DÖNEM: 24 CİLT: 52 YASAMA YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
114’üncü Birleşim
31 Mayıs 2013 Cuma
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve
kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar
tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması
Önergeleri
1.- Hatay
Milletvekili Mehmet Ali Ediboğlu ve 22 milletvekilinin, Hatay ili İskenderun
ilçesinin Azganlık beldesinde
2’nci Organize Sanayi Bölgesi olarak belirlenen alanın doğurabileceği
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/645)
2.-
Kocaeli Milletvekili Haydar Akar ve 24 milletvekilinin, 2002 yılından bu yana
yaşanan ekonomik kriz ve geçim sıkıntısı nedeniyle artan şiddet ve intihar
vakalarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/646)
3.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek ve 24 milletvekilinin, GSM baz istasyonlarının insan sağlığı üzerindeki olumsuz
etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/647)
IV.- AÇIKLAMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, milletvekillerinin halkın arasında
dolaşırken çok fazla biber gazıyla karşı karşıya kaldığına ve
milletvekillerinin sağlığını, güvenliğini kollamanın Meclis Başkanlığının
görevleri arasında olduğundan kendilerine birer maske verilmesi için gereken
işlemin yapılmasını arz ettiğine ilişkin açıklaması
2.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, Taksim Gezi Parkı’nın yok edilmesine karşı çıkan
vatandaşlara karşı yapılan eylemleri kınadığına ve Şırnak-Hakkâri kara yolunun
yanı başında, Balveren beldesinde, PKK ve KCK
paçavralarının bir çadırda asılı olduğuna ve bunların neden yok edilmediğini
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
3.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Taksim Gezi Parkı’nın yok edilmesine
karşı çıkan vatandaşlara karşı polis tarafından orantısız güç uygulandığına
ilişkin açıklaması
4.-
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Sağlık Bakanlığının vatandaşları alkol
kullanıp kullanmadığı konusunda fişlediğine ilişkin açıklaması
5.-
Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt’un, İstanbul Taksim Gezi Parkı’nda yapılan
baskıların bir an önce durdurulması gerektiğine ilişkin açıklaması
6.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan’ın, İstanbul Taksim Gezi Parkı’nda yapılan
baskıların bir an önce durdurulması gerektiğine ilişkin açıklaması
7.- Adana
Milletvekili Ali Halaman’ın, buğday hasadının
başladığına ve taban fiyatının açıklanması gerektiğine ilişkin açıklaması
8.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, İstanbulluların Taksim Gezi
Parkı’nın yeşil olarak kalmasını istediğine, bu sese kulak verilmesi
gerektiğine ve 31 Mayıs Dünya Tütünsüz Günü’ne ilişkin açıklaması
9.- Adana
Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın, orman yangın sezonuna girildiğinden çok
dikkat edilmesi gerektiğine ve Başbakanın 2,5 milyar fidan dikildiği şeklinde
verdiği bilginin yanlış olduğuna ilişkin açıklaması
10.-
İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi’nin, Taksim’den ve Gezi Parkı’ndan
Hükûmetin elini çekmesini istediğine ilişkin açıklaması
11.-
Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanında TBMM Genel Sekreteri ve Genel Sekreter
yardımcılarını ilgilendiren bir yönetmelik düzenlemesi yapıldığına ve bunu
doğru bulmadığına ilişkin açıklaması
12.-
İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’ün, İstanbul Taksim Gezi Parkı’nda yapılan
baskıların bir an önce durdurulması gerektiğine ilişkin açıklaması
13.-
Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın, iktidar
partisinin Türkiye’nin birliğini, düzenini bozmaya yönelik uygulamalar içinde
olduğuna ilişkin açıklaması
14.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Taksim Gezi Parkı’nda bir
sıkıyönetim uygulaması başlatıldığına ve İçişleri Bakanını göreve davet
ettiğine ilişkin açıklaması
V.- GENSORU
A) Ön Görüşmeler
1.-
Ankara Milletvekili Levent Gök ve 72 milletvekilinin, Başkent Doğalgaz Dağıtım
Anonim Şirketinin değerinin çok altında bir ihale bedeli ile özelleştirilmesini
onaylayarak kamuyu zarara uğrattığı iddiasıyla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan
hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/28)
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü’nün gensoru önergesi üzerinde BDP Grubu adına
yaptığı konuşma sırasında AK PARTİ Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
2.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli’nin gensoru önergesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşma
sırasında CHP Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
3.-
İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli’nin gensoru önergesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşma
sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
4.-
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, İstanbul
Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
5.-
Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
6.-
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, Ankara Milletvekili Levent Gök’ün
sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında AK PARTİ Grup Başkanına ve AK PARTİ
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
7.-
İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın
gensoru önergesi üzerinde Hükûmet adına yaptığı konuşma sırasında CHP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYON-LARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
2.-
Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet
Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
3.-
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/759) (S.
Sayısı: 453)
VIII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, bakanlıklar tarafından
kurulan ve kurulması planlanan televizyon kanallarına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı
(7/21782)
2.-
Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, kentsel dönüşüm
projelerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktar’ın cevabı (7/21808)
3.- Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, Göçmen Konutları Projesi kapsamında konut
sahibi olanların sorunlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/21821)
4.-
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, bağlı kurum
ve kuruluşlara yönelik siber saldırılara ve alınan önlemlere ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/21838)
5.-
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Pamukkale’nin
doğal güzelliklerini korumak adına yürütülen çalışmalara ilişkin sorusu ve
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/21917)
6.-
Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in, arkeolog kadroları ile Bakanlığın
projelerine ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın
cevabı (7/21921)
7.-
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Bakanlığa
yönelik siber saldırılara ve alınan önlemlere ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/21931)
8.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, bağlı kurum ve kuruluşların
temsil ve ikram harcamalarına ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/22250)
9.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bursa’da resmî ilan yayınlama hakkına sahip
yerel gazetelere ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/22251)
10.-
Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in
bir köyündeki çevre sorununa ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/22332)
11.-
Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’taki katı ve sıvı atık tesislerine,
Tokat’taki
tıbbi atık imha ve depolama tesislerine,
İlişkin
soruları ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/22340),
(7/22341)
I- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat
14.02’de açılarak beş oturum yaptı.
Zonguldak Milletvekili Özcan
Ulupınar, Zonguldak iline yapılan yatırımlara,
Tunceli Milletvekili Hüseyin
Aygün, cezaevlerindeki hasta mahkûmlara,
Tokat Milletvekili Reşat
Doğru, Irak Türklerinin sorunları, beklentileri ve alınması gereken tedbirlere,
İlişkin gündem dışı birer
konuşma yaptılar.
Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri, Arap ülkelerine nakliyat yapan tır şoförlerinin sorunlarına,
İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal, İstanbul Taksim Meydanı Gezi Parkı’na sahip çıkılması gerektiğine,
Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcı, sağlık çalışanlarına yönelik şiddete,
Tokat Milletvekili Reşat
Doğru, Tokat ilindeki çiftçilerin sorunlarına,
Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlu, Kahramanmaraş ili Andırın ilçesinin Çokak-Çığşar
köyündeki soğuk hava deposunun bir an önce faaliyete geçirilmesini dilediğine,
Erzincan Milletvekili
Muharrem Işık, TÜİK’in Erzincan’da yaptığı
“Türkiye’de Dinî Hayatı Araştırma” anketine ve Erzincan’da şap hastalığıyla
ilgili gerekli duyarlılığın gösterilmesi gerektiğine,
Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, 44 Malatyaspor şampiyon
olmasına rağmen hakkının teslim edilmemesi ve hakemin yanlış penaltı kararı
vererek Yeni Malatyaspor’un bir üst lige yükselmesini
önlemesi nedeniyle Futbol Federasyonunu kınadığına ve Türkiye Büyük Millet
Meclisine şikâyet ettiğine,
Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan, Artvin’in Hopa ilçesindeki limanda kömür
nakliyesi esnasında oluşan kömür tozu nedeniyle orada yaşayan halkın zor
durumda bulunduğuna,
Manisa Milletvekili Sakine
Öz, Manisa’nın Sabuncubeli ve Gökçeler köyü civarında
çıkan yangın nedeniyle oluşan zararların giderilmesi için gerekli çalışmaların
yapılmasını dilediğine,
Kütahya Milletvekili Alim Işık, KPSS 2012 sonuçlarına göre atama bekleyen
öğretmen adaylarının haziran ayında da ikinci bir atamanın yapılmasını
istediklerine ve 19/5/2011 tarihinde meydana gelen Simav depremi nedeniyle
oluşan mağduriyetlerin giderilmesi için verilen sözlerin yerine getirilmesini
talep ettiğine,
Bingöl Milletvekili İdris Baluken, mevsimlik tarım işçilerinin taşınması sırasında
meydana gelen trafik kazalarına ve bu işçilerin yaşadıkları sıkıntılara,
İlişkin birer açıklamada
bulundular.
Tokat Milletvekili Reşat
Doğru ve 20 milletvekilinin, Sivas ilindeki göçün ve ekonomik olarak küçülmenin
nedenlerinin (10/642),
İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulu ve 25 milletvekilinin, ülkemizdeki basın özgürlüğü
kısıtlamalarının ve gazetecilerin karşı karşıya bulunduğu siyasal sorunların
(10/643),
İstanbul Milletvekili Sebahat
Tuncel ve 21 milletvekilinin, Türkiye’de üniversitelerde muhalif, farklı
düşünen ve demokratik tepkilerini gösteren öğrencilerin karşılaştıkları
sorunların (10/644),
Araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini
alacağı ve görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
BDP Grubunun, 7/5/2013 tarihinde Bingöl Milletvekili İdris Baluken ve arkadaşları tarafından Tuğgeneral Musa Çitil
davasının araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (3280 sıra no.lu), Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak sunuşlarda
okunmasına ve görüşmelerinin Genel Kurulun 30 Mayıs 2013 Perşembe günkü (bugün)
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisinin görüşülmesine başlandı, BDP grup
önerisinin görüşülmesinin Anayasa’ya aykırı olduğu anlaşıldığından işlemden
kaldırıldı.
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Anayasa’nın 138’inci maddesinin üçüncü fıkrasına
göre, görülmekte olan bir davayla ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisinde
araştırma komisyonu kurulması istemiyle bir grup önerisi verilemeyeceğinden BDP
grup önerisinin görüşülemeyeceğine,
Oturum Başkanı TBMM Başkan
Vekili Meral Akşener, BDP grup önerisinin görüşülmesinin Anayasa’nın 138’inci
maddesinin üçüncü fıkrasına aykırı olması nedeniyle BDP grup önerisini işlemden
kaldırdığına,
İlişkin birer açıklamada
bulundular.
BDP grup önerisinin
görüşülmesinin Anayasa’nın 138’inci maddesinin üçüncü fıkrasına aykırı olması
nedeniyle işlemden kaldırılıp kaldırılamayacağı hususunda usul görüşmesi
yapıldı. Başkanlığın tutumunun İç Tüzük’e uygun
olduğu açıklandı.
Muş Milletvekili Sırrı Sakık, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın
usul görüşmesinde Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Meral Akşener’in tutumunun
lehinde yaptığı konuşma sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin bir açıklamada
bulundu.
MHP Grubunun, 7/2/2013 tarih, 9456 sayı ile mesleki ve teknik eğitim
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin,
CHP Grubunun, 29/5/2013 tarihinde İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu ve 26 milletvekili tarafından Uludere katliamının tekrar incelenmesi
ve faillerinin araştırılarak yargı karşısına çıkarılması amacıyla Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (936
sıra no.lu), Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin
önüne alınarak,
Genel Kurulun 30 Mayıs 2013
Perşembe günkü (bugün) birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerileri yapılan görüşmelerden
sonra kabul edilmedi.
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun
CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında AK PARTİ Grup Başkanına ve
AK PARTİ Grubuna,
İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulu, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında şahsına,
İstanbul Milletvekili Mehmet
Akif Hamzaçebi, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında CHP Grubuna,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında AK PARTİ Grup Başkanına,
Bingöl Milletvekili İdris Baluken, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında Barış ve Demokrasi Partisine,
İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulu, tekraren, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında şahsına,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında şahsına,
İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulu, tekraren, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında şahsına,
Ankara Milletvekili Levent
Gök, Ordu Milletvekili İhsan Şener’in CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma
sırasında şahsına,
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, Ordu Milletvekili İhsan Şener’in CHP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında şahsına,
Ordu Milletvekili İhsan
Şener, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın CHP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında ve Ankara Milletvekili Levent Gök’ün
sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında şahsına,
Sataşmaları nedeniyle birer
konuşma yaptılar.
Bingöl Milletvekili İdris Baluken, Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun CHP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin bir
açıklamada bulundu.
Gündemin “Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci
sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün
91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun (2/242, 2/80) (S.
Sayısı: 156),
2’nci sırasında yer alan ve
görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Devlet Sırrı Kanunu
Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının
(1/484) (S. Sayısı: 287),
4’üncü sırasında yer alan ve
İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülmesi kabul edilen, Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu
Tasarısı ile Çevre Komisyonu Raporu’nun (1/627) (S. Sayısı: 297),
5’inci sırasında yer alan,
Orta Asya ve Kafkaslar Bölgesel Balıkçılık ve Su Ürünleri Yetiştiriciliği
Komisyonu Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile
Tarım Orman ve Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri
Komisyonu raporlarının (1/498) (S. Sayısı: 173),
Görüşmeleri, komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
3’üncü sırasında yer alan,
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/759) (S.
Sayısı: 453), çerçeve 2’nci maddesine bağlı ek madde 151’e kadar kadar kabul edildikten sonra Komisyonun bulunmaması
nedeniyle ertelendi.
İstanbul Milletvekili Mehmet
Akif Hamzaçebi, Mersin Milletvekili Nebi Bozkurt’un görüşülen kanun tasarısının
tümü üzerinde şahsı adına yaptığı konuşma sırasında Cumhuriyet Halk Partisine,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında AK PARTİ Grup Başkanına,
Mersin Milletvekili Nebi
Bozkurt, Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın görüşülen kanun tasarısının 1’inci
maddesi üzerinde grubu adına yaptığı konuşma sırasında şahsına,
Ankara Milletvekili Zühal Topcu, İstanbul Milletvekili İsmet Uçma’nın
görüşülen kanun tasarısının 1’inci maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı konuşma
sırasında şahsına,
İstanbul Milletvekili Fatma
Nur Serter, İstanbul Milletvekili İsmet Uçma’nın
görüşülen kanun tasarısının 1’inci maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı konuşma
sırasında şahsına,
Sataşmaları nedeniyle birer
konuşma yaptılar.
Komisyonların bulunmayacağı
anlaşıldığından, alınan karar gereğince, 31 Mayıs 2013 Cuma günü saat 14.00’te
toplanmak üzere 21.10’da birleşime son verildi.
Meral AKŞENER
Başkan
Vekili
Fatih
ŞAHİN Bayram ÖZÇELİK Özlem YEMİŞÇİ
Ankara Burdur Tekirdağ
Kâtip Üye Kâtip Üye Kâtip Üye
II.- GELEN KâĞITLAR
No:
166
31 Mayıs 2013 Cuma
Teklifler
1.- Kocaeli Milletvekili
Haydar Akar'ın; Perakende Ticaret ile Esnaf ve Sanatkarlık
Hizmetlerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/1561) (İçişleri; Avrupa
Birliği Uyum ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.05.2013)
2.- Muğla Milletvekili Ömer
Süha Aldan'ın; 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun
İki Maddesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/1562) (İnsan
Haklarını İnceleme ile Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.05.2013)
3.-
Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova'nın; Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1563) (Milli Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20.05.2013)
4.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal'ın; Hukuk Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/1564) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
5.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal'ın; İş Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/1565) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 21.05.2013)
6.- İstanbul Milletvekili Ali
Özgündüz'ün; 1111 Sayılı Askerlik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi (2/1566) (Plan ve Bütçe ile Milli Savunma Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 21.05.2013)
7.- Osmaniye Milletvekili
Hasan Hüseyin Türkoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ile 2 Milletvekilinin; Köy Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1567) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler; İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.05.2013)
8.- Gaziantep Milletvekili
Mehmet Şeker'in; Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/1568) (İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 21.05.2013)
9.- Balıkesir Milletvekili
Namık Havutça'nın; 5682 Sayılı Pasaport Kanununun 14.
Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1569) (İçişleri
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
10.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili
Oktay Vural'ın; Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/1570) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
11.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel ve 1 Milletvekilinin; Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/1571) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; İçişleri ile Plan ve
Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
12.- Barış ve Demokrasi
Partisi Grup Başkanvekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in;
Askeri Darbelerin Yol Açtığı Mağduriyetlerin Giderilmesine Yönelik Kanun
Teklifi (2/1572) (Anayasa; Plan ve Bütçe; İçişleri ile Adalet Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.05.2013)
13.- Diyarbakır Milletvekili
Nursel Aydoğan'ın; Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi (2/1573) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.05.2013)
14.- Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcı ve 1 Milletvekilinin; Kooperatifler Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1574) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
24.05.2013)
15.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan'ın; Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanunun İptali Hakkında
Kanun Teklifi (2/1575) (Anayasa; Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile
İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.05.2013)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Hatay Milletvekili Mehmet
Ali Ediboğlu ve 22 Milletvekilinin, İskenderun'da 2. Organize Sanayi Bölgesi
olarak belirlenen bir alanın doğurabileceği sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/645) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.03.2012)
2.- Kocaeli Milletvekili
Haydar Akar ve 24 Milletvekilinin, ekonomik kriz ve geçim sıkıntısı nedeniyle
artan şiddet ve intihar olaylarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/646) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.03.2012)
3.- Kırklareli Milletvekili
Turgut Dibek ve 24 Milletvekilinin, baz istasyonlarının
insan sağlığına etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/647) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.03.2012)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergesi
1.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri’nin, 2003-2013 yılları arasında inşa edilen
ve onarılan gemi sayıları ile tersanelere ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/21016)
31 Mayıs 2013 Cuma
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ), Fatih
ŞAHİN (Ankara).
BAŞKAN –
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 114’üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır. Okutuyorum:
III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması
Önergeleri
1.- Hatay Milletvekili Mehmet Ali Ediboğlu ve
22 milletvekilinin, Hatay ili İskenderun ilçesinin Azganlık
beldesinde 2’nci Organize Sanayi Bölgesi olarak belirlenen alanın
doğurabileceği sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/645)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Hatay
ili, İskenderun ilçesi, Azganlık beldesinde 2’nci
organize sanayi bölgesi olarak seçilmiş olan alan, ormanlık arazi iken OSB
yapımı için devredilmiştir. Bölgede hızla ağaç kesimleri yapılmış ve bölge
orman bitki örtüsünü kaybetmiştir.
Bu
sebeple:
1) Hatay
ili, İskenderun ilçesi, Azganlık beldesinde 2’nci OSB
alanı seçiminde hangi kriterler göz önünde
bulundurulmuştur?
2)
Burada, 4562 sayılı Organize Bölgeler Kanunu'nun 4’üncü maddesinde belirtilen
"Güvenlik bölgelerinde, orman özelliğini haiz alanlarda, içme ve kullanma
suyu kaynakları çevresinde deniz kirliliğinin önlenmesi açısından hassas
bölgelerde OSB kurulamaz." hükmü dikkate alınmış mıdır?
3) Önceki
yıllarda bu bölgenin orman vasfından çıkarılması neden uygun bulunmamıştı?
4) Bahsi
geçen alan üzerinde 4,88 hektarlık göl bulunduğu, bu gölün Amanos
dağlarından gelen yer altı sularıyla beslendiği ve sulak alan olduğu doğru
mudur?
5) Sulak
araziye OSB kurulmasının hukuki bir dayanağı var mıdır?
6)
65-430-621-622-623-624-625-626-1156-429-433-426 parsel no.lu taşınmazların
yetkili ve sorumlu bakanlık ve kurumlarca; “orman olmadığı, ham toprak
olduğunun, kurumlarınca ilişiği olmadığından ve tapu kayıtlarında orman vasfı
taşımadığından OSB kurulmasında sakınca olmadığı” ifade edilmişti. Oysa, ilgili bölgede aynı dönemde ağaçlar ve makilik alanlar
mevcutken ham toprak kararı kimler tarafından verilmiştir?
7) Bu
bölgede mülga Orman Bakanlığı tarafından 2001-2006 yıllarında yapılan
ağaçlandırma çalışmaları için yıllar itibariyle yapılan harcamalar nedir ve
yapılan ağaçlandırma çalışmaları hakkındaki sonuç raporları nedir?
8)
Ormanlık alanın kısa sürede yok edilmesi bölgenin ekolojik
yapısını nasıl etkilemiştir ve gelecek yıllarda nasıl etkileyecektir?
9) 2’nci
OSB kurulduktan sonra bölgede ortaya çıkabilecek kirlilik ve diğer sorunlar
bölge halkının yaşamını nasıl etkileyecektir?
10)
İskenderun Körfezi’nin Çevre ve Orman Bakanlığınca TÜBİTAK-MAM tarafından
hazırlanmış olan Kara Kökenli Kirleticiler için Ulusal Eylem Planı’nda
"Sıcak nokta" olarak tanımlandığı, Doğu Akdeniz Havzası’nın özellikle
endüstriyel ve ağır metal kirliliği açısından risk altında bulunan bir havza
olarak belirlendiği, bu noktada 2010 yılına kadar endüstriyel kaynaklı deşarj
ve emisyonların yüzde 50 azaltılması, Birleşmiş
Milletler Çevre Programı (UNEP), Akdeniz Eylem Planı (MAP) tarafından
hazırlanarak taraf ülkelerce de kabul edilen Stratejik Eylem Planı (SAP)'ın hedefleri arasında bulunmaktadır. Bu hedefleri
sağlayacak hangi tedbirler alınmıştır?
11) 2’nci
OSB kurulması planlanan alan üzerinde yaşayan 15 bin vatandaşın ormanlık alanın
korunması adına Valilik ve Kaymakamlık, İskenderun Cumhuriyet Başsavcılık
makamlarına verdikleri dilekçeleri ve bölge halkının hassasiyeti neden dikkate
alınmamıştır?
12) İskenderun kenti ve
çevresindeki yerleşimlerde yaşayan 600 bin kişinin içme ve kullanma suyu
ihtiyacını karşılamak üzere İskenderun 2’nci 0SB alanı içinde kalan, DSİ
tarafından ihalesi yapılan ve 60 bin m2’lik saha içinde inşaat çalışmaları
hızla devam eden İskenderun kentinin içme suyu arıtma tesisinin 2’nci OSB’de
yapılacak sanayi tesislerinin yapımı ile içme suyu arıtma tesisinin olumsuz
etkileneceği bilindiği hâlde içme suyu arıtma tesisine bitişik faaliyette
olacak bir OSB kurulması mümkün müdür?
Yukarıda belirtilen sorulara cevap bulunması ve bölge halkının sesine
kulak verilerek ileride geri dönüşü olmayan çevre sorunlarını engellemek ve
bölgede sağlıklı ve sürdürülebilir yaşamın korunması amacıyla Hatay ili
İskenderun ilçesi, Azganlık beldesinde 2’nci OSB
alanı projesi ile ilgili gerekli araştırmaların yapılarak alınabilecek
tedbirlerin, çözüm önerilerinin belirlenmesi ve uygulanması konularında yüce
Meclisimizin ve halkımızın bilgilendirilmesi amacıyla, Anayasa’nın 98'inci,
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 104'üncü ve
105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederiz. 7/3/2012
1) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
2) Veli Ağbaba (Malatya)
3) Mahmut Tanal (İstanbul)
4) Hurşit Güneş (Kocaeli)
5) Engin Altay (Sinop)
6) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
7) Emre Köprülü (Tekirdağ)
8) Erdal Aksünger (İzmir)
9) Arif Bulut (Antalya)
10) Doğan Şafak (Niğde)
11) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
12) İhsan Özkes (İstanbul)
13) Haluk Eyidoğan (İstanbul)
14) İzzet Çetin (Ankara)
15) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
16) Haydar Akar (Kocaeli)
17) Gürkut
Acar (Antalya)
18) Celal Dinçer (İstanbul)
19) Salih Fırat (Adıyaman)
20) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
21) Haluk Ahmet Gümüş (Balıkesir)
22) Rahmi Aşkın Türeli (İzmir)
23) Sakine Öz (Manisa)
2.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar ve 24
milletvekilinin, 2002 yılından bu yana yaşanan ekonomik kriz ve geçim sıkıntısı
nedeniyle artan şiddet ve intihar vakalarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/646)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2002
yılından bu yana Türkiye'de görülen ekonomik krizlerin sonucu olarak ortaya
çıkan yoksulluk, işsizlik ve geçim sıkıntısı, toplumumuzda giderek şiddet ve
intihar olaylarında belirgin bir artış göstermesine neden olmuştur.
Gerek
görsel gerekse yazılı medyada son yıllarda sayıca fazla yer tutan şiddet ve
intihar haberleri toplumsal gerilime yol açmaktadır.
Gerekçe:
2002
yılından günümüze yaklaşık on yıldır ülkemizi yöneten AKP Hükûmeti ekonomik
sorunlara çare bulamamış ve giderek derinleşen ekonomik krizler ortaya
çıkmıştır. Bu krizlerin sonucunda birçok vatandaşımız işini kaybetmiş, çoğu iş
bulamamış ya da fabrika sahibi müteşebbislerimiz iş yerlerini kapatmak zorunda
kalmışlardır.
Son
zamanlarda var olan işsizlik, yoksulluk ve geçim sıkıntısı vatandaşlarımız
üzerindeki psikolojik ağırlığını giderek arttırmış, bunun sonucunda şiddet ve
intihar vakalarında büyük bir artış yaşanmıştır. Bununla birlikte, son aylarda
gerek yazılı gerekse görsel medyamızda yer alan haberler, araştırmaları
doğrular niteliktedir.
