DÖNEM: 24 CİLT: 51 YASAMA YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
109’uncu
Birleşim
23 Mayıs 2013 Perşembe
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve
kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar
tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALARI
1.- İstanbul
Milletvekili Haluk Eyidoğan’ın, Kanal İstanbul’un çevreye etkilerine ilişkin
gündem dışı konuşması
2.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Türkiye’deki aile sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Sedef Küçük’ün, 25 Mayıs Dünya Etik Günü’ne ilişkin gündem dışı
konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, İstanbul Kadıköy Altıyol’da bulunan boğa
heykelinin Beylerbeyi Sarayı’na taşınmasına ve Kadıköy’de Kuşdili Çayırı’na
yapılacak alışveriş merkezine ilişkin açıklaması
2.- Kocaeli
Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan’ın, Kocaeli’de ÇELİK-İŞ ve BİRLEŞİK METAL-İŞ
arasında uzlaşmanın sağlanması için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının
görev üstlenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
3.- Bolu
Milletvekili Ali Ercoşkun’un, Bolu Göynük’te tertip edilecek Akşemseddin’i anma
programına ilişkin açıklaması
4.- Manisa
Milletvekili Selçuk Özdağ’ın, 28 Şubat postmodern darbesine ilişkin açıklaması
5.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, 2012 yılında Artvin’in Arhavi, Hopa ve Borçka
ilçelerinde yaşanan sel felaketi nedeniyle gönderilen 3 milyon 800 bin liralık
afet yardımının Artvin Valiliği tarafından hangi bölümlere harcandığını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
6.- Tunceli
Milletvekili Hüseyin Aygün’ün, Türkiye’de cezaevlerinde bulunan ağır hasta
tutuklu ve hükümlülerin durumuna ve Taylan Çintay’a Ankara Sincan Cezaevinde
yapılan muameleye ilişkin açıklaması
7.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, 25 Mayıs Dünya Etik Günü’ne ilişkin açıklaması
8.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, 10 bin kamu koruma memuru alınacak
olmasının üniversiteleri savaş ve çatışma alanı hâline getireceğine ilişkin
açıklaması
9.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Tarsus’un Yenice ilçesi Karsavuran mevkisinde
yaşayan göçerlerin sorunlarına ilişkin açıklaması
10.- Uşak
Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz’ın, “Redhack” tarafından İnternet sitelerine
gönderilen belgeye göre El Nusra ve El Kaide cephesinin Reyhanlı’ya yaptığı
saldırıyla ilgili olarak Hükûmetin ne söyleyeceğini bilmek istediğine ilişkin
açıklaması
11.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, “Redhack” tarafından İnternet sitelerine gönderilen
belgenin içeriğiyle ilgili olarak Hükûmetin Türkiye Büyük Millet Meclisini
bilgilendirmesini ve kamuoyuna açıklama yapmasını talep ettiğine ilişkin
açıklaması
12.- Eskişehir
Milletvekili Kazım Kurt’un, Eskişehir Atatürk Stadyumunun TOKİ’ye devredilerek
yerine bir alışveriş merkezi yapılması için protokol imzalanmasına ilişkin
açıklaması
13.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in, Zonguldak’ta bacaklarını biçerdövere kaptıran Harun
Mosmos adındaki çocuğun Hacettepe Üniversitesi Hastanesine taşınması için bir
uçak ambulans ya da helikopter ambulans temin edilememesine ve yaşanan 112 Acil
zafiyetine ilişkin açıklaması
14.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Reyhanlı’ya ziyarette bulunacak olan Başbakanın
niçin Uludere’ye gitmediğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
15.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, AK PARTİ grup önerisiyle gündeme
alınması istenilen 463 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin komisyondan geçtikten
sonra kırk sekiz saat geçmeden Genel Kurul gündemine getirilmesinin bir İç
Tüzük ihlali olduğuna ve teklifin 22’nci maddesinin Anayasa’ya aykırı olması
nedeniyle görüşülmesine imkân bulunmadığına ilişkin açıklaması
16.- Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli’nin, AK PARTİ grup önerisiyle gündeme alınması
istenilen 463 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin Hükûmet veya esas komisyon
tarafından kırk sekiz saat geçmeden Genel Kurul gündemine getirilmesinin
gerekçeli olarak istenebileceğine ve Genel Kurulun işaret oyuyla buna karar
verebileceğine ilişkin açıklaması
17.- Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli’nin, AK PARTİ grup önerisiyle gündeme alınması
istenilen 463 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 22’nci maddesinde Anayasa’ya bir
aykırılığın söz konusu olmadığına ilişkin tekraren açıklaması
18.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, AK PARTİ grup önerisiyle gündeme
alınması istenilen 463 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 22’nci maddesinin yeniden
ele alınıp tereddütleri giderecek şekilde düzenlenmesi gerektiğine ilişkin
tekraren açıklaması
19.- Bilecik
Milletvekili Fahrettin Poyraz’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi’nin AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
20.- Bilecik
Milletvekili Fahrettin Poyraz’ın, İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
21.- İstanbul
Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun, KİT Komisyonunda yaşanan olaylara ilişkin
açıklaması
22.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, görüşülen kanun teklifiyle ilgili
olarak Plan ve Bütçe Komisyonunda yapılan düzenlemelerin Genel Kurulda geri
alınması yönündeki anlayışı doğru bulmadığına ilişkin açıklaması
23.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın, sağlıklı bir yasa çalışması yapılmadığına ilişkin
açıklaması
24.- İstanbul
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, görüşülen kanun teklifinin 2’nci
maddesindeki düzenlemenin yanlış olduğuna ilişkin açıklaması
25.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, görüşülen kanun teklifiyle ilgili
olarak bürokratlardan bilgi almak istediğine ancak Genel Kurulda telefonlar
çalışmadığı için kimseye ulaşamadığına ilişkin açıklaması
26.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, sükûnet içerisinde bir görüşü ifade
etme imkânını dahi muhalefet partisine vermek istemeyen bir iktidar partisi
yaklaşımı olduğuna ve görüşme imkânı kalmadığından teklifin görüşmelerinin
ertelenmesini önerdiğine ilişkin açıklaması
27.- Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli’nin, hiç kimsenin AK PARTİ Grubuna ve
milletvekillerine hakaret etme hakkının olmadığına ve Ankara Milletvekili
Levent Gök’e kınama cezası verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
28.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, hiçbir milletvekilinin yaralayıcı ve
rencide edici bir üslup kullanmaması gerektiğine ve Özgür Özel’in tekmelenmesi
olayını kınadığına ilişkin açıklaması
29.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, hiç kimsenin kimseye hakaret etme hakkının olmadığına
ve Başkanlık Divanının bu konuda tedbir alma ve parti gruplarına bildirme
sorumluluğunun bulunduğuna ilişkin açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, Yemen-Türkiye Parlamentolar Arası Dostluk Grubu
Başkanı Fuad Mohamed Abdul Karim başkanlığındaki heyetin ülkemizi ziyaret
etmesinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 30/4/2013 tarihli ve
48 sayılı Kararı ile uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/1224)
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Adana
Milletvekili Seyfettin Yılmaz ve 19 milletvekilinin, Adana ilinin sanayi ve
sanayileşme potansiyelinin tespiti ve yaşanan sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/633)
2.- Bingöl
Milletvekili İdris Baluken ve 21 milletvekilinin, basın emekçilerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/634)
3.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 29 milletvekilinin, “Altuzan” isimli kanser
ilacının sahtesinin Türkiye’de de kullanıldığı ve Orta Doğu ülkelerine de
buradan gittiğine dair iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/635)
C) Gensoru
Önergeleri
1.- Ankara
Milletvekili Levent Gök ve 72 milletvekilinin, Başkent Doğalgaz Dağıtım Anonim
Şirketinin değerinin çok altında bir ihale bedeli ile özelleştirilmesini
onaylayarak kamuyu zarara uğrattığı iddiasıyla, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan
hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/28)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- AK PARTİ
Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile gündemdeki sıralamanın
yeniden düzenlenmesine; 463 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91’inci
maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin
önerisi
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun, Bilecik Milletvekili Fahrettin Poyraz’ın
yaptığı açıklama sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Adana Milletvekili Murat Bozlak’ın
görüşülen kanun teklifinin birinci bölümü üzerinde BDP Grubu adına yaptığı
konuşma sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
3.- Adana
Milletvekili Murat Bozlak’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
4.- Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli’nin, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in görüşülen
kanun teklifinin 9’uncu maddesinde verilen önerge üzerinde yaptığı konuşma
sırasında AK PARTİ Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
5.- Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli’nin, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın
görüşülen kanun teklifinin 19’uncu maddesinde verilen önerge üzerinde yaptığı
konuşma sırasında AK PARTİ Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
6.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli’nin sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında CHP Grup Başkanına
sataşması nedeniyle konuşması
7.- Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli’nin, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın
görüşülen kanun teklifinin 21’inci maddesinde verilen önerge üzerinde yaptığı
konuşma sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine ve AK PARTİ Grup Başkanına
sataşması nedeniyle konuşması
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYON-LARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
2.- Devlet Sırrı
Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları
(1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Türk Petrol
Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Raporu (1/725) (S. Sayısı: 450)
4.- Manisa
Milletvekili Recai Berber ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ile 17
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/1524)
(S. Sayısı: 463)
X.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Kanun
teklifinin görüşmeleri sırasında iktidar partisinin önergelerinin muhalefet
partilerine dağıtılmaması nedeniyle görüşmelere devam edilip edilmeyeceği
hakkında
XI.-
OYLAMALAR
1.- (S. Sayısı:
463) Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi’nin oylaması
XII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, 2002-2013 yılları arasında Diyarbakır’da yapılan
yatırımlara ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu'nun cevabı
(7/20885)
2.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, 2002-2013 yılları arasında Erzurum’da yapılan
yatırımlara ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu'nun cevabı
(7/20886)
3.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, bağlı kurum ve kuruluşlar tarafından
gerçekleştirilen ihalelere ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşek’in cevabı (7/21220)
4.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya’nın Tavşanlı ilçesinde bulunan TKİ Genel
Müdürlüğüne ait sosyal tesislerin ve lojmanların belediyeye devrine ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/21324)
5.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, elektrik tellerinin yarattığı
tehlikelere ve Ankara’da yaşanan bir olaya ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/21329)
6.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, olası bir depremin olumsuz etkilerinden
korunmak için alınan önlemlere ve hizmet binalarının depreme dayanıklılığına
ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu'nun cevabı (7/21477)
7.- İstanbul
Milletvekili D. Ali Torlak’ın, Vakıflar Yönetmeliği kapsamında muhtaç aylığı
bağlanan kişilere ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı
(7/21534)
8.- Balıkesir
Milletvekili Namık Havutça’nın, Balıkesir’in Balya ilçesindeki bir köyün
elektrik sorununa ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldız’ın cevabı (7/21609)
9.- Balıkesir
Milletvekili Namık Havutça’nın, Balıkesir’in Gönen ilçesindeki bir köyün
elektrik telleriyle ilgili sorununa ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/21610)
10.- Balıkesir
Milletvekili Namık Havutça’nın, Balıkesir’in Balya ilçesindeki bir köyün
elektrik sorununa ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldız’ın cevabı (7/21611)
11.- Kars
Milletvekili Mülkiye Birtane’nin, Kars’ın Kağızman ilçesinde bir köyde evine
elektrik bağlatamayan bir vatandaşa ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/21613)
12.- Balıkesir
Milletvekili Namık Havutça’nın, Balıkesir’in İvrindi ilçesindeki bir köyün
elektrik sorununa ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldız’ın cevabı (7/21615)
13.- Balıkesir
Milletvekili Namık Havutça’nın, Balıkesir’in İvrindi ilçesindeki bir köyün
elektrik sorununa ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldız’ın cevabı (7/21616)
14.- Balıkesir
Milletvekili Namık Havutça’nın, Balıkesir’in Havran ilçesindeki bir köyün
elektrik sorununa ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldız’ın cevabı (7/21617)
15.- Balıkesir
Milletvekili Namık Havutça’nın, Balıkesir’in Gönen ilçesindeki bir köyün
elektrik sorununa ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldız’ın cevabı (7/21618)
16.- Gaziantep
Milletvekili Mehmet Şeker’in, Gaziantep’teki çiftçilerin elektrik borçlarına
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı
(7/21619)
17.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, bir kamu spotunun maliyetine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/21783)
18.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Afyonkarahisar, Adana, Ankara,
Antalya, Balıkesir, Batman, Bursa, Çorum, Denizli, Diyarbakır, İstanbul, Hatay,
Gaziantep, Eskişehir ve Erzurum’da resmî ilan yayınlama hakkına sahip yerel
gazetelere ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı
(7/21824), (7/21825), (7/21826), (7/21827), (7/21828), (7/21831), (7/21832),
(7/21833), (7/21834), (7/21835), (7/21839), (7/21840), (7/21841), (7/21842),
(7/21843)
19.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Kamu İhale Kurumu tarafından iptal edilen
ihaleler ile ilgili iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı
Mehmet Şimşek’in cevabı (7/22197)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 14.00’te açılarak üç oturum yaptı.
Gümüşhane Milletvekili Kemalettin Aydın, Gümüşhane ilindeki
ulaştırma yatırımlarına,
Bingöl Milletvekili İdris Baluken, termik santrallerin yarattığı
tahribatlara,
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal, NSU davası ve Almanya’da
yaşayan Türk vatandaşlarının sorunlarına,
İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü, Çorlu’da bir adliye sarayı
yapılması gerektiğine,
Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, 44 Malatyaspor futbol takımının
Bölgesel Amatör Futbol Ligi’nde birinci olmasına rağmen şampiyon ilan
edilmeyerek hakkının yendiğine,
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu, Kahramanmaraş’ın Afşin
ilçesinde ÖSYM sınavlarının yapılmadığına ve bu konuya el atılması gerektiğine,
Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan, ÇAYKUR’un uyguladığı kota
nedeniyle Doğu Karadeniz Bölgesi’nde çay üreticilerinin zor durumda
bulunduğuna,
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma,
Gençlik ve Spor Bayramı kutlamalarında Kırklareli Vize’de Atatürk Anıtı’na
çelenk koyan CHP İlçe Başkanlığına ceza kesilmesine ve her millî bayramda
çelenk koymaya devam edeceklerine,
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri, Millî Eğitim Bakanlığının
bilişim teknolojisi öğretmeni atamak için uyguladığı yönteme,
İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt, İstanbul’da pek çok
okulun 2013-2014 eğitim öğretim yılında kademesiz geçişle değişime uğrayarak
farklı bölümlerinin kapatılacağı iddialarına ve Ataşehir ilçesindeki imar
sorunlarına,
Bursa Milletvekili İlhan Demiröz, meraların kullanım hakkının
ihale yoluyla değil, meraların bulunduğu yerlerdeki köylülere verilmesi gerektiğine,
Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer, Çerkezköy-Saray duble yolunun
yapımındaki sorunlara,
Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet Toptaş, sulu tarım yapan
üreticilerin elektrik borçları nedeniyle zor durumda bulunduklarına,
Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu, bir üst lige çıkan
Gümüşhanespor ve Rize Pazarspor’u tebrik ettiğine, Ziraat Türkiye Kupası final
maçı için pek çok milletvekilinin davetiye bulamadığına ve bu konuda Meclis
Başkanlığını göreve davet ettiğine,
Tunceli Milletvekili Kamer Genç, Tunceli’deki dolu yağışına ve
tutuklu milletvekillerinin yemin edip çalışmaya başlamaları için Meclis
Başkanlığını göreve davet ettiğine,
Muğla Milletvekili Nurettin Demir, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi
Eğitim ve Araştırma Hastanesinin yapımıyla ilgili bilgi almak istediğine,
Tokat Milletvekili Reşat Doğru, devletin doğal afetlerden zarar
gören çiftçilere sahip çıkması gerektiğine,
Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, Hükûmetin, Özgür Suriye
Ordusuna her türlü yardımı yapmasına rağmen, verilen giysilerden dolayı hicap
duyduğunu dile getirmesinin çifte standart olduğuna,
İlişkin birer açıklamada bulundular.
Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 21 milletvekilinin, baz
istasyonlarının kontrolsüz şekilde artması sonucu insan sağlığına etkilerinin
(10/630),
Kütahya Milletvekili Alim Işık ve 22 milletvekilinin, Kütahya'da
yapılan özelleştirmelerin ilin sosyoekonomik yapısına olan etkilerinin ve yol
açtığı sorunların (10/631),
Kütahya Milletvekili Alim Işık ve 22 milletvekilinin, göç veren
illerimizde göçe neden olan sorunların (10/632),
Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine
sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin sırası
geldiğinde yapılacağı açıklandı.
BDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmının 459'uncu
sırasında yer alan, 1990 yılından günümüze kadar gerçekleşen faili meçhul
cinayetlerin araştırılması, sorunların tespit edilmesi ve çözüm yollarının
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesinin
(l0/491) görüşmelerinin Genel Kurulun 22 Mayıs 2013 Çarşamba günkü (bugün)
birleşiminde,
MHP Grubunun, 23/3/2012 tarih ve 3951 sayı ile özel güvenlik
görevlilerinin özlük hakları, sağlık problemleri ve diğer sorunların
araştırılması, gerekli önlemlerin alınması ile 22/5/2013 tarih ve 13393 sayı
ile özel güvenlik personelinin yaşadığı sıkıntıların araştırılması, mevzuat ve
uygulamalardan dolayı ortaya çıkan mağduriyetin tespiti, bu sorunların
giderilmesi ve çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilen Meclis araştırması önergelerinin, Genel Kurulun 22
Mayıs 2013 Çarşamba günkü (bugün) birleşiminde sunuşlarda okunarak
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde,
CHP Grubunun, 24/4/2013 tarihinde Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı
ve 24 milletvekili tarafından Murat Nehri üzerinde inşa edilen HES'lerin
Palu-Genç-Muş demir yolu hattına etkilerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (865 sıra no.lu) Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak Genel
Kurulun 22 Mayıs 2013 Çarşamba günkü (bugün) birleşiminde sunuşlarda okunmasına
ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde,
Yapılmasına ilişkin önerileri yapılan görüşmelerden sonra kabul
edilmedi.
Iğdır Milletvekili Pervin Buldan, Gaziantep Milletvekili Mehmet
Şeker’in BDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasındaki bazı
ifadelerine,
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı, İstanbul Milletvekili Mehmet
Muş’un CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasındaki bazı ifadelerine,
İlişkin birer açıklamada bulundular.
İstanbul Milletvekili Mehmet Muş, Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcı’nın yaptığı açıklama sırasında şahsına,
İzmir Milletvekili Musa Çam, İzmir Milletvekili Ali Aşlık’ın CHP
grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında Cumhuriyet Halk Partisine,
Sataşmaları nedeniyle birer konuşma yaptılar.
Genel Kurulu ziyaret eden Fas Temsilciler Meclisi Maliye ve
Ekonomik Kalkınma Komisyonu Başkanı Said Khairoune ve beraberindeki heyete
Başkanlıkça “Hoş geldiniz.” denildi.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün
91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporu’nun (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156),
2’nci sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün
91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu
raporlarının (1/484) (S. Sayısı: 287),
3’üncü sırasında yer alan, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu’nun (1/759) (S. Sayısı: 453),
5’inci sırasında yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Türkmenistan Hükümeti Arasında Arşiv Alanında İşbirliği Protokolünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu’nun (1/653) (S. Sayısı: 420),
Görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadığından ertelendi.
4’üncü sırasında yer alan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre
temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Türk Petrol Kanunu Tasarısı ile
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu
Raporu’nun (1/725) (S. Sayısı: 450) görüşmelerine başlanarak maddelerine
geçilmesi kabul edildi.
Komisyonların bulunmayacağı anlaşıldığından, alınan karar
gereğince, 23 Mayıs 2013 Perşembe günü saat 14.00’te toplanmak üzere 18.29’da
birleşime son verildi.
Şükran
Güldal MUMCU
Başkan
Vekili
Muhammet
Bilal MACİT Mustafa
HAMARAT
İstanbul Ordu
Kâtip Üye Kâtip
Üye
II.-
GELEN KÂĞITLAR
No:
160
23
Mayıs 2013 Perşembe
Tezkereler
1.- Ağrı
Milletvekili Halil Aksoy'un Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1225) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
2.- Elazığ
Milletvekili Zülfü Demirbağ'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1226) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
3.- Van
Milletvekili Özdal Üçer'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1227) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
4.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1228) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
5.- Şanlıurfa
Milletvekili İbrahim Binici'nin Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1229) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
6.- Isparta
Milletvekili Ali Haydar Öner'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1230) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
7.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcı'nın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1231) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
8.- İstanbul
Milletvekili Ahmet Baha Öğütken'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması
Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1232) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.05.2013)
Rapor
1.- Manisa
Milletvekili Recai Berber ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ile 17
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/1524)
(S. Sayısı: 463) (Dağıtma tarihi: 23/05/2013) (GÜNDEME)
Gensoru Önergesi
1.- Ankara
Milletvekili Levent Gök ve 72 Milletvekilinin; Başkent Doğalgaz Dağıtım Anonim
Şirketinin değerinin çok altında bir ihale bedeli ile özelleştirilmesini
onaylayarak kamuyu zarara uğrattığı iddiasıyla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan
hakkında bir gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/28) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20/05/2013) (Dağıtma tarihi: 23.05.2013)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Adana
Milletvekili Seyfettin Yılmaz ve 19 Milletvekilinin, Adana ilinin sanayileşme
potansiyelinin tespiti ve sanayileşmede karşılaşılan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/633) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.03.2012)
2.- Bingöl
Milletvekili İdris Baluken ve 21 Milletvekilinin, basın emekçilerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/634) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07.03.2012)
3.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 29 Milletvekilinin, bir kanser ilacının sahtesinin
kullanılmakta olduğu iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/635) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.03.2012)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, Terörizmin Finansmanının
Önlenmesi Hakkında Kanun gereği haklarında faaliyetlerinin durdurulması için
soruşturma açılan STK’lara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19172)
2.- İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel’in, 2004 yılından itibaren
taksirle ölüme sebebiyet suçundan hakkında dava açılan mahalli idarelere
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/19173)
3.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, kiralanan
binalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/19174)
4.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013
yılları arasında Rize’ye yapılan yatırımlara ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19175)
5.- İstanbul Milletvekili Aydın Ağan Ayaydın’ın, İstanbul’da
kapatılan bir cezaevinin arsasının devri ile ilgili protokole ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19176)
6.- İstanbul Milletvekili Melda Onur’un, farklı cinsel yönelimleri
olan mahkumların sorunlarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19177)
7.- İzmir Milletvekili Musa Çam’ın, bir işletmedeki toplu iş
sözleşmesi yetkisi ile ilgili davaya ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19178)
8.- Diyarbakır Milletvekili Emine Ayna’nın, Tekirdağ 1 ve 2 Nolu F
Tipi Cezaevleri ile ilgili iddialara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19179)
9.- Van Milletvekili Nazmi Gür’ün, inşaatı devam eden Van Adliye
binasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/19180)
10.- Tunceli Milletvekili
Hüseyin Aygün’ün, Dikmen Vadisinde kentsel dönüşüm kapsamında gecekonduların
yıkım ihalesini alan firma ile ilgili iddialara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20237)
11.- Eskişehir Milletvekili
Kazım Kurt’un, kamuya ait bir anonim şirkete ilişkin Başbakan Yardımcısından
(Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/20683)
12.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Batman Cumhuriyet Meydanındaki Atatürk heykeli kaidesinde bulunan
yazının değiştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21210)
13.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Van-Erivan arası uçak seferleri başlatılacağı iddiasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21211)
14.- Kayseri Milletvekili
Yusuf Halaçoğlu’nun, 2003-2013 yılları arasında kurulan ve kapatılan şirket
sayısına ve şirketlerle ilgili bazı verilere ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/21212)
15.- Erzurum Milletvekili
Oktay Öztürk’ün, İller Bankası Yönetim Kurulunun bazı üyeleriyle ilgili
iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21213)
16.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, Açıköğretim Fakültesi sınavlarının ilçelerde de
yapılabilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21214)
17.- Osmaniye Milletvekili
Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, adli uyuşmazlıklarda sulhe ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/21215)
18.- Tekirdağ Milletvekili
Candan Yüceer’in, hastanelerdeki yeni doğan ünitelerine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/21216)
19.- Ankara Milletvekili
Emine Ülker Tarhan’ın, İsrail’e ticari ambargo uygulandığı halde oğlunun İsrail
ile ticarete devam ettiği iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/21221)
20.- Adana Milletvekili
Osman Faruk Loğoğlu’nun, Suriyeli muhaliflerin desteklendiği iddialarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21223)
21.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, Ankara Keçiören’de yaşandığı iddia edilen bir olaya ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21224)
22.- Ankara Milletvekili
İzzet Çetin’in, Siirt Pervari Devlet Hastanesi ile ilgili bazı iddialara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21225)
23.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Diyarbakır’daki Nevruz etkinliğinde yaşanan olaylara ve etkinlik
alanında Türk bayrağının bulunmamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/21226)
24.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Başbakanlık merkez teşkilatı personelinin psikolojik taciz
(mobbing) şikayetlerine ve yapılan işlemlere ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/21227)
25.- İstanbul Milletvekili
Kadir Gökmen Öğüt’ün, İstanbul’un Haydarpaşa semtinde yapılacağı açıklanan
stadyuma ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21228)
26.- Tokat Milletvekili
Orhan Düzgün’ün, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı tarafından iptal edilen
tatbikatlara ve iptalin nedenlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/21230)
27.- Bolu Milletvekili Tanju
Özcan’ın, PKK’nın çekilme sürecine ve sınırda görev yapan TSK personeli
sayısına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21231)
28.- Sinop Milletvekili
Engin Altay’ın, eğitimini yarıda bırakan ve çalışma hayatına atılan çocuklara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21232)
29.- Konya Milletvekili
Atilla Kart’ın, korumaları tarafından bir vatandaşın darp edilmesine ve
ödenecek tazminata ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21233)
30.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, bağlı kurum ve kuruluşlar tarafından
gerçekleştirilen ihalelere ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç)
yazılı soru önergesi (7/21235)
31.- İzmir Milletvekili Musa
Çam’ın, Vakıfbank’ın Vakıflar Genel Müdürlüğüne aktardığı kaynak transferinden
vazgeçilmesine ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru
önergesi (7/21236)
32.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, olası bir depremin olumsuz etkilerinden korunmak için
alınan önlemlere ve hizmet binalarının depreme dayanıklılığına ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/21238)
33.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, zorunlu trafik sigortası bedellerine ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/21239)
34.- Osmaniye Milletvekili
Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, Türkiye’deki bankalara, kredi kartlarına ve
kredilere ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi
(7/21240)
35.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, bağlı kurum ve kuruluşlar tarafından
gerçekleştirilen ihalelere ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı
soru önergesi (7/21241)
36.- İstanbul Milletvekili
Durmuşali Torlak’ın, 2005 yılından itibaren bankaların karlılık oranlarına ve
kullandırdıkları kredilere ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı
soru önergesi (7/21242)
37.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, bağlı kurum ve kuruluşlar personelinin psikolojik taciz (mobbing)
şikayetlerine ve yapılan işlemlere ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali
Babacan) yazılı soru önergesi (7/21243)
38.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, olası bir depremin olumsuz etkilerinden korunmak için
alınan önlemlere ve hizmet binalarının depreme dayanıklılığına ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Beşir Atalay) yazılı soru önergesi (7/21244)
39.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, yoksul ailelerin tüp bebek tedavi giderlerinin karşılanması
amacıyla hazırlanan projeye ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21265)
40.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, olası bir depremin olumsuz etkilerinden korunmak için
alınan önlemlere ve hizmet binalarının depreme dayanıklılığına ilişkin Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/21266)
41.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, şehit ailelerine tanınan kamuda ikinci iş hakkından
yararlanılmasına ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21267)
42.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık tarafından gerçekleştirilen ihalelere
ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/21268)
43.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru’nun, 2012 yılında yapılan sosyal yardımlara ilişkin Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/21269)
44.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Bakanlık personelinin psikolojik taciz (mobbing) şikayetlerine ve
yapılan işlemlere ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21270)
45.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, bir lise öğrencisinin gözaltına alınmasıyla ilgili iddialara
ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/21271)
46.- Batman Milletvekili
Ayla Akat Ata’nın, tek ebeveynli hanelere ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21272)
47.- İstanbul Milletvekili
Sebahat Tuncel’in, Çorum’da yaşanan bir olay ile kürtaja ilişkin Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/21273)
48.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, olası bir depremin olumsuz etkilerinden korunmak için
alınan önlemlere ve hizmet binalarının depreme dayanıklılığına ilişkin Avrupa
Birliği Bakanından yazılı soru önergesi (7/21274)
49.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık tarafından gerçekleştirilen ihalelere
ilişkin Avrupa Birliği Bakanından yazılı soru önergesi (7/21275)
50.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Bakanlık personelinin psikolojik taciz (mobbing) şikayetlerine ve
yapılan işlemlere ilişkin Avrupa Birliği Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21276)
51.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, olası bir depremin olumsuz etkilerinden korunmak için
alınan önlemlere ve hizmet binalarının depreme dayanıklılığına ilişkin Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/21277)
52.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık tarafından gerçekleştirilen ihalelere
ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/21278)
53.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Bakanlık personelinin psikolojik taciz (mobbing) şikayetlerine ve
yapılan işlemlere ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21279)
54.- İzmir Milletvekili
Rahmi Aşkın Türeli’nin, bütçede AR-GE harcamalarına ayrılan paya ilişkin Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/21280)
55.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, Ankara’daki metro vagonları yapım işini alan firma ile ilgili
iddialara ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21281)
56.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, SGK prim borçlarının yapılandırılmasına yönelik çalışmalara
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/21282)
57.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, olası bir depremin olumsuz etkilerinden korunmak için
alınan önlemlere ve hizmet binalarının depreme dayanıklılığına ilişkin Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/21283)
58.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Kamu Kurum ve Kuruluşlarına İşçi Alınmasında Uygulanan Usul ve
Esaslar Hakkında Yönetmelik kapsamında yapılan işçi alımlarına ilişkin Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/21284)
59.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, sivil savunma uzmanlarının özlük haklarına ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/21285)
60.- Osmaniye Milletvekili
Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, iş yeri hekimlerinin göreve başlamasına ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/21286)
61.- İstanbul Milletvekili
Sebahat Tuncel’in, sağlıkta taşeronlaşma ve İstanbul’da bir hastanede yaşandığı
iddia edilen olaylara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21287)
62.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık tarafından gerçekleştirilen ihalelere
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/21288)
63.- Zonguldak Milletvekili
Ali İhsan Köktürk’ün, bir taşeron firmanın çalışanlarını mağdur ettiği
iddialarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21289)
64.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Bakanlık personelinin psikolojik taciz (mobbing) şikayetlerine ve
yapılan işlemlere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21290)
65.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru’nun, 2012 yılındaki optik reçetelerine ve yapılan ödemelere ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/21291)
66.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri’nin, 2004-2013 yılları arasında Fener Rum Patrikhanesi ve bağlı kilise
ve kurumlarda çalışan yabancı uyruklu kişilere ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/21292)
67.- İstanbul Milletvekili
Kadir Gökmen Öğüt’ün, sağlık alanında taşeronlaşmadan kaynaklanan sorunlara
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/21293)
68.- Edirne Milletvekili
Recep Gürkan’ın, turizmci usta öğreticilerin özlük haklarına ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/21294)
69.- Hatay Milletvekili
Mevlüt Dudu’nun, erken emeklilik uygulaması ile ilgili çalışmalara ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/21295)
70.- İstanbul Milletvekili
Sebahat Tuncel’in, bir üniversitenin temizlik ve hizmet işlerini tedarik eden
alt işverene bağlı işçilerin mağduriyetlerine ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/21296)
71.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, olası bir depremin olumsuz etkilerinden korunmak için
alınan önlemlere ve hizmet binalarının depreme dayanıklılığına ilişkin Çevre ve
Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/21297)
72.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Kütahya’nın Emet ilçesine bağlı bir köydeki içme suyunda yüksek
miktarda arsenik bulunmasına ve çevresel etkilerine ilişkin Çevre ve Şehircilik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21298)
73.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık tarafından gerçekleştirilen ihalelere
ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/21299)
74.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, İstanbul ili Bakırköy ilçesinde bulunan bir araziye ilişkin Çevre
ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/21300)
75.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Bakanlık personelinin psikolojik taciz (mobbing) şikayetlerine ve
yapılan işlemlere ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21301)
76.- İstanbul Milletvekili
Abdullah Levent Tüzel’in, Kaz Dağlarındaki madencilik faaliyetlerine ve çevre,
hayvan ve insan sağlığı üzerindeki etkilerine ilişkin Çevre ve Şehircilik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21302)
77.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, Erzurum’a yönelik proje ve yatırımlara ilişkin Çevre
ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/21303)
78.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, Diyarbakır’a yönelik proje ve yatırımlara ilişkin
Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/21305)
79.- Bingöl Milletvekili
İdris Baluken’in, Suriyeli 600 mültecinin geri gönderildiği iddialarına ilişkin
Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21306)
80.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık tarafından gerçekleştirilen ihalelere
ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21307)
81.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Bakanlık personelinin psikolojik taciz (mobbing) şikayetlerine ve
yapılan işlemlere ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21308)
82.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Rusya’da çalışan Türk işçi ve iş adamlarına
ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21309)
83.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, olası bir depremin olumsuz etkilerinden korunmak için
alınan önlemlere ve hizmet binalarının depreme dayanıklılığına ilişkin Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/21338)
84.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Kütahya’nın Emet ilçesine bağlı bir köydeki içme suyunda yüksek
miktarda arsenik bulunmasına ve kullanılan suyun tarımsal üretime etkisine
ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/21339)
85.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, tarım desteklerinin belirlenme yönteminde yapılan
değişikliğe ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21340)
86.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, ziyan olan sütleri ekonomiye kazandırmak için yürütülen
projelere ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21341)
87.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık tarafından gerçekleştirilen ihalelere
ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/21342)
88.- Balıkesir Milletvekili
Ayşe Nedret Akova’nın, buğday desteklemelerinde yapılan kesintiler ve
çiftçilerin sorunlarına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21343)
89.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, süt üreticilerinin desteklenmesi kapsamındaki çalışmalara
ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/21344)
90.- Konya Milletvekili
Mustafa Kalaycı’nın, damızlık sığır işletmeciliğine yönelik desteklere
Konya’nın dahil edilmemesine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21345)
91.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Bakanlık personelinin psikolojik taciz (mobbing) şikayetlerine ve
yapılan işlemlere ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21346)
92.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, zeytin üreticiliği eğitimlerine ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/21347)
93.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt’ün, dernek ve vakıflar aracılığıyla kesilecek kurbanlık hayvanların yerli
üreticilerden satın alınması için yapılan çalışmalara ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/21348)
94.- Kars Milletvekili
Mülkiye Birtane’nin, Kars Şeker Fabrikasına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21349)
95.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Esendere Sınır Kapısındaki Türk bayrağının indirildiği
iddiasına ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/21350)
96.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, olası bir depremin olumsuz etkilerinden korunmak için
alınan önlemlere ve hizmet binalarının depreme dayanıklılığına ilişkin Gümrük
ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/21351)
97.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık tarafından gerçekleştirilen ihalelere
ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/21352)
98.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, Ankara’daki metro vagonları yapım işini alan firma ile ilgili
iddialara ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/21354)
99.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Yalova’da misyonerlik faaliyeti yaptığı iddia edilen bir
gruba ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21355)
100.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, olası bir depremin olumsuz etkilerinden korunmak için
alınan önlemlere ve hizmet binalarının depreme dayanıklılığına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21356)
101.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı tarafından
hazırlatılan afişlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21357)
102.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Batman Cumhuriyet Meydanında bulunan Atatürk heykelinin
kaidesindeki yazının değiştirilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21358)
103.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki bazı Atatürk heykellerinin
kaidelerinde bulunan bazı vecizelerin kaldırıldığı iddialarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21359)
104.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Batman Cumhuriyet Meydanındaki Atatürk heykeli kaidesinde bulunan
yazının değiştirilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21360)
105.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Kütahya’daki bir pazara ve semt pazarlarındaki esnafın
mağduriyetine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21361)
106.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Bakanlığa ait özel belgelere internet üzerinden erişime neden
olduğu iddia edilen güvenlik açığına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21362)
107.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Kütahya’nın Emet ilçesine bağlı bir köydeki içme suyunda yüksek
miktarda arsenik bulunmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21363)
108.- Osmaniye Milletvekili
Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, Ankara’nın Beypazarı ilçesindeki bir köyün kavşak
ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21364)
109.- Van Milletvekili Nazmi
Gür’ün, özel güvenlik görevlilerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21365)
110.- Bingöl Milletvekili
İdris Baluken’in, Bingöl’de yapılan bir protestoya katılanlar hakkında
soruşturma açıldığı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21366)
111.- Osmaniye Milletvekili
Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, Ankara ili Beypazarı ilçesine bağlı bir mahallenin
Pazar yerinin değiştirilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21367)
112.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Şavşat ilçesindeki bir köyün sulama suyu
ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21368)
113.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık tarafından gerçekleştirilen ihalelere
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21369)
114.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Şavşat ilçesindeki bir köyün yol sorununa
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21370)
115.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Arhavi ilçesindeki bir köyün sorunlarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21371)
116.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Arhavi ilçesindeki bir köyün sorunlarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21372)
117.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, İstanbul ili Bakırköy ilçesinde bulunan bir arazinin plan
tadiline ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21373)
118.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, pasaport sahiplerine ve türlerine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21374)
119.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, Aliağa-Menderes tren hattı güzergâhındaki hemzemin
geçitlerin kapatılmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21375)
120.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, doğal gaz ile ilgili kazalar ve bunların önlenmesine
yönelik çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21376)
121.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, güneş enerjisinden yararlanmaya yönelik belediyelerce
yürütülen projelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21377)
122.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, belediyeler tarafından restore edilen ibadethanelere
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21378)
123.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, belediyelerdeki iş kazalarıyla ilgili veriler ile bu
kazaların önlenmesine yönelik çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21379)
124.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, suça karışan yabancı uyruklu kişilere ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21380)
125.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Bakanlık personelinin psikolojik taciz (mobbing) şikayetlerine ve
yapılan işlemlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21381)
126.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, su depolarının bakım ve onarımı ile sağlıklı ve kesintisiz
su sağlanmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21382)
127.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Diyarbakır’daki Nevruz etkinliğinde yaşanan olaylara ve etkinlik
alanında Türk bayrağının bulunmamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21383)
128.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2004-2013 yılları arasında Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlığına alınarak metropolit yapılan kişilere ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21384)
129.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, Rum Ortodoks kiliseleri ile metropolitlere ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21385)
130.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2004-2013 yılları arasında Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlığına alınarak metropolit yapılan kişilere ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21386)
131.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, üniversitelerde yaşanan olaylara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21387)
132.- Manisa Milletvekili
Özgür Özel’in, Manisa’nın Gölmarmara ilçesine bağlı bir köyün tapu sorununa
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21388)
133.- Denizli Milletvekili
İlhan Cihaner’in, Kars Selim İlçe Belediye Başkanı ile ilgili iddialara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21389)
134.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, araç plakalarına ceza tutanağı düzenlenmesi uygulaması ile
ilgili mahkeme kararının uygulanmamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21390)
135.- Kars Milletvekili
Mülkiye Birtane’nin, Kars’ın Selim ilçesindeki bir köyün sorunlarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21391)
136.- Iğdır Milletvekili
Pervin Buldan’ın, Şırnak’ın bazı bölgelerinde güvenlik gerekçesiyle ağaçların
kesildiği iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21392)
137.- Iğdır Milletvekili
Pervin Buldan’ın, kadın koruculara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21393)
138.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan’ın, Erciyes Üniversitesinde yaşanan olaylara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21394)
139.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan’ın, Tunceli’de bulunan insan kemiklerine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21395)
140.- Batman Milletvekili
Ayla Akat Ata’nın, polisin kovalaması sonucu Dicle Nehri’ne atlayarak yaşamını
yitirdiği iddia edilen bir vatandaşa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21396)
141.- Muş Milletvekili Demir
Çelik’in, Keçiören Belediyesi ile bağlantısı olduğu iddia edilen bir gruba
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21397)
142.- Muş Milletvekili Demir
Çelik’in, Ankara Emniyet Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliğinde yaşandığı iddia
edilen olaylara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21398)
143.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, olası bir depremin olumsuz etkilerinden korunmak için
alınan önlemlere ve hizmet binalarının depreme dayanıklılığına ilişkin Kalkınma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21399)
144.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık tarafından gerçekleştirilen ihalelere
ilişkin Kalkınma Bakanından yazılı soru önergesi (7/21400)
145.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Bakanlık personelinin psikolojik taciz (mobbing) şikayetlerine ve
yapılan işlemlere ilişkin Kalkınma Bakanından yazılı soru önergesi (7/21401)
146.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, olası bir depremin olumsuz etkilerinden korunmak için
alınan önlemlere ve hizmet binalarının depreme dayanıklılığına ilişkin Kültür
ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/21402)
147.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, özel şahıslardan kiralanan taşınmazlara ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/21403)
148.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, özel şahıslardan kiralanan araçlara ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/21404)
149.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Bakanlık tarafından düzenlenen yurt dışı gezilerine
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/21405)
150.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, tanıtım faaliyeti giderlerine ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21406)
151.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, engelli personele yönelik yapılan çalışmalara ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/21407)
152.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, engelli istihdamına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21408)
153.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, hizmet binalarında yapılan yenileme çalışmalarına ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/21409)
154.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Bakanlık ve personel arasındaki davalara ilişkin Kültür
ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/21410)
155.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Bakan Yardımcısına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21411)
156.- Osmaniye Milletvekili
Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, Bakanlığın bazı projelerine ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/21412)
157.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık tarafından gerçekleştirilen ihalelere ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/21413)
158.- İstanbul Milletvekili
Sedef Küçük’ün, Taşınmaz Kültür Varlıklarının Korunmasına Katkı Payı hesabına
yatırılan para tutarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21414)
159.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Bakanlık personelinin psikolojik taciz (mobbing) şikayetlerine ve
yapılan işlemlere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21415)
160.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, devlet ve şehir tiyatroları ile özel tiyatrolara ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/21416)
161.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, restore edilen ibadethanelere ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21417)
162.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, sivil savunma uzmanlarının özlük haklarına ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21419)
163.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, olası bir depremin olumsuz etkilerinden korunmak için
alınan önlemlere ve hizmet binalarının depreme dayanıklılığına ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21420)
164.- Osmaniye Milletvekili
Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, 10 numara yağ denetimlerine ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21422)
165.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, yurt dışı görevleri için ödenen harcırahlara ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21423)
166.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Bakanlık personelinin psikolojik taciz (mobbing) şikayetlerine ve
yapılan işlemlere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/21425)
167.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Gökçeada’da Rum azınlık okulunun açılmasına onay
verildiği iddiasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21428)
168.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, TBMM Adalet Komisyonunda kabul edilen bir tasarının
öngördüğü bazı düzenlemelere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21429)
169.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, özel eğitim öğrencilerine ve öğretmenlerine ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/21430)
170.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, Eskişehir’deki özel eğitim öğrencilerine ve öğretmenlerine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/21431)
171.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, olası bir depremin olumsuz etkilerinden korunmak için
alınan önlemlere ve hizmet binalarının depreme dayanıklılığına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/21432)
172.- Iğdır Milletvekili Pervin
Buldan’ın, Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi öğrencilerine bütünleme
sınavı hakkı tanınmamasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21433)
173.- Osmaniye Milletvekili
Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, Adli Uyuşmazlıklarda sulhe ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21434)
174.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık tarafından gerçekleştirilen ihalelere
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/21435)
175.- Ankara Milletvekili
Ayşe Gülsün Bilgehan’ın, yeni eğitim sisteminde 8 yılını tamamlayıp okula devam
etmeyen öğrencilerin durumlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21436)
176.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, özür grubu atamalarında il ve ilçe emri uygulamasının
yeniden getirilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21437)
177.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, öğrencilerin taşıdıkları çantaların ağırlıklarına ve
okulların ihtiyaçlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21438)
178.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, dershanelerin kapatılması ile ilgili çalışmalara ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/21439)
179.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, serbest kıyafet uygulamasına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21440)
180.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, ders kitaplarındaki yazım ve imla yanlışlarına ve
bunların düzeltilmesi için yapılan çalışmalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21441)
181.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru’nun, yurt dışında görevli olan öğretmenlere ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21442)
182.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Bakanlık personelinin psikolojik taciz (mobbing) şikayetlerine ve
yapılan işlemlere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21443)
183.- Edirne Milletvekili
Recep Gürkan’ın, turizmci usta öğreticilerin sorunlarına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21444)
184.- Denizli Milletvekili
İlhan Cihaner’in, norm fazlası öğretmenlere ve yapılan yer değiştirmeler ile
atamalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/21445)
185.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, tutuklu bir milletvekilinin kızının okulda mobbinge maruz kaldığı
ve hakkında disiplin işlemi uygulandığı iddialarına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21446)
186.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, öğrencilerin YGS türü sınavlardaki başarısı ile YGS’de iptal edilen bir
soruya ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/21447)
187.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan’ın, personel ve öğrencilerin dini vecibelerini yerine
getirebilecekleri uygun ortamların sağlanmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21448)
188.- Van Milletvekili Nazmi
Gür’ün, Van’daki bir okulda yapılan ihalede usulsüzlük yapıldığı iddialarına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/21449)
189.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, olası bir depremin olumsuz etkilerinden korunmak için
alınan önlemlere ve hizmet binalarının depreme dayanıklılığına ilişkin Milli
Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/21450)
190.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Bakan Yardımcısına ilişkin Milli Savunma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21451)
191.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Bakanlık ve personel arasındaki davalara ilişkin Milli
Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/21452)
192.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, hizmet binalarında yapılan yenileme çalışmalarına ilişkin
Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/21453)
193.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, engelli istihdamına ilişkin Milli Savunma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21454)
194.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, engelli personele yönelik çalışmalara ilişkin Milli
Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/21455)
195.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, özel şahıslardan kiralanan araçlara ilişkin Milli Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21456)
196.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, özel şahıslardan kiralanan taşınmazlara ilişkin Milli
Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/21457)
197.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, tanıtım faaliyeti giderlerine ilişkin Milli Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21458)
198.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Bakanlık tarafından düzenlenen yurt dışı gezilerine
ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/21459)
199.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık tarafından gerçekleştirilen ihalelere
ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/21460)
200.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, uzman çavuşların sorunlarına ilişkin Milli Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21461)
201.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Bakanlık personelinin psikolojik taciz (mobbing) şikayetlerine ve
yapılan işlemlere ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21462)
202.- Balıkesir Milletvekili
Namık Havutça’nın, uzman jandarmaların sorunlarına ilişkin Milli Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21463)
203.- Kars Milletvekili
Mülkiye Birtane’nin, zorunlu askerlik hizmeti ile vicdani ret hakkına ilişkin
Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/21464)
204.- Kars Milletvekili
Mülkiye Birtane’nin, Ardahan’ın Damal ilçesindeki piyade tabur komutanlığındaki
bir askerin ölümüne ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21465)
205.- Muğla Milletvekili
Mehmet Erdoğan’ın, Basra böceğinin doğal ortamının korunmasına ilişkin Orman ve
Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21466)
206.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Kütahya’nın Emet ilçesine bağlı bir köydeki içme suyunda yüksek
miktarda arsenik bulunmasına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21467)
207.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık tarafından gerçekleştirilen ihalelere
ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21469)
208.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Bakanlık personelinin psikolojik taciz (mobbing) şikayetlerine ve
yapılan işlemlere ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21470)
209.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, karın veremi vakalarına ve karın veremi ile mücadele
kapsamında yapılan çalışmalara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21475)
210.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, tüp bebek tedavisi başvurularına ve yoksul ailelerin tüp
bebek tedavi giderlerinin karşılanması amacıyla Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı tarafından hazırlanan projeye ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21476)
211.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Kütahya’nın Emet ilçesine bağlı bir köydeki içme suyunda yüksek
miktarda arsenik bulunmasına ve bölge halkının sağlığı üzerindeki etkilerine
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/21478)
212.- Osmaniye Milletvekili
Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, kanser tedavisi için üretilen iki yerli ilaca
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/21479)
213.- Osmaniye Milletvekili
Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, Türkiye’deki kanser vakalarına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21480)
214.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık tarafından gerçekleştirilen ihalelere
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/21481)
215.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Bakanlık personelinin psikolojik taciz (mobbing) şikayetlerine ve
yapılan işlemlere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/21482)
216.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, Iyme hastalığı ile ilgili çeşitli verilere ve bu hastalığın
önlenmesine yönelik çalışmalara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21483)
217.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi Tüp Bebek Merkezi ile
ilgili iddialara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/21484)
218.- Gaziantep Milletvekili
Mehmet Şeker’in, Suriyeli muhaliflerin tedavi ve tedavi masraflarına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/21485)
219.- Gaziantep Milletvekili
Mehmet Şeker’in, şark çıbanı vakalarına ve önlenmesi için alınan önlemlere
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/21486)
220.- Balıkesir Milletvekili
Namık Havutça’nın, Bandırma Devlet Hastanesindeki ses sisteminden ezan yayını
yapılmasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/21487)
221.- Bingöl Milletvekili
İdris Baluken’in, domuz gribi aşısı ve yan etkilerine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21488)
222.- Bingöl Milletvekili
İdris Baluken’in, Bingöl ili özelinde aile hekimliği uygulaması ile aile sağlık
merkezlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/21489)
223.- Iğdır Milletvekili
Pervin Buldan’ın, yeni doğan tarama formlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21490)
224.- Diyarbakır Milletvekili
Emine Ayna’nın, Ankara Büyükşehir Belediyesine bağlı Belediye Hastanesinin
Sağlık Bakanlığına devrine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21491)
225.- Muş Milletvekili Demir
Çelik’in, yeni doğan tarama formlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21492)
226.- Muş Milletvekili Demir
Çelik’in, Muş’un Varto ilçesindeki Devlet Hastanesince sağlanan sağlık
hizmetlerinin yetersizliğine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21493)
227.- Adana Milletvekili
Murat Bozlak’ın, Adana’da H1N1 ve kızamık virüslerine yakalanma vakalarındaki
artışa ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/21494)
228.- Muğla Milletvekili
Mehmet Erdoğan’ın, Muğla’da bir köyün kavşak ihtiyacına ilişkin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/21495)
229.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, olası bir depremin olumsuz etkilerinden korunmak için alınan
önlemlere ve hizmet binalarının depreme dayanıklılığına ilişkin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/21496)
230.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Van-Erivan arası uçak seferleri başlatılacağı iddialarına ve yurt
dışı uçuşlarda dağıtılan gazetelere ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21497)
231.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, zorunlu trafik sigortası bedellerine ilişkin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/21498)
232.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık tarafından gerçekleştirilen ihalelere
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21499)
233.- Tekirdağ Milletvekili
Candan Yüceer’in, Saray Çerkezköy çevre yolunun yapımına ilişkin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/21500)
234.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, İstanbul ili Bakırköy ilçesinde bulunan bir arazinin plan
tadiline ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21501)
235.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Bakanlık personelinin psikolojik taciz (mobbing) şikayetlerine ve
yapılan işlemlere ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21502)
236.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2008-2013 yılları arasında kapatılan hemzemin geçitlere
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21503)
237.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, İstanbul’da şehir hatlarında sefer yapan bir
vapurda çıkan yangına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21504)
238.- Eskişehir Milletvekili
Kazım Kurt’un, bir söyleşideki açıklamalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21507)
239.- Kayseri Milletvekili
Yusuf Halaçoğlu’nun, kamu kurum ve kuruluş isimlerinden “T.C.” ibaresinin
silinmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21512)
240.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Milli İstihbarat Teşkilatına Milliyetçi Hareket Partisine
yönelik operasyon talimatı verilip verilmediğine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/21513)
241.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerince verilen bir
Meclis araştırması önergesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/21514)
242.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, taraf olduğu davalara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/21515)
243.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, gizli tanıklara örtülü ödenekten yardım yapıldığı iddialarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21516)
244.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, Suriyeli muhaliflere sağlanan silahların ülkemiz üzerinden
sevk edildiği iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21517)
245.- Muğla Milletvekili
Tolga Çandar’ın, uzman jandarmaların sosyal ve mali haklarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21518)
246.- Muğla Milletvekili
Tolga Çandar’ın, Bodrum’daki taş ocaklarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/21519)
247.- Gaziantep Milletvekili
Ali Serindağ’ın, istisnai kadrolara ve bu kadrolardan sonra naklen başka
kadrolara yapılan atamalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21520)
248.- Antalya Milletvekili
Yıldıray Sapan’ın, kamuya ait sosyal tesislerin satışına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/21521)
249.- Uşak Milletvekili Dilek
Akagün Yılmaz’ın, bazı gizli tanıkların örtülü ödenekten para aldığı
iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21523)
250.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Akaryakıt İkmal ve NATO POL Tesisleri İşletme
Başkanlığındaki kadrolara yapılan atamalara ve Başkanlığın faaliyetlerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21524)
251.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Akaryakıt İkmal ve NATO POL Tesisleri İşletme
Başkanlığı tarafından gerçekleştirilen ihalelere ve Başkanlığın bazı faaliyetlerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21525)
252.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Akaryakıt İkmal ve NATO POL Tesisleri İşletme
Başkanlığındaki kadrolara yapılan atamalara ve Başkanlığın faaliyetlerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21526)
253.- Isparta Milletvekili
Süleyman Nevzat Korkmaz’ın, Milli İstihbarat Teşkilatı tarafından Milliyetçi
Hareket Partisi ve mensupları hakkında araştırmalar yapıldığı iddialarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21527)
254.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından alınan asfalt ve şebeke
katılım bedellerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21528)
255.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, Şereflikoçhisar MOBESE ihalesine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/21529)
256.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, ışıklı Atatürk panosunun sökülmesine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/21530)
257.- Bingöl Milletvekili
İdris Baluken’in, Seferberlik Tetkik Kurulu ve bazı birliklere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21531)
258.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, taraf olduğu davalara ilişkin Başbakan Yardımcısından
(Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/21532)
259.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Bursa’daki bağlı kurum ve kuruluşlara yapılan açıktan
personel atamalarına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru
önergesi (7/21533)
260.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, Gümrük Birliğine ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan)
yazılı soru önergesi (7/21536)
261.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, ebelerin aile danışmanlığı sertifikası alabilmesi ile aile
danışmanlarına ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21551)
262.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, Samsun’daki bir kadın konukevinde yaşandığı iddia edilen bir
olaya ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21552)
263.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, 6284 sayılı Kanunun çeşitli boyutlarıyla ilgili yapılan
çalışmalar ve uygulamalara ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21553)
264.- İstanbul Milletvekili
Abdullah Levent Tüzel’in, Adana’da engelli aylığı kesilen bir vatandaşın
yaşadığı mağduriyete ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21554)
265.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Bursa’daki bağlı kurum ve kuruluşlara yapılan açıktan
personel atamalarına ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21555)
266.- İzmir Milletvekili
Hülya Güven’in, kadın istihdamının artırılmasına yönelik projelere ilişkin Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/21556)
267.- İzmir Milletvekili
Hülya Güven’in, 2013 ÖMSS sonuçlarına göre engelli kadrolarına yapılan
atamalara ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21557)
268.- İzmir Milletvekili
Hülya Güven’in, üst düzey kadın yönetici oranları ile farklı istihdam
modellerine ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21558)
269.- İzmir Milletvekili
Hülya Güven’in, Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşmenin İhtiyari
Protokolünün iç hukuka aktarılmasına ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21559)
270.- İzmir Milletvekili
Hülya Güven’in, engelli aylığı almakta olan kadınların sigortalı kişilerle
evlenmeleri halinde aylıklarının kesildiği iddialarına ilişkin Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/21560)
271.- İzmir Milletvekili
Hülya Güven’in, evlat edinme ile ilgili çeşitli verilere ilişkin Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/21561)
272.- İzmir Milletvekili
Hülya Güven’in, adres değişikliği nedeniyle engelli aylığı kesilen engellilere
ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/21562)
273.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, aile konutu şerhi uygulamasına ilişkin Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/21563)
274.- Iğdır Milletvekili
Pervin Buldan’ın, bir imamla ilgili iddialara ilişkin Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/21564)
275.- İstanbul Milletvekili
Abdullah Levent Tüzel’in, sevgi evlerinde ve diğer sosyal hizmet kuruluşlarında
hizmet sağlayan taşeron şirketler tarafından çalıştırılan kişilere ilişkin Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/21565)
276.- Batman Milletvekili
Ayla Akat Ata’nın, sakat bireylerle ilgili verilere ilişkin Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/21566)
277.- Batman Milletvekili
Ayla Akat Ata’nın, aile içi şiddetin önlenmesine ilişkin Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/21567)
278.- Hatay Milletvekili
Mevlüt Dudu’nun, sevgi evlerinde ve diğer sosyal hizmet kuruluşlarında hizmet
sağlayan taşeron şirketler tarafından çalıştırılan kişilere ilişkin Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/21568)
279.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, sokakta çalıştırılan çocuklarla ilgili bazı verilere ilişkin
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/21569)
280.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, sokakta yaşayan ve sokakta çalıştırılan çocuklarla ilgili
bazı verilere ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21570)
281.- Bilecik Milletvekili
Bahattin Şeker’in, yürütülen projelere ilişkin Avrupa Birliği Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21571)
282.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, kadın istihdamının artırılmasına yönelik çalışmalar ve
toplumsal cinsiyet eşitliği ile ilgili eğitimlere ilişkin Avrupa Birliği
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21572)
283.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Bakanlıktaki engelli personele yönelik çalışmalara
ilişkin Avrupa Birliği Bakanından yazılı soru önergesi (7/21573)
284.- İzmir Milletvekili
Hülya Güven’in, engellilere yönelik projelere ilişkin Avrupa Birliği Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21574)
285.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, Gümrük Birliğine ilişkin Avrupa Birliği Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21575)
286.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, bağlı kurum ve kuruluşlar tarafından engellilerin
erişebilirliğine uygun olarak yapılan düzenlemelere ve değişikliklere ilişkin
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/21576)
287.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Bursa’daki bağlı kurum ve kuruluşlara yapılan açıktan
personel atamalarına ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21577)
288.- Yalova Milletvekili
Muharrem İnce’nin, TÜBİTAK tarafından hibe verilecek üniversitelere ilişkin
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/21578)
289.- Gaziantep Milletvekili
Mehmet Şeker’in, KOSGEB Gaziantep Hizmet Merkezi Müdürlüğünce bazı firmalara
usulsüz proje desteği verildiği iddialarına ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21579)
290.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Bakanlık hizmet binalarındaki yenileme çalışmalarına
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/21580)
291.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Bursa’daki bağlı kurum ve kuruluşlara yapılan açıktan
personel atamalarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21581)
292.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Bakanlıktaki engelli personele yönelik çalışmalara
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/21582)
293.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, müsteşar, müsteşar yardımcısı ve genel müdür olabilmek
için devlet memuru olma zorunluluğunun kaldırılmasına ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/21583)
294.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Bakanlığın tanıtım giderlerine ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/21584)
295.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, engelli ve eski hükümlü çalıştırma yükümlülüğünü yerine
getirmeyen işverenlere kesilen cezalar ile buradan elde edilen gelirin
kullanımına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21585)
296.- İzmir Milletvekili
Hülya Güven’in, engellilerin istihdamının artırılmasına yönelik projelere
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/21586)
297.- İzmir Milletvekili
Hülya Güven’in, engelliler için düzenlenen mesleki eğitim kurslarına ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/21587)
298.- İzmir Milletvekili
Hülya Güven’in, İŞKUR tarafından engelliler ile ilgili yürütülen bir MATRA
projesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21588)
299.- Batman Milletvekili
Ayla Akat Ata’nın, engelli bireylerin sosyal güvencelerine ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/21589)
300.- Hatay Milletvekili
Mehmet Ali Ediboğlu’nun, yardımcı hizmetler sınıfında çalışan memurların
kadrolarının kaldırılacağı iddiasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21590)
301.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçay’ın, lisanslı harita ve kadastro mühendislik bürolarının kapatılması
sonucu mağduriyet yaşayan çalışanlara ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21591)
302.- Samsun Milletvekili
Cemalettin Şimşek’in, TOKİ’nin faaliyetlerine ilişkin Çevre ve Şehircilik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21592)
303.- İzmir Milletvekili
Birgül Ayman Güler’in, Gediz Nehrindeki kirliliğe ve bu kirliliğin önlenmesine
yönelik çalışmalara ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21594)
304.- İzmir Milletvekili Musa
Çam’ın, kentsel dönüşüm konulu reklam ve tanıtım faaliyetlerine ilişkin Çevre
ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/21595)
305.- İstanbul Milletvekili
Gürsel Tekin’in, parsel bazındaki plan değişikliklerine ve bazı ihalelere
ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/21596)
306.- Bilecik Milletvekili
Bahattin Şeker’in, Suriyeli mültecilere ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21597)
307.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, Avrupa’da yaşayan Türk ailelerinin çocuklarının ailelerinden
alınarak Hristiyan ailelere verildiği iddialarına ilişkin Dışişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21598)
308.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, İsrailli yetkililerle yaptığı iddia edilen bir görüşmeye
ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21599)
309.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Bakanlık hizmet binalarındaki yenileme çalışmalarına
ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21600)
310.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Bakanlığın tanıtım giderlerine ilişkin Dışişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21601)
311.- Gaziantep Milletvekili
Mehmet Şeker’in, yeşil pasaport uygulamasına ilişkin Dışişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21602)
312.- Balıkesir Milletvekili
Namık Havutça’nın, Balıkesir’in Gönen ilçesindeki bir köyün yol sorununa
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21608)
313.- Samsun Milletvekili
Cemalettin Şimşek’in, Türkiye Tarım Havzaları Üretim ve Destekleme Modeli
çerçevesindeki bazı uygulamalara ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21624)
314.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, 2013 yılında yapılması planlanan personel alımına ilişkin
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/21625)
315.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Bakanlığın tanıtım giderlerine ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/21626)
316.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Bakanlıktaki engelli personele yönelik çalışmalara
ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/21627)
317.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Bursa’daki bağlı kurum ve kuruluşlara yapılan açıktan
personel atamalarına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21628)
318.- Aydın Milletvekili
Osman Aydın’ın, bazı tarım ürünlerine uygulanan fark ödemesi desteği
uygulamalarına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21629)
319.- Bursa Milletvekili
İlhan Demiröz’ün, yurt dışından Türkiye’ye GDO içeren pirinç sokulmaya
çalışılmasına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21630)
320.- Bursa Milletvekili
İlhan Demiröz’ün, küçükbaş hayvan ithalatına ve küçükbaş hayvancılığın
gelişmesi için yapılan çalışmalara ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21631)
321.- Antalya Milletvekili
Mehmet Günal’ın, Antalya’da esnafa kesilen telif hakkı cezalarına ilişkin
Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/21634)
322.- İstanbul Milletvekili
Durmuşali Torlak’ın, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile İSPARK’ın ortaklaşa
yürüttüğü bir proje kapsamında gerçekleştirileceği iddia edilen bir uygulamaya
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21635)
323.- Bilecik Milletvekili
Bahattin Şeker’in, yürütülen projelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21636)
324.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, bağlı kurum ve kuruluşlar tarafından engellilerin
erişebilirliğine uygun olarak yapılan düzenleme ve değişikliklere ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21637)
325.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, 6284 sayılı Kanunun çeşitli boyutlarıyla ilgili yapılan
çalışmalar ve uygulamalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21638)
326.- İstanbul Milletvekili
Abdullah Levent Tüzel’in, Keçiören Belediyesine bağlı olarak çalıştığı iddia
edilen A Takımı adlı gruba ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21639)
327.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Bursa’daki bağlı kurum ve kuruluşlara yapılan açıktan
personel atamalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21640)
328.- İstanbul Milletvekili
Durmuşali Torlak’ın, uyuşturucu madde bağımlılığına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21641)
329.- İzmir Milletvekili
Hülya Güven’in, Nevşehir’in Kozaklı ilçesindeki bir mahallede geçimini
hayvancılıkla sağlayan vatandaşlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21642)
330.- Balıkesir Milletvekili
Namık Havutça’nın, Balıkesir’in Edremit ilçesindeki bir köyün altyapı sorununa
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21643)
331.- Balıkesir Milletvekili
Namık Havutça’nın, Balıkesir’in Gömeç ilçesindeki bir köyün yol sorununa
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21644)
332.- Balıkesir Milletvekili
Namık Havutça’nın, Balıkesir’in Edremit ilçesindeki bir köyün yol sorununa
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21645)
333.- Balıkesir Milletvekili
Namık Havutça’nın, Balıkesir’in Gömeç ilçesindeki bir köyün yol sorununa
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21646)
334.- Balıkesir Milletvekili
Namık Havutça’nın, Balıkesir’in Balya ilçesindeki bir köyün yol sorununa
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21647)
335.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, Bakanlığa tablet bilgisayar alımı ihalesine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21648)
336.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, Ankara’nın Çankaya ilçesinde Müftülüğün yapmayı planladığı bir
toplantıya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21649)
337.- Bolu Milletvekili Tanju
Özcan’ın, PKK terör örgütü ile ilgili yapılan ihbarlara ve bu ihbarların
değerlendirilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21650)
338.- Kars Milletvekili
Mülkiye Birtane’nin, Kars’ın Kağızman ilçesindeki bir köyün sorunlarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21651)
339.- Van Milletvekili Özdal
Üçer’in, Van’daki afet konutlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21652)
340.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan’ın, Diyarbakır’ın Bismil ilçesinde bir kişinin polis işkencesine
maruz kaldığı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21653)
341.- Kars Milletvekili
Mülkiye Birtane’nin, Kars’ta bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21654)
342.- Ankara Milletvekili
İzzet Çetin’in, Elmadağ Merkez Orman mevkiinde kurulacak taş ocağının yerine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21655)
343.- Balıkesir Milletvekili
Namık Havutça’nın, Balıkesir’in Gönen ilçesindeki bir köyün yol sorununa
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21656)
344.- Balıkesir Milletvekili
Namık Havutça’nın, Balıkesir’in bazı ilçelerindeki bazı köylerin yol sorununa
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21657)
345.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, zorunlu askerlik hizmeti yükümlülerine ve
askerlik hizmeti sırasında hayatını kaybedenlere ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21658)
346.- Balıkesir Milletvekili
Namık Havutça’nın, Balıkesir’in Gönen ilçesindeki bir köyün altyapı sorununa
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21659)
347.- Balıkesir Milletvekili
Namık Havutça’nın, Balıkesir’in Havran ilçesindeki bir köyün yol sorununa
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21660)
348.- Balıkesir Milletvekili
Namık Havutça’nın, Balıkesir’in İvrindi ilçesindeki bir köyün su sorununa
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21661)
349.- Balıkesir Milletvekili
Namık Havutça’nın, Balıkesir’in İvrindi ilçesindeki bir köyün yol sorununa
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21662)
350.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, işkence ve kötü muamele suçları nedeniyle hakkında takibat
başlatılan emniyet mensuplarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21663)
351.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Diyarbakır’da yaşanan bir olayda polisin
orantısız güç kullandığı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21664)
352.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Diyarbakır’ın Lice ilçesindeki bir köyde meydana
gelen patlamayla ilgili yürütülen soruşturmaya ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21665)
353.- Kırklareli Milletvekili
Turgut Dibek’in, uzman jandarmaların statülerine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21666)
354.- Diyarbakır Milletvekili
Emine Ayna’nın, Diyarbakır’ın Bismil ilçesinde bir kişinin polis işkencesine
maruz kaldığı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21667)
355.- Ağrı Milletvekili Halik
Aksoy’un, son dönemlerde Kürt kökenli kişilere karşı gerçekleştirildiği iddia
edilen saldırılara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21668)
356.- Mersin Milletvekili
Ertuğrul Kürkcü’nün, son günlerde üniversitelerde yaşanan öğrenci çatışmalarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21669)
357.- Mersin Milletvekili
Ertuğrul Kürkcü’nün, Emek Sineması ile ilgili yapılan yürüyüşe emniyet
güçlerince müdahale edilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21670)
358.- Manisa Milletvekili
Sümer Oral’ın, Kamu-Özel Ortaklığı yöntemiyle gerçekleştirilmiş veya
yürütülmekte olan altyapı yatırımlarına ilişkin Kalkınma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21671)
359.- Adana Milletvekili
Seyfettin Yılmaz’ın, Adana’daki yoksulluk ve göç verilerine ilişkin Kalkınma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21672)
360.- İzmir Milletvekili
Hülya Güven’in, engellilere yönelik projelere ilişkin Kalkınma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21673)
361.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Bursa’daki bağlı kurum ve kuruluşlara yapılan açıktan
personel atamalarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21674)
362.- Antalya Milletvekili
Mehmet Günal’ın, Antalya’da esnafa kesilen telif hakkı cezalarına ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/21675)
363.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, Şereflikoçhisar Belediyesi müze binası ihalesi ile ilgili
iddialara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/21676)
364.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, YGS’de sıfır puan alan öğrenci sayısında yaşanan düşüşe
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/21677)
365.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, Eskişehir’in Sivrihisar ilçesindeki bir köydeki öğrencilerin
taşımalı eğitim imkanından faydalanamamasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21678)
366.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, jeofizik mühendisleriyle ilgili verilere ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/21679)
367.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, Fransızca öğretmenlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21680)
368.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, engelli vatandaşların Bakanlık ile bağlı kurum ve
kuruluşlara erişimini kolaylaştırmaya yönelik çalışmalara ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21681)
369.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, kadın istihdamının artırılmasına yönelik çalışmalar ve
toplumsal cinsiyet eşitliği ile ilgili eğitimlere ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21682)
370.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, SBS için başvurularını yapamayan adaylara yeni başvuru
hakkı tanınmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21683)
371.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, sürücü kurslarına ve bunların denetimine ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/21684)
372.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Bakanlık hizmet binalarındaki yenileme çalışmalarına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/21685)
373.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Bursa’daki bağlı kurum ve kuruluşlara yapılan açıktan
personel atamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21686)
374.- İstanbul Milletvekili
Durmuşali Torlak’ın, İstanbul’daki okullara ve bunlarda görevli güvenlik
görevlilerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/21687)
375.- İstanbul Milletvekili
Durmuşali Torlak’ın, usta öğreticilerin sorunlarına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21688)
376.- Balıkesir Milletvekili
Namık Havutça’nın, Balıkesir’in Gömeç ilçesindeki bir köyde bulunan okul
binasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/21689)
377.- Ağrı Milletvekili Halil
Aksoy’un, Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesinde haklarında idari soruşturma
başlatılan öğrencilere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21690)
378.- İstanbul Milletvekili
Abdullah Levent Tüzel’in, üniversitelerde akademisyenlere mobbing uygulandığı
iddiaları ile Namık Kemal Üniversitesinde yaşanan bir olaya ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/21691)
379.- Denizli Milletvekili
İlhan Cihaner’in, Denizli’deki bir okulun çatısının uçması olayına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/21692)
380.- Ankara Milletvekili
Ayşe Gülsün Bilgehan’ın, okulların oluşturulmasındaki değişikliklere ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/21693)
381.- Diyarbakır Milletvekili
Emine Ayna’nın, İstanbul, İzmir, Ankara ve Diyarbakır’da okullarda görevli
hizmetli, memur ve güvenlik görevlisi sayısına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21694)
382.- Bursa Milletvekili
Necati Özensoy’un, uzman jandarmaların mali ve sosyal haklarına ilişkin Milli
Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/21695)
383.- Bilecik Milletvekili
Bahattin Şeker’in, yürütülen projelere ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21696)
384.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, bağlı kurum ve kuruluşlar tarafından engellilerin
erişebilirliğine uygun olarak yapılan düzenleme ve değişikliklere ilişkin Milli
Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/21697)
385.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Bursa’daki bağlı kurum ve kuruluşlara yapılan açıktan
personel atamalarına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21698)
386.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde TUSHAD kısa adlı bir birimin
oluşturulup oluşturulmadığına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21699)
387.- Mersin Milletvekili
Vahap Seçer’in, uzman erbaşların özlük haklarına ilişkin Milli Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21700)
388.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, zorunlu askerlik hizmeti yükümlülerine ve
askerlik hizmeti sırasında hayatını kaybedenlere ilişkin Milli Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21701)
389.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Bakanlıktaki engelli personele yönelik çalışmalara
ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/21702)
390.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Bursa’daki bağlı kurum ve kuruluşlara yapılan açıktan
personel atamalarına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21703)
391.- İstanbul Milletvekili
Osman Oktay Ekşi’nin, Murat HES Projesine ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21704)
392.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, verem savaş dispanserleri ile ilgili çeşitli verilere
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/21706)
393.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, bağlı kurum ve kuruluşlar tarafından engellilerin
erişebilirliğine uygun olarak yapılan düzenleme ve değişikliklere ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21707)
394.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, Eskişehir’e yönelik proje ve yatırımlara ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21708)
395.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, 2011-2012 öğretim döneminde ilköğretim 8. sınıfta öğrenim
gören çocuklara Td aşısı uygulanamamasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21709)
396.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, kadın istihdamının artırılmasına yönelik çalışmalar ve
toplumsal cinsiyet eşitliği ile ilgili eğitimlere ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21710)
397.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, Erzurum ve ilçelerinde görevli sağlık personeline ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/21711)
398.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, SABİM’e yapılan başvurulara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21712)
399.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, damacanalara çip takılması uygulamasına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21714)
400.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, İstanbul’da görevli sağlık personeli ile ilgili verilere
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/21715)
401.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, Eskişehir’de görevli sağlık personeli ile ilgili verilere
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/21716)
402.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, personelin yer değişikliklerine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21717)
403.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, 6284 sayılı Kanunun çeşitli boyutlarıyla ilgili yapılan
çalışmalara ve uygulamalara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21718)
404.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, asistan hekimlerin triaj nöbeti tutmasına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21719)
405.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, Bakanlık tarafından yayımlanan bir genelgedeki hükme ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/21720)
406.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, yazılan reçete sayıları ile bu konudaki denetimlere ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/21721)
407.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, yatarak tedavi gören çocukların eğitimine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21722)
408.- İstanbul Milletvekili
Abdullah Levent Tüzel’in, Adana’da engelli aylığı kesilen bir vatandaşın
yaşadığı mağduriyete ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/21723)
409.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Bursa’daki bağlı kurum ve kuruluşlara yapılan açıktan
personel atamalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/21724)
410.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, cep telefonlarının sağlığa zararlarına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21725)
411.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, ithal granitlerin sağlığa etkilerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21726)
412.- İstanbul Milletvekili
Celal Dinçer’in, İstanbul’daki bir hastanenin kantin ihalesine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21727)
413.- Antalya Milletvekili
Arif Bulut’un, sağlık çalışanlarına yönelik şiddete ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21728)
414.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu hizmet binasının
değiştirileceği iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21729)
415.- Tokat Milletvekili
Orhan Düzgün’ün, sağlık çalışanlarına yönelik şiddete ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21730)
416.- Kars Milletvekili
Mülkiye Birtane’nin, Kars Doğum Hastanesinde görevli doktorlara ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21731)
417.- Muğla Milletvekili
Nurettin Demir’in, artan kızamık vakalarına ve bu vakaların önlenmesine yönelik
çalışmalara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/21732)
418.- Uşak Milletvekili Dilek
Akagün Yılmaz’ın, Uşak Devlet Hastanesinin radyoloji bölümünde inşaat kaynaklı
yaşanan soruna ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/21733)
419.- İzmir Milletvekili
Aytun Çıray’ın, ihtisas ve ruhsat komisyonlarına, kök hücre tedavisi iznine ve
idari davalara konu olan tayin ile terfilere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21734)
420.- İstanbul Milletvekili
Durmuşali Torlak’ın, Rize’ye havaalanı yapılmasına ilişkin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/21735)
421.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, TTNET’in anlaşma yaptığı bir şirketle ilgili güvenlik
kaygılarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21736)
422.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, engelli vatandaşların Bakanlık ve bağlı kurum ve kuruluşlara
erişimini kolaylaştırmaya yönelik çalışmalara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/21737)
423.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğünde görevli bazı şahısların
kurdukları iddia edilen bir şirkete ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21738)
424.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, Eskişehir’e yönelik proje ve yatırımlara ilişkin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/21739)
425.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, jeofizik mühendisi istihdamına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik
ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/21740)
426.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, Eskişehir’in Sivrihisar ilçesindeki bir kavşağa ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/21741)
427.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, Şile açığında bir yük gemisinin batmasının ardından yapılan
kurtarma çalışmalarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21742)
428.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, kadın istihdamının artırılmasına yönelik çalışmalar ve
toplumsal cinsiyet eşitliği ile ilgili eğitimlere ilişkin Ulaştırma, Denizcilik
ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/21743)
429.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Bursa’daki bağlı kurum ve kuruluşlara yapılan açıktan
personel atamalarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21744)
430.- İstanbul Milletvekili
Durmuşali Torlak’ın, PTT Adana Başmüdürüne tahsisli lojmanlara ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/21745)
431.- İstanbul Milletvekili
Durmuşali Torlak’ın, PTT Adana Başmüdürlüğünde çalışan bir taşeron işçi ile
ilgili iddialara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21746)
432.- İstanbul Milletvekili
Durmuşali Torlak’ın, Adana PTT Başmüdürlüğü ile Toroslar EDAŞ arasında yapılan
bir protokole ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21747)
433.- İstanbul Milletvekili Umut
Oran’ın, Ankara’daki metro inşaatının ihalesini alan firmanın uygulamaları ile
yapılacak işlerin denetlenmesine ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21748)
434.- Tekirdağ Milletvekili
Candan Yüceer’in, baz istasyonlarının insan sağlığına etkilerine ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/21749)
435.- Manisa Milletvekili
Sakine Öz’ün, Salihli-Gölmarmara-Akhisar yolunun güvenli hale getirilmesine
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21750)
436.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Bursa’daki bağlı kurum ve kuruluşlara yapılan açıktan
personel atamalarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/21752)
23 Mayıs 2013 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran
Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER : Mustafa HAMARAT
(Ordu), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
109’uncu Birleşimini açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Kanal İstanbul’un çevreye etkileri hakkında
söz isteyen İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğan’a aittir.
