DÖNEM: 24 CİLT:
53 YASAMA
YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
117’nci
Birleşim
6 Haziran 2013 Perşembe
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve
kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar
tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMA
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Osmaniye
Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, 5 Haziran Dünya Çevre Günü’ne ilişkin
gündem dışı konuşması ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı
2.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, 5 Haziran Dünya Çevre Günü’ne ilişkin
gündem dışı konuşması ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı
3.- Kocaeli
Milletvekili Haydar Akar’ın, Kocaeli’deki kent içi
trafik sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Kocaeli Milletvekili
Haydar Akar’ın gündem dışı konuşması sırasında AK PARTİ Grup Başkanına
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Kocaeli
Milletvekili Haydar Akar’ın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
3.- Kocaeli
Milletvekili Haydar Akar’ın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
4.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Kocaeli Milletvekili
Haydar Akar’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında AK PARTİ Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
5.- Kocaeli
Milletvekili Haydar Akar’ın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında CHP Grubuna tekraren, sataşması
nedeniyle konuşması
6.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Tekirdağ Milletvekili
Candan Yüceer’in BDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında AK PARTİ
Grubuna ve AK PARTİ Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
7.- Ankara
Milletvekili Emine Ülker Tarhan’ın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
8.- Samsun
Milletvekili Ahmet İhsan Kalkavan’ın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
9.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın’ın, Bursa Milletvekili Aykan Erdemir’in görüşülen
kanun tasarısının çerçeve 2’nci maddesine bağlı ek madde 153 üzerinde CHP grubu
adına yaptığı konuşma sırasında AK PARTİ Grup Başkanına sataşması nedeniyle
konuşması
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, AKP’nin bir an önce
devlete ve millete karşı politikalarını gözden geçirmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
2.- Isparta
Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın, Hükûmetin, Gezi Parkı eylemleri nedeniyle
olayları yatıştırması ve tedbir üretmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
3.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, Adana’da Gezi Parkı eylemlerinde şehit olan
Komiser Mustafa Sarı’nın ailesine başsağlığı dilediğine ve ülkenin bir an önce
bu karmaşa, kaos ve korku ortamından kurtulmasını istediğine ilişkin açıklaması
4.- Bartın
Milletvekili Yılmaz Tunç’un, Gezi Parkı bahane edilerek provokasyonlarla
büyütülen olaylar neticesinde Adana’da şehit olan Komiser Mustafa Sarı’ya
Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dilediğine ve Genel Kurulu yöneten
Başkan Vekilinin ülkenin huzurunu bozmak isteyenlerin ekmeğine yağ sürecek
üslupta konuşma yapanlara müsaade etmemesini istediğine ilişkin açıklaması
5.- Adana
Milletvekili Mehmet Şükrü Erdinç’in, Gezi Parkı bahanesiyle AK PARTİ Adana il
binasına saldıranları engellemek isterken şehit olan Komiser Mustafa Sarı’ya
Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dilediğine, polisimizin şehit olmasına
sebep olanları lanetlediğine ve Adanalıların provokasyona gelmemesini
dilediğine ilişkin açıklaması
6.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, Gezi Parkı eylemlerinin Türkiye'nin
tamamında demokrasi olmadan barışın olamayacağını öğrettiğine ve şehit polise
rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
7.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, şehit polise rahmet
dilediğine ve Artvin Çoruh Nehri üzerinde inşa edilen Deriner
Barajı Hidroelektrik Santrali’nin hâlâ üretime geçmediğine ilişkin açıklaması
8.- Iğdır
Milletvekili Sinan Oğan’ın, şehit polis memuru Mustafa Sarı’ya rahmet
dilediğine, 12 Eylülün idam ettiği 3 ülkücü Halil Esendağ,
Selçuk Duracık ve Cevdet Karakaş’ı rahmetle andığına
ve Iğdır’da havaalanı ile birçok köy ve beldenin sel nedeniyle sular altında
olduğuna ilişkin açıklaması
9.- Uşak Milletvekili
Dilek Akagün Yılmaz’ın, Gezi Parkı eylemleri
sırasında hayatını kaybeden 2 kişinin ve polis memuru Mustafa Sarı’nın
ailelerine başsağlığı dilediğine, Rize’de Atatürkçü Düşünce Derneğine sığınan
insanlara yapılan saldırıya, Başbakanın ve Hükûmet yetkililerinin insanları
tahrik etmemeleri konusunda daha duyarlı davranacaklarına inandığına ilişkin
açıklaması
10.- Eskişehir
Milletvekili Kazım Kurt’un, Gezi Parkı eylemleri sırasında polisin eylemciler
üzerinde baskı kurmaya çalışmasının bir anlamı olmadığına, bu olaylar sırasında
Eskişehir’de yaralanan Ali İsmail Korkmaz’ın hayati tehlikesinin devam ettiğine
ve bunun faillerinin bir an önce bulunması gerektiğine ilişkin açıklaması
11.- Balıkesir
Milletvekili Namık Havutça’nın, Taksim Gezi Parkı’nda
eylem yapan insanların taleplerinin karşılanması ve direnişe katılan
gözaltındaki bütün insanların serbest bırakılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
12.- Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, Hamas
basın sözcüsü Müşir El Mısri’nin 3/6/2013 tarihinde
Konya’da yaptığı basın toplantısındaki demecine ilişkin açıklaması
13.- Bursa
Milletvekili Aykan Erdemir’in, Gezi Parkı eylemleri sırasında hayatını kaybeden
2 kişinin ve polis memuru Mustafa Sarı’nın ailelerine başsağlığı dilediğine,
Ankara’daki gösteriler sırasında Sırbistan Ankara Büyükelçiliğine gaz bombası
atılması nedeniyle kendilerinden özür dilediklerine ilişkin açıklaması
14.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Çevre Komisyonunun
gönderdiği fidan dikme sertifikasını içine sindiremediğine ve Başkanlığa iade
ettiğine ilişkin açıklaması
15.- Aydın
Milletvekili Mehmet Erdem’in, 5 Haziran Dünya Çevre Günü’ne ve Aydın
Belediyesinin gerçekleştirdiği bir proje çerçevesinde onlarca ağacın
kesildiğine ilişkin açıklaması
16.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Gezi Parkı eylemleri sırasında hayatını
kaybedenlere ve polis memuruna Allah’tan rahmet dilediğine, İzmir’de polisin
eline çivili sopayı kimin verdiğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
17.- Kayseri
Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, Taksim Topçu Kışlası’nın rölövesi
olmadığı için orijinal şekliyle inşa edilemeyeceğine, Hükûmetin Atatürk Orman
Çiftliği’nde binlerce ağacın yok edilmesine nasıl rıza göster-diğine ve Karaburun’daki balık çiftliklerinin kaldırılıp
kaldırılmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
18.- İzmir
Milletvekili Hamza Dağ’ın, Rize Belediye Başkanını olayların büyümemesi için
yapmış olduğu mücadeleden dolayı tebrik ettiğine, aynı olaylar İzmir Karşıyaka
ve Çiğli’de yaşanmasına rağmen CHP’li belediye başkanlarının sorumlu bir
davranış sergilemediğine ilişkin açıklaması
19.- Konya
Milletvekili Ayşe Türkmenoğlu’nun, Türkiye’de demok-rasinin
standartlarını yükselten partinin AK PARTİ olduğuna, halkı kışkırtan
milletvekilleriyle aynı çatı altında bulunmaktan utanç duyduğuna ve
millet-vekillerini sağduyulu olmaya davet ettiğine ilişkin açıklaması
20.- Balıkesir
Milletvekili Haluk Ahmet Gümüş’ün, ülkeyi terk eden Başbakanı kınadığına ve
bundan sonra dünyanın demokratik ülkelerindeki hiçbir liderin onunla aynı
fotoğraf karesine girmek istemeyeceğine ilişkin açıklaması
21.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, bütün millet-vekilleriyle aynı çatı
altında olmaktan onur duyduğuna, Rize’de yaşanan olaylar sırasında kendilerinin
olayı takibi sonucu polis sayısının artırıldığına ve bu durumu Türkiye Büyük
Millet Meclisinin takdirine sunduğuna ilişkin açıklaması
22.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın’ın, millî iradenin rızasıyla Meclise giren herkesin
kendileri için değerli olduğuna, Başbakanın gezi programında olmaması ve Fas
Kralının yurt dışında bulunması nedeniyle görüşmenin olmadığına ve millî
iradeyle bir yere gelemeyenlerin başka bir yerden medet ummaması gerektiğine
ilişkin açıklaması
23.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
24.- Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın BDP
grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
25.- Rize
Milletvekili Nusret Bayraktar’ın, Samsun Milletvekili Ahmet İhsan Kalkavan’ın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
26.- Ankara
Milletvekili Emine Ülker Tarhan’ın, Rize’de yaşanan olaylara ciddiyetle
müdahale edilmesi ve sorumluların ayıklanarak yargılanması gerektiğine ilişkin
açıklaması
27.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın’ın, Rize’de yaşanan olaylara ve siyasetçilerin sorumlu
siyaset yapması, aynı dili kullanması ve uzlaşmacı kültürü yaygınlaştırması
gerektiğine ilişkin açıklaması
28.- Antalya
Milletvekili Gürkut Acar’ın, Rize’de yaşanan
olaylarla ilgili, İçişleri Bakanı Muammer Güler’e, Rize Valisine ve Başbakan
Vekili Bülent Arınç’a çektiği telgraflara ilişkin
açıklaması
29.- Rize
Milletvekili Hasan Karal’ın, Rize’de yetkililerin inisiyatif alması konusunda
ellerinden gelen gayreti ortaya koyduklarına ve kimsenin canı yanmadan
olayların bittiğine ilişkin açıklaması
30.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Türkiye ve Meclis çok gerginken ve Genel Kurulda
milletvekilleri konuşurken Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın kitap okumasının
utanç verici bir tablo olduğunu düşündüğüne ilişkin açıklaması
31.- Başbakan
Yardımcısı Beşir Atalay’ın, Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın yaptığı
açıklama sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
32.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın’ın, Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan’ın yaptığı
açıklama sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
33.- Ankara
Milletvekili Emine Ülker Tarhan’ın, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın
yaptığı açıklama sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Bilecik
Milletvekili Bahattin Şeker ve 19 milletvekilinin, Bilecik ilinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/654)
2.- Bursa
Milletvekili Necati Özensoy ve 19 milletvekilinin, Bursa bölgesindeki deprem
riskinin ve depremselliğinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/655)
3.- Muğla
Milletvekili Mehmet Erdoğan ve 20 milletvekilinin, şoför esnafının sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/656)
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- BDP Grubunun,
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmının 409’uncu
sırasında yer alan asgari ücret düzeyinin toplum üzerindeki yoksullaştırıcı
etkisinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesinin görüşmelerinin Genel Kurulun
6 Haziran 2013 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- MHP Grubunun,
emeklilik için gerekli hizmet süresini ve prim ödeme gün sayısını doldurdukları
hâlde yaş şartına takılanların mağduriyetinin giderilmesi ve karşı karşıya
bulundukları sorunların çözüme kavuşturulması amacıyla Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel
Kurulun 6 Haziran 2013 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı:
156)
2.- Devlet Sırrı
Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları
(1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/759) (S. Sayısı: 453)
4.- Tabiatı ve
Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı ile Çevre Komisyonu Raporu (1/627)
(S. Sayısı: 297)
5.- Orta Asya ve
Kafkaslar Bölgesel Balıkçılık ve Su Ürünleri Yetiştiriciliği Komisyonu
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Tarım
Orman ve Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu
Raporları (1/498) (S. Sayısı: 173)
X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, yurt dışı görevlendirmelere ilişkin
sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın cevabı (7/20272)
2.- Sinop
Milletvekili Engin Altay’ın, futbol kulüplerimizin UEFA kriterlerini karşılama
yeterliğine ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın cevabı
(7/20275)
3.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, 2002 yılından itibaren Bursa’ya veya
Bursa’dan tayin edilen personele ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat
Kılıç’ın cevabı (7/20278)
4.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bursa’da olası bir depremin olumsuz
etkilerinden korunmak için alınan önlemlere ve Bursa’daki hizmet binalarının
depreme dayanıklılığına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın
cevabı (7/20279)
5.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakanlığa bağlı birimlerde çalışan taşeron
işçilere ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın cevabı
(7/20280)
6.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Van’a yönelik proje ve yatırımlara
ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın cevabı (7/20281)
7.- İzmir
Milletvekili Oğuz Oyan’ın, Türk Ticaret Kanunu’ndaki
bir hükmün uygulamasına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati
Yazıcı’nın cevabı (7/22400)
8.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, içinde “Türk”, “Türkiye” ve
“Cumhuriyet” ibareleri geçen şirket isimlerinin değiştirilmesi için uyarılan
şirketlere ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı
(7/22402)
9.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığın temsil ve ikram
harcamalarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/22510)
10.- İstanbul
Milletvekili Umut Oran’ın, THY ve grev konularına ilişkin sorusu ve Maliye
Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/22520)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 14.01’de açılarak altı oturum yaptı.
Yalova Milletvekili Temel Coşkun,
Mardin Milletvekili Erol Dora,
Bursa Milletvekili Sena Kaleli,
5 Haziran Dünya Çevre Günü’ne ilişkin gündem dışı birer konuşma
yaptılar.
İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel, Dünya Çevre Günü’nde
meydanlarda direnerek geleceklerine sahip çıkanları selamladığına ve kamu
emekçilerinin grev eylemine,
Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova, 5 Haziran Dünya Çevre
Günü’nde Kaz Dağlarına dikkat çekmek istediğine ve Diyanet İşleri Başkanlığının
TÜİK’le birlikte yaptığı araştırmada yer alan
soruların Balıkesir halkını rahatsız ettiğine,
Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü,
Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan,
Çanakkale Milletvekili Mustafa Serdar Soydan,
Manisa Milletvekili Sakine Öz,
5 Haziran Dünya Çevre Günü’ne;
Konya Milletvekili Ayşe Türkmenoğlu, İslam âleminin Miraç Kandili’ni kutladığına, AK PARTİ’nin
çevreye duyarlı olduğuna, ülkemizin çok daha ileri seviyede demokratikleşmesini
sağladığına ve IMF’ye olan borcumuzun bitirilmesinin AK PARTİ’nin
başarısı olduğuna,
Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz,
Taksim Gezi Parkı’ndaki direnişe destek vermek amacıyla tüm Türkiye’de yapılan
eylemler sırasında hayatını kaybeden Abdullah Cömert ile Mehmet Ayvalıtaş’ın ailelerine ve tüm Türkiye’ye başsağlığı
dilediğine ve 5 Haziran Dünya Çevre Günü’ne,
Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan, İzmir’de Twitter üzerinden haberleşen gençlerin tek tek evlerine
baskın yapılarak toplanması nedeniyle İzmir Valisi ile İzmir Emniyet Müdürünü
duyarlı olmaya çağırdığına,
Bursa Milletvekili Aykan Erdemir, 4 milletvekilinin dört gündür
maruz kaldığı şiddet olaylarına,
İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt, Taksim Gezi Parkı’nda
başlayıp tüm ülkeye yayılan gösteri ve yürüyüşlere destek olan halka ve bu
gösterileri kesintisiz yayınlayan Halk TV, Ulusal TV ve Artı Bir TV kanallarına
teşekkür ettiğine, diğer yayın gruplarını kınadığına ve Hükûmetten resmî bir
özür beklediklerine,
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu, Türk-İslam âleminin
Miraç Kandili’ni kutladığına, Kahramanmaraş’ın
Andırın ilçesi Altınyayla köyünde oturan bir vatandaşın kene ısırması sonucu
vefat ettiğine,
Tokat Milletvekili Reşat Doğru,
İstanbul Milletvekili Türkan Dağoğlu,
İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarca,
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi,
Bingöl Milletvekili İdris Baluken,
Aydın Milletvekili Ahmet Aydın,
İslam âleminin Miraç Kandili’ni
kutladıklarına ve 5 Haziran Dünya Çevre Günü’ne;
Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz, tüm İslam âleminin ve
milletimizin Miraç Kandili’ni kutladığına
Tunceli Milletvekili Kamer Genç, bir haftadır Tunceli’nin birçok
yerinde elektriklerin kesik olduğuna ve Taksim Gezi Parkı’nda başlayıp ülke
geneline yayılan gösteri ve yürüyüşlerde hayatını kaybedenlere rahmet
dilediğine,
İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma
Satır, 5 Haziran Dünya Çevre Günü’ne, Miraç Kandili’ni
kutladığına ve Taksim Gezi Parkı’nda başlayıp ülke geneline yayılan gösteri ve
yürüyüşlerde hayatını kaybedenlere rahmet dilediğine,
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı, yapılan iki günlük uyarı grevine
ve Rize’de AKP yandaşlarının Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikasının
binasını ablukaya aldıklarına,
Antalya Milletvekili Yıldıray Sapan, Taksim Gezi Parkı’nda
başlayıp ülke geneline yayılan gösteri ve yürüyüşlerde gözaltına alınan
vatandaşlara karşı polisin davranışlarına,
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek, Taksim Gezi Parkı’nda
başlayıp ülke geneline yayılan gösteri ve yürüyüşlerde vatandaşların anayasal
haklarını kullandıklarına ve gözaltına alınan vatandaşların verdiği bilgilerin
ihbar kabul edilerek soruşturma yapılması gerektiğine,
Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, Taksim
Gezi Parkı’nda başlayıp tüm ülkeye yayılan gösteri ve yürüyüşlerde haklarına
sahip çıkan insanların yanında olduğuna ve Malatya’daki bir mahallede yaşayan
halkın görüşü alınmadan kurulan baz istasyonunun kaldırılması gerektiğine,
İlişkin birer açıklamada bulundular.
Ankara Milletvekili Levent Gök ve 31 milletvekilinin, Ankara’da
yaşanan köylerden kente göç hareketinin durdurulması için yapılması
gerekenlerin (10/651),
BDP Grup Başkan Vekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın,
Adıyaman’da yaşayan 45 Alevi yurttaşın kapılarının işaretlenmesi olayının
(10/652),
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ve 22 milletvekilinin, iş
kazası sonucu yaşanan ölümlerin ve taşeronlaşmanın doğurduğu sorunların
(10/653),
Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine
sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve görüşmelerinin sırası
geldiğinde yapılacağı açıklandı.
BDP Grubunun, 6/12/2012 tarihinde Mardin Milletvekili Erol Dora ve
arkadaşları tarafından mevsimlik tarım işçilerinin yaşadığı sorunların
araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
araştırma önergesinin (2031 sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak,
MHP Grubunun, 7/5/2013 tarih 12518 sayı ile ziraat fakültesi ve
veteriner fakültesi mezunlarının yaşadıkları sorunların araştırılarak alınacak
önlemlerin belirlenmesi amacıyla ve 8/5/2013 tarih 12631 sayı ile ülkemizdeki
ziraat mühendislerinin sorunlarının ve çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergelerinin,
CHP Grubunun, 5/6/2013 tarihinde İzmir Milletvekili Alaattin
Yüksel ve 21 milletvekili tarafından sigorta acentelerinin ve sigortalıların
sorunlarının araştırılması ve çözüm yollarının bulunması amacıyla Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (928 sıra
no.lu), Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak,
Genel Kurulun 5 Haziran 2013 Çarşamba günkü (bugün) birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerileri yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal, Adana Milletvekili Fatoş
Gürkan’ın BDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasındaki bazı
ifadelerine,
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın, Antalya Milletvekili Yıldıray
Sapan’ın yaptığı açıklama sırasındaki bazı ifadelerine,
Adana Milletvekili Fatoş Gürkan, İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal’ın yaptığı açıklama sırasındaki bazı ifadelerine,
Antalya Milletvekili Yıldıray Sapan, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın’ın yaptığı açıklama sırasındaki bazı ifadelerine,
İzmir Milletvekili Oktay Vural, milletvekillerinin ve milletin
Miraç Kandili’ni kutladığına,
İlişkin birer açıklamada bulundular.
İzmir Milletvekili Aydın Şengül, İzmir Milletvekili Alaattin
Yüksel’in CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında şahsına,
İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel, İzmir Milletvekili Aydın
Şengül’ün sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında şahsına,
Sataşmaları nedeniyle birer konuşma yaptılar.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülmesi kabul edilen, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu’nun (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156),
2’nci sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülmesi kabul edilen, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının (1/484) (S. Sayısı: 287),
4’üncü sırasında yer alan ve İç Tüzük’ün
91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Tabiatı ve
Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı ile ve Çevre Komisyonu Raporu’nun
(1/627) (S. Sayısı: 297),
5’inci sırasında yer alan, Orta Asya ve Kafkaslar Bölgesel
Balıkçılık ve Su Ürünleri Yetiştiriciliği Komisyonu Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu raporlarının (1/498) (S. Sayısı: 173),
Görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadığından ertelendi.
3’üncü sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan,
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/759) (S.
Sayısı: 453), görüşmelerine devam edilerek çerçeve 2’nci maddesine bağlı ek
madde 153’e kadar kabul edildikten sonra Komisyonun bulunmaması nedeniyle
ertelendi.
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın, Aydın Milletvekili Metin Lütfi
Baydar’ın görüşülen kanun tasarısının çerçeve 2’nci maddesine bağlı ek madde
151 üzerinde CHP grubu adına yaptığı konuşma sırasında AK PARTİ Grup Başkanına,
Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında şahsına,
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın, Aydın Milletvekili Metin Lütfi
Baydar’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında AK PARTİ Grup Başkanına,
Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan, Adıyaman Milletvekili
Ahmet Aydın’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine,
Elâzığ Milletvekili Zülfü Demirbağ, İzmir Milletvekili Musa Çam’ın
görüşülen kanun tasarısının çerçeve 2’nci maddesine bağlı ek madde 151 üzerinde
şahsı adına yaptığı konuşma sırasında şahsına,
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın görüşülen kanun tasarısının çerçeve 2’nci
maddesine bağlı ek madde 151’le ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşma
sırasında AK PARTİ Grubuna ve şahsına,
Malatya Milletvekili Veli Ağbaba,
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma
sırasında şahsına,
Çorum Milletvekili Salim Uslu, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın sataşma nedeniyle yaptığı ve İzmir Milletvekili
Musa Çam’ın görüşülen kanun tasarısının çerçeve 2’nci maddesine bağlı ek madde
151 üzerinde şahsı adına yaptığı konuşmalar sırasında şahsına,
İstanbul Milletvekili Halide İncekara,
Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın görüşülen
kanun tasarısının çerçeve 2’nci maddesine bağlı ek madde 152 üzerinde CHP Grubu
adına yaptığı konuşma sırasında AK PARTİ Grup Başkanına,
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı, İstanbul Milletvekili Halide İncekara’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında
CHP Grubuna,
Isparta Milletvekili Recep Özel, Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında AK PARTİ Grubuna,
Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker, Isparta Milletvekili Recep
Özel’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında CHP Grubuna,
Sataşmaları nedeniyle birer konuşma yaptılar.
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın, Ankara Milletvekili Emine Ülker
Tarhan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasındaki bazı ifadelerine,
İstanbul Milletvekili Osman Taney
Korutürk, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın yaptığı açıklama sırasındaki
bazı ifadelerine,
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın, İstanbul Milletvekili Osman Taney Korutürk’ün yaptığı açıklama sırasındaki bazı
ifadelerine,
İstanbul Milletvekili Osman Taney
Korutürk, tekraren, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın yaptığı açıklama
sırasındaki bazı ifadelerine,
Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan’ın Fas seyahati öncesinde, Fas Kralıyla görüşmesinin planlanmadığına,
Van Milletvekili Özdal Üçer, Iğdır
Milletvekili Sinan Oğan’ın görüşülen kanun tasarısının çerçeve 2’nci maddesine
bağlı ek madde 151 üzerinde şahsı adına yaptığı konuşma sırasındaki bazı
ifadelerine,
Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan,
Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı,
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı,
Bingöl Milletvekili İdris Baluken,
Rize’de yaşanan olaylara;
Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak, Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın görüşülen kanun
tasarısının çerçeve 2’nci maddesine bağlı ek madde 152 üzerinde BDP Grubu adına
yaptığı konuşma sırasındaki bazı ifadelerine,
İlişkin birer açıklamada bulundular.
Komisyonların bulunmayacağı anlaşıldığından, alınan karar
gereğince, 6 Haziran 2013 Perşembe günü saat 14.00’te toplanmak üzere 20.54’te
birleşime son verildi.
Şükran Güldal MUMCU
Başkan
Vekili
Mine LÖK BEYAZ Mustafa
HAMARAT
Diyarbakır Ordu
Kâtip Üye Kâtip
Üye
II.- GELEN KÂĞITLAR
No: 170
6 Haziran 2013 Perşembe
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Bilecik Milletvekili
Bahattin Şeker ve 19 Milletvekilinin, Bilecik ilinin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/654) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.03.2012)
2.- Bursa Milletvekili Necati
Özensoy ve 19 Milletvekilinin, Bursa bölgesindeki deprem riskinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/655) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.03.2012)
3.- Muğla Milletvekili Mehmet
Erdoğan ve 20 Milletvekilinin, şoför esnafının sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/656) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.03.2012)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili
İhsan Özkes’in, 2002’den itibaren naklen tayin olan
il müftü ve müftü yardımcıları ile ilçe müftülerine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/20104)
2.- İstanbul Milletvekili İhsan
Özkes’in, Yalova Devlet Hastanesinde cenaze teslimi
sırasında bir din görevlisinin yaptığı iddia edilen konuşmaya ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/20109)
3.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, yurt dışı görevlendirmelere ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/20167)
4.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, yurt dışı gezilerine, bu gezilere katılan
gazetecilere ve Suudi Arabistan’a yapılan resmi ziyaretlere ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/20168)
5.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, Bursa’da olası bir depremin olumsuz etkilerinden korunmak için
alınan önlemlere ve Bursa’daki hizmet binalarının depreme dayanıklılığına
ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/20171)
6.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, 2002 yılından itibaren Bursa’ya veya Bursa’dan tayin edilen
personele ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi
(7/20172)
7.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, Ankara’daki metro vagonları yapım işini alan firma ile ilgili
iddialara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21321)
8.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Deriner Barajının
elektrik üretimiyle ilgili verilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/22189)
9.- Bingöl Milletvekili İdris
Baluken’in, Bingöl’deki kamu kurum ve kuruluşlarının
personel alımlarıyla ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/22191)
10.- Tekirdağ Milletvekili
Bülent Belen’in, Akil İnsanlar Heyeti için ödeme yapılıp yapılmadığı ve söz
konusu Heyet üyelerinin güvenliğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/22192)
11.- Hatay Milletvekili Adnan
Şefik Çirkin’in, koruculuk sistemi ile korucularla ilgili çeşitli verilere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22193)
12.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, bir Akil İnsanlar Komisyonu üyesinin açıklamalarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22196)
13.- Bolu Milletvekili Tanju
Özcan’ın, Akil İnsanlar Heyeti ile ilgili çeşitli konulara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/22199)
14.- Adana Milletvekili Ümit Özgümüş’ün, Akil İnsanlar Heyetinde yer alan kişilerin
çalışmaları için yapılan masraflara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/22200)
15.- Aydın Milletvekili Metin
Lütfi Baydar’ın, bir Ergenekon davası sanığının dava süreci ile ilgili
iddialarına ve ifadesinin alınması için Türkiye’ye getirilmesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22201)
16.- Aydın Milletvekili Metin
Lütfi Baydar’ın, PKK’nın çekilme sürecine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/22202)
17.- Adana Milletvekili Osman
Faruk Loğoğlu’nun, Adana’da kapalı spor salonu yapılmasına yönelik çalışmalara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22203)
18.- Kırklareli Milletvekili
Mehmet Siyam Kesimoğlu’nun, geçmişte Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığında
bulunmuş birinin bir soruşturma kapsamında verdiği ifadeye ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/22204)
19.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan’ın, akil insanların çalışmaları için
bütçe ayrıldığı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22205)
20.- Yalova Milletvekili
Muharrem İnce’nin, oğlu askerde olan muhtaç ailelere belediye ve köy
bütçelerinden yardım yapılması ile ilgili Kanunun uygulamasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22206)
21.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan’ın, cari işlemler açığının milli gelire
oranına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22207)
22.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan’ın, cari işlemler açığına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22208)
23.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan’ın, cari işlemler açığına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22209)
24.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan’ın, cari işlemler açığında Türkiye’nin
dünya sıralamasındaki yerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22210)
25.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan’ın, Türkiye’nin BM İnsani Gelişmişlik
Endeksindeki yerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22212)
26.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan’ın, büyüme hızı oranlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22213)
27.- Balıkesir Milletvekili
Ayşe Nedret Akova’nın, Akil İnsanlar Heyetine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/22215)
28.- Balıkesir Milletvekili
Ayşe Nedret Akova’nın, Koca Seyit Havalimanının alt yapısı ile bu alt yapının
yetersiz olması nedeniyle yaşandığı iddia edilen sorunlara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/22216)
29.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, Radyo Gazi’nin satışına ve Yönetim Kurulu Başkanının
üniversiteden ilişiğinin kesilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/22217)
30.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, Ankara’daki kentsel dönüşüm projesi kapsamında sözleşmeleri
geçersiz sayılan hak sahiplerinin mağduriyetine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/22218)
31.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, okul kantincileri tarafından gerçekleştirilen tadilatların
kurumlara bağışlanmasına ve kantinlerde işe alınacak personelden istenen
şartlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22219)
32.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, operasyon sırasında kalp krizi geçirerek vefat eden bir köy
korucusunun ailesinin mağduriyetine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/22221)
33.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, gazi çocuklarına şehir içi toplu taşımacılıkta ücretsiz ulaşım
hakkı verilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22222)
34.- Kırklareli Milletvekili
Turgut Dibek’in, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek
Kurumu tarafından ödül ve destekleme yönetmeliklerinin yürürlükten
kaldırılmasına ve hutbelerde Mustafa Kemal Atatürk’ten bahsedilmemesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22223)
35.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, işsizlik ve istihdam verilerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22224)
36.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, Haymana’daki buğday üreticisi çiftçilerin buğday farkını
alamamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22226)
37.- Samsun Milletvekili
Ahmet Haluk Koç’un, Bilal Erdoğan’ın deniz taşımacılığı şirketine ve bu
şirketin faaliyetlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22227)
38.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan’ın, 2002-2013 yıllarındaki uluslararası
yatırım pozisyonu açığı verilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/22228)
39.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan’ın, 2002-2013 yıllarındaki takibe uğramış
KOBİ kredilerine ait verilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/22229)
40.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan’ın, 2002-2013 yıllarındaki sıcak para
stoku verilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22231)
41.- Aydın Milletvekili Metin
Lütfi Baydar’ın, polislerin şark görevine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/22233)
42.- Aydın Milletvekili Metin
Lütfi Baydar’ın, 2002-2013 yılları arasında sınır ihlalleri neticesinde komşu
ülkeler tarafından yaralanan ve öldürülen vatandaşlara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/22234)
43.- Aydın Milletvekili Metin
Lütfi Baydar’ın, kanser hastalığı ve ilaçlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/22236)
44.- Aydın Milletvekili Metin
Lütfi Baydar’ın, sağlık personeline yönelik saldırılara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/22237)
45.- Aydın Milletvekili Metin
Lütfi Baydar’ın, 2002-2013 yılları arasında ele geçirilen GDO’lu
ürünlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22238)
46.- Aydın Milletvekili Metin
Lütfi Baydar’ın, ihraç edilen tarım ürünlerinin kontrolüne ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/22239)
47.- Tunceli Milletvekili
Hüseyin Aygün’ün, YÖK tarafından üniversitelere gönderildiği iddia edilen bazı
yazılar ve YÖK’ün internet sitesinin çökertilmesi ile ortaya çıkan belgelere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22241)
48.- Konya Milletvekili
Mustafa Kalaycı’nın, Konya Çevre Yolunun yapımına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/22242)
49.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, Türkiye Yeşilay Cemiyetine yönelik mali desteklere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22243)
50.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, muhtarlarla ilgili çeşitli verilere ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/22244)
51.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, Nisan 2013’te gerçekleştirdiği Moğolistan ziyaretine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22245)
52.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan’ın, kredi borcu takibe düşen KOBİ
sayısına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22247)
53.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, bir gazinin çalıştığı belediye tarafından işten çıkarılmasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22249)
54.- İzmir Milletvekili Rahmi
Aşkın Türeli’nin, yabancı sermaye yatırımlarına
ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/22253)
55.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, bağlı kurum ve kuruluşların temsil ve ikram
harcamalarına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru
önergesi (7/22254)
56.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, çek kullanımı ile ilgili veriler ve karşılıksız çek
oranındaki artışa ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru
önergesi (7/22255)
57.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, bağlı kurum ve kuruluşların temsil ve ikram
harcamalarına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Beşir Atalay) yazılı soru
önergesi (7/22256)
58.- Samsun Milletvekili
Ahmet Haluk Koç’un, Akil İnsanlar Heyetinin çalışmaları için ödenek ayrılıp
ayrılmadığı ve Heyetle ilgili diğer bazı hususlara ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Beşir Atalay) yazılı soru önergesi (7/22257)
59.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, başöğretmenlik sınavı açılmamasına, özel eğitim
kurumlarına yönelik denetimlere ve dershanelerin kapatılması kapsamında yapılan
çalışmalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/22262)
60.- Tekirdağ Milletvekili
Candan Yüceer’in, yaşlı ve engelli bakım evleri ile bunların denetimine ilişkin
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/22303)
61.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığın temsil ve ikram harcamalarına ilişkin
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/22304)
62.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan’ın, Tekirdağ’da işletilen özel bir huzurevi ile ilgili iddialara
ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/22305)
63.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, Suriyeli mültecilerin kaldıkları kampların sağlık koşullarına ve
hastalıklara karşı alınan önlemlere ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/22306)
64.- İstanbul Milletvekili
Erdoğan Toprak’ın, cep telefonlarının insan sağlığı üzerindeki olumsuz
etkilerine ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/22307)
65.- İstanbul Milletvekili
Celal Dinçer’in, çocukları askerde olan muhtaç durumdaki ailelere yardım
yapılmasına ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/22308)
66.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, Tekirdağ’daki bir özel bakım
merkezinde yaşanan olaylara ve 2008-2013 yılları arasında hakkında işlem yapılan
özel bakım merkezlerine ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22309)
67.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasındaki
çocuk gelinlere ve çocuk evliliklerinin engellenmesi için yapılan çalışmalara
ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/22310)
68.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, Suriyeli mültecilerin temel sağlık hizmetlerinden yararlanmasına ilişkin
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/22311)
69.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Samsun’un Vezirköprü ilçesine bağlı bir köyde eşinden
şiddet gören bir kadına ve 2010-2012 yılları arasındaki kadına yönelik şiddet
vakalarına ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/22312)
70.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığın temsil ve ikram harcamalarına ilişkin
Avrupa Birliği Bakanından yazılı soru önergesi (7/22313)
71.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, yurt dışı gezilerine ve Bakanlık müşavir
kadrolarına ilişkin Avrupa Birliği Bakanından yazılı soru önergesi (7/22314)
72.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığın temsil ve ikram harcamalarına ilişkin
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/22315)
73.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, Bakanlık hizmet binalarındaki yenileme çalışmalarına ilişkin
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/22316)
74.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, Bakanlıktaki engelli personele yönelik çalışmalara ilişkin
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/22317)
75.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, desteklenecek teknoloji transfer ofislerinin bulunduğu üniversitelerin
belirlenmesine ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22318)
76.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, av sanayisine yönelik teşviklere
ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/22319)
77.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığın temsil ve ikram harcamalarına ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/22324)
78.- Samsun Milletvekili
Cemalettin Şimşek’in, şehit ailelerinin ücretsiz seyahat hakkının belediyeler
tarafından ulaşım hizmeti konusunda yetkilendirdiği firmalarca ihlal edildiği
iddiasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/22325)
79.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, Bağ-Kur’a prim borcu olan
çiftçilerin, prim borçlarının tarımsal destekleme gelirlerinden kesilmesine
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/22326)
80.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar
Demirel’in, Bağ-Kur’a prim borcu olan çiftçilerin
prim borçlarının tarımsal destekleme gelirlerinden kesilmesine ilişkin Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/22327)
81.- İzmir Milletvekili Hülya
Güven’in, kanser ilaçlarıyla ilgili çeşitli hususlar ile SGK tarafından bu
ilaçlar için yapılan ödemelere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/22328)
82.- Osmaniye Milletvekili
Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, uzman jandarmaların özlük haklarına ilişkin Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/22329)
83.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığın temsil ve ikram harcamalarına ilişkin
Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/22334)
84.- Mardin Milletvekili Erol
Dora’nın, Trabzon’un Tonya ilçesinde yapılması planlanan çimento fabrikasının
çevreye etkilerine ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/22335)
85.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan’ın, Ortahisar Vadisindeki çöp sorununa
ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/22337)
86.- Diyarbakır Milletvekili
Emine Ayna’nın, belediyelere dağıtılan temizlik araçlarına ilişkin Çevre ve
Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/22339)
87.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, Bakanlığın bir mitingi için düzenlenen televizyon reklamına
ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/22344)
88.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığın temsil ve ikram harcamalarına ilişkin Dışişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/22345)
89.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, vizesiz seyahat edilebilen ülkelere ve vizesiz seyahatlerle
ilgili verilere ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/22346)
90.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, Suriyeli mülteciler için kurulan kamplarda yaşanan olaylara ve
gerçekleşen kazalara ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/22347)
91.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, yabancı ülkelerde görevli Bakanlık personeline ilişkin
Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/22348)
92.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, Bakanlıktaki engelli personele yönelik çalışmalara ilişkin
Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/22349)
93.- Tokat Milletvekili Orhan
Düzgün’ün, yurt dışında yaşayan vatandaşların ödedikleri pasaport bedellerine
ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/22350)
94.- İzmir Milletvekili Erdal
Aksünger’in, iş adamlarının ve işçilerin Irak’taki
ticari faaliyetlerinde karşılaştıkları sorunlara ve Irak’taki cezaevlerinde
bulunan işçilere ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/22351)
95.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında yurt
dışındaki insani yardım çalışmaları sırasında yaralanan veya hayatını kaybeden
vatandaşlara ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/22352)
96.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, Avrupa ülkelerine vizesiz giriş
hakkı tanınmasına ve bu kapsamdaki çalışmalara ilişkin Dışişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/22353)
97.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, fahri konsoloslar ile ilgili
verilere ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/22354)
98.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, Suriyeli mültecilere ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/22355)
99.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığın temsil ve ikram harcamalarına ilişkin
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/22369)
100.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, ithal pirinçlerde GDO bulunup bulunmadığına ilişkin Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/22370)
101.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Bakanlık tarafından gerçekleştirilen bir personel alım
sınavı ile ilgili iddialara ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/22371)
102.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, GDO’lu pirinç ithal edildiği iddiaları ile
ilgili çeşitli hususlara ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22372)
103.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, Türkiye’de kişi başına balık tüketim miktarının düşük olmasına ilişkin
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/22373)
104.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, çiftçilere yapılan destekleme ödeneklerinde kesinti yapıldığı
iddialarına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/22374)
105.- Balıkesir Milletvekili
Ayşe Nedret Akova’nın, çiftçilerin kullandıkları kredilere ilişkin Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/22375)
106.- Balıkesir Milletvekili
Ayşe Nedret Akova’nın, tarım sektöründeki verilere ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/22376)
107.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, TAGEM tarafından desteklendiği iddia edilen bir projeye ilişkin
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/22377)
108.- Kocaeli Milletvekili
Mehmet Hilal Kaplan’ın, Biyogüvenlik Kanununda
değişiklik yapılması ile GDO’lu ürünlerin ithalatı
ile ilgili çeşitli hususlara ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/22378)
109.- İstanbul Milletvekili
Abdullah Levent Tüzel’in, Türkiye tarafından ihraç edilen ancak sağlıksız
olduğu gerekçesiyle iade edilen ürünler ile yurt içinde tüketilen gıdaların
güvenliğine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/22379)
110.- Balıkesir Milletvekili
Ayşe Nedret Akova’nın, hayvan ithalatına izin verilmesinin etkilerine ilişkin
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/22380)
111.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Kars, Ağrı, Iğdır, Gümüşhane ve Bayburt’ta yapılan suni bal
kontrollerine, bal üretiminin artırılması için yapılan çalışmalara ve tarım
sigortası yaptıranlara ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22381)
112.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, ithal edilen bakliyat miktarı ile bakliyat üretimindeki düşüşe
ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/22382)
113.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın, Kütahya’nın Domaniç ilçesindeki
Tarımsal Kalkınma Kooperatifi tarafından verilen gebe ineklerin düşük yapması
veya ölmesine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22383)
114.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru’nun, 2012 yılı sonu itibarıyla Tokat’taki büyük ve küçükbaş hayvan
sayısına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/22384)
115.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, tuz kullanımının sağlığa etkilerine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/22385)
116.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, ambalajlı gıda ürünlerinde üretim tarihinin yer almasına ilişkin Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/22386)
117.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, Rusya’ya ihraç edilen çileğin geri gönderildiği iddialarına ilişkin
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/22387)
118.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, yanlış tarım uygulamalarıyla
mücadele kapsamında yapılan çalışmalara ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/22388)
119.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, kayısı üreticilerinin don
olaylarından kaynaklanan zararına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/22389)
120.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2008-2013 yılları arasında
aşılanan köpeklere ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22390)
121.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2008-2013 yılları arasında yasa
dışı kurbağa avcılığı vakalarına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/22391)
122.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, domuz popülasyonundaki artışın
kontrol altına alınması için yapılan çalışmalara ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/22392)
123.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2008-2013 yılları arasındaki yasa
dışı balık avcılığı vakalarına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/22393)
124.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasındaki ipek
böceği üretimine ve üreticilere yönelik desteklere ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/22394)
125.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, sertifikalı tohumlukların fiyatlarına ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/22395)
126.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, müşavir kadrolarına yapılan atamalara, Bakanlığın
tanıtım faaliyetlerine ve Tarım TV’nin yayınına ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/22396)
127.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığın temsil ve ikram harcamalarına ilişkin
Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/22397)
128.- Kahramanmaraş
Milletvekili Durdu Özbolat’ın, Elbistan Belediye
Başkanlığının bir belde belediyesinin ihale ettiği bir işle ilgili işlemlerine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/22406)
129.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, Ankara Büyükşehir Belediyesince
toplatıldığı iddia edilen afişlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22407)
130.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Sarp Kimlikle Geçiş Bürosunda
çalışan personelin hizmet akdinin sona erdirildiği iddialarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/22408)
131.- İstanbul Milletvekili
Aykut Erdoğdu’nun, Çankırı’da yapılması planlanan yeni Hükümet Konağının
mevkiine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/22409)
132.- İstanbul Milletvekili
Aykut Erdoğdu’nun, Çankırı İl Özel İdaresinin ihale yapmaksızın kira sözleşmesi
yaptığı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/22410)
133.- İstanbul Milletvekili
Aykut Erdoğdu’nun, Çankırı’da bir köy sınırları içinde bir fabrika
kurulabilmesi amacıyla verilen izinlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22411)
134.- İstanbul Milletvekili
Aykut Erdoğdu’nun, Çankırı’daki eski adliye binasına ekli taşınmazın
kiralanmasının binaya zararlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22412)
135.- İstanbul Milletvekili
Aykut Erdoğdu’nun, Çankırı Valiliğince iptal edildiği iddia edilen bir ihaleye
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/22413)
136.- Çorum Milletvekili
Tufan Köse’nin, Çorum’daki bir köyün içme suyu sorununa ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/22414)
137.- Çorum Milletvekili
Tufan Köse’nin, Çorum’daki bir köyün sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/22415)
138.- Çorum Milletvekili
Tufan Köse’nin, Çorum’daki bir köyün sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/22416)
139.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığın temsil ve ikram harcamalarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/22417)
140.- İstanbul Milletvekili
Kadir Gökmen Öğüt’ün, İstanbul’un Maltepe ilçesindeki bir mahallenin
sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/22418)
141.- Balıkesir Milletvekili
Namık Havutça’nın, Balıkesir’in İvrindi ilçesindeki
bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/22419)
142.- Kars Milletvekili
Mülkiye Birtane’nin, Kars’ta bir köyün bazı
sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/22420)
143.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan’ın, muhtarların özlük haklarının iyileştirilmesine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/22421)
144.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Van’da sınır kaçakçılığı yaptığı için
öldürüldüğü iddia edilen kişilere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22422)
145.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Polis Balosu davetlilerine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/22423)
146.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Bakanlığın tanıtım giderlerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/22424)
147.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, 6284 sayılı Kanun kapsamında şiddet mağdurlarını korumaya
yönelik önlemlerin alınmasında ihmali bulunduğu tespit edilen çalışanlara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/22425)
148.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, uzman jandarmaların astsubay kadrolarına geçirileceği
yönündeki iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/22426)
149.- Manisa Milletvekili
Sakine Öz’ün, Manisa’nın Salihli ilçesindeki bir köyün su sorunu ile sağlıksız
sudan kaynaklandığı iddia edilen hastalıklara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/22427)
150.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’deki bir köyün
sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/22428)
151.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Şavşat ilçesindeki bir
köyün sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/22429)
152.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’deki bir köyün yol
sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/22430)
153.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Şavşat ilçesindeki bir
köyün sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/22431)
154.- İzmir Milletvekili Oğuz
Oyan’ın, Diyarbakır’da yaşanan bir olaydan sonra
polisin bazı kişileri darp ettiği iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/22432)
155.- Hakkâri Milletvekili
Adil Zozani’nin, boşaltılan köylere ve tazminat
ödenmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/22433)
156.- Van Milletvekili Nazmi
Gür’ün, Van’ın İran sınırında İran askerlerinin açtığı ateş nedeniyle hayatını
kaybettiği iddia edilen vatandaşlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22434)
157.- Diyarbakır Milletvekili
Emine Ayna’nın, üniversitelerde yaşanan şiddet olayları ile ilgili
soruşturmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/22435)
158.- İstanbul Milletvekili
Sebahat Tuncel’in, üniversitelerde yaşanan şiddet olayları ile ilgili iddialara
ve uzaklaştırma cezası alan veya ilişiği kesilen öğrencilere ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/22436)
159.- İstanbul Milletvekili
Ali Özgündüz’ün, eğitim için yurt dışına gönderilen polislere ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/22437)
160.- Kocaeli Milletvekili
Haydar Akar’ın, uzman jandarmaların sosyal ve özlük haklarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/22438)
161.- Kocaeli Milletvekili
Haydar Akar’ın, Kocaeli’deki trafik ve otopark
sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/22439)
162.- Ankara Milletvekili
Ayşe Gülsün Bilgehan’ın, Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından yol yapım
çalışmaları sırasında ağaçların kesildiği iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/22440)
163.- Amasya Milletvekili Ramis Topal’ın, Bursa Valiliği tarafından yapıldığı iddia
edilen bir uygulamaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/22441)
164.- Batman Milletvekili
Bengi Yıldız’ın, Batman Belediyesinin bir personelinin otomobilinin altında
elektronik takip cihazı bulunması ile ilgili soruşturma açılıp açılmadığına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/22442)
165.- İstanbul Milletvekili
Celal Dinçer’in, İstanbul İl Özel İdaresi tarafından gerçekleştirilen bir
ihalenin yüklenicisi firmanın ihale konusu işi tamamlamamasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/22443)
166.- İstanbul Milletvekili
Celal Dinçer’in, çocukları askerde olan muhtaç durumdaki ailelere yapılan
yardımlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/22444)
167.- İstanbul Milletvekili
Celal Dinçer’in, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve İstanbul’daki diğer kamu
kurumlarında kullanılan LPG/CNG dönüşümlü araçlara ve bunların gaz sızdırmazlık
raporlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/22445)
168.- Çorum Milletvekili
Tufan Köse’nin, Çorum’a bağlı köylerdeki kanalizasyon çalışmalarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/22446)
169.- Hatay Milletvekili
Refik Eryılmaz’ın, Suriyeli sığınmacılara vatandaşlık verildiği iddialarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/22447)
170.- Çanakkale Milletvekili
Ali Sarıbaş’ın, 2009-2012 yılları arasında Çanakkale ili Çan Kaymakamlığı
görevinde bulunan kişi hakkındaki iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22448)
171.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Ardahan’daki bir köyün sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/22449)
172.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında
hayvanlara yönelik saldırı vakalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22450)
173.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında tarihi
çarşılardaki hırsızlık vakalarına ve alınan önlemlere ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/22451)
174.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında kask
takmadığı gerekçesiyle sürücülere kesilen cezalara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/22452)
175.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri’nin, Tekirdağ’ın Muratlı ilçesine bağlı bir
köyde kaybolan avcıların bulunması için yapılan çalışmalara ve 2008-2013
yılları arasında göl ve göletlerdeki boğulma vakalarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/22453)
176.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasındaki
kayıp vakalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/22454)
177.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında av
köpeklerinin zehirlendiği iddiasıyla emniyet birimlerine yapılan başvurulara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/22455)
178.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında
hayvanlara yönelik cinsel saldırı vakalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22456)
179.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasındaki yasa
dışı kirpi avcılığı vakalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/22457)
180.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında
pompalı tüfekler ile işlenen suçlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22458)
181.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, belediyelerin kültür ve sanat
faaliyetlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/22459)
182.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, Niğde Belediyesi tarafından
yapılan bir sokağın andezit taşı ile kaplanması işi ihalesine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/22460)
183.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında biber
gazı kaynaklı rahatsızlıklardan dolayı hayatını kaybeden vatandaşlara ve
kullanılan biber gazı miktarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22461)
184.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasındaki
hayvan hırsızlığı vakalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/22462)
185.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında ulaşım
araçlarına yönelik saldırılara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/22463)
186.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2008-2013 yılları arasında
otoparklardaki hırsızlık vakalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22464)
187.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2008-2013 yılları arasında
otoparklardaki hırsızlık vakalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22465)
188.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında
poligonlardaki hırsızlık vakalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22466)
189.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında kaçak
avcılık nedeniyle yakalanan yabancı uyruklu kişilere ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/22467)
190.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2008-2013 yılları arasında Polis
Akademisinde öğrenim gören yabancı uyruklu kişilere ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/22468)
191.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında yurt
dışında eğitim gören polislere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/22469)
192.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasındaki
elektrik kablosu hırsızlığı vakalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22470)
193.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri’nin, emniyet birimlerinin envanterinde
kayıtlı hava araçlarına ve ağır silahlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22471)
194.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2010-2013 yılları arasında
köpeklerinin zehirlendiği iddiasıyla emniyet birimlerine yapılan başvurulara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/22472)
195.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasındaki av
kazalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/22473)
196.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasındaki av
köpeği hırsızlığı vakalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/22474)
197.- Adana Milletvekili
Seyfettin Yılmaz’ın, 112 acil servisinde kullanılan ambulanslara hız sınırından
cezai işlem uygulanıp uygulanmadığına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22475)
198.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında
Ankara, İzmir, Bursa ve İstanbul’daki köpek hırsızlığı vakalarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/22476)
199.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında yasa
dışı kurak avcılığı vakalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/22477)
200.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2007-2013 yılları arasındaki metrobüs kazalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22478)
201.- Konya Milletvekili
Mustafa Kalaycı’nın, Konya Büyükşehir Belediyesinin verdiği tramvay siparişine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/22479)
202.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, bir spor müsabakasını izlemek için üzerinde “T.C” ibaresi
bulunan kartonlarla stada girmek isteyen taraftarların engellendiği iddiasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/22480)
203.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, belediyelere yapılan yardımlara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/22481)
204.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, 2000 yılından itibaren silah ruhsatı alımlarına ve ruhsatsız
silahlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/22482)
205.- Iğdır Milletvekili
Pervin Buldan’ın, Çorum’da vatandaşların fişlendiği iddialarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/22483)
206.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’deki bir köyün
sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/22484)
207.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Ankara İl İnsan
Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/22485)
208.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Ankara’daki güvenlik kameralarına ve Kent
Güvenlik Yönetim Sistemine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/22486)
209.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Toplumsal Olaylara Müdahale Araçlarına (TOMA) ve
bu araçlarda kullanılan suya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/22487)
210.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Amasya İl İnsan
Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/22488)
211.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Ağrı İl İnsan Hakları
Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/22489)
212.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Afyon İl İnsan Hakları
Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/22490)
213.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Adıyaman İl İnsan
Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/22491)
214.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Adana İl İnsan Hakları
Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/22492)
215.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Adana’daki Alevi vatandaşlara yönelik tehdit
iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/22493)
216.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, bazı illerde valilik tabelalarındaki “T.C.” ibaresinin
kaldırıldığı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/22494)
217.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığın temsil ve ikram harcamalarına ilişkin
Kalkınma Bakanından yazılı soru önergesi (7/22495)
218.- Adana Milletvekili
Seyfettin Yılmaz’ın, 2008-2012 yılları arasında SODES kapsamında kaynak
aktarılan belediyeler ile destek miktarına ilişkin Kalkınma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22496)
219.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığın temsil ve ikram harcamalarına ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/22497)
220.- Hatay Milletvekili
Mehmet Ali Ediboğlu’nun, Hatay’ın Şenköy beldesinin
Dünya Kültür Mirası Listesine alınmasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/22498)
221.- Muş Milletvekili Demir
Çelik’in, İstanbul’da bir su parkında bulunan yunus ve morsun yaşam koşullarına
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/22499)
222.- Diyarbakır Milletvekili
Emine Ayna’nın, Antalya’da bazı mermer ve taş ocaklarının tarihi kalıntılara
zarar verdiği iddiasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22500)
223.- Muş Milletvekili Demir
Çelik’in, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde turizmin geliştirilmesine
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/22501)
224.- Diyarbakır Milletvekili
Emine Ayna’nın, belediyeler tarafından yapılan kilitli parke taşı
müracaatlarına ve yapılan yardımlara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22502)
225.- İstanbul Milletvekili
Ali Özgündüz’ün, İstanbul Büyükada’daki bir köşkün müzeye dönüştürülmesine
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/22503)
226.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru’nun, 2013 yılı için Tokat’ta restorasyon çalışma programı olup
olmadığına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/22504)
227.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, tarihi sinemaların yaşatılması
için uygulanan projelere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22505)
228.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, av turizmi uygulamalarından
kaynaklanan sorunlara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/22506)
229.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, oymacılık sanatının tanıtılması
ve geliştirilmesi amacıyla yürütülen projelere ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/22507)
230.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, rezidansların turizm sektörüne
etkisine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/22508)
231.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, Türk halıcılık sanatının
tanıtılması ve geliştirilmesi amacıyla yürütülen projelere ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/22509)
232.- Çorum Milletvekili
Tufan Köse’nin, 1991-2013 yılları arasında sivil toplum kuruluşlarına yapılan
ayni ve nakdi yardımlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/22514)
233.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, Cumhurbaşkanının güvenliğini
sağlamak için satın alınan komuta kontrol izleme aracına ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/22515)
234.- Amasya Milletvekili Ramis Topal’ın, Amasya’da bir okul arsasının devir
protokolüyle ilgili bazı iddialara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22521)
235.- Manisa Milletvekili
Sakine Öz’ün, Manisa’da bir okulun bina sorununa ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/22522)
236.- Kahramanmaraş
Milletvekili Durdu Özbolat’ın, Elbistan’da bir okulun
yöneticileri hakkındaki iddialara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22523)
237.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığın temsil ve ikram harcamalarına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/22524)
238.- İstanbul Milletvekili
Kadir Gökmen Öğüt’ün, çocuk hakları konusundaki farkındalığın artırılmasına
yönelik çalışmalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/22525)
239.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan’ın, Açık Öğretim Fakültesindeki öğrencilerin bütünleme sınavı ve
kitap sorunlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/22526)
240.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan’ın, Diyarbakır’ın Eğil ilçesinde Halk Eğitim Merkezinde yardım parası
toplandığı iddialarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/22527)
241.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Bakanlıktaki engelli personele yönelik çalışmalara
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/22528)
242.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, üniversite kampüslerinde ve yurtlarda yemeklere şap katıldığı
iddialarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/22529)
243.- İstanbul Milletvekili
Erdoğan Toprak’ın, Türkiye’de öğrenim gören yabancı uyruklu öğrencilerin
sorunlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/22530)
244.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Samsun’un Asarcık ilçesinde
çalıştığı okulda işine son verilen bir vatandaşın yaşadığı mağduriyetlere
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/22531)
245.- İstanbul Milletvekili
Ali Özgündüz’ün, İstanbul Küçükçekmece’deki bir lisenin meslek lisesine
dönüştürüleceği iddiasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/22532)
246.- Mardin Milletvekili
Erol Dora’nın, bazı öğretmenlerin Alevi inancına ve Alevi vatandaşlara yönelik
aşağılayıcı ifadeler kullandığı iddialarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/22533)
247.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Kars, Ağrı, Iğdır, Gümüşhane ve Bayburt’taki vekil ve ücretli
öğretmenler ile öğrencilerin sağlık kontrollerine ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/22534)
248.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru’nun, beden eğitimi öğretmeni sayısı ile beden eğitimi öğretmeni
ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/22535)
249.- Osmaniye Milletvekili
Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, Osmaniye’nin Kadirli ilçesindeki Rehberlik
Araştırma Merkezi yöneticiliğine yapılan atamaya ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/22536)
250.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Talim Terbiye Kurulu Başkanlığının faaliyetlerine ve
görevlendirilmek üzere geri çağrılan öğretmenlere ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/22537)
251.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, YGS sonuçlarına ve eğitim politikalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/22538)
252.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında devlet
büyükleri ile akrabalarının adlarının verildiği eğitim kurumlarına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/22539)
253.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2008-2013 yılları arasında açılan
Osmanlıca kurslarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/22540)
254.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2008-2013 yılları arasındaki
siber zorbalık vakalarına ve engellenmesi için yürütülen çalışmalara ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/22541)
255.- Muş Milletvekili Demir
Çelik’in, Mersin’de bir öğretmenin Alevileri aşağıladığı iddialarına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/22542)
256.- Manisa Milletvekili
Özgür Özel’in, engelli öğrencilerin ÖSYM tarafından yapılan sınavlarda
yaşadıkları sorunların çözümüne yönelik çalışmalara ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/22543)
257.- Yalova Milletvekili
Muharrem İnce’nin, Hacettepe Üniversitesinde idari görevlerde bulunan bazı
kişilerin Teknokent bünyesinde kurulan şirketlerin
yönetim kurullarında da görev almalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22544)
258.- Kahramanmaraş
Milletvekili Durdu Özbolat’ın, yabancı bir
temsilcinin resmi ziyaretinde bir kışlada yabancı ülke bayrağının da asıldığı
iddialarına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/22545)
259.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığın temsil ve ikram harcamalarına ilişkin
Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/22546)
260.- Adana Milletvekili Ali Demirçalı’nın, uzman jandarmaların özlük hakları ve
sorunlarına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/22547)
261.- Bingöl Milletvekili
İdris Baluken’in, İzmir’de askerliğini yapmakta iken
hayatını kaybeden bir erin ölümü ile ilgili iddialara ve askerlik hizmeti
esnasındaki baskı ile ilgili şikayetlere ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22549)
262.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, İmralı Adası’na savunma kalkanı kurulacağı iddiasına
ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/22550)
263.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, asker sevkiyatı için THY ile yapılan protokole ilişkin Milli Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/22551)
264.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2008-2013 yılları arasında TSK’ya
ait tesislerde çıkan yangınlara ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22552)
265.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, uzman er ve erbaşların özlük haklarına ilişkin Milli Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/22553)
266.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, Aydın Söke 11. Motorlu Piyade Tugayı ile ilgili iddialara
ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/22554)
267.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Deriner
Barajında enerji üretimi yapılıp yapılmadığına, yapılıyorsa miktarına ve
değerine ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/22555)
268.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoç’un, Sapanca Gölünün korunmasına ilişkin
Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/22557)
269.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında devlet
büyükleri ile akrabalarının adlarının verildiği tesislere ilişkin Orman ve Su
İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/22578)
270.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığın temsil ve ikram harcamalarına ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/22611)
271.- İstanbul Milletvekili
İhsan Barutçu’nun, İstanbul’a yapılacak üçüncü havaalanının çevreye etkilerine
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/22612)
272.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, Kocaeli’deki yüksek hızlı tren
çalışmaları nedeniyle vatandaşların yaşadığı iddia edilen mağduriyete ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/22613)
273.- İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, gemi inşa sanayisi alanında
Türkiye’nin konumuna ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından
yazılı soru önergesi (7/22614)
274.- İzmir Milletvekili
Erdal Aksünger’in, Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurulunun bir kararı ile bir firma tarafından verilen internet hizmeti ile
ilgili çeşitli konulara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından
yazılı soru önergesi (7/22615)
275.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Ardahan’da yapımı devam eden bir
yol çalışmasına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22616)
276.- Muğla Milletvekili Ömer
Süha Aldan’ın, asfaltlama çalışmalarına ve asfalt
geri dönüşüm sistemine ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından
yazılı soru önergesi (7/22617)
277.- İstanbul Milletvekili
Celal Dinçer’in, LPG’li araçlar için alınan “LPG/CNG Gaz Sızdırmazlık Raporu”na ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanından yazılı soru önergesi (7/22618)
278.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, kruvaziyer
turizminin geliştirilmesi için limanlardaki iyileştirme çalışmalarına ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/22619)
279.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2010-2013 yılları arasındaki kısa
mesaj ara bağlantı ücretlerine ve 2002-2013 yılları arasındaki kısa mesaj
sayısına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22620)
280.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, şehit yakınlarına ve engellilere
yönelik indirimli internet hizmetine ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/22621)
281.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, LPG ve CNG’li araç sayısına ve bu
araçların Gaz Sızdırmazlık Raporu almak zorunluluğunun kaldırılmasına ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/22622)
282.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, THY’deki personel sayısının yeterliliğine, THY uçaklarının
yaptıkları kazalara ve rezervasyonlarda iptaller yaşandığı iddialarına ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/22623)
283.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, Ankara Metrosunun bir ihalesi ile ihaleyi alan firma ile ilgili
çeşitli hususlara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı
soru önergesi (7/22624)
284.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, yasa dışı telefon dinlemelerine
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/22625)
285.- Konya Milletvekili
Atilla Kart’ın, Suriye’de çatışmalara katıldığı iddia edilen vatandaşlara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22626)
286.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, kamu görevlilerinin hataları
sonucu emekli olamadığı iddia edilen bir vatandaşa ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/22628)
287.- Amasya Milletvekili Ramis Topal’ın, Amasya’da bir okul arsasının devir
protokolü ile ilgili bazı iddialara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/22629)
288.- İstanbul Milletvekili
Abdullah Levent Tüzel’in, Çanakkale Onsekiz Mart
Üniversitesindeki kişiye özel kadro iddiasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/22630)
289.- Diyarbakır Milletvekili
Emine Ayna’nın, İzmit’te okullarda dağıtıldığı iddia edilen bir kitapçığa
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/22631)
290.- İstanbul Milletvekili
Celal Dinçer’in, Hakkâri’de askerlik hizmeti sırasında yaşanan bir terörist
saldırı nedeniyle yaralanan bir askerin tedavisi ile ilgili sorunlara ilişkin
Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/22632)
06 Haziran 2013 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER : Fatih ŞAHİN (Ankara), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 117’nci Birleşimini açıyorum.