Şöyle ki,
çalışmaları ile ödül alan Medya Takip Ajansı Interpress'in
yaptığı araştırmaya göre geçtiğimiz yıl yazılı basında asayiş konularının yer
aldığı 400 bini aşkın haber yayımlanmış, en çok artış ise yüzde 38'lik bir
oranla kadına yönelik şiddet haberlerinde yaşanmıştır. Ulusal,
bölgesel ve yerel 2 bine yakın gazete ve derginin incelendiği araştırmanın
sonuçlarında, 2011 yılında açıklanan asayiş haberleri raporuna göre, 2011
yılında gazetelerde 24.932 adet çeşitli hırsızlık haberleri yayımlanmış;
gıdadan akaryakıta, sigaradan ilaca, tarihi eserden tıbbi malzemeye kadar pek
çok farklı konuda toplam 22.974 adet kaçakçılık haberi, 18.960 cinayet, 10.110
intihar olayı ve 3.728 yaralama haberi gazetelerde yer almıştır. Cinayet
ve intihar olaylarındaki patlama oldukça dikkat çekici ve düşündürücüdür.
Özetle, işsizlik ve fakirlik arttığı sürece, o ülkede asayiş olayları da
artmaktadır. Sokaktaki vatandaşın çektiği çileden habersiz Hükûmet ekonominin
çok iyi olduğunu ve ülkede her şeyin güzelleştiğini iddia ederken gerçek
durumun hiç de öyle olmadığını yaşanan olayların sonucunda görmekteyiz.
Sonuç
olarak, yukarıda da anlatıldığı üzere belirtilen sorunların, şiddet ve intihar
olaylarının nedenlerinin araştırılması, bu olayların önlenmesi için gereken
tedbirlerin alınması ve konuyla ilgili olarak doğru politikaların oluşturulması
ülkemizin geleceği açısından yaşamsal önemdedir. Dolayısıyla, toplumumuzda
yaşanan ekonomik kriz ve geçim sıkıntısı nedeniyle artan şiddet ve intihar
vakalarını ivedi olarak önleyici hangi tedbirlerin alınması gerektiğini
saptamak üzere Anayasa'nın 98'inci, TBMM İçtüzüğü’nün
104 ve 105’inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
1) Haydar Akar (Kocaeli)
2) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
3) Namık Havutça (Balıkesir)
4) Erdal Aksünger
(İzmir)
5) Engin Altay (Sinop)
6) Durdu Özbolat
(Kahramanmaraş)
7) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
8) Veli Ağbaba (Malatya)
9) Hurşit Güneş (Kocaeli)
10) Mehmet Volkan Canalioğlu (Trabzon)
11) Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
12) Mahmut Tanal (İstanbul)
13) Arif Bulut (Antalya)
14) Doğan Şafak (Niğde)
15) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
16) İhsan Özkes
(İstanbul)
17) Haluk Eyidoğan
(İstanbul)
18) Emre Köprülü (Tekirdağ)
19) İzzet Çetin (Ankara)
20) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
21) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
22) Gürkut
Acar (Antalya)
23) Celal Dinçer (İstanbul)
24) Salih Fırat (Adıyaman)
25) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
3.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek ve 24
milletvekilinin, GSM baz istasyonlarının insan sağlığı
üzerindeki olumsuz etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/647)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
GSM baz istasyonlarının insan sağlığı üzerinde olumsuz etkileri
olduğuna dair birçok bilimsel rapor, makale, bildiri, görüş vb. yayınlanmış
bulunmaktadır.
Ankara
Valiliği İnsan Hakları İl Kurulu Başkanlığının 31/03/2011 tarihli toplantısında
alınan baz istasyonları ile ilgili prensip kararı;
1) Kurma
kararında halkın duyarlılığının göz önüne alınması.
2) Bina
çatısına kurulması zorunlu hâllerde hem binada oturanlar hem de yakın çevrede
yaşayanlarla uzlaşmaya varılması şeklindedir.
Sağlık ve
Çevre bakanlıklarının cep telefonu ve elektronik haberleşme cihazlarının insan
sağlığını tehdit ettiğini açıklamasına rağmen, Bakanlığınızca, ülke genelinde
başta Ankara, İstanbul, İzmir, Denizli ve Diyarbakır olmak üzere, on binlerce
yargı emekçisinin çalıştığı adliye binalarının üstüne GSM baz
istasyonları kurulmasına ve hatta binaların içinde de GSM sistemini güçlendirme
amaçlı elektronik aygıtların kurulmasına ve kullanılmasına onay verildiği
bilinmektedir.
Adalet
Bakanlığının, GSM baz istasyonlarının adliye
binalarının üzerine kurulmasına karşı mücadele eden Büro Emekçileri Sendikası
Denizli Şubesine verdiği cevapta, Yargıtay kararları arasındaki farklı
görüşlerden yararlanmış ve GSM baz istasyonlarının insan sağlığı üzerinde
olumsuz bir etkisinin olmadığını öne sürmüştür.
Hâlbuki,
aralarında Ankara Üniversitesi Çevre Hukuk Ana Bilim Dalı, Elektrik
Mühendisleri Odası, Çevre Koruma Derneği, Tüketici Hakları Derneği, Çevre İçin
Hekimler Derneği, Tabip Odaları gibi birçok demokratik kitle örgütünün bu
konudaki görüşleri; Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Uluslararası Non-İyonize
Radyasyondan Korunma Komisyonu (ICNIRP), Uluslararası Elektromanyetik Alanlar
Güvenlik Komisyonu (ICEMS) gibi uluslararası kuruluşların görüşleriyle
paralellik arz etmekte ve GSM baz istasyonlarının
insan sağlığı üzerinde olumsuz etkileri olduğu hususunda hemfikir
bulunmaktadır.
Konuya
ilişkin olarak tüm ulusal ve uluslararası bilimsel kuruluşlar, GSM baz istasyonlarının büyük bir elektromanyetik kirliliğe ve
çevre kirliliğine yol açtığı, bu durumun halk sağlığına, insan sağlığına
zararlı olduğu hususunda ortak görüş sahibi olmasına rağmen, her ülkede
hükûmetler büyük oranda uluslararası sermaye gruplarına ait olan ya da onlar
tarafından yönlendirilmekte bulunan GSM firmalarının aktarmakta olduğu mali
kaynaklar karşısında doğru bir tutum alamamakta ve maalesef insan sağlığını paraya
tercih etmektedirler.
Adalet
Bakanlığı, on binlerce yargı emekçisinin, hizmetlinin, mübaşirin, zabıt
kâtibinin, yazı işleri müdürleri ve icra personelinin, merkez ve taşra
teşkilatında görevli her kademeden personelinin sağlığını hiçe saymaktadır.
Adalet
Bakanlığına bağlı adliye binaları başta olmak üzere, üzerinde GSM baz istasyonu bulunan Adalet Bakanlığına ait ya da Adalet
Bakanlığınca kullanılan kamu hizmet binalarında çalışan yargı emekçileri
arasında, GSM baz istasyonlarının kuruluşunun ardından stres, uykusuzluk,
sinirlilik, baş dönmesi, baş ağrısı, yorgunluk hissi, iştahsızlık, dikkat
dağınıklığı, konsantre olamama vb. sağlık sorunlarının yaşanıp yaşanmadığı ile
ilgili bir sağlık taraması yapılmamıştır.
GSM baz istasyonlarının olumsuz etkileri başta olmak üzere
elektromanyetik ya da radyoaktif ışınların zararlarına karşı, yargı
emekçilerini korumak amacıyla herhangi bir koruma tedbiri de alınmamıştır.
Adalet
Bakanlığının baz uygulamasının yarattığı sorunlarının
tespiti, ortaya çıkarılması ve çözümlenmesi amacı ile Anayasa’mızın 98’inci
maddesi, İç Tüzük’ümüzün 104 ve 105’inci maddeleri
gereğince bir araştırma komisyonu kurularak konunun tüm boyutlarıyla
araştırılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Turgut Dibek (Kırklareli)
2) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
3) Ali Özgündüz (İstanbul)
4) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
5) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
6) Emre Köprülü (Tekirdağ)
7) İlhan Cihaner
(Denizli)
8) Hurşit Güneş (Kocaeli)
9) Rıza Türmen
(İzmir)
10) Ömer Süha Aldan (Muğla)
11) Uğur Bayraktutan
(Artvin)
12) İzzet Çetin (Ankara)
13) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
14) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
15) Haydar Akar (Kocaeli)
16) Gürkut
Acar (Antalya)
17) Celal Dinçer (İstanbul)
18) Mahmut Tanal (İstanbul)
19) İhsan Özkes
(İstanbul)
20) Haluk Eyidoğan
(İstanbul)
21) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
22) Namık Havutça (Balıkesir)
23) Haluk Ahmet Gümüş (Balıkesir)
24) Rahmi Aşkın Türeli (İzmir)
25) Sakine Öz (Manisa)
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın
Tanal, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın,
milletvekillerinin halkın arasında dolaşırken çok fazla biber gazıyla karşı
karşıya kaldığına ve milletvekillerinin sağlığını, güvenliğini kollamanın
Meclis Başkanlığının görevleri arasında olduğundan kendilerine birer maske
verilmesi için gereken işlemin yapılmasını arz ettiğine ilişkin açıklaması
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tabii,
milletvekilleri halkın arasında dolaştıkları zaman halkın sorunlarıyla
ilgilenmesi gerekiyor. Biz milletvekilleri olarak halkın arasına gittiğimiz
zaman çok fazla biber gazıyla karşı karşıya kalmaktayız. Meclis Başkanlığının
görevlerinin arasında da milletvekillerinin hukukunu, sağlığını güvenliğini
kollamak, korumak görevidir. Bu açıdan Meclis Başkanlığımızın halkın arasına
giden milletvekillerine birer tane, şu şekilde görüldüğü üzere bir maskenin
alınması ve dönüşte zimmetine tekrar geri iadesinin sağlanması hususunda
gereken işlemin yapılmasını arz ediyorum.
Saygılarımı
sunuyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Sayın
Vural.
2.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Taksim
Gezi Parkı’nın yok edilmesine karşı çıkan vatandaşlara karşı yapılan eylemleri
kınadığına ve Şırnak-Hakkâri kara yolunun yanı başında, Balveren
beldesinde, PKK ve KCK paçavralarının bir çadırda asılı olduğuna ve bunların
neden yok edilmediğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
OKTAY
VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Taksim’de,
Gezi Parkı’nda çevresine, ağaçlara sahip çıkmak için medeni bir şekilde
taleplerini ortaya koyanlara yapılan hunharca müdahale, biber gazının sıkılması
ve çadırları yakan bu eylemleri kınıyorum. Açıkçası İstanbul’un göbeğinde,
Beyoğlu’nda son vaha, AKP tarafından alışveriş merkezi uğruna yok edilmektedir.
Bunun tekrar gözden geçirilmesi lazım, Meclisteki AKP ve CHP’li Meclis
üyelerinin bu konuda tekrar bir karar alması gerekir.
Ayrıca,
Şırnak Balveren beldesinde, Şırnak-Hakkâri kara
yolunun yanı başında, çadırda, çadırın tepelerinde PKK ve KCK paçavraları
asılı. Şırnaklılar soruyor: “PKK meşrulaştı mı? Neden devlet müdahale etmiyor?
Taksim’de Gezi Parkı’na sahip çıkanların çadırlarını yakanlar PKK çadırlarını
neden yok etmiyor?” Bu konuda Şırnaklılar bu sorunun sorulmasını tarafımdan
istediler.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Sayın Türkkan.
3.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın,
Taksim Gezi Parkı’nın yok edilmesine karşı çıkan vatandaşlara karşı polis
tarafından orantısız güç uygulandığına ilişkin açıklaması
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, “Birinizin elinde bir fidan olduğu hâlde
kıyamet kopmaya başlarsa kıyamet gerçekleşinceye kadar imkân olursa o fidanı
diksin.” diyen bir Peygamberin ümmetiyiz biz. Oysa İstanbul’un merkezinde
vatandaşın nefes alma yeri olan Gezi Park’ında AVM yapacak olan bağnaz
zihniyete karşı geçit vermek istemeyen halkımıza polis orantısız güç
uygulamaktadır. 6 vatandaşımız yoğun bakımdadır. Bir taraftan, halka zulüm yapmak
konusunda Esad’a rahmet okutacaksınız; diğer taraftan, Esad’a “diktatör”
diyeceksiniz. Vatandaşlarımıza sesleniyorum buradan: Âl-i
İmrân suresinin 139’uncu ayetinde der ki: “Gevşeklik
göstermeyin, üzüntüye kapılmayın. Eğer inanmışsanız, üstün gelecek olan
sizsiniz.”
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Sayın Atıcı…
4.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın,
Sağlık Bakanlığının vatandaşları alkol kullanıp kullanmadığı konusunda
fişlediğine ilişkin açıklaması
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Başkanım, Sağlık Bakanlığı tüm halkımızı alkol açısından fişlemeye başlamıştır.
Aile hekimleri “Vatandaşlar alkol kullanıyor mu, kullanmıyor mu? Kullanıyorsa
ne kadar ve hangi tip alkolü tüketiyor?” diye sorular sormak zorunda
bırakılmıştır. Zaten, daha önce dinini soran, çocuğun meşru mu, gayrimeşru mu
olduğunu sorarak fişleyen Sağlık Bakanlığı bu kez de vatandaşlarımızı alkol
alıp almadığı konusunda fişlemektedir. Memurlar bundan çok rahatsızdır, “Atama
ve terfilerde kullanılacaktır.” diye de endişe etmektedir.
Saygıyla
duyururum efendim.
BAŞKAN –
Sayın Kurt…
5.- Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt’un,
İstanbul Taksim Gezi Parkı’nda yapılan baskıların bir an önce durdurulması
gerektiğine ilişkin açıklaması
KAZIM
KURT (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
İçişleri Bakanı da buradayken, İstanbul Taksim’deki Gezi Parkı’nda yapılan
baskıların bir an önce durdurulması ve özellikle orada bulunan eylemcilerin can
ve güvenliğinin sağlanması konusunda polisin görev yapması gerektiğini
hatırlatmak istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Sayın Buldan…
6.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın,
İstanbul Taksim Gezi Parkı’nda yapılan baskıların bir an önce durdurulması
gerektiğine ilişkin açıklaması
PERVİN
BULDAN (Iğdır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İstanbul
Gezi Parkı’nda bekleyen eylemcilere saat beş sıralarında tekrar orantısız güç
kullanılarak bir müdahale gerçekleştirildi. Bu müdahale esnasında başta
İstanbul Milletvekilimiz Sayın Sırrı Süreyya Önder ve gazeteci Ahmet Şık olmak
üzere birçok vatandaşımız, yurttaşımız yaralandı. Bu uygulamaya bir an önce son
verilmesini ve yaralı olan arkadaşlarımıza acil şifalar diliyoruz. Hükûmeti bu
konuda duyarlı olmaya davet ediyoruz bir kez daha.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Sayın Halaman…
7.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
buğday hasadının başladığına ve taban fiyatının açıklanması gerektiğine ilişkin
açıklaması
ALİ
HALAMAN (Adana) – Başkanım, sağ olun.
Sayın
Başkanım, Tarım Bakanımız burada; Tarım Bakanımızın burada olması dolayısıyla
bizim sorumuz: Adana’da on gündür hasat yapılıyor. Hasat olması dolayısıyla…
Toprak Mahsulleri Ofisi şu ana kadar açılmadı. Yani, Hükûmet geleneksel olarak
her zaman bir taban fiyat açıklıyordu, onlar açıklanmadı. Dolayısıyla,
Adana’daki çiftçiler Tarım Bakanlığından bir sözcük bekliyor yani taban fiyat
açıklayacak mı, buğdaylarını satsınlar mı, Toprak Mahsulleri alım dışı mı?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Sayın Hamzaçebi…
8.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi’nin, İstanbulluların Taksim Gezi Parkı’nın yeşil olarak kalmasını
istediğine, bu sese kulak verilmesi gerektiğine ve 31 Mayıs Dünya Tütünsüz
Günü’ne ilişkin açıklaması
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İstanbul’da
Taksim Gezi Parkı’nın yeşil olarak kalmasını isteyenler ile şehircilik ufku
ancak alışveriş merkezleri, gökdelenler, rezidanslarla
sınırlı olanlar arasında bir büyük gerilim yaşanmaktadır. Demokrasi, vatandaşın
sesine kulak vermeyi gerektirir. İstanbullu, İstanbullular, Taksim Gezi
Parkı’nın yeşil olarak kalmasını istiyor. Bu sese kulak vermeyenler demokrat
olamazlar, bu sese kulak vermeyenlerin demokrasiyle problemi vardır.
Bugün Dünya Tütünsüz Günü. Sayın Başbakan dumansız hava
sahasından söz ediyor, dumansız günlerden söz ediyor ama Taksim Gezi Parkı
biber gazı dumanına boğulmuş durumda. Sayın İçişleri Bakanını demokrasiye,
demokrasinin gereklerine uymaya davet ediyorum. Lütfen, oradaki güvenlik
güçleri biber gazı kullanmaktan vazgeçsinler.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Sayın Yılmaz.
9.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın,
orman yangın sezonuna girildiğinden çok dikkat edilmesi gerektiğine ve Başbakanın
2,5 milyar fidan dikildiği şeklinde verdiği bilginin yanlış olduğuna ilişkin
açıklaması
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ülkemizde
1 Haziran-31 Ekim tarihleri orman yangın sezonu olarak adlandırılıyor ama ne
yazık ki bu sene daha yangın mevsimine girmeden binlerce dönüm alanın yandığı
bir sezonla karşı karşıyayız. Çok dikkat edilmesi gereken bir dönemden
geçiyoruz çünkü belirli mevsimlerin yağışlı geçmesi ot bolluğunu beraberinde
getirdi. Onun için, bütün yangın sezonunda çalışacak işçisinden memuruna kadar
herkese Allah kolaylık versin diyorum.
Bir de
Sayın Başbakanın bu köprüyle ilgili veya Gezi Parkı’yla ilgili verdiği “2,5
milyar fidan diktik.” örneği çok yanlış bilgilendirmeden kaynaklanıyor. Şimdi,
Sayın Başbakana bu bilgiyi kim veriyorsa, diktikleri ve dağıttıkları fidanların
birçoğunun ne yazık ki dikilmediğini ve kuruduğunu eğer kısa bir araştırma
yaparsa görmesi mümkündür. Ondan dolayı, verilen rakamlarla konuşmanın çok
doğru olmadığını düşünüyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Sayın Çelebi.
10.- İstanbul Milletvekili Süleyman
Çelebi’nin, Taksim’den ve Gezi Parkı’ndan Hükûmetin elini çekmesini istediğine
ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) – Çok teşekkürler Sayın Başkan.
Şimdi,
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Beyoğlu Tapu
Sicil Müdürlüğü, Beyoğlu 2. Sulh Mahkemesine, sorusu üzerine şöyle bir yazı
yazıyor: “Beyoğlu ilçesi Gümüşsuyu Mahallesi İnönü Meydanı mevkisinde
kâin 77 pafta, 751 ada, 2 parselde kayıtlı 29.552 metrekare miktarındaki
arsanın tamamı 31/1/1941 tarihli kadastro tespiti
suretiyle İstanbul Belediyesi sınırlarına kayıtlı olup beyanlar hanesinde 2290
sayılı Kanun’un 8’inci madde hükmüne göre -tekabül eden 6785 sayılı Kanun’un
31’inci maddesine müsteniden- İstanbul Belediyesine terk edilmiş olduğundan,
aynı müdürlük gereğince belediye tarafından satılamaz ve başka şekillerde
kullanılamaz.”
Bu hükme
rağmen şu anda orada ciddi bir gaz ve şiddet uygulanıyor. Hükûmet ve iktidar
Taksim’le kafayı bozmuş. Taksim’den ve Gezi Parkı’ndan Hükûmet elini çeksin
istiyoruz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Sayın Bayraktutan…
11.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Divanında TBMM Genel Sekreteri ve Genel Sekreter yardımcılarını ilgilendiren
bir yönetmelik düzenlemesi yapıldığına ve bunu doğru bulmadığına ilişkin
açıklaması
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Hukuk Hizmetleri Başkanlığı Görevde Yükselme Yönetmeliği
diye bir yönetmeliği bugün görüşüyor Sayın Başkan.
Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 8 tane milletvekili tutukluyken, sanki bütün bu
sorunlar yokmuş gibi, sadece Meclis Başkanlık Divanında Genel Sekreter ve Genel
Sekreter yardımcılarını ilgilendiren bir tabakaya ilişkin mali düzenlemeler
yapılıyor.
Dün
basında da çıktı, bakın, Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekili
maaşlarında kıyamet kopuyor ama bazı bürokratların maaşlarının da milletvekili
maaşına yaklaştığına ilişkin… 12 bin lirayı aşan maaşlar var, bu da yetmiyor,
bugün Başkanlık Divanında bunlara ilişkin bir Görevde Yükselme Yönetmeliği
düzenleniyor. Genel Sekreter ve Genel Sekreter yardımcıları kendi statülerini
korumak için bir subjektif düzenleme yapıyorlar. Bu
düzenleme bugüne kadar Türkiye Büyük Millet Meclisinin tarihinde yoktur.
İnşallah bu yanlıştan vazgeçerler, bu yapılan yanlıştan da bir an evvel geri
dönerler diye düşünüyorum. Bunu önümüzdeki günlerde de kamuoyuna da
getireceğim.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Sayın Özgündüz…
12.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’ün,
İstanbul Taksim Gezi Parkı’nda yapılan baskıların bir an önce durdurulması gerektiğine
ilişkin açıklaması
ALİ
ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
milletvekilleri, Taksim Gezi Parkı’nda demokratik pasif direniş hakkını
kullanan insanlara karşı gazla, copla, tazyikli suyla müdahale edip insan hakkı
ihlali yapan polisi ve emir verenleri kınıyorum. Polis artık olayı başka boyuta
çekmiştir. Gümüşsuyu Askeri Hastanesinin bahçesine girmeye çalışırken izin
vermeyen askeri de gazla tehdit etmektedir.
Sayın
Bakanım, bunlar uygun davranışlar değil. Lütfen… Bizim milletvekillerine karşı
yapılan hareket de vardır. Meclisin de mensuplarına, milletvekillerine sahip
çıkması gerekir. Aksi takdirde biz de pasif direniş hakkımızı kullanacağız.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Sayın Acar…
13.- Antalya Milletvekili Gürkut
Acar’ın, iktidar partisinin Türkiye’nin birliğini, düzenini bozmaya yönelik
uygulamalar içinde olduğuna ilişkin açıklaması
GÜRKUT
ACAR (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Devlet
Tiyatroları, Devlet Opera ve Balesiyle Sanat Kurumlarının “Türkiye Sanat
Kurumu” adı altında yeniden yapılandırılmasına ilişkin çalışmalar kaygı
vericidir. Türkiye Cumhuriyeti’nin temel bütün kurumları, şimdi de sanat
kurumları, temel nitelikleri AKP eliyle bir bir alt
üst edilmektedir.
Laiklik
ilkesi her gün ihlal edilmektedir. Başbakan içki yasağını dinin yasağı olarak
sunuyor. Diyanet İşleri Başkanlığı, fetva kurumu hâline getiriliyor. 4+4 bunun
bir örneğidir. Kürtaj tartışmaları bunun bir örneğidir. Hukuk devleti ilkesi
ihlal edilmiştir, geçersiz kılınmıştır. Yargı kurumları iktidara bağımlı hâle
getirilmiştir, Adalet Bakanının iki dudağı arasına sıkıştırılmıştır.
Şimdi de
Alevi-Sünni kavgasını körüklemek için üçüncü Boğaz köprüsüne bir isim konuyor
ve bu, burada bütün Alevi kesimini ayağa kaldıracak bir olaydır. Bundan
şiddetle kaçınmasını istiyorum iktidar partisinin. Lütfen, Türkiye’nin
birliğini, düzenini bozmayın. Yoksa bu gidiş iyi bir gidiş değildir. Türkiye’de
ne yapmaya çalışıyorsunuz? İç savaş çıkartmaya mı çalışıyorsunuz? Sizi…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Alınan karar gereğince, gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmına
geçiyoruz.
SIRRI
SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, ben de istemiştim.
BAŞKAN –
10 kişiye verdim. Öyle bizim sistemimiz. Grup başkan vekilleri hariç, yani
onları ayrı tuttuk, 10 arkadaşımıza da verdim. Gerisi dolu. Yani işin üstüne
çıkamayız.
Alınan
karar gereğince, gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmına geçiyoruz.
Bu kısımda yer alan, Ankara Milletvekili Sayın Levent Gök ve 72
Milletvekilinin; Başkent Doğalgaz Dağıtım Anonim Şirketinin değerinin çok
altında bir ihale bedeli ile özelleştirilmesini onaylayarak kamuyu zarara
uğrattığı iddiasıyla Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan hakkında bir gensoru
açılmasına ilişkin (11/28) esas numaralı gensoru önergesinin gündeme alınıp
alınmayacağı hususundaki görüşmelere başlıyoruz.
V.- GENSORU
A) Ön Görüşmeler
1.- Ankara Milletvekili Levent Gök ve 72
milletvekilinin, Başkent Doğalgaz Dağıtım Anonim Şirketinin değerinin çok
altında bir ihale bedeli ile özelleştirilmesini onaylayarak kamuyu zarara
uğrattığı iddiasıyla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında gensoru açılmasına
ilişkin önergesi (11/28)
BAŞKAN –
Hükûmet? Burada.
Önerge
daha önce bastırılıp dağıtıldığı ve Genel Kurulun 23/05/2013
tarihli 109'uncu Birleşiminde okunduğu için tekrar okutmuyorum.
Sayın
milletvekilleri, Anayasa'nın 99'uncu maddesine göre, bu görüşmede önerge
sahiplerinden bir üyeye, siyasi parti grupları adına birer milletvekiline ve
Bakanlar Kurulu adına Başbakan veya bir bakana söz verilecektir.
Konuşma
süreleri önerge sahibi için on dakika, gruplar ve Hükûmet için yirmişer
dakikadır.
Şimdi,
söz alan sayın üyelerin isimlerini okuyorum:
Önerge
sahibi olarak İstanbul Milletvekili Sayın Aykut Erdoğdu.
Gruplar
adına: Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın
Ertuğrul Kürkcü, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Bursa Milletvekili Sayın Necati Özensoy, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Ankara Milletvekili Sayın Levent Gök, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Giresun Milletvekili Sayın Nurettin Canikli.
Hükûmet
adına Başbakan Yardımcısı Sayın Ali Babacan.
İstanbul
Milletvekili Sayın Aykut Erdoğdu.
Buyurunuz.
(CHP sıralarından alkışlar)
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında,
Başkent Doğalgaz Dağıtım Şirketinin değerinin çok altında bir satış değerini onaylayarak
kamuyu zarara uğrattığı gerekçesiyle vermiş olduğumuz gensoru üzerinde söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, Başkent Doğalgaz Şirketiyle ilgili gensoruyu biz verdik ama bu
konuda suçu tespit eden de, hükmü veren de, durumu bütün çıplaklığıyla ortaya
koyan da Sayın Başbakanın ta kendisidir. Sayın Başbakan katıldığı bir
televizyon programında -aynen kendi sözleriyle okuyorum- “Kârlılık olayını
milletimizin lehine düşünmek zorundayız. ‘Biz sıkıştık, şu anda paraya
ihtiyacımız var, ne yapalım?’ Yok öyle şey. Türkiye
malının kıymetini bilen bir ülke konumunda. Mesela, BAŞKENTGAZ’da
1,5 milyar doları yakalamışız, yeni gelen 1,1 ile geliyor. Şimdi, 1,5’u
yakaladığınız yerde 1,1 ile verilirse Fatih Altaylı bunun hesabını sormaz mı?
‘1,5’u yakalamıştı, gördü. Türkiye bu kadar güçlü olmuşken, enerjide bu kadar
güçlü bir yere gelmişken nasıl oluyor da şimdi 1,1’e veriliyor?’ demez misin
sen?” diyor.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, biz ne diyelim? Bunu söyleyen, gensorunun muhatabı Sayın
Başbakan. Olayı tarif etmiş, suçu tarif etmiş, hükmü ortaya koymuş, biz sadece
hukuki bir prosedürü tamamlıyoruz. Başbakan hakkındaki
gensoruyu yüce milletin takdirine sunuyoruz.
Değerli
arkadaşlar, şimdi, bu, Başbakanın deyimiyle milletin hesap soracağı,
özelleştirme konusu Başkent Doğalgaz Şirketi nasıl bu hâle gelmiş? Başkent
Doğalgaz Şirketi nasıl bir yolsuzluk batağında? Kökleri ta 1929 yılına
dayanıyor. 1929 yılında hava gazı şirketi olarak kurulmuş, 1990’lı yıllarda
ülkemize doğal gaz gelince Ankara Büyükşehir Belediyesinin EGO Genel Müdürlüğü
içerisinde faaliyetlerine devam etmiş bir şirket. 2007 yılına geldiğinde
özelleştirme kararı alınıyor, Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından
özelleştirilmesi planlanıyor, iki yıl içinde Melih Gökçek ve Ankara Büyükşehir
Belediyesi yönetimi tarafından özelleştirilemiyor çünkü Melih Gökçek’ten mal
almaya kimse cesaret edemiyor.
2009
yılında bu şirket Özelleştirme İdaresi Başkanlığının portföyüne
devrediliyor ve o zamanki adıyla Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu, şimdiki
adıyla Sayıştayın denetimine tabi oluyor ve Başkent
Doğalgazdaki korkunç yolsuzluklar ortaya çıkıyor değerli arkadaşlar. Şirkete o
tarihe kadar 900 milyon ABD doları yatırım yapılmış. Eğer net bugünkü değer
olarak hesaplarsanız bunu, 3-4 milyar dolarlık yatırım yapılmış bir şirketten
konuşuyoruz. O tarih itibarıyla 700 milyon sermayesi var, 694 milyon TL borcu
var. Şirket batırılmış, BOTAŞ’a olan borçlarını ödeyemiyor, halktan gaz
parasını topluyor ama borçlarını ödeyemiyor.
Şirketin
en büyük alacaklı olduğu yer Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı. Ankara
Büyükşehir Belediye Başkanlığı, can çekişen bu şirketin içini boşaltmaya devam
ediyor. Anlatacağım her şey devlet evrakıyla sabit, anlatacağım her şey
Sayıştay raporlarıyla sabit.
Bakın,
Sayıştay tespiti borçlar konusunda ne diyor? “Pay sahibi olan Ankara Büyükşehir
Belediyesine ödenen ancak 2008 yılı sonunda 2,4 milyon net kâr çıkması ve bunun
dahi dağıtıma tabi tutulmaması sonucunda…” Devam ediyor, şirketten nasıl Melih
Gökçek tarafından para çekildiği anlatılıyor.
Şirket,
bizatihi Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından batırılıyor. Şirketin bizatihi
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı tarafından içi boşaltılıyor ve faaliyet
yapamaz hâle geliyor ve Sayıştay denetçileri diyor ki: “Alınan paraların
kullanıldığı yerlerin şirketle hiçbir alakası yok.” Hatta 10 milyon lira para
çekilmiş içerisinden, bu Hamamönü’ndeki konutların
yapımına harcandığı söyleniyor. Bu konuda soruşturma yapılıyor. Ben KİT
Komisyonu üyesiyim, soruşturma raporu bana gelmiyor.
Değerli
arkadaşlar, olan biten bununla sınırlı değil. On dakika içerisinde ne kadar
yetiştirebilirsem o kadar size anlatmaya çalışacağım. Birincisi, şirket, 4734
sayılı Kamu İhale Kanunu’ndan kaçmak için her şeyi yapıyor çünkü Kamu İhale
Kanunu’na tabi olsa, o kapsamda ihale yapsa planlanan ihale trafiği
gerçekleştirilemeyecek ve bir tek açık ihalede yapılması gereken iş 74 parçaya
bölünüyor, 74 parçaya değerli milletvekilleri. Bunun 12 tanesi doğrudan temin
yönüyle yapılıyor, 62 tanesi pazarlık yolu ihaleyle yapılıyor ve burada
ödenenlere bakıyorsunuz, ödemeler sırasında işler yapıldığında bir mahalle
sokaklara bölünüyor, sokak sokak ihale ediyorlar ki
Kamu İhale Kanunu’na girmesin. İhale yapılıyor 4 milyon 383 bin dolara, ödeme
yapılıyor 5 milyon dolara. İş artışları, fiyat artışları gırla gidiyor. Fiyat
artışlarına dönüp baktığınızda, müteahhidin en çok kazandığı parçaları üzerine
fiyat artışı yapılıyor. Bunu ben söylemiyorum, aynı tespit, aynı laflarla
Sayıştay raporundan çıkıyor. Müteahhidin en çok kazandığı parçalar üzerinden iş
artışı yapılıyor ve Kamu İhale Kanunu diyor ki: “Bu kanun kapsamında yapılacak
ihaleler eşik değerler altına düşmek için bölünemez, parçalanamaz.” Gözümüzün
önünde 74 parçaya bölünüyor, kanuna aykırı iş artışları, fiyat artışları…
Değerli
arkadaşlar, Başkent Doğalgazda sadece ihale konusunda değil, SCADA diye bir
sistem var. SCADA bütün kente verilen doğal gazı gözetleyen bir sistem, patlama
olursa otomatik kontrol etmek için, hemen kapatmak için. SCADA sistemi 2004
yılında ihale ediliyor, 2006 yılında kesin kabulünün yapılması lazım, 2013
yılına kadar geçici kabulü dahi yapılamıyor. Ankara’da SCADA sistemi
çalışmıyor, Ankara’da patlamaya hazır bir bombanın üzerinde milyonlarca insan
yaşatılıyor değerli arkadaşlar, milyonlarca. Allah yüzümüze baktı ki ağır can
kayıplarıyla karşılaşmadık. 14 milyon dolara bir şirkete ihale ediyorlar,
şirketin kesin kabulü veya geçici kabulü bile yokken 17 milyon dolara ihale
çıkarılıyor ve Ankara’da eski hava gazı hatlarından, çürümüş borulardan Ankara
halkına gaz veriliyor. Peki, bu ihmaller sonucunda ne oluyor değerli
arkadaşlar? Bilkent’te 7 tane öğrenci canımız gidiyor, sonra dönüp buna “Alkol
aldı.” diyorlar. Bu nasıl vicdandır? Bilkent’te başka bir patlama oluyor
-Sayıştay raporundan bunların hepsi- bir can daha gidiyor. Artık yolsuzluklar
can almaya başlıyor değerli arkadaşlar.
Bir diğer
önemli olay: Başkent Doğalgaz… Hatırlar mısınız Melih Gökçek’le Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir tartışması vardı. Ankara Anakent
Belediye Başkanı balonlar patlatıyordu. İşte, Ankara Anakent Belediye
Başkanının balonlarını da Sayıştay patlattı. Sayıştay yazdığı raporda şunu
söylüyor, diyor ki: “Kemal Kılıçdaroğlu -yani o, ismi
söylemiyor, ben söylüyorum- söylediği sayaçlar alınmadığı için yani elektronik
kartlı pahalı sayaçlar alındığı için sadece 100 bin sayaç alımında ortaya çıkan
zarar 10 milyon lira.” Sadece 100 bin sayaç alımında ortaya çıkan zarar 10
milyon lira. Yaklaşık 1,5 milyon tane sayaç alınmış değerli arkadaşlar. Eğer bu
sayaçlar ön ödemeli alınsaymış 100 milyon liranın üzerinde Ankara halkı
tasarruf edecekmiş. Benim de o zaman Ankara’da yaşadığım bir dönemde bütün
Ankara halkından 300 dolar para topladılar. Yeni çocuğum olmuştu. Çocuğum
üşümesin diye gittim doğal gaz taktırdım, benden Melih Gökçek 300 dolar para
aldı. Daha sonra EPDK bu paranın ne kadar haksız olduğunu ortaya koydu. Ben,
kendi hakkımı Melih Gökçek’e asla ve kata helal etmiyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu Başkent Doğalgaz Şirketindeki yolsuzlukları topladığımızda on
beş tane yolsuzluk çıkıyor. Sayıştay da diyor ki: “Birçok belgeye ulaşamamamıza
rağmen.” Biz, alt alta çıkardık, hepsi bu raporda var, isteyen her arkadaşıma
bu raporu verebilirim. Yani avukatı dolandırmış, hiç çalışmayan adamla, hiç
şirkete uğramamış adamla yıllık 36 bin lira üzerinden sözleşme yapmışlar.
Ankara mücavir alanı Yenimahalle ilçesinde yapılan şey yargıda, ihaleye fesat
karıştırmaktan. Belediyeye ait şirketlere kaynak aktarmalar, Kamu İhale
Kanunu’nun 3/c maddesine yani Kamu İhale Kanunu’ndan kaçma yöntemine girmek için
yapılan yolsuzluklar, 99 milyon dolarlık yapılan bir işte verilen iş ve fiyat
artışları, önceden şirketlere verilen prefinansman niteliği taşıyan hiç iş
yapmamış şirketlere para ödemesi... Bildiğiniz gibi değil. Bir tek şirkette
çıkan yolsuzluklar bile bir hükûmetin devrilmesi için yeterli yolsuzluklardır.
Dönün Batı’daki örneklere bir bakın. Bu kadar yolsuzluk sadece bir şirketinden
çıkıyor, onlarca şirket yöneten bir belediyeden konuşuyoruz.
Değerli
arkadaşlar, bu kadar yolsuzluk, bu kadar ayrımcılık, bu kadar şiddet… Bu, bir
yere varmayacak; bu, bir yere varmayacak. Bu kadar yetimin hakkının yenilmesine
göz yumamayız. Şimdi, bize dönüyorsunuz “Gensorunun suyu çıktı.” diyorsunuz.
Bütün bunlar gensoru konusu değil mi? Bütün bu anlattıklarımız vicdanları sızlatmıyor
mu değerli arkadaşlar? Hesap sormayacak mıyız? Hiçbirinde hiçbir işlem yok.
Biz, gene yargıya gitmek zorunda kalıyoruz.
Değerli
arkadaşlar, bu gidiş, gidiş değil; bu hâl, hâl değil. Buna hep birlikte
müdahale etmek zorundayız. Ne yazık ki, siz müdahale etmediğiniz için
yolsuzluklar kural hâline gelmeye başladı. Az sonra çıkacak Ali Babacan
konuşacak. Ali Babacan’a soruyorum: Özelleştirme Kanunu’na göre sattığınız her
mülkün değerini açıklamak zorundasınız, değerlendirme raporunu. Kanun böyle emrediyor.
Nerede TELEKOM’un değerleme raporu, nerede SEKA’nın
değerleme raporu, nerede BAŞKENTGAZ’ın değerleme
raporu? Bunlar sizin malınız değil, bunlar halkın malı, biz de peşindeyiz.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Erdoğdu.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Ertuğrul Kürkcü. (BDP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz.
BDP GRUBU
ADINA ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) – Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; bu gensoru
önergesinin ortaya koyduğu gerçek bir mutlak gerçek, bunun üzerinde
tartışılacak bir taraf yok. Başbakan, kendisi, bu özelleştirme söz konusu
olduğunda, kendi değerinin altında bu şirketin satılamayacağını, buna rıza
gösteremeyeceklerini söylemesine rağmen Başbakan olarak, kendi değerinin çok
altında, 3 milyar dolar gelir beklenirken 1,44 milyar dolar karşılığında bu
satışın onayını, Özelleştirme Yüksek Kurulunun kararını onayladı. Böylelikle,
apaçık, kendisi “Kârlılık olayını milletimizin lehine düşünmek zorundayız, ‘Biz
sıkıştık, şu anda paraya ihtiyacımız var, ne yapalım hemen?’ diyemeyiz. Yok öyle şey, Türkiye malının kıymetini bilen bir ülke
konumunda.” derken, bizzat kendisi kendi sözünü nakzederek bu özelleştirmeyi
onayladı. Dolayısıyla, burada, kamunun zarara uğratılmış olduğu Başbakanın
kendi sözleriyle sabit iken bu mutlak hakikat üzerine uzun boylu konuşmaya
gerek yok. Bu böyle. Böyle demiş mi Başbakan? Demiş. Bu mantığı sürdürmüş mü?
Sürdürmüş. Sonunda özelleştirme ihalesi yapılmış mı? Yapılmış. Zarara uğramış
mıyız Başbakanın görüşüne göre? Evet, zarara uğramışız çünkü Başkent Doğalgaz
Şirketinin yüzde 80’i kamu mülkü olduğuna göre, bu kamu mülkünde hepimizin bir
nebze payı olduğuna göre, hepimiz adına yapılan bu satış hepimizi zarara
uğratmıştır. Bu kadar açık. Ancak bu ilk kez yapılan
bir şey değil. Bir bakıma, bu Hükûmetin genel yönelimine baktığımız zaman,
özelleştirme Tayyip Erdoğan Hükûmeti bakımından bir nevi doktrin
özelliğindedir. Herhangi bir kamu mülkünün özelleştirilmeden durması Başbakan
ve onun iktisat anlayışıyla Türkiye'de hükûmet eden bakanlıklar açısından
mantığa, ticarete, kârlılığa ihanettir; kamu mülkü olan hiçbir iktisadi işletme
olmamalıdır. Oysa çok basit sebeplerle bunun böyle olamayacağını biliyoruz, bu
basit doktrin aslında kamu adına hükûmet eden Hükûmeti bir bütün olarak kamu
adına iktisada, siyasete, toplumsal hayata müdahil olabileceği bütün enstrümanlardan yoksun bıraktığı için eninde sonunda bir
hükûmetin böylesine bir özelleştirme doktrinine saplanıp kalması kendi ayağına
ateş etmesinden daha başka bir şey değildir. Meğerki o Hükûmet kendi kaderini
bir avuç kapitalistle özdeş görmesin. Nitekim bu özelleştirme sürecinde de
Hükûmete yakınlığıyla bilinen Torunlar Şirketine ihalenin gittiğini hep
birlikte biliyoruz. Bütün özelleştirme ihalelerinin -son beş yılda yapılan- çok
büyük ölçüde, Hükûmete yakınlıklarıyla bilinen ticari, sınai gruplara,
kapitalist holdinglere gittiği malumumuzdur.
O nedenle
ben burada sadece bu özel meselede bir usulsüzlükle karşı karşıya olduğumuz
kanısında değilim, bir bütün olarak Hükûmetin Özal mantığından devralıp
sürdürdüğü ve şahikasına çıkarttığı özelleştirme, her şeyin özel ellerde
olması, kamunun iktisadın yönetiminde herhangi bir söz sahibi olmamasına dayalı
zihniyetin aslında dünyada bizzat bu zihniyetin temsilcileri, bunun kurucuları Friedman ve diğerleri tarafından çoktan terk edilmiş olduğu
hâlde bizde bir şekilde anakronik bir tarzda sürdürülüyor ve esasen dünya
kapitalist kriz içerisinde debelenirken bu enstrümanları birer birer elden
çıkartmanın bu Hükûmete de ne kadar pahalıya mal olacağını yakında hep beraber
göreceğiz. Ancak, burada, bir başka noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum. Bu
tarzı siyaset, esasen, Adalet ve Kalkınma Partisinin ne yapacağıyla, Hükûmetle,
Meclis grubuyla, Bakanlıklarla, bir bütün olarak yönetim aygıtıyla Başbakan
arasında kurulmuş olan son derece kırılgan bir dengeye dayanmaktadır. Bu bir
tek adam rejimiyle ilgilidir. Başbakan, bir tek adam rejiminin sözcüsü olarak,
şimdi, artık, kendinden önceki cumhuriyet tarzını devreden çıkarttığını, eski
cumhuriyetin yıkıldığını ve yerine yeni bir cumhuriyet kurulduğunu açıkça
değilse de dolaylı yoldan ifade etmektedir. Şimdi yeni bir devletle karşı
karşıyayız, yeni bir siyaset tarzıyla karşı karşıyayız, yeni bir hükûmetle
karşı karşıyayız. Bu Hükûmet, esasen, devlet işlerini Parlamentoda değil,
Parlamentonun dışında bir dizi iş adamları çevresi, çeşitli uluslararası
şirketler ve diplomatik heyetler ile Başbakan ve bakanlarından bir bölümünden
oluşan bir yeni riyaset sistemiyle yürütmektedir. Biz, bunun, bir tek adam
rejimi, bir tek parti rejimi olduğunu söyleyegeliyoruz ama bu, daha da çok
incelenmesi gereken, özellikleri hakkında daha da çok düşünmemiz gereken bir
yeni düzendir.
Şimdi,
dolayısıyla, bu yeni düzen eskiyi aratan bir düzendir. Eski oligarşik
rejim, eski yekpare rejim bundan daha matah bir şey değildi, ama bu cendereden
çıkmayı ümit eden büyük halk kitleleri; çalışanlar, üretenler, kadınlar,
gençler, çiftçiler, bunların hiçbiri kendilerini sermayenin mutlak iktidarına
terk etmeyi arzuluyor da değillerdi. Tam tersine, bunun karşısına çıkacak
-Başbakanın kelimeleriyle söyleyeceksek- yoksulun, garibanın, ezilenin,
itilenin kakılanın hakkını soracak bir rejim beklentisi içerisinde ilk on yıl bu Hükûmete destek
verdiler, ama son beş yıldır adım adım görüyoruz ki aslında, eski tekçiliğin
yerini yeni bir tekçilik almıştır, eski ulusalcı otoriterliğin yerini şimdi
yeni bir İslami otoriterlik almak üzeredir.
Bunun
işaretlerini her yerden görüyoruz, Taksim’de süren kavga, İstanbul üzerinde
süren kavga bu yönetim tarzının apaçık bir göstergesidir. Bir tür rövanşizmle karşı karşıyayız. Taksim’de Topçu Kışlası’nın
yapılması iddiası sadece ve sadece Taksim’e bir eski simgenin kazandırılması,
oraya bir AVM kurulması kavgası değildir; bu, aynı zamanda 31 Mart Vakası’yla bir hesaplaşmadır. Üçüncü köprüye “Yavuz Sultan
Selim Köprüsü” denilmesi sadece ve sadece bir padişahın anısının
canlandırılması meselesi değil, hem Alevi katliamlarının hem de hilafetin
devrinin, hilafetin Memlûklerden kendisine devredilmesinin, Osmanlının anısını
canlandırmaktır. Türkiye hilafetle hesaplaşmış ve bir kenara koymuşken şimdi bu
hilafeti modern koşullarda sembolik olarak bu köprü vasıtasıyla boğazın iki yakasına
kurmak sadece ve sadece bir köprü kurmak değil, aynı zamanda bir zihniyet
kurmaktır.
Dolayısıyla,
şu an karşı karşıya kaldığımız hükûmet etme tarzı bir bütün olarak Türkiye'nin
tarih öncesine geri dönmek, burada bir onay mekanizması yaratarak mütedeyyin
kitlelere aslında kendilerinin geçmişte kaybettikleri değerlerin iade edildiği illüzyonunu yaratarak monolitik
bir iktidar kurmakla ilgilidir. O yüzden Taksim’de süren kavga canhıraş bir
kavgadır, o yüzden 1 Mayısta insanlar inşaat çukurlarına kafalarından tokmaklanarak gömülmüşlerdir; o yüzden Gezi Parkı’ndaki
binlerce insan, sevgili kardeşimiz, yoldaşımız Sırrı Süreyya Önder de
aralarında olmak üzere, üç gündür gazlanmaktadırlar.
Sırrı
Süreyya Önder arkadaşımızı omzundan gaz kapsülüyle vuranları affetmeyeceğiz,
onların Başbakanlarını da affetmeyeceğiz, bunun hesabını kalubelaya kadar
sormazsak namerdiz. Bu hesabı soracağız, bu hesabı alacağız. Bunu yapamazsınız,
kentin sahibi değilsiniz, Türkiye'nin sahibi değilsiniz, mülkün sahibi
değilsiniz. Eğer Müslümansanız mülkün sahibi Allah’tır, eğer bu ülkenin
yurttaşıysanız mülkün sahibi yurttaşlardır. Siz onların ancak hizmetkârı
olabilirsiniz; budur. (BDP ve CHP sıralarından alkışlar)
AHMET
YENİ (Samsun) – Evet, biz milletin hizmetkârıyız, doğru.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(Devamla) – Milletin hizmetkârı milleti sopalamaz, milletin hizmetkârı milleti
gazlamaz. Bu ne biçim hizmet? Hizmetiniz batsın!
SONER
AKSOY (Kütahya) – Kes sesini!
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Devamla) – Sesimi kesmek istersin ama kesemezsin. Ben buradayım, konuşuyorum,
sen de beni dinliyorsun; varsa cevabın gelecek konuşacaksın.
SONER
AKSOY (Kütahya) – Bağırmadan konuş!
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Devamla) – Yok verecek bir cevabın, sopadan başka bir aracın yok
elinde.
SONER
AKSOY (Kütahya) – Bağırmadan konuş!
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Devamla) – Şiddetten başka bildiğin bir şey yok. Pabuç kadar dilinden
başka bir cihazın yok, kafanın da içi bomboş. (BDP ve CHP sıralarından
alkışlar)
SONER
AKSOY (Kütahya) – Adam gibi konuş! Yalan söyleme.
BAŞKAN –
Sayın Aksoy, lütfen…
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, laf atan milletvekiline hakaret etmeye hakkı
yok.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Devamla) – Sayın Grup Başkan Vekili, arkadaşınıza sahip olun! Sizi
oraya boşuna mı diktiler?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Milletvekiline laf attı diye hakaret etme hakkı yok.
PERVİN
BULDAN (Iğdır) – Sayın Elitaş, bu kürsüde herkes
istediği şekilde konuşma hakkına sahiptir.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – O kürsü milletvekiline hakaret etme hakkını vermez kimseye.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Devamla) – Benim dilim son derece yalın, açık, net. Ne yaptığınızı
anlatıyorum. Üç gündür görmüyor musunuz? Görmüyorsunuz tabii, televizyonlarınız
göstermiyor…
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – O kürsü milletvekiline hakaret etme hakkını vermez!
BAŞKAN –
Hiç duymuyorum, o kadar gürültü var ki hiç duymuyorum.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Devamla) – … ama sosyal medya diye bir şey var
oradan görüyoruz, bütün rezaleti görüyoruz; insanların nasıl sopalandığını,
nasıl gazlandığını. Nedir? Parklarının park olmaktan çıkarılmamasını
istiyorlar. Niçin? Çünkü İstanbul’un ortasında başka bir yeşil alan olmadığı
için. Oraya Topçu Kışlası dikeceksiniz. Niçin? Çünkü 31 Mart Vakası’nın intikamını alacaksınız, onu oraya
simgeleyeceksiniz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Şuur altında neler gizlenmiş senin öyle?
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Devamla) – İntikamınız batsın! 31 Mart mı kalmış? Zaten onun sahipleri
çoktan havaya uçmuş, tıkmışsınız Silivri’ye. Daha ne intikamı alıyorsunuz? Bu,
nasıl bir rövanşizmdir, nasıl bir siyaset
anlayışıdır, nasıl bir kentsel yönetim anlayışıdır?
Bu kentin
sahiplerine sormadınız “Ne yapalım kentinizin en büyük meydanını?” diye. Bir
gün ansınız soktunuz oraya iş makinelerini, kazmaya başladınız. İnsanlar
“durun” dediler; bütün yaptıkları bu. Barışçı bir biçimde size “durun” dediler,
karşılarına polis kıtalarını yolladınız, vekilimizi yaraladınız. Vekillerimizi
daha önce de yaraladınız ama bu son. Bir kere daha bir vekilimize Böyle
zorbalık yapın görelim! Böyle zorbalık yapın görelim! Neler olacağını hep
beraber görürsünüz. Bütün İstanbul işaretimizi bekliyor Sırrı Süreyya’nın
hesabını sormak için ama biz sükûneti muhafaza etmeye çalışıyoruz.
Şimdi,
sevgili arkadaşlar, bu despotik yönetim anlayışının bir tezahürüdür, bugün
burada konuştuğumuz gensoru önergesi. “Canımızın istediği zaman istediğimizi
yaparız, istediğimiz yere gireriz, istediğimizi istediğimiz fiyata satarız ve
bunun hiçbir şekilde hesabını vermeyiz. İstediğimizi kurşunlarız, istediğimizi
gazlarız, istediğimizi tazyikli suyla vururuz bunun hesabını vermeyiz.
Özelleştirme bizim kitabımızdır...” Peki, o zaman bu yönetim tarzıyla
hesaplaşmak için bekleyen milyonlarca insan da o zaman Gezi Parkı’ndaki zulümle
karşı karşıya kaldıklarında, başka her şeyin mücadelesini o parka yığdıklarında
buna darılmayacaksınız. “Bizden ne istiyorlar?” demeyeceksiniz. Sizden
istedikleri, bu keyfî tek parti rejimini, bu otoriter yönetimi, bu bir çeşit
sultanlık olan rejimi sizlerin de sorgulamasıdır.
Şimdi,
ben soruyorum Başbakana: İstanbul Belediye Başkanıyken şunu söylemiştin,
“Üçüncü köprü bir katliamdır, şehre karşı işlenmiş bir cinayettir.” demiş
miydin? Demişti.
LEVENT
GÖK (Ankara) – Demişti, evet, aynen öyle.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Devamla) – Başbakan İstanbul Belediye Başkanı iken, henüz Başbakan
değilken “Türkiye’de LGBT bireylerin hakları vardır, bunlar korunmalıdır, onlar
da kardeşlerimizdir.” diye demiş miydi? Başbakan öğrencilerin hakkını sormuş
muydu? Başbakan idam edilen devrimcilerin arkasından ağlamış mıydı? Peki,
şimdiki tablo nedir?
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Takiye, takiye.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Devamla) – Belli ki bu, bir onay üretmek için, ortada duran, kanaatleri
belirgin olmayan yurttaşlarımızı bir tür demokrasi beklentisiyle başka bir
istikamete sevk etmek için uydurulmuş bir retoriktir. Bu konuda çokça insanlar
uyarıldılar. Kendilerine bunun sadece bir retorik olduğu, icraatla bu retorik
arasında hiçbir alaka olmadığı anlatılmaya çalışıldı. Ama bugün geldiğimiz
noktada artık o retoriğe ihtiyaç kalmamıştır, retorik ile icraat yani belagat
ile iş birbiriyle örtüşmektedir. Şimdi artık Taksim’in orta yerine bir AVM dikmek
ve bunu da “Topçu Kışlası” kimliğinde ortaya koymak hiç de saklanmadan
söylenmektedir. Başbakan “Biz sadece oraya bir AVM dikmiyoruz, orada tarihi
diriltiyoruz.” derken aslında samimi bir şekilde konuşmaktadır ama daha önce bu
kadar samimi değildi. Başbakan…
AHMET
YENİ (Samsun) – Hep samimiydi, hep samimiydi.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Devamla) – Size bu çelişkiyi gösterdim. Hâlâ aynı şeyi tekrar etmeyin.
İktidara yürürken, mutlak iktidara yürürkenki retorik
ile bugünkü retoriğin farkını gösterdim.
Çamlıca
Tepesi’ne cemaati olmayan bir cami dikmek…
AHMET
YENİ (Samsun) – Nereden biliyorsunuz cemaatin olmadığını? Çok cemaat var orada.
Hiç merak etmeyin.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Devamla) – Öteki sultanlar gibi oraya bir cami dikmenin kent
yönetimiyle ne alakası vardı? Böyle bir vaadi mi vardı? Hayır. Şimdiki mesele
şudur: Şimdi, artık eski rejim toprağa gömülmüştür, yeni rejim alametleriyle
doğmaktadır. Ne gömülen rejim bizim için bir şeydi ne doğan rejim bizim için
bir şeydir. Biz halkın iktidarını isteriz. Biz halkın kendi yaşadığı kent
hakkındaki kendi kararını vermesini isteriz. Biz halkın iktisadi işletmelerin
yönetimine katılmasını isteriz. Biz halkın planlamaya katılmasını isteriz. Biz
iktisadın planlanmasını isteriz, planlanabilmesi için kamunun kontrolünde olmasını
isteriz. O yüzden bizim bu özelleştirmeye karşı çıkarkenki
mantığımız bir bütündür. Bütünsel olarak karşıyız buna.
Bu
özelleştirmede karşımıza çıkan tablo önümüzdeki özelleştirmelerde de çıkacak.
Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nde de çıkacak, Taksim’in merkezinde de çıkacak,
İstanbul yeni baştan yıkılır yapılır satılırken karşımıza çıkacak. Çünkü artık
üretken gücü kalmamış olan, hiçbir şeyi yoktan var edemeyen kapitalizm eskiyi
bozarak, yeniden satarak kâr etmektedir. Kentin satışı, kentlerin başlı başına
bir iktisadi çevrim nesnesi hâline gelmesi bununla ilgilidir, kapitalizmin
çıkmazıyla ilgilidir. Siz bize bu çıkmazı bir kurtuluş, bir selamet diye
anlatıyorsunuz. Siz bu iktisadi rejimi bize krizden kurtulmuş bir rejim diye
anlatıyorsunuz. Bunların hiçbirinin bu memleketin ihtiyaçlarıyla, haklarıyla
ilgisi yok.
O yüzden
Başbakan hakkındaki bir gensoru önergesi, sadece ve sadece bir özelleştirme
önergesi değildir. Başbakan, şu an Türkiye’deki rejimin tecessüm etmiş hâlidir,
bir bütün olarak yürüyen iktidardır. Canlı iktidar nedir diye sorarsanız, canlı
iktidar Tayyip Erdoğan’dır. Ona bakın, Adalet ve Kalkınma Partisinin
iktidarının ne demek olduğunu anlayın. Bütün kaprisleriyle, bütün şiddet dolu
retoriğiyle, bütün keyfîliğiyle, bütün
acımasızlığıyla, bütün küstahlığıyla bu rejim, bir bütün olarak Başbakan
Erdoğan’ın kendisinde tecessüm etmektedir.
AHMET
YENİ (Samsun) – Millet sizin gibi düşünmüyor.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, Başbakana dönük kullandığı ifadeler çok
çirkin ifadeler. Lütfen bu ifadelerini tavzih etsin.
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) – Laflarınıza dikkat edin.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Devamla) – Ben ne söylediğimi biliyorum.
AHMET
YENİ (Samsun) – Lafını geri al.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Devamla) – Almıyorum. Ben ne söylediğimi biliyorum.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) – “Küstah” lafı bir hakaret değil midir?
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Devamla) – “Küstah” hakaret değildir.
AHMET
YENİ (Samsun) – Hadi oradan be!
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Devamla) – “Küstah” ne ise eşyayı adıyla çağırmaktır.
AHMET
YENİ (Samsun)- Ağzından çıkanı duymuyor kulakların be!
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Devamla) – Benim ağzımdan çıkanı kulağım duyuyor. Duyuyor, duyuyor.
AHMET
YENİ (Samsun) – Küstah olan sensin be!
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) – Sen kendi geçmişine bak.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Devamla) – Niye heyecanlandınız? Niye heyecanlandın? Neden o kadar
heyecanlandın?
AHMET YENİ (Samsun) – Fosil, fosil.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Devamla) – Öyle mi? Öyle mi?
Fosil,
sizin iktidarınızdır. Fosil, sizin zihniyetinizdir. Fosil, çoktan gömülmüş olan
bu zihniyetin yeniden hortlamış hâlidir.
AHMET
YENİ (Samsun) – Hadi be!
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Devamla) – Bu, tıpkı sizin karakteriniz gibi, şimdiki karakteriniz
gibi, toplamı Başbakanın icraatında tecessüm etmektedir. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, hatibin ifadeleri çirkin ifadelerdir.
Hatip hiçbir şekilde karakter üzerinden konuşamaz. Kendi karakterine baksın.
AHMET
YENİ (Samsun) – Hâlâ hakaret ediyor.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Devamla) – Şu gülünçlüğünü görüyorsun değil mi?
AHMET
YENİ (Samsun) – Yazıklar olsun be!
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Devamla) – Sana yazıklar olsun! Sana yazıklar olsun!
BAŞKAN –
Sayın Kürkcü...
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Devamla) – Kocaman adam iradeni bir kişiye teslim etmişsin.
AHMET
YENİ (Samsun) – Hadi be!
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Devamla) – Bir fikrin yok, bir itirazın yok, bir düşüncen yok. Kendi
kendine düşünemezsin, kendi kendine konuşamazsın. Ancak “konuş” dendiği zaman
konuşabilirsin.
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) – Senin iraden nerede, onu söyle. Seni kim kullanıyor, onu
söyle.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Devamla) – Şimdi, bu yönetim bu Başbakanda tecessüm etmiştir. Biz, o
nedenle bu önergenin sadece bir özelleştirme önergesi değil, bir tek parti
rejimi, bir tek adam diktatörlüğünün karşısındaki bir önerge olarak bunun
gündeme alınmasını, değerlendirilmesini ve olumlu bir biçimde
sonuçlandırılmasını istiyoruz. Tabii ki, bu isteğimize “evet” demeyeceksiniz
ama göreceksiniz bütün tek adam rejimleri gibi kendi rejiminizin nasıl kırılgan
olduğunu, nasıl eninde sonunda zıvanadan çıkacağını; bana inanmıyorsanız İbn-i Haldun’un Mukaddime’sini
okuyun, orada bir iktidarın nasıl çürüdüğünün öyküsünü onun dilinden
dinleyeceksiniz. “Önce kendi yakın arkadaşlarını gözden çıkarır.” diye başlar.
İyi
günler diliyorum. (BDP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Buyurun.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın,
Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü’nün gensoru
önergesi üzerinde BDP Grubu adına yaptığı konuşma sırasında AK PARTİ Grup
Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri…
BİNNAZ
TOPRAK (İstanbul) – Taksime gidin Taksime. Bu akşam bir Taksime gidin, bakın.
MAHİR
ÜNAL (Devamla) – …burada Marksist, toptancı yorumlu, tek bakışlı, meseleyi
kişiselleştiren ve siyasal sistemlerin, demokratik sistemin ne anlama geldiği
konusunda, anladığım kadarıyla, hatibin müktesebatı da buna yeterli değil. (CHP
ve BDP sıralarından gürültüler) Bir; siyaset kişisel bir şey değildir, siyaset
bir disiplin gerektirir, siyaset bir anlayış gerektirir, birlikte hareket etmek
gerektirir, siyaset milletle bir gönül bağı gerektirir. Bizim on yıldan beri
yaptığımız siyasetin külliyatı ortadadır…
BİNNAZ
TOPRAK (İstanbul) – Taksim’e bakın, Taksim’e.
MAHİR
ÜNAL (Devamla) – …milletle kurduğumuz ilişki ortadadır, Genel Başkanımızla
kurduğumuz ilişki ortadadır. Eğer birileri bunu durdukları yerden toptancı bir
görüş olarak algılıyorlarsa, diktatöryal bir görüş
olarak algılıyorlarsa…
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Aynen öyle.
MAHİR
ÜNAL (Devamla) – …dönüp geçmişe baksınlar.
BİNNAZ
TOPRAK (İstanbul) – Taksim’e bakın, Taksim’e, geçmişi görün.
MAHİR
ÜNAL (Devamla) – Biz dokuz yılda 7 defa sandığa gittik, her seferinde
düşüncemizi, siyasetimizi, vizyonumuzu millete sorduk
ve milletin hassasiyetleri dışında bir şey yapmadık. Yüzde 50 oyla buraya
geldik ve şimdi de bunun gereğini yapıyoruz. Eğer bunu kabul etmeyenler varsa
bunun hesabını sandıkta görürüz, burada değil.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Bütün diktatörler oyla gelmiştir. Saddam da, Beşar Esad da yüzde 50 oy almıştır.
MAHİR
ÜNAL (Devamla) – Saygılar sunuyorum Sayın Başkan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.02
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.14
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER : Özlem
YEMİŞÇİ (Tekirdağ), Fatih ŞAHİN (Ankara)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 114’üncü Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
(11/28)
esas sayılı gensoru önergesinin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
V.- GENSORU (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
1.- Ankara Milletvekili Levent Gök ve 72
milletvekilinin, Başkent Doğalgaz Dağıtım Anonim Şirketinin değerinin çok
altında bir ihale bedeli ile özelleştirilmesini onaylayarak kamuyu zarara
uğrattığı iddiasıyla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında gensoru açılmasına
ilişkin önergesi (11/28) (Devam)
BAŞKAN –
Hükûmet burada.
Şimdi söz
sırası, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın Necati
Özensoy’da.
Buyurun
Sayın Özensoy. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU
ADINA NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ankara
Milletvekili Levent Gök ve 72 milletvekilinin Başkent Doğalgaz Dağıtım Anonim
Şirketinin değerinin çok altında bir ihale bedeliyle özelleştirilmesini
onaylayarak kamuyu zarara uğrattığı iddiasıyla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan
hakkında bir gensoru açılmasına ilişkin önergesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
söz aldım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Son
yıllarda özelleştirme ihaleleri, özellikle enerji grubundaki ihaleler gerçekten
çok şaibeli ihaleler hâline geldi. Bu şaibelerin bir tanesi de, Sayın
Başbakanın özellikle bir televizyon programında yaptığı konuşma üzerine daha da
netleşen bir hâl aldı. Tabii, bunları tekrarlamakta fayda var. Sayın Başbakan
televizyon programında aynen şunu ifade ediyor: “Biz sıkıştık, şu anda paraya
ihtiyacımız var. Ne yapalım, hemen, yok öyle şey. Türkiye, malının kıymetini
bilen bir ülke konumunda. Mesela, BAŞKENTGAZ’da 1,5’u
yakalamışız. Ödemediği için teminatı gitti ama yeni gelen 1.100’le geliyor.
Şimdi, 1.5'u yakaladığın yerde 1.100 verilirse Fatih
Altaylı bunun hesabını sormaz mı? ‘1.5'u yakalamıştı, gördü o. Türkiye bu kadar
güçlü olmuşken, enerjide bu kadar güçlü bir yere gelmişken, nasıl oluyor da
şimdi 1.100’e veriliyor?’ demez misin?” diye konuştu.
Şimdi,
bunun üzerine Sayın Başbakan bu ihaleyi, o “1.100” dediği rakamı onayladı.
Şimdi, Sayın Fatih Altaylı sormuyorsa da ben soruyorum buradan: Sayın Başbakan,
ifade ettiğiniz gibi, 1,5 yani 1 milyar 500 milyon dolarlık teklif gelen bu
şirkete bugün 1 milyar 112 milyon dolarlık bir teklifi niye onayladınız?
Aslında,
tabii, Sayın Başbakana verilen bu gensoruda, burada bulunmadığından dolayı
birinci derecede bunun cevabını vermesi gereken biri olarak şimdi onun adına
burada neler söyleyecekler bilmiyorum ama Sayın Başbakanın ifade ettiği, o
“1,5” dediği rakamda gerçekten haklı olduğunu ifade etmek isterim. Yani onu
belgeleriyle de yine buradan göstermek isterim.
Bakın,
geçmişte 2007’de kurulan bu
Başkent Doğalgaz yani EGO’nun dağıtım işlerini Başkent Doğalgaz
olarak devraldığında 2007’den bugüne kadar bu faaliyetlerini sürdüren ancak
2007’den itibaren de birçok sözleri edilen, hatta Melih Gökçek’e bakarsanız 3
milyar dolar gelir beklenen bu ihaleden, bugün gele gele maalesef 1 milyar 100
milyon dolar civarındaki bir rakamla bu ihale onaylanmış durumda.
Şimdi,
Sayın Başbakanın ifade ettiği 1,5’luk rakamı destekleyen birtakım şeyleri yine
ben Sayıştay raporlarından da, yine burada en son çıkardığımız torba kanunda,
Başkent Doğalgaza ayrıcalıkları vermek adına yaptığınız o bir maddelik kanunla
da ifade etmek istiyorum. Ayrıca, bakın, o 1,5’luk dediğimiz rakamda, hatta 1
milyar 600’lük dediğimiz rakamda Başkent Doğalgazın yüzde 80’i ihaleye çıkmıştı
ve hatta ifade ettiğimiz gibi, daha sonra bu torba kanunda çıkarılan, yani
araya konulan o bir maddede Başkent Doğalgazın yüzde 100’ünün özelleştirilmesi
söz konusu oldu ve gazeteler onu şöyle verdiler: “Başkent Doğalgazda Gökçek
riski sıfırlandı.” Yani bu şirketi alan insanın, Başkent Doğalgazı
özelleştirmede satın alacak olanın ikinci bir ortağı olmayacak yani bu şirketi
Melih Gökçek riski olmadan yönetebilecek konuma gelecek.
Bakın, bu
torba kanunda, belki birçoğunuz bunu çok ilgiyle izlememiş olabilirsiniz ama bu
maddede yine ben konuşmuştum, 302 sıra sayılı torba kanunu görüşmüştük
burada. Orada birtakım
önergeler vererek kısmen de olsa yine birtakım şeyleri düzelttik, hatta bu
torba kanun olduğu gibi çıkmış olsaydı, Başkent özelleştirmesinden sonra
BOTAŞ’a olan 676 milyon dolarlık borç, bu ihalede eğer taksitli bir satış
olması durumunda BOTAŞ’a da taksitli olacaktı ama özellikle -Sayın Canikli
buralardaydı- benim uyarılarımla o önerge de düzeltildi.
Hatta yine bu 23’üncü maddede, lisansı verilmesinden itibaren dağıtım
şirketinin sistem kullanım bedeli, işte metreküp karşılığı 0,0555 ABD doları
sistem kullanım bedeli vesaire şeklinde,
“Bu tarifenin uygulanmasına, dağıtım şirketinin hisselerinin
özelleştirilmesine dair hisse satış sözleşmesinin imza tarihini takip eden on
yıl süresince devam edilir.” diye yine bir paragraf konmuştur. Bu yine
verilen bir önergeyle sekiz yıla düşürüldü.
Bakın
değerli milletvekilleri, buradaki bu konulan, işte yüzde 80’i yüzde 100’e
çıkartıp burada yine o 2007’de çıkartılan Başkent Doğalgazın kurulması ve
Başkent Doğalgazın 676 milyon borcunun sabitlenip 239 milyon faizinin
silinmesinin devamı olan bu kanun ne getirdi? Sayın Başbakanın belki bilmediği
veya gözden kaçırdığı bir şeyi daha ifade edeyim. Başkent Doğalgaza yaklaşık
bir 400 milyon lira daha katkı sağladı bu kanun. Nasıl 400 milyon lira daha
katkı sağladı? İşte burada bahsedilen 0,0555’lik bir dolar bazındaki bu rakam,
dört yıl daha, yarı fiyatına düşmesi gereken bu rakam dört yıl daha vatandaştan
amortisman ve hizmet bedeli olarak tahsil edilecek.
Dolayısıyla 4 milyar metreküpe yaklaşan bir doğal gaz dağıtımını yapan Başkent
Doğalgazda bu rakamları çarptığınızda yaklaşık 200 milyon doların üzerinde bir amortisman ve hizmet bedeline tekabül ediyor.
Dolayısıyla,
bunu böyle değerlendirdiğinizde yarıya düşecek olan bu fiyat, dört yıl daha bu
fiyattan uygulandığına göre, 400 milyon dolar daha vatandaşın cebinden Başkent
Doğalgaza bir para aktarımı olacak demektir. Yani şunu ifade edeyim: 1,5 milyar
doların üzerine, Sayın Başbakanın 400 milyon dolar daha koyması gerekirdi bu
kanundan sonra.
Açık ve
net bir şekilde, her zaman olduğu gibi torba kanunlarla gözden kaçacak şekilde,
kimsenin çok fazla dikkatini çekmeyen bir şekilde buralardan konulan maddelerle
çok alakasız ve çok farklı konular gündeme geliyor ama bunlar, maalesef hem
vatandaşın hem buradaki milletvekillerinin gözünden kaçıyor. Dolayısıyla, Sayın
Başbakan o televizyon programında söylediği sözde çok haklıydı yani 1,1 gibi
bir rakamın düşük olduğunu, hatta çok düşük olduğunu ifade etmesi çok yerinde
bir sözdü. Şimdi sormak gerekir, o gün bunu söylerken hangi ruh hâlinde, hangi
bilgiyle Sayın Başbakan bunları söyledi? Daha sonra, bu “Çok düşük fiyat.”
dediği, kamunun, işte fakir fukaranın, garip gurebanın
hakkını gözettiğini ifade eden Sayın Başbakan, bu ihaleyi onaylarken hangi ruh
hâliyle neyi gözeterek bu ihaleyi onayladı? Bunu, ben buradan sormak istiyorum.
Tabii,
özellikle enerji ihalelerinde, bakın, son yıllarda artık dört beş tane firmanın
arasında pinpon topuna dönüştü bu ihaleler. İşte, en son bu Başkent Doğalgazın
ihalesine girip ihaleyi alan şirket, eski adıyla Torunlar Gıda, şimdi inşaat,
enerji vesaire vesaireleri alan bir şirket hâline geldi. Ben, bu firmayı
Bursa’dan çok iyi hatırlıyorum: Burada, geçtiğimiz dönemde, defalarca kürsüden
imar yolsuzluğuna örnek olarak Bursa’da BOTAŞ’ın, TKİ’nin olan 142
dönümlük arazinin nasıl imarsız bir şekilde satılıp bir ay sonra nasıl 1.200
adet daire, 200 bin metrekare iş yeri imarına dönüşerek -oradaki imar
yolsuzluğunu buradan defalarca anlattığım- sadece 17 trilyona aldığı arsanın
üzerinde milyar dolarlık tesis kuran bu firmanın sahipleri olduğunu da çok iyi
hatırlıyorum. O zaman da yine o imara veya satışa onay veren,
2004 yılından sonraki dönemde, yine AK PARTİ belediye başkanları ve AK PARTİ
Hükûmeti var idi. Dolayısıyla, bu anlamda baktığımızda, o gün konuştuğu ruh
hâliyle imzalarkenki ruh hâlinin nerelerden
kaynaklandığını da az çok ben tahmin ediyorum diye buradan ifade etmek isterim.
Bu
özelleştirmede şunu da ifade etmek isterim: Bu ihale iyi ki yapıldı, iyi ki
Melih Gökçek’in elinden çıktı. Ancak, keşke Melih Gökçek’in elinden çıkarken
hakkıyla, yani kamuya ait olan bu Başkent Doğalgazın hakkı olan fiyatla çıkmış
olsaydı... Ama Melih Gökçek’te kaldığı sürece bu, vatandaşa farklı bir şekilde
yani Melih Gökçek’in finans deposu hâline gelen bu Başkent Doğalgaz, direkt bir
şekilde BOTAŞ’a verdiği zararlardan dolayı vatandaştan çıkacak zararlar devam
eder hâle gelmişti.
Biraz
önce ifade etti, 2007’de çıkan kanunla 676 milyon borç sabitlenmiş, 239 milyon
borç silinmiş ve özelleştirene kadar da hiçbir faiz ilave edilmeyeceği ifade
edilmiş. Şimdi, baktığımızda, altı yılda 676 milyonluk bir rakamın yıllık yüzde
14’ten hesabını yaparsanız, neredeyse bir 700 milyon daha zararı var demektir.
Bu zararların hepsi BOTAŞ’ın hanesine yazıyor idi. BOTAŞ’ın yaptığı zamlar
vesaire…
BOTAŞ
yıllardır finans zorluğu içerisinde. KİT’lerden faizleriyle beraber alacağı,
neredeyse 18 milyara ulaşmış bir kurumdu. İşte, birtakım çıkan yine kanunlarla,
birtakım hesaplaşmalarla belli rakamlar aşağıya çekildi ama hâlâ finans zorluğu
içerisinde olan BOTAŞ’ın yaptığı zamların yine sebeplerinden bir tanesi de
finans güçlüğü içerisinde olmasıydı.
Dolayısıyla,
bu özelleştirmeye bu anlamda baktığımızda, bilhassa Melih Gökçek’in finans
kaynağı hâline gelmiş, başka kaynakları sömürür hâle gelmiş bir Başkent
Doğalgazın da Melih Gökçek’in elinden çıkması çok da iyi oldu diyebilirim ama
Sayın Başbakanın burada ifade ettiği gibi, maalesef, doğru bir şekilde
çıkmadığını buradan yine ifade etmek gerekir.
Tabii,
bakın, ben konuşmamın başında, özellikle enerji alanında yapılan ihalelerin
ciddi anlamda şaibeli hâle geldiğini, bu anlamda üç-beş firmanın arasında
pinpon topuna döndüğünü ifade ettim. Bunu söylerken de elbette tahmin üzerine
değil, elimdeki bilgilere göre söylüyorum.
Ha, bu
rakamı, 1,5 milyarlık rakamı destekleyen bir şeyi daha söyleyeyim: Bu pinpon
oynayanlardan bir tanesi Çalık grubudur. Yine, BURSAGAZ’ı,
Çalık grubu zamanında 130 milyon dolara alıp Almanlara sadece yüzde 80’ini 400
milyon dolara satmış idi.
Bakın, yüzde
80’i 400 milyon dolar eden bir BURSAGAZ, Ankara Başkent Doğalgazın dörtte 1’i
olan bu firmanın yüzde 80’i 400 milyon dolar ediyorsa, elbette Başkent
Doğalgazın da haydi haydi 2 milyar dolarları bulması lazım. Yani bunu
destekleyen bir rakamı da buradan ifade edeyim.
Bakın,
bunun dışında özellikle dağıtım şirketleri son dönemde arka arkaya ihalelere
girildi, rakamlar işte düşük bulundu, iptal edildi, sonra tekrar ihalelere
çıkıldı, işin içinden çıkılmaz ve anlaşılmaz bir hâlde TEDAŞ’ın dağıtım
şirketleri özelleştirildi.
Peki, bu
özelleştirmeler yapılırken yine rakamlara baktığımızda, 1,1 milyar dolarlık bir
ihale yeterli görülmeyip iptal edilmesine rağmen, arkasından 550 milyon dolara
onaylandı. Değerli milletvekilleri, üstelik, kâr
marjları 2,34’ten 3,49’a çıktığı hâlde 1,1 milyar dolardan 550 milyon dolara
inen bir ihale onaylanıyor. İşte, yine bu ihalelerin içerisindeki Çelikler
Madencilik firmasının son dönemde aldığı rakamlara baktığımızda, maalesef,
bunlarda da birçok şaibeler olduğunu buradan ifade etmek isterim.
Bakın,
yine, biraz önce bahsettiğim bu torba kanunun içerisinde, 2840 sayılı Yasa’nın
içerisinde olan linyitleri ayrıştırarak linyitleri de özelleştirme kapsamına
aldığımızdan dolayı Seyitömer kömür sahası termik
santralle birlikte satıldı. Bunu alan kimler? Çelikler Madencilik. Peki, bu
sahanın, kömür sahasının bu termik santralle birlikte alındığı rakama
baktığımızda neredeyse kendini üç beş yılda amorti edecek şekilde bir fiyata
satıldığını görüyoruz. Değerli milletvekilleri, üstelik daha önce de bunun tartışmaları
yapıldı.
Çelikler Madencilik’in işlettiği o kömür sahalarından fakirlere
dağıtılan kömürlerdeki TKİ’nin ihalesiz aldığı, doğrudan temin ile aldığı
rakamların içerisinde gerçekten çok büyük rakamlar var. Bakın, TKİ’nin Sayıştay
raporlarından size ifade ediyorum: 2003’ten 2011 sonuna kadar alınan
kömürlerin, 13 milyon 54 bin ton kömürün 7,5 milyon tonu TKİ mamulü olarak
dağıtılmış ama 5,6 milyon tonu, maalesef, doğrudan teminle alınarak fakirlere
dağıtılmış. Peki, buradaki şaibe nedir? Açık ifade edeyim, doğrudan temini
zaten olağanüstü hâllerin dışında yapamazsınız. Onun için de kanun çıkarttınız
üstünü örtmek için. O kanuna rağmen redevanslı
sahalardan, rüçhan hakkı olan sahalardan kendi ödedikleri redevans rakamlarının
üzerindeki kömürü TKİ’ye verdikleri Sayıştay tarafından tespit ediliyor.
Sayıştay tarafından tespit edilen rakamlarda, TKİ’nin, kömürün maliyeti 162
lirayken bu firmalardan 275 liraya aldığı açık ve net bir şekilde ortada
duruyor.
Değerli
milletvekilleri, daha, bu anlamda -bizim kehanetle söyleyeceğimiz rakamlar
değil- Sayıştay raporlarından, birçok rakamın üzerinde birçok şaibenin olduğunu
buradan ifade etmek isterim.
Son
olarak şunu da buradan uyarmak istiyorum: Sayın Başbakan olsaydı belki bir daha
gözden geçirirdi ama belki duyar. Özellikle Türkiye’de yapılacak ikinci nükleer
santralle ilgili Çin ve Japonlarla görüşmeler yapıldı. Çinlilerin kamuoyuna
sunduğu bir bildiri var; buna baktığımızda, Çinliler, çok uygun fiyatlarla ve
son teknolojiyle yapacaklarını ifade ettiler. Benim de aldığım bilgilere göre 9
sentlere kadar gelir garantisi isteyen Çinliler tercih edilmeyip 11,70 sente
Japon ve Fransız ortak yapımının tercih edildiği... Sadece bir yıldaki 1 sent,
bu 5.000 megavatlık rakam için aradaki fark 400 milyon dolar değerli milletvekilleri.
Dolayısıyla,
bütün bunların gözden geçirilmesini ve bu gensoruya da destek vereceğimizi
ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
14.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi’nin, Taksim Gezi Parkı’nda bir sıkıyönetim uygulaması başlatıldığına
ve İçişleri Bakanını göreve davet ettiğine ilişkin açıklaması
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, gündeme geçmeden önce, bir dakikalık
konuşmalar bölümünde, Taksim’de Gezi Parkı’nda yaşananlarla ilgili bir açıklama
yaptım…
BAŞKAN –
Evet.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – …ve Sayın İçişleri Bakanını göreve davet ettim.
Şu anda
aldığım bilgilere göre, Taksim Gezi Parkı’nda tam bir sıkıyönetim vardır, bir
zulüm vardır, bir baskı vardır. Sıkıyönetim, sadece askerî idarelerin değil,
askerden güç alan idarelerin değil, arkasında halk desteği olduğunu söyleyen
sivil idarelerin uygulamasıdır da aynı zamanda. Şu anda, Adalet ve Kalkınma
Partisi Hükûmetinin emriyle, Sayın Başbakanın emriyle Taksim’de bir sıkıyönetim
uygulaması başlatılmıştır. Bu, demokratik bir rejime sahip olduğu söylenen
Türkiye’de, sahip olduğunu düşündüğümüz Türkiye’de olmaktadır. Taksim’e giriş
çıkışlar kontrol altına alınmıştır, vatandaşların Taksim’e ulaşımı
engellenmiştir.
İstanbul
Milletvekili Sayın Sırrı Süreyya Önder’in yaralandığını öğrenmiştik. Biraz önce
aldığım habere göre Genel Başkan Yardımcımız İstanbul Milletvekilimiz Sayın
Sezgin Tanrıkulu, biber gazı müdahalesiyle, polisin güç kullanması sonucu acil
bir şekilde hastaneye kaldırılmıştır.
Türkiye
Büyük Millet Meclisinin, Hükûmetin, Sayın İçişleri Bakanının buna seyirci
kalması düşünülemez. Hükûmeti protesto ediyorum buradan. İçişleri Bakanını
göreve davet ediyorum, demokratik bir ülkenin İçişleri Bakanı olduğunu
göstermek zorundadır.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
V.- GENSORU (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
1.- Ankara Milletvekili Levent Gök ve 72
milletvekilinin, Başkent Doğalgaz Dağıtım Anonim Şirketinin değerinin çok
altında bir ihale bedeli ile özelleştirilmesini onaylayarak kamuyu zarara
uğrattığı iddiasıyla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında gensoru açılmasına
ilişkin önergesi (11/28) (Devam)
BAŞKAN –
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Levent Gök. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU
ADINA LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; BAŞKENTGAZ
ihalesiyle ilgili olarak Başbakan hakkında vermiş olduğumuz gensoru önergesi
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, iktidar grubunun bu gensorunun görüşülmesini Meclis
Televizyonunun yayında olmadığı bir güne koyma ısrarının nedenini anlamakta
güçlük çekmiyoruz. Halkımızın izleyip değerlendirmesine fırsat tanınmayan bu
gensorunun konusu, her aşamasında ibret vericidir ve çarpıcıdır. AKP’li Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in bir
kurumu nasıl borç batağına soktuğu, “Metro yapıyorum.” diyerek Ankara halkını
nasıl yıllarca aldattığı, AKP iktidarının bütün olanaklarıyla bu belediyeyi
kurtarmak için nasıl çırpındığı, Ankara halkının yakıtta tek seçenek olan doğal
gazda nasıl mağdur edildiği, doğal gazın nasıl pazarlandığı bu gensorunun
konusunu oluşturuyor. Bu gensorunun konusunu, Başbakanın düşük bedelle
ihale edildiğini bildiği ve bunu milyonlarca kişinin gözlerinin içine bakarak
söylediği hâlde sözlerinin tam tersi bir davranışla ihaleyi onaylaması oluşturuyor.
BİNNAZ
TOPRAK (İstanbul) – Bir çocuk ölmüş! Taksim’de bir çocuk ölmüş!
LEVENT
GÖK (Devamla) – Bu gensoruda iktidar, belediye başkanı, bürokrat, iş adamı
çerçevesinde kurulmuş olan bir saadet zincirinin sorgulanması yer almaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün görüşülmesini talep ettiğimiz
BAŞKENTGAZ, Ankara’nın kanayan bir yarasıdır. Ankaralıların geleceğini ipotek
altına alan, kendi kişisel beceriksizliğini ve çapsızlığını, belediyenin bütün
gelir kaynaklarını elden çıkartmak suretiyle “Benden sonra tufan.” anlayışıyla
hareket eden bir belediye başkanının yönetimindeki doğal gaz, bugün, bir doğal
kazık olarak hepimizin karşısında durmaktadır. Melik Gökçek iktidarın
himayesine sığınmış, her zor durumda kurtarılmayı beklemiş, Türkiye Büyük
Millet Meclisini de kendi isteklerini gerçekleştirmek için alet etmekten
çekinmemiştir.
Değerli
milletvekilleri, Ankara’da doğal gaz, hava kirliliğini önlemek ve daha ucuz bir
yakıt olması nedeniyle özendirilmiş ve yaygınlaştırılmıştır. Hemen hemen bütün
meskenlerde doğal gaz dönüşümü büyük ölçüde tamamlanmıştır. Ankaralılar doğal
gazı peşin parayla alıp kullanmaktadırlar ama Melih Gökçek Ankaralılardan peşin
olarak aldığı doğal gaz bedelini BOTAŞ’a ödememiş ve zaten sorun da buradan
çıkmıştır.
Diğer yandan,
Ankara metrolarının tıkanma noktasına gelmesi ve
Türkiye'nin en borçlu belediyesi ilan edilmesi nedeniyle, Ankara Büyükşehir
Belediyesine yönelik, iktidar tarafından bir kurtarma operasyonu yapılmıştır.
AKP, halka peşin parayla sattığı doğal gazın parasını BOTAŞ’a ödemeyen,
kurumları zarara uğratan Melih Gökçek’ten hesap soracağı yerde, 2007 yılında
çıkarttığı bir kanunla doğal gazı, Büyükşehir bünyesinde olan doğal gazı
Başkent Doğalgaz Dağıtım Anonim Şirketine devretmiş ve yüzde 80’ini özelleştirme
kapsamına almıştır. Bu kanunla elde edilen gelirle, BOTAŞ’a olan borç
-faizleriyle beraber ödenecek- faizler sıfırlanmış hâlde ödenecek, geri kalan
parayla metroların yapımı gerçekleştirilecektir.
Değerli
milletvekilleri, bu konu Ankara Büyükşehir Belediye Meclisinde görüşülürken, 27
Kasım 2006 tarihinde, Melih Gökçek’e “BOTAŞ’a borcunu niçin ödemiyorsun?” diye
sorulduğunda aynen şöyle cevap vermiştir: “Arkadaş, her yiğidin bir yoğurt
yiyişi vardır, bizim de yoğurt yiyişimiz böyle; böyle yiyeceğiz, böyle devam
edeceğiz.” Ye bakalım Melih Gökçek! Yedi BAŞKENTGAZ’ı!
Ve devam ediyor: “Metroyu, doğal gazı satarak bitireceğiz. Açık söylüyorum, 3
milyar dolara satacağız, müşterisi var.” O zaman ki abone sayısının 960 bin
olduğunu ve özelleştirme kapsamının da yüzde 80 olduğunu düşünerek bu rakamları
aklınızda tutmanızı istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu kanun hazırlanırken, o zaman Ankara Milletvekili Nur Doğan
Topaloğlu Mecliste şu kürsüye gelmiş ve bu yasayı aynen şöyle savunmuştur:
“Biz, Ankara'daki raylı sistemdeki karışıklığı ve yavaşlamayı görünce Melih
Gökçek’le görüştük. ‘Başkanım, sen bize bir doküman hazırla, bir kanun hazırla,
onu biz Meclise getirelim, kanun teklifi olarak sunalım.’ dedik. Bu bakımdan,
biz, bir Ankara milletvekili olarak metro sistemine
hizmet ettiğimizi düşünüyoruz.” diyerek BAŞKENTGAZ’ın
özelleştirilmesini burada savunmuştur değerli arkadaşlarım.
Neymiş
değerli milletvekilleri; metro yapmak için doğal gaz
özelleştirilecekmiş. Kim hazırlamış kanunu? Melih Gökçek. Hani halkın yararına
kanunlar hazırlıyordunuz, hani Ankaralıların çıkarı? Bir tek Ankaralının burada
rızası var mıdır, muvafakati var mıdır değerli milletvekilleri?
Değerli
milletvekilleri, bu şekilde yüzde 80’i özelleştirilen ve o zaman 960 bin
abonesi olan doğal gaz 3 kez ihaleye çıkartılmış, Melih Gökçek’in 3 milyar
dolar beklentisine karşın birinci ihalede 1 milyar 611 milyon dolar, ikinci
ihalede 1 milyar 210 milyon dolar teklif verilmiş ancak ihaleler
gerçekleşmemiştir.
Burada
bir konuya dikkatinizi çekmek istiyorum: İkinci ihaleden sonra, Türkiye
Petrolleri Anonim Ortaklığı, BAŞKENTGAZ’ı devralmak
istediğini ve ikinci ihale bedelini ödemeye hazır olduğunu bildirmiştir yani
tam 1 milyar 210 milyon doları, yüzde 80’i, 900 bin aboneyi. Ancak,
Özelleştirme İdaresi tarafından bu teklif o zaman kabul edilmemiştir.
Metroda
bir adım bile ilerlemeyen Melih Gökçek, sonuçta, bildiğiniz gibi, metroları geçtiğimiz yıl Ulaştırma Bakanlığına devretmiştir.
İktidarın üstlendiği maliyet de tam 3 milyar liradır. İktidar bu metroyu üstlendikten sonra Melih Gökçek yaptığı açıklamada
“Metroları yapamayacağımı biliyordum, Hükûmet bunları bitirmeye mecbur
olacaktır diye düşündüm.” diyerek konuşmasını sürdürmüştür ve Ankara halkına
nasıl yıllarca yalan söylediğini ve iktidarınıza da nasıl gol attığını bir kez
daha itiraf etmiştir.
Değerli
milletvekilleri, BAŞKENTGAZ’ın son ihaleye nasıl
hazırlandığını hep birlikte irdeleyelim: BAŞKENTGAZ Anonim Şirketi, bugünkü
tarih itibarıyla 1 milyon 438 bin abonelik bir kapasiteye sahiptir. Türkiye'nin
ikinci büyük doğal gaz şirketidir. Bu abonelerin 1 milyonundan fazlası ön
ödemeli sayaç kullanmaktadır. Son iki yılda 150 milyon liralık yatırım
yapılarak altyapı büyük ölçüde yenilenmiş, 2012 yılında 467 kilometre yeni hat
ilavesi yapılarak toplam hat uzunluğu 10 bin kilometreye ulaşmıştır. 2011 yılı
kârı 39 milyon, 2012 yılı kârı 45 milyon lira olarak açıklanan BAŞKENTGAZ
Ankara mücavir alan içerisindeki tam 2 milyon aboneye şu anda ulaşmış
durumdadır. 500 bin yeni abone başvuru yaptıkları zaman derhâl abone olacak
şekilde beklemektedir. Dolayısıyla, doğal gazı alacak bir şirketin herhangi bir
yeni yatırım yapmaksızın Ankara’nın tümüne ulaşan bir altyapı ağı doğal gazda
tamamlanmıştır. Dolayısıyla, alan şirketin herhangi bir yatırım yapmasına
fırsat verilmemiş bir şekilde ihaleye götürülmüştür. Bu da yetmemiştir, 2011
yılından itibaren doğal gaz taşıma işlemi yapılmaya başlanmış ve BOTAŞ’tan
doğal gazı kendi tedarik eden abonelere boru hatları vasıtasıyla doğal gaz
taşınmış ve 2012 yılında bu şekilde BAŞKENTGAZ ayrıca 20 milyon TL gelir elde
etmiştir.
Değerli
milletvekilleri, kısaca, BAŞKENTGAZ’ın her ne
pahasına olursa olsun satılması için her türlü düzenleme yapılmıştır.
BAŞKENTGAZ Anonim Şirketi Müdürü, aynı zamanda Özelleştirme İdaresinin Başkan
Yardımcısıdır. Bu şahıs, 2011 yılı seçimlerinde AKP’den Batman milletvekili
aday adayı olmuştur. Bu kişi, BAŞKENTGAZ’ın her ne
pahasına olursa olsun satılması açısından AKP’yle olan fikrî ve ruhi
beraberliğinin gereğini yerine getirmiştir. Bir kurumun özelleştirme sürecinde koşullarının
bu kadar iyileştirilerek alıcılarının beğenisine sunulduğu eşine az rastlanır
bir ihale yaşamışızdır BAŞKENTGAZ’da. İhale şartları
alıcılar lehine o kadar değiştirilmiştir ki Enerji Piyasası Denetleme Kurulu
Başkanı aynen şu sözleri kullanmıştır değerli milletvekilleri; bakın, ibretle
söylüyorum ve lütfen dikkatle dinleyiniz. Genel Müdür “BAŞKENTGAZ’ı
kılçığı, kemiği alınmış bir balık gibi yatırımcıların beğenisine sunduk.
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ve EPDK bu konuda gereken her şeyi yaptı. Daha
ne yapalım? Bundan daha iyi bir yatırım ortamı oluşturulamazdı.” diyerek BAŞKENTGAZ’ın geldiği noktanın altı çizilmiştir. Değerli
milletvekilleri, balıktaki kılçıklar temizlenmiş, ayıklanmıştır ancak bununla
da yetinilmemiştir, balık pişirilip yenmek üzere servis edilecek bir hâle
getirilmiş, 4 Temmuz 2012 tarihinde bu Mecliste yapılan bir değişiklikle
şirketin tamamı özelleştirme kapsamına alınmıştır. Yine, yapılan bir
değişiklikle EGO Genel Müdürlüğüyle Ankara Büyükşehir Belediyesinin BAŞKENTGAZ
doğal gaz şirketine olan borçlarının da özelleştirme gelirinden ödenmesi
öngörülmüştür. Yani ihaleyi alan şirkete ihtilaflı alacak bırakılmamıştır.
Şirketin tüm alacaklarının tasfiye edileceği ve Ankara Büyükşehir Belediyesinin
400 milyon lirayı aşan borcunun da silineceği ek bir avantaj sağlanmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ihaleyi alan firma kendilerinin küçük bir
bakkal dükkanı açarak ticaret hayatına girdiklerini
ifade etmektedir. Bu firma bakliyat üzerine çalışırken son yıllarda gayrimenkul
alanına girmek suretiyle baş döndüren bir büyümeyi gerçekleştirmiştir. BAŞKENTGAZ’ı alan bu firma, özellikle Tasarruf Mevduatı
Sigorta Fon’undan satın aldığı araziler ve Özelleştirme İdaresinden aldığı
ihalelerle adını duyurmaktadır. Bu firmanın aldığı birkaç işi sizlere
hatırlatmak isterim:
Uzanların borcundan dolayı Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonunun el koyduğu İstanbul Gayrettepe’deki metronun
yanındaki 15 bin metrekare arsa bu firma tarafından alınmıştır. İstanbul
Büyükşehir Belediyesi 2 olan emsali 2,75’e yükseltmek suretiyle tam 170 bin
metrekarelik bir ek inşaat hakkı sağlamıştır.
Yine, bir
başka ihalesi bu firmanın: Ali Sami Yen Stadı’nın arazisi, yine yanındaki TEKEL
Likör arazisiyle birleştirilerek kupon bir arsa olarak, tam 60 dönüm arsa
olarak TOKİ tarafından satılmış. TOKİ, yine bunun emsalini artırmış ama
İstanbul Büyükşehir Belediyesi üç aylık yasal süresi içerisinde belediye
meclisinde görüşmemek suretiyle, yine burada çok ciddi, fahiş bir kazanç
sağlanmıştır.
Yine, bu
Mecliste dile getirildi pek çok arkadaşımız tarafından, Kütahya Şeker
Fabrikası… Yine bu firma, AKP milletvekili olan Sayın Vahit Kiler’le birlikte
bu arsayı da, bu TEKEL Fabrikasını da satın almıştır. Bildiğiniz gibi, daha
sonra, satış sözleşmesi yapıldıktan sonra tam 113 dönümlük arsanın da bu
şirketlerin üzerine geçirildiği ortaya çıkmıştı.
Değerli
milletvekilleri, bu firmanın yükselişi ekonomi çevrelerinin de oldukça
dikkatini çekmiş ve Capital dergisi 2011 yılında
yayınladığı dergisinde AKP döneminde hızlı büyüme tempolarıyla dikkat çeken
firmaları açıklamış ve BAŞKENTGAZ’ı alan firmayı da
bu firmalar arasında yıldızı en fazla parlayan bir firma olarak saymıştır.
AKP’den önce orta ölçekli bir firma olan bu şirket, AKP döneminde olağanüstü
büyüyerek, geçen yıl Türkiye'nin en zengin 100 kişisi arasına girmiştir.
Değerli
arkadaşlarım, bütün bunları takdirinize arz ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Ankara halkının yakıtta tek seçenek olarak
kullanmaya zorunlu olduğu doğal gaz, BAŞKENTGAZ’ın
özelleştirilmesiyle telafisi imkânsız ve akıbeti belirsiz bir mecraya doğru
hızla sürüklenmektedir. Tek amacımız, Ankaralıların zaten yüksek bedeller
ödedikleri doğal gazda ileride daha fazla mağdur olmamalarıdır.
Doğal gaz
dağıtımı belediye görevlerinden olup özelleştirmeyle tekel olacak bir şirketin
insafına terk edilemez. Ankaralıların çıkarları, Melih Gökçek’in çökmüş olan
belediye anlayışına ve ihtirasına kurban edilemez.
Böyle bir
süreçten geçerken -diğer konuşmacılar da bahsetti- Başbakan katıldığı bir televizyon
programında -herhâlde diğer arkadaşları pek ilgiyle dinlemediniz ama sizlere
yüksek sesle hatırlatıyor ve diyorum ki- aynen şunları söylemiştir: “Kârlılık
olayını milletimizin lehine düşünmek durumundayız. Hemen ‘Biz sıkıştık…’ Yok öyle para. Ne yapalım, Türkiye malının kıymetini
biliyor. Mesela BAŞKENTGAZ’da 1,5 milyar doları
yakalamışız, şimdi yeni gelen 1.100 ile geliyor. Şimdi 1,5’u yakaladığın yerde
1.100 ile verilirse bunun hesabı sorulmaz mı?” demiştir Başbakan değerli
arkadaşlarım.
Duydunuz
mu? Tekrarlayayım isterseniz arkadaşlar.
MUSA ÇAM
(İzmir) – Bir daha söyle!
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) – Hayır, hayır, duyuldu, çok biliniyor!
LEVENT
GÖK (Devamla) – Başbakan ne diyor? “Milletimizin lehine düşünmek durumundayız.
Daha önce buraya 1,5 milyar dolar verildi, şimdi son veren 1.100 veriyor. Olur mu böyle şey? Ben bunu onaylarsam benden bunun hesabını
sormaz mısınız?” diyor koskoca Başbakanımız.
Değerli
milletvekilleri, zannettik ki Başbakan ihaleyi iptal ettirecek. Yanılmışız. Pek
çok konuda olduğu gibi Başbakanın bu konuda da çark edeceğini hesap edemedik.
Başbakan, milyonlarca insanın gözü önünde, canlı yayında, afrayla tafrayla
söylediği bu sözü kısa bir süre içerisinde yedi ve özelleştirme ihalesini
onayladı. Sayın Başbakan, bugün burada yoksun. Niçin yoksun? Hangi Erdoğan
doğru söylüyor diye sana söylemek istiyorduk. Hangi Erdoğan doğrusunu yapıyor
diye, hangi Erdoğan’a inanalım diye sana söylemek istiyorduk. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli
milletvekilleri, dünyada bu sözleri söyleyip de kısa bir süre sonra çark eden
bir başka başbakan acaba var mıdır? Bu, Başbakanlık makamının saygınlığına
gölge düşürmez mi? Kasımpaşalılığın raconuna gölge
düşürmez mi? (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli
milletvekilleri, Sayın Başbakana soruyoruz: Hangi güç size bu ihaleyi
onaylattı? Melih Gökçek’ten mi korktunuz? Hangi çıkar uğruna, yanlış
bulduğunuzu söylediğiniz ihaleyi onayladınız? Gelin, bunları anlatın bize.
Sayın
Başbakan bunun dışında bir başka şey daha söyledi. Otoyollardaki köprülerin
ihalesini onaylamazken, reddederken “Ben otoyollardaki köprü ihalelerini
onaylarsam, yüzde 20 düşüğe verirsem vatan haini olurum.” dedi değerli
arkadaşlarım. Burada BAŞKENTGAZ’da bırakın yüzde
20’yi, yüzde 50’den fazla bir değer düşüklüğü vardır ve Başbakan da zaten suçunu
tarif etmiştir.
Şimdi,
biz bu soruların cevabını duymak istiyoruz Sayın Babacan. Kim cevap verecekse,
kim Başbakanın yerine Kasımpaşalı raconuyla bu
mikrofondan bizlere seslenecekse, o televizyonda söylediği sözlerin hesabını
soruyoruz. Niçin yalan söyledin milyonlarca kişinin gözünün içine baka baka?
Sayın Başbakanın bu cevaplarını bekliyoruz. Elbette kendisinden bekliyoruz ama
yok. Ne diyor Sayın Başbakan? “İhaleyi onaylarsam benden hesap sorulmaz mıydı?”
İhaleyi onayladın ve biz de bu hesabı senden soruyoruz. Meclisteki
çoğunluğunuza güvenerek bugünü belki atlatabilirsiniz ama yarını asla
atlatamayacaksınız. Bu hesap er ya da geç sizlerden sorulacaktır. (CHP
sıralarından alkışlar)
“Bu
devran böyle gider.” diyorsanız yanılıyorsunuz. Bugün Taksim’de -az önce
duyduk- bir gencin hayatını kaybettiğini öğrendik.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Başkan; şimdi, bakın, halkımız orada toplanmış, sizler
için neler söylüyor. Şimdi ben halkımız adına haykırıyorum;
hapislerde çürüttüğünüz tüm aydınlarımız adına, tüm gazetecilerimiz adına
haykırıyorum; Mustafa Balbay adına, Mehmet Haberal adına, tüm tutuklu
milletvekilleri adına haykırıyorum; cezaevlerinde işkence gören tüm mahkûmlar
adına haykırıyorum; Uludere’de öldürülen 34 genç fidanın anneleri adına
haykırıyorum; emeği gasbedilen işçiler, hakkını
alamayan çiftçiler, tüm emekçi kesim için haykırıyorum; dayattığınız yaşam
hakkına direnenler adına haykırıyorum; yeşil alanlar ve parklar için mücadele
edenler adına haykırıyorum; adalet adına, adalet arayanlar adına haykırıyorum;
laik cumhuriyet ve Mustafa Kemal Atatürk’ü sahiplenenler adına haykırıyorum ve
diyorum ki: Güven bize Türkiye’m, gün gelecek, devran dönecek, AKP halka hesap
verecek! (CHP sıralarından “Bravo!” sesleri, alkışlar; AK PARTİ
sıralarından gülüşmeler)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Gök.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Giresun Milletvekili Sayın Nurettin Canikli.
Buyurunuz.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
Başbakanımız hakkında verilen gensoru üzerine AK PARTİ Grubunun görüşlerini arz
etmek üzere huzurlarınızdayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BİNNAZ
TOPRAK (İstanbul) – Yazıklar olsun size!
NURETTİN
DEMİR (Muğla) – Bir genç ölmüş, niye gülüyorsunuz, çok mu komik?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, gensoru konusu olan özelleştirmeye
geçmeden önce birkaç konu hakkında bu değerlendirmeye katkısı olacağı
düşüncesiyle düşüncelerimi aktarmak istiyorum. (CHP sıralarından gürültüler)
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Ölüm var ortada, gülecek bir şey yok!
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, lütfen, rica ediyorum, sayın hatibi ben duyamıyorum.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlar, öncelikle şunu belirtmemiz
gerekir: Eğer herhangi bir kamu otoritesi görevini ifa ederken -bu, denetim
elemanı olabilir, Sayıştay denetçisi olabilir, fark etmez- eğer konusu suç olan
bir fiil tespit etmiş ise bu fiili doğrudan ilgili cumhuriyet savcılığına suç
duyurusu olarak aktarmak zorundadır, aktarmak durumundadır. Bu, onun görevidir;
bu, kanunlarla çok net bir şekilde kendilerine verilen bir görevdir. Buradan
şuraya gelmek istiyorum: Burada konuşmacılar ifade etti, işte, Sayıştay
raporlarından yola çıkarak birtakım yolsuzluklardan bahsedildi. Eğer öyle bir
şey var ise yani kanuna, mevzuata aykırı bir fiil söz konusu ise ve Sayıştay
denetçileri tarafından bu tespit ortaya çıkarılmış ise o zaman Sayıştay denetçisinin
-suç var ise gerçekten, fiil mevzuatımıza aykırı bir eylemi oluşturuyor ise-
bunu cumhuriyet savcılığına mutlaka bildirmesi gerekir.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Sayıştay mı bıraktınız yahu! Sayıştay diye bir şey mi
bıraktınız be, her şeyi örtbas ediyorlar!
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Sayıştay mı bıraktınız be!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Yapılan açıklamalarda, konuşmalarda yolsuzluk olarak
tanımlanan fiillerden hiçbir tanesinde bu şekilde bir tespitin yapıldığı ve
bunun sonucu olarak yargıya intikal ettirildiğine dair hiçbir bilgi verilmedi.
Ayrıca, mahkemenin sonucu gelmeden de hüküm anlamına gelen bir ifadeyi
kullanamazsınız; bunun önce açıklanması, tespit edilmesi gerekiyor. Son derece
önemli çünkü yolsuzluk bir hüküm ifade eder, “Yolsuzluk vardır.” kavramı bir
hükmü ifade eder. (CHP sıralarından gürültüler)
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Sen, Sayıştay raporunda yolsuzluk var mı, onu söyle.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Suç duyurusunu yasa çıkarıp da aklamadınız mı Sayın
Canikli?
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, lütfen…
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Ben sizi dinledim, lütfen dinleyin.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Deniz Feneri’nde gittik biz, ne oldu? Kayseri dosyasını
nasıl kapattığınızı gördük!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Hükmün olabilmesi için de mahkemenin karar vermesi gerekir,
aksi hâlde sadece bir iftiradan ibaret olur; bunun altının çizilmesi gerekiyor.
Değerli
arkadaşlar, bir de şunu belirtmekte fayda var: Bugüne kadar yapılan camilerin
hiçbiri cemaatsiz kalmamıştır. Bugüne kadar yapılan tüm camilerin cemaati
olmuştur, cemaatle dolup taşmıştır. O yüzden, siz rahat olun, Çamlıca’ya
yapılacak olan caminin de cemaati olacaktır. O yönden içiniz rahat olsun,
herhangi bir kaygı duymayın.
ALİ
ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Taşımayla mı cemaat toplayacaksınız? Hayret bir şey ya!
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Ne alakası var ya!
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) – Övündüğünüz Osmanlı padişahları Çamlıca’yı bilmiyor muydu? Neden
oraya cami yapmadılar? Türbe mi yapıyorsunuz camilerin yanına, bunu açıklayın.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, özelleştirme esas itibarıyla bir devlet
politikası olarak 1986 yılından itibaren başlamıştır ve o günden bu yana,
siyasi düşüncesi, ideolojisi ne olursa olsun bütün hükûmetler tarafından
1986’dan bugüne kadar kesintisiz bir şekilde ve her hükûmet döneminde ve her
siyasi parti döneminde uygulanmıştır. Bir tespit olarak söylüyorum, bir tespit
olarak ortaya koyuyorum. Dolayısıyla, özelleştirme AK PARTİ hükûmetlerinin bir
politikası olarak ortaya çıkmamıştır, uzun tartışmalardan sonra bir dönüşümün
aracı olarak tanımlanmış ve o çerçevede bütün hükûmetler tarafından
uygulanmıştır.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, bugün konuştuğumuz gensoru konusu olan BAŞKENTGAZ’ın
özelleştirilmesiyle ilgili gerçeğin tam olarak algılanabilmesi için, bugüne
kadar yapılan özelleştirme rakamları ve özelleştirme içeriğine biraz detaylı
olarak girmemiz gerekiyor. İlk defa, 2007 yılında özelleştirme
gerçekleştiriliyor. Kullanacağım, vereceğim rakamların tamamı yüzde 100’e
dönüştürülmüş rakamlardır yani ihale rakamları farklı olabilir, o önemli değil.
Anlamlı karşılaştırma yapmak için bütün rakamlar yüzde 100’e dönüştürülmüş
rakamlardır. İlk defa, belediye tarafından Özelleştirme İdaresine devredilmeden
önce yapılıyor ihale. Tabii, BAŞKENTGAZ’ın imtiyaz
hakkı 2037 yılına kadardır yani 2007 yılında BAŞKENTGAZ’a
kendi alanında otuz yıllık bir imtiyaz verilmiştir. Bunun anlamı şudur: Daha
sonra yapılan her ihalede, daha sonraki yıllarda yapılan her ihalede, ihale
imtiyaz hakkı kalan süreyi kapsamaktadır. Yani, 2007 yılında yapılan ihale eğer
gerçekleşmiş olsaydı, alan firma bunu, otuz yıl boyunca kullanacaktı bu imtiyaz
hakkını.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Böyle bir mantık var mı ya!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Evet, aynen öyle yani bu böyle, bu gerçek, bu reel.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Hesap uzmanı, maliyedeki birine yakışıyor mu?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Eğer 2010 yılında yapılmış olan -daha sonra 2010 bir ihale
yapıldı- ihaleyi bir firma almış olsaydı, yirmi yedi yıllık imtiyaz hakkını
kullanacaktı yani kalan süreyi kullanacaktı. Bunu, şunun için söylüyorum, bu
çok önemli; ihalelerin yapıldığı yılların değerlerinin belirlenmesi anlamında,
değerlerinin tespiti anlamında son derece önemlidir. Hiçbir konuşmacının buna değinmemesini
gerçekten ben yadırgıyorum yani gerçek rakamlara ulaşmamız için bunun açık bir
şekilde ortaya konulması gerekiyor.
LEVENT
GÖK (Ankara) – Siz, Başbakana gelin, Başbakana.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Geleceğim, hepsine geleceğim, rahat olun. Ben sizi
dinledim, siz de lütfen beni dinleyin.
LEVENT
GÖK (Ankara) – İkinci ihalede TPAO istedi, niye vermediniz?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – İlk ihale, belediye tarafından 2007 yılında yapılıyor, o
zaman 7 tane teklif veriliyor, en yüksek 3 teklif götürülüyor. En yüksek teklif
de 1 milyar 610 milyon dolar. Bu verilen rakam, otuz yıllık işletme hakkı için
2007 yılında verilen rakama tekabül eder, onu anlatır.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Yüzde 80’i için.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – …onu satın almak için verilen tekliftir; evet, otuz yıllık.
LEVENT
GÖK (Ankara) – Abone sayısını da söyle ama Canikli.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Fakat, en yüksek teklif veren
firma vazgeçiyor…
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Yazık ya!
LEVENT
GÖK (Ankara) – Abone sayısı ne kadar, abone sayısı?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – …1 milyar 610 milyon dolar fiyat veriyor.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Yüzde 80’se 2 milyar dolar demektir. Altı yılı çık, yine
1,5 milyar dolar ya!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Daha sonra bu onaylanıyor ancak firma vazgeçiyor ve 50
milyon dolarlık teminatı yanıyor. İkinci en yüksek veren firmaya veriliyor bu
ihale, o da almıyor ve onun da 50 milyon doları irat kaydediliyor, gelir
kaydediliyor. İki yıllık süre dolduğu için üçüncü firmaya gidilmiyor ve bu
şekilde birinci ihale sonuçlandırılamıyor, sonuçlandırılmamış oluyor.
LEVENT
GÖK (Ankara) – Ama, abone sayısını da söylemen lazım
Canikli.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Şimdi, ikinci ihale, bu sefer, Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı tarafından yapılıyor. Ne zaman? 13 Mayıs 2010 tarihinde. Bu tarihe
dikkat edin arkadaşlar, biraz sonraki esas tartışmanın konusu olan fiyatla
ilgili olarak, fiyatın belirlenmesinde bu rakamı kullanacağız. 13 Mayıs 2010
tarihinde yapılıyor, 7 tane teklif veriliyor. Bunlardan sadece 1 tanesi yeterli
teklif olarak kabul ediliyor ve onaya çıkarılıyor. Bu teklif de yüzde 100’e
dönüştürülmüş teklif olarak 1 milyar 514 milyon dolar. Evet, esas tartışılan,
tartıştığımız konu da bu, bu rakam, bu teklif. İhale onaylanıyor, kamu
otoritesi ihaleyi onaylıyor fakat firma almaktan vazgeçiyor. Firma almaktan
vazgeçiyor ve bunun sonucunda firmanın toplam 123 milyon dolarlık teminatı irat
kaydediliyor. 93 milyon dolarlık kısmını Özelleştirme İdaresi irat kaydediyor,
30 milyon dolarlık kısmını da belediye irat kaydediyor; toplam 123 milyon dolar
teminat mektubu paraya dönüştürülerek irat kaydediliyor.
Bu
ihalede, sadece 1 teklif değer tespit rakamının üzerinde rakamı içerdiği için…
Yani 7 teklif verilmişti. Değer tespit şudur: Bir tür muhammen bedel gibi
düşünülebilir. Yani, idarenin kendi yaptığı bir çalışma var, minimum bir değer
belirliyor bu özelleştirme konusu olan işletme ya da firma için, eğer teklifler
o fiyatın altında ise, o belirlediği rakamın altında ise reddediyor, kabul
etmiyor, mutlaka o rakamın üzerine çıkması gerekir. Bu da değer tespit rakamı
olarak tanımlanıyor. Eskiden, muhammen bedel ya da başka adlar altında tanımlanan
bir rakamdı.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Nedir değer tespit rakamı?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Değer tespit rakamı, evet. Bu rakam, bunun üzerinde bir
tane teklif veriliyor.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Nedir, kaçtır, değer tespit rakamı nedir? Onu söylesenize.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlar, üçüncü ihale 26/7/2012...
ikinci ihale de yine bu nedenle, yine firmanın vazgeçmesi nedeniyle yani ihale,
kamu otoritesinin ya da özelleştirme idaresinin, YPK’nın,
tasdik etmeme gibi bir durumundan dolayı değil, alan, en yüksek teklifi veren
firmanın, teminat mektubunu yakma pahasına ihaleden vazgeçmesi nedeniyle
sonuçlandırılamıyor, akamete uğruyor.
Üçüncü
ihale, 26/7/2012 tarihinde gerçekleştiriliyor. Burada
yine yüzde 100’e dönüştürülmüş fiyat olarak, en yüksek teklif olarak 738 milyon
dolarlık teklif veriliyor, 738 milyon dolar. Toplam 4 tane teklif veriliyor ama
Özelleştirme İdaresi, biraz önce belirttiğim, söylediğim o en düşük rakamın
altında diye, kendi belirlediği ama açıklanmayan -açıklanmıyor- rakamın…
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Niye açıklamıyor, kanun “açıklanmak zorunda” diyor, neden
açıklamıyorsunuz? Mecbursunuz açıklamaya, kanun “açıklanmak zorunda” diyor bu
rakamı.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – İzin verin.
…rakamın
altında kaldığı için bu ihaleyi reddediyor, iptal ediyor. Neden? Rakam, kendi
belirlediği… Onun birtakım yöntemleri var, işte birtakım uzman kuruluşlar
kullanılıyor vesaire…
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Saklamayın; bu, halkın malı. Kanun emrediyor açıklayın
diye.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Bütün yıllardan beri bu böyle yapılıyor, bu tespit. Bunun
altında kaldığı için, 4 rakam da bu rakamın altında kaldığı için, üçüncü ihale
de iptal ediliyor ama orada yani firmaların vazgeçmesi nedeniyle değil, düşük
teklif verildiği için. Bu çok önemli, bakın, değerli arkadaşlar, gerçek
anlamda, Hükûmetimiz burada gerçek fiyatını bulması açısından, onu sağlamak
amacıyla fiyat düşük olduğu için bu ihaleyi iptal ediyor, bu hassasiyet
nedeniyle ihale iptal ediliyor.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Yahu, o değer tespiti söylemek zorundasınız, işte
saklarsanız yolsuzluk oluyor.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Gerçek anlamda fakirin fukaranın hakkı birilerine
aktarılmasın diye bu ihale iptal ediliyor. Evet, gerçek değerini bulmadığı için
ihale iptal ediliyor. İşte, size çok net, bu olay için, bu olayın içinde
yaşanmış bir örnek olarak söylüyorum.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Ya, bırak ya!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlar, en sonunda dördüncü ihale, 13/9/2012 tarihinde yapılıyor. Yalnız, bu ihaleye geçmeden
önce, Özelleştirme İdaresi rekabeti maksimum seviyeye çıkarmak için çok ciddi
çalışma yapıyor. Yani, bunun özelleştirilmesine daha çok firma katılsın diye
inanılmaz bir faaliyet içerisine giriyor.
LEVENT
GÖK (Ankara) – Kılçıksız balık!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Bu çerçevede, toplam 250 yatırımcı nezdinde tanıtım ve
reklam çalışması yapıyor Özelleştirme İdaresi, yurt dışında toplantılar
gerçekleştiriyor. Bunların 8 tanesi ile yurt dışında özel, bire bir görüşmeler
yapılıyor. Amaç nedir? Amaç, BAŞKENTGAZ’ın
özelleştirilmesine içeriden ve dışarıdan daha çok yatırımcı ve talebin olması
ve bu yolla, bu şekilde, bu vesileyle fiyatın yükseltilmesi; amaç bu. Bakın, bu
çerçevede – hangi firmalarla görüşüldü, isimleri de var - toplam 250 firma;
bunun 80 tanesi yerli, 162 tanesi yabancı yatırımcı. Yani bu kadar çok
hassasiyet içerisinde bu özelleştirme ihaleye çıkartılıyor bütün dünyanın gözü
önünde, ayrıca herkesin katılımını sağlamak amacıyla. Amaç nedir? Tek bir amaç
var: Daha yüksek fiyatla satabilmek.
Bakın,
çok net bir şey söylüyorum: Türkiye’nin hiçbir döneminde özelleştirme ihaleleri
bu şekilde yapılmadı. Nasıl yapıldı? Bunun biraz sonra örneklerini, somut
örneklerini sizlerle paylaşacağım.
Şimdi,
son ihale 13/9/2012 tarihinde yapılıyor, 4 tane yeterli
teklif veriliyor. Bu yeterli teklifler içerisinde en yüksek teklif -yine yüzde
100 olarak rakamları söylüyorum- 1 milyar 162 milyon dolar. 1 milyar 162 milyon
dolarlık ihale geçtiğimiz aylarda -2013’ün sanıyorum 14 Martı veya mayısı- YPK tarafından onaylanıyor. Ne zaman
onaylanıyor? 2013 tarihinde.
Şimdi,
buradaki soru ya da sorun şu: 2010 yılında bu firmaya 1,5 milyar dolar teklif
verildi, teklif veren daha sonra vazgeçti. Bugün verilen fiyat 1 milyar 162
milyon dolar. Dolayısıyla burada bir zarar, bir eksi durum
söz konusu. Bakın, değerli arkadaşlar, ilk bakışta gerçekten öyle
gözüküyor ama bazı detaylara, bazı ayrıntılı bilgilere sahip olmadığınız zaman
bu genel değerlendirme çoğu zaman yanıltıcı olabilir.
LEVENT
GÖK (Ankara) – Bu kavrama Başbakan da dâhil mi?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Şimdi, birinci düzeltilmesi gereken husus şu…
LEVENT
GÖK (Ankara) - Bunun için mi televizyonda böyle konuştu?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – …1 milyar 514 milyon dolarlık teklif verildiğinde imtiyaz
süresi yirmi yedi yıl için verilmiştir, kalan yirmi yedi yıl için verilmiştir.
Neden? Çünkü, alacak olan firmanın imtiyaz süresi 2037
yılına kadar devam edecektir. Yani, hangi tarihte alırsa alsın, hangi tarihte
ihale yapılırsa yapılsın bu süre uzamıyor.
LEVENT
GÖK (Ankara) – Canikli, bizi Başbakan bağlar, Başbakan bağlar!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – 2037 sonunda bitiyor. Bitiyor mu? Bitiyor. Kesin,
tartışmasız, kanunla çünkü. Dolayısıyla, 2010 yılında verilen teklifte kalan
süre yirmi yedi yıl, aradan üç yıl geçiyor. Bugün onaylanıyor ihale, aradan üç
yıl geçiyor ve bugün alan üç yıl daha az çalıştıracak, bu imtiyazı kullanacak.
Dolayısıyla, üç yıla isabet eden bu rakamın öncelikle düşülmesi gerekiyor
değerli arkadaşlar. Bu da ne kadardır yaklaşık olarak?
LEVENT
GÖK (Ankara) – Böyle bir mantık olur mu Canikli?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Evet, aynen öyle, aynen öyle.
LEVENT
GÖK (Ankara) – Başbakan bilmiyor muydu peki bunu?
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Net bugünkü değer diye bir hesap var, gerçekten kafanız
almıyor bu işleri siniz. Sırf manipülasyon
yapıyorsunuz. 2033 yılının değeri nedir Canikli?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Yani, üç yıl boyunca bu firmanın değeri düşüyor. Ne kadar?
Yaklaşık olarak 180 milyon dolar düşüyor. Neden? Çünkü,
o kadar az imtiyaz hakkı, o kadar erken bırakacak, o kadar az imtiyazdan imkân
sağlayacak, fayda elde edecek. Yani, özellikle ihale konusu olan imtiyazdan
bahsediyorum elbette. Dolayısıyla, şimdi bakın…
LEVENT
GÖK (Ankara) – Yani, bu konuyu Başbakan da bilmiyor muydu demek istiyorsunuz?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Geleceğim, hepsine geleceğim.
LEVENT
GÖK (Ankara) – Ona gel, ona.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Bunun düşülmesi gerekiyor. Bunu düştüğünüz zaman ne olur? 1
milyar 280-1 milyar 300 milyon dolara düşer.
Bakın,
ayrıca, tek faktör bu değil. Öyle, aynen öyle, 2010 yılında… Peki, biz hep
dolar bazında bir değerleme yapıyoruz. Öyle değil mi? Dolar bazında. Bunun TL
karşılığı nedir, bununla ilgili neden bir çalışma yapmadınız? O da önemli mi?
Önemli. Neden önemli?
LEVENT
GÖK (Ankara) – Bunu da söylersen hiç konuşma daha iyi.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Bakın, şunun için önemli: Eğer dolarda bir kıpırdama
meydana gelirse bütün fiyatlar düşer. Doğru mu? Doğru. TL bazında bile düşer, nominal olarak TL… Mesela, gayrimenkul fiyatları düşer,
şirketlerin fiyatları düşer -bu ekonomik bir gerçektir- kurda ciddi bir
hareketlenme meydana geldiğinde.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Düşmez; düşebilir de, artabilir de.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Hadi, onu bir tarafa
bırakalım, TL bazında bunun değerini tespit edelim: Şimdi, 2010 yılında 1 miyar
500… Tabii, 175 milyon dolar düşülmüş rakam üzerinden değerlendirme yapacağız.
Neden? Çünkü, üç yıl daha az imtiyaz kullanacak ve
dolayısıyla, her yıl yaklaşık olarak 58-60 milyon dolarlık bir değer düşüşü söz
konusu olacak. Her geciken, her geçen yıl bu kadar bu şirketin değerini
azaltıyor imtiyaz süresi kısaldığı için.
Şimdi,
bakın, 2010 yılında 1 dolar ne kadardı? 1,5 civarında. Onun karşılığı ne
kadardır? Yani, TL olarak yaklaşık 2 milyar 286 milyon liradır. Yani, 2010
yılında –satılan- bu fiyatın, oluşan fiyatın o günkü kurdan TL karşılığı 2
milyar 286 milyon liradır. Peki, bugün ne kadar? Daha henüz parayı bildiğim
kadarıyla ödemedi, bugünlerde ödeyecek, dolayısıyla bugünkü kuru hesap ediyoruz.
Bugün, TL bazında, yine o düşük olarak –tırnak içerisinde söylüyorum-
tanımladığınız satış fiyatının bugünkü TL karşılığı nedir?
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Çok zavallı bir durum ya, vallahi.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Ne kadar biliyor musunuz değerli arkadaşlar? 2 milyar 526
milyon lira.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Sorulara cevap ver, sorulara! Niye lafı dolaştırıyorsun?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Yani, TL bazında bugünkü satış fiyatı o günkü satış
fiyatından yaklaşık 300 milyon lira daha fazla. Buyurun, çok net bir şekilde.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – TEKEL’i 280 milyon dolara sattınız, dokuz ay sonra 1
milyar dolar oldu; hani bunun hesabını yaptık mı?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Bütün bu hesaplamaları, bütün bu değerlendirmeleri
yaptığınızda bu rakama ulaşırsınız.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Böyle bir mantık var mı? Yazık size ya, eğer maliyeci
sizseniz yazık bu kuruma ya.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) – Arkadaşlar, bakın, esas olan şudur: Esas olan ihalenin açık,
herkese eşit bir şekilde, en ufak bir kısıtlama olmadan, bütün, içeride ve
dışarıda şeffaf bir şekilde yapılmasıdır.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Bak bu doğru, işte bir tek bu doğru.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Bu şartlar altında yapılan ihalelerde oluşan fiyat gerçek
fiyattır, en yüksek fiyat budur. Ama, eğer siz
ihaleyi…
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Evet, ama bunun ön koşulu açık, şeffaf ihale olması.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Şimdi, bakın, Sayın Başbakanımızın bu açıklamasının tek bir
izahı vardır, tek bir anlamı vardır: Hassasiyet. Ne hassasiyeti? Fakir
fukaranın hakkının birilerine aktarılmaması hassasiyetinden kaynaklanıyor; bunu
ifade ediyor. Emeklinin, yetimin hakkının başkalarına aktarılmaması
hassasiyetinden kaynaklanıyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
LEVENT
GÖK (Ankara) – Peki, bunu anladım da, lafı dolandırma “Benden bu hesap
sorulmaz.” dedi mi, demedi mi?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Bakın, ikinci ihalede bu yapıldı, söyledim. Keza, somut
olarak söylüyorum, kara yollarının ve otoyolların ihalesinin iptal edilmesinde
aynı hassasiyet geçerli. Öyle mi? Aynı hassasiyet geçerli.
LEVENT
GÖK (Ankara) – “Yok öyle şey.” diyor, “Yok öyle şey.” diyor. “Milletimin malı
kıymetli.” diyor.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Bu hiçbir dönemde hiçbir devlet adamı tarafından açık bir
şekilde zikredilmedi, söylenmedi, ifade edilmedi, tam tersi başka şeyler
yapıldı değerli arkadaşlar.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Hesap soralım kim yaptıysa Sayın Canikli! Böyle bir mantık
yok ki.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Çok mu merak ediyorsunuz, çok mu merak ediyorsunuz? Bakın,
ben sizin Sayın Genel Başkanınızın -örnek vereceğim ve karşılaştıracağım- daha
önce de söyledim…
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Tamam, hep beraber hesap soralım.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Yani, önce bunlara bakılması gerekir, önce bunlara bakmanız
gerekir, önce bunları netleştirmeniz gerekir.
LEVENT
GÖK (Ankara) – Canikli, cevap vermiyorsun, cevap vermiyorsun.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Sayın Başbakanımızın bu konudaki hassasiyeti en üst
seviyede. Bakalım, siz de var mı? Bakalım, sizin Sayın Genel Başkanınızda var
mı? Onları konuşalım. Zamanım çok daraldı, o yüzden…
LEVENT
GÖK (Ankara) – Zamanınız elbette daralacak!
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – İstediğin kadar zaman sana!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Şimdi, bakın, tabii, Sayın Genel Başkanınız Sayın Kılıçdaroğlu’nun, ancak, icraatına ne zaman bakabiliyoruz?
SSK Genel Müdürü olduğu dönemde bakabiliyoruz çünkü biz de ihale…
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Hâlâ orada mısın?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Evet. Başka yok örnek çünkü. Konuşacağız. Niye rahatsız
oluyorsunuz değerli arkadaşlar? Siz her şeyi söylüyorsunuz, biz izahat
veriyoruz, cevap veriyoruz. Biz söyleyelim, siz de cevabını verin. Ben hakaret
etmiyorum, gerçek olaylardan bahsediyorum.
Sayın Kılıçdaroğlu, bakın, bir hastanenin onarım inşaatını,
İstanbul Göztepe Hastanesinin onarım inşaatını 1999’da 21 milyar liraya
ihalesiz, davetiye usulü, istediğine ihale veriyor ve tam altı yılda
bitiriliyor. Başlangıç rakamı 20 milyar, bitiş rakamı ne kadar biliyor musunuz
değerli arkadaşlar? 966 milyar lira.
LEVENT
GÖK (Ankara) – Şimdi, çuvallıyorsunuz. Yazıklar olsun! Yazıklar olsun sana!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Tam 21 kat. Giden para kimin parası? Emeklinin parası.
LEVENT
GÖK (Ankara) – Hiçbirini açıklamadın burada! Palavra attın burada, palavra!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Bakın, basit bir onarım işi, bir binanın onarım işi altı
yıl devam ediyor. Biz koca 3 milyar dolarlık üçüncü Boğaz köprüsünü iki yılda
yapıyoruz.
LEVENT
GÖK (Ankara) – Koskoca Başbakan konuşmuş, ne söylüyorsun ya? Konuştuklarına bak
ya! Konuştuğuna bak! Battınız piyasada, battınız! Hesabını veremiyorsunuz!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Sizin bir hastaneyi onardığınız altı yılda biz üç tane boğaziçi köprüsü yapıyoruz değerli arkadaşlar. Aradaki fark bu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
LEVENT
GÖK (Ankara) – Hesabını veremiyorsun! Yazık, günah sizlere!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Siz ihaleleri saadet zinciri kurarak gerçekleştiriyorsunuz,
tam altı yılda, basit bir onarım işi altı yıl sürüyor. Aradaki
fark bu.
LEVENT
GÖK (Ankara) – Arada farklar var, doğru.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Ve ihale açık ihale değil, yapılan ihale. Kime verdiğinin isimleri burada. Kime verildiği… Hemşehrisine, hemşehrisi alıyor
ihaleyi.
LEVENT GÖK
(Ankara) – Palavra atıyor! Palavra atma!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Sadece o değil, sayısız örnekleri var. Eğer zamanım olsaydı
onları da verirdim.
LEVENT
GÖK (Ankara) – Televizyonda söylediğine cevap ver.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, biz fakir fukaranın, emeklinin hakkını
koruyoruz, defalarca koruduk, koruyoruz ama sizin Genel Başkanınız tam tersine
bir saadet zinciri çerçevesinde, işte örneğini somut olarak ortaya koyduğum
olaylarla sabit olduğu üzere…
LEVENT
GÖK (Ankara) – Sen bırak bizim Genel Başkanımızı, kendi Genel Başkanını savun.
Kendi Genel Başkanını savunamıyorsun, yazıklar olsun sana be! Yazıklar olsun!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – …kime aktarıyor? Hortum kime bağlanıyor? İşte birilerine
bağlanıyor. Aramızdaki fark bu.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
LEVENT
GÖK (Ankara) – Koskoca Başbakana yanlış mı yaptık biz yani? Yazıklar olsun!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Hep hortumu bizlerden alıp millete bağladınız derken onu
kastediyorum. Bende fazla örnekler var. Eğer tartışmak istiyorsanız
memnuniyetle bunu da açıklarım.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Canikli.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Sayın Hamzaçebi, buyurun.
LEVENT GÖK
(Ankara) – Ankaralılar bunun hesabını sorar sizden, Ankaralılar bunun hesabını
sorar! Hepiniz Ankara’da bulunuyorsunuz.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Hiç yakışmadı size bu savunma!
LEVENT
GÖK (Ankara) – İlkokul çocuğunu çıkarsaydınız karşımıza ya!
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi’yi dinleyebilir miyiz.
Buyurun.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi’nin, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin gensoru önergesi
üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşma sırasında CHP Grup Başkanına
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın
Canikli sizin yetişmenize Maliyede çok emek verdim ama emeklerimin boşa
çıktığını görüyorum, doğrusu üzüldüm. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri,
alkışlar) Ben sizin sözlerinize önem veririm, dikkatle dinlerim ama beni bugün sükûtuhayale uğrattınız. Öyle bir savunma yapıyorsunuz ki:
“Kılıçdaroğlu da şöyle yaptı.” Yani, bu şöyle bir
psikolojiyi yansıtıyor: “Evet, Sayın Başbakan bu özelleştirme ihalesi işinde
yanlış yaptı ama sizin Genel Başkanınızın da şöyle bir kusuru var.”
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Hayır, yanlış yaptı demiyorum, doğruyu söylüyorum.
EMRULLAH
İŞLER (Ankara) – Hayır, sizin beceriksizliğinizi göstermek için bunu söylüyor.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Evet, siz başka alanlara da giriyorsunuz Emrullah
Bey ama mahcup olacaksınız.
Şimdi,
evet, Sayın Kılıçdaroğlu’nun Genel Müdürlüğü sona
erdikten sonra, iktidarınız onun Genel Müdürlük dönemine ilişkin ciddi bir
soruşturma başlattı, müfettişleri görevlendirdi. O, Sayın Canikli’nin sözünü
ettiği Göztepe Hastanesi inşaatı da dâhil olmak üzere tüm ihaleler incelendi,
tüm işler incelendi. Ne zaman bu? Haziran 2010’da. Sizin döneminizde
hazırlanmış olan bir makam onayı var, makam onayının son cümlesi şu: Sayın Kılıçdaroğlu’nun görev dönemine baktık, inceledik, ettik
ama yapılacak herhangi bir işlem bulunmadığından rapor ve eklerinin dosyasında
hıfzedilmesi hususunu olurlarınıza arz ederim.
FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) – Neden acaba?
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Tarih nedir? 17 Haziran 2010. Sosyal Güvenlik Kurumu
Başkanlığı buna onay vermiş. Sayın Canikli, yolsuzluğunuz bu mu? Bunu gelin ben
size göstereyim, bunları bilirsiniz. Sayın Kılıçdaroğlu’nun
dönemini siz kendi imzanızla aklamış durumdasınız. Mahcup oldunuz mu?
Başbakanın
o hesabını verin, Başbakan kendi cümlesinin altında kalmıştır. 500 milyon dolar
zarar var Başbakanın ifadesine göre, onu açıklayamadınız.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan…
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkanım, özür dilerim.
Biraz
önce, Sayın Grup Başkan Vekili konuşma yaparken konuşmama ithafta bulunarak
“Sayıştay denetçilerinin tespitini yolsuzluk olarak ithaf etmiştir.” diye şahsıma
sataşmıştır, iki dakika söz istiyorum efendim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, öyle bir şey olmadı efendim. Herkes bir şeyden
bana sataştı diye söz alabilir. Söz veriyor musunuz? Söz verdiniz mi?
BAŞKAN –
Verdim, verdim. Kendi kendine geldi zaten.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
3.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin gensoru önergesi üzerinde AK PARTİ
Grubu adına yaptığı konuşma sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, Sayıştay
denetçilerinin neden bu tespitler karşısında suç duyurusunda bulunmadığını
söylüyor Sayın Canikli. Boğazımızı patlatıyoruz KİT Komisyonunda, biz de aynı
şeyleri söylüyoruz Sayıştay denetçileri bu tespitler dolayısıyla neden suç
duyurusunda bulunmadı diye. Peki, şimdi niye suç duyurusunda bulunmuyor, ben
onu söyleyeyim: Bakın, Deniz Feneri’nde savcılar suç duyurusunda bulundu. Deniz
Feneri sanıkları dışarıda; savcılar on iki yılla yargılanıyor. Bakın, ben kamu
denetim elemanı olarak suç duyurusunda bulundum. Peki, bu bulunduğum suç
duyurusunu aklamak üzere bu grup kanun çıkardı mı, çıkarmadı mı değerli
arkadaşlar? Bu grubun grup başkan vekili bir imam üzerinden suç duyurularına
müdahale etti mi, etmedi mi?
Şimdi,
böyle bir Hükûmetle karşı karşıya kalınca, geliyorsunuz, bir de bizi suç ortağı
yapmak istercesine “Biz yaptık ama siz de yaptınız.” Ne yaptıysak götürün,
yargı emrinizde, müfettişler emrinizde, sonuna kadar hesap sorun.
FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) – Yargı kimsenin emrinde değil.
AYKUT
ERDOĞDU (Devamla) - Gördük Deniz Feneri davasında yargının kimin emrinde
olduğunu.
FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) – Yargı sizin emrinizdeydi daha önce.
AYKUT
ERDOĞDU (Devamla) – Kayseri davasında gördük müdahaleleri biz, kömür davasında
neler yaptıklarınızı gördük.
FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) – Ayıp be, ayıp! Hakaret ediyorsunuz! Yazık!
AYKUT
ERDOĞDU (Devamla) – Asla ve kata, yetim hakkı olayında suç ortağı olmayacağız.
Kimin yolsuzluğu varsa hep beraber hesap soralım. (CHP sıralarından alkışlar)
FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) – Yargı daha önce sizin emrinizde değil miydi?
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Hiçbir zaman olmadı.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Her isteyeni kürsüye davet ediyorsunuz, beni de herhâlde
kürsüye davet edeceksiniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Yok öyle bir şey, yok. Niye çıkıyor Sayın Başkanım?
BAŞKAN –
Öyle oldu sistem.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Babası muhtar mı Sayın Elitaş’ın?
Niye çıkıyor?
BAŞKAN –
Yok, muhtar değil de herkes herkese sataşıyor şu anda, onun için adaleti ve
eşitliği sağlıyorum.
Buyurun.
4.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun sataşma
nedeniyle yaptığı konuşma sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Gensoru,
eskiden çok kıymetliydi, çok önemliydi. Medya gensoruyu çok ciddiye alırdı.
Günlerce konuşulurdu, bir bakan hakkında gensoru verilmiş, bunun sonuçları ne
olacak diye tartışılırdı. (CHP sıralarından gürültüler) Ama şimdi, medya
mensupları bize soruyorlar, diyorlar ki: “Cumhuriyet Halk Partisi bir gensoru
vermiş, bunu ne zaman çekecek? Çekeceği hakkında bilgi sahibi misiniz?”
Gensoruyu bu hâle getirdiniz.
ALİ
ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Medyayı da bu hâle siz getirdiniz!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Gensoru, 80 öncesinde de, bugüne kadar gelen süre içerisinde
de o kadar önemli bir işti ki…
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Bilgi verme cevap ver sen, sorulara cevap ver!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – …maalesef bu gensoruyu soru önergesi hâline getirdiniz.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Boş ver bunları, sen cevap ver.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Yazılı soru önergesi, sözlü soru önergesi hâline getirdiniz.
Ciddiyeti kalmadı, izleyen kalmadı, takip eden kalmadı, hiç kimse bu konuyu
izlemez oldu.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Yahu cuma günü koyarsan nasıl izlesin bu vatandaş? Koysana
televizyonun saatine o zaman.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Eskiden şu sıralar basın mensuplarıyla dolu olurdu, radyo da
dinlerdi, kulağı delik olurdu, şu bakan hakkında gensoru verilmiş, ne olacak
acaba diye ciddiyetle merak ederlerdi.
Bakın,
sizin yolsuzlukla mücadeleniz nedir biliyor musunuz? Biraz önce çıkan
milletvekili “Kayseri’deki bir davayla ilgili yaptığı müdahale.” diyor.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan, bu sataşmaya cevap vermiyor; Kayseri
Belediyesine, ona cevap veriyor.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Bir yolsuzluk hadisesi olmuş, yolsuzluk hadisesinde ben…
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Bari sen konuşma!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – …bu gazetelerin yolsuzlukla ilgili konularda niye yayını
durdurulur diye müdahale ettiğim iddia edilen konuda siz kalkıyorsunuz, o
milletvekili, Sayın Başbakana ve Adalet Bakanına diyor ki soru önergesinde
Kayseri’de yolsuzluk yaptığı belirlenen biriyle ilgili basının yayın durdurma
kararını Ergenekon’la ilişkilendirmeye kalkıyor. Bu mesele ortaya çıkıyor.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Yargıya müdahale edemezsiniz herkesi bulur bu
yolsuzluklar.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Orada Sayın Genel Başkanınız da biliyor, herkes biliyor bir
yolsuzluğun hangi noktada olduğunu.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Yargıya böyle müdahale edemezsin.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Biz yolsuzlukla mücadele ederken benim yargıya müdahale
ettiğimi ifade etmeye çalışıyorsunuz.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – İşte, bu ortada.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Sizin görüşleriniz ancak bu kadardır.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
LEVENT
GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, sayın hatip gensorumuzun geri çekilmesiyle ilgili
bir söz söylemiştir, onu açıklamak istiyorum.
BAŞKAN –
Hiç duymuyorum ben, önce dinleyeyim çünkü sıraya girdi insanlar şimdi öğreneyim
bakalım. Arkadaşlarınız çok yüksek sesle bağırıyor, şöyle alabilir miyim?
LEVENT
GÖK (Ankara) – Gensorumuzun geri çekilmesiyle ilgili bir söz söylemiştir bunu
bir açıklamak istiyorum.
BAŞKAN –
Buyurun.
5.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşma sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
LEVENT
GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Elitaş
konuşurken Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği gensorunun ne zaman geri
çekileceğini ya da konuşulacağını bilmediklerini ifade etti.
Değerli
milletvekilleri, gensoru önemli bir konu, muhalefetin bir denetim mekanizması.
Bunun, elbette, bütün halkımızın izleyeceği, göreceği ve değerlendireceği
ortamlarda yapılması gerekir. Biz gensorumuzu vermişiz Başbakan hakkında. AKP
Grubu çoğunluğuna güvenerek gensoruyu Başbakanın burada bulunmadığı bir güne ve
televizyon yayınının olmadığı bir güne koyuyor. Bizim muhatabımız Başbakan.
Başbakan hâlâ yok. Televizyon yayını yok, Başbakan yok. Ve bu ortamda bizim
soracağımız soruların muhatabı olacak kişi burada olmayacak, Türkiye’de
olmayacak ve siz bunu bir gensoru görüşmesi olarak değerlendireceksiniz.
Olabilir mi öyle bir şey? Hodri meydan!
Sayın
Canikli, bu, adam gibi adam bir gensorudur. Başbakanınız çıktı mı kardeşim
televizyona? Siz onu uyardınız mı 1,5 şöyledir, hesabı böyledir diye?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Onun hesabını verdim, söyledim işte.
LEVENT
GÖK (Devamla) – Aslanlar gibi söyledi mi “1,5 verilmiş, şimdi 1.100 veriliyor,
ben bunun hesabını nasıl veririm?" dedi mi? Bu, Başbakanlığa yakışır mı?
Bu, Kasımpaşalılığa yakışır mı?
Bu
gensoru alnımızın akı gibi bir gensorudur. Bunun altında kaldınız, kalmaya da
devam edeceksiniz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.23
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.36
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER : Özlem
YEMİŞÇİ (Tekirdağ), Fatih ŞAHİN (Ankara)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 114’üncü Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
(11/28)
esas numaralı gensoru önergesinin görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
V.- GENSORU (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
1.- Ankara Milletvekili Levent Gök ve 72
milletvekilinin, Başkent Doğalgaz Dağıtım Anonim Şirketinin değerinin çok
altında bir ihale bedeli ile özelleştirilmesini onaylayarak kamuyu zarara
uğrattığı iddiasıyla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında gensoru açılmasına
ilişkin önergesi (11/28) (Devam)
BAŞKAN –
Hükûmet? Burada.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Şimdi, Sayın Canikli, ben sizi görmedim.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Birleşim değişti Sayın Başkan, hiç olmazsa bir dakika… Sol
tarafınıza hiç bakmıyorsunuz!
BAŞKAN –
İnanın görmedim.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Efendim, ben anlayışla karşılıyorum. Kusura bakmayın.
BAŞKAN –
Yerinizden bir dakika veririm çünkü siz de Grup Başkan Vekilisiniz, hukuku
biliyorsunuz.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – O zaman, yerimden…
BAŞKAN – Yani, evet.
Şimdi
girin sisteme.
Bu arada,
Sayın Canikli sisteme girerken şunu söyleyeyim: Yani, bir karar vermemiz lazım.
Olumlu olumsuz, ismi geçen herkes sataşmadan dolayı söz istiyor. Yani ya karar
verelim, kimse kimsenin adını ağzına almasın…
BAŞKAN –
Açıldı, buyurun.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
6.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin,
Ankara Milletvekili Levent Gök’ün sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında
AK PARTİ Grup Başkanına ve AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Öncelikle,
Sayın Başkanım, şu hususu belirtmekte fayda var: Benim biraz önce konuşurken
ifade ettiğim Sayın Kılıçdaroğlu ile ilgili fiiller
1990 öncesi döneminde işlenmiş olan fiillerdir ve bütün bunların hepsi 1999
yılında çıkartılan “Rahşan affı” ile temizlenmiştir tabir yerindeyse. O
gösterilen raporun sonuna değil, içeriğine bakıldığında bütün bunlar çok net
bir şekilde ortaya çıkacaktır.
İzah
ettim ayrıntılı bir şekilde, bir kez daha söylüyorum: TL bazlı
olarak en son yapılan ihale, daha önceki yapılan ihaleden 300 milyon lira daha
fazlaya satılmıştır, çok net bir şekilde ortadadır. Dolayısıyla, bir kayıp söz
konusu değildir, fiyatta bir düşme söz konusu değildir. Bizim o noktada,
hassasiyetimiz noktasında, Sayın Başbakanımız ve AK PARTİ Grubumuzun herhangi
bir…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Şimdi, söz sırası…
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Buyurun.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, şimdi, Sayın Canikli yine yanlış
bilgi verdi efendim. Bakın, benim dediğim şu: Sayın Canikli herhâlde yeteri
kadar kulak vermedi benim söylediğime. 90’lı yıllardan bu yana SSK Genel
Müdürlüğünde yapılan tüm inşaat ihalelerinin incelenmesi, teftiş edilmesi
sonucunda “Yapılacak herhangi bir işlem yoktur.” diye 2010 yılında Sosyal
Güvenlik Kurumundan bir makam onayı alınmış. Şimdi, Sayın Canikli “90’dan
önceki yıllar” diyor.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Hayır, 99’dan önceki.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – 99’dan önce mi?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Evet, benim bahsettiğim 99’dan önce.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Bakın ama bu onay 90 yılından 2010 yılına kadar yapılmış
olan yani SSK’daki, Sayın Kılıçdaroğlu’nun görev
dönemine ilişkin bütün ihaleler incelenmiş.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – 99’daki “Rahşan affı”yla bütün
cezalar ortadan kaldırıldı.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Şimdi, bu onayda “Rahşan affı” vesaire herhangi bir
şey yok…
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Ama af kapsamına girdi.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – …eleştirecek
herhangi bir şey yoktur. Bu nedenle, raporlar hakkında da yapılacak hiçbir
işlem yoktur.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Efendim, hiç olmazsa raporun içeriğinde olur, rapor bin
sayfa. Sonuç itibarıyla diyorum ki: 1999’da affa uğramıştır.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Canikli, yapmanız gereken özür dilemektir.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Yapacak bir şey yoktur diyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yapması gereken bir şey daha vardır efendim: Şimdi,
iddia, Başkent Doğalgaz’ın 500 milyon dolar ucuza
satıldığı iddiasıdır. Buna ilişkin hiçbir açıklaması olmadı bakın.
Teşekkür
ederim.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Yaptım Sayın Başkan, şimdi söyledim.
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
V.- GENSORU (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
1.- Ankara Milletvekili Levent Gök ve 72
milletvekilinin, Başkent Doğalgaz Dağıtım Anonim Şirketinin değerinin çok
altında bir ihale bedeli ile özelleştirilmesini onaylayarak kamuyu zarara
uğrattığı iddiasıyla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında gensoru açılmasına
ilişkin önergesi (11/28) (Devam)
BAŞKAN –
Hükûmet adına Başbakan Yardımcısı Sayın Ali Babacan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Hayırlısıyla
bitirelim şu işi.
Buyurun.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın
Başbakanımız hakkında verilen gensoru önergesi hakkında Hükûmetimiz adına söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; gensoru konusuna gelmeden önce, genel ekonomik
durum ve özelleştirmemizin şöyle bir geçmişi ve bakış açısıyla ilgili sizleri
kısaca bilgilendirmek istiyorum.
Biliyorsunuz,
şu anda, küresel ekonomik kriz safhalar değiştirerek beş yıldan fazla bir süredir
devam etmekte ve böyle bir ortamda, Türkiye ekonomisi tarihindeki en başarılı
dönemi yaşıyor. Güçlü bir büyüme performansımız var. Potansiyel olarak
büyümemiz gittikçe artıyor. İstihdam çok çok iyi bir şekilde artmakta, sadece
son bir yılda 1 milyon 200 bin artış var istihdamda, dört yılda 4 milyon 800
bin kişi istihdamımız artmış durumda. Enflasyon, son kırk dört yılın en düşük
oranını geçtiğimiz yıl gördü; bu yıl muhtemelen son kırk beş yılın en düşük
rakamıyla tamamlayacağız. Faizler tarihî düşük seviyelerde ve pek çok ülkenin
kamu borcunun arttığı bir dönemde, mali disiplin mi, büyüme mi diye ikilem
içerisinde kaldığı bir dönemde Türkiye’nin kamu borcunun millî gelire oranı
-Avrupa Birliği tanımlı- yüzde 46’dan yüzde 36’ya düşmüş durumda. Mali disiplini
sağlayan, borcunu düşüren ama aynı zamanda da büyüme performansını ortaya koyan
bir ekonomik yapımız var çok şükür.
Özelleştirmelerin
geldiği boyuta, özelleştirmelerde yakalanan rakamlara şöyle bir genel olarak
baktığımızda ya da son aylarda sadece yap-işlet-devretlerde
gerçekleşmiş olan projelerin önemine ve boyutuna baktığımızda, aslında
ülkemizdeki güven ortamının, geleceğe bakışın ne kadar güçlü olduğunu hep
beraber görmekteyiz.
Bir
üçüncü havaalanı projesi, bir üçüncü köprü projesi, Boğaz tüp geçit,
İstanbul-İzmir otoyolu ve Körfez geçiş köprüsü. Bütün bunlar, her biri çok
yüksek değerde projeler ve bütçemiz üzerine yük gelmeden, özel sektörümüz
tarafından yapılacak ve işletilecek projeler. Nükleer santrallerle ilgili
gelişmelere bakıyorsunuz, 22 milyar dolarlık bir yatırımdan bahsediyoruz
burada.
Bütün
bunlar, bu mega projeler hem dünyanın Türkiye’ye
güvenini hem de kendi iş dünyamızın Türkiye’ye güvenini aslında bize
göstermekte. Bir zamanlar sadece devletin gücünün yeteceği pek çok proje, artık
Türkiye’de özel sektör eliyle gerçekleştirilecek bir duruma geldi. Bir zamanlar
devletin bulmakta güçlük çekeceği boyuttaki rakamlar bugün Türk özel sektörü
tarafından çok rahat içeriden ve dışarıdan finansman kanallarıyla temin
edilmekte ve büyük projeler gerçekleştirilmekte.
Biz,
devletin görevinin güven ve istikrarı sağlamak olduğunu düşünüyoruz.
Sağladığımız mali disiplinle ve kamu borçlanma ihtiyacını azalttığımız ortamla
da özel sektöre çok geniş bir alan açıyoruz, çok geniş bir iş yapma alanı
açıyoruz. Zaten, ekonomide verimlilik, üretkenlik özel
sektörün daha ağırlıkta olduğu bir yapıyla mümkün. Bugün, problem çeken
pek çok Avrupa ülkesine baktığımızda, devletin aşırı ağır yapısının o ülkelerin
ekonomik performansını aşağı doğru çektiği ve büyümesinin önünde önemli bir
engel oluşturduğunu görüyoruz.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) – Özel sektörün borcu ne oldu Sayın Bakan?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) – İşte, böylesine bir ortamda özelleştirme
çalışmalarımız devam etmekte.
Ülkemizde
özelleştirme çalışmaları 1980’li yıllardan beri var. Ancak, bizden önceki 13
hükûmet dönemine baktığımızda, toplam gerçekleştirilen özelleştirme rakamı 8
milyar dolar. Şu son haftalarda tamamladığımız özelleştirmeleri de
eklediğimizde, Hükûmetimiz döneminde yapılan özelleştirme tutarı 42 milyar
doları geçmiş durumda.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) – Bu övünülecek bir şey değil.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) – Yani 13 hükûmet döneminde 8 milyar dolar,
kendi Hükûmetimiz döneminde 42 milyar doları aşan bir rakam. Bütün bu
özelleştirme uygulamalarında çok temel ilkelerimiz var. Öncelikle “şeffaflık”
diyoruz, “açık rekabet ortamı” diyoruz ve bunlar yatırımcıların güvenini
artıran çok önemli unsurlar. Ve güven ortamı ne kadar güçlüyse, açıklık
şeffaflık unsuru ne kadar iyi bir şekilde uygulanıyorsa o kadar çok sayıda
yatırımcı bu özelleştirmelere talepte bulunuyor…
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Bakan, değerleme raporlarını açıklamadınız, nasıl
açık oluyor bu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) – …ve ne kadar çok sayıda başvuru varsa, ilgi
varsa değer ve bedel konusunda da bu özelleştirmelerimiz o kadar yüksek rakama
ulaşmış oluyor.
Ve yine,
bugüne kadar sadece özelleştirmeler yoluyla Türkiye’ye giren doğrudan
uluslararası sermaye de 18 milyar doları bulmuş durumda. Özelleştirilen birçok
kuruluşa baktığımızda özelleştirme öncesi ne yapıyordu, özelleştirme sonrası ne
yapıyor diye: pek çoğunda durum… Üretim artışı, istihdam artışı, yatırım artışı
ve ihracat artışı, pek çoğunda durum böyle.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Ya, yapmayın lütfen. Bakın TELEKOM örneğine Sayın Bakan.
Yarı yarıya istihdam azaldı, fiyatlar arttı.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) – Özelleştirme uygulamalarında piyasanın
serbestleşmesine, rekabetle birlikte vatandaşlarımıza sunulan hizmetlerin
kalitesinin ve çeşitliliğinin artmasına da tanık oluyoruz. Hizmet veya mal
fiyatlarının ucuzlamasına, üretim ve istihdamın artırılmasına ve topyekûn
olarak ekonomik kalkınma ve transformasyona da önemli
katkılar sağlamakta özelleştirme. Zaten, bizden önceki her hükûmet döneminde az
ya da çok, mutlaka özelleştirme yapılmış. “Benim dönemimde özelleştirme olmadı,
bu kötü bir şey.” diyen hükûmet de şimdiye kadar çıkmamış.
Yakın
zamandan, özellikle, bu elektrik dağıtım biraz da doğal gaz dağıtıma yakın bir
sektör olduğu için yapı olarak birkaç örnek vermek istiyorum. Bakın,
hâlihazırda 21 dağıtım bölgesinin 16’sı artık özel sektör tarafından
işletilmekte elektrikte ve özel sektörün piyasa payı yüzde 75’e ulaştı.
Devredilen 13 dağıtım şirketinden 9,1 milyar dolar gelir elde edildi. Bunların
biliyorsunuz bir kısmı peşin, bir kısmı kısa vadeli ama çoğu da zaten tahsil
edildi, ediliyor.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) – Kâr marjlarını yüzde 50 artırdınız
Sayın Bakanım.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) – Fazla uzun vadeli ödemeler yok. İhalesi
tamamlanan ve önümüzdeki birkaç ay içerisinde devredilecek olan 5 dağıtım
şirketinin de toplam ihale bedeli 3,6 milyar dolar.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Bakan, kasalarını ağzına kadar para doldurdunuz.
Yazık size ya!
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) – Bunu da eklediğimizde 18 elektrik dağıtım
şirketinin toplam özelleştirme tutarı 12,7 milyar dolara ulaşmış durumda.
Özel
dağıtım şirketlerinde tahsilat oranı yüzde 99. Özel dağıtım şirketlerinde kayıp
kaçak hızla azalıyor. Özel dağıtım şirketlerinin enerji borcu ödeme konusundaki
performansları yüzde 100. Biz devlet olarak o dağıtım şirketlerine sahipken
topladıkları paranın, yaptıkları dağıtımın belli bir kısmını ancak dağıtırken
şu anda özel sektör yüzde 100 ödemekte.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Bakan, o dağıtım şirketleri nitelikli
dolandırıcılıktan yargılanıyor mu acaba?
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) – Bu rakamlar doğru değil Sayın Bakan!
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) – Özelleştirme süreçlerinde izlenen yol…
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Nitelikli dolandırıcılıktan yargılanıyorlar değil mi?
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) – Kayıp kaçak arttı Sayın Bakan, 16,8’e çıktı. Söyledikleriniz
doğru değil.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) – …yöntem ve uygulamaların şeffaflığı,
rekabetçiliği ve profesyonelliği Dünya Bankası ve OECD gibi önemli kuruluşlar
tarafından da gözlemlenmiş durumda.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) – 14,7’den 16,8’e çıktı Sayın Bakan. Yanlış bilgi veriyorsunuz,
yanlış!
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) – Bunların hepsi raporlara, uluslararası
raporlara işlemiş durumda ve özelleştirme tarihinde ilk kez, özelleştirme
uygulamalarımız çeşitli uluslararası finans kuruluşlarının ödüllerine de layık
görülmüş durumda.
Şu anda,
çok sayıda ülke bizden teknik destek istiyor, “Siz bu özelleştirmeleri nasıl
yaptınız, nasıl başarılı oldunuz, bize de teknik destek verir misiniz?” diye ve
şu anda, bizim Özelleştirme İdaremiz, 10’dan fazla ülkeye özelleştirme
konusunda dersler veriyor, nasıl yaptığımızı anlatıyor ki o ülkeler bizim
tecrübelerimizden faydalansın diye.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Yazık! Aman, kimse ders almasın, yazık ya!
LEVENT
GÖK (Ankara) – Yandaş şirketlere nasıl pazarladığınız…
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) – Tabii, biz bütün dünyada takdir edilirken,
bütün dünyada uygulamalarımız parmakla gösterilirken kendi içimizde bazı
eleştiriler almaya da alıştık, alışığız. Bu, belki siyasetin tabiatında da var.
Bu gayet doğal.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Ali Bey, gerçekten size yakışmıyor!
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) – Biz, eleştirilerin hepsini dinleyeceğiz,
hepsini dikkate alacağız ama nihayetinde tabii ki kararlarlarımızı
verip doğru bildiğimizden de şaşmayacağız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
LEVENT
GÖK (Ankara) – “Ondan sonra da istediğimizi yapacağız…”
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) – Başkent Doğalgaz Dağıtım konusuna gelince
birkaç tane temel ilkeyi, değerli arkadaşlar, özellikle sizlerle paylaşmak
istiyorum. Ticaretten, iş dünyasından, alışverişten aslında anlayan, az çok bir
şeyler almış satmış, biraz şöyle ticaretin, üretimin içinde olan herkesin zaten
bunlar anlayacağı kavramlar. Belki onlar için tekrar olacak ama ben burada bu
kavramları tekrar etmekte fayda görüyorum.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) – Doğrudur, manifaturacılık kâr etti Sayın Bakanım!
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) – Öncelikle, her ihale yapıldığı dönemin
şartları, küresel ve ülkemizin şartları…
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Evet, 2008’de kriz varken ve 2011’de kriz yokken…
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) – …ve aynı zamanda da yapıldığı dönemin,
şirketin mali, hukuki ve yapısal şartları dikkate alınarak
değerlendirilmelidir.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Çok doğru!
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) – Yani, herhangi bir tarihteki ihaleyi bir
başka tarihteki ihaleyle böyle alıp da bire bir mukayese etmek mümkün değildir.
Bu, bir.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) – Arada bir sene yok Sayın Bakan, arada bir sene yok, ihaleler
arasında.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) – Bir başka önemli konu: Burada bakıyoruz ki
bu örnekte, birinci ve ikinci ihaleler teklif sahiplerinin finansman temin
edememelerinden iptal ediliyor.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Demek ki yetersiz firmaları ihaleye almışsınız.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) – Üçüncü ihale ise verilen en yüksek teklifin
yapılan değer tespitinin altında kalması sebebiyle iptal ediliyor.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Evet, bu bir ihale beceriksizliği değil mi Sayın Bakan?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) – Dördüncü ihaleye gelince: BAŞKENTGAZ’ın 28 Ocak 2013’te yaptığı nihai pazarlık
görüşmesinde elde edilen en yüksek teklif 1 milyar 162 milyon dolar. EPDK ve
Rekabet Kurulu gerekli izinleri veriyor ve bunların ardından da Özelleştirme
Yüksek Kurulumuz bu hisse devrini onaylamış durumda.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Hani 1,5’tu teklif?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) – Şimdi, özellikle şunlara dikkatinizi çekmek
istiyorum: Birincisi, bu ihale rekabet ortamı içinde yapılmış bir ihale.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Demek ki Sayın Başbakan konuyu bilmiyor yani
aydınlatmamışsınız ya da sizin dedikleriniz gerçek dışı.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) – Çok sayıda firma şartname alıyor. Yeteri
kadar firma hatta daha fazlası ihaleye giriyor ve fiyat yarışmayla oluşuyor. Hatta, zarflar açıldıktan sonra da pazarlıklarla yüksek
fiyat oluşuyor. Açık ve şeffaf bir ortamda yapılıyor bu. Herkesin huzurunda,
açık ve şeffaf bir şekilde yapılıyor.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Bakan, o zaman değerlendirme raporlarını niye
vermiyorsunuz, açıksa?
LEVENT
GÖK (Ankara) – Ne kadar bunun değerlendirme raporu Sayın Bakan? Değerlendirme
raporu ne kadar, değerlendirme raporu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) – İhale öncesinde -buraya da özellikle
dikkatinizi çekmek istiyorum- Özelleştirme İdaremiz tam 250 muhtemel
yatırımcıya sunuş yapıyor, 250. Bunlardan 88’i yerli, 162’si uluslararası
yatırımcı. Yani, mümkün olduğunca çok duyuralım, mümkün olduğunca çok ilgi uyandıralım
ki…
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Tamam, Sayın Bakan versenize değerlendirme raporunu şeffaf
ihalenin!
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) – …mümkün olduğunca çok ilgili gelsin, firma
gelsin bu ihaleye girsin diye Özelleştirme İdaremiz özel bir çaba içerisine
giriyor.
LEVENT
GÖK (Ankara) – Ne kadar değer biçmiştiniz peki?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) – Bunlar da Türkiye’nin ilk kredi kuruluşu
tarafından yatırım notu almasından sonra yapılıyor yani o yatırım notuyla
beraber biliyorsunuz Türkiye’de varlıkların değeri arttı, hisse senetlerinin
fiyatı arttı, o varlıkların değeri arttıktan sonra yapılıyor bu tanıtımlar.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – BAŞKENTGAZ niye düşük, anlamıyorum ki.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) – Yine torba yasada da artırdınız amortisman
bedelini.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) – Şunu da özellikle ifade etmek istiyorum:
Yine, bunlar ticaretin, alışverişin çok temel ilkeleri ama tekrar etmekte fayda
görüyorum. Bir varlığın, bir malın, bir ürünün fiyatı gerçek alışverişin olduğu
fiyattır.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Bakan, Başbakan niye böyle söylüyor? Bunu
açıklasanıza.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) – Satmak isteyenlerin istediği fiyat olabilir,
almak isteyenlerin verdiği fiyat olabilir ama gerçek fiyat alışverişin olduğu,
arzla talebin kesiştiği noktada oluşur. Bu, çok temel bir ilkedir.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yani Başbakana yanlış bilgi mi verdiniz Sayın
Bakan?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) – Yine, gerçek değer ödeme gücüyle, ödeme
kabiliyetiyle desteklenen değerdir. Birileri gelir herhangi bir ürüne, herhangi
bir varlığa olmadık yüksek bir fiyat verebilir.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Tamam da Sayın Bakan, Başbakan niye 1,5…
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) – “Al
kardeşim hadi” dediğinde “E, param yok, bulamadım, edemedim, ya finansman
olmadı.” diyorsa, o verdiği fiyat bir ölçü değildir.
Çok basit
bir örnek: Diyelim ki burada, Ayrancı’da bir daireniz var. Daire piyasaları
işte belli, 300 bin olur, 400 bin olur, 500 bin olur. Birisi geldi ki “Ben,
senin daireni 3 milyon liraya alacağım.” “Tamam” derseniz “Eğer 3 milyon
gerçekten verecekseniz benim bu daireme vereyim, hemen.” “Bekle, iki güne kadar
paranı getireyim.” Beklersiniz iki gün yok, üç gün yok. Peki, o dairenin
fiyatına, siz, 2 milyon diyebilir misiniz?
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) – Teminat verdiyse doğrudur. Teminatı yakmış adam. Enayi mi
yani bunu yakmakla? Az para mı?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) – Burada ne olmuş? Burada, ilk ihalede
fiyatlar verilmiş ama birinci en yüksek fiyatı veren zaman istiyor, gidiyor,
“Ben finansman bulamadım.” diyor, teminatı da yakıyor. İkincisi, uğraşıyor
diyor ki: “Ya ben de finansman bulamadım.” Alamıyor, teminatını yakıyor.
Şimdi,
tabii biz, o firmaların hangi gerekçelerle o fiyatları verdiği konusunda
yorumda bulunamayız, kendi tercihleridir, kendi seçenekleridir, kendi hür
iradeleridir ama ihale sürecinin de kuralı vardır. Şu da önemli ki:
Finansörler. Her ne kadar ihaleyi alan bir değer tespiti kendi kafasında
oluşturuyorsa ve ona göre fiyat veriyorsa, o projeyi finanse edeceklerin de
mutlaka kendi hesapları vardır. Çünkü “Ben bu finansmanı sağladığımda, bu
krediyi verdiğimde bunu geri alabilir miyim; kredi sağladığım bu proje
gerçekten bu parayı eder mi, etmez mi; bu krediyi verdiğimde bu projeyi alan
firma bunun geri ödemesini gününde yapabilir mi, yapamaz mı?” bunlar da
finansörlerin çok önemli kendi hesapları, kitaplarıdır. Yani, eğer birinci
firma finansman bulamıyorsa, ikinci firma finansman bulamıyorsa sadece onların
verdiği teklifi bir değer, bir ölçü olarak kabul etmek son derece yanlıştır.
Ödemesi yapılamamış bir fiyat teklifi gerçek değer olarak ortaya konamaz.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) – Sayın Başbakan bilmiyor mu bunları?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) – Bakın, bunları ben böyle tekrar ederken
biraz da açıkçası hicap içerisinde söylüyorum çünkü biraz da ticaretten gelen birisi
olarak, o kadar bilinen, o kadar açık kavramlar ki burada…
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Ama dediğiniz her şeyin tersini yapıyorsunuz.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) – Yani bazı tartışmaları da gerçekten çok
hayretle dinledim, izledim.
LEVENT
GÖK (Ankara) – Biz de sizi hayretle izliyoruz.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) – Ama hepsini mutlaka dikkate alıyoruz, bu
kürsüde konuşulan her şeyi dinliyoruz, hepsini dikkate alıyoruz, hepsini
değerlendiriyoruz ama sonuç itibarıyla baktığımızda da tablo anlattığım
şekilde.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Ama, Sayın Bakan, Konuşma çok
sığ, derinliksiz!
AYTUN
ÇIRAY (İzmir) – Öyle diyorsunuz ama Sayın Bakan, bildiğinizi okumaya devam
ediyorsunuz.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; BAŞKENTGAZ’ın yüzde 100 oranındaki hissesinin
özelleştirilmesi sonucunda hisse satış sözleşmesi için tabii ki gelir elde
edilecek ve bu içinde bulunduğumuz günlerde de Özelleştirme İdaremiz bu süreci
tamamlamak ve sözleşmeyi de zaten imzalamak üzere, sonuca da çok yaklaşmış
durumdayız.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Bakan, değerleme raporunu açıklayacak mısınız?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) – Bunun sonucunda ne olacak?
EGO’nun
BOTAŞ’a 676 milyon 976 bin 636 lira 67 kuruş doğal gaz alım borcu var; bu, bu
ihaleyle beraber ödenmiş oluyor, kapatılmış oluyor.
Yine EGO’nun Hazineye
hazine garantisi altında ve dış borcun ikrazı suretiyle EGO’ya doğal gaz
uygulama projeleri kapsamında sağlanan dış kredilerden anlaşmalar çerçevesinde
Hazine Müsteşarlığı tarafından kreditörlere ödenen tutarlara ilişkin yaklaşık
84 milyon 932 bin 979 euro 60 euro
sent; 563 bin 831 euro 65 euro
sent; 64 milyon 713 bin 442,03 sterlin, 115 milyon 195 bin 262 dolar 26 sent
tutarındaki borçları da ödenecek.
EGO ile
Ankara Büyükşehir Belediyesinin BAŞKENTGAZ bilançosundaki kayıtlı borçları
ödenecek, kalan kaynak trafik, ulaşım, su, kanalizasyon ve bunlarla ilgili
altyapı yatırımlarında kullanılmak üzere Ankara Büyükşehir Belediyesine
aktarılacak.
LEVENT
GÖK (Ankara) – Peki metro ne olacak Sayın Bakan? Metro
için özelleştirme ne olacak?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) – Yani, özetle: Özelleştirme gelirlerinin 378
milyon doları BOTAŞ’a aktarılacak, Hazineye aktarılacak olan meblağ 328 milyon
dolar olacak, 324 milyon dolar belediyenin BAŞKENTGAZ’a
olan borcunun kapatılmasında kullanılacak…
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Evet yani kamu kapatacak, devlet kapatacak, şirket değil.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) –
…130 milyon dolar da belediye bütçesine nakit olarak aktarılacak. Böylece,
yıllardır bu kurumlar arasında artık yumak hâline gelmiş, kördüğüm hâline
gelmiş borç alacak da hep beraber temizlenmiş olacak.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) – Kim getirdi bunu bu hâle, kim getirdi Sayın Bakan?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) – Bir de şöyle bir rakam var, bunu çok
önemsiyorum: İhale sonucunda ulaşılan değer değerli arkadaşlar, 1 milyon 162
milyon dolar ve bu, 2012 yılındaki BAŞKENTGAZ kârının 20 katı yani kârın 20
katı bir satış bedeli var. Peki, dünyada bu tür ihalelerde, doğal gaz dağıtım
şirketlerinde oluşan değer nasıl? Arkadaşlar birkaç örnek çıkartmışlar biraz
önce verdiler bana. Bakın, İtalya’da 2009’da bir doğal gaz dağıtım şebekesi
satılıyor, bir de 2011’de. Bunlardan bir tanesi kazancının 9 katına, bir tanesi
de yıllık kazancının 10 katına satılıyor.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) – Gerçek kazancı öyle tabii Sayın Bakan. Kâr transferi var
oradan, kâr transferi.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) – Yine, İspanya’da 2009’da bir dağıtım şirketi
satılıyor ve yıllık kârının 11 katına satılıyor. Bizde de yıllık kârının 20
katına satılmış durumda.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Böyle bir karşılaştırma olur mu ya!
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) – Satıldıktan sonra kârını gördün mü ne kadar oldu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) – Yani, dünya örneklerine baktığımız zaman da
oluşan değer makul bir değer.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Yani “Her şey normal” diyorsunuz Sayın Bakan!
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) – Dolayısıyla, zaten bütün bunları da dikkate
alarak Özelleştirme Yüksek Kurulumuz nihayetinde bu kararı vermiş durumda.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bir konuya daha değinip sözlerimi tamamlamak
istiyorum: Bakın, BAŞKENTGAZ EPDK düzenlemelerine tabi bir kuruluştur. Özelleştirmeyle
beraber doğal gaz satış fiyatındaki kamu kontrolü ortadan kalkmayacaktır.
Tüketicilerin, dağıtıcı firmanın tekel gücünden kaynaklanan fiyat politikasıyla
mağdur olacaklarıyla ilgili iddialar da gerçeği yansıtmamaktadır. BAŞKENTGAZ
EPDK düzenlemelerine ve denetimine tabidir ve özelleştirme sonrasında da tabi
olmaya devam edecektir.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) – Dört yıl amortisman çıkarttınız
Sayın Bakan. 400 milyon dolar vatandaşın sırtına bindi ya!
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) – Dolayısıyla, özelleştirme sonrasında
devralan şirketin kendi isteğine göre zam yapma veya benzeri tasarruflarda
bulunma hakkı da olmayacaktır.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Ha, bilmeseniz diyeceğim ki tamam ama bilerek
söylüyorsunuz, yazık ya!
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) – Dolayısıyla, bütün bu kaygıların da, ben,
yersiz olduğuna tekrar vurgu yapmak istiyorum ve hepinizi tekrar saygılarımla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Babacan.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan…
LEVENT
GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, bizlere sataşma var.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Şimdi, bir ağızdan konuşmazsanız Sayın Gök, ben duyabilirim. Maalesef, kulak
yeteneğim herkesin konuştuğu bir şeyi duymaya müsait değil.
Şimdi,
önce hanginiz konuşacaksınız?
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Ben konuşacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Ha, şimdi ne diyorsunuz siz?
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Şimdi, Sayın Bakan yaptığı konuşmada bizim
analizlerimizin, değerlendirmelerimizin yanlış olduğunu söyledi ve eksik
bilgiyle bütün milletvekillerini yanılttı. Müsaade ederseniz, ne demek
istediğimizi açıklamak ve bu sataşmaya cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN –
Şimdi, peki, Sayın Gök, siz…
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Müsaade buyurun.
Sayın
Gök, siz ne diyorsunuz, aynı şey mi?
LEVENT
GÖK (Ankara) – Efendim, gerek Sayın Bakan ve önceki konuşmacılar ikinci
ihaleyle ilgili gerçekleri ifade etmemişlerdir.
BAŞKAN –
Şimdi, bakın, ben, hak olmamasına rağmen, birinize söz vereceğim. Aranızda
anlaşın, bir kişiye söz vereceğim, ondan sonra da oylayacağım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…
LEVENT
GÖK (Ankara) – Farklı konular ama…
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – İki farklı konu var Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Efendim?
LEVENT
GÖK (Ankara) – İki tane farklı konu var...
BAŞKAN –
Olabilir, yani, bakın, şimdi…
LEVENT
GÖK (Ankara) – …Genel Kurulumuzun bilgilenmesi gerekir.
BAŞKAN –
…“değdi, değmedi” şeklinde…
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Efendim?
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Şimdi, önce CHP meselesini halledelim, sonra size…
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, şimdi, efendim, Sayın Bakan,
konuşmasında, şöyle bir değerlendirmede bulundu: Yani biraz hesap kitap bilen
insanlar, biraz piyasayı bilenler bu işleri bilir ama sanki Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun bu işlerden haberi yok, hesap kitap bilmez gibi bir anlayışı
olduğu…
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Anladım… Sayın Hamzaçebi…
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Efendim, bitireyim mi cümlemi?
BAŞKAN –
Efendim?
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Cümlemi bitireyim mi efendim?
BAŞKAN – Tabii, tabii.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Bu nedenle Grubumuza bir sataşma var. Bu sataşma
nedeniyle Sayın Levent Gök’e söz talep ediyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Arkasından…
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Aykut Erdoğdu’nun talebi ayrı efendim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – O da başka.
BAŞKAN –
Şimdi, bakın…
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Bir saniye…
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Ama gereksiz tartışma yapıyoruz.
BAŞKAN –
Hayır, sonra da sizi dinleyeceğim ben, sonra da sizi dinleyeceğim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Ya, burada ne İç Tüzük var, ne kural var, herkes bildiği
şeyi yapıyor.
BAŞKAN –
Şimdi, Sayın Hamzaçebi, ben bir arkadaşınıza söz vereceğim, bu siz
olabilirsiniz, Sayın Gök olabilir, Sayın Erdoğdu olabilir. Dolayısıyla, bir
kişiye vereceğim. Yani bunu söyleyeyim, ona göre…
Evet Sayın Elitaş...
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, bu kürsü…
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Peki, Sayın
Aykut Erdoğdu efendim.
BAŞKAN –
Bir saniye, bir saniye…
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – …herkesin fikrini özgürce ifade edebildiği bir kürsüdür.
BAŞKAN –
Doğrudur.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın milletvekilleri çıkmıştır, fikirlerini beyan
etmişlerdir.
BAŞKAN – Evet, doğru.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – “Burada yanlışlık var, yolsuzluk var, bunun hesabını
veremezsiniz.” diye ifade etmişlerdir. Sayın Bakan Hükûmet adına görüşlerini
ifade etmiştir, “Bu işleri bilenlerin hesaplayabileceği.” diye söylemiştir ama
buradaki bir eleştiriyi, buradaki bir…
BAŞKAN –
Sayın Elitaş, neyse, şimdi ben usuletle,
suhuletle şu işi bitirmek istiyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, bir cümlemi bitireyim.
BAŞKAN –
Tamam, buyurun. Ha bire cümle bitiriyorsunuz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Burada birisinin fikirlerini “Efendim, benim fikirlerimden
ayrı, hesap bilmiyor.” diye eleştirmek veya düzeltme hakkına sahip değildir.
BAŞKAN –
“Gruba sataşma var.” diyorlar.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Nerede sataşma var efendim? Sataşma mı var burada?
BAŞKAN –
Şimdi Sayın Erdoğdu da size sataşırsa size de veririm, ondan sonra bitiririz.
Buyurun.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, Tüzük’ü uygulayın
diyorum ben size.
BAŞKAN –
Yani şu işi bitirmek istiyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Aklı esene söz veremezsiniz.
BAŞKAN –
İsmi anılan…
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – İsmi anılmadı burada.
BAŞKAN –
Başka bir şey anlatıyorum.
İsmi
anılan olumlu olumsuz herkes ayağa kalkıyor ya. Yani grup farkı gözetmeksizin
diyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – İşte vermeyeceksiniz… Önünü açıyorsunuz diyorum,
kuralsızlığın önünü açıyorsunuz.
BAŞKAN –
Hayır, ben mecbur kalıyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Hayır efendim, siz mecbur kalmazsınız, siz Başkan
Vekilisiniz.
BAŞKAN –
İyi yönetemiyorum demektir Sayın Elitaş, ne yapalım.
Buyurun
Sayın Erdoğdu.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
7.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun,
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın gensoru önergesi üzerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşma sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Bakan konuyu
anlatırken -biraz sonra onlara gireceğim ama- özetle söylediği şu: “Başbakan bu
işi bilmiyor. Başbakan ‘1,5’ dedi ama o bilseydi ihalede o bedelin oluşacağını
böyle demezdi.” Yani, özetle verdiği mesaj: “Başbakan bu işi bilmiyor.” Ama
bence Sayın Başbakan biliyor, Sayın Babacan bilmiyor.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, Sayın Babacan’ın özet tespitlerinde söylediği şu, diyor ki:
“İhalede değer şöyle tespit edilir.” Aslında, ihalede, ihale öncesinde bir
değerleme yapılır, buna “Değer Tespit Raporu” denir. Kanun diyor ki: “Bu değer
tespit raporları ihale sonrası açıklanmak zorunda.” Şimdiye kadar bir tanesinde
açıklanmış değil, TELEKOM’da, SEKA’da, burada, hiçbir
yerde açıklanmış değil. Onun için, Sayın Bakan ya bilerek saptırıyor ya da
bilmediği bir alanda konuşuyor.
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Kocaman adam, bilmez olur mu!
AYKUT
ERDOĞDU (Devamla) – Özelleştirmelerden bahsediyor, diyor ki: “Özelleştirmeler
sonucunda istihdam artışı var, hizmet kalitesi artışı var, fiyat artışı var.”
Sayın
Bakan, TELEKOM özelleştirmesinden sonra istihdam yarı yarıya azaldı mı?
Fiyatlar haksız olarak arttı mı? Her aboneye 20 lira bedel koydunuz mu? Vergiyi
düşürdünüz mü? TELEKOM’u perişan ettiniz mi? Hangi
özelleştirme için bahsediyorsunuz? Bir bakan buraya çıkıp konuştuğunda üstü
kapalı laflar edemez. Bakan diyor ki: “Açık ihaleyle fiyatlar belirlenir.”
katılıyoruz; açık ve şeffaf ihalelerle fiyat belirlenir. Ama sizin TELEKOM
ihalesi öncesinde fiyatlarına bu kadar zam yapacağınızı, her aboneye yüzde 20
sabit ücret koyacağınızı, istihdamın yarısına indirilmesine izin vereceğinizi,
TÜRKSAT’ın milyar dolarlık uydularını ücretsiz kullanacağınızı, TEİAŞ hatlarına
beş kuruş almadan Hariri’ye kullandıracağınızı diğer firmalar biliyor muydu?
Hiçbirini bilmiyordu. Bütün bunlar Yüce Divanlık suç. Burada gelip, naif bir
ses tonuyla bütün bu özelleştirme peşkeşlerini kapatamazsınız. TELEKOM’un gayrimenkulleri satılırken susan bir Bakan
burada konuşamaz.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
V.- GENSORU (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
1.- Ankara Milletvekili Levent Gök ve 72
milletvekilinin, Başkent Doğalgaz Dağıtım Anonim Şirketinin değerinin çok
altında bir ihale bedeli ile özelleştirilmesini onaylayarak kamuyu zarara
uğrattığı iddiasıyla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında gensoru açılmasına
ilişkin önergesi (11/28) (Devam)
BAŞKAN –
Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan hakkındaki gensoru önergesinin gündeme
alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi,
gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı hususunu oylarınıza sunuyorum:
Gensoru önergesinin gündeme alınmasını kabul edenler… Kabul etmeyenler… Gensoru
önergesinin gündeme alınması kabul edilmemiştir.
Alınan
karar gereğince, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci
sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı:
156)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci
sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü
sırada yer alan, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/759) (S. Sayısı: 453)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan
sonra da komisyon bulanamayacağı anlaşıldığından, sözlü soru önergeleriyle,
alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için 4 Haziran 2013 Salı günü saat 15.00’te
toplanmak üzere Birleşimi kapatıyorum.
İyi
tatiller.