Murat Can KARABULUT Normal Murat Can KARABULUT 2 4 2014-01-22T14:48:00Z 2014-01-22T14:48:00Z 100 58064 330971 2758 776 388259 14.00 Clean Clean false 0 0 nk 0 nk 0 0 false false false TR X-NONE X-NONE 0 nk 0 nk

DÖNEM: 24                              CİLT: 53                   YASAMA YILI: 3

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

119’uncu Birleşim

12 Haziran 2013 Çarşamba

 

 

 

 

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

 

   I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Adıyaman Milletvekili Muhammed Murtaza Yetiş’in, Dünya Çocuk İşçiliği ile Mücadele Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, tutuklu milletvekillerinin tutukluluk sürelerinin 2’nci yılını doldurmasına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Van Milletvekili Nazmi Gür’ün, Dünya Çocuk İşçiliği ile Mücadele Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Gezi Parkı’nda başlayan direniş eyleminin 15’inci gününde emniyet güçleri tarafından ölümcül müdahaleler gerçekleştirildiğine, BDP Grubu olarak Hükûmeti ve Başbakanı müzakere yöntemiyle demokratik bir çözüm geliştirmeye davet ettiklerine ilişkin açıklaması

2.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, 20 Haziranda Mersin’de başlayacak Akdeniz Oyunlarının bilet satışında yaşanan sorunlara ve Gençlik ve Spor Bakanlığının duruma el koyması gerektiğine ilişkin açıklaması

3.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın, Milliyetçi Hareket Partisi olarak tutuklu milletvekilleri meselesinin hâlen çözülmemiş olmasının Türkiye Büyük Millet Meclisi açısından büyük bir eksiklik olduğunu düşündüklerine ve Engin Alan’ı saygıyla andıklarına ilişkin açıklaması

4.- Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın, Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in görüşülen kanun tasarısının 3’üncü maddesi üzerinde BDP Grubu adına yaptığı konuşma sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

5.- Konya Milletvekili Ayşe Türkmenoğlu’nun, görüşülen kanun tasarısının 3’üncü maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı konuşma sırasında kullandığı bazı ifadelere ilişkin açıklaması

6.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Konya Milletvekili Ayşe Türkmenoğlu’nun görüşülen kanun tasarısının 3’üncü maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı konuşma sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

7.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Konya Milletvekili Ayşe Türkmenoğlu’nun görüşülen kanun tasarısının 3’üncü maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı konuşma sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

8.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Konya Milletvekili Ayşe Türkmenoğlu’nun görüşülen kanun tasarısının 3’üncü maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı konuşma sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

9.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Konya Milletvekili Ayşe Türkmenoğlu’nun görüşülen kanun tasarısının 3’üncü maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı konuşma sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Sakarya Milletvekili Münir Kutluata ve 23 milletvekilinin, Sakarya'nın Karasu ilçesi sahillerinde meydana gelen kıyı erozyonunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/660)

2.- Kütahya Milletvekili Alim Işık ve 22 milletvekilinin, üniversitelerin ve üniversitelerde çalışan personelin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/661)

3.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman ve 20 milletvekilinin, inşaat sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/662)

 

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- BDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmının 408’inci sırasında yer alan (10/436) esas numaralı, 28/12/2011 tarihinde meydana gelen ve 35 yurttaşımızın yaşamını yitirdiği Uludere (Roboski) katliamının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesinin görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Haziran 2013 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan (10/96) ve (10/148) esas numaralı, ülkemizde emeklilerin içinde bulundukları sıkıntıların araştırılması, Hükûmetin uygulamalarından dolayı ortaya çıkan mağduriyetlerin giderilmesi, taban aylıklarının eşitlenmesi, maaş farklılıklarının giderilmesi ve çözüm yollarının belirlenmesi; 22/5/2012 tarih ve 5058 sayı ile hâlen görevde bulunan veya emekli astsubayların özlük hakları ve imkânları konusunda yaşadıkları sorunların araştırılması ve alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi; 23/5/2012 tarih ve 5128 sayı ile muvazzaf ve emekli astsubayların sorunlarının araştırılarak gerekli önlemlerin alınması; 24/5/2012 tarih ve 5130 sayı ile emeklilerin karşılaştıkları sorunların araştırılması ve refah seviyelerinin arttırılması; 21/2/2013 tarih ve 9928 sayı ile ülkemizde emekli maaşı bağlama oranlarındaki haksızlığın ve çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergelerinin, Genel Kurulun 12 Haziran 2013 Çarşamba günkü birleşiminde okunarak görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar ve arkadaşları tarafından Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından başlatılan Kanal İstanbul, üçüncü havalimanı ve üçüncü köprünün yaratacağı doğa tahribatının gerçek boyutlarının araştırılması amacıyla 12/6/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 12 Haziran 2013 Çarşamba günkü birleşimde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında AK PARTİ Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

2.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında CHP Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

3.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın görüşülen kanun tasarısının 3’üncü maddesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşma sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

4.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Kayseri Milleltvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

5.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın, Isparta Milletvekili Recep Özel’in görüşülen kanun tasarısının 3’üncü maddesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşma sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

6.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

7.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYON-LARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

 

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)

3.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/759) (S. Sayısı: 453)

 

X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, yok olma tehlikesi altında bulunan endemik bitki türlerine ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/21915)

2.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki bazı illerde hayvancılıkla uğraşanların mağduriyetlerine,

Bazı illerde hayvancılıkla uğraşanların mağduriyetlerine,

Ardahan’da hayvancılıkla uğraşanların mağduriyetlerine,

Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki bazı illerde orman Köylerinde yaşayanların sorunlarına,

Ardahan merkez ile Posof ve Göle ilçelerindeki orman köylerinde yaşayanların sorunlarına,

Bazı illerdeki orman köylülerinin sorunlarına,

İlişkin soruları ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/23199), (7/23200), (7/23201), (7/23202), (7/23203), (7/23204)

3.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, 2002-2013 yılları arasında özelleştirilen kuruluş ve işletmelere ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/23463)

4.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlardaki personelin psikolojik taciz (mobbing) şikâyetlerine ve yapılan işlemlere ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/23496)

5.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığın Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliğinde çalışan personel ile Müşavirliğin dışarıdan hizmet alımına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/23923)

 

 

I. GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açılarak üç oturum yaptı.

Sinop Milletvekili Mehmet Ersoy, Türk Kızılayının kuruluşunun 145’inci yıl dönümüne,

Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu, çevreye ve Trabzon’un sorunlarına,

Adana Milletvekili Ali Halaman, Adana ve ilçelerinin sorunlarına,

İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.

Genel Kurulu ziyaret eden Azerbaycan Cumhuriyeti Millî Meclisi Başkanı Oktay Asadov’a, Kazakistan Cumhuriyeti Meclisi Başkanı Nurlan Nigmatulin’e ve Kırgız Cumhuriyeti Jogorku Keneşi Başkanı Asilbek Jeenbekov’a Başkanlıkça “Hoş geldiniz.” denildi.

Mersin Milletvekili Vahap Seçer,

Mersin Milletvekili Mehmet Şandır,

Mersin’in Mezitli ilçesinin Tepeköy beldesinde şiddetli dolu yağışı sonucu üreticilerin mağdur olduklarına ve yetkilileri göreve davet ettiklerine;

Iğdır Milletvekili Pervin Buldan, Gezi Parkı’nda başlayan direniş eyleminin 15’inci gününde polis terörü yaşandığına, Çağlayan Adliyesi’nde 50’ye yakın avukatın gözaltına alındığına ve AKP Hükûmetini sağduyu ve demokrasiye davet ettiğine,

İzmir Milletvekili Oktay Vural, AKP Genel Başkanı ve Grup Başkanının her grup toplantısından sonra Türkiye Büyük Millet Meclisinin önünü miting alanına çevirmesini kınadığına,

İlişkin birer açıklamada bulundular.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Çin Ulusal Siyasi Danışmanı Kongresi Başkan Vekili başkanlığında bir heyetin ülkemize resmî bir ziyarette bulunmasının Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 5/6/2013 tarih ve 51 sayılı Kararı ile uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Antalya Milletvekili Gürkut Acar ve 22 milletvekilinin, son yıllarda seçmen sayısı ve seçimlerin güvenliğine ilişkin yaşanan tartışmaların nedenlerinin (10/657),

Bursa Milletvekili Aykan Erdemir ve 22 milletvekilinin, Türkiye'deki karbonmonoksit zehirlenmesi olaylarının (10/658),

Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 22 milletvekilinin, tutuklu ve hükümlülere sunulan sağlık hizmetlerindeki sorunların (10/659),

Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

BDP Grubunun, 31/8/2012 tarihinde BDP Grup Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken tarafından kolluk kuvvetlerinin toplumsal olaylarda ve demokratik gösterilerde kullandığı biber gazlarının (1403 sıra no.lu),

CHP Grubunun, 12/6/2012 tarihinde Aydın Milletvekili Bülent Tezcan ve arkadaşları tarafından güvenlik güçlerince uygulanan orantısız gücün nedenlerinin (447 sıra no.lu),

Araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergelerinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 11 Haziran 2013 Salı günkü (bugün) birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerileri yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.

İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın BDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında AK PARTİ Grup Başkanına,

Yalova Milletvekili Muharrem İnce, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında Cumhuriyet Halk Partisine,

Yalova Milletvekili Muharrem İnce, Çankırı Milletvekili İdris Şahin’in BDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında Cumhuriyet Halk Partisine,

İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Aydın Milletvekili Bülent Tezcan’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında AK PARTİ Grup Başkanına,

Aydın Milletvekili Bülent Tezcan, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında şahsına,

Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, Aydın Milletvekili Bülent Tezcan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında Başbakana,

Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın, İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine ve AK PARTİ Grup Başkanına,

Sataşmaları nedeniyle birer konuşma yaptılar.

Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü, BDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında kullanmış olduğu bazı ifadelere,

Mersin Milletvekili Mehmet Şandır, ülkenin pek çok yerindeki direniş eylemleri nedeniyle esnafın uğradığı zararın devletçe karşılanması gerektiğine,

İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel, Çankırı Milletvekili İdris Şahin’in BDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasındaki bazı ifadelerine,

Gaziantep Milletvekili Ali Serindağ, Kırıkkale Milletvekili Oğuz Kağan Köksal’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasındaki bazı ifadelerine,

İlişkin birer açıklamada bulundular.

İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun (2/1370) esas numaralı Diyarbakır İnsan Hakları ve Demokrasi Müzesi Kurulmasına Dair Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.

Adalet Komisyonu Başkanlığının, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ve Türk Medeni Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/788) ile Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu'nun 5578 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin (2/1599) Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 34'üncü maddesinin birinci fıkrası hükmü kapsamında esas komisyon olarak Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonuna havale edilmesi hususuna ilişkin tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu. Başkanlıkça bu talebin yerine getirildiği açıklandı.

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının:

1’inci          sırasında    bulunan   (6/96),

173’üncü           "                "        (6/770),

1084’üncü         "                "        (6/2219),

1165’inci           "                "        (6/2329),

1202’nci            "                "        (6/2368),

1208’inci           "                "        (6/2375),

1223’üncü         "                "        (6/2392),

1351’inci           "                "        (6/2548),

1378’inci           "                "        (6/2578),

1437’nci            "                "        (6/2650),

1479’uncu  sırasında    bulunan   (6/2704),

1483’üncü         "                "        (6/2708),

1519’uncu         "                "        (6/2756),

1523’üncü         "                "        (6/2763),

1527’nci            "                "        (6/2769),

1533’üncü         "                "        (6/2775),

1674’üncü         "                "        (6/2940),

1750’nci            "                "        (6/3032),

1773’üncü         "                "        (6/3055),

1790’ıncı           "                "        (6/3082),

1819’uncu                                    (6/3116),

1850’nci            "                "        (6/3161),

1856’ncı            "                "        (6/3168),

1859’uncu         "                "        (6/3172),

1882’nci            "                "        (6/3199),

1883’üncü         "                "        (6/3200),

1895’inci           "                "        (6/3213),

1901’inci           "                "        (6/3219),

1927’nci            "                "        (6/3250),

1928’inci           "                "        (6/3251),

1929’uncu         "                "        (6/3252),

1930’uncu         "                "        (6/3253),

1931’inci           "                "        (6/3254),

1932’nci            "                "        (6/3255),

1933’üncü         "                "        (6/3256),

1934’üncü         "                "        (6/3257),

1948’inci           "                "        (6/3274),

1949’uncu         "                "        (6/3275),

1958’inci           "                "        (6/3284),

2051’inci           "                "        (6/3391),

2085’inci           "                "        (6/3433),

2113’üncü         "                "        (6/3469),

2150’nci            "                "        (6/3521),

2152’nci            "                "        (6/3525),

2153’üncü         "                "        (6/3526),

2334’üncü         "                "        (6/3721),

2375’inci           "                "        (6/3763),

2381’inci           "                "        (6/3769),

2394’üncü         "                "        (6/3782),

2443’üncü         "                "        (6/3831),

Esas numaralı sözlü sorulara, Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç cevap verdi.

Soru sahiplerinden Mersin Milletvekili Ali Öz, Adana Milletvekili Ali Halaman, Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu cevaplara ilişkin görüşlerini açıkladılar.

Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç da bu görüşlerle ilgili açıklamada bulundu.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156),

2’nci sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının (1/484) (S. Sayısı: 287),

3’üncü sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu’nun (1/759) (S. Sayısı: 453),

Görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

Komisyonların bulunmayacağı anlaşıldığından, alınan karar gereğince, 12 Haziran 2013 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere 19.31’de birleşime son verildi.

 

                                                             Sadık YAKUT

                                                             Başkan Vekili

 

              Tanju ÖZCAN                                                                 Mustafa HAMARAT

                      Bolu                                                                                     Ordu

                  Kâtip Üye                                                                            Kâtip Üye

 

           Bayram ÖZÇELİK                                                               Mine LÖK BEYAZ

                    Burdur                                                                               Diyarbakır

                  Kâtip Üye                                                                            Kâtip Üye

 

II.- GELEN KâĞITLAR

                                                                                                                                No: 174

12 Haziran 2013 Çarşamba

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Sakarya Milletvekili Münir Kutluata ve 23 Milletvekilinin, Sakarya'nın Karasu ilçesi sahillerinde meydana gelen kıyı erozyonunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/660) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.03.2012)

2.- Kütahya Milletvekili Alim Işık ve 22 Milletvekilinin, üniversitelerin ve üniversitelerde çalışan personelin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/661) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.03.2012)

3.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman ve 20 Milletvekilinin, inşaat sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/662) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.03.2012)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Gine Bissau Belediyesi Tapu Kadastro Birimine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24482) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

2.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Taşkent Yenidoğan Enstitüsüne yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24483) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

3.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Filistin Emniyet Teşkilatına yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24484) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

4.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Filistin Polis Radyosu Kurulması Projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24485) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

5.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Novi Travnik Sultan Fatih Kreşine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24486) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

6.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Arnavutluk Bektaşi Merkezine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24487) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

7.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Mezar-ı Şerif Vilayeti Yolamarab Özbekiye Mahallesine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24488) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

8.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Arabayev Kırgız Devlet Üniversitesi Türkoloji Bölümüne yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24489) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

9.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Aziz Kiril ve Metodiy Üniversitesi Türkoloji Bölümüne yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24490) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

10.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Lübnan Sayda Türk Travma ve Rehabilitasyon Hastanesi işi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24491) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

11.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Aydamon, El-Kuaşra ve El-Biree Beldelerine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24492) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

12.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Lahor Badşahi Camiinde Bulunan Kutsal Emanetlerin Korunmasına yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24493) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

13.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Prizren'de Kültürel Mirasın Korunmasına Destek Projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24494) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

14.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Reçane Metro Bajraktari İlköğretim Okuluna yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24495) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

15.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Mali Yüksek İslam Enstitüsüne yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24496) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

16.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Filistinli engelli mültecilere yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24497) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

17.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Fildişi Mülteci Kampı Kouankan'a yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24498) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

18.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Gagauz Özerk Bölgesi İdaresine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24499) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

19.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Karbinitsi Belediyesi Ocalı Köyüne yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24500) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

20.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Bosna-Hersek Federal Polis Akademisine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24501) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

21.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Morane Köyüne yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24502) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

22.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Sanski Most Şehrine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24503) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

23.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Belh Vilayeti Şortepe İlçesine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24504) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

24.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Sokullu Mehmet Paşa Köprüsü işi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24505) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

25.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Osmangiç Camiine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24506) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

26.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, 2002-2013 yılları arasında TİKA tarafından gerçekleştirilen proje ve faaliyetlere ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24507) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

27.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Etiyopya Dışişleri Bakanlığına yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24508) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

28.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Ayazdede Şenlikleri çevre düzenlemesi işi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24509) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

29.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Tubas Türk-Filistin Dostluk Projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24510) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

30.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Abadir Enstitüsüne yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24511) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

31.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Cevizcan Radyo Televizyonuna yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24512) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

32.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Elita Derneği ile Medya ve İletişim Alanında İşbirliği Projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24513) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

33.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Dakar İslam Enstitüsüne yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24514) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

34.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından FENA Haber Ajansına yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24515) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

35.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Gazze Şeridi’ne ilaç temini işi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24516) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

36.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Ziguinchor Rabiatü'l İslam Eğitim Merkezi Kompleksi Projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24517) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

37.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Gazze'deki hastanelere yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24518) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

38.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Bölgesi Klinik Hastanesine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24519) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

39.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Refah Belediyesine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24520) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

40.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Celalabad Bölgesi Klinik Hastanesine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24521) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

41.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Beyt Hanun Belediyesine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24522) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

42.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Filistinli engelli mültecilere yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24523) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

43.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Cebaliye'ye yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24524) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

44.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Kosova Sinan Paşa Camiine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24525) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

45.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Beyt Hanun'a yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24526) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

46.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Demirkapı Belediyesi Çelevez Köyüne yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24527) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

47.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından El-Nasser Belediyesine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24528) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

48.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Afganistan Vardak Meydan-ı Şehir Polis Eğitim Merkezine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24529) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

49.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Han Yunus'a yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24530) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

50.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Vekalet ile Kurban Kesimi Organizasyonu kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24531) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

51.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Gazze'deki su şebekelerinin rehabilitasyon işi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24532) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

52.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Ummah Üniversitesine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24533) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

53.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Nuseyrat Belediyesine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24534) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

54.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Gazze'ye su temini işi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24535) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

55.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Deyr El-Balah'a yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24536) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

56.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Gazze Pediatri Hastanesine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24537) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

57.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Zeytun, Şuraffa, Surani Dağı ve Remal'a yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24538) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

58.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından El-Kuds Filistin Kültürünü Geliştirme Kurumuna yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24539) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

59.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Batum Dil Merkezine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24540) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

60.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Gazze Nuseyrat Belediyesine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24541) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

61.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Gazze İslam Üniversitesine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24542) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

62.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Yılmazlı Köyüne yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24543) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

63.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Kalendiye Mülteci Kampına yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24544) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

64.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Gazze Şeridi kıyı belediyelerine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24545) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

65.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Gazze Türk-Filistin Dostluk Hastanesi yapım işi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24546) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

66.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Gine Bissau Cumhurbaşkanlığı Konutuna yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24547) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

67.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Filistin sivil toplum kuruluşlarına yönelik destek projeleri kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24548) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

68.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Gine'ye yönelik bir sağlık tarama projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24549) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

69.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından El-Bireh'te okul inşası işi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24550) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

70.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Han Yunus Kesimevi Projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24551) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

71.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Gine Conakry Dışişleri Bakanlığına yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24552) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

72.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Danilovgrad Sağlık Ocağına yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24553) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

73.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Varketili Yaşlılar Sosyal Merkezine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24554) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

74.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Bağdat El-Razi Hastanesine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24555) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

75.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA bünyesindeki daire başkanlıklarının hizmet binaları ile mal ve hizmet alımlarına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24556) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

76.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Plav Devlet Hastanesine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24557) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

77.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Kabil Üniversitesi Türkoloji Birimi Hizmet Binası inşaatı işi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24558) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

78.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Rojaye 30 Eylül Lisesine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24559) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

79.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Acara Hulo, Keda, Çakvı Polikliniklerine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24560) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

80.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Osmanagiç Cami tadilatı işi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24561) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

81.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Arslan Baba Türbesi Müştemilatı yapım işi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24562) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

82.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Podgoritsa Çocuk Hastalıkları Kliniğine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24563) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

83.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Üsküp Şehir Müzesine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24564) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

84.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Kırgız Ulusal Askeri Lisesine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24565) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

85.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Konik Karakoluna yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24566) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

86.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Aktilek Devlet Okulu inşaatı işi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24567) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

87.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Hacı Hasan Camiine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24568) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

88.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Rojaye Butvoitsa Köyüne yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24569) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

89.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Plav Belediyesine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24570) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

90.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Tolgar Kazak-Türk Lisesi inşaatı işi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24571) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

91.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Kazakistan'da Araştırma ve Uygulama Serası Kurulması Projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24572) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

92.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Gilan Alaaddin  Medresesi rehabilitasyon işi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24573) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

93.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Sultan I. Murad Hüdavendigar Türbesi rehabilitasyon işi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24574) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

94.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Kademçay Semetey Kırgız-Türk Lisesine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24575) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

95.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Kökçar Köyüne yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24576) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

96.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Talas Bölgesine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24577) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

97.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Devlet Üniversitesine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24578) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

98.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Şehrinde Hastane inşaatı işi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24579) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)

99.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Semengan Kız Meslek Lisesine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24580) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

100.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Vardak Meydan-ı Şehir Tarım Meslek Lisesine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24581) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

101.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Afganistan'daki bazı okulların inşaat ve tefrişat işleri kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24582) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

102.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Kabil'de bir okul inşaatı işi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24583) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

103.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Tahar Vilayetinde ana çocuk sağlığı hizmet binası yapım işi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24584) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

104.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Kabil'deki bazı okulların inşa işi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24585) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

105.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Afganistan Atatürk Çocuk Hastanesine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24586) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

106.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Afgan-Türk Dostluk Hastanesine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24587) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

107.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Faryab Vilayeti Meymene Ebe Eğitim Merkezi yapım işi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24588) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

108.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Kabil Askeri Lisesi inşaatı işi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24589) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

109.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından K.D. Uşınskıy Üniversitesi Türkoloji Bölümüne yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24590) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

110.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Sudan Cüneyne Göz Kliniği kurulması işi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24591) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

111.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Dangara Nahiyesine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24592) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

112.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Tacikistan'da kaynakçılık uygulama atölyesi kurulması işi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24593) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

113.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Şam Süleymaniye Külliyesi restorasyonu işi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24594) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

114.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Sudan'da su araştırmaları merkezi kurulması işi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24595) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

115.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Sudan'daki bir laboratuar kurulması projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24596) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

116.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Gadarif El-Amiriyye'deki okullara yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24597) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

117.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Tacikistan'da turizm-otelcilik uygulama restoranı kurulması işi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24598) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

118.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Duşanbe'de çocuk onkoloji merkezi kurulması işi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24599) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

119.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Niyayla Yetimler Yurduna yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24600) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

120.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından İmam-ı Azam Tacik İslam Enstitüsüne yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24601) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

121.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Canköy Vilayeti Zareçnoye Okuluna yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24602) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

122.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Vizyon-M Derneğine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24603) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

123.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Ali Rıza Efendi Anı Evi yapım işi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24604) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

124.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Stundeniçan Belediyesi Tsetova Köyüne yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24605) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

125.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Merhamet Derneği Kitap Dağıtımına Destek Projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24606) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

126.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Bayan Ulgii Vilayeti 8. Kreşin tadilatı işi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24607) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

127.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Khan-Uul Belediye Hastanesine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24608) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

128.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Moğolistan Eğitim Değerlendirme Merkezine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24609) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

129.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Asociata Motivatie Din Moldova Derneğine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24610) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

130.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Orhun Müzesi Projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24611) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

131.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Moğolistan Milli İstatistik Ofisine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24612) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

132.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Khuvsgul Vilayeti Chandmani Undur İlçesi Hastanesine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24613) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

133.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Ulan Bator Ankara Caddesi Çevre Düzenlemesi Projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24614) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

134.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Moğolistan Agrobiyoloji Fakültesine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24615) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

135.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Sukhbaatar Belediye Hastanesine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24616) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

136.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Pakistan'da inşa edilecek okul ve yurt binaları işi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24617) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

137.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Lahor Çocuk Hastanesine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24618) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

138.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Necaşi Türbesi restorasyon işi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24619) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

139.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Nijer Su Kuyuları Projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24620) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

140.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Pakistan'ın bazı eyaletlerine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24621) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

141.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Ulan Bator Mesleki Denetim Müdürlüğüne yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24622) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

142.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Nijer'e yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24623) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

143.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Nijer Biseg Derneğine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24624) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

144.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Songinokhairkhanlı işsiz kadınlara yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24625) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

145.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Jampur'da hastane ve lojman inşa işi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24626) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

146.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Hayber Paktunkva Dera İsmail Han Şehrine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24627) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

147.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA bünyesindeki program koordinasyon ofislerinin personeli ile mal ve hizmet alımlarına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24628) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

148.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Hayber Paktunkva Eyaletine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24629) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

149.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından yürütülen Uluslararası Polis İşbirliği Projelerine ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24630) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

150.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Sind Eyaletine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24631) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

151.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Muzaffergah ve Sıvabi Hastaneleri inşaatı işi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24632) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

152.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Akmescit Prudovoye Köyüne yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24633) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

153.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Zareçnoye Müzik Okuluna yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24634) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

154.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından TRT yayınlarının Azerbeycan'da Yayınlanması Projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24635) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

155.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Çernobil Çocuklarına Donanım Alınması işi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24636) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

156.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Kırım Mühendislik ve Pedagoji Üniversitesine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24637) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

157.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Urojaynoye Köyüne yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24638) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

158.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Akmescit Malenskoye Okuluna yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24639) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

159.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA’nın Uluslararası Türkçe Olimpiyatlarına Devlet faaliyetleri kapsamındaki çalışmalarına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24640) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

160.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Bahçesaray Vilayetindeki bir okula yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24641) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

161.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Bahçesaray Vilayetindeki bir okula yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24642) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

162.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Üsküp Mustafa Paşa Camii Restorasyonu işi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24643) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

163.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından İsmail Gaspıralı Müzesine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24644) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

164.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Türk-Yemen Meslek Enstitüsüne yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24645) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

165.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Odesa Malinovka Köyüne yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24646) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

166.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Karasupazar'a yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24647) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

167.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Sıvabi, Dera İsmail Han ve Lakkı Mervat Su Kuyuları işi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24648) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

168.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Pencap Eyaletinde Termik ve Hidroelektrik Santrali Projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24649) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

169.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Pakistan'a su kuyusu yapım işi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24650) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

170.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Prizren Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe Bölümüne yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24651) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

171.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Koalack - Ascmarine Derneği Olgunlaşma Merkezine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24652) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

172.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Kaolack Sağlık Taramasına İlaç ve Tıbbi Malzeme Temini işi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24653) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

173.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Tattaguine'de doğum evi inşaatı işi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24654) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

174.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Pikine Sosyal Pediatri Enstitüsüne yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24655) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

175.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Diacksao Belediyesi Eğitim Merkezine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24656) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

176.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA bünyesindeki program koordinasyon ofislerinin hizmet binalarına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24657) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

177.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından UCAD Mediko-Sosyal Merkezi inşaat ve tıbbi cihaz temini işi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24658) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

178.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Senegal Kanserle Mücadele Derneğine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24659) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

179.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Casamance Engelliler Eğitim Merkezine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24660) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

180.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Türkmen-Özbek Sınırı Farap Sınır Kapısının Güçlendirilmesi Projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24661) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

181.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Yeni Pazar Dositej Obradoviç İlköğretim Okuluna yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24662) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

182.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Somali'de Temiz İçme Suyuna Erişim Projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24663) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

183.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Sremcitsa Engelliler Yurduna yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24664) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

184.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Belgrad Dr. Drapişa Mişoviç Hastanesine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24665) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

185.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Yenipazar İki Köprü Projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24666) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

186.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Arencelovats Devlet Hastanesine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24667) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

187.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Senta Turzo Lajos İlköğretim Okuluna yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24668) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

188.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Yeni Pazar Devlet Üniversitesine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24669) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

189.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Sudan Ebe Eğitim Merkezine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24670) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

190.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından İbrahim Malik Hastanesine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24671) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

191.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından 2010-2013 yılları arasında Somali’de gerçekleştirilen çalışmalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24672) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

192.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Sudan Vau Eğitim Hastanesine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24673) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

193.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Mogadişu Havalimanı rehabilitasyon işi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24674) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

194.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, 2002-2013 yılları arasında TİKA tarafından yurt dışında yürütülen çalışmalarda iş birliği yapılan kurum ve kuruluşlara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24675) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

195.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, 2010-2013 yılları arasında TİKA tarafından Somali’de gerçekleştirilen proje ve çalışmalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24676) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

196.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Somali'de şehir içi yolların rehabilitasyonu işi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24677) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

197.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Mogadişu'ya yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24678) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

198.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Petrovets Belediyesi Çiftlik Köyüne yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24679) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

199.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından mesazhi.com internet sitesine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24680) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

200.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Azerbaycan'da gençlik merkezi kurulması işi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24681) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

201.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Arnavutluk Elbasan Bölgesine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24682) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

202.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Arnavutluk'taki sporculara yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24683) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

203.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Mostar Cemal Bijedic Üniversitesine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24684) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

204.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Muhammed Fuzuli Elyazmaları Enstitüsüne yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24685) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

205.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından fuar, seminer ve kongre gibi organizasyonlara katılım için verilen desteklere ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24686) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

206.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Mostar Makine-Trafik Lisesine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24687) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

207.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Jablanica Ravna İlköğretim Okuluna yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24688) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

208.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Maglaj Kurşunlu Cami restorasyonu işi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24689) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

209.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Almanah Dergi Basımına Destek Projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24690) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

210.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Ahıska Gazetesine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24691) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

211.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Arnavutluk Eğitim ve Bilim Bakanlığına yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24692) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

212.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Afrika Uydu TV Kanalına yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24693) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

213.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Arnavutluk'ta Fiziksel Engelliler Fizyoterapi Merkezi kurulması işi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24694) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

214.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Arnavutluk İşkodra Sheh Shamia Lisesi Kız Bölümüne yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24695) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

215.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Arnavutluk İşkodra Sheh Shamia Lisesi Erkek Bölümüne yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24696) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

216.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Mezar-ı Şerif Afgan-Türk Dostluk Parkı işi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24697) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

217.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından İşkodra Meslek Edindirme Müdürlüğüne yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24698) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

218.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Vardak Vilayeti Tarım Müdürlüğüne yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24699) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

219.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Pagman Tepesi'nin ağaçlandırılması işi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24700) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

220.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Afganistan Hac ve Evkaf Bakanlığına yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24701) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

221.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Afganistan Mülteciler Bakanlığına yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24702) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

222.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Şipur Cami-Teymeni Caddesi-Nasvan Lisesi Yolu asfaltlandırma işi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24703) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

223.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Cevizcan ve Sarıpul vilayetlerindeki kadınlara yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24704) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

224.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Afganistan hastanelerine yönelik bir destek projesi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24705) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

225.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Tahar Vilayeti Kökçe Nehri Köprüsünün inşa işi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24706) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

226.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TİKA tarafından Kabil Mirvais Meydan-Kampanı Yolu ağaçlandırma işi kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/24707) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)

227.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, milletvekillerinin güvenlik sorununa ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/24708) (Başkanlığa geliş tarihi: 03.06.2013)

12 Haziran 2013 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.02

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 119’uncu Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü münasebetiyle söz isteyen Adıyaman Milletvekili Muhammed Murtaza Yetiş’e aittir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Adıyaman Milletvekili Muhammed Murtaza Yetiş’in, Dünya Çocuk İşçiliği ile Mücadele Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

MUHAMMED MURTAZA YETİŞ (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; tüm kadim öğretiler “Doğan her çocuk Allah’ın insanlardan umudunu kesmediğini gösterir ve çocuklar gibi saf ve masum olmadıkça cennete giremezsiniz.” der. Tüm yeryüzünü kendine vatan ve tüm yaratılmışları da kendisiyle eşit gören bir anlayış, tüm şartlanmışlıklardan ve kirlenmişliklerden bizi kurtaracak. Çocukların dünyalarında ırk yoktur, sınırlar yoktur, bayraklar yoktur, zengin-fakir yoktur, statü yoktur. Onların pahalı oyuncakları da yoktur. Onlar pahalı, lüks arabaları olmadan da bir çakıl taşıyla da eğlenebilirler. Onlar bu arabalarını çoktan satmış, silahlarını çoktan gömmüş bilgelerdir.

Değerli arkadaşlar, büyümek, varoluşsal saflıktan ve masumiyetten uzaklaşmak ve cennetten kovulmaktır; bir yandan da saflıktan ve masumiyetten egonun tutsaklığına ve doymak bilmeyen ihtiraslarına sürgündür biraz. Rekabet ekonomisi, piyasa, faiz, ulusal çıkarlar, kutsal idoller, kapitalizm, ideolojiler bundan sonraki serüvenimizin ve cennetten kovulmuşluğumuzun da argümanları olacaktır. İşte, çocuk işçiliği, bu azgınlaşmış ruh hâlinin en yaralayıcı sonuçlarından biri olarak tüm insanlığın, tüm büyüklerin ortak günahı olmaya devam ediyor.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; çocuk işçiliği, çocukları çocukluklarından, potansiyellerinden ve onurlarından yoksun bırakan, fiziksel ve zihinsel gelişimlerine zarar veren her türlü çalışmayı içerir. Çocukların çalışma yaşamına girmesi geçmişten bugüne kadar çeşitli şekillerde var olmakla birlikte, özellikle sanayileşmeyle birlikte çok yoğun bir istismar ve manipülasyon yaşanmıştır. Çocuk işçiliği, hâlen, gelişmekte olan ülkelerde olduğu gibi, gelişmiş birçok ülkenin de sorunu olmaktadır. Çalışan çocuklar, çoğu zaman okula devam edememekte veya zorunlu eğitimlerini yarıda bırakmakta ve dolayısıyla da toplumsal hayatın ileriki safhalarında da yine sorun olmaya devam etmektedir. Bu çerçevede uluslararası birçok çalışma yapılmış ve Çocuk Emeğinin Sona Erdirilmesi Uluslararası Programı’yla da bu konu bir çerçeveye bağlanmaya çalışılmıştır.

Ülkemizde de, özellikle 2009 yılında, Çalışma Genel Müdürlüğü bünyesinde çalışan çocuklar birimi oluşturulmuş ve bu çerçevede Türkiye’deki çocuk işçiliğine yönelik birtakım çalışmalar yapılmıştır.

İstatistikler bize şunu gösteriyor: 1999 yılında 6-14 yaş arasında yüzde 5,1 olan çocuk işçiliği oranı 2006 yılında yüzde 2,6 olmuştur, ancak, maalesef, 2012 yılında da hâlâ yüzde 2,6 olarak aynı oranı korumaktadır. Bununla da, ülkemizde yapılan onca çalışmaya rağmen, özellikle tarım alanında ve aile içi ücretsiz çocuk işçiliği konusunda önemli sıkıntıların olduğunu görebiliyoruz.

Şu anda, ülkemizde, çalışan çocukların yüzde 44,7’si -ki bu 400 bin çocuğa tekabül ediyor- tarım alanında, yüzde 25’i sanayi sektöründe ve yüzde 31’i de hizmet sektöründe çalıştırılıyor. Bu çocukların yaklaşık yarısı da maalesef okula devam edemiyor.

Değerli arkadaşlar, çocuklar, bugün, insanlığın tüm yüce hedeflerinin ve ideolojilerinin yanından bile geçemeyeceği bir saadete bizi kavuşturabilirler. Büyüklerin dünyasının rekabetçi, ötekileştiren, hiyerarşik, faşizan, negatif kelime ve kavramlarını tekrar gözden geçirmeliyiz. Evlerimizi, sokaklarımızı, kurumlarımızı, reklam panolarımızı, televizyon dizilerimizi, haberlerimizi bu idealin teminini sağlayan araçlar hâline getirmeliyiz. Sokaklarda çocuk seslerinin korna seslerinden daha çok duyulduğu, “geçim derdi” kavramıyla ağzına ilk lokmayı aldığında karşılaşmadığı, kendisine ucuz iş gücü gözüyle bakılmadığı, çocukların masumiyetlerinin teslim edildiği ve çocukça yaşamlarının önündeki tüm engellerin kaldırıldığı çocuk yüzlü bir medeniyet için hepimiz çaba göstermeliyiz.

Bu duygularla hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Gündem dışı ikinci söz, tutuklu milletvekillerinin tutukluluk sürelerinin ikinci yılını doldurması münasebetiyle söz isteyen Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’a aittir. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, tutuklu milletvekillerinin tutukluluk sürelerinin 2’nci yılını doldurmasına ilişkin gündem dışı konuşması

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

“Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; millî iradenin tutuklu bulunduğu Silivri’den milletvekili arkadaşlarım adına ben Mustafa Balbay hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.” (CHP sıralarından alkışlar)

“Türkiye Büyük Millet Meclisinin 24’üncü Dönemini vücuda getiren 12 Haziran 2011 genel seçiminin yıl dönümü nedeniyle Silivri’den söz almış bulunuyorum. Demokrasi birikimimize önemli katkılar sağlayacak bir dönemden geçiyoruz. Hiçbir iktidar halktan büyük değildir, böyle bir iddiada bulunanlar dağ başına çıkmış bir kişinin kendisinin dağdan daha yüksek olduğunu söylemesine benzer.

Sayın milletvekilleri, demokrasilerde halk, iradesini sandıkta ortaya koyar. Bu irade en küçük partiden en büyüğüne kadar bir bütündür. Deyim yerindeyse, her milletvekili Meclis çatısının bir kiremididir, bunlardan birinin eksikliği bile sürekli hissedilir, o çatı akar. Yüce Meclis iki yıldır 8 eksikle çalışmaktadır. Her eksik, Meclisin bütünü sakatlayan, meşruiyetini yaralayan bir durumdur. Meclisin kendi söküğünü dikemez bir tablo sergilemesi bütün milletvekillerini bağlar. Gerektiğinde bir gecede temel yasaları değiştiren, her mevsim yargı paketi çıkartan, büyük bir torba hazırlayıp içine her türlü madde değişikliğini koyan bir Meclisin kendi eksiğini tamamlamaya yaraşacak bir düzenleme yapmaması millî iradenin erozyona uğramasıdır.

Sayın milletvekilleri, konu millî iradeden açılmışken bunun üzerinde kısaca durmak istiyorum: Sandık, millî iradenin kalbidir. Her bireyin attığı bir rey kalbe giden ana damarları besleyen kılcal damarları oluşturur. Bugün Meclisin 8 damarı tıkalıdır. Bunun yanında, tıpkı her canlıda olduğu gibi millî irade de salt kalpten ibaret değildir. Millî iradenin kendini ortaya koyduğu, varlığını hissettirdiği organlar, eklemler vardır.

Konuşmamın başında dikkat çektiğim gibi, demokrasinin, millî iradenin meydana geldiği bir dönemden geçiyoruz. Bu meydana çıkış Meclise de çok şeyler söylemektedir. Sizleri mayıs ayı sonundan bu yana toplumun verdiği mesajların tümünü almaya ve yapmaya çağırıyorum. Demokrasi, sadece dört yılda bir oy ver, arada konuşana gaz ver rejimi değildir. Demokrasi, sadece sandığın oy atma deliğinden nefes alıp vermeye mahkûm edilemez. Demokrasiyi sadece oya indirgemek halkı kekeme yapar, hiçbir sağlıklı toplum böyle bir kekemeliği kabul etmez.

Sayın milletvekilleri, oy vermek bir demokrasi dilidir, halkın konuşma yöntemlerinden biridir. Bir kişiye “Dört yılda sadece 1 kez konuş.” diyebilir miyiz? Toplum, milletvekillerinin tümünün Mecliste özgürce görevini yerine getirmesinden hukuksuzlukların sona erdirilmesine, kalıcı bir iç barıştan doğanın korunmasına kadar her konuda düşüncesini, iradesini ortaya koyuyor. Türkiye, anaların ve ağaçların ağladığı bir hâle geldi. Sizleri bu gözyaşlarını görmeye, meydanlardan yükselen seslere kulak vermeye çağırıyorum. Öyle anlaşılıyor ki bu sesleri duymamak için de ya sağır ya da iktidar olmak gerekiyor.

Yüce Meclisin sayın üyeleri, otuz üç yıldır kalemini sadece bu ülkenin daha güzel bir geleceğe sahip olması için kullanan bir gazeteci olarak, iki yıldır kendisini toplumun bütün istemlerinden sorumlu hisseden bir milletvekili olarak her şeye karşın iyimser ve umutlu olduğumu paylaşmak isterim. Bunun başlıca nedeni toplumun bilinci, kararlılığı ve sabrıdır. Zira, halkımız sahip olduğu sağduyuyu hem korumakta hem de gerektiğinde harekete geçirmektedir.

CHP İzmir Milletvekili olarak, başta İzmir olmak üzere ülkemizin dört bir yanında yurttaşlarımızın ortak beklentisi şudur: ‘Özgürlük.’ Bu istem sanıldığı kadar kolay benimsenen bir şey değildir. Özgürlüğü istemek, onun sorumluluğunu taşımak, değerini bilmek gerekir. Zira, diktatörlük bir kişinin milyonlarca kişiye hükmetmesi değildir. Peki nedir? Diktatörlük, milyonlarca kişinin özgürlüğünü, iradesini bir kişiye teslim etmesi, ona boyun eğmesi, kabul etmesidir. Türkiye’de bu eşik aşılmıştır. Milyonlarca kişi ülkemizin daha demokratik, daha hoşgörülü, daha paylaşımcı bir anlayışla yönetilmesini istemektedir. Bu istemin Türkiye’nin bütün kentlerini, toplumun bütün kesimlerini sarması demokrasimizin en güçlü sigortasıdır.

Bu bağlamda, seçilmiş tüm milletvekillerinin Meclis çatısı altında olacağı, halkın ortak istemlerinin tümünün Mecliste de yankılanacağı günlerin özlemiyle hepinize saygılar sunuyor, o günlerin uzak olmadığına inanıyorum. CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay.” (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Gündem dışı üçüncü söz Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü münasebetiyle söz isteyen Van Milletvekili Nazmi Gür’e aittir. (BDP sıralarından alkışlar)

3.- Van Milletvekili Nazmi Gür’ün, Dünya Çocuk İşçiliği ile Mücadele Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

NAZMİ GÜR (Van) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, bugün 12 Haziran ve seçimlerin üzerinden iki yıl geçti, tam 9 arkadaşımız -bu Parlamentonun seçilmiş, halk oyuyla, halk iradesiyle seçilmiş- hâlen cezaevinde. Ben de bugünkü konuşmamı cezaevinde tutuklu bulunan 6 BDP milletvekili için ve onlar adına yapıyorum, onlara adıyorum.

Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü, uzun yıllardır sadece ülkemizde değil ama dünyanın birçok kentinde, birçok ülkesinde çocukların âdeta köle koşullarında yaşatıldığı, çalıştırıldığı için çocuk işçiliğiyle mücadele amacıyla ilan edilmiştir. Özellikle, Birinci ve İkinci Dünya Savaşı yıllarında “Eğer cepheye çocuklar sürülmeye başlanmışsa o halk geleceği tüketiyor demektir.” diye bir söz söylenirdi. Biz de şimdi söylüyoruz ki bu sistemde savaşların şekli ekonomik rekabete evrilmiş durumda ve yine çocuklarımız bu sistemde en ağır bedeli ödemeye devam etmektedir. Ekonomik pazar savaşlarında ucuz iş gücü olarak çocuklar ağır yükler altına sokulmaktadır. Dolayısıyla, çocuklarımız savaştırılarak değil çalıştırılarak tüketilmektedir. Böylece, uluslar, küçük yaşta çocuklarını çalıştırarak da gelecek nesillerini tüketiyor olabilirler.

ILO’nun 2012 verilerine göre, dünyada 5-14 yaş arasında 250 milyon, 12-17 yaş arasında ise 283 milyon çocuk işçi bulunmaktadır. Yani toplamda 533 milyon çocuğun okul yerine tarlada, fabrikalarda, atölyelerde köle koşullarında emekleri sömürülmektedir. Türkiye’de ise, 2 Nisan 2013 TÜİK verilerine göre, 6-17 yaş arasında çalışan toplam çocuk sayısı tamı tamına 893 bin kişidir. Bu rakam sadece resmî kayıtlara dayalı bir veriyi göstermektedir. Ne yazık ki gerçek hayatta kayıt dışı olarak çalıştırılan çocukları da hesaba katarsak bu rakam 2 milyonu aşar.

Değerli arkadaşlar, sevgili milletvekili arkadaşlarım; özellikle bölgede Van, Hakkâri, Şırnak gibi, Urfa, Mardin gibi sınır illerinde olmak üzere bölgenin ve Türkiye'nin birçok ilinde yoğun çocuk emeği sömürüsü yaşanmaktadır. Çocuklar okul yerine maalesef ağır iş koşullarında emekleri sömürülüyor, çalıştırılıyor. Özellikle küçük sanayi sitelerinde, sokaklarda, mevsimlik işçi olarak tarlada çocuklarımızın emekleri sömürülüyor.

Ne yazık ki bu gerçekler karşısında Hükûmet, çocuklardan yana düzenlemeler yapmak yerine sermayenin çıkarına hizmet edecek ucuz iş gücü imkânlarını artırmaya çalışmıştır. Hükûmetin eğitim sisteminde gerçekleştirdiği son düzenleme yani şu meşhur 4+4+4 ile zorunlu öğretim yaşı 13 yaşa çekilmiş durumdadır. Bu durumda ortaokul bitiş yaşı da çocuk işçiliği yaşını fiilen 13 yaşına düşürmektedir. Bu düzenleme, çocuk işçi sayısının artışına neden olacaktır ve yakın zamanda istatistiklere de yansıyacaktır.

Sosyal devlet ilkesi gereği ve Anayasa’nın ailenin korunması ve çocuk haklarını düzenleyen 41’inci maddesinde belirtildiği üzere “Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirler alır.” hükmü söz konusudur. Hükûmet, bunun gereğini yerine getirmemiştir. Türkiye’de 2 milyonu aşkın çocuk işçi varken ve bu sayı her yıl artıyorken Anayasa’dan yasalara yansıyan ve özellikle sermayenin ihtiyacını karşılayan ucuz iş gücü yaratmaktan başka bir düzenleme yapılmamıştır.

Değerli arkadaşlar, Hükûmet, çocuklar için bir hassasiyet taşıyorsa önce çocukların çalışmasına neden olan koşulların ortadan kaldırılması için gerekli yasal düzenlemeleri yapmak zorundadır. Çocuklar bedensel ve fiziksel gelişimleri ve eğitim süreçleri bitmeden çalışma yaşamına itilmemelidir. Bunun için “herkes için parasız eğitim” temel kural olmalıdır. Köle koşullarında çalıştırılan çocuk işçilerin emeğinin sömürülmesine derhâl son verilmelidir. Özellikle bölgede çocukların karşı karşıya kaldığı ve sınırları geçerek kahredici koşullarda yaşayan çocuklarımızın sorunlarının çözümü için Hükûmet derhâl adım atmalıdır. Unutmayalım ki özellikle bölgede sınır boylarında, sizin “kaçakçılık” dediğiniz, onların ise yaşam şartlarını bir an önce düzeltmek için yaptığı çalışmalarda onlarca çocuk hayatını kaybetmiştir. Roboski bunların en somut örneğidir.

Değerli arkadaşlar, bir an önce Hükûmeti, çocuk işçiliğini önlemek için tedbire davet ediyoruz. Bu konuda Hükûmetin getireceği her türlü yasal düzenlemeyi içten destekleyeceğimizi ilan ediyoruz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Baluken...