III - YOKLAMA
BAŞKAN – Elektronik cihazla
yoklama yapacağım.
Yoklama için üç dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Dünya
Çevre Günü nedeniyle söz isteyen Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin
Türkoğlu’na aittir.
Buyurunuz Sayın Türkoğlu.
(MHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, 5 Haziran Dünya
Çevre Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlu’nun cevabı
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) – Sayın Başkan, Türk milletinin saygıdeğer milletvekilleri; Dünya
Çevre Günü hakkında gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlarım.
Sözlerime başlarken, dün
Adana’da meydana gelen olaylarda yaralanan ve bugün şehit olan Komiser Mustafa
Sarı’ya Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum. Başta
hamile eşi Eda Hanımefendi olmak üzere, babası Halil İbrahim ağabey ve tüm
emniyet teşkilatına ve Türk milletine de başsağlığı diliyorum.
Ayrıca, bugün konuşma görevi
Tokat Milletvekili Sayın Reşat Doğru Beyefendi’deyken, bir mazeretinden dolayı
bu konuşmayı yapamayacağından, müracaatımı kabul eden Sayın Meclis Başkan
Vekili Güldal Mumcu Hanımefendi’ye, zarafetine ilave olarak nezaket ve anlayışı
için de teşekkür ediyorum.
Teknolojinin gelişmesi,
sanayileşme, yeni şehirler kurulması, mevcut şehirlerin olağanüstü büyümesi
sürecinde insanoğlu o güne kadar fark etmediği, kaybettikçe farkına vardığı
çevre kavramının önemini hissetmeye başlamıştır. Havanın ve karanın kirlenmesi,
tehlikeli ve zararlı maddelerin insan hayatını tehdit eder hâle gelmesi, buna
bağlı olarak büyük maliyetlere sebep olan hastalıkların ortaya çıkması sağlıklı
bir çevrenin ne kadar önemli olduğunu ortaya koymuştur. Özellikle 1970’li
yıllarda başlayan çevreye karşı duyarlı yaklaşımlar çevre sorunlarına ilişkin
iş birliğini uluslararası zeminlere taşımıştır. 5-16 Haziran 1972’de Stockholm
Birleşmiş Milletler Çevre Konferansı’nda çevrenin korunması ve geliştirilmesi
fikrinin dünyadaki bütün insanlara telkin edilmesi ve yol gösterilmesi için
ortak karar ve görüşlere ihtiyaç olduğu ilan edilmiştir. Hiç durmadan deneyen,
keşfeden, icat eden, ilerleyen insanoğlunun etrafını değiştirebilme yeteneğinin
akıllıca kullanıldığında bütün insanlara nimet olduğu, hayat kalitesini
yükseltme fırsatını verdiği ancak aynı gücün yanlış ve akılsızca kullanılırsa
insana ve çevresine tahmin edilemeyecek hasarlar verebileceğinin altı
çizilmiştir. Bu hususlara vurgu yapmak üzere 1972 Stockholm Konferansı’nda
alınan bir kararla 5 Haziran günü Dünya Çevre Günü olarak kabul edilmiştir.
Ulusal mevzuatımızda ise
Anayasa’mızın 56’ncı maddesi herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama
hakkına sahip olduğunu, çevreyi geliştirmenin, çevre sağlığını korumanın ve
çevre kirlenmesini önlemenin devletin ve vatandaşların ödevi olduğunu hüküm altına
almıştır.
Milliyetçi Hareket Partisi
olarak biz de parti programımızda çevreyi ayrı bir başlık halinde tanzim ederek
“kalkınma-çevre koruma ikilemi” yerine “akılcı koruma ve geliştirmeyi öngören
sürdürülebilir kalkınma modeli”yle aşmayı
hedeflemekteyiz. Tabii zenginliklerimize toplum olarak sahip çıkma anlayışının
yani çevre duyarlılığının kuvvetlenmesi için medya, eğitim dâhil tüm unsurların
kullanılmasını uygun bulmaktayız. Bütüncül çevre politikalarının oluşturulması
ile ekosistemlerin tamamının planlanması ve yönetimi noktalarında ve ülkemizin
sahip olduğu biyolojik çeşitliliğin korunması, ekonomik değer kazandırılması
hedeflerini partimizin çevre politikaları olarak çok kısa bir şekilde özetlemek
mümkündür.
Benzer ifadeleri parti ve
Hükûmet programlarında zikreden iktidar partisinin ise uygulamalarının çok
farklı olduğunu görmekteyiz. AKP hükûmetleri, büyükşehirlerde, görmekle
mutluluk duyduğumuz yeşil alanları, ağaçları betonlaştırma konusunda tam bir
ustalık dönemi yaşamaktadırlar. Yeşil alanlar için “üç beş ağaç” yeşil alanlara
sahip çıkan, çevre duyarlılığı olanlara da “üç beş çapulcu” diyerek
aşağılamaktan geri kalmamışlardır. Henüz taze gündemimiz olan Taksim Gezi
Parkı’na yaklaşımları ya da üçüncü köprü yapımı inşası dolayısıyla heba edilecek
ormanları, sayısız ve sınırsız bir şekilde inşa edilen hidroelektrik
santralleri düşünecek olursak AKP hükümetleri “Kalkınma mı? Çevre koruma mı?”
ikileminde tercihini talandan ve ranttan yana kullanmıştır.
Taksim Gezi Parkı’ndaki alana
yapılacak AVM ve lüks konutlarla ilgili Başbakanın kararlılığına getirilen
eleştirilere, “Buradan rant elde edeceksiniz.” söylemlerine Sayın Başbakan “Biz
milletimize rant sağlamak istiyoruz.” cevabını vermiştir. Oysa rant, terlemeden,
hak etmeden kazanılan mal, mülk anlamındadır. Türk milleti terlemeden,
çalışmadan kazanmanın kötülüğünü çok iyi bilir. Mustafa Kemal bir sözünde,
çalışmadan, yorulmadan elde edilecek kazancın önce haysiyeti, sonra
bağımsızlığı alıp götüreceğini ifade etmektedir. Muhtemel ki Başbakan bu
sözüyle onurlu Türk milletini değil; millet zannettiği, etrafında kendisine
yalakalık ve goygoyculuk yapan güruhu kastederek söylemiştir.Dolayısıyla,
rantçı olanlar, çevreyi ve doğayı ranta çevirmek isteyenler Başbakan ve
etrafındaki güruhtur, Türk milleti değildir.
Bu düşüncelerle Dünya Çevre
Günü’nün kutlu olmasını diler, Türk milletinin milletvekillerini saygıyla
selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Türkoğlu.
Gündem dışı ikinci söz, aynı
konuda söz isteyen İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’e aittir.
Buyurunuz Sayın Tüzel. (BDP
sıralarından alkışlar)
2.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, 5 Haziran Dünya
Çevre Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlu’nun cevabı
ABDULLAH LEVENT TÜZEL
(İstanbul) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi selamlıyorum.
On gündür ayağa kalkan,
geleceği için mücadele eden, direnen halkımızı selamlayarak sözlerime başlamak
istiyorum. Hayatını kaybedenlere rahmet, yaralılara da şifalar diliyorum. Uysal
koyun gibi olmayanlar tarih sahnesinde değerli arkadaşlar ve aynı şekilde,
orman gibi kardeşçesine dayanışanları da selamlamak
istiyorum.
Gezi Parkı’ndan milyonların
direnişine yayılan bu hareketi anlamamız gerekiyor ama önce üçüncü köprünün
temelini atarken “Biz herkesten çok çevreciyiz.” diyen Başbakanı da anlamak
gerekiyor. Aslında, böyle sertifikalar vererek, bizleri fidan dikme
törenlerinde göstermelik bir şekilde öne sürerek çevreci olunmuyor; bu şekilde
asıl saldırının büyüklüğü gizlenmek isteniyor. Deveyi havuduyla götürenler,
“Çukurları iyi paraya sattık.” diyenler, aslında ormanları, tarım alanlarını,
sitleri, kıyıları yağmalayanlar çok daha büyük bir saldırı içerisinde yani 3
yerine 5 tane fidan dikmek değil mesele, yeni zenginler yaratmaksa hiç değil.
Değerli milletvekilleri,
bakın, Taksim Meydanı emekçilerin elinden alınmak istendi, yetmedi; Gezi Parkı
öyle, Atatürk Orman Çiftliği öyle, Atatürk Kültür Merkezi öyle, üçüncü köprü,
üçüncü havaalanı…
BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) –
Geçme, o köprülerden geçme.
ABDULLAH LEVENT TÜZEL
(Devamla) – Bütün bunlar denilirken aslında çapulculuk, haramilik bu zenginleri
yaratmak isteyenlerin eseri oldu.
Değerli milletvekilleri,
direnen milyonlar basit birer çevreci değil. Birleşen bir halk var ve bu halk
tekçi zihniyete, muhafazakârlığa, zorbalığa, istismara, ranta, keyfîliğe, emeğe ve bilime, sanata saldırıya karşı direnmiş
ve ayağa kalkmıştır.
Kentsel dönüşümle, 2/B ile
yağmaya, halka rağmen yapılan HES’lere, eğitimden
sağlığa her alanı piyasaya açmaya, özelleştirmelere; açlığa terk edilen halk
imtiyazlara ve zenginliklere, alkol yasağına, kürtaja, “3 çocuk” diyerek
kadının bedenine müdahaleye, 4+4+4 ile laikliğe, bilime saldırıya, “ecdadımıza
saygı” adı altında mezhepçiliğe, din istismarcılığına, sınır ötesi savaşçılığa
ve güvencesiz iş cinayetleriyle, taşeron çalışmayla bu kahredici köle düzenine
karşı ayağa kalkmıştır.
Aynı şekilde “çözüm” deyip
hiçbir şey yapmayan, aksine savaş ve şiddet politikasıyla halkı gazlayan, Roboski gibi katliamların üzerini örten, Reyhanlı
katliamının gerçeklerini gizleyen ve milyon dolarları artırıp işçi cesetleri
üzerinde fabrika kuranları koruyan böylesi başkanlık heveslerine karşı, bu
fırsatçı siyasete karşı bir ayağa kalkmadır. Cezaevlerindeki çocuk istismarına,
tecavüze, şiddete, sanat ve kültür alanında “Her şeyi ben bilirim, benim
dediğim olacak.” diyen bir anlayışa karşı ayağa kalkılmıştır.
BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) –
Hadi oradan be!
ABDULLAH LEVENT TÜZEL
(Devamla) – “Orantısız güç kullanıldı.” ve benzeri laflarla da bu işin üzeri
örtülemez. Sabaha karşı çadır yakanlar, halkı gazlayanlar, plastik mermi
kullananlar, gaz fişekleriyle onlarca insanın gözünü kör edenler, bu hesap
mutlaka verilmelidir. Ve halkın talepleri ortada: Gaz bombasının yasaklanması,
suçluların cezalandırılması, bu projeden vazgeçilmesi, görevlilerin alınması;
bunlar yapılmalıdır. “Ortalık sakinleşsin öyle yapacağız.” laflarına da
güvenmiyoruz çünkü hâlâ saldırılıyor, Kızılay’da saldırılıyor, Dersim’de,
Hatay’da saldırılıyor; hâlâ gizleme, hâlâ provokasyon var.
Değerli arkadaşlar,
demokratik taleplerin unutulmasına seyirci kalamayız ve “Hükûmet istifa.”
diyenlere yöneltilmiş bu namluların da artık son bulması gerekiyor.
Nerede sizin insan merkezli
kent yaşamınız? Nerede sizin millî iradeye saygınız? İşte, millî irade
sokaklarda ama Başbakan ne diyor: “Tencere tava, aynı hava.” İşte bu kafa,
bildiğini okuma. Halk da “Kibirlenme padişahım, senden büyük halk var.” diyor
ve sizin meşruiyetinizi sorguluyor. Bu meşruiyeti sorgulamaya verilecek yanıt,
demokratik reformları gecikmeden yapmaktır.
Halkımıza çağrıda bulunmak
istiyorum: Birleşik, örgütlü, demokratik barışçıl mücadele demokrasiyi
büyütecektir. Bayraklarımız, özgürlük, kardeşlik ve demokrasinin sözleriyle
donansın.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ABDULLAH LEVENT TÜZEL
(Devamla) – Kimse kimsenin askeri olmasın. Darbecilerin değil, kendimizin ve
geleceğimizin savunucusu olalım, halkın gücü olalım diyorum.
Hepinizi sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Tüzel.
Hükûmet adına gündem dışı
konuşmalara Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu cevap verecektir.
Buyurunuz Sayın Eroğlu. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Sayın Başkanım, çok değerli milletvekilleri;
ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Özellikle Sayın Hasan
Türkoğlu ve Sayın Levent Tüzel’in gündem dışı konuşmalarına cevap vermek üzere
söz aldım.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın
Bakanım, beni de bekleseydiniz.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Öncelikle şunu
ifade etmek istiyorum: Tabii, çevrecilik, yeşillendirme sözde olmuyor, özde
oluyor, çalışmakla oluyor. Bakın, ben şunu açık yüreklilikle size rakamlar
vererek, çevre konusunda, ağaçlandırma, yeşillendirme konusunda nereden nereye
geldiğimizi rakamlarla sizlere ispat edeceğim.
Bakın, şu anda çevre
konusunda… Nedir çevrecilik? Atık su arıtma tesislerini inşa etmek ve arıtılmış
suları da derelere, denizlere vermektir; çevrecilik, katı atık bertaraf
tesislerini kurmaktır; çevrecilik, hava kirlenmesini önlemektir; çevrecilik,
denizleri temiz tutmaktır; dolayısıyla, çevrecilik, yeşillendirmektir,
ağaçlandırmaktır. Bakın, ben size bunları rakamlarla vereceğim, ortada.
Bakın, ben bir çevre
profesörüyüm. Türkiye’deki çevrecilik faaliyetlerini, ağaçlandırma
faaliyetlerini en iyi bilen kişiyim.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) –
Zaten üzücü olan da o, keşke çevrecilik profesörü olmasaydınız.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Müsaade et, ben sizi dinledim, karşılıklı bakın…
OKTAY VURAL (İzmir) – Ama
Çevre Bakanı değilsiniz Sayın Bakan.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Bakın, lütfen, karşılıklı…
OKTAY VURAL (İzmir) – Çevre
Bakanı değilsiniz, niye yapmadılar sizi?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Bakın, ben sizi sabırla dinledim, müsaade eder
misiniz.
Şimdi bakın, atık su arıtma
tesislerinden başlıyorum: Efendim, Türkiye’de atık su arıtma tesisleri, bizden
önceki dönemde, 2002 yılına kadar, Türkiye’deki atık suların sadece üçte 1’i,
yüzde 30’u toplanıp geri kalanları tamamen derelere, denizlere veriliyordu,
hatta sokaklara veriliyordu. Hatta, bırakın, İstanbul’da bizden önceki
dönemlerde atık su arıtma tesisleri bile yoktu yani Haliç’in durumu ortada,
derelerin durumu ortada.
Bakın, biz bunu nereden
nereye aldık? 2002 yılında 145 tane tesis varken şu anda 444 tane tesisle
gerçekten biz dereleri temizliyoruz ve atık su arıtma oranını yüzde 30’lardan
şu anda yüzde 72’ye çıkardık. Bu yeterli mi? Değil. Hedefimiz, inşallah, bunu
-en azından Ergene’yle ilgili büyük bir eylem seferberliği başladı; Büyük
Menderes’le ve diğer derelerle, havzalarla başladı- çok kısa zamanda yüzde 95’e
çıkaracağız. Bakın, bunu bir defa söyleyeyim.
İkincisi, çevrecilik nedir?
Halka temiz su vermektir. Ya, Allah aşkınıza, bizden önce 58 yerleşim yerinde
su yoktu, arsenikli su içiliyordu çoğu yerde, içme suyu kalitesinden eser
yoktu. Bakın, değerli milletvekilleri, son on yılda biz tam 58 tane şehir ve
büyük yerleşim yerine temiz, kaliteli, ta 2050 yılına kadar yetecek suyu
getirmişiz ve 41 milyon vatandaşımıza suyu, ilave suyu, olmayan suyu
getirmişiz; İzmir’e de su getirdik, Mersin’e de, Sinop’a da, Kars’a da yani
Türkiye’nin her yerine suyu biz getirdik.
OKTAY VURAL (İzmir) –
Aksaray’a getirmediniz Sayın Bakan. Sayın Bakan, Aksaray’ın yok.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Dolayısıyla, şu anda da 24 tane proje devam ediyor.
İnşallah, onları da tamamlayınca bütün Türkiye’de tam 2050-2060 yılına kadar
içme suyu problemi, kullanma suyu, sanayi suyu problemi diye bir problem
kalmayacak. Bu şimdiye kadar yapılmış en büyük hamledir. Bunu da özetle
belirtmek istiyorum.
Arıtma tesislerine gelince:
Bakın, ülke genelinde sadece 30 ilde arıtma tesisi vardı ama şu anda biz tam 57
tane, çok ileri içme suyu arıtma tesislerini inşa ettik. Hatta bu teknolojiyi
Türkiye’ye kazandırdık. Şu anda bizdeki teknolojiyi başka ülkelere transfer
etme çalışmaları var. Günde toplam 7 milyon metreküp Avrupa Birliği standartlarında
arıtılmış suyu vatandaşımıza veriyoruz yani şu anda günde 7 milyon metreküp
suyu veriyoruz, bu gerçekten bizim büyük başarımız.
Gelelim katı atık bertaraf
tesislerine: Efendim, herkes biliyor yani bütün Türkiye’de, özellikle Sayın
Başbakanımızın Büyükşehir Belediye Başkanlığı dönemine kadar İstanbul’da dahi
bir katı atık bertaraf tesisi yoktu, bir yakma tesisi yoktu, bir tıbbi atıkları
sterilizasyon veya yakma tesisi mevcut değildi, bir kompost
tesisi mevcut değildi. Peki biz ne yaptık? Biz, şu anda, bakın, aşağı yukarı
tam 69 tesis ile 903 belediyenin katı atık bertaraf tesislerini kurduk, hatta
bunları müşterek yaptık. Şimdi, bazı katı atık bertaraf tesislerinden, en son
kurduğumuz İstanbul’da, Afyonkarahisar’daki katı atık bertaraf tesislerinden
elektrik bile üretilmeye başlandı, yani metandan. Yani, nereden nereye, bakın.
903 belediyenin katı atıkları bertaraf ediliyor.
Tıbbi atık bertaraf
tesisleri: Bakın, tıbbi atıklar geçmiş dönemde -ya hepimiz şahidiz- İstanbul’da
dahi, Cerrahpaşa’da, Çapa’da tıbbi atıklar sokaklara atılır, çocuklar oradan
enjektörlerle oyun oynarlardı. İlk defa tıbbi atık bertaraf tesisleriyle ilgili
yönetmeliği, ben o zaman Teknik Üniversitede çevre teknolojisi ana bilim dalı
başkanıydım. 1992 yılında bu tıbbi atık bertaraf tesisleri yönetmeliğini o
zaman bizim Teknik Üniversitenin Çevre Mühendisliği Bölümü hazırladı ama
uygulaması yoktu. İlk defa 1995 yılında, tıbbi atık bertaraf tesislerinin nasıl
olacağı, taşınmasından bertarafına kadar, yakma ve
sterilizasyon tesisine kadar Türkiye’de bu teknolojiyi biz getirdik. Şu anda
aşağı yukarı Türkiye’nin büyük bir kısmında tıbbi atıklar düzenli toplanıyor,
yönetmeliği var, uygulaması var, takibini yapıyoruz. Yani, aşağı yukarı 54 ilde
şu anda tıbbi atık sterilizasyon tesisi kurduk ve bunlar bazı illerde yok ama
diğer illere aktarılıyor ve böylece 1 gramında milyonlarca mikroorganizma olan
bu tıbbi atıkları düzenli toplayıp neticede sterilize ediyoruz, bertaraf
ediyoruz.
Bunun dışında, bakın,
limanlar… Geçmişte, limanlarda herhangi bir şekilde, gemilerden herhangi bir
atık toplama söz konusu değildi, ortalığa, bütün sahillere boca ediyordu
gemiler ama biz bir düzenleme getirdik. Bakın, dikkatinizi çekmek
istiyorum, şu anda tam 429 adet limanda
katı atık alım tesisleri var, dolayısıyla hiç kimse denize atamıyor. Hatta
saygıdeğer milletvekilleri, bizim, deniz suyu kalitesini ölçmek için şu anda ta
Hopa’dan İskenderun’a kadar tam 231 noktada denizdeki su kalitesini ölçüm
istasyonumuz var. Bunu ölçüyoruz, yayınlıyoruz. Eski Kültür ve Turizm Bakanımız
burada. Nitekim bu sayede, bütün denizlerimiz temizlendi, mavi bayrakta sırf
Antalya dünyada üçüncülüğe yükseldi. Yani mavi bayrak dediğimiz, plajlarda
deniz suyunun temizliği, plajın temizliğiyle alakalı verilen, bizim dışımızda
ülkelerde de sivil toplum kuruluşları tarafından verilen bir bayraktır ve bu
bayraklarda da gerçekten destan yazdık. Özellikle denizler düzenli olarak
izleniyor, bunu özetle belirtiyorum. Şu anda, 342 plaj ve marinada mavi bayrak
aldık. Türkiye, dünyada en çok ve en hızlı mavi bayrak alan bir ülke. Bunları
takdir etmek lazım. Tamam, tenkit edin ama…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) –
Kocaeli de dâhil mi Sayın Bakan, sahte bayraklar da dâhil mi Kocaeli’deki?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Tenkit edin fakat lütfen, marifet iltifata tabidir,
zaman zaman da hiç olmazsa takdirlerinizi belirtin ki biz de şevk ve heyecanla…
En azından, bizi bırakın, bu kadar hizmet eden bürokratlar şevk ve heyecanla
çalışmaya devam etsin.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın
Bakan, gelin, beraber denize girelim Kocaeli’de, mavi
bayrak astığınız yerde.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Daha bitmedi bakın, daha yeni başlıyoruz.
Daha önce tehlikeli atık
bertaraf tesisi, özellikle 2002 yılında…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın
Bakan, hep bize anlatıyorsun, sizin gruptan bir kişi dinlemiyor.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Bir dinleyin, dinleyin. Bakın, sabredemiyorsunuz
değil mi? Vatandaşımız dinliyor.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın
Bakan, bunlar belediye bütçelerinden yapılmıyor mu? Siz mi yapıyorsunuz?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Bizim ne kadar çevreci olduğumuz ortada. Bakın,
gelmiş geçmiş hükûmetler içinde, en çevreci hükûmet bizim Hükûmetimizdir, bunu
gururla ifade ediyorum ve rakamlarla ispat ediyorum, daha ne istiyorsunuz? (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Bakın, tehlikeli atık
bertaraf tesisi: 2002 yılında 18 tesisle yılda 80 bin ton geri kazanılırken, şu
anda 201 tesis var, nereden nereye ve 950 bin ton tehlikeli atığı geri
kazanıyoruz. Nereden nereye.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın
Bakan, bunlar belediye bütçelerinden yapılmıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Devamla) – 80 bin ton nerede, şu anda 950 bin ton nerede.
OKTAY VURAL (İzmir) – Kaç
liman vardı Sayın Bakan, kaç liman?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Daha geleceğim, ağaçlandırmaya geleceğim, daha
bekleyin.
Şu anda atık piller
toplanıyor, yılda 497 ton atık pil toplanıp geri kazanılıyor.
Bunun dışında atık hizmeti
veren belgeli liman sayısı 206’ya çıktı.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın
Bakan, belediye başkanınız çevrecilere “yosma” diyor, ne diyorsunuz?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Balık çiftliklerini biz taşıdık, balık çiftliklerini
uygun alanlara biz taşıdık.
Ergene eylem planı devam
ediyor. İnşallah önümüzdeki günlerde sizlere bunun kitapçığını göndereceğim.
Saygıdeğer Başkanım, değerli
milletvekilleri; bakın, çevre faslı en zor açılan fasıldır. Avrupa Birliğine
dâhil olan ülkeler bu faslı en son açmışlardır ama biz gerçekten çevrede,
ağaçlandırmada, yeşillendirmede, tabiatı korumada yaptığımız büyük başarılar
neticesinde, ısrarla, ta 2009 yılında müracaat ettik, çevre faslı açıldı ve
gerçekten Avrupa Birliği de bu konuda takdirlerini belirtti.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sonra
koruma kanununu çektiniz.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Devamla) – İklim değişikliğinde Kyoto’ya taraf olan biziz.
Kyoto’ya taraf olduk ve gerçekten gerek Cancun’da
gerek diğer iklim değişikliği taraflar konferanslarında Türkiye'nin başarısı
takdirle izlendi. Hatta Meksika Cancun’da yapılan
taraflar anlaşmasında özellikle Türkiye'nin adı geçiyor yani başka hiçbir
ülkenin adı yok, Türkiye'nin adı geçiyor. Bu gerçekten gurur duyacağımız bir
husustur.
Gelelim şimdi ağaçlandırmaya.
Bakın, dikkatinizi çekmek istiyorum, son on yılda 3 milyon 691 bin hektar
alanda yani yaklaşık 37 milyon dekar alanda orman teşkilatımız çalışma yaptı.
Hakikaten gece gündüz çalışma yapıyorlar, onları taltif ediyorum, takdir ediyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) –
Elektronik postada güzel mesajlarınız var Sayın Bakan.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Mesajları gönderdim Sayın Vekilim.
Dikkatinizi çekiyorum, son on
yılda dikilen fidanların sayısı: 2 milyar 711 milyon adet fidanı toprakla
buluşturduk. Bazılarının bunu havsalası almıyor ama şunu söyleyeyim: Geçmişte
yılda 70 milyon adet fidan üretilirken şu anda, bizim fidanlıklara bakın, 470
ile 500 milyon adet fidan üretiliyor yani 7 misli artırdık ve geçmişte fidan
bulunamıyordu ama şu anda, biz bu fidanları bütün kamu kurumlarına, sivil
toplum kuruluşlarına, tarafsız bir şekilde bütün belediyelere, proje getirince
bunları bilabedel veriyoruz. Bunlar böyle.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) –
Kocaeli Büyükşehir niye özelden alıyor bu fidanları?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Bakın, şunu ifade edeyim: Ağaçlandırma seferberliği
kapsamında da son beş yılda muazzam bir seferberlik yaptık. Ben bütün sivil
toplum kuruluşlarına teşekkür ediyorum buradan. Hakikaten seferberliğe herkes
katıldı ve beş yıllık programımız şuydu: Beş yılda 2 milyon 300 bin hektar.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın
Bakan, bu Afyonkarahisar’daki patlama çevreyi bayağı bir kirletti. Kim patlattı
onu? Nasıl başladı?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Yani Belçika’nın 3 milyon hektar olduğu düşünülürse,
böyle bir hedef koymuştuk fakat arkadaşlarımız, bütün kurum ve kuruluşlar
hedefi aştı, 2 milyon 429 bin hektar alanda yani Belçika’ya yakın bir alanda
çalışma yapıldı ve son beş yılda 2 milyar adet fidan toprakla buluştu.
OKTAY VURAL (İzmir) – Ali Bey
bir şey dedi bu Afyonkarahisar’la ilgili. Patlamada tespiti bu kadar çabuk
nasıl yapabildiniz?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Yani bunlar gerçekten takdir edilmesi gereken
hususlar.
Bunun dışında, sadece açık
alanlar değil, bakın, hastane avluları, köy yolları, kara yollarının iki
tarafı…
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın
Bakan, çevre kirliliği oldu Afyonkarahisar’da, depo patlayınca. Kim patlattı
onu, nasıl patladı?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Merak etme, Aydın’a da yapıyoruz. Aydın’a da,
Nazilli’ye de dikeriz merak etme.
OKTAY VURAL (İzmir) – Siz
zamanında tespit yapmıştınız ama gerçekten.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Şimdi, 27 bin okul bahçesine 5 milyon 500 bin fidan
dikmişiz. 1.095 sağlık ocağı ve hastaneye 267 bin fidan dikilmiş. 9.826 adet
mabede ve mezarlığa 1 milyon 300 bin fidan dikildi ve bu başarılar neticesinde…
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Bakan, siz hakikaten çevrenizi koruyorsunuz, buna hiçbir diyeceğimiz yok.
Çevrecisiniz siz! Bunda hiçbir bir tereddüt yok. Hep çevreye, hep çevreye…
Kendi çevrenizi iyi koruyorsunuz. En çevreci Bakan!
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Değerli milletvekillerim, şimdiye kadar, bakın, şunu
söyleyeyim: Dünya Ormancılık Forumu ve
Zirvesi hep New York’ta yapılmış. Biz 2011 yılında, Türkiye’deki başarıları
bütün ülkeler görsün diye “2013 yılında Türkiye’de yapılsın.” deyince,
hakikaten bütün dünya ülkeleri takdir etti ve hatırlarsanız nisan ayında Dünya
Ormancılık Forumu ve Zirvesi, yirmi yedi yıldan bu yana ilk defa Türkiye'de
yapıldı. Gerçekten, bunlar bizim büyük başarılarımız. Ağaçlandırılan alan 7
misli arttı orman alanlarında.
Bir de şunu söyleyeyim: Sayın
vekillerim, bakın, dikkatli bir noktada…
OKTAY VURAL (İzmir) – Bir
dakika, bize söylüyor; bir dakika, çevreci bakan konuşuyor!
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Şimdi, “yeşillendirme, ağaçlandırma, ormancı”
diyeceksiniz, sucu, ormancı, orman ve su işleri…
OKTAY VURAL (İzmir) –
“Çevreci” dediniz siz ama.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Şimdi, bakın, efendim, ağaçlandırmada…
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) –
Gazı verdiniz, HES’lerde suyu kestiniz.
ENVER ERDEM (Elâzığ) – Kaç
tanesini yeşerttiniz Sayın Bakan?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Sayın vekillerim, bakın, lütfen, son on yılda 900 bin
hektar ormanlık alanımız artmış, 900 bin hektar.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) –
Gazların çevreye faydası var mı Sayın Bakan? Gazın çevreye nasıl bir faydası
var?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Yani yaklaşık 9 milyon dekarlık alanda artış var. Bu,
rakamlarla teyit ediliyor.
OKTAY VURAL (İzmir) – Bomba
nasıl patlamıştı Afyon’daki? Anlatır mısınız?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Bir de, odun serveti… Sayın vekillerim, 2002 yılında
bütün ormanlardaki odun serveti 1 milyar 200 milyon metreküp idi. Şimdi,
Allah’a şükür, 1,5 milyar metreküp. Bunu da mı takdir etmeyeceksiniz, bunu da
mı görmeyeceksiniz? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bunun dışında fidan
üretimimiz yılda 500 milyona çıktı.
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Ormanları imara açacaksanız biz
yokuz torba yasada!
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Efendim, bir dakika müsaade edin, torba yasada falan
bir şey yok, bakın, onları da izah edelim. Grup başkanlarınızla konuşacağım, bu
konuda detaylı bilgi vereceğim. Öyle gazete haberiyle şey yapmayın sayın
vekillerim. Ben size bilgi sunmaya hazırım. Grup başkanlarınıza, bütün
grupların başkanlarına bilgi sunacağım.
Şimdi, bakın, daha bitmedi.
Üç tane büyük yeni seferberlik başlattık: “Erozyonla Mücadele Eylem Planı
2013-2017”, “Yukarı Havza Sel Kontrolü Eylem Planı” ve “Baraj Havzaları Yeşil
Kuşak Ağaçlandırma Eylem Planı” diye üç tane büyük seferberlik başlatıyoruz.
Bunlara sizlerin de katkılarını bekliyorum tabii ki. Çünkü, herhâlde hepimiz
yeşillendirme istiyoruz.
Şehir ormanları sayısı sayın
vekillerim… Daha önce “şehir ormanı” diye bir mefhum yoktu, şu anda 120 adet
şehir ormanı kurduk.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) –
Onun adı kent ormanı, şehir ormanı değil.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Devamla) - 135 adet bal ormanı, 1.451 adet mesire yeri inşa
ettik. Bakın, bunlar çok önemli.
Bakın, gidin okullara,
okullarda da gerçekten çocuklarımızda ağaç sevgisi oluşmaya başlamıştır,
vatandaşlarımızda ağaç sevgisi oluştu. Geçmişte yol kenarlarına dikilen ağaçlar
sökülüyordu ama bugün vatandaş hakikaten ağaçlara bakıyor. Bu bakımdan ben de
bizi dinleyen vatandaşlara da gönülden teşekkür ediyorum.
Millî park sayısını 33’ten
40’a yükselttik. Tabiat parkı sayısı, bizden önce, 2002 yılında 17’ydi, şimdi
186’ya yükseldi.
On yılda rekor yatırım yaptık
yani 60 milyar TL’lik yatırım yaptık.
Özetle şunu söylüyorum: Allah
aşkına, yeşillendirme, ağaçlandırma, su, atık su, çevre deyince bütün dünya
bizi takip ediyor, izliyor. Lütfen, siz de bizi izlemeye devam edin diyorum.
En çevreci hükûmet biziz,
bunu gururla ifade ediyorum. Rakamları söylüyorum. Bunun dışında, ormanlarımızı
özellikle koruyoruz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) –
Ormanları imara açarak mı koruyorsunuz ormanları!
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Sayın vekilimiz şunu söyledi 2/B alanlarıyla ilgili:
“Talan ettiniz.” Sayın vekilim, bakın, 2/B alanları bizim konumuz değil.
31/12/1981 tarihinden önce orman vasfını tamamen kaybetmiş… Anayasa’nın 169 ve
170’inci maddelerinde emredici hüküm olarak konulmuş bir hususu bizim
dönemimizde…
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) –
Ergene ne oldu Sayın Bakan, Ergene?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Şunu ifade ediyorum: Son on yılda 1 metrekarelik
orman alanı asla talan edilmemiştir, hiçbir
şekilde işgal ettirilmemiştir.
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Yeni
yasada ne olacak Sayın Bakan, onu soruyoruz.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Hatta varsa diyorum burada, bütün Türkiye’ye
söylüyorum: Son on yılda 1 metrekarelik orman alanı talan edilmişse lütfen bunu
ispat edin. Bunu kendi ellerinden almaya hazırım.
Ben bu duygularla…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) –
Dilovası’nda… Dilovası’nda Sayın Bakan, iyi biliyorsunuz siz de. Öyle
söylemeyin, iddia etmeyin.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Dilovası’nda…
OKTAY VURAL (İzmir) –
Bilmediği yerden sormayın!
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Bakın sayın vekilim, siz geçen hafta sordunuz.
Dilovası’nda şu anda ağaç kesimi durduruldu; bir. İkincisi, Dilovası’nda o Dil
Deresi’ni muhteşem şekilde tanzim ediyoruz, etrafını da ağaçlandıracağız.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Yapma
Allah aşkına Sayın Bakan!
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Bunu siz söylediniz. El insaf yani!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ama
ağaçtan bahsediyorsunuz, “Ağaç kesilmemiştir 1 metrekare.” diyorsunuz.
Söylüyorum size: Dilovası’na beraber gidelim.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Televizyonlar karşısında şey yapma. Bak, bana
teşekkür ettin şimdi öyle şey yapma.
BAŞKAN – Lütfen karşılıklı
konuşmayınız.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) –
Beraber gidelim.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Beraber gidelim, tamam. Memnuniyetle, maal memnuniyye, nereye isterseniz
gitmeye hazırım.
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Geçen
hafta Taksim’i talan etmediniz mi?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Mesela, bu hafta sonu, cumartesi günü ben
Kastamonu’ya gidiyorum, 12 tane tesisin temelini atacağım -açılışını- buyurun,
orada hep beraber, gelin… (CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
Bir dakika… Mesele ağaç
dikmekse, gelin hep beraber istediğiniz yere ağaç dikelim. Size ne kadar fidan
istiyorsanız vermeye hazırız.
OKTAY VURAL (İzmir) – Ama siz
ağaçlara da kelepçe takıyorsunuz.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Bu duygularla ben hepinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Eroğlu.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Uzunırmak.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın
Başkan, Sayın Bakan birtakım bilgileri verirken belediye bütçelerinden yapılan
birtakım yatırımları sanki merkezî hükûmet bütçesinden yapılmış gibi
göstermiştir. Dolayısıyla, bu aynı zamanda halkı kandırmak, aldatmak ve Türkiye
Büyük Millet Meclisine yanlış bilgi vermektir. Kendisini AKP klasiği hâline
gelmiş bu davranışından dolayı kınadığımı bildiriyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Uzunırmak.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) –
Sanki kendi cebinizden yapmış gibi konuşuyorsunuz Sayın Bakan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Elitaş…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – AK
PARTİ on yıldan fazladır iktidarda. Belediyelere imkânları sağlayan, kaynakları
sağlayan da bu iktidar.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) –
Vergisinden kesiliyor…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Bundan önceki dönemde de iktidarlar vardı, aynı iktidarla paralel belediyeler
vardı, o arkadaşlarımıza tavsiye ediyoruz, kendi iktidarları döneminde
belediyelerinin yaptığı parklarla iktidarlarının ne olduğunu ortaya koysunlar
on yıllık dönemi kıyaslayalım. Halep oradaysa arşın burada. (CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Elitaş.
Gündem dışı üçüncü söz, Kocaeli’deki…
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN - Buyurunuz Sayın
Korkmaz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Efendim, ben de kayıtlara geçmesi için bir şey söyleyeceğim yerimden.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın
Korkmaz.
S. NEVZAT KORKMAZ – Sayın Elitaş’a tavsiyem, belediyelerin yaptıklarını üstlendiği
kadar belediye yolsuzluklarını da üstlenmeleridir.
Teşekkür ederim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Dam üstünde saksağan oldu bu.
BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü
söz, Kocaeli’deki kent içi trafik sorunları hakkında
söz isteyen Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’a aittir.
Buyurunuz Sayın Akar. (CHP
sıralarından alkışlar)
3.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, Kocaeli’deki
kent içi trafik sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle… (AK PARTİ ve CHP sıralarından
karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen burada tartışmayalım.
Buyurunuz Sayın Akar.
HAYDAR AKAR (Devamla) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle gösterilerde hayatlarını kaybeden
polis memuru ve 2 arkadaşımıza Allah’tan rahmet, ailelerine başsağlığı
diliyorum.
Sayın Bakan, doğru, çevreyi
iyi koruyorsunuz. Son günlerde atmış olduğunuz gazlardan, en basiti Kuğulu
Park’ta ne kuğu bıraktınız ne kuş bıraktınız. Türkiye’nin her tarafında aynı
şekilde bir çevre katliamına da neden oluyorsunuz bugünlerde.
Bugünkü konuşmam Kocaeli’nin
kent içi trafiğiyle ilgiliydi, oradaki minibüsçülerin sıkıntılarıyla ilgiliydi,
ama çok özür diliyorum minibüsçü kardeşlerimden, kent içi trafiğinde sıkıntı
çeken insanlardan, bugünkü konuşmamı tamamen gündeme ilişkin yapacağım. Nedeni
de şu: Çünkü Başbakanın minibüsünün frenleri patlamış, sağa sola savruluyor,
onun için de bunu bir kez daha sizlerle paylaşmak ve değerlendirmek istiyorum.
Sayın milletvekilleri, onuncu
gününe giren ve bütün Türkiye'ye yayılan direnişi iyi okumak gerektiğine
inanıyorum. Tabii, bu, Başbakanın dediği gibi bir iki ağaç kesme meselesi, bir
çevre meselesi değil, çevre meselesiyle, iki ağaçla tüm Türkiye'ye dalga dalga yayılan bu hareketi hepimizin iyi okuması gerektiğini
düşünüyorum. Niye böyle söylüyorum? Arkadaşlar, pazartesi günü Ankara’da
Güvenpark’a gittim, hastaneleri dolaştım, 7 tane karakolu dolaştım, artı
Emniyet Müdürlüğüne gittim, sizleri de bekliyorum. Siz, sadece size oy
verenlerin milletvekili değilsiniz AKP’liler, cesaretiniz yoksa meydanlara
çıkmaya, gidin o nezarethanelerdeki gençlerle konuşun, o hastanelerdeki
gençlerle konuşun, bu gençlerin ne talep ettiklerine inanın diyorum.
Hastaneye gittik, muayene
için hastaneye getirilen gözaltındaki gençlerle konuştuğumuzda, onlar yedi
saat, sekiz saat güneş altında bekletildiklerini, su içemediklerini, yemek
yiyemediklerini ifade ediyorlar, polis memurlarına sorduğumda “Ya su verirsek
polisler bizi zehirledi derlerse.” diye böyle bir çekinceyi ifade ediyorlar.
Yine, karakollara gittim, 7
tane karakola, buradan teşekkür etmek istiyorum karakol polislerine, “Onlar
bizim çocuklarımız.” dediler, gerçekten çocukları gibi davrandılar karakollarda
bu çocuklara, ama çok ilginç vakalara rastladım.
Bir karakola gittim, sadece
işi evine ekmek götürmek olan, Türk Bayrağı satan, delil olarak da Türk
Bayraklarını alıp karakola getiren insanlara sesleniyorum burada.
Yine, karakola gittim,
kokoreç satan insanlara rastladım, müşterileriyle beraber alınmışlar.
Yine, karakola gittim, kendi
ilimden iki tane 20 yaşında kız öğrenciye rastladım. Bir tanesi türbanlıydı,
bir tanesi başı açıktı, bir tanesi Karamürselliydi, bir tanesi kentimde Kartepeliydi. İkisi de ilk defa eyleme gelmişler, ikisi de
özgürlükleri için geldiklerini ifade ediyorlar. Biri ailesine haber verilmesini
istiyor, diğeri verilmesini istemiyordu, ama ailelerinden korktukları ve sizin
Başbakanınızdan korktukları şekilde değil artık. O Başbakanınızın korkusunu
yenmişler, meydanlara hak ve özgürlüklerini aramak için çıkmışlar sevgili
kardeşlerim.
Dün de gittim Taksim’e
arkadaşlar. Dün kandildi, Taksim alanına girdim, Gezi Parkı’na girdim,
şaşırdım. 15 yaşında, 16 yaşında, 20 yaşında, kızlı erkekli insanlar kandil
simidi dağıtıyorlardı orada, yiyeceklerini paylaşıyorlardı. Reyonlar kurmuşlar,
bir ekmek siz alıyorsunuz, bir bisküvi siz alıyorsunuz; alıyorsunuz,
getiriyorsunuz, oraya koyuyorsunuz, aç olan arkadaşları alıyor. 1 tane alıyor,
2 tane almıyor, o 1 taneyi de bir başka arkadaşıyla paylaşıyor.
Sevgili arkadaşlar, bunları
görmek gerekiyor. AKP’li 80 yaşında bir amcayla konuştum. “Niye buradasın?”
dedim. Üç dönem AKP’ye oy vermiş. “Ben o yüzde 50’nin içerisinde değilim, ben o
yüzde 50 değilim, AKP’ye oy verdim ama o yüzde 50 değilim. Ben onun askeri
değilim, ben Türkiye Cumhuriyeti’nin askeriyim.” dedi arkadaşlar. (CHP
sıralarından alkışlar)
Başbakan kulaklarını tıkamış
-vaktim azaldı, anlatacak çok şey var- kimseyi duymuyor, diyor ki İstanbul’dan:
“İzmir’in, Ankara’nın İstanbul’da ne işi var?” Ben de ona buradan soruyorum:
Senin Fas’la, Tunus’la, Mısır’la, Libya’yla, Şam’la ne işin var Sayın Başbakan?
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
EŞREF TAŞ (Bingöl) – Niye, ne
olmuş da?
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) –
Haydi oradan be!
HAYDAR AKAR (Devamla) – Gel
buraya, gençlerin sesine kulak ver diyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Eğer Başbakan kulağındaki
pası silip de gençleri dinlerse arkadaşlar, doğru yolu bulacağına da
inanıyorum.
Son söz olarak, kontrolsüz
gücün güç olmadığını söylüyor, Türkiye’nin daha fazla zarar görmeden Başbakanın
kontrol altına alınması gerektiğini ifade ediyorum. Eğer böyle olmaz ise
penguen ve yemek tariflerinden bahseden, Gezi’yi ve gençleri görmezden gelen…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HAYDAR AKAR (Devamla) -
…yandaş medyayı nasıl susturduysa Başbakanı da susturmasını diliyor, sevgiler,
saygılar sunuyorum.
