DÖNEM: 24 CİLT: 52 YASAMA YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
111’inci
Birleşim
28 Mayıs 2013 Salı
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve
kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar
tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I. - GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - YOKLAMALAR
IV. - GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Iğdır
Milletvekili Sinan Oğan’ın, 27/5/1992 tarihinde
Iğdır’ın il olmasının yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Erzurum
Milletvekili Cengiz Yavilioğlu’nun, 27 Mayıs 1960
darbesinin yıl dönümüne ve Darbeleri ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu ile bu
Komisyon bünyesinde kurulan 27 Mayıs Alt Komisyonundaki üyelik görevlerine
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, İstanbul’un Şile ilçesinin sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Adana
Milletvekili Ali Halaman’ın, Adana’da buğday
hasadının başlamasına ilişkin açıklaması
2.- Kocaeli
Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan’ın, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’ne ve
Kocaelili çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması
3.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, taşeron işçilerin sorunlarına ilişkin
açıklaması
4.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin ilinin
Arhavi ilçesindeki Kamilet Vadisi’ne yapılacak
hidroelektrik santraline ilişkin açıklaması
5.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, 9’uncu Cumhurbaşkanı Süleyman
Demirel’in eşi Nazmiye Demirel’in vefatına ve Taksim Gezi Parkı’nın yeşil
kalması için eylem başlatan grubu desteklediğine ilişkin açıklaması
6.- İstanbul
Milletvekili Haluk Eyidoğan’ın, Osman Gürbüz’ün
İstanbul Fatih Belediyesinin önünde neden kendisini yaktığını öğrenmek
istediğine ve seyyar satıcı ve işportacıların sorunlarının ciddiye alınması
gerektiğine ilişkin açıklaması
7.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 1989 yılında Bulgaristan’dan
ülkemize göç eden soydaşlarımızın konut sorununa ilişkin açıklaması
8.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Kahramanmaraş’ta olumsuz iklim şartlarından
etkilenen çiftçilerimize destekleme primi verilmesini talep ettiğine ilişkin
açıklaması
9.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, Ardahan’ın Göle ilçesinin Yeniköy köyüne cemevi yapılmasına müdahale edilmemesi gerektiğine ve
AKP’nin çıkardığı kanun hükmünde kararnameyle açığa alınan bürokratların
durumuna ilişkin açıklaması
10.- Uşak
Milletvekili İsmail Güneş’in, 27 Mayıs 1960 darbesine ilişkin açıklaması
11.- Iğdır
Milletvekili Sinan Oğan’ın, akil insanların Iğdır ve Kars’a ziyaretleri
sırasında orada yaşayan insanların demokratik tepkilerini göstermelerine engel
olunmasına ilişkin açıklaması
12.- Bingöl
Milletvekili İdris Baluken’in, 27 Mayıs 1960 darbesi
ile siyasi tarihimizden askerî darbelerin temizlenmesi ve mağduriyetlerin
giderilmesi noktasında Meclisin iradesinin kaçınılmaz olduğuna ilişkin
açıklaması
13.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, MHP Grubu olarak,
9’uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in eşi Nazmiye Demirel’in vefatına
ilişkin açıklaması
14.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, AK PARTİ Grubu
olarak, 9’uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in eşi Nazmiye Demirel’in vefatına
ilişkin açıklaması
15.- Hatay
Milletvekili Adnan Şefik Çirkin’in, Hatay Milletvekili Adem
Yeşildal’ın MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
16.- Hatay
Milletvekili Refik Eryılmaz’ın, Hatay Milletvekili Mehmet Öntürk’ün
MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
17.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Milletvekili Seçimi
Kanunu’na ve yüzde 10’luk baraja ilişkin açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal ve 27 milletvekilinin, Siverek İlçe Tarım
Müdürlüğünde meydana gelen yangın olayının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/636)
2.- Antalya Milletvekili
Gürkut Acar ve 24 milletvekilinin, kadınları ve
çocukları hedef alan şiddet olayları ile cinsel istismar ve kadın
intiharlarının nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/637)
3.- Ankara
Milletvekili İzzet Çetin ve 21 milletvekilinin, sendikal örgütlenmedeki
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/638)
B) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili
Profesör Doktor Mehmet Sağlam’ın Azerbaycan Kültür ve Turizm Bakanı Ebülfes Garayev’in vaki davetine
icabet etmek ve Kültürlerarası Diyalog 2. Dünya Forumu’na katılmak üzere
Azerbaycan’ın başkenti Bakü’ye resmî bir ziyarette bulunmasına ilişkin
tezkeresi (3/1234)
C) Duyurular
1.- Türkiye
Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün davetlisi olarak ülkemizi ziyaret
edecek olan Tunus Cumhurbaşkanı Moncef Marzouki’nin 29 Mayıs 2013 Çarşamba günü Genel Kurula
hitaben konuşma yapma isteğine ilişkin duyuru
D) Önergeler
1.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, (2/1413) esas numaralı Milletvekili
Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/113)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- MHP Grubunun, Reyhanlı’da meydana gelen patlamaların nedenleri
ile saldırının önlenememesi konusunda istihbarat kuruluşları arasında kopukluk
olup olmadığının araştırılması ve benzer saldırıların tekrarlanmaması için
alınacak önlemlerin tespiti amacıyla verdiği Meclis araştırması önergesinin,
Genel Kurulun 28 Mayıs 2013 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- CHP Grubunun,
İzmir Milletvekili Erdal Aksünger ve 23 milletvekili
tarafından FATİH Projesi’nde yaşanan sorunların tespiti amacıyla 1/3/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan genel görüşme önergesinin, Genel Kurulun 28 Mayıs 2013 Salı günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
3.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile
gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine; (11/28) esas numaralı Gensoru Önergesi’nin 31 Mayıs 2013 Cuma günkü gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmına
alınmasına ve gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelerin Genel
Kurulun 31 Mayıs 2013 Cuma günkü birleşiminde yapılmasına; 4, 11, 18 ve 25
Haziran 2013 Salı günkü birleşimlerinde bir saat süreyle sözlü soruların
görüşülmesini müteakip diğer denetim konularının görüşülmeyerek gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan
işlerin görüşülmesine; 5, 12, 19 ve 26 Haziran 2013 Çarşamba günkü
birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesine ilişkin önerisi
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Hatay
Milletvekili Mevlüt Dudu’nun, Hatay Milletvekili Adem Yeşildal’ın MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
2.- Hatay
Milletvekili Refik Eryılmaz’ın, Hatay Milletvekili Adem
Yeşildal’ın MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
3.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında
Adalet ve Kalkınma Partisine ve Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin’in
yaptığı açıklama sırasında AK PARTİ Grup Başkanına sataşması nedeniyle
konuşması
4.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma
sırasında Milliyetçi Hareket Partisine ve MHP Grup Başkanına sataşması
nedeniyle konuşması
IX.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, işportacıların sorunlarının giderilmesine ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/87) ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşek’in cevabı
2.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Mobil Telekomünikasyon sektöründe çifte
vergilendirmeye ilişkin sözlü soru önergesi (6/1348) ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşek’in cevabı
3.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bakanlığın Ardahan’daki personel sayısının
arttırılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1401) ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşek’in cevabı
4.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, 2003’ten itibaren yapılan lojman satışlarına ve
gelirlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1403) ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşek’in cevabı
5.- Adana
Milletvekili Ali Halaman’ın, 2/B kapsamındaki
arazilerden ecrimisil vergisi talebine ilişkin sözlü
soru önergesi (6/1447) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
6.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, geçmişte özelleştirilen bazı limanların
işletilmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1454) ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşek’in cevabı
7.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Kamuda çalışan avukatların
çalışma koşulları ile özlük ve sosyal haklarına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/1721) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
8.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, bir kredi derecelendirme
kuruluşu ile ilgili değerlendirmelerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1723) ve
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
9.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, bazı askerî personelin maaşlarına yapılan son zamma
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1737) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
10.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, 150 metrekareden küçük evlerde
KDV oranının artırılacağı iddialarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1757) ve
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
11.- Muğla
Milletvekili Mehmet Erdoğan’ın, Muğla’da 2/B kapsamındaki arazilerin rayiç
bedellerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1915) ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşek’in cevabı
12.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, THY’nin Bosna Havayollarındaki ortaklığını
sonlandırmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2170) ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşek’in cevabı
13.- Adana
Milletvekili Ali Halaman’ın, bütçe açığını kapatmak
amacıyla yapılan zamlara ilişkin sözlü soru önergesi (6/2171) ve Maliye Bakanı
Mehmet Şimşek’in cevabı
14.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Cumhurbaşkanlığı bünyesinde bulunan araçlara
ilişkin sözlü soru önergesi (6/2209) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
15.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Cumhurbaşkanlığı resmî konutunun bakım onarım ve
yenileme çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2210) ve Maliye Bakanı
Mehmet Şimşek’in cevabı
16.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, 2/B arazileri için yapılan
başvurulara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2220) ve Maliye Bakanı
Mehmet Şimşek’in cevabı
17.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Van’da yaşayan esnafın borçlarının ertelenmesine
ilişkin sözlü soru önergesi (6/2245) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
18.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, akaryakıt, doğal gaz ve elektriğe
yapılan zamlara ve resmî törenlerin maliyetine ilişkin sözlü soru önergesi
(6/2267) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
19.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, maaş farklılıklarının ne zaman giderileceğine ilişkin sözlü soru
önergesi (6/2273) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
20.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, 2012 yılı içinde akaryakıt,
doğal gaz ve elektriğe yapılan zam oranlarına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/2282) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
21.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Van depreminden zarar görenlerin borçlarının
ertelenmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/2315) ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşek’in cevabı
22.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Kore ve Kıbrıs gazilerine verilen şeref aylığı
miktarının artırılması için çalışma yapılıp yapılmadığına ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/2363) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
23.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Göle’de bir köyde bulunan tapusuz arazilerin
kullanıcılarına bedelsiz verilmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/2367) ve
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
24.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, 5084 sayılı Kanun’un süresinin uzatılmasına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/2441) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
25.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, yapılan zamlara ve bütçe açığına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2472) ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşek’in cevabı
26.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, vergi gelirlerine ilişkin sözlü soru önergesi
(6/2485) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
27.- Adana
Milletvekili Ali Halaman’ın, kayıt dışı ekonominin
önlenmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/2490) ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşek’in cevabı
28.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, ülkemizdeki gelir dağılımı
bozukluğuna ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2511) ve Maliye Bakanı
Mehmet Şimşek’in cevabı
29.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, kredi notunun artırılmasının etkilerine ilişkin
sözlü soru önergesi (6/2542) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
30.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bakanlık tarafından borçları nedeniyle mükelleflere
mektup gönderilmesi uygulamasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2552) ve Maliye
Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
31.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, emeklilerin maaşlarının artırılmasına ilişkin sözlü
soru önergesi (6/2579) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
32.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Türk TELEKOM’a devredilen
taşınmazlara ilişkin sözlü soru önergesi (6/2688)
33.- Antalya
Milletvekili Arif Bulut’un, Korkuteli ilçesinde bir köyde yaşanan sel felaketi
sonucu köy halkının mağduriyetine ilişkin sözlü soru önergesi (6/2715) ve
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
34.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, THY tarafından gerçekleştirilen bir uçak alımına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/2739) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
35.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarında görevli
sözleşmeli personelin kadroya geçirilmesi çalışmalarına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/2815) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
36.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, akaryakıt fiyatlarına ve
tüketimlerinden alınan vergilere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/2817) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
37.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, Hazine’ye ait taşınmazlar üzerinde bulunan
ibadethanelere ilişkin sözlü soru önergesi (6/2836) ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşek’in cevabı
38.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, devlete ait taşınır ve taşınmazlardan bir derneğe
tahsis edilenlere ilişkin sözlü soru önergesi (6/2837) ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşek’in cevabı
39.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, otoyolların özelleştirilmesine ilişkin sözlü
soru önergesi (6/2856) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
40.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, memur ve muhasebe denetim yardımcısı kadrolarında
görev yapan personele üniversite ödeneği verilip verilmediğine ilişkin sözlü
soru önergesi (6/2875) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
41.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, ticari araçlardaki ÖTV ve
KDV’nin düşürülmesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2887) ve
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
42.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, otomotiv sektöründen elde edilen
vergi gelirine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2888) ve Maliye
Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
43.- Adana
Milletvekili Ali Halaman’ın, memurların ek
göstergesinin yükseltilmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/2968) ve Maliye
Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
44.- Samsun
Milletvekili Cemalettin Şimşek’in, 2/B arazilerinin rayiç bedellerine ilişkin
sözlü soru önergesi (6/3026) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
45.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, afet riski altındaki alanların kentsel dönüşümüne
ilişkin sözlü soru önergesi (6/3081) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
46.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, 2002-2013 yılları arasında Bakanlıkta
istihdam edilen engellilere ilişkin sözlü soru önergesi (6/3126) ve Maliye
Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
47.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakanlık istisnai kadrolarına yapılan
atamalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/3131) ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşek’in cevabı
48.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakanlık tarafından kiralanan araçlara
ilişkin sözlü soru önergesi (6/3132) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
49.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, kamu kurum ve kuruluşlarının tanıtım
faaliyetleri ile ilgili harcamalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/3133) ve
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
50.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakanlık personeline ve açılan davalara
ilişkin sözlü soru önergesi (6/3134) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
51.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakan Yardımcısına, görevlerine ve
çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/3135) ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşek’in cevabı
52.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakanlık tarafından düzenlenen yurt dışı
gezilerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/3143) ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşek’in cevabı
53.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, 2002 yılından itibaren gerçekleştirilen
temsil giderlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/3224) ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşek’in cevabı
54.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Bakanlık personeli arasındaki ücret
farklılıklarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/3272) ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşek’in cevabı
55.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, vergi kayıp ve kaçak denetimleri
ile vergi kaçıran mükelleflere yönelik işlemlere ilişkin sözlü soru önergesi
(6/3304) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
56.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, e-haciz uygulamasına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/3333) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
57.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Türkiye’de dolaylı vergilere ilişkin sözlü soru
önergesi (6/3335) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
58.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, mali müşavirlerin tasdik edecekleri defterlere
ilişkin sözlü soru önergesi (6/3342) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
59.- Adana
Milletvekili Ali Halaman’ın, Adana ilindeki 2/B
arazilerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/3353) ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşek’in cevabı
60.- Adana
Milletvekili Ali Halaman’ın, KOBİ’lerin borçlarına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/3354) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
61.- Adana
Milletvekili Ali Halaman’ın, Maliye Bakanlığının
engellilere yönelik çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/3355) ve
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
62.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, memurların emekli maaşı ve
emekli ikramiyelerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/3522) ve
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
63.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, aynı statüdeki personelin farklı atama
yönetmeliklerine tabi olmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/3566) ve Maliye
Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
64.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Maliye Bakanlığı çalışanları ile diğer kamu kurumu
çalışanları arasındaki tazminat tutarı farklılığına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/3567) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
65.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, personelin sosyal haklarına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/3569) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
66.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, personelin izin haklarına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/3571) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
67.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, hurda araç
indirimine ilişkin sözlü soru önergesi (6/3658) ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşek’in cevabı
68.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, özelleştirmelere ilişkin sözlü soru önergesi
(6/3700) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
69.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Türkiye’nin cari açığına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/3745) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
2.- Devlet Sırrı
Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları
(1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Türk Petrol
Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Raporu (1/725) (S. Sayısı: 450)
4.- Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/759) (S. Sayısı: 453)
5.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Tunus Cumhuriyeti Arasında Dostluk ve İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/573) (S. Sayısı: 214)
6.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Tunus Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/684) (S. Sayısı: 360)
7.- Türkiye
Cumhuriyeti ve Gürcistan Arasında Ahıska-Borçka Enterkonneksiyon
Hattı Yoluyla Sınır Ötesi Elektrik Ticaretine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/632) (S.
Sayısı: 371)
XI.- OYLAMALAR
1.- (S. Sayısı:
214) Türkiye Cumhuriyeti ile Tunus Cumhuriyeti Arasında Dostluk ve İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
2.- (S. Sayısı:
360) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Tunus Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Güvenlik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı’nın oylaması
3.- (S. Sayısı:
371) Türkiye Cumhuriyeti ve Gürcistan Arasında Ahıska-Borçka Enterkonneksiyon Hattı Yoluyla Sınır Ötesi Elektrik
Ticaretine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı’nın oylaması
XII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, bir komisyon başkanının bir ürünün
reklamını yaptığı iddiasına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Mehmet Sağlam’ın cevabı (7/21505)
2.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, köşe yazarlarına baskı uygulandığı
iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/21820)
3.- İstanbul
Milletvekili Osman Oktay Ekşi’nin, Basın-Yayın ve Enformasyon Genel
Müdürlüğünün yurt dışı kadrolarına ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınç’ın cevabı (7/21829)
4.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, bağlı kurum ve kuruluşların
bilişim altyapısına ve PARDUS işletim sistemi ile yerli yazılımların
kullanımına ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın
cevabı (7/21830)
5.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, deniz uçağı seferlerine ilişkin
sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı
(7/21836)
6.- İstanbul
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bursa’da bağlı kurum ve kuruluşlarda yapılan
denetimlere ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın
cevabı (7/21837)
7.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Bakanlığa yönelik
siber saldırılara ve alınan önlemlere ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret
Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/21986)
8.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, yok olma tehlikesi
altında bulunan endemik bitki türlerine,
2008-2013 yılları
arasında kaçak avlandığı için ceza kesilen kişilere,
Alageyik sayısı
ile alageyiklerin korunması için yürütülen çalışmalara,
İlişkin soruları
ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/22125), (7/22126),
(7/22129)
9.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, barajların doluluk
oranlarına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı
(7/22127)
10.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlığın bilişim
altyapısına ve PARDUS işletim sistemi ile yerli yazılımların kullanımına
ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/22130)
11.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Bakanlığa yönelik
siber saldırılara ve alınan önlemlere ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/22135)
12.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, yeni Halkla İlişkiler Binası, Genel
Kurul Salonu ve Başkanlık Konutuna ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkan Vekili Mehmet Sağlam’ın cevabı (7/22186)
13.- Adana
Milletvekili Turgay Develi’nin, bir kişinin istisnai memuriyet kadrosuna
atanarak TRT’de göreve başladığı iddiasına ve bu kişi hakkındaki diğer bazı
iddialara ve TRT Türk Kanalı personeline ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınç’ın cevabı (7/22252)
14.- İzmir
Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli’nin, yabancı sermaye
yatırımlarına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı
(7/22356)
15.- İstanbul
Milletvekili Binnaz Toprak’ın, Kamu Denetçiliği Kurumunun faaliyetlerine
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet Sağlam’ın
cevabı (7/22635)
16.- Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, bağlı kurum ve
kuruluşlardaki personelin psikolojik taciz (mobbing) şikayetlerine ve yapılan işlemlere ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/23003)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
Başkanlık Divanı teşekkül etmediğinden, alınan karar gereğince, 28
Mayıs 2013 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşime 15.01’de son
verildi.
Şükran
Güldal MUMCU Mustafa
HAMARAT
Başkan
Vekili Ordu
Kâtip
Üye
II. - GELEN KÂĞITLAR
No:
162
27 Mayıs 2013 Pazartesi
Tasarı
1.- Türkiye
Cumhuriyet Hükümeti ile Sırbistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Diplomatik
Misyon ve Konsolosluk Mensuplarının Aile Bireylerinin Kazanç Getirici Bir İşte
Çalışmalarına Olanak Sağlayan Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı (1/779) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.05.2013)
Teklifler
1.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık ve Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Yatırımların ve İstihdamın
Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1548) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 08.05.2013)
2.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın; Gümrük ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/1549) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
08.05.2013)
3.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın; Çevre Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/1550) (Adalet; Plan ve Bütçe ile Çevre Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13.05.2013)
4.- Manisa
Milletvekili Sakine Öz’ün; Tabii Afetlerden Zarar Gören Çiftçilere Yapılacak
Yardımlar Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1551)
(Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.05.2013)
5.- İstanbul
Milletvekili Celal Dinçer’in; Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/1552) (Plan ve Bütçe; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 15.05.2013)
6.- Kocaeli
Milletvekili Haydar Akar’ın; 4925 Sayılı Karayolu Taşıma Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1553) (Plan ve Bütçe ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.05.2013)
7.- Barış ve Demokrasi
Partisi Grup Başkanvekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın; 11/04/1928 ve 1219 Sayılı Tababet ve Şuabatı
Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi (2/1554) (Plan ve Bütçe ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.05.2013)
8.- Manisa
Milletvekili Hasan Ören’in; Manisa İlinde Meydana Gelen Dolu Afetinden Zarar
Gören Çiftçilere Yardım Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1555) (Tarım, Orman
ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16.05.2013)
9.- Kars
Milletvekili Mülkiye Birtane’nin; Ulusal Bayram ve
Genel Tatiller Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1556)
(Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 17.05.2013)
10.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/1557) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Adalet
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
11.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Hukuk Muhakemeleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1558) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 21.05.2013)
12.- Ankara
Milletvekili Sencer Ayata’nın; Seçimlerin Temel Hükümleri ile Seçmen Kütükleri
Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/1559) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
21.05.2013)
13.- Antalya
Milletvekili Gürkut Acar’ın; Karayolları Trafik Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/1560) (İçişleri Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
Tezkere
1.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1233) (Anayasa
ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 21.05.2013)
No:
163
28 Mayıs 2013 Salı
Raporlar
1.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Makedonya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültür Merkezlerinin
Kuruluşu ve Faaliyetleri Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/766) (S. Sayısı: 464)
(Dağıtma tarihi: 28.05.2013) (GÜNDEME)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Cibuti Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kapsamlı
İşbirliğine Dair Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
İlişkin Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/767) (S. Sayısı: 465)
(Dağıtma tarihi: 28.05.2013) (GÜNDEME)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Kosova Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde
Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/768) (S. Sayısı: 466) (Dağıtma tarihi: 28.05.2013)
(GÜNDEME)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal ve 27 Milletvekilinin, Siverek İlçe Tarım
Müdürlüğünde meydana gelen yangın olayının araştırılması amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/636) (Başkanlığa geliş tarihi:
08.03.2012)
2.- Antalya
Milletvekili Gürkut Acar ve 24 Milletvekilinin,
kadınlara ve çocuklara yönelik şiddet olaylarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/637) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.03.2012)
3.- Ankara
Milletvekili İzzet Çetin ve 21 Milletvekilinin, sendikal örgütlenmedeki
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/638) (Başkanlığa geliş
tarihi: 08.03.2012)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- Tunceli
Milletvekili Hüseyin Aygün’ün, tutuklu ve hükümlü sayısına ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19378)
2.- Muğla
Milletvekili Nurettin Demir’in, internet üzerinden yapılan ihbarlar sonrası
açılan davalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/19379)
3.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, cezaevlerinde
görevli personelin güvenliğine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19380)
4.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Adli Tıp Kurumu
raporlarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/19381)
5.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Adli Tıp Kurumu Malatya
Grup Başkanlığının kapasitesi ve çalışma koşullarına ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19382)
6.- Aydın
Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, Bakanlık tarafından hazırlanan kamu
spotlarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/19383)
7.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in, cezaevlerinde hantavirüs
sebebiyle yaşanabilecek hastalıklara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19384)
8.- Gaziantep
Milletvekili Mehmet Şeker’in, Suriyeli sığınmacılarda görülen kızamık
hastalığına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/19605)
9.- İstanbul
Milletvekili Umut Oran’ın, Müslüm Gürses’in ölümü ile ilgili iddialara ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/19606)
10.- Eskişehir
Milletvekili Kazım Kurt’un, bazı hastanelerde çalışan personele yönelik bir
vakıf tarafından düzenlenen bazı kurslara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19607)
11.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları
arasında yakalanan sahte sağlık personeline ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19608)
12.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları
arasında yaşanan prematüre doğumlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19609)
13.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, sağlık personelinin
kıyafetine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/19610)
14.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, ilaç takip
sisteminde yaşanan sorunlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19611)
15.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, göz tansiyonu
vakalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/19612)
16.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, elektronik
sigaralara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/19613)
17.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Fransa’da
yasaklanmış olan bir ilacın ülkemizde satıldığı iddialarına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19614)
18.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Alo 171 hattına
yapılan başvurulara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/19615)
19.- Manisa
Milletvekili Sakine Öz’ün, Salihli Devlet Hastanesinde taşeron işçilerin maaş
ve sigorta primlerinin ödenmediği iddialarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19616)
20.- Muğla
Milletvekili Ömer Süha Aldan’ın, piyasada bulunamayan
ilaçlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/19617)
21.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, Erzurum’un Narman ilçesinde yemekten zehirlenen
öğrencilere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/19618)
22.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, Diyarbakır Çocuk ve Kadın Hastalıkları Hastanesinde
hayatını kaybeden bir bebekle ilgili iddialara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19619)
23.- Bitlis
Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu’nun, Bitlis il
ve ilçe sağlık müdürlüklerince kiralanan araçlara ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19620)
24.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, kızamık hastalığı vakalarına ve Suriyeli
sığınmacıların salgın hastalık taşıyıp taşımadıklarına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19621)
25.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, bağımlılık yapıcı maddelerin kullanımını önlemeye
yönelik çalışmalara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/19623)
26.- Hatay
Milletvekili Mehmet Ali Ediboğlu’nun, Suriyeli sığınmacıların salgın hastalık
taşıyıp taşımadıklarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19624)
27.- Aydın
Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, Bakanlık tarafından hazırlanan kamu
spotlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/19625)
28.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in, Kamu Hastaneleri Birliklerine yapılan Genel
Sekreter atamalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/19626)
29.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in, 663 sayılı KHK kapsamında yapılan görevlendirmelere
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/19627)
30.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in, 663 sayılı KHK yürürlüğe girdikten sonra
hastanelerin yöneticilerinin liyakat esaslarına uyulmadan değiştirildiği
iddialarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/19628)
31.- Kocaeli
Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan’ın, Kocaeli’nin Dilovası ilçesindeki sanayi
kuruluşlarının kansere neden olduğu iddialarına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19629)
32.- İstanbul
Milletvekili Şafak Pavey’in, AIDS ile mücadeleye ve
HIV ilacı ile ilgili anlaşmaların gecikmesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19630)
33.- Çorum
Milletvekili Tufan Köse’nin, Sağlıkta Dönüşüm Programı kapsamındaki
uygulamalara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/19631)
34.- Çanakkale
Milletvekili Ali Sarıbaş’ın, Çanakkale Merkez ve ilçelerindeki devlet
hastanelerinde yeterli sayıda uzman doktor bulunmadığı iddialarına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/19632)
35.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, bazı ilaçların
piyasada bulunmadığı iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19633)
36.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, cezaevi nakil araçlarına ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/19647)
37.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2012 yılında bağlı kurum ve
kuruluşlara yapılan bilgi edinme başvurularına ilişkin Başbakan Yardımcısından
(Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/19692)
28 Mayıs 2013 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER : Fatih ŞAHİN
(Ankara), Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ)
BAŞKAN – Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 111’inci Birleşimini açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN –
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç
dakika süre vereceğim.
Sayın
milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını
bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını
görevli personel aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk
söz, 27 Mayıs 1992 tarihinde Iğdır’ın il olmasının yıl dönümü münasebetiyle söz
isteyen Iğdır Milletvekili Sayın Sinan Oğan’a aittir.
Buyurun Sayın
Oğan. (MHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın, 27/5/1992
tarihinde Iğdır’ın il olmasının yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
SİNAN OĞAN
(Iğdır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün, Iğdır’ımızın, gazi Kars’ımızdan 27 Mayıs 1992
tarihinde ayrılarak il oluşunun 21’inci yıl dönümü. Bu vesileyle söz almış
bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle
belirtmek istiyorum ki, bugün, aynı zamanda, 27 Mayıs tarihinin bizim için
başka bir önemi de var. Türkiye’nin en önemli devlet adamlarından,
bakanlarından birisi Gün Sazak Bey’in şehit edilişinin 33’üncü yıl dönümü aynı
zamanda. Bu vesileyle dün, Ülkücü Şehitleri Anma Günü’nü idrak ettik. Vatanı
için canını seve seve veren vatan evlatlarını unutmadığımızı bir kez daha
buradan ifade etmek istiyorum. Bugün aynı zamanda bir milletin iki devleti
olarak bildiğimiz, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Sevinci sevincimiz, kederi kederimiz.”
dediği ve bizim de aynı duygu ve düşünceler içerisinde olduğumuz Azerbaycan’ın
cumhuriyet günü, 95’inci kuruluş yıl dönümü; onu da, bu vesileyle kutlamak
istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, bugün Ardahan ilimiz ve Iğdır ilimiz gazi Kars’ımızdan
ayrılarak ayrı bir il oldular. 27 Mayıs 1992 tarihinde bu karar alındığında hem
Iğdır’ımızın hem Ardahan’ımızın ayrı bir il olarak gelişmesinin önü açılmıştı.
Ancak, maalesef, son on sene içerisinde, AKP iktidarı döneminde, hem Ardahan’ın
hem Iğdır’ın önünde ciddi bir engel olarak AKP iktidarı durmaktadır ve AKP
iktidarının ne Ardahan’a ne de Iğdır’a o manada getirdiği bir hizmet, maalesef,
bulunmamaktadır. Iğdır il oldu ama sizin iktidarınız döneminde Iğdır’a el gibi
baktınız. Iğdır bu vesileyle size bir kez daha buradan haykırıyor ve diyor
ki: “Doğunun en doğusunda, üç ülkeye
sınırı olan tek iliz biz ve biz el değiliz, özbeöz, bu vatanın en değerli
köşelerinden, en stratejik illerinden birisiyiz.” diye haykırıyor.
Iğdır’ın, maalesef, sorunları çok büyük. Her sene dolu yağar, Iğdır çiftçisi doludan nasibini alır ama sanki, Tarım Bakanımız sanki Iğdır’ın da Bakanı değil,
sadece Diyarbakır’ın Bakanıymış gibi Iğdırlı çiftçilere kulağını ve gözlerini
kapatır. Iğdırlı çiftçi soruyor:
“Iğdır’da dolu felaketi oldu, Hükûmet olarak ne yaptınız?” diyor. Hangi
tedbiri aldınız, çiftçimizin zararının ne kadarını karşıladınız? İlla bunu
yapmanız için Iğdır’dan bir bakan mı çıkarmak lazım veya Iğdır’ı Diyarbakır’a
mı bağlamak lazım Sayın Bakan? Iğdır’ı niye el olarak görüyorsunuz, 76’ncı il
olarak görmüyorsunuz?
Iğdır’da birçok
HES kuruldu. Biz zamanında bu HES’lerin Iğdır’a
faydası olacağını düşünmüştük ve Iğdır halkı olarak buna karşı gelmemiştik. Ama
Sayın Bakan, bugün Iğdır’da kurulan HES’ler,
maalesef, Iğdır’a kuraklık getirmiştir. Iğdır’a baraj daha yapılabilmiş
değildir. Iğdır’ın baraj sorununu çözemeden Iğdır’a boncuk gibi HES’leri dizdiniz, bu HES’ler de
Iğdır çiftçisini, Iğdır tarımını kuruyacak noktaya getirdi.
Bugün dünyada
artık sulama sistemlerinin envaiçeşidi varken biz hâlâ her sene kepçeyle
kanallarımızı kazıyoruz ve vatandaşlarımız o kepçeyle kazdıkları kanallardan
tarlalarını sulamaya çalışıyorlar. Bu ülkenin su işlerinden sorumlu bir bakanı
yok mudur, niye Iğdır’da bu konulara kulak vermez? Bakanlığınızın temsilcisi
Devlet Su İşlerinin Iğdır’daki müdürü, ancak yandaş AKP’li vatandaşların
işlerine DSİ’nin kepçelerini, iş tarım aletlerini göndermekle meşgul. Sayın
Bakan, bundan haberdar mısınız?
Değerli milletvekilleri,
Iğdır’daki sorunları saymak maalesef buradaki beş dakikaya sığmaz. Kara yolları
sorunundan tutunuz da -Iğdır Türkiye’nin en çok trafik kazasının yaşandığı
ildir; bunu da belirteyim- Iğdır’daki hava kirliliği sorununa kadar, Iğdır’daki
çiftçilerin sorununa kadar birçok sorunumuz vardır ama maalesef siz Iğdır’a
Türkiye’nin 76’ncı ili olarak değil, el gibi bakıyorsunuz. Bu sebeple de Iğdır
halkı sizi cezalandırıyor, cezalandırmaya da devam edecek.
Teşekkür ediyor,
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Oğan.
Gündem dışı
ikinci söz, Darbeleri ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu ile bu Komisyon
bünyesinde kurulan 27 Mayıs Alt Komisyonu üyelik görevleri nedeniyle söz
isteyen Erzurum Milletvekili Sayın Cengiz Yavilioğlu’na
attir.
Buyurun Sayın Yavilioğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
2.- Erzurum Milletvekili Cengiz Yavilioğlu’nun,
27 Mayıs 1960 darbesinin yıl dönümüne ve Darbeleri ve Muhtıraları Araştırma
Komisyonu ile bu Komisyon bünyesinde kurulan 27 Mayıs Alt Komisyonundaki üyelik
görevlerine ilişkin gündem dışı konuşması
CENGİZ YAVİLİOĞLU
(Erzurum) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, dün, bir zamanlar bazılarının “devrim” bazılarının da “bayram”
olarak kutladıkları 27 Mayıs 1960 darbesinin yıl dönümüydü. Bu münasebetle söz
aldım. Amacım, darbecilerin anası olduğuna inandığım 1960 darbesinin sonraki
yıllarda teamül hâline gelen özelliklerinden bahsetmek.
Bildiğiniz gibi,
darbeciler, bir Başbakan ve iki bakan astılar. Milleti asmak anlamına gelen bu
idamlar, yarattığı korkuyla sonraki yıllarda siyasetçilerin ayarını belirledi.
Demirel’in dediği gibi, “Yaptığımız birçok
işte darağacındaki Menderes’i hatırladık.” Yani idamlar, siyasetçilerin
düşüncelerine ve eylemlerine bir sınır koydu. Uzun yıllar birçok siyasetçi o
psikolojik sınırı aşamadı.
1960 darbesiyle
medya da ilk defa darbe öncesi ve sonrası yıpratıcı ve itibarsızlaştırıcı
yayın politikasıyla bir başarı hikâyesi yazdı. 27 Mayısta öğrencilerin kıyma
makinelerinden geçirildiği, Kars ve Ardahan’ın Ruslara satıldığı iftiralarını
yazan bu anlayış, sonraki dönemlerde de üslubuna devam etti. Nihayetinde 28
Şubatta “Sivil toplum ayakta”, “Sokakta hiddet var”, “Altı milyon imza”, “Yeni
kriz kapıda” ve nihayet “Alternatif hazır” manşetleriyle başarısının zirvesine
ulaştı. İşin acı tarafı, bu manşetler altındaki bilgiler her darbe sürecinde ve
sonrasında mahkemelerde parti kapatma davaları için delil olarak kullanıldı.
Aynı anlayış, 2008 yılında AK PARTİ kapatma davasında da devam etti.
1960 darbesi
sonrası, Cumhurbaşkanı olan Cemal Gürsel’den sonra Cumhurbaşkanlığı makamına
asker kişilerin gelmesi gelenek hâline geldi, hem de yüksek yetkilerle, diğer
taraftan sorumluluk almaksızın. İlk olarak, 1960 darbesiyle millî güvenlik
gerekçesiyle hak ve özgürlükler sınırlanmaya başlandı. Daha önce seferberlik ve
millî güvenlik, millî savunma olarak görev alanı belirtilen TSK, millî güvenlik
kavramının içeriği nedeniyle yurt dışından çok, yurt içini görev alanı ilan
etti. 1980 sonrasında bu vurgu daha da güçlendi. Millî güvenlik sadece Anayasa
ile sınırlı da kalmadı, aynı zamanda millî güvenlik strateji belgeleriyle de
bütün hükûmet politikaları ve devlet yapılanması da güvenlik esaslı millî
yapılanmalara terk edildi, eğitim, sağlık, ticaret bunların hepsi.
27 Mayıs sonrası
oluşturulan kurumlarla darbeler sürekli hâle getirildi yani darbeleri belirli
bir tarih aralığına sıkıştırmak imkânsız oldu. O tarihten sonra her zaman ve
her an darbeleri yaşadık. Peki, bu nasıl gerçekleştirildi? Millî Güvenlik
Kurulu ve MGK Genel Sekreterliğinin sivil alana müdahale eden görev ve
yetkileriyle, Anayasa Mahkemesinin verdiği onlarca parti kapatma ve özgürlüğü
kısıtlama kararlarıyla, sivil alan aleyhine özerklik kazanan askerî ceza
kanunları ve mahkemeleriyle, Hâkimler Yüksek Kurulu ve Savcılar Yüksek Kurulu
kararlarıyla ve nihayet İç Hizmet Kanunu’yla.
Değerli
arkadaşlar, darbelerin bir sınıf mağduriyeti kesinlikle yoktur, mağdur olan
bütün bir halktır ve bu mağduriyet 27 Mayıs 1960 darbesiyle başlamıştır.
Bildiğiniz gibi, darbelerle ilgili bir Komisyon kuruldu, ben de o Komisyonun
üyesiydim, bir rapor hazırladık. Değerli arkadaşlar, bu raporun okunmasını ve
okutulmasını çok önemsiyorum ve sizlerden rica ediyorum. Diğer taraftan
Komisyondaki bütün üyelerle, oy birliğiyle yazıp onayladığımız sonuç ve öneri
maddelerinin bütün partilerce dikkate alınması ve ivedilikle uygulanması
gerekir. 27 Mayıs kalıntılarının silinmesi ve bir daha ülkemizde darbe olmaması
için bunun yapılması elzemdir.
AK PARTİ
hükûmetlerimiz döneminde de 27 Nisan e-bildirisiyle başlayan, o onurlu karşı
duruşla başlayan darbe zihniyeti uygulamalarını ortadan kaldırmak ve sivil
alanı güçlendirmek için önemli kararlar alınmış ve uygulanmıştır. Daha yapacak
çok iş vardır. Ben darbe ortamının artık olmadığına inananlardan değilim.
Sivilleşme adına, demokratikleşme adına epey yol daha katetmemiz
gerekecektir. Bu arada Komisyonumuzun çalışmaları sonrasında
sevindirici iki kanun çıkarıldı: Bunlardan birisi, 28 Şubatı da kapsayan, 1990
sonrası mal varlıklarına el konulan vakıf, dernek ve STK’ların mal varlıkları
iade edilecek; bir diğeri de, bir yıl önce benim de eylemlerine katılmış
olduğum Demokrasi Adası Projesi vardı, Yassıada’nın demokrasi adasına
dönüştürülmesi projesi vardı, bu da gerçekleştirildi.
Emeği geçenlere
ben çok teşekkür ediyorum ve bu vesileyle Menderes ve arkadaşlarına Allah’tan
rahmet diliyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Yavilioğlu.
Gündem dışı
üçüncü söz, İstanbul’un Şile ilçesinin sorunları hakkında söz isteyen İstanbul
Milletvekili Sayın Mahmut Tanal’a aittir.
Buyurun Sayın
Tanal (CHP sıralarından alkışlar)
3.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, İstanbul’un Şile
ilçesinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
MAHMUT TANAL
(İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, 26 Mayıs 2013 tarihinde İstanbul ilimizin Şile ilçesinde Kabakoz köyünde tohum takas şenliğine katıldım. Tohum takas
şenliğinde neler gördük? Tabii, tohum, yaşamın kaynağıdır. Tohum, kendi kendini
yenilemedir. Tohum özgürlüğü, her çiftçi ve gıda üreticisinin doğal hakkıdır.
Çiftçilerin tohum saklaması, geliştirmesi, yetiştirmesi, tohumu satma hakları
tohum özgürlüğünün atardamarıdır. Bu özgürlükler çiftçinin elinden alındığında,
çiftçiler, en büyük borç altına girer, mağdur olur ve bugün geldiğimiz nokta da
bu şekildedir.
Şile, 1923
tarihinden bugüne kadar belediye olmuş 779 kilometrekare alana sahip çok eski,
tarihî, turizm ve kültür ilçemizdir. Şile ilçemizin sorunları nelerdir? Şile
ilçemizin sağlık sorunu vardır. Devlet hastanesinde yeteri kadar doktor yoktur,
devlet hastanesinde yeteri kadar ekipman yoktur,
devlet hastanesinde yoğun bakım ünitesi yoktur. Devlet hastanesinin acil
bölümüne gelen hastaların yüzde 70, yüzde 80, yüzde 90’ına varanı İstanbul’a
havale edilmektedir. Hatta, kimisi de eğer kalp krizi
geçiriyorsa yolda vefat etmektedir. Bu anlamda Şile ilçesinin 57 tane köyünden
sadece Ağva -daha önce belediye olup köye dönüşen- köyümüzde sağlık ocağı
vardır, orada da yine doktor yoktur. Yani 57 köyümüzde sağlık ocağı olmadığı
gibi, sağlık açısından da verimli bir hizmet alınamamaktadır.
Şehir içiyle
ilgili sorunlarımız var. Köyden Şile’ye ulaşım sorunu, Şile’den İstanbul’a
ulaşım sorunu var; İETT otobüsü çalışmamaktadır, büyük klimalı halk otobüsleri
çalışmamaktadır, küçük otobüsler çalışmaktadır, bunlarda da vatandaşımız
istifleme bir şekilde seyahat etmekte. Yani, belediye seçimlerinde “Biz ulaşımı halledeceğiz.” diyen Şile
Belediye Başkanı, iki dönemdir bu sorunu halledememiş, vatandaşımız hem köyden
-yani Büyükşehir Yasası’yla mahalleye dönüşen 57 köyümüz- Şile’ye hem de aynı
zamanda İstanbul’a büyük ulaşım sıkıntısı çekmektedir.
Şile ilçemizde
bulunan ticari taksilerin sorunu var. Ticari taksilerin şöyle sorunu var
Şile’de: Tabii, Büyükşehir Yasası’yla “bütünşehir” olunca, tüm köyler mahalle oldu. Tüm ilçeler
büyükşehre bağlı olunca ister istemez Şile’den Sabiha Gökçen Havaalanı’na yolcu
taşıyan, yolcu götüren ticari taksiler Sabiha Gökçen Havaalanı’nda korsan
muamelesi görerek ticari taksi sahibine 1.950 TL ceza kesilmekte, 60 gün
trafikten men edilmekte, eğer mal sahibi değilse, şoförse ona da 1.950 TL
kesilmekte.
Değerli
arkadaşlar, çiftçilikle uğraşanlar bilir, köyde yaşayanlar bilir, bir koyundan
bir post çıkar, bir koyundan iki post çıkmaz eğer bir eylem suçsa bir tane
cezanın kesilmesi lazım. Siz, aynı taksiciye mal sahibiyse 1.950 TL ceza
keseceksiniz, şoförse 1.950 TL -1.950X2- ceza keseceksiniz! İki ceza kesmeniz
hakkaniyetle, adalet duygusuyla bağdaşmaz. Nasıl ki büyükşehre alınınca arsası rant kazanıyorsa, eşitlik ilkesi uyarınca bu ticari
taksilerin tamamının da aynı şekilde her yerde çalışması lazım.
Aynı zamanda,
İETT otobüsü çalışmıyor. Şile merkezin imar sorunu var, köylerin imar sorunu
var, gençlerimizin halı sahası yok, eğlenebilecekleri alanlar yok. Peki, neler
yapılmadı? AKP’li belediye tarafından söz verilip yapılmayan neler var? Ağlayan
Kaya Mezarlığı’nda cami sözü verildi, yapılmadı; Alman-Avusturya iş birliği
hastanesi yapılacaktı, yapılmadı; terminal alanında kapalı garaj yapılacaktı,
büyük garaj sorunu var, kapalı otopark sorunu var, yapılmadı. Peki, neler
yapıldı? Şile kampı satıldı, belediyeye ait Grand Otel satıldı, Çayırbaşı’ndaki taşınmazlar satıldı. Tabii, bunlar
satılınca hangi kurumlarımız eksik Şile’de? Kadastro müdürlüğü yok, çevre
koruma müdürlüğü yok, İETT yok, halk ekmek yok.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT TANAL
(Devamla) – Şile halkı AKP’ye muhtaç değildir. Demokrasilerde çare vardır, çare
de Cumhuriyet Halk Partisidir.
Hepinize
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Tanal.
60’ıncı maddeye
göre, ilk on arkadaşımıza söz vereceğim.
Sayın Halaman, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
Adana’da buğday hasadının başlamasına ilişkin açıklaması
ALİ HALAMAN
(Adana) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim, çok sağ olun.
Şimdi, bugünlerde
Adana’da buğday hasadı başladı. Dolayısıyla Adanalılara buğday hasadından
dolayı bereketli olmasını, hayırlı olmasını Cenabıhak’tan temenni ediyorum.
Şimdi, buğday
hasadı başlamasına rağmen… Genelde
“Toprak Mahsulleri Ofisi, çiftçinin karagün
dostu” denir ama Toprak Mahsulleri Ofisi, hasat başlamasına rağmen Tarım
Bakanlığı bunu açmadı.
İki: Yıllardır
geleneksel olan ve “Taban fiyat
politikası” denilen… Tarım Bakanlığı, taban fiyatla ilgili çiftçiye net
söyleyecek bir şeyi olmadığı için Adana’nın ve ilçelerinin…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Kaplan…
2.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan’ın, 14 Mayıs
Dünya Çiftçiler Günü’ne ve Kocaelili çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması
MEHMET HİLAL
KAPLAN (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Geçen hafta Dünya
Çiftçiler Günü nedeniyle Kocaeli ilinde, İzmit’e bağlı Sultaniye köyünde
törenlere katıldık. Birçok köy muhtarımız ve çiftçi arkadaşımızla bir araya
geldik, sorunları dinledik. Özellikle, geçen hafta Kocaeli’de
yağan yağmur sonrası Eşme’de, Maşukiye’de, Derbent’te, Avluburun’da ve
Balaban köylerinde 200’e yakın kiraz üreticisi, yağmurdan dolayı kirazlarının
zarar gördüğünü, bu kirazların kenarları çürüme noktasına geldiğinden dolayı
pazara götüremeyeceklerini, hasadın bahçede kaldığını ifade ettiler. Bununla
ilgili tespiti de… Ziraat odası yetkilileri ve tarım kredi kooperatifinin
yetkilileriyle de bunu tespit ettiler. Talepleri şu: “Bu kiraz bahçede kaldığına göre biz zarar ediyoruz.
Bizim yetkililerden talebimiz: Şu anda tarım kredi kooperatifine yaklaşık 500
bin Türk lirası gibi bir borcumuz var, bu borcun ertelenmesini istiyoruz.”
Yetkililere duyurulur.
BAŞKAN – Sayın
Tüzel…
3.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, taşeron
işçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması
ABDULLAH LEVENT
TÜZEL (İstanbul) – Sayın Başkan, pazar günü Kütahya’da taşeron işçi
derneklerinin kurultayına katıldım. Çoğunluğu Seyitömer
Linyit İşletmesinde çalışan taşeron işçileriydi. Bunlar sekiz ay çalışıp dört
ay işsiz kaldıklarından yoğun şikâyetleri var. İş kazası geçiren işçi 150 lira
ambulans ücreti istendiğinde bunu Hükûmetin sorumluluğunda gösteriyor. “773 liraya üç çocuğa nasıl bakacağız?” diye
Başbakana soruyorlar. “Altı ay maaş
alamadığımız günler oldu.” diyorlar. Tatilde ek iş yapıyorlar. İşçiye 20 milyon
liralık senet imzalatılıyor, peşin istifa dilekçesi alınıyor ve “Bir dava 1.170 liraya nasıl açılacak?” diye
soruyorlar. Ayın 26’sı olmasına rağmen maaş alamamaktan şikâyet ediyorlar.
İşçiler işsizlikten ve geleceksizlikten korkuyorlar. Asıl işlerinde kadrolu
çalışmak istiyorlar. “Hakkımızı verin
başkaca da bir şey istemiyoruz.” diye Hükûmete açıktan sesleniyorlar.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Bayraktutan…
4.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın,
Artvin ilinin Arhavi ilçesindeki Kamilet Vadisi’ne
yapılacak hidroelektrik santraline ilişkin açıklaması
UĞUR BAYRAKTUTAN
(Artvin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Arhavi Kamilet Vadisi’ne ilişkin, hidroelektrik santrali
yapımından kaynaklanan sorun hâlen devam etmektedir. Bu dere -biliyorsunuz,
daha önceden bahsetmiştim- bir cennet vadi, burada bir hidroelektrik santrali
yapılmakta. Bu vadi Karadeniz’in en önemli iki vadisinden
biri, aynı zamanda Türkiye genelindeki dört vadiden bir tanesi. 16 Ocak
2013 Çarşamba günündeki oturumda bunu -Enerji Bakanının da bulunduğu oturumda-
söylemiştim. Enerji Bakanı, bu kadar konuşmalardan sonra kendisi: “Biz bu işe bir an önce, özellikle, tabii,
ona bakacağım. Yani bizzat yerine de Artvin’e iki defa gittim ama bir kez daha
sırf bu vesileyle gitmek istiyorum.” şeklinde beyanda bulunmuştu.
Sayın Bakana
buradan sesleniyorum: Böyle bir beyanda bulunmanıza rağmen ne yazık ki oraya iş
makineleriyle girilmek istenmekte, oradaki ağaçlar kesilmeyle karşı karşıyadır,
bugün yarın. Sayın Bakan oraya gittiği zaman geç kalmış olabilir. O nedenle bir
kere daha buradan Sayın Bakana sesleniyorum: Kamilet
Vadisi’ndeki cinayeti durdurun. Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir söz
verdiniz, “Ben oraya gidip göreceğim.”
diye, lütfen sözünüzde durun.
BAŞKAN – Sayın
Hamzaçebi…
5.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, 9’uncu
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in eşi Nazmiye Demirel’in vefatına ve Taksim
Gezi Parkı’nın yeşil kalması için eylem başlatan grubu desteklediğine ilişkin
açıklaması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
9’uncu
Cumhurbaşkanımız Sayın Süleyman Demirel’in eşi Sayın Nazmiye Demirel
Hanımefendi vefat etmiştir. Yaşamı süresince örnek bir hanımefendi, örnek bir
lider eşi profili sergileyen Sayın Nazmiye Demirel’e
Allah’tan rahmet diliyorum. Başta Sayın Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel ve
yakınları, ailesi olmak üzere herkese sabır ve başsağlığı diliyorum.
Dün gece, Taksim
Gezi Parkı’nda, iş makinelerinin çalışmasına karşı Taksim Gezi Parkı’nın yeşil
olarak kalmasını amaçlayan gönüllüler tarafından başlatılan eylem bu sabah
saatlerinde devam etmiştir. Taksim’de, İstanbul’un göbeğinde, Taksim
Meydanı’nda bir yeşil alanın, kentin akciğerinin kalması yönünde çaba sarf eden
bu grubu desteklediğimizi ifade ediyorum ve ağaçları sökmek suretiyle bir
katliam gerçekleştiren yönetimi kınıyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Grup başkan vekilleri de gündeme ilişkin sözlerini ifade
ederken inşallah sayın başkan vekilleri biraz daha toleranslı davranırlar.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Başkan
vekillerine zaten on kişinin dışında söz veriyorum ben de, işte, sistem bir
dakikaya ayarlı ya…
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sadece siz bir dakika veriyorsunuz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Eyidoğan…
6.- İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğan’ın,
Osman Gürbüz’ün İstanbul Fatih Belediyesinin önünde neden kendisini yaktığını
öğrenmek istediğine ve seyyar satıcı ve işportacıların sorunlarının ciddiye
alınması gerektiğine ilişkin açıklaması
HALUK EYİDOĞAN
(İstanbul) – Teşekkür ederim Başkan.
34 yaşındaki
Osman Gürbüz, dün, İstanbul Fatih Belediyesi binasında kendisini benzin dökerek
neden yaktı? Osman Gürbüz, Fatih ilçesinde caddelerde seyyar satıcılık
yapıyordu, seyyar tezgâhında konfeksiyon ürünleri
satıyordu. Fatih Belediyesi yaptığı açıklamada Gürbüz’ün belediyede herhangi
bir belge veya bilgisi bulunmadığını beyan ediyor. Osman Gürbüz’ün mallarının 3
kez ellerinden alındığı söyleniyor. Bu mallar belediye deposunda mıdır,
tezgâhına el konmuş mudur? Bunların cevabını bekliyoruz.
Kendisini yakan
seyyar satıcı, Türkiye’de işsizlik ve geçinme sorununun ne duruma geldiğini
göstermektedir, görmezden ve duymazdan gelinemez. İşinden çıkarılmış ya da
işletmesini kapatmış hatta işsiz kalmış, eğitilmiş kesimler de işportacılara
katıldı. İşportacı ve seyyar satıcıların en iyi müşterileri de dar gelirli
memur, işçi, esnaf ve öğrencilerden oluşuyor. Seyyar satıcılar ve
işportacıların sorunları ciddiye alınmalı ve çözüm bulunmalıdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Yeniçeri…
7.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin,
1989 yılında Bulgaristan’dan ülkemize göç eden soydaşlarımızın konut sorununa
ilişkin açıklaması
ÖZCAN YENİÇERİ
(Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
1989 yılında
Bulgaristan’dan ülkemize göç eden soydaşlarımızın barınma ihtiyacının
karşılanması için göçmen konutları yapılmıştı. Bu projede yaşanan usulsüzlük,
kanunsuzluk ve yolsuzluklar nedeniyle 24 bin göçmen aile mağdur edilmiştir. Bu
mağduriyet yirmi iki yıldır sürmektedir. Bu vatandaşların 1991 Mart ayında
ödenen 15.200 TL’lik peşinatının bütün akitlerde geçmesine rağmen ana borçtan
düşülmediği, bundan dolayı açılan binlerce davanın kazanıldığı, Yargıtayca onandığı hâlde, siyasi erkin devreye girmesi
nedeniyle vatandaşların mağduriyeti sürmektedir. Bu yetmiyormuş gibi, hukuken
yüzde 1 olması gereken KDV’leri de yüzde 17 olarak tahsil edilmiş, geçen süre
içerisinde konut başına 20 ile 30 bin lira arasında fazla para alınmıştır. 24
bin göçmen ailenin fertleri...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZCAN YENİÇERİ
(Ankara) – ...yani yaklaşık 300 bin soydaşımızın devlete, hukuka, adalete
güveni kalmamıştır. Ortada bir hak ve hukuk gasbı
vardır.
BAŞKAN – Sayın
Dedeoğlu...
ÖZCAN YENİÇERİ
(Ankara) – Bu vatandaşlarımızın mağduriyetlerinin derhâl giderilmesi ve
zararlarının faiziyle tazmini için yetkilileri ve Hükûmeti göreve çağırıyorum.
BAŞKAN – Beş
dakikalık konuşma olmaz bir dakikada ya!
Sayın Dedeoğlu,
buyurun.
8.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun,
Kahramanmaraş’ta olumsuz iklim şartlarından etkilenen çiftçilerimize destekleme
primi verilmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması
MESUT DEDEOĞLU
(Kahramanmaraş) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Ulusal Pamuk
Konseyi, bazı bölgelerde pamuk ekiminin olumsuz hava koşulları nedeniyle zarar
gördüğünü ifade ederek zor durumda kalan üreticilere destekleme primi
ödenmesini istemektedir. Kahramanmaraş’ta da olumsuz iklim şartlarından eksi
yönde etkilenen birçok çiftçimiz vardır. Bu destekleme priminin bir an önce
verilmesini talep etmekteyim.
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sağ
olun.
Sayın Genç...
9.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Ardahan’ın Göle
ilçesinin Yeniköy köyüne cemevi yapılmasına müdahale
edilmemesi gerektiğine ve AKP’nin çıkardığı kanun hükmünde kararnameyle açığa
alınan bürokratların durumuna ilişkin açıklaması
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
Ardahan ili Göle ilçesi Yeniköy Derneğinin Başkanı biraz önce bana dedi
ki: “Biz köyde cemevi
yapmak istiyoruz fakat Göle ilçesi kaymakamı ile müftüsü, ille burada cami
yapın diye bizi zorluyorlar; hatta muhtarımızı da zorla getirip ilçede tehdit
ettiler.” Bu vatandaşların inanç yerlerini yapmasına müdahale etmesin AKP.
Bir de bu AKP’nin
çıkardığı son bir kanun hükmünde kararnameyle, Sayın Başkan, birçok
bakanlıklarda şube müdürünü, daire başkanını, genel müdür ve yardımcılarını,
müsteşar yardımcılarını açığa aldılar, müşavir kadrosuna atadılar, bunun yerine
kendi adamlarını buraya getirdiler. Bunların miktarı 8 bin kişi ve bunlar
bankamatik memuru oldu. Yıllarca, devlette otuz sene çalışmış, yirmi beş sene;
bunlar gidip bankamatikten para alıyorlar. Birisi diyor ki bakana: “Yahu, siz bizi getirdiniz, niye bizi
görevden alıyorsunuz?” Diyor ki: “Sizde
bu cumhuriyete ve Atatürk’e karşı ne de olsa bir sevgi var, biz bunları yok
etmek için yeni bir kadro kuruyoruz.”
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Yani aslında bunlar önemsiz şeyler değil.
BAŞKAN – Sayın
Güneş…
10.- Uşak Milletvekili İsmail Güneş’in, 27 Mayıs 1960
darbesine ilişkin açıklaması
İSMAİL GÜNEŞ
(Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
27 Mayıs
üzerinden tam elli üç yıl geçti ama açtığı yara kanamaya devam ediyor. Darbeler
dönemi 27 Mayısla başlamıştır, sonraki darbelerin tamamı 27 Mayısın açtığı
kapıdan girmişlerdir. 27 Mayıs olmasa belki de Türkiye bugün gıptayla bakılan
bir demokrasiye ve gelişmiş bir ekonomiye sahip olacaktı. Menderes ve
arkadaşlarının asılması, insanlık dışı bir muameleye maruz bırakılması elbette
unutulmamıştır. Meselenin insani boyutu sosyal boyutu kadar önemlidir. Bir
Başbakanın emrindeki askerler tarafından esir alınmış bir düşman gibi terzil
edilmesi, aşağılanması, onun şahsında, temsil ettiği değerlerin tezyif edilmesi
tarihin en trajik ve en utanç verici olaylarından biridir. Elli üç yıl
ertelenen bir hesap bugün yargı önündedir. Bazı çevreler küçümsemeye çalışsa da
alınan mesafeler büyüktür. Türkiye sessiz bir devrim yaşıyor; darbelerin
tortularını, toplum hayatına getirdiği sıkıntılarını izale etmeye çalışıyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Oğan…
11.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın, akil insanların
Iğdır ve Kars’a ziyaretleri sırasında orada yaşayan insanların demokratik
tepkilerini göstermelerine engel olunmasına ilişkin açıklaması
SİNAN OĞAN
(Iğdır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkanım,
şimdi, 63 tane akil insan bütün memleketi geziyor. Yalnız, öyle bir geziyor ki,
63 tane akil insan ama 263 tane de polis kordonuyla geziyor. En son Iğdır’a ve
Kars’a geldiler. Kars’ta insanlarımızın seyahat özgürlüğünü polis engelledi.
Neredeyse her vatandaşın başına bir polis diken Kars Emniyet Müdürü…
İnsanlarımızın kenar sokaklardan dahi geçişini engelliyorlar. Bu akil insanları
kimden, neden koruyor bu Kars Emniyet Müdürü? Buradan soruyorum, İçişleri
Bakanından da cevabını bekliyorum. İnsanlarımızın seyahat özgürlüğüne,
insanlarımızın demokratik tepkilerini göstermesine devletin memuru, devletin
polisi nasıl engel olur? Sayın İçişleri Bakanı bunun cevabını vermelidir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Baluken…
12.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in,
27 Mayıs 1960 darbesi ile siyasi tarihimizden askerî darbelerin temizlenmesi ve
mağduriyetlerin giderilmesi noktasında Meclisin iradesinin kaçınılmaz olduğuna
ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
demokraside halkın iradesinin tecellisine karşın askerî darbeler demokrasilerin
kesintiye uğramasına neden olarak
“topluma karşı devlet” anlayışını sergilemiştir. Türkiye’de toplumun iradesi
önünde büyük engeller çıkaran, demokrasinin gelişmesi önünde bariyer oluşturan
darbelerden biri de 27 Mayıs askerî darbesidir. Günümüze kadar gelen birçok
antidemokratik, otoriter devlet kurumunun öncülü olan bu askerî darbeyi buradan
bir kez daha demokrasi ve halkın iradesi nezdinde mahkûm ettiğimizi
belirtiyoruz. Siyasi tarihimizin askerî darbelerden temizlenmesi hususunda
gerekli çalışmaların ve askerî darbe mağdurlarının mağduriyetlerinin
giderilmesi noktasında Meclisin irade almasının artık kaçınılmaz olduğunu
belirtiyoruz. Antidemokratik, baskıcı uygulamaların devre dışı bırakılması
için, askerî darbelerin zihniyetiyle yüzleşme, mağduriyetlerin giderilmesi,
darbe postallarının izini taşıyan yasaların değiştirilmesi…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – …sivil özgürlükçü, demokratik, eşitlikçi bir anayasanın bir an önce
yapılması gerektiğini tekrar belirtiyoruz. Teşekkürler.