Buyurun Sayın Eyidoğan. (CHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili Haluk
Eyidoğan’ın, Kanal İstanbul’un çevreye etkilerine ilişkin gündem dışı konuşması
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
son birkaç yıldır zaman zaman gündeme gelen ve bilimselliği çok tartışılan bir
projeden bahsedeceğiz; İstanbul’u ilgilendiren, Marmara Denizi ve Karadeniz’i
ilgilendiren bir proje, ‘Kanal İstanbul’. Sayın Başbakan bu projeyi ortaya
attı, “Kanal İstanbul” dendi, bir ara çılgın projelerden biri olarak “Çılgın
Proje” dendi. Bu projeyle ilgili Sayın Ali Babacan şöyle diyor: “İlk etapta
bakanlar olarak ‘Acaba olur mu, olmaz mı?’ ‘Çok mu çılgın?’ ‘Acaba
gerçekleşebilir mi?’ şeklinde şüpheler hissettik ama Sayın Başbakanımız bunu
açıkladı, olmayacak olsa zaten bu açıklanmazdı.” diyor. Demek ki proje tamamen
afaki, imaj projesi, hiçbir bilimsel çalışmaya dayanmıyor; animasyon var, bilim
yok.
Geçenlerde cevap alamadığımız soru önergesini burada herkesin
önünde okudum, hâlâ cevap alamadık bu soru önergesine. Ama, Başbakan, bu
bilimselliği bilinmeyen projeyi Yüksek Planlama Kurulundan geçirdi. Sayın
Babacan diyor ki: “Her türlü çevre değerlendirmesi ve hazırlığı çok dikkatli
yapılmalı.” Yani anlaşılan, istim arkadan gelecek.
Kanal İstanbul Projesi’nin hazırlık çalışmaları süresince,
denizlerimizde yıllardır çalışan değerli deniz bilimcilerimizin görüşü
sorulmamıştır. Sayın milletvekilleri, bizim bilim insanlarımızın hesap ve
modellemelerine göre, bu proje nedeniyle beklenen çevresel felaketler hem
Marmara hem de Karadeniz’de olacaktır. Ben bu konuşmanın içeriğinde, yalnız
denizlerimize etki açısından ele alıyorum; bunun karada ve diğer çevre etkileri
konusu ve inşaatla ilgili konusu ayrı bir konuşma konusudur.
İstanbul Boğazı, Karadeniz’in alt tuzlu sularını Marmara’ya
ulaştıran bir su yoludur, hatta Çanakkale Boğazı yoluyla Ege’ye de gider.
Nedeni, yoğun tatlı su deposu olan Karadeniz’in ortalama su seviyesinin
Akdeniz’e göre daha yüksek olmasıdır. Karadeniz suyu Boğaz’ın üstünden akar,
alt tarafından da ters yönde akan Akdeniz’in tuzlu suları Karadeniz’in tuz
dengesini sağlar. Bu, eşi benzeri olmayan doğal bir akışkanlar mekanizmasıdır.
Boğaz’ın doğal alt-üst akıntı sistemi olmasaydı, Marmara Denizi bugünkünden
daha beter bir açık kanalizasyona dönüşmüş olacaktı.
Bu proje, Süveyş Kanalı ve Panama Kanalı’yla karşılaştırılamaz. Bu
karşılaştırmayı yapmak, bilimden uzak durmak demektir.
Gerekli incelemeler yapılmadan açılacak olan bu çılgın kanalın
geri dönüşü olmayacaktır. Kanalın çevreye etkileri gelecek nesiller düşünülerek
incelenmelidir. Ama Planlama Kurulu karar vermiş, neye göre olduğu belli
değildir.
Karadeniz’i dolduran musluklar yağmur ve nehir sularıdır. Bunların
başında da Tuna, Dinyeper, Dinyester ve Don nehirleri gelir. Bu havuza giren
suların miktarını artırmadan Karadeniz’e bir yapay kanal açarsanız Karadeniz’in
suyu daha fazla boşalır. Zaman içerisinde Karadeniz’in alt tabakada tuzluluğu
artacak, alt tabakada yer alan hidrojen sülfürlü tabaka yükselecek ve en
önemlisi, balıkların yaşadığı, çoğaldığı oksijenli üst tabakanın incelmesine ve
canlı kaynaklarının yok olmasına yol açacaktır. Hatta, bu kanal zaman
içerisinde, projelendirilen Sinop nükleer santralini de etkileyebilecektir. Öte
yandan, diğer bir gerçek de Karadeniz’in sadece bize ait olmadığıdır. Rusya,
Montrö’den fayda sağlıyor. Ancak, yeni bir kanalın açılmasıyla birlikte bir
belirsizlik ortaya çıkacak, bu kanalın yetkisi kimde olacak? Acaba bu proje,
Karadeniz başta, gaz hidrat ve petrol potansiyelinin cezbediciliğine yönelik
uzun vadeli bir ABD icadı anti Montrö Antlaşması stratejisi midir?
Bu kanalla gelecek olan ek organik yük, denizin 25 metre
derinliğinden sonraki alt suları kaldırmayacak ve zaten kritik seviyede olan
oksijen tamamen tükenecektir.
Sayın milletvekilleri, bir bilim insanımız “Bu kanal, hava
kirliliğine ve sağlık sorunlarına neden olur. Terkos, Küçükçekmece ve
Büyükçekmece gölleri kurur, Marmara Denizi’ndeki su ürünlerine zarar verir.
Kanalın açılması için yaklaşık 1 milyon metreküplük bir kazıyla en az 42
kilometrekarelik yeşil alan tahrip edilir. Kanalın etrafına rant için yerleşim
bölgeleri inşa edilirse gemi kazası, patlaması ve tehlikeler boğazdan kanala
taşınır.”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HALUK EYİDOĞAN (Devamla) – Bu nedenle, bunun gibi birçok başka
bilimsel tespitlerin doğru olmadığına, yanlış ya da doğru olduğuna karar
verecek, elimizde hiçbir bilimsel bulgu ve veri yoktur. Bu nedenle, bu konunun
ciddiyetle ele alınması ve bilim adamlarımızla birlikte konunun ayrıntılı
incelenmesi gerekiyor.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Eyidoğan.
Gündem dışı ikinci söz, Türkiye'de aile sorunları hakkında söz
isteyen Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’ye aittir.
Buyurunuz Sayın Yeniçeri. (MHP sıralarından alkışlar)
2.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri’nin, Türkiye’deki aile sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye'de aile sorunlarıyla ilgili olarak gündem dışı söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Hayat şartlarının zorluğu, ekonomik ve siyasi sorunların ağırlığı
arasında ihmal edilen bir kurum vardır, o da ailedir. Teknolojik, sosyal ve
kültürel alanda yaşanan değişim, aileyi ve rolünü tartışılır hâle getirmiştir.
Toplumlar ailelerin üzerinden yükselir ya da düşerler. Ailesi çöken, yozlaşan
ve bozulan bir toplumu ayakta tutacak başka bir mekanizma yoktur. Toplum
bilimciler aileyi bu nedenle toplumun yapı taşı, asli cevheri olarak
nitelemektedirler. Aile, kültürün yaratılmasında, yaşatılmasında ve sosyal
bünyenin korunmasında büyük bir rol oynar. Nesiller bütün değerlerini,
terbiyesini aileden alır, bireyin şahsiyetinin mayalandığı ocaktır aile.
Son zamanlarda yaşananlar, ailenin büyük bir risk ve tehdit altına
girdiğini göstermektedir. Kadına şiddetteki artış, boşanmaların rekor kırması,
sokaklara terk edilen çocuk sayısındaki fazlalıklar her şeyden çok aile
kurumuyla ilişkilidir. Adliyelere yansıyan davalar, cinayetler, intiharlarla
aile kurumunun geçirdiği sarsıntı arasında büyük bir bağlantı vardır. Kaderine
terk edilen çocuklar, çaresiz duruma düşmüş anne ve babalar, kadın
sığınmaevleri ve huzurevleri aslında her şeyi özetler niteliktedir. Çocuk işçi
sayısı ve çocuk yaşta işlenen suçlarda da normalin üstünde bir artış vardır.
Bütün bu veriler gerçekte Türk aile yapısının büyük bir sarsıntı geçirdiğini
ortaya koyan kanıtlardır.
Değerli milletvekilleri, çağ bugün, çocukları eğitmeyi
ana-babaların ve okulun işi olmaktan çıkarmıştır. Çocuklar, anne ve babalarının
elinden İnternet, Facebook ve televizyon dizileri sayesinde alınmıştır. Bunu
görmek ve gerekli tedbirleri almak gerekir.
Türkiye’de televizyon programları birer dadı, çöpçatan ve evlilik
daireleri gibi çalışmaktadır. Anne ve babalar medyanın sunduğu değerleri
kayıtsız şartsız içselleştiren edilgen figürlere dönmüştür. Televizyon
programları sanal evlilik yaptıran kurumlar hâline gelmiştir. Seviye, değer,
ilke, ölçü ayaklar altında ezilmektedir. Medya, önce namahremi sonra da aileyi
öldürecek yapımların altına imza atmaktadır. Manevi, ve ahlaki motivasyon
kurumu olan aile, giderek materyalist ve hedonist değerler kurumu hâline
dönmüştür. Artık insanlar evlenmiyor, birleşiyorlar; sevgililer aile hâline
gelmiyor, âdeta nikah memurunun ve ekranların önünde şirket kuruyorlar. Evlilik
sözleşmeleri de şirket ana sözleşmelerine dönmüş durumdadır.
Değerli milletvekilleri, teknolojik gelişmeler, sanallaşma ve
dijitalleşme aile kurumunu ciddi biçimde tehdit etmektedir. Kent yaşamının
doğal sonucu olarak aile, annenin işe, babanın işe, çocuğun kreşe gitmesiyle
gündüz parçalanmaktadır. Akşam ise anneyi diziler, babayı spor karşılaşmaları,
çocuğu da İnternet tutsak almaktadır. Aile bireyleri Facebook, İnternet, cep
telefonu, dizi ve “chat”leşmeler arasında âdeta kaybolmaktadır. Teknolojik
araçlar aile bireylerini birbirinden kopartan aygıtlar hâline gelmiştir.
İnsanlar kullanmak için icat ettikleri aygıtlar tarafından âdeta
kullanılmaktadır.
Bütün bunlara ek olarak, kitle iletişim araçlarının amaç dışı
kullanımı da aile konusunda büyük sorunlar yaratmaktadır. Televizyonlardaki
evlilik programları, âdeta aile algısını tahrip etme programlarına dönüşmüş
durumdadır. Manevi, moral ve insani yönü olmayan; maddi, ekonomik, hedonist
değerler üzerine bina edilen programlar evlilik kurumunu tehdit etmektedir.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bu programların aile kurumunu tahrip eden
değil, güçlendiren bir yapıya dönüştürülmesi için gereken düzenlemeleri yapmalı
ve süratle inisiyatif almalıdır. Aile, kitle iletişim araçlarının tükettiği bir
meta olmaktan çıkarılmalıdır. Aileye yönelik riskler, olgulardan çok, süreç
üzerinde yoğunlaşarak çözülebilir. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı
yaptıklarıyla yetinmemeli, çok yönlü program ve projelerle derhâl harekete
geçmelidir ve bunları derhâl uygulamaya sokmalıdır. Aile korunmadan millet,
millet korunmadan devlet, devlet korunmadan ülke korunamaz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yeniçeri.
Gündem dışı üçüncü söz, Dünya Etik Günü nedeniyle söz isteyen
İstanbul Milletvekili Sedef Küçük’e aittir.
Buyurunuz Sayın Küçük. (CHP sıralarından alkışlar)
3.- İstanbul Milletvekili Sedef
Küçük’ün, 25 Mayıs Dünya Etik Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması
SEDEF KÜÇÜK (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Dünya Etik Günü hakkında gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, devlette ve siyasette etik, adaletli ve
demokratik bir toplumsal yaşamın, temiz ve şeffaf bir idarenin olmazsa
olmazıdır. Etik dışı faaliyetlerin, bireysel boyutları aşarak kurumsallaşmaya
başladığı yerde demokratik bir yönetimden, hukukun üstünlüğünden, hesap
verilebilirlikten söz edilemez, bundan söz edilemediği gibi, yolsuzluğun hüküm
sürdüğü yerde sağlıklı bir idareden de söz edilemez. Çünkü, etik dışı
davranışın olduğu bir ülkede, halkın, siyaset kurumuna, devlete ve adalete
güven duygusu zedelenir, siyaset ve yönetim sistemleri etik değerler ve ilkeler
karşısında zayıflık gösterebilir. Bunun ortadan kaldırılması için sarf edilecek
çabalar etik dışılığın önlenmesi noktasından başlatılmalıdır çünkü yolsuzluk ve
yozlaşma meydana geldikten sonra oluşan zararlar telafi edilecek boyutta
olmamaktadır. Bunun için güçlü bir etik kültürün geliştirilmesinin bir
zorunluluk olduğu kanaatindeyim.
Etik kültürün yerleştirilmesi amacıyla ülkemiz, Birleşmiş
Milletler Yolsuzlukla Mücadele Sözleşmesi’ni imzalamıştır. Avrupa Birliği
yönergelerine ilişkin sözleşmelerin de altında imzamız vardır. Her ne kadar bir
siyasi etik kanunumuz yoksa da çeşitli kanunların içerisinde kamuda etik
kurallarına ilişkin hükümler mevcuttur. Bildiğiniz gibi, bir Kamu Görevlileri
Etik Kurulu Kanunu ve bir de yönetmelik vardır. Bu yönetmelik, kamu
görevlilerinin etik davranış ilkelerini belirleyen bir düzenlemedir. Buna göre,
kamu görevlileri görev, unvan ve yetkilerini kullanarak kendileri, yakınları
veya üçüncü kişiler lehine menfaat sağlayamaz ve aracılıkta bulunamazlar. Kamu
görevlileri akraba, eş, dost ve hemşehri kayırmacılığı, siyasal kayırmacılık
veya herhangi bir nedenle ayrımcılık veya kayırmacılık yapamazlar.
Tabii, bunlar, yönetmelikte yazanlar ama bu ülkede her gittiği
yere kendi müteahhidini götürdüğü iddia edilen bir vali mevcut. Yanlış
anlamayın, bu, bizim iddiamız değil,. iktidar partisine mensup bir sayın
milletvekilinin iddiası. Takdir edersiniz ki, eğer iktidar partisine mensup bir
sayın milletvekili bu konuda İçişleri Bakanlığına şikâyet mektubu yazıyorsa, o
ülke idaresinde ciddi bir sorun var demektir. (CHP sıralarından alkışlar) Eğer,
bir ülkede Deniz Feneri gibi bir yolsuzluğun üzeri örtülüyorsa, üstelik de bunu
soruşturan savcılar hakkında soruşturma açılıyorsa o ülkede hukuk etiği yara
alıyor demektir. Eğer, bir ülke Parlamentosunda bir milletvekili, başka bir
milletvekiline ağza alınmadık küfürler edebiliyorsa orada bırakın etik
kurallarını saygıdan bile söz edilemez demektir.
Medyadan adalet sistemine, siyaset kurumundan bürokrasiye kadar
tabii ki böylesi örnekleri çoğaltmak mümkündür. Karşılaşılan hiçbir örneğe
münferit bir olay olarak bakma lüksümüz de yoktur. Münferit olsa dahi
yozlaşmayla ile, yolsuzluk ile, etik dışı davranışlar ile mücadelenin ilk
koşulu, sorunu doğru biçimde ortaya koymak ve bu sorunu çözmeye yönelik etkin
çözüm yolları geliştirmekten geçer. Etik dışı davranış, sistemi de
yozlaştırarak kamu yönetimi mekanizmasının adaletli ve etkin bir biçimde
işlemesini engeller. Bu açıdan, özellikle kamu yönetiminde etik bilincin en
tepeden başlayarak en aşağı doğru yaygınlaştırılması siyaset ve yönetim
sisteminin sağlığı açısından elzemdir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; “Bir memlekette namuslular
da namussuzlar kadar cesur olmadıkça o memlekette kurtuluş yoktur.” (CHP
sıralarından alkışlar) Bildiğiniz gibi bu söz, 2’nci Cumhurbaşkanımız İsmet
İnönü’ye aittir. Hepimiz, yalnızca milletvekilleri değil, yalnızca siyasiler
değil, yalnızca medya değil, tüm toplumumuz, bu sözün arkasında durmalı ve
yolsuzluk kimden gelirse gelsin, nereden gelirse gelsin, ne amaçla yapılırsa
yapılsın topyekûn karşı durmalıyız diyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Küçük.
Gündeme geçmeden önce sisteme girmiş sayın milletvekillerimize
birer dakika söz vereceğim.
Sayın Öğüt…
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Kadir
Gökmen Öğüt’ün, İstanbul Kadıköy Altıyol’da bulunan boğa heykelinin Beylerbeyi
Sarayı’na taşınmasına ve Kadıköy’de Kuşdili Çayırı’na yapılacak alışveriş
merkezine ilişkin açıklaması
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Sayın Başkan, Millî Saraylar,
Müzecilik ve Tanıtım Başkanlığının, Kadıköy Altıyol’da bulunan tarihî Dövüşen
Boğa heykelinin Beylerbeyi Sarayı’ndaki eşinin yanına taşınması istemiyle
Kadıköy Belediyesine başvurduğu haberleri basına yansımıştır.
Boğa heykeli, Kadıköy’ün en bilinir simgesi ve buluşma noktası
olmakla birlikte İstanbul’un sayılı simgelerinden biridir. Kadıköylüler
ilçeleriyle özdeşleşen bu heykelin ellerinden alınmasına karşıdır. Konunun,
heykelin tarihî anlamı, önemi ve simgesel özdeşleşmesi kapsamında değerlendirilmesi
talep edilmektedir.
Ayrıca, Kadıköy’de, Büyükşehir Belediyesiyle ilgili, Çevre ve
Şehircilik Bakanlığının tarihî Kuşdili Çayırı’na AVM projesi, 7 binin üzerinde
itiraz dilekçesiyle kısmen iptal edilmiştir ancak AVM alanını küçülten yeni bir
plan hazırlanmıştır. Kadıköylüler kısmen iptallerin yeterli olmadığını, AVM’den
tamamen vazgeçilerek yeşil alan olarak korunmasını talep etmektedirler.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Öğüt.
Sayın Kaplan…
2.- Kocaeli Milletvekili Mehmet
Hilal Kaplan’ın, Kocaeli’de ÇELİK-İŞ ve BİRLEŞİK METAL-İŞ arasında uzlaşmanın
sağlanması için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının görev üstlenmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Metal sektörünün içinde bulunduğu süreç Türkiye açısından
sıkıntılı bir noktaya gelmekte. Kocaeli ilinde de Türkiye’deki metal
sanayisinin 1/3’ünün bulunduğu bir alan… Yaklaşık 120 bin işçinin çalıştığı bu
sektör ne yazık ki MESS’in tek taraflı ve ön yargılı davranması nedeniyle
tıkanma noktasına gelmiştir. ÇELİK-İŞ ve BİRLEŞİK METAL-İŞ görüşmeleri kesti.
TÜRK METAL-İŞ’in de bu süreci takip edeceğini düşünürseniz 500 bin aileyi
ilgilendirdiği ve yarın sokaklarda büyük sıkıntı yaşanacağı göz önüne
alındığında Hükûmet yetkililerinin, özellikle Çalışma Bakanlığının bu iki kurum
arasında uzlaşmanın yakalanması noktasında görev üstlenmesi gerektiğine
inanıyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kaplan.
Sayın Ercoşkun….
3.- Bolu Milletvekili Ali
Ercoşkun’un, Bolu Göynük’te tertip edilecek Akşemseddin’i anma programına
ilişkin açıklaması
ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Sayın Başkan, öncelikle Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Bildiğiniz gibi, cennetten bir köşe olan Bolu’muzun en nadide, en
özel, en huzurlu ilçelerinden birisi Göynük ilçemizdir. Sahip olduğu doğal
güzellikler, tarihsel güzellikler yanında, şüphesiz, Göynük’ümüzün en önemli
değeri Akşemseddin Hazretleridir. Göynük’te metfun bulunan Fatih Sultan
Mehmet’in Hocası Akşemseddin, yaşadığı dönemdeki manevi liderlerden birisi
olduğu gibi, aynı zamanda, tıp dünyasında da ruh hastalıklarında büyük başarı
göstermiştir ve mikrobu keşfeden ilk bilim adamıdır. Her yıl mayıs ayının son
haftasında… Yani bu yıl 25-26 Mayıs tarihlerinde Akşemseddin Hazretlerini anma programı
Göynük’ümüzde tertip edilecektir. Bu vesileyle tüm arkadaşlarımızı Bolu’muza,
Göynük’ümüze davet ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Ercoşkun.
Sayın Özdağ…
4.- Manisa Milletvekili Selçuk
Özdağ’ın, 28 Şubat postmodern darbesine ilişkin açıklaması
SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) – 28 Şubat postmodern darbesinin üzerinden
on altı yıl geçti. Önceki gün açıklanan iddianameyle, savcılık, 111 kişi
hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istedi.
Türkiye’nin bugün yaşadığı problemlerin çoğunun arkasında darbeler
var. PKK en büyük iki atılımını 12 Eylül ve 28 Şubat darbelerinden sonra
yapmıştır. Darbeciler milletle uğraşırken PKK yeni mevziler kazandı. 28 Şubat,
irtica ile mücadele adı altında aslında PKK’ya çalıştı. Her darbenin kendince
bir gerekçesi vardır. 28 Şubat, muhayyel bir irtica tehlikesini kendine mesnet
yaptı. Dinsiz bir millet, maneviyatsız bir ordu için kollar sıvandı. O dönemin
güçlü ismi Çevik Bir’in “Türk Silahlı Kuvvetleri Peygamber ocağı değildir.”
şeklindeki beyanı hafızalarda tazeliğini koruyor. Bostancıoğlu’nun başörtüsü
için söylediği ”İhtimal ki bazı kelleler uçacaktır.” Sözü, dönemin
psikolojisini yansıtan bir vecize olarak hâlâ hatıralarda yaşıyor. Her darbe
milletin namusuna, haysiyetine, şerefine bir tecavüzdür ve mutlaka hesabı da
sorulmalıdır. 28 Şubat bu milletin manasına, ruhuna musallat olmuştur. Gecikmiş
de olsa bu dava milletin davasıdır. “Bu darbe bin sene sürecek.” diyenler bin
sene de geçse hesap vermelidirler.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Özdağ.
Sayın Bayraktutan…
5.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan’ın, 2012 yılında Artvin’in Arhavi, Hopa ve Borçka ilçelerinde
yaşanan sel felaketi nedeniyle gönderilen 3 milyon 800 bin liralık afet yardımının
Artvin Valiliği tarafından hangi bölümlere harcandığını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
2012 yılında Artvin yöresinde, Artvin’e bağlı Arhavi, Hopa ve
Borçka ilçelerimizde yoğun bir sel felaketi yaşanmıştır. Bu sel felaketi
neticesinde maddi kayıplar meydana gelmiş; konuyla ilgili, Hükûmet, bölgede
yaşanan sel felaketinden kaynaklanan incelemeler sonucunda kayıplara istinaden
afet yardımıyla bir bütçe ayırmış ve yaşanan felaketten kaynaklı zararların
giderilmesi için ilgili kuruluşlara para yardımı yaparak yaşanan kayıpların
telafisini istemiştir. Bu nedenle, ilgili bakana soru sorduğumuzda, bu
zararların giderilmesi için 3 milyon 800 bin liralık bir para yardımı
gönderilmiştir. Bu para yardımının sel felaketinde harcanmadığına ilişkin
kaygılar var. Kamuoyunda bu şekilde beklentiler vardır. Daha önce sormuş
olduğumuz soruyu ne yazık ki Sayın Bakan geçiştirmiştir. Buradan, Türkiye Büyük
Millet Meclisinden bir kere daha ifade etmek istiyorum: Bu sel felaketi
nedeniyle gönderilen 3 milyon 800 bin lira para yardımı valiliğe gönderilmiş
midir? Valilik tarafından hangi bölümlere harcanmıştır? İlgili bakanlığın bunu
kontrol etmesini ve gönderilen paranın sel felaketinde zarar gören vatandaşlarımızın
zararlarının giderilmesi açısından kullanılmasını temenni ediyor, talep ediyor…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bayraktutan.
Sayın Aygün…
6.- Tunceli Milletvekili Hüseyin
Aygün’ün, Türkiye’de cezaevlerinde bulunan ağır hasta tutuklu ve hükümlülerin
durumuna ve Taylan Çintay’a Ankara Sincan Cezaevinde yapılan muameleye ilişkin
açıklaması
HÜSEYİN AYGÜN (Tunceli) – Sayın Başkanım, Türkiye’de cezaevlerinde
431 ağır hasta tutuklu ve hükümlü bulunuyor. Bunlardan sadece biri olan Taylan
Çintay iki gün evvel Adana’dan Ankara Hastanesine getirildi ve vücudundaki
kanser hücrelerini çıkarmak üzere ağır bir ameliyattan geçti. Daha sonra Sincan
Cezaevine götürüldü. Ağır bir ameliyat sonrası kendisine çıplak arama yapılmak
istendi. Taylan’ın ameliyat sonrası çıplak aramayı reddetmesi üzerine kendisine
dayak atıldıktan sonra jandarmaya ve yönetmeliklere muhalefet ettiği için üç
gün hücre cezası verildi.
Şimdi, biz tutukluların, ağır hastaların durumlarının çözülmesini,
onların ölmeden özgürlüklerine kavuşmalarını talep ederken Taylan’a Ankara
Sincan’da yapılan bu muamele Hükûmetin insan hakları konusundaki karnesini
gösteriyor. Bunu yüce Meclisin ve halkımızın dikkatine sunuyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Aygün.
Sayın Doğru…
7.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, 25 Mayıs Dünya Etik Günü’ne ilişkin açıklaması
REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
25 Mayıs tarihi dünyada Etik Günü olarak kutlanmaktadır. Etik
kuralı, insanların, kuruluşların toplumda, yaşamda ne şekilde davranmaları
gerektiğini somut ve kanıtsal olarak ortaya koyar. Töre sözcüğünden türeyen
etik kurallar toplum yaşamı için çok önemlidir.
Türk tarihinde etik uygulamalar Selçuklular zamanında Ahilik
örgütünde görülmektedir. Ahilik çok yönlü bir sosyoekonomik Türk kurumudur. Ahi
örgütüne üye olan esnaf ve sanatkârların uymaları gereken bir dizi ahlak ve iş
kuralları vardı. Uymaması durumunda ağır cezalar da uygulanmıştır.
Bugün birçok meslekte etik, ahlak kuralları çiğnenmektedir. Bu da
meslekler arasında, dolayısıyla da toplumda ağır sorunlara sebep olmaktadır.
Etik, ahlak kuralları çok önemli olup insanlarımızın, siyasetçilerin, devlet
görevlilerinin kesin uyması gerekir. Toplumda etik kültürün olması, yolsuzluk
dâhil, birçok toplum dışı olayları da engelleyebilir.
Şeffaf, açık bir toplum ve yönetim temennisiyle teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Doğru.
Sayın Tüzel…
8.- İstanbul Milletvekili Abdullah
Levent Tüzel’in, 10 bin kamu koruma memuru alınacak olmasının üniversiteleri
savaş ve çatışma alanı hâline getireceğine ilişkin açıklaması
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Gözümüz aydın diyorum. Anladığımıza göre, Hükûmet işsizliğe kalıcı
bir çözüm buldu. Üniversitelerdeki çatışmayı bastırmak, eğitimi güvenceye almak
adına 10 bin koruma memuru alınacağı söylenmekte. Böylelikle Hükûmet hem
işsizliğe çözüm bulmuş hem de sopa ve gerici müfredatla millî kültürüne bağlı
gençlik yetiştirme ihtiyacını gidermiş olacaktır. Her yerde açılan, sayısı
artan üniversiteler ve gençliğin ayağa kalktığı ülke problemleri her zaman
olacağına göre, bu sayı 10 binle de sınırlı kalmayacak, her daim ihtiyaç
hissedilecek. Ancak, böyle olduğunda, üniversiteler bilim alanı olmaktan çıkıp
devlet adına sopa sallayan, gaz sıkan koruma ordusunun savaş ve çatışma alanı
olacaktır.
Patron ve sermaye sınıfıyla barış, işçiler ve gençlerle savaş
hâlinde olan Hükûmetin iktidarını korumak için artırdığı polis devleti
uygulamaları da bu kaçınılmaz sonunu engellemeyecektir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Tüzel.
Sayın Atıcı…
9.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcı’nın, Tarsus’un Yenice ilçesi Karsavuran mevkisinde yaşayan göçerlerin
sorunlarına ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Tarsus’un Yenice ilçesinin Karsavuran mevkisinde
yaşayan göçerlerin çok önemli sorunları var. Bu insanlar tam on bir yıl önce
buraya göçmüşler ve buraya konmuşlar ve on bir yıldır memleketlerine bir daha
gidememişlerdir. Şimdi bulundukları alana da bir havaalanı yapılacaktır. Bu
vatandaşlarımızın en acil ihtiyaçları konteynerdir. Van’da işi biten sadece ve
sadece 70 tane konteynerin buraya yönlendirilmesini talep etmektedirler. Yenice
Belediyemiz bu insanlara yer göstermekte ve bunların yaşayacakları alanı
belirlemektedir. Bu insanlar devletimizden de konteyner beklemektedir. Daha
önce Mersin Valiliği bu konuda bir söz verdiği hâlde ve hatta birkaç tane konteyner
yaptığı hâlde bu insanlara ulaşmamıştır. Bu konunun çözülmesi insani açıdan da önemlidir.
Saygılar sunarım.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Atıcı.
Sayın Yılmaz…
10.- Uşak Milletvekili Dilek
Akagün Yılmaz’ın, “Redhack” tarafından İnternet sitelerine gönderilen belgeye
göre El Nusra ve El Kaide cephesinin Reyhanlı’ya yaptığı saldırıyla ilgili olarak
Hükûmetin ne söyleyeceğini bilmek istediğine ilişkin açıklaması
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, dün İnternet sitelerinde, Reyhanlı’daki saldırıdan
önce Jandarma İstihbarat birimi tarafından devlet kademelerine gönderilen bir
belge yer almaya başladı. “Redhack” tarafından bu belge İnternet sitelerine
gönderildi. Bu belgede 23 Nisan itibarıyla Nusra cephesinden yani El Kaide
örgütünün düzenlediği bombalı düzeneklerin Türkiye’ye sokulduğu ve Türkiye’de
eylemler yapılacağı, patlama yapılacağı şeklinde istihbarat bilgisi olmasına
rağmen bu istihbarat bilgilerinin değerlendirilmemesi ve bütün istihbarat
birimlerinin kendi içinde uzlaşıyı ve birlikte olmayı sağlayamadığından dolayı
bunun değerlendirilmemesi çok ciddi bir ölümle sonuçlandı biliyorsunuz. Bu
konudaki durumun değerlendirmesini ve El Nusra ve El Kaide cephesi tarafından
yapılan bu saldırıyla ilgili Hükûmet cephesinin ne söylediğini ben duymak
istiyorum dünkü belgeler çerçevesinde.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yılmaz.
Sayın Işık…
11.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, “Redhack” tarafından İnternet sitelerine gönderilen belgenin
içeriğiyle ilgili olarak Hükûmetin Türkiye Büyük Millet Meclisini
bilgilendirmesini ve kamuoyuna açıklama yapmasını talep ettiğine ilişkin
açıklaması
ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Ülkemizin Suriye sınırında ve 11 Mayıs tarihi itibarıyla Hatay
ilimizin Reyhanlı ilçesinde meydana gelen ve maalesef, çoğu vatandaşımız olmak
üzere 52 kişinin hayatını kaybetmesi, birçok insanımızın da yaralanmasıyla
sonuçlanan olaylar hakkında “Redhack” isimli bir medya grubunun dünkü tarih
itibarıyla medyaya ve İnternet ortamına sunduğu belgeler son derece düşündürücü
ve Hükûmetin mutlaka ama mutlaka, önce Türkiye Büyük Millet Meclisi olmak
üzere, tüm Türk milletini, kamuoyunu aydınlatacağı bir duruma gelmiştir. Bu
konuda özellikle Dışişleri Bakanını olayın sıcaklığı üzerine kendisine sorulan
bir soruya verdiği cevabı da düzeltmeye davet ediyorum. Bu belgenin içeriğiyle
ilgilenme yerine hedef saptırmaya yönelik bir açıklama bu ülkenin bir bakanına
yakışmamaktadır. Bu konuda Türkiye Büyük Millet Meclisinin öncelikle
bilgilendirilmesini ve mutlaka Hükûmet tarafından kamuoyuna bir açıklama
yapılmasını talep ediyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Işık.
Sayın Kurt…
12.- Eskişehir Milletvekili Kazım
Kurt’un, Eskişehir Atatürk Stadyumunun TOKİ’ye devredilerek yerine bir
alışveriş merkezi yapılması için protokol imzalanmasına ilişkin açıklaması
KAZIM KURT (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Eskişehir Atatürk Stadyumu yerinden kaldırılıyor ve bu stadyum
TOKİ’ye devredilerek büyük bir alışveriş merkezi yapılmak üzere protokol
imzalandı. Ancak, tüm Eskişehir, hem stadyumun yerinin alışveriş merkezi olmasına
hem yeni stadyumun Sazova bölgesinde hiç kimsenin bilmediği bir yere
yapılmasına tepkilidir. Bunun Meclis ve kamuoyu tarafından bilinmesini istedim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kurt.
Sayın Özel…
13.- Manisa Milletvekili Özgür
Özel’in, Zonguldak’ta bacaklarını biçerdövere kaptıran Harun Mosmos adındaki
çocuğun Hacettepe Üniversitesi Hastanesine taşınması için bir uçak ambulans ya
da helikopter ambulans temin edilememesine ve yaşanan 112 Acil zafiyetine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Harun Mosmos adında 7 yaşındaki bir evladımız geçirdiği bir kaza
sonucunda biçerdövere iki ayağını birden kaptırdı. Olay olduktan sonra ailesi
onu Çaycuma Devlet Hastanesine götürdü. Onlar da ilk müdahaleden sonra
Zonguldak Devlet Hastanesine sevk ettiler. Uzuvların dikilmesi için irtibata
geçilen Hacettepe, ilk beş altı saatin çok önemli olduğunu, derhâl uçak
ambulans ya da helikopter ambulansla hastanın ve uzuvların usulüne uygun olarak
sevkini talep etti. Olay saat 17.30’da olmuştu, gece yarısı saat 00.30’a kadar
bir uçak ambulans ya da helikopter ambulans temin edilemedi. Önünde fotoğraf
çektirilip billboard yaptırılan “Hayaldi, gerçek oldu.” ambulansları o
evladımız için hayal oldu, yalan oldu ve gece yarımda kara yoluyla sevke karar
verildi. Olay olduktan on saat sonra sevk edilen hastanın bacakları dikildi ama
bir tanesi yaşamıyor, diğeri için de doktoru yüzde 1’lik bir ihtimal veriyor.
O gün yaşanan 112 zafiyetini yüce Meclisin dikkatine sunuyor,
Sağlık Bakanını konuyu araştırmaya ve Meclise bilgi vermeye davet ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Özel.
Sayın Gök…
14.- Ankara Milletvekili Levent
Gök’ün, Reyhanlı’ya ziyarette bulunacak olan Başbakanın niçin Uludere’ye
gitmediğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, Başbakanın kısa bir süre önce
Reyhanlı’da gerçekleştirilen saldırıda ölen yurttaşlarımızın yakınlarını ve
Reyhanlı’yı ziyaret edeceğini öğrendik. Elbette bir Başbakanın ülkesinin her
köşesindeki üzücü olayları takip etmesi ve herkesten önce oraya gitmesi en
normal olanıdır ancak bundan tam bir buçuk yıl önce Uludere’de öldürülen 34
yurttaşımızın yakınlarını Başbakan bugüne kadar niçin ziyaret etmemiştir,
Uludere’ye niçin gitmemiştir ya da gidememiştir? “Başbakan Uludere’ye gitmeyi
düşünüyor mu?” diye sormak herhâlde hakkımızdır.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Gök.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır,
okutuyorum.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Yemen-Türkiye Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı Fuad
Mohamed Abdul Karim başkanlığındaki heyetin ülkemizi ziyaret etmesinin Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 30/4/2013 tarihli ve 48 sayılı Kararı
ile uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/1224)
22/5/2013
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 30 Nisan 2013
tarihli ve 48 sayılı Kararı ile Yemen-Türkiye Parlamentolar Arası Dostluk Grubu
Başkanı Sayın Fuad Mohamed Abdul Karim başkanlığındaki heyetin ülkemizi ziyaret
etmesi uygun bulunmuştur.
Söz konusu heyetin ülkemizi ziyareti, 28/3/1990 tarihli ve 3620
sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında
Kanun’un 7'nci maddesi gereğince Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır,
okutuyorum.
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Adana Milletvekili Seyfettin
Yılmaz ve 19 milletvekilinin, Adana ilinin sanayi ve sanayileşme potansiyelinin
tespiti ve yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/633)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
"Adana ilinin sanayi ve sanayileşme potansiyelinin tespiti ve
yaşanan sorunların araştırılarak alınacak önlemlerin belirlenmesi"
amacıyla Anayasa’mızın 98'inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün
104’üncü ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması için
gereğini saygılarımızla arz ederiz. 29/2/2012
1) Seyfettin Yılmaz (Adana)
2) Oktay Vural (İzmir)
3) Lütfü Türkkan (Kocaeli)
4) Sinan Oğan (Iğdır)
5) Meral Akşener (İstanbul)
6) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
7) Muharrem Varlı (Adana)
8) Adnan Şefik Çirkin (Hatay)
9) Özcan Yeniçeri (Ankara)
10) Cemalettin Şimşek (Samsun)
11) Mustafa Erdem (Ankara)
12) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
13) Ali Öz (Mersin)
14) Oktay Öztürk (Erzurum)
15) Reşat Doğru (Tokat)
16) Sadir Durmaz (Yozgat)
17) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
18) Mehmet Şandır (Mersin)
19) Enver Erdem (Elâzığ)
20) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
Gerekçe:
Adana, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk sanayileşen bölgelerinden biri
olması, köklü bir sanayileşme geleneği ve sermaye birikimi yaratması sebebiyle
Türkiye ekonomisi için önemli bir ildir. Osmanlıdan cumhuriyete devrolunan
tarım ekonomisinin ayağa kalkmasında ve sanayileşmeye doğru atılan ilk cesur
adımlarda Adana'nın izi vardır. Türkiye ekonomisinin büyümesi için gerekli olan
sermaye birikimini oluşturmuş ve bunun tüm ülke çapında yatırımlara
dönüşmesinde önayak olmuştur.
Cumhuriyetin ilk yıllarından 1980'li yıllara kadar ülke
ekonomisinin göz bebeği olan Adana, Türkiye ekonomisinde tekrar önemli bir yer
edinebilmek amacıyla tarımdan sanayiye, turizmden ticarete tüm alanlarda
atılımlar gerçekleştirmiş, 1980'lerde meydana gelen ekonomik ve sosyal değişim
hareketleri, 1990'lı yıllarda çıkan Irak Savaşı ve ekonomik krizler Adana'nın
sanayisini ve ekonomisini ülke çapında bugünkü kadar azaltmamıştır. 1990'lı
yılların sonlarından itibaren organize sanayi bölgesinin devreye girmesi,
üretimde kalite artışı ve sektörel çeşitliliğin arttırılması ile Adana hak
ettiği gelişmişlik durumda değildir. Türkiye'nin son yıllardaki hızlı
gelişmesine paralel olarak yeni sanayi atılımları da gerçekleştiremeyen Adana,
büyük sanayi potansiyeline, havaalanı, otoyol, yeni otoyol projeleri,
Türkiye'nin en büyük organize sanayi bölgesi, küçük sanayi siteleri, Çukurova
Üniversitesi olmasına rağmen, işletmelerini, sanayi kuruluşlarını tek tek
kaybeder hâle gelmiştir.
Yatırım ikliminin çok müsait olması, tarım üretiminde kullanılan
sanayi ve gıda ürünlerindeki diğer yatırımlar için hammaddenin kaynağında
bulunmasına rağmen, üretimde hızlanmak yerine gerileyerek büyük bir iniş
yaşamaktadır. TÜİK verilerine göre 2011 yılında kamu yatırımlarından aldığı pay
ilk 13’te bile olamayan Adana, nüfusa oranla baktığımızda orta sıralarda ancak
yer aldığını görüyoruz. Nüfus yoğunluğunun il merkezinde yüzde 83'lere çıktığı
Adana, işsizlikte Şırnak'tan sonra sonlarda yerini muhafaza ediyor. Yine TÜİK
verilerine baktığımızda sanayideki iş istihdamı 2009-2010 yılına oranla giderek
azalan değerlerle devam ederken kapatılan iş yerleri sayısı büyük oranlarla
atarak devam etmiştir. Verilere baktığımızda artan nüfusla dengeli olarak bir
büyüme yerine küçülme olduğunu görmekteyiz.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, Adana ilinin sanayi ve sanayileşme
potansiyelinin ve yaşadığı sorunların araştırılarak alınacak önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılması gerekli görülmektedir.
2.- Bingöl Milletvekili İdris
Baluken ve 21 milletvekilinin, basın emekçilerinin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/634)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Basın emekçileri kamuoyunun bilgi edinmesi, olaylardan haber
alması ve her türlü tutum belirlemesi amacıyla zor şartlarda ve özlük
haklarından yoksun bir şekilde çalışmaktadırlar. Bu zor ve problemli çalışma
çerçevesinin belirlenip basın emekçilerinin tüm sosyal güvencelere ve insanca
yaşam koşullarına kavuşturulması amacıyla Anayasa'nın 98’inci, TBMM
İçtüzüğü’nün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını
arz ederim.
1) İdris Baluken (Bingöl)
2) Pervin Buldan
(Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı Sakık
(Muş)
5) Murat Bozlak
(Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat Ata (Batman)
8) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
9) Emine Ayna (Diyarbakır)
10) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
11) Altan Tan (Diyarbakır)
12) Adil Zozani (Hakkâri)
13) Esat Canan (Hakkâri)
14) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
15) Sebahat Tuncel (İstanbul)
16) Mülkiye Birtane (Kars)
17) Erol Dora (Mardin)
18) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
Gerekçe:
Anayasal demokrasinin en temel özelliği güçler ayrılığıdır.
Yasama, yürütme ve yargıdan oluşan bu güçler ayrılığı son dönemde özellikle
medya ve basın aracılığıyla dördüncü bir güç meydana getirmiştir. Son
dönemlerdeki teknik gelişmeler ele alındığında medya artık bilimsel çevrelerce
de güçler ayrılığındaki dördüncü erk olarak incelenmektedir. Toplumun enforme
edilmesiyle oluşan bu güçte teknoloji ve emek gücü çok önemli yer tutmaktadır.
