuruz, madem nankörlük yaptınız bundan sonra farklı
olacak.” diyerek sanatçılarını, iş dünyasını, yurttaşlarını, medyayı,
bankacıları tehdit etsin?
Değerli milletvekilleri, bundan on bir yıl önceye gidelim; sizler
de milletvekili değilsiniz, bizler de değiliz, bunlar size anlatılsa, bunlar
söylense ne düşünürdünüz acaba, ne söylerdiniz? “Yok, bu kadarı da fazla” mı
derdiniz yoksa bugün yaptığınız gibi, Sayın Ertuğrul Günay dışında, susmayı mı
tercih ederdiniz? Zaten Başbakan kendisi söylüyor: “Dünyanın hiçbir yerinde
böyle bir Başbakan göremezler.” diyor. Gezi Parkı protestocularına uygulanan
güç gerçekten görülmeyecek bir şiddet. Doğru, dünyada böyle bir başbakanı biz
arasak da bulamayız.
Gezi Parkı protestocularına uygulanan orantısız gücün, polis
şiddetinin neticesinde 4 yurttaşımız hayatını kaybetti. Ethem Sarısülük, 26 yaşındaydı, OSTİM’de
işçiydi. Mehmet Ayvalıtaş, 19 yaşındaydı. Abdullah
Cömert, daha 22 yaşındaydı. Mustafa Sarı, gencecik bir komiserdi, henüz 30
yaşındaydı. Yine bir o kadar yurttaşımız şu an yaşam mücadelesi veriyor. Ankara
Numune Hastanesinde, Hacettepe Üniversitesi 2’nci sınıf öğrencisi 20 yaşındaki
Dilan Dursun, İstanbul'da, 14 yaşındaki Berkin Elvan, Eskişehir’de, 19
yaşındaki Ali İsmail Korkmaz şu an yaşam mücadelesi veriyor. Onlarca
yurttaşımız görme ve işitme yeteneğini kaybetti, binlerce yaralımız var. Allah
aşkına, bu kin, bu nefret kime, neye? 4 yurttaşımızın canından kıymetli mi?
Böyle bir ortamda, maalesef, değerli milletvekilleri, ülkemizin Başbakanı ve siz iktidar
milletvekilleri, nasıl olursa olsun, kim olursa olsun ölen yurttaşlarımız için
bir kez olsun “Allah rahmet etsin.” demez mi? “Keşke bu kayıplar yaşanmasaydı.”
demez mi?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Kaç kere dedik?
CANDAN YÜCEER (Devamla) - Acılarını paylaşmaz mı? Kendi
yurttaşlarından rahmeti esirgeyen Başbakan, Irak’taki Amerikan askerlerinin…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CANDAN YÜCEER (Devamla) - …evlerine rahatça dönebilmesi için,
sağlıkla dönebilmesi için duasını esirgemedi. (CHP sıralarından alkışlar)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sen, Başbakanı hiç dinlememişsin.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yüceer.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
10’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 10’uncu madde kabul edilmiştir.
11’inci madde üzerinde 1 önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 473 Sıra Sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat
Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun
Tasarısının 11. Maddesinin 1. Fıkrasında yer alan “yer alan” ibaresinin
“bulunan” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Müslim Sarı Süleyman Çelebi Turgut Dibek
İstanbul İstanbul Kırklareli
Bülent
Kuşoğlu Haluk Eyidoğan
Ankara İstanbul
BAŞKAN – Sayın Komisyon?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Başkanım,
katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Candan Yüceer, Tekirdağ Milletvekili.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) – Değerli milletvekilleri, İstanbul’da, Adana’da, İzmir’de polisin
arkasından gelen, polisin koruduğu, en son olarak da bizim İstanbul il binamıza
“Tayyip’in askerleriyiz” diye saldıran, eli sopalı, bıçaklı, bu sivil milisler
kimlerdir? Bunları, buradan tekrar soruyorum.
Belki ben kaçırmışımdır bilmiyorum, sizler takip ediyorsunuz,
Sayın Başbakanın ağzından bu kişilere dair bir tek cümle, bir tek eleştiri ben
duymadım.
Boynunda stetoskopları olan, Hipokrat yemini eden doktorları,
ellerinde Anayasa olan avukatları, “Özgürlüklerime, kararlarıma karışma.” diyen
gençlerimizi, toplumun sesi, vicdanı olan Çarşı Grubunu gözaltına alıyorsunuz
da ellerinde satırları olan, çivili sopalı bu kişileri neden görmezden
geliyorsunuz? Neden bu kişiler için bir tek kelime etmiyorsunuz? Elektrikler
kesilip meydanlarda bu satırlı kişileri,
bu adamları yurttaşların üzerine kim salıyor? İstanbul il binamıza saldıran
kişiler tespit edildi mi? Bunlar kimler?
Bakın, yoğun polis şiddetine, bu kişilere rağmen, protestocular
bütün gösterileri boyunca barışçıl tutumlarını korumaya çalıştılar ve
korudular. Başbakan, kendi partisinden de milletvekilliği yapmış bir köşe
yazarının açıklamalarına rağmen -haydi ona inanmıyorsun, olabilir, kabul
ediyoruz ama- bahsi geçen caminin imamının açıklamalarına, yalanlamalarına
rağmen, defalarca eylemcilerin camide içki içtiğini söyledi.
Başörtülü bir kadına yapılan saldırı için -bunlar protesto yapan
gençler- “O kadına onlar bu saldırıyı gerçekleştirdi.” dedi.
Bir şey sormak istiyorum: Gerçekten, bir devlet adamı böyle
ifadeleri bu gergin günlerde, bu şekilde dinine bağlı temiz insanları âdeta
tahrik etmek istercesine kullanır mı? Gerçekten, ciddi bir devlet adamı, bence,
bizce olması gereken, insanları kışkırtacağına
bu olayları araştırıp eğer gerçeklik payı varsa, gerçekse bu kişilerin
bir an önce tutuklanıp yargının önünü getirmesi gerekir. Çünkü, velev ki olmuş,
velev ki densizin biri camide böyle bir içki içmiş, böyle bir hadsizlik yapmış
ya da gerçekten başörtülü ya da başörtüsüz bir kadına insani değerlerini
yitirmiş, insanlığını kaybetmiş kişiler saldırmış. Bunun için yapılması gereken
bu insanların bir an önce tutulup, yargının önüne gelip suçlarının cezasının
çekmesi için gerekenin yapılmasıdır, olması gereken budur.
Gösterilerde, Kızılay’da vurularak öldürülen Ethem Sarısülük’ün vurulduğu yerde, Kızılay’da cenazesi için
toplanan kalabalığa acımasızca biber gazı sıkıldı, o ilaçlı sulardan –herhâlde
mikrop öldürüyor, niye ilaç var içinde bilmiyorum- sıkıldı, müdahale edildi. Bu
da yetmemiş olacak ki, cenazenin cemevine gelmesine,
getirilmesine izin verilmedi. Aile bireylerinin restleşmeye giden ısrarı
sonucunda, aile en sonunda buna izin aldı ve cemevine
cenaze gelebildi. Ayıptır, günahtır ya! İnsanların acısına, cenazesine saygı
gösterin. Bırakın, insanlar inandığı gibi, istediği yerde ibadetini yapsın,
kendi inancıyla cenazesini toprağa versin, kendi gibi yaşasın. Yurttaşının
cenazesinden korkan başbakan olur mu?
Tarihi boyunca bu ülkede birçok provokasyon oldu, Sivas’ta “çocuk”
demeden, “kadın” demeden insanlar diri diri yakıldı. Uludere’de birçoğu çocuk
yaşta 34 vatandaşımız öldürüldü. Başbakan, son grup konuşmasında diyor ki:
“Birliğimizi hedef alanlar var.” Doğru, var, bizatihi kendisi. Birçok
provokasyona tanık olan, yıllardır büyük acılar, kayıplar yaşayan bu halk,
Alevi’si Sünni’siyle, Kürt’üyle Türk’üyle, Çerkez’iyle Laz’ıyla her zaman,
hiçbir provokasyona gelmeden, sizin kışkırtıcı söylemlerinize itibar etmeden
kardeşçe, dostça yaşamaya devam edecektir. Sizin kibriniz, öfkeniz, nefretiniz
kardeşleri karşı karşıya getirmeye yetmeyecektir.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Öfke kimde belli oluyor.
CANDAN YÜCEER (Devamla) – Sizler söylemiyorsunuz ama ben buradan
ifade edeyim, atalarımız çok güzel söylemiş “Kibir, düşüşten önce gelir.” Sayın
Başbakan.
SAFİYE SEYMENOĞLU (Trabzon) – Kibir de sizde.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Niye bağırıyorsunuz?
CANDAN YÜCEER (Devamla) – Ben buradan söyleyeyim bunu. Bizden
söylemesi.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Bağırmadan konuşamıyor musunuz?
CANDAN YÜCEER (Devamla) – İnsani, barışçıl bir şekilde,
meydanlarda korkusuzca “özgürlük, demokrasi, kardeşlik” diyen insanlar kimsenin
inancına, giyimine, yaşam şekline, düşüncesine karşı değil. Diyorlar ki: “Bu
ülkede farklı hayat tarzları var. Bu ülkede benim kararlarım var. Herkesin,
hepimizin Başbakanı olduğunu unutma.” Çok korktuğunuz protestocular, burada
Hükûmetinizi devirmeye çalışmıyor. Sizin siyasi meşruiyetinizi sorgulamıyor.
Tam tersine, demokrasinin sadece çoğunluk değil…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CANDAN YÜCEER (Devamla) - …çoğulculuk olduğunu, herkesin haklarını
garantiye almak, korumak demek olduğunu siz demokrasiden nasip almamışlara
hatırlatmak, anlatmak istiyorlar. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yüceer.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
11’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 11’inci madde kabul edilmiştir.
12’nci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 473 sıra sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat
Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun
Tasarısının 12. Maddesinin 1. Fıkrasının a bendinde yer alan “imkân” ibaresinin
“olanak” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Müslim Sarı Turgut Dibek Bülent Kuşoğlu
İstanbul Kırklareli Ankara
Haluk
Eyidoğan Ali
Özgündüz
İstanbul
İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri,
Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısı’nın 12.
maddesinin 1. fıkrasına f bendi olarak aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Mehmet Şandır S. Nevzat Korkmaz Mehmet Günal
Mersin Isparta Antalya
Alim
Işık Ali
Öz
Kütahya Mersin
f) Diğer tahsilatlar ve taksit ödemelerine aracılık edilmesine
yönelik hizmetlerin.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Antalya Milletvekili Sayın Günal, buyurun.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Önergemiz üzerine söz aldım. Sayın Bakan hatırlayacaktır, yukarıda
konuşurken, burada sadece ödemelerin karşılamayacağını söylemiştik, bir çalışma
yapalım derken Sayın Bakan gitmiş yine. Ben de özellikle söz aldım ki kendisi
buradayken, gıyabında akşam konuştuk…
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Şimdi bir nöbet değişimi oldu.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – O gelince bir daha konuşurum. Baktım
şimdi, Sayın Babacan var diye geldim konuşmaya, Sayın Bakanım, yine, şimdi o
zaman başka şey konuşayım bari de kendisi gelince konuşalım, arkasından
konuşmuş olmayalım. Akşamki konuştuklarımızı soralım diye çağırmıştım, Sayın
Bakan yukarıda “Bakalım.” dedi, arkadaşlarımız burada, ben de baktım, AKP
Grubunun bir önerisi yok yani bizimkine niye katılmadığını soracaktım, Komisyon
Başkanına, Sözcümüze de söylüyorum: Çünkü normal fatura ödemeleri, bugünkü
anlamda yapılanın dışında birçok taksitli ödemeler ve diğer tahsilatlar da var,
ödeme dediğimiz zaman o kurumların da düzenlenmesi gerektiğini söylemiştim.
Tabii, Sayın Yılmaz’ın -akşam da Sayın Eroğlu vardı- doğrudan konuyla alakası
yok. Şimdi, arkadaşlara soracak, onlar ona soracak. Faiz lobisiyle ilgili kısmı
zannediyorum Sayın Babacan gelince sorsam daha iyi olacak. Şimdi yine
arkasından konuşmuş olacağız.
Değerli arkadaşlar, burada, diğer tahsilatları da dikkate alacak
bir şey yapılması lazım, arkadaşlarımıza onun için söyledik. Hatta benim
söylediğim de yeterli olmayabilir, onların teknik olarak çalışması gerekiyordu
çünkü sadece bugün gördüğümüz elektrik, su faturasının dışında da birtakım
kurumların ödemelerini, üniversitelerin ödemelerini bu tahsilat kurumları
yapabiliyor. Bu sadece fatura olmayabiliyor, birtakım taksitli ödemeler
olabiliyor, anlaşabiliyorlar. Onun için, bu kurumların düzenlenmesi yarın kapsam
dışında kalmasın diyerek bu önergeyi vermiştik.
Şimdi, ben, tabii, Sayın Başbakan Yardımcımıza soracaktım ama faiz
lobisinin adamları… Burada bankalara dün sorduk, cevap vermedi belki o verir
diye. Yani, bürokrat arkadaşlarımız burada. Rekabet Kurumunun cezaları var,
bankaların kendileri aralarında anlaştıklarından dolayı birtakım dünkü sorular
var, havada kaldı. Bilmiyorum, bürokrat arkadaşlarımız hazırlarsa… En azından
nöbet kalıcı mı geçici mi bilmiyoruz Sayın Ünal. Tekrar gelecek mi Sayın Babacan?
Ona göre…
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Bakan geldiğinde siz tekrar bu
konuyu gündeme getirirsiniz.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Yani, onun için şimdi yine ben tam onun
için söz aldım, gıyabında konuşmuş olacağız.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – CD’sini gönderirsiniz.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Diğer soru haklarımı saklı tutuyorum o
zaman, sonraki maddelerde... Sayın Yılmaz’a bunu sormamızın bir şeyi yok çünkü
muhatabı olmadığı gibi şimdi arkadaşlarımızdan öğrenecek. Dolayısıyla, asıl
Sayın Bakanın, dün akşam da, bugün de burada sorduğumuz sorulara cevap vermesi
gerekiyor ama ben özellikle maddeyle ilgili arkadaşlarımızın teknik olarak
Sayın Bakana da iletmesini, gerekirse tekriri müzakere ile bu maddenin
kapsamının ona göre düzenlenmesini, aksi takdirde birtakım kuruluşların yarın
bu kapsama alınmayacağını veya bazı ödemelerinin bu çerçevede yapılamayacağını
düşünüyorum. Teknik olarak bu konunun bir daha düşünülmesi gerektiği
kanaatindeyim. Önergeyi bunun için vermiştik.
Sayın Bakan gelirse diğer maddelerde sorularımı kendisine
soracağım.
Saygılar. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Günal.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 473 sıra sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat
Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun
Tasarısının 12. Maddesinin 1. Fıkrasının a bendinde yer alan “imkân” ibaresinin
“olanak” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
Özgündüz (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Ali Özgündüz, İstanbul Milletvekili, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, üzerinde konuştuğumuz bu kanun tasarısı,
biliyorsunuz, Avrupa Birliği müktesebatına uyumla ilgilidir. Fakat, Avrupa
Birliği siyasi kriterleri, biliyorsunuz “Kopenhag Kriterleri” olarak
anılmaktadır. Öncelikle, bence, şu anda ülkemizin içinde bulunduğu en önemli
sorun, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde tanınan temel insan hakları
ihlalleri ve yargı bağımsızlığı sorunudur. Yirmi günü geçti, ülkemizin
gündemindeki Gezi Parkı’yla başlayan ve tüm yurda yayılan, Hükûmeti istifaya
çağıran, meşru, barışçıl, makul protestolar üzerine, Hükûmetinizin, daha
doğrusu Hükûmetin de değil -Hükûmetin içinde de makul insanlar olduğunu
biliyorum- Sayın Başbakanın bizzat kendi, olayı kişiselleştirerek şahsi
kararıyla “Bunları dağıtın, susturun, bastırın, evlerine yollayın.” şeklindeki
bir tavrıyla olaylar büyümüştür. Sayın Başbakan diyor ki: “Ne yapacaktı
güvenlik güçleri? Bütün dünya da, Avrupada gaz
kullanıyor.”
Değerli arkadaşlar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin verdiği bir
karara göre, güvenlik kuvvetlerinin güç kullanarak müdahale etmeleri gerektiği
durumlarda bu müdahale kesinlikle orantılı ve ölçülü olmalıdır. AİHM, bir dizi
kararında, biber gazının kapalı ortamlara, hastaneler dâhil kapalı yerlere
atılmasının orantılı olmadığına, temel insan haklarının ihlali olduğuna karar
vermiştir.
Ben yaklaşık on gün Taksim’deydim. Öğleden sonra gittim, sabaha
kadar, şafağa kadar oradaydım. Değerli arkadaşlar, savaşta bile, savaş hâlinde
bile tedavi merkezleri, hastaneler dokunulmazdır, buralara dokunulmaz. Gezi
Parkı içinde kurulan revire 2 tane gaz bombası atıldı. Bir doktorun yanında
oksijen tüpü vardı. Allah korusun, bir oksijen tüpünde patlama bir faciaya
neden olabilirdi. Hastaların üzerine gaz bombası atıldı. En son, Gezi Parkı’nın
Başbakanın İstanbul mitingi öncesi boşaltılması talimatından sonra ben Divan
Oteli’nin oradaydım. Divan Oteli’ne sığınan yaralılar, kadınlar, yabancı
gazeteciler, yabancı siyasetçilerle birlikte oradaydık. Polis iki tarafını da
ablukaya almıştı ve TOMA’yla dışarı çıkmak isteyen
insanların -Gezi Parkı’na gitmek istemiyorlar, dikkat edin, polise karşı bir
şiddet de yok, sadece dışarı çıkmak istiyorlar, alana yayılmak istiyorlar-
üzerine su sıktı. Milletvekili arkadaşımız, Genel Başkan Yardımcımız Sezgin
Tanrıkulu milletvekili kimliğini göstermesine rağmen özel olarak hedef
seçilerek su sıkılmıştır. Yani hakikaten, bu Parlamento öncelikle kendi
üyelerinin statüsüne, onuruna sahip çıkmalıdır. Bu, polis devletidir yani bugün
bize, yarın size. Bu, uygun değildir. Bir polisin, oradaki bir polis amirinin
inisiyatifiyle milletvekillerinin üzerine gaz sıkmasını, efendim, su sıkmasını,
öncelikle sizin reddetmeniz gerekiyor. “Efendim, orantısız güç var.” İyi de
orantısız güç varsa gereğini yapın yani problem orada, gereğini yapmıyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, bakın, size bir örnek vereyim: Yine cumartesi
günü, normal vatandaş, sağır ve dilsiz, engelli bir yurttaşımız Mahmut
Ayyıldız, raporu elinde, çocuğuyla birlikte Mecidiyeköy’de dolaşıyor, polis
plastik mermiyle yaraladı, yere düştü bu engelli yurttaşımız, gitti, copladı.