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Gezi Parkı’nda başlayan direniş eyleminin 15’inci gününde emniyet güçleri tarafından ölümcül müdahaleler gerçekleştirildiğine, BDP Grubu olarak Hükûmeti ve Başbakanı müzakere yöntemiyle demokratik bir çözüm geliştirmeye davet ettiklerine ilişkin açıklaması

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, ekolojik yıkımı öncelleyen, antidemokratik ve özgürlükleri kısıtlayıcı AKP politikalarına karşı başlayan Gezi Parkı direnişine yönelik, 15’inci gününde, emniyet güçleri tarafından ölümcül müdahaleler gerçekleştirilmiştir. Bu müdahaleler sonucunda 100’ü aşkın gözaltı, 500’ü aşkın yaralanmalar gerçekleşmiştir. Bu yaralanmaların birçoğu plastik mermi ve biber gazı kapsülleriyle gerçekleşmiştir. Saldırılarda revirlerin ve engelli yurttaşların hedef alınması bu insanlık dışı müdahalenin ne boyutlara vardığının âdeta kanıtıdır. Sorunun çözümünü demokratik siyaset ve müzakere esasında yürütmesi gereken AKP Hükûmeti ve İstanbul Valiliği sürekli şiddete başvurarak sorunun çözümünü de imkânsız hâle getirmektedir. Bu yönüyle ilk günden bugüne kadar tüm şiddetin yerel mülki sorumlusu olan İstanbul Valisinin derhâl görevden alınması ve oluşan can kayıpları ve yaralanmalar için gerekli adli işlemlere tabi tutulması Hükûmet tarafından gerçekleştirilmelidir.

Barış ve Demokrasi Partisi olarak, başından beri, Gezi direnişçileri ve Taksim Dayanışma Platformu ile görüşülerek taleplerin karşılanması ekseninde müzakereci bir çözümün esas alınması gerektiğini ifade ettik. Sayın Başbakanın bugün ve yarın gerçekleştireceği görüşmelerde Taksim Dayanışma Platformundan, bu bileşenden kimsenin olmaması büyük bir eksikliktir, sorunların çözümü ancak muhataplarla görüşerek gerçekleştirilebilir. Biz, hem Sayın Başbakanı hem Hükûmeti bu çözümsüz tavrından bir an önce vazgeçmeye, müzakere yöntemiyle demokratik bir çözüm geliştirmeye tekrar davet ediyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın İnce…

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Atıcı konuşacak Başkanım, grup adına.

BAŞKAN - Buyurun.

2.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, 20 Haziranda Mersin’de başlayacak Akdeniz Oyunlarının bilet satışında yaşanan sorunlara ve Gençlik ve Spor Bakanlığının duruma el koyması gerektiğine ilişkin açıklaması

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 20 Haziranda Mersin’de Akdeniz olimpiyatları başlıyor. Bu olimpiyatları düzenleme hakkı, önceki valimizin ve hâlen görevde olan Büyükşehir Belediye Başkanımızın büyük çabaları sonunda kazanılmıştır. Hükûmetin de garanti vermesiyle son nokta konulmuştur. Bu olimpiyatlar Mersin’in ortak değeri olmuştur ancak bugün bilet satışlarında büyük sorunlar yaşanmaktadır. Ağ sayfasında satış gösterilmekte ancak satış yapılmamaktadır, biletler âdeta bloke edilmiştir. Halkta biletlerin sadece AKP yandaşlarına verilmek üzere bloke edildiği algısı olmuştur. Bu algının kimseye yararı yoktur. Bu algıyı düzeltmek üzere derhâl gereği yapılmalıdır. Gençlik ve Spor Bakanı olaya el koymalıdır ve gereğini derhâl yapmalıdır diyor, saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Şandır…

Sayın Korkmaz, siz konuşacaksınız galiba.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Evet efendim, ben konuşacağım müsaade ederseniz.

BAŞKAN – Buyurun.

3.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın, Milliyetçi Hareket Partisi olarak tutuklu milletvekilleri meselesinin hâlen çözülmemiş olmasının Türkiye Büyük Millet Meclisi açısından büyük bir eksiklik olduğunu düşündüklerine ve Engin Alan’ı saygıyla andıklarına ilişkin açıklaması

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz de Milliyetçi Hareket Partisi olarak, tutuklu milletvekilleri meselesinin Türkiye Büyük Millet Meclisince hâlen daha çözülmemiş olmasının demokratik iradenin tecelligâhı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi açısından büyük bir eksiklik olduğunu ifade ediyoruz.

Bilindiği üzere, İstanbul Milletvekilimiz Sayın Engin Alan Paşa da, maalesef, hukuk dışı birtakım isnatlarla Sincan Cezaevindedir; âdeta bu millete yaptığı hizmetlerinin bedelini ödemektedir. Orada tutuklu olan sadece kendisi değil ona oy vermiş binlerce İstanbulludur, onların iradesidir. AKP tarafından teröristlerin tahliyesi için her şeyin denendiği bu ortamda, terörle mücadele eden komutanların içeride tutulmasını kabul etmediğimizi bir kez daha ifade ediyor, ülkenin bütünlüğü ve milletin birliği için hayatını vakfetmiş Sayın Engin Alan Paşa’yı da buradan Milliyetçi Hareket Partisi olarak saygıyla anıyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Sakarya Milletvekili Münir Kutluata ve 23 milletvekilinin, Sakarya'nın Karasu ilçesi sahillerinde meydana gelen kıyı erozyonunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/660)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Sakarya'nın Karasu ilçesi sahillerinde meydana gelen ve son beş yıldır devam eden kıyı erozyonunun önlenmesi konusunda yeterli çalışmaların yapılmadığı görülmüştür. Sorunun araştırılarak olayın gerçek nedenlerinin tespiti, alınması gereken önlemlerin belirlenerek derhâl uygulanabilmesi için Anayasa’nın 98’inci İç Tüzük’ün 104’üncü ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması yapılmasını arz ve teklif ederiz.

1) Münir Kutluata                          (Sakarya)

2) Mehmet Şandır                          (Mersin)

3) Tunca Toskay                            (Antalya)

4) Lütfü Türkkan                            (Kocaeli)

5) Sadir Durmaz                             (Yozgat)

6) Sümer Oral                                (Manisa)

7) Hasan Hüseyin Türkoğlu           (Osmaniye)

8) Necati Özensoy                          (Bursa)

9) Mehmet Erdoğan                       (Muğla)

10) D. Ali Torlak                           (İstanbul)

11) Adnan Şefik Çirkin                  (Hatay)

12) Enver Erdem                            (Elâzığ)

13) Alim Işık                                  (Kütahya)

14) Mustafa Kalaycı                       (Konya)

15) Ruhsar Demirel                        (Eskişehir)

16) Ali Öz                                      (Mersin)

17) Ahmet Duran Bulut                 (Balıkesir)

18) Ali Uzunırmak                         (Aydın)

19) Ali Halaman                             (Adana)

20) Emin Haluk Ayhan                  (Denizli)

21) Mesut Dedeoğlu                      (Kahramanmaraş)

22) Özcan Yeniçeri                        (Ankara)

23) Yusuf Halaçoğlu                      (Kayseri)

24) Kemalettin Yılmaz                   (Afyonkarahisar)

Gerekçe:

Her türlü doğal güzelliğe ve tabiat özelliklerine sahip olan Sakarya ili aynı zamanda 55 kilometrelik bir deniz sahiline de sahiptir.

Söz konusu sahillerin özelliği geniş kumsallar hâlinde ve kesintisiz olmasıdır. Bu özellik yurdumuzun çok az yüzeyine nasip olan bir güzelliktir. İstanbul da dâhil olmak üzere ülke nüfusumuzun önemli bir kesimi doğudan batıya, Kocaali, Karasu, Kaynarca ilçeleri içinde kalan bu sahillerin hinterlandı sayılmaktadır.

Karasu sahillerinin belirli bölümünde son beş yıldır bir kıyı erozyonu yaşanmakta ve konu zaman zaman ulusal medyada da yer almaktadır.

Konu diğer denizlerimizde ve Karadeniz'in genelinde görülen deniz taşması olayından farklı özellikler arz etmektedir.

Karasu’da görülen olay geniş kumsallarda kum çekilmesi şeklinde ortaya çıkmaktadır. Denizin, çalkantısız olduğu dönemlerde de belirli alanlarda karaya yaklaşırken bazı yerlerde geriye çekilmesi şeklinde görülmektedir. Bu durum uzay fotoğraflarından net olarak gözlenebilmektedir.

Bu olaya "Bir tabiat olayıdır." diyerek gerekli ilgiyi göstermemek yanlıştır. Tabiat olayı olmasına rağmen doğanın dengesine yapılan belirli müdahalelerden kaynaklandığı da bilinmektedir.

Söz konusu olumsuz gelişmenin beş yıldır devam etmesine rağmen olayın nedenleri üzerinde ilgili makamlarca tatminkâr bir açıklama yapılamamaktadır.

Alınmaya çalışılan sınırlı önlemlerde deneme yanılma metodunun kullanılması bu konuda gerekli bilgi birikimine sahip olunmadığını da gösteriyor.

Diğer taraftan, önlem mahiyetindeki çalışmaların kıyı erozyonu yaşanan geniş alanın çok sınırlı bir kısmını kapsaması konunun öneminin kavranamadığını ortaya koymaktadır.

Sakarya İnşaat Mühendisleri Odasının çalıştay düzenleyerek üniversiteleri ve ilgili bilim adamlarını devreye sokması da, yerel sivil toplum kuruluşlarının çabaları da konunun Sakarya'nın değil, ülkenin meselesi olduğu gerçeğini duyurmaya yetmemiştir.

Ülkemizin en önemli tabiat varlıklarından olan bir bölgesinde yaşanan tahribatın bazı müdahalelerden kaynaklandığı anlaşılmaktadır.

Yaşanmakta olan kıyı erozyonunun doğal dengeye yönelik hangi müdahalelerden kaynaklandığının ivedilikle tespiti, en uygun önlemlerin tahribat gören alanın tamamında vakit geçirmeden uygulanması gerekmektedir.

2.- Kütahya Milletvekili Alim Işık ve 22 milletvekilinin, üniversitelerin ve üniversitelerde çalışan personelin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/661)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

"Üniversitelerimizin ve Üniversitelerimizde Çalışan Personelin Sorunlarının Araştırılarak Alınacak Önlemlerin Belirlenmesi" amacıyla Anayasa’mızın 98'inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 104'üncü ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.                                                                                                                 14/03/2012

1) Alim Işık                                    (Kütahya)

2) Mehmet Şandır                           (Mersin)

3) Yusuf Halaçoğlu                        (Kayseri)

4) Sadir Durmaz                             (Yozgat)

5) Mustafa Kalaycı                         (Konya)

6) İsmet Büyükataman                    (Bursa)

7) Enver Erdem                              (Elâzığ)

8) Cemalettin Şimşek                      (Samsun)

9) Muharrem Varlı                         (Adana)

10) Sümer Oral                               (Manisa)

11) Ali Öz                                      (Mersin)

12) Ahmet Duran Bulut                  (Balıkesir)

13) Bülent Belen                             (Tekirdağ)

14) Sinan Oğan                              (Iğdır)

15) Ali Halaman                             (Adana)

16) Necati Özensoy                        (Bursa)

17) D. Ali Torlak                            (İstanbul)

18) Lütfü Türkkan                          (Kocaeli)

19) Mehmet Erdoğan                      (Muğla)

20) Mesut Dedeoğlu                       (Kahramanmaraş)

21) Tunca Toskay                           (Antalya)

22) Reşat Doğru                             (Tokat)

23) Mehmet Günal                         (Antalya)

Gerekçe:

Ülkemizde üniversite sayılarının giderek artmasıyla birlikte, eskiden beri süregelen birçok sorunun da arttığı görülmektedir. Yeni kurulan birçok üniversitemizde yeterli öğretim elemanı bulunmaması, nitelikli idari ve teknik personel eksikliği, bina, laboratuvar ve fiziki donanım eksikliği vb. gibi birçok olumsuzluk bu üniversitelerimizde eğitim öğretim gören gençlerimizin geleceğini de olumsuz yönde etkilemektedir.

Diğer yandan, YÖK tarafından devam eden personel planlaması çalışmasının uzun süredir tamamlanamaması nedeniyle, üniversitelerimizde görev yapan akademik ve idari personelin içinde bulunduğu sorunların çözümü de gerçekleştirilememiştir.

Ülkemizi dokuz yılı aşkın bir süredir tek başına yöneten AKP hükûmetlerinin, birçok konuda olduğu gibi, üniversitelerimizin ve bu üniversitelerimizde görev yapan personelin sorunlarının çözümüne ilişkin duyarsızlığı devam etmektedir. Bu süreçte;

Üniversitelerimizde görev yapan akademik ve idari personelin ücret ve özlük haklarının iyileştirilmesine yönelik bir çalışma yapılmamıştır.

Araştırma görevlisinden profesörüne, bekçisinden genel sekreterine kadar tüm üniversite çalışanları diğer kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan eş değerlerine göre oldukça düşük ücret ve özlük haklarıyla çalışır hâle gelmişlerdir.

Özellikle akademik kadrolarda yaşanan sıkışıklıklar bir türlü çözülememiştir.

Araştırma görevlisi kadroları başta olmak üzere, tüm personel kadrolarındaki yetersizlikler ve kadroların dağıtımındaki keyfilikler devam etmektedir.

Yardımcı doçent kadrolarının, diğer öğretim üyesi kadroları gibi daimî kadroya dönüştürülmesi, 3600 yerine 4200 ek gösterge verilmesi ve emekliliği gelmiş olanların 1’inci derece kadrolara yerleştirilmeleri sağlanamamış ve mağduriyetleri giderilememiştir.

Yardımcı doçentlikten doçentliğe yükseltilmede uygulanan ve daha çok subjektif ölçütlerin öne çıktığı sözlü sınavlarda objektif düzenlemeler yapılamamış ve doçentliğe başvuruda baraj olarak uygulanan yabancı dil sınavı kaldırılamamıştır.

Üniversitelerde görev yapan genel sekreter yardımcıları, daire başkanları ve hukuk müşavirlerinin, diğer kamu kurumlarında görev yapan eş değerlerine benzer şekilde, makam tazminatından yararlandırılacağı düzenlemeler bir türlü gerçekleştirilememiştir.

Üniversitelerimizin birçoğunda Kredi Yurtlar Kurumuna ait yurt ve yatak kapasitesi eksikliği nedeniyle özellikle yeni kaydolan gençlerimizin ve ailelerinin mağduriyetleri çok ciddi boyutlara ulaşmıştır.

Bazı vakıf üniversitelerimizde öğrenci kayıtları sırasında burslu veya ücretli öğrenci bedelleriyle ilgili olarak ulusal basına da yansıyan mağduriyetler yaşanmaya devam etmektedir.

Üniversite yönetimlerinin ülkemiz sorunlarına karşı duyarsızlıkları artmış ve yönetim aleyhine demeç veren ya da gösteri yapan öğrencilere ilişkin baskı ya da cezalar ağırlaşmış, antidemokratik uygulamalar çoğalmıştır. ÖYP aracılığıyla öğretim üyesi yetiştirmede yaşanan ciddi sorunlar giderilememiştir.

Yukarıda belirtilenlerin yanında üniversitelerimizin birçok konuda karşı karşıya bulunduğu sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi hem üniversitelerimiz hem de bu üniversitelerimizde görev yapan personelin yanında, öğrencilerimiz ve onların aileleri açısından da büyük önem taşımaktadır.

Belirtilen nedenlerle bu konuda bir Meclis araştırmasının açılmasında yarar görülmektedir.

3.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman ve 20 milletvekilinin, inşaat sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/662)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gerekçesini ekte sunduğumuz, ülkemiz ekonomisi için önem taşıyan inşaat sektörünün sorunlarının tespit edilerek çözüm yollarının araştırılması ve bunun için yapılacak yasal düzenlemeler de dâhil olmak üzere alınacak tedbirlerin tespiti için Anayasa’nın 98'inci, İç Tüzük’ün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

1) İsmet Büyükataman                     (Bursa)

2) Emin Çınar                                  (Kastamonu)

3) Edip Semih Yalçın                      (Gaziantep)

4) Necati Özensoy                           (Bursa)

5) Sadir Durmaz                              (Yozgat)

6) Zühal Topcu                                (Ankara)

7) Atila Kaya                                   (İstanbul)

8) Cemalettin Şimşek                       (Samsun)

9) D. Ali Torlak                               (İstanbul)

10) Sümer Oral                                (Manisa)

11) Murat Başesgioğlu                    (İstanbul)

12) Ahmet Kenan Tanrıkulu            (İzmir)

13) Enver Erdem                             (Elâzığ)

14) Özcan Yeniçeri                          (Ankara)

15) Mustafa Kalaycı                        (Konya)

16) Celal Adan                                (İstanbul)

17) Ali Halaman                              (Adana)

18) Sinan Oğan                               (Iğdır)

19) Reşat Doğru                              (Tokat)

20) Mehmet Şandır                          (Mersin)

21) Mesut Dedeoğlu                        (Kahramanmaraş)

Gerekçe:

2002 sonrası ekonomik canlanma hareketi, inşaat sektörü odaklı bir program çerçevesinde uygulanmaya konmuştur. Faizler aşağı çekilip cazip banka kredisi imkânları oluşturularak faize dayalı bir finansman modeli oluşturulmuştur. Bu şekilde bir finansman imkânı sektöre üretici ve alıcı bazında çok ciddi ve plansız bir yönelim oluşturmuş, sektörle ilgisi olmayıp parası olan herkes inşaat üretme iddiası ile sektöre girmiştir. Bireyler ihtiyaçları ve imkânları ötesinde gücünü aşan alımlar yaparak büyük bir talep oluşturmuştur. Buna kamu yatırımları ve TOKİ uygulamalarının eklenmesi, finansman imkânları, arz ve talebin birbirini tetiklemesi ile sektörde ciddi ve plansız bir büyüme gerçekleşmesine sebebiyet vermiştir. Plansız da olsa gerçekleşen büyüme hedeflenen ekonomik canlanmayı görünürde sağlamış ve istihdamı artırmıştır.

TOKİ bulundukları illerdeki sivil toplum kuruluşları ile ortak hareket etmelidir. TOKİ müteahhit gibi hareket etmemeli, kentsel dönüşüm yapmalı, bunu yaparken de bulunduğu yerdeki yerel yönetimlere ve sektörle ilgili kuruluşlara karşı sorumlu olmalıdır. TOKİ özel yetkilerle donatılmış, özerk bir kurum gibi hareket etmektedir. TOKİ her şeye yetkili, bunu engelleyen bir yasa yoktur. Bütün bu sorunlar bir an önce çözülmeli, ben yaptım oldu mantığı bir kenara bırakılmalıdır.

Yükselen her sektörün bir iniş trendine girmesinin doğallığı yanında 2007 yılı ortalarında patlak veren ve hâlâ da devam eden siyasi ve ekonomik istikrarsızlık, ABD'de "Mortgage" sisteminin çöküşü, küresel krizin sonucu akaryakıt ve demir-çelik gibi ham madde fiyatlarının artması inşaat sektörünü olumsuz etkilemiş, plansız büyüyen sektörü aynı hızla daralmaya itmiştir.

Gerek resmî kurumlara iş yapan müteahhitler gerekse özel sektör müteahhitlerinin taahhütleri sektördeki bu fiyat artışlarından olumsuz etkilenmektedir. Sektördeki bu kötüye gidiş yalnızca maddi zararlarla atlatılamayacak kadar sosyal sorunları beraberinde getirecektir. Son yıllarda köyden kente göç eden tarım işçileri inşaattaki hızlı üretim sürecinde çalışmış ve kentlerde yaşamaya başlamıştır. Bahsedilen olumsuzlukların yol açtığı sektördeki durgunluk, büyüme sürecinde yüksek sayıda istihdam edilen bu bireyleri işsiz bırakacaktır. Ekonominin lokomotifi olan inşaat sektöründeki daralma 200’den fazla ara sektörü olumsuz etkileyerek genel ekonominin de daralmasına sebep olacaktır. Bu dönemde kredi ile gayrimenkul satın alan insanların düşeceği bunalım sonucu sosyal patlama oluşturacak bir sürece doğru gidilmektedir. Böylesi bir sonuç toplumda telafi edilemeyecek büyük yaralara neden olacaktır.

Küresel ve siyasal etkilerle beraber spekülatif olarak da artmış olan demir fiyatları acilen olması gereken düzeye indirilmelidir. Bunu sağlamak için demir ve ham madde ithalatında gümrük vergileri ve KDV’de gerekli düzenlemeler yapılarak ithalat kolaylaştırılmalıdır. Ancak, ithal edilen demirlerin de kalitesi denetlenmelidir. Ortaya koyduğu konut modeliyle sektördeki vatandaşının ürettiği konutlara sahip oluşturmayacak modeller ve proje gerçekleştirilmelidir. Yerel veriler, yerel kaynaklar ve yerel iş gücü asla göz ardı edilmemelidir.

Yukarıda belirtilen sorunların tespit edilerek bu sorunların çözümü için alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılması gerekmektedir.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur. Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

Okutuyorum:

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- BDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmının 408’inci sırasında yer alan (10/436) esas numaralı, 28/12/2011 tarihinde meydana gelen ve 35 yurttaşımızın yaşamını yitirdiği Uludere (Roboski) katliamının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesinin görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Haziran 2013 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu’nun 12/06/2013 Çarşamba günü (Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisini, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                             İdris Baluken

                                                                                                                  Bingöl

                                                                                                        Grup Başkan Vekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırmasına Dair Ön Görüşmeler Kısmının 408’inci sırasında yer alan 10/436 “28 Aralık 2011 tarihinde meydana gelen ve 35 yurttaşımızın yaşamını yitirdiği ‘Uludere/Roboski’ katliamının” araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergelerin görüşülmesinin, Genel Kurulun 12/06/2013 Çarşamba günlü birleşiminde birlikte yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN- Barış ve Demokrasi Partisi Grup önerisi lehinde söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak milletvekili.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Değerli arkadaşlar, 4 tane ekolojik karanfil koyuyorum. (Hatip tarafından kürsüdeki su bardağına 4 tane karanfil konulması)

Bir tanesi Uludere’de 34 evladını yitiren analara. Onlardan özür diliyoruz, Meclis olarak gelinen noktada.

İkinci karanfil, ikinci yılını, bu Meclisin üyesi olarak, seçilmişler olarak cezaevinde geçiren milletvekillerine, tutuklu belediye başkanlarına ve siyasetçilere; ikinci kokulu karanfilimiz onlar için.

Üçüncü karanfil, 15’inci gündür kalbimizde kanayan, Gezi direnişinde yaşamını yitiren ve her gün acımasızca bir şiddetin kıskacında olan Gezi Parkı’ndakilere, yurttaşlarımıza.

Son karanfili, son kırmızı karanfili, adaletin onsuz olmaz, kutsal olan savunma hakkını temsil eden ama bu Meclisin de en büyük meslek grubu olan avukatlara acımasızca yapılan saldırılar nedeniyle tutuklu avukatlar için, saldırıya uğrayan avukatlar için koydum.

Değerli arkadaşlar, maalesef, Meclis İnsan Hakları Alt Komisyonu bir rapor verdi ve o raporda öyle bir yanlış yapıldı ki o rapora dayanan Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, başından beri gizlilik soruşturması verdiği Uludere Roboski katliamının dosyasını, görevsizlik kararıyla Genelkurmay Başkanlığına gönderdi. Olabilir ki Genelkurmay bu konuda şüpheli fail durumundadır.

Arkadaşlar, F16 uçaklarından bombalar kazara düşmedi 34 yurttaşımızın üstüne bedenlerini paramparça ederek ve F16’lar kazara uçmadı. Çok büyük bir planın yerel güçler enterne edilerek konduğu çok büyük bir toplu katliam, insanlık suçudur. Meclisin bir üyesi olarak, Uludereli analar buraya geldi, o anaların ellerini öpüyorum, özür diliyorum. Bu Meclis böyle bir hata yaptı. O hatanın altında imzası olanları tarih de, halkımız da yargılayacaktır ama 21’inci yüzyılda hâlâ kadıyı kadıya şikâyet eden bir adalet sistemine de isyanımız vardır. Bu isyanımız, bu adaletsizliğe. 12 Eylül sıkıyönetimi değil ki askerî mahkemelerde yargılama olsun. 28 Şubat dönemi de değil. Beyler, beyefendiler, hanımefendiler; ne zannediyorsunuz? Hangi dönemde 34 canın paramparça bedeninin yargılamasını, askerî mahkemelere sivillerin ölümünü havale eden bir anlayış, bir hukuk vardır? Bu hukuk skandalını -şu paramparça bedenler ve analarının adına- bunda zaman aşımı olmadığını, er veya geç bunun hesabını soracağımızı herkesin bilmesini istiyorum. Bu, çözüm sürecine de negatif bir yaklaşım olmuştur. Örtme, delilleri yok etme, karartma anlayışıyla barış sağlanmaz, gerçeklerle yüzleşilerek sağlanır arkadaşlar.

Biz günlerdir şiddeti yaşıyoruz. Şiddetin boyutları çoktur. Geçen dönem Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ı görüyorsunuz, böylesi bir gaz saldırısında yaralanmış, sakatlanmıştı ve hâlâ yurt dışında tedavi görüyor. Biz bu cenderelerden geçerek siyaset yapan bir partiyiz. Şiddeti çok, çok iyi biliyoruz, operasyonları. Parti binalarımıza böyle zırhlı araçlarla girilip bir defada 3 bin gaz fişeğinin sıkıldığını da iyi biliyoruz. Onun için şuradan açıkça söylüyorum ki biz Gezi eyleminde şu sözü çok iyi anlıyoruz: Ne demişti Tolstoy? “Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguyu paylaşanlar anlaşabilir ve birbirini anlayabilirler.” arkadaşlar. Şimdi, bu Uludere katliamını aydınlatabilmiş olsaydık bugün Gezi Parkı’nda on beşinci gününe giren ve yayılan olayları da yaşamıyor olacaktık. Eğer hakikatlerle, gerçekle yüzleşebilseydik barışımızı, demokrasimizi, özgürlüğümüzü daha iyi tesis edebilirdik.

Değerli arkadaşlar, bu aşamada, Gazi Parkı’nda gözaltına alınan ve gözaltına alındıktan sonra bunların avukatlığını yapanlara, Çağlayan Adliye Sarayında cübbeli avukatlara reva görülen bu linci, vahşeti nefretle kınıyorum bir avukat olarak ve insan olan herkesin bunun karşısında sesini çıkarması lazım.

Bakın, cübbeli bir avukatın nasıl kelepçelendiğini görüyorsunuz adliye sarayında, görev alanında, bağımsız yargının onsuz olmaz süjesi savunma avukatına ve ona sahip çıkan 48 avukatın alınmasına. Şu an Çağlayan Adliyesinin önünde binlerce savunma avukatı hem kendine hem mesleğin onuruna hem insanlık onuruna hem Gezi dayanışmasına sahip çıkıyor. Bizim gönlümüz onlarladır. Haksızlıkla, zulümle bizim yanımız, yerimiz olmaz diyoruz arkadaşlar.

Hayatın gerçekleri çoktur. Gezi Parkı’nda dün Taksim’in üstündeki gaz bulutunun fotoğrafları dünya ajanslarına düştüğü zaman, işte Türkiye'nin 15’inci günde görüntüsü… Peki, arkadaşlar, bu görüntü Türkiye’ye kazandırıyor mu? Hayır.

Bakın, bazı fotoğraflar vardır ilginç: 1 BDP’li, 1 başkası, 1 başka partili… Bu da çokça yazıldı çizildi.

Oradaki insanları konuşurken, adlandırırken 100 binlerce insanı çok iyi anlamak lazım ve şunu söylüyorum, çok net olarak da Sayın Başbakana söylüyorum: Kendi yurttaşına, milletine diklenmek çıkar yol değildir. Misilleme, diklenme mitingleri bu sorunun çözümü değil, derinleşmesidir, çatışmanın derinleşmesidir. Gelin, bundan vazgeçin ve bu çözüm sürecinde atılması gereken demokratik adımları atalım.

“Özgürlükleri tanıyalım” bir talebidir Gezi Parkı’nın da, bizim de… Örgütlenme özgürlüğünü tanıyalım, Siyasi Partiler Yasası’nı, seçim barajlarını kaldıralım, çevre hukukuna saygılı olalım ve inanın biz bunları yaptığımız zaman… Doğru dürüst görüşelim, diyalog kuralım. Taksim Dayanışma Platformundan olmayan isimleri seçerek Sayın Başbakan kendince bazı görüşmeler yapıyor. Yazık, ayıp, günah! Bu doğru yol değil.

Valisi tweet atıyor, polisi gaz bombası atıyor, Başbakanı tehdit ediyorsa bu ülkede, Cumhurbaşkanı da eğer “Liderle görüşme şu aşamada bir sorunu çözmüyor.” diyorsa, siyaset, Meclis bunu çözemiyorsa, çözüm adresi olan milletin iradesinin temsil edildiği bu Meclis çözemiyorsa hepimizin günahı, vebali çok büyüktür arkadaşlar. Tarih iktidarıyla muhalefetiyle bizi yargılayacaktır ve inanın ki bu dönemin milletvekilleri yaşanan her acı olayın sorumlusu olarak tarihte yerlerini alacaklardır. Bunun için sizleri dikkatli olmaya çağırıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Karanfillerimiz milletvekillerimiz adına, bugün kalırsa…

BAŞKAN – Yok… Teşekkür ediyorum.

Kaldıracağız.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Kaldırmayın…

BAŞKAN - Sayın Kaplan, getirdiniz, işlevini gördü. Teşekkür ediyorum. Kaldırmak durumundayız.

Evet, Barış ve Demokrasi Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Yusuf Halacoğlu, Kayseri Milletvekili.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Karanfillerimizi bize verin arkadaşlar.

BAŞKAN - Buyurun.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, geçen gün yine Uludere’yle ilgili bir önerge gelmişti ve burada olayın safhalarını sizlerle paylaşmıştım. Uludere’de aslında neler oldu, niçin böyle bir operasyon düzenlendi, bunun müsebbipleri kimdir veya bu istihbaratı verenler kimlerdir? Bunlarla ilgili, gerçi, İnsan Hakları Komisyonunda yapılan araştırmalarda bir sonuca ulaşılamadığı görülmüştür. Aslında, Diyarbakır Savcılığının dosyayı kapatması, bunun arkasında olanların da bir şekilde göz ardı edilmesiyle bağlantılıdır.

Ben, geçen, yine şunları sormuştum: Safha safha, Heron’ların tespit ettiği görüntüleri burada sizlerle paylaşmıştım ve sınır dışında meydana gelen bu operasyonun sonrasında, bu “kaçakçı” adı altında yurt dışına çıkanların nasıl bir biçimde ölüme mahkûm edildiğini ifade etmiştim ama burada şu önemliydi: Atılan bombalardan sonra, ilk bombalardan sonra neden diğer gruplara da operasyonun devam ettirildiğini sormuştum. Bununla ilgili cevabı maalesef hiçbir kimse veremiyor. Yani Genelkurmay Başkanlığının yurt dışı operasyonlarında bir karar mercisi olduğu kesin yani Genelkurmay Başkanlığı tarafından uçakların bu bombalamayı yaptıkları kesin. Peki, bunun kararı verilirken Sayın Başbakan’ın haberi var mıydı, yok muydu; bunu sordum. Eğer haberi yoksa, neden hemen sonrasında bunlara 100 bin TL’lik bir ödeme yapıldığını, yani kanunda 23 bin lira gösterilirken neden 100 bin liranın da tekrardan Başbakanın talimatıyla ödenmiş olduğunu sormuştum. Bunların cevabı hiçbir zaman verilmedi

Yine, şunu sordum: Bu istihbarat kim tarafından verildi; MİT tarafından mı verildi veya -diyelim ki- Amerika Birleşik Devletleri tarafından mı verildi? Bunlar hiçbir zaman açığa çıkmadı ve bundan sonra da çıkarılacağını zannetmiyorum.

Bu çerçeve içerisinde şunu soruyorum: Aslında, bunun siyasi bir şekilde mi ortaya konulması gerekir yoksa orada Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan insanların öldürülmesi şeklinde mi ele almamız gerekir; bunu soruyorum. Siyasi şekle soktuğunuz zaman bunun bir şekilde sonuçlandırılmasının mümkün olmadığı görülmektedir. Dolayısıyla, biz, bunun insani değerler açısından ele alınması gerektiğini söylüyoruz.

Şimdi, Uludere’yi bu kadar ön plana çıkarırken, 5 Temmuz 1993’te Başbağlar Köyü’nde PKK tarafından 33 kişinin katledildiğini görüyoruz. İşte, 5 Temmuz 2013’te yirmi yıl dolacak ve bu konu, dosya tamamen kapanacak. Dolayısıyla, bununla ilgili suçluların tespiti yine yapılmamıştır. Başbağlar katliamının yapılması, oradaki katliamda ölenlerin insan olduğunu ortadan kaldırmaz.

Şimdi, iktidarın geçmişteki her türlü olayları araştırırken Başbağlar’ı neden göz ardı ettiğini de sorgulamamız gerekiyor. Ama diğer taraftan, şunu da sorgulamamız gerekiyor: Tutarsızlıklar zincirini iç içe görüyorsunuz. Yani, olaylar öylesine gelişiyor ki, o olaylar içerisinde  Hükûmet de herhâlde ne yapacağını şaşırıyor.

Diyarbakır’da nevruz kutlamalarında bunu bir barış olarak nitelendiren, olay çıkmadı olarak nitelendiren Başbakanın daha dün Taksim’de AKM’de asılı bulunan birtakım örgüt propaganda araçlarını paçavra olarak nitelendirmesi ilginçtir. Siz Diyarbakır’dakilere paçavra demeyeceksiniz, orada Türk Bayrağı'nın varlığını göz ardı edeceksiniz ama AKM’ye gelince, orada işinize gelmediği zaman bunu paçavra olarak nitelendireceksiniz. Diğer taraftan, paçavra olarak nitelendirdiğiniz  bayrakları veya bayrak olarak nitelendirilen bez parçalarını oraya asanlarla masaya oturacaksınız ve oturmaya devam edeceksiniz. Burada söz konusu olan eğer ülkenin birlik ve beraberliği veya hukukun üstünlüğü ve adaletse o zaman her konuda eşit davranmak mecburiyetindesiniz. Eşit davranmadığınız takdirde, ortaya çıkan sonuç hem sizi hem de başka kişileri bağlayacaktır.

Dolayısıyla, Uludere’de meydana gelen olayların çözümlenmesi için öncelikle Hükûmetin bu istihbaratın kim tarafından verildiğini açıklıkla ortaya koyması gerekir. Her şeyi çözebilen, bütün kişilerin konuşmalarını bile dinleyebilen ve bunu mahkemeye sunan kişilerin Uludere’de meydana gelen olaya bağlı istihbaratı kimin verdiğini bilmemesi mümkün değildir. 

Dolayısıyla, bu konu sürekli olarak siyasi bir sebep olarak gündeme getirilmekte ve ülkede bir suçlama furyası devam etmektedir. Öyleyse, gelin başta Başbakan olmak üzere, Genelkurmay Başkanlığı olmak üzere istihbaratı kimin verdiği açıklansın ve bu konu tamamlansın, kapansın çünkü hepimizin gördüğü kadarıyla Uludere’deki bombaları atanlar uçaklardır. Uçaklar tarafından sınır ötesinde terör örgütü olduğu düşünülerek Uludere katliamı yapılmışsa, o zaman, o bölgeye sınır ötesi bombalamaya kimin karar verdiğini, bunun hangi istihbarata dayalı olduğunun da açıklanması gerekir. Bunu söylemediğiniz müddetçe, bu sürekli olarak bir tenkit malzemesi olarak kullanılacaktır.

Değerli milletvekilleri, tabii ki şunu özellikle belirtmek istiyorum: Uludere’de ölen insanlar bizim vatandaşlarımızdır, bizim insanlarımızdır. Onların ölümüne seyirci kalmamız mümkün değildir. Kaçakçılık bir suçtur, bu suçu işlemek ölümle cezalandırılmak anlamına gelmeyecektir. Dolayısıyla, bombaların hedefinin ölüme sebep olduğunu göz önüne alacak olursanız bunun bir arka planı olduğunu da göz önüne almanız gerekir. O tarihe kadar KCK operasyonları gerçekleşmişti. KCK operasyonlarıyla birlikte PKK’ya önemli bir istihbari darbe vurulmuştu ama Uludere’de meydana gelen bombalama olayından sonra bunun ortadan kalktığı ve en azından, PKK’ya önemli bir malzeme temin ettiği herkes tarafından bilinmektedir. Dolayısıyla, Hükûmetin, bu operasyonun hangi gayeyle, kimin istihbaratıyla veya kimin oyunuyla gerçekleştirildiğinin ortaya çıkarılmasını sağlaması gerekir.

Dolayısıyla, bu olayın Meclis araştırmasından önce hukuki anlamda ortaya konulması ülkemizin ve devletimizin geleceği açısından da son derece önemlidir.

Bu vesileyle Meclisi saygıyla selamlıyorum. Bu gibi olayların tekerrür etmemesi için de olayın muhakkak çözülmesi gerektiğini belirtmek istiyorum.

Meclise saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Barış ve Demokrasi Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Levent Gök, Ankara Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Aslında, biz, dün Diyarbakır özel yetkili savcılığının vermiş olduğu görevsizlik kararını çok önceden tahmin etmiş ve geçtiğimiz hafta da Cumhuriyet Halk Partisinin bir önerisi olarak bu konuda Meclis araştırma komisyonu kurulmasını önermiştik ancak bunu buradan, maalesef geçiremedik ama şimdi tam sırasıdır. Neden sırasıdır?

Olayın ayrıntılarını sizlerle paylaşmayacağım, herkes, bütün herkes olayı çok yakından biliyor. Ancak, 28 Aralık 2011 tarihinde Uludere’de 34 yurttaşımızın öldürülmesinden sonra üç aşamalı bir soruşturma yürütüldü ve iktidar sözcüleri tarafından iletilen bu soruşturma metotları şunlardı: Birincisi, İçişleri Bakanlığı bir mülkiye müfettişi görevlendirdi; ikincisi, Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde Uludere konusunu araştıracak bir komisyon kuruldu ve üçüncü olarak da Diyarbakır özel yetkili savcılığınca bu soruşturmanın yürütülmesi açısından bir düğmeye basıldı. Yani bir yandan mülkiye müfettişi, bir yandan Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, bir yandan da Diyarbakır Özel Yetkili Savcılığının araştırması.

Şimdi, bu üç tabloda geldiğimiz noktayı sizlerle paylaşmak istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İçişleri Bakanlığı tarafından oluşturulan mülkiye müfettişleri, 2012 Nisan ayı içerisinde soruşturmalarını tamamlayarak İçişleri Bakanlığına sundular. Mülkiye müfettişlerinin bu raporunda önemli tespitler vardı ve “vur” emrini kimin verdiğinden başlayarak Heron görüntülerinin değerlendirilmesinde hataya düşüldüğü ve sonuç itibarıyla sıralı komutanlıkların araştırılması konusunda bir rapor sundular mülkiye müfettişleri İçişleri Bakanlığına. Hangi tarihte sundular bunu? Nisan 2012 tarihinde değerli arkadaşlarım. Peki, değerli arkadaşlarım, böylesine önemli bir konuda genellikle yapılması gereken bizzat soruşturma emri vermesi iken birde baktık ki iktidar partisi mülkiye müfettişlerine inceleme konusunda emir vermişler. Yani, ne demektir bu? Mülkiye müfettişleri Uludere olayını inceleyecekler, vardıkları sonucu İçişleri Bakanlığına bildirecekler ve İçişleri Bakanlığı da gerek görürse dava açılması kaydıyla, sonucuyla bir soruşturma emri verecek. Şimdi, mülkiye müfettişlerinin yaptığı inceleme raporudur ve Nisan 2012 tarihinde -bakın, altını özenle çiziyorum- İçişleri Bakanlığına sunulan bu inceleme raporu üzerine İçişleri Bakanlığı hâlen soruşturma emri vermemiştir. Tam bir yıl geçti değerli arkadaşlar aradan, bir yıldan fazla bir süre geçti. Yani, mülkiye müfettişlerinin inceleme raporu İçişleri Bakanlığının tozlu raflarında yatıyor.

Peki, ikinci aşamada ne oldu? İkinci aşamada Uludere halkıyla görüşülerek, onların acılarına ortak olunarak ve onlara “Mutlaka faili bulacağız, sorumluları ilan edeceğiz.” taahhüdüyle yola çıkan Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Uludere Raporu’nu 6 Mart tarihinde tamamladı ve maalesef AKP’li üyelerinin “34 yurttaşın içinde PKK’lılar da vardır.” algısını yaratacak bir sonuca ulaşmaları; CHP, MHP ve BDP’nin de buna muhalefet etmesiyle, AKP’li üyelerin oylarıyla ne yazık ki sonuç alınamayan bir rapor olarak ortada durdu. Ancak, altını çizelim, o rapor AKP’li üyelerin raporudur. BDP de, MHP de, Cumhuriyet Halk Partisi de çok ayrıntılı bir şekilde muhalefet gerekçelerini sunmuşlar ve sorunları işaret etmişlerdir.

Elbette önemli bir aşamadır ve Diyarbakır Savcılığı da değerli arkadaşlarım, bu raporu beklediğini ifade ederek, dün hepinizin kamuoyundan bildiği gibi görevsizlik kararı vermiştir. Şimdi, burada vicdanlar kanamıştır değerli arkadaşlarım, bunu kabul etmemiz gerekir.

Değerli arkadaşlar, bir savcılık öncelikle usul işlemlerine bakar, bir olayda yetkili midir, görevli midir ona bakar, işin esasına ondan girer. Diyarbakır Özel Yetkili Savcılığının, tam bir buçuk yıl sonra, bu dosyada verdiği görevsizlik kararının “Şimdi anlaşılır olur.” diye verildiğini ben düşünmüyorum. Bu Diyarbakır Özel Yetkili Savcılığı da Uludere olayının unutturulmasına, karartılmasına ve soğutulmasına maalesef alet olmuştur. Bir savcılık düşünün, önüne bir dosya geliyor, yetkili midir, görevli midir, buna hemen karar veremiyor, bir buçuk yıl sonra karar veriyor. Şimdi, değerli arkadaşlarım, Uludere’de insanlarımız adalet bekliyorlar.

Bakın, ortaya başka hukuki sorunlar çıkıyor. Şimdi, Uludere’deki yurttaşlarımız bizi izliyorlarsa bu değerlendirmeleri hep beraber yapacağız. Diyarbakır Özel Yetkili Savcılığının verdiği görevsizlik kararı üzerine, dosya Genelkurmay Askerî Savcılığına gelecek.

Değerli arkadaşlarım, silahlı kuvvetlerde mahkemeler ve savcılık ita amirinin oluşturduğu bir kadroda kurulurlar. Yani Genelkurmay Askerî Savcılığının hiyerarşik yapıda en üst makamı Genelkurmay Başkanıdır. Şimdi, böylesine bir olayda Genelkurmay Başkanını soruşturacak bir makam, Genelkurmay Başkanının altında, onun neredeyse memuru olan bir makamdır.

Böylesine bir garip tabloda ben şunu iddia ediyorum huzurlarınızda, tutanaklara girsin diye: Bu dosya bir yıl da Genelkurmay Askerî Savcılığında bekleyecek ve Genelkurmay Askerî Savcılığı da, göreceksiniz -buradan daha sonra bunu sizlerle paylaşacağız- görevsizlik kararı verecek ve ortaya, işin içinden çıkılmaz çok başka bir hukuki sonuç çıkacak, Uludere dosyasını görüşecek bir makam bulunamayacak.

Uyuşmazlık mahkemesine gitmesi için konunun, davanın açılmış olması, dava açıldığı zaman bir mahkemenin görevsizlik, ondan sonraki diğer mahkemenin de görevsizlik kararı vermesi ve uyuşmazlık mahkemesinin iki görevsizlik kararı üzerine karar vermesi gerekiyor. Ama dava açılmadığı için, hangi organ, ne karar verecektir? Bu olay bu şekliyle tam anlamıyla bir sürüncemeye bırakılmıştır. Ortada Uludere halkına yapılmış insafsız bir uygulama bulunmaktadır. O Uludere halkı ki acılarını içine bastırmış ve 21 Ağustos 2002  tarihinde, Gülyazı köyünde, asker taşıyan bir minibüsün yuvarlanması sonucu 9 asker, 1 köy korucusunun ölmesi üzerine olay yerine derhâl gidip şehit olan askerleri ve yaralıları hastanelere taşıyan halktır. Örneğin, 34 kişinin öldüğü Uludere olayında oğlunu kaybeden Emine Ürek ne yapmıştır biliyor musunuz? Kazada yaralanan bir askerin “Anne!” diye bağırdığını belirten Ürek “Yaralı bir askerin başını yardım gelene kadar dizime koydum. Yerde yaşamını yitiren askerleri görünce oğlum aklıma geldi.” demiştir. Peki, köy muhtarı ne demiştir, Haşim Encü? “Yaralıları köyümüze taşıdık, tüm köy halkı seferber olduk. 34 çocuğumuzun aileleri cenazeleri ve yaralıları taşıdı. Biz bunları teşekkür almak için değil, insanlık adına yaptık. Bunlar bizim evlatlarımız. Çocuğunu kaybeden anneler bu sefer askerler için, bu evlatlar için feryat etti.”

Bir yanda -şu insanlık dersine bakın- devletin tutumuna duyulan öfke, bir yanda bu öfkeyi bastırarak devletin kazada yaralanmış askerlerine yapılan yardım. Bir yanda devletin bombasıyla yitirdiği genç evladının acısı, bir yanda bastırdığı bu evlat acısıyla yaralanmış bir askere yardım. Bir yanda gencecik çocuklarının ölümlerine devletin duyarsızlığı, bir yanda devletin yaralı askerini hayatına döndürmeye yönelik büyük bir duyarlılık. Bir yanda devletin attığı bombalarla can çekişen yaralı evlatlarına devletin müdahale etmemesine duyulan tepki, bir yanda, yaralı askeri hayata döndürmek için ona bir evlada gösterilen şefkat. Bir yanda duyarsız bir devletin iflası, bir yanda devlete verilen insanlık dersi. Bu insani ve yüce davranışın tüm Türkiye’de emsalsiz bir örnek teşkil ettiği tartışmasızdır. Adalet duygusu dün bir kez daha zedelenmiştir, yaralanmıştır.

Değerli milletvekilleri, bakın, Türkiye Psikiyatri Derneği Uludere’de çocuklarını kaybedenler açısından bir araştırma yapmış ve şu sonuçlara varmıştır: “Yakınlarını kaybedenler doğru düzgün uyumamakta, sürekli korkmakta, kendileriyle ilgili konuları izlemekte, seslerini gelenlere duyurmaya çalışmakta, kendilerinden özür dilenmesini ve suçluların bulunmasını istemektedir. Kızgın ve umutsuz olup kendilerini itilmiş ve değersiz hissetmektedir.” diye rapor vermiştir Türkiye Psikiyatri Derneği.

Şimdi, halk evlerinin içine kapanmış, evlatlarının öncelikli istekleri olan adalet duygusunun yerine gelmesini bekliyor. Meclisimiz de bunu sağlamak durumundadır. Bu nedenle BDP’nin önerisini destekliyoruz.

Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (CHP ve BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Barış ve Demokrasi Partisi Grup önerisi aleyhinde söz isteyen Ramazan Can, Kırıkkale Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, Barış ve Demokrasi Partisinin grup önerisinin aleyhinde olduğumu beyan ediyorum. 2011 yılının sonlarında Şırnak’ın Uludere ilçesi yakınlarında bölgeye yapılan bir hava saldırısında, maalesef, sonradan kaçakçı oldukları anlaşılan 35 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Öncelikle, hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet niyaz ederken, yakınlarına ve milletimize başsağlığı dileklerinde bulunuyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi, maalesef, bu olayı istismar etmiştir. Nitekim, Genel Başkanı 33 Kurşun olayıyla, Mustafa Muğlalı olayıyla Uludere olayı arasında bir benzerlik atfederek ciddi sorumsuzluk örneği vermiştir. Bu hadiseyi 33 Kurşun hadisesiyle benzetmek fırsatçılık, rantçılıktır. Mustafa Muğlalı olayı CHP’nin eseridir ve bir cinayettir. Mustafa Muğlalı ismini bir kışladan kaldırmak da AK PARTİ’ye nasip olmuştur.

İZZET ÇETİN (Ankara) – Memleketi karıştırmak da size nasip oldu.

RAMAZAN CAN (Devamla) - Şundan hiç kimsenin şüphesi olmasın ki bu acı hadisede en küçük detayına kadar inceleme devam ederken adli ve idari inceleme yapılıyor, yapılacaktır.

Türkiye bir hukuk devletidir. Hukuk devletinde yanlış yapanlar varsa karşılığını cezai müeyyidesiyle alacaktır.

Nitekim, olayın akabinde Genelkurmay Başkanlığı adli ve idari soruşturma başlatmış, akabinde Şırnak Valiliği adli ve idari inceleme başlatmıştır. Uludere ve Diyarbakır cumhuriyet savcılıkları hadiseyle ilgili adli soruşturma başlatmıştır. İçişleri Bakanlığımız yine, keza soruşturma başlatmıştır ve İçişleri Bakanlığımız olayda mağdur olanlarla, olayda hayatını kaybedenlerin yakınlarıyla ilgili maddi zararlarını karşılama babında bir nebze olsun tazminat çalışmalarına başlamıştır ve ödenmesine karar da verilmiştir bu tazminatların. Yine Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları Komisyonu bir alt komisyon kurmuş, olayı yerinde incelemiş ve alt komisyon bir rapor hazırlamıştır.

Bir yandan bütün olaylar detayıyla incelenirken, bu elim hadisenin ardından cenazeler üzerinden derhâl istismar ve fitne faaliyeti başlatılmıştır. Biz acı üzerinden rant sağlayanlardan olmadık, olmayacağız. Onlar bizim kardeşimizdir. “Uludere’de 35 Kürt öldürüldü.” diyerek meseleyi etnik hâle dönüştürmek doğru değildir. Biz olaya “Uludere’de 35 insanımız hayatını kaybetmiştir.” diye bakıyoruz ve acıları paylaşıyor, zararları telafi etmeye çalışıyoruz.

Bugün, vesayetini zihniyetinin şekillendirdiği bir devlet hükûmeti yok; bugün, milletin iradesiyle şekillenen, adil, şefkatli, özgürlükçü bir devlet ve hükûmet var. Bugün, faili meçhullerle, köy yakmalarla, işkencelerle anılan, vatandaşını düşman olarak gören bir devlet yok; tam aksine, demokrasiyle, hak ve özgürlüklerle anılan, vatandaşını kucaklayan bir devlet var. Biz “önce devlet” demiyoruz, bizim önceliğimiz, olmazsa olmazımız insandır. Yaşanan talihsiz bir olay üzerinden devleti ve hükûmeti zalim, ceberut, cani gibi göstermeye çalışmak büyük bir haksızlıktır. Bugün, yok etmeyi değil, yaşatmayı esas alan, gaye edinen bir hükûmet iş başındadır. Bu hadisenin üzerine kararlılıkla gidiliyor ve gidilecektir. Uludere’deki acılı kardeşlerimizi yalnız bırakmadık, bırakmayacağız. Bu ülkenin doğusunu, güneydoğusunu hiç aklına getirmeyen yönetimler geldi geçti. Bakın, Hakkâri’ye, Şırnak’a, Iğdır’a havaalanı yapmak bu yönetimlerin hiç ama hiç aklına gelmedi. Biz, kardeşlik hukukunun gereği neyse samimiyetle, açık yüreklilikle onu yerine getiriyoruz.

Türkiye bir hukuk devleti, demin de söylediğim gibi, kim yanlış yaptıysa ortaya çıkacak, yanlış yapan varsa hukuktan ceza müeyyidesi olarak karşılığını alacaktır. Biz, demokrasi, hak ve özgürlükler için mücadele ede ede bu noktalara geldik. AK PARTİ’nin temel misyonu, milletin iradesi yönünde değişimi, demokratikleşmeyi gerçekleştirmektir. En önemli ilkelerimizden biri “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” Bu söz, bu nasihat, şiarımızdır, bizim yolumuzu aydınlatan önemli bir referanstır. Biz, her zaman “önce insan” dedik, “insan” demeye devam edeceğiz. Bizim davamız, hareketimiz, bütün hayatımız, zorba, ceberut, baskıcı, yasakçı, statükoya karşı mücadeleyle geçmiştir. Biz, her zaman, demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, sivilleşmeyi savunduk. Millete efendilik eden değil, millete hizmetkârlık yapan bir devlet anlayışını en güçlü bir şekilde savunduk, savunmaya devam ediyoruz. Biz, devleti bu yönde dönüştürmenin mücadelesini verdik, veriyoruz.

Bu ülke, dokuz yıl öncesine kadar, toplu katliamlara, provokasyonlara, faili meçhullere, suikastlara sahne bir ülkeydi. Bu ülkede “Dersim” demek bile suçtu; bugün ise Dersim’i bırakın, katliamını sorgulayan bir ülke hâline geldi. Annelerin çocuklarıyla kendi ana dilini konuşamadığı bir ülkeden, bugün herkesin dilini serbestçe konuştuğu bir ülkeye geldik. Bütün bunlar, AK PARTİ iktidarları sayesinde yapıldı.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hukuk devleti olarak eğer hukuk devleti içerisinde yanlış yapanlar varsa bunların üzerine gidilecektir. AK PARTİ hükûmetleri olarak ve bakanlıkları olarak, bu manada eğer engeller varsa bu engelleri kaldıracağız, kaldırmaya devam ediyoruz.

Netice olarak biz, bölgeyi diğer bölgelerden ayırt etmedik, etmiyoruz; biz, bölgenin insanlarını diğer bölgenin insanlarıyla aynı görüyoruz çünkü biz, bütün Türkiye’yi temsil ediyoruz ve bütün Türkiye’yi seviyoruz.

Hepinizi saygı ve muhabbetle tekrar selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın hatip yanlış bir açıklamada bulundu. Yanlış açıklama şu, özür dilerim…

BAŞKAN – Sayın Tanal, böyle bir usulümüz yok, lütfen yani siz…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Ama söyledim, özür dilerim yani o yanlış açıklamayı düzeltmek istiyorum.

BAŞKAN – Barış ve Demokrasi Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum…

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MUHARREM İNCE (Yalova) – Yoklama istiyorum.

BAŞKAN – Yoklama talebini yerine getireceğim, buyurun.

Sayın Tanal, böyle bir usulümüz yok, lütfen…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Efendim, Tüzük yetki verir yanlış açıklamayı düzeltme açısından Sayın Başkan, yani bunu…

BAŞKAN – Sayın Tanal, İç Tüzük’e bakın, söz nasıl istenir belli efendim. Sayın İnce, Sayın Atıcı, Sayın Öz, Sayın Özkan, Sayın Tanal, Sayın Çetin, Sayın Güler, Sayın Kaplan, Sayın Dinçer, Sayın Gök, Sayın Havutça, Sayın Serindağ, Sayın Düzgün, Sayın Acar, Sayın Güven, Sayın Öztürk, Sayın Korutürk, Sayın Değirmendereli, Sayın Oyan ve Sayın Aygün.

İki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 15.18

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.32

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 119’uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN - Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisinin oylanmasından önce yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- BDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmının 408’inci sırasında yer alan (10/436) esas numaralı, 28/12/2011 tarihinde meydana gelen ve 35 yurttaşımızın yaşamını yitirdiği Uludere (Roboski) katliamının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesinin görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Haziran 2013 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Barış ve Demokrasi Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan (10/96) ve (10/148) esas numaralı, ülkemizde emeklilerin içinde bulundukları sıkıntıların araştırılması, Hükûmetin uygulamalarından dolayı ortaya çıkan mağduriyetlerin giderilmesi, taban aylıklarının eşitlenmesi, maaş farklılıklarının giderilmesi ve çözüm yollarının belirlenmesi; 22/5/2012 tarih ve 5058 sayı ile hâlen görevde bulunan veya emekli astsubayların özlük hakları ve imkânları konusunda yaşadıkları sorunların araştırılması ve alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi; 23/5/2012 tarih ve 5128 sayı ile muvazzaf ve emekli astsubayların sorunlarının araştırılarak gerekli önlemlerin alınması; 24/5/2012 tarih ve 5130 sayı ile emeklilerin karşılaştıkları sorunların araştırılması ve refah seviyelerinin arttırılması; 21/2/2013 tarih ve 9928 sayı ile ülkemizde emekli maaşı bağlama oranlarındaki haksızlığın ve çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergelerinin, Genel Kurulun 12 Haziran 2013 Çarşamba günkü birleşiminde okunarak görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

                                                                                                               12/06/2013

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 12/06/2013 Çarşamba günü (bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisini İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                            Mehmet Şandır

                                                                                                                  Mersin

                                                                                                  MHP Grubu Başkan Vekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan 10/96 esas numaralı, "Ülkemizde yaklaşık olarak 5 milyon 681 bin 663 SSK emeklisi, 1 milyon 781 bin 206 BAĞ-KUR emeklisi, 1 milyon 821 bin Emekli Sandığı emeklisi bulunmaktadır. Almış oldukları maaşın düşük olması, banka promosyonlarından yararlanmamaları, devlet ve üniversite hastanelerinde ücret, katkı payı vermeleri, maaş farklılıklarının giderilmesi ve benzeri uygulamalar ile emeklilerimizin içinde bulundukları sıkıntıların araştırılması, Hükûmetin uygulamalarından dolayı ortaya çıkan mağduriyetlerinin giderilmesi" ve 10/148 esas numaralı, "Ülkemizdeki sayıları 9 milyonu bulan emeklilerimizin içinde bulundukları sıkıntıların araştırılması, taban aylıklarının eşitlenmesi, maaş farklılıklarının giderilmesi ve çözüm yollarının belirlenmesi" ile 22 Mayıs 2012 tarih, 5058 sayı ile TBMM Başkanlığına vermiş olduğumuz "Hâlen görevde bulunan veya emekli astsubayların, maaş, tazminat, intibak işlemleri gibi özlük hakları ve imkânları konusunda yaşadıkları sorunların araştırılması ve alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi",  23 Mayıs 2012 tarih, 5128 sayı ile TBMM Başkanlığına vermiş olduğumuz "Muvazzaf ve emekli astsubayların sorunlarının araştırılarak gerekli önlemlerin alınması", 24 Mayıs 2012 tarih, 5130 sayı ile TBMM Başkanlığına vermiş olduğumuz "Emeklilerin karşılaştıkları sorunların araştırılması ve refah seviyelerinin arttırılması", 21 Şubat 2013 tarih, 9928 sayı ile TBMM Başkanlığına vermiş olduğumuz "Ülkemizde emekli maaşı bağlama oranlarındaki haksızlığın ve çözüm yollarının belirlenmesi" amacıyla verdiğimiz Meclis araştırma önergelerimizin 12/6/2013 Çarşamba günü (bugün) Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Mustafa Kalaycı, Konya Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; emeklilerimizin karşı karşıya bulundukları sorunların çözüme kavuşturulması amacıyla Milliyetçi Hareket Partisi olarak verdiğimiz Meclis araştırması önergesi üzerinde söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Emeklilerin yıllarca hizmet verdikten sonra, geçim kaygısı duymadan onuruna yakışır bir hayat sürmesini temin etmek devletin önemli ve öncelikli görevlerinden birisidir. Ancak, AKP iktidarı emeklilerimizi, dul ve yetimlerimizi yoksulluğa mahkûm etmiş, bir torba kömüre, bir paket makarnaya muhtaç hâle getirmiştir. Nitekim geçen yıl Temmuz ayında kabul edilen torba yasayla emekli dul ve yetimler Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu kapsamına alınmıştır. Bu düzenleme emeklilerden fakruzaruret içinde ve muhtaç durumda bulunanlar olduğunun açıkça kabulü anlamına gelmektedir. AKP Hükûmeti, emeklinin bugünkü aldığı aylıkla nasıl geçimini sağlayabileceğini hiç düşünmemektedir, umurunda bile değildir. Sayıları 2013 Mart ayı itibarıyla 10 milyon 372 bin kişiyi aşan emeklilerimizden 6’ncı basamak tarım BAĞ-KUR emeklisi kaç lira emekli aylığı alıyor? 661 lira. Esnaf BAĞ-KUR emeklisi kaç lira aylık alıyor? 863 lira. SSK emeklisi kaç lira emekli aylığı alıyor? Ortalama bin lira. Memur emeklisi de ortalama 1.190 lira emekli aylığı alıyor. Bu rakamlar övünülecek rakamlar mı Allah aşkına! Siz, emekliye maaş mı veriyorsunuz yoksa harçlık mı veriyorsunuz?

TÜRK-İŞ, KAMUSEN, TÜİK gibi kuruluşlarımızın yaptığı hesaplamalara göre emeklilerin tamamına yakınının açlık sınırının altında aylık aldığı ortadadır. Hani Türkiye zenginleşmişti? Hani kişi başına 10 bin dolar gelir? Ağzı olan her AKP yetkilisi “Ekonomi iyi durumda, büyüdük, zenginleştik kişi başına millî gelir 10 bin doları geçti.” diyor. Peki, emekliler bu büyümeden, bu zenginleşmeden neden payını alamamaktadır? Emekliler neden sefalet içindedir?

Emekliler, yapılan kesintiler nedeniyle maaşının ne olduğunu, neyin nereye kesildiğini dahi bilmemektedir. “Muayene parası”, “reçete parası”, “kutu parası”, “ilaç parası”, “katılma payı” diyerek yapılan kesintilerle emeklilerimizin maaşı kuşa çevrilmektedir. Bir de çalışan emekli esnafa “Niye çalışıyorsun?” diye borç çıkarılmakta, emekli aylığından prim kesilmektedir. Başbakan ve bakanlar “Emekli aylıklarını şöyle artırdık, böyle artırdık.” derken de yaptığı bu kesintileri hiç hesaba katmamaktadır. Emekli dul ve yetimler aldığı aylıkla geçinememektedir, ay sonunu getirememektedir.

Geçimini sağlayabilmek için çalışmak zorunda kalan, bir iş yeri açan ya da mevcut iş yerini işletmeye devam eden emeklinin aylığından sosyal güvenlik destek primi kesilmektedir. AKP Hükûmeti, emekliyken çalışanı cezalandırmaktadır, emekliye “Git, evinde yat.” demektedir, “Emekli olup çalışırsan ben haracımı alırım.” demektedir. İşinde çalışmaya devam eden esnafa “Emekli maaşının yüzde 15’ini vereceksin.” diyor. Ödemeyi unutarak yatırmadıysan yandın; faiziyle birlikte tahsilat yapılmakta, emekli maaşından kesilmektedir. Yatırdığı vergiye bakılmamakta, sağladığı istihdama bakılmamakta, yaptığı katma değere bakılmamakta, emekli olduğu için ceza kesilmektedir. AKP Hükûmeti, çalışan emekliden sosyal güvenlik destek primi alırken vergi kaçakçılarına sürekli af çıkarmaktadır. AKP Hükûmeti, emeklileri ele güne muhtaç hâle getirmiştir. Emeklilerin birçoğu borç batağına girmiş, şiddetli geçim sıkıntısı çekmektedir. Kişi başına millî gelir 10 bin doları aşmış ama emekli hâlâ pazar artıkları arasında sağlam sebze meyve arıyor. Bu işte bir gariplik yok mu arkadaşlar? Birileri malı götürüyor ama kim?

2013 yılı vergi gelirlerini yüzde 14’ün üzerinde artırmayı öngören AKP Hükûmeti, emeklileri yine süründürecek maaşa mahkûm etmiştir. Ocak ayında SSK ve BAĞ-KUR emekli aylıklarına yüzde 4,14; memur emekli aylıklarına da yüzde 3,14 zam yapılmıştır. Temmuz ayında emekli aylıklarında yüzde 3 civarında bir artış söz konusudur. Bozdur bozdur harca! Hangi birine yetişecek?

Tabii ki ülkemizde büyüyüp zenginleşenler de var. AKP döneminde kaçakçılar, vurguncular, faizciler, tefeciler, rantiyeciler ve yandaşlar köşe olmuştur. Sayın Başbakan Tunus seyahati dönüşü yaptığı konuşmada faizcileri zengin ettiklerini ikrar etmiştir. “Bizim karşımıza geldikleri zaman ‘Sizin zamanınızda 5 kat daha zengin olduk.’ diyenler işte bugünlerde bizimle uğraşmaya başladılar.” diyerek faiz lobisini eleştirmiştir. Demek ki emeklileri görmezden gelenlerin faizcilerle, faiz lobisiyle yedikleri içtikleri ayrı gitmemiştir. Milletimizin emeği, göz nuru ve alnından dökülen mübarek ter faiz lobisine on yıldır haraç mezat devredilmiştir.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde emeklilikle ilgili yaşanan birçok sorun bulunmaktadır. Hükûmet, emekli aylıkları arasındaki eşitsizlikleri gidermek için sözde intibak düzenlemesi yapmıştır ama özellikle BAĞ-KUR emeklilerinin mağduriyeti hiç dikkate alınmamıştır.

Hükûmete soruyorum: Aynı süre hizmeti olan, aynı tutarda prim ödeyen emeklilerin aylıkları şimdi eşit hâle mi geldi? Buna siz de inanmıyorsunuz çünkü gerçekler ortada. 2000 sonrası emekli olan SSK’lıların aylıkları çok mu uyumlu da dikkate alınmamıştır? BAĞ-KUR emekli aylıkları çok mu adaletli de onları kapsama almadınız? SSK, BAĞ-KUR ve Emekli Sandığı emeklilerinin arasındaki eşitsizliklerden neden hiç bahsetmiyorsunuz? Aynı süre çalışıp prim ödeyen işçi, memur ve esnaf aynı aylığı mı alıyor? Emekli aylığında refah payını yüzde 100’den yüzde 30’a düşürdüğünüzü, 2008 Ekim ayından sonraki hizmetler için bağlanan emekli aylıklarını yüksek oranda düşüren düzenleme yaptığınızı hiç dile getirmiyorsunuz. Verilen onca söz ve müjdeler nedeniyle emekli aylığında bir artış olacağı umudunu taşıyan emekliler maaşını almaya bankaya gidince hüsrana uğramışlardır, AKP Hükûmeti tarafından nasıl aldatıldıklarını bir kez daha anlamışlardır. Emeklilere banka promosyonu ödeneceği sözü verilmesine rağmen, AKP Hükûmeti bunu dahi becerememiştir.

Değerli milletvekilleri, çırak veya stajyer öğrenci olarak çalışanlar bu çalışmalarını emeklilik için hizmet süresi olarak değerlendirememektedir. Bir taraftan sigortalı sayılırken ve çırak veya stajyer olarak çalışmaya başlanılan tarih, sigortalılık başlangıç tarihi olarak kabul edilirken, diğer taraftan bu hakların sadece kısa vadeli sigorta konularıyla sınırlı tutulması eşitsizliğe ve dolayısıyla mağduriyete neden olmaktadır.

Fiilen bir çalışmaya ve sigortalılığa dayanan çıraklık ve staj süresine borçlanma hakkı tanınmalı, bu çalışmalar emeklilik için hizmet süresine dâhil edilmelidir. İşe başladıkları tarihte yürürlükte olan mevzuata göre emeklilik için gerekli prim ödeme gün sayısı ve sigortalılık süresini tamamladıkları hâlde, bir başka ifadeyle emekli olma hakkını elde ettikleri hâlde, yaş şartına tabi tutulmaları birçok vatandaşımızı mağdur etmiştir.

Emeklilikte yaşa takılanlar için bahane üretilmemelidir. Emeklilikte yaşı bekleyen vatandaşlarımızın yaşadığı mağduriyetleri giderecek bir düzenleme mutlaka yapılmalıdır.

Diğer taraftan, emeklilik için yaş sorunu olmamakla birlikte, prim ödeme gün sayısı yeterli olmadığından emekli olamayan yüz binlerce vatandaşımız sorunlarına umutla çözüm beklemektedir. Başta Şeker Fabrikaları, ÇAYKUR gibi kuruluşlarda olmak üzere, yılda dört ay, altı ay gibi geçici ve mevsimlik çalışanların prim ödeme gün sayısını doldurabilmeleri fiilen mümkün değildir. Bu vatandaşlarımızın emekli olabilmeleri için mutlaka bir çözüm yolu bulunmalı, çalışma imkânı bulamadıkları sürelerle ilgili borçlanma imkânı verilmelidir.

Öte taraftan, mesleklerinden resen emekli edilen vatandaşlarımız da işlerine geri dönmek istemektedir. Resen Emekliler Derneği adıyla dernek dahi kuran vatandaşlarımız haklarını aramakta, mağduriyetlerinin giderilmesini beklemektedir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin çeşitli birimlerinde namusu ve şerefiyle görev yapmış; bölücülük, casusluk, dolandırıcılık veya yüz kızartıcı bir suç işlememiş, ancak haklarında herhangi bir yargı kararı olmadan, sadece sivil amirlerince düzenlenen olumsuz siciller gerekçe gösterilerek çok sevdikleri mesleklerinden alıkonulan vatan evlatları tekrar mesleklerine döndürülmelidir.

Önergemize desteklerinizi bekliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Abdulkerim Gök, Şanlıurfa Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ABDULKERİM GÖK (Şanlıurfa) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de herkesi saygıyla selamlıyorum. Milliyetçi Hareket Partisinin grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum.

Efendim, verilen araştırma önergesinin içeriğine bakmak ve gerekli birtakım analizleri yapmak adına, özellikle iktidar olduğumuz günden bugüne, bu anlamda, bu konularda nasıl bir değişikliğe gittiğimizi açıklamakta fayda görüyorum. Yani, geriye gidiş sebebimi biraz daha açıklayayım: Biz burada “2002 yılından itibaren…” diye analiz etmeye başladığımız andan itibaren arkadaşlarımız, biraz daha, yerinden rahatsızlık duyuyorlar. Ama böyle bir konuyu, tabii ki geriye gitme adına, yeni bulunduğumuz noktada ve sosyal güvenlik sisteminin aktüeryal dengesi noktasındaki bulunduğumuz yeri bozmama adına, popülist politikaları uygulamadığımız anlamıyla bir açıklamada bulunmak istiyorum.

Bakınız, değerli milletvekilleri, AK PARTİ iktidarlarımız döneminde, bizler iktidar olurken bulunduğumuz yeri bir analiz edelim emeklerimiz açısından. “Hükûmetlerimiz döneminde emeklimizi enflasyona ezdirmedik.” dedik ama onu rakamsal bir şekilde desteklemek istiyoruz. En düşük SSK emekli maaşını 2002’deki 257 TL’den şu anda 922 TL’ye çıkardık, artış neredeyse yüzde 250’ye yakın. Aynı dönemde, en düşük tarım BAĞ-KUR emeklisinin maaşını 66 TL’den 550 TL’ye çıkardık, artış oranı yüzde 713 gibi bir rakam. Aynı dönemde, en düşük esnaf BAĞ-KUR emeklisinin maaşını 249 TL’den 719 TL’ye çıkardık, artış oranı yüzde 383. Aynı dönemde, en düşük memur emeklisinin maaşını 377 TL’den 1.084 TL’ye çıkardık, artış oranı yüzde 188. 2002 yılında 392 TL olan en düşük memur maaşını 2013’te aile, çocuk yardımı ve asgari geçim indirimleri dâhil 1.818 TL’ye yükselttik yani tam 4,5 kat artış sağladık.

İktidara geldiğimiz 2002 yılında, 230 milyar dolar millî gelirimizle dünyanın 26’ncı büyük ekonomisiydik. Bugün millî gelirimiz 786 milyar dolar, gayrisafi yurtiçi hasıla ile dünyada 17’nci büyük ekonomi olmuştur, 2002’dekinin 3 katından fazla. 2002’de 3.500 dolar olan kişi başı millî geliri 3 kat artırıp 10 bin dolara çıkardık. 2002 yılında yüzde 65’lerde olan enflasyon AK PARTİ dönemlerinde tek haneye kadar geriledi.

Peki, sosyal güvenlik sistemi en önemli husus, başta da belirttiğim gibi, aktüeryal dengedeki var olan bir dengeyi sağlamaktı. Bu nedenle, bu sistemde ilgili adımlar atılırken gelir ve gideri ne şekilde etkilediği önem taşır. Onun için, prim ödeme gününü doldurduğu hâlde yaş kriterini doldurmayanları emekli etmek onları aktif hâlden pasif hâle getirir.

Burada özellikle şunu ifade etmek istiyorum: Zamanında uygulanan süper emeklilik gibi uygulamaların zararını en yakın 2001 ekonomik krizinde hep beraber yaşadık ve öyle zannediyorum ki önergeyi veren muhalefet partisi de bu sistemdeki yani süper emeklilik döneminde yaşadıklarımızı çok daha iyi bilirler diye düşünüyorum.

Biz, elbette ki emeklilerimizi, elbette ki çalışanlarımızı sonsuz bir şekilde desteklemek isteriz ancak popülist politikalar uygulamadık yani vatandaşın bir cebinden alıp diğer bir cebine koymadık.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Vatandaştan alıp faiz lobilerine verdiniz!

ABDULKERİM GÖK (Devamla) - Seçim ekonomisi de uygulamadık yani biz seçim dönemleri yaklaşırken ülkede -biriktirmiş olduğumuz paraları, hazinedeki rakamları- sadece oy alma içgüdüsüyle hareket etmedik.

Bir başka hareket ettiğimiz nokta daha var. Biz iktidar olduğumuzda IMF’ye olan borcumuz 23,5 milyar dolardı. Bunu tekrar ettiğimizde arkadaşlarımız rahatsızlık duyuyorlar.

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Daha geçen hafta gene 1 milyar dolar çektiniz.

ABDULKERİM GÖK (Devamla) - Rahatsızlık duymasınlar, bunlar analizler, hesaplar, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bütçesinde var olan rakamlar.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – 7 Haziranda Dünya Bankasından borç aldınız.

ABDULKERİM GÖK (Devamla) - Bunları ifade etmek durumundayız ve bu iktidar, iktidarlarımız, siyasal istikrarın sağlandığı ortamda biz bu borcu ödedik, hep beraber ödedik. Dolayısıyla yeniden bir enflasyon, yeniden bir fiyat artışı gibi popülist politikalar, seçim ekonomisi politikaları uygulamadık.

Peki, 2011 yılının son verilerine göre de yıllık enflasyon yüzde 6,31’lere kadar düştü. Böylece 1969’dan sonra ilk kez bu kadar düşük enflasyon oranıyla bu ülke tanıştı. Ne sayesinde? Biraz önce bahsettiğim siyasal istikrar, para ve maliye politikalarında uygulamış olduğumuz buradaki temel politikalarla beraber. Yine söylüyoruz, ülkenin imkânları olduğu takdirde, ülkenin kişi başı geliri -bugün 11 doların üzerinde- 30 binlerde, 40 binlerde olduğu zaman vatandaşımıza kesinlikle bunlar yansıyacaktır. Tabii, ben de bir emekli çocuğuyum. Benim de babam Şanlıurfa’nın Ceylanpınar Devlet Üretme Çiftliğinden emekli oldu. Ama çalışırken aldığı maaşın nerede olduğunu da çok iyi biliyorum fakat şu anda emeklinin aldığı maaşı da biliyorum. Evet, yeterli midir? Yeterli değildir. Yeterli olması adına biz bir vizyon ortaya koyuyoruz, bir misyon hedefliyoruz. Diyoruz ki: 2023 hedefimiz var. Onun için 30 bin, 40 bin, 50 bin dolarların hedeflendiği kişi başı gelirin olduğu bir ekonomide emeklisi de maaşını rahatlıkla alacak ve bu gelir seviyesinden rahatlıkla faydalanacaktır. Biz de arzu ederiz, biz de vermek isteriz. İmkânlarımızı 2002 yılıyla kıyasladığımızda, biraz önce sizlere rakamları verdim, yüzde 350’lerde, yüzde 250’lerde, yüzde 180’lerde gibi bir artış sağladık yani imkânlarımız ve bütçe imkânları doğrultusunda vatandaşımızı, emeklimizi, memurumuzu hiçbir zaman mağdur etmedik, etmemeye çaba sarf ediyoruz, enflasyona da ezdirmedik. Geçmişte söylenen ve ifade edilen “enflasyona ezdirmedik” politik argümanları değil, zaten açıklamış olduğum rakamlar bunu rahatlıkla bizim önümüze çıkarıyor.

Bakınız uygulamış olduğumuz ekonomik politikalarla beraber nerelere geldik? Gecelik borç verme, faiz verme oranı 2002’de yüzde 51 iken bugün yaklaşık yüzde 5 ila 7 arasında dolaşıyor. Hiçbir şekilde karşılıksız para basmadık. Onun için enflasyonu bir yerlere doğru indirdik. Görevi devraldığımızda Merkez Bankamızın kasasında 27 milyar dolar vardı. Bugün, altın dahil, kasamızda 137 milyar dolar gibi bir rakamla karşılaştık. Bu, muhalefetteki arkadaşlarımızın da iftihar tablosudur.

OKTAY VURAL (İzmir) – Verin onu işte, verin, niye stokluyorsunuz yani? Stoka çalışmayın canım.

ABDULKERİM GÖK (Devamla) – Bu, bu ülkenin iftihar tablosudur; bu, Türkiye Cumhuriyeti devletinin iftihar tablosudur.

2002 yılında, evet, küresel ekonomik krizlere rağmen, 2010 yılında ekonomimizi yüzde 8,5 oranında büyüttük, 2012 yılında Türkiye ekonomisi yüzde 2,2 büyüme kaydetmiştir. Bugün avro bölgesindeki büyüme rakamları… Sabahtan beri analistler bunları analiz ediyor, Amerika Birleşik Devletleri’nde büyüme rakamları yeniden revize ediliyor, 2012 yılının rakamları âdeta yeniden ele alınıyor. Ancak biz ilk çeyrekte yüzde 3 büyüme gösterirken bu da bize bir şey gösteriyor: Açıklanan rakamlar karşısında Türkiye ekonomisi bu trendle gittiği takdirde, inşallah, yaklaşık yüzde 3’ün üzerinde de bir büyüme gerçekleştirecektir. Bunu nasıl yapacağız? Bunu ülkemizdeki insan gücüyle, beşerî sermayeyle ve elbette ki hep beraber yapacağız.

Elbette ki bu demokratik tartışmalarımız, bu demokratik mücadelelerimiz, hukuk kavramı içerisinde kalmak kaydıyla, bütün bunlar bu ülkenin kazançlarıdır. Ancak biz demokrasiyi sadece ve sadece kurallar bütünlüğü içerisinde değerlendirmek zorundayız. Demokrasi, kuralsızlık değildir; demokrasi, isteyen istediği şekilde, istediği noktada, istediği yerde davranacak demek değildir; demokrasi, bir başkasının özgürlük alanına müdahale etmemektir, kamunun, kamuda hizmet görenlerin hizmet üretenlere zarar vermemesidir. Dolayısıyla, bu kültürü de beraber yakalamış olacağız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Bu konuşmayı Başbakana göndermek lazım Kerim Bey.

ABDULKERİM GÖK (Devamla) – Geçmişte burada ifade ettim: Biz bu kürsüde konuşmalarımızı yaparken birbirimize kaşımızı çattığımızda dışarıda insanlar çok daha farklı bir şekilde bulunuyorlar. Bunlara da dikkat etmek zorundayız.

Bu düşüncelerle, Milliyetçi Hareket Partisinin araştırma önergesinin…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Destekle artık ya!

ABDULKERİM GÖK (Devamla) – …aleyhinde olacağımızı belirtir…

OKTAY VURAL (İzmir) – Aaa! Ya, bu kadar lafı niye söyledin?

ABDULKERİM GÖK (Devamla) – …saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Abdülkerim Bey, bu konuşmanı Sayın Başbakana göndermek lazım.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen İzzet Çetin, Ankara Milletvekili (CHP sıralarından alkışlar)

İZZET ÇETİN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin emeklilerin sorunlarının araştırılması üzerine vermiş olduğu araştırma önergesi lehine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, gerçekten biraz evvel Sayın Kalaycı emeklilerin durumuna ilişkin rakamlarla gerekli açıklamaları yaptı. Ben rakamlara boğmak istemiyorum sizleri ama emeklilerimiz gerçekten doksan yıllık cumhuriyetimizin bugünlere gelmesinde, ülkemizin kalkınmasında, gençlerimizi, bugün gazladığınız, copladığınız, plastik mermilerle hedef hâline getirdiğiniz o gençleri yetiştirdiler, kıt bütçeleriyle çocuklarını okutup bugünlere getirdiler. Ama bugün, kabul etmeli ki iktidar partisi de “Ne yapalım imkânlarımız bu kadar, ülkenin imkânları olduğu takdirde onları da görürüz.” mantığıyla yaklaşmak yerine, emeklilere hak ettikleri ücretleri, maaşları vermekten kaçınmamalılar. Siz, iktidara tüccar siyaset mantığıyla geldiniz, keser gibi “Hep bana, hep bana.” deyip yandaş olarak kendinize doğru yonttunuz ama “Enflasyona karşı koruduk.” işte “Şu yılda şunu verdik, bunu yaptık.” derken esasında ne emeklilere ne işçilere ne işsizlik sigortasından yararlananlara ne memurlara ne de çiftçilere, esnafa hak ettiği ücreti hiçbir zaman vermediniz. “Devletin kıt imkânları.” dediniz, devleti kıt bütçeye muhtaç edebilmek için kendinize yakın derneklere ve vakıflara kamunun musluklarını aktaracak yasal düzenlemeler yaparak devletin bütçesini kendi yandaşlarınıza akıtmanın yasalarını yaptınız.

Değerli arkadaşlar, bugün 10 milyon 372 bin emekli var. Bunların yarısı kadar da eşinin olduğunu düşünseniz 15 milyon seçmen. Emeklilere de söylenecek çok söz var esasında. Birazcık akıllarını başlarına alsalar, on yıldan bu yana her seçim döneminde AKP’nin kendilerine vadettiği sahte vaatlere kanma yerine gerçekçi davransalar belki bugünlere kadar düşmezler.

Gerçekten bugün emekliler neden çalışıyor? Bunu sormak lazım. Bu kadar mutluysa, bu kadar müreffehse niye çalışıyor? Peki, dünyada çalışanını cezalandıran Türkiye’den başka bir ülke var mı? Yani, övünüyorsunuz “Emeklilerin maaşını 2002’den buradan buraya çıkardık.” diye ama siz iktidara gelinceye kadar sağlıkta katkı primi, ilaçta katkı primi ödüyorlar mıydı? Hastanelerde önce sağlık sistemini bozduktan sonra “Her yerde muayene olabileceksiniz.” dediniz ve şimdi gittikleri yerde muayene olabiliyorlar mı? Muayene paralarının altından kalkabiliyorlar mı? Torunlarına harçlık verebiliyorlar mı? Ya da çocuklarının yüzüne bakabiliyorlar mı?

Değerli arkadaşlar, gerçekçi olmak lazım. Emeklilerin bugün pek çok sorunu var. Emekliler 2012 yılını intibak yasası beklentisi içerisinde geçirdiler ve dediler ki: “İntibak çıkacak, düzelecek.” Bakan bir parmak bal çaldı, dağ fare doğurdu. İşte, 10 liradan 250 liraya, 260 liraya kadar kademeli bir biçimde, büyük kitle 50 liranın altında, adı “intibak”, kendi yasasında bile “intibak” kelimesinin geçmediği bir düzenlemeye muhatap oldular. 2013’te ne oldu? Çalıştıkları için cezalandırıldılar. Geçmiş dönemlerde o sosyal destek primini ödemedikleri için doğrudan doğruya yüklü borçlara muhatap oldular. Bereket, Meclis ocak ayı içerisinde yaptığı bir düzenlemeyle o mağduriyeti kısmen giderdi.

Değerli arkadaşlar, gerçekten emekliler bugün üzgün, emekliler bugün ihtiyar delikanlı değil, yorgun delikanlı konumunda. Görüyorlar ülkelerinin durumunu, torunlarının, çocuklarının durumunu. Gezi Parkı’nda, İstanbul’da Taksim’de; burada Kuğulu Park’ta, Kızılay’da çocuklarına, torunlarına yapılan muameleyi görüyorlar. O kendi ürettikleri değerlerden oluşan bütçeden gaz bombasına, biber gazına, plastik mermiye giden paraları düşünüyorlar.

Değerli arkadaşlar, gerçekten ülkeyi öyle bir noktaya getirdiniz ki doksan yıllık cumhuriyetin hiçbir döneminde ülke bu kadar gerginleşmedi. Ben size bir soru sorayım. Tabii, bu soruyu vicdan sahibi her milletvekilinin düşünmesi gerekir ve olaya doğruca bakması gerekir. Zengin çocuklarının içerisinde bir tane polis olan bulabilir misiniz ya da zengin çocuklarının içinde bir tane asker bulabilir misiniz, askerliği meslek olarak edinen? Onlar da fakir aile çocukları. Ama bu sabah gittiğimizde Kuğulu Park’ta gördüğümüz manzara, bereket, belki İstanbul kadar değildi ama yine bir vahşete gebeydi. Orada polis şefleriyle konuşarak aşırı bir şiddeti önledik, bekledik saatlerce. Orada gördüğümüz manzara yürekler ürpertici. Gençler hiçbir şekilde şiddet göstermiyor, hiçbir şekilde tepki göstermiyor. Ama orada geleceklerine sahip çıkan, özgürlüklerine sahip çıkan, AKP’nin on bir yıllık iktidarında hakları elinden alınmış, baskılanmış, sindirilmiş gençlerin yeniden filiz gibi fışkıran düşüncelerinin zenginliğine tanıklık ettik. Yani bir ülke düşünün, başbakanı gerçekten ülkeyi geriyor, âdeta provokatörlük yapıyor, âdeta kışkırtıyor. Ve oradaki polis şefleri vatandaşın Kuğulu Park’a giremediği gerekçesiyle gençleri oradan çıkaracaklarını söylüyorlar. Oysa vatandaş Kuğulu Park’a o saatte gerçekten giremiyordu çünkü polis etrafı tam anlamıyla kuşatmış, ne kimseyi çıkarıyor ne kimseyi içeriye alıyor idi.

Değerli arkadaşlar, bu gerginlikten, bu gerilimden Türkiye’ye yarar gelmez ama Başbakana ve AKP’ye hiç yarar gelmez, aklınızı başınıza toplayın. Birisinin Başbakana siyasetin tek kişilik bir iş değil kolektif bir uğraş olduğunu, ülke yönetiminin, gerçekten demokrasi kültürü almış, demokrasiden nasibini almış insanların elinde demokrasinin de, ülkenin de yüceleceğini hatırlatması gerekir. Ülkeyi giderek geriyorsunuz, kan gölüne götürmeye çalışıyorsunuz. Gerçekten Suriye’ye müdahale için neredeyse Başbakanın ve Hükûmetin ağzından salyalar akıyordu yani bir an evvel girmek, ne olursa olsun Suriye’ye müdahale etmek. E, şimdi de bakıyorum, ülkede, yüzde 50 yüzde 50 bölüp, halkı birbirine düşürmek için elinden geleni yapan bir başbakan gördüğümde şöyle düşünüyorum… “Acaba AKP ve Başbakan on bir yıllık kirini kanla mı temizleyecek?” diye düşünmeden kendimi alamıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Bu düşüncenin yaygınlaşması toplumu daha da kötü noktalara getirecektir. Onun için herkesin aklını başına alması lazım.

İşçiler huzursuz, sendikaları etkisiz hâle getirdiniz. Memurlar huzursuz, yandaş memurları ve yandaş sendikaları büyüttünüz, diğerlerini sağa sola sürdünüz. İşsizler iş bulamıyor. Emeklilerin durumunu bu araştırma önergesi ortaya koydu. Esnaf, pek çok yerde siftah yapamadığını, durumun iyi olmadığını söylüyor, siz ülkeyi germekle meşgulsünüz. Gelin bu araştırma önergesiyle, hiç olmazsa toplumda mağduriyeti had safhada olan bir toplum kesiminin sorunlarının araştırılmasına katkı verin, oy verin ve sorunu bu Meclis ele alsın.

Değerli arkadaşlar, ülke yönetmek gerçekten erdemlilik ister, yüreklilik ister. Kabadayılıkla ülke yönetilmez. Yani bu kötü gidişe dur demek için milletvekillerinin özgürce, Başbakan bile olsa Genel Başkanına yanlışlarını söylemesi gerekir. AKP’li milletvekillerini göreve çağırıyorum; hem Başbakanlarını uyarma görevi hem de emeklilerin sorunlarının araştırılması için verilmiş önergeye katkı vermelerini bekliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Ali Ercoşkun, Bolu Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi aleyhine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, bu ülkenin kalkınması, gelişmesi, bugünlere kadar gelmesi için çalışan, emek ortaya koyan tüm emekli vatandaşlarımıza şükranlarımızı sunmak istiyorum. Çünkü bu ülke, bu millet eğer bugün bu noktalara gelmişse, muhakkak emeklilerimizin katkıları, çalışmaları, emekleri bu noktaya getirdi. Dolayısıyla bunu inkâr etmemiz mümkün değil.

AK PARTİ adına konuşan Şanlıurfa Milletvekilimiz Abdulkerim Gök 2002 yılı ile bugün arasındaki farklılıkları, emeklilerin almış olduğu ücretlerdeki gelişimi ortaya koydu. Bu “2002 öncesini inkâr ediyoruz.” demek değil ama muhakkak bir karşılaştırma yapma adına bu rakamları vermemiz lazım ve  şunu da söyledi: “Tabii ki yeterli değil ama bu ülkenin, bu milletin hedefleri var; gelmek istediğimiz noktalar var.” Dolayısıyla hep birlikte ulaşacağımız noktalarda elde ettiğimiz kazanımları adaletli bir şekilde dağıttığımız takdirde emeklilerimiz de muhakkak bu durumdan pay alacaktır.

Ama burada muhalefet partisini temsil eden konuşmacı ağabeyimizin emeklilerin kanma, kandırılma yani bir bakıma iradelerinin ortadan kalktığını ve bir şeylere kandıklarını ima etmesi de gerçekten hoş değil. Çünkü herkesin, Türkiye Cumhuriyeti içerisindeki her vatandaşımızın bir iradesi var ve bu iradeyi sandığa yansıtıyor ve tercihine de hepimizin saygı duyması lazım. Kimseye kandırıldığını iddia etmek, en basitinden o vatandaşlarımıza saygısızlık olur. Dolayısıyla bunu kabul etmek mümkün değil.

Diğer taraftan, sağlıkta verilen örnek de bence, herhâlde en kötü örnektir çünkü on sene önce sağlıktaki kuyrukları, ilaç almak için milletin birbirini yediğini hatırlarsak, e bugün geldiğimiz noktadaki gelişmeyi inkâr etmek mümkün değil.

Dolayısıyla “Gerçekçi olmak lazım.” dedi İzzet Bey. Evet, gerçekçi olmak lazım ve bugünkü gerçeklere gözümüzü kapatmamak, görmek lazım. Dolayısıyla belki emeklilikten, maaştan bugünkü eylemlere geldi konu ama bu konuya uzun uzadıya cevap vermeye, herhâlde, bu kadar gün sonra gerek yok ama şunu belirtmek lazım: “Bu ülkeyi yönetmek erdemlilik ister, yüreklilik ister.” dedi İzzet Bey. Ben bu ülkenin Başbakanına, Recep Tayyip Erdoğan’a erdemliliği için ve yürekliliği için şükranlarımı sunuyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Başkanım, saydınız mı? Kabul eden-etmeyen, saydınız mı?

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Başkanım, biz daha çoğuz. Kapıları kapatın, içeri girmesinler, sayalım.

3.- CHP Grubunun, Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar ve arkadaşları tarafından Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından başlatılan Kanal İstanbul, üçüncü havalimanı ve üçüncü köprünün yaratacağı doğa tahribatının gerçek boyutlarının araştırılması amacıyla 12/6/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 12 Haziran 2013 Çarşamba günkü birleşimde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

                                                                                                                12/6/2013

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun, 12/6/2013 Çarşamba günü (bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                            Muharrem İnce

                                                                                                                  Yalova

                                                                                                        Grup Başkan Vekili

Öneri:

Aydın  Milletvekili   Metin  Lütfi  Baydar ve  arkadaşları tarafından, 12/6/2013 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına "Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından başlatılan Kanal İstanbul, 3. Havalimanı ve 3. Köprü'nün yaratacağı doğa tahribatının gerçek boyutlarının araştırılması" amacıyla verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin (956 sıra no.lu), Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 12/6/2013  Çarşamba günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Metin Lütfi Baydar, Aydın Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

METİN LÜTFİ BAYDAR (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi olarak vermiş olduğumuz Meclis araştırma önergesi hakkında söz almış bulunmaktayım.

Değerli milletvekilleri, Başbakanın hazırlattığı projelerin çevre dengesini bozacağı yönünde birçok görüş ve rapor bulunmaktadır. Son olarak Gezi Parkı’ndaki ağaçların sökülmesi protestolarıyla başlayan süreç tüm yurda yayılmıştır. Başbakanın kışkırtıcı konuşmaları bu olayların üzerine âdeta benzin dökmüştür. Başbakan tarafından olaylara katılanların “çapulcu, ayyaş ve marjinal” olarak tarif edilmesi, sanatçılara karşı nereden geldiğini bilemediğimiz nefretini meydanlarda sürekli dile getirmesi, kendi isteğine göre alışveriş merkezi, kışla ya da opera binasının yapılacağını söylemesi, Atatürk Kültür Merkezinin tadilat hâlinde olduğu açıklandıktan sonra, bir anda yıkılacağının açıklanması, o şehrin belediye başkanını takmaması gibi olaylar bizim bu araştırma önergemizin verilme nedeni olmuştur.

Bir başbakan düşünün ki gönlünde başkanlık sisteminin yattığını söyleyip aynı programda dakikalar içerisinde öyle bir şey söylemediğini iddia edebilmiştir. Bir başbakan düşünün ki, “Camiye ayakkabılarıyla girdiler, içki içtiler.” söylemini, doğru olmadığını bile bile, sırf halkı kışkırtmak için meydanlarda dile getirebilmektedir. Ben “bile bile” diyorum çünkü Yeni Şafak Yazarı Süleyman Gündüz’ün ifadesine göre Egemen Bağış konu hakkında detaylı bilgiyi cami müezzininden almış, yüce Allah’ın evinde hiçbir zaman içki içilmediği ve caminin polisin gaz bombalarından kaçanların, yaralananların sığındığı bir hastaneye dönüştürüldüğü bilgisini birinci ağızdan dinlemiştir. Ya Bağış bu konuda bilgiyi Başbakana vermedi ya da Başbakanın tehlikeli bir planı var. Bu konuda yakında bir inkâr gelirse hiç şaşırmamak gerekir. Bir başbakan düşünün ki Ankara’da önceden kendi belediyelerine hazırlattığı, belediye çalışanlarının taşınması yöntemiyle yapılan habersiz mitinglerde iktidarlarının ülke genelinde yüzde 76’nın hizmetkârı olduğunu söyleyebilmekte, arkasında bulunan kurmaylarının eşi üzerinden müdahalesiyle 76 milyona dönüş yapabilmektedir. Başbakanın bir söylediğini başka bir zaman inkâr etmesi tüm Türkiye için artık bilindik bir gerçektir. Bir başbakan düşünün ki Wall Street’te 17 kişinin öldüğünü iddia edebilmekte, Amerika Birleşik Devletleri Ankara Büyükelçiliğinden anında gelen “Hiçbir polis müdahalesi ölümle sonuçlanmamıştır.” açıklamasıyla açığa düşebilmektedir. Bir başbakan düşünün ki Adana’da olaylar sırasında düşerek şehit olan polisimize bile “Göstericiler tarafından öldürüldü.” diyerek vatandaşlarımızı tahrik edebilmektedir. Bir başbakan düşünün ki halkın tepkisi üzerine kendisinin de “çapulcu” olduğunu açıklayan bir bankanın genel müdürüne ayar verebilmekte. Bir başbakan düşünün ki “faiz lobisi” diye bir şey keşfedip Borsa İstanbul’da yaşanan işlemlerin geri alınmasını, teknik arızadan dolayı –nedense- açılmamasını insanların gözünün önünden çekebilmektedir. Bir başbakan düşünün ki ümüğü sıkmayı kendisi için bir görev sayabilmekte ve açıkça herkesi tehdit edebilmektedir.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Hocam, marjinal gruplar molotof atıyorlar.

METİN LÜTFİ BAYDAR (Devamla) - Bir başbakan düşünün ki Taksim eylemcileriyle görüşeceğini açıkladıktan sonra…

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Hocam, çiçek atmıyorlar, taş atıyorlar.

METİN LÜTFİ BAYDAR (Devamla) – Taksim’e polis müdahalesi yaptırabilmekte ve de bir tiyatro oyunu gibi küçük bir gruba 3 TOMA ile bir ileri, iki geri şeklinde hareketlerle canlı yayın yaptırarak psikolojik savaşın tekniklerini kullanabilmektedir. Bir başbakan düşünün ki ana muhalefet partisini bir pislik olarak tanımlayabilmektedir. Başbakan, pislik görmek istiyorsa, Pensilvanya’nın dahi Bülent Arınç’ı uyardığı gibi, uzaklara değil Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetindeki yolsuzluk iddialarına bakması yeterlidir. Ve böyle bir başbakanın ortaya koymuş olduğu projeler ve bu projelerle ilgili olarak anlattıklarının ne kadar doğru, ne kadar gerçek dışı olduğunu ortaya koyabilmemiz yasama olarak bizim görevimizdir.

Değerli milletvekilleri, Taksim olaylarından sonra yaşanan gelişmelerle birlikte bir kavram Adalet ve Kalkınma Partisi yetkilileri tarafından sıkça kullanılmaya başlanmıştır: “Vandalizm.” Vandalizm kısaca, başkasının ya da kamunun sahiplendiği, önemsediği ve değerli bulduğu bir maddeye çeşitli yöntemlerle zarar verilmesidir. Her ne kadar AKP yöneticileri tarafından meydanlarda hakkını arayanlar: “Vandal” olarak nitelendirilse de asıl Vandalların kimler olduğunu yaşanılan birkaç örnekte görebilirsiniz.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Hocam, gençler ne atıyor? Molotofkokteyli atmıyor mu? Çiçek mi atıyor Hocam? Taş mı atıyor Hocam? Kime atıyor Hocam? Neye atıyor?

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bir kere de laf atmadan dinle.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Hocam, sen de mi konuşuyorsun böyle ya? Hocam, sen de mi şiddetten yanasın?

METİN LÜTFİ BAYDAR (Devamla) – Bir heykele “ucube” diyerek yıktıranlar, tarihî buluntulara çanak çömlek diyenler… Ki bu buluntular şu anda dünya ve İstanbul tarihini değiştirmiştir.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Hocam, kolonya mı sürüyor üstüne, ne yapıyor? Molotof atıyor Hocam, taş atıyor Hocam. Ya, fotoğraflar var, görmüyor musunuz?

METİN LÜTFİ BAYDAR (Devamla) – İstanbul’un yerleşik hayatının sekiz bin beş yüz yıl öncesine dayandığının ortaya çıkması ve 36 gemilik bir filonun bulunması İstanbul ticaretinin önemini bir kez daha gözler önüne sermiştir.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Hocam, çiçek mi atıyor? Taş atıyor Hocam.

METİN LÜTFİ BAYDAR (Devamla) – Tarihî ada siluetinin bozulmasına göz yumanlar, Atatürk Orman Çiftliği’ne saray yaptıranlar, tükürük bezlerinden gelen salgılarını heykellerin üzerinde denemek isteyenler, işte Vandallar bunlardır. (CHP sıralarından alkışlar)

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Kâğıt mı yakıyorlar Hocam? Otobüsü yakıyor. Kimin malı Hocam? İstanbullunun malı.

METİN LÜTFİ BAYDAR (Devamla) – Halk karşı çıkmasına rağmen Topçu Kışlası yapımındaki ısrar doğaya karşı olan Vandalizmin tipik örneğidir.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – 4 tane otobüs yandı Hocam, iş makinesi yandı Hocam.

METİN LÜTFİ BAYDAR (Devamla) – Yoksa, CNBC’nin iddia ettiği gibi Topçu Kışlası ve AVM ihalesi için Başbakanın damadının çalıştığı Çalık Grubuna söz mü verilmiştir?

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Çiçek mi attı Hocam? Molotofkokteyli atıyor Hocam molotofkokteyli. Taş atıyor Hocam, vatandaşı yakıyor Hocam.

METİN LÜTFİ BAYDAR (Devamla) – Değerli milletvekilleri, AKP tarafından İstanbul’a yapılacak üçüncü havalimanı inşaatı için 2,5 milyar metreküp hafriyat kullanılacağı açıklanmıştır.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Hocam, millet görüyor zaten.

METİN LÜTFİ BAYDAR (Devamla) – Atatürk Barajı’nın inşasında bile 80 milyon metreküp hafriyat kullanıldığı göz önünde bulundurulur ise, bunun 30 kat fazlası bir hafriyat kullanımının nereden temin edileceği, bu işin nasıl yapılacağı ve ne kadar süreceği konusunda detaylı bir açıklamaya ihtiyaç vardır.

Yine, üçüncü havalimanı inşaatı için, ilgili alanda 2 milyon 513 bin 341 ağaç olduğu, 657.958’inin mecburen kesileceği, 1 milyon 855 bin 391 ağacın ise taşınabileceği bilgilerine yer verilmişti. 1 milyonun üzerindeki ağacın nasıl ve nereye taşınması düşünülmektedir? Başbakanın çok şey ifade ettiği, 2 milyar 800 milyon ağaç dikildiği yönündeki söyleminin ne kadar gerçeği yansıtıp yansıtmadığı kurulacak olan komisyonla saptanabilecek, atıp tutmaların önüne geçilebilecektir. Bu kadar ağaç için İç Anadolu büyüklüğünde bir alanın ormana dönüşmüş olması gerekirken böyle bir durumu aranızda göreniniz var mıdır, bilemiyorum.

Başbakanın, yaptıklarını ve yapacaklarını abartarak dile getirmesi, çaresizliğini ve ne heybede ne de torbada artık söylenecek gerçek bir şey kalmadığını göstermektedir.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Allah Allah!

METİN LÜTFİ BAYDAR (Devamla) – Bu konular hakkında Hükûmetin detaylı bir bilgi vermemesi nedeniyle, Meclis araştırmasının açılarak Hükûmetin ve özellikle de Başbakanın söylemlerinin denetlenmesi önem taşımaktadır. Meclisin yetkilerini kullanması yurttaşlarımıza söylenecek olan gerçek dışı beyanatların önüne geçilmesini sağlayacaktır.

Değerli milletvekilleri, son olarak, Adalet ve Kalkınma Partili milletvekili arkadaşlarımızdan bir ricam olacak.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Hocam, Koç Üniversitesi yapılırken neredeydin?

METİN LÜTFİ BAYDAR (Devamla) - Başbakana bir sorun, Topçu Kışlası’nın tekrar yapılma isteğinin altındaki yatan neden nedir? Nedir bu ısrar?

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Koç Üniversitesi Zekeriyaköy’de ne kesiyordu?

METİN LÜTFİ BAYDAR (Devamla) – Yetmiş yıl önce yıkılmış olan bir kışlanın tekrar meydana çıkarılma isteği neden bu kadar önemlidir?

Haftalardır süren bu ısrar doları, avroyu, faizleri yükseltti, yurttaşlarımızı huzursuzluğa itti. Değer miydi? Bütün ülkeyi, bütün dünyayı karşınıza almaya değer miydi? Yoksa gerçekten, CNN International’da Christiane Amanpour’un söylediği gibi, şov bitti mi?

Hepinizi saygıyla selamlıyorum, sağ olun, var olun diyorum. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bahçekapılı.

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sayın Başkan, konuşmacı…

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Hocam, Koç Üniversitesi yapılırken, ağaçlar kesilirken neredeydin?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen Sayın Bahçekapılı’yı dinliyoruz.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Koç Üniversitesi yapılırken…

BAŞKAN - Sayın Bak…

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sen şu kürsüye bir çıksana ya. Oradan laf atacağına kürsüye çıksana.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Kaç sefer konuştun? Şu kürsüye…

BAŞKAN – Sayın Tanal, müsaade eder misiniz, Sayın Bahçekapılı’yı dinleyeceğiz efendim.

Buyurun Sayın Bahçekapılı.

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sayın Başkan, konuşmacı konuşmasının başından sonuna kadar Genel Başkanımıza hakaret etmiştir.

OKTAY VURAL (İzmir) – Ne dedi?

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sataşmadan dolayı söz istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Bahçekapılı, iki dakika söz veriyorum sataşma nedeniyle. Lütfen yeni sataşmaya mahal vermeyin.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Grup başkan vekili Hükûmeti temsil edemez.

OKTAY VURAL (İzmir) – Ne dedi?

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, Hükûmeti temsilen grup başkan vekili konuşamaz. Hükûmetin temsilcisi orada.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Niye konuşamasın?

BAŞKAN - Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında AK PARTİ Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Tanal, Tüzük’ü iyice okuyun.

BAŞKAN – Öğrenmiş olduk efendim, teşekkür ederim.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Tüzük’ü siz bilmiyorsunuz.

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) – Sayın Tanal, Tüzük’ü iyice okuyun, benim burada konuşmamın ne kadar yerinde olduğunu daha iyi anlarsınız.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, ne dedi de hakaret etti, onu söylemediniz.

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; biraz önce konuşma yapan sayın milletvekilinin önergenin konusu İstanbul’daki yatırımlar, üçüncü köprü, üçüncü havaalanı ve bu yatırımların yapılırken yaratacağı doğa tahribatları olmasına rağmen kendisinin -dikkat ettim- ilk altı dakikası Başbakana hakaret ederek geçti. Bir iki dakika yatırımlarla ilgili doğa tahribatı olacağı iddialarına yer verdi. Dedikodulara ve söylentilere dayanarak bunu söyledi. Bakın, Sayın Milletvekili, sevgili arkadaşlarım; biz bu vaatlerle seçime girdik. Bunlar bizim seçim vaatlerimizdi ve bu vaatlerimizle ilgili olarak da biz seçimden halkımızın teveccühünü görerek iktidar olduk. Bunu bir kere anlayın, bunu bir kere bilin.

İkinci olarak, tabii ki sayın konuşmacı Vandalizmle ilgili olarak bir ders verdi. Evet, dediğiniz gibidir Vandalizmin sözlük tarifi ama bunun içine ambulans yakmak da girer, otobüsleri yakmak da, kundaklamak da girer, her şeyi yakıp yıkmak da girer.

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – İnsanları öldürmek de girer, gözleri kör etmek de girer!

EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Polisleri öldürmek de girer ama değil mi!

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – İnsandan bahsediyoruz, polisten değil, insan! Polis de insan, oradakiler de insan.

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) - Biz hiçbir şeyi dedikoduya ve söylentiye göre iddia etmiyoruz ama cami konusunda söyledikleriniz tamamen yalandır, gerçek dışıdır. Bakın İnternet’e görün, biz ne söylediysek odur, İnternet’te olandır.

OKTAY VURAL (İzmir) – Adresi verir misiniz.

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) - Son sözüm şudur yaptığınız hakaretler konusunda: Başbakanla ilgili söylediği bir sözde durmadığını ifade ettiniz. Vallaha, bu konuda ben Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu tek geçerim, üstüne de adam tanımam! Bir yerde bir şey söyler, öbür yerde bunu değiştirir. Tek geçerim arkadaşlar!

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sormayacağım Sayın İnce çünkü müsamere başladı!

Buyurun efendim, size de sataşma nedeniyle iki dakika söz veriyorum.

2.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında CHP Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

MUHARREM İNCE (Yalova) – Teşekkür ederim.

Sayın Bahçekapılı, “NATO’nun ne işi var Libya’da?” deyip iki gün sonra NATO’ya asker göndereni ben tek geçerim!

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Vallaha, ben öyle bir sayarım ki iki dakika yetmez. İstersen sayayım.

MUHARREM İNCE (Devamla) – Sabahtan “Ofer’le görüşmedim.” deyip öğleden sonra görüştüğü ortaya çıkan Başbakanı tek geçerim! “Bir Başbakan İki Erdoğan” diye İnternet’e, Facebook’a, Twitter’a bakarsanız en fazla izlenen videoyu ben tek geçerim! Hatta hatta, dünya siyaset tarihinde bir ilki ben tek geçerim. O ilk ne biliyor musunuz? Dünya siyaset tarihindeki bir ilk şu: Kendi konuşmalarını bu ülkenin gençleri “Bir Başbakan İki Erdoğan” diye bir video yaptırıp İnternet’te bunlar dolaşınca kendi konuşmasına yasak getiren Başbakanı tek geçerim!

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Vallahi millet de on yıldır tek geçiyor be! Sandıkta ne çıkıyor?

MUHARREM İNCE (Devamla) – Bakın, bu millete 1 Mayısta dediniz ki: “Orada çukur var.”

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) - Millet on yıldır tek geçiyor.

MUHARREM İNCE (Devamla) - Havayı kirletmekten başka bir işe yaramıyorsun! Sadece karbondioksit çıkarıyorsun, havayı kirletiyorsun!

BAŞKAN – Sayın Bak, lütfen…

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Sataşma var, ben söz istiyorum.

On yıldır tek geçiyor, tek.

MUHARREM İNCE (Devamla) – 1 Mayısta “Çukurlar var, insanlar çukura düşecek.” dediler. On beş gündür o çukura düşen bir tane insan var mı? Ama siz on beş gündür diktatörlük, zorbalık, faşizm, yalan çukuruna düştünüz. Vatandaşa pusu kurdunuz. PKK’lılara bile “Al silahını göm, çık git, görmeyeceğim sizi.” dediniz, Taksim’deki insanlara o muameleyi bile çok gördünüz.

Ya arkadaşlar, bu ülkede Dolmabahçe’deki caminin imamı size şunu gösterdi: Tayyip korkusu mu, Başbakan korkusu mu, Allah korkusu mu? Helal olsun o imama ki Allah korkusu daha ağır bastı. (CHP sıralarından alkışlar) Sizden dileğim, sizden isteğim, inşallah sizde de o Dolmabahçe’deki imamın düşündüğü gibi Allah korkusu ağır bassın diyorum, yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sayın Başkan, sadece bir şey söyleyeceğim. Sataşmadan söz istesem, takdir edip bana verirseniz, bana vereceğiniz iki dakika içinde Sayın Kılıçdaroğlu’nun dönüşlerini söyleyemem, sığdıramam. İki dakikaya sığdıramam. (CHP sıralarından gürültüler)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – En dönüşü yapan sizsiniz, siz! Cumhuriyet Halk Partili değil miydiniz siz? Asıl dönüşü yapan sizsiniz!

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Polemik yaratma konusunda da Muharrem İnce’yi tek geçiyorum efendim!

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Biriniz konuşun, önce biriniz konuşun.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Niye gittin oraya?

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sana ne!

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Niye gittin oraya?

(AK PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı laf atmalar, gürültüler)

BAŞKAN – Birleşime beş dakika ara veriyorum sayın milletvekilleri.

 

 

Kapanma Saati: 16.28

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.54

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Mustafa HAMARAT (Ordu), Tanju ÖZCAN (Bolu)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 119’uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar ve arkadaşları tarafından Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından başlatılan Kanal İstanbul, üçüncü havalimanı ve üçüncü köprünün yaratacağı doğa tahribatının gerçek boyutlarının araştırılması amacıyla 12/6/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 12 Haziran 2013 Çarşamba günkü birleşimde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Özdal Üçer, Van Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar)

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu selamlıyorum.

Aslında, aleyhte söz istemek Meclisin teknik çalışmasıyla ilgili bir durum çünkü İstanbul’daki genel sorunlar, -köprü sorunu, Gezi Parkı sorunu- konusunda gerçekten söylenmesi gereken çok şey vardı, çok şey söylendi ama söylenmesi gereken çok şey daha var. Çünkü, bu ülkede demokrasinin tesisi olmadan siz binlerce de köprü yapsanız, Boğaz’ın her noktasına köprü yapsanız ama insanların gönül köprüsünü kuramazsanız hiçbir şekilde başarılı olmamış olursunuz, ancak Japon firmalarına veyahut da uluslararası firmalara para kazandırmış olursunuz. Doğayı değiştirmiş olabilirsiniz ya da teknik olarak güzel bir köprü yapmış olabilirsiniz; onun üzerinden ekonomik hesaplar yaparak, işte, ekonomiyi geliştireceğiniz iddiasında bulunabilirsiniz ama ne olursa olsun, sizin 75 milyon nüfusu olan ülkenizde insanların büyük bir çoğunluğu belki o köprünün parasını ödeyemediği için o köprüden geçme şansını bulamayacaktır.

15 milyona yakın nüfusu olan İstanbul’da, hiç, İstanbul köprüsünden geçemeyen çocukların olup olmadığını düşündünüz mü? İstanbul’da yaşıyor olduğu hâlde hiç Boğaz’ı görmeyen insanlar var mı yok mu diye düşündünüz mü? Var. İstanbul’da olduğu hâlde bir gün gidip İstanbul’un piknik yerlerinde piknik yapamayan milyonlarca insan var ve Başbakan yirmi yıl önce köprüye karşıydı, şimdi, köprüden yana ve bir hizmet atağı olarak dayatmaya çalışıyor. Peki, yirmi yıl önce Başbakan neden karşıydı, bugün neden bunu bir icraat, bir hizmet, bir lütuf gibi dayatmaya çalışıyor. Yani, demek ki, çok samimi olmadığı bilinen bir gerçek.

Evet, Başbakanın para kazandırmak istediği ihale grupları var, bunu herkes biliyor. Ama ben bunu burada her zaman dile getireceğim: Belli başlı konular olduğunda bütün partileri işin içinde tutmak mümkün olmayabilir ama genel olarak ya da bütün şahısları işin içinde tutmak mümkün olmayabilir ama genel bir kanaat… Sözde, millî değerler; sözde, vatan millet Sakarya değerlendirmeleriyle her zaman bir şekilde bize, partimize, grubumuza, milletvekillerimize, belediye başkanlarımıza, özgürlük hareketinin kurumlarına bir şekilde öyle bir çatılıyor ki… Yani, bu ülkede, bu ülkeyi çok seviyorsanız, bu ülkenin sahillerini niye uluslararası şirketlerin yedi yıldızlı otel firmalarına satıyorsunuz? Neden köprü geçiş ihalesini uluslararası şirketlere veriyorsunuz? Bu ülkeye hizmet etmeyi düşünüyorsanız, köprüsü olmayan binlerce köy var, çok küçük ihale bedelleriyle köylerin… O köprüye yatırım olarak harcanacak kamu maliyeti Türkiye'deki bütün köylerin köprü sorununu halledecek meblağdadır. Ama halka hizmet amacı olsaydı önce köylerin köprüsü yapılırdı, sonra İstanbul'un üçüncü, dördüncü, beşinci… Binlerce de köprü yapsanız bu halka hizmet etmiş olmazsınız.

“Ağaç diktik.” diyor Başbakan. Ee, dikeceksiniz. Yani, bir Başbakan ağaç dikmiş, havaalanı yapılmış, reklamını bir dille… Hizmet olarak anlatılır, denir ki: Ağaçlar dikildi, hizmet yapıldı, havaalanı yapıldı. Ama insanların gözüne soka soka… Siz, bundan önce, Hakkâri’de havaalanı olduğunu… Evet, düşünebiliyorduk biz Hakkâri’de. Yüz yıl önce de biz Hakkâri’deki tekstilin durumunu biliyorduk. Hakkâri’de havaalanı olmayışı Hakkârililerin eksiği miydi?  Bu devletin eksiğiydi, hükûmetin eksiğiydi. O zaman da Başbakanın zihniyetinde olan insanlar başbakanlık yaptılar.

Başbakan kendini öyle değerlendiriyor ki, dünyada ondan öncesi yok, ondan sonrası olmayacak! Her şeyi… Bir başbakan olarak ben bu devleti yönetiyorum, adam gibi sorumluluklarım var, bunları yerine getirmek zorundayım şeklinde değil, sanki babasının malını millete dağıtıyor, sanki babasının sermayesini milletin hizmetine sunmuş! Öyle yok. Böyle bir üslup olmaz. Kimse babasının malını dağıtmıyor, kimse babasının çiftliğini yönetmiyor.

“Ağaç diktik.” deniyor. Evet, 2 milyar 800 milyon ağaç dikilmiş mi, dikilmemiş mi? Saymak lazım, denetlemek lazım. Onların dikimi esnasında ne kadar ihale yapılmış, ne kadar usulsüzlük yapılmış, bilmek lazım ama bence varsa 2 milyar 800 milyon, 1 ağaç daha eklemek lazım çünkü onu herkes görüyor, herkes biliyor. O 1 ağaçtan hiç bahsetmiyor Başbakan, milletin ocağına diktiği incir ağacından Başbakan hiç bahsetmiyor. Bu Hükûmet, milletin ocağına incir ağacı dikmiştir. Yoksulluk artmış. Hangi rakamlarla konuşuyorsunuz? Borsa indi, borsa çıktı değil, milyonları bulan açlık sınırında yaşayan insan var ve bunlar size oy vermişler.

Erciş’in Zortul (Çatakdibi) köyünde yüz binlerce ağaç kesiliyor. Neden? Bunu anlatayım size: TOKİ, AFAD oradaki köylülere ev yapacak. Tamam, iki yıl geçti, 72 konut yapılacak. Köylülere hibe verilmiyor, afet yardımı verilmiyor, kredi veriliyor. Ahırlar yapılsın diye 15 bin lira kredi verilmiş. Tamam, borçlandırılmış. Köylüler kendi arsalarında, kendi köyünde yeniden ev yapmak istiyorlar ama diyor ki: “Ben size bu krediyi vereceğim, siz tapunuza şerh koyacaksınız, ipotek ettireceksiniz.” Ee, tapu müstakil değil. Tapu sorununu çözmeden, sen köylüye minnetle para veriyorsun, diyorsun ki, borçla faiz yükünün altına alıyorsun köylüyü, onlara ev de yapmıyorsun. İşte, programda bir hazine arsası belirlenecek, köy taşınacak, o köylüler mağdur edilecek ama oraya da… Niye? Çünkü başkaları da orada özel mülkiyet hak talebinde bulunuyor. Olabilir, vatandaşlar hazine malını kiralamak ya da satın almak amacında olabilir ama bizim yaklaşımımız ne orayı işleten, kiralayan insanın mağduriyetini ne de o köylülerin ev ihtiyacı… İki yıldır, deprem olmuş, insanlar başını sokacak bir barınak arıyor ama devlet oyalıyor, borç para veriyor ama onun için de tapu şerhi istiyor. Madem ki memleket, madem ki hizmet, neden bu yolsuzluklar? Ayrıca, TOKİ’nin daha önce Van’da yapmış olduğu MEMUR-SEN TOKİ’de hâlâ işçiler 15 trilyon borçlarını alamamışlar. Müteahhit firmaya hak edişleri olmadan parası verilmiş, trilyonlarca lira para vermiş, o müteahhit işçilerin parasını yemiş, işçiler mağdur, yüzlerce aile TOKİ’ye devletin kurumuna çalıştıkları için… O müteahhit kim, hangi milletvekilinin ortağı? O müteahhit hangi milletvekilinin kardeşinin sahibi olduğu şirketin ortağı ya da dükkânlarını kime… Bunlar, hepsi konuşulacak şeyler ve maalesef işinize gelmeyecek şeyler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Bu ülkede sorunlar gerçekçi zeminde tartışılmadı mı hiçbir mantıklı sonuca varılmaz. Bu ülkenin sorunlarını çözmek için rakamlarla birbirini yarıştıran, rakamlarla birbirini ezen değil, bu ülkede halkın faydasına olacak projelere imza atmak gerekiyor.

Teşekkürler. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Durmuş Ali Torlak, İstanbul Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

D. ALİ TORLAK (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kanal İstanbul, üçüncü havalimanı ve üçüncü köprünün yaratacağı doğa tahribatının gerçek boyutlarının araştırılması hususunda Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, öncelikle kalben şunu söylemeliyim ki kim ki bu millet için, bu devlet için iyi bir iş yapıyorsa, bu milletin huzuru, mutluluğu ve sağlığı için iyi bir iş yapıyorsa, biz Milliyetçi Hareket Partisi mensupları olarak onlara teşekkür ediyoruz, Allah onlardan razı olsun, ancak gönlüm arzu ederdi ki Sayın Bakan ve yetkililer, Adalet ve Kalkınma Partisi yetkilileri, zaman zaman bu konuşmaların içerisinde Marmaray’ın, İzmit Körfez Geçiş Köprüsü’nün ve hızlı tren projelerinin Milliyetçi Hareket Partisinin ortak olduğu dönemdeki Hükûmet döneminde bir başlangıcının olduğunu keşke burada ifade edebilseydik, bunu dillendirebilseydik.

Marmaray’ın tüp geçit olarak kredisi bizim tarafımızdan bulunup bunun başlangıcının bizim tarafımızdan başlandığını, yapıldığını keşke burada söyleyebilseydik diyorum.

Değerli milletvekilleri, İstanbul’un kuzey bölgesinde yapılması planlanan ve yıllık 150 milyon yolcu kapasiteli olması öngörülen, cumhuriyet tarihinin en yüksek ihale bedeline sahip İstanbul bölgesi üçüncü havalimanı projesi İstanbul için önemli bir proje olmakla beraber, birçok sorunu da beraberinde getireceği görülmektedir. İstanbul’da yapılacak üçüncü havalimanının proje alanı toplam 7.650 hektardır. Bu alanın 6.172 hektarı orman, 1.180 hektarı madencilik ve diğer kullanım, 660 hektarı göl, 236 hektarı mera, 60 hektarı kuru tarım, 2 hektarı fundalık alandır. Alanın önemli bir kısmında Arnavutköy Kuzey Ormanları yer almaktadır. Aynı zamanda üçüncü köprü ulaşım koridoru da bu ormanların içerisinden geçerek, orman alanını kuzey-güney yönünde ikiye bölmektedir. Terkos-Haliç ekolojik koridoru da bu alanın içerisinden geçmektedir. İçerisinde iğne yapraklı, geniş yapraklı ve karışık ağaçların da bulunduğu bu ormanlar, İstanbul’a yerleşim karakterini veren kuzey rejiminin önemli bir bileşenidir.

Alandaki toplam ağaç adedi 2 milyon 513 bin 34’tür. Kesilmesi zaruri ağaç miktarının 657.950 adet olduğu tahmin edilmektedir. Alandaki 1 milyon 855 bin 395 ağaç ise taşınabilecek durumdadır. Faaliyet alanında rastlanan ağaç türleri değişik türde çam ağaçları, meşe, gürgen, dişbudak, ıhlamur, akçaağaç ve sedirdir.

Araç trafiğinin artması ve kentleşmenin bu bölgeye yönelmesinden dolayı alanın mevcut kirlilik yükünün artacağı da iddia edilmektedir.

Proje sahası içerisinde maden işletmelerinin oluşturduğu 70 adet göl, gölet ve gölcük bulunmaktadır. Proje inşaat aşamasında göl ve gölet suları, kullanma ve sulama suyu olarak kullanılacaktır. Daha sonra hafriyat ve dolgu malzemesi ile doldurulacaktır. Dolayısıyla, sulak alan vasfını yitirecek olup bu alanlar ve yakınlarındaki sucul yaşam ve canlı yaşamın yok olacağı muhakkaktır.

Proje alanı sınırı, batısında yer alan Terkos Gölü sınırına 2,5 km uzaklıktadır. İstanbul’un içme suyu kaynağı olan Terkos Gölü’nden ve Istranca derelerinden temin edilen sular, yapılması planlanan proje alanı sınırları içerisinden geçen aktarma kanalları sayesinde İstanbul’un güneyine aktarılmaktadır. Dolayısıyla, Terkos Gölü’nü ve Alibey Barajı’nı besleyen dereler tehlike altında kalacaktır. Ayrıca, bölgede heyelan ve derelerin tahrip olma riski bulunmaktadır. İstanbul’da şu anda Sabiha Gökçen’den yıllık 11 milyon, Atatürk Havalimanı’ndan ise 30 milyon yolcu gelip geçmektedir. Üçüncü havalimanının gündeme gelmesi için daha 14 milyon yolcu boşluğu var iken bu projenin gündeme alınması anlaşılır bir durum değildir.

Değerli milletvekilleri, burada sadece insan-doğa dengesi değil, ekosistemin de tahrip edilme tehlikesi bulunmaktadır. Ekosistemde meydana gelebilecek tahribatın bu denli yüksek olacağı iddia edildiği hâlde bu projenin bu alana yapılmasını anlamak mümkün değildir. İstanbul her an susuzluk tehlikesiyle karşı karşıyayken barajları besleyen akarsuların kurutulması ve tahrip edilmesi, doğa için geri dönüşü olmayan sonuçlar doğurabilecektir. Yeşilden yoksun olduğunu söylediğimiz bir şehrin yeşil kalan alanlarını da daha özenle korumamız gerekmektedir. Dolayısıyla, projenin yapımı aşamasında doğa tahribatının en asgari düzeyde tutulması İstanbul’un değeri ve yaşam standardı açısından önemli bir gerekliliktir.

Değerli milletvekilleri, İstanbul’a yapılacak üçüncü havalimanının doğaya vereceği zararlar Çevre ve Şehircilik Bakanlığının web sitesinde yayımlanan çevresel etki değerlendirme raporunda da yer almaktadır. Bu resmî belgeye göre, üçüncü havalimanı projesi nedeniyle bölgedeki ağaçlar kesilecek, orman ve doğal yaşam büyük ölçüde tahrip olacak, yapılaşma ve çevre kirliliği artacaktır. Özetle, üçüncü havalimanı projesinin çevreye vereceği zararların boyutu çok büyüktür. Bu zararlar üçüncü köprü ve Kanal İstanbul gibi projelerin yapılmasıyla da katbekat artacaktır.

İstanbul’da yaşanan “büyüme ve kalkınma” dediğimiz bir süreç böyle devam ederse, ortada yaşanabilir bir dünya ve yaşanabilir bir İstanbul maalesef kalmayacaktır. Bu acımasız rekabet, bu hırs, bu tamah böyle devam ederse çocuklarımıza bırakacağımız bir dünya, çocuklarımıza bırakabileceğimiz temiz bir İstanbul var olmayacaktır.

Değerli milletvekilleri, diğer taraftan, İstanbul’a yapılacak üçüncü köprü birçok tartışma ve fikir ayrılığını da beraberinde getirmiştir. İstanbul’un fethinin 560’ıncı yıl dönümü olan 29 Mayıs günü üçüncü köprünün temeli atılmıştır. Yeni köprünün yapılacak olması, öncelikle trafiğin yükünü azaltacak ve yollarda israf olan zamandan da tasarruf sağlayacaktır. İstanbul’da yaşayan vatandaşlarımız trafik çilesinden bir nebze de olsa nefes almış olacaklardır. Bunun, İstanbul’da yaşayan her kesim için iyi bir proje olduğu kanaatindeyim ancak üçüncü köprünün daha başlangıçta görüş ayrılıklarına maruz kalması önemli bir sorundur. Sayın Genel Başkanımızın da dile getirdiği gibi, birinci köprüye cumhuriyeti, ikinci köprüye Osmanlıyı sembolize eden isimler verilmiştir. Üçüncü köprüye de Selçuklu İmparatorluğu’nun hatırasını yaşatmak için “Sultan Alparslan” isminin verilmesi daha yerinde bir karar olacaktır.

Değerli milletvekilleri, İstanbul kentinin ulaşım sorunlarını yeni köprülerin çözeceği yanlış bir yaklaşımdır. Burada yapılması gereken, İstanbul’da yaşayanların ortak çıkarlarını ve kamu yararını gözeten, doğal ve tarihsel çevrenin korunduğu, halkın demokratik katılımını esas alan bir planlamayı acilen hayata geçirmektir. Bizler, iktidarıyla muhalefetiyle, İstanbul’u savunmaya, daha yaşanabilir kılmaya ve en önemlisi, çocuklarımıza, torunlarımıza güzel bir şehir bırakmaya gönül vermeliyiz.

Değerli milletvekilleri, Kanal İstanbul Projesi gibi ekosistemi önemli ölçüde etkileyecek projeler, sadece siyasi ve ekonomik mülahazalarla yapılmamalıdır çünkü deprem riski yüksek şehirlerde deprem riskini artıracak eylemlerden kaçınmak gerekmektedir. O nedenle, Kanal İstanbul Projesi’ni yapmak yerine, İstanbul Boğazı’ndan geçiş güvenliğini artıracak önlemlere yönelinmelidir. Kısıtlı konumu ve aşırı tatlı su girdisi nedeniyle, Karadeniz’de su düzeyi Marmara’ya nazaran 30 santim daha yüksektir. Doğal olarak bu da İstanbul Boğazı’nda Karadeniz’den Marmara’ya doğru sürekli bir akışı sağlamaktadır. Bu akış, yüzeye yakın şekilde gerçekleşmektedir çünkü Karadeniz’in suyu az tuzlu ve dolayısıyla hafiftir ancak tuzlu ve ağır olan Marmara suyu da alttan Karadeniz’e doğru ilerlemektedir. Bu iki yönlü akıntı sistemi yaklaşık dokuz bin sene önce gelişmiş ve her iki tarafın denizi arasında bugün var olan dengeyi kurmuştur. Şimdi, bu dengeyi bozmak üzereyiz.

Değerli dostlar, değerli milletvekilleri; ben, müsaade ederseniz, size bir şey okumak istiyorum. Bu konuyla ilgili, üçüncü köprüyle ilgili, bir sayın büyüğümüzün söylediğini ifade etmek istiyorum; bakın, ne diyor: “Üçüncü köprü, İstanbul için cinayettir. Kuzey bölgemizde kalan yeşil alanların imara açılarak katledilmesinden başka bir şey değildir. İnşallah, bu cinayet bitmeden hükûmet değişir.” Bunu söyleyen, Türkiye Cumhuriyeti devleti Başbakanı, Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan Bey’dir.

Şimdi, ben, müsaade ederseniz şunu da ilave etmek istiyorum. Sayın Başbakanımız kişiliği itibarıyla, Karadenizli oluşu itibarıyla zaman zaman sertlikleri ön plana çıkıyor ama bize büyüklerimizin öğrettiği bir şey var, o da şudur: İnat bir murattır ama inat murat olmakla beraber inatla devlet yönetilmez diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Erol Kaya, İstanbul Milletvekili. (AK PARTİ sırlarından alkışlar)

EROL KAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin Meclis araştırması önergesi aleyhinde söz almış bulunuyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, arkadaşlarımızın verdikleri önergede, Gezi Parkı’nda yaşanan olayların ülkemizin çevre bilincinin ne kadar gelişmiş olduğunun altını çizerek, buradan da yola çıkarak, üçüncü boğaz köprüsünün, üçüncü havalimanının ve Kanal İstanbul’un yapılmaması gerektiğini işaret etmektedirler.

Değerli arkadaşlar, 5 Haziran Dünya Çevre Günü’ydü, tam da çevre gününün ortasında Taksim’deki olayları ve çevre bilincini tartışıyoruz. Bu çevre hassasiyetinin gelişmesi ve bu bilincin artması hakikaten önemli bir olay.

Dünün Türkiye’sinde 17 bin faili meçhulü konuşuyorduk, dünün Türkiye’sinde yakılan ormanları, dünün Türkiye’sinde insan haklarını, ekonomik krizleri, işsizliği ve güvenliği konuşuyorduk, bugünün Türkiye’sindeyse çevre konuşulmaktadır. Çevre, gelişen, zenginleşen, kalkınan ve büyüyen ülkelerin konuştuğu bir konudur. Bu açıdan baktığımızda, ülkemiz adına geldiğimiz nokta fevkalade sevindiricidir. Ancak, Gezi Parkı’nda 12 ağacın kesilmesi veya taşınmasıyla ilgili süreç göstermiştir ki Türkiye’de çevre tartışılmamaktadır, keşke çevreyi konuşabilseydik. Tartışılan konu, çevre hassasiyetinin istismarı ve bunun üzerinden Hükûmeti yıpratma ve siyasi oy devşirme mücadelesidir.

On beş günlük tabloya baktığımızda, İstanbul’daki Gezi Parkı’ndaki 12 ağaç bahane edilerek İstanbul’da 19 iş yeri, İstanbul dışındaki illerimizde Ankara’da 68, İzmir’de 51, Adana’da 25, Eskişehir’de 10, Hatay’da 10 ve toplamda da Türkiye’de 200 iş yeri tahrip edilmiş, 314 araç yakılmış, 12 AK PARTİ ilçe binası müsadere edilmiş ya da yakılmış, 599 güvenlik görevlisi ile 3.143 vatandaşımız yaralanmıştır. Her şeyden önemlisi de Türkiye’de sosyal barışı zedeleyici bir yapı inşa edilmeye çalışılmıştır.

Bu fotoğraf, bir çevre hassasiyeti ve bilinci değil, tam tersine çevre istismarının çok net bir göstergesidir. Keşke, ülkemizde demokratik olgunluk içerisinde çevreyi tartışabilseydik. Keşke, ülkemizde gerek mevzuat açısından gerek uygulama açısından çevrenin, toprağın, havanın, suyun kirliliğini ve yapılan çalışmaları değerlendirebilsek ve Hükûmetin başarılarını alkışlayabilseydik. AK PARTİ’nin çevreyle ilgili gerek yaptığı ağaçlandırma çalışmaları gerekse çevreye olan baskının azaltılmasıyla ilgili, atıklar, katı atıklar, atık sular ve geri dönüşümle ilgili, kısaca çevreyle ilgili yaptıkları herkesin bildiği bir gerçektir. Kaldı ki özellikle ormanları konuştuğumuz bugünde ağaçlandırma çalışmalarındaki başarı hikâyesi, yirmi yıldır New York’ta yapılan Birleşmiş Milletler Ormancılık Kongresi’nin Türkiye’de yapılmasına vesile olmuştur.

Değerli arkadaşlar, üçüncü boğaz köprüsü, üçüncü havalimanı, Kanal İstanbul projeleri ile doğa tahribatı yapıldığı ve Türkiye’nin ağaçlandırma çalışmaları sorgulanmak istenmektedir. Türkiye’de ağaçlandırma çalışmalarına baktığımızda, 2 milyar 800 milyon ağaç dikildiğini, Türkiye’de orman yüz ölçümünün 21 milyon hektardan 21,6 milyon hektara çıkarıldığını görmekteyiz. 2003-2012 yılları arasındaki on yıllık dönemde yapılan araştırma çalışmaları -il il dikilen ağaç miktarı, ağaçlandırılan alan rakamları- Orman Bakanımız Sayın Veysel Eroğlu tarafından tüm kamuoyuyla paylaşılmıştı. Keşke “Nereye diktiniz?” sorusunu soran arkadaşlarımız “Niçin Hakkâri’de, Tunceli’de, Ağrı’da bu kadar az ağaç diktiniz?” Çünkü onları saymak mümkün; bilinen, az rakamları gördüğünü hep birlikte yaşadık. Bunları sorgulayabilsek ve gidip onları da sayabilseydiniz ve “Niye daha fazla dikmediniz?” diye sorgulayabilseydik. Öneriye konu edilen projelere baktığımızda hepsinin dev ulaşım projeleri olmakta olduğunu görüyoruz. Bu projeler, İstanbul’u ve Türkiye’yi ekonomik açıdan daha da iyi bir noktaya taşıyacak ve yatırımcıların ülkemize gelişini hızlandıracak olan temel ulaşım projeleridir. Bunlardan en önemlilerinden bir tanesi de üçüncü boğaz köprüsüdür. Üçüncü boğaz köprüsünün gerekçesine baktığımızda, Asya’dan Avrupa’ya ya da Avrupa’dan Asya’ya yani Almanya’dan, İtalya’dan, Avusturya’dan yola çıkan tüm araçlar Asya’ya ulaşmak için 9.500 kilometre uzunluğundaki 8 ulaşım koridorundan yola çıkıp 2 noktadan İstanbul’da boğazlardan geçmektedirler. 2 boğaz köprüsü bu noktası itibarıyla 250 bin araç kapasitesiyle birlikte şu anda 600 bin aracın geçtiği bir noktadadır ve geçiş süreci de kırk beş dakikayı aşmaktadır. Üçüncü boğaz köprüsü yapıldığında köprü ve ulaşım akslarıyla birlikte İstanbul’daki şehir içi trafiğin rahatlayacağını, araçların kesintisiz ve emniyetli bir şekilde seyredeceğini, yük taşıyan araçların ve tırların ulaşım kısıtlamasının kalkmasıyla ihracattaki ya da ithalattaki zaman maliyetinin düşeceğini hep birlikte müşahede etmekteyiz ve özellikle de beklemelerle oluşan 3 milyarlık yaklaşık yıllık bir maliyetin de ortadan kalkacağını görmekteyiz.

Değerli arkadaşlar, proje ihale aşamasına ve ön hazırlıklar bakımından baktığımızda üçüncü boğaz köprüsü ve ulaşım aksları için 6 ana güzergâhın belirlediğini, su ve orman kaynaklarının korunması, hava ve gürültü kirliliği, tarihî yapılar ve sit alanları değerlendirildiğinde en uygun güzergâh olarak tespit edildiğini, yine çevresel açıdan Belgrad Ormanları, Fatih Ormanları, Polonezköy Millî Parkı gibi ormanlık alanların korunmasının esas alındığını görmekteyiz.

Bir başka husus ise üçüncü havalimanıdır. Bu projeye baktığımızda, her türlü etütlerin yapıldığını, ulaşım akslarının incelendiğini, ÇED raporunun alındığını ve bu çalışmalar sonucunda da üçüncü havalimanının yerinin en uygun yer olarak tespit edildiğini görmekteyiz. Alanın çok büyük bir bölümünün geçmişte kazılmış maden ocakları olduğunu, topografyasının bozuk olduğunu görmekteyim; ki şimdi arkadaşlarımız getirdiler. Bu kırmızıyla işaretli olan yer, aslında üçüncü havaalanının topografyasını gösteriyor ve buradaki kazılmış olan taş ocaklarını göstermektedir. Bu havaalanımızın yapılacağı yer… Son on yılda özellikle hava ulaşımında Türkiye'nin geldiği noktaya baktığımızda, çok ciddi anlamda İstanbul’un yeni bir havaalanına ihtiyacı olduğunu görmekteyiz.

İstanbul’dan dün Van’a gitmek için… Ben Tatvan’da askerlik yaptım, Tatvan’a gitmek için yirmi saat otobüsle gidip yirmi saat gelirdik. E, bir gün de işiniz varsa etti size üç gün demektir. Şimdi, sabahleyin İstanbul’dan Van’a giden bir vatandaşımızın ister işiyle ilgili ister cenazesiyle ilgili ister bir ziyaretle ilgili yola çıktığında akşama kadar işini halledip akşamleyin tekrar İstanbul’a dönebildiğini görmekteyiz. Dolayısıyla, bu ulaşım aksı bize hem ucuz hem de süratli bir hizmet sunmaktadır. Bu şartlar da Hakkâri Havaalanı’nın ne kadar ihtiyaç olduğunu, Giresin ve Ordu’da yapılan, denizde inşa edilen havaalanının lüks olmadığını, İstanbul’da inşa edilecek üçüncü havaalanının ne kadar önemli bir ihtiyaç olduğunu ortaya koymaktadır. Kaldı ki 2003 yılında Türkiye’de 13 milyon insan hava yolunu kullanırken bugün bu rakamın 130 milyonu da aştığını görmekteyiz.

Değerli arkadaşlar, İstanbul’da üçüncü havaalanını konuşuyoruz. İstanbul’un nüfusu 15 milyonu aşıyor. Moskova’da uluslararası 5 havaalanı söz konusu ve 10 milyon nüfus var. 8 milyonluk Londra’da ise yine 5 tane uluslararası havaalanı söz konusu. Böyle bir yapı içerisinde, İstanbul’da Atatürk Havalimanı’na inmek için birçok uçağın slot alamamasından dolayı havada dolaştığına da hep birlikte şahit olmaktayız.

Tartışma konularından bir başkası ise Kanal İstanbul’dur. Kanal İstanbul’la ilgili düşüncelerimi ifade etmeden önce, boğaz geçiş fotoğrafını sizlere sunmak istiyorum. Fotoğrafta şunu görmekteyiz: Son beş yılda boğazdan geçen gemilerin sayısı azaldı ama yük olarak arttığını görmekteyiz. 2012 yılında İstanbul Boğazı’ndan ve boğazlarımızdan petrol taşıyan 18 bin tanker başta olmak üzere, 282 milyon ton tehlikeli madde geçişi yapıldı. 1979 yılında -İstanbullular hatırlar- İstanbul’da “Independenta” diye bir gemi yirmi yedi gün yandı ve 43 insanın yanarak vefat ettiğine şahit olduk. Dolayısıyla, İstanbul’daki geçişlerin ne kadar tehlikeli olduğunu hep birlikte biliyoruz. Kanal İstanbul sadece yeni bir geçiş değil, Boğaz’ın güzelliğinin korunması, çevre tahribatının ve deniz kirliliğinin önlenmesi noktasında önemli bir husustur.

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Yanlış, yanlış… Sayın Vekilim, yanlış bilgi veriyorsunuz.

EROL KAYA (Devamla) - Montrö’yü gerekçe göstererek karşı çıkanlar, İstanbul’un güzelliğini korumak için karşı çıkanlar şunu bilmelidir: Kazanan kim olacaktır?

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Söylediğinizin hiçbiri bilimsel değil.

EROL KAYA (Devamla) - Kazanan İstanbul ve Boğazlar mı, kazanan İstanbul halkı mı, kazanan Türkiye mi; yoksa bunu istismar edenler mi? Elbette kazanan Türk milleti ve Türk insanı olacaktır.

Son söz olarak şunu ifade edeyim çevre hassasiyetiyle ilgili: Haliç’i bilir misiniz? Ben bilmiyorum ama… Ben İstanbulluyum, Haliç’te 90’lı yıllarda bizler burnumuzu tutarak gezerdik. Bugün, İstanbul’un en güzel noktalarından birisi Haliç. İstanbul’da Haliç temizlenirken oradaki çamurlar Alibeyköy’e aktarıldı ve Alibeyköy’de bir Tema Park yapıldı. Ben size Haliç’in keyfini -Tema Park’ta da gezmenizi tavsiye ederim- ve hassasiyetlerimizi ve İstanbul’da çevreyle ilgili ya da Türkiye’de çevreyle ilgili yapılanları görmenizi tavsiye ederim.

Bu cepheden baktığımızda, ne üçüncü boğaz köprüsünün ne üçüncü havaalanının ne de Kanal İstanbul’un bir lüks olmadığını, bu ülkenin büyümesi, gelişmesi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EROL KAYA (Devamla) - …ve gençlerimize iyi bir gelecek bırakmak için elzem olduğunu ifade ediyorum.

Tekrar, önergenin aleyhinde olduğumu ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunacağım…

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MUHARREM İNCE (Yalova) – Yoklama istiyoruz.

BAŞKAN - Yoklama talebi var.

Sayın İnce, Sayın Öğüt, Sayın Dibek, Sayın Yalçınkaya, Sayın Tanal, Sayın Erdemir, Sayın Toprak, Sayın Baydar, Sayın Altay, Sayın Acar, Sayın Tayan, Sayın Öztürk, Sayın Güven, Sayın Kurt, Sayın Aksünger, Sayın Sapan, Sayın Ekinci, Sayın Çıray, Sayın Toptaş, Sayın Eyidoğan.