Türkiye'de neredeyse nüfusun yüzde 80’i görsel ve işitsel medya aracılığıyla
bilgi edinmektedir. Bu gerçeklerle beraber düşünüldüğünde, kamuoyunun bilgi
edinmesi kapsamında söz konusu medya sektöründe çalışan basın emekçileri
toplumun enforme edilmesi için bilginin veya haberin kaynağından haberin
kamuoyuna servis edilmesine kadar işleyen süreçte yoğun ve yaşam riski
barındıran emek harcamaktadırlar. Van depreminde yaşamını yitiren basın
emekçilerinin kamuoyunu yasa boğan ölümleri, belki de basın emekçisi olmanın
risklerinin en son safhasını göstermekteydi. 9 Kasım 2011 tarihinde 5,6
büyüklüğünde yaşanan ikinci Van depreminde yaşamını yitiren basın emekçileri
Sebahattin Yılmaz ve Cem Emir Van halkının yaşadığı depremin acılarını
haberleştirmek ve kamusal duyarlılık yaratmak amacıyla mesleklerini
yapmaktaydılar.
Yaşamını yitirmeye kadar giden zorlu süreçlerde çalışmalarını
yapan basın emekçilerinin sosyal güvence hakları, mesleksel hakları ve sosyal
durumları ise bu çalışma süreçlerinin zıttı seyirde işlemektedir. Yıpranma
paylarının olmaması basın emekçileri açısından en fazla problem yaratan
unsurların başında gelmektedir. Kayıt dışı istihdamın medya sektöründe yoğun
bir şekilde var olması ise hem sömürüyü arttıran bir öge olarak hem de
sektördeki işgücü piyasasının esnekliğini ortaya koyması açısından önem arz
etmektedir. Genel olarak emekçilerin sendikal örgütlenmesi ile ilişkilerini
kesmeye çalışan kamu otoritesi, basın emekçilerinin de sendikal örgütlenme
özgürlüğü önündeki en büyük engeli oluşturmaktadır. Sosyal haklardaki
düzensizlik ve basın emekçileri aleyhindeki düzenlemeler de sektör
çalışanlarının sömürüsünü gösteren bir gösterge olarak karşımızda durmaktadır.
Gerek ulusal gerekse de yerel basında çalışan emekçilerin sosyal
güvenceye ve diğer maddi imkânlara ilişkin kaygıları olmadan çalışması hem
basın özgürlüğü hem de mesleki gereklilikleri yerine getirme açısından daha
olumlu sonuçlar ortaya koyacaktır.
Tüm bunlardan hareketle basın emekçilerinin sorunlarının
belirlenmesi ve bu sorunlarının çözümüne yönelik TBMM'de bir çözüm iradesinin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırma komisyonunun kurulması
gerekmektedir.
3.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcı ve 29 milletvekilinin, “Altuzan” isimli kanser ilacının sahtesinin
Türkiye’de de kullanıldığı ve Orta Doğu ülkelerine de buradan gittiğine dair
iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/635)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Son günlerde basında Altuzan isimli kanser ilacının sahtesinin
Türkiye'de de kullanıldığı ve hatta Orta Doğu ülkelerine buradan gittiğine dair
haberler yer almaktadır.
Bu iddiaların araştırılması ve gerektiğinde çözüm üretilmesi
amacıyla TBMM İçtüzüğü’nün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
1) Aytuğ Atıcı (Mersin)
2) Ali Serindağ (Gaziantep)
3) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
4) Recep Gürkan (Edirne)
5) Engin Altay (Sinop)
6) Gürkut Acar (Antalya)
7) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
8) İlhan Demiröz (Bursa)
9) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
10) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
11) İhsan Özkes (İstanbul)
12) Veli Ağbaba (Malatya)
13) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
14) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
15) Ali Haydar Öner (Isparta)
16) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
17) Arif Bulut (Antalya)
18) Namık Havutça (Balıkesir)
19) Osman Kaptan (Antalya)
20) Bülent Tezcan (Aydın)
21) Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
22) Hülya Güven (İzmir)
23) Hurşit Güneş (Kocaeli)
24) Mehmet Volkan Canalioğlu (Trabzon)
25) Mahmut Tanal (İstanbul)
26) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
27) Erdal Aksünger (İzmir)
28) Doğan Şafak (Niğde)
29) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
30) Haluk Eyidoğan (İstanbul)
Gerekçe:
Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), Amerika Birleşik
Devletleri'nin bazı eyaletlerinde Avastin (Bevacizumab) isimli kanser ilacının
sahtesinin saptandığını açıklamıştır. FDA kullanıcılara ve ilacın üreticisi
olan firmaya "dikkatli ol" uyarısında bulunmuştur. İlacın üreticisi
Roche firması, yılda 6 milyar dolarlık satış yapan ilacın ABD'nin dört bir
tarafına dağıtıldığını ancak kaç şişe satıldığını bilmediğini ve araştırılmakta
olduğunu açıklamıştır.
Türkiye'de de aynı etken maddeyi içeren ilaç Altuzan ismiyle
bulunmaktadır. Son günlerde yazılı ve görsel basınımızda bu ilacın sahtesinin
Türkiye'de de kullanıldığı ve hatta Orta Doğu ülkelerine buradan gittiğine dair
haberler görülmektedir. Türk Emniyetinin de Altuzan isimli ilacın sahtesini ele
geçirdiği ve Roche firmasını arayarak bu ilaç konusunda bilgi istediği iddia
edilmektedir.
Sağlık Bakanlığının açıklamasında, İlaç Takip Sistemi’nde bu
sahtekârlığın olamayacağı vurgulanıp, İnternet’ten satışı tespit edilen bu
ilaçlarla ilgili Teftiş Kurulunun inceleme başlattığı bildirilmiştir. Ülkemizde
ödeme kurumları ile eczaneler arasında çıkan fiyat anlaşmazlıklarından dolayı,
bu gibi ilaçlar zaman zaman piyasada bulunamamıştır. Zor durumda kalan kanser
hastalarının ilaçları yasal olmayan yöntemlerle temine yöneldikleri basından
izlenmiştir. Bu durumda bazı hastaların içinde etken madde olmayan sahte
ilaçlarla kanser tedavisine devam etmiş olabileceği kuvvetle muhtemeldir.
FDA'nın sıkı denetimine rağmen ABD'de birçok merkezde sahte ilaçla
tedavi yapıldığı tespit edilmiştir. Ülkemizde sadece İlaç Takip Sistemi'ne
güvenerek sahte kanser ilacı kullanıldığı iddialarını görmezden gelmek kabul
edilemez. Çünkü sahte kanser ilacı kullanımı telafisi mümkün olmayan sonuçlar
doğurabilecektir. İddiaların araştırılarak sahte ilacın ülkemize nereden
girdiği, Türkiye'de mi üretildiği, hastalardan kimlerin ve kaç doz
kullandığının ortaya çıkarılması ve çözüm üretilmesi gerekmektedir.
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Bir gensoru önergesi vardır. Önerge bugün bastırılıp sayın üyelere
dağıtılmıştır.
Şimdi önergeyi okutuyorum.
C) Gensoru Önergeleri
1.- Ankara Milletvekili Levent Gök
ve 72 milletvekilinin, Başkent Doğalgaz Dağıtım Anonim Şirketinin değerinin çok
altında bir ihale bedeli ile özelleştirilmesini onaylayarak kamuyu zarara
uğrattığı iddiasıyla, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında gensoru açılmasına
ilişkin önergesi (11/28)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Yasal dayanağı kalmadığı hâlde özelleştirme kapsamında son ihalede
değerinin çok altında verilen teklif sonucunda, ihale bedelinin düşük kaldığını
ve bu şekilde onaylanırsa kendisinden hesap sorulacağını ifade etmesine karşın
bu sözlerini çiğneyerek BAŞKENTGAZ AŞ'nin ihale sürecini onaylamak suretiyle
kamunun ve halkın çok büyük ölçüde zarar görmesine neden olan Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan hakkında Anayasa'nın 98 ve 99. ve İçtüzüğün 106. maddeleri
uyarınca gensoru açılmasını arz ve talep ederiz.
Levent Gök Uğur Bayraktutan Doğan Şafak
Ankara Artvin Niğde
Arif Bulut Ayşe Eser Danışoğlu Mehmet S. Kesimoğlu
Antalya İstanbul Kırklareli
Kazım Kurt Refik Eryılmaz Mahmut Tanal
Eskişehir Hatay İstanbul
Engin Altay Hülya Güven Mustafa Moroğlu
Sinop İzmir İzmir
Mehmet Volkan Canalioğlu Durdu Özbolat Tolga Çandar
Trabzon Kahramanmaraş Muğla
Namık Havutça Ali Demirçalı Erdal Aksünger
Balıkesir Adana İzmir
Ahmet Toptaş İzzet Çetin Turgay Develi
Afyonkarahisar Ankara Adana
Kamer Genç Gürkut Acar Musa Çam
Tunceli Antalya İzmir
Haydar Akar Muharrem Işık Kadir Gökmen Öğüt
Kocaeli Erzincan İstanbul
Osman Taney Korutürk Ali Rıza Öztürk Turgut Dibek
İstanbul Mersin Kırklareli
Müslim Sarı Ferit Mevlüt Aslanoğlu İlhan Demiröz
İstanbul İstanbul Bursa
Faik Tunay Aykan Erdemir Fatma Nur Serter
İstanbul Bursa İstanbul
Bülent Kuşoğlu Sakine Öz Celal Dinçer
Ankara Manisa İstanbul
Bülent Tezcan Oğuz Oyan Hasan Akgöl
Aydın İzmir Hatay
Ömer Süha Aldan Aytun Çıray Ümit Özgümüş
Muğla İzmir Adana
Sinan Aydın Aygün İlhan Cihaner Veli Ağbaba
Ankara Denizli Malatya
Haluk Ahmet Gümüş Aykut Erdoğdu Süleyman Çelebi
Balıkesir İstanbul İstanbul
Ramazan Kerim Özkan Melda Onur Birgül Ayman Güler
Burdur İstanbul İzmir
Mehmet Ali Ediboğlu Ali Özgündüz Hasan Ören
Hatay İstanbul Manisa
Ali İhsan Köktürk Ali Serindağ Recep Gürkan
Zonguldak Gaziantep Edirne
Mehmet Hilal Kaplan Mehmet Şeker Hurşit Güneş
Kocaeli Gaziantep Kocaeli
Mevlüt Dudu Ayşe Nedret Akova Selahattin Karaahmetoğlu
Hatay Balıkesir Giresun
Candar Yüceer Hüseyin Aygün Ensar Öğüt
Tekirdağ Tunceli Ardahan
Sedef Küçük Malik Ecder Özdemir Mehmet Ali Susam
İstanbul Sivas İzmir
Ali
Haydar Öner
Isparta
Gerekçe:
Ankara Büyükşehir Belediyesinin, BOTAŞ ve kamu kuruluşlarına
borcunu ödememesi, Ankara'da metro hatlarını yapamaması üzerine; 4646 sayılı
Doğal Gaz Piyasası Kanununa 25.05.2007 tarihli ve 5669 Sayılı Kanunun 1.
maddesine eklenen (e) bendiyle; doğalgazın %80'inin özelleştirilmesi ve elde
edilen gelirden EGO Genel Müdürlüğü'nün BOTAŞ'a ve Hazineye olan borçlarına ve
Ankara Metrosuna finansman sağlanması öngörülmüş, esas olarak Melih Gökçek'in
kurtarılması amaçlanmıştır.
Bu amaçla kurulan Başkent Doğalgaz Dağıtım AŞ üç kez ihaleye
çıkarılmış; üç milyar ABD Dolar'ı gelir beklenen ihalelerde verilen en yüksek
teklifin 1 milyar 610 milyon ABD Doları olması ve bedellerin ödenmemesi
nedeniyle özelleştirme gerçekleştirilememiştir.
Bunun üzerine 25.10.2010 tarihli Bakanlar Kurulu Kararıyla ve
25.4.2011 tarihinde yapılan protokol ile metro inşaatları Ulaştırma Bakanlığına
devredilmiştir.
Bu bağlamda, Başkent Doğalgaz Dağıtım AŞ'nin özelleştirme
gerekçesi kalmamıştır.
Durum böyleyken; 04.07.2012'deki yasa değişikliğiyle özelleştirme
sonrası uygulanacak tarifenin (birim hizmet ve amortisman bedeli 0,05555 ABD
Dolar/m3 karşılığı YTL, taşıma bedelinin 0,0077 ABD Dolar/m3 karşılığı YTL)
uygulanması on yıldan sekiz yıla indirilerek kalan yüzde 20 hisse de
özelleştirme kapsamına alınmış, Başkent Doğalgaz Dağıtım AŞ'nin %100 hissesinin
özelleştirilmesinin yolu açılmıştır.
Süreç içerisinde doğalgaz hatları yenilenmiş, abone sayısı
1.411.000'e ulaşmıştır. Bu şekliyle yapılan 25.01.2013 tarihindeki 4. ihalede
en fazla 1 milyar 162 milyon dolar teklif verilmiştir.
Başbakan bunun üzerine bir televizyonun canlı yayınında
"Kârlılık olayını milletimizin lehine düşünmek durumundayız. Biz sıkıştık,
şu anda paraya ihtiyacım var, ne yapalım, hemen. Yok öyle şey. Türkiye malının
kıymetini bilen bir ülke konumunda. Mesela Başkent Gaz'da 1.5 milyar doları
yakalamışız. Yeni gelen 1.100 ile geliyor. Şimdi 1.5'u yakaladığın yerde 1.100
ile verilirse, Fatih Altaylı bunun hesabını sormaz mı, 1.5'u yakalamıştı, gördü,
Türkiye bu kadar güçlü olmuşken, enerjide bu kadar güçlü bir yere gelmişken
nasıl oluyor da şimdi sen 1.100 veriliyor demez misin" demiştir.
Başbakanın, ihalede verilen teklif, Özelleştirme Yüksek Kurulunca
ihale öncesi belirlenen BAŞKENTGAZ'ın değerinin altında kaldığı için bu
açıklamayı yaptığı muhakkaktır.
Ancak Başbakan, 14.03.2013'te Özelleştirme Yüksek Kurulu Başkanı
olarak BAŞKENTGAZ ihalesini onaylamıştır.
Piyasa değeri çok daha yüksek olan BAŞKENTGAZ'ın bu kadar düşük
bedelle satılmasıyla oluşacak kamu kaybı son derece büyüktür.
Başbakan'ın, kendi sözlerinin aksine, Türkiye'nin 2. büyük
doğalgaz dağıtıcısı olan BAŞKENTGAZ ihalesini, hangi gücün etkisiyle ve hangi
pazarlıklar sonucunda onayladığını kamuoyu ile paylaşması ve hesap vermesi
gerektiği çok açıktır.
Ayrıca, Başkent Doğalgaz Dağıtım AŞ'nin özelleştirilmesi ile
Ankara Büyükşehir Belediyesinin çok önemli bir gelir kaynağından mahrum olması
yanında, doğalgaz satış fiyatındaki kamu kontrolü tamamen ortadan kalkacak,
tüketiciler, dağıtıcı firmanın tekel gücünden kaynaklanan fiyat politikasıyla
mağdur olacaklardır.
Yukarıdaki nedenlerle Başbakan hakkında Anayasa'nın 98, 99. ve
İçtüzüğün 106. maddeleri uyarınca gensoru açılması uygun olacaktır.
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Gensorunun gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmenin
gününü de kapsayan Danışma Kurulu önerisi daha sonra onayınıza sunulacaktır.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine
göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve daha sonra
oylarınıza sunacağım…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN - Buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
15.- İstanbul Milletvekili Mehmet
Akif Hamzaçebi’nin, AK PARTİ grup önerisiyle gündeme alınması istenilen 463
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin komisyondan geçtikten sonra kırk sekiz saat
geçmeden Genel Kurul gündemine getirilmesinin bir İç Tüzük ihlali olduğuna ve
teklifin 22’nci maddesinin Anayasa’ya aykırı olması nedeniyle görüşülmesine
imkân bulunmadığına ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Şimdi, Adalet ve Kalkınma
Partisi grup önerisi, Plan ve Bütçe Komisyonundan geçerek Genel Kurula gelmiş
olan 463 sıra sayılı Teklif’in bugün görüşülmesine ilişkin bir maddeyi de
içeriyor. Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminin düzenlenmesini önerirken
463 sıra sayılı Teklif’e öncelik verilmesini öneren bir içeriğe sahip.
463 sıra sayılı Teklif, sıra sayısı itibarıyla benim odama bu
sabah saat 10.00’da geldi, milletvekillerinin odalarına saat 11.00 itibarıyla
ulaşmış değil idi. Bu kadar kapsamlı bir teklifi görüşeceğiz ve bu tekliften
milletvekillerinin haberi yok, milletvekillerinin hazırlanma imkânı,
hazırlanmaya ilişkin zaman kendilerine tanınmamıştır. İç Tüzük’ümüzün 52’nci
maddesi, bu tasarı ve tekliflerin komisyondan geçtikten sonra kırk sekiz saat
geçmeden Genel Kurulda görüşülemeyeceğini hükme bağlamaktadır. Aksini tabii ki
Danışma Kurulu kararlaştırabilir ama bu kadar önemli bir tasarıda “Kırk sekiz
saat geçmeden görüşelim.” önerisini yaparken milletvekillerine makul bir
hazırlanma zamanı dahi tanınmamıştır. Bu, bir kere, kesinlikle yanlıştır.
İkincisi, teklifin Kamulaştırma Kanunu’na ilişkin maddesi, 22’nci
madde, Anayasa’ya açıkça aykırıdır. Anayasa’nın 138’inci maddesi, mahkeme
kararlarının yasama, yürütme ve yargı organlarıyla idareyi bağlayacağını ve
herkesin, bu makamların, bu kurumların buna göre hareket edeceğini hükme
bağlamaktadır. Oysa, söz konusu madde, Anayasa Mahkemesinin bir iptal kararını,
arkadan dolaşmak suretiyle hükümsüz hâle getirmektedir. Yani o madde de
Anayasa’ya aykırı bir şekilde yer almıştır. Anayasa’ya aykırılık nedeniyle
teklifin görüşülme imkânı bulunmamaktadır Sayın Başkan.
Ayrıca, milletvekillerine gerekli zamanın tanınmamış olmasını da
bir İç Tüzük ihlali olarak görüyorum.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkanım, izin verirseniz…
BAŞKAN – Evet.
16.- Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli’nin, AK PARTİ grup önerisiyle gündeme alınması istenilen 463 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin Hükûmet veya esas komisyon tarafından kırk sekiz saat
geçmeden Genel Kurul gündemine getirilmesinin gerekçeli olarak istenebileceğine
ve Genel Kurulun işaret oyuyla buna karar verebileceğine ilişkin açıklaması
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – İç Tüzük’ün 52’nci maddesinin birinci
fıkrasına göre, gerçekten, Sayın Hamzaçebi’nin belirttiği gibi, kırk sekiz saat
geçmeden tasarı ve tekliflerin
görüşülemeyeceği belirtiliyor ancak bir sonraki fıkrada “Bu süre geçmeden gündeme
alınması, gündemdeki kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer
işlerden birine öncelik verilerek bu kısmın ilk sırasına geçirilmesi, Hükümet
veya esas komisyon tarafından gerekçeli olarak Genel Kuruldan istenebilir. Bu
takdirde, Genel Kurul, işaret oyuyla karar verir.” Yani Genel Kurulun
takdirindedir, Genel Kurul eğer bu şekilde karar verirse Sayın Başkanım -daha
önce de bu defalarca yapıldı zaten- kırk sekiz saat beklemeden bu görüşmeler
yapılıyor efendim.
BAŞKAN – Sayın grup başkan vekilleri, on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.58
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.50
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran
Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER : Mustafa HAMARAT
(Ordu), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
109’uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Canikli.
17.- Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli’nin, AK PARTİ grup önerisiyle gündeme alınması istenilen 463 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin 22’nci maddesinde Anayasa’ya bir aykırılığın söz
konusu olmadığına ilişkin tekraren açıklaması
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Biraz önceki tartışmada Sayın
Hamzaçebi’nin 22’nci maddeyle ilgili olarak ifade ettiği Anayasa’ya aykırılık
tartışmasıyla ilgili bir netleştirme yapmak istiyorum.
Bu, kamulaştırılmaksızın, imar planlarında kamu alanlarına tahsis
edilen ve gerçekten birçok vatandaşımızın da mağduriyetine yol açan sorunun
çözümüne yönelik olarak düzenlenmiş olan bir maddedir. Yani yirmi yıldan beri,
otuz yıldan beri imar planlarında hastane alanı, millî eğitim alanı, okul alanı
gibi kamu hizmetine tahsisli olarak görülen ancak bu amaçla istimlak edilmeyen,
başka bir şekilde değerlendirilmesine fırsat veya imkân da verilmeyen ve
vatandaşımızın mağduriyetini ortaya çıkaran sorunun çözülmesi amacına
yöneliktir.
Dolayısıyla, bu noktada madde metninden bu şekilde anlaşılamıyorsa
ifade, onu netleştirebiliriz, netleştireceğiz. Dolayısıyla, bu noktada herhangi
bir Anayasa’ya aykırılık söz konusu değildir ama anladığım kadarıyla, ifade
edilişinde bunu çağrıştıran birtakım algılamalar oluşmuş, ona yönelik olarak
gerekli düzenlemeleri yapacağız Sayın Başkan.
BAŞKAN – Peki efendim.
18.- İstanbul Milletvekili Mehmet
Akif Hamzaçebi’nin, AK PARTİ grup önerisiyle gündeme alınması istenilen 463
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 22’nci maddesinin yeniden ele alınıp tereddütleri
giderecek şekilde düzenlenmesi gerektiğine ilişkin tekraren açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, ben de bir
açıklama yapayım efendim.
Şimdi, teklifin 22’nci maddesi, 2942 sayılı Kamulaştırma
Kanunu’nun geçici 6’ncı maddesini yeniden düzenliyor. Söz konusu geçici 6’ncı
madde, 5996 sayılı Kanun’la Kamulaştırma Kanunu’na eklendi ve 1956 tarihli 6830
sayılı İstimlak Kanunu ile 1983 tarihli 2942 sayılı yeni Kamulaştırma Kanunu
arasındaki geçen dönemde kamulaştırmasız el atma nedeniyle mağdur olan
vatandaşların sorununu çözmeye yönelik bir düzenlemeyi getiriyor. Daha sonra,
bu düzenleme, 1983 yılından sonraki kamulaştırmasız el atmaları da kapsayacak
şekilde 6111 sayılı Kanun’la genişletildi. 6111 sayılı Kanun’la yapılan
genişletmeyi Anayasa Mahkemesi iptal etti ve Anayasa Mahkemesi idareye Ağustos
2013 tarihine kadar süre verdi. Bu süreye kadar yeni bir yasanın kabul edilmesi
gerekiyor. Tabii ki kabul edilecek yasanın Anayasa Mahkemesinin iptal
gerekçelerini karşılaması gerekiyor. Teklif, bu konuda yapmış olduğu öneriyle,
daha evvel 1956 ile 1983 tarihleri arasındaki kamulaştırmasız el atmaları
düzenleyen geçici 6’ncı maddeyi yeni baştan ele alarak düzenliyor ve 1983
yılından sonraki kamulaştırmasız el atmaları da kapsamına alacak şekilde
genişletiyor.
İmar planı kararlarıyla kamu hizmetine ayrıldığı hâlde
kamulaştırılmamış olan taşınmazların maliklerinin mağduriyetini gidermek
amacıyla bir düzenleme yapılması ihtiyacı olabilir, vardır ama bu ihtiyacı
karşılarken 1983 yılından sonraki diğer kamulaştırmasız el atmaları da, onları
da meşrulaştıracak bir yasal temeli hazırlamamak gerekir. Madde, bu anlamda
yeniden ele alınıp bu tereddütleri giderecek şekilde düzenlenmelidir.
BAŞKAN – Evet, bu anlaşılmıştır.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Canikli’nin
açıklamasından, ben, sadece imar planı kararlarına ilişkin kamulaştırmasız el
atmaların söz konusu olabileceği bir düzenlemenin yapılacağını anlıyorum.
BAŞKAN – Evet, yeri ve zamanı geldiğinde bunu yerine getirirsiniz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Maddenin bu şekilde
anlaşılmasına ilişkin bir önerge verecekler, öyle anlıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine
göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve daha sonra
oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- AK PARTİ Grubunun, Genel
Kurulun çalışma gün ve saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden
düzenlenmesine; 463 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine
göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
23/5/2013
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 23/5/2013 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından,
İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince, grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel
Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Nurettin
Canikli
Giresun
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Bastırılarak dağıtılan 463 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 48 saat
geçmeden gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler" kısmının 4’üncü sırasına alınması ve diğer işlerin sırasının
buna göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun, haftalık çalışma günlerinin dışında, 24 Mayıs 2013
Cuma günü saat 15.00'te toplanması ve bu birleşiminde gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında yer
alan işlerin görüşülmesi,
23 Mayıs 2013 Perşembe günkü (bugün) birleşiminde 463 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
24 Mayıs 2013 Cuma günkü birleşiminde 358 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’na kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
Yukarıda belirtilen birleşimlerde gece 24.00'te günlük programın
tamamlanamaması hâlinde, günlük programın tamamlanmasına kadar çalışmalarını
sürdürmesi,
463 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine
göre temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle
olması önerilmiştir.
463 SIRA SAYILI BAZI KANUN VE
KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFİ
(2/1524)
BÖLÜMLER BÖLÜM
MADDELERİ BÖLÜMDEKİ MADDE
SAYISI
1. BÖLÜM 1 ila
18’inci maddeler 18
2. BÖLÜM 19 ila
36’ncı maddeler 18
TOPLAM MADDE SAYISI 36
BAŞKAN – Önerinin lehinde İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan
Kubat.
Buyurunuz Sayın Kubat. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Sayın Başkanım, çok değerli
milletvekilleri; partimizin grup önerisi lehinde görüşlerimi ifade etmek üzere
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım.
Değerli arkadaşlar, önerimizde esasen belli başlı bir değişiklik
vardır bugünkü gündeme ilişkin; o da 463 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin bugün
gündeme alınmak suretiyle, gündemin 4’üncü sırasına alınmak suretiyle
görüşülmesi, görüşmelerinin 24.00’e kadar bitmemesi hâlinde de bitimine kadar
devam etmesi şeklindedir.
Keza, eğer bugün gündem konusu çalışma bitirilemezse Meclisin
yarın -cuma günü- saat 15.00’te toplanarak çalışmalarını
sürdürmesi önerilmektedir.
Kanun, yeri geldiğinde, değerli gruplarımızın katkılarıyla daha da
gelişecek, zenginleşecektir, mesele daha net biçimde ortaya çıkacaktır. 8-10
tane kanunla ilgili gerçekten toplumda beliren ihtiyaçları karşılama amacıyla
ciddi düzenlemeler getirilmektedir.
Ben önerinin desteklenmesini bekler, yüce heyetinize saygılarımı
sunarım.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kubat.
Aleyhinde, Mersin Milletvekili Mehmet Şandır. (MHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz Sayın Şandır.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Teşekkür ederim Değerli Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun grup önerisinin
aleyhinde söz aldım.
Gerçekten, bir haftada Genel Kurul iki defa çalışma gündemini
belirlemek için mesai harcamaktadır. Her defasında da söylediğim gibi, dünyada
hiçbir kurul yok ki kendi gündemini belirlemek için üç saat, dört saat
çalışsın. Bu hiç doğru bir usul değil.
Değerli arkadaşlar, getirilen öneri, 463 sıra sayılı kanun’un
gündeme alınmasını, bugün ve yarın bitirilmesini talep eden bir öneri. Değerli
milletvekilleri, önemli konularda değişiklik yapan, önemli kanunlarda
değişiklik yapan bir torba kanunu görüşeceğiz. Bu kanunda -şöyle üstünkörü bir
saydım- 13 tane kanunda değişiklik yapıyor, 13 tane farklı alanda, farklı
konuda köklü değişiklikler yapan bir torba kanun. Alıştık torba kanunlara ama
torba kanunların temel kanun olarak getirilmesi de yeni bir usul oldu. Bu iki
husus, birbiriyle çelişen bir durum ve bana göre, İç Tüzük’ümüze göre de aykırı
bir durum. İç Tüzük 91’e göre -temel kanunun- çok net, buradan okuyarak da
söyleyebilirim, diyor ki: Bir hukuk dalını sistematik olarak bütünüyle veya
kapsamlı olarak değiştirecek biçimde genel ilkeleri içermesi hâlinde kanun
teklifi ve tasarısını temel kanun olarak
alabilirsiniz. Tekrar ediyorum: Bir hukuk dalını sistematik olarak
değiştiren, kapsamlı olarak değiştiren, bütünüyle değiştiren genel ilkeleri
içermesi hâlinde bir kanunu temel kanun olarak görüşebilirsiniz, İç Tüzük 91.
Anayasa 88 de kanunların görüşülmesi İç Tüzük’le belirlenir,
diyor.
Şimdi, 13 farklı konuda, 13 farklı kanunda birtakım ihtiyaca
binaen yapılan pragmatik değişiklikleri -temel ilkeler değil- ihtiyaçtan
kaynaklanan değişiklikleri bir torbaya doldurmuşsunuz ve İç Tüzük 91’e rağmen,
91’e aykırı bir şekilde temel kanun olarak buraya getiriyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi ülkemizin,
milletimizin temel talepleri, ihtiyaçları doğrultusunda ve değişen şartlara
göre hukuk kurmakla görevli ve milletimiz adına görev yapıyor. Ama hukuk
kurarken hukuka da uygun olmak, en azından kendi hazırladığı, kendi oylarıyla
kabul ettiği İç Tüzük’e de uygun çalışmak mecburiyetinde. “Ben yaptım oldu”
anlayışıyla “Benim yaptığım kuraldır…” Yani, Genel Kurul kendi gündemine
sahiptir, takdir Genel Kurulun, parmağımızı kaldırırız burada hukuk kurabiliriz
ama kurduğumuz hukuk, daha önce kurduğumuz hukuka aykırıysa yaptığımız iş meşru
olmaz. Hukuki meşruiyeti olmayan hiçbir düzenleme de kamu vicdanında, insan
vicdanında adalet duygusunu beslemez değerli arkadaşlar. Dolayısıyla “Bugün
görüşelim.” sebebinizde haklı olabilirsiniz; zorunlu, zaruri, acil olabilir.
“Bugün görüşelim.” diye şimdi oylarınızla kabul edeceğiniz, kararlaştıracağınız
463 sıra sayılı torba kanun temel kanun olarak görüşülecek yani iki bölümde,
içeriğine çok fazla girmeden; her madde bir kanunu değiştiriyor ama madde
üzerinde müzakere açmadan. Kırk sekiz saat geçmeden getiriliyor. Ben inanıyorum
ki bu Genel Kurulda bulunanların yüzde 95’i bu kanunun daha kapağını
açmamıştır. Nasıl müzakere edeceğiz, hangi bilgiye dayalı müzakere edeceğiz ve
milletimizin ihtiyaçlarına uygun bir düzenlemeyi hangi ortak akılla kuracağız
veya kurduğumuz bu ortak akıl hukuken meşru olacak mı millet vicdanında, adalet
duygusunu geliştirecek mi?
Dolayısıyla -ben, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
konuşuyorum- her defasında bir zaruret, bir ihtiyaç, bir aciliyet ortaya
koyarak bu İç Tüzük’ü çiğnememiz, “Teamül var, geçmişte de böyle yaptık.”
mazeretine sığınmamız, benim anlayışıma göre hukuk adamına, hukuk kuracak bu
müesseseye ve bu fonksiyona yani Türkiye Büyük Millet Meclisine, millet adına
hukuk kurma fonksiyonuna yakışmayacak bir davranıştır. Aranızda çok değerli
hukukçular olduğunu biliyorum eğer meseleyi incelerlerse , onların da doğru
bulmayacaklarına inanıyorum.
Tekrar ediyorum -İç Tüzük 91’e göre temel kanun olmanın şartı- bir
hukuk alanında kapsamlı ve bütünüyle yapılacak değişiklikleri temel kanun
olarak alabilirsiniz. 13 kanunun bazı maddelerinde ihtiyaca binaen yapılan
değişiklikleri bir torbaya doldurup, buraya getirip temel kanun olarak görüşülmesini dayatırsanız
bunun adı hukuk olmaz.
En azından bu tavrınıza, bu yaklaşımınıza, bu yönetim anlayışınıza
karşı çıkıyorum. Bu sebeple, getirdiğiniz önergeye aleyhte oy kullanacağımı
ifade ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Şandır.
Lehte, Muş Milletvekili Sırrı Sakık.
Buyurunuz Sayın Sakık.
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, bugün, bir torba yasa yeniden gündemde. Uzun süredir bu tür yasalarla
bu Parlamento her gün meşgul ediliyor ama biz önemli bir süreçten geçtiğimizi
hep söylüyoruz. Bu önemli süreçte, bu ülkede bu hukukla iç barışımızı
sağlayamadığımızı hep söylüyoruz.
Bakın, bugün görüşülmek istenen kanunda her şey var yani “Tamek’se
atın sepete.” sloganıyla ne varsa bu torba kanunda var ama içinde özgürlükler,
adalet, hukuk yok.
Şimdi, önemli bir süreçten geçtiğimizi… Kamuoyu araştırmalarında
hep bunları görüyoruz yani bugünkü bütün gazetelerde, yapılan anketlerde,
Türkiye kamuoyunun iç barışın sağlanmasıyla ilgili desteğini görüyoruz ama bu
konuda bir tek adım, bir tek çaba görmüyoruz ve biz eğer doksan yıllık bu
sorunlarımızı çözeceksek doksan yıllık hukukun bu sorunları çözmediğini… Yeni
bir hukuk anlayışıyla bunları çözmemiz gerekir ama biz hukukumuzu dizayn
etmiyoruz. Biz hukukumuzu muhaliflerimize karşı acımasız bir silah gibi
kullanıyoruz. Evet, bütün muhalifler cezaevinde. Yani bütün muhaliflere karşı
uyguladığınız yol, yöntem nedir; ya cezaevidir ya mezardır.
Şimdi, bu süreçten bizim hepimizin ders çıkarmamız gerekirken ne
yazık ki yeniden, yine, Parlamento bildiği eski yol, yöntemini sürdürmeye
çalışıyor. Yani hep söylenir ya dünün güneşiyle bugünün çamaşırlarının kurutulmadığı, dünün bu ülkede
uygulanan hukuk anlayışıyla iç barışımızı inşa etmediğimizi hepimiz biliyoruz.
Şimdi, Türkiye birkaç aydır çatışmasız bir süreci yaşıyor ve ölümler yok,
insanlar umutlu. Geçmişten bugüne kadar gelen sorunlarımızı birlikte nasıl
çözebiliriz, herkes bu konuda umut içerisinde, bir bekleyiş içerisindeyken ama
ne yazık ki Parlamentomuzda bu konuda küçük bir çaba da yok. Yani, haziran
sonrası, tekrar, Parlamento tatile gidecek. Biz, Barış ve Demokrasi Partisi
olarak bu sürecin heba edilmemesi gerektiğini… Hele hele, bu sürecin bu tür
yasalarla heba edilmemesi gerekir. Türkiye’nin temel ihtiyacı alan
özgürlüklerin bir an önce inşa edilmesi gerekir.
Bakın, bu Parlamento bir taraftan 12 Eylülün ürünü olan Anayasa’yı
değiştirmeyi vadediyor ama bir taraftan da 12 Eylülün ürünü olan, generallerin
getirdiği Siyasi Partiler Yasası, Seçim Kanunu’ndan nemalanarak iktidar olmak
istiyorsunuz. Bu Parlamentoda, yüzlerce kez bu kürsüde söyledik. Bizim
seçmenimizin, bizim vatandaşımızın ödediği vergiden üç parti pay alıyor ama biz
pay almıyoruz. Sonra dönüp dolaşıyorsunuz “Ya, gerçekten sizin neyiniz eksik?”
diyorsunuz. Bu bile size karşı mücadele etmemiz için yeterli bir donedir. Siz
bu hakkı nasıl kendinizde görürsünüz? Bizim vatandaşların…
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – “Siz” dediğiniz ora mı?
SIRRI SAKIK (Devamla) – Üç partiye de söylüyorum.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Hayır canım, olur mu? Biz
istiyoruz, Sayın Sakık biz istiyoruz.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Bütün vatandaşlarımızın ödediği vergiden
üç parti nasıl kendi arasında paylaşır?
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Biz istiyoruz, duymuyor musun?
SIRRI SAKIK (Devamla) – Biz sadece Barış ve Demokrasi Partisi
demiyoruz, Parlamento dışında olan diğer siyasi partilerin de hazineden pay
alması gerektiğini söylüyoruz. Şimdi, Parlamentonun dışında olan siyasi
partilerin seçmenleri bu ülkede vergi vermiyor mu? Veriyor ama bununla ilgili
tek bir küçük çalışma bile yok. 12 Eylül Anayasası’nı eleştiriyorsunuz ama hâlâ
12 Eylül Anayasası’nın, Siyasi Partiler Kanunu’nun Yani, yüzde 10’luk baraj ve
Seçim Kanunu yerli yerinde duruyor ve bu Parlamentoyu halkın iradesi
belirlemiyor. Bu Parlamentoyu kim belirliyor? Bu partilerin genel başkanları
belirliyor.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Sakık “Baraj insin.”
diye bağıran kim? Bak, bu hakkımızı da yemeyin.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Bağıran kim ya? “Seçim yardımı
yapılsın.” diyen kim?
SIRRI SAKIK (Devamla) – Ya, hep beraber bağıralım, “Bağırın,
bağırın.” diyoruz biz de işte.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Baraj var, hazine yardımı yok, onu da
koyalım.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Hazine yardımı da yapılsın.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Şimdi, bir taraftan özgürlükleri
istiyoruz, bir taraftan da bütün kaderimizi bu partilerin genel başkanlarının
iki dudağı arasından çıkacak söz ve sözcüğe mahkûm ediyoruz. Buradan demokrasi
çıkmaz, buradan özgürlük çıkmaz. Bu Parlamento özgür olmadığı müddetçe bu
ülkede özgürlüklerden bahsedemeyiz. Bizim milletvekili arkadaşlarımız, bu
kürsüye -özellikle iktidar milletvekilleri- zaman zaman, bu Meclis araştırma
önergeleriyle ilgili gelip, nasıl iki dakika içerisinde, bir dakika içerisinde
“Efendim, zaman darlığı.” deyip olayı geçiştirmeye çalışıyorlar. Çünkü, genel
başkan böyle talimat veriyor, siyasi partiler böyle emrediyor. Bu Siyasi
Partiler Kanunu’nda ve bu yasada halk yok, halk belirleyici değil. O vesileyle,
eğer demokratik zeminin önü açılacaksa ilk önce Siyasi Partiler Yasası, Seçim
Kanunu derhâl değiştirilmelidir. Bunun gereğini yapmalısınız.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Anlaşmanızda var mı?
SIRRI SAKIK (Devamla) – Hep beraber, birlikte, bu hepimizin ortak
görevidir. Birlikte bunları, evet, değerlendirmeliyiz ve değiştirmeliyiz. Bir
taraftan da eğer iç barışımızı sağlayacaksak iç barışımızda… Yani, 12 Eylülün
ürünü olan Siyasi Partiler Yasası ve Seçim Kanunu nasıl sorunu çözmüyorsa
Anayasa da çözmüyor, yasalar da çözmüyor. Bu Anayasa, bu yasayla biz iç
barışımızı sağlayamayız, temel sorunlarımızı konuşamayız. Şimdi bu yasaların
değiştirilmesi gerekir.
Bakın, bizim “olağanüstü hâl” dediğimiz dönemlerden gelen
mahkûmiyetler var. İçeride, yirmi yılı aşkın süredir cezaevinde olan PKK’li
tutsaklar var, KCK’li tutsaklar var ve bunlar düşüncelerinden dolayı içerideler
yirmi yılı aşkın bir süredir. Eğer barıştan bahsediyorsanız, ilk önce, bu
insanların bir an önce özgürleşmesi için yasaları değiştirmeniz lazım, Terörle
Mücadele Yasası’nı ortadan kaldırmanız lazım. Yoksa, silahlar sustu, eh, Kürt
sorunu yok hükmünde sayılacak... Zaten, bu ülkenin genetik mirası kötü, zaten bütün
realiteler eğer tepki yoksa, eğer bir mücadele yoksa yok hükmünde sayılıyor. Ne
zaman ağır bir bedel ödeniyorsa, 50 bin ölümden sonra Kürt realitesi kabul
ediliyor ama silahlar susunca yeniden o realite askıya alınıyor. Ne zaman bir
deprem görsek, depremde 10 bin, 20 bin
insan ölse “Vay, bizim ülkemiz fay hattı üzerinde, biz buna uygun adımlar
atmalıyız.” diyorsunuz. Deprem süreci bitiyor, yeniden, biz, depremi de askıya
alıyoruz.
O vesileyle, sevgili arkadaşlar, biz dostane öneri sunuyoruz.
Türkiye, hem toplumda hem uluslararası kamuoyunda ilk kez bu kadar ciddi
şekilde iç barışa yakın bir süreci yaşıyor. İç barışa yakın bir süreç yaşandığı
içindir ki zaman zaman, Türkiye'nin bu barışının sağlanmaması için nasıl ki
Paris’te saldırıya maruz kaldı oradaki 3 PKK’li kadın ve Reyhanlı’daki olaylar
da bunun bir farklı versiyonudur. Emin olun ki onun için biz hep söylüyoruz:
Dün barışla ilgili mecburiyetimiz vardı, bugün mahkûmiyetimiz var. Parlamento
buna uygun yasaları derhâl hayata geçirmelidir, güven arttırıcı adımları
atmalıdır. Parlamentonun görevi bu olmalıdır. Evet, trafik cezasından tutun
alkole kadar, bunları da konuşalım ama bu torba yasasında özgürlüklere dair, iç
barışımıza dair bir yasayı ve anayasayı nasıl dizayn edeceksek… Şimdi, hep
söylüyoruz: “Anayasayla ilgili bir konsensüs yok.” Benim bu saydıklarım, bu
söylediklerim, bizim “yol temizliği” dediğimiz bu yasaların değişmesi için
anayasal değişikliğe gerek yok. Bunu, Parlamento oturur, üç gün içerisinde
Siyasi Partiler Yasası’nı, Seçim Kanunu’nu değiştirir, Terörle Mücadele
Yasası’nı kaldırır, içerideki binlerce insan özgürlüklerine kavuşur, o zaman,
biz de, evet, barışın iklimine, ruhuna uygun adımlar atıldığını görürüz.
Kamuoyundaki yüzde 68’lerdeki halk desteği bu sefer yüzde 100’lere çıkar. Tarih
size, bize, hepimize böyle önemli bir görev veriyor ve önemli bir sorumluluk
veriyor. Biz de gerçekten bunun gereğini yapalım.
Biz tekrar altını çizerek söylüyoruz: Bu yaz silahlar konuşmuyorsa
Parlamento rehavete kapılıp, gidip üç ay tatil yapmamalıdır. Parlamento, bu
ülkenin ihtiyacı olan yasaları, anayasayı dizayn etmelidir ve halkımıza umut
vadetmelidir. Bu umudun adresi de Türkiye Büyük Millet Meclisidir, dışarıda
bunun için çaba sarf etmeye gerek yok. Bu çabanın adresinin Türkiye Büyük Millet
Meclisi olduğunu söylüyoruz. Meclis gereğini yaparsa eminim ki çok önemli
şeyler olur.
Ben hepinize teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Sakık.
Aleyhinde, İstanbul Milletvekili Akif Hamzaçebi.
Buyurunuz Sayın Hamzaçebi (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Adalet ve Kalkınma Partisinin bugünkü ve eğer
devam edecek olursa yarınki Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemini belirlemeye
yönelik grup önerisi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini
ifade edeceğim.
Her zaman olduğu gibi, Adalet ve Kalkınma Partisi kendi Parlamento
çoğunluğuna dayanarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemini
belirlemektedir. Seçimlerde yüzde 49,8 oranında oy almış olan parti, toplumun
yüzde 50,2’sinin kendisine oy vermediği gerçeğini bir kenara atarak yüzde
50’2’yi dikkate almayan, onun görüşlerini kale almayan düzenlemeler yapmak
istemektedir. Bugünkü Meclis gündemine konu olan düzenlemelerden biri de budur.
Ayrıca, Adalet ve Kalkınma Partisine oy vermiş olan seçmenimizin yani toplam
seçmenin yüzde 49,8’inin de AKP’nin yapacağı, yapmak istediği bu düzenlemelerin
arkasında olup olmadığı da tartışmalıdır.
Bu yıl cumhuriyetin 90’ıncı yılını kutlayacağız, cumhuriyetin
yüzüncü yılına doğru gidiyoruz. AKP’nin iktidar olduğu tarihten bu yana toplam
on bir yıllık bir süre geçmiştir. On bir yıllık süre içerisinde Adalet ve
Kalkınma Partisinin Türkiye’yi özgürlükler açısından daha iyi bir noktaya
getirdiğini söylemek mümkün değildir; on bir yıllık süre içerisinde ekonomik
açıdan geçmişteki hükûmetlerin ekonomik performansını geçecek şekilde,
Türkiye’yi daha iyiye getiren, taşıyan bir performans sergilemiş değildir.
2002’de Adalet ve Kalkınma Partisinin söylemlerini gayet iyi
hatırlıyorum. Hak ve özgürlükleri merkeze alan, bireyin hak ve özgürlüklerini
öne çıkaran, devletin gücünü sınırlandırmak isteyen, kısaca, özgürlükçü bir
çerçeveye sahip bir sistemi kurmak isteyen bir yaklaşımı sergiliyorlardı ve
yine o tarihte, Avrupa Birliği projesine destek veren, Avrupa Birliği projesini
sahiplenen bir Adalet ve Kalkınma Partisi vardı. AKP kadrolarının millî görüş
geleneğinden geliyor olmaları, onların Avrupa Birliği projesi konusunda
söylediklerinin samimiyetini tartışmalı bir hâle getiriyordu. Kimse emin
değildi; millî görüş geleneğinden gelen bir partinin Avrupa Birliği projesine
sahip çıkması, gerçekten inandırıcı mıydı, değil miydi? Çünkü, millî görüş
kadroları, temel olarak Avrupa Birliği projesine karşıydı. Bugün de o kadrolar
Avrupa Birliği projesine karşıdır.
Seçimler yapıldı, AKP iktidar oldu ve hiç kimsenin beklemediği
şekilde, Adalet ve Kalkınma Partisi Avrupa Birliği projesine sahip çıktı, bu
konuda “Acaba?” gibi soru işareti ortaya koyanları şaşırttı. Millî görüş
geleneğinden gelen kadrolar Avrupa Birliği projesine sahip çıkmış ve Türkiye’yi
Avrupa Birliğine taşıyacak şekilde bir hedefi milletimizin önüne koymuştu; bu,
gerçekten şaşırtıcıydı. Ama, ilerleyen zamanda, AKP’nin Avrupa Birliği
manevrasının gerçekte çok doğru olmadığı, çok samimi olmadığı, AKP’nin insan
hak ve özgürlüklerini merkeze alan Avrupa Birliği demokrasilerini kendisine
örnek almadığı ortaya çıktı. Bir dönem topluma heyecan veren Avrupa Birliği projesi,
bugün artık AKP’nin gündeminde değildir ve topluma heyecan veren bir dinamik
olmaktan da çıkmıştır.
2007 seçimlerini hatırlıyorum, 2007 seçimlerine girerken AKP’nin
Avrupa Birliği diye bir projesi kalmamıştı. O dönemin seçim propagandası iki
esas üzerine kuruluydu: Bir, dindar birinin Cumhurbaşkanı olması; iki,
ekonomide istikrarın devamı. 2011 seçimlerini yaptık. Bir sivil anayasa
taahhüdü vardı AKP’nin; Cumhuriyet Halk Partisinin de vardı, diğer partiler de
böyle bir yaklaşıma olumlu bakıyorlardı. Sivil anayasa yapmak için, hak ve
özgürlükleri merkeze alan bir anlayışla, devletin, bireyin hak ve özgürlükleri
karşısında gücünü sınırlayan bir anlayışla masaya oturduk. Ama anlaşıldı ki
Adalet ve Kalkınma Partisinin anayasa projesi, Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın
ölene kadar başkan olmasını amaçlayan bir başkanlık sistemi projesinden başka
bir şey değil.
Şimdi, biz, Türkiye’de aslında tek adam yönetimini yaşıyoruz. Her
şeyimize karar veren, milletin her şeyine karar veren, özel yaşam alanlarına
müdahale eden bir anlayış var iktidarda. İstanbul’da nereye cami yapılacak?
İstanbul’da havaalanı, üçüncü havaalanı nereye yapılacaktır? Üçüncü köprünün
güzergâhı ne olacaktır? Kars’taki heykelin ucube olup olmadığına kim karar
verecektir? Tabii ki Sayın Başbakan karar veriyor. “Ucube” sıfatını o heykele
yapıştırmak suretiyle heykeli yıkmıştır. İstanbul’da silüetlerin, o İstanbul’un
tarihî silüetinin ortasına hangi iş adamı gökdelen dikecektir? Bunların
kararlarını hep Sayın Başbakan veriyor. 1 Mayıs gösterileri, daha doğrusu 1
Mayıs kutlamaları nerede yapılacaktır? Taksim Meydanı nasıl şekillenecektir?
Topçu Kışlası’nın yerine ne inşa edilecektir? Belediyelerin emsal uygulaması ne
olacaktır? Nereye, hangi imar verilecektir? Yaşamımızın bütün alanlarına
müdahale eden bir anlayış vardır, bir Sayın Başbakan bugün Türkiye’nin
yönetimindedir. Yani, daha başkanlık sistemi olmadan tek adam yönetiminin
baskıcı bütün taraflarını Türkiye yaşıyor. Düşünün ki bir de Türkiye'de bir
başkanlık sistemi olduğunu, Türkiye demokrasiye veda edecek demektir. Bunların
gerçekleşme şansının mümkün olmadığını, milletimizin büyük bir dirençle başkanlık
sistemine, Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlığını tasarlayan modele “hayır”
diyeceğini düşünüyorum. Referanduma bile gitmeden, Türkiye Büyük Millet
Meclisinden bunların geçmeyeceğini düşünüyorum, buna inanıyorum. Ama, tek adam
yönetiminin, yaşamımızın her alanına müdahale etmek isteyen, yaşam alanlarımızı
gasbetmek isteyen bir anlayışın bugün yasama organındaki tavrını görüyoruz.
Görüşeceğimiz teklif 463 sıra sayılı Teklif’tir. Bu sabah
itibarıyla, öğlen saatlerinde ancak milletvekillerine ulaştırılabilmiştir ve
biz şimdi bu teklifin görüşmelerine başlayacağız. Milletvekillerine buna
hazırlanma imkânını bile tanımayan bir anlayışın teklifini görüşeceğiz. Elbette
ki bu teklifle ilgili görüşlerimizi, iyileştirme önergelerimizi, değişiklik
önergelerimizi vereceğiz, bunu amaca uygun hâle yani toplumun arzu ettiği,
toplumun ihtiyaç duyduğu bir şekle dönüştürmenin gayreti içerisinde olacağız.
Ama, şu ortaya çıkmıştır: 2002’de Avrupa Birliği projesine sahip çıkarak
toplumun önüne çıkan Adalet ve Kalkınma Partisi, on bir yıl sonra Avrupa
Birliği projesini Türkiye'nin gündeminden çıkarmıştır ve Şanghay Beşlisi gibi
demokrasiyle sorunlu ülkeler kulübü olarak ifade edebileceğimiz bir ekonomik
ortaklığa Türkiye'nin üye olmasını Türkiye'nin gündemine taşımıştır. Bu, ancak
ve ancak otoriter anlayışa sahip kişilerin, yöneticilerin, siyasetçilerin
Türkiye'nin önüne koyabileceği bir hedeftir. Bu bir müzakere taktiği bile
olamaz. Avrupa Birliği karşısında “Ben Şanghay Beşlisi’ne gidip üye olacağım.”
derseniz sizin esasen demokrasi ve özgürlük gibi bir hedefinizin olmadığını
herkes anlamış olur. İyi bir sınama oldu, bu ortaya çıktı. Bu anlayışın bugün
Türkiye Büyük Millet Meclisine dikte ettirmek istediği bir teklifi görüşüyoruz.
Değerli milletvekilleri, bugün KİT Komisyonunda aynı anlayış,
Cumhuriyet Halk Partili KİT Komisyonu üyelerinin üzerine baskı uygulamıştır.
KİT Komisyonundaki milletvekillerimizin denetim görevini gereği gibi
yapabilmesi amacıyla talep ettiği bilgiler, raporlar kendilerinden
esirgenmiştir. O yönetimi, oradaki bu uygulamayı, o tutumu Cumhuriyet Halk
Partisi olarak kınıyoruz.
Sürem burada bitiyor, o nedenle sözlerimi sonlandırıyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Hamzaçebi.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum…
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Sayın Başkanım, Sayın Grup Başkan
Vekili bugünkü KİT Komisyonuyla ilgili olarak bir ithamda bulundu, KİT
Komisyonu Başkanı olarak söz istiyorum.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Poyraz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
19.- Bilecik Milletvekili
Fahrettin Poyraz’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin AK PARTİ
grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Saygıdeğer Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Sayın Grup Başkan Vekili KİT Komisyonunda bugün yaşanan tatsız
olayları işaret ederek KİT Komisyonunda denetim hakkının engellendiği ve
Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerine baskı yapıldığı iddiasında bulundu.
Tutanaklar Meclis Başkanlığımızda mevcut. KİT Komisyonunda aynı Genel
Kurulumuzda olduğu gibi tam tutanak tutulmakta ve -tüm konuşmalar- bu anlamda
tarihe not düşülmektedir. Orada Başkanlık Divanı olarak, milletvekili
arkadaşlarımızdan kim, ne kadar söz istemişse, bu anlamda, milletvekili
arkadaşlarımıza sadece bugün değil, bundan önceki günlerde, bundan önceki
toplantılarda da söz verilmiştir, sözlerini kesmek gibi bir duruma
girilmemiştir ve milletvekili arkadaşlarımız, ister iktidar olsun ister
muhalefet olsun, ilgili kuruluşlarla alakalı tüm hususları, tereddütlerini soru
olarak da, ilgili kuruluşlara, gerek yazılı, gerek sözlü olarak da ifade
etmişlerdir. Eğer burada bir baskı, denetimin yaptırılmaması iddiasında
bulunuluyorsa bunun delillerinin çok açık, net bir şekilde ortaya konulması
lazım. Biz, tarihe şahitlik etme anlamında, olayın şahidi olarak Komisyonumuzun
tutanaklarını Genel Kurulumuza gösteriyoruz.
Ayrıca, bütün Komisyon toplantılarımız -Petrol Kanunu’ndan
kaynaklanan- Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı ile BOTAŞ’ın Komisyon
toplantıları haricinde basına açık şekilde yapılmaktadır. Dolayısıyla olan
biten her şey kamuoyunun önünde olmaktadır.
Bu anlamda, Sayın Grup Başkan Vekilinin yanlış, eksik
bilgilendirildiği noktasında benim bir düşüncem var. Eğer denetimin yapılmadığı,
yaptırılmadığı, konuşturulmadığı noktasında bir iddiası varsa ve sürdürecekse,
o zaman, KİT Komisyonunda konuşan milletvekillerimizin isim isim, parti parti
hangisinin kaç dakika söz aldığını, kaç dakika konuştuğunu kendilerine
tutanaklardan verebiliriz.
KİT Komisyonu, gündemine hâkimdir. Bütün Komisyon üyesi
arkadaşlarımız istediği şekilde söz alırlar, nezaket sınırları çerçevesinde
yasaların bize verdiği görevi yerine getirme noktasında da özgürdürler.
Burada, baskı yapıldığı iddialarını Komisyon Başkanı ve Başkanlık
Divanı olarak reddediyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Poyraz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, ben, KİT
Komisyonunda bugün gerçekleşen oturumda, yapılan görüşmelerde Cumhuriyet Halk
Partili üyelerin taleplerinin karşılanmadığı, bu nedenle de denetim görevlerini
yeterince, gereği gibi yerine getiremedikleri anlamında bir değerlendirme
yaptım.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Kınadınız.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Bir milletvekilinin yasama
organı üyesi olması nedeniyle denetim görevi vardır. Denetim görevi ona
yürütmenin bütün işlemlerini denetleme hak ve yetkisini verir. Bu yetkiyi nasıl
soru önergesiyle kullanabiliyor ise KİT Komisyonundaki görüşmeler sırasında
ilgili idareden bilgi istemek, rapor istemek suretiyle de gerçekleştirme
yetkisine sahiptir. Milletvekillerimizin bu taleplerinin karşılanmaması
yönündeki tutuma yönelik eleştirime Sayın Komisyon Başkanı, hiç ilgisi olmayan
bir şekilde, benim söylediklerimi bir başka anlama gelecek şekilde
değerlendirdi. Dolayısıyla, bir sataşma vardır. İzninizle, sataşma hakkında söz
talep ediyorum.
Sayın Aykut Erdoğdu konuşacak, KİT Komisyonu sözcümüz.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Erdoğdu. (CHP sıralarından alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Aykut
Erdoğdu’nun, Bilecik Milletvekili Fahrettin Poyraz’ın yaptığı açıklama
sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
denetim sadece söz hakkıyla, konuşma hakkıyla sınırlı değildir. Denetim,
milletin verdiği yetkiye dayanarak yürütmedeki birtakım iddialara ilişkin bilgi
ve belgeleri inceleyebilme hakkıdır.
Biz son derece önemli iddiaları iddia olarak ortaya koyduk. Sayın
Bakan burada mesela. Kendisi dedi ki: “Biz dolandırıldık.” Biz de dedik ki: “Bu
dolandırıldığınız şirketlere yönelik, 450 milyon liralık, şirketlerin
ortaklarına yeni ihaleler vermişsiniz. Bu ihalelerle ilgili belgeleri görmek
istiyoruz.” Sayın Bakan burada, Komisyon Başkanı burada. Bu benim anayasal
hakkım. Ben bu belgeleri göremedim.
Ben burada Enerji Bakanına sordum: Sayın Başbakanın damadının
yönettiği şirket, Samsun’da, Samsun Cumhuriyet Başsavcılığında, hazineyi
dolandırmaktan, nitelikli dolandırıcılıktan hakkında bir suç isnadı vardır.
Buna ilişkin raporları sorumlu olduğum, görevli olduğum Komisyonda TEDAŞ Genel
Müdürlüğü hesapları içerisinde görmek istedim, yazıyla talep ettim, bu bilgi ve
belgelere ulaşamadım.
Bizim söylediğimiz şu: Biz milletin vekiliyiz. Bu iddialar gerçek
dışıysa belgeleri gösterin, hep beraber karar verelim.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – İspat et.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) - Bu belgeleri görmeden, siz bana “ispat et”
derseniz… Bu belgeleri burada bakan kabul etti, “Böyle bir soruşturma var.”
dedi. Sayıştay raporunda bununla ilgili bilgiler var ama esas belgeleri görmek
istiyoruz. “İspat et.”, “Yargıya git.” cümlelerini biz Deniz Feneri’nde gördük.
Bugün bize sinkaflı küfürler edildi o Komisyonda, ölümle tehdit
edildik. “Biz adama sadece bakmaz, gerekirse vururuz.” dedi bir milletvekili.
Şunu bütün milletvekillerinin bilmesini istiyoruz…
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Yanlış söylüyorsun, öyle demedi.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Tutanaklarda göreceksiniz, “Biz adamı
vururuz.” dedi, tutanaklarda göreceksiniz.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Tutanaklardaki ifade o değil, hayır,
öyle değil.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Bizim canımız bu millete kurban olsun.