Raporu burada, isterseniz Hükûmet yetkililerine takdim edebilirim. Rapor ne
diyor? “Dış merkezden refere edilmiş hasta, sağır ve
dilsiz. Yakınları aracılığıyla tıbbi öyküsü alındı. Yaklaşık iki saat önce
polisin açtığı ateşle, plastik mermiyle yaralandığı ifade ediliyor. Sol
yanakta, mandibula anglusunun
5 santimetre üzerinde, 2 santimetre çaplı, kenarları düzensiz, kanamalı, açık
yara.” Yani şimdi bu nedir? Bu, efendim, yok, işte, polise şiddet kullanan,
polise taş atan, polise gaz atan bir vatandaş değil, bir yurttaşımız
Mecidiyeköy’de.
Bakın, bu zulümdür. Samimi söylüyorum zulümdür. Yani, Allah’a
inanan, Allah inancı olan zalim olmaz. Zalim adamın imanında problem var.
Bırakın dinini de İslam’ını da yani, hangi dine inanırsa inansın bir adam
Allah’a inanıyorsa Allah’ın yarattığı eşrefi mahlukat olan insana zulmetmez.
Biz buna karşı çıkıyoruz. Dolayısıyla, lütfen Sayın Başbakanı uyarın, kendi
insanına karşı bu zulümden vazgeçsin diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özgündüz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
12’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 12’nci madde kabul edilmiştir.
13’üncü madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 473 Sıra Sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat
Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun
Tasarısının 13. Maddesinin 2. Fıkrasında yer alan "sağlayıcısı
dışındaki" ibaresinin "sağlayıcısından farklı" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali Özgündüz Haluk Eyidoğan Bülent
Kuşoğlu
İstanbul İstanbul Ankara
Turgut Dibek Süleyman Çelebi Müslim Sarı
Kırklareli İstanbul İstanbul
Aytuğ
Atıcı
Mersin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri,
Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısının 13
üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali Öz Mehmet Şandır Mehmet Günal
Mersin Mersin Antalya
S.
Nevzat Korkmaz Ali
Halaman
Isparta Adana
Madde 13- (1) Bu kanun uyarınca;
a) 5411 Sayılı Kanun kapsamındaki bankalar,
b) Elektronik para kuruluşları
c) Para havale kuruluşları,
d) Ödeme kuruluşları,
ödeme hizmeti sağlayıcısıdır.
BAŞKAN – Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Gerekçe okunsun.
BAŞKAN – Gerekçe:
Para havale kuruluşları ile fatura ve taksitli ödeme
kuruluşlarının ayrı ayrı ele alınması gerekmektedir. Tamamen farklı kategoriler
olduğu için, farklı hükümlere tabi olmaları daha doğru olacaktır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 473 Sıra Sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat
Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun
Tasarısının 13. Maddesinin 2. Fıkrasında yer alan “sağlayıcısı dışındaki”
ibaresinin “sağlayıcısından farklı” olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ali
Özgündüz (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Ali Özgündüz, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Özgündüz. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, evet, konuşmam tamamlanamamıştı, dolayısıyla
yeniden söz alma gereği duydum.
Değerli arkadaşlar, bu olaylarda birisi Komiser Mustafa Sarı olmak
üzere toplam 5 yurttaşımız hayatını kaybetti. Hayatını kaybeden tüm
yurttaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum. Gönül
isterdi ki Sayın Başbakan bu konuyla ilgili Gezi Platformu üyelerini çağırırken
hayatını kaybedenlerin ailelerinden de birilerini çağırsaydı, onlara bir
başsağlığı dileseydi, “Ne istiyorsunuz?” diye sorsaydı. Sonuçta insanlar yakınlarını
kaybetmiş.
Evet, Sayın Başbakan, doğru, artık konu sadece üç beş ağaç değil,
siz de biliyorsunuz. Çünkü o zaman, üç beş ağaç meselesi olduğu zaman, şu anda
geldiğiniz noktaya o zaman gelseydiniz yani “Ben İstanbul halkına sorarım,
İstanbul halkı ne isterse onu yaparım.” deseydiniz başlangıçta, şafak vakti
genç kızların çadırını polis, zabıta basmasaydı, onları saçından
sürüklemeseydi, onların çadırını ateşe vermeseydi, dediğiniz doğruydu, üç beş
ağaç meselesi halledilirdi ama şu anda ortada kan var, şu anda katiller var. Şu
anda bu katiller cezalandırılmadıkça, bu emirleri veren kişiler, valiler,
emniyet müdürleri görevden alınmadıkça, toplantı ve gösteri yürüyüşleri
önündeki, ifade hürriyeti önündeki engeller kaldırılmadıkça, basın hürriyeti
önündeki engeller kaldırılmadıkça, halkın meşru talepleri, meşru istekleri,
“Hükûmet istifa.” talepleri görmezden gelindikçe bu iş devam eder. Bunu açıkça
söyleyeyim yani bu iş bitmez.
Efendim, şimdi cadı avına başladınız. Beş sene önce toplantı ve
gösteri yürüyüşüne katılan insanları gidip evinden avlamaya çalışıyorsunuz. En son, Çarşı’ya terör örgütü
yaftası yapıştırdınız. Allah’tan korkun, her şeye karşı olan Çarşı elbette ki
faşizme, diktatörlüğe karşı olacak, bunun aksini düşünmek yanlış yani. (CHP
sıralarından alkışlar) Burada Çarşı şimdi ne diyor: “Vatan sevdasına,
cumhuriyet sevdasına/ Yatarız, zindan bizim.” Ne olacak yani üç beş ay da
yatarlar. Bununla olmaz, bunu bilin. Bakın, polisle gaz atarım, yakalarım,
gözaltına alırım, tutuklarım; ne yaparsanız yapın, olmaz, kendinizi düzeltmeniz
gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, bu olaylarda, toplam 7.959 kişi yaralandı, 5
kişi hayatını kaybetti, 12 kişinin göz kaybı var. 22 yaşında genç kız,
hayalleri var, evlenecek, hayat kuracak; gözünü kaybetti. E değer mi yani? Yani
ne uğruna? “Yok, benim dediğim olacak.” Ya siz insanlar için varsınız, insanlar
size… İşte “Yüzde 50’yi temsil ediyorum.” Yüzde 50, siz insanlara hizmet
edesiniz diye oy verdi.
Bir başka konu. Yani, toplumu niye ortadan bölüyorsunuz “yüzde 50”
diye. Ya öbür yüzde 50 de bunun akrabası. Sizin yok mu tanıdığınız, bildiğiniz,
başka partilere oy veren? Kendi akrabalarınız içinde yok mu? Yani yüzde 50,
öbür yüzde 50, bunlar ortadan bölünmüş, düşman iki cephe değil ki. Öbür yüzde
50 de bunların akrabası, bir şekilde hısmı, akrabası.
Bu şekilde ülke yönetilmez değerli arkadaşlar. Yani siz Hükûmetsiniz, halk
size, halka hizmet etmek için görev verdi geçici olarak. Yarın, AKP gider,
başkası gelir, CHP gelir, biz de devam ederiz.
Aslında, AKP Grubunda, hakikaten benim de içinizde tanıdığım,
makul, aklı başında birçok insan var. Yani, buradaki problem, Hükûmetle
ilgilidir, Hükûmetten de ziyade Sayın Başbakanın olayı tek başına götürme
anlayışıyla ilgilidir. Hani “Baas rejimi” falan
diyordunuz ya işte, totaliter, baskıcı, insanları susturan, hapse atan. İşte,
tam da şu anda AKP, Baas tipi bir anlayışla ülkeyi
yönetmeye çalışıyor. Götüremezsiniz değerli arkadaşlar, bunu bilin, insanlara
kulak verin. Bu, bir eşiktir yani zaten Başbakan gitti de başka bir liderle,
daha makul, aklı başında bir liderle yola devam edebilirsiniz ya da ülkeyi
gerersiniz, daha çok çatışma olur ve bu saatten sonra olacak çatışmalardan,
olacak yaralanmalardan, ölümlerden, bizzat Sayın Başbakan sorumludur ve bunun
hesabı sorulur; bunu unutmayın. Açın, Türk Ceza Kanunu’nun 77’nci maddesine
bakın. Bu saatten sonra, siyasi saikle toplumun bir
kesimine karşı öldürme, yaralama eylemleri yaparsanız bu insanlığa karşı
suçtur, zaman aşımı da yoktur, yeri geldiği zaman da bunun hesabını sorarız.
Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özgündüz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
13’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 13’üncü madde kabul edilmiştir.
14’üncü madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 473 Sıra Sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat
Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun
Tasarısının 14. Maddesinin 2. Fıkrasının b bendinde yer alan
"nitelikleri" ibaresinin "şartları" olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Süleyman Çelebi Turgut Dibek Bülent Kuşoğlu
İstanbul Kırklareli Ankara
Haluk
Eyidoğan
İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri,
ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısının 14
üncü maddesinin (c) ve (ç) bentlerinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mehmet Günal S. Nevzat Korkmaz Ali Halaman
Antalya Isparta Adana
Mehmet
Şandır Ali
Öz
Mersin Mersin
(c) pay senetlerinin nakit karşılığı çıkarılması ve en az yüzde
51'inin nama yazılı olması
(ç) "Nakden ve her türlü muvazaadan ari ödenmiş sermayesinin
bu Kanunun 12 nci maddesinin birinci fıkrasının (e)
ve (f) bentlerinde yer alan hizmetleri sunan ödeme kuruluşları için en az bir
milyon Türk Lirası, diğer ödeme kuruluşları için ise en az beş milyon Türk
Lirası olması,"
BAŞKAN – Komisyon, son okunan önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Antalya Milletvekili Mehmet Günal.
Sayın Günal, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkürler.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi tekrar saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Bakana hoş geldiniz diyorum. Tam konuşmaya başlamıştım Sayın
Bakanım, gitmişsiniz. Söz hakkımı saklı tuttum Sayın Yılmaz’a haksızlık olmasın
diye. Zaten, size de haksızlık olmasın diye, dün arkanızdan konuştuk burada, bugün
gelmişken yüzünüze de söyleyelim diye söz aldım.
Bu önergemizle ilgili yukarıda konuşmuştuk arkadaşlarımızla, az
öncekinde de fatura ödemeleriyle ilgili söyledim ama, bu pay senetlerinin nakit
karşılığı çıkarılmasıyla ilgiliydi, kısaca onu söyleyeyim. Yüzde 51’i diye en
azından söyledik ve arkadaşlarımız bir oran çalışacaktılar ama bu konuda da AKP
grubunun herhangi bir önergesi yok. Yarın sıkıntı olursa diye, size hatırlatmak
bakımından önergeyi ben sizin için sunmuş oldum, bilmiyorum, dikkatlerinize sunuyorum.
Çünkü, halka açık şirketlerde eğer bu bankaların içerisinde bu işi yapan varsa,
halka açıksa bu sefer yapamayabilirler diye düşünerek bu önergeyi verdik.
Arkadaşlarımız yukarıda eleştirmişti, dikkatlerinize bir defa daha sunuyorum.
Dün çünkü -size haksızlık ettim dedim- yukarıda da sormuştum aslında ama
Komisyon sırasında görüşürken, siz ona tam olarak cevap vermediniz. Bu faiz
lobisi tartışması kaç gündür devam ediyor Sayın Bakanım. Ben dün burada, size
bütçe esnasında göstermiş olduğum eylül ayında Sabah gazetesinde çıkan şeyi
arkadaşlarımıza da gösterdim. “Yanlış yönet, halka ödet.” diye Sabah
gazetesinde, hem sizi hem dün burada olan Sayın Şimşek’i hem de Merkez Bankası
-Başkan Yardımcımız burada- Başkanımızı töhmet altında bırakan ve “Bunlar faizi
düşürmediği için faize fazla para gidiyor.” diyen bir şey vardı ve de
“Lobiciler kızacak.” diye de yanında bir alt başlık vardı. Şimdi getirmedim,
dün arkadaşlarla paylaştım. Yani, bu durumda ortada hakikaten faiz lobisi diye
bir şey var mı biz merak ediyoruz. Sayın Başbakan bankaları suçluyor ama öbür
taraftan da itiraf ediyor -söyledim- diyor ki: “Bizim dönemimizde gelip on
yılda 5’e katladık diyenler bugün bizim karşımızda.” Şimdi, bu durumda o zaman
Sayın Başbakan bu faiz lobisini kendisinin besleyip büyüttüğünü itiraf etmiş
olmuyor mu? Kendi konuşmasında söyledi: “Bizim dönemimizde 5 kat zenginleştik
diyenler bugün geldi karşımıza geçiyor.” birincisi bu.
İkincisi, bankalardan şikâyet ediyoruz. Dün de belirttim, vergi
ödeyen ilk 10 şirketin 8 tanesi banka değerli arkadaşlar. Sayın Başbakan bir
taraftan kızıyor, diyor ki: “Sevgili vatandaşlarım, siz gidin kamu bankasına…”
E, yarısı da kamu bankası, onlar da faiz rekortmeni olmuş, faizden ve
bankacılık gelirlerinden elde ettikleri şey ile ilk 10 şirket arasına
girmişler.
Bir de size soruyorum şimdi ekonomiden sorumlu Bakan olarak: Bu,
hâkim durumu kötüye kullanmak olmuyor mu? Sayın Başbakanın “O bankaya gitmeyin,
bu bankaya gidin.” demesi rekabet hukukuna aykırı mı, değil mi? Arkadaşlarımız
burada, BDDK Başkanı da burada. Eğer başka birisi bunu söylese, şu bankayı
kötülese, “Bu bankaya gidin, ona yatırmayın.” dese rekabet hukuku açısından bir
sakınca yok mu? Yani, suçlu varsa bizim ona itirazımız yok. Bakın, ne varsa
getirsin Sayın Başbakan, kim bu ülkenin aleyhine yapıyorsa, bu Hükûmete o
anlamda finansal tehdit yapıyorsa, mali olarak lobicilik yapıyorsa,
piyasalarımızı altüst etmek istiyorsa sorumlusunu bulmak, çıkarmak sizlerin de,
bizlerin de görevi, ondan yana bir sıkıntımız yok. Ama, konuşup ortada bırakırsak…
Bir fobi yaratmak istiyoruz, karşımızda bir öteki yaratmak istiyoruz ama ortada
muhatap yok, ne olduğu belli değil, kim olduğu belli değil. E, bankalara
bakıyoruz, hepsi en fazla kâr eden kuruluşlar arasında. Gazetelere bakıyoruz
arşivden “faiz lobisi” diye bir zamanlar sizi de suçlamışlar. Peki, nasıl
olacak böyle sap saman birbirine karışınca? Faizler düştüğü zaman, yükseldiği
zaman kim kazanır, birilerinin bunu gelip bir anlatması lazım. Biz söylüyoruz
ama bizim söylediğimiz dinlenmiyor. Elinde mevcut fonu olanlar açısından faizin
yükselmesi iyi değildir ama hazırda olanlar açısından -varsa nakitleri- yüksek
kurdan gelip alanlar için iyidir. Ama, burada bir kavram karmaşası var.
Ayrıca, Rekabet Kurumu bu bankalarla ilgili de hâlâ bir türlü
gerekçeli kararı yazmıyor Sayın Bakan. Bunun içinde 3 tane de kamu bankası var.
Bu anlaşmadan dolayı kesilen cezalardan bahsediyorum; birisi 140 küsur milyon,
öbürü 90 milyon civarında, biri 40 milyon. Kamu bankalarının da ödemesi gereken
cezalar var, bunlar da hâlâ havada duruyor.
Sizi burada görmüşken sorularımızın özetini -birkaç sorumuz daha
vardı ama- burada sizin delaletinizle sormuş olalım, belki biraz sonra
cevaplama, söz alma şansınız olur; sizi de töhmet altında bırakmayalım dedim.
Az önce Sayın Yılmaz geldi. Bu konularda bizi aydınlatırsanız hem kamuoyunda
böyle bir kavram kargaşasını önlemiş oluruz hem de Sayın Başbakanın görevini
yapmasını kolaylaştırmış oluruz diyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Günal.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 473 Sıra Sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat
Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun
Tasarısının 14. Maddesinin 2. Fıkrasının b bendinde yer alan "nitelikleri"
ibaresinin "şartları" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Haluk
Eyidoğan (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Kırklareli Milletvekili Sayın Turgut Dibek.
Sayın Dibek, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Teşekkür ediyorum Başkanım.
14’üncü maddeyle ilgili olarak verdiğimiz önerge üzerine söz
aldım. Öncelikle sizleri saygılarımla selamlıyorum değerli arkadaşlar.
Ülkenin bu yoğun gündemi içerisinde aslında çok önemli
sorunlarımız var, konular var. Bunların bir kısmı belki unutuluyor veya ikinci
plana, arka plana atılıyor, onlardan bir tanesini ben dile getirmek istiyorum.
Dün Sayın Bakan, Mehmet Şimşek buradayken ona da sormuştum.
Değerli arkadaşlar, Türk Havayollarında, bugün sanıyorum 37’nci
gün oldu, otuz yedi gündür süren bir grev var. Önemli bir konu aslında fakat bu
konu şu anda özellikle Hükûmet tarafından tamamen gündem dışına atılmış gibi
gözüküyor. Yani, grevin başlangıcına baktığımızda, işçiler niye greve gitti,
Türk Havayolları çalışanları niye greve gitti, belki toplumumuz, sizler,
kamuoyu bunu çok fazla öğrenemedi, anlayamadılar. Ama Hükûmet sıralarından 3
bakan, dün Sayın Şimşek’e sormuştum, o olsun, Ulaştırma Bakanımız olsun -artı
bir de Çalışma Bakanımızın açıklaması vardı- Çalışma Bakanımız olsun açıkça
işverenin yanında yer aldılar yani tarafsız olmaları gerekiyordu.
Sayın Bakanım, yani, tabii ki Türk Havayollarının hisse oranına
göre baktığımızda, gerçi çoğunluğu özelde görünüyor ama, işte o altın hisse
yöntemiyle yönetimi yine bir anlamda Hükûmet atıyor veya o takip ediyor, o
belirliyor diyebiliriz. Ama çok net bir şekilde işverene “Siz hiç merak
etmeyin, ne düşünüyorsanız onu yapın, arkanızdayız. Biz sizi ezdirmeyiz -hani
bir de moda terim var şu anda- yedirmeyiz.” anlamında sözler söylendi ve o
görüşmeler kesildi. Nasıl kesildi? Tek taraflı kesildi. İşveren dedi ki altmış
günlük görüşmenin sonunda: “Ben tek taraflı olarak kesiyorum bu görüşmeleri.”
Ve şu anda, bir anlamda işçileri, Türk Havayolları çalışanlarını greve de
zorladı.
Şimdi, bakıyoruz, Anayasa’mızda bu haklarımız var, Anayasa’nın
54’üncü maddesinde “Grev hakkı bir temel hak, çalışanlar haklarını elde etmek
için bu grev hakkını kullanabilirler.” diyor. Aynı şekilde, 34’üncü maddedeki
toplantı ve gösteri hakkı da öyle ama bu son günlerde görüyoruz ki bu haklar
var ama kâğıt üzerinde var. Yani “Bu haklar var ama kullanamazsınız, ben izin
verirsem kullanırsınız.” gibi Türkiye’de, maalesef, bir noktaya geldik. Zaman
zaman iktidar sözcüleri, buradan sizler, sayın bakanlar Türkiye’nin çok
itibarlı, saygın bir ülke hâline geldiğini söylüyorlar. Değerli arkadaşlar,
gerçekten itibarlı, saygın bir ülke hâline geldiysek orada, Türkiye’de hava
yolunda çalışan 176 bin insan var tüm özeli de kattığımızda, bunların 14 bini
sendikalı, yani yüzde 10’u dahi güvence içerisinde değil. Şimdi, o 176 binin
yüzde 10’una dahi tahammül edemeyen bir anlayış var. En sonunda greve zorlanıyorlar,
greve zorlanırken yasal haklarını talep eden insanların bir önceki sözleşmede
elde etmiş olduğu, kazanılmış hak dediğimiz, müktesep hak dediğimiz haklarını
da kaldırıyoruz diyor işveren. 22’nci dönem sözleşmeye baktım, orada birtakım
haklar var, yani greve o nedenle gidiyorlar, diyorlar ki çalışanlar: “22’nci
dönemde oturduk konuştuk, siz bu hakları bize daha önce tanıdınız, bize
verdiniz.” Ne bunlar? İşte, mesailerle ilgili olan haklar, kıdem tazminatı,
diğer haklar, çalışma saatleriyle ilgili haklar var. Şimdi, 23’üncü dönemde,
sözleşmede tek taraflı diyor ki işveren: “Ben bunları kaldırıyorum, yani
haftalık çalışma saatinizi otuzdan otuz altıya çıkarıyorum. Uzun uçuşlarda
dinlenme sürelerinizi azaltıyorum, otuz altı saatten yirmi dört saate indiriyorum,
vermiş olduğum hakları geri alıyorum.” Şimdi, çalışanlar da diyor ki:
“Haklarımızı niye geri alıyorsunuz? Bunlar devam etsin.” Ama tek taraflı olarak
kaldırıldı.
Şimdi, diğer bir konu -süre az olduğu için bunu da burada görmek
lazım- bence şu: Değerli arkadaşlar, yasa, bu grev süresi içerisinde işverene
kesinlikle yeni işçi, eleman alımı hakkını vermiyor, engel. Nasıl ki greve
çıkan işçilerin başka bir işte çalışma imkânları yok ise işverenin de başka bir
eleman almaması lazım ama daha başından bu yana Sayın Binali Yıldırım -dün
bahsettim- Sayın Maliye Bakanı Mehmet Şimşek aynen şunu söylediler: “Biz Türk
Hava Yolları yönetiminin yanındayız. Hiç merak etmeyin, ne gerekirse
yapılacak.” ve greve çıkan işçilerin yerine geçici olarak işçiler alındı. Tabii
ki hizmetin aksamamasını her birimiz istiyoruz, bizler de istiyoruz, yani tüm
vatandaşlarımız istiyor ama o çalışanların haklarının da mutlaka korunması
gerekiyor. E, ne oldu şimdi? Grev tamamen havada kaldı. “Siz başınızın çaresine
bakın. İstediğiniz kadar grev yapabilirsiniz, bizim için hiç önemi yok, hiçbir
zararı da yok.” gibi bir noktaya geldi ülkenin bu yoğun gündemi içerisinde.
Sürem bitiyor, Sayın Bakandan şunu rica ediyorum: Lütfen bunu
gündeminize alın. Hükûmet olarak işverenle çalışan işçiler arasında, sendika
arasında bir köprü kurun ve bu grevin sona ermesi için iletişim kanallarını
yeniden açın. Bunu sizden rica ediyoruz çünkü bu insanlar, emeklerini
veriyorlar ve Türkiye’nin, Türk Hava Yollarının bugün geldiği noktada onların
da çok büyük katkıları var Sayın Bakan.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Dibek, teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
14’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 14’üncü madde kabul edilmiştir.
15’inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 473 Sıra Sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat
Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun
Tasarısının 15. Maddesinin 1. Fıkrasında yer alan “durumunda” ibaresinin
“halinde” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Müslim Sarı Turgut Dibek Bülent Kuşoğlu
İstanbul Kırklareli Ankara
Süleyman Çelebi Ali Sarıbaş Haluk Eyidoğan
İstanbul Çanakkale İstanbul
BAŞKAN – Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Katılmıyoruz
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Ali Sarıbaş, Çanakkale Milletvekili.
Sayın Sarıbaş, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
473 sıra sayılı Ödeme ve Menkul Kıymetler Mutabakat Sistemleri, Ödeme
Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısı üzerine
verdiğim öneri üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle en derin sevgi ve
saygılarımla selamlıyorum.
Şimdi, sayın AKP Hükûmeti ve Sayın Recep Tayyip Erdoğan; son Gezi
olaylarına kadar, on yıllık süreç içerisinde Türkiye’deki krizleri ve halk
eylemlerine nasıl bakmıştır, nasıl okuyabilmiştir ve başarılı olabilmiş midir
veya kriz yönetmede ne kadar başarılı olmuştur şöyle bir bakmak isterim.
Örneğin, öncelikle ötekileştirerek veya açılımlar süreci içerisinde, başta
Romenler açılımı olmak üzere ve ilk güneydoğudaki Kürt açılımı, bir başka
deyişle PKK açılımı diye baktığımız süreçlerle başlayarak oradaki süreci doğru
yönetmiş midir? Oradaki süreçte de hatırlarsanız, doğru bir yönetim ve krizi
hiç iyi bir şekilde yönetememiş ve başarısız olmuştur. Orada birden insanlar
umut bağlamışken yargının dahi sınır boylarına giderek orada farklı bir
görüntülerle çok başarısız bir şekilde süreci yönetmiştir.
Yine bu süreç içerisinde, hızlı bir şekilde bakacak olursak,
Bağdat, Irak ilişkileri, yani Irak ilişkilerine baktığımızda, Bağdat
ilişkilerine de süreç içerisinde baktığımızda, bu krizi de iyi yönetememiş ve
sonuçta da Bağdat hükûmetiyle Türkiye arasındaki kriz hâlâ çözülmüş durumda
değil. Bir bakanın bile Irak’a gidişinde uçağının indirilmemesi söz konusu
hâline gelmiştir.
Yine İsrail’le ilgili bir krizin yaşanma sürecine baktığımızda,
yine Sayın Başbakan ve Hükûmet bu krizi de doğru yönetememiştir. Özellikle
Güney Kıbrıs’taki petrol aramalarında oradaki sürece müdahil olarak müdahale
edememiş ve bu süreç içerisinde de çok sert konuşmasına rağmen, orada
gemilerimizle alıp etrafını sararak tehditvari
konuşmasına rağmen, o süreci de başarılı bir şekilde yönetememiş ve o İsrail
karşısında da petrol arama uluslararası şirketler tarafından devam etmekte ve
Türkiye'nin haklarını koruyamamıştır.
Yine İsrail’le ilgili, o süreç içerisinde geminin gönderilmesi ve
İsrail tarafından gemiye saldırılarak oradaki vatandaşların öldürülme süreci de
yine bu süreç içerisinde yine Hükûmet yani Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan bu
konuyu da yönetememiştir.
Çok değerli milletvekilleri, yine devam ediyorum. Suriye’yle
ilgili ilişkilerimize geldiğimizde de orada yine bir uçağımızın düşürülmesiyle
birlikte başlayan ve uçak sürecinin içerisinde de çok tehditvari
olmasına rağmen, Suriye’yle başlayan sürecin bugün buraya gelmesinde de yine
orada da tehditkâr tavırlar içerisinde olmuş ama bu süreci yine yürütememiştir.
Yine devam edersek, bu süreçten sonra, Uludere’de 34
vatandaşımızın uçaklarımız tarafından bombalanması sürecinin krizini yine
yönetememiş, hâlâ bu sürecin içerisinde nasıl çözüm aradığını bulamamış ve
mahkeme, en sonuçta da sivil mahkeme görevsizlik kararı vererek tekrar askerî
mahkemeye göndermiş ve oradaki vatandaşlarımızın vurulma sürecini de yine
yürütememiştir.
Yine, kriz süreçlerini yönetemeyen Recep Tayyip Erdoğan ve
Hükûmetinin, yine krizlerin sürmesinde başarısızlıkları devam ediyor. Nasıl ki
Suriye politikasındaki başarısızlıkları da sayarsak Suriye sınır kapısındaki
patlama sürecini de yine yönetememiş, hâlâ bu sürecin sonucunu Türk kamuoyu ve
Suriye için de paylaşamamıştır.
Yine, Reyhanlı’da resmî kayıtlara göre 52 vatandaşımın ölümüyle
sonuçlanan ve bombalama süreci içerisinde Türkiye’nin iç karışıklıklarıyla
meydana gelen bu süreci de Türkiye’de Recep Tayyip Erdoğan ve Hükûmeti iyi
yönetememiştir. Yani, kriz yönetiminde ve Türkiye yönetiminde Recep Tayyip
Erdoğan başarısızlıklarını devam ettirmiştir.
Yine, bu süreç içerisinden bakarak gelirsek Gezi Parkı’nı okuması
ve Gezi Parkı’yla birlikte başlayan hareketin okumasını da baştan itibaren
-kriz sürecini- Recep Tayyip Erdoğan yönetememiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ SARIBAŞ (Devamla) – Şimdi, bu konuda bundan sonraki konuşmamda
da bu kriz yönetimine devam edeceğim.
Çok teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Sarıbaş, teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
15’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 15’inci madde kabul edilmiştir.
16’ncı madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 473 Sıra Sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat
Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun
Tasarısının 16. Maddesinin 1. Fıkrasında yer alan “olan” ibaresinin “bulunan”
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Müslim Sarı Turgut Dibek Bülent Kuşoğlu
İstanbul Kırklareli Ankara
Haluk Eyidoğan Ali
Sarıbaş Süleyman
Çelebi
İstanbul Çanakkale İstanbul
BAŞKAN – Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri,
Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısının 16.
maddesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali Halaman S.
Nevzat Korkmaz Mehmet
Günal
Adana Isparta Antalya
Mehmet
Şandır Ali
Öz
Mersin Mersin
BAŞKAN – Komisyon katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sayın Korkmaz…
BAŞKAN – Isparta Milletvekili Sayın Korkmaz, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce Meclisi bir kez daha selamlıyorum.
Konuşmamın başında Sincan-Ankara-Kayaş banliyö hattıyla alakalı ve
vatandaşlarımızca Milliyetçi Hareket Partisine iletilen, yaklaşık 400-500 bin
Ankaralıyı ilgilendiren bir sorunu sizlerle paylaşmak istiyorum.
Sincan-Ankara-Kayaş banliyö hattı yaklaşık iki buçuk yıl önce
Devlet Demiryolları yönetimi tarafından “BAŞKENTRAY” ismiyle yeniden inşa edilmesi
için hizmetten kaldırılmıştır. Geçen bu süre içerisinde ihale yapılmış ve Kamu
İhale Kurumu ihaleyi iptal etmiştir. Yoğun olarak dar gelirli insanlarımızın
kullandığı bu hat idare tarafından kapatılmış, bu bölgelerde yaşayan
insanlarımız mağdur edilmiştir.
Haklı olarak vatandaşlarımız soruyor: Devlet Demiryolları yönetimi
neden ihale yapılmadan hattı kullanıma kapatmıştır? Neden hat çalışmaya devam
ederken ihale yapılıp ihale süreci tamamlandıktan sonra yüklenici firmaya saha
teslimi yapılmamıştır? Kamu İhale Kurumu ihaleyi iptal ettiğine göre hat neden
yeniden işletilmeye başlanmamıştır? İnsanlarımızın ucuz ve tek vasıtayla
ulaşımını sağlayan bu hat sosyal devlet anlayışıyla çalıştırılması gerekirken
Ulaştırma Bakanlığı bu hattı niçin atıl duruma getirmiştir? Vatandaşa reva
görülen bu eziyet ne zaman sona erecektir? Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu
soruların cevabını beklediğimizi ve bu sorunun takipçisi olacağımızı bir kez
daha belirtmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, yaptığımız tüm eleştirileri “İçinde
faydalanabileceğimiz bir şeyler var mı? Nasıl istifade edebiliriz?” şeklinde
değerlendirmekten ziyade, “Eh işte, muhalefetin sözleri!” gibi küçümseyen bir
tavırla anladığınızı, dinlediğinizi üzülerek görüyorum. Elbette muhalefetin
görevi Hükûmeti eleştirmek, Hükûmeti siyaseten denetlemektir. Bunu yapmazsa
görevini yapmamış olur. Ancak, değerli arkadaşlar, bir kişinin, bir partinin,
bizlerin de sizlerin de ne her söylediği doğrudur ne her söylediği yanlıştır.
Demokrasinin erdemi, bu konuşulanlar, söylenenler içerisinde doğruları seçmek,
doğruların arkasında saf tutmaktan geçer.
Bakın, bazı ekonomistler önemli doğrulara parmak basıyor. Diyorlar
ki: “Türkiye yeni bir kalkınma stratejisi belirlemeli, yeni bir sanayi
stratejisi belirlemeli.” Çünkü bugün itibarıyla kamuoyuna sunduğunuz ve süslü
laflarla süslediğiniz sanayi politikanız sanayiciyi inşaatçı yapmaktan öteye
geçmiyor. Sürdürdüğünüz politika, sanayiciyi tesisine yatarım yapmak, büyütmek
ve böylece artırmak yerine inşaat yapmaya, rezidans dikmeye yönlendiriyor.
İnşaat alanına girmek dışında başka bir seçenek bırakmıyorsunuz. Büyümeyen
sanayimiz, yabancı, dayatmacı, tekelci sanayinin karşısında önce rekabet gücünü
kaybediyor, sonra da mevcudiyetini. Yine, diyorlar ki: “Türkiye’nin ihracatını
hâlâ tekstil sektörü taşıyor.” Hâlbuki bu alanda ucuz ve güvensiz iş gücüne
sahip Çin ve Uzak Doğu’yla baş etmeniz mümkün değil. Bu yolun sonu karanlık
görünüyor.
Önemli bir otomotiv ihracatımızdan söz ediyorsunuz. İyi ama
otomotiv ihracatı daha çok ithalatçı; aldığınızdan ziyade dışarıya
aktarıyorsunuz parayı. Buna rağmen “Teşvik verelim, yabancılar üretsin.”
havasındasınız. Türkiye hemen her alanda yabancı şirketlerin devasa gücüne
teslim olmuş durumda. Anlamlı bir rekabetçi politikanız yok. Dışa açıldıkça rekabetçi
gücünüzün derinlik kazanması gerekmez mi? Öyle olmuyor, Türkiye gittikçe
tekelciliğe ve oligopolcülüğe teslim oluyor. Üretimi
teşvik edecek bankacılık sistemimiz de zamanınızda gittikçe ticarete kaydı,
yatırım bankacılığından uzaklaştı.
Arkadaşlar, bu söylenenler yanlış değil. Hoşunuza gitse de gitmese
de bu sözleri, bu uyarıları dikkate almak durumundasınız. Bunu, bunların yanlış
olmadığını aslında sizler de gayet iyi biliyorsunuz. O hâlde, hiç olmazsa bu
müspet uyarılarımızı dikkate alın, bu müspet uyarılarımıza kulak verin. Bunlar,
piyasanın bu işle uğraşan ve bu sektörlerde emek veren teknisyenlerin görüşü.
Bu görüşleri dikkate aldığınız ölçüde, milletimiz, memleketimiz istifade
edecek; aksi takdirde burnunuzun doğrultusunda gittiğiniz durumda da maalesef
bu sıkıntıyı sadece sizler değil, bütün bir millet çekecek.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Korkmaz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 473 Sıra Sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat
Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun
Tasarısının 16. Maddesinin 1. Fıkrasında yer alan “olan” ibaresinin “bulunan”
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
Sarıbaş (Çanakkale) ve arkadaşları
BAŞKAN – Sayın Komisyon
önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Ali Sarıbaş,
Çanakkale Milletvekili.
Buyurun Sayın Sarıbaş. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çok değerli milletvekilleri, az önceki konuşmamın devamında şunu
söylemiştim: Hükûmet, devleti, siyaseti yönetebiliyor ama hiçbir zaman için
devleti yönetememiştir ve şunu özellikle tekrar vurgulamak istiyorum -demin
söylediğim gibi- hiçbir kriz karşısında başarılı olmamıştır ve Türk devletini,
Türkiye’de ve dünyada başarısız kılmıştır.
Şimdi, Gezi Parkı’yla başlayan ve bundan önceki süreçlerde birçok
vatandaşımızı kaybettik. Hiçbir zaman için ülkesinde halka rağmen, halkın
karşısında, halkın iradesi karşısında, istekleri ve talepleri doğrultusunda,
illa ben onun karşısında duracağım diyen bir hükûmet veya iktidar olamaz. Onun
için de demokraside, demokratik ülkelerde çözüm, bu Hükûmetin halkın sesine
kulak vermesidir. Onun için, Gezi Parkı’yla birlikte bu süreçte de… Geçen sene
ben 2012 yılının Kasım ayında bir yazılı soru önergesi vermiştim İçişleri
Bakanlığına. Soru önergemde şunu sormuştum: “Bu, Ankara polisi ve Türk polis
teşkilatında, Emniyet Genel Müdürlüğü niçin bu kadar çok gaz yani bir başka
biber gazı bombası almasını yeğlemiştir? Niçin on yıllık stok yapmıştır? Acaba
ülkemizdeki bir halk hareketlenmesinin hissiyatı mı doğmuştur? Buna karşı bir
tedbir mi alınmaktadır?” diye sorularıma devam etmiştim. Şimdi, yine, bununla
beraber, aldığım cevap bu sorunun karşısında, bunun fiyatlarının 50 TL olduğu
ve bunun dışında da farklı bir yazılı cevabın karşısında cevap verilmemişti.
Ama bugün geliyorum ki Gezi Parkı olaylarında Hükûmetin yani Recep Tayyip
Erdoğan’ın niçin bir polis devleti kurmaya çalıştığının gerçeklerini orada
sormuştum. Hakikaten hak vermeye başladım.
Yine, şu anda alt komisyonda görüşülmesine başlanan ve Emniyet
Genel Müdürlüğü yani polis teşkilatına ağır silahları ithal etme yetkisini de
gündeme getirdiğine bakarsak, benim bir yıl önce verdiğim bu sorunun karşısında
da daha çok net algılıyoruz.
Efendim, üç beş tane çapulcunun yeşil alan aramasıyla çadırların
sabaha karşı yakılmasına hiç anlam vermeden ve halkın içerisinde ve “Halka
rağmen ben siyaset yapmayacağım.” diyen anlayışın, bir polis anlayışı içerisinde,
bir diktatör anlayışı içerisinde saldırmasının bir başka amacı olamazdı. Onun
için de Türkiye’de ve dünyada demokratik sistemin işlemesini istiyorsak böyle
bir zamanda tüm Türkiye’ye yayılan ve özellikle de tüm insanların özel
hayatına, yaşantısına, birikintilerine, Gezi Parkı’yla başlayan bu olayların
karşısında hiçbir zaman için devletin emniyet güçlerini, polis teşkilatını ya
da silahları kullanması çok doğru değildir.
Ben hemen arkasından… Konuyu bağlamaya çalışıyorum: AB Bakanlığına
ihtiyaç var mıdır Sayın Bakan? Bu Bakanlık kapatılacak mıdır? Egemen Bağış ne
iş yapar? Bugüne kadar ne iş yapmıştır? Elde ettiği başarı, atılan bir adım var
mıdır? AB Bakanlığında kaç personel çalışır, bunlara ne kadar maaş ödenir?
Bakanlığın devlete bir yıllık maliyeti nedir? Çünkü Avrupa Birliği Bakanlığı
açıldıktan itibaren son yıla baktığımızda Avrupa’da hiçbir şekilde başarı
sağlanamadığını görüyoruz.
Son bir ay içerisinde İstanbul Borsasına büyük oranda giren ve
çıkan kimler olmuştur? Döviz hareketliliği içerisinde İstanbul Borsasından
çıkanlar dövize mi dönmüşlerdir? Bunlar kimlerdir?
ABD eski Dışişleri Bakanı Henry Kissinger der ki: “Kendi ülkemizde
hainleri yok ederiz fakat başka ülkelerde halkına ihanet edenleri ülkelerinde
kahraman yaparız.”
Ülkelerin tarihlerine baktığımızda, ülkelerini yönetenlerin, tarih
kitaplarına ya kahraman ya da hain olarak yazıldığını görürüz. Kahramanlar
ülkelerine ve halkına hizmet edenler, kuranlar, kurtaranlar, yapanlar olarak
geçerken; hainler ise ülkelerine ve insanlarına kötülük edenler, ülkelerini
satanlar, yabancı ve yerli iş birlikçilere ülkesinin kaynaklarını peşkeş
çekenler, yakanlar yıkanlar olarak tarihe geçerler.
Bizim de tarihimize baktığımızda, altı yüz yıllık Osmanlı
döneminde 38 padişahın, yüzlerce devlet yöneticisinin görev yaptığını, bunların
içerisinde kahramanlıklarıyla ünlü olanları biliriz. Aynı zamanda ülkesini
satan, emperyalist ülkelerle iş birliğine girerek ülkesini peşkeş çekenleri de
biliriz. Doksan yıllık cumhuriyetimizde ise bugüne kadar 25 Başbakan, yüzlerce
bürokrat geçmiştir. Tarih, kimlerin kahraman, kimlerin hain olduklarını
yazacaktır.
Çok teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Tarihi biz yazıyoruz, biz!
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) – Sen çok okursun daha!
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Sarıbaş.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
16’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 16’ncı madde kabul edilmiştir.
17’nci madde üzerinde 2 önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 473 Sıra Sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat
Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun
Tasarısının 17. Maddesinin 1. Fıkrasında yer alan "belirtilen"
ibaresinin "yer alan" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Müslim Sarı Turgut Dibek Bülent Kuşoğlu
İstanbul Kırklareli Ankara
Haluk Eyidoğan Veli
Ağbaba Süleyman
Çelebi
İstanbul Malatya İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
473 sıra sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme
Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısı'nın 17.
Maddesi 1. fıkrasında yer alan "altı aydan uzun süreyle faaliyette
bulunmamış olması durumunda altı aylık sürenin dolduğu" ibaresinin
"üç aydan uzun süreyle faaliyette bulunmamış olması durumunda üç aylık
sürenin dolduğu" şeklinde değiştirilmesini arz ye teklif ederiz.
İdris Baluken Pervin
Buldan Sırrı Süreyya
Önder
Bingöl Iğdır İstanbul
Esat
Canan Adil Zozani
Hakkâri Hakkâri
BAŞKAN – Komisyon son okunan önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – İdris Baluken, Bingöl
Milletvekili.
Sayın Baluken, buyurun.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İlgili önerge üzerine söz aldım ama, Millî Savunma Bakanımız da
burada olduğu için, Bingöl’de yaşanan bir insanlık dramının, bir hukuk
katliamının bilgilerini burada Genel Kurulla paylaşacağım ve Sayın Bakanın
burada, bu konuyla ilgili bir açıklama yapmasını isteyeceğim.
Değerli milletvekilleri, Bingöl’ün Solhan ilçesine bağlı Hazarşah köyü nüfusuna kayıtlı E.A. adında 14 yaşındaki bir
kız çocuğuna, 2011 yılında 8 uzman çavuş tarafından cinsel istismar ve tecavüz
şeklinde insanlık dışı bir yönelim olmuştur. Bugüne kadar bu olayın
detaylarıyla ilgili herhangi bir bilgi sahibi değildik ancak iki gün önce
olayın basına sızması ve ailenin de bu konuyla ilgili bir duyarlılık göstermesi
vesilesiyle biz olaydan haberdar olduk. Bu tecavüz olayına katılan uzman
çavuşlardan 6’sı önce tutuklanmış ancak daha sonra yapılan itirazla serbest
bırakılmışlardır. Yani, 14 yaşındaki bir kız çocuğuyla ilgili insanlık dışı bir
tecavüz iddiası var, bu olaya karışanların tamamı şu anda ne açığa alınmışlar
ne de haklarındaki hukuki süreçten dolayı herhangi bir yaptırımla
karşılaşmışlar. Böylesi hukuk skandalı, böylesi insanlığı katleden, böylesi
ahlaki açıdan bir tükenişi, bitişi ifade eden bir durumla karşı karşıyayız.
Bingöl kamuoyu, Bingöl halkı konuyla ilgili tam bir infial durumundadır. Üç
gündür Bingöl’de bu konuyla ilgili halk yürüyor ve bununla ilgili somut adımlar
atılmadan da Bingöl halkı sokaktan çıkmamaya, sesini en gür şekilde haykırmaya
kararlıdır. Sayın Bakan çok iyi biliyor, tam üç aydır bu kız çocuğunun nüfusa
kayıtlı olduğu köyde karakol yapılmaması için kendisiyle de biz görüşmeler
yaptık. Hazarşah köyünün ortasına karakol yapmak
istiyorlar. Biz, oradaki insanların dünya görüşü, dinî duyguları, bugüne
kadarki hayat alışkanlıkları, kültürleri gereği bu insanların sakıncalarını, bu
insanların itirazlarını Sayın Bakana ilettik. Bugüne kadar köyün ortasında bu
karakolun yapılmasıyla ilgili anlamsız bir ısrar var, hâlâ vazgeçilmiş değil.
Şimdi öğreniyoruz ki, o köyde yapmış olduğunuz karakoldaki askerler, Bingöl
çocuklarına, Hazarşah köyünün çocuklarına her türlü
insanlık dışı muameleyi yapıp ellerini kollarını sallaya sallaya sokakta
aramızda dolaşıyorlar. Bir ay önce de benzer bir olay olmuştu. Soru önergesi
verdik; bugüne kadar tek bir işlem yapılmadı. 1 uzman çavuş, Bingöl’de sokak
ortasında, yedi yaşındaki bir lenfoma kanseri çocuğa
bir saate yakın işkence yapıyor, fiziki darp var. Buna karşı çıkan annesine de
yine aynı şekilde fiziki darp ve işkence var ama bu uzman çavuş da hâlâ
görevinin başında, hâlâ hakkında herhangi bir tutuklama kararı, farklı bir
süreç yok. Bakın, Bingöl’deki bu yargı mekanizmasını burada paylaştık. Bir lise
öğrencisine, sadece seçim döneminde bizim seçim büromuza geldiği için, düzmece
iddianamelerle müebbet hapis verildi. Bingöl’de üniversite öğrencilerine halay
çektiler diye onlarca yıllık cezalar verildi. Bingöl’de on gün su akmadığı için
“Neden su akmıyor?” protestosuna katılanlar hakkında düzmece iddianamelerle
soruşturmalar açıldı. Ağır hastalık raporu olan Karlıova Belediye Başkan
Vekilimiz, tüm ağır hastalık raporlarına rağmen, cezaevine gönderildi. Bu
yargı, şimdi, Bingöl çocuklarına tecavüz edenleri korumakla görevli ve Hükûmet
de bu konuda kendi üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmiyor. Millî Savunma
Bakanı, derhâl bu tecavüzcülerin görevden alındığını açıklamalı, Adalet Bakanı
da bir an önce bu işlemi takip ettiğini, bu hukuk skandalını ortadan
kaldırmakla görevli olduğunu kamuoyuna deklare etmeli.
Yarın, Eş Genel Başkanımız ve milletvekili heyetimizle beraber
yine Bingöl’de kitlesel bir tepki ortaya koyacağız. Bu sorun çözülene kadar
Bingöl’de halk sokakta olacak ve Hükûmetten de bir çözüm bekleyecek.
Bu arada, demin, yine Bingöl’den aradılar. Su protestosuna
katılanlar hakkında soruşturma açıyorsunuz…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla) – Sayın Başkan, yarım dakika bir şey
söyleyebilir miyim?
BAŞKAN – Tekrar açamam, yarım dakika diye bir şey yok.
Buyurun siz, kesmiyorum.
İDRİS BALUKEN (Devamla) – O zaman bir sonraki önergede söz alalım.
BAŞKAN – Siz bilirsiniz, nasıl isterseniz.
İDRİS BALUKEN (Devamla) – Ya, bir yarım dakika bir şey
söyleyeceğiz. Yani şimdi…
RECEP ÖZEL (Isparta) – Açık, açık...
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Açıldı İdris Bey, açıldı.
BAŞKAN – Tamam açıldı.
İDRİS BALUKEN (Devamla) – Evet, su protestosuna katılanlar
hakkında iddianameler hazırlanıyor. Demin yine beni aradılar. Burada AK PARTİ'li yetkililer not alsınlar. Bingöl’de İçmeler
mevkiinde yapılan, binlerce insanın yaşadığı TOKİ konutlarına, Bingöl
Belediyesiyle Genç Belediyesi -ki ikisi de AK PARTİ’lidir-
arasındaki bir sürtüşmeden dolayı vatandaşlara üç gündür su verilmiyor. Şimdi,
bu insanlar, yarın sokağa çıktıklarında bunlar hakkında yine iddianameler
hazırlanacak. Bunlar cezaeviyle terbiye edilmeye çalışılacak, tecavüzcüler de
Bingöl sokaklarında ellerini kollarını sallaya sallaya dolaşacaklar. Bütün bu
konularla ilgili Hükûmetin bir açıklama yapmasını, AK PARTİ’nin Bingöl halkının sesini duymasını bekliyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Baluken.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın Bakan bir şey demeyecek mi? Sayın
Bakanın izahı istendi.
MİLLİ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – İçişleri Bakanı,
İçişleri Bakanı… Jandarma İçişleri Bakanlığına bağlı.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 473 Sıra Sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat
Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun
Tasarısının 17. Maddesinin 1. Fıkrasında yer alan “belirtilen” ibaresinin “yer
alan” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Veli
Ağbaba (Malatya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Veli Ağbaba, Malatya
Milletvekili.
Buyurun Sayın Ağbaba. (CHP sıralarından
alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, ben yirmi yıldan beri siyaset yapıyorum.
Öğrenci eylemlerine katıldım, 12 Eylülden sonraki öğrenci eylemlerine katıldım.
Öğrenciliğimden başlayarak yüzlerce mitinge, yüzlerce eylemde hem eylemci
olarak hem miting yöneticisi olarak görev yaptım.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Maşallah!
VELİ AĞBABA (Devamla) – Değerli arkadaşlar, ilk kez sokağa
çıkarken, Taksim’e giderken, bir şehrin meydanına giderken yüz binlerce insan
gibi, maalesef -sizin sayenizde- 24’üncü
Dönem Milletvekili olarak, binlerce insan gibi Taksim’de, bir milletvekili
olarak, yasama görevini yapmaya çalışan bir milletvekili olarak kaskla çıktım.
(Hatip kask taktı)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – İç Tüzük’e
aykırı değil mi bu ya, kask takmak?
RECEP ÖZEL (Isparta) – Yasama görevi orada olmaz, yasama görevi
burada olur.
VELİ AĞBABA (Devamla) – Yine, bir milletvekili olarak arkadaşlar…
RECEP ÖZEL (Isparta) – Yasama görevi orada olmaz.
VELİ AĞBABA (Devamla) – Bundan utanman lazım senin.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Ona ver, o taksın.
VELİ AĞBABA (Devamla) – Yine, bir milletvekili olarak önce şu gaz
maskesiyle çıktım. Daha sonra, bu yetmedi, attığınız gazlar yetmedi daha sonra
bir gözlük aldım, bir güneş gözlüğü aldım.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Yetmez o, yetmez.
VELİ AĞBABA (Devamla) – Bunların hepsi aksesuar. Ne aksesuarı? Bir
milletvekilinin, demokrasi içerisinde denetim görevini yapmaya çalışan bir
milletvekilinin aksesuarları.
Bu ne Recep Özel, bu ne? Bu kask. Bu ne? Bu gözlük.
Bakın değerli arkadaşlar, yetmedi, bu maske yetmedi ardından şunu
aldım arkadaşlar.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tak bakalım.
VELİ AĞBABA (Devamla) – Bakın şu yaklaşık 250 lira değerinde bir
maske değerli arkadaşlar. Bu da yetmedi… (Hatip gaz maskesi taktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Bakana göster, Sayın Bakan da görsün.
VELİ AĞBABA (Devamla) – Sayın Bakan da görsün.
Değerli arkadaşlar, bu maske, 250 TL değerinde bir maske.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Kaç paraya aldın onları?
VELİ AĞBABA (Devamla) – Nelerle? Şu, sizin demokrasi örnekleriniz
gaz bombaları ve fişeklerle…
RECEP ÖZEL (Isparta) – Onları nereden aldın?
VELİ AĞBABA (Devamla) – Değerli milletvekilleri, Sayın Bakan;
bunun demokrasiyle ilgisi olabilir mi? Bakın, dünyanın hangi yerinde bir
milletvekili Taksim Meydanı’na kaskla çıkıyor? Dünyanın hangi meydanına, bir
Kızılay’a gaz maskesiyle çıkıyor?
RECEP ÖZEL (Isparta) – Çıkma!
VELİ AĞBABA (Devamla) – Böyle demokrasi olabilir mi?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Onlar hiç kullanılmamış.
VELİ AĞBABA (Devamla) – Niye? Çünkü sizin demokrasiyle ilginiz,
alakanız yok değerli milletvekilleri.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Veli Bey, onlar kullanılmamış.
VELİ AĞBABA (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bu eylemler niye
başladı? Bu eylemler, değerli milletvekilleri, ağaçları korumak için başladı.
Başta Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri olmak üzere, önce kepçelerin
önüne yattılar, daha sonra kurulan çadırlarda mücadele ettiler. Sizler ne
yaptınız dünyanın en barışçıl eylemi olarak başlayan bu eyleme ne yaptınız?
Yaktınız, yıktınız, gazladınız,
copladınız ve sabah gençlerin üzerine -orantı diyemeyiz ona, orantı
dersek orantının ne olduğunu bilemeyiz- ateşlerle saldırdınız ve Türkiye’nin
gelmiş geçmiş en barışçıl eylemini yapan gençlerle iç savaş provası yaptınız.
30-40 kişilik grup, sizin gazınızla, TOMA’nızla,
plastik merminizle daha da büyüdü, milyonlar oldu. Sadece Taksim değil bütün
Türkiye meydanlara aktı, herkes birleşti. MHP’ye, CHP’ye, BDP’ye
ve de -siz üzülseniz de- AKP’ye oy verenler ve hiç oy kullanmayanlar birleşti
ve hep bir ağızdan haykırdılar; hep bir ağızdan “kahrolsun faşizm.” dediler.
Sizler gazladıkça, bombaladıkça bir kez daha birleştiler, bir kez daha
haykırdılar. Bütün Türkiye haykırdı, bütün meydanlarda, Malatya’da, Kızılay’da,
Taksim’de bağırdılar: “Faşizme karşı omuz omuza” dediler.
Değerli arkadaşlar, bütün bu yaşananlar, maalesef birçok olayda
olduğu gibi, dünyada da bir numaralı haber yaptı bizi. Yirmi iki günde
yaşananlara bir bakınız, yaşananlar demokrasiyle ilgisi olan bir ülkede
olabilir mi? Barışçıl eylemleri, Anayasal hak olan bu eylemleri şiddetle
susturmaya çalıştınız. Yüzlerce TOMA, 130 binden fazla gaz bombası kullandınız
ve maalesef hâlâ gözlerimin içi yanıyor değerli arkadaşlar. Bu gazdan hâlâ
gözlerimin içi yanıyor. Hâlâ bunlardan… Bakın, envai
cinste gaz bombaları var. Hâlâ -belki arkadaşlarımızı etkiliyordur bu- gözlerim
yanıyor. İçinde kimyasal madde olan…
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Yeni bir kampanya biçimiyle karşı
karşıyayız.
VELİ AĞBABA (Devamla) – Suların içerisine, içinde kimyasal olan
maddeler kattınız ve insanların üzerine -başta milletvekillerimiz olmak üzere- TOMA’larla saldırdınız.
Değerli arkadaşlar, bu yetmedi; sadece meydanda olanlara değil
otellerin içindeki insanlara, evlere, lokantalara, kafelere saldırdınız ve
savaşta bile yapılmayan bir şeyi gerçekleştirdiniz…
RECEP ÖZEL (Isparta) – Kafe mi? Ayıp ediyorsun.
VELİ AĞBABA (Devamla) – …kutlarım sizi; revirlere ve hastanelere
maalesef gaz bombalarıyla saldırdınız.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Gaz bombası değil o biber gazı, biber gazı!
VELİ AĞBABA (Devamla) – Saldırdınız, saldırdınız; büyük bir kinle,
büyük bir nefretle saldırdınız, saldırdınız, değerli arkadaşlar, düşmana
saldırır gibi saldırdınız. Zaman zaman size oy verdiğini unutarak saldırdınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
VELİ AĞBABA (Devamla) – Ben diğer maddede devam edeceğim. Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ağbaba.
Onları lütfen alın oradan.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Toplasın efendim onları.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Yine getireceğim Recep Özel, yine
getireceğim bunları size.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Şu bombayı ver şunun ağzına ver,
konuşmasın fazla.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Ben barışçılım, ben bunları atmam, ben
AKP’li değilim!
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sonunda bir flama açman lazım.
BAŞKAN – Evet, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
17’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 17’nci madde kabul edilmiştir.
18’inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 473 Sıra Sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat
Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun
Tasarısının 18. Maddesinin 1. Fıkrasında yer alan "dışındaki"
ibaresinin "haricindeki" olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Veli Ağbaba
Süleyman Çelebi Müslim
Sarı
Malatya İstanbul İstanbul
Turgut Dibek Bülent Kuşoğlu Haluk Eyidoğan
Kırklareli Ankara İstanbul
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Kim konuşacak efendim?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Veli Ağbaba.
BAŞKAN – Veli Ağbaba, Malatya.
Buyurun Sayın Ağbaba. (CHP sıralarından
alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) – Efendim, malzemeleri gördük ya. Böyle bir
şey var mı Sayın Başkan?
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan da öğrensin, siz de öğrenin.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Efendim, İç Tüzük’e
uygun hareket etmesini önerir misiniz?
BAŞKAN – Buyurun.
VELİ AĞBABA (Malatya) - İç Tüzük’e
uyulacak arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, bunlar maalesef sizin sayenizde
milletvekilinin aksesuarı. Bakın, bu milletvekilinin aksesuarı.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Milletvekilinin aksesuarı değil o.
VELİ AĞBABA (Devamla) – Bu, o kadar orantısız, ölçüsüz sıktınız
ki… Bunlar neden biliyor musunuz bunlar? Değerli milletvekilleri, bunları neden
sıktınız? Bunu niye takıyorum?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkan, bunu takamaz.
VELİ AĞBABA (Devamla) - Gelecek taşlar, plastik mermiler için,
gelecek gaz bombası ve biber gazı için takıyoruz bunları.
Değerli milletvekilleri, bu başarınızdan dolayı sizi kutluyorum!
Siz var ya o kadar önemli işler başardınız ki sizler Hitler’in bile
düşünmediği, Hitler’i bile kıskandıracak bir projeyi hep beraber
gerçekleştirdiniz, sizi kutluyorum!
MUSTAFA AKIŞ (Konya) - Maskeyi çıkar!
VELİ AĞBABA (Devamla) - Hitler küçük küçük gaz odaları yapıyordu,
sizler tüm ülkeyi gaz odası hâline çevirdiniz. Kenan Evren gurur duyuyordu,
şimdi sizinle gurur duyan birisi daha çıktı; o da Hitler! (CHP sıralarından
alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) – Kimler, kimler?
VELİ AĞBABA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, Millî Eğitim Bakanı
dedi ki: “Muhalefetin yıllarca yapamadığını biz beş günde başardık.”
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Veli Bey, masken düştü masken!
VELİ AĞBABA (Devamla) - Neyi başardığınızı ben size söyleyeyim:
7.822 insan yaralandı, 4 kişi hayatını kaybetti, 59 ağır yaralı var, 100 kişi
kafa travmasına uğradı, İstanbul’da 4, Ankara’da 1, Eskişehir’de 1, toplam 6
kişinin hâlâ hayati tehlikesi var, 11 kişi gözünü kaybetti, 1 kişinin dalağı
alındı ve bunlar yetmedi, eylemde gençlere, yaralılara kapılarını açan otelleri
tehdit ettiniz. En sonunda Sayın Bakan bankaları tehdit etti: “Camda oturanlar
camdan taş atmasın.” dedi. Tehdit etti açıkçası Sayın Bakan, onu da kutluyorum.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Tehdit değil o, o bir vakıayı söyledi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Veli Bey, AKP’nin maskesi düştü.
VELİ AĞBABA (Devamla) – Ve gücünüz yetmedi, onu da fırçaladınız.
Yaralanan insanların tedavisini yapan doktorları -doktor olan varsa utansın-
arkadan kelepçelediniz ve doktorlar hakkında soruşturma açtınız. Bütün bunlar
olurken Sayın Cumhurbaşkanı “Mesaj alındı.” dedi. Sayın Arınç aşırı güç
kullanıldığını kabul etti. Amerika Birleşik Devletleri üç kez “Polis şiddeti
var.” dedi. Uluslararası basın ayağa kalktı. Sosyal medya, o bela olan var ya
bela olan sosyal medya çalkalandı. İnsan hakları örgütleri Türkiye’yi kınadı,
Avrupa sizi kınadı.
Değerli milletvekilleri, AKP’yi bir kez daha kutluyorum, sadece
Türkiye’deki muhalefeti değil Avrupa’yı da birleştirdiniz! Bakın, Avrupa’daki
muhafazakârları, sosyalistleri, liberalleri, Yeşilleri, Hristiyan Demokratları
birleştirdiniz ve hepsi ortak sizi kınadı. Maalesef bundan da anlamadınız. Siz
ne yaptınız? Herkesi suçladınız. Dün selam durduğunuz Avrupa Birliğini,
Amerika’yı bugün eleştirdiniz, “Biz sizi tanımıyoruz.” dediniz.
Değerli arkadaşlar, hele bir şey yaptınız ki bunu kabul etmek
mümkün değil. Değerli arkadaşlar, ben iyi bir Malatyasporluyum
ve iyi bir Galatasaraylıyım. Sarı-kırmızı renklere gönül verdim ben. Dünyadaki
taraftar gruplar arasında toplumsal meselelere en hassas, en duyarlı, en
sempatik, en esprili ve en dayanışmacı ekibi yani Çarşı’yı utanmadan terörist
ilan ettiniz. (CHP sıralarından alkışlar) O Çarşı ki değerli milletvekilleri, o
Çarşı ki Van depreminde oradaydı sizden önce. Fakir çocukları okula yollarken,
sokak çocuklarının üstüne battaniye örterken, yaşlılara bir tas çorba içirirken
Çarşı vardı. O Çarşı’yı siz terörist yaptınız. Sizi kutluyorum! Sizler sadece
Avrupa’yı, Amerika’yı birleştirmekle kalmadınız, değerli milletvekilleri,
sizler “Yetmez ama evet”çileri, düne kadar size
“demokrat” diyen liberalleri ve dün bizim Genel Başkanımıza karşı sizi savunan Swoboda’nın bile gözlerini açtınız, sizi kutluyorum, sizi
tebrik ediyorum!
Sizler ki bu Türkiye’ye bu dönem o kadar önemli işler yaptınız ki
değerli arkadaşlar, düne kadar sizi tanımayan, düne kadar sizin -tırnak içinde
söylüyorum- temel hak ve özgürlüklere, insan haklarına duyarlı olduğunuzu sanan
insanlar artık sizin gerçek yüzünüzü gördü ve yıllarca gizlediğiniz ve yıllarca
ortaya çıkmamasını büyük bir başarıyla sağladığınız baskıcı, diktatör yüzünüz
ortaya çıktı yani maske düştü. Yani değerli milletvekilleri, AKP’nin maskesi
düştü. Değerli arkadaşlar, maske düştü ve herkes, bütün Türkiye, bütün dünya,
demokrasiden, insan haklarından anlayan herkes ne dedi? “Kral çıplak.” dedi
arkadaşlar, kral çıplak.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, kullanılan “diktatör”
ifadesiyle ilgili olarak söz istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
2.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mahir Ünal’ın, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın
görüşülen kanun tasarısının 18’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşma sırasında AK PARTİ Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Değerli Başkan, sayın
milletvekilleri; insanlık tarihi sokaktaki kaosun bir düzene dönüştürülerek
Parlamentoya taşınması sürecidir. Hiçbir akıl, düzen fikrinin dışında ve bir
düzen fikri üzerinden bir yönetim, bir yönetişim ve bunun sonucunda da insan
aklının keşfettiği demokrasi, demokratik sistemler, bunun içerisinde siyasal
sistem ve bunların araçları, bunun dışına çıkmamıştır. Şimdi, tam tersine bir
durumla karşı karşıya kalırsanız, yani sokaktaki düzensizliği Parlamento
aracılığıyla yönetime çevirmek yerine
Parlamentodan bir düzensizlik çıkarıp bunu sokağa dökmek anlamında
dönüştürürseniz bu insanlık tarihini tersine çevirmek olur.
Şimdi, burada hangi bir sataşmaya, hangi bir ifadeye cevap vermek
gerektiği konusunda açıkçası iki dakika içerisinde bunlara ne kadar cevap
verilebilir… Demin bir ifade kullandım, dedim ki: “Her birimiz zihnimizde bir
dünya modeli oluştururuz ve bu dünya modelini dünyanın kendisi zannederiz,
böyle bir yanılgıya düşeriz.”
Şimdi, sayın konuşmacı kendi dünya modelinden bu olayları böyle
algılamış, böyle görmüş, böyle anlatıyor fakat bizim gerçekliğimizle ve
durduğumuz yerle bütün bunların hiçbir alakası, ilgisi yoktur. Kaldı ki
kimyasal kullanıldığı iddiasından tutun da, öbür taraftan doktor kıyafeti
altında kimlerin ne yaptıkları da basına yansıdı. Bunları tekrardan burada
tartışmayı da anlamlı bulmuyorum. Fakat sayın konuşmacının bu konuşmayı hangi
amaca matuf olarak burada yaptığını da bildiğim için artık buna da bir şey diyemiyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
4.- Ödeme ve Menkul Kıymet
Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında
Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/780) (S. Sayısı: 473)
(Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
18’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 18’inci madde kabul edilmiştir.
19’uncu madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri,
Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısının 19.
maddesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali Halaman S.
Nevzat Korkmaz Mehmet
Günal
Adana Isparta Antalya
Mehmet
Şandır Ali
Öz
Mersin Mersin
BAŞKAN – Sayın Komisyon, okunan önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarısının gerekçesinde; AB müktesebatına uyum sağlaması, gerek
sistemler, ödeme hizmetleri ve elektronik para kurulları alanındaki hukuki
boşluğun doldurulması, gerekse de söz konusu alanların sağlıklı gelişimi, ana
kavramların tanımlanması, hak ve yükümlülükler ile yatırımların belirlenmesi
gerekliliğinden söz edilmektedir. AB direktifleri ve Türkiye'nin 2008 yılı
Ulusal Programında Sermayenin Serbest Dolaşımı ve Mali Hizmetler Fasılları
kapsamında Ödeme Sistemleri Kanununun hazırlanması hususunun yer aldığı
belirtilerek, bu gerekçelerle kanun tasarısının hazırlandığı ifade
edilmektedir. Fakat düzenlemeler için gerekçe gösterilen AB artık Türkiye'yi
pek dikkate almamakta, adı geçen fasılların yanı sıra fasıllara ilişkin
görüşmelerde de maalesef bir ilerleme sağlanamamaktadır. Dolayısıyla, kanun
tasarısı AB direktifleri değil, Türkiye'nin ihtiyaçları dikkate alınarak
hazırlanmalıdır.
Ayrıca ödeme kuruluşları tanımlanırken hepsinin tek bir madde
altında toplandığı görülmüştür. Fakat ödeme kuruluşları aracılığıyla çok farklı
yöntemlerle kara para aklaması yapıldığı birçok araştırmada ve raporda yer
almıştır. Yönetmeliklerin kara para aklamaya yol açmayacak ve ayrıntılı
hükümler içerecek şekilde çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
19’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
20’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
21’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
22’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
23’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
24’üncü madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri,
Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısının 24
üncü maddesinin 4.fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Mehmet Günal Ali Öz Nevzat Korkmaz
Antalya Mersin Isparta
Mehmet
Şandır Ali Halaman
Mersin Adana
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Mehmet Günal, Antalya.
Buyurun Sayın Günal. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum
Sayın Bakanım, daha önce de iki tane önergede bahsettim içerikle
ilgili ama burada da söylediğimiz şeyleri arkadaşlarımız herhâlde pek de
dikkate almıyorlar gibi geliyor. Bakanlık ve Komisyon istediği zaman söz alıp
açıklama yapabiliyor. Değerli Komisyon Sözcümüze de söyleyeyim, bunların her
ikisi de yukarıda konuştuğumuz şeylerdi hem sermayeyle ilgili olan hem de
fatura ödemeyle ilgili olan.
Burada önemli bir şey var, onun için tekrar söz aldım. PTT Bankın
istisna tutulması bu maddede düzenleniyor, onun için biz bunu doğru bulmuyoruz.
“Sadece kuruluş şartlarıyla ilgili yeniden işlem yapmasın devlet kurumu gibi”
diye bakıyorlar ama biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak zaten “PTT Bank”
adının olmasını doğru bulmuyoruz. Gerekçesini de daha önce burada kabul etmiş
olduğumuz Terörün Finansmanının Önlenmesine İlişkin Uluslararası Sözleşme’yle ilgili kanun tasarısında söylemiştim çünkü dünyada
bu tip işlemler sıkı takip içerisinde ve kara para aklama yöntemlerinden birisi
olarak banka üzerinden olmayan, ödeme kuruluşları üzerinden olan bu para
havalelerinin -orada arkadaşlarımızın da bize söylediği, ismini vermeme gerek
yok- bazı kuruluşlar üzerinden yapıldığını ki daha önceki gün G-8 toplantısında
yine bu konuda dikkatli olunması gerektiği konusunu ve OECD’nin bir çalışma
yapması gerektiğini söylediler.
Dolayısıyla, bir taraftan size söyledim genelini konuşurken de:
Kamu bankalarını özelleştirirken öbür taraftan PTT’ye “bank” deyip ondan sonra
da birtakım bankacılık hizmetlerine taşeronluk yapmasının mantığını ben hâlâ
anlamıyorum Sayın Bakanım. Yani BDDK Başkanımız burada, o verdiği iznin de
hülle olduğunu, daha önce iznini vermediğini, sonrasında verirken de bankacılık
yapmamak üzere adının PTT Bank olması gerektiğini biliyor. Böyle bir, deve de
değil kuş da değil, devekuşu mu nedir bilmediğimiz bir şey var. Yani ne gerek
var, PTT bu hizmetleri niye verecek? Bankacılık mı yapacak? “Sonra yoksa o
izinle beraber PTT’yi özelleştireceğiz, ona mı hazırlıyoruz?” dedik burada.
Şimdi, yine burada da istisna tutuyoruz birtakım şeylerden faydalansın diye.
Dolayısıyla, bu doğru bir şey değildir, özellikle ikincil
düzenlemelerde. Burada bunu iktidar çoğunluğuyla kabul edebilirsiniz ama diğer
hususlarda da söyledim: Mutlaka bunların önlenmesi için yönetmeliklerin,
tebliğlerin dikkatli çıkarılması lazım. İşte şu yapar bu yapmaz diye
bakmayacağız. Her gün mahkemelerde birçok şey gözüküyor. Kamu kurumlarıyla
ilgili de, kamu çalışanlarıyla ilgili de, başkalarıyla ilgili de, bankalarda da
olabiliyor -ki az önce bahsettiğim- hatta kendi aralarında anlaşıp ücret tekeli
yaratma yoluna kadar gidebiliyorlar. Dolayısıyla, bizim görevimiz bunu burada
doğru bir şekilde düzenlemektir diye düşünüyorum. Bu kapsamda biz, PTT’nin bu
gibi işlerle uğraşmasının doğru olmadığını düşünüyoruz ve bu şekliyle istisna
tanınmasını ben doğru bulmuyorum açıkçası.
Buraya gelmişken son bir defa daha uyarmış olayım. Dikkate eğer
burada almazsanız bile hiç olmazsa ikincil düzenlemelerini yaparken bu
hassasiyetlerimizi not edin ki buradan çıktıktan sonra bununla ilgili
yönetmeliklerin kısa süre içerisinde çıkarılması gerekiyor. Sayın Bakan, burada
onunla ilgili düzenleme var, onun da biz altı aya çekilmesini söyledik ama bir
yıl içerisinde bütün ikincil düzenlemelerin yapılması gerekiyor. En azından
onlar yapılırken bu hassasiyetlere dikkat edilmesi ve kurumlarımızın -ister
kamu kurumu olsun ister özel kurum olsun- bu gibi işlemlere alet edilmesinin
önüne geçilmesi gerekiyor. Çünkü o sözleşmeyi de biz buradan çıkardık,
uluslararası sözleşmeye biz imza attık. Aynı şekilde OECD’nin eylem gücünde
buna devam ediyoruz. Sağ olsun arkadaşlarımız, daha önce de söylediğim gibi,
yönetmeliklerin hazırlanmasında MASAK da girsin dedik onları kabul ettiler.
Yukarıda da teslim ettik haklarını ama bu şekliyle olduğu zaman bir hilkat
garibesi yarattığımızı sizlerin de dikkatine sunuyorum.
Bu çerçevede, PTT’nin istisnaya tabi tutulmasını doğru
bulmadığımızı -ki kökünden PTT’nin bu
işlemleri yapmasını doğru bulmadığımızı- bir kez daha sizlerin dikkatine
sunuyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Günal.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
24’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 24’üncü madde kabul edilmiştir.
25’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 25’inci madde kabul edilmiştir.
26’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 26’ncı madde kabul edilmiştir.
Böylece, birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm, 40’ıncı maddenin (1)’inci, (2)’nci,
(3)’üncü ve (4)’üncü fıkraları ile geçici 1 ve geçici 2’nci maddeler dâhil 27
ila 43’üncü maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
isteyen Eskişehir Milletvekili Sayın Kazım Kurt.
Buyurun Sayın Kurt. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA KAZIM KURT (Eskişehir) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 473 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümüyle ilgili
Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle birinci bölümde pek çok arkadaşımız tekrarladı ama ben
bir kez daha vurgulamak istiyorum. Bu yasanın çıkış nedeni gerekçesinde şöyle
vurgulanıyor: “Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye
Ulusal Programı. Bunun gereği nedeniyle biz bu yasayı yapıyoruz.” İyi de
yapıyoruz. Uzun süre eksikliği hissedilen ve Türkiye'nin ciddi anlamda ekonomik
sıkıntısını yaşadığı bir olayı şimdi gündeme getiriyoruz ama şu anda
Türkiye'nin yaşadığı ortamın bir kez daha gözden geçirilmesi gerektiğini
düşünüyorum.
Avrupa Birliği müktesebatı sadece bize bu yasayı yapmayı mı
gerektiriyor yoksa başka yasaları yapmamız da gerekiyor mu? Türkiye’deki uzun
tutukluluğun, Türkiye’deki hak arama özgürlüğünün, Türkiye’deki toplantı ve
gösteri yürüyüşleri özgürlüğünün tamamen ortadan kalktığı bir ortamda, Avrupa
Birliği müktesebatının gereği olarak bu kanunu yaparken Sayın Başbakan “Avrupa
Birliği de kim oluyor? Ben seni tanımıyorum, ben seninle muhatap olmuyorum.”
diyor. Böyle bir çelişkili ortamda böyle bir yasanın Avrupa Birliği gerekçe
gösterilerek getirilmesi çok doğru ve çok inandırıcı olmamıştır.
Özellikle Gezi Parkı nedeniyle Türkiye’nin tüm illerinde, tüm
ilçelerinde, insanların hak arama yolunda, özgürlükler yolunda bazı tepkileri
dile getirdiği bir ortamda bu insanların tepkilerinin nedeni araştırılmalı,
giderilmesi için bazı adımlar atılması gerekirdi ama maalesef bu “Ben bilirim,
ben ne dersem o olur.” mantığıyla hareket edildiği için bu eylemler biraz daha
genişlemiş, biraz daha yayılmıştır.
Şimdi, Türkiye’ye düşen, finans kapitalin ekonomik imkânlarını
iyileştirmek yerine insanlarımızın hak arama özgürlüğünün, insanlarımızın
toplantı ve gösteri özgürlüğünün teminat altına alınmasını sağlamaktır. Bu
doğrultuda işler yapalım; gelin bu doğrultuda Siyasi Partiler Yasası’nı
değiştirelim, Dernekler Yasası’nı değiştirelim, uzun tutuklulukla ilgili yasaları
değiştirelim, tutuklu olan milletvekillerimizin özgürlüğüne kavuşmasını
sağlayacak olanakları gerçekleştirelim ama maalesef, bunlar dururken şimdi
ödeme ve menkul kıymet mutabakat sistemleriyle ilgili bir yasayı yapıyoruz ve o
yasayı yaparken de yine her zaman olduğu gibi “Ben bilirim.” mantığıyla hareket
ettiğimiz için yanlışlar yapıyoruz.
Bakın, ikinci bölümde ciddi anlamda ikincil mevzuata atıf
yapıyoruz. 8’inci, 12’nci, 14’üncü, 18’inci, 22’nci ve 25’inci maddelerde
yönetmelikler çıkarmak gerektiğini vurguluyoruz ve bu yönetmeliklerin bir an
önce çıkarılabilmesiyle ilgili bir düzenleme sağlamaya çalışıyoruz ama aslolan yasadır, aslolan
kanundur. Bunun bir an önce gerçekleştirilmesi fırsatını kaçırıyoruz.
Yine bu bölümde, esas soruşturma, kovuşturma usulüne ilişkin bir
değerlendirme hükümleri içerisinde yeni kurumlar yaratıyoruz. Yeni yarattığımız
kurumları da hukuka uygun olarak yaratmıyoruz, hem Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi’ne hem Anayasa’mıza ve de yasalarımıza aykırı olarak bir düzenleme
getiriyoruz.
Hangisi mi? İşte size bu yasanın 36’ncı maddesinde tanımlanan
“zimmet.” Bu “zimmet”in Türk Ceza Yasası’ndaki “zimmet”le aynı olması gerekmez mi? Oysa, Türk Ceza
Yasası’ndaki zimmet suçu ile şimdi buraya koymuş olduğumuz zimmet suçu arasında
fark var; hem ceza uygulaması açısından fark var hem de bu yeni bir suç
yaratma, yeni bir suç oluşturma açısından fark var. Biz bunu Plan ve Bütçe
Komisyonunda görüşürken şunu dedik: “Bu Adalet Komisyonunu ilgilendiren bir
iştir, Adalet Komisyonunun görüşü alınmalıdır.” Ama maalesef alınmadı ve şimdi
yanlış bir yasa yapıyoruz çünkü bu yasanın 37’nci maddesine göre, zimmet
nedeniyle soruşturma ve kovuşturma yapılabilmesi için bankanın ya da BDDK’nın
savcılığa müracaat etmesi gerekir. Yani bu bir özel ön izindir. Bu ön izin
zimmet suçuyla ilgili Türk Ceza Kanunu’nun hiçbir yerinde yoktur. Şimdi biz
yeni bir durum yaratıyoruz, yeni bir uygulama getiriyoruz. Örneğin, Maliye
Bakanlığında çalışan bir memur zimmet suçu işlediği zaman savcı doğrudan
hareket ederek dava açabiliyor, kovuşturma açabiliyor ama bu yasayla kurulmuş
olan ödeme sistemleriyle ilgili şirketlerdeki yöneticiler zimmet suçu işlediği
zaman sadece Merkez Bankası savcılığa şikâyet edebiliyor ya da sadece
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu savcılığa müracaat edebiliyor. Bu, bu
kurumlarla ilgili ayrı bir yasal düzenleme anlamına gelir. Bu, Anayasa’nın
eşitlik ilkesine aykırıdır, doğru bir yaklaşım değildir. 3628 sayılı Yasa
17’nci maddesinde çok açık bir biçimde zimmet suçunu haber alan savcının resen
hareket edeceğini emreder ama şimdi getirmiş olduğumuz 36 ve 37’nci maddelerle
bu uygulamaya, bu hukuki gerekliliğe aykırı bir yasa yapıyoruz. Bu aykırılığı
gidermenin yolunu, yöntemini, formülünü bu Parlamento bulmalıdır çünkü bulmazsa
hukuka aykırı bir işlem yapacaktır ve Anayasa bunu kabul etmeyecektir.
Yine, her zaman olduğu gibi bir AKP klasiğiyle bu kanunla ilgili
yapılacak bazı alımlarda, bazı ihalelerde Kamu İhale Kurumu ve Kamu İhale
Kanunu’nun dışında işlem yapma imkânı ve ihtimali getirilmektedir ki bu da
hukuki anlamda kabul edilebilecek bir uygulama, kabul edilebilecek bir yasa
değildir. Hem de ne adına? Avrupa Birliği mevzuatının buyurduğu kuralları
yerine getirme adına. Yani, hak, adalet, hukukun üstünlüğü ve özgürlükler adına
getirilmeye çalışılan bir yasada bunun tam tersine keyfî uygulamalara sebep
olacak ve finans kapitali rahatlatayım derken Türkiye’nin hem hukuki hem de
ekonomik sistemini karıştıracak bir yasa yapıyoruz ki bunu kabul etme şansımız,
kabul etme imkânımız yoktur.
Bu yanlıştan dönmenin yolunu bulalım, değişiklik önergeleriyle
özellikle 36 ve 37’nci maddelerde bu hukuki eksikliği giderelim. Eğer bunu
yapmaz isek yanlış bir uygulamayla tekrar karşı karşıya kalacağız ve kaldığımız
takdirde, Türkiye’nin hassas olan bir ortamında yeni yeni hukuksuzluklar
yaratarak Türkiye’yi daha çok kaosa sürükleyecek bir durum doğacaktır. Bunu
uyarmak, buradan dönmeyi, yanlıştan dönmeyi size söylemek bizim görevimizdir.
Tarih önünde, hukuk önünde, demokratik bir anlamda sorumluluk taşımak
istemiyorsanız bu doğrultuda işlem yapılır, bu yasayı hukuka ve hukukun
üstünlüğüne uygun bir biçimde düzene sokacak bir formülasyonla
gündeme getiririz. Eğer bu konudaki uyarılarımızı dikkate almıyorsanız -zaten
başka konularda da dikkate almıyorsunuz- Türkiye tıpkı bugün düştüğü kaosa
yarın ekonomik anlamda, finansal anlamda düşecektir. Bu şirketlerin denetlenmesi,
bu şirketlerde işlenecek suçların doğru ve düzgün…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAZIM KURT (Devamla) –…bir şekilde yargılanmasını sağlayacak
soruşturma biçimlerini gerçekleştirmek gerekir diye düşünüyorum.
Saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kurt.
Gruplar adına ikinci konuşmacı, Milliyetçi Hareket Partisi grubu
adına Erkan Akçay, Manisa Milletvekili.
Sayın Akçay, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 473 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerine söz
aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
İkinci bölümde yaptırımlar, soruşturmalar ve kovuşturma usulleri
düzenlenmektedir ve en dikkat çekici düzenleme de 40’ıncı maddede yer alıyor.
Bu maddeyle BDDK’nın yapısında değişiklik yapılmaktadır. Buna göre daire
başkanlıklarının sayısı 10’dan 20’ye çıkarılıyor, Destek Hizmetleri Daire
Başkanlığında 8 müdürlük oluşturulabilecek, artırılıyor. Kurumun taraf olduğu
davalar için 10 avukat istihdam edilebilecektir ve BDDK’nın üye sayısı 3’ten
5’e çıkarılmaktadır. Bu düzenleme aslında yeni koltuklar oluşturmaktır, üye
sayısındaki artış kesinlikle bir ihtiyaç nedeniyle değildir, dolayısıyla bu
sayılar ihtiyaçtan artırılmıyor.
(2)’nci fıkrada, kurum temsilciliklerinin
bulunduğu yerlerde üyeler için çalışma yeri oluşturulmasına ilişkin bir hüküm
de yer almaktadır. Bu düzenleme yeni üyelerin şimdiden belirlenmiş olma
ihtimalinin yüksek olduğunu göstermektedir. İşin özü, işe göre adam değil kendi
adamına koltuk verme meselesi hâline getirilmiştir.
Mübarek, sanki bu kurum BDDK değil, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın
“Saatleri Ayarlama Enstitüsü” kuruluyor! Sayın Bakan da bu durumda romanın
kahramanı “Halit Ayarcı” ve “Hayri İrdal” oluyor!
“Akrep Dairesi”; “Yelkovan Dairesi”, “Zemberek Genel Müdürlüğü” derken
gerçekten bürokratik mekanizmalar âdeta bir “Saatleri Ayarlama Enstitüsü”ne döndürülmektedir. AKP’nin kurumsal
yapılanmalarına baktığımızda bu anlayışı görmek mümkündür.
BDDK, Türk ekonomisinin genel işleyişi için gerekli bir kurumdur,
bugüne kadar da çok faydalı işler yapmıştır. Ancak, BDDK’nın vatandaşlarımızın
bankalardan mağduriyetleri konusunda kendisinden beklenenleri tam olarak yerine
getiremediğini görüyoruz. Yine, BDDK’nın asli görevi bankaların mali denetimini
yapmaktır ancak banka müşterilerinin bankalara yönelik artan şikâyetleri
BDDK’nın faaliyetlerini yönlendirmektedir. BDDK’nın bu şikâyetler karşısındaki
ceza uygulamaları bugüne kadar maalesef ciddi bir yaptırım oluşturabilmiş
değildir.
Yine, BDDK, tüketiciden ve reel sektörden gelen şikâyetlerde bir
denge unsuru olması gerekirken âdeta bankaların yanında bir tutum
sergilemiştir. BDDK’dan yükselen “Tüketici kendi hakkını aramalı, bana bile
habersiz ek hesap açmışlar.” gibi sözler, bu kuruma ve kurumun amacına, ruhuna
yakışmamaktadır.
Üstelik, BDDK’dan şikâyetçi olanlar sadece banka müşterileri
değildir. Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan 8 Mayıs’ta yaptığı bir konuşmada,
bankaların düşen faiz oranlarını kredilere yansıtmadığından yakınarak “BDDK
devreye girmeli, uyuma BDDK.” demiştir ve bu ifadeler dikkat çekicidir.
Neticede, tasarının 40’ıncı maddesindeki değişikliklerin BDDK’ya
yönelik bu şikâyetlerin giderilmesine, bütün eleştirilerimize rağmen vesile
olmasını temenni ediyorum.
Değerli milletvekilleri, tasarı bizlere Hükûmetin üretimden yana
değil finans sektöründen yana olduğunu göstermektedir. Sözde faiz lobisi diyen
Hükûmet, sürekli, finansal piyasaya ilişkin düzenlemeler getirmektedir. Bu tür
düzenlemelerle küresel ekonomiye bağlanmakla övünen AKP, bu amaç uğruna üretim
ekonomisinden vazgeçmekte ve küresel ekonominin ihtiyaçları için
vatandaşlarımızı ezdirmektedir.
Son günlerde Sayın Başbakanın faiz lobisine ilişkin söylemleri,
AKP’nin ekonomi politikalarını ve faiz lobisiyle olan ilişkilerini sorgulama
gereğini ortaya şiddetli bir şekilde çıkarmıştır. Faiz lobisi on yıldır AKP’nin
ekonomi politikalarından beslenmektedir. AKP Hükûmetleri on yılda 498 milyar
Türk lirası faiz ödemiştir. 57’nci Hükûmet Dönemi’nde ise faiz ödemelerinin
toplamı 113 milyar Türk lirasıdır. Buna göre AKP yıllık ortalama 49,8 milyar
Türk lirası faiz öderken, 57’nci Hükûmette yıllık ortalama faiz ödeme tutarı
37,5 milyar TL’dir. Sayın Başbakan “Artık bu milletin kanını emen, alın terini
sömüren faiz lobisine izin vermeyeceğiz.” dememiş miydi? Peki, bu rakamı, bu
gelinen noktayı nasıl izah edeceksiniz?Şu ifadeler de
Sayın Başbakana ait: “Bizim karşımıza geldikleri zaman ‘Sizin zamanınızda 5 kat
daha zengin olduk.’ diyenler işte bugünlerde bizimle uğraşmaya başladılar.”
diyor. Sayın Başbakanın bu ifadesi faiz lobisiyle ilişkilerinin bir itirafıdır,
Allah söyletmiştir. On yıldır faiz lobisiyle AKP’nin ve Başbakanın, âdeta,
yedikleri içtikleri ayrı gitmemiştir, bunu görüyoruz. Aralarındaki ilişkinin
boyutu o kadar ileridir ki, faiz lobisi, kendilerini 5 kat zengin eden
Başbakana pişkinlikle teşekkür edebilmektedirler. Rakamlar ortadadır. Türk
milleti yalanları görmektedir ve özür beklemektedir.
AKP’nin faiz lobisiyle ilişkisinin bir diğer göstergesi de
vatandaşlarımızın bankalara olan borçlarındaki ve faiz ödemelerindeki
artışlardır. AKP’nin ekonomi politikaları finans kuruluşları karşısında
vatandaşın elini kolunu bağlamıştır. AKP on buçuk yıldır vatandaşlarımızı
sadece bankalara borçlandırmıştır. Türkiye’de hanehalkı
borçluluğu AKP hükûmetleriyle birlikte çok büyük artış göstermiştir. 2002’de
6,7 milyar Türk lirası olan hanehalkı borçluluğu
2012’de 300 milyar TL’ye yükselmiştir. Hanehalkı
borçluluğu AKP hükûmetleriyle 44,7; 45 kat artmıştır. Hanehalkının
harcanabilir geliri 2002’de 143 milyar iken 2012’de 591 milyar liraya
yükselerek hanehalkı geliri on yılda 4 kat artmıştır.
Hanehalkı borcunun harcanabilir gelire oranında da on
yılda 11 kat artış olmuştur. Yine, hanehalkı, 2002’de
her 100 Türk liralık kazancının 4 lira 70 kuruşunu borca yatırırken bu rakam
2012’de 50 lira 70 kuruşa yükselmiştir. Bu, 11 katlık bir artış demektir. Hanehalkı faiz ödemelerinin harcanabilir gelire oranındaki
artış da dikkat çekicidir. Bu oran, 2002-2012 döneminde yüzde 1,7’den yüzde
5,7’ye yükselmiştir; bu, faiz ödemelerindeki oran artışıdır. Diğer bir
ifadeyle, AKP döneminde vatandaşlarımızın ödediği faiz miktarı 3,3 kat
artmıştır. Başbakanın karşı çıktığı faiz lobisi, AKP yönetimindeki on buçuk
yılda vatandaşlarımızı 3,5 kat sömürmüştür. Bu, bizim hesaplamalarımız ama faiz
lobisi “5 kat büyüdük.” demiş; demek ki, bizim tespit edemediğimiz 1,5 katlık
daha bir büyüme var, inşallah onu da bulacağız.
Bu oran, hanehalkının özellikle banka
kredisi ve kredi kartı kullanım miktarındaki artışı da işaret etmektedir. Ve bu
veriler bankacılık sistemindeki kredi hacmiyle değerlendirildiğinde, Türk
ekonomisinin on buçuk yılda âdeta faiz lobisine bağlandığını göstermektedir.
Bankacılık kredi hacmi 2002’de 47,7 milyar TL ve 12 Haziran 2013
itibarıyla da 903 milyar TL’dir ve artış 19 kattır. Kredi hacmi, 2012 yıl sonu
itibarıyla 802 milyar lira ve buna göre de artış, 2012’ye göre yüzde 12,6’dır.
Vatandaşımız, esnafımız, çiftçimiz diyor ki: “En iyi hükûmet,
halkını borçlandırmayan hükûmettir ve borcunu ödetebilen hükûmettir.” Ve
Hükûmet halkımızı sürekli borca bağlayarak âdeta bir esaret zinciri kurmuştur.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Şahısları adına, Sayın Mehmet Günal, Antalya Milletvekili.
Sayın Günal, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, kanunun ikinci bölümünden sonra da
maddelerini oylayıp bitireceğiz.
Şimdi, ben sordum ama herhâlde cevap alamayacağım gibi; birkaç
köşesine ben değineyim yine, Sayın Bakanım burada.
“Faiz lobisi” diye şikâyet ederek bu işten kurtulmanın bir anlamı
yok; madde bir.
İkincisi, bu şikâyet ettiğimiz sistemi senelerdir sıcak paraya
muhtaç hâlde olduğumuz için biz kendimiz tesis ettik Türkiye olarak. Eğer siz
düşük kur-yüksek faize dayalı bir sistemi teşvik ederseniz, tam tersine, kendi
mallarınızı rekabetçi yapacak bir düzeyde rekabetçi bir kur politikası uygulamazsanız,
bundan şikâyet etmeye hakkınız yoktur. Türkiye’deki temel ekonomik sorun,
üretemeyen ekonominin temelinde, uygulanmış olan bu rejim ve sistem var.
Daha önce de söyledim, Sayın Bakan burada, kendisini “frenci”
olarak suçladılar, bazıları da gazcı oldu; o arada Merkez Bankasına çaktılar,
sağa sola, herkes kafasına göre bir şeyler söyledi ama işin esası şu: Merkez
Bankası burada sorumlu değil. İşte burada Hükûmet; eğer bir bakan bir şey
söyleyecekse, Hükûmetin bir üyesi olarak Bakanlar Kurulunda söyleyip karar
çıkarması lazım. Kur rejimini Hükûmet belirliyor yani dalgalı mı, sabit mi,
kontrollü dalgalı kur mu olacak, ne olacak, bunu Hükûmet belirliyor. Merkez
Bankası Başkan Yardımcısı burada, onlar uygulanmasından yani kur politikasından
sorumlu. Dolayısıyla, bütün bunları çözmeden, kalkıp dışarıda, içeride lobi
aramanın bir anlamı yok.
Bunun çözümü ne, değerli arkadaşlar? Bunun çözümü, işsizliğin
düşmesi, üretimin artması, yatırımın artması, ihracatın artması ama biz
işsizliği düşüreceğiz diye bir taraftan Türkiye İstatistik Kurumunun hesaplama
yöntemini değiştirip, üç ay yerine bir ayda “İşsiz kaldınız mı?” diye sorarsak,
bakın, yarın öbür gün 1-2 puan daha düşecek. Nasıl düşecek? Üretimden,
istihdamdan kaynaklanan şekilde düşmeyecek, sadece hesaplama yöntemini değiştirerek düşecek. Peki, gerçek
anlamda nasıl düşüreceğiz? İşte, şikâyet ettiğimiz faiz lobisini yaratacak
ortamı bizim ortadan kaldırmamız lazım. Siz, bir taraftan sıcak paraya muhtaç
olacaksınız, sonra da faiz lobisine efeleneceksiniz. Böyle bir şey yok. Eğer
siz o reel faizi vermezseniz zaten bu sıcak paracılar gelmeyecek. Onun için ne
lazım? Gerçekten, bir yatırım, üretim, ihracat seferberliği lazım. Biz
Milliyetçi Hareket Partisi olarak her zaman yapıcı, yol gösterici, uzlaşmacı, çözümden
yana bir muhalefet anlayışını benimsemiş bir partiyiz. “Önce ülkem ve milletim,
sonra partim, sonra ben.” diyen bir anlayışa sahibiz arkadaşlar. Bunu da
“Lüzumsuz birtakım kanunlarla, siyasi çatışmalarla, kısır gündemlerle vakit
geçirmeyelim.” diye bu kürsüden defalarca söyledim. “Gelin, çıkması gereken
yapısal önlemlerle ilgili ne varsa, burada bir öncelik sırası belirleyelim,
çıkaralım.” dedik ama -sağ olsun şu anda arkadaşlarımız hâlâ alt komisyonda
görüşüyor- vergi kanunumuz ancak gelebildi, bu sezona yetişmesi bu şartlarda
zor görünüyor. Dolayısıyla, bunların olması için ne yapmak lazım? Gerçekten
üreten bir ekonomik yapı tesis etmek lazım ve bunun için de -Sayın Bakan
söyledi- iki senedir bekliyoruz, Sayın Çağlayan “Gazlayalım.” diyor ama güzel, gaza
basalım da, “içeride üretilebilen malları üretecek girdi tedarik sistemi” dedi,
biz hâlen daha bekliyoruz, hâlâ uygulamada ne bir genelge ne bir tebliğ ne bir
kararname göremedik. Hâlen daha ihracatımız ve üretimimizin yüzde 70’inden
fazlası ithalata bağlı. Peki, neyin şikâyetini yapıyoruz o zaman? Kendi
kendimize söylediklerimizi yapamıyoruz. Burada söylendi “Tamam, destekliyoruz.”
dedik. Hâlâ bekliyoruz, turizm sezonu geldi “Yaşanan olaylardan dolayı iptaller
var.” diyorlar, Turizm Çerçeve Kanunu’muz var, beş yıldır söylüyorum bu
Parlamentoda, komisyonlarda, sezon başlarken yine söyledim, hâlâ yok. Yani
maalesef işin tartışma kısımlarıyla, sanal gündemlerle burada bizi
oyalıyorsunuz. Gelin, bunları öncelik sırasına koyalım ve çıkaralım. MHP olarak
ülkemizin lehine olan, milletimizin lehine olan ne varsa eksikliklerini
söyleyeceğiz, tamamlanması gereken yerler varsa beraber tamamlayacağız, dikkate
almıyorsanız da vatandaşa şikâyet edeceğiz. Ama bunların çıkması lazım, bunlar
bekliyor. Biz ne yapıyoruz? Efendim, sözde “Şununla pazarlık, bununla onu
yaptık, onu yetiştiremedik, bizi buradan tehdit ediyorlar, sıkıştırıyorlar.”
Biz buradayız, siz gelin, milletin aleyhine olan şeylerle uğraşmayın, milletin
lehine olan kanunları çıkarın, biz de size destek olalım diyorum. Aksi
takdirde, bu faizcilere de rantçılara da muhtaç oluruz, sıcak paracılara muhtaç
oluruz. Bunun yolunu birlikte bulup çözmemiz gerekir diyor, saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Günal.
Sayın milletvekilleri, ikinci bölüm üzerindeki konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi, sisteme giren arkadaşlarıma söz vereceğim ve soru-cevap
işlemi yapacağız.
Birinci sırada Sayın Kuşoğlu, buyurun.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, iki sorum var. Birincisi, bu kira sertifikalarıyla
ilgili üç ihale yapmıştınız, yeni bir ihale var mı? O üç ihaleden sonra yeni
bir ihale yapıldı mı ya da yapılacak olan var mı?
İkincisi de bugün FED Başkanı Bernanke’nin
açıklamaları sonrası piyasalar altüst; borsa da, döviz piyasaları da altüst
oldu, dolar 4 müdahaleye rağmen, Merkez Bankasının 4 müdahalesine rağmen
1,92’de seyrediyor, bildiğim kadarıyla. Bununla ilgili görüşlerinizi öğrenmek
isterim. Nasıl bir seyir takip edecek? Bununla ilgili önlemlerimiz var mı?
Çünkü çok olağanüstü bir durum ve bizim bütün planlarımızı, programlarımızı
aksatacak, altüst edecek gibi görünüyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kuşoğlu.
Sayın Öz…
SAKİNE ÖZ (Manisa) – Sayın Başkan ve Sayın Bakan, “Sokak
düzensizliğini Meclise taşıyorsunuz.” diyen grup başkan vekilleri ve sizin,
acaba, Ankara millî eğitim müdürleri tarafından sözlü olarak okul müdürlerine,
Gezi Parkı direnişine katılan öğretmenlerin listesinin istenmesi duyumları
vardır, bu duyumlar hakkında bilginiz var mıdır? En doğal hak olan bireysel
haklarını kullanan bu kişilerin kendi arkadaşları tarafından ispiyonlanmasına
zorlanması hakkında ne düşünüyorsunuz? Etik buluyor musunuz?
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Öz.
Sayın Dibek…
TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, konuşmamda Türk Hava Yolları greviyle ilgili konuya
değinmiştim, ama konuşmamdan sonra basına da düşen bir haber de var, belki siz
de takip ettiniz, bilemiyorum.
Türk Hava Yolları yönetiminin grevle ilgili açmış olduğu bir dava
vardı, grev yasal değildir, yasadışıdır diye; o dava sonuçlanmış akşamüzeri ve
mahkeme reddetmiş, yani grevin yasal olduğu yönünde.
Konuşmamda da kısaca belirtmeye çalıştım, yani Hükûmetin, bakanların
tutumu grev sürecinde pek doğru değildi, hiçte hoş değildi, çünkü tamamen
işverenin yanında yer almışlardı ve bir anlamda kışkırtmıştı da işvereni yani
“Siz istediğinizi yapabilirsiniz, biz sizin arkanızdayız.” diye, ama gelinen
süreçte şunu görüyorum: Geçtiğimiz hafta içinde, iki gün önce, çalışanlar
Meclise geldi, siyasi parti ayrımı yapmaksızın herkesi dolaştılar ve aslında
taleplerinin ne kadar makul olduğunu biz dâhil diğer siyasi partiler de gördük.
Yani, greve gitmelerini gerektirecek çok fazla bir şey yok, tamamen işverenin
tutumundan kaynaklanan bir olay var.
Ben sizden şunu öğrenmek istiyorum: Bu süreçten sonra yani mahkeme
kararından sonra da siz Hükûmet olarak bu kapanan iletişim kanallarının
açılması yönünde bir katkı verecek misiniz Sayın Bakan?
BAŞKAN – Sayın Dibek, teşekkür ediyorum.
Sayın Doğru…
REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ülkemizin genelinde olduğu gibi Tokat’ta da esnaf ve sanatkârlar,
Maliye, BAĞ-KUR, kooperatif borçlarını yapılandırmış olmalarına rağmen ödeyememekte
ve temerrüt faiziyle karşı karşıya kalmaktadırlar. Bu da iş yerlerinin
kapatılmasına, işsiz kalmalarına sebep olacaktır. Borçlarını ödeyemeyen ve
icralara düşen esnaf ve sanatkârlarla ilgili önümüzdeki zamanda bir iyileştirme veya bir yapılanma yapılacak
mıdır?
İkinci sorum: Esnafın yıllardan beri beklediği hipermarketler ve
süpermarketlerle ilgili kanuni düzenleme yani yeni bir perakende yasasıyla
ilgili bir çalışma yapılmakta mıdır, böyle bir kanun düşünülmekte midir?
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Doğru.
Sayın Günal…
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, sorularımı tekrar ediyorum ki kayda girsin diye: Faiz
lobisi kimdir? Böyle bir şey var mı? İçeri de mi, dışarıda mı?
Bir de Sayın Başbakan “Biz herkesin ne yaptığını biliyoruz.” diyor
ve tehdit ediyor “Göreceksiniz.” diye, bize de söylesin de bizde öğrenelim.
Başbakanın görevi bunları bulup ortaya çıkarmak ve tahkikat yapmaktır. Aksi
takdirde, görevi ihmal etmiş olmuyor mu diyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Bakanım, buyursunlar.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Evet, teşekkür
ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle kira
sertifikalarıyla ilgili soruya cevap vereyim.
Biliyorsunuz, şu ana kadar yurt içinde 2, yurt dışında da 1 kira
sertifikası ihracı Hazine Müsteşarlığımız tarafından yapıldı. Bunlar oldukça
başarılı oldu, çok yüksek miktarda talep geldi ve bu yıl içinde de yılın ikinci
yarısında tekrar bir ihraç için hazırlık var ama bunun yanında, piyasadan talep
geldiği zaman, istek geldiği zaman da o gelecek talepler doğrultusunda da yeni
ihraçlar her zaman için değerlendirilebilecek.
Bugün itibarıyla faizsiz finans sektörünün dünyada büyüklüğü 1
trilyon 300 milyar dolara ulaşmış durumda. Türkiye belki katılım bankacılığıyla
bu sistem içerisinde yer almıştır ama kira sertifikası uygulamasında neredeyse
on yıl gecikmeli bir başlangıcımız oldu. Belki geç başladık ama geçen sene,
özellikle yurt dışına yapmış olduğumuz ihraç, yılın en iyi kira sertifikası
ihracı ödülünü aldı, hem dizayn açısından hem ulaşabildiği müşteri kitlesi
açısından hem de oluşan talep açısından.
Küresel piyasalarla ilgili gelişmelere gelince: Biliyorsunuz,
aslında geçen ay, 22 Mayısta, Amerikan Merkez Bankası Başkanının yapmış olduğu
bazı açıklamalarla beraber tüm gelişmekte olan ülkelerin piyasalarında
hareketlilik başladı. Gerçi, bizim kendi içimizdeki bazı gelişmeler, kendi iç
olaylarımız tam bu küresel hareketlilikle zaman olarak, takvim olarak neredeyse
çakışmış oldu. Dolayısıyla, bizim piyasalardaki gelişmelerin bir kısmı yurt
dışından, bir kısmı yurt içinden kaynaklandı. Fakat yurt dışındaki gelişmeler,
içeriye fazla odaklandığımız için, belki biraz göz ardı edildi. Ancak, işte son
birkaç gündür piyasalardaki gelişmelerin dışarıyla bağlantılı olduğu şimdi daha
iyi anlaşılmakta.
Şu ana kadar baktığımızda, büyük ekonomi olan yani gelişmekte olan
ülkeler içerisinde ekonomik büyüklüğe sahip olan Brezilya gibi, Rusya gibi,
Hindistan gibi; biraz daha alt sıralara inecek olursak, Güney Afrika gibi,
Meksika gibi pek çok gelişmekte olan ülkenin piyasasında çok ciddi hareketlilik
var. Yani, 22 Mayıstan bugüne kadar bu devam ediyor. Dün akşam saatlerinde yine
Amerikan Merkez Bankasından gelen ilave açıklamalar da bu hareketliliği dünya
genelinde artırdı. Dolayısıyla, aslında piyasalardaki hareketlilik sadece
Türkiye’ye özel değil, tüm gelişmekte olan ülkelere dair bir hareketlilik.
Gelişmekte olan ülkelerin para birimleri dolar karşısında değer kaybediyor;
yine, gelişmekte olan ülkelerin borsa endekslerinde, hisse senedi fiyatlarında
düşüş var; yine, gelişmekte olan ülkelerin faizlerinde artışlar var. Amerikan
hazinesinin kendi borçlanma faizlerinde de artış var. Özellikle dün akşamki
açıklamadan sonra, Amerika’nın on yıllık borçlanma faizlerinde, kendi borçlanma
faizlerinde ciddi oranda yukarı doğru bir hareketlenme de olmuş durumda. Tabii,
Amerika ne kadar da kriz yaşasa hâlâ dünyanın bir numaralı ekonomisi büyüklük
açısından. O ekonomiyle ilgili alınacak kararlar, özellikle doların bir rezerv
para oluşu ve doların dünya genelinde kullanılan bir para birimi oluşu, dolarla
ilgili bir karar alındığında, Amerikan Merkez Bankası bir karar aldığında
sadece o ülkeyi etkilemiyor, küresel etkileri kuşkusuz oluyor.
22 Mayıstan bu yanaki süreye
baktığımızda, bahsetmiş olduğum ülkelerde hareketlilik çok yoğun ve sadece
Brezilya’ya baktığımızda, son iki hafta içerisinde Brezilya Merkez Bankası 10
milyar doların üzerinde, rezervinden dolar satmak zorunda kaldı kendi kur
piyasasını, döviz piyasasını biraz kontrol altına alabilmekle alakalı.
Dolayısıyla, bu hareket beklenmeyen bir
hareket değildi. Bunu ben yaklaşık iki üç ay önce… Hatta epey basında da
yazıldı, çizildi, o günkü kayıtlara da bakarsanız görürsünüz yani, bu Amerikan
Merkez Bankasının, arkasından Avrupa Merkez Bankasının ve nihayetinde, belki
hemen değil ama bir süre sonra da Japon Merkez Bankasının para politikalarında
değişiklik olacağı, bu genişlemeci para politikalarını, önce genişleme hızını
düşürecekleri, sonra durduracakları ve bir süre sonra da geri çekmeye
başlayacakları bir sürpriz değil. Bunun sadece zamanlaması bilinmiyordu,
zamanlamasının ne zaman olacağı hakkında kendilerinin de bir fikri yoktu. Buna
dikkat edilmesi gerektiğini, bunun er ya da geç başlayacağını ve bu hareketlere
herkesin hazır olması gerektiğini ben zaten zamanında, bundan iki üç ay önce
söylemiştim, dile getirmiştim. Dolayısıyla, bu, er ya da geç olacak bir
hareketti ama Türkiye ekonomisinin temellerine baktığımızda, gerçekten güçlü
bir kamu maliye yapımız var. Öte yandan, bankacılık sistemimizin bilanço yapısı
çok çok güçlü. Dolayısıyla, bir yandan piyasadaki otomatik dengeleyiciler, bir
yandan da ilgili kuruluşlarımızın daha aktif bir şekilde alacağı tedbirlerle bu
piyasa hareketleri de takip edilecektir, yönetilecektir.
Öte yandan, Türk Hava Yollarıyla ilgili soruya gelince,
biliyorsunuz, Türk Hava Yolları yüzde 51’i halka açık, yüzde 49’u da hazineye
ait bir şirkettir ve şu anda dünyada 99 ülkeye uçuş yapan bir hava yoludur. Bu
açıdan da dünyada birinci sıradadır. Gerçekten de çok başarılı bir performans
ortaya koymaktadır, hem hizmet kalitesi açısından hem de hızla genişleyen
hizmet ağı ve hızla genişleyen transit yolcu açısından baktığımızda.
Ve yine, Türk Hava Yolları aynı zamanda özel hava yollarımızla da
beraber gelişmektedir. Bugün özel hava yolları da artık Türkiye’de çok çok
etkili olmaya başlamıştır, pazar payı hızlı yükselmiştir özel hava yollarının
ve onların da uçak siparişlerine baktığınızda, network’üne
baktığınızda gerçekten havacılık sektörümüz ekonomik büyümemize paralel bir
şekilde çok güzel bir gelişme sergilemektedir.
Havacılık sektörü, sivil hava taşımacılığı, hele hele Türkiye gibi
gelişen bir ülkede ekonominin tüm aktörlerini ilgilendirmektedir. Dolayısıyla,
Türk Hava Yolları gibi bir şirketin, değil birkaç gün, birkaç saat dahi
çalışmaması, uçuşların aksamasının ekonomimiz üzerinde ve diğer sektörler
üzerinde çok ciddi olumsuz etkileri olur, bunun da farkında olmamız lazım, çok
ciddi mağduriyetlere sebep olabilir. Dolayısıyla, bizim arzumuz, tabii ki, Türk
Hava Yollarında yani grev gibi yanlış bir yöntem değil, yönetimle çalışanların
bir şekilde konuşarak, uzlaşarak kendi aralarında bu meseleyi çözmeleridir.
Yoksa biz Hükûmet olarak sadece Türk Hava Yollarının kendisi açısından değil
tüm ekonomik yapımız ve ilgili tüm sektörler açısından grevi oldukça sakıncalı
görmekteyiz. Her ne kadar genel anlamda grev yasal bir hak da olsa Türk Hava
Yolları özelinde baktığımızda bunun uzlaşılarak, konuşularak çözülmesinde biz
büyük fayda görüyoruz.
Esnafımızın borçlarını ödeyememesi durumunda ne yapılacağıyla
alakalı, biliyorsunuz Halk Bankamızın, borçlarını ödemekte zorluk çeken
esnaflarımızla ilgili zaten genel anlamda bir kolaylık göstermesi söz konusu.
Herhangi bir kanuna gerek olmadan, herhangi bir düzenlemeye gerek olmadan,
Yönetim Kurulu kararıyla, borcunu ödemekte zorluk çeken esnafımıza zaten
münferiden kolaylıklar sağlanıyor. Aynı zamanda, Türkiye'nin herhangi bir
yerinde sel gibi ya da kuraklık gibi farklı zorluklar, beklenmeyen şartlar
oluştuğunda da biz bir yandan sosyal güvenlik primlerinin ödenmesinin
ertelenmesi gibi, vergi borçlarının ödenmesinin ertelenmesi gibi yine
münferiden bölge bazında uygulamaları yapıyoruz ama Türkiye geneline yaygın bir
uygulama o konularda bugün için gündemimizde yok. Problem yaşayan bölgelere,
şehirlere, ilçelere özel uygulamaları zaten fiilen yapmaktayız.
Perakende yasasıyla alakalı, Gümrük ve Ticaret Bakanlığımızın
elinde bir hazırlık var. Bu hazırlık üzerinde gerekli düzenlemeler yapıldıktan
sonra, rafine edildikten sonra -tabii, bu dönem artık Meclis kapanmak üzere,
artık yavaş yavaş çalışma haftalarının sonuna doğru geliyoruz- bu dönem
içerisinde her ne kadar zor görünse de bundan sonraki dönemde eğer takvim
müsait olursa, gündem müsait olursa bu yasal düzenlemenin ele alınabileceğini
düşünüyorum.
Yine Sayın Günal’ın sorusuna gelince… Bu, aslında daha önce Plan
ve Bütçe Komisyonunda sorulmuştu, ben de cevabını vermiştim, Sayın Günal da
Plan ve Bütçe Komisyonu üyemiz ama burada tekrar etmekte fayda var. “Faiz
lobisi kimdir?” dendiğinde… Tabii, çok farklı çevrelerden, çok farklı
sektörlerden, farklı kesimlerden olabilir ama nedir bunun özelliği? “Faizlerin
yüksek olmasından, faizlerin yüksekliğinden istifade edenler” gibi bir tanım
rahatlıkla yapabiliriz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakanım.
Sayın Vural, bir sorunuz var, buyurun.
SAKİNE ÖZ (Manisa) – Sayın Bakanım, soruma cevap vermediniz.
BAŞKAN – Sayın Öz, bir saniye…
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Bakan, Yunus Emre… Biliyorsunuz, orada
bir yangın oldu, 837 iş yeri yandı. Ziyaret ettiler bugün. Özellikle bu
zararların giderilmesi konusunda bir 5 bin lira yardım yapılmış ama… Bu, bir iş
merkezinin yanışı hatırlarsanız.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Nerede?
OKTAY VURAL (İzmir) – Ankara’da, Ulus’ta.
Uzun vadeli bir kredi sözü verilmişti ama bu konuda hiçbir
ilerleme olmadı, esnaf zor durumda. Yerleri yapıldığı zaman nasıl eşyalarını
koyacaklar? Bu konuyu dile getirmemi istediler. Bu vesileyle bunu size arz
etmek istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Bakanım, buyurun.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Öncelikle, Sayın Öz’ün
sorusuna cevap vermedim çünkü bu tamamen benim ilgi alanımın dışındaki bir
konu. Belki ilgili bakanlığımız buradayken onlara yöneltmenizde fayda var diye
düşünüyorum.
SAKİNE ÖZ (Manisa) – Olabilir ama Hükûmettensiniz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Ya da ilgili
bakanımızdan artık yazılı olarak cevabı alıp size iletiriz ancak öyle bir çözüm
olabilir. Yoksa tamamen bilmediğimiz bir konu.
SAKİNE ÖZ (Manisa) – Böyle bir şey olduğunu kabul ediyorsunuz
yani.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Şimdi, bu bahsettiğiniz
konuyla gelince, bu konuyla ilgili başta Ankara Ticaret Odamız olmak üzere,
Ankara Büyükşehir Belediyemiz olmak üzere ve özellikle KOSGEB ve KOSGEB’den
sorumlu Bakanımız –Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanımız- olmak üzere konuyla yakında
ilgileniyorlar idi ve benim bildiğim kadarıyla da hem bu zararlar için hem
finansman için bir çaba KOSGEB imkânları bünyesinde ve aynı zamanda da bizim
Başbakanlıkta bir yeni birimimiz var -şimdi yeni kurulduğu için birimin adını
tam hatırlamakta zorluk çekiyorum ama- bu tür, acil ortaya çıkan sorunların
çözümünde devreye girecek bir birim, AFAD. AFAD’ın da
konuyla zamanında ilgilendiğini biliyorum ama sonucunu açıkçası bugün
itibarıyla bilmiyorum. Sonucuyla alakalı da bir bakalım, durum nedir, öğrenelim
kendilerinden.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki
önerge işlemlerini yaptıktan sonra, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
27’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
28’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
29’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
30’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
31’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
32’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
33’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
34’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
35’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
36’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
37’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
38’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
39’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
40’ıncı maddeye bağlı (1)’inci fıkra üzerinde bir önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri,
Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısının 40 ıncı maddesinin 1. ve 2. fıkralarının madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Necati Özensoy Mehmet Günal
İzmir Bursa Antalya
Alim Işık Emin Çınar Bülent Belen
Kütahya Kastamonu Tekirdağ
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sayın Işık.
BAŞKAN – Alim Işık, Kütahya.
Buyurun Sayın Işık. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz 473 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 40’ıncı maddesi
üzerinde vermiş olduğumuz önerge hakkında söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Önergemiz, bu maddede yer alan BDDK Yönetim Kurulu üyelerinin
sayılarının artırılmasıyla ilgili düzenlemenin madde metninden çıkartılmasını
öngörmektedir. 3 olan sayının 5’e çıkartılmasının bir gerekçesi olması lazım.
Bugüne kadar, BDDK, acaba bu 3 kişiyle bu bankaları denetlemekte ne tür
sıkıntılar çekti, neden bu ihtiyaç doğdu, bununla ilgili ciddi bir açıklamanın
olmadığı bilinmektedir. Anlaşılan odur ki Hükûmetin giderayak yine birkaç
yandaşa ve buna bağlı olarak birkaç koltuğa ihtiyacı bulunmaktadır, bu
düzenleme bu nedenle vicdanları sızlatmaktadır. Bu önergenin bu anlamda makul
bir önerge olduğunu düşünüyorum.
Diğer taraftan, Sayın Bakan tabii daha önce bu konuda vermiş
olduğumuz soru önergelerini ciddiyetle cevaplayan birisi, kendisine teşekkür
ediyorum. Merkez Bankasının bugüne kadar yapmış olduğu para basım işlemlerinde,
bugün hâlâ Türkiye’de ekonominin çevrilmesinde kullanılan toplam para arzının
60 milyar TL üzerinde olduğunu bildirmiştir, hatta bunların banknot ve madenî
para olarak dağılımları da ayrı ayrı dökümlü bir şekilde verildi. Ancak, aynı
şekilde, Sayın Bakanın ifadeleriyle bu parayla döndürülen ekonomik büyüklüğün
de mevcut para miktarının 15 katından fazla olduğu yani 900 milyar TL’lik bir
borç stokuyla bu ekonominin döndürülmeye çalışıldığı da resmî kayıtlarda ifade
edilmektedir.
Şimdi, bu, özellikle son dönemde esnafın, emeklinin, genç
işsizlerin giderek arttığı ve her geçen gün sıkıntıların daha da büyüdüğü bir
dönemde ekonomiye kaynak yaratma çalışmalarından birisi olan bu kanun
tasarısında da beklentimiz hiç olmazsa kara paranın veya bu kara para oluşumuna
yönelik faaliyetlerin kontrol altına alınabilmesidir. Ancak, düzenlemelerde
bunu garantileyecek bir hükmün yer almadığı da maalesef tasarının
eksikliklerinden birisidir.
Özellikle son dönemde Türkiye genelinde meydana gelen sosyal
olaylarla ilgilenen kamuoyu bu süreçte… Doğu ve güneydoğu illerinde, yaklaşık
20’ye yakın ilde KCK’nın resmen haraç kestiği ve
vergi topladığı iddiaları maalesef Hükûmet tarafından bugüne kadar
cevaplandırılamamıştır. Bu vergi toplama işini, Hükûmetin tüm olaylara polis
gücüyle müdahale etmesine rağmen eğer o bölgede bir paralel yapılanma elini
kolunu sallaya sallaya gerçekleştirebiliyor ise bu ülkenin ekonomisinden bu
ülkenin normal vatandaşlarının endişe etmesi son derece haklıdır ve yerindedir.
Sayın Bakan, özellikle bu KCK’nın güneydoğuda
topladığı haraç işini bir açıklamanız lazım. Bugüne kadar Hükûmetiniz bu
konunun engellenmesiyle ilgili hangi tedbirleri aldı? Bu amaçla hangi şirketler
hakkında nasıl bir işlem yürüttü ve ne sonuçlara ulaştı? Hangi şirketler bugüne
kadar PKK’ya haraç olarak veya vergi olarak, bilerek ya da bilmeyerek ülkenin
kaynaklarından ne kadar aktardı? Bununla ilgili kontrolü nasıl sağladınız,
şimdiye kadar ne yaptınız?
Özellikle bir kez daha duyuruyorum: Yüksekova’daki Esendere Sınır Kapısı’nda bu devletin resmî müfettişlerinin
raporlarına rağmen, bu raporlar ilgili bakanlıklara ve Başbakanlığa iletilmiş
olmasına rağmen, orada PKK terör örgütü tarafından şirketlerden kesilen
haraçların miktarının oldukça büyüdüğü -hatta medyaya da yansıdı- 400 milyon
doların üzerinde bir haksız kazanç elde edildiği iddiaları ve müfettiş
raporlarında bu sınır kapısının geçici olarak kapatılması gerektiği defalarca
Hükûmetinize bildirilmesine rağmen, son üç yıldır bu konuda hiçbir gelişmenin
olmamış olmasını da esefle karşıladığımı ifade ediyorum, bir kez daha bu konuyu
size de hatırlatmayı görev biliyorum.
Önergemize desteğinizi bekliyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Işık.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Madde 40’a bağlı (1)’inci fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 40’a bağlı (2)’nci fıkrayı
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 40’a bağlı (3)’üncü fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 40’a bağlı (4)’üncü fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 41’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici madde 1 üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri,
Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısının
Geçici 1. Maddesinin başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mehmet Günal Necati Özensoy Oktay Vural
Antalya Bursa İzmir
Bülent
Belen Emin
Çınar
Tekirdağ Kastamonu
Yönetmeliklerin Hazırlanması
Geçici Madde 1- (1) Bu kanunda öngörülen yönetmelikler bu Kanunun yayımı
tarihinden itibaren altı ay içinde hazırlanarak yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Gerekçe lütfen.
BAŞKAN – Gerekçe lütfen.
Gerekçe:
Kanunda birden fazla yönetmelik hazırlanması öngörüldüğünden
başlığın değiştirilmesi gerekmektedir. Ayrıca, finansal sistemin önemi
açısından yönetmeliklerin kısa sürede hazırlanması için 1 yıllık süre 6 aya
düşürülmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Geçici 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Geçici 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 42’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Madde 43’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde 43 kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, ikinci bölümde yer alan maddelerin
oylamaları tamamlanmıştır. Tasarının görüşmeleri tamamlanmıştır bu şekilde.
Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Tasarının tümü kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Hayırlı ve uğurlu olsun.
5’inci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Romanya
Hükümeti Arasında Avrupa İşleri Konusunda Mutabakat Zaptının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine başlayacağız.
5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Romanya Hükümeti Arasında Avrupa İşleri Konusunda Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/681) (S. Sayısı: 429)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
6’ncı sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Yemen
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kalkınma İşbirliğine Yönelik Mutabakat
Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Yemen Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kalkınma İşbirliğine Yönelik Mutabakat
Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/491) (S. Sayısı: 290)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Sayın milletvekilleri, sözlü soru önergeleriyle, alınan karar
gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek üzere 25 Haziran 2013 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.