EŞREF TAŞ (Bingöl) – Türkiye
yükseliyor, durduramazsın!
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Akar. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Konuşmacı, Başbakanın minibüsünün yalpaladığını ve Başbakanın kontrol altına
alınması gerektiğiyle ilgili ifadeler kullandı. İfadeler çok önemli
ifadelerdir.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Hükûmet var.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Nereye gideceği belli olmayan, şuur altındaki farklı bir yansımanın ortaya
çıkardığı ifadelerdir. İzin verirseniz açıklama yapayım.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Elitaş.
OKTAY VURAL (İzmir) –
Efendim, Cumhurbaşkanı da öyle diyor, Başbakan Yardımcısı da öyle diyor.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Hükûmet var orada, Hükûmet savunsun Başbakanı!
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Elitaş.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın,
Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın gündem dışı konuşması sırasında AK PARTİ
Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
OKTAY VURAL (İzmir) - Sataşma
değil ki ya eleştiri.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Bakınız, “Başbakanı birileri kontrol altına almalıdır.” ifadesinin altında 27
Mayıslar vardır…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Size
söyledim size, size. Size söyledim, “birileri” demedim size söyledim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
…12 Martlar vardır, 12 Eylüller vardır, 28 Şubatlar vardır.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Ne
alakası var ya!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Geç
onları geç, geç!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Hâlâ daha şuur altından silememişsiniz, “Ordu+CHP=İktidar”
ikileminden kurtulamamışsınız. Hâlâ sizin zihninizde iktidar olabilmek için
birileri, demokratik olmayan güçler gelsinler yönetime el koysunlar, “Hadi
buyurun.” diye size altın tepside iktidarı sunsunlar, isteğiniz o. (CHP
sıralarından gürültüler)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Geç,
geç onları, geç!
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) -
Meydanlarda kim var şu anda?
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Sen şu
asker paranoyandan kurtul artık!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Bak, şunu söyleyeyim: Bizim Liderimiz, bizim Genel Başkanımız…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sen
imamı getir imamı, imama anlat bunları!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
…bu millete hizmetkâr olarak devam ediyor ama şunu söylüyorum: Sizin Genel
Başkanınız, şu anda sizin partinizde Genel Başkan kim, grup başkan vekili kim,
yönetici kim belirsiz!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Grup
başkan vekili belli, herkes belli. Sen kendi işine bak!
AYTUĞ ATICI (Mersin) –
Kendine bak, kendine!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Üç
tane grup var. Bir: Ulusalcı bir grubunuz var, kiminle hareket ettiği belirsiz.
Ama ben size şunu tavsiye ediyorum, diyorum ki Genel Başkanınıza: Partinizi iyi
koruyun…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Hadi
oradan, hadi!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
…aksi hâlde yıl sonuna doğru partinizin içinden nur topu gibi bir yeni grup
ortaya çıkmış olabilir.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) -
Sayın Elitaş, bunu yapan kim, bunu yapan kim? Bunu
sizin iktidarınız yaptı! Buradaki şiddeti görüyor musunuz?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Bakın, değerli milletvekilleri, bu olayları tahrik etmeyelim, kışkırtmayalım.
Gezi Parkı hadisesinde
vatandaşımız bir şeyi gündeme getirmeye çalıştı ama kışkırtıcılar gençlerin
yaralanmasına sebep oldular.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Senin
Başbakanın sebep oldu bütün bunlara.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Dün de Adana’da Gezi Parkı hadisesiyle ilgili müdahalede bulunan bir komiser
kardeşimiz bu Gezi Parkı müdahalecilerine etkili müdahale ederken köprüden
düşüp hayatını kaybetti, şehit oldu.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Allah
rahmet eylesin.
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) -
Allah rahmet eylesin.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Bakın, bunları kışkırtarak, “Ağaçları koruyalım.” derken insan hayatının son
bulmasına, polislerimizin şehit olmasına meydan vermeyelim.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) –
Ayıp ediyorsunuz, ayıp ediyorsunuz!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Elitaş.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) -
Siyaset yapma, siyaset yapma! Ayıp ediyorsunuz, ayıp ediyorsunuz!
BAŞKAN – Lütfen biraz sessiz
olunuz.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) - Bu
olayları başlatan Başbakandı, ona söylemiyorsun!
BAŞKAN – Biraz sessiz olunuz
sayın milletvekilleri.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın
Akar.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Hem
bana hem de grubuma sataştığı için önce kendi adıma söz istiyorum.
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Şu
kafayı buradan çıkarın artık.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, biraz sessiz olunuz, duyamıyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) –
Söylediklerimi yanlış ifade etti grup başkan vekili. Birileri tarafından
kontrol altına alınması gerektiğini söylediğimi söyledi. Ben öyle demedim,
düzeltmek istiyorum.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın
Akar. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Düzelt, öyle değilse düzelt.
EŞREF TAŞ (Bingöl) – İnsanlar
ölüyor, insanlar; biraz onları düşünün.
2.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın
Elitaş -bakın, isminizi anarak başlıyorum ki tekrar
söz hakkı doğsun- ben “birileri” demedim, size söyledim direkt, AKP Grubuna
söyledim. “Elinizi vicdanınıza koyun ve Başbakanı kontrol altına alın, kimseyi
dinlemiyor.” dedim.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Hadi
oradan be!
HAYDAR AKAR (Devamla) –
Bakın, sosyal medyada paylaşım nedeniyle insanlar tutuklanmaya başladı. Ne
diyorlar? “Hükûmeti yıkmak istiyor.” diyorlar. Siz artık askerî darbeleri
unutun, gidin; askerî darbeyi kimse istemiyor ama polis darbesi yaptınız siz bu
ülkede. Bu insanlar, bu halk bunu görmeye başladı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Göstericiden çok polis yaralanmış be!
HAYDAR AKAR (Devamla) – Niye
çocukların ne istediğine kulak vermiyorsunuz? Çocukların ne istediğine kulak
versenize. Bu çocuklar on bir yıllık iktidarınız zamanında büyüdüler. Siz
iktidara geldiğinizde bu çocuklar 4 yaşındaydı, 5 yaşındaydı. Hiçbiri askerî
darbeyi bilmiyor, hiçbiri başka bir şey bilmiyor; bir tek sizin iktidarınızı
biliyor, polis devletini biliyor, onu öğrendi bu çocuklar ama şimdi de karşı
durmayı öğreniyor bu çocuklar. Eğer bunları dinlerseniz, ne istediklerine kulak
verirseniz… Ben size küçük bir hatırlatma yapayım: “Kaç çocuk doğuracağıma,
nasıl doğuracağıma karışma.” diyor Başbakana bu çocuklar. Bu çocuklar “Parkta,
metroda nasıl oturacağıma karışma.” diyor Başbakana. Bu çocuklar “Nasıl
giyineceğime karışma.” diyor. Niye diyor biliyor musunuz? Akşama kadar İstanbul
Dolmabahçe’deki sarayında oturup vapurdan inenleri gözleyen Başbakana “Benim
giyimime karışma.” diyor, “Ne okuyacağıma karışma.” diyor, bu mesajı veriyor,
“Ne içeceğime de karışma.” diyor.
Ne acıdır ki arkadaşlar,
Başbakan bizler dâhil sizlere de hakaret ediyor.
EŞREF TAŞ (Bingöl) – Niye?
HAYDAR AKAR (Devamla) – “2
tane ayyaşın çıkardığı kanunlar” derken, üç sene sonra, beş sene sonra başka
bir iktidar da sizi aynı şekilde itham edecek, farklı şekilde itham edecek.
Meclise gelen milletvekilleri halkın oylarıyla gelmiştir, halk adına burada
halkı temsil ederler ve kanunları yaparlar, 2 tane ayyaş bunu çıkarmaz.
Diyor ki: “İçeceğime karışma,
vatanıma karışma, Atatürk’üme karışma.” Ne slogan atıyorlar biliyor musunuz?
“Zıpla, zıpla, Tayyip sen de zıpla!” Bunlar siyasi olabilir mi? “Atatürk’ün
askerleriyiz!” diyorlar. Bunlar sizce siyasi mi?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HAYDAR AKAR (Devamla) – Bu
çocuklar ülkelerine sahip çıkıyor.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Akar.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan…
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) –
Sayın Başkan, Sayın Grup Başkan Vekili grubumuzu hedef alarak bizi darbeci
olmakla, darbelerden sorumlu olmakla suçladı. Grubumuza sataşma var. Kendi
adına konuştu Sayın Haydar Akar, grubumuz adına da kendisine söz verilmesini
istiyoruz.
BAŞKAN – Bir dakika,
anlayamadım Sayın Tarhan, söz talebinde mi bulunuyorsunuz?
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) –
Sayın Başkan, grubumuza sataşmadan ötürü söz istiyoruz.
BAŞKAN – Siz mi
konuşacaktınız anlayamadım?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Az
önceki neydi? Yani, Sayın Başkan, ne oldu? Bu, ne oluyor şimdi?
İSMAİL AYDIN (Bursa) – Sayın
Başkan, az önce ne konuştu.
BAŞKAN – Lütfen, karışmayınız
sayın milletvekilleri. Sayın milletvekilleri, Başkanlığı baskı altına almayınız
lütfen. Kime nasıl söz vereceğimi, neden vereceğimi lütfen bırakın da takdirimi
yapayım.
İSMAİL AYDIN (Bursa) – Böyle
bir usul var mı?
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) –
Ne biçim yönetiyorsun, düzgün yönet!
BAŞKAN – Çok rica ediyorum.
Sayın milletvekilleri, Genel
Kurulu biraz daha iyi dinlerseniz, kürsüden kimlerin ne konuştuğunu, ona göre
neden söz verdiğimi daha iyi algılayacaksınız.
Buyurunuz Sayın Akar.
Gruba olan sataşmadan dolayı
buyurunuz efendim.
3.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında CHP
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
HAYDAR AKAR (Kocaeli) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Biraz evvel şahsım adına olan
düzeltmeleri yaptım. Şimdi de grubum adına konuşacağım. Teşekkür ediyorum Grup
Başkan Vekilime tekrar beni görevlendirdi.
Cumhuriyet Halk Partisi
tarihin hiçbir sahnesinde darbeleri desteklememiştir. Hatta, bugün o sıraları
darbelere borçlusunuz çünkü darbelerde tek kayrılan kesim, sizin şu anda
düşüncelerinizi paylaştığınız kesim arkadaşlar. Ve bugün o sıralarda, o
darbeler sayesinde oturuyorsunuz. Darbeler tarihini iyi incelediğinizde, baktığınızda
bu darbelerden Cumhuriyet Halk Partisinin neler çektiğini, Cumhuriyet Halk
Partisinde siyaset yapan insanların nasıl bir işkenceye maruz kaldığını, siyasi
partilerin kapatıldığını grubunuzda bulunan, en iyi bilen Ertuğrul Günay’dır,
ona sorun. Yine, bir başka grup başkan vekilinizdir, onlara sorun bunları. Onun
için de Cumhuriyet Halk Partisini itham ederken bu ülkeyi kurmuş ve bu ülkenin
devamı, idamesi için elinden gelen her şeyi yapan bir siyasi partiyi suçlamayı
size yakıştırmıyorum, yakıştıramıyorum. Tabii, yakıştıramıyorum derken bir
dinlemenizi rica ediyorum. Kötü şeyler söylemiyorum arkadaşlar, diyorum ki: Ben
gittim, siz de benimle birlikte gelin diyorum. Gelin, birlikte gidelim, tebdilikıyafet gidelim. Eğer AKP’li olduğunuzu söylemekten
korkuyorsanız benimle birlikte gelin, bu çocukları dinleyin diyorum. Bu
çocuklar, 4 yaşında, 5 yaşında sizin iktidarınızla tanıştılar bu çocuklar.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Bu
çocuklar kitap bulamıyordu, kitap be!
HAYDAR AKAR (Devamla) - Sizin
5 defa değiştirdiğiniz Millî Eğitim bakanlarının hazırlamış olduğu müfredatlarla eğitim aldılar.
Bu çocuklar, apolitik,
üniversitelere…
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Üniversiteleri
yoktu.
HAYDAR AKAR (Devamla) –
…sadece derslerini düşündüler ama bu çocuklar, şimdi, annelerine babalarına,
onları telkin eden annelerine ve babalarına rağmen “Gitme, bir şey olur,
derslerine çalış.” diyenlere “Ben, buna sahip çıkmak zorundayım. Benim
arkadaşım, benim kardeşim gözümün önünde gazlandı, bombalandı.” diyor. “Benim
yaşam hakkım, bundan sonra nasıl yaşayacağım hakkında başkalarının karar
vermesini istemiyorum.” diyor bu gençler. İşte, bu demokrasiyi istemiyor
muydunuz arkadaşlar? Bu uygar ülkede demokrasiyi talep etmiyor muydunuz? Gelin,
hep birlikte bunları gerçekleştirelim diyoruz, kötü bir şey söylemiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HAYDAR AKAR (Devamla) – Bu
çocukları anlayın diyoruz. Lütfen, anlayın bu çocukları! (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Akar.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, ben de bir cevap vermek istiyorum ama şahsım adına mı olur grup
adına mı, hangisini takdir ederseniz.
BAŞKAN – Onu siz talep
edeceksiniz efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Grup adına cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN – Hangi konuda?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Biraz önce söyledi, benim ismimi de anarak AK PARTİ Grubunun… (AK PARTİ ve CHP
sıralarından karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN – Lütfen susar mısınız.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan… (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Lütfen sakin olunuz,
duyamıyorum çünkü. Lütfen… Çok rica ederim. Sakinlikle bir oturumu idare etmeye
çalışıyoruz. Burada, hep birlikte müzakere etmeye çalışıyoruz. (AK PARTİ ve CHP
sıralarından gürültüler)
Lütfen, müdahale etmeyiniz,
duymak istiyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, benim söylediğim sözleri çarpıtarak, farklı bir anlam getirerek
ifade etmeye çalıştı. Cevap vermişti; arkasından, grup adına bir daha söz
verdiniz. Ben de bu cevaplara, söylediği sözlere, benimle alakalı olmayan, çarpıttığı
sözlerle ilgili cevap vermek istiyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Ya
bizim kaderimiz mi bu; her gün darbecilerle, diktatörlerle… Aralarında kaldık.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Elitaş, yeni sataşmalara mahal vermeyiniz. Lütfen…
OKTAY VURAL (İzmir) – Yeter
artık ya!
BAŞKAN – Yani…
Buyurunuz Sayın Elitaş.
OKTAY VURAL (İzmir) – Bir
tarafta darbeci, bir tarafta diktatör tayfası; Allah bizi korusun vallahi ya!
4.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın,
Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında
AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkanım, şu anda üzülerek ifade ediyorum, bakın, bir kanun tasarısı veya
teklifi görüşülürken grup ve şahsı grup ve şahsı adına konuşmalar olur, ikisi
birleştirilir. Ben, ilk defa burada, bir milletvekilinin hem şahsı adına hem
grubu adına konuştuğunu sizin sayenizde görmüş oldum. (CHP sıralarından
gürültüler)
Biraz sonra da Genel Başkan
adına konuşabilirler. İç Tüzük’ün bu kadar ihlal
edildiğini ilk defa burada görüyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Hangi
madde, hangi maddeyi ihlal ediyoruz?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Ve
üzülüyorum, üzülüyorum açıkçası…
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Usul tartışması aç.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Sayın Başkan, baskılar altında kalarak burayı idare etmeyin, İç Tüzük’e uygun olarak idare edin. Bir parti kimliğiniz var.
BAŞKAN – Sayın Elitaş, lütfen, çok rica edeceğim.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Usul
tartışması açalım mı Sayın Elitaş?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Bir parti kimliğiniz var ama o parti kimliğinizi oraya oturduğunuz zaman bir
tarafa bırakın. Siz, oraya oturduğunuz zaman oy bile kullanamıyorsunuz ama
diğer zamanda oy kullanabilirsiniz fakat o kürsüye oturduğunuz zaman adil olmak
mecburiyetindesiniz. (CHP sıralarından gürültüler)
Bakınız, değerli
milletvekilleri, demokrasilerde insanların fikirlerini beyan etme yolları
bellidir, isyan değildir. İlkokul talebelerini, ortaokul talebelerini, gençleri
meydanlara dökerek…
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Siz, okul açılışlarına getirdiniz ya Başbakanın konuşmalarına… Başbakan geliyor
diye ilkokul çocuklarını çıkarttınız.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
…iktidara karşı isyana teşvik etmek, doğru bir girişim değildir. Bir sene de
kalmadı, on bir ay sonra mahallî idareler seçimleri olacak. Eğer, diyorsanız
ki, siz o gençler adına konuşuyorsanız, “Benim şu tarzıma müdahale etme, benim
giyimime kuşamıma müdahale etme, benim düşünceme müdahale etme.” diyorsanız,
onları sokaklara dökmek, teşvik etmek, polislerin, gençlerin ölmesine fırsat
vermek değildir. Siz, Mart 2014 tarihinde yapılacak seçimlerde sandıkta
vatandaşa şikâyet edersiniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – On bir
ay sonra vatandaşın tokadı geliyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Dersiniz ki: “Ey vatandaş, AK PARTİ iktidarı böyle böyle
bir şey yaptı, git bunun hesabını sandıkta sor.” dersiniz, “Cumhurbaşkanlığı
seçimlerinde sor.” dersiniz, “Genel seçimlerde sor.” dersiniz ama aklınızda
seçimle kazanmak, iktidara gelmek olmadığından, hiç seçimle iktidara
gelmediğinizden dolayı isyanla, darbeyle iktidarın yolunu hâlâ içinize
sindiriyorsunuz 21’inci yüzyılda.
Saygılarımla. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Elitaş.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Tarhan…
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) –
Aynı sataşmalar devam ediyor, tam bir kısır döngü.
BAŞKAN – Şimdi…
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) –
Sayın Başkan, gayrimeşru yollarla iktidara gelmeye… (AK PARTİ ve CHP
sıralarından karşılıklı laf atmalar, gürültüler)
BAŞKAN – Duyamıyorum Sayın
Tarhan.
Lütfen, sessiz olursanız
duyacağım.
SİNAN OĞAN (Iğdır) - Sayın
Başkan, iki grubun kavgasını dinlemek zorunda mıyız ya!
BAŞKAN – Lütfen, biraz sessiz
olunuz.
Buyurunuz Sayın Tarhan.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) –
Sayın Başkanım… (AK PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı laf atmalar,
gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Kalkavan… Grup
Başkan Vekilinizi duyamıyorum.
Buyurunuz.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) –
Sayın Başkanım, halkı isyana teşvik etmek, gayrimeşru yollarla iktidara gelmeye
çalışmak gibi örtülü saldırılarla karşılaştık. Sataşmadan dolayı grubumuz adına
Haydar Akar konuşacaklar.
BAŞKAN – Siz mi cevap
vereceksiniz Sayın Tarhan bu konuya?
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) –
Grubumuz adına Sayın Akar.
BAŞKAN - Sayın Akar, lütfen
bu konuda gene sataşmalara mahal vermeyiniz, böyle devam etmek biraz zor
oluyor.
Buyurunuz.
5.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında CHP
Grubuna tekraren, sataşması nedeniyle konuşması
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın
Elitaş, gerçekten tecrübeli bir politikacısınız ama
yakıştıramıyorum açık ve net söyleyeyim, yani bu şekilde kötü örnek olmanızı da
doğru bulmuyorum.
Demokrasiler, evet, talep
etme ve talepleri dile getirme, onları özgürce ifade edebilme ortamlarıdır.
BÜLENT TURAN (İstanbul) – Az
mı konuşuyorsun? Her şeyi söylüyorsun sabahtan beri.
HAYDAR AKAR (Devamla) - Bu
çocuklar bir şeyler talep ediyorlar ama bu taleplerin yersiz ve geçersiz
olduğunu sizler söylüyorsunuz, görüşmeden söylüyorsunuz. Gaz sıkarak, onlara
şiddet uygulayarak dağıtmaya…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Seni niye gönderdiler buraya?
HAYDAR AKAR (Devamla) - Şimdi
onu da söyleyeceğim.
Eğer sen de benim gibi gidip
görseydin, o çocuklarla konuşmuş olsaydın, gezmiş olsaydın, o çocukların
Cumhuriyet Halk Partili olmadığını, o çocukların AKP’li olmadığını, MHP’li
olmadığını, bizim çocuklarımız, evlatlarımız olduğunu, hepsinin orada olduğunu
görecektin.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Demek ki ana muhalefette eksiklik var, ana muhalefet problemi var Türkiye’de
HAYDAR AKAR (Devamla) - Ben
size örnekler verdim, oradaki çocuklardan örnek verdim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
İnsanlar bizi niye gönderir? Benim adıma konuş diye gönderir.
HAYDAR AKAR (Devamla) – Siz
bunu tercih etmediniz. Siz, halkın problemleriyle uğraşmaktansa, gençlerin
problemleriyle uğraşmaktansa polise talimat verdiniz, onları bombalattınız,
onları gazlattınız. İşte, demokratik olmayan budur.
Demokratikleşme demek, taleplerini ifade edebilmek demektir. Rize’de yapıldığı
gibi, taleplerini ifade etmeye çalışan insanlara bir içgüdüyle saldırmak
değildir, onları konuşturmamak değildir. Onların da eğer bir talepleri varsa bu
ülkeden, çıkarlar meydana, taleplerini dile getirirler. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Evet, sizden önce
getiriyorlardı. Nerede getiriyorlardı? Cuma namazlarından sonra getiriyorlardı.
Nerede getiriyorlardı? Cami avlularında getiriyorlardı, İstanbul
Üniversitesinin meydanlarında getiriyordu sizin arkadaşlarınız. Bugün o
taleplerinin geçerli olduğunu biz söylüyoruz ama demokratik bir ortamda
getiriyorlardı. Siz o gençlere, o gün onlara yapılanların tam tersini bugün
kendi taleplerini dile getirmeye çalışan gençlere yapıyorsunuz. Biz kimseyi
kışkırtmıyoruz; bilakis, gidiyoruz, olayları önlemeye çalışıyoruz, sükûnete
davet ediyoruz, gençlerin kamu malına zarar vermelerini önlemeye çalışıyoruz ki
vermemişlerdir, bundan sonra da vermeyecekler. Bunu da böyle bilesiniz diyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Akar.
Sisteme girmiş Sayın
milletvekillerimize birer dakika söz vereceğim.
Sayın Yeniçeri…
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin,
AKP’nin bir an önce devlete ve millete karşı politikalarını gözden geçirmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Hükûmetin uyguladığı on bir
yıllık politikalar toplumda öfke patlamasına neden olmuştur. Bugün sokaklar
kargaşa içinde, millet gergin ve halk yorgundur; gençler işsiz, insanlar
umutsuz ve halk mutsuzdur. Yaşananlar büyük bir dip dalgasının ayak sesleridir.
İktidar medyayı baskı altında tutarak halkın haber alma hakkını engellemiştir.
Televizyonlar gerçekleri halktan saklayınca sosyal medya devreye girmiştir.
Anlamak, çözmektir. İktidar, olanı biteni algılamak, anlamak yerine yargılamayı
tercih etmiştir. Yaşananlar sosyal muhalefettir, halkın muhalefetidir.
İktidarın olanı biteni üç beş çapulcunun üstüne atmak yerine uyguladığı
politikalara bakması gerekir. AKP her alanda toplumu gerdi, sıktı, bıktırdı.
Ey AKP! Bir an önce devlete
ve millete karşı politikalarını gözden geçir, titre kendine gel, aksi takdirde
yarın çok geç olacak.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Yeniçeri.
Sayın Korkmaz…
2.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın, Hükûmetin, Gezi Parkı
eylemleri nedeniyle olayları yatıştırması ve tedbir üretmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Gezi Parkı
eylemlerinin başlamasından bu yana on gün geçti. Ülke geleceğiyle ilgili olarak
insanlarımız tedirgin. Sokaklar hâlâ daha hassasiyetini devam ettiriyor.
Olayları yatıştırmak yerine Başbakan hâlâ daha kabadayı tavırlarına devam
ediyor. Cumhurbaşkanı ve bazı bakanların sağduyu çağrıları da bu yüzden
vatandaştan, maalesef, bir karşılık bulamıyor. İki farklı tavır yüzünden
insanlar hem Başbakana hem de AKP sözcülerine güvenmiyor. AKP Hükûmetinin
olayları önlemedeki acziyet ve beceriksizliği hem
ülkedeki huzuru hem de ülke ekonomisini felç etmiş durumda. Yurt dışına giden
Başbakan tüm çağrılara rağmen henüz Türkiye'ye dönmüş değil. Hükûmet gemisinin
dümeni kaptansız. İçişleri Bakanı da ekonomi kurmayları da olayları arkadan
seyretmeye devam ediyor. Aldıkları hiçbir somut tedbir yok. Olan, dükkânını açamayan esnafa, hizmet
bekleyen vatandaşa oluyor.
Hükûmet idari
maslahatçılıktan çıkıp acizliğe ve atalete son vererek bir an önce tedbir
üretmelidir diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Korkmaz.
Sayın Vural…
3.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Adana’da Gezi Parkı eylemlerinde
şehit olan Komiser Mustafa Sarı’nın ailesine başsağlığı dilediğine ve ülkenin
bir an önce bu karmaşa, kaos ve korku ortamından kurtulmasını istediğine
ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Maalesef Adana’da gösterilere
müdahale sırasında Komiserimiz Mustafa Sarı şehit olmuştur.
MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN
(Balıkesir) – Kına yaksınlar!
OKTAY VURAL (İzmir) – Bütün
polis camiasına, ailesine başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz. Ülkemizin bir an
önce bu karmaşa, kaos ve korku ortamından kurtulmasını bu vesileyle diliyorum
efendim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Vural.
Sayın Tunç…
4.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un, Gezi Parkı bahane edilerek
provokasyonlarla büyütülen olaylar neticesinde Adana’da şehit olan Komiser
Mustafa Sarı’ya Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dilediğine ve Genel
Kurulu yöneten Başkan Vekilinin ülkenin huzurunu bozmak isteyenlerin ekmeğine
yağ sürecek üslupta konuşma yapanlara müsaade etmemesini istediğine ilişkin
açıklaması
YILMAZ TUNÇ (Bartın) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Gezi Parkı bahane edilerek
provokasyonlarla büyütülmeye çalışılan olaylar Adana’da bir polisimizin şehit
olmasına neden olmuştur. Hayatını kaybeden polis memurumuza Allah’tan rahmet,
yakınlarına başsağlığı diliyorum. Bu olayların büyütülmemesi için herkesin
duyarlı olması gerekirken hâlâ provokasyonlara devam ediliyor olunması üzüntü
verici.
Bir milletvekili biraz önce
“Darbeler sayesinde buradasınız.” derken sizlerin müdahale etmesi gerekir,
Meclisin itibarını koruyacak olan sizsiniz. Birkaç gündür Türkiye Büyük Millet
Meclisinde yapılan konuşmalarda da bu tahrik edici üslubu görüyoruz. Sayın
Başkanım, sizden ricamız ülkemizin huzurunu bozmak isteyenlerin, yıkıp
yakanların ekmeğine yağ sürecek üslupta konuşma yapanlara müsaade etmemeniz
diyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Tunç.
Sayın Erdinç…
5.- Adana Milletvekili Mehmet Şükrü Erdinç’in, Gezi Parkı bahanesiyle
AK PARTİ Adana il binasına saldıranları engellemek isterken şehit olan Komiser
Mustafa Sarı’ya Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dilediğine,
polisimizin şehit olmasına sebep olanları lanetlediğine ve Adanalıların
provokasyona gelmemesini dilediğine ilişkin açıklaması
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Dün gece saat 23.00
sıralarında Gezi Parkı bahanesiyle AK PARTİ Adana il binasına saldıranları
engellemek isteyen Komiser Mustafa Sarı kardeşimiz köprüden düşerek yaralanmış
ve kaldırıldığı hastanede şehit olmuştur. Şehit polisimize Allah’tan rahmet,
yakınlarına ve polis teşkilatımıza sabır ve başsağlığı diliyorum.
Polisi orantısız güç
kullanmak ile suçlayanlar, bu memleketin huzur ve sükûnu için görev yapan şehit
polis kardeşimizin ailesine ne cevap verecekler merak ediyorum. Buradan, Gezi
Parkı bahanesi ardına saklanarak polisimizin şehit olmasına sebep olanları
lanetliyorum, Adanalı hemşehrilerimin provokasyonlara
gelmemelerini ve illegal örgütlere itibar etmemelerini diliyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Erdinç.
Sayın Öğüt…
6.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, Gezi Parkı eylemlerinin
Türkiye'nin tamamında demokrasi olmadan barışın olamayacağını öğrettiğine ve
şehit polise rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul)
– Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Gezi Parkı’nda başlayan süreç
dayanışmanın önemini, kente sahip çıkmayı, Kürt-Türk, Alevi-Sünni, takım
taraftarı, yaşlı-genç, kadın-erkek arasında sorun olmadığını, duvarlarda yazılı
erkeksi söylemi ve küfürleri silerek eyleme katkı koyan feministleri ve
kadınların olgunluğunu, buna karşı, aynaya bakmadan “Orada bayrak var, ırkçı
söylemler var.” diyerek destek vermeyenleri, “CHP, Polis Vazife ve Salahiyet
Yasası’na destek verdi.” diyerek yalan söyleyenleri, Freedom
House’un (Özgürlük Evi) yaptığı açıklamaya göre demokratiklik seviyesinin 4’e
gerilemiş olduğunu, Taksim’in 1 Mayıs alanı olarak kalacağını, hiç kimsenin
darbelerden medet ummadığını, kendi işini kendisinin görebileceğini -tıpkı 12
Eylülde gördüğümüz gibi- Bahadır Sağlam gibi gençlerin gözü bağlı, güpegündüz
polis tarafından gözaltına alınıp işkence edildiğini, orantısız güç
kullananlara karşı orantısız zekâ kullananların kesin üstünlüğünü; en önemlisi,
Türkiye’nin tamamında demokrasi olmadan barışın olamayacağını, bazı bölgelerde
ayrıca barışın olamayacağını öğretmiştir. Bütün bunu öğretenlere selam olsun
diyorum, şehit polisimize de rahmet diliyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Öğüt.
Sayın Bayraktutan…
7.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın,
şehit polise rahmet dilediğine ve Artvin Çoruh Nehri üzerinde inşa edilen Deriner Barajı Hidroelektrik Santrali’nin hâlâ üretime
geçmediğine ilişkin açıklaması
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ben de sözlerimin başında
şehit polisimize rahmet diliyorum.
Artvin Çoruh Nehri üzerinde
inşa edilen, Sayın Bakanın da temel atma törenine katılmış olduğu Deriner Barajı Hidroelektrik Santralı, çift eğrilikli beton kemer barajları arasında Türkiye’nin
1’inci, dünyanın 6’ncı en yüksek barajıdır. Baraj gövdesi inşaatına 2004
yılında başlanmıştır.
Sayın Bakana buradan bir şey
göstermek istiyorum, bize göndermiş olduğu, Sayın Bakan “12/12/2012’de 112 dev
eser” diye bir temel attınız, dediniz ki: “Bu tarih itibarıyla baraj üretime
geçecek.” Sayın Bakan, Ben Artvin’in milletvekiliyim, bu barajda şu anda ancak
balık tutabilirsiniz, altı aydır üretim yapılmıyor. Siz o tarihte demiştiniz
ki: “Hemen üretime başlayacak.” diye. Ben Enerji Bakanına da sorular soruyorum,
size de gönderdim, altı aydır bu barajda ancak balık tutabilirsiniz. Sizi
Artvin’e çağırıyorum, gelin beraber kefal tutalım Sayın Bakan.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Bayraktutan.
Sayın Oğan…
8.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın, şehit polis memuru Mustafa
Sarı’ya rahmet dilediğine, 12 Eylülün idam ettiği 3 ülkücü Halil Esendağ, Selçuk Duracık ve Cevdet
Karakaş’ı rahmetle andığına ve Iğdır’da havaalanı ile birçok köy ve beldenin
sel nedeniyle sular altında olduğuna ilişkin açıklaması
SİNAN OĞAN (Iğdır) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Şehit polisimiz Mustafa
Sarı’ya ben de rahmet diliyorum.
12 Eylülün idam ettiği, şehit
ettiği 3 ülkücü fidanımız; Halil Esendağ, Selçuk Duracık ve Cevdet Karakaş’ı rahmetle anıyoruz. 12 Eylülün
darbeci zihniyetini, fidanlarımıza kıyan darbeci zihniyetini de bir kez daha
buradan lanetlediğimizi ifade ediyoruz.
Sayın Bakan, dün burada ifade
etmiştim, demiştim ki -eğer biraz da bu tarafa bakarsanız- Iğdır’ımızı sel aldı
Sayın Bakan. “Çarşamba’yı sel aldı.” diye biliyoruz ama Iğdır’ı da sel aldı,
emin olun. Ama Iğdır’ı sel alırken Iğdır DSİ Şube Müdürünüz DSİ araçlarıyla
maalesef yandaşların bahçelerini temizlettirmekle meşgul. On beş senedir orada
dilekçe veriyor vatandaşlarımız ama maalesef on beş senedir o kanallar
temizlenmiyor, yeni yapılan havaalanı sular altında. Aşağıçarıkçı,
Yukarıçarıkçı, Alikamerli
beldelerimiz, Yaycı köyümüz; bunların hepsi sular altında. Evler yıkıldı Sayın
Bakan. Lütfen olaya el koyun. Oradaki şube müdürünüze de lütfen söyleyin ki özel
işlerle ilgilenmesin, milletin işiyle ilgilensin.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Oğan.
Sayın Yılmaz…
9.- Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz’ın,
Gezi Parkı eylemleri sırasında hayatını kaybeden 2 kişinin ve polis memuru
Mustafa Sarı’nın ailelerine başsağlığı dilediğine, Rize’de Atatürkçü Düşünce
Derneğine sığınan insanlara yapılan saldırıya, Başbakanın ve Hükûmet
yetkililerinin insanları tahrik etmemeleri konusunda daha duyarlı
davranacaklarına inandığına ilişkin açıklaması
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu gösteriler sırasında
hayatını kaybeden 2 genç çocuğumuzun ve polis memurumuzun ailelerine ben de
başsağlığı diliyorum. Bütün ulusumuzun başı sağ olsun. Yaralılara acil şifalar
diliyoruz.
Ancak, artık, bu konuda tahrikkâr dili kullanan AKP’nin ve Başbakanın bu dilinden vazgeçmesi gerekir diyoruz çünkü
Rize’de dün tam bir ikinci Sivas provası yaşandı. 50-60 civarında basın
açıklaması yapan Cumhuriyet Halk Partili, ADD’li ve TGB’li gençlere orada Başbakan lehinde slogan atan kişiler
saldırdılar. Atatürkçü Düşünce Derneğine sığınan insanlara yine saldırıldı.
1.000 civarında orada insan vardı, 30 polisle önlem alınmaya çalışıldı. Eğer
Cumhuriyet Halk Partililerin orada çok ciddi çalışmaları olmasaydı ikinci bir
Sivas’ı yaşamış olacaktık biz. Ben bu konuda Başbakanın ve bütün Hükûmet
yetkililerinin artık insanları tahrik etmemeleri ve insanlara itidal tavsiye
etmeleri konusunda kendilerinin daha duyarlı olacaklarına inanıyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Yılmaz.
Sayın Kurt…
10.- Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt’un, Gezi Parkı eylemleri
sırasında polisin eylemciler üzerinde baskı kurmaya çalışmasının bir anlamı
olmadığına, bu olaylar sırasında Eskişehir’de yaralanan Ali İsmail Korkmaz’ın
hayati tehlikesinin devam ettiğine ve bunun faillerinin bir an önce bulunması
gerektiğine ilişkin açıklaması
KAZIM KURT (Eskişehir) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Gezi Parkı direnişleri
göstermiştir ki artık Türkiye’de her şey değişiyor ancak değişmeyen sadece
polisin tavrı. Eylemciler üzerine ısrarla baskı kurmaya çalışmanın bir anlamı
olmadığını vurgulamak istiyorum. Bu olaylar sırasında Eskişehir’de yaralanan
Ali İsmail Korkmaz isimli genç kardeşimizin de hayati tehlikesinin hâlâ devam
ettiğini ve bunun faillerinin bir an önce bulunması gerektiğini duyurmak
istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Kurt.
Sayın Havutça…
11.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça’nın,
Taksim Gezi Parkı’nda eylem yapan insanların taleplerinin karşılanması ve
direnişe katılan gözaltındaki bütün insanların serbest bırakılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Sayın Bakan,
dün İstanbul Gezi Parkı’ndaydık arkadaşlarımızla. Gezi Parkı ve Taksim’de âdeta
bir demokrasi ve özgürlük şöleni var, bir bayram var. İnsanlar, gençler,
yaşlılar, her siyasal görüşten insanlar, çevreye, insana, doğaya, barışa,
demokrasiye inanan insanlar; sosyal marketler, ekmeğini paylaşanlar, suyunu
paylaşanlar ve birbirine saygılı insanlar, orada polis yok, zabıta yok ama
insanlar el ele, kol kola şarkılar, türküler söylüyorlar. Siz, orada şarkı
söyleyenlere gaz bombası atıyorsunuz ama Rize’de insanları katletmek
isteyenleri orada seyrediyorsunuz. Böyle bir yönetim anlayışınız var. Bakın,
eğer oradaki insanların talepleri karşılanmazsa, Taksim platformunun
taleplerine olumlu yanıt verilmezse Türkiye’de en büyük katliamlardan biri
yaşanacak. Buradan Hükûmeti uyarıyoruz.
Gezi Parkı’na, bina
yapılmasından derhâl vazgeçilmelidir. Polis gaz bombası ve benzeri materyalleri
kullanmaktan derhâl vazgeçmelidir ve direnişe katılan bütün gözaltındaki
insanlar serbest bırakılmalıdır.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Havutça.
Sayın Uzunırmak…
12.- Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, Hamas basın sözcüsü Müşir El Mısri’nin
3/6/2013 tarihinde Konya’da yaptığı basın toplantısındaki demecine ilişkin
açıklaması
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Türkiye Büyük Millet
Meclisini çok önemli bir konuda dikkat çekmek istiyorum. Şimdi, burada size bir
demeci okuyorum: “Mavi Marmara olayının ardından üç yıl geçti ve bu nedenle
Konya’ya gelmek istedim. Dökülen Türk kanı eşittir Filistin kanıdır. Sizin
kanınız da yerde kalmayacak, onların intikamını alacağız.” Bu sözler 3/6/2013
tarihinde Konya’da basın toplantısı düzenleyen Hamas
basın sözcüsü Müşir El Mısri’ye aittir yani Türkiye
Cumhuriyeti devletinin sınırları içerisinde, Türkiye Cumhuriyeti devletini
âdeta vatandaşının kanının hesabını soramaz, bir tartışmalı örgütün bu kanı
sahip çıkmasına doğru yönelmiştir.
Değerli milletvekilleri,
demokrasiler, devletler kurumlarla, kurallarla ve teamüllerle yaşar.
Dolayısıyla, ilişkiler devletten devlete, kurumdan kuruma olmaz; eğer, kişiden
devlete, kişiden kuruma, kişiden kişiye olursa bugün Sayın Başbakanın
ilişkilerinde olduğu gibi Türkiye bu ilişkilerden kârlı çıkmaz ve hesabını
veremez.
Ben buna dikkat çekmek
istedim. Konuşmalarımda daha uzun bu konuya değineceğim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Uzunırmak.
Sayın Erdemir…
13.- Bursa Milletvekili Aykan Erdemir’in, Gezi Parkı eylemleri
sırasında hayatını kaybeden 2 kişinin ve polis memuru Mustafa Sarı’nın
ailelerine başsağlığı dilediğine, Ankara’daki gösteriler sırasında Sırbistan
Ankara Büyükelçiliğine gaz bombası atılması nedeniyle kendilerinden özür
dilediklerine ilişkin açıklaması
AYKAN ERDEMİR (Bursa) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de hayatını kaybeden 2
gencimize ve Komiser Mustafa Sarı’ya Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır
diliyorum.
Dün gece, Ankara Şili
Meydanı’ndaki müdahale sırasında Sırbistan’ın Ankara Büyükelçiliğine gaz
bombası atıldı. Bu diplomatik skandala ilişkin yaptığımız uyarı duyulmuş olacak
ki yetkililerimiz hemen harekete geçtiler, gece boyunca büyükelçilik
rezidansına 3 gaz bombası daha atıldı. Türkiye’deki görevinin son günlerinde
halkın sevgilisi Büyükelçi Dusan Spasojevic’e
ülkemizin saygınlığına gölge düşüren bir veda edilmiştir. Sıfır sorun
politikasından önce asgari diplomatik nezakete ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.
9 Mart 1983 tarihinde ASALA
terör örgütünün Belgrad Büyükelçiliğimize yaptığı saldırının faillerini canları
pahasına kovalayıp yakalayan Belgrad halkına vefa borcumuzu ödemenin yolu bu
değildir diye düşünüyorum. Kendilerinden özür diliyoruz. “…” (x)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Erdemir.
Sayın Kaplan…
14.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın,
Çevre Komisyonunun gönderdiği fidan dikme sertifikasını içine sindiremediğine
ve Başkanlığa iade ettiğine ilişkin açıklaması
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
(x) Bu bölümde
Hatip tarafından Türkçe olmayan bir kelime ifade edildi.
Sayın Başkanım, Meclis
Başkanlığı Çevre Komisyonu ve Orman ve Su İşleri Bakanlığı bana bir fidan dikme
sertifikası göndermişler. Doğru, ben bir çevreciyim, duyarlıyım hem de çapulcu
bir milletvekiliyim. Yani açık söyleyeyim, Gezi Parkı’ndaydım, on gündür de
ağaçları korumak için, fidan dikmek için yarışan binlerce çapulcu gördüm orada,
asil hepsi.
Şimdi, sertifikanın anlamı,
öğrenim onay belgesi. Burada 550 milletvekilinin büyük çoğunluğu çevre katliamı
için elini kaldırıyor, biz karşı çıkıyoruz. Şimdi, bu sertifika herkese
verilmiş. Üstelik, Meclis Çevre Komisyonu bir gün gitmemiş Gezi Parkı’na,
ilgili bakanlıkların birisi de bir gün gitmemiş. E, ben ne yapayım bu
sertifikayı, içime sindiremiyorum. Çevre Komisyonu olduğu için TBMM’nin,
Başkanım size iade ediyorum, sizin kanalınızla verilmesini istiyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz
Sayın Kaplan.
Sayın Erdem…
15.- Aydın Milletvekili Mehmet Erdem’in, 5 Haziran Dünya Çevre Günü’ne
ve Aydın Belediyesinin gerçekleştirdiği bir proje çerçevesinde onlarca ağacın
kesildiğine ilişkin açıklaması
MEHMET ERDEM (Aydın) – Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Dün Dünya Çevre Günü
münasebetiyle söz istemiştim, bugün verdiniz, teşekkürler.
“Kıyamet kopacak dahi olsa
fidan dikiniz.” inancından gelen bir millet olarak gerçekten çevre bizim için
emanettir ve emanete de çok dikkatli bir şekilde sahip çıkmamız gerekir.
Hafta sonu Aydın’daydım.
Aydın’da, Egemenlik Bulvarı’nda Aydın Belediyesi bir proje gerçekleştiriyor. Bu
proje çerçevesinde onlarca ağaç kesilmiş vaziyette. Vatandaş tepkili, projenin
uygun olmadığını, gerçekleşmemesi gerektiğini ifade ediyor. Ben, Aydın
milletvekillerini özellikle Egemenlik Parkı ve Egemenlik Caddesi’ndeki
vatandaşlarımızla diyaloga ve onları ziyarete davet ediyorum. Vatandaş tepkili.
Vatandaşın istemediği bir proje Egemenlik Caddesi’nde gerçekleştiriliyor. Park
ortadan kaldırıldı, betonlaşma yapılıyor.
Ayrıca, Aydın Kent Meydanı,
Atatürk Meydanı… Tamamen, yüzlerce ağaç kesildi, ortadan kaldırıldı; yeraltı
otoparkı ve üzerine de üç tane cafe…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Erdem.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) –
Demek ki mesele ağaç değilmiş.
BAŞKAN – Sayın Serindağ…
Yok.
Sayın Atıcı…
16.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Gezi Parkı eylemleri
sırasında hayatını kaybedenlere ve polis memuruna Allah’tan rahmet dilediğine,
İzmir’de polisin eline çivili sopayı kimin verdiğini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar,
öncelikle, yaşamını yitiren polisimize ve yaşamını yitiren diğer
arkadaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum.
Değerli arkadaşlar, Hükûmet
polisle halkı karşı karşıya getirmeye devam ediyor. Polisin eline gaz bombası
verilmesi yetmemiş olacak ki şimdi de İzmir’de polisin eline çivili sopa
verilmiştir. Bu olaylar yüzünden polis de vatandaş da ölüyor, hükûmet de hâlâ
muhalefeti suçluyor. AKP’ye bu ülkeyi kendilerinin yönettiğini, pardon, daha
doğrusu yönetemediğini hatırlatmak istiyorum. Merak ediyorum Sayın Bakan, şimdi
mi cevap verirsiniz yoksa Başbakanın gelişini mi beklersiniz bilemiyorum ama,
Emniyetin demirbaşları arasında çivili sopa var mıdır? Vali başka telden
çalıyor -İzmir Valisi- Emniyet Müdürü başka telden çalıyor. Eğer bu emri Vali
veya Emniyet Müdürü verdiyse derhâl görevden alınmalıdır; eğer vermediyse de
polise söz geçiremediği için görevden alınmalıdır diyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Atıcı.
Sayın Halaçoğlu…
17.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, Taksim Topçu Kışlası’nın
rölövesi olmadığı için orijinal şekliyle inşa
edilemeyeceğine, Hükûmetin Atatürk Orman Çiftliği’nde binlerce ağacın yok
edilmesine nasıl rıza gösterdiğine ve Karaburun’daki balık çiftliklerinin
kaldırılıp kaldırılmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, Sayın Bakanım, Taksim
Topçu Kışlası’nın tarihî olarak yeniden inşa edileceğini söylüyorsunuz. Şimdi, rölövesi var mı? Yok. Rölövesi
olmayan bir eseri nasıl orijinal şekliyle yeniden inşa edeceksiniz? Yani halkı
kandırıyorsunuz açıkçası. Rölövesiz hiçbir tarihî
eser inşa edilemez, bu yoktur tarihte. Olmadığı da belli, Kültür Bakanlığı da
açıkladı.
İkincisi…
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Sayın Halaçoğlu…
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
Bunu biraz sonra söyleyin, zamanım…
OKTAY VURAL (İzmir) – Var,
var, Veysel Bey’de var.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
Yok, rölövesi yok, biliyorum. Dolayısıyla halkı kan-dırıyorsunuz.
Diğer taraftan, tarihe bu
kadar düşkünseniz, hemen öbür tarafında Taş Kışla var, onu onarın.
İkincisi: Az önce söylendiği
gibi, Atatürk Orman Çiftliği’nde binlerce ağaç yok edildi. Bu bir gerçek,
hepimizin gözünün önünde. Şimdi, siz buna nasıl rıza gösteriyorsunuz?
Üçüncü bir şey: “Bütün balık
çiftlikleri kaldırıldı.” diyorsunuz. Karaburun’da, Karareis
tarafındaki bütün balık çiftlikleri duruyor. Bunları kaldıracak mısınız?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Halaçoğlu.
Sayın Dağ…
18.- İzmir Milletvekili Hamza Dağ’ın, Rize Belediye Başkanını olayların
büyümemesi için yapmış olduğu mücadeleden dolayı tebrik ettiğine, aynı olaylar
İzmir Karşıyaka ve Çiğli’de yaşanmasına rağmen CHP’li belediye başkanlarının
sorumlu bir davranış sergilemediğine ilişkin açıklaması
HAMZA DAĞ (İzmir) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, dün
Rize’de, istemediğimiz, arzulamadığımız bazı hususlar söz konusu oldu.
Rize’deki olayların büyümemesi ve oradaki kalabalığın sakinleşmesi noktasında,
Rize Belediye Başkanımızın yapmış olduğu mücadeleyi hepimiz televizyondan ve
medyadan takip ettik. Çok da mutlu olduk. Belediye Başkanımızı ben buradan da
tebrik ediyorum.
Biliyorsunuz, bundan birkaç
gün önce de bizim Karşıyaka İlçe Teşkilatımız ve Çiğli İlçe Teşkilatımız da aynı
durumlarla karşı karşıya kalmıştı. Yaklaşık üç saat boyunca ilçe teşkilatı
önünde duran kalabalığa ne Karşıyaka Belediye Başkanı CHP’li Cevat Durak ne
Çiğli Belediye Başkanı CHP’li Metin Solak ne de İzmir Büyükşehir Belediye
Başkanı Aziz Kocaoğlu böyle bir kalabalığı teskin etme noktasında sorumlu bir
davranış sergilememiştir.
Aynı şekilde, yanma olayı
zuhur bulduğu ve bu bize iletildikten sonra Aziz Kocaoğlu’na defalarca
telefonla ulaşmaya çalışmamıza rağmen kendisi -itfaiye gönderilmesi için-
telefonlarımıza çıkmamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HAMZA DAĞ (İzmir) – Mesaj
gönderdiğimiz zaman mesajımıza da cevap vermemiştir. Orman Bölge Müdürlüğü
müdahale etmek zorunda kalmıştır.
Ben takdiri milletimize
sunuyorum, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Dağ.
Sayın Türkmenoğlu…
19.- Konya Milletvekili Ayşe Türkmenoğlu’nun, Türkiye’de demokrasinin
standartlarını yükselten partinin AK PARTİ olduğuna, halkı kışkırtan
milletvekilleriyle aynı çatı altında bulunmaktan utanç duyduğuna ve
milletvekillerini sağduyulu olmaya davet ettiğine ilişkin açıklaması
AYŞE TÜRKMENOĞLU (Konya) –
Sayın Başkan, biraz önce CHP’den bir arkadaş gençlerle ilgili konuştu, ben de
gençlerle ilgili konuşmak istiyorum.
Haklısınız, bugünün gençleri,
darbeleri ve darbelerin sonuçlarını bilmiyorlar, demokrasiye oynanan oyunları
bilmiyorlar. Şu anda gençleri çok olumsuz bir şekilde yönlendiriyorsunuz.
Milletvekili olduğunu söyleyen şahıslar halkı kışkırtıyor AK PARTİ’li milletvekillerine karşı, “Kızılay’a inemezsiniz,
sokağa çıkamazsınız.” diye halkı kışkırtıyorlar bizlere karşı. Kendileriyle
aynı çatı altında bulunmaktan utanç
duyuyorum. Demokrasi anlayışı, bu böyle olmamalı.
Türkiye’de demokrasinin
standartlarını yükselten AK PARTİ’dir; bu nedenle,
ben bu arkadaşları biraz daha sağduyuya davet ediyorum. Demokrasi sadece bizim
için değil, sizin için de geçerli. İktidara ortak olmak istiyorsanız sandıktan
çıkmalısınız, başka yollarla iktidara ortak olamazsınız.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Türkmenoğlu.
Sayın Gürkan… Yok.
Sayın Gümüş…
20.- Balıkesir Milletvekili Haluk Ahmet Gümüş’ün, ülkeyi terk eden
Başbakanı kınadığına ve bundan sonra dünyanın demokratik ülkelerindeki hiçbir
liderin onunla aynı fotoğraf karesine girmek istemeyeceğine ilişkin açıklaması
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir)
– Öncelikle, ülkeyi terk eden Başbakanı kınıyorum böyle önemli bir dönemde.
Gezi Parkı, çıkışı, anlayışı,
bağlantısızlığı ve kitlenin sorumluluk örneğiyle dünyada tektir, diğerlerini,
bu işi karıştırmak isteyen ajanları bundan ayırıyorum. Sonuçları ve yöntemiyle
dünyada yeni bir yol olacaktır ve bu olay turnusol kâğıdıdır. Kendinizi
hazırlayınız, AKP’nin ve yöneticilerin imajı bir daha yeniden geri gelmeyecek
şekilde bozulmuştur ve size söyleyeyim: Bundan sonra dünyanın demokratik
ülkelerinde hiçbir demokratik lider sizinle aynı fotoğraf karesine girmek
istemeyecektir; bunu göreceksiniz.
HAMZA DAĞ (İzmir) – Daha dün
girdiler.
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir)
– Yelken yıkılmıştır. Fas Kralı görüşmek istemedi sizinle biliyorsunuz. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Bu, varan
bir; daha varanları göreceksiniz.
Yelken yırtılmıştır, dikmek nafiledir, yeni bir döneme...
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Gümüş.
Sayın Hamzaçebi…
21.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, bütün
milletvekilleriyle aynı çatı altında olmaktan onur duyduğuna, Rize’de yaşanan
olaylar sırasında kendilerinin olayı takibi sonucu polis sayısının
artırıldığına ve bu durumu Türkiye Büyük Millet Meclisinin takdirine sunduğuna
ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekillerim,
biraz önce Adalet ve Kalkınma Partisinden konuşan bir kadın milletvekili
arkadaşımız yanlış duymadıysam -yanlış duymuş olmayı, yanılmayı tercih ederim
doğrusu- Cumhuriyet Halk Partili milletvekilleriyle aynı çatı altında olmaktan
utanç duyduğunu ifade etti. Burası milletin iradesinin tecelli ettiği yerdir.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletin iradesiyle seçilmiş 550 milletvekili
vardır. Biz bu çatı altında Adalet ve Kalkınma Partili, Milliyetçi Hareket
Partili ve Barış ve Demokrasi Partisine mensup arkadaşlarımız ve diğer bağımsız
arkadaşlarımızla birlikte olmaktan onur duyuyoruz. Bu utancı eğer kendisi
duyuyorsa, o utancıyla, o ayıpla kendisini baş başa bırakıyoruz.
Dün Rize’de yaşanan olaylarla
ilgili olarak Rize Belediye Başkanına teşekkür eden arkadaşımızın, beklerdim ki
Cumhuriyet Halk Partili Akif Hamzaçebi’ye de bir teşekkür cümlesi olsun. Ama
partizanlık her şeye yansıdığı gibi buraya da yansımış. Bunu üzüntüyle
karşılıyorum. Saatlerce Rize olaylarıyla ilgili uğraştım, Sayın İçişleri
Bakanıyla görüştüm, Sayın İçişleri Müsteşarıyla görüştüm. O, polis sayısının
30’dan 300’e çıkarılması bizim takibimiz sonucu olmuştur ve polis sayısının
artmasından sonra o tahliyeler başlamıştır. Rize Belediye Başkanı da o esnada
oraya gelmiştir. Bunu milletimizin ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin takdirine
sunuyorum.
Teşekkür ederim.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) –
İzmir’de yapsaydın, niye yapmadın, elinizden tutan mı vardı?
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Hamzaçebi.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) –
Çiğli’de yapsaydın, elinizden tutan mı vardı? Partizanlığınız ortaya çıktı
Hamzaçebi.
BAŞKAN – Sayın Aydın…
22.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın, millî iradenin rızasıyla
Meclise giren herkesin kendileri için değerli olduğuna, Başbakanın gezi
programında olmaması ve Fas Kralının yurt dışında bulunması nedeniyle
görüşmenin olmadığına ve millî iradeyle bir yere gelemeyenlerin başka bir
yerden medet ummaması gerektiğine ilişkin açıklaması
AHMET AYDIN (Adıyaman) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. (Gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen…
Buyurunuz Sayın Aydın.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Öncelikle, Sayın Başkanım, tabii, demokratik
kanallarla yapılan demokratik seçimlerde millî iradenin rızasıyla bu Meclise
giren herkes bizim için değerlidir ama herkesin de milletin iradesi
istikametinde görev ifa etmesi arzusundayız.
Az önce, tekrardan dün burada
söyledikleri yalanları bir kez daha biz burada yalanlamamıza rağmen, Fas
Kralının Sayın Başbakanımızla görüşmemesi noktasında gene bir beyanları oldu.
Yalanda ısrar eden birileri olabilir ama yani Fas açıklama yapıyor, bizler
açıklama yapıyoruz, ne Sayın Başbakanımızın programında var ne de Fas Kralı
Fas’ta değil zaten, yurt dışında, Fransa’da uzun zamandır tedavi görüyor. Artı
“Demokratik bir başbakanla görüşemeyeceksiniz.” diyor ama kendilerinin Esed’le fotoğraflar çektirmek adına ne kadar gayret
içerisinde olduğunu bütün bir milletimiz biliyor.
“Yeni bir döneme kendinizi
hazırlayın.” diyor. Bu mantık şöyle bir mantıktır: Demokratik kanallarla, millî
iradeyle bir yere gelemeyenlerin başka bir yerden medet ummasıdır ama o amacına
ulaşamayacaklardır.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul)
– Söylediğin başka bir şey yok!
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Aydın.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – AVM
demokrasisi…
BAŞKAN - Sayın Vural…
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkan, gerçekten biraz önce demokrasiden bahsetti ama yani Türkiye'nin geldiği
konum itibarıyla, The Economist’in 8 Haziran ile 14
Haziran arasındaki derginin kapak fotoğrafına Sayın Başbakanın “Demokrat mı,
sultan mı” resmini koymuşlar. İşte bu noktaya gelmesini Türk demokrasisi
hazmetmiyor; bunu söylüyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Vural.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Çok
ciddi bir şey mi yani çok mu ciddi bir şey?
OKTAY VURAL (İzmir) - Bakın “The Economist’in…” diyorum. Bu noktaya gelmiş olmasını…
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Yani
bunlara sarılmak doğru bir şey mi?
OKTAY VURAL (İzmir) – “Doğru”
demiyorum zaten, doğru değil. “Helal
olsun” denildiği zaman getirip burada
pohpohlanıyorsunuz.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) –
Sayın Başkan, bu demokrasinin ismi AVM demokrasisi? AVM varsa demokrasi biter!
BAŞKAN – Meclis araştırması…
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) –
Sayın Başkanım, söz almadığım için, tutanaklara geçmesi bakımından bir cümle
söylemek istiyorum, bir tek cümle.
AKP’li kadın milletvekili…
BAŞKAN – Buyurun, söyleyin.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – MHP’li
belediyelerin yaptıkları AVM’leri gösteririm sana!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) –
Sana değil, size…
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sana…
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) –
Size… O parmağı alırım, o gözlüğünü çıkartırım o parmağınla. Dikkat et
hayatına… Küfür ediyorsun orada. O küfrü gelir sana yediririm. Zannetme ki
ağzın okunmuyor. Dikkat et kendine, kiminle muhatap olduğuna dikkat et!
BAŞKAN – Sayın Türkkan,
lütfen…
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) –
Anlatırım sana kim olduğumu bülbül!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ne
biçim konuşuyorsun ya?
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
“Bülbül” kötü bir kelime değil ya!
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen…
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) -
AKP’li bir kadın milletvekili, az önce, Cumhuriyet Halk Partisini kastederek
“Cumhuriyet Halk Partili milletvekilleriyle aynı çatı altında olmaktan utanç
duyduğunu” belirtmiştir. Tutanaklara geçmesi bakımından bir şeye işaret etmek
istiyorum izninizle.
BAŞKAN - Söyleyin.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) –
“Bizim partiye üye olmak Genel Başkana nikâhla bağlanmaktır.” sözcüğünden utanç
duyulması gerekir. Bundan utanç duymayanların bizimle aynı mekânda olmaktan
utanç duymaya hakkı yoktur diyorum, gurur duymaları gerekir diyorum ve
tutanaklara geçmesini diliyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz
Sayın Tarhan.
OKTAY VURAL (İzmir) - Vay!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) -
Hadi bakalım, karısı olan düşünsün AVM’de bunu. Bu
lafı herkes düşünsün.
BAŞKAN – Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Bilecik Milletvekili Bahattin Şeker ve 19 milletvekilinin, Bilecik
ilinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/654)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemizde, başta sanayi ve
tarımda yaşanan "yüksek girdi fiyatları" nedeniyle sıkıntı çeken
illerden Bilecik, son yıllarda yanlış ekonomik ve sosyal politikalar sonucunda
ciddi sorunlar yaşamakta, atılım gerçekleştirememekte ve geri bırakılmaktadır.
Bilecik'in içinde bulunduğu
sorunların tespiti, çözüm yollarının araştırılması, alınacak tedbirlerin
belirlenmesi ve uygulamaya geçilmesi amacıyla; Anayasa’mızın 98’inci ve İçtüzük’ün 104 ve 105’inci maddesi uyarınca Meclis
araştırması açılmasını saygılarımla arz ve talep ederiz.
1)
Bahattin Şeker (Bilecik)
2) Ali Uzunırmak (Aydın)
3) Ali Halaman (Adana)
4) Özcan
Yeniçeri (Ankara)
5) Ahmet
Duran Bulut (Balıkesir)
6) Ali Öz (Mersin)
7) Mehmet
Erdoğan (Muğla)
8) Atila
Kaya (İstanbul)
9) Erkan
Akçay (Manisa)
10) D.
Ali Torlak (İstanbul)
11)
Muharrem Varlı (Adana)
12) Celal
Adan (İstanbul)
13) Lütfü
Türkkan (Kocaeli)
14) Ahmet
Kenan Tanrıkulu (İzmir)
15) Yusuf
Halaçoğlu (Kayseri)
16) Sinan
Oğan (Iğdır)
17) Alim
Işık (Kütahya)
18) Emin
Haluk Ayhan (Denizli)
19)
Mehmet Şandır (Mersin)
20)
Bülent Belen (Tekirdağ)
Gerekçe:
Ülkemizi son yıllarda
derinden etkileyen ekonomik kriz ve krizi yanlış ekonomik uygulamalarla
geçiştirdiği iddiasındaki mevcut iktidarın politikaları sonucunda; bilhassa
sanayi ve tarımda ülkemiz sıkıntılı bir döneme girmiş bulunmaktadır.
Bu genel vaziyetten en çok
etkilenen ve gelişimin artık durgunlaşması bir tarafa, gerilemeye başlayan
illerden biri Bilecik'tir. Bilecik sanayisi, teşvik planlamalarında etrafındaki
büyük şehirlerle eş değerde tutulması, "sektörel
teşvik" verilmemesi, bilhassa seramik ve mermer sektörlerine yönelik
yatırımların önünün açılmaması gibi konular başta olmak üzere, yanlış ekonomik
uygulamalar nedeniyle sıkıntılı bir döneme girmiştir. Bilecik'in ilçelerinde
bulunan OSB'ler maalesef boş kalmıştır.
Bu gerileme sürecinin en
önemli örneği, kapatılarak TMSF'ye devredilen Toprak
Holding'e ait fabrikalar olmuştur. Bu devredilen fabrikaların çoğunun
kapanması, bir kısmının da yetersiz denecek seviyede çalışması; işsizliğe,
geçim sıkıntısına ve alacaklıların mağdur olmasına sebep olmuştur.
Bu sosyal ve ekonomik yaranın
yaratmış olduğu tahribat mutlak surette giderilmeyi beklemektedir.
Geçmiş dönemler ile son 10
yıllık dönem arasında, hiçbir fark bırakmayan bu gerilemenin yol açtığı en
önemli sorunlardan biri de tarım sektöründe geçimini sağlayan vatandaşlarımızın
beklentilerine cevap verilmemesidir. Bu konuda da, Bilecik'in Kırsal Kalkınma
Programı’na alınmaması, gelecek adına endişe vericidir. Oysa ki mevcut üretim
ve potansiyel olarak Bilecik ili, bu programa alınması gereken vilayetlerin
başında gelmektedir.
Bilecik, bu yönü itibarıyla
artık yeni atılımları gerçekleştirecek, bünyesindeki potansiyeli ve gelişmeye
namzet sektörleri tanıtıp marka hâline gelecek, giderek küçülmeye doğru gidişin
önüne geçip geleceğe kucaklayacak bir döneme girmelidir. Bilecik, millî
mücadele yıllarında büyük Atatürk'ün ifadesiyle "milletin makûs talihinin
yenildiği" yer olarak tarihe geçmiş, kuruluşun olduğu gibi, kurtuluşun da
beşiği olmuştur. Ancak bugünkü hâliyle Bilecik, artık "kendi makûs
talihini yenemeyecek" kadar takatsiz kalmıştır.
İşte bu nedenlerle,
Bilecik'in içinde bulunduğu sorunların tespiti ve çözüm yollarının
araştırılması ve emsal teşkil eden vilayetlere de gerçekleşmiş bir örnek olması
amacıyla, Anayasa’mızın 98’inci ve İç Tüzük’ün 104 ve
105’inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması komisyonu kurulması yerinde
olacaktır.
2.- Bursa Milletvekili Necati Özensoy ve 19 milletvekilinin, Bursa
bölgesindeki deprem riskinin ve depremselliğinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/655)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Bursa bölgesinin deprem riski
ve depremselliğinin araştırılarak, gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla,
Anayasa'nın 98 ve TBMM İç Tüzük’ünün 104 ve 105’inci
maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ve talep
ederiz.
1) Necati
Özensoy (Bursa)
2)
Muharrem Varlı (Adana)
3) Bülent
Belen (Tekirdağ)
4) İsmet
Büyükataman (Bursa)
5) Mehmet
Şandır (Mersin)
6) Reşat
Doğru (Tokat)
7) Celal
Adan (İstanbul)
8) Alim
Işık (Kütahya)
9) Ahmet
Duran Bulut (Balıkesir)
10) D.
Ali Torlak (İstanbul)
11) Yusuf
Halaçoğlu (Kayseri)
12)
Bahattin Şeker (Bilecik)
13) Ali Halaman (Adana)
14) Hasan
Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
15)
Mehmet Erdoğan (Muğla)
16) Özcan
Yeniçeri (Ankara)
17) Enver
Erdem (Elâzığ)
18)
Cemalettin Şimşek (Samsun)
19) Adnan
Şefik Çirkin (Hatay)
20) Emin
Haluk Ayhan (Denizli)
Gerekçe:
Ülkemiz sismik açıdan
dünyanın en aktif bölgelerindendir. Nüfusunun yüzde 70'i deprem riski yüksek
olan alanlarda yaşamaktadır. Topraklarının yüzde 60'ı aktif fay bölgelerinde
bulunmaktadır. Son yüzyılda meydana gelen afetlerin yol açtığı kayıpların yüzde
64'ü ve hasar gören binaların yüzde 75'i depremlerden kaynaklanmıştır.
Ülkemiz jeolojik,
jeomorfolojik yapısı ve sahip olduğu iklimsel özellikleri nedeniyle büyük can
ve mal kaybına yol açan doğal afetlerle çok sık karşılaşmaktadır.
Bursa ilinde en büyük doğal
felaket tehlikesi depremdir. Bursa Ovası genel olarak Kuzey Anadolu fayının
etkisi altındadır. Batıya doğru sıkışma sonucu kuzey-güney doğrultulu normal
faylarla kuzey-güney yönünde açılmaya başlamıştır. Diğer bir ifade ile
doğu-batı yönlü sıkışma, kuzey-güney yönlü gerilme ile karşılanmaya
başlanmıştır. Bursa ilinde yerel küçük fayların yanında Kuzey Anadolu fayı ile
ilişkili gelişen büyük ölçekli faylar genç birimlerin depolanmasını
denetlemiştir. Bursa Ovası neojen birimleri ve alüvyon birimlerinin altında yer
alan kayaçlarda fay oluşumları beklenmelidir.
Depreme kaynak olabilecek en
önemli fay Bursa fayıdır. Bursa fayı; doğuda Derekızık-Burhaniye
köyleri ile batıda Uluabat Gölü arasında uzanan, D-B
gidişli, yaklaşık 45 kilometre uzunluğunda, sağ yanal ve doğrultu atımlı bir
faydır. Bursa fayı, Uluabat ve Mustafakemalpaşa alt
fay zonları ile birlikte Kuzey Anadolu fay sisteminin
Marmara Bölgesi’ndeki en güney segmentlerini
oluşturur. Bursa fayı, Uludağ yükseliminin (2.245 metre) kuzey eteğinden geçer,
yer yer Triyas-Permiyen yaşlı metamorfitleri,
Jura yaşlı karbonatları ve Miyosen yaşlı akarsu-göl
tortullarını keser ve bunları kuvaterner yaşlı
alüvyonlarla tektonik dokanağa getirir. Genelde fayın
kuzey bloğu güney bloğuna oranla 2 kilometre kadar düşmüş olup bu durum Bursa
fayının önemli miktarda normal bileşeni olduğunu gösterir. Fay sarplığını
kuzeye doğru akarak kat eden ve yataklarını derine kazmış olan dereler (Nilüfer
Çayı gibi), bu derelerin ağzında birikmiş ve gelişimini sürdüren, faya koşut dizilimli kalın (150-200 metre) alüvyon yelpazeleri, sıcak
su kaynakları, traverten oluşumları ve ötelenmiş dereler Bursa fayının
varlığını ve jeolojik olarak aktif olduğunu belirler.
Bursa bölgesindeki 1900-2006
yılları arası deprem etkinliğine bakıldığında, 39.5 derece-41.0 derece K/27.0
derece-30.0 derece D koordinat aralığında toplam 19.782 adet deprem olduğu
görülecektir.
Son yıllarda uzmanların
yapmış olduğu araştırmalar sonucu Bursa'da Kestel-Demirtaş-Görükle
doğrultusunda 23 kilometrelik yeni bir fay hattı bulunmuştur. Bu yeni bulunan
fay hattının büyük bir tehlike oluşturduğu belirtilerek, fayda hareketlilik ve
deformasyonun başladığı görüşü savunulmaktadır.
Bu nedenle, Bursa bölgesinin
deprem riski ve depremselliğinin araştırılarak, gerekli önlemlerin alınması
konusunda Anayasa'nın 98’inci ve TBMM İçtüzüğü’nün
104 ve 105’inci maddesi uyarınca bir Meclis araştırması komisyonu kurulması
yerinde olacaktır.
3.- Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan ve 20 milletvekilinin, şoför
esnafının sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/656)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Şoför esnafının mevcut
sorunlarının tespit edilmesi, bu sorunların giderilmesi ve yapılacak yasal
düzenlemelerde dâhil olmak üzere alınması gereken önlemlerin araştırılması için
Anayasa'nın 98’inci ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve
105’inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ve
talep ederiz.
1) Mehmet
Erdoğan (Muğla)
2) Sinan
Oğan (Iğdır)
3) Oktay
Vural (İzmir)
4) Necati
Özensoy (Bursa)
5)
Cemalettin Şimşek (Samsun)
6)
Muharrem Varlı (Adana)
7)
Seyfettin Yılmaz (Adana)
8) Atilla
Kaya (İstanbul)
9) Adnan
Şefik Çirkin (Hatay)
10) Ahmet
Duran Bulut (Balıkesir)
11)
Mehmet Günal (Antalya)
12)
Bülent Belen (Tekirdağ)
13) Ali
Öz (Mersin)
14) Lütfü
Türkkan (Kocaeli)
15) Reşat
Doğru (Tokat)
16) D.
Ali Torlak (İstanbul)
17) Enver
Erdem (Elâzığ)
18) Sadir Durmaz (Yozgat)
19) Ali Halaman (Adana)
20)
Mehmet Şandır (Mersin)
21) İsmet
Büyükataman (Bursa)
Gerekçe:
Şoför, Trafik Kanunu'na göre
"karayolunda, ticari olarak tescil edilmiş bir motorlu taşıtı süren
kişi" olarak tanımlanmaktadır. Ülkemizde şoförlük mesleğini icra ederek
hayatını idame ettiren, sayısı 1,5 milyonu geçen vatandaşımız bulunmaktadır. Bu
vatandaşlarımız mesleklerini icra ederken türlü zorluklarla karşılaşmakta, bu
sorunların çoğunun da yasal eksikliklerden kaynaklandığı göze çarpmaktadır.
Hayatını şoförlük mesleği ile
idame ettiren vatandaşlarımızın sorunlarının en başında, araç sahibi olmayan vatandaşlarımızın
sosyal güvencelerinin olmaması gelmektedir. Denetim eksikliğinin ve yasal
belirsizliklerin şoför esnafı üzerindeki tezahürlerinden birisi olan bu durum
vatandaşlarımızın mağdur olmasına sebep olmaktadır.
Karayolları Trafik Kanunu’nun
suç olarak gördüğü bir fiilden dolayı haklarında ceza uygulanan sürücülere
aldıkları her ceza için esasları yönetmelikle belirlenen ceza puanları
verilmektedir. Trafik suçunun işlendiği tarihten geriye doğru bir yıl içinde
toplam 100 ceza puanını dolduran sürücülerin sürücü belgeleri (2) ay süre ile
geri alınmakta ve bu sürücülere eğitim verilmektedir. Aynı yıl içinde ikinci
defa (100) puanı dolduran sürücülerin sürücü belgeleri ise (4) ay süre ile geri
alınmakta ve sürücüler psiko-teknik değerlendirmeye
ve psikiyatri uzmanının muayenesine tabi tutulmaktadırlar. Bahsi geçen bu
uygulamalar ehliyetnameye sahip olan tüm vatandaşlarımızı kapsamaktadır. Ancak,
şoför esnafı kara yolunu normal vatandaşlarımızdan zaman olarak çok daha fazla
kullanmaktadır. Normal şartlarda, özel araç kullanan vatandaşlarımız tarafından
belli bir amaç için kullanılan kara yolu şoför esnafımızın ekmek kapısı, kazanç
kapısıdır. Gününün büyük bir bölümünde kara yollarında seyir ederek ekmek
parasını kazanan şoför esnafının cezai işlemlere tabi tutulması olasılığı özel
araçlarıyla kara yollarını kullanan vatandaşlarımıza oranla daha fazladır.
Uygulanan bu ceza puanı sistemiyle ehliyetine el koyulan şoförlerimiz aylarca
işlerinden olmakta dolayısıyla hayatlarını idame ettirmek için gereken kazançlarından
da olmaktadırlar. Ehliyetlerine el konulmasına sebep olan (100) yüz ceza puanı
kotasının mesleki olarak şoförlük yapan vatandaşlarımız için sorun teşkil
ediyor olması sebebiyle bu konu üzerinde bir düzenleme yapmak zaruri bir hâl
almıştır. Bu sebeple şoför esnafına 100 yerine 150 ceza puanı uygulaması
yapılması yerinde olacaktır.
Şoför esnafımızın
sorunlarından bir diğeri de uyuşturucu ve keyif verici maddeler ile alkollü
içkilerin etkisinde araç sürme yasağını düzenleyen 18/07/1997 tarihli Karayolları
Trafik Yönetmeliği’nin 97'nci Maddesinin (b) bendinin 1'inci fıkrasındaki
belirsizliktir. Yönetmeliğin bu fıkrasında "Taksi veya dolmuş otomobil,
minibüs, otobüs, kamyon çekici gibi araçlarla kamu hizmeti, yük ve yolcu
taşımacılığı yapan sürücüler ile resmî araç sürücüleri alkollü içki kullanmış
olarak bu araçları süremezler." ibaresi yer almaktadır. Ancak bu fıkrada
bahsi geçen araç sürücülerinin vücudunda bulunması gereken en düşük alkol
miktarı belirtilmemiştir. Hâlbuki aynı yönetmeliğin 97'nci maddesinin (b)
bendinin 2'nci fıkrasında ehliyetname sahibi olan normal sürücülerin vücudunda
en fazla bulunması gereken alkol miktarı 0.50 promil
olarak belirtilerek mağduriyetlerin doğması engellenmiştir. Öte yandan hiç
alkol almayan bir insanın vücudunda dahi aldığı temel besin ürünlerinden
kaynaklı belli oranda alkole rastlanmaktadır.
Hayatını şoförlük mesleğini
icra ederek idame ettiren şoför esnafımız bu eksiklikten dolayı alkol almamış
olsalar bile aldıkları temel besin ürünlerinden kaynaklı vücutlarında bulunan
cüzi alkol oranından dolayı ehliyetnamelerine el konulması suretiyle mağduriyet
yaşamaktadır. Bu durum da şoförlerimizin aylarca ehliyetnamelerine el
konulmasına ve işsiz kalarak mağduriyetler yaşamasına sebep olmaktadır. Bu
mağduriyetlerin giderilmesi için alınması gereken yasal önlemlerin
araştırılması da gerekmektedir.
Bu bağlamda, şoför esnafının
mevcut sorunlarının tespit edilmesi, bu sorunların giderilmesi ve yapılacak
yasal düzenlemeler de dâhil olmak üzere alınması gereken önlemlerin
araştırılması için yüce Meclisimize çok büyük görevler düşmektedir.
Yüce Meclisimizin bu görevi
yerine getirmesi için Anayasanın 98. ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105. maddeleri
uyarınca Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ve talep ederiz.
BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki
yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri, on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.38
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.54
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER : Mustafa HAMARAT (Ordu), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 117’nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş
bir önerisi vardır; okutup, işleme alacağım ve daha sonra oylarınıza sunacağım:
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- BDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler”
kısmının 409’uncu sırasında yer alan asgari ücret düzeyinin toplum üzerindeki
yoksullaştırıcı etkisinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesinin
görüşmelerinin Genel Kurulun 6 Haziran 2013 Perşembe günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
06/06/2013
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu 06/06/2013 Perşembe günü (Bugün) yaptığı toplantısında,
toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün
19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz
ederim.
İdris
Baluken
Bingöl
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırmasına Dair Öngörüşmeler Kısmı”nın 409'uncu
sırasında yer alan (10/437) asgari ücret düzeyinin toplum üzerindeki
yoksullaştırıcı etkisinin saptanmasının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergelerin
görüşülmesi, Genel Kurulun 06/06/2013 Perşembe günlü birleşiminde birlikte
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN –
Lehinde Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan (BDP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Kaplan.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz aldım. Asgari ücret
düzeyinin toplum üzerindeki yoksullaştırıcı etkisinin saptanması, ortaya çıkan
emek gasbının önlenmesi; asgari ücretin, toplumsal
fayda azami düzeyde gözetilerek hak ve adalet kapsamında yeniden düzenlenmesi
için bir Meclis araştırma komisyonunun kurulmasını istiyoruz.
Bildiğiniz
gibi, Anayasa görüşmeleri esnasında tüm partilerin mutabık kaldığını ifade
ettiği asgari ücretliden vergi alınmaması konusu maalesef daha sonraki
görüşmelerde, toplu sözleşmelerde ve en son 2013 asgari ücret tespitlerinde
dikkate alınmadı. Yeni anayasaya göre eğer asgari ücret vergi dışı kalmış
olsaydı ek getirisi 205 Türk lirası olacaktı. Tabii, burada şunu görmek
gerekiyor: Türkiye’de bu konuda yapılan araştırmalar var “4 kişilik bir ailenin
asgari geçim endeksi nedir?” diye. İşçi sendikalarının yaptığı bir çalışmanın
sonucu yoksulluk sınırının 3.063 lira, açlık sınırının da 940 lira olduğu ifade
ediliyor. Asgari ücretle çalışanların sayısı verildiği zaman da 20 milyon
yurttaşımızı etkilediği -ki 3 milyonun üstünde asgari ücretli aileleriyle
beraber dikkate alındığında- 20 milyon yurttaşımızın yoksulluk ve açlık
sınırları altında yaşadığı verisi ortaya çıkıyor burada. Bu emek sömürüsünün,
bu adaletsiz sömürü düzeninin 80 askerî darbesi sonrası asgari ücrette reel
değerler olarak ele aldığımızda çok ciddi gerilemeler yaşattığını biliyoruz.
Modern hukuk devletlerinde her yurttaşın belli bir gelir elde etme hakkı vardır
ve insanca yaşama hakkı, insanlık onuru açısından bu çok zorunludur. Bunu
düzenlemediğiniz takdirde, bir ailenin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve
kültürel faaliyetlerini karşılamaya yetecek düzeyde olması gereken asgari
ücreti düzenlemediğiniz takdirde maalesef toplumda sosyal çalkantıların her
zaman olduğu gerçeğiyle karşı karşıyayız.
2005-2011
yılları arasında asgari ücretteki reel artış sadece yüzde 4 dolayındadır -AK
PARTİ iktidarları dönemi- büyüme hızı ise yüzde 26’dır. 2005 yılından bu yana
ekonomik büyüme asgari ücrete tam olarak yansıtılmış olsaydı bugün asgari
ücrette de net 138 liralık bir artış daha meydana gelmesi gerekiyordu.
Türkiye’de asgari ücret otuz üç yıl önceki seviyelerde maalesef seyretmektedir.
Ancak o günden bugüne Türkiye ekonomisi 3 kat büyümüş, asgari ücret ise reel
olarak yüzde 6 oranında artmıştır. Şimdi, bu verilere göre Türkiye’de asgari
ücret 265 euro, Yunanistan’da -ekonomik krizin
içindedir- 870 euro civarındadır. Asgari ücretli,
bugün, öğün başına sadece 2,58 liralık gıda harcaması yapabilmektedir. Yani
sağlıklı bir gıda alma imkânı yoktur; bununla sinema, kültür, kitap alma, sanat
etkinliklerini izleme ise tamamen imkânsızdır. 20 milyon insanımızın bunların
hepsinden mahrum edilmesi gibi bir durum söz konusudur. Türkiye’de yoksul ile
zengin arasında gelir uçurumu her geçen gün artmakta ve bu da sosyal adaletsizliği
daha da derinleştirmektedir.
Aslında
asgari ücretin ülkemizdeki yansımalarını anlayabilmeniz için Gezi Parkı’nda da
verilen mesajları doğru okumak gerekiyor. Eğer Gezi Parkı’ndaki yaşananları,
itirazları ve talepleri, sadece bir ağaç, bir park, bir AVM olarak okursa
siyasiler, en büyük siyasi körlük burada yaşanır arkadaşlar.
Asgari
ücretle çalışan birinin çocuklarını gerektiği gibi okutamaması, Amerika’ya
gönderememesi de söz konusudur tabii ki. Düşünün, bir uçak bileti Amerika’ya,
kaç tane asgari ücret ediyor.
Bu
gerçekliklerin hepsini dikkate aldığımız zaman, Türkiye’de bu kesintilere
baktığımız zaman, SSK priminin aslan payını yine işçilerden alıyorsunuz. Birçok
yerde işveren, işveren tarafına düşen işçi primini ödemekten muaftır ve
Türkiye’de bütçeye her yıl 5,5 milyar lira para buradan yüklenmektedir. Şimdi,
SSK primi işveren payı 141,90’ı almıyorsunuz ama işçi payı olan 137 lirayı
alıyorsunuz. Şimdi, bunun başka verileri de var tabii. On altı yaş, küçükler ve
büyükler açısından da farklı bir durum; brüt ücret üzerinden de baktığımız
zaman ayrı bir durum söz konusu. Buradan hayatı doğru okumak lazım arkadaşlar.
Bir yandan, otuz yıldır ülkemizde yaşanan bir çatışmalı süreci barışa
evirmenin, silahların susturulmasını, demokratik bir toplumun kurulmasını, yeni
bir anayasa ve yasaları tartışırken toplumda biriken birçok sorunun da zaman
zaman, bu son olaylarda yaşandığı gibi, artık bir kıvılcımla sosyal patlamaya
dönüştüğü gerçeğini görmek lazım. Buradan şunu çok açıklıkla ifade edebiliriz:
Orada gördüğünüz insanların çoğunu ben gördüm; bürokrat var, esnaf var, işveren
var, sanatçı var, aydın var -çok farklı kesimler- gayet durumu yerinde olan
orta tabaka insanlar var, işçiler var, çiftçiler var, emekçiler var.
Şimdi,
bütün bunları… O meydanlara dolan binlerce insanımıza biz “çapulcu” deyip
geçersek yüz binlere ve bu “çapulcu” kavramı üzerinden, biz istediğimizi
yaparız, bizim dediğimiz olur deyip Tunus’tan da tekrar bu mesajı tekrarlamak
gibi Sayın Başbakanın aynı noktada diretmesi inanın, bu sosyal barışın
sağlanmasına zerre kadar katkı sunmuyor. Tunus’tan diyor ki: “Ben Gezi Parkı’na
Topçu Kışlası’nı yapacağım.”
MEHMET
METİNER (Adıyaman) – Ne var onda?
HASİP
KAPLAN (Devamla) – Mahkeme de yürütmenin durdurulması kararını verdi ve mahkeme
de diyor ki: ”Sen yapamazsın.” Yargıya gaz fişeklerinizle mi, TOMA’larınızla mı, panzerlerinizle mi o zaman
direneceksiniz? Bir hukuk devletinde yargıyı da siyasalaştırdınız,
onu da mı takmayacaksınız? Ağaçları kesebilirsiniz; insanların kesildiği, insan
yaşamının hiçe sayıldığı şu on günde 3 insanın yaşamını yitirdiği, biri
güvenlik görevlisi… Bunları dikkate almadığınız zaman, zengin-fakir
çatışmasından laik-antilaik çatışmasına, sağ-sol
çatışmasından zengin-fakir çatışmasına, toplumu geren bunca olayın doğru dürüst
bir tahlilini yapamadığınız zaman, bir Meclis olarak buna el atamadığınız zaman
ve Hükûmet olarak bunun önlemini alamadığınız zaman size mutlaka ve mutlaka bir
biçimde “Dur.” diyecek bir güç, halk gücü olacaktır. Bu da halkın demokratik
iradesinin tecellisi olarak olmalı. Eğer Meclise, Taksim’de KESK’in,
DİSK’in eylemlerine gaz kokuları geliyorsa, Tunalı’dan tutun Beşiktaş’a kadar,
İzmir’den tutun Rize’ye kadar bunlar yaşanıyorsa ve bunun önlemi onuncu günde
hâlâ Tunus’tan “Ben bildiğimi okurum.”sa ve hâlâ
inatlaşmaysa ve hâlâ inatsa inanın önümüzdeki günlerin daha sarsıcı olacağı
gerçeğiyle karşılaşacağız. Bu inat kimseye kazandırmaz. Başbakanı inadından vazgeçmeye
davet ediyoruz.
Saygılarımla.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan.
Aleyhine,
Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer.
Buyurunuz
Sayın Yüceer. (CHP sıralarından alkışlar)
CANDAN
YÜCEER (Tekirdağ) – Sayın Başkan, BDP Grubunun verdiği önergenin usulen
aleyhinde söz aldım. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak önergenin lehinde
olduğumuzu belirtmek isterim.
Bizler de
tüm çalışanların insanca bir yaşam sürdürebileceği ve hak ettiğini, emeğinin
karşılığını son kuruşuna kadar alabildiği bir çalışma ücretinin her zaman
gerekli olduğunu bu kürsüden dile getiriyoruz. Asgari ücretin 773 TL olduğu,
açlık sınırının bin lira olduğu ülkemizde, maalesef, biz dünyanın 10’uncu büyük
ekonomisi olmayı hedefliyoruz. Kimin sırtından? Emek sömürüsünden. Emekçinin
sırtından bir büyümeyi, zenginleşmeyi buradan reddettiğimizi bir kez daha ifade
ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, ülkemiz gündeminde önemli olaylar yaşıyoruz. Bu yüzden de,
emekçi kardeşlerimizin affına sığınarak bu gündeme dair konuşmak istiyorum.
Öncelikle gösterilerde hayatını kaybeden polis memuru kardeşimize ve 2
yurttaşımıza Allah’tan rahmet diliyorum, yakınlarına sabır diliyorum. Ama bir
kınama göndermek istiyorum buradan. Rize’de linç girişimi yaşandı dün. Hepimiz
üzülerek, büyük bir hicapla izledik çünkü bu çağda bu görüntüler insanımıza,
ülkemize yakışmıyor. Ben olayı kınıyorum. Olayda ihmali, kusuru olan herkes
hakkında gereğinin yapılmasını bir kez daha buradan ifade ediyorum.
27
Mayısta elli kişilik, küçük, masum bir çevreci eylem şeklinde başlayan Gezi
Parkı protestosu, polis baskınlarıyla, şafak baskınlarıyla, gazlarla, çadırlar
yakılarak, günden güne şiddet artırılarak bir toplumsal gençlik hareketine
dönüştü. O bir avuç insan bin oldu, on bin oldu, yüz bin oldu. Gençler,
kadınlar, yurttaşlar tek ses, tek yürek oldu; omuz omuza direnmeye başladı.
60’ın üzerinde ilde şu an gösteriler devam ediyor. Bugün hâlâ Taksim’e çıkan 4
ana arter barikatlarla kesilmiş durumda, Taksim’e ulaşım araç trafiğine kapalı.
Masum
çevreci bir eylem olan Gezi Parkı protestosu polisin uyguladığı orantısız
güçle, Başbakanın söylem ve tavırlarıyla ve maalesef olayları görmezden gelip
yayın yapmayan medyaya olan tepkiyle tüm yurda yayılan bir gençlik hareketine
dönüştü. Kalabalığın içine binlerce kutu biber gazı sıkıldı; cildi yakan,
boyalı, tazyikli su fışkırtıldı. Coplarla öldüresiye dayak atıldı. TOMA’lar, akrepler kalabalığın içine sürüldü.
Bu şiddet
yetmezmiş gibi, protestolara dair Başbakanın yaptığı açıklamalar bu şiddetin,
bu terörün tuzu biberi oldu. Ne diyor Başbakanımız? “Ben istersem 1 milyon
toplarım.” diyor. “Bu yüzde 50’yi evde zorla tutuyoruz.” diyor. “Protestocular
çapulcu, marjinal.” diyor. Başbakan bunu söylerken hoşgörüsüz, bunu söylerken
aşağılayıcı; eleştiriye gelemiyor, tepeden bakıyor, yok sayıcı. İşte, bu
antidemokratik söylem ve tavır daha da olayları körükledi ve Başbakanı genç
protestocuların hedefine oturttu.
İstanbul
Bilgi Üniversitesinin son yaptığı ankette gençlerin sokağa çıkma nedeni yüzde
92,4 Başbakanın otoriter tavrı. Protestoların bir diğer hedefi de üç maymunu
oynayan, görmeyen, duymayan, bilmeyen medya oldu. Televizyonlar günlerce
olaylara dair bir kare bile göstermedi. Halkın doğru haber alma hakkı
engellendi. Olaylar görmezden gelindi, yayın yapılmadı. Havaalanındaki basın
toplantısında Başbakana sadece bir Reuters muhabiri soru sorabildi, o da Sayın
Başbakanın kibrinden ve öfkesinden hemen oracıkta nasibini aldı. Bundan sonraki
süreci hep beraber göreceğiz.
Başbakanın
“çapulcu”, “marjinal” dediği gruplar kim? Yaşları 15-25 arası değişen, eylem
alanını ertesi gün süpürüp temizleyen, Miraç Kandili’nde
özgürlük için, barış, sevgi, merhamet ve adalet için dua eden gençler. Bilgi
Üniversitesinin yaptığı ankette, tamamına yakını “Polis şiddeti dursun,
özgürlüklere saygı gösterilsin.” diyen gençler. Günlük yaşamlarına, günlük
kararlarına müdahale eden Başbakandan bıkan gençler. Yan yana oturduğu sıra
arkadaşına karşı nefret beslemek istemeyen gençler, onlarla karşı karşıya
gelmek istemeyen gençler. Baskıyla, yasakla, dayatmalarla özgürlüklerinin
kısıtlanmasını istemeyen gençler. “Bizi yok sayamazsınız.” dediler, “Biz
buradayız; kimliğimize, geleceğimize, demokrasiye, özgürlüğe sahip çıkıyoruz.”
İnsan hak ve özgürlüklerini, demokrasiyi, huzur ve refahı bir türlü tesis
edemediğimiz, etmediğimiz ülkemizde özgürlüğe ve demokrasiye sahip çıkarak
hepimize ders veren çocuklar. Başbakanın “çapulcu”, “marjinal” yaftasıyla
karalamak istediği gençler bunlar.
İzmir’de
polislerin arkasında eli sopalı, çivili, sivil görünümlü kişilerin tek tek
sıkıştırdıkları çocukları öldüresiye dövdüğünü izledik. Ben Sayın İçişleri
Bakanına buradan soruyorum: Bunlar kim? Sivil milis mi oluşturduk? Sivil
milisiniz mi var? Bunların kim olduğunu buradan soruyorum kendisine ve cevabı
bekliyorum. Sırf bu görüntüler bile, izlediğimiz bu görüntüler bile bu
çocukların protestolarında ne kadar haklı olduğunu bize gösteriyor.
Buradan
polis memuru arkadaşlarımıza seslenmek istiyorum: İşinizin hiç de kolay
olmadığını son verdiğimiz şehidimizle de gördük. Gerçekten, çok zor şartlarda,
riskli, stresli bir iş yaptığınızın hepimiz farkındayız. Ancak, kalabalık içine
nişan alarak gaz kapsülü fırlatılması, yere düşen bir gencin 10 polisin tekmeleriyle,
coplarıyla dövülmesi; evlere, hastanelere, restoranlara, her yere gaz bombası
fırlatılması “Bize verilen emirleri uyguluyoruz.” diye geçiştiremeyeceğiniz
kadar ciddi, gayrihukuki ve bunu izleyen herkesin vicdanını sızlatan olaylar
diye düşünüyorum. Kasklarınızdaki sicil numaralarınızın üzerini kapatarak,
aldığınız emirle yaptıklarınızın zaten gayriyasal, gayrivicdani olduğunu da kabul ediyorsunuz. “Yazıktır.”
diyorum ben, “Günahtır.” diyorum buradan. O çocuklar sizin düşmanınız değil; o
çocuklar sizin mahallenizin, komşunuzun çocukları, hatta sizin çocuklarınız,
kardeşleriniz, yeğeniniz. Bunu yapmayın.
Son
olaylarda elini vicdanına koyması gereken bir grup da medya. Yaşanan olayları
günlerce görmezden geldi, bir kare bile göstermedi. Özgür, yansız, doğru haber
yapması gereken medya halkın haber alma özgürlüğünü engelledi. Canı pahasına
meydanlara çıkan 16 yaşındaki çocuklar kadar cesur olamayan, dik duramayan,
korkan bir medya. Polislerimiz gibi ne pahasına olursa olsun kendisine verilen
emirleri uygulayan medyamızın da elini vicdanına koyması gerektiğine
inanıyorum.
Sayın
Başbakanı vicdana çağırmayacağım ama bazı tespitlerin altını çizmemiz gerekiyor
çünkü Başbakanın demokrasiyle, iktidarla ilgili ciddi kavram kargaşası var.
Demokrasiden anladığı, bir kalabalık karşısına daha fazla bir kalabalığı yığma
olan bir Başbakan var; demokrasiyi gideceği yere ulaşmak için bineceği tren
olarak gören bir Başbakan var; demokrat olmayan, demokrasiyi içselleştirmeyen,
demokrasiyi sadece çoğunluk olarak anlayan bir Başbakan var; sadece kendisine
oy veren yüzde 50’nin değil, bu ülkede yaşayan herkesin Başbakanı olduğunu
unutan bir Başbakan var. YGS şifre skandalını protesto eden çocuklara “İstersem
sizin karşınıza birçok çocuk yığarım.” diyen, sırada yan yana oturan çocukları
bile karşı karşıya getirmekten çekinmeyen bir Başbakan var. Aynı sırayı
paylaşan çocuklar niye karşı karşıya gelsin, onlar birbirinin düşmanı mı?
Birbirinin sıra arkadaşı, mahalle arkadaşı. Evde zorla tutulan yüzde 50, diğer
yüzde 50’nin düşmanı mı; komşu değil mi, akraba değil mi, karı-koca değil mi,
gelin-damat değil mi, yan komşu esnaf değil mi?
Artı,
size oy veren insanlar sizin kolluk gücünüz mü? “Çık.” diyeceksiniz çıkacak,
“Vur.” diyeceksiniz vuracak, “Otur.” diyeceksiniz oturacak, öyle mi? Sayın
Başbakan da kürsüye çıkan bakanlarınız da milletvekilleriniz de grup başkan
vekilleriniz de aslında en büyük haksızlığı size inanmış, güvenmiş, oyunu
vermiş bu insanlara karşı yapıyor, en büyük haksızlık onlara karşı yapılıyor.
Biz yapılan yolsuzlukları, adaletsizlikleri, hukuksuzlukları dile
getirdiğimizde hemen çıkıp “Yüzde 50” diyorsunuz. Her sıkıştığınızda, kendi
yaptığınız yanlışları meşrulaştırmakta “Ama yüzde 50” diyorsunuz. Yaptığınız
yanlış uygulamaları meşrulaştırmak için yüzde 50’yi kullanmayın. Asıl tam
tersi, size inanıp, güvenip oy vermiş insanlara, daha büyük sorumluluk
duygusuyla, daha iyi işler yapmaya çalışmanız gerekiyor. Çünkü onlardan,
“Yasakları kaldıracağız, özgürlükleri artıracağız.” diye oy istediniz. “Biz
dindarız, haram-helal nedir biliriz, kul hakkı yemeyiz.” diye oy aldınız. “Biz
yolsuzluğu bitireceğiz.” diye oy aldınız. “İçtiğinize, yediğinize, kaç
çocuğunuzun olacağına, nasıl doğuracağınıza, doğurup doğurmayacağınıza
karışacağız.” demediniz. “Çocuklarınıza biber gazı sıkıp acımasızca şiddet
uygulayacağız.” demediniz. “Ormanları, meraları, köprüleri, otoyolları
yandaşlara peşkeş çekeceğiz.” demediniz. “Her yeri rant alanına çevireceğiz.”
demediniz. “Ülkemizi savaşın eşiğine getireceğiz.” demediniz. “Toplumsal
vicdanımızı ilgilendiren konularda bile size hesap vermeyeceğiz, bilgi
vermeyeceğiz.” demediniz. “Kafamızda bir hayat tarzı, bir yaşam şekli, bir
insan tipi var, bu düzeni size dayatacağız.” demediniz. Ülkemizde farklı hayat
tarzları var, zenginlikleri var, toplumsal renkleri var.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CANDAN
YÜCEER (Devamla) – “Bu toplumsal renkleri solduracağız.” demediniz. O yüzden
diyorum ki ben: Her yaptığınız yanlışta yüzde 50’ye sığınmayın, iktidar olmak
önemli değil, önemli olan bu gücü insanların huzuru ve refahı için kullanmak,
mağdurun, mazlumun hakkını korumak; asıl onu yaparsanız o gerçek erdem ve
güçtür diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Yüceer.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Buyurunuz Sayın Elitaş.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Konuşmacı, hem AK PARTİ grup başkan vekillerini, hem
Hükûmetimizi hem de Sayın Başbakana itham edici bir şekilde konuşma yapmıştır,
izin verirseniz cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN –
Buyurunuz Sayın Elitaş. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
6.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer’in BDP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında AK PARTİ Grubuna ve AK PARTİ Grup
Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bakın,
siyaset seçmenler üzerinde, tüm toplum üzerinde yapılan bir işlemdir, eylemdir.
Maalesef, Türkiye Büyük Millet Meclisinde siyaseti yapamayanlar, sokaktaki
çocukların eylemlerine sığınıp onlar üzerinden siyaset yapmaya başlıyorlar. Şu
anda ana muhalefet partisinin dikkat etmesi gereken en önemli nokta. Muhalefet
boşluğundan dolayı sokaktaki çocuklar bazı şeyleri ifade ediyorlar.
İZZET
ÇETİN (Ankara) – İktidarın uygulamalarından dolayı çocuklar sokaklara çıkıyor.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Sizi seçenler niye buraya gönderdi? Konuşun diye gönderdi.
Sizi seçenler eylem yapmak için oraya göndermedi sizi, isyana teşvik etmek için
oraya göndermedi sizi.
İZZET
ÇETİN (Ankara) – Siz yaptınız.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Ağaç sevgisi diye ortaya çıkıp oradaki gençlerin ölümüne,
polisin şehit olmasına sebep olun diye göndermedi sizi.(CHP sıralarından
gürültüler) Siz -ağaç sevgisinin ne olduğunu dün grup başkan vekilimiz söyledi
size- ağaç sevgisinin ne olduğunu bilirsiniz; ağaç sevgisini darağacını yapmak
için bilirsiniz, onun için ağaçları seversiniz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
FATMA NUR
SERTER (İstanbul) – Sizden umut yok!
İZZET
ÇETİN (Ankara) – Umutsuz vaka oldunuz!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Bakın, değerli milletvekilleri, şimdi polis üzerinden de
siyaset yapmaya çalışıyorsunuz. Polis arkadaşlarımıza bir taraftan hakaret
edeceksiniz, öbür taraftan “Polis kardeşlerimiz de bu işe girmesin.”
diyeceksiniz. Bir milletvekili şuurunu kaybetmiş, kendini kaybetmiş bir
milletvekili güvenlik görevlilerine ana avrat küfrederken “O arkadaş onu
söylememiştir.” deyip üstünden geçmeye çalışıyorsunuz ve onu örtbas etmeye
çalışıyorsunuz.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Milletvekiline küfreden milletvekillerin var efendi,
hem de Meclis kürsüsünden.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Kınama becerisini bile gösteremediniz. Güvenlik görevlisi
görevini yaparken onun yaptığı taşkınlıkla, hırçınlıkla kendini kaybetmiş bir
şekilde polis memurlarına ana avrat küfrederken ağzınızı açıp bir şey
söylemiyorsunuz, sonra da “Bu olayları yatıştırın.” diyorsunuz.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Adam Mecliste ana avrat küfretti, ona niye bir şey
demiyorsunuz?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Rize’deki olayları kalkıp da kışkırtıp arkasından başka
vatandaşların bu işe girmesinden de maalesef zevk alıyorsunuz.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Ya, senin mebusun kürsüde ana avrat küfretti.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – “Biz bu işin içinde yokuz.” diyorsunuz ama sizin
güdümünüzdeki Halk TV’yi izlerseniz kimin kışkırtıcı olduğunu görürsünüz.
AHMET
İHSAN KALKAVAN (Samsun) –Halil Bakırcı…
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Elitaş.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Buyurunuz Sayın Kaplan.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) – Sayın Elitaş bir alışkanlık hâline
getirdi. İkide bir “Mecliste muhalefet boşluğu var...”
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Ana muhalefet boşluğu var, siz olmak üzeresiniz herhâlde ana
muhalefet, onu diyorum.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) – Aslında bizi de kastettiniz. “Mecliste muhalefet boşluğu
var...”
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Ana muhalefet boşluğu var.
CANDAN
YÜCEER (Tekirdağ) – Siz iktidar olmanın gereğini yapın, muhalefeti bize
bırakın!
BAŞKAN –
Bir dakika… Karşılıklı konuşmayın, bana söyleyin lütfen.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) – Ya da döneriz size cevap veririz. 2009 yerel seçimlerinde, 50
belediye başkanıydık 100 yaptık; 2011 seçimlerinde 20 milletvekiliydik 36
milletvekili olduk. Sizin oy oranlarınızı bir katlayın bakayım, buradaki
muhalefet partisi olarak, demokratik muhalefet partisi olarak kaça kaç katlaya
katlaya geliyoruz. Siz yüzde 1 alırken biz yüzde 5’ler artırarak geliyoruz. Bir
daha konuşurken genellemeyin.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Yalnız, koalisyon ortağınıza da bozulmayın siz Hasip Kaplan, ayıp oluyor.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Kaplan.
Sayın
Tarhan, sizi dinleyeyim, sözünüzü alayım.
EMİNE ÜLKER
TARHAN (Ankara) – “Ana muhalefet” ifadesi kullanarak grubumuza sataşılmıştır
Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Lütfen, yeni sataşmalara mahal vermeyelim.
Buyurunuz
Sayın Tarhan.
7.- Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan’ın,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşma sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) – Zannediyorum emir büyük yerden geldi. Meclisi nasıl
gerebilirsiniz, nasıl rijit, daha…
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Allah Allah!
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Devamla) – Evet, emir büyük yerden… Başbakanınız yollara düşmüş
ve emir vermiş sanıyorum; biraz daha ortamı germek ve tansiyonu yükseltmek için
düğmeye basıldığı anlaşılıyor Sayın Grup Başkan Vekili.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Demek ki milletvekilinizin konuştuğunu duymuyorsunuz.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Devamla) – İktidarınız bize demokrasinin ne olmadığını,
tiranlığın ne olduğunu bir kez daha hatırlattı, o darbelerden sonra yeniden ve
yeniden hatırlattı iktidarınız. Siz, sanki başkasının tarlasına girmiş
gibisiniz, sanki bu memleket sizin değil gibi davranıyorsunuz. Başkasının
tarlasına giren hoyratlar vardır ya, aynı onlar gibi davranıyorsunuz,
yakıyorsunuz, yıkıyorsunuz.
ALİ
ERCOŞKUN (Bolu) – Pes, bu kadar olur yani pes!
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Devamla) – Ve Ankara’nın en ünlü caddelerinden Tunalı Hilmi
Caddesi’ne artık ne diyorlar, sizin yüzünüzden ne diyorlar biliyor musunuz? “TOMA’lı Hilmi Caddesi” diyorlar sayenizde.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – İlçe binasını yakanlar kim?
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Devamla) – Ve terörle mücadele polislerinin, az önce gelen
bilgiye göre, o küçücük liseli çocukların, o sabilerin iki gündür okula gelip
gelmediklerini tespit edip onları fişledikleri söyleniyor. Bunlar hep sizin
eseriniz, o çocukları dahi fişleme kabiliyetini gösterdiniz.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – İlçe binasını kim yaktı?
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Devamla) – Ve şunu bilin, hoyratça talan edip sattığınız bu
topraklar var ya…
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – İlçe binasını kim yaktı?
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Devamla) – …sürekli sattığınız bu topraklar; dövüp hırpaladığınız
bu çocuklar, söktüğünüz bu ağaçlar başkasının tarlasında değil, burada.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – İlçe binasını kim yaktı?
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Devamla) – Bakın, çocukken annelerimiz, babalarımız şöyle
söylerdi bize, derlerdi ki: “Lüzumsuz ampulleri, lambaları söndürün.”
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – İlçe binasını kim yaktı? Onlar da babanızdan mı kaldı?
İZZET
ÇETİN (Ankara) – Yakmayı siz bilirsiniz, yakmayı siz bilirsiniz.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Devamla) – Sizin lüzumsuzluğunuz inanın halk tarafından idrak
edildi, sokaktaki insanlar sizi lüzumsuz ampul olarak görüyorlar. Lüzumsuz
ampulün de yakında söndürüleceğine eminim, halk tarafından söndürüleceğine.
(CHP sıralarından alkışlar)
RECEP
ÖZEL (Isparta) – Hadi oradan, hadi oradan!
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Tarhan.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…
LEVENT
GÖK (Ankara) – Sayın Başkan…
BAŞKAN -
Sayın Gök, lütfen biraz öteye giderseniz, grup başkan vekili söz istedi, bir
dinlemek istiyorum.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, tabii Sayın Elitaş
muhalefet boşluğundan bahsetti. Aslında, Türkiye’de bir iktidar boşluğu yok,
boş bir iktidar var.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) - Hadi be!
OKTAY
VURAL (İzmir) – Dolayısıyla, boş bir iktidarın çözüm ortağı da bir başka
muhalefet, BDP olunca gerçekten bundan şikâyetçi olmaları gerektiğini
düşünüyorum. Sizin ortağınız zaten burada. Muhalefeti ortak olarak aldınız. (AK
PARTİ ve BDP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Vural.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Koalisyon, çözüm koalisyonu.