Vuracak adam cesareti varsa gelsin vursun, biz buradayız. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Erdoğdu.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Poyraz.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
20.- Bilecik Milletvekili
Fahrettin Poyraz’ın, İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşma sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Şimdi, Sayın Erdoğdu çıkıyor,
konuşuyor ve konuşurken de başka başka konuları da gündeme taşıyor. Yani,
Komisyonun çalışma usulleri bellidir. Komisyonumuzun talep ettiği soruşturmalar
devam ederken, soruşturmalar tamamlanmamışken oradan o soruşturma raporunu
istemek Komisyonun çalışma usullerine aykırıdır ve şu anda bahsettiği, TEDAŞ’la
ilgili olarak soruşturmalar da zaten Komisyonumuz tarafından talep edilmiştir,
şu anda da soruşturmalar devam etmektedir. Dolayısıyla, birtakım bilgileri,
işte, orada bir bakana, burada bir bakana veya bir başka arkadaşa atıflarda bulunarak
lütfen saptırmasın. Tutanaklara geçmesi açısından bu konuyu açıklıyorum.
Bir de, lütfen, arkadaşlarımız biraz da kendilerini eleştirsinler.
Yani, kem söz sahibine aittir. Arkadaşlarımızın bir kısmı o konuşmada
“Gerekiyorsa özür de dileriz.” demişlerdir ama tam tersine, “Canımızı veririz,
kanımızı dökeriz.” diye ifadeler de bizzat kendisine aittir, Komisyon
tutanaklarında da vardır.
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Yahu sen “Vururuz!” dedin mi demedin mi,
onu söyle.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Tutanakları okuyun.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Vururuz.” diyorsun, o da “Canımızı
veririz.” diyor.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Hayır, olur mu…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ya, bırak, Başbakanın kefen edebiyatından
sonra başladı bunlar.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Tutanakları okuyun, tutanaklarda var.
BAŞKAN – Bu konuyu, burada, Komisyondaki tartışma konusunu,
tutanakları inceleriz, incelersiniz, bakılır ve onunla ilgili Komisyon Başkanı
olarak siz, oradaki milletvekillerimiz gereğini yerine getirirler.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkanım, çok özür diliyorum.
Komisyon tutanakları burada ortaya çıkacak.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Tabii, tabii.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – O milletvekili, bürokratların ve diğer
milletvekillerinin huzurunda “Biz adama sadece bakmayız, vururuz.” dedi.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Öyle demedi, öyle demedi, bir dakika.
“Sen bana niye bakıyorsun.” diye sen söyledin.
BAŞKAN – Evet, şimdi, sayın milletvekilleri, “Öyle dedi, böyle
dedi.”yi burada çözemeyiz.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Şimdi tutanaklara bakacağız. Orada bir
sürü şahit var. Size yakışmıyor, size yakışmıyor. Bunu biz kulaklarımızla
duyduk, siz kabul edin veya etmeyin.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Arkadaş hiçbir şekilde sana bir şey
söylemedi, sen kendi kendine laf söyledin. “Ben sana bakmıyorum.” dedi.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen karşılıklı konuşmayınız.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – “Vururuz.” dedi.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Hayır, “Baksaydım.” dedi.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Tutanaklarda göreceksiniz, ses
kayıtlarında göreceksiniz. Bütün milletvekillerine havale ediyorum ben.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Tutanaklara bak.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Tutanaklarda ve ses kayıtlarında
görülecek.
BAŞKAN – Tutanaklara bakarsınız ve ne söylendiği netlikle orada
ortaya çıkar.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- AK PARTİ Grubunun, Genel
Kurulun çalışma gün ve saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden
düzenlenmesine; 463 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine
göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN – Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün
19’uncu maddesine göre verilmiş önerisini oylarınıza sunuyorum…
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Kabul edenler...
AHMET YENİ (Samsun) – Geçti, geçti, oyladık Sayın Başkan.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Oylamaya geçtiniz Sayın Başkan, oylamaya
geçildi.
BAŞKAN – Yoklama talebi var.
AHMET YENİ (Samsun) – Geçti Sayın Başkan, geçti.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, yoklamayı
zamanında istedim efendim.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, yoklama talebi var.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Oylamaya geçildi Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, Sayın Aslanoğlu, Sayın Serindağ, Sayın
Öğüt…
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Ya elimiz niye havada kaldı Başkan?
BAŞKAN - …Sayın Özel, Sayın Küçük, Sayın Özdemir, Sayın Kurt,
Sayın Aygün, Sayın Ören, Sayın Erdoğdu, Sayın Türeli, Sayın Acar, Sayın
Özdemir, Sayın Yalçınkaya, Sayın Atıcı, Sayın Ağbaba, Sayın Çıray…
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sayın Başkan, İç Tüzük’ü bu kadar
hırpalamayın, lazım olur.
BAŞKAN – …Sayın Öner, Sayın Ekici.
Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- AK PARTİ Grubunun, Genel
Kurulun çalışma gün ve saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden
düzenlenmesine; 463 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine
göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı
ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S.
Sayısı: 287)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü sırada yer alan, Türk Petrol Kanunu Tasarısı ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Türk Petrol Kanunu Tasarısı
ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu
Raporu (1/725) (S. Sayısı: 450)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4’üncü sıraya alınan, Manisa Milletvekili Recai Berber ve Isparta
Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ile 17 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.
4.- Manisa Milletvekili Recai
Berber ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ile 17 Milletvekilinin; Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/1524) (S. Sayısı: 463) (x)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerindedir.
Komisyon raporu 463 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, bu teklif İç
Tüzük'ün 91'inci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu
nedenle, teklif, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi
kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan
maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
Teklifin tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Manisa Milletvekili Erkan Akçay konuşacaktır.
Buyurunuz Sayın Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 463 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerine Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi dönemi yasama
faaliyetlerinin klasik hâle gelmiş bir uygulaması olan yeni bir torba
teklifinin görüşmelerine başlamış bulunuyoruz. Bugünkü torba teklifte 36
maddede 18 kanun ve kanun hükmünde kararnamede düzenleme yapılmaktadır. AKP, bu
tutumu nedeniyle Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasama kalitesine zarar
vermektedir. Bu teklif, aslında bir kanun tasarısıdır, kanun tasarısı
mahiyetindedir ancak bir teklif gibi görüşülmeye çalışılmıştır ve bu kanun
teklifi, sadece Meclisi bir onay mevki olarak gören anlayışın bir
uygulamasıdır.
Teklifte getirilen düzenlemelerin daha ayrıntılı ve teknik
incelenmesi için görevlendirilen dört komisyonun herhangi birinden bir rapor
gelmesi dahi beklenmemiştir. Bu uygulama, AKP’nin dayatmacı ve “Ben yaptım
oldu.”cu anlayışının bir yansımasıdır.
Torba tekliflerin niteliği itibarıyla birbiriyle ilintili olmayan
düzenlemeleri içerdiği hepimizin malumudur. Bu teklifte alkolden cami, mescit
ve Kur’an kurslarına, kamulaştırma işlemlerinden İnsan Hakları Mahkemesine
yapılmış başvurulara kadar geniş bir alanda düzenlemeler vardır. Bu içeriğiyle
bir bütünlük arz etmeyen düzenlemelerin bir bütün olarak Türkiye Büyük Millet
Meclisinde oylanacak olması da ayrı bir çelişkiyi göstermektedir.
Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifindeki bazı düzenlemeleri
olumlu buluyoruz ve gerekli katkıyı da gerek alt komisyonda gerekse üst
komisyonda yeterince verdik, ancak bazı olumlu bulmadığımız ve eleştirdiğimiz
ve önerdiğimiz çok önemli hususlar da bulunmaktadır. Bunları maddeler hâlinde,
görüşmelere başladığımızda da önerilerimizle dile getireceğiz.
Kanun teklifinin 1’inci maddesi bir nevi yeni bir af düzenlemesi
olarak karşımıza çıkmaktadır. AKP, bir kanun çıkaracak da içinde birilerine bir
af, bir kayırma, bir istisna olmayacak, doğrusu şaşarız. O nedenle, bu kanun
teklifinde de, bu, âdeta gerekli bir madde gibi her maddede, her torba tasarıda
olduğu gibi bu teklifte de yer almaktadır.
Daha geçtiğimiz gün bir varlık barışı çıktı. Şimdi de, kefalet
sandığı yönetim kurulu başkan ve üyelerine yapılan ödemeler nedeniyle
çıkarılmış borçların tahsilinden vazgeçilmekte ve borç takibi işlemine son
verileceği öngörülmektedir. Af niteliğinde olan bu düzenleme, Adalet
Komisyonunun görüşü alınmadan Genel Kurul gündemine getirilmiştir. Bu durum,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin İç Tüzük’üne de aykırıdır.
Kanun teklifi, kamuoyunda alkol düzenlemeleriyle gündeme
gelmiştir. Teklifin 2 ila 6’ncı maddeleri ve 20’nci maddesinde alkollü
içkilerin üretimi, tüketimi, pazarlanması, satışı, reklam ve tanıtımı ve
trafikle ilgili müeyyideleriyle ilgili yasak ve ceza düzenlemeleri yer
almaktadır.
Öncelikle ifade etmek isteriz ki Anayasa’mızın 58’inci maddesi
çerçevesinde başta çocuklarımız ve gençlerimiz olmak üzere, bütün
vatandaşlarımızı alkol düşkünlüğünden, uyuşturucudan ve diğer zararlı
alışkanlıklardan korumaya yönelik bütün hukuki düzenlemeleri destekliyoruz.
Ancak, bu kanun teklifinde alkol kullanımının önlenmesine ilişkin düzenlemeler
sadece yasak ve cezalar kapsamında ele alınmakta, daha çok da reklam ve
tanıtıma yönelik bir ağırlık taşımaktadır. Dolayısıyla, konunun eğitim,
bilinçlenme ve bireysel temel hak ve özgürlükler yönü ihmal edilmektedir. Bu
konularda Hükûmetin bir çalışması var mıdır, doğrusu bizim meçhulümüzdür.
Bu kanun teklifinde Anayasa’mızın 58’inci maddesinde ifade edilen
“gençleri alkol düşkünlüğünden koruma” ilkesi yönünde bir düzenleme yer
almamaktadır. Sadece bu, reklam, tanıtım ve diğer bazı yasak ve cezalara
ilişkin müeyyideler ne kadar koruyabilirse o ölçüde alkol düşkünlüğüyle
mücadele edilecektir.
Teklifin Meclis Başkanlığına sunulan ilk hâlinde bazı yasaklar
kanunların amacını aşabilecek bir nitelik arz etmekteydi. Teklifin bu hâlinde
alkollü içkiler ile ilgili bilimsel makale yayımlamak dahi mümkün
olamayabilecekti. Komisyon görüşmelerindeki değişikliklerle bu yanlışlıklar
giderilmiştir, düzeltilmiştir. Tabii, şunu da açık yüreklilikle ifade etmek
gerekir ki, gerek alt komisyonda gerekse üst Komisyonda yapılan çalışmalarda
bazı maddelerde ciddi manada önemli ve olumlu değişiklikler yapılmıştır. Bu,
konunun olumlu tarafı.
Değerli milletvekilleri, esas itibarıyla, çocuk ve gençlerimizin,
insanlarımızın alkol düşkünlüğünden korunması ve kurtarılması için alınan
hukuki tedbirleri, tekrar ediyorum, destekliyoruz. Ancak, AKP’nin benimsediği
yöntem sadece yasaklar üzerine kurulu bir sistemdir. Bizim üzerinde durmak
istediğimiz ve Hükûmetin dikkatini çekmek istediğimiz husus budur. Bu yöntem
etkin olmayan bir yöntemdir. Yasaklar, tarihin hiçbir döneminde, devrinde
istenmeyen bir davranışı önleyememiştir. Daha önce de alkol kullanımını
önlemeye ilişkin bazı şehirlerin belli bölgelerinde alkol tüketimini yasaklama
gayreti, kırmızı sokak gibi tecrit bölgeleri oluşturma çabaları görülmüştü.
Aynı şekilde, alkol tüketimiyle mücadele çerçevesinde alkollü
içkilerden alınan ÖTV de artırılmıştır. AKP döneminde Türkiye, alkollü
içkilerden alınan ÖTV’de neredeyse dünya rekorunu elinde tutmaktadır. Ancak,
bütün bunlara rağmen Adalet ve Kalkınma Partisi dönemi alkol tüketiminin
arttığı yıllar olarak tarihe geçecektir değerli milletvekilleri. 2003 yılında
-yine bizim topladığımız resmî kurumların ve ciddi araştırmaların sonucu
olarak- 550 milyon litre olan alkol tüketimi 2012 yılında yaklaşık yüzde 123 artarak
1 milyar 127 milyon litreye ulaşmıştır. Bu, yüzde 123’e tekabül etmektedir.
Yine, bir milletvekilimizin soru önergesine cevap veren Sayın Maliye Bakanı da
bu rakamları birbirine yakın miktarda vermiştir. 2003 yılı son altı ayı
itibarıyla 537 milyon litre ülkedeki alkol tüketimi, 2012 yılının on bir aylık
sonucu da 1 milyar 20 milyon litre alkol tüketimi ki yüzde 100’ü aştığını
göstermektedir. Tabii, buna kaçak içkiler dâhil değil. Bir de Türkiye'nin kaçak
alkol sorunu var, nasıl ki kaçak sigara tüketiminde olduğu gibi. Yani sigaraya
da baktığımızda, 2002 itibarıyla 5 milyar 500 milyon paket sigara tüketiminin
4,5 milyar pakete düştüğü görülüyor. Tabii bu, sigara tüketiminin azaldığını
göstermiyor, kaçak sigaranın arttığını gösteren bir rakam.
Yine AKP döneminde 15 yaş üzeri ve kişilerde kişi başına saf alkol
tüketimi 1,3 litreye ulaşmıştır. Özellikle çocuklarımız ve gençlerimiz
arasındaki alkol tüketimi AKP döneminde kaygı verici bir noktaya ulaşmıştır.
İlköğretim öğrencileri arasında yapılan araştırmalarda, ilköğretim sırasında en
az 1 kez alkol kullanan ilköğretim, ilkokul öğrencilerinin oranı yüzde 15’tir,
ortaöğretim çağındaki öğrencilerimizde bu oran yüzde 50’ye ulaşmıştır,
üniversite öğrencilerinde yüzde 54’e varmaktadır. Bu rakamların ifade ettiği
gerçek, on-on buçuk yıllık AKP yönetiminde Türkiye’de gençlerimizin alkol
kullanma oranının yükselmiş olmasıdır.
Hükûmetin gençlerimizi alkol tüketiminden uzak tutamadığının bir
diğer önemli göstergesi de, alkolü ilk kullanım yaşının düşüklüğüdür. Yeşilayın
yaptığı araştırmalara göre alkolü ilk kullanım yaşı 11’e kadar düşmüştür.
AKP’nin alkolle mücadele yaklaşımında bu kanun teklifine de
yansıyan yanlışlığı alkol kullanımının nedenlerine yönelik tespitlerdedir.
Nitekim gençlerimiz arasında alkollü içki reklamlarından etkilenerek bu
içkileri tüketme meyline girenlerin oranı da son derece düşüktür. Gençlerimiz
daha çok arkadaşlık, sosyal yapı, aile durumu, psikolojik nedenler gibi
etkenlerle alkollü içki tüketimine meyletmektedir. Dolayısıyla, sorunun
çözümünü öncelikle eğitim ve sosyal imkânların ve ortamların iyileştirilmesinde
görmekte bir zaruret vardır.
Alkol kullanımı bireysel zararlarının yanı sıra toplumsal
etkileriyle de ele alınmalıdır. Alkol bağımlılığı ailenin devamlılığının,
toplumsal huzurun, sağlık ve güvenin zedelenmesi gibi sonuçlar ortaya
koymaktadır. Ancak daha da önemlisi alkol kullanımı insanın canına ve malına
yönelik tehditler ortaya çıkarmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü verilerinde de
trafik kazaları için risk faktörlerinin başında alkollü araç kullanma yer
almaktadır. Ülkemizdeki trafik kazalarına ilişkin veriler de bu durumu ortaya
koymaktadır. Emniyet Genel Müdürlüğü verilerine göre 2012 yılında polis
sorumluluk bölgesindeki sürücü hatalı, ölümlü ve yaralanmalı 134 bin trafik
kazasından 1.819’u alkollü araç kullanımı nedeniyle gerçekleşmiştir. Aynı
şekilde 2013 yılı Mart ayı itibarıyla, üç aylık dönemde yine polis sorumluluk
bölgesinde sürücü hatalı, ölümlü ve yaralanmalı 27.723 kazanın 505’i alkollü
araç kullanımı nedeniyle meydana gelmiştir. 2003’ten 2012’ye kadar alkol
kullanımı nedeniyle geri alınan sürücü belgelerinin sayısında da yüzde 80’lik
bir artış vardır. Aynı dönemde aşırı hız nedeniyle sürücü belgelerine el
konulanların sayısında yüzde 96’lık da bir düşüş söz konusudur. Demek ki sürat
tahdidi konusunda daha sıkı kontroller ve uyma söz konusu.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifinin sadece alkollü içki
tüketimine yönelik birtakım düzenlemeleri öngörmesi Anayasa’mızın 58’inci
maddesi çerçevesinde iktidarın görevini eksik yaptığını da göstermektedir.
İktidarın gençlerimizi sadece alkolden değil, uyuşturucu maddelerden, suçluluk,
kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten de koruması gerekmektedir.
Özellikle uyuşturucu madde kullanımı gençlerimizin ve çocuklarımızın sağlığını
ve toplumsal yaşamı olumsuz yönde etkileyen çok önemli unsurlardan birisidir.
Türkiye Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezinin yaptığı bazı
araştırmalar çok dikkat çekici ve mutlaka önem vermemiz gereken rakamlar
sunmaktadır. Örneğin, öğrenciler arasında herhangi bir yasa dışı bağımlılık
yapıcı maddenin en az bir kere denenme oranı yüzde 1,5 olarak bulunmuştur.
Maddeyi ilk kez kullanma yaşı 10’a düşerken -dikkat buyurun, yani bir
uyuşturucu maddeyi ilk kullanma 10 yaşa kadar düşmüş. Bu çok korkunç bir
durumdur- uyuşturucu madde kullanımından tedavi gören en küçük çocuğun yaşı da
13 olarak tespit edilmiştir. Yani artık 13 yaşındaki çocukların dahi uyuşturucu
müptelalığından tedavi gördüğü bir ülke durumundayız.
Yine, uyuşturucu madde kullanımı nedeniyle tedavi gören kişilerin
ilk kullanım yaşı gençlik dönemi olanların oranı yüzde 87’dir. Zaten bütün bu
zararlı alışkanlıklara, bu tehlikeye genelde ilk çocukluk ve ilk gençlik
çağlarında maruz kalıyorlar.
Bütün bu verilere rağmen iktidarın uyuşturucu madde kullanımıyla
mücadelede herhangi bir çalışmasını doğrusu biz göremiyoruz. Eğer varsa, hazır
Sayın Sağlık Bakanı da buradayken, bu verilere, bu sorulara, bu eleştirilere
verecek mutlaka bir cevabı olmalıdır. Ve “AKP herhâlde uyuşturucu madde
kullanımını toplumsal bir yara olarak görmemektedir.” gibi bir kanaat bizde
uyanmıştır.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifinin 11’inci maddesi
bankacılık sektörüne önemli bir ayrıcalık tanıyan bir düzenlemedir. Düzenlemeyi
bu hâliyle kabul etmek mümkün değildir. Ya tamamen kaldırılmalı ya yeniden
düzenlenmelidir. Hepimizin bildiği gibi bankacılık sektörü, ülkemizdeki en
kârlı sektörlerden birisidir. Buna rağmen bankacılık sektörüne böyle bir
imtiyaz, ayrıcalık tanınması vergilemenin “eşitlik”, “genellik” gibi ilkelerine
aykırıdır. Bu aykırılığı gidermek için bankacılık sektörü için belirlenen
kuralın, 492 sayılı Harçlar Kanunu’nda yıllık olarak alınan muhtelif iş yeri
harçları, özel okul, sürücü kursu gibi harçlar için de getirilmesi gerekmektedir.
13’üncü maddede, mülkiyeti kamu kurum ve kuruluşları ile hazineye
ait taşınmazların üzerindeki cami, mescit ve Kur’an kurslarında veya bunların
eklenti veya bütünleyici parçalarında yer alan ve ticari faaliyetlerde
kullanılması öngörülen kısımların Diyanet İşleri Başkanlığınca işletilmesine
ilişkin hususlar düzenlenmektedir. Cami ve mescitlerin müştemilatının ticari
faaliyetlerde kullandırılması maalesef hâlihazırda uygulanan bir durumdur.
Diyanet İşleri Başkanlığı, sadece 2012 yılında, cami ve mescit müştemilatının
ticari faaliyetlerde kullandırılması amacıyla yapılan 100 adet yeni kiralama
sözleşmesi ile 358 bin lira kira bedeli tahsil etmiştir. Bu faaliyetler
maalesef yolsuzluk ve usulsüzlükle anılmaktadır değerli milletvekilleri.
Sayıştayın 2011 yılı Maliye Bakanlığına ilişkin denetim raporunda,
hazineye ait taşınmazların Diyanet İşleri Başkanlığınca kiraya verildiği
yerlerde kiralama sonucu elde edilen gelirin yüzde 25’inin Maliye Bakanlığına
ödenmesi gerektiği yani bütçeye ödenmesi gerektiği, ancak bu paranın Dinî ve
Sosyal Hizmetler Vakfına yatırıldığı ifade edilmiştir. Teklifte yer alan bu
düzenlemenin, Sayıştay raporunda ifade edilen bu yanlışlığın, hukuksuzluğun ve
usulsüzlüğün hukuken giderilmesi amacını taşıdığını görüyoruz. Hâlihazırda yüzde
75’lik payla yetinilmemiş, Maliye Bakanlığına aktarılacak olan yüzde 25’e de el
konulmak istenmektedir. Hani, “Göz dikilmiştir.” diyecektim, onu artık
demeyeyim.
Öte yandan, bir ilke olarak ifade etmek isterim ki, cami, mescit
ve Kur’an kurslarının bulunduğu birimlerin eklentilerinin veya bütünleyici
parçalarının her ne suretle olursa olsun ticari faaliyete konu edilmesi doğru
değildir. Bu durum, en az bin yıldır İslam dinine hizmetlerini eşsiz medeniyet
örnekleriyle ortaya koyan Türk milletinin ibadet ve eğitime ilişkin gelenek ve
görenekleriyle de bağdaşmamaktadır. Diyanet İşleri Başkanlığı hâlihazırdaki bu
uygulamaları mümkün olan en kısa zamanda tasfiye etmeli ve bundan böyle cami,
mescit ve kurslarda ticari alan oluşmasına fırsat vermemelidir.
Teklifin 14’üncü maddesinde 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na
ekli (II) sayılı cetvelde düzenleme yapılarak “Daire Başkanı, Gelir İdaresi
Grup Başkanı, Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği Grup Başkanı”nın ek
göstergeleri artırılmaktadır. Tabii, yapılan bu düzenlemeyi esas olarak uygun
bulmakla birlikte, olumlu görmekle birlikte, kamuda pozisyonlarının
düzeltilmesini bekleyen diğer kamu görevlileri ile ilgili düzenlemelerin de
yapılması gereği ve zarureti vardır. Bu çerçevede, mademki böyle bir düzenleme
yapılıyor, o diğer haksızlıkların, diğer birtakım beklentilerin de karşılanması
ve yanlışlıkların giderilmesinde de hiçbir mahzur olmaması gerekir ve buna
ilişkin de önergemiz olacaktır.
Bu çerçevede, genel müdürlük ve daire başkanı, Millî Eğitim
Bakanlığı grup başkanı, bütçe dairesi başkanı, saymanlık müdürü, muhasebe müdürü, millî emlak müdürü,
muhakemat müdürü, bakanlık il müdürleri ve emniyet personelinin durumları da
buna göre değerlendirilmelidir.
Bu düşüncelerle, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Akçay.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan.
Buyurunuz Sayın Kaplan.
BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 463 sıra sayılı torba Kanun
Teklifi hakkında Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun görüşlerini sunacağım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında, “alkol tasarısı” olarak adı öne çıkan bu tasarının
kamuoyundan gizlenmek istenen, farklı konuları kamufle eden, dikkatten kaçıran,
vahim konuları içeren bir torba kanun olduğunu öncelikle ifade etmek istiyoruz.
Alt komisyonda ve esas komisyonda birçok maddeyi düzeltebildik. Gerçekten çok
vahim hatalar vardı. Buradan emeği geçen Komisyon üyesi bütün arkadaşlara
teşekkür ediyorum. Yine, Genel Kurulda düzeltilmesi gereken çok önemli konular
var, Anayasa’ya aykırılıklar var, bazı temel hak ve hürriyetlerin ihlali var.
Bu konularda da Sayın Genel Kurul üyelerinin dikkatli olması gerektiğini
düşünüyoruz.
Torba kanuna hâkim olan anlayış, aslında siyasi, ideolojik bir
yaklaşımdır. AK PARTİ Hükûmeti, kendi yaşam tarzını, alkol ve zararlı maddeler
üzerinden her alana yayıyor. Din, mülkiyet, hak ve özgürlükler konusuna,
çelişkili, ayrımcı, merkezci, benci ve bencil bir yaklaşımla dayatmada
bulunuyor. Kantarın topuzu öylesine kaçıyor ki zararlı ve günah konularında
dahi çifte standartlı, ilkesiz, pragmatik, demagojik, biraz da partizanca
kadrolaşmayı esas alan bir yaklaşım sunuyor. Günahla haramın arası da yok.
Barış ve Demokrasi Partisi olarak bizler alt komisyondan
başlayarak esas komisyon dâhil birçok yanlışın düzeltilmesinde olumlu, pozitif,
demokratik bir muhalefet sergiledik. Bugün, Genel Kurulda iktidarın, siyasi,
felsefik yaklaşımının çıkmazlarını, yanlışlarını bir kez daha kamuoyuna deşifre
edeceğiz. Hak ve özgürlükler konusunda olsun, dinî inançlar gereği olarak
sergilenen yaklaşımlarda olsun içine düşülen açmazın, yaman çelişkilerin, kamu
yararıyla bağdaşmayan noktaları üzerinde duracağız.
Öncelikle belirtelim ki bu torba kanunda alkol, tütün, reklam,
tanıtım, trafik, mülkiyet hakkı, Kur’an kursları, yurtlar, cami dükkânları,
vakıflar, kişi borçları, ÖTV, KDV… Ne ararsanız bu torbanın içinde var. Bu torba
kanunda, bir tek, Türkiye'nin güncel sorunları yok; adalet yok, özgürlük yok,
eşitlik yok ve en önemlisi hoşgörü yok. Bakın “en önemlisi” diyorum, “hoşgörü
yok”, altını çiziyorum bu kelimenin.
Milletvekilleri tutuklu bir Meclisiz. Bakın, neredeyse, 8
milletvekili tutuklu ve dönem bitmek üzere, seçimlere gidiyoruz. Seçilmiş
belediye başkanları, il encümenleri, belediye meclis üyeleri, parti
yöneticileri, kongreden gelenler fikirlerinden dolayı tutuklu. Düşünce,
örgütlenme özgürlüğü, gösteri hakkı, uzun tutukluluk, bağımsız ve yansız
adalet… Olağanüstü yargının, özel yargı, özel yetkili mahkemelerin kapatılması
sonrası bu yargıçların eline ve insafına bırakılması; hukuksuzluk sürüyor.
Buradan açıkça ifade ediyorum: Barış ve Demokrasi Partisinden
milletvekili seçilen Sayın Selma Irmak ile diğer arkadaşlarımızın hepsi, Faysal
Sarıyıldız olsun, Kemal Aktaş olsun, İbrahim Ayhan olsun, Gülser Yıldırım
olsun, bütün milletvekili arkadaşlarımız üyelikten yargılanıyorlar ve istenen
cezanın asgari haddini cezaevinde doldurmuş durumdalar. Şu an fazladan
yattıkları hâlde ne dava bitiyor ne tahliye kararı çıkıyor. Durum bu olunca şu
gerçekleri bir daha Türkiye'nin gündemine getirmek varken, çözüm sürecinde yeni
bir anayasa süreci, Siyasi Partiler Yasası, Seçim Yasası, seçim barajları,
hazine yardımları konuları konuşulması gerekirken, alelacele gece yarılarına
kadar çalışıp, ertesi sabah da iki üç saat süre verilip gerekçeli muhalefet
şerhleri istenerek, yine alelacele aynı gün, yirmi dört saat dolmadan, İç
Tüzük’e rağmen bu Meclise getirilip görüştürülmesini, bu kadar acele edilmesini
anlamak güçtür arkadaşlar.
Peki, Hükûmete göre zararlı şeylerle mücadele ediliyor değil mi?
Kabul. Peki, kumar, fuhuş, uyuşturucu, tefecilik, ihaleye fesat karıştırmak,
hırsızlık, dolandırıcılık zararlı değil mi, günah değil mi, haram değil mi
arkadaşlar? Peki, bu konularda niye bir düzenleme yok?
Sizinle bazı gerçekleri konuşmak istiyorum. Devlet alkolden tam 8
milyar, tütünden de 21 milyar ÖTV, KDV alıyor. Ben buna genelevlerden alınan
vergiyi dâhil etmiyorum, biliyorsunuz, bir ara İstanbul’da rekor rakam vardı.
Şimdi, Türkiye’ye gelen turist sayısı 35 milyon, bunların yüzde
99’u Müslüman değil arkadaşlar. Alanya’ya gidin, yazın 30 bin Alman geliyor.
Marmaris’e gidin, Bodrum’a gidin, birçok yerde birçok Avrupa ülkesinden
turistler görürsünüz, mülk edinmişler. Şimdi, 35 milyon turist Türkiye’ye gelecek,
Dünya Turizm Örgütü (WTO) Türkiye’nin turizm gelirinin 25,7 milyar dolar
olduğunu ve 12’nci sırada olduğunu söyleyecek. Sadece şu son üç ayda -bakın,
turizmin ölü mevsimi bu- yüzde 18,7 artışla gelen turist sayısı 5 milyon 8 bin
425. Şimdi, siz, eğer bütün bu turistlerin Türk, İslam, Hanefi olduğunu ve
olacağını sanıyorsanız çok acayip bir yanılgı içindesiniz arkadaşlar. Kendi
yaşam tarzınızı dayatacağınız bir kitle değildir bu. Bunların dinlerinde,
inançlarında olmayan yasakları dayatacağınızı düşünürseniz yanılırsınız.
Başta ABD, Avrupa olmak üzere dünya ekonomik kriz yaşarken
turizmde vazgeçilmez olduğumuzu düşünüyorsanız yine yanılıyorsunuz. Türkiye
gibi sahilleri olan, güneşi, kumu olan, şiş kebabı olan çok da fazla ülke var
arkadaşlar.
Şimdi, siz bunu hesaba katmayabilirsiniz, Türkiye'nin turizm ve
eğlence sektöründen bütçesine giren paranın 100 milyar lira civarında olduğunu
ve Türkiye bütçesinin gelir kaynaklarının üçte 1’ine yakın bir rakam teşkil
ettiğini görmezlikten gelebilirsiniz -rakam, hesap bilmiyorsanız, matematik
bilmiyorsanız kimse size bunu anlatmak zorunda da değil- ama bu sektörde kaç
yüz bin kişinin çalıştığını da bilmeniz lazım. Antalya’da kaç bin işçi
çalışıyor yaz sezonunda? Lokantasında, plajında, kumsalında, her tarafta, tekstilde,
yiyecek sektöründe, konaklama sektöründe ne kadar insan çalışıyor, bunun
farkında mısınız?
Bir tek ilimizi örnek verdim. Şimdi siz bunları hesaba
katmazsanız, aldığınız kararlar bir yerleri vurursa… Unutmayın, turizm borsa
gibidir; borsa gibi bir çakıldı mı bir daha toparlanamaz. Böyle bir gerçekliği
var bu işlerin.
Bizden uyarması, illa da zararlı şeylerle uğraşmak istiyorsanız
size birkaç öneride daha bulunmak istiyorum: Türkiye’de 100 bin seks işçisinin,
56 resmî genelevin olduğu istatistiki rakamlarla ortaya çıkmış. Evet, tarihin
en eski mesleği şimdi yasa dışı, kara para olarak yürüyor. Şu an yaşanan
koşulların bir gerçekliğini dikkate getirirseniz, öyle kökeni tarihe, milattan
öncelere dayanan Sümerlerdeki İnanna’nın, Yunanlılardaki Afrodit’in, Romalılardaki
Venüs’ün bereketin sembolü olarak tapınak abidelerinde nasıl geçtiğini belki
biraz daha iyi anlayabilirsiniz. Peki, bunun hukuku varsa, zararlıysa Hükûmet
bunun üzerinde niye bir çalışma yapmıyor?
Hadi, bunu geçelim, size zararlı bir şeyden daha bahsedeyim.
Zararlı şeyler çok fazla, sizin de çok fazla huzurunuzu kaçırmak istemiyorum
ama bu da ciddi bir konu, buna da değineceğim. Şimdi kumar sektörüne bir
bakalım. Kumar oynatmada Türkiye tam 3’üncü sıradadır arkadaşlar. Böyle bir
rekoru olduğunu biliyor muydunuz? 3’üncü sıradayız. Millî Piyango, Toto, Loto,
Sayısal, at yarışları, offshore yarış, İnternet üzeri sanal POS… Miktarlar çok
uçuk, milyon dolarlar. Kumar, bahis oynayanların sayısı, 1,5 milyon yurttaşımız
oynuyor. 5 milyar dolar bunun rakamları. Hadi buyurun.
Buradan da geçelim şimdi. AK PARTİ Hükûmeti kumarla yüzleşmeye
hazır mı? E, zararlı şeyleri konuşacağız. Eğer siyaset felsefenizde
doğruysanız, inançlarınızda samimiyseniz gelin, ben diğer alanlara da
girmeyeceğim, böyle iki üç noktayı açıyorum. Şimdi tefeciliğe girmeyeceğim,
faize girmeyeceğim, devletin, bankaların yaptığı resmî tefeciliğe de
girmeyeceğim çünkü bu torba kanunda bankacıların harçlarını, haraçlarını
affeden hükümler var arkadaşlar. Dünyada kriz üstüne kriz yaşanırken Türkiye’deki
ilk 18 en çok kâr eden şirketin içinde 18 tane banka var. Siz onların
harçlarını affederseniz bu torba kanunda, sormazlar mı kardeşim, asgari
ücretlinin günahı ne, memurun günahı ne, işçinin günahı ne? Kendi haklarını
istedi diye, bu kadar gaz bombası atmanın terazisi yok mu Allah aşkına?
Şimdi, bu tefecilikte sönen ocaklar konusunda bir sosyolojik
çalışma var mı elinizde acaba? Olmasını öneririm. Allah aşkına, bu önemli
konularda -alkol de dâhil, bugünkü dosyamızın konusu- hangi AR-GE çalışmasını
bizim önümüze bilimsel olarak koyabilirsiniz? Bize “İki yüz üniversite açtık.”
diye her gün hava atıyorsunuz. Her gelen üniversitenin açılmasına da burada
destek veriyoruz. Bana hangi üniversitenin alkolle ilgili doğru dürüst bir
çalışma raporunu getirip bugün burada sunabilirsiniz? Ya, bu ülkenin
gerçekleriyle uğraşmak kimin işidir o zaman arkadaşlar? Demek ki biz kendi
sorunlarımızla ilgilenmiyoruz.
Değerli milletvekilleri, aşırı ideolojik vergiler sonucu kaçak
sigara, sonra sahte alkol yapımında artışlar, sonra turistik bölgelerde ölümler
başlar. Bunun kara para trafiğinde maalesef acı örnekleri yaşandı.
Elbette ki ciddi araştırılması gereken bir konu da kontrol ve
yasakların denetimi, çok farklı bir şeydir. Meclisin ortaklaşması gereken ve
herkesi ilgilendiren konularda yeterli bir araştırma yapmadan, torba kanun
gereği, ilgili uzmanlık komisyonlarının dâhi görüşü alınmadan, eğitim, sağlık
gibi, sadece bürokratların istek üzerine hazırladığı bir Hükûmet tasarısıyla
bugün karşı karşıyayız. Sayın Sağlık Bakanımız oturuyor Hükûmeti temsilen ama
Sağlık Komisyonunda görüşülmemiştir bu konu. Aceleyle komisyona, oradan buraya
gelen bu tasarıda çok vahim hukuk hataları var. Barolar avukatlık ücretlerini
belirlerken, özel Avukatlık Yasası varken, bu torba kanunda hazineyle,
belediyeyle, bankalarla ilgili konularda avukatlık ücreti tarifeleri ihdas
ediliyor. Bu nasıl bir yaklaşım tarzıdır, anlamış değiliz arkadaşlar.
Mülkiyet hakkı kutsaldır, anayasal olarak belirlendi, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin içtihatlarıyla netleşti, o mülkiyet hukukuna rağmen burada
mülkiyet hakkının ihlaliyle ilgili düzenlemeler getiriliyor.
Yine, cezalar ve müeyyidelerde de ne bir oran, ne bir insaf var
arkadaşlar. Yani, Boğaz’da 3 bin kişi çalıştıran bir müessese ile Datça’da dört
masası olan küçük bir iş yerine aynı ceza kesiliyor arkadaşlar. Şimdi, el
insaf. Bir cezalıktır o Datça’daki dört masalık yer, belki üç ay çalışır, işin
gerçeği budur. Küçük esnafı, binlercesini iflasa götürecek düzenlemeler var
burada. Ticaret ve esnaf odalarının hangisinin görüşünü doğru dürüst aldınız?
Yok.
Bakın arkadaşlar, geçmişte başörtüsü yasağı vardı. Sonra da,
cumhuriyet boyunca 1924’ten bu yana gelen dil yasakları var. Bugün de bu
getirilen yasakların zihniyet olarak bu üçünden 1’inin birbirinden farkı yok
arkadaşlar. Yasak, yasaktır. Kimi “IV. Murat gibi.” diyor, ben o kadar
demeyeceğim arkadaşlar çünkü IV. Murat’la kıyaslamak istemiyorum.
Torba, kanunda, bir iki faydalı madde vardı. Deprem yaşamış Van
Yüzüncü Yıl Üniversitesine 300 eğitim kadrosu alınacaktı. Komisyonda hemen geri
çektiniz. Allah aşkına faydalı bir iş yapmasını bilmez misiniz? Niye
getirdiniz, niye geri çektiniz? Cetveller çıkmıştı, ne alacakları çıkmıştı,
nerede çalışacakları çıkmıştı. “E, Van’la ilgili ayrı bir düzenleme yapacağız.”
Haydi, bırakın Allah aşkına, bırakın. Niye çektiğinizi Van’da, seçimde,
sandıkta Van halkı sorar size.
Şimdi, küçük beldeler, belediyeler… Gelen para kesinlikle personel
maaşını karşılamıyor. Şimdi, siz, istimlaksız el atmayı konuşuyorsunuz. İstimlaksız
el atmada bu küçük beldeler, küçük ilçe belediyeleri hangisi bu paraları
verebilir? Niye hazine karşılamıyor? Hani devlet? Devlet budur işte arkadaşlar.
Devlet kendi kurumuna sahip çıkacak.
Şimdi, kanunun tamamını, düzenlemeleri öğrendik. Birkaç konuya
değineceğim. Yeşilay amme yararına çalışan bir dernekti, şimdi onun vakfını
kurmak istiyorsunuz. Vakıf, kurucuları belli, sayısı belli, değiştirilemezdir.
Bu ne demek iktidar için? Siz kendi özel kadrolaşmanızı kuruyorsunuz.
Camilerin dükkânlarını, arsalarını nemalanma işine el atıyor
Diyanet, olacak iş mi arkadaşlar? Din ve ordu işlerine ticaret girerse orada
dinginlik, dirlik olmaz; orada, sürekli rant kavgası olur, bu yanlışın içine de
giriliyor. Diyanet kendi Kur’an kurslarını ve yurtlarını kuracak. Peki, Allah
aşkına, imam hatipler; birinci sınıfta başlayan seçmeli derslerde siz Kur’an
öğretemiyorsanız, bilgileri veremiyorsanız, bütün okullarda bunu yapamıyorsanız
hangi yurtları kuracaksınız? 28 Şubatın tevhidi tedrisatını mı getirmek
istiyorsunuz arkadaşlar?
Yine, arkadaşlar, 1’inci maddede bile özel bir düzenleme var.
Kişiye özel yasa getirmişsiniz. Ayıptır, bu Meclisi kırk dört bin lira için
saatlerce meşgul ettiniz. 1’inci maddede kırk dört bin liradan 1 kişi
yararlanıyor. Bunun için Hükûmet tasarısı getirilir mi arkadaşlar? El insaf
biraz, ayıp!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN (Devamla) – Bu nedenlerle buna karşıyız,
önergelerimiz var. Çok yamuktu bu tasarı, biraz daha düzeltmeye çalışacağız
inşallah.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kaplan.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Akif
Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Hamzaçebi.
CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Önemli ölçüde alkollü içkilerin sınırlandırılmasına yönelik
düzenlemelerin olduğu bir torba yasa teklifini görüşüyoruz.
Torba yasa teklifinin Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmeleri
sırasında Cumhuriyet Halk Partili Plan ve Bütçe Komisyonu üyeleri teklifi
olabildiğince iyileştirmek, düzeltmek adına
oldukça büyük bir çalışma, çaba sergilediler. Bu çabalarının bir
bölümünde başarılı olabildiler ama bir
bölümünde başarılı olamadılar. Başarılı olamamalarının nedeni tabii ki
Hükûmetin ve iktidar partisinin tutumundan dolayıdır.
Komisyon görüşmeleri sırasında, teklif Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun talebiyle alt komisyona havale edildi.
Alt komisyonda grubumuzu temsilen İstanbul Milletvekili Sayın Aydın
Ayaydın bulundu ve çok yoğun bir çalışma ortamı içerisinde geceli gündüzlü
diyebileceğimiz bir çalışmada çok büyük çabalar sarf etti, önemli ölçüde bazı
maddelerin düzeltilmesi yönünde önerilerde bulundu, önergeler verdi ve bunların
bir bölümü kabul edildi.
Gerçekten teklifin ilk şeklini dikkate alacak olursak son derece
sakıncalı, son derece antidemokratik, son derece, alkollü içkiler sektörünü ve
bu içkileri tüketen vatandaşlarımızı hiçe sayan, demokrasiye aykırı anlayışla
bir teklifin hazırlanmış olduğunu görürüz.
Bir bölümü, ifade ettiğim gibi, Plan ve Bütçe Komisyonundaki
çalışmalar sırasında düzeltildi ama hâlen düzeltilmeye ihtiyaç duyulan birtakım
maddeler burada bulunuyor.
Sayın Aydın Ayaydın Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına bu
konuşmayı yapacaktı ama kendisi rahatsızlığı nedeniyle buraya gelemedi, ben
kendisine buradan geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Onun yapmayı düşündüğü
konuşmayı da Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ben yapıyorum.
Değerli milletvekilleri, alkollü içkiler sektörü, dünya genelinde düzenleme
ve denetleme kavramlarının birlikte kullanıldığı sektörlerin başında
gelmektedir. Hemen hemen birçok ülkede alkollü içkiler sektörü bir düzenleyici,
denetleyici kurum veya kamu idareleri tarafından düzenlenir, belirli kurallar
altında çalışması sağlanır. Alkollü içkiler sektörünün düzenlenme ve denetlenme
ihtiyacı alkollü içki kullanımının, daha doğrusu, bu içkinin aşırı ölçüde
kullanımının insan sağlığına, dolayısıyla da toplum sağlığına vermiş olduğu
zarardan dolayıdır. Bu, bütün medeni ülkelerde, demokratik ülkelerde bu
şekildedir. Alkollü içki kullanımına yönelik olarak muhtelif sınırlamaları her
ülke kendi ihtiyacına ve kültürüne göre getirir. Sınırlamalar birkaç şekilde
yapılabilir. Birincisi, alkollü içki tüketebilmek için o içkiyi satın alma
konusunda vatandaşların, bireylerin belirli bir yaşın üzerinde olması aranır.
Bu, önemli bir unsurdur. Örneğin Türkiye’de bu yaş 18’dir, teklifte de 18 yaş
korunmaktadır, 18 yaşın altındaki kişilere herhangi bir şekilde alkollü içki
satışı yapılmayacaktır. Bu tabii ki doğru bir düzenlemedir.
Yine, alkollü içkilere yönelik reklam faaliyeti çeşitli ülkelerde
sınırlama konusu olabilir. Örneğin, Avrupa Birliğine üye birçok ülkede
televizyon reklamı yoktur. Türkiye’de de yoktur ama diğer alanlarda tanıtım ülkeden
ülkeye farklılık göstermektedir. Bu teklif ise alkollü içkilerin tanıtımını
tamamen yasaklamaktadır. Amaç, alkol ve alkollü içkiyle mücadele değil, alkollü
içki bağımlılığıyla mücadele olmalıdır ama teklifin temel esprisine, temel
gerekçesine baktığımızda, Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetinin ideolojik bir
yaklaşımla, alkol ve alkollü içki kullanımıyla mücadele şeklinde bir anlayışla
bu teklifi düzenlediği anlaşılmaktadır. Bu yanlıştır. Alkollü içki kullanımı
insan sağlığına önem veren hiçbir ülkede özendirilmez ama bireylerin alkollü
içki kullanma yönündeki tercihlerine de devlet engel olmaz. Devlete düşen
görev, alkollü içki kullanımının insan sağlığına vereceği zararı insanlara,
topluma anlatmaktır. Devlet bunun ötesine geçerek, kendisini bireyin yerine
koyarak, onun yaşam alanına, özgürlüklerine müdahale ederek onun alkollü içki
kullanmasını uzun vadede yasaklayacak şekilde, alkollü içki üretimini ve
tüketimi ortadan kaldıracak şekilde bir görev üstlenemez.
Hiç kimse inançlarıyla diğer uygulamaları birbirine karıştırmasın.
Bir insan inancı gereği içki içmeyebilir. İslam dini alkollü içkiyi haram
sayar, günahtır ama devlet günah kavramından hareketle bir yasal düzenleme
yapamaz. Devlet alkollü içki kullanımının, aşırı alkollü içki kullanımının veya
alkol bağımlılığının insan sağlığına vereceği zararı bireylere, vatandaşlarına
anlatmakla görevlidir. İçki içmek bir erdem değildir, içmemek de bir erdem
değildir. Sağlığına önem veren insanlar alkollü içki içmeyebilir, hiç
içmeyebilir, az içebilir, bazıları sağlık nedeniyle değil inancı gereği alkollü
içki içmeyebilir. Demokratik bir toplumda, demokratik bir ülkede bunların hepsi
saygıdeğerdir. Devlet, yönetimler, hükûmetler bireylerin bu tercihlerine saygı
göstermek zorundadır ancak teklifin yaklaşımı maalesef böyle olmamıştır. Teklif
ideolojik bir yaklaşımla, inanca dayalı bir yaklaşımla alkolü ve alkollü içki
tüketimini Türkiye’nin gündeminden kaldırmak istemektedir. Teklifin ilk hâli
dikkate alındığında bu yaklaşımın çok rijit, çok katı bir şekilde olduğunu
görüyoruz.
Teklifin ilk şeklinden birkaç örnek vermek isterim. Örneğin, bütün
alkollü içki tüketilen hizmet işletmelerinin ruhsatlarını mülki amirler
verecekti, teklif böyle bir düzenlemeyi getiriyordu yani kaymakamlar, valiler
bu izni verecekti. Oysa, oturmuş bir uygulama var, bir hizmet işletmesi alkollü
içki de verecek olsa iş yeri açma ruhsatını belediyeden alır, daha sonra
alkollü içki verme ruhsatı alabilmek için de Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme
Kurumunun yetkilendirmesiyle bunu ticaret odalarından, esnaf odalarından alır,
sistem bu şekilde işliyor. Ama teklifin getirmiş olduğu yaklaşım şu: “Hayır, bu
doğru değil. Biz bunu mülki amirlere vereceğiz.” Neden? Şu nedenle: “Çünkü
İzmir belediyeleri -İzmir’i örnek vereceğim- Cumhuriyet Halk Partili belediyeler,
İzmir’deki ticaret ve sanayi odaları, esnaf odaları, elbette partisi nedir
bilemem ama, bireyin özgürlüklerine son derece saygı gösteren kişilerden,
yönetimlerden oluşuyor. Eğer ruhsat verme yetkisi onlarda olursa onlar o
ruhsatı rahatlıkla verirler. Oysa Hükûmetin emrindeki valilere ve kaymakamlara
bu yetkiyi verirsek, bu ruhsatı biz dilediğimize veririz, dilediğimize
vermeyiz.” Teklifin yaklaşımı, teklife hâkim olan temel felsefe budur. Bunların
bir kısmı düzeltildi, örneğin ruhsatlara ilişkin bu madde Plan ve Bütçe
Komisyonundaki yoğun itirazlarımız, eleştirilerimiz sonucu düzeltildi. Veya
ibadethanelere, dershanelere, kurslara, okullara, üniversitelere 100 metre
mesafede olan yerlerde alkollü içki ruhsatı verilmeyecek. Bu 100 metre mesafesi
şu anda da var. Buraya dershaneler eklendi. Üniversite öğrencilerinin gittiği
bir dershanenin 100 metre yakınında alkollü içki veren bir hizmet işletmesi var
ise bunun ruhsatı neredeyse ortadan kalkacaktı. Sonra “Evet, bu kazınılmış
hakları koruyalım, bari o kalsın.” dendi. Ama diyelim ki o hizmet işletmesinin
sahibi ileride orayı yürütemedi, işletemedi veya vefat etti. Vefat etmesi
hâlinde bu ruhsat mirasçılarına geçmiyor veya ruhsatı kimseye devredemiyor.
Kentlerimiz değişiyor, gelişiyor. Bugün hizmet işletmelerinin yoğun olduğu bir
yer, yarın konut bölgesi olabilir. Bugün konut bölgesi olan bir yer, yarın iş
yerlerinin yoğunlukta olduğu bir bölgeye dönüşebilir. İhtiyaçlar değişebilir.
Şehirler de bir canlı organizma gibi sürekli değişim dönüşüm hâlindedir. Bu
değişim dönüşümün, onun gerektirdiği ihtiyacı karşılayacak düzenlemeleri yapmak
gerekir ama teklif bunları kestirmiş atmış, bunları hiç dikkate almayan bir
yaklaşıma sahip. Bir kısmı iyileştirildi, dediğim gibi, ama bir kısım sorunlar
hâlen devam ediyor.
Eğer bir insan kendi dinî inançlarının herkes için geçerli
olduğuna inanıyor, onu kabul ediyor ve bu inanç ve ona uygun pratikleri yaymayı
kendisine görev kabul ediyorsa, bunu topluma kabul ettirmeyi görev kabul
ediyorsa o kişi demokrat olamaz, aydın olamaz. Demokrat, karşıdaki insanın
yaşam tercihlerine, yaşam hakkına saygı duyan kişidir. Çok kullanıyoruz şimdi
bu “demokrasi”, “demokrat”, “liberalizm” kavramlarını, “özgürlük” kavramlarını.
Adalet ve Kalkınma Partisinin sözcülerine de baktığımızda onlar da çok sık
kullanıyorlar. İşte, Anayasa Uzlaşma Komisyonunda “Cumhuriyet Halk Partisi
olarak biz bireyin hak ve özgürlüklerini merkeze alan bir anayasayı yapmak
istiyoruz.” diyoruz. Bu özgürlüklere müdahale edebilecek en büyük güç, bu
özgürlükleri korumakla görevli olan devlettir. Ama özgürlükleri korumakla
görevli olan devlet aynı zamanda özgürlüklere müdahale edebilecek en büyük güç
olduğu için bir anayasada devletin gücü sınırlanır, biz bunu söylüyoruz. Adalet
ve Kalkınma Partisi de her ne kadar öyle söylüyor ise de onlar gerçekte tabii,
Sayın Başbakanı, Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı merkeze alan, onun başkanlığını
tasarlayan bir anayasayı yapmak istiyorlar. Lafa gelince Adalet ve Kalkınma
Partisi sözcüleri liberal, lafa gelince demokrat. Liberalizm yasaların ne
olması gerektiğine ilişkin bir doktrindir, bir sistemdir. Demokrasi ise
yasaların ne olması gerektiğine nasıl karar verileceğine ilişkin rejimin
adıdır. Problem burada: Yasalar ne olmalı, nasıl olmalı ve buna nasıl karar
vermeliyiz?
Adalet ve Kalkınma Partisi, seçimlerde almış olduğu yüzde 49,8’lik
oy oranına dayanarak geri kalan yüzde 50,2’nin yani çoğunluğun düşüncelerini
almaksızın belki kendisine -belki değil, mutlaka- oy vermiş olan kesimlerin de,
önemli bir kesimin de yaşam alanına müdahale eden düzenlemeleri yapmak istiyor.
Bunları doğru bulmuyoruz.
Alkol, alkollü içkiler sektörü, elbette bir denetim altında
olacaktır. Alkollü içki tüketimini devletler özendirmezler, buna yönelik
önlemleri alırlar. İçki satan dükkânlar, işletmeler dışarıdan görülecek -içki
satan işletmeleri kastediyorum, hizmet işletmelerini kastetmiyorum- içki
kullanımını cezbedecek şekilde bir vitrin tasarlamamalılar. 18 yaşın altındaki
çocuklarımız içki satın alma olanağına sahip olmamalıdır. Bunlar hep
düzenleyici çerçeve içerisinde yapılması gereken işlemlerdir.
Öte taraftan, yine medeni ülkeler, modern ülkeler, modern
demokrasiler bir başka yöntem daha kullanırlar, vergileri kullanırlar, özel
tüketim vergilerini kullanırlar. Özel tüketim vergileri, bir yandan hazineye gelir
sağlamak amacı ile kullanılır, öte taraftan da tüketici davranışlarını
etkilemenin, onları değiştirmenin bir yöntemi olarak kullanılır. Özel tüketim
vergileri -konumuz olduğu için onu da sınırlı olarak ifade edeceğim- alkollü
içkiler üzerinden, tütün mamulleri üzerinden bütün ülkelerde alınır. Avrupa
Birliği vergisidir. Bu ülkelerde, bu ürünler üzerinden -başka ürünlerden de var
tabii ama onlara girmiyorum şimdi- özel tüketim vergisi alınır. Devletlerin
devlet olduğu tarihten bu yana bu tip bir vergi alınmaktadır. Bugün Avrupa
Birliğinin direktiflerini düzenlediği modern bir vergidir. Türkiye de bu
vergiyi çok başarılı bir şekilde uygulamaktadır. 2002 yılında o zamanki 57’nci
Hükûmetin uygulamaya koyduğu bir vergidir.
Alkollü içkiler ve sigara sağlığa zararlı olduğu için, bu
vergilerin oranları biraz yüksek tutulur, bu doğaldır. Amaç, buradaki cazibeyi
azaltmaktır yani herkes bunu tüketmesin demektir. Ama, bu artırımı olağanüstü
ölçülere vardırırsanız bu da yanlıştır, bu da o zaman bir ideolojik yaklaşımı
akla getirmektedir. Maalesef, Adalet ve Kalkınma Partisi bu konuda özel tüketim
vergisine bu alanda çok fazla yüklenmiştir. Bunları doğru bulmuyoruz.
Teklifte son derece yanlış bulduğumuz düzenlemeler vardır.
Örneğin, bu alkollü içki bağımlılığıyla birlikte düzenlenen bir madde var.
Yeşilayın yanında bir de Yeşilay Vakfı kurulacak. Teklif, komisyonda
değiştirilmiş, biraz daha belki iyileştirilmiş gibi gözüküyor ama bütün
sakıncalarıyla duruyor. Öyle anlaşılıyor ki Hükûmet, resmen yapamadığını, “Ya,
bu içkiyi kullanmayın, bu doğru değildir.” diyemediğini Yeşilay Vakfıyla yapmak
istiyor, Yeşilay Cemiyetiyle yapmak istiyor. Sayın Başbakan kendine yakın bir
yönetimi de oraya yerleştirmek suretiyle bu teklifle ve daha önce yasalaşan bir
düzenlemeyle de Yeşilay Cemiyetine ve Yeşilay Vakfına kaynak aktarmak suretiyle
orada olağanüstü geniş bir manevra alanı kendisine kuruyor.
Yeşilay Vakfına ilişkin yanlışlar şunlardır: Birincisi, Yeşilay
Vakfı kanunla kuruluyor, vakıf hayır için kurulur. Bırakın, eğer bu konuda içki,
alkol bağımlılığıyla mücadele etmek isteyen kişiler var ise onlar bir araya
gelsinler vakıf kursunlar. Öyle el kesesinden, devlet kesesinden kaynak
verilecek, birileri de gelecek o vakıfta makam sahibi olacak, bu paraları
harcayacak. Bunu kabul etmek mümkün değil. Vakfa devlet bütçesinden kaynak
aktarılacak, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun bir temel
ilkesi var. Herhangi bir vakfa, kamuya yararlı derneğe, bir yere kaynak
aktarılırsa devlet bunu denetleyecektir, bunun sonuçlarını da kamuoyuna
açıklayacaktır. Teklif diyor ki: “Hayır, Yeşilay Vakfına aktarılan paraların
nasıl harcandığını devlet, Sayıştay denetlemeyecektir, kimse bilmeyecektir
orada ne yapıldığını.” Böyle bir şeyin kabulü mümkün değildir. Karanlık, kapalı
bir alan, geniş bir manevra alanı yaratılıyor. Bütçeden büyük fonlar
aktarılacak, ne yapılacağı belli değil. İstanbul’un en güzel, en tarihî
binalarından Sepetçiler Kasrı, Sayın Başbakanın bir talimatıyla Yeşilay
Cemiyetine verildi. Uluslararası organizasyonların yapıldığı tarihî Sepetçiler
Kasrı, şimdi, Yeşilay Cemiyetinin üssü oldu.
Yeşilay Cemiyetine kaynak aktarılacak bütçeden, Yeşilay Vakfına
aktarılacak. Yetmiyor, Yeşilay Vakfı, Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti
tanınan vakıfların yararlandığı bütün imtiyazlardan yararlanacak. Böyle bir
şeyin kabulü mümkün değil. Maliye Bakanlığı, Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti
tanınan vakıfların işlemlerini çok sıkı bir şekilde denetler. Kamunun yükünü
bir vakıf üstleniyor ise onu inceler Bakanlık, şartları taşıyor ise, mal varlığı
tutuyor ise ve gelirlerinin önemli bir kısmını, üçte 2 civarında bir kısmını
kamu hizmeti için ayırıyor ise, buna vergi muafiyeti verilmesini Bakanlar
Kuruluna teklif eder. Bakanlar Kurulu uygun görürse bu muafiyeti verir, ondan
sonra bu muafiyetin gerektirdiği imtiyazlardan yararlanır ama muafiyet
şartlarını kaybettiği zaman da yine Maliye Bakanlığı Bakanlar Kuruluna teklif
eder, muafiyete ilişkin Bakanlar Kurulu kararı iptal edilir.
Şimdi, Yeşilay Vakfı için bu yok, kanun diyor çünkü; isterse kendisine
verilen kaynağı har vursun harman savursun, Avrupa’ya, Amerika’ya gitsin
gelsin, dolaşsın, keyif yapsın, temsil harcamalarında kullansın, işte, arada
bir de birkaç panoya “İçki sağlığa zararlıdır.” diye afiş assın, önemli değil,
o yine vergi muafiyetinden yararlanacak, vatandaşın vergisi, Yeşilay
Vakfındaki, Yeşilay Cemiyetindeki Hükûmet yakınlarına bağışlanacak, hediye
edilecek. Bu, padişahlıkta bile yok, Osmanlı padişahları bile hukuka bağlı
insanlardı. Bugün, kural, kanun, hukuk tanımayan bir yönetim var, bir anlayış
var. Sayın Başbakanın talimatıdır bunlar. Sayın Başbakan istedi, bu yasa hemen
görüşülecek, çıkacak burada.
Kamulaştırma Kanunu’yla ilgili düzenlemenin Anayasa’ya
aykırılığını burada ifade ettim. Bu yanlış, kamulaştırmasız el atmalara hukuki
bir temel kazandıran bu düzenlemeyi yanlış buluyoruz. İmar planlarına konu
düzenlemeler nedeniyle vatandaşın mağduriyetini giderecek düzenlemeleri yapalım
ama onun dışındaki kamulaştırmasız el atmaları, 1983 yılından sonra da
meşrulaştıracak kademeleri işte burada yapmayalım.
Evet, sürem bitti. Söyleyeceklerim vardı ama daha sonra devam
ederim.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Hamzaçebi.
Şahsı adına İzmir Milletvekili Sayın Musa Çam, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSA ÇAM (İzmir) – Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
saygıdeğer üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
36 madde, 23 kanun ve kanun hükmündeki kararname değişikliğini
yapan 463 sıra sayılı torba kanununu görüşüyoruz. Tabii ki torba kanun olunca,
23 kanun ve kanun hükmündeki kararnamede değişik konular var. Ben, daha çok bir
yaşam biçimini dayatan maddelerle ilgili konuşmak istiyorum.