BAŞKAN – Sayın
Şandır…
13.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın,
MHP Grubu olarak, 9’uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in eşi Nazmiye
Demirel’in vefatına ilişkin açıklaması
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Çok teşekkür ederim Değerli Başkanım.
Biz de,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak, 9’uncu Cumhurbaşkanımız Sayın Süleyman
Demirel’in hayatını kaybeden muhterem eşlerine Yüce Allah’tan rahmetler
diliyoruz. Başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere tüm sevenlerine, aile
yakınlarına sabır ve sağlık diliyoruz.
Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Elitaş…
14.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın,
AK PARTİ Grubu olarak, 9’uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in eşi Nazmiye Demirel’in
vefatına ilişkin açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
9’uncu
Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman Demirel’in eşi Nazmiye Hanım Hakk’ın rahmetine
kavuşmuştur. AK PARTİ Grubu olarak Nazmiye Hanım’a Allah’tan rahmet diliyor,
kederli ailesine başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Sayın milletvekilleri, Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek,
gündemin “Sözlü Sorular” kısmının 1,
441, 479, 480, 510, 515, 699, 701, 712, 729, 851, 1074, 1075, 1109, 1110, 1119,
1139, 1155, 1161, 1167, 1195, 1241, 1245, 1309, 1335, 1348, 1353, 1371, 1401,
1410, 1436, 1526, 1553, 1573, 1637, 1639, 1653, 1654, 1672, 1688, 1699, 1700,
1772, 1823, 1869, 1905, 1910, 1911, 1912, 1913, 1914, 1922, 1996, 2041, 2072,
2099, 2101, 2108, 2118, 2119, 2120, 2254, 2294, 2295, 2297, 2299, 2382, 2424 ve
2469’uncu sıralarında yer alan önergeleri birlikte cevaplandırmak
istemişlerdir. Sayın Bakanın bu istemini sırası
geldiğinde yerine getireceğim.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal ve 27
milletvekilinin, Siverek İlçe Tarım Müdürlüğünde meydana gelen yangın olayının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/636)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Şanlıurfa’nın
Siverek ilçesi Tarım Müdürlüğünde 16 Aralık 2011 tarihinde meydana gelen
yangında müdürlüğün arşiv bölümü tamamen yanmış ve arşivde yer alan evrakların
çoğu yanarak imha olmuştur. İlçe Tarım Müdürlüğünde meydana gelen yangının
müdürlüğün kesmiş olduğu sahte faturalar ile ilgili olup olmadığının, bu
evrakların imhası amacıyla bilinçli bir şekilde yangın çıkarılıp
çıkarılmadığının belirlenmesi amacıyla Anayasa’nın 98, Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğü’nün 104 ve 105’inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılması hususunda gereğini saygılarımla arz
ederim. 5/3/2012
1) Mahmut Tanal (İstanbul)
2) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
3) Engin Altay (Sinop)
4) İlhan Demiröz (Bursa)
5) Gürkut Acar (Antalya)
6) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
7) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
8) İhsan Özkes (İstanbul)
9) Veli Ağbaba (Malatya)
10) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
11) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
12) Ali Haydar Öner (Isparta)
13) Ali Serindağ (Gaziantep)
14) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
15) Arif Bulut (Antalya)
16) Namık Havutça (Balıkesir)
17) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
18) Osman Kaptan (Antalya)
19) Bülent Tezcan (Aydın)
20) Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
21) Hülya Güven (İzmir)
22) Hurşit Güneş (Kocaeli)
23) Mehmet Volkan Canalioğlu (Trabzon)
24) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
25) Erdal Aksünger (İzmir)
26) Doğan Şafak (Niğde)
27) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
28) Haluk Eyidoğan (İstanbul)
Gerekçe:
Şanlıurfa’nın
Siverek ilçesi Tarım Müdürlüğünde 16 Aralık 2011 tarihinde gece yarısı meydana
gelen yangında müdürlüğün arşiv bölümü tamamen yanmıştır. Basında yer alan
bilgilere göre yangın müdürlüğün arşiv bölümünde başlamıştır.
Esrarengiz bir
şekilde gece yarısı İlçe Tarım Müdürlüğünün arşiv bölümünde başlayan yangın
dolayısıyla müdürlüğün evraklarının birçoğu yanarak ortadan kaybolmuştur. Bu
olay öncesinde İlçe Tarım Müdürlüğünün naylon fatura kestiği haberleri
gündemdeydi. Yangın bu olayların üzerine çıkmıştır. Arşiv bölümünün yanması ise
naylon fatura olayının aydınlatılmasına engel olmuştur çünkü ortada incelenecek
herhangi bir fatura kalmamıştır. Bir suç işlenmiş ise bu aydınlatılamayacak
hâle gelmiştir.
Yangın akıllarda
farklı sorular oluşmasına neden olmuştur. İlçe Tarım Müdürlüğünün, naylon
faturaların ortadan yok olması amacıyla, kasten yakılıp yakılmadığı gibi bir
tereddüt kamuoyunun gündemine gelmiştir. Bu tereddüdün giderilmesi, İlçe Tarım
Müdürlüğünün naylon fatura kesip kesmediğinin, böyle bir suç işlenmiş ise
yangının bu suçun örtbas edilmesi için kasten çıkarılıp çıkarılmadığının, böyle
bir durum söz konusu ise bunu yapan kişi veya kişilerin tespiti için
araştırılması gereği doğmuştur.
Siverek İlçe
Tarım Müdürlüğünde meydana gelen yangında müdürlüğün arşivde bulunan
evraklarının yanarak yok olmasının yanı sıra ilçedeki çiftçilerin kayıtlarının
tutulduğu bilgisayarlar ile tarımsal destekleme primi için yapılan başvuru
dosyaları küle dönmüştür. Yangına ilişkin polis tarafından da soruşturma
başlatılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, Siverek İlçe Tarım Müdürlüğünde meydana
gelen ve tüm belge ve kayıtların yok olmasına neden olan ve müdürlüğün naylon
fatura kesip kesmediğinin tespitini imkânsız hale getiren yangının kasten
çıkarılıp çıkarılmadığının ve böyle bir durum söz konusu ise bunu yapan
kişilerin tespit edilebilmesi amacıyla Anayasa’nın 98’inci, Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 104 ve 105’inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılması hususunda gereğini saygılarımla arz
ederim.
2.- Antalya Milletvekili Gürkut
Acar ve 24 milletvekilinin, kadınları ve çocukları hedef alan şiddet olayları
ile cinsel istismar ve kadın intiharlarının nedenlerinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/637)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Son yıllarda kadınlar ve çocukları hedef alan şiddet olayları,
cinsel istismar ve kadın intiharlarında yaşanan artışın nedenlerinin
araştırılması, eğitimsizlik, yoksulluk ve bu olumsuz gelişmeler üzerindeki etkisinin
incelenmesi, kadına yönelik şiddet, cinsel istismar ve kadın intiharlarının
önlenmesi ve kadın-erkek eşitliğini sağlayacak tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasa’nın 98, TBMM İçtüzüğü’nün 104 ve
105’inci maddeleri kapsamında Meclis araştırması açılması konusunda gereğini
arz ederiz.
1) Gürkut Acar (Antalya)
2) Umut Oran (İstanbul)
3) Arif Bulut (Antalya)
4) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
5) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
6) Engin Altay (Sinop)
7) Namık Havutça (Balıkesir)
8) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
9) Osman Kaptan (Antalya)
10) Faik Tunay (İstanbul)
11) Hülya Güven (İzmir)
12) Erdal Aksünger (İzmir)
13) Bülent Tezcan (Aydın)
14) Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
15) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
16) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
17) Veli Ağbaba (Malatya)
18) Hurşit Güneş (Kocaeli)
19) Mehmet Volkan Canalioğlu (Trabzon)
20) Mahmut Tanal (İstanbul)
21) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
22) Doğan Şafak (Niğde)
23) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
24) İhsan Özkes (İstanbul)
25) Haluk Eyidoğan (İstanbul)
Gerekçe:
Son yıllarda
giderek artan kadına karşı şiddetin tüm halkımızın vicdanını sızlatan
örneklerle sürdüğünü görmekteyiz. Kadına yönelik şiddet, kadın ve çocuklara
yönelik cinsel istismar ve cinsel şiddet olayları da ürkütücü boyutlara
gelmiştir. Bunun yanı sıra özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde daha
yoğun olmak üzere kadınların intihar olayları da yaygındır. Bu olaylar toplumu
derinden yaralamakta, üzmekte ve kamu vicdanında yaralar açmaktadır.
Türkiye kadınlara
yönelik şiddetin önlenmesi, kadın-erkek eşitliğinin sağlanmasına dönük adımlar
atsa da yeterli mesafe alınamamıştır. OECD ve Avrupa Birliği ülkeleri arasında
kadına yönelik şiddet oranlarında Türkiye’nin durumu kabul edilebilir bir
noktada değildir.
Birçok kadın
şiddete uğradığında sığınacak bir yeri olmadığından cehennem yaşamına boyun
eğmektedir. Şiddetle mücadele yollarının varlığından haberi olmayan kadının
vücut bütünlüğü ve yaşamı tehlikeye girmektedir. Çoğu kez gelenek ve
göreneklerin ezdiği, şiddet altında sığınacak bir yer bulamayan kadın intihar
etmektedir. Özellikle içe kapalı yörelerdeki kadın intiharlarında son yıllarda
ciddi artışlar yaşanmıştır.
Cinsel
ayırımcılık, eğitimsizlik ve yoksulluk kadına yönelik eşitsizliği
büyütmektedir. Yeterli eğitimi alamayan kadınların toplumsal yaşama katılım
oranı düşmektedir. Yoksulluk ve işsizlik kadınları en ağır şekilde
etkilemektedir. Eğitim ve istihdam olanağı bulamayan kadın, şiddet ve ayrımcı
uygulamalar karşısında güçsüz kalmakta, şiddete karşı koyamamaktadır.
Şiddetin
önlenmesinde en önemli unsur eğitim olması gerekirken, oluşturulacak
politikaların başında eğitime yer verilmesi gerekirken, iktidar partisine üye
milletvekillerince TBMM’ye verilen ve zorunlu eğitimin 4+4+4 şeklinde
yapılandırılmasını öngören teklif ile kız çocuklarının eğitim öğretim
ortamlarından daha erken yaşlarda ayrılmasının yolu açılacaktır. Bu adımın,
kadın-erkek eşitliğinin sağlanması, kadına yönelik şiddetin önlenmesine yönelik
çabalarla tutarlı olmadığı açıktır.
Devletin temel
görevi yaşam hakkını korumaktır. En temel insan hakkı olan yaşam hakkının
ortadan kaldırılmasına kadar varan şiddet olaylarının önlenmesi, kadın ve
çocukların korunması konusunda yalnızca yasal tedbirlerin alınması yeterli
değildir. Toplumsal bilincin bu anlamda geliştirilmesi, bir zihniyet
değişiminin yaşanması zorunluluktur. Toplumsal bilincin geliştirilmesi ve
zihniyet değişiminin sağlanması için her aşamada eğitime önem verilmelidir.
Ancak bu yolla beklenen davranış değişimi gerçekleşebilir ve kadına karşı
şiddetle mücadele edilebilir.
Büyük Atatürk’ün
en önemli devrimlerinden biri kadın-erkek eşitliği devrimidir. Toplumsal
hayatta ve iş yaşamında kadına yer vermeyen bir ülkenin çağdaş ve başarılı
olması mümkün değildir. Türkiye bir an önce kadın-erkek eşitliğini sağlayacak
adımları atmalı, kızlarını, kadınlarını güçlü bir şekilde toplumsal yaşama
kazandırmalıdır.
Bu nedenlerle
kadına ve çocuklara yönelik şiddet olaylarının, cinsel saldırı ve kadın
intiharlarının nedenlerinin araştırılması, kadına yönelik her türlü şiddetin
önüne geçecek ve kadın-erkek eşitliğini sağlayacak önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılması gerekli görülmektedir.
3.- Ankara Milletvekili İzzet Çetin ve 21 milletvekilinin,
sendikal örgütlenmedeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/638)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Sendikalar, en
genel tanımı ile çalışanların ekonomik ve sosyal haklarını, özgürlüklerini
korumak ve geliştirmek amacıyla kurulan örgütlerdir. Sendika kurma ve ortak
ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel hak ve çıkarları topluca savunma hakkı,
herkes için temel bir insan hakkıdır. Hak ve çıkarlarını sendikaları
aracılığıyla savunmak isteyen çalışan herkesin, bu temel hakkını karşılamak ve
güvence altına almak sosyal devletin temel görevlerindendir.
Sendikal haklar,
başta Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)’nun kuralları
olmak üzere, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi tarafından kabul edilen
birçok belge ve sözleşmede doğrudan ve dolaylı olarak güvenceye alınmıştır.
Dolayısıyla bu alan evrensel kuralların geçerli olduğu bir özgürlük alanıdır.
ILO’nun emeği ve emek haklarını koruyan sözleşmeleri çalışma hayatının uyulması
zorunlu kurallarıdır.
ILO’nun Sendika
Hakkı ve Sendika Özgürlüğünün Korunmasına İlişkin 87 ve Örgütlenme ve Toplu
Pazarlık Hakkına İlişkin 98 sayılı sözleşmeleri ile tanımlanan ve garanti
altına alınan bu haklar ülkemizde her yıl yoğun şekilde ihlale uğramaktadır.
Hâlen yürürlükte
olan 12 Eylül askerî darbesi ürünü 2821 ve 2822 sayılı yasalar, sendikal
hakları korumaktan uzak, sendikal hak ihlallerine olanak sunan bir yapıya
sahiptir.
Ülkemizde
özellikle işçi sendikalarının üye sayısı hızla azalmaktadır. Nüfusumuzun 45
milyon olduğu 1980 yılında sendikalı işçi sayısı 2,5 milyon iken bugün için
nüfusumuz 74 milyon ve toplu sözleşmeden yararlanan işçi sayısı ancak 600 bin
civarındadır.
Günümüzde en
yaygın sendikal hak ihlali, çalışanların sendika üyesi olduğu için işten
atılmalarıdır. Çalışanların kendi tercihleriyle üye oldukları
sendikalardan istifa ettirilerek yönetimlere yakın sendikalara üye olmaya
zorlanmaları yoluyla sendika seçme özgürlüğünün baskı altına alınması,
sendikaların özgürce faaliyet gösterememeleri, grevlerde grev kırıcı
çalıştırılması, grev sürecinde işverenin üretimi çeşitli şekillerde iş yerinde
ve iş yeri dışında sürdürmesi, yasalara karşı hileli yollara başvurmak,
sendikal örgütlenmeyi engellemek için işlerin muvazaalı şekillerde taşerona
devredilmesi, taşeron sistemine mevzuatın çanak tutması ile bu sistemin
sendikal örgütlenmeye karşı kullanılması, özellikle kamuda sendika üyelerinin,
temsilcilerin ve yöneticilerinin yerlerinin değiştirilmesi en çok gözlenen
sendikal hak ihlallerindendir.
Ülkemizdeki
sendikal hak ihlalleri, hemen her yıl Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu
(ITUC)’nun raporlarına da yansımaktadır. Nitekim, ITUC’un geçtiğimiz
günlerde Cenevre’de gerçekleştirilen Dünya Ticaret Örgütünün toplantısına
sunduğu raporda Türkiye’nin uluslararası düzeyde kabul edilen temel çalışma
standartlarını ihlal ettiği belirtilmiştir. Raporda, Türkiye’nin, kadın emeği,
çocuk işçiliği ve sendikal haklar konusunda sınıfta kaldığı bilgisine yer
verilmektedir.
Yine, Avrupa
Birliği 2011 İlerleme Raporu’nda işçi hakları ve sendikal haklara ilişkin
yapılan değerlendirmede, bu konudaki mevcut hukuki çerçevenin AB standartları
ve ILO sözleşmeleri ile uyumlu olmadığı vurgulanmıştır. Aynı raporda, sendika
üyeliği ve sendikal faaliyetlerden dolayı işçilerin işten atılmasının sürdüğü,
bu vakaların mahkemelerce etkin bir şekilde ele alınmadığı, örgütlenme
hakkından bazı kesimlerin mahrum bırakıldığı, sendika gösterilerinin ilgili
makamlarca olumsuz algılandığı, kısıtlamaların ve aşırı güç kullanımının
sürdüğü eleştirileri yer almıştır.
Geçtiğimiz
yüzyılın en başarılı kurumları olarak kabul edilen sendikaların güçlü kurumlar
olarak varlığı, sendikal örgütlenme düzeyinin yüksekliği, toplu iş
sözleşmelerinin yaygınlığı ve kapsamı, işleyen ve güçlü bir demokrasinin
güvencesidir. Sendikal haklar, gelirin yeniden dağıtımını sağlayacak toplumsal
adalete, iş yerleri ölçeğinden başlayarak toplumsal barışa ve toplumsal refaha
ulaşmanın da araçlarıdırlar. Bu nedenle sendikalar, başta siyasi otorite olmak
üzere her türlü gücün karışmasına karşı korunacak şekilde desteklenmelidir. Bu anlamda ülkemizde sendikal örgütlenmede yaşanan gerilemenin
nedenleri, yaşanmakta olan ve yoğun yakınmalara neden olan sendikal hak
ihlallerinin ortaya çıkarılması, gerekli önlemlerin belirlenmesi, sendikal
örgütlenmenin yaygınlaştırılarak geliştirilmesi yollarının tespit edilmesi ile
bu konularda öneriler geliştirilmesi amacıyla Anayasa’nın 98 ve TBMM İçtüzüğü’nün 104’üncü ve 105’inci maddeleri uyarınca bir
Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) İzzet Çetin (Ankara)
2) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
3) Engin Altay (Sinop)
4) Arif Bulut (Antalya)
5) Osman Kaptan (Antalya)
6) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
7) Bülent Tezcan (Aydın)
8) Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
9) Hülya Güven (İzmir)
10) Erdal Aksünger (İzmir)
11) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
12) Namık Havutça (Balıkesir)
13) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
14) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
15) Veli Ağbaba (Malatya)
16) Mehmet Volkan Canalioğlu (Trabzon)
17) Mahmut Tanal (İstanbul)
18) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
19) Doğan Şafak (Niğde)
20) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
21) İhsan Özkes (İstanbul)
22) Haluk Eyidoğan (İstanbul)
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
B) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Profesör Doktor Mehmet Sağlam’ın Azerbaycan
Kültür ve Turizm Bakanı Ebülfes Garayev’in
vaki davetine icabet etmek ve Kültürlerarası Diyalog 2. Dünya Forumu’na katılmak
üzere Azerbaycan’ın başkenti Bakü’ye resmî bir ziyarette bulunmasına ilişkin
tezkeresi (3/1234)
24/5/2013
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkan Vekili Prof. Dr. Mehmet Sağlam’ın Azerbaycan Kültür ve
Turizm Bakanı Ebülfes Garayev’in
vaki davetine icabet etmek ve Kültürlerarası Diyalog 2. Dünya Forumu’na
katılmak üzere Azerbaycan’ın başkenti Bakü’ye resmî ziyarette bulunması hususu,
28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 6’ncı maddesi
uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Karar
yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.51
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.13
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fatih ŞAHİN (Ankara), Mustafa HAMARAT (Ordu)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 111’inci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi tezkereyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
C) Duyurular
1.- Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün
davetlisi olarak ülkemizi ziyaret edecek olan Tunus Cumhurbaşkanı Moncef Marzouki’nin 29 Mayıs 2013
Çarşamba günü Genel Kurula hitaben konuşma yapma isteğine ilişkin duyuru
BAŞKAN – Türkiye
Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül’ün davetlisi olarak ülkemizi
ziyaret edecek olan Tunus Cumhurbaşkanı Sayın Moncef Marzouki 29 Mayıs 2013 Çarşamba günü Genel Kurula hitaben
bir konuşma yapmak istemişlerdir. Bu hususu oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- MHP Grubunun, Reyhanlı’da
meydana gelen patlamaların nedenleri ile saldırının önlenememesi konusunda
istihbarat kuruluşları arasında kopukluk olup olmadığının araştırılması ve
benzer saldırıların tekrarlanmaması için alınacak önlemlerin tespiti amacıyla
verdiği Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 28 Mayıs 2013 Salı günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
28/05/2013
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 28/05/2013 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mehmet
Şandır
Mersin
MHP
Grubu Başkan Vekili
Öneri:
27 Mayıs 2013
tarih, 13578 sayı ile TBMM Başkanlığına vermiş olduğumuz Reyhanlı’da meydana
gelen patlamaların nedenleri ile saldırının önlenememesi konusunda istihbarat
kuruluşları arasında kopukluk olup olmadığının araştırılması ve benzer
saldırıların tekrarlanmaması için alınacak önlemlerin tespiti amacıyla Meclis
araştırması önergemizin 28/05/2013 Salı günü (bugün)
Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN –
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin lehinde ilk söz Hatay Milletvekili
Sayın Şefik Çirkin’de.
Buyurun Sayın
Çirkin. (MHP sıralarından alkışlar)
ADNAN ŞEFİK
ÇİRKİN (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizin malumu olduğu üzere, 11 Mayısta ülkemizin
bir sınır beldesi, serhat şehri olan Reyhanlı’nın yaşadığı bu büyük acıdan
sonra, bu olayla ilgili güvenlik zafiyetinin olup olmadığını, saldırının neden
önlenemediğini ve bundan sonra olası saldırılara karşı aynı zafiyetlere
düşmemek adına bir araştırma önergesi vermiş bulunuyoruz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; şimdi, meseleye güvenlik zafiyetinden başlamak
istiyoruz. En başta, Sayın Başbakanımızın daha olayın olduğu ilk günde
-zannettiğimiz- bir açıklaması var. Olayla ilgili Millî İstihbarat Teşkilatıyla
emniyet teşkilatı arasında bir istihbarat kopukluğu olabileceğinden bahseden
Sayın Başbakanın kendisidir ve dolayısıyla böyle bir araştırma önergesinde
tabiatıyla ülkemizin Başbakanının ifadeleri ana konu olmaktadır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Reyhanlı çok muazzam çok bir acı çekmiştir ve on
yıllar boyu da kapanamayacak bir ızdırapla karşı
karşıyadır. Defalarca ikaz edilmesine, bu meselenin, bu acı olayın, bu vahşi
katliamın göz göre göre, göstere göstere gelmesine rağmen, acaba Hükûmet ne iş
yapmıştır? Açılımdı, “Analar ağlamasın.” edebiyatıyla barıştı, müzakereydi,
terörle mücadele yerine müzakere yapılması çalışmalarıydı, 63’lüklerin il il gezmesiydi, basınımızın her gün bununla ilgilendiği bir
ortamda, acaba Hükûmet bu saldırıyı önleme noktasında görevini yapmış mıdır,
yapabilmiş midir? Biz, Sayın Grup Başkan Vekilimiz Oktay Vural Bey, burada,
Meclis çatısı altında gerekli ikazları hem Reyhanlı’yla hem Hatay’la ilgili
yaptık. Bunlar kale alınmış mıdır?
Şöyle bir olaya
baktığımızda, daha ölenlerin kimlikleri tespit edilemezken, ölenlerin
kimliklerinin tespiti noktasında yetkililer çalışmalarını bitirememişken
veyahut daha başlayamamışken birdenbire, öldürenlerin veyahut bu suikastta, bu
katliamda payı olanların isimleri ve menşeleri havalarda uçuştu ve basınımıza
düştü. Bu, soruşturma aşamasındadır, buna bir şey demiyoruz fakat aynı gün,
aynı saatler içerisinde bulunabilecek kadar hadiseye yakın isek biz bunu neden
engelleyemedik? Değerli arkadaşlar, Hükûmet bu konuda sorumludur ve bu
sorumluluğunun hesabını başta Reyhanlı’ya, ondan sonra da Türkiye’ye ve Türk
milletine vermek durumundadır.
İki yıldır
Hatay’da bir ızdırap yaşanıyor. Mülteci olarak ve
mülteci görüntüsü altında, ne idüğü belirsiz ve bir
kısmı pasaportu dahi olmayan insanlar Hatay’a geliyor, dolaşıyor, giriyor,
çıkıyor, hudutlar açık. Geçen defa konuşmamda söyledim, hudut taşlarında yazar,
hududun girişinde yazar “Hudut namustur.” diye. Buradan Türkiye bilsin ki
hudutta namus kalmamıştır. Hudutta namus kalmazsa memlekette namus kalmaz; bu
açıktır, aşikârdır.
Bakın, bu
şartlarda, Reyhanlı’da, piyasada MOBESE kayıtlarının silindiği gibi birtakım
laflar dolaşıyor. Silinmemiş, MOBESE yok yani iki yıldır bombanın üstünde
oturuyorsunuz ve iki yıldır Reyhanlı MOBESE kayıtsız. Bir türlü “Yahu, bu
ilçede herhangi bir olay olabilir, bir şey olabilir, takibi düzgün yapalım,
rahat yapalım, teknik takipte eksik kalmayalım.” diye aklınıza gelip de bir
MOBESE kurdurmuyorsunuz. 52 can gitti. Şimdi, hepsi bundan sonra kurulacak.
Yayladağı kapısı
kapanmış. Ne için? Güvenlik tedbirleri için. Ne zaman? 52 can gittikten sonra,
bir şehir madden ve manen yıkıldıktan sonra.
Değerli
arkadaşlar, bunlar hesabı verilmesi gereken sorumluluklardır ve Hükûmet bu
sorumluluktan kaçmaz, kaçamaz, kaçmamalıdır. Bugün 52 can gitmiştir. Bugün
Reyhanlı maddi manevi yıkılmıştır. Reyhanlı’nın üçte 1’i Reyhanlı’dan göçmüştür,
yakın ilçelere, komşularına taşınmıştır. Reyhanlı’nın ekonomik durumu iyi
olanları, bundan sonra yaşamak için yakın ilçelerde ev aramaktadır. Bu, bir
şehrin ekonomik olarak da bitmesi demektir.
Hükûmetin bugün
aldığı tedbirler Reyhanlı’yı kurtarmaz. Reyhanlı afet bölgesi ilan edilebiliyor
mu, edilmiyor mu? Bir ilçenin afet bölgesi olarak ilan edilmesi, asrın terör
afetini yaşayan bir ilçenin afet bölgesi ilan edilmesi için acaba ne beklenir?
Kanun eksikse Milliyetçi Hareket Partisi yardımcıdır ve bu kanunların
çıkmasında gereken desteği verecektir. Afet bölgesi hâline gelmiştir Reyhanlı,
bu bir kere unutulmasın. Bugün söylenen İş ve İşçi Bulma Kurumu, yok şu, yok bu
gibi palyatif, geçici tedbirlerle Reyhanlı’daki
yaraların, ekonomik yaraların sarılması asla söz konusu bile olamaz.
Değerli
arkadaşlar, Reyhanlı’da 190 polis vardır. İki yıldır durum böyledir, 1 tane
bile artmamıştır. Şehrin nüfusu 50 bindir, 50 bine yakın Suriyeli yaşamaktadır.
Doktor sayısı artmış mıdır? Polis sayısı artmış mıdır? Asker sayısı artmış
mıdır? Bunların hepsi güvenlik zafiyeti değil de nedir acaba?
Tüm bunlarla
beraber, bir kere, evvelden, şunu da ifade etmek istiyorum: Milliyetçi Hareket
Partisi olarak biz, olay gecesi oradaydık. Tüm teşkilat başkanı arkadaşlarım,
başta Reyhanlı teşkilatı olmak üzere, bu olayların daha da vahim bir hâl
almaması adına elimizden gelen gayreti gösterdik. Reyhanlı’nın iktidar
partisine mensup belediye başkanıyla beraber çalıştık; değerli bir
kardeşimizdir, iktidarınızın da en büyük şansı odur ama netice itibarıyla,
Reyhanlı’da ondan sonra daha acı bir olayın olmaması noktasında, Milliyetçi
Hareket Partisi ferasetiyle ve ağırbaşlılığıyla üzerine düşen görevi yapmıştır.
Fakat, bundan sonra görev Hükûmetindir ve Hükûmetin
Reyhanlı halkıyla helalleşmesi gerekmektedir. Helalleşmek için ne yapılmıştır?
Sayın Başbakanımız ilçeyi ziyaret etmiştir.
Bakın, bizim Grup
Başkan Vekillerimiz Sayın Oktay Vural, Sayın Mehmet Şandır, Genel Başkan
Yardımcımız Sayın Semih Yalçın, Genel Sekreterimiz Sayın İsmet Büyükataman,
bunların hepsi Reyhanlı’ya gelmiş ve inşallah, çok yakın bir zamanda da Sayın
Genel Başkanımız Devlet Bahçeli Bey Reyhanlı’ya gelecek ve halkıyla
helalleşecek, aynı zamanda acılarını paylaşacaktır. Yalnız, bunların hepsi
belli bir vakarla ve Reyhanlı halkıyla bütünleşmek amacıyla, bütünleşecek bir
pozisyonda gelmiştir.
Sayın Başbakanın
gelişi, elbette ki şehrimizi ziyaret etmesi bizim için mutluluk vericidir ama
Allah aşkına bu Sayın Başbakanın programını kim yapmıştır? Onu 5 helikopterle
Reyhanlı’ya kim indirmiştir? Reyhanlı’da, Reyhalılıyla
helalleşmesi, muhabbetleşmesi gerekirken oraya 3-4
bin insanı ilçelerden, Antakya’dan, Altınözü’nden… Ne işi var bunların orada?
Fabrika işçilerini kim yığmıştır? Acaba, o mitingde Reyhanlılı var mıdır?
Reyhanlılı o mitingde… Miting, miting diyoruz... Yani taziyeyle mitingin
alakasını kurmakta da Reyhanlı güçlük çekmektedir. Sayın Başbakan “ensar” diyor, “Ensar olmalısınız.” diyor Reyhanlılıya. Şunu
ifade etmek istiyorum: Reyhanlı ensardır. Hükûmet
kamplarda 15 bin kişiye bakmaktadır ama Reyhanlılı 50 bine yakın Suriyeliye
bakmaktadır. Ensardan anladığımız da ve bizim
bildiğimiz de hicret eden Peygamber efendimizin ve çevresinin misafirliğiyle
ilgilenen ve onlara kucak açan Medinelilerdir, muhacirler de onlardır. Şimdi,
kelle kesen, vurduğu askerin kalbini çıkarıp yiyen insanlara ev sahipliğiyle ensarlığın alakasını kurmakta Reyhanlı ensarları
güçlük çekmektedir.
Tüm bunların
yeniden değerlendirilmesi ve Hükûmetin bu noktada aklını başına alması
gerekmektedir. Şehit kardeşleri hakarete uğramıştır. Kim bilir hangi baskı
altında olan Başbakanlık korumaları şehit kardeşlerine hakaret etmiştir, şehit
babasına hakaret etmiştir. Reyhanlı bunu kaldıramamıştır. Reyhanlı, zaten
bunları gördüğünden dolayı, o mitingi de kabullenememiş ve orada da olmamıştır.
Bu hataların hepsinin hesabının verilmesi gerekmektedir ve Reyhanlı’nın
yaraları Reyhanlı’yla kucaklaşarak sarılır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ADNAN ŞEFİK
ÇİRKİN (Devamla) – Hepinize teşekkür ediyorum, saygılar, sevgiler sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Çirkin.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu önerisinin aleyhinde ilk söz, Hatay Milletvekili Sayın Adem Yeşildal…
Buyurunuz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ADEM YEŞİLDAL (Hatay)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi grup
önerisi aleyhine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle heyetinizi en kalbî
duygularla selamlıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bilindiği üzere, 11 Mayıs günü Hatay’ımızın Reyhanlı
ilçesinde vahşice, gaddarca ve alçakça bir saldırı gerçekleştirildi. Bu,
Türkiye’mizin olduğu gibi, barış, hoşgörü ve kardeşlik şehri olan Hatay’ımızın,
serhat şehri olan Reyhanlı’mızın bu özelliklerini ortadan kaldırmaya, oradaki
huzur ve barış ortamını bozmaya yönelik alçakça ve menfur bir saldırıdır.
Bununla ilgili,
olayın ilk anından itibaren gerek Hükûmetimiz yetkilileri gerek bölge
milletvekilleri olarak insanımızın yanında olduk, ilk anından itibaren onların
acısını paylaştık, onlarla birlikte ağladık, onlarla birlikte kucaklaştık.
Tabii, başta Başbakan Yardımcımız Sayın Beşir Atalay, Sağlık Bakanımız,
İçişleri Bakanımız, Adalet Bakanımız, Kabinemizin ilgili bütün bakanları birkaç
saat sonra olay mahallindeydi.
Bildiğiniz gibi,
tabii, devletimizin tüm imkânları seferber edildi, acılar sarılmaya,
insanımızın yarası hafifletilmeye çalışıldı. Tabii, bu arada, diğer taraftan
olayın nasıl cereyan ettiği hususunda da devletimizin ilgili birimleri,
emniyetimiz, istihbaratımız süratle olayın üzerine gitti. Biraz önce sayın
milletvekilinin de ifade ettiği gibi, hakikaten, henüz şehit verdiğimiz
vatandaşlarımızın kimlikleri tespit edilirken olayı yapanlar, yaptıranlar,
olayın arkasında olanlar, nerede planlandığı, iş birlikçilerinin kimler olduğu
hususunda ilgili birimlerimiz süratle bir çalışma gerçekleştirdiler.
Burada, aslında,
önemle üzerinde durulması gereken husus şudur değerli arkadaşlar: Henüz
Reyhanlı’mızın üzerindeki dumanlar tüterken, insanımızın acısı taptazeyken,
henüz cenazeler defnedilirken, defnedilmemişken buradan birileri bir kampanya
başlatmaya çalıştılar. Henüz olay aydınlatılmadan, neyin ne olduğu daha tespit
edilmeden kampanya başlattılar ve bu kampanyada maalesef, birtakım siyasi
partilerin genel başkanları da yer aldı. Milletvekilleri, henüz yarım saat
sonra, televizyonlara bağlanıp sorumsuzca açıklamalar yaptılar. Hükûmetin
değil, devletin ilgili birimleri resmî rakamları açıkladıkça resmî rakamları
inkâr ederek “150-200 ağır yaralı var. Şu anda ölü sayısı 70-80, ölü sayısı
150-200’ü geçebilir.” gibi insanımızın infialini artıracak, oradaki huzura
âdeta balta vuracak birtakım açıklamalar yaptılar, âdeta buradan bir siyasi rant elde etmeye çalıştılar. Hatay’ımızın bu kadar acı
içinde olduğu, bu kadar menfur bir saldırıyla karşı karşıya kaldığı bir dönemde
dahi bir kısım muhalefet milletvekilleri sorumsuzca davrandı. Sorumlu
davrananları, resmî rakamların yanında duranları, insanımızı itidale davet
edenleri bir kenara ayırıyorum. Bu tür hadiseler hepimiz için, toplumun tüm
kesimleri için birer imtihan niteliğindedir ve milletimiz de dikkatlice takip
etmektedir.
Tabii, burada,
aslında ifade edilmesi gereken bir sürü husus var, ben birkaç önemli olanının
altını çizmek istiyorum.
Olayın hemen
ardından, 11 Mayıstan hemen sonra, zannediyorum, 14 Mayıs Salı günü grubumuz
adına benzer bir konuyla ilgili söz almıştım. Buradan Cumhuriyet Halk
Partisinin grup başkan vekili birtakım ifadelerde bulundu: “Ne çabuk tespit
ettiniz, nasıl buldunuz? Bu açıklamalarla ilgili kuşkularımız var.” dediler;
buradan, bu Meclis kürsüsünden ifade ettiler. “Kuşkuluyuz bu hususlardan.” dediler.
“Bu şahısları nasıl tespit ediyorsunuz, bu kadar kısa sürede nasıl ortaya
koyuyorsunuz?” dediler. Devletin valisi, emniyet müdürü, devletin ilgili
birimleri, savcılığı, yargısı bu işin üzerine gitti tabii ki; oradan gelen
verilerdi. Akabinde şunu iddia ettiler yine buradan 14 Mayıs günü: “Bu
saldırının olacağını herkes biliyordu.” dediler. Ve ona cevap olarak ben
buraya, kürsüye çıktığımda şunu ifade ettim: Bakınız, bu söylemleriniz en hafif
ifadesiyle bu olayı yapan, bu iş birlikçiliği yapan,
bu bombayı patlatanları, vatana ihanet edenleri, bu işin arkasındaki ihanet
şebekelerini aklama girişimi olarak algılanır dedik, ikaz ettik buradan.
Akabinde şunu da ifade ettik: Cumhuriyet Halk Partisinin heyetleri gidiyor,
Suriye’yle, diktatörle bir araya geliyor, istişareler yapıyor, hatta onunla
aynı karede resimler çektirip sosyal medya üzerinden bütün dünyada yayınlatıyor
dedik. Acaba “Herkes biliyor.” derken, diktatör, oraya giden heyetinize mi
söyledi bunu diye söyledik. Meğerse, arkadaşlar,
buradaki o ani ve fevri çıkışların birtakım sebepleri varmış. Bugün bir kısım
basın-yayın kuruluşlarına da yansıdı, resimleriyle yansıdı. Ne deniliyor orada?
Birazdan grubumuz adına konuşacak değerli milletvekilimiz burada sizlerle o
resmi de paylaşacak. Bu işin planlayıcısı olan, yurt dışında planlanan bu
menfur saldırının elebaşı olan, planlayan kişi; Cumhuriyet Halk Partisi
heyetine refakat eden, onu karşılayan, Lazkiye’ye götüren, Lazkiye’den alan,
Şam’a götüren, Esad’la görüştüren, görüştürmekle kalmayıp o görüşmeye kendisi
de iştirak eden kişi Cumhuriyet Halk Partisinin heyetiyle birlikte yer alıyor.
İLHAN CİHANER
(Denizli) – Kim? İsmi ne?
ADEM YEŞİLDAL
(Devamla) – Meğerse bunun telaşı içerisinde bunlar ifade ediliyormuş; bunu
örtbas etmek için, kamuoyundan bu gerçekleri gizlemek için böyle fevri çıkışlar
yapılıyormuş. Arkadaşlar, şunu açık ve net söyleyeyim: O resme baktığınızda
isimler de yazıyor.
İLHAN CİHANER
(Denizli) – Sana mı verildi o liste?
ADEM YEŞİLDAL
(Devamla) – Şunu da açık ve net söyleyeyim: O heyette aslında o düşünceleri
paylaşmayanlar da var. Onu da biliyorum, o hakkı da teslim etmek lazım ama
maalesef orada piyon olan, kullanılan Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesindeki
milletvekilleri de var, üzülerek ifade ediyorum.
Arkadaşlar, bütün
bu kışkırtma, bütün bu halkımızı galeyana getirme çabalarına rağmen,
Hatay’ımız, Reyhanlı’mız, değerli kardeşlerim, metanetle ve sabırla bu
saldırıyı göğüsledi, asla o kadirşinas yaklaşımını bozmadı. Birtakım medya
kuruluşları da Reyhanlılı kardeşlerimize olmaz iftiralarda bulundular.
“Reyhanlılı misafirperver değildir, Reyhanlılı oradaki misafirlere eziyet
ediyor.” gibi aslı astarı olmayan, gerçekle alakası olmayan birtakım ithamlarda
bulundular. Buradan onları da kınadığımı ifade etmek istiyorum.
Öbür taraftan,
henüz Reyhanlı’nın üzerinde dumanlar tüterken, benim de bizzat arayarak ikaz
etmeme rağmen; Hatay’ın toplumsal barışı her şeyin önündedir, her şeyin
üzerindedir diye ikaz etmeme rağmen, Cumhuriyet Halk Partisinin
milletvekilleri, il teşkilatına da baskı yapılarak mesaj attırılmak suretiyle,
henüz insanlar cenazesini defnetmeden Reyhanlı ilçesinde miting düzenlediler.
Bunu neyle izah edeceğiz değerli dostlar?
Şimdi, bütün bu
gerçekler ortaya serildiğinde, bu mitingleri düzenleyen, oradaki insanımızın
hassasiyetini kaşıyan, oradaki Reyhanlılı kardeşlerimizi farklı yönlere sevk
etmek isteyenler nasıl gidip oradaki kardeşlerimizin yüzüne bakacaklar, onlara
neyle izah edecekler, kendi heyetleri içerisinde yer alan bu kişileri nasıl
onlara anlatacaklar; bunu da milletimizin takdirine bırakıyorum.
Tabii, şunu da
hemen ifade etmem gerekiyor: Sabır ve sağduyunun, âdeta, Reyhanlı abidesi
hâline gelmiştir. Sayın Başbakanımızın hafta sonu yapmış olduğu Reyhanlı
ziyaretinde, Sayın Başbakanımızı Reyhanlılı kardeşlerimiz bağrına basmıştır.
Buradan, bu
önerinin sahibi olan grubun milletvekili, değerli Hatay Milletvekilimiz Şefik
Bey’e şunu hatırlatmak isterim: “Reyhanlı o mitinge Başbakanımızı kucaklamaya
gelmedi.” dediniz. O meydandaki Reyhanlılı kardeşlerimize saygısızlık olmuyor
mu bu? Yapmayın Allah aşkına! Olayın başından sonuna kadar Sayın Başbakanımızla
birlikte oradaydık, tüm sokaklarda araçlardan inmek suretiyle onlarca noktada
durup insanımızla kucaklaştı.
Buradan
Reyhanlılı kardeşlerimize sesleniyorum, bizim ifade ettiğimiz mi doğru, sayın
milletvekilinin ifade ettiği mi doğru? El insaf diyorum.
Sayın
Başbakanımızın Reyhanlı ziyareti son derece olumlu yansımıştır, insanımıza
moral, motivasyon kaynağı olmuştur; oradaki birlik,
beraberliği güçlendirecek mesajlar vermiştir ve insanımızla kucaklaşmıştır
diyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın konuşmacı konuşmasında Hatay’dan
Suriye’ye giden Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili heyetiyle ilgili olarak
çok ağır sataşmada bulunmuştur efendim.
Sayın Mevlüt Dudu…
BAŞKAN – Buyurun.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Hatay Milletvekili Mevlüt
Dudu’nun, Hatay Milletvekili Adem Yeşildal’ın MHP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
MEVLÜT DUDU
(Hatay) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
ADEM YEŞİLDAL (Hatay)
– Heyet Başkanı burada, niye o cevap vermiyor? Mevlüt
Bey, ben sizi severim.
MEVLÜT DUDU
(Devamla) – Ben de sizi severim Sayın Yeşildal.
Değerli
milletvekilleri, biz Suriye’ye iki kez gittik. Ben Suriye’ye giden iki heyette
yer aldım. Her seferinde dörder milletvekili arkadaşımızla gittik. Bizim ne
için gittiğimizi bütün Türkiye, bütün halkımız, bütün kamuoyu biliyor. Biz
gizli saklı gitmedik, aleni gittik, yanımızda gazeteci ordusuyla gittik,
çekilen fotoğrafları biz servis ettik basına, gazetecilerin ulaşmasını biz
sağladık. Şunu anlatmaya çalışıyorum: Biz gizli bir şey yapmadık, ne için
gittiğimiz de bellidir. Birinci gidişimizde bir gazeteci arkadaşımızı orada
tutsaklıktan kurtardık, özgürlüğüne ve ailesine, sevdiklerine kavuşturduk.
İkinci gidişimizde yine bir gazeteciyi, Amerikalı bir gazeteciyi acaba kurtarabilirmiyiz diye gittik ancak söz konusu kişinin
kendi ellerinde olmadığı bize söylendi. Bizim gidiş sebebimiz budur. Bundan değişik
anlamlar çıkarmanın tek bir açıklaması vardır, o da suçluluk telaşıdır. Hükûmet
kendi eksiğini, iktidar partisi kendi eksiğini örtbas etmek için, kendi
suçluluğunu halkın gözünden kaçırmak için “Çamur at izi kalsın.” politikası
izlemektedir.
Bunu hiç doğru
bulmadığımızı partim adına ve arkadaşlarım adına ifade etmek istiyorum.
Cumhuriyet Halk Partisini teröre bulaştırmak sizin haddinizi de aşar, boyunuzu
da aşar.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ededim.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
konuşan sayın milletvekili, Suriye’ye giden heyette yer alan piyon Cumhuriyet
Halk Partili milletvekillerinden söz etti. Bunu kendisine iade ediyorum. Bizde
bütün milletvekilleri şerefiyle görev yapmaktadır ancak tetik çekmek amacıyla
konuşma yapanlar olabilir iktidar partisinde. Biz onların seviyesine
inmeyeceğiz efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan…
REFİK ERYILMAZ
(Hatay) – Sayın Başkan…
ADNAN ŞEFİK
ÇİRKİN (Hatay) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sıra sıra gidelim.
Şimdi sıra Sayın
Şefik Çirkin’de.
REFİK ERYILMAZ
(Hatay) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Şimdi
sizin adınıza konuştu Sayın Dudu.
REFİK ERYILMAZ
(Hatay) – Hayır, ben de heyetin içinde olduğum için aynı zamanda bize de yönelik…
BAŞKAN – Ama, şimdi bütün heyet üyelerine ben cevap hakkı tanıyamam
ki!
REFİK ERYILMAZ
(Hatay) – Ama hayır, orada bulunan bütün o arkadaşlara yönelik bir saldırı var
burada.
BAŞKAN – O zaman
5’inize birden mi vereceğim?
REFİK ERYILMAZ
(Hatay) – İstiyorlarsa hepsine verilmesi lazım efendim.
BAŞKAN – Böyle
bir şey olmaz ki.
REFİK ERYILMAZ
(Hatay) – Ama hepsine yönelik bir saldırı var.
BAŞKAN – Anladım
da o cevaplandırdı.
REFİK ERYILMAZ
(Hatay) – İzin verirseniz iki dakika…
BAŞKAN – Buyurun,
peki, tamam. Başladık hayırlısıyla. Buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkanım, ama grup adına vermeniz gerekir efendim. Grup
başkan vekili…
BAŞKAN – Hayır,
şimdi başkanı beyefendi, ona veriyorum; diğer arkadaşımız başkan vekili, sonra
Şefik Çirkin’e vereceğim, sonra size vereceğim.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Ben o anlamda söylemiyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Peki.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Şimdi, arkadaşlarımız, biraz önce Sayın Adem
Yeşildal Bey’in yaptığı konuşmaya itiraz ettiler, dediler ki bu diye. Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına bu konuyla ilgili arkadaşımız cevap vermiştir.
BAŞKAN – Heyet üyesi.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Her kişinin bu şekilde konuşması değil…
BAŞKAN – Anladım.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Biraz önceki ifadeniz doğruydu, usule uygundu, İç Tüzük’e uygundu. Ama şu anda sitem ederek “Buyurun.” diye
ifade ettiniz, usule uygun bir davranış değil; onu ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN – Ne
yapayım şimdi?
REFİK ERYILMAZ
(Hatay) – Efendim, burada “Heyette yer alan kişiler, heyet.” deniyor.
BAŞKAN – Anladım
kardeşim, tamam, Allah rızası için ya!
Buyurun.
2.- Hatay Milletvekili Refik Eryılmaz’ın, Hatay
Milletvekili Adem Yeşildal’ın MHP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşma sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
REFİK ERYILMAZ
(Hatay) – Şimdi, değerli arkadaşlar, bakın, biz yirmi yedi aydır AKP’ye hep
şunu ifade etmeye çalıştık: İzlediğiniz politika ne Türkiye halkının ne de
Suriye halkının çıkarına değildir. İzlediğiniz bu politikalarla bölgeyi bir
istikrarsızlığa sevk ediyorsunuz, bölgede bir kaos
ortamı yaratıyorsunuz. Sınırlar kevgire dönmüş, sınırdan kimin girdiği, kimin
çıktığı belli değildir; bu konuda gerekli tedbirleri alın dedik. Ama, maalesef, bu uyarılarımızın hiçbiri dikkate alınmadı.
Peki, ben soruyorum
AKP’li milletvekili arkadaşlara: Bu en son, Reyhanlı’da yaşadığımız olay, bizim
o bölgede yaşadığımız ilk olay mıdır? Gaziantep’te yaşadığımız olayın failleri
ne oldu? Daha önce Cilvegözü’nde 50 tane aracımız
saldırıya uğradı, 13’ü yağmalandı, geri kalanı yakıldı; onun failleri nerede? Cilvegözü’nde bir olay yaşadık, 17 vatandaşımızı kaybettik,
o dava ne oldu? Savcı beyin yanına gittim “Vallahi, gizlilik kararı var…”
Güzel. Dosya nerede? Adana’da. Peki, Adana’da 11 Şubatta olan bir olayla ilgili
olarak -aradan dört ay geçti- ne iddianame hazırlandı ne dava açıldı ne o
faillerin nerede olduğu belli ne de bunların tutuklanıp tutuklanmadığı
açıklanmamıştır.
Peki, bütün bu
olaylar o bölgede yaşandı, bu olayları önleyemediniz. Bu ülkeyi kim yönetiyor?
AKP Hükûmeti yönetmiyor mu? Peki, bütün bu olayların orada cereyan etmesine
neden engel olamadınız? Jandarma İstihbarat Dairesinin bu konudaki raporları
niye dikkate alınmadı? Reyhanlı’nın merkezinde patlama oldu arkadaşlar; bakın,
biri Belediyenin önünde, biri PTT’nin önünde. Ve Reyhanlı
hassas bir bölge. İki resmî kurumun önünde patlamalar oluyor, bir ton
patlayıcı kullanılıyor terör uzmanının ifade ettiğine göre. Peki, siz bunun
istihbaratını neden alamadınız, bu patlamaların önüne neden geçemediniz?
“Efendim, şu filan yere gitmiş de yok şu filan arabayla gitmiş…” Geçin bunları.
Bakın, bu bölgede, bu ülkede yaşanan bütün bu patlamaların sorumluluğu
iktidarda olan AKP Hükûmetine aittir. Bu sorumluluktan kurtulamazsınız.
Efendim, “Filan gitti de, filan geldi de…” Biz Suriye’ye giderken…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
REFİK ERYILMAZ
(Devamla) – …Dışişleri Bakanlığının bile haberi vardı, resmî belgeler vardı
elimizde. Gizli saklı yapmadık biz bu işi. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Sayın Çirkin,
buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
15.- Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin’in, Hatay
Milletvekili Adem Yeşildal’ın MHP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşma sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ADNAN ŞEFİK
ÇİRKİN (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi, değerli
milletvekili orada Reyhanlılılarla kucaklaştığını ve Reyhanlılıların bu lafları
iyi karşılamayacağı mealinde bir şeyler söyledi. Şimdi, efendim, bir kere,
yanlış olan, öncelikle burada miting yapılması; çok ayıp bir şey. Taziye
ziyaretinde miting olmaz, böyle bir usul yok, siyasette böyle bir usul yok.
Buradan bir mesaj okuyorum. Sayın milletvekili isterse bu mesajın sahibini de
kendisine gösteririm. Bu bir şehit kardeşi. “Yüreğim yanıyor.”
diyor. Dün gece çekmiş bu mesajı. “Ağabeyimi patlamada kaybettim. Bazıları
yanımıza geldi, miting yaptı. Bizim acımız büyük. Hayal kırıklığına uğradık.”
diyor. Biz bundan utanıyoruz. Ve o mitingde Reyhanlılıların olup olmadığını
ifade etmek noktasında bir şüphemiz varsa oturalım, beraber seyredelim. Ben
Reyhanlılıyım. Zaten 1,5 kilometre barikat kurulmuş orada Reyhanlılıya. Nasıl
gelecek? Binlerce polis var. Nasıl gelecek? Gelmek isteyen de gelememiş ama bu
şekilde bir gelişi Reyhanlılı kabul etmemiş. Sayın Başbakanın geç gelmesine de
üzülmüş çünkü Hükûmetin başı. Doğru söylüyor, yüzde 72 oyları var, Sayın
Başbakan böyle ifade ediyor. O zaman niye gelmiyoruz, o zaman Reyhanlılıyla
niye kucaklaşmıyoruz, neden çekiniyoruz? Olabilir, halkımız sizden şikâyetçi
olabilir ama Reyhanlılı terbiyelidir, kibardır, Başbakanına hakaret etmez, dert
yanar.
Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın,
Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu’nun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşma sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine ve Hatay Milletvekili
Adnan Şefik Çirkin’in yaptığı açıklama sırasında AK PARTİ Grup Başkanına
sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bakınız, bugün
Sayın Başbakan bir gerçeği ifade etti AK PARTİ grup toplantısında. Milletvekili
arkadaşımız da Hatay Milletvekili olduğundan dolayı, o gerçek çerçevesinde, bir
meseleyi de tekrar altını çizerek Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine
taşıdı. Burada mesele, o sizin servis ettiğiniz gazeteciler, fotoğraflar
çerçevesinde arkadaşımızın ifade ettiği, emniyet teşkilatındaki, MİT’teki,
Millî İstihbarattaki resimlerle o kişinin 52 kişinin şehit olmasına sebebiyet
veren aracın içerisindeki bombayı kuranlarla irtibat hâlinde olması önemli. Siz
oraya gidebilirsiniz, iyi niyetle gidebilirsiniz, samimiyetle gidebilirsiniz
ama sizin iyi niyetinizi, samimiyetinizi suistimal
eden birileri olduğu takdirde, sizin oradaki, iyi niyetiniz tamamen taşeron
noktasına doğru gitmiş olur.
Biz diyoruz ki:
Bugün, 100 bin insanını katleden Suriye Devlet Başkanı totaliter Esad yanında
durmak yerine, Türkiye Cumhuriyeti devletinin mazlum milletlerin arkasında
durmasının yanında olunuz, bizim yanımızda olunuz. Suriye Devlet Başkanını
eleştirmek yerine Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ve Başbakanını eleştirmek
sizin için bir politika unsuru hâline gelmiş.
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) – Altı senedir kol kola gezen sizdiniz Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Bu yaptığınız işler Suriye Devlet Başkanının o zulmüne, o katline fırsat vermektedir. Bunu yapmayın diye söylüyoruz.
Sayın Çirkin’e de
şunu ifade etmek istiyorum: Bakın, 11 Mayıs tarihinde Başbakan Yardımcısı Sayın
Beşir Atalay Kayseri’de, bir program yapıyoruz. O program çerçevesinde bilgi
geldi. Sayın Atalay bu bilgi doğrultusunda hemen görüşmelerini yaptı, o
bilgileri daha da detaylandırdı. Sayın Başbakanın talimatı üzerine Sayın
Atalay, Ankara’ya dönmek üzere, özel uçakla Reyhanlı’ya gitti ve bakanlarımızla
birlikte gitti.
Şimdi, Sayın
Şandır açıklıyor: “Sayın Başbakan niye gitmedi?” Gazeteciler de…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – …soruyor, diyor ki: “Sayın Şandır, Devlet Bahçeli gitti mi?” Sayın
Şandır da diyor ki: “Zaten bizim arkadaşlarımız orada, gitmeye gerek yok.”
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) – Biri Başbakan yalnız, devleti yöneten şahsiyet.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Bakın, değerli arkadaşlar, Başbakan Yardımcısı ve bütün bakanlar
oraya gidip bu meseleyi yerinde incelerken…
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – …Sayın Başbakan da yurt dışı seyahatler nedeniyle dün gitti.
ÖZCAN YENİÇERİ
(Ankara) – İngiltere Başbakanına hiç bakmıyor musunuz?
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Miting yapıldığını ifade ediyorlar. Sayın Başbakanın o sevgi, o
coşkuyla birlikte onların acılarını paylaşmak için yaptığı toplantıda ahalinin
çokluğunu niye miting olarak aşağılamaya çalışıyorsunuz?
BAŞKAN – Sayın Elitaş, teşekkür ederim.
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) – Sayın Elitaş, cenazeler oradayken
Amerika’ya gitmedi bizim Genel Başkanımız. Cenazeler oradayken Amerika’ya giden
kim?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ADNAN ŞEFİK
ÇİRKİN (Hatay) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Yok,
şimdi, Sayın Çirkin, size bir cevap hakkı düşmedi.
Sayın Şandır,
buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
4.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşma sırasında Milliyetçi Hareket Partisine ve MHP Grup Başkanına
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir acımız var. Acımızın
üzerinden siyaset yapmak, polemik yapmak hiç kimseye
bir şey kazandırmaz; şehitlerimize haksızlık, hakaret edilmiş olur.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Evet, çok doğru.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) – Türkiye’yi AKP yönetiyor, AKP’nin başında da Sayın Başbakan var.
Bir tek insanımızın tırnağına taş değse Sayın Başbakanın bunu problem etmesi
lazım. 52 insanımız hayatını kaybetmiş, 100’e yakın insanımız yaralanmış;
Reyhanlı yakılmış, yıkılmış, Sayın Başbakan Amerika’ya gidiyor. Sayın Devlet
Bahçeli’nin Reyhanlı’ya gidip gitmemesiyle Başbakanın Reyhanlı’ya gitmemesini
neyle karıştırıyorsunuz, nasıl mukayese edersiniz?
Biz acıların
üzerinden siyaset yapmayız, yapmıyoruz. (MHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Öyle de tavsiye ederiz, yapmamanız da gerekir ama yaptığınızın
farkında değilsiniz.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) – Yapmıyoruz, bunu bilesiniz ama size görevinizi hatırlatıyoruz. 52
tane insanımız hayatını kaybetmiş.
Başbakana yakışan tavır neydi? Amerika gezisini ertelemeli, Reyhanlı’ya
gitmeliydi. “Efendim, komplolar olacak, birtakım insanlar istismar…” Bunlar
bahane, bunlar bahane.
Sayın Elitaş, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu milletin
adına siyaset yapıyoruz, bu milletin öfkelerini konuşuyoruz, Reyhanlı size öfke
kusuyor. Sayın milletvekilinin söyledikleri doğru değil. Reyhanlı kendisine
hakaret edildiğini kabul ediyor. Biz oralıyız. Gelen mesajları size
gösterebiliriz. Yanlış yaptınız, yazık ettiniz. Reyhanlı insanı şunu soruyor:
“Bizim günahımız neydi?” Reyhanlı insanının günahı nedir? Müstahak mı buna,
mecbur mu bu acıya, ızdıraba? Reyhanlı yakıldı,
yıkıldı, gördünüz Belediye Başkanlığı binasını yani Bağdat gibi, bir Orta Doğu
şehri gibi bombalar patlamış, Reyhanlı’da 52 insanımız hayatını kaybetmiş.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, Reyhanlı katliamını unutmayacağız,
unutturmayacağız. Bunun sorumlusu sizsiniz, bundan kaçamazsınız.
Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri (Devam)
1.- MHP Grubunun, Reyhanlı’da
meydana gelen patlamaların nedenleri ile saldırının önlenememesi konusunda
istihbarat kuruluşları arasında kopukluk olup olmadığının araştırılması ve
benzer saldırıların tekrarlanmaması için alınacak önlemlerin tespiti amacıyla
verdiği Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 28 Mayıs 2013 Salı günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN –
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin lehinde ikinci söz, İstanbul
Milletvekili Sayın Osman Taney Korutürk’te.
Buyurun Sayın
Korutürk. (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN TANEY
KORUTÜRK (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz burada neyi
konuşuyoruz arkadaşlar? Reyhanlı’da büyük bir terör olayı gerçekleşmiş, 52
vatandaşımız ölmüş, 100’ün üzerinde vatandaş yaralanmış, “Cumhuriyet Halk
Partisine rehberlik eden şuymuş, buymuş…” “Rehberlik” ne demek bir kere, ne
rehberliği arkadaşlar? Everest Dağı’na mı çıkıyoruz, Gobi
Çölü’nü mü geçiyoruz, rehber diye bir şey olabilir mi? Cumhuriyet Halk Partisi
milletvekilleri giderken Dışişleri Bakanlığına yazıyla müracaat etmişler,
Türkiye Cumhuriyeti Şam Büyükelçiliğine yazıyla müracaat etmişler; gitmiş,
görüşmelerini yapmışlar. Görüşmelerinde neyi konuşmuşlar? “Artık, bu şiddet işi
Suriye’de bir son bulsun, Suriye’de diyalog yoluyla bir çözüm bulun.” Ve
görüştükleri Esad’a görevden çekilme dâhil, geniş opsiyonlar
sunarak bu konularda kendisini yönlendirmek istemişler. Başlangıçtan itibaren
yanlış yürütülen bir konudayız. Suriye’yle Hükûmetin hiçbir teması kalmadı, o
teması biz yapıyoruz. Biz de sizler kadar bu memleketin sahipleriyiz, biz de
sizler kadar Suriye’deki şiddetten şikâyetçiyiz, rejimin baskısını istemiyoruz
ama yok “Cumhuriyet Halk Partisini şu götürmüş, bu getirmiş.” Bunlarla vakit
geçirmeyelim, Reyhanlı’yı konuşalım arkadaşlar. Bakın, Reyhanlı olayı, daha
önce Cilvegözü olayı, ondan önce başka olaylar, hep
öyle bir noktaya bizi getirdi ki şimdi, Türkiye’nin dışarıya vermiş olduğu
görüntü: Orta Doğu’daki şiddet sarmalına Türkiye de katılmıştır.
Reyhanlı’daki hadiseyi kimin yaptığı da şüpheli. Sizler biliyor musunuz? Ben bilmiyorum, bildiğinize de emin
değilim. Biliyorsanız lütfen bizimle paylaşın. Eğer size kapalı kapılar
arkasında, kendi grubunuzda söylüyorlarsa “Şu yaptı, şöyle oldu, böyle oldu.”
biz de bilelim onu.
Bakın, 1960’tan
itibaren Türkiye’nin bir geleneği var. O gelenek, dış politikanın millî
politika olması. Geçenlerde Antalya’ya gidiyordum, yanıma tesadüfen eski Millî
Eğitim bakanlarından Sayın Ali Naili Erdem oturdu, dedi ki: “1961 yılında biz
muhalefetteydik, İsmet Paşa o zaman görevdeyken o zamanki Dışişleri Bakanına,
Feridun Cemal Erkin’e, her cuma günü, Mecliste temsil edilen partilerin grup
başkan vekillerine brifing verdirtirdi. O brifingde bizden de görüş alırlardı. Ben bunu merak ettim,
genç bir politikacıydım o zaman, sordum ‘Neden böyle yapıyorsunuz Paşam?’
dedim, ‘Dış politika çok önemli bir konudur, memleketin en önemli konusudur.
Dış politika, memleketin bekasıyla yani sürekliliğiyle, devamıyla ilgilidir.
Onun için böyle yapmak mecburiyetindeyim, sizin de görüşünüzü almam lazım.’
dedi.”
Siz bunları
biliyor musunuz da konuşuyorsunuz? “Şu oldu, bu oldu, bu yaptı, şu yaptı…”
Araştıralım diyoruz. Milliyetçi Hareket Partisinin önergesi, gelin, bunu hep
beraber araştıralım. Bu nedir, bu nasıl iştir? Reyhanlı, Hatay, oradaki halk
çok endişeli; biz gittik, gördük, oradaki halk diyor ki: “Yarın öbür gün benzer
bir hadise gene olursa ne olacak?”
Bakın arkadaşlar,
“Redhack” diye bir genç atılımcı hacker
grubu jandarma istihbarat belgelerini çıkarttı; o bir şey söylüyor, Hükûmet
yetkililerinin söylediği başka bir şey. Bunların hangisi doğru, nedir, ne
değildir; bunları görelim. Yayın yasağı kondu; yayın yasağını böyle şeylerde
koymamak lazım, insanların bunu görmesi, anlaması lazım.
Ayrıca, Hizbullah
devreye girdi, İran hareketlendi, Rusya’nın durumu değişik. Öyle bir noktaya
doğru gidiyoruz ki bugün Suriye’de iç savaş şeklinde başlayan olaylar, giderek
bölgeyi sarar bir bölgesel çatışma hâline geliyor. Artık, Türkiye’nin bunlardan
uzak durma zamanı geldi. Artık, ne olur, sizlere bakın kaç kere söyledik, rica
ettik; sizlerle aynı Parlamentonun çatısı altında birlikte görev yapıyoruz,
milletvekillerisiniz; Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun mutlaka ve mutlaka
kendi Dışişleri Bakanını çağırıp bir sorması lazım “Ne yapıyorsun kardeşim,
nereden geldik, nereye gidiyoruz, nedir bu?” demesi lazım. “Yok, Esad’ın
annesinin tesiri altındaymış da öteki taraftan rehberlik yapan buna filan…”
dedikoduyla iş görülüyor. Böyle bir şey olabilir mi? Onun için, bu Reyhanlı
konusu üzerinde ciddi duralım.
Biz, ben şahsen,
gene Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, 14 Aralık 2011’de -zabıtlara bakmak
isteyen bakar- bütün arkadaşları ikaz ettim, dedim ki: Suriye’de uygulamış
olduğunuz politika, bu politikanın kendi iç güvenliğimizi tehdit edecek şekilde
bize dönmesine yol açabilir, acaba Hükûmet bunu nazara alıyor mu, bakıyor mu,
bunu düşündü mü? Suriye Devlet Başkanının “Türkiye, hassas dengelere dayalı bir
ülkedir. Bu hassas dengeleri nazara almadan hareket ederse başına büyük bela
açar.” şeklindeki tehditkâr sözlerine karşı, bu sözlere bir tedbir almak aklına
geldi mi? Bakın, bütün söylediklerimiz… Haklı çıkmak her zaman güzel bir şey
değil, ben burada haklı çıkmış olmaktan dolayı hiç memnun değilim. 52
vatandaşımız hayatını kaybetti, hâlâ “Cumhuriyet Halk Partisi Grubu şöyle
gitti, heyet böyle gitti. Şu, birinci heyet şunu yaptı, ikinci heyet…” Bunlar
değil arkadaşlar, Reyhanlı’da büyük bir tedhiş saldırısı oldu, Cilvegözü’nde büyük bir tedhiş saldırısı oldu, Akçakale’ye
mermiler düştü. Ne yaptık biz bunların arkasından? Hiç bir şey yapmadık. Hepsi:
“Büyük devlet reaksiyonu gösteriyoruz, büyük devlet tepkisi.” Büyük devlet
tepkisi susmak mıdır? Reyhanlı konusunda gördüğümüz kadarıyla üzerinde durulan
asıl tepki veyahut da büyük devlet reaksiyonu tazminat araştırmak, “Bilmem ne
şekilde tatmin edeceğiz, tazmin edeceğiz.” Ama bu mudur, Türkiye buna layık
mıdır, bu duruma layık mıdır?
Şimdi,
arkadaşlar, bu sözlerimi dinleyin lütfen çünkü benim bu sözlerim, bir mesleğin
uzun tecrübesinden geçip süzülmüş sözler. Onun için, ben, bunları burada
politika yapmak için söylemiyorum. Bu memleket, demin de söylediğim gibi
hepimizin, hepimiz el ele vermeliyiz. Saçma konulardan, dedikodulardan,
şunlardan bunlardan çıkmalıyız. 52 vatandaşımız orada ölmüş, yüzlercesi
yaralanmış. Benzeri hadiseler tekrar vuku bulmasın. Onun için, bizim burada bu
soruşturmayı açmamız lazım. Ama ne oluyor? “Hayır
efendim -çoğunluğun dediği oluyor- soruşturma açmaya lüzum yok; amirlerimiz
yapıyor, memurlarımız yapıyor.” Peki, memurlarımız yapıyor, bu hadise oldu.
Hadiseden bir saat, bir buçuk saat sonra araçlar tespit edildi; ondan iki üç saat
sonra faillerin büyük çoğunluğu yakalandı. Bu neyi gösteriyor arkadaşlar?
Bilenler bilir, bu şunu gösteriyor: Demek ki güvenlik güçleri bu hadiseyi yapan
grubu veya grupları izliyormuş, ama izliyormuş da demek ki yeterli istihbaratı
sağlayamamış veya arasında koordine edememiş çünkü bu kadar büyük bir eylem
yapacaklarını belki de bilmiyormuş. İzlenmemiş olsa bir saat sonra adam
yakalanır mı, üç saat sonra adam yakalanır mı? Demek ki büyük aksaklıklar var.
Bu aksaklıklara beraber çare bulmamız lazım diyoruz biz, başka bir şey
söylemiyoruz. Kızıp bağırmanın bir sebebi yok benim bu söylediğim sözlere.
Kimseyi itham da etmiyoruz, kimseye saygısızlık da yapmıyoruz ama diyoruz ki
memleketimizi abrayalım.
Türkiye, çok kısa
bir zaman önce bu bölgede çok ağırlıklı bir ülkeydi. Sözü dinlenen, sıkıntıya
uğrayan memleketler tarafından ara buluculuğu istenen, sözüne güvenilen, bugün
dostum dediğine yarın düşmanım demeyen böyle bir ülkeydi. Bir de gücünden çekinilirdi
Türkiye’nin, şimdi gücünden de çekinilmiyor çünkü bir gücü de kalmadığı
gözüktü, hiçbir şey yapamıyor. Uçağımız düşüyor, tık yok; Reyhanlı’da patlama
oluyor, bir şey yok; Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’yle İsrail Doğu Akdeniz’de
petrol arıyor, tık yok. Artık o sıkıntımız da çıktı ortaya yani ağırlığımızı,
varlığımızı, her şeyimizi kaybediyoruz, onun için birbirimize biraz daha fazla
dikkat edelim. Söylenen sözlere parti açısından yahut da takım tutar gibi karşı
çıkmayalım, “Ne demek istiyor acaba, bir bakalım.” diyelim. “Bir bakalım.”
diyelim ve kendi partimizde sorumlu olan arkadaşlarımıza da bunları en azından
kendi partimiz içerisinde soralım nasıl bu noktaya getirdiniz bu memleketi
diye. Adalet ve Kalkınma Partisi on seneyi aşkın bir süredir iktidarda ama son
dört senedir bu noktaya geliyoruz ve gittikçe de aşağıya doğru gidiyoruz
arkadaşlar. Bunlara dikkat etmek lazım.
Onun için, bu
Reyhanlı olayını çok basit almayın, çok basite getirmeyin, başka yönlere
çekerek hedef saptırmaya teşebbüs etmeyin, bu konunun üzerinde duralım, benzeri
bir daha vuku bulmasın, Suriye politikamızı yavaş yavaş tamamen artık bu
kirlilikten temizleyelim.
Dışişleri Bakanı,
daha iki yıl önce, Nasrallah’ın sığınaklarında, bizim
kendisini eleştirdiğimiz bir noktada, Nasrallah’la Saad Hariri arasındaki hükûmet ara buluculuklarına
çalışırken bugün aynı Nasrallah’a ve aynı Nasrallah’ın başında bulunduğu örgüte, teşkilata, sizin
gene o tarihte de kabinede bulunan bir Sayın Başbakan Yardımcınız “hizbuşşeytan” diyebiliyor. Bu kadar zikzak olabilir mi? Bir
noktadan bir noktaya bu kadar gelinebilir mi? Bunları düşünün bu nasıl
politikadır diye de o politikayı yapın, yapabilecek kapasitedesiniz, hepinizin
bunu yapabileceğini biliyorum ama bir yanlış şey var, o yanlış şeyi bulun,
görün ve onu düzeltmeye çalışın.
Onun için,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş
olduğu Meclis araştırması önerisini destekliyoruz. Bu araştırma yapılsın,
bunları daha uzun sürelerde, on dakika içinde değil, daha uzun sürelerde
tartışalım. Sizler de bu konudaki görüşlerinizi gelin burada ifade edin, illaki
parti tutar şeklinde değil, ortaklaşa ortak aklı bulalım da şu işlerin
içerisinden memleketimizi kurtaralım, yeniden, eskiden olduğu gibi büyük,
gururlu, ağırlıklı, güvenilir, saygın ve güçlü bir devlet olarak ortaya
çıkalım. Aksi takdirde, zaman geçiyor, vakit geçiyor ve bir büyük bölgesel
karışıklık olursa bunun için zamanımız kalmayacak.
Hepinize saygılar
sunuyorum arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Korutürk.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu önerisinin aleyhinde son söz, Hatay Milletvekili Sayın
Mehmet Öntürk…
Buyurun Sayın Öntürk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET ÖNTÜRK
(Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de Milliyetçi Hareket
Partisi grup önerisi aleyhinde söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği üzere,
Hatay ilimizde, 11 Mayıs 2013 Cumartesi günü saat 13.30 civarlarında, belediye
önünde, ardından da PTT binasının önünde iki ayrı patlama gerçekleşmiştir. Bu
patlama neticesinde 52 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Öncelikle, bu
insanlık dışı, menfur terör olayını buradan bir kez daha şiddetle ve nefretle
kınıyorum, hayatını kaybeden kardeşlerimize Yüce Allah’tan rahmet, yakınlarına
ve yüce milletimize sabır ve başsağlığı diliyorum, tedavilerine devam eden
yaralı kardeşlerimize de acil şifalar diliyorum.
Bu üzücü olayın
hemen akabinde, devletin bütün birimlerince olaya vaziyet edilmiş,
insanlarımızın acil ihtiyaçlarını karşılamak üzere her türlü tedbir alınmış,
Başbakanımızın talimatıyla Hükûmetimizin kıymetli üyeleri Reyhanlı’nın
yaralarını hemen sarmaya ve saldırının izlerini tamir etmeye başlamışlardır.
Reyhanlı olayının hemen akabinde, benim de içinde bulunduğum, Sayın Başbakan
Yardımcımız, Adalet Bakanımız, Sağlık Bakanımız, İçişleri Bakanımız,
milletvekili arkadaşlarımızdan oluşan bir heyetle birlikte olay yerine derhâl
intikal ettik, olayları yakından takip ettik. Olaydan hemen sonra ilgili
bakanlıklar, Jandarma Genel Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü Hatay Valiliği
ve Reyhanlı Kaymakamlığında acil kriz merkezleri oluşturdu, yirmi dört saat
esasına göre faaliyet icra ettiler ve zanlıların kaçma ihtimaline karşı sınır
kapıları kapatılarak birimler teyakkuza geçirildi, araç giriş çıkışları kontrol
altına alındı. Ayrıca, barınma merkezlerinde misafir edilen Suriyelilere
yönelik herhangi bir olumsuzluk için Reyhanlı ve diğer ilçelerimizdeki
kamplarda gerekli önlemler alındı. Meydana gelebilecek istenmeyen olayların
önlenmesi ve provokasyonlara meydan verilmemesi için
ilçede bulunan sivil toplum örgütleri ve kanaat önderleriyle görüşmeler
yapıldı. Burada ifade ediyorum: Provokasyonlara alet olmayan Reyhanlı ve
Hataylı hemşehrilerimi bir kez daha burada şükranla
anıyorum.
Değerli
milletvekilleri, 16 Mayıs 2013 günü Sayın Cumhurbaşkanımız da Reyhanlı ilçemizi
ziyaret ettiler. Bu ziyaret esnasında hem Milliyetçi Hareket Partisinden hem
Cumhuriyet Halk Partisinden arkadaşlarımız da Sayın Cumhurbaşkanımıza eşlik
etti, Reyhanlı halkımızla hemhâl olundu ve Reyhanlı halkımız, Sayın
Cumhurbaşkanımıza hakikaten yoğun bir ilgi gösterdiler. Bu hafta pazar günü de
Sayın Başbakanımız Reyhanlı’yı ziyaret etti, stadyumdan toplanma yerine kadar
-Reyhanlı halkına bir taziye mesajı, bir başsağlığı dilemek için- Reyhanlılı hemşehrilerimin bulunduğu alana kadar, 6-7 kilometrelik
alandaki sevgi selini görmeniz gerekirdi diye düşünüyorum.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Bırak bunları yahu!
MEHMET ÖNTÜRK
(Devamla) – Tüm Reyhanlı halkımız sokaklara dökülmüştü, tüm Reyhanlı halkımız
Sayın Başbakanımızı bağrına bastı.
Bu bir miting
değildi, burada program içerisine alınan 4 tane taziye evi vardı ama
Reyhanlı’da kaybettiğimiz 50 civarında vatandaşımız var, bu vatandaşlarımıza
oradan toplu bir başsağlığı dilemek gerekirdi, onlara moral vermek gerekirdi,
onları sağduyuya davet etmek gerekirdi. Bunu bir miting olarak algılamamak
gerekir. Eğer miting olsaydı, o meydanları daha önce de gördünüz, Hatay’da yüz
binler toplanırdı.
Değerli
milletvekilleri, olayın oluş anından itibaren tüm kurumlar, kuruluşlar, sağlık
ekipleri, ambulanslar çok ciddi şekilde hizmet verdiler. Bugün, meydana gelen
zararda araçlar, iş yerleri, konut zararlarıyla ilgili tüm sıkıntıları
devletimiz, hamdolsun, gideriyor, ne sıkıntıları varsa da gidermeye devam
ediyor.
Olay anında 7,5
milyon TL para Hatay Valiliğinin emrine gönderildi. Sayın Başbakanımız bu
seyahatinde de söyledi: “Reyhanlı esnafımızın tüm borçlarının faizleri
siliniyor. Reyhanlı esnafımıza dört yıl vadeli faizsiz krediler veriliyor.
Reyhanlı esnafımızın tüm ihtiyaçlarıyla ilgili devlet elinden gelen desteği
yapıyor, yapmaya da devam edecek.” Ancak, oradaki bir toplantıda -o çok
önemliydi- bir şehit babamız, Ahmet Ağabey oğlunun adı için Sayın
Başbakanımızdan okul istedi; o çok önemliydi.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Bırak bunları, niçin öldü o adamlar onu anlat.
MEHMET ÖNTÜRK
(Devamla) – “Biz, Reyhanlı olarak devletimiz yanımızda biliyoruz. Bunların
hiçbiri…”
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Bırak, boş ver o reklamı ya! Reklamı boş ver! Bu hadise ne, onu söyle
sen.
MEHMET ÖNTÜRK
(Devamla) – “…önemli değil ama ben sadece oğlumun adının yaşamasını istiyorum.”
dedi; bu çok önemliydi.
Değerli
arkadaşlar, Reyhanlı’da meydana gelen bu insanlık dışı olayın amacı, hedefi,
yöneldiği insanlar itibarıyla…
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Şu konuşma bile ayıp ya!
MEHMET ÖNTÜRK
(Devamla) – Bir dinlersen…
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Şu konuşma bile ayıp, neyini dinleyeyim!
MEHMET ÖNTÜRK
(Devamla) – Bir dinle… Dinle bir…
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Neyini dinleyeyim, ayıp!
“Dinle.” deme
bana. “Dinler misin.” diyeceksin.
BAŞKAN – Sayın Uzunırmak, lütfen.
MEHMET ÖNTÜRK
(Devamla) – …hem ülkemizin huzur ortamına darbe vurmak hem de provoke etmek,
buradaki insanları birbirleriyle karşı karşıya getirmek ve bölge insanlarını
tahrik etmektir, amaç budur. Reyhanlı’daki terör eylemi Türkiye’nin istikrarına
karşı yapılan bir eylemdir. Ülke olarak sorunlarımızı çözme iradesini ortaya
koyduğumuz bu dönemde meydana gelen eylemin zamanlaması da oldukça manidardır.
Bu eylemi, ülkemizdeki gelişmeler ve bu gelişmelerle birlikte, bölgedeki
duruşumuzla birlikte değerlendirmemiz gerekiyor. Türkiye’yi Suriye’deki kanlı
bataklığın içine çekme yönündeki her türlü provokasyon
karşısında son derece dikkatli, hassas ve en önemlisi de son derece soğukkanlı
olmak zorundayız. Büyük devletler, hadiseler karşısında soğukkanlılığını
muhafaza edebilen, aklıselimle düşünebilen ve hareket edebilen devletlerdir.
Suriye’deki bu kanlı sürecin başladığı andan itibaren, sınır ilçelerimize
yönelik ihlallerle, Cilvegözü Sınır Kapısı’ndaki
saldırı ve diğer bazı provokasyonlarla âdeta
Türkiye’nin sabrı test edilmekte, kirli bir senaryonun içine çekilmek
istenmektedir. Özellikle, Hatay ilimizde birtakım hassasiyetleri tahrik etmek
suretiyle kaos oluşturmak ve fitne çıkarılmak istenmektedir.
Biz en başından itibaren bu tür girişimler karşısında çok dikkatli ve
soğukkanlı olduk, bundan sonra da bunu güçlü bir şekilde muhafaza edeceğiz. Bu
vesileyle, sosyal medyada bilgi kirliliğine yol açan bazı yorum ve
değerlendirmeler ve burada bahsedildiği gibi bir ortamın olmadığını sizlere
sunmak isterim, bilgilendirmek isterim.
Değerli
arkadaşlar, bu saldırının Suriyeli muhalifler ya da sığınmacılarla herhangi bir
ilgisi yoktur. Olay sonrasındaki güvenlik ve istihbarat birimlerimizce
gecikmeksizin yürütülen çalışmalar neticesinde eylemi planlayan şahıslara
yardım ve yataklık yapanlar gözaltına alınmıştır.
Değerli Başkan,
değerli milletvekilleri; 8 Mayıs 2013 tarihinde Hatay Emniyet Müdürlüğünden ses
getirici bir bombalı eylem yapılacağı yönünde bir ihbar alınmıştı. Alınan bu
ihbar üzerine 9 Mayıs günü güvenlik birimlerimize gereği için talimat verilmiş,
bütün bu ilgili kurumlar da bu arada bilgilendirilmiştir. Alınan bu bilgilerle
Hatay ilimizle beraber birçok yerde önleyici tedbirler aldırılmış ancak trafiğe
hiçbir şekilde çıkmayan ve bir bodrumda muhafaza edildiği anlaşılan araçların
kısa zaman içinde olay mahalline getirilerek eylemin gerçekleştirildiği
anlaşılmıştır. Malumunuz olduğu üzere, terörle mücadele, hukuk kuralları içinde
ve kanunların öngördüğü bağlayıcı hükümler çerçevesinde yapılmakta ve adli
işlemler de buna uygun şekilde yürütülmektedir; buna karşın, terör örgütleri
eylemlerini gerçekleştirmektedirler. Ancak şunu özellikle vurgulamak isterim ki
bugüne kadar Hatay ilimiz de dâhil olmak üzere birçok ses getirici terör
eylemi, yapılan istihbari önlemler neticesinde engellenmiştir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Reyhanlı ve Hataylı kardeşlerim tahriklere kapılmamış,
aramıza nifak sokmaya, bizi birbirimize düşürmeye çalışanlara karşı dik
durmuşlardır; kışkırtıcı, ayrımcı ve ayrıştırıcı tavırlara da fırsat vermemişlerdir.
Değerli
milletvekilleri, biliyorsunuz, son günlerde, Reyhanlı olayında tüm partiler
ziyaretini yapıyor -biz teşekkür ediyoruz- herkes yapmalıdır da ama bunun
üstünden siyaset yapılmamalıdır. Bakın, arkadaşlarımız Suriye’ye iki defa
gitti, dediler ki: “Biz gazetecileri getirmeye gidiyoruz.” Gidebilirsiniz,
saygı duyuyoruz. Peki, Afganistan’a niye gitmediniz? Ben buradan size soruyorum
bunu.
İkincisi: Bugün
gazetelere yansıyan şu şahıs… Buradan ismini söylüyorum: Ebu Firas, Mahmut K. Bunların, partisiyle diyaloğu nedir?
Partinizin üyesi midir? Bu yakınlığınız neredendir? Bunların da cevabını
bekliyorum.
Ve buradan
Reyhanlı halkımıza, Hatay halkımıza tekrar teşekkür ediyorum, hakikaten bu
olaylar karşısında metanetle durmuştur, bu olayı en güzel şekilde idare
etmiştir.
Ben hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
REFİK ERYILMAZ
(Hatay) – Sayın hatip bir soru yöneltti. Eğer izin verirseniz yine bir cevap
vermek istiyorum.
BAŞKAN – Şimdi
bir fıkra anlatacağım. Atalar sözü var, çok güzel, tam durumumuza uygun. Ama
neyse, vazgeçtim.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
16.- Hatay Milletvekili Refik Eryılmaz’ın, Hatay
Milletvekili Mehmet Öntürk’ün MHP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşma sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
REFİK ERYILMAZ
(Hatay) – Değerli arkadaşlar, bakın, burada ismini zikrettiğiniz şahısların
kiminle ne bağlantısı varsa, eğer bu dosya yargıdaysa yargıyı rahat bırakın da
-biz hukukçuyuz- yargı da bu konuda karar versin.
MEHMET ÖNTÜRK
(Hatay) – Ben soru soruyorum. Siz berabersiniz. Soru soruyorum.
REFİK ERYILMAZ
(Devamla) - Bakın, daha hiçbir sanık gözaltına alınmamışken, daha hiç kimsenin
ifadesi alınmamışken Başbakan çıktı, dedi ki: “Bu olayı gerçekleştirenler barış
sürecini baltalamak için bu eylemi gerçekleştirmiştir.” Sonra İçişleri
Bakanımız çıktı, başka bir açıklama yaptı, sonra Adalet Bakanımız çıktı başka
bir açıklama yaptı…
MEHMET ÖNTÜRK
(Hatay) – Ne yaptı? Ne yaptı?
REFİK ERYILMAZ
(Devamla) - …ve şu anda kimin ne olduğu belli olmayan ve nereden elde
edindiğiniz belli olmayan bilgilerle kamuoyunun kafasını karıştırmaya
çalışıyorsunuz.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Ama beraber toplantı yapıyorsunuz. Bu ne?
İHSAN ŞENER
(Ordu) – Doğruyu söyleyin.
REFİK ERYILMAZ
(Devamla) – Bakın, değerli arkadaşlar…
MEHMET ÖNTÜRK
(Hatay) – Resme bak yani oradaki resme bak.
REFİK ERYILMAZ
(Devamla) - Eğer siz…
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Toplantıda berabersiniz.
REFİK ERYILMAZ
(Devamla) – Ben toplantıda değildim.
MEHMET ÖNTÜRK
(Hatay) – Resmin var burada, resmin var.
REFİK ERYILMAZ (Devamla) – Ben yokum orada, beni dinler misiniz.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen…
REFİK ERYILMAZ
(Devamla) – Lütfen, bakın, eğer siz, Beşşar Esad’la
görüşen arkadaşlarımızı eleştirecekseniz sağınıza El Kaide’yi, solunuza El Nusra’yı, önünüze de ÖSO’yu alıp
Suriye’yi kan çanağına çevirmeyeceksiniz.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Demagoji yapmayın, cevap verin soruya.
REFİK ERYILMAZ
(Devamla) – Eğer siz, kiminle iş birliği yaptığınızı öğrenmek istiyorsanız
havaalanındaki kayıtları lütfen kamuoyuna açın. Eğer siz, Suriye’yi nasıl kan
gölüne çevirdiğinizi eğer kamuoyunun bilmesini istiyorsanız gidin, İskenderun
Limanı’nda, Mısır’dan, Libya’dan kaç tane gemiyle silah getirdiğinizi
kamuoyuyla paylaşın.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sizin ilişkileriniz iyi, siz paylaşın.
MEHMET ÖNTÜRK
(Hatay) – Nereden biliyorsun bunları, söyle.
REFİK ERYILMAZ
(Devamla) - Peki, ben size şunu soruyorum değerli arkadaşlar: Reyhanlı’da hiç
mi MOBESE kaydı yok, bu kayıtları niye açıklamıyorsunuz?
MEHMET ÖNTÜRK
(Hatay) – Bunları nereden biliyorsunuz?
REFİK ERYILMAZ
(Devamla) – Biz buradan bu olayın araştırılması için grup önergesi verdik. Eğer
siz, Reyhanlı olayının faillerinin gerçekten ortaya çıkarılmasını istiyorsanız,
bu konuda samimiyseniz bizim burada vermiş olduğumuz önergeye “evet” dersiniz
ve 4 partinin milletvekillerinden oluşan bir komisyonla bu olayın üzerine
gidilir ve bu olay açığa çıkarılır. Bu olayın akıbetinin Cilvegözü
olayıyla aynı olmaması adına…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
REFİK ERYILMAZ
(Devamla) - …Akçakale olayıyla aynı olmaması adına…
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
REFİK ERYILMAZ
(Devamla) – …Gaziantep olayıyla aynı olmaması adına, bu olayda eğer
samimiyseniz komisyon kuralım ve bu olayı araştıralım. (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri (Devam)
1.- MHP Grubunun, Reyhanlı’da
meydana gelen patlamaların nedenleri ile saldırının önlenememesi konusunda
istihbarat kuruluşları arasında kopukluk olup olmadığının araştırılması ve
benzer saldırıların tekrarlanmaması için alınacak önlemlerin tespiti amacıyla
verdiği Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 28 Mayıs 2013 Salı günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN –
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter
sayısı…
BAŞKAN -
…önerisini oylarınıza sunuyorum, karar yeter sayısı arayacağım:
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- CHP Grubunun, İzmir Milletvekili Erdal Aksünger ve 23 milletvekili tarafından FATİH Projesi’nde
yaşanan sorunların tespiti amacıyla 1/3/2013 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme
önergesinin, Genel Kurulun 28 Mayıs 2013 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
28/5/2013
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu; 28/5/2013 Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Mehmet
Akif Hamzaçebi
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İzmir
Milletvekili Erdal Aksünger ve 23 milletvekili
tarafından, 1/3/2013 tarihinde, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına “FATİH Projesi’nde yaşanan sorunların tespiti” amacıyla
verilmiş olan genel görüşme önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 28/5/2013 Salı günlü birleşimde
sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN –
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin lehinde ilk söz İzmir Milletvekili Sayın
Erdal Aksünger’e aittir.
Buyurun Sayın Aksünger. (CHP sıralarından alkışlar)
ERDAL AKSÜNGER
(İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Son zamanlarda
özellikle FATİH Projesi’yle ilgili gelişmelerden ben bir şey anlamadığım için
bir genel görüşme talebi rica etmiştik ama görünen o ki buraya gelip kimse bunu
açıklamayacak.
Nedir bu FATİH
Projesi? Başbakan Amerika’ya gitti, geldi, tekrar projeler ertelendi. Ne
yapılmak isteniyor ben anlamadım. Ben yirmi yıldır bu sektörün içindeyim,
teknolojiyle uğraşan bir insanım, eğitimde görev aldım, bu işin bizi nereye
götüreceğini ben anlamadım. Bizim Türkiye’de ne kadar bununla ilgili sivil
toplum kuruluşu varsa bütün arkadaşlarla görüştüm, bu proje eğitim olarak bizi
nereye götürecek, teknoloji olarak nereye götürecek, kimse bir şey anlamadı.
Şimdi, bakın, bence böyle bir rezalet görülmedi, hiç kimse de anlamıyor bu
işten. Milyarlarca dolar para harcanacak, ortada Türkiye’nin geleceğiyle ilgili
çok önemli kararlara imza atılıyor, ortada gelip bunu Türkiye Büyük Millet
Meclisine anlatan bir adam yok. 3 Millî Eğitim Bakanı döneminde bunların hepsi
yapıldı, son dört yılda, daha kimse ne olduğunu anlamadı.
Daha önce burada
yine açıklamıştım, bilişim teknolojisi sınıfları kurdunuz, 6 milyar dolar para
harcandı, çöplüğe attınız hepsini. Şu anda bilişim teknoloji sınıflarının hepsi
çöplük vaziyete dönmüş durumda. Kendileri de bunu kabul ederler, Sayın Bakana da
sorarlarsa bunu kabul edecektir.
Şimdi, Türk TELEKOM’u 6,5 milyar dolara sattınız. “IMF’e borcumuz
ödendi.” diyorsunuz, 23 milyar dolar IMF’e borç vardı. “Türk TELEKOM” dediğiniz
bu kurumun bugünkü değeri 35 milyar dolardır. Bari bugün satsaydınız bunu
değerinde, oraya 23 milyar doları verir, 12 milyar doları da cebinize
atardınız. Bakın, bilişim teknolojisi sınıflarına 6,5 milyar dolar para
harcadınız, Türk TELEKOM’u sattığınız fiyata. Şimdi
ne durumda orası? Çöplük olmuş vaziyette.
Şimdi, bakanlar
daha önce neler söylemişler bu projeyle ilgili, sizlerle burada paylaşmak
istiyorum. Sayın Bakanımız Zafer Çağlayan demiş ki: “Herkesin ilgisini FATİH
Projesi çekiyor. Amacımız daha fazla cari açık vermek değil, o yüzden bu
bilgisayarların, maksimum düzeyde, üretiminin Türkiye’de yapılmasını istiyoruz.”
Bir başka
Bakanımız, Nihat Ergün “Bu üretimlerin yüzde 86’sı yerli olacak.” diyor ve
bugün geldiğimiz noktada 3 kere bu ihale ertelendi. Niye ertelendi biliyor
musunuz? Yurt dışındaki şirketlerin hepsine peşkeş çekildi çünkü. Üstelik şöyle
oldu: Dünyada gelişmekte olan ve gelişmiş ülkelerin hemen hemen hepsi kendi
planlarını yaptılar, stratejik planlarını. 2015’te hepsi bitiriyor, bizim
haricimizde.
Türkiye şu anda
dünyanın bu konudaki en büyük tüketim çılgınlığına sahip ülkesidir. Apple’ın üretiminin yarısı kadar tablet istiyoruz. 10
milyon tablet. Niye istiyoruz? Yerli üretecektik. Şimdi Başbakan Amerika’ya
gitti, orada ayın 27’sinde yapılacak ihaleyi de ertelediler. Neden?
Microsoft’un Başkanı başka bir şey gösterdi Başbakana orada. Yanında da bazı
akıllı arkadaşlar var, kimlerle teması varsa, onlar da inandılar. Pazartesi
günü yine ertelendi o ihale çünkü yabancılara peşkeş çekilecek.
Sadece bu alım
ihalesi peşkeş çekilmiyor -ona dikkatinizi çekmek isterim- Türkiye’nin geleceği
gidiyor. Otuz yıl bu çocuklar bu hikâyelerle büyüyecekler. Türkiye’nin
stratejik kurumlarının hepsi böyle olacak, kamu kurumları böyle olacak. Hani ne
oldu, yerliye teşvik verilecekti içeride? Nasıl vereceksiniz? 20 milyar
dolarlık iş yapıyorsunuz, 11 milyon tane tablet alacaksınız, bunu 2 lot hâlinde yapıyorsunuz, 5 milyon, 5 milyon 2 lot
yapacaksınız. Teminat mektupları 300 milyon TL ve burada yerli bir üretici
gelecek, bu ihaleye girecek, öyle mi? Adam mı kandırıyorsunuz siz ya? Böyle bir
şey yok.
Efendim, dediler
ki: “Pardus getireceğiz, koyacağız. Ülkenin bütün
okullarında yerli, açık kaynak kodlu yazılım kullanılacak.” Bu da koca bir
yalan oldu. Microsoft’a, dünyanın en zengin adamına içeride teşvik vermeye
çalışıyorsunuz. Otuz yıl bu memleketin bütün stratejisini bitireceksiniz.
Göreceksiniz, bakın, bugün burada söylüyorum: Otuz yıl içerisinde bu çocuklar
bu tabletlerle büyüyecekler, bir daha ne Türkiye’deki bilişim ne Türkiye’deki
buna bağlı sanayi veya buna bağlı ticaret, bence, hiçbir zaman kendini
toparlayamayacak.
Şimdi, “FATİH
Projesi’ndeki Pardus Projesi”ni
kullanacak.” diyor Sayın Bakan. Şimdi, Teknoloji Bakanımız, bundan anladığını
söyleyen Teknoloji Bakanı -Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı- diyor ki: “Yüzde
86’sı yerli mal olacak. Sadece camı dışarıdan alacağız.” Ya, cam nedir ya? Ya,
Teknoloji Bakanı bu, cam olur mu onun adı ya? “Bu LCD, orada, içeride
üretmemize gerek yok.” diyor. Böyle komedi olur mu ya? Teknolojiyle ilgilenen
bir bakan bunu söyler mi? Bu, fıkra gibi komedi bir şey. Bu senin “cam” dediğin
şeyi, LCD panel üretimini yapmak için 10 milyar dolar yatırım yapman lazım.
Efendim, dünyada arz fazlası varmış. Nerede varmış arz fazlası? Kim diyor bunu?
Hangi kaynak söylüyor? Öyle bir kaynak yok.
Bence, kulaktan
dolmayla Türkiye’nin parasını da çarçur edeceksiniz. Borçlandırma işi. Nereden
gelecek bu kaynak? Kim girecek bu ihaleye? 4 tane şirketten başka kimse
giremez. Dünyanın en büyük 4 tane devinden başka kimse buraya giremez. Ne oldu
yerli üretim? Ne olacak bu insanlar? 10 bin firmanın bu “FATİH Projesi”
dediğiniz işin kendilerince makul gördüğü tek şeyi şuydu: “Bu yapılırken eğer
bizlere bir yerlerinden, bu yerli teşvik denilen işten bir pay çıkarsa on yıl
içerisinde bu ülkeye en azından kendi yerli üretimlerini yapma ihtimali doğar.”
Yapar demiyorum, böyle bir planınız yoktu çünkü. Yapar demiyorum, en azından
böyle bir ihtimal doğardı, onu da ortadan kaldırdınız.
Önümüzdeki
süreçte Türkiye’nin, Amerika gibi ülkelerin gerçekten de nasıl uydusu olduğunu
göreceksiniz. Bütün borsalarınız, aslında dijital verilerinizin hepsi
-çocuklarınızı da ne yazık ki buna mahkûm ediyorsunuz- tehlike altında.
Tabii, Bakan bunu
söylerken Sayın Başbakan ne diyor? Gitmiş, Silikon Vadisi’ni gezdirmişler,
Sayın Başbakana “Kalem kullansın çocuklar.” demişler. O da demiş ki: “O zaman
ihaleyi iptal edin, yeniden yapalım ihaleyi.” Ne yapalım? “Ya, üzerinde kalemle
yazsın çocuklar.” Ne oldu? Ya, pedagojik açıdan da bunun açıklaması yok ki.
Dünyada böyle bir eğitim sistemi yok. Dünyanın en iyi eğitimini yapan ülkeleri
şöyle bir gözden geçirin, İskandinav ülkelerine şöyle bir bakın. Biz ne dedik:
“Ya, bakın çocuklar üç saatlik, beş saatlik eğitim alıyorlar ama hayatı
yaşayarak alıyorlar, hayata dokunarak alıyorlar.” Böyle bir şey yok.
Siz, Türkiye’yi
teknoloji çöplüğüne döndüreceksiniz. Ya, bunun örneği ortada, 2005’ten 2011’e
kadar 32 bin tane bilişim sınıfına para harcadınız, Türk TELEKOM’u
sattınız, parasını oraya yatırdınız; hepsi çöplük, hepsi çöplük. Ya, mesele
para da değil, buradan da geçtik. Türkiye’nin geleceği, yapacağınız dijital
altyapıları ve yerli üretimi teşvikle olur, açık kaynak kodları teşvik etmekle
olur ama bu vizyon ne yazık ki sizde yok. Madem vizyonunuz yok, şöyle bir şey söyleyeyim: Geçen yıl bu
Meclis çatısı altında biz bir Bilişim ve İnternet Araştırma Komisyonu kurduk,
1.100 sayfa rapor çıktı. AKP’li milletvekili arkadaşlarla birlikte ortak yaptık
bunu, orada bunların hepsini yazdık. Ya, bir vizyona
ihtiyaç varsa, oradan bir kaynak elde etmek istiyorsanız gidin ona bakın, o
arkadaşlara sorun, bize sormayın. Bu memleketin iyiliği için bunu söylüyoruz.
Değerli arkadaşlarımız da vardı, benim de takdir ettiğim insanlar vardı. Ben
şöyle düşündüm, tabii o bizim de cehaletimiz oldu: Biz de zannettik ki burada
bu kadar çalışıyoruz, bu kadar raporlar hazırlıyoruz, herhâlde bunlar pratiğe
geçerken ya da pratikte bir uygulama yapılırken mutlaka buraya bakılır. Ne
yazık ki, işte, Başbakan gidiyor, orada Microsoft’un CEO’su Steve Ballmer “Gel, biz seni Silikon Vadisi’ne götürelim.” diyor.
Gidiyor, orada bir bakıyor tablete yazı yazıyorlar, “Ya, bizim çocuklar da
böyle yapsın.” diye 20 milyar dolarlık projeyi iptal edip bir ay sonraya erteliyorlar.
Niye? Böyle bir altyapı, böyle bir şartname hazırlayalım diye. Ya, ülkeyi
satıyorsunuz haberiniz yok. Ülkeyi satıyorsunuz haberiniz yok yani.
Şimdi,
arkadaşlar, anlayan anlar bu işten gerçekten de. On yıl sonra geri dönülmez bir
hâle geliyor bu ülke. Eğer kendi, yerli açık kaynak kodla yazılımlarımızı
geliştirmezsek, bunları teşvik etmezsek göreceksiniz ki geldiğiniz noktada ne
sanayiniz ne eğitiminiz ne de bütün stratejik kurumlarınız hiçbir yere
gelemeyecek, göreceksiniz bunları. Mesele para da değil aslında, memleketin
parasını çarçur ediyorsunuz, ayrı bir konu, üç sene sonra çöplük bunların
hepsi. 5 kere daha alım yapacaksınız, bu yüzde yüz yani çünkü üç yıl sonra
zaten tablet diye bir şey kalmayacak ortada; bugün burada söylüyorum,
göreceksiniz yani.
TELEKOM’a da peşkeş
çekiyorsunuz altyapıyı komple, tabletleri de geçtim, on beş yılda 60 milyar
dolara yakın parayı birileriyle beraber bir rant
havuzunda toplayacaksınız. Ya, bu memlekete yazık değil mi? Bunları da geçtim,
bu çocuklara yazık değil mi ya? Bu memleket nasıl kalkınacak? Var mı böyle
eylem planınız? Yok.
Arkadaşlar,
hiçbir şeye güvenmiyorsanız kendi arkadaşlarınıza güvenin ama maalesef bu iş
başka bir tezgâha kurban gitmiş bence, başka bir lobinin eseri bence ve ülkeyi
de satıyorsunuz. Ben bugün burada tarihe not düşmek istiyorum: Bu ülkeyi
sattınız bugün itibarıyla.
Hepinize teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Cumhuriyet
Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde ilk söz, Kars Milletvekili Sayın Mülkiye
Birtane.
Buyurun Sayın Birtane. (BDP sıralarından alkışlar)
MÜLKİYE BİRTANE
(Kars) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan önerinin aleyhinde söz aldım ama
lehinde konuşacağım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Eğitimde FATİH Projesi ile “Eğitim ve öğretimde fırsat eşitliğini
sağlamak ve okullarımızdaki teknolojiyi iyileştirmek amacıyla bilişim
teknolojileri araçlarının öğrenme, öğretme sürecinde daha fazla duyu
organlarına hitap edilecek şekilde derslerde etkin kullanımı için okul öncesi,
ilköğretim ile ortaöğretim düzeyindeki tüm okullarımızın 570 bin dersliğine LCD
panel, etkileşimli tahta ve İnternet ağ altyapısı sağlanacaktır.” deniliyordu. Bu amacın ne kadar gerçekleştiği daha geniş kapsamlı bir tartışma
konusudur ancak şu an birkaçını sayacağım ve eğitimin âdeta kemikleşmiş
sorunlarına bu projenin ne katkı sunduğu üzerinde durmak istiyorum.
Hükûmet, eğitimde
süregelen sorunları, ne yazık ki, gerekliliklere uygun bir çözüme
kavuşturamıyor. Hükûmet, bu sorunlara çözüm bulmak yerine eğitim alanında yeni
sorunların yaşanmasına sebep olacak değişiklikler yapıyor. Türkiye’de eğitimin
ideolojik dayatmalara açık olması, gelmiş geçmiş bütün iktidarların bu alanı
kendi politik görüşleri temelinde şekillendirmelerinden kaynaklanıyor. Bu
anlayışa göre, eğitim kurumları, iktidarın hedefini gerçekleştirmek için ona
biat edecek bireylerin yetiştirildiği yerlerdir. FATİH, işte tam da böyle bir
anlayışla düzenlenmiştir. Fırsat eşitliği, bu altüst olmuş eğitim sisteminde
okullara bilgisayar ve akıllı tahtalar kurulması ile gerçekleşebilir mi? Eğitim
sisteminde yeni uygulamaları içeren model değişiklikleri gereklidir. Bu model,
bilimsel değerlendirmeler ve araştırmalar çerçevesinde, katılımcı ve müzakereye
açık olarak yapılmalıdır. Bilimsel değerlendirmeye dayanmayan, sosyolojik
gerçekliğe ters, müzakereye kapalı ve dayatmacı değişiklikler eğitimin
ideolojik bir araca dönüştürülmesinden öte bir anlam taşımaz.
EĞİTİM-SEN
tarafından da dile getirildiği gibi FATİH Projesi gibi kapsamlı bir proje “Ben
yaptım oldu.” mantığı ile hayata geçirilemez. Bakanlığın, bu gibi çeşitli proje
ve modellerle büyük şirketleri eğitim sistemimiz içerisine bir daha çıkmamak
üzere yerleştirmek ve eğitim hizmetini tamamıyla ticarileştirmek istediği
partimiz tarafından da dile getirilmiştir.
Eğitim sisteminin
acil olarak planlı politikalara ihtiyacı vardır. Okulların fiziki altyapı
yetersizlikleri inanılmaz boyutlarda iken FATİH Projesi’yle milyonlarca liralık
teknolojik yatırım yapılarak uluslararası sermayeye büyük bir pazar açılmıştır.
Temel amacının eğitimde fırsat eşitliği ve teknolojiye erişim olduğu söylenen
bu projenin uygulamada eğitimdeki hangi sorunları çözdüğü açık mıdır acaba?
Mayıs ayında
Kağızman’da köy muhtarlarıyla yaptığım toplantıda köylerdeki okul sorunlarıyla
ilgili aldığım notlardan birini sizinle paylaşmak istiyorum. Kars’ın Kağızman
ilçesine bağlı Karakale köyünde bulunan ilköğretim
okulunda sadece 1 derslik bulunuyor. Okuldaki öğrenci sayısı Tap
mezrasından gelen 20 öğrenci ve Karagüney köyünden
gelen 8 öğrenciyle toplamda 80’i bulmaktadır. Birleştirilmiş sınıf çok
kalabalık olunca köylüler okul lojmanını derslik hâline getirmişler. Durum
böyleyken öğretmenler de muhtarın evinde barınmak zorunda kalmışlardır. 80
mevcudu olan birleştirilmiş sınıflar, kalacak yeri olmayan sözleşmeli 2
öğretmen, okula kışın yürüyerek gelen 30 öğrenci ve toplamda ilk dört yıllık
kademeyi okuduktan sonra ne yapacağını, nerede devam edeceğini bilmeyen 80
öğrenci, işte tam da Kağızman’ın Karakale köyü
İlköğretim Okulu Türkiye’deki eğitim sisteminin bir görüntüsü oluyor. İlçe
Millî Eğitim Müdürü ise “Öğretmenler gönüllü olarak muhtarın evinde kalıyor.”
demektedir.
Evet, Hükûmet,
fırsat eşitliği diyor ama köylerdeki durum ortada. Bu projeyle bu öğrencilere
ulaşmak nasıl mümkün olacak?
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; pratikte yaşanılan sorunları basına taşıyan
öğretmenlerimizin duyarlılığı bizi kendimize getirmelidir. Öğretmenlerimiz şu
ifadelerde bulunmaktadırlar: “Ders kitapları tabletlere yüklenmiş, bu, bir
avantaj ancak öğrenciler ders dinlemek yerine oyun oynama ve İnternet’te
gezinmeyi tercih ediyor. Okula kitap, defter ve ders araç gereçlerini
getirmenin gereksiz olduğunu düşünüyorlar. Ders anlatılırken tabletle uğraşmak
derse yoğunlaşmayı engelliyor. Çocukların sosyalleşmesini sağlayan teneffüsleri
dört gözle bekleyen öğrenciler artık sınıfta Face’te
geziniyorlar, kimse sınıftan çıkmıyor.”
Hükûmet, bu
projeyle öğretmene ihtiyaç duymayan bir sistemi pratikleştirmiştir. Hâl böyle
olunca, bu durum, atama bekleyen yüz binlerce öğretmene yeni bir hayal
kırıklığı yaşatmaktadır. Bu proje, öğretmen, öğrenci ve veliyi bir bütün olarak
etkileyecek bir proje olarak değerlendiriliyor ancak projenin altyapısı
olmadığı için, sonuç olarak pratikte kendisini yetersiz hisseden öğretmen,
asosyalleşen öğrenci ve çocuğuna ulaşamayan bir veli profili
ortaya çıkmıştır.
Değerli
milletvekilleri “atanmayan öğretmenler” derken, o çözülmeden alan değişikliği
uygulaması sonucu intihar noktasına gelen mutsuz öğretmenler sorunu ortaya
çıktı. Bunu hep birlikte basından takip ettik. Teknoloji çağında yaşadığımız
için eğitimin teknolojik boyutunu göz ardı edemeyiz ancak eğitim öğretimin
temel taşı olan pedagojik yönüne kayıtsız kalındığı için de yaşamış olduğumuz asosyaliteye de zemin hazırlamış bulunuyoruz.
FATİH Projesi ve
4+4+4 sistemiyle açığa çıkan en önemli ihtiyaçlardan biri de rehber öğretmen
ihtiyacıdır. Türkiye genelinde 20 bine yakın rehber öğretmen açığı mevcuttur.
Millî Eğitim Bakanlığının 2010-2011 verilerine göre bu rakam 19.730’dur. Eğitim
Reformu Girişimi’nin yaptığı araştırmaya göre ise 2011 yılında ilköğretim
okullarında rehber öğretmen başına düşen öğrenci sayısı İstanbul’da 1.204,
Kars’ta 10.705, Hakkâri’de 2.255, Niğde’de 1.334 ve Tekirdağ’da 1.744’tür. Bu
konu hakkında da daha yeni bir araştırma önergesi verdik. Hayatboyu
Eğitim Gelişim Derneği tarafından yapılan bir araştırmaya göre ise, 2009-2010
öğretim yılında disiplin ve devam gibi nedenlerle okuldan ilişiği kesilen
öğrenci sayısı 404.383 olmuştur. Bu verilere göre bu öğrencilerin yaklaşık
yüzde 50’si bir suça karışmıştır. Bu çalışmada, suça bulaşan çocukların önemli
bir kısmının okul ve ailesi ile sorunlar yaşadığı anlaşılmıştır. Bu durum
rehber öğretmen ihtiyacının anlaşılır olması için yeterince açıklayıcıdır.
Uzmanlar 200 öğrenciye 1 rehber öğretmen görevlendirmesi gerektiğini
vurgulamaktadırlar.
Bu projede
yaşanan sorunların acilen görüşülmesi gerektiğini vurguluyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Birtane.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu önerisinin lehinde, Ankara Milletvekili Sayın Özcan Yeniçeri.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
ÖZCAN YENİÇERİ
(Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, boş sıralar. Eğitim
meselesini konuşuyoruz, ekselansları çıkmış dışarıya.
İSMAİL KAŞDEMİR
(Çanakkale) – Biz varız ya Hocam burada.
ŞUAY ALPAY
(Elâzığ) – Biz varız Hocam.
ÖZCAN YENİÇERİ
(Devamla) - Hangi meseleyi konuşurken bu arkadaşlar burada olacak, ben aslında
merak ediyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Hoca, sen bize söyleme, kendi grubuna söyle. Senin grupta 5 kişi
var.
ÖZCAN YENİÇERİ
(Devamla) - Şimdi, “FATİH Projesi” adı altında, açılımı, fırsatları araştırma,
teknolojiyi iyileştirme hareketi olan bu projede yaşanan ya da yaşanacak
sorunlarla ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi tarafından verilen genel
görüşme açılması önergesinin lehinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, insan yetiştirme düzeni bozuk olan bir ülkede hiçbir şey
düzenli değildir, nokta. Üzerinde konuştuğumuz FATİH Projesi devasa maliyeti olan
bir projedir. Bir milletin, bir toplumun, daha da açık söylersek, sizin literatürünüzde garip gurebanın ve
fakir fukaranın dişinden tırnağından artırdıklarıyla ortaya çıkan vergilerin
kullanılacağı bir projedir ve bu proje çok ciddi bir biçimde maliyet gerektirmektedir.
Bu tür projeler gerçekte yüksek risk içeren projelerdir, başarısız olma
ihtimalleri her şeye rağmen her zaman söz konusudur.
Yapılan ön
değerlendirmelere göre, akıllı tahta ya da tablet alımı için yaklaşık 10 milyar
dolar civarında bir yatırım söz konusu ancak bu rakamın gerçekte 15-20 milyar
dolar civarında olduğu da yapılan hesaplamalar arasında vardır. Kıt
kaynakların, etkin ve verimli bir biçimde kullanılması millete verilmiş namus
sözünün doğal bir yansıması olması icap eder.
Olaya baktığımız
zaman, Türkiye uzun zamandan beri, heyecanla başlatılan ancak arkası gelmeyen
ve uygulama şansı bulunamadığı için rafa kaldırılan projeler mezarlığı hâline
dönmüştür. Millî Eğitim Bakanlığının uygulamalarına bakıldığında gerçekten bir
“Koy, kaldır; dene, yanıl; yap, boz.” sistemiyle çalıştığı gözlenmektedir.
Arkasından da “Olmadı, başa dön.” gibi bir yaklaşım tarzı devreye sokuluyor.
Böyle bir projeye
millî eğitim klasik stratejisiyle yaklaşırsan halkın refahı, nesillerin
istikbali çalınmış olur. Maliyeti bu denli yüksek bir projenin bilimsel
araştırmalar ve pilot uygulamalar sonrasında aşamalar hâlinde devreye sokulması
gerekmektedir. Ta eski Fenikelilerden bu yana “bütün yumurtaların bir sepete
konmaması” gibi bir akıllı strateji vardır. Ancak bizim burada, çok büyük
rakamda bir maliyeti doğrudan doğruya bu projeye tahsis etmemiz, bütün
yumurtaları bir sepete koymamız akılsızlığını önümüze çıkarmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, FATİH Projesi âdeta bir bilinmeyenle başka bir bilinmeyeni
açıklamaya çalışan bir proje hüviyetindedir. Zira, bu
projenin kısa, orta ve uzun vadeli hedefleri yoktur. Öngörülen tabletlerin
İnternet’e çıkışı ve evlerden İnternet’e bağlanabilirliği
konusunda açıklık yoktur. 3G özelliği olacak mıdır, olmayacak mıdır; hâlâ
tartışılan bir konudur. Düşük gelirli ailelerin çocuklarının evlerinde
İnternet’e yüksek bantta bağlanmalarının sağlanması konusunda herhangi bir
çalışma yapılıp yapılmadığı da meçhuldür.
Tabletlerin
üzerindeki kısıtlamalar cihazın sıradan bir tüketim aletine dönüşmesine yol
açacaktır. Hâlbuki tabletler hayatın bir parçası hâline gelecektir. Tabletlerin
çok yönlü kullanıma imkân verir tipte planlanması gerekiyor. Özellikle
araştırma ve yaratıcılığı teşvik eder bir donanımda olması lazımdır. Bu konuda
bu projenin ne önerdiğini hiç kimse bilmiyor, bunu ortaya atanların kendileri
de maalesef bilmiyor.
Bugün itibarıyla
ilköğretimde 104 bin, ortaöğretimde 15 bin olmak üzere toplam 119 bin engelli
öğrenciyle ilgili herhangi bir düzenlemeye de FATİH Projesi’nde
rastlayamıyoruz. FATİH Projesi’nin görünen yüzü, gerçekten, bir buz dağının
görünen yüzüdür. Projede adı geçen donanımları alıp dağıtmak, sadece buz
dağının görünen bir kısmıdır ve konuyu anlamaya ve algılamaya yetmiyor.
Değerli
milletvekilleri, öğrencisiyle, öğretmeniyle, velisiyle, yöneticisiyle 35 milyon
kişiyi ilgilendiren bir projeden bahsediyoruz. Bu proje, teknik ve ekonomik
yönü bir yana, aynı zamanda sosyolojik yönü de olan bir projedir. Bu tür
projeler ciddi bir zihniyet değişimini gerekli kılmaktadır. Aksi takdirde,
teknolojiyi kullanırken teknoloji tarafından kullanılma tehdidiyle karşı
karşıya kalırsınız. Bugün, aile sorunlarından tutun iletişim çatışmalarına
kadar birçok sorunun aslında temel itibarıyla teknolojinin ürettiği olgu olarak
karşımıza çıktığını görüyoruz. Teknolojik gelişmelere zihinsel gelişmeler
gecikerek intibak ederler, buna sosyal bilimciler “kültürel gecikme” adını verirler
ve onun tanımı da “Maddi unsurlardaki gelişmelere manevi unsurların gecikerek
uyum sağlaması.” şeklinde açıklanır. Gerçekten bu böyledir ve dolayısıyla da
teknolojiyle zihniyet arasında bir paralellik kurulduktan sonra ancak bu tür
bir risk, bu tür bir yatırım, bu tür bir yaklaşım biçimi benimsenebilir. Bu
nedenle projenin “Yaptım, oldu. Parayı buldum, tamam. Teknolojik donanımı
sağladım, gerçekleşti.” biçiminde ele alınması yanlış olur. FATİH Projesi’nin
en basit boyutu, donanımın satın alınıp dağıtılması kısmıdır. Projenin
öğretmenlerin eğitimi, uygun müfredatın saptanması, bunun teknolojiye
uygulanması gibi çok daha karmaşık boyutları vardır. “Kervan yolda dizilir.”
mantığıyla hareket edilecek olursa bir yandan teknolojik kaos,
diğer yandan da sosyal yabancılaşma ortaya çıkacaktır. FATİH Projesi’nde
maliyeti yüksek donanımlar tartışmaların odağında yer alırken asıl sorun olan
öğretmenlerin projeye uygun biçimde eğitilmesi, doğru içeriğin hazırlanması ve
doğru senaryoların sunulması konusunda yapılan çalışmalar da hem yüzeyseldir
hem de yetersizdir.
Değerli
milletvekilleri, bakınız, Millî Eğitim Bakanlığı, FATİH Projesi kapsamında
“Eğitimde teknoloji kullanım kursu” açmıştır. Bakanlığın mevcut öğretmenlere
vereceği yüz saatlik kursu bitirenleri “bilişim teknolojileri rehber
öğretmenleri” olarak atayacağı ve görevlendireceği açıklanmıştır. Hâlbuki
üniversitelerin dört yıllık bilişim teknolojileri bölümünden dört yıl boyunca
3.024 saat ders görerek mezun olan ve atama bekleyen binlerce genç
bulunmaktadır. Bakanlık, atama bekleyen bu gençleri bu dersler için
görevlendireceği yerde son derece yanlış bir yöntemi uygulamaya sokmuştur.
Bilişim ve öğretim teknolojisi öğretmeni olarak atanmayı bekleyen kişi sayısı
2012 yılı itibarıyla 6 bin kişidir. Millî Eğitim Bakanlığının FATİH Projesi
bağlamında 17 bin öğretmene ihtiyaç duyduğu düşünülürse buna karşın bilişim
teknolojisinden mezun öğretmenler için ayrılan kontenjan sayısı 143’tür.
Bakanlık açıkça bilişim öğretmenlerine haksızlık etmektedir.
Millî Eğitim
Bakanlığı, geçmiş dönemlerde de “Hızlı Eğitim” adı altında böyle bir proje
devreye sokmuştur. Bugün çektiğimiz sorunların kaynaklarında büyük bir biçimde
bu uygulama vardır. Bilişim derslerini bilişim teknolojileri eğitimi almamış
olanlara vermek şarttır, Bakanlık yanlışından derhâl vazgeçmelidir.