İki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın Dindar, Şırnak? Burada.

Sayın Elitaş? Burada.

Sayın Erol? Burada.

Evet, sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü  sırada yer alan, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/759) (S. Sayısı: 453) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

6/6/2013 tarihli 117’nci Birleşimde madde 2’ye bağlı ek 154’üncü madde kabul edilmişti.

Şimdi 3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Nevzat Korkmaz, Isparta Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, öncelikle belirtmeliyim ki Milliyetçi Hareket Partisi, 81 ilde üniversite kurulması ve yine bazı illerde özel vakıf üniversiteleri kurulması hususuna hep olumlu yaklaşmış ve hep getirilen tasarı ve tekliflere olumlu oy vermiştir. Nitekim, bu tasarıda da kurulacak üniversiteler için kabul oyu verecektir iki nedenle. Bir, gençlerimize yükseköğretimde yeni imkânlar sunarak onların hem eğitim seviyelerini hem de yarınlarda topluma sunacağı katma değeri yükseltmek için “evet” diyeceğiz. İkinci neden de şudur: Bakmayın şu anda faiz lobisinden şikâyetine, on bir yıllık AKP Hükûmeti, ekonomi uygulamalarıyla üreten ekonomiyi faiz ve rant ekonomisine çevirmiş ve böylece illerdeki küçük sanayici, esnaf ve üreticiyi ezmiştir. İl ekonomileri çökmüştür. İmalathaneler, dükkânlar kapanmakta, para sadece AVM’lere akmaktadır. Sadece üniversiteler illerde yarattığı kendine özgü ekonomisiyle esnafa, tüccara nefes aldırmaktadır. “Evet” dememizin ikinci gerekçesi de budur.

Değerli milletvekilleri, Isparta’nın nüfusu 420 bindir. Isparta ekonomisini çökerten AKP şimdi, yatıp kalkıp üniversitelerin geç kapanması için dua etmektedir. Neden? Çünkü üniversiteler tatile girip öğrenci Isparta’yı terk ettiği zaman piyasada yaprak kımıldamamaktadır. AKP milletvekillerinin beklemek ve susmak dışında başka da yaptığı hiçbir şey, attığı müspet hiçbir adım yoktur. 6 ilde üniversiteler açılırken yine seyretmektedir. Mahcubiyetlerinden sussalar iyi olmaz mı? Hayır. Gazetelere de, Isparta’ya ikinci bir devlet üniversitesi kurulması için verdiğim önergeyle ilgili olarak “Siyasi nezakete uymayan bir hareket, edebimiz el vermez edepsizlik edene.” gibi, hakikaten, ne milletvekili nezaketine ne de bir hemşehri hukukuna uymayacak biçimde hakaretler yağdırılmaktadır.

                                 

(x) 453 S. Sayılı Basmayazı 30/5/2013 tarihli 113’üncü Birleşim Tutanağı’na eklidir.

Bu tasarı, Millî Eğitim Komisyonunda görüşülmüştür, tali olarak da Plan Bütçeye sunulmuştur. Plan ve Bütçe Komisyonunun Başkan Yardımcısı da Isparta Milletvekili Sayın Süreyya Sadi Bilgiç’tir. Bu tasarı, Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmeden Millî Eğitim Komisyonuna gönderilmiştir yani bu tasarıyı görüşmeyi bile gündemine almamıştır.

Millî Eğitim Komisyonunda da Isparta Milletvekilimiz Sayın Ali Haydar Öner vardır. Millî Eğitim Komisyonu üyesi olmadığım için bu kanunla ilgili zaten orada değişiklik önergesi verme hakkımız da bulunmamaktadır. Bu yüzden, Genel Kurulda ek madde olarak teklif vermek zorunda kaldık. Bu teklif, gruplarla birlikte AKP Grubuna da, bastırılarak bir iki saat öncesinde dağıtılmıştır yani teklifimizden Isparta milletvekillerinin haberdar olmamaları mümkün değildir.

Hem bir şey yapmayacaksın hem de yapana hakaretler yağdıracaksın. Bu hakarete cevap vermiyorum. Isparta halkı, sizi sandıkta bekliyor sayın AKP milletvekilleri, bu cevabı benim adıma onlar verecek.

Değerli milletvekilleri, Isparta’ya “Şehr-i Gül Üniversitesi” kurulması yönündeki teklifimiz, merkezi Isparta olmak üzere büyük ilçelerde dört yıllık fakülte kurulmasını, diğer ilçelerimizde de meslek yüksekokulları kurulmasını öngörüyordu. Isparta halkı, Süleyman Demirel Üniversitesinin tüm altyapısını oluşturarak öğrencilerin okul, barınma ve sosyal imkânlarını fazla fazla karşılamıştır. Şehrin altyapısı hazırdır ve Isparta halkı bu yatırımı dört gözle beklemektedir. Açılan üniversitelerin, birilerinin paşa gönlü öyle istediği için açıldığına dair ciddi söylentiler ve kaygılar vardır. En vahimi de bu endişeleri giderecek, ortaya konmuş objektif kriterler, haklı gerekçeler bulunmamasıdır. Hükûmet nezdinde sesi güçlü çıkan AKP milletvekillerinin şehri hemen listenin başına yazılmaktadır.

O zaman, bir Isparta milletvekili olarak soruyorum: Neden Isparta’nın ikinci üniversite talebi bugüne kadar dikkate alınmamıştır? Isparta’nın eksiği nedir? Her alanda olduğu gibi üniversite alanında da niye Isparta’mız arka plana itilmiştir? Bu suallerin cevabını Isparta halkı acil olarak AKP milletvekillerinden bekliyor.

Hatırlatmak isterim ki böyle bir tasarı önünde iken hiçbir şey yapmayanların, kılını bile kıpırdatmayanların yarın Isparta halkına söyleyecek sözleri de olmayacaktır diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şimdi madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Gürkut Acar, Antalya Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA GÜRKUT ACAR (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 453 sıra sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu’nda yeni vakıf üniversiteleri kurulması için değişiklik yapılmasını öngören tasarı üzerine söz aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, yükseköğrenim ile ilgili bir şeyler söylemek isterdim ama Türkiye’yi o hâle getirdiniz ki, öyle ağır bir tahribat yaptınız ki yükseköğretimi, üniversiteleri konuşamayacağız bugün.

Aslında üniversitelerdeki eş dost kadrolaşmasını, cemaatçi, tarikatçı kadrolaşmayı, suskunlaştırılan üniversiteleri, medrese taleplerini, zincir marketler gibi yandaş vakıflara kurdurulan vakıf üniversitelerini ayrıntısıyla konuşmak gerekiyor ama buna fırsat yok çünkü Türkiye, neredeyse, bir yangın yerine dönüştü, dönüştürüldü. Burada en büyük sorumlu, “Yüzde 50’yi zor tutuyorum.” diye vatandaşları tahrik ve tehdit eden Başbakandır.

Değerli arkadaşlarım, Başbakan Yardımcısı Arınç, iki ileri bir geri yaparak diyor ki: “Bu eylemler meşrudur. Polis müdahalesi yanlıştır.” Peki, bu yanlışla ilgili ne yaptınız, bugüne kadar ne yaptınız? Yurttaşların gözlerine, kafalarına bu gaz bombaları nasıl isabet etti değerli arkadaşlarım? Bunlar hakkında ne yapıldı, hangi işlemler yapıldı? Hiçbir şey yapılmadı.

Bu eylemlerin altında, bir tasfiye memuru gibi, Türkiye Cumhuriyeti’ni tasfiye etme çabalarınız vardır değerli arkadaşlar. Cumhuriyet kurumlarını ters yüz ettiniz, bütün kurumlardan Türkiye’yi, Türkiye Cumhuriyeti’ni, Atatürk’ü, “TC” harflerini silmeye çalışıyorsunuz. Türkiye’de hukuk devleti tasfiye edildi, kuvvetler ayrılığı ilkesi tasfiye edildi. Artık Türkiye’de mahkeme kararları Sayın Başbakanın iki dudağının arasında, onun kararıyla yırtılıp atılıyor. Başbakan, Taksim’le ilgili mahkeme kararlarını da yok sayıyor değerli arkadaşlar. “Mahkeme kararını uygulayacağım.” deseydi olaylar bu hâle gelmeyecekti. “AKM’yi de yıkacağım, cami de yapacağım.” diyerek dindar vatandaşları tahrik ediyor. Bu, ateşe benzin dökmekten farksızdır. Bu mahkemeler neden var? Mahkemeler sadece işinize geldiği gibi karar verdiği zaman mı olacak? İşte, isyan bunadır değerli arkadaşlar.

Laiklik ilkesi AKP eliyle tasfiye edilmiştir Türkiye Cumhuriyeti’nden. “Dindar gençlik yetiştireceğiz.” söylemiyle, eğitimin 4+4+4 hâlinde parçalanması laikliğin tasfiyesidir. Başbakan, alkol yasağının gerekçesi olarak “İnancın gereğidir.” derse orada laiklikten söz edilemez. Laik bir ülkede yasalara dinî gerekçeler yazılamaz. Tepki, isyan bunadır.

Hukukun işlemediği, mahkeme kararlarının Başbakan tarafından yok sayıldığı, laikliğin olmadığı yerde demokrasi olur mu? Değerli arkadaşlar, bu, olsa olsa ancak gazete manşetlerinde olur. Ne tesadüftür ki 9 gazetenin manşeti aynı: “Demokrasi isteyene canım feda.” Peki, nasıl olacak bu demokrasi? Gazetelerin haber yazamadığı, televizyonların penguen belgeseli yayınladığı bir ortamda demokrasi olur mu? Meclis TV’nin yayınlarının kesildiği bir ortamda demokrasi olur mu? “Ümüğünü sıkarız.” demokrasi dili midir değerli arkadaşlarım? Başbakan bağırıyor: “Eylem yapan benim gençliğim olamaz. Bira içen benim gençliğim olamaz. Parkta şöyle oturan benim gençliğim olamaz.” Nasıl olacak? Dindar ve kindar olacak? Ne içecek? Ayran içecek. Ayrandan başka bir şey içenleri ne yapacağız? Ümüğünü mü sıkacağız? Sonra, “Demokrasi isteyene canım feda olsun.” diyeceksin. İnsanların ne yapacağına, ne içeceğine, nasıl oturacağına sen mi karar vereceksin? İtiraz edenlere “Ümüğünü sıkarız.” diyeceksin, sonra, demokrasi isteyene canın feda olacak. Böyle şey olur mu? Kaç kadeh içileceğine, kime ayyaş, kime alkolik deneceğine Sayın Başbakan karar veremez, vermez, vermemelidir. İşte, isyan bunadır değerli arkadaşlarım.

Değerli arkadaşlarım, “Tükürürüm böyle sanatın içine.”, “ucube” söylemlerinin sonucu olarak şimdi Devlet Tiyatroları, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü, sanat ve sanatçılar, AKP’nin tasfiye operasyonunun hedefine konulmuştur. Şimdi, sanat ve sanatçılar da tasfiye edilecektir, sıra onlara gelmiştir. Siz her şeyi altüst edip Türkiye Cumhuriyeti’ni tasfiye ederken halkın bunu sadece seyredeceğini sandınız ama yanıldınız. Bu tablo, bu yanılgının, halkı, yurttaşları, gençleri küçük gören anlayışınızın sonucudur ve isyan bunadır.

Başbakan diyor ki: “Biz bu ülkeyi şöyle kalkındırdık, yollar yaptık, binalar yaptık, uçak sayısını artırdık.” Peki, sen bu ülke için savaş meydanlarında canını ortaya koymuş, bizzat savaşmış, senin Başbakan olma yolunu açan, çağdaş, aydınlık Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuş insanlar hakkında neler söyledin? Her fırsatta, bu ülkenin kurucusu, büyük Atatürk’e, neredeyse sıfırı tüketmiş bir ülkeyi çağdaş, yaşanabilir bir ülke hâline getirenlere hakaretler yağdırırsan karşılaşılan tablo budur.

Değerli arkadaşlarım, tasfiye memuru gibi davranılmamalıdır. “İki ayyaş” diyerek bu ülkenin değerlerini incitirseniz alacağınız karşılık budur, tepki, isyan bunadır değerli arkadaşlarım. Türkiye’nin, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel değerlerine, insanların yaşamlarına, dünya görüşlerine, hukuk devletine, laiklik ilkesine saygı gösterin. AKP’li değerli dostlarım, sayın milletvekilleri, demokrasinin gereği budur, tek çıkış yolu budur, yurttaşlardan, gençlerden özür dileyin.

Bakınız, 10’a yakın yurttaşımızın gözü çıktı, 18 yaşında, 17 yaşında insanlar artık bir gözleri kör olarak bu hayata devam edecekler. Bunun sebebi kimdir? Bunun sebebi, Hükûmetin ta kendisidir, Sayın Başbakanın buradaki sert tutumudur.

Değerli arkadaşlarım, bakınız, Türkiye Cumhuriyeti’ni bugün yöneten AKP çekirdek kadrosunun üç tane temel özelliği var. Bu çekirdek kadronun etrafında AKP’nin ona oy veren sade yurttaşlarımız var. Çekirdek kadronun temel özellikleri şunlardır: Birincisi, bu çekirdek kadro sonuna kadar Mustafa Kemal Atatürk düşmanıdır.

İHSAN ŞENER (Ordu) - Ne alakası var, ne alakası var! Böyle sorumsuz bir cümle olur mu ya!

GÜRKUT ACAR (Devamla) – İkincisi, bu çekirdek kadro sonuna kadar laiklik düşmanıdır. Üçüncüsü de bu çekirdek kadro sonuna kadar Türkiye Cumhuriyeti’nin düşmanıdır, devletin düşmanıdır.

EMRULLAH İŞLER (Ankara) - Siz de sonuna kadar halkın düşmanısınız.

GÜRKUT ACAR (Devamla) – Ve bu çekirdek kadro Türkiye’yi yönettikçe bu huzursuzluklar devam edecektir.

İHSAN ŞENER (Ordu) – Hep siz iyi yapıyorsunuz!

GÜRKUT ACAR (Devamla) – Evet, biz iyisini yapıyoruz, biz doğruyu söylüyoruz, biz yalan söylemiyoruz…

EMRULLAH İŞLER (Ankara) - Her şeyiniz yalan!

GÜRKUT ACAR (Devamla) – …ama maalesef, Türkiye’de cumhuriyet kurulduğundan beri yalanın bu kadar siyasi sermaye olarak kullanıldığı bir dönem gelip geçmedi.

AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul) - En büyük Atatürk düşmanı sizsiniz!

GÜRKUT ACAR (Devamla) – Onun için, burada Mustafa Kemal’i yok etmeye çalışan, Türkiye Cumhuriyeti’ni tasfiyeye çalışan AKP yönetimine, kadrolarına, çekirdek kadrosuna karşı bu Gezi Parkı’ndaki isyan bir derstir. Buraya bir bakın, niye böyle oluyor? Niye sadece orada, Gezi Parkı’nda değil, İstanbul’da ağaçları kesilen insanlar değil, ayrıca Türkiye’nin her yerinde insanlar niye ayağa kalkıyor? Bunu düşünmeniz gerekmez mi? Neden böyle davranıyorsunuz?

Değerli arkadaşlarım, bakınız, böyle bir ihtimal akla geliyor, Sayın Başbakan bu sertlik yanlısı tutumunu şunun için sürdürüyor diye düşünüyorum çünkü Sayın Başbakan bu sertlikle, etrafta bulunan Mustafa Kemal’le, Atatürk’le, Türkiye Cumhuriyeti’yle hiçbir hesaplaşması olmayan o insanları bloklaştırmak için seçimlere giderken bunu bir taktik olarak kullanıyor ama bilin ki bu, çıkmaz bir yoldur ve bu yolda giderseniz eğer, Türkiye Cumhuriyeti’ni çok büyük karışıklıklara sokarsınız. İçinizden söyleyenler de var, iç savaşa mı götürmek istiyorsunuz Türkiye’yi, yoksa dış savaşa mı sokmak istiyorsunuz anlamadık ama Türk halkı, ulusumuz, arkadaşlarımız, oradaki gencecik insanlar buna fırsat vermeyeceklerdir.

Hepinize içten saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

İHSAN ŞENER (Ordu) – Terbiyesiz adam!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Elitaş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Konuşmacı, AK PARTİ, AK PARTİ çekirdek kadrolarının millet düşmanı,  Atatürk düşmanı olduğuyla ilgili bir ithamda bulundu, izin verirseniz cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Elitaş, iki dakika süre veriyorum sataşma nedeniyle. Lütfen yeni bir sataşmaya mahal vermeyelim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

3.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın görüşülen kanun tasarısının 3’üncü maddesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşma sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisini Atatürk kurdu ama Cumhuriyet Halk Partisinin 1946 yılı seçimlerinden sonra gelen seçimlerden bu tarafa iktidara gelmesi mümkün olmadı. Asıl Atatürk düşmanlığının, Atatürk’ün mirasına ihanet edenlerin kim olduğu ortada. Siz o partiyi baraj altında bırakacaksınız, Atatürk’ün kurduğu bir partiyi tabanda süründüreceksiniz, arkasından geleceksiniz Atatürk’ün kurduğu partiyle ilgili, AK PARTİ’ye ithamda, iftirada bulunacaksınız, diyeceksiniz ki: “Siz Atatürk düşmanısınız.” Bırakın Allah aşkına. Bu millet sizi 1950 yılından bu tarafa iktidara getirmiyorsa, Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ni yüceltip muasır medeniyetler seviyesine getiren AK PARTİ’yi alkışlamanız gerekirken, burada bizi Atatürk düşmanlığıyla itham etmek size hiç yakışmıyor.

EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Çaresizlikten, başka bir şey değil.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Çaresizlikten, sayın milletvekilimin söylediği gibi, çaresizlikten Atatürk’e sığınıyorsunuz…

GÜRKUT ACAR (Antalya) – Meydanlara bakın meydanlara!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – İki “Biz Atatürk’ün kurduğu partiyiz, böyle böyle Atatürk’ü silmeye kalkıyor.” diyorsunuz ama Atatürk’ün kurduğu cumhuriyeti muasır medeniyet seviyesine ulaştırmak AK PARTİ iktidarına nasip olmuştur, size olmamıştır. (AK PARTİ sıralarından ”Bravo” sesleri, alkışlar)

Siz millete ihanet ediyorsunuz, millet sizi sevmiyor. Niye sevmiyor? Çünkü Atatürk’ün ilkelerinden ayrıldığınızdan dolayı, sadece laiklikle, sadece farkı farklı meselelerle ve Atatürk’ten sonra sadece iktidara darbelerle gelmenizden dolayı bu millet size itibar etmiyor, sürekli sandıkta arkaya bırakıyor. Şunu söylüyorum: Gezi Parkı’nda da sizi sevmiyorlar, kovuyorlar, Sayın Genel Başkanınız açıkladı, şu süreçte siz ana muhalefet partisi bile olamayacaksınız, ona da dikkat edin.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından ”Bravo” sesleri, alkışlar)

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın İnce.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Elitaş, millete ihanet ettiğimizi söyledi. İzin verirseniz…

BAŞKAN – Buyurun Sayın İnce, yine size de sataşmadan iki dakika süre veriyorum.

Lütfen, ben söylemekten usandım artık, yeni sataşmaya mahal vermeyelim. (CHP sıralarından alkışlar)

4.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Kayseri Milleltvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MUHARREM İNCE (Yalova) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Elitaş, siyasi partiler zaman zaman baraja takılırlar; MHP de takıldı, biz de takıldık, ANAVATAN da takıldı, Doğru Yol da takıldı. Yani her baraja takılan, partisine ihanet ediyorsa siz de ANAP İl Başkanıydınız, siz de ANAP’a mı ihanet ettiniz? (CHP sıralarından alkışlar) Bu, doğru bir yaklaşım değil.

Bir başkası: Bakın, Cumhuriyet Halk Partisi, ilkelerin partisidir. 1954’te “Millet Partisi kapatılmasın.” dediği zaman CHP’ye “şeriatçı” demişlerdir, 1972’de “Deniz Gezmişler asılmasın.” dediklerinde “komünist” demişlerdir. Bugün Silivri’de “İnsanlar oraya tıkılmasın. Haksızlık yapıyorsunuz. Adaleti uygulamıyorsunuz.” dediğimizde de bize “darbeci” diyorsunuz, bize “faşist” diyorsunuz, bize “Ergenekoncu” diyorsunuz.

EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Nesiniz o zaman?

MUHARREM İNCE (Devamla) – Yani, 1961’de Demokrat Parti milletvekillerine seçim yasağı geldiğinde Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri çıkıp, burada, bu seçim yasağını eleştirmiştir. O günlerde de, “asker karşıtı” diye Cumhuriyet Halk Partisini suçlamışlardır.

Cumhuriyet Halk Partisi dünyanın en eski on partisinden birisidir. Cumhuriyet Halk Partisi, üzerine damga pulu vurularak beş yıldızlı otellerin lobi salonlarında kurulmuş bir parti değildir. (CHP sıralarından alkışlar) Yani, 4 Eylüle baktığınızda, Sivas Kongresi’ne, Erzurum Kongresi’ne baktığınızda, orada “Vatanın ve milletin bağımsızlığı tehlikededir, İstanbul Hükûmeti görevini yapamamaktadır, milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararlılığı kurtaracaktır…” Bu felsefenin üzerine kurulmuştur. Ne yazık ki 1919’daki durumla bugün Türkiye'nin geldiği nokta aynıdır. 2013’teki gördüğümüz nokta da budur. Cumhuriyet Halk Partisi…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Onun için mi darbecileri destekliyorsun?

MUHARREM İNCE (Devamla) – Siz, hele bir baraja takılın da, orada bir kişi kalacak mı? O zaman göreceğim ben sizi, o zaman göreceğim. Bir parti düşünün ki baraja takılmasına rağmen, yine dimdik ayağa kalkmıştır, dimdik! 

İHSAN ŞENER (Ordu) – Çok beklemeniz lazım, çok!

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)– Ayşe Nur Hanım kalır ama, Ayşe Nur Hanım kalır!

MUHARREM İNCE (Devamla) – Takılın baraja da ondan sonra göreceğim ben sizin hâlinizi.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/759) (S. Sayısı: 453) (Devam)

BAŞKAN – Madde üzerinde, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz isteyen İdris Baluken, Bingöl Milletvekili.

BDP GRUBU ADINA İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa tasarısı üzerinde grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu yasa tasarısının maddeleri üzerine daha önce de burada görüşlerimizi dile getirmiştik. Biz daha çok, üniversitelerin de resmî ideolojinin bir aygıtı hâline gelmesine, devletin tekçi zihniyetinin üniversitelerde de yaşatılmak istenmesini büyük bir sorun olarak görmüştük ve bu zihniyetle yüzleşmeden Türkiye'de ne üniversitelerin demokratik, özerk bilimsel yapısını inşa etmenin mümkün olduğunu ne de güncel olarak üniversitelerde yaşanan sorunları çözmenin mümkün olduğunu burada belirtmiştik.

Şimdi, AK PARTİ Hükûmeti, özellikle kendi politikalarının merkezinde hep darbeci zihniyetle bir yüzleşmeyi esas alarak siyaset yürüttüğünü söylüyor. Seçim meydanlarına gittiğinde, halka siyaset yapmak için gittiğinde hep kullanmış olduğu temel argüman “Biz, Türkiye'deki  bir zihniyeti değiştiriyoruz, darbelerin yaratmış olduğu bir travmayı düzeltiyoruz.” şeklinde formüle ediyor. Ancak, üniversitelerin bugün yaşamış olduğu sorunlara, sıkıntılara baktığınız zaman ve bugün hâlâ üniversitelerin tepesinde bir giyotin şeklinde duran YÖK kurumuna baktığınız zaman bu söylemin ne kadar gerçekçi olduğunu ne kadar sahte olduğunu eminim ki rahatlıkla değerlendirebilirsiniz. Neredeyse pek çok konuşmacı… AK PARTİ’nin yine pek çok programında, seçim bildirgelerinde YÖK’ün kaldırılacağıyla ilgili sözler vardı ama bugün baktığımızda YÖK kurumu yerli yerinde duruyor. 12 Eylül uygulamalarının sizin iktidarınıza yarayan bütün kurumları yerli yerinde duruyor, Millî Güvenlik Kurulu aynı şekilde duruyor. Yasal düzenlemelere baktığınız zaman, Seçim Kanunu, Siyasi Partiler Kanunu 12 Eylül faşizminin, darbe zihniyetinin bütün yasakçı unsurlarını taşıyacak şekilde, maalesef, aynı şekilde şu anda yürürlükte durmakta.

Değerli milletvekilleri, özellikle bu tekçi, devletçi anlayışın üniversitelerde yarattığı en büyük sorun, sıkıntı, muhalif olan öğrencilere yönelik sistemik birtakım baskıların geliştirilmesiyle ilgilidir. Neredeyse, AK PARTİ Hükûmeti döneminde, geçmiş bütün hükûmetlerden daha fazla, Kürt öğrencilere yönelik, muhalif öğrencilere yönelik bilinçli, sistemli, içerisinde polislerin de olduğu linç girişimleri, linç saldırıları yapılmaktadır.

Her konuyla ilgili buraya gelen AK PARTİ’li hatipler çeşitli istatistikler veriyorlar. Biz çok merak ediyoruz, bu üniversitedeki tekçi anlayışın dayatmış olduğu linç kültürüyle ilgili elinizde bir istatistik var mı? Sadece bu yıl içerisinde kaç üniversitede öğrenciler Kürt olduğu için, solcu olduğu için, muhalif olduğu için linç girişimine tabi tutuldular, soruşturma süreçleri ne oldu? Bununla ilgili hiç merak edip bir istatistik tuttunuz mu? Sadece kendi iktidarınızı ilgilendiren, “kendisine demokrat” olan anlayışı sürdürmeye çalışan bir iktidarın gerçek anlamda halkı temsil etmediğini, gerçek anlamda sorunları çözme noktasında yetersiz olduğunu vurgulamak istiyoruz. Çünkü oradaki Kürt öğrenciler, muhalif öğrencilerle ilgili sorumluluk da, onların yaşam hakkından eğitim hakkına kadar bütün sorumluluğu, halk, koruyasınız diye sizin partinize böyle bir yetki vermiştir.

Bakın, sadece son bir ay içerisinde olan birkaç hadiseden bahsedeyim: Erzurum Üniversitesinde Kürt öğrenciler defalarca birtakım ırkçı güruhlar tarafından bilinçli bir şekilde, içerisinde sivil polislerin de tespitli olduğu organizasyonlar içerisinde saldırıya uğradılar. Bu öğrencilerin çoğu sınav döneminde sınavlara giremedi, pek çoğu hayati tehlike geçirecek şekilde ağır yaralanmalara maruz kaldı. Ne sorumlular hakkında ne de bu organizasyonun içindeki polisler hakkında tek bir soruşturma süreci dahi açılmamıştır ve Erzurum’da saldırıya uğrayan 50’ye yakın öğrenci gözaltına alınmış, bu saldırıya uğrayan öğrencilerden 10’u ise tutuklanarak cezaevine gönderilmiştir. Aynı şekilde Gümüşhane Üniversitesinde yine sınav dönemlerinde bu ağır baskıyı hisseden öğrencilerin yaşadıklarıyla karşı karşıyayız. Burdur Üniversitesinde aynı hadise yaşanıyor.

Bugün, demin öğrenci arkadaşlar bizi aradılar, Afyonkarahisar’da yine aynı şekilde iki haftadır, bilinçli bir şekilde Kürt öğrencilere yönelik ağır bir saldırı yapılıyor ve bugün elinde satırlarla, bıçaklarla öğrencilere saldıran gruplar polis koruması altında işlerini görüyorlar. Ne üniversite yönetiminden bir tepki var ne oradaki idari ve mülki amirlerden bir tepki var ne bu kamu görevlileri ya da bu saldırıyı yapanlar hakkında tek bir soruşturma var. Her zaman olduğu gibi şu anda, Afyon’da da 50 Kürt öğrenci tek tek belediye otobüslerinden kimliklerine bakılarak gözaltına alındılar. Yani Afyon’da öğrenciyseniz, Afyon’da kimliğinizde Bingöl yazıyorsa, Muş yazıyorsa, Urfa yazıyorsa bugün gözaltına alınmanız için bu yeterli bir sebeptir. Ancak saldırıyı yapanlardan hiçbir tane gözaltı yok.

Ben Afyon Valisiyle de durumu konuştum, ne hikmetse, bir türlü bu ırkçı saldırıyı düzenleyenler ya da bu organizasyonun içerisinde yer alan polislerin tespitiyle ilgili yetersizliği kendisi de söylüyor. Böyle bir yaklaşıma seyirci kalan, böyle bir yaklaşımı teşvik eden iktidardan da üniversiteden de herhangi bir sorunu çözme anlayışı çıkmaz.

Dolayısıyla üniversitelerde bu tekçi zihniyeti bir kere ortadan kaldırmanız gerekiyor. Eskiden “Kürt yoktu” şimdi “Kürt var” diyorsunuz, Kürt’ün varlığını kabul ediyorsunuz ama bu sefer Kürt’ün yaşam hakkı tehdit altında, Kürt’ün eğitim hakkı tehdit altında, muhalif olanın yaşam hakkı, eğitim hakkı tehdit altında. Böyle bir uygulamayı, bu şekilde yürüyen bir süreci en başta Hükûmet olarak sizin kabul etmemeniz gerekiyordu. Ancak AK PARTİ  Hükûmeti de on yıllık pratiği içerisinde tıpkı diğer hükûmetler gibi bir hastalığa yakalandı; devleti kutsayan, bireye karşı kutsal devlet anlayışını dayatan bir anlayış, maalesef bu Hükûmet için de tehlikeli bir hastalık şeklinde giderek artarak bugünlere kadar geldi.

Bakın, bu Gezi direnişlerinde de aynı şeyi görüyoruz: “Dış mihrak-iç mihrak”, “Ben kelle vermem.”, “Polisim gereğini yaptı.” Bakın, bu cümleleri, şimdi, sizin iddianız olduğu için “Biz zihniyeti değiştirdik. Darbe zihniyetiyle yönetilen bir ülkede dönüşümü sağlıyoruz.” dediğiniz için bunları söylüyoruz. Bu söylemlerin tamamını, burada Tansu Çiller olsaydı aynı şeyleri söyleyecekti. Mehmet Ağar dönemine gidin, toplumsal olaylarda, klasik, devleti koruyan, devletçi refleksin cümleleri aynıdır. Siz de bu devletçi refleksin hastalığına yakalandınız.

Tek bir vatandaşın hayatını kaybetmesi, sizin için her şeyden daha önemli bir sorun olarak algılanması gerekirken siz, oradaki gençleri gazla, copla, tazyikli suyla dağıttık, devletin kudretini, gücünü gösterdik anlayışı içerisindesiniz. Bu yaklaşımdan demokrasi çıkmaz, bu yaklaşımdan özgürlükler çıkmaz. Darbe zihniyetiyle yüzleşmek, bir dönüşümü sağlamak bu anlayıştan çıkmaz, onu açıkça ifade edelim.

Bakın, konuştuğumuz saatlerde, Ethem Sarısülük adındaki bir genç, tam bir haftayı aşkın bir süredir Numune Hastanesinde yaşam savaşı veriyor, beyin ölümü gerçekleşmiş, mekanik ventilatöre bağlı. İnternet'te ismini yazın, “Ethem Sarısülük vurulma anı” diye yazın, o görüntüleri bir izleyin. Hangi vicdan o görüntüleri kabul ederse biz ona söyleyecek herhangi bir söz bulmayız. Bir metre öteden hedef alarak vuran, kaçan ve görüntülerde de açıkça belli olan bir polis memuru hakkında hâlâ tek bir soruşturma bile açılmış değil. Böyle bir anlayış olur mu? Bir üniversite öğrencisini öldüreceksiniz, elinizi kolunuzu sallaya sallaya gideceksiniz, tek bir soruşturma açılmayacak. Nedir? “Devleti korumuş!” İnsan öldürmekte, gençleri öldürmekte devleti koruyan bir anlayış olur mu?

BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) – Polisler de ölüyor.

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Polisler de ölmesin. Bunu kim söylüyor?

3 vatandaşın yaşamını yitirmesi... Bakın, ölüm durumunda hukuk düşer; ölümün kimliği, hukuku olmaz. Polisin ölümü de...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İDRİS BALUKEN (Devamla) - ...aynı düzeyde bizi üzer, öğrencilerin, vatandaşların ölümü de aynı şekilde bizi üzer.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Onu da söyle.

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Ama ölüme karşı, ölümlere karşı duyarlılık gösterirken, devletin yapması gerekenleri gösterirken devletçi refleksten kurtulmak gerekir. Bunu söylemeye çalışıyoruz.

Umarım ki üniversitelerdeki bu tekçi, devletçi anlayışı bir an önce çözersiniz. Bütün sorunların kökeninde onu görüyoruz. Bu konuda Millî Eğitim Bakanına da önemli görevler düştüğünü tekrar belirterek Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Başkan, burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir meseleyi doğru algılaması ve doğru algılatması gerekir. Sayın konuşmacının, bazı suçlularla ilgili, suç niteliğinden daha farklı bir şekilde, belli bir etnik gruba mensubiyetinden dolayı tutuklandığı noktasında iddiaları var. Orada Sayın Bakan oturuyor, Bingöl Milletvekilidir ve Zaza’dır. Burada, Kabinede Kürt bakanlar vardır. “Ben Kürt’üm.” diyen bakan çıkmıştır daha geçenlerde. Dolayısıyla hiç kimse Kürt olduğu için bir soruşturmaya uğramamaktadır ama suçlunun Kürt’ü, Laz’ı, Çerkez’i, Abaza’sı olmaz. Kanun karşısında suçluysa herkes suçludur. Etnik meselesinden dolayı suç aramak, suç isnat ederek bir etnik grubu esas alıp kışkırtmak milletvekilliğine yakışmaz, Türkiye milletvekilliğine yakışmaz. Dolayısıyla arkadaşlarımızın bu konuşmalara dikkat etmelerini rica ediyorum. Devlet bizim devletimizdir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Baluken.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Hükûmet açıklama yapsın, Kürt olduğu için mi tutuklanmış veya başka bir şey için mi?

BAŞKAN – Sayın Uzunırmak, konuştunuz, tamam.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Bu konuyla ilgili benim de tabii tutanaklara geçsin diye bir açıklama yapmam gerekiyor.

Biz tabii ki Türkiye milletvekiliyiz ve 76 milyon vatandaşın her bir sorununu o kürsüden dile getirmekle yükümlüyüz. Üniversitede Kürt öğrencilerin yaşamış olduğu baskılar, karşılaşmış oldukları saldırılar uzun süredir bu ülkenin gündeminde ve Kürt olduğu için, solcu olduğu için, muhalif olduğu için ayrımcı, ötekileştirici bir anlayışla…

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Muhalif olan herkes tutuklanıyor, herkes soruşturuluyor.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) - … bu öğrencilerin yaşam hakkına yönelik, eğitim hakkına yönelik sistemli saldırıların olduğunu defalarca dile getirdik…

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Hükûmet açıklama yapsın bu konuda.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) - …şu anda da dile getiriyoruz. Bu konuyla ilgili tespitlerimizi burada tabii ki dile getireceğiz. Bunu yaparken bir etnik ayrımcılık yapmıyoruz. Eğer başka bir etnik kökenden dolayı üniversitelerde bu şekilde ayrımcılığa uğrayan halkımız, vatandaşımız, öğrenciler söz konusu olursa onu da tabii ki gelir kürsüden paylaşırız.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Etnik grubundan dolayı değil, suçundan dolayı soruşturuluyor.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Bunun için Erzurum örneğini verdim, Gümüşhane örneğini verdim, Afyonkarahisar örneğini verdim. Malatya’da Malatya mahkemesinin…

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Soruşturulan ülkücüler de var, etnik kökeninden dolayı değil.

OKTAY VURAL (İzmir) – Ülkücülere de yönelik bir sürü baskılar var ya.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) - …verdiği kararları defalarca buraya getirdik. Bu konuyla ilgili herhangi bir etnik ayrımcı…

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Soruşturulan solcular da var, etnik gruptan dolayı değil.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) - …yaklaşım içerisinde olmadığımızı belirtmek istiyorum.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – AKP’li arkadaşlarımız da açıklama yapsınlar bu konuda.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Bu üniversite öğrencilerinin tamamı yasal haklarını kullandıkları için bu ayrımcılığa uğruyorlar. Basın açıklaması yaptıkları için, demokratik tepki gösterdikleri için, parasız eğitim, ana dilde eğitim istedikleri için bu ayrımcılığa maruz kalıyorlar. Bu taleplerinin hiçbirinin de suç olduğuna biz inanmıyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Buyurun Sayın Bakan.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

4.- Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın, Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in görüşülen kanun tasarısının 3’üncü maddesi üzerinde BDP Grubu adına yaptığı konuşma sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Sayın Başkan, Sayın Baluken’in Afyon’la ilgili konuşması üzerine Afyon Valisiyle şimdi görüştüm. Zaten Sayın Baluken de görüşmüş kendisiyle de.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Ama bana verdiği bilgiler doğru değil Sayın Bakanım. Siz konuşun, ben size söyleyeyim.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Şimdi, ben tabii, devletin valisinin verdiği bilgiler üzerinden Meclisimizi bilgilendirmek durumundayım.

Bana Afyon Valimizin verdiği bilgiye göre, Afyon’da daha önce iki grup öğrenci arasında bir   çatışma çıkmış. Bu birinci çatışmada doğu kökenli -Valinin ifadesiyle söylüyorum- öğrencilere saldırdığı görülen veya iddia edilen kişilerin, 5 kişinin -daha kalabalık sayıda olabilirler ama- MOBESE kameralarından kimliği tespit edilmiş ve bunlar mahkemeye sevk edilmiş, şu anda mahkeme sürecinde. Fakat, bugün, bu kavganın bir devamı olarak zannediyorum -Vali Bey’in de yorumu öyle- bu kavganın bir tür rövanşı gibi, başka bir grup -yine doğu kökenli bir grup- öğrencinin de bu sefer karşı gruba ellerinde birtakım kesici şeylerle saldırdıklarını söylüyor.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Doğru bir bilgi değil bu.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) - Bunların da, 6 kişinin kimliklerinin, eşkâllerinin belirlendiğini ve takibat yapıldığını söylüyor.

Şimdi, burada ben, tabii, olayın ayrıntılarını şu anda tam olarak bilmiyorum ama her ilde -Eskişehir örneğinden hareket edersek- dışarıdan gelen -bu Diyarbakır da olabilir- Edirne de olabilir, oradaki, Eskişehir’in diyelim yerli çocuklarıyla mahalle kavgası, efendim, hemşehri uyuşmazlığı, bazen bir kız meselesinden bir tartışma çıkıyor, hemen işin etrafına birtakım ideolojik veya etnik örgüler kuruluyor. Onun için bizim de, doğrusu, bu tür olayları değerlendirirken çok fazla kategorize etmemeye gayret etmemizde fayda var ama işin içinde böyle bir ayrımcılık ve bundan kaynaklanan bir şiddet varsa onun zaten takip altında olduğunu söylüyorlar.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Konu anlaşıldı Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Bu konuyla ilgili Sayın Bakanımız bir açıklama yaptı ama Genel Kurul bilgilensin diye ben de birkaç şey söylemek istiyorum.

BAŞKAN – Bilgilendi zaten Sayın Baluken. Sayın Bakan da sizin konuştuklarınıza dair…

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Şimdi, Sayın Valiyle ben de görüştüm. Sayın Valinin bize aktardığı bilgilerle öğrencilerin aktardığı bilgiler arasında çok büyük çelişkiler var.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Öğrenciye mi inanacaksın, Valiye mi inanacaksın?

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Bakın, Sayın Vali bu saldırıların ırkçı, şovenist, çözüm sürecini sabote etmek isteyen bazı çevreler tarafından yapıldığını söylüyor zaten. Sayın Valinin bize vermiş olduğu bilgilere göre… “Bugünkü hadiselerde 6 öğrenci gözaltına alındı.” diyor. Ancak biz öğrencilerle, şu anda da, beş dakika önce telefonla görüştük, gözaltındaki öğrenci sayısı 50 ve tamamı, bahsettiğim gibi, belediye otobüslerinden kimliklerine bakılarak gözaltına alındılar.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Gözaltı değil.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Dolayısıyla bu şekilde bilgi vermek doğru değil. Diğer gruptan herhangi bir gözaltı var mı diye sordum, diğer gruptan herhangi bir gözaltı olmadığını söylüyor. Öğrenciler de hâlâ o saldıran grubun da üniversite kampüsü içerisinde olduğunu söylüyor. Dolayısıyla, bu kadar çelişkili açıklamalar olunca, biz de, tabii ki, Hükûmeti duyarlı kılmak için, Sayın Bakanın durumu araştırması için buradan bilgilendirme yapmak zorundayız.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/759) (S. Sayısı: 453) (Devam)

BAŞKAN - Madde üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz isteyen Recep Özel, Isparta Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA RECEP ÖZEL (Isparta) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Görüşülmekte olan kanun tasarısı hakkında AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım.

Biraz önce burada Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz alan Nevzat Korkmaz Beyefendi –herhâlde burada yok, sırada göremiyorum- konuşmasını yaptı, gitti. Her zaman yaptıkları gibi, bir yere bir fitneyi sokup sonra ortadan kayboluyorlar.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bekle, bekle, geliyor.

RECEP ÖZEL (Devamla) – Biraz önce yapmış olduğu konuşmada, geçen hafta vermiş olduğu… Burada kanun görüşmeleri esnasında çalakalem el yazısıyla yazmış olduğu, Isparta’da Şehr-i Gül Üniversitesi kurulmasıyla ilgili önergeyi Meclis kürsüsüne sunmuş, okunurken haberimiz oldu. Bir madde ihdasının nasıl işleme alınacağını, nasıl olacağını elbette ki iyi bilir. Bizim de daha önceden haberimiz olsa, bunun bir altyapısı yapılabilir, olabilir ama burada, orada hemen çalakalem yazdığı “Önergemize destek vermediler.” diye… Kusura bakmasın, biz kimsenin vagonuna binmeyiz. Biz vagon değiliz yani. Biz AK PARTİ olarak, milletvekilleri olarak lokomotifiz; kimsenin vagonu da olmayız.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Piston zayıf…

RECEP ÖZEL (Devamla) – Şimdi, bize daha önce demiş olsaydı, bundan bahsetmiş olsaydı olabilirdi.

Bunu bırakıyorum. Nezaket dışındaki olan uygulaması… Isparta basınına gitmiş, Facebook sayfasına ya da basına “Hiç kıllarını kıpırdatmıyorlar, önergemize destek vermediler.” diye, hiç siyasi nezakete uymayan –burada onun açıklamasını sizlere okumayacağım- hiç siyasi edeple uzaktan yakından alakası olmayan bir beyanatı… Sırf, orada, kamuoyunda birbirimizin itibarını zedelemek anlamında birtakım gayretler içerisine giriyor. Ben bunu şık bulmadığımı basın açıklamamda belirttim.

Bir diğeri de “Şimdi Isparta’da bir şey yapılmıyor.” diye…  Bakın, 2002 yılında Isparta’da Süleyman Demirel Üniversitesinin öğrenci sayısı 35 bindi. İçinden Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi çıkmış olmasına rağmen şu anda öğrenci sayımız 60 bin ve bütün ilçelerin tamamında da meslek yüksekokulu kurulmuş, o Nevzat Korkmaz’ın ilçesine de bizim dönemimizde dört yıllık yüksekokul açılmıştır. Kendisi, tabii, bunlar da Isparta’da dikili bir ağacı olmayan… Bu sataşmasını biz anlayışla karşılayabiliriz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Yahu Nevzat Korkmaz oralı diye bir de cezalandıracak mıydınız? Orada AKP’ye oy veren yok mu yani? Mantığa bak yahu!

RECEP ÖZEL (Devamla) –  Elbette ki ben, siyasi nezakete, üsluba dikkat edilmesi gerektiğini… Kamuoyunu ve sizleri de bununla meşgul ettiğimiz için Ispartalılardan da özür diliyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Bak, ben tarafsız bir gözle söyleyeyim; bence Nevzat’a sataşma, zararlı çıkarsın.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Buyurun Sayın Vural.

OKTAY VURAL (İzmir) – Isparta’yla ilgili, bir üniversite kurulmasıyla ilgili bir ek madde konulmasına ilişkin önerge sizin tarafınızdan okundu. Tabii, Komisyona üyelerin çağrılması lazımdı ama Isparta Milletvekili telefonla konuşmak suretiyle hiç ilgi bile göstermedi. Aslında bu lakayıtlık bile Isparta için gerçekten üzülecek bir konu.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Sayın Başkan, ben dedim ki: “Haber etseydiniz Komisyonu hazır ederdik.” Ayrıca, Isparta’ya ikinci bir vakıf üniversitesi kurulmasına dair çalışma var.

OKTAY VURAL (İzmir) – Gönül isterdi ki Isparta Milletvekili bu konuda duyarlılık gösterip de kendi Komisyon üyeleri varsa buraya çağırsaydı, bunu bile yapmadı. Isparta’ya bile hayrı olmamış yani.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şimdi, madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Aykan Erdemir, Bursa Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

AYKAN ERDEMİR (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi ve televizyon ve bilgisayar ekranları başında bizleri izleyen yüce milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Toplumumuzun yarısı 30 yaşından genç. Bu ülkenin en değerli kaynağı gençlerimiz; yalnızca biyolojik yaşı genç olanlar değil elbette, genç düşünenlerimiz. Türkiye'nin orta gelir tuzağından çıkışı için tek şansımız gençler, Türkiye'nin sürdürülebilir büyümesi için de tek şansımız gençler, Türkiye'nin otoriter rejimden özgürlükçü demokrasiye geçişi için de tek şansımız gençler ama en önemlisi, Türkiye’de sürdürülebilir toplumsal barış için en büyük şansımız gençler.

Şüphesiz ki gençler en büyük kaynağımız. Eminim ki bunda hepimiz hemfikiriz fakat gençlerin en değerli kaynağımız olduğunu bilmek yetmiyor; gençlerimize eğitim olanakları da sunmak gerekiyor, gençlerimize fırsat eşitliği de sunmak gerekiyor, tek bir gencimiz geride kalmasın diye sosyal politikalar geliştirmek gerekiyor ama hepsinden önemlisi, gençlere çoğulcu, demokratik değerler sunmak zorundayız; nefrete, kine, ön yargıya, peşin hükme geçit vermemek zorundayız. Gençlerimiz birbirini ayırmasın, birbirini ötekileştirmesin, birbirini örselemesin, gençlerimiz birbirine Sayın Başbakanın gözüyle bakmasın, gençlerimiz birbirine düşman gözüyle bakmasın. Elbette ki gençlere yalnızca bu eğitim olanaklarını sunmak, bu eğitim kurumlarını sunmak, üniversiteleri sunmak yetmiyor; gençlerimizin kendilerini gerçekleştirebilecekleri olanakları, hak ve özgürlükleri de sunmak zorundayız. Bu hakkı, bu özgürlükleri tanımak zorundayız.

Değerli milletvekilleri, değerli milletimiz; gelin, gençleri vurmayalım, kırmayalım, biber gazı sıkmayalım, tazyikli su sıkmayalım, coplamayalım, plastik mermi sıkmayalım, gençlerimizi kör etmeyelim, gençlerimizin kemiklerini kırmayalım, gençlerimize işkence yapmayalım, gençlerimize hakaret etmeyelim, gençlerimize cinsel tacizde bulunmayalım, en önemlisi, gençlerimizi öldürmeyelim, zindanlara tıkmayalım, hayatlarının baharında onları karanlığa hapsetmeyelim ve gençlerimizi eğer yaşatacaksak, bırakalım, onlar da siyasi olarak kendilerini gerçekleştirebilsinler, hak ve özgürlüklerini kullanabilsinler. Yalnızca seçme ve seçilme yaşını düşürmek yetmez. Benim gönlümden seçme yaşı 16, seçilme yaşı 18 geçiyor. Gelin, Mecliste grubu bulunan dört parti bir araya gelelim, gençlerimiz için daha düşük seçme ve seçilme yaşında anlaşalım.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – İmzalayın hadi, imzalayın bakalım, hadi.

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Biz hazırız.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Bir de kreş yapalım Meclisin yanına.

AYKAN ERDEMİR (Devamla) - Gelin, ulusal gençlik konseyi olmayan tek ülke utancını taşımaktan kurtulalım. Gelin, ulusal gençlik konseyi isteyen gençlerimize, Bakanlığa bağlı kapıkulu gençlik konseyi önerme utancından kendimizi kurtaralım. Gelin, değerli milletvekilleri, gençlerin siyasete katılımını önemseyelim. Onların düşünce, ifade ve toplantı özgürlüğüne saygı gösterelim. Ancak ve ancak gençlerimiz bu yolla, hak ve özgürlüklerini, ödev ve sorumluluklarını deneyerek, yanılarak, daha iyisini yaparak, kısacası, yaşayarak öğrenebilirler. Evet, yaşayarak öğrenebilirler. Bırakın gençler yaşasın efendiler, gençlere kıymayın. Gençlere kıymayın. Gençlere kıyıyorsunuz; İstanbul’da Gezi Parkı’nda, Taksim’de, Ankara’da Kuğulu Park’ta, İzmir’de gençlere kıyıyorsunuz. Gençlere kıymayın, geleceğimize kıymayın, Türkiye’ye kıymayın. Siyasi ikbaliniz ve istikbaliniz için gençlere bu bedeli ödetmeyin. Hiçbir kariyer gençlerin hayatına değmez.

Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkanım, az önce ismimi vererek Sayın Recep Özel bazı hakaretlerde bulundu.

BAŞKAN – Nede bulundu?

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Hakarette bulundu.

BAŞKAN – Ne diye hakaret etti?

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Yani işte “MHP’nin vagonuna binmeyiz, MHP…”

MUHARREM İNCE (Yalova) – Recep, ben sana söyledim “Nevzat’a sataşma” diye.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hakaret etmedi, “Biz kimsenin vagonuna binmeyiz; biz lokomotifiz, vagon olmayız.” dedi. MHP’yi vagon falan diye tabir etmedi.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Ben Recep Özel’i uyardım, “Nevzat Korkmaz’a sataşma” diye.

OKTAY VURAL (İzmir) – Vagonda yer bulsaydı kendisi gelirdi zaten.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – O vagonlar ona çarpsın, kafasını, gözünü dağıtsın.

BAŞKAN – İki dakika süre veriyorum sataşma nedeniyle.

Buyurun,

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

5.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın, Isparta Milletvekili Recep Özel’in görüşülen kanun tasarısının 3’üncü maddesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşma sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Evet, biraz önce ben burada konuşurken sesini çıkaramayanlar, ben buradan ayrıldıktan sonra arkamdan laf söylemeye çalıştı. Hatta bir de “Fitne soktu gitti.” gibi hakikaten yakışık almayan bir söz söyledi. İşte bakın, şu anda kendisi ne duruma düştü, bütün Genel Kurulun takdirine arz ediyorum.

Bir insan şecaatini arz ederken sirkatini söylermiş derler. Bakın, “Biz başka birilerinin vagonuna binmeyiz.” gibi bir laf kullandı. Kastettiği, Milliyetçi Hareket Partisi milletvekilinin vermiş olduğu önergeye destek olup olmama hususu. Doğru, siz Milliyetçi Hareket Partisinin vagonuna binmezsiniz ama siz PKK’nın vagonuna binersiniz; siz BDP’nin vagonuna binersiniz, siz Öcalan’ın vagonuna binersiniz ama Milliyetçi Hareket Partisinin, doğru söylese de vagonuna binmezsiniz.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Keşke vagonuna binseler, başka yere biniyorlar.

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Hakikaten merak ediyorum, bu Türk milliyetçiliği düşmanlığı nereden geliyor?

Değerli milletvekilleri, bakın, bu bir Hükûmet tasarısıdır şimdi görüştüğümüz. Yani Hükûmet tasarısı ne demek?  Bu tasarı hazırlanırken en önce iktidar partisi milletvekillerinin bundan haberdar olması demek. Nerede görüşülmüş bu? Önce Millî Eğitim Komisyonunda görüşülmüş, tali komisyona da gönderilmiş. Tali komisyonda Başkan Yardımcısı Isparta AKP Milletvekili. Efendim, Millî Eğitim Komisyonunda görüşülüyor, orada da bir değişiklik yok, hiç kimse tarafından en küçük bir önerge verilmemiş, sonra yine Genel Kurula gelmiş. Yani, bütün bu olan bitenler olurken, bakıyoruz, Isparta AKP milletvekilleri, Isparta’yla ilgili olarak bizlerden haberdar oluyorlar.

Ben sadece şunu söylüyorum: Eğer mevzubahis Isparta’nın menfaatleri ise, kardeşim, getir teklifini, bak, burada, Genel Kurulun önünde söz veriyorum, her zaman destek vermeye hazırım.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Sana ihtiyacımız yok, yaparsak yaparız, sana ihtiyacımız yok!

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Sizin aslında millete de ihtiyacınız yok, sizin aslında kimseye de ihtiyacınız yok, onun için bak sokaklar karıştı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Bak, bu kafanızı değiştirmezseniz bu kafanızı duvara vurursunuz.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Sana ihtiyacımız yok ki bu işi yaparken.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sizin Obama’nız var!

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Elitaş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hatip, konuşmasında AK PARTİ’yi ve bizi kastederek, PKK’nın, BDP’nin vagonuna bindiğimiz konusunda bir ithamda bulundu.

BAŞKAN – Evet, sataşma nedeniyle iki dakika söz veriyorum.

Aslında sormama gerek yoktu ama buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

6.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Değerli milletvekilleri, otuz yıldır kanayan yarayı ortadan kaldırabilmek için, kardeş kavgasına son buldurabilmek için tüm riskleri…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Analar ağlamasın diye…

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Analar ağlamasın, ocaklar sönmesin, babaların yüreği yanmasın diye…

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Memleketin anası ağladı!

AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul) – Niye rahatsız oldun?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – …tüm riskleri göze alarak sizin popülizminize rağmen bu meseleye biz gövdemizi koyduk, bundan kimse gocunmasın.

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Taksim’dekiler ağlayabilir ama!

AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul) – Taksim’dekiler de ağlamasın.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bir: Bizim kimsenin vagonuna falan bindiğimiz yok. MHP’nin vagonunu da tarif etmedi arkadaşımız, onu da söylemedi. Vagon olabilmesi için lokomotif olması lazım, siz kırk yıldır lokomotif de olamadınız.

FARUK BAL (Konya) – Vah, vah!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Lokomotif olmayan bir partinin vagonuna binildiğini ifade etmek yanlış bir söylemdir.

Bakın, sizin, İç Tüzük’ün nasıl olduğunu bilmeniz gerekir. Tali komisyon madde teklif edemez, görüşlerini ifade eder.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Görüşmemiştir, bu tasarıyı görüşmemiş bile.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Tali komisyon der ki, Başkan Vekili olan arkadaşımız: ”Burada bir görüşümüz de budur.” Ama Başkan Vekili olması Komisyona talimat verme hakkını da getirmez.

Şimdi, siz burada bunu verirken, açıkçası, şunu itiraf edin: Isparta’da AK PARTİ’li milletvekilleri -biri Plan Bütçe Komisyonu Başkan Yardımcısı; bir milletvekili arkadaşımız da, burada, Grup Yönetim Kurulu üyesi- etkililer, aktif olarak çalışıyorlar. “Ben Isparta’da öne geçebilir miyim?” diye yaptığınız bir popülizmi, siyaset malzemesi olmasını kullanmak şık düşmemiştir.

Siz, isterseniz 52 milletvekiliyle imza atın, isterseniz başka olun, eğer bizim arkadaşımız, AK PARTİ Grubu bunu kabul ettikten sonra Recep Özel’in tek imzası yeter. Sizin 52 imzanız da olsa bir işe yaramaz ama Recep Özel’in, Isparta milletvekillerinin tek imzası o kanunun çıkmasıyla ilgili yeter. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Popülizm yaparak “Şunu şöyle yapsak.” diye değil; ülkenin hesapları var, dengeleri var. Siz iktidarda olduğunuz dönemde niye Isparta’yı hiç aklınıza getirmediniz? Isparta milletvekilleri yok muydu?

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Isparta’ya yapılan her şey o dönemde yapılmıştır.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Üniversiteleri biz kuruyoruz, o zaman hiç aklınıza gelmedi mi?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Burada bir şey söylerken bu şekilde popülizm yapmak, il arasında milletvekillerinin birbirleriyle yarışmaları uygun değil.

Sayın Korkmaz, yaptığınız yarışmayı da, uygun olmadığını ifade ediyorum.

Saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Evet, teşekkür ederim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Hadi bakalım, imzala getir, hadi, hadi.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Korkmaz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Yüreğin sıkıyorsa getir, hadi.

BAŞKAN – Bir saniye…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Benim popülizm yaptığım ifade edilmiştir, 69’a göre söz istiyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bak, sana söyledik, bir imza kâfi dedik, hadi.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Recep, ben sana “Nevzat’a sataşma.” demedim mi? “Nevzat’a sataşma, başına iş alırsın.” diye seni uyarmadım mı?

BAŞKAN – Ne zamana kadar devam edecek Sayın Korkmaz bu?

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Anlatıncaya kadar konuyu.

BAŞKAN – Buyurun o zaman.

Sataşma nedeniyle iki dakika…

OKTAY VURAL (İzmir) – Hadi bakalım, cesareti var mı imzayla getirecek?

RECEP ÖZEL (Isparta) – Endişelenme, gelecek.

7.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Evet, hakikaten, galiba bir vekâlet kullanmak durumunda kaldı, söyleyecek sözü olmayınca Grup Başkan Vekilini çıkardı ortaya.

Şimdi, ben size şunu söyleyeyim Mustafa Bey: Bak, “popülizm” kelimesi hiç bu duruma uygun düşmüyor. Niye biliyor musunuz? Yatırım teşvik kanununda, Isparta’nın durumunun, sınıfının değiştirilmesiyle ilgili bir kanun teklifi verdim ve o kanun teklifini bütün Isparta’nın basın-yayın organlarından da ilan ederek tam iki hafta imza atmaları için çağrıda bulundum AKP milletvekillerine.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gelip görüşmedin, basın yoluyla çağırıyorsun.

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Yani bakın, ancak, hiçbir şekilde cevap vermedikleri gibi…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Karşılıklı konuşmak varken basın yoluyla yapıyorsun.

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Anlatayım Mustafa Bey.

…sonra Recep Özel Bey bir açıklama yaptı gazetelere, dedi ki: “Ben Nevzat Korkmaz’la aynı masaya bile oturmam.” Tamam mı?

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Helal olsun.

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Yani işte bu kafa, gördüğünüz gibi…

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Niye cevap versin? Böyle üslup olur mu?

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – AKP sıralarını dolduran arkadaşlarımız adına konuşuyorsun.

OKTAY VURAL (İzmir) – Öcalan’ın masasına oturuyorsun be! Nereye oturuyorsun?

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – İşte bakın, bu kafa yüzünden, maalesef, sizin bu sokaklardaki derde derman olmanız da mümkün değil, öyle gözüküyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Benim söylemek istediğim şu: Ne yapıldıysa Isparta’ya, Milliyetçi Hareket Partisi döneminde yapılmıştır. Sizin zamanınızda…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Üniversite? Üniversite ne oldu?

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Efendim, üniversite çok önceden yapılmıştır, 57’nci Hükûmet döneminden de önce yapılmıştır.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Niye sizin zamanınızda yapılmadı?

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Yalnız, benim bahsettiğim şu: Isparta’ya sizin neler yaptığınızı öğrenmek istiyorsanız hakikaten, o boşalan organize sanayiye bakacaksınız, kapatılan bölge kuruluşlarına bakacaksınız, esnafı dolaşacaksınız, ondan sonra konuşacaksınız “Biz AKP döneminde Isparta’ya şu, şu, şu hizmetleri getirdik.” diye.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sizin zamanınızda yapılmadı. Niye sizin zamanınızda yapılmadı?

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Yani yanlış bilgilerle cevap verdiniz Mustafa Bey.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Isparta’ya geliyor musun?

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Dolayısıyla, şöyle söyleyeyim: Bunu da anlıyorum, herhâlde bu kadar dahi konuşamayacaktı Recep Bey.

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Sayın Başkan, iki dakika…

BAŞKAN – Lütfen sonlandırın. Hayır Sayın Özel.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, ama…

RECEP ÖZEL (Isparta) – Sayın Başkan, bir dakika. Düzeltme yapacağım.

BAŞKAN – Sayın Özel, lütfen.

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Vermiyorum arkadaşa.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, sürekli ismimden bahsederek sataşmada bulundu.

BAŞKAN – Yasama faaliyetinde bulunuyoruz efendim, karşılıklı sataşma nedeniyle zaman geçirecek değiliz.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/759) (S. Sayısı: 453) (Devam)

BAŞKAN – Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Ayşe Türkmenoğlu.

Buyurun Sayın Türkmenoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AYŞE TÜRKMENOĞLU (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 453 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Gönül isterdi ki bugün aslında, son on bir yılda AK PARTİ hükûmetleri döneminde kurulan üniversiteler ve onların başarıları detaylı bir şekilde konuşulsun ama ne yazık ki iki haftadır gündemimiz çok farklı. Ne yazık ki gençlerimiz, üniversitelerde okumaya teşvik edilmek yerine, sokaklarda ellerine taşlar verilerek provoke edilmeye çalışılmakta. Ben şunu düşünüyorum: Sanırım, Mustafa Kemal Atatürk Türkiye’yi dış düşmanlardan kurtardı, inşallah AK PARTİ de iç düşmanlardan kurtaracak ve ülkeye huzuru getirecek. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Diğer yüzde 50 değil mi? Diğer yüzde 50’den mi koruyacaksınız?

AYŞE TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Ve şuna samimiyetle inanıyorum, bütün arkadaşlarımızla, çevremizde bizim partili olmayan arkadaşlarla da konuşuyoruz, bana söyledikleri şu: “Farkında mısınız, siz Mustafa Kemal Atatürk’ün ülkülerini hayata geçirdiniz. Farkında mısınız, yaşamış olsaydı o şu anda AK PARTİ’li olurdu. Sosyal devlet anlayışını hayata geçiren sizsiniz -biraz önce Başkanımız söyledi- ülkemizi muasır medeniyetler seviyesine çıkartan sizsiniz.”

Türkiye’de millî gelirin artmasını sağlayan biziz. Bütün köylerde bilgisayar sistemini ve İnternet’i kuran yine AK PARTİ hükûmetleri. Kendi şehrimde şu anda 5’inci üniversite kuruluyor. Bunlar AK PARTİ döneminde oldu. Bizler, gençlerimiz okusun, dünyadaki yerlerini alabilsinler, dünyayla yarışabilsinler istiyoruz ve bunun altyapılarını yapıyoruz. Bizler, gençlerimizi, tüm kışkırtmalara rağmen, kendilerine rağmen koruyacağız. Sosyal devlet olma gereği bu. Gençlerimizi alet eden düşüncelerden korumaya gayret edeceğiz.

BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) – “Öl de, ölelim.” diyen gençler mi, hangi gençler bunlar?

AYŞE TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Çünkü gençlerimizin hayatlarından, sağlıklarından endişe ediyoruz.

Ben şunu söylemek istiyorum: Kaç gündür yapılan eylemlerle ilgili çeşitli vesilelerle Başbakanımız, grup başkan vekillerimiz, bakanlarımız konuştu. Muhalefet de konuştu, onları da dinliyoruz. Gösterilerin başlangıçta çok iyi niyetli başlandığı şeklinde söylendi, onları biz de kabul ediyoruz fakat orada yapılan bir hatayla ilgili her türlü şey söylendi. “Hata yapıldı ve sorumlular cezalandırılacak.” dendi. Buna rağmen ülkeyi, iki haftadır, hiç hak etmediği şekilde, dünya kamuoyunda bu şekilde göstermeye kimin hakkı var? Son on bir yıldır, AK PARTİ teşkilatları gece gündüz, Sayın Başbakanımız ve bakanlarımız olmak üzere, yedi gün yirmi dört saat çalıştık ülkemizi bu seviyeye getirmek için. Ülkemizde millî geliri 10 bin doların üzerine çıkarttık. Her ilde üniversite yaptık, yeter ki çocuklarımız üniversiteye gidebilsinler diye. Üniversitelerde harçları kaldırdık, kredi oranlarını artırdık, bursların miktarını artırdık, yeter ki gençlerimiz ailelerine yük olmadan okuyabilsinler. Yeterli sayıda yurdumuz yoktu, Kredi ve Yurtlar Kurumuna bağlı yurtların inşaatları yoğun bir şekilde yapıldı.

Bizler, dediğimiz gibi, gençlerimiz dünyayla yarışsın istiyoruz, kendileriyle yarışsın istiyoruz, bununla ilgili her türlü ortamı hazırlamaya gayret ediyoruz. Eğitim kampüsleri yapıyoruz. Sadece üniversitelerde değil, ilköğretim okullarında, liselerde de eğitim kampüslerinin yapılması aşamasına gelindi, bunlardan 2 tanesi de Konya’da yapılacak.

Ben öncelikle, bugüne kadar üniversitelerin kurulmasında emeği geçen, başta Başbakanımız olmak üzere tüm Millî Eğitim bakanlarımıza, emeği geçen tüm Millî Eğitim bürokratlarına ve milletvekillerimize teşekkür ediyorum. İnşallah, ülkemize, milletimize hayırlı uğurlu olur.

Dediğimiz gibi, bizler her şeye rağmen gençliğimizin geleceğini düşüneceğiz, onları tüm tehlikelerden koruyacağız. Kendilerine rağmen tehlikelerden koruyacağız, bunun da böyle bilinmesini istiyorum.

Değerli Başkanım, Konya Gıda ve Tarım Üniversitesiyle ilgili yoğun bilgiler vermek istiyordum ama inşallah bunları başka zamanlarda paylaşırız kamuoyuyla da. Ben burada, bu üniversitenin kurulmasında yoğun emeği ve desteği olan Konya Şekere de teşekkür ediyorum.

Türkiye’de güvenli bir ortam var, Türkiye huzurlu bir ortam. Yatırımcı da güven bulduğu ortama gelir. Vakıflarımız da bu şekilde güvenli bir ortam olduğu için, istikrar olduğu için üniversiteler kuruyor. Biliyorsunuz, yabancı vakıfların mallarıyla ilgili, gayrimüslim vakıfların mallarıyla ilgili iadeler konusunda yine AK PARTİ Hükûmeti karar aldı ve bunu hayata geçirdi. Bunun da bu şekilde bilinmesini istiyorum.

Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Sağ olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın İnce.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın konuşmacı “Atatürk dış düşmanlardan kurtardı, AK PARTİ de iç düşmanlardan kurtaracak.” dedi, sonra da muhalefeti tanımladı. İzin verirseniz cevap vermek istiyorum.

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Niye üstünüze alınıyorsunuz?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, böyle bir sataşma yok ki!

MUHARREM İNCE (Yalova) – Size de işaret ettim duydunuz mu diye.

BAŞKAN – Doğru, duydum sözü, sözü atlamış değiliz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bu ayrımcı ve bölücü zihniyetin burada Türk milletinden özür dilemesi gerekiyor.

BAŞKAN – Bir saniye…

Şimdi, konuşmacı bu cümleyi kurdu ama…

OKTAY VURAL (İzmir) – Bu bölücü zihniyete Türk milletinden özür diletmeniz gerekiyor.

BAŞKAN – Sayın Vural bir saniye…

BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) – İç düşman diye nitelendiriyorlar yahu.

BAŞKAN – İsterseniz şöyle yapalım…

OKTAY VURAL (İzmir) – Ve düşman üreten, bu milleti ayıran bu düşünceyi kınıyorum, bu zihniyeti kınıyorum.

BAŞKAN - Bir saniye Sayın Vural… Sayın Vural…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – “Atatürk düşmanı” derken ağzını açmıyorsun.

OKTAY VURAL (İzmir) – Mahkûm oldunuz siz milletin nezdinde. Siz bölücü bir düşüncenin temsilcisisiniz.

BAŞKAN – Bir saniye…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, muhalefet niye kendisini düşman olarak algılıyor ki?

BAŞKAN – Bir saniye… Bir oturun Sayın Elitaş.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bölücü düşüncenin temsilcisi olduğunuzu gösterdiniz.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan, sözlerine açıklık getirsin.

BAŞKAN – Sayın İnce, ben konuşmacıyı dinledim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Onun için BDP’ye, PKK’nın sözcülerine ihtiyaç yok, sizin gibilere ihtiyaç var.

BAŞKAN – Sayın Vural, bir müsaade edin. Bir saniye efendim…

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan…

OKTAY VURAL (İzmir) – Siz, AKP’ye oy verenler için de yüz karasısınız.

BAŞKAN – Bu cümleyi kurdu ama kendisinden soralım.

AYŞE TÜRKMENOĞLU (Konya) – Ben teröristlere söyledim, siz niye üzerinize alıyorsunuz?

BAŞKAN - Gerçekten kastettiği muhalefet partileriyse ve özellikle de ana muhalefet partisiyse büyük bir yanlış, düzelttirelim.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Bir açıklamaya ihtiyaç var.

BAŞKAN – Ben, siyasi partileri kastettiğini…

MUHARREM İNCE (Yalova) – Ben, izin verirseniz, siyasetin dili nasıl olmalı onu anlatayım bir.

BAŞKAN – Hayır, lütfen…

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Böyle bir derse ihtiyacımız yok bizim.

BAŞKAN - Çünkü yanlış bir şey…

Sayın konuşmacıya söz verelim, neyi kastettiğini anlatsın. Çünkü, genel anlamda kullanılan bir tabir “iç ve dış düşmanlar” diye.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hayır, faiz lobisi, şu bu, bugünkü çıkan olaylarla ilgili.

BAŞKAN – Ben, partileri, özellikle ana muhalefet partisini, muhalefet partilerini kastettiğini zannetmiyorum.

Lütfen…

Sayın Türkmenoğlu, lütfen, kürsüye buyurun.

Gerçekten yanlış bir cümle olur o zaman.

Buyurun, açıklayın lütfen. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

5.- Konya Milletvekili Ayşe Türkmenoğlu’nun, görüşülen kanun tasarısının 3’üncü maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı konuşma sırasında kullandığı bazı ifadelere ilişkin açıklaması

AYŞE TÜRKMENOĞLU (Konya) – Sayın Başkanım, ben hiçbir siyasi partiyi kastetmedim.

MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) – Kim iç düşman o zaman?

AYŞE TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Ben, eylemleri yapan DHKP-C üyelerini söyledim, polislere molotofkokteylleri atanları söyledim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Yarın dostunuz olur onlar!

AYŞE TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Teröristleri söyledim, terör örgütünün uzantılarını söyledim, hiçbir siyasi partiyi ve Meclis grubunu kastetmedim.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Yarın dostunuz olur onlar sen merak etme, PKK’yla dost olduktan sonra onunla da dost olursunuz!

AYŞE TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Kendi üzerlerine alınıyorlarsa da diyecek bir şeyim yok.

Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Konu anlaşılmıştır.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Başkan, PKK’yla dost olduktan sonra onla da dost olurlar yahu!

BAŞKAN – Sayın Uzunırmak, grup başkan vekiliniz söz istiyor, siz… Lütfen…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, bu zihniyet kalkıp, Başbakanları “PKK bizim düşmanımız değildir, bu düşman gören zihniyetle mücadele edilmez, bunlarla bu şekilde mücadele edilmez.” dedi. Şimdi “düşmandır” değil mi? Düşmanınız da niye oturuyorsunuz masaya?

BAŞKAN – Sayın İnce, konu anlaşıldı mı efendim?

OKTAY VURAL (İzmir) – Kimin kucağına oturuyorsunuz?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Olmadık şeyler söylüyor Sayın Başkan burada.

OKTAY VURAL (İzmir) – PKK düşmanınsa niye onlara milleti peşkeş çekiyorsun, devleti peşkeş çekiyorsun, gidip teröristlerin kucağına oturuyorsunuz?

BAŞKAN – Efendim, söyledikleriniz anlaşılmıyor ki.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Olmadık şeyleri söylüyor, Başbakan bunları ne zaman konuştu?

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Bunlar aklı karışıklar partisi!

OKTAY VURAL (İzmir) – Düşmanlarla iş birliği yapıyorsunuz, itiraf etmiştir.

BAŞKAN - Biriniz konuşsanız diğeriniz sonra konuşsanız anlayacağım da, hiçbirisini anlamıyorum doğrusunu söyleyeyim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, Sayın Vural iç düşman konusunda niye alınganlık gösteriyor?

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, AKP sözcüsü düşmanla iş birliği yaptığını itiraf etmiştir!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın milletvekili diyor ki: “Ben muhalefet partilerini düşman olarak görmüyorum.”

OKTAY VURAL (İzmir) – Düşmanla iş birliği yaptığını itiraf etmiştir!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Onlar bu çocukları kışkırtıyorlar mı?

BAŞKAN – Sayın Elitaş, o soruyu Sayın Vural’a sorun yani.

Sayın İnce, buyurun.

OKTAY VURAL (İzmir) – Düşmanla iş birliği yapıyor! Düşmanla görüşenler onlar!

BAŞKAN - Konu anlaşıldı.

HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) – Antalya’da teröristleri doldurdunuz!

BAŞKAN – Lütfen, bir oturun. Sayın İnce konuşsun, sonra söz vereceğim efendim. Herkese söz veriyorum, merak etmeyin.

Buyurun.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkanım, sözün arasında “İç düşmanlardan da AK PARTİ temizleyecektir.” dedi.

BAŞKAN – Dedi, tamam.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sonra muhalefeti tanımladı. Tabii ki…

BAŞKAN – Hayır, hayır… Lütfen.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Bir dakika efendim.

BAŞKAN – Buyurun.

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Siz düşman değilsiniz.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Biz tabii ki düşmanınız değiliz, biz sizin rakibiniziz.

BAŞKAN – Tamam.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Ama izin verirseniz, böyle tartışmalı bir konuda partilerin grup başkan vekillerine cevap vermeniz lazım. Yani bu tartışmalı bir konudur. Biz…

Sayın Başkan, olur olmaz yerlerde veriyorsunuz, bu kadar uzatmanızın bir anlamı yok.

BAŞKAN - Bir şey demedim ki Sayın İnce.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Burada iki dakika söz verirsiniz, şunu anlatırız.

BAŞKAN - Sizi dinliyorum, niye kızıyorsunuz, anlaşılır gibi değil. Sizi dinliyorum, ben bir şey söylemedim ki.

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sayın Başkan, konuşmacı açıkladı niyetini.

BAŞKAN – Hayır, kızmak istiyorsanız kızın, istediğiniz kadar ama niye kızıyorsunuz?

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, neden uzatıyorsunuz?

BAŞKAN - Vermeyeceğim demedim ki bir defa.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Burada tartışmalı bir konu var, izin verirseniz onu bir anlatalım. Bizim düşman olmadığımızı…

BAŞKAN – Sayın İnce, anlaşılan, kızmak için geldiniz buraya. İstediğiniz kadar kızabilirsiniz ama niye kızıyorsunuz o anlaşılır değil.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Ne dediğinizi duyamıyorum, ne dediğinizi anlayamıyorum.

BAŞKAN – Ben sizinkini hiç duyamıyorum zaten, üçünüz birlikte konuşuyorsunuz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, tutanaklara geçmesi…

BAŞKAN – İki dakika söz veriyorum grup başkan vekillerine sırasıyla.

Buyurun.

Konu anlaşıldı ama siz konu üretmek istiyorsanız, tüm grup başkan vekilleri için söylüyorum, üretin.

Buyurun.

6.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Konya Milletvekili Ayşe Türkmenoğlu’nun görüşülen kanun tasarısının 3’üncü maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı konuşma sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHARREM İNCE (Yalova) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, siyasetin dili ötekileştiren bir dil olmamalı. “Diğerler, yüzde 50; diğerler, yüzde 50…” Bu laflardan vazgeçilmeli. “Bizden olmayanlar ayyaştır, alkoliktir, çapulcudur, bunların kafaları basmaz, bunlar 3 koyun bile güdemez…” Başbakan böyle derse milletvekili de “düşman” tanımı yapar. Bakın, bu dil doğru bir dil değil. Birbirimizi eleştirelim, kıyasıya eleştirelim ama bu dilden vazgeçelim. Yani bu dili kullanacaksın “Ayyaş, çapulcu, alkolik…” Sonra geleceksin…

FATMA SALMAN (Ağrı) – Konuşmacının konuşmasıyla ne alakası var?

MUHARREM İNCE (Devamla) – Gideceksin Konya’ya, Şebiarus törenine gideceksin “Yaratılanı severim, Yaradan’dan ötürü.” diye. Ya, bu sözü söyleme. Kindar bir nesil geliyor, kindar bir nesil.

FATMA SALMAN (Ağrı) – Sayenizde.

MUHARREM İNCE (Devamla) – Ben dün Twitter’a bir şey yazdım, “Eski Milletvekilimiz Haydar Oymak vefat etmiştir.” diye duyurdum, alta bir AKP gençlik kollarından bir yorum “Sıra sana ne zaman gelecek?” diye.

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Çok ayıp! Ayıp!

RECEP ÖZEL (Isparta) – AK PARTİ’nin olduğunu nereden biliyorsun?

MUHARREM İNCE (Devamla) – Bakın… Buna gülüyorsun ama bu çok utanılacak bir şey. Gençlik kollarınızdan… Aldım kaydını.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Nereden biliyorsun? Taklit…

MUHARREM İNCE (Devamla) – Aldım kaydını diyorum, “Nereden biliyorsun?” diyor. Bu kadar teknoloji cahili bir adamsın işte! Aldım kaydını diyorum.

Bakın, değerli arkadaşlarım, bu tehlikeli bir dildir. Eğer CHP’nin gençlik kollarından birisi size bunu yazarsa ben üzülürüm, yanlış yaptıklarını düşünürüm. Siz buna hâlâ gülebiliyorsanız, hâlâ bir yetişkin olarak, bir milletvekili olarak buna gülebiliyorsanız yazıklar olsun diyorum! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Bakın…

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Bağırma! Bağırma!

MUHARREM İNCE (Devamla) – Otur yerine be! Otur yerine sen!

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Konuşma! Sen geç yerine, otur! (CHP sıralarından gürültüler)

MUHARREM İNCE (Devamla) - Onu ben ciddiye almıyorum, boş verin. Zaman zaman nöbeti tutuyor onun.

Başbakan…

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Başbakana küfredene senin vekilin para veriyor!

MUHARREM İNCE (Devamla) – Tedavi ol kardeşim sen, niye bağırıyorsun ya! Git, tedavi ol sen! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Başbakana küfrü de doğru bulmuyorum, Başbakana küfredilmesini de doğru bulmuyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHARREM İNCE (Devamla) – Ama Başbakan da kendine şunu soracak: Neden bana küfretti acaba? Neden bana?

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Para veriyorsunuz da ondan!

MUHARREM İNCE (Devamla) – Böyle bir konuşma üslubu var mıdır! Para falan verdiği yok!

GÖKÇEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Üstüne para veriyorsunuz bir de küfretmesi için.

MUHARREM İNCE (Devamla) – Ya, sen şu kürsüye niye çıkıp konuşmuyorsun? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Konuşma!

MUHARREM İNCE (Devamla) – Ne bağırıyorsun sen! Sakin ol! Sakin ol!

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Sen sakin ol!

MUHARREM İNCE (Devamla) – Doktor yok mu arkadaşlar?

BAŞKAN – Sayın İnce, teşekkür ediyorum.

MUHARREM İNCE (Devamla) – Ne dediğin anlaşılmıyor ki!

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Dedim ki: “Senin vekilin Başbakana küfredene para veriyor.”

MUHARREM İNCE (Devamla) – Değil, doğru değil. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Neresi doğru değil! Kayıtlarda var, neresi doğru değil!

BAŞKAN – Sayın İnce, teşekkür ediyorum.

MUHARREM İNCE (Devamla) – Sayın Başkanım, ben, Başbakana da, herhangi bir milletvekiline de, hiç kimseye küfredilmesini istemem, doğru bulmam.

BAŞKAN – Sayın İnce, böyle bir usul yok, söz süresi tamamlandı.

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Hadi be!

BAŞKAN – Sayın Korkmaz, lütfen…

MUHARREM İNCE (Devamla) – Bağırma! Bu üslubu doğru bulmuyorum. İnanın, samimiyetimle söylüyorum, bütün samimiyetimle söylüyorum: İstanbul’da binlerce genç ağız ağız dolusu küfürler ediyordu Başbakana. Samimi olarak söylüyorum bunu, içimden gelerek söylüyorum. Bugün ona ederler, yarın bize ederler. Siyasette bu üslubu doğru bulmuyorum, bulmuyorum bu üslubu ama bakın, az önce…

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Ya gitti adam Muharrem!

BAŞKAN – Sayın İnce…

MUHARREM İNCE (Devamla) – Arkadaşlar, bunu anlatmam lazım. Az önce, Başbakan “İçişleri Bakanına talimatı verdim, yirmi dört saatte Gezi Parkı işini bitirecek.” diyordu.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Muharrem Bey, gitti.

MUHARREM İNCE (Devamla) – Şu anda Kuğulu Park’ta, Kuğulu Park’ın ortasında… Çevik kuvvet parkın ortasında duruyor.

Bakın, değerli arkadaşlar, taç giyen baş uslanır. İktidar olan sizsiniz. Ben despotum, ben ezerim, ben geçerim, ben yıkarım, ben yaparım; bu mantık, doğru bir mantık değildir.

BAŞKAN – Sayın İnce, böyle bir usulümüz yok, süre tamamlandı.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, böyle bir şey olmaz.

MUHARREM İNCE (Devamla) – Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Evet, Sayın Vural, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

7.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Konya Milletvekili Ayşe Türkmenoğlu’nun görüşülen kanun tasarısının 3’üncü maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı konuşma sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Tabii, sayın milletvekilinin “Bu iç düşmanlardan kurtaracak.” ifadesi gerçekten, AKP politikalarının düştüğü derin çukuru ifade etmesi açısından çok önemli. Bugüne kadar, sürekli olarak “Bundan önce hep iç düşmanlar üretildi. Bu iç düşmanlar üzerinden bir vesayet rejimi kuruldu.” diyen, aslında, bugün de bir “iç düşman” retoriğiyle kendi vesayetlerini meşrulaştırmak istiyor.

AYŞE TÜRKMENOĞLU (Konya) – Niye üstünüze alındınız?

OKTAY VURAL (Devamla) – Aynen darbeci zihniyetlerin bakış açısı, bu demokratik bir zihniyet değil.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – “Dâhili ve harici bedhahlar olacaktır” diyor.

OKTAY VURAL (Devamla) – Aslında evet, demokrasi düşmanı terör örgütü vardır, gerçekten vardır, katılıyorum. Demokrasinin, özgürlüklerin düşmanı vardır. Evet, bunlar, bu demokratik rejimi ortadan kaldırmak isterler, hukuk devletini ortadan kaldırmak isterler. Eğer siz, bunda gayet samimiyseniz, PKK terör örgütüyle beraber, birlikte iş birliği yapan AKP’nin bu politikalarının karşısında durmanız lazım.

NESRİN ULEMA (İzmir) -  Sizin hayal gücünüz.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Millet çözüm istiyor.

OKTAY VURAL (Devamla) – Demokrasiye, hukuk devletine sahip çıkmak istiyorsanız, demokrasinin ve hukukun düşmanı olan AKP’yle PKK’nın görüşmelerine karşı çıkmanız gerekiyor sizin. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu! Bir taraftan “İç düşmanlardan temizleyeceğiz” diyorsunuz, diğer taraftan gidip PKK’yla iş birliği yapıyorsunuz.  “Çözüm ve barış süreci” diyor. Demek ki siz, düşman gördüklerinize teslim olan bir zihniyete sahipsiniz. O bakımdan, bu yaklaşımınız gerçekten…

Başbakanın bakın, konuşması var, dinleteyim size. (x)

RECEP ÖZEL (Isparta) – Böyle bir şey var mı Sayın Başkan?

BAŞKAN – Sayın Vural, kürsüden sadece hatip konuşabilir, lütfen…

MUHARREM İNCE (Yalova) – Hatip, o da hatip.

BAŞKAN - Sayın Vural…

OKTAY VURAL (Devamla) – Bir dakika efendim… Niye kaynak yapıyorsunuz?

BAŞKAN – Hayır, kaynak yapma hadisesi değil.

OKTAY VURAL (Devamla) – Sayın Başkan, burada…

MUHARREM İNCE (Yalova) - Başbakan da hatip!

BAŞKAN – Sayın Vural, anladım da kürsü hatip için.

OKTAY VURAL (Devamla) – Hayır, bunun duyulmasını niye engelliyorsunuz?

                                    

(x) Bu bölümde Hatip tarafından tablet bilgisayardan ses kaydı dinletildi.

BAŞKAN – Engelleyen yok efendim.

OKTAY VURAL (Devamla) – Burada grafik göstermek serbest de…

BAŞKAN – Ben uyarmak zorundayım.

OKTAY VURAL (Devamla) – Niye uyarmak?

BAŞKAN - Engelleyen falan yok.

OKTAY VURAL (Devamla) – İç Tüzük’ün neresinde var “bunu göstermemek” diye.

BAŞKAN – Ne demek “Neresinde var?” Kürsü konuşmacı için tahsis edilmiştir, hatip için tahsis edilmiştir.

OKTAY VURAL (Devamla) – Efendim?

BAŞKAN – Kürsü hatip içindir Sayın Vural.

OKTAY VURAL (Devamla) – Ne için?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Hatip için.

OKTAY VURAL (Devamla) – Hatip için işte, buradaki grafik hatibin grafiği mi?

EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Ne alakası var?

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Gir, İnternet’e bak, orada.

BAŞKAN – Lütfen, Sayın Vural…

EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Basın toplantısı yap, orada dinlet.

OKTAY VURAL (Devamla) – Evet, hatip burada ne diyor biliyor musunuz? “PKK benim düşmanım değil.” diyor.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Vural.

OKTAY VURAL (Devamla) – O bakımdan sizin bu noktaya gelmiş olmanız kazanç ama bunu bir de Başbakanınıza söyleyin, grup toplantısında söyleyin.

ÜLKER CAN (Eskişehir) – Hayal…

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Hayaldi, gerçek oldu!

BAŞKAN – Evet, Sayın Baluken, buyurun.

8.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Konya Milletvekili Ayşe Türkmenoğlu’nun görüşülen kanun tasarısının 3’üncü maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı konuşma sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Keşke bu kürsüden daha aklıselim, daha mantıklı, özellikle de sokağın bu kadar karışık olduğu dönemde biraz daha yapıcı bir dil kullanılsa.

Sayın Başbakan bu Gezi Parkı direnişi boyunca maalesef kötü bir sınav vermiştir. Bütün 76 milyonu kapsama konusunda…

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – PKK’ya verdiği sözleri de yerine getirmiyor, orada da kötü bir sınav veriyor.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - …herkesin Başbakanı olduğunu hissettirme konusunda iyi bir sınav vermemiştir. “Yüzde 50’yi evde zor tutuyoruz.” demekle, “çapulcu” demekle, farklı birtakım ithamlar yapmakla maalesef iyi bir sınav vermemiştir. Toplumun yarısını ötekileştiren, ayrıştıran bir dil kullanmıştır. Rövanş mitingleri ve o mitinglerde kullanılan dil de bizce büyük bir talihsizlik olmuştur. Önümüzdeki günler içerisinde planlanan mitingler de bu konuda bizim kaygılarımızı artıran bir yaklaşım olmuştur.

Sayın milletvekilinin burada konuştuğu cümleler, dile getirdiği şeyler de yanlış anlaşılmaya, ötekileştirmeye, ayrımcılığa tabi tutmaya müsait olan cümlelerdir. Keşke özür dilemiş olsaydı niyetinden bağımsız olarak.

AYŞE TÜRKMENOĞLU (Konya) – Özür dileyecek bir şey yok.

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Şimdi, burada, savunmanız, özrünüz kabahatinizden daha beter. Bir illegal örgütün sempatizanı olmak o insanın öldürülmesini, temizlenmesini gerektirmez. Bu ülkede yaşayan vatandaşlar DHKP-C örgütüne sempati duydular diye siz onu temizleyemezsiniz; onu Hitler yapardı, Mussolini yapardı, Saddam yapardı.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Ne fark var? Aynı.

AYŞE TÜRKMENOĞLU (Konya) – O sizin düşünceniz Beyefendi.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – PKK yapıyor, PKK.

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Sizin Gezi Parkı direnişiyle ilgili yapacağınız şey, ortada varsa bir suç yargı önüne çıkarmaktır, adalet önüne çıkarmaktır. Temizleyerek, öldürerek, birtakım katliam çağrışımları yapan üsluplarla konuşmak…

AYTUĞ ATICI (Mersin) – İdris Bey, temizlik imandan gelir!

İDRİS BALUKEN (Devamla) – …hele hele iktidarda olan, hükûmette olan bir partiye yakışmamıştır.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Molotof atıyor, taş atıyor.

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Bu sözünüzden dolayı bence hem Genel Kuruldan -yanlış anlaşıldığı için- hem de halkımızdan özür dilemelisiniz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Buyurun Sayın Elitaş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

9.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Konya Milletvekili Ayşe Türkmenoğlu’nun görüşülen kanun tasarısının 3’üncü maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı konuşma sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Türkmenoğlu’nun bu konuşmasından muhalefet partileri niye alındı anlamıyorum. Atatürk’ün bir sözünü ifade etti. Atatürk dedi ki Türk gençliğine hitap ederken: “Ey Türk Gençliği! İçeride ve dışarıda düşmanların olabilir.”

MUHARREM İNCE (Yalova) – Düşman değil…

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – “19 Mayısta ben Türkiye Cumhuriyetini dış düşmanlardan kurtardım ve kurdum ama bu düşmanlar her an, her yerde karşına çıkabilir.”

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – O sizi tarif ediyor.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – “Faiz lobisiyle beraber olabilir.” (AK PARTİ sıralarından “Evet, evet” sesleri)

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – “İktidarda da olabilir.” diyor.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – “Ülkeyi yıkmak isteyenlerle beraber olabilir.” (AK PARTİ sıralarından alkışlar) “Gelişmekten rahatsızlık duyanlarla beraber olabilir.”

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Yarım okuma, hepsini oku onun, yarım okuma, “İktidar da olabilir.” diyor.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Ama baktım iki siyasi parti aşırı bir alınganlık gösteriyor. DHKP-C’yi gündeme getirince başka bir siyasi parti alınganlık gösteriyor, “terörist” deyince başka bir siyasi parti alınganlık gösteriyor.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Hepsini oku, arkasını da oku, devam et!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Yani, şu gösteriyor ki bugün Gezi Parkı’nda başlayıp masum bir şekilde ağaç sevgisiyle ortaya çıkanların aslında zihinlerinde darağacı var. İşte bak ne diyor: “Tayyip mezara, halk iktidara” Kim bunu diyen? Eskişehir İl Genel Meclisi üyesi.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Ne yapacaksın, öldürecek misin? Ayıp ya!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – “Tayyip mezara, halk iktidara.” Tayyip’i mezara nasıl göndereceksin? Darağacı kurarak mı göndereceksin? Ondan sonra kalkacak grup başkan vekili burada “Bunları doğru bulmuyorum.”, arkadan bir milletvekili “O yanlıştır, düzmecedir, uydurmadır.”

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Yarım okuma, hepsini oku onun, yarım okuma.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Uydurma değil, adam burada diyor ki: “Özür dilerim, yanlış anlaşıldım.”

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Faizciler sizi!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bir de şunu söylüyorum, bakın, değerli milletvekilleri: “AK PARTİ iktidarı düştüğü çukurdan kurtulmak için çırpınıyor.” AK PARTİ çukurda değil, AK PARTİ milletin gönlünün zirvesinde. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Çukurda olanlar, başkalarını çukurda görürler. Çukur demek de yanlış. Üstadın bir sözünü burada söylemek istemiyorum.

HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) – Yüzde 36’ya düştünüz, bir ay sonra yüzde 30’a ineceksiniz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Siz alınganlık göstermeyin. Burada kim üzerine düşerse onu almıştır. Bu ülkenin huzurundan, bekasından rahatsız olanlar bu ülkenin iç düşmanlarıdır. Dış düşmanlardan Atatürk kurtardıysa biz de iç düşmanlardan kurtarmaya kararlıyız.

Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) – İktidarın yolunu kimler açtı?

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, inanın ki çukurun bile seviyesi var ya!

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan…

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Uzunırmak, lütfen oturun. Yani böyle bir usulümüz yok, grup başkan vekili söz istiyor. Siz lütfen oturun. (Gürültüler)

Buyurun Sayın İnce.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Bu ülkede şiir yarım okunuyor, Atatürk’ün nutku yarım okunuyor.

BAŞKAN – Sayın Uzunırmak, lütfen oturun, böyle bir usulümüz yok.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Bu ülkede yakında ayet de yarım okunacak!

BAŞKAN – Sayın İnce…

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Allah’ım nereye kadar!

BAŞKAN – Sayın Uzunırmak, böyle bir usulümüz yok, lütfen yerinize oturun.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’nin tamamını okuduğumuz zaman “iktidardakiler de” diyor, sizlere diyor, sizlere. Atatürk sizlere diyor, “iktidardakiler” diyor.

BAŞKAN – Sayın Uzunırmak, lütfen oturur musun!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sen öyle anla!

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Tamamını okuyun, ayetleri de yarım okuyacaksınız yakında.

FARUK BAL (Konya) – Zaten okuyorlar, “La ilahe illallah.” diyorlar, “Muhammeden Resulullah” demiyorlar.

BAŞKAN – Evet, Sayın İnce…

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, Sayın Elitaş yine hakaret etti muhalefete.

BAŞKAN – Efendim?

MUHARREM İNCE (Yalova) – Açık açık yine…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Yok hakaret…

MUHARREM İNCE (Yalova) – Hatta, hatta, Sayın Türkmenoğlu’ndan daha da ileri gitti, açık açık, düşmanın muhalefet olduğunu söyledi. Açık açık bunu söyledi.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Evet.

OKTAY VURAL (İzmir) – Evet.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Niye alınıyorsunuz diye soruyorum Sayın Başkan. Muhalefet çok alınganlık gösteriyor.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Allah, Allah!

MUHARREM İNCE (Yalova) – Hayır…

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Yarası olan gocunur!

BAŞKAN – Lütfen, yani muhalefetin niye alındığını söyledi. Bu…

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – DHKP-C diyor ya…

OKTAY VURAL (İzmir) – Ya, siz iktidar sahibi olsanız ne yazar? Topunuz gelse ne yazar? (Gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

Sayın İnce, ne söyledi de hakaret etti? O zaman cümleyi tekrarlayalım.

Buyurun.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, ne söylediğini…

OKTAY VURAL (İzmir) – Topunuz olsa, tankınız olsa, silahınız olsa ne yazar? MİT’iniz olsa ne yazar sizin, ha? Ne yapacaksınız, öldürecek misiniz bizi?

BAŞKAN – Evet?

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, açık açık ne söylediğini zaten orada anlatacağım. Burada açıkladıktan sonra oraya gelmemin ne anlamı var?

BAŞKAN – O zaman tutanakları isteyeyim efendim, okuyayım tutanakları.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Ben sadece diyorum ki: Sayın Elitaş konuşmasında muhalefete hakaret etti…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hayır efendim, öyle bir hakaret yok.

MUHARREM İNCE (Yalova) – …iç düşmanları muhalefet olarak tanımladı.

BAŞKAN – Sayın İnce…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Olur mu Sayın Başkan?

MUHARREM İNCE (Yalova) – Hatta hatta, az önce attığı laflara da bakarsanız, orada da “Muhalefet niye alınganlık gösteriyor?” diye dalga da geçiyor ayrıca. İzin verirseniz ona da…(AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Hayır, dalga geçmesi falan söz konusu değil Sayın İnce. Niye böyle değerlendiriyorsunuz?

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Olmadı, beceremedin.

BAŞKAN – Sayın Konya Milletvekili, konuşmasında Atatürk’ün sözlerini tekrarladı ve muhalefetin niye alınganlık gösterdiğini sordu.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Atatürk’ün sözlerini tekrarlamak Elitaş’a mı düştü? (AK PARTİ sıralarından gürültüler )

BAŞKAN – Lütfen Sayın İnce ya! Böyle bir şey olur mu ya?

MUHARREM İNCE (Yalova) – TC’yi sileceksin, TC’yi sileceksin… Ona mı düştü? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN -  Ama yok böyle…Yani sataşma olsa veririm iki dakikayı ama sataşma söz konusu değil.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Her Türk genci söyleyebilir, herkes söyleyebilir.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Böyle olur mu Sayın Başkan?

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, Atatürk’ün Gençliğe Hitabe’sini Meclis kürsüsünde okuyor ama okulların duvarlarından siz kaldırmadınız mı? Ne Gençliğe Hitabe’yi okuyorsun! Neyi okuyorsunuz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Elitaş’a hitaben söyleyin onu da, bana değil yani.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Atatürk’ü paradan kim kaldırdı?

MUHARREM İNCE (Yalova) – Onu da anlatayım. Sayın Başkan, izin verirseniz polemiğe girelim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Atatürk’ü müzeye gönderdiniz.

BAŞKAN – Lütfen… Hayır…

Sayın İnce, sataşma söz konusu değil yani yanlış bir usul açmamamız lazım.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Bu ülkeyi…

BAŞKAN – Buyurun.

MUHARREM İNCE (Yalova) – İki ayyaşın yaptığı bir kanun yok ama bu ülkeyi bir küfürbaz yönetiyor. Bunu böyle bilsin herkes.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Edep dışı sözlere gidiyor artık Sayın Başkanım.

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Biraz önce ne konuştunuz orada Sayın İnce? Biraz önce ne konuştun kürsüde? Siyaseti nezakete  davet ettin. Ne yapıyorsun şimdi?

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Şimdi, sorunuz var, soruda…

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/759) (S. Sayısı: 453) (Devam)

BAŞKAN – Evet, şimdi, madde üzerinde on dakika soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Sayın Öğüt, buyurun.

Sayın Kadir Gökmen Öğüt, lütfen telefonu bırakır mısınız.

Sayın Öğüt, sorunuzu sorun lütfen.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Böyle bir usulümüz yok Sayın Serindağ.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Atatürk’ün paradan resmini kim kaldırdı?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Başkan, süreyi yeniden başlat.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Ey cahil adam, ey cahil adam! O zamanlar Cumhurbaşkanının resmi basılıyordu paraya, Atatürk ölünce yeni Cumhurbaşkanının basıldı, ey cahil adam!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hangi kanunda var o?

BAŞKAN – Sayın Öğüt, lütfen, süre işliyor.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Serindağ, lütfen oturun.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Olmaz öyle bir usul! Hayır…

BAŞKAN – Böyle bir usulümüz yok. Vermiyorum efendim.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Sayın Başkan, beni dinlersiniz, vermezseniz gene vermezsiniz. Ama İç Tüzük’e göre…

BAŞKAN - Sayın Öğüt, süre işliyor, efendim, süreniz işliyor. Açtım, buyurun. (Gürültüler)

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – …beni dinlemek durumundasınız ama söz vermeyebilirsiniz.

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Sayın Başkan, nasıl konuşayım?

BAŞKAN – Siz bilirsiniz, bir dakikayı geçince kapatırım yani, takdirinizde.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sükûneti sağlayın.

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Efendim, konuşuyorlar, ben nasıl…

BAŞKAN – Efendim, siz soruyu sormak durumundasınız, bir dakika dolduğu zaman kendiliğinden kesilir zaten.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Olmaz Başkan öyle!

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Söz vermeyebilirsiniz ama dinlemek durumundasınız.

BAŞKAN – Sayın Serindağ, dinlemiyorum, böyle bir usulümüz yok diyorum.

Buyurun Sayın Öğüt.

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Peki, Sayın Başkanım.

Geçtiğimiz yıl LYS’de, sadece birkaç hafta kala puanların hesaplanmasında yer alan ağırlıklı ortaöğrenim başarı puanının kaldırılarak yerine bireysel başarı esasına dayanan sistemin getirilmek istenmesi haklı tepkiler doğurmuş ve uygulamanın 2012-2013 eğitim yılına ertelendiği açıklanmıştı. Şimdilerde ise YÖK’ün bu kararının Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle Türkiye çapında kendini kanıtlamış bazı okullar ve öğrenci velileri yürütmenin durdurulması istemiyle peş peşe dava açıyor. Diğer yandan, konunun uzmanı bazı kişiler, Bakanlar Kurulundan bu yönde bir karar çıkmadığını, bu sebeple uygulamanın bu seneyi kapsamasının mümkün olmadığını söylüyor.

Sayın Avcı’ya da hayırlı olsun diyerek tekrar Bakanlığının, bu konuda düşüncelerini istiyoruz. Bu öğrencilerimiz beş yıl boyunca bunun ötelenmesini istiyor çünkü liselere girdikleri zamandaki şartların devam etmesini istiyorlar, büyük bir haksızlığın engellenmesini istiyorlar.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bulut…

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Bakan, Türkiye’de 2012 verilerine göre 2 milyon 800 bin 15 yaş üzeri kişi okuma yazma bilmemektedir. Türkiye’de, 120 bin öğrenciye 10 bin öğretmen yatılı bölge okullarında eğitim hizmeti vermektedir. Yatılı bölge okulları cumhuriyetin çok önemli okullarıdır, eğitim birliğinin sağlanması, ekonomik durumu iyi olmayan ailelerin çocuklarının devlet imkânlarından faydalanarak eğitim almasını sağlayan önemli okullardır. Basında yer alan bu okulların kapatılacağı şeklinde terör örgütünün talepleriyle de örtüşen böyle bir çalışmanın olup olmadığı konusunda açıklama yaparsanız memnun olacağım.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Serter.

FATMA NUR SERTER (İstanbul) – Sayın Bakan, önümüzdeki hafta sonu 15-16 Haziran tarihlerinde üniversite giriş sınavı yapılacak. Öncelikle bütün öğrencilere başarılar diliyoruz ancak aynı günlerde Adalet ve Kalkınma Partisinin Ankara ve İstanbul mitingleri de var. Aileler bu konuda çok ciddi endişe duymaktalar. Sizin bu konuda, Hükûmete mitinglerle ilgili ya da Sayın Başbakana bir uyarınız oldu mu? Ailelerin bu endişelerini nasıl gidereceksiniz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Halaman

ALİ HALAMAN (Adana) – Başkanım, teşekkür ederim.

Sayın Bakanım, bu, Adana’da kurulan yani Çukurova Eğitim Kültür Vakfının kurduğu üniversite Kanuni Üniversitesi. Biz hayırlı olsun diyoruz, -dolayısıyla tebrik ediyoruz.- inşallah. Bu tüzel kişiliğe sahip vakıf üniversitelerinin hemen hemen yüzde 45’ini devlet karşılıyor zaten. Adana’nın bütün ilçelerinde iki yıllık üniversiteler var Çukurovaya bağlı. Kozan’da dört yıllık bir işletme fakültesi kuruldu, bir de Ceyhan’da mühendislik var dört yıllık. Bunların ismi var, cismi yok. Bunların cisimlerinin olabilmesi için bunlara yardımcı olmanızı bekliyor, saygılar sunuyoruz.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın İnce…

MUHARREM İNCE (Yalova) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, 2003’te, 2004’te bu Mecliste, YÖK Başkanı gelmezdi bu görüşmelere ve her kürsüye çıkan AKP milletvekili “YÖK Başkanı kabadayı mı, derebeyi mi, niye gelmiyor?” derdi. Şimdi ben size şu soruyu soracağım. Ben altı ay önce size iki soru önergesi verdim, bir Gaziantep Üniversitesiyle ve Hacettepe Üniversitesiyle ilgili. Altı aydır bana yanıt vermediniz. Bu üniversite rektörleri derebeyi mi? Onlar mı cevap vermiyor, siz mi vermiyorsunuz? Eminim ki bir yerde sıkıştı bu soru önergeleri. Ben sizden şunu istiyorum: Sizi her gördüğümde bu soru önergelerini soracağım Sayın Bakanım, Gaziantep Üniversitesi ve Hacettepe Üniversitesiyle ilgili. Geçmişte, iktidarınızın ilk yıllarında her kürsüye çıktığınızda “Bu YÖK Başkanı kendini ne zannediyor?” diye buralarda konuşurdunuz. Ne zaman ki bütün kurumlar gibi YÖK’ü de ele geçirdiniz, artık sizin arka bahçeniz olunca YÖK’ü eleştirmez oldunuz.

Benim sorum: Siz mi geciktiriyorsunuz, üniversite rektörleri mi geciktiriyor?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Baluken

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, Millî Eğitim Bakanlığındaki en temel sorunlardan biri de bu evli öğretmenlerin birçoğunun eşlerinden ayrı olması, eş durumu atamalarının çok zorlaştırılmış olmasıdır. Yılda bir defa atama hakkı veriliyor ve yeterli kontenjan açılmadığı için çoğunun ataması gerçekleşmiyor ya da çok uzaktaki kurumlara atanıyorlar. Bu durumun mağduru olan bir öğretmen hanımın mektubu var bende, onu size ileteceğim. Bu konuyla ilgili bir çalışmanız var mı? Öğretmenlerin yaşamış olduğu bu sıkıntılardan haberdar mısınız?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, buyurun.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Önce, çok genel olarak bir şey söylemek istiyorum. Üç oturumdur iki maddeyi konuşuyoruz, birisi yürürlük maddesi, birisi yürütme maddesi, bir türlü sonuna gelemedik.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Senin grubun konuşuyor, onlar konuşmasa çıkar şimdi.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Ben de Genel Kurula söylüyorum zaten.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama yani kendi grubuna söyle.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Grup toplantısında da kendi grubuma söylerim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Onlara söyle de konuşmasınlar.

BAŞKAN – Sayın Bakanım, lütfen…

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Şimdi, Sayın Baluken’inkinden başlayalım: Eş durumu atamaları evet, yılda bir kere yapılıyor ama istisnai olarak şubatta da yaptık.

Millî Eğitim Bakanlığı Türkiye’nin en büyük kamu kuruluşu. Kamuda çalışan her 3 kişiden 1’i Millî Eğitim Bakanlığında çalışıyor. Dolayısıyla, öğretmenlerimiz yani kamu kurumunda çalışan öğretmenlerimiz, Millî Bakanlığında çalışan öğretmenlerimiz eş durumundan en fazla bizar olan kesimi temsil ediyorlar ve bizim en çok içli dışlı olduğumuz, öğretmenlerimizin en çok içli dışlı olduğu kurum -evlilikler yönüyle- silahlı kuvvetlerimiz. Yani öğretmenlerimiz en çok askerlerle, askerler de en çok öğretmenlerimizle evliler. Dolayısıyla, eş durumumdan eşleri  bir araya getirmek gerektiği zaman en çok bu iki kesim karşımıza geliyor ve her iki kesimin de görevlendirilebilme şartları çok sınırlı yani biz, silahlı kuvvetlere “O askeri orada değil de şurada görevlendir çünkü onun eşi öğretmen.” diyemiyoruz. Onlar bize “O öğretmeni orada değil de burada değerlerdir çünkü onun eşi subay, burada görevlendirilmiş.” diyemiyor. Diyoruz karşılıklı ama bunları her zaman birbirine denk getirmek mümkün olmuyor çünkü askerlerin görev yapabileceği yerler belli, öğretmenlerin de norm sınırlamaları nedeniyle görev yapabilecekleri yerler belli. Bir defa böyle bir sıkıntımız var yani aritmetik olarak bütün öğretmenlerin eş durumu taleplerini karşılamamız fiilen mümkün değil ama biz en acil durumda olanları hesaba katarak senede bir kere olması gereken eş durumu, sağlık durumu, özel hayatı ilgilendiren nedenlerle tayin isteme hakkını şubatta da tanıyarak bunu bir ölçüde, elimizden geldiği kadar hafifletmeye çalışıyoruz ama tümüyle çözümü yok bu işin çünkü benzer bir şekilde, yargıda eşi olan öğretmenler, başka herhangi bir kurumda, başka herhangi bir ilde uzantısı olmayan kurumlarda çalışan eşleri olan öğretmenler. Dolayısıyla, öğretmenlerimizin eş durumundan tayin taleplerinin tümünü rasyonel bir biçimde karşılamamız mümkün değil. Elimizden geldiği kadar bunları birbirine denk getirmeye çalışıyoruz. Öğretmenlerimiz de bu konudaki iyi niyetli çalışmalarımızı biliyorlar.

Sayın İnce’nin Gaziantep ve Hacettepeye ilişkin soru önergesine cevap verilmediği iddiasını araştıracağım ama ben, dün gece saat 02.00’de, bizim elektronik imza sistemimiz var, bütün soru önergeleri oraya yükleniyor, oraya yüklenmiş olan bütün soru önergelerini dün akşam temizledim yani şu anda benim masamda, benim tarafımdan cevaplandırılmamış, henüz size ulaşmamış olabilir, dün gece saat 02.00’de bitirdim bu işi ama benim tarafımdan cevaplandırılmamış herhangi bir soru önergesi yok. Ya bana gelmedi henüz, YÖK’ten böyle bir şey gelmemiş olabilir veya o gün burada, geçen hafta sözlü soru önergelerine cevap verdim ama geriye çok az, 8-10 tane kaldı, onların arasında mıydı, onu bilmiyorum, onu gidince araştıracağım ama kasıtlı cevap vermemek, herhangi bir soru önergesine cevap vermemek gibi bir şeyimiz yok. Dediğim gibi şu anda bende bekleyen hiçbir soru önergesi yok.

Ceyhan’daki yüksekokulun durumunu bilmiyorum, onu araştıracağım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir saniye Sayın Bakan, açtırıyorum.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Mitinglerle ilgili olarak, bu konuda biz, hem ÖSYM hem Millî Eğitim Bakanlığı, AK PARTİ Genel Merkezine bu mitinglerle ilgili sınav takvimi çakışmasını söyledik, saatler ona göre ayarlandı. Cumartesi günü Türkiye genelindeki sınav sabah 10.00’da başlıyor, 12.15’te; bitiyor, Ankara’daki miting 17.00’de, dolayısıyla Ankara’da ciddi bir sorun görülmüyor. Pazar günü sabahtan ve öğleden sonra iki sınav var. Öğleden sonraki sınav 16.00’da bitiyor, İstanbul’daki miting 17.30’da başlıyor yani öyle bir ayarlama yapıldı.

Yatılı bölge okullarıyla ilgili çalışıyoruz. Buralarla ilgili çok farklı şikâyetler de var yani ailelerin çocuklarını vermek istemediğinden tutun başka faaliyetler için de kullanıldığına dair bilgiler de var, bir kısmının işlevsiz kaldığı bilgileri var. Tümü hakkında genel bir şey söyleyecek durumda değilim şu anda, hepsi hakkında “Bunlar şöyledir.” diyecek durumda değilim ama tek tek bunlar elden geçirilip hangisinde ne tür bir sorun var, bu sorunun nasıl bir çözümü olabilir bunu değerlendiriyoruz.

Bu ağırlıklı ortaöğretim başarı puanına ilişkin itirazları, ben zaten sayın milletvekiline burada biraz önce onları ayrıntılı olarak izah ettim ama Genel Kurulun bilgisi bakımından şunu da hemen kısaca söyleyeyim: Bu konuda daha önce,  yasal düzenleme yapıldıktan sonra bu konuda mahkemeye müracaat edildi, mahkeme bu müracaatı reddetti. Yani, bu tam ortada bir mesele; bir yandan, ortaöğretim başarı puanı nedeniyle öğrencilerini hakkıyla değerlendiren okulların öğrencilerinin mağdur olduğu iddiaları -bu doğru bir iddia, haklı bir iddia- öte yandan da okulunun ortalama başarı puanı düşük olduğu için kendisinin cezalandırıldığını düşünen başarılı öğrenceler de var. Yani, bir yanda okulu başarılı olduğu için kendisinin mağdur edildiğini düşünen öğrenciler, bir yanda da okulu başarısız olduğu için kendisinin cezalandırıldığını düşünen öğrenciler.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Soru-cevap işlemi…

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Bir cümle daha müsaade eder misiniz?

Okullardan, sınıflardan Gençliğe Hitabenin kaldırıldığı iddiası doğru değil, böyle bir şey yok.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

                                                                    

 

Kapanma Saati: 19.03

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.15

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 119’uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

453 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Tasarının 3’üncü maddesi üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

453 Sıra Sayılı “Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu”nun 3. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

             Haydar Akar                         Gürkut Acar                            Erdal Aksünger

                  Kocaeli                                  Antalya                                        İzmir

           Bülent Kuşoğlu                        Aytuğ Atıcı                               Kamer Genç

                  Ankara                                  Mersin                                       Tunceli

3. madde:

“Bu Kanun yayım tarihinden altı ay sonra yürürlüğe girer.”

TBMM Başkanlığına

453 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 3. Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“Bu Kanun 01.01.2014 tarihinde yürürlüğe girer.”

                Alim Işık                             Celal Adan                              Mehmet Günal

                 Kütahya                                 İstanbul                                      Antalya

            Lütfü Türkkan                  Ahmet Duran Bulut

                  Kocaeli                                 Balıkesir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Celal Adan, İstanbul Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

CELAL ADAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Biraz evvel yapılan konuşmalar sebebiyle Türkiye'nin içinde bulunduğu süreci de göz önüne alarak sizinle birkaç konuyu paylaşmak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, geçen grup konuşmasında Sayın Başbakanın ifade ettiği bir durum gerçekten bizi çok ciddi etkiledi. Söylediği şey şuydu: “Taksim Parkı’nda Türk Bayrağı ile paçavrayı bir arada tuttular.” dedi. Kutladık Sayın Başbakanı; gerçekten, paçavra, Türk Bayrağı’nın yanında olmamalıydı, bu itirazını destekledik. Ancak Türkiye Cumhuriyeti devleti sınırları içerisinde Diyarbakır vilayetinde eşkıyabaşı devlete ortak edilirken bütün Diyarbakır’da bir tek Türk Bayrağı yoktu. Her taraf paçavrayla doluyken ona itiraz etmemesini de tarihe not düşülsün diye ifade etmek istiyorum.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Yani, bu yalnız Diyarbakır’da değil ki.

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Daha çok itiraz etti Hakkâri’ye.

CELAL ADAN (Devamla) – Bir diğer konu, değerli milletvekilleri, televizyonları izlediğimizde karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor: Menderes’in 27 Mayıs 1960 ihtilalinden evvel yaptığı bir radyo konuşması ve Taksim örtüştürülerek bir ajitasyon yapılıyor. Türkiye, 27 Mayıs 1960’ın Türkiyesi değil. Bazen dış politikada başarılarınızı burada anlatıyorsunuz Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz çıkıp dış politikada başarısız olunduğu noktasında irade ortaya koyuyoruz.

Değerli milletvekilleri, alınganlık göstermeyin. Gidip Obama’nın karşısında ayak ayak üzerine atıp “Dış politikada güçlüyüz.” ifadesinin ne kadar büyük bir yanlış olduğunu gördük. Timsah ağzını açmış. Taksim’deki ufak bir nümayişte timsahlar konuşmaya başladılar. Türk milletinden güç alan, bu milletin iradesinden güç alan Milliyetçi Hareket Partisi… O gün şu yüreği koydu Sayın Devlet Bahçeli: “Millet iradesinin üstünde sadece Allah vardır.” dedi. Dolayısıyla “Sokak hiçbir zaman hükûmet düşüremez, deviremez.” iradesini ortaya koydu; demokrasinin dışında hiçbir alternatifin geçerli olmadığını ortaya koydu. Ve Milliyetçi Hareket Partisi Genel Merkezi ana baba günü. Herkes bu iradeyi kucaklıyor. Milliyetçi Hareket Partisi 367’yi de elinin tersiyle itti. Demokrasi mücadelesinde öncü olan Milliyetçi Hareket Partisi bir başka şeye öncülük yapıyor.

Şimdi, Mustafa Elitaş’ın, sayın grup başkan vekillerinin dikkatine sunuyorum: On iki yıldır yönettiğiniz bir Türkiye. 28 Şubat süreci Türk milletine yapılmış en büyük ihanettir. Doğrudur, generaller tutukludur. Peki, bu silahlı kuvvetleri finanse eden, o gün medyada “finans çevreleri” olarak ifade edilen grup nerede diye zaman zaman burada gelip meseleyi dile getirdik. Şimdi, Sayın Başbakan bir faiz lobisinden bahsediyor. On iki yıldır faiz lobisinden bahsetmeyen Başbakanın, Taksim’de kendine yönelik, iktidara yönelik bir çığlık atıldığında bu faiz lobisini dile getirmesini kınıyoruz. Fakirin fukaranın verdiği rakamlar var grup konuşmasında; 50 milyar dolar, 40 milyar dolarlardan bahsediliyor.

Milliyetçi Hareket Partisi değerli Genel Başkanı Devlet Bahçeli “Bu faiz lobisinin ortaya çıkması için bir Meclis araştırma komisyonu kuralım.” dedi. Dolayısıyla, bizim bu gördüklerimizin sizin tarafınızdan da konuşulması ve bu faiz lobisiyle 28 Şubata uşaklık yapan siyasi gruplardan da hesap sorulması lazım.

Demin bir şey söyledim, dedim ki: Diyarbakır’da Türk Bayrağı yoktu. Şimdi, değerli milletvekilleri, bana gelen istihbaratlar değil, devletin bakanlarınıza verdiği bir istihbarat bilgisinden bahsedeceğim. Doğu Anadolu Bölgesi’nde belli vilayetlerde KCK vergi topluyor, parlamentoları oluşturdular  yani belediye meclislerini yerel parlamentolara dönüştürdüler. Şimdi, KCK orada vergi toplarken “Kürdistan” ifadeleriyle naralar atılırken buna kalınan bu sessizliğin Türkiye’yi götüreceği yeri hesaplamak mecburiyetinde değil miyiz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Sayın Vekilim, Diyarbakır’ı bu kadar aşağılamayın ya!

CELAL ADAN (Devamla) – Dolayısıyla… Biz Diyarbakır’ı…

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Hanımefendi, senin  çocuğunu öldürdü be PKK! Sen bari konuşma be! Çocuğunu öldürdü PKK. Hayret bir şeysin ya!

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Ayrıştırmayın bu kadar Diyarbakır’ı ya!

OKTAY VURAL (İzmir) – Siz demediniz mi “Diyarbakır’da PKK hâkim.” diye, kürsüde söylediniz.

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – “Sen bari konuşma.” ne demek Necati Bey?

CELAL ADAN (Devamla) – Bu Türkiye Cumhuriyeti devletini tehdit eden, Türkiye’yi darbelere götürmek isteyen ne kadar pislik, ahlaksızlık varsa darbeler dönemine aittir. Darbelere götüren bu finans çevresini, bu faizci çeteyi… Eğer bu Başbakan bunu bu kadar söyler de bir araştırma komisyonuna dönüştürmez, bu faizci lobiyi deşifre etmezsek tarih bizi affetmez değerli milletvekilleri. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

453 Sıra Sayılı “Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu”nun 3. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                          Haydar Akar (Kocaeli) ve arkadaşları

3. madde:

“Bu Kanun yayım tarihinden altı ay sonra yürürlüğe girer.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Aytuğ Atıcı, Mersin Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesi üzerine verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Kendini çapulcu olarak hisseden herkesi de saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, bu kanunla ne yapıyoruz arkadaşlar? Üniversiteler kuruyoruz. Kim için kuruyoruz bu üniversiteleri? Gençler için kuruyoruz. Peki, gençleri anlıyor muyuz? Tabii ki anlamıyorsunuz. O kadar konuştuk, o kadar onlar konuştular anlamadınız. Şimdi sizlere bazı “tweet”lerle, bazı bestelenen şarkı sözleriyle ve zamanım yeterse resimlerle meydanların sesini aktarmak istiyorum.

Şimdi, şarkı sözlerinden bazıları şöyle diyor, sayenizde çok şarkı üretildi, çok beste yapıldı:

“Biberine gazına,

Copuna sopasına,

Tekmelerin hasına

Eyvallah, eyvallah.”

Boğaziçi Caz Korosu diyor ki:

“Çapulcu musun vay vay,

Eylemci misin vay vay.”

ODTÜ Klasik Türk Müziği Korosu diyor ki:

”Olamaz dediler di leylim,

Sıkamaz dediler di leylim.

Leylim, ayyaşım leylim

Leylim, çapulcum leylim.”

Kardeş Türküler tencere, tava havası besteledi sizin sayenizde:

“Bu ne kibir, bu ne öfke.

Gel yavaş gel, yerler yaş.” diye kısa bir fragmanını alayım.

Oğuzhan Uğur “Birinci vazife” isimli şarkısında şöyle sesleniyor siz anlamayanlara:

“Ata’mıza ayyaş, halka çapulcu, zehrin hep lafta,

Bu işin başı park, endişe etme, sonu da sandıkta.”

Nazan Öncel ve Çapulcu Orkestrası diyor ki:

“Beni bir kere dinleyebilirdin,

Dahası bana güvenebilirdin,

Ne istiyorum, bir sor bakalım,

Bir dur bakalım,

Belki ben haklıyım.

Güya yanımdasın hep, güya.

Güya beni sevmişsin, güya.”

Şarkıları artırmak mümkün ama biraz da size “tweet”lerden bahsedeyim. Bakın, “tweet”ler size ne diyor:

Diyor ki değerli milletvekilleri: Ankara’nın sokakları, caddeleri değişiyor. Tunalı Hilmi oldu “Tomalı Hilmi”, Güvenpark sizin sayenizde oldu “Dövenpark”, Kızılay oldu “Gazlıay.”

“Peki, Taksim’in özetini yapsam.” diyor bir “tweet”te “Gözünde deniz gözlüğü, elinde kaşıkla tavaya vuran, pet şişeden maskeli, sirke şişesi taşıyan insanlar. Vallahi İngilizceye çevirsem, beni kimse anlamaz.”

Bir başka “tweet” diyor ki: “Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir. Kayıt ve şart altına alınmaya çalışınca sorun çıkıyor.”

Bir başka “tweet” diyor ki: “Polis yorgun, herkes kendi gazını kendisi sıksın.”

Bir başka “tweet”: “Biz sokakları temizledik polis ağabey, bir zahmet TOMA gelip su sıksın.”

“Bütün bunlar fragman.” diyor bir başka tweet “Anıtkabir’e dokunun da fragman bitsin, film başlasın.”

Devam ediyor “tweet”ler, diyor ki: “O varsa ben yokum, şu varsa ben oynamam diyenlerin yaşamaya layık olduğu ülkenin adı Tayyibistan.”

Bir başka “tweet” diyor ki: “O yol güvenli mi ağabey? Cevap: Hayır, polis var.”

Bir başka “tweet” diyor ki: “Arkadaşlar, hepimiz sağduyulu olalım, polisin dinlenmeye ihtiyacı var. Islanmak isteyenler park havuzlarına.”

Bir başka “tweet” diyor ki: “Yönetimdeki insanların hizmetimizdeki memurlar olduklarını anlamaları gerek. En üsttekilerin en çok anlamaları gerek.”

Bir başka “tweet” diyor ki: “Hükûmet eylemcilerde 64 yaralı var diyor. CNN International 2 ölü, 3.195 yaralı. Allah’ım, sen gör ya Rabb’im, yazık!”

Bir başka “tweet” diyor ki: “Yabancı basının anormal ilgisiymiş. Sanki yaşananlar normal, ilgi anormal gibi.”

“Ambulansın içinde polis var mı diye değil, gaz bombası taşıyor mu diye bakıyoruz.” diyor sahadaki insanlar.

“Halkın düşünce ve fikrini hiçe sayan bir iktidar faşisttir, kendine oy vermeyen insanları illegal olarak tanımlamak da bunun kanıtıdır.” diyor.

Bir başka “tweet” diyor ki: “Başbakan yüzde 50 jokerini kullanacağına seyirciye sorma hakkını kullansaydı.”

Bir başka “tweet” diyor ki: “Bazı illerimiz için biber gazı vakti: Van: 20.00, Antep: 20.15, Adana: 20.20…” diye devam ediyor.

Bir başka “tweet” diyor ki: Polis yakaladığı gençlere “Sizi buraya kim topladı?” diye soruyormuş, onlar da “Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi.” diyorlarmış.

Bakın, sizin sayenizde “çapullanmak” diye bir fiil türedi, “gösteri yapmak, protesto eylemi düzenlemek” anlamına geliyor. Yabancı dillere de çevrildi. İngilizcesi “chapulling”, Fransızcası “schapulieren”, İspanyolcası “el chapulo.” Çok güzel hizmetlerde bulunuyorsunuz, tebrik ediyorum!

TOMA diyor ki: “Çapulcuysan çapulculuğunu bil, ben kaplıca değilim, git başka yerde ıslan.”

Son olarak da size…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYTUĞ ATICI (Devamla) – “Çapulcu”nun açılımı şu: “Ç: Çağdaş. A: Atatürkçü. P: Politika üstü. U: Uzlaşmacı. L: Laik. C: Cumhuriyetçi. U: Ulusunu seven.”

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Millet ne diyor, sen ona bak Hocam! Millet ne diyor, ona bak sen!

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Size milletin söylediklerinden derleme yaptım, duyup duymamak size kalmış.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Hocam, millet sandıkta söylüyor!

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

4’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Tolga Çandar, Muğla Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA TOLGA ÇANDAR (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce başta Sayın Meclis Başkanımıza, Bakanımıza ve annemin vefatı dolayısıyla beni arama inceliğini gösteren tüm milletvekili arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum. Hepsine, kalanlara Allah uzun ömür versin diyoruz.

Anacığımı, yıllar önce, 1972 yılında ben bir lise öğrencisiyken Deniz Gezmişlerin asıldığı gün liseden eve geldiğimde onu yas hâlinde bulmuştum. O zaman tabii kafam çok fazla basmıyor neler olup neler bittiğine de taş ocağı işçisi olan babamın başına bir şey geldi diye düşünmüştüm. Koşarak eve gittim, “Ne oldu anne, bir şey mi oldu?” “Oğlum, üniversite öğrencilerini asmışlar. Ben de seni okutayım diye çalışıp çabalıyorum ama acaba kendi elimle seni ölüme mi mahkûm ediyorum, kendi elimle seni ölmeye mi gönderiyorum büyük şehirlere, yoksa hiç göndermesem, burada babanla beraber kalsan, taş ocağı işçisi  olsan daha mı iyi?” diye ağlayıp sızlamıştı. Bugün Gezi Parkı’nda o gencecik üniversite öğrencilerine yapılanları gördükçe aradan kırk yıl geçmesine rağmen Türkiye’de anlayışta bir arpa boyu kadar değişiklik olmadığı görülüyor. Yazık, yani bu kadar güzel bir ülke için bu durum son derece yazık.

Sayın milletvekilleri, Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda bu üniversitelerin kuruluşuyla ilgili yasa tasarısı bize geldi, Komisyonda görüştük, söyleyeceklerimizi söyledik, orada da söyledik, tekrar ifade ediyoruz: Biz tabii ki üniversitelerin kurulmasını istiyoruz. Yani bu kadar çok genç üniversite kapısında beklerken üniversitelerin kurulmasını desteklememek diye bir şey olabilir mi? Ama biz, Komisyondan geçerken yasanın altına şerh koyduk çünkü endişelerimiz var. Yani bir üniversite, sadece, birilerinin, gençlerin yangınını söndürmek, onların beklentilerini, geçici bir süre için heveslerini almak anlamıyla kurulmaz. Üniversiteler, çocuklara bir yaşam, alternatif bir yaşama biçimi sunmak için kuruluyor. Bunu göz önünde bulundurunca sadece binadan ibaret değil ama bakıyorsunuz küçücük küçücük arsaların üzerine koca koca üniversiteler kurulacağına dair hazırlıklar var ve ben çocuklarımızın, ülkemizin gençlerinin bu kadar olumsuz koşullar altında çok iyi yetişeceğine olan güvensizliğimi belirtmek için şerh koydum altına. Hâlâ aynı endişeyi taşıyorum doğrusunu isterseniz yani bir Konya Selçuk Üniversitesine, bir Orta Doğu Teknik Üniversitesine, bir Hacettepe Üniversitesine, bir Bilkent Üniversitesine bakın, onların büyüklüklerine bakın, üniversite deyince böyle bir şey… Çünkü sözünü ettiğimiz üniversiteler içinde 8-9 tane fakültenin bulunduğu, 8-9 fakültenin barındığı üniversiteler, büyük yerleşim alanları. Bunun, üniversitelerin, bir kampüs anlayışı içerisinde düşünülmesi, planlanması gerektiğini düşündüğüm için ben altına şerh koydum, hâlâ aynı fikirdeyim.

Sayın milletvekilleri, üniversite, adı üstünde yani site, büyük bir şehir, içinde spor alanları olacak, içinde alışveriş merkezleri olacak, kütüphanesi olacak yani tüm oradaki öğrencilerin araştırma ihtiyaçlarına… Üniversite, çocukların araştırma yaptıkları, kendi alanlarında kendilerini geliştirdikleri alanlar. Böyle, bu kadar küçük alanlar üzerine, 25 dönümün üzerine kurulacak üniversitenin kapasitesi ne olabilir? 25 dönümün üzerine kurulacak bir üniversitenin içine ne yapabilirsiniz? Bir 25 dönümlük… Şu anda bizim önümüze gelen üniversitelere bir bakın, bir de…

Daha önce Diyarbakır’da kurulacak bir üniversite için söz aldığımda aynı şeyi söylemiştim: Bugüne kadar üniversite kurulmak üzere Komisyona gelen şeylerimizin içinde bir tane güzel sanatlar akademisi yok. Bir sanatçı olarak gene soruyorum, güzel sanatlara karşı özel bir tavrınız var mı? Yoksa, neden güzel sanatlar düşünülmüyor üniversitelerin içerisinde?    

Ayrıca, bu kadar üniversite açıyoruz, tamam, bana kalırsa da açalım, her gün bir üniversite açalım, ne olacak? Üniversite açmak… Ne oluyor bu? 1 tane bina, 2-3 de adam koyarsın olur biter üniversite. Ya öğretim üyesi? Yani, Türkiye'de bu üniversitelerin öğretim üyesi, kaliteli öğretim üyesi kadrolarını nereden bulacağız, çok merak ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üniversiteleri besleyecek olan üniversite öğretim üyelerine sordum, dedim ki: “Bu tür hazırlıklar var, bu konuda ne diyorsunuz?” Onlar dediler ki: “Ortaöğretimden gelen çocuklar Türkçeyi daha doğru dürüst okuyup yazamıyor. Önce ortaöğretimin kalitesini yükseltmek lazım.” Sizin Komisyona getirdiğiniz ve maalesef bütün itirazlarımıza rağmen geçirdiğiniz 4+4+4’ün içeriğine bakınca, bu konuda Türkiye'nin geleceği açısından çok da umutlu olmadığımız ortada.

Şimdi, “Üniversite öğrencilerinin genel kültürleri açısından tam bir sığlık hâkim.” Üniversite öğretim üyelerinin söyledikleri bunlar. Bırakın kitap okumayı, gazete, dergi, bunlara dahi doğru dürüst ulaşabilecek durumda değiller. Yani, var olan üniversitelerin kalitelerini yükseltmek yerine yeni yeni üniversite açmanın ben çok da doğru olmadığını düşünüyorum doğrusunu isterseniz çünkü büyüklük sadece çokluk anlamına gelmiyor, büyüklük, fiziksel büyüklük hiçbir şey ifade etmiyor. Sayıca istediğiniz kadar üniversite açın ama o üniversitelerden kaliteli eleman yetiştiremediğiniz sürece istediğiniz kadar… Ben sadece endişe ediyorum yani bu tür üniversitelerin hem fiziksel koşulları yok hem öğretim  kadroları yok hem yeterli yerleşim şeyleri yok. Bunun biraz politik olduğunu yani seçimlere yönelik birer yatırım olabileceğini düşünüyorum. Bu, Türkiye'nin geleceği açısından son derece endişe verici bir durumdur bana göre.

Öğrenci mezun olduktan sonra… Şimdi, bakıyorum açılan şeylere, sosyal bilgiler, felsefe bölümü yani sosyoloji bölümleri açıyorsunuz. Türkiye'deki en çok açıklardan bir tanesi sosyoloji bölümlerinden mezun olan öğrenciler arasında, var olanlara iş bulamıyorsunuz, aynı fakülteyi tekrar tekrar açıyorsunuz yani ben endişe ediyorum açıkçası.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; günümüz iş olanakları ve popüler kültür endüstrisinin toplumun hafızasına kazıdığı slogan ve imaj, eğitimli insanın eğitimsiz insan karşısında gittikçe güç ve konum kaybettiğini göstermektedir. “Her an her şey olabilir.” ya da “Sen de yapabilirsin.” gibi sahte umut sloganları, özellikle gençleri eğitimden uzaklaştırmaya ve umut peşinde, boş umutlar peşinde koşan ve kısa yoldan köşeyi dönmeye ve zenginlik sahibi olmaya çaba gösteren bir güruh hâline getirmiştir. Bu son on yıllık uygulamalarınızla buna ciddi bir katkıda bulunduğunuzu düşünüyorum. Yarışma programları, oradaki gençlerin hâlini bir görün, ben son derece üzülüyorum bu gençlerin durumuna.

Bu nedenle, genel anlamda eğitim, okuma-yazma, araştırma, düşünme, merak etme, soru sorma ve problem tanımlama gibi en temel akademik üstlenimleri günümüz üniversiteleri ne yazık ki öğrencilerine sunabilecek durumda değildir. Birkaç üniversiteyi ayırıyorum ama Türkiye, ne yazık ki bu. Birkaç üniversiteden mezun olan insanlar için, öğrenciler için çalışıyormuş gibi. Oysa, eğitimdeki bu adaletsizliğin, yükseköğrenimdeki bu adaletsizliğin giderilmesinin yolu, bu adaletsizliğe katkıda bulunacak yeni yeni üniversiteler açmak değil, var olan üniversitelerin kalitesini yükseltmekle mümkün olur diye düşünüyorum.

Üniversitelerin birçoğu öğrencilerine birer yetişkin olma vizyonunu ve sorumluluğunu verme yeteneğinden yoksun gibi görünüyor çünkü son dönemlerde, ne yazık ki diyaloglar ve bu sosyalleşme eksikliği üniversitelerden, özelikle sanat ve bilim alanında gençlerin katkısının ne kadar az düzeye düştüğünü… Bakın, bizim zamanımızda her üniversitede genç topluluklar vardı. Biz de mesela, Orta Doğu Teknik Üniversitesinde hem mühendislik okuduk ama hem Yeni Türkü, Çağdaş Türkü topluluklarıyla birlikte…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TOLGA ÇANDAR (Devamla) - …Türk sanat ve kültür yaşamına katkıda bulunduk. Keşke, böyle, gençlerimizin yetişeceği üniversitelerin sayısı artsa da hep beraber mutlu olsak.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Oktay Vural, İzmir Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün aslında, gerçekten yükseköğrenimle ilgili, Türkiye'nin geleceğiyle ilgili, eğitimle ilgili bir konuyu, üniversitelerin kurulması konusunu görüşüyoruz. Aslında, hepimizin hep beraber, birlikte, eğitimi bir stratejik değer olarak görüp hem küresel öngörü ve geleceği hem de stratejik önemini dikkate alarak adımlar atmamız lazım.

Aslında, bugün Gezi olayları ekseninde meydana gelen ve genç kitlelerin önemli ölçüde bu olayların içerisinde yer aldığı bir toplum yapısını çok sağlıklı değerlendirmemiz ve eğitimle ilgili muhakkak millî bir politika takip etmemiz gerekiyor.

Özellikle küreselleşme sürecinde bilginin artan öneminin yanında toplumun millî hedef ve yapılarına uyuma yönelik çok yönlü etkileşim, eğitimdeki gelişmelerin küresel düzeyde ele alınmasını gerekli kılmıştır. Bu bakımdan, eğitimin, küreselleşme sürecinde rekabet gücünü sağlamada da kritik bir önemi vardır.

Yapılan bütün projeksiyonlar şunu ortaya koymaktadır ki küreselleşmenin en büyük fayda elde edenleri, yeni teknolojilere erişebilen ve bunları uygulayabilen ülkeler ya da gruplar olacaktır. Bu bakımdan, Batı dünyası ile gelişmekte olan ülkeler arasında hem teknoloji hem beyin göçü arasındaki etkileşimi dikkate aldığımız zaman, gelişmekte olan ülkelerde bilgi ve teknoloji, eğitimli iş gücünün artışı ve aynı zamanda küresel şirketlerin teknolojik yatırım yapmaları, elbette bu yeni teknolojinin ilerlemesini sağlayacaktır ancak eğer biz, bu teknolojiye sahip olanlar ve olmayanlar arasındaki uçurumu kapatmak istiyorsak muhakkak surette iyi yönetimi sağlamamız, aynı zamanda eğitim ve piyasa reformları gibi bunu teşvik eden politikaları izlememiz gerekiyor. Aksi takdirde, aramızdaki uçurum, maalesef, açılacaktır. Bugün geldiğimiz Türkiye’de, maalesef, yargıda, yasamada, yürütmede ve medyada kurumların kalitesizliği, iyi yönetimin kurulmaması, aynı zamanda eğitim gibi bir olgunun günübirlik değişmesi şüphesiz böyle bir fırsatı kullanmamızı engelleyecektir.

Son dönemlerde Asya’dan Avrupa ve Kuzey Amerika’ya okumak için giden öğrenci sayısı azalmış ve Çin ve Japonya eğitim merkezleri hâline gelmiştir. Bu şekilde iyi eğitimden geçmiş geniş iş gücü düşük maliyetli istihdam kaynaklarıyla rekabet edecek konuma gelecek, aynı zamanda teknoloji alanında da ilerlemeler sağlayacaktır. Bu bakımdan, Çin ve Hindistan gibi ülkeler bilim, eğitim ve diğer altyapı yatırımlarını destekleme çabalarıyla şüphesiz büyük teknolojik uygulamaları kullanma ve bunları pazarlama konusunda da önemli adımlar atmış olacaklar. İşte, bu yönüyle bakıldığında, bu küreselleşme sürecinde bu mücadelede başarı öyküleri olan ülkeleri bizim dikkatle takip etmemiz gerekir. Özellikle Hindistan, Çin, Tayland, İspanya başarılarını insan sermayesinde elde ettikleri kazanımlara borçludur. Yoksa, günümüzde olduğu gibi, sıcak parayla, hormonlu ithalatla, kur politikalarıyla bir kalkınmanın geleceği yoktur. Bu kalkınmanın sağlam temel değerlere dayanması ve muhakkak surette insan sermayesi ekseninde üretilmiş bilim ve teknolojilere dayanması gerekmektedir. O bakımdan, bu insan sermayesini, muhakkak surette, bu rekabet gücünü kazanmamız açısından küreselleşme sürecinde sağlıklı değerlendirmemiz gerekiyor.

Eğitim, bir toplumun millet olmasını sağlayan, aynı zamanda rekabet gücünü kazandıran stratejik öneme sahiptir. İşte, ekonomik kalkınma farklılaşması sonucunda ortaya çıkan gelişmiş ülkeler-gelişmemiş ülkeler, bunların sebeplerini sorguladığımız zaman, gerçekten, bazen petrol fazlası olan ülkelerin neden gelişmediklerinin cevabını bulamayız. O bakımdan, bizim, muhakkak surette, sahip olduğumuz insan sermayesini eğitmemiz ve ekonomik gelişmeyi insan sermayesine yaptığımız yatırımlarla ve iyi teknoloji üreterek değerlendirmemiz gerekmektedir.

Bu açıdan bakıldığında, özellikle üniversitelerimiz… Evet, üniversitelere sahip olmak bir kaynaktır ancak genç insanları eğitmek bir süreçtir. Bu bakımdan, bu genç insanların eğitim kalitesini artırmamız gerekir. Nitelik olarak bu artırmayı sağlamadığımız takdirde burada ne kadar üniversite kurarsanız kurun nitelikli bir rekabeti sağlayamazsınız. Bilimi, bilgi üretmeyi, bilgiyi sanayiyle ve ekonomiyle buluşturmayı temin edemediğimiz takdirde rekabet gücümüz ortadan kalkmış olur ya da bu rekabet gücünü yeterince koruyamamış oluruz.

Özellikle, yapılan araştırmalarda, beşerî sermayenin hızlı gelişimi millî gelirin büyümesini tetiklemektedir. İşte, İspanya ve Güney Kore, bunlar başarı öykülerini yine eğitime yaptıkları yatırımlarla karşılamışlardır. Bununla ilgili, ekonomik açıdan değerlendiren ve bu konuda teorilerini ortaya koyan birçok önemli modellemeler vardır. Dolayısıyla, bu modellemelerin en sonu -ki Robert Lucas bu konuda bu modellemeyi ortaya koymuştur- yüksek düzeyde bir insan sermayesi yüksek düzey bir geliri açıklamaktadır. Dolayısıyla, insan sermayesinde bir artış millî geliri de artırmaktadır. Yani, bu ülkenin insanları sıcak paracıları beklememelidir. Bu ülkenin insanları bizim kaynaklarımızı aşındıracak, daha fazla ithalat yapıp üretmeden tüketecek bir modele alıştırılmamalıdır. Bu bakımdan, geldiğimiz bu noktada, bizim önümüzde çok önemli bir demografik fırsat vardır. Türkiye’nin bağımlı nüfusu azalmaktadır. Bu bağımlı nüfus azalmış ve Avrupa’yı yakalamış durumdayız. Önümüzdeki yirmi, otuz yıl boyunca bu demografik fırsatı dikkate aldığımız zaman, çalışabilir nüfusumuzun arttığını dikkate aldığımız zaman, bizim “Bu beşerî sermayemizi nasıl eğiteceğiz, eğittiğimiz beşerî sermayeyi de nasıl istihdam edeceğiz?” sorularını cevaplamamız gerekmektedir.

Bakıldığında, bugün maalesef kadınlarımızın eğitim süresi 6,2 yıldır, ilkokul seviyesi. Amerika’da üniversite seviyesinde eğitim yapılmaktadır. İş gücümüzün eğitim süresi 8,5 yıldır, başka ülkelerde daha fazla bilgi üreten iş güçleri vardır. Bu bakımdan, muhakkak surette eğitilmiş insan gücümüzü artırmamız gerekir. Kâfi midir? Diplomalı işsizlerin olduğu bir ortam içerisinde, özellikle Türkiye’de uygulanan ekonomi politikasıyla her 4 yüksekokul mezunundan 1’inin işsiz kaldığı bir ortam içerisinde, üniversite mezunlarının asgari ücretle iş aradığı bir ortam içerisinde nasıl yüksek bilgi yüksek gelir getirecektir? Bu bakımdan, Türkiye aynı zamanda ekonomik paradigmasını da değiştirmeli, özellikle bilgi üreten, bilgi ekonomilerini destekleyen teknoloji üreten sektörlere yönelmelidir. OECD ülkeleri içerisinde Türkiye maalesef yüksek teknoloji üreten ülkeler içerisinde sonuncu sıradadır, ihracatımız içerisinde sadece yüzde 2’lik paya sahiptir. Bu tabloyla nasıl biz insanlarımıza eğitim yoluyla refahı kazandıracağız, nasıl ülkemiz rekabet gücü kazanacak?

Kur politikalarını Merkez Bankası düzenlesin, kurlar düşük olsun, ithalat gelsin, bu ithalat yoluyla Türkiye’de pohpohlanmış, hormonlanmış bir büyüme olsun… E, bu büyüme sağlam temellere dayanmıyor. Paranın değerinin arkasında önemli olan ekonomik olarak sağlam bir yapının olması lazım, üreten insanların olması lazım, üreten bir ekonominin olması lazım. Yetmedi, bu üreten ekonomiyi aynı zamanda üreten insanlarla, bilgi üreten insanlarla buluşturmamız gerekir. Böyle bir vizyon olmadan eğitime baktığımız zaman, bundan sonraki dönem içerisinde gerçekten uluslararası rekabet gücümüzün hak ettiğimiz seviyeye gelmeyeceğini ve Türkiye'nin bu demografik fırsatı geri tepeceğini maalesef görüyorum.

Bu çerçevede, özellikle eğitimin bir başka yönü de insanlarımızı millî toplum yapılarına bağlamaktır. Bugün geldiğimiz bu noktada, insanlarımızı, millî kültür yerine çok kültürcülüğe götürmek, millî toplum yapılarına bağlamak yerine millî kimliği dışlamak gibi anlayışlar, eğitimin millet olma ya da millî toplum yapılarına insanı bağlama gibi fonksiyonunu da ortadan kaldırır.

Unutmayalım ki rekabet gücü toplumsal bir rekabetin ortaya koyduğu bir sonuçtur. Eğer, siz, bu toplumsal rekabeti millî toplum yapılarını oluşturmadan sağlamak durumunda kalırsanız ve bu süreç içerisinde küreselleşmenin milletlerin kimlik politikalarına yönelttiği tehditleri etkisizleştirmezseniz bu milleti korumanız ve bu milletin rekabet gücünü sağlamanız mümkün olmaz.

Bu vesileyle bunları paylaşmak istedim, saygılarımı arz ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Madde üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Özdal Üçer, Van Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar)

BDP GRUBU ADINA ÖZDAL ÜÇER (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu selamlıyorum.

Üniversitelerin kurulmasını hedefleyen bu kanun aslında kimsenin karşı çıkabileceği bir durum değil ama adım başı her yerde üniversite açmak, rektörlükler kurmak sorunun tek çözümleyici noktası değildir. Mevcut hâliyle eğitime hizmet veren üniversitelerin niteliğini düşünmek lazım. Yani, her ilde bir üniversite kuruyorsunuz, buna kimsenin bir itirazı olmaz ama var olan üniversitelerin niteliği nedir, eğitim kalitesi nedir, çalışan kadrolarının niteliği nedir, hangi kriterlerdedir, bunları sorgulamak lazım.

Mesela, beyin göçünden bahsediliyor. Neden Türkiye’ye, Türkiye’deki üniversitelere dışarıdan gelen akademisyen yoktur? Neden buradaki akademisyenler hep bir yerlere kaçabilmenin hesabı içindedirler? Neden üniversite öğrencilerinin eğitim kalitesini daha da yükseltmek gibi bir hedef edinilmiyor da lağvedilmesi gereken, ortadan kaldırılması gereken YÖK Kanunu ortada dururken bu kanuna tabi yeni üniversiteler kurmakla asıl hedeflenen şey nedir? Cemaat örgütlülüklerini üniversite yapılarında kadrolaştırmak veyahut da rant gruplarını üniversite rektörlüklerinde kadrolaştırmak gerçek manada bir sorundur.

Hani, biz Kürdistan için özerklik isterken çok farklı tepkimelerde bulunuluyor ama her biri bir devlet gibi olan üniversitelerin özerkliği ve o özerklik yapısı içerisinde dönen çarkları hiç kimse düşünmüyor. Üniversitelerde öylesi denetimsiz bir ekonomik güç oluşmuş ki bunlar gerçekten eğitim amacıyla mı harcanıyor, yoksa birilerine kariyer, rant ve güç sağlama amacıyla mı kullanılıyor sorusunu akla getiriyor. Birçok üniversitenin mali denetimini yapamıyorsunuz. Üniversite öğrencilerinin sorunlarını çözemiyorsunuz. Üniversite çalışanlarının sorunlarını çözemiyorsunuz. Yığınlarca sorun çözülmeyi beklerken yeniden, sorunlu olacak ve hiçbir altyapısı olmayan üniversiteler kuruluyor. Eğer bütün mevcut üniversiteler belli bir kaliteye ulaştıktan sonra yeni üniversiteler kurulması hedeflenirse daha sağlıklı olur diye düşünüyoruz.

Van’da Yüzüncü Yıl Üniversitesi var. Yüzüncü Yıl Üniversitesinde öğrencilerin barınma sorunları çözülmüş mü mesela? Hani, çok büyük bir deprem yaşandı. Yüzüncü Yıl Üniversitesinde çalışan akademisyenlerin, eğitim personelinin, hizmet personelinin sorunları çözüldü mü? Hayır. Şimdi, tabii, biz ne söylersek söyleyelim, maalesef Hükûmet bu konuda bir sorumluluk üstlenmiyor. Eğitim kurumlarının sorunları, eğitim çalışanlarının sorunları maalesef rant hesaplarına kurban gitmekte.

Bakın, öyle bir eğitim sistemi oluşmuş ki okuldan öğrenci bir fayda göremiyor ama öğretmen de bir fayda göremiyor, idarecisi de aynı sıkıntıları yaşıyor ama okuldaki, işte, taşıma sistemindeki minibüs ihalecileri köşeyi dönüyor, kantin ihalecileri köşeyi dönüyor. Siz bu sorunların çoğunu çözmeden, işte, “Eğitim güzeldir.”, “Eğitim iyidir.” gibi genel geçerliliği olan, kimsenin karşısında itiraz edemeyeceği durumları ifade ederek bu ülkede eğitimin kalitesini artıramazsınız.

Dünyanın en çok genç nüfusuna ve çocuk nüfusuna sahip ülkelerden biriyiz ama gençlere ve çocuklara yapılan uygulamalar dünyanın hiçbir yerinde görülmüyor. Bu mudur gençlik sevgisi? Bu mudur çocuk sevgisi? Çocuklar, gençler hangi sıkıntıları yaşıyorlar? Mesela, bakın, okulların önlerinde -ilkokullardan bahsediyorum, üniversitelerden değil- polis kontrolünde, polis nezaretinde eroin satışı yapılıyor, esrar satışı yapılıyor. Bu konuyu onlarca defa gündeme getirdiğimiz hâlde o eroinciyi tutuklaması gereken polis, maalesef ki dışarıda bir hükûmet protestosuna katıldı diye çocukları katledebiliyor. Biz bunu söylerken devletin kamu görevlisi polislerin çalışmasına karşı olduğumuz için değil, polisin, devlet güvenlik görevlisinin esas görevi kamunun güvenliğini sağlamaktır yani vatandaşın güvenliğini sağlamaktır. Basın açıklaması için çıkmış insanın güvenliğini sağlaması gerekirken, her ne hikmetse, sağcı olsun solcu olsun, Kürt olsun Türk olsun, kim olursa olsun, çocuklara, gençlere yönelik yapılan uygulamaya bakın, artık bir şey söylenecek durumda değil ki.

Üniversitelerde -kim kimi, hani “sör” ilan etmek gibi- işte, akademisyenlik kadroları dağıtılıyor, birileri bir yerden bir yere rektör oluyor, birileri bir yerden doçent oluyor. Sınavsız doçentlikler çıkmış. Kaç kişi mesela doçentlik unvanını aldı, bunların sınavları ne kadar denetleniyor, buna ilişkin bir denetleyici faaliyet yok.

Üniversite sınav soruları satılıyor. Var mı böyle bir ülke dünyanın başka bir yerinde? Madem üniversite soruları satılacak, neden üniversite sınavı yapılsın? Yani öyle bir mekanizma oluşmuş ki bu mekanizmada bir çocuğumuzun SBS diye ya da üniversite diye girdiği bir sınavın rantı trilyonları buluyor ve maalesef onlar da belli kişiler. Peki, çocukların eğitimi için bütçe ayıran bu Meclis, neden denetimini sağlıklı bir şekilde yapmıyor? Eğitim konusuyla ilgili o kadar çok sorun var ki eğitim çalışanlarının, idarecilerin, öğretmenlerin, öğrencilerin, akademisyenlerin, hizmet personellerinin eğitim kurumlarını… Ama bu sorunların çözümüne ilişkin hiçbir tutum yok. Yaklaşık yedi yıldır onlarca vakıf ve devlet üniversitesi kuruldu ama eğitim sorunlarına ilişkin, usulsüz atamalarla ilgili, eğitim kurumlarındaki yolsuzluklarla ilgili hiçbir çözümleyici çalışma yapılmadı.

Yine Van’dan bahsedeceğim. Depremde hasar görmüş ve yıkılmaya yüz tutmuş okullar göstermelik tamirat, tadilatla faaliyete sokuldu ve şu an binlerce çocuk yaşanabilecek herhangi bir sarsıntıda yıkılacak okullarda eğitim görüyor. Buna ilişkin bir çalışmanın olması gerekiyor.

Daha önceden de belirttim, Sayın Bakanımızın yeni göreve başlamış olmasından kaynaklı, bizde de daha önceki yaklaşımı ve mizacı itibarıyla da eğitim camiasının ilgisi ve umudu açısından olumlu bir kişilik. Umuyoruz ki bahsettiğimiz konulara eğilerek ülkenin eğitim…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - …sorunlarını gerçek manada çözmeye dönük bir tutum sergiler. Başarılar diliyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, İç Tüzük’ün 55’inci maddesine göre görüşmeler sona ermek üzere olduğundan, tasarının görüşmelerinin bitimine kadar oturumun uzatılmasını oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler…  Kabul etmeyenler…  Kabul edilmiştir.

Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Aykan Erdemir, Bursa Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

AYKAN ERDEMİR (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, bizi bilgisayar ekranları başında izleyen yüce halkımız; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

“Diktatörlerin Öğrenme Eğrisi” adlı bir kitabın yazarı şöyle bir ifadede bulunuyor: “En son diktatörler haber alır.” diyor. Bakın, “En son diktatörler haber alır.” diyor. Ne demek istiyor bu yazar? Bu yazar demek istiyor ki bir ülkede rejim otoriterleşirse, bir ülkede siyaset baskıcı bir anlayışa dönüşürse bir ülkede, bir partide korku egemen olursa daireler daralır. İnsanlar konuşmaktan imtina eder diyor. Eleştirmek söz konusu bile edilemez diyor. Kula kulluk edenler artar diyor. Hakikati konuşanlar azalır diyor. İşte bu tablo acaba bugün Türkiye için de üzerinde durup düşünmemiz gereken bir tablo mu?

HAMZA DAĞ (İzmir) – Sen nasıl konuşuyorsun o zaman? Kendi kendine tezada düşüyorsun, tezada.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Allah razı olsun, lütufta bulunuyorsun! Sağ olasın, konuşturduğun için çok teşekkürler! Allah razı olsun, çok teşekkür ederiz konuşturduğun için, bu iyiliğini unutmayacağız!

AYKAN ERDEMİR (Devamla) – Yani, acaba, bugün Türkiye’de mensup bulunduğumuz siyasi gelenekler, üyesi bulunduğumuz siyasi partiler ve onların liderleri bizim konuşmamıza, geri bildirim sunmamıza, gerekli uyarıları yapmamıza, vicdanımızın sesini paylaşmamıza imkân tanıyor mu? Aynaya baktığımız zaman, ailemize baktığımız zaman, çocuklarımıza baktığımız zaman…

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – İki defa söz aldın, kürsüdesin.

AYKAN ERDEMİR (Devamla) – …seçmenlerimize baktığımız zaman bu sorunun yanıtını aramalıyız. Acaba biz bir yanlışa tanık olduğumuzda bu yanlışı söyleyebiliyor muyuz? Çünkü, ben şuna inanıyorum: Bugün iktidar partisinin sayın milletvekilleri arasında ben vicdanı sızlayanlar olduğunu biliyorum, buna inanıyorum çünkü onlar da bugün Türkiye’de şu an itibarıyla 4 ölü, 100’e yakın -yoğun bakımda- ağır yaralı ve 5 bine yakın yaralı ile sonuçlanan iki haftalık şiddetin, iki haftalık baskının, iki haftalık anlayışsızlığın rahatsızlığını duyuyorlar, buna inanıyorum. Peki, buna inanıyorsam ve bu eğer doğruysa yani bugün iktidar partisinde de bu tablodan, bu görüntüden rahatsız olanlar varsa acaba neden, tüm anketlerde oy oranları düşerken gerek uluslararası basında gerek ulusal basında gerek sosyal medyada gerekse sokakta, fısıltı gazetesinde eleştiriler artarken kendi yönetim kademelerine gerekli uyarıyı yapmıyorlar? Neden Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı gittikçe yalnızlaşıyor?

HARUN KARACA (İstanbul) – Çok mu üzülüyorsunuz?

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Sen öyle zannet.

AYKAN ERDEMİR (Devamla) – Neden Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanına bu büyük gruptan bir kişi çıkıp da “Sayın Başbakanım, Sayın Genel Başkanım, bir yerde yanlış yapıyoruz.” demiyor?

HARUN KARACA (İstanbul) – Sen kendi Genel Başkanına söyle.

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Karışma bizim görüşümüze, karışma bizim partiye. Kendi partinizle ilgili konuşun.

AYKAN ERDEMİR (Devamla) – Çünkü bakın, eğer bugün bunu söylemezsek yarın iş işten geçtikten sonra çok geç olacak.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Sen kendi Genel Başkanına söyle.

AYKAN ERDEMİR (Devamla) – Biliyorum, şu anda bunu konuşmak büyük cesaret istiyor; biliyorum, bir adımıyla, bir sözüyle, bir bakışıyla şirketler batıran, gazeteler kapatan, insanları hapse tıktıran, itibarını iki paralık eden bir yapılanmadan bahsediyoruz; biliyorum, bu baskı karşısında korkuyoruz. Fakat unutmayın ki bizi biz yapan, insanı insan yapan, zor günde, korkunun egemen olduğu günde hakikati konuşabilmek. İşte, bu bir davet. Gelin, hakikati konuşun değerli milletvekilleri.

Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Alim Işık, Kütahya Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın son maddesi üzerinde şahsım adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, bu tasarıyla kurulan 5 yeni vakıf üniversitesinin ülkemize hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. Ancak, bu vesileyle bu tasarının da daha öncekilerde olduğu gibi ne kadar alelacele hazırlanarak Genel Kurula getirildiğini birkaç somut örnekle sizlerle paylaşmak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, kurulan üniversitelerden birisinin adı Konya Gıda ve Tarım Üniversitesi. Elbette ki ilimize böyle bir üniversite, iyidir, kurulmasında fayda vardır ama adıyla üniversitenin içerisindeki fakülte isimlerine baktığınız zaman bu işin ne kadar gayriciddi hazırlandığını görürsünüz. “Tarım ve gıda üniversitesi” adı var, altındaki fakülteye bakınız -mühendislik ve doğa bilimleri fakültesini çıkıyorum bununla doğrudan ilgili olduğu için- iktisadi ve idari bilimler fakültesi, insan ve toplum bilimleri fakültesi, meslek yüksekokulu, sosyal bilimler enstitüsü, fen bilimleri enstitüsü. Değerli milletvekilleri, kimseyi kandırmayalım. Ya bu ismi değiştirin ya bu fakültenin adını bu isme uygun hâle getirin. Bu doğru bir şey değil. Artık bu işin âdeta suyu çıktı, bu olmaz. Bunu yarın, mutlaka, en kısa zamanda, yeniden buraya isim değişikliği için getirmek zorunda kalacaksınız. Bunlar doğru değil. Bunu özellikle eleştiri olarak vurgulamak istiyorum.

Bu vesileyle, Sayın Bakanım, özellikle sizin de görevin başında olmanızı fırsat bilerek üniversitelerimizde âdeta sayın rektörlerin kendilerine oy vermeyen öğretim üyelerinden öç alma ya da siyasi linç aracı olarak kullandığı kadro dağıtım sorununu sizlerle paylaşmak istiyorum. Bugün -ismini de verebilirim ama şu anda vermeye gerek görmüyorum- birçok üniversitede, doktorasını bitirmiş yeni öğretim üyesi adayı birçok gencimiz, yardımcı doçent kadrosu o üniversitede boş bekletildiği hâlde kadro alamamaktadır. Sordukları zaman hiçbir gerekçe yok. Doçentlik sınavını geçmiş ama kadrosunun ilanını bekleyen yüzlerce, belki de binlerce arkadaşımız vardır. Profesörlükle ilgili tüm yeterlilikleri tamamlanmış, süresi dolmuş, hâlâ sayın rektörlerin keyfi yetmediği için ilanı verilmeyen yüzlerce aday vardır. Sorulduğu zaman “Niye ilan edilmedi” diye “Biraz bekle, senin oy verdiğin rektör adayı rektör olamadı, e biraz da sen bekleyeceksin.” gibi son derece pişkin, bilim adamına yakışmayacak cevaplarla muhatap olan öğretim üyesi arkadaşlarımız vardır.

Sayın Bakanım, çok önemli bir sorundur. Bugün gençlerin sokakta olduğu bir dönemde yarın üniversiteler kendi içinden öğretim üyeleri veya öğretim yardımcıları kanalıyla karışırsa bunun sorumluluğu tamamen Bakanlığınız ve Hükûmetinizde olacaktır. Bunu çözmek zorundayız. Bu ülkenin kimseyi siyasi düşüncesinden dolayı ayırt etme, hor görme hakkı ve lüksü yoktur. Sayın rektörler istedikleri gibi o koltukta oturabilirler ama bir öğretim üyesine, devletin parasıyla, yıllarını vermiş, eğitim öğretim imkânlarını her türlü kullanmış ve yeterliliğini ispat etmiş insana terbiye verme hakkı bir rektörde yoktur. Rektör, evet, üniversitenin tüzel kişiliğinden sorumludur ama her şeyden daha önemlisi o üniversitede yıllarca hizmet veren öğretim elemanlarının haklarını da korumak zorundadır. Bu önemli konuya bir an önce çözüm getirilmesini talep ediyorum.

Özellikle son dönemde kurulan vakıf üniversitelerine hızlı bir öğretim üyesi akışı söz konusudur. Yıllarca devletin imkânlarıyla devlet üniversitesinde yetişmiş ama bir şekilde emekliliği gelmiş, üniversiteden aldığı öğretim üyesi maaşıyla geçinemeyen tüm arkadaşlarımız emekli olarak veya olmayarak doğrudan vakıf üniversitelerine geçiş yapmakta, 1.500-2.000 dolar gibi paralarla gülünç bir şekilde öğretim üyeliği görevini orada sürdürmeye devam etmektedir. Bunun tek sebebi vardır, on bir yıldır Hükûmetin üniversite öğretim elemanlarının özlük hakları konusunda verdiği sözleri yerine getirememesi ve bugün bir araştırma görevlisinin 2.000-2.200 TL bir maaşla geçinecek hâlde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİM IŞIK (Devamla) – …mecbur bırakılmasıdır. Dolayısıyla, bu konunun çözümünü bekliyor, tekrar üniversitemizin ülkemize hayırlı olmasını temenni ediyorum.

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

On dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Sayın Ögüt

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Devlet Tiyatrolarıyla ilgili yeni yasa taslağı tartışması sürerken hâlihazırda iki senaryodan söz edilmektedir: Biri Devlet Tiyatrolarının kapatılması, bir diğeri de sanatçıların sözleşmeli hâle getirilip kurul tarafından oyunlara müdahale yetkisi verilmesidir. Her ikisi de sanatı öldürmekle eş anlamlıdır ve sanatın bütün kollarını kesen böylesi bir uygulama dünyanın hiçbir ülkesinde yoktur. “Tiyatroları özelleştireceğiz.” mantığı, sanata ticaret kafasıyla bakan sığ zihniyet, son olarak taslak hakkında bilgi alamadığı için tepkisini yöneticilere ileten Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Lemi Bilgin’i görevden almıştır. Konuyla ilgili çalışmaların sanatçıların ve STK’ların görüşüne başvurulmadan yapılması AKP rejiminin en geri uygulamalarından biridir.

AKM’nin yıkılacağını söyleyen Başbakan mı doğru söylemektedir, 2014’te tadilatın biteceğini söyleyen Kültür Bakanı mı doğruyu söylemektedir? AKM, bir otel ve rant kapısı mı olacaktır? Bunun da toplumumuza açıklanmasını istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Korkmaz…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Bakanım, iki sorum olacak. Birincisi: Isparta ile neredeyse aynı nüfusa sahip bazı illerimizde ikinci hatta üçüncü üniversiteler kurulurken, kaldı ki bu illerin üniversite standartları açısından altyapısı maalesef -bir kısmında en azından- henüz hazır değilken Isparta’ya ikinci üniversite kurulması gündeminizde midir? Bu konuda bir hazırlığınız var mıdır?

İkinci sorum da: Yarının kadrolarının yetiştirilmesi görevi verilen üniversite öğretim elemanlarının özlük haklarının iyileştirilmesi ve onlara ihtiyaç duydukları kadroların verilmesiyle ilgili bir çalışmanız var mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, geçen hafta teknik eğitim fakültesi mezunlarının mühendislik tamamlama eğitimindeki sıkıntılarıyla ilgili konuşmamız üzerine bu konuda yeni bir başvuru hakkı tanındı ve 17 Haziran 2013 tarihine kadar teknik eğitim fakültesi mezunlarının mühendislik tamamlamasıyla ilgili başvuruların devam ettiği bilinmektedir. Ancak, bunlar içerisinde yapı ressamlığı ve tasarımı bölümü mezunlarına mühendislik tamamlama veya mimarlık tamamlama hakkı verilmediği söylenmektedir. Çok ciddi bir mağduriyet yaşanmaktadır. Ayrıca, mezun durumuna gelmiş teknik eğitim fakültesinin son sınıf öğrencileri de bu haktan yararlanamamaktadırlar. Bunun çözülmesi sağlanabilir mi? Yani bu mezun öğrencilerimizle, mezun durumundaki öğrencilerin de bu başvuruları sağlanabilecek midir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Erdemir…

AYKAN ERDEMİR (Bursa) – Sayın Bakan, bildiğiniz gibi Türkiye’de çok sayıda üniversite öğrencisi tutuklu yargılanıyor. Henüz hüküm giymemiş bu tutuklu üniversite öğrencileri, anayasal hakları olan eğitim öğretim haklarından yararlanmak istiyorlar fakat biliyoruz ki çok sayıda cezaevinde bu haktan yararlanamayan öğrenciler var. Bu öğrencilerin eğitim haklarından yararlanabilmesi için ne gibi girişimlerde bulundunuz? Bu konuda herhangi bir genelge mevcut mudur?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Atıcı…

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, siz emekli bir öğretim üyesisiniz, emekli bir hocasınız, benim size emekli bir profesörün ne kadar maaş aldığını söylememe gerek yok. Hadi geçmişte bunları düzeltecek yetkiye sahip değildiniz ama şimdi iktidardasınız, bir bakansınız ve öğretim üyelerinin özlük haklarını düzeltecek konumdasınız. Allah aşkına ne yapacaksınız, bize bunu bir söyler misiniz? Siz, her ne kadar tıp fakültelerindeki öğretim üyelerinin durumunu çok iyi bilmeseniz de diğer öğretim üyelerinin durumunu biliyorsunuz. Bunlar maaşlarıyla geçinemeyip ikinci öğretimde ek ders yapmak zorunda kalmaktalar. Tıp fakültelerinde ise mecburen performans sistemi içerisinde eriyip gidiyorlar eve ekmek götürebilmek için. Emekli olduklarında ise rezil kepaze oluyorlar. Buna bir çözüm bulacak mısınız, bulmayacak mısınız? Açıkça rica ediyorum bu sorunun cevabını.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Şandır…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Bakanım, Sayın Alim Işık’ın sorduğu soruyu bir başka şekliyle ben de sormak istiyorum, önemli bir husus: Bu teknik öğretmenler için açılan mühendislik tamamlama sınavı tarih itibarıyla bazı üniversitelerdeki mezuniyet tarihinden daha sonraki bir tarih. Bazı üniversiteler kendi mezuniyet sınavlarının tarihlerini öne aldılar ki bu sınava mezunları yetişebilsin diye ama bazı üniversiteler bu işlemi yapmadılar, dolayısıyla ortada bir eşitsizlik ve adaletsizlik doğuyor. Millî Eğitim Bakanı olarak, tüm üniversitelere bu mühendislik tamamlama sınavını ertelemek veya tüm üniversitelerin teknik öğretmenlerinin mezuniyet sınavını öne almak mümkün müdür, bu yönde bir talimatınız olacak mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Günal…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Türk EĞİTİM-SEN’in verdiği bilgiye göre 3023 şube müdürü kadrosu olduğu söyleniyor. “3023 kadronun 1140’ı dolu, 1883’ü boş ve 2006’dan bu yana atama yapılmıyor.” diyorlar. Dolayısıyla, görevlendirmelerde de liyakate dikkat edilmediği söyleniyor. Bunları asaleten atama yapmayı düşünüyor musunuz? Özellikle söylüyorum, sizden önceki Sayın Bakan “Diğer kurumlara görevlendirme yapmıyorum.” dediği için benim danışmanım şu anda öğretmenlikten ayrılarak Mecliste çalışıyor. “Peki, Bakanlık içinde neden bu kuralı uygulamıyorsunuz?” diye soruyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bulut…

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Bakanım, 2013-2014 eğitim yılında tüm okullarda okutulacak olan 110 milyon 49 bin kitap ihalesi 225 milyon liraya 29-30 Nisan tarihlerinde sessiz sedasız yapılmıştır. İhalelere 75-80 yayınevi anlaşmalı katılmıştır. Yapılan ihaleyi alan firmalar kitapları 75 yayınevine paylaştırmışlar, herkes bastığı kitap kadar para almaktadır. Bu ihaleler Kamu İhale Kurumu ve Millî Eğitim Bakanlığınca kamu yararı gözetilerek mi yapılmaktadır? İhalelerde kırım ne kadar yapılmıştır? Bu konuda bilgi verirseniz memnun olurum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Acar…

GÜRKUT ACAR (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Hükûmet olarak size sormak istiyorum: Türkiye'de onlarca aydın, yazar, bilim adamı, iyi yetişmiş komutanlar yıllardır sahte delillere dayalı, sahteliği kanıtlanmış dijital delillerle tutuklu bulunmaktadır ve yargılanmaktadır, bazı davalardaysa hüküm giymişlerdir. Bu tablo kabul edilebilir değildir hukuk adına. Adaleti yanıltacak sahte delillerin kullanılmasının önüne geçecek Sanal Ortamda İşlenen Suçlar Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı Genel Kurul gündeminin 12’nci sırasında görüşülmeyi beklemektedir. Bu neden bekletilmektedir? Silivri’deki yargılamaların bitmesi mi beklenmektedir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Son soru.

Sayın Gümüş, buyurun.

HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) – Taksim Gezi Parkı’nda yapılmak istenen AVM’de niçin ısrar edilmektedir? Gençlerle ilgili bir soru bu.

AHMET YENİ (Samsun) – Ya, yok AVM.

HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir)  – Şu anda 10 gencimizin gözü kör edilmiştir. Burada bir tane AVM bu gençlerin birinin gözünden daha kıymetli midir?

RECEP ÖZEL (Isparta) – “AVM yok.” Diyorlar, hâla ne diyor! 

HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir)  – Siz onu gidin o gençlerin annelerine sorun, analarına sorun o gençlerin.

Başbakanın sağlık durumunun nasıl olduğunu merak ediyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sen önce kendi sağlık durumunu bak.

HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir)  – Bu kadar kışkırtıcı bir Başbakanın sağlık durumunu merak ediyorum Sayın Başkan.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, böyle bir soru olmaz, böyle bir  soru sorulmaz!

BAŞKAN – Sayın Gümüş, lütfen sorunuzu sorun.

HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir)  – Başbakanın sağlık durumuyla ilgili bir mesele vardı, bu konularla, bu tavrıyla ilgili midir ben merak ediyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, böyle bir terbiyesizliğe müsaade edemezsiniz.

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sayın Başkan, lütfen sözünü geri alsın.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sözünü geri alsın.

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sözünü geri alacak Sayın Başkan.

BAŞKAN – Anlaşılmıyor efendim söylediğiniz. 

HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir)  – Bu kadar insanın canı yanıyorken, bu kadar kışkırtıcı mesajlar varken ben Başbakanın sağlık durumunu merak ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, buyurun.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, böyle bir terbiyesizliğe müsaade edemezsiniz.

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sözünü geri alacak.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – AVM’ciler!

AHMET YENİ (Samsun) – Kardeşim AVM’cinin büyüğü CHP’de ya.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sağlıksız kişiler burada Başbakanın sağlığını soruyor ya! 

HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) – Başbakanın sağlık durumunun bu konuda aldığı kararlarla ilgisi var mıdır? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Taksim’de AVM yapılmayacağı söylendi, AVM’nin söz konusu olmadığı söylendi. Diğer sorunuza da arkadaşlar gerekli tepkiyi gösterdiler zaten.

Devlet Tiyatrolarıyla ilgili, sayın milletvekilinin Devlet Tiyatrolarındaki uygulamalar veya yapılacak uygulamalarla ilgili soruları konusunda ayrıntılı bilgi sahibi değilim, soruyu ilgili bakanımızdan yazılı olarak cevaplandırmasını rica edeceğim.

Öğretim üyelerinin özlük hakları; evet, öğretim üyelerimizin özlük hakları uzun yıllardan beri gerçekten bütün branşlarda, sadece tıp fakültelerinde değil bütün branşlarda ne yazık ki layık olduğu seviyede değildir. Bu konuyla ilgili olarak Sayın Başbakanımızın da bilgisi dâhilinde Maliye Bakanlığımızda gerekli çalışmalar yapılıyor. Ülkenin imkânlarının elverdiği ölçüde üniversitelerdeki öğretim üyelerimizin ve öğretmenlerimizin maddi durumlarını düzeltmek için gerekli tedbirleri almak üzere çalışıyoruz ama şu anda net rakamlar vererek kamuoyunu yanıltmak istemem.

Bu teknik eğitim fakültelerinden mezun olanların bütün bölümlere mühendislik tamamlama hakkı verilmiş, bir tek, zikredilmedi ama yapı ressamlığına…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Tasarım da var.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) -   Araştıracağız onu. Bizdeki bilgiye göre verilmiş olması lazım ama… Bizdeki bilgiye göre matbaa bölümüne verilmemiş, yapı ressamlığına da bakalım.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Yapı ressamlığı ve tasarımı da yok. Çözerseniz iyi olur.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) -   Onu araştıracağız.

Bu konularda Sayın Şandır’ın sözünü ettiği mağduriyet tehlikesine karşı sınavın tarihini ertelemek yerine muhtemelen bu tür eksiklikleri tamamlamak üzere altı ay sonra bir sınav daha planlamayı düşünüyoruz.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Bir tedbir alalım Hocam, yani bir mağduriyet olmasın. Bir tedbir alınsın, ya üniversitelerin mezuniyet sınavı öne alınsın…

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) -  Evet, yani tedbir olarak şimdiki sınavı ertelemek yerine, programı ertelemek yerine, bu, mesela matbaa var bizde ama yapı ressamlığı da olabilir. O bilgiyi de teyit ettikten sonra bunları daha sonra açılacak program çerçevesinde telafi etmeye çalışacağız.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Yani bir haksızlık, bir adaletsizlik olmasın; arzumuz odur.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) -    Bu özlük haklarını söyledik.

Tutuklu yargılanan öğrencilerle ilgili, onların sınavlarından geri kalmamaları için Adalet Bakanlığının gerekli özeni gösterdiğini biliyorum ama daha ileri düzeyde onların eğitim hayatlarını… Çünkü tutukluluk aynı zamanda mahkûmiyet anlamına gelmiyor. Dolayısıyla, ileride telafisi güç olacak veya  imkânsız olacak mağduriyetlere uğramamaları için bunu da, Adalet Bakanlığımızla bu şeyi de paylaşacağız.

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Bakanım, bu kitap ihalesini bir inceleyin lütfen.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Onu Talim Terbiye Kurulu Başkanlığımızdan alacağım bilgiler doğrultusunda yazılı olarak müsaade ederseniz cevaplandırayım.

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Onu incelerseniz de iyi olur efendim.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Efendim?

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Siz incelerseniz.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Evet, zaten daha önce ulaştı bu duyumlar. Dolayısıyla, Talim Terbiye Kurulumuz o konuda bir bilgi notu hazırlıyor, onu ben sizinle de paylaşacağım.

Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümünü oylarınıza sunmadan önce İç Tüzük’ün 86’ncı maddesi gereğince oyunun rengini belli etmek üzere ve lehte söz isteyen Mustafa Elitaş, Kayseri Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Yürürlük ve yürütmeyle birlikte 8 maddelik kanun tasarısını iki haftalık bir sürede bitirebildik. Geçen hafta salı günü bitirmeyi planladığımız kanun tasarısı maalesef bugün, çarşamba günü, bitme imkânı oldu. Kanun tasarısı görüşülürken yapıcı eleştiride bulunan muhalefet partisi milletvekili arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Komisyonda bu kanun tasarısına katkı sağlayan milletvekili arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum. Tüm siyasi parti gruplarının burada muhakkak ki kurulan üniversitelerle ilgili katkıları olduğunu düşünüyorum.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Biz bu kanuna sürekli destek verdik. Elitaş, herkes destek verdi bu kanuna.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Ama bu kanun tasarısı görüşülürken Taksim’de yeşille ilgili, Gezi Parkı’nda yapılmaya çalışılan Yayalaştırma Projesi’yle ilgili yanlış bir algılamadan, yanlış bilgilendirmeden ve kamuoyunu kışkırtıcı söylemlerle ortaya çıkan farklı bir noktadan dolayı iki haftadır bu kanunla ilgili, gençlikle ilgili, eğitimle ilgili, gençliğin geleceğiyle ilgili meseleler değil gençliğin önünü karartan, onları isyana teşvik eden, onları ülkesiyle bütünleştirmek, ülkesini muasır medeniyet seviyesine ulaştırmak ve bekasını daha da güzelleştirmek için yapılması gereken konuşmalarda… Bu tasarı da farklı farklı noktalara doğru gitti.

Bakın, cuma günü Gezi Parkı olaylarıyla ilgili yapılan ilk harekette, cuma günü burada bir milletvekili Sayın Başbakan hakkındaki gensoru görüşülürken “Gezi Parkı’nda şu kadar insan ölmüştür. Siz nasıl konuşuyorsunuz?” diye, ortada hiç ölüm yokken, daha yaralanma bulunmazken oradaki göstericiler ile polis arasında ortaya çıkan gerilimi “Burada ölüm var.” diye ifade edip, kışkırtıcı rolünü üstlenip bugün bu hâle gelmesine katkı sağlayanların bir vicdan muhasebesi yapması gerekir.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Başbakan yapsın, Başbakan.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bu kanun tasarısının son maddesiyle ilgili soru soran milletvekili, sağlıksız bir biçimde sorduğu soruyu Başbakanın sağlığıyla ilgili ifade etmeye çalışan önce kendi sağlığını, zihin sağlığını test ettirmesi gerekir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Bakın, değerli milletvekilleri, az önce burada konuşan milletvekili…

HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) – Başbakanın hasta olduğunu biliyoruz. Bu konuyu da…

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Senin zihin sağlığın belli! Terbiyesizlik yapma! Terbiyesizlik yapma! Senin zihin sağlığın belli!

AHMET YENİ (Samsun) – Hasta sensin!

(AK PARTİ İstanbul Milletvekili Nureddin Nebati’nin CHP sıralarına yürümesi)

NUREDDİN NEBATİ (İstanbul) – Hasta sensin! Sen kim oluyorsun? Sen Başbakana nasıl hasta dersin be! Hasta sensin!

HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) – Hastadır demiyorum, ilgisi var mıdır diyorum. İlgisi var mıdır bu konuyla?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bakın…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen yerlerinize oturunuz.

NUREDDİN NEBATİ (İstanbul) – Hasta sensin!

HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) – Ben soruyu sorarım. Saldırıyorsun ancak. Ancak saldırmasını bilirsin. Ben soru soruyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Utanmadan, sıkılmadan daha hâlâ burada, ayakta, bu yaptığın saçmalığına devam ediyorsun.

HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) – Bu ülkeyi yönetenlerle ilgili soru sorma hakkımı… (AK PARTİ sıralarından “Otur yerine, otur!” sesi)

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Utanmadan, sıkılmadan aynı saçmalığa devam ediyorsun.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Sen ruh hastasısın, ruh!

HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) – Kimin hasta olduğu belli!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bakın, değerli milletvekilleri, Gezi Parkı’nda kışkırtıcılık yapanlar hızını alamamış, burada aynı kışkırtıcılığa devam ediyor! (AK PARTİ sıralarından “Bravo!” sesleri, alkışlar)

Bakın, size bir “tweet” okuyacağım. Az önce bir milletvekili “Twitter”dan, gençlerimizin yaptığı “twitter” söylemlerinden burada bir vecize geçti. Size bir “twitt” okuyacağım. Kimin kışkırtıcı olduğunu iyi anlayın.

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Başını kaldır, başını kaldır da dinle!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – İngilizce yazılmış. Türk milletine yapılan bir “twitt” olsa Türkçe yazardı ama İngilizce yazılmış. Türkçesi: “Başbakan Erdoğan toplu katliam istiyor. İçişleri Bakanına bu konuda talimat verdi.” (AK PARTİ sıralarından “Yuuh!” sesleri, gürültüler) Ayıptır, günahtır! Utanır be insan! İngilizce yazıyorsun...

AHMET YENİ (Samsun) – Yuh be sana!

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – O, o dedi.

AHMET YENİ (Samsun) – Provokatör! Yazıklar olsun sana! Bursa milletvekilisin bir de.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – İngilizce yazıyorsun ve arkasından o “twitter”ı sil. O “twitter”ı siliyorsun... (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)

ŞUAY ALPAY (Elâzığ) – Ajan provokatörsün!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – O “twitter”ı siliyorsun arkasından, sonra gönderiyorsun, diyorsun ki: “Başbakan böyle böyle bir... Gezi Parkı olayını bitirin, katliama sebep olabilir. Ben bunu uyarıyorum. Sorumlu bir vatandaş olarak uyarıyorum.” diyorsun. (AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)

ŞUAY ALPAY (Elâzığ) – Ajan provokatör! Yazıklar olsun sana!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – İşte kışkırtıcılığınız. Parayla Başbakana küfredecek adamlar tutuyorsunuz. Utanmıyorsunuz! Parayla Başbakana küfredecek adamlar tutuyorsunuz. Polise ana avrat küfrediyorsunuz.

AHMET YENİ (Samsun) – Yuh size!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Polise “it” deme basiretsizliğini, şaşkınlığını gösteriyorsunuz.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Dünyadan haberin yok. Ajan mısın sen?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bakın, milletvekilleri milletin sesidir, milletin gözü kulağıdır ama kışkırtıcılık yapmak kimsenin hakkı değildir. Tekrar uyarıyorum: Bu millete inananlar, bu milletin oyuyla...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – ...gelenler milletvekiline yakışır bir görev yapsınlar, kışkırtıcılık yapmasınlar.

Saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

ŞUAY ALPAY (Elâzığ) – Ajan provokatör! Yazıklar olsun!

ENGİN ALTAY (Sinop) – Yeter be!

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan... (AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen... Sayın milletvekilleri, lütfen...

Sayın İnce, söz vereceğim, ancak…

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Ders veriliyor bu kürsüden. Cevap versin.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, öncelikle ben tüm milletvekillerimize ve tüm millete Allah sağlıklı, uzun ömür versin diyorum. Herkes hastalanabilir, hastalık insani bir özelliktir, dolayısıyla tenkit edilecek bir konu değildir.

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Anlamazlar.

AFİF DEMİRKIRAN (Siirt) – İnsanlıktan haberleri var mı?

SUAT ÖNAL (Osmaniye) – Nesini savunacaksın?

MUHARREM İNCE (Yalova) – Ben de oyumun rengini belirtiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın İnce.

Beş dakika…

MUHARREM İNCE (Yalova) – Çok teşekkür ederim.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Gerçekten de hastalıklar…

AHMET YENİ (Samsun) – Türk polisine küfreden milletvekillerini savunamazsın.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Ya, polise tokat atan milletvekilinden bahsediyor.

BAŞKAN – Sayın Yeni, söyledi Sayın Elitaş.

MUHARREM İNCE (Devamla) – Türk polisini hizaya geçiren milletvekilinin oğlunu savunuyorsun da ben onu mu savunmayacağım. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

AHMET YENİ (Samsun) – Sandığa gömeceğiz.

MUHARREM İNCE (Devamla) – Bir dinle, bir dinle. Hastalık üzerinden siyaset olmaz. Bugün Ahmet hastalanır, yarın Mehmet hastalanır. Bu tür yaklaşımlar doğru değildir.

AHMET YENİ (Samsun) – Türk polisine küfreden milletvekilini savunamazsın.

MUHARREM İNCE (Devamla) – Bu hastalıktan kasıt nedir o belli değil ama şunu söyleyeyim: Hepimiz hasta olabiliriz. Bakın, o yaklaşımları da doğru bulmadığımı söylüyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Parti sözcünüzün söylediklerinden anlayamadınız mı neyi kastettiğini?

MUHARREM İNCE (Devamla) – Değerli arkadaşlarım…

Bir dakika beklerseniz Elitaş, derdimi anlatacağım.

Bakın, değerli arkadaşlarım, siyasette birbirini iğnelemek, laf sokuşturmak kaba deyimiyle, karşıdakini eleştirmek bütün bunlar var, olmalı fakat bakın…

AHMET YENİ (Samsun) – Polise küfretmek yok.

HARUN KARACA (İstanbul) – Yurt dışına servis var mı?

MUHARREM İNCE (Devamla) – …şunu söyleyeceğim: Başbakanın hastalığını, olmuş olsa bile, burada  konuşmak doğru değil. Bugün o hastaysa yarın biz hasta oluruz. Bunlar doğru söylemler değil.

SUAT ÖNAL (Osmaniye) – Ajan o!

MUHARREM İNCE (Devamla) – İkincisi: “Orada ölüler var, kışkırtıcılık yapıyorsun, daha bir şey yok.” dediğiniz de… Başbakan da kışkırtıcı o zaman.

AHMET YENİ (Samsun) – Ne alakası var?

MUHARREM İNCE (Devamla) – Amerika’daki gösterilerde 17 kişinin öldüğünü kim söyledi? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Amerika’yı bırak, ajan.

FARUK IŞIK (Muş) – Amerika sözcüsü müsün sen? Sana ne Amerika’dan?

MUHARREM İNCE (Devamla) – Bunu Başbakan söylemedi mi? Bu da kışkırtıcılıktır. Bunlar doğru değil.

Bakın, değerli arkadaşlarım, polise küfredilmesi nasıl doğru değilse polisi milletvekilinin çocuğunun hizaya geçirmesi de doğru değildir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – İkide birde onu söyleme.

MUHARREM İNCE (Devamla) – Bir başkası… Geç onları. Parayla…

Bakın tekrar söylüyorum…

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Ajana gel, ajana.

MUHARREM İNCE (Devamla) - …bizim geleneklerimizde, bizim göreneklerimizde müzik yapan insanlara, yollarda, sokaklarda, keman çalan, müzik yapan insanlara para vermek gibi bir geleneğimiz var.

AHMET YENİ (Samsun) – Ya!

MUHARREM İNCE (Devamla) - Böyle bir geleneğin sahibiyiz biz. Bunu hepimiz yapmışızdır.

FARUK IŞIK (Muş) – Allah aşkına yalan söyleme.

MUHARREM İNCE (Devamla) - Birisi bir kenarda gitar çalmıştır, birisi bir kenarda tef çalmıştır, dümbelek çalmıştır. Hepimiz bunlara zaman zaman para vermişizdir. Burada müzik yapan insanlara para verilen bir gelenek…

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Muharrem Bey, olmadı, olmadı.

MUHARREM İNCE (Devamla) - Arkadaşımız kendisi buraya geldi, Alaaattin Yüksel geldi, dedi ki: Ben…

FARUK IŞIK (Muş) – Sen yalanlarınıza cevap ver.

MUHARREM İNCE (Devamla) – Ya, kardeşim… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Sayın Başkan…Sayın Başkan..: Sayın Başkan… Babalarının çiftliği mi burası? Bunları susturmayacak mısınız?

AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul) – Üslubuna dikkat et.

HARUN KARACA (İstanbul) – Orada, orada.

BAŞKAN – Sayın milletvekili, lütfen…

MUHARREM İNCE (Devamla) – Babalarının çiftliği mi burası? Yani siz geometrik çoğunluğunuza mı güveniyorsunuz? “Döveriz.” mi diyorsunuz, “Ezeriz.” mi diyorsunuz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Siz ancak hacim olarak fazla yer kaplıyorsunuz.

HARUN KARACA (İstanbul) – 2 tane, 1’i orada, 1’i orada.

MUHARREM İNCE (Devamla) – Ne yapıyorsun? Döveceğinizi mi zannediyorsunuz?

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Ajan orada, bak.

MUHARREM İNCE (Devamla) – Önce dinleyeceksin. Önce dinleyeceksin, dinlemesini öğreneceksin. (AK PARTİ sıralarından “Sen de adam ol önce.” sesi, gürültüler) Geometrik çoğunluğunuza… Bizim adamlığımızın zekâtını size versek siz zengin olursunuz. Zengin olursunuz, zengin.

AHMET YENİ (Samsun) – Hadi…

AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul) – Biliyoruz, hepsini biliyoruz.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

MUHARREM İNCE (Devamla) - Zekâtını size versek zengin olursunuz. Sizden korktuğumuz falan yok, hiç böyle bir şey düşünmeyin. Vız gelir tırıs gider. Allah’tan başka kimseden korkmayız biz. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler) Ama sizde Dolmabahçe’deki caminin imamının cesaretinin onda 1’i olsa bu hâle gelmezsiniz. (CHP sıralarından alkışlar) O imam kadar olamadınız, olamayacaksınız da. Bakın, o imam size bir ders verdi.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Cami imamını tehdit ediyorsunuz.

MUHARREM İNCE (Devamla) – Şimdi de diyorsunuz ki: “İmam tehdit edilmiş.”

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bırak be, görüntüleri var. Yarın görüntüler yayınlanınca göreceksin sen.

MUHARREM İNCE (Devamla) – İmam, Başbakan korkusu değil Allah korkusunu öne çıkardı. Size bir ders verdi, size bir ders verdi.

HARUN KARACA (İstanbul) – Muharrem unutma sözünü, unutma…

MUHARREM İNCE (Devamla) - Siz Swoboda’dan medet umuyordunuz, Swoboda da şimdi, size laf söyleyince beygirden düşmüş gibi oldunuz.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Ajana gel!

MUHARREM İNCE (Devamla) - Ne oldu Swoboda, adamınız Swoboda  ne yaptı size?

AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul) - Başbakana iftira atan vekiline cevap ver.

MUHARREM İNCE (Devamla) - Türkiye’yi dünyaya rezil ettiniz. Bakın, Avrupa Birliği yarın ne diyecek, göreceğiz. Bir kişinin kaprisleri uğruna, bir kişinin inadı uğruna Türkiye’yi dünyaya rezil ettiniz, rezil. Türkiye dünyaya rezil oldu. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın İnce, siz Türkiye’yi dünyaya rezil etmeye uğraşıyorsunuz. Türkiye’yi tüm dünyaya rezil ediyorsunuz.

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Muharrem Bey, bu konuşma olmadı. Beğenirim konuşmanı ama bu olmadı.

BAŞKAN – Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, bakın, Sayın İnce o imamla cami görüntülerini gördüğünde herhâlde bu milletten ve bu milletvekillerinden özür dileyecektir.

BAŞKAN - Kanun tasarı ve teklifleriyle komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 13 Haziran 2013 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

 

 

Kapanma Saati: 20.38