Muhafazakârlık, millî, manevi değerleri, kurumları, düşünceleri,
âdet ve gelenekleri, devrini tamamlamış, köhnemiş de olsalar olduğu gibi
koruma, yaşatma çabası ve zihniyetidir. Ancak, din kökenli muhafazakârlık,
insanların inanç dünyasının derinliklerine kök saldığı ve Tanrı korkusuna da
dayandığı için muhafazakârlığın aşılması en zor, bağnazlığa en yatkın olanıdır.
Bu, sadece İslamiyet açısından değil, bütün semavi dinler açısından da
böyledir. AKP, 2002’de iktidara geldiğinde kendisini muhafazakâr demokrat
olarak tanımladı. Aslında, Müslüman demokrat sıfatını kullanmak da isterdi. Ama
gerek dünya gerekse Türkiye konjonktürü henüz elverişli değildi. Başbakan
Erdoğan her defasında “Millî görüş gömleğimizi çıkardık.” dese de bunun bir
aldatmaca olduğu aşikârdır.
AKP, şikâyet edip lanetlediği sözde Kemalist toplum mühendisliğini
ve tek tipleştirmeyi şiddetle eleştirirken önce usul usul, şimdilerde zücaciye
dükkânına girmiş fil kabalığıyla Sünni muhafazakârlık temelinde toplum
mühendisliğine girişti. AKP’nin önde gelen kadrolarının kültürel, ideolojik,
sınıfsal temelleri, dinin ve inancın derin dünyasına nüfuz edemeyen, yüzeysel,
kalıplaşmış biçimsel yorum ve pratiklerle sınırlı taşra, kasaba
muhafazakârlığından başkasına olanak tanımıyor.
Kadınla, insan bedeniyle, hazla, neşeyle, rengarenk, çok sesli bir
yaşamla barışmayan, mezarlıkların kapısına “Her fâni bir gün ölümü tadacaktır.”
ürkütücü cümlesinden başka yazacak söz bulamayan, inancı, Tanrı’yı, yaşamı,
ölümü umut ve aydınlık olarak değil, korku olarak yaşatan zihniyet buradaki
zihniyettir.
AKP, açık açık “Alkollü içkiyi yasaklıyorum.” diyemediğinden
çıkarmaya çalıştığı yasalarla, düzenlemelerle, uygulamalarla, -mesela Türk Hava
Yollarındaki içkinin yasaklanması dâhil olmak üzere- içki içmeyi gizli saklı
yapılacak ayıplı, günahlı bir iş hâline getiriyor. AKP, içki içenleri kötü
alışkanlıkları olan düşkün insanlar olarak gösterip aşağılıyor ve hedef
gösteriyor. Öte yandan, sadece belli yerlerde, lüks otellerde, restoranlarda,
turistik tesislerde içilebilmesine imkân tanıyarak, olağanüstü vergilerle
pahalaştırarak küçük bir mutlu azınlığı ayrıcalıklı kılıyor.
“Meyhaneleri mi savunuyorsunuz, gençliği alkolle zehirlemeye mi
çalışıyorsunuz, halkın sağlığını hiçe mi sayıyorsun?” diyorsunuz belki şimdi
bana. Ama biz bu söylemlere pabuç bırakmayacağız. Evet, meyhaneleri ve içkiyi
savunuyorum çünkü içki sadece içki değildir. Dünyevi olandan haz alan, onu
sanatsal yaratıcılığa dönüştüren, kadın-erkek eşit düzlemde toplumsallaşmayı,
kadınla erkeğin her alanda birlikteliğini öngören, rengarenk, cıvıl cıvıl, çok
sesli yaratıcılığa açık bir yaşam kültürünün parçasıdır. Benim de dâhil olduğum
bu yaşam kültüründe tabii ki isteyen içer, isteyen içmez, bu kişisel bir
tercihtir. Üstelik, bu ülkede içmeyen içenden çoktur. Kimse içmeye zorlanamaz
ama içmesi de yasaklanamaz. İçki, dinî muhafazakâr yoruma göre ise haramdır. Bu
yüzden de yasaklanması caizdir. Kimse takiyeye, arkadan dolaşma yöntemlerine
farklı gerekçelerle sığınmaya yeltenmesin.
Bu konudaki kısıtlama ve yasaklar tartışma kabul etmez biçimde
dinî ideolojik bir dayatmadır. Alkolizmle içki ve yemek kültürünü birbirinden
ayırmaktan âciz olan muhafazakâr beylerin ve hanımların burada yapmak
istedikleri gençliği ve halk sağlığını alkolden korumak veya alkolizmle
mücadele değil, düpedüz kendi inançları ve muhafazakâr yaşam kültürleri çerçevesinde
toplumu yeniden dizayn etmektir. Amaç, sağlığı korumak olsaydı yasaklama
önceliğinin çok daha fazla zararlı olduğu bilinen kola türü asitli ve katkı
maddeli içeceklerdir. Üstelik, Türkiye bazı kuzey ülkeleri, İsveç, Norveç,
Danimarka, Rusya veyahut da İrlanda gibi içki problemi yaşayan bir ülke değil.
Kişi başına alkollü içki tüketimi yılda 1,5 litreyi geçmiyor. Alkolün neden
olduğu trafik kazalarının oranı bütün trafik kazalarında yüzde 4,5 ama on bir
yıllık AKP iktidarı döneminde Türkiye'de iş cinayetleri 12 bin sayısını buldu,
ortalama her yıl 1.100 kişi iş cinayetlerinden hayatlarını kaybediyor ama buna
karşılık, hiçbir düzenleme, hiçbir yasa teklifi maalesef karşımızda değil.
Üstelik, hem gözlem hem de tespit, genç kuşaklar ağırlıklı olarak alkol değil,
kola, asitli ve katkı maddeli içecekler ve fast food bağımlısı olduğu için
obezite tehlikesi var. Bunun için düzenleme ne yazık ki yok.
Uzun lafa hiç gerek yok, sadece alkol meselesinde değil, yaşamı
ilgilendiren pek çok konuda atılmaya çalışılan adımlar, bugün iktidara
geldiklerinde toplumu kendi inanç, ideoloji ve yaşam kültürleri çerçevesinde
dizayn etme çabasıdır. Özellikle Başbakan Erdoğan'da belirginleşen bu yeni
toplum mühendisliği ve vesayet anlayışı -Başbakan Erdoğan toplumu güdülmesi
gereken sürü, kendini de bu sürüden sorumlu başkan veya çoban gören bir
anlayışta- “Çağdaş devlet yönetimi”, “paylaşımcı demokrasi”, “inanç özgürlüğü”,
“başkalarının yaşam biçimlerine saygı” gibi kavramlarla alakası olmayan, dinî
muhafazakârlığın imam anlayışı, padişahların kulluk anlayışıdır. Padişah
başkan, tabii ki bizim iyiliğimizi gözeterek bize nasıl yaşamamız, nasıl
düşünmemiz, nasıl davranmamız gerektiğini vaaz edecektir; en doğru inanç, en
doğru yol onunkidir, herkesin bu yolu izlemesi gerekir! Nasıl yaşayacağımıza,
bizlere neyin yararlı, neyin zararlı olduğuna, kadının kaç çocuk doğurması
gerektiğine, nasıl davranmamız gerektiğine, ne yiyip içeceğimize karar veren
odur! Kısacası, “Başbakan uludur, millet onun kuludur.” anlayışı topluma
dayattırılıyor ve egemen kılınıyor. Buna şiddetle karşıyız.
Sayın milletvekilleri, Anayasa’ya vicdan hürriyeti, inanç
hürriyeti yazmakla bitmiyor bu işler. İnanç ve vicdan hürriyeti demek, kişinin
inancı doğrultusundaki yaşam biçimine müdahale edilmemesi demektir. İsteyenin
rakı, isteyenin ayran içmesine, isteyenin örtünüp isteyenin açılmasına,
isteyenin istediği cinsel tercihte bulunup bedenini istediği gibi kullanmasına
devletin karışması değil, karışılmaması için müdahil olması demektir. Sizin
inancınız içkiyi haram sayabilir, kadınların örtünmesini emredebilir, kadınla
erkeğin toplum yaşamında eşit olmasını, birlikte görünmelerini, birlikte
eğlenmelerini sakıncalı görebilir. İnancınızı, yaşamınızı, ahlak anlayışınızı
doğru bulmasam da saygılıyım, karışma hakkını kendimde görmem ama sizin
inançlarınızın gereklerini, yasaklarını kabul etmeye, sizin tasavvurunuza göre
yaşamaya hiç mecbur değilim, kimseyi de mecbur kılamazsınız. Topluma karşı bir
suç işlersem, cezası mevcut yasalarda yazılıdır. Çevreyi rahatsız edecek kadar aykırı
davranışlarım olursa toplumun ayıplaması veya dışlaması ile karşı karşıya
kalırım. Devletin, iktidarın görevi kamu düzenini, herkesin özgürlüğünü,
herkesin kendi doğru bulduğu şekilde yaşamasını sağlayarak korumaktır. Bunun
için belli konularda özendirici olunabilir ama yasaklayıcı olunamaz.
Yasaklayıcı olunduğunda da rejimin adı değişir, bunun adı faşizmdir. "Ben,
ben" diye konuştuğuma da bakmayın, size haber vereyim ki bu milyonların
sesidir. Bu toplumun en az yarısı sufî geleneğinin derin izlerini barındıran,
neoliberal urba kuşanmış muhafazakâr siyasal İslamcılığın değil, gönül
Müslümanlığının yurdu olan bu topraklarda, insanlar toplum mühendislerinin
kendi projeleri çerçevesinde biçtikleri gömlekleri giymekten bıkıp usandılar.
Bu toplumun çoğunluğu, inançlısı, inançsızı, artık huzur içinde
özgürce yaşamak istiyor. Ben inançlı dostumun iftar masasını, o benim çilingir
soframı aynı yürek genişliğiyle hazırlayabildiğimizde ben inananların inanç
özgürlüğü için, onlar benim inanmama özgürlüğüm için bütün muktedirlere ve
diktatörlere karşı ortak mücadele edebildiğimizde, işte o zaman bu ülkeye
gerçek barış gelecektir.
İçki, alkol tabii ki sadece sembol, sadece mecaz. Anlayana bayram,
anlamayana ayran. Bu topraklarda yaşayanlar yüzyıllardır suyu yoğurda katıp
ayran yapmayı da rakıya katıp bayram yapmayı da bildiler, yine bilecekler.
Bütün dayatmalara rağmen özgür ve demokratik bir ülkede yaşamak
dileğiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Rakıyla bayramın ne ilgisi var Sayın
Vekilim?
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Çam.
Şahsı adına Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç.
Buyurunuz Sayın Bilgiç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi üzerinde
şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Tabii, bu torba yasaya baktığımızda ÖTV Kanunu’ndan, KDV
Kanunu’ndan, AR-GE faaliyetlerini teşvikle ilgili 193 sayılı Kanun’a, Diyanet
İşleri Başkanlığının 633 sayılı Kanunu’na, yine 4250 sayılı alkollü içeceklere
ilişkin Yasa’ya varana kadar, tütün, alkol piyasaları düzenleme kanununa varana
kadar çok değişik kanunlarda değişiklik yapıyoruz. Ancak, tabii, kamuoyunda
tamamen alkolle ilgili bir düzenleme olduğu şeklinde bir algı oluştu.
Burada değerli milletvekili arkadaşlarımızın konuşmalarını da
dinledim. Tabii ifade etmek gerekir ki asla ve asla… Alkol tüketimine ilişkin
olarak baktığımızda, yasaklar üzerine kurulu bir sistemin oluşturulduğunu
söylemenin ya da bunu düşünmenin, bunu ifade etmenin kesinlikle doğru
olmadığını düşünüyorum. Burada, alkol kullanan vatandaşlarımızın haklarına,
hukuklarına, içme özgürlüklerine ilişkin herhangi bir şekilde bir kısıt
getirilmesine yönelik bir düzenleme asla ve asla yoktur. Bunu bu şekilde
yansıtmak, bu şekilde lanse etmek, böyle bir algı oluşturmak kesinlikle doğru
bir tutum olmayacaktır. Burada yasaklardan bahsetmek değil, ancak kurallardan
bahsetmek mümkün olabilir. Evet, bütün medeni ülkelerde olduğu gibi, ülkemizde
de alkol tüketimine ve kullanımına yönelik ve bunların satış ve pazarlamasına,
reklamına, tanıtımına yönelik olmak üzere kurallar belirlenmektedir.
Az önce burada konuşma yapan Sayın Akçay -ki Komisyon üyemiz-
birtakım rakamlar verdi. Yani bugün, 2012 rakamlarıyla, 1 milyar 127 milyon
litrelik bir alkol tüketiminden bahsetti, alkol kullanımındaki ciddi
artışlardan bahsetti. Sadece bu veriler bile… Hatta, Yeşilayın alkol
kullanımına başlama yaşının 11 yaşa kadar indiğini de kendileri burada ifade
ettiler. Tabii, böyle baktığımızda, hadiseyi bu şekilde gördüğümüzde birtakım
kurallar getirmenin de ne kadar doğru, gerçekliğinin ve temelinin olduğunu hep beraber
burada görüyoruz.
Anayasa 58’e gittik. Doğru, Anayasa’mızın 58’inci maddesinin
(2)’nci fıkrası “Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden,
suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için
gerekli tedbirleri alır.” diyor. Aslında, baktığınızda, bu düzenleme tamamen
varlığını ve temelini Anayasa’mızdan alan, doğru, haklı ve hukuki bir
düzenlemedir. Ancak, yasa, daha doğrusu teklif, Komisyonumuza geldikten sonra
hem alt komisyon çalışmalarında hem üst komisyon çalışmalarında bütün Komisyon
üyesi, iktidar-muhalefet milletvekili arkadaşlarla beraber bu yasanın yorumlara
açık kısımlarının ortadan kaldırılmasına, daha uygulanabilir hâle getirilmesine
yönelik olarak da ciddi düzenlemeler yapılmıştır. Şimdi de Genel Kurul
aşamasında sizlerin görüşlerine, değerli milletvekillerimizin görüşlerine de bu
teklif sunulmuştur ve neticede, Genel Kuruldan çıkan şekliyle, en son şekliyle
de burada kanunlaşmış olacaktır.
Şöyle bir baktığımızda, ne yapıyoruz? Alkol kullanımına ya da
alkol kullanan vatandaşlara yönelik asla ve asla bir kısıtlama ve bir şey
getirilmiyor, böyle bir yasaktan bahsetmek mümkün değil. Ancak alkolün
reklamını yasaklıyoruz, tüketiciye yönelik yapılacak olan tanıtımlara kısıt
getiriyoruz, bunu yasaklıyoruz. Ancak bunun yanı sıra, bir taraftan da
uluslararası ihtisas fuarları noktasında firmalarımıza, üreticilerimize
sektörde kendi tanıtımlarını yapabilme imkânını da beraberinde getirmiş olduk.
Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; bunun yanı sıra, gene
teklifte yer alan, ticari hayata da müdahale olarak kabul edilebilecek birtakım
hususlar da Komisyon çalışmaları sırasında teklif metninden çıkarılmıştır,
düzeltilmiştir. Mesela, bir indirim meselesi vardı, indirimli satış
yapılamayacağına dair de bir hüküm vardı. Bu, direkt olarak ticari hayata da
bir müdahale olacağı düşünüldüğü için ortadan kaldırılmıştır.
Gene aynı şekilde, işte telefondur, televizyondur, İnternet gibi
birtakım ortamlar vardı, bununla ilgili de bir düzenleme yapıldı -ama şu
elektronik ortamları çıkartmıştık- şimdi, Genel Kurulda da, basın-yayın yoluyla
yapılamayacağına dair bir şey…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Televizyonda yayınını yapacak
mısın bira reklamının? Bira reklamı televizyonda olacak mı, olmayacak mı?
Yapılmayacak.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Devamla) – Efendim? Reklam mı?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Bira reklamı televizyonda
olacak mı?
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Devamla) – Bira reklamı yapılmayacak tabii
ki, evet.
Onun dışında, bir “dışarı” kavramı vardı, “tesis dışı”; bu gene
yoruma açık bir kavramdı, bunun “işletme sınırları dışı” olarak düzenlemesini
yaptık ki bu, yorumuyla yanlış uygulamalara yol açabilecek olan meseleleri biz
ortadan kaldırmış olduk.
İhraç ürünlerle ilgili birtakım düzenlemeler yaparak, ihraç
ürünlerinde Türkiye içerisinde tüketime arz edilecek ürünlerden farklı olarak
getirmiş olduğumuz birtakım sağlıkla ilgili yasal uyarı zorunluluklarını o
ürünlerde aramama noktasında bir esnetme yapmış olduk.
Tabii ki bunun yanı sıra, turizm belgeli işletmelere -konaklama
tesislerinde- birtakım sınırlamalar getiriliyordu, bunları korumuş olduk.
Ayrıca, alkollü içecek, açık alkollü yahut da perakende olarak kapalı alkollü
içki satışı yapan mevcut işletmelere de bir koruma getirmiş olduk. Yani onlar
haklarını, kazanılmış olan bu satış haklarını koruyabilecekler.
Değerli arkadaşlarım, tabii –vaktim de daralıyor- hep alkole
kilitlenmiş oldu bu yasa ama şunu net olarak ifade etmek istiyorum ki…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Ben 18 yaşından büyüğüm Sayın
Bilgiç, hangi bira içeceğimi nereden seçeceğim?
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Devamla) - …bir kez daha altını çizmek
istiyorum ki, bütün medeni ve çağdaş ülkelerde olduğu şekilde Türkiye’de de,
ülkemizde de alkollü içeceklerin satış şartları ve bunların kuralları
belirlenmektedir, bunların sınırları çizilmektedir. Bunun dışında, yaşam
hakkına bir müdahale, yaşam biçimine müdahale, sosyal yaşama müdahale gibi bir
mesele asla ve asla söz konusu değildir. Bunu net olarak vurgulamak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, burada yapılan önemli düzenlemelerden bir
tanesi de AR-GE faaliyetlerine vergi teşvikiyle ilgili düzenlemedir. 193 sayılı
Kanun’la yapılan değişiklikle buradaki bu teşvikler on yıl daha uzatılmıştır ve
burada çalışan personelin doktoralı olanlarına yüzde 90’a kadar, diğerlerine de
yüzde 80’e kadar gelir vergisinden istisna getirilerek AR-GE çalışmalarına
ciddi bir destek sağlanmıştır.
Trafikle ilgili önemli düzenlemeler geldi. Tabii ki bu da İçişleri
Bakanlığımızdan gelen bir düzenlemedir, Emniyet Genel Müdürlüğümüzün talebi
doğrultusunda Komisyonda yapmış olduğumuz bir düzenlemedir. Burada da Anayasa
Mahkemesinin kararları çerçevesinde Karayolları Trafik Kanunu’nda belli
düzenlemeler yaptık. Aynı zamanda bürokrasiyi azaltıcı, uygulamadaki mevcut
sorunları ortadan kaldıran ve alkol ve uyuşturucu kullanarak araç
kullanılmasına ilişkin caydırıcı birtakım düzenlemeler yapılmıştır.
Daha önce uygulamada karşılaşılan en temel sorunlardan bir tanesi,
alkol ölçüm cihazıyla kontrol yaptırmak istemeyen vatandaşlara karşı
polisimizin eli kolu bağlıydı. Ancak yapılan düzenlemeyle beraber bu testi
yaptırmayan vatandaşlar 1 promil alkollü sayılarak aynı şekilde 1 promil
alkollü araç kullanan vatandaşlara uygulanan yaptırımlar onlara da
uygulanacaktır.
Bunun dışında, mevcut idari para cezaları veyahut da ehliyete el
konulmanın yanı sıra, 1 promilin üzerinde alkollü olarak araç kullanan
vatandaşlarımıza Türk Ceza Kanunu hükümlerine göre yargılama yolu da bu şekilde
açılmıştır ve bu da tamamen, insan hayatını ciddi anlamda tehdit eden -ve Sayın
Akçay da verileri verdi- son derece ciddi oranlarda, hem hızla birlikte trafik
kazalarında temel rolü üstlenmiş olan alkollü araç kullanımını engellemek
adına, kısıtlamak adına, caydırıcı hükümler getirmek adına yapılmış olan son
derece doğru bir düzenlemedir.
Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; ben bir kez daha, burada
yapılmış olan düzenlemelerin asla ve asla bir yaşam biçimine müdahale
olmadığını, bir sosyal hayata, sosyal yaşama müdahale olmadığını, asla bir
yasakçı zihniyet ürünü olmadığını, sadece ve sadece bütün uygar ülkelerde,
medeni ülkelerde olduğu gibi alkollü içki satışlarının sınırlarının belirlendiği
bir düzenleme olduğunu tekrar ifade etmek istiyor ve saygılarımı sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bilgiç.
Sayın milletvekilleri, soru-cevap bölümüne geçiyoruz.
Yirmi dakikadır, on dakikasını sorulara ayıracağım ve birer dakika
süre vereceğim sorular için.
Buyurunuz Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ülkemizde 2012 sonu itibarıyla kadın, erkek ve yaş gruplarına göre
tedavi gören uyuşturucu bağımlısı ve alkol bağımlısı kişilerin sayısı nedir ve
son on yılda yıllara göre bu sayı nasıl seyretmiştir?
İkinci olarak, alkollü içkilerden alınan vergiler açısından
dünyada Türkiye’den daha yüksek vergi oranlarına sahip bir ülke var mıdır?
Vergi artışlarının alkol tüketimini azaltamadığı bir ortamda bu kanunda yer
alan birtakım reklam ve tanıtım yasaklarının alkol tüketimini azaltmak için
yeterli olduğunu düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Akçay.
Sayın Serindağ…
VELİ AĞBABA (Malatya) – Yok.
BAŞKAN – Yok.
Sayın Doğru…
REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakana sormak istiyorum: Hekimler başta olmak üzere sağlık
personeli emeklilik ve diğer özlük haklarında iyileştirmeler beklemektedir.
Sağlık personelinin özlük haklarının iyileştirilmesiyle ilgili Bakanlığınızda
bir çalışma var mıdır?
İkinci sorum: Sağlık Bakanlığı olarak uyuşturucu başta olmak üzere
madde bağımlılığıyla ilgili ne tür çalışmalar planlanmakta ve yapılmaktadır?
Üçüncüsü de: Alkol ve madde bağımlılığıyla ilgili tedavi merkezleri
olan AMATEM’lerde psikolog ve psikiyatri uzmanları dâhil olmak üzere birçok
personel eksikliği ifade edilmektedir. Bunlarla ilgili çalışmalar var mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Doğru.
Buyurunuz Sayın Işık.
ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Anayasa’mızın 58’inci maddesinde yerini bulan
özellikle alkol, uyuşturucu, suçluluk oranı ve kumar gibi kötü alışkanlıklara
ilişkin resmî veriler 2003 yılı 1 Ocak tarihi ve 2013 yılı 1 Ocak tarihi
itibarıyla nasıl değişmiştir? Aradaki aşırı artışın sebepleri konusunda
Hükûmetiniz ya da Bakanlığınızca bugüne kadar herhangi bir çalışma yapılmış
mıdır? Hükûmetinizin uyguladığı ekonomi politikalarının bunda bir etkisi olmuş
mudur? Buna yönelik ne tür tedbirler almayı düşünüyorsunuz? Bu kanuna benzer
diğer kötü alışkanlıklar için de başka kanunlar yönünde bir hazırlık çalışmanız
var mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Işık.
Sayın Öğüt…
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Çankırı’nın bazı ilçelerinde önemli sıkıntılar bulunmaktadır.
Kızılırmak ilçesinde daha önce kurulmuş olan adli teşkilat sonradan
kaldırılmıştır. Vatandaşlar devlet hastanesinde uzman doktor, diş hekimi
hizmeti bulunamamasından şikâyetçidir.
Birçok diğer ilçede olduğu gibi, Kızılırmak’ın çoğu köy yolu da
stabilize durumdadır. Sülüklü yol ayrımı, Kızılırmak-Sungurlu yolu tek
şeritlidir. Şabanözü ilçesinde ise cadde ve sokaklar altyapı çalışmaları
sebebiyle kullanılamaz hâle gelmiştir. Vatandaşlar sanayiden çıkamaz olmuştur.
Bu çalışmalar ne zaman bitecektir?
Yine, ilçede halkın faydalanabileceği sosyal tesis ve parkların
olmaması büyük eksikliktir. Dr. Sami Baran Hastanesinde ortopedi ve dâhilîye
gibi branşların doktoru yoktur. Doğum hizmeti bile verilememektedir, hastane
bakımsızdır.
Ayrıca, Çerkeş Cezaevinin kapatılacağı söylenmektedir. Adliyelerin
ardından cezaevlerinin de kapatılması ilçelerin küçültülerek ortadan
kaldırılması anlamına gelmektedir. Hükûmetin bu konularda bir an önce çözüm
üretmesini istiyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Öğüt.
Sayın Özel…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Maliye Bakanımız da buradayken şunu sormak isterim: Teklifin ilk
hâlinde 100 metre sınırlaması vardı, sonra bunun yumuşatıldığı, mağduriyetin
giderildiği ifade ediliyor ve deniliyor ki: “Mevcut yerler faaliyetlerine devam
edecekler ama bu yerleri devretmeyecekler.” Esas mağduriyet burada ortaya
çıkmaz mı? Bu tip yerlerin çok yüksek devir değerleri var. Belki daha bu kanun çıkmadan birkaç gün önce
çok yüksek devir değeri ödeyerek, hava parası ödeyerek böyle yeri alan
birisinin elinden bu imkânını, burayı yeniden devretme imkânını ortadan
kaldırıyorsunuz. Özellikle de krediyle yapılan birtakım alımlardan sonra, belki
birkaç yıl işlettikten sonra kapatıp sonra da krediyi kapatmayı düşünen bir
işletmecinin iflasına da sebebiyet verebilir. Çoluğuna çocuğuna yüksek devir
değeri olan, hava parası değeri olan bir şeyi miras bırakabilecekken insanlar,
şimdi bırakamayacak. Bu, doğrudan ticari hayata müdahale ve çok ciddi bir
mağduriyet yaratmaz mı sizce?
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Özel.
Sayın Bayraktutan…
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Özellikle ben de Sayın Maliye Bakanına
sormak istiyorum.
Sayın Bakan, Kamulaştırma
Kanunu’nda, mevcut kanunda bir boşluk var, o da şu: Kıymet takdiri
komisyonu bedeli verdiği zaman vatandaş bundan memnun olmadığı zaman
-biliyorsunuz- mahkemeye gidiyor. Mahkemenin vermiş olduğu bedel yani
ihtilafsız bedel üzerinden mahkeme karar verdiği zaman mahkemenin tescile
ilişkin hükmü kesin. Bedele ilişkin hüküm Yargıtaya gidiyor. Bedeli ödedikten
sonra örneğin, kıymet takdir metrekareye 5 lira veriyor, mahkeme 10 lira
verdiği zaman Yargıtayı beklemeden hükümle beraber parayı ödüyor vatandaşa.
Yargıtaya dosya gittikten sonra “Bu mahkemedeki metrekare bedeli fazladır.”
deyince dosyayı bozuyor, alt mahkeme de
Yargıtayın kararına uyunca bu sefer devlet,
fazla ödemiş olduğu paraya vatandaşı icraya veriyor Sayın Bakanım.
Bundan dolayı Türkiye’de çok büyük, derin problemler var yani vatandaşla devlet
karşı karşıya geliyor. Bu konuda, bu ihtilafsız bedeli yani alt mahkemeden
geçen, Yargıtaydan geçmeyen bedeli Yargıtaydan gelene kadar üç aylığına en
yüksek faizle bir banka hesabına koymayı
düşünmez misiniz? Çok ciddi problem var.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Bayraktutan.
Sayın Ağbaba…
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Bakan, her torba kanunda, her kanun
değişikliğinde mutlaka ibadethanelerle ilgili çeşitli olumlu şeyler oluyor. Bu
torba yasada da, Kur'an kurslarıyla ilgili, ibadethanelerle ilgili, camilerle
ilgili çeşitli şeyler var.
Bu ülkede yaşayan milyonlarca Alevi vergilerini veriyor, devlete
karşı olan görevlerini yerine getiriyor. Hiç aklınıza geliyor mu bu Alevilerin
yüzyıllardan beri ibadet yaptığı cemevlerine yardım etmek veya onların
haklarını teslim etmek? Böyle bir şey düşünüyor musunuz? Eğer düşünmüyorsanız,
bu vergilerini veren, yıllardan beri bazen gizli, bazen açık, bazen bedel
ödeyerek ibadet eden Alevilere haksızlık yapıldığını düşünüyor musunuz?
Bir de cemevleri konusunda, cemevleri ibadethane midir, değil
midir? Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Ağbaba.
Sayın Demiröz…
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Şubat ayı içerisinde yazılı ve görsel basında yat sahibi kimi
şahıs, kurum ya da kuruluşların 1 TL’ye aldıkları mazotu varillerle aktararak
çiftçilere 4 TL’ye sattıkları, ayrıca kendilerine ait tarım alanlarını ekip
biçmede kullandıkları haberi yer almıştı. Haberde geçen olay doğru mu değil mi
diye ve “Gelişmeler AKP iktidarının tarım politikalarının bir sonucu mudur?”
diye Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına 6 maddeden oluşan bir soru önergesi
verdim ancak Bakanlığın süresi geçtikten sonra gönderdiği cevapta “Bu yolla
mazot satışıyla ilgili rutin ve şikâyetlere yönelik çalışmalar Bakanlığımızın görevleri arasında
bulunmamaktadır.” denilmektedir.
Sayın Maliye Bakanına sormak istiyorum: Bahse konu olan bu olay
basit bir mazot kaçakçılığı mıdır? Çiftçilerimizin bu yolla mazot tedarik
etmelerinin gerekçesi yok mudur?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Demiröz.
Sayın Erdemir…
AYKAN ERDEMİR (Bursa) – Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, sizinle iki istatistik paylaşmak istiyorum. BBC’de
2012 yılında yayınlanan bir habere göre, Mayıs 2012 tarihinde Tahran’da yapılan
denetimlerde sürücülerin yüzde 26’sı alkollü çıkmış. Londra’da 2008 yılında
yapılan denetimlerde ise sürücülerin yalnızca yüzde 9’u alkollü çıkmış. Bu
gösteriyor ki yasakçı rejimler alkol kullanımını ve alkollü sürücü oranını
artırıyor.
Yine aynı şekilde dünyada en yoğun eroin kullanan toplum ne yazık
ki bizim komşumuz İran toplumu, 3 ile 4 milyon arası eroin bağımlısının
yaşadığı bir ülke.
Şimdi, bu sayılar bize gösteriyor ki eğer aynı yasakçı yaklaşımı
Türkiye’de hayata geçirirsek Türkiye’de hem alkol kullanımında hem de
uyuşturucu kullanımında arzu etmediğimiz artışlara sebep olacağız.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Erdemir.
Sayın Köse…
TUFAN KÖSE (Çorum) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ülkemizde sert alkollü içeceklerin kişi başına yıllık tüketimi kaç
litredir? Yine, soft alkollü içeceklerin kişi başına yıllık tüketimi kaç
litredir? Dünya ve Avrupa ortalaması tüketimleri ne kadardır? Bu tüketim
ortalamaları dikkate alındığında ülkemizdeki alkol tüketimi sizce toplum
sağlığını tehdit eder boyutlarda mıdır? Ülkemizin tüketim ortalamaları çok
düşük ise -ki düşük olduğunu biliyoruz bu kıyaslayacağımız ülkelere göre- bu
kanundaki sınırlamaların ve yasakların amacı nedir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Köse.
Sayın Türeli, buyurun.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Son dönemlerde çıkartılan torba yasaların hepsinde Türkiye Yeşilay
Cemiyetine ilişkin hükümlerin bulunduğunu görüyoruz. Bu hükümlerle Türkiye
Yeşilay Cemiyetinin hem görev ve yetki alanının genişletildiğini hem de
kaynaklarının artırıldığını görmekteyiz. Şimdi, en son şu anda görüşmekte
olduğumuz kanun teklifinde de Türkiye Yeşilay Cemiyetinin yanında bir de bir
vakıf kurulmaktadır ve buradaki hükümlerle vakfa çok geniş vergi istisna ve
muafiyetleri sağlanmıştır. Bu yetmemiş, Sağlık Bakanlığı bütçesinden ciddi bir
ödenek ayrılması hükme bağlanmıştır. Buna neden ihtiyaç duyulmuştur?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Türeli.
SIRRI SAKIK (Muş) – Bize sıra gelmedi mi Sayın Başkan?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sayın Bakan, müsaade ederseniz bana sıra
yetişmedi ama bir şey sormak istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Türkkan, süremiz yeterse sorarsınız tekrar. Bakanın
söz hakkını sınırlamayın.
Buyurunuz Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Müsaade ederseniz yani en azından –kendim- maliye alanına giren
konulara cevap vermeye çalışayım. Alkollü içkilerde vergi sıralamasında oldukça
yukarılardayız. Şöyle söyleyeyim ben size: Birada vergi yükünde Finlandiya’dan
sonra Türkiye 2’nci sırada, şarapta İrlanda, İngiltere, Finlandiya ve İsveç’ten
sonra 5’inci sıradayız. Yüksek alkollü içkilerde yani viski gibi, votka gibi
içkilerde ise İsveç’ten sonra 2’nci sıradayız. Dolayısıyla göreceğiniz gibi,
alkollü içkileri vergilemede ülkemiz oldukça yüksek sıralarda yer almaktadır.
Sayın Doğru, sağlık çalışanlarının özlük haklarına ilişkin bir
soru sordu. Maliye Bakanlığı genelde özlük konularına bakıyor. İlgili bakanımız
da cevap verebilirdi ama ben şunu söyleyeyim: Özlük haklarına ilişkin şu anda
bir düzenleme gündemimizde değil ama taleplere vâkıfız. Sosyal Güvenlik
Kurumuna ciddi yük getirebilecek birtakım talepler söz konusu. O nedenle,
bugüne kadar o yönde bir adım atamadık. Belli bir kesime özlük hakları
düzenlemesi yaptığımız zaman birçok kesimden benzer taleplerle karşı karşıya
kalıyoruz çünkü şu anda aynı anda birçok bakanlıktan bu yönde talepler var,
öğretim görevlilerinden tutun -yani ben hani örneklere girmeyeceğim- birçok
kesimden. O nedenle, yapılacaksa daha önceki dönemlerde yapıldığı gibi
toptancı, bütüncül bir yaklaşım içerisine girmek lazım. Tek tek yapılacak
düzenlemeler ciddi sıkıntılar doğurur diye şu aşamada biz olumlu bakmıyoruz.
Sayın Özel’in bir sorusu var, bu mirasa, daha doğrusu devre izin
verilmemesinin mağduriyete yol açıp açmayacağı hususunda. Tabii ki mağduriyete
yol açar. Dolayısıyla, bu bir sıkıntı ama tabii kanun koyucu bu yönde bir
düzenlemeye gidiyor. Dolayısıyla, şu andaki düzenleme bu yönde. Eğer Meclisimiz
başka türlü bir irade ortaya koyarsa tabii ki farklı olabilir.
Sayın -yanlış hatırlamıyorsam- Bayraktutan’dı, kamulaştırmayla
ilgili bir sorusu vardı. Soruyu tamamlamadınız ama benim sizden anladığım
kadarıyla: Acaba bu kamulaştırma paraları geçici olarak bir banka hesabına park
edilebilir mi yani oraya yatırılabilir mi? Mahkeme sonuçlandıktan sonra ödeme
yapılabilir mi vatandaş mağduriyetini gidermek açısından? Bizim açımızdan bir
sıkıntı yok ama doğrusu, ben, bütün mevzuata bu anlamda vâkıf değilim, konuyu
bir incelemek lazım diye düşünürüm.
Sayın Ağbaba’nın sorusuna gelince: Değerli arkadaşımız şunu
bilecekler ki yani takdir edersiniz ki, cemevlerinin bir ibadethane olup
olmadığı hususu benim uzmanlık alanıma girmez, bunun daha çok, tabii ki eğer
bir uzmanlık kurumu varsa Diyanetle ilişkilendirmesi lazım, o çerçevede olaya
bakmak lazım.
Sayın Demiröz’ün sorusunu eğer yanlış anlamadıysam, bu deniz
taşıtlarına sağladığımız ÖTV’siz yakıt var. Bu ÖTV’siz yakıt imkânının istismar
edildiği hususu var.
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – O var. Bir de, çiftçilere.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Tabii, tabii,. konuyu
anladım ben.
Şimdi, biz o konuyu şu anda yakın incelemeye aldık, ona ilişkin
birtakım tedbirler alıyoruz. Şunu kabul etmek lazım: Akaryakıt ürünleri
üzerindeki vergiler Türkiye'de yüksek, ithal ettiğimiz bir ürün, bütçe için
önemli bir gelir kaynağı. Dolayısıyla biz bazı alanlarda tabii ki ülkenin
rekabet gücünü dikkate alarak birtakım imkânlar sunuyoruz ama bunun istismar
edilmesi konusu tabii ki bizim kabul edeceğimiz bir konu değildir, şu anda
Vergi Denetim Kurulu bütün incelemelerini yapıyor.
Ha, çiftçimize gelince, biz belli bir çerçevede mazot desteği
sağlıyoruz.
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Çok cüzi miktar Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – İmkânlar olursa daha
fazlasını da belki sağlamak lazım ama tarım bütçesi biliyorsunuz, yaklaşık,
toplamda neredeyse 13 milyar lira civarında bir şey.
Sayın Türeli’nin bir sorusu var, torba tasarıda Yeşilay Cemiyetine
ilişkin hükümlerin olduğu Sağlık Bakanlığından bütçe… doğrusu sebebi muhtemelen
tabii ki bu uyuşturucu, alkollü içki yani bu türden bağımlılıkları azaltmaya
yönelik mücadelede elini güçlendirmek için ilave bir imkân olarak herhâlde
düşünüldü.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) – “Görev alanı genişliyor.” diyorsunuz
yani.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Teklif alanı yani daha
doğrusu teklif veren arkadaşlarımız muhtemelen bu çerçevede düşünmüşlerdir.
Ben mümkün olduğunca sorulara cevap verdim, çok teşekkür ediyorum.
Şimdi, Sayın Sağlık Bakanımıza devrediyorum.
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar, öncelikle Sayın Akçay’ın sorusu: “2012 sonu itibarıyla uyuşturucu
ve alkol bağımlısı oranı nedir, son on yılda artış nedir?” Ülkemizdeki çeşitli
kurumlar tarafından yapılmış olan alkollü içki kullanımıyla ilgili çalışmalar
sonucunda: 2008, 2010, 2011 yılı TÜİK ve TÜBİM’in rakamlarında 2008’de yüzde
10,9; 2010’da yüzde 12,6; 2011’de yüzde 14,3 gibi bir artış oranı. Ortalama
olarak da Sağlık Bakanlığının kronik hastalıklarla ilgili henüz basılmamış olan
şeyinde de yüzde 13,7 gibi bir oran var. Kadın-erkek dağılımını da zaman
almasın diye size takdim ederim.
Yıllara göre kişi başı alkol kullanımında önemli bir artış
gözlenmemekte. Alkolde litre bazında artış olmamakla birlikte alkollü içki
kullanma oranında kısmi artış ve kullanım yaşının düşmesi gözlemlendiğinden
üniversitelerden ilgili akademisyenlerin ve STK’ların da katkısıyla Alkol
Kontrol Programı ve Eylem Planı hazırlanmış olup 2013 yılı içerisinde
uygulanmaya başlanacaktır. Bu görüşülen kanun maddeleri yasalaştığında alkolle
mücadelemize önemli bir katkı sağlayacağı kanaatindeyiz.
Yine, AMATEM’lerle ilgili Sayın Doğru’nun sorusu. Türkiye'de
AMATEM merkez sayısı 22, toplam yatak sayısı 602, madde bağımlılığı
merkezlerinde 16 ilde 3.264 kişinin eğitimi yapılmıştır. Tedavi gören hasta
sayısı: Ayaktan 160 bin kişi poliklinik hizmeti almış, yatarak tedavi gören
hasta sayısı da 3 binli rakamlarda.
Yine, uyuşturucu kullanımında İçişleri Bakanlığı Kaçakçılık ve
Organize Suçlar Dairesine bağlı olarak faaliyet gösteren Türkiye Uyuşturucu ve
Uyuşturucu Bağımlılığını İzleme Merkezi TÜBİM’in araştırma raporuna göre
kullanım oranı 2010 yılında 1,6 iken 2012 yılında 2,2 gibi bir rakam karşımızda
görülmektedir.
Tabii, personel ve özlük haklarıyla ilgili değerlendirmeyi Maliye
Bakanımız yaptı.
Onun dışında Sayın Öğüt, Çankırı, Kızılırmak ve diğer devlet
hastanesindeki uzman hekim açığı, ortopedi, diş hekimi ve diğer personel
eksikliğiyle ilgili durumu değerlendirerek kendilerine döneceğiz ama şu bir
gerçek ki, birçok hastanemizde uzman hekim eksiğimiz Türkiye’nin bir realitesi.
Onları olabildiğince verimliliklerini ve dağılımını yeniden gözden geçirerek
daha iyi noktaya taşımaya çalışacağız.
Sayın Erdemir’in Tahran’daki rakamlarla, Lozan’daki rakamları
veriyor olması, iran’da işte rakamların yüksek oluşu…Şimdi, tabii burada esas
olan, yasakçılıktan ziyade düzenlemeyi sağlıklı yapabilmek. Bakınız, İtalya son
yirmi yılda alkolle yaptığı mücadelesinde alkol tüketimini yüzde 50 oranında,
yani yarı yarıya düşürmüştür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Süremizin sonuna geldik ama sözünüzü bitirmeniz için bir
dakika daha süre vereceğim.
Buyurun.
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) - Dolayısıyla burada
önemli olan, düzenlemeleri yapıp, bizim gençlerimizi ve çocuklarımızı bu kötü
alışkanlıklardan olabildiğince koruyabilmek ve düzenlemeleri sağlıklı
yapabilmek; yoksa bir yasakçı zihniyet olarak değerlendirilmesini açıkçası çok
doğru bulmam.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.24
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.38
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran
Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER : Mustafa HAMARAT
(Ordu), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
109’uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
463 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm...
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkanım, özür dilerim.
Efendim, bugün biliyorsunuz bir tartışma oldu burada. Genel Kurulu
önemli bir konuda bilgilendirdi KİT Komisyonu Başkanı. Şimdi kesin tutanaklar
geldi. Müsaade ederseniz, bugün yaşanan sinkaflı küfür ve saldırı olayı
hakkında Genel Kurulu bilgilendirmek istiyorum. Tutanaklar burada. Çünkü ciddi
bir eksik ve yanlış bilgilendirme söz konusudur.
BAŞKAN – Komisyondaki tutanaklarla ilgili mi söylüyorsunuz?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Evet.
BAŞKAN – Onu söylediniz. Sizin burada, o tutanaklardaki demin
bahsettiğiniz tarzdaki...
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Evet, ölüm tehdidi...
BAŞKAN - ...konuşmaları buradan okumanızı tercih etmeyiz doğrusunu
isterseniz.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Sinkaf değil efendim, tehdit.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sinkaf değil efendim. Burada...
BAŞKAN – Ve bu şekilde konuşmalar cereyan etmişse bu Meclisin
çatısı altında, burada bulunan her milletvekilinin düzgün bir Türkçeyle ve bu
Genel Kurulun nezahetine uygun bir şekilde konuşacağını düşünüyorum. Böyle
konuşma yapan kişileri de buradan tekrar kınıyorum. Tartışma üslup ve adabına
uygun konuşmaları lazım. diye düşünüyorum.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkanım, daha önce Sayın Mehmet
Metiner’in başına benzer bir şey geldiğinde, Sayın Metiner bu Genel Kurula
dokuz dakika konuşmuştu efendim, böyle bir olayla alakalı. Müsaade ederseniz,
Genel Kurulu bilgilendirmek için üç dakikalık söz istiyorum. sadece
tutanaklarda geçen konularda milletvekillerimiz bilgilensin diye.
BAŞKAN – Peki, tartışmaya mahal vermeyiniz, o tür konuşmalı
sözleri de lütfen geçirmezseniz, söylemezseniz memnun olurum.
Buyurunuz efendim.
Fazla sataşmalara da mahal vermeyiniz, konuya açıklık getiriniz.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
21.- İstanbul Milletvekili Aykut
Erdoğdu’nun, KİT Komisyonunda yaşanan olaylara ilişkin açıklaması
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bugün KİT Komisyonunda yaşanan olaylarla alakalı olarak hem Komisyon Başkanı
Fahrettin Poyraz hem de ben bilgilendirmede bulunduk. Bizim söylediğimiz orada,
birtakım iddialarımızın olduğu, ihbarların olduğu, belge istediğimiz ve
tartışmaların bunlar üzerine olduğuydu ve bize bir tehdit savrulduğunu
söyledik. Komisyon Başkanı “Böyle bir şey yok.” dedi.
Şimdi, Komisyon tutanaklarından okuyorum:
“Osman Ören (Siirt) – Bela isteme benden ya! Böyle bakarsan
vururum ya. Ne bakacağım sana ya!
Başkan – Osman Bey… Osman, yapma. Yapma ya.
Osman Ören (Siirt) – Ne bakacağım sana ya! Adama bak, ben bakarsam
vururum ya!
Aykut Erdoğdu (İstanbul) – Ne gözlerini bakıp diktin?
Başkan – Arkadaşlar, ya karşıya bakacak da ne olacak?
Aykut Erdoğdu (İstanbul) – Sen kimi tehdit ediyorsun?
Ahmet Yeni (Samsun) – Ya, niye baksın size!
Başkan – Arkadaşlar, lütfen…
Osman Ören (Siirt) – Ben bakınca vururum!”
Konuşmalar bu şekilde cereyan ediyor ve Haydar Akar diyor ki
Başkana, Fahrettin Poyraz’a tartışma sırasında: “Vurursunuz, öldürürsünüz
siyaset böyle olur.”
Komisyon Başkanı, en üzücü olan bu: “Başkan – Tabii, tabii… Siz
başlattınız.” diyor.
Değerli arkadaşlar, bu küfür burada. Bu Meclisin kürsüsüne
yakışmadığı için –tutanaklar burada- bu küfrü tekrar etmeyeceğim ben.
Biraz önce, Meclis Başkanına gittik, durumu anlattık, biz
görevimizi yapmaya çalışıyoruz. Şunun bilinmesini istiyorum: Bu ölüm tehdidini
savuran milletvekilleri de dâhil, ellerinden geleni arkasına koymasınlar.
Biz toplumsal bir kaosa yol açmayalım diye elimizden geleni
yapıyoruz ama bu tehdidin altında kalacak değiliz. Bundan sonra ağırlaştırarak
muhalefetimizi devam ettireceğiz. Hiç kimsenin şahsına hakaret etmeyeceğiz ama
Komisyonda daha bir kararlı, daha bir etkili muhalefet edeceğiz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Erdoğdu.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Manisa Milletvekili Recai
Berber ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ile 17 Millet-vekilinin;
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/1524) (S. Sayısı: 463) (Devam)
BAŞKAN – Birinci bölüm 1 ila 18’inci maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına,
Tokat Milletvekili Reşat Doğru.
Buyurunuz Sayın Doğru. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
463 sıra sayılı kanun Teklifi’nin birinci bölümü üzerine
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Tabii, bir Adalet ve Kalkınma Partisi klasiğiyle karşı karşıyayız.
Bir torba kanun, tekrar, aceleyle, Türkiye Büyük Millet Meclisine
getirilmiştir. Tabii, içerisinde birçok madde var. Bu maddelerin her birisinin
ayrı ayrı görüşülmesi gerekiyordu. Ayrı ayrı görüşülmemiştir.
Hatta bakınız, aynı kanun teklifiyle ilgili olarak, yani bu
kanunun bazı maddelerini içeren bölümleriyle ilgili olarak bir arkadaşımızın da
kanun teklifi vardı Mersin Milletvekilimiz Ali Öz’ün. Ali Öz’ün kanun teklifi
de maalesef görüşülmemiştir. Hâlbuki arkadaşımız, 13 Eylül 2012 tarihinde de bu
şekilde bir kanun teklifini Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmesi ve
kanunlaşması için vermişti. O arkadaşımızın kanun teklifi bile maalesef bu
kanun içerisine konulmamıştır. Yani acele çıkartılmaya çalışılan bir kanun
teklifiyle karşı karşıyayız.
Biz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bu kanun teklifinin
tabii bütün maddelerine karşı değiliz, bazı maddelerinin çıkarılması,
kanunlaştırılması gerektiği kanaatindeyiz ancak bazılarına şiddetle karşıyız.
Sayın milletvekilleri, teklifin 1’inci maddesinde bir af konusu
gündeme getirilmektedir. Hâlbuki bu konu önemli bir konudur, Adalet
Komisyonunda görüşülmesi gerekir. Yine, alkolle ilgili, bağımlılıkla ilgili çok
önemli maddeler vardır; bunların da millî eğitimle ilgili komisyonlarda, ayrıca
sağlıkla ilgili komisyonlarda da görüşülmesi gerekmektedir. Ancak, bunların,
maalesef, hiçbirisi görüşülmemiştir.
Ayrıca, alkole ilişkin düzenlemeler sadece yasak ve cezaları
kapsamaktadır. Yani konunun eğitim bölümleri, bireysel temel hak ve özgürlükler
yönü ihmal edilmektedir. Gençleri uyuşturucu maddelerden, kumar ve benzeri kötü
alışkanlıklardan korumak için maalesef hiçbir düzenleme de bu kanun içerisinde
görülmemektedir. Hâlbuki bağımlılık konusu çok önemlidir. Ülkemizde, son
yıllarda artık ülkemizin dışında da, dünyanın her tarafında bağımlılık konusu
ilk gündem maddesi olarak gerçek yerini almaya başlamıştır. Şöyle ki:
“Bağımlılık” derken sadece madde bağımlılığı da değildir, bunun içerisinde
İnternet bağımlılığı vardır, cep telefonu bağımlılığı vardır, televizyonlardaki
çeşitli konularla ilgili bağımlılıklar vardır. Ancak bağımlılık konusu Sağlık
Bakanlığının çok önemli bir konusudur yani sağlıkla ilgili çok ciddi bir
konudur. Ancak madde bağımlılığıyla ilgili olsun veyahut da diğerleriyle ilgili
olarak hiçbir şekilde bağımlılıkla ilgili bir konu da burada gündeme
getirilmemiştir.
Tabii buradan şunu ifade etmek isterim ki: Türkiye’mizin ve
dünyanın önemli bir konusu olan bağımlılık yani madde bağımlılığı konusu,
maalesef, ülkemizde TUBİM gibi, devletin çok fedakâr kuruluşlarına
bırakılmıştır. TUBİM dediğimiz, Türkiye Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı
İzleme Merkezi. Burada çalışan tüm yetkilileri candan tebrik ediyorum.
Hakikaten cansiparane çalışıyorlar yani uyuşturucu mücadelesini neredeyse
sadece bu kurum yürütür şeklinde bir görüntü vardır. Tabii, bunun yanında sivil
toplum kuruluşları, Yeşilay başta olmak üzere birçok sivil toplum kuruluşu da
çok ciddi manada bu yönde olan çalışmalar içerisindedir. Oradaki çalışan tüm
insanları yani STK’larımızın hepsini de candan tebrik ediyorum ve başarılarının
devamını diliyorum.
Sayın milletvekilleri, alkol alışkanlığı insanın sadece kendisine
değil çevresine de büyük zararlar vermektedir. Ayrıca, her geçen gün
bağımlılığa dönüşen alkol kullanımı, kişide birçok hastalığın da maalesef
sebebini oluşturmaktadır. Alkol ve madde bağımlılığı toplumsal bir hastalıktır.
Alkol bağımlılığının insana ve çevreye verdiği zararın başında alkollü iken
yapılan kazalar gelmektedir. Alkollü insanın kazası hiçbir surette kabul
edilemez. Maalesef ülkemizde insanlar alkol almakta ve almış olduğu alkolle
beraber de, ayakta duramayacak şekilde arabalara binmekte ve çeşitli kazalar
meydana gelmekte ve insanlarımızın da canı yanmaktadır. Yani kendisine verdiği
zararın daha fazlasını başkasına vermeye hiç kimsenin ama hiç kimsenin hakkı
yoktur. Böyle özgürlük olmaz, bu konuda hiçbir şekilde mazeret de kabul
edilemez. Cezalar ama cezalar mutlaka caydırıcı olmalıdır, ağırlaştırılmalıdır;
insanlar böyle bir durumla karşılaşmamalıdır.
Ayrıca, aşırı alkol kullanımı insanı suç işlemeye teşvik etmekte
ve intiharlara, cinayetlere kadar varan birçok olaya da sebep olabilmektedir.
Birçok alışkanlığın başlangıcı maalesef alkol bağımlılığı olabilmektedir.
Bilhassa, yapılan araştırmalar, esrar, eroin gibi uyuşturucu alışkanlığında
başlangıcın alkol bağımlılığı olduğu şeklindedir. Yine, yapılan araştırmalara
göre ülkemizde 15 milyon civarında insan alkol kullanmaktadır. Bunların da 5
milyon civarı bağımlı olmuş, sürekli alkol tüketmektedir. Enteresandır, bu sayı
her geçen gün katlayarak artmaktadır; artış ürkütücü ve telaşlandırıcı boyuta
da gelmektedir.
Sayın milletvekilleri, alkol kullanım ve bağımlılığı üniversite
öğrencileri üzerinde de önemli bir sağlık sorunu ve sorun olarak karşımıza
çıkmaktadır. Bakınız, son zamanlarda Ege Üniversitesinde bir araştırma
yapılmış. Öğrencilerin yüzde 76’sının alkol kullandığı, yüzde 8,8’inin alkol
bağımlısı, yüzde 14’ünün de alkolü çok kötü şekilde kullandığı şeklinde bir
tespitle karşı karşıya kalınmıştır.
Ayrıca, alkol bağımlılığının 17-19 yaş grubundaki öğrencilerde
daha yüksek olduğu ve yurtta kalan öğrencilerde ise daha düşük düzeyde olduğu
tespit edilmiştir.
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz ki, alkol kullanımı üniversiteli
gençlerde çok yüksek düzeyde olup gittikçe artmaktadır ve maalesef çok süratli
bir şekilde en azından önlemlerin alınması gerektiğini de ortaya koymaktadır.
Ülkemizde alkolün yanında sigara ve uyuşturucu kullanımı da
giderek artmaktadır. Devletin insan sağlığını koruması Anayasa gereği
görevidir. Devlet her türlü önlemi almak mecburiyetindedir ancak maalesef her
geçen gün alkol, sigara ve uyuşturucu kullanımı ve bağımlılığı da acaba neden
artmaktadır? Bunun da mutlaka cevabı ortaya konulmalıdır.
Şöyle ki: Alınan tedbirler yetersizdir. Bu artış ciddi boyutlara
ulaşmakta, geriye dönüşü olmayan ağır durumlarla karşılaşmamıza da sebep
olmaktadır. Bundan dolayı da hükûmetlerin ve ilgili bakanlıkların alınacak
tedbirleri aksatmaması, konu üzerinde ciddi şekilde durmaları gerekmektedir.
Sivil toplum kuruluşları, devlet kuruluşları beraber çalışmalı, konu
çözümlenmelidir.
İnsanların özgür iradesine hiç kimse müdahale etmez. Herkes
istediği her şeyi içebilir, yiyebilir, kullanabilir. Ancak, sağlıkta en önemli
konu hastalığa yakalanmamak ve korunmaktır. Bağımlılık da böyledir; insanlar
bağımlılık yaratan maddelerle, olaylarla karşılaşmamalı, “Bir kereden bir şey
olmaz.” dememelidir. Her türlü bağımlılık “Bir kereden bir şey olmaz.”dan sonra
maalesef başlamaktadır ki bu konu, bu süreç çok önemlidir; bunu her ailenin,
herkesin çok dikkatli bir şekilde takip etmesi ve çocuklarına da öğütlerde
bulunması gerekmektedir.
Konu böyle olunca, insanların kendilerinin dışında çevresine,
okullara, yöneticilere de çok önemli görevler düşmektedir. Aile çocuğuna sahip
çıkarak, her türlü kötü alışkanlığı önce kendisi yapmamalı, sonra tavsiyelerini
yapmalıdır. Ailede ana baba kendisi alkol, sigara, uyuşturucu kullanıyor ve
bağımlılık varsa çocuklarına ve diğer insanlara neyi tavsiye edip başarılı
olabilir ki?
Devletin ve hükûmetlerin de konuyu önemseyip koruyucu uygulamayı
desteklemesi gerekir. Çok sigara içenlerin ileriki hayat dönemlerinde nefes
alamayacakları, kronik bronşitten kansere kadar çeşitli hastalıklarla
karşılaşabilecekleri, insanlara çeşitli boyutlarda mutlaka anlatılmalıdır. Bu
anlatım basın yayın, televizyon gösterileriyle etkileyici olabilir. Ayrıca,
alkol kullanımının, bağımlılıkların bilhassa ağır kullanımların karaciğerde
ağır hastalıklara, hatta siroza sebep olabileceği; midede gastrit ve ülsere
kadar birçok hastalığın da tetikleyici esas ana unsuru olabileceği de
anlatılabilir.
Ülkemizde madde bağımlılığı için devlet tarafından kurulmuş
AMATEM, alkol ve madde bağımlılığı tedavi merkezleri vardır. Biraz önce Sayın
Bakana sordum, hakikaten onunla ilgili de geniş ve güzel açıklamalarda da
bulundular. Ancak, bu AMATEM merkezleri, sayın milletvekilleri,
desteklenmelidir. Özellikle AMATEM merkezleri sayı ve kalite yönünden
desteklenmelidir. Oralarda psikolog noktasında, psikiyatri uzmanları
noktasında, çalışan personel noktasında sıkıntılar vardır. Bilhassa da orada
tedavi görmüş olan insanlar evlerine gönderildikleri zaman veyahut da kendi
bulundukları merkezlere gönderildikleri zaman yine aynı durumla karşı karşıya
kalmaktadırlar, ondan dolayı da bir takip sistemi konulmalıdır. Zaten
ülkemizdeki esas konu da buradadır yani bağımlılıkla ilgili, devletimizin çok
ciddi manada bir politikası olmalı, çok ciddi manada da bir mücadele sistemi
olmalıdır.
Bakınız, bunlarla ilgili, geçmiş dönemlerde araştırma komisyonları
kurulmuştur. Bu komisyonlar marifetiyle çok önemli çalışmalar da yapılmıştır
ancak Adalet ve Kalkınma Partisinin yetkililerini bir türlü ikna edemedik.
Zaman zaman burada gündeme getirdik konuları yani “Gelin, bu kanunları
çıkartalım. Orada önerilen konuların hepsi önemli konulardır, bunların
kanunlaşması gerekmektedir.” Ancak enteresandır, bu konuda başarılı olamadık.
Başarılı olunmamasının kim zararını çekiyor? Bizim insanlarımız çekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
REŞAT DOĞRU (Devamla) - Dolayısıyla da bu noktada da ciddi
önlemlerin alınması gerekir diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Doğru.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Rahmi
Aşkın Türeli. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Türeli.
CHP GRUBU ADINA RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 463 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
birinci bölümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini belirtmek üzere
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün gene bir torba
kanunla karşı karşıyayız. Bu son dönemlerde artık sıklıkla karşılaştığımız ve
âdeta vakayıadiyeden olan bir hüküm niteliği taşımaktadır, bu hâle gelmiştir.
Şimdi gelen bu son torba kanunda da 36 madde vardır yürütme ve yürürlük
maddesiyle birlikte ama içinde 23 tane kanun ve kanun hükmünde kararnamede
değişiklik yapılmaktadır. İçinde alkol yasaklarından vergiye ilişkin vergi
muafiyet ve istisnalarına, kamulaştırmadan AR-GE’ye, Diyanet İşleri
Başkanlığından Türkiye Yeşilay Cemiyetine kadar çok değişik konuların bir arada
düzenlenmeye çalışıldığını görüyoruz. E, bunu kabul etmek mümkün değil yani
kendi içinde tutarlı olan bir yasa gelsin, gene bir torba kanun gelebilir ama
kendi içinde tutarlı olsun bu maddeleri. Bu kadar çok birbirinden farklı,
çeşitli maddelerin önümüze gelmesini ciddi biçimde yadırgıyoruz.