Tabletlerin
seçiminde, tek seçenek yerine aynı özellikleri taşıyan birden fazla ürün
seçilmelidir. Bu süreçte, her şartı kullanarak yerli ve millî üretimin teşvik
edilmesi esas olmalıdır. Eğer bu projede, yerli ve millî bir firma sistemi
oluşturularak ihaleler verilmezse yukarıda, özellikle Millî Eğitim Komisyonunda
ifade ettiğimiz gibi… Millî Eğitim Komisyonunu ihale komisyonuna çevirdiniz.
Kamu İhale Yasası’na tabi olmayacaktır mantığı, “Çok uluslu şirketlerin
ihtiyaçlarına uygun bir biçimde ihale yapabilmek amacıyla koyuyorsunuz.”
dediğimiz gerçeğini ispat etmiş olacaktır. Bu bakımdan, bu tür projelerin
behemehâl yerli firmalara verilmesi gerecektir.
Sonuç olarak
FATİH Projesi, nesillerin geleceğini tayin edecek niteliktedir. Bu nedenle, bu
projenin maliyeti ve faydasının çok yönlü irdelenmesi şarttır. Çocuklarımız
geleceğimizdir, gelecek hepimizindir. FATİH Projesi’yle ilgili genel görüşme
açılması son derece yararlı olacaktır.
Bu vesileyle
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Yeniçeri.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu önerisinin aleyhinde son söz Amasya Milletvekili Sayın Avni
Erdemir’e aittir.
Buyurun Sayın
Erdemir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AVNİ ERDEMİR
(Amasya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP Grubunun FATİH
Projesi’nin bugün bulunduğu durum ve projede yaşanılan sorunlarla ilgili genel
görüşme açılması hakkında vermiş olduğu grup önerisinin aleyhinde söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, sözlerimin başında FATİH Projesi’ne adını
veren ve bir çağı kapatıp yeni bir çağ açan fethin 560’ıncı yıl dönümünde,
başta fethin fatihi Fatih Sultan Mehmet olmak üzere, fethin manevi
mimarlarından Akşemsettin’i, fethin kahramanlarından
Ulubatlı Hasan’ı ve onların şahsında bütün fetih kahramanlarını ve
şehitlerimizi rahmetle, minnetle anıyorum, ruhları şad olsun.
Değerli
milletvekilleri, eğitimde bilişim teknolojilerini kullanma konusunda geldiğimiz
nokta ülkemiz adına bugün gurur vericidir. 2002 yılında, Sayın Başbakanımız
“Bütün okullarda bilişim teknolojisi sınıfları kurulacak, bütün okullarımızda
İnternet bağlantısı olacak, Edirne’den Kars’a kadar bütün yavrularımız
bilgisayarlarla tanışacak.” dediğinde çoğu insanımız buna inanmamıştı çünkü
henüz kamu kurum ve kuruluşları, müdürlükler tam manasıyla bilgisayarla
tanışmamıştı. Evet, Millî Eğitim Bakanlığında işler bilgisayarla yürütülmüyordu
2002 yıllarında. Üniversitede bir öğretim üyesi olarak çalıştığım o dönemde,
öğretim üyelerinin odalarında bile doğru dürüst bilgisayarın olmadığı o
dönemde, bu hayalin gerçekçi olmadığını sadece muhalifler değil, bizim
arkadaşlarımız da gerçekleşmesi zor hayal olarak görmüşlerdi, inanmamışlardı,
inanamamışlardı ama Allah’a şükürler olsun, Sayın Başbakanımızın hayalleri
bugün ülkemizde gerçek oldu. Evet, bugün bütün okullarımız bilgisayar
sınıflarına kavuştu, bilişim teknolojisi sınıfı olmayan okulumuz kalmadı. Evet,
bugün İnternet bağlantısı olmayan okulumuz kalmadı, bütün okullarımızda
İnternet bağlantısı var. Evet, bugün Millî Eğitim Bakanlığına bağlı bütün
okullarda yatırım, atama, nakil, sınav müracaatı, sınav işlemleri dâhil bütün
işlemler bilgisayar ortamında yapılır hâle geldi, Sayın Başbakanımızın
hayalleri gerçek oldu.
Değerli
milletvekilleri, Millî Eğitim Bakanlığı, e-devlet uygulamaları bakımından
2002’yle mukayese edilemeyecek bir noktaya geldi bugün. Bunu gören Sayın
Başbakanımız yeni bir vizyon ortaya koydu; bu vizyon
2023, 2053, 2071 vizyonudur. “Bu vizyonlara ulaşmak
için 1453 ruhu ve o ruha şekil veren Fatihçe bir bakış açısı gerekir.” diyerek
FATİH Projesi’ni başlattı.
ERDAL AKSÜNGER
(İzmir) – Bilişim sınıfları ne oldu?
AVNİ ERDEMİR
(Devamla) – Evet, FATİH Projesi yani fırsatları araştırma değil, fırsatları
artırma ve teknolojiyi iyileştirme projesi, çağı ıskalamamamız için ortaya
konan yeni çağın projesidir.
ERDAL AKSÜNGER
(İzmir) – Sayın Vekilim, bilişim sınıfları ne oldu?
AVNİ ERDEMİR
(Devamla) – Ona da geleceğim.
Değerli
milletvekilleri, peki nedir FATİH Projesi? FATİH Projesi’yle, daha önce
Bakanlığımız tarafından okullarda teknoloji sınıfı oluşturma hedefinden, bugün
artık tüm sınıflarda uygulanacak olan eğitimde teknoloji uygulamasına
geçilecektir. FATİH Projesi’yle, her bir sınıfa, Bakanlığımız tarafından
geliştirilen bilgisayarlı, İnternet erişimli akıllı tahta yerleştirilecektir;
öğretmenlerimiz ile ortaokul ve liselerdeki öğrencilerimize tablet bilgisayar
dağıtılacaktır. Böylece öğretmen ve öğrencilerimizin bilgiye erişimi
kolaylaşacak, dünyadaki akranlarıyla daha kolay rekabet edebilecekler, proje
kapsamında bütün ders kitapları zenginleştirilmiş e-kitap olarak hazırlanacak
ve eğitimin hizmetine sunulacaktır.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, 2015 yılında FATİH Projesi’nin tamamlanabilmesi için
Bakanlığımız büyük bir özveriyle çalışıyor. Bugün itibarıyla FATİH Projesi’nde
geldiğimiz nokta şudur: 22 Kasım 2010 tarihinde Bakanlığımız ile Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı arasında yapılan protokolle başlatılan proje
kapsamında, bugüne kadar meslek liseleri hariç tüm lise türlerinin sınıflarının
tamamında, 3.657 lisede 85 bin adet akıllı tahta yerleştirilmiştir. Öğrenci ve
öğretmenlerimize 62.800 adet tablet dağıtılmış, 81 ilimize 110 adet uzaktan
eğitim merkezi kurulmuştur.
85 bin adet
akıllı tahtanın kurulduğu okullarda okul içi kablolamanın yapılması amacıyla
ihale gerçekleştirilmiş, söz konusu alım ve yapım ihaleleri birinci fazdır.
Bu çerçevede,
projenin 2015 yılı içinde tamamlanması için 3 Nisan 2013 tarihli Resmî Gazete’de, 10 milyon 600 bin adet tablet bilgisayar
alınması, 13 bin okula İnternet’in sunulması amacıyla okul içi kablolama yapımı
ihaleleri ilan edilmiştir.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, bir de Pardus Projesi
hakkında arkadaşlarımızın itirazları var. Pardus
Projesi 2003 yılında, özellikle ulusal güvenlik ve teknolojik bağımsızlık
bağlamında duyulan gereksinim üzerine Başbakanlık tarafından TÜBİTAK BİLGEM’in görevlendirilmesiyle başlamıştır.
Pardus Projesi’ne
2005-2012 yılları arasında toplam 11 milyon Türk lirası Kalkınma Bakanlığı
tarafından destek verilmiştir. Bu destek, 2013 yılında 4 milyon Türk lirası
olarak devam etmektedir.
ERDAL AKSÜNGER
(İzmir) – Ne olmuş yani? Öyle bir proje, yok böyle bir şey. Öyle bir ürün yok
ya ortada.
AVNİ ERDEMİR (Devamla) - Pardus’un 2013
sürümü 25 Mart 2013 tarihinde TÜBİTAK Başkanlığı tarafından yapılan basın
toplantısıyla kullanıma açılmış ve şu ana kadar 80 bin defa indirilmiştir ve
kurumsal göç başlamış, Pardus’a bazı kurumlar geçmeye
başlamıştır; Millî Savunma Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı, Sosyal Güvenlik
Kurumu, Sağlık Bakanlığı, TÜRMOB, İSKİ, Adalet Bakanlığında, evet, Pardus’a geçmek için gerekli hazırlıklar tamamlanmış,
bazılarında geçilmiştir.
ERDAL AKSÜNGER
(İzmir) – Doğru değil, doğru değil, yok öyle bir şey.
AVNİ ERDEMİR
(Devamla) - Etkileşimli tahtalarda Pardus kullanımı
hakkında da bilgi vermek istiyorum: FATİH Projesi kapsamında hâlihazırda 85 bin
akıllı tahta üzerinde Pardus işletim sistemi yer
almaktadır. İlerleyen tarihlerde yaklaşık 550 bin akıllı tahta üzerinde temel
işletim sistemi olarak Pardus’un koşması
planlanmaktadır.
ERDAL AKSÜNGER
(İzmir) – Varmış gibi anlatıyorsun bunları ya, hayret bir şey!
AVNİ ERDEMİR
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, Millî Eğitim Bakanlığında, her biri iki hafta
süreyle devam eden, farklı illerde 15 kurs tamamlanmış Pardus’la
ilgili.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Mesela, Şanlıurfa’yı bir örnek verir misin, nerede açılmış?
Diyarbakır’ı örnek verir misin, Hakkâri’yi verir misin? Yok
böyle bir şey.
AVNİ ERDEMİR
(Devamla) - 300’den fazla öğretmene temel seviye Pardus
eğitimi verilmiştir. 43 öğretmen ileri seviye Pardus
eğitimi almıştır.
Değerli
arkadaşlarım, değerli milletvekili arkadaşımız AK PARTİ’nin
ülkeyi satmasından söz etti. Unutmayalım, “satmak” ve “biz” asla yan yana
gelmeyiz. Biz ülkeyi imar ederiz, inşa ederiz; 2023, 2053, 2071 vizyonu çerçevesinde kutlu hedeflere doğru ülkemizi
yürütürüz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İnşallah, bu
projenin tamamlanmasından sonra bilişim teknolojisinde yerli üretim ve katma
değer artacak.
ERDAL AKSÜNGER
(İzmir) – Nerede yerli üretim var ya? Neresinde var bunun yerli üretim?
Amerika’ya peşkeş çektiniz.
AVNİ ERDEMİR
(Devamla) - Değerli milletvekilimiz “Ülkemizde bilişim teknolojisi sınıfları
kurdunuz, çöplüğe attınız.” diyor. Unutmayalım, bilgisayar artık sarf
malzemesidir. “Çöplüğe attınız.” dediğiniz bilgisayarla yeni bir nesil yetişti.
ERDAL AKSÜNGER
(İzmir) – Bilişim sınıfları çöp oldu, çöp.
AVNİ ERDEMİR
(Devamla) - Bilgisayarı kullanabilen, İnternet’e girebilen yeni bir nesil,
bilgisayar okuryazarlığına ulaşmış bir yeni nesil yetişti.
Soruyorum: Acaba
siz hâlâ 2002’deki bilgisayarınızı mı kullanıyorsunuz?
ERDAL AKSÜNGER
(İzmir) – Mesele de orada zaten!
AVNİ ERDEMİR (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, inşallah, bu projeyle, Türkiye, bilişim teknolojisi
çöplüğü değil, bilişim teknolojisi üssü olacaktır.
ERDAL AKSÜNGER
(İzmir) – Bilişim sınıfları ne oldu ya? Çöplük oldu, daha hâlâ onu
söylemiyorsun.
AVNİ ERDEMİR
(Devamla) - Bu duygularla grup önerisinin aleyhinde olduğumu ifade ediyor,
hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Tamam.
Yoklama alacağız.
Sayın Hamzaçebi,
Sayın Dibek, Sayın Susam, Sayın Öğüt, Sayın Aksünger,
Sayın Çıray, Sayın Şeker, Sayın Tanal, Sayın Topal,
Sayın Havutça, Sayın Gök, Sayın Kuşoğlu, Sayın Aslanoğlu, Sayın Onur, Sayın
Kurt, Sayın Yüceer, Sayın Kaleli, Sayın Oyan, Sayın Korutürk, Sayın
Değirmendereli.
Yoklama için iki
dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı
yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.00
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.15
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fatih ŞAHİN (Ankara), Özlem YEMİŞÇİ
(Tekirdağ)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 111’inci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN –
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu
maddesine göre verilmiş önerisinin oylanmasından önce yapılan yoklamada
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yeniden
elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için iki
dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı
yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, İzmir Milletvekili Erdal Aksünger ve 23 milletvekili tarafından FATİH Projesi’nde
yaşanan sorunların tespiti amacıyla 1/3/2013 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme
önergesinin, Genel Kurulun 28 Mayıs 2013 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi (Devam)
BAŞKAN – Öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
3.- AK PARTİ Grubunun, Genel
Kurulun çalışma gün ve saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine;
(11/28) esas numaralı Gensoru Önergesi’nin 31 Mayıs
2013 Cuma günkü gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmına alınmasına ve
gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelerin Genel Kurulun 31 Mayıs
2013 Cuma günkü birleşiminde yapılmasına; 4, 11, 18 ve 25 Haziran 2013 Salı
günkü birleşimlerinde bir saat süreyle sözlü soruların görüşülmesini müteakip
diğer denetim konularının görüşülmeyerek gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesine;
5, 12, 19 ve 26 Haziran 2013 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü soruların
görüşülmemesine ilişkin önerisi
28/05/2013
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 28/05/2013 Salı günü (bugün) toplanamadığından, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Mustafa
Elitaş
Kayseri
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” kısmında bulunan 214, 360, 371, 297, 173, 227, 406, 252, 10, 405,
126, 54, 432, 166, 419, 182, 288, 440, 267, 439, 183, 402, 400, 449, 284, 268,
281 ve 283 sıra sayılı kanun tasarılarının bu kısmın sırasıyla 5, 6, 7, 8, 9,
36, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 45, 46, 47, 48, 49, 50, 51, 52, 53, 54, 55,
56, 57 ve 58’inci sıralarına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre
teselsül ettirilmesi;
Genel Kurulun;
Haftalık çalışma
günlerinin dışında 31 Mayıs 2013 Cuma günü saat 14:00’te
toplanması ve bu birleşimde; Gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” ile
“Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısımlarında
yer alan işlerin görüşülmesi;
Bastırılarak
dağıtılan (11/28) esas numaralı Gensoru Önergesi’nin
31 Mayıs 2013 Cuma günkü gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmına
alınması ve Anayasanın 99’uncu maddesi gereğince gündeme alınıp alınmayacağı
hususundaki görüşmelerinin 31 Mayıs 2013 Cuma günkü Birleşiminde yapılması;
4, 11, 18 ve 25
Haziran 2013 Salı günkü birleşimlerinde bir saat sözlü soruların görüşülmesini
müteakip diğer denetim konularının görüşülmeyerek gündemin “Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin
görüşülmesi;
5, 12, 19 ve 26
Haziran 2013 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesi;
28 Mayıs 2013
Salı günkü (bugün) birleşiminde 297 sıra sayılı Kanun Tasarısı’na kadar olan
işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
29 Mayıs 2013
Çarşamba günkü birleşiminde 358 sıra sayılı Kanun Tasarısı’na kadar olan
işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
30 Mayıs 2013
Perşembe günkü birleşiminde 121 sıra sayılı Kanun Tasarısı’na kadar olan
işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
31 Mayıs 2013
Cuma günkü birleşiminde 380 sıra sayılı Kanun Tasarısı’na kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
4 Haziran 2013
Salı günkü birleşiminde 324 sıra sayılı Kanun Tasarısı’na kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
5 ve 6 Haziran
2013 Çarşamba ve Perşembe günleri saat 14:00’te
toplanması;
5 Haziran 2013
Çarşamba günkü birleşiminde 51 sıra sayılı Kanun Tasarısı’na kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
6 Haziran 2013
Perşembe günkü birleşiminde 212 sıra sayılı Kanun Tasarısı’na kadar olan
işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
Yukarıda
belirtilen birleşimlerde gece 24:00’te günlük
programın tamamlanamaması hâlinde günlük programın tamamlanmasına kadar,
11, 18 ve 25
Haziran 2013 Salı günkü birleşimlerinde 15:00-20:00;
12, 13, 19, 20,
26 ve 27 Haziran 2013 Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde 14:00-20:00 saatleri arasında;
çalışmalarını sürdürmesi;
önerilmiştir.
BAŞKAN – Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu önerisinin lehinde ilk söz Kayseri Milletvekili Sayın
Mustafa Elitaş’ta.
Buyurun Sayın Elitaş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugünkü Danışma
Kurulumuzun asıl mahiyeti, geçen haftadan yarım kalan işlerimizin devamı -ki,
bildiğiniz gibi, geçen hafta sonunda- Petrol Kanunu’yla ilgili düzenlemenin,
temel yasa olarak görüşülen düzenlemenin geneli üzerindeki görüşmeler
tamamlandıktan sonra, bugün birinci bölüm üzerindeki görüşmeler ve arkasından
varsa maddelerle ilgili önergelerinin görüşülüp oylanması ve tasarının
kanunlaşması.
Arkasından, YÖK
Kanunu’nda değişiklik yapan bir kanun… Bu da 5 yeni üniversitenin, vakıf
üniversitesinin kurulması, 1 üniversitenin adının değiştirilmesi, yürürlük ve
yürütme maddeleriyle birlikte 8 maddelik bir kanun tasarısının görüşmeleri.
Bir de Sayın
Meclis Başkanımız vasıtasıyla Sayın Cumhurbaşkanımızın bizden talep ettikleri,
yarın da Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda konuşmasını yapmasını
biraz önce, bir saat önce veya bugünkü gündemin başında Türkiye Büyük Millet
Meclisinin kabul ettiği Tunus Cumhuriyeti Cumhurbaşkanının burada bulunması
münasebetiyle, Tunus’la ilgili 2 uluslararası sözleşme… Bunlardan biri, Türkiye
Cumhuriyeti ile Tunus Cumhuriyeti Arasında Dostluk ve İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı; diğeri de, Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ve Tunus Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Güvenlik İşbirliği
Anlaşmasının onaylanmasıyla ilgili uluslararası sözleşme.
Dün, siyasi parti
grup başkan vekilleriyle yaptığımız haftalık görüşme çerçevesinde, bu
uluslararası sözleşmeyi de sizler uygun gördüğünüz takdirde… Sayın
Cumhurbaşkanı buraya geliyormuş, Türkiye Büyük Millet Meclisinde de bir konuşma
yapacak; bu konuşmadan önce, bizler, iki ülke arasındaki dostluğu
pekiştirebilmek adına bugün itibarıyla, eğer, bu uluslararası sözleşmelerin de
oylamasını yaptığımız takdirde olumlu olur, uygun olur diye ifade ettik.
Kendileri de, prensip olarak uygun olduklarını ifade etiler. İnşallah, bugün,
belli bir zamanda uluslararası sözleşmeyi de haletmiş olacağız.
Bir de, değerli
arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti ve Gürcistan Arasında Ahıska-Borçka Enterkonneksiyon Hattı Yoluyla Sınır Ötesi Elektrik
Ticaretine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı’nın, yani uluslararası sözleşmenin bugün görüşülmesiyle ilgili mesele,
bu haftaki gündemimiz, perşembe gününe kadar.
Cuma günü,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubundan milletvekili arkadaşlarımızın BAŞKENTGAZ
dolayısıyla Sayın Başbakan hakkında verdikleri gensoru önergesinin
görüşülmesini tamamlamış olacağız.
Ümit ediyorum, diliyorum ki, bu çerçevede, biz, bugün, yarın ve
perşembe günü Petrol Kanunu Tasarısı’nı bitirmek, 3 uluslararası sözleşmeyi
onaylamak ve YÖK Kanunu’ndaki 5 vakıf üniversitesinin kurulması ve 1
üniversitenin adının değiştirilmesiyle ilgili kanun tasarısını kabul ettikten
sonra, Cuma günü sadece gensoruyu görüşüp illerimize seçim faaliyetlerinde
bulunmak üzere gitmeyi arzuluyoruz. Ama Türkiye Büyük
Millet Meclisinde rüzgârın hangi yönden hangi şiddetle eseceği, dalgın mı,
durgun mu veya hızlı mı olacağı, tsunami etkisi olup
olmayacağı gün içerisinde farklılaştığından dolayı bilmiyoruz. Bu süreç
içerisinde, baktığımız takdirde, açıkça söylüyorum, biz, bu 3 uluslararası
sözleşme ve YÖK Kanunu’yla ilgili olan meseleyi ve aynı zamanda Petrol
Kanunu’nu bu hafta bitirmeyi arzu ediyoruz, gensoruyla birlikte bitirmeyi arzu
ediyoruz. Eğer bu süre içerisinde herhangi bir şekilde
bitmediği takdirde, cuma günü gensorudan sonra bu kanunların da görüşülmesine
devam etmeyi istiyoruz ama herhâlde siyasi parti gruplarımızla yaptığımız
prensipteki konuşmalar çerçevesinde, tahmin ediyorum, perşembe günü bu kanun
tasarıları da bitmiş olacak ve cuma günü sadece gensoru görüşülmesiyle birlikte
bu haftanın da işlerini bitirmiş olacağız.
Bakınız değerli
milletvekilleri, saat altı buçuk, AK PARTİ grup önerisi konuşuluyor. Genel
Kurul saat üçte başladı. Üç buçuk saat oldu, hâlâ gündeme geçemedik. Şimdi,
benden sonra 3 konuşmacı var, yarım saatlik süre de bu, toplam yedi saat. Haydi yarım saatini gündem dışı konuşmalara vermiş olalım;
üç buçuk saatlik süre içerisinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine
gelmeye uğraşıyoruz.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Muhalefet konuşmasın mı Başkan?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Muhalefet konuşsun. Muhalefet konuşsun. Niye konuşsun? Muhalefet,
önergeleriyle konuşsun. Muhalefet, kanunun bölümleri üzerinde konuşsun.
Muhalefet, soru-cevap sisteminde gelsin sayın bakana konuyla ilgili can alıcı
sorular sorsun, hem millet bu konu hakkında bilgi sahibi olsun hem de
milletvekilleri bu konuda yeterli bilgi sahibi olsun. Bir yanlış varsa
sorularla, yapılan görüşmelerle, muhalefetin de katkılarıyla bu milletin
aleyhine olabilecek herhangi bir düzenlemeyi yol yakınken geri çekmenin
yollarını bulalım. Öyle bir şartlanmışlıkla ortaya
çıkılıyor ki, iktidar partisinin verdiği değişiklik önergelerinin hiçbirisine
-anlaşmalarımız hariç olmak üzere, istisnalar hariç olmak üzere- muhalefet
saflarından hiç kimse el kaldırmıyor; parti taassubu, parti disiplini…
Muhalefet partilerinin de belki makul olduğunu düşündüğümüz önergelerinde
anlaşıyoruz, konuşuyoruz, diyoruz ki: “Bu önerge kabul edilebilir.” Buraya
gelen bir milletvekili, o önergeyle ilgili meseleyi savunan milletvekili
arkadaş, ağza alınmayacak hakaretler “Ülkeyi sattınız, batırdınız, peşkeş
çektiniz, şunu ettiniz, bunu ettiniz…” Grup başkan vekiline “Ya, sayın grup
başkan vekili, hadi bunu kabul edelim dedik ama şu yapılan konuşmayla bizim
‘kabul’ dememiz arasında bir paralelliği kurmak yakışık almaz bir konuma
geliyor.” diyoruz.
Bakın, değerli
arkadaşlar, biz şu grup önerilerini neye göre konuşuyoruz? İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre konuşuyoruz. İç Tüzük’ün 19’uncu maddesinde diyor ki: “İçtüzükte Danışma
Kurulunun tespitine, teklifine veya görüş bildirmesine bağlanmış olan bütün
hallerde, Danışma Kurulu, yapılan ilk çağrıda toplanamaz, oybirliğiyle tespit,
teklif yapamaz veya görüş bildiremezse, Meclis Başkanı veya siyasî parti
grupları ayrı ayrı, istemlerini doğrudan Genel Kurula sunabilirler. Bu durumda
istemin oylanması ilk birleşimin gündemindeki Başkanlık sunuşlarında yer alır
ve Genel Kurul işaret oyuyla karar verir.” Az önce, Sayın Meclis Başkanımızın
yurt dışı seyahatiyle ilgili Başkanlığın Genel Kurula sunuşlarını okudu Sayın
Başkan. O süre içerisindeki yapılanda hiç kimse “Ben bu konu hakkında konuşmak
istiyorum.” demedi. Yıllardır uygulanan İç Tüzük’ün
yanlış bir geleneği sonucunda biz bu 19’uncu maddeden siyasi parti gruplarının
önergelerini içindeki yaptığı açıklamalar çerçevesinde aynen bu 19’uncu
maddenin son cümlesi çerçevesinde oylamamız gerekirken 63’üncü maddeye
dayanarak oyluyoruz, oylarken de onar dakika konuşuyoruz. Ne? Usul tartışması.
63’üncü maddedeki ifade de şu: “Bir konuyu öne alma veya geriye bırakma gibi
usule ait konular, diğer işlerden önce konuşulur.” Sayın Başkan, bununla ilgili
on dakika vermek mecburiyetinde değilsiniz. 4 kişiye de konuşma vermek
mecburiyetinde değilsiniz çünkü usul tartışmalarında siz üç dakikayı gelenek
hâline getirdiniz. Usul tartışmaları 63’üncü maddeye göre yapılıyor. Bunu gelenek
hâline getirdiniz. Bana göre grup önerileri 19’uncu maddeye göre sadece
okunduktan sonra işaret oyuyla karar verilmesi gerekirken, biz usul
tartışmasını 63’üncü maddeye göre yapıyoruz. “En çok” diyor… “En çok iki lehte,
iki aleyhte, dört milletvekiline, en çok -yani bir lehte bir aleyhte de
olabilir- on dakikayı geçmemek üzere söz verilir.” diyor.
Yani bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi 22’nci Dönemde usul
tartışmalarını onar dakika yaparken, Türkiye Büyük Millet Meclisi sataşmalara
beş dakika cevap hakkı verirken, onu yapan Meclis Başkanlık Divanı, Meclis
başkan vekilleri usul tartışmalarına üç dakikayı uygun görüp hiçbir siyasi
parti grubu da buna “hayır” demezken ve sataşmalara bazen bir dakika, bazen iki
dakika gelenek hâline gelmiş sözler verilirken, yani Türkiye Büyük Millet
Meclisinin gündemiyle ilgili kısmı değiştirmek veya burada istismar konusu
hâline getirmeye Meclis Başkanlığının “dur” demesi gerekir, çünkü her gün grup
önerisi geliyor. Ne olduğu belirsiz. Biz bilmiyoruz.
Muhalefet bizi eleştiriyor “Bu hafta ne konuşacağımızı bilmiyoruz.” İnanın biz
de saat bir buçukta, bakın, değerli milletvekilleri, saat bir buçukta
muhalefetin hangi konuyla ilgili bir grup önerisinin geleceğini ancak Danışma
Kurulunda öğreniyoruz. O anda milletvekili arkadaşlarımıza diyoruz ki “Hadi
hazırlanın.” “Siz, eğitim konusuymuş, buna hazırlanın.”, “Reyhanlı konusuymuş,
sen şuna hazırlan.”
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Değerli milletvekilleri, Sayın Başkanlık Divanı, açıkçası usul
tartışmasıyla ilgili olan kısımda yaptığınız güçlü bir iradeyi, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin çalışması yönündeki ortaya koyduğunuz iradeyi grup önerileri
konusunda da koyacağınızı ümit ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(İstanbul) – Ona bile on dakika yetmedi Sayın Başkan!
BAŞKAN – Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu önerisinin aleyhinde ilk söz, Ardahan Milletvekili
Sayın Ensar Öğüt’e aittir.
Buyurun Sayın
Öğüt. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Yani şu grup önerisiyle tablonun ne alakası var, ona bakacağız
şimdi!
BAŞKAN –
Bakacağız, göreceğiz.
Buyurun.
ENSAR ÖĞÜT
(Ardahan) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
önerisi üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, cuma günü Kars’a gittim. Kars, Ardahan, Erzurum bölgelerini
dolaştım, korkunç bir facia gördüm, resimleri göstereceğim. Bir afet yaşanıyor,
bir tufan yaşanıyor, millet perişan. Yani, öyle bir durum var ki bir yandan,
sayısız, aniden hayvanlar ölüyor, bir yandan kuyuya atarak toprakla kapatmak
istiyorlar, bir yandan açıkta kalan hayvanlar leş gibi kokuyor, korkunç
derecede çevre kirliliği, korkunç derecede hastalıklar saçıyor.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, burada sırayla göstereceğim. Şu, Göle’nin Durançam
köyünde hayvan leşleri. Hayvanlar ölmüş ve dışarı atmışlar, suyun kenarında,
korkunç, leş gibi kokuyor. Siz milletvekilisiniz, lütfen sizden rica ediyorum,
bir heyet kurarak gidelim buraya, bir görün.
SIRRI SAKIK (Muş)
– Bu tarafa da göster, bu tarafa da.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) – Evet, siz de görün.
RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Burdur) – Bunların gömülmesi lazım.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) – Şimdi, hayvanlar ölüyor, hayvanları traktörün arkasına bağlayarak,
sürüterek çukura götürüyorlar. Leş gibi kokuyor. Bakın, anlatıyorum. İşte bir
ölü hayvan daha... Özellikle başında durdum, niye duruyorum başında? İftira
atan çok biliyorsunuz, diyecek ki: “Ulan gitti dağdaki ölen hayvanları çekti,
getirdi.” Evet, facianın bu kısmına lütfen hepinizin dikkatini çekmek
istiyorum. Şu facia arkadaşlar –basın da çeksin, yandaş basın da çeksin-
Göle’nin Durançam köyünde -Sayın Orhan Atalay da bunu
biliyor- 300 büyükbaş hayvan ölmüş, 400’e yakın da buzağı, dana ölmüş. 700 tane
hayvan arkadaşlar. Bu resim iki gün önce yani cumartesi günü çekildi
arkadaşlar.
Değerli
arkadaşlar, bakın, çukura hayvanları dolduruyorlar. Bunlar can, canlı.
Çaresizlikten ölüyor hayvanlar. Şimdi burada 3 tane milletvekili ölse ne yapar
dünya? Ayağa kalkar değil mi? Peki, kaç hayvan ölmüş biliyor musunuz
arkadaşlar? Bakın, ben size söyleyeceğim sadece Kars, Ardahan, Iğdır, Ağrı ve
Erzurum’da ölenleri.
Kars’ta 350
civarında köy var. Her köyde 10 hayvan ölse 3.500 hayvan yapıyor.
Ardahan’da 237
köy var. Her köyde 10 hayvan ölse -fazla var, onu söyleyeyim, eksik söylüyorum-
2.370 hayvan yapar.
Iğdır’da 200
civarında köy var. 10’la çarpsanız 2 bin hayvan yapıyor.
Ağrı’da 680 köy
var. 10’la çarptığınız zaman 6.800 hayvan ölmüş.
Erzurum’da 1.180
köy var. 11.800 hayvan ölmüş.
Toplam 26.600.
Hanımefendi, siz
hayvanla uğraşmadığınız için gülebilirsiniz ama gelin, oradaki hayvanın ölüm
şeklini görün, tüyleriniz diken diken olur.
Ben, Kars’ın Başgedikler köyüne gittim, inanın, yemin ediyorum -kamera
kaydını size göstereceğim zaten, daha sonra basın toplantısı yapacağım- hayvanı
can verirken, ölürken ağzından salyalar akarken gördüm, vicdanım sızladı. Büyük
Millet Meclisi, Tarım Bakanlığı, Başbakan, Cumhurbaşkanı, hepinizi göreve davet
ediyorum. Niçin ölüyor bu hayvanlar biliyor musunuz? Şap ilacı zamanında
gitmediği için. Şap ilacı niye gitmedi kardeşim? Tarım Bakanı ortada yok, Tarım
Bakanı başka işlerle uğraşıyor, umurunda değil. Ben oraya gittikten sonra “Şap
ilacı yok…” Niye? “Biz size para gönderelim…” Şimdi yeni daha Ardahan’ın,
Kars’ın il tarım müdürleriyle görüştüm, para göndermişler, onlar da ihale
yapacaklar, özel sektörden şap iğnesi alacaklar, götürecekler, adamın hayvanına
iğne vuracaklar, hayvanı kurtaracaklar.
Kardeşim, bak,
veteriner hekim, profesör burada, Yunus Kılıç burada, iyi biliyor, Ramazan
Kerim Özkan da burada, bu arkadaşlar veteriner. Hayvan hastalandıktan sonra
ilaç kâr etmiyor. Daha önce buna iğne vurmak lazım, üç ay önce iğne vurmak
lazım. İnanın, yemin ediyorum arkadaşlar, ben 26.400 diyorum ama belki 100 bine
yakın hayvan öldü bu beş ilde, bakın.
İSMAİL AYDIN
(Bursa) – Hayvan kalmadı Hocam.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) – Evet, hayvan kalmadı, gözünüz aydın!
Zaten Tarım
Bakanlığı onu diyordu, “Hayvanlar kalmasın, tarım da kalmasın. Avrupa Birliğine
gidelim. Fransa’dan hayvan ithal edelim, Fransa’dan buğday, arpa ithal edelim.
Ben de şövalye madalyası alayım, olay bitsin. Ben de yılın bakanı seçileyim.”
Tarım Bakanının derdi bu.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, bakın, somut konuşuyorum. Çıldır’ın Aşıkşenlik
beldesi var, Belediye Başkanıyla görüştüm biraz önce. “300’ün üzerinde hayvan
ölü. Şu anda bizim bir kepçemiz var, kuyu eşmeye yetiştiremiyoruz. Hayvanları
gömeceğiz. Yoksa hastalık saçıyor.” dedi. Kars’ın Başgedikler
köyüne gittim, dokuz tane çukur var arkadaşlar. Her çukurda 60 tane, 70 tane
hayvan var. Kars’ın Akçakale köyüne gittim, Karakale
köyüne gittim, Beyköy’e gittim ve insanlar şu anda
beni izliyorlar ama şunu da söyleyeyim: Kars milletvekillerimiz, hem iktidar
partisinin hem bizim milletvekillerimiz olağanüstü bir gayret gösteriyorlar
aşının gitmesi, orada hayvanların ölmemesi için. Ben arkadaşlarımı
suçlamıyorum, teşekkür ederim. Zaten onlar da gayret gösterdiler, şu anda aşı
gitti, ama aşı geç gitti, yetişmedi arkadaşlar. Öyle bir facia geldi ki şimdi,
şu anda inanın, yemin ediyorum, ben milletvekilliğimden utanıyorum.
Sizden rica
ediyorum Sayın Başkan, Sayın Grup Başkan Vekili, Sayın Meclis Başkanım, bir
heyet tespit edelim. Bu ölen hayvanların hepsine baktım ben, kulak küpeleri
var, hepsi kayıtlı. Bir heyet gitsin, bu ölen hayvanları tespit etsin, bu
insanların zararını devlet ödesin. Bu insanlar yaz kış demeden… Ermenistan
sınırında olan Başgedikler köyü, aynen söylüyorum,
bana dediler ki: “Biz Ermenistan sınırındayız, bundan sonra Türkiye yok.
Ermenistan sınırında biz vatanı bekliyoruz, bayrağı bekliyoruz. Buraya ne
veteriner geliyor ne aşı geliyor ne devlet geliyor ne de Hükûmet kardeşim.”
Böyle bir zulüm olabilir mi? Söylüyorum, Başgedikler
köyü diyorum.
Arkadaşlar, böyle
bir konuda benim tüylerim ürperdi. Sizden istirham ediyorum, Çevre Bakanını
göreve davet ediyorum. Erdoğan Bayraktar, Sayın Bakanım, siz duyarlısınız,
sizden rica ediyorum, bir heyet acilen gönderin. Korkunç, leş gibi kokuyor her
taraf. Sağlık Bakanı, sizden rica ediyorum, ekibinizi gönderin, insanlar
hastalanmasın.
Bakın, burada
hocalarım var, brusella hastalığı var aynı zamanda
şap hastalığının dışında. Brusella hastalığı,
arkadaşlar, insanı öldürüyor, insanı öldürüyor. Bir daha söylüyorum: Brusella hastalığı insanı öldürüyor. İnsanlara brusella hastalığı geçmemesi için acil olarak devleti ve
Sağlık Bakanlığını, Çevre Bakanlığını, Tarım Bakanlığını göreve davet ediyorum.
Heyetler gönderin, kalkın, kendiniz gidin kardeşim, siz ne güne duruyorsunuz
burada ya? Yan gelip yatmanın bir anlamı yok ki. Sizden rica ediyorum, gelin.
Bakın, adres veriyorum, köy adresi veriyorum: Kars’ın Selim ilçesinin Karakale köyüne gidin, Akçakale köyüne gidin, Beyköy’üne gidin, Kars’ın Akyaka ilçesinin Gedikler köyüne
gidin, Ardahan’ın, Göle’nin Durançam köyüne gidin,
Çıldır’ın Aşıkşenlik köyüne gidin, Ardahan merkez Taşdeğirmen köyüne gidin arkadaşlar. Yani, öyle bir durum
var ki…
Ardahan’da,
mesela, bir Hoçvan diye bölgemiz var, 21 pare köyü
var, korkunç… Bütün hayvanlar leş gibi kokuyor. Yani, nasıl biliyor musunuz?
Hayvan ölmüş, kalmış; sinek yiyor. Bir de, bir şey daha söyleyeyim: İnanın,
samimi söylüyorum, o ölen hayvanın etini köpekler yemiyor. Bakın, diyorlar ki:
“Ya, köpekler yese biz kurtulacağız.” Hayvanın eti, yani, zehirli olduğu için,
hayvan da anladığı için, köpek de yemiyor, kurt da yemiyormuş.
Bunun için Sayın
Başkanım, sizden istirham ediyorum, bakın, Göle’nin Durançam
köyünde -bana listesi geldi, telefonları da var- kimin, kaç hayvanı ölmüş
burada belli.
Son dakikada şunu
söyleyeyim: Göle’nin Köprülü köyünde bir arkadaşımız bankadan kredi almış,
hayvan almış. Bu arkadaş “İsmimi ver.” diyor, şimdi ismini vereceğim, çünkü
dilekçe vermiş, hâlen daha bir şey olmamış. Bu arkadaşımız Tuncel Özdağ.
Göle’nin Köprülü köyünde, beldedir. 14 tane hayvanı ölmüş. Dün gittim, “6
hayvanım hastalıklı, onlar da ölecek. Ben bankadan kredi aldım, hayvanlarım
öldü. Şimdi, ben bu krediyi nasıl ödeyeceğim? Benim ocağım söndü.” diyor.
Arkadaşlar,
şimdi, bunun çaresi şudur: Türkiye Cumhuriyeti devleti büyük devlettir. Derhâl
bu zarar ziyan tespit edilsin, vatandaşların zarar ziyanı ödensin. Acil olarak
bakanlar gitsin, bu zarar ziyanın ödenmesi için de bir heyet lütfen hemen
Kars’a gitsin.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) – Hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Öğüt.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu önerisinin lehinde son söz, Muş Milletvekili Sayın Sırrı
Sakık’a aittir. (BDP sıralarından alkışlar)
SIRRI SAKIK (Muş)
– Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, biz BDP
Grubu olarak çalışmalardan kaçmıyoruz, çalışalım ama adaletli bir şekilde.
Ülkemizin temel sorunlarını birlikte tespit edelim, bunlarla ilgili -uyum
yasaları mı- yasalar çıkacaksa birlikte hareket edelim.
Biraz önce burada
Elitaş konuştu, uzlaşıdan, bir arada çalışmaktan
bahsetti. Uzlaşı, sizin sadece kendi yaptıklarınızı getirip muhalefete
“Buyurun, gelin, buna destek verin…” Uzlaşı, bu değil. Geçmişte belli siyasi
odaklar da size “Gelin, uzlaşın.” dediklerinde orduyu arkalarına alıyorlardı,
sipere panzerle yatıyorlardı, “Gelin, uzlaşın.” diyorlardı. Şimdi siz de aynı
taktiği uyguluyorsunuz, muhalefeti yok hükmünde sayıyorsunuz.
Muhalefetin
sorunları var, ülkenin temel sorunları var. Yani biraz önce burada konuşan
arkadaşımızın Kars, Ardahan, o bölgeyle ilgili bu feryatları bire bir gördüğü
içindir ki Meclisi bu konuda göreve davet ediyor. Gelin, birlikte çalışalım,
uzlaşı böyle olur.
Şimdi, bizim
temel sorunlarımız var. Ciddi bir süreçten geçiyoruz. Bu sürecin ruhuna uygun
yasaların yapılması gerektiğini hep söylüyoruz ama ne hikmetse bu torba yasası
gelip geçiyor, bu torba yasasında… Evet, ülkenin belli sorunları var ama bizi
özgürleştirecek, sorunlarımızı çözecek hiçbir şey bugüne kadar olmadı. O
vesileyle, çalışalım ama birlikte bu ülkeyi özgürleştirecek yasalara
ihtiyacımız var.
Bizim kanayan bir
yaramızdır. Cezaevlerindeki sorunları her gün gazetelerde manşet manşet izliyorsunuz ve okuyorsunuz. Nasıl vicdanınız buna
el veriyor, nasıl buna tahammül edebiliyorsunuz? Kürt çocukları cezaevinde,
Antalya’da, İzmir’de taciz ediliyor, saldırıya maruz kalıyorlar; çocukların
konumu bu. Birçok cezaevinde, cezaevindeki arkadaşlarımızın uğradığı zulmü hep
birlikte izliyoruz ve Hükûmeti bu konuda sorumluluk almaya davet ediyoruz yani
cezaevinde yaşayan arkadaşlarımız yirmi yıldır, yirmi beş yıldır
cezaevindedirler, yirmi beş yıldır tutsaktırlar ama bunlarla ilgili bir tek
adım atılmıyor.
Cezaevlerinde
bazı müdürler, bazı infaz koruma memurları bire bir 12 Eylül döneminde
Diyarbakır Cezaevinde uygulanan yol, yöntem ne ise öyle davranıyorlar, belli
bir ideolojinin ürünüdürler ve cezaevindeki siyasi tutsaklara karşı acımazsızca
saldırıyorlar ve birçok cezaevinde bunlar var, yetkilerle konuşuyoruz, bizim en
hassas noktamızdır. Biz insani bir şekilde çözülmesinden yanayız ama bu şekilde
çözülmezse, kilitleriz. Yani, yaşadığımız süreçte hâlâ yasalar geçiyor, bu
yasalar buradan geçiyor ama gidip bir yerde tıkanıp kalıyor. Buradan yasa
geçti, ne oldu? Hasta, tutuklu ve hükümlüler Adli Tıp Kurumundan alınacak
raporlarla gidip son günlerini aileleriyle geçirecekti ama bugüne kadar tahliye
olan, ailesine giden bir tek insan yok. Ne oldu? Adli Tıp Kurumu sizin
denetiminizin dışında mıdır, Adli Tıp Kurumu sizin dışınızda mı karar veriyor?
Demek ki bu ülkede bir şeyler yanlış gidiyor.
Bakın, sevgili
arkadaşlar, Numune Hastanesinde tedavi olan hastalar, emin olun Sincan
Cezaevinden onay alınmadan su bile oraya girmiyor, iaşe aynı şekilde.
Kaldıkları koşullar, cezaevi içerisindeki tecrit odaları, hücreler neyse,
Numunedeki hasta odaları da aynı noktada. Adaletten, hukuktan, kardeşlikten
bahsediyorsunuz ve biz, “Tutuklu olanlar bu ülkenin namusudur, biz onları namusumuz
gibi kollar, koruruz.” diyoruz. Bu insanlar hasta, bu insanlar cezaevinde,
bunlarla ilgili ne yapıyorsunuz Allah aşkına? Yani bir Sayın Bakan,
müdürlerine, infaz koruma memurlarına söz geçiremiyorsa, vallahi sözün bittiği
yerdir ve bu yasaların değişmesi lazım, bu yasalarla iç barışımızı inşa
edemiyoruz. Yani, sürekli bir süreçten bahsediyoruz, size muhalefet partisi
dönüp soruyor, diyor ki iki muhalefet partisi: “Olup bitenler yasaya uygun
mudur?” Siz de korkudan etrafından dönüyorsunuz, “Yasaya uygun.” Kardeşim,
budur bizi ölüme iten, bu ret ve inkâr yasaları. Bu, yürürlükte olduğu
müddetçe, biz nasıl barışacağız sizlerle? Bu yasalarla sorun çözülüyor mu?
Geçmişin devlet güvenlik mahkemeleriyle ilgili Avrupa’dan zılgıt yediniz, ne
oldu? Üniformaları çıkarttınız, özel yetkili mahkemeleri orada tutuyorsunuz.
Özel yetkili mahkemeler ne yapıyor? Roboski’deki
katliamları protesto eden Aydın’daki genç çocuklara otuz yedi yıl ceza veriyor,
otuz yedi yıl.
Bugün
grubumuzdaydı bu öğrenciler. Bir grup öğrenci gelmiş, üniversitede sadece
kimlikleri Kürt, sadece Roboski’de olup bitenlere
tepki gösterdikleri için altı buçuk yıl ceza alıyorlar. Bu mahkemeler, özel
yetkili mahkemeler, devlet güvenlik mahkemelerine emin olunuz ki taş
çıkartıyorlar. Şimdi, bu anlayışla nasıl iç barışımızı sağlayabiliriz? Bu
mevcut yasa, bu mevcut Anayasa, sorunlarımızı çözmüyor. Onun için, sizin de
korkmanıza… “Her şey yasaya uygun gidiyor...” Vallahi, her şey yasaya uygun
giderse, birkaç ay sonra, siz dönüp nerede yanlış yaptığınız noktasında kendi
yanlışınızı aramaya başlarsınız. Çok moda bir deyimdir son dönemlerde yani
dünün güneşiyle bugünün çamaşırlarının kurumadığını biz, hepimiz bilmeliyiz. Bu
temel sorunlarımız, Allah adına söylüyorum, bu mevcut yasalarla çözülmüyor, bu
anlayışla çözülmüyor. Biz, yasalarımızı hukuka uygun bir şekilde… Biz,
içerideki insanlarımıza, vatandaşımız ve kardeşimiz olarak bakabilirsek, o
hukuku uygulayabilirsek, cezaevinde tutuklu olan, hükümlü olan o ağır ceza ile
karşı karşıya olan insanlar özgürleşirse karşılıklı güvenler pekişir. Yirmi beş
yıldır cezaevinde, PKK adına içeride, devlet güvenlik mahkemelerinin mahkûm
ettiği, sadece soy isminden dolayı mahkûm olan yüzlerce insanı biliyorum. Siz
de haksızlığa uğradınız. Onun için, nasıl burada üçüncü yargı paketinde, bir
gecede, hiç birimizin haberi olmadan oturdunuz, konuştunuz muhalefet
partisiyle, 7 TİP’li işçiyi katledenleri, 7 kez de
idam alanları bir çırpıda özgürleştirdiniz.
Şimdi, gelin, gün
bu yasaları değiştirme günüdür. Adalet yoksa barış da yok. Zaten adalet
olmadığı içindir ki kavga var. Biz adaletin ve barışın inşa edilmesi için sizi
göreve davet ediyoruz. Bu yasaları görüşürken bu konuda da duyarlı olmaya
sizleri davet ediyoruz. Adalet Bakanlığından, yetkili kurumlardan, bu konuda
derhâl komisyonların oluşturulup bu cezaevlerine bir an önce gitmelerini
istiyoruz.
Bakın, Antalya
Cezaevinde, İzmir’de, birçok cezaevinde çocuklara karşı bu saldırı, bu tacizi
hep birlikte -başta da söylediğim gibi- her gün izliyorsak siz hangi vicdanla
çocuklarınızın gözüne bakabilirsiniz? Yani bunu bu ülke hak etmiyor, biz hak
etmiyoruz. O vesileyle, bu konuda herkesi duyarlı olmaya davet ediyoruz.
İçeride olanların çocukları sadece bir kesimin çocukları olduğu için sırtınızı
dönerseniz burada kardeşlik hukukunu da oluşturamayız.
Tabii, uzun
süredir, gerçekten, biz sürekli özellikle bu KCK’li
tutuklularla ilgili, 10 bine yakın tutukluyla ilgili Parlamentoda hep bunları
dile getirdik ama onların dışında asıl PKK’den yargılanan binlerce insan yirmi
beş yılın üzerinde cezaevindedirler ve bu insanların bir an önce özgürleşmesi
gerekir. Artık yeni bir beşinci yargı paketi mi olur veyahut da çok daha böyle
farklı bir komisyon oluşturarak diyaloglarla, müzakereyle yeni bir yasal
düzenleme mi olur, bu insanların da bir an önce özgürleşmesi gerekir. KCK
tutuklularının da, barışın ruhuna uygun bir sürece dâhil olmak üzere, bunların
da bir an önce özgürleşmesi gerekir. Ancak bunları sağlayabilirsek bu yürüdüğümüz
yolda yol alabiliriz, barışımızı daha da pekiştirebiliriz. Buna ihtiyacımız
var, bu noktada korkmamalıyız, korkunun ecele faydası yok çünkü ülkemizle
ilgili ciddi sıkıntıların nasıl yaşandığını biliyoruz. Bugün burada yeniden
Reyhanlı olayı konuşulduğunda, aslında size ona benzer onlarca örnek de
verebiliriz, onun olmaması için bu yasaların derhâl değişmesi gerekir.
Beni dinlediğiniz
için teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Sakık.
Adalet ve
Kalkınma Partisi grup önerisinin aleyhinde son söz, Mersin Milletvekili Sayın
Mehmet Şandır…
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Her haftanın
başında rutin bir çalışma yapıyoruz, maalesef artık teamül hâline geldi, İç Tüzük’e de yerleştirsek mi ne etsek bilemiyorum.
Çok uzun zamandan
bu yana Danışma Kurulu uzlaşarak buraya bir gündem getiremedi maalesef, hep
grup önerileriyle geliyoruz. Ancak, bunun doğru olmadığını, bunun hakkımız
olmadığını ben her defasında ifade ediyorum. Dünyada hiçbir kurul, hiçbir kurum
yok ki kendi gündemini belirlemek için her hafta bu kadar zaman harcasın, buna
hakkımız yok, bunu çok net söylüyorum. Bu Meclis, bu Genel Kurul halkımızın
sorunlarına çözüm üretmek, hukuk kurmak, beklentileri karşılamak için bir mesai
harcamak durumundadır yani yasamanın hızlandırılması bu Meclisin görevi ancak
bununla beraber dengeli bir şekilde denetimin de yapılması lazım. Denetimi
muhalefete bırakan bir iktidar grubu, muhalefetin yasamanın hızlandırılması
yönündeki desteğini sağlayacaktır ama denetime fırsat vermezseniz, denetimi,
denetim hakkını yok sayarsanız… Sayın Elitaş çok da
doğru söylemiyor yani incelemek mümkündür, komisyonlarda veya Genel Kurulda
muhalefet partilerine ait kabul edilmiş binde 1 önerge ya buluruz, ya
bulamayız. Ama, bunu aşmamız lazım, bunu bir
inatlaşmayla çözemeyiz değerli arkadaşlar. Dolayısıyla, uzlaşarak, ortak aklı
üreterek bu Meclisi çalıştırabilmenin bir yolu bulunmalı. Ancak, tekrar
söylüyorum: Bunu konuşmak değil, bunun gereğini yapmak sorumlusuyuz, zorundayız
da ama bunun önünü iktidar grubu çekmeli. Bunu sayın grup başkan vekili
arkadaşlarımı suçlamak için söylemiyorum ama şunu kabul etmek durumundasınız:
Siz iktidarsınız, bu ülkeyi yönetmek sorumluluğu sizindir, göreviniz bu.
Uzlaşmayı temin etmek mecburiyetindesiniz, uzlaşmayı temin etmek için ısrar
etmek mecburiyetindesiniz, yani tenkit ederek bir sonuç elde edemiyorsanız
başka bir yol denemeniz lazım.
Şimdi, dört saat
sürüyor bu görüşmeler. Dört saatte eğer uzlaşabilsek birçok
konuda birçok hukuk kurabiliriz ve birçok soruna da çözüm üretebiliriz ama bunu
sağlamak noktasında -ben üzülerek ifade ediyorum- şu yayına açık dakikalarda
milletime, halkıma duyurmak açısından söylüyorum: İktidar grubunun yönetimi
maalesef bir arayış içerisinde değil, bir arzu içerisinde değil, bir karar
içerisinde değil ve bu konuda da bir ısrarı bulunmamaktadır. Maalesef
milletin zamanını çalıyoruz.
Değerli
arkadaşlar, bakın, bu grup önerilerini tenkit ediyor Sayın Elitaş
ama eğer bu grup önerisi olmasaydı Sayın Ensar Öğüt’ün buraya getirdiği sorunu
nasıl konuşacaktık? Değerli arkadaşlar, siz iktidar olarak kendi
önceliklerinize dayalı bir gündem getirebilirsiniz ve onu kabul edersiniz oy
çoğunluğunuzla ama milletin gündemini nasıl konuşacaktık? Kars’ta, Ardahan’da,
Iğdır’da, doğuda, Erzurum’da bu hayvan ölümleri peşinde ne yapılması gerekiyor?
Bu noktada Hükûmetin dikkatini çekebilmek için hangi imkânı kullanacaktık?
Muhalefet partilerinin grup önerilerinin temel amacı bu; milletin gündemini
buraya getirebilmek.
Petrol Yasası’nı
konuşuyorsunuz. Mutlaka toplamda bir faydası, bir gerekliliği vardır ama
millete ne faydası var? Yani, Kars’ta hayvanları ölen vatandaşımıza Petrol
Yasası’nın ne faydası olacak yakın zamanda? Dolayısıyla, grup önerileri konusu
gerçekten muhalefet partilerinin elinde millet adına denetim yapabilmenin
imkânıdır, meseleyi böyle değerlendiriniz ama hiçbir şekilde bu çalışma usulünü
savunabilmek mümkün değil. Hiçbir kurum ve hiçbir kuruluş yok ki kendi
gündemini belirlemek için bu kadar çok tartışsın.
Değerli
arkadaşlar, bütün konuşmalarımıza rağmen maalesef bir mesafe katedemedik, özel bir çalışma yapmamız gerekiyor. Şimdi,
iktidar partisi Sayın Mustafa Elitaş’ın imzasıyla
buraya bir gündem getirdi. Bunu anlamak mümkün değil Sayın Elitaş,
28 kanunu öne çekiyorsunuz. Önümüzdeki hafta bir başka önergeyle yine başka
kanunları öne çekeceksiniz, yani şu kırmızı kitabın sırası sürekli değişiyor.
Hani diyelim ki acil, 1’inci sıraya, 3’üncü sıraya alınması gerekir; 36, 37,
38, 39’uncu sırayı bugünden almanın ne anlamı var, ne faydası var, ne gereği
var? Yani, bir iş yapabilmek için benim size bir önerim var. Böyle yazıp, çizip
buraya oylattırmanız değil, ben inanıyorum, oy veren arkadaşlarınız da bunu
anlamıyordur, bunun ne söylediğini, hangi kanunun öne alındığını, hangisinin ne
zaman görüşüleceğini sizin getirdiğiniz bu önergeyle sizin milletvekili
arkadaşlarınız da anlamıyordur, siz el kaldırdığınız için kaldırıyorlardır. Biz
de anlamıyoruz, anlayabilmek için uzun uzun çalışıyorum, yani Allah razı olsun,
geldin dedin ki: “Bu hafta Petrol Yasası’nı, YÖK Yasası’ndaki değişikliği ve 3
tane uluslararası sözleşmeyi çalışacağız.” Bir satır, bir cümlelik bir mesele
bu, yani şunu deseydiniz ki: “Biz bu hafta Petrol Yasası’nı, YÖK Yasası’nda 5
tane üniversite kurulmasını ve 3 tane de uluslararası sözleşmeyi görüşmek
istiyoruz.” Böyle bir önerge getirseydiniz çok daha anlamlı olurdu. Buraya,
böyle koca sayfa dolusu… Ve haziran ayının sonuna kadarını da planlıyorsunuz,
bunu da bir türlü anlayamadık. Önümüzdeki haftayı planlayamayan, öngöremeyen
AKP Grubu haziran ayını da planlıyor. Ben biliyorum ki önümüzdeki hafta da bir
tane getireceksiniz, yeniden değiştireceksiniz. Toplumun aklıyla, bu Genel
Kurulun aklıyla alay etmenin anlamı yok. Ben tekrar teklif ediyorum: Muhalefet
partileriyle uzlaşarak çok daha iyi bir çalışma temposu yakalayabilirsiniz, çok
daha faydalı olabilirsiniz, bana göre çok daha doğru bir iş yapmış olursunuz.
Değerli
arkadaşlar, yarım kalan bir hususu da ifade etmem gerekiyor. Sayın Orman Bakanı
yok, onunla ilgili bir şey söyleyecektim.
Bakın, bu,
Reyhanlı meselesi üzerinde çok fazla konuşmaya gerek yok. Bu bir acımız, bu
bizim millî bir acımız. İnsanımız hayatını kaybetmiş, ülkemiz ve devletimizin
egemenliğine bir saldırı olmuş. Saldırıyı yapanları şiddetle, nefretle
kınıyoruz. Acımız var, acımızı paylaşıyoruz. Ama tenkit ettiğimiz husus şu: Bu
acının etrafında kenetlenmeye, bir araya gelmeye davet edeceğinize muhalefeti
suçluyorsunuz. Ne yapacaktık? Biz, bu acıyı unutmayacağız diyoruz,
unutturmayacağız diyoruz çünkü bu olay önemli. Bu olayı unutursak daha büyük
felaketlerle karşı karşıya kalacağız. 11 Şubat 2013 tarihinde Cilvegözü Sınır Kapısı’nda patlayan aracı konuşabilseydik,
o acıyı paylaşıp ona karşı ortak bir tepkiyi oluşturabilseydik belki de 11
Mayıstaki olayla karşılaşmayacaktık, Reyhanlı’daki olayla karşılaşmayacaktık.
Acıların paylaşılması, acıların etrafında bir fırsat ihdas edilerek birliğin
sağlanması aklın yolu, o da iktidarın sorumluluğunda. Tenkit ettiğimiz husus
budur. Bu noktada dikkatinizi çekmek için biz bugün bu grup önerisini getirdik.
Ama maalesef bir
türlü aşamadığımız bir inadınız var, sizin, Meclisi çalıştırmak istemediğiniz
gibi bir kanaatimiz var. Eğer çalıştırmak isteseniz bunun daha farklı yolları
vardır ve denenmelidir. Bu hususlar maalesef aşamadığımız, her defasında
konuşmuş olmamıza rağmen hiç mesafe katedemediğimiz
hususlardır. Dikkatinize sunarım.
Saygılar sunar,
teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Şandır.
Adalet ve
Kalkınma Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan
gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
D) Önergeler
1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun,
(2/1413) esas numaralı Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/113)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2/1413 esas
numaralı Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’min İç Tüzük’ün 37’nci
maddesi uyarınca doğrudan Genel Kurul gündemine alınmasını arz ve talep ederim.
Mustafa
Sezgin Tanrıkulu
İstanbul
BAŞKAN – Teklif
sahibi İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Sezgin Tanrıkulu, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milletvekili
Seçimi Yasası’nın 33’üncü maddesindeki yüzde 10 seçim barajının yüzde 3’e
indirilmesi noktasındaki teklifimi İç Tüzük’ün 37’nci
maddesi uyarınca gündeme aldırmış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu yasa tasarısı hepinizin bildiği gibi 12 Eylül faşist askerî
darbesinin ürünüdür. 1983’te yürürlüğe giren Milletvekili Seçimi Kanunu’yla
getirilmiştir ve yaklaşık otuz yıldır yürürlüktedir. Ben bu konuyla ilgili
olarak ayrıntılı bir değerlendirme yapmayı doğru bulmuyorum. Zira çok kolay
biçimde ulaşabileceğiniz araştırma merkezinin Nisan 2011 tarihli seçim barajına
ilişkin çok önemli bir raporu var. Bu raporda seçim barajının Türkiye
bakımından, dünya örnekleri bakımından örnekleri çok iyi sıralanmış, iyi bir
araştırma bu, bunu okuyabilirsiniz.
İkinci olarak
yine, Nisan 2010 tarihli İDE araştırma merkezinin, Venedik Komisyonunun
Türkiye’ye ilişkin ve seçim barajlarına ilişkin raporu var, buradan
okuyabilirsiniz. Şunu söyleyeyim seçim barajıyla ilgili son olarak: Avrupa
Konseyi Parlamenterler Komisyonunun seçim barajı bakımından yerleşik
demokrasilere önerdiği oran yüzde 3’tür. “Yerleşik demokrasilere” kullandığı
tabir de budur. Şimdi, bizdeki oran yüzde 10’dur. Eğer Türkiye’nin
demokrasisinin yerleşik bir demokrasi olmadığı iddiasında iseniz bir sorun yok
ama biz demokrasimizi yerleşik bir demokrasiye evrilme
noktasında bir iradeye sahipsek bugün burada bunu gündeme alırız, tartışırız.
Biz yüzde 3 önerdik, hiç olmayabilir veya gerçekten de hem yönetimde istikrar
hem temsilde adalet bakımından sorunu olduğunu düşünüyorsanız yüzde 3 olmaz, 4
olur, 5 olur ama bugün burada bunu konuşuruz. Eğer konuşursanız o zaman biz de
inanırız ki sizlerin, milletvekillerinin kendi partilerinden bağımsız olarak
demokrasi konusunda, adalet konusunda, barış konusunda bir inancınız var.
Değerli
arkadaşlar, niye bunları söylüyoruz? Biz yürüyen bu süreçle ilgili olarak
Başbakana güvenmek zorunda değiliz. Başbakana güvenmiyoruz, açık söyleyelim,
güvenmiyoruz Başbakana.
ALİ ŞAHİN
(Gaziantep) – Senin güvenine ihtiyacı var sanki Başbakanın.
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) – Başbakana güvenmiyoruz. Biz 2009’da da güvenmedik,
Oslo’da da güvenmedik.
İHSAN ŞENER
(Ordu) – Hiç güvenmediniz siz, hiç güvenmediniz.
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) – Bakın, siz yine Kürtler üzerinden ve Türkiye’de barış
edebiyatı üzerinden ve Başbakana güven üzerinden bir siyaseti yürütmeye
çalışıyorsunuz.
ALİ ŞAHİN
(Gaziantep) – Halk güveniyor, halk. Halk güvendiği için bu partiye oy vermiş,
sen güven güvenme… Güvenini kendine sakla.
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) – Biz ise barışı ancak demokrasiyle güvence altına
alabiliriz. O nedenle, bakın, burada yazılı 19 tane maddeyi açıkladık, 19
maddeyi.
İHSAN ŞENER
(Ordu) – Sezgin Bey, inanıyor musunuz siz ona?
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) – Birincisi de yüzde 10 seçim barajı, bakın, birincisi de
yüzde 10 seçim barajı. O nedenle, bugün bunu gündeme getirdik. Eğer gerçekten
Türkiye’de gerçek bir barışı inşa etmek istiyorsanız yer burasıdır, Meclistir,
bu kürsüdür ve bu Genel Kuruldur. Gelirsiniz, burada her şeyi konuşuruz, her
şeyi yaparız. Yüzde 10 seçim barajıyla ne işiniz var?
İSMAİL AYDIN
(Bursa) – Sen onu da geri çekersin.
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) – 1995’te, 1999’da, 2003’te Türkiye’nin çoğulcu rüyası
buraya yansıdı mı? Yansımadı.
İSMAİL AYDIN
(Bursa) – Sözünün arkasında duramazsın, onu da geri çekersin.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen…
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) – Eğer gerçek barıştan yanaysanız…
İHSAN ŞENER
(Ordu) – Şüphen olmasın, şüphen olmasın.
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) – …gelirsiniz, Cumhuriyet Halk Partisinin gerçek demokrasi,
gerçek adalet ve gerçek özgürlük için önerilerine destek verirsiniz ve biraz
sonra burada oylanacak seçim barajı konusundaki tutumunuzu ortaya koyarsınız.
İSMAİL AYDIN
(Bursa) – Sözünün arkasında duramazsın.
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) – Burada böyle laf atmakla olmaz, laf atmakla olmaz. Sizi
ben demokrasiye davet ediyorum. Biraz sonra burada sınav olacak ve
Diyarbakır’da, Hakkâri’de, Van’da, Edirne’de, Trabzon’da, her yerde, biraz
sonra kalkacak “hayır” ellerinizi göstereceğiz. O nedenle, vicdanınıza,
demokrasiye ve özgürlüğe hizmet etmek istiyorsanız biraz sonra bunu gündeme
aldırırsınız ve hep beraber geliriz burada konuşuruz, burada konuşuruz. İlki
bu.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim sayın Tanrıkulu.
İHSAN ŞENER
(Ordu) – Biz gerçek vicdandan yanayız.
ŞUAY ALPAY
(Elâzığ) – Hangi vicdan, hangi demokrasi?
İSMAİL AYDIN
(Bursa) – Hangi vicdan? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) – Ya, bakın, hangi vicdan, hangi vicdan? Sezgin Tanrıkulu
vicdanı.
Ben Diyarbakır’ın
sokaklarından, Hakkâri’nin sokaklarından geliyorum, tamam mı? Sen İstanbul’da
dolaşırken ben oralardaydım.
İSMAİL AYDIN
(Bursa) – Geçeceksin onu.
BAŞKAN – Sayın
Tanrıkulu, çok teşekkür ederim.
İSMAİL AYDIN
(Bursa) – Sözünün arkasında duramazsın sen.
ALİ ŞAHİN
(Gaziantep) – Dersim demokrasisi, Dersim!
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) – Tüm yurttaşlarımızı da cumartesi saat 16.00’da Kadıköy
Meydanı’na özgürlük ve demokrasi için bekliyoruz.
Teşekkür ederim.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Şimdi
siz laf atıyorsunuz ya, sayın milletvekilleri, laf atıyorsunuz ya, Sayın Mehmet
Şimşek bekliyor, en az beş dakika gitti.
Evet, Bolu
Milletvekili Sayın Tanju Özcan, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
TANJU ÖZCAN
(Bolu) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisine
mensup milletvekillerimiz tarafından Milletvekili Seçimi Kanunu’nda değişiklik
yapılmasına dair verilen kanun teklifi hakkında destek vermek amaçlı söz almış
bulunmaktayım.
Arkadaşlar, bu
kanunun özü, az önceki hatip arkadaşımızın ifade ettiği gibi, şu an Türkiye’de
uygulanan yüzde 10’luk seçim barajının yüzde 3’e düşürülmesi hakkında.
Arkadaşlar, biz
bu kanun teklifini neden verdik? Temsilde adalet sağlanabilsin diye; gerçekten,
halkın iradesi Türkiye Büyük Millet Meclisine halkın istediği gibi
yansıyabilsin düşüncesiyle.
Arkadaşlar, esas
itibarıyla ben hiç baraj uygulanmamasından yana olan milletvekillerinden bir
tanesiyim.
ALİ ŞAHİN
(Gaziantep) – CHP anca girer.
TANJU ÖZCAN
(Bolu) – Ben böyle düşünüyorum.
Arkadaşlar, sizin
kısmen temsil ettiğiniz zihniyet bir dönem bu baraj yüzünden çok değişik
arayışlar içine girmek zorunda kalmıştı. Bu lafı atarken lütfen bunları da
hatırlayın, ona göre bu lafları atın.
Bugün AKP’nin
yüksek oranda oy alması, insanların bir kısmının, sizin gibi düşünmemesine
rağmen, “kötünün iyisi” mantığıyla size oy vermiş olması gerçeğinin…
ALİ ŞAHİN
(Gaziantep) – Demek ki siz daha kötüsünüz.
İHSAN ŞENER
(Ordu) – Siz daha mı kötüsünüz?
TANJU ÖZCAN
(Devamla) – …geçmişte sizin temsil ettiğiniz zihniyetin defalarca bu baraj
sebebiyle Parlamento dışında kaldığı gerçeğini unutturmaması gerekir.
Arkadaşlar, biz
bu kanun teklifiyle, barajın yüzde 3’e düşürülmesini istedik. Şu anda
uygulanan, biliyorsunuz, yüzde 10. Yüzde 10 oy demek, arkadaşlar, yaklaşık 4,5
milyon oy demek. 2002 seçimlerinde bu Parlamento, Türkiye bunu yaşadı. AKP ve
CHP Grubu olarak Parlamentodaydık ve halkın yaklaşık yüzde 53’ünü temsil
ediyorduk. Yani bu, şu demek tersinden bakıldığında: Türk halkının yüzde
47’sinin iradesi Meclise yansımamış. Elbette bu dönem oran biraz daha yüksek
ama bu, bundan sonraki dönemlerde de yüzde 10 barajı kaldığı sürece böyle
olacak anlamına gelmez.
Arkadaşlar, yüzde
3’lük baraj bile bana göre az bir oyu temsil etmiyor, yaklaşık 1,5 milyon oy
demek. Şimdi siz şunu söylüyorsanız, “Bu barajın yüzde 10’un altına düşürülmesi
yanlıştır.” diyorsanız bunun gerekçesini ortaya koymanız gerekir.
Hatırlarsanız, Doğru Yol Partisi 2002 seçimlerinde yüzde 10’a yakın bir oy
almıştı ancak o parti Parlamentoda temsil edilememişti. Yine, 2002 seçimlerinde
Milliyetçi Hareket Partisi de keza yüzde 10’a yakın bir oy almıştı ancak onlar
da temsil edilememişti.
Şimdi, bu mevcut
sistemde ne oluyor, biliyor musunuz? İnsanlar tam aklındaki veya ilkelerine
uygun siyasi partiye maalesef yüzde 10’luk baraj yüzünden oy veremiyor ve bu
anlamda, az önce söylediğim gibi, “kötünün iyisi” mantığıyla veya “Oyum ziyan
olmasın.” mantığıyla hiç inanmadığı bir iradeye dahi sadece “Ufak tefek
benzerlikler var.” düşüncesiyle oy verebiliyor.
Arkadaşlar,
Türkiye’ye demokrasiyi getirdiğini iddia eden iktidar partisinin
milletvekillerine ben birkaç hatırlatmada bulunmak istiyorum. İşte, örnek
aldığımızı söylediğimiz, birliğine katılmaya çalıştığımız Avrupa Birliğinden
bazı ülkelerde baraj sistemiyle ilgili örnekler burada. Avrupa’da bazı
ülkelerde hiç baraj uygulaması yok benim de gönlümden geçtiği gibi. Ancak,
Bosna Hersek’te yok, Bulgaristan’da yüzde 4, Çek Cumhuriyeti’nde yüzde 5,
Estonya’da yüzde 5 -bunlar yüksek olanlar- Hollanda’da yüzde 0,67, İrlanda’da
yok, İsviçre’de yok, Letonya’da yüzde 5. Birçok Avrupa ülkesinde de baraj
uygulaması yok. O anlamda, biz de diyoruz ki: En azından yüzde 3’e düşürürsek
Parlamentoda halkın daha çok temsilcileri bulunabilir, daha çok siyasi parti
burada temsilci bulundurabilir.
Yine, arkadaşlar,
bu vesileyle şuna da değinmek istiyorum: Önümüzdeki yıl yerel seçimler var. Bir
de yerel seçimlerde uygulanan bir baraj var illerde. Biliyorsunuz, yüzde 10’un
altında oy alan siyasi parti temsilcisi belediye meclis üyeliği de kazanamıyor,
seçtiremiyor. O yüzden birçok yerde ikili yarış olduğu için bu iki parti
dışındaki ya da iki adayın temsil ettiği partiler dışındaki adayların belediye
meclislerine bile üye sokmasının önüne geçiyoruz. Bu konuda da ivedi olarak,
bence, yerel seçimlerden önce mümkün olursa bir yasal düzenleme yapmakta fayda
var diyorum. Az önce söylediğim gibi…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TANJU ÖZCAN
(Devamla) - …biz bu yasa teklifini temsilde adalet sağlansın düşüncesiyle
verdik. Desteklerinizi bekliyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Özcan.
Sayın Sakık, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
17.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın,
Milletvekili Seçimi Kanunu’na ve yüzde 10’luk baraja ilişkin açıklaması
SIRRI SAKIK (Muş)
– Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Bu yasa tasarısı,
daha önce, 12 Eylülün mimarı olan Kenan Evren ve arkadaşlarının getirdiği çok
haksız, hukuksuz bir uygulama. Dünyada emsali, bir benzeri yok. Yani aradan
uzun yıllar geçmesine rağmen hâlâ siyasi iktidarlar bu Yasa’nın arkasına
sığınarak siyaset yapmayı nasıl içlerine sindiriyorlar? Ve dünyada yüzde 10’luk
baraj yok.
Şimdi, bu Yasa bu
kadar adaletsizse, eğer biz demokratik zeminin hayat bulacağı günleri
yaşıyorsak ve bu konuda herkese hayat hakkı tanıyacaksak bu tarihî bir fırsat.
Bugün, mesela, bu yasayı kabul edip, bu konuda adımların atılması kayıp değil
tam bir kazanç olur.
Bir taraftan 12
Eylül Anayasası’nı değiştirmeye kalkışmak ama bir taraftan da 12 Eylül
generallerinin getirdiği Siyasi Partiler Yasası, Seçim Kanunu ve yüzde 10’luk
baraja sığınmak dürüstçe bir tavır değil. Herkesi bu konuda vicdanlı davranmaya
davet ediyorum.
BAŞKAN –
Önergeyi…
III. - YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Yoklama
talebi var, evet.
Sayın Hamzaçebi,
Sayın Susam, Sayın Aslanoğlu, Sayın Şeker, Sayın Dibek, Sayın Toprak, Sayın
Özel, Sayın Özcan, Sayın Çam, Sayın Kuşoğlu, Sayın Çıray,
Sayın Bayraktutan, Sayın Tanrıkulu, Sayın Kesimoğlu,
Sayın Değirmendereli, Sayın Öz, Sayın Kaleli, Sayın Korutürk, Sayın Koç, Sayın
Tayan.
Yoklama için iki
dakika süre veriyorum ve başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı
yeter sayısı vardır.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
D) Önergeler
(Devam)
1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun,
(2/1413) esas numaralı Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/113) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Gündemin “Sözlü
Sorular” kısmına geçiyoruz.
IX.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI (x)
1.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, işportacıların
sorunlarının giderilmesine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/87) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
2.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Mobil
Telekomünikasyon sektöründe çifte vergilendirmeye ilişkin sözlü soru önergesi
(6/1348) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
3.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bakanlığın
Ardahan’daki personel sayısının arttırıl-masına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1401) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
4.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, 2003’ten itibaren
yapılan lojman satışlarına ve gelirle-rine ilişkin
sözlü soru önergesi (6/1403) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
5.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
2/B kapsamındaki arazilerden ecrimisil vergisi
talebine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1447) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in
cevabı
6.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, geçmişte
özelleştirilen bazı limanların işletilmesine ilişkin sözlü soru önergesi
(6/1454) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
7.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, Kamuda çalışan avukatların çalışma koşulları ile özlük ve sosyal
haklarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1721) ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşek’in cevabı
8.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, bir kredi derecelendirme kuruluşu ile ilgili değerlendirmelerine
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1723) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
(x)
Sözlü soru önergeleri Genel Kurulda okunmamış olup tutanağa eklidir.
9.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, bazı askerî personelin
maaşlarına yapılan son zamma ilişkin sözlü soru önergesi (6/1737) ve Maliye
Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
10.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, 150
metrekareden küçük evlerde KDV oranının artırılacağı iddialarına ilişkin sözlü
soru önergesi (6/1757) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
11.- Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan’ın, Muğla’da 2/B
kapsamındaki arazilerin rayiç bedellerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1915)
ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
12.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, THY’nin Bosna
Havayollarındaki ortaklığını sonlandırmasına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/2170) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
13.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
bütçe açığını kapatmak amacıyla yapılan zamlara ilişkin sözlü soru önergesi
(6/2171) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
14.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın,
Cumhurbaşkanlığı bünyesinde bulunan araçlara ilişkin sözlü soru önergesi
(6/2209) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
15.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın,
Cumhurbaşkanlığı resmî konutunun bakım onarım ve yenileme çalışmalarına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/2210) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
16.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, 2/B
arazileri için yapılan başvurulara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/2220) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
17.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Van’da yaşayan
esnafın borçlarının ertelenmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/2245) ve
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
18.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in,
akaryakıt, doğal gaz ve elektriğe yapılan zamlara ve resmî törenlerin
maliyetine ilişkin sözlü soru önergesi (6/2267) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in
cevabı
19.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, maaş
farklılıklarının ne zaman giderileceğine ilişkin sözlü soru önergesi (6/2273)
ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
20.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, 2012 yılı içinde akaryakıt, doğal gaz ve elektriğe yapılan zam
oranlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2282) ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşek’in cevabı
21.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Van depreminden
zarar görenlerin borçlarının ertelenmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/2315)
ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
22.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Kore ve Kıbrıs
gazilerine verilen şeref aylığı miktarının artırılması için çalışma yapılıp
yapılmadığına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2363) ve Maliye Bakanı
Mehmet Şimşek’in cevabı
23.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Göle’de bir köyde
bulunan tapusuz arazilerin kullanıcılarına bedelsiz verilmesine ilişkin sözlü
soru önergesi (6/2367) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
24.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, 5084 sayılı
Kanun’un süresinin uzatılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2441) ve Maliye
Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
25.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, yapılan
zamlara ve bütçe açığına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2472) ve
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
26.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, vergi
gelirlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/2485) ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşek’in cevabı
27.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
kayıt dışı ekonominin önlenmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/2490) ve
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
28.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun,
ülkemizdeki gelir dağılımı bozukluğuna ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/2511) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
29.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, kredi notunun
artırılmasının etkilerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/2542) ve Maliye Bakanı
Mehmet Şimşek’in cevabı
30.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bakanlık
tarafından borçları nedeniyle mükelleflere mektup gönderilmesi uygulamasına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/2552) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
31.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, emeklilerin
maaşlarının artırılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2579) ve Maliye Bakanı
Mehmet Şimşek’in cevabı
32.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Türk TELEKOM’a devredilen taşınmazlara ilişkin sözlü soru
önergesi (6/2688)
33.- Antalya Milletvekili Arif Bulut’un, Korkuteli
ilçesinde bir köyde yaşanan sel felaketi so-nucu köy
halkının mağduriyetine ilişkin sözlü soru önergesi (6/2715) ve Maliye Bakanı
Mehmet Şim-şek’in cevabı
34.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, THY tarafından
gerçekleştirilen bir uçak alımına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2739) ve
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
35.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, çeşitli kamu
kurum ve kuruluşlarında görevli sözleşmeli personelin kadroya geçirilmesi
çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2815) ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşek’in cevabı
36.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun,
akaryakıt fiyatlarına ve tüketimlerinden alınan vergilere ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/2817) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
37.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Hazine’ye ait
taşınmazlar üzerinde bulunan ibadethanelere ilişkin sözlü soru önergesi
(6/2836) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
38.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, devlete ait
taşınır ve taşınmazlardan bir derneğe tahsis edilenlere ilişkin sözlü soru
önergesi (6/2837) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
39.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, otoyolların
özelleştirilmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/2856) ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşek’in cevabı
40.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, memur ve muhasebe
denetim yardımcısı kadrolarında görev yapan personele üniversite ödeneği
verilip verilmediğine ilişkin sözlü soru önergesi (6/2875) ve Maliye Bakanı
Mehmet Şimşek’in cevabı
41.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, ticari
araçlardaki ÖTV ve KDV’nin düşürülmesine ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/2887) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
42.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun,
otomotiv sektöründen elde edilen vergi gelirine ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/2888) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
43.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
memurların ek göstergesinin yükseltilmesine ilişkin sözlü soru önergesi
(6/2968) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
44.- Samsun Milletvekili Cemalettin Şimşek’in, 2/B
arazilerinin rayiç bedellerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/3026) ve Maliye
Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
45.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, afet riski
altındaki alanların kentsel dönüşümüne ilişkin sözlü soru önergesi (6/3081) ve
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
46.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, 2002-2013
yılları arasında Bakanlıkta istihdam edilen engellilere ilişkin sözlü soru
önergesi (6/3126) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
47.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakanlık
istisnai kadrolarına yapılan atamalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/3131) ve
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
48.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakanlık
tarafından kiralanan araçlara ilişkin sözlü soru önergesi (6/3132) ve Maliye
Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
49.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, kamu kurum ve
kuruluşlarının tanıtım faaliyetleri ile ilgili harcamalarına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/3133) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
50.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakanlık
personeline ve açılan davalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/3134) ve Maliye
Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
51.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakan
Yardımcısına, görevlerine ve çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/3135)
ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
52.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakanlık
tarafından düzenlenen yurt dışı gezilerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/3143)
ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
53.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, 2002 yılından
itibaren gerçekleştirilen temsil giderlerine ilişkin sözlü soru önergesi
(6/3224) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
54.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Bakanlık personeli
arasındaki ücret farklılıklarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/3272) ve Maliye
Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
55.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, vergi
kayıp ve kaçak denetimleri ile vergi kaçıran mükelleflere yönelik işlemlere
ilişkin sözlü soru önergesi (6/3304) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
56.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, e-haciz
uygulamasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/3333) ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşek’in cevabı
57.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Türkiye’de dolaylı
vergilere ilişkin sözlü soru önergesi (6/3335) ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşek’in cevabı
58.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, mali müşavirlerin
tasdik edecekleri defterlere ilişkin sözlü soru önergesi (6/3342) ve Maliye
Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
59.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
Adana ilindeki 2/B arazilerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/3353) ve Maliye
Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
60.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
KOBİ’lerin borçlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/3354) ve Maliye Bakanı
Mehmet Şimşek’in cevabı
61.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
Maliye Bakanlığının engellilere yönelik çalışmalarına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/3355) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
62.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, memurların
emekli maaşı ve emekli ikramiyelerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/3522) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
63.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, aynı statüdeki
personelin farklı atama yönetmelikle-rine tabi
olmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/3566) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in
cevabı
64.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Maliye Bakanlığı
çalışanları ile diğer kamu kurumu çalışanları arasındaki tazminat tutarı
farklılığına ilişkin sözlü soru önergesi (6/3567) ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşek’in cevabı
65.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, personelin sosyal
haklarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/3569) ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşek’in cevabı
66.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, personelin izin
haklarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/3571) ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşek’in cevabı
67.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin,
hurda araç indirimine ilişkin sözlü soru önergesi (6/3658) ve Maliye Bakanı
Mehmet Şimşek’in cevabı
68.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, özelleştirmelere
ilişkin sözlü soru önergesi (6/3700) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
69.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Türkiye’nin
cari açığına ilişkin sözlü soru önergesi (6/3745) ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşek’in cevabı
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, “Sunuşlar” bölümünde belirttiğim üzere, birlikte
cevaplandırmak istediği sözlü soru önergelerini cevaplandırması için Maliye
Bakanı Sayın Mehmet Şimşek’i kürsüye davet ediyorum.
Buyurun Sayın
Bakan.
Şimdi, bir
saatiniz var. Soruları -anlaştı gruplar- okumuyoruz. Yani vakitli kullanırsanız
size soru sormakla da yani bir saate tamamlayacağız. Tamam?
Evet, buyurun.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (BATMAN) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; sözlü soru
önergelerine cevap vermek üzere huzurlarınızdayım. Hepinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum.
Cevaplarıma Sayın
Ensar Öğüt’ün İçişleri Bakanımıza yönelttiği (6/87) sıra numaralı soruyla
başlıyorum. Mevcut mevzuatımıza göre “işporta” olarak adlandırılan satış
yerleri usulsüz olup yasal boyut kazandırılması mümkün değildir, uygun da
değildir.
Sayın Mesut
Dedeoğlu’nun (6/1348) esas numaralı sorusu: Mevcut düzenlemelere göre arızalı
bir cihazın tamir edilememesi nedeniyle yerine yenisinin ithalinde ÖTV
alınmaktadır. Garanti kapsamındaki arızalı cihaza ait önceden alınan ÖTV’nin
iadesine ilişkin şu an itibarıyla bir çalışmamız bulunmamaktadır.
Sayın Ensar Ögüt’ün iki sorusu… (6/1401) esas numaralı sorusu:
Bakanlığımızın taşra teşkilatının personel ihtiyacı imkânlar ölçüsünde
giderilmeye çalışılmaktadır. (6/1403) esas numaralı sorusu: 2003-2012 döneminde
108 adet lojman toplam 24,9 milyon lira bedelle satılmıştır.
Sayın Ali Halaman’ın (6/1447), (6/3353),
Sayın Mehmet Erdoğan’ın (6/1915), Sayın Mesut Dedeoğlu’nun (6/2220) ve Sayın
Ensar Öğüt’ün (6/2367) ve Sayın Cemalettin Şimşek’in (6/3026) esas numaralı soru
önergeleri: Mevcut mevzuatımıza göre ecrimisil gelir
getirsin getirmesin izinsiz ve hukuksuz tasarrufun karşılığı olan bir
tazminattır, tabii ki devam edecektir. 2/B taşınmazlarının satış bedellerinden ecrimisil
bedelleri mahsup edilmektedir. 2/B’de rayiç bedeller 2886 ve 4706 sayılı
Kanunlar çerçevesinde, belediye, ticaret ve sanayi odaları gibi kuruluşlardan
veya bilirkişilerden soruşturulmak ve mahallinde gerekli incelemeler yapılarak
konumu emsal taşınmazların metrekare birim değerleri, İnternet araştırmaları,
imar ve kullanım durumları, verim gücü ve altyapı imkânları gibi unsurlar
dikkate alınarak tespit edilmiştir. Kıymet takdirlerinde kontrol aşaması
tamamlanmıştır. Bedeller başvuru yapan hak sahiplerine İnternet’ten sorguya
açılmıştır. Satın almaların başlaması için tebligatlara başlanmıştır.
Başvurularda taahhüt ve başvuru bedeli alınmamaktadır. Mevzuatımızda tarım
arazilerinin bedelsiz devri yönünde bir düzenleme bulunmamakta olup 6292 sayılı
Kanun’la hak sahiplerine satış imkânı getirilmiştir. Tamamen ve münhasıran,
bilfiil tarımsal amaçlı kullanılan ve üzerinde tarımsal amaçlı yapılar ile
sürekli ikamet amacıyla kullanılan, konut hariç yapı bulunmayan yerler için
satış bedelinin rayiç bedelin yüzde 50’si olarak hesaplanması öngörülmüştür. Peşin
satışlarda ayrıca yüzde 20 indirim uygulanmaktadır. 6444 sayılı Kanun’la taksit
süreleri uzatılmıştır.
2012 Haziran
itibarıyla 2/B taşınmazı bulunan illerimizde toplam 70 bin civarında doğrudan
satın alma ve iade başvurusu yapılmıştır. Bugün itibarıyla başvuru sayısı 57
ilimizde toplam 611 bin civarındadır. 57 ilin başvuru dağılımını süre
itibarıyla burada ifade edemiyorum ama isterlerse Sayın Dedeoğlu’na bunun bütün
detaylarını verebilirim. 2/B alanlarının satışından 9,8 milyar liralık gelir
beklenmektedir. Adana ilindeki 2/B taşınmazı sayısı 11.943’tür, toplam 5.710
hektardır. Bunların 2.121 adedi 400 metrekarenin altında olup toplam alanı 46
hektardır.
Sayın Kamer
Genç’in (6/1454) esas numaralı soru önergesi: Limanların özelleştirildiği
tarihten 30 Nisan 2013’e kadar işletme hakkı devir sözleşmeleri kapsamında
Türkiye Denizcilik İşletmelerinin 13,7 milyon dolarlık hasılat payından 11,8
milyon doları tahsil edilmiştir. Kalan payla ilgili gerekli yasal işlemler
başlatılmıştır, davalar derdesttir. Tekirdağ Limanının özelleştirilmesi 12 Mart
2012 tarih ve 2012/34 sayılı Özelleştirme Yüksek Kurulu kararıyla feshedilmiş
ve ertesi gün fiilen devralınmıştır. Bahse konu liman işletmelerinin yönetimi
ve denetimi, işletme hakkı devir sözleşmesinin 7’nci maddesinde düzenlenmiştir.
Buna göre, yönetim kurullarına üye olarak TDİ’den 1 personel ve denetim
kurullarına, limanların bağlı olduğu ilgili valilik personelinden 1 üye
alınmaktadır. Bütün bu üyelerin isimlerini şu anda saymam zor ama isteyen
milletvekilimize tabii ki bunları sunabilirim.
Özelleştirme
İdaresi Başkanlığına intikal eden bir, görevini yapamama durumu söz konusu
değildir. Karadeniz sahil yolu yapımı çalışmaları kapsamında Giresun liman
sahasında bulanan 424 metrekarelik bina dâhil olmak üzere 14.562,69
metrekarelik alan 1,7 milyon lira kamulaştırma bedeliyle Karayolları Genel
Müdürlüğüne devredilmiştir. İşletme hakkı devir sözleşmesi çerçevesinde
kamulaştırma bedeliyle ilgili TDİ’nin bir alacağı söz konusu değildir. Üyelik
bilgilerini ve kâr paylarını tek tek burada okumam süre nedeniyle mümkün
değildir ama yine isteyen arkadaşlarımıza yazılı olarak verebilirim.
Sayın Alim Işık’ın (6/1721) esas numaralı sorusu: 666 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname’yle eşit işe eşit ücret politikasıyla aynı hizmet sınıfında
aynı veya benzer unvanlı kadrolarda istihdam edilen personel arasındaki ücret
dengesizliği ortadan kaldırılmıştır. Bu çerçevede farklı idarelerdeki
avukatların aynı tutarda ek ödemeden yararlandırılması suretiyle mali hakları
arasındaki farklılığa son verilmiştir. Ayrıca avukatlarımıza vekâlet ücreti de
ödenmektedir. Gündemimizde bu konularda bir çalışma yoktur.
Sayın Alim Işık’ın (6/1723), Sayın Mahmut Tanal’ın (6/2542) esas
numaralı önergeleri: Standard&Poor’s’un geçen yıl
mayıs ayında yaptığı Türkiye değerlendirmesi ülkemizin görünümünü doğru bir
şekilde yansıtmamıştır. Zira, Mayıs 2012’den bu yana
hem SNP hem de dört ayrı uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Türkiye’nin
kredi notunu yükseltmiştir. Fitch, Kasım 2012’de
Türkiye’nin kredi notunu yatırım yapılabilir seviyeye yükseltmiştir. Fitch’in ardından Moody’s, Japan Credit Rating Agency
ve Dominion Bond Rating
Service de ülkemizin kredi notunu yatırım yapılabilir seviyeye çıkartmıştır.
Böylece Türkiye uluslararası dört kredi derecelendirme kuruluşu tarafından
yatırım yapılabilir seviyede kredi notuna sahip bir ülke konumuna gelmiştir. Bu
gelişme ekonomimizi, dolayısıyla vatandaşımızı oldukça olumlu yönde
etkileyecektir, ülkemize uzun vadeli yatırım girişlerini hızlandıracak, sermaye
girişlerindeki oynaklığı azaltacaktır; hazinemizin ve şirketlerimizin
uluslararası finansmana erişimini artıracak, borçlanma maliyetini azaltacak ve
ülkemizin uzun vadeli büyümesine katkı sağlayacaktır. Tüm bunlar istihdam
artışını destekleyecek, ülkemizin kalkınmasına ve sosyal refahın artmasına
destek olacaktır.
Kredi notu
artırımının ardında yatan temel unsur hükûmetlerimiz döneminde sağlanan siyasi
istikrar, uygulanan ihtiyatlı makroekonomik politikalar ile gerçekleştirilen
yapısal reformlar olmuştur. Kredi notu artırımından dolayı vergilerin
sıfırlanmasını beklemek gerçekçi bir bakış açısı değildir. Zira yatırım
yapılabilir seviyede kredi notu olsun olmasın her ülke kamu harcamalarını
finanse etmek için vergilendirme yoluna gitmektedir.
Sayın Ali Öz’ün
(6/1737) esas numaralı soru önergesi: Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin
özlük haklarıyla ilgili çalışmalar personel ayrımı gözetilmeksizin bir bütün
olarak yürütülmektedir. Bu kapsamda geçen yıl emsallerine göre daha zorlu
şartlarda veya mahrumiyet yerlerinde görev yapanlara, patlayıcı madde imhası
gibi risk seviyesi yüksek görevleri yapanlara ve mesleki gelişimi teşvik etmek
amacıyla eğitim alan personele ödenmekte olan yan ödeme puanlarında artış
yapılmıştır. Ayrıca terörle yaygın ve yoğun bir şekilde mücadele eden askerî
personele “görev yaptığı yer, görevin riski ve zorluğu” gibi kriterler
esas alınmak suretiyle ilave bir ek tazminat ödenmesi yönünde düzenleme
yapılmıştır. Kadro unvanına bağlı olmadan yapılan bu tür ödemelerden yararlanan
personelin sayısı hakkında bilgi vermek teknik olarak mümkün değildir. Diğer
bir düzenlemeyle de 2629 sayılı Kanun kapsamında “uçucu, paraşütçü,
denizaltıcı, dalgıç ve kurbağa adam” gibi niteliklere sahip personelin
tazminatlarında artış yapılmıştır. Şu an itibarıyla gündemimizde başka bir
çalışma yoktur.
Sayın Mesut
Dedeoğlu’nun (6/1757) esas numaralı önergesi: 6322 sayılı Kanun’la yeni konut
teslimlerinde inşaatın yapıldığı arsa veya konutun vergi değerini ve bulunduğu
yeri esas alarak katma değer vergisi oranını farklılaştırabilme konusunda
Bakanlar Kuruluna yetki verilmiştir. (2012/4116) sayılı kararla da
büyükşehirlerde inşaat ruhsatı 01/01/2013 tarihinden
itibaren alınan 150 metrekareye kadar lüks ve birinci sınıf konutlarda Emlak
Vergisi Kanunu’na göre belirlenen arsa birim metrekare değerlerine göre vergilendirmeye
geçilmiştir. Buna göre, söz konusu konutlarda arsa birim metrekare değeri 500
liranın altında olanlarda KDV yüzde 1; 500 lira ile 1.000 lira arasında olanlar
için yüzde 8; 1.000 liranın üzerinde olanlar için de yüzde 18 KDV
uygulanacaktır. Bunların dışında kalan konutlarda eskiden olduğu gibi 150
metrekarenin altındakilere yüzde 1; 150 metrekarenin üzerindekilere ise yüzde
18 olarak uygulanmaya devam edilecektir.
Sayın Ensar
Öğüt’ün (6/2170), Sayın Mahmut Tanal’ın (6/2739) esas numaralı önergeleri: Türk
Hava Yolları Anonim Ortaklığı, kamu payı yüzde 49,12 olan, özel hukuk
hükümlerine göre faaliyet gösteren bir kuruluştur. Söz konusu soru
önergelerinde yer alan hususlar, Türk Hava Yolları tarafından şu şekilde
cevaplandırılmıştır: Türk Hava Yolları, sorulardaki konulara ilişkin her türlü
bilgiyi Kamuyu Aydınlatma Platformu’na bildirmiştir. Bu aşamada verilebilecek
ilave bir bilgi bulunmamaktadır. İşten çıkarılanlarla ilgili olarak konu
yargıya intikal etmiştir, verilecek karar doğrultusunda hareket edilecektir.
Sayın Ali Halaman’ın (6/2171), Sayın Levent Tüzel’in (6/2267), Sayın Alim Işık’ın (6/2282) ve Sayın Mesut Dedeoğlu’nun Sayın
Başbakanımıza (6/2472) ve (6/2817) esas numaralı soru önergeleri: Mali
disiplinle bütçe hedeflerini gerçekleştirmek için cari işlemler açığının
azaltılmasına katkı sağlamak amacıyla ekonomik ve sosyal gelişmeler, verginin
kendine özgü yapısı ile gelir gruplarının harcamalar içindeki payı gibi
unsurlar da dikkate alınarak zaman zaman vergi düzenlemeleri yapılmaktadır.
2012 Eylül ayında akaryakıt ürünleri üzerinden alınan maktu ÖTV tutarları
artırılmıştır. Bu düzenlemeden önce iki buçuk yılı aşkın bir süre zarfında
akaryakıt ürünleri üzerindeki maktu vergi tutarlarında herhangi bir değişiklik
yapılmamıştır. 31/12/2009 tarihinden 22/09/2012
tarihine kadar “Brent” tipi petrolün varil fiyatı
77,9 dolardan yüzde 43 artışla 111,4 dolar seviyesine çıkarken aynı dönemde
TÜFE yüzde 21,4 oranında artmıştır, maktu ÖTV ise sadece 30 kuruş
artırılmıştır.
2012 yılının son
çeyreğinde alkollü içecek ve 1600 santimetreküpü geçmeyen motorlu araçlar
üzerinden tahsil edilen ÖTV ile tapu işlemlerinden alınan tapu harç oranları da
artırılmıştır. Akaryakıt, motorlu taşıt ve alkollü içki ÖTV’si ile tapu
harçlarında yapılan düzenlemelerin 2012 yılı merkezî yönetim bütçe gelirlerine
etkisi yaklaşık 2,5 milyar liradır. 31/12/2002
tarihinde 100 liralık benzin fiyatının içerisinde vergi yükü 70,2 lira iken bu,
22/05/2013 tarihi itibarıyla 61,4 liraya kadar düşmüştür. Aynı şekilde, 01/01/2005 tarihinde 100 liralık motorin fiyatının
içerisindeki vergi yükü 65,1 lira iken 22/05/2013 tarihi itibarıyla 53,7 liraya
düşmüştür.
Diğer taraftan,
uluslararası piyasalarda fiyatların yükselmesine bağlı olarak doğal gaz
maliyetlerinde meydana gelen artışlar nedeniyle BOTAŞ tarafından doğal gaz
satış fiyatları Ekim 2012’den geçerli olmak üzere nihai tüketici fiyatlarına
yüzde 9,8 oranında yansıyacak şekilde artırılmıştır. Enerji maliyetlerinde
meydana gelen artışlar nedeniyle de Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından
perakende elektrik fiyatları yüzde 4,03 ile yüzde 9,81 arasında değişen
oranlarda artırılmıştır.
Diğer taraftan,
Sayın Tüzel’in sorusundaki törenlerle ilgili bir istatistik üretilmemektedir.
Bu konudaki iddialarına da katılamıyorum. Esasen bu konularda Başbakanlığın
tasarrufa ilişkin 2007/3 sayılı Genelgesi’yle gerekli tedbirler alınmış olup,
uygulama buna göre sürdürülmektedir.
Akaryakıt
ürünleri üzerindeki vergilerde herhangi bir indirim gündemde değildir.
Sayın Mahmut Tanal’ın (6/2209) ve (6/2210) esas numaralı
önergeleri: Sorularla ilgili olarak Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliğinden
alınan yazılarda Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliğinin tüm eylem ve
işlemlerinin yüce makamın ihtiyaçları doğrultusunda, yürürlükteki mevzuat
hükümlerine uygun ve tasarruf prensiplerine dikkat edilerek yapıldığı,
önergelerde dile getirilen hususların da bu kapsamda olduğu, Cumhurbaşkanlığı
Genel Sekreterliğinin 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na tabi
olup, her türlü işlemlerinin Sayıştayca denetlendiği,
Sayın Cumhurbaşkanımızın ikamet ettikleri konutun Dışişleri Bakanlığıyla
yapılan protokol çerçevesinde kullanıldığı, ayrıca Çankaya yerleşkesinde
bulunan Cumhurbaşkanlığı konutuna bugüne kadar herhangi bir onarım, tadilat
yapılmadığı ve Köşk’ün korunmasına yönelik rutin bakımların Genel Sekreterlikçe
yapıldığı belirtilmiştir.
Sayın Ensar
Öğüt’ün dört sorusu; (6/2245), (6/2315) esas numaralı sorusu: Öncelikle
belirteyim ki bankaların alacaklarının; elektrik, telefon, İnternet ve su
alacaklarının taksitle ödenmesine veya ertelenmesine ilişkin Bakanlığımın bir
yetkisi bulunmamaktadır.
Van ilindeki
borçluların 6111 sayılı Kanun kapsamında ödenmesi gereken bir taksit tutarı
bulunmamaktadır. Ayrıca 6183 sayılı Kanun’da yapılan değişiklik neticesinde,
doğal afetler nedeniyle ilan edilen mücbir sebep hâlinin sona erdiği tarihe
kadar ödemeleri gereken veya ertelenen amme borçlarını faiz alınmaksızın veya
yürürlükteki oranından daha düşük faizle tecil etmeye ilgili makam
yetkilendirilmiştir.
(6/2273) ve
(6/2579) ile Sayın Mesut Dedeoğlu’nun (6/3522) esas numaralı soruları:
Hükûmetlerimiz döneminde gerek çalışanların gerekse emeklilerin aylıklarında
enflasyonun oldukça üzerinde bir artış gerçekleştirilmiştir. Aylıklar reel
olarak 1 ila 6 kat arasında artmış ve ekonomik büyüme tabana yayılmıştır. 2002
Aralık-2013 Nisan döneminde aile yardımı dâhil en düşük memur maaşı yüzde 364,
en düşük memur emekliği aylığı yüzde 197, en düşük işçi emekliği aylığı yüzde
259, en düşük BAĞ-KUR’lu esnaf emekli aylığı yüzde
403 ve en düşük BAĞ-KUR’lu tarım emekli aylığı yüzde
748 oranında arttırılmıştır. Aynı dönemde TÜFE’deki artış yüzde 150 oranında
gerçekleşmiştir.
Diğer taraftan,
intibak sistemiyle, 2000 yılından önce aylık bağlanmış olan 2 milyon 743 binin
üzerindeki SSK emeklisi ile Nisan, Haziran 2000 döneminde aylık bağlanmış olan
12 binin üzerindeki BAĞ-KUR emeklisinin aylıkları yeniden hesaplanarak 2013
yılı Ocak ayından itibaren aylıkların yükseltilmesi sağlanmıştır. Diğer
taraftan, emekli keseneğine esas aylık tutarına dâhil edilmeksizin ödenen aylık
unsurları kadro unvanı aynı olsa bile görev yapılan coğrafi yer, görevin
yürütüldüğü mekân -fabrika, şantiye, maden ocağı, büro, arazi gibi- kadronun
bulunduğu kurum gibi bazı kriterler çerçevesinde
farklılaştırılmaktadır. Bu farklılaşma kamu personelinin görevi sırasında
emsallerine göre katlanmakta olduğu zorlukların telafi edilmesi amacından
kaynaklanmaktadır. Çalışma dönemindeki fiilî zorluklara göre farklılaştırılmış
olan unsurların emekli aylığına yansıtılması statü hukukuna uygun
düşmediğinden, bu unsurlar emekli keseneğinin ve emekli aylığının hesabında
dikkate alınmamaktadır. Emekli keseneği yatırılmamış tutarlarının emekli
aylıklarına dâhil edilmesi sosyal güvenlik sisteminin nimet-külfet ilkesiyle
örtüşmemekte ve sosyal güvenlik sisteminin açıklarını artırmakta olup
yansıtılması yönünde bir düzenlemeye gidilmesinin uygun olmadığı
değerlendirilmektedir.
Sayın Reşat
Doğru’nun (6/2363) esas numaralı önergesi: 2002 Aralık-2013 Nisan döneminde
TÜFE artışı yüzde 150 iken aynı dönemde 1005 sayılı Kanun çerçevesinde ödenen
şeref aylıklarında sosyal güvencesi olanlarda yüzde 257, sosyal güvencesi
olmayanlarda ise yüzde 457 oranlarında artış yapılmıştır. Görüleceği gibi
aylıklarda bir düşüş söz konusu değildir, aylıklar hem nominal
olarak hem de reel olarak artmıştır.
Sayın Ensar
Öğüt’ün (6/2441) esas numaralı önergesi: 5084 sayılı Kanun’un uygulama süresi 31/12/2012’de sona ermiştir. 19 Haziran 2012 tarihinde
yürürlüğe giren Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Bakanlar Kurulu
Kararı’yla uygulamaya geçirilen yeni teşvik sistemimiz ise cumhuriyet
tarihimizin en kapsamlı teşvik sistemidir. 5084 sayılı Kanun’la 49 ildeki
yatırımlar desteklenirken, yeni teşvik sistemiyle, gelişmişlik düzeyine göre 6
bölge itibarıyla 81 ilde yapılacak yatırımlar desteklenmektedir. Teşvik
uygulamalarına ilişkin çalışmalarımız devam etmektedir.
Sayın Mahmut
Tanal’ın (6/2485) esas numaralı soru önergesi: 2012 yılı itibarıyla tüketici
vergileri olarak dâhilde alınan KDV ve ÖTV vergilerinin toplamı 103 milyar 277
milyon lira, kurumlar vergisi 29 milyar 17 milyon lira, gelir vergisi tahsilatı
56 milyar 493 milyon liradır. Bunların toplam vergi gelirlerine oranı
sırasıyla; yüzde 37, yüzde 10,4 ve yüzde 20,3’tür. 2012 için vergi gelirlerinin
gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yani dar anlamda vergi yükü yüzde 19,7 olarak
hesaplanmaktadır. Toplam vergi yükü ise yüzde 27,4’tür, bunun içinde sosyal
güvenlik primleri de vardır. Sosyal Güvenlik Kurumunun 2012 itibarıyla 103
milyar 385 milyon lirası prim tahsilatı gelirleri olmak üzere toplam gelirleri
135 milyar 695 milyon liradır. Prim tahsilatlarının toplam gelirlere oranı
yüzde 76,2’dir. İlgili tabloyu isterlerse Sayın Tanal’a verebilirim.
Sayın Ali Halaman’ın (6/2490) esas numaralı soru önergesi: Aynı
soruları (7/12309) esas numaralı yazılı soru önergenizde de sormuştunuz, ben de
11/12/2012 tarihinde cevaplamıştım. Hükûmet
Programı’mız, Dokuzuncu Kalkınma Planı ve Orta Vadeli Program ekonomide kayıt
dışılığın azaltılmasının temel amaç olduğunu vurgulamakta ve kayıt dışılıkla
mücadeleye kararlılıkla devam edilmesini öngörmektedir. Bu çerçevede, 2008’den
itibaren üçer yıllık kayıt dışı ekonomiyle mücadele stratejisi eylem planlarını
uygulamaya koyduk.
2011-2013’ü
kapsayan ikinci planın, gönüllü uyumun artırılması, denetim kapasitesinin
güçlendirilmesi, yaptırımların caydırıcılığının artırılması, veri tabanı
paylaşımı ve toplumsal farkındalığın artırılması doğrultusunda, 14 kamu kurum
ve kuruluşuyla birlikte çalışmalarımız devam etmektedir. Gelişmeler,
Başbakanımızın Başkanlığındaki Kayıt Dışı Ekonomiyle Mücadele Yüksek Kurulunca
da değerlendirilmekte ve gereken üst düzey kararlar alınmaktadır. Bu çalışmalar
neticesinde, ülkemizde kayıt dışılık oranlarında önemli ölçüde azalma
yaşanmıştır.
2002 yılında
kayıt dışı istihdamın toplam istihdam içerisindeki payı yüzde 52,1 iken, bu
oran, Şubat 2013 tarihinde yüzde 36,4’e gerilemiştir. Benzer şekilde, Avusturya
Linz Üniversitesi tarafından yapılan uluslararası bir çalışma –ki, bu 38 ülkeye
ilişkin çalışmadır- ülkemizde kayıt dışılığın millî gelir içerisindeki payının
son on yıl içerisinde yaklaşık 6 puan azalarak bu yıl yüzde 26,5’e gerilediğini
göstermektedir.
Sayın Mesut
Dedeoğlu’nun (6/2511) esas numaralı önergesi: Hükûmetimizin işbaşına geldiği
2002 yılından bu yana, ülke refahının artırılması, gelir dağılımının
iyileştirilmesi ve yoksulluğun azaltılması yönünde büyük bir çalışma başlattık.
Yoksul vatandaşlarımızın düşük taksitlerle ev sahibi
yapılması, sosyal güvenliği olmayanlara sağlık primi ödemeleri, Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu’na ilave kaynak ayrılması, özürlü
istihdamına özel önem verilmesi; ilköğretim, lise ve yükseköğretim
öğrencilerinin eğitim düzeyine göre kredi, burs, yurt, kitap, süt ve iaşe
imkânlarının genişletilmesi, artırılması; tarım ürünleri üretiminin
desteklenmesi; kimsesiz yaşlıların ve çocukların koruma altına alınması;
refahın artırılması, yoksulluğun ve çaresizliğin bertaraf edilmesi amacıyla
gerçekleştirilen ve yürütülen politikalarımızın sadece birkaç tanesini
oluşturmaktadır.
Az gelişmiş
bölgelerimizin kalkınmasının sağlanması için bu bölgeleri bölgesel kalkınma
projeleriyle destekliyoruz.
Yoksullukla
mücadelenin başında istihdamın geldiği düşüncesiyle ülke çapında istihdamı
artırıcı kısa, orta ve uzun vadeli politikalar uyguluyoruz.
Nitekim, yürüttüğümüz bu
politikalar sonucunda, Türkiye İstatistik Kurumu rakamlarına göre hane halkı
gelirlerinin yüzde 20’lik nüfus dilimlerine göre dağılımında en alt yüzde
20’lik grubun toplam gelirlerden aldığı pay 2002 yılında yüzde 5,3 iken 2011
yılında yüzde 5,8’e yükseldiği görülmektedir.
Yine, gelir
dağılımının bozulup bozulmadığını, adil olup olmadığını gösteren gini katsayısı 2002 yılında 0,44 iken 2011 yılında
iyileşerek 0,40’a gerilemiştir.
Mutlak yoksulluk
düzeyini gösteren kişi başına günlük harcaması 1 doların altında kalan fert
sayısı 2005 yılından bu yana sıfırlanmıştır.
Kişi başı günlük
harcaması 2 dolar 15 sentin altında kalan fert oranı 2002 yılında yüzde 3,04 iken
bu oran 2011 yılında yüzde 0,14’e kadar gerilemiştir yani neredeyse bu da
sıfırlanmıştır.
Kişi başı günlük
harcamada 4,3 dolar sınırı esas alındığında ise, 2002 yılında, bu kritere göre yoksulluk oranı yüzde 30,3 iken 2011 yılında
yüzde 2,79’a düşmüştür.
Görüleceği gibi,
hükûmetlerimiz döneminde gelir dağılımında iyileşme olmuş, yoksullukta da
azalma söz konusudur.
Sayın Ensar
Öğüt’ün (6/2552) esas numaralı soru önergesi: Mektup uygulamalarında 50 lira
üzeri borçlular hedef kitle olarak tespit edilmiştir. 1 lira gibi bir tutar
için takip veya mektup uygulaması yapılmamaktadır, eğer var ise sehven
yapılmıştır.
Sayın Ensar Öğüt’ün (6/2688) esas numaralı soru önergesi: Türk
TELEKOM ve Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu arasında imzalanan imtiyaz
sözleşmesi ile Türk TELEKOM’a, sözleşmesinin
süresinin sona ermesi veya yenilenmemesi hâlinde sistemin işleyişini etkileyen
tüm teçhizatı bütün fonksiyonlarıyla çalışır vaziyette ve bu teçhizatın kurulu
bulunduğu kendi kullanımında olan taşınmazları kuruma veya kurumun göstereceği
kuruluşa bedelsiz olarak devretme yükümlülüğü getirilmiştir. Türk TELEKOM ana sözleşmesi çerçevesinde, amacı ve amacıyla ilgili
olmak üzere gayrimenkulleri üzerinde gerekli gördüğü tasarruflarda bulunma
hakkına sahiptir. Türk TELEKOM’un mülkiyeti kendisine
ait olan bütün taşınmazları en etkin ve verimli şekilde kullanımı amacıyla
başta kendi grup şirketleri olmak üzere üçüncü şahıslara da kiraya
verilmektedir. Böylelikle, hem gelir elde edilmekte hem kiraya verilen
alanların bakım, onarım ve işletme giderleri kiracıya yüklenerek bu giderlerden
tasarruf edilmektedir. Kaldı ki, gayrimenkul satışlarına ilişkin suç
duyurularına ilgili mahkemelerce takipsizlik kararı verilmiş olup yapılan
itirazlar da reddedilmiştir.
Sayın Arif
Bulut’un (6/2715) esas numaralı soru önergesi: Söz konusu felaketle ilgili
olarak Bakanlığımıza bir talep intikal etmemiştir. Ecrimisil
konusuyla ilgili olarak ise, ödeme güçlüğü çekenlere belirli şartlarla üç yıla
kadar taksitlendirme yapılmaktadır. Peşin ödemelerde yüzde 35, taksitli
ödemelerde yüzde 20 indirim uygulanmaktadır. Söz konusu köyde yerel idarece
gerekli anlayışın gösterilmesi neticesinde bir ödeme güçlüğü başvurusu
olmamıştır.
Sayın İsmet
Büyükataman’ın (6/2815) esas numaralı soru önergesi: 5393 sayılı Belediye
Kanunu’nun 49 ve 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu’nun 36’ncı maddesine göre,
mahallî idarelerde istihdam edilen sözleşmeli personelin devlet memurluğuna
geçirilmesine yönelik çalışmalar Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
tarafından yürütülmektedir. Diğer taraftan, soru önergesinde bahsedilen diğer
personelin kadroya geçirilmesi hususunda Bakanlığımız nezdinde yürütülen bir
çalışma bulunmamaktadır.
Sayın Kamer
Genç’in (6/2836) esas numaralı soru önergesi: Hazine taşınmazlarının
kiralanması işlemleri 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu ile Hazine
Taşınmazlarının İdaresi Hakkında Yönetmelik ve ilgili tebliğler çerçevesinde
yürütülmektedir.
Bu çerçevede,
Bakanlığımız ve Diyanet İşleri Başkanlığı arasında Hazineye ait taşınmazlar üzerinde
bulunan cami, mescit ve bunların müştemilatının kiralanmasına imkân sağlayan 21/12/2006 tarihli bir protokol düzenlenmiştir. Bu protokol,
cami ve mescitlerin onarım, tadilat ve genel giderlerinin yerinde karşılanması
amacıyla imzalanmıştır ancak açılan dava sonucu, 2012 yılında, Danıştayca, Bakanlığımız protokolünün sadece baz istasyonu kurulmasına ilişkin hükümleri ile alt
protokollerin iptaline karar verilmiştir. Protokolün Danıştayca
iptal edilen kısımlarına ilişkin olarak, daha önce yapılmış kira sözleşmeleri
genel hukuk kuralları gereğince geçerliliğini korumaktadır. 2012 yılından sonra
vakıf devreden çıkmış, işlemler Diyanet İşleri Başkanlığınca yürütülmektedir.
Diyanet İşleri
Başkanlığından alınan bilgiler çerçevesinde, mülkiyeti Hazineye ait olan 946
adet cami müştemilatı kiralaması yapılmıştır. Kiralama yapılan camilere ve
kiralayanlara ait bilgileri süre nedeniyle burada ifade etmeme imkân yoktur. Bu
kiralamalardan bugüne kadar sağlanan 54 milyon liranın 11,6 milyon lirası
Hazineye aktarılmıştır.
Sayın Genç’in
(6/2837) esas numaralı soru önergesi: Söz konusu derneğe, yani Deniz Feneri
Derneğine, Hazine mülkiyetinde veya devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşınmazlardan
bedelli veya bedelsiz herhangi bir tahsis, mülkiyet devri, kiralama veya
irtifak hakkı tesisi yapılmamıştır.
Sayın İsmet
Büyükataman’ın (6/2856) esas numaralı soru önergesi: Otoyollar ve köprülerin
işletme haklarının verilmesi yöntemiyle özelleştirilmesine ilişkin ihale
Özelleştirme Yüksek Kurulunca iptal edilmiştir.
Sayın Ensar
Öğüt’ün (6/2875) esas numaralı soru önergesi: Bu konuda, 21 Ocak 2013 tarihinde
basında çıkan haberler üzerine bir basın açıklaması yapmıştık. Önergedeki
1’inci sorudaki konu sistemde kullanıcının yanlış kodlanmasından kaynaklanan
bir durum olup mükerrer ödeme yoktur. Görev yeri değişenler için de mükerrer
ödeme söz konusu olmamaktadır.
3’üncü soruyla
ilgili olarak ise, sehven yapılan fazla ödeme fark edilerek zaten ertesi ay
geri alınmıştır.
Sayın Mesut
Dedeoğlu’nun Sayın Başbakanımıza yönelttiği (6/2887) ve (6/2888) esas numaralı
soru önergeleri: 2009 yılında uygulamaya başlanan yeni teşvik sistemi 2012/3305
sayılı Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Bakanlar Kurulu Kararı ile daha
kapsamlı hâle getirilmiştir. Yeni yatırım teşvik sistemiyle rekabet gücünün,
üretimin ve özellikle istihdamın artırılması, katma değeri, teknoloji ve AR-GE
değeri yüksek stratejik yatırımların teşviki, bölgesel gelişmişlik farklarının
giderilmesi ve ekonomimizin ithalata olan bağımlılığının azaltılması hedeflenmektedir.
Otomotiv ve yan
sanayi sektörüne ilişkin olarak 2012 yılında toplam 45,3 lira vergi tahsilatı
yapılmış, motorlu taşıtlardan alınan vergi gelirlerinde bütçe hedefinin
üzerinde bir gerçekleşme olmuştur. Bu çerçevede, önergede sorulan mahiyette
ticari araçlar için KDV ve ÖTV indirimine ilişkin hâlihazırda bir çalışmamız
bulunmamaktadır.
Sayın Ali Halaman’ın (6/2968) esas numaralı soru önergesi: Ek
göstergesi olmayanların 3600 ek göstergeden emekli olmaları konusunda
Bakanlığımız tarafından yürütülmekte olan herhangi bir çalışma bulunmamaktadır.
Sayın Ensar
Öğüt’ün (6/3081) esas numaralı soru önergesi: 6306 sayılı Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun kapsamında, Ocak 2013’te seksen bir
ilimizden bilgi istedik. Tamamından cevap gelmemekle birlikte, gelen
bilgilerden, doğu ve güneydoğu bölgelerinde bulunan illerde, Bakanlığımıza
bağlı yıkılması gereken veya yıkılan bina bulunmadığı anlaşılmıştır.
Sayın İsmet
Büyükataman’ın (6/3126), Sayın Ali Halaman’ın
(6/3355) esas numaralı soru önergeleri: Bakanlığımızda engelli personel açığı
bulunmamakta olup 848 engelli personel görev yapmaktadır. Engellilerin ulaşım
kolaylığı için gerekli düzenlemelere 2005 yılından itibaren başlanmış olup 2008
yılında tamamlanmıştır. 2012 yılında da asansör yapım ihalesi yapılmış ve bu
yıl tamamlanması öngörülmektedir. Millî Piyango İdaresi Genel Müdürlüğünce de
bedensel engelliler için 2.591 adet tekerlekli sandalye ve 500 çift koltuk
değneği, görme engelliler için ise 1.000 adet yazı takımı ve 5.500 adet beyaz
baston yaptırılmıştır. Engellilere yönelik mesleki eğitim veren bir iş okulu
yaptırılmıştır. Engelli vatandaşlarımız için vergi kanunlarında da gerekli
değişiklikleri yaptık. Bunların daha kolay rapor almaları, raporun kısa sürede
değerlendirilmesi için ilgili bakanlıklarla birlikte çalışma yapmaktayız.
Sayın İsmet
Büyükataman’ın yedi sorusuna cevap veriyorum:
(6/3131): 2002-2012 yılları arasında
Bakanlığıma 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 59’uncu maddesine istinaden,
istisnai kadro olarak 4 özel kalem müdürü, 2 bakanlık müşaviri, 3 basın ve
halkla ilişkiler müşaviri olmak üzere toplam 9 atama yapılmıştır. Bunlardan 4’ü
memurluğa atanmış olup 3’ü ayrılmıştır.
(6/3132) esas
numaralı soru önergesi: Bakanlığımız merkez ve taşra birimlerinin ihtiyaçları
için 2002-2005 yıllarında araç kiralanmamıştır. 2006’da 29, 2007’de 40, 2008’de
35, 2009’da 29, 2010’da 78, 2011’de 133, 2012’de 132, 2013’ün ilk dört ayında
ise 82 araç kiralanmıştır. Şu son yıllardaki araç kiralamalarındaki artış,
2/B’yle ilgili çalışmalar kapsamında duyulan ihtiyaç üzerine yapılmıştır.
Bunlar için aynı yıllarda, sırasıyla, 262, 475, 485, 712, 728, 850, 1 milyon
313 ve 468 bin lira ödenmiştir.
(6/3133) ve
(6/3134) esas numaralı soru önergeleri: Analitik bütçe sistemi uygulandığı 2004
yılından 2013 Nisan ayına kadar bütçenin 03.6.2.01 tanıtma, ağırlama, tören,
fuar, organizasyon giderleri ekonomik kodunda Bakanlığımızca yapılan harcamalar
toplamı 88.696 liradır. Aynı dönemde genel bütçeli idarelerce yapılan harcama
toplamı 105,3 milyon liradır. Yıllar itibarıyla 2004: 2,8; 2005: 5; 2006: 6,1;
2007: 12,4; 2008: 12,8; 2009: 8,7; 2010: 11,8; 2011: 22,8; 2012: 19,1 ve 2013
Nisan itibarıyla 3,6 milyon liradır.
Bakanlığımız
hizmetlerinin gerektirdiği temsil, ağırlama, tören ve organizasyon giderlerini
karşılamak amacıyla bütçemizin (03.6.1.01) ekonomik kodunda yer alan
ödeneklerden 2004 yılından 2012 sonuna kadar toplam 3,3 milyon lira
harcanmıştır. Bu harcamalar mevcut mevzuat çerçevesinde ve tasarruf
tedbirlerine ilişkin Başbakanlık genelgeleri de dikkate alınarak azami tasarruf
anlayışı içerisinde yapılmıştır.
(6/3134):
2002-2013 tarihleri arasında görev yeri değişikliği ve benzeri nedenlerle
Bakanlık personeli tarafından Bakanlığıma açılan dava sayısı 448 olup 298’i
idare lehine, 125’i kişi lehinedir. 25’i için ise henüz karar gelmemiştir. Bu
dönemde personele karşı 214 adet hukuk (alacak, tazminat) davası açılmış olup
bu davalardan 18’i kabul, 9’u kısmen kabul, 10’u ise retle sonuçlanmış, 177’si
ise derdesttir.
(6/3135): Bakan
yardımcısı bilgiyi, birikimi, tecrübe ve başarıları dikkate alınarak seçilmiş
olup tarafımca verilen görevleri ifa etmektedir. Haziran 2012’den bu yana 16
yurt içi seyahati olmuş, yurt dışı seyahati ise olmamıştır.
(6/3143):
Bakanlığımızca gerçekleştirilen yurt dışı ziyaretlerinin tamamı resmî
görevlendirme kapsamındadır. Gezi mahiyetinde yapılan herhangi bir yurt dışı
ziyareti bulunmamaktadır.
Sayın Erkan
Akçay’ın (6/3272) sayılı sorusu: Gelir İdaresi Başkanlığı personelinin
yürüttüğü hizmetin gerekliliğini sağlayacak niteliğe erişebilmesini ve bu
suretle uzmanlaşabilmesini temin etmek üzere 5 defa gelir uzmanlığı özel sınavı
yapılmıştır. Öngörülen şartları taşıyan ve sınavda başarılı olan yaklaşık 14
bin personel uzman olarak atanmıştır. Sınavı kazanıp uzman olanla kazanamayan
arasında ücret farkı olması doğaldır. Benzer nitelikli bir özel sınavın
açılabilmesi için kanuni düzenleme yapılması gerekmektedir.
Sayın Mesut
Dedeoğlu’nun (6/3304) esas numaralı soru önergesi: Vergi incelemeleri, vergi
mahremiyeti ilkesini esas alarak mükellef haklarını korumaya dayalı, ayrım
yapılmaksızın tüm mükellefleri kavrayan risk analizleri sonucuna göre vergi
kanunlarında belirtilen hükümler doğrultusunda yerine getirilmektedir. Bu
kapsamda, 2012 yılında Vergi Denetim Kurulu tarafından 46.845 vergi mükellefi
incelenmiştir. Vergi kanunları hükümlerine aykırı hareket edenler hakkında
gerekli cezaların uygulanması önerilmiştir.
Sayın Ensar
Öğüt’ün üç sorusu…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Hayır, ne kadar vergi bulunmuş, Sayın Bakan, ne kadar vergi cezası;
bunu niye söylemiyorsun?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Müsaade ederseniz…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Siz devam edin Sayın Bakanım.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – O soruda belki sorulmamıştır da ondan dolayı.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Olur mu yani ne kadar vergi matrahı farkı bulunmuş?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Ama soru sizin soru değil.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
– Sayın Bakanım, siz devam edin.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Merkezî Uzlaşmada ne kadarını affettiniz?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Sayın Genç, soru sizin soru değil.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Benim değil ama bende burada dinliyorum. Yani millete yanlış bilgi
vermeye gerek yok.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Bakanım, siz Genel Kurula hitap edin.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Değerli arkadaşımıza cevap verdim. O arkadaşımız
yetersiz bulursa o tekrar bana iletir.
Sayın Ensar Öğüt’ün
üç sorusu…
(6/3333):
Elektronik haciz, 6183 sayılı Kanun uyarınca düzenlenen haciz bildirilerinin
ilgililere tebliği usulüne ilişkin bir uygulamadır. Üçüncü kişilere haciz
bildirisinin posta vasıtasıyla veya elektronik ortamda tebliğ edilmesi farklı sonuç
doğurmamaktadır. Vadesinde ödenmemiş amme alacaklarının takip ve tahsili, yasal
bir zorunluluktur. Bunun kayıt dışı ekonomiyi artıracağından bahsetmek ne
derece doğru olur, takdirlerinize bırakıyorum.
(6/3335):
Türkiye’de dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içerisindeki payı, sosyal
güvenlik primleri de dâhil olmak üzere, yüzde 46 ile nispeten yüksektir. Ancak,
asıl konu, dolaylı vergilerin yüksekliğinden çok, dolaysız vergilerin yeterli
düzeyde olmamasıdır. Zira, sosyal güvenlik primleri ile mahallî idare vergi
gelirlerinin dâhil edildiği OECD sınıflandırılmasına göre, Türkiye’de dolaysız
vergilerin gayrisafi yurt içi hasıla içerisindeki payı
yüzde 14,8 ile yüzde 23’lük OECD ortalamasının 8,2 puan altındadır. Oysa,
dolaylı vergilerin gayrisafi yurt içi hasıla
içerisindeki payı Türkiye’de yüzde 12,6’yla OECD ortalamasının sadece 1,6 puan
üzerindedir.
(6/3342):
Türkiye’de kamu idarelerinin saydamlığı ve elektronik devlet uygulamaları
konusunda atılan ilk ve ön önemli adımlardan biri olan İnternet Vergi Dairesi
uygulaması Eylül 2004’te hizmete açılmıştır. Bu uygulama çerçevesinde Eylül
2004’ten itibaren bağımsız çalışan 45 bin 766 mali müşavire ve bağımlı çalışan
235 bin 806 mali müşavire şifre verilmiştir.
Sayın Ali Halaman’ın (6/3354) esas numaralı soru önergesi:
Hükûmetlerimiz döneminde ekonomimizin gelişmesine önemli katkı sağlayan küçük
ve orta büyüklükteki işletmelere, başta 2009 yılında uygulamaya başlanan yeni
teşvik sistemi ve 5746 sayılı Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin
Desteklenmesi Hakkında Kanun olmak üzere, kapsamlı destekler sağlanmıştır.
İşletmelerin sermaye yapılarını güçlendirmeleri ve rekabet güçlerini
artırmalarına yönelik olarak KOBİ birleşmelerine 2009 yılı sonuna kadar
uygulanan vergi teşviklerinin tekrar hayata geçirilmesine ilişkin çalışmalara
devam edilmektedir. Ayrıca, mevzuatımızda Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar
Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu, Damga Vergisi Kanunu ve Harçlar
Kanunu’nda yer alan ve KOBİ’lere vergisel destek sağlayan, çeşitli istisna ve
indirim hükümleri bulunmaktadır. KOBİ’ler için ayrı bir sicil kütüğümüz
bulunmadığından vergi borçlarına yönelik bir bilgi veremiyorum. Sayın Erkan
Akçay’ın 4 sorusunun cevapları:
(6/3566):
Görevleri ve taşra teşkilatı yapılanması farklı olan idarelerin, yer değiştirme
suretiyle atanmalarına ilişkin yönetmeliklerinin de farklı olması normaldir.
Maliye Bakanlığı personelinin, Yer Değiştirme Suretiyle Atamalarına İlişkin
Yönetmelik’in güncelleme çalışmalarına başlanmıştır.
(6/3567): Kamu
personelinin mali ve sosyal haklarının belirlenmesinde hizmet sınıfı, kadro ve
görev unvanı ve derecesi, eğitim durumunun yanında, yapılan görevin önemi,
sorumluluğu, riski ve benzeri hususlar dikkate alınmaktadır. Bu nedenle,
yapılan göreve bağlı olarak maaşlarda kısmi bir farklılık olabilmektedir. Genel
olarak, Bakanlığımızda görev yapan personel ile diğer kamu idarelerinde görev
yapan aynı hizmet sınıfı ve aynı kadro unvanında bulunan personelin tazminat
oranlarıyla ek ödemeleri aynı düzeydedir. Söz konusu personelin, iş güçlüğü
zammı, iş riski zammı, mali sorumluluk zammı puanlarında bir artış yapılmasına
ilişkin Bakanlığımızda herhangi bir çalışma söz konusu değildir.
(6/3569):
Personelimizin servis, yemek ve giyim yardımları, diğer kurumlardaki
uygulamalar, bütçe imkânları ve mevcut mevzuat çerçevesinde yürütülmektedir.
İmkânlar el verdikçe iyileştirmelere gidilmesini hedeflemekteyiz.
Diğer taraftan,
sosyal tesislerimizden yararlanmada unvan ayrımı yapılmamaktadır.
(6/3571):
Bakanlığımızda yıllık izinler ve refakat izni 657 sayılı Kanun ve ilgili
mevzuat çerçevesinde uygulanmaktadır. Refakat izni ile ilgili sıkıntıları, 2011
yılında 657 sayılı Kanun’da yapılan değişikliklerle çok büyük ölçüde giderdik.
Soruda belirtilen konularda Bakanlığımızca yürütülmekte olan bir çalışma
bulunmamaktadır.
Sayın Özcan Yeniçeri’nin (6/3658) esas numaralı sorusu: Türkiye
genelinde yirmi yaş ve üzeri otomobil sayısı 2 milyon 66 bindir. Belirli bir
yaşın üzerindeki araçların trafikten çekilmesini teşvik etmek amacıyla
düzenlemeler yaptık.
Bu çerçevede,
model yılı 1990 ve öncesi olup 31/12/2014 tarihine
kadar hurdaya çıkarılan taşıtların ödenmemiş motorlu taşıtlar vergisi ile
gecikme zammı, faizi ve vergi cezaları ve 28/02/2009 tarihine kadar kesilen
idari trafik cezaları terkin edilmektedir. Bunların dışında tamamlanmış
herhangi bir çalışmamız bulunmamaktadır.
Sayın Ensar
Öğüt’ün (6/3700) esas numaralı sorusu: 2013 yılı bütçesinde özelleştirme geliri
olarak 4 milyar liralık bir hedef belirlenmiş, 16/05/2013
tarihi itibarıyla hedef aşılarak 5,1 milyar lira hazineye aktarılmıştır. Ayrıca
elektrik ve gaz dağıtım, elektrik üretim, liman işletmeciliği ve taşınmazların
satışından oluşan onay ve imza aşamasındaki özelleştirme uygulamalarının
toplamı ise 12,8 milyar dolardır.
Sayın Mahmut
Tanal’ın (6/3745) esas numaralı sorusu: 2012 IMF verilerine göre Türkiye 186
ülke içerisinde cari açığın gayrisafi yurt içi hasılaya oranı bakımından yani
yüzde 6’lık oranı bakımından dünyada 73’üncü sırada, dolar cinsinden cari
açığın miktarı yani 47,5 milyar dolar itibarıyla ise 8’inci sırada yer
almaktadır.
Geçen sene cari
açığın önemli ölçüde aşağıya çekilmesini uyguladığımız politikalarla sağladık.
Bu senenin ilk çeyreğinde de cari açıkta istikrarlı bir gidişat söz konusudur.
Ama şunu da tabii ki kabul etmek lazım: Geçen sene enerji ithalatına biz 60
milyar dolar ödedik. Türkiye enerjide kendi kendine yeter olsaydı geçen sene
Türkiye 13 milyar dolar civarında cari fazla vermiş olacaktı. Ama bu Türkiye’nin bir gerçeği. Bu sorunları aşmak için bir yandan
Türkiye’yi katma değer zincirinde yukarılara taşımak, bir taraftan eğitimin
kalitesini artırmak, bir taraftan altyapının yani Türkiye’nin rekabet gücünü
artırmak için altyapı yatırımlarının, diğer taraftan stratejik yatırımlara çok
ciddi teşvikler, bir taraftan enerjide yerli ve yenilenebilir kaynakların
harekete geçirilmesi gibi aslında birçok yapısal tedbiri almış durumdayız. İnanıyorum
ki orta, uzun vadede Türkiye, enflasyonda olduğu gibi cari açık sorununu da
kökten çözme noktasına gelecektir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sözlü sorulara cevaplarımı burada bitirdim. Mümkün
olduğunca, arkadaşlarımın sorduğu sorulara cevap vermeye çalıştım. Burada soru
soran bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum.
Ayrıca, bazı
tablolar vardı, burada benim açıklamamın imkânı yoktu -değerli 3 arkadaşımızın
talep ettiği bilgileri içeren tablolar- kendilerine de o tabloları memnuniyetle
ileteceğim.
Tekrar hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Şimdi
ben sizi iki dakikalığına şuraya alacağım, üç arkadaşım yeniden soru soracak
size, ondan sonra da lütfen -yani en geç beş dakika içinde- tamamlarsanız
sevinirim.
Sayın Tüzel…
ABDULLAH LEVENT
TÜZEL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakana
verdiği yanıtlar için teşekkür ediyorum. 9 Ekim 2012 tarihli sözlü sorularımda
özellikle akaryakıt, doğal gaz ve elektrik gibi halkımızın temel hizmet ve
ürünlerine yapılan zamların yükünün yine halkın büyük çoğunluğunu oluşturan
işçi ve emekçi yani ücretliler tarafından karşılandığını belirtmiştim. Durum
böyleyken toplumsal eşitsizliği derinleştirecek bir yasama uygulamasına yine
Hükûmetçe devam edilmekte. Örneğin, yakın zamanda çıkan ve kamuoyunda “varlık
barışı” olarak konuşulan, yurt dışındaki servet sahiplerine âdeta yok hükmünde
getirilen bir vergi ama bunun karşısında birçok milyonlarca asgari ücretlinin
kullandığı temel hizmetlerde neredeyse bu ürünlerin üçte 1’i oranında vergi
ödemesi söz konusu.
Yine, aynı
şekilde, geçen hafta torba yasada bankaların ödemesi gereken harçlara getirilen
af var ve şimdi, bugün görüşülecek olan Türk Petrol Yasası’nda petrol
şirketlerine yatırım indirimi ve vergi istisnaları var.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ABDULLAH LEVENT
TÜZEL (İstanbul) - Müsaade ederseniz tamamlayacağım.
BAŞKAN – Zaten
duyuyoruz, sorulara devam edin. Ben şeyi bozmuyorum, kuralı uyguluyorum.
Sayın Bakan
duyuyor. Kural bozdurmayın bana. Siz konuşun, duyuluyor.
ABDULLAH LEVENT
TÜZEL (İstanbul) – Yani, şu sorular hâlâ ortada durmaktadır Sayın Bakan: Gelir
adaletsizliği ve yoksullaşmada…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Açın o zaman Sayın Başkan.
BAŞKAN – Olmaz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Niye olmasın?
BAŞKAN – Kimse
yok, duyuluyor.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Uygulamayı yanlış yapıyorsunuz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Olabilir…
ABDULLAH LEVENT
TÜZEL (İstanbul) – Ben tamamlayayım Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Tüzel, siz devam edin, Sayın Bakan duyuyor sizi.
KAMER GENÇ (Tunceli) – 98’inci madde çok açık.
BAŞKAN – Yapmayın
ya!
Yani normalde bir
dakikaydı, sorusunu…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Böyle bir şey olur mu Sayın Başkan?
SALİH KOCA
(Eskişehir) – Şimdiye kadar tamamlardı.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Bakanlar bir saat konuşuyor, soruları tek tek cevaplandırıp
milletvekilinin ona tek tek cevap vermesi lazım. Açın, 98’inci maddeyi okuyun.
BAŞKAN – Sayın
Genç…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Bu Mustafa’nın aklı ermez ki bunlara!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Bazı ihtiyarların hiç aklı ermez!
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sen gel de sana bir İç Tüzük dersi vereyim Mustafa ya!
ABDULLAH LEVENT
TÜZEL (İstanbul) – Ben müsaadenizle tamamlayayım.
Gelir
adaletsizliği ve yoksullaşmada izlenen maliye ve vergi politikaları sorumluluğu
hâlâ ne oranda?
Sizce, sermaye
gruplarına yaptığınız muafiyet ve imtiyazların faturası işçi, emekçi, üreten
halktan çıktığı sürece, yani bu adaletsizlik sürdükçe yoksulluğu önlemeniz ne
oranda mümkün olacaktır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Sayın
Genç…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Evet, Sayın Başkan, aslında -yani kişiliğinize saygı duyuyoruz da-
İç Tüzük’ün 98’inci maddesi çok açık. Soru önce
okunacak, bakan buna cevap verecek, milletvekili bunun karşısında düşüncesini söyleyecek.
Burada Bakanın verdiği cevapların yüzde 90’ı yanlış.
Efendim, vergiye
gelince, vergi mahremiyetinde saklanıyorsunuz, kaçakçılığı saklıyorsunuz,
Merkezî Uzlaşmada yandaşlarınıza katrilyon liralık vergi borçlarını
siliyorsunuz, ondan sonra gelip burada yanlış bilgi veriyorsunuz.
Sayın Başkan,
bakın, burada ben diyorum ki Hopa, Rize, Giresun, Ordu, Sinop, Tekirdağ
limanları gelir paylaşımı yoluyla özelleştirilmiş. 97’den beri bunlara, bir
valiyi, oradaki bir bürokratı yönetim ve denetim kuruluna atamışlar. Bunlar
maaşlarını almışlar, yemişler, içmişler, devletin hakkını gasbetmişler.
Hiçbir tahsilat yapılmamış. Sayıştay raporları var elimizde ve zaman aşımına
uğratılmış. Mehmet Bey çıkıyor, burada yanlış bilgi veriyor. Böyle bir şey olur
mu Sayın Başkan? Ondan sonra da diyoruz ki… Eğer Hükûmet adına burada verilen
sorulara doğru cevap verilmiyorsa, biz olayları bilen insanlarız, bilen insana
eğer yanlış cevap veriliyorsa o zaman her şey tevessuh
etmiştir, bu Meclisin saygınlığı bitmiştir, bu Hükûmetin saygınlığı bitmiştir.
Böyle bir şey olur mu efendim? Burada yanlış bilgi veriliyor bize. Onun için,
burada çıkıp da yanlış bilgi vermekle bu iş olmuyor. Yani bizim sorularımıza
cevap verilmiyor, buna Başkanlık Divanı da maalesef alet oluyor. Onun için, 98’inci
maddeyi lütfen usulüne göre uygulayın. Her soruya ayrı ayrı çıksın cevap
versin, biz de ona karşı cevap verelim. Yani, çıkıyor bir saat burada konuşuyor
kendine göre, hesabına geldiği şekilde cevap veriyor, ondan sonra da yanlış
bilgi veriyor.
Biraz önce bir
soruya cevap verdi, “Türkiye’de ne kadar vergi incelemesi yapılmış?”
Söylemiyor, vergi mahremiyeti çerçevesinde. Ne vergi mahremiyeti? Vergi mahremiyeti olur mu! İşte, Danıştaya
gidiyor, vergi mahkemelerine gidiyor, bunların mahremiyeti mi kalır?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Ama bunlar hesabına gelmediği zaman, işte “mahremiyet” diyor. İşte,
Enerji Bakanı orada oturuyor, doğal gaz fiyatlarını gizliyor.
BAŞKAN – Ben size
iki dakika verdim, Sayın Tüzel’e bir dakika vermiştim, ona hak tanıdığım için
size iki dakika verdim.
Şimdi, Sayın
Tanal, buyurun.
ABDULLAH LEVENT
TÜZEL (İstanbul) – Sayın Başkan, benim söyleyeceğim kısa bir şey var.
BAŞKAN – Allah
rızası için, şimdi, şunları bitirelim.
ABDULLAH LEVENT
TÜZEL (İstanbul) – Yani, bir çelişkiye işaret edeceğim Sayın Başkan.
Şimdi, ben sorularımdan bir tanesinde temsil giderlerine
değinmiştim, Sayın Bakan bununla ilgili, bir saptamamız olmadığı yönünde
beyanda bulundu ama bir başka milletvekilimizin sorusuna, bu konuda “2004
yılında 3,3 milyon lira harcanmıştır.” diye böyle farklı bir yanıt verdi, yani
benim sorumda “Böyle bir saptama yok.” diye, böyle çelişkili bir ifadede
bulundu.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Anladım.
Sayın Tanal…
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi, sözlü
soruların 34’üncü sırasında bulunan (6/2739) esas numaralı sözlü soru
önergemdeki sorularım açık ve net şu şekildeydi, hiçbirine cevap alamadım:
İçinde bulunduğumuz dönemde Türk Hava Yolları adına “TC-TUR” tescilli bir uçak
alınmış mıdır? Alınmış ise bedeli ne kadardır? Cevap verilmedi. Eğer alınmışsa
hâlen nerede, ne maksatta bulunmaktadır? Uçağın markası ve tipi nedir? Uçağın
menzili ne kadardır? Söz konusu uçağın toplam kapasitesi kaç kişiliktir? Uçağın
alım bedeli dışında, tefrişi için ayrı bir masraf yapılmakta mıdır? Yapılıyorsa
tutarı nedir? Uçağın bir saatlik uçuş maliyeti sigorta, bakım, amortisman giderleri hariç ne kadardır?
Bir de yine
15’inci sırada bulunan (6/2210) esas numaralı sözlü soru önergemde: Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül göreve geldiği 2007 yılından itibaren nerede ikamet etmektedir?
2007 yılından itibaren Cumhurbaşkanlığı resmî konutunda “bakım, onarım ve
yenileme çalışmaları” adı altında her yıl ve her çalışma için ayrı ayrı
belirtilmek üzere ne kadar harcama yapılmıştır? Bu harcamalar hangi kalemden
ödenmiştir? Harcama faturalarının birer örneğini istediğimiz hâlde cevap
verilmedi.
Cumhurbaşkanlığı
resmî konutunda yapılan bakım, onarım, yenileme işlemleri kimler tarafından
yapılmaktadır? Dışarıdan hizmet alımı yapılmış mıdır? Eğer dışarıdan hizmet
alımı yoluna gidilmişse hangi koşullarda ve hangi firmalardan hizmet satın
alınmaktadır? Bu firmaların ticaret sicil kayıt bilgilerini, tüm bilgilerini
istedik. Tarafımıza vermediniz.
Yine aynı
şekilde, 14’üncü sırada bulunan (6/2209) esas numaralı sözlü soru önergemde:
2000 yılından önerge tarihine kadar her yıl ayrı ayrı belirtilmek üzere
Cumhurbaşkanlığı bünyesinde kaç adet araç bulunmaktadır? Bu araçların marka,
modelleri nelerdir? Her birinin ayrı ayrı bilgilerini istedik.
2000 yılından
önerge tarihine kadar her yıl ayrı ayrı belirtilmek üzere Cumhurbaşkanlığı
bünyesinde kullanılan araç kiralama usulü nedir?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Bakan…
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Yani ben özür dilerim Sayın Başkanım. Bunların hiçbirine Sayın
Bakan cevap vermedi.
Ben teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – İkisine
de iki dakika vermiştim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkanım, esas soruya cevap versin.
Şimdi, Ahmet
Davutoğlu ayda 60 bin lira kira veriyor. Abdullah Gül gidiyor, Hariciye
Köşkü’nde oturuyor. Böyle bir şey olur mu? Hem de Kayserililerin dairesinde
oturuyor.
BAŞKAN – Sayın
Bakan, kürsüye geleceksiniz, beş dakikanız var. Beş dakika içinde eğer
bitiremezseniz yazılı vereceksiniz. Ondan sonra da ara vereceğim.
Buyurun.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Tekrar hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, bir kere ben sorulara verdiğim cevaplarda çok açık, net olarak
Türkiye’de yoksulluğun azaldığını bütün rakamlarıyla ortaya koydum. Birleşmiş
Milletlerin kriterleri var, gini
katsayısı var. Hangi rakamı isterseniz tamamını verdim. Eğer burada idiyseniz
hepsinde Türkiye’de yoksulluğun azaldığını rakamlarla ortaya koydum, gelir
dağılımının daha adaletli hâle geldiğini rakamlarla ortaya koydum.
Şimdi, Türkiye’de
tabii ki biz tüketim üzerinden yüksek dozda vergi alıyoruz ama bu, sermayeden
vergi alınmadığı anlamına gelmiyor. Varlık barışının konusu
ayrı bir şey. 1970’li yıllarda, 1980’li yıllarda, 1990’lı yıllarda
birtakım korkularla 130 milyar dolar… Şu anda vatandaşlarımızın parası
dışarıda, atıl duruyor. Zaman zaman bu parayı Türkiye’ye borç olarak getirip
hatta şirketlerde faiz giderleri bile yazabiliyorlar.
Şimdi, son birkaç
yıldır çok önemli bir gelişme oldu. Nedir bu gelişmeler? Bir: Dünyanın en
gelişmiş ülkelerinde bankalar battı, artık güvenli liman hususu değişti,
Türkiye güvenli liman hâline geldi. İki: Vergi cennetleri diye bir şey kalmadı.
G-20 bünyesinde, OECD bünyesinde, Avrupa Komisyonu bünyesinde vergi cennetlerine
yönelik çok ciddi yaptırımlar başladı, artık her şey şeffaflaşıyor. Biz de
fırsat bu fırsat, bu para dışarıda kalmasın, Türkiye’ye gelsin, Türkiye’nin
sermayesine, Türkiye’nin şirketlerine girsin, Türkiye büyüsün, istihdam artsın,
asgari ücretli kardeşlerimize veya işsizlere daha çok imkân çıksın diye
yapıyoruz. Dolayısıyla sizin söylediğinizle…
ABDULLAH LEVENT
TÜZEL (İstanbul) – Niye yüzde 2 vergi o zaman?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Şimdi, karşılıklı konuşmayalım lütfen, ben sizi
dinledim.
Şimdi, gelelim
Sayın Genç’e. Sayın Genç, ben şunu söyledim: Limanların özelleştirildiği 30
Nisan 2013’e kadar işletme hakkı devir sözleşmeleri kapsamında Türkiye
Denizcilik İşletmelerinin 13,7 milyon dolarlık hasılat payı…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Hayır, hayır, gelir paylaşımıyla...
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Lütfen dinleyin.
KAMER GENÇ (Tunceli)
- Benim burada söylediklerim gelir paylaşımı, o öteki kiraları hariç. Gelir
paylaşımı yoluyla elde edilen, kira yok.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Şimdi, bakın, dinleme…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Yahu yanlış bilgi veriyorsun!
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Devamla) – …zahmetinde bulunmuyorsunuz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Ama sen yanlış bilgi veriyorsun.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Nezaketinde bulunmuyor, zahmeti değil.
KAMER GENÇ
(Tunceli) - Yahu gelir paylaşımı yoluyla…
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Bakın, ben yanlış bilgi vermiyorum. Lütfen… Sizi
nezakete davet ediyorum. Lütfen, beni dinleme nezaketini gösterin.
KAMER GENÇ
(Tunceli) - …Rize, Hopa, Giresun…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Bakan, biz dinliyoruz, siz bize hitap edin.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlar, ben bugüne kadar…
KAMER GENÇ
(Tunceli) - Yanlış bilgi veriyorsun.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – … ne kadar hasılat payı
tahakkuk etmiş, onu veriyorum. 11,8 milyon dolar tahsil edilmiş diyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) - O ayrı.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Geriye kalanla, bakın, kalan paylarla ilgili yasal
işlemler devam etmektedir, davalar derdesttir diyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Zaman aşımına uğratmışsınız, zaman aşımına.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Şimdi, kalalım, zaman aşımına uğratan varsa onlar
hakkında da soruşturma açalım.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Var işte, oradaki valileriniz zaman aşımına uğratmış.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Şimdi gelelim Sayın Tanal’ın sorularına: Sayın Tanal,
Türk Hava Yollarında kamunun payı yüzde 50’nin altına düşmüş durumda. Türk Hava
Yollarının bana gönderdiği cevabı buradan okudum. Özel hukuk hükümlerine tabi
bir şirkettir. Bana verdikleri cevabı ben size aktardım, keşke daha detay
verselerdi ben size aktarırdım.
Cumhurbaşkanlığı
Genel Sekreterliğinden sizin sorduğunuz soruların cevaplarını biz istedik.
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliğinin bana gönderdiği cevapların tamamını ben
buradan yine okudum, size onları aktardım. Şimdi, buna rağmen “Bizim sorulara
cevap vermiyorsunuz.” demeniz hakikaten haksızlık çünkü…
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Özür dilerim.
Karşılığı değil ama, verdiğiniz cevapla sorunun karşılığı örtüşmüyor ki.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – O zaman şöyle, eğer bir hata yaptıysak onu
düzeltiriz.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Onu ben düzeltmeyeceğim ama, siz
düzelteceksiniz.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Bakın ne diyorum, olabilir, burada, değerli
arkadaşlar, yüzlerce soruya cevap hazırlanmış. Oturduk, burada bu cevapları
verdim. Bu sorular karışmış olabilir.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Karışma değil ama hiç ilgisi yok ki Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devam) – Hayır, hayır, şöyle: Belki biz başka bir soruya
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliğinden gelen… Bakın, konutla ilgili,
isterseniz, cevabı çıkartayım bilgisayardan.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Çıkarın, bir bakın örtüşüyor mu. Hiç örtüşmüyor.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Örtüşüyor tabii, şöyle…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – O yazıyı bir gönderin bize, araştıralım.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliğinden gelen cevap
şu: “Dışişleri Bakanlığıyla bir protokol yaptık, Dışişleri Bakanlığının
konutunu kullanıyoruz.”
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Niye Çankaya’yı kullanmıyor?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Bir müsaade edin arkadaşlar.
“Cumhurbaşkanlığı
kompleksindeki köşke ilişkin herhangi bir tadilat
yapılmamıştır, para harcanmamıştır.” diyor. Bunu ben söylemiyorum ki, bunu
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği söylüyor. Bu sizi tatmin etmiyorsa bir daha
sorarsınız ama Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliğinin bu konuda bana gönderdiği
cevabı olduğu gibi ben size aktardım.
Tekrar hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Efendim?
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Bakın, benim soruma yanlış cevap veriyor. Şimdi, 13 tane liman.
Bunların 7’si kiralanmış otuz yıllığına, bunun söylediği o.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, böyle bir usul yok efendim.
BAŞKAN – Tabii,
ben zaten ara vereceğim şimdi.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Soru soruldu, cevapları da verildi.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Bir dakika be! Sen ne konuşuyorsun be! Sussana Mustafa.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Böyle bir usul yok Sayın Başkan.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Var efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sözlü sorularla ilgili kısım bitmiştir.
BAŞKAN – Bitti.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Bakın, Sayın Başkan, 6 limanı…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, böyle bir usul, uygulamamız yok. Sözlü sorulara Sayın
Bakan gerekli zamanda cevap vermiş, İç Tüzük 98’e göre de siz arkadaşlarımıza
haklarını kullandırdınız…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – …gelir paylaşımı yoluyla yani o limanların işletilmesinden elde
edilen hasılatın yüzde 75’ini liman sahibi alıyor, yüzde 25’ini de devlete
veriyor. Bu yüzde 25’ten şimdiye kadar bir tahsilat yapılmamış.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – … ama Sayın Bakanın cevabını beğenmedi
diye tekrar böyle bir şey olmaz. Bir daha soru sorabilir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Valiler orada denetici.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, bir daha soru sorsun, böyle bir şey olmaz efendim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Mustafa’nın da adamı orada denetici, vali var.
BAŞKAN – Hayır,
soru yok, zaten şimdi ara vereceğim.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Bir daha soru sorsun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Yani doğru cevap vermiyor, yanlış cevaplar veriyor.
Ya Mustafa sen
niye bunlara…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Konuşma sen!
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Niye sana dokunuyor?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Dokunmuyor bana. Bilmiyorsun, böyle şey mi olur?
BAŞKAN – Soru
önergeleri cevaplandırılmıştır.
Birleşime bir
saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.31
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 21.33
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fatih ŞAHİN (Ankara), Özlem YEMİŞÇİ
(Tekirdağ)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 111’inci Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
Alınan karar
gereğince, diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer
alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı:
156)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer
alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet
Komisyonu Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü sırada yer
alan, Türk Petrol Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
3.- Türk Petrol Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/725) (S.
Sayısı: 450) (x)
BAŞKAN –
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
22/5/2013 tarihli 108’inci
Birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel
kanun olarak görüşülen tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmış ve
maddelerine geçilmesi kabul edilmişti.
(x)
450 S. Sayılı Basmayazı 22/5/2013
tarihli 108’inci Birleşim Tutanağı’na eklidir.
Şimdi birinci
bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm, 1
ila 20’nci maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen İzmir Milletvekili
Sayın Mehmet Ali Susam. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz.
CHP GRUBU ADINA
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Petrol
Kanunu’yla ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu kanunla ilgili
uzun bir çalışma sergiledik. Komisyonlarda, hazırlanmış olan tasarıyla ilgili
olarak görüşlerimizi ayrıntılarıyla iletmek ve ülkenin ulusal bir petrol
kanununa kavuşması için çağdaş, yapıcı ve ulusal çıkarlarımıza uygun bir
kanunun oluşmasına önergelerimizle destek vermeye çalıştık.
Bu konuda bakış
açımız şuydu: Türkiye bu kanunla ilgili daha önce bir çalışma yapmış ve bu
çalışma Cumhurbaşkanlığından geri gelmiş, geri gelen çalışma uzun zamandır
tekrar Parlamentoya getirilememiş. Cumhurbaşkanının geriye çevirme gerekçeleri
de gerçekten, ulusal petrol politikasıyla ilgili olarak teklif edilen, daha
önce Meclisten geçen kanunda önemli eksiklikler olduğunun altını çizme ve
Türkiye’de millî menfaatlere uygun olarak tasarının tekrar gözden geçirilmesini
talep etme noktasındadır.
Biz, bu ülkede
petrolün önemine inanıyoruz. Türkiye belki petrol kaynakları olarak
çevresindeki ülkeler kadar zengin bir ülke değil ama bulunduğu coğrafyada ve
bulunduğu konum itibarıyla bu petrol ve doğal gazların geçiş yollarının
üzerinde çok önemli bir ülke. Bugün geldiği nokta itibarıyla da Türkiye’nin
eğer ulusal bir petrol politikası ve ulusal bir stratejisi olursa, bu anlamıyla
çevresindeki zenginliklerin ve içinde bulunduğu konjonktürün
önemini kavrarsa Türkiye, bugün ithalatta önemli bir açığı olan, petrol
ithalatında önemli bir kaybı telafi etme fırsatını bulduğu gibi dünyada birçok
ülkede petrol arayarak da petrol konusundaki gücünü dünyada saygın bir konuma
getirebilir.
Bu kanunda bizim
birinci olayımız şuydu: Bu kanun ulusal bir petrol politikasını hayata
geçirmelidir. Bu nasıl olacaktır? Dünyadaki örnekleri gibi olacaktır.
Türkiye’nin devlet adına petrol arama, işletme ve organizasyonunu, rafineri
dâhil, yapabilecek dikey örgütlenmesi olan bir ulusal petrol şirketine ihtiyacı
vardır. Bu şirket, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığıdır ama
bu kanun, yeni önümüze gelen, hazırlanan kanun Türkiye Petrolleri Anonim
Ortaklığını ülkenin ulusal petrol şirketi olmaktan çıkartıp, tam tersine ülkede
petrol arama noktasında çalışma yapan yerli veya uluslararası şirketlerle eşit
konuma getirip, bir de üstüne üstlük onu Bakanlığın bir genel müdürlüğünde
kaynakları kıt bir noktada tutarak özel sektör ve uluslararası şirketlerle
rekabet edemeyen bir şirket hâlinde bırakmaktadır. Böyle bir şirket,
elinden imtiyazları alınmış, alınan imtiyazlarla diğer şirketlerle, imkânsızlık
içerisinde yarışa sokulmuş noktada bulunmaktadır.
Biz bunu kabul
etmek durumunda olamayız. Bu, ulusal petrol stratejisi ve politikamız için
doğru bir şey değildir. Bu konuda çok net bir duruşa ihtiyacımız vardır. Türkiye’nin bütün petrol kaynaklarının aranmasına, araştırılmasına,
çıkartılmasına, bu konuda yatırım yapmak isteyen yerli ve uluslararası
şirketlerin bu noktada teşvik edilmesine süreç içerisinde de, kanun tasarısı
süreci içerisinde de her türlü önerilerle destek verdik ama gördük ki,
Bakanlığın bakış açısı Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığını sıradan bir şirket
gibi gözden çıkarmak olmuştur.
İkinci konu:
Petrol Kanunu’na ulusal bir petrol politikasının hem lafzı hem de ruhu dercedilmemiştir. Bu, en temel eksikliklerinden bir
tanesidir. Değerli arkadaşlar, bu konudaki hassasiyetimizi, ülkemizin geçmişte
karşılaştığı problemleri ve bugünkü konuları gözden geçirdiğinizde
göreceksiniz.
Üçüncüsü: Bu
kanun, petrol aramada çevre duyarlılığını kenara bırakmış, millî parkları dahi
arama alanına ve uluslararası şirketlere açacak kadar çevre duyarlılığından
uzak bir anlayışı kanuna yazma durumunda olmuştur.
Bakınız, dünyada
petrolü olan ülke sayısı sınırlıdır, petrolü olmayan ülke sayısı çoktur.
Bunların çoğu da petrolü ithal etmektedirler. Petrol ithal etmek için parayı
bulursunuz ama yok ettiğiniz doğal millî parkların yerine koyabileceğiniz başka
alternatifiniz yoktur. Onun için, parayla doğayı birbiriyle kıyaslarken böyle
bir bakış açınız olmak durumundadır.
Değerli
arkadaşlar, bu nokta itibarıyla birkaç konuyu da burada sizlerle paylaşmak
istiyorum. Türkiye Karadeniz’de, Doğu Akdeniz’de, denizlerde aramayla ilgili
olarak bu kanunda belirli açılımlar yapmış olmasına rağmen, kendisinin arama
çalışmalarında elindeki imkânların ne kadar kısıtlı olduğunu… Doğu Akdeniz’de
Rumların yapmış olduğu çalışmalarla elde ettiği doğal gaz çıkarmasına karşı
devlet olarak “Size haddinizi bildiririz.” dememize rağmen bildiremeyip, Piri
Reis’i gönderip birkaç gün dolaştırdıktan sonra da geri çekmenin ötesinde
hiçbir şey yapamadık. Yeni aldığımız Barbaros ise daha bu konuda bir çalışma
yapma aşamasına gelmiş durumda değil.
Bakınız, bize
elektrik ihtiyacında muhtaç durumda olan Kıbrıs Rum Kesimi, İsrail’le,
İtalya’yla yaptığı çalışmalarla Doğu Akdeniz’de önemli doğal gaz yataklarına
sahip olmuş ve bu konuda borçlarını, girdiği krizi bunlar vasıtasıyla
giderebileceğinin sinyallerini vermiştir. Biz ise Doğu Akdeniz’de münhasır
ekonomik alanlarda petrol arama durumunda değiliz.
Sayın Bakanın
burada ikinci bir konuda bize bilgi vermesi lazım. Kuzey Irak’ta son dönemde
olan gelişmelerle ilgili bilgiye ihtiyacımız var. TPAO’ya
bağlı “TPIC” dediğimiz dış alanda kurulan şirket, TPAO’dan ayrılmış, BOTAŞ’a
getirilmiş ve bu şirketin Exxon Mobil ile bir
ortaklık kurarak o bölgede petrol araması yapacağı söylenmiş ama bu konuda Irak
Merkezî Hükûmetinin tepkileri ve Irak’ın toprak bütünlüğünün dağıtılacağı
konusundaki çeşitli eleştiriler, Amerika’nın tavrı, Amerika’da Obama’yla
görüşmeden sonra bu konuda ne düşünüldüğü, Türk kamuoyunun bilgisi dâhilinde
değildir. Bu bilgiler Türkiye’de bu Parlamentoyla ve kamuoyuyla
paylaşılmak zorundadır.
Değerli
arkadaşlar, ulusal politika olması gereken petrol konusunda böyle çok önemli
hassas dengeleri izlemek ve takip etmek zorundayız. Türkiye’nin dış
politikadaki zaafları, özellikle de petrol konusunda, bizim enerji konusunda
ciddi zafiyetlerimiz olmaktadır. Gelinen nokta itibarıyla petrolümüzün çoğunu
aldığımız İran’la sıkıntıyı görüyoruz, Irak’la konu ortadadır, diğer ülkelerle
yaşanan sıkıntılar ortadadır. Onun için, Türkiye, petrol konusunda ulusal bir
politikayla, güçlü bir Türkiye Petrolleri Anonim Şirketiyle, özerk yapısıyla,
kaynakları güçlendirilmiş, Bakanlığın emrinde değil, petrol stratejisinde
uluslararası stratejisi içerisinde kendi bağımsız kararlarını verebilen,
dünyada BP gibi, Rusya’daki gibi, diğer ülkelerdeki gibi güçlü bir şirketi
oluşturmaktan geçiyor. Bunu nasıl oluşturuyorsunuz? Bunu oluşturmadınız.
TPAO’ya verilmiş olan ayrıcalıkları bu yasada geriye alarak TPAO’yu
zayıflatıyorsunuz. Hangi bütçeyle yapacak TPAO? 500 milyon civarındaki
bütçelerle bu konuda zor bir iş olan petrol arama ve kuyuları açma işi
yapılamaz. Onun için ulusal bir politikaya ihtiyacımız var. Biz, bunun için her
türlü öneriyle bu Parlamentoda görüşlerimizi söylemeye devam edeceğiz.
Cumhuriyet Halk
Partisinin düşünce ve önerileri bunlardan ibarettir.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Susam.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Mardin Milletvekili Sayın Erol Dora.
Buyurun Sayın
Dora. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA
EROL DORA (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 450 sıra sayılı
Türk Petrol Kanunu Tasarısı’nın birinci bölümü üzerine Barış ve Demokrasi
Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye’de petrol sektöründeki arama, üretim, taşıma, rafinaj,
dağıtım ve pazarlama faaliyetlerinin tamamı, 1954 tarihli 6326 sayılı Petrol
Kanunu’yla düzenlenmiştir. Bu kanun, zaman içerisinde, sektördeki gelişmelere
paralel olarak çeşitli değişikliklere uğramıştır. Özellikle, 2001 krizinin
ardından hız verilen ve enerji sektörünün serbestleştirilmesine yönelik olarak
yapılan bir dizi düzenlemeden petrol sektörü de payını almıştır. 2/5/2001 tarihinde 4646 sayılı Doğal Gaz Piyasası ve
20/12/2003 tarihinde 5015 sayılı Petrol Piyasası Yasaları düzenlenerek sektörün
söz konusu faaliyetleri 6326 sayılı Kanun kapsamından çıkarılmıştır.
6326 sayılı
Petrol Kanunu’nun kapsamında kalan ve petrol sektörünün ilk halkası olan arama
üretim faaliyetleri de uluslararası petrol tekellerinin talepleri çerçevesinde
hazırlanan kanun tasarısında düzenlenerek 17 Ocak 2007 tarihinde 5574 sayılı
Türk Petrol Kanunu adıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulundan hiç
tartışılmadan, sessizce geçirilmiştir. Hükûmetin, adına “Türk Petrol Kanunu.”
dediği düzenlemenin, aralarında üretilen petrolden alınacak devlet hissesinin
kademeli olarak yüzde 2 düzeyine kadar düşürülmesini öngören maddenin de olduğu
dört maddesi, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından ulusal çıkarlara
aykırı bulunarak veto edilmişti.
Değerli
milletvekilleri, bugün, Hükûmet, beş yıl aradan sonra daha öncekine benzer bir
yasal düzenlemeyi tekrar gündeme getirmiştir. Adına, yine, Türk Petrol Kanunu
denilen yeni bir düzenlemeyle petrol sektöründe devlet adına faaliyet gösteren
kamu kuruluşu Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı zayıflatılmak istenmekte,
yabancı petrol tekelleriyle yerli ve yabancı sermayeye yeni çıkarlar sağlanması
öngörülmektedir. Petrol sektöründe sermayeye yeni teşvik ve kolaylıklar
sağlanması adına, kamu kuruluşu olan Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığından
âdeta vazgeçilmektedir. 6326 sayılı Kanun’un 6’ncı maddesindeki “Petrol ile
ilgili müsaade, arama, işletme ruhsatnamesi alma hakkı devlet adına Türkiye
Petrolleri Anonim Ortaklığına aittir.” hükmü iptal edilerek tasarıda yer
almamıştır. Böylece, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığının işlevi ortadan
kaldırılmakta ve özelleştirilmesi sürecinin önü açılmaktadır. Bu düzenlemeyle
ülkemiz, ulusal enerji politikalarının oluşturulmasını ve uygulanmasını
sağlayacak önemli bir kurumundan mahrum kalacaktır.
6326 sayılı
Kanun’un 13’üncü maddesinin birinci fıkrasındaki “Petrol hakkı sahipleri 1/1/1980 tarihinden sonra keşfettikleri petrol sahalarında
ürettikleri ham petrol ve doğal gazın tamamı üzerinden kara sahalarında yüzde
35’ini ve deniz sahalarında yüzde 45’ini ham ve/veya mahsul olarak ihraç etmek
hakkına sahiptirler. Geri kalan kısım ile 1/1/1980
tarihinden önce bulunmuş sahalardan üretilen ham petrol ve doğal gazın tamamı
ve bunlardan elde edilen petrol ürünleri memleket ihtiyacına ayrılır.” hükmü
iptal edilmiş olup tasarıda yer almamaktadır. Dolayısıyla, yeni kanunla
memleket ihtiyacına yönelik miktarın ayrılması zorunluluğunun kaldırılması,
petrol şirketlerine ülkemizde ürettikleri ham petrol ve doğal gazın tamamını
yurt dışına ihraç etme olanağı sağlanacaktır. Bu durumda, olağanüstü durumlarda
dahi ülkemizin ham petrol ihtiyacının karşılanması, piyasanın ve petrol
tekellerinin insafına terk edilmektedir.
Buna karşılık,
tasarının 22’nci maddesinin on ikinci fıkrasında yer verilen “Arz güvenliği
açısından ihtiyaç duyulan hâllerde yurt içinde üretilen petrolün tamamının ya
da bir kısmının satın alınabilmesine ilişkin Bakanlar Kurulunun yetkili
kılınması” şeklindeki düzenleme ise son derece muğlaktır ve uygulamada
boşluklar yaratması muhtemeldir.
Tasarının 14’üncü
maddesinin üçüncü fıkrasıyla yapılan düzenlemede “Petrol hakkı sahibi ihraç
ettiği petrolden sağladığı dövizi yurt dışında muhafaza edebilir. Bu döviz
tutarı, Türkiye’ye ithal edilmiş sermayeyle bunu aşan net kıymetlerin
transferinden mahsup edilir.” denilmektedir. Sadece bu fıkrayla değil,
tasarının 14’üncü maddesinde yer alan diğer düzenlemelerle de yabancı
şirketlerin ithal etmiş oldukları sermayelerini devlet hissesi hariç, kurumlar
ve gelir vergisinden muaf tutularak, getirdikleri döviz cinsinden ve transfer
tarihindeki kur üzerinden yurt dışına transfer etmelerine olanak sağlanmıştır.
Bu düzenlemeyle yabancı yatırımlar için sermaye ve kâr transferlerine önemli
kolaylıklar getirilmiştir.
6326 sayılı Kanun’un 12’nci maddesinde yer alan yabancı
devletlerin doğrudan doğruya veya dolaylı olarak idaresinde etkili
olabilecekleri şirketler ile yabancı bir devlet için veya yabancı bir devlet
adına hareket eden şahısların petrol faaliyetlerinde bulunmaları, mülk
edinmeleri, tesis kurmalarının Bakanlar Kurulu iznine bağlanması yönündeki
hükme Türk Petrol Kanunu Tasarısı’nda yer verilmemiştir. Böylece son derece stratejik bir alan olan petrol sektöründe
yabancı devlet ve şirketlerin egemenliğine getirilen sınırlamalar kaldırılmak
istenmektedir. Bu düzenlemeyle uluslararası petrol tekellerine önemli bir
avantaj sağlanmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Türk Petrol Kanunu’nun özel sermayeye çeşitli teşvikler,
yatırım indirimleri ve vergi istisnaları sağlayarak sektörde yerli ve yabancı
sermayenin önünü açmak gibi bir amacı olduğu, hazırlanan tasarının gerekçesinde
açıkça şu şekilde ifade edilmektedir: “6326 Sayılı Petrol Kanunu kapsamında
edinilen sonuçlar ve tecrübeler dünyadaki benzerlerine uygun olacak şekilde,
yerli ve yabancı sermayenin petrol arama ve üretim faaliyetlerine daha fazla
katılımını sağlamak için; işlemlerin sadeleşmesi, maliyetinin azalması, yatırım
indirimi ve vergi istisnası, yabancı yatırımcılar için sermaye ve kâr transferi
kolaylıkları gibi teşvik unsurlarını içeren, ruhsat başvuru aşamasını ve
değerlendirme sürecini hak sahiplerinin hak ve yükümlülüklerini günün
koşullarına ve objektif kriterlere göre düzenleyen
yeni bir yasa yapılması gereği ortaya çıkmıştır. Ancak Türk Petrol Kanunu
Tasarısı’nın yasalaşması hâlinde, yerli ve yabancı sermayenin sektörde önü
açılmakla kalmayacak, tasarı ile ayrıcalıkları ve devlet adına faaliyet
gösterme konumu ortadan kaldırılacak olan kamu kuruluşumuz TPAO’nun sektördeki
öncü konumu zayıflayacaktır. Tasarı TPAO’yu kolsuz ve kanatsız bırakacak, dikey
entegre yapıya sahip dev petrol tekelleri ile denk
olmayan koşullarda rekabet etmeye zorlayacaktır.”
Değerli
milletvekilleri, Hükûmetin yıllardır sürdürdüğü özelleştirme politikalarının
devamı olarak gündeme getirilen ve petrol sektörünü düzenleyen Petrol
Kanunu’nun yerini alacak olan Petrol Kanunu Tasarısı’yla petrol arama ve işletme
ruhsatlarının verilmesinde yeni bir sistem öngörülmekte, petrol sektöründe
yerli ve yabancı sermayenin önünün açılması ve yatırımların artmasının
hedeflendiği iddia edilmektedir.
Hükûmetin
hazırladığı yeni tasarının kamu ve ülke yararı açısından bazı sakıncalı
düzenlemeleri içerdiği görülmektedir. Petrol kaynaklarımızın aranması,
geliştirilmesi ve üretilmesiyle ilgili tüm faaliyet ve işlemlerde kamu ve ülke
yararına uygunluk temel ölçüt olmalıdır. Ülkemizde üretilen ham petrolün ülke
güvenliği ve yurt içi tüketim için gerekli bölümünün ayrılması koşulu
kaldırılmamalı. Arz güvenliğine ilişkin düzenlemeler muğlak bırakılmamalıdır.
Sektörde yabancı devlet ve şirketlerin etkisini artıracak düzenlemelerden
kaçınılmalıdır.
Bu duygu ve
düşüncelerle tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Dora.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Sakarya Milletvekili Sayın Münir Kutluata.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MÜNİR KUTLUATA (Sakarya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türk Petrol
Kanunu Tasarısı’nın birinci bölümü hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum, yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Türkiye, dünya
enerji rezervlerinin âdeta ortasında büyük enerji sorunları yaşayan bir ülke
durumundadır, ciddi enerji açığı sorunu vardır. Bunu ithalatla karşılıyor olsa
bile aynı zamanda önemli enerji arzı güvenliği sorunlarıyla karşı karşıyadır.
Önümüze gelmiş bulunan bu tasarıyı doğru değerlendirebilmek için, Hükûmetin bir
enerji politikasının olup olmadığının, varsa ne olduğunun ve on buçuk yılda ne
sonuçlar verdiğinin bilinmesi gerekmektedir.
Ülkemiz, enerji
ihtiyacının yüzde 72’sini ithalatla karşılar durumdadır. Bu bağımlılık 2002’de
yüzde 69 idi, yani bağımlılık azalmıyor, artıyor. Bu olumsuz gidişi doğrulayan
bir başka gösterge, 2002-2012 arasında 43 milyon ton petrol eş değerinde enerji
tüketimi artışı olurken yerli üretimdeki artış, sadece 7 milyon tondan ibaret
kalmıştır. 43’e karşı 7; yani sadece altıda 1’i dâhilî üretimle karşılanabilmiş
durumdadır. Sonuçta, 2002 yılında 9 milyar dolar olan enerji ithalatı, 2012
yılında 60 milyar doları aşmış bulunuyor.
İktidarın enerji
politikası adına gündemde tuttuğu politikalara, konulara bir göz atalım.
“Terminal ülke mi olacağız, üretici ülke mi olacağız?” tartışmalarıyla bir süre
vakit geçirilmişti sanki bunlar birbirine rakipmiş gibi. Yenilenebilir enerji
kaynaklarına yönelme konusu tartışma gündeminde tutulmuş, güneş ve rüzgâr
enerjisi âdeta yeni keşfedilmiş gibi birçok tartışma yapılmış ama buralarda bir
arpa boyu yol alınamamış idi. Sık sık keşfedilen milyarlarca tonluk kömür
rezervleri devamlı gündeme gelmiş ama arkası gelmemişti.
Nükleer enerji
santralleri üzerinde yürütülen tartışmalar işin bir başka tarafıydı. Nükleer
teknolojiye ulaşmak üzere nükleer santral edinme yerine nükleer santral
müşterisi olmakla övünmek gibi, konunun uzmanlarını ümitsizliğe sevk eden pesimist yaklaşımlar söz konusu oldu. Bu yetmezmiş gibi
doğal gaz ve petrolde Türkiye’nin bağımlı kılındığı Rusya’ya nükleer
enerjimizde de teslim olma yoluna gidilmiştir, üstelik teknolojisi Çernobil’de
patlamış ve Türkiye’de de kanser vakalarını patlatmış bir ülkeye.
Örnekleri
uzatmadan şunu söyleyebiliyoruz: On yılı aşkın süredir iktidarın sonuca yönelik
bir enerji politikası olmamıştır, ithalat yaptığımız ülkelerle yürütülen günlük
ilişkiler ve kamuoyuna tekrarlanan genel açıklamalardan öteye gidilememiştir. İktidarın bir enerji politikasının olmadığını göstermesi ve
çıkarılacak olan bu yasanın durumunun anlaşılması için Kıbrıs çevresindeki
zengin petrol ve doğal gaz yatakları üzerinde yürütülen çalışmaları ve
Türkiye’nin durumunu sizlere hatırlatmak istiyorum: Hatırlanacağı üzere Kıbrıs
Rum kesimi, İsrail ve ABD şirketleriyle Güney Kıbrıs münhasır ekonomik
bölgesinde arama faaliyetleri başlatmış ve zengin gaz kaynaklarına
ulaşmışlardı. Bu olay ortaya çıktığı zaman Hükûmet her konuda olduğu
gibi esmiş, gürlemiş sadece konuşmakla yetinmiş ve yerine oturmuştu. Şimdi, iş
geldi, İsrail’in taşıyacağı bu petrolün Türkiye’den geçirilmesini sağlayarak
Türkiye’ye bir fayda sağlanır mı, İsrail’e jest yapılabilir mi noktasına. Bu
olay Türkiye’nin bir enerji politikasının olmadığını gösterdiği gibi aynı
zamanda dış politikasının kökten iflas ettiğinin örneklerinden birisidir.
Kıbrıs Rum kesimi
ve İsrail’in Kıbrıs Adası münhasır bölgesinde doğal gaz ve petrol bulma
ihtimali ciddiye binince ortaya çıkan tabloya dikkatinizi çekmek istiyorum.
Kıbrıs Rum kesimi, bölgesinde 13 petrol ve doğal gaz arama parseli
oluşturmuştu. Hükûmet önce 12’nci parselde Türkiye’nin de hakkı bulunduğunu
söylemiş, ardından bu petrollerde Kıbrıs Türk kesiminin hakkı olduğunu da ifade
etmiş ve sonuç alamamıştı. Bu ifadesiyle de diğer taraftan Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti’nin varlığını reddeder pozisyona düşmüştü. Denizcilik Müzesine
gönderilmesi gereken Piri Reis Gemisi’ni “Bölgede petrol aramaya gönderdik.”
diyerek batmaktan zor kurtulan bir gemiyle Türkiye, kendi iddialarını
kendisinin ciddiye almadığını göstermişti. Bu olay ortaya koymuştur ki son on
yıl içinde bir petrol arama gemisi edinme ihtiyacı bile duyulmamış. Buradaki
fiyaskodan sonra 130 milyon dolara bir gemi alınabilmişti.
Bunların
hepsinden daha önemli olmak üzere, Rum kesimi kendi münhasır ekonomik
bölgesinde yeni zengin enerji kaynakları arayıp bulurken Hükûmet on yılını
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin varlığını reddetmeye çalışmakla geçirmiş,
dolayısıyla Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin münhasır ekonomik bölgesinde
petrol arayıp bulmak gibi bir hesabı olamamış, Rumların kendi bölgelerinde
yaptığı gibi. Rauf Denktaş’ı etkisiz kılmak ve kendi devletini reddeden gayrimillî bir şahsı cumhurbaşkanı yapmak üzere mesaisini
Kıbrıs’ta sarf etmişti. Türkiye’ye zemin kaybettiren Annan Planı’nı Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti vatandaşlarına dayatmakla meşguldü. Kıbrıs millî
kahramanı Rauf Denktaş kahrından ölmüş, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kenara
itilmiş, AKP muradına ermiş ama Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti devleti ve
Türkiye Doğu Akdeniz’den âdeta çıkarılmıştı.
Herkesin
Türkiye’nin Doğu Akdeniz petrol ve enerji kaynaklarından koparılması ve
bölgeden püskürtülmesi sonucunu doğuran Mavi Marmara olayını önüne koyup ciddi
şekilde düşünmesi gerekmektedir. Sayın Başbakanın “savaş sebebi” dediği bir
planlı olayla Türkiye’nin hakarete uğramasına kimler nasıl ve neden alet
olmuşlardır? Millî politikası olmayan ile olanın, enerji politikası olmayan ile
olanın karşı karşıya gelmesi hâlinde ortaya çıkan tablonun ne olduğunu gösteren
en ciddi örneklerden biridir bu.
Bir ülkenin
enerji talebini kökten çözebilmesi için önünde üç yol vardır sayın
milletvekilleri. Bunlar, sırasıyla, bir: Zengin enerji kaynaklarına sahip
ülkelerde olduğu gibi, ihtiyacı kendi kaynaklarından karşılamak. İkincisi: Millî büyük petrol şirketlerine sahip olarak bunların
diğer bölgelerde yaptığı aramalarda elde ettiği petrollerle ihtiyacı
karşılamak. Üçüncüsü: Uygun ekonomik politikalar ve gelişmiş ekonomik
yapılarla, kendisi rezerve sahip olsun olmasın, ihtiyacını cari açık vermeden
ithalatla karşılamak. Bunların hangisinde bu iktidarın on yıldır mesafe
aldığını ve başarılı olduğunu sormak gerekmektedir. Bu açıdan baktığımız zaman,
bu tasarının bu üç çareden hangisini ön plana çıkardığına ve hangisine çözüm
getirdiğine bakmak ve bu yasayı o açıdan değerlendirmek gerekecektir. O yüzden,
bu açıdan baktığımız zaman, önümüzdeki yasanın Türkiye’nin enerjideki ciddi
açığını ciddi şekilde çözecek bir yasa olmadığını ortaya koymaktadır.
Şu soruyu sormak
lazımdır: Kendi millî servetimizi, yabancıya büyük kolaylıklar sunarak sekizde
1’ini alıp 7’sini vermek mi enerji bağımlılığını çözmektir, yoksa sizin de
başka ülkelerin millî serveti olan enerji kaynaklarına rızaları ile ulaşıp
sekizde 1’ini verip 7’sini almak mı ekonomiktir veya sorunu çözmeye yöneliktir?
Buna bir bakmak gerekir ve bu açıdan da Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığının
durumunu değerlendirmek gerekmektedir. Türkiye’de büyük tecrübe kazanmış ve
kendimizce büyük petrol şirketlerinden sayılan bir millî kuruluşu bu maksatla
kullanıp ve Türkiye’nin enerji açığını telafide bundan faydalanmak yerine onu
özelleştirmeye açmak ve elden çıkarmanın bir kanuna gerekçe yapılması pek de bu
kanunun maksada uygun bir kanun olmadığını göstermektedir.
Bu açıdan, bu
yasanın bu şekilde geçmesi yerine, önce Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığının
dediğimiz istikamette kuvvetlendirilmesi ve bu açıdan da yeni, ciddi bir millî
petrol kanununa zemin hazırlanması gerekir kanaatindeyiz.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Kutluata.
Birinci bölüm
üzerinde şahıslar adına ilk söz Bursa Milletvekili Sayın Necati Özensoy’un.
Sayın Özensoy,
buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 450 sıra sayılı Türk Petrol
Kanunu Tasarısı’yla ilgili şahsım adına söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Her kürsüye
çıktığımda veya enerji konuları gündeme geldiğinde, her zaman şunun altını
çiziyorum: Enerji politikaları millî politikalar olmalı, partilerüstü
olmalı. Dolayısıyla, enerji yoksa hiçbir şey olmaz. Dolayısıyla, bütün bu
çalışmalar yapılırken, kanun tasarıları da gelirken, buradaki komisyonlarda
mutlaka muhalefet partilerinin de söylediklerini dikkate almak lazım diye
düşünüyorum.
Ama bu dönemde,
özellikle enerji politikaları ve enerji ile ilgili kanunlara baktığımızda,
Elektrik Piyasası Kanunu’yla ilgili değişiklikler, doğal gaz piyasasıyla
ilgili, yenilenebilir enerjiyle ilgili, hele hele Türk Petrol Kanunu Tasarısı,
ifade edildiği gibi, 1954’ten kalma yasalar. Artık, birtakım şeyler çelişir
hâle gelmiş olmasına rağmen, baktığımızda bu tasarı da bize çok fazla
değişiklik veya petrol arama veya üretme faaliyetlerinin önünü açacak bir
tasarı gibi durmuyor. Burada, Türkiye her ne kadar hidrokarbon fakiriyse de,
Türkiye’deki bu hidrokarbonları bulma, arama ve üretme faaliyetlerini elbette
devlet eliyle ve güçlü bir şirketle yönetmeliyiz diye düşünüyorum.
Bakın, Türkiye
Petrollerinin geçmişine baktığımızda, TÜPRAŞ’ın da bünyesinde bulunduğu, PETKİM’İn de bünyesinde bulunduğu ve dünyada ilk 500
firmanın içerisinde bulunan bir konumda faaliyetlerini sürdürüyordu. Bugün,
dünyada artık günlük 100 bin varilin altında üretim yapan şirketleri ciddiye
almıyorlar yani Türkiye’de en önemli üreticimiz, arayıcımız olan Türkiye
Petrolleri, yurt dışındaki petrol sahaları da dâhil olmak üzere, maalesef,
günlük 70 bin varil petrol üretebiliyor.
Arama
çalışmalarına baktığımızda -siz hep 2002’yi milat alıyorsunuz, ben de alayım-
sadece 2001’e kadar yurt dışındaki anlaşmalarla yurt dışında petrol üretebilir
durumdayız, şu anda yani en son yapılan anlaşmalar veya faaliyetlerle 1 varil
bile petrol üretemiyoruz. Yurt içinde de 1996’da 50 bin küsur varil petrol
üretirken Türkiye Petrolleri, 28 bin varile kadar düşmüşüz. Daha sonra,
geçmişte ekonomik olmayan kuyuların da açılmasıyla yani 18 dolarlardayken 50
bin küsur varil üreten Türkiye Petrolleri, bugün 100 dolarlarda ancak 34 bin
varillere gelebilmiş durumda. Bunun da, 28 binden 34 bine gelmesinin gerekçeleri
de, ifade ettiğim gibi, o gün petrolün varili 18 dolarken ekonomik olmayan
kuyuların tekrar faaliyete geçmesinden kaynaklanıyor. Şu anda Türkiye
Petrollerinin bir bilançosuna bakarsanız… Gerçi, bu bilançolar hep gizli. Yani burada görüldüğü gibi -ben bunların niye gizli olduğunu da
anlamış değilim- bu kanunda, burada yazıların hepsi tek tek dökülmüş, ne kadar
kuyumuz var, kuyu başına ne kadar petrol üretiyoruz, her şey burada açık açık
yazılmış ama biz KİT Komisyonunda Türkiye Petrollerini denetlerken, üzerinde
“gizli” yazan, hatta basının da dışarıya çıkarıldığı bir şekilde, basına kapalı
yapıyoruz yani gizli toplantı yapmıyoruz çünkü yemin etmiş görevlilerin falan
olduğu bir şekilde değil, çok farklı bir şekilde denetim yapıyoruz.
Dolayısıyla, özet
olarak -yani beş dakikada birtakım şeyleri toparlamak da zor- bizim en önemli,
yapmamız gereken, Türkiye Petrollerini güçlendirmek ve onu dünyada önemli bir
şirket hâline getirmekten başka çaremiz yok. Bu kanun da maalesef bunu
getirmiyor.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Özensoy.
Şahısları adına
son söz, Edirne Milletvekili Sayın Kemal Değirmendereli’nin.
Buyurun Sayın
Değirmendereli. (CHP sıralarından alkışlar)
KEMAL
DEĞİRMENDERELİ (Edirne) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 450 sıra
sayılı Petrol Yasa Tasarısı’nın üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, bu yasayı konuşmadan önce dünyadaki genel petrol üretimi ve
petrolün geleceğine ben değinmek istiyorum. Şimdi, öncelikle, OECD dışındaki
ülkelerin çoğunun küresel enerji talebinin 2030 yılı itibarıyla yüzde 39
artması beklenmekte. 2030 yılında da yine küresel enerji talebinin yüzde
81’inin fosil yakıtlardan elde edileceği ifade edilmekte Uluslararası Enerji
Ajansınca. Başta Asya ülkeleri olmak üzere, dünyanın geri kalan bölgelerinde de
hızlı büyüme petrol ihtiyacını artıracak, bu Asya ülkelerinin ve bizim de bu
süreç içerisinde petrol bağımlılığımız ağırlıklı olarak Orta Doğu’ya bağlı
olarak sürecek. Orta Doğu’daki OPEC ülkelerinden yapılan petrol ihracatının da
oldukça artacağı görülmektedir. Bu çerçevede, Türkiye’nin de, Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığımızın projeksiyonlarına göre,
bugüne oranla, sadece on yıl sonra petrol ihtiyacımızın bugünkünün 2 misline
çıkacağı ifade edilmektedir.
Şimdi, bizim
dışımızda kimler ne kadar petrol üretiyor, buna bir bakacak olursak, dünyanın
da kanıtlanmış petrol rezervlerinin yüzde 48’inin Orta Doğu’da, yani yaklaşık
yüzde 74’ünün de Orta Asya’yla birlikte yine bizim 2 bin kilometrelik bir
çemberimiz içerisinde olduğunu bilmekteyiz.
Bir önemli konu,
Amerika bugün petrol üreten üç büyük ülkeden biri, ancak ürettiği petrolün 2
katını tüketiyor; Çin de ürettiğinin 3 katını, Hindistan 4 katını tüketerek
ithal ediyorlar; Japonya, Almanya, Fransa, İtalya, Hollanda gibi gelişmiş
ülkeler de hiç petrol üretmeden petrole bağımlılıklarını sürdürecekler bu
önümüzdeki on yıllarda da.
Bunları niye
anlatıyorum? Çünkü petrolü yoğun olarak kullanan ülkelerin yeterli kaynağa
sahip olmaması dünya üzerinde de ekonomik ve fiilî savaşlara neden olmaktadır.
Yani Orta Doğu’da, Kuzey Afrika’da dökülen kanın, yaşanan darbelerin,
savaşların, isyanların temelinde bu emperyal
devletlerin petrol kaynakları üzerindeki hâkimiyet kurma istekleri vardır.
Soğuk savaş döneminde de İran’la Irak arasında yaşanan mücadele, savaş,
Saddam’ın Kuveyt’i, ABD’nin Irak’ı işgali, son olarak da Arap Baharı, petrol
üzerinde tamamen hâkimiyet kurma mücadelesinin sonucu ortaya çıkmaktadır.
Biraz önce de
paylaştığım gibi, Uluslararası Enerji Ajansının tahminlerine göre, bu
bölgelerdeki enerji ticareti 2030 yılına kadar mevcut hacmin 2 katına
ulaşacaktır.
Peki, biz bu
durumun neresindeyiz? Biz bu resmin tam ortasındayız. Petrol ve doğal gazda
bilinen zengin yataklara sahip değiliz. Bu çerçevede hazırlanan yeni yasa, var
olan kaynaklarımızı daha iyi, daha sağlıklı değerlendirmeye yönelik hizmet
etmesi gerekirken, bu konuda ciddi endişeler taşımaktayız. Ben bu
endişelerimizle ilgili olarak söyleyeceklerimizi bundan sonraki konuşmalarımda
sizlerle paylaşacağım.
Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Soru-cevap
işlemine geçiyoruz.
Sayın Genç…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Şimdi, Kıbrıs
açıklarında Rumlar ve İsrailliler petrol aramaya başlayınca biz Barbaros
Hayrettin Paşa Gemisi’ni gönderdik. Bu geminin akıbeti nedir?
Türkiye
Petrolleri Anonim Ortaklığı 130 milyon dolara bir gemi aldı. Bu geminin çok
pahalıya alındığı, esas maliyetinin 90 milyon dolar civarında olduğu… Bu gemi
hangi kıstaslara göre alındı? Bu geminin şu andaki durumu nedir? Türkiye
Petrolleri Anonim Ortaklığı bu gemiyle şimdi herhangi bir petrol araması
yapmakta mıdır?
Ayrıca, Kuzey
Irak’ta yani Barzani’nin bulunduğu bölgede Türkiye Petrolleri Anonim
Ortaklığının bir arama ruhsatı var mıdır? Maliki bölgesinde var mıdır? Bunların
sahaları ne kadardır? Kaç yıllık alınmıştır? Türkiye Petrolleri neden devletin
elinden çıkarılarak özelleştirilmektedir?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Kaplan...
MEHMET HİLAL
KAPLAN (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım,
dünyanın en pahalı benzin ve motorinini kullanan ülkelerden bir tanesiyiz.
Türkiye yıllardır bu konuda en üst düzeyde liderliği yapan ülkelerden biri.
Sebebi, benzin ve motorini başka ülkelerden ithal ettiğimiz noktasında değil.
Sebebi, Türkiye’de akaryakıt üzerinde sürekli olarak artan bir vergilendirme,
ÖTV ve KDV’dir. Siz bu konuda, eğer ÖTV ve KDV’yi kaldırdığımızda Avrupa’nın en
ucuzu veya en ucuzu olan ülkelerden biri olma durumundaki Türkiye’de bu
akaryakıt politikasında bir değişiklik yapmayı düşünüyor musunuz? Ya da ÖTV’yi
kaldırmak gibi bir düşünce, en azından mazotta mümkün mü? Düşüncenizi
alabilir miyim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Yılmaz…
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bu
Ceyhan Enerji İhtisas Endüstri Bölgesi, biliyorsunuz, Adana için çok önemli.
Adana, işsizlikte Türkiye’nin birinci ili. Burada yapılacak yatırımlarla hem
işsizliğin önüne geçilecek hem de çok ciddi bir yatırım olması gerekirken, 2006
yılından beri hiçbir şey yapmadınız. Sayın Cumhurbaşkanı ve Sayın Başbakan
oraya geldi, milyarlarca dolarlık yatırım yapılacağından, yan sanayiyle beraber
yılda 5-10 milyar doların orada döneceğinden bahsederek bir açılış yaptılar fakat
2006 yılından beri tek çivi çakmadınız. Oraya, benim bildiğim kadar, Doğan
Grubunun yatırım talebi oldu, Garipoğlu’nun yatırım talebi oldu, Azerbaycan’dan
SOCAR firmasının yatırım talebi oldu, hiçbir talebi yerine getirmediniz.
Adana’ya niye bu şekilde olumsuz baktınız? Acaba, Ceyhan Belediyesinin
Milliyetçi Hareket Partisinde olmasının bunda etkisi var mı? 2006 yılında Sayın
Cumhurbaşkanı ve Sayın Başbakanın gelerek orada 10 milyar dolar yatırım…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Köktürk…
ALİ İHSAN KÖKTÜRK
(Zonguldak) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
hepimizin bildiği gibi, ülkemizde enerji ihtiyacı ve bu bağlamda metalürjik
kömür ihtiyacı giderek artmaktadır. Türkiye’de metalürjik kömür Türkiye
Taşkömürü Kurumu tarafından üretilmektedir. Ancak, 2002 yılında iktidara
geldiğinizden bu yana Türkiye Taşkömürü Kurumunda hem üretim miktarları hem de
istihdam oranları azalmaktadır. 2002 yılında 2,2 milyon ton olan kömür üretimi
1,5 milyon tona, çalışan sayısı da 16 binlerden 10 binlere gerilemiştir. Bu
nedenle, milletvekilleriniz, 2011 seçimlerinden önce, TTK’ya
2.500 işçi alınacağı sözünü halkımıza vadetmesine karşın, bugüne kadar bu işçi
alımı gerçekleşmemiştir. Türkiye Taşkömürü Kurumunda norm kadro 14.500 olmasına
karşın ve üretim yapacak işçi kalmamasına karşın şu ana kadar Türkiye Taşkömürü
Kurumuna neden işçi alımı gerçekleşmemiştir?
BAŞKAN – Sayın
Dibek…
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ben Sayın Bakana
üçüncü nükleer santralle ilgili bir soru sormak istiyorum.
Geçtiğimiz
günlerde Sinop’ta Japonlarla ikinci nükleer santralle ilgili anlaşma yapıldı.
Sayın Bakanım, şunun için merak ediyorum: Üçüncü nükleer santralle ilgili
olarak, benim ilimde -ben Kırklareli Milletvekilliyim- Karadeniz kenarındaki İğneada beldemizin üçüncü nükleer santral için rezerv
yerlerden biri olarak ismi geçiyor. Tabii, İğneada,
içerisinde Istranca ormanları, işte subasan (longoz) ormanları olan, turizm potansiyeli olan
bir yer. Şunu öğrenmek istiyorum: Üçüncü nükleer santralle ilgili kısa vadede,
orta vadede Bakanlığın, Hükûmetin projesi nedir, projeksiyonunuz
nedir? Üçüncü nükleer santralle ilgili olarak bir yer belirlemesi yapıldı mı,
yapılacak mı? İğneada üçüncü nükleer santral için
sizce uygun bir yer midir? Bunları öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Doğu
Akdeniz’de devam eden petrol ve doğal gaz arama çalışmalarında şimdiye kadar
hangi sonuçlara ulaşıldı, paylaşabilir misiniz?
İkinci sorum:
Irak’ın kuzeyindeki bölgesel Kürt yönetimi ile Türkiye arasında yapıldığı iddia
edilen anlaşmalar hangileridir? Bunları açıklamanızda bir sakınca var mıdır,
açıklayabilir misiniz?
Üçüncüsü de
Hükûmetinizin orta ya da uzun vadede TPAO’nun özelleştirilmesine yönelik bir
düşüncesi var mıdır? Bunu özellikle kayıtlara geçmesi açısından öğrenmek
istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Kuşoğlu…
BÜLENT KUŞOĞLU
(Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım,
Doğu Akdeniz gazıyla ilgili olarak, biliyorsunuz, Rumlar, İsrail ve bir
Amerikan şirketi anlaşmalar yaptılar. Biz bu arada Mavi Marmara olayını gerekçe
göstererek konuya girmemiştik. Şimdi, İsrail’le olan bu yeni süreç içerisinde
bu konuyla ilgili neler, ne tür gelişmeler kaydedildi? Bu konuyla ilgili olumlu
bir değişim söz konusu mudur?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Değirmendereli…
KEMAL
DEĞİRMENDERELİ (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bu
bizim petrol dünyamızın amiral gemisi olan Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığımızın
yurt dışında yaptığı çalışmalar bu ortaklığın, bu şirketin geneli içinde yüzde
kaçını oluşturmaktadır ve yurt dışında yaptığı çalışmalardan elde ettiği gelir
var mıdır? Bu miktar ne kadardır?
Bir de Kuzey Irak
yönetimi ile petrol anlaşması yapan Türk şirketlerinin Bağdat yönetimini
rahatsız ettiğini basından okumaktayız. Bu konu Amerika Hükûmeti tarafından da
eleştirilmektedir. Sayın Başbakanın Amerika görüşmeleri sırasında bu konuda
olumlu bir mutabakat oluşmuş mudur?
BAŞKAN – Sayın
Bakan, buyurun.
Yedi buçuk
dakikayı sekize tamamladım, sekiz dakikanız var.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben
de hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum.
Kıbrıs’ta ve
sismik aramalarla alakalı, özellikle Güney Kıbrıs’ın tartışmalı münhasır
ekonomik sahada yaptığı arama faaliyetleriyle alakalı, gemimizi oraya gönderip
göndermediğimizle alakalı konudan ve Barbaros Hayrettin Paşa, 130 milyon dolara
aldığımız geminin daha ucuza mal olabileceğine dair bir konudan bahsedildi.
Ben, aslında,
aynı şartlarda 90 milyon dolara gemi varsa ikinci bir gemi olarak da
alabileceğimizi bu vesileyle söylüyorum. Eğer tanıdığı bir gemi olan da varsa
bize bildirebilir, bununla alakalı hemen alım yapabiliriz. Bunun tabii ki kriterleri var. Dünyadaki ilk 10 gelişmiş gemiden bir
tanesidir şu anda aldığımız. Bununla alakalı, dediğim gibi, böyle subjektif yorumlardan daha ziyade bize somut önerilerin getirilmesi
doğru olur diye düşünüyorum.
Kuzey Irak’ta biz
neler yaptık? TPAO olarak, Maliki’nin alanında neler yapıldı yani Merkezî Irak
Hükûmetinde? Değerli arkadaşlar, yaklaşık son üç yıl içerisinde “servis
anlaşmaları” adı altında çıkarılan bir kısım ihaleler oldu Merkezî Irak
Hükûmetinde. Dünyada 35’e yakın şirketle bir “short list” oluşturularak oraya girildi, belli kapasiteler
oluşturuldu ve biz, 5 ayrı konsorsiyum üyesiyle 25
milyar dolarlık iş aldık. Yani farklı ülkelerle yaptığımız ortaklıklarda -içinde
Rusya var, Güney Kore var, Kuveyt gibi ülkeler var- Siba
gibi, Basra gibi bölgelerde yani Irak’ın güneyindeki bölgelerde hissemize 5,5
milyar dolarlık iş aldık. Şu anda gerek hissemize düşen gerekse ortaklarımızla
beraber yaptığımız yatırım devam ediyor. Bununla alakalı şu ana kadar bize
iletilen bir problem olmadığı gibi, tam tersi, bir kısım para harcamaları da bu
şekliyle devam ediyor.
Peki, Kuzey
Irak’ta neler yapılıyor? Bunun bir mantık bütünlüğüne bakmak lazım. Irak bir bütünse -ki öyle- güneyiyle, kuzeyiyle, doğusuyla,
batısıyla bir ayrım gözetmemek lazım. Bütün gelirler Merkezî Irak
Hükûmetinin tespit ettiği oranlar çerçevesinde yapılmaktadır yani yüzde 83’ünü
Merkezî Irak’ın, yüzde 17’sini de Irak’ın kuzeyinin aldığı ve buna kendilerinin
karar verdiği ama henüz hidrokarbon yasasını çıkarmamış olmalarına rağmen bu
payları da dağıttıkları bir gerçek.
Peki, TPAO ne
yapıyor burada? TPAO, Merkezî Irak Hükûmetindeki çalışmalarına devam ediyor.
Kuzey Irak’ta TPAO’nun bu manada herhangi bir girişimi bulunmamaktadır.
Benzinin,
motorinin vergiden dolayı pahalı olduğu söylendi. Biraz süremi seri kullanmak
durumundayım. Evet, bu vergiyle alakalı bir husustur. Bunu, tabii, Maliye
Bakanımızla enine boyuna, ÖTV’ler indirilir mi indirilmez mi, konuşmak lazım.
Ceyhan’daki
yatırım konusunda, tabii ki oradaki belediyenin MHP’li oluşuyla yakından
uzaktan ilgisi bulunmamaktadır. Sanayi Bakanlığımızın bünyesinde yapılan
çalışmaları kendisiyle daha da hızlandırmamız lazım geldiğine ben de
katılıyorum.
Peki, TTK’nın bu arada işçi alımıyla ilgili husus nedir? Değerli
arkadaşlar, orada bir sosyal proje anlamına gelen TTK’nın
Zonguldak’taki işletmeleri, normalde hemen hemen her yıl zarar etmektedir. Bir
kere, damar olarak ve kömür yatağı olarak, alışılagelmiş, dünyadaki kömür
yataklarından farklıdır. Biz oradaki modeli tekrar konuşuyoruz, müessese müessese, bununla alakalı zarar etmeden götürebileceğimiz
bir model var mıdır, bunlar üzerinde de çalışıyoruz.
Üçüncü nükleer
santralin yeriyle alakalı henüz tespit edilmiş bir yer yoktur. İkinci nükleer
santralin şu anda anlaşmasını imzaladığımız Japonya’yla beraber üçüncü nükleer
santralin yerinin tespitiyle alakalı bir çalışma devam etmektedir, bu yaklaşık
iki yıl kadar sürecektir. Bu iki yıl içerisinde eğer herhangi bir yerin
zikredildiğini duyarsanız, bunun biraz subjektif ve spekülatif bir isim olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
Peki, Doğu
Akdeniz’deki petrol aramalarında neler yapılıyor? Şu anda Lübnan’da bir ihaleye
giriyoruz, TPAO orada “short list”e
girdi. Aynı zamanda münhasır ekonomik sahası tartışmalı alan olmayan yerlerde
Türkiye bir hukuk devleti olarak bu işlere girmeye devam edecek. Mersin’de yine
bizim çıkartacağımız alanlar var; Antalya’da, bildiğiniz gibi, Shell tarafından
yapılıyor.
TPAO’nun
özelleştirilmesiyle alakalı iki ayrı modelden bahsediliyor biliyorsunuz.
Birincisi, aynen Türk Hava Yolları modelinde olduğu gibi, yüzde 51’inin halka
açılması; diğeri de farklı şirketlerle beraber üçüncü dünyadaki yani üçüncü
ülkelerdeki yapacağı operasyonlarla alakalı işlemleri yürütecek şirketlerin
görüşüyor olması. Tabii ki 9 adet ruhsat, Akdeniz’de, kara suları dışında
bulunmakta bu arada.
“Peki, Mavi
Marmara’yla ilişkilerde bir gerginlik oldu, bir tıkanma oldu, bu nasıl bundan
sonra aşılır, özürden sonra?” dendiğinde şunu söyleyebiliriz: Tabii ki enerji
projeleri buradaki İsrail özrünün bir gerekçesi değildir ama sonuçlarından bir
tanesi olabilir. Biz, siyasi fizibilitesi oluşmuş olmakla beraber, ekonomik
fizibilitenin de arkasından geleceğine inanıyoruz. Bu konuda süreci dikkatle
izliyoruz ve bu manada neler yapılabileceğini hep beraber gözlemliyoruz. Bizim,
şu anda, İsrail Hükûmetine götürdüğümüz herhangi bir teklif yoktur, enerji
konusunda resmî bir görüşmemiz yoktur. Dediğim gibi, bununla alakalı süreç
dikkatle takip edilmektedir.
“TPAO’nun yurt
dışındaki gelirleri ne kadardır ve bundan şu anda nasıl bir pay alınıyor?”
denilirse değerli arkadaşlar, gelirlerinin önemli bir kısmı, Şahdeniz-1 ve
uluslararası operasyonlardan oluşan gelirlerden kaynaklanmaktadır. Bir önceki
yıl yaklaşık 1,8 milyar TL civarında olan gelirin hemen hemen -tam rakamlarını
birazdan verebilirim- 1,2 milyar TL’lik kısmı yurt dışındaki
operasyonlarımızdan kaynaklanıyor. Bizim, şu anda 48-49 bin varil civarındaki
günlük üretimimize, yaklaşık olarak yurt dışında da o kadarlık bir üretim
karşılık gelmektedir ve bununla alakalı çalışmalarımız da yurt dışındaki
çalışmalarımız da devam etmektedir.
Sayın Başkanım
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Ben
teşekkür ederim Sayın Bakan.
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Sayın Bakan, yurt içinde 48 bin varil mi üretiyorsunuz?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – 48-50 bin, değişiyor.
BAŞKAN – Birinci
bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, birinci
bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
1’inci madde
üzerinde 3 adet önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
450 Sıra Sayılı Petrol Kanunu Tasarısının 1. Maddesinin 2. Fıkrasında bulunan
“Bu Kanun;” ibaresinden sonra gelen “Türkiye’de” ibaresinin “Ulusal bir petrol
politikasının oluşturulması amacıyla” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet Ali Susam Mehmet Şeker Turgut Dibek
İzmir Gaziantep Kırklareli
Kemal Değirmendereli Ali İhsan Köktürk Aytun Çıray
Edirne Zonguldak İzmir
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
450 Sıra Sayılı
Türk Petrol Kanunu Tasarısının 1. Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Alim Işık Emin
Haluk Ayhan Erkan
Akçay
Kütahya Denizli Manisa
Mustafa Kalaycı Muharrem Varlı Bahattin Şeker
Konya Adana Bilecik
Mesut Dedeoğlu Yusuf Halaçoğlu Cemalettin Şimşek
Kahramanmaraş Kayseri Samsun
“MADDE 1- (1) Bu
Kanunun amacı; Türkiye Cumhuriyeti petrol kaynaklarının milli menfaatlere uygun
olarak hızlı, sürekli, etkili bir şekilde aranmasını, geliştirilmesini ve ekonomik
olarak üretilmesini sağlamaktır.
(2) Bu Kanun;
Türkiye’de petrol arama ve üretim faaliyetlerinin düzenlenmesi,
yönlendirilmesi, teşvik edilmesi, denetlenmesi, arama ve üretim için gerekli
bilgilerin ve verilerin toplanması, değerlendirilmesi ve kullanıma sunulmasına
ilişkin usul ve esasları kapsar.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
450 Sıra Sayılı
Kanun Tasarısının 1. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
İdris Baluken Sırrı
Sakık Abdullah
Levent Tüzel
Bingöl Muş İstanbul
Adil
Zozani Mülkiye
Birtane
Hakkâri Kars
BAŞKAN – Muhterem
Komisyon, katılıyor musunuz önergeye?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL MAZICIOĞLU
(Gaziantep) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Tasarının ilk
maddesinin 1. fıkrasında amaç olarak belirlenen millî menfaatlere uygunluk
ilkesi tasarının bütünüyle çelişmektedir. Aynı maddenin 2. fıkrasında arama ve
üretim faaliyetlerinin teşvik edileceğinin belirtilmesi zaten tasarının özel
sektörün ve sermayenin amaçlarına hizmet edeceğinin görülmesini sağlamaktadır.
Tasarının ilerleyen maddelerinde belirlenen vergi avantajları ve konsorsiyumların elini güçlendirecek düzenlemeler sadece
sermaye ve petrol şirketleri sahiplerinin faydasına olacaktır. Ülkenin yer altı
kaynaklarının ağırlıklı olarak şirket menfaatlerine hizmet edecek olması ne
Türkiye halklarının ne de devletin faydasına olacaktır. Bu nedenle 1. maddenin
tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Yoklama
yapıyoruz.
Sayın Hamzaçebi,
Sayın Susam, Sayın Değirmendereli, Sayın Çam, Sayın Özel, Sayın Aygün, Sayın
Acar, Sayın Genç, Sayın Dibek, Sayın Kuşoğlu, Sayın Aksünger,
Sayın Eyidoğan, Sayın Kaplan, Sayın Şeker, Sayın Kulkuloğlu, Sayın Özdemir, Sayın Akar, Sayın Tunay, Sayın
Özgündüz, Sayın Öztürk, Sayın Tanal.
Yoklama için iki
dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı
yeter sayısı vardır.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Türk Petrol Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/725) (S.
Sayısı: 450) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
450 Sıra Sayılı
Türk Petrol Kanunu Tasarısının 1. Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Alim Işık (Kütahya) ve arkadaşları
“MADDE 1- (1) Bu
Kanunun amacı; Türkiye Cumhuriyeti petrol kaynaklarının milli menfaatlere uygun
olarak hızlı, sürekli, etkili bir şekilde aranmasını, geliştirilmesini ve
ekonomik olarak üretilmesini sağlamaktır.
(2) Bu Kanun;
Türkiye’de petrol arama ve üretim faaliyetlerinin düzenlenmesi,
yönlendirilmesi, teşvik edilmesi, denetlenmesi, arama ve üretim için gerekli
bilgilerin ve verilerin toplanması, değerlendirilmesi ve kullanıma sunulmasına
ilişkin usul ve esasları kapsar.
BAŞKAN – Sayın
Komisyon, katılıyor musunuz?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL MAZICIOĞLU
(Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet,
katılıyor musunuz?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Halaçoğlu…
BAŞKAN – Sayın
Halaçoğlu, buyurunuz lütfen. (MHP sıralarından alkışlar)
Hocam, “laptop”la geldin, hayrola?
ALİ ÖZ (Mersin) -
Delilli konuşacak…
BAŞKAN – Harika.
Buyurun.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri; evet, “laptop”la
geldim, şundan dolayı: 1989’la 1992 yılları arasında Devlet Arşivleri Genel
Müdürlüğüm sırasında, arşivde oldukça fazla, petrol kuyularıyla ilgili,
özellikle Almanlara yaptırılmış haritalara rastlamıştım. Şurası muhakkak ki
aslında Birinci Dünya Savaşı sırasında meydana gelen olayların hemen hepsinin
temelinde bu petrol bölgelerine hâkim olma arzusu yatmaktaydı. Nitekim, Osmanlı Devleti de meşhur Bağdat Demiryolu hattını
yaptırırken Almanlara yaptırdı ve bedava olmak üzere yapıldı ve yalnız, buna
karşılık demir yolunun her iki tarafından 15’er kilometrelik alan Alman
ekonomik sahası olarak kabul edildi. İşte o dönemde, Abdülhamid zamanında bir
harita yaptırıldı -ki bende haritaların fotokopileri var orijinallerinden-
bugünkü sınırlarımızda, Diyarbakır’dan başlamak üzere Hakkâri’ye kadar olan 20
petrol kuyu bölgesi tespit edilmişti ki Diyarbakır, Mardin, Bismil, Hazro Çayı,
Sinan, Batman Çayı, Dicle, Midyat, Bedran, Bitlis, Tulan, Siirt, Botan, Habur, Fındık, Cizre şeklinde gidiyor.
Şimdi, aslında,
buna benzer pek çok başka haritalar da vardı. Bence, işte, daha ekonomik olması
açısından, bu gibi, geçmişte işletilmiş kuyulara da bakmak gerekir. Nitekim, Birinci Dünya Savaşı sırasında, Ruslar 1917
Bolşevik İhtilali meydana gelip Anadolu’yu terk edince yani Doğu Anadolu
Bölgesi’ni boşalttıklarında, yine Van bölgesinde bizzat işlettikleri petrol
kuyularının borularını koyun yünleriyle tıkayıp üstünü örttükleri ve tekrar
geldiklerinde kullanmak üzere yerlerini belirledikleri ifade ediliyordu. Ben,
bunları o tarihte Türkiye Petrollerine göndermiştim ama ondan sonraki
dönemlerde de bir türlü bu konularda bana herhangi bir başvuru yapılmamıştı. Ama, şurası muhakkak ki ilginç olan şey, Türkiye sınırları
dışına çıktıktan sonra, Irak sınırları içerisinde bugün hemen bütün petrol
kuyularının bulunduğu yerler o haritalarda yer alan petrol kuyularıyla
birbirine benzerlik göstermesidir. Dolayısıyla, hazırlanan o petrol kuyuları haritalarının
günümüz teknolojisiyle de yeniden elden geçirilerek iyi bir sonuca
ulaşılabileceğini düşünüyorum. Dolayısıyla, bu konuda ciddi araştırmalar
yapılması ve Türkiye’de de belki ihtiyacımızı sağlayacak ölçüde petrol
çıkarılacağı muhakkaktır.
Aslında, genel
yapısı itibarıyla baktığımızda, bugün Orta Doğu’da meydana gelen olayların
temelinde de yine enerji, petrol yatmaktadır. Zira,
Libya dâhil, Orta Doğu ülkeleri ve Türk devletlerindeki petrol rezervine
bakacak olursanız, çıkarımına bakacak olursanız dünya petrollerinin yüzde
70’inin bu bölgelerden çıkarıldığı bilinmektedir. Dolayısıyla, gelişmiş olan
Amerika gibi ülkelerin, yine gelişmiş ülkeler olan Uzak Doğu’daki ülkelerin -ki
başta Çin’in- petrol ihtiyaçlarını da bütünüyle Orta Doğu’dan sağladıkları
düşünülecek olursa, aslında, Orta Doğu’daki kargaşanın sebebi de çok daha net
olarak anlaşılacaktır. Diyeceksiniz ki: “Belki, Türkiye’de petrol olmadığı için
başımıza daha büyük belalar gelebilirdi, gelmiyor.” ama tam aksi de olabilir;
petrolünüz olduğunda, dışarıya bağımlı olmadığınız zaman, oraya harcadığınız
paraların yatırıma dönüşmesi hâlinde büyük bir görevi yerine getirirsiniz.
Bir şeyi daha
ifade etmek istiyorum Sayın Bakanım: İngiltere’yle imzalanan 1926 Ankara
Anlaşması ile Musul ve Kerkük petrollerinin, Irak petrollerinin yüzde 10’u
yirmi beş yıl müddetle Türkiye’ye verilmişti. Türkiye bunun 3,5 milyon
sterlinlik bölümünü aldı, 2 milyon sterlinlik bölümü kaldı. O petrolün bugünkü
değeri 60 milyar dolar yapmaktadır, bunu da hatırlatayım. Turgut Özal zamanında
bütçeden çıkarılmıştı, bunun üzerinde tekrar durulmasında fayda görüyorum.
Teşekkürler. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
450 Sıra Sayılı Petrol Kanunu Tasarısının 1. Maddesinin 2. Fıkrasında bulunan
“Bu Kanun;” ibaresinden sonra gelen “Türkiye’de” ibaresinin “Ulusal bir petrol
politikasının oluşturulması amacıyla” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet
Ali Susam (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN – Sayın
Komisyon, katılıyor musunuz?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL MAZICIOĞLU
(Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet…
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Kemal Değirmendereli…
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Değirmendereli. (CHP sıralarından alkışlar)
KEMAL
DEĞİRMENDERELİ (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 450 sıra
sayılı Petrol Yasası Tasarısı üzerine CHP Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, bu yasa tasarısının 1’inci maddesinin (1)’inci fıkrası şöyle
diyor: “Bu Kanunun amacı; Türkiye Cumhuriyeti petrol kaynaklarının millî
menfaatlere uygun olarak hızlı, sürekli ve etkili bir şekilde aranmasını,
geliştirilmesini ve üretilmesini sağlamaktır.” Bu çok doğru bir amaçtır ancak
tasarının ilerleyen maddelerinde görüleceği gibi, temel olarak, kendi
imkânlarımızla yapamadığımız arama, keşif ve üretim faaliyetleri için yabancı
şirketlerin, uluslararası petrol firmalarının aktif ilgisini çekerek onları
yurdumuzda yatırıma yönlendirme amaçlanmaktadır. Ancak, Türkiye Cumhuriyeti’nin
petrol dünyasındaki amiral gemisi olan Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığının
küçültülmesine de neden olacak maddeleri içermektedir bu yasa tasarısı.
Büyük ülkelerin
ulusal petrol şirketleri vardır; işte Brezilya’nın Petrobras’ı,
Azerbaycan’ı SOCAR’ı, Fransa’nın Total’i, Libya’nın NOC’u gibi. Biraz önce Sayın Bakana sormuştum “TPAO’nun
yurt dışındaki faaliyetlerinin gelirleri ne kadardır?” diye. Hakikaten, benim
için çok etkileyici bir cevap aldık. Hatırladığım kadarıyla, TPAO’nun toplam
1,8 milyar TL’lik gelirinin 1,2’si, 1,2 milyarlık kısmı dışarıdaki
faaliyetlerden geliyor ve yurt içindeki üretimimize eş değer üretimi de yurt
dışında yapmaktayız. Hakikaten böyle bir ulusal şirketimiz için gurur verici
rakamlar bunlar. Ancak, tabii bunu geliştirmemiz gerekiyor. Türkiye’de
de petrolümüzün yaklaşık yüzde 76’sını üreten bu şirketimizi küçültmenin
yanında hem içerideki faaliyetlerini hem de dışarıdaki faaliyetlerini büyüterek
buna gerekli desteği vererek uluslararası piyasada teknik olarak var olan
güçlülüğünü daha da artırma yönünde gayret sarf etmemiz gerekirken bu yasa
tasarısıyla elindeki imkânları daraltılmış oluyor ve TPAO’yu sıkıntılı bir
sürece soktuğumuz inancındayım.
TPAO’nun devlet
adına petrol ve gazla ilgili araştırma, arama, işletme ruhsatlarının korunmasının
uygun olacağını düşünmekteyiz yani bu husus sadece Türkiye Petrolleri Anonim
Ortaklığının yurt içindeki değil, biraz önce konuştuğumuz gibi yurt dışındaki
faaliyetleri için de, Doğu Akdeniz başta olmak üzere, Irak gibi bölgelerdeki
potansiyel sahaların da geliştirilmesi açısından önemlidir. Ulusal ve güçlü bir
şirketimizin varlığına gereksinimimiz sadece ekonomik nedenlerle değil,
jeopolitik gerekçelerle de her zamankinden daha fazla yaşamsal bir öneme
sahiptir. Orta Doğu’da son dönemlerde yaşanan sıcak gelişmeler de bu açıdan
Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığına daha çok, kıskançlıkla sahip çıkma
ihtiyacı göstermektedir.
Hepinize saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 2’de üç
adet önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
450 Sıra Sayılı
Türk Petrol Kanunu Tasarısının 2. Maddesinin (1). Fıkrasının (m) bendinden
sonra gelmek üzere aşağıdaki bendin eklenerek diğer bentlerin buna göre
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
n) TPAO: Türkiye
Petrolleri Anonim Ortaklığını,
Alim Işık Emin
Haluk Ayhan Bahattin
Şeker
Kütahya Denizli Bilecik
Mesut Dedeoğlu Mustafa Kalaycı Muharrem Varlı
Kahramanmaraş Konya Adana
Cemalettin Şimşek Yusuf Halaçoğlu Erkan Akçay
Samsun Kayseri Manisa
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
450 Sıra Sayılı Petrol Kanunu Tasarısının 2. Maddesinin 1. Fıkrasına aşağıda
bulunan ii), jj) ve kk) bentlerinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Ali Susam Mehmet Şeker Turgut Dibek
İzmir Gaziantep Kırklareli
Kemal Değirmendereli Ali İhsan Köktürk Aytun Çıray
Edirne Zonguldak İzmir
Bülent
Kuşoğlu
Ankara
“ii) Mücbir sebep: Savaş ve doğal afet halini,
jj) Geleneksel
olmayan arama ve üretim: Şeyl gaz/Petrol, Geçirimsiz
rezervuarlardaki gaz ve petrol alınması işlemi, gaz hidratlar, kömürden
üretilen gazları,
kk) Piyasa Fiyatı:
Ham petrol için teslim yeri olan en yakın liman veya rafineride teşekkül eden
fiyatı, doğal gazda ise dağıtım şirketlerine veya serbest tüketicilere yapılan
satış fiyatını,”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
450 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 2. maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Sırrı
Sakık Abdullah
Levent Tüzel
Bingöl Muş İstanbul
Adil
Zozani Mülkiye
Birtane
Hakkâri Kars
BAŞKAN – Sayın
Komisyon, katılıyor musunuz?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL MAZICIOĞLU
(Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Bu maddede yer
alan tanımlar ilk maddedeki amaç doğrultusunda ülkenin yer altı kaynaklarının
kimler tarafından kullanılacağını belirtmektedir. Açık saha, araştırmacı,
araştırma izni, arayıcı, işletmeci, işletme ruhsatı, müşterek temsilci ve
sermaye mevcutları esasları gibi tanımlar aramaya açılan sahalarda özel
sektörün, sermaye sahipleri ve konsorsiyumların
faaliyetlerini tanımlamaktadır. Bu tanımlamalar ülkenin yer altı kaynaklarının
kullanımının petrol şirketlerinin hizmetinde olacağı ve kamunun rolünün sınırlı
olduğunu gösterdiğinden 2. maddenin tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Karar
yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…Karar
yeter sayısı vardır, önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
450 Sıra Sayılı Petrol Kanunu Tasarısının 2. Maddesinin 1. Fıkrasına aşağıda
bulunan ii), jj) ve kk) bentlerinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Ali Susam
(İzmir) ve arkadaşları.
“ii) Mücbir
sebep: Savaş ve doğal afet halini,
jj) Geleneksel olmayan arama ve
üretim: Şeyl gaz/Petrol, Geçirimsiz rezervuarlardaki
gaz ve petrol alınması işlemi, gaz hidratlar, kömürden üretilen gazları,
kk) Piyasa Fiyatı: Ham petrol için
teslim yeri olan en yakın liman veya rafineride teşekkül eden fiyatı, doğal
gazda ise dağıtım şirketlerine veya serbest tüketicilere yapılan satış
fiyatını,”
BAŞKAN –
Komisyon, katılıyor musunuz?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA ÖZTÜRK
(Bursa) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet,
katılıyor musunuz?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın
Kuşoğlu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT KUŞOĞLU
(Ankara) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; 450 sıra sayılı Türk Petrol
Kanunu Tasarısı’nın 2’nci maddesi üzerine grubum adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, petrol deyince hepimizin aklına gelen ilk kelime “önemli” oluyor.
Hepimiz için gerçekten önemli ama bu önemi somutlaştırmakta biz güçlük
çekiyoruz, realize etmekte de güçlük çekiyoruz. Yoksa, önemli olduğunu biliyoruz ama bunun ne kadar önemli,
nasıl realize edileceği konusunda sıkıntılarımız var.
Biz, bundan yüz
sene önce, dünyada bilinen petrol yataklarının yüzde 70’ine sahip bir ülkeydik,
yüz yıl önce, Osmanlının son dönemlerinde dünyada bilinen petrol yataklarının
yüzde 70’i bizdeydi. Savaşı kaybettiğimizde hiç petrol yatağımız kalmamıştı.
Savaşın sebebini ya da Osmanlının çöküşünü etnik sebeplere, dinî sebeplere
bağladık. Bunlar da önemliydi ama asıl sebep petroldü, çok önemliydi, bu önemi
görmedik biz. Petrolün özel sektörde veya kamuda olması da değildi konu,
petrolün önemini anlamakta o tarihlerde güçlük çektik. Hâlbuki o tarihlerde…
Bana çok ilginç geldi, sizlerle paylaşmak istiyorum. Eski bakanlarımızdan Sayın
Hikmet Uluğbay’ın derlediği bir çalışmadan okuyacağım müsaadenizle. Bakın, 1903 yılında, İngiliz Dışişleri Bakanı Lord
Lansdowne Mayıs 1903’te Lordlar
Kamarasında yaptığı bir konuşmada çok önemli bir politik görüşü şöyle dile
getiriyor, yıl 1903, dikkatinizi çekiyorum, 1903: “İngiltere Hükûmeti İran
Körfezi’nde kendisinden başka hiçbir gücün denizde üs kurmasına veya
berkitilmiş liman kurmasına müsaade edemez ve böyle bir olguyu kendi
çıkarlarına yöneltilmiş menfur bir hareket sayar. Bu itibarla bu tür bir
girişime ellerindeki tüm imkânları seferber ederek mâni olacaktır.” diyor.
1903’te bu sözleri söyleyebiliyorlar, bu görüşü ortaya koyabiliyorlar. Bizde o
tarihte katiyen böyle bir görüş dercedilmemiş.
Yine,
İngiltere’nin Donanma Haber Alma İdaresinin Genel Müdürü 1916’da, bakın şunu
söylüyor: “Hiçbir koşul altında İngiltere’nin kontrolü altında bulunan petrollü
topraklar bir yabancı devletin veya yabancı ortaklığın eline geçmemelidir.” Biz
o tarihlerde petrolün ne olduğunu bile bilmiyoruz. Bizim kitaplarımızda ya da
bizim konularımız arasında petrol yok maalesef.
Şimdi, böyle
olunca, tabii, olayı göremiyorsunuz, bilemiyorsunuz, başka şeylere
takılıyorsunuz, lüzumsuzluklar arasında birçok şeyi kaybetmiş oluyorsunuz.
Sayın Uluğbay’ın derlemesinde birçok konu var. Daha sonra, 2000’lerde de
benzeri şekillerde stratejiler geliştirildiğini görüyoruz.
Sayın Bakan, siz,
tasarının geneli üzerinde konuşurken şöyle bir söz söylediniz -onu ben
tutanaklardan çıkardım- diyorsunuz ki: “Mademki ‘millî’ kelimesini koymak veya
koymamak Anayasa’yla güvence altına alınmış ve fark etmiyorsa biz o zaman dedik
ki bu ‘millî’ kelimesini şu anda koyuyoruz. Yani 2007 yılında veto gerekçesi
olarak konulan bu maddenin bu sefer tam tersine ‘millî’ kelimesi konularak da
fark etmeyeceğini göstermiş olduk.” Şimdi, “millî” kelimesi çok önemlidir. “Millî”
kelimesinin olup olmamasından ziyade, içeriğinin böyle olması, bu önemin
kavranmış olması önemlidir. Ben, tasarıda işin bu tarafının vurgulanmış
olmasını, “millî” kelimesinin tasarının her maddesinin hücrelerine girmiş
olmasını yeğlerim, savunurum, sizin de bunu savunmanızı beklerim. Yani “millî”
kelimesinin olup olmamasının hakikaten önemi olmaz o zaman; bunu
içselleştirememişsek, anlayamamışsak, petrolün ne kadar önemli olduğunu
görememişsek, o zaman, hakikaten, koyup koymamakta bir anlam yok. Ama, bu mantıkla o zaman petrolün de anlamı yok demektir
Sayın Bakanım, bu sözünüzü gerçekten yadırgadım. Çünkü,
geçmiş yüzyılı petrol belirlemişti biliyorsunuz. Geçmiş yüzyıldaki haritaların
çoğunu petrol belirlemişti. Anlaşılıyor ki 21’inci yüzyılı da petrol belirleyecek.
Petrol daha uzun süre önemini koruyacak ve önümüzdeki yıllara damgasını
vuracak. Dolayısıyla bu konuyu küçümsemememiz gerekir.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Kuşoğlu.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
450 Sıra Sayılı
Türk Petrol Kanunu Tasarısının 2. Maddesinin (1). Fıkrasının (m) bendinden
sonra gelmek üzere aşağıdaki bendin eklenerek diğer bentlerin buna göre
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
n) TPAO : Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığını,
Alim Işık (Kütahya)
ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon, katılıyor musunuz?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA ÖZTÜRK
(Bursa) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın
Işık, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Petrol Kanunu Tasarısı’nın 2’nci
maddesi üzerinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında söz aldım. Bu
vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu tasarı, özünde bugüne kadar Türkiye’de petrol arama ve
üretim faaliyetlerinin yaklaşık yüzde 70’inden fazlasını gerçekleştiren Türkiye
Petrolleri Anonim Ortaklığını ilgili kanundan çıkararak uzun vadede bu millî
petrol şirketinin zayıflatılması ve ardından da -diğer alanlarda olduğu gibi-
özelleştirilmesinin önünü açmaya yönelik bir tasarı. Dolayısıyla, burada
Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı bu kanun içerisinde yer almadığı sürece,
iktidar ne kadar bunun millî menfaatlere uygun bir tasarı olduğunu savunursa
savunsun, zaman bizi haklı çıkaracaktır. Onun için bu önerge, bu tasarı
içerisinden çıkartılmış olan Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığının tanım
olarak tasarının 2’nci maddesinde yer alan “Tanımlar” bölümüne ilave edilmesini
öngören bir önerge. Eğer, bunu burada yerleştiremezsek bundan sonra ileriki
maddelerde belki iktidar partisinin de vereceği ve yüce Meclisimizin kabul
edeceği bazı önergelerde yer alan “Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı”
ifadesinin havada kalan bir ifade olacağını göreceğiz. Dolayısıyla bu önerge
yerinde bir önergedir, takdir yüce Meclisin olacaktır.
Değerli milletvekilleri, Türkiye, bugün itibarıyla petrolünün
yüzde 90’ından fazlasını ithal eden bir ülke konumundadır ama bu ülke petrol ve
doğal gaz kaynakları başta olmak üzere, temel birincil enerji kaynakları
rezervinin yaklaşık üçte 2’sinin kendisinin doğusunda bulunan, doğu ülkelerinin
batısındaki bir ülke, aynı zamanda enerji tüketiminin de yaklaşık üçte 2’sinin
gerçekleştiği batıdaki ülkelerin doğusunda kalan bir ülke yani üçte 2’lik iki
oranın çakıştığı geçiş konumundaki bir ülke. Onun için, bu kanun Türkiye açısından son derece önemli. Sadece
kendi sahalarımız içerisindeki petrol kaynaklarının üretime dönüştürülmesi
açısından gerekli düzenlemeleri değil, aynı zamanda Türkiye’nin geçit bölgesi
olarak jeopolitik konumunu daha da yukarıya taşıyacak bazı düzenlemeleri de
içeren bir tasarı olmalıydı. Ancak, gerek Komisyonda gerekse Genel Kurulda
önergelerimizle yapmak istediğimiz katkılara, maalesef, anlaşılan o ki Hükûmetin
yine katılmayacağı görülmekte.
Bu tasarı
görüşmeleri sırasında da -değerli Komisyon üyesi arkadaşlarım çok iyi
hatırlayacaklardır- Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı adına bir yetkiliyi
konuşturamadık değerli milletvekilleri. Hükûmet haklı olarak kendisine bağlı
olan bir birimin ayrıca konuşmasına gerek olmadığını savunarak “Burada sizin
açınızdan nedir önemli olan? Sizin görüşlerinizi almak istiyoruz.” dememize
rağmen Hükûmet yetkilileri, Bakanlık yetkilileri “Biz onun adına konuşuruz.”
dediler ama bazı gerçekleri Komisyonda dahi paylaşamadık.
Bu nedenle
Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığının millî şirketimiz olarak korunmasını,
güçlendirilmesini ve uluslararası rekabette ayakta kalmasını sağlayacak
düzenlemeleri burada hep beraber yapmak zorundayız. Aksi takdirde, uluslararası
şirketlerin de bulunduğu sahalarda bundan sonra Türkiye Petrolleri Anonim
Ortaklığının, artık, yarışma şansının kalmayacağını bu düzenleme bu şekliyle
geçerse hep beraber görmüş olacağız.
Ben, bu duygu ve
düşüncelerle önergemizin önemli olduğunu ve “Türkiye Petrolleri Anonim
Ortaklığı” ibaresinin mutlaka bu tasarıda yerini bulması gerektiğini tekrar
hatırlatıyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Önergemize de
desteğinizi bekliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Işık.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
2’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 3’te üç
önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
450 sıra sayılı Petrol Kanunu Tasarısının 3. Maddesinin sonuna aşağıdaki
ifadenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Ali Susam Mehmet Şeker Turgut Dibek
İzmir Gaziantep Kırklareli
Kemal Değirmendereli Hüseyin Aygün Ali İhsan Köktürk
Edirne Tunceli Zonguldak
Aytun
Çıray
İzmir
“Bu hüküm ve tasarruf Bakanlık tarafından, bağlı ve ilgili
kuruluşlar eliyle işletilir.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
450 Sıra Sayılı Türk Petrol Kanunu Tasarısının 3. Maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Alim Işık Emin
Haluk Ayhan Mesut
Dedeoğlu
Kütahya Denizli Kahramanmaraş
Cemalettin Şimşek Erkan Akçay Bahattin Şeker
Samsun Manisa Bilecik
Mustafa Kalaycı Muharrem Varlı Yusuf Halaçoğlu
Konya Adana Kayseri
Necati
Özensoy
Bursa
“MADDE 3- (1)
Türkiye’deki petrol kaynakları ve bu kaynakların işletilmesi Devletin hüküm ve
tasarrufu altındadır.”
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
450 Sıra Sayılı
Kanun Tasarısının 3. maddesinin “Türkiye’deki petrol kaynakları Devletin hüküm
ve tasarrufu altındadır. Devlet petrolden elde ettiği gelirini en az gelişmiş
bölge ve illerin kalkınmasında kullanır” şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
İdris Baluken Sırrı
Sakık Abdullah
Levent Tüzel
Bingöl Muş İstanbul
Adil
Zozani Mülkiye
Birtane
Hakkâri
Kars
BAŞKAN –
Komisyon, katılıyor musunuz?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA ÖZTÜRK
(Bursa) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet,
katılıyor musunuz?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Türkiye
kullandığı petrolün oranı %6’sını kendisi üretmektedir. Türkiye’nin petrol
haritasına baktığımızda üretilen petrolün büyük bir kısmının sosyo-ekonomik olarak geride bırakılmış illerden elde
edildiği görülmektedir. Türkiye’de arama ruhsatlarının yarısı 7-13. Bölgeler
olarak belirlenen Erzurum, Ağrı, Van, Siirt, Diyarbakır, Gaziantep ve Hatay
bölgelerinde verilmiştir. Kalkınma Bakanlığınca belirlenen Sosyo-Ekonomik
Gelişmişlik Sıralamasına baktığımızda 81 il arasında Ağrı 79. sırada, Siirt 77.
sırada ve Van 75. sırada yer almaktadır. Aynı durum diğer iller için de
geçerlidir. Petrolün buralardan çıkarılıyor olması ve petrol kaynaklarının da
buralarda aranıyor olmasından dolayı anılan illerin daha çok kalkındırılması
gerekirken Türkiye’de tam tersi bir durum söz konusudur. Petrol gibi kaynaklara
sahip olan illerin çıkarılan petrolden pay alması veya devletin kalkınmışlık
farkını kaldırmak için petrol gelirlerinin bir kısmını buralara aktarmasından
daha doğal bir şey olmayacağından 3. Maddenin önerimiz doğrultusunda
değiştirilmesi gerekmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
450 Sıra Sayılı
Türk Petrol Kanunu Tasarısının 3. Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Alim Işık (Kütahya) ve arkadaşları
“MADDE 3- (1)
Türkiye’deki petrol kaynakları ve bu kaynakların işletilmesi Devletin hüküm ve
tasarrufu altındadır.”
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor musunuz?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA ÖZTÜRK
(Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın
Özensoy, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3’üncü madde ile ilgili
verdiğimiz önerge hakkında söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biz burada
Türkiye’deki petrol kaynaklarının aynı zamanda devlet tarafından da işletilmesi
için bir önerge verdik. Şimdi, buradan tabii sormak isterim: Petrol, bor ve o
2840 sayılı Yasa’daki madenler kadar stratejik mi, değil mi? Üstelik,
Eti Maden bu anlamda baktığımızda KİT kuruluşu. KİT kuruluşları genellikle,
işte, mevzuatlardan yakınırlar, mevzuatlardan dolayı iş yapamadıklarını
savunurlar. Ama, ben KİT Komisyonunda -altıncı
senemde- her Komisyon toplantısında Eti Maden’i, yöneticilerini tebrik
etmişimdir, burada bulunan KİT Komisyonundaki arkadaşlarım da bilirler çünkü
gerçekten hem dünyadaki paylarını küresel güçlerle ciddi anlamda çarpışarak
artırmış hem de Türkiye’nin en kârlı kuruluşu hâline getirmişlerdir. Bu
anlamda, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığının bünyesinde, yine şahsım adına
yaptığım konuşmada ifade ettiğim gibi, Türkiye Petrollerini daha da
güçlendirerek bu anlamda petrol kaynaklarımızı çok daha iyi bir şekilde
değerlendirebiliriz diye düşüyorum.
Şimdi, buradan
şunu da ifade etmek isterim: Bu Petrol Kanunu Komisyonda görüşülürken yine o
görüşmelerin bir kısmına ben de girdim. Türkiye Petrolleri davet edildi.
Türkiye Petrollerinden bilgi istendi Türkiye’deki durumla alakalı. Ben, orada
söz aldım, şunu söyledim, dedim ki: “Türkiye Petrolleri yetkililerinden,
şirketteki yetkililerden ben şunu rica ediyorum: Lütfen, şirket,
denetleniyormuş gibi hissederek bazı rakamları yanlış veya işte daha fazla
göstermeyin, neyse Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığının durumu, bunu aynı
şekilde ayna gibi yansıtın.” Ama, maalesef, görüyorum
ki bırakın Komisyonda gizli toplantıdaki verilen bilgileri, şimdi, Sayın Bakana
burada soru soruluyor, Sayın Bakan Türkiye’deki üretimin günlük 48-49 bin varil
olduğunu ifade ediyor. O zaman ben de buradan soruyorum: Bunlar Türkiye
Petrollerinin KİT Komisyonda bize verdiği rakamlar. Bunlar mı doğru, Sayın
Bakanın söyledikleri mi doğru? Hem de yıllar itibarıyla vermişler. Bakın, en
yüksek rakama bu anlamda ulaştığımız yıllar da burada mevcut. Bu iktidar
döneminde, 2007’de ulaşmışız 30 milyon 590 bin varil yıllık üretime. Tabii,
şunu da ifade edeyim: Bu dönemde petrol üretimi veya Sayın Bakanın burada ifade
ettikleri de… Yine, doğal gaz üretimini de petrol eş değeri varile dönüştürerek
veriyorlar yani salt, sadece petrol üretimini varil olarak söylersek bu
rakamlar daha da aşağı düşüyor. Bakın, 2011’de 12 milyon 115 bin varil
üretilmiş, bunu böldüğünüz zaman 365’e 70 bin varil bile yapmıyor, yurt dışıyla
birlikte 66 bin varile geliyor yaklaşık. Türkiye’de, ifade ettiğim gibi, 33-34
bin varillerdeyiz. Bunlar üstelik petrol eş değeri yani doğal gazı da dâhil
ederek çıkan rakamlar. 2012’deki program üstelik 2011’den
biraz daha düşük. Zaten elde edilen veriler de burada. İfade ettiğim
gibi, yine, 2012 programına baktığımızda yurt dışı ve yurt içi petrol eş
değeri, bakın burada çizelgede yurt içi ve yurt dışı doğal gaz üretimleri de
petrol eş değeri olarak, varil olarak hesaplanmasına rağmen, yine 70 bin varili
bulmuyor.
Dolayısıyla
lütfen, Sayın Bakan, sayın yetkililer; durumu doğru söyleyin yani biz de
işlerin kötü gitmesinden memnun olmayız, iyi olması için elimizden geleni
yaparız.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
450 sıra sayılı Petrol Kanunu Tasarısının 3. Maddesinin sonuna aşağıdaki
ifadenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Hüseyin
Aygün (Tunceli) ve arkadaşları
“Bu hüküm ve
tasarruf Bakanlık tarafından, bağlı ve ilgili kuruluşlar eliyle işletilir.”
BAŞKAN –
Komisyon, katılıyor musunuz?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA ÖZTÜRK
(Bursa) – Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın
Aygün, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Aygün
herkesi şak şak alkışlamıştı, bu kadar mı alkış olur,
hayret bir şey.
Buyurun.
HÜSEYİN AYGÜN
(Tunceli) – Çok teşekkür ederim.
3’üncü maddenin
sonuna eklenmesini istediğimiz değişikliği izah etmeden evvel, 17-31 Mayıs
arasının dünyanın her yerinde gözaltında kaybedilenlerin anıldığı iki hafta
olduğunu yüce Meclise hatırlatmakla başlamak istiyorum. Bu
cuma günü yani bu iki haftanın sonuncu günü, anma haftasının son günü
İstanbul’dan ve Türkiye’nin çeşitli yerlerinden insanlar saat 12.00’de YKM’nin önüne gelecekler ve 1992 ile 1994 yılları arasında
Derik’te kaybedilen 14 köylünün faili olduğu iddiasıyla bir kamu görevlisi
hakkında soruşturma makamlarının daha ciddi hareket etmesini, bu kişinin
görevden el çektirilmesini ve yargılanmasını talep edecekler. Gözaltında
kayıp, ne yazık ki bizim hukukumuzda zaman aşımına tabi suçlardan bir tanesi,
yirmi yıl dolduğu zaman fail kurtulmuş oluyor ve insanlık suçu olarak kabul
edilmiyor. Oysa bu iki hafta, dünyanın her yerinde yaklaşık on beş yıldır,
yanılmıyorsam, Gözaltında Kayıplar Haftası olarak anılıyordu; kimi zaman
Arjantin’de, kimi zaman başka bir ülkede, bir tarihte de Diyarbakır’da çeşitli
anmalar yapılmıştı. Dolayısıyla, çok ciddi bir sorunla karşı karşıya
olduğumuzu, Meclisin Petrol Yasası’nın yanı sıra, Türkiye’de Birleşmiş
Milletlere resmen bildirilmiş 455 kaybın akıbeti hakkında da bir sorumluluğa
sahip olduğunu, bunların failleriyle ilgili harekete geçmemiz gerektiğini bütün
milletvekillerine hatırlatmak istiyorum.
Yasanın
gerekçesini, muhalefet ve karşı oylarımızı okuyunca Ahmet Necdet Sezer’in
adının çok geçtiğini gördüm. Sezer, çok ilginç bir şekilde, beş yıl evvel bu
yasayı ulusal çıkarlara aykırı olduğu gerekçesiyle reddetmiş. Şimdi çok daha ağır hükümlerle yeniden Meclis gündeminde. TPAO’nun
çökertilmesinden uzun vadede özelleştirilmesine, ulusal kaynakların yabancı
şirketlere tam olarak açılmasına dek bir dizi hüküm yasada yer alıyor.
Tabii “ulusallık”
sözcüğü Türkiye’de çok geniş bir çevreyi ürkütüyor özellikle AKP’liler başta
olmak üzere. Sanki, ulusal çıkarları savunan herkes
faşistmiş gibi, temel hak ve özgürlüklere karşıymış gibi ne yazık ki bir algı
oluşturuldu. Ben, Türkiye Petrolleri de dâhil, ulusal kaynakların bağnazca
savrulmamasından yana bir ulusalcıyım ama tüm temel hak ve özgürlükleri de
savunan demokrat bir yurttaşım, bir milletvekiliyim. TPAO’nun çökertilmesini, Irak’taki
oluşumların desteklenmesi adına TPAO’ya bağlı taşeron şirketlerin yabancı
şirketlerle anlaşarak tümüyle Batılıların hanesine çalışmalarını kabul
edemiyorum. Bu anlamda yaptığımız itirazların “ulusalcık”
diye, “millîcilik” diye aşağılanmasını, Bakanın da bu
oturumda bu kadar ciddiyetsiz yanıtlar vermesini doğrusu çok yadırgadım. Ulusal
kaynaklarla insanların maaşını veriyoruz, orduya para yetiştiriyoruz, yetimleri
doyuruyoruz. Dolayısıyla, TPAO, zaten çok zayıf bir kurum olarak bence
güçlendirilmek zorundaydı ama ne yazık ki bu tartışmalarda da sanki ulusalcı
kötü bir şeymiş gibi damgalandı.
Şimdi, Sezer’le
devam edeyim. Sezer Cumhurbaşkanıyken -gerçekten çok enteresan bir adamdı-
AKP’den gelen her şeye direnirdi. Ben hatırlıyorum, kamu emekçilerinin
haklarını savunan tüm düzenlemelere aykırı yine bir Hükûmet tasarısı geldi,
geçti; Sezer veto etti. Hükûmet, alay eder gibi hiçbir değişiklik yapmadan -KESK’i ilgilendiriyordu, yanılmıyorsam memurların işten
atılmasını yasallaştırıyordu- âdeta alay eder gibi, Cumhurbaşkanı yokmuş gibi
-çünkü şu anki Cumhurbaşkanı bir noter gibi, o zaman gerçekten bir
Cumhurbaşkanı vardı Çankaya’da- hiç üzerinde tartışmadan tekrar Çankaya’ya
gönderdi. Ben de Tunceli’de kendi hâlinde bir avukattım ve hukuk bilgilerim,
hiç oynanmaması hâlinde bir yasanın ikinci kez Köşk’te kabul edileceği üzerine
şekillenmişti. Sezer, bizim hukuk tarihimizde belki de ilk defa hiçbir
cumhurbaşkanının yapmadığı bir şeyi yaptı, yasayı tekrar geri gönderdi. Sezer,
böyle bir ulusalcıydı. Dolayısıyla böyle bir ulusalcıyı bu Mecliste saygıyla
anmaktan, onun ismini onore etmekten büyük bir şeref
duyuyorum. Keşke böyle ulusalcılar çok olsa. Ulusalcılar, hani hep böyle
gelişmelere karşı statükocu, bürokratik zannediliyor
öyle değil. Gerçekten hepimizin ulusal çıkarları var, petrol de bu alanların
başında geliyor, Orta Doğu’yu da kana boyayan ana maddelerden bir tanesidir.
Dolayısıyla zaten
sayısal üstünlükle geçecek olan bu kanuna karşı bu düşünceleri burada
belirtmekle kendimi sorumlu hissediyorum.
Çok teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Aygün.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 4 üzerinde
üç adet önerge vardır; sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
450 Sıra Sayılı Petrol Kanunu Tasarısının 4. Maddesinin 1. Fıkrasında bulunan
“5 inci, 6 ncı ve 8 inci maddede belirlenmiş”
ibaresinden sonra gelen “haklardan az olmamak üzere” ibaresinin “haklara göre”
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Ali Susam Mehmet Şeker Turgut Dibek
İzmir Gaziantep Kırklareli
Kemal Değirmendereli Ali İhsan Köktürk Aytun Çıray
Edirne Zonguldak İzmir
Ali
Rıza Öztürk
Mersin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
450 sıra sayılı Türk Petrol Kanunu Tasarısının 4 üncü maddesinin
3. fıkrasının başına “Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı tarafından”
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Alim Işık Emin
Haluk Ayhan Bahattin
Şeker
Kütahya Denizli Bilecik
Seyfettin Yılmaz Mesut Dedeoğlu Mustafa Kalaycı
Adana Kahramanmaraş Konya
Muharrem Varlı Erkan Akçay Yusuf Halaçoğlu
Adana Manisa Kayseri
Cemalettin
Şimşek
Samsun
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
450 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 4. maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Sırrı
Sakık Abdullah
Levent Tüzel
Bingöl Muş İstanbul
Adil
Zozani Mülkiye
Birtane
Hakkâri
Kars
BAŞKAN –
Komisyon, katılıyor musunuz?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA ÖZTÜRK
(Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okuyun:
Gerekçe:
Bakanlar kurulu
6326 sayılı kanun kapsamında Türkiye’yi 18 Petrol bölgesine ayırmıştır.
Görüşülmekte olan 450 sıra sayılı yasa tasarısında bu bölgeler kaldırılmakta ve
Türkiye kara ve deniz olmak üzere iki petrol bölgesine ayrılmaktadır. Bu madde
doğrultusunda 5, 6 ve 8. maddelerde düzenleme yapılmaktadır. 4. madde ve anılan
diğer maddelerle arama ruhsatı sınırlaması kaldırılarak şirketler TPAO ile aynı
konuma getirilmiş ve kamu avantajı sonlandırılmıştır. Kamu yararım ortadan
kaldıran 4. maddenin tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
450 sıra sayılı
Türk Petrol Kanunu Tasarısının 4 üncü maddesinin 3. fıkrasının başına “Türkiye
Petrolleri Anonim Ortaklığı tarafından” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Seyfettin
Yılmaz (Adana) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor musunuz?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA ÖZTÜRK
(Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet,
katılıyor musunuz?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın
Yılmaz buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 450 sıra sayılı Türk Petrol
Kanunu Tasarısı’nın 4’üncü maddesiyle ilgili verdiğimiz önergeyle ilgili söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
4’üncü maddenin
(3)’üncü fıkrasındaki askerî yasak bölgeler ile güvenlik bölgelerinde yapılacak
işlemlerin kendi millî şirketimiz olan TPAO tarafından yapılması amaçlanmıştır
bu önergeyle. İnşallah önergemize katılırsınız.
Bu önergeyle
ilgili söz almışken Sayın Bakan, biliyorsunuz, Türkiye krom açısından çok
zengin bir bölge; zaman zaman dünyada krom üretiminde 1’inci sırada yer almış,
zaman zaman da ilk 3’te ve ilk 4’te yer almış. Fakat buradaki en büyük eksiklik
kromun ham madde olarak ihraç edilmesidir. Hepimiz biliyoruz ki ham madde
ihracatı sömürünün başka bir şeklidir. Bugün, kendi seçim bölgem olan Adana da
dâhil olmak üzere, özellikle Aladağ, Karaisalı ve Pozantı ilçelerimizin
üçgeninde yer alan Toroslarda, özellikle ormanlık alanlarda çok önemli krom
yatakları vardır. Burada milyonlarca dolar değerinde tesisler kurulmasına
rağmen, ham maddeyi ham madde olarak satmamızdan dolayı dünyada tekel olan
Çin’in tekelinde bir fiyat politikası belirlenmektedir. Hepimiz biliyoruz ki
zaman zaman 60-70 dolarları bulan krom madeni, zaman zaman 120-200-300
dolarları bulmuş ama yönlendirme tamamen Çin Hükûmetinin uyguladığı politikaya
bağlı kalmıştır. Bununla beraber kendi yataklarımızın, dünyanın en önemli
madenlerinden birisi olan krom yataklarımızın yabancılarla ortaklık neticesinde
birtakım sıkıntılar yaşanmaktadır.
Özellikle bizim
Pozantı ile Karaisalı ve Aladağ üçgeninde yer alan bir maden firması -ismini
vermek istemiyorum, Kayserili- Çinlilerle ortak oldu, yüzde 50 oranında. Çok
önemli de krom üretiyorlardı fakat ne olduysa Çinliler ile yerli şirket
arasındaki anlaşmazlık neticesinde, orada Karaisalı, Aladağ, Pozantı halkımız
çok mağdur. Orada çalışan binin üzerindeki işçi maaşlarını alamadı uzun
süredir; kamyoncular, nakliyat yapan firmalar paralarını alamadı; orada yedek
parça işi yapan, ekmeğini, şununu bununu temin eden
çalışanlar, firmalar paralarını alamadı. Zaten bu bölgelerimiz bizim geçim
sıkıntısı içerisinde olan, 3-5 kuruş orada madende çalışarak para kazanan
şahıslar, onların paralarının ödenmediği bir süreçten geçiyoruz.
Sayın Bakan,
bunların sorumluluğu kime aittir? Zaten kaynaklarımızı, özellikle yer altı
kaynaklarımızı bir Çin devletine endekslemiş durumdayız. Sadece ham madde
olarak üretiyoruz -biraz önce söyledim- 120 dolara Çin’e satıyoruz, geriye
1.000 dolara, 1.200 dolara almak zorunda kalıyoruz. Kaynakların bu kadar
değerli olduğu, yer altı kaynaklarının bu kadar değerli olduğu bir ortamda ham
madde olarak ihraç edip işlenmiş olarak almak sömürünün değişik bir metodudur.
Bununla ilgili bizim yerli sanayimizin, mutlaka, aşırı derecede teşvik edilmesi
gerekiyor, bu kaynaklarımızın doğru kullanılması gerekiyor ve bunların denetim
altına alınması gerekiyor. Kendi bölgemde üç dört aydır bu sıkıntılarla
uğraşıyoruz. Çinliler gelmişler, orada ortak olmuşlar bir Kayserili firmayla
ama aylardır ne işçi parasını alabiliyor ne kamyoncu parasını alabiliyor ne
fırından ekmek veren fırıncı parasını alabiliyor. Burada birileri milyonlarca
dolar para kazanacak ama orada o yörenin asli sahibi olan, o yörede yıllardır o
dağları bekleyen, ormanları koruyan, ormanlarda izin verilerek işletilen bu
yerlerdeki gariban vatandaşlarımız bu sıkıntılarla karşı karşıya kalacak.
Bunların mutlaka bir çözüme kavuşturulması gerektiğini düşünüyorum.
Yine, biraz önce
konuşmam da yarım kaldı. Bakın, bu Ceyhan Enerji İhtisas Bölgesi… Hepimiz
biliyoruz ki Adana bölgemiz işsizlikle mücadele ediyor, ekonomik açıdan
sıkıntılı bir bölge; bunun üzerine gidilmesi gerekiyor. Burada, bizim koalisyon
hükûmeti olduğumuz dönemde, 2002 yılında bunların temelleri atıldı. 2005
yılında Sayın Cumhurbaşkanı ve Sayın Başbakan söz vermesine rağmen, 2006
yılında, biliyorsunuz Kerkük ve Bakü’den petrol akıyor ama ne rafineri
yatırımları yapılabildi ne petrokimya yatırımları yapılabildi. Cumhurbaşkanı konuşmasında
dedi ki: “Buraya 10 milyar dolarlık yatırım yapacağız. Binlerce insan iş sahibi
olacak.” Adana’ya müjdelerle geldi. Yani Sayın Bakan, bu sizin Bakanlığınızı mı
ilgilendiriyor, hangi bakanlığı ilgilendiriyorsa bu düzenlemeleri yapın. Tek
çivi çakılmadı. 2005 yılında burada şaşaalı bir tören yapıldı, o yıldan beri
tek çivi çakılmadı bu bölgeye. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Yılmaz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
450 Sıra Sayılı Petrol Kanunu Tasarısının 4. Maddesinin 1. Fıkrasında bulunan
“5 inci, 6 ncı ve 8 inci maddede belirlenmiş”
ibaresinden sonra gelen “haklardan az olmamak üzere” ibaresinin “haklara göre”
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon, katılıyor musunuz?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA ÖZTÜRK
(Bursa) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet,
katılıyor musunuz?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın
Öztürk, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 4’üncü maddedeki önerge
üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, “enerji” deyince canlılık, yaşam akla gelir; yaşamın
sürdürülebilmesinin unsurlarından bir tanesi de enerjidir. Bu enerji yaşamın
kaynağıdır ama Türkiye’de “enerji” deyince petrol, doğal gaz, kömür ve maden
akla gelir. “Petrol” denilince de akla Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı
gelir. 1954’ten beri, Türkiye’de yer altı petrollerinin çıkarılmasında ve
pazarlanmasında çok önemli rol üstlenen bir millî kuruluşumuzdur.
Şimdi, bu kanun
tasarısı ile, petrol aramacılığını
teşvik etmek üzere getirilen bu kanun tasarısı ile bizim ulusal çıkarlarımız
göz ardı ediliyor. Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığının bu millî yanı, ulusal
yanı yok ediliyor ve bizim yer altı kaynaklarımızın kamu yararına uygun olarak
işletilme ve çıkarılma ilkesi ortadan kaldırılıyor. Dolayısıyla, Türkiye
Petrolleri Anonim Ortaklığının özelleştirilmesinin önü açılarak Türkiye’deki
petrol kaynaklarının uluslararası tekeller tarafından peşkeş çekilmesinin
koşulları oluşturuluyor.
Bugün, biliyoruz
ki artık enerji politikaları sadece bir ülkenin ekonomik unsuru olarak değil,
aynı zamanda ülkenin dış politikasının güvenlik eksenini oluşturan bir unsur
olarak algılanmaktadır. O nedenledir ki bugün, Orta Doğu savaşın kaynağı hâline
gelmiştir. Orta Doğu’ya ABD’nin ve diğer Avrupa ülkelerinin göz dikmelerinin
temel nedeni de buradaki enerji ve petrol kaynaklarıdır.
Değerli
milletvekilleri, bu kanun tasarısına baktığımız zaman, yabancı devlet
şirketlerinin petrol faaliyetlerinde bulanabilmeleri için aranan Bakanlar
Kurulu kararı kaldırılıyor, arama ve üretim faaliyetlerinde yabancı devletlerin
hâkimiyetinin önü açılıyor.
Yine “Devlet
adına arama ve işletme ruhsatı alma hakkı TPAO’ya aittir.” hükmü neden yasadan
çıkarılıyor, ben bunu anlayabilmiş değilim.
Yine, petrol
arama ruhsatı için yapılacak başvuruda aranan teknik yeterliliğe ve tecrübeye
sahip olunma şartı kaldırılıyor, yetkin olmayan şirketlere ruhsat verilmesinin
önü açılıyor.
Petrol
şirketlerinin mevcut kanunla ödemekte oldukları vergi, yüzde 55 toplam vergi
tabanı yüzde 40’a indirilerek vergi oranlarında yapılabilecek artışlardan
kaynaklanan devlet gelirlerinin önü kesilmiş oluyor.
Değerli
milletvekilleri, bu petrol, demin de söyledim, stratejik bir olaydır ve
gerçekten de bugün savaşların kaynağıdır. Şimdi, böyle bir kanunda daha çok
ulusal çıkarları düşünmek gerekirken ve kamu yararını etkin bir şekilde kullanmak
gerekirken bunun bu şekilde getirilmesi çok yanlıştır.
Şimdi, bir de
“TPIC” denilen bu Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığına bağlı bir kuruluş
vardı, hepimiz bunu biliyoruz. Bu TPIC, TPAO’ya bağlı bir şirket iken 150
milyon dolar olan sermayesi üzerine 350 milyon dolarlık sermaye eklenerek 500
milyon dolara 2013 yılının başlarında BOTAŞ’a devrediliyor. TPIC, Enerji
Bakanlığının izni olmaksızın “çalışma” adı altında personelini Genel Müdürün inisiyatifiyle yurt dışına gönderebilmektedir. Bir devlet
bakanımız ve Başbakan yardımcımızın oğlu bu TPIC’te
“danışman” adı altında çalışmaktadır. Öyle anlaşılıyor ki, TPIC’in
sermayesinin 150 milyon dolardan 500 milyon dolara çıkarılmasının nedeni,
herhâlde bu Başbakan yardımcımızın oğlu yurt dışlarında rahat rahat dolaşsın
diye yapılıyor. Şimdi, ben merak ediyorum ve bu kürsüden söylüyorum: Bu
Başbakan yardımcısının oğlu ne kadar yurt dışına gitmiştir, ne iş yapmaya
gitmiştir?
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.30
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 23.45
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fatih ŞAHİN (Ankara), Özlem YEMİŞÇİ
(Tekirdağ)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 111’inci Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
450 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Madde 5’te üç
adet önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
450 Sıra Sayılı Petrol Kanunu Tasarısının 5. Maddesinin 1. Fıkrasında bulunan
“bu bilgileri gizli tutar.” ibaresinin “bu bilgilerin gizli tutulmasından
sorumludur.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Ali Susam Mehmet Şeker Turgut Dibek
İzmir Gaziantep Kırklareli
Kemal Değirmendereli Haluk Eyidoğan Ali İhsan Köktürk
Edirne İstanbul Zonguldak
Aytun
Çıray
İzmir
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
450 sıra sayılı
Türk Petrol Kanunu tasarısının 5’inci maddesinde geçen “sekiz yıl” ibaresinden
önce gelmek üzere “en az” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Alim Işık Emin
Haluk Ayhan Mesut
Dedeoğlu
Kütahya Denizli Kahramanmaraş
Erkan Akçay Cemalettin Şimşek Mustafa Kalaycı
Manisa Samsun Konya
Seyfettin Yılmaz Muharrem Varlı Yusuf Halaçoğlu
Adana Adana Kayseri
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
450 Sıra Sayılı
Kanun Tasarısının 5. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
İdris Baluken Sırrı
Sakık Levent
Tüzel
Bingöl Muş İstanbul
Adil
Zozani Mülkiye
Birtane
Hakkâri Kars
BAŞKAN –
Komisyon, katılıyor musunuz?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA ÖZTÜRK
(Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu madde ile ülke
kaynağı olan petrolün sınırsız bir rekabet ortamında şirketlerce araştırılması
ve kullanıma açılması amaçlanmaktadır. Kamu kaynağını peşkeş çeken maddelerden
biri olan 5. maddenin tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum, karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.47
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 23.58
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Özlem
YEMİŞÇİ (Tekirdağ)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 111’inci Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum.
450 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın 5’inci maddesi üzerinde Bingöl Milletvekili Sayın İdris Baluken ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar
yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi
yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Tasarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Diğer önergeyi
okutuyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
450 sıra sayılı
Türk Petrol Kanunu tasarısının 5’inci maddesinde geçen “sekiz yıl” ibaresinden
önce gelmek üzere “en az” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Alim Işık (Kütahya) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon, katılıyor musunuz?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA ÖZTÜRK
(Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet,
katılıyor musunuz?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın
Yılmaz, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 450 sıra sayılı Türk Petrol
Kanunu Tasarısı’nın 5’inci maddesi üzerinde verdiğimiz önergeyle ilgili söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu önergeyle
Genel Müdürlüğün istemesi hâlinde daha uzun süre bu bilgilerin saklanabilmesi
amaçlanmaktadır. Bu niyetle verdiğimiz önergeye desteklerinizi bekliyoruz.
4’üncü maddede verdiğim önergeyle ilgili konuşmayı yaparken
biliyorsunuz bu krom madenlerinin öneminden bahsetmiştim ve bu krom
madenlerinin özellikle Çin’in tekelinde olduğunu, dünyada fiyatları sadece
Çin’in belirlediğini ifade ettikten sonra kendi bölgemle ilgili Çinlilerle
ortak olan bir Kayserili firmadan bahsedince, “Aladağ, Pozantı, Karaisalı”
deyince, gerçekten bu madencilik sektöründe çalışkanlığıyla, hayırseverliğiyle,
bölgeye yaptığı yatırımlarla öne çıkan Kurmel Ailesi
anlaşılmış. Seçim bölgemden birçok telefon
aldım. Burada bizim kastettiğimiz, Kurmel Ailesi’nin
işlettiği maden ocakları değil. Şimdi, Sayın Bakan “Kayserili” deyince, bütün
maden şirketleri Kayserili olunca, bizim kastettiğimiz Çevikler. Çevikler,
biliyorsunuz, Türkiye’de ihracat noktasında 2’nci sırada, Türkiye’deki krom
ihracatının 2’nci sırasını alıyor. Bu Çevikler firması iki yıl önce Çinlilerle
ortak oldu. Benim de kendi ilçem olan Pozantı-Aladağ ve Karaisalı üçgeninde bir
bölge krom rezervi açısından çok zengin bir bölge. Bunlar Çinlilerle ortak
olduktan sonra bu fabrikada binin üzerinde insan çalışıyordu, kamyonlar
nakliyat yapıyordu. Pozantı ve kendi köyüm olan Hamidiye’den de bu bölgeye
ekmek gibi birtakım iaşelerin sağlanması buradan gerçekleştiriliyordu. Ama ne
olduysa, Çinlilerle aralarındaki sıkıntıdan dolayı veya ortaklıktan dolayı,
yaklaşık altı yedi aydır, çalışan işçiler maaşlarını alamıyor, kıdem
tazminatlarını alamıyor, kamyoncular paralarını alamıyor, ekmek veren, aş veren
esnafımız paralarını alamıyor.
Yine söylüyorum,
bu bölge fakir bir bölge. Bilmiyorum, Sayın Bakan olarak sizin buraya müdahale
hakkınız ne kadardır ama orada yaşayan insanlar gerçekten çok mağdur
ailelerdir. Bu mağduriyetin giderilmesi noktasında birtakım tedbirlerin
alınması gerekiyor. Yani hem o sahaların sahibi olacak hem o bölgede işçi
olarak çalışacak asgari ücretle, bir de beş altı ay çalışacak, üstüne üstlük
parasını alamayacak. Bu ilçelerimiz, köylerimiz, benim de köyüm 1.300 rakımda,
Torosların eteğinde, fakir fukaranın ağırlıkta olduğu bir bölgedir. Bunların
haklarını savunmanın da Bakan olarak öncelikle size düştüğünü düşünüyorum.
Bunun üzerine bir giderseniz çok memnun olurum.
Buradan, ekranları başında bizi izleyen vatandaşlarımıza da tekrar
düzeltme gereği hissediyorum: Kurmel Ailesi, o
bölgede gerçekten madencilik sektöründe örnek yatırımlar yapan, 80 yaşına
gelmesine rağmen -o da Kayserili, öbürü de Kayserili, Kayserililerle ilgili de
bir ifade kullanmak istemiyorum burada- 80 yaşında olmasına rağmen, gerçekten,
o bölgeye milyonlarca dolarlık yatırım yapmıştır. Oradan kazandığı parayla da o bölgede okullar başta olmak üzere,
hastane, polis karakolu, pansiyon gibi… Ve oradaki orman köylüleri çocuklarına
burs veren bir iş adamıdır. Bunun da burada düzeltilmesini istiyorum.
Tekrar, bu vesileyle
söz almışken Sayın Bakan, yeniden, sizden özellikle istirham ediyorum. Bu
Ceyhan Enerji İhtisas Bölgesi’ne mutlaka bakmanız gerekiyor. Ceyhan Enerji
İhtisas Bölgesi Çukurova bölgesinin, sadece Adana için değil, Hatay, Osmaniye,
Gaziantep, Mersin, Urfa’ya kadar bölgenin önemli bir merkezi olabilecek bir
bölgedir. Ama ne yazık ki bu bölgeye 2006 yılından beri tek çivi çakılmamıştır.
Bakın, buranın ilk projesi 2002 yılında Milliyetçi Hareket Partisinin koalisyon
hükûmeti olduğu dönemde yapılmıştır. Ama ondan sonra, Sayın Başbakan ve Sayın
Cumhurbaşkanı birtakım vaatlerde bulunmasına rağmen, hiçbir şey
gerçekleştirilmemiştir. Bakın, Adana kamuoyunda -bunu da incelemenizi özellikle
istirham ediyorum- o bölgeye -size soru da sordum- birçok uluslararası firma
yatırım yapmaya geldiğinde, sanki o bölgede Çalık’ın önünün açılmasına yönelik
birtakım çalışmalardan bahsediliyor. O bölgeye yatırım gelsin de -sizin Çalık
mı gelir- kim gelirse gelsin ama bölge kalkınsın, ülke kalkınsın. Bu konuya da
özellikle eğilmenizi istirham ediyorum.
Teşekkür ediyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
450 Sıra Sayılı Petrol Kanunu Tasarısının 5. Maddesinin 1. Fıkrasında bulunan
“bu bilgileri gizli tutar.” ibaresinin “bu bilgilerin gizli tutulmasından
sorumludur.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Haluk Eyidoğan
(İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon, katılıyor musunuz?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA ÖZTÜRK
(Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın
Hükûmet, katılıyor musunuz?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Eyidoğan, buyurun lütfen. (CHP sıralarından alkışlar)
HALUK EYİDOĞAN
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önceki oturumda Sayın
Kamer Genç’in sorusuna Sayın Bakan cevap verirken dedi ki: “Sayın Genç, 90
milyon dolara gemi varsa hemen alırız.” Sayın Bakan, vardı, almadınız. Yani,
biraz gerilere gidersek, çok değil 2007’lere, 2009’lara, -kısaca hem sizi
bilgilendirmek açısından hem de değerli milletvekillerini bilgilendirmek
açısından- Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknoloji Enstitüsü
-Piri Reis’i yürüten, denize çıkaran ve çalışan, biliyorsunuz- 2007 yılında
DPT’ye bir proje kabul ettirmişti. Ben de jürisindeydim ve kabul edilen o projeyle
DPT… O zamanki teknolojileri açısından günümüze de yararlı olacak bir gemi dizayn etme ile ilgiliydi bu proje, mevcut Çakabey gemisi
fiziksel ve aletsel kapasitesi geliştirilip derin deniz jeoloji ve jeofizik
araştırmaları için hazırlanacaktı. Projeyi DPT onaylamaya söz verdi fakat ne
olduysa proje gerçekleşmedi; bu, bir.
İki: 2009 yılında
Norveç SCAN Geophysical firması Çin’e bir gemi
yaptırıyordu; 80 metre boyunda, 20 metre genişliğinde ve en son deniz sismiği
teknolojisiyle donatılmıştı. Üzerinde her şey vardı. İki boyutlu, üç boyutlu
sismik etüt yapacaktı denizlerde. Adı da “EMPRESS”ti
geminin. Eğitim ve araştırma, know-how garantisiyle
80 milyon dolara MTA’ya devrini kabul ettiler, almadınız. Dolayısıyla, geldi,
çattı, Kıbrıs’taki, Rum kesimindeki o malum çalışma ve,
işte, Piri Reis’e kaldığımız için Piri Reis’in de kapasitesini aştığı için,
dolayısıyla o da öyle gelişti ve sonunda dediniz ki: “Biz bir gemi alacağız.” O
arada, tabii, şu anda İstanbul’da kızakta olan, yine MTA’nın yaptırdığı bir
gemi var. İkinci geminin ne zaman biteceği belli değil. Siz geçen sene bir
gemiyi satın aldınız. Kaç milyon dolara satın aldınız Sayın Bakanım? 130 milyon
dolara satın aldınız. 2009’da 80 milyon dolara almadığınız aynı özellikteki
gemiyi 130 milyon dolara aldınız. Allah bereket versin satanlara.
Şimdi, Sayın
Bakan, bu gemi üzerinde yabancı elemanlar var. Sanıyorum, sözleşmeye göre beş
yıl yabancı jeologlar, jeofizikçiler çalışacak, bizim jeolog ve jeofizikçileri
de eğitecekler. Sayın Bakan, 1997’de ben İstanbul Teknik Üniversitesi Jeofizik
Mühendisliği Bölüm Başkanıydım. Dilimizde tüy bitti, gemi alalım, Türkiye’de bu
işleri biz yapalım, elemanlarımız var, yetiştiriyoruz diye. Ben kendimi bildim
bileli üniversitelerdeki petrol mühendisliği bölümleri yeteri kadar hoca
bulamazlar. Amerika’dan yetişmiş uzmanlar, doktora yapmış uzmanlar gelir,
petrol mühendisliği bölümünde proje alamadıkları için, endüstri-üniversite
ilişkilerini de geliştiremedikleri için, TPAO’yla çalışamadıkları için en
sonunda Arabistan’a giderler, Arap ülkelerinden birine giderler, Amerika’ya
giderler, Asya’ya giderler. Dolayısıyla durum budur.
Şimdi siz bu
kanunla özelleştirmeye doğru giden bir değişiklik yapıyorsunuz TPAO’da ve
diyorsunuz ki: “Biz petrol, doğal gaz aramalarını artıracağız ve üretimi
artıracağız.” Bu çok inandırıcı değil. Tek millî kalan, Millî Futbol Takımı’mız
var şu anda. Sanıyorum, bu şirket de millî özelliğini yitirecek ve bir zaman
sonra -”Yabancılarla beraber çalışacağız.” diyorsunuz- yabancılar bir sürü şeyi
denetleyecekler; yine bizim jeologlar ve jeofizikçiler işsiz kalacak; siz
yabancı jeolog ve jeofizikçilerle denizlerimizde araştırma yapacaksınız. Son on
senede, denizlerimizde yabancı gemilere, sismik araştırma yapan gemilere
verdiğiniz miktar 400 milyon dolardır.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Eyidoğan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 6’da üç
önerge vardır, sırayla okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
450 sıra sayılı
Türk Petrol Kanunu Tasarısının 6’ncı maddesinin 4 üncü fıkrasında geçen
“yönetmelikle” ibaresinden önce gelmek üzere “Bakanlıkça çıkartılacak” ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Alim Işık Emin
Haluk Ayhan Mustafa
Kalaycı
Kütahya Denizli Konya
Muharrem Varlı Cemalettin Şimşek Erkan Akçay
Adana Samsun Manisa
Mesut
Dedeoğlu Necati
Özensoy
Kahramanmaraş
Bursa
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 450 Sıra Sayılı Petrol Kanunu Tasarısının 6.
Maddesinin 3. Fıkrasından sonra aşağıda bulunan 4, 5 ve 6. Fıkraların
eklenmesini, diğer fıkraların buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet Ali Susam Mehmet Şeker Turgut Dibek
İzmir Gaziantep Kırklareli
Kemal Değirmendereli Ali İhsan Köktürk Aytun Çıray
Edirne Zonguldak İzmir
Özgür
Özel
Mersin
“(4) Bir özel
sektör tüzel kişisi karada ve karasuları içinde 1/50.000 ölçekli pafta ya da
karasuları dışı denizde 1/100.000 ölçekli pafta içinde en fazla altı; kamu
tüzel kişisi en fazla dokuz arama ruhsatına sahip olabilir. Kamu tüzel
kişilerinin elinde tutabileceği arama ruhsatı sayısı, karada ve karasuları
içinde toplam 1/50.000 ölçekli pafta sayısının, denizde toplam 1/100.000
ölçekli pafta sayısının on katını aşamaz.”
(5) Bir tüzel kişiliğin hisselerinin yüzde yirmi beşinden
fazlasına ya da karının önemli bir bölümüne doğrudan ya da dolaylı olarak sahip
olan ya da tüzel kişiliğin karar, kontrol ya da sorumlularını tayin yetkisini
elinde bulunduran gerçek ve tüzel kişilerin aynı bölge içinde elde ettikleri
arama sahalarının adedi, altıdan ve işletme sahalarının yüzölçümlerinin toplamı
karada üç yüz otuz altı bin hektarı, denizlerde altı milyon hektarı aşamaz. Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’nce aşan kısımların terki istenir.
(6) Hiçbir gerçek
ve tüzel kişilik 4 ve 5. Fıkralarda bulunan sınırlamaları doğrudan ya da
dolaylı olarak aşmak üzere bir başka gerçek ve tüzel kişilikle anlaşamaz.”
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
450 Sıra Sayılı
Kanun Tasarısının 6. Maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
İdris Baluken Sırrı
Sakık Abdullah
Levent Tüzel
Bingöl Muş İstanbul
Mülkiye
Birtane Adil
Zozani
Kars Hakkâri
BAŞKAN –
Komisyon, katılıyor musunuz?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA ÖZTÜRK
(Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet,
katılıyor musunuz?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Bu madde petrol
aramalarında TPAO’nun kamu kurumu olmaktan kaynaklı sahip olduğu avantaj ve
haklar sonlandırılmaktadır. TPAO kamu kurumu olarak yerli ve yabancı sermayeye
ait petrol şirketleri ile aynı konuma indirilmiş ve kendisine oranla daha esnek
ve rekabetçi olan yerli ve yabancı şirketlerle rekabet etme durumunda
bırakılmıştır. Bu durum TPAO’nun özel petrol şirketlerinin gerisinde kalacağını
ve sermayenin önündeki tüm kapıların sonuna kadar açılacağını göstermektedir.
Aynı şekilde 6326 sayılı kanunla belirlenen arama süreleri yabancı şirketlerin
lehine olacak şekilde iki katına çıkarılmıştır. Dolayısıyla Kamu avantajını yok
eden ve yabancı şirketlere geniş alan ve süre tanıyan 6. maddenin tasarı
metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
450 Sıra Sayılı Petrol Kanunu Tasarısının 6. Maddesinin 3. Fıkrasından sonra
aşağıda bulunan 4, 5 ve 6. Fıkraların eklenmesini, diğer fıkraların buna göre
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Özgür
Özel (Manisa) ve arkadaşları
“(4) Bir özel
sektör tüzel kişisi karada ve karasuları içinde 1/50.000 ölçekli pafta ya da
karasuları dışı denizde 1/100.000 ölçekli pafta içinde en fazla altı; kamu
tüzel kişisi en fazla dokuz arama ruhsatına sahip olabilir. Kamu tüzel
kişilerinin elinde tutabileceği arama ruhsatı sayısı, karada ve karasuları
içinde toplam 1/50.000 ölçekli pafta sayısının, denizde toplam 1/100.000
ölçekli pafta sayısının on katını aşamaz.”
(5) Bir tüzel kişiliğin hisselerinin yüzde yirmi beşinden
fazlasına ya da karının önemli bir bölümüne doğrudan ya da dolaylı olarak sahip
olan ya da tüzel kişiliğin karar, kontrol ya da sorumlularını tayin yetkisini
elinde bulunduran gerçek ve tüzel kişilerin aynı bölge içinde elde ettikleri
arama sahalarının adedi, altıdan ve işletme sahalarının yüzölçümlerinin toplamı
karada üç yüz otuz altı bin hektarı, denizlerde altı milyon hektarı aşamaz. Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’nce aşan kısımların terki istenir.
(6) Hiçbir gerçek
ve tüzel kişilik 4 ve 5. Fıkralarda bulunan sınırlamaları doğrudan ya da
dolaylı olarak aşmak üzere bir başka gerçek ve tüzel kişilikle anlaşamaz.”
BAŞKAN –
Komisyon, katılıyor musunuz?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA ÖZTÜRK
(Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet,
katılıyor musunuz?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın
Özel, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Önergemiz,
özetle, arama faaliyetlerinde oluşabilecek bir tekelleşmenin önüne geçilmesini
amaçlamaktadır ve mevcut kamu şirketinin mevcut durumunu korumasını ve özel
şirketlere bunu kaptırmamasını amaçlamaktadır. Aslında teknik detaylar bir
kenara bırakıldığında, gerçekten, bu önergenin bu Mecliste milletvekili yemini
etmiş herkes tarafından destek bulmasını bekleriz. Beş dakika sonra da bu
desteği bekliyoruz, aksi durum gerçekten çok vahim.
Sayın
milletvekilleri, dün Bakanlar Kurulu vardı. Bakanlar Kurulu bitti, Hükûmet
Sözcüsü Sayın Arınç kameraların karşısına geçti ve Türkiye’deki birçok grup
-esnaflar, emekliler, işçiler, çiftçiler- Bakanlar Kurulundan kendileriyle
ilgili bir şey bekliyordu. Örneğin, asgari ücret konusunda, dört parti uzlaşmış
asgari ücretten vergi alınmasın diye. Belki Hükûmet bir anayasa oylamasına,
referanduma falan bırakmadan asgari ücretle ilgili bu Meclisin mutabakatını
buna yansıtır diye bir şey bekliyorlardı ama nafile beklediler.
Yaşa takılanlar
var örneğin. Bir Sayın Bakan “Bu yaşa takılanlarla ilgili düzenleme yapıyoruz.”
diyerek bir heyecan dalgası yaratıyor ama bir Sayın Bakan “Böyle bir şey mümkün
değil.” diyor. Bakanlar Kurulunda Sayın Başbakan belki bu anlaşmazlıkları çözer,
bir müjde verir diye bekliyordu insanlar, bu da olmadı.
Çiftçiler
Türkiye’nin dört bir yanında doğal afetlerle boğuşuyorlar. Bunlarla ilgili
devletin sıcak eli uzatılır mı diye bekledik, bu da yoktu.
Petrol Yasası’nın
gündeme geldiği, hatta geneli üzerinde görüşüldüğü… Bakanlar
Kurulunun telkiniyle, belki iktidar partisi grubu tarafından, bu sefer hiç
değilse, çiftçinin lehine bir son dakika önergesiyle, o lüks gemilere, yatlara,
kotralara verilen ÖTV’den, KDV’den muaf, Türkiye’nin sayılı zenginlerinin hava
yolu şirketlerine verilen ÖTV’siz, KDV’siz mazot belki traktöre konulur diye
beklediler ama o konuda da bir müjde alamadılar Sayın Bülent Arınç’tan.
Sayın Bülent
Arınç çıktı ekranların karşısına ve pazar günü Manisa’ya geldiği ve bir Yörük
şenliğinde söylediği ifadeler üzerinden dakikalarca konuştu ismimi de
zikrederek ve aslında bir temel mantığı yansıttı. Şöyle bir şey söyledi Sayın
Bülent Arınç: “Orada Özgür Özel’in de ismini anarak onu onore
etmiştim ama bana sonradan söylediklerine çok kızdım.”
Sayın Bülent Arınç’ın yaptığını
söyleyeyim: Protokolde gülüşmelere sebebiyet veren bir şey oldu, sadece Bülent Arınç’ın ismi söylendi, çok çok övüldü, kendisinin çok
katkı sağladığı o dernek ve onun katkısıyla seçilmiş başkan tarafından ama bir
Sayın Manisa milletvekilinin, ağabeylik savaşı verdiği bir milletvekilinin ismi
anılmadı diye Sayın Bülent Arınç çıktı, hem Hüseyin Tanrıverdi’nin ismini
zikretti hem de “Özgür Özel de burada var, neden telgrafları okuyorsunuz?”
dedi. O bunu dedi ya, o bunu bana bahşetti, ondan sonraki aşamada “Mehteran
yerine 10. Yıl Marşı nasıl çalınabilir başta?” ifadesine bizim bunu incitici
bulduğumuz, 10. Yıl Marşı’nın 1933’te Atatürk tarafından ilk on yıllık hep
birlikte verilen o büyük mücadeleyi taçlandırmak üzere bestelettikleri 10’uncu
Yıl Marşı’na yaptığı sataşmaya gösterdiğimiz tepkiye de kızmış kendisi ve
gerçeklerden o kadar hızlı uzaklaşabildiğini duyduğumda gerçekten tüylerim
diken diken oldu.
Olayın aslı
şudur: Saat 11.00’de başlayacak programa Sayın Bülent Arınç tam 12.00’de
gelmiştir. 11.30’da mehteran yerini almış, programdaki gösterisini yapmıştı,
gölgede bir yerde bekliyordu, Bülent Arınç’ın
gelmesinin şerefine tekrar mehteran çalsın istediler ama Bülent Arınç’ın vakti yoktu. Yarım saat içinde iki buçuk saatlik
programı bitirip bir saat ayakta beklettiği ve daha da yarım saat bekleteceği mehteranbaşını o meşhur hareketle çağırdı. Bir mehteranbaşı ilk kez böyle bir şeyle karşılaştı, gitti iki
büklüm, “Çekin bakalım bunları buradan.” dedi, kendi konuşmasını öne almak için.
Ama, daha sonra bir baktım ki televizyonlara: “Güneşte
kalmıştı çocuklar.” diyor. Oysa, mehteran gölgede
bekliyordu, o onları güneşe yolladı. O öyle yapınca arayı doldurmak için 10.
Yıl Marşı bir anda devreye girdi. Bakın televizyon kayıtlarına, mehteran
giderken 10. Yıl çalmaktadır. Ama, orada yaptığı
durum, “Ya, bir mehter bu duruma düşürülür mü?” tepkilerinden sonra Sayın Arınç
onu örtmek için, böyle, kendince gündemi allak bullak edecek bir söz söyledi.
Şimdi, bir kez o söylediği söz…
Mehteran,
İstiklal Marşı, 10. Yıl Marşı, hepimizin ortak değerleri, birinden birini
ayırmak bu ülkede her zaman yapılan bu ayrıştırma politikalarına hizmettir. Ama, orada yaşananları, eğer Sayın Bülent Arınç gerçekten
samimiyse -ve orada o saptırmaları Manisalılar ağzı açık izledi- kendisine
teklif ediyorum, yarın ortak basın toplantısı yapalım, Sayın Bülent Arınç, ben
ve Sayın Mehteranbaşı.
Saygılar
sunuyorum.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Özel.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, bakınız, milletvekili arkadaşımız, Petrol Kanunu’yla
ilgili önerge verildi, önergede gerekçe zaten iki satır hâlinde yazılmış, iki
satırlık kısmı keserek gerekçesinden bir şeyler söyledi. Burada olmayan, kendi
aralarında Manisa’da gerçekleşmiş bir hadiseyi -Sayın Bakan burada olsaydı
muhakkak gerekli cevabı verirdi ama- buraya, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
gündemine taşımanın Petrol Kanunu’yla ne alakası var. Gündem dışı konuşma
alsın, gündem dışı konuşmada bildirsin.
Yani, önergeler…
Sayın Şandır bizim grup önerimizdeki konuşmasında işte “Şöyle oluyor…” diye
ifade ediyor.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Laf atma bana.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Yani, bakınız, buradaki önergeler ve konuşmaların tamamı gündem
dışıyla alakalı meseleler. Biz yasayla ilgili konuşalım, muhalefet her şeyi
söylesin, eleştirisini yapsın ama bu eleştirileri farklı farklı noktalara
götürmek herhâlde Türkiye Büyük Millet Meclisinin ne İçtüzğü’nde
vardır ne kurallarında vardır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Peki.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – Sayın Başkanım, müsaadenizle iki kelime arz edebilir miyim,
tutanaklara geçmesi açısından.
Şimdi, Sayın Grup
Başkan Vekili biraz önce de yakındığım konunun bir diğer türeviyle muhalefete
nasıl muhalefet edeceğini tarif ediyor ama bir tek şunu söyleyeyim…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Biz size muhalefet olmayı tarif edemeyiz, muhalefetin en iyisini
siz bilirsiniz. İlelebet muhalefet!
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – Bir tek şunu ifade etmek isterim ki Sayın Bülent Arınç Bakanlar
Kurulundan sonra Bakanlar Kurulu kararlarını açıklaması gereken o kürsüyü
Manisa’da bir milletvekiliyle arasında geçen polemiğe
ayırıyor ve bir asimetrik güç kullanıyorsa o milletvekilinin kendini savunacağı
meşru zemin de bu kürsüdür.
Saygılar
sunuyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Soru soruluyor, burada sana soru soran mı var?
Sen diyorsun ki:
“10. Yıl Marşı’nda ayağa kalkmadı.” diye soruyor.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
450 sıra sayılı
Türk Petrol Kanunu Tasarısının 6 ncı maddesinin 4
üncü fıkrasında geçen “yönetmelikle” ibaresinden önce gelmek üzere “Bakanlıkça
çıkartılacak” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Necati
Özensoy (Bursa) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon,
katılıyor musunuz?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA ÖZTÜRK
(Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın
Özensoy, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; 450 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın 6’ncı maddesiyle ilgili verdiğimiz önerge üzerine söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye
Petrolleri Anonim Ortaklığı alt kuruluşlarına baktığımızda, denetime tabi
olmayan, vergi cennetlerinde kurulmuş, personelini istediği gibi alabilen,
istediği kalitede, istediği fiyatla istihdam edebilen kuruluşlar. Bunları
tespit açısından söylüyorum yani eleştirmek açısından değil. Şunun için
söylüyorum: Türkiye Petrollerinin dünya standartlarında bu arama ve üretim
çalışmalarını yapmaması için herhangi bir neden yok. Çünkü ifade ettiğim gibi,
en kaliteli, mesleğinde uzmanlaşmış insanları istihdam edebilir düzeyde ve
ayrıca, işe alacakları elemanları noktasında da KPSS vesaire herhangi bir şey
de istenmiyor. Hatta, kurumlarda, hani, milletvekili
maaşları çok eleştiriliyor ama milletvekili maaşının çok üzerinde alan
elemanların olduğunu biliyorum; helali hoş olsun yani yaptıkları işlerin
hakkını da alıyorlardır mutlaka.
Şimdi, buradan
hareketle, bu TPIC, TPOC gibi Türkiye Petrollerinin bağlı ortaklıkları ifade
ettiğim ölçülerde çalışan kurumlar. Bu anlamda, her türlü teknolojiye, maddi
yeterliliğe, insan kalitesine sahipken niye bir türlü bu aşamaları geçemiyoruz,
bunu da anlayamadığımı buradan ifade etmek istiyorum.
Bakın, Türkiye
Cumhuriyeti devleti sınırları içerisinde yapılan sismik araştırmalarda
hidrokarbon fakiri olduğumuz kesin. Yani birçok efsane var “Efendim, şurada
petrol varken burada niye yok?” vesaire gibi, ama işte, “Geçmişte, efendim,
Amerikalılar gelmiş, kuyuyu açmış, var olduğu hâlde kapatmış.” gibi efsaneler.
Ben bunlara inanan bir insan değilim çünkü o kapatılan kuyuların -ifade ettiğim
gibi- bu yıllarda tekrar açılarak -yani ekonomik olmayan kuyular kapatıldı-
üretime alındığını da bilen bir insanım. Türkiye Cumhuriyeti devletinin eğer
hidrokarbon ihtiyacını karşılayacaksa, yurt dışıyla, yurt dışı ülkelerle iyi
ilişkiler kurarak, bu anlamda iyi anlaşmalar kurarak karşılamaktan başka çaresi
yok diye düşünüyorum. Bunun için de maalesef dış politika yine bu anlamda önem
kazanıyor.
Bakın, Sayın
Bakan Irak’taki birtakım anlaşmalardan bahsetti ama bu yapılan anlaşmalar
Irak’ta devede kulak misali olan sahalarda yapılan anlaşmalar. Türkiye
Petrolleri Anonim Ortaklığı Genel Müdürünün -şimdi, emekli oldu, artık bunu
buradan da ifade ederiz çünkü Sayın Bakan kızar herhâlde genel müdür olarak
devam etseydi- KİT Komisyonunda aynen ifadesi şu: “Irak’ta bizi ihaleye dahi
sokmadılar.” Bakın, o yapılan bütün büyük ihalelerde, o girilen ihalelerde,
günlük milyon varil mertebesindeki sahalarda Türkiye Petrollerini maalesef
ihaleye bile sokmadılar. Şimdi, yapılan anlaşmalarda verdiğimiz paraların,
Libya’ya yatırdığımız, 180 milyon mertebesinde, dolar mertebesinde verdiğimiz
paraların nasıl, ne kadarı geri gelecek bilmiyorum ama… Bunun dışında, hidrokarbon
bazında baktığımızda, İran’a bağımlıyız, Rusya’ya bağımlıyız, işte bir tek
güvendiğimiz herhâlde Azerbaycan vardır, o da “İki devlet, bir millet.” diyen
insanların yaşadığı yer. Oradan da aldığımız doğal gaz herhâlde Türkiye’nin
aldığı en ucuz doğal gaz. Bu anlamda, biraz da dış ilişkilere de önem vererek
bu politikaları geliştirmemiz lazım diye düşünüyorum.
Son olarak da bir
çarpıcı rakam ifade edeyim, Sayın Bakan teyit etsin: 500 bin günlük varil
arzından bahsediliyor ama bakıldığında Türkiye’de 630 bin varilden bahsediliyor
tüketilen. Bu aradaki fark nereden geliyor, nasıl geliyor bunun da bir
analizini yapmak gerekir diye düşünüyorum.
Hepinize saygılar
sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 00.28
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 00.33
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fatih ŞAHİN (Ankara), Özlem YEMİŞÇİ
(Tekirdağ)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 111’inci Birleşiminin Yedinci
Oturumunu açıyorum.
450 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4’üncü sırada yer
alan, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine başlayacağız.
4.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Raporu (1/759) (S. Sayısı: 453)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5’inci sırada yer
alan, Türkiye Cumhuriyeti ile Tunus Cumhuriyeti Arasında Dostluk ve İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
5.- Türkiye Cumhuriyeti ile Tunus Cumhuriyeti Arasında
Dostluk ve İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/573) (S. Sayısı: 214) (x)
BAŞKAN –
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
214 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde söz isteyen yok.
Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
1’inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE TUNUS CUMHURİYETİ ARASINDA DOSTLUK
VE İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 15
Eylül 2011 tarihinde Tunus’ta imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti ile Tunus
Cumhuriyeti Arasında Dostluk ve İşbirliği Anlaşması”nın
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi
okutuyorum:
(x)
214 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için bir
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Türkiye
Cumhuriyeti ile Tunus Cumhuriyeti Arasında Dostluk ve İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
“Kullanılan oy sayısı : 199
Kabul : 199
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Fatih
Şahin Özlem
Yemişçi
Ankara Tekirdağ” (x)
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
6’ncı sıraya
alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Tunus Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Güvenlik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Tunus Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Güvenlik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/684) (S.
Sayısı: 360) (xx)
BAŞKAN –
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
360 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
1’inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE TUNUS CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ
ARASINDA GÜVENLİK İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR
KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 26
Nisan 2012 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Tunus Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik İşbirliği Anlaşması”nın
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi
okutuyorum:
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx)
360 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için bir
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Tunus Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama
sonucu:
“Kullanılan oy sayısı : 219
Kabul : 219
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Fatih
Şahin Özlem
Yemişçi
Ankara Tekirdağ” (x)
BAŞKAN – Tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
7’nci sıraya
alınan, Türkiye Cumhuriyeti ve Gürcistan Arasında Ahıska-Borçka Enterkonneksiyon Hattı Yoluyla Sınır Ötesi Elektrik
Ticaretine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
7.- Türkiye Cumhuriyeti ve Gürcistan Arasında Ahıska-Borçka
Enterkonneksiyon Hattı Yoluyla Sınır Ötesi Elektrik
Ticaretine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/632) (S. Sayısı: 371) (xx)
BAŞKAN –
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
371 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde Bursa Milletvekili Sayın Necati Özensoy.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti
ve Gürcistan arasında yapılan anlaşmayla ilgili kanun tasarısı üzerinde söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu saatte
sözlerimi fazla uzatmayacağım, zira benim de yarın saat on buçukta KİT
Komisyonunda olmam lazım, TEİAŞ’ı yani bununla ilgili kurumu denetlemeye
geleceğim.
Burada öncelikle
bu anlaşmada ifade edilen Ahıska-Borçka, yerleri ve dolayısıyla bunun üzerinde
birkaç cümle etmek istiyorum.
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx)
371 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Biliyorsunuz,
Artvin’de yaşayan insanlarımızın büyük bir çoğunluğu zaten Ahıska kökenli.
Ahıskalılar, tarihte Osmanlı coğrafyası küçüldükçe en çok eziyet çeken
soydaşlarımızın başında geliyor. Ahıskalılar 1944’teki sürgünde de ciddi
anlamda eziyet gördüler, kayıp verdiler, daha sonra da sürekli sürgün gördüler.
Tek bir sebebi vardı, o da Türklüklerini inkâr etmemeleri yani kendilerinin
Türk olduklarını, Türkçe konuşmaktan vazgeçmediklerini ifade etmekten başka da
suçları yoktu. Dolayısıyla, bunun için belli dönemlerde Türkiye’ye göç eden
Ahıskalı soydaşlarımız son dönemlerde de göç ettiler. Birçok ilde olduğu gibi
benim bölgem olan Bursa’da da var.
Son bir,
Ahıskalıların dernek toplantısında Sayın Başbakan Yardımcımız Bülent Arınç Bey
Ahıskalılarla karşılıklı bir tartışmaya girdi. Ahıskalıların orada talepleri
şuydu: “Bizi de bu sıkıntıdan kurtarın. Burada 4-5 bin civarında olan
Ahıskalıyı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına geçirin.” diye bir talepte
bulundular ama Sayın Başbakan Yardımcımız “Öyle kolay değil. Bakanlar Kurulunda
karar alınacak.” vesaire bir sürü şeyler söyledi. Ama Türkiye Cumhuriyeti
devletinin geçmişine baktığımızda, özellikle 89 göçü dediğimiz Bulgaristan’dan
o zorunlu göçlerde yüz binlerce insanı biz hemen vatandaş yaptık. Dolayısıyla, suçları
sadece Türk olmak olan bu insanların, üstelik bulundukları bölgelerde de
gerçekten iyi yetişen yani birçoğu üniversite tahsili yapmış ama vatandaş
olamadıklarından dolayı şimdi inşaatlarda amelelik, işte, efendim, parkecilik vesairecilik yaparak
geçimlerini sağlayan bu insanların da sorunlarına bir an önce katkıda
bulunmakta fayda var diye düşünüyorum.
Tabii, bu yapılan
anlaşmada enterkonneksiyon sisteminin kurulmasıyla
alakalı elbette yine, ifade ettiğim gibi, Türkiye’nin hayrına olacak,
Türkiye’nin problemlerine çözüm getirecek her türlü kanuna, her türlü anlaşmaya
biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak destek veririz, vermeye de devam
edeceğiz. Bu anlaşmayı da uygun bulduğumuzu ifade etmek istiyorum.
Bu anlaşma
yapılmış. Burada onaylanmadan önce de aslında, tabii, TEİAŞ bu anlamda bir
çalışmaya da başlamış zaten. 2015 yılında da bu çalışmanın biteceği ve yaklaşık
700 megavatlık bir güçle alışveriş yapılacağı ifade ediliyor. Bu, daha sonra
bin megavata kadar çıkacak. Bu enterkonneksiyon
sisteminin bence en önemli özelliği karşılıklı alışverişten ziyade aslında
çevremizdeki bütün ülkelerle bu anlamda yapacağımız bağlantılarda hem
çevremizdeki ülkelere hem Türkiye’ye yatırım anlamında ne kadar güç alışverişi
yaparsak o kadar yatırımımızı azaltacak düzeye gelir. Sebebi de şu: Çünkü
güneşin batışındaki o sıralı gelişten kaynaklanan “puant
saatleri” dediğimiz saatlerimizin değişik olmasından dolayı puant
saatlerindeki elektrik fiyatlarının yüksek olmasından kaynaklanan bu durum,
dolayısıyla bu alışverişte bizim puant gücümüzü
yukarıya taşımamıza gerek bırakmayacak.
Bakın, Türkiye’nin kurulu gücünün 60 bin megavatlarda olduğu ifade
ediliyor ama puant gücümüz 40 bin megavat. Her
yapacağımız bin megavat da milyar dolarlar seviyesinde olduğuna göre, bu, bizim
bir anlamda yükümüzü de azaltacak bir yatırım diye düşünüyorum. İfade ettiğim
gibi, hem Gürcistan’a hem Türkiye’ye sadece bu alışverişi değil, bir anlamda puant gücümüzü de bir şekilde yükseltecek bir yatırımdır.
Türkiye’nin de, daha önce kürsüdeki ifadelerimde söylemişimdir, en az
kullandığımız saatlerin puant saatlerine oranı
maalesef gittikçe düştü. Bir an önce oranı yukarıya çekerek yani puant saatlerinde kullanılan elektrik sarfiyatını aşağıya
çekerek Türkiye’deki bu karmaşık sistemden biraz da olsa hem vatandaşın hem de
bu sistemin istifade etmesini sağlamalıyız diye düşünüyorum.
Bu anlaşmanın
hayırlı olmasını diler, hepinize saygılar sunarım. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Özensoy.
Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
1’inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ VE GÜRCİSTAN ARASINDA AHISKA-BORÇKA ENTERKONNEKSİYON HATTI YOLUYLA
SINIR ÖTESİ ELEKTRİK
TİCARETİNE
İLİŞKİN ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 20
Ocak 2012 tarihinde Tiflis’te imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti ve Gürcistan
Arasında Ahıska-Borçka Enterkonneksiyon Hattı Yoluyla
Sınır Ötesi Elektrik Ticaretine İlişkin Anlaşma”nın
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için bir
dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Türkiye
Cumhuriyeti ve Gürcistan Arasında Ahıska-Borçka Enterkonneksiyon
Hattı Yoluyla Sınır Ötesi Elektrik Ticaretine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
“Kullanılan oy sayısı : 218
Kabul : 218
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Fatih
Şahin Özlem
Yemişçi
Ankara Tekirdağ” (x)
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Alınan karar
gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 29 Mayıs 2013 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 00.53
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.