DÖNEM: 24 CİLT: 53 YASAMA YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
119’uncu Birleşim
12 Haziran 2013 Çarşamba
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve
kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar
tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Adıyaman Milletvekili Muhammed Murtaza Yetiş’in,
Dünya Çocuk İşçiliği ile Mücadele Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması
2.-
Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, tutuklu milletvekillerinin tutukluluk
sürelerinin 2’nci yılını doldurmasına ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Van
Milletvekili Nazmi Gür’ün, Dünya Çocuk İşçiliği ile Mücadele Günü’ne ilişkin
gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.-
Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Gezi Parkı’nda
başlayan direniş eyleminin 15’inci gününde emniyet güçleri tarafından ölümcül
müdahaleler gerçekleştirildiğine, BDP Grubu olarak Hükûmeti ve Başbakanı
müzakere yöntemiyle demokratik bir çözüm geliştirmeye davet ettiklerine ilişkin
açıklaması
2.-
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, 20 Haziranda Mersin’de başlayacak Akdeniz
Oyunlarının bilet satışında yaşanan sorunlara ve Gençlik ve Spor Bakanlığının
duruma el koyması gerektiğine ilişkin açıklaması
3.-
Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın, Milliyetçi Hareket Partisi olarak
tutuklu milletvekilleri meselesinin hâlen çözülmemiş olmasının Türkiye Büyük
Millet Meclisi açısından büyük bir eksiklik olduğunu düşündüklerine ve Engin Alan’ı saygıyla andıklarına ilişkin açıklaması
4.- Millî
Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın, Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in
görüşülen kanun tasarısının 3’üncü maddesi üzerinde BDP Grubu adına yaptığı
konuşma sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
5.- Konya
Milletvekili Ayşe Türkmenoğlu’nun, görüşülen kanun tasarısının 3’üncü maddesi
üzerinde şahsı adına yaptığı konuşma sırasında kullandığı bazı ifadelere
ilişkin açıklaması
6.-
Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Konya Milletvekili Ayşe Türkmenoğlu’nun
görüşülen kanun tasarısının 3’üncü maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı konuşma
sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
7.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, Konya Milletvekili Ayşe Türkmenoğlu’nun görüşülen
kanun tasarısının 3’üncü maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı konuşma
sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
8.-
Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Konya
Milletvekili Ayşe Türkmenoğlu’nun görüşülen kanun tasarısının 3’üncü maddesi
üzerinde şahsı adına yaptığı konuşma sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
9.-
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Konya
Milletvekili Ayşe Türkmenoğlu’nun görüşülen kanun tasarısının 3’üncü maddesi
üzerinde şahsı adına yaptığı konuşma sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması
Önergeleri
1.-
Sakarya Milletvekili Münir Kutluata ve 23
milletvekilinin, Sakarya'nın Karasu ilçesi sahillerinde meydana gelen kıyı
erozyonunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/660)
2.-
Kütahya Milletvekili Alim Işık ve 22 milletvekilinin,
üniversitelerin ve üniversitelerde çalışan personelin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/661)
3.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman ve 20 milletvekilinin, inşaat sektöründeki
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/662)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- BDP
Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmının
408’inci sırasında yer alan (10/436) esas numaralı, 28/12/2011
tarihinde meydana gelen ve 35 yurttaşımızın yaşamını yitirdiği Uludere (Roboski) katliamının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesinin görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Haziran 2013 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- MHP
Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında
yer alan (10/96) ve (10/148) esas numaralı, ülkemizde emeklilerin içinde
bulundukları sıkıntıların araştırılması, Hükûmetin uygulamalarından dolayı
ortaya çıkan mağduriyetlerin giderilmesi, taban aylıklarının eşitlenmesi, maaş
farklılıklarının giderilmesi ve çözüm yollarının belirlenmesi; 22/5/2012 tarih ve 5058 sayı ile hâlen görevde bulunan veya
emekli astsubayların özlük hakları ve imkânları konusunda yaşadıkları
sorunların araştırılması ve alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi;
23/5/2012 tarih ve 5128 sayı ile muvazzaf ve emekli astsubayların sorunlarının
araştırılarak gerekli önlemlerin alınması; 24/5/2012 tarih ve 5130 sayı ile
emeklilerin karşılaştıkları sorunların araştırılması ve refah seviyelerinin
arttırılması; 21/2/2013 tarih ve 9928 sayı ile ülkemizde emekli maaşı bağlama
oranlarındaki haksızlığın ve çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergelerinin, Genel Kurulun 12 Haziran 2013 Çarşamba günkü birleşiminde
okunarak görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP
Grubunun, Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar ve arkadaşları tarafından
Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından başlatılan Kanal İstanbul, üçüncü
havalimanı ve üçüncü köprünün yaratacağı doğa tahribatının gerçek boyutlarının
araştırılması amacıyla 12/6/2013 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin,
Genel Kurulun 12 Haziran 2013 Çarşamba günkü birleşimde sunuşlarda okunmasına
ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, Aydın
Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma
sırasında AK PARTİ Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
2.-
Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında
CHP Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
3.-
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Antalya
Milletvekili Gürkut Acar’ın görüşülen kanun
tasarısının 3’üncü maddesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşma sırasında
Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
4.-
Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Kayseri Milleltvekili
Mustafa Elitaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
5.-
Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın, Isparta Milletvekili Recep Özel’in
görüşülen kanun tasarısının 3’üncü maddesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşma sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
6.-
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Isparta
Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında
Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
7.-
Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYON-LARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
2.-
Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet
Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
3.-
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/759) (S.
Sayısı: 453)
X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, yok olma
tehlikesi altında bulunan endemik bitki türlerine ilişkin sorusu ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/21915)
2.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki
bazı illerde hayvancılıkla uğraşanların mağduriyetlerine,
Bazı
illerde hayvancılıkla uğraşanların mağduriyetlerine,
Ardahan’da
hayvancılıkla uğraşanların mağduriyetlerine,
Doğu ve
Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki bazı illerde orman Köylerinde yaşayanların
sorunlarına,
Ardahan
merkez ile Posof ve Göle ilçelerindeki orman köylerinde yaşayanların
sorunlarına,
Bazı
illerdeki orman köylülerinin sorunlarına,
İlişkin
soruları ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/23199),
(7/23200), (7/23201), (7/23202), (7/23203), (7/23204)
3.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, 2002-2013 yılları arasında özelleştirilen
kuruluş ve işletmelere ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
(7/23463)
4.-
Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlığa
bağlı kurum ve kuruluşlardaki personelin psikolojik taciz (mobbing)
şikâyetlerine ve yapılan işlemlere ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı
Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/23496)
5.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığın Basın ve Halkla
İlişkiler Müşavirliğinde çalışan personel ile Müşavirliğin dışarıdan hizmet
alımına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı
(7/23923)
I. GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açılarak üç oturum yaptı.
Sinop Milletvekili Mehmet Ersoy, Türk Kızılayının
kuruluşunun 145’inci yıl dönümüne,
Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu, çevreye ve
Trabzon’un sorunlarına,
Adana Milletvekili Ali Halaman, Adana ve
ilçelerinin sorunlarına,
İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Genel Kurulu ziyaret eden Azerbaycan Cumhuriyeti Millî Meclisi
Başkanı Oktay Asadov’a, Kazakistan Cumhuriyeti
Meclisi Başkanı Nurlan Nigmatulin’e ve Kırgız
Cumhuriyeti Jogorku Keneşi Başkanı Asilbek Jeenbekov’a Başkanlıkça
“Hoş geldiniz.” denildi.
Mersin Milletvekili Vahap Seçer,
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır,
Mersin’in Mezitli ilçesinin Tepeköy beldesinde şiddetli dolu
yağışı sonucu üreticilerin mağdur olduklarına ve yetkilileri göreve davet
ettiklerine;
Iğdır Milletvekili Pervin Buldan, Gezi Parkı’nda başlayan direniş
eyleminin 15’inci gününde polis terörü yaşandığına, Çağlayan Adliyesi’nde 50’ye
yakın avukatın gözaltına alındığına ve AKP Hükûmetini sağduyu ve demokrasiye
davet ettiğine,
İzmir Milletvekili Oktay Vural, AKP Genel Başkanı ve Grup
Başkanının her grup toplantısından sonra Türkiye Büyük Millet Meclisinin önünü
miting alanına çevirmesini kınadığına,
İlişkin birer açıklamada bulundular.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Çin Ulusal Siyasi
Danışmanı Kongresi Başkan Vekili başkanlığında bir heyetin ülkemize resmî bir
ziyarette bulunmasının Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 5/6/2013 tarih ve 51 sayılı Kararı ile uygun bulunduğuna
ilişkin tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Antalya Milletvekili Gürkut Acar ve 22
milletvekilinin, son yıllarda seçmen sayısı ve seçimlerin güvenliğine ilişkin
yaşanan tartışmaların nedenlerinin (10/657),
Bursa Milletvekili Aykan Erdemir ve 22 milletvekilinin,
Türkiye'deki karbonmonoksit zehirlenmesi olaylarının
(10/658),
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 22 milletvekilinin, tutuklu ve
hükümlülere sunulan sağlık hizmetlerindeki sorunların (10/659),
Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine
sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve görüşmelerinin sırası
geldiğinde yapılacağı açıklandı.
BDP Grubunun, 31/8/2012 tarihinde BDP
Grup Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken
tarafından kolluk kuvvetlerinin toplumsal olaylarda ve demokratik gösterilerde
kullandığı biber gazlarının (1403 sıra no.lu),
CHP Grubunun, 12/6/2012 tarihinde Aydın
Milletvekili Bülent Tezcan ve arkadaşları tarafından güvenlik güçlerince
uygulanan orantısız gücün nedenlerinin (447 sıra no.lu),
Araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş
olan Meclis araştırması önergelerinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 11 Haziran 2013 Salı günkü (bugün)
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerileri yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın BDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşma sırasında AK PARTİ Grup Başkanına,
Yalova Milletvekili Muharrem İnce, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine,
Yalova Milletvekili Muharrem İnce, Çankırı Milletvekili İdris
Şahin’in BDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine,
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Aydın Milletvekili
Bülent Tezcan’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında AK PARTİ
Grup Başkanına,
Aydın Milletvekili Bülent Tezcan, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında
şahsına,
Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, Aydın Milletvekili Bülent
Tezcan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında Başbakana,
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın, İzmir Milletvekili Oktay
Vural’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında Adalet ve Kalkınma
Partisine ve AK PARTİ Grup Başkanına,
Sataşmaları nedeniyle birer konuşma yaptılar.
Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü, BDP
grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında kullanmış olduğu bazı
ifadelere,
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır, ülkenin pek çok yerindeki
direniş eylemleri nedeniyle esnafın uğradığı zararın devletçe karşılanması
gerektiğine,
İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel, Çankırı Milletvekili İdris
Şahin’in BDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasındaki bazı
ifadelerine,
Gaziantep Milletvekili Ali Serindağ,
Kırıkkale Milletvekili Oğuz Kağan Köksal’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşma sırasındaki bazı ifadelerine,
İlişkin birer açıklamada bulundular.
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun (2/1370) esas
numaralı Diyarbakır İnsan Hakları ve Demokrasi Müzesi Kurulmasına Dair Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Adalet Komisyonu Başkanlığının, Toprak Koruma ve Arazi
Kullanımı Kanunu ve Türk Medeni Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı (1/788) ile Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu'nun 5578
sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi’nin (2/1599) Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğü’nün 34'üncü maddesinin birinci
fıkrası hükmü kapsamında esas komisyon olarak Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonuna havale edilmesi hususuna ilişkin
tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu. Başkanlıkça bu talebin yerine getirildiği açıklandı.
Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının:
1’inci sırasında bulunan (6/96),
173’üncü " " (6/770),
1084’üncü " " (6/2219),
1165’inci " " (6/2329),
1202’nci " " (6/2368),
1208’inci " " (6/2375),
1223’üncü " " (6/2392),
1351’inci " " (6/2548),
1378’inci " " (6/2578),
1437’nci " " (6/2650),
1479’uncu sırasında bulunan (6/2704),
1483’üncü " " (6/2708),
1519’uncu " " (6/2756),
1523’üncü " " (6/2763),
1527’nci " " (6/2769),
1533’üncü " " (6/2775),
1674’üncü " " (6/2940),
1750’nci " " (6/3032),
1773’üncü " " (6/3055),
1790’ıncı " " (6/3082),
1819’uncu (6/3116),
1850’nci " " (6/3161),
1856’ncı " " (6/3168),
1859’uncu " " (6/3172),
1882’nci " " (6/3199),
1883’üncü " " (6/3200),
1895’inci " " (6/3213),
1901’inci " " (6/3219),
1927’nci " " (6/3250),
1928’inci " " (6/3251),
1929’uncu " " (6/3252),
1930’uncu " " (6/3253),
1931’inci " " (6/3254),
1932’nci " " (6/3255),
1933’üncü " " (6/3256),
1934’üncü " " (6/3257),
1948’inci " " (6/3274),
1949’uncu " " (6/3275),
1958’inci " " (6/3284),
2051’inci " " (6/3391),
2085’inci " " (6/3433),
2113’üncü " " (6/3469),
2150’nci " " (6/3521),
2152’nci " " (6/3525),
2153’üncü " " (6/3526),
2334’üncü " " (6/3721),
2375’inci " " (6/3763),
2381’inci " " (6/3769),
2394’üncü " " (6/3782),
2443’üncü " " (6/3831),
Esas numaralı sözlü sorulara, Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç
cevap verdi.
Soru sahiplerinden Mersin Milletvekili Ali Öz, Adana Milletvekili
Ali Halaman, Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan
Canalioğlu cevaplara ilişkin görüşlerini açıkladılar.
Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç da bu görüşlerle ilgili
açıklamada bulundu.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülmesi kabul edilen, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu’nun (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156),
2’nci sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülmesi kabul edilen, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının (1/484) (S. Sayısı: 287),
3’üncü sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan,
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu’nun (1/759)
(S. Sayısı: 453),
Görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadığından ertelendi.
Komisyonların bulunmayacağı anlaşıldığından, alınan karar
gereğince, 12 Haziran 2013 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere 19.31’de
birleşime son verildi.
Sadık YAKUT
Başkan
Vekili
Tanju
ÖZCAN Mustafa
HAMARAT
Bolu Ordu
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Bayram
ÖZÇELİK Mine
LÖK BEYAZ
Burdur Diyarbakır
Kâtip Üye Kâtip
Üye
II.- GELEN KâĞITLAR
No:
174
12 Haziran 2013 Çarşamba
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Sakarya
Milletvekili Münir Kutluata ve 23 Milletvekilinin,
Sakarya'nın Karasu ilçesi sahillerinde meydana gelen kıyı erozyonunun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/660) (Başkanlığa geliş tarihi:
16.03.2012)
2.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık ve 22 Milletvekilinin,
üniversitelerin ve üniversitelerde çalışan personelin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/661) (Başkanlığa geliş tarihi:
16.03.2012)
3.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman ve 20 Milletvekilinin, inşaat sektöründeki
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/662) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16.03.2012)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Gine
Bissau Belediyesi Tapu Kadastro Birimine yönelik bir destek projesi kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24482) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
2.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Taşkent Yenidoğan Enstitüsüne yönelik bir destek
projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından
(Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24483) (Başkanlığa geliş tarihi:
21.05.2013)
3.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Filistin Emniyet Teşkilatına yönelik bir destek projesi kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24484) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
4.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Filistin Polis Radyosu Kurulması Projesi kapsamında gerçekleştirilen
harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi
(7/24485) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
5.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Novi Travnik Sultan Fatih Kreşine
yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin
Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24486)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
6.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Arnavutluk Bektaşi Merkezine yönelik bir destek projesi kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24487) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
7.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Mezar-ı Şerif Vilayeti Yolamarab Özbekiye
Mahallesine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara
ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24488)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
8.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Arabayev Kırgız Devlet Üniversitesi Türkoloji Bölümüne
yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin
Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24489)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
9.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Aziz
Kiril ve Metodiy Üniversitesi Türkoloji Bölümüne
yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin
Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24490)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
10.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Lübnan Sayda Türk Travma ve Rehabilitasyon Hastanesi işi kapsamında gerçekleştirilen
harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi
(7/24491) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
11.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Aydamon, El-Kuaşra ve El-Biree Beldelerine yönelik bir destek projesi kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24492) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
12.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Lahor Badşahi Camiinde Bulunan Kutsal Emanetlerin
Korunmasına yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara
ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24493)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
13.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Prizren'de Kültürel Mirasın Korunmasına Destek Projesi
kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir
Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24494) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
14.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Reçane Metro Bajraktari
İlköğretim Okuluna yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen
harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi
(7/24495) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
15.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Mali
Yüksek İslam Enstitüsüne yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen
harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi
(7/24496) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
16.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Filistinli engelli mültecilere yönelik bir destek projesi kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24497) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
17.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Fildişi Mülteci Kampı Kouankan'a yönelik bir destek
projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından
(Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24498) (Başkanlığa geliş tarihi:
21.05.2013)
18.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Gagauz Özerk Bölgesi İdaresine yönelik bir destek projesi
kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir
Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24499) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
19.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Karbinitsi Belediyesi Ocalı
Köyüne yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara
ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24500)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
20.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Bosna-Hersek Federal Polis Akademisine yönelik bir destek projesi kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24501) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
21.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Morane Köyüne yönelik bir destek projesi kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24502) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
22.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Sanski Most Şehrine yönelik bir
destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24503) (Başkanlığa geliş
tarihi: 21.05.2013)
23.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Belh Vilayeti Şortepe İlçesine
yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin
Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24504)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
24.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Sokullu Mehmet Paşa Köprüsü işi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin
Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24505)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
25.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Osmangiç Camiine yönelik bir destek projesi kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24506) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
26.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, 2002-2013 yılları
arasında TİKA tarafından gerçekleştirilen proje ve faaliyetlere ilişkin
Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24507)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
27.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Etiyopya
Dışişleri Bakanlığına yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen
harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi
(7/24508) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
28.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Ayazdede Şenlikleri çevre düzenlemesi işi kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24509) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
29.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Tubas Türk-Filistin Dostluk Projesi kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24510) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
30.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Abadir Enstitüsüne yönelik bir destek projesi kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24511) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
31.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Cevizcan Radyo Televizyonuna yönelik bir destek projesi
kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir
Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24512) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
32.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Elita Derneği ile Medya ve İletişim Alanında İşbirliği
Projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından
(Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24513) (Başkanlığa geliş tarihi:
21.05.2013)
33.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Dakar İslam Enstitüsüne yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen
harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi
(7/24514) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
34.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından FENA
Haber Ajansına yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen
harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi
(7/24515) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
35.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Gazze Şeridi’ne ilaç temini işi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin
Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24516)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
36.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Ziguinchor Rabiatü'l İslam Eğitim
Merkezi Kompleksi Projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin
Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24517)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
37.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Gazze'deki hastanelere yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen
harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi
(7/24518) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
38.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Oş Bölgesi Klinik Hastanesine yönelik bir destek projesi
kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir
Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24519) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
39.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Refah Belediyesine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen
harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi
(7/24520) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
40.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Celalabad Bölgesi Klinik Hastanesine yönelik bir destek
projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından
(Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24521) (Başkanlığa geliş tarihi:
21.05.2013)
41.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Beyt Hanun Belediyesine yönelik
bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24522) (Başkanlığa geliş
tarihi: 21.05.2013)
42.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Filistinli engelli mültecilere yönelik bir destek projesi kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24523) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
43.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Cebaliye'ye yönelik bir destek projesi kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24524) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
44.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Kosova Sinan Paşa Camiine yönelik bir destek projesi kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24525) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
45.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Beyt Hanun'a yönelik bir destek
projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından
(Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24526) (Başkanlığa geliş tarihi:
21.05.2013)
46.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Demirkapı Belediyesi Çelevez Köyüne yönelik bir
destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24527) (Başkanlığa geliş
tarihi: 21.05.2013)
47.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından El-Nasser Belediyesine yönelik bir destek projesi kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24528) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
48.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Afganistan Vardak Meydan-ı Şehir Polis Eğitim
Merkezine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara
ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24529)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
49.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Han
Yunus'a yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara
ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24530)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
50.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Vekalet ile Kurban Kesimi Organizasyonu kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24531) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
51.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Gazze'deki su şebekelerinin rehabilitasyon işi
kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir
Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24532) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
52.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Ummah Üniversitesine yönelik bir destek projesi kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24533) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
53.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Nuseyrat Belediyesine yönelik bir destek projesi kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24534) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
54.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Gazze'ye su temini işi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24535) (Başkanlığa geliş
tarihi: 21.05.2013)
55.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Deyr El-Balah'a yönelik bir
destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24536) (Başkanlığa geliş
tarihi: 21.05.2013)
56.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Gazze Pediatri Hastanesine yönelik bir destek projesi kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24537) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
57.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Zeytun, Şuraffa, Surani Dağı ve Remal'a yönelik
bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24538) (Başkanlığa geliş
tarihi: 21.05.2013)
58.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından El-Kuds Filistin Kültürünü Geliştirme Kurumuna yönelik bir
destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24539) (Başkanlığa geliş
tarihi: 21.05.2013)
59.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Batum Dil Merkezine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen
harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi
(7/24540) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
60.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Gazze Nuseyrat Belediyesine yönelik bir destek
projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından
(Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24541) (Başkanlığa geliş tarihi:
21.05.2013)
61.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Gazze İslam Üniversitesine yönelik bir destek projesi kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24542) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
62.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Yılmazlı Köyüne yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen
harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi
(7/24543) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
63.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Kalendiye Mülteci Kampına yönelik bir destek projesi
kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir
Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24544) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
64.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Gazze Şeridi kıyı belediyelerine yönelik bir destek projesi kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24545) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
65.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Gazze Türk-Filistin Dostluk Hastanesi yapım işi kapsamında gerçekleştirilen
harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi
(7/24546) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
66.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Gine
Bissau Cumhurbaşkanlığı Konutuna yönelik bir destek projesi kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24547) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
67.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Filistin sivil toplum kuruluşlarına yönelik destek projeleri kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24548) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
68.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Gine'ye yönelik bir sağlık tarama projesi kapsamında gerçekleştirilen
harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi
(7/24549) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
69.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından El-Bireh'te okul inşası işi kapsamında gerçekleştirilen
harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi
(7/24550) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
70.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Han
Yunus Kesimevi Projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24551) (Başkanlığa geliş
tarihi: 21.05.2013)
71.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Gine
Conakry Dışişleri Bakanlığına yönelik bir destek
projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından
(Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24552) (Başkanlığa geliş tarihi:
21.05.2013)
72.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Danilovgrad Sağlık Ocağına yönelik bir destek projesi
kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir
Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24553) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
73.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Varketili Yaşlılar Sosyal Merkezine yönelik bir destek
projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından
(Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24554) (Başkanlığa geliş tarihi:
21.05.2013)
74.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Bağdat El-Razi Hastanesine yönelik bir destek projesi kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24555) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
75.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA bünyesindeki
daire başkanlıklarının hizmet binaları ile mal ve hizmet alımlarına ilişkin
Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24556)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
76.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Plav Devlet Hastanesine yönelik bir destek projesi
kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir
Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24557) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
77.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Kabil Üniversitesi Türkoloji Birimi Hizmet Binası inşaatı işi kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24558) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
78.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Rojaye 30 Eylül Lisesine yönelik bir destek projesi
kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir
Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24559) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
79.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Acara Hulo, Keda, Çakvı Polikliniklerine yönelik bir destek projesi
kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir
Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24560) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
80.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Osmanagiç Cami tadilatı işi kapsamında gerçekleştirilen
harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi
(7/24561) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
81.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Arslan Baba Türbesi Müştemilatı yapım işi kapsamında gerçekleştirilen
harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi
(7/24562) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
82.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Podgoritsa Çocuk Hastalıkları Kliniğine yönelik bir destek
projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından
(Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24563) (Başkanlığa geliş tarihi:
21.05.2013)
83.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Üsküp Şehir Müzesine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen
harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi
(7/24564) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
84.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Kırgız Ulusal Askeri Lisesine yönelik bir destek projesi kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24565) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
85.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Konik Karakoluna yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen
harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi
(7/24566) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
86.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Oş Aktilek Devlet Okulu inşaatı
işi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından
(Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24567) (Başkanlığa geliş tarihi:
21.05.2013)
87.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Hacı
Hasan Camiine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen
harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi
(7/24568) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
88.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Rojaye Butvoitsa Köyüne yönelik
bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24569) (Başkanlığa geliş
tarihi: 21.05.2013)
89.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Plav Belediyesine yönelik bir destek projesi kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24570) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
90.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Tolgar Kazak-Türk Lisesi inşaatı işi kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24571) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
91.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Kazakistan'da Araştırma ve Uygulama Serası Kurulması Projesi kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24572) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
92.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Gilan Alaaddin Medresesi
rehabilitasyon işi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24573) (Başkanlığa geliş
tarihi: 21.05.2013)
93.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Sultan I. Murad Hüdavendigar Türbesi rehabilitasyon
işi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından
(Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24574) (Başkanlığa geliş tarihi:
21.05.2013)
94.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Kademçay Semetey Kırgız-Türk
Lisesine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara
ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24575)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
95.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Kökçar Köyüne yönelik bir destek projesi kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24576) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
96.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Talas Bölgesine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen
harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi
(7/24577) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
97.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Oş Devlet Üniversitesine yönelik bir destek projesi
kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir
Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24578) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
98.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Oş Şehrinde Hastane inşaatı işi kapsamında gerçekleştirilen
harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi
(7/24579) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
99.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Semengan Kız Meslek Lisesine yönelik bir destek projesi
kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir
Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24580) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
100.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Vardak Meydan-ı Şehir Tarım Meslek Lisesine yönelik bir
destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24581) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22.05.2013)
101.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Afganistan'daki bazı okulların inşaat ve tefrişat işleri kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24582) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
102.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Kabil'de bir okul inşaatı işi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin
Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24583)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
103.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Tahar Vilayetinde ana çocuk sağlığı hizmet binası yapım işi
kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir
Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24584) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
104.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Kabil'deki bazı okulların inşa işi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara
ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24585)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
105.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Afganistan Atatürk Çocuk Hastanesine yönelik bir destek projesi kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24586) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
106.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Afgan-Türk Dostluk Hastanesine yönelik bir destek projesi kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24587) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
107.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Faryab Vilayeti Meymene Ebe
Eğitim Merkezi yapım işi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin
Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24588)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
108.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Kabil Askeri Lisesi inşaatı işi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin
Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24589)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
109.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından K.D.
Uşınskıy Üniversitesi Türkoloji Bölümüne yönelik bir
destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24590) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22.05.2013)
110.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Sudan Cüneyne Göz Kliniği kurulması işi kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24591) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
111.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Dangara Nahiyesine yönelik bir destek projesi kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24592) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
112.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Tacikistan'da kaynakçılık uygulama atölyesi kurulması işi kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24593) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
113.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Şam
Süleymaniye Külliyesi restorasyonu işi kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24594) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
114.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Sudan'da su araştırmaları merkezi kurulması işi kapsamında gerçekleştirilen
harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi
(7/24595) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
115.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Sudan'daki bir laboratuar kurulması projesi
kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir
Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24596) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
116.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Gadarif El-Amiriyye'deki okullara
yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin
Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24597)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
117.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Tacikistan'da turizm-otelcilik uygulama restoranı kurulması işi kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24598) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
118.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Duşanbe'de çocuk onkoloji merkezi kurulması işi kapsamında gerçekleştirilen
harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi
(7/24599) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
119.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Niyayla Yetimler Yurduna yönelik bir destek projesi
kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir
Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24600) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
120.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
İmam-ı Azam Tacik İslam Enstitüsüne yönelik bir destek projesi kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24601) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
121.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Canköy Vilayeti Zareçnoye Okuluna
yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin
Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24602)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
122.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Vizyon-M Derneğine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen
harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi
(7/24603) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
123.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Ali
Rıza Efendi Anı Evi yapım işi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin
Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24604)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
124.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Stundeniçan Belediyesi Tsetova
Köyüne yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara
ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24605)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
125.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Merhamet Derneği Kitap Dağıtımına Destek Projesi kapsamında gerçekleştirilen
harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi
(7/24606) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
126.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Bayan Ulgii Vilayeti 8. Kreşin tadilatı işi
kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir
Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24607) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
127.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Khan-Uul Belediye Hastanesine yönelik bir destek projesi
kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir
Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24608) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
128.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Moğolistan Eğitim Değerlendirme Merkezine yönelik bir destek projesi kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24609) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
129.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Asociata Motivatie Din Moldova
Derneğine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara
ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24610)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
130.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Orhun Müzesi Projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24611) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22.05.2013)
131.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Moğolistan Milli İstatistik Ofisine yönelik bir destek projesi kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı
soru önergesi (7/24612) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
132.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Khuvsgul Vilayeti Chandmani Undur
İlçesi Hastanesine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen
harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi
(7/24613) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
133.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Ulan
Bator Ankara Caddesi Çevre Düzenlemesi Projesi
kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir
Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24614) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
134.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Moğolistan Agrobiyoloji Fakültesine yönelik bir
destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24615) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22.05.2013)
135.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Sukhbaatar Belediye Hastanesine yönelik bir destek projesi
kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir
Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24616) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
136.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Pakistan'da inşa edilecek okul ve yurt binaları işi kapsamında gerçekleştirilen
harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi
(7/24617) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
137.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Lahor Çocuk Hastanesine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen
harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi
(7/24618) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
138.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Necaşi Türbesi restorasyon işi
kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir
Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24619) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
139.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Nijer Su Kuyuları Projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin
Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24620)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
140.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Pakistan'ın bazı eyaletlerine yönelik bir destek projesi kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24621) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
141.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Ulan
Bator Mesleki Denetim Müdürlüğüne yönelik bir destek
projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından
(Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24622) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.05.2013)
142.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Nijer'e yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara
ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24623)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
143.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Nijer Biseg Derneğine yönelik bir destek projesi
kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir
Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24624) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
144.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Songinokhairkhanlı işsiz kadınlara yönelik bir destek
projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından
(Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24625) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.05.2013)
145.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Jampur'da hastane ve lojman inşa işi kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24626) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
146.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Hayber Paktunkva Dera
İsmail Han Şehrine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen
harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi
(7/24627) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
147.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA bünyesindeki
program koordinasyon ofislerinin personeli ile mal ve hizmet alımlarına ilişkin
Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24628)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
148.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Hayber Paktunkva Eyaletine yönelik bir destek projesi
kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir
Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24629) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
149.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
yürütülen Uluslararası Polis İşbirliği Projelerine ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24630) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22.05.2013)
150.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Sind Eyaletine yönelik bir destek projesi kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24631) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
151.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Muzaffergah ve Sıvabi Hastaneleri
inşaatı işi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24632) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22.05.2013)
152.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Akmescit Prudovoye Köyüne yönelik bir destek projesi
kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir
Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24633) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
153.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Zareçnoye Müzik Okuluna yönelik bir destek projesi
kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir
Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24634) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
154.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından TRT
yayınlarının Azerbeycan'da Yayınlanması Projesi
kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir
Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24635) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
155.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Çernobil Çocuklarına Donanım Alınması işi kapsamında gerçekleştirilen
harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi
(7/24636) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
156.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Kırım Mühendislik ve Pedagoji Üniversitesine yönelik bir destek projesi
kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir
Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24637) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
157.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Urojaynoye Köyüne yönelik bir destek projesi kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24638) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
158.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Akmescit Malenskoye Okuluna yönelik bir destek
projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından
(Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24639) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.05.2013)
159.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA’nın
Uluslararası Türkçe Olimpiyatlarına Devlet faaliyetleri kapsamındaki
çalışmalarına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru
önergesi (7/24640) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
160.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Bahçesaray Vilayetindeki bir okula yönelik bir destek projesi kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24641) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
161.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Bahçesaray Vilayetindeki bir okula yönelik bir destek projesi kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24642) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
162.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Üsküp Mustafa Paşa Camii Restorasyonu işi kapsamında gerçekleştirilen
harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi
(7/24643) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
163.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
İsmail Gaspıralı Müzesine yönelik bir destek projesi
kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir
Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24644) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
164.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Türk-Yemen Meslek Enstitüsüne yönelik bir destek projesi kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24645) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
165.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Odesa Malinovka Köyüne yönelik bir destek projesi
kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir
Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24646) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
166.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Karasupazar'a yönelik bir destek projesi kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24647) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
167.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Sıvabi, Dera İsmail Han ve Lakkı Mervat Su Kuyuları işi
kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir
Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24648) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
168.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Pencap Eyaletinde Termik ve Hidroelektrik Santrali Projesi
kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir
Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24649) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
169.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Pakistan'a su kuyusu yapım işi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin
Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24650)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
170.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Prizren Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe Bölümüne
yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin
Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24651)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
171.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Koalack - Ascmarine Derneği
Olgunlaşma Merkezine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen
harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi
(7/24652) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
172.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Kaolack Sağlık Taramasına İlaç ve Tıbbi Malzeme Temini işi
kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir
Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24653) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
173.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Tattaguine'de doğum evi inşaatı işi kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24654) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
174.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Pikine Sosyal Pediatri Enstitüsüne yönelik bir destek projesi kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24655) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
175.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Diacksao Belediyesi Eğitim Merkezine yönelik bir destek
projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından
(Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24656) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.05.2013)
176.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA bünyesindeki
program koordinasyon ofislerinin hizmet binalarına ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24657) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22.05.2013)
177.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından UCAD
Mediko-Sosyal Merkezi inşaat ve tıbbi cihaz temini
işi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından
(Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24658) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.05.2013)
178.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Senegal Kanserle Mücadele Derneğine yönelik bir destek projesi kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24659) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
179.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Casamance Engelliler Eğitim Merkezine yönelik bir destek
projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından
(Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24660) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.05.2013)
180.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Türkmen-Özbek Sınırı Farap Sınır Kapısının
Güçlendirilmesi Projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin
Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24661)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
181.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Yeni
Pazar Dositej Obradoviç
İlköğretim Okuluna yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen
harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi
(7/24662) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
182.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Somali'de Temiz İçme Suyuna Erişim Projesi kapsamında gerçekleştirilen
harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi
(7/24663) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
183.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Sremcitsa Engelliler Yurduna yönelik bir destek projesi
kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir
Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24664) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
184.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Belgrad Dr. Drapişa Mişoviç
Hastanesine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara
ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24665)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
185.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Yenipazar İki Köprü Projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin
Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24666)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
186.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Arencelovats Devlet Hastanesine yönelik bir destek projesi
kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir
Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24667) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
187.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Senta Turzo Lajos
İlköğretim Okuluna yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen
harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi
(7/24668) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
188.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Yeni
Pazar Devlet Üniversitesine yönelik bir destek projesi kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24669) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
189.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Sudan Ebe Eğitim Merkezine yönelik bir destek projesi kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24670) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
190.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
İbrahim Malik Hastanesine yönelik bir destek projesi kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24671) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
191.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
2010-2013 yılları arasında Somali’de gerçekleştirilen çalışmalara ilişkin
Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24672)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
192.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Sudan Vau Eğitim Hastanesine yönelik bir destek
projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından
(Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24673) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.05.2013)
193.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Mogadişu Havalimanı rehabilitasyon işi kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24674) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
194.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, 2002-2013 yılları
arasında TİKA tarafından yurt dışında yürütülen çalışmalarda iş birliği yapılan
kurum ve kuruluşlara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru
önergesi (7/24675) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
195.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, 2010-2013 yılları
arasında TİKA tarafından Somali’de gerçekleştirilen proje ve çalışmalara
ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24676)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
196.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Somali'de şehir içi yolların rehabilitasyonu işi
kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir
Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24677) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
197.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Mogadişu'ya yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara
ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24678)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
198.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Petrovets Belediyesi Çiftlik Köyüne yönelik bir destek
projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından
(Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24679) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.05.2013)
199.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
mesazhi.com internet sitesine yönelik bir destek projesi kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24680) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
200.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Azerbaycan'da gençlik merkezi kurulması işi kapsamında gerçekleştirilen
harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi
(7/24681) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
201.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Arnavutluk Elbasan Bölgesine yönelik bir destek projesi kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24682) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
202.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Arnavutluk'taki sporculara yönelik bir destek projesi kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24683) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
203.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Mostar Cemal Bijedic Üniversitesine yönelik bir
destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24684) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22.05.2013)
204.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Muhammed Fuzuli Elyazmaları Enstitüsüne yönelik bir destek projesi kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24685) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
205.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
fuar, seminer ve kongre gibi organizasyonlara katılım için verilen desteklere
ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24686)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
206.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Mostar Makine-Trafik Lisesine yönelik bir destek projesi kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24687) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
207.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Jablanica Ravna İlköğretim
Okuluna yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara
ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24688)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
208.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Maglaj Kurşunlu Cami restorasyonu
işi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından
(Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24689) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.05.2013)
209.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Almanah Dergi Basımına Destek Projesi kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24690) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
210.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Ahıska Gazetesine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen
harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi
(7/24691) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
211.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Arnavutluk Eğitim ve Bilim Bakanlığına yönelik bir destek projesi kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24692) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
212.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Afrika Uydu TV Kanalına yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen
harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi
(7/24693) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
213.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Arnavutluk'ta Fiziksel Engelliler Fizyoterapi Merkezi kurulması işi kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24694) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
214.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Arnavutluk İşkodra Sheh Shamia
Lisesi Kız Bölümüne yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen
harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi
(7/24695) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
215.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Arnavutluk İşkodra Sheh Shamia
Lisesi Erkek Bölümüne yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen
harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi
(7/24696) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
216.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Mezar-ı Şerif Afgan-Türk Dostluk Parkı işi kapsamında gerçekleştirilen
harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi
(7/24697) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
217.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
İşkodra Meslek Edindirme Müdürlüğüne yönelik bir destek projesi kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24698) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
218.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Vardak Vilayeti Tarım Müdürlüğüne yönelik bir destek
projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından
(Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24699) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.05.2013)
219.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Pagman Tepesi'nin ağaçlandırılması işi kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24700) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
220.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Afganistan Hac ve Evkaf Bakanlığına yönelik bir destek projesi kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24701) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
221.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Afganistan Mülteciler Bakanlığına yönelik bir destek projesi kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24702) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
222.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Şipur Cami-Teymeni Caddesi-Nasvan Lisesi Yolu asfaltlandırma
işi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından
(Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24703) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.05.2013)
223.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Cevizcan ve Sarıpul
vilayetlerindeki kadınlara yönelik bir destek projesi kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24704) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
224.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Afganistan hastanelerine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen
harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi
(7/24705) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
225.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Tahar Vilayeti Kökçe Nehri Köprüsünün inşa işi kapsamında
gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/24706) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
226.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından
Kabil Mirvais Meydan-Kampanı
Yolu ağaçlandırma işi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24707) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22.05.2013)
227.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, milletvekillerinin güvenlik sorununa
ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/24708)
(Başkanlığa geliş tarihi: 03.06.2013)
12 Haziran 2013 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Rıza
YALÇINKAYA (Bartın)
BAŞKAN – Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 119’uncu Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk
söz, Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü münasebetiyle söz isteyen Adıyaman
Milletvekili Muhammed Murtaza Yetiş’e aittir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Adıyaman Milletvekili Muhammed Murtaza Yetiş’in, Dünya Çocuk İşçiliği ile Mücadele Günü’ne ilişkin
gündem dışı konuşması
MUHAMMED MURTAZA
YETİŞ (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; tüm kadim öğretiler “Doğan
her çocuk Allah’ın insanlardan umudunu kesmediğini gösterir ve çocuklar gibi
saf ve masum olmadıkça cennete giremezsiniz.” der. Tüm yeryüzünü kendine vatan
ve tüm yaratılmışları da kendisiyle eşit gören bir anlayış, tüm şartlanmışlıklardan ve kirlenmişliklerden bizi kurtaracak.
Çocukların dünyalarında ırk yoktur, sınırlar yoktur, bayraklar yoktur,
zengin-fakir yoktur, statü yoktur. Onların pahalı oyuncakları da yoktur. Onlar
pahalı, lüks arabaları olmadan da bir çakıl taşıyla da eğlenebilirler. Onlar bu
arabalarını çoktan satmış, silahlarını çoktan gömmüş bilgelerdir.
Değerli
arkadaşlar, büyümek, varoluşsal saflıktan ve masumiyetten uzaklaşmak ve
cennetten kovulmaktır; bir yandan da saflıktan ve masumiyetten egonun
tutsaklığına ve doymak bilmeyen ihtiraslarına sürgündür biraz. Rekabet
ekonomisi, piyasa, faiz, ulusal çıkarlar, kutsal idoller,
kapitalizm, ideolojiler bundan sonraki serüvenimizin ve cennetten kovulmuşluğumuzun da argümanları olacaktır. İşte, çocuk
işçiliği, bu azgınlaşmış ruh hâlinin en yaralayıcı sonuçlarından biri olarak
tüm insanlığın, tüm büyüklerin ortak günahı olmaya devam ediyor.
Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; çocuk işçiliği, çocukları çocukluklarından,
potansiyellerinden ve onurlarından yoksun bırakan, fiziksel ve zihinsel
gelişimlerine zarar veren her türlü çalışmayı içerir. Çocukların çalışma
yaşamına girmesi geçmişten bugüne kadar çeşitli şekillerde var olmakla
birlikte, özellikle sanayileşmeyle birlikte çok yoğun bir istismar ve manipülasyon yaşanmıştır. Çocuk işçiliği, hâlen, gelişmekte
olan ülkelerde olduğu gibi, gelişmiş birçok ülkenin de sorunu olmaktadır.
Çalışan çocuklar, çoğu zaman okula devam edememekte veya zorunlu eğitimlerini yarıda
bırakmakta ve dolayısıyla da toplumsal hayatın ileriki safhalarında da yine
sorun olmaya devam etmektedir. Bu çerçevede uluslararası birçok çalışma
yapılmış ve Çocuk Emeğinin Sona Erdirilmesi Uluslararası Programı’yla da bu
konu bir çerçeveye bağlanmaya çalışılmıştır.
Ülkemizde de,
özellikle 2009 yılında, Çalışma Genel Müdürlüğü bünyesinde çalışan çocuklar
birimi oluşturulmuş ve bu çerçevede Türkiye’deki çocuk işçiliğine yönelik
birtakım çalışmalar yapılmıştır.
İstatistikler
bize şunu gösteriyor: 1999 yılında 6-14 yaş arasında yüzde 5,1 olan çocuk
işçiliği oranı 2006 yılında yüzde 2,6 olmuştur, ancak, maalesef, 2012 yılında
da hâlâ yüzde 2,6 olarak aynı oranı korumaktadır. Bununla da, ülkemizde yapılan
onca çalışmaya rağmen, özellikle tarım alanında ve aile içi ücretsiz çocuk
işçiliği konusunda önemli sıkıntıların olduğunu görebiliyoruz.
Şu anda,
ülkemizde, çalışan çocukların yüzde 44,7’si -ki bu 400 bin çocuğa tekabül
ediyor- tarım alanında, yüzde 25’i sanayi sektöründe ve yüzde 31’i de hizmet
sektöründe çalıştırılıyor. Bu çocukların yaklaşık yarısı da maalesef okula
devam edemiyor.
Değerli
arkadaşlar, çocuklar, bugün, insanlığın tüm yüce hedeflerinin ve
ideolojilerinin yanından bile geçemeyeceği bir saadete bizi kavuşturabilirler.
Büyüklerin dünyasının rekabetçi, ötekileştiren, hiyerarşik, faşizan, negatif
kelime ve kavramlarını tekrar gözden geçirmeliyiz. Evlerimizi, sokaklarımızı,
kurumlarımızı, reklam panolarımızı, televizyon dizilerimizi, haberlerimizi bu idealin
teminini sağlayan araçlar hâline getirmeliyiz. Sokaklarda çocuk seslerinin
korna seslerinden daha çok duyulduğu, “geçim derdi” kavramıyla ağzına ilk
lokmayı aldığında karşılaşmadığı, kendisine ucuz iş gücü gözüyle bakılmadığı,
çocukların masumiyetlerinin teslim edildiği ve çocukça yaşamlarının önündeki
tüm engellerin kaldırıldığı çocuk yüzlü bir medeniyet için hepimiz çaba
göstermeliyiz.
Bu duygularla
hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Gündem dışı
ikinci söz, tutuklu milletvekillerinin tutukluluk sürelerinin ikinci yılını
doldurması münasebetiyle söz isteyen Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’a aittir.
(CHP sıralarından alkışlar)
2.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, tutuklu
milletvekillerinin tutukluluk sürelerinin 2’nci yılını doldurmasına ilişkin
gündem dışı konuşması
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
“Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; millî iradenin tutuklu bulunduğu Silivri’den
milletvekili arkadaşlarım adına ben Mustafa Balbay hepinizi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum.” (CHP sıralarından alkışlar)
“Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 24’üncü Dönemini vücuda getiren 12 Haziran 2011 genel
seçiminin yıl dönümü nedeniyle Silivri’den söz almış bulunuyorum. Demokrasi
birikimimize önemli katkılar sağlayacak bir dönemden geçiyoruz. Hiçbir iktidar
halktan büyük değildir, böyle bir iddiada bulunanlar dağ başına çıkmış bir
kişinin kendisinin dağdan daha yüksek olduğunu söylemesine benzer.
Sayın
milletvekilleri, demokrasilerde halk, iradesini sandıkta ortaya koyar. Bu irade
en küçük partiden en büyüğüne kadar bir bütündür. Deyim yerindeyse, her
milletvekili Meclis çatısının bir kiremididir, bunlardan birinin eksikliği bile
sürekli hissedilir, o çatı akar. Yüce Meclis iki yıldır 8 eksikle
çalışmaktadır. Her eksik, Meclisin bütünü sakatlayan, meşruiyetini yaralayan
bir durumdur. Meclisin kendi söküğünü dikemez bir tablo sergilemesi bütün
milletvekillerini bağlar. Gerektiğinde bir gecede temel yasaları değiştiren,
her mevsim yargı paketi çıkartan, büyük bir torba hazırlayıp içine her türlü
madde değişikliğini koyan bir Meclisin kendi eksiğini tamamlamaya yaraşacak bir
düzenleme yapmaması millî iradenin erozyona uğramasıdır.
Sayın
milletvekilleri, konu millî iradeden açılmışken bunun üzerinde kısaca durmak
istiyorum: Sandık, millî iradenin kalbidir. Her bireyin attığı bir rey kalbe
giden ana damarları besleyen kılcal damarları oluşturur. Bugün Meclisin 8
damarı tıkalıdır. Bunun yanında, tıpkı her canlıda olduğu gibi millî irade de
salt kalpten ibaret değildir. Millî iradenin kendini ortaya koyduğu, varlığını
hissettirdiği organlar, eklemler vardır.
Konuşmamın
başında dikkat çektiğim gibi, demokrasinin, millî iradenin meydana geldiği bir
dönemden geçiyoruz. Bu meydana çıkış Meclise de çok şeyler söylemektedir.
Sizleri mayıs ayı sonundan bu yana toplumun verdiği mesajların tümünü almaya ve
yapmaya çağırıyorum. Demokrasi, sadece dört yılda bir oy ver, arada konuşana
gaz ver rejimi değildir. Demokrasi, sadece sandığın oy atma deliğinden nefes
alıp vermeye mahkûm edilemez. Demokrasiyi sadece oya indirgemek halkı kekeme
yapar, hiçbir sağlıklı toplum böyle bir kekemeliği kabul etmez.
Sayın
milletvekilleri, oy vermek bir demokrasi dilidir, halkın konuşma yöntemlerinden
biridir. Bir kişiye “Dört yılda sadece 1 kez konuş.” diyebilir miyiz? Toplum,
milletvekillerinin tümünün Mecliste özgürce görevini yerine getirmesinden
hukuksuzlukların sona erdirilmesine, kalıcı bir iç barıştan doğanın korunmasına
kadar her konuda düşüncesini, iradesini ortaya koyuyor. Türkiye, anaların ve
ağaçların ağladığı bir hâle geldi. Sizleri bu gözyaşlarını görmeye,
meydanlardan yükselen seslere kulak vermeye çağırıyorum. Öyle anlaşılıyor ki bu
sesleri duymamak için de ya sağır ya da iktidar olmak gerekiyor.
Yüce Meclisin
sayın üyeleri, otuz üç yıldır kalemini sadece bu ülkenin daha güzel bir
geleceğe sahip olması için kullanan bir gazeteci olarak, iki yıldır kendisini
toplumun bütün istemlerinden sorumlu hisseden bir milletvekili olarak her şeye
karşın iyimser ve umutlu olduğumu paylaşmak isterim. Bunun başlıca nedeni
toplumun bilinci, kararlılığı ve sabrıdır. Zira,
halkımız sahip olduğu sağduyuyu hem korumakta hem de gerektiğinde harekete
geçirmektedir.
CHP İzmir
Milletvekili olarak, başta İzmir olmak üzere ülkemizin dört bir yanında
yurttaşlarımızın ortak beklentisi şudur: ‘Özgürlük.’ Bu istem sanıldığı kadar
kolay benimsenen bir şey değildir. Özgürlüğü istemek, onun sorumluluğunu
taşımak, değerini bilmek gerekir. Zira, diktatörlük bir
kişinin milyonlarca kişiye hükmetmesi değildir. Peki nedir? Diktatörlük,
milyonlarca kişinin özgürlüğünü, iradesini bir kişiye teslim etmesi, ona boyun
eğmesi, kabul etmesidir. Türkiye’de bu eşik aşılmıştır. Milyonlarca kişi
ülkemizin daha demokratik, daha hoşgörülü, daha paylaşımcı bir anlayışla
yönetilmesini istemektedir. Bu istemin Türkiye’nin bütün kentlerini, toplumun
bütün kesimlerini sarması demokrasimizin en güçlü sigortasıdır.
Bu bağlamda,
seçilmiş tüm milletvekillerinin Meclis çatısı altında olacağı, halkın ortak
istemlerinin tümünün Mecliste de yankılanacağı günlerin özlemiyle hepinize
saygılar sunuyor, o günlerin uzak olmadığına inanıyorum. CHP İzmir Milletvekili
Mustafa Balbay.” (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Gündem dışı
üçüncü söz Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü münasebetiyle söz isteyen Van
Milletvekili Nazmi Gür’e aittir. (BDP sıralarından alkışlar)
3.- Van Milletvekili Nazmi Gür’ün, Dünya Çocuk İşçiliği ile
Mücadele Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması
NAZMİ GÜR (Van) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, bugün 12 Haziran ve seçimlerin üzerinden iki yıl geçti, tam 9
arkadaşımız -bu Parlamentonun seçilmiş, halk oyuyla,
halk iradesiyle seçilmiş- hâlen cezaevinde. Ben de bugünkü konuşmamı cezaevinde
tutuklu bulunan 6 BDP milletvekili için ve onlar adına yapıyorum, onlara
adıyorum.
Dünya Çocuk
İşçiliğiyle Mücadele Günü, uzun yıllardır sadece ülkemizde değil ama dünyanın
birçok kentinde, birçok ülkesinde çocukların âdeta köle koşullarında
yaşatıldığı, çalıştırıldığı için çocuk işçiliğiyle mücadele amacıyla ilan
edilmiştir. Özellikle, Birinci ve İkinci Dünya Savaşı yıllarında “Eğer cepheye
çocuklar sürülmeye başlanmışsa o halk geleceği tüketiyor demektir.” diye bir
söz söylenirdi. Biz de şimdi söylüyoruz ki bu sistemde savaşların şekli
ekonomik rekabete evrilmiş durumda ve yine çocuklarımız
bu sistemde en ağır bedeli ödemeye devam etmektedir. Ekonomik pazar
savaşlarında ucuz iş gücü olarak çocuklar ağır yükler altına sokulmaktadır.
Dolayısıyla, çocuklarımız savaştırılarak değil çalıştırılarak tüketilmektedir.
Böylece, uluslar, küçük yaşta çocuklarını çalıştırarak da gelecek nesillerini
tüketiyor olabilirler.
ILO’nun 2012
verilerine göre, dünyada 5-14 yaş arasında 250 milyon, 12-17 yaş arasında ise
283 milyon çocuk işçi bulunmaktadır. Yani toplamda 533 milyon çocuğun okul
yerine tarlada, fabrikalarda, atölyelerde köle koşullarında emekleri
sömürülmektedir. Türkiye’de ise, 2 Nisan 2013 TÜİK verilerine göre, 6-17 yaş
arasında çalışan toplam çocuk sayısı tamı tamına 893 bin kişidir. Bu rakam
sadece resmî kayıtlara dayalı bir veriyi göstermektedir. Ne yazık ki gerçek
hayatta kayıt dışı olarak çalıştırılan çocukları da hesaba katarsak bu rakam 2
milyonu aşar.
Değerli
arkadaşlar, sevgili milletvekili arkadaşlarım; özellikle bölgede Van, Hakkâri,
Şırnak gibi, Urfa, Mardin gibi sınır illerinde olmak üzere bölgenin ve
Türkiye'nin birçok ilinde yoğun çocuk emeği sömürüsü yaşanmaktadır. Çocuklar
okul yerine maalesef ağır iş koşullarında emekleri sömürülüyor, çalıştırılıyor.
Özellikle küçük sanayi sitelerinde, sokaklarda, mevsimlik işçi olarak tarlada çocuklarımızın
emekleri sömürülüyor.
Ne yazık ki bu
gerçekler karşısında Hükûmet, çocuklardan yana düzenlemeler yapmak yerine
sermayenin çıkarına hizmet edecek ucuz iş gücü imkânlarını artırmaya
çalışmıştır. Hükûmetin eğitim sisteminde gerçekleştirdiği son düzenleme yani şu
meşhur 4+4+4 ile zorunlu öğretim yaşı 13 yaşa çekilmiş durumdadır. Bu durumda
ortaokul bitiş yaşı da çocuk işçiliği yaşını fiilen 13 yaşına düşürmektedir. Bu
düzenleme, çocuk işçi sayısının artışına neden olacaktır ve yakın zamanda istatistiklere
de yansıyacaktır.
Sosyal devlet
ilkesi gereği ve Anayasa’nın ailenin korunması ve çocuk haklarını düzenleyen
41’inci maddesinde belirtildiği üzere “Devlet, her türlü istismara ve şiddete
karşı çocukları koruyucu tedbirler alır.” hükmü söz konusudur. Hükûmet, bunun
gereğini yerine getirmemiştir. Türkiye’de 2 milyonu aşkın çocuk işçi varken ve
bu sayı her yıl artıyorken Anayasa’dan yasalara yansıyan ve özellikle
sermayenin ihtiyacını karşılayan ucuz iş gücü yaratmaktan başka bir düzenleme
yapılmamıştır.
Değerli
arkadaşlar, Hükûmet, çocuklar için bir hassasiyet taşıyorsa önce çocukların
çalışmasına neden olan koşulların ortadan kaldırılması için gerekli yasal
düzenlemeleri yapmak zorundadır. Çocuklar bedensel ve fiziksel gelişimleri ve
eğitim süreçleri bitmeden çalışma yaşamına itilmemelidir. Bunun için “herkes
için parasız eğitim” temel kural olmalıdır. Köle koşullarında çalıştırılan
çocuk işçilerin emeğinin sömürülmesine derhâl son verilmelidir. Özellikle
bölgede çocukların karşı karşıya kaldığı ve sınırları geçerek kahredici
koşullarda yaşayan çocuklarımızın sorunlarının çözümü için Hükûmet derhâl adım
atmalıdır. Unutmayalım ki özellikle bölgede sınır boylarında, sizin
“kaçakçılık” dediğiniz, onların ise yaşam şartlarını bir an önce düzeltmek için
yaptığı çalışmalarda onlarca çocuk hayatını kaybetmiştir. Roboski
bunların en somut örneğidir.
Değerli
arkadaşlar, bir an önce Hükûmeti, çocuk işçiliğini önlemek için tedbire davet
ediyoruz. Bu konuda Hükûmetin getireceği her türlü yasal düzenlemeyi içten
destekleyeceğimizi ilan ediyoruz.
Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Baluken...
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in,
Gezi Parkı’nda başlayan direniş eyleminin 15’inci gününde emniyet güçleri
tarafından ölümcül müdahaleler gerçekleştirildiğine, BDP Grubu olarak Hükûmeti
ve Başbakanı müzakere yöntemiyle demokratik bir çözüm geliştirmeye davet
ettiklerine ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, ekolojik yıkımı öncelleyen,
antidemokratik ve özgürlükleri kısıtlayıcı AKP politikalarına karşı başlayan
Gezi Parkı direnişine yönelik, 15’inci gününde, emniyet güçleri tarafından
ölümcül müdahaleler gerçekleştirilmiştir. Bu müdahaleler sonucunda 100’ü aşkın
gözaltı, 500’ü aşkın yaralanmalar gerçekleşmiştir. Bu yaralanmaların birçoğu
plastik mermi ve biber gazı kapsülleriyle gerçekleşmiştir. Saldırılarda
revirlerin ve engelli yurttaşların hedef alınması bu insanlık dışı müdahalenin
ne boyutlara vardığının âdeta kanıtıdır. Sorunun çözümünü demokratik siyaset ve
müzakere esasında yürütmesi gereken AKP Hükûmeti ve İstanbul Valiliği sürekli
şiddete başvurarak sorunun çözümünü de imkânsız hâle getirmektedir. Bu yönüyle
ilk günden bugüne kadar tüm şiddetin yerel mülki sorumlusu olan İstanbul
Valisinin derhâl görevden alınması ve oluşan can kayıpları ve yaralanmalar için
gerekli adli işlemlere tabi tutulması Hükûmet tarafından gerçekleştirilmelidir.
Barış ve
Demokrasi Partisi olarak, başından beri, Gezi direnişçileri ve Taksim Dayanışma
Platformu ile görüşülerek taleplerin karşılanması ekseninde müzakereci bir
çözümün esas alınması gerektiğini ifade ettik. Sayın Başbakanın bugün ve yarın
gerçekleştireceği görüşmelerde Taksim Dayanışma Platformundan, bu bileşenden
kimsenin olmaması büyük bir eksikliktir, sorunların çözümü ancak muhataplarla
görüşerek gerçekleştirilebilir. Biz, hem Sayın Başbakanı hem Hükûmeti bu
çözümsüz tavrından bir an önce vazgeçmeye, müzakere yöntemiyle demokratik bir
çözüm geliştirmeye tekrar davet ediyoruz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın İnce…
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Sayın Atıcı konuşacak Başkanım, grup adına.
BAŞKAN - Buyurun.
2.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, 20 Haziranda
Mersin’de başlayacak Akdeniz Oyunlarının bilet satışında yaşanan sorunlara ve
Gençlik ve Spor Bakanlığının duruma el koyması gerektiğine ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; 20 Haziranda Mersin’de Akdeniz olimpiyatları başlıyor. Bu
olimpiyatları düzenleme hakkı, önceki valimizin ve hâlen görevde olan
Büyükşehir Belediye Başkanımızın büyük çabaları sonunda kazanılmıştır.
Hükûmetin de garanti vermesiyle son nokta konulmuştur. Bu olimpiyatlar
Mersin’in ortak değeri olmuştur ancak bugün bilet satışlarında büyük sorunlar
yaşanmaktadır. Ağ sayfasında satış gösterilmekte ancak satış yapılmamaktadır,
biletler âdeta bloke edilmiştir. Halkta biletlerin sadece AKP yandaşlarına
verilmek üzere bloke edildiği algısı olmuştur. Bu algının kimseye yararı
yoktur. Bu algıyı düzeltmek üzere derhâl gereği yapılmalıdır. Gençlik ve Spor
Bakanı olaya el koymalıdır ve gereğini derhâl yapmalıdır diyor, saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Şandır…
Sayın Korkmaz,
siz konuşacaksınız galiba.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Evet efendim, ben konuşacağım müsaade ederseniz.
BAŞKAN – Buyurun.
3.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın, Milliyetçi
Hareket Partisi olarak tutuklu milletvekilleri meselesinin hâlen çözülmemiş
olmasının Türkiye Büyük Millet Meclisi açısından büyük bir eksiklik olduğunu
düşündüklerine ve Engin Alan’ı saygıyla andıklarına
ilişkin açıklaması
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz de Milliyetçi Hareket
Partisi olarak, tutuklu milletvekilleri meselesinin Türkiye Büyük Millet
Meclisince hâlen daha çözülmemiş olmasının demokratik iradenin tecelligâhı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi açısından
büyük bir eksiklik olduğunu ifade ediyoruz.
Bilindiği üzere,
İstanbul Milletvekilimiz Sayın Engin Alan Paşa da, maalesef, hukuk dışı
birtakım isnatlarla Sincan Cezaevindedir; âdeta bu millete yaptığı
hizmetlerinin bedelini ödemektedir. Orada tutuklu olan sadece kendisi değil ona
oy vermiş binlerce İstanbulludur, onların iradesidir. AKP tarafından
teröristlerin tahliyesi için her şeyin denendiği bu ortamda, terörle mücadele
eden komutanların içeride tutulmasını kabul etmediğimizi bir kez daha ifade
ediyor, ülkenin bütünlüğü ve milletin birliği için hayatını vakfetmiş Sayın
Engin Alan Paşa’yı da buradan Milliyetçi Hareket Partisi olarak saygıyla
anıyoruz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Sakarya Milletvekili Münir Kutluata
ve 23 milletvekilinin, Sakarya'nın Karasu ilçesi sahillerinde meydana gelen
kıyı erozyonunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/660)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Sakarya'nın
Karasu ilçesi sahillerinde meydana gelen ve son beş yıldır devam eden kıyı
erozyonunun önlenmesi konusunda yeterli çalışmaların yapılmadığı görülmüştür.
Sorunun araştırılarak olayın gerçek nedenlerinin tespiti, alınması gereken
önlemlerin belirlenerek derhâl uygulanabilmesi için Anayasa’nın 98’inci İç Tüzük’ün 104’üncü ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması yapılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Münir Kutluata (Sakarya)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) Tunca Toskay (Antalya)
4) Lütfü Türkkan (Kocaeli)
5) Sadir Durmaz (Yozgat)
6) Sümer Oral (Manisa)
7) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
8) Necati Özensoy (Bursa)
9) Mehmet Erdoğan (Muğla)
10) D. Ali Torlak (İstanbul)
11) Adnan Şefik Çirkin (Hatay)
12) Enver Erdem (Elâzığ)
13) Alim Işık (Kütahya)
14) Mustafa Kalaycı (Konya)
15) Ruhsar Demirel (Eskişehir)
16) Ali Öz (Mersin)
17) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
18) Ali Uzunırmak (Aydın)
19) Ali Halaman (Adana)
20) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
21) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
22) Özcan Yeniçeri (Ankara)
23) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
24) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
Gerekçe:
Her türlü doğal
güzelliğe ve tabiat özelliklerine sahip olan Sakarya ili aynı zamanda 55
kilometrelik bir deniz sahiline de sahiptir.
Söz konusu
sahillerin özelliği geniş kumsallar hâlinde ve kesintisiz olmasıdır. Bu özellik
yurdumuzun çok az yüzeyine nasip olan bir güzelliktir. İstanbul da dâhil olmak
üzere ülke nüfusumuzun önemli bir kesimi doğudan batıya, Kocaali, Karasu,
Kaynarca ilçeleri içinde kalan bu sahillerin hinterlandı sayılmaktadır.
Karasu
sahillerinin belirli bölümünde son beş yıldır bir kıyı erozyonu yaşanmakta ve
konu zaman zaman ulusal medyada da yer almaktadır.
Konu diğer
denizlerimizde ve Karadeniz'in genelinde görülen deniz taşması olayından farklı
özellikler arz etmektedir.
Karasu’da görülen
olay geniş kumsallarda kum çekilmesi şeklinde ortaya çıkmaktadır. Denizin,
çalkantısız olduğu dönemlerde de belirli alanlarda karaya yaklaşırken bazı
yerlerde geriye çekilmesi şeklinde görülmektedir. Bu durum uzay
fotoğraflarından net olarak gözlenebilmektedir.
Bu olaya
"Bir tabiat olayıdır." diyerek gerekli ilgiyi göstermemek yanlıştır.
Tabiat olayı olmasına rağmen doğanın dengesine yapılan belirli müdahalelerden
kaynaklandığı da bilinmektedir.
Söz konusu
olumsuz gelişmenin beş yıldır devam etmesine rağmen olayın nedenleri üzerinde
ilgili makamlarca tatminkâr bir açıklama yapılamamaktadır.
Alınmaya
çalışılan sınırlı önlemlerde deneme yanılma metodunun kullanılması bu konuda
gerekli bilgi birikimine sahip olunmadığını da gösteriyor.
Diğer taraftan,
önlem mahiyetindeki çalışmaların kıyı erozyonu yaşanan geniş alanın çok sınırlı
bir kısmını kapsaması konunun öneminin kavranamadığını ortaya koymaktadır.
Sakarya İnşaat
Mühendisleri Odasının çalıştay düzenleyerek
üniversiteleri ve ilgili bilim adamlarını devreye sokması da, yerel sivil
toplum kuruluşlarının çabaları da konunun Sakarya'nın değil, ülkenin meselesi
olduğu gerçeğini duyurmaya yetmemiştir.
Ülkemizin en
önemli tabiat varlıklarından olan bir bölgesinde yaşanan tahribatın bazı
müdahalelerden kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
Yaşanmakta olan
kıyı erozyonunun doğal dengeye yönelik hangi müdahalelerden kaynaklandığının
ivedilikle tespiti, en uygun önlemlerin tahribat gören alanın tamamında vakit
geçirmeden uygulanması gerekmektedir.
2.- Kütahya Milletvekili Alim Işık
ve 22 milletvekilinin, üniversitelerin ve üniversitelerde çalışan personelin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/661)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
"Üniversitelerimizin
ve Üniversitelerimizde Çalışan Personelin Sorunlarının Araştırılarak Alınacak
Önlemlerin Belirlenmesi" amacıyla Anayasa’mızın 98'inci, Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 104'üncü ve 105'inci
maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz. 14/03/2012
1) Alim Işık (Kütahya)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
4) Sadir Durmaz (Yozgat)
5) Mustafa Kalaycı (Konya)
6) İsmet Büyükataman (Bursa)
7) Enver Erdem (Elâzığ)
8) Cemalettin Şimşek (Samsun)
9) Muharrem Varlı (Adana)
10) Sümer Oral (Manisa)
11) Ali Öz (Mersin)
12) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
13) Bülent Belen (Tekirdağ)
14) Sinan Oğan (Iğdır)
15) Ali Halaman (Adana)
16) Necati Özensoy (Bursa)
17) D. Ali Torlak (İstanbul)
18) Lütfü Türkkan (Kocaeli)
19) Mehmet Erdoğan (Muğla)
20) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
21) Tunca Toskay (Antalya)
22) Reşat Doğru (Tokat)
23) Mehmet Günal (Antalya)
Gerekçe:
Ülkemizde
üniversite sayılarının giderek artmasıyla birlikte, eskiden beri süregelen
birçok sorunun da arttığı görülmektedir. Yeni kurulan birçok üniversitemizde
yeterli öğretim elemanı bulunmaması, nitelikli idari ve teknik personel
eksikliği, bina, laboratuvar ve fiziki donanım eksikliği vb. gibi birçok
olumsuzluk bu üniversitelerimizde eğitim öğretim gören gençlerimizin geleceğini
de olumsuz yönde etkilemektedir.
Diğer yandan, YÖK
tarafından devam eden personel planlaması çalışmasının uzun süredir tamamlanamaması
nedeniyle, üniversitelerimizde görev yapan akademik ve idari personelin içinde
bulunduğu sorunların çözümü de gerçekleştirilememiştir.
Ülkemizi dokuz
yılı aşkın bir süredir tek başına yöneten AKP hükûmetlerinin, birçok konuda
olduğu gibi, üniversitelerimizin ve bu üniversitelerimizde görev yapan
personelin sorunlarının çözümüne ilişkin duyarsızlığı devam etmektedir. Bu
süreçte;
Üniversitelerimizde
görev yapan akademik ve idari personelin ücret ve özlük haklarının
iyileştirilmesine yönelik bir çalışma yapılmamıştır.
Araştırma
görevlisinden profesörüne, bekçisinden genel sekreterine kadar tüm üniversite
çalışanları diğer kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan eş değerlerine göre
oldukça düşük ücret ve özlük haklarıyla çalışır hâle gelmişlerdir.
Özellikle
akademik kadrolarda yaşanan sıkışıklıklar bir türlü çözülememiştir.
Araştırma
görevlisi kadroları başta olmak üzere, tüm personel kadrolarındaki
yetersizlikler ve kadroların dağıtımındaki keyfilikler devam etmektedir.
Yardımcı doçent
kadrolarının, diğer öğretim üyesi kadroları gibi daimî kadroya dönüştürülmesi,
3600 yerine 4200 ek gösterge verilmesi ve emekliliği gelmiş olanların 1’inci
derece kadrolara yerleştirilmeleri sağlanamamış ve mağduriyetleri
giderilememiştir.
Yardımcı
doçentlikten doçentliğe yükseltilmede uygulanan ve daha çok subjektif
ölçütlerin öne çıktığı sözlü sınavlarda objektif düzenlemeler yapılamamış ve
doçentliğe başvuruda baraj olarak uygulanan yabancı dil sınavı
kaldırılamamıştır.
Üniversitelerde
görev yapan genel sekreter yardımcıları, daire başkanları ve hukuk
müşavirlerinin, diğer kamu kurumlarında görev yapan eş değerlerine benzer
şekilde, makam tazminatından yararlandırılacağı düzenlemeler bir türlü
gerçekleştirilememiştir.
Üniversitelerimizin
birçoğunda Kredi Yurtlar Kurumuna ait yurt ve yatak kapasitesi eksikliği
nedeniyle özellikle yeni kaydolan gençlerimizin ve ailelerinin mağduriyetleri
çok ciddi boyutlara ulaşmıştır.
Bazı vakıf
üniversitelerimizde öğrenci kayıtları sırasında burslu veya ücretli öğrenci
bedelleriyle ilgili olarak ulusal basına da yansıyan mağduriyetler yaşanmaya
devam etmektedir.
Üniversite
yönetimlerinin ülkemiz sorunlarına karşı duyarsızlıkları artmış ve yönetim
aleyhine demeç veren ya da gösteri yapan öğrencilere ilişkin baskı ya da
cezalar ağırlaşmış, antidemokratik uygulamalar çoğalmıştır. ÖYP aracılığıyla
öğretim üyesi yetiştirmede yaşanan ciddi sorunlar giderilememiştir.
Yukarıda
belirtilenlerin yanında üniversitelerimizin birçok konuda karşı karşıya
bulunduğu sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi hem
üniversitelerimiz hem de bu üniversitelerimizde görev yapan personelin yanında,
öğrencilerimiz ve onların aileleri açısından da büyük önem taşımaktadır.
Belirtilen
nedenlerle bu konuda bir Meclis araştırmasının açılmasında yarar görülmektedir.
3.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman ve 20
milletvekilinin, inşaat sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/662)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Gerekçesini ekte
sunduğumuz, ülkemiz ekonomisi için önem taşıyan inşaat sektörünün sorunlarının
tespit edilerek çözüm yollarının araştırılması ve bunun için yapılacak yasal
düzenlemeler de dâhil olmak üzere alınacak tedbirlerin tespiti için Anayasa’nın
98'inci, İç Tüzük’ün 104 ve 105'inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.
1) İsmet Büyükataman (Bursa)
2) Emin Çınar (Kastamonu)
3) Edip Semih Yalçın (Gaziantep)
4) Necati Özensoy (Bursa)
5) Sadir Durmaz (Yozgat)
6) Zühal Topcu (Ankara)
7) Atila Kaya (İstanbul)
8) Cemalettin Şimşek (Samsun)
9) D. Ali Torlak (İstanbul)
10) Sümer Oral (Manisa)
11) Murat Başesgioğlu (İstanbul)
12) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
13) Enver Erdem (Elâzığ)
14) Özcan Yeniçeri (Ankara)
15) Mustafa Kalaycı (Konya)
16) Celal Adan (İstanbul)
17) Ali Halaman (Adana)
18) Sinan Oğan (Iğdır)
19) Reşat Doğru (Tokat)
20) Mehmet Şandır (Mersin)
21) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
Gerekçe:
2002 sonrası
ekonomik canlanma hareketi, inşaat sektörü odaklı bir program çerçevesinde
uygulanmaya konmuştur. Faizler aşağı çekilip cazip banka kredisi imkânları
oluşturularak faize dayalı bir finansman modeli oluşturulmuştur. Bu şekilde bir
finansman imkânı sektöre üretici ve alıcı bazında çok ciddi ve plansız bir
yönelim oluşturmuş, sektörle ilgisi olmayıp parası olan herkes inşaat üretme
iddiası ile sektöre girmiştir. Bireyler ihtiyaçları ve imkânları ötesinde
gücünü aşan alımlar yaparak büyük bir talep oluşturmuştur. Buna kamu
yatırımları ve TOKİ uygulamalarının eklenmesi, finansman imkânları, arz ve
talebin birbirini tetiklemesi ile sektörde ciddi ve plansız bir büyüme
gerçekleşmesine sebebiyet vermiştir. Plansız da olsa gerçekleşen büyüme
hedeflenen ekonomik canlanmayı görünürde sağlamış ve istihdamı artırmıştır.
TOKİ bulundukları
illerdeki sivil toplum kuruluşları ile ortak hareket etmelidir. TOKİ müteahhit gibi hareket etmemeli, kentsel dönüşüm yapmalı,
bunu yaparken de bulunduğu yerdeki yerel yönetimlere ve sektörle ilgili
kuruluşlara karşı sorumlu olmalıdır. TOKİ özel yetkilerle donatılmış, özerk bir
kurum gibi hareket etmektedir. TOKİ her şeye yetkili, bunu engelleyen bir yasa
yoktur. Bütün bu sorunlar bir an önce çözülmeli, ben yaptım oldu mantığı bir
kenara bırakılmalıdır.
Yükselen her
sektörün bir iniş trendine girmesinin doğallığı
yanında 2007 yılı ortalarında patlak veren ve hâlâ da devam eden siyasi ve
ekonomik istikrarsızlık, ABD'de "Mortgage"
sisteminin çöküşü, küresel krizin sonucu akaryakıt ve demir-çelik gibi ham
madde fiyatlarının artması inşaat sektörünü olumsuz etkilemiş, plansız büyüyen
sektörü aynı hızla daralmaya itmiştir.
Gerek resmî
kurumlara iş yapan müteahhitler gerekse özel sektör
müteahhitlerinin taahhütleri sektördeki bu fiyat artışlarından olumsuz
etkilenmektedir. Sektördeki bu kötüye gidiş yalnızca maddi zararlarla
atlatılamayacak kadar sosyal sorunları beraberinde getirecektir. Son yıllarda
köyden kente göç eden tarım işçileri inşaattaki hızlı üretim sürecinde çalışmış
ve kentlerde yaşamaya başlamıştır. Bahsedilen olumsuzlukların yol açtığı
sektördeki durgunluk, büyüme sürecinde yüksek sayıda istihdam edilen bu
bireyleri işsiz bırakacaktır. Ekonominin lokomotifi olan inşaat sektöründeki
daralma 200’den fazla ara sektörü olumsuz etkileyerek genel ekonominin de
daralmasına sebep olacaktır. Bu dönemde kredi ile gayrimenkul satın alan
insanların düşeceği bunalım sonucu sosyal patlama oluşturacak bir sürece doğru
gidilmektedir. Böylesi bir sonuç toplumda telafi edilemeyecek büyük yaralara
neden olacaktır.
Küresel ve
siyasal etkilerle beraber spekülatif olarak da artmış
olan demir fiyatları acilen olması gereken düzeye indirilmelidir. Bunu sağlamak
için demir ve ham madde ithalatında gümrük vergileri ve KDV’de gerekli
düzenlemeler yapılarak ithalat kolaylaştırılmalıdır. Ancak, ithal edilen
demirlerin de kalitesi denetlenmelidir. Ortaya koyduğu konut modeliyle
sektördeki vatandaşının ürettiği konutlara sahip oluşturmayacak modeller ve
proje gerçekleştirilmelidir. Yerel veriler, yerel kaynaklar ve yerel iş gücü
asla göz ardı edilmemelidir.
Yukarıda
belirtilen sorunların tespit edilerek bu sorunların çözümü için alınacak
önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılması gerekmektedir.
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur. Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- BDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin
“Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler”
kısmının 408’inci sırasında yer alan (10/436) esas numaralı, 28/12/2011
tarihinde meydana gelen ve 35 yurttaşımızın yaşamını yitirdiği Uludere (Roboski) katliamının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesinin görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Haziran 2013 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu’nun 12/06/2013 Çarşamba günü (Bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından,
Grubumuzun aşağıdaki önerisini, İç Tüzük’ün 19’uncu
maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
İdris
Baluken
Bingöl
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırmasına Dair Ön
Görüşmeler Kısmının 408’inci sırasında yer alan 10/436 “28 Aralık 2011
tarihinde meydana gelen ve 35 yurttaşımızın yaşamını yitirdiği ‘Uludere/Roboski’ katliamının” araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergelerin görüşülmesinin, Genel Kurulun 12/06/2013
Çarşamba günlü birleşiminde birlikte yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN- Barış ve
Demokrasi Partisi Grup önerisi lehinde söz isteyen Hasip
Kaplan, Şırnak milletvekili.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Değerli arkadaşlar, 4 tane ekolojik
karanfil koyuyorum. (Hatip tarafından kürsüdeki su bardağına 4 tane karanfil
konulması)
Bir tanesi
Uludere’de 34 evladını yitiren analara. Onlardan özür diliyoruz, Meclis olarak
gelinen noktada.
İkinci karanfil,
ikinci yılını, bu Meclisin üyesi olarak, seçilmişler olarak cezaevinde geçiren
milletvekillerine, tutuklu belediye başkanlarına ve siyasetçilere; ikinci
kokulu karanfilimiz onlar için.
Üçüncü karanfil,
15’inci gündür kalbimizde kanayan, Gezi direnişinde yaşamını yitiren ve her gün
acımasızca bir şiddetin kıskacında olan Gezi Parkı’ndakilere, yurttaşlarımıza.
Son karanfili,
son kırmızı karanfili, adaletin onsuz olmaz, kutsal olan savunma hakkını temsil
eden ama bu Meclisin de en büyük meslek grubu olan avukatlara acımasızca
yapılan saldırılar nedeniyle tutuklu avukatlar için, saldırıya uğrayan
avukatlar için koydum.
Değerli
arkadaşlar, maalesef, Meclis İnsan Hakları Alt Komisyonu bir rapor verdi ve o
raporda öyle bir yanlış yapıldı ki o rapora dayanan Diyarbakır Cumhuriyet
Başsavcılığı, başından beri gizlilik soruşturması verdiği Uludere Roboski katliamının dosyasını, görevsizlik kararıyla
Genelkurmay Başkanlığına gönderdi. Olabilir ki Genelkurmay bu konuda şüpheli
fail durumundadır.
Arkadaşlar, F16
uçaklarından bombalar kazara düşmedi 34 yurttaşımızın üstüne bedenlerini
paramparça ederek ve F16’lar kazara uçmadı. Çok büyük bir planın yerel güçler
enterne edilerek konduğu çok büyük bir toplu katliam, insanlık suçudur.
Meclisin bir üyesi olarak, Uludereli analar buraya
geldi, o anaların ellerini öpüyorum, özür diliyorum. Bu Meclis böyle bir hata
yaptı. O hatanın altında imzası olanları tarih de, halkımız da yargılayacaktır
ama 21’inci yüzyılda hâlâ kadıyı kadıya şikâyet eden bir adalet sistemine de
isyanımız vardır. Bu isyanımız, bu adaletsizliğe. 12 Eylül sıkıyönetimi değil
ki askerî mahkemelerde yargılama olsun. 28 Şubat dönemi de değil. Beyler,
beyefendiler, hanımefendiler; ne zannediyorsunuz? Hangi dönemde 34 canın
paramparça bedeninin yargılamasını, askerî mahkemelere sivillerin ölümünü
havale eden bir anlayış, bir hukuk vardır? Bu hukuk skandalını -şu paramparça bedenler
ve analarının adına- bunda zaman aşımı olmadığını, er veya geç bunun hesabını
soracağımızı herkesin bilmesini istiyorum. Bu, çözüm sürecine de negatif bir
yaklaşım olmuştur. Örtme, delilleri yok etme, karartma anlayışıyla barış
sağlanmaz, gerçeklerle yüzleşilerek sağlanır
arkadaşlar.
Biz günlerdir
şiddeti yaşıyoruz. Şiddetin boyutları çoktur. Geçen dönem Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ı görüyorsunuz, böylesi bir gaz
saldırısında yaralanmış, sakatlanmıştı ve hâlâ yurt dışında tedavi görüyor. Biz
bu cenderelerden geçerek siyaset yapan bir partiyiz. Şiddeti çok, çok iyi
biliyoruz, operasyonları. Parti binalarımıza böyle zırhlı araçlarla girilip bir
defada 3 bin gaz fişeğinin sıkıldığını da iyi biliyoruz. Onun için şuradan
açıkça söylüyorum ki biz Gezi eyleminde şu sözü çok iyi anlıyoruz: Ne demişti
Tolstoy? “Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguyu paylaşanlar anlaşabilir ve
birbirini anlayabilirler.” arkadaşlar. Şimdi, bu Uludere katliamını
aydınlatabilmiş olsaydık bugün Gezi Parkı’nda on beşinci gününe giren ve
yayılan olayları da yaşamıyor olacaktık. Eğer hakikatlerle, gerçekle
yüzleşebilseydik barışımızı, demokrasimizi, özgürlüğümüzü daha iyi tesis
edebilirdik.
Değerli
arkadaşlar, bu aşamada, Gazi Parkı’nda gözaltına alınan ve gözaltına alındıktan
sonra bunların avukatlığını yapanlara, Çağlayan Adliye Sarayında cübbeli
avukatlara reva görülen bu linci, vahşeti nefretle
kınıyorum bir avukat olarak ve insan olan herkesin bunun karşısında sesini
çıkarması lazım.
Bakın, cübbeli
bir avukatın nasıl kelepçelendiğini görüyorsunuz adliye sarayında, görev
alanında, bağımsız yargının onsuz olmaz süjesi savunma avukatına ve ona sahip
çıkan 48 avukatın alınmasına. Şu an Çağlayan Adliyesinin önünde binlerce
savunma avukatı hem kendine hem mesleğin onuruna hem insanlık onuruna hem Gezi
dayanışmasına sahip çıkıyor. Bizim gönlümüz onlarladır. Haksızlıkla, zulümle
bizim yanımız, yerimiz olmaz diyoruz arkadaşlar.
Hayatın
gerçekleri çoktur. Gezi Parkı’nda dün Taksim’in üstündeki gaz bulutunun
fotoğrafları dünya ajanslarına düştüğü zaman, işte Türkiye'nin 15’inci günde
görüntüsü… Peki, arkadaşlar, bu görüntü Türkiye’ye kazandırıyor mu? Hayır.
Bakın, bazı
fotoğraflar vardır ilginç: 1 BDP’li, 1 başkası, 1
başka partili… Bu da çokça yazıldı çizildi.
Oradaki insanları
konuşurken, adlandırırken 100 binlerce insanı çok iyi anlamak lazım ve şunu
söylüyorum, çok net olarak da Sayın Başbakana söylüyorum: Kendi yurttaşına,
milletine diklenmek çıkar yol değildir. Misilleme, diklenme mitingleri bu
sorunun çözümü değil, derinleşmesidir, çatışmanın derinleşmesidir. Gelin,
bundan vazgeçin ve bu çözüm sürecinde atılması gereken demokratik adımları
atalım.
“Özgürlükleri
tanıyalım” bir talebidir Gezi Parkı’nın da, bizim de… Örgütlenme özgürlüğünü
tanıyalım, Siyasi Partiler Yasası’nı, seçim barajlarını kaldıralım, çevre
hukukuna saygılı olalım ve inanın biz bunları yaptığımız zaman… Doğru dürüst
görüşelim, diyalog kuralım. Taksim Dayanışma Platformundan olmayan isimleri
seçerek Sayın Başbakan kendince bazı görüşmeler yapıyor. Yazık, ayıp, günah! Bu
doğru yol değil.
Valisi tweet atıyor, polisi gaz bombası atıyor, Başbakanı tehdit
ediyorsa bu ülkede, Cumhurbaşkanı da eğer “Liderle görüşme şu aşamada bir
sorunu çözmüyor.” diyorsa, siyaset, Meclis bunu çözemiyorsa, çözüm adresi olan
milletin iradesinin temsil edildiği bu Meclis çözemiyorsa hepimizin günahı,
vebali çok büyüktür arkadaşlar. Tarih iktidarıyla muhalefetiyle bizi
yargılayacaktır ve inanın ki bu dönemin milletvekilleri yaşanan her acı olayın
sorumlusu olarak tarihte yerlerini alacaklardır. Bunun için sizleri dikkatli
olmaya çağırıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Karanfillerimiz
milletvekillerimiz adına, bugün kalırsa…
BAŞKAN – Yok…
Teşekkür ediyorum.
Kaldıracağız.
HASİP KAPLAN
(Devamla) – Kaldırmayın…
BAŞKAN - Sayın
Kaplan, getirdiniz, işlevini gördü. Teşekkür ediyorum. Kaldırmak durumundayız.
Evet, Barış ve
Demokrasi Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Yusuf Halacoğlu,
Kayseri Milletvekili.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Karanfillerimizi bize verin arkadaşlar.
BAŞKAN - Buyurun.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, geçen gün yine Uludere’yle ilgili bir önerge gelmişti ve
burada olayın safhalarını sizlerle paylaşmıştım. Uludere’de aslında neler oldu,
niçin böyle bir operasyon düzenlendi, bunun müsebbipleri kimdir veya bu
istihbaratı verenler kimlerdir? Bunlarla ilgili, gerçi, İnsan Hakları
Komisyonunda yapılan araştırmalarda bir sonuca ulaşılamadığı görülmüştür.
Aslında, Diyarbakır Savcılığının dosyayı kapatması, bunun arkasında olanların
da bir şekilde göz ardı edilmesiyle bağlantılıdır.
Ben, geçen, yine şunları sormuştum: Safha safha,
Heron’ların tespit ettiği görüntüleri burada sizlerle
paylaşmıştım ve sınır dışında meydana gelen bu operasyonun sonrasında, bu
“kaçakçı” adı altında yurt dışına çıkanların nasıl bir biçimde ölüme mahkûm
edildiğini ifade etmiştim ama burada şu önemliydi: Atılan bombalardan sonra,
ilk bombalardan sonra neden diğer gruplara da operasyonun devam ettirildiğini
sormuştum. Bununla ilgili cevabı maalesef
hiçbir kimse veremiyor. Yani Genelkurmay Başkanlığının yurt dışı
operasyonlarında bir karar mercisi olduğu kesin yani
Genelkurmay Başkanlığı tarafından uçakların bu bombalamayı yaptıkları kesin.
Peki, bunun kararı verilirken Sayın Başbakan’ın haberi var mıydı, yok muydu;
bunu sordum. Eğer haberi yoksa, neden hemen sonrasında
bunlara 100 bin TL’lik bir ödeme yapıldığını, yani kanunda 23 bin lira
gösterilirken neden 100 bin liranın da tekrardan Başbakanın talimatıyla ödenmiş
olduğunu sormuştum. Bunların cevabı hiçbir zaman verilmedi
Yine, şunu
sordum: Bu istihbarat kim tarafından verildi; MİT tarafından mı verildi veya
-diyelim ki- Amerika Birleşik Devletleri tarafından mı verildi? Bunlar hiçbir
zaman açığa çıkmadı ve bundan sonra da çıkarılacağını zannetmiyorum.
Bu çerçeve
içerisinde şunu soruyorum: Aslında, bunun siyasi bir şekilde mi ortaya
konulması gerekir yoksa orada Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan insanların
öldürülmesi şeklinde mi ele almamız gerekir; bunu soruyorum. Siyasi şekle
soktuğunuz zaman bunun bir şekilde sonuçlandırılmasının mümkün olmadığı
görülmektedir. Dolayısıyla, biz, bunun insani değerler açısından ele alınması
gerektiğini söylüyoruz.
Şimdi, Uludere’yi
bu kadar ön plana çıkarırken, 5 Temmuz 1993’te Başbağlar
Köyü’nde PKK tarafından 33 kişinin katledildiğini görüyoruz. İşte, 5 Temmuz
2013’te yirmi yıl dolacak ve bu konu, dosya tamamen kapanacak. Dolayısıyla,
bununla ilgili suçluların tespiti yine yapılmamıştır. Başbağlar
katliamının yapılması, oradaki katliamda ölenlerin insan olduğunu ortadan
kaldırmaz.
Şimdi, iktidarın
geçmişteki her türlü olayları araştırırken Başbağlar’ı
neden göz ardı ettiğini de sorgulamamız gerekiyor. Ama diğer taraftan, şunu da
sorgulamamız gerekiyor: Tutarsızlıklar zincirini iç içe görüyorsunuz. Yani,
olaylar öylesine gelişiyor ki, o olaylar içerisinde Hükûmet de herhâlde ne yapacağını
şaşırıyor.
Diyarbakır’da
nevruz kutlamalarında bunu bir barış olarak nitelendiren, olay çıkmadı olarak
nitelendiren Başbakanın daha dün Taksim’de AKM’de asılı bulunan birtakım örgüt
propaganda araçlarını paçavra olarak nitelendirmesi ilginçtir. Siz
Diyarbakır’dakilere paçavra demeyeceksiniz, orada Türk Bayrağı'nın varlığını
göz ardı edeceksiniz ama AKM’ye gelince, orada işinize gelmediği zaman bunu paçavra
olarak nitelendireceksiniz. Diğer taraftan, paçavra olarak nitelendirdiğiniz bayrakları veya bayrak olarak
nitelendirilen bez parçalarını oraya asanlarla masaya oturacaksınız ve oturmaya
devam edeceksiniz. Burada söz konusu olan eğer ülkenin birlik ve beraberliği
veya hukukun üstünlüğü ve adaletse o zaman her konuda eşit davranmak
mecburiyetindesiniz. Eşit davranmadığınız takdirde, ortaya çıkan sonuç hem sizi
hem de başka kişileri bağlayacaktır.
Dolayısıyla,
Uludere’de meydana gelen olayların çözümlenmesi için öncelikle Hükûmetin bu
istihbaratın kim tarafından verildiğini açıklıkla ortaya koyması gerekir. Her
şeyi çözebilen, bütün kişilerin konuşmalarını bile dinleyebilen ve bunu
mahkemeye sunan kişilerin Uludere’de meydana gelen olaya bağlı istihbaratı
kimin verdiğini bilmemesi mümkün değildir.
Dolayısıyla, bu
konu sürekli olarak siyasi bir sebep olarak gündeme getirilmekte ve ülkede bir
suçlama furyası devam etmektedir. Öyleyse, gelin başta Başbakan olmak üzere,
Genelkurmay Başkanlığı olmak üzere istihbaratı kimin verdiği açıklansın ve bu
konu tamamlansın, kapansın çünkü hepimizin gördüğü kadarıyla Uludere’deki
bombaları atanlar uçaklardır. Uçaklar tarafından sınır ötesinde terör örgütü
olduğu düşünülerek Uludere katliamı yapılmışsa, o zaman, o bölgeye sınır ötesi
bombalamaya kimin karar verdiğini, bunun hangi istihbarata dayalı olduğunun da
açıklanması gerekir. Bunu söylemediğiniz müddetçe, bu sürekli olarak bir tenkit
malzemesi olarak kullanılacaktır.
Değerli
milletvekilleri, tabii ki şunu özellikle belirtmek istiyorum: Uludere’de ölen
insanlar bizim vatandaşlarımızdır, bizim insanlarımızdır. Onların ölümüne
seyirci kalmamız mümkün değildir. Kaçakçılık bir suçtur, bu suçu işlemek ölümle
cezalandırılmak anlamına gelmeyecektir. Dolayısıyla, bombaların hedefinin ölüme
sebep olduğunu göz önüne alacak olursanız bunun bir arka planı olduğunu da göz
önüne almanız gerekir. O tarihe kadar KCK operasyonları gerçekleşmişti. KCK
operasyonlarıyla birlikte PKK’ya önemli bir istihbari
darbe vurulmuştu ama Uludere’de meydana gelen bombalama olayından sonra bunun
ortadan kalktığı ve en azından, PKK’ya önemli bir malzeme temin ettiği herkes
tarafından bilinmektedir. Dolayısıyla, Hükûmetin, bu operasyonun hangi gayeyle,
kimin istihbaratıyla veya kimin oyunuyla gerçekleştirildiğinin ortaya
çıkarılmasını sağlaması gerekir.
Dolayısıyla, bu
olayın Meclis araştırmasından önce hukuki anlamda ortaya konulması ülkemizin ve
devletimizin geleceği açısından da son derece önemlidir.
Bu vesileyle
Meclisi saygıyla selamlıyorum. Bu gibi olayların tekerrür etmemesi için de
olayın muhakkak çözülmesi gerektiğini belirtmek istiyorum.
Meclise saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Barış ve
Demokrasi Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Levent Gök, Ankara
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK
(Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum.
Aslında, biz, dün
Diyarbakır özel yetkili savcılığının vermiş olduğu görevsizlik kararını çok
önceden tahmin etmiş ve geçtiğimiz hafta da Cumhuriyet Halk Partisinin bir
önerisi olarak bu konuda Meclis araştırma komisyonu kurulmasını önermiştik
ancak bunu buradan, maalesef geçiremedik ama şimdi tam sırasıdır. Neden
sırasıdır?
Olayın
ayrıntılarını sizlerle paylaşmayacağım, herkes, bütün herkes olayı çok yakından
biliyor. Ancak, 28 Aralık 2011 tarihinde Uludere’de 34
yurttaşımızın öldürülmesinden sonra üç aşamalı bir soruşturma yürütüldü ve
iktidar sözcüleri tarafından iletilen bu soruşturma metotları şunlardı:
Birincisi, İçişleri Bakanlığı bir mülkiye müfettişi görevlendirdi; ikincisi,
Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde Uludere konusunu
araştıracak bir komisyon kuruldu ve üçüncü olarak da Diyarbakır özel yetkili
savcılığınca bu soruşturmanın yürütülmesi açısından bir düğmeye basıldı. Yani
bir yandan mülkiye müfettişi, bir yandan Meclis İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu, bir yandan da Diyarbakır Özel Yetkili Savcılığının araştırması.
Şimdi, bu üç
tabloda geldiğimiz noktayı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; İçişleri Bakanlığı tarafından oluşturulan mülkiye
müfettişleri, 2012 Nisan ayı içerisinde soruşturmalarını tamamlayarak İçişleri
Bakanlığına sundular. Mülkiye müfettişlerinin bu raporunda önemli tespitler
vardı ve “vur” emrini kimin verdiğinden başlayarak Heron
görüntülerinin değerlendirilmesinde hataya düşüldüğü ve sonuç itibarıyla sıralı
komutanlıkların araştırılması konusunda bir rapor sundular mülkiye müfettişleri
İçişleri Bakanlığına. Hangi tarihte sundular bunu? Nisan 2012 tarihinde değerli
arkadaşlarım. Peki, değerli arkadaşlarım, böylesine önemli bir konuda
genellikle yapılması gereken bizzat soruşturma emri vermesi iken birde baktık
ki iktidar partisi mülkiye müfettişlerine inceleme konusunda emir vermişler.
Yani, ne demektir bu? Mülkiye müfettişleri Uludere olayını inceleyecekler,
vardıkları sonucu İçişleri Bakanlığına bildirecekler ve İçişleri Bakanlığı da
gerek görürse dava açılması kaydıyla, sonucuyla bir soruşturma emri verecek.
Şimdi, mülkiye müfettişlerinin yaptığı inceleme raporudur ve Nisan 2012
tarihinde -bakın, altını özenle çiziyorum- İçişleri Bakanlığına sunulan bu
inceleme raporu üzerine İçişleri Bakanlığı hâlen soruşturma emri vermemiştir.
Tam bir yıl geçti değerli arkadaşlar aradan, bir yıldan fazla bir süre geçti.
Yani, mülkiye müfettişlerinin inceleme raporu İçişleri Bakanlığının tozlu
raflarında yatıyor.
Peki, ikinci
aşamada ne oldu? İkinci aşamada Uludere halkıyla görüşülerek,
onların acılarına ortak olunarak ve onlara “Mutlaka faili bulacağız,
sorumluları ilan edeceğiz.” taahhüdüyle yola çıkan Meclis İnsan Hakları
İnceleme Komisyonu Uludere Raporu’nu 6 Mart tarihinde tamamladı ve maalesef
AKP’li üyelerinin “34 yurttaşın içinde PKK’lılar da vardır.” algısını yaratacak
bir sonuca ulaşmaları; CHP, MHP ve BDP’nin de buna
muhalefet etmesiyle, AKP’li üyelerin oylarıyla ne yazık ki sonuç alınamayan bir
rapor olarak ortada durdu. Ancak, altını çizelim, o rapor AKP’li
üyelerin raporudur. BDP de, MHP de, Cumhuriyet Halk Partisi de çok ayrıntılı
bir şekilde muhalefet gerekçelerini sunmuşlar ve sorunları işaret etmişlerdir.
Elbette önemli
bir aşamadır ve Diyarbakır Savcılığı da değerli arkadaşlarım, bu raporu
beklediğini ifade ederek, dün hepinizin kamuoyundan bildiği gibi görevsizlik
kararı vermiştir. Şimdi, burada vicdanlar kanamıştır değerli arkadaşlarım, bunu
kabul etmemiz gerekir.
Değerli
arkadaşlar, bir savcılık öncelikle usul işlemlerine bakar, bir olayda yetkili
midir, görevli midir ona bakar, işin esasına ondan girer. Diyarbakır Özel
Yetkili Savcılığının, tam bir buçuk yıl sonra, bu dosyada verdiği görevsizlik
kararının “Şimdi anlaşılır olur.” diye verildiğini ben düşünmüyorum. Bu
Diyarbakır Özel Yetkili Savcılığı da Uludere olayının unutturulmasına,
karartılmasına ve soğutulmasına maalesef alet olmuştur. Bir savcılık düşünün,
önüne bir dosya geliyor, yetkili midir, görevli midir, buna hemen karar
veremiyor, bir buçuk yıl sonra karar veriyor. Şimdi, değerli arkadaşlarım,
Uludere’de insanlarımız adalet bekliyorlar.
Bakın, ortaya
başka hukuki sorunlar çıkıyor. Şimdi, Uludere’deki yurttaşlarımız bizi
izliyorlarsa bu değerlendirmeleri hep beraber yapacağız. Diyarbakır Özel
Yetkili Savcılığının verdiği görevsizlik kararı üzerine, dosya Genelkurmay
Askerî Savcılığına gelecek.
Değerli
arkadaşlarım, silahlı kuvvetlerde mahkemeler ve savcılık ita amirinin
oluşturduğu bir kadroda kurulurlar. Yani Genelkurmay Askerî Savcılığının
hiyerarşik yapıda en üst makamı Genelkurmay Başkanıdır. Şimdi, böylesine bir
olayda Genelkurmay Başkanını soruşturacak bir makam, Genelkurmay Başkanının
altında, onun neredeyse memuru olan bir makamdır.
Böylesine bir garip tabloda ben şunu iddia ediyorum
huzurlarınızda, tutanaklara girsin diye: Bu dosya bir yıl da Genelkurmay Askerî
Savcılığında bekleyecek ve Genelkurmay Askerî Savcılığı da, göreceksiniz
-buradan daha sonra bunu sizlerle paylaşacağız- görevsizlik kararı verecek ve
ortaya, işin içinden çıkılmaz çok başka bir hukuki sonuç çıkacak, Uludere
dosyasını görüşecek bir makam bulunamayacak.
Uyuşmazlık
mahkemesine gitmesi için konunun, davanın açılmış olması, dava açıldığı zaman
bir mahkemenin görevsizlik, ondan sonraki diğer mahkemenin de görevsizlik
kararı vermesi ve uyuşmazlık mahkemesinin iki görevsizlik kararı üzerine karar
vermesi gerekiyor. Ama dava açılmadığı için, hangi organ, ne karar verecektir?
Bu olay bu şekliyle tam anlamıyla bir sürüncemeye bırakılmıştır. Ortada Uludere
halkına yapılmış insafsız bir uygulama bulunmaktadır. O Uludere halkı ki
acılarını içine bastırmış ve 21 Ağustos 2002 tarihinde, Gülyazı
köyünde, asker taşıyan bir minibüsün yuvarlanması sonucu 9 asker, 1 köy
korucusunun ölmesi üzerine olay yerine derhâl gidip şehit olan askerleri ve
yaralıları hastanelere taşıyan halktır. Örneğin, 34 kişinin öldüğü Uludere
olayında oğlunu kaybeden Emine Ürek ne yapmıştır biliyor musunuz? Kazada
yaralanan bir askerin “Anne!” diye bağırdığını belirten Ürek “Yaralı bir
askerin başını yardım gelene kadar dizime koydum. Yerde yaşamını yitiren
askerleri görünce oğlum aklıma geldi.” demiştir. Peki, köy muhtarı ne demiştir,
Haşim Encü? “Yaralıları köyümüze taşıdık, tüm köy
halkı seferber olduk. 34 çocuğumuzun aileleri cenazeleri ve yaralıları taşıdı.
Biz bunları teşekkür almak için değil, insanlık adına yaptık. Bunlar bizim
evlatlarımız. Çocuğunu kaybeden anneler bu sefer askerler için, bu evlatlar
için feryat etti.”
Bir yanda -şu
insanlık dersine bakın- devletin tutumuna duyulan öfke, bir yanda bu öfkeyi
bastırarak devletin kazada yaralanmış askerlerine yapılan yardım. Bir yanda
devletin bombasıyla yitirdiği genç evladının acısı, bir yanda bastırdığı bu
evlat acısıyla yaralanmış bir askere yardım. Bir yanda gencecik çocuklarının
ölümlerine devletin duyarsızlığı, bir yanda devletin yaralı askerini hayatına
döndürmeye yönelik büyük bir duyarlılık. Bir yanda devletin attığı bombalarla
can çekişen yaralı evlatlarına devletin müdahale etmemesine duyulan tepki, bir
yanda, yaralı askeri hayata döndürmek için ona bir evlada gösterilen şefkat.
Bir yanda duyarsız bir devletin iflası, bir yanda devlete verilen insanlık
dersi. Bu insani ve yüce davranışın tüm Türkiye’de emsalsiz bir örnek teşkil
ettiği tartışmasızdır. Adalet duygusu dün bir kez daha zedelenmiştir,
yaralanmıştır.
Değerli
milletvekilleri, bakın, Türkiye Psikiyatri Derneği Uludere’de çocuklarını kaybedenler
açısından bir araştırma yapmış ve şu sonuçlara varmıştır: “Yakınlarını
kaybedenler doğru düzgün uyumamakta, sürekli korkmakta, kendileriyle ilgili
konuları izlemekte, seslerini gelenlere duyurmaya çalışmakta, kendilerinden
özür dilenmesini ve suçluların bulunmasını istemektedir. Kızgın ve umutsuz olup
kendilerini itilmiş ve değersiz hissetmektedir.” diye rapor vermiştir Türkiye
Psikiyatri Derneği.
Şimdi, halk
evlerinin içine kapanmış, evlatlarının öncelikli istekleri olan adalet
duygusunun yerine gelmesini bekliyor. Meclisimiz de bunu sağlamak durumundadır.
Bu nedenle BDP’nin önerisini destekliyoruz.
Hepinizi
sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (CHP ve BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grup önerisi aleyhinde söz isteyen Ramazan Can, Kırıkkale
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, Barış
ve Demokrasi Partisinin grup önerisinin aleyhinde olduğumu beyan ediyorum. 2011
yılının sonlarında Şırnak’ın Uludere ilçesi yakınlarında bölgeye yapılan bir
hava saldırısında, maalesef, sonradan kaçakçı oldukları anlaşılan 35
vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Öncelikle, hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet niyaz ederken, yakınlarına ve milletimize
başsağlığı dileklerinde bulunuyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi, maalesef, bu olayı istismar etmiştir. Nitekim,
Genel Başkanı 33 Kurşun olayıyla, Mustafa Muğlalı olayıyla Uludere olayı
arasında bir benzerlik atfederek ciddi sorumsuzluk örneği vermiştir. Bu
hadiseyi 33 Kurşun hadisesiyle benzetmek fırsatçılık, rantçılıktır.
Mustafa Muğlalı olayı CHP’nin eseridir ve bir cinayettir. Mustafa Muğlalı
ismini bir kışladan kaldırmak da AK PARTİ’ye nasip
olmuştur.
İZZET ÇETİN
(Ankara) – Memleketi karıştırmak da size nasip oldu.
RAMAZAN CAN
(Devamla) - Şundan hiç kimsenin şüphesi olmasın ki bu acı hadisede en küçük
detayına kadar inceleme devam ederken adli ve idari inceleme yapılıyor,
yapılacaktır.
Türkiye bir hukuk
devletidir. Hukuk devletinde yanlış yapanlar varsa karşılığını cezai
müeyyidesiyle alacaktır.
Nitekim, olayın akabinde
Genelkurmay Başkanlığı adli ve idari soruşturma başlatmış, akabinde Şırnak
Valiliği adli ve idari inceleme başlatmıştır. Uludere ve Diyarbakır cumhuriyet
savcılıkları hadiseyle ilgili adli soruşturma başlatmıştır. İçişleri
Bakanlığımız yine, keza soruşturma başlatmıştır ve İçişleri Bakanlığımız olayda
mağdur olanlarla, olayda hayatını kaybedenlerin yakınlarıyla ilgili maddi
zararlarını karşılama babında bir nebze olsun tazminat çalışmalarına
başlamıştır ve ödenmesine karar da verilmiştir bu tazminatların. Yine Türkiye
Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları Komisyonu bir alt komisyon kurmuş, olayı
yerinde incelemiş ve alt komisyon bir rapor hazırlamıştır.
Bir yandan bütün
olaylar detayıyla incelenirken, bu elim hadisenin ardından cenazeler üzerinden
derhâl istismar ve fitne faaliyeti başlatılmıştır. Biz acı üzerinden rant sağlayanlardan olmadık, olmayacağız. Onlar bizim
kardeşimizdir. “Uludere’de 35 Kürt öldürüldü.” diyerek meseleyi etnik hâle
dönüştürmek doğru değildir. Biz olaya “Uludere’de 35 insanımız hayatını
kaybetmiştir.” diye bakıyoruz ve acıları paylaşıyor, zararları telafi etmeye
çalışıyoruz.
Bugün, vesayetini
zihniyetinin şekillendirdiği bir devlet hükûmeti yok; bugün, milletin
iradesiyle şekillenen, adil, şefkatli, özgürlükçü bir devlet ve hükûmet var.
Bugün, faili meçhullerle, köy yakmalarla, işkencelerle anılan, vatandaşını
düşman olarak gören bir devlet yok; tam aksine, demokrasiyle, hak ve
özgürlüklerle anılan, vatandaşını kucaklayan bir devlet var. Biz “önce devlet”
demiyoruz, bizim önceliğimiz, olmazsa olmazımız insandır. Yaşanan talihsiz bir
olay üzerinden devleti ve hükûmeti zalim, ceberut, cani gibi göstermeye
çalışmak büyük bir haksızlıktır. Bugün, yok etmeyi değil, yaşatmayı esas alan,
gaye edinen bir hükûmet iş başındadır. Bu hadisenin üzerine kararlılıkla
gidiliyor ve gidilecektir. Uludere’deki acılı kardeşlerimizi yalnız bırakmadık,
bırakmayacağız. Bu ülkenin doğusunu, güneydoğusunu hiç aklına getirmeyen
yönetimler geldi geçti. Bakın, Hakkâri’ye, Şırnak’a, Iğdır’a havaalanı yapmak
bu yönetimlerin hiç ama hiç aklına gelmedi. Biz, kardeşlik hukukunun gereği
neyse samimiyetle, açık yüreklilikle onu yerine getiriyoruz.
Türkiye bir hukuk
devleti, demin de söylediğim gibi, kim yanlış yaptıysa ortaya çıkacak, yanlış
yapan varsa hukuktan ceza müeyyidesi olarak karşılığını alacaktır. Biz,
demokrasi, hak ve özgürlükler için mücadele ede ede bu noktalara geldik. AK PARTİ’nin temel misyonu, milletin
iradesi yönünde değişimi, demokratikleşmeyi gerçekleştirmektir. En önemli
ilkelerimizden biri “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” Bu söz, bu nasihat,
şiarımızdır, bizim yolumuzu aydınlatan önemli bir referanstır. Biz, her zaman
“önce insan” dedik, “insan” demeye devam edeceğiz. Bizim davamız, hareketimiz,
bütün hayatımız, zorba, ceberut, baskıcı, yasakçı, statükoya
karşı mücadeleyle geçmiştir. Biz, her zaman, demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü,
sivilleşmeyi savunduk. Millete efendilik eden değil, millete hizmetkârlık yapan
bir devlet anlayışını en güçlü bir şekilde savunduk, savunmaya devam ediyoruz.
Biz, devleti bu yönde dönüştürmenin mücadelesini verdik, veriyoruz.
Bu ülke, dokuz
yıl öncesine kadar, toplu katliamlara, provokasyonlara,
faili meçhullere, suikastlara sahne bir ülkeydi. Bu ülkede “Dersim” demek bile
suçtu; bugün ise Dersim’i bırakın, katliamını sorgulayan bir ülke hâline geldi.
Annelerin çocuklarıyla kendi ana dilini konuşamadığı bir ülkeden, bugün
herkesin dilini serbestçe konuştuğu bir ülkeye geldik. Bütün bunlar, AK PARTİ
iktidarları sayesinde yapıldı.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hukuk devleti olarak eğer hukuk devleti içerisinde
yanlış yapanlar varsa bunların üzerine gidilecektir. AK PARTİ hükûmetleri
olarak ve bakanlıkları olarak, bu manada eğer engeller varsa bu engelleri
kaldıracağız, kaldırmaya devam ediyoruz.
Netice olarak
biz, bölgeyi diğer bölgelerden ayırt etmedik, etmiyoruz; biz, bölgenin
insanlarını diğer bölgenin insanlarıyla aynı görüyoruz çünkü biz, bütün
Türkiye’yi temsil ediyoruz ve bütün Türkiye’yi seviyoruz.
Hepinizi saygı ve
muhabbetle tekrar selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Sayın Başkan, sayın hatip yanlış bir açıklamada bulundu. Yanlış
açıklama şu, özür dilerim…
BAŞKAN – Sayın
Tanal, böyle bir usulümüz yok, lütfen yani siz…
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Ama söyledim, özür dilerim yani o yanlış açıklamayı düzeltmek
istiyorum.
BAŞKAN – Barış ve
Demokrasi Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum…
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Yoklama istiyorum.
BAŞKAN – Yoklama
talebini yerine getireceğim, buyurun.
Sayın Tanal,
böyle bir usulümüz yok, lütfen…
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Efendim, Tüzük yetki verir yanlış açıklamayı düzeltme açısından
Sayın Başkan, yani bunu…
BAŞKAN – Sayın
Tanal, İç Tüzük’e bakın, söz nasıl istenir belli
efendim. Sayın İnce, Sayın Atıcı, Sayın Öz, Sayın Özkan, Sayın Tanal, Sayın
Çetin, Sayın Güler, Sayın Kaplan, Sayın Dinçer, Sayın Gök, Sayın Havutça, Sayın
Serindağ, Sayın Düzgün, Sayın Acar, Sayın Güven,
Sayın Öztürk, Sayın Korutürk, Sayın Değirmendereli, Sayın Oyan ve Sayın Aygün.
İki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.18
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.32
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Rıza
YALÇINKAYA (Bartın)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 119’uncu Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu önerisinin oylanmasından önce yapılan yoklamada
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama
işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için iki
dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- BDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin
“Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler”
kısmının 408’inci sırasında yer alan (10/436) esas numaralı, 28/12/2011
tarihinde meydana gelen ve 35 yurttaşımızın yaşamını yitirdiği Uludere (Roboski) katliamının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesinin görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Haziran 2013 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN – Barış ve
Demokrasi Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
2.- MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin
“Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler”
kısmında yer alan (10/96) ve (10/148) esas numaralı, ülkemizde emeklilerin
içinde bulundukları sıkıntıların araştırılması, Hükûmetin uygulamalarından
dolayı ortaya çıkan mağduriyetlerin giderilmesi, taban aylıklarının
eşitlenmesi, maaş farklılıklarının giderilmesi ve çözüm yollarının
belirlenmesi; 22/5/2012 tarih ve 5058 sayı ile hâlen
görevde bulunan veya emekli astsubayların özlük hakları ve imkânları konusunda
yaşadıkları sorunların araştırılması ve alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi; 23/5/2012 tarih ve 5128 sayı ile muvazzaf ve emekli astsubayların
sorunlarının araştırılarak gerekli önlemlerin alınması; 24/5/2012 tarih ve 5130
sayı ile emeklilerin karşılaştıkları sorunların araştırılması ve refah
seviyelerinin arttırılması; 21/2/2013 tarih ve 9928 sayı ile ülkemizde emekli
maaşı bağlama oranlarındaki haksızlığın ve çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergelerinin, Genel Kurulun 12 Haziran 2013 Çarşamba günkü birleşiminde
okunarak görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
12/06/2013
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 12/06/2013 Çarşamba
günü (bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisini İç Tüzük'ün
19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mehmet
Şandır
Mersin
MHP
Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminin, Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan 10/96 esas numaralı, "Ülkemizde yaklaşık olarak 5 milyon
681 bin 663 SSK emeklisi, 1 milyon 781 bin 206 BAĞ-KUR emeklisi, 1 milyon 821
bin Emekli Sandığı emeklisi bulunmaktadır. Almış oldukları maaşın düşük olması,
banka promosyonlarından yararlanmamaları, devlet ve üniversite hastanelerinde
ücret, katkı payı vermeleri, maaş farklılıklarının giderilmesi ve benzeri
uygulamalar ile emeklilerimizin içinde bulundukları sıkıntıların araştırılması,
Hükûmetin uygulamalarından dolayı ortaya çıkan mağduriyetlerinin
giderilmesi" ve 10/148 esas numaralı, "Ülkemizdeki sayıları 9 milyonu
bulan emeklilerimizin içinde bulundukları sıkıntıların araştırılması, taban
aylıklarının eşitlenmesi, maaş farklılıklarının giderilmesi ve çözüm yollarının
belirlenmesi" ile 22 Mayıs 2012 tarih, 5058 sayı ile TBMM Başkanlığına
vermiş olduğumuz "Hâlen görevde bulunan veya emekli astsubayların, maaş,
tazminat, intibak işlemleri gibi özlük hakları ve imkânları konusunda
yaşadıkları sorunların araştırılması ve alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi", 23 Mayıs 2012 tarih,
5128 sayı ile TBMM Başkanlığına vermiş olduğumuz "Muvazzaf ve emekli
astsubayların sorunlarının araştırılarak gerekli önlemlerin alınması", 24
Mayıs 2012 tarih, 5130 sayı ile TBMM Başkanlığına vermiş olduğumuz
"Emeklilerin karşılaştıkları sorunların araştırılması ve refah
seviyelerinin arttırılması", 21 Şubat 2013 tarih, 9928 sayı ile TBMM
Başkanlığına vermiş olduğumuz "Ülkemizde emekli maaşı bağlama
oranlarındaki haksızlığın ve çözüm yollarının belirlenmesi" amacıyla
verdiğimiz Meclis araştırma önergelerimizin 12/6/2013
Çarşamba günü (bugün) Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi lehinde
söz isteyen Mustafa Kalaycı, Konya Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
emeklilerimizin karşı karşıya bulundukları sorunların çözüme kavuşturulması
amacıyla Milliyetçi Hareket Partisi olarak verdiğimiz Meclis araştırması
önergesi üzerinde söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Emeklilerin yıllarca hizmet verdikten sonra, geçim kaygısı duymadan
onuruna yakışır bir hayat sürmesini temin etmek devletin önemli ve öncelikli
görevlerinden birisidir. Ancak, AKP iktidarı emeklilerimizi, dul ve
yetimlerimizi yoksulluğa mahkûm etmiş, bir torba kömüre, bir paket makarnaya
muhtaç hâle getirmiştir. Nitekim geçen yıl Temmuz ayında kabul edilen torba
yasayla emekli dul ve yetimler Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu
kapsamına alınmıştır. Bu düzenleme emeklilerden fakruzaruret
içinde ve muhtaç durumda bulunanlar olduğunun açıkça kabulü anlamına
gelmektedir. AKP Hükûmeti, emeklinin bugünkü aldığı aylıkla nasıl geçimini
sağlayabileceğini hiç düşünmemektedir, umurunda bile değildir. Sayıları 2013
Mart ayı itibarıyla 10 milyon 372 bin kişiyi aşan emeklilerimizden 6’ncı
basamak tarım BAĞ-KUR emeklisi kaç lira emekli aylığı alıyor? 661 lira. Esnaf
BAĞ-KUR emeklisi kaç lira aylık alıyor? 863 lira. SSK emeklisi kaç lira emekli
aylığı alıyor? Ortalama bin lira. Memur emeklisi de ortalama 1.190 lira emekli
aylığı alıyor. Bu rakamlar övünülecek rakamlar mı Allah aşkına! Siz, emekliye
maaş mı veriyorsunuz yoksa harçlık mı veriyorsunuz?
TÜRK-İŞ, KAMUSEN, TÜİK gibi kuruluşlarımızın yaptığı hesaplamalara
göre emeklilerin tamamına yakınının açlık sınırının altında aylık aldığı
ortadadır. Hani Türkiye zenginleşmişti? Hani kişi başına 10 bin dolar gelir?
Ağzı olan her AKP yetkilisi “Ekonomi iyi durumda, büyüdük, zenginleştik kişi
başına millî gelir 10 bin doları geçti.” diyor. Peki, emekliler bu büyümeden,
bu zenginleşmeden neden payını alamamaktadır? Emekliler neden sefalet
içindedir?
Emekliler, yapılan kesintiler nedeniyle maaşının ne olduğunu,
neyin nereye kesildiğini dahi bilmemektedir. “Muayene parası”, “reçete parası”,
“kutu parası”, “ilaç parası”, “katılma payı” diyerek yapılan kesintilerle
emeklilerimizin maaşı kuşa çevrilmektedir. Bir de çalışan emekli esnafa “Niye
çalışıyorsun?” diye borç çıkarılmakta, emekli aylığından prim kesilmektedir.
Başbakan ve bakanlar “Emekli aylıklarını şöyle artırdık, böyle artırdık.”
derken de yaptığı bu kesintileri hiç hesaba katmamaktadır. Emekli dul ve
yetimler aldığı aylıkla geçinememektedir, ay sonunu getirememektedir.
Geçimini sağlayabilmek için çalışmak zorunda kalan, bir iş yeri
açan ya da mevcut iş yerini işletmeye devam eden emeklinin aylığından sosyal
güvenlik destek primi kesilmektedir. AKP Hükûmeti, emekliyken çalışanı
cezalandırmaktadır, emekliye “Git, evinde yat.” demektedir, “Emekli olup
çalışırsan ben haracımı alırım.” demektedir. İşinde çalışmaya devam eden esnafa
“Emekli maaşının yüzde 15’ini vereceksin.” diyor. Ödemeyi unutarak
yatırmadıysan yandın; faiziyle birlikte tahsilat yapılmakta, emekli maaşından
kesilmektedir. Yatırdığı vergiye bakılmamakta, sağladığı istihdama
bakılmamakta, yaptığı katma değere bakılmamakta, emekli olduğu için ceza
kesilmektedir. AKP Hükûmeti, çalışan emekliden sosyal güvenlik destek primi
alırken vergi kaçakçılarına sürekli af çıkarmaktadır. AKP Hükûmeti, emeklileri
ele güne muhtaç hâle getirmiştir. Emeklilerin birçoğu borç batağına girmiş,
şiddetli geçim sıkıntısı çekmektedir. Kişi başına millî gelir 10 bin doları
aşmış ama emekli hâlâ pazar artıkları arasında sağlam sebze meyve arıyor. Bu
işte bir gariplik yok mu arkadaşlar? Birileri malı götürüyor ama kim?
2013 yılı vergi gelirlerini yüzde 14’ün üzerinde artırmayı öngören
AKP Hükûmeti, emeklileri yine süründürecek maaşa mahkûm etmiştir. Ocak ayında
SSK ve BAĞ-KUR emekli aylıklarına yüzde 4,14; memur emekli aylıklarına da yüzde
3,14 zam yapılmıştır. Temmuz ayında emekli aylıklarında yüzde 3 civarında bir
artış söz konusudur. Bozdur bozdur harca! Hangi
birine yetişecek?
Tabii ki ülkemizde büyüyüp zenginleşenler de var. AKP döneminde
kaçakçılar, vurguncular, faizciler, tefeciler, rantiyeciler
ve yandaşlar köşe olmuştur. Sayın Başbakan Tunus seyahati dönüşü yaptığı
konuşmada faizcileri zengin ettiklerini ikrar etmiştir. “Bizim karşımıza
geldikleri zaman ‘Sizin zamanınızda 5 kat daha zengin olduk.’ diyenler işte
bugünlerde bizimle uğraşmaya başladılar.” diyerek faiz lobisini eleştirmiştir.
Demek ki emeklileri görmezden gelenlerin faizcilerle, faiz lobisiyle yedikleri
içtikleri ayrı gitmemiştir. Milletimizin emeği, göz nuru ve alnından dökülen
mübarek ter faiz lobisine on yıldır haraç mezat devredilmiştir.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde emeklilikle ilgili yaşanan
birçok sorun bulunmaktadır. Hükûmet, emekli aylıkları arasındaki eşitsizlikleri
gidermek için sözde intibak düzenlemesi yapmıştır ama özellikle BAĞ-KUR
emeklilerinin mağduriyeti hiç dikkate alınmamıştır.
Hükûmete soruyorum: Aynı süre hizmeti olan, aynı tutarda prim
ödeyen emeklilerin aylıkları şimdi eşit hâle mi geldi? Buna siz de
inanmıyorsunuz çünkü gerçekler ortada. 2000 sonrası emekli olan SSK’lıların
aylıkları çok mu uyumlu da dikkate alınmamıştır? BAĞ-KUR emekli aylıkları çok
mu adaletli de onları kapsama almadınız? SSK, BAĞ-KUR ve Emekli Sandığı
emeklilerinin arasındaki eşitsizliklerden neden hiç bahsetmiyorsunuz? Aynı süre
çalışıp prim ödeyen işçi, memur ve esnaf aynı aylığı mı alıyor? Emekli
aylığında refah payını yüzde 100’den yüzde 30’a düşürdüğünüzü, 2008 Ekim ayından
sonraki hizmetler için bağlanan emekli aylıklarını yüksek oranda düşüren
düzenleme yaptığınızı hiç dile getirmiyorsunuz. Verilen onca söz ve müjdeler
nedeniyle emekli aylığında bir artış olacağı umudunu taşıyan emekliler maaşını
almaya bankaya gidince hüsrana uğramışlardır, AKP Hükûmeti tarafından nasıl
aldatıldıklarını bir kez daha anlamışlardır. Emeklilere banka promosyonu ödeneceği sözü verilmesine rağmen, AKP Hükûmeti
bunu dahi becerememiştir.
Değerli milletvekilleri, çırak veya stajyer öğrenci olarak
çalışanlar bu çalışmalarını emeklilik için hizmet süresi olarak
değerlendirememektedir. Bir taraftan sigortalı sayılırken ve çırak veya stajyer
olarak çalışmaya başlanılan tarih, sigortalılık başlangıç tarihi olarak kabul
edilirken, diğer taraftan bu hakların sadece kısa vadeli sigorta konularıyla
sınırlı tutulması eşitsizliğe ve dolayısıyla mağduriyete neden olmaktadır.
Fiilen bir çalışmaya ve sigortalılığa dayanan çıraklık ve staj
süresine borçlanma hakkı tanınmalı, bu çalışmalar emeklilik için hizmet süresine
dâhil edilmelidir. İşe başladıkları tarihte yürürlükte olan mevzuata göre
emeklilik için gerekli prim ödeme gün sayısı ve sigortalılık süresini
tamamladıkları hâlde, bir başka ifadeyle emekli olma hakkını elde ettikleri
hâlde, yaş şartına tabi tutulmaları birçok vatandaşımızı mağdur etmiştir.
Emeklilikte yaşa takılanlar için bahane üretilmemelidir.
Emeklilikte yaşı bekleyen vatandaşlarımızın yaşadığı mağduriyetleri giderecek
bir düzenleme mutlaka yapılmalıdır.
Diğer taraftan, emeklilik için yaş sorunu olmamakla birlikte, prim
ödeme gün sayısı yeterli olmadığından emekli olamayan yüz binlerce vatandaşımız
sorunlarına umutla çözüm beklemektedir. Başta Şeker Fabrikaları, ÇAYKUR gibi
kuruluşlarda olmak üzere, yılda dört ay, altı ay gibi geçici ve mevsimlik
çalışanların prim ödeme gün sayısını doldurabilmeleri fiilen mümkün değildir.
Bu vatandaşlarımızın emekli olabilmeleri için mutlaka bir çözüm yolu bulunmalı,
çalışma imkânı bulamadıkları sürelerle ilgili borçlanma imkânı verilmelidir.
Öte taraftan, mesleklerinden resen emekli edilen vatandaşlarımız
da işlerine geri dönmek istemektedir. Resen Emekliler Derneği adıyla dernek
dahi kuran vatandaşlarımız haklarını aramakta, mağduriyetlerinin giderilmesini
beklemektedir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin çeşitli birimlerinde namusu ve
şerefiyle görev yapmış; bölücülük, casusluk, dolandırıcılık veya yüz kızartıcı
bir suç işlememiş, ancak haklarında herhangi bir yargı kararı olmadan, sadece
sivil amirlerince düzenlenen olumsuz siciller gerekçe gösterilerek çok sevdikleri
mesleklerinden alıkonulan vatan evlatları tekrar mesleklerine döndürülmelidir.
Önergemize desteklerinizi bekliyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Abdulkerim Gök, Şanlıurfa Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ABDULKERİM GÖK (Şanlıurfa) – Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de herkesi saygıyla
selamlıyorum. Milliyetçi Hareket Partisinin grup önerisinin aleyhinde söz almış
bulunuyorum.
Efendim, verilen araştırma önergesinin içeriğine bakmak ve gerekli
birtakım analizleri yapmak adına, özellikle iktidar olduğumuz günden bugüne, bu
anlamda, bu konularda nasıl bir değişikliğe gittiğimizi açıklamakta fayda
görüyorum. Yani, geriye gidiş sebebimi biraz daha açıklayayım: Biz burada “2002
yılından itibaren…” diye analiz etmeye başladığımız andan itibaren
arkadaşlarımız, biraz daha, yerinden rahatsızlık duyuyorlar. Ama böyle bir
konuyu, tabii ki geriye gitme adına, yeni bulunduğumuz noktada ve sosyal
güvenlik sisteminin aktüeryal dengesi noktasındaki
bulunduğumuz yeri bozmama adına, popülist politikaları uygulamadığımız
anlamıyla bir açıklamada bulunmak istiyorum.
Bakınız, değerli milletvekilleri, AK PARTİ iktidarlarımız
döneminde, bizler iktidar olurken bulunduğumuz yeri bir analiz edelim
emeklerimiz açısından. “Hükûmetlerimiz döneminde emeklimizi enflasyona
ezdirmedik.” dedik ama onu rakamsal bir şekilde desteklemek istiyoruz. En düşük
SSK emekli maaşını 2002’deki 257 TL’den şu anda 922 TL’ye çıkardık, artış
neredeyse yüzde 250’ye yakın. Aynı dönemde, en düşük tarım BAĞ-KUR emeklisinin
maaşını 66 TL’den 550 TL’ye çıkardık, artış oranı yüzde 713 gibi bir rakam. Aynı dönemde, en düşük esnaf BAĞ-KUR emeklisinin maaşını 249 TL’den
719 TL’ye çıkardık, artış oranı yüzde 383. Aynı dönemde, en düşük memur
emeklisinin maaşını 377 TL’den 1.084 TL’ye çıkardık, artış oranı yüzde 188.
2002 yılında 392 TL olan en düşük memur maaşını 2013’te aile, çocuk yardımı ve
asgari geçim indirimleri dâhil 1.818 TL’ye yükselttik yani tam 4,5 kat artış
sağladık.
İktidara geldiğimiz 2002 yılında, 230 milyar dolar millî
gelirimizle dünyanın 26’ncı büyük ekonomisiydik. Bugün millî gelirimiz 786
milyar dolar, gayrisafi yurtiçi hasıla ile dünyada
17’nci büyük ekonomi olmuştur, 2002’dekinin 3 katından fazla. 2002’de 3.500
dolar olan kişi başı millî geliri 3 kat artırıp 10 bin dolara çıkardık. 2002
yılında yüzde 65’lerde olan enflasyon AK PARTİ dönemlerinde tek haneye kadar
geriledi.
Peki, sosyal güvenlik sistemi en önemli husus, başta da
belirttiğim gibi, aktüeryal dengedeki var olan bir
dengeyi sağlamaktı. Bu nedenle, bu sistemde ilgili adımlar atılırken gelir ve
gideri ne şekilde etkilediği önem taşır. Onun için, prim ödeme gününü
doldurduğu hâlde yaş kriterini doldurmayanları emekli
etmek onları aktif hâlden pasif hâle getirir.
Burada özellikle şunu ifade etmek istiyorum: Zamanında uygulanan
süper emeklilik gibi uygulamaların zararını en yakın 2001 ekonomik krizinde hep
beraber yaşadık ve öyle zannediyorum ki önergeyi veren muhalefet partisi de bu
sistemdeki yani süper emeklilik döneminde yaşadıklarımızı çok daha iyi bilirler
diye düşünüyorum.
Biz, elbette ki emeklilerimizi, elbette ki çalışanlarımızı sonsuz
bir şekilde desteklemek isteriz ancak popülist politikalar uygulamadık yani
vatandaşın bir cebinden alıp diğer bir cebine koymadık.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Vatandaştan alıp faiz lobilerine verdiniz!
ABDULKERİM GÖK (Devamla) - Seçim ekonomisi de uygulamadık yani biz
seçim dönemleri yaklaşırken ülkede -biriktirmiş olduğumuz paraları, hazinedeki
rakamları- sadece oy alma içgüdüsüyle hareket etmedik.
Bir başka hareket ettiğimiz nokta daha var. Biz iktidar
olduğumuzda IMF’ye olan borcumuz 23,5 milyar dolardı. Bunu tekrar ettiğimizde
arkadaşlarımız rahatsızlık duyuyorlar.
ÖZDAL ÜÇER (Van) – Daha geçen hafta gene 1 milyar dolar çektiniz.
ABDULKERİM GÖK (Devamla) - Rahatsızlık duymasınlar, bunlar
analizler, hesaplar, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bütçesinde var olan
rakamlar.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – 7 Haziranda Dünya Bankasından borç aldınız.
ABDULKERİM GÖK (Devamla) - Bunları ifade etmek durumundayız ve bu
iktidar, iktidarlarımız, siyasal istikrarın sağlandığı ortamda biz bu borcu
ödedik, hep beraber ödedik. Dolayısıyla yeniden bir enflasyon, yeniden bir
fiyat artışı gibi popülist politikalar, seçim ekonomisi politikaları
uygulamadık.
Peki, 2011 yılının son verilerine göre de yıllık enflasyon yüzde
6,31’lere kadar düştü. Böylece 1969’dan sonra ilk kez bu kadar düşük enflasyon
oranıyla bu ülke tanıştı. Ne sayesinde? Biraz önce bahsettiğim siyasal
istikrar, para ve maliye politikalarında uygulamış olduğumuz buradaki temel
politikalarla beraber. Yine söylüyoruz, ülkenin imkânları olduğu takdirde,
ülkenin kişi başı geliri -bugün 11 doların üzerinde- 30 binlerde, 40 binlerde
olduğu zaman vatandaşımıza kesinlikle bunlar yansıyacaktır. Tabii, ben de bir
emekli çocuğuyum. Benim de babam Şanlıurfa’nın Ceylanpınar Devlet Üretme
Çiftliğinden emekli oldu. Ama çalışırken aldığı maaşın nerede olduğunu da çok
iyi biliyorum fakat şu anda emeklinin aldığı maaşı da biliyorum. Evet, yeterli
midir? Yeterli değildir. Yeterli olması adına biz bir vizyon
ortaya koyuyoruz, bir misyon hedefliyoruz. Diyoruz ki: 2023 hedefimiz var. Onun
için 30 bin, 40 bin, 50 bin dolarların hedeflendiği kişi başı gelirin olduğu
bir ekonomide emeklisi de maaşını rahatlıkla alacak ve bu gelir seviyesinden
rahatlıkla faydalanacaktır. Biz de arzu ederiz, biz de vermek isteriz.
İmkânlarımızı 2002 yılıyla kıyasladığımızda, biraz önce sizlere rakamları
verdim, yüzde 350’lerde, yüzde 250’lerde, yüzde 180’lerde gibi bir artış
sağladık yani imkânlarımız ve bütçe imkânları doğrultusunda vatandaşımızı,
emeklimizi, memurumuzu hiçbir zaman mağdur etmedik, etmemeye çaba sarf
ediyoruz, enflasyona da ezdirmedik. Geçmişte söylenen ve ifade edilen
“enflasyona ezdirmedik” politik argümanları değil,
zaten açıklamış olduğum rakamlar bunu rahatlıkla bizim önümüze çıkarıyor.
Bakınız uygulamış olduğumuz ekonomik politikalarla beraber
nerelere geldik? Gecelik borç verme, faiz verme oranı 2002’de yüzde 51 iken
bugün yaklaşık yüzde 5 ila 7 arasında dolaşıyor. Hiçbir şekilde karşılıksız
para basmadık. Onun için enflasyonu bir yerlere doğru indirdik. Görevi
devraldığımızda Merkez Bankamızın kasasında 27 milyar dolar vardı. Bugün, altın
dahil, kasamızda 137 milyar dolar gibi bir rakamla
karşılaştık. Bu, muhalefetteki arkadaşlarımızın da iftihar tablosudur.
OKTAY VURAL (İzmir) – Verin onu işte, verin, niye stokluyorsunuz
yani? Stoka çalışmayın canım.
ABDULKERİM GÖK (Devamla) – Bu, bu ülkenin iftihar tablosudur; bu,
Türkiye Cumhuriyeti devletinin iftihar tablosudur.
2002 yılında, evet, küresel ekonomik krizlere rağmen, 2010 yılında
ekonomimizi yüzde 8,5 oranında büyüttük, 2012 yılında Türkiye ekonomisi yüzde
2,2 büyüme kaydetmiştir. Bugün avro bölgesindeki büyüme rakamları… Sabahtan
beri analistler bunları analiz ediyor, Amerika Birleşik Devletleri’nde büyüme
rakamları yeniden revize ediliyor, 2012 yılının rakamları âdeta yeniden ele
alınıyor. Ancak biz ilk çeyrekte yüzde 3 büyüme gösterirken bu da bize bir şey
gösteriyor: Açıklanan rakamlar karşısında Türkiye ekonomisi bu trendle gittiği takdirde, inşallah, yaklaşık yüzde 3’ün
üzerinde de bir büyüme gerçekleştirecektir. Bunu nasıl yapacağız? Bunu ülkemizdeki
insan gücüyle, beşerî sermayeyle ve elbette ki hep beraber yapacağız.
Elbette ki bu demokratik tartışmalarımız, bu demokratik
mücadelelerimiz, hukuk kavramı içerisinde kalmak kaydıyla, bütün bunlar bu
ülkenin kazançlarıdır. Ancak biz demokrasiyi sadece ve sadece kurallar
bütünlüğü içerisinde değerlendirmek zorundayız. Demokrasi, kuralsızlık
değildir; demokrasi, isteyen istediği şekilde, istediği noktada, istediği yerde
davranacak demek değildir; demokrasi, bir başkasının özgürlük alanına müdahale
etmemektir, kamunun, kamuda hizmet görenlerin hizmet üretenlere zarar
vermemesidir. Dolayısıyla, bu kültürü de beraber yakalamış olacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Bu konuşmayı Başbakana göndermek lazım
Kerim Bey.
ABDULKERİM GÖK (Devamla) – Geçmişte burada ifade ettim: Biz bu
kürsüde konuşmalarımızı yaparken birbirimize kaşımızı çattığımızda dışarıda
insanlar çok daha farklı bir şekilde bulunuyorlar. Bunlara da dikkat etmek
zorundayız.
Bu düşüncelerle, Milliyetçi Hareket Partisinin araştırma
önergesinin…
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Destekle artık ya!
ABDULKERİM GÖK (Devamla) – …aleyhinde olacağımızı belirtir…
OKTAY VURAL (İzmir) – Aaa! Ya, bu kadar
lafı niye söyledin?
ABDULKERİM GÖK (Devamla) – …saygıyla selamlarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Abdülkerim Bey, bu konuşmanı Sayın
Başbakana göndermek lazım.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen İzzet
Çetin, Ankara Milletvekili (CHP sıralarından alkışlar)
İZZET ÇETİN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisinin emeklilerin sorunlarının araştırılması üzerine
vermiş olduğu araştırma önergesi lehine söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, gerçekten biraz evvel Sayın Kalaycı
emeklilerin durumuna ilişkin rakamlarla gerekli açıklamaları yaptı. Ben
rakamlara boğmak istemiyorum sizleri ama emeklilerimiz gerçekten doksan yıllık
cumhuriyetimizin bugünlere gelmesinde, ülkemizin kalkınmasında, gençlerimizi,
bugün gazladığınız, copladığınız, plastik mermilerle hedef hâline getirdiğiniz
o gençleri yetiştirdiler, kıt bütçeleriyle çocuklarını okutup bugünlere
getirdiler. Ama bugün, kabul etmeli ki iktidar partisi de “Ne yapalım
imkânlarımız bu kadar, ülkenin imkânları olduğu takdirde onları da görürüz.”
mantığıyla yaklaşmak yerine, emeklilere hak ettikleri ücretleri, maaşları
vermekten kaçınmamalılar. Siz, iktidara tüccar siyaset
mantığıyla geldiniz, keser gibi “Hep bana, hep bana.” deyip yandaş olarak kendinize
doğru yonttunuz ama “Enflasyona karşı koruduk.” işte “Şu yılda şunu verdik,
bunu yaptık.” derken esasında ne emeklilere ne işçilere ne işsizlik
sigortasından yararlananlara ne memurlara ne de çiftçilere, esnafa hak ettiği
ücreti hiçbir zaman vermediniz. “Devletin kıt imkânları.” dediniz,
devleti kıt bütçeye muhtaç edebilmek için kendinize yakın derneklere ve
vakıflara kamunun musluklarını aktaracak yasal düzenlemeler yaparak devletin
bütçesini kendi yandaşlarınıza akıtmanın yasalarını yaptınız.
Değerli arkadaşlar, bugün 10 milyon 372 bin emekli var. Bunların
yarısı kadar da eşinin olduğunu düşünseniz 15 milyon seçmen. Emeklilere de
söylenecek çok söz var esasında. Birazcık akıllarını başlarına alsalar, on
yıldan bu yana her seçim döneminde AKP’nin kendilerine vadettiği sahte vaatlere
kanma yerine gerçekçi davransalar belki bugünlere kadar düşmezler.
Gerçekten bugün emekliler neden çalışıyor? Bunu
sormak lazım. Bu kadar mutluysa, bu kadar müreffehse niye çalışıyor?
Peki, dünyada çalışanını cezalandıran Türkiye’den başka bir ülke var mı? Yani,
övünüyorsunuz “Emeklilerin maaşını 2002’den buradan buraya çıkardık.” diye ama
siz iktidara gelinceye kadar sağlıkta katkı primi, ilaçta katkı primi ödüyorlar
mıydı? Hastanelerde önce sağlık sistemini bozduktan sonra “Her yerde muayene
olabileceksiniz.” dediniz ve şimdi gittikleri yerde muayene olabiliyorlar mı?
Muayene paralarının altından kalkabiliyorlar mı? Torunlarına harçlık
verebiliyorlar mı? Ya da çocuklarının yüzüne bakabiliyorlar mı?
Değerli arkadaşlar, gerçekçi olmak lazım. Emeklilerin bugün pek
çok sorunu var. Emekliler 2012 yılını intibak yasası beklentisi içerisinde
geçirdiler ve dediler ki: “İntibak çıkacak, düzelecek.” Bakan bir parmak bal
çaldı, dağ fare doğurdu. İşte, 10 liradan 250 liraya, 260 liraya kadar kademeli
bir biçimde, büyük kitle 50 liranın altında, adı “intibak”, kendi yasasında
bile “intibak” kelimesinin geçmediği bir düzenlemeye muhatap oldular. 2013’te
ne oldu? Çalıştıkları için cezalandırıldılar. Geçmiş dönemlerde o sosyal destek
primini ödemedikleri için doğrudan doğruya yüklü borçlara muhatap oldular.
Bereket, Meclis ocak ayı içerisinde yaptığı bir düzenlemeyle o mağduriyeti
kısmen giderdi.
Değerli arkadaşlar, gerçekten emekliler bugün üzgün, emekliler
bugün ihtiyar delikanlı değil, yorgun delikanlı konumunda. Görüyorlar
ülkelerinin durumunu, torunlarının, çocuklarının durumunu. Gezi Parkı’nda,
İstanbul’da Taksim’de; burada Kuğulu Park’ta, Kızılay’da çocuklarına,
torunlarına yapılan muameleyi görüyorlar. O kendi ürettikleri değerlerden
oluşan bütçeden gaz bombasına, biber gazına, plastik mermiye giden paraları
düşünüyorlar.
Değerli arkadaşlar, gerçekten ülkeyi öyle bir noktaya getirdiniz
ki doksan yıllık cumhuriyetin hiçbir döneminde ülke bu kadar gerginleşmedi. Ben
size bir soru sorayım. Tabii, bu soruyu vicdan sahibi her milletvekilinin
düşünmesi gerekir ve olaya doğruca bakması gerekir. Zengin çocuklarının
içerisinde bir tane polis olan bulabilir misiniz ya da zengin çocuklarının
içinde bir tane asker bulabilir misiniz, askerliği meslek olarak edinen? Onlar
da fakir aile çocukları. Ama bu sabah gittiğimizde Kuğulu Park’ta gördüğümüz
manzara, bereket, belki İstanbul kadar değildi ama yine bir vahşete gebeydi.
Orada polis şefleriyle konuşarak aşırı bir şiddeti önledik, bekledik saatlerce.
Orada gördüğümüz manzara yürekler ürpertici. Gençler hiçbir şekilde şiddet
göstermiyor, hiçbir şekilde tepki göstermiyor. Ama orada geleceklerine sahip
çıkan, özgürlüklerine sahip çıkan, AKP’nin on bir yıllık iktidarında hakları
elinden alınmış, baskılanmış, sindirilmiş gençlerin yeniden filiz gibi fışkıran
düşüncelerinin zenginliğine tanıklık ettik. Yani bir ülke düşünün, başbakanı
gerçekten ülkeyi geriyor, âdeta provokatörlük yapıyor,
âdeta kışkırtıyor. Ve oradaki polis şefleri vatandaşın Kuğulu Park’a giremediği
gerekçesiyle gençleri oradan çıkaracaklarını söylüyorlar. Oysa vatandaş Kuğulu
Park’a o saatte gerçekten giremiyordu çünkü polis etrafı tam anlamıyla
kuşatmış, ne kimseyi çıkarıyor ne kimseyi içeriye alıyor idi.
Değerli arkadaşlar, bu gerginlikten, bu gerilimden Türkiye’ye
yarar gelmez ama Başbakana ve AKP’ye hiç yarar gelmez, aklınızı başınıza
toplayın. Birisinin Başbakana siyasetin tek kişilik bir iş değil kolektif bir
uğraş olduğunu, ülke yönetiminin, gerçekten demokrasi kültürü almış, demokrasiden
nasibini almış insanların elinde demokrasinin de, ülkenin de yüceleceğini
hatırlatması gerekir. Ülkeyi giderek geriyorsunuz, kan gölüne götürmeye
çalışıyorsunuz. Gerçekten Suriye’ye müdahale için neredeyse Başbakanın ve
Hükûmetin ağzından salyalar akıyordu yani bir an evvel girmek, ne olursa olsun
Suriye’ye müdahale etmek. E, şimdi de bakıyorum, ülkede, yüzde 50 yüzde 50
bölüp, halkı birbirine düşürmek için elinden geleni yapan bir başbakan
gördüğümde şöyle düşünüyorum… “Acaba AKP ve Başbakan on bir yıllık kirini kanla
mı temizleyecek?” diye düşünmeden kendimi alamıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar) Bu düşüncenin yaygınlaşması toplumu daha da kötü noktalara
getirecektir. Onun için herkesin aklını başına alması lazım.
İşçiler huzursuz, sendikaları etkisiz hâle getirdiniz. Memurlar
huzursuz, yandaş memurları ve yandaş sendikaları büyüttünüz, diğerlerini sağa
sola sürdünüz. İşsizler iş bulamıyor. Emeklilerin durumunu bu araştırma
önergesi ortaya koydu. Esnaf, pek çok yerde siftah yapamadığını, durumun iyi
olmadığını söylüyor, siz ülkeyi germekle meşgulsünüz. Gelin bu araştırma
önergesiyle, hiç olmazsa toplumda mağduriyeti had safhada olan bir toplum
kesiminin sorunlarının araştırılmasına katkı verin, oy verin ve sorunu bu Meclis
ele alsın.
Değerli arkadaşlar, ülke yönetmek gerçekten erdemlilik ister,
yüreklilik ister. Kabadayılıkla ülke yönetilmez. Yani bu kötü gidişe dur demek
için milletvekillerinin özgürce, Başbakan bile olsa Genel Başkanına
yanlışlarını söylemesi gerekir. AKP’li milletvekillerini göreve çağırıyorum;
hem Başbakanlarını uyarma görevi hem de emeklilerin sorunlarının araştırılması
için verilmiş önergeye katkı vermelerini bekliyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Ali Ercoşkun, Bolu Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi aleyhine söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, bu ülkenin kalkınması, gelişmesi, bugünlere kadar
gelmesi için çalışan, emek ortaya koyan tüm emekli vatandaşlarımıza
şükranlarımızı sunmak istiyorum. Çünkü bu ülke, bu millet eğer bugün bu
noktalara gelmişse, muhakkak emeklilerimizin katkıları, çalışmaları, emekleri
bu noktaya getirdi. Dolayısıyla bunu inkâr etmemiz mümkün değil.
AK PARTİ adına konuşan Şanlıurfa Milletvekilimiz Abdulkerim Gök 2002 yılı ile bugün arasındaki
farklılıkları, emeklilerin almış olduğu ücretlerdeki gelişimi ortaya koydu. Bu
“2002 öncesini inkâr ediyoruz.” demek değil ama muhakkak bir karşılaştırma
yapma adına bu rakamları vermemiz lazım ve şunu da söyledi: “Tabii ki yeterli
değil ama bu ülkenin, bu milletin hedefleri var; gelmek istediğimiz noktalar
var.” Dolayısıyla hep birlikte ulaşacağımız noktalarda elde ettiğimiz
kazanımları adaletli bir şekilde dağıttığımız takdirde emeklilerimiz de
muhakkak bu durumdan pay alacaktır.
Ama burada muhalefet partisini temsil eden konuşmacı ağabeyimizin
emeklilerin kanma, kandırılma yani bir bakıma iradelerinin ortadan kalktığını
ve bir şeylere kandıklarını ima etmesi de gerçekten hoş değil. Çünkü herkesin,
Türkiye Cumhuriyeti içerisindeki her vatandaşımızın bir iradesi var ve bu
iradeyi sandığa yansıtıyor ve tercihine de hepimizin saygı duyması lazım.
Kimseye kandırıldığını iddia etmek, en basitinden o vatandaşlarımıza
saygısızlık olur. Dolayısıyla bunu kabul etmek mümkün değil.
Diğer taraftan, sağlıkta verilen örnek de bence, herhâlde en kötü
örnektir çünkü on sene önce sağlıktaki kuyrukları, ilaç almak için milletin
birbirini yediğini hatırlarsak, e bugün geldiğimiz noktadaki gelişmeyi inkâr
etmek mümkün değil.
Dolayısıyla “Gerçekçi olmak lazım.” dedi İzzet Bey. Evet, gerçekçi olmak lazım ve bugünkü gerçeklere gözümüzü
kapatmamak, görmek lazım. Dolayısıyla belki emeklilikten, maaştan
bugünkü eylemlere geldi konu ama bu konuya uzun uzadıya cevap vermeye,
herhâlde, bu kadar gün sonra gerek yok ama şunu belirtmek lazım: “Bu ülkeyi
yönetmek erdemlilik ister, yüreklilik ister.” dedi İzzet Bey. Ben bu ülkenin
Başbakanına, Recep Tayyip Erdoğan’a erdemliliği için ve yürekliliği için
şükranlarımı sunuyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün
19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Başkanım, saydınız mı? Kabul
eden-etmeyen, saydınız mı?
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Başkanım, biz daha çoğuz. Kapıları
kapatın, içeri girmesinler, sayalım.
3.- CHP Grubunun, Aydın Milletvekili
Metin Lütfi Baydar ve arkadaşları tarafından Adalet ve Kalkınma Partisi
tarafından başlatılan Kanal İstanbul, üçüncü havalimanı ve üçüncü köprünün
yaratacağı doğa tahribatının gerçek boyutlarının araştırılması amacıyla 12/6/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 12
Haziran 2013 Çarşamba günkü birleşimde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
12/6/2013
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun, 12/6/2013 Çarşamba
günü (bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün
19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz
ederim.
Muharrem
İnce
Yalova
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Aydın Milletvekili Metin Lütfi
Baydar ve arkadaşları tarafından,
12/6/2013 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına "Adalet ve
Kalkınma Partisi tarafından başlatılan Kanal İstanbul, 3. Havalimanı ve 3.
Köprü'nün yaratacağı doğa tahribatının gerçek boyutlarının araştırılması"
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin (956 sıra no.lu), Genel
Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak,
12/6/2013 Çarşamba günlü birleşimde
sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen
Metin Lütfi Baydar, Aydın Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
METİN LÜTFİ BAYDAR (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisi olarak vermiş olduğumuz Meclis araştırma önergesi
hakkında söz almış bulunmaktayım.
Değerli milletvekilleri, Başbakanın hazırlattığı projelerin çevre
dengesini bozacağı yönünde birçok görüş ve rapor bulunmaktadır. Son olarak Gezi
Parkı’ndaki ağaçların sökülmesi protestolarıyla başlayan süreç tüm yurda
yayılmıştır. Başbakanın kışkırtıcı konuşmaları bu olayların üzerine âdeta
benzin dökmüştür. Başbakan tarafından olaylara katılanların “çapulcu, ayyaş ve marjinal” olarak tarif edilmesi, sanatçılara karşı nereden
geldiğini bilemediğimiz nefretini meydanlarda sürekli dile getirmesi, kendi
isteğine göre alışveriş merkezi, kışla ya da opera binasının yapılacağını
söylemesi, Atatürk Kültür Merkezinin tadilat hâlinde olduğu açıklandıktan sonra,
bir anda yıkılacağının açıklanması, o şehrin belediye başkanını takmaması gibi
olaylar bizim bu araştırma önergemizin verilme nedeni olmuştur.
Bir başbakan düşünün ki gönlünde başkanlık sisteminin yattığını
söyleyip aynı programda dakikalar içerisinde öyle bir şey söylemediğini iddia
edebilmiştir. Bir başbakan düşünün ki, “Camiye ayakkabılarıyla girdiler, içki
içtiler.” söylemini, doğru olmadığını bile bile, sırf halkı kışkırtmak için
meydanlarda dile getirebilmektedir. Ben “bile bile” diyorum çünkü Yeni Şafak
Yazarı Süleyman Gündüz’ün ifadesine göre Egemen Bağış konu hakkında detaylı
bilgiyi cami müezzininden almış, yüce Allah’ın evinde hiçbir zaman içki
içilmediği ve caminin polisin gaz bombalarından kaçanların, yaralananların
sığındığı bir hastaneye dönüştürüldüğü bilgisini birinci ağızdan dinlemiştir.
Ya Bağış bu konuda bilgiyi Başbakana vermedi ya da Başbakanın tehlikeli bir
planı var. Bu konuda yakında bir inkâr gelirse hiç şaşırmamak gerekir. Bir
başbakan düşünün ki Ankara’da önceden kendi belediyelerine hazırlattığı,
belediye çalışanlarının taşınması yöntemiyle yapılan habersiz mitinglerde
iktidarlarının ülke genelinde yüzde 76’nın hizmetkârı olduğunu söyleyebilmekte,
arkasında bulunan kurmaylarının eşi üzerinden müdahalesiyle 76 milyona dönüş yapabilmektedir.
Başbakanın bir söylediğini başka bir zaman inkâr etmesi tüm Türkiye için artık
bilindik bir gerçektir. Bir başbakan düşünün ki Wall Street’te 17 kişinin
öldüğünü iddia edebilmekte, Amerika Birleşik Devletleri Ankara
Büyükelçiliğinden anında gelen “Hiçbir polis müdahalesi ölümle
sonuçlanmamıştır.” açıklamasıyla açığa düşebilmektedir. Bir başbakan düşünün ki
Adana’da olaylar sırasında düşerek şehit olan polisimize bile “Göstericiler
tarafından öldürüldü.” diyerek vatandaşlarımızı tahrik edebilmektedir. Bir
başbakan düşünün ki halkın tepkisi üzerine kendisinin de “çapulcu” olduğunu
açıklayan bir bankanın genel müdürüne ayar verebilmekte. Bir başbakan düşünün
ki “faiz lobisi” diye bir şey keşfedip Borsa İstanbul’da yaşanan işlemlerin
geri alınmasını, teknik arızadan dolayı –nedense- açılmamasını insanların
gözünün önünden çekebilmektedir. Bir başbakan düşünün ki ümüğü sıkmayı kendisi
için bir görev sayabilmekte ve açıkça herkesi tehdit edebilmektedir.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Hocam, marjinal
gruplar molotof atıyorlar.
METİN LÜTFİ BAYDAR (Devamla) - Bir başbakan düşünün ki Taksim
eylemcileriyle görüşeceğini açıkladıktan sonra…
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Hocam, çiçek atmıyorlar, taş
atıyorlar.
METİN LÜTFİ BAYDAR (Devamla) – Taksim’e polis müdahalesi
yaptırabilmekte ve de bir tiyatro oyunu gibi küçük bir gruba 3 TOMA ile bir
ileri, iki geri şeklinde hareketlerle canlı yayın yaptırarak psikolojik savaşın
tekniklerini kullanabilmektedir. Bir başbakan düşünün ki ana muhalefet
partisini bir pislik olarak tanımlayabilmektedir. Başbakan, pislik görmek
istiyorsa, Pensilvanya’nın dahi Bülent Arınç’ı uyardığı gibi, uzaklara değil Adalet ve Kalkınma
Partisi Hükûmetindeki yolsuzluk iddialarına bakması yeterlidir. Ve böyle bir
başbakanın ortaya koymuş olduğu projeler ve bu projelerle ilgili olarak
anlattıklarının ne kadar doğru, ne kadar gerçek dışı olduğunu ortaya
koyabilmemiz yasama olarak bizim görevimizdir.
Değerli milletvekilleri, Taksim olaylarından sonra yaşanan
gelişmelerle birlikte bir kavram Adalet ve Kalkınma Partisi yetkilileri
tarafından sıkça kullanılmaya başlanmıştır: “Vandalizm.” Vandalizm kısaca,
başkasının ya da kamunun sahiplendiği, önemsediği ve değerli bulduğu bir
maddeye çeşitli yöntemlerle zarar verilmesidir. Her ne kadar AKP yöneticileri
tarafından meydanlarda hakkını arayanlar: “Vandal” olarak nitelendirilse de
asıl Vandalların kimler olduğunu yaşanılan birkaç örnekte görebilirsiniz.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Hocam, gençler ne atıyor?
Molotofkokteyli atmıyor mu? Çiçek mi atıyor Hocam? Taş mı atıyor Hocam? Kime
atıyor Hocam? Neye atıyor?
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bir kere de laf atmadan dinle.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Hocam, sen de mi konuşuyorsun böyle ya?
Hocam, sen de mi şiddetten yanasın?
METİN LÜTFİ BAYDAR (Devamla) – Bir heykele “ucube” diyerek
yıktıranlar, tarihî buluntulara çanak çömlek diyenler… Ki bu buluntular şu anda
dünya ve İstanbul tarihini değiştirmiştir.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Hocam, kolonya mı sürüyor üstüne, ne
yapıyor? Molotof atıyor Hocam, taş atıyor Hocam. Ya, fotoğraflar var, görmüyor
musunuz?
METİN LÜTFİ BAYDAR (Devamla) – İstanbul’un yerleşik hayatının
sekiz bin beş yüz yıl öncesine dayandığının ortaya çıkması ve 36 gemilik bir
filonun bulunması İstanbul ticaretinin önemini bir kez daha gözler önüne sermiştir.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Hocam, çiçek mi atıyor? Taş atıyor
Hocam.
METİN LÜTFİ BAYDAR (Devamla) – Tarihî ada siluetinin bozulmasına
göz yumanlar, Atatürk Orman Çiftliği’ne saray yaptıranlar, tükürük bezlerinden
gelen salgılarını heykellerin üzerinde denemek isteyenler, işte Vandallar
bunlardır. (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Kâğıt mı yakıyorlar Hocam? Otobüsü
yakıyor. Kimin malı Hocam? İstanbullunun malı.
METİN LÜTFİ BAYDAR (Devamla) – Halk karşı çıkmasına rağmen Topçu
Kışlası yapımındaki ısrar doğaya karşı olan Vandalizmin
tipik örneğidir.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – 4 tane otobüs yandı Hocam, iş
makinesi yandı Hocam.
METİN LÜTFİ BAYDAR (Devamla) – Yoksa, CNBC’nin iddia ettiği gibi Topçu Kışlası ve AVM ihalesi
için Başbakanın damadının çalıştığı Çalık Grubuna söz mü verilmiştir?
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Çiçek mi attı Hocam? Molotofkokteyli
atıyor Hocam molotofkokteyli. Taş atıyor Hocam, vatandaşı yakıyor Hocam.
METİN LÜTFİ BAYDAR (Devamla) – Değerli milletvekilleri, AKP
tarafından İstanbul’a yapılacak üçüncü havalimanı inşaatı için 2,5 milyar
metreküp hafriyat kullanılacağı açıklanmıştır.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Hocam, millet görüyor zaten.
METİN LÜTFİ BAYDAR (Devamla) – Atatürk Barajı’nın inşasında bile
80 milyon metreküp hafriyat kullanıldığı göz önünde bulundurulur ise, bunun 30
kat fazlası bir hafriyat kullanımının nereden temin edileceği, bu işin nasıl
yapılacağı ve ne kadar süreceği konusunda detaylı bir açıklamaya ihtiyaç
vardır.
Yine, üçüncü havalimanı inşaatı için, ilgili alanda 2 milyon 513
bin 341 ağaç olduğu, 657.958’inin mecburen kesileceği, 1 milyon 855 bin 391
ağacın ise taşınabileceği bilgilerine yer verilmişti. 1 milyonun üzerindeki
ağacın nasıl ve nereye taşınması düşünülmektedir? Başbakanın çok şey ifade
ettiği, 2 milyar 800 milyon ağaç dikildiği yönündeki söyleminin ne kadar
gerçeği yansıtıp yansıtmadığı kurulacak olan komisyonla saptanabilecek, atıp
tutmaların önüne geçilebilecektir. Bu kadar ağaç için İç Anadolu büyüklüğünde
bir alanın ormana dönüşmüş olması gerekirken böyle bir durumu aranızda
göreniniz var mıdır, bilemiyorum.
Başbakanın, yaptıklarını ve yapacaklarını abartarak dile
getirmesi, çaresizliğini ve ne heybede ne de torbada artık söylenecek gerçek
bir şey kalmadığını göstermektedir.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Allah Allah!
METİN LÜTFİ BAYDAR (Devamla) – Bu konular hakkında Hükûmetin
detaylı bir bilgi vermemesi nedeniyle, Meclis araştırmasının açılarak Hükûmetin
ve özellikle de Başbakanın söylemlerinin denetlenmesi önem taşımaktadır.
Meclisin yetkilerini kullanması yurttaşlarımıza söylenecek olan gerçek dışı beyanatların
önüne geçilmesini sağlayacaktır.
Değerli milletvekilleri, son olarak, Adalet ve Kalkınma Partili
milletvekili arkadaşlarımızdan bir ricam olacak.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Hocam, Koç Üniversitesi yapılırken
neredeydin?
METİN LÜTFİ BAYDAR (Devamla) - Başbakana bir sorun, Topçu
Kışlası’nın tekrar yapılma isteğinin altındaki yatan neden nedir? Nedir bu
ısrar?
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Koç Üniversitesi Zekeriyaköy’de
ne kesiyordu?
METİN LÜTFİ BAYDAR (Devamla) – Yetmiş yıl önce yıkılmış olan bir
kışlanın tekrar meydana çıkarılma isteği neden bu kadar önemlidir?
Haftalardır süren bu ısrar doları, avroyu, faizleri yükseltti,
yurttaşlarımızı huzursuzluğa itti. Değer miydi? Bütün ülkeyi, bütün dünyayı
karşınıza almaya değer miydi? Yoksa gerçekten, CNN International’da
Christiane Amanpour’un
söylediği gibi, şov bitti mi?
Hepinizi saygıyla selamlıyorum, sağ olun, var olun diyorum. (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bahçekapılı.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sayın Başkan, konuşmacı…
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Hocam, Koç Üniversitesi yapılırken,
ağaçlar kesilirken neredeydin?
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen Sayın Bahçekapılı’yı
dinliyoruz.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Koç Üniversitesi yapılırken…
BAŞKAN - Sayın Bak…
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sen şu kürsüye bir çıksana ya.
Oradan laf atacağına kürsüye çıksana.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Kaç sefer konuştun? Şu kürsüye…
BAŞKAN – Sayın Tanal, müsaade eder misiniz, Sayın Bahçekapılı’yı dinleyeceğiz efendim.
Buyurun Sayın Bahçekapılı.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sayın Başkan, konuşmacı
konuşmasının başından sonuna kadar Genel Başkanımıza hakaret etmiştir.
OKTAY VURAL (İzmir) – Ne dedi?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sataşmadan dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Bahçekapılı, iki dakika söz veriyorum sataşma
nedeniyle. Lütfen yeni sataşmaya mahal vermeyin.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Grup başkan vekili Hükûmeti temsil
edemez.
OKTAY VURAL (İzmir) – Ne dedi?
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, Hükûmeti temsilen grup başkan
vekili konuşamaz. Hükûmetin temsilcisi orada.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Niye konuşamasın?
BAŞKAN - Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı’nın, Aydın Milletvekili Metin Lütfi
Baydar’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında AK PARTİ Grup
Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Tanal, Tüzük’ü iyice okuyun.
BAŞKAN – Öğrenmiş olduk efendim, teşekkür ederim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Tüzük’ü siz
bilmiyorsunuz.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) – Sayın Tanal, Tüzük’ü
iyice okuyun, benim burada konuşmamın ne kadar yerinde olduğunu daha iyi
anlarsınız.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, ne dedi de hakaret etti, onu
söylemediniz.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; biraz önce konuşma yapan sayın milletvekilinin önergenin
konusu İstanbul’daki yatırımlar, üçüncü köprü, üçüncü havaalanı ve bu
yatırımların yapılırken yaratacağı doğa tahribatları olmasına rağmen kendisinin
-dikkat ettim- ilk altı dakikası Başbakana hakaret ederek geçti. Bir iki dakika
yatırımlarla ilgili doğa tahribatı olacağı iddialarına yer verdi. Dedikodulara
ve söylentilere dayanarak bunu söyledi. Bakın, Sayın Milletvekili, sevgili
arkadaşlarım; biz bu vaatlerle seçime girdik. Bunlar bizim seçim vaatlerimizdi
ve bu vaatlerimizle ilgili olarak da biz seçimden halkımızın teveccühünü
görerek iktidar olduk. Bunu bir kere anlayın, bunu bir kere bilin.
İkinci olarak, tabii ki sayın konuşmacı Vandalizmle
ilgili olarak bir ders verdi. Evet, dediğiniz gibidir Vandalizmin
sözlük tarifi ama bunun içine ambulans yakmak da girer, otobüsleri yakmak da,
kundaklamak da girer, her şeyi yakıp yıkmak da girer.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – İnsanları öldürmek de girer,
gözleri kör etmek de girer!
EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Polisleri öldürmek de girer ama
değil mi!
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – İnsandan bahsediyoruz, polisten
değil, insan! Polis de insan, oradakiler de insan.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) - Biz hiçbir şeyi dedikoduya ve
söylentiye göre iddia etmiyoruz ama cami konusunda söyledikleriniz tamamen
yalandır, gerçek dışıdır. Bakın İnternet’e görün, biz ne söylediysek odur,
İnternet’te olandır.
OKTAY VURAL (İzmir) – Adresi verir misiniz.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) - Son sözüm şudur yaptığınız
hakaretler konusunda: Başbakanla ilgili söylediği bir sözde durmadığını ifade
ettiniz. Vallaha, bu konuda ben Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu tek geçerim, üstüne de adam tanımam! Bir
yerde bir şey söyler, öbür yerde bunu değiştirir. Tek geçerim arkadaşlar!
Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sormayacağım Sayın İnce çünkü müsamere başladı!
Buyurun efendim, size de sataşma nedeniyle iki dakika söz
veriyorum.
2.- Yalova Milletvekili Muharrem
İnce’nin, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında CHP Grup Başkanına sataşması
nedeniyle konuşması
MUHARREM İNCE (Yalova) – Teşekkür ederim.
Sayın Bahçekapılı, “NATO’nun ne işi var Libya’da?” deyip iki gün
sonra NATO’ya asker göndereni ben tek geçerim!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Vallaha,
ben öyle bir sayarım ki iki dakika yetmez. İstersen sayayım.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Sabahtan “Ofer’le
görüşmedim.” deyip öğleden sonra görüştüğü ortaya çıkan Başbakanı tek geçerim!
“Bir Başbakan İki Erdoğan” diye İnternet’e, Facebook’a, Twitter’a
bakarsanız en fazla izlenen videoyu ben tek geçerim! Hatta hatta, dünya siyaset
tarihinde bir ilki ben tek geçerim. O ilk ne biliyor musunuz? Dünya siyaset
tarihindeki bir ilk şu: Kendi konuşmalarını bu ülkenin gençleri “Bir Başbakan
İki Erdoğan” diye bir video yaptırıp İnternet’te bunlar dolaşınca kendi
konuşmasına yasak getiren Başbakanı tek geçerim!
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Vallahi millet de on yıldır tek
geçiyor be! Sandıkta ne çıkıyor?
MUHARREM İNCE (Devamla) – Bakın, bu millete 1 Mayısta dediniz ki:
“Orada çukur var.”
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) - Millet on yıldır tek geçiyor.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Havayı kirletmekten başka bir işe
yaramıyorsun! Sadece karbondioksit çıkarıyorsun, havayı kirletiyorsun!
BAŞKAN – Sayın Bak, lütfen…
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Sataşma var, ben söz istiyorum.
On yıldır tek geçiyor, tek.
MUHARREM İNCE (Devamla) – 1 Mayısta “Çukurlar var, insanlar çukura
düşecek.” dediler. On beş gündür o çukura düşen bir tane insan var mı? Ama siz
on beş gündür diktatörlük, zorbalık, faşizm, yalan çukuruna düştünüz. Vatandaşa
pusu kurdunuz. PKK’lılara bile “Al silahını göm, çık git, görmeyeceğim sizi.”
dediniz, Taksim’deki insanlara o muameleyi bile çok gördünüz.
Ya arkadaşlar, bu ülkede Dolmabahçe’deki caminin imamı size şunu
gösterdi: Tayyip korkusu mu, Başbakan korkusu mu, Allah korkusu mu? Helal olsun
o imama ki Allah korkusu daha ağır bastı. (CHP sıralarından alkışlar) Sizden
dileğim, sizden isteğim, inşallah sizde de o Dolmabahçe’deki imamın düşündüğü
gibi Allah korkusu ağır bassın diyorum, yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sayın Başkan, sadece bir şey
söyleyeceğim. Sataşmadan söz istesem, takdir edip bana verirseniz, bana
vereceğiniz iki dakika içinde Sayın Kılıçdaroğlu’nun
dönüşlerini söyleyemem, sığdıramam. İki dakikaya sığdıramam. (CHP sıralarından
gürültüler)
MAHMUT TANAL (İstanbul) – En dönüşü yapan sizsiniz, siz!
Cumhuriyet Halk Partili değil miydiniz siz? Asıl dönüşü yapan sizsiniz!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Polemik yaratma konusunda da
Muharrem İnce’yi tek geçiyorum efendim!
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Biriniz konuşun, önce biriniz konuşun.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan…
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Niye gittin oraya?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sana ne!
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Niye gittin oraya?
(AK PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı laf atmalar, gürültüler)
BAŞKAN – Birleşime beş dakika ara veriyorum sayın milletvekilleri.
Kapanma Saati: 16.28
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.54
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Mustafa HAMARAT
(Ordu), Tanju ÖZCAN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
119’uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
(Devam)
3.- CHP Grubunun, Aydın
Milletvekili Metin Lütfi Baydar ve arkadaşları tarafından Adalet ve Kalkınma
Partisi tarafından başlatılan Kanal İstanbul, üçüncü havalimanı ve üçüncü
köprünün yaratacağı doğa tahribatının gerçek boyutlarının araştırılması amacıyla
12/6/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 12
Haziran 2013 Çarşamba günkü birleşimde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhinde söz
isteyen Özdal Üçer, Van Milletvekili. (BDP
sıralarından alkışlar)
ÖZDAL ÜÇER (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel
Kurulu selamlıyorum.
Aslında, aleyhte söz istemek Meclisin teknik çalışmasıyla ilgili
bir durum çünkü İstanbul’daki genel sorunlar, -köprü sorunu, Gezi Parkı sorunu-
konusunda gerçekten söylenmesi gereken çok şey vardı, çok şey söylendi ama
söylenmesi gereken çok şey daha var. Çünkü, bu ülkede
demokrasinin tesisi olmadan siz binlerce de köprü yapsanız, Boğaz’ın her
noktasına köprü yapsanız ama insanların gönül köprüsünü kuramazsanız hiçbir
şekilde başarılı olmamış olursunuz, ancak Japon firmalarına veyahut da
uluslararası firmalara para kazandırmış olursunuz. Doğayı değiştirmiş
olabilirsiniz ya da teknik olarak güzel bir köprü yapmış olabilirsiniz; onun
üzerinden ekonomik hesaplar yaparak, işte, ekonomiyi geliştireceğiniz
iddiasında bulunabilirsiniz ama ne olursa olsun, sizin 75 milyon nüfusu olan
ülkenizde insanların büyük bir çoğunluğu belki o köprünün parasını ödeyemediği
için o köprüden geçme şansını bulamayacaktır.
15 milyona yakın nüfusu olan İstanbul’da, hiç, İstanbul
köprüsünden geçemeyen çocukların olup olmadığını düşündünüz mü? İstanbul’da
yaşıyor olduğu hâlde hiç Boğaz’ı görmeyen insanlar var mı yok mu diye
düşündünüz mü? Var. İstanbul’da olduğu hâlde bir gün gidip İstanbul’un piknik
yerlerinde piknik yapamayan milyonlarca insan var ve Başbakan yirmi yıl önce
köprüye karşıydı, şimdi, köprüden yana ve bir hizmet atağı olarak dayatmaya
çalışıyor. Peki, yirmi yıl önce Başbakan neden karşıydı, bugün neden bunu bir
icraat, bir hizmet, bir lütuf gibi dayatmaya çalışıyor. Yani,
demek ki, çok samimi olmadığı bilinen bir gerçek.
Evet, Başbakanın para kazandırmak istediği ihale grupları var,
bunu herkes biliyor. Ama ben bunu burada her zaman dile getireceğim: Belli
başlı konular olduğunda bütün partileri işin içinde tutmak mümkün olmayabilir
ama genel olarak ya da bütün şahısları işin içinde tutmak mümkün olmayabilir
ama genel bir kanaat… Sözde, millî değerler; sözde, vatan millet Sakarya
değerlendirmeleriyle her zaman bir şekilde bize, partimize, grubumuza,
milletvekillerimize, belediye başkanlarımıza, özgürlük hareketinin kurumlarına
bir şekilde öyle bir çatılıyor ki… Yani, bu ülkede, bu ülkeyi çok seviyorsanız,
bu ülkenin sahillerini niye uluslararası şirketlerin yedi yıldızlı otel
firmalarına satıyorsunuz? Neden köprü geçiş ihalesini uluslararası şirketlere
veriyorsunuz? Bu ülkeye hizmet etmeyi düşünüyorsanız, köprüsü olmayan binlerce
köy var, çok küçük ihale bedelleriyle köylerin… O köprüye yatırım olarak
harcanacak kamu maliyeti Türkiye'deki bütün köylerin köprü sorununu halledecek
meblağdadır. Ama halka hizmet amacı olsaydı önce köylerin köprüsü yapılırdı,
sonra İstanbul'un üçüncü, dördüncü, beşinci… Binlerce de köprü yapsanız bu
halka hizmet etmiş olmazsınız.
“Ağaç diktik.” diyor Başbakan. Ee,
dikeceksiniz. Yani, bir Başbakan ağaç dikmiş, havaalanı yapılmış, reklamını bir
dille… Hizmet olarak anlatılır, denir ki: Ağaçlar dikildi, hizmet yapıldı,
havaalanı yapıldı. Ama insanların gözüne soka soka… Siz, bundan önce,
Hakkâri’de havaalanı olduğunu… Evet, düşünebiliyorduk biz Hakkâri’de. Yüz yıl
önce de biz Hakkâri’deki tekstilin durumunu biliyorduk. Hakkâri’de havaalanı
olmayışı Hakkârililerin eksiği miydi? Bu
devletin eksiğiydi, hükûmetin eksiğiydi. O zaman da Başbakanın zihniyetinde
olan insanlar başbakanlık yaptılar.
Başbakan kendini öyle değerlendiriyor ki, dünyada ondan öncesi
yok, ondan sonrası olmayacak! Her şeyi… Bir başbakan olarak ben bu devleti
yönetiyorum, adam gibi sorumluluklarım var, bunları yerine getirmek zorundayım
şeklinde değil, sanki babasının malını millete dağıtıyor, sanki babasının
sermayesini milletin hizmetine sunmuş! Öyle yok. Böyle bir üslup olmaz. Kimse
babasının malını dağıtmıyor, kimse babasının çiftliğini yönetmiyor.
“Ağaç diktik.” deniyor. Evet, 2 milyar 800 milyon ağaç dikilmiş
mi, dikilmemiş mi? Saymak lazım, denetlemek lazım. Onların dikimi esnasında ne
kadar ihale yapılmış, ne kadar usulsüzlük yapılmış, bilmek lazım ama bence
varsa 2 milyar 800 milyon, 1 ağaç daha eklemek lazım çünkü onu herkes görüyor,
herkes biliyor. O 1 ağaçtan hiç bahsetmiyor Başbakan, milletin ocağına diktiği
incir ağacından Başbakan hiç bahsetmiyor. Bu Hükûmet, milletin ocağına incir
ağacı dikmiştir. Yoksulluk artmış. Hangi rakamlarla konuşuyorsunuz? Borsa indi,
borsa çıktı değil, milyonları bulan açlık sınırında yaşayan insan var ve bunlar
size oy vermişler.
Erciş’in Zortul (Çatakdibi)
köyünde yüz binlerce ağaç kesiliyor. Neden? Bunu anlatayım size: TOKİ, AFAD
oradaki köylülere ev yapacak. Tamam, iki yıl geçti, 72 konut yapılacak.
Köylülere hibe verilmiyor, afet yardımı verilmiyor, kredi veriliyor. Ahırlar
yapılsın diye 15 bin lira kredi verilmiş. Tamam, borçlandırılmış. Köylüler
kendi arsalarında, kendi köyünde yeniden ev yapmak istiyorlar ama diyor ki:
“Ben size bu krediyi vereceğim, siz tapunuza şerh koyacaksınız, ipotek
ettireceksiniz.” Ee, tapu müstakil değil. Tapu
sorununu çözmeden, sen köylüye minnetle para veriyorsun, diyorsun ki, borçla
faiz yükünün altına alıyorsun köylüyü, onlara ev de yapmıyorsun. İşte,
programda bir hazine arsası belirlenecek, köy taşınacak, o köylüler mağdur
edilecek ama oraya da… Niye? Çünkü başkaları da orada özel mülkiyet hak
talebinde bulunuyor. Olabilir, vatandaşlar hazine malını kiralamak ya da satın
almak amacında olabilir ama bizim yaklaşımımız ne orayı işleten, kiralayan insanın
mağduriyetini ne de o köylülerin ev ihtiyacı… İki yıldır, deprem olmuş,
insanlar başını sokacak bir barınak arıyor ama devlet oyalıyor, borç para
veriyor ama onun için de tapu şerhi istiyor. Madem ki
memleket, madem ki hizmet, neden bu yolsuzluklar? Ayrıca, TOKİ’nin daha önce
Van’da yapmış olduğu MEMUR-SEN TOKİ’de hâlâ işçiler 15 trilyon borçlarını
alamamışlar. Müteahhit firmaya hak edişleri olmadan parası verilmiş,
trilyonlarca lira para vermiş, o müteahhit işçilerin
parasını yemiş, işçiler mağdur, yüzlerce aile TOKİ’ye devletin kurumuna
çalıştıkları için… O müteahhit kim, hangi
milletvekilinin ortağı? O müteahhit hangi
milletvekilinin kardeşinin sahibi olduğu şirketin ortağı ya da dükkânlarını
kime… Bunlar, hepsi konuşulacak şeyler ve maalesef işinize gelmeyecek şeyler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Bu ülkede sorunlar gerçekçi zeminde
tartışılmadı mı hiçbir mantıklı sonuca varılmaz. Bu ülkenin sorunlarını çözmek
için rakamlarla birbirini yarıştıran, rakamlarla birbirini ezen değil, bu
ülkede halkın faydasına olacak projelere imza atmak gerekiyor.
Teşekkürler. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Durmuş
Ali Torlak, İstanbul Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
D. ALİ TORLAK (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Kanal İstanbul, üçüncü havalimanı ve üçüncü köprünün yaratacağı doğa
tahribatının gerçek boyutlarının araştırılması hususunda Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, öncelikle kalben şunu söylemeliyim
ki kim ki bu millet için, bu devlet için iyi bir iş yapıyorsa, bu milletin
huzuru, mutluluğu ve sağlığı için iyi bir iş yapıyorsa, biz Milliyetçi Hareket
Partisi mensupları olarak onlara teşekkür ediyoruz, Allah onlardan razı olsun,
ancak gönlüm arzu ederdi ki Sayın Bakan ve yetkililer, Adalet ve Kalkınma
Partisi yetkilileri, zaman zaman bu konuşmaların içerisinde Marmaray’ın, İzmit
Körfez Geçiş Köprüsü’nün ve hızlı tren projelerinin Milliyetçi Hareket
Partisinin ortak olduğu dönemdeki Hükûmet döneminde bir başlangıcının olduğunu
keşke burada ifade edebilseydik, bunu dillendirebilseydik.
Marmaray’ın tüp geçit olarak kredisi bizim tarafımızdan bulunup
bunun başlangıcının bizim tarafımızdan başlandığını, yapıldığını keşke burada
söyleyebilseydik diyorum.
Değerli milletvekilleri, İstanbul’un kuzey bölgesinde yapılması
planlanan ve yıllık 150 milyon yolcu kapasiteli olması öngörülen, cumhuriyet
tarihinin en yüksek ihale bedeline sahip İstanbul bölgesi üçüncü havalimanı
projesi İstanbul için önemli bir proje olmakla beraber, birçok sorunu da
beraberinde getireceği görülmektedir. İstanbul’da yapılacak üçüncü
havalimanının proje alanı toplam 7.650 hektardır. Bu alanın 6.172 hektarı
orman, 1.180 hektarı madencilik ve diğer kullanım, 660 hektarı göl, 236 hektarı
mera, 60 hektarı kuru tarım, 2 hektarı fundalık alandır. Alanın önemli bir
kısmında Arnavutköy Kuzey Ormanları yer almaktadır. Aynı zamanda üçüncü köprü
ulaşım koridoru da bu ormanların içerisinden geçerek, orman alanını kuzey-güney
yönünde ikiye bölmektedir. Terkos-Haliç ekolojik koridoru da bu alanın içerisinden geçmektedir.
İçerisinde iğne yapraklı, geniş yapraklı ve karışık ağaçların da bulunduğu bu
ormanlar, İstanbul’a yerleşim karakterini veren kuzey rejiminin önemli bir
bileşenidir.
Alandaki toplam ağaç adedi 2 milyon 513 bin 34’tür. Kesilmesi
zaruri ağaç miktarının 657.950 adet olduğu tahmin edilmektedir. Alandaki 1
milyon 855 bin 395 ağaç ise taşınabilecek durumdadır. Faaliyet alanında
rastlanan ağaç türleri değişik türde çam ağaçları, meşe, gürgen, dişbudak,
ıhlamur, akçaağaç ve sedirdir.
Araç trafiğinin artması ve kentleşmenin bu bölgeye yönelmesinden
dolayı alanın mevcut kirlilik yükünün artacağı da iddia edilmektedir.
Proje sahası içerisinde maden işletmelerinin oluşturduğu 70 adet
göl, gölet ve gölcük bulunmaktadır. Proje inşaat aşamasında göl ve gölet
suları, kullanma ve sulama suyu olarak kullanılacaktır. Daha sonra hafriyat ve
dolgu malzemesi ile doldurulacaktır. Dolayısıyla, sulak alan vasfını yitirecek
olup bu alanlar ve yakınlarındaki sucul yaşam ve canlı yaşamın yok olacağı
muhakkaktır.
Proje alanı sınırı, batısında yer alan Terkos
Gölü sınırına 2,5 km uzaklıktadır. İstanbul’un içme suyu kaynağı olan Terkos Gölü’nden ve Istranca
derelerinden temin edilen sular, yapılması planlanan proje alanı sınırları
içerisinden geçen aktarma kanalları sayesinde İstanbul’un güneyine
aktarılmaktadır. Dolayısıyla, Terkos Gölü’nü ve Alibey Barajı’nı besleyen dereler tehlike altında
kalacaktır. Ayrıca, bölgede heyelan ve derelerin tahrip olma riski
bulunmaktadır. İstanbul’da şu anda Sabiha Gökçen’den yıllık 11 milyon, Atatürk
Havalimanı’ndan ise 30 milyon yolcu gelip geçmektedir. Üçüncü havalimanının
gündeme gelmesi için daha 14 milyon yolcu boşluğu var iken bu projenin gündeme
alınması anlaşılır bir durum değildir.
Değerli milletvekilleri, burada sadece insan-doğa dengesi değil,
ekosistemin de tahrip edilme tehlikesi bulunmaktadır. Ekosistemde meydana
gelebilecek tahribatın bu denli yüksek olacağı iddia edildiği hâlde bu projenin
bu alana yapılmasını anlamak mümkün değildir. İstanbul her an susuzluk
tehlikesiyle karşı karşıyayken barajları besleyen akarsuların kurutulması ve
tahrip edilmesi, doğa için geri dönüşü olmayan sonuçlar doğurabilecektir.
Yeşilden yoksun olduğunu söylediğimiz bir şehrin yeşil kalan alanlarını da daha
özenle korumamız gerekmektedir. Dolayısıyla, projenin yapımı aşamasında doğa
tahribatının en asgari düzeyde tutulması İstanbul’un değeri ve yaşam standardı
açısından önemli bir gerekliliktir.
Değerli milletvekilleri, İstanbul’a yapılacak üçüncü havalimanının
doğaya vereceği zararlar Çevre ve Şehircilik Bakanlığının web sitesinde
yayımlanan çevresel etki değerlendirme raporunda da yer almaktadır. Bu resmî
belgeye göre, üçüncü havalimanı projesi nedeniyle bölgedeki ağaçlar kesilecek,
orman ve doğal yaşam büyük ölçüde tahrip olacak, yapılaşma ve çevre kirliliği
artacaktır. Özetle, üçüncü havalimanı projesinin çevreye vereceği zararların
boyutu çok büyüktür. Bu zararlar üçüncü köprü ve Kanal İstanbul gibi projelerin
yapılmasıyla da katbekat artacaktır.
İstanbul’da yaşanan “büyüme ve kalkınma” dediğimiz bir süreç böyle
devam ederse, ortada yaşanabilir bir dünya ve yaşanabilir bir İstanbul maalesef
kalmayacaktır. Bu acımasız rekabet, bu hırs, bu tamah böyle devam ederse
çocuklarımıza bırakacağımız bir dünya, çocuklarımıza bırakabileceğimiz temiz
bir İstanbul var olmayacaktır.
Değerli milletvekilleri, diğer taraftan, İstanbul’a yapılacak
üçüncü köprü birçok tartışma ve fikir ayrılığını da beraberinde getirmiştir.
İstanbul’un fethinin 560’ıncı yıl dönümü olan 29 Mayıs günü üçüncü köprünün
temeli atılmıştır. Yeni köprünün yapılacak olması, öncelikle trafiğin yükünü
azaltacak ve yollarda israf olan zamandan da tasarruf sağlayacaktır.
İstanbul’da yaşayan vatandaşlarımız trafik çilesinden bir nebze de olsa nefes
almış olacaklardır. Bunun, İstanbul’da yaşayan her kesim için iyi bir proje
olduğu kanaatindeyim ancak üçüncü köprünün daha başlangıçta görüş ayrılıklarına
maruz kalması önemli bir sorundur. Sayın Genel Başkanımızın da dile getirdiği
gibi, birinci köprüye cumhuriyeti, ikinci köprüye Osmanlıyı sembolize eden
isimler verilmiştir. Üçüncü köprüye de Selçuklu İmparatorluğu’nun hatırasını
yaşatmak için “Sultan Alparslan” isminin verilmesi daha yerinde bir karar
olacaktır.
Değerli milletvekilleri, İstanbul kentinin ulaşım sorunlarını yeni
köprülerin çözeceği yanlış bir yaklaşımdır. Burada yapılması gereken,
İstanbul’da yaşayanların ortak çıkarlarını ve kamu yararını gözeten, doğal ve
tarihsel çevrenin korunduğu, halkın demokratik katılımını esas alan bir
planlamayı acilen hayata geçirmektir. Bizler, iktidarıyla muhalefetiyle,
İstanbul’u savunmaya, daha yaşanabilir kılmaya ve en önemlisi, çocuklarımıza,
torunlarımıza güzel bir şehir bırakmaya gönül vermeliyiz.
Değerli milletvekilleri, Kanal İstanbul Projesi gibi ekosistemi
önemli ölçüde etkileyecek projeler, sadece siyasi ve ekonomik mülahazalarla
yapılmamalıdır çünkü deprem riski yüksek şehirlerde deprem riskini artıracak
eylemlerden kaçınmak gerekmektedir. O nedenle, Kanal İstanbul Projesi’ni yapmak
yerine, İstanbul Boğazı’ndan geçiş güvenliğini artıracak önlemlere yönelinmelidir. Kısıtlı konumu ve aşırı tatlı su girdisi
nedeniyle, Karadeniz’de su düzeyi Marmara’ya nazaran 30 santim daha yüksektir.
Doğal olarak bu da İstanbul Boğazı’nda Karadeniz’den Marmara’ya doğru sürekli
bir akışı sağlamaktadır. Bu akış, yüzeye yakın şekilde gerçekleşmektedir çünkü
Karadeniz’in suyu az tuzlu ve dolayısıyla hafiftir ancak tuzlu ve ağır olan
Marmara suyu da alttan Karadeniz’e doğru ilerlemektedir. Bu iki yönlü akıntı
sistemi yaklaşık dokuz bin sene önce gelişmiş ve her iki tarafın denizi
arasında bugün var olan dengeyi kurmuştur. Şimdi, bu dengeyi bozmak üzereyiz.
Değerli dostlar, değerli milletvekilleri; ben, müsaade ederseniz,
size bir şey okumak istiyorum. Bu konuyla ilgili, üçüncü köprüyle ilgili, bir
sayın büyüğümüzün söylediğini ifade etmek istiyorum; bakın, ne diyor: “Üçüncü
köprü, İstanbul için cinayettir. Kuzey bölgemizde kalan yeşil alanların imara
açılarak katledilmesinden başka bir şey değildir. İnşallah, bu cinayet bitmeden
hükûmet değişir.” Bunu söyleyen, Türkiye Cumhuriyeti devleti Başbakanı,
Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan Bey’dir.
Şimdi, ben, müsaade ederseniz şunu da ilave etmek istiyorum. Sayın
Başbakanımız kişiliği itibarıyla, Karadenizli oluşu itibarıyla zaman zaman
sertlikleri ön plana çıkıyor ama bize büyüklerimizin öğrettiği bir şey var, o
da şudur: İnat bir murattır ama inat murat olmakla beraber inatla devlet
yönetilmez diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Erol
Kaya, İstanbul Milletvekili. (AK PARTİ sırlarından alkışlar)
EROL KAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisinin Meclis araştırması önergesi aleyhinde söz almış
bulunuyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, arkadaşlarımızın verdikleri önergede, Gezi
Parkı’nda yaşanan olayların ülkemizin çevre bilincinin ne kadar gelişmiş
olduğunun altını çizerek, buradan da yola çıkarak, üçüncü boğaz köprüsünün,
üçüncü havalimanının ve Kanal İstanbul’un yapılmaması gerektiğini işaret
etmektedirler.
Değerli arkadaşlar, 5 Haziran Dünya Çevre Günü’ydü, tam da çevre
gününün ortasında Taksim’deki olayları ve çevre bilincini tartışıyoruz. Bu çevre hassasiyetinin gelişmesi ve bu bilincin artması hakikaten
önemli bir olay.
Dünün Türkiye’sinde 17 bin faili meçhulü konuşuyorduk, dünün
Türkiye’sinde yakılan ormanları, dünün Türkiye’sinde insan haklarını, ekonomik
krizleri, işsizliği ve güvenliği konuşuyorduk, bugünün Türkiye’sindeyse çevre
konuşulmaktadır. Çevre, gelişen, zenginleşen, kalkınan ve büyüyen ülkelerin
konuştuğu bir konudur. Bu açıdan baktığımızda, ülkemiz adına geldiğimiz nokta
fevkalade sevindiricidir. Ancak, Gezi Parkı’nda 12 ağacın kesilmesi veya
taşınmasıyla ilgili süreç göstermiştir ki Türkiye’de çevre tartışılmamaktadır,
keşke çevreyi konuşabilseydik. Tartışılan konu, çevre hassasiyetinin istismarı
ve bunun üzerinden Hükûmeti yıpratma ve siyasi oy devşirme mücadelesidir.
On beş günlük tabloya baktığımızda, İstanbul’daki Gezi
Parkı’ndaki 12 ağaç bahane edilerek İstanbul’da 19 iş yeri, İstanbul dışındaki
illerimizde Ankara’da 68, İzmir’de 51, Adana’da 25, Eskişehir’de 10, Hatay’da
10 ve toplamda da Türkiye’de 200 iş yeri tahrip edilmiş, 314 araç yakılmış, 12
AK PARTİ ilçe binası müsadere edilmiş ya da yakılmış, 599 güvenlik görevlisi
ile 3.143 vatandaşımız yaralanmıştır. Her şeyden önemlisi
de Türkiye’de sosyal barışı zedeleyici bir yapı inşa edilmeye çalışılmıştır.
Bu fotoğraf, bir çevre hassasiyeti ve bilinci değil, tam tersine
çevre istismarının çok net bir göstergesidir. Keşke, ülkemizde demokratik
olgunluk içerisinde çevreyi tartışabilseydik. Keşke, ülkemizde gerek mevzuat
açısından gerek uygulama açısından çevrenin, toprağın, havanın, suyun
kirliliğini ve yapılan çalışmaları değerlendirebilsek ve Hükûmetin başarılarını
alkışlayabilseydik. AK PARTİ’nin çevreyle ilgili
gerek yaptığı ağaçlandırma çalışmaları gerekse çevreye olan baskının
azaltılmasıyla ilgili, atıklar, katı atıklar, atık sular ve geri dönüşümle
ilgili, kısaca çevreyle ilgili yaptıkları herkesin bildiği bir gerçektir. Kaldı
ki özellikle ormanları konuştuğumuz bugünde ağaçlandırma çalışmalarındaki
başarı hikâyesi, yirmi yıldır New York’ta yapılan Birleşmiş Milletler
Ormancılık Kongresi’nin Türkiye’de yapılmasına vesile olmuştur.
Değerli arkadaşlar, üçüncü boğaz köprüsü, üçüncü havalimanı, Kanal
İstanbul projeleri ile doğa tahribatı yapıldığı ve Türkiye’nin ağaçlandırma
çalışmaları sorgulanmak istenmektedir. Türkiye’de ağaçlandırma çalışmalarına
baktığımızda, 2 milyar 800 milyon ağaç dikildiğini, Türkiye’de orman yüz
ölçümünün 21 milyon hektardan 21,6 milyon hektara çıkarıldığını görmekteyiz.
2003-2012 yılları arasındaki on yıllık dönemde yapılan araştırma çalışmaları
-il il dikilen ağaç miktarı, ağaçlandırılan alan
rakamları- Orman Bakanımız Sayın Veysel Eroğlu tarafından tüm kamuoyuyla
paylaşılmıştı. Keşke “Nereye diktiniz?” sorusunu soran arkadaşlarımız “Niçin
Hakkâri’de, Tunceli’de, Ağrı’da bu kadar az ağaç diktiniz?” Çünkü onları saymak
mümkün; bilinen, az rakamları gördüğünü hep birlikte yaşadık. Bunları
sorgulayabilsek ve gidip onları da sayabilseydiniz ve “Niye daha fazla
dikmediniz?” diye sorgulayabilseydik. Öneriye konu edilen projelere
baktığımızda hepsinin dev ulaşım projeleri olmakta olduğunu görüyoruz. Bu
projeler, İstanbul’u ve Türkiye’yi ekonomik açıdan daha da iyi bir noktaya
taşıyacak ve yatırımcıların ülkemize gelişini hızlandıracak olan temel ulaşım
projeleridir. Bunlardan en önemlilerinden bir tanesi de üçüncü boğaz
köprüsüdür. Üçüncü boğaz köprüsünün gerekçesine baktığımızda, Asya’dan
Avrupa’ya ya da Avrupa’dan Asya’ya yani Almanya’dan, İtalya’dan, Avusturya’dan
yola çıkan tüm araçlar Asya’ya ulaşmak için 9.500 kilometre uzunluğundaki 8
ulaşım koridorundan yola çıkıp 2 noktadan İstanbul’da boğazlardan
geçmektedirler. 2 boğaz köprüsü bu noktası itibarıyla 250 bin araç
kapasitesiyle birlikte şu anda 600 bin aracın geçtiği bir noktadadır ve geçiş
süreci de kırk beş dakikayı aşmaktadır. Üçüncü boğaz köprüsü
yapıldığında köprü ve ulaşım akslarıyla birlikte İstanbul’daki şehir içi
trafiğin rahatlayacağını, araçların kesintisiz ve emniyetli bir şekilde
seyredeceğini, yük taşıyan araçların ve tırların ulaşım kısıtlamasının
kalkmasıyla ihracattaki ya da ithalattaki zaman maliyetinin düşeceğini hep
birlikte müşahede etmekteyiz ve özellikle de beklemelerle oluşan 3 milyarlık
yaklaşık yıllık bir maliyetin de ortadan kalkacağını görmekteyiz.
Değerli arkadaşlar, proje ihale aşamasına ve ön hazırlıklar
bakımından baktığımızda üçüncü boğaz köprüsü ve ulaşım aksları için 6 ana
güzergâhın belirlediğini, su ve orman kaynaklarının korunması, hava ve gürültü
kirliliği, tarihî yapılar ve sit alanları değerlendirildiğinde en uygun
güzergâh olarak tespit edildiğini, yine çevresel açıdan Belgrad Ormanları,
Fatih Ormanları, Polonezköy Millî Parkı gibi ormanlık
alanların korunmasının esas alındığını görmekteyiz.
Bir başka husus ise üçüncü havalimanıdır. Bu projeye baktığımızda,
her türlü etütlerin yapıldığını, ulaşım akslarının incelendiğini, ÇED raporunun
alındığını ve bu çalışmalar sonucunda da üçüncü havalimanının yerinin en uygun
yer olarak tespit edildiğini görmekteyiz. Alanın çok büyük bir bölümünün
geçmişte kazılmış maden ocakları olduğunu, topografyasının bozuk olduğunu görmekteyim; ki şimdi arkadaşlarımız getirdiler. Bu
kırmızıyla işaretli olan yer, aslında üçüncü havaalanının topografyasını
gösteriyor ve buradaki kazılmış olan taş ocaklarını göstermektedir. Bu
havaalanımızın yapılacağı yer… Son on yılda özellikle hava ulaşımında
Türkiye'nin geldiği noktaya baktığımızda, çok ciddi anlamda İstanbul’un yeni
bir havaalanına ihtiyacı olduğunu görmekteyiz.
İstanbul’dan dün Van’a gitmek için… Ben Tatvan’da askerlik yaptım,
Tatvan’a gitmek için yirmi saat otobüsle gidip yirmi saat gelirdik. E, bir gün
de işiniz varsa etti size üç gün demektir. Şimdi, sabahleyin İstanbul’dan Van’a
giden bir vatandaşımızın ister işiyle ilgili ister cenazesiyle ilgili ister bir
ziyaretle ilgili yola çıktığında akşama kadar işini halledip akşamleyin tekrar
İstanbul’a dönebildiğini görmekteyiz. Dolayısıyla, bu ulaşım aksı bize hem ucuz
hem de süratli bir hizmet sunmaktadır. Bu şartlar da Hakkâri Havaalanı’nın ne
kadar ihtiyaç olduğunu, Giresin ve Ordu’da yapılan, denizde inşa edilen
havaalanının lüks olmadığını, İstanbul’da inşa edilecek üçüncü havaalanının ne
kadar önemli bir ihtiyaç olduğunu ortaya koymaktadır. Kaldı ki 2003 yılında
Türkiye’de 13 milyon insan hava yolunu kullanırken bugün bu rakamın 130 milyonu
da aştığını görmekteyiz.
Değerli arkadaşlar, İstanbul’da üçüncü havaalanını konuşuyoruz.
İstanbul’un nüfusu 15 milyonu aşıyor. Moskova’da uluslararası 5 havaalanı söz
konusu ve 10 milyon nüfus var. 8 milyonluk Londra’da ise yine 5 tane
uluslararası havaalanı söz konusu. Böyle bir yapı içerisinde, İstanbul’da
Atatürk Havalimanı’na inmek için birçok uçağın slot
alamamasından dolayı havada dolaştığına da hep birlikte şahit olmaktayız.
Tartışma konularından bir başkası ise Kanal İstanbul’dur. Kanal
İstanbul’la ilgili düşüncelerimi ifade etmeden önce, boğaz geçiş fotoğrafını
sizlere sunmak istiyorum. Fotoğrafta şunu görmekteyiz: Son beş yılda boğazdan
geçen gemilerin sayısı azaldı ama yük olarak arttığını görmekteyiz. 2012
yılında İstanbul Boğazı’ndan ve boğazlarımızdan petrol taşıyan 18 bin tanker
başta olmak üzere, 282 milyon ton tehlikeli madde geçişi yapıldı. 1979 yılında
-İstanbullular hatırlar- İstanbul’da “Independenta”
diye bir gemi yirmi yedi gün yandı ve 43 insanın yanarak vefat ettiğine şahit
olduk. Dolayısıyla, İstanbul’daki geçişlerin ne kadar tehlikeli olduğunu hep
birlikte biliyoruz. Kanal İstanbul sadece yeni bir geçiş değil, Boğaz’ın
güzelliğinin korunması, çevre tahribatının ve deniz kirliliğinin önlenmesi
noktasında önemli bir husustur.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Yanlış, yanlış… Sayın Vekilim, yanlış
bilgi veriyorsunuz.
EROL KAYA (Devamla) - Montrö’yü gerekçe göstererek karşı çıkanlar,
İstanbul’un güzelliğini korumak için karşı çıkanlar şunu bilmelidir: Kazanan
kim olacaktır?
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Söylediğinizin hiçbiri bilimsel değil.
EROL KAYA (Devamla) - Kazanan İstanbul ve Boğazlar mı, kazanan
İstanbul halkı mı, kazanan Türkiye mi; yoksa bunu istismar edenler mi? Elbette
kazanan Türk milleti ve Türk insanı olacaktır.
Son söz olarak şunu ifade edeyim çevre hassasiyetiyle ilgili:
Haliç’i bilir misiniz? Ben bilmiyorum ama… Ben İstanbulluyum, Haliç’te 90’lı
yıllarda bizler burnumuzu tutarak gezerdik. Bugün,
İstanbul’un en güzel noktalarından birisi Haliç. İstanbul’da Haliç
temizlenirken oradaki çamurlar Alibeyköy’e aktarıldı ve Alibeyköy’de bir Tema
Park yapıldı. Ben size Haliç’in keyfini -Tema Park’ta da gezmenizi tavsiye
ederim- ve hassasiyetlerimizi ve İstanbul’da çevreyle ilgili ya da Türkiye’de
çevreyle ilgili yapılanları görmenizi tavsiye ederim.
Bu cepheden baktığımızda, ne üçüncü boğaz köprüsünün ne üçüncü
havaalanının ne de Kanal İstanbul’un bir lüks olmadığını, bu ülkenin büyümesi,
gelişmesi…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
EROL KAYA (Devamla) - …ve gençlerimize iyi bir gelecek bırakmak
için elzem olduğunu ifade ediyorum.
Tekrar, önergenin aleyhinde olduğumu ifade ediyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunacağım…
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MUHARREM İNCE (Yalova) – Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN - Yoklama talebi var.
Sayın İnce, Sayın Öğüt, Sayın Dibek, Sayın Yalçınkaya, Sayın
Tanal, Sayın Erdemir, Sayın Toprak, Sayın Baydar, Sayın Altay, Sayın Acar,
Sayın Tayan, Sayın Öztürk, Sayın Güven, Sayın Kurt, Sayın Aksünger,
Sayın Sapan, Sayın Ekinci, Sayın Çıray, Sayın Toptaş,
Sayın Eyidoğan.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın Dindar, Şırnak? Burada.
Sayın Elitaş? Burada.
Sayın Erol? Burada.
Evet, sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve
gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler”
kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı:
156)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları’nın
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı
ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S.
Sayısı: 287)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü sırada yer alan, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/759) (S. Sayısı: 453) (x)
BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
6/6/2013 tarihli 117’nci
Birleşimde madde 2’ye bağlı ek 154’üncü madde kabul edilmişti.
Şimdi 3’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
isteyen Nevzat Korkmaz, Isparta Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, öncelikle belirtmeliyim ki Milliyetçi
Hareket Partisi, 81 ilde üniversite kurulması ve yine bazı illerde özel vakıf
üniversiteleri kurulması hususuna hep olumlu yaklaşmış ve hep getirilen tasarı
ve tekliflere olumlu oy vermiştir. Nitekim, bu
tasarıda da kurulacak üniversiteler için kabul oyu verecektir iki nedenle. Bir,
gençlerimize yükseköğretimde yeni imkânlar sunarak onların hem eğitim
seviyelerini hem de yarınlarda topluma sunacağı katma değeri yükseltmek için
“evet” diyeceğiz. İkinci neden de şudur: Bakmayın şu anda faiz lobisinden
şikâyetine, on bir yıllık AKP Hükûmeti, ekonomi uygulamalarıyla üreten
ekonomiyi faiz ve rant ekonomisine çevirmiş ve böylece
illerdeki küçük sanayici, esnaf ve üreticiyi ezmiştir. İl ekonomileri
çökmüştür. İmalathaneler, dükkânlar kapanmakta, para sadece AVM’lere
akmaktadır. Sadece üniversiteler illerde yarattığı kendine özgü ekonomisiyle
esnafa, tüccara nefes aldırmaktadır. “Evet” dememizin ikinci gerekçesi de
budur.
Değerli milletvekilleri, Isparta’nın nüfusu 420 bindir. Isparta
ekonomisini çökerten AKP şimdi, yatıp kalkıp üniversitelerin geç kapanması için
dua etmektedir. Neden? Çünkü üniversiteler tatile girip öğrenci Isparta’yı terk
ettiği zaman piyasada yaprak kımıldamamaktadır. AKP milletvekillerinin beklemek
ve susmak dışında başka da yaptığı hiçbir şey, attığı müspet hiçbir adım
yoktur. 6 ilde üniversiteler açılırken yine seyretmektedir. Mahcubiyetlerinden
sussalar iyi olmaz mı? Hayır. Gazetelere de, Isparta’ya ikinci bir devlet
üniversitesi kurulması için verdiğim önergeyle ilgili olarak “Siyasi nezakete
uymayan bir hareket, edebimiz el vermez edepsizlik edene.” gibi, hakikaten, ne
milletvekili nezaketine ne de bir hemşehri hukukuna
uymayacak biçimde hakaretler yağdırılmaktadır.
(x) 453 S. Sayılı Basmayazı 30/5/2013 tarihli
113’üncü Birleşim Tutanağı’na eklidir.
Bu tasarı, Millî Eğitim Komisyonunda görüşülmüştür, tali olarak da
Plan Bütçeye sunulmuştur. Plan ve Bütçe Komisyonunun Başkan Yardımcısı da
Isparta Milletvekili Sayın Süreyya Sadi Bilgiç’tir. Bu tasarı, Plan ve Bütçe
Komisyonunda görüşülmeden Millî Eğitim Komisyonuna gönderilmiştir yani bu
tasarıyı görüşmeyi bile gündemine almamıştır.
Millî Eğitim Komisyonunda da Isparta Milletvekilimiz Sayın Ali
Haydar Öner vardır. Millî Eğitim Komisyonu üyesi olmadığım için bu kanunla
ilgili zaten orada değişiklik önergesi verme hakkımız da bulunmamaktadır. Bu
yüzden, Genel Kurulda ek madde olarak teklif vermek zorunda kaldık. Bu teklif,
gruplarla birlikte AKP Grubuna da, bastırılarak bir iki saat öncesinde
dağıtılmıştır yani teklifimizden Isparta milletvekillerinin haberdar olmamaları
mümkün değildir.
Hem bir şey yapmayacaksın hem de yapana hakaretler yağdıracaksın.
Bu hakarete cevap vermiyorum. Isparta halkı, sizi sandıkta bekliyor sayın AKP milletvekilleri, bu cevabı benim adıma onlar
verecek.
Değerli milletvekilleri, Isparta’ya “Şehr-i
Gül Üniversitesi” kurulması yönündeki teklifimiz, merkezi Isparta olmak üzere
büyük ilçelerde dört yıllık fakülte kurulmasını, diğer ilçelerimizde de meslek
yüksekokulları kurulmasını öngörüyordu. Isparta halkı, Süleyman Demirel Üniversitesinin
tüm altyapısını oluşturarak öğrencilerin okul, barınma ve sosyal imkânlarını
fazla fazla karşılamıştır. Şehrin altyapısı hazırdır
ve Isparta halkı bu yatırımı dört gözle beklemektedir. Açılan üniversitelerin,
birilerinin paşa gönlü öyle istediği için açıldığına dair ciddi söylentiler ve
kaygılar vardır. En vahimi de bu endişeleri giderecek, ortaya konmuş objektif kriterler, haklı gerekçeler bulunmamasıdır. Hükûmet nezdinde
sesi güçlü çıkan AKP milletvekillerinin şehri hemen listenin başına yazılmaktadır.
O zaman, bir Isparta milletvekili olarak soruyorum: Neden
Isparta’nın ikinci üniversite talebi bugüne kadar dikkate alınmamıştır?
Isparta’nın eksiği nedir? Her alanda olduğu gibi üniversite alanında da niye
Isparta’mız arka plana itilmiştir? Bu suallerin cevabını Isparta halkı acil
olarak AKP milletvekillerinden bekliyor.
Hatırlatmak isterim ki böyle bir tasarı önünde iken hiçbir şey
yapmayanların, kılını bile kıpırdatmayanların yarın Isparta halkına söyleyecek
sözleri de olmayacaktır diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Şimdi madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
isteyen Gürkut Acar, Antalya Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA GÜRKUT ACAR (Antalya) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 453 sıra sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu’nda
yeni vakıf üniversiteleri kurulması için değişiklik yapılmasını öngören tasarı
üzerine söz aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, yükseköğrenim ile ilgili bir şeyler söylemek
isterdim ama Türkiye’yi o hâle getirdiniz ki, öyle ağır bir tahribat yaptınız
ki yükseköğretimi, üniversiteleri konuşamayacağız bugün.
Aslında üniversitelerdeki eş dost kadrolaşmasını, cemaatçi,
tarikatçı kadrolaşmayı, suskunlaştırılan üniversiteleri, medrese taleplerini,
zincir marketler gibi yandaş vakıflara kurdurulan vakıf üniversitelerini
ayrıntısıyla konuşmak gerekiyor ama buna fırsat yok çünkü Türkiye, neredeyse,
bir yangın yerine dönüştü, dönüştürüldü. Burada en büyük sorumlu, “Yüzde 50’yi
zor tutuyorum.” diye vatandaşları tahrik ve tehdit eden Başbakandır.
Değerli arkadaşlarım, Başbakan Yardımcısı Arınç, iki ileri bir
geri yaparak diyor ki: “Bu eylemler meşrudur. Polis müdahalesi yanlıştır.”
Peki, bu yanlışla ilgili ne yaptınız, bugüne kadar ne yaptınız? Yurttaşların
gözlerine, kafalarına bu gaz bombaları nasıl isabet etti değerli arkadaşlarım?
Bunlar hakkında ne yapıldı, hangi işlemler yapıldı? Hiçbir şey yapılmadı.
Bu eylemlerin altında, bir tasfiye memuru gibi, Türkiye
Cumhuriyeti’ni tasfiye etme çabalarınız vardır değerli arkadaşlar. Cumhuriyet
kurumlarını ters yüz ettiniz, bütün kurumlardan Türkiye’yi, Türkiye
Cumhuriyeti’ni, Atatürk’ü, “TC” harflerini silmeye çalışıyorsunuz. Türkiye’de
hukuk devleti tasfiye edildi, kuvvetler ayrılığı ilkesi tasfiye edildi. Artık
Türkiye’de mahkeme kararları Sayın Başbakanın iki dudağının arasında, onun
kararıyla yırtılıp atılıyor. Başbakan, Taksim’le ilgili mahkeme kararlarını da
yok sayıyor değerli arkadaşlar. “Mahkeme kararını uygulayacağım.” deseydi
olaylar bu hâle gelmeyecekti. “AKM’yi de yıkacağım, cami de yapacağım.” diyerek
dindar vatandaşları tahrik ediyor. Bu, ateşe benzin dökmekten farksızdır. Bu
mahkemeler neden var? Mahkemeler sadece işinize geldiği gibi karar verdiği
zaman mı olacak? İşte, isyan bunadır değerli arkadaşlar.
Laiklik ilkesi AKP eliyle tasfiye edilmiştir Türkiye
Cumhuriyeti’nden. “Dindar gençlik yetiştireceğiz.” söylemiyle, eğitimin 4+4+4
hâlinde parçalanması laikliğin tasfiyesidir. Başbakan, alkol yasağının
gerekçesi olarak “İnancın gereğidir.” derse orada laiklikten söz edilemez. Laik
bir ülkede yasalara dinî gerekçeler yazılamaz. Tepki, isyan bunadır.
Hukukun işlemediği, mahkeme kararlarının Başbakan tarafından yok
sayıldığı, laikliğin olmadığı yerde demokrasi olur mu? Değerli arkadaşlar, bu,
olsa olsa ancak gazete manşetlerinde olur. Ne tesadüftür ki 9 gazetenin manşeti
aynı: “Demokrasi isteyene canım feda.” Peki, nasıl olacak bu demokrasi?
Gazetelerin haber yazamadığı, televizyonların penguen belgeseli yayınladığı bir
ortamda demokrasi olur mu? Meclis TV’nin yayınlarının kesildiği bir ortamda
demokrasi olur mu? “Ümüğünü sıkarız.” demokrasi dili midir değerli
arkadaşlarım? Başbakan bağırıyor: “Eylem yapan benim gençliğim olamaz. Bira
içen benim gençliğim olamaz. Parkta şöyle oturan benim gençliğim olamaz.” Nasıl
olacak? Dindar ve kindar olacak? Ne içecek? Ayran içecek. Ayrandan başka bir
şey içenleri ne yapacağız? Ümüğünü mü sıkacağız? Sonra, “Demokrasi isteyene
canım feda olsun.” diyeceksin. İnsanların ne yapacağına, ne içeceğine, nasıl
oturacağına sen mi karar vereceksin? İtiraz edenlere “Ümüğünü sıkarız.”
diyeceksin, sonra, demokrasi isteyene canın feda olacak. Böyle şey olur mu? Kaç
kadeh içileceğine, kime ayyaş, kime alkolik deneceğine Sayın Başbakan karar
veremez, vermez, vermemelidir. İşte, isyan bunadır değerli arkadaşlarım.
Değerli arkadaşlarım, “Tükürürüm böyle sanatın içine.”, “ucube”
söylemlerinin sonucu olarak şimdi Devlet Tiyatroları, Devlet Opera ve Balesi
Genel Müdürlüğü, sanat ve sanatçılar, AKP’nin tasfiye operasyonunun hedefine
konulmuştur. Şimdi, sanat ve sanatçılar da tasfiye edilecektir, sıra onlara
gelmiştir. Siz her şeyi altüst edip Türkiye Cumhuriyeti’ni tasfiye ederken
halkın bunu sadece seyredeceğini sandınız ama yanıldınız. Bu tablo, bu
yanılgının, halkı, yurttaşları, gençleri küçük gören anlayışınızın sonucudur ve
isyan bunadır.
Başbakan diyor ki: “Biz bu ülkeyi şöyle kalkındırdık, yollar
yaptık, binalar yaptık, uçak sayısını artırdık.” Peki, sen bu ülke için savaş meydanlarında
canını ortaya koymuş, bizzat savaşmış, senin Başbakan olma yolunu açan, çağdaş,
aydınlık Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuş insanlar hakkında neler söyledin? Her
fırsatta, bu ülkenin kurucusu, büyük Atatürk’e, neredeyse sıfırı tüketmiş bir
ülkeyi çağdaş, yaşanabilir bir ülke hâline getirenlere hakaretler yağdırırsan
karşılaşılan tablo budur.
Değerli arkadaşlarım, tasfiye memuru gibi davranılmamalıdır. “İki
ayyaş” diyerek bu ülkenin değerlerini incitirseniz alacağınız karşılık budur,
tepki, isyan bunadır değerli arkadaşlarım. Türkiye’nin, Türkiye Cumhuriyeti’nin
temel değerlerine, insanların yaşamlarına, dünya görüşlerine, hukuk devletine,
laiklik ilkesine saygı gösterin. AKP’li değerli dostlarım, sayın
milletvekilleri, demokrasinin gereği budur, tek çıkış yolu budur,
yurttaşlardan, gençlerden özür dileyin.
Bakınız, 10’a yakın yurttaşımızın gözü çıktı, 18 yaşında, 17
yaşında insanlar artık bir gözleri kör olarak bu hayata devam edecekler. Bunun
sebebi kimdir? Bunun sebebi, Hükûmetin ta kendisidir, Sayın Başbakanın buradaki
sert tutumudur.
Değerli arkadaşlarım, bakınız, Türkiye Cumhuriyeti’ni bugün
yöneten AKP çekirdek kadrosunun üç tane temel özelliği var. Bu çekirdek
kadronun etrafında AKP’nin ona oy veren sade yurttaşlarımız var. Çekirdek
kadronun temel özellikleri şunlardır: Birincisi, bu çekirdek kadro sonuna kadar
Mustafa Kemal Atatürk düşmanıdır.
İHSAN ŞENER (Ordu) - Ne alakası var, ne alakası var! Böyle
sorumsuz bir cümle olur mu ya!
GÜRKUT ACAR (Devamla) – İkincisi, bu çekirdek kadro sonuna kadar
laiklik düşmanıdır. Üçüncüsü de bu çekirdek kadro sonuna kadar Türkiye
Cumhuriyeti’nin düşmanıdır, devletin düşmanıdır.
EMRULLAH İŞLER (Ankara) - Siz de sonuna kadar halkın düşmanısınız.
GÜRKUT ACAR (Devamla) – Ve bu çekirdek kadro Türkiye’yi yönettikçe
bu huzursuzluklar devam edecektir.
İHSAN ŞENER (Ordu) – Hep siz iyi yapıyorsunuz!
GÜRKUT ACAR (Devamla) – Evet, biz iyisini yapıyoruz, biz doğruyu
söylüyoruz, biz yalan söylemiyoruz…
EMRULLAH İŞLER (Ankara) - Her şeyiniz yalan!
GÜRKUT ACAR (Devamla) – …ama maalesef, Türkiye’de cumhuriyet
kurulduğundan beri yalanın bu kadar siyasi sermaye olarak kullanıldığı bir
dönem gelip geçmedi.
AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul) - En büyük Atatürk düşmanı sizsiniz!
GÜRKUT ACAR (Devamla) – Onun için, burada Mustafa Kemal’i yok
etmeye çalışan, Türkiye Cumhuriyeti’ni tasfiyeye çalışan AKP yönetimine,
kadrolarına, çekirdek kadrosuna karşı bu Gezi Parkı’ndaki isyan bir derstir.
Buraya bir bakın, niye böyle oluyor? Niye sadece orada, Gezi Parkı’nda değil,
İstanbul’da ağaçları kesilen insanlar değil, ayrıca Türkiye’nin her yerinde
insanlar niye ayağa kalkıyor? Bunu düşünmeniz gerekmez mi? Neden böyle
davranıyorsunuz?
Değerli arkadaşlarım, bakınız, böyle bir ihtimal akla
geliyor, Sayın Başbakan bu sertlik yanlısı tutumunu şunun için sürdürüyor diye
düşünüyorum çünkü Sayın Başbakan bu sertlikle, etrafta bulunan Mustafa
Kemal’le, Atatürk’le, Türkiye Cumhuriyeti’yle hiçbir hesaplaşması olmayan o
insanları bloklaştırmak için seçimlere giderken bunu bir taktik olarak
kullanıyor ama bilin ki bu, çıkmaz bir yoldur ve bu yolda giderseniz eğer,
Türkiye Cumhuriyeti’ni çok büyük karışıklıklara sokarsınız. İçinizden söyleyenler de var, iç savaşa mı götürmek istiyorsunuz
Türkiye’yi, yoksa dış savaşa mı sokmak istiyorsunuz anlamadık ama Türk halkı, ulusumuz,
arkadaşlarımız, oradaki gencecik insanlar buna fırsat vermeyeceklerdir.
Hepinize içten saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
İHSAN ŞENER (Ordu) – Terbiyesiz adam!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Konuşmacı, AK PARTİ, AK PARTİ çekirdek
kadrolarının millet düşmanı, Atatürk
düşmanı olduğuyla ilgili bir ithamda bulundu, izin verirseniz cevap vermek
istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Elitaş, iki dakika süre
veriyorum sataşma nedeniyle. Lütfen yeni bir sataşmaya mahal vermeyelim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
3.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Antalya Milletvekili Gürkut
Acar’ın görüşülen kanun tasarısının 3’üncü maddesi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşma sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisini Atatürk kurdu ama Cumhuriyet Halk
Partisinin 1946 yılı seçimlerinden sonra gelen seçimlerden bu tarafa iktidara
gelmesi mümkün olmadı. Asıl Atatürk düşmanlığının, Atatürk’ün mirasına ihanet
edenlerin kim olduğu ortada. Siz o partiyi baraj altında bırakacaksınız,
Atatürk’ün kurduğu bir partiyi tabanda süründüreceksiniz, arkasından
geleceksiniz Atatürk’ün kurduğu partiyle ilgili, AK PARTİ’ye
ithamda, iftirada bulunacaksınız, diyeceksiniz ki: “Siz Atatürk düşmanısınız.”
Bırakın Allah aşkına. Bu millet sizi 1950 yılından bu tarafa iktidara
getirmiyorsa, Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ni yüceltip muasır
medeniyetler seviyesine getiren AK PARTİ’yi
alkışlamanız gerekirken, burada bizi Atatürk düşmanlığıyla itham etmek size hiç
yakışmıyor.
EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Çaresizlikten, başka bir şey değil.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Çaresizlikten, sayın milletvekilimin
söylediği gibi, çaresizlikten Atatürk’e sığınıyorsunuz…
GÜRKUT ACAR (Antalya) – Meydanlara bakın meydanlara!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – İki “Biz Atatürk’ün kurduğu partiyiz,
böyle böyle Atatürk’ü silmeye kalkıyor.” diyorsunuz
ama Atatürk’ün kurduğu cumhuriyeti muasır medeniyet seviyesine ulaştırmak AK
PARTİ iktidarına nasip olmuştur, size olmamıştır. (AK PARTİ sıralarından
”Bravo” sesleri, alkışlar)
Siz millete ihanet ediyorsunuz, millet sizi sevmiyor. Niye
sevmiyor? Çünkü Atatürk’ün ilkelerinden ayrıldığınızdan dolayı, sadece
laiklikle, sadece farkı farklı meselelerle ve Atatürk’ten sonra sadece iktidara
darbelerle gelmenizden dolayı bu millet size itibar etmiyor, sürekli sandıkta
arkaya bırakıyor. Şunu söylüyorum: Gezi Parkı’nda da sizi sevmiyorlar,
kovuyorlar, Sayın Genel Başkanınız açıkladı, şu süreçte siz ana muhalefet
partisi bile olamayacaksınız, ona da dikkat edin.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından ”Bravo”
sesleri, alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın İnce.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Elitaş,
millete ihanet ettiğimizi söyledi. İzin verirseniz…
BAŞKAN – Buyurun Sayın İnce, yine size de sataşmadan iki dakika
süre veriyorum.
Lütfen, ben söylemekten usandım artık, yeni sataşmaya mahal
vermeyelim. (CHP sıralarından alkışlar)
4.- Yalova Milletvekili Muharrem
İnce’nin, Kayseri Milleltvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MUHARREM İNCE (Yalova) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Elitaş, siyasi partiler zaman
zaman baraja takılırlar; MHP de takıldı, biz de takıldık, ANAVATAN da takıldı,
Doğru Yol da takıldı. Yani her baraja takılan, partisine ihanet ediyorsa siz de
ANAP İl Başkanıydınız, siz de ANAP’a mı ihanet ettiniz? (CHP sıralarından
alkışlar) Bu, doğru bir yaklaşım değil.
Bir başkası: Bakın, Cumhuriyet Halk Partisi, ilkelerin partisidir.
1954’te “Millet Partisi kapatılmasın.” dediği zaman CHP’ye “şeriatçı”
demişlerdir, 1972’de “Deniz Gezmişler asılmasın.” dediklerinde “komünist”
demişlerdir. Bugün Silivri’de “İnsanlar oraya tıkılmasın. Haksızlık
yapıyorsunuz. Adaleti uygulamıyorsunuz.” dediğimizde de bize “darbeci”
diyorsunuz, bize “faşist” diyorsunuz, bize “Ergenekoncu”
diyorsunuz.
EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Nesiniz o zaman?
MUHARREM İNCE (Devamla) – Yani, 1961’de Demokrat Parti
milletvekillerine seçim yasağı geldiğinde Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri
çıkıp, burada, bu seçim yasağını eleştirmiştir. O günlerde de, “asker karşıtı”
diye Cumhuriyet Halk Partisini suçlamışlardır.
Cumhuriyet Halk Partisi dünyanın en eski on partisinden birisidir.
Cumhuriyet Halk Partisi, üzerine damga pulu vurularak beş yıldızlı otellerin
lobi salonlarında kurulmuş bir parti değildir. (CHP sıralarından alkışlar)
Yani, 4 Eylüle baktığınızda, Sivas Kongresi’ne, Erzurum Kongresi’ne
baktığınızda, orada “Vatanın ve milletin bağımsızlığı tehlikededir, İstanbul
Hükûmeti görevini yapamamaktadır, milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve
kararlılığı kurtaracaktır…” Bu felsefenin üzerine kurulmuştur. Ne yazık ki
1919’daki durumla bugün Türkiye'nin geldiği nokta aynıdır. 2013’teki gördüğümüz
nokta da budur. Cumhuriyet Halk Partisi…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Onun için mi darbecileri
destekliyorsun?
MUHARREM İNCE (Devamla) – Siz, hele bir baraja takılın da, orada
bir kişi kalacak mı? O zaman göreceğim ben sizi, o zaman göreceğim. Bir parti
düşünün ki baraja takılmasına rağmen, yine dimdik ayağa kalkmıştır,
dimdik!
İHSAN ŞENER (Ordu) – Çok beklemeniz lazım, çok!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)– Ayşe Nur Hanım kalır ama,
Ayşe Nur Hanım kalır!
MUHARREM İNCE (Devamla) – Takılın baraja da ondan sonra göreceğim
ben sizin hâlinizi.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
3.- Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Milli
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/759) (S. Sayısı: 453)
(Devam)
BAŞKAN – Madde üzerinde, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına
söz isteyen İdris Baluken, Bingöl Milletvekili.
BDP GRUBU ADINA İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa
tasarısı üzerinde grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu yasa tasarısının maddeleri üzerine
daha önce de burada görüşlerimizi dile getirmiştik. Biz daha
çok, üniversitelerin de resmî ideolojinin bir aygıtı hâline gelmesine, devletin
tekçi zihniyetinin üniversitelerde de yaşatılmak istenmesini büyük bir sorun
olarak görmüştük ve bu zihniyetle yüzleşmeden Türkiye'de ne üniversitelerin
demokratik, özerk bilimsel yapısını inşa etmenin mümkün olduğunu ne de güncel
olarak üniversitelerde yaşanan sorunları çözmenin mümkün olduğunu burada
belirtmiştik.
Şimdi, AK PARTİ Hükûmeti, özellikle kendi politikalarının
merkezinde hep darbeci zihniyetle bir yüzleşmeyi esas alarak siyaset
yürüttüğünü söylüyor. Seçim meydanlarına gittiğinde, halka siyaset yapmak için
gittiğinde hep kullanmış olduğu temel argüman “Biz, Türkiye'deki bir zihniyeti değiştiriyoruz,
darbelerin yaratmış olduğu bir travmayı düzeltiyoruz.” şeklinde formüle ediyor.
Ancak, üniversitelerin bugün yaşamış olduğu sorunlara, sıkıntılara baktığınız
zaman ve bugün hâlâ üniversitelerin tepesinde bir giyotin şeklinde duran YÖK
kurumuna baktığınız zaman bu söylemin ne kadar gerçekçi olduğunu ne kadar sahte
olduğunu eminim ki rahatlıkla değerlendirebilirsiniz. Neredeyse pek çok
konuşmacı… AK PARTİ’nin yine pek çok programında,
seçim bildirgelerinde YÖK’ün kaldırılacağıyla ilgili sözler vardı ama bugün
baktığımızda YÖK kurumu yerli yerinde duruyor. 12 Eylül uygulamalarının sizin
iktidarınıza yarayan bütün kurumları yerli yerinde duruyor, Millî Güvenlik
Kurulu aynı şekilde duruyor. Yasal düzenlemelere baktığınız zaman, Seçim
Kanunu, Siyasi Partiler Kanunu 12 Eylül faşizminin, darbe zihniyetinin bütün
yasakçı unsurlarını taşıyacak şekilde, maalesef, aynı şekilde şu anda
yürürlükte durmakta.
Değerli milletvekilleri, özellikle bu tekçi, devletçi anlayışın
üniversitelerde yarattığı en büyük sorun, sıkıntı, muhalif olan öğrencilere
yönelik sistemik birtakım baskıların geliştirilmesiyle ilgilidir. Neredeyse, AK
PARTİ Hükûmeti döneminde, geçmiş bütün hükûmetlerden daha fazla, Kürt
öğrencilere yönelik, muhalif öğrencilere yönelik bilinçli, sistemli, içerisinde
polislerin de olduğu linç girişimleri, linç saldırıları yapılmaktadır.
Her konuyla ilgili buraya gelen AK PARTİ’li
hatipler çeşitli istatistikler veriyorlar. Biz çok merak ediyoruz, bu üniversitedeki
tekçi anlayışın dayatmış olduğu linç kültürüyle ilgili elinizde bir istatistik
var mı? Sadece bu yıl içerisinde kaç üniversitede öğrenciler Kürt olduğu için,
solcu olduğu için, muhalif olduğu için linç girişimine tabi tutuldular,
soruşturma süreçleri ne oldu? Bununla ilgili hiç merak edip bir istatistik
tuttunuz mu? Sadece kendi iktidarınızı ilgilendiren, “kendisine demokrat” olan
anlayışı sürdürmeye çalışan bir iktidarın gerçek anlamda halkı temsil
etmediğini, gerçek anlamda sorunları çözme noktasında yetersiz olduğunu
vurgulamak istiyoruz. Çünkü oradaki Kürt öğrenciler, muhalif öğrencilerle
ilgili sorumluluk da, onların yaşam hakkından eğitim hakkına kadar bütün
sorumluluğu, halk, koruyasınız diye sizin partinize böyle bir yetki vermiştir.
Bakın, sadece son bir ay içerisinde olan birkaç hadiseden
bahsedeyim: Erzurum Üniversitesinde Kürt öğrenciler defalarca birtakım ırkçı
güruhlar tarafından bilinçli bir şekilde, içerisinde sivil polislerin de
tespitli olduğu organizasyonlar içerisinde saldırıya uğradılar. Bu öğrencilerin
çoğu sınav döneminde sınavlara giremedi, pek çoğu hayati tehlike geçirecek
şekilde ağır yaralanmalara maruz kaldı. Ne sorumlular hakkında ne de bu
organizasyonun içindeki polisler hakkında tek bir soruşturma süreci dahi açılmamıştır
ve Erzurum’da saldırıya uğrayan 50’ye yakın öğrenci gözaltına alınmış, bu
saldırıya uğrayan öğrencilerden 10’u ise tutuklanarak cezaevine gönderilmiştir.
Aynı şekilde Gümüşhane Üniversitesinde yine sınav dönemlerinde bu ağır baskıyı
hisseden öğrencilerin yaşadıklarıyla karşı karşıyayız. Burdur Üniversitesinde
aynı hadise yaşanıyor.
Bugün, demin öğrenci arkadaşlar bizi aradılar, Afyonkarahisar’da
yine aynı şekilde iki haftadır, bilinçli bir şekilde Kürt öğrencilere yönelik
ağır bir saldırı yapılıyor ve bugün elinde satırlarla, bıçaklarla öğrencilere
saldıran gruplar polis koruması altında işlerini görüyorlar. Ne üniversite
yönetiminden bir tepki var ne oradaki idari ve mülki amirlerden bir tepki var
ne bu kamu görevlileri ya da bu saldırıyı yapanlar hakkında tek bir soruşturma
var. Her zaman olduğu gibi şu anda, Afyon’da da 50 Kürt öğrenci tek tek
belediye otobüslerinden kimliklerine bakılarak gözaltına alındılar. Yani
Afyon’da öğrenciyseniz, Afyon’da kimliğinizde Bingöl yazıyorsa, Muş yazıyorsa,
Urfa yazıyorsa bugün gözaltına alınmanız için bu yeterli bir sebeptir. Ancak
saldırıyı yapanlardan hiçbir tane gözaltı yok.
Ben Afyon Valisiyle de durumu konuştum, ne hikmetse, bir türlü bu
ırkçı saldırıyı düzenleyenler ya da bu organizasyonun içerisinde yer alan
polislerin tespitiyle ilgili yetersizliği kendisi de söylüyor. Böyle bir
yaklaşıma seyirci kalan, böyle bir yaklaşımı teşvik eden iktidardan da
üniversiteden de herhangi bir sorunu çözme anlayışı çıkmaz.
Dolayısıyla üniversitelerde bu tekçi zihniyeti bir kere ortadan
kaldırmanız gerekiyor. Eskiden “Kürt yoktu” şimdi “Kürt var” diyorsunuz,
Kürt’ün varlığını kabul ediyorsunuz ama bu sefer Kürt’ün yaşam hakkı tehdit
altında, Kürt’ün eğitim hakkı tehdit altında, muhalif olanın yaşam hakkı,
eğitim hakkı tehdit altında. Böyle bir uygulamayı, bu şekilde yürüyen bir
süreci en başta Hükûmet olarak sizin kabul etmemeniz gerekiyordu. Ancak AK PARTİ Hükûmeti de on
yıllık pratiği içerisinde tıpkı diğer hükûmetler gibi bir hastalığa yakalandı;
devleti kutsayan, bireye karşı kutsal devlet anlayışını dayatan bir anlayış,
maalesef bu Hükûmet için de tehlikeli bir hastalık şeklinde giderek artarak
bugünlere kadar geldi.
Bakın, bu Gezi direnişlerinde de aynı şeyi görüyoruz: “Dış
mihrak-iç mihrak”, “Ben kelle vermem.”, “Polisim gereğini yaptı.” Bakın, bu
cümleleri, şimdi, sizin iddianız olduğu için “Biz zihniyeti değiştirdik. Darbe
zihniyetiyle yönetilen bir ülkede dönüşümü sağlıyoruz.” dediğiniz için bunları
söylüyoruz. Bu söylemlerin tamamını, burada Tansu Çiller olsaydı aynı şeyleri
söyleyecekti. Mehmet Ağar dönemine gidin, toplumsal olaylarda, klasik, devleti
koruyan, devletçi refleksin cümleleri aynıdır. Siz de bu devletçi refleksin
hastalığına yakalandınız.
Tek bir vatandaşın hayatını kaybetmesi, sizin için her şeyden daha
önemli bir sorun olarak algılanması gerekirken siz, oradaki gençleri gazla,
copla, tazyikli suyla dağıttık, devletin kudretini, gücünü gösterdik anlayışı
içerisindesiniz. Bu yaklaşımdan demokrasi çıkmaz, bu yaklaşımdan özgürlükler
çıkmaz. Darbe zihniyetiyle yüzleşmek, bir dönüşümü sağlamak bu anlayıştan
çıkmaz, onu açıkça ifade edelim.
Bakın, konuştuğumuz saatlerde, Ethem Sarısülük
adındaki bir genç, tam bir haftayı aşkın bir süredir Numune Hastanesinde yaşam
savaşı veriyor, beyin ölümü gerçekleşmiş, mekanik ventilatöre
bağlı. İnternet'te ismini yazın, “Ethem Sarısülük
vurulma anı” diye yazın, o görüntüleri bir izleyin. Hangi vicdan o görüntüleri
kabul ederse biz ona söyleyecek herhangi bir söz bulmayız. Bir metre öteden
hedef alarak vuran, kaçan ve görüntülerde de açıkça belli olan bir polis memuru
hakkında hâlâ tek bir soruşturma bile açılmış değil. Böyle bir anlayış olur mu?
Bir üniversite öğrencisini öldüreceksiniz, elinizi kolunuzu sallaya sallaya
gideceksiniz, tek bir soruşturma açılmayacak. Nedir? “Devleti korumuş!” İnsan
öldürmekte, gençleri öldürmekte devleti koruyan bir anlayış olur mu?
BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) – Polisler de ölüyor.
İDRİS BALUKEN (Devamla) – Polisler de ölmesin. Bunu kim söylüyor?
3 vatandaşın yaşamını yitirmesi... Bakın, ölüm durumunda hukuk
düşer; ölümün kimliği, hukuku olmaz. Polisin ölümü de...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla) - ...aynı düzeyde bizi üzer, öğrencilerin,
vatandaşların ölümü de aynı şekilde bizi üzer.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Onu da söyle.
İDRİS BALUKEN (Devamla) – Ama ölüme karşı, ölümlere karşı
duyarlılık gösterirken, devletin yapması gerekenleri gösterirken devletçi
refleksten kurtulmak gerekir. Bunu söylemeye çalışıyoruz.
Umarım ki üniversitelerdeki bu tekçi, devletçi anlayışı bir an
önce çözersiniz. Bütün sorunların kökeninde onu görüyoruz. Bu konuda Millî
Eğitim Bakanına da önemli görevler düştüğünü tekrar belirterek Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Başkan, burada, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin bir meseleyi doğru algılaması ve doğru algılatması gerekir. Sayın
konuşmacının, bazı suçlularla ilgili, suç niteliğinden daha farklı bir şekilde,
belli bir etnik gruba mensubiyetinden dolayı tutuklandığı noktasında iddiaları
var. Orada Sayın Bakan oturuyor, Bingöl Milletvekilidir ve Zaza’dır. Burada,
Kabinede Kürt bakanlar vardır. “Ben Kürt’üm.” diyen bakan çıkmıştır daha
geçenlerde. Dolayısıyla hiç kimse Kürt olduğu için bir soruşturmaya
uğramamaktadır ama suçlunun Kürt’ü, Laz’ı, Çerkez’i, Abaza’sı olmaz. Kanun
karşısında suçluysa herkes suçludur. Etnik meselesinden dolayı suç aramak, suç
isnat ederek bir etnik grubu esas alıp kışkırtmak milletvekilliğine yakışmaz,
Türkiye milletvekilliğine yakışmaz. Dolayısıyla arkadaşlarımızın bu konuşmalara
dikkat etmelerini rica ediyorum. Devlet bizim devletimizdir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Buyurun Sayın Baluken.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Hükûmet açıklama yapsın, Kürt olduğu için
mi tutuklanmış veya başka bir şey için mi?
BAŞKAN – Sayın Uzunırmak, konuştunuz,
tamam.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Bu konuyla ilgili benim de tabii
tutanaklara geçsin diye bir açıklama yapmam gerekiyor.
Biz tabii ki Türkiye milletvekiliyiz ve 76 milyon vatandaşın her
bir sorununu o kürsüden dile getirmekle yükümlüyüz. Üniversitede Kürt
öğrencilerin yaşamış olduğu baskılar, karşılaşmış oldukları saldırılar uzun
süredir bu ülkenin gündeminde ve Kürt olduğu için, solcu olduğu için, muhalif
olduğu için ayrımcı, ötekileştirici bir anlayışla…
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Muhalif olan herkes tutuklanıyor, herkes
soruşturuluyor.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) - … bu
öğrencilerin yaşam hakkına yönelik, eğitim hakkına yönelik sistemli
saldırıların olduğunu defalarca dile getirdik…
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Hükûmet açıklama yapsın bu konuda.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) - …şu anda da dile getiriyoruz. Bu konuyla
ilgili tespitlerimizi burada tabii ki dile getireceğiz. Bunu yaparken bir etnik
ayrımcılık yapmıyoruz. Eğer başka bir etnik kökenden dolayı üniversitelerde bu
şekilde ayrımcılığa uğrayan halkımız, vatandaşımız, öğrenciler söz konusu
olursa onu da tabii ki gelir kürsüden paylaşırız.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Etnik grubundan dolayı değil, suçundan
dolayı soruşturuluyor.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Bunun için Erzurum örneğini verdim,
Gümüşhane örneğini verdim, Afyonkarahisar örneğini verdim. Malatya’da Malatya
mahkemesinin…
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Soruşturulan ülkücüler de var, etnik
kökeninden dolayı değil.
OKTAY VURAL (İzmir) – Ülkücülere de yönelik bir sürü baskılar var
ya.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) - …verdiği kararları defalarca buraya
getirdik. Bu konuyla ilgili herhangi bir etnik ayrımcı…
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Soruşturulan solcular da var, etnik
gruptan dolayı değil.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) - …yaklaşım içerisinde olmadığımızı
belirtmek istiyorum.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – AKP’li arkadaşlarımız da açıklama
yapsınlar bu konuda.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Bu üniversite öğrencilerinin tamamı yasal
haklarını kullandıkları için bu ayrımcılığa uğruyorlar. Basın açıklaması
yaptıkları için, demokratik tepki gösterdikleri için, parasız eğitim, ana dilde
eğitim istedikleri için bu ayrımcılığa maruz kalıyorlar. Bu taleplerinin
hiçbirinin de suç olduğuna biz inanmıyoruz.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Buyurun Sayın Bakan.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- Millî Eğitim Bakanı Nabi
Avcı’nın, Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in
görüşülen kanun tasarısının 3’üncü maddesi üzerinde BDP Grubu adına yaptığı
konuşma sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Sayın Başkan, Sayın Baluken’in Afyon’la ilgili konuşması üzerine Afyon
Valisiyle şimdi görüştüm. Zaten Sayın Baluken de
görüşmüş kendisiyle de.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Ama bana verdiği bilgiler doğru değil
Sayın Bakanım. Siz konuşun, ben size söyleyeyim.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Şimdi, ben tabii,
devletin valisinin verdiği bilgiler üzerinden Meclisimizi bilgilendirmek
durumundayım.
Bana Afyon Valimizin verdiği bilgiye göre, Afyon’da daha önce iki
grup öğrenci arasında bir
çatışma çıkmış. Bu birinci çatışmada doğu kökenli -Valinin
ifadesiyle söylüyorum- öğrencilere saldırdığı görülen veya iddia edilen
kişilerin, 5 kişinin -daha kalabalık sayıda olabilirler ama- MOBESE
kameralarından kimliği tespit edilmiş ve bunlar mahkemeye sevk edilmiş, şu anda
mahkeme sürecinde. Fakat, bugün, bu kavganın bir
devamı olarak zannediyorum -Vali Bey’in de yorumu öyle- bu kavganın bir tür
rövanşı gibi, başka bir grup -yine doğu kökenli bir grup- öğrencinin de bu sefer
karşı gruba ellerinde birtakım kesici şeylerle saldırdıklarını söylüyor.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Doğru bir bilgi değil bu.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) - Bunların da, 6 kişinin
kimliklerinin, eşkâllerinin belirlendiğini ve takibat yapıldığını söylüyor.
Şimdi, burada ben, tabii, olayın ayrıntılarını şu anda tam
olarak bilmiyorum ama her ilde -Eskişehir örneğinden hareket edersek- dışarıdan
gelen -bu Diyarbakır da olabilir- Edirne de olabilir, oradaki, Eskişehir’in
diyelim yerli çocuklarıyla mahalle kavgası, efendim, hemşehri
uyuşmazlığı, bazen bir kız meselesinden bir tartışma çıkıyor, hemen işin
etrafına birtakım ideolojik veya etnik örgüler kuruluyor. Onun için bizim de, doğrusu, bu tür olayları değerlendirirken çok
fazla kategorize etmemeye gayret etmemizde fayda var ama işin içinde böyle bir
ayrımcılık ve bundan kaynaklanan bir şiddet varsa onun zaten takip altında
olduğunu söylüyorlar.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Konu anlaşıldı Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Bu konuyla ilgili Sayın Bakanımız bir
açıklama yaptı ama Genel Kurul bilgilensin diye ben de birkaç şey söylemek
istiyorum.
BAŞKAN – Bilgilendi zaten Sayın Baluken.
Sayın Bakan da sizin konuştuklarınıza dair…
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Şimdi, Sayın Valiyle ben de görüştüm.
Sayın Valinin bize aktardığı bilgilerle öğrencilerin aktardığı bilgiler
arasında çok büyük çelişkiler var.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Öğrenciye mi inanacaksın, Valiye mi
inanacaksın?
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Bakın, Sayın Vali bu saldırıların ırkçı, şovenist, çözüm sürecini sabote etmek isteyen bazı çevreler
tarafından yapıldığını söylüyor zaten. Sayın Valinin bize vermiş olduğu
bilgilere göre… “Bugünkü hadiselerde 6 öğrenci gözaltına alındı.” diyor. Ancak
biz öğrencilerle, şu anda da, beş dakika önce telefonla görüştük, gözaltındaki
öğrenci sayısı 50 ve tamamı, bahsettiğim gibi, belediye otobüslerinden
kimliklerine bakılarak gözaltına alındılar.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Gözaltı değil.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Dolayısıyla bu şekilde bilgi vermek doğru
değil. Diğer gruptan herhangi bir gözaltı var mı diye sordum, diğer gruptan
herhangi bir gözaltı olmadığını söylüyor. Öğrenciler de hâlâ o saldıran grubun
da üniversite kampüsü içerisinde olduğunu söylüyor. Dolayısıyla, bu kadar
çelişkili açıklamalar olunca, biz de, tabii ki, Hükûmeti duyarlı kılmak için,
Sayın Bakanın durumu araştırması için buradan bilgilendirme yapmak zorundayız.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
3.- Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/759) (S. Sayısı: 453)
(Devam)
BAŞKAN - Madde üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz isteyen Recep
Özel, Isparta Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA RECEP ÖZEL (Isparta) – Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Görüşülmekte olan
kanun tasarısı hakkında AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Biraz önce burada Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz alan
Nevzat Korkmaz Beyefendi –herhâlde burada yok, sırada göremiyorum- konuşmasını
yaptı, gitti. Her zaman yaptıkları gibi, bir yere bir fitneyi sokup sonra
ortadan kayboluyorlar.
OKTAY VURAL (İzmir) – Bekle, bekle, geliyor.
RECEP ÖZEL (Devamla) – Biraz önce yapmış olduğu konuşmada, geçen
hafta vermiş olduğu… Burada kanun görüşmeleri esnasında çalakalem el yazısıyla
yazmış olduğu, Isparta’da Şehr-i Gül Üniversitesi
kurulmasıyla ilgili önergeyi Meclis kürsüsüne sunmuş, okunurken haberimiz oldu.
Bir madde ihdasının nasıl işleme alınacağını, nasıl olacağını elbette ki iyi
bilir. Bizim de daha önceden haberimiz olsa, bunun bir altyapısı yapılabilir,
olabilir ama burada, orada hemen çalakalem yazdığı “Önergemize destek
vermediler.” diye… Kusura bakmasın, biz kimsenin vagonuna binmeyiz. Biz vagon
değiliz yani. Biz AK PARTİ olarak, milletvekilleri olarak lokomotifiz; kimsenin
vagonu da olmayız.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Piston zayıf…
RECEP ÖZEL (Devamla) – Şimdi, bize daha önce demiş olsaydı, bundan
bahsetmiş olsaydı olabilirdi.
Bunu bırakıyorum. Nezaket dışındaki olan uygulaması… Isparta
basınına gitmiş, Facebook sayfasına ya da basına “Hiç kıllarını
kıpırdatmıyorlar, önergemize destek vermediler.” diye, hiç siyasi nezakete
uymayan –burada onun açıklamasını sizlere okumayacağım- hiç siyasi edeple
uzaktan yakından alakası olmayan bir beyanatı… Sırf, orada, kamuoyunda
birbirimizin itibarını zedelemek anlamında birtakım gayretler içerisine
giriyor. Ben bunu şık bulmadığımı basın açıklamamda belirttim.
Bir diğeri de “Şimdi Isparta’da bir şey yapılmıyor.” diye… Bakın, 2002 yılında Isparta’da Süleyman
Demirel Üniversitesinin öğrenci sayısı 35 bindi. İçinden Burdur Mehmet Akif
Ersoy Üniversitesi çıkmış olmasına rağmen şu anda öğrenci sayımız 60 bin ve
bütün ilçelerin tamamında da meslek yüksekokulu kurulmuş, o Nevzat Korkmaz’ın
ilçesine de bizim dönemimizde dört yıllık yüksekokul açılmıştır. Kendisi,
tabii, bunlar da Isparta’da dikili bir ağacı olmayan… Bu sataşmasını biz
anlayışla karşılayabiliriz.
OKTAY VURAL (İzmir) – Yahu Nevzat Korkmaz oralı diye bir de
cezalandıracak mıydınız? Orada AKP’ye oy veren yok mu yani? Mantığa bak yahu!
RECEP ÖZEL (Devamla) –
Elbette ki ben, siyasi nezakete, üsluba dikkat edilmesi gerektiğini…
Kamuoyunu ve sizleri de bununla meşgul ettiğimiz için Ispartalılardan da özür
diliyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Bak, ben tarafsız bir gözle söyleyeyim;
bence Nevzat’a sataşma, zararlı çıkarsın.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…
BAŞKAN - Buyurun Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) – Isparta’yla ilgili, bir üniversite
kurulmasıyla ilgili bir ek madde konulmasına ilişkin önerge sizin tarafınızdan
okundu. Tabii, Komisyona üyelerin çağrılması lazımdı ama Isparta Milletvekili
telefonla konuşmak suretiyle hiç ilgi bile göstermedi. Aslında bu lakayıtlık bile Isparta için gerçekten üzülecek bir konu.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Sayın Başkan, ben dedim ki: “Haber
etseydiniz Komisyonu hazır ederdik.” Ayrıca, Isparta’ya ikinci bir vakıf
üniversitesi kurulmasına dair çalışma var.
OKTAY VURAL (İzmir) – Gönül isterdi ki Isparta Milletvekili bu
konuda duyarlılık gösterip de kendi Komisyon üyeleri varsa buraya çağırsaydı,
bunu bile yapmadı. Isparta’ya bile hayrı olmamış yani.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Şimdi, madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Aykan Erdemir, Bursa
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
AYKAN ERDEMİR (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce Meclisimizi ve televizyon ve bilgisayar ekranları başında bizleri izleyen
yüce milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Toplumumuzun yarısı 30 yaşından genç. Bu ülkenin en değerli
kaynağı gençlerimiz; yalnızca biyolojik yaşı genç olanlar değil elbette, genç
düşünenlerimiz. Türkiye'nin orta gelir tuzağından çıkışı için tek şansımız
gençler, Türkiye'nin sürdürülebilir büyümesi için de tek şansımız gençler,
Türkiye'nin otoriter rejimden özgürlükçü demokrasiye geçişi için de tek
şansımız gençler ama en önemlisi, Türkiye’de sürdürülebilir toplumsal barış
için en büyük şansımız gençler.
Şüphesiz ki gençler en büyük kaynağımız. Eminim
ki bunda hepimiz hemfikiriz fakat gençlerin en değerli kaynağımız olduğunu
bilmek yetmiyor; gençlerimize eğitim olanakları da sunmak gerekiyor,
gençlerimize fırsat eşitliği de sunmak gerekiyor, tek bir gencimiz geride
kalmasın diye sosyal politikalar geliştirmek gerekiyor ama hepsinden önemlisi,
gençlere çoğulcu, demokratik değerler sunmak zorundayız; nefrete, kine, ön
yargıya, peşin hükme geçit vermemek zorundayız. Gençlerimiz birbirini
ayırmasın, birbirini ötekileştirmesin, birbirini örselemesin, gençlerimiz
birbirine Sayın Başbakanın gözüyle bakmasın, gençlerimiz birbirine düşman
gözüyle bakmasın. Elbette ki gençlere yalnızca bu eğitim olanaklarını sunmak,
bu eğitim kurumlarını sunmak, üniversiteleri sunmak yetmiyor; gençlerimizin
kendilerini gerçekleştirebilecekleri olanakları, hak ve özgürlükleri de sunmak
zorundayız. Bu hakkı, bu özgürlükleri tanımak zorundayız.
Değerli milletvekilleri, değerli milletimiz; gelin, gençleri
vurmayalım, kırmayalım, biber gazı sıkmayalım, tazyikli su sıkmayalım,
coplamayalım, plastik mermi sıkmayalım, gençlerimizi kör etmeyelim,
gençlerimizin kemiklerini kırmayalım, gençlerimize işkence yapmayalım,
gençlerimize hakaret etmeyelim, gençlerimize cinsel tacizde bulunmayalım, en
önemlisi, gençlerimizi öldürmeyelim, zindanlara tıkmayalım, hayatlarının
baharında onları karanlığa hapsetmeyelim ve gençlerimizi eğer yaşatacaksak,
bırakalım, onlar da siyasi olarak kendilerini gerçekleştirebilsinler, hak ve
özgürlüklerini kullanabilsinler. Yalnızca seçme ve
seçilme yaşını düşürmek yetmez. Benim gönlümden seçme yaşı 16, seçilme yaşı 18
geçiyor. Gelin, Mecliste grubu bulunan dört parti bir araya gelelim,
gençlerimiz için daha düşük seçme ve seçilme yaşında anlaşalım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – İmzalayın hadi, imzalayın bakalım,
hadi.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Biz hazırız.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Bir de kreş yapalım Meclisin yanına.
AYKAN ERDEMİR (Devamla) - Gelin, ulusal gençlik konseyi olmayan tek
ülke utancını taşımaktan kurtulalım. Gelin, ulusal gençlik konseyi isteyen
gençlerimize, Bakanlığa bağlı kapıkulu gençlik konseyi önerme utancından
kendimizi kurtaralım. Gelin, değerli milletvekilleri, gençlerin siyasete
katılımını önemseyelim. Onların düşünce, ifade ve toplantı özgürlüğüne saygı
gösterelim. Ancak ve ancak gençlerimiz bu yolla, hak ve özgürlüklerini, ödev ve
sorumluluklarını deneyerek, yanılarak, daha iyisini yaparak, kısacası,
yaşayarak öğrenebilirler. Evet, yaşayarak öğrenebilirler. Bırakın gençler
yaşasın efendiler, gençlere kıymayın. Gençlere kıymayın. Gençlere kıyıyorsunuz;
İstanbul’da Gezi Parkı’nda, Taksim’de, Ankara’da Kuğulu Park’ta, İzmir’de
gençlere kıyıyorsunuz. Gençlere kıymayın, geleceğimize kıymayın, Türkiye’ye
kıymayın. Siyasi ikbaliniz ve istikbaliniz için gençlere bu bedeli ödetmeyin.
Hiçbir kariyer gençlerin hayatına değmez.
Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkanım, az önce ismimi
vererek Sayın Recep Özel bazı hakaretlerde bulundu.
BAŞKAN – Nede bulundu?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Hakarette bulundu.
BAŞKAN – Ne diye hakaret etti?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Yani işte “MHP’nin vagonuna
binmeyiz, MHP…”
MUHARREM İNCE (Yalova) – Recep, ben sana söyledim “Nevzat’a
sataşma” diye.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hakaret etmedi, “Biz kimsenin vagonuna
binmeyiz; biz lokomotifiz, vagon olmayız.” dedi. MHP’yi vagon falan diye tabir
etmedi.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Ben Recep Özel’i uyardım, “Nevzat
Korkmaz’a sataşma” diye.
OKTAY VURAL (İzmir) – Vagonda yer bulsaydı kendisi gelirdi zaten.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – O vagonlar ona çarpsın, kafasını, gözünü
dağıtsın.
BAŞKAN – İki dakika süre veriyorum sataşma nedeniyle.
Buyurun,
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
5.- Isparta Milletvekili S. Nevzat
Korkmaz’ın, Isparta Milletvekili Recep Özel’in görüşülen kanun tasarısının
3’üncü maddesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşma sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Evet, biraz önce ben burada
konuşurken sesini çıkaramayanlar, ben buradan ayrıldıktan sonra arkamdan laf
söylemeye çalıştı. Hatta bir de “Fitne soktu gitti.” gibi hakikaten yakışık
almayan bir söz söyledi. İşte bakın, şu anda kendisi ne duruma düştü, bütün
Genel Kurulun takdirine arz ediyorum.
Bir insan şecaatini arz ederken sirkatini söylermiş derler. Bakın,
“Biz başka birilerinin vagonuna binmeyiz.” gibi bir laf kullandı. Kastettiği,
Milliyetçi Hareket Partisi milletvekilinin vermiş olduğu önergeye destek olup
olmama hususu. Doğru, siz Milliyetçi Hareket Partisinin vagonuna binmezsiniz
ama siz PKK’nın vagonuna binersiniz; siz BDP’nin
vagonuna binersiniz, siz Öcalan’ın vagonuna binersiniz ama Milliyetçi Hareket
Partisinin, doğru söylese de vagonuna binmezsiniz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Keşke vagonuna binseler, başka yere
biniyorlar.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Hakikaten merak ediyorum, bu Türk
milliyetçiliği düşmanlığı nereden geliyor?
Değerli milletvekilleri, bakın, bu bir Hükûmet tasarısıdır şimdi
görüştüğümüz. Yani Hükûmet tasarısı ne demek?
Bu tasarı hazırlanırken en önce iktidar partisi
milletvekillerinin bundan haberdar olması demek. Nerede görüşülmüş bu?
Önce Millî Eğitim Komisyonunda görüşülmüş, tali komisyona da gönderilmiş. Tali komisyonda Başkan Yardımcısı Isparta AKP Milletvekili. Efendim,
Millî Eğitim Komisyonunda görüşülüyor, orada da bir değişiklik yok, hiç kimse
tarafından en küçük bir önerge verilmemiş, sonra yine Genel Kurula gelmiş.
Yani, bütün bu olan bitenler olurken, bakıyoruz, Isparta AKP milletvekilleri,
Isparta’yla ilgili olarak bizlerden haberdar oluyorlar.
Ben sadece şunu söylüyorum: Eğer mevzubahis Isparta’nın
menfaatleri ise, kardeşim, getir teklifini, bak, burada, Genel Kurulun önünde
söz veriyorum, her zaman destek vermeye hazırım.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Sana ihtiyacımız yok, yaparsak yaparız,
sana ihtiyacımız yok!
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Sizin aslında millete de ihtiyacınız
yok, sizin aslında kimseye de ihtiyacınız yok, onun için bak sokaklar karıştı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Bak, bu kafanızı değiştirmezseniz bu
kafanızı duvara vurursunuz.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Sana ihtiyacımız yok ki bu işi yaparken.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sizin Obama’nız var!
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hatip, konuşmasında AK PARTİ’yi ve bizi kastederek, PKK’nın, BDP’nin
vagonuna bindiğimiz konusunda bir ithamda bulundu.
BAŞKAN – Evet, sataşma nedeniyle iki dakika söz veriyorum.
Aslında sormama gerek yoktu ama buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
6.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Değerli milletvekilleri, otuz yıldır
kanayan yarayı ortadan kaldırabilmek için, kardeş kavgasına son buldurabilmek
için tüm riskleri…
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Analar ağlamasın diye…
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Analar ağlamasın, ocaklar sönmesin,
babaların yüreği yanmasın diye…
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Memleketin anası ağladı!
AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul) – Niye rahatsız oldun?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – …tüm riskleri göze alarak sizin
popülizminize rağmen bu meseleye biz gövdemizi koyduk, bundan kimse gocunmasın.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Taksim’dekiler ağlayabilir ama!
AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul) – Taksim’dekiler de ağlamasın.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bir: Bizim kimsenin vagonuna falan
bindiğimiz yok. MHP’nin vagonunu da tarif etmedi arkadaşımız, onu da söylemedi.
Vagon olabilmesi için lokomotif olması lazım, siz kırk yıldır lokomotif de
olamadınız.
FARUK BAL (Konya) – Vah, vah!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Lokomotif olmayan bir partinin vagonuna
binildiğini ifade etmek yanlış bir söylemdir.
Bakın, sizin, İç Tüzük’ün nasıl olduğunu
bilmeniz gerekir. Tali komisyon madde teklif edemez, görüşlerini ifade eder.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Görüşmemiştir, bu tasarıyı
görüşmemiş bile.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Tali komisyon der ki, Başkan Vekili
olan arkadaşımız: ”Burada bir görüşümüz de budur.” Ama Başkan Vekili olması
Komisyona talimat verme hakkını da getirmez.
Şimdi, siz burada bunu verirken, açıkçası, şunu itiraf edin:
Isparta’da AK PARTİ’li milletvekilleri -biri Plan
Bütçe Komisyonu Başkan Yardımcısı; bir milletvekili arkadaşımız da, burada,
Grup Yönetim Kurulu üyesi- etkililer, aktif olarak çalışıyorlar. “Ben
Isparta’da öne geçebilir miyim?” diye yaptığınız bir popülizmi, siyaset
malzemesi olmasını kullanmak şık düşmemiştir.
Siz, isterseniz 52 milletvekiliyle imza atın, isterseniz başka
olun, eğer bizim arkadaşımız, AK PARTİ Grubu bunu kabul ettikten sonra Recep
Özel’in tek imzası yeter. Sizin 52 imzanız da olsa bir işe yaramaz ama Recep
Özel’in, Isparta milletvekillerinin tek imzası o kanunun çıkmasıyla ilgili
yeter. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Popülizm yaparak “Şunu şöyle yapsak.”
diye değil; ülkenin hesapları var, dengeleri var. Siz iktidarda olduğunuz
dönemde niye Isparta’yı hiç aklınıza getirmediniz? Isparta milletvekilleri yok
muydu?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Isparta’ya yapılan her şey o dönemde
yapılmıştır.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Üniversiteleri biz kuruyoruz, o zaman
hiç aklınıza gelmedi mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Burada bir şey söylerken bu şekilde
popülizm yapmak, il arasında milletvekillerinin birbirleriyle yarışmaları uygun
değil.
Sayın Korkmaz, yaptığınız yarışmayı da, uygun olmadığını ifade
ediyorum.
Saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Evet, teşekkür ederim.
OKTAY VURAL (İzmir) – Hadi bakalım, imzala getir, hadi, hadi.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Korkmaz.
OKTAY VURAL (İzmir) – Yüreğin sıkıyorsa getir, hadi.
BAŞKAN – Bir saniye…
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Benim popülizm yaptığım ifade
edilmiştir, 69’a göre söz istiyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) – Bak, sana söyledik, bir imza kâfi dedik,
hadi.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Recep, ben sana “Nevzat’a sataşma.”
demedim mi? “Nevzat’a sataşma, başına iş alırsın.” diye seni uyarmadım mı?
BAŞKAN – Ne zamana kadar devam edecek Sayın Korkmaz bu?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Anlatıncaya kadar konuyu.
BAŞKAN – Buyurun o zaman.
Sataşma nedeniyle iki dakika…
OKTAY VURAL (İzmir) – Hadi bakalım, cesareti var mı imzayla
getirecek?
RECEP ÖZEL (Isparta) – Endişelenme, gelecek.
7.- Isparta Milletvekili S. Nevzat
Korkmaz’ın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Evet, hakikaten, galiba bir vekâlet
kullanmak durumunda kaldı, söyleyecek sözü olmayınca Grup Başkan Vekilini
çıkardı ortaya.
Şimdi, ben size şunu söyleyeyim Mustafa Bey: Bak, “popülizm”
kelimesi hiç bu duruma uygun düşmüyor. Niye biliyor musunuz? Yatırım teşvik
kanununda, Isparta’nın durumunun, sınıfının değiştirilmesiyle ilgili bir kanun
teklifi verdim ve o kanun teklifini bütün Isparta’nın basın-yayın organlarından
da ilan ederek tam iki hafta imza atmaları için çağrıda bulundum AKP
milletvekillerine.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gelip görüşmedin, basın yoluyla
çağırıyorsun.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Yani bakın, ancak, hiçbir şekilde
cevap vermedikleri gibi…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Karşılıklı konuşmak varken basın
yoluyla yapıyorsun.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Anlatayım Mustafa Bey.
…sonra Recep Özel Bey bir açıklama yaptı gazetelere, dedi ki: “Ben
Nevzat Korkmaz’la aynı masaya bile oturmam.” Tamam mı?
BÜLENT TURAN (İstanbul) – Helal olsun.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Yani işte bu kafa, gördüğünüz gibi…
BÜLENT TURAN (İstanbul) – Niye cevap versin? Böyle üslup olur mu?
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – AKP sıralarını dolduran
arkadaşlarımız adına konuşuyorsun.
OKTAY VURAL (İzmir) – Öcalan’ın masasına oturuyorsun be! Nereye
oturuyorsun?
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – İşte bakın, bu kafa yüzünden,
maalesef, sizin bu sokaklardaki derde derman olmanız da mümkün değil, öyle
gözüküyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Benim söylemek istediğim şu: Ne yapıldıysa Isparta’ya, Milliyetçi
Hareket Partisi döneminde yapılmıştır. Sizin zamanınızda…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Üniversite? Üniversite ne oldu?
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Efendim, üniversite çok önceden yapılmıştır,
57’nci Hükûmet döneminden de önce yapılmıştır.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Niye sizin zamanınızda yapılmadı?
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Yalnız, benim bahsettiğim şu:
Isparta’ya sizin neler yaptığınızı öğrenmek istiyorsanız hakikaten, o boşalan organize
sanayiye bakacaksınız, kapatılan bölge kuruluşlarına bakacaksınız, esnafı
dolaşacaksınız, ondan sonra konuşacaksınız “Biz AKP döneminde Isparta’ya şu,
şu, şu hizmetleri getirdik.” diye.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sizin zamanınızda yapılmadı. Niye sizin
zamanınızda yapılmadı?
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Yani yanlış bilgilerle cevap
verdiniz Mustafa Bey.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Isparta’ya geliyor musun?
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Dolayısıyla, şöyle söyleyeyim: Bunu
da anlıyorum, herhâlde bu kadar dahi konuşamayacaktı Recep Bey.
Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Sayın Başkan, iki dakika…
BAŞKAN – Lütfen sonlandırın. Hayır Sayın
Özel.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, ama…
RECEP ÖZEL (Isparta) – Sayın Başkan, bir dakika. Düzeltme
yapacağım.
BAŞKAN – Sayın Özel, lütfen.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN - Vermiyorum arkadaşa.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, sürekli ismimden
bahsederek sataşmada bulundu.
BAŞKAN – Yasama faaliyetinde bulunuyoruz efendim, karşılıklı
sataşma nedeniyle zaman geçirecek değiliz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/759) (S. Sayısı: 453)
(Devam)
BAŞKAN – Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Ayşe
Türkmenoğlu.
Buyurun Sayın Türkmenoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AYŞE TÜRKMENOĞLU (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
453 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesi üzerinde şahsım adına söz
almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Gönül isterdi ki bugün aslında, son on bir yılda AK PARTİ
hükûmetleri döneminde kurulan üniversiteler ve onların başarıları detaylı bir
şekilde konuşulsun ama ne yazık ki iki haftadır gündemimiz çok farklı. Ne yazık
ki gençlerimiz, üniversitelerde okumaya teşvik edilmek yerine, sokaklarda
ellerine taşlar verilerek provoke edilmeye çalışılmakta. Ben şunu düşünüyorum:
Sanırım, Mustafa Kemal Atatürk Türkiye’yi dış düşmanlardan kurtardı, inşallah
AK PARTİ de iç düşmanlardan kurtaracak ve ülkeye huzuru getirecek. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Diğer yüzde 50 değil mi? Diğer
yüzde 50’den mi koruyacaksınız?
AYŞE TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Ve şuna samimiyetle inanıyorum, bütün
arkadaşlarımızla, çevremizde bizim partili olmayan arkadaşlarla da konuşuyoruz,
bana söyledikleri şu: “Farkında mısınız, siz Mustafa Kemal Atatürk’ün
ülkülerini hayata geçirdiniz. Farkında mısınız, yaşamış olsaydı o şu anda AK PARTİ’li olurdu. Sosyal devlet anlayışını hayata geçiren
sizsiniz -biraz önce Başkanımız söyledi- ülkemizi muasır medeniyetler
seviyesine çıkartan sizsiniz.”
Türkiye’de millî gelirin artmasını sağlayan biziz. Bütün köylerde
bilgisayar sistemini ve İnternet’i kuran yine AK PARTİ hükûmetleri. Kendi
şehrimde şu anda 5’inci üniversite kuruluyor. Bunlar AK PARTİ döneminde oldu.
Bizler, gençlerimiz okusun, dünyadaki yerlerini alabilsinler, dünyayla
yarışabilsinler istiyoruz ve bunun altyapılarını yapıyoruz. Bizler, gençlerimizi,
tüm kışkırtmalara rağmen, kendilerine rağmen koruyacağız. Sosyal devlet olma
gereği bu. Gençlerimizi alet eden düşüncelerden korumaya gayret edeceğiz.
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) – “Öl de, ölelim.” diyen gençler mi,
hangi gençler bunlar?
AYŞE TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Çünkü gençlerimizin hayatlarından,
sağlıklarından endişe ediyoruz.
Ben şunu söylemek istiyorum: Kaç gündür yapılan eylemlerle ilgili
çeşitli vesilelerle Başbakanımız, grup başkan vekillerimiz, bakanlarımız
konuştu. Muhalefet de konuştu, onları da dinliyoruz. Gösterilerin başlangıçta
çok iyi niyetli başlandığı şeklinde söylendi, onları biz de kabul ediyoruz
fakat orada yapılan bir hatayla ilgili her türlü şey söylendi. “Hata yapıldı ve
sorumlular cezalandırılacak.” dendi. Buna rağmen ülkeyi, iki haftadır, hiç hak
etmediği şekilde, dünya kamuoyunda bu şekilde göstermeye kimin hakkı var? Son
on bir yıldır, AK PARTİ teşkilatları gece gündüz, Sayın Başbakanımız ve
bakanlarımız olmak üzere, yedi gün yirmi dört saat çalıştık ülkemizi bu
seviyeye getirmek için. Ülkemizde millî geliri 10 bin doların üzerine
çıkarttık. Her ilde üniversite yaptık, yeter ki çocuklarımız üniversiteye
gidebilsinler diye. Üniversitelerde harçları kaldırdık, kredi oranlarını
artırdık, bursların miktarını artırdık, yeter ki gençlerimiz ailelerine yük
olmadan okuyabilsinler. Yeterli sayıda yurdumuz yoktu, Kredi ve Yurtlar
Kurumuna bağlı yurtların inşaatları yoğun bir şekilde yapıldı.
Bizler, dediğimiz gibi, gençlerimiz dünyayla yarışsın istiyoruz,
kendileriyle yarışsın istiyoruz, bununla ilgili her türlü ortamı hazırlamaya
gayret ediyoruz. Eğitim kampüsleri yapıyoruz. Sadece üniversitelerde değil,
ilköğretim okullarında, liselerde de eğitim kampüslerinin yapılması aşamasına
gelindi, bunlardan 2 tanesi de Konya’da yapılacak.
Ben öncelikle, bugüne kadar üniversitelerin kurulmasında emeği
geçen, başta Başbakanımız olmak üzere tüm Millî Eğitim bakanlarımıza, emeği
geçen tüm Millî Eğitim bürokratlarına ve milletvekillerimize teşekkür ediyorum.
İnşallah, ülkemize, milletimize hayırlı uğurlu olur.
Dediğimiz gibi, bizler her şeye rağmen gençliğimizin geleceğini
düşüneceğiz, onları tüm tehlikelerden koruyacağız. Kendilerine rağmen
tehlikelerden koruyacağız, bunun da böyle bilinmesini istiyorum.
Değerli Başkanım, Konya Gıda ve Tarım Üniversitesiyle ilgili yoğun
bilgiler vermek istiyordum ama inşallah bunları başka zamanlarda paylaşırız
kamuoyuyla da. Ben burada, bu üniversitenin kurulmasında yoğun emeği ve desteği
olan Konya Şekere de teşekkür ediyorum.
Türkiye’de güvenli bir ortam var, Türkiye huzurlu bir ortam.
Yatırımcı da güven bulduğu ortama gelir. Vakıflarımız da bu şekilde güvenli bir
ortam olduğu için, istikrar olduğu için üniversiteler kuruyor. Biliyorsunuz,
yabancı vakıfların mallarıyla ilgili, gayrimüslim vakıfların mallarıyla ilgili
iadeler konusunda yine AK PARTİ Hükûmeti karar aldı ve bunu hayata geçirdi.
Bunun da bu şekilde bilinmesini istiyorum.
Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Sağ olun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan…
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın İnce.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın konuşmacı “Atatürk dış düşmanlardan
kurtardı, AK PARTİ de iç düşmanlardan kurtaracak.” dedi, sonra da muhalefeti
tanımladı. İzin verirseniz cevap vermek istiyorum.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Niye üstünüze alınıyorsunuz?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, böyle bir sataşma yok
ki!
MUHARREM İNCE (Yalova) – Size de işaret ettim duydunuz mu diye.
BAŞKAN – Doğru, duydum sözü, sözü atlamış değiliz.
OKTAY VURAL (İzmir) – Bu ayrımcı ve bölücü zihniyetin burada Türk
milletinden özür dilemesi gerekiyor.
BAŞKAN – Bir saniye…
Şimdi, konuşmacı bu cümleyi kurdu ama…
OKTAY VURAL (İzmir) – Bu bölücü zihniyete Türk milletinden özür
diletmeniz gerekiyor.
BAŞKAN – Sayın Vural bir saniye…
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) – İç düşman diye nitelendiriyorlar yahu.
BAŞKAN – İsterseniz şöyle yapalım…
OKTAY VURAL (İzmir) – Ve düşman üreten, bu milleti ayıran bu
düşünceyi kınıyorum, bu zihniyeti kınıyorum.
BAŞKAN - Bir saniye Sayın Vural… Sayın Vural…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – “Atatürk düşmanı” derken ağzını
açmıyorsun.
OKTAY VURAL (İzmir) – Mahkûm oldunuz siz milletin nezdinde. Siz
bölücü bir düşüncenin temsilcisisiniz.
BAŞKAN – Bir saniye…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, muhalefet niye kendisini
düşman olarak algılıyor ki?
BAŞKAN – Bir saniye… Bir oturun Sayın Elitaş.
OKTAY VURAL (İzmir) – Bölücü düşüncenin temsilcisi olduğunuzu
gösterdiniz.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan, sözlerine açıklık getirsin.
BAŞKAN – Sayın İnce, ben konuşmacıyı dinledim.
OKTAY VURAL (İzmir) – Onun için BDP’ye,
PKK’nın sözcülerine ihtiyaç yok, sizin gibilere ihtiyaç var.
BAŞKAN – Sayın Vural, bir müsaade edin. Bir saniye efendim…
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan…
OKTAY VURAL (İzmir) – Siz, AKP’ye oy verenler için de yüz
karasısınız.
BAŞKAN – Bu cümleyi kurdu ama kendisinden soralım.
AYŞE TÜRKMENOĞLU (Konya) – Ben teröristlere söyledim, siz niye
üzerinize alıyorsunuz?
BAŞKAN - Gerçekten kastettiği muhalefet partileriyse ve özellikle
de ana muhalefet partisiyse büyük bir yanlış, düzelttirelim.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Bir açıklamaya ihtiyaç var.
BAŞKAN – Ben, siyasi partileri kastettiğini…
MUHARREM İNCE (Yalova) – Ben, izin verirseniz, siyasetin dili
nasıl olmalı onu anlatayım bir.
BAŞKAN – Hayır, lütfen…
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Böyle bir derse ihtiyacımız yok
bizim.
BAŞKAN - Çünkü yanlış bir şey…
Sayın konuşmacıya söz verelim, neyi kastettiğini anlatsın. Çünkü, genel anlamda kullanılan bir tabir “iç ve dış
düşmanlar” diye.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hayır, faiz lobisi, şu bu, bugünkü
çıkan olaylarla ilgili.
BAŞKAN – Ben, partileri, özellikle ana muhalefet partisini,
muhalefet partilerini kastettiğini zannetmiyorum.
Lütfen…
Sayın Türkmenoğlu, lütfen, kürsüye buyurun.
Gerçekten yanlış bir cümle olur o zaman.
Buyurun, açıklayın lütfen. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
5.- Konya Milletvekili Ayşe
Türkmenoğlu’nun, görüşülen kanun tasarısının 3’üncü maddesi üzerinde şahsı
adına yaptığı konuşma sırasında kullandığı bazı ifadelere ilişkin açıklaması
AYŞE TÜRKMENOĞLU (Konya) – Sayın Başkanım, ben hiçbir siyasi
partiyi kastetmedim.
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) – Kim iç düşman o zaman?
AYŞE TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Ben, eylemleri yapan DHKP-C üyelerini
söyledim, polislere molotofkokteylleri atanları söyledim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Yarın dostunuz olur onlar!
AYŞE TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Teröristleri söyledim, terör
örgütünün uzantılarını söyledim, hiçbir siyasi partiyi ve Meclis grubunu
kastetmedim.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Yarın dostunuz olur onlar sen merak etme,
PKK’yla dost olduktan sonra onunla da dost olursunuz!
AYŞE TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Kendi üzerlerine alınıyorlarsa da
diyecek bir şeyim yok.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Konu anlaşılmıştır.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan…
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Başkan, PKK’yla dost olduktan sonra
onla da dost olurlar yahu!
BAŞKAN – Sayın Uzunırmak, grup başkan
vekiliniz söz istiyor, siz… Lütfen…
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, bu zihniyet kalkıp, Başbakanları
“PKK bizim düşmanımız değildir, bu düşman gören zihniyetle mücadele edilmez,
bunlarla bu şekilde mücadele edilmez.” dedi. Şimdi “düşmandır” değil mi?
Düşmanınız da niye oturuyorsunuz masaya?
BAŞKAN – Sayın İnce, konu anlaşıldı mı efendim?
OKTAY VURAL (İzmir) – Kimin kucağına oturuyorsunuz?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Olmadık şeyler söylüyor Sayın Başkan
burada.
OKTAY VURAL (İzmir) – PKK düşmanınsa niye onlara milleti peşkeş
çekiyorsun, devleti peşkeş çekiyorsun, gidip teröristlerin kucağına
oturuyorsunuz?
BAŞKAN – Efendim, söyledikleriniz anlaşılmıyor ki.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Olmadık şeyleri söylüyor, Başbakan
bunları ne zaman konuştu?
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Bunlar aklı karışıklar partisi!
OKTAY VURAL (İzmir) – Düşmanlarla iş birliği yapıyorsunuz, itiraf
etmiştir.
BAŞKAN - Biriniz konuşsanız diğeriniz sonra konuşsanız anlayacağım
da, hiçbirisini anlamıyorum doğrusunu söyleyeyim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, Sayın Vural iç düşman
konusunda niye alınganlık gösteriyor?
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, AKP sözcüsü düşmanla iş
birliği yaptığını itiraf etmiştir!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın milletvekili diyor ki: “Ben
muhalefet partilerini düşman olarak görmüyorum.”
OKTAY VURAL (İzmir) – Düşmanla iş birliği yaptığını itiraf
etmiştir!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Onlar bu çocukları kışkırtıyorlar mı?
BAŞKAN – Sayın Elitaş, o soruyu Sayın
Vural’a sorun yani.
Sayın İnce, buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) – Düşmanla iş birliği yapıyor! Düşmanla
görüşenler onlar!
BAŞKAN - Konu anlaşıldı.
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) – Antalya’da teröristleri
doldurdunuz!
BAŞKAN – Lütfen, bir oturun. Sayın İnce konuşsun, sonra söz
vereceğim efendim. Herkese söz veriyorum, merak etmeyin.
Buyurun.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkanım, sözün arasında “İç
düşmanlardan da AK PARTİ temizleyecektir.” dedi.
BAŞKAN – Dedi, tamam.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sonra muhalefeti tanımladı. Tabii ki…
BAŞKAN – Hayır, hayır… Lütfen.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Bir dakika efendim.
BAŞKAN – Buyurun.
BÜLENT TURAN (İstanbul) – Siz düşman değilsiniz.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Biz tabii ki düşmanınız değiliz, biz
sizin rakibiniziz.
BAŞKAN – Tamam.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Ama izin verirseniz, böyle tartışmalı bir
konuda partilerin grup başkan vekillerine cevap vermeniz lazım. Yani bu
tartışmalı bir konudur. Biz…
Sayın Başkan, olur olmaz yerlerde veriyorsunuz, bu kadar
uzatmanızın bir anlamı yok.
BAŞKAN - Bir şey demedim ki Sayın İnce.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Burada iki dakika söz verirsiniz, şunu
anlatırız.
BAŞKAN - Sizi dinliyorum, niye kızıyorsunuz, anlaşılır gibi değil.
Sizi dinliyorum, ben bir şey söylemedim ki.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sayın Başkan, konuşmacı açıkladı
niyetini.
BAŞKAN – Hayır, kızmak istiyorsanız kızın, istediğiniz kadar ama
niye kızıyorsunuz?
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, neden uzatıyorsunuz?
BAŞKAN - Vermeyeceğim demedim ki bir defa.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Burada tartışmalı bir konu var, izin
verirseniz onu bir anlatalım. Bizim düşman olmadığımızı…
BAŞKAN – Sayın İnce, anlaşılan, kızmak için geldiniz buraya.
İstediğiniz kadar kızabilirsiniz ama niye kızıyorsunuz o anlaşılır değil.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Ne dediğinizi duyamıyorum, ne dediğinizi
anlayamıyorum.
BAŞKAN – Ben sizinkini hiç duyamıyorum zaten, üçünüz birlikte
konuşuyorsunuz.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, tutanaklara geçmesi…
BAŞKAN – İki dakika söz veriyorum grup başkan vekillerine
sırasıyla.
Buyurun.
Konu anlaşıldı ama siz konu üretmek istiyorsanız, tüm grup başkan
vekilleri için söylüyorum, üretin.
Buyurun.
6.- Yalova Milletvekili Muharrem
İnce’nin, Konya Milletvekili Ayşe Türkmenoğlu’nun görüşülen kanun tasarısının
3’üncü maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı konuşma sırasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHARREM İNCE (Yalova) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, siyasetin dili ötekileştiren bir dil olmamalı. “Diğerler,
yüzde 50; diğerler, yüzde 50…” Bu laflardan vazgeçilmeli. “Bizden olmayanlar
ayyaştır, alkoliktir, çapulcudur, bunların kafaları basmaz, bunlar 3 koyun bile
güdemez…” Başbakan böyle derse milletvekili de “düşman” tanımı yapar. Bakın, bu
dil doğru bir dil değil. Birbirimizi eleştirelim, kıyasıya eleştirelim ama bu
dilden vazgeçelim. Yani bu dili kullanacaksın “Ayyaş, çapulcu, alkolik…” Sonra
geleceksin…
FATMA SALMAN (Ağrı) – Konuşmacının konuşmasıyla ne alakası var?
MUHARREM İNCE (Devamla) – Gideceksin Konya’ya, Şebiarus törenine
gideceksin “Yaratılanı severim, Yaradan’dan ötürü.” diye. Ya, bu sözü söyleme.
Kindar bir nesil geliyor, kindar bir nesil.
FATMA SALMAN (Ağrı) – Sayenizde.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Ben dün Twitter’a
bir şey yazdım, “Eski Milletvekilimiz Haydar Oymak vefat etmiştir.” diye
duyurdum, alta bir AKP gençlik kollarından bir yorum “Sıra sana ne zaman
gelecek?” diye.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Çok ayıp! Ayıp!
RECEP ÖZEL (Isparta) – AK PARTİ’nin
olduğunu nereden biliyorsun?
MUHARREM İNCE (Devamla) – Bakın… Buna gülüyorsun ama bu çok
utanılacak bir şey. Gençlik kollarınızdan… Aldım kaydını.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Nereden biliyorsun? Taklit…
MUHARREM İNCE (Devamla) – Aldım kaydını diyorum, “Nereden
biliyorsun?” diyor. Bu kadar teknoloji cahili bir adamsın işte! Aldım kaydını
diyorum.
Bakın, değerli arkadaşlarım, bu tehlikeli bir dildir. Eğer CHP’nin
gençlik kollarından birisi size bunu yazarsa ben üzülürüm, yanlış yaptıklarını
düşünürüm. Siz buna hâlâ gülebiliyorsanız, hâlâ bir yetişkin olarak, bir
milletvekili olarak buna gülebiliyorsanız yazıklar olsun diyorum! (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Bakın…
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Bağırma! Bağırma!
MUHARREM İNCE (Devamla) – Otur yerine be! Otur yerine sen!
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Konuşma! Sen geç yerine, otur! (CHP
sıralarından gürültüler)
MUHARREM İNCE (Devamla) - Onu ben ciddiye almıyorum, boş verin.
Zaman zaman nöbeti tutuyor onun.
Başbakan…
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Başbakana küfredene senin vekilin para
veriyor!
MUHARREM İNCE (Devamla) – Tedavi ol kardeşim sen, niye
bağırıyorsun ya! Git, tedavi ol sen! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Başbakana küfrü de doğru bulmuyorum, Başbakana küfredilmesini de
doğru bulmuyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHARREM İNCE (Devamla) – Ama Başbakan da kendine şunu soracak:
Neden bana küfretti acaba? Neden bana?
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Para veriyorsunuz da ondan!
MUHARREM İNCE (Devamla) – Böyle bir konuşma üslubu var
mıdır! Para falan verdiği yok!
GÖKÇEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Üstüne para veriyorsunuz bir de
küfretmesi için.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Ya, sen şu kürsüye niye çıkıp
konuşmuyorsun? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Konuşma!
MUHARREM İNCE (Devamla) – Ne bağırıyorsun sen! Sakin ol! Sakin ol!
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Sen sakin ol!
MUHARREM İNCE (Devamla) – Doktor yok mu arkadaşlar?
BAŞKAN – Sayın İnce, teşekkür ediyorum.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Ne dediğin anlaşılmıyor ki!
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Dedim ki: “Senin vekilin Başbakana
küfredene para veriyor.”
MUHARREM İNCE (Devamla) – Değil, doğru değil. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Neresi doğru değil! Kayıtlarda var,
neresi doğru değil!
BAŞKAN – Sayın İnce, teşekkür ediyorum.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Sayın Başkanım, ben, Başbakana da,
herhangi bir milletvekiline de, hiç kimseye küfredilmesini istemem, doğru
bulmam.
BAŞKAN – Sayın İnce, böyle bir usul yok, söz süresi tamamlandı.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Hadi be!
BAŞKAN – Sayın Korkmaz, lütfen…
MUHARREM İNCE (Devamla) – Bağırma! Bu üslubu doğru bulmuyorum.
İnanın, samimiyetimle söylüyorum, bütün samimiyetimle söylüyorum: İstanbul’da
binlerce genç ağız ağız dolusu küfürler ediyordu
Başbakana. Samimi olarak söylüyorum bunu, içimden gelerek söylüyorum. Bugün ona
ederler, yarın bize ederler. Siyasette bu üslubu doğru bulmuyorum, bulmuyorum
bu üslubu ama bakın, az önce…
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Ya gitti adam Muharrem!
BAŞKAN – Sayın İnce…
MUHARREM İNCE (Devamla) – Arkadaşlar, bunu anlatmam lazım. Az
önce, Başbakan “İçişleri Bakanına talimatı verdim, yirmi dört saatte Gezi Parkı
işini bitirecek.” diyordu.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Muharrem Bey, gitti.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Şu anda Kuğulu Park’ta, Kuğulu Park’ın
ortasında… Çevik kuvvet parkın ortasında duruyor.
Bakın, değerli arkadaşlar, taç giyen baş uslanır. İktidar olan
sizsiniz. Ben despotum, ben ezerim, ben geçerim, ben yıkarım, ben yaparım; bu
mantık, doğru bir mantık değildir.
BAŞKAN – Sayın İnce, böyle bir usulümüz yok, süre tamamlandı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, böyle bir şey olmaz.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Evet, Sayın Vural, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
7.- İzmir Milletvekili Oktay
Vural’ın, Konya Milletvekili Ayşe Türkmenoğlu’nun görüşülen kanun tasarısının
3’üncü maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı konuşma sırasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Tabii, sayın milletvekilinin “Bu iç düşmanlardan kurtaracak.”
ifadesi gerçekten, AKP politikalarının düştüğü derin çukuru ifade etmesi
açısından çok önemli. Bugüne kadar, sürekli olarak “Bundan önce hep iç
düşmanlar üretildi. Bu iç düşmanlar üzerinden bir vesayet rejimi kuruldu.”
diyen, aslında, bugün de bir “iç düşman” retoriğiyle kendi vesayetlerini
meşrulaştırmak istiyor.
AYŞE TÜRKMENOĞLU (Konya) – Niye üstünüze alındınız?
OKTAY VURAL (Devamla) – Aynen darbeci zihniyetlerin bakış açısı,
bu demokratik bir zihniyet değil.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – “Dâhili ve harici bedhahlar
olacaktır” diyor.
OKTAY VURAL (Devamla) – Aslında evet, demokrasi düşmanı terör
örgütü vardır, gerçekten vardır, katılıyorum. Demokrasinin, özgürlüklerin
düşmanı vardır. Evet, bunlar, bu demokratik rejimi ortadan kaldırmak isterler,
hukuk devletini ortadan kaldırmak isterler. Eğer siz, bunda gayet samimiyseniz,
PKK terör örgütüyle beraber, birlikte iş birliği yapan AKP’nin bu
politikalarının karşısında durmanız lazım.
NESRİN ULEMA (İzmir) -
Sizin hayal gücünüz.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Millet çözüm istiyor.
OKTAY VURAL (Devamla) – Demokrasiye, hukuk devletine sahip çıkmak
istiyorsanız, demokrasinin ve hukukun düşmanı olan AKP’yle PKK’nın
görüşmelerine karşı çıkmanız gerekiyor sizin. Bu ne perhiz bu ne lahana
turşusu! Bir taraftan “İç düşmanlardan temizleyeceğiz” diyorsunuz, diğer
taraftan gidip PKK’yla iş birliği yapıyorsunuz.
“Çözüm ve barış süreci” diyor. Demek ki siz, düşman gördüklerinize
teslim olan bir zihniyete sahipsiniz. O bakımdan, bu yaklaşımınız gerçekten…
Başbakanın bakın, konuşması var, dinleteyim size. (x)
RECEP ÖZEL (Isparta) – Böyle bir şey var mı Sayın Başkan?
BAŞKAN – Sayın Vural, kürsüden sadece hatip konuşabilir, lütfen…
MUHARREM İNCE (Yalova) – Hatip, o da hatip.
BAŞKAN - Sayın Vural…
OKTAY VURAL (Devamla) – Bir dakika efendim… Niye kaynak
yapıyorsunuz?
BAŞKAN – Hayır, kaynak yapma hadisesi değil.
OKTAY VURAL (Devamla) – Sayın Başkan, burada…
MUHARREM İNCE (Yalova) - Başbakan da hatip!
BAŞKAN – Sayın Vural, anladım da kürsü hatip için.
OKTAY VURAL (Devamla) – Hayır, bunun duyulmasını niye
engelliyorsunuz?
(x) Bu bölümde Hatip tarafından
tablet bilgisayardan ses kaydı dinletildi.
BAŞKAN – Engelleyen yok efendim.
OKTAY VURAL (Devamla) – Burada grafik göstermek serbest de…
BAŞKAN – Ben uyarmak zorundayım.
OKTAY VURAL (Devamla) – Niye uyarmak?
BAŞKAN - Engelleyen falan yok.
OKTAY VURAL (Devamla) – İç Tüzük’ün
neresinde var “bunu göstermemek” diye.
BAŞKAN – Ne demek “Neresinde var?” Kürsü konuşmacı için tahsis
edilmiştir, hatip için tahsis edilmiştir.
OKTAY VURAL (Devamla) – Efendim?
BAŞKAN – Kürsü hatip içindir Sayın Vural.
OKTAY VURAL (Devamla) – Ne için?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Hatip için.
OKTAY VURAL (Devamla) – Hatip için işte, buradaki grafik hatibin
grafiği mi?
EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Ne alakası var?
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Gir, İnternet’e bak, orada.
BAŞKAN – Lütfen, Sayın Vural…
EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Basın toplantısı yap, orada dinlet.
OKTAY VURAL (Devamla) – Evet, hatip burada ne diyor biliyor
musunuz? “PKK benim düşmanım değil.” diyor.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Vural.
OKTAY VURAL (Devamla) – O bakımdan sizin bu noktaya gelmiş olmanız
kazanç ama bunu bir de Başbakanınıza söyleyin, grup toplantısında söyleyin.
ÜLKER CAN (Eskişehir) – Hayal…
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Hayaldi, gerçek oldu!
BAŞKAN – Evet, Sayın Baluken, buyurun.
8.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Konya Milletvekili Ayşe Türkmenoğlu’nun
görüşülen kanun tasarısının 3’üncü maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı konuşma
sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Keşke bu kürsüden daha aklıselim, daha mantıklı, özellikle de
sokağın bu kadar karışık olduğu dönemde biraz daha yapıcı bir dil kullanılsa.
Sayın Başbakan bu Gezi Parkı direnişi boyunca maalesef kötü bir
sınav vermiştir. Bütün 76 milyonu kapsama konusunda…
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – PKK’ya verdiği sözleri de yerine
getirmiyor, orada da kötü bir sınav veriyor.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - …herkesin Başbakanı olduğunu hissettirme
konusunda iyi bir sınav vermemiştir. “Yüzde 50’yi evde zor tutuyoruz.” demekle,
“çapulcu” demekle, farklı birtakım ithamlar yapmakla maalesef iyi bir sınav
vermemiştir. Toplumun yarısını ötekileştiren, ayrıştıran bir dil kullanmıştır.
Rövanş mitingleri ve o mitinglerde kullanılan dil de bizce büyük bir
talihsizlik olmuştur. Önümüzdeki günler içerisinde planlanan mitingler de bu
konuda bizim kaygılarımızı artıran bir yaklaşım olmuştur.
Sayın milletvekilinin burada konuştuğu cümleler, dile getirdiği
şeyler de yanlış anlaşılmaya, ötekileştirmeye, ayrımcılığa tabi tutmaya müsait
olan cümlelerdir. Keşke özür dilemiş olsaydı niyetinden bağımsız olarak.
AYŞE TÜRKMENOĞLU (Konya) – Özür dileyecek bir şey yok.
İDRİS BALUKEN (Devamla) – Şimdi, burada, savunmanız, özrünüz
kabahatinizden daha beter. Bir illegal örgütün sempatizanı
olmak o insanın öldürülmesini, temizlenmesini gerektirmez. Bu ülkede yaşayan
vatandaşlar DHKP-C örgütüne sempati duydular diye siz onu temizleyemezsiniz;
onu Hitler yapardı, Mussolini yapardı, Saddam
yapardı.
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Ne fark var? Aynı.
AYŞE TÜRKMENOĞLU (Konya) – O sizin düşünceniz Beyefendi.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – PKK yapıyor, PKK.
İDRİS BALUKEN (Devamla) – Sizin Gezi Parkı direnişiyle ilgili
yapacağınız şey, ortada varsa bir suç yargı önüne çıkarmaktır, adalet önüne
çıkarmaktır. Temizleyerek, öldürerek, birtakım katliam çağrışımları yapan
üsluplarla konuşmak…
AYTUĞ ATICI (Mersin) – İdris Bey, temizlik imandan gelir!
İDRİS BALUKEN (Devamla) – …hele hele iktidarda olan, hükûmette
olan bir partiye yakışmamıştır.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Molotof atıyor, taş atıyor.
İDRİS BALUKEN (Devamla) – Bu sözünüzden dolayı bence hem Genel
Kuruldan -yanlış anlaşıldığı için- hem de halkımızdan özür dilemelisiniz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Buyurun Sayın Elitaş. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
9.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Konya Milletvekili Ayşe Türkmenoğlu’nun
görüşülen kanun tasarısının 3’üncü maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı konuşma
sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Sayın Türkmenoğlu’nun bu konuşmasından muhalefet partileri niye alındı
anlamıyorum. Atatürk’ün bir sözünü ifade etti. Atatürk dedi ki Türk gençliğine
hitap ederken: “Ey Türk Gençliği! İçeride ve dışarıda düşmanların olabilir.”
MUHARREM İNCE (Yalova) – Düşman değil…
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – “19 Mayısta ben Türkiye Cumhuriyetini
dış düşmanlardan kurtardım ve kurdum ama bu düşmanlar her an, her yerde karşına
çıkabilir.”
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – O sizi tarif ediyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – “Faiz lobisiyle beraber olabilir.” (AK
PARTİ sıralarından “Evet, evet” sesleri)
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – “İktidarda da olabilir.” diyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – “Ülkeyi yıkmak isteyenlerle beraber
olabilir.” (AK PARTİ sıralarından alkışlar) “Gelişmekten rahatsızlık duyanlarla
beraber olabilir.”
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Yarım okuma, hepsini oku onun, yarım
okuma, “İktidar da olabilir.” diyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Ama baktım iki siyasi parti aşırı bir
alınganlık gösteriyor. DHKP-C’yi gündeme getirince başka bir siyasi parti
alınganlık gösteriyor, “terörist” deyince başka bir siyasi parti alınganlık
gösteriyor.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Hepsini oku, arkasını da oku, devam et!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Yani, şu gösteriyor ki bugün Gezi
Parkı’nda başlayıp masum bir şekilde ağaç sevgisiyle ortaya çıkanların aslında
zihinlerinde darağacı var. İşte bak ne diyor: “Tayyip mezara, halk iktidara”
Kim bunu diyen? Eskişehir İl Genel Meclisi üyesi.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Ne yapacaksın, öldürecek misin? Ayıp ya!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – “Tayyip mezara, halk iktidara.”
Tayyip’i mezara nasıl göndereceksin? Darağacı kurarak mı göndereceksin? Ondan
sonra kalkacak grup başkan vekili burada “Bunları doğru bulmuyorum.”, arkadan
bir milletvekili “O yanlıştır, düzmecedir, uydurmadır.”
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Yarım okuma, hepsini oku onun, yarım
okuma.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Uydurma değil, adam burada diyor ki:
“Özür dilerim, yanlış anlaşıldım.”
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Faizciler sizi!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bir de şunu söylüyorum, bakın, değerli
milletvekilleri: “AK PARTİ iktidarı düştüğü çukurdan kurtulmak için
çırpınıyor.” AK PARTİ çukurda değil, AK PARTİ milletin gönlünün zirvesinde. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Çukurda olanlar, başkalarını çukurda görürler.
Çukur demek de yanlış. Üstadın bir sözünü burada söylemek istemiyorum.
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) – Yüzde 36’ya düştünüz, bir ay sonra
yüzde 30’a ineceksiniz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Siz alınganlık göstermeyin. Burada kim
üzerine düşerse onu almıştır. Bu ülkenin huzurundan, bekasından rahatsız
olanlar bu ülkenin iç düşmanlarıdır. Dış düşmanlardan Atatürk kurtardıysa biz
de iç düşmanlardan kurtarmaya kararlıyız.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) – İktidarın yolunu kimler açtı?
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, inanın ki çukurun bile
seviyesi var ya!
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan…
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Uzunırmak, lütfen oturun.
Yani böyle bir usulümüz yok, grup başkan vekili söz istiyor. Siz lütfen oturun.
(Gürültüler)
Buyurun Sayın İnce.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Bu ülkede şiir yarım okunuyor, Atatürk’ün
nutku yarım okunuyor.
BAŞKAN – Sayın Uzunırmak, lütfen oturun,
böyle bir usulümüz yok.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Bu ülkede yakında ayet de yarım okunacak!
BAŞKAN – Sayın İnce…
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Allah’ım nereye kadar!
BAŞKAN – Sayın Uzunırmak, böyle bir
usulümüz yok, lütfen yerinize oturun.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’nin
tamamını okuduğumuz zaman “iktidardakiler de” diyor, sizlere diyor, sizlere.
Atatürk sizlere diyor, “iktidardakiler” diyor.
BAŞKAN – Sayın Uzunırmak, lütfen
oturur musun!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sen öyle anla!
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Tamamını okuyun, ayetleri de yarım
okuyacaksınız yakında.
FARUK BAL (Konya) – Zaten okuyorlar, “La ilahe illallah.”
diyorlar, “Muhammeden Resulullah”
demiyorlar.
BAŞKAN – Evet, Sayın İnce…
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, Sayın Elitaş
yine hakaret etti muhalefete.
BAŞKAN – Efendim?
MUHARREM İNCE (Yalova) – Açık açık yine…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Yok hakaret…
MUHARREM İNCE (Yalova) – Hatta, hatta,
Sayın Türkmenoğlu’ndan daha da ileri gitti, açık açık, düşmanın muhalefet
olduğunu söyledi. Açık açık bunu söyledi.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Evet.
OKTAY VURAL (İzmir) – Evet.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Niye alınıyorsunuz diye soruyorum Sayın
Başkan. Muhalefet çok alınganlık gösteriyor.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Allah, Allah!
MUHARREM İNCE (Yalova) – Hayır…
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Yarası olan gocunur!
BAŞKAN – Lütfen, yani muhalefetin niye alındığını söyledi. Bu…
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – DHKP-C diyor ya…
OKTAY VURAL (İzmir) – Ya, siz iktidar sahibi olsanız ne yazar?
Topunuz gelse ne yazar? (Gürültüler)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…
Sayın İnce, ne söyledi de hakaret etti? O zaman cümleyi
tekrarlayalım.
Buyurun.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, ne söylediğini…
OKTAY VURAL (İzmir) – Topunuz olsa, tankınız olsa, silahınız olsa
ne yazar? MİT’iniz olsa ne yazar sizin, ha? Ne yapacaksınız, öldürecek misiniz
bizi?
BAŞKAN – Evet?
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, açık açık ne söylediğini
zaten orada anlatacağım. Burada açıkladıktan sonra oraya gelmemin ne anlamı
var?
BAŞKAN – O zaman tutanakları isteyeyim efendim, okuyayım
tutanakları.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Ben sadece diyorum ki: Sayın Elitaş konuşmasında muhalefete hakaret etti…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hayır efendim, öyle bir hakaret yok.
MUHARREM İNCE (Yalova) – …iç düşmanları muhalefet olarak
tanımladı.
BAŞKAN – Sayın İnce…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Olur mu Sayın Başkan?
MUHARREM İNCE (Yalova) – Hatta hatta, az önce attığı
laflara da bakarsanız, orada da “Muhalefet niye alınganlık gösteriyor?” diye
dalga da geçiyor ayrıca. İzin verirseniz ona da…(AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN – Hayır, dalga geçmesi falan söz konusu değil Sayın İnce.
Niye böyle değerlendiriyorsunuz?
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Olmadı, beceremedin.
BAŞKAN – Sayın Konya Milletvekili, konuşmasında Atatürk’ün
sözlerini tekrarladı ve muhalefetin niye alınganlık gösterdiğini sordu.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Atatürk’ün sözlerini tekrarlamak Elitaş’a mı düştü? (AK PARTİ sıralarından gürültüler )
BAŞKAN – Lütfen Sayın İnce ya! Böyle bir şey olur mu ya?
MUHARREM İNCE (Yalova) – TC’yi sileceksin, TC’yi sileceksin… Ona
mı düştü? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Ama yok böyle…Yani sataşma olsa veririm iki dakikayı ama sataşma söz
konusu değil.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Her Türk genci söyleyebilir, herkes
söyleyebilir.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Böyle olur mu Sayın Başkan?
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, Atatürk’ün Gençliğe Hitabe’sini Meclis kürsüsünde okuyor ama okulların
duvarlarından siz kaldırmadınız mı? Ne Gençliğe Hitabe’yi
okuyorsun! Neyi okuyorsunuz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Elitaş’a hitaben söyleyin onu
da, bana değil yani.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Atatürk’ü paradan kim kaldırdı?
MUHARREM İNCE (Yalova) – Onu da anlatayım. Sayın Başkan, izin
verirseniz polemiğe girelim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Atatürk’ü müzeye gönderdiniz.
BAŞKAN – Lütfen… Hayır…
Sayın İnce, sataşma söz konusu değil yani yanlış bir usul
açmamamız lazım.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Bu ülkeyi…
BAŞKAN – Buyurun.
MUHARREM İNCE (Yalova) – İki ayyaşın yaptığı bir kanun yok ama bu
ülkeyi bir küfürbaz yönetiyor. Bunu böyle bilsin herkes.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Edep dışı sözlere gidiyor artık Sayın
Başkanım.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Biraz önce ne konuştunuz orada
Sayın İnce? Biraz önce ne konuştun kürsüde? Siyaseti nezakete davet ettin. Ne yapıyorsun şimdi?
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Şimdi, sorunuz var, soruda…
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/759) (S. Sayısı: 453)
(Devam)
BAŞKAN – Evet, şimdi, madde üzerinde on dakika soru-cevap işlemi
yapılacaktır.
Sayın Öğüt, buyurun.
Sayın Kadir Gökmen Öğüt, lütfen telefonu bırakır mısınız.
Sayın Öğüt, sorunuzu sorun lütfen.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Böyle bir usulümüz yok Sayın Serindağ.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Atatürk’ün paradan resmini kim kaldırdı?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Başkan, süreyi yeniden başlat.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Ey cahil adam, ey cahil adam! O zamanlar
Cumhurbaşkanının resmi basılıyordu paraya, Atatürk ölünce yeni Cumhurbaşkanının
basıldı, ey cahil adam!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hangi kanunda var o?
BAŞKAN – Sayın Öğüt, lütfen, süre işliyor.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Serindağ, lütfen oturun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Olmaz öyle bir usul! Hayır…
BAŞKAN – Böyle bir usulümüz yok. Vermiyorum efendim.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Sayın Başkan, beni dinlersiniz,
vermezseniz gene vermezsiniz. Ama İç Tüzük’e göre…
BAŞKAN - Sayın Öğüt, süre işliyor, efendim, süreniz işliyor.
Açtım, buyurun. (Gürültüler)
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – …beni dinlemek durumundasınız ama söz
vermeyebilirsiniz.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Sayın Başkan, nasıl konuşayım?
BAŞKAN – Siz bilirsiniz, bir dakikayı geçince kapatırım yani,
takdirinizde.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sükûneti sağlayın.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Efendim, konuşuyorlar, ben nasıl…
BAŞKAN – Efendim, siz soruyu sormak durumundasınız, bir dakika
dolduğu zaman kendiliğinden kesilir zaten.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Olmaz Başkan öyle!
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Söz vermeyebilirsiniz ama dinlemek
durumundasınız.
BAŞKAN – Sayın Serindağ, dinlemiyorum,
böyle bir usulümüz yok diyorum.
Buyurun Sayın Öğüt.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Peki, Sayın Başkanım.
Geçtiğimiz yıl LYS’de, sadece birkaç
hafta kala puanların hesaplanmasında yer alan ağırlıklı ortaöğrenim başarı
puanının kaldırılarak yerine bireysel başarı esasına dayanan sistemin
getirilmek istenmesi haklı tepkiler doğurmuş ve uygulamanın 2012-2013 eğitim
yılına ertelendiği açıklanmıştı. Şimdilerde ise YÖK’ün bu kararının Anayasa’ya
aykırı olduğu gerekçesiyle Türkiye çapında kendini kanıtlamış bazı okullar ve
öğrenci velileri yürütmenin durdurulması istemiyle peş peşe dava açıyor. Diğer
yandan, konunun uzmanı bazı kişiler, Bakanlar Kurulundan bu yönde bir karar
çıkmadığını, bu sebeple uygulamanın bu seneyi kapsamasının mümkün olmadığını
söylüyor.
Sayın Avcı’ya da hayırlı olsun diyerek tekrar Bakanlığının, bu
konuda düşüncelerini istiyoruz. Bu öğrencilerimiz beş yıl boyunca bunun ötelenmesini
istiyor çünkü liselere girdikleri zamandaki şartların devam etmesini
istiyorlar, büyük bir haksızlığın engellenmesini istiyorlar.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Bulut…
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Bakan, Türkiye’de 2012
verilerine göre 2 milyon 800 bin 15 yaş üzeri kişi okuma yazma bilmemektedir.
Türkiye’de, 120 bin öğrenciye 10 bin öğretmen yatılı bölge okullarında eğitim
hizmeti vermektedir. Yatılı bölge okulları cumhuriyetin çok önemli okullarıdır,
eğitim birliğinin sağlanması, ekonomik durumu iyi olmayan ailelerin
çocuklarının devlet imkânlarından faydalanarak eğitim almasını sağlayan önemli
okullardır. Basında yer alan bu okulların kapatılacağı şeklinde terör örgütünün
talepleriyle de örtüşen böyle bir çalışmanın olup olmadığı konusunda açıklama
yaparsanız memnun olacağım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Serter.
FATMA NUR SERTER (İstanbul) – Sayın Bakan, önümüzdeki hafta sonu
15-16 Haziran tarihlerinde üniversite giriş sınavı yapılacak. Öncelikle bütün
öğrencilere başarılar diliyoruz ancak aynı günlerde Adalet ve Kalkınma
Partisinin Ankara ve İstanbul mitingleri de var. Aileler bu konuda çok ciddi
endişe duymaktalar. Sizin bu konuda, Hükûmete mitinglerle ilgili ya da Sayın
Başbakana bir uyarınız oldu mu? Ailelerin bu endişelerini nasıl gidereceksiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Halaman…
ALİ HALAMAN (Adana) – Başkanım, teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, bu, Adana’da kurulan yani Çukurova Eğitim Kültür
Vakfının kurduğu üniversite Kanuni Üniversitesi. Biz hayırlı olsun diyoruz,
-dolayısıyla tebrik ediyoruz.- inşallah. Bu tüzel kişiliğe sahip vakıf
üniversitelerinin hemen hemen yüzde 45’ini devlet karşılıyor zaten. Adana’nın
bütün ilçelerinde iki yıllık üniversiteler var Çukurovaya
bağlı. Kozan’da dört yıllık bir işletme fakültesi kuruldu, bir de Ceyhan’da
mühendislik var dört yıllık. Bunların ismi var, cismi yok. Bunların
cisimlerinin olabilmesi için bunlara yardımcı olmanızı bekliyor, saygılar
sunuyoruz.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Sayın İnce…
MUHARREM İNCE (Yalova) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, 2003’te, 2004’te bu Mecliste, YÖK Başkanı gelmezdi bu
görüşmelere ve her kürsüye çıkan AKP milletvekili “YÖK Başkanı kabadayı mı,
derebeyi mi, niye gelmiyor?” derdi. Şimdi ben size şu soruyu soracağım. Ben
altı ay önce size iki soru önergesi verdim, bir Gaziantep Üniversitesiyle ve
Hacettepe Üniversitesiyle ilgili. Altı aydır bana yanıt vermediniz. Bu
üniversite rektörleri derebeyi mi? Onlar mı cevap vermiyor, siz mi
vermiyorsunuz? Eminim ki bir yerde sıkıştı bu soru önergeleri. Ben sizden şunu
istiyorum: Sizi her gördüğümde bu soru önergelerini soracağım Sayın Bakanım,
Gaziantep Üniversitesi ve Hacettepe Üniversitesiyle ilgili. Geçmişte,
iktidarınızın ilk yıllarında her kürsüye çıktığınızda “Bu YÖK Başkanı kendini
ne zannediyor?” diye buralarda konuşurdunuz. Ne zaman ki bütün kurumlar gibi
YÖK’ü de ele geçirdiniz, artık sizin arka bahçeniz olunca YÖK’ü eleştirmez
oldunuz.
Benim sorum: Siz mi geciktiriyorsunuz, üniversite rektörleri mi
geciktiriyor?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Baluken…
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, Millî Eğitim Bakanlığındaki en temel sorunlardan
biri de bu evli öğretmenlerin birçoğunun eşlerinden ayrı olması, eş durumu atamalarının
çok zorlaştırılmış olmasıdır. Yılda bir defa atama hakkı veriliyor ve yeterli
kontenjan açılmadığı için çoğunun ataması gerçekleşmiyor ya da çok uzaktaki
kurumlara atanıyorlar. Bu durumun mağduru olan bir öğretmen hanımın mektubu var
bende, onu size ileteceğim. Bu konuyla ilgili bir çalışmanız var mı?
Öğretmenlerin yaşamış olduğu bu sıkıntılardan haberdar mısınız?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, buyurun.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Önce, çok genel olarak bir şey söylemek istiyorum. Üç oturumdur
iki maddeyi konuşuyoruz, birisi yürürlük maddesi, birisi yürütme maddesi, bir
türlü sonuna gelemedik.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Senin grubun konuşuyor, onlar konuşmasa
çıkar şimdi.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Ben de Genel Kurula
söylüyorum zaten.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama yani kendi grubuna söyle.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Grup toplantısında da
kendi grubuma söylerim.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Onlara söyle de konuşmasınlar.
BAŞKAN – Sayın Bakanım, lütfen…
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Şimdi, Sayın Baluken’inkinden başlayalım: Eş durumu atamaları evet,
yılda bir kere yapılıyor ama istisnai olarak şubatta da yaptık.
Millî Eğitim Bakanlığı Türkiye’nin en büyük kamu kuruluşu. Kamuda
çalışan her 3 kişiden 1’i Millî Eğitim Bakanlığında çalışıyor. Dolayısıyla,
öğretmenlerimiz yani kamu kurumunda çalışan öğretmenlerimiz, Millî Bakanlığında
çalışan öğretmenlerimiz eş durumundan en fazla bizar olan kesimi temsil
ediyorlar ve bizim en çok içli dışlı olduğumuz, öğretmenlerimizin en çok içli
dışlı olduğu kurum -evlilikler yönüyle- silahlı kuvvetlerimiz. Yani
öğretmenlerimiz en çok askerlerle, askerler de en çok öğretmenlerimizle
evliler. Dolayısıyla, eş durumumdan eşleri bir araya getirmek gerektiği zaman en
çok bu iki kesim karşımıza geliyor ve her iki kesimin de görevlendirilebilme
şartları çok sınırlı yani biz, silahlı kuvvetlere “O askeri orada değil de
şurada görevlendir çünkü onun eşi öğretmen.” diyemiyoruz. Onlar bize “O
öğretmeni orada değil de burada değerlerdir çünkü onun eşi subay, burada
görevlendirilmiş.” diyemiyor. Diyoruz karşılıklı ama bunları her zaman
birbirine denk getirmek mümkün olmuyor çünkü askerlerin görev yapabileceği
yerler belli, öğretmenlerin de norm sınırlamaları nedeniyle görev
yapabilecekleri yerler belli. Bir defa böyle bir sıkıntımız
var yani aritmetik olarak bütün öğretmenlerin eş durumu taleplerini
karşılamamız fiilen mümkün değil ama biz en acil durumda olanları hesaba katarak
senede bir kere olması gereken eş durumu, sağlık durumu, özel hayatı
ilgilendiren nedenlerle tayin isteme hakkını şubatta da tanıyarak bunu bir
ölçüde, elimizden geldiği kadar hafifletmeye çalışıyoruz ama tümüyle çözümü yok
bu işin çünkü benzer bir şekilde, yargıda eşi olan öğretmenler, başka herhangi
bir kurumda, başka herhangi bir ilde uzantısı olmayan kurumlarda çalışan eşleri
olan öğretmenler. Dolayısıyla, öğretmenlerimizin eş durumundan tayin
taleplerinin tümünü rasyonel bir biçimde karşılamamız mümkün değil. Elimizden
geldiği kadar bunları birbirine denk getirmeye çalışıyoruz. Öğretmenlerimiz de
bu konudaki iyi niyetli çalışmalarımızı biliyorlar.
Sayın İnce’nin Gaziantep ve Hacettepeye
ilişkin soru önergesine cevap verilmediği iddiasını araştıracağım ama ben, dün
gece saat 02.00’de, bizim elektronik imza sistemimiz var, bütün soru önergeleri
oraya yükleniyor, oraya yüklenmiş olan bütün soru önergelerini dün akşam
temizledim yani şu anda benim masamda, benim tarafımdan cevaplandırılmamış,
henüz size ulaşmamış olabilir, dün gece saat 02.00’de bitirdim bu işi ama benim
tarafımdan cevaplandırılmamış herhangi bir soru önergesi yok. Ya bana gelmedi
henüz, YÖK’ten böyle bir şey gelmemiş olabilir veya o gün burada, geçen hafta
sözlü soru önergelerine cevap verdim ama geriye çok az, 8-10 tane kaldı,
onların arasında mıydı, onu bilmiyorum, onu gidince araştıracağım ama kasıtlı
cevap vermemek, herhangi bir soru önergesine cevap vermemek gibi bir şeyimiz
yok. Dediğim gibi şu anda bende bekleyen
hiçbir soru önergesi yok.
Ceyhan’daki yüksekokulun durumunu bilmiyorum, onu araştıracağım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir saniye Sayın Bakan, açtırıyorum.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Mitinglerle ilgili
olarak, bu konuda biz, hem ÖSYM hem Millî Eğitim Bakanlığı, AK PARTİ Genel
Merkezine bu mitinglerle ilgili sınav takvimi çakışmasını söyledik, saatler ona
göre ayarlandı. Cumartesi günü Türkiye genelindeki sınav sabah 10.00’da
başlıyor, 12.15’te; bitiyor, Ankara’daki miting 17.00’de, dolayısıyla Ankara’da
ciddi bir sorun görülmüyor. Pazar günü sabahtan ve öğleden sonra iki sınav var.
Öğleden sonraki sınav 16.00’da bitiyor, İstanbul’daki miting 17.30’da başlıyor
yani öyle bir ayarlama yapıldı.
Yatılı bölge okullarıyla ilgili çalışıyoruz. Buralarla ilgili çok
farklı şikâyetler de var yani ailelerin çocuklarını vermek istemediğinden tutun
başka faaliyetler için de kullanıldığına dair bilgiler de var, bir kısmının
işlevsiz kaldığı bilgileri var. Tümü hakkında genel bir şey söyleyecek durumda
değilim şu anda, hepsi hakkında “Bunlar şöyledir.” diyecek durumda değilim ama
tek tek bunlar elden geçirilip hangisinde ne tür bir sorun var, bu sorunun
nasıl bir çözümü olabilir bunu değerlendiriyoruz.
Bu ağırlıklı ortaöğretim başarı puanına ilişkin itirazları, ben
zaten sayın milletvekiline burada biraz önce onları ayrıntılı olarak izah ettim
ama Genel Kurulun bilgisi bakımından şunu da hemen kısaca söyleyeyim: Bu konuda
daha önce, yasal düzenleme yapıldıktan
sonra bu konuda mahkemeye müracaat edildi, mahkeme bu müracaatı reddetti. Yani,
bu tam ortada bir mesele; bir yandan, ortaöğretim başarı puanı nedeniyle
öğrencilerini hakkıyla değerlendiren okulların öğrencilerinin mağdur olduğu
iddiaları -bu doğru bir iddia, haklı bir iddia- öte yandan da okulunun ortalama
başarı puanı düşük olduğu için kendisinin cezalandırıldığını düşünen başarılı
öğrenceler de var. Yani, bir yanda okulu başarılı olduğu için kendisinin mağdur
edildiğini düşünen öğrenciler, bir yanda da okulu başarısız olduğu için kendisinin
cezalandırıldığını düşünen öğrenciler.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Soru-cevap işlemi…
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Bir cümle daha müsaade
eder misiniz?
Okullardan, sınıflardan Gençliğe Hitabenin kaldırıldığı iddiası
doğru değil, böyle bir şey yok.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.03
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.15
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
119’uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
453 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Tasarının 3’üncü maddesi üzerinde iki adet önerge vardır,
okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
453 Sıra Sayılı “Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve
Spor Komisyonu Raporu”nun 3. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Haydar Akar Gürkut
Acar Erdal Aksünger
Kocaeli Antalya İzmir
Bülent Kuşoğlu Aytuğ Atıcı Kamer Genç
Ankara Mersin Tunceli
3. madde:
“Bu Kanun yayım tarihinden altı ay sonra yürürlüğe girer.”
TBMM Başkanlığına
453 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 3. Maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“Bu Kanun 01.01.2014 tarihinde yürürlüğe girer.”
Alim Işık Celal
Adan Mehmet
Günal
Kütahya İstanbul Antalya
Lütfü Türkkan Ahmet Duran Bulut
Kocaeli Balıkesir
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Celal Adan, İstanbul
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
CELAL ADAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Biraz evvel yapılan konuşmalar sebebiyle Türkiye'nin içinde
bulunduğu süreci de göz önüne alarak sizinle birkaç konuyu paylaşmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, geçen grup konuşmasında Sayın Başbakanın
ifade ettiği bir durum gerçekten bizi çok ciddi etkiledi. Söylediği şey şuydu:
“Taksim Parkı’nda Türk Bayrağı ile paçavrayı bir arada tuttular.” dedi.
Kutladık Sayın Başbakanı; gerçekten, paçavra, Türk Bayrağı’nın yanında
olmamalıydı, bu itirazını destekledik. Ancak Türkiye Cumhuriyeti devleti
sınırları içerisinde Diyarbakır vilayetinde eşkıyabaşı
devlete ortak edilirken bütün Diyarbakır’da bir tek Türk Bayrağı yoktu. Her
taraf paçavrayla doluyken ona itiraz etmemesini de tarihe not düşülsün diye
ifade etmek istiyorum.
OYA ERONAT (Diyarbakır) – Yani, bu yalnız Diyarbakır’da değil ki.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Daha çok itiraz etti Hakkâri’ye.
CELAL ADAN (Devamla) – Bir diğer konu, değerli milletvekilleri,
televizyonları izlediğimizde karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor: Menderes’in 27
Mayıs 1960 ihtilalinden evvel yaptığı bir radyo konuşması ve Taksim
örtüştürülerek bir ajitasyon yapılıyor. Türkiye, 27
Mayıs 1960’ın Türkiyesi değil. Bazen dış politikada
başarılarınızı burada anlatıyorsunuz Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz
çıkıp dış politikada başarısız olunduğu noktasında irade ortaya koyuyoruz.
Değerli milletvekilleri, alınganlık göstermeyin. Gidip Obama’nın
karşısında ayak ayak üzerine atıp “Dış politikada
güçlüyüz.” ifadesinin ne kadar büyük bir yanlış olduğunu gördük. Timsah ağzını
açmış. Taksim’deki ufak bir nümayişte timsahlar konuşmaya başladılar. Türk
milletinden güç alan, bu milletin iradesinden güç alan Milliyetçi Hareket
Partisi… O gün şu yüreği koydu Sayın Devlet Bahçeli: “Millet iradesinin üstünde
sadece Allah vardır.” dedi. Dolayısıyla “Sokak hiçbir zaman hükûmet düşüremez,
deviremez.” iradesini ortaya koydu; demokrasinin dışında hiçbir alternatifin
geçerli olmadığını ortaya koydu. Ve Milliyetçi Hareket Partisi Genel Merkezi
ana baba günü. Herkes bu iradeyi kucaklıyor. Milliyetçi Hareket Partisi 367’yi
de elinin tersiyle itti. Demokrasi mücadelesinde öncü olan Milliyetçi Hareket
Partisi bir başka şeye öncülük yapıyor.
Şimdi, Mustafa Elitaş’ın, sayın grup
başkan vekillerinin dikkatine sunuyorum: On iki yıldır yönettiğiniz bir
Türkiye. 28 Şubat süreci Türk milletine yapılmış en büyük ihanettir. Doğrudur,
generaller tutukludur. Peki, bu silahlı kuvvetleri finanse eden, o gün medyada
“finans çevreleri” olarak ifade edilen grup nerede diye zaman zaman burada
gelip meseleyi dile getirdik. Şimdi, Sayın Başbakan bir faiz lobisinden
bahsediyor. On iki yıldır faiz lobisinden bahsetmeyen Başbakanın, Taksim’de
kendine yönelik, iktidara yönelik bir çığlık atıldığında bu faiz lobisini dile
getirmesini kınıyoruz. Fakirin fukaranın verdiği rakamlar var grup
konuşmasında; 50 milyar dolar, 40 milyar dolarlardan bahsediliyor.
Milliyetçi Hareket Partisi değerli Genel Başkanı Devlet Bahçeli
“Bu faiz lobisinin ortaya çıkması için bir Meclis araştırma komisyonu kuralım.”
dedi. Dolayısıyla, bizim bu gördüklerimizin sizin tarafınızdan da konuşulması
ve bu faiz lobisiyle 28 Şubata uşaklık yapan siyasi gruplardan da hesap
sorulması lazım.
Demin bir şey söyledim, dedim ki: Diyarbakır’da Türk Bayrağı
yoktu. Şimdi, değerli milletvekilleri, bana gelen istihbaratlar değil, devletin
bakanlarınıza verdiği bir istihbarat bilgisinden bahsedeceğim. Doğu Anadolu
Bölgesi’nde belli vilayetlerde KCK vergi topluyor, parlamentoları oluşturdular yani
belediye meclislerini yerel parlamentolara dönüştürdüler. Şimdi, KCK orada
vergi toplarken “Kürdistan” ifadeleriyle naralar atılırken buna kalınan bu
sessizliğin Türkiye’yi götüreceği yeri hesaplamak mecburiyetinde değil miyiz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OYA ERONAT (Diyarbakır) – Sayın Vekilim, Diyarbakır’ı bu kadar
aşağılamayın ya!
CELAL ADAN (Devamla) – Dolayısıyla… Biz Diyarbakır’ı…
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Hanımefendi, senin çocuğunu öldürdü be PKK! Sen bari
konuşma be! Çocuğunu öldürdü PKK. Hayret bir şeysin ya!
OYA ERONAT (Diyarbakır) – Ayrıştırmayın bu kadar Diyarbakır’ı ya!
OKTAY VURAL (İzmir) – Siz demediniz mi “Diyarbakır’da PKK hâkim.”
diye, kürsüde söylediniz.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – “Sen bari konuşma.” ne demek
Necati Bey?
CELAL ADAN (Devamla) – Bu Türkiye Cumhuriyeti devletini tehdit
eden, Türkiye’yi darbelere götürmek isteyen ne kadar pislik, ahlaksızlık varsa
darbeler dönemine aittir. Darbelere götüren bu finans çevresini, bu faizci
çeteyi… Eğer bu Başbakan bunu bu kadar söyler de bir araştırma komisyonuna dönüştürmez,
bu faizci lobiyi deşifre etmezsek tarih bizi affetmez değerli milletvekilleri.
(MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
453 Sıra Sayılı “Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve
Spor Komisyonu Raporu”nun 3. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Haydar
Akar (Kocaeli) ve arkadaşları
3. madde:
“Bu Kanun yayım tarihinden altı ay sonra yürürlüğe girer.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Aytuğ Atıcı, Mersin
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesi üzerine
verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Kendini çapulcu olarak
hisseden herkesi de saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, bu kanunla ne yapıyoruz arkadaşlar? Üniversiteler
kuruyoruz. Kim için kuruyoruz bu üniversiteleri? Gençler için kuruyoruz. Peki,
gençleri anlıyor muyuz? Tabii ki anlamıyorsunuz. O kadar konuştuk, o kadar
onlar konuştular anlamadınız. Şimdi sizlere bazı “tweet”lerle,
bazı bestelenen şarkı sözleriyle ve zamanım yeterse resimlerle meydanların
sesini aktarmak istiyorum.
Şimdi, şarkı sözlerinden bazıları şöyle diyor, sayenizde çok şarkı
üretildi, çok beste yapıldı:
“Biberine gazına,
Copuna sopasına,
Tekmelerin hasına
Eyvallah, eyvallah.”
Boğaziçi Caz Korosu diyor ki:
“Çapulcu musun vay vay,
Eylemci misin vay vay.”
ODTÜ Klasik Türk Müziği Korosu diyor ki:
”Olamaz dediler di leylim,
Sıkamaz dediler di leylim.
Leylim, ayyaşım leylim
Leylim, çapulcum leylim.”
Kardeş Türküler tencere, tava havası besteledi sizin sayenizde:
“Bu ne kibir, bu ne öfke.
Gel yavaş gel, yerler yaş.” diye kısa bir fragmanını
alayım.
Oğuzhan Uğur “Birinci vazife” isimli şarkısında şöyle sesleniyor
siz anlamayanlara:
“Ata’mıza ayyaş, halka çapulcu, zehrin hep lafta,
Bu işin başı park, endişe etme, sonu da sandıkta.”
Nazan Öncel ve Çapulcu Orkestrası diyor ki:
“Beni bir kere dinleyebilirdin,
Dahası bana güvenebilirdin,
Ne istiyorum, bir sor bakalım,
Bir dur bakalım,
Belki ben haklıyım.
Güya yanımdasın hep, güya.
Güya beni sevmişsin, güya.”
Şarkıları artırmak mümkün ama biraz da size “tweet”lerden
bahsedeyim. Bakın, “tweet”ler size ne diyor:
Diyor ki değerli milletvekilleri: Ankara’nın sokakları, caddeleri
değişiyor. Tunalı Hilmi oldu “Tomalı Hilmi”,
Güvenpark sizin sayenizde oldu “Dövenpark”, Kızılay
oldu “Gazlıay.”
“Peki, Taksim’in özetini yapsam.” diyor bir “tweet”te
“Gözünde deniz gözlüğü, elinde kaşıkla tavaya vuran, pet şişeden maskeli, sirke
şişesi taşıyan insanlar. Vallahi İngilizceye çevirsem, beni kimse anlamaz.”
Bir başka “tweet” diyor ki: “Egemenlik
kayıtsız, şartsız milletindir. Kayıt ve şart altına alınmaya çalışınca sorun
çıkıyor.”
Bir başka “tweet” diyor ki: “Polis
yorgun, herkes kendi gazını kendisi sıksın.”
Bir başka “tweet”: “Biz sokakları
temizledik polis ağabey, bir zahmet TOMA gelip su sıksın.”
“Bütün bunlar fragman.” diyor bir başka tweet “Anıtkabir’e dokunun da fragman bitsin, film
başlasın.”
Devam ediyor “tweet”ler, diyor ki: “O
varsa ben yokum, şu varsa ben oynamam diyenlerin yaşamaya layık olduğu ülkenin
adı Tayyibistan.”
Bir başka “tweet” diyor ki: “O yol
güvenli mi ağabey? Cevap: Hayır, polis var.”
Bir başka “tweet” diyor ki: “Arkadaşlar,
hepimiz sağduyulu olalım, polisin dinlenmeye ihtiyacı var. Islanmak isteyenler
park havuzlarına.”
Bir başka “tweet” diyor ki: “Yönetimdeki
insanların hizmetimizdeki memurlar olduklarını anlamaları gerek. En
üsttekilerin en çok anlamaları gerek.”
Bir başka “tweet” diyor ki: “Hükûmet
eylemcilerde 64 yaralı var diyor. CNN International 2 ölü, 3.195 yaralı.
Allah’ım, sen gör ya Rabb’im, yazık!”
Bir başka “tweet” diyor ki: “Yabancı
basının anormal ilgisiymiş. Sanki yaşananlar normal, ilgi anormal gibi.”
“Ambulansın içinde polis var mı diye değil, gaz bombası taşıyor mu
diye bakıyoruz.” diyor sahadaki insanlar.
“Halkın düşünce ve fikrini hiçe sayan bir iktidar faşisttir,
kendine oy vermeyen insanları illegal olarak tanımlamak da bunun kanıtıdır.”
diyor.
Bir başka “tweet” diyor ki: “Başbakan
yüzde 50 jokerini kullanacağına seyirciye sorma hakkını kullansaydı.”
Bir başka “tweet” diyor ki: “Bazı
illerimiz için biber gazı vakti: Van: 20.00, Antep: 20.15, Adana: 20.20…” diye
devam ediyor.
Bir başka “tweet” diyor ki: Polis
yakaladığı gençlere “Sizi buraya kim topladı?” diye soruyormuş, onlar da
“Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi.” diyorlarmış.
Bakın, sizin sayenizde “çapullanmak”
diye bir fiil türedi, “gösteri yapmak, protesto eylemi düzenlemek” anlamına
geliyor. Yabancı dillere de çevrildi. İngilizcesi “chapulling”,
Fransızcası “schapulieren”, İspanyolcası “el chapulo.” Çok güzel hizmetlerde bulunuyorsunuz, tebrik
ediyorum!
TOMA diyor ki: “Çapulcuysan çapulculuğunu bil, ben kaplıca
değilim, git başka yerde ıslan.”
Son olarak da size…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYTUĞ ATICI (Devamla) – “Çapulcu”nun
açılımı şu: “Ç: Çağdaş. A: Atatürkçü. P: Politika üstü. U: Uzlaşmacı. L: Laik.
C: Cumhuriyetçi. U: Ulusunu seven.”
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Millet ne diyor, sen ona bak Hocam!
Millet ne diyor, ona bak sen!
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Size milletin söylediklerinden derleme
yaptım, duyup duymamak size kalmış.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Hocam, millet sandıkta söylüyor!
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
4’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
isteyen Tolga Çandar, Muğla Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TOLGA ÇANDAR (Muğla) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce başta Sayın Meclis Başkanımıza,
Bakanımıza ve annemin vefatı dolayısıyla beni arama inceliğini gösteren tüm
milletvekili arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum. Hepsine, kalanlara Allah uzun
ömür versin diyoruz.
Anacığımı, yıllar önce, 1972 yılında ben bir lise öğrencisiyken
Deniz Gezmişlerin asıldığı gün liseden eve geldiğimde onu yas hâlinde
bulmuştum. O zaman tabii kafam çok fazla basmıyor neler olup neler bittiğine de
taş ocağı işçisi olan babamın başına bir şey geldi diye düşünmüştüm. Koşarak
eve gittim, “Ne oldu anne, bir şey mi oldu?” “Oğlum, üniversite öğrencilerini
asmışlar. Ben de seni okutayım diye çalışıp çabalıyorum ama acaba kendi elimle
seni ölüme mi mahkûm ediyorum, kendi elimle seni ölmeye mi gönderiyorum büyük
şehirlere, yoksa hiç göndermesem, burada babanla beraber kalsan, taş ocağı işçisi olsan daha mı
iyi?” diye ağlayıp sızlamıştı. Bugün Gezi Parkı’nda o gencecik üniversite
öğrencilerine yapılanları gördükçe aradan kırk yıl geçmesine rağmen Türkiye’de
anlayışta bir arpa boyu kadar değişiklik olmadığı görülüyor. Yazık, yani bu
kadar güzel bir ülke için bu durum son derece yazık.
Sayın milletvekilleri, Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonunda bu üniversitelerin kuruluşuyla ilgili yasa tasarısı bize geldi,
Komisyonda görüştük, söyleyeceklerimizi söyledik, orada da söyledik, tekrar
ifade ediyoruz: Biz tabii ki üniversitelerin kurulmasını istiyoruz. Yani bu
kadar çok genç üniversite kapısında beklerken üniversitelerin kurulmasını
desteklememek diye bir şey olabilir mi? Ama biz, Komisyondan geçerken yasanın
altına şerh koyduk çünkü endişelerimiz var. Yani bir üniversite, sadece,
birilerinin, gençlerin yangınını söndürmek, onların beklentilerini, geçici bir
süre için heveslerini almak anlamıyla kurulmaz. Üniversiteler, çocuklara bir
yaşam, alternatif bir yaşama biçimi sunmak için kuruluyor. Bunu göz önünde
bulundurunca sadece binadan ibaret değil ama bakıyorsunuz küçücük küçücük
arsaların üzerine koca koca üniversiteler kurulacağına dair hazırlıklar var ve
ben çocuklarımızın, ülkemizin gençlerinin bu kadar olumsuz koşullar altında çok
iyi yetişeceğine olan güvensizliğimi belirtmek için şerh koydum altına. Hâlâ
aynı endişeyi taşıyorum doğrusunu isterseniz yani bir Konya Selçuk
Üniversitesine, bir Orta Doğu Teknik Üniversitesine, bir Hacettepe
Üniversitesine, bir Bilkent Üniversitesine bakın, onların büyüklüklerine bakın,
üniversite deyince böyle bir şey… Çünkü sözünü ettiğimiz üniversiteler içinde
8-9 tane fakültenin bulunduğu, 8-9 fakültenin barındığı üniversiteler, büyük
yerleşim alanları. Bunun, üniversitelerin, bir kampüs anlayışı içerisinde
düşünülmesi, planlanması gerektiğini düşündüğüm için ben altına şerh koydum,
hâlâ aynı fikirdeyim.
Sayın milletvekilleri, üniversite, adı üstünde yani site, büyük
bir şehir, içinde spor alanları olacak, içinde alışveriş merkezleri olacak,
kütüphanesi olacak yani tüm oradaki öğrencilerin araştırma ihtiyaçlarına…
Üniversite, çocukların araştırma yaptıkları, kendi alanlarında kendilerini
geliştirdikleri alanlar. Böyle, bu kadar küçük alanlar üzerine, 25 dönümün
üzerine kurulacak üniversitenin kapasitesi ne olabilir? 25 dönümün üzerine
kurulacak bir üniversitenin içine ne yapabilirsiniz? Bir 25 dönümlük… Şu anda
bizim önümüze gelen üniversitelere bir bakın, bir de…
Daha önce Diyarbakır’da kurulacak bir üniversite için söz
aldığımda aynı şeyi söylemiştim: Bugüne kadar üniversite kurulmak üzere
Komisyona gelen şeylerimizin içinde bir tane güzel sanatlar akademisi yok. Bir
sanatçı olarak gene soruyorum, güzel sanatlara karşı özel bir tavrınız var mı? Yoksa, neden güzel sanatlar düşünülmüyor üniversitelerin
içerisinde?
Ayrıca, bu kadar üniversite açıyoruz, tamam, bana kalırsa da
açalım, her gün bir üniversite açalım, ne olacak? Üniversite açmak… Ne oluyor
bu? 1 tane bina, 2-3 de adam koyarsın olur biter üniversite. Ya öğretim üyesi?
Yani, Türkiye'de bu üniversitelerin öğretim üyesi, kaliteli öğretim üyesi
kadrolarını nereden bulacağız, çok merak ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üniversiteleri besleyecek
olan üniversite öğretim üyelerine sordum, dedim ki: “Bu tür hazırlıklar var, bu
konuda ne diyorsunuz?” Onlar dediler ki: “Ortaöğretimden gelen çocuklar
Türkçeyi daha doğru dürüst okuyup yazamıyor. Önce
ortaöğretimin kalitesini yükseltmek lazım.” Sizin Komisyona getirdiğiniz
ve maalesef bütün itirazlarımıza rağmen geçirdiğiniz 4+4+4’ün içeriğine
bakınca, bu konuda Türkiye'nin geleceği açısından çok da umutlu olmadığımız
ortada.
Şimdi, “Üniversite öğrencilerinin genel kültürleri açısından tam
bir sığlık hâkim.” Üniversite öğretim üyelerinin söyledikleri bunlar. Bırakın
kitap okumayı, gazete, dergi, bunlara dahi doğru dürüst ulaşabilecek durumda
değiller. Yani, var olan üniversitelerin kalitelerini yükseltmek yerine yeni
yeni üniversite açmanın ben çok da doğru olmadığını düşünüyorum doğrusunu
isterseniz çünkü büyüklük sadece çokluk anlamına gelmiyor, büyüklük, fiziksel
büyüklük hiçbir şey ifade etmiyor. Sayıca istediğiniz kadar üniversite açın ama
o üniversitelerden kaliteli eleman yetiştiremediğiniz sürece istediğiniz kadar…
Ben sadece endişe ediyorum yani bu tür üniversitelerin hem fiziksel koşulları
yok hem öğretim
kadroları yok hem yeterli yerleşim şeyleri yok. Bunun biraz
politik olduğunu yani seçimlere yönelik birer yatırım olabileceğini
düşünüyorum. Bu, Türkiye'nin geleceği açısından son derece endişe verici bir
durumdur bana göre.
Öğrenci mezun olduktan sonra… Şimdi, bakıyorum açılan şeylere,
sosyal bilgiler, felsefe bölümü yani sosyoloji bölümleri açıyorsunuz.
Türkiye'deki en çok açıklardan bir tanesi sosyoloji bölümlerinden mezun olan
öğrenciler arasında, var olanlara iş bulamıyorsunuz, aynı fakülteyi tekrar
tekrar açıyorsunuz yani ben endişe ediyorum açıkçası.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; günümüz iş olanakları ve
popüler kültür endüstrisinin toplumun hafızasına kazıdığı slogan ve imaj,
eğitimli insanın eğitimsiz insan karşısında gittikçe güç ve konum kaybettiğini
göstermektedir. “Her an her şey olabilir.” ya da “Sen de yapabilirsin.” gibi
sahte umut sloganları, özellikle gençleri eğitimden uzaklaştırmaya ve umut
peşinde, boş umutlar peşinde koşan ve kısa yoldan köşeyi dönmeye ve zenginlik
sahibi olmaya çaba gösteren bir güruh hâline getirmiştir. Bu son on yıllık
uygulamalarınızla buna ciddi bir katkıda bulunduğunuzu düşünüyorum. Yarışma programları,
oradaki gençlerin hâlini bir görün, ben son derece üzülüyorum bu gençlerin
durumuna.
Bu nedenle, genel anlamda eğitim, okuma-yazma, araştırma, düşünme,
merak etme, soru sorma ve problem tanımlama gibi en temel akademik üstlenimleri
günümüz üniversiteleri ne yazık ki öğrencilerine sunabilecek durumda değildir.
Birkaç üniversiteyi ayırıyorum ama Türkiye, ne yazık ki bu. Birkaç
üniversiteden mezun olan insanlar için, öğrenciler için çalışıyormuş gibi. Oysa, eğitimdeki bu adaletsizliğin, yükseköğrenimdeki bu
adaletsizliğin giderilmesinin yolu, bu adaletsizliğe katkıda bulunacak yeni
yeni üniversiteler açmak değil, var olan üniversitelerin kalitesini
yükseltmekle mümkün olur diye düşünüyorum.
Üniversitelerin birçoğu öğrencilerine birer yetişkin olma vizyonunu ve sorumluluğunu verme yeteneğinden yoksun gibi
görünüyor çünkü son dönemlerde, ne yazık ki diyaloglar ve bu sosyalleşme
eksikliği üniversitelerden, özelikle sanat ve bilim alanında gençlerin
katkısının ne kadar az düzeye düştüğünü… Bakın, bizim zamanımızda her
üniversitede genç topluluklar vardı. Biz de mesela, Orta Doğu Teknik
Üniversitesinde hem mühendislik okuduk ama hem Yeni Türkü, Çağdaş Türkü
topluluklarıyla birlikte…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TOLGA ÇANDAR (Devamla) - …Türk sanat ve kültür yaşamına katkıda
bulunduk. Keşke, böyle, gençlerimizin yetişeceği
üniversitelerin sayısı artsa da hep beraber mutlu olsak.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
isteyen Oktay Vural, İzmir Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün aslında, gerçekten yükseköğrenimle ilgili, Türkiye'nin
geleceğiyle ilgili, eğitimle ilgili bir konuyu, üniversitelerin kurulması
konusunu görüşüyoruz. Aslında, hepimizin hep beraber, birlikte, eğitimi bir
stratejik değer olarak görüp hem küresel öngörü ve geleceği hem de stratejik
önemini dikkate alarak adımlar atmamız lazım.
Aslında, bugün Gezi olayları ekseninde meydana gelen ve genç
kitlelerin önemli ölçüde bu olayların içerisinde yer aldığı bir toplum yapısını
çok sağlıklı değerlendirmemiz ve eğitimle ilgili muhakkak millî bir politika
takip etmemiz gerekiyor.
Özellikle küreselleşme sürecinde bilginin artan öneminin yanında
toplumun millî hedef ve yapılarına uyuma yönelik çok yönlü etkileşim,
eğitimdeki gelişmelerin küresel düzeyde ele alınmasını gerekli kılmıştır. Bu
bakımdan, eğitimin, küreselleşme sürecinde rekabet gücünü sağlamada da kritik
bir önemi vardır.
Yapılan bütün projeksiyonlar şunu ortaya
koymaktadır ki küreselleşmenin en büyük fayda elde edenleri, yeni teknolojilere
erişebilen ve bunları uygulayabilen ülkeler ya da gruplar olacaktır. Bu bakımdan, Batı dünyası ile gelişmekte olan ülkeler arasında hem
teknoloji hem beyin göçü arasındaki etkileşimi dikkate aldığımız zaman,
gelişmekte olan ülkelerde bilgi ve teknoloji, eğitimli iş gücünün artışı ve
aynı zamanda küresel şirketlerin teknolojik yatırım yapmaları, elbette bu yeni
teknolojinin ilerlemesini sağlayacaktır ancak eğer biz, bu teknolojiye sahip
olanlar ve olmayanlar arasındaki uçurumu kapatmak istiyorsak muhakkak surette
iyi yönetimi sağlamamız, aynı zamanda eğitim ve piyasa reformları gibi bunu
teşvik eden politikaları izlememiz gerekiyor. Aksi takdirde, aramızdaki
uçurum, maalesef, açılacaktır. Bugün geldiğimiz Türkiye’de, maalesef, yargıda,
yasamada, yürütmede ve medyada kurumların kalitesizliği, iyi yönetimin
kurulmaması, aynı zamanda eğitim gibi bir olgunun günübirlik değişmesi şüphesiz
böyle bir fırsatı kullanmamızı engelleyecektir.
Son dönemlerde Asya’dan Avrupa ve Kuzey Amerika’ya okumak için
giden öğrenci sayısı azalmış ve Çin ve Japonya eğitim merkezleri hâline
gelmiştir. Bu şekilde iyi eğitimden geçmiş geniş iş gücü düşük maliyetli
istihdam kaynaklarıyla rekabet edecek konuma gelecek, aynı zamanda teknoloji
alanında da ilerlemeler sağlayacaktır. Bu bakımdan, Çin ve Hindistan gibi
ülkeler bilim, eğitim ve diğer altyapı yatırımlarını destekleme çabalarıyla
şüphesiz büyük teknolojik uygulamaları kullanma ve bunları pazarlama konusunda
da önemli adımlar atmış olacaklar. İşte, bu yönüyle bakıldığında, bu
küreselleşme sürecinde bu mücadelede başarı öyküleri olan ülkeleri bizim
dikkatle takip etmemiz gerekir. Özellikle Hindistan, Çin, Tayland, İspanya
başarılarını insan sermayesinde elde ettikleri kazanımlara borçludur. Yoksa, günümüzde olduğu gibi, sıcak parayla, hormonlu
ithalatla, kur politikalarıyla bir kalkınmanın geleceği yoktur. Bu kalkınmanın
sağlam temel değerlere dayanması ve muhakkak surette insan sermayesi ekseninde
üretilmiş bilim ve teknolojilere dayanması gerekmektedir. O bakımdan, bu insan
sermayesini, muhakkak surette, bu rekabet gücünü kazanmamız açısından
küreselleşme sürecinde sağlıklı değerlendirmemiz gerekiyor.
Eğitim, bir toplumun millet olmasını sağlayan, aynı zamanda
rekabet gücünü kazandıran stratejik öneme sahiptir. İşte, ekonomik kalkınma
farklılaşması sonucunda ortaya çıkan gelişmiş ülkeler-gelişmemiş ülkeler,
bunların sebeplerini sorguladığımız zaman, gerçekten, bazen petrol fazlası olan
ülkelerin neden gelişmediklerinin cevabını bulamayız. O bakımdan, bizim,
muhakkak surette, sahip olduğumuz insan sermayesini eğitmemiz ve ekonomik
gelişmeyi insan sermayesine yaptığımız yatırımlarla ve iyi teknoloji üreterek
değerlendirmemiz gerekmektedir.
Bu açıdan bakıldığında, özellikle üniversitelerimiz… Evet,
üniversitelere sahip olmak bir kaynaktır ancak genç insanları eğitmek bir
süreçtir. Bu bakımdan, bu genç insanların eğitim kalitesini artırmamız gerekir.
Nitelik olarak bu artırmayı sağlamadığımız takdirde burada ne kadar üniversite
kurarsanız kurun nitelikli bir rekabeti sağlayamazsınız. Bilimi, bilgi
üretmeyi, bilgiyi sanayiyle ve ekonomiyle buluşturmayı temin edemediğimiz
takdirde rekabet gücümüz ortadan kalkmış olur ya da bu rekabet gücünü yeterince
koruyamamış oluruz.
Özellikle, yapılan araştırmalarda, beşerî sermayenin hızlı
gelişimi millî gelirin büyümesini tetiklemektedir. İşte, İspanya ve Güney Kore,
bunlar başarı öykülerini yine eğitime yaptıkları yatırımlarla karşılamışlardır.
Bununla ilgili, ekonomik açıdan değerlendiren ve bu konuda teorilerini ortaya
koyan birçok önemli modellemeler vardır. Dolayısıyla, bu modellemelerin en sonu
-ki Robert Lucas bu konuda bu modellemeyi ortaya
koymuştur- yüksek düzeyde bir insan sermayesi yüksek düzey bir geliri
açıklamaktadır. Dolayısıyla, insan sermayesinde bir artış millî geliri de
artırmaktadır. Yani, bu ülkenin insanları sıcak paracıları beklememelidir. Bu
ülkenin insanları bizim kaynaklarımızı aşındıracak, daha fazla ithalat yapıp
üretmeden tüketecek bir modele alıştırılmamalıdır. Bu bakımdan, geldiğimiz bu
noktada, bizim önümüzde çok önemli bir demografik fırsat vardır. Türkiye’nin
bağımlı nüfusu azalmaktadır. Bu bağımlı nüfus azalmış ve Avrupa’yı yakalamış
durumdayız. Önümüzdeki yirmi, otuz yıl boyunca bu demografik fırsatı dikkate
aldığımız zaman, çalışabilir nüfusumuzun arttığını dikkate aldığımız zaman,
bizim “Bu beşerî sermayemizi nasıl eğiteceğiz, eğittiğimiz beşerî sermayeyi de
nasıl istihdam edeceğiz?” sorularını cevaplamamız gerekmektedir.
Bakıldığında, bugün maalesef kadınlarımızın eğitim süresi 6,2
yıldır, ilkokul seviyesi. Amerika’da üniversite seviyesinde eğitim
yapılmaktadır. İş gücümüzün eğitim süresi 8,5 yıldır, başka ülkelerde daha
fazla bilgi üreten iş güçleri vardır. Bu bakımdan, muhakkak surette eğitilmiş
insan gücümüzü artırmamız gerekir. Kâfi midir? Diplomalı işsizlerin olduğu bir
ortam içerisinde, özellikle Türkiye’de uygulanan ekonomi politikasıyla her 4
yüksekokul mezunundan 1’inin işsiz kaldığı bir ortam içerisinde, üniversite
mezunlarının asgari ücretle iş aradığı bir ortam içerisinde nasıl yüksek bilgi
yüksek gelir getirecektir? Bu bakımdan, Türkiye aynı zamanda ekonomik paradigmasını da değiştirmeli, özellikle bilgi üreten, bilgi
ekonomilerini destekleyen teknoloji üreten sektörlere yönelmelidir. OECD
ülkeleri içerisinde Türkiye maalesef yüksek teknoloji üreten ülkeler içerisinde
sonuncu sıradadır, ihracatımız içerisinde sadece yüzde 2’lik paya sahiptir. Bu
tabloyla nasıl biz insanlarımıza eğitim yoluyla refahı kazandıracağız, nasıl
ülkemiz rekabet gücü kazanacak?
Kur politikalarını Merkez Bankası düzenlesin, kurlar düşük olsun,
ithalat gelsin, bu ithalat yoluyla Türkiye’de pohpohlanmış, hormonlanmış
bir büyüme olsun… E, bu büyüme sağlam temellere dayanmıyor. Paranın değerinin
arkasında önemli olan ekonomik olarak sağlam bir yapının olması lazım, üreten
insanların olması lazım, üreten bir ekonominin olması lazım. Yetmedi, bu üreten
ekonomiyi aynı zamanda üreten insanlarla, bilgi üreten insanlarla buluşturmamız
gerekir. Böyle bir vizyon olmadan eğitime baktığımız
zaman, bundan sonraki dönem içerisinde gerçekten uluslararası rekabet gücümüzün
hak ettiğimiz seviyeye gelmeyeceğini ve Türkiye'nin bu demografik fırsatı geri
tepeceğini maalesef görüyorum.
Bu çerçevede, özellikle eğitimin bir başka yönü de insanlarımızı
millî toplum yapılarına bağlamaktır. Bugün geldiğimiz bu noktada,
insanlarımızı, millî kültür yerine çok kültürcülüğe
götürmek, millî toplum yapılarına bağlamak yerine millî kimliği dışlamak gibi
anlayışlar, eğitimin millet olma ya da millî toplum yapılarına insanı bağlama
gibi fonksiyonunu da ortadan kaldırır.
Unutmayalım ki rekabet gücü toplumsal bir rekabetin ortaya koyduğu
bir sonuçtur. Eğer, siz, bu toplumsal rekabeti millî toplum yapılarını
oluşturmadan sağlamak durumunda kalırsanız ve bu süreç içerisinde
küreselleşmenin milletlerin kimlik politikalarına yönelttiği tehditleri
etkisizleştirmezseniz bu milleti korumanız ve bu milletin rekabet gücünü sağlamanız
mümkün olmaz.
Bu vesileyle bunları paylaşmak istedim, saygılarımı arz ediyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Madde üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Özdal Üçer, Van Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA ÖZDAL ÜÇER (Van) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu selamlıyorum.
Üniversitelerin kurulmasını hedefleyen bu kanun aslında kimsenin
karşı çıkabileceği bir durum değil ama adım başı her yerde üniversite açmak,
rektörlükler kurmak sorunun tek çözümleyici noktası değildir. Mevcut hâliyle eğitime hizmet veren üniversitelerin niteliğini
düşünmek lazım. Yani, her ilde bir üniversite kuruyorsunuz, buna
kimsenin bir itirazı olmaz ama var olan üniversitelerin niteliği nedir, eğitim
kalitesi nedir, çalışan kadrolarının niteliği nedir, hangi kriterlerdedir,
bunları sorgulamak lazım.
Mesela, beyin göçünden bahsediliyor. Neden Türkiye’ye,
Türkiye’deki üniversitelere dışarıdan gelen akademisyen yoktur? Neden buradaki
akademisyenler hep bir yerlere kaçabilmenin hesabı içindedirler? Neden
üniversite öğrencilerinin eğitim kalitesini daha da yükseltmek gibi bir hedef
edinilmiyor da lağvedilmesi gereken, ortadan kaldırılması gereken YÖK Kanunu
ortada dururken bu kanuna tabi yeni üniversiteler kurmakla asıl hedeflenen şey
nedir? Cemaat örgütlülüklerini üniversite yapılarında kadrolaştırmak veyahut da
rant gruplarını üniversite rektörlüklerinde
kadrolaştırmak gerçek manada bir sorundur.
Hani, biz Kürdistan için özerklik isterken çok farklı tepkimelerde
bulunuluyor ama her biri bir devlet gibi olan üniversitelerin özerkliği ve o
özerklik yapısı içerisinde dönen çarkları hiç kimse düşünmüyor. Üniversitelerde
öylesi denetimsiz bir ekonomik güç oluşmuş ki bunlar gerçekten eğitim amacıyla
mı harcanıyor, yoksa birilerine kariyer, rant ve güç
sağlama amacıyla mı kullanılıyor sorusunu akla getiriyor. Birçok üniversitenin
mali denetimini yapamıyorsunuz. Üniversite öğrencilerinin sorunlarını
çözemiyorsunuz. Üniversite çalışanlarının sorunlarını çözemiyorsunuz.
Yığınlarca sorun çözülmeyi beklerken yeniden, sorunlu olacak ve hiçbir
altyapısı olmayan üniversiteler kuruluyor. Eğer bütün mevcut üniversiteler
belli bir kaliteye ulaştıktan sonra yeni üniversiteler kurulması hedeflenirse
daha sağlıklı olur diye düşünüyoruz.
Van’da Yüzüncü Yıl Üniversitesi var. Yüzüncü Yıl Üniversitesinde
öğrencilerin barınma sorunları çözülmüş mü mesela? Hani, çok büyük bir deprem
yaşandı. Yüzüncü Yıl Üniversitesinde çalışan akademisyenlerin, eğitim
personelinin, hizmet personelinin sorunları çözüldü mü? Hayır. Şimdi, tabii,
biz ne söylersek söyleyelim, maalesef Hükûmet bu konuda bir sorumluluk
üstlenmiyor. Eğitim kurumlarının sorunları, eğitim çalışanlarının sorunları
maalesef rant hesaplarına kurban gitmekte.
Bakın, öyle bir eğitim sistemi oluşmuş ki okuldan öğrenci bir
fayda göremiyor ama öğretmen de bir fayda göremiyor, idarecisi de aynı
sıkıntıları yaşıyor ama okuldaki, işte, taşıma sistemindeki minibüs ihalecileri
köşeyi dönüyor, kantin ihalecileri köşeyi dönüyor. Siz bu sorunların çoğunu
çözmeden, işte, “Eğitim güzeldir.”, “Eğitim iyidir.” gibi genel geçerliliği
olan, kimsenin karşısında itiraz edemeyeceği durumları ifade ederek bu ülkede
eğitimin kalitesini artıramazsınız.
Dünyanın en çok genç nüfusuna ve çocuk nüfusuna sahip ülkelerden
biriyiz ama gençlere ve çocuklara yapılan uygulamalar dünyanın hiçbir yerinde
görülmüyor. Bu mudur gençlik sevgisi? Bu mudur çocuk sevgisi? Çocuklar, gençler
hangi sıkıntıları yaşıyorlar? Mesela, bakın, okulların önlerinde -ilkokullardan
bahsediyorum, üniversitelerden değil- polis kontrolünde, polis nezaretinde
eroin satışı yapılıyor, esrar satışı yapılıyor. Bu konuyu onlarca defa gündeme
getirdiğimiz hâlde o eroinciyi tutuklaması gereken polis, maalesef ki dışarıda
bir hükûmet protestosuna katıldı diye çocukları katledebiliyor. Biz bunu
söylerken devletin kamu görevlisi polislerin çalışmasına karşı olduğumuz için
değil, polisin, devlet güvenlik görevlisinin esas görevi kamunun güvenliğini
sağlamaktır yani vatandaşın güvenliğini sağlamaktır. Basın açıklaması için
çıkmış insanın güvenliğini sağlaması gerekirken, her ne hikmetse, sağcı olsun
solcu olsun, Kürt olsun Türk olsun, kim olursa olsun, çocuklara, gençlere
yönelik yapılan uygulamaya bakın, artık bir şey söylenecek durumda değil ki.
Üniversitelerde -kim kimi, hani “sör” ilan etmek gibi- işte,
akademisyenlik kadroları dağıtılıyor, birileri bir yerden bir yere rektör
oluyor, birileri bir yerden doçent oluyor. Sınavsız doçentlikler çıkmış. Kaç
kişi mesela doçentlik unvanını aldı, bunların sınavları ne kadar denetleniyor,
buna ilişkin bir denetleyici faaliyet yok.
Üniversite sınav soruları satılıyor. Var mı böyle bir ülke
dünyanın başka bir yerinde? Madem üniversite soruları satılacak, neden
üniversite sınavı yapılsın? Yani öyle bir mekanizma oluşmuş ki bu mekanizmada
bir çocuğumuzun SBS diye ya da üniversite diye girdiği bir sınavın rantı trilyonları buluyor ve maalesef onlar da belli
kişiler. Peki, çocukların eğitimi için bütçe ayıran bu Meclis, neden denetimini
sağlıklı bir şekilde yapmıyor? Eğitim konusuyla ilgili o kadar çok sorun var ki
eğitim çalışanlarının, idarecilerin, öğretmenlerin, öğrencilerin,
akademisyenlerin, hizmet personellerinin eğitim kurumlarını… Ama bu sorunların
çözümüne ilişkin hiçbir tutum yok. Yaklaşık yedi yıldır onlarca vakıf ve devlet
üniversitesi kuruldu ama eğitim sorunlarına ilişkin, usulsüz atamalarla ilgili,
eğitim kurumlarındaki yolsuzluklarla ilgili hiçbir çözümleyici çalışma
yapılmadı.
Yine Van’dan bahsedeceğim. Depremde hasar görmüş ve yıkılmaya yüz
tutmuş okullar göstermelik tamirat, tadilatla faaliyete sokuldu ve şu an
binlerce çocuk yaşanabilecek herhangi bir sarsıntıda yıkılacak okullarda eğitim
görüyor. Buna ilişkin bir çalışmanın olması gerekiyor.
Daha önceden de belirttim, Sayın Bakanımızın yeni göreve başlamış
olmasından kaynaklı, bizde de daha önceki yaklaşımı ve mizacı itibarıyla da
eğitim camiasının ilgisi ve umudu açısından olumlu bir kişilik. Umuyoruz ki
bahsettiğimiz konulara eğilerek ülkenin eğitim…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - …sorunlarını gerçek manada çözmeye dönük
bir tutum sergiler. Başarılar diliyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, İç Tüzük’ün
55’inci maddesine göre görüşmeler sona ermek üzere olduğundan, tasarının
görüşmelerinin bitimine kadar oturumun uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Aykan Erdemir, Bursa
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
AYKAN ERDEMİR (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri,
bizi bilgisayar ekranları başında izleyen yüce halkımız; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
“Diktatörlerin Öğrenme Eğrisi” adlı bir kitabın yazarı şöyle bir
ifadede bulunuyor: “En son diktatörler haber alır.” diyor. Bakın, “En son
diktatörler haber alır.” diyor. Ne demek istiyor bu yazar? Bu yazar demek
istiyor ki bir ülkede rejim otoriterleşirse, bir
ülkede siyaset baskıcı bir anlayışa dönüşürse bir ülkede, bir partide korku
egemen olursa daireler daralır. İnsanlar konuşmaktan imtina eder diyor.
Eleştirmek söz konusu bile edilemez diyor. Kula kulluk edenler artar diyor.
Hakikati konuşanlar azalır diyor. İşte bu tablo acaba bugün Türkiye için de
üzerinde durup düşünmemiz gereken bir tablo mu?
HAMZA DAĞ (İzmir) – Sen nasıl konuşuyorsun o zaman? Kendi kendine
tezada düşüyorsun, tezada.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Allah razı olsun, lütufta bulunuyorsun!
Sağ olasın, konuşturduğun için çok teşekkürler! Allah razı olsun, çok teşekkür
ederiz konuşturduğun için, bu iyiliğini unutmayacağız!
AYKAN ERDEMİR (Devamla) – Yani, acaba, bugün Türkiye’de mensup
bulunduğumuz siyasi gelenekler, üyesi bulunduğumuz siyasi partiler ve onların
liderleri bizim konuşmamıza, geri bildirim sunmamıza, gerekli uyarıları
yapmamıza, vicdanımızın sesini paylaşmamıza imkân tanıyor mu? Aynaya baktığımız
zaman, ailemize baktığımız zaman, çocuklarımıza baktığımız zaman…
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – İki defa söz aldın, kürsüdesin.
AYKAN ERDEMİR (Devamla) – …seçmenlerimize baktığımız zaman bu sorunun
yanıtını aramalıyız. Acaba biz bir yanlışa tanık olduğumuzda bu yanlışı
söyleyebiliyor muyuz? Çünkü, ben şuna inanıyorum:
Bugün iktidar partisinin sayın milletvekilleri arasında ben vicdanı sızlayanlar
olduğunu biliyorum, buna inanıyorum çünkü onlar da bugün Türkiye’de şu an
itibarıyla 4 ölü, 100’e yakın -yoğun bakımda- ağır yaralı ve 5 bine yakın
yaralı ile sonuçlanan iki haftalık şiddetin, iki haftalık baskının, iki
haftalık anlayışsızlığın rahatsızlığını duyuyorlar, buna inanıyorum. Peki, buna
inanıyorsam ve bu eğer doğruysa yani bugün iktidar partisinde de bu tablodan,
bu görüntüden rahatsız olanlar varsa acaba neden, tüm anketlerde oy oranları
düşerken gerek uluslararası basında gerek ulusal basında gerek sosyal medyada
gerekse sokakta, fısıltı gazetesinde eleştiriler artarken kendi yönetim
kademelerine gerekli uyarıyı yapmıyorlar? Neden Türkiye Cumhuriyeti’nin
Başbakanı gittikçe yalnızlaşıyor?
HARUN KARACA (İstanbul) – Çok mu üzülüyorsunuz?
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Sen öyle zannet.
AYKAN ERDEMİR (Devamla) – Neden Türkiye Cumhuriyeti’nin
Başbakanına bu büyük gruptan bir kişi çıkıp da “Sayın Başbakanım, Sayın Genel
Başkanım, bir yerde yanlış yapıyoruz.” demiyor?
HARUN KARACA (İstanbul) – Sen kendi Genel Başkanına söyle.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Karışma bizim görüşümüze,
karışma bizim partiye. Kendi partinizle ilgili konuşun.
AYKAN ERDEMİR (Devamla) – Çünkü bakın, eğer bugün bunu söylemezsek
yarın iş işten geçtikten sonra çok geç olacak.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Sen kendi Genel Başkanına söyle.
AYKAN ERDEMİR (Devamla) – Biliyorum, şu anda bunu konuşmak büyük
cesaret istiyor; biliyorum, bir adımıyla, bir sözüyle, bir bakışıyla şirketler
batıran, gazeteler kapatan, insanları hapse tıktıran, itibarını iki paralık
eden bir yapılanmadan bahsediyoruz; biliyorum, bu baskı karşısında korkuyoruz.
Fakat unutmayın ki bizi biz yapan, insanı insan yapan, zor günde, korkunun
egemen olduğu günde hakikati konuşabilmek. İşte, bu bir
davet. Gelin, hakikati konuşun değerli milletvekilleri.
Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Alim
Işık, Kütahya Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın son maddesi üzerinde
şahsım adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, bu tasarıyla kurulan 5 yeni vakıf üniversitesinin
ülkemize hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. Ancak, bu vesileyle bu
tasarının da daha öncekilerde olduğu gibi ne kadar alelacele hazırlanarak Genel
Kurula getirildiğini birkaç somut örnekle sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, kurulan üniversitelerden birisinin adı
Konya Gıda ve Tarım Üniversitesi. Elbette ki ilimize böyle bir üniversite,
iyidir, kurulmasında fayda vardır ama adıyla üniversitenin içerisindeki fakülte
isimlerine baktığınız zaman bu işin ne kadar gayriciddi hazırlandığını
görürsünüz. “Tarım ve gıda üniversitesi” adı var, altındaki fakülteye bakınız
-mühendislik ve doğa bilimleri fakültesini çıkıyorum bununla doğrudan ilgili
olduğu için- iktisadi ve idari bilimler fakültesi, insan ve toplum bilimleri
fakültesi, meslek yüksekokulu, sosyal bilimler enstitüsü, fen bilimleri
enstitüsü. Değerli milletvekilleri, kimseyi kandırmayalım. Ya bu ismi
değiştirin ya bu fakültenin adını bu isme uygun hâle getirin. Bu doğru bir şey
değil. Artık bu işin âdeta suyu çıktı, bu olmaz. Bunu yarın, mutlaka, en kısa
zamanda, yeniden buraya isim değişikliği için getirmek zorunda kalacaksınız.
Bunlar doğru değil. Bunu özellikle eleştiri olarak vurgulamak istiyorum.
Bu vesileyle, Sayın Bakanım, özellikle sizin de görevin başında
olmanızı fırsat bilerek üniversitelerimizde âdeta sayın rektörlerin kendilerine
oy vermeyen öğretim üyelerinden öç alma ya da siyasi linç aracı olarak
kullandığı kadro dağıtım sorununu sizlerle paylaşmak istiyorum. Bugün -ismini
de verebilirim ama şu anda vermeye gerek görmüyorum- birçok üniversitede, doktorasını
bitirmiş yeni öğretim üyesi adayı birçok gencimiz, yardımcı doçent kadrosu o
üniversitede boş bekletildiği hâlde kadro alamamaktadır. Sordukları zaman
hiçbir gerekçe yok. Doçentlik sınavını geçmiş ama kadrosunun ilanını bekleyen
yüzlerce, belki de binlerce arkadaşımız vardır. Profesörlükle ilgili tüm
yeterlilikleri tamamlanmış, süresi dolmuş, hâlâ sayın rektörlerin keyfi
yetmediği için ilanı verilmeyen yüzlerce aday vardır. Sorulduğu zaman “Niye
ilan edilmedi” diye “Biraz bekle, senin oy verdiğin rektör adayı rektör
olamadı, e biraz da sen bekleyeceksin.” gibi son derece pişkin, bilim adamına
yakışmayacak cevaplarla muhatap olan öğretim üyesi arkadaşlarımız vardır.
Sayın Bakanım, çok önemli bir sorundur. Bugün gençlerin sokakta
olduğu bir dönemde yarın üniversiteler kendi içinden öğretim üyeleri veya
öğretim yardımcıları kanalıyla karışırsa bunun sorumluluğu tamamen Bakanlığınız
ve Hükûmetinizde olacaktır. Bunu çözmek zorundayız. Bu ülkenin kimseyi siyasi
düşüncesinden dolayı ayırt etme, hor görme hakkı ve lüksü yoktur. Sayın
rektörler istedikleri gibi o koltukta oturabilirler ama bir öğretim üyesine,
devletin parasıyla, yıllarını vermiş, eğitim öğretim imkânlarını her türlü
kullanmış ve yeterliliğini ispat etmiş insana terbiye verme hakkı bir rektörde
yoktur. Rektör, evet, üniversitenin tüzel kişiliğinden sorumludur ama her
şeyden daha önemlisi o üniversitede yıllarca hizmet veren öğretim elemanlarının
haklarını da korumak zorundadır. Bu önemli konuya bir an önce çözüm
getirilmesini talep ediyorum.
Özellikle son dönemde kurulan vakıf üniversitelerine hızlı bir
öğretim üyesi akışı söz konusudur. Yıllarca devletin imkânlarıyla devlet
üniversitesinde yetişmiş ama bir şekilde emekliliği gelmiş, üniversiteden
aldığı öğretim üyesi maaşıyla geçinemeyen tüm arkadaşlarımız emekli olarak veya
olmayarak doğrudan vakıf üniversitelerine geçiş yapmakta, 1.500-2.000 dolar
gibi paralarla gülünç bir şekilde öğretim üyeliği görevini orada sürdürmeye
devam etmektedir. Bunun tek sebebi vardır, on bir yıldır Hükûmetin üniversite
öğretim elemanlarının özlük hakları konusunda verdiği sözleri yerine
getirememesi ve bugün bir araştırma görevlisinin 2.000-2.200 TL bir maaşla
geçinecek hâlde…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİM IŞIK (Devamla) –
…mecbur bırakılmasıdır. Dolayısıyla, bu konunun çözümünü bekliyor, tekrar
üniversitemizin ülkemize hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
On dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın Ögüt…
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Devlet Tiyatrolarıyla ilgili yeni yasa taslağı tartışması sürerken
hâlihazırda iki senaryodan söz edilmektedir: Biri Devlet Tiyatrolarının
kapatılması, bir diğeri de sanatçıların sözleşmeli hâle getirilip kurul
tarafından oyunlara müdahale yetkisi verilmesidir. Her ikisi de sanatı
öldürmekle eş anlamlıdır ve sanatın bütün kollarını kesen böylesi bir uygulama dünyanın
hiçbir ülkesinde yoktur. “Tiyatroları özelleştireceğiz.” mantığı, sanata
ticaret kafasıyla bakan sığ zihniyet, son olarak taslak hakkında bilgi
alamadığı için tepkisini yöneticilere ileten Devlet Tiyatroları Genel Müdürü
Lemi Bilgin’i görevden almıştır. Konuyla ilgili çalışmaların sanatçıların ve
STK’ların görüşüne başvurulmadan yapılması AKP rejiminin en geri
uygulamalarından biridir.
AKM’nin yıkılacağını söyleyen Başbakan mı doğru söylemektedir,
2014’te tadilatın biteceğini söyleyen Kültür Bakanı mı doğruyu söylemektedir?
AKM, bir otel ve rant kapısı mı olacaktır? Bunun da
toplumumuza açıklanmasını istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Korkmaz…
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Bakanım, iki sorum olacak.
Birincisi: Isparta ile neredeyse aynı nüfusa sahip bazı illerimizde ikinci
hatta üçüncü üniversiteler kurulurken, kaldı ki bu illerin üniversite
standartları açısından altyapısı maalesef -bir kısmında en azından- henüz hazır
değilken Isparta’ya ikinci üniversite kurulması gündeminizde midir? Bu konuda
bir hazırlığınız var mıdır?
İkinci sorum da: Yarının kadrolarının yetiştirilmesi görevi
verilen üniversite öğretim elemanlarının özlük haklarının iyileştirilmesi ve
onlara ihtiyaç duydukları kadroların verilmesiyle ilgili bir çalışmanız var
mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, geçen hafta teknik eğitim fakültesi mezunlarının
mühendislik tamamlama eğitimindeki sıkıntılarıyla ilgili konuşmamız üzerine bu
konuda yeni bir başvuru hakkı tanındı ve 17 Haziran 2013 tarihine kadar teknik
eğitim fakültesi mezunlarının mühendislik tamamlamasıyla ilgili başvuruların
devam ettiği bilinmektedir. Ancak, bunlar içerisinde yapı ressamlığı ve
tasarımı bölümü mezunlarına mühendislik tamamlama veya mimarlık tamamlama hakkı
verilmediği söylenmektedir. Çok ciddi bir mağduriyet yaşanmaktadır. Ayrıca,
mezun durumuna gelmiş teknik eğitim fakültesinin son sınıf öğrencileri de bu
haktan yararlanamamaktadırlar. Bunun çözülmesi sağlanabilir mi? Yani bu mezun
öğrencilerimizle, mezun durumundaki öğrencilerin de bu başvuruları
sağlanabilecek midir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Erdemir…
AYKAN ERDEMİR (Bursa) – Sayın Bakan, bildiğiniz gibi Türkiye’de
çok sayıda üniversite öğrencisi tutuklu yargılanıyor. Henüz hüküm giymemiş bu
tutuklu üniversite öğrencileri, anayasal hakları olan eğitim öğretim
haklarından yararlanmak istiyorlar fakat biliyoruz ki çok sayıda cezaevinde bu
haktan yararlanamayan öğrenciler var. Bu öğrencilerin eğitim haklarından
yararlanabilmesi için ne gibi girişimlerde bulundunuz? Bu konuda herhangi bir
genelge mevcut mudur?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Atıcı…
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, siz emekli bir öğretim üyesisiniz, emekli bir
hocasınız, benim size emekli bir profesörün ne kadar maaş aldığını söylememe
gerek yok. Hadi geçmişte bunları düzeltecek yetkiye sahip değildiniz ama şimdi
iktidardasınız, bir bakansınız ve öğretim üyelerinin özlük haklarını düzeltecek
konumdasınız. Allah aşkına ne yapacaksınız, bize bunu bir söyler misiniz? Siz,
her ne kadar tıp fakültelerindeki öğretim üyelerinin durumunu çok iyi
bilmeseniz de diğer öğretim üyelerinin durumunu biliyorsunuz. Bunlar
maaşlarıyla geçinemeyip ikinci öğretimde ek ders yapmak zorunda kalmaktalar.
Tıp fakültelerinde ise mecburen performans sistemi içerisinde eriyip gidiyorlar
eve ekmek götürebilmek için. Emekli olduklarında ise rezil kepaze oluyorlar.
Buna bir çözüm bulacak mısınız, bulmayacak mısınız? Açıkça rica ediyorum bu
sorunun cevabını.
Teşekkürler.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Şandır…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Bakanım, Sayın Alim
Işık’ın sorduğu soruyu bir başka şekliyle ben de sormak istiyorum, önemli bir
husus: Bu teknik öğretmenler için açılan mühendislik tamamlama sınavı tarih
itibarıyla bazı üniversitelerdeki mezuniyet tarihinden daha sonraki bir tarih.
Bazı üniversiteler kendi mezuniyet sınavlarının tarihlerini öne aldılar ki bu
sınava mezunları yetişebilsin diye ama bazı üniversiteler bu işlemi yapmadılar,
dolayısıyla ortada bir eşitsizlik ve adaletsizlik doğuyor. Millî Eğitim Bakanı
olarak, tüm üniversitelere bu mühendislik tamamlama sınavını ertelemek veya tüm
üniversitelerin teknik öğretmenlerinin mezuniyet sınavını öne almak mümkün
müdür, bu yönde bir talimatınız olacak mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Günal…
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Türk EĞİTİM-SEN’in verdiği
bilgiye göre 3023 şube müdürü kadrosu olduğu söyleniyor. “3023 kadronun 1140’ı
dolu, 1883’ü boş ve 2006’dan bu yana atama yapılmıyor.” diyorlar. Dolayısıyla,
görevlendirmelerde de liyakate dikkat edilmediği söyleniyor. Bunları asaleten
atama yapmayı düşünüyor musunuz? Özellikle söylüyorum, sizden önceki Sayın
Bakan “Diğer kurumlara görevlendirme yapmıyorum.” dediği için benim danışmanım
şu anda öğretmenlikten ayrılarak Mecliste çalışıyor. “Peki, Bakanlık içinde
neden bu kuralı uygulamıyorsunuz?” diye soruyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Bulut…
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Bakanım, 2013-2014 eğitim
yılında tüm okullarda okutulacak olan 110 milyon 49 bin kitap ihalesi 225
milyon liraya 29-30 Nisan tarihlerinde sessiz sedasız yapılmıştır. İhalelere
75-80 yayınevi anlaşmalı katılmıştır. Yapılan ihaleyi alan firmalar kitapları
75 yayınevine paylaştırmışlar, herkes bastığı kitap kadar para almaktadır. Bu
ihaleler Kamu İhale Kurumu ve Millî Eğitim Bakanlığınca kamu yararı gözetilerek
mi yapılmaktadır? İhalelerde kırım ne kadar yapılmıştır? Bu konuda bilgi
verirseniz memnun olurum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Acar…
GÜRKUT ACAR (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Hükûmet olarak
size sormak istiyorum: Türkiye'de onlarca aydın, yazar, bilim adamı, iyi
yetişmiş komutanlar yıllardır sahte delillere dayalı, sahteliği kanıtlanmış
dijital delillerle tutuklu bulunmaktadır ve yargılanmaktadır, bazı davalardaysa
hüküm giymişlerdir. Bu tablo kabul edilebilir değildir hukuk adına. Adaleti
yanıltacak sahte delillerin kullanılmasının önüne geçecek Sanal Ortamda İşlenen
Suçlar Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı Genel
Kurul gündeminin 12’nci sırasında görüşülmeyi beklemektedir. Bu neden
bekletilmektedir? Silivri’deki yargılamaların bitmesi mi beklenmektedir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Son soru.
Sayın Gümüş, buyurun.
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) – Taksim Gezi Parkı’nda yapılmak
istenen AVM’de niçin ısrar edilmektedir? Gençlerle
ilgili bir soru bu.
AHMET YENİ (Samsun) – Ya, yok AVM.
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir)
– Şu anda 10 gencimizin gözü kör edilmiştir. Burada bir tane AVM bu
gençlerin birinin gözünden daha kıymetli midir?
RECEP ÖZEL (Isparta) – “AVM yok.” Diyorlar, hâla
ne diyor!
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir)
– Siz onu gidin o gençlerin annelerine sorun, analarına sorun o
gençlerin.
Başbakanın sağlık durumunun nasıl olduğunu merak ediyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sen önce kendi sağlık durumunu bak.
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir)
– Bu kadar kışkırtıcı bir Başbakanın sağlık durumunu merak ediyorum
Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, böyle bir soru olmaz,
böyle bir soru
sorulmaz!
BAŞKAN – Sayın Gümüş, lütfen sorunuzu sorun.
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir)
– Başbakanın sağlık durumuyla ilgili bir mesele vardı, bu konularla, bu
tavrıyla ilgili midir ben merak ediyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, böyle bir terbiyesizliğe
müsaade edemezsiniz.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sayın Başkan, lütfen sözünü geri
alsın.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sözünü geri alsın.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sözünü geri alacak Sayın Başkan.
BAŞKAN – Anlaşılmıyor efendim söylediğiniz.
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir)
– Bu kadar insanın canı yanıyorken, bu kadar kışkırtıcı mesajlar varken
ben Başbakanın sağlık durumunu merak ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, böyle bir terbiyesizliğe
müsaade edemezsiniz.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sözünü geri alacak.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – AVM’ciler!
AHMET YENİ (Samsun) – Kardeşim AVM’cinin
büyüğü CHP’de ya.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sağlıksız kişiler burada Başbakanın
sağlığını soruyor ya!
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) – Başbakanın sağlık durumunun bu
konuda aldığı kararlarla ilgisi var mıdır? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Taksim’de AVM yapılmayacağı söylendi, AVM’nin
söz konusu olmadığı söylendi. Diğer sorunuza da arkadaşlar gerekli tepkiyi
gösterdiler zaten.
Devlet Tiyatrolarıyla ilgili, sayın milletvekilinin Devlet
Tiyatrolarındaki uygulamalar veya yapılacak uygulamalarla ilgili soruları
konusunda ayrıntılı bilgi sahibi değilim, soruyu ilgili bakanımızdan yazılı
olarak cevaplandırmasını rica edeceğim.
Öğretim üyelerinin özlük hakları; evet, öğretim üyelerimizin özlük
hakları uzun yıllardan beri gerçekten bütün branşlarda,
sadece tıp fakültelerinde değil bütün branşlarda ne yazık ki layık olduğu
seviyede değildir. Bu konuyla ilgili olarak Sayın Başbakanımızın da bilgisi
dâhilinde Maliye Bakanlığımızda gerekli çalışmalar yapılıyor. Ülkenin
imkânlarının elverdiği ölçüde üniversitelerdeki öğretim üyelerimizin ve
öğretmenlerimizin maddi durumlarını düzeltmek için gerekli tedbirleri almak
üzere çalışıyoruz ama şu anda net rakamlar vererek kamuoyunu yanıltmak istemem.
Bu teknik eğitim fakültelerinden mezun olanların bütün bölümlere
mühendislik tamamlama hakkı verilmiş, bir tek, zikredilmedi ama yapı
ressamlığına…
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Tasarım da var.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) - Araştıracağız onu. Bizdeki bilgiye göre
verilmiş olması lazım ama… Bizdeki bilgiye göre matbaa bölümüne verilmemiş,
yapı ressamlığına da bakalım.
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Yapı ressamlığı ve tasarımı da yok. Çözerseniz iyi olur.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) - Onu araştıracağız.
Bu konularda Sayın Şandır’ın sözünü
ettiği mağduriyet tehlikesine karşı sınavın tarihini ertelemek yerine
muhtemelen bu tür eksiklikleri tamamlamak üzere altı ay sonra bir sınav daha planlamayı
düşünüyoruz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Bir tedbir alalım Hocam, yani bir
mağduriyet olmasın. Bir tedbir alınsın, ya üniversitelerin mezuniyet sınavı öne
alınsın…
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) - Evet, yani tedbir olarak şimdiki sınavı
ertelemek yerine, programı ertelemek yerine, bu, mesela matbaa var bizde ama
yapı ressamlığı da olabilir. O bilgiyi de teyit ettikten sonra bunları daha
sonra açılacak program çerçevesinde telafi etmeye çalışacağız.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Yani bir haksızlık, bir adaletsizlik
olmasın; arzumuz odur.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) - Bu özlük haklarını söyledik.
Tutuklu yargılanan öğrencilerle ilgili, onların sınavlarından geri
kalmamaları için Adalet Bakanlığının gerekli özeni gösterdiğini biliyorum ama
daha ileri düzeyde onların eğitim hayatlarını… Çünkü tutukluluk aynı zamanda
mahkûmiyet anlamına gelmiyor. Dolayısıyla, ileride telafisi güç olacak veya imkânsız olacak
mağduriyetlere uğramamaları için bunu da, Adalet Bakanlığımızla bu şeyi de
paylaşacağız.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Bakanım, bu kitap ihalesini
bir inceleyin lütfen.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Onu Talim Terbiye
Kurulu Başkanlığımızdan alacağım bilgiler doğrultusunda yazılı olarak müsaade
ederseniz cevaplandırayım.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Onu incelerseniz de iyi olur
efendim.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Efendim?
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Siz incelerseniz.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Evet, zaten daha önce
ulaştı bu duyumlar. Dolayısıyla, Talim Terbiye Kurulumuz o konuda bir bilgi
notu hazırlıyor, onu ben sizinle de paylaşacağım.
Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Tasarının tümünü oylarınıza sunmadan önce İç Tüzük’ün
86’ncı maddesi gereğince oyunun rengini belli etmek üzere ve lehte söz isteyen
Mustafa Elitaş, Kayseri Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Yürürlük ve yürütmeyle birlikte 8 maddelik kanun tasarısını iki
haftalık bir sürede bitirebildik. Geçen hafta salı günü bitirmeyi planladığımız
kanun tasarısı maalesef bugün, çarşamba günü, bitme imkânı oldu. Kanun tasarısı
görüşülürken yapıcı eleştiride bulunan muhalefet partisi milletvekili
arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Komisyonda bu kanun tasarısına katkı sağlayan
milletvekili arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum. Tüm siyasi parti gruplarının
burada muhakkak ki kurulan üniversitelerle ilgili katkıları olduğunu
düşünüyorum.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Biz bu kanuna sürekli destek verdik. Elitaş, herkes destek verdi bu kanuna.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Ama bu kanun tasarısı görüşülürken
Taksim’de yeşille ilgili, Gezi Parkı’nda yapılmaya çalışılan Yayalaştırma
Projesi’yle ilgili yanlış bir algılamadan, yanlış bilgilendirmeden ve kamuoyunu
kışkırtıcı söylemlerle ortaya çıkan farklı bir noktadan dolayı iki haftadır bu
kanunla ilgili, gençlikle ilgili, eğitimle ilgili, gençliğin geleceğiyle ilgili
meseleler değil gençliğin önünü karartan, onları isyana teşvik eden, onları
ülkesiyle bütünleştirmek, ülkesini muasır medeniyet seviyesine ulaştırmak ve
bekasını daha da güzelleştirmek için yapılması gereken konuşmalarda… Bu tasarı da farklı farklı noktalara doğru gitti.
Bakın, cuma günü Gezi Parkı olaylarıyla ilgili yapılan ilk
harekette, cuma günü burada bir milletvekili Sayın Başbakan hakkındaki gensoru
görüşülürken “Gezi Parkı’nda şu kadar insan ölmüştür. Siz nasıl
konuşuyorsunuz?” diye, ortada hiç ölüm yokken, daha yaralanma bulunmazken
oradaki göstericiler ile polis arasında ortaya çıkan gerilimi “Burada ölüm
var.” diye ifade edip, kışkırtıcı rolünü üstlenip bugün bu hâle gelmesine katkı
sağlayanların bir vicdan muhasebesi yapması gerekir.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Başbakan yapsın, Başbakan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bu kanun tasarısının son maddesiyle
ilgili soru soran milletvekili, sağlıksız bir biçimde sorduğu soruyu Başbakanın
sağlığıyla ilgili ifade etmeye çalışan önce kendi sağlığını, zihin sağlığını
test ettirmesi gerekir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bakın, değerli milletvekilleri, az önce burada konuşan
milletvekili…
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) – Başbakanın hasta olduğunu biliyoruz.
Bu konuyu da…
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Senin zihin sağlığın belli!
Terbiyesizlik yapma! Terbiyesizlik yapma! Senin zihin sağlığın belli!
AHMET YENİ (Samsun) – Hasta sensin!
(AK PARTİ İstanbul Milletvekili Nureddin Nebati’nin
CHP sıralarına yürümesi)
NUREDDİN NEBATİ (İstanbul) – Hasta sensin! Sen kim oluyorsun? Sen
Başbakana nasıl hasta dersin be! Hasta sensin!
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) – Hastadır demiyorum, ilgisi var
mıdır diyorum. İlgisi var mıdır bu konuyla?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bakın…
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen yerlerinize oturunuz.
NUREDDİN NEBATİ (İstanbul) – Hasta sensin!
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) – Ben soruyu sorarım. Saldırıyorsun
ancak. Ancak saldırmasını bilirsin. Ben soru soruyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Utanmadan, sıkılmadan daha hâlâ burada,
ayakta, bu yaptığın saçmalığına devam ediyorsun.
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) – Bu ülkeyi yönetenlerle ilgili soru
sorma hakkımı… (AK PARTİ sıralarından “Otur yerine, otur!” sesi)
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Utanmadan, sıkılmadan aynı saçmalığa
devam ediyorsun.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Sen ruh hastasısın, ruh!
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) – Kimin hasta olduğu belli!
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bakın, değerli milletvekilleri, Gezi
Parkı’nda kışkırtıcılık yapanlar hızını alamamış, burada aynı kışkırtıcılığa
devam ediyor! (AK PARTİ sıralarından “Bravo!” sesleri, alkışlar)
Bakın, size bir “tweet” okuyacağım. Az
önce bir milletvekili “Twitter”dan, gençlerimizin
yaptığı “twitter” söylemlerinden burada bir vecize
geçti. Size bir “twitt” okuyacağım. Kimin kışkırtıcı
olduğunu iyi anlayın.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Başını kaldır, başını kaldır da
dinle!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – İngilizce yazılmış. Türk milletine
yapılan bir “twitt” olsa Türkçe yazardı ama İngilizce
yazılmış. Türkçesi: “Başbakan Erdoğan toplu katliam istiyor. İçişleri Bakanına
bu konuda talimat verdi.” (AK PARTİ sıralarından “Yuuh!”
sesleri, gürültüler) Ayıptır, günahtır! Utanır be insan! İngilizce
yazıyorsun...
AHMET YENİ (Samsun) – Yuh be sana!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – O, o dedi.
AHMET YENİ (Samsun) – Provokatör! Yazıklar olsun sana! Bursa
milletvekilisin bir de.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – İngilizce yazıyorsun ve arkasından o “twitter”ı sil. O “twitter”ı
siliyorsun... (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
ŞUAY ALPAY (Elâzığ) – Ajan provokatörsün!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – O “twitter”ı
siliyorsun arkasından, sonra gönderiyorsun, diyorsun ki: “Başbakan böyle böyle bir... Gezi Parkı olayını bitirin, katliama sebep
olabilir. Ben bunu uyarıyorum. Sorumlu bir vatandaş olarak uyarıyorum.”
diyorsun. (AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)
ŞUAY ALPAY (Elâzığ) – Ajan provokatör!
Yazıklar olsun sana!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – İşte kışkırtıcılığınız. Parayla
Başbakana küfredecek adamlar tutuyorsunuz. Utanmıyorsunuz! Parayla Başbakana
küfredecek adamlar tutuyorsunuz. Polise ana avrat küfrediyorsunuz.
AHMET YENİ (Samsun) – Yuh size!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Polise “it” deme basiretsizliğini,
şaşkınlığını gösteriyorsunuz.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Dünyadan haberin yok. Ajan mısın sen?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bakın,
milletvekilleri milletin sesidir, milletin gözü kulağıdır ama kışkırtıcılık
yapmak kimsenin hakkı değildir. Tekrar uyarıyorum: Bu millete inananlar, bu
milletin oyuyla...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – ...gelenler milletvekiline yakışır bir
görev yapsınlar, kışkırtıcılık yapmasınlar.
Saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
ŞUAY ALPAY (Elâzığ) – Ajan provokatör!
Yazıklar olsun!
ENGİN ALTAY (Sinop) – Yeter be!
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan... (AK PARTİ ve CHP sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen... Sayın milletvekilleri,
lütfen...
Sayın İnce, söz vereceğim, ancak…
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Ders veriliyor bu kürsüden.
Cevap versin.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, öncelikle ben tüm
milletvekillerimize ve tüm millete Allah sağlıklı, uzun ömür versin diyorum.
Herkes hastalanabilir, hastalık insani bir özelliktir, dolayısıyla tenkit
edilecek bir konu değildir.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Anlamazlar.
AFİF DEMİRKIRAN (Siirt) – İnsanlıktan haberleri var mı?
SUAT ÖNAL (Osmaniye) – Nesini savunacaksın?
MUHARREM İNCE (Yalova) – Ben de oyumun rengini belirtiyorum.
BAŞKAN – Buyurun Sayın İnce.
Beş dakika…
MUHARREM İNCE (Yalova) – Çok teşekkür ederim.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gerçekten de hastalıklar…
AHMET YENİ (Samsun) – Türk polisine küfreden milletvekillerini
savunamazsın.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Ya, polise tokat atan milletvekilinden
bahsediyor.
BAŞKAN – Sayın Yeni, söyledi Sayın Elitaş.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Türk polisini hizaya geçiren
milletvekilinin oğlunu savunuyorsun da ben onu mu savunmayacağım. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) – Sandığa gömeceğiz.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Bir dinle, bir dinle. Hastalık üzerinden
siyaset olmaz. Bugün Ahmet hastalanır, yarın Mehmet hastalanır. Bu tür
yaklaşımlar doğru değildir.
AHMET YENİ (Samsun) – Türk polisine küfreden milletvekilini
savunamazsın.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Bu hastalıktan kasıt nedir o belli değil
ama şunu söyleyeyim: Hepimiz hasta olabiliriz. Bakın, o yaklaşımları da doğru
bulmadığımı söylüyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Parti sözcünüzün söylediklerinden
anlayamadınız mı neyi kastettiğini?
MUHARREM İNCE (Devamla) – Değerli arkadaşlarım…
Bir dakika beklerseniz Elitaş, derdimi anlatacağım.
Bakın, değerli arkadaşlarım, siyasette birbirini iğnelemek, laf
sokuşturmak kaba deyimiyle, karşıdakini eleştirmek bütün bunlar var, olmalı
fakat bakın…
AHMET YENİ (Samsun) – Polise küfretmek yok.
HARUN KARACA (İstanbul) – Yurt dışına servis var mı?
MUHARREM İNCE (Devamla) – …şunu söyleyeceğim: Başbakanın
hastalığını, olmuş olsa bile, burada konuşmak doğru değil. Bugün o hastaysa
yarın biz hasta oluruz. Bunlar doğru söylemler değil.
SUAT ÖNAL (Osmaniye) – Ajan o!
MUHARREM İNCE (Devamla) – İkincisi: “Orada ölüler var,
kışkırtıcılık yapıyorsun, daha bir şey yok.” dediğiniz de… Başbakan da
kışkırtıcı o zaman.
AHMET YENİ (Samsun) – Ne alakası var?
MUHARREM İNCE (Devamla) – Amerika’daki gösterilerde 17 kişinin
öldüğünü kim söyledi? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Amerika’yı bırak, ajan.
FARUK IŞIK (Muş) – Amerika sözcüsü müsün sen? Sana ne Amerika’dan?
MUHARREM İNCE (Devamla) – Bunu Başbakan söylemedi mi? Bu da
kışkırtıcılıktır. Bunlar doğru değil.
Bakın, değerli arkadaşlarım, polise küfredilmesi nasıl doğru
değilse polisi milletvekilinin çocuğunun hizaya geçirmesi de doğru değildir.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – İkide birde onu söyleme.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Bir başkası… Geç onları. Parayla…
Bakın tekrar söylüyorum…
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Ajana gel, ajana.
MUHARREM İNCE (Devamla) - …bizim geleneklerimizde, bizim
göreneklerimizde müzik yapan insanlara, yollarda, sokaklarda, keman çalan,
müzik yapan insanlara para vermek gibi bir geleneğimiz var.
AHMET YENİ (Samsun) – Ya!
MUHARREM İNCE (Devamla) - Böyle bir geleneğin sahibiyiz biz. Bunu
hepimiz yapmışızdır.
FARUK IŞIK (Muş) – Allah aşkına yalan söyleme.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Birisi bir kenarda gitar çalmıştır, birisi
bir kenarda tef çalmıştır, dümbelek çalmıştır. Hepimiz bunlara zaman zaman para
vermişizdir. Burada müzik yapan insanlara para verilen bir gelenek…
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Muharrem Bey, olmadı, olmadı.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Arkadaşımız kendisi buraya geldi, Alaaattin Yüksel geldi, dedi ki: Ben…
FARUK IŞIK (Muş) – Sen yalanlarınıza cevap ver.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Ya, kardeşim… (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Sayın Başkan…Sayın Başkan..: Sayın
Başkan… Babalarının çiftliği mi burası? Bunları susturmayacak mısınız?
AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul) – Üslubuna dikkat et.
HARUN KARACA (İstanbul) – Orada, orada.
BAŞKAN – Sayın milletvekili, lütfen…
MUHARREM İNCE (Devamla) – Babalarının çiftliği mi burası? Yani siz
geometrik çoğunluğunuza mı güveniyorsunuz? “Döveriz.” mi diyorsunuz, “Ezeriz.”
mi diyorsunuz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Siz ancak hacim olarak fazla
yer kaplıyorsunuz.
HARUN KARACA (İstanbul) – 2 tane, 1’i orada, 1’i orada.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Ne yapıyorsun? Döveceğinizi mi
zannediyorsunuz?
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Ajan orada, bak.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Önce dinleyeceksin. Önce dinleyeceksin,
dinlemesini öğreneceksin. (AK PARTİ sıralarından “Sen de adam ol önce.” sesi,
gürültüler) Geometrik çoğunluğunuza… Bizim adamlığımızın zekâtını size versek
siz zengin olursunuz. Zengin olursunuz, zengin.
AHMET YENİ (Samsun) – Hadi…
AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul) – Biliyoruz, hepsini biliyoruz.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…
MUHARREM İNCE (Devamla) - Zekâtını size versek zengin olursunuz.
Sizden korktuğumuz falan yok, hiç böyle bir şey düşünmeyin. Vız gelir tırıs
gider. Allah’tan başka kimseden korkmayız biz. (CHP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Ama sizde Dolmabahçe’deki caminin imamının
cesaretinin onda 1’i olsa bu hâle gelmezsiniz. (CHP sıralarından alkışlar) O
imam kadar olamadınız, olamayacaksınız da. Bakın, o imam size bir ders verdi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Cami imamını tehdit ediyorsunuz.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Şimdi de diyorsunuz ki: “İmam tehdit
edilmiş.”
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bırak be, görüntüleri var. Yarın
görüntüler yayınlanınca göreceksin sen.
MUHARREM İNCE (Devamla) – İmam, Başbakan korkusu değil Allah
korkusunu öne çıkardı. Size bir ders verdi, size bir ders verdi.
HARUN KARACA (İstanbul) – Muharrem unutma sözünü, unutma…
MUHARREM İNCE (Devamla) - Siz Swoboda’dan
medet umuyordunuz, Swoboda da şimdi, size laf
söyleyince beygirden düşmüş gibi oldunuz.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Ajana gel!
MUHARREM İNCE (Devamla) - Ne oldu Swoboda,
adamınız Swoboda ne yaptı size?
AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul) - Başbakana iftira atan vekiline
cevap ver.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Türkiye’yi dünyaya rezil ettiniz. Bakın,
Avrupa Birliği yarın ne diyecek, göreceğiz. Bir kişinin kaprisleri uğruna, bir
kişinin inadı uğruna Türkiye’yi dünyaya rezil ettiniz, rezil. Türkiye dünyaya
rezil oldu. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın İnce, siz Türkiye’yi dünyaya
rezil etmeye uğraşıyorsunuz. Türkiye’yi tüm dünyaya rezil ediyorsunuz.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Muharrem Bey, bu konuşma olmadı.
Beğenirim konuşmanı ama bu olmadı.
BAŞKAN – Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, bakın, Sayın İnce o
imamla cami görüntülerini gördüğünde herhâlde bu milletten ve bu
milletvekillerinden özür dileyecektir.
BAŞKAN - Kanun tasarı ve teklifleriyle komisyonlardan gelen diğer
işleri sırasıyla görüşmek için 13 Haziran 2013 Perşembe günü, alınan karar gereğince
saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 20.38