Gene başka bir konu, kanun tasarısı olarak değil kanun teklifi
olarak önümüze gelmiştir bu torba kanun. Yani tasarı olarak bir yasa hükmünün,
yasa normunun önümüze gelmiş olması, ona ilişkin çok daha ayrıntılı, kapsamlı
çalışmaların yapıldığı anlamına gelir. Bürokrasiden geniş ölçüde, bürokrasinin
tüm dallarından, bütün kurumlarından, geniş anlamda, baktığınızda bilgi
alınmıştır. Aynı zamanda 5018 sayılı Yasa’ya göre düzenleyici etki analizinin
yapılmış olma ihtimali vardır. Ne yazık ki bu son dönemlerde artık tasarılarda
da önümüze düzenleyici etki analizi gelmiyor. O yüzden, önümüze gelen kanun
hükümlerinin, ne getiriyor, devletin gelirlerine, giderlerine ve bütçesine,
borçlanmasına ne getirip ne götürdüğünü bilme imkânımız olmuyor. Burada da aynı
şekilde, bununla karşı karşıya geldik.
Biraz önce de bahsettim, çok değişik hükümler içermesine rağmen,
temel anlamda bu torba kanun teklifine alkolle ilgili sınırlamalar ve yasaklar
hükmünü vurmuştur, mührünü basmıştır. Ben de o yüzden, bu konuşmamda özellikle
bu konuya ilişkin görüşlerimi, Cumhuriyet Halk Partisi olarak konuya bakışımızı
Anayasa’nın ve hukuk normlarının eşliğinde tartışmak istiyorum.
Şimdi bakın değerli milletvekilleri, Anayasa’mızın “Gençliğin
korunması” başlıklı 58’inci maddesi ne diyor. Diyor ki: “Devlet, gençleri alkol
düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü
alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır.”
“Alkolden” demiyor, “alkol düşkünlüğünden” diyor. Yani oturup bu Alkol
düşkünlüğü demek, alkole düşkün olmak demek yani alkolü çok fazla tüketmek
demek, bağımlılık demek, alkolizm demek baktığınızda. Bu normal de, elbette
gençliği alkol düşkünlüğünden koruyalım ama bu yasa, bu kanun teklifiyle, yasa
teklifiyle önümüze getirilenler ne yazık ki gençliği alkol düşkünlüğünden
korumaya değil bütün toplumun âdeta alkollü içki tüketmesini engellemeye,
yasaklamaya yöneliktir.
Diğer taraftan Dünya Sağlık Örgütüne bakalım isterseniz. Dünya
Sağlık Örgütü, bakın, bütün raporlarında değerli milletvekilleri, alkollü içki
kullanımıyla ilgili olarak İngilizcede “harmful use” ifadesini kullanıyor yani
“harmful use”u Türkçeye çevirirsek “aşırı kullanım” ya da “kişiye zarar veren
kullanım” diyebiliriz ama aynı Dünya Sağlık Örgütü, sigaraya ilişkin olarak
“Sigara tüketilmemeli, sigara zararlıdır.” diyor ama alkole ilişkin olarak da
“Alkolün aşırı kullanımı zararlıdır.” diyor. Ve biz bütün bilimsel
araştırmalardan da biliyoruz ki belli, kişiye bağlıdır alkol kullanımı, isterse
de kullanabilir bunu ve bunun sağlığa yararlı olduğu, hem Dünya Sağlık
Örgütünde hem onun dışında birçok akademik çevrelerde yapılan araştırmalarda
ortaya açık bir biçimde konmuştur.
Şimdi, diğer taraftan konunun, tabii, kişinin temel hak ve
hürriyetlerini ilgilendiren boyutları var. Şimdi, Anayasa’nın 12’nci maddesi
diyor ki: “Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel
hak ve hürriyetlere sahiptir.” Bu şu demek değerli arkadaşlar: Kişinin
kendisiyle ilgili kararları verebilme ve seçme özgürlüğü demek. Kişi sadece
çalışan, uyuyan bir varlık değil, kişi aynı zamanda sosyal bir varlık;
eğlenecek, iyi vakit geçirecek ve bunu yaparken de ne yapacağına -nasıl- içki
mi içecek, başka bir şey mi yapacak, ona kendisi karar verebilir; onun adına
hiç kimsenin ona akıl öğretmeye, onun ne yapacağına ilişkin ahkâm kesmeye ve
buna ilişkin kanuni yasaklamaları dayatmaya hakkı yoktur.
Kişi, kendisinin ve başkalarının vücut bütünlüğüne, sağlığına
aykırı olmamak koşuluyla ve suç oluşturmamak kaydıyla istediği gibi güzel vakit
geçirebilir, eğlenebilir; bunun içinde de içki içmek de onun kişisel bir
tercihidir, isterse içkisini içer. Yani, nasıl ki hiç kimse içki içmeye
zorlanamaz ise aynı şekilde hiç kimse de içki içmemeye zorlanamaz; aksi hâlde,
ortadan kaldırılan şey içki değil, bireyin özgür iradesi olacaktır.
Diğer taraftan, sosyalleşmenin, eğlencenin nasıl ve ne surette
yapılacağı kişiden kişiye, toplumdan topluma değişmektedir, zaman içinde de
ciddi değişiklikler oluşmuştur bu konularda. Dünyanın değişik yerlerine gittiğiniz
zaman, hepsinin kendine özgü yeme ve içme kültürleri vardır, bölgeden bölgeye
gelişir; çoğunlukla orada, o bölgede yetişen ürünlerle de bağlantılıdır çünkü
o, sonuçta oranın yeme ve içme kültürüne temel anlamda bir malzeme
oluşturmaktadır; onun nasıl yapılacağı, nasıl üretileceği, nasıl tüketileceğine
ilişkin çok ciddi bir külliyat gelişmiştir. Dünyanın neresinde olursa olsun,
hangi kütüphaneye, hangi kitapçıya giderseniz gidin, alkollü içkilere ilişkin
çok geniş bir külliyat bulursunuz. Nasıl içilir, nedir, bunun kültürle olan
ilişkisi… Yani kültür, aynı zamanda yeme ve içmektir arkadaşlar. Bunun nasıl
tersini düşünebiliyoruz? İçki içme de bizim kültürümüzün bir parçasıdır. Ta,
eski edebiyatımıza girelim, ta, divan edebiyatına baktığımızda, içki üzerine
yazılmış beyitler, mısralar bulursun. Cumhuriyet döneminde de keza öyledir.
Yani bir Orhan Veli ne demiştir şiirinde? “Bir de rakı şişesinde balık olsam.”
diye bitirmiştir şiirini. Ve aynı şekilde içki içmenin adabı nasıl olacak,
hangi bardakla içilir, nasıl içilir, kiminle içilir, ne konuşulur, bunlar
üzerine de çok ciddi bir -baktığımız zaman- edebiyat vardır. Yani, burada
“Herkes içki içsin.” demiyoruz biz ama içki içmek kişinin kişisel tercihidir ve
yalnızca ondan sorumlu olan kişinin kendisidir, onun dışında kimsenin bu alana
karışmaya hakkı yoktur. Topluma nasıl yaşayacağını, ne düşüneceğini, ne yiyip
içeceğini dayatmak faşizan bir yaklaşımdır, bu zihniyete kesinkes karşı
çıkıyoruz ve karşı çıkmaya devam edeceğiz.
Diğer taraftan, konunun ekonomik boyutları da vardır yani bugün
alkollü içki üretiminin sektörüne baktığınızda, üretim alanı, orada istihdam
edilen çalışan sayısı, gene yan endüstrilerle birlikte düşünmek lazım yani
tarım var, turizm var, esnaf, ticaret hayatı, baktığınız zaman çok geniş bir
alanı ilgilendirmektedir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Üzüm bağları ne olacak, üzüm
bağları? Üzüm bağları nereye gidecek? Ne ekecek? Çay mı ekecek?
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (Devamla) – Ne olacak üzüm bağları? Bağ bozumu
şenliklerini nasıl yapacağız?
Ve aynı şekilde vergi anlamında da, değerli vekillerimiz, kayda
değer bir büyüklüğe sahip olduğunu görmekteyiz. Şimdi, bakın, tarım sektöründe
üzüm vardır; üzümü aldığınız zaman dışarıya satabilirsiniz ama onu şarap
yaptığınız zaman katma değeri 5’e, 10’a katlarsınız. Yani Türkiye’nin en büyük
problemlerinden bir tanesi, Türkiye’de, tarımda, sanayide katma değeri
yükseltmektir. Bu açıdan da tarım sektörü için önemlidir.
Turizm sektörü bu uygulamalardan ciddi biçimde etkilenecektir.
Türkiye’ye gelen yabancı turistler, iç yani yerli turistler açısından da
düşündüğümüzde ciddi bir olumsuzluk oluşturacaktır. Aynı şekilde esnafımız
üzerinde de ciddi kısıtlamalar getirecektir. Alkollü içki sektörünün ÖTV, KDV
ve gelir vergisi olmak üzere ülke bütçesine yıllık 9 milyar lira civarında
katkı sağladığı da bilinmelidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa’mızın devlete
yüklediği -ilk başta girerken Anayasa maddesinden, 58’inci maddeden girdik;
devam edelim- “gençliği alkol düşkünlüğünden koruma” görevi günümüz
Türkiyesi’nde zaten yerine getirilmektedir.
Nitekim, alkol ve alkollü içkilerin üretimi, iç ve dış ticareti,
alkollü içki tesisi kurulması ve işletilmesiyle bu faaliyetlerin izlenmesi ve
denetimi için Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme
Kurumu kurulmuştur.
Diğer taraftan, alkollü içki yerlerini belirleme ile alkollü iş
yeri açma izni ve çalışma ruhsatı verme izni, belediye ve mücavir alan
sınırları içinde belediyelerin, dışında da il özel idarelerinin yetkisindedir.
Bunun yanı sıra, bir kişi içki satmak için gene aynı şekilde
Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumundan verilen
izinlerle, ülkemizde esnaf odaları ve ticaret odalarından da içki ruhsatı
alabilmektedir ve ayrıca da bu konuya ilişkin olarak çıkmış birçok yönetmelik
bulunmaktadır.
Bu getirilen kanunla, her ne kadar alkollü içki üretimine ve
tüketimine değil, reklamına ve satışına sınırlamalar getirildiği iddia
edilmekteyse de içkinin tanıtımına, reklamına getirilen bu ciddi yasaklamalar,
üretim ve tüketimi de ciddi anlamda etkileyecektir. Bu, Anayasa’nın 48’inci
maddesindeki herkesin dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetine sahip
olma. hükmüne de aykırı bulunmaktadır.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Türeli.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Murat
Bozlak.
Buyurunuz Sayın Bozlak. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA MURAT BOZLAK (Adana) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 463 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümü üzerinde
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına konuşmak üzere söz almış bulunmaktayım.
Bu vesileyle sayın Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 24’üncü Yasama Dönemi içerisinde Genel
Kurulun gündemine getirilen kanun tasarıları ile AKP’li milletvekillerinin
verdiği kanun teklifleri, “torba yasa” diye tanımlanan, birçok kanunda
değişikliği birer veya ikişer maddeyle getiren yasa tasarısı ve teklifleri
şeklinde olmuştur. Hükûmet ve AKP’li milletvekili arkadaşlarımız bunu âdeta bir
alışkanlık hâline getirmişlerdir. Öncelikle bu uygulamanın doğru olmadığını
belirtmek istiyorum. Bu durum kanun tekniği açısından son derece sakıncalıdır.
Farklı farklı yasaların birer ikişer maddesini, hatta birer fıkrasını
değiştirme her yasanın kendi düzenlenme mantığını da bozma riskini
taşımaktadır. Kaldı ki bu tür torba yasalar toplum tarafından son derece
şaibeli olarak algılanmaktadır. Birçok kişi bir yasanın sadece bir fıkrasının
ya da bir tek maddesinin değiştirilmesindeki amacın ne olduğunu merak
etmektedir. Mantıklı bir izah yapılmadığı noktada da tasarı ve tekliflerin
yandaşlara çıkar sağlama veya yandaşların içinde bulunduğu sıkıntılı durumdan
çıkarılması amaçlı olduğu kanaati giderek yurttaşlarda yaygınlaşmaktadır. Bu,
Hükûmet için de, teklif sahibi milletvekilleri için de artı puan oluşturacak
bir durum değildir.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifi, bize göre, içerik
itibarıyla kamuoyunun ciddi bir kesiminin tepkisini çekeceği ve ciddi
tartışmalara yol açacağı düşüncesiyle Hükûmet tasarısı olarak değil, Hükûmetin
talebi üzerine AKP’li milletvekilleri tarafından verilmiş gözükmektedir. Kanun
teklifi bir bütün itibarıyla incelendiği zaman Hükûmetin ve AKP’nin Türkiye’de
izlediği politik çizginin içerisinde olduğunu, Hükûmetin zihniyetini, güncel
yaşama bakışını net bir biçimde yansıttığını görmekteyiz.
Teklifin 1’inci maddesiyle 2489 sayılı Kefalet Kanunu’nda
değişiklik yapılarak kefalet sandığı yönetim kurulu başkan ve üyelerine daha
önce yapılan ödemeler nedeniyle bu kişiler ile sorumlular hakkında borç
çıkarılamaz ve çıkarılan borç tutarlarının tahsilinden vazgeçilerek borç takip
işlemine son verileceği hükmü getirilmek istenmektedir. Dolayısıyla, şu an
küçük çaplı bir af yasasıyla karşı karşıyayız. İşçiden, köylüden, emekçiden,
fakir fukaradan toplanan vergilerle yapılan ödemelerin bir maddelik kanun
değişikliğiyle affa uğratılmasını doğru bulmadığımızı özellikle belirtmek
istiyorum.
Ayrıca, kişiye özel yasa teklifi mahiyetindedir bu kanun teklifi.
Ayrıca yine, ilgili komisyon olması gereken Adalet Komisyonunda da
bu yasa teklifi görüşülmeden Genel Kurulun gündemine getirilmiştir.
Kanun teklifinin 2’nci maddesiyle, teklif sahipleri, yurttaşların
günlük yaşamına müdahale edecek bir düzenlemeyi öngörmüşlerdir. Teklifin bu
maddesiyle, alkollü içki satışı ve tüketimine ilişkin hükümlerde düzenleme
yapılmaktadır.
Yapılmak istenen değişikliğin özü: “Yurttaş, ben nasıl yaşıyorsam
sen de benim gibi yaşayacaksın. Ben ne yiyor, ne içiyorsam sen de onu yiyip,
içeceksin. Ben ayran içiyorsam sen de ayran içeceksin.” Kısacası bu teklifin
özü budur.
Hükûmetin, iktidar partisinin veya biz milletvekillerinin
vatandaşın günlük yaşamına ve yaşam biçimine müdahale etme hakkımız yoktur.
Gençleri koruyormuş gibi gösterip, el altından yurttaşların yaşam biçimini,
yaşam tarzını kendi ideolojik yaklaşımına göre düzenlemeye hiç kimsenin hakkı
yoktur.
Değerli arkadaşlar, ben, kendi özgür irademle içki içmemeyi tercih
edebilirim, inançlarım gereği de böyle bir tercihe gidebilirim; bu, birey
olarak benim doğal hakkımdır. İçki içmeyen yurttaşa “Niye içmiyorsun?”
diyemeyeceğimiz gibi, içmek isteyene de “Niye içiyorsun?” diyemeyiz. Bunu
dediğimiz noktada bireysel özgürlüklere müdahale etmiş oluruz ki, demokratik
sistem içerisinde böyle bir yaklaşımın yeri asla yoktur.
Sigaranın verdiği zararları, içkinin verdiği zararları belirten
eğitim amaçlı çalışmaları yapmak elbette ki devletin görevidir ama bu amacın
dışında, tamamen kendi dünya görüşümüz çerçevesinde bir değerlendirmeyle yasak
koyamayız, yasaklar getiremeyiz. Bu torba yasa teklifi bu anlamda da toplumda
huzursuzluk yaratacak niteliktedir. Topluma tek tip bir yaşam tarzını empoze
etmeye hiçbirimizin hakkı yoktur. Türkiye toplumunun çoğulcu yapısı da tek tip
bir yaşam biçimi için müsait değildir.
Yine, burada bir noktanın altını da çizmek istiyorum. Ana
muhalefet partisi adına bu yasanın geneli üzerine konuşma yapan sayın konuşmacı
yasakçı zihniyete karşı çıkmıyor. Karşı çıktığı, yasağın usulü ve biçimidir.
“Özel tüketim vergilerinin oranını arttırarak bunu önleyebiliriz.” diyor. Yani
kısacası, tam da sosyal demokrat bir partinin söyleyeceği bir sözü söyledi.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Biz öyle bir şey söylemedik.
MURAT BOZLAK (Devamla) – Siz değil, yanınızdaki Grup Başkan
Vekiliniz söyledi, demin konuşan arkadaşınız da söyledi. Bir sosyal demokrat
parti “Parası olan içsin, fakir fukara içmesin.” gibi bir yasakçı zihniyeti
savunamaz, bu doğru değil. Dolayısıyla, aynı kapıya çıkıyor, aynı yasağı ne
yazık ki ana muhalefet partisi de gündeme getirmiş oluyor.
Teklifin 2’nci maddesinin (2)’nci fıkrası aynen şöyle: “Alkollü
içkiler her ne amaçla olursa olsun, teşvik, hediye, eşantiyon, promosyon,
bedelsiz, indirimli veya yardım olarak dağıtılamaz.” Bu teklif yasalaşırsa
hiçbir yurttaş bir arkadaşına veya sevdiği bir insana alkol içeren herhangi bir
içkiyi hediye olarak vermeyecektir. Yurttaşın kime ne hediye vereceğini dahi
kanunla düzenlemeye kalkışırsak geride yurttaşa bireysel özgürlük alanı acaba
kalır mı? Bunu düşünmenizi istiyorum.
Kanun teklifinin 2’nci ve 3’üncü maddeleri alkollü içecekler
konusunda o kadar çok yasak ve cezai müeyyide getirmiş ki “Bundan böyle bir
damla içki içenin burnundan getireceğiz.” anlamı çıkar. Bunu böyle yapmak
yerine, çıkın, Türkiye’de ne kadar alkol üreten yer varsa hepsini kapatın,
hatta üzüm bağlarının da bundan sonra ekimini yasaklayın. Alkollü içeceklerin
satışını Türkiye genelinde tamamen yasaklayın ki biz de kurtulalım, vatandaş da
rahat etsin. En azından “Şunu alsam yasak mı? Şunu içsem cezası var mı?
Çocuğuma aldırsam çocuğuma veya bana ceza verirler mi?” gibi oluşabilecek son
derece can sıkıcı sorunlardan yurttaşı kurtarmış oluruz.
Değerli milletvekilleri, cumhuriyetin kuruluşundan bugüne, devlete
hâkim olan yasakçı zihniyet, Türkiye toplumu üzerinde ciddi tahribatlar yaşattı
ve bir bütün olarak da ülke bundan zarar gördü. Yasakçı zihniyetin,
özgürlükleri kısıtlayan anlayışın 2011 seçimleri sonrası bize göre gerçekleşen
iktidar değişikliği ile geride kaldığını düşündüğümüz noktada, yeni iktidar
sahipleri eski iktidar sahipleri gibi, bu sefer kendi yasaklayıcı zihniyetini
eski zihniyetinin yerine monte ederlerse kaybeden yine Türkiye olur. Ama
iktidar sahipleri bilmeli ki, eninde sonunda gerçek kayıp onların kaybı
olacaktır.
Bu süreçte, çare ve çözümü yasaklarda değil, karşılıklı sevgi ve
saygıda aramalıyız,. toplumumuzu oluşturan grupların değer yargılarına saygı
göstermede aramalıyız. Özellikle de, Türkiye’nin temel sorunlarının çözümüne el
atan iktidardan toplumun beklentisi reformist bir yaklaşımdır, eski yasakçı
zihniyetin farklı bir versiyonunu oluşturması asla değildir.
Değerli milletvekilleri, Türkiye’nin acil çözüm bekleyen sorunları
bu torba yasa teklifinde yoktur.
Sürem bitti, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bozlak.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın konuşmacı benim tasarının
tümü üzerinde yaptığım konuşmadaki değerlendirmelerimi tamamen amacından aykırı
bir şekilde yorumlamak, kendine göre bir başka çerçeveye taşımak suretiyle
saptırmıştır. O nedenle söz istiyorum.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Hamzaçebi.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
2.- İstanbul Milletvekili Mehmet
Akif Hamzaçebi’nin, Adana Milletvekili Murat Bozlak’ın görüşülen kanun
teklifinin birinci bölümü üzerinde BDP Grubu adına yaptığı konuşma sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Değerli milletvekilleri, biraz
önce burada Barış ve Demokrasi Partisi adına konuşan sayın milletvekili benim
konuşmama nüfuz edememiş, nüfuz etmiş olsaydı böyle konuşmazdı. İnsanlar
bilmediği bir konuda konuşmamalı bence. Eğer konuşma iddiasında bulunuyor ise
gerekli hazırlığı yapıp öyle çıkmalı.
Ben bir şey söyledim: “Bir kere, bu teklif, bireyin özgürlük
alanına, yaşam alanına müdahale ediyor. Bu teklif, AKP’nin ideolojik anlayışını
yansıtan bir tekliftir, özgürlükleri kısıtlayan bir tekliftir.” İşin bu kısmını
bir kenara atıyor tabii sayın konuşmacı.
İkincisi, bütün dünyada, bütün demokratik modern ülkelerde alkollü
içkilerle ilgili alan bir düzenleme ve denetleme çerçevesine sahiptir. Devlet
bunu düzenler. Neden? Alkollü içki bağımlılığı sağlığa zararlıdır çünkü.
Düzenleyici bir rol üstlenir, alkollü içkinin tüketimi özendirilmez örneğin.
Devlet buna yönelik tedbirleri alır ama bu hiçbir zaman bireyin tercihini
değiştirmek, daha doğrusu bireyin tercihine müdahale etmek, onun yaşamını
biçimlendirmek gibi bir amaçla yapılmaz. Ve yine, Adalet ve Kalkınma Partisinin
böyle bir amaçla bu teklifi getirdiğini de söyledim.
Ve bütün dünyada özel tüketim vergileri, bir yandan hazineye gelir
sağlamak amacıyla kullanılırken öte yandan da tüketici tercihlerini etkilemek
amacıyla da kullanılır. Vergi teorisine birazcık vâkıf olanlar bunun böyle
olduğunu bilirler.
Keşke, benim sözlerimin aksine bir iddia ortaya koymak yerine,
kendi partisinden bir sayın konuşmacının burada özel tüketim vergisi
rakamlarından örnek vermek suretiyle bu sektörün ekonomiye ne kadar faydalı
olduğunu ifade eden cümlelerini hatırlamış olsaydı. Benim söylediklerim budur.
Alkollü içkiler üzerinden bütün ülkeler vergi alır.
Ayrıca, konuşmamda şunu da söyledim, AKP hükûmetleri döneminde bu
alana gereğinden fazla yüklenilmiştir.
Örnek veriyorum: 57’nci Hükûmet döneminde, o ek vergi
düzenlemelerine rağmen, IMF’yle yapılan program uygulamalarına rağmen, yerli
şarap üretimini teşvik için şarap üzerindeki vergiye dokunmamıştır o Hükûmet,
takdire şayan bir adım atmıştır ama AKP hükûmetleri “Şarap nihayet alkollü
içkidir.” diyerek şarabı hedef tahtasına koymuş ve şarabı ağır
vergilendirmiştir.
Bütün bunlar konuşmamın genelinde olduğu hâlde, onu farklı bir
bağlamda değerlendiren sayın konuşmacı herhâlde konuları iyi takip etmemiş,
konulara nüfuz etmemiş olacak ki öyle bir anlam çıkarmış.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Hamzaçebi.
MURAT BOZLAK (Adana) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bozlak.
MURAT BOZLAK (Adana) - Sayın Başkan, ismimi vererek konulara nüfuz
etmediğimi, iyi algılayamadığımı ifade ettiler. Sataşmadan söz istiyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Doğruyu ifade ettim.
MURAT BOZLAK (Adana) – Bir dakikalık bir süre istiyorum sadece.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Bozlak.
3.- Adana Milletvekili Murat
Bozlak’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşma sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MURAT BOZLAK (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Allah’a şükür söyleneni, anlatılanı anlayabilecek bilgi ve birikimdeyim, akli
melekelerim bu konuda da sağlam, kendime de güveniyorum, Ankara Üniversitesi
Hukuk Fakültesini de en üst derecede bitirenlerden birisiyim.
Benim söylediğim, bir sosyal demokrat partiye yakışmayan bir
söylemin burada bir sosyal demokrat parti temsilcisi tarafından gündeme
getirilmesidir.
Kendiniz de burada ifade ettiniz, özel tüketim vergisini
artırırsanız bir nevi içki tüketiminin önüne geçersiniz. Ben de şunu söyledim:
Fakir fukara içmesin, özel tüketim vergisiyle siz içkinin maliyetini
artırırsanız parası olmayan içmeyecek, olanlar içecek; söylediğim bu. Siz de
geldiniz bunu burada ifade ettiniz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yine nüfuz edememişsiniz,
kusura bakmayın.
MURAT BOZLAK (Devamla) -
Yanlış bir şey yok ama yavaş yavaş sizi biz de anlıyoruz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yine anlamamışsınız.
MURAT BOZLAK (Devamla) -
Özellikle ben iyi anlıyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Anlayamamışsınız.
MURAT BOZLAK (Devamla) - Ben çok iyi anlıyorum, CHP’yi de iyi
algılamaya başladık. Bunu da zaten algılamamıza da katkı sunduğunuz için size
teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bozlak.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – AKP’yle birleşince daha iyi
anlamaya başladınız.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, buradan, tutanağa geçmesi
açısından…
Ben özel tüketim vergisine dikkat çekerken alkolden 8 milyar,
TEKEL ürünlerinden 21 milyarlık ÖTV, KDV, dolaylı vergi devletin aldığını ve
bütçeye koyduğunu söyledim. Zaten devletin gücü tüketiciye yetiyor, cep
telefonlarına özel tüketim vergisini yüklüyor, akaryakıta, doğal gaza yüklüyor,
bu dört alanda vatandaşa yüklüyor, götürüyor. Öbür taraftan da banka harçlarını
affediyor dedim. Yani onu karşılaştırmalı olarak koydum. Yani bu özel tüketim
vergisi iyidir anlamında kullandığım bir ifade değildir. Tutanaklara geçmesi
açısından not düşülsün diye söyledim.
BAŞKAN – Tutanaklara geçti Sayın Kaplan.
Teşekkür ederiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Manisa Milletvekili Recai
Berber ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ile 17 Millet-vekilinin;
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/1524) (S. Sayısı: 463) (Devam)
BAŞKAN – Şahsı adına Tokat Milletvekili Reşat Doğru.
Buyurunuz Sayın Doğru. (MHP sıralarından alkışlar)
REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
463 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın birinci bölümü üzerinde kişisel
olarak söz almış bulunuyorum, şahsım adına Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, bu kanun bir torba kanun ve kanun aceleyle getirilmiş ve
içerisine birçok çeşitli konular atılmış durumdadır. Tabii, bizler hekim
olduğumuz için, ben özellikle bu kanunun bağımlılık bölümlerini ve özellikle de
alkolle ilgili olan bölümlerini konuşmak istiyorum. Şöyle ki: Tabii, bu
kanundaki alkol konusunu… insanlar özgür iradeleriyle her türlü içkiyi içebilir
veyahut da kullanabilir, onda kimsenin söyleyeceği bir şey söz konusu değildir
ancak şurası gerçektir ki, unutulmaması gereken, bir bağımlılık konusu da söz
konusu olabilir. Bakınız, ülkemizde son yıllarda madde bağımlılığıyla ilgili
çok ciddi manada sıkıntılar olduğu herkes tarafından kabul edilmektedir. Bugün,
gidiniz, özellikle büyük şehirlerin bazı semtlerinde, hatta okulların bazı
yerlerinde ciddi manada, uyuşturucuyla ilgili çok ciddi sıkıntıların olduğunu
görürsünüz. Yani sigara kullanımı ülkemizde okullarda başlamak üzere süratli
bir şekilde artmaktadır. Özellikle gençlerimizde sigara kullanımıyla ilgili çok
ciddi sıkıntılar vardır. Bunun yanında, alkol kullanımı da çok ciddi manada
artım içerisindedir. Bakınız, dünyada her yıl 2,5 milyon civarında insan
sigaradan ölmektedir. yani sigaranın içerisinde 3.700’ün üzerinde çok çeşitli
maddeler vardır ve bu maddelerin büyük bir kısmı da kanserojendir.
Karbonmonoksitten tutun da hidrojen siyanide kadar çeşitli zehirli maddeler bir
nefes sigara içildiği zaman insan vücudunun akciğerlerimiz dâhil olmak üzere
her türlü zerresine kadar ulaşmaktadır. Dolayısıyla da bunlar KOAH başta olmak
üzere astım, kalp hastalıkları gibi çeşitli hastalıklara sebep olabilir. Yani,
sigara tiryakisi erkeklerin -yani, burası abartılma değildir- yüzde 40’ı henüz
emeklilik yaşına gelmeden ya hayatını kaybetmektedir yahut da çeşitli
hastalıklara düçar olmaktadır ve karşılaşmaktadır. Bu oran sigara içmeyenlerde
yüzde 18’dir. Yani, yüzde 18’in içerisine girmek varken yüzde 40’ın içerisine
girmenin manasının ne olduğunu da takdirlerinize sunuyoruz. Ayrıca, kadınlarda
bile rahim kanserine sigara tiryakiliğinin sebep olduğu açık bir şekilde ortaya
konulmaya başlanmıştır yani çeşitli yapılan araştırmalarda da bu yönlü çeşitli
araştırmaların ortaya konulduğu da sarihtir.
Sigara, alkol ve uyuşturucu kullanım ve bağımlılığı yani sonuçta
ülkemiz için, Türkiye’miz için çok büyük bir hastalık ve sosyal yaradır. Bunun
Sağlık Bakanlığı tarafından bir hastalık olarak kabul edilmesi gerekir. Ondan
dolayı da konunun birinci muhatabı Sağlık Bakanlığı olmalıdır. Bakınız, son
zamanlarda özellikle dünyada birçok yerde bununla ilgili mücadeleler vardır.
“ESPAD Projesi” dediğimiz bir proje vardır. ESPAD Projesi -Yani Avrupa
Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığını İzleme Merkezi’dir burası- Avrupa
Birliği ülkelerinde uyuşturucuyla ilgili yapılması gerekenler, alınması gereken
tedbirlerle ilgili çalışmalar yapmaktadır ama enteresandır Türkiye’miz bu ESPAD
Projesi’ne maalesef Millî Eğitim Bakanlığı marifetiyle cevap vermemektedir.
2007’den itibaren burada milletvekiliyim, 2007 yılından itibaren bunu müteaddit
defalar gündeme getirdik. Özellikle de geçen dönem yani 23’üncü Dönemde
kurulmuş olan Madde Bağımlılığıyla İlgili Araştırma Komisyonunda da bu konu çok
defalar gündeme gelmiştir ancak enteresandır Adalet ve Kalkınma Partisi
yetkililerini ve özellikle Millî Eğitim Bakanlığı yetkililerini bu konuda ikna
edemedik. Yani, ESPAD Projesi’yle ilgili sorulan soruların Türk kültürüne uygun
olmadığını zaman zaman ifade etmeye çalıştılar ama özellikle şunu söylemek
isterim ki birçok hocamız yani ilim adamları bu yönlü olarak şunu demişlerdir,
demişlerdir ki: “Biz bu soruları değiştirebiliriz yani ESPAD Projesi’nin
sorularını değiştirebiliriz ve insanımıza uygun hâle getirebiliriz.”
Değerli milletvekilleri, bu, şu demektir: Yani burada alınması
gereken tedbirleri içermektedir. Yani ülkemizdeki sigara, alkol ve uyuşturucu
kullanımı, okullardaki durum nedir? Manası burasıdır. Siz buna göre de önlemler
alırsınız. Ama enteresandır, maalesef, ESPAD Projesi’ni bir türlü
uygulatamadık. Belki buradan sesimizi duyarlar da bu projeyle ilgili bazı
çalışmalar gündeme getirilebilir.
Sonuçta çocuklar bizim çocuklarımızdır. Bu bir siyasi parti
propagandası değildir veya siyasi söylem değildir. Çocuklarımıza, gençlerimize
hepimizin ama hepimizin daha fazla sahip çıkması gerekmektedir. İlla ailemizde
birisinin bu hastalığa düçar olması, onun tedavisiyle ilgili değil, korunmayla
ilgili çalışmalar yapmak mecburiyetindeyiz. Yani koruyucu hekimlik her şeyin
başıdır diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Doğru.
İzmir Milletvekili İlknur Denizli. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz Sayın Denizli.
İLKNUR DENİZLİ (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi’nin birinci bölümü üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum. Sizleri
saygıyla selamlarım.
Öncelikle, konuştuğumuz kanun değişikliğinin adını doğru koymamız
gerekiyor. Doğru koyalım ki tartışmamız da doğru yolda devam etsin. Bu değişiklik
bir yasaklama değildir. Biz, yetişkin bireylerin alkol kullanımına bir yasak
getirmiyoruz.
VELİ AĞBABA (Malatya) – İlknur Hanım, İzmirliler sizi soruyor
Kordon’dan, Çeşme’den.
İLKNUR DENİZLİ (Devamla) – Böyle bir yasağı aklımızın ucundan bile
geçirmiyoruz. Bu düzenleme çocukları, gençleri, kısaca gelecek nesilleri
korumak amacıyla alkollü içki piyasasına kural koymaktır.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Bana telefon geldi, İzmir Çeşme
Karaburun’dan soruyorlar, “İlknur Hanım’a seçimde hesabını soracağız.” diyorlar.
İLKNUR DENİZLİ (Devamla) – Bir kısmı, eskiden beri var olan
kuralları, görülen lüzum üzerine yeniden düzenlemektir.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Alsancak’tan soruyorlar, bilginiz olsun.
Alsancaklılar soruyorlar, “İlknur Hanım’a onun için mi oy verdik?” diyorlar
AKP’ye oy veren İzmirliler, bilginiz olsun.
İLKNUR DENİZLİ (Devamla) – Bu düzenlemeyle hedeflediğimiz şey
toplumu korumaya çalışmaktır. Sigara ve içki üreticileri insan aklının bulacağı
en kışkırtıcı ve dolayısıyla en acımasız manipülasyon yöntemlerini
kullanıyorlar. Kullanıcı yaşını olabildiğince aşağıya çekmeye, kişi başına
tüketim miktarını artırmaya çalışıyorlar.
VELİ AĞBABA (Malatya) – “Bir kadeh rakımıza müdahale ediyor, hiç
yakıştıramadık.” diyorlar.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Kordon’da konvoyla karşılayacaklarmış.
Kordon’da konvoy yapacaklarmış, teşekkürlerini sunacaklarmış!
VELİ AĞBABA (Malatya) - AKP’ye oy veren, rakı içen İzmirliler
çok kızıyor size.
İLKNUR DENİZLİ (Devamla) - Biz bu düzenlemeyle çocuklarımızı ve
gençlerimizi müşteri olarak gören içki piyasasını daha özenli davranmaya
çağırıyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – AKP nasıl bir imaj yaratmaya çalışıyor da bu
kanunda İzmirli milletvekili konuşuyor? Allah Allah, nasıl bir vurgu var?
Bilinçaltına nasıl bir vurgu yapılıyor?
İLKNUR DENİZLİ (Devamla) - Özgürlüğün tanımını dikkatli yapmamız
gerekiyor. Özgürlük başıboşluk, kuralsızlık değildir. Tam tersine bilimin,
sağlığın, eğitimin, sosyolojinin oluşturduğu çerçeve içinde kuralların
konulmasıdır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Niçin? İzmirli, akıllı, modern bir kadın
konuşuyor. Niçin?
İLKNUR DENİZLİ (Devamla) – Asıl olan kurallı bir toplum olmaktır.
Kuralı koymak, yasak koymak değildir. İkisini karıştırmayalım.
VELİ AĞBABA (Malatya) – İlknur Hanım, İzmir’deki, Kordon’daki
insanlar, biraz rakı içen, AKP’ye oy verenler? “Ah!” diyorlar, “Ah!”
İLKNUR DENİZLİ (Devamla) – Özgürlüğün, ilk duyuşta kulağa hoş
gelen çağrışımlarından yararlanarak, AK PARTİ’nin çocuklarımızı ve gençlerimizi
alkol kullanımının yol açacağı yıkımdan korumak için çıkardığı yasaya karşı
çıkmak doğru değildir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İzmir’in yaşam biçimine müdahale eder mi
AKP, etmez mi?
İLKNUR DENİZLİ (Devamla) - Alkol kullanımının, özellikle erken
yaşta alkolle tanışmanın zararlarını bilimin ışığında değerlendirmemiz
gerekiyor.
Dünya, alkolle baş etmenin yollarını tartışıyor. Dünya Sağlık
Örgütünün nisan ayında İstanbul’da yaptığı sempozyumun sonuç bildirgesinden
bazı notlar sizlere: “Alkol kullanımı dünyanın öncelikli ilk üç halk sağlığı
probleminden biridir, önlenebilir ölüm ve yaralanmaların üçüncü temel
sebebidir. Ölümlerin yüzde 4’ü alkolle ilişkilidir. Alkol, 60 değişik
hastalığın sebebidir. Başta AIDS, verem olmak üzere birçok hastalığın yayılma
riskini artırır.“
VELİ AĞBABA (Malatya) – “Hiç zarar görmedik.” diyorlar İzmirliler.
İLKNUR DENİZLİ (Devamla) - Bu tablo karşısında hiçbir hükûmet
kayıtsız kalamaz, kalmamalıdır. Bizim yaptığımız da odur, bu alanı yasayla
düzenlemektir.
SAKİNE ÖZ (Manisa) - Başka hastalıklara da bu kadar duyarlı
mısınız bilmiyorum!
İLKNUR DENİZLİ (Devamla) - Kulaktan kulağa dolaşan “Yasakladıkça
kullanımı artıyor.” efsanesi de doğru değildir. Dünyada alkolle mücadele ederek
yol alan ülkeler vardır. Bunlar ispatlanmış yöntemlerdir, biz de yeni yöntemler
keşfetmiyoruz. Korku yaymaya çalışanlar bilmelidir ki bu korku yayan ifadelerin
milletimizde bir karşılığı yoktur. Biz, bunun güveni içinde hareket ediyoruz.
Toplumun artık çok büyük bir kesimi bunlara gülüp geçiyor. On yıl önce iktidara
geldiğimizde belediyelerin, otobüsleri kadınlar ve erkekler için ayıracağına…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Az kaldı, az kaldı, sırada o olabilir, Allah
biliyor. Parlamento dışında hazırlanır, gelir bir kanun teklifi, az kaldı.
İLKNUR DENİZLİ (Devamla) – …ilişkin de bu tür uygulamalar
olacağını da söylemiştiniz ama bunun etkisi de sadece üç gün sürmüştü.
SAKİNE ÖZ (Manisa) – Bunlar oluyor, oluyor! Okullarda oluyor bu
dediğiniz şeyler!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – On yıl önce söylenenlerden neler oldu,
neler.
İLKNUR DENİZLİ (Devamla) – AK PARTİ’nin hiçbir alanda yasaklamak
gibi bir yönteminin olmadığını artık herkes biliyor.
SAKİNE ÖZ (Manisa) – Sen uyu!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Az kaldı…
İLKNUR DENİZLİ (Devamla) – Şarkıyı hepimiz biliriz, fabrikada
tütün saran kızlar, içmeyen bir kocaları olsun isterler.
VELİ AĞBABA (Malatya) – IV. Murat’a rahmet okuttunuz özgürlükcülük
konusunda İlknur Hanım. Rahmetli, özgürlükçü bir adammış, IV. Murat.
İLKNUR DENİZLİ (Devamla) – Buradaki inceliği anlamalıyız. Tütün,
alkol gerçeği vardır ancak kuralları koymak zorundayız. İnanıyorum ki yüce
Meclisimizin büyük çoğunluğu, Meclisimizin sorumluluğu olan bu meseleyle ilgili
bizlere yardımcı olacaktır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Alsancak’tan lokanta sahibi mesaj atmış,
“İlknur Hanım’ı bekleriz hafta sonu, bu konuyu bir tartışalım.” diye.
İLKNUR DENİZLİ (Devamla) – Bu kanunun herkese hayırlı olmasını
diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) – IV. Murat’a haksızlık ettiğimizi
düşünüyoruz İlknur Hanım.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Denizli.
Sayın milletvekilleri, şimdi soru-cevap bölümüne geçiyorum. On beş
dakikadır; yarısı sorulara, yarısı cevaplara ayrılacaktır. Süreniz birer
dakikadır.
Buyurun Sayın Öğüt.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Kadıköy’de Fikirtepe ve Dumlupınar mahalleri ile Merdivenköy ve
Eğitim mahallelerinin bir kısmında iki yıl önce imar çalışması yapılmıştır. Bu
imar çalışmasına güvenen bölge halkı, inşaat firmaları ve aracı firmalarla
anlaşmış, evlerini boşaltmış, kiraya çıkmışlardır. Bölgenin büyük bir kısmı
yıkılmış, metruk hâle gelmiş ve her türlü güvenlik sorunu ortaya çıkmıştır.
Vatandaşlarımız yeni evlerinin hayaliyle yanarken Çevre Bakanlığı aniden
uygulamayı durdurmuştur. Bu, bölge halkımızın panik hâle gelmesine neden
olmuştur. Bölge halkı bir an önce açıklama beklemektedir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Öğüt.
Sayın Doğru…
REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Kanun tasarısının 14’üncü maddesinde yurt dışındaki Türk
cumhuriyetleri ve akraba topluluklarda üniversite öğretim üyelerinin görevlendirilmesiyle
ilgili bir konu vardır. Yurt dışı üniversitelerinde ve Millî Eğitim Bakanlığı
okullarında kaç öğretim görevlisi şu anda görevlidir? Ayrıca, bu öğretim
görevlileri bu yerlerde çalışırken çok ağır şartlarda çalışmaktadırlar.
Özellikle, ücret düşüklükleri çok barizdir. Bu noktada da iyileştirmeler
beklemektedirler. Bu kanun içerisine en azından yurt dışına gönderilen bu
öğretim üyelerine veyahut da öğretmelerimize iyileştirilmeleri konusunda farklı
bir şey konamaz mıydı? Bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Doğru.
Sayın Akçay…
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sorum, Sayın Maliye Bakanına. 13’üncü maddede cami ve mescitler
ile Kur’an kurslarının bulunduğu yerlerdeki alanların ticari faaliyetlerde
kullandırılması için Diyanet İşleri Başkanlığınca işletilebileceği ifade
ediliyor ve işletmeden gelirler edilecek ve bu elde edilen gelirlerden dernek
ve vakıflara yardım yapılacak. Elde edilen ve banka hesaplarında tutulan
gelirlerden bahsediyor 13’üncü madde. Sorum şudur: Bu gelirlerden bankada
tutulan paralar nedeniyle Diyanet İşleri Başkanlığı faiz geliri elde edecek
midir, etmeyecek midir? Edecekse, gerekçesi; etmeyecekse gerekçesi? Tabii,
Diyanetten sorumlu Sayın Bakan da burada, o da cevaplandırabilir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Akçay.
Sayın Şandır…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Teşekkür ederim.
Birinci sorum: Sayın Bakan, Hükûmet eliyle ve kamu kaynağı
kullanılarak vakıf kurulmasını doğru buluyor musunuz? Bizim vakıf geleneğimize,
kültürümüze bu yapı uygun mu?
İkinci husus da şu: Kanunun 2’nci maddesinde, “Alkollü içkilerin
her ne suretle olursa olsun reklamı ve tüketicilere yönelik tanıtımı yapılamaz,
satışı özendirilemez, teşvik eden kampanya, promosyon yapılamaz.” diye bir hüküm
getiriyorsunuz. Bunu ben destekliyorum. Ancak, bu madde içerisinde “Ulusal ve
uluslararası sektörel fuarlar ve sektörel organizasyonlar hariç.” diyorsunuz,
bu bir çelişki değil mi? Bu fuarlarda reklam ve tüketiciyi özendirecek kampanya
yapılmayacak mı? Bu çelişkiye mecburiyetinizin sebebi nedir, bunu öğrenmek
istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Şandır.
Sayın Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, hâlen, ülkemizin kişi başına düşen içki tüketimi açısından
gelişmiş dünya ülkeleri arasındaki yeri nedir? Dolayısıyla, bu konuda daha
nasıl tedbirler alınması düşünülmektedir?
İkinci sorum: Hâlen Hükûmet bütçesinden veya bakanlığınız
bütçesinden herhangi bir şekilde desteklenen, ödenek ayrılarak veya yardım
kanalıyla, vakıf veya dernekler var mıdır, varsa bunlar hangileridir, bugüne
kadar Bakanlığınız ya da Hükûmet bütçesinden bu vakıf veya derneklere ne kadar
yardım yapılmıştır ya da ödenek ayrılmıştır, açıklarsanız sevinirim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Işık.
Sayın Kaplan…
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sağlık Bakanına sorum var. Tasarının 20’nci maddesinde, “narkotik
ve psikotrop madde kullanıldığından şüphe edilen ancak teknik cihaz bulunmaması
nedeniyle tespiti yapılmayan” kısım var. Şimdi, trafik zabıtasına hangi
yetkiyle… “Ben sizden şüphelendim, siz narkotik ya da psikotrop ilaç
kullanıyorsunuz sizi hastaneye ya da ilgili merkeze götürme…” yetkisini nasıl
tespit ederek vereceksiniz, bir.
İki: Toplumun yüzde 20-25’inin antidepresan ve psikotrop ilaç
kullandığı bir dönemde bunu nasıl uygulamayı düşünüyorsunuz? Teknik cihaz
almanın daha doğru olduğunu düşünmüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kaplan.
Sayın Türeli…
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Maliye Bakanımıza bir soru yöneltmek istiyorum: 2013 yılı bütçe
görüşmelerinde bütçe kanun tasarısının (k) cetvelinde, fazla mesai ücreti alan
personel arasında sayılan koruma ve güvenlik personeli buradan çıkartılmıştır.
İtfaiye ve zabıta memurları, burada, (k) cetvelinde tutulmaya devam edilirken,
koruma ve güvenlik memurlarının çıkartılmasının nedeni nedir?
İkinci olarak da; koruma ve güvenlik personelinin bu surette
oluşan mağduriyetini nasıl gidermeyi düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Türeli.
Sayın Erdemir…
AYKAN ERDEMİR (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki Tabur Komutanlığı
Gazinosu “Bahçe Restoran”a çevrilirken aynı zamanda beraberinde bir alkol
yasağı da geldi. Bu alkol yasağında nasıl bir kamu yararı olduğunu
düşünüyorsunuz? Türkiye Büyük Millet Meclisi Bahçe Restoran’daki uygulama,
ileride Türkiye’de de gerçekleştireceğiniz uygulamaların bir pilot çalışması
mıdır?
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Erdemir.
Sayın Köse…
TUFAN KÖSE (Çorum) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, iktidara geldiğiniz 2002 yılından bugüne kadar
merkezî bütçeden yardım yaptığınız dernek, vakıf ve sivil toplum örgütleri
arasında cemevi dernekleri de var mıdır? Var ise bunların sayısı ve bütçeden
aldıkları paylar ne kadardır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Köse.
Sayın Ağbaba…
VELİ AĞBABA (Malatya) – Vazgeçtim Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Özel…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim.
Sayın Sağlık Bakanımıza sormak istiyorum: Hem de partisi bütün
tartışmayı sanki bu sadece bir sağlık meselesiymiş ve ikincil bir düşünceleri
yokmuş gibi ifade ederken bunun Sağlık Komisyonuna tali olarak sevk edilmesini,
Sağlık Komisyonunun bu konuda toplanmamasını, çalışmamasını, görüş
bildirmemesini nasıl karşılıyor? Kendisi Sağlık Bakanı olarak -sadece bu gece
burada gördük kendilerini- Sağlık Komisyonunun toplanmasını talep edebilirdi ve
bu konuda Sağlık Komisyonunun değerli üyelerinden katkı alabilirdi. Bunu nasıl
değerlendiriyor? Buna net bir cevap bekliyoruz.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Özel.
Buyurunuz Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan. Değerli arkadaşlarımıza da soruları için teşekkür ediyorum.
Öncelikle, Sayın Öğüt’ün Kadıköy’le ilgili gündeme getirdiği
hususun ben detaylarına vâkıf değilim; bizim Bakanlığı ilgilendiren boyutu var
mı, onu da bilmiyorum ama Çevre ve Şehircilik Bakanımızı herhâlde
ilgilendiriyor. Arkadaşlar not almıştır, biz kendilerine iletelim. Dolayısıyla,
vatandaşlarımızın orada bir mağduriyeti varsa nasıl yardımcı olabiliriz, ona
bakalım.
Sayın Doğru’nun yurt dışındaki üniversitelerde görevlendirilen
öğretim görevlileriyle ilgili sorusu var. Öncelikle şunu söyleyeyim: Bu 2547
sayılı Kanun’un 39’uncu maddesine göre akraba topluluklar, oradaki
üniversitelere görevlendirme söz konusu. Arnavutluk, Azerbaycan, Bosna Hersek,
Bulgaristan, Gürcistan, Türkmenistan, Kazakistan, Kırgızistan, KKTC, Makedonya
ve Saraybosna’da bugüne kadar 94 tane öğretim görevlimiz görevlendirilmiştir.
Bunların özlük haklarıyla ilgili konu, dediğim gibi, yani bütün…
REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Bakan, çok az ücret alıyorlar, geçinemiyorlar.
Geçinemedikleri için…
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Olabilir, olabilir, ben
prensip olarak detayları, dediğim gibi, bilmiyorum ama yani yapılacaksa bir
bütün olarak yaklaşmak lazım. Aslında prensip olarak yani öğretim görevlilerine
ilişkin imkânlar olsa, bir iyileştirmeye gitsek doğru olur diye düşünüyorum ama
beklentileri yükseltmemek açısından, şu anda üzerinde çalıştığımız bir husus
değil.
Sayın Akçay’ın sorusu var: “Diyanet İşleri Başkanlığı bu elde
edeceği gelirleri bankaya yatırıp faiz elde edecek mi, etmeyecek mi?” Doğrusu,
bu konuda bir bilgim yok yani şu an itibarıyla da bir geliri varsa bunu bankaya
yatırıyor mu, yatırmıyor mu, bir bilgim yok. Diyanet İşleri Başkanlığına
sormamız gerekir, hangi gerekçe ise yine, dediğim gibi, oraya yönlendirmekte
fayda var. Ama, şunu söyleyeyim: Şu anda da Maliye Bakanlığıyla Diyanet İşleri
Başkanlığı arasında bir protokol söz konusu. Bu protokol çerçevesinde oradan
elde edilen gelirler belli bir çerçevede paylaşılıyor.
Sayın Şandır’ın sorusuna gelince, yani vakıfların kanunla
kurulması, hani, ne kadar doğru bir şey? Benim bildiğim kadarıyla geçmişte
kanunla kurulmuş vakıflar var. Örneğin, Yunus Emre Vakfı gibi, Türk Silahlı
Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı gibi, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı gibi
yani epey vakıf var, kanunla kurulmuş vakıflar var, her birisinin bir
fonksiyonu var. Yeşilayın da bu anlamda hakikaten çok önemli bir fonksiyonu
var. Teklifi veren arkadaşlar herhâlde buradan yola çıktılar diye düşünüyorum.
Çünkü, dediğim gibi, gerekçesine de bakıldığı zaman Yeşilay…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Yeşilay var ama Yeşilay Derneği var.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Yeşilay var, Yeşilay
vakfının kurulması konusu…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Anladım da niye vakfa ihtiyaç duyulmuş?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Yani, dediğim gibi, şu anda
mevzuatımızda çeşitli amaçlarla kanunla kurulmuş vakıflar var. Bu da o
çerçevede belki değerlendirilebilir diye düşünüyorum.
Daha sonra: “Koruma ve güvenlik personelinin fazla çalışma ücretleri
neden kaldırıldı?” Bildiğiniz gibi, geçen sene bir kanun hükmünde kararname
çıkarıldı; 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname. Bu kararnameye göre tüm kamu
personelinin fazla çalışma ücretleri kaldırıldı. Bunun yerine, eğer fazla
çalışırlarsa ilave izin kullanma imkânı açıldı yani “eşit işe eşit ücret”
ilkesine dayanılarak bu yapıldı. Çünkü o zaman “Fazla mesai, eşit işe eşit
ücret meselesinde sorun yaratır.” diye, herhâlde bu gerekçeyle kaldırıldı.
Şimdi, koruma ve güvenlik görevlisi unvanlı personel sadece belediyelerde
bulunmamakta, diğer kurumlarda da herhâlde görev yaptığı için, bu nedenle
itfaiye… Çünkü biz belediyelere karışmadık, merkezî Hükûmetteki bir düzenleme,
666 sayılı Kanun Hükmünde…
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) – Benim bahsettiğim, belediyelerde
çalışan koruma ve güvenlik görevlisi.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Tabii, tabii. Ama, işte
şunu anlatmaya çalışıyorum: Yani, 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname, takdir
edersiniz ki merkezî Hükûmetteki çalışanlar, sadece belediyelerde çalışan
koruma ve güvenlik elemanları olsaydı, muhtemelen biz bu işe yani (K)
cetvelinde hiçbir şey yapmazdık.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) – Anayasa Mahkemesi iptal etti birçok
hükmünü Sayın Bakan, problem var KHK’da.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – O zaman, biz, Anayasa
Mahkememiz iptal ederse gereğini yaparız yani siz de takdir edersiniz ki…
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) – Bir araştırır mısınız lütfen, yani,
bu konuda ciddi bir mağduriyet var.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Tamam. Yani, yeni bütçe kanununda
bu husus dikkate alınır. Ben, dediğim gibi, bu konu tekrar çalışılır diye
düşünüyorum.
Bir soru daha vardı: Bugüne kadar Maliyenin çeşitli vakıflara,
derneklere yaptığı yardım, ona ilişkin rakamlar soruldu. Bunların içerisinde
cemevlerinin olup olmadığı soruldu.
Değerli arkadaşlar, bana bir bilgi gelmedi, benim de şu anda
önümde rakam yok ama, bunu arkadaşlar çıkarsınlar, soran arkadaşlarımızla da
paylaşırız.
Teşekkür ediyorum.
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Evet, değerli
arkadaşlar, şimdi “Vakıf kurulmasını doğru buluyor musunuz?”, Sayın Şandır’ın
şeyi. Tabii, özellikle Türkiye Yeşilay Cemiyetinin, bir vakıf olarak, gençleri
alkol ve kötü alışkanlıklardan koruma adına özel kanunla böyle bir vakfın
kurulmasını, bunu kamuoyu adına doğru bulduğumu ifade etmek isterim.
Sağlık Bakanlığı, bu anlamda verem savaş derneklerine de yardım
yapıyor ama miktarını –Sayın Işık’ın sorusuydu- sonradan kendilerine
cevaplandırırım.
“’Alkollü içeceklerin tanıtımı yapılamaz.’ diyorsunuz, katılıyorum
ama ulusal ve uluslararası fuarlar çelişki değil mi?” Bu ticari amaçlı bir fuar
şeklinde değerlendiriliyor. Burada tabii, şahsi şeyden ziyade ekonomik bir
fuarın dinamikleri tartışılabilir.
Kişi başına düşen içki tüketimi Türkiye’de 1,5 litre civarında,
dünyada 15 litreye kadar çıkan ülkeler var. “Narkotik veya psikotrop ilaçların
tespitiyle ilgili teknik cihaz…” Evet, teknik cihaz daha doğru ama şu anda bu
anlamdaki uygulamayı bu noktadan daha iyi noktaya taşıyabilmek için çalışmaları
yapıyoruz.
“Türkiye Büyük Millet Meclisi Bahçe Restoranı’na alkol yasağı
geldi. Bu hâle mi dönecek?” Yani, belirli düzenlemelerin, bu örnekten buraya mı
gelecek diye örnekleme yapılmasının açıkçası çok doğru bir kıyaslama olduğu
kanaatinde değilim.
“Sağlık Komisyonunda görünmediniz.” Dünya Sağlık Örgütü
Asamblesinden, pazar gününden itibaren, dün akşam döndüm. Dolayısıyla, önceki
çalışmalarda vardım, bugün de sabahtan itibaren yine bu çalışmaların içindeyim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sağlık Komisyonunun…
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Sağlık Komisyonuna…
Birçok konuyu ilgilendirdiği için burada da düzenleme, yani sağlık açısından
ilgilendiren bölümleri olduğuna katılıyorum ama torba kanun, diğer alanları
gereği Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmüş. Dolayısıyla, bu anlamda, yalnız
kanun maddesi şeklinde alkolü getirseydik doğru olduğu kanaatindeyim ama bir
torba kanun içinde, sizlerin de orada her türlü katkıyı verdiğinize inanıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Bir saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.48
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.51
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER : Muhammet Bilal
MACİT (İstanbul), Mustafa HAMARAT (Ordu)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
109’uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
463 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki
önerge işlemlerini yaptıktan sonra, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.52
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.01
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER : Mustafa HAMARAT
(Ordu), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
109’uncu Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
463 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.
Şimdi 1’inci madde üzerinde aynı mahiyette üç önerge vardır,
okutacağım ve birlikte işleme alacağım. Talepleri hâlinde önerge sahiplerine
ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 sıra sayılı Kanun Teklifinin 1 inci
maddesinin Teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Mehmet Şandır Mustafa Kalaycı
Manisa Mersin Konya
Reşat Doğru Mesut Dedeoğlu Alim Işık
Tokat Kahramanmaraş Kütahya
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
İdris Baluken Hasip Kaplan Abdullah Levent Tüzel
Bingöl Şırnak İstanbul
Sırrı Süreyya Önder Pervin Buldan İbrahim Binici
İstanbul Iğdır Şanlıurfa
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Sedef Küçük Bülent Kuşoğlu
İstanbul İstanbul Ankara
Rahmi Aşkın Türeli Musa Çam Kazım Kurt
İzmir İzmir Eskişehir
BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen?
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Gerekçeyi okutun.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe
Düzenleme bir af niteliğindedir. Büyük vatandaş kesimlerinin,
çiftçinin, esnafın, emeklinin borç içinde yüzdüğü bir ortamda Sayıştay
tarafından çıkarılan borçların kaldırılmasını doğru bulmuyoruz.
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önerge üzerinde söz isteyen Abdullah
Levent Tüzel, İstanbul Milletvekili.
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, Hükûmet partisi milletvekillerinin sunduğu teklifi
görüşmekteyiz. Alkol ve tütün düşmanlığıyla, halka getirdiği cezalarla, telefon
vergileriyle, dinî örgütlenmesiyle, bankalara getirdiği harç affıyla,
yasakçılığıyla ve şimdi öğrendiğimiz kadarıyla sansürcülüğüyle tekçiliğin,
sermaye çıkarcılığının, muhafazakârlığın, din ayrımcılığı ve istismarcılığın,
keyfince yönetmenin ve üniversite hocaları eliyle ideolojik yayılmacılığın bir
yasa teklifini görüşüyoruz. Aslında bu yasaya “toplumla savaş yasası” demek de
daha doğru olabilir.
Gerekçe, gençliğin korunması, gençliği zararlı alışkanlıklardan,
kötü şeylerden korumak. Anayasa’nın 58’inci maddesine atıf yapılarak bu yasa
hazırlanıyor. Ama eğer gençliği zararlı şeylerden korumak istiyorsa Hükûmet,
öncelikle polis şiddetinden, cezaevlerinden, acımasız ve öldürücü çalışma
koşullarından, her şeyden önce çalışabileceği bir işi, okuyabileceği bir okulu
göstererek ve gençlere gerçekten özgür bir gelecek sağlayarak ancak bu kötü
şeylerden kurtarabilir. Ama, Hükûmet “geleneğine, göreneğine bağlı, millî
kültürü seven, benimseyen dindar bir gençlik yetiştirmek” adına şimdi bütün bu
toplumu karşısına alırcasına bir yasa hazırlığıyla karşımıza çıkmış durumdadır.