LEVENT
GÖK (Ankara) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Sayın Gök…
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Sayın Baluken…
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) – Sayın grup başkan vekili konuşurken partimizi bir koalisyon
ortağı gibi gösterdi. Bunun doğru olmadığını herhâlde bütün Türkiye biliyor.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Çözüm koalisyonu, çözüm.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) – AK PARTİ Hükûmetinin on yıllık süre içerisinde uygulamaya
çalıştığı politikalara karşı en güçlü mücadeleyi göstermiş, bunun en ağır
bedelini ödemiş bir partiye bu şekilde yaklaşmak doğru değil.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Çözüm ortakları, çözüm.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) - Siyaseten ülkeyi çıkmazdan çıkaracak bütün politikaların
müzakerelerine hazırız. Tüm siyasi partileri de sürekli bu müzakere sürecine
davet ediyoruz.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Baluken.
Sizi
dinleyeyim, ne içindi Sayın Gök?
LEVENT
GÖK (Ankara) – Sayın Elitaş’ın ifade ettiği bir
polise hakaret konusunda benim bugün bir açıklamam oldu, hem bilgilendirmek ve
ayrıca da kamuoyuna kısa bir açıklama…
BAŞKAN –
Evet, buyurunuz Sayın Gök. (CHP sıralarından alkışlar)
HALİDE
İNCEKARA (İstanbul) – Hangi yüzle konuşacakmış?
ALİ
ERÇOŞKUN (Bolu) – Hangi yüzle konuşacaksın, bilmiyorum.
BAŞKAN –
Konuştuğu zaman duyacaksınız.
Buyurunuz
efendim.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
23.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşma sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
LEVENT
GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1 Haziran Cumartesi günü
Ankara’da olayları yatıştırmaya gittiğim bir anda, bir milletvekili
arkadaşımızın onlarca polis tarafından dövüldüğüne, darbedildiğine
tanık oldum.
Ayrıca, TOMA’lardan sıkılan suların ve onlarca biber gazının hedef
gözetilerek üzerime atıldığı bir yana, olayları yine önlemeye çalıştığımız bir
anda gelen bir ambulanstan da, ambulansın kapısı da açılarak üzerimize biber
gazı atıldı. O arada yaralanan bir yaşlı vatandaşa yine yardımcı olmaya
çalışırken yine çok ağır bir şekilde polisin tazyikli suyuna ve yine onlarca
biber gazına hedef gözetilerek, maalesef, maruz kaldık.
Takdir
edersiniz ki, toplumsal olayları idare ederken bir yandan da bu ağır saldırılar
karşısında insanların sükûnetini kaybettiği anlar olabiliyor. Ben her şeye
rağmen, az önce, bir saat kadar önce yaptığım bir açıklamada, bütün bunlara
karşın, karşılaştığımız her türlü haksız muameleye karşın, milletvekili
arkadaşlarımızın dövülmesine, emniyette tartaklanmalarına karşın yine de bu
sözün hiçbir zaman ağzımdan çıkmış olmasını kabullenemediğimi, bundan büyük bir
üzüntü duyduğumu…
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Üzüntü duydunuz mu, özür dilediniz mi?
LEVENT
GÖK (Devamla) - …ve kesinlikle hiçbir kurumu kasteden bir söz söylemediğimi,
buna rağmen her kim alınmışsa da herkesten de özür dilediğimi ifade eden bir
açıklamam olmuştur. Bunu kamuoyumuzla ve sizlerle paylaşmak isterim. (CHP
sıralarından alkışlar)
Polisimiz
de bizim polisimizdir, genç insanlardır; onlara emir verenler suçludur. Ben o
polislerin de ne kadar çaresizlik içerisinde olduklarını gördüm ama Sayın Elitaş, ben de sizlerden beklerdim ki milletvekillerinize
yönelik fiziki saldırıları da lütfen buradan kınayın.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Gök.
Sayın
Kalkavan, sizin için nedir…
AHMET
İHSAN KALKAVAN (Samsun) – Efendim, sayın grup başkan vekili Rize’deki olaylarda
Cumhuriyet Halk Partisinin milletvekillerinin gençleri kışkırttığını söyledi.
Onun olmadığını ve gerçek açıklığını bir belirtmek istiyorum müsaade ederseniz.
HALİDE
İNCEKARA (İstanbul) - Hayır efendim, vermeyin.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Grup başkan vekili kâfi derecede cevap verememiş mi?
AHMET
İHSAN KALKAVAN (Samsun) – Hayır, efendim, olayların gerçek failini tüm
arkadaşlarım aydınlansın diye buradan söylemek istiyorum. Bunu bir milletvekili
borcu olarak biliyorum.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Tamam efendim, aydınlanalım.
ALTAN TAN
(Diyarbakır) – Bu şekilde yürütemeyiz ki bu Meclisi. Biz ne zaman konuşacağız?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Grup başkan vekili buna cevap vermiştir herhâlde.
AHMET
İHSAN KALKAVAN (Samsun) – Hayır, vermediler.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Efendim, önemli bir konu, bütün milletvekillerine sataşma var,
töhmet altında bırakıyor.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Grup başkan vekili kâfi derecede cevap vermiştir Sayın
Başkan.
AHMET
İHSAN KALKAVAN (Samsun) – “Cumhuriyet Halk Partisinin milletvekilleri
kışkırtmıştır genç çocukları.”
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Bütün milletvekilleri söz alabiliyor mu?
AHMET
İHSAN KALKAVAN (Samsun) - Hiçbir partinin kışkırtması olmamıştır. Müsaade
ederseniz iki dakika söz hakkı istiyorum.
BAŞKAN –
Şimdi bu konuda açıklama yapmak istiyorsunuz.
AHMET
İHSAN KALKAVAN (Samsun) – Kimseyi de suçlamıyorum, evet.
BAŞKAN –
Buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, grup başkan vekili herhâlde bir cevap
vermişti. Demek ki tatmin olmamış.
ALTAN TAN
(Diyarbakır) – Efendim, ben de evlilik yıldönümümle ilgili açıklama yapmak
istiyorum! Böyle her isteyene açıklama hakkı vermekle olmaz ki!
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
8.- Samsun Milletvekili Ahmet İhsan
Kalkavan’ın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
AHMET
İHSAN KALKAVAN (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, tatmin
olmadım.
Dün
Rize’de olayların başlangıcından sonuna kadar, Partimin de Rize’den sorumlu bir
milletvekili olarak takip ettim değerli arkadaşlarım. Rize’de olan tüm olaylar,
ADD Derneğinin önünde küçük bir grup kişinin bir basın açıklaması yapması
üzerine, daha önceden orada EĞİTİM-İŞ’in de yaptığı
basın açıklamasından sonra olayları kışkırtmaya gelen 20-30 tane, yine çok az
bir grubun slogan atmalarıyla bu grubun 600 kişiye kadar çıkmasına sebep olmuş
ve öyle başlamıştır. Hiçbir AK PARTİ’li üyenin orada
olduğunu burada söylemiyorum. Bu olayı çok iyi öğrendim. Hiçbir şekilde -el
işareti olmasına rağmen- Milliyetçi Hareket Partisinden arkadaşların da
olduğuna inanmıyorum. Gece bunları milletvekili arkadaşımla paylaştım. Yaklaşık
üç defa herhâlde, Sayın İçişleri Bakanımızla görüştüm.
Rize’de
bütün olayların sebebi, bir haftadır orada Başbakan lehine slogan attıran
Belediye Başkanı Halil Bakırcı’dır. Olaylara katılan gençler, Halil Bakırcı’nın
etrafında toplanan, bir kısmı tinerci ve kendileri, “taraftarlar grubu” adı
altında Rize’de geçinen arkadaşlardır. Rize halkı sağduyuludur, Rize halkı
merttir. Her ne kadar orada taşlamalar, kışkırtmalar yaptıysa da birtakım
insanların etkisiyle, bunları bugünden sonra sürdüreceğine inanmıyorum ama
buradan tekrarlıyorum: Rize’de saat beş altı civarlarında çekilen televizyon
görüntülerine bakarsanız sakın yanılmayın bunlar akşam yapıldı diye. Bunlar,
beşte halkın arasına giren Belediye Başkanı Halil Bakırcı’nın kışkırtmasıyla
yapılmıştır. Sayın İçişleri Bakanımdan da arz edeyim, bununla ilgili soruşturma
açsın.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Kalkavan.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, bakın, Belediye Başkanını itham ederek orada
hedef göstermeye çalışmaktadır. Belediye Başkanı -akşam televizyonlarda
izledik- oradaki insanları teskin etmeye çalışan bir gayret içerisinde. Bunu
burada bir milletvekilinin böyle söylemesi, az önce ifade ettiğim gibi
kışkırtıcılığın en önemli göstergesidir. Lütfen bunu yapmasınlar, toplumu
germesinler. (CHP sıralarından gürültüler)
Bakın,
İzmir’de AK PARTİ ilçe binası yanmıştır, belediye başkanı kılını
kıpırdatmamıştır. Bakın, bu olayları büyütmesinler. Cumhuriyet Halk Partili
milletvekillerine rica ediyorum, bu olaylara girmesinler, girip de toplumu
gerip toplumsal bir kaosa döndürmesinler.
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Elitaş.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) – Sayın Başkan, bu olaylara girersek biz değil AKP
zararlı çıkar, ondan da haberleri olsun.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Tehdit etmesinler, partiyi tehdit etmesinler.
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, bu konuyu burada kapatıyorum.
HALİDE
İNCEKARA (İstanbul) – Sayın Başkan, ilk ben söz istedim ama…
BAŞKAN –
Lütfen, çok rica ederim… Grup başkan vekiliniz de söyledi, bunun daha ileri
boyutlara taşınması uygun düşmüyor.
HALİDE
İNCEKARA (İstanbul) – Sayın Başkanım, illa o koridordan mı gelmem lazım?
BAŞKAN –
Herkes söyledi söyleyeceğini bu konuda, herkes söyledi. Karşılığında cevabınızı
da verdi Sayın Elitaş.
Lütfen,
çok rica edeceğim. Daha sonra…
HALİDE
İNCEKARA (İstanbul) – Sayın Başkanım, ilk ben bir şey söyledim ama söz
alabilmek için benim illa o koridordan geçmiş olmam mı gerekiyor yani illa bir
CHP’li milletvekili olmam mı gerekiyor?
BAŞKAN –
Sayın İncekara, siz ne için söz istiyorsunuz?
Efendim, niçin söz istediğinizi algılamam lazım.
HALİDE İNCEKARA
(İstanbul) – Bir belediye başkanı hedef gösterilmiştir. Burası Türkiye Büyük
Millet Meclisi. Partimizin belediye başkanıdır, söz istiyorum.
BAŞKAN –
Sayın Elitaş bu konuda cevabını verdi efendim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, bakın, arkadaşım…
İSMAİL
AYDIN (Bursa) – CHP Grubundan 2 kişiye söz verdiniz.
BAŞKAN –
Lütfen yerinize oturunuz. Nasıl böyle konuşabiliyorsunuz Sayın Milletvekilimiz?
İSMAİL
AYDIN (Bursa) – Tarafsız olun!
BAŞKAN –
Çok rica ederim… Çok rica ederim, bir milletvekilimizin…
Bakınız,
kaç yıldır burada, bu Mecliste birlikte mesai sarf ediyoruz, sorunları çözmeye
çalışıyoruz. Bir şekilde bir milletvekilinin neden söz istediğini algılamak
durumundayım. “Ben söz istiyorum.” diye buraya çıkılamadığını siz de gayet iyi
biliyorsunuz. Grup başkan vekiliniz bu konuyu cevaplandırdı.
Siz de
tekrar ne istiyorsunuz Sayın Elitaş?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, arkadaşımızın ısrarı bir meseleyi tespit
etmek amaçlıdır.
BAŞKAN –
Evet…
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Az önce Cumhuriyet Halk Partisi grup başkan vekili
konuşmasını yapmıştır, cevabını vermiştir. Ben buradan uyarıyorum, “Grup başkan
vekili cevabı verdi, yeterli değil mi?” diyorum, o sayın milletvekiline söz
veriyorsunuz.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) – Demek sizinki de yeterli olmamış!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Ama benim milletvekili arkadaşıma…
BAŞKAN –
Şimdi, şimdi…
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Lafımı bitirmedim, sözümü bitireyim müsaade edin. Sayın
Başkan, sözümü bitireyim.
BAŞKAN –
Sayın Elitaş, konunun hassasiyetine binaen…
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, sözümü bitireyim. Başkasının sözünü kesmiyor-sunuz maalesef arkadaşımın tespit ettiği gibi…
BAŞKAN –
Kesmiyoruz… Lütfen… Lütfen Sayın Elitaş, bunu siz
yapmayın bari.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Yapmayın! Lütfen yapmayın! Yapmayın! Bakın, Sayın Başkan,
adil olun diyoruz.
BAŞKAN -
Çok rica ederim, çok rica ederim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - Yönetimde adil olun diyoruz. Az önceki oturumda sayın grup
başkan vekili bir milletvekilini grup adına konuşturdu, sonra şahsı adına
konuşturdunuz. Lütfen, uygulamanızı yaparken, Başkanlık makamında da olurken
elden geldiğince tarafsız olmaya gayret edin.
BAŞKAN –
Öyle yapıyorum efendim, bunu gayet iyi biliyorsunuz.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) – Ayrımcılık yapıyorsunuz Sayın Başkan, buna hakkınız yok!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Tekrar ediyorum. Siz o makamda otururken oy kullanamazsınız
ama burada otururken oy kullanırsınız. Lütfen tarafsız olun.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) – İç Tüzük’ü bilmiyorsa siz ne
yapabilirsiniz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Sayın Elitaş, tutumum hakkında görüşlerinizi açmak
istiyorsanız, usul hakkında, buyurun, görüşebilirsiniz ama durmadan bu konuyu
gündeme getiriyorsunuz. Eğer böyle bir şeyiniz varsa buyurunuz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, neyi ne zaman açacağınızı da iyi bilmeniz
lazım.
BAŞKAN –
Ben gayet iyi biliyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Ben salı günü…
BAŞKAN –
Bu konuyu da böyle tartışmak hiç yakışık almıyor Sayın Elitaş.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, sizi adil olmaya davet ediyorum; hepsi bu.
BAŞKAN –
Çok rica ederim.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
1.- BDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmının 409’uncu sırasında yer alan asgari
ücret düzeyinin toplum üzerindeki yoksullaştırıcı etkisinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesinin görüşmelerinin Genel Kurulun 6 Haziran 2013 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN –
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisinin lehinde Manisa Milletvekili Erkan
Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi
Partisinin asgari ücret üzerine vermiş olduğu grup önerisi üzerine söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii,
grup önerilerinin tartışıldığı bu görüşmelerde, asgari ücretten ziyade, güncel,
politik olayların tartışmaları ve polemikleri yaşanıyor. Çıkan sonuç şudur
değerli arkadaşlar: Türkiye’de çok ciddi bir iktidar boşluğu vardır ve
muhalefetten de ziyadesiyle rahatsızdır bu iktidar. Bu olaylar nedeniyle
polislerin çok büyük çoğunluğu iktidarın ve bazı üst düzey yöneticilerin tutum
ve davranışlarından ve talimatlarından ziyadesiyle rahatsızdır ve
bunalmışlardır. Bunu da bir milletvekili olarak, tespit olarak ifade etmek
istiyorum.
Son bir
haftadır meydana gelen olaylarda hayatını kaybeden gençlerimize ve polisimize
Allah’tan rahmet diliyorum, yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum.
Gösterilere
karşı düşmanca ve acımasızca bir tutum içinde bulunan ve vatandaşlarımızı,
gençlerimizi, insanlarımızı tahrik eden Hükûmeti kınıyorum. İzmir'de çivili
sopalı sivil polislere provokasyon yaptırıp halka saldırtanları da nefretle
kınıyorum. Siz, çivili sopalı güvenlik görevlileriyle faşist Mussolini'nin Kara Gömleklileri’ni,
Nazilerin SS birliklerini kurdunuz da bizim haberimiz mi yok?
Değerli
milletvekilleri, başta Hükûmete, ama herkese, muhalefete, basına, aydınlara,
tüm vatandaşlarımıza düşen bir görev vardır: Bu son bir haftada yaşadığımız
olayları iyi okumak, değerlendirmek ve ona göre tedbir ve tutum almak lazımdır.
Sokağa ve
şiddete kesinlikle hayır! Ama bu olaylara yorum getirirken, asıl şiddetin
iktidar tarafından geldiğini ve başlatıldığını da görmek lazımdır. Bu olayları
ideolojik okumayla bir sonuca varamayız, bu olayların mutlaka sosyolojik
olduğunu bilmemiz gerekmektedir. Yaşı on dört, on beş ve yirmiye kadar olan
gençleri iyi okumamız ve anlamamız gerekmektedir.
Türk
gençliği âdeta bir sel gibi taşmaktadır. Olaylar ilk meydana geldiğinde
İstiklal Marşı’mızın üçüncü kıtası aklıma geldi. Gençlik diyor ki -yani Sayın Başbakanın “çapulcu” dediği
gençlik- benim aldığım mesaj budur ve bunu birlikte okumamız gerekmektedir:
“Ben
ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi
çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş
sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım
dağları, enginlere sığmam, taşarım.”
Sayın
Başbakan, hâlâ, Tunus’ta biraz evvel basın toplantısı yaptı ve dikine dikine
inadından vazgeçmediğini ifade ediyor.
Ey akıl,
ey feraset, neredesin diyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; fizikte bir kural var: Sıkışırsa patlar. Bu,
maalesef sosyal hadiselerde de, sosyal bilimlerde de bir kuraldır. Toplum
sıkışmıştır ve son bir haftadır olanları bir fizik kuralının sosyal alana
yansıması olarak görmemizde ben büyük fayda görüyorum.
Adalet ve
Kalkınma Partisi iktidarı on buçuk yıldır insanlarımızı şu veya bu şekilde
sıkıştırdı ve bu, bir sosyal patlama hadisesidir.
Halk
nasıl sıkışır değerli arkadaşlar, nasıl bunaltılır?
Ben,
konumuzla ilgili olarak, asgari ücretle ilgili olarak Çalışma Bakanı Sayın
Faruk Çelik’in 6 Mart 2013 tarihinde asgari ücretle ilgili sarf etmiş olduğu
sözlere temas etmek istiyorum yani halkın aklıyla, onun umutlarıyla,
beklentileriyle alay etmek, tahkir etmek, küçümsemek nasıl olur, bu sözler
ifade ediyor.
Sayın
Çalışma Bakanı asgari değil insanca yaşam taleplerini görmezden gelerek,
yoksulluk sınırının altında yaşayan milyonlarca insana şöyle seslendi: “Asgari
ücretle geçinebilirsiniz.” Bu, toplumu sıkıştırmadır değerli kardeşlerim. Şöyle
devam ediyor Sayın Çelik: “Asgari
ücretle geçinilmez diye bir şey yok, geçinirsiniz, ona mahkûmsanız 800 lira da
büyük bir paradır. Netice itibarıyla peynirin kilosunun fiyatı bellidir,
ekmeğin fiyatı bellidir, bir geçimdir, sürdürebilirsiniz. Bunu istismar etmemek
lazımdır.” Yani asgari ücretle ilgili eleştirileri ve talepleri bir istismar
olarak değerlendiriyor.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – 2002’de asgari ücret ne kadardı?
ERKAN
AKÇAY (Devamla) - Değerli milletvekilleri, ben çok fazla, çıkıp konuşup cevap
verdiğinizi, konuştuğunuzu da görmüyorum ama son aylarda devamlı laf atmakla
meşgulsünüz. Sizleri sükûnete davet ediyorum. Ben mümkün olduğunca sakin bir
insanım.
Değerli
milletvekilleri, brüt asgari ücret 1.000 lira, kesintisi yüzde 21 ve ele geçen
788 Türk lirasıdır. Bunun sosyal güvenlik kesintisi 140 lira, işsizlik
sigortası primi 10 lira, gelir vergisi 54, damga vergisi 8 lira, tabii, burada
asgari geçim indirimi söz konusu ediliyor iktidar tarafından haklı olarak;
tabii, asgari geçim indiriminden ve asgari ücretten hiç vergi alınmaması için
asgari ücretlinin eşinin çalışmaması ve 4 çocuk sahibi olması gerekiyor.
Türkiye İşçi Konfederasyonuna göre 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 995 lira,
yoksulluk sınırı 3.242 liradır, brüt 978 lira. 2012 yılının ikinci döneminde
net asgari ücret 740 lirayken, 2013 yılının ilk altı aylık dönemi için asgari
ücret yüzde 4,5 oranında artırılarak 773 liraya çıkartılmıştır. Her fırsatta
yüksek büyüme oranlarıyla övünen iktidar, çalışanların büyümeden alması gereken
pay konusunda gözlerini ve kulaklarını kapatmaktadır ve Çalışma Bakanlığının
verilerine göre 4 milyon kişi asgari ücretli olarak çalışmaktadır. Yine,
Bakanlığın verilerine göre, hizmet akdiyle çalışanlarda bağımlılık oranı 2008
yılında yüzde 2,5’tir. Bu kapsamda, 4 milyon asgari ücretlinin bakmakla yükümlü
olduğu kişi sayısı 10 milyonu katbekat, çoktan aşmaktadır. Günümüzde asgari
ücret, çalışanların ve onların ailelerinin insan onuruna yaraşır bir hayat
seviyesini sağlayan bir gelir tabanı olarak ele alınmakta ve değerlendirme de
bu şekilde yapılmaktadır, ancak ülkemizdeki asgari ücret, hem sadece çalışanın
ihtiyaçları göz önüne alınarak hesaplanmakta hem de önemli ölçüde kesintiler
yapılmaktadır, o konudan da bahsettim.
Çalışanların
şahsını temel alarak, ihtiyaçlarının asgari düzeyde karşılanması için teknik
bir yöntemle hesaplanan bir ücretten çeşitli kesintiler yapılması, asgari
ücretin temel amacına aykırıdır. Yalnızca çalışanların, yani ailesinin değil
çalışanların ihtiyaçları dikkate alınarak belirlenmiş bir ücretin doğrudan
vergilendirilmesi sosyal devlet anlayışıyla da bağdaşmamaktadır. Bu nedenle
asgari ücretin vergi yükünün kaldırılması sosyal ve ekonomik bir gerekliliktir.
Nitekim, 8 Ocak 2013 tarihinde, asgari ücretten vergi kesilmemesine yönelik
kanun teklifimiz de Adalet ve Kalkınma Partisinin oylarıyla reddedilmiştir.
1 Ocaktan
itibaren faiz gelirlerinden alınan gelir vergisi yüzde 15’ten 10’a düşürüldü,
yeniden değerleme oranı yüzde 7,8 olarak belirlendi, damga ve harçlar yüzde 15
artırıldı. Yeniden değerleme oranının yarısı kadar artırılması gereken emlak
vergisi, Bakanlar Kurulu kararıyla yeniden değerleme oranı kadar artırılmıştır.
Enflasyon yüzde 5,3 öngörülürken ve yüzde 7,5’lara gelmişken, özel tüketim
vergisinde yüzde 16, harçlarda yüzde 17,5 ve damga vergisinde yüzde 12 artış
öngörülürken, asgari ücretteki artış zamlarla daha şimdiden fazlasıyla geri
alınmıştır.
Bu
düşüncelerle hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Akçay.
NUSRET
BAYRAKTAR (Rize) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Size daha sonra söz vereceğim.
Sayın
Bakan cevap vermek istiyor.
Buyurunuz
Sayın Çelik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
24.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk
Çelik’in, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın BDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşma sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; az önce konuşma yapan değerli milletvekili
arkadaşımız ismimi zikrettiği için söz alma durumunda kaldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bir
televizyon programında, bir muhabir arkadaşımız, bir gazeteci arkadaşımız
ısrarla “Asgari ücretle geçinilir mi?” diye sordu. Benim de aynen cevabım
şudur; keşke bu cevabımı bir bütünlük içerisinde sayın milletvekilim arz
etseydi ben memnun olur idim: “Geçinirsiniz. Peynirin fiyatı belli, ekmeğin
fiyatı belli.” Doğru. Ama “Geçim standardı nedir? Asgari ücret bir geçim ücreti
değildir, asgari ücret bir taban ücretidir, bir koruma ücretidir. Bunun altında
ücret teklif edilemez ücretidir.” dedim.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Kimse geçinemez yani!
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Şimdi, siz, eğer bir cümleyi
alırsanız ve bunun “Bir koruma ücreti, bir taban ücreti, bunun altında teklif
edilemez başka bir ücret.” diye söylemezseniz eksik bırakırsınız. Bu eksikliği
gidermek için söz aldım.
Yüce
heyeti saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Çelik.
OKTAY
VURAL (İzmir) – “Geçinirsiniz.” demişsiniz, daha ne olsun. Geçinilmez.
“Geçinmek mümkün değil.” demeniz gerekirdi.
BAŞKAN –
Sayın Bayraktar, buyurunuz.
25.- Rize Milletvekili Nusret Bayraktar’ın,
Samsun Milletvekili Ahmet İhsan Kalkavan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma
sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
NUSRET
BAYRAKTAR (Rize) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Bir Rize
milletvekili olarak, dünden bu yana hep Rize’nin gündemde oluşunu ve konuşulan
sözlerin tümünü sabırla dinledikten sonra söz alma gereği duydum. Söz
verdiğiniz için teşekkür ediyorum.
Dün
Rize’de gelişen olayların son özetini ben, bizatihi, bir kere daha tekrarlamak
istiyorum. Demokratik tepki ile 30-40 kişilik bir grubun, gösterilerin sonunda,
sarf edilen cümleler, Rize’nin hassasiyeti ve Sayın Başbakanımızın Rizeli
oluşundan kaynaklanarak karşı tepki geleceğini bekleyerek, bu sözleri
söyleyenlere karşı Rizeli hemşehrilerimizin
gösterdiği hassasiyet, duyarlılık ve tepkinin bir infiale yol açacağı
endişesiyle derhâl kontrol altına alınması gerektiği hususunda, Sayın Valimizle
birlikte ben ve Rize Milletvekili Arkadaşım Hasan Karal Bey’le beraber sürekli
olayı takip ettik. Polis ekipleri tarafından araçlarına alınan göstericilerin
bir bölümü, kaçmak isterlerken yuvarlanmaları, düşmeleri ve esnafın yanından
geçmeleri esnasında gördükleri tepki sonucu Atatürkçü Düşünce Derneğine
sığındılar. 30-40 kişinin içinden bana gelen telefonlardan da bir bölümü: “Biz
burada linç edileceğiz…” Dışarıdan bakıldığı zaman, aralarından ayrılarak
Rize’deki dolduruşa gelebilecek gençliği infiale düşürmek için “Polis buradan
dağılacak. Dağıldıkları an derhâl saldıralım, bunları linç edelim.” diyerek
oradan gelen tepkiyle gençleri galeyana getirdiler. Bütün bu olayların sonucu
benim ve milletvekilimin ve gizli birçok ellerin -ki burada Hamzaçebi olabilir-
bu olayın yatıştırılmasına doğru gösterdikleri hassasiyete biz teşekkür
ediyoruz, gizli ve aşikâr ellere. Biz kendimize teşekkür istemiyoruz çünkü
bizim görevimizdi. Sayın Belediye Başkanımız bizatihi bizim de kontrolümüz
altında bu olaylara karşı gösterdiği duyarlılığa karşı gerçekten teşekküre
layık bir insandır. Hiçbir olay, beklenilen ve arzu edilen olumsuz bir tablo
ile karşılaşılmadan suhuletle dağıtılmıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NUSRET
BAYRAKTAR (Rize) – On bire kadar, içeride bulunanlar dağılmak istemediler ama
buna rağmen olay istenildiği gibi değil, aslında arzuladığımız gibi
neticelendi.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Bayraktar, bilgi verdiğiniz için.
Şimdi,
önerinin aleyhine Kars Milletvekili Ahmet Arslan.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, aslında yanlış söylüyor.
NUSRET
BAYRAKTAR (Rize) – Hayır, biz yanlış söylemiyoruz, doğru söylüyoruz.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Bakın, biz televizyonlarda bunları seyrettik ve eğer biz orada
müdahale etmeseydik, biz burada Ankara’dan müdahale etmeseydik o Atatürkçü
Düşünce Derneğine sığınan insanları Sivas Madımak Otelindeki gibi yakacaktınız.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Otur yerine!
NUSRET
BAYRAKTAR (Rize) – Yalan yanlış bilgilerle milleti kandırmayın ya, ortalığı da
bulandırmayın!
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Sizin o Belediye Başkanınız devamlı harekette ve insanları
tahrik ediyordu. Yanlış söylüyorsunuz. Dürüst olun, insanlara, kamuoyuna dürüst
bilgi verin.
BAŞKAN –
Sayın Genç, olayları her iki taraf da anlattı. İyi ki vahim tablo olmadı.
Hepinize teşekkür edeceğiz, sağ olun.
NUSRET
BAYRAKTAR (Rize) – Biz dürüstüz. Bakın, hiçbir söz almadık.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, biraz önce Elitaş
diyor ki: “CHPliler polis öldürdüler.” Hangi polisi
öldürdüler?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Otur yerine!
Sayın
Başkan…
BAŞKAN –
Sayın Genç…
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Polisi öldüren, ölüme sevk eden sizsiniz!
BAŞKAN –
Sayın Genç…
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Polisin gölgesine sığınan sizsiniz. El Kaide ve Müslüman
Kardeşleri getirip de polisin içine sokan, eline sopa veren, çivili sopa veren
bu Elitaş ve iktidarın zihniyetidir.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Bunların hepsini tutanaklara geçirin, geçirin tutanaklara!
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Bana bak Elitaş, seni perişan
edeceğim ha!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Bunları tutanaklara geçirin. Tehdit ediyor, tehdit!
BAŞKAN –
Sayın Genç, lütfen, bütün bu konular burada dile geldi ve lütfen, gerekli açıklamalar
yapıldı. İyi ki vahim olaylar olmadı.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
1.- BDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmının 409’uncu sırasında yer alan asgari
ücret düzeyinin toplum üzerindeki yoksullaştırıcı etkisinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesinin görüşmelerinin Genel Kurulun 6 Haziran 2013 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN -
Buyurunuz Sayın Arslan.
AHMET
ARSLAN (Kars) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Birkaç
gündür çok şey söyleniyor. Bugün bir grup önerisi var ve grup önerisinde asgari
ücret tartışılıyor. Niye tartışılıyor? Doğrusu ben anlamış değilim, sebebini de
birkaç cümleyle söyleyeyim. Bugün asgari ücret brüt 978 lira. Net asgari geçim
indirimiyle birlikte ki kişinin bekâr olmasına, evli olmasına, çocuk sayısına
bağlı olarak vergi indirimi sağlanabiliyor yüzde 50 ile yüzde 75 arasında, 773
lira. Ocak 2013 verilerine göre 429 euro. AB üyesi 11
ülke asgari ücreti Türkiye’deki asgari ücretin altında, dikkatinizi çekerim,
Avrupa Birliği üyesi ülkelerden bahsediyoruz; Romanya, Bulgaristan, Litvanya,
Letonya, Estonya, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Slovenya, Polonya, Hırvatistan
gibi.
Satın
alma gücüdür esas olan aslında. Satın alma gücüne göre baktığınız zaman da 653 euroya geliyor. Yine, Avrupa Birliğindeki birçok ülkeden
daha yüksek.
Bir başka
gösterge, 2002’de Türkiye’deki asgari ücretin ABD’deki asgari ücrete oranı
yüzde 37, bugün yüzde 63. Dikkatinizi çekerim, yüzde 37 iken bugün yüzde 63.
Bir
başka, iyi örnek olabilir: Fransa’yla ilgili oranı 2002’de yüzde 27, bugün
yüzde 50. O gün Türkiye’de asgari ücret 171 euroya
denk geliyor, bugün 428 euroya denk geliyor. Bunları
kıyaslamak lazım.
27 kalem
seçilmiş gıda maddesi var satın alma gücü paritesine göre, 1 tanesi hariç 26
tanesinde yüzde 150’ye varan, dikkatinizi çekerim, yüzde 150’ye varan daha
fazla satın alma gücümüz artmış insanımızın. Niye? Fert başı, kişi başı millî
gelir 2.500 dolarlardan 11.000-12.000 dolarlara gelmiş.
Yine,
asgari ücret belirlenirken, tabii ki, ülkelerin içinde bulunduğu sosyal ve
ekonomik durumlar, ücretlilerin geçinme endeksleri, fiilen ödenmekte olan
ücretlerin genel durumu, geçim şartları göz önünde bulundurularak tespit
ediliyor.
Yine,
söylendi: “20 milyon kişi asgari ücretin altında alınan, asgari ücretten alınan
ücretten etkileniyor.” diye. Böyle bir değerlendirme yapabilmeniz için
kişilerin eşlerinin veya çocuklarının, yani bu 20 milyon kişinin eşlerinin ve
çocuklarının, anne-babasının çalışmadığını varsaymanız lazım.
Yine bir
başka veri, Avrupa Birliğinin TÜİK’i olan Eurostat’ın verileri: 2002’de 171 euro,
2003’de 189 euro -hadi, 2002 değil, 2003’tür belki
bizim sorumluluk alanımızın başlangıcı- 2013’te 428 euro.
Niye AK PARTİ hükûmetlerinin hükûmet olduğu ve yönetimi devraldığı tarih değil
de hasbelkader, cımbızla, otuz üç yıl önce? Çünkü geriye dönüyorsunuz, on sene
öncesinde bir rakam bulamıyorsunuz, on beş sene öncesinde bulamıyorsunuz,
yirmide bulamıyorsunuz; hasbelkader, otuz üç sene öncesinde bulabiliyorsunuz,
dönüp gidip onunla kıyaslıyorsunuz veya Yunanistan’la kıyaslıyorsunuz.
Yunanistan’da geçen yıl asgari ücret 876 euro, bugün
683 euro. Niye? Eğer siz bir disiplin çerçevesinde
asgari ücretinizi belirlemez iseniz işte düşebileceğiniz durum ortada ve dolayısıyla
da asgari ücretinizi aşağıya indirirsiniz. Sayın Bakan söylediler, asgari ücret
bir alt sınırlamadır; onun üstündeki, arz-talep dengesi çerçevesinde
belirlenecek olan rakamlardır. Ancak bir gerçek var ki Çin’le yarıştığımız,
Uzak Doğu’da Malezya’yla, Singapur’la yarıştığımız bir dönemde siz asgari
ücretinizi keyfekeder çok yüksek belirlerseniz
sermayeniz dışarıya kayar, ülkenize gelen yatırımlar gelmez. Ne olur? İstihdam
sağlayamazsınız, kayıt dışı ekonomi söz konusu olur. Dolayısıyla, bizim amacımız
kayıt dışılığın engellenmesi, istihdamın sağlanmasıdır. Onun üzerindeki
ücretler kendi içerisinde arz-talep dengesiyle belirlenir. Dünya Bankası,
uluslararası kuruluşlar, işveren kuruluşları “Bölgesel asgari ücret uygulayın.”
diyorlar. Niye? Uygulanabilir ancak hükûmetimiz uygulamıyor, Sayın Bakan
uygulamıyor. Sebep? Tabii ki asgari ücret alanları ve bu dengede ücret alanları
gözetmek adına. Bu konuda Sayın Bakana müteşekkir olduğumu özellikle ifade
etmek istiyorum. Eğer bir yerde iş yeri yoksa o zaman işçi olması mümkün değil.
İş yerini de yaşatacaksınız, dolayısıyla işçinizi de yaşatacaksınız.
Bir başka
önemli veri, geçmişte iş yerleri kapatılıyordu. Niye? Adam fabrikayı satıyordu,
o parayı götürüp faize yatırıyordu, faizden çok daha fazla gelir elde ediyordu.
Hâl böyle olunca istihdam diye bir ihtiyaç da yoktu, işçilere en az limit
olarak asgari ücret verilmesi diye bir sıkıntı da yoktu.
Arkadaşlar,
eğer bugün Türkiye Cumhuriyeti 2023 hedeflerinde dünyanın ilk 10 ekonomisi
arasında yer almayı düşünüyorsa, sadece iş vereniyle yer alamaz. İş vereniyle
yer alacaktır, işçisiyle yer alacaktır, ekonomisiyle yer alacaktır, prestijiyle
yer alacaktır. Dolayısıyla, bunu anlamış değilim. “Siz dünyanın 10 ekonomisinde
yer almayı hedefliyorsunuz, dolayısıyla işçiyi ezeceksiniz maalesef.” diye bir
değerlendirme yapıldı burada. Yani, biz sadece bir kesimi düşünmek durumunda
değiliz; her kesimi, işçiyi de, iş vereni de, ülkenin ekonomisi de düşünmek,
böylece mali disipline sadık kalmak, böylece vatandaşın refah düzeyini yükseltmek,
böylece ülkede daha çok yatırım yapmak, böylece ülkenin her yerini şantiyeye
çevirmek ve dünya çapında projeler yapmak durumundayız. İşte, bu büyüyen, bu
gelişen ülkeden dünyanın birçok ülkesi rahatsız, ne yazık ki içimizde de
birileri rahatsız. Bu gelişmeyi başka
şeylere, “demokratik hak kullanım” adı altında başka şeylere kurban etmek
istemesinler, dolayısıyla dış mihrakların bu oyunlarına da gelmesinler diye
ısrarla vurguluyorum.
Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum ve öneriye karşı olduğumuzu belirtmek
istiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkür ediyoruz Sayın Arslan.
Öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Karar yeter sayısı yok.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı yok.
BAŞKAN –
İstemediniz.
Şimdi,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün
19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
daha sonra oylarınıza sunacağım;
2.- MHP Grubunun, emeklilik için gerekli hizmet
süresini ve prim ödeme gün sayısını doldurdukları hâlde yaş şartına
takılanların mağduriyetinin giderilmesi ve karşı karşıya bulundukları
sorunların çözüme kavuşturulması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 6
Haziran 2013 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
Tarih:
06/06/2013
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu 06/06/2013 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince
Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Oktay
Vural
İzmir
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
29 Mayıs
2013 tarih ve 13810 sayı ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilen
"emeklilik için gerekli hizmet süresini ve prim ödeme gün sayısını
doldurdukları hâlde yaş şartına takılanların mağduriyetinin giderilmesi ve
karşı karşıya bulundukları sorunların çözüme kavuşturulması" amacıyla
verdiğimiz Meclis araştırma önergemizin 06/06/2013 Perşembe günü (bugün) Genel
Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN –
Önerinin lehinde, Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı. (MHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Kalaycı.
MUSTAFA
KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; emeklilik için gerekli
hizmet süresini ve prim ödeme gün sayısını doldurdukları hâlde yaş şartına
takılanların mağduriyetinin giderilmesi ve karşı karşıya bulundukları
sorunların çözüme kavuşturulması amacıyla Milliyetçi Hareket Partisi olarak
verdiğimiz Meclis araştırması açılması önergesi üzerinde söz aldım. Bu
vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Emeklilikte
yaş mağdurları, bugüne kadar yaptıkları eylemlerle hak aramakta, seslerini
duyurmaya çalışmaktadır. 30 Mayısta Kayseri’de açlık grevi başlatan Hasan
Sağlam adlı emeklilikte yaş mağduru vatandaşımız, Çalışma Bakanının kendisini
aradığını ve kendisine verilen söz nedeniyle 1 Haziran günü eylemi
sonlandırdığını açıklamıştır. Ayrıca, kendisine “Çocukların okumada sorun
çekiyorsa destek olalım.” diyen Çalışma Bakanına “Sen niye okutuyorsun benim
çocuklarımı, sen benim emeklilik hakkımı ver, ben çocuğumu kendim okutayım.” diye
cevap verdiğini söylemiştir. Dolayısıyla, onurlu bir davranış sergileyerek
hakkını aramıştır ancak kendisine verilen sözlerin yerine getirilmemesi
üzerine, maalesef, Hasan Sağlam kardeşimizin açlık grevine yeniden başladığı
bilgileri gelmiştir. İnşallah, bu görüşmelerimizden çıkacak sonuç, emeklilikte
yaşa takılanların sorunlarının çözümü yolunda bir adım atılmasına ve bu açlık
grevinin sona erdirilmesine vesile olur.
Emeklilikte
yaşa takılanlar grubu, 9 Haziran yani bu pazar günü Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı önünde buluşarak mağduriyetlerini, sorunlarını bir kez daha
yetkililere iletmeye ve seslerini duyurmaya çalışacaklardır. Milliyetçi Hareket
Partisi olarak, emeklilikte yaşa takılanların haklı mücadelelerini
desteklediğimizi ve her zaman olduğu gibi yine yanlarında olduğumuzu buradan
dile getiriyorum.
İşe
başladıkları tarihte yürürlükte olan mevzuata göre emeklilik için gerekli prim
ödeme gün sayısı ve sigortalılık süresini tamamladıkları hâlde, bir başka
ifadeyle, emekli olma hakkını elde ettikleri hâlde sonradan yaş şartına tabi
tutulmaları, birçok vatandaşımızı mağdur etmiştir. Yaşa takılan emekli
adayları, işe başladıkları tarihte erkekler için yirmi beş yıl, kadınlar için
yirmi yıl hizmet ile emekli olacağı hayali ile çalışmışlar, planlarını,
geleceklerini, buna göre dizayn etmişlerdir. Ancak, aslında ülke ve gelecek
nesiller için sosyal güvenlik reformu gerekli olmakla birlikte, geçmiş yılların
yanlış uygulamalarının faturası, sayıları 5 milyonu aşan, emeklilikte yaşa
takılan vatandaşlarımıza çıkmıştır.
Esasen,
geçmişte yapılanlara takılıp kalmamak gerekmemektedir, buradan bir yere
varamayız. Geçmişte yapılan düzenlemeleri, o günün şartlarında değerlendirmek
gerekir. Eğer, geçmişte bir iktidarın yaptığı yanlış ise, bu yanlışı bile bile
bugüne kadar düzeltmemiş olmak da aynı derecede yanlıştır. O nedenle, önümüze
bakmalı ve yaşanan mağduriyeti giderebilmenin yolunu bulmalıyız. Bu itibarla,
emeklilikte yaşı bekleyen vatandaşlarımızın yaşadığı mağduriyetleri giderecek
bir düzenleme mutlaka yapılmalıdır. Meclisteki tüm siyasi partiler olarak bu
soruna bir çözüm bulabiliriz.
Milliyetçi
Hareket Partisi, bu sorunun çözüme kavuşturulması için gerekli desteği ve
katkıyı vermeye hazırdır. Bu amaçla da kanun teklifi ve birçok önergenin yanı
sıra bu Meclis araştırması önergesini vermiştir. Emeklilikte yaşa takılanların
yaşadığı mağduriyetin giderilmesi ve sorunlarına çözüm getirilmesi için
önergemize destek vermenizi bekliyoruz.
Değerli
milletvekilleri, işe girdiği tarihte tabi olduğu mevzuata göre emeklilik için
gereken sigortalılık süresi ve prim ödeme gün sayılarını tamamlayan vatandaşlarımız,
emekli aylığı bağlanmadığı gibi, bir de sağlık sigortası primi ödemekle karşı
karşıya kalmışlardır. Kanunla aranan prim gün sayısını dolduran, dolayısıyla
yıllarca gerekli primleri ödemiş olan vatandaşlarımızın emeklilik yaş haddinin
dolmasını beklediği dönemde, genel sağlık sigortası primini ödemediği ileri
sürülerek sağlık yardımından yararlandırılmaması bir başka haksızlıktır.
AKP
Hükûmeti, emeklilikte yaşa takılanların sorunlarını görmezden gelmekte,
dertlerini bilmemekte, hâllerinden anlamamaktadır. Başbakan Yardımcısı Sayın
Ali Babacan ve Maliye Bakanı, emeklilikte yaşa takılanların sorunlarının çözümü
konusunun gündemlerinde olmadığını söylemektedir. Kara paracılara, kaçakçılara,
teröristlere kucak açanlar emeklilikte yaşı bekleyenleri görmemekte, onları hiç
umur-samamaktadır.
Emeklilikte
yaşa takılanların kimisine beş sene, kimisine yedi sene, kimisine on sene yaş
vurmuş ve bu insanları yaşı nedeniyle kimse işe almıyor. Maddi sorunlarından
dolayı çocuklarını okutamıyor, ailesinin geçimini sağlayamıyor. Ey AKP
Hükûmeti, sayın bakanlar; bu insanlar ne yerler ne içerler hiç düşünüyor
musunuz? Emeklilikte yaşa takılanların dertleri erken emeklilik değil,
haklarını almaktır. Onlar AKP Hükûmetinden bir lütuf beklemiyor. Onlar sadaka
değil, analarının ak sütü kadar helal olan haklarını istiyorlar. Emeklilikte
yaşa takılanlar görmezden gelinmemelidir. Emeklilikte yaşa takılanlar için
bahaneler üretilmemelidir. Bir haksızlığın giderilmemesinin, kazanılmış
hakların verilmemesinin hiçbir haklı gerekçesi olamaz.
Çalışma
Bakanı emeklilikte yaşa takılanların yaşadığı mağduriyeti kabul etmektedir
ancak “Haklısınız ama alacağınız yok.” anlamına gelen bir politika
yürütmektedir. Çalışma Bakanı bir nalına bir mıhına vurmaktadır. Bir taraftan
“Bizim gündemimizde mali dengeleri bozacak bir düzenleme kesinlikle yok ve
sosyal güvenlikle ilgili de olmaz.” derken, diğer taraftan da “’Acaba bir çıkış
yolu olabilir mi? Burada bahse konu mağduriyetlerin giderilmesiyle ilgili bir
çalışma yapılabilir mi?’ gibi bize gelen teklifler üzerinde çalışıyoruz.” diyerek
umut vermektedir. Bu konuda kısmi de olsa mağduriyeti giderecek bir
düzenlemenin mutlaka mali sonucu olur ve mali dengelere etkisi olacaktır.
Dolayısıyla, eğer bir çalışma varsa “Bu konu gündemimizde yok.” demek
çelişkidir. Gündeminde olmayan bir konuda çıkış yolu olur mu? Çalışma Bakanı
net konuşmalıdır, Hükûmet net konuşmalıdır, insanlarımıza sürekli umut vererek
aldatma yolunu terk etmelidir, seçim hesaplarını bir kenara bırakmalıdır.
“Zaten yirmi beş yılı aşkın prim yatırmışız, sağlıktan yararlanamıyoruz,
yaşımızdan dolayı da iş de vermiyorlar; makarna, kömür de alamıyoruz.” diyen
emeklilikte yaş mağdurları “Seçim yatırımı yapmasınlar, zaten bu derece,
vatandaşla alay edenlere oy verilmez.” diyorlar.
Emeklilikte
yaşı bekleyen vatandaşlarımız yıllardır hakkını aramakta Türkiye Büyük Millet
Meclisinden çözüm beklemekte, bu mağduriyetlerinin giderilmesini sağlayacak
düzenleme yapılmasını istemektedir. Milliyetçi Hareket Partisi, emeklilik
hakkını elde ettiği hâlde emeklilik için yaşı bekleyenlerin mağduriyetini
giderecek düzenleme yapılması gerektiği görüşündedir. Bu itibarla, emeklilikte
yaşı bekleyen vatandaşlarımızın yaşadığı mağduriyetlerin giderilmesi ve karşı
karşıya bulundukları sorunların çözüme kavuşturulması amacıyla bir Meclis
araştırması açılması önem arz etmektedir.
Anayasa’mızın
60’ıncı maddesinde “Herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu
güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar.” hükümleri yer
almaktadır. Ülkemizde anayasal güvence altına alınan sosyal güvenlik hakkı ve
bu güvenliğin sağlanmasına yönelik uygulamalar, yıllar itibarıyla
irdelendiğinde eşitlik ve adalet ilkesinin gerektiği şekilde tesis edilmediği
görülmektedir. Sosyal güvenlik politikalarının en önemli amaçlarından birisi,
insanlar arasında oluşturduğu güvenlik ağları ile toplumsal eşitsizlikle
mücadeleyi desteklemektir. Bu anlamda, devlet, tüm bireyler için eşit hak ve
yükümlülükler içeren bir sosyal güvenlik sistemi kurgulamakla yükümlüdür.
Uygulamada karşılaşılan sorunlara çözüm üretilirken de temel bakış açısının sosyal
güvenlik hakkından yararlanmayı kolaylaştırıcı ve hak yoksunluklarını asgariye
indirgeyici bir bakış açısı olma zorunluluğu vardır.
Tekrar
ifade ediyorum: Emeklilikte yaşa takılanların yaşadığı mağduriyetin giderilmesi
ve sorunlarına çözüm getirilmesi için önergemize destek vermenizi bekliyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Kalaycı.
Aleyhinde,
Hakkâri Milletvekili Adil Zozani.
Buyurunuz
Sayın Zozani. (BDP sıralarından alkışlar)
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, önergenin aleyhinde usulen söz almak durumunda kaldım ama bu
önergenin aleyhinde konuşulacak bir tarafı yok. Tabii ki grup olarak bu
önergeyi destekliyoruz, tüm Meclisin de bu önergeyi desteklemesini ve müspet oy
vermesini arzu ediyoruz.
Şimdi,
günlerdir biz burada barut fıçısına dönen sokakları tartışıp duruyoruz,
konuşuyoruz. Günlerdir burada birbirimizle tartışıyoruz. Birbirimizi anlayacak
şekilde burada sataşmaları yapıyoruz ancak, maalesef, sokak bu sataşmalarımızı
anlamıyor, biz de sokağın dilini anlamadığımız için, sokakta olup bilenleri
anlamadığımız için sadece kendimizle diyalog hâlindeyiz burada.
Bu
önergeye konu vatandaşlarımız, esasında günler öncesinden, hatta aylar
öncesinden bugünün işaret fişeğini çaktılar, işaretini verdiler. Deli gömleğini
giydiler, Bakırköy Hastanesinin kapısına gittiler, dediler ki: “Bizi
delirttiniz. Sabrımızla daha fazla oynamayın.” Biz bu önergeye konu olan
vatandaşlarımızın sorununu anlamadık, anlamazlıktan
geldik, Sayın Bakan kulağını kapattı bu soruna, Hükûmet umursamaz davrandı.
Plan ve Bütçe Komisyonunda defalarca gündeme getirmiş olmamıza rağmen, Plan ve
Bütçe Komisyonunun iktidar partisine mensup üyeleri bu konuyu görmezden
geldiler ve bugün bir bütün olarak Türkiye’de sokaklar deli gömleğini giymek
durumunda kaldılar.
Herkes
zannediyor ki Taksim’deki üç beş ağaçtan kaynaklı bir sokak hâlini yaşıyoruz,
insanlar sanki sadece bu üç beş ağaçtan kaynaklı olarak Türkiye’nin bütün
kentlerinde bugün ayağa kalkmışlar gibi bir ruh hâli var. Hayır, kesinlikle
öyle değil, bardağı taşıran son damla Taksim olayıdır, Gezi Parkı olayıdır,
onun öncesi var. Toplumu bu kadar sıkıştırdınız, bu kadar sorunlarına sırt
çevirdiniz, bugün Türkiye’de, evet, orta sınıfın öncülüğünü yaptığı bir isyanla
karşı karşıyasınız. Tanımını doğru koymak lazım, bu bir isyan hâlidir ve bu
isyanın öncülüğünü Türkiye’de daha önceden rastlanılmadığı şekliyle orta sınıf
yapmaktadır. Bunun ne anlama geldiğini kavramak istiyorsanız, dünyadaki diğer
örneklerine bir bakın, nereye bizi götürecek, Türkiye’yi nereye taşıyacak, bir
bakın bu meseleye.
Günlerdir
biz sorumlu muhalefet anlayışıyla sorunların kaosa sebebiyet vermeksizin
çözülebileceğine, diyalog mekanizmalarının işletilerek çözülebileceğine olan
inancımızla Hükûmeti ısrarla uyarmaya çalıştık. Maalesef, Türkiye’de Hükûmet
de, ana muhalefet de bu sorunun
ciddiyetini bugün bile kavramaktan uzaklar, kavramamışlardır. Buradaki
diyaloglar, buradaki tartışmalar sokaktaki sorunun ciddiyetinin anlaşılamadığının
göstergesidir. Buradan hiçbirinize bir pay çıkmaz, müspet bir pay çıkmaz,
kusura bakmayın. Toplum, sizin bu birbirinizle diyaloğunuza başkaldırdı,
birbirinizi ağırlama şekline başkaldırdı ve burayı aştı. O nedenle,
Diyarbakır’dan İstanbul’a, Edirne’ye, Türkiye’nin dört bir yanında insanlar,
tencere tava sizlerin paslanmış kulaklarınızı açmaya çalışıyorlar.
TÜRKAN
DAĞOĞLU (İstanbul) – Tencere tava, hep aynı hava.
ADİL
ZOZANİ (Devamla) – Siz hep aynı havada gittiğiniz için, o nedenle sokaktaki bu
serzenişe, bu başkaldırıya kulaklarınızı tıkamayı tercih ediyorsunuz ama merak
etmeyin, böyle devam ederseniz, siz böyle “Hep aynı hava.” derseniz bu hava, bu
basınç sizin kulak zarlarınızı patlatacaktır. Buradan sizi uyarıyoruz, anlayın
bu sokağın ruh hâlini.
Evet, bu
önerge sokağın ruh hâlini gösteriyor, tanımlıyor. Bugün de buna “yok” derseniz,
“hayır” derseniz bu olup bitenlerden hiçbir şey anlamadığınızı tescil etmiş
olursunuz. Bu insanların on yıl önce, on üç yıl önce maruz kaldıkları
haksızlığı ortadan kaldırmak için müspet oy kullansanız ne olur, sizin
sofranızdaki peyniriniz mi eksilir? İnsanlar emekleriyle kazandıkları, hak
ettikleri emekliliği almak istiyorlar. Kimseden sadaka, kimseden nafaka, bir
şey istemiyorlar; haklarını istiyorlar ve Meclis bunlara karşı duyarsız
davranırsa, “Yok, ben, sizin haklarınızın verilmesine yönelik olarak hiçbir
gayret içerisinde olmayacağım, Hükûmeti uyarmayacağım, Hükûmeti harekete
geçirmeyeceğim.” derse kelimenin tam anlamıyla haksızlık etmiş olur, bu
insanlara hakaret etmiş olur. Bu insanlar, evet, kendileri Bakırköy
Hastanesinin önünde deli gömleği giydiler ama esasında bizim hâletiruhiyemizi
biraz tarif ettiler çünkü toplumun sorunlarına karşı bu kadar duyarsız olmak
delilikle eş değerdir, çünkü toplumun sabrıyla oynamış oluyorsunuz.
Açık
ifade ediyoruz biz. Her gün bu insanlar bizim odalarımıza geliyorlar. Her gün,
bu sorunla yüz yüze, karşı karşıya gelen insanlar -ki Türkiye’de sayısı
yaklaşık 500 binle ifade ediliyor bu sorunun mağduru, bu konunun muhatabı olan
insanlar- her gün mutlaka bu Meclisin çatısı altında bir milletvekilinin
kapısını çalıyorlar. Çalışma Bakanı bu insanların sorununu çözmek yerine
tıkamayı tercih etti. 500 bin kişiydi bu sorunu yaşayan, Çalışma Bakanı, yer
yer demeçlerinde, sanki bu insanların sorununu çözerse Türkiye ekonomisi
batacakmış gibi bir hava yarattı, sayılarını milyonlara çıkardı. Öyle değil,
yanlış bilgi. Ama biraz önce de kendi sözlerini ikrar eden, tekrar eden Sayın
Bakanın yaklaşımını, bakış açısını, o insanlara “Mecbursanız geçinmek
durumundasınız.” diyen bir Bakanın, doğrusu, bu sorunu yaşayan insanlar
karşısındaki kayıtsızlığını artık çok yadırgamıyorum, maalesef çok
yadırgamıyorum. Çünkü insanlara eğer siz
“Mecbursanız asgari ücretle de bal gibi geçinirsiniz.” mealinde söz sarf
edebilecek bir Bakan, bunu da pekâlâ söyler, duyarsız kalır.
Bu
duyarsızlık hâli, Türkiye sokaklarını barut fıçısına çevirdi. Bir sosyal
patlamayla karşı karşıyasınız. Ben dikkat ediyorum, her gün Dikmen
Caddesi’ndeki kitleye bakıyorum, her akşam izliyorum. Azalmıyor, her akşam o
kitle çoğalıyor. Her akşam o kitle çoğalıyor, bunu lütfen anlayın. Toplumla restleşerek,
toplumla bilek güreşine giderek, halkla bilek güreşi tutan hiç kimse bugüne
kadar kazanmamıştır, siz de kazanamazsınız, bu bilek güreşinde yenilirsiniz.
Bu
nedenle bu sorun oldukça ciddidir. Evet, araştırılması gerekiyor, verilmiş
araştırma önergesine başta da ifade ettiğim gibi biz olumlu oy kullanacağız.
Meclisin tamamından da, değerli milletvekillerinin tamamından da böyle bir
tavır beklediğimizi ifade etmek istiyorum.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Zozani. (BDP sıralarından
alkışlar)
Sayın
Tarhan, sisteme girmişsiniz, buyurunuz efendim.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
26.- Ankara Milletvekili Emine Ülker
Tarhan’ın, Rize’de yaşanan olaylara ciddiyetle müdahale edilmesi ve
sorumluların ayıklanarak yargılanması gerektiğine ilişkin açıklaması
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) – Sayın Başkan, bu Rize’de gerçekleşen olayla ilgili pek
çok görüş ileri sürüldü şu ana kadar. Sayın Nusret Bayraktar da olayı kendi
cephesinden değerlendirdi, bilgi verdi bize ancak ben de iki tarafı da dinleyen
ve o süreci dakika dakika yaşayan birisi olarak bu
konuda bir toparlama yapıp Genel Kurula bilgi vermek isterim.
Dün,
Meclis Genel Kurulunda, sizlerin de olduğu Genel Kurulda, olay bize bildirildi,
milletvekillerimize ve bana. Sayın Nabi Avcı buradaydı, Sayın Millî Eğitim
Bakanı, kendisinden bu konuda destek istedik çünkü çok panik hâlindeydi orada
mağdur olanlar. Arkadaşlarımızla, Sayın Akif Hamzaçebi’yle de birlikte bir
gayret içine girdik.
Sürecin
bir linç girişimi olduğu iddiası vardı ve bir muhasara yaşandığı yani insanların
orada mahsur kaldığı söyleniyordu. Rize’de Valiyle, Alay Komutanıyla, İçişleri
Bakanı ve dün Meclis Genel Kurulunda konuyla ilgilenen Sayın Nabi Avcı’yla ayrı
ayrı ve sürekli görüştük, kendisi de duyarlılık gösterdi. İçeride mahsur
kalanlarla da görüştük biz, gerçi şarjları son dakikaya kadar görüşmemize izin
vermedi ama gelen bilgiler son anlarda şu yöndeydi: Camlara taşlar atıldığı
artık söyleniyordu ve dışarıda sadece 30 polisin olduğu, takviye gerektiği
söyleniyordu, sloganlar atılıyordu, telefonlarımıza kadar geliyordu bu sesler
ve ambulansa alınan yaralı bir genç kıza linç girişiminde bulunulmuştu. Bu,
sosyal medyada da, İnternet’te de takip edildiğinde görülecektir. Çabalarımız
sonuç verdi, takviye polis gücü geldi dışarıya ve tahliye sağlandı gecenin geç
saatlerinde, uzun bir takipten sonra.
Ancak,
olayda bazı iddialar vardı, bunun ciddiyetle araştırılması gerektiğini
düşünüyoruz. Belediye Başkanının, aynı Sivas’ta olduğu gibi, saldırganların
arasında yer aldığı iddiası vardı. Yani bunun doğruluğunun tahkik edilmesi
gerekiyor. Bunlar ciddi iddialar ve araştırılması gerekir. Yani “Biz yapmadık
başkaları yaptı, dışarıdan gelenler yaptı.” demek, Sivas gibi acı bir
tecrübeyi, acı olayları yaşayan bu topraklarda bu tür savunmaların yeterli
olmadığını düşünüyoruz. Hatta, bizim kanıtlarımız da var elimizde olaya
ilişkin. Dün telgraflar çekti arkadaşlarımız İçişleri Bakanına, Valiye ve
Başbakan Vekili olan Sayın Bülent Arınç’a.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biz yeni acılar yaşamak istemiyoruz, Sivas’ı
unutmadık. O yüzden, bu konuya ciddiyetle, derinlemesine müdahale edilmesini ve
sorumluların ayıklanarak yargılanması gerektiğini düşünüyoruz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Tarhan, bu konuda tekrar söz alıp açıklama getirdiğiniz için.
Sağduyunun
hâkim olmasının hepimizi sevindirmesi gerekir diye düşünüyorum. Yani tahkikatın
da yapılacağını umuyoruz.
GÜRKUT
ACAR (Antalya) – Kısa bir açıklama yapmak istiyorum bununla ilgili.
BAŞKAN -
Sayın Aydın da söz istemiş.
Buyurunuz
efendim.
27.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın,
Rize’de yaşanan olaylara ve siyasetçilerin sorumlu siyaset yapması, aynı dili
kullanması ve uzlaşmacı kültürü yaygınlaştırması gerektiğine ilişkin açıklaması
AHMET
AYDIN (Adıyaman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Tabii,
dünkü hadisede sağduyunun hâkim olması hepimizi sevindirmiştir. Orada özellikle
kalabalığa karşı hem teskin etmek hem onları oradan uzaklaştırmak adına
Belediye Başkanının çok ciddi manada gayretinin olduğunu biliyoruz. Aynı gün
aynı saatlerde biz de bu Genel Kurul çatısı altındaydık. Hem İçişleri Bakanı
hem Sayın Valiyle bizler de görüştük. Millî Eğitim Bakanımız zaten olaya derhâl
müdahil oldu. Burada da biz halkımızı bilgilendirdik. Tabii, orada, o bina
içerisinde bir kısım tahliye olmuştu, -o bilgi bize geldiğinde, buraya- kalan
kısmının da biraz da tahliye olmakta böyle yavaş davrandığı söyleniyordu. O
tahliyeler de gerçekleştirildi. Çok şükür ki bir hadise olmadı.
Bütün hemşehrilerimizi, bütün vatandaşlarımızı, bütün milletimizi
duyarlılığa davet ediyoruz. Bir kez daha sağduyumuzu hepimizin yenilemesi
lazım, çağrıda bulunması lazım, itidal hâlinde olmamız lazım. Bu olayların hiç
kimseye faydası yoktur. Böyle, bu olaylar üzerinden başka olaylara da gönderme
yapmanın bence çok doğru bir yanı yoktur. Makul, mantıklı, itidalli ve
aklıselimle bütün milletimizin hareket etmesi gerekiyor ki Allah’a şükür bugüne
kadar da öyle bir sıkıntı olmadı, bundan sonra da olmayacağını düşünüyoruz, dua
ediyoruz ve bunun için gayret ediyoruz. Hepimizin, siyasetçilerin bilhassa, bu
noktada sorumlu siyaset yapması lazım, aynı dili kullanması lazım, uzlaşmacı
kültürünü yaygınlaştırmamız lazım diye düşünüyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Aydın.
GÜRKUT
ACAR (Antalya) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Sayın Acar…
GÜRKUT
ACAR (Antalya) – …bu konuda bir açıklama yapmak istiyorum efendim, çektiğim
telgrafla ilgili bir açıklama yapmak istiyorum. İzin verirseniz, yerimden, çok
kısa.
BAŞKAN –
Çok kısa.
Buyurunuz.
28.- Antalya Milletvekili Gürkut
Acar’ın, Rize’de yaşanan olaylarla ilgili, İçişleri Bakanı Muammer Güler’e,
Rize Valisine ve Başbakan Vekili Bülent Arınç’a
çektiği telgraflara ilişkin açıklaması
GÜRKUT
ACAR (Antalya) – Efendim, 5 Haziran 2013 saat 21.40’ta İçişleri Bakanı Muammer
Güler’in şahsına, Rize Valisine, Başbakan Vekili Bülent Arınç’a
çektiğim telgrafın metnini kısaca okumak istiyorum bilgilendirmek için yüce
Kurulu:
“Rize’de
CHP İl Binası ve ADD Başkanlığı Binası’nda vatandaşlar saldırı altındadır. Linç
edilme tehlikesi vardır. Durum çok naziktir. Gereken önlemlerin alınmaması
durumunda sorumluluğun şahsınızda olacağını bildiririm.
Saygılarımla.
Gürkut Acar
(Antalya
Milletvekili)”
Yüce
Kurulun bilgisine saygılarımla sunuyorum efendim.
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Acar, gösterdiğiniz bu hassasiyet için.
Sayın
Karal, size de bir dakika süre veriyorum, buyurunuz.
29.- Rize Milletvekili Hasan Karal’ın, Rize’de
yetkililerin inisiyatif alması konusunda ellerinden gelen gayreti ortaya
koyduklarına ve kimsenin canı yanmadan olayların bittiğine ilişkin açıklaması
HASAN
KARAL (Rize) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Tabii,
öncelikle dün bu istenmeyen olayların Rize’mizde meydana gelmesinden itibaren
biz de burada diğer milletvekilimiz Nusret Bayraktar Bey’le ve grup
yöneticilerimizle beraber ta ki olayın bittiği an olan gece saat on bir buçuğa
kadar teyakkuz hâlindeydik.
Dolayısıyla,
bu konunun, Rize’de çok farklı anlamlara gelebilecek şekilde, farklı
yorumlamalara sebebiyet verebilecek şekilde yorumlanmasını çok doğru
bulmuyorum.
Dün orada
Atatürkçü Düşünce Derneğine sığınan eylemcilerle beraber biz de telefonlarla
beraber görüşme yaptık, ta ki saat on bir buçuğa kadar o telefonlarla ben de
görüştüm. Rize’de gerek Valimiz gerek Garnizon Komutanımız gerekse Emniyet
Müdürümüz, Belediye Başkanımız ve şehrin kanaat önderlerinin inisiyatif alması
konusunda elimizden gelen gayreti ortaya koyduk.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASAN
KARAL (Rize) – Bu açıklamadan sonra hiçbir kimsenin canı yanmadan olaylar
bitmiştir, sonuçlanmıştır ve hamdolsun, hiç kimsenin burnu bile kanamamıştır.
Bu
açıklamalar sonrasında bu olayın daha fazla kaşınmamasını özellikle istirham
ediyorum.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz gösterdiğiniz hassasiyet için Sayın Karal.
Sorumluların
da bulunacağını umut ediyoruz.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
2.- MHP Grubunun, emeklilik için gerekli
hizmet süresini ve prim ödeme gün sayısını doldurdukları hâlde yaş şartına
takılanların mağduriyetinin giderilmesi ve karşı karşıya bulundukları
sorunların çözüme kavuşturulması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 6
Haziran 2013 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN –
Önerinin lehinde, Ankara Milletvekili İzzet Çetin. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Çetin.
İZZET
ÇETİN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket
Partisinin, kamuoyunda “yaşa takılanlar” olarak bilinen, emekliliğe erişememiş
yurttaşlarımız için gündeme alınmasına ilişkin vermiş oldukları önerge lehinde
söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, konuşmama başlamadan önce, ben de bir haftadan bu yana ülkemizde
meydana gelen olaylarda yaşamını yitiren 2 gencimiz ve polisimize Allah’tan
rahmet, yüzlerce yaralıya acil şifalar diliyorum.
Değerli
arkadaşlar, tabii ki bu olaylar durduk yerde meydana gelen olaylar değil. Bugün
Meclisin gündeminde hem BDP’nin hem de Milliyetçi
Hareket Partisinin vermiş olduğu, gündeme alınmasına ilişkin önergeler de
gösteriyor ki Mecliste, Hükûmette uygulamalarda Türkiye’nin gündeminden çıktı.
Tabii, AKP on yıldan bu yana çok bilinçli politikalarla adım adım ülkeyi buraya
kadar getirdi. İş Yasası’yla başladı toplumu etkisizleştirmeye, iş güvencesini
ortadan kaldırdı, yaş meselesi, emeklilik meselesi koşulları ağırlaştırıldı,
giderek devletin bütün kurumları
partizan bir anlayışla ele geçirildi, bir gecede Millî Eğitimde 4 bin
üst düzey atama yapıldı, “Kamu kurum ve kuruluşlarının başına benden olan,
yandaş olanları atarım, diğerleri benim değildir.” diyerek toplumu
ayrıştırdılar. Başbakan kimi zaman toplumu dinsel motiflerle yönlendirmeye,
kimi zaman etnik ayrımcılıkla ayrıştırmaya, kimi zaman bölgecilikle, kimi zaman
hemşehricilikle keskinleştirmeye çalıştı.
Gerçekten,
üniversiteler susturuldu, askerimizin başına çuval geçirilirken susanlar,
Ergenekon’da, Balyoz’da Silahlı Kuvvetlerden âdeta intikam alırcasına
zevk aldılar uygulamalarından. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yapısı
değiştirildi, yargıya müdahale edildi. Gençlerin ne yiyip ne içeceğine, nasıl
giyineceğine, metroda nasıl konuşacağına, hatta kaç çocuk yapacağına, hatta
ölenlerden kimin cennete kimin cehenneme gideceğine kadar karar verme yetkisini
kendinde gören Başbakanın…
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – O da nereden çıktı?
İZZET
ÇETİN (Devamla) – …toplumu on yıl sonra
getirdiği nokta böyle bir nokta.
Biz bugün
evet burada gergin bir ortamda birtakım konuları gündeme getiriyoruz iki
partinin önergesiyle ama hiçbir konuşmacı da olayları yorumlamaktan kendisini
alamıyor.
Tabii ki,
yaşa takılanların sorunu önemli bir sorun, emekçilerin sorunu önemli bir sorun.
Dünyanın her yerinde toplum bu kadar baskılanmışsa, toplum bu kadar
susturulmuşsa, basın bu kadar ele geçirilmiş, medya şakşakçıların eline
geçirilmiş, yandaş medya palazlanırken diğer medya susturulmuşsa buna ilk tepki
vermesi gereken kurumlar bir bakıma sendikalar. Emeklilerin de sendikaları var,
bunların da örgütleri, gerçekten dernekleri var ve bu konulara duyarlı olmaları
gerekir ama onlar da “Acaba sesimizi çıkarırsak, biz genç de değiliz, acaba üzerimize panzer
gelirse, TOMA gelirse, biber gazı gelirse kaçamayız, ölürmüyüz?”
diye seslerini çıkaramıyor. Ama yaşa takılanlar seslerini biraz duyurmaya
başladılar. “Hüseyin Sağlam” diye bir arkadaşımız Kayseri’de isyanı doruk
noktasına çıkarttı ve bir haftadan bu yana o da açlık eylemini sürdürüyor.
Kendisine başarılar diliyorum ve sesini duyması için, onu görmesi için Çalışma
Bakanını göreve davet ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, bakınız, bu, yaşa takılanlar -biraz evvel Sayın Kalaycı anlattı-
gerçekten bu ülkenin insanı. Öyle, Hürriyet gazetesindeki bir yazarın dediği
gibi 5-6 milyon da değil, maliyetleri de 50-60 milyar değil; olsa bile bunlar
bu ülkenin yurttaşı. Bunun sayısal çoğunluğu da öyle 100 binlere varan bir sayı
bile değil, Hükûmetin altından kalkamayacağı bir meblağ da değil. Yani on yılda
satıp yandaşlara peşkeş çektiğiniz, “özelleştirme” adı altında
zenginleştirdiğiniz eşinizden dostunuzdan birkaç tanesi yerine bu 10 binlerce
vatandaşımızı bir kez görseniz bu adaletsizliği, bu hukuksuzluğu ortadan
kaldırabilirsiniz ama onlar yandaş değil, onlar emekçi. “Emekçiye ve öğrenciye,
gençliğe sopa, yandaşa sefa.” Sizin anlayışınız bu.
Değerli
arkadaşlar, gerçekten, bu ülke kolay kazanılmadı. Bakın, gençleri
suçluyorsunuz. Biraz evvel, Elitaş -burada değil ama
- grup başkan vekili arkadaşım burada- diyordu ki: “Cumhuriyet Halk Partililer
bunları kışkırtıyor.” Biz kışkırtmıyoruz, biraz evvel söylemeye çalıştım. Eğer
toplum bu kadar gerilir, bu kadar haksızlığa uğranır, rejim bu kadar
dönüştürülmeye çalışılır ise demokrasiye, cumhuriyete sahip çıkmak öncelikle
emekçilerin ve onların örgütlerinin görevidir. Ama ülkemizde yandaş örgütler, yandaş
sendikalar yarattığınız için sendikalar her ne kadar sekiz gün sonra sahaya
çıkmışlarsa da içlerinde duyarlı olanlar ilk günden bu yana bu konulara,
gençlere sahip çıktılar. Ama gençler kendilerine yapılan haksızlıklara,
ülkelerindeki cumhuriyetin, demokrasinin, Atatürk devrim ve ilkelerinin
zedelenmiş, örselenmiş olmasına tepkilerini “Ey Türk gençliği!” diye
Atatürk’ün, atalarının kendilerine yaptığı hitabeden kendilerine kendileri
görev verdi. Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet Halk Partisinin bir milletvekili
olarak ben de onlara destek verdim, destek vermeye de devam edeceğim. Bundan da
hiç hicap duymuyorum. Gençlerle birlikte, eğer bu ülke, cumhuriyet ve demokrasi
tehlikede ise o tehlikeye karşı, tehlikeye sürükleyenleri ikaz etmek gençlerin
de, siyasetçilerin de görevi.
Değerli
arkadaşlar, çok garibime giden bir durum var. Gerçekten, Orta Doğu’da ABD’nin
ve Avrupa Birliğinin birtakım ülkelerinin oynadığı oyunları hepimiz görüyoruz,
hepimiz yaşıyoruz. Bugün, Orta Doğu’daki pek çok ülkeki
hemen hemen tamamı İslam ülkesi- on yıl öncesine kadar Türkiye’deki
demokrasiye, rejime özenirken, Türkiye’deki yönetim tarzına özenirken on yıldan
bu yana, başta Başbakan ve bakanları ve bazı milletvekilleri büyük bir
hayranlıkla oraların diktatörlerine özeniyor. İslam ülkelerinin halkları
Türkiye Cumhuriyeti devletinin yönetim tarzına imreniyor, bizimkiler oranın
diktatörlüklerine hevesleniyor! Onun için, her şeye karışıyor, hükmediyor,
âdeta tahakküm uyguluyor. Tabii ki bunun doğal sonucu olarak da toplumu bu
kadar baskılarsanız, bu kadar gererseniz, bu kadar sindirmeye kalkışırsanız -ki
kendiniz de kabul ediyorsunuz- bu kadar orantısız demiyorum, acımasız, vahşi
güç kullanımına emir vererek katkı verirseniz elbette bu hiç kimsenin,
hiçbirimizin tasvip etmediği olaylar daha da büyür. Bunun yolu, birilerinin
Sayın Başbakanı ikaz etmesinden geçiyor, uyarmasından geçiyor.
Demokrasi,
çoğunluk rejimi değil, çoğulculuk, şeffaflık rejimidir, azınlıkların da,
sayısal olarak yetersiz olanların da iktidar olabilme kanallarının açık olduğu
bir rejimin adıdır. Ben, polis vahşetini pazar akşamı yaşadım. 15-16 yaşında
bir genç kızın - elinde kitap - otobüse yaslattırılıp
üzeri aranırken polisin kendisine ne kadar vahşi davrandığına tanık oldum. O
öğrencilerden 150-160 kişinin balık istifi bir otobüsün içine bindirildiğine
tanık oldum. Bir otobüs değil, onlarca otobüs, sokakta kimi gördülerse karga
tulumba götürdüklerine tanık oldum. Gittim Terörle Mücadele Şubede… Yüzlerce
polisin Sayın Haluk Koç’la -Genel Başkan Yardımcısıyla- şahsıma, bize de ana
avrat küfrettiklerine tanık oldum. Sayın İçişleri Bakanını gece yarısı arayıp
“Böyle yapıyorlar. Bunlara hiç mi ders vermediniz, hiç mi eğitim vermediniz?”
dediğimde, “Öyle yapmamışlardır.” deyince Sayın Bakan, “Sana da güvenim
kalmadı. Siz değil, demek ki emirleri Başbakan veriyor.” demek zorunda kaldım.
Değerli
arkadaşlar, bu işler bu kadar hafife alınacak işler değil. Örgütlü toplum olsa
idi, örgütlü topluma yön verecek örgütlerin olması hâlinde tehlike bu kadar
büyümeyebilirdi. Gidişiniz iyi değil. Hâlâ “Çoğunluğumuz var, biz ne yaparsak o
doğrudur.” mantığıyla hareket ediyorsunuz. Bundan sizleri vazgeçmeye
çağırıyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisinin vermiş olduğu bu önergeyle toplumda küçücük bir kıvılcım
gibi gözüken, bir avuç insan gibi gözüken, yaşa takılıp emeklilik hakkını elde
edemedikleri için mağdur olan, çocuğuna harçlık veremeyen, okula gönderemeyen,
yaz tatili yapamayan…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İZZET
ÇETİN (Devamla) - …bırakın tatili, üstünü başını örtemeyen insanların dramına
kulak vermenizi diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Çetin.
Aleyhinde,
Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebi.
Buyurunuz
Sayın Çelebi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
EKREM
ÇELEBİ (Ağrı) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu
araştırma önergesinin aleyhinde söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Benden
önce bir konuşmacı arkadaş burada konuştu, “cumhuriyetin tehlikede olduğunu”
söyledi. Cumhuriyet tehlikede ise cumhuriyeti bu devletin her ferdi ve her
vatandaşı inanın kanının son damlasına kadar kendisini siper eder ve korur.
Burada, bu cumhuriyeti herhangi bir partinin tekeline katmak da bana göre çok
yanlış bir olgudur, bunu da öncelikle belirtmek istiyorum.
Sigortalı
esnaf ve memurların emeklilik koşullarına ilişkin olarak 8/9/1990 tarihinde
4447 sayılı Kanun’la düzenleme yapılmış ve emekli olunabilmesi için belirli bir
yaşa ulaşma şartı getirilmiştir. 4447 sayılı Kanun’la yapılan düzenleme
öncesinde, 506 sayılı Kanun’a tabi olan işçilerden kadınlar yirmi yıl, erkekler
yirmi beş yıl sigortalı bulunma ve en az 5.000 gün prim ödeme; 1479 sayılı
Kanun’a tabi olan esnaflardan kadınlar yirmi yıl, erkekler yirmi beş yıl fiilî
prim ödem; yine, 5434 sayılı Kanun’a tabi olan memurlardan kadınlar yirmi yıl,
erkekler yirmi beş yıl fiilî hizmet süresi karşılığında herhangi bir yaşa tabi
olmaksızın emekli olabilmekteydiler.
Yaş şartı
olmaksızın emeklilik hakkı kadınların 38, erkeklerin 43 yaşında emekli
olmalarına ve uzun süreli emekli aylığı almalarına neden olmuştur. Bunun
sonucunda da sosyal güvenlik açıkları merkezî bütçe içinde önemli bir yer
tutmaya başlamış ve sosyal güvenlikte kara delikler oluşmaya başlamıştır.
Dünyanın hiçbir ülkesinde olmayan bu güvenlik sisteminin sürdürülebilirliği
yoktur. Sosyal güvenlik açıklarının kapatılması ve sürdürülebilir bir sosyal
güvenlik sisteminin sağlanması bakımından 8/9/1999 tarihinden sonra ilk defa
sigortalı olanlar için kadınlarda 58, erkeklerde 60 yaş şartı getirilmiştir.
1999 tarihinden önce sigortalılığı başlayanların ise kazanılmış haklarının
korunması açısından bu tarihte on sekiz yıl sigortalılığı bulunan kadınlar ile
yirmi üç yıl sigortalılığı bulunan erkekler de yaştan muaf tutulmuş ve on sekiz-yirmi
üç yılın altında hizmeti olanlar ise hizmet süreleri esas alınmak suretiyle
kademeli yaşa tabi tutulmuşlardır.
Yine,
4447 sayılı Kanun’la getirilen kademeli geçiş süreci adil, makul ve ölçülü
olmadığı gerekçesiyle Anayasa Mahkemesince iptal edilmiş ve iptal edilen
hükümler, Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçeleri doğrultusunda yeniden
düzenlenmiştir. Buna göre, sigortalıların emeklilik yaşı 23/5/2002 tarihindeki
hizmet sürelerine göre farklılaştırılmakta ve kadınların emeklilik yaşı 40 ila
58, erkeklerin emeklilik yaşıysa 44 ile 58 yaş baremine göre değişmektedir.
Yapılan
bu düzenleme sosyal güvenlik açıkları üzerinde beklenen olumlu etkiyi
yaratamamıştır. Bu nedenle, sürdürülebilir bir sosyal güvenlik sistemi
oluşturmak ve gelecek nesillerin emeklilik hakkını çalmamak adına yürürlüğe
koyduğumuz sosyal güvenlik reformuyla uluslararası ölçekte bir sosyal güvenlik
sistemini hayata geçirdik. Bu anlamda, bu reformun etkisiyle birlikte sosyal
güvenlik açıkları kontrol altına alınmış ve sistem sürdürülebilir bir noktaya
getirilmiştir.
Gelecek
nesillere katlanılamaz bir sosyal güvenlik açığı bırakmamak, popülist
yaklaşımlarla onların geleceklerini ellerinden almamak için emeklilik yaşıyla
ilgili söylem ve eylemlerimizde çok dikkatli davranmak zorundayız. Bu nedenle,
emeklilik yaşının kaldırılarak erken emeklilik hakkı verilebilmesinin sosyal
güvenlik sisteminin aktüeryal dengelerini bozacağı,
sistemin vereceği açıkların da merkezî bütçe üzerinde çok ciddi baskılara neden
olacağı aşikârdır. Bunun sonucu olarak, on üç yıldır uygulanmakta olan ve
getirilen kademeli yaşı tamamladıktan sonra emekli olanları da göz önüne alarak
erken emekliliği gündemimizden çıkarmamızın ülke menfaatine olacağını
düşünmekteyiz.
Bu
düşüncelerle Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu araştırma önergesinin
aleyhinde olacağımızı belirtiyor, yüce Meclisi ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Çelebi.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.
BAŞKAN –
Sayın Atıcı, sisteme girmişsiniz.
Buyurunuz.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
30.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın,
Türkiye ve Meclis çok gerginken ve Genel Kurulda milletvekilleri konuşurken
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın kitap okumasının utanç verici bir tablo
olduğunu düşündüğüne ilişkin açıklaması
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, Türkiye yanıyor, Meclis de gerçekten, çok gergin ama Başbakan
Yardımcısı Sayın Beşir Atalay, uzunca bir süredir, elinde bir kitap ve kitap
okuyor. Şimdi muhalefet milletvekilleri konuşuyor kitap okuyor, kendi milletvekili
konuşuyor, kitap okuyor. Bu nasıl bir ruh hâlidir? Hangi kitabı okuyor? Bu
kitap Türkiye'nin kan ağlamasından daha mı önemlidir?
FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) – Sana ne?
RECEP
ÖZEL (Isparta) – Sana ne? Çok mu şey?
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Gerçekten utanç verici bir tablo diye düşünüyorum, saygılar
sunuyorum.
FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) – Sana ne?
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Atıcı.
RECEP
ÖZEL (Isparta) – Neye göre söz aldı, onu anlamadım ki.
BAŞKAN
- Şimdi, gündemin “Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen İşler Kısmı”na
geçiyoruz.
1’inci
sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı:
156)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci
sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
2 - Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü
sırada yer alan, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3 - Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/759) (S. Sayısı: 453) (x)
BAŞKAN –
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Dünkü
birleşimde madde 2’ye bağlı ek madde 152 kabul edilmişti.
(AK PARTİ
ve CHP milletvekilleri arasında karşılıklı laf atmalar)
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – O, Hükûmeti temsil ediyor, Başbakan Yardımcısı. Ben
milletvekillerine laf ediyor muyum? Koskoca Başbakan Yardımcısı…
(x) 453 S. Sayılı Basmayazı
30/5/2013 tarihli 113’üncü Birleşim Tutanağı’na
eklidir.
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – “Kitap okuyamayın.” diyemezsin.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Ayıp mı değil mi? Ayıp mı değil mi, onu söyle.
GÜLAY
DALYAN (İstanbul) – Sana ne? İstediğiniz olmadı değil mi?
OKTAY
VURAL (İzmir) – Bu kadar lakaytsızlık olur mu Meclise
karşı? Yani, bunu duyup da… Öyle şey mi olur?
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Hiç yakışıyor mu?
GÜLAY
DALYAN (İstanbul) - Sana ne?
RECEP
ÖZEL (Isparta) – Sana ne ya?
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – “Sana ne?” olur mu ya! Başbakan Yardımcısı ya! Memleket
yanıyor, gitsin evinde okusun o zaman.
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Hangi memleket yanıyor?
RECEP
ÖZEL (Isparta) – Siz yakıyorsunuz, ondan sonra…
OKTAY
VURAL (İzmir) – Memleket bizim. Hangi memleket yanıyormuş!
GÜLAY
DALYAN (İstanbul) – İstediğiniz olmadı değil mi? Bunu beklemiyordunuz değil mi?
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Yazıklar olsun size! Yani hem bir kadınsınız hem de böyle
yapıyorsunuz.
BAŞKAN –
Şimdi, madde 2’ye bağlı Ek Madde 153’ü görüşeceğiz.
Maddeyi
okutuyorum… (Gürültüler)
Sayın
milletvekilleri, lütfen sakin olunuz.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) – Bu darbeci zihniyetle… “Kitap okuma.” demek olmaz!
“Konya
Gıda ve Tarım Üniversitesi
EK MADDE
153- Konya'da Bilimsel Araştırma Teknoloji Eğitim ve Kültür Vakfı tarafından
2547 sayılı Yükseköğretim Kanu-nunun vakıf
yükseköğretim kurumlarına ilişkin hükümlerine tabi olmak üzere, kamu tüzel
kişiliğine sahip Konya Gıda ve Tarım Üniver-sitesi
adıyla bir vakıf üniversitesi kurulmuştur.
Bu
Üniversite, Rektörlüğe bağlı olarak;
a)
Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesinden,
b)
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinden,
BAŞKAN –
Bir dakika…
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Gitsin evinde okusun kardeşim! Burası kitap okuma yeri mi?
Burası Meclis, Başbakan Yardımcısı burada kitap okuyamaz!
OKTAY
VURAL (İzmir) – Efendim, maddeyi duyamıyoruz.
“c) İnsan
ve Toplum Bilimleri Fakültesinden,
ç) Meslek
Yüksekokulundan,
d) Sosyal
Bilimler Enstitüsünden,
e) Fen
Bilimleri Enstitüsünden,
oluşur.”
AHMET
AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan, böyle bir tavır olur mu ya!
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Burada herkesin konuşmasını dinleyecek, ona göre çözüm
üretecek.
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, ne oluyor, anlayamıyorum. Ne oluyor?
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Sayın Başkan, günlerdir yaşam tarzına müdahaleden
bahsediyorlar, yaşam tarzına müdahale ediyorlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Sayın milletvekili, çok rica ederim. Böyle bir şey olamaz.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Başbakan Yardımcısına burada kitap okumak yakışmaz! Gitsin
evinde okusun kardeşim! Evinde okursa ben karışıyor muyum?
BAŞKAN –
Şimdi, sayın milletvekilleri, bir dakika sayın milletvekilleri.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Burada kitap okuyamaz gazete okuyamaz!
RECEP
ÖZEL (Isparta) – Ya saygı bu mudur, saygı bu mu?
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, bir dakika beni dinler misiniz!
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Türk milletine saygısızlıktır bu!
BAŞKAN –
Sayın Atıcı, lütfen beni dinler misiniz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Kimsenin saygısızlık yapmaya hakkı yok.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) – Saygı bu mu?
BAŞKAN –
Şimdi, bir milletvekilimiz bir eleştiri getirmiştir…
MEHMET
METİNER (Adıyaman) – “Utanç tablosu.” diyemezsin! O eleştirdiğin kişi Başbakan
Yardımcımızdır!
BAŞKAN –
Bir dakika… Lütfen, yerinize oturunuz.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) – Kelimeleri doğru kullansın!
BAŞKAN –
Bir dakika... Sözümü bir bitireyim
Bir
milletvekilimiz eleştiri getirmiştir, eleştirinin muhatabı Sayın Bakandır.
Sayın Bakan söz isteyip herhangi bir şekilde cevap vermediğine göre ve
vermiyorsa sizin bir şey demenize gerek yoktur, eğer Bakan söz istiyorsa o
cevap verecektir. Lütfen… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET
METİNER (Adıyaman) – Özel hayata müdahaleden bahsediyorlar.
BAŞKAN –
Lütfen… Onun cevabını muhatap olan bakan verecektir, siz değil. Çok rica
ederim.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) – Ne demek kitap okuyamaz!
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Sayın Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN -
Buyurunuz efendim. Yerinizden de cevap verebilirsiniz, açıklama yapabilirsiniz.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
31.- Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın,
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın yaptığı açıklama sırasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilini doğrusu anlamakta bile güçlük çekiyorum ben. Böyle bir
milletvekillinin bu Mecliste bulunabileceğini bile anlayamıyorum. (AK PARTİ
sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Birinin kitap okumasına “Niçin kitap
okuyor?” diyebilecek bir milletvekilini bu Mecliste düşünemiyorum.
Teşekkür
eder, saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Sayın Başkan, böyle bir milletvekilini bu Meclise
yakıştıramadığını söylüyor Sayın Bakan. Sataşmıştır, söz istiyorum.
GÜLAY DALYAN
(İstanbul) – Sataşmayı yapan sensin!
BAŞKAN –
Şimdi, bu eleştiri karşılığında, ikiniz de bu eylemi birbirinize
yakıştıramadınız. Şimdi, böyle bir durumda, Genel Kurulda Genel Kurulun
gerektirdiği hassasiyet içinde davranmanızı hepinizden rica ediyorum. Lütfen,
bu konuyu böyle kapatalım, bu şekilde…
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Peki. Sayın Başkan, sizin söyleminize saygı duyarak…(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MEHMET
METİNER (Adıyaman) - Özür dile! Otur!
BAŞKAN –
Lütfen…
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Sizin söyleminize saygı duyarak ve Meclisi germemek adına söz
talebimden vazgeçiyorum ancak benim…
ÜNAL
KACIR (İstanbul) – Aferin! (CHP sıralarından “Ne ayıp ya!” sesleri)
BAŞKAN –
Lütfen… Lütfen sayın milletvekilleri… Bir cümleye bile.. Dinleyiniz lütfen…
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Ben ne diyeyim ya? Ben ne diyeyim bu hâle?
BAŞKAN –
Evet, sözünüzü bitiriniz ve konumuza geçelim.
Buyurunuz.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Ben ne diyeyim bu hâle Sayın Başkan? Oradan…
BAŞKAN –
Buyurunuz.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Şimdi, bir Başbakan Yardımcısı... Bakın, diğer
milletvekillerine bir şey söylemiyorum.
GÜLAY
DALYAN (İstanbul) - Sana ne ya? Siz ne karışıyorsunuz?
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Onlar kitap da okur, hepimiz telefonla da konuşuruz ama Sayın
Başbakan Yardımcısının…
RECEP
ÖZEL (Isparta) – Ne fark ediyor?
MEHMET
METİNER (Adıyaman) – Bir karışmadığınız o kalmıştı!
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Yaşam tarzına niye müdahale ediyorsun?
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – … Türkiye kritik bir noktadan geçerken hepimizi dinleyip,
çözüm üretmesi gerekirken…
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Yaşam tarzına niye müdahale ediyorsunuz?
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – … bizi can kulağıyla dinlemesi gerekirken kitap okumasını
eleştiriyorum.
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Eleştiri değil, dayatma!
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Kitap okuma özgürlüğüne bir müdahalede bulunmuyorum ama
Meclis, özellikle Hükûmet sıraları kitap okuma yeri değil, herkesi can
kulağıyla dinleme yeridir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Sana mı soracak?
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Bizi can kulağıyla dinlesin ve Türkiye’deki yangına çözüm
bulsun. İnsanlar ölüyor, ben bunu söylüyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Anlaşılmıştır efendim.
GÜLAY
DALYAN (İstanbul) – Yangın mı var? Ne yangını?
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Sayenizde Türkiye’de yangın var ya!
GÜLAY
DALYAN (İstanbul) – İstediğiniz olmadı değil mi?
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Daha bugün bir polis öldü, haberiniz yok.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/759) (S. Sayısı: 453) (Devam)
BAŞKAN –
Madde 2’ye bağlı ek madde 153’ü okutuyorum:
Konya
Gıda ve Tarım Üniversitesi
EK MADDE
153 - Konya'da Bilimsel Araştırma Teknoloji Eğitim ve Kültür Vakfı tarafından
2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun vakıf yükseköğretim kurumlarına ilişkin
hükümlerine tabi olmak üzere, kamu tüzel kişiliğine sahip Konya Gıda ve Tarım
Üniversitesi adıyla bir vakıf üniversitesi kurulmuştur.
Bu
Üniversite, Rektörlüğe bağlı olarak;
a)
Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesinden,
b)
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinden,
c) İnsan
ve Toplum Bilimleri Fakültesinden,
ç) Meslek
Yüksekokulundan,
d) Sosyal
Bilimler Enstitüsünden,
e) Fen
Bilimleri Enstitüsünden,
oluşur.
BAŞKAN –
Gruplar adına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Aykan
Erdemir.
Buyurunuz
Sayın Erdemir. (CHP sıralarından alkışlar)
TUFAN
KÖSE (Çorum) – Hâlâ okuyor Bakan!
CHP GRUBU
ADINA AYKAN ERDEMİR (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yüce
Meclisi saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum. Bizleri bilgisayar ekranları ve
televizyon ekranları başında takip eden yüce milletimizi saygıyla selamlıyorum.
TUFAN
KÖSE (Çorum) – Sayın Bakan, hâlâ kitap okuyorsunuz!
AYKAN
ERDEMİR (Devamla) – Değerli milletvekilleri, öncelikle hem sizlerin hem
milletimizin başı sağ olsun demek istiyorum. Gösterilerde hem 2 gencimizi hem
de Adana’da 1 komiserimizi kaybettik.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) – Sayenizde.
AYKAN
ERDEMİR (Devamla) – “Sayenizde” diyor bazı milletvekilleri. Gönül isterdi ki
milletvekilleri bu zor anımızda biraz daha sorumlu konuşsalar, biraz daha
sorumluluk sahibi konuşsalar.
MEHMET
CEMAL ÖZTAYLAN (Balıkesir) - Biraz da siz öyle olsanız.
AYKAN
ERDEMİR (Devamla) – Biraz daha sorumluluk sahibi olsalar. Evet, bugün, ben
gençlerimize, polislerimize seslenmek istiyorum.
Değerli
polis arkadaşım, ben, uzun yıllar sizin gibi 657’ye tabi bir memur olarak
çalıştım ve üniversitede çalıştığım yıllarda, bugün bir polisin aldığından daha
düşük bir maaşla çalıştım. Niye bunu söylüyorum? Çünkü ben, maaş aldığım günü
kredi kartının ödemesinin son gününe denk getirmeyi bilen bir insanım. Çünkü
ben, bir baba olarak, aynı sizin gibi, hangi markette bebek bezinin hangi
günler indirimli satıldığını bilen bir babayım. Çünkü ben, yine polis
arkadaşlarımız gibi, Türkiye’de süpermarketlerde pek çok üründe hırsızlığa
karşı alarm yokken, bebek mamasında alarm olduğunu bilen bir babayım. Çünkü
ben, sevgili arkadaşlarımız, sevgili polislerimiz sizin gibi, emeğiyle çalışan,
ücretli çalışan bir vatandaşım, bir emekçiyim.
İşte,
değerli polis arkadaşım, bugün meydanlarda, bugün şehirlerde, bugün parklarda
karşında gördüğün gençler, inan ki hem senin hem benim kısacası bizim
çocuklarımız için talepte bulunuyorlar.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) – Sorumluluğa bak, sorumluluğa! Sorumluluğa bak, hizaya gel!
AYKAN
ERDEMİR (Devamla) – Bizim çocuklarımızın gölgesinde oynayabileceği ağaç
istiyorlar. Bizim çocuklarımızı gönül rahatlığıyla salabileceğimiz parklar
istiyorlar. Bizim çocuklarımız da haftada bir et yiyebilsin istiyorlar. Bizim
çocuklarımız da ufak sınıflarda, öğretmen eksiğinin olmadığı, öğretmen açığının
olmadığı sınıflarda eğitim görebilsin istiyorlar.
ÜLKER CAN
(Eskişehir) – Onun için çalışıyoruz biz de.
ORHAN
KARASAYAR (Hatay) – Onu isteyen bizleriz, bizler.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) – Biz çok ağaç diktik, merak etmeyin.
AYKAN
ERDEMİR (Devamla) – Değerli polis
arkadaşım, burada kesintisiz olarak laf atan AK PARTİ’li
milletvekillerine bakmayın siz çünkü onlar çocuklarınızın bezi, çocuklarınızın
maması, çocuklarınızın parkı, çocuklarınızın okulu ne demek, ne yazık ki artık
bilmiyorlar. Belki biliyorlardı ama artık unuttular çünkü artık onlar sizden,
bizden yani biz çalışanlardan, biz dar gelirlilerden koptular. Evet, belki
Harun gibi gelmişlerdi ama ne yazık ki bugün, artık Karun’laştılar!
İşte,
sevgili polis arkadaşım, bizim geleceğimiz daha iyi olsun diye, çocuklarımıza
daha özgür, daha eşit, daha güzel bir Türkiye kalsın diye, bugün, belki sizin,
bizim de çocuğumuz hak istiyor.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) – Bursa’da hangi ilçede sorun var?
ÜNAL
KACIR (İstanbul) – Hangi tiyatroda eğitim aldın?
AYKAN
ERDEMİR (Devamla) – Belki sizin, bizim de çocuğumuz eşitlik istiyor, özgürlük
istiyor, adalet istiyor…
ÜLKER CAN
(Eskişehir) – Onun için mücadele veriyoruz.
AYKAN
ERDEMİR (Devamla) – …ve bakın, ekmekten önce özgürlük diyor çünkü aç aç çıkıyor
sokaklara.
Evet,
değerli polis arkadaşım, o Adana’da ölen 22 yaşındaki Cumhuriyet Halk Partisi
Gençlik Kolu Üyesi Abdo Can var ya, Abdo Can…
ALİ ŞAHİN
(Gaziantep) – Polise söveni de söyle.
AYKAN
ERDEMİR (Devamla) – Cebinden ne çıktı biliyor musunuz? 5 lira çıkmadı, kredi
kartı da çıkmadı, bir Atatürk resmi çıktı. Biliyorum ki sizin de yüreğinizde
Atatürk sevgisi var. Biliyorum ki sizin de cebinizde Abdo
Can gibi, 5 lira yok. Biliyorum ki sizin de derdiniz Abdo
Can gibi, kredi kartı nasıl ödenecek, faiz acaba ne kadar, acaba minimum
miktarı ödeyip bu ayı da kurtarabilir miyim. Biliyorum ki sevgili polis
arkadaşım, senin de benim de bu hayattaki en büyük derdimiz çocuklarımız,
hayatımızın merkezinde çocuklarımız var ve biliyorum ki sen de çocuğun için her
şeyi yapmaya hazırsın.
İşte, ben
de sevgili polis arkadaşım, evet, meydanlardaydım. Belki karşı karşıyaydık,
belki göz göze bakıyorduk, belki sen gaz sıkıyordun, belki sen su sıkıyordun,
belki sen bizim Erzincan Milletvekilimiz Muharrem Işık’ı döven 10 arkadaştan
biriydin ama sevgili polis arkadaşım, bil ki, inan ki, göz göze geldiğimizde
de, bize gaz sıktığınızda da ben biliyorum ki senin gözünün arkasında, senin
aklında çocuğun var, benim de aklımda çocuğum var. Beni eşim oraya niye
gönderdi biliyor musun sevgili polis arkadaşım? Kızlarımız için gönderdi. Bir
kızım 3 yaşında, diğer kızım 7 yaşında ve ben de senin gibi, inan ben de senin
gibi istiyorum ki özgür büyüsünler. (CHP sıralarından alkışlar) Ben onlara bir
kere bile fiske vurmadım, vurmam. Biliyorum ki sen de bir kere kendi çocuğuna
fiske vurmadın, vurmazsın.
İşte o
yüzden diyorum ki, gel, bugün “Fiske vur” diyenlere, “Gaz sık” diyenlere, “Su sık”
diyenlere, “Biber gazı kapsülünü yere paralel, tam alnının ortasına at,”
diyenlere “Hayır” de. Bu çocuk senin de çocuğun, bu gençler senin de çocuğun ve
gel, daha güzel bir Türkiye’yi birlikte kuralım. O gençlerle birlikte kuralım.
Gel, daha güzel bir Türkiye’de, çocuklarımızın daha özgür yaşadığı bir ülkede,
kimsenin buyurmadığı, kimsenin kibrinden, zorbalığından, nobranlığından bizim
çocuklarımızı itip kakmadığı bir Türkiye yaratalım. Gel polis arkadaşım, gel
genç arkadaşım, hayatımızı kendimiz yaşayalım. Ne yemek istiyoruz, ne içmek
istiyoruz, biz karar verelim. Ne giymek istiyoruz, ne seyretmek istiyoruz, biz
karar verelim. Neyi dinlemek istiyoruz, hangi gazeteyi okumak istiyoruz, biz
karar verelim. Baskısız, zulümsüz, sansürsüz bir ülke
olsun. Gel, kendi milletvekillerini bile korkutan, kendi milletvekillerine bile
hakaret eden, kendi milletvekillerine bile şiddet uyguladığı, basına, kulislere
düşen bir zorbalıktan bu ülkeyi birlikte kurtaralım.
CUMA
İÇTEN (Diyarbakır) – O araçları kim yaktı? O araçları polis mi yaktı, sen mi
yaktın?
AYKAN
ERDEMİR (Devamla) - Gel, kurtaralım, bu Meclisteki bütün milletvekillerini
özgürleştirelim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Gel, sevgili polis
arkadaşım, AK PARTİ’li milletvekilleri de kurtulsun,
onlar da kurtulsun bu zulümden, bu baskıdan.
CUMA
İÇTEN (Diyarbakır) – Şehirleri kim savaş alanına çevirdi? Sen mi çevirdin,
polis mi çevirdi?
AYKAN
ERDEMİR (Devamla) - İnan, göreceksin, onlar da bu baskı kalktığı gün, daha
özgürlükçü, daha liberal olacaklar.
ÜLKER CAN
(Eskişehir) – Polise kim saldırdı?
AYKAN
ERDEMİR (Devamla) - Bunu nereden biliyorum biliyor musunuz? Çünkü, ben her
zaman o rengâhenk ve rengârenk gençlerimizle
birlikte, bir arada üniversitemizde, Orta Doğu Teknik Üniversitesinde
yaşayabildim.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkan, konuyla ilgili, maddeyle ilgili bir tek cümle
kullanmadı, sürekli provokasyon yapıyor ama müdahale etmiyorsunuz. Maddeyle
ilgili bir tek kelime etmedi, sizin hatibi uyarmanız gerekiyor.
AYKAN
ERDEMİR (Devamla) - Benim öğrencilerim şunu biliyor: Benim başörtülü öğrencim
de benim dersimdeydi, benim Alevi öğrencim de dersimdeydi, benim Kürt öğrencim
de dersimdeydi, benim gey öğrencim de benim dersimdeydi. Başörtülü öğrenciyi
savunduğum için cemevini savunduğumda da samimi
olduğumu biliyor ve askerî darbeye karşı çıktığım için polis darbesine de karşı
çıktığımda samimi olduğumu biliyor ve Erdoğan’ın ceberutluğuna
karşı çıktığımda diğer tüm ceberutluklara da karşı
çıktığım için samimi olduğumu biliyor.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) – İstediğiniz olmadı, olmayacak da.
AYKAN
ERDEMİR (Devamla) - İşte, sevgili genç arkadaşım, işte sevgili polis arkadaşım,
siz aslında birsiniz, siz aslında bu ülkenin halkını dinlemeyi unutan, halkını
görmeyi unutan, halkıyla konuşmayı unutan, onlarla gönül gönüle
olmayı unutan ceberut liderinin mağdurlarısınız.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – Ne demek o! Sayın Başkan, Sayın Başbakana “ceberut” deniliyor,
müdahale etmiyorsunuz.
CUMA
İÇTEN (Diyarbakır) – O araçları kim yakıyor, polis mi yakıyor?
AYKAN
ERDEMİR (Devamla) - Hepimiz aynı ceberut sistemin, hepimiz aynı baskıcı
sistemin, hepimiz durmadan bağıran, durmadan saygısızlık eden, dinlemeyi
unutmuş, baskıyı, gemi azıya almış bir sistemin mağdurlarıyız.
CUMA
İÇTEN (Diyarbakır) – Sen Dersim’i konuş, sen Dersim’i konuş!
CHP
olarak Dersim’i konuş! İstiklal mahkemelerinde gördük…
AYKAN
ERDEMİR (Devamla) – Ama, biliyorum ki hep beraber özgürleşeceğiz, daha iyi bir
yaşam mümkün, bu daha iyi bir yaşamı hep birlikte kuracağız.
Hepinizi
saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum Sayın Erdemir.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan…
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkan, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına hakaret ediliyor
ve susuyorsunuz. Açıklama yapın. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN –
Allah Allah!
AHMET
AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Sayın Aydın, buyurunuz efendim.
EMRE
KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) – Senin Başbakanın Türk milletine hakaret ediyor, o zaman
sesin çıkmıyordu.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Yürütmeye bir müdahale.
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, lütfen müdahale etmeyiniz.
Buyurunuz
Sayın Aydın.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
9.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın,
Bursa Milletvekili Aykan Erdemir’in görüşülen kanun tasarısının çerçeve 2’nci
maddesine bağlı ek madde 153 üzerinde CHP grubu adına yaptığı konuşma sırasında
AK PARTİ Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
AHMET
AYDIN (Adıyaman) – Çok teşekkür ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, tabii, Meclis kürsüsünde nasıl bir dil kullanılacağını zaman zaman
konuşuyoruz. Özellikle Meclis Başkanlık Divanında Meclis Başkan Vekilinin de
buradaki hatibi dinlerken temiz bir dile davet etmesini istiyoruz İç Tüzük’ün gereği olarak. Konuştuğu, ağzına aldığı Türkiye
Cumhuriyeti’nin Başbakanı; bu milletin aziz oylarıyla, darbe olmadan, millî
iradeyle gelen bir Başbakan. Bunu bilmeniz lazım, bunu hazmetmeniz lazım. Siz
hazmetmeseniz de bu böyle, bu gerçeği kabul etmeniz lazım.
Burada
fakir fukaralık edebiyatı yaptı, burada darbecilere karşı olduğunu ifade etti.
O kadar güzel bir hikâye anlattı ki hakikaten ben doğru olmasını temenni
ederdim. Keşke Cumhuriyet Halk Partisinin gerçek, samimi düşüncelerini bu
şekilde icra etseydi, bu şekilde ifadelerde bulunsaydı ama biz sizin ne
olduğunuzu çok iyi biliyoruz.
FATMA NUR
SERTER (İstanbul) – Biz de sizi biliyoruz!
AHMET
AYDIN (Devamla) - Lütfen, arkadaşlar, siz bizi kandıramazsınız. Siz kendinizi kandırabilirsiniz
ama bu milleti kandıramazsınız; bunu bilin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu
milleti kandıramazsınız. Bu millet uyandı, uyandı. Bu millet gerçeği gördü. Çok
partili siyasal hayata geçtikten sonra, darbeler olmadan, millî iradeyle iktidar
olurdunuz eğer milleti kandırabilseydiniz.
TANJU
ÖZCAN (Bolu) – Onu siz yapıyorsunuz.
AHMET
AYDIN (Devamla) - Ama milletten bahsediyorsunuz, milletle dertleşmekten
bahsediyor-sunuz.
HALUK
AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) – O milletin adını söyle, ne milleti?
AHMET
AYDIN (Devamla) - Ya, bakın arkadaşlar, kendi kendinizi kandırmayın, gerçekten.
Siz bu milletin hangi sorununun çözümünde neredesiniz? Bu millet için bugüne
kadar bu kürsüye hangi projeyi getirdiniz? Türkiye'nin bugünüyle ilgili,
yarınıyla ilgili, geleceğiyle ilgili ne gibi önerileriniz var, ne gibi
tavsiyeleriniz var?
GÜRKUT
ACAR (Antalya) – Çağ dışı ve hukuk dışısınız.
AHMET
AYDIN (Devamla) - Ne yapmaya çalışıyorsunuz? Hakaret etmekten başka,
reddetmekten başka, inkâr etmekten başka ne getirdiniz, ne geliştirdiniz?
Evet,
polisin şiddetini bizler de tasvip etmiyoruz. Polis de bu milletin bir
evladıdır, hepimizin yakınlarıdır. Polis görevini yapıyor değerli kardeşlerim.
Polisin şiddetini tasvip etmiyoruz ama polise karşı yapılan şiddeti de tasvip
etmiyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÜLKER CAN
(Eskişehir) – Aynen öyle… Bravo.
AHMET
AYDIN (Devamla) – Bunu çok iyi kafamıza koymamız lazım.
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum Sayın Aydın.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım…
AYKAN
ERDEMİR (Bursa) – Sayın Başkan, sayın hatip CHP’nin gerçek, samimi duygularını…
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.03
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.15
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mustafa HAMARAT (Ordu), Mine LÖK
BEYAZ (Diyarbakır)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 117’nci Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
453 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/759) (S. Sayısı: 453) (Devam)
BAŞKAN –
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
AYKAN
ERDEMİR (Bursa) – Sayın Başkan, sayın hatip az önce CHP’nin gerçek, samimi
duygularını ifade etmediğimi iddia etti. Bu konuda şahsım adına bir düzeltme
talep ediyorum.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) – Ara verildi Sayın Başkan.
AYKAN
ERDEMİR (Bursa) – Elimi de kaldırmıştım Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Şimdi, sayın milletvekilleri, biliyorsunuz, İç Tüzük’e
göre, ara verdiğimiz zaman bu, sataşmadan dolayı söz veremiyoruz.
AYKAN
ERDEMİR (Bursa) – O zaman, Sayın Başkan, şunu belirtmek istiyorum: Ben de Sayın
Aydın’ın görüşlerine katılıyorum, bu millet uyandı, Cumhuriyet Halk Partisi
olarak bu milletin uyandığına biz de hemfikiriz.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz.
Sayın
Vural…
OKTAY
VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, şimdi, biraz önce, oturumdan önce sataşma
münasebetiyle AKP Grup Başkan Vekili söz aldı. Tartışılan konu Hükûmetin bir
uygulaması ve polisin yaptığı birtakım uygulamalarla ilgili.
BAŞKAN –
Evet.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Hükûmet varken yasamanın Hükûmetin yerine geçerek o uygulamayla
ilgili bir şeyi savunmak yerine, Hükûmet buradayken Hükûmetin cevap vermesi
parlamenter demokrasi için daha uygun olacaktır; aksi takdirde bu sistemi
işletemeyiz. Sorumlu olan o. Ahmet Bey de bilmez, yürütmenin içinde değil
takdir edersiniz ki. Dolayısıyla, burada sorumlusu var, sorumlu çıkar, bununla
ilgili uygulamayla ilgili yapar. Kaldı ki 69’a göre sataşmayla ilgili:
“…hükûmet, komisyon, siyasi parti grubu veya milletvekilleri...” Siyasi parti
grubuna sataşma yok, Hükûmetle ilgili vardır. Hükûmet çıksın, sorumluluk gereği
cevabını versin. Onlar işini yapsınlar, biz de işimizi yapalım.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkanım, ben özellikle Grup Başkanımız ve
Başbakanımızla ilgili ifadelerden dolayı söz aldım.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Efendim, polisle ilgili bir konuyla ilgili yani. Şimdi, bakın…
AHMET
AYDIN (Adıyaman) – Ama, hayır, siz onu kaçırmış olabilirsiniz Oktay Bey.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Grup Başkanınızın yasama faaliyeti değil, yürütme faaliyeti ya.
Yani Bakanın yerine geçmek için bunlara gerek yok.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) – Efendim, Grup Başkanımızla ilgili ifadeler…
BAŞKAN –
Sayın grup başkan vekillerimiz, Sayın Aydın kendi grubunun başkanına yönelik
ibareler nedeniyle sataşmadan söz almıştı. Haklısınız, Hükûmet adına olandan
Hükûmetin alması gerekir.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Yani icrai bir faaliyet efendim,
yasama faaliyetiyle ilgili değil. Ahmet Bey, siz de bilmiyorsunuz ne olduğunu.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) – Ya, olur mu?
OKTAY
VURAL (İzmir) – Biliyorsunuz, öyle mi? Siz de mi oradaydınız?
BAŞKAN –
Şimdi Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
CEMAL ÖZTAYLAN (Balıkesir) – Sayın Başkanım, söz istemiştim ama müsaadenizle.
BAŞKAN –
Biz, efendim, şimdi kanunu görüşüyoruz. Ben bu isteğinizi soru-cevap olarak
algıladım. Onun için, kanunu görüştüğümüz için…
Buyurunuz
Sayın Kalaycı.
MHP GRUBU
ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 453 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesine bağlı ek
153’üncü maddeye ilişkin Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini
açıklamak üzere huzurlarınızda bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Bu tasarı
ile kurulması öngörülen vakıf üniversitelerinden biri de Konya Gıda ve Tarım
üniversitesidir. Konya Gıda ve Tarım Üniversitesi, Konya Şeker Sanayi ve
Ticaret Anonim Şirketi tarafından kurulan Bilimsel Araştırma, Teknoloji, Eğitim
ve Kültür Vakfına ait bulunmaktadır. Böylelikle Konya’nın yeni bir üniversiteye
kavuşmasını sağlayan, başta PANKOBİRLİK Genel Başkanı olmak üzere, PANKOBİRLİK
ve Konya Şeker Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi ile Bilimsel Araştırma,
Teknoloji, Eğitim ve Kültür Vakfı yönetimine, YÖK ve Millî Eğitim Bakanlığına,
Sayın Bakana ve Hükûmete, siz değerli milletvekillerine ve tüm emeği geçenlere
Konyalı hemşehrilerim adına teşekkürlerimi arz
ediyorum.
“Tahıl
ambarı” diye anılan Konya, tarımsal üretimiyle tarımın başkenti konumundadır.
Konya bölgesi için gıda, tarım ve hayvancılık sektörü ciddi bir istihdam imkânı
ve çok önemli bir ekonomi kaynağıdır. Dolayısıyla, bilimsel araştırma anlayışı
ve kurumlarının geliştirilmesi ile tarım sektörünün modernleşmesi ve verimli
hâle gelmesi için çalışmak, hizmet etmek ve katkıda bulunmak amacıyla kurulan
Konya Gıda ve Tarım Üniversitesi, gerek bölgenin gelişmesine gerekse ülke
ekonomisine çok önemli katkılar sunacaktır. Konya Gıda ve Tarım Üniversitesinin
Konya’mıza hayırlı olmasını diliyorum.
Konya’nın
tarihine bakarsak bir ilim ve irfan yuvası, bir üniversiteler şehri olduğunu
görürüz. Osmanlının en kötü zamanlarında bile, Konya, 500’den fazla medrese ile
eğitime devam etmiş bir şehirdir. Bu bağlamda, üniversite kurma ve yeni
bölümler açma çalışmaları Konya’nın tarihî misyonuyla da örtüşmektedir. Bu
çerçevede Konya’da üniversitelerin ve üniversite bölümlerinin sayısı daha da
artırılmalıdır. Bugün itibarıyla, Konya’da ve ilçelerinde yeni üniversiteler
ile yeni fakülte ve yüksekokulların kurulmasını karşılayacak gerekli altyapı
bulunmaktadır. Bu itibarla, Ereğli ilçemize İvriz üniversitesi ve Akşehir
ilçemize Nasrettin Hoca üniversitesi kurulması isabetli ve yerinde bir karar
olacak ve de çok yakışacaktır. Yine, Beyşehir, Seydişehir, Çumra ilçelerimiz de
üniversite kurulması için gerekli potansiyele fazlasıyla sahiptir.
Ayrıca,
güneş ve rüzgâr enerjisi açısından yüksek potansiyeli ve yakın tarihte
belirlenen kömür rezervi ile bir enerji üssü olma yolunda ilerleyen Karapınar
ilçemize bugünden elektrik fakültesi açılmalı; yine, Ilgın, Kulu, Cihanbeyli,
Kadınhanı ve Bozkır ilçelerimize fakülteler kurulmalıdır. Yunak, Emirgazi,
Altınekin, Çeltik, Tuzlukçu, Derbent, Yalıhüyük,
Ahırlı ve Halkapınar ilçelerimiz de bir an önce yüksekokula kavuşturulmalıdır.
Üniversitelerin
teknolojik yenilikler yaratması, bilgi üretmesi ve bu bilgi ve deneyimlerini
çevresine yayması, topluma hizmet uygulamaları sunması gibi geleneksel
işlevleri bulunmaktadır. Bu geleneksel işlevlerin yanı sıra, üniversiteler,
bulundukları şehir ve bölgenin ekonomik ve sosyal kalkınmasına doğrudan katkı
sağlamaktadır. Bu manada, teknik üniversiteler, sanayinin ihtiyaç duyduğu yeni
teknolojileri üretme, üretilen teknolojiyi geliştirme ya da teknolojik
yenilikleri gerçekleştirebilmek için gerekli teknik elemanların yetiştirildiği
alanlardır.
Konya
yıllardır teknik üniversite istemektedir. Konya’ya teknik üniversite
kurulmasına, geçen yasama döneminde AKP Konya milletvekilleri mâni olmuştur.
2010 yılında, Konya teknik üniversitesi kurulması kabul edilme aşamasındayken
Genel Kurulda verdikleri önerge ile maalesef engellemişlerdir. Milletvekilleri
kendi şehirlerine kötülük eder mi? Ettiler.
Teknik
üniversite için Konya’da hem gerekli potansiyel hem de teknik ve sosyal altyapı
fazlasıyla mevcuttur. Konya sanayisinin ihtiyaçlarına yönelik ortak projelerin
ortaya çıkartılması ve bu sayede yeni ürünlerin geliştirilmesi ancak teknik
konularda kalifiye uzman yetiştiren üniversitenin varlığıyla mümkündür. Konya
sanayicisinin iş yapma kapasitesini artıracak, üniversite-sanayi iş birliğiyle
sanayicilerimize eksikliklerini giderme imkânı tanıyacak, yapacağı araştırma ve
atılımlarla dünya ile rekabet edebilecek konuma gelme konusunda sanayicimizin
önünü açacak teknik üniversite Konya’ya bir an önce kurulmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde üniversitelerin sayısı son dönemde bir hayli
artmıştır ancak sayısal olarak sağlanan bu artış kalitede aynı oranda
sağlanamamış, hatta, nitelik oldukça düşmüştür. 12 Eylül darbe döneminin bir
ürünü olan 2547 sayılı Yasa ve bu yasa ile oluşturulan mevcut Yükseköğretim
Kurulu ile üniversitelerin sorunlarını çözmek mümkün değildir.
AKP
hükûmetlerinin başlangıçta eğitim sistemiyle ilgili en önemli gündemleri YÖK’ün
yeniden yapılandırılması olmuş ancak somut bir gelişme olmamıştır. YÖK ve
üniversite yönetimlerine yandaş atamalar yapılmasıyla birlikte YÖK sorun
olmaktan çıkmıştır. Yıllardır kötü olan YÖK ve YÖK Kanunu bir anda iyi
oluvermiştir. YÖK’ün işleyişi ve rektör atamaları antidemokratik de olsa AKP’ye
göre esas olan, bu bozuk düzenin düzeltilmesi değil, bu düzenden olabildiğince nemalanılmasıdır. Eğitimin niteliği, eğiticinin kalitesi,
öğrencilerin sorunları, eğitimin fiziki donanımı, demokratik üniversite ve
yükseköğrenimin geleceği gibi hayati konular unutulmuştur. YÖK Başkanı ve
rektörler değişince her şey sütliman olmuştur. Bu durum, AKP’nin ikiyüzlü
siyaset anlayışını ortaya koymaya fazlasıyla yetmektedir.
Üniversiteler,
işleyişi, yapısı ve üretim gücü itibarıyla diğer toplumsal kurumlara örnek
teşkil ederler. Üniversite sistemi, demokratik değerlerin yeşerdiği, katılımcı
demokrasi örneklerinin sergilendiği ve bilimsel bulguların uygulamaya
aktarıldığı bir modeldir ancak ülkemiz üniversitelerinin çoğunun bu modele
uymadıkları görülmektedir. Bu itibarla, 2547 sayılı Yasa değiştirilmeli ve
Yükseköğretim Kurulu merkezî bir koordinasyon ve planlama birimi hâline
getirilmelidir. Üniversiteler özerk olmalı fakat halka ve yetkili mercilere
hesap verme sorumlulukları bulunmalıdır.
Üniversite
öğretim üyelerinin mali, idari, hukuki, akademik, özlük ve sosyal haklarıyla
ilgili sorunları günün şartlarına uygun bir çözüme kavuşturulamamıştır.
Üniversite hocası ücret sorununu yüksek sesle konuşmaktan, açıkça dile
getirmekten utanmakta, gururunun kırılacağını düşünmektedir. Öğretim üyelerinin
özlük hakları mutlaka iyileştirilmelidir. Üniversite personelinin ücretlerinin
mutlaka ve behemehâl statülerine yaraşır bir seviyeye çıkarılması
gerekmektedir.
Üniversitenin
esas olarak bir bilim kurumu olduğu unutulmamalı, bunun için de
üniversitelerde, çağımızın ihtiyacına göre gerekli olan bilimsel çalışma
ortamları, imkânları ve mali kaynakları sağlanmalıdır.
Üniversiteler,
yaptıkları araştırmalarla ülke ekonomisine önemli katkılar sağlarlar. Teori ve
uygulamanın eşleştirilmesini sağlayarak bilgilerin üretime yansımasını
gerçekleştirirler. İyi eğitim iyi araştırma ortamında yapılacağından,
üniversitelerimizin araştırma konuları artırılmalıdır.
Üniversitelerimizin
diğer önemli bir görevi de millî kültürümüzün özü ile müspet bilimi ve çağdaş
uygarlığın ileri teknolojisini iyilik, doğruluk ve güzellik potasında
birleştiren ve kaynaştıran bir eğitim ortamı içerisinde gençlerimizi,
demokrasinin erdemlerini özümsemiş, bilimsel düşünce gücüne sahip, dengeli,
sağlıklı kişilik ve karakterde birer vatandaş olarak yetiştirmektir. Bu açıdan,
ülke kalkınmasında lokomotif görevi yapacak olan üniversitelerimizin bilinen
sorunları mutlaka giderilmelidir.
Konuşmama
son verirken tekrar ediyorum, bu tasarıyla kurulmakta olan Konya Gıda ve Tarım
Üniversitesinin Konya’mıza hayırlı olmasını diliyorum, hepinize teşekkürlerimi
ve saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Kalaycı.
MUSTAFA
KABAKCI (Konya) – Sayın Başkan, sayın vekilimiz, Konya AK PARTİ
milletvekillerinin teknik üniversite kurulmasını engellediğiyle ilgili bir
beyanda bulundu.
MUSTAFA
KALAYCI (Konya) – Önerge verdiniz Mustafa Bey.
MUSTAFA
KABAKCI (Konya) - İzin verirseniz bir düzeltme yapmak istiyorum.
BAŞKAN –
Yerinizden açayım mikrofonu, lütfen.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Konya teknik üniversitesi kuruldu mu?
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) – Önergeye niye destek vermediniz Mustafa Bey?
MUSTAFA
KALAYCI (Konya) – Yok ya, tersini yaptılar.
MUSTAFA
KABAKCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Değerli Kalaycı, Konya
AK PARTİ milletvekilleriyle ilgili bir beyanda bulundu. O zaman planlanan
üniversite bir beşerî ilimler üniversitesiydi, o zamanki adı da “Konya Üniversitesi”ydi.
MUSTAFA
KALAYCI (Konya) – Plan Bütçede ne kabul edildi?
MUSTAFA
KABAKCI (Konya) - Bir üniversitenin adının “teknik” olması, onun teknik
olmasını gerçekleştirmez. Bir beşerî ilimler üniversitesiydi.
Konya AK
PARTİ milletvekilleri, Konya’da 5’inci üniversitenin kuruluşunu şu anda
sağlamaktadırlar. İnşallah, bundan sonra diğer fakülteleri de birleştirerek
yeni bir teknik üniversiteyi Konya’ya kazandıracaklardır.
Bilgilerinize
saygıyla arz ediyorum.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Konya’da 5 tane, Kocaeli’de 1 tane.
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Kabakcı.
OKTAY
VURAL (İzmir) - Sayın Başkan…
MUSTAFA
KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Buyurunuz Sayın Kalaycı.
OKTAY
VURAL (İzmir) - Sayın Başkan, doğru bilgileri vermedi. Yani, “Beşerî ilimle
teknik üniversite olması fark etmez.” dedi. Böyle bir çarpıtma olur mu ya! Fark
etmezmiş ya!
MUSTAFA
KALAYCI (Konya) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşım Mustafa Kabakcı Bey gerçek anlamda doğru bilgileri, burada
yaşananları yüce kurula aktarmadı. Geçen dönem Plan ve Bütçe Komisyonunda Konya
Teknik Üniversitesi kurulması yönünde gerek YÖK’ün gerek Millî Eğitim
Bakanlığının gerekse Komisyonun ortak oylarıyla kabul edildi ama Genel Kurula
geldiği zaman geçen dönem AKP milletvekili arkadaşlarım verdikleri önergeyle
Konya Teknik Üniversitesini Konya Üniversitesine dönüştürdüler. Bu engellemek
değilse nedir, ben takdirlerinize sunuyorum.
BAŞKAN –
Peki efendim.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Maksat hasıl olmuştur.
BAŞKAN –
Şimdi Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Bingöl Milletvekili İdris Baluken.
Buyurunuz
Sayın Baluken. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU
ADINA İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Görüşülen
kanun tasarısı üzerine grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi
saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yasayla ilgili görüşlerimi belirtmeden önce
yaklaşık on gündür ülkemizde yaşanan sorunlarla ilgili birkaç hususu belirtmek
istiyorum. Bu sorunun, bütün bu yaşananların temel kaynağının aslında sistemle
ilgili bir sorun olduğunu burada masaya yatırmaya çalıştık hep. Başından beri
Barış ve Demokrasi Partisi olarak Türkiye’deki mevcut idari sistemin artık
Türkiye halklarına dar geldiğini, bununla ilgili mutlaka ciddi birtakım
reformların yapılması, birtakım kararların alınması gerektiğini söyledik. Bu
kürsüden defalarca yerinden yönetim modeli, ademimerkeziyetçi
yönetim modeli, katılımcı halk demokrasisinin işletilmesiyle ilgili
görüşlerimizi dile getirdik. Yetkinin merkezden alınarak yerele dağıtılmasının
ne kadar önemli olduğunu, bunlarla ilgili adımlar atılmazsa ileride doksan
yıldır yaşadığımız sıkıntıların çok daha fazlasını yaşayacağımızı defalarca
dile getirdik ancak biz hep dile getirdiğimizde burada şöyle bir korku empoze
edildi yani, yerinden yönetim, özerklik, işte, yetki genişlemesi, ademimerkeziyetçi yapı her denildiğinde, burada, acaba ülke
bölünecek mi, acaba Kürtler ne istiyorlar gibi bir tartışmaya maalesef bütün
söylemlerimiz hapsedilmek istendi ve maalesef, bugün yaşamış olduğumuz
sorunların tamamının da buradan kaynaklandığını, bu aşırı merkeziyetçi yapının
yerelle ilgili bütün karar süreçleri üzerinde tahakküm kurma hakkını kendinde
görmesinden kaynaklandığını tekrar vurgulamak istiyoruz.
Bakın,
şöyle birkaç dakika Kürtleri bir kenara bırakalım, bu söylemleri söylerken bizi
burada başka bir şekilde tasavvur edin. İstanbul’la ilgili durumu bir
gözlerinizin önüne getirin. 15 milyona yakın nüfusu olan bir şehir, neredeyse
dünyadaki pek çok ülkeden, devletten daha büyük bir şehir ancak bu şehrin
yönetilmesiyle ilgili bütün karar süreçleri Ankara’dan belirleniyor. Şimdi bu
işte bir tuhaflık yok mu? Yani “Özerk İstanbul” dediğimiz zaman, biz, bu sefer
ülkeyi bir başka kenarından bölmek için mi burada görüşlerimizi dile
getiriyoruz? Bu merkeziyetçi yapının sonucu değil midir ki Başbakan Taksim’deki
bir park hakkında görüş bildirme, karar alma, karar dayatma noktasında
kendisini yetkili görüyor. AVM yapılıp yapılmaması, AKM’nin yıkılıp yıkılmaması
bir ülkenin başbakanının uğraşacağı şeyler midir? Bunların tamamının İstanbul
halkı tarafından, orada yaşayan yereldeki halk tarafından belirlenmesi doğru
olan yöntem değil midir?
Geçen,
yine bu yasa tasarısıyla ilgili görüşülürken, İstanbul’daki Yavuz Sultan Selim
köprüsüyle ilgili yapılan yanlışa dikkat çektik. Geri adım atılmasının,
buradaki toplumsal hassasiyetin göz önünde bulundurulmasının ne kadar önemli
olduğunu dile getirdik. Çünkü, İstanbul’daki halk, eğer bu sizin vermiş
olduğunuz kararla ilgili rahatsızlık duyuyorsa, bunu dikkate almak
zorundasınız. İstanbul’da kaç milyon Alevi vatandaş yaşıyor, kaç milyon Alevi
vatandaş bu vermiş olduğunuz karardan memnundur, bunu dikkate almayacak
mısınız? Böyle bir yönetim anlayışı olduğu zaman, böyle bir dayatmacı, halkın
önüne sürekli kendisini dayatan bir yönetim anlayışı olduğu zaman, maalesef, bu
sorunların yaşanması da kaçınılmaz oluyor.
Valilerle
ilgili mesele… Şimdi, bir valinin, İstanbul Valisinin durumunu düşünün. Kıyamet
kopuyor, Taksim’de yüz binler alana çıkmış, İstanbul Valisi ortalıkta yok çünkü
halkın içerisine giremiyor çünkü valiyi halk seçmiyor. Vali, atanmış bir vali.
Valinin kendi geleceğiyle ilgili bütün yaptığı şey, Hükûmetin ağzının içine
bakmak, Başbakanın söyleyeceği cümlelere bakmak. Halkla ilgili bir kaygısı yok
çünkü halka hesap vermiyor.
Bakın,
İstanbul Valisi de İzmir Valisi de Diyarbakır’dan gönderildi. Diyarbakır’dan
sonra İstanbul’a atandı, İzmir’e atandı. Diyarbakır’da çalıştıkları dönemin
sonunda bir sandık kurup bu 2 vali hakkında oylama yapsaydınız Diyarbakır halkı
her 2 valiyi de o sandığa gömecekti ve Türkiye’nin başına yeniden böylesi bir
felaket getirmeyecekti. Ama siz ne yaptınız? Diyarbakır halkına kan kusturan
valileri ödüllendirip İzmir’e, İstanbul’a atadınız, şimdi onlar da “Nasıl olsa
biz buradaki görevimiz bittiği zaman da halka hesap vermeyeceğiz.” diyerek,
böyle bir anlayış içerisinde, halka karşı her türlü sorumsuzluğu gösteriyorlar.
Bir şehri, bir kenti, kent yaşamını idare edecek bir valiyi belirlerken niye
halkın kararından korkuyoruz? Seçilmiş bir valinin olması, o valinin halkın
bütün taleplerinden haberdar olması, o kentin tarihî, kültürel, sosyal dokusunu
bilmesinden kim zarar görebilir?
Bakın,
seçilmiş belediye meclisinin, belediye başkanının kararı da kâr etmiyor zaten.
Yani, bugün bakıyoruz, Belediye Başkanı Taksim’de farklı bir şey söylüyor
Taksim planlaması için; işte, okuyoruz, Sayın Başbakan birkaç saat önce basın
açıklaması yapmış, Belediye Başkanının tam tersi görüşler söylüyor. Belediye
meclisinin karar alma yetkisi, karar alma iradesi zaten hiçe sayılıyor. Yani
bir Başbakan kendisini belediye meclisinin yerine koyabilir mi, belediye
meclisinin yetkisi dâhilinde olan süreçlerle ilgili karar verme durumunda,
pozisyonunda görür mü? Görürse de böyle olur işte.
Şimdi, bu
tansiyonu düşürmek için, bu yaşanan hadiselerin tekrarlanmaması için siyaset
kurumunun şapkasını tekrar önüne alıp bir düşünmesi gerekiyor. Hepimizin, bütün
siyasi partilerin bu yaşananlardan ders çıkarması gerekiyor.
Sayın
Başbakanın yapmış olduğu açıklamalar kaygıları artıran açıklamalardır. Umarız
ki Türkiye’ye döndüğünde, buradaki gerçek bilgiler kendisine aktarıldığında bu
yapmış olduğu açıklamalardan bir an önce geri adım atılır.
Şimdi
üniversitelerde de durum aynı. Bakın, üniversiteler sadece dekanların,
rektörlerin ya da Hükûmet çevrelerinin üniversiteleri değildir. Üniversitelerin
gerçek sahipleri öğrencilerdir, öğretim görevlileridir. Ancak karar alma
süreçlerine baktığınız zaman, örneğin hiçbir yerinde öğrencileri görmezsiniz.
Dekanlık seçimleri yapılır, öğrenciler o sürecin içerisinde yoktur. Sonra,
seçilen dekanlarla ilgili son karar verilir, onu belirleyen de yine rektörün
kendisidir. Rektörlük seçimleri yapılır, üniversite çalışanlarının ya da
öğrencilerin söz hakkı yoktur. Böyle bir şey olabilir mi? Öğrencileri sürecin
içerisine katmadan, karar alma süreçleri içerisine katmadan gerçek anlamda
demokratik bir akademik yapı inşa etmek mümkün müdür?
Yani öyle
bir noktaya geldi ki üniversite şenlikleriyle ilgili son kararı bile dekanlar
veriyor. Hangi sanatçının gelip gelmeyeceği, hangi dilde şarkıyı söyleyip
söylemeyeceği, hangi şarkının sakıncalı olup olmadığı son tahlilde dekanın,
rektörün belirleyeceği bir husus. Böyle bir anlayış olabilir mi? Bugün bu
anlayışı değiştirmeden üniversitedeki gerçek sorunlara da bir çözüm getirmenin,
gerçek sorunları masaya yatırmanın mümkün olmadığını vurgulamak istiyoruz.
Bakın,
bugün, ana dilde eğitim isteyen, parasız eğitim isteyen demokratik, özerk,
bilimsel bir üniversite isteyen öğrencilerin tamamı şöyle bir şiddet
dalgasından geçiyor: Ya cezaevlerine atılıyor ya bir copla, gazla terbiye
edilmeye çalışılıyor. Böyle, tek tipçi, tornadan çıkan bir öğrenci modeli, bir
öğrenci zihniyeti isteniyor. Buradan, akademik olarak farklı fikirlerin
tartışıldığı, farklı fikirlerin zenginleştirildiği bilimsel bir üretimin
çıkması mümkün değil.
Bugün,
baktığımız zaman, üniversitelerimizde pek çok sorun yaşanıyor. Sadece bir
tanesine değineyim: Bu, öğrencilere öğrenimleri sırasında verilen katkı
kredileri var. Bu katkı kredilerini devlet, Hükûmet, neyse, öğrenciler okulu
bitirdikten sonra faiziyle birlikte geri istiyor. Yani, bu öğrencilerin
istihdam edilip edilmediği, işe girip girmediği göz önünde bulundurulmuyor. Üç
yıldır, dört yıldır üniversiteyi bitirmiş işe giremeyenler var ama ha bire bu
katkı kredisinin faizleriyle üniversite öğrencileri bir bunalımın içerisine
atılıyor; 90 bin öğrenci var bu şekilde, intihar edenler var, bunalımın eşiğine
gelenler var. Bununla ilgili, öğrencilerin yaşamış olduğu sıkıntılarla ilgili
öğrencilerle konuşmadan, öğrencileri karar süreçlerine dâhil etmeden hangi
yasayı getirirseniz getirin bir çözüm üretemezsiniz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İDRİS
BALUKEN (Devamla) – Tabii ki, Konya’ya yeni bir üniversite kurulmasını biz de
buradan kutluyoruz, hayırlı olsun diyoruz.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Baluken.
Sahsı
adına, Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü...
Buyurunuz
Sayın Köprülü. (CHP sıralarından alkışlar)
EMRE
KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, şunu
söylemeden geçemeyeceğim: Dün, 5 Haziran Dünya Çevre Günü’ydü. Tabii, bu yıl
kutladığımız Dünya Çevre Günü bugün Türkiye için de çok manidar ve tarihe
geçecek bazı anlamlar taşıyor. Toprağına, suyuna, ormanına, parklarına, yaşam
alanlarına sahip çıkan insanlar, bununla da beraber ülkenin demokrasisine,
özgürlüklerine de sahip çıkıyor. Baskıya ve zulme dur diyen, kaba kuvvete
başvurmadan temel hak ve hürriyetlerine sahip çıkan tüm milletimizi ben buradan
kutluyorum ve bu düşüncenin, bu ateşin, Türkiye Cumhuriyeti de payidar kaldığı
sürece de nesilden nesle devam etmesini diliyor ve Dünya Çevre Günü’nü
kutluyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; önümüzdeki kanun yükseköğretim kurumlarıyla
ilgili, 5 yeni özel vakıf üniversitesi kurulması ve 1 üniversitenin de adının
değiştirilmesiyle ilgili. Bilindiği üzere, özellikle son yıllarda, vakıf
üniversiteleri vakfetme anlayışının dışında, özellikle öğrenci harçları
üzerinden belirli bir kazanç sağlamayı düşünen ticari bir anlayışla hareket
etmeye başlamış. Bugün 5 yeni özel üniversite daha kuruluşu gerçekleştiriliyor.
Yine de hayırlı olsun diyoruz ama şunu da söylemek son derece yerinde
olacaktır: Vakıf üniversitelerinin fiziki şartlarının yetersiz olduğu, altyapı
anlamında oldukça az gelişmiş olduğu, bu bağlamda, hem akademisyenlerin hem
öğrencilerin çok ciddi sıkıntılar yaşadığı bilinen bir gerçek ve bunlar da
Türkiye’de ciddi olarak hissedilir bir noktada.
Şimdi,
tabii, üniversitelerin bu sıkıntıları varken üniversitelerin de toplumdan,
yaşamdan, ülke gelişmelerinden etkilenmemesi de düşünülemez. Üniversitelerin
daha etkin olabilmesi, daha nitelikli insan yetiştirebilmesi de ülkenin
demokrasisinin, hürriyetlerinin, özgürlük alanlarının, temel hak ve
hürriyetlerinin de gelişmesiyle doğru orantılı. Bu bağlamda, AKP’nin son
yaşanan Gezi Parkı olaylarıyla somutlaşan, çevre duyarlılığına sahip ve
demokratik tepkilerini dile getiren insanlara karşı, özellikle olayların da ilk
başlangıcı, fitili sayılabilecek bir şekilde polisin, verilen emir ve
talimatla, orantısız ve sert bir müdahalesiyle başlayan ve devamında, herkesin,
dünyanın da kabul ettiği şekliyle, Başbakanın da sorumsuz, geren ve bölen
konuşmalarıyla artan bu hareketler ülkenin demokrasisinin ve temel haklarının
AKP iktidarında ne noktaya geldiğini herkese, Türkiye'ye de, tüm dünyaya da
gösterdi. Ve insanlar şunu söylediler: “Yeter artık.” dediler, tepkilerini
ortaya koydular.
Tabii,
ben isterdim ki AKP de bu sesleri duysun ama AKP Grubundan hiç kimse de, bir
Allah’ın kulu da çıkıp “Ya, bu insanlar ne diyor, bir dinleyelim.” demedi.
Böyle bir şey beklemek de belki bizim için hayaldi çünkü onlar adına belki
padişah ferman vermişti, bu ferman hiç tartışılabilir miydi? Bunu tartışan
insanlar ne yapılmalıydı? İşte, bunu tartışan insanlar da polis gazıyla,
copuyla, dayakla, şiddetle susturulmalıydı, aynen de böyle yapıldı.
Şimdi,
ben, bu süreçte yaşanan olayları bir kez daha kınıyorum ama başka bir konuyu
daha dile getireceğim: Bakın, özellikle vurgulanıyor “Biz, şiddete başvurmayan,
demokratik tavrını ortaya koyan insanlara hiçbir şey yapmadık.” deniyor. Benim
kendi ilimde de, bütün ilçelerinde, il merkezinde de insanlar sokaklara, caddelere
döküldü. Bugün öğreniyorum ki sadece demokratik tavrını ortaya koyan, bunun
devamında bir yürüyüş düzenleyen, hiçbir taşkın harekette, hukukun dışında
hiçbir eylemde bulunmayan insanlara soruşturmalar açılmaya başlanmış. Bugün,
Tekirdağ ilinin Şarköy ilçesinde
insanlar emniyet müdürlüğüne ifadeye çağırılıyorlar. “Neden, niçin açıklamada
bulundun? Neden, niçin yürüyüş düzenledin?” Cumhuriyet Halk Partisi…
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) – Düzenlemesinler.
EMRE
KÖPRÜLÜ (Devamla) – Düzenlemesin değil mi? İşte, AKP’nin bakış açısı ancak bu
olur. Düzenlemesin, istediğiniz gibi yaşasın, sizin istediğiniz gibi düşünsün
ama insanlar sizin gibi değil işte, insanları anlamadınız hâlâ.
Ben, bu
soruşturmanın bugünkü ortamda olayları daha fazla gereceğini söylüyorum ve
İçişleri Bakanından da Hükûmetten de…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
EMRE
KÖPRÜLÜ (Devamla) – …söz konusu soruşturmayı geri çekmesini diliyorum.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Köprülü.
Şahsı
adına, Konya Milletvekili Gülay Samancı.
Buyurunuz
Sayın Samancı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
GÜLAY
SAMANCI (Konya) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 453 sıra sayılı Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 2’nci
maddesinin ek madde 153 üzerine söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Günümüzde
üniversite eğitimi sadece bir istihdam
alanı olarak değil, nitelikli insan gücü yetiştirme, daha geniş bir dünya
görüşü edinme, yaşam kültürünün gelişmesi anlamında önem arz etmektedir.
Tarımdan ekonomiye, eğitimden sağlığa
mesafe katetmek için vizyon sahibi yetişmiş insan
kaynağına ihtiyaç vardır. Bunun için her zaman eğitim yatırımlarımızı ön planda
tuttuk, eğitim için atılan her adımın destekçisi olduk çünkü eğitim her alanda
kalkınmanın en önemli unsurudur. Eğitim
alanında yakalanacak üstünlükler diğer tüm alanların da kalitesini
yükseltmektedir.
Üniversitelerde
eğitim alan gençlerimizin hem eğitim hayatında hem de gelecekte başarı
kazanmaları, kendilerini sürekli yetiştirme, yenileme ve geliştirme becerileri
ile girişimci bir ruha sahip olmalarına bağlı olmaktadır. Tüm bunları
gerçekleştirmek için ülke olarak onlara sunacağımız eğitim olanakları, uygun
fiziki koşullar ve sosyal alanları oluşturmak hepimizin ortak sorumluluğu ve
görevidir.
Gençlerimizin
ufkunu ve hayallerini mümkün olduğunca geniş tutarak onlara sınırsız bir
dünyanın kapılarını aralayacak olan üniversite eğitimini tamamlayıp mezun
olduktan sonra hayatlarının önemli bir kısmını tamamlamış olacaklar ki onların
başarıları işte bu dönemde bizim onlara sunduğumuz imkânlarla doğru orantılı
olacaktır.
Bu
anlamda, Konya’mızda Bilimsel Araştırma Teknoloji Eğitim ve Kültür Vakfı
tarafından kurulacak olan Konya Gıda ve Tarım Üniversitesi ilimize yeni bir
zenginlik katarak Konya’mızın 3’üncü vakıf üniversitesi olacaktır. Hâlihazırda
Konya’mızda 2 tane devlet üniversitesi, 2 tane vakıf üniversitesi
bulunmaktadır. Kurulacak olan bu yeni vakıf üniversitesiyle toplamda 5
üniversiteye sahip olacağız.
Kurulacak
olan Gıda ve Tarım Üniversitesi, ekonomisinin ehemmiyetli bir ayağı tarım olan
Konya için önemli bir adım olmuştur. Konya’da kurulacak olan Konya Gıda ve
Tarım Üniversitesi Türkiye’nin ve Konya’mızın geleceğini güçlendirmede aktif
bir rol oynayarak Hükûmetimizin 2023 hedeflerine doğru hızlı ve kararlı
adımlarla ilerlemesine önemli bir katkı sağlayacaktır. Bugün, artık,
üniversitelerimizi küresel rekabete aktif olarak katılabilen, ileri
teknolojileri kullanarak eğitim ve araştırma yapmalarını sağlayan, toplumun
beklentilerini karşılayan kurumlara dönüştürmek üzere kurulacak olan Konya Gıda
ve Tarım Üniversitesinin Konya’mıza ve ülkemize hayırlar getirmesini diler,
yüce Meclisi sevgi ve saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Samancı.
Soru-cevap
bölümüne geçiyorum.
On
dakikadır, beş dakikasını sorulara ayıracağım. Birer dakika süre veriyorum.
Buyurunuz
Sayın Serter.
FATMA NUR
SERTER (İstanbul) – Teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakan, bildiğiniz gibi eğitimöğretim yılının sonuna
yaklaştık, yaklaşık on günlük bir süre var. Okulların pek çoğunda devam azaldı.
Özelikle sizin vermiş olduğunuz kırk beş günlük devamsızlık hakkıyla hem lise
son sınıflar hem de lise ve ortaokullarda öğrenci sayısının seyreldiğini
biliyoruz. Şimdi, bu koşullarda, Ankara İl Millî Eğitim Müdürünün ilçe millî
eğitim müdürünü toplantıya çağırarak son olaylara katılan öğrencilerin
saptanması amacıyla son günlerde devamsızlık yapan öğrencilerin isimlerinin
tespit edilmesini istediğini biliyoruz. Bu konuda bir bilginiz var mıdır? Bu
toplantının yapılması kararı sizin talimatınızla mı verildi? Buradan ne
amaçlanmaktadır Sayın Bakan?
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Serter.
Sayın Öztaylan…
MEHMET
CEMAL ÖZTAYLAN (Balıkesir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Aslında
söz almayacaktım da, sevgili Bursa milletvekilinin yapmış olduğu konuşmalara
istinaden polis arkadaşlarımızın ricasını iletmek üzere söz aldım.
Meclise
bir polis arkadaşımız ve yanında babası gelmiş, kapıdan girerken dedi ki:
“Affedersiniz, sizin görev ve salahiyetleriniz içinde bizim anamıza avradımıza
küfretmek var mı, böyle bir hakkınız var mı? Lütfen bunu sorun.” Dedim: “Öyle
bir görev yok.” “O zaman, bize bu selamı yollayana, ben de babası olarak selam
söylüyorum.” dedi. Onların selamlarını iletiyorum.
Teşekkür
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Öztaylan.
Sayın
Vural, buyurunuz…
GÜRKUT ACAR
(Antalya) – Sizin gözünüze sıkmadılar tabii gazı, bizim gözümüze sıktılar.
MEHMET
CEMAL ÖZTAYLAN (Balıkesir) – Hadi oradan be!
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Çocuklar da sana selam söyledi, sana!
MEHMET
CEMAL ÖZTAYLAN (Balıkesir) – Aynen iade ediyorum.
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri…
GÜRKUT
ACAR (Antalya) – O şartlarda siz ne yapardınız acaba?
MEHMET
CEMAL ÖZTAYLAN (Balıkesir) – Hadi be!
GÜRKUT
ACAR (Antalya) – Yazıklar olsun size!
MEHMET
CEMAL ÖZTAYLAN (Balıkesir) – Sana yazıklar olsun!
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) – Otur yerine!
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, lütfen sakin olunuz ve lütfen, mümkünse kuliste birazcık
sakinleşiniz.
Buyurunuz
Sayın Vural.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakana… Özellikle
üniversitelerin birçok yerinde PKK terör örgütüne paralel yapılanmalar ve
saldırılar var. Acaba bu konuda özellikle yaptırdığınız bir araştırma ve bu
şekilde bu faaliyetlere izin verenler hakkında yürütülen bir soruşturma var
mıdır? Sebep ve sonuçları itibarıyla bununla ilgili bilgi verirseniz çok memnun
olurum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Vural.
Sayın
Erdemir…
Sayın
Acar…
GÜRKUT
ACAR (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben bu
soruyu dün de sormuştum ama Sayın Millî Eğitim Bakanımız yoktu. Antalya’da
“Antalya üniversitesi” adında bir üniversite kurulmak isteniyor ve iki yıldır
YÖK’ten vize alamıyor ama bu alamadığı hâlde arkasından hemen “Uluslararası
Antalya Üniversitesi” diye bir üniversite kuruldu.
Sayın
Bakan, lütfen, bu objektif ölçüleri koyacak mısınız? Bu, Antalya’nın en eski ve
en deneyimli kurumudur; burada Antalya üniversitesini kurmak isteyen o grup
kökten eğitimcidir, hayatları eğitimle geçmiştir. Şimdi, onların orada öğrenci
yetiştirmek için kuracakları bir üniversite yerine, burada alelacele bir
Uluslararası Antalya Üniversitesi kurulması… Ona da bir şey demiyorum, kurulsun
ama ötekini niye iki senedir bekletiyorlar? Bu adaletsiz değil mi? Onu sormak
istiyorum.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Acar.
Sayın
Atıcı.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, dün size Anadolu ve fen liselerine girişle ilgili bir soru yöneltmiştim.
Tam beş dakika cevap verdiniz, zaman ayırdınız, teşekkür ederim. Evde defalarca
okudum ama hiçbir şey söylemediğinizi orada anladım yani gerçekten somut hiçbir şey yok.
Şimdi bir
soru daha sorayım, belki ikisini bir düşünür, cevaplarsınız: SBS’ye başvuru yaparken ufak tefek çeşitli yanlışlıklar
yapan -sınava alınamayan- 132 binin üstünde öğrenci var. Bu öğrenciler ya banka
hesabına para yatırmış başka yere yatmış… Yani, böyle çok küçücük şeyler var.
Yılda bir kere yapılıyor ve hayati bir sınav. Şimdi, bu 132 bin öğrencinin
tekrardan bir şansı olabilecek mi efendim?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Atıcı.
Buyurunuz
Sayın Bakan.
MİLLİ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Okullardaki
devamsızlıkla ilgili olarak özellikle son günlerde sokak gösterilerine katılan
öğrencilerle ilgili olarak özel bir toplantının yapıldığı, bunun için benim
talimat verip vermediğim bilgisi… Evvelki gün Mecliste yaptığım konuşmada da,
sözlü sorulara verdiğim cevaplar sırasında da söylediğim gibi, buradan da
hatırlarsanız sadece okul yöneticilerimizi, öğretmenlerimizi değil velilerimizi
de, siyasetçilerimizi de bu konularda duyarlı olmaya; ilkokul, ortaokul, lise
öğrencilerini şiddet öngörmeyen, şiddet içermeyen barışçı gösterilere bile
mümkünse yönlendirmemelerini çünkü o çocukların o yaşlarda kendilerini
koruyamama ihtimali olduğunu söylemiştim. Dolayısıyla, evet, il millî eğitim
müdürlerimizi de “Çocuklarımızı sokak gösterilerinden uzak tutmak için gerekli
telkinleri yapın.” diye uyardık. Bir genelge yayımlamadık ama uyardık. Zaten,
uyarmamıza da gerek yok, eğitimcilerimiz bu konularda gerekli duyarlılığı
gösterirler diye düşünüyorduk ama son günlerin özel atmosferi nedeniyle ayrıca
da şifahi olarak il müdürlerimizi uyardık.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) – Niye yazılı uyarmadınız da şifahi uyardınız Sayın Bakan?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Sanıyorum Ankara İl Müdürümüz bu
hassasiyeti ilçe müdürleriyle -ben o toplantıyı bilmiyorum ama yaptıysa doğru
bir şey yapmış- onlar da inşallah -onu da bilmiyorum şu anda ama- okul
müdürleriyle paylaşmışlardır.
FATMA NUR
SERTER (İstanbul) – Ne yapacaklar Sayın Bakan bu öğrencilere? Bu tespitleri neye
göre yapacaklar ve nasıl bir yaptırım uygulanacak, esas sorum o. Varsayın ki
olaylara katıldığını saptadılar, ne yapacaklar, okuldan mı atacaklar?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Yok, herhangi bir yaptırım yok, sadece
bir duyarlılığa işaret etmişlerdir. Yani bir yaptırım…
HASİP
KAPLAN (Şırnak) – Bunu Kürt öğrencilere yapıyorlardı, atıyorlardı okuldan, bir
girişte tık. Yüzlerce, binlerce Kürt öğrenci… Bir dilekçe verdiler “ana dilde
eğitim” diye, hepsini attılar.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Şimdi bize de başladılar.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) – O zaman susmayacaktınız. Dün bize, bugün size! O zaman
susmayacaktınız.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Dolayısıyla, ben bu vesileyle, bir kere
daha, çocuklarımızın sokak gösterilerine, şiddet içermeyen türden bile olsa…
Çünkü, nerede şiddet içeriyor, şiddet ne zaman başlıyor, bunu her zaman
kestirmek mümkün olmayacağı için ve gösterilerin de büyük bir kısmı -geriye
doğru baktığımızda- güneş battıktan sonra, gece karanlığında, sokak aralarında
yapıldığı için, küçük çocukların, gençlerin, ortaokul öğrencilerinin, lise
öğrencilerinin bu gösterilerden uzak durmaları konusunda, bir kere daha,
velilerimizi, öğretmenlerimizi, okul yöneticilerimizi ve güvenlik güçlerimizi
de çocuklarımızın olduğu, her hâlükârda, eğer çocukların da katıldığı
gösteriler varsa, o konularda tedbir alırken daha dikkatli olmaları konusunda
uyarıyorum. Bu uyarıma sizin de katılmanızı bekliyorum.
FATMA NUR
SERTER (İstanbul) – Uyarmak başka, cezalandırıp yaptırım uygulamak…
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Yok, cezalandırma amaçlı bir toplantı
olmaz zaten.
FATMA NUR
SERTER (İstanbul) – …ve tespitin nasıl yapılacağına ilişkin yöntemler başka bir
şey Sayın Bakan. Tespit nasıl yapılacak? Öyle şey mi olur ya!
BAŞKAN –
Sayın Bakan, devam edin.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Sayın Vural’ın üniversitelerde PKK
yapılanmalarına ilişkin…
OKTAY
VURAL (İzmir) – Yapılanmaları, saldırılar, açık bir şekilde oradaki şiddet…
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Şimdi, bu konularla ilgili eğer yasalara
aykırı yapılanmalar varsa bunun öncelikle takibi tabii, ilgili makamlar
tarafından ama akademik…
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) – Efendim, haberiniz yok mu? “Varsa” diyorsunuz, haberiniz
yok mu Sayın Bakanım?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Efendim?
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) – “Varsa” diyorsunuz, haberiniz yok mu Sayın Bakanım?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Hayır, zaman zaman bize de ulaşan
ihbarlar şüphesiz var ve bunun gereği de yapılıyor, gereği yapılıyor.
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) – İşte onu soruyoruz, “Ne yaptınız?” diye efendim.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Yani bununla ilgili bir tespit yaptınız mı? “Üniversitede ne
oluyor? Bu şiddet, bu yapılanmalar nedir, nereye gidiyor?” diye Hükûmetin bir
değerlendirmesi yok mu?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Evet, YÖK o konuda üniversite
rektörleriyle gerekli temasları yapıyor.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Bu, Antalya’daki vakıf üniversitesiyle
ilgili sayın milletvekili sorusunda benim olmadığımı söyledi. Hayır, ben
buradaydım. O soruyu aldım ama vakit yetmediği için cevaplandıramamıştım.
Şimdi,
elimde bu konuyla ilgili uzun bir şey var, bir sayfalık bir açıklama var.
Süreyi almamak için bunu size daha sonra veririm ama şu bölümünü hemen
okuyayım: “Söz konusu vakıfla ilgili teknik inceleme sırasında ortaya çıkan
eksik bilgi ve belgelerin tamamlanması için kurucu vakfın yetkilileriyle
iletişime geçilmiş ve gerekli bilgiler verilmiştir.” diye bir bilgi notu var.
Bunun için de kurucu vakfın bilançosunda “binalar” kısmında bulunan cins
tahsisi yapılması gerekli gayrimenkul belgelerinin ibraz edilmesi
beklenmektedir. Yükseköğretim Kurulunun 12 Nisan 2012 tarihli Genel Kurulunda o
tarihten önceki Yükseköğretim Kuruluna müracaatta bulunan vakıfların
taleplerinin değerlendirilebilmesi için, vakıf üniversitesi müracaatlarında
başvuruda bulunan vakıfların mal varlığı değerlerinin toplamının 25 milyon Türk
lirasından az olmamasına karar verilmiştir.
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan. Diğer soruları yazılı cevaplayacaksınız
herhâlde.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Sayın Bakan, yazılı cevap verecek misiniz efendim sorulara?
Yazılı mı cevap vereceksiniz?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Tabii, vereceğim.
BAŞKAN –
Öyle cevap vereceğini söyledi Sayın Atıcı.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz.
Madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 453 Sıra sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın Ek Madde 153'de yer alan Konya Gıda ve
Tarım Üniversitesinin adının "Konya Tarım Üniversitesi" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
29/05/2013
Fatma Nur Serter Gürkut
Acar Turgay
Develi
(İstanbul) (Antalya) (Adana)
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ÇİĞDEM MÜNEVVER ÖKTEN
(Mersin) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Sayın Develi, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
TURGAY
DEVELİ (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Adana’da
şehit olan polis memurumuz Mustafa Sarı’ya Allah’tan rahmet diliyorum, ailesine
de sabır.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, Adana’da üçüncü üniversitenin kurulması tabii bizleri de
çok memnun ediyor ama AK PARTİ iktidara gelirken YÖK’ü kaldıracağını söyleyerek
gelmişti, şimdi YÖK’le Türkiye'yi, Türkiye'nin siyasetini, Türkiye'nin
gençliğini, Türkiye'nin geleceğini dizayn etmek için YÖK’ü bir araç olarak
kullanıyor. Ne kadar samimi olduğunu, verdiği sözlerde ne kadar samimi, tutarlı
olduğunu buradan görebiliriz.
YÖK’ün en
kısa süre içerisinde tarihin çöplüğünde yerini almasını sağlamadığımız takdirde
üniversitelerin gerçek birer bilim yuvası olması, orada okuyan öğrencilerin
özgürleşmeleri mümkün olmayacak. Buradan YÖK’ün kaldırılması için yıllardır
mücadele eden üniversite öğrencilerini, öğretim görevlilerini selamlıyorum.
Şimdi,
Adalet ve Kalkınma Partisi çok tarihsel bir hata içerisinde. Gezi Parkı’nda
başlayan, on günden bu yana devam eden olaylar, sabaha karşı beşte çok masum
olan bir isteğin zulümle bastırılmasıyla başladı. Bu bir siyasi karardı, bunun
sorumlusu Hükûmettir.
Arkadaşlar,
ikinci tespit edilmesi gereken mesele şu: “Bu hareket örgütsüz bir hareket.
Bütün siyasi partiler, bütün sivil toplum kuruluşları, bütün meslek örgütleri
bu sivil itaatsizliğin dışındalar. Ah keşke, Cumhuriyet Halk Partisi bu örgüte,
bu büyük kitle gücüne, sivil inisiyatife cevap verebilseydi, onun taleplerini
karşılayabilecek ve örgütleyebilecek noktada dursaydı.” böyle bir şey yok.
Bu
çocuklar özgürlük istiyorlar, bu çocuklar artık hiçbir şeyin eskisi
olmayacağını haykırıyorlar. Burada Türk milletinin önünde size uyarım şu:
Siyasetin önünü tıkamayın. Siz siyasetin önünü tıkadığınız sürece, bu kürsüde
az önce hakarete varan küfürleri muhalefet milletvekillerine etme cüretini
gösterdiğiniz sürece, muhalefetin siyasetini, buradan halkla bütünleşmesini
engellediğiniz sürece…
MEHMET
ERDOĞAN (Adıyaman) – Aynaya bak, aynaya!
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) – Millet gördü, herkesi gördü!
TURGAY
DEVELİ (Devamla) – …sokak durulmayacaktır. Sizler bu özgürleşmenin önünde
duramayacaksınız. On buçuk yıldan bu yana zulmettiğiniz bu halk “Artık yeter.”
dedi. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) – Halk memnun, memnun!
TURGAY
DEVELİ (Devamla) – Bakın, ben size söyleyeyim, bu siyasetin yeniden işlevsel
hâle gelmesini sağlayın. AK PARTİ buradan Cumhuriyet Halk Partisini darbecilikle,
darbeci zihniyetiyle suçlayıp duruyor.
RECEP
ÖZEL (Isparta) – Öyle!
TURGAY
DEVELİ (Devamla) – Bu ülkede AK PARTİ kadar darbelerden nemalanan, darbelerden
beslenen hiçbir siyasi parti olmadı. 27 Nisanı kullandınız, 28 Şubattaki
siyaset mühendisliğini kullandınız. 12 Eylül darbesi bu halka karşı
yapılmıştır, 27 Mayıs bu halka karşı yapılmıştır, 12 Mart bu halka karşı
yapılmıştır. Ardından gelen bütün partiler, sizin zihniyetinizdeki partiler.
Dolayısıyla asıl darbeci sizsiniz ve…
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – “Ankara’da hâkimler var.” diye kim dedi?
TURGAY
DEVELİ (Devamla) – …Sayın Başbakan, bu halkın taleplerini, haklı taleplerini
görmediği sürece, görmeyerek, zulmetmeye devam ederek darbe kışkırtıcılığı
yapmaktadır. AK PARTİ darbe kışkırtıcılığından vazgeçmelidir. Sizleri siyasetin
dilini kullanmaya çağırıyorum, soğuk savaş siyaset dilini terk etmeye
çağırıyorum arkadaşlar.
AK PARTİ
halkın sivil itaatsizliğinin taleplerini karşılamalıdır. Aksi takdirde, gererek
bu ülkede darbelere yol açmak zorunda kalıyorsunuz, darbelere meyil
veriyorsunuz…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURGAY
DEVELİ (Devamla) – …darbelere çanak tutuyorsunuz.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Develi.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN –
Arayacağım efendim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Karar yeter sayısı yok efendim.
BAŞKAN -
Elektronik cihazla oylama yapacağım efendim.
Bir
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN –
Karar yeter sayısı yoktur.
On dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.10
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.21
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mustafa HAMARAT (Ordu), Mine LÖK
BEYAZ (Diyarbakır)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 117’nci Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Tasarının
2’nci maddesine bağlı ek madde 153 üzerine Adana Milletvekili Turgay Develi ve
arkadaşlarının verdiği önergenin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi
önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi
kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, kabul edilmemiştir.
453 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Şimdi de
madde 2’ye bağlı ek madde 153’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde
2’ye bağlı ek madde 154’ü okutuyorum:
“Sanko Üniversitesi
EK MADDE
154- Gaziantep'te Sani Konukoğlu Vakfı tarafından 2547 sayılı Yükseköğretim
Kanununun vakıf yükseköğretim kurumlarına ilişkin hükümlerine tabi olmak üzere,
kamu tüzel kişiliğine sahip Sanko Üniversitesi adıyla
bir vakıf üniversitesi kurulmuştur.
Bu
Üniversite, Rektörlüğe bağlı olarak;
a) Tıp
Fakültesinden,
b) Diş
Hekimliği Fakültesinden,
c) Sağlık
Bilimleri Fakültesinden,
ç) Sağlık
Bilimleri Enstitüsünden,
d) Fen
Bilimleri Enstitüsünden,
oluşur."
BAŞKAN –
Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili
Mehmet Şeker.
Buyurunuz
Sayın Şeker. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU
ADINA MEHMET ŞEKER (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tasarı
kapsamında, toprağında bolluk ve bereket yanında tarih ve uygarlık fışkıran
güneydoğunun en güzel ili Gaziantep’te kurulması planlanan Sanko
Üniversitesinin oluşumunda emeği geçenlere teşekkür ediyor; üniversitenin,
başarılı, araştırmacı, dinamik, sorgulayan gençler yetiştirmesini ve bilimsel
alana önemli katkılar sağlamasını diliyorum.
Değerli
arkadaşlar, özellikle son on yılda yapılan çalışmaların başarısının sayılarla
ölçülmesine dair yaygın bir eğilim var. Örneğin, üniversite sayısının 170’e
çıkarılması bir başarı olarak dillendiriliyor ya da yayımlanan makale sayısı
bir başarı olarak görülüyor. Oysaki başarı niceliksel değil, niteliksel
olmalıdır ve böyle bir değerlendirmeye tabi tutulmalıdır. Türkiye'de 1980
darbesinin bir kurumu olan YÖK, hantal yapısından çıkartılarak sayıları 200’e
yaklaşan üniversiteler arasında eş güdümü sağlayan, bir nevi koordinasyon
kurulu yapısına kavuşturulmadan niteliksel bir başarıdan da söz
edilemeyecektir. Benim de bir üyesi olduğum Darbe ve Muhtıraları Araştırma
Komisyonunun raporunda da vardır bu öneri ancak Kasım 2012’de verilen bu rapor
hâlâ Genel Kurula indirilmediğinden tartışma somut adımlar atma noktasına da
gelmiş değildir.
Bakınız
değerli arkadaşlar, 1981’de yani YÖK öncesinde üniversite sayımız 19 idi, bugün
200’e yaklaşmış durumda; YÖK öncesinde araştırma sayımız 337 iken aradan otuz
iki yıla yakın bir zaman geçti, yayımlanan makale sayısı 20 bine yaklaşmıştır.
Makale yayımı anlamında Türkiye 17’nci sıraya yükselmiş. Burada niceliksel
anlamda bir başarı var mıdır? Evet, vardır. Ancak, bir de niteliksel başarıya
bakalım. YÖK öncesindeki bilimsel araştırmaların etki değeri 11,41’dir değerli
arkadaşlar, 2012’de yayımlanan 20 bine yakın makalenin etki değeri ise
0,47’dir. Demek ki önemli olan sayılar değil, niteliklermiş. Yine, önemli olan,
yayımın sayısından çok refere edilmesi de çok
önemlidir. Siz makaleleri yayımlıyorsunuz ama refere
edilme oranı, o da çok önemlidir. 2000’li yıllarda Avrupa Patent Enstitüsüne 82
tane başvurumuz var ancak geldiğimiz noktada, bu, Amerika Birleşik
Devletleri’nde 10 binin üzerinde. Yani, yayımladığımız makalelerden birileri
çok düşük oranda refere etmiş ve çok az oranda da
patent talebinde bulunulmuştur. Bu şu demektir değerli arkadaşlar: 20 bin
civarındaki makaleden yalnızca 91 tanesi gerçekten bilimsel değer taşıyan
düzeyde görülmektedir.
Değerli
arkadaşlar, bir diğer sorun: Üniversiteler, bölümler açarken, eğitim
müfredatları belirlenirken teknolojik, ekonomik gelişmelerin, küresel
eğilimlerin, toplumsal ihtiyaçların göz ardı edilmesiyle de karşı karşıyadır.
Gençler, işsiz kalacakları bir bölüm oluşturmaktansa ya da burada okumaktansa
tercih yapmamayı yeğliyorlar. Bakınız, 2012 yılında ek yerleştirmeye rağmen,
sadece devlet üniversitelerinde açılan kontenjanların yüzde 44,98’i boş
kalmıştır. Çağdaş dünyanın beklentilerine uygun bölümler yerine, istihdam
olanakları eski programlar açılmaya ya da açık tutulmaya devam edilirse boş
kontenjan oranı da artmaya devam edecektir. Bunun için Hükûmetin acilen mezun
öğrencilerin sahip olduğu beceriler ile işverenin talep ettiği beceriler
arasındaki uyumsuzluğu gidermek üzere bir çalışma yapması gerekmektedir. Aksi
hâlde, “üniversiteli işsizler ordusu”, “levha üniversiteler”, “dolmayan
kontenjanlar” gibi tanımlamalar ülke gündeminde yer almaya devam edecektir.
Bakın,
değerli milletvekilleri, Gaziantep’ten bir genç arkadaşımız bana bir not
göndermişti, diyor ki: “Ben, Gaziantep Üniversitesi Hukuk Fakültesi 2’nci sınıf
öğrencisiyim. Bütün arkadaşlarım adına sizden bir isteğimiz olacak. Fakültemiz
iki sene önce açıldı fakat henüz ne öğretim üyesi kadrosu tam ne de eğitim
görebileceğimiz bir binamız var. Sınıf ve öğretim kadrosu eksikliğinden dolayı,
1’inci sınıf öğrencileri Adana Çukurova Üniversitesi Hukuk Fakültesinde eğitim
görmektedir, bizler de geçici olarak eğitim fakültesinin amfisini
kullanmaktayız. Birçok yere başvurmamıza, iletişime geçmemize rağmen sonuç
alamadık. Sesimizi bir de sizin aracılığınızla duyurmak istedik. İlgilenirseniz
teşekkür ederiz.” Sayın Bakanın bu konuyla ilgilenmesini önemle rica ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, son günlerde yaşananları burada üç gündür tartışıyoruz, geldiğimiz
nokta şu: 3 tane ağaçtan bahsediyoruz, sanki bütün olayları bu 3 ağaç etrafında
oluşmuş gibi görüyoruz. Oysa, çok iyi değerlendirmemiz lazım. Şu anda halk,
sokağa inen insanlar bizlere çok büyük bir ders verdiler, bu ders siyaset
kurumuna verildi, bu ders üniversitelere verildi, bu ders medyaya verildi.
Siyaset kurumundan Meclis olarak sorumluyuz, Hükûmet olarak sorumluyuz, siyasi
partiler olarak da sorumluyuz. Bu insanların bir an önce sokaktan evlerine
dönebilmeleri için girişimleri de yapmak zorundayız.
İnsanları
sokağa indirmek belki tarih boyunca uğraşsanız çok başarabileceğiniz bir olay
değildir ama sokağa indikten sonra evlerine döndürmek de o denli zor, sıkıntılı
ve zahmetli bir iştir.
Değerli
arkadaşlar, burada herkesin sağduyulu davranması gerekiyor. Görüyoruz,
televizyonlarda da izlediğiniz gibi, polislerin davranışları gerçekten çok
ciddi şekilde bu ülkede sıkıntı yaratıyor, nişan alarak silahlarını
ateşlemeleri doğru değil. Bakın, 2 öğrenci hayatını kaybetti. Bugün Türk
Tabipleri Birliğinin gönderdiği bir çizelgede 4 öğrenci gözünden oldu,
yaralananlar var, maalesef ciddi şekilde sorunları olan insanlar var.
Peki, ne
yapmamız gerekiyor? Hep birlikte, bu sorunun çözümü için birlikte mücadele
etmemiz, birlikte karar vermemiz gerekiyor. Birbirimizi eleştirerek geçmişle
ilgili çok ciddi suçlamalarda bulunarak bir yere gelemeyeceğimiz ortada. Dün
burada arkadaşlarımız konuşurken ben yine bir cevap vermiştim, darbecilikle
ilgili. Değerli arkadaşlar, darbeleri araştırmayla ilgili kurulan komisyonunun
aldığı kararlar ve altına imza attığı maddeler açık ve net ortada. Buyurun,
getirin bu Meclise, Meclis kapanmadan önce bunları düzenleyelim, yeni kanunlar
çıkaralım, bu insanları sokaktan kurtaracak yöntemler bulmaya çalışalım.
Herkesin
demokratik hakkı vardır, herkesin özgürlüklerle ilgili istemleri olabilir,
bunları mutlaka sokağa çıkarak da yapabilir. Bunları yaparken bir tek isteğimiz
var, kimsenin şiddete bulaşmaması, polisin de bu insanlara çok ciddi şekilde
tepki göstermemesi gerekiyor. Siz şiddetle karşılık verirseniz karşıdaki güç
büyüyor, aralarına başkaları karışıyor, başkaları karıştığında da önü
alınamayan ve sonu belli olmayan sıkıntılar, inanın önümüzdeki günlerde
karşımıza çıkabilir. Bu Meclis çatısı altındaki milletvekili arkadaşlarım, açık
ve net söylüyorum, eğer bu olayların önü alınamazsa ve kontrol altında
tutulamazsa, gereği yapılamazsa belki evimize bile buradan polis marifetiyle
gitmek zorunda kalacağız, Kızılay’a inemeyecek pozisyona geleceğiz. Onun için,
herkese görev düşüyor. Sadece bağırarak çağırarak, eleştirerek bir yere varma
şansımız yok. Herkesin mutlaka ve mutlaka bu sorunla ilgili çözümlerini ortaya
koyması lazım. Sayın Başbakanın özellikle, bu konuda ayrıştırıcı değil
birleştirici konuşmalar yapması lazım. Devletin yöneticilerinin,
bakanlarımızın, milletvekillerimizin de bu şekilde konuşmalar yapması lazım.
Yoksa, inanın, daha önce yaşadığımız olayların benzerlerini yaşarız ve sonra da
“Bunlar niçin oldu?” deriz.
Bakın,
sokaktaki çocukların içerisinde 14 yaşında olanlar var, sokaktaki çocukların
içerisinde 20 yaşına kadar gençler var ama 50 yaşında, 60 yaşında insanlar da
var. Siyaset olarak, ideolojik olarak, cinsiyet olarak bunların bir
birlikteliği yok ama söylemleri aynı. Talepleri var, bu taleplerini de en
demokratik şekilde bu ülkede anlatmaya çalışıyorlar. Bize düşen görev, onların
taleplerini dinlemek, siyaset kurumuna düşen görev bu.
Medya
baştan beri yanlış yaptı, hiç ciddiye almadı, yayınlamadı, başka programlar
gösterdi ama sonra yaptığı yanlışı anladı ve en önemlisi de üniversiteler de
bunları anlayamadı. Maalesef, üniversiteler sadece üniversite hocalarından,
rektörlerden ibaret değil. O çocukları çok iyi anlamak lazım, bunların
demokratik isteklerine eğer çözüm bulamazsak inanın, burada çok daha farklı
konuları tartışıyor oluruz.
Bu
vesileyle, Gaziantep’te Sanko Üniversitesinin
kurulmasını ve başarılı bir şekilde eğitimine devam etmesini diliyor, hepinize
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Şeker.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Oktay Vural.
Buyurunuz
Sayın Vural. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU
ADINA OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yükseköğretim
Kanunu hakkındaki değişiklikle, bugün, bu görüşmelerimizle, İstanbul, Ankara,
Adana, Gaziantep ve Konya’da birer vakıf üniversitesi açılması teklif
edilmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak öteden beri eğitim ve öğrenim
alanındaki sıkıntılarımızın üzerine titizlikle eğilmesi ve Türkiye’nin
geleceğinin eğitimden geçtiğinin bilinci içerisinde, şüphesiz, bu konuda atılan
her olumlu adımı destekledik. Bundan sonra da destekleyeceğiz ancak şüphesiz bu
üniversiteleri kurarken yeterli altyapı, bina, mekân ve donanıma, kâfi sayıda
öğretim kadrosuna sahip olmadan yeni üniversitelerle de yeni sorunlara kapı
açıldığının bilincinde olmamız gerekiyor. Üniversiteleri nitelikli, kaliteli
hâle dönüştürmemiz gerekiyor. Çünkü burada yetişecek olan nesillerimiz,
nesilleri kaybetmemenin yolunun da nitelikli bir eğitimden geçtiğini ifade
etmek istiyorum.
Bu
maddede, aslında Gaziantep’te bir üniversite kuruluyor. Hâlihazırda Hasan
Kalyoncu ve Zirve olmak üzere iki üniversite var, bir üçüncü üniversite de
kuruluyor.
Gaziantep
Milletvekilimiz, Genel Başkan Yardımcımız Sayın Semih Yalçın Bey, aslında, bu
maddeyle ilgili görüşlerini ifade edecekti ama kendileri, merkez yönetim kurulu
toplantımız olduğu için, Gaziantep’te bu hayırlı iş konusundaki, hayırlı bir
adım konusundaki olumlu düşüncelerini Meclis kürsüsünden paylaşamadı. Bu
bakımdan ben de onun adına bu konuda desteğimizi ifade etmek istedim.
Bu
vesileyle de aslında bir sanayi kenti olan ve bölgenin yükünü omuzlarında
taşıyan Gaziantep’in ciddi eğitim sorunlarıyla boğuştuğunu ve benim de geçen
hafta Gaziantep’e yaptığım ziyaret sırasında da gerçekten çok fazla göç alan,
yoğun nüfus hareketleri dolayısıyla da eğitim sorunlarını çözmekte zorlanan bir
ilimiz olduğunu müşahede ettim. Gaziantep’in yıllardan beri yükseköğrenime
geçiş sıralamasında başarılı iller listesinde son sıralarda yer aldığı
görülmektedir. 2013’te bu sonuçlara göre, Gaziantep ili en başarılı iller
sıralamasında 64’üncü sırada yer almaktadır. Buna rağmen eğitimin temel
sorunlarına çözüm getirmesi gereken Hükûmetin pilot iller listesinde Gaziantep
ili de yer almamaktadır. Bu bakımdan, vakıf üniversitelerinin eğitim altyapısı
konusunda yükü Gaziantepliler, Gaziantepli müteşebbisler çekmektedir. Gaziantep
gerçekten bu bakımdan da bu yükü çekmekte çekinmeyen vatandaşlarımızın olduğu
bir kentimizdir ama Hükûmetin özellikle Gaziantep iline hak ettiği devlet
desteğini vermesi gerekiyor.
Gaziantep
ilinde bulunan üniversitelerden mezun olan evlatlarımız diğer illerden mezun
olanlar gibi maalesef iş bulmakta zorlanmaktadır. Gaziantep bu bakımdan önemli
bir sanayi kenti olduğu için de burada daha nitelikli üniversitelerin
kurulması, üniversite-sanayi iş birliğinin yapılması bu bölgenin gelişmesi
kadar Türkiye’nin de gelişmesine katkı sağlayacaktır.
Bu
bakımdan, Gaziantep’te böyle bir üniversitenin kurulmasını olumlu görmekle
birlikte Hükûmetin Gaziantep’in eğitim sorunlarıyla ilgili de bu soruna el
atması hususundaki Gazianteplilerin talebini de belirtmek istiyorum.
Milletvekilimiz Semih Yalçın Bey’in de bu vesileyle Gaziantep’te kurulan bu
üniversitenin hayırlı olması dileklerini sizlerle paylaşıyorum.
İyi
günler diliyorum efendim.
Saygılarımla.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Vural.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili, Hasip
Kaplan.
Buyurunuz
Sayın Kaplan. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU
ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Gaziantep
ilimizde Sanko Üniversitesinin kurulması hayırlı
olsun. Çünkü en önemli, güneydoğunun sanayi illerimizden biri ve bu
üniversitenin de özellikle sağlık bilimleri alanında özel olarak ihtisaslaşması,
fakülteleri; Tıp Fakültesi, Diş Hekimliği, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Sağlık
Bilimleri Fakültesi ve Fen Bilimleri Enstitüsü gibi, bugüne kadar kurulan diğer
üniversitelerden farklı bir ihtisas alanı içermesi itibarıyla da son derece
yararlı olacağını düşünüyoruz.
Tabii ki
özel üniversitelerin başarılı olması biraz kendi kadrolarının kendi seçtikleri
alanlarla bağlantılıdır, biraz da özel vakıf üniversitelerinin başarısı kendi
çabalarına bağlı olan bir durumu yansıtır. Ancak, devlet üniversitelerindeki
durumla karşılaştırdığımız zaman, maalesef, devlet üniversitelerindeki durumun
vahim bir durum arz ettiği, eğitim sisteminden ve Türkiye'nin ihtiyaçlarına
göre bölümlerin kurulmamasından tutun da kadrolaşmaya kadar, partizanca
kadrolaşmaya kadar, YÖK’e karşı dururken YÖK’ü kendi amaçları doğrultusunda
kullanmaya kadar gelen bir süreç yaşıyoruz.
Tabii
bütün bunları konuşurken üniversitelerimizle ilgili, özgür, özerk ve bilimi
rahatlıkla yapabilecek, üniversite öğrencilerinin içinde rahatça yaşabilecekleri, polis ve özel güvenlik tahakkümünden uzak,
fikirlerin özgürce tartışılabileceği ortamlar da son derece önemlidir. Aslında
yaşadığımız olaylar da bunun işaretini veriyor ve buradan ders çıkarmadan, bu
üniversitelerimizin yapılanmasında ve sürecinde, vakıf olsun, devlet üniversitesi
olsun bazı gerçekleri görmeden bugünkü olaylardaki şiddeti, şiddetteki oran
aşmasını anlamak da mümkün değildir.
Mesela,
jandarmayla ilgili yüksekokullar ve polis akademileri, sanıyorum, Millî Eğitim
Bakanlığına bağlı değil. Sayın Bakan ben yanılıyorsam beni bu konuda
düzeltebilirler. Askerî silahlı güçleri yetiştiren öğrenciler Millî Eğitim
Bakanlığına bağlı değil, kendi bakanlıkları bünyesinde bir yapılanmaları var.
Polisi yürütmeye bağlarsanız, Hükûmetin vesayeti altına sokarsanız, orada da ırkçı,
ayrımcı, gerici, şovenist bir eğitim verirseniz, bu
eğitimde toplumun belli bir kesimini, yüzde 50’sini düşman, potansiyel suçlu,
efendim, illegal örgüt üyesi, zararlı unsur olarak tanıtırsanız, onların da
toplumsal olaylarda kullanacağı şiddet maalesef farklılaşabiliyor. Bazı
kesimlere tolere edici, koruyucu davranılıyor; bazı
kesimlere de son derece şiddetli bir şekilde davranılıyor.
Ben,
buradan, son on gündür yaşanan olaylarda yaşamını yitiren, başta Adana’da
yitirdiğimiz komiser ve diğer vatandaşlarımız olmak üzere hepsine Allah’tan
rahmet diliyorum.
Bu
koşullarda yetişen polisin dahi, açık söylüyorum, altı gün diğer şehirlerden
getirilerek kaldırımlarda yattığını kendi aralarındaki sosyal medya
iletişiminden öğreniyoruz. Altı gün boyunca bu olayları öngöremeyen bir anlayış
var ve bu olaylarla beraber altı gündür yatmayan, doğru dürüst bir şekilde
uykusunu alamamış, dinlenememiş bir polisin sürekli göreve koşturulması var.
Süreci de biliyoruz.
Demin
Kuğulu Park’ın oradan geldim, Diyarbakır’dan TOMA’lar
getirilmişti, onu gördüm. Yine, başka şehirlerden gelen araçların da olduğunu
gördüm, uçakla gelmelerin olduğunu gördüm. Kızılay’ın üzerinde durmadan
helikopterler uçuyor ve oradan geçen çok vatandaş bana telefon etti, normal yol
güzergâhında -tabii, merkez bir yer Kızılay Meydanı- herkesin bu atılan
gazlardan, gaz bombalarından nasibini aldığı; kovalamaca esnasında girdikleri
pasajlarda, iş yerlerinde kapılarda kendisini bekleyenler tarafından, olaylara
katılmayanların da zarar gördüğü yönünde ciddi tespitler var.
Buradan,
İçişleri Bakanının açıklaması var: 915 yaralı, 280 iş yeri, 103 polis otosu,
259 özel araç, orantısız gücün araştırılması, bu tür müdahaleler… Bu onuncu
gününü doldurdu. Hakikaten, Meclisin bu konuda bir çağrısı, bir ortak çağrısı,
bir müdahalesi oldu mu? Yok, olamıyor. Peki, siyasi parti liderleri bir araya
gelebiliyor mu? Gelemiyor. E, ne zaman beraber olacaksınız, bir araya
geleceksiniz veya konuşacaksınız? Yani böylesi hayati durumlarda da
görüşülemiyor.
Biz arada
burada konuşuyoruz ama “süreç” diyoruz, bir tarafından hassasiyetini alıyoruz.
E, Başbakan ağzını açınca borsa çakılıp yükseliyor, hani “Borsayı da
etkilemeyelim.” diyoruz. Biraz daha konuşsam Ahmet Aydın oradan, sataşmadan
hemen söz alacak, “Yanlış anlaşıldık.” diyecek, cevap verecek.
Bu arada,
İnternet’e girdik. Bu, sosyal medya iktidarların baş belası olmuş arkadaşlar.
Bu sosyal medyada bu medyanın nasıl denetlenmesi için AR-GE çalışmalarına
başlanmış ama mümkün değil. Bakın, Kardeş Türküler’den
“Tencere Tava Havası”nı mutlaka izlemenizi öneririm.
Çok güzel bir müzik ve tam… Yani “Hep aynı hava.” diyorsunuz, değil -bakın,
izleyin, görün- ama hep aynı kafa olduğunu göreceksiniz bazı uygulamalarda
seneler geçse de.
Bakın,
yine, size bir şey daha öneririm: Boğaziçi Üniversitesi Caz Orkestrasının
“Çapulcuyuz, eylemciyiz.” şarkısını mutlaka izlemenizi tavsiye ederim. Açın,
izleyin, görün, halkımızın yaratıcılığını görürsünüz. Çöpleri toplarken bir
kadının yanında gelen köpeğin de o çöp torbalarını, naylonlarını nasıl
taşıdığının resmini bir yerde görürsünüz, bir yanda kandilin nasıl kutlandığını
görürsünüz. Bir yandan gerçekten yapılan zararlara, çıkışlara, provokasyonlara
karşı halkın kendi içinden oto fren denge sistemini de nasıl geliştirdiğini
görürsünüz ve bugünlerde gençler arasında, iş yerleri, üniversiteler, her yerde
en çok konuşulan kelimeler: Direniş, eylem, eleştiri, gülümseme, düşündürme,
oransız şiddet. Bütün bunlar konuşuluyor ve bütün bunlar içinde, halk birlik ve
dayanışmayı nasıl şiddete evirmeden, demokratik bir talep olarak “Bunları nasıl
hayata geçirebiliriz?” diyor ama Sayın Başbakan açıklama yapıyor Tunus’ta ve
inat ediyor “Ben orayı illa kışla yapacağım.” Ya, kışladan, askerî vesayetten
bıktık artık. Yeniçerileri mi geri getireceğiz? Yapmayın, etmeyin, eylemeyin
arkadaşlar.
Bakın,
Tunus’a gitti Sayın Başbakan. Orada hemen İngilizce, Türkçe bir protesto
Gezi’yle ilgili. İnanın Allah’tan, bu onuncu gün, bunun önünü alamazsak her
gidilen ülkede değil Başbakan, bütün AKP milletvekillerinin önüne bir grup
çıkacak sizi selamlayacak. Onun için, gelin, bunu birlikte çözelim, aklın yolu
birdir diyoruz.
Gaziantep’e
de bu üniversitemizin hayırlı olmasını diliyorum. Saygılar sunuyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan.
Bir durum
mu var Sayın Aydın?
AHMET
AYDIN (Adıyaman) – Bir açıklama yapacağım Sayın Başkanım, sataşma değil.
BAŞKAN –
Başka bir konu var.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
32.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın,
Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan’ın yaptığı açıklama sırasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
AHMET
AYDIN (Adıyaman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Az önce
tutanaklara baktım, bugünkü birleşimde Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan
Vekili Sayın Emine Ülker Tarhan “’Bizim partiye üye olmak genel başkana nikâhla
bağlanmaktır.’. cümlesinden utanç duyulması gerekiyor…” Eğer varsa böyle bir
söz utanç duyarız. Nikâhın ehemmiyetini ve önemini en iyi bilenlerdeniz. Yalnız
burada, özellikle bu bilgilerin teyit edilmeden kullanılmasının çok acı
olduğunu söylemek istiyorum. AK PARTİ Gölcük Düzağaç Kadın Kolları mahalle
toplantısında mahalle başkanı, AK PARTİ’ye üye
olmakla resmiyet kazandığını ve âdeta AK PARTİ’ye
nikâh kıydığı yolundaki açıklaması…
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – AK PARTİ’ye değil Erdoğan’a.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) – Genel Başkana değil AK PARTİ’yle
resmî bir ironi yapıyor. Şimdi, bunun bu şekilde aktarılması çok yanlış.
Bununla ilgili Gölcük İlçe Başkanı da zaten o ilgili gazetede tekzibi de
yayınlatmış. Dolayısıyla, bunun üzerinden, devamında, özellikle Milliyetçi
Hareket Partisi Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın “Haydi bakalım, karısı
olan düşünsün AVM’de bunu, bu lafı herkes düşünsün.”
Öncelikle Lütfü Bey’in kendisinin bu lafı çok iyi düşünmesi gerekiyor. Nikâhın
ehemmiyetini, önemini bilen bir kişi.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Benim karım AK PARTİ üyesi değil, üye olanlar düşünsün, AK
PARTİ üyesi olanlar düşünsün, benim karım değil.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) – Bu noktadan itibaren doğruluğu kanıtlanmamış bilgilerin
burada doğruymuş gibi aktarılması, böylesine hususi, önem arz eden konularda
lütfen arkadaşlar çok dikkat etsin, sözlerine çok çok dikkat etsin, teyit
etmeden konuşmamaları lazım. Varsa da dediğim gibi, aynı şekilde bizler de kendilerine
iade ediyoruz.
Teşekkür
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Aydın.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) – Sayın Başkan, sistemi açarsanız ben de yanıt vermek
istiyorum, yanıt hakkı doğdu.
BAŞKAN –
Buyurunuz Sayın Tarhan.
33.- Ankara Milletvekili Emine Ülker
Tarhan’ın, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın yaptığı açıklama sırasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) – Sayın Başkan, gerçeğe aykırı olup olmadığı bir beyanın,
yalanlandığı ancak tekzip edildiği takdirde ortaya çıkar. Oysa, bu ifadeler
bütün sosyal medyada, basında, her yerde yayınlandı ve neredeyse kamuya mal
oldu bu sözler. O yüzden, biz görünürdeki gerçeğe göre hareket ederiz, kesin
bir yalanlamayla karşılaşmadık; birincisi.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan, tekzip edilmiş. Tekzip edilmiş kısmı da var.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) – Kanıtlarsanız ona göre davranırız.
İkincisi;
bize yapılan saldırı, o yanıtı vermeme neden olan saldırı halkı isyana teşvik
etmekti. Bunun kanıtını gösterebilecek misiniz? Cumhuriyet Halk Partisinin
halkı isyana teşvik ettiğine ilişkin, somut, belirleyici, bizi ikna edecek,
halkı ikna edecek kanıtlarınız var mı? Bunları ortaya koyabilecek durumda
mısınız? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) – Ayıp! Ayıp!
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) – Hodri meydan kanıtlayabiliyorsanız.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Tarhan.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Buyurunuz Sayın Vural.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak birtakım
kurumlara üyelik ilişkisini çok kutsal olan bir nikâh ilişkisine benzetmenin
doğru olmadığını düşünüyoruz. Ayrıca, kimi yöneticilerin yaptıklarını “sünnet”
olarak tarifleyip “ona uymak” olarak nitelendirmeyi
de akidemize uygun olmadığını ifade etmek istiyorum.
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) – Ne alakası var?
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Vural.
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) –
Partiye yeni üye olmuş birinin açıklaması…
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) – Ama niye hep sizin partinizde oluyor Sayın Vekilim? Bak hep
sizin partinizde oluyor.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) – Bunun buralarda tartışılması kadar ayıp bir şey yok.
OKTAY
VURAL (İzmir) – “Sünnet” diyor ya. Biz Peygamber Efendimiz’in
sünnetinden başka sünnet bilmeyiz. Bu kadar açık ve net. Nedir bu canım, nedir
bu ya?
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/759) (S. Sayısı: 453) (Devam)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, şimdi, şahsı adına Isparta Milletvekili Süleyman Nevzat
Korkmaz.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Hangi hakla böyle bir teşbihte bulunabilir, kimse benim dinime
hakaret edemez.
BAŞKAN –
Lütfen…
Buyurunuz
Sayın Korkmaz. (MHP sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
İlme
saygı göstermeyen hiçbir devlet adamının başarıyı yakalaması mümkün değildir.
İlim yuvaları olan üniversiteleri arka bahçeleri hâline getirmeye çalışanlar
için gelecek karanlıktır. Hiçbir başbakan “Yüzde 50 oy aldım, herkes benden icazet
alacak, her yer bana bağlı olacak, basın da, yargı da, sivil toplum da,
üniversiteler de.” diyemez. Velev ki her yer sana bağlandı Sayın Başbakan,
Allah aşkına bunun adı “demokrasi” olur mu? Bu zihniyet, maalesef -kimse kusura
bakmasın- demokratik özürle ancak açıklanabilir. Bu yüzden, ülkemizin
meydanları, caddeler “Demokrasi istiyoruz.” diye doluyor, taşıyor.
Fas
gezisinde, bugün Tunus gezisinde yaşananlar vahimdir, bu diplomatik bir
skandaldır. Artık sadece kendi itibarınıza zarar vermiyorsunuz, ülkemizin
itibarını da zedeliyorsunuz Sayın Başbakan.
Bakın, bu
Fas, Tunus neresi? Asırlar önce atamızın, dedemizin bir selamla yönettiği
binlerce kilometre ötedeki diyarlar buraları. Türkiye’yi ne hâle getirdiniz.
Merak ediyorum, bu kadar kısa zamanda Türk dış politikasını itibarsızlaştırmayı
nasıl başardınız? Sevsinler sizin itibarlı dış politikanızı! Nerede, bu fikirleri
kendinden menkul Sayın Dışişleri Bakanı, dünyaya akıl veren Sayın Davutoğlu?
Nerede “sıfır sorun” diye yola çıkıp da ülkenin dış politikasını sırf sorun
hâline getiren bu hayalperest Bakan? İnsanlar twitter’da
kafa buluyorlar sıfır sorun anlayışınızla “Üç tarafı denizlerle çevrili
ülkemizde kavga etmediğimiz hamsiler ve kefaller kaldı.” diye ve Sayın
Erdoğan’ın halkı küçümseyen tencere tava benzetmesinden sonra insanlar hemen twitter’a yüklenmişler: “Vazgeçtim tencere tastan, / Adamı
izine çevirirler Tunus’tan, Fas’tan.” Bu memlekete daha fazla yazık etmeyin. Bu
millet bunları hak etmiyor. Şirazeden çıkmış bir Hükûmet, soğukkanlılığını
kaybetmiş, öfkesine yenilmiş bir Başbakan. Biz söylemiyoruz, Cumhurbaşkanı
Sayın Gül söylüyor, Sayın Arınç da hak veriyor: “Demokrasi, sadece seçim demek
değildir.” diyor, “Biz mesajı aldık.” diyor. Herkes mesajı alıyor ama Sayın
Erdoğan “Ne mesajı?” diyor. Anlaşılıyor ki yüreği, kalbi kapalı değil sadece,
kulakları da tıkalı. Cumhurbaşkanının sözlerinin meali şu: “En çok oyu ben
aldım.” diye sana oy vermeyenleri yok sayma, “Ben yaptım oldu.” deme, milletle
mutabakat ara, ülkeyi ortak akılla yönet, sadece yaptıkların değil, onların
hangi yöntemlerle yapıldığı ve karar mekanizmasında ne kadar farklı görüşlere
yer verildiği de bir o kadar önemli. Bunda anlaşılmayacak ne var? Demokrasiye,
çoğulculuğa inanan herkes demokrasinin bu temel kaidelerini bilir. Sayın Arınç
“Üzerimize düşen sorumluluğu yerine getireceğiz.” diyor. Başbakan “Bu mesajı
anlamadım.” derken “Yine bildiğimi okumaya devam edeceğim.” diyor aslında;
kendisini aklıselim ve sağduyuya davet edenlere de husumet ilan ediyor.
Partisinde
dahi şerrinden herkes susmuş, konuşamıyor. Üniversitelerde 81 ilin rektörlerini
hizaya çekmiş. Bütün dayatıcı, zorlayıcı gücüyle çöküyor üniversitelerin
tepesine. Rektörlerden açıklama istiyorlar AKP politikalarına destek olmak
üzere. AKP yanında tavır almayan rektörler, el altından YÖK’e ve Çankaya’ya
havale ediliyor. Bir kere, böyle bir dayatmanın olduğu yerde çağdaş ilimden,
çağdaş üniversitelerden bahsetmek mümkün değildir.
Bu, iki
taraflı bir ayıptır, hem Hükûmet için hem de rektör koltuğunu, toplumun önderi
olan aydın makamına tercih edenler için. Bu ceberut iktidar karşısında susmak,
bilim yapma imkânı kalmamışken yapar gibi görünmek aydın namusuna da sığmaz,
hocalık mertebesi ile hiç uyuşmaz. “Olduğu kadar.” deyip devam edemezsiniz.
Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Korkmaz.
Şahsı
adına Gaziantep Milletvekili Mehmet Sarı.
Buyurunuz
Sayın Sarı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET
SARI (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 453 sıra sayılı
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Yasa
Tasarısı’nın 2’nci maddesinin ek 154’ü üzerinde şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin
başında, Adana’da şehit olan polis memuru Mustafa Sarı kardeşimize Allah’tan
rahmet diliyorum, ailesine başsağlığı diliyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ olarak bizler, en büyük değerimiz ve
zenginlik kaynağımız olan genç ve dinamik nüfusumuzla gurur duymaktayız.
Eğitimli, sağlıklı, dünyadaki emsalleriyle yarışabilen ve idealizmle
donatılmış, Türkiye’ye yakışan bir gençlik yetiştirmenin çabası içerisindeyiz.
Günümüz teknolojisinin tüm imkânlarıyla donatılmış aydın bireylerin yetişmesine
önem vermekteyiz. Bu amaçla üniversitelerimizi, dünya standartlarının üstünde
eğitim verebilen ve çok boyutlu düşünen gençlerin yetiştiği kurumlar hâline
getirmeye çalışıyoruz.
Bu
nedenle, kâr gayesi gütmeyen, temel amacı ülke insanına hizmet etmek olan
üniversiteler kurduk ve kurmaya devam ediyoruz. Vakıf üniversiteleriyle de
Türkiye'nin genç nüfusunun yükseköğrenim talebinin karşılanması hususunda katkı
sağlamasını teşvik etmekteyiz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Gaziantep, İstanbul’dan sonra en hızlı nüfus
artışının yaşandığı iller arasında olup sanayi, ticaret ve turizm alanlarındaki
yatırımlarıyla, 7 organize sanayi bölgesiyle, 2012 yılında 177 ülkeye 5 milyar
879 milyon dolarlık ihracatıyla bölgemizin lokomotifi ve kalkınmada model
ilidir. Bu başarının bilim ve teknolojiyle birlikte eğitim alanına da taşınması
için yoğun bir çaba gösterilmektedir.
Gaziantep’te
2’si vakıf, 1’i devlet üniversitesi olmak üzere 3 üniversitemiz ilimize,
bölgemize ve ülkemize hizmet etmektedir. Gaziantep Üniversitemizde 15 fakülte,
4 enstitü, 5 yüksekokul ve 9 meslek yüksekokulu ile 29.800 öğrencimize eğitim
verilmekte. Zirve Üniversitemizde 8 fakülte, 3 enstitü, 1 yüksekokul ve 1
meslek yüksekokulu ile 5.381 öğrencimize eğitim verilmekte. Hasan Kalyoncu
Üniversitemizde de 5 fakülte, 3 enstitü, 2 yüksekokul ile 4.787 öğrencimize
eğitim verilmekte. 2012-2013 eğitim öğretim yılında Gaziantep’teki toplam 3
üniversitemizde 28 fakülte, 10 enstitü, 9 yüksekokul, 10 meslek yüksekokulu ile
39.968 öğrenciye eğitim verilmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; insani ve toplumsal değerleri benimseyen, bu
değerleri geliştirme ve dünyaya tanıtma gayretiyle hareket edecek olan
Gaziantep’teki üniversitelerimize bugün bir yenisinin daha eklenmesinin haklı
gururunu yaşamaktayız. Yeni üniversitemiz Sani Konukoğlu Vakfı tarafından
kurulacak olup “Sanko Üniversitesi” adıyla hizmet
verecektir. Sani Konukoğlu Vakfı, eğitim öğretim alanında yapmış olduğu
hizmetlerle birçok ilköğretim ve ortaöğretim okullarını Millî Eğitimin
hizmetine sunduğu gibi, başarılı öğrencilerimize verdiği burslar ile de örnek
faaliyetler göstermiş, ilimizin ve ülkemizin gurur kaynağı olmuştur.
Yeni
üniversitemiz 2013-2014 eğitim öğretim yılında hizmete başlayacaktır. Sanko Üniversitemiz Tıp Fakültesi, Diş Hekimliği Fakültesi,
Sağlık Bilimleri Fakültesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü ve Fen Bilimleri
Enstitüsü olmak üzere 3 fakülte ve 2 enstitüyle eğitim öğretim hizmeti
verecektir. Burada eğitim alan öğrencilerimiz günümüz sağlık sektörünün ihtiyaç
duyduğu nitelikleri taşıyan hekim, uzman hekim ve uzman sağlık elemanları
olarak yetişeceklerdir.
Sanko Üniversitesinin sağlık alanına odaklanan bir
bölge üniversitesi olarak hizmet vermesi hedeflenmektedir.
Sanko Üniversitesi, Orta Doğu’ya yakınlığının
avantajını da kullanarak İran, Irak ve Suriye gibi komşu ülkelerle olan
ilişkilerin de gelişmesine katkı sağlayacaktır. Bu çerçevede Gaziantep’in
sağlık turizminde de cazibe merkezi hâline gelmesi mümkün olacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ iktidarları döneminde her ilimizi en
az bir üniversiteye kavuşturduk. Bununla da yetinmeyerek vakıf üniversitelerine
destek verdik. Eğitimin ne kadar önemli olduğunu söylemlerimizle değil
eylemlerimizle ortaya koyduk.
Bu
vesileyle, kanunun hazırlanmasında emeği geçen tüm bürokratlarımıza, Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonumuza, Millî Eğitim Bakanımıza, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde desteklerini esirgemeyen iktidar-muhalefet tüm
milletvekillerimize teşekkür ediyor, Gaziantep’te kurulacak olan Sanko Üniversitemizin ve bu üniversitemizle birlikte
kurulan diğer üniversitelerimizin ülkemize hayırlı olmasını temenni ediyor,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Sarı.
Soru-cevap
bölümüne geçiyoruz sayın milletvekilleri.
Sayın
Serter…
FATMA NUR
SERTER (İstanbul) – Teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakan, on bir yıldır iktidardasınız. Sizin döneminizde ilkokula başlayan
öğrenciler bugün ortaöğretimin son aşamasına geldiler. Dolayısıyla sistemin
başarısından da başarısızlığından da sorumlu olduğunuzu herhâlde kabul
ediyorsunuz.
Şimdi
size bir ÖSYM verisi sunmak istiyorum: 2010 yılından 2013 yılına kadarki süreç
içerisinde sınava giren öğrencilerin oranında yüzde 24’lük bir artış oldu. Yani
yüzde 24 daha fazla öğrenci sınava girdi. Buna karşılık 0,5’ten daha az puan
alan öğrenci oranında da yüzde 570’lik bir artış oldu. Yani, 5,5 katlık bir
artış olmuştur. Bunu eğitimde bir başarı olarak nitelendiriyor musunuz? Değilse
-ki mümkün değil- o zaman bunun nedenleri konusunda nasıl bir değerlendirme
yaparsınız?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Serter.
Sayın
Önal…
SUAT ÖNAL
(Osmaniye) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Toplumun
asayiş ve huzurunu sağlamak amacıyla fedakârca görev yaparken Adana’da şehit
olan ve yarın Osmaniye’nin Düziçi ilçesinde defnedeceğimiz Komiser Mustafa
Sarı’ya Allah’tan rahmet, aziz milletimize ve ailesine de başsağlığı diliyorum.
453 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın Ek Madde 154 kısmıyla Sani Konukoğlu Vakfı tarafından
kurulan Sanko Üniversitesi, aslında bugün kurulan bir
üniversite değil. Benim de milletvekili olduğum Osmaniye iline komşu olan
Gaziantep’teki Sanko Tıp Merkezi, yıllardır o bölgede
bir bölge ihtisas hastanesi şeklinde görev yapmıştır, hizmet sunmuştur.
Özellikle de kardiyoloji alanında…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SUAT ÖNAL
(Osmaniye) –…tartışılmaz bir yeri vardır. Bu anlamda, Gaziantep’te kurulan Sanko Üniversitesinin aynı şekilde, bölgeye bir bölge ihtisas
hastanesi gibi hizmet edeceğini ifade ediyor ve hem Gaziantep ilinde hem de
Osmaniye ve çevredeki illerimize hizmet sunacağını ifade ediyor, hayırlı olsun
diyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Önal.
Sayın
Öğüt… Yok.
Sayın
Özel…
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biraz
önce iktidar partisi milletvekilince bir polisimizin bir mesajı iletildi
buraya. Bugün burada konuşma yapan Sayın Aykan Erdemir de amir baskısı, siyaset
baskısı, kanunsuz emre direnebilme hakkı, insanlık dışı çalışma saatleri ve
vicdanıyla görevi arasına sıkışmaktan bahsetti. Bunların hiçbirine ihtiyaç
olmayabilir. Bu Parlamentoya polisin sesini duyurabilmesi için bir sendikaya
ihtiyacı var. Keşke iktidar partisi sendikalaşma çabasında olan polisin
tamamını biçmeseydi de onların seslerini duyurmak için milletvekillerinin
ayağına gelip dertlerini anlatmak gibi bir ihtiyaçları olmasaydı.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Özel.
Sayın
Yılmaz…
DİLEK
AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, SBS’ye giren çocuklar ve üniversite sınavına
giren çocuklar çok tedirginler çünkü her yıl bir kural değişiyor. Benim 1996
doğumlu bir kızım var, her bakan değiştiğinde kural değiştiği için önce SBS
garabetine uğradı çocuk, şimdi önümüzdeki dönem de üniversite sınavlarına
girecek ve bu üniversite sınavlarının nasıl olacağı belli değil. Okula girerken
kurallar farklı, çıkarken farklı oluyor. Ucu açık sorular sorulacağı
söyleniyor. Üniversite sınavları ve SBS’nin nasıl
olacağı konusunda artık bilimsel gerçeklere göre bir yere oturtulamaz mı?
AKP’nin 3 bakan değişikliğinde de ayrı ayrı kurallar konuyor, bu konu bir çözümlenemez
mi?
Bir de
sınav sorularının nasıl olacağı konusunda bilgi verebilir misiniz?
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Yılmaz.
Buyurunuz
Sayın Bakan.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çok
hızlıca önce Sayın Yılmaz’ın sorusundan başlayayım. Evet, sınav sisteminde
değişiklikler geçmişte de oldu, önümüzdeki yıllarda da olacak çünkü eğitim
dinamik bir süreç ve sizlerin eleştirilerinizde de yer aldığı gibi pek çok
düzeltilmesi gereken konu var. Dolayısıyla, hem eleştirip hem de bir şeyi
değiştirmeyin derseniz bunu yapmak mümkün değil.
DİLEK
AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – Sayın Bakan, girerken kural farklı çıkarken farklı
olmamalı.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Eleştirilerinizden haklı olanlarını
dikkate alacağız. Bizim de değerlendirmelerimiz var, yapılan çalışmalar
doğrultusunda revizyonlar var, gözden geçirmeler var, köklü değişiklikler var.
Bu işin mahiyeti böyle, eğitim sistemi dinamik bir süreç, değişiklik yapmak
zorundayız.
Sayın
Serter’in verdiği rakam, tabii gerçekten eğitim sistemimiz konusunda parlak bir
rakam değil. İşte onun için bu değişiklikleri, mümkün olduğu kadar ortalığı da
fazla kırıp dökmeden yapmaya çalışıyoruz.
Müsaade
ederseniz, benim geçen oturumda cevaplandıramadığım 2 konu var, geniş kitleleri
de ilgilendirdiği için -özellikle SBS’yle ilgili-
onları da hemen açıklayayım. Şimdi bu SBS sınavına müracaat ettiği hâlde
giremeyen veya belge alamamış çocuklarımızla ilgili bir tereddüt belirtildi.
132.409 kişi SBS sınavı için bu sene başvuru yapamamış. Bunlardan 74 kişi
yanlış hesaba para yatırmak gibi nedenlerle itiraz etmiş ve tamamının
başvurusunu kabul etmişiz ama asıl sevindirici nokta şu veya gençleri,
çocuklarımızı ilgilendiren asıl olumlu bilgi: 4-22 Mart tarihleri arasında para
yatırıp başvuru yapmayanlar il, ilçe müdürlüklerine başvuru yaptıkları takdirde
-bugün bile başvuru yaptıkları takdirde- onlar için yedek sınıf açılıyor.
Nitekim, bu doğrultuda 133 kişi bize başvurdu ve onların başvuruları kabul
edildi.
Bir de bu
katkı kredilerinin iki yıl sonra hemen ödenmeye başlandığına dair bilgi, doğru
bir bilgi değil. Doğrusu şu: İki yılı geçtikten sonra, iki yıl iş bulamadığı
için kredisini geri ödemeye başlayamayanlar, iki yılın sonunda bir dilekçe
vererek bir yıl daha uzatma isteyebiliyorlar ve bu uzatma istemleri on yıla
kadar karşılanıyor. Yani, her yıl, iş bulamadıysa çocuk, iki yıl sonra bir
dilekçe veriyor bir yıl uzatılıyor; o sene sonunda da yine bulamazsa bir yıl
daha uzatılıyor, böylece on yıla kadar bu kredilerde geri ödeme konusunda bir
kolaylık sağlanmış oluyor. Dolayısıyla, bu bilgiyi de gençler için olumlu bir
bilgi olarak paylaşmak istiyorum.
Başka da
bildiğim kadarıyla soru yok.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Faiz işliyor mu o arada Sayın Bakan?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Ödemesi gerektiği şekilde ödüyor.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Yani, ertelenen…
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Erteleme faizi bildiğim kadarıyla ödenmiyor.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Kusura bakmayın Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Evet…
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Siz kusura bakmayın, ben de yeni muttali
oluyorum birçok şeye.
İki yılın
sonunda neyi ödemesi gerekiyor idiyse onu ödüyor.
Evet, çok
teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz.
Madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 453 sıra sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 2. maddesine bağlı Ek Madde 154’ün 2.
fıkrasının b bendinde yer alan “Diş Hekimleri Fakültesinden” ibaresinden sonra
gelmek üzere “c)Mühendislik Fakültesinden,” ibaresinin eklenmesini ve bent
numaralarının buna göre sıralanmasını arz ve talep ederiz.
Özgür Özel Mahmut Tanal Ramazan Kerim Özkan
Manisa İstanbul Burdur
Fatma Nur Serter Gürkut
Acar Veli Ağbaba
İstanbul Antalya Malatya
Aytuğ
Atıcı
Mersin
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLİ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yeni
kurulacak olan Sanko Üniversitesi bünyesinde
Mühendislik Fakültesinin de kurulması öngörülmüştür.
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Şimdi
madde 2’ye bağlı ek madde 154’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde
2’ye bağlı yeni ek madde ihdasına dair bir önerge vardır, önergeyi okutup
Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla, 14 üyesiyle katılırsa
önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt
çoğunluğuyla katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.
Şimdi
önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 453 sıra sayılı kn. tasarısının 2. maddesine
ilave olarak aşağıdaki maddenin “Ek 155. madde” olarak eklenmesini arz ederim.
EK MADDE
155 – Merkezi Isparta’da olmak üzere, il merkezi ve ilçelerinde aşağıdaki
fakültelerin yer alacağı ŞEHR-İ GÜL ÜNİVERSİTESİ adıyla bir devlet üniversitesi
kurulur.
a.)
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi
b.)
Mühendislik Fakültesi
c.)
Beşeri Bilimler Fakültesi
d.)
Sosyal Bilimler Enstitüsü
e.) Fen
Bilimleri Enstitüsü
Lütfü Türkkan Erkan Akçay S. Nevzat Korkmaz
Kocaeli Manisa Isparta
Mustafa Kalaycı Ali Halaman
Cemalettin Şimşek
Konya Adana Samsun
Bülent Belen Reşat Doğru
Tekirdağ Tokat
BAŞKAN –
Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor mu?
MİLLİ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Sayın
Başkanım, salt çoğunluğumuz bulunmadığından katılamıyoruz.
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) – Efendim, davet eder misiniz?
BAŞKAN –
Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmamış olduğundan önergeyi işlemden
kaldırıyorum.
Beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.12
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.14
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mustafa HAMARAT (Ordu), Mine LÖK
BEYAZ (Diyarbakır)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 117’nci Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
453 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
4’üncü
sırada yer alan, Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı ile
Çevre Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
4.-Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma
Kanunu Tasarısı ile Çevre Komisyonu Raporu (1/627) (S. Sayısı: 297)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5’nci
sırada yer alan, Orta Asya ve Kafkaslar
Bölgesel Balıkçılık ve Su Ürünleri Yetiştiriciliği Komisyonu Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Tarım Orman ve Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu raporlarının
görüşmelerine başlayacağız.
5.- Orta Asya ve Kafkaslar Bölgesel Balıkçılık
ve Su Ürünleri Yetiştiriciliği Komisyonu Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Tarım Orman ve Köyişleri
Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporları (1/498) (S. Sayısı: 173)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan
sonra da komisyon bulunamayacağı anlaşıldığından sözlü soru önergeleri ile,
alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için 11 Haziran 2013 Salı günü saat 15.00’te
toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.