Yasakçılık aslında bu yasayı hazırlayanların ruhlarına, kafalarına
işlemiştir. Hep söylenmişti, söylenmekteydi, hiçbir kimsenin yaşam biçimine,
alışkanlıklarına, kılığına kıyafetine, inançlarına, toplumsal değerlerine hani
karışılmayacaktı ama işte, bu alkol ve tütün meselesinde ve diğer konularda bir
kez daha doğrudan bir müdahale hem yasakçılıkla hem sansürcülükle hem büyük bir
keyfiyetle bunlar yapılmaktadır. Aslında teklifi hazırlayan milletvekilleri de
öğreniyoruz ki komisyon görüşmelerinde yine bedeli halka ödetilecek olan bu
cezalarda ucunun fazla kaçırıldığından kendileri de şikâyetçi olmuşlar. Aslında
bu cezalarda ölçüsüzlük, orantısızlık ve iş bilmezlik had safhada.
Tabii, bu alkol, tütün benzeri konularda trafik cezalarında yine
bütün külfet yaşamın ağır yükünü çeken emekçiye getirilmekte. Ama, bütün bunlar
kadar -en az önemlisi olan- bu teklifle birlikte bir kez daha laiklik anlayışı
topyekûn ortadan kaldırılmakta, Diyanet İşleri Başkanlığının görevleri
içerisine yine Kur’an kursları, yurt ve pansiyon giderlerinin başkanlık eliyle
genel bütçeden karşılanması öngörülmekte.
“Ruhlarını piyasaya teslim edenlerin aslında inançlarına ne kadar
güvenilir?” diye buradan sormak gerekiyor. Son zamanlarda her caminin altında
birer dükkân işletmesinin aynı şekilde Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından
işletilmesi, özel gelir ve özel ödeneklerle buralardan elde edilecek gelirlerin
başkaca kurslara, cami, mescit onarımlarına harcanacak olması, toplumdaki inanç
sahibi ya da inanmayan yurttaşlar arasındaki devlet eliyle, Hükûmet eliyle
ayrımcılığın nasıl kışkırtıldığına ve nasıl yeniden örgütlendiğine çok çarpıcı
bir örnektir.
Bu kafayla, bu ülkede yurttaşların bir arada yaşamasını, inanç
eşitliği ve özgürlüğü temelinde bir arada yaşamasını katiyetle sağlamanız
mümkün değil. Üstüne üstlük kurulan Yeşilay Vakfıyla birlikte Sağlık Bakanlığı
üzerinden denetime tabi olmayan bir ödenekle buralar güçlendirilmekte,
geliştirilmekte.
Turizm ve alkol tüketilen işletmelerde çalışan binlerce emekçinin,
aynı şekilde alkol üretimine ham madde sağlayan tarım üreticisinin geleceği bu
yasayla birlikte bir çırpıda ortadan kaldırılmaktadır.
Bizler halkın vekilleri olarak, hazırlanan bu teklife “hayır” oyu
vereceğiz.
Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki önergeleri üzerinde, yine, söz isteyen Sedef
Küçük, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
SEDEF KÜÇÜK (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
463 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerine söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle üzerinde konuştuğumuz maddeyle, Sayıştay tarafından
kefalet sandığı yönetim kurulu başkan ve üyelerine çıkarılan borçlara ilişkin
örtülü bir af getirilmesinin sağlıksız bir devlet idaresine işaret ettiğini
belirtmek istiyorum. Ancak sağlıksız yaklaşım, teklifteki bu maddeyle sınırlı
değildir. Özellikle alkole reklamın engellenmesi adına yapılan düzenlemeler,
reklam yasağının çok ötesine taşmaktadır.
Değerli milletvekilleri, elbette devletin, gençleri zararlı
alışkanlıklarından koruma yükümlülüğü vardır ama tartıştığımız bu değildir.
Elbette devletin görevi kamu sağlığını korumaktır ama
tartıştığımız bu da değildir. Burada, bu teklifle bizler, yaşama biçimlerini ve
yaşama biçimlerine devlet eliyle yapılmak istenen müdahaleyi tartışıyoruz. Açık
konuşalım, bu teklifin amacı belli bir yaşam biçiminin bu topluma
dayatılmasıdır. Demokrasiyle yönetilen, temel insan haklarına saygı duyulan hiçbir
ülkede, dinden kaynaklansın, gelenekten kaynaklansın, ideolojiden kaynaklansın
herhangi bir yaşama biçimi, herhangi bir anlayış topluma dayatılamaz. Bu
yapılırsa o yönetim biçiminin adı “demokrasi” olmaz.
Evet, Anayasa’mızın 58’inci maddesi devlete, gençleri alkol
düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden koruma görevi yüklemektedir ama aynı
Anayasa’da “Herkes, vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir.” de
denilmektedir. Aynı Anayasa’da, herkes, önceden izin almadan gösteri yapabilir
de denilmektedir. Aynı Anayasa’da adil yargılanma hakkı da vardır. Bu temel hak
ve hürriyetler konu olduğunda başınızı çevirirseniz, bunları görmezden
gelirseniz, ama konu yaşam biçimini muhafazakârlaştırmak olunca gözlerinizi
açarsanız, konu Uludere olunca kalkmayan parmaklar konu alkolün yasaklanması
olunca kalkarsa ortada çok ciddi bir sorun var demektir.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde kişi başına alkol tüketimi
Avrupa ülkelerinden de, Amerika’dan da, Asya’dan da çok düşüktür. Ortada kamu
sağlığını tehdit eden bir sorun yoktur, bunu sizler de biliyorsunuz. Ama,
ortada başka bir tehdit vardır. Bu tehdit, beğenilmeyen yaşama biçimine yapılan
müdahaledir, toplumu tek tipleştirme çabasıdır. “Herkes benim gibi düşünsün,
benim gibi yaşasın, benim inandığım biçimde inansın.” demek ortadaki tek gerçek
tehdittir. Ama, bu tehdide inat, bu toplum tek tipleşmeyecek. Ne kadar müdahale
ederseniz edin herkes aynı biçimde düşünmeyecek, aynı biçimde yaşamayacak. Bu
kadar farklı kültürün bir arada yaşadığı bir ülkeye bir yaşam biçimi dayatmak
mümkün değildir. Bu toplum bin yıllardır çoğulculuk içinde yaşamayı başardı;
emin olun, bu toplum, bu çoğulculuğu bir çoğunluğa kurban vermeyecektir. (CHP
sıralarından alkışlar) Ne dayatılırsa dayatılsın, ne yasaklanırsa yasaklansın
bu çoğulculuğunu kaybetmeyecektir. Bu toplum, her şeye ve herkese rağmen, bir
arada, hoşgörü içinde yaşamayı başaracaktır; bunun adı da bir arada yaşama
kültürüdür.
Değerli milletvekilleri, bir yönetim gençlerini korumak istiyorsa
önce onlara sağlam bir gelecek verir, onlara özgürlük verir, onlara gerçek
demokrasiyle yönetilen bir ülke verir. Gençlerimizi korumak istiyorsak, onları
“dindar-kindar” diye ayırmayan, onlara potansiyel terörist muamelesi yapmayan,
onlara biber gazı, tazyikli su sıkmayan bir yönetim anlayışını hâkim kılmanız
gerekir. Ama her şeyden önce gençlerimize güvenmemiz gerekir. Gencine
güvenmeyen hiçbir ülkenin geleceğinin de olmayacağı unutulmamalıdır. Çağdaş
hiçbir toplumda yasaklamalarla, cezalarla, toplum mühendislikleriyle bir yere
varılamadığı da unutulmamalıdır. Yoksa, gençlerimizi kötü alışkanlıklardan
korumaya kim, neden itiraz etsin ki? Bizim itirazımız buna değil; bizim
itirazımız, bir zihniyetin, bir yaşama biçiminin topluma dayatılmasına.
Yaşama biçimi dayatmalarıyla bir toplumu şekillendirmeye
çalışırsanız, bunun sonu otoriter yapıya gider. Bunu da, bu ülkede yaşayan hiç
kimsenin tercih edeceğini düşünmediğimi belirtiyor, yüce heyetinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
2’nci madde üzerinde dört adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 S. Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 2 nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Mehmet Doğan Kubat Cevdet Erdöl
Giresun İstanbul Ankara
Osman
Aşkın Bak Suat
Önal
İstanbul Osmaniye
“MADDE 2- 8/6/1942 tarihli ve 4250 sayılı İspirto ve İspirtolu
İçkiler İnhisarı Kanununun mülga 6 ncı maddesi aşağıdaki şekilde yeniden
düzenlenmiştir.
“MADDE 6- Alkollü içkilerin her ne surette olursa olsun reklamı ve
tüketicilere yönelik tanıtımı yapılamaz. Bu ürünlerin kullanılmasını ve
satışını özendiren veya teşvik eden kampanya, promosyon ve etkinlik yapılamaz.
Ancak, münhasıran alkollü içkilerin uluslararası düzeyde tanıtımına yönelik
ihtisas fuarları ile bilimsel yayın ve faaliyetler düzenlenebilir. Alkollü
içkileri üreten, ithal eden ve pazarlayanlar, her ne surette olursa olsun
hiçbir etkinliğe ürünlerinin marka, amblem ya da işaretlerini kullanarak destek
olamazlar. Açık alkollü içki satışı yapmaya ilişkin izin belgesi olan
işletmelerde servis amaçlı materyallerde marka, amblem ve logo kullanılabilir.
Televizyonlarda yayınlanan dizi, film ve müzik kliplerinde alkollü içkileri
özendirici görüntülere yer verilemez.
Alkollü içkileri üretenler, ithal edenler ve pazarlayanlar her ne
amaçla olursa olsun, teşvik, hediye, eşantiyon, promosyon veya bedelsiz olarak
alkollü içki dağıtamazlar.
Alkollü içkiler, tüketilmek veya beraberinde götürülmek üzere on
sekiz yaşını doldurmamış kişilere satılamaz veya sunulamaz.
On sekiz yaşını doldurmamış kişiler, alkollü içkilerin üretiminde,
pazarlanmasında, satışında ve açık sunumunda istihdam edilemez. Yasal
düzenlemeler uyarınca gerçekleştirilen eğitim amaçlı çalışmalar bu hükmün dışındadır.
Alkollü içkiler, otomatik satış makineleri ile satılamaz, her nevi
oyun makineleri veya farklı yöntemlerle oyun ve bahse konu edilemez. Bu ürünler
basın ve yayın yoluyla tüketicilere satılamaz ve posta ile satış yöntemi
kullanılarak gönderilemez. Alkollü içkiler, 22:00 ila 06:00 saatleri arasında
perakende olarak satılamaz.
Alkollü içkiler sunum izni verilen yerlerde açık olarak
tüketilebilir ve bu yerlerde tesis sınırları dışında tüketilmek üzere alkollü
içki satışı yapılamaz.
Alkollü içkiler, işletme dışından görülecek şekilde perakende
olarak satışa arz edilemez.
İhraç amaçlı üretilenler hariç olmak üzere, Türkiye'de üretilen
veya ithal edilen alkollü içkilerin ambalajları üzerine, zararlarını belirten
Türkçe yazılı uyarı mesajları konulur. Uyarı mesajları resim, şekil veya grafik
biçimlerinde de olabilir. Uyarı mesajlarını taşımayan alkollü içkiler satışa
arz edilemez, satılamaz. Uyarı mesajlarının şekli, boyutu ve içeriği Sağlık
Bakanlığının uygun görüşü alınarak Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu
tarafından belirlenir.
Alkollü içkilerin marka, tanıtıcı ve ayırt edici hiçbir işareti,
alkolsüz içki ve sair ürünlerde; alkolsüz içki ve sair ürünlerin marka,
tanıtıcı ve ayırt edici hiçbir işareti de alkollü içkilerde kullanılamaz.
Ancak, ihraç amaçlı üretilenlerde bu fıkra hükmü uygulanmaz.
İhraç amaçlı üretilenler hariç olmak üzere, alkollü içki
kategorisindeki ürünlerin işlenmesi sonucunda, elde edilen alkolsüz içkilerde;
içeriğinde alkol kalmış içeceklerin ambalajları üzerine içerdiği alkol miktarı,
alkol tamamen alınmış ise alkolün tamamen alındığı hususu tüketiciler
tarafından kolaylıkla okunabilecek şekilde yazılır.
Meskun mahaller ve konaklama yerleri hariç olmak üzere,
otoyollardaki ve devlet karayollarındaki yapı ve tesislerde alkollü içki
satışına ve tüketimine izin verilmez. Öğrenci yurtları, sağlık hizmeti verilen
yerler, spor müsabakası yapılan stadyum ve kapalı spor salonları, her türlü
eğitim ve öğretim kurumları, kahvehane, kıraathane, pastane, bezik ve briç
salonları ile akaryakıt istasyonlarının mağaza ve lokantalarında alkollü
içkilerin satışı yapılamaz.””
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım üç önerge aynı
mahiyette bulunduğundan önergeleri birlikte işleme alacağım. Talepleri hâlinde
önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
463 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 2. maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Hasip Kaplan Abdullah Levent Tüzel
Bingöl Şırnak İstanbul
Sırrı
Süreyya Önder Pervin
Buldan
İstanbul Iğdır
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Rahmi Aşkın Türeli Bülent Kuşoğlu
İstanbul İzmir Ankara
Musa
Çam Kazım
Kurt
İzmir Eskişehir
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Erkan Akçay Mehmet Şandır Mustafa Kalaycı
Manisa Mersin Konya
Mesut Dedeoğlu Alim Işık Reşat Doğru
Kahramanmaraş
Kütahya Tokat
BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir)-
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen Reşat
Doğru, Tokat Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
REŞAT DOĞRU (Tokat) – 463 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 2’nci
maddesi üzerine vermiş olduğumuz önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
2’nci madde içki ürünlerinin reklamı, tanıtımı ve satışıyla
ilgilidir. Benim burada bahsetmek istediğim madde kullanımı ve bağımlılıkla
mücadeleyle ilgili bir konudur.
Sayın milletvekilleri, madde kullanımı, alkol, sigara ve
uyuşturucu bağımlılığı önümüzdeki yıllarda ülkemizin olduğu gibi dünyanın da en
önemli sorunlarının başında gelmektedir. Özellikle okullarımızdaki ve bazı
yerlerdeki durum korkutucu boyutlara maalesef ulaşmıştır. Gençlerin madde
kullanımına başlamasında aile, sosyal çevre ve arkadaş grubu temel risk ve
koruma faktörleridir. Toplumu madde bağımlılığından korumak için önleyici
çalışmalara küçük yaşlardayken başlanmalıdır. Bağımlılığın ne olduğu, bu maddelerin
insan sağlığına, bireysel ve sosyal hayata ne kadar zarar vereceği, ilk önce
anne ve baba tarafından anlatılmalı, aile hayatında da mutlaka uygulanmalıdır.
Günümüzde, ailenin karşılaştığı ekonomik güçlükler, bilhassa
göçler ve eğitim sorunları gibi nedenlerle bazı aileler, çocuklarıyla yeterince
ilgilenmemekte veyahut da yetersiz eğitim vermektedirler. Okul ve öğretmen
sayısındaki yetersizlik, madde bağımlılığında yetişmiş uzman açığı ve
müfredatlardaki eksiklik gibi sebeplerden dolayı okullarda yeterince önleyici
çalışmalar maalesef yapılamamaktadır. Çocuklar, aile içerisinde bu maddelerle
karşılaşmasa da yaşadıkları sosyal ortam içerisinde tanışmakta ve kullanabilmektedir.
Yapılan birçok araştırmalar, gençlerin, bu maddelerle ilgili ilk bilgileri ve
kullanım teklifini arkadaşlarından aldığı şeklindedir. Bu nedenle ailelerin
bilinçlendirilmesi, aktif anne ve baba rollerinin ve aile içi ilişkilerin
güçlendirilmesi, aile eksenli çalışmaların temelini oluşturmaktadır.
Sayın milletvekilleri, toplumun dikkatini çekmek istiyoruz.
Emniyet Genel Müdürlüğü, okullarda madde bağımlılığıyla ilgili yakın bir
tarihte araştırma yapmıştır. TUBİM’e yapmış olduğu bu çalışmalardan dolayı
teşekkürlerimi arz etmek istiyorum. Zaten “TUBİM” dediğimiz Türkiye Uyuşturucu
ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi, büyük bir özveriyle çalışmakta,
hakikaten çok ciddi çalışmalar yapmaktadır. TUBİM’in yapmış olduğu çalışmalara
göre, ankette, uyuşturucu madde kullananların genç nüfusta yüzde 1,5; genel
nüfusta ise yüzde 2,7 olduğu şeklindedir. Ayrıca bilim kurulunca
değerlendirilen anket bulgularında şu bulgular da vardır: Öğrencilerin yüzde
48,2’sinin ailesinde tütün kullanan birileri vardır. Öğrencilerin yüzde 26,7’si
sigara, puro, nargile ve benzeri bir tütün ürününü denediklerini ifade
etmişlerdir. Öğrencilerde tütün ürününü ilk kez deneme yaşı 14’tür.Kızların
yüzde 19,9’u, erkeklerin yüzde 33,2’si tütün ve ürünlerini denediğini
söylemektedir. Öğrencilerin yüzde 15,2’sinin ailesinde alkol kullanan biri
vardır, yüzde 19,4’ü alkollü içecekleri denemiş olduklarını ifade etmişlerdir.
Kızların yüzde 14,1’i, erkeklerin ise yüzde 22,6’sı alkolü denediğini
söylemiştir.
Otuz iki ilde yapılan anket, aynı dönemde Avrupa’da yapılan ESPAD
yani Avrupa Alkol ve Diğer Uyuşturucular Okul Projesi sonuçlarıyla
kıyaslanmıştır. Türkiye'mizde bazı seviyeler düşüktür. Avrupa’da öğrencilerin
yüzde 17’sinin esrar kullandığı, yüzde 6’sının ise yasa dışı uyuşturucu kullandığı
da ortaya çıkmıştır. Sonuçta madde bağımlılığında Millî Eğitim Bakanlığına çok
önemli görevler düşmektedir. Ancak Millî Eğitim Bakanlığı 2004 yılından
itibaren ESPAD projelerinin okullarda uygulanmasına izin vermemiştir. Bu doğru
değildir yani Millî Eğitim Bakanlığından bu izni vermesini bekliyor ve doğru
bilgilerle donatılmış şekilde yetkililerin ve ailelerin çağın vebası olan madde
bağımlılığıyla mücadele edeceğini ifade etmek istiyorum. Dünya mücadelede ne
yapıyorsa biz de onları yapmalıyız.
Madde bağımlılığıyla ilgili olarak bazı önerilerimi sizlere
sıralamak istiyorum: Madde bağımlılığıyla mücadelede bilimsel bilgiler esas
alınmalı, kanıta dayalı olan politika oluşturulmalıdır. Madde bağımlılığının
bir hastalık olduğu kabul edilmelidir.
Madde bağımlılığıyla mücadele esnasında ortak dil oluşturulmalı,
toplum, aile ve okul odaklı önleme faaliyetleri yapılmalıdır.
Çocuklarda madde kullanımıyla ilgili kurumlar arasında eş güdüm
sağlanmalı ve güçlendirilmelidir.
Madde kullanımıyla ilgili kanunlar acilen çıkarılmalıdır. Bakın,
bugün...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
REŞAT DOĞRU (Devamla) – …bu torba kanunda bunu dile getirmiş oluyoruz. Ancak bununla ilgili kanun da
çıkarılmalıdır diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki önerge üzerinde söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak
Milletvekili.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sevgili AKP’liler bu akşam vakti niye
kafanız karışık?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Beyefendi biz yok muyuz
burada?
HASİP KAPLAN (Devamla) – Niye kafanız karışık?
Onlara hitap ediyorum Sayın Aslanoğlu, şimdi size de edeceğim.
Son dakikada bir önerge verdiniz. Önergenizi verdiniz, üç dakika
kendinizi tutamadınız bir önerge daha verdiniz, ikisi de elimde. Kafanız
karışık, içmeden sarhoşluk buna derler işte. (AK PARTİ sıralarından gülüşmeler)
Ne oluyor da son dakikada bir önerge, üç dakika sonra bir önerge daha
veriyorsunuz.
Şimdi, bakın, izah edeyim size. Sizin mantığınızı anlamaya
çalışıyorum. Hangi noktadan anlamaya çalışıyorum? Hani siz iktidar olarak
İslamcı, dinî muhafazakâr bir partisiniz. Karşınızda ana muhalefete bakıyorum,
-Aslanoğlu diyor ki: “Bana bir şey demiyor musun?” Demez olur muyum- laik
muhafazakâr bir duruş sergileyen bir ana muhalefet partisi de karşıda var.
Şimdi, Allah aşkına bana söyleyin. İhraç edilen alkolde reklam
serbest, tanıtım serbest, bakın, ithal edilende yasak, ihraç serbest, ithalde
yasak; bu bir. Bunun izahını bana güzel güzel bilimsel bir şekilde anlatacak
birinin çıkması lazım.
İkincisi, Türkiye’de fuarlar, bilimsel toplantılar artık rekor
üstüne rekor kırar çünkü bu konuda kafanız karışık, önergenizin komisyondan
geçen biçimi de böyle, sonradan verdiğiniz son iki dakika önergesi de böyle.
Şimdi vatandaş ne yapacak? Bütün alkol satanlar, üretenler her gün festival
gibi bilimsel toplantı yapacaklar. Uzman (A) Antalya’da, uzman (B) Bodrum’da,
böyle gidecek.
Şimdi, sponsor patlaması yaşanacak arkadaşlar. AK PARTİ Hükûmeti
diyor ki: “Alkol hem zararlı değil hem günah değil hem haram değil ihraç
ederseniz.” Doğru mu? Doğru. Bakın, burada doğru konuşacağız. Bakın, yok öyle
şey. Orada helal, burada haram; orada günah, burada sevap. Böyle git gel olmaz,
doğru duracaksınız, ne getirdiyseniz arkasında dik duracaksınız.
Bakın, bir şey daha söyleyeyim. Bu etiketleri koyacaksınız alkol
şişelerine; yazın üstüne: “Alkol haramdır, içen cehenneme gider.” Yazın üstüne,
inançlarınız da yansısın ama yapmıyorsunuz.
Bakın, son önergede ne getirmişsiniz? Sinemada, televizyonda, dizi
filmde, kliplerde, müzikte alkollü içkileri özendirici görüntü verilemez.
Filmlerde şimdiye kadar kovboyların ağzında… (CHP sıralarından “Sigara”
sesleri) Hayır, çiçek vardı, çiçek! Artık şişelerin yerine muz koyarsınız.
(Gülüşmeler) Bundan sonra sizin icraatınız çiçek ve muz olarak yansır.
Bakın, açık söyleyeyim, sansürcülüğü bırakın, bu sansürcülük
kimseyi iflah ettirmez; a benden size uyarı.
Bakın, AK PARTİ, her 2 kişiden 1’inin oyunu alıyor. “AK PARTİ
seçmeninin yüzde kaçı içiyor?” diye bir hesaplama yaptınız mı, bir anket? Bence
yapın.
Ha, “Turizm belgesi alırız, Kültür Bakanı Ömer Çelik bizden.”
deyip, “Turizm belgesi alır, her şeyi yırtar, her şeyi yaparız, bize yasak
yok.” diyebilirsiniz. Turistik bölgelerde zaten patronlar, büyük otel
sahipleri, hepsi sizden. Size yasak yok; AK PARTİ’li satabilir, reklam
yapabilir, içebilir, içirebilir. Gariban muhalefet ne yapacak? Onlara yasak.
Size, eski ruhsatı bile elinizden aldırır bu Hükûmet işte, yenisine de hiç izin
vermez. Ya, bunun karşısında da bir duruş göstermek lazım. Yani ana muhalefetin
görevi de bize düşüyor.
Şimdi, o açıdan soruyorum: Allah aşkına, şimdi bu durumda gençleri
neden koruyacaksınız? Üniversiteler birbirine giriyor. Alkolden mi birbirine
giriyorlar, içtikleri için mi gençlerimiz birbirine giriyor?
Bakın, ırkçılık, ayrımcılık, şovenizm, birbirine hoşgörüsüzlük,
fikir tahammülsüzlüğü, düşünce özgürlüğünün olmayışı üniversitelerimizi her gün
arbedeye çevirmiş. Bunun nedeni alkol içmek değildir beyler.
Beyler ve bayanlar diyorum, kadınlar diyorum; Meclisin dikkatini
çekelim, gerçeğine gelelim ülkemizin. Gerçeğine gelirsek gençlerimizi koruruz,
doğru bir eğitimle koruruz.
Aslında söyleyecek bir iki sözüm daha vardı ama yetmedi, 3’üncü
maddede devam ederiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Cevabınızı ne zaman istersiniz?
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Çıkarsan önergende konuş ve ver.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önerge üzerinde söz isteyen Haluk Ahmet Gümüş, Balıkesir
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Gümüş, buyurun.
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) – Sayın Başkan, Sayın Bakan, sayın
üyeler; alkollü içki kullanımına sınırlama getiren bir kanun teklifini
görüşüyoruz. Plan ve Bütçe Komisyonunda daha mürekkebi kurumadan apar topar
Genel Kurula getirilen bir kanun teklifidir bu. Komisyonumuzun çalışma
prensiplerine ve gereklerine aykırı olarak sürekli torba kanunlarla
karşılaşıyoruz. Plan ve Bütçe Komisyonunda ifade ettiğim gibi, Komisyon, torba
bütçe komisyonu hâline gelmiştir ne yazıkki, “plan”ı yoktur. Önceleri torba
kanun tasarıları gelirken önümüzdeki örnekte torba kanun teklifi gelmiş ve şu
anda Genel Kurulda görüşüyoruz.
Değerli milletvekilleri, şunu çok net ifade edelim: Bu kanun
teklifinin alkol düşkünlüğünü önleme ve gençlerimizi korumayla ilgisi yoktur.
Alkol tüketimine sınırlandırma getirirken yapılmak istenen, siyasi mesaj vermek
ve yasaklarla ülkeyi donatmaktır. Diğer yandan da yapılan siyasi bir karartmadır.
Çünkü, niçin erkene çekilmiştir, bunun cevabı sizlerde yoktur. Kanun teklifinin
Komisyona geliş zamanlaması ve apar topar Genel Kurula getirilmesi çok
manidardır. Bize göre, Başbakanın ABD’den boynu bükük ve şaşkın dönüşü ve
kendisi oradayken Reyhanlı sonrası gelişmeler, içki yasağı gibi medyatik bir
konuyla gündem değiştirmeyi Hükûmet açısından zorunlu kılmıştır.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Çok daha önce…
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Devamla) – Reyhanlı’da patlayan bombaların
etkisi -bombalar patlamaya devam ediyor, bu sefer başka bombalar patlıyor-
kaybettiğimiz vatandaşlarımızın acısı çok tazeyken gidilmiş olan ABD’den hüsranla
ve şaşkınlıkla dönen AKP yönetimi, dün sosyal medyada herkesin gördüğü
-İnternet korsanlarının yayınladığı gibi- gizli istihbarat belgeleriyle bir kez
daha sarsılmıştır, gerisini göreceğiz. Bize göre, kanun teklifinin komisyondaki
mürekkebi kurumadan aceleyle Genel Kurula alınmasında bu sarsıntı etkili
olmuştur.
Memleketimizde onca acı yaşanır ve AKP’nin dış politikası bu kadar
kaygıyla izlenirken, sizler buraya alkol yasağı teklifiyle geliyorsunuz.
Ticaretin doğasına aykırı olarak alkollü içeceklerin firmalar arasında dahi
engellenecek promosyonları; bakkaldan telefonla bira söyleseniz bile suç olacak
bir anlayış; vatandaş piknikte, düğünde içki içtiğinde dahi yasak olacak bir
şart sizin döneminizde bu şekilde getirilmektedir. Bundan sonra vatandaş gizli
gizli suça teşvik edilecektir, böyle iş olmaz. Olmayacak işleri kanun hâline
getirirseniz, toplumu suça teşvik eden bir hâle getirirsiniz. Bu, düşkünlüğü
engellemek değil, alkolü yasaklamaktadır, bunu ifade ediniz.
Daha sonra olmaz kimi hususlar Komisyonda tıraşlanmış da olsa,
teklifin özünün değişmediğini görüyoruz. Teklif, özgürlükler alanına müdahale
eden ve olması gereken maksadı çok aşmış, gelenekler, ticaret ve insan hak ve
özgürlüklerine müdahale eden bir yapıya büründürülmüştür.
İşiniz siyaseti karartmaktır. Sizin aslında burada tartışmanız
gereken şimdi, Suriye konusunda ABD’nin sizinle niçin aynı görüşte olmadığıdır.
ABD niçin Suriye devletinin kurumlarının korunmasını istemektedir ve bunu
açıklamıştır, bunu burada tartışmanız lazım. ABD, Suriye sorununu çözmek için
Rusya ile görüşmeye niçin oturmak durumundadır ve bunun arkasında ne vardır?
Suriye konusunda Rusya ile iş birliğinin küresel çerçevede manası nedir, bu
konuya kafa yoruyor musunuz? ABD, Rusya ile görüşmeler sonucu mevcut yapı korunursa
Türkiye’nin bundan sonra Suriye ile ilişkileri ne olacaktır, siz ne hâle
getirdiniz? Devleti yıkmaya çalışanlarla birçok alışverişler yapıldı sizin
döneminizde. Ya gidip bunlarla anlaşılırsa ilişkiler ne olacaktır
komşularımızla?
Hükûmete sesleniyorum: On bir senedir aklınız neredeydi de alkol
ile ilgili kanunu bugün gündeme getiriyorsunuz? Çok manidardır yaptıklarınız.
Biraz da şu vatandaşa bilgi verin diyorum.
Çok teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunacağım ancak
yoklama talebi var, yerine getireceğim.
Sayın Hamzaçebi, Sayın Atıcı, Sayın Gümüş, Sayın Çam, Sayın
Kuşoğlu, Sayın Türeli, Sayın Eyidoğan, Sayın Özkan, Sayın Özgümüş, Sayın Kurt,
Sayın Köktürk, Sayın Küçük, Sayın Danışoğlu, Sayın Bayraktutan, Sayın Çetin,
Sayın Öztürk, Sayın Akagün Yılmaz, Sayın Serter, Sayın Özel ve Sayın Işık.
Evet, iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Manisa Milletvekili Recai
Berber ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ile 17 Milletve-kilinin;
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/1524) (S. Sayısı: 463) (Devam)
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 S. Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 2 nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli (Giresun) ve arkadaşları
“MADDE 2- 8/6/1942 tarihli ve 4250 sayılı İspirto ve İspirtolu
İçkiler İnhisarı Kanununun mülga 6 ncı maddesi aşağıdaki şekilde yeniden
düzenlenmiştir.
“MADDE 6- Alkollü içkilerin her ne surette olursa olsun reklamı ve
tüketicilere yönelik tanıtımı yapılamaz. Bu ürünlerin kullanılmasını ve
satışını özendiren veya teşvik eden kampanya, promosyon ve etkinlik yapılamaz.
Ancak, münhasıran alkollü içkilerin uluslararası düzeyde tanıtımına yönelik
ihtisas fuarları ile bilimsel yayın ve faaliyetler düzenlenebilir. Alkollü
içkileri üreten, ithal eden ve pazarlayanlar, her ne surette olursa olsun
hiçbir etkinliğe ürünlerinin marka, amblem ya da işaretlerini kullanarak destek
olamazlar. Açık alkollü içki satışı yapmaya ilişkin izin belgesi olan
işletmelerde servis amaçlı materyallerde marka, amblem ve logo kullanılabilir.
Televizyonlarda yayınlanan dizi, film ve müzik kliplerinde alkollü içkileri
özendirici görüntülere yer verilemez.
Alkollü içkileri üretenler, ithal edenler ve pazarlayanlar her ne
amaçla olursa olsun, teşvik, hediye, eşantiyon, promosyon veya bedelsiz olarak
alkollü içki dağıtamazlar.
Alkollü içkiler, tüketilmek veya beraberinde götürülmek üzere on
sekiz yaşını doldurmamış kişilere satılamaz veya sunulamaz.
On sekiz yaşını doldurmamış kişiler, alkollü içkilerin üretiminde,
pazarlanmasında, satışında ve açık sunumunda istihdam edilemez. Yasal
düzenlemeler uyarınca gerçekleştirilen eğitim amaçlı çalışmalar bu hükmün dışındadır.
Alkollü içkiler, otomatik satış makineleri ile satılamaz, her nevi
oyun makineleri veya farklı yöntemlerle oyun ve bahse konu edilemez. Bu ürünler
basın ve yayın yoluyla tüketicilere satılamaz ve posta ile satış yöntemi
kullanılarak gönderilemez. Alkollü içkiler, 22:00 ila 06:00 saatleri arasında
perakende olarak satılamaz.
Alkollü içkiler sunum izni verilen yerlerde açık olarak
tüketilebilir ve bu yerlerde tesis sınırları dışında tüketilmek üzere alkollü
içki satışı yapılamaz.
Alkollü içkiler, işletme dışından görülecek şekilde perakende
olarak satışa arz edilemez.
İhraç amaçlı üretilenler hariç olmak üzere, Türkiye'de üretilen
veya ithal edilen alkollü içkilerin ambalajları üzerine, zararlarını belirten
Türkçe yazılı uyarı mesajları konulur. Uyarı mesajları resim, şekil veya grafik
biçimlerinde de olabilir. Uyarı mesajlarını taşımayan alkollü içkiler satışa
arz edilemez, satılamaz. Uyarı mesajlarının şekli, boyutu ve içeriği Sağlık
Bakanlığının uygun görüşü alınarak Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu
tarafından belirlenir.
Alkollü içkilerin marka, tanıtıcı ve ayırt edici hiçbir işareti,
alkolsüz içki ve sair ürünlerde; alkolsüz içki ve sair ürünlerin marka,
tanıtıcı ve ayırt edici hiçbir işareti de alkollü içkilerde kullanılamaz.
Ancak, ihraç amaçlı üretilenlerde bu fıkra hükmü uygulanmaz.
İhraç amaçlı üretilenler hariç olmak üzere, alkollü içki
kategorisindeki ürünlerin işlenmesi sonucunda, elde edilen alkolsüz içkilerde;
içeriğinde alkol kalmış içeceklerin ambalajları üzerine içerdiği alkol miktarı,
alkol tamamen alınmış ise alkolün tamamen alındığı hususu tüketiciler
tarafından kolaylıkla okunabilecek şekilde yazılır.
Meskun mahaller ve konaklama yerleri hariç olmak üzere,
otoyollardaki ve devlet karayollarındaki yapı ve tesislerde alkollü içki
satışına ve tüketimine izin verilmez. Öğrenci yurtları, sağlık hizmeti verilen
yerler, spor müsabakası yapılan stadyum ve kapalı spor salonları, her türlü
eğitim ve öğretim kurumları, kahvehane, kıraathane, pastane, bezik ve briç
salonları ile akaryakıt istasyonlarının mağaza ve lokantalarında alkollü
içkilerin satışı yapılamaz.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Alkol kullanımının özendirilmesi ve teşvik edilmesini
engellemeye yönelik yöntemlerin çeşitlendirilmesi, anlatıma açıklık
kazandırılması ve uygulamada ortaya çıkabilecek tereddütlerin giderilmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, yoklama
istiyoruz.
BAŞKAN – Yoklama talebi var, yerine getireceğim.
Sayın Hamzaçebi, Sayın Atıcı, Sayın Çam, Sayın Kuşoğlu, Sayın
Çetin, Sayın Eyidoğan, Sayın Türeli, Sayın Öz,
Sayın Özgümüş, Sayın Köktürk, Sayın Kurt, Sayın Işık, Sayın Küçük, Sayın
Danışoğlu, Sayın Bayraktutan, Sayın Öztürk, Sayın Serter, Sayın Yılmaz, Sayın
Özkan, Sayın Özer, Sayın Aslanoğlu, Sayın Ağbaba.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Manisa Milletvekili Recai
Berber ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ile 17 Millet-vekilinin;
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/1524) (S. Sayısı: 463) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Sayın Hamzaçebi, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
22.- İstanbul Milletvekili Mehmet
Akif Hamzaçebi’nin, görüşülen kanun teklifiyle ilgili olarak Plan ve Bütçe
Komisyonunda yapılan düzenlemelerin Genel Kurulda geri alınması yönündeki
anlayışı doğru bulmadığına ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Teklif, Plan ve Bütçe Komisyonuna geldiği zaman oldukça rijit,
katı hükümler içeriyordu, gerçek hayata uymayan ve ekonomik hayatta sorunlar
yaratacak birçok hüküm vardı. Komisyon çalışmaları sırasında bunların bir bölümünün düzeltilmesi imkânı bulundu fakat şimdi, peşi
sıra gelen iktidar partisi önergelerinden öyle anlaşılıyor ki Komisyondaki
yumuşatmaların bir bölümü Genel Kurulda geri alınıyor. Örneğin, biraz önce
kabul edilen önergeyle lokantalarda servisin kimin tarafından yapılacağına
ilişkin bir düzenleme yapılıyor, yani servisi komi yapmayacak, garson yapacak.
Yani bırakalım lokantanın iç işleyişine karışmayı. Bu, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin işi midir Sayın Başkan, değerli milletvekilleri?
İkinci konu, alkollü içkiyi üreten firmalar uluslararası birtakım
faaliyetlerde sponsor olabilsinler, yani içkiyi özendirmeyelim tabii ki, logoyu
kullanmasınlar, isim kullanmasınlar ama bırakalım bunlar uluslararası birtakım
faaliyetlerde sponsor olabilsinler. Yani içki sağlığa zararlıdır diye bütün
ekonomik hayattan bunu çıkarmak ne kadar doğru Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri? Komisyonda kabul edilen düzenlemeleri burada geri alma
yönündeki anlayışı doğru bulmuyorum, bunu yanlış buluyorum ve ekonomik hayatın
gereklerine ters olarak görüyorum.
Yine, alkollü içkilerin satış saatleri konusunda yerel yönetimler
karar sahibidir. Bunu iyi uygulayan belediyelerimiz var, belli saatlerde bunun
satışını kendileri engelliyor. Bunu yasa düzeyine taşımak yanlış olabilir.
Belli bir yerde gece bu satış yasak olabilir, belli yerde belediyeler bunu daha
farklı saatlere taşıyabilirler. Gecenin yanında belki günün belli saatlerinde
de bu yasağı koyabilirler. Bunu belediyelerin, ilgili yerel yönetimlerin
tekdirine bırakmak daha doğrudur.
Çok teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Kaplan, buyurun.
23.- Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan’ın, sağlıklı bir yasa çalışması yapılmadığına ilişkin açıklaması
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, gerçekten sağlıklı bir yasa
çalışması yapmıyoruz çünkü deminki önergeyi AK PARTİ’li üyeler bile okumadan el
kaldırdılar. Orada “Yatsı namazında alkol satmak yasak, sabah ezanında satmak
serbest.” diye yazıyor. Bu çok ciddi bir çelişkidir, yani namaz durumlarına
göre satış olayı.
Yine, organize konusunda hemen…
BAŞKAN – Diğer namazlarda nasıl Sayın Kaplan, o var mı?
(AK PARTİ sıralarından gülüşmeler)
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, şimdi, bakın, niye
sağlıksız? 4’üncü önergeye bakıyorum, aynı anda iki önerge daha gelmiş.
Arkadaşlarımızın kafası çok karışık yani sağlıklı olmuyor. Yani, yine beş
dakika arayla iki önerge vermişler. Ayrı ayrı mı hazırlıyorlar diyeceğim ama
Sayın Canikli’nin oradan geliyor. Sayın Bilgiç mi hazırlıyor, ayrı ayrı mı
hazırlıyor bilmiyorum. Böyle iki önerge birden geliyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Parlamento dışında hazırlanıyor efendim,
buraya hesap sormayın, öyle söylüyor arkadaşlar.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Yani, bu komisyonun alt komisyonunu kurduk,
üst komisyonunda çalışma yaptık, doğru dürüst bir şey yapalım diye bir sürü
yanlışı düzelttik, şimdi tekrar yanlış yapmaya başladılar. Bu çok sağlıklı bir
durum değil. Bunu arz etmek istiyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, soru muhatabına sorulur.
Dışarıdan gelen önergeler için neden iktidar partisi milletvekilleri
suçlanıyor? Dışarıdan geliyor önergeler.
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, buyurun, bir dakika söz veriyorum.
24.- İstanbul Milletvekili Ferit
Mevlüt Aslanoğlu’nun, görüşülen kanun teklifinin 2’nci maddesindeki
düzenlemenin yanlış olduğuna ilişkin açıklaması
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkanım, ben bir
turistim, gecenin ikisinde canım içki içmek istedim, geldim, siz belediye
başkanısınız “…”(x) siz bana diyeceksiniz ki: “…”(xx) yassak, saat iki.
Sayın Başkan, hiç değilse turizm bölgelerinde turistlere yönelik
bu içki saatini… Lütfen, biz bunlarla uğraşmayalım, turizm bölgelerinde saatle
uğraşmayalım, etmeyin, tutmayın, yanlış yapıyorsunuz. Ülkeyi yanlış
tanıtıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Arkadaşlar, turizm
bölgelerindeki bu saati değiştirmek zorundayız.
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Manisa Milletvekili Recai
Berber ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ile 17 Millet-vekilinin;
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/1524) (S. Sayısı: 463) (Devam)
BAŞKAN - Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
MUSA ÇAM (İzmir) – Yanlış yapıyorsunuz, yanlış yapıyorsunuz.
BAŞKAN – Sayın Başkan, buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Sayın
Başkan, çok değerli üyeler; bir hususa açıklık getirmek istiyorum. Özellikle
yatsı namazı ve sabah namazı şeklinde bir yaklaşımda bulunmak gerçekten beni
çok üzdü, onu ifade edeyim, bu birincisi.
İkinci husus; şimdi, değerli arkadaşlar, bu uygulama, saat
uygulaması yani perakende satışta saat
uygulaması hemen hemen dünyanın tüm gelişmiş ülkelerinde var. Yani hangi
ülkeye…
MUSA ÇAM (İzmir) – Yapma Başkan ya!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Ya, Sayın Başkan, Alanya’da
çarşıdayım, çarşıda dolaşıyorum.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Lütfen…
Müsaade eder misiniz? Ya, bir açıklık getireceğim. Rahatsız olacak bir şey yok,
sadece bilgi vereceğim. Bilgi vereceğim efendim, bilgi vereceğim size.
İZZET ÇETİN (Ankara) – Ya, çocuk mu kandırıyorsunuz? Ne bilgisi
veriyorsun?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Şimdi,
bakın, İsveç’te hafta içinde saat 19.00’dan sonra perakende satış yasaktır,
cumartesi günleri saat 15.00’ten sonra yasaktır, pazar günleri ise yirmi dört
saat yasaktır.
MUSA ÇAM (İzmir) – Başkan, oradaki alkol tüketimini söyler misin,
oradaki alkol tüketimini?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Şimdi,
aşağı yukarı, İskandinav ülkelerinin tamamında saat yasağı vardır. Bunun
dışında…
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sizin referansınız Bangladeş, Pakistan. Ne
İsveç’i Sayın Başkan?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Elbette
takdir sizin. Ben sadece size bir bilgi vermek istedim.
Teşekkür ediyorum efendim.
BAŞKAN – Ben teşekkür ediyorum.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Böyle şey olur mu ya! Bunun adı faşizmdir,
faşizm!
BAŞKAN – Evet, 3’üncü madde üzerinde dört adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 S.Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 3 üncü
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Mehmet Doğan Kubat Cevdet Erdöl
Giresun İstanbul Ankara
Osman Aşkın Bak Suat Önal Nureddin Nebati
İstanbul Osmaniye İstanbul
"MADDE 3- 4250 sayılı Kanunun mülga 7 nci maddesi aşağıdaki
şekilde yeniden düzenlenmiştir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, anlamıyoruz.
Sayın Başkan, duyamıyoruz, anlamıyoruz.
"Cezalar
MADDE 7- Bu Kanunun 6 ncı maddesinin;
a) Birinci ve ikinci fıkralarında belirtilen yasakların her birine
aykırı hareket edenlere ve ilgili işletme sahiplerine beş bin Türk Lirasından
iki yüz bin Türk Lirasına kadar,
b) Üçüncü, dördüncü, altıncı ve on birinci fıkralarında belirtilen
yasaklara aykırı hareket eden işletmelere on bin Türk Lirasından beş yüz bin
Türk Lirasına kadar,
c) Yedinci fıkrasına aykırı hareket edenlere, beş bin Türk
Lirasından elli bin Türk Lirasına kadar,
ç) Sekiz, dokuz ve onuncu fıkralardaki yükümlülük ve yasakları
ihlal eden üretici ve ithalatçılara...”
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, ben hiçbir şey
anlamıyorum bu okumadan, anlaşılmıyor.
“…yüz bin Türk Lirasından aşağı olmamak kaydıyla, bu yükümlülük ve
yasaklara aykırı olarak piyasaya sürülen malların piyasa değeri kadar”
d) On birinci fıkrasındaki yasakları ihlal eden satıcılara, on bin
Türk Lirasından yüz bin Türk Lirasına kadar,
e) Beşinci fıkrasındaki yasaklara aykırı hareket edenlere,
3/1/2002 tarihli ve 4733 sayılı Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 8 inci maddesinin beşinci fıkrasının (k)
bendinde öngörülen,
idari para cezası verilir.
6 ncı maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen yasağa aykırı hareket
edilmesi sonucunda çocuğun sağlığının tehlikeye sokulması halinde, fail
hakkında ayrıca 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun
"Sağlık için tehlikeli madde temini" başlıklı 194 üncü maddesi
hükmüne göre cezaya hükmolunur.”
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, bu önerge bize
dağıtılmadı, dağıtılmadı!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Bu hangi önerge? Bizde yok
efendim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Bu önerge yok bizde, yok bu
önerge bizde, okunan önerge bizde yok!
BAŞKAN – Devam edin.
“Bu maddenin (a), (ç) ve (e) bentlerinde belirtilen idari para
cezalarını vermeye Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu, televizyon ve
radyolara uygulanacak idari para cezalarını vermeye Radyo ve Televizyon Üst
Kurulu, diğer bentlerde yer alan idari para cezalarını vermeye mahalli mülki
amir yetkilidir.”
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Efendim, bırakın da, önerge
gelsin de bunları sonra okuyun. Sayın Başkan…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, bu önerge bize
gelmedi efendim, böyle bir şey olmaz.
BAŞKAN – Bir saniye, okusun da şey yapayım.
Devam edin.
“Birinci fıkranın (ç) bendinde tanımlanan kabahatin konusunu
oluşturan ürünlerin ayrıca mülkiyetinin kamuya geçirilmesine karar verilir. Bu
kararı vermeye Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu yetkilidir."
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Bir saniye, Sayın Hamzaçebi, yok mu sizde önerge efendim?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Efendim, bu önerge şu anda
itirazımız üzerine bize geldi. Bu şekilde bir yasa görüşmesi yapamayız Sayın
Başkan, lütfen oturuma ara verin. Bu şekilde devam edemeyiz efendim.
BAŞKAN – Barış ve Demokrasi Partisinde var Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Bizde görmedik.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Hayır efendim, yok bizde!
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Efendim?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Efendim, beyler gelsin,
masamızı arasınlar, varsa bulsunlar.
ÜNAL KACİR (İstanbul) - İmzayla dağıtmak lazım önergeyi.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Evet, imzayla dağıtmak lazım.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkanım, deminden beri önergeye
bakıp bakıp duruyorum.
BAŞKAN – Sayın Şandır, sizde var mı efendim? Sayın Şandır… Sayın
Şandır… Sizde bu önerge var mı efendim?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Var.
BAŞKAN – Var.
Sizde var mı efendim?
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Efendim, bizde var da ben… Neyse onu şimdi
usul tartışmasına… Tekniğe aykırı bir önerge zaten.
MUSA ÇAM (İzmir) – Sayın Başkan, orada olması, yani, bizde de
olmasını gerektirmiyor.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Yok.
BAŞKAN – Ama dağıtılmış.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, yok.
BAŞKAN – Ama dağıtılmış, onu soruyoruz, lütfen yani.
Evet, diğer önergeleri okutuyorum…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, bir saniye
efendim. Sayın Başkan, ben Grup Başkan Vekiliyim, bana herhangi bir önerge
gelmedi. Önerge dağıtılacaksa bana gelmesi gerekir.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gelmedi diyorsa doğrudur efendim yani
Sayın Grup Başkan Vekili...
BAŞKAN – Kanunlar dağıttığını söylüyor efendim. Ben de Sayın
Şandır’dan sordum, Sayın Kaplan’dan sordum, iktidar partisinden sordum, olduklarını
söylüyorlar.
İZZET ÇETİN (Ankara) – Bir önergeyi vermek zor mu o kadar ya?
İHSAN ŞENER (Ordu) – Bir eksiklik olmuş olabilir, verilsin yani ne
var?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, bu, şu mu
demektir: Diğer üç gruba gittiğine göre…
İZZET ÇETİN (Ankara) – Hâlâ Cumhuriyet Halk Partisine…
BAŞKAN – Bir saniye Sayın Çetin, niye itiraz ediyorsunuz oradan?
Sayın Grup Başkan Vekili konuşuyor, ifade ediyor kendisini, lütfen ama…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yani diğer üç gruba gittiğine
göre…
BAŞKAN – Bir eksiklik varsa tamamlayacağız, lütfen…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Ama siz de bana izin
vermiyorsunuz Sayın Başkan.
BAŞKAN – İzin veriyorum, buyurun. Niye izin vermeyeyim, buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Diğer üç gruba gittiğine göre
ben doğruyu söylemiyorum mu oluyor?
BAŞKAN – Hayır, doğruyu söylemediğinizden değil, ben…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Kanunlar bana önerge teslim
etmedi. Ben burada önergeleri dikkatle takip etmeye çalışıyorum. Okunduğundan
itibaren tereddüt ediyorum çünkü takip edebildiğim bir önerge yok. Sağa sola
bakıyorum acaba arkadaşlara mı verdiler önergeleri diye. Bana teslim edilen bir
önerge yok. Eğer arkadaşlarımız “Biz Akif Hamzaçebi’ye verdik.” diyor iseler
ben bu itirazımızı geri almaya hazırım.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Sayın Başkanım, on dakika ara
verelim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Bir de, Sayın Başkanım, şimdi, kanun
görüşmelerinde iktidar grubu tarafından önerge veriliyor. İnceleme imkânımız
yok, soruşturma imkânımız yok.
BAŞKAN – Evet, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.56
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 22.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER : Mustafa HAMARAT
(Ordu), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
109’uncu Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
463 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.
3’üncü madde üzerinde dört adet önerge vardır. Önergeleri yeniden
okutuyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, oturum başlarken
önergeler bir set hâlinde dağıtıldı, fakat siz hemen ara verdiniz, iktidar
partisinin önergeleri gelmemişti. Daha sonra onlar geldi ama ondan sonra da o
önergelerde birtakım değişikler oldu veya başka önergeler geldi ve ilk defa
farklı bir şey yapıldı burada, Başkanlık olarak farklı bir şey yaptınız.
Birinci bölüme ilişkin önergelerin tamamını…
BAŞKAN – Sistem açıldı efendim, oradan izah eder misiniz?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Şimdi, burada ilk defa farklı
bir şey yaptınız. Normal olarak, temel
yasa olarak ele alınan kanun tasarı ve tekliflerinde o bölüme ilişkin
önergelerin tamamını görüşmeler başlarken dağıtırdınız. Burada bu önergeler
dağıtılmadı. Yani, muhalefetinkiler dağıtıldı, iktidarınki dağıtılmadı, onlar
hazırlıklarını yapıyorlar, peyderpey geliyorlar. Yani bizde en son iktidar
partisinin 4’üncü maddeye ilişkin önergesi var, acaba sonraki maddelere ilişkin
önergesi var mıdır? Eğer gelecek ise bu şekilde bir görüşme yapamayız Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Evet, Sayın Hamzaçebi, birinci bölümle ilgili gelen tüm
önergelerin dağıtıldığını belirtiyorsunuz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Peki, bundan sonra gelmeyecek
o zaman. Tamam mı?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, şimdi, bakın, bu
şekilde görüşmelere devam edemeyiz efendim. Muhalefet partisinin önergeleri
iktidarın önünde olacak, iktidar partisinin önergeleri muhalefetin önünde
olmayacak, son dakikada gelecek. Böyle bir görüşme usulü yok Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi zaten…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Bu şekilde devam edemeyiz,
devam ederseniz usul tartışması açacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, iktidar partisinin ilk beş maddeyle
ilgili önergeleri var, onlar da dağıtıldı.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Evet.
BAŞKAN – Başka önergesi yok şu ana kadar.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Başka yok mu?
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Kim söz veriyor Sayın Başkan?
BAŞKAN – Efendim, benim sorduğum yok, iktidar partisinden soralım
var mı, yok mu?
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan…
BAŞKAN - Ben bilemem ki burada!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Onlar da bilmez efendim, “Parlamento
dışından geliyor.” diyorlar. Demin sordum “Parlamento dışından geliyor.” diyor.
BAŞKAN – Lütfen Sayın Özel, oturun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Bu nereden çıktı?” diyorum, “Parlamento
dışından...” Milletvekili yazar önergeyi.(AK PARTİ sıralarındın gürültüler)
BAŞKAN - Başkanlığa intikal eden önergeler yok.
Evet, önergeleri okutuyorum:
“Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 S. Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 3 üncü
maddesinin aşağıdaki…” (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Bir saniye Sayın Mustafa Bey.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Parlamento dışından önerge geliyor.
Soruyorsunuz, cevap veremiyorlar. “Başkaları da gelecek mi bilmiyoruz?” diyor.
İZZET ÇETİN (Ankara) – Sayın Başkan, nereden geliyor bu önergeler?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Hamzaçebi…
MUSA ÇAM (İzmir) – Cevdet Bey Başbakanlıkta yazıp getiriyor.
BAŞKAN - Sayın Hamzaçebi, önce grup bir sussun lütfen, ondan sonra
sizi dinleyelim biz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Lütfen izin verir misiniz?
BAŞKAN - Buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, bakın, şimdi
Sayın Süreyya Sadi Bilgiç bize bir önerge getirdi.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Ha bir set getirdim işte, “Bu set
burada yok.” diyorlar ama.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Ha, şimdi, 7’nci maddeyle
ilgili önerge bakıyorum, hayır. Demek ki iktidar partisi kendi önergesini
vermiş, bize sadece 7’nci maddeyle ilgili önergeyi verdi.
Sayın Başkan, bu şekilde bir görüşme yürütemeyiz,lütfen.
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, usul tartışması açıyorum.
Üç dakika süre veriyorum.
Buyurun.
Neyin usul tartışmasını açıyorum, onu da bilmiyorum yani doğrusunu
söyleyeyim. Çünkü iktidar partisinin buraya, Başkanlığa verdiği önergeler
dağıtıldı.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, aleyhte söz istiyorum.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Lehte mi, aleyhte mi söz istiyorsunuz?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Lehte Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Aleyhte…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Hamzaçebi.
X.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Kanun teklifinin görüşmeleri
sırasında iktidar partisinin önergelerinin muhalefet partilerine dağıtılmaması
nedeniyle görüşmelere devam edilip edilmeyeceği hakkında
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu şekilde bir yasa görüşmesi yürütemeyiz, ortada samimiyetsiz
bir durum vardır. İktidar partisi hazırladığı önergeleri muhalefetle
paylaşmıyor, son dakikada önerge vermek suretiyle kendi istediklerini
gerçekleştirmek istiyor.
Şimdi, bakın, biraz önce okunan 7’nci madde önergesi, 3’üncü madde
önergesi -ki teklifin ilgili 4250 sayılı Kanun’un 7’nci maddesini değiştiriyor-
itirazlarımız üzerine bize yeni geldi.
Sayın Süreyya Sadi Bilgiç biraz önce geldi, dedi ki: “Şu önerge
seti sizde yok mu?” Kastettiği önerge setinde şimdi görüştüğümüz 3’üncü maddeye
ilişkin önerge yanında teklifin 4’üncü maddesine ilişkin önerge bizde var ama
5’inci maddesine ilişkin önerge bizde yok. Şimdi, bu şekilde bir görüşme
yürütemeyiz Sayın Başkan.
Bu itirazımı size yönelttiğim hâlde, siz bana kulak vermeyip de
“Neye istinaden usul tartışması açıyorsunuz, anlamıyorum.” demenizi ben
yadırgıyorum. Muhalefet partileri önergelerini verecek, iktidar partisi
önergelerini gelişigüzel dağıtacak. Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna bunlar
ulaşmayacak. Ben size itiraz edeceğim, siz de benim itirazımı yadırgayacaksınız.
Ben sizin durumunuzu yadırgıyorum, doğru bulmuyorum. Bu şekilde bir yasa
görüşmesi yapamayız. Lütfen ara verelim. İktidar partisinin ne kadar önergesi
varsa gelsin, biz bunları inceleyelim.
Zaten, sıra sayısı, milletvekillerinin yeterli şekilde inceleme
imkânı bulamadıkları bir zamanda dağıtıldı. Sabah 11.00’de milletvekillerinin
odalarında sıra sayısı yoktu. 14.00’te görüşme başlıyor, milletvekilleri daha
görüşülecek olan kanun teklifinin maddelerinin ne olduğunu bilmiyor. Böylesi
bir görüşme ortamında görüşmeler başladı. Şimdi, hangi maddede iktidar
partisinin hangi önergesi gelecek, bunu bilmiyoruz, ta ki madde görüşmesi
başlayıncaya kadar. Görüşme başlayınca hemen önerge elimize geliyor, o esnada
önergeye bakıyoruz, muttali oluyoruz.
Sayın Başkan, tekrar talep ediyorum, bu şekilde bir görüşme
yapamayız. Devam ettiğiniz takdirde her maddede bu usul tartışmasını açmak
zorunda kalacağımızı bilgilerinize sunuyorum. O nedenle, ara verelim, iktidar
partisi önergelerini versin, biz inceleyelim ve görüşmeler ondan sonra devam
etsin.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, usulünüz
hakkında aleyhte söz istiyorum.
BAŞKAN – Alındı, alındı Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – O zaman lehte istiyorum bir
tane daha.
BAŞKAN – Efendim, Sayın Şandır burada aleyhte istemiş, Sayın Kubat
da lehte istemiş.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, bizim ismimiz yok mu?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Kubat vazgeçti.
BAŞKAN – Lehte söz isteyen Nurettin Canikli, Giresun Milletvekili.
Buyurunuz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, ismimiz yok mu?
Hamzaçebi’yle beraber söz istedim ben. Kusura bakmayın, sabaha kadar önergeler
var, hepsinde konuşurum, keyfiniz bilir Sayın Başkan, keyfiniz bilir.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tartıştığımız konuyla ilgili olarak biz, bölümün maddelerinin
görüşülmesine başlanmadan önce birinci bölümle ilgili önergelerimizin beş
tanesini aynı anda toplu olarak kürsüye teslim ettik. Aynı anda, hepsini beşli
olarak -beş adet yanlış hatırlamıyorsam- teslim ettik.
Birinci bölümle ilgili 13’üncü maddede bir önergemiz var, başka
bir önergemiz yok, onu da verdik, onu şimdi verdik. Biliyorsunuz, maddelerin
görüşmesine başlamadan öncesine kadar önerge verilebilir, bu mümkün. Ancak,
doğrusu, Sayın Hamzaçebi’nin bu temennisine ben de katılıyorum, arkadaşların
yeterince inceleyebilmeleri için zaman sağlamak, zaman vermek amacıyla mümkün
olduğu kadar önce vermek gerekiyor. Bu nedenle, biz, toplu olarak beş
önergemizin hepsini birden verdik. Ne zaman verdik? Henüz birinci bölümün
görüşmelerine başlamadan önce verdik. Ayrıca, 1’inci maddeyle ilgili önergemiz
de yoktu, önergelerimiz 2’nci maddeden itibaren başladı. Dolayısıyla,
önergelerimizin geç verilme durumu söz konusu değildir. Ayrıca, bakın, şöyle:
1’inci madde görüşülürken, yanlış hatırlamıyorsam, iki grubun önergesi oldu ve
onlar üzerinde görüşmeler oldu ve bir ara verildi. Yani, önergeler için aslında
bir miktar zaman da oldu. Yani, “yeteri kadar” kelimesini belki tam
kullanamayabiliriz ama incelemeyi sağlayacak kadar zaman da oldu.
Ayrıca, yine, tabii, bu görüşmeler devam ediyor, bu yürüyen bir
süreç aynı zamanda. Önergelerle ilgili zaman zaman muhalefete mensup
arkadaşlarımızın da talepleri doğrultusunda birtakım talepler gündeme geliyor,
onlar da değerlendirilip uygun görüldüğü takdirde o anda düzeltme
yapılabiliyor. Nitekim elle, önerge sahibi olarak benim yaptığım düzeltmeler
vardır, ikinci defa dağıtılmıştır o. Bu düzeltmelerin temel nedeni de bu
birlikte çıkarma, birlikte yürütme iradesinin bir yansıması olarak ortaya
çıkmıştır.
Son söz olarak şunu ifade etmek istiyorum: Biraz önce Sayın
Hamzaçebi merak etti veya “Varsa açıklansın.” dedi. Birinci bölümle ilgili tüm
önergelerimizin tamamı verilmiştir. Birinci bölümle ilgili başka bir önergemiz
yoktur. 13’üncü maddeyle ilgili önergeyi biraz önce verdik, o da biraz sonra
dağıtılıp gruplarımıza takdim edilecektir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Aleyhte söz isteyen Mehmet Şandır, Mersin Milletvekili.
(MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Değerli Başkan, değerli arkadaşlarım;
tabii, Başkanlık Divanının bir kusuru olduğundan değil, kanunun tanziminde,
görüşme düzeninin kurulmasında kusur olduğu için bu tartışmalar oluyor.
Toplumsal karşılığı olan bir konuda yeterince tartışmadan, alt komisyonda, üst
komisyonda yeterince tartışmadan ve bir uzlaşma aramadan veya bir uzlaşma
gayreti içerisinde olmadan -işte gecenin bu geç saatinde, ne zamana biteceği de
belli değil, sabah ezanını burada dinleyebiliriz- böyle bir kanunu görüşmekte
de ısrar etmek, inat etmek meselenin temel yanlışıdır.
Tabii ki, Sayın Canikli’nin söylediği gibi, her maddede her an
önerge verilebilir. Ama, birçok kanun ve kararnamede değişiklik yapan bir torba
yasayı temel yasa olarak alır, maddeler üzerinde müzakere açılmasının önünü
keserseniz ve bununla beraber konu görüşülürken de sürekli önerge verirseniz bu
kargaşa olacaktır. Gerçekten uzun muhtevalı önergeler veriyorsunuz iki maddede,
hem 2’nci hem 3’üncü maddede. Önergeler dağıtıldıktan sonra da geldi, kabul
etmek lazım ki bölüm önergelerinden sonra iktidar grubunun önergeleri tek tek
geldi, 4’üncü madde, 3’üncü madde, 2’nci maddeyle ilgili önergeler o takım
içerisinde gelmedi. Benim de dikkatimi çekti. Hatta sorduk “Başka önerge var
mı?” diye, “13’üncü madde” dediniz, o da biraz önce geldi.
Ee, dolayısıyla, bir tedirginlik oluyor, inceleme imkânı yok.
Mevcut kanunun o ilgili maddesinde neyi değiştirdiğinizi, hangi kelimeyi, hangi
cümleyi değiştirdiğinizi görebilmek için yeterince zaman yok. Böyle de olunca
üzerinde tartışılan konuda, başka anlamlar yükleyerek tartışılan konuda bu
türlü acul hareketler, bu türlü hazırlıksızlıklar tabii ki tartışmayı, tenkidi
beraberinde getirecektir. Suhuletle, yangından mal kaçırmıyorsunuz. Evet, çok
önemli bir konu. Yani, neslimizin korunması için, gençlerimizin korunması için
alkollü içki kullanımını sınırlayan veya alkollü içki kullanımını teşvik eden
düzenlemelere tedbir geliştirmeyi Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak biz
de onaylıyoruz, doğru buluyoruz ama bu kadar önemli bir konuyu da doğru tanzim
etmek gibi bir mecburiyet var.
Ben Sayın Başkanlık Divanının tutumunu değil bu kanunun
hazırlanmasını ve görüşülmesini tanzim eden iktidar partisi grubunun bu
tavrının doğru olmadığı kanaatiyle söz aldım.
Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Tutumum hakkında lehte söz isteyen Mevlüt Aslanoğlu, İstanbul
Milletvekili.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; gençleri, çocuklarımızı her türlü kötü alışkanlıktan korumak
için ne getiriyorsanız getirin imza atmayan şerefsizdir.
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, lütfen şu son kelimeleri kullanmayalım
Meclis kürsüsünde, lütfen.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Hayır, kendi adıma konuşuyorum.
Başkanım, kendi adıma konuşuyorum.
BAŞKAN – Anladım, biliyorum kendiniz adına kullandığınızı, lütfen.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Grubum da aynı şekilde,
gençlerimizi, çocuklarımızı korumak için her türlü özveriye hazırdır, sonuna
kadar varız. Ancak, bu kanun bize… Bu kanun Plan ve Bütçe Komisyonuna -ben grup
sözcüsüyüm- pazartesi geldi. “Gençleri koruyalım.” dediniz, hayhay. Alt
komisyon olmaksızın, sadece iki gün, bir arkadaşımızı verdik, bazı konularda
mutabakata vardık, bazı konularda. Bazı konularda varamadık, açık söyledik. Ama
insan şuna üzülüyor: Mutabakata vardığımız konuların tekrar buraya mutabakatsız
bir şekilde gelmesi bizi kahrediyor. Başka kelime söylemek istemiyorum.
İki: Önergeler gelmiyor. Bir önerge geldi, “İşletme belgeli
konaklama tesisleri.” Arkadaşlar, bu ülkede işletme belgeli bir sürü…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sizin talebinizi yerine getirdik.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Ama Üstadım, Nurettin Bey, bir
dakika. Eğer ben sizi ta gelip oralarda bulmasaydım, ta oralarda aramasaydım,
Sayın Bilgiç’i, Sayın Türel’i arkama takıp gelmeseydim, bu işletme belgeli
restoranlar ne olacaktı? Biz yanlış yapmayalım diyoruz, doğruyu yapalım diyoruz
ama doğruyu yapmak için de bize bir şey gelmesi lazım.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Biz de katkı sunuyoruz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Bize belge gelmiyor, bilgi
gelmiyor, sonra, çıkıyorsunuz diyorsunuz: “Niye itiraz ediyorsunuz?” Bizim
itirazımız belgesizliğe, bilgisizliğe. Sayın Başkan, siz de buna çanak
tutuyorsunuz.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Tutumumda herhangi bir değişiklik söz konusu değildir çünkü İç
Tüzük’ün 87’nci maddesinin ikinci fıkrası “Değişiklik önergeleri kanun tasarı
veya tekliflerinin basılıp dağıtılmasından itibaren Başkanlığa verilebilir.
Ancak, tasarı veya teklifin görüşülmesine başlandıktan sonra verilecek
değişiklik önergelerinde en az beş milletvekilinin imzası bulunmadıkça önerge
işleme konulmaz.”
Bir diğer fıkrası: “Başkan, değişiklik önergesi hakkında komisyona
ve gruplara derhal bilgi verir.” Ki verilmiştir.
“Değişiklik önergeleri önce veriliş, sonra aykırılık sırasına göre
okunur ve işleme konur. Beşten fazla imzalı önergelerde ilk beş imza okunur,
önerge tutanağa eklenir.”
Sayın milletvekilleri, İç Tüzük’ün değişiklik önergeleri hakkında
87’nci maddesinin yedinci fıkrası uyarınca, görüşülen kanun tasarı ve
tekliflerinin maddeleri üzerinde verilen değişiklik önergeleri Başkanlığa
verildikten sonra verildiği tarih ve saat üzerine yazılmakta, İç Tüzük
hükümleri kapsamında incelenmekte, ardından fotokopi çektirilerek parti
gruplarına, komisyon ve Hükûmete dağıtılmaktadır. Önergelerin ilgili maddeye
sıra gelmeden önce verilmesi hâlinde tüm önergeler aynı anda dağıtılmış
olmaktadır ancak maddenin işlem sırasına yakın bir süre kala verilen önergeler
diğer önergelerden -doğal olarak- sonra dağıtılmış olmaktadır. Kimi zaman da
dağıtılmış önergede sonradan değişiklik yapılmakta, bu hâlde önerge tekrar
çoğaltılarak dağıtılmaktadır. Çok sayıda önergenin verildiği ve önergelerin
sıkça değiştirildiği durumlarda önergelerin karıştırılabilmesi söz konusu
olabilmektedir. Başkanlığın uygulamasında bir sorun bulunmamaktadır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Manisa Milletvekili Recai
Berber ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ile 17 Millet-vekilinin;
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/1524) (S. Sayısı: 463) (Devam)
BAŞKAN – 3’üncü madde üzerinde dört adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 S. Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 3 üncü
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Mehmet Doğan Kubat Cevdet Erdöl
Giresun İstanbul Ankara
Osman Aşkın Bak Suat Önal Nureddin Nebati
İstanbul Osmaniye İstanbul
"MADDE 3- 4250 sayılı Kanunun mülga 7 nci maddesi aşağıdaki
şekilde yeniden düzenlenmiştir.
"Cezalar
MADDE 7- Bu Kanunun 6 ncı maddesinin;
a) Birinci ve ikinci fıkralarında belirtilen yasakların her birine
aykırı hareket edenlere ve ilgili işletme sahiplerine beş bin Türk Lirasından
iki yüz bin Türk Lirasına kadar,
b) Üçüncü, dördüncü, altıncı ve on birinci fıkralarında belirtilen
yasaklara aykırı hareket eden işletmelere on bin Türk Lirasından beş yüz bin
Türk Lirasına kadar,
c) Yedinci fıkrasına aykırı hareket edenlere, beş bin Türk
Lirasından elli bin Türk Lirasına kadar,
ç) Sekiz, dokuz ve onuncu fıkralardaki yükümlülük ve yasakları
ihlal eden üretici ve ithalatçılara, yüz bin Türk Lirasından aşağı olmamak
kaydıyla, bu yükümlülük ve yasaklara aykırı olarak piyasaya sürülen malların
piyasa değeri kadar,
d) On birinci fıkrasındaki yasakları ihlal eden satıcılara, on bin
Türk Lirasından yüz bin Türk Lirasına kadar,
e) Beşinci fıkrasındaki yasaklara aykırı hareket edenlere,
3/1/2002 tarihli ve 4733 sayılı Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 8 inci maddesinin beşinci fıkrasının (k)
bendinde öngörülen
idari para cezası verilir.
6 ncı maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen yasağa aykırı hareket
edilmesi sonucunda çocuğun sağlığının tehlikeye sokulması halinde, fail
hakkında ayrıca 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun
"Sağlık için tehlikeli madde temini" başlıklı 194 üncü maddesi
hükmüne göre cezaya hükmolunur.
Bu maddenin (a), (ç) ve (e) bentlerinde belirtilen idari para
cezalarını vermeye Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu, televizyon ve
radyolara uygulanacak idari para cezalarını vermeye Radyo ve Televizyon Üst
Kurulu, diğer bentlerde yer alan idari para cezalarını vermeye mahalli mülki
amir yetkilidir.
Birinci fıkranın (ç) bendinde tanımlanan kabahatin konusunu
oluşturan ürünlerin ayrıca mülkiyetinin kamuya geçirilmesine karar verilir. Bu
kararı vermeye Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu yetkilidir."
BAŞKAN – Evet, sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım üç önerge
aynı mahiyette bulunduğundan önergeleri birlikte işleme alacağım. Talepleri
hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini
okutacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 3 üncü
maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Mehmet Şandır Mustafa Kalaycı
Manisa Mersin Konya
Alim Işık Mesut Dedeoğlu Enver Erdem
Kütahya Kahramanmaraş Elâzığ
Reşat
Doğru
Tokat
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Özgür Özel Rahmi Aşkın Türeli
İstanbul Manisa İzmir
Aytuğ Atıcı Musa Çam Bülent Kuşoğlu
Mersin İzmir Ankara
Kazım
Kurt
Eskişehir
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
İdris Baluken Hasip Kaplan Abdullah Levent Tüzel
Bingöl Şırnak İstanbul
Sırrı
Süreyya Önder İbrahim
Binici
İstanbul Şanlıurfa
BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) - Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Evet, aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen
Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Şimdi, Sayın Başkanım, sizi takdir
ediyorum. Dik duruyorsunuz, taviz vermiyorsunuz, usulüm doğrudur diyorsunuz.
İyi, güzel.
BAŞKAN – Eyvallah Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Devamla) – Sayın Başkan, elimde üç tane önerge var.
Sizin şahane yönetiminizin, icraatınızın... Bir, bu önergede -Sayın Canikli
vermiş, 4’üncü madde üzerinde- üstünde bir şerh yok.
BAŞKAN – Sayın Kaplan, Sayın Canikli’ye gösterin lütfen.
HASİP KAPLAN (Devamla) – Sayın Canikli, burada hiçbir tashih yok.
İZZET ÇETİN (Ankara) – Grup başkan vekili incelememiş mi onu?
HASİP KAPLAN (Devamla) – Sayın Canikli, bu 2’nci önergeniz yine
4’üncü maddeyle ilgili. “Satış” demişsiniz. Küçük bir parafınız var, değil mi?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Teknik düzeltme, evet.
HASİP KAPLAN (Devamla) – Sayın Canikli, bu da 4’üncü maddeyle
ilgili 3’üncü önergeniz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ne yazıyor onda?
HASİP KAPLAN (Devamla) – Burada da üste yazmışsınız “işletmeler.”
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Onu da muhalefetin, arkadaşlarımızın
talebi üzerine yaptık.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Muhalefetin talebini yerine getirdik.
HASİP KAPLAN (Devamla) – Bu çalışkanlığınıza da hayranım, bu
yönetime de hayranız.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Tartışmaya başlamadan önce her türlü
düzeltme yapılabilir.
HASİP KAPLAN (Devamla) – Şimdi, bakın, arkadaşlar, bu şekilde
Meclis sağlıklı yasa yapamaz, bu şekilde doğru yönetim olmaz, bu şekilde doğru
şeyler yapılamaz.
Şimdi, biz önerge veriyoruz, önden veriyoruz, geliyor, Kanunlar
inceliyor. Sizin şimdi bu 3’üncü maddeyle ilgili verdiğiniz önergede (e)’den
sonra kopukluk başlıyor. Dört tane fıkrayı ilgisiz bir fıkranın içine
eklemişsiniz. Kanunların inceleme şansı olmamış çünkü öyle bir dakikada
getiriyorsunuz ki şu kapıdan geliyor, bürokratlar mı hazırlıyor bu önergeleri,
bilmiyorum ama bir yanlış.
Şimdi ciddi bir konuyu konuşuyoruz, gençlerimizin geleceğini
konuşuyoruz. Bununla ilgili komisyonda hassasiyetler gösterilmiş. Ben şu
noktasında değilim: Boğaziçi’nde iktidar pekâlâ Mojito kokteylle bir yaşam
sürdürebilir, hatta firmalarınız alkolsüz birayı bütün Arap ülkelerine bolca da
ihraç edebilir ama bazı düzenlemeler koyduğunuz zaman ülke gerçeklikleriyle
bağdaşması lazım. Şimdi, birisi girdi Kapıkule’den veya Habur Kapısı’ndan,
girdi free shop’a, free shop’tan aldı bir şeyler, kapıdan çıktı, ithale giriyor
ya yasak başlıyor. O zaman poşet yasası gündeme geliyor, işte, poşetlenme olayı
gündeme geliyor. Bu karmaşa içinde çok zekice verdiğiniz önergeler var. Kanun
tekliflerinde “Gelir Vergisi Kanunu 2023’e kadar uzasın.” diyor. Sizin bir siyasi
programınız var 2023’e kadar. Arkadaşlar, gelir vergisi sizin siyasi
programınıza göre uzar mı? E, biraz insaf! Yani her şeyde karışıklık, her şeyde
yanlış, her şeyi birbirine karıştırmaya gerek yok.
Gençler hepimizin gençleri, hepimizin geleceği, gelin, onlara öyle
bir gelecek kuralım ki… Üniversite okuyan binlerce öğrencimiz işsiz, açıkta;
gelin, onları konuşalım. Gelin, binlerce, 20 binin üzerinde ziraat mühendisi
tarım ülkesi olan ülkemizde işe giremiyor, onu konuşalım. Gelin, onların
sosyal, kültürel yarınını konuşalım. Gelin, onların niye kavga ettiklerini
konuşalım. “Bunu nasıl çözeriz?”i konuşalım, barışını, çözümünü konuşalım.
Her gün, günde üç üniversitede kavga oluyor. Elbette ki bakın, çok
açık söylüyorum. Demin Sayın Komisyon Başkanımız bir Anglosakson ülke örneği
verdi. Evet, en çok alkol kuzeyde tüketilir, en çok denetim oradadır, en çok
kaçak alkol de orada üretilir. Ama bir gerçekliği var her ülkenin. Siz,
İzlanda’da 18 yaşında bir çocuğun akşam yediden sonra tek başına sokağa
çıkmasının yasak olduğunu biliyor musunuz? Niye? Doğa koşulları zorluyor. 21
yaşındaki birinin de gece 21.00’den sonra tek başına sokağa çıkamadığı düzenin
kurulduğu, yasağın kurulduğu ülkelerdir bunlar. Bütün bunları anlarız,
birbirimize de anlatırız. Bir İç Anadolu’da, bir İzmir’de, bir Antalya’da
turizm koşulları, faktörleri farklıdır. Ama komisyonda birbirimizin konuşup
ikna olduğu şeyleri burada son dakikada değiştirmek hoşumuza gitmiyor,
arkadaşlar, samimiyetimiz zedeleniyor, bunu yapmayalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN (Devamla) - Bu yanlışı yaparsak gerçekten birlikte iş
yapma konusunda sıkıntı yaşarız.
Saygılar sunuyorum.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Komisyonda “evet” diyorsunuz, burada
değiştiriyorlar.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen Enver Erdem,
Elâzığ Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
ENVER ERDEM (Elâzığ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz bu torba kanunun 3’üncü maddesiyle ilgili olarak verilen önerge
üzerine söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, tabii, bu kanunun görüşülmeye başlamasıyla beraber bir
kısım ihtilaf konuları ortaya çıkmaya başladı. Bunlardan bir tanesi, bu kanunun
sıra sayısıyla ilgili olarak… Dün Petrol Yasası görüşülürken bugün hemen bu
yasayı getirdiniz. Bunun üzerinde milletvekilleri, konuyla ilgili olan insanlar
gerekli çalışmayı yapamadı.
Şimdi, Mevzuat Hazırlama Yönetmeliği’ne göre, usulüne göre aslında
riayet etmediğimiz birçok husus olduğunu sizler de biliyorsunuz. Ama burada
temel olan, bir algı yönetimi, sizin iktidarınızın temel olarak yaptığı algı
yönetimi yani bugünün gündemini göz ardı etmek için milletin daha çok böyle
ilgi duyacağı alkol gibi bir konuyu buraya getirerek gündemi değiştirmeye
çalıştınız.
Şimdi, bu kanunla ilgili temel tartışma sebeplerinden birisi,
sizin tutumunuz. Eğer sizin gerçekten gençlerimizi alkolizmden korumak gibi bir
niyetiniz olsaydı ve -AK PARTİ iktidarları döneminde alkol tüketiminin yüzde
100 arttığını ama- “Arkadaşlar, biz birçok hususta olduğu gibi bu hususta da
bir yanlış yaptık, bir eksikliğimiz oldu. Gelin hep beraber bunu düzeltelim.”
deseydiniz buradaki bütün gruplar size destek verecekti. Bunu açıkladılar. Ama
siz alkolizmin düşmesi için üzerinize düşen görevi yapmıyorsunuz, şimdi
alkolizmden bu defa siyasi rant sağlamaya çalışıyorsunuz. Yani sizin sorumlu
olduğunuz bir konudan bir şeyler çıkarmaya çalışıyorsunuz.
Ya bunların hesabını vereceksiniz. Ben size söyledim. Yani
Allah’ın huzurunda bunların hesabını vereceksiniz. Alkolden bile para
kazanmanın yol ve yöntemlerini bulmaya gayret ediyorsunuz.
Şimdi, değerli milletvekilleri, yine, yapmış olduğunuz
düzenlemenin içerisinde neler var? Alt komisyonda değiştiriyorsunuz, üst
komisyonda değiştiriyorsunuz. İçkili yerler ruhsatını kim versin? Mülki idare
amirleri mi versin, belediye başkanları mı versin? Ben o dönemde mülki idare
amiriydim, o yetkiyi bizden alıyorsunuz diye size çok kızıyordum. Ne için
aldınız? “Yerel yönetimleri güçlendireceğiz.”, “Demokrasiyi geliştireceğiz.”,
“Merkezî yönetimi küçülteceğiz.” falan. Bugün ne yapıyorsunuz? Ya, kimi
kandırıyorsunuz? Yani ben size hep söylüyorum arkadaşlar, köylü Mehmet Ağa’yı
kandırabilirsiniz yani bir öyle düzenleme yaparsınız, bir böyle yaparsınız. Her
iki hâlde de siz oy kazanmaya çalışırsınız, algı yönetirsiniz ama bunu bilen
insanlar size bunu sorar. Kardeşim, bu yetkiyi siz bizden alıp şimdi tekrar
mülki idareye bunu vermek suretiyle buradan ne kazanmaya çalışıyorsunuz? 200
metre mesafe meselesi mevzuatımızda yok muydu arkadaşlar? Polis Vazife ve
Selahiyet Kanunu’nun 7’nci maddesi, ona dayanan yönetmelikte bunlar zaten
vardı. Şimdi ne yapıyorsunuz? Yine buradan para kazanacaksınız değil mi?
Şimdi, arkadaşlar, bu yaptığınız şeylerin hepsini aslında bütün
milletimiz çok net olarak görüyor. Şimdi, bu 3’üncü madde temel olarak, bu yeni
getirdiğiniz düzenlemelerle beraber cezai rakamlarla ilgili bir düzenleme.
Burada bizim temel olarak istediğimiz, bu rakamlar arasındaki makas farkını,
açığı daha fazla daraltmanız. Tabii, önergeleri böyle gizli gizli verdiğiniz
için onları da takip edemedik, son durumda hangi hâle getirdiniz. Yani 5 bin
liradan 200 bin liraya, 10 bin liradan 500 bin liraya kadar gibi farklardan
bahsediliyor. Şimdi, bu keyfîliğin önüne geçebilmek için buraya bir düzenleme
getirmek lazım.
Değerli milletvekilleri, yine, Anayasa’nın 58’inci maddesi
“Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar
ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri
alır.” hükmünü amirdir. Bu çerçevede getireceğiniz düzenlemelerde size her
konuda yardımcı oluruz.
Bir de son bir ifade olarak şunu söylemek istiyorum: Türkiye’deki
alkol tüketimine bakıldığı zaman, 2003-2008 yılları arasında, bira tüketimini
450 milyon litreden 850 milyon litreye, rakı tüketimini 30 milyon litreden 42
milyon litreye, şarap tüketimini de 14 milyon litreden 35 milyon litreye zaten
çıkarmışsınız yani.
O zaman, gelin…
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Her türlü tüketim arttı.
ENVER ERDEM (Devamla) – Siz çıkardınız. Yönetim sizdeydi
beyefendi. Bunu beceremiyorsanız bırakın, Milliyetçi Hareket Partisi gelir
Türkiye’yi adam gibi yönetir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Bu refahla ilgili, refahla…
BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum.
Şimdi, aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen Aytuğ
Atıcı, Mersin Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 463 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 3’üncü
maddesi üzerine verdiğimiz değişiklik önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Hukuka saygılı, hukuk karşısında tüm insanları eşit tutan, bir suçun cezası
varsa herkes için eşit uygulanmasını savunan milletvekillerini de saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 3’üncü madde cezaları düzenliyor. Aslında
ne düzenleme yaptığı da çok da önemli değil. Tamamen faşist, baskıcı, “Benim
dünya görüşüme göre yaşamayanı cezalandırırım.” diyen bir maddeyi tartışıyoruz.
Bizim verdiğimiz önergede ne diyoruz? “Gelin bu maddeyi kaldırın.” Niye
“Kaldırın.” diyoruz? Çünkü “AKP’nin ceza üzerine konuşmaya hakkı bile yoktur.”
diyoruz. AKP’nin, acaba ceza üzerine bir tek kelime söyleme hakkı, yetkisi var
mıdır? Burada, bu kürsüde, herkesin gözü önünde bir milletvekiline saldıran
AKP’li bir milletvekilini, tırnak içinde, “AK”layan bir grubun ceza hakkında
konuşmaya hakkı olur mu arkadaşlar? Bizce olmaz.
Aynı saldırının, hem de yine kürsüde tekrarlanmasına seyirci kalan
AKP Grubunun ceza maddesi düzenlemeye hakkı gerçekten yoktur.
Kadın bir milletvekiline sözel saldırıda bulunan Başbakan
Yardımcısını, yine tırnak içerisinde, “AK”layan, ancak fırsat kollayıp diğer
milletvekillerini hemen cezalandıran AKP’nin ceza maddesi düzenlemeye hakkı
olur mu? Vallahi olmaz, billahi olmaz.
Yüce Mecliste ağza alınmayacak küfürler eden bir milletvekilini
cezalandırmayan AKP’nin ceza maddesi düzenleme hakkı, yetkisi yoktur
arkadaşlar.
Daha da kötüsü, komisyonlarda ana muhalefet milletvekillerini
ölümle tehdit eden AKP’li bir milletvekilini savunan AKP’nin ceza maddesi
düzenlemeye hakkı da, yetkisi de yoktur arkadaşlar.
Onun için, bu maddede, vay efendim, 10 lira ceza kesilmesi
gerekirmiş, vay efendim, 500 bin lira kesilmesi gerekirmiş… Sizin ceza
anlayışınızı gören, sizin ceza anlayışınızı duyan vatandaşlar size ne kadar
itibar edecekler?
Değerli arkadaşlar, bu yasanın cezayla mezayla bir ilgisi yoktur.
Bu yasa tamamen ideolojiktir, gerisi de komedidir. Sabahtan beri burada
yaşananların tamamı komedidir. Yok efendim, içkiyi garson mu versinmiş, komi mi
versinmiş! Ya, biz ne konuşuyoruz arkadaşlar? Hani gençleri koruyacaktık? Yani
komi verince gençler zehirleniyor, garson verince gençler zehirlenmiyor mu?
Nerede sizin ideolojiniz? Böyle bir saçmalık olur mu? Vay efendim, saat ikiye
kadar alkol verilirse gençler korunurmuş, ikiden sonra verilirse gençler
perişan olurmuş! Böyle bir düşünce söz konusu olabilir mi arkadaşlar? Ama
maalesef, turistik belge kavgası, işletme kavgası, “Oraya paraf attım.”,
“Burayı imzaladım.” gibi saçmalıklarla bu Meclis küçük düşürülmektedir.
Ama biz bunun niçin böyle alelacele getirildiğini biliyoruz.
AKP’nin oyları ne zaman düşmeye başlasa dinî duygu sömürüsü tavan yapıyor.
Anketlerde AKP’nin oylarının düştüğünü gördünüz, derhâl bu maddeye sarıldınız.
Hem de komisyonlarda yeterince tartışılmadan hem de daha bu sabah öğlene kadar
masalarımıza sıra sayısı gelmeden apar topar bir şekilde yasayı buraya
getirdiniz yani tabanınıza mesaj vermeye çalışıyorsunuz. “Bakın, biz alelacele,
on yıldır beklettiğimiz bir kanunu sırf sizin için hemen çıkarıyoruz.” mesajı
vermeye çalışıyorsunuz. Allah aşkına şu yasama yöntemine bakın. Komedi ya,
deminden beri şurada yemin ederim mideme kramplar girerek sizleri izliyorum.
Böyle bir saçmalık olur mu? Sıra sayısının geç gelmesi, önergeler havada
uçuşuyor, o “Geldi.” diyor, o “Gelmedi.” diyor, o usul tartışması açtırıyor,
öbürü bilmem ne yapmak zorunda kalıyor. Böyle bir yasama nasıl sağlıklı olur
ya? Yani dakika başı önerge değiştirildiği bir ortamda sizin iyi bir yasa
yaptığınızı söylemek mümkün mü? Ama siz ülkeyi de böyle yönetiyorsunuz.
Arkadaşlar, alkol alan yarın sabah ayıkır ama hiç ayıkmayanlar ne
almıştır, merak ediyorum. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
III.- Y O K L A M A
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önergeleri oylarınıza sunacağım ancak yoklama talebi var,
yerine getireceğim.
Sayın Hamzaçebi, Sayın Aslanoğlu, Sayın Atıcı, Sayın Yılmaz, Sayın
Türeli, Sayın Çelebi, Sayın Kuşoğlu, Sayın Çam, Sayın Öz, Sayın Köktürk, Sayın
Işık, Sayın Ağbaba, Sayın Çetin, Sayın Kurt, Sayın Sarıbaş, Sayın Eyidoğan,
Sayın Özkan, Sayın Danışoğlu, Sayın Bayraktutan ve Sayın Köprülü.
Evet, iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Manisa Milletvekili Recai
Berber ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ile 17 Millet-vekilinin;
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/1524) (S. Sayısı: 463) (Devam)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 S. Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 3 üncü
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları
"MADDE 3- 4250 sayılı Kanunun mülga 7 nci maddesi aşağıdaki
şekilde yeniden düzenlenmiştir.
"Cezalar
MADDE 7- Bu Kanunun 6 ncı maddesinin;
a) Birinci ve ikinci fıkralarında belirtilen yasakların her birine
aykırı hareket edenlere ve ilgili işletme sahiplerine beş bin Türk Lirasından
iki yüz bin Türk Lirasına kadar,
b) Üçüncü, dördüncü, altıncı ve on birinci fıkralarında belirtilen
yasaklara aykırı hareket eden işletmelere on bin Türk Lirasından beş yüz bin
Türk Lirasına kadar,
c) Yedinci fıkrasına aykırı hareket edenlere, beş bin Türk
Lirasından elli bin Türk Lirasına kadar,
ç) Sekiz, dokuz ve onuncu fıkralardaki yükümlülük ve yasakları
ihlal eden üretici ve ithalatçılara, yüz bin Türk Lirasından aşağı olmamak
kaydıyla, bu yükümlülük ve yasaklara aykırı olarak piyasaya sürülen malların
piyasa değeri kadar,
d) On birinci fıkrasındaki yasakları ihlal eden satıcılara, on bin
Türk Lirasından yüz bin Türk Lirasına kadar,
e) Beşinci fıkrasındaki yasaklara aykırı hareket edenlere,
3/1/2002 tarihli ve 4733 sayılı Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 8 inci maddesinin beşinci fıkrasının (k)
bendinde öngörülen
idari para cezası verilir.
6 ncı maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen yasağa aykırı hareket
edilmesi sonucunda çocuğun sağlığının tehlikeye sokulması halinde, fail
hakkında ayrıca 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun
"Sağlık için tehlikeli madde temini" başlıklı 194 üncü maddesi
hükmüne göre cezaya hükmolunur.
Bu maddenin (a), (ç) ve (e) bentlerinde belirtilen idari para
cezalarını vermeye Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu, televizyon ve
radyolara uygulanacak idari para cezalarını vermeye Radyo ve Televizyon Üst
Kurulu, diğer bentlerde yer alan idari para cezalarını vermeye mahalli mülki
amir yetkilidir.
Birinci fıkranın (ç) bendinde tanımlanan kabahatin konusunu
oluşturan ürünlerin ayrıca mülkiyetinin kamuya geçirilmesine karar verilir. Bu
kararı vermeye Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu yetkilidir."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) –
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Alkollü içkilere ilişkin düzenlemeler ile uygulanacak cezai
müeyyideler arasında orantılılığın ve ölçülülüğün sağlanması ile maddenin
sistematiğinin yeniden düzenlenmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
4’üncü maddede dört adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 Sıra Sayılı yasa tasarısının 4. Maddesinin
1. Fıkrasındaki "belediye veya il özel idaresi" ifadesinin Büyükşehir
olmayan illerimizde belediye sınırları içerisinde il veya ilçe belediyesi
belediye sınırları dışında il özel idaresi" şeklinde değiştirilmesini
ayrıca, 2. Fıkrasının ilk cümlesindeki "toptan" ifadesinin
çıkartılmasını, ayrıca, 2. Fıkrasındaki dershaneler ibaresinden önce gelmek
üzere “ilk, orta ve lise öğrencilerine yönelik” ibaresinin eklenmesini arz
ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Rahmi Aşkın Türeli Bülent Kuşoğlu
İstanbul İzmir Ankara
Musa Çam KazımKurt Dilek Akagün Yılmaz
İzmir Eskişehir Uşak
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 4 üncü
maddesi ile düzenlenen 4250 sayılı İspirto ve İspirtolu İçkiler İnhisarı
Kanununun mülga 9 uncu maddesinin 2 nci fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Mehmet Şandır Mustafa Kalaycı
Manisa Mersin Konya
Mesut Dedeoğlu Alim Işık Reşat Doğru
Kahramanmaraş Kütahya Tokat
“Bu kanun kapsamına giren ürünlerin toptan, perakende veya açık
olarak satışının yapıldığı yerler ile örgün eğitim kurumları ve dershaneler,
öğrenci yurtları, ibadethaneler, hapishane, ıslahevi, otogar ve otobüs
terminalleri, parlayıcı, yanıcı ve benzeri tehlikeli maddeler üretilen, satılan
ve depolanan yerler ile gaz dolum tesisleri arasında kapıdan kapıya en az yüz
metre uzaklığın bulunması zorunludur. Belediye veya İl Özel İdaresi belge
verirken yüz metre şartını izin tarihi itibarıyla gözetir. Bu maddede geçen yüz
metre şartı turizm işletmeler için uygulanmaz.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 S.Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 4 üncü
maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve maddeye
aşağıdaki fıkraların eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Mehmet Doğan Kubat Cevdet Erdöl
Giresun İstanbul Ankara
Osman Aşkın Bak Suat Önal Nureddin Nebati
İstanbul Osmaniye İstanbul
“Bu Kanun kapsamına giren ürünlerin perakende veya açık olarak
satışının yapıldığı yerler ile örgün eğitim kurumları ve dershaneler, öğrenci
yurtları ve ibadethaneler arasında kapıdan kapıya en az yüz metre mesafenin
bulunması zorunludur. Bu fıkradaki mesafe şartı turizm belgeli işletmeler için
uygulanmaz.”
“Mesafe şartı, satış belgesinin verildiği tarih itibarıyla aranır.
İkinci fıkradaki mesafe sınırları içerisindeki taşınmaz kültür
varlığı olarak tescilli yapılarda düzenlenecek süreli etkinlikler için Tütün ve
Alkol Piyasası Düzenleme Kurumunca açık alkollü içki sunum izni verilebilir.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
463 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 4. maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Hasip Kaplan Abdullah Levent Tüzel
Bingöl Şırnak İstanbul
Sırrı
Süreyya Önder İbrahim
Binici
İstanbul Şanlıurfa
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe
Yerel yönetimlerin kolluk Kuvvetlerinin onay mercii olması
gerekirken, madde ile yerel yönetimler kolluk kuvvetlerinin görüşünü almak
zorunda bırakılmıştır. Bu açıdan tasarı çağımız yerel yönetim anlayışı ile
uymamaktadır.
Ayrıca turizm belgeli işletmelerin onayını yerel yönetimler
vermemektedir. Kentin imar planını şekillendirecek böyle bir belgenin, yerel
yönetimlerin onayı ve kontrolü olmadan karar verilmesi yanlıştır.
Bu nedenlerle maddenin tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Karar yeter sayısı…
Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yok.
BAŞKAN - Kâtip üyeler arasında anlaşmazlık olduğu için elektronik
cihazla oylama yapacağız.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge
reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 S.Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 4 üncü
maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve maddeye
aşağıdaki fıkraların eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları
“Bu Kanun kapsamına giren ürünlerin perakende veya açık olarak
satışının yapıldığı yerler ile örgün eğitim kurumları ve dershaneler, öğrenci
yurtları ve ibadethaneler arasında kapıdan kapıya en az yüz metre mesafenin
bulunması zorunludur. Bu fıkradaki mesafe şartı turizm belgeli işletmeler için
uygulanmaz.”
“Mesafe şartı, satış belgesinin verildiği tarih itibarıyla aranır.
İkinci fıkradaki mesafe sınırları içerisindeki taşınmaz kültür
varlığı olarak tescilli yapılarda düzenlenecek süreli etkinlikler için Tütün ve
Alkol Piyasası Düzenleme Kurumunca açık alkollü içki sunum izni verilebilir.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) –
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Yüz metre mesafe sınırları içerisinde bulunan taşınmaz
kültür varlığı olarak tescilli yapılarda düzenlenecek süreli etkinlikler için
TAPDK tarafından açık alkollü içki sunum izni verilebilmesine yönelik
değişiklikler yapılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 4 üncü
maddesi ile düzenlenen 4250 sayılı İspirto ve İspirtolu İçkiler İnhisarı
Kanununun mülga 9 uncu maddesinin 2 nci fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay (Manisa) ve arkadaşları
“Bu kanun kapsamına giren ürünlerin toptan, perakende veya açık
olarak satışının yapıldığı yerler ile örgün eğitim kurumları ve dershaneler,
öğrenci yurtları, ibadethaneler, hapishane, ıslahevi, otogar ve otobüs terminalleri,
parlayıcı, yanıcı ve benzeri tehlikeli maddeler üretilen, satılan ve depolanan
yerler ile gaz dolum tesisleri arasında kapıdan kapıya en az yüz metre
uzaklığın bulunması zorunludur. Belediye veya İl Özel İdaresi belge verirken
yüz metre şartını izin tarihi itibariyle gözetir. Bu maddede geçen yüz metre
şartı turizm belgeli işletmeler için uygulanmaz."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Erkan Akçay, Manisa
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
4’üncü maddedeki önergemiz üzerine söz aldım, ancak zaman
ilerledikçe gerçekten yasama ciddiyetine de halel gelmeye başlıyor ve hakikaten
Adalet ve Kalkınma Partisi içmeden sarhoş olmaya başladı. Fırdöndü gibi alt
komisyonda değiştir, üst komisyonda değiştir, Genel Kurulda değiştir, Genel
Kurulda bir daha değiştir, bir daha değiştir. Buna ancak fırdöndü denir. Ve bu
konuda dikkatleri çekmek istiyorum.
4’üncü maddeyle, alkollü içkilerin örgün eğitim kurumları ve
dershaneler, öğrenci yurtları ve ibadethanelere en az 100 metre uzaklıkta
bulunması öngörülüyor.
Teklifteki düzenleme kamu düzeni ve toplum sağlığı açısından bize
göre bazı eksik hükümler içermekte, ona ilişkin önerge vermiş bulunuyoruz.
Önergemize göre de, hapishane, ıslahevi, otobüs terminalleri, parlayıcı, yanıcı
ve benzeri tehlikeli maddeler üretilen, satılan ve depolanan yerler ile gaz
dolum tesislerinin de bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu
eksikliği giderebilmek için önergedeki değişikliklerin de yapılması
gerekmektedir.
Ülkemizdeki alkol tüketiminin 2003 yılından 2012 yılına kadar
yüzde 100’ü aşan miktarda arttığını sabahki konuşmalarımızda da dile
getirmiştik. Özellikle çocuklarımız ve gençlerimiz arasındaki alkol
bağımlılığındaki kaygı verici artışlara da tekrar dikkati çekmek istiyoruz.
Anayasa’mızın “Gençliğin korunması” başlıklı 58’inci maddesinde
“Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar
ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri
alır.” denilmektedir. Başta çocuklarımız ve gençlerimiz olmak üzere bütün
vatandaşlarımızı alkol düşkünlüğünden, uyuşturucudan ve diğer zararlı
alışkanlıklardan korumaya yönelik bütün hukuki düzenlemeleri desteklediğimizi
ve desteklemeye hazır olduğumuzu da ifade etmek istiyoruz.
Ancak, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP’nin ilköğretim
okullarında alkol veya bağımlı maddeleri kullanmayla ilgili yaptığı bir
düzenlemeyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Lütfen, not alırsanız da sevinirim.
27 Ağustos 2003 tarihli 25212 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanan Millî Eğitim
Bakanlığı İlköğretim Kurumları Yönetmeliği’nin “Yaptırım gerektiren
davranışlar” başlıklı 109’uncu maddesinin (c) bendinin 16 numaralı alt bendine
göre -lütfen dikkat- alkol veya bağımlı maddeleri kullanan veya bulunduran, başkalarını
kullandırmaya teşvik eden öğrencilere okul değiştirme cezası verilmekte idi. 20
Ağustos 2007’de 26619 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanan Millî Eğitim Bakanlığı
İlköğretim Kurumları Yönetmeliği’nde değişiklik yapılarak bu bahsettiğim 16
numaralı alt bent “Başkalarını alkol veya bağımlılık yapan maddeleri kullanmaya
teşvik etmek” şeklinde değiştirildi yani kullanmak, bulundurmak sanki serbest
gibi. Nereden ve niçin buna gerek görüldü, sadece teşvik etmek bırakıldı?
222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu’nun 61’inci maddesi ve
mülga 625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu’nun 9’uncu maddesine göre,
meyhane, kahvehane, kıraathane, bar, elektronik oyun merkezleri gibi umuma açık
yerler ile açık alkollü içki satılan yerlerin okul binalarından kapıdan kapıya
en az 200 metre uzaklıkta bulunması zorunlu idi, 200 metre idi ancak AKP
tarafından 12/11/2003 tarihli, 5002 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Özel
Öğretim Kurumları Kanunu’nda yapılan değişiklikle bu mesafe 100 metreye
düşürülmüştür yani 200 metreden 100 metreye düşürülmüştür. Kültürel yapı
nedeniyle her sokakta kahvehane ve kahvehane ruhsatı verilmiş çay ocaklarının
bulunması bu değişikliğe gerekçe gösterilmiştir. Kahvehane ve çay ocakları
nedeniyle mesafenin 100 metreye düşürülmesi bize göre inandırıcı değildir.
Bu düşüncelerle önergemize desteklerinizi bekler, hepinizi
saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 Sıra Sayılı yasa tasarısının 4. Maddesinin
1. Fıkrasındaki "belediye veya il özel idaresi" ifadesinin Büyükşehir
olmayan illerimizde belediye sınırları içerisinde il veya ilçe belediyesi
belediye sınırları dışında il özel idaresi" şeklinde değiştirilmesini
ayrıca, 2. Fıkrasının ilk cümlesindeki "toptan" ifadesinin
çıkartılmasını, ayrıca, 2. Fıkrasındaki dershaneler ibaresinden önce gelmek
üzere “ilk, orta ve lise öğrencilerine yönelik” ibaresinin eklenmesini arz
ederiz.
Musa Çam (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) –
Katılmı-yoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Dilek Akagün Yılmaz, Uşak
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz 463 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesiyle ilgili
vermiş olduğumuz önerge üzerinde görüşlerimizi bildirmek üzere Cumhuriyet Halk
Partisi adına söz almış bulunuyorum.
Şimdi, burada, teklifin geliş tarzına baktığımızda, önce Plan ve
Bütçe Komisyonuna gönderildiğini, esas komisyonun olduğunu, Adalet
Komisyonunun; Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunun; Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonun; Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunun ise
tali komisyon olduğunu görmüş bulunuyoruz. Ama ben Adalet Komisyonu üyesiyim,
ne böyle bir teklif geldi elimize, ne bizden bir böyle görüş istendi.
Şimdi, bu kadar yangından mal kaçırırcasına, gerçekten ciddi
anlamda incelenmeden, sakıncaları ya da eksikleri incelenmeden teklifin bu
şekilde Genel Kurula getirilmesi gerçekten de hepimizi üzüyor. Bu kadar
yangından mal kaçırırcasına yapmak istediğiniz şeyin anlamı nedir? Bu alkol
meselesi ile şu anda AKP’nin içine düştüğü durumu biraz daha insanların
gözünden saklamak için mi yapıyorsunuz? Herhâlde bunun için yapıyorsunuz, bunun
bu kadar acele getirilmesinin başka bir anlamı olamaz.
Öte yandan, komisyonların ne işe yaradığını ben yeniden buradan
sizlere sormak istiyorum. Komisyonlarda bu konular konuşuluyor, alt komisyona
sevk ediliyor, daha sonra da ana komisyonda konuşuluyor ama burada yeniden
yeniden önergeler getiriliyor. O zaman, komisyon çalışmalarını lağvedelim,
komisyon çalışmaları olmasın, nasıl olsa görüşülen ya da mutabakata varılan
konuların hiçbirisine dikkat etmiyorsunuz. Siz, kendi istediğiniz gibi, iktidar
çoğunluğu olarak istediğinizi yapıyorsunuz, bu komisyonları lağvetmenizi
öneriyorum. Çünkü İç Tüzük görüşmeleri oluyor, bu komisyonlar ortadan
kaldırılsın, size önerim bu.
Şimdi, biz bu önergemizde şunu söylüyoruz, diyoruz ki: Özelilikle,
bu içki satışı ruhsatı alınan yerler, 100 metre uzaklıkta olan yerlerle ilgili,
eğitim kurumları, dershaneler, öğrenci yurtları ve ibadethaneler olarak
belirtilmiş. Ama perakende satış yapılan yerlerin, gerçekten de bu şekilde 100
metre uzaklığının olması gerekebilir. Peki, toptan satış yapılan yerler, alınıp
da içilemeyecek yerlerle ilgili neden bizim önergemize onay vermeyeceğinizi de
merak ediyorum. Toptan satılacak çünkü, kimsenin orada alıp da o içkiyi içme
şansı olmayacak. Önergemizin bu nedenle de kabulü gerekiyor.
Diğer yönden, “dershanelere uzaklığı 100 metre olmalı” demişsiniz.
Ama “dershaneler” derken KPSS için hazırlanan dershaneler ya da diyelim ki
başkaca sınavlar için üniversiteliler için hazırlanan dershaneler de var. Onun
için, bu dershanelerin ilk, orta ve lise dershanelerine ilişkin olması
gerektiğini, bu sınırlamanın o dershanelere ilişkin olması gerektiğini buradan
yeniden hatırlatıyoruz. O nedenle de, çok olumlu olan, gayet mantıklı olan bu
önergemize sizlerden destek istiyoruz. Belki, biraz daha, yanlış yapılan
şeyleri düzeltmek adına.
Şimdi, ben şunu söyleyeceğim, halk arasında söylenen bir söz var,
bunun farkında mısınız siz bilmiyorum. Artık deniyor, önceden ibadet evinde
yapılırdı, kimse istismar edilmemesini isterdi. İbadet evinde yapılırdı, alkol
dışarıda içilirdi ama şimdi artık, AKP iktidarıyla beraber pek çok insan
korkusundan, memurlar özellikle gelecek baskılarından dolayı, korktuklarından
dolayı ibadeti dışarıda yapıyorlar sizlere gösteriş olsun diye ama alkolü
evinde içiyorlar. Siz, böylesi bir ikiyüzlülüğü ya da insanları korkutarak bu
şekilde bir baskı unsuru oluşturarak bunların olmasına neden oluyorsunuz.
Ben, şuradan başlamak istiyorum: IV. Murat mantığıyla siz aslında
hareket ediyorsunuz. IV. Murat, devlet otoritesinin tesisi için, İstanbul’daki
büyük yangını bahane ederek, 1631 yılında tütün, alkol ve kahveyi yasakladı.
Buna uymayanlar o dönemde öldürüldü. Bundan dört yüz yıl sonra -şu anda 2013
yılındayız- aynı mantıkla hareket ediyorsunuz, alkol ve sigara kullanımını
sonuna kadar yasaklıyorsunuz. Aynı şekilde, kendi tek tip insanınızı yaratmak
için, devlet otoritesini insanların üzerinde daha fazla hissettirmek için
kahveyi ne zaman yasaklayacaksınız, ben bunu da merak ediyorum. Herhâlde sıra
ona da gelecek. Kahve de keyif veren bir içki olduğu için onun da yasaklanması
gerekir diye zaman içinde düşüneceksiniz, öyle anlaşılıyor.
Anayasa’mızın 58’inci maddesi gerçekten, gençlerin korunması gerektiğini
söylüyor; uyuşturucudan, her türlü kumar vesair kötü alışkanlıktan ya da
suçluluktan ve alkol düşkünlüğünden kurtarılması gerektiğini söylüyor ama
arkadaşlar “alkolden” demiyor bakın. Dünya Sağlık Örgütü de diyor ki: “Alkolün
fazla tüketilmesi sağlık açısından zararlıdır.” Ama siz ne yapıyorsunuz? Alkolü
tamamen insan yaşamından kaldırmaya
çalışıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) – Konuşmam bitmedi ama umarım
gerekli mesajları verebildim.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
5’inci madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 sıra sayılı Kanun Teklifinin 5 inci
maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Erkan Akçay Mehmet Şandır Mustafa Kalaycı
Manisa Mersin Konya
Alim Işık Mesut Dedeoğlu Hasan Hüseyin Türkoğlu
Kütahya Kahramanmaraş Osmaniye
“Bu kanunun 9 uncu maddesinin 2 nci fıkrası işletmenin birinci
derecede kan ve sıhri hısımlara miras, satış, bağış vb. şeklinde devri hâlinde
ve bu maddenin yayımı tarihinden önce satış belgesi almış işletmeler için
uygulanamaz.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 S. Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 5 inci
maddesiyle 4250 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen geçici 1 inci maddesinin
ikinci fıkrasına "iki ay içinde" ibaresinden sonra gelmek üzere
"Sağlık Bakanlığının uygun görüşü alınarak" ibaresinin, üçüncü
fıkrasının sonuna "Uygun olmayan ürünler, bu tarihten itibaren piyasaya
arz edilemez." cümlesinin, dördüncü fıkrasına "tarihinden önce"
ibaresinden sonra gelmek üzere "işyeri açma ruhsatı ve" ibaresinin,
fıkranın sonuna "Bu işletme sahipleri işletmelerini birinci ve ikinci
derece kan hısımlarına devredebilir." cümlesinin ve maddeye aşağıdaki
fıkraların eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Mehmet Doğan Kubat Cevdet Erdöl
Giresun İstanbul Ankara
Nurettin Nebati Osman Aşkın Bak Suat Önal
İstanbul İstanbul Osmaniye
"Bu maddenin yayımı tarihinde alkollü içkilerin üretiminde,
pazarlanmasında, satışında ve açık sunumunda on sekiz yaşını doldurmamış
kişileri çalıştırmakta olanlar, bu maddenin yayımı tarihinden itibaren bir yıl
süreyle bu kişileri çalıştırmaya devam edebilirler.
Perakende alkollü içki satışı yapılan işyerlerindeki alkollü
içkilerin konulduğu ve üzerlerinde alkollü içkilerin marka, amblem ve logosu
bulunan mevcut soğutucular, işyerlerinin kapalı bölümlerinde bulunması
kaydıyla, bu maddenin yayımı tarihinden itibaren üç yıl süreyle
kullanılabilir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 sıra sayılı yasa tasarısının 5. maddesindeki
“Perakende ya da açık alkollü içki satışı yapılan iş yerlerindeki tabelaları”
ifadesinin “Perakende ya da açık alkollü içki satışı yapılan iş yerlerindeki
tabelaları ve üretici firmalara ait tüm logolu ya da logosuz araç ve gereçler”
şeklinde değiştirilmesini, ayrıca, medenin sonuna “Kanunun yayımı tarihinden
itibaren daha önce alınan alkol satış belgeleri belgenin sahip olduğu kişi veya
kişilerle herhangi bir şirkete aitse bunların 1. ve 2. derecede yakınlarına
koşulsuz ve şartsız devir edilebilir.” fıkrasının eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Rahmi Aşkın Türeli Bülent Kuşoğlu
İstanbul İzmir Ankara
Kazım Kurt Musa Çam Ayşe Eser Danışoğlu
Eskişehir İzmir İstanbul
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ayşe Eser Danışoğlu, İstanbul
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
AYŞE ESER DANIŞOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 463 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesi üzerine söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu maddede, alkollü ürünlerin satış yerlerinin eğitim kurumları,
dershaneler, yurtlar ve ibadethanelere en az 100 metre uzaklığının olması
gerekliliği yer alıyor. Bu kural zaten vardı, dershaneler buraya yeni eklendi.
Bu 100 metre kuralı grubumuzun çabaları sayesinde turizm belgeli işletmelere
uygulanmayacak ancak hak sadece işletme sahibine tanınıyor. Ruhsat sahibi
işletmesini devrettiğinde ruhsatı iptal oluyor. Biz bu mülkiyet hakkının,
ruhsat sahibinin birinci ve ikinci derece yakınlarına devredilebilmesini
istiyoruz. Bu bir hak gasbıdır, haksızlıktır, yapılan yatırımın, verilen emeğin
yok sayılmasıdır, bunun düzeltilmesi amacıyla bu önergeyi verdik.
Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifinin gerekçesi gençleri
korumak. Bu, çok anlamlı, çok değerli gerekçe. Peki, o zaman ben de soruyorum:
Siz, gençleri korumak isteyenler, polis onların kafatasını kırınca neden isyan
etmiyorsunuz? Gençleri korumak istiyorsunuz da biber gazından niye
korumuyorsunuz? Güvenlik güçlerinin orantısız gücünden niye korumuyorsunuz?
Gençlere bir gelecek, kimlik, iş, umut veren ülkeler onları yasaklarla,
cezalarla yönetmeye çalışmıyorlar. Sosyal medyada bugün bir öğrenci şöyle
yazmış: “Okulların 100 metre yakınına alkol yasağı değil de biber gazı yasağı
konsa şahane olurdu.”
Türkiye’de bir alkolizm sorunu yok. Biz on sekiz yaşın
altındakilere içki satılmasına karşıyız, içki içmenin özendirilmesini, marifet
sayılmasını da hatalı buluruz, zararları da anlatılsın. Zaten caydırıcılık
yüksek vergilerle de sağlanmaktadır. Bizim, hakların, temel özgürlüklerin ihlal
edilmesiyle meselemiz.
Kanunun bir diğer önemli gerekçesi halk sağlığını korumak. Halkın
sağlığını korumak mı istiyorsunuz? Bugün bir gazete haberi vardı, mutlaka
görmüşsünüzdür: Sivas’ın 18 köyünde içme suyunda aşırı arsenik tespit edildi.
Bu ülkenin musluklardan akan suyu içilemiyor. Bu, halk sağlığıyla ilgili değil
mi? GDO’lu ürünlerin piyasada cirit attığı söyleniyor. Gençleri ve toplumun
sağlığını bireysel silahlanmayı teşvik ederek, nükleer santraller kurarak mı
koruyacağız?
Sayın milletvekilleri, bu ülkenin insanlarının hayati sorunları
var, nerede, ne şartlarda içki içileceğinin belirlenmesi de bunlar arasında
değil. Getirdiğiniz kanun teklifinin nihai hedefi alkolü yasaklamak olduğuna
göre, içkinin yasak olduğu ülkelere bir bakalım. Bunlar: Suudi Arabistan,
Yemen, Butan, Bangladeş, İran, Ürdün, Mısır, Vietnam. Siz de biliyorsunuz ki bu
ülkelerin ortak özellikleri, vatandaşlarının yaşam biçimine, bireysel
özgürlüklere gösterdikleri saygı ve demokrasi gelenekleri değil. Tek bir yaşam
tarzını dayatmak, kendi kültüründen farklı yaşayanı, farklı düşüneni yasaklarla
yönetmek devlet despotizmidir. İçki içenleri toplumun gözünden uzak yerlere
itmek, etiketleyerek itibarsızlaştırmaya çalışmak hangi demokraside görülmüş?
İleri demokrasi hedefi olan iktidarlar kendi inanç ve yaşam kültürleri
doğrultusunda toplumu biçimlendirmeyi, kendi gibi olmayanı ötekileştirmeyi
amaçlamaz. Görüyoruz ki yasaklarla mücadele edeceğini söyleyenler, yasaklara
sığınarak toplum mühendisliğine giriştiler. Koydukları her yasağa da ulvi bir
gerekçe bulup meşrulaştırmaya çalışıyorlar. Toplumda oluşturulmak istenen
muhafazakâr yaşam biçimi baskısı, her gün karşımıza çıkan İnternet yasakları,
telefon dinlemeleri, medya baskısı, ölen kadınlar; yerlerde sürüklenen, gaza
boğulan, dövülen, tutuklanan protestocular, öğrenciler, tutuklu yargılananlar…
İktidarın kuvvetler birliği hevesi derken rejimimizin demokrasiye benzediğini
söylemek herhâlde pek de mümkün değil. Acaba halkımızın tercihi bu muydu?
Sayın Başbakan şöyle konuşmuştu bir zamanlar: “Şahsi yaklaşımları,
kişisel anlayışları toplumun tümüne empoze etmek baskıdır, zulümdür,
haksızlıktır.” Bu sözünü inkâr edecek yasalara geçit vermemesini diliyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 S.Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 5 inci
maddesiyle 4250 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen geçici 1 inci maddesinin
ikinci fıkrasına "iki ay içinde" ibaresinden sonra gelmek üzere
"Sağlık Bakanlığının uygun görüşü alınarak" ibaresinin, üçüncü fıkrasının
sonuna "Uygun olmayan ürünler, bu tarihten itibaren piyasaya arz
edilemez." cümlesinin, dördüncü fıkrasına "tarihinden önce"
ibaresinden sonra gelmek üzere "işyeri açma ruhsatı ve" ibaresinin,
fıkranın sonuna "Bu işletme sahipleri işletmelerini birinci ve ikinci
derece kan hısımlarına devredebilir." cümlesinin ve maddeye aşağıdaki
fıkraların eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli (Giresun) ve Arkadaşları
"Bu maddenin yayımı tarihinde alkollü içkilerin üretiminde,
pazarlanmasında, satışında ve açık sunumunda on sekiz yaşını doldurmamış
kişileri çalıştırmakta olanlar, bu maddenin yayımı tarihinden itibaren bir yıl
süreyle bu kişileri çalıştırmaya devam edebilirler.
Perakende alkollü içki satışı yapılan işyerlerindeki alkollü
içkilerin konulduğu ve üzerlerinde alkollü içkilerin marka, amblem ve logosu
bulunan mevcut soğutucular, işyerlerinin kapalı bölümlerinde bulunması
kaydıyla, bu maddenin yayımı tarihinden itibaren üç yıl süreyle
kullanılabilir."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) –
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Uygulamada ortaya çıkabilecek tereddütlerin giderilmesi
ve anlatıma açıklık kazandırılması amacıyla söz konusu değişiklik ve
düzenlemelerin yapılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 sıra sayılı Kanun Teklifinin 5 inci
maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Erkan Akçay (Manisa) ve Arkadaşları
“Bu kanunun 9 uncu maddesinin 2 nci fıkrası işletmenin birinci
derecede kan ve sıhri hısımlara miras, satış, bağış vb. şeklinde devri hâlinde
ve bu maddenin yayımı tarihinden önce satış belgesi almış işletmeler için
uygulanamaz.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Hasan Hüseyin Türkoğlu,
Osmaniye Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Sayın Başkan, Türk milletinin
saygıdeğer milletvekilleri; 463 sıra sayılı Teklif’in 5’inci maddesi üzerine
vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değişiklik önergemizle teklifle getirilen geçici 1’inci maddedeki
son fıkra değiştirilmek istenmektedir. Böylece, maddenin yürürlüğünden önce
satış belgesi olanlara ilave olarak, birinci derecede kan ve sıhri hısımlara
devredilen işletmelerin de istisnalara dâhil edilmesi amaçlanmaktadır.
Bilindiği üzere, ülkemizde birçok işletme aile işletmesi olarak
faaliyet göstermektedir. İşletme sahibinin vefatı, yaşlanması, hastalanması
gibi durumlarda ailenin diğer bireyleri işletmenin faaliyetini devam
ettirmektedir. Bu duruma düşecek işletmelerin, söz konusu düzenlemeden zarar
görmemesi açısından, anayasal bir ilke olan kazanılmış hakların korunması
prensibi çerçevesinde, düzenlemeden istisna tutulması uygun olacaktır.
Müzakere ettiğimiz torba kanun teklifi, esas komisyon olan Plan ve
Bütçe Komisyonu tarafından tali komisyon raporları görülmeden değerlendirmeye
tabi tutulmuştur. Torba kanun anlayışını kendi hukuk dışı anlayışına uyduran
AKP zihniyeti, Anayasa’yı, İç Tüzük’ü çiğnemekte bir mahzur görmemektedir.
Hukuk devleti anlayışından oldukça uzak olan bu anlayış ortada durur iken
Meclis Başkanlığı da bu anlayışı, bu yanlışları düzeltmek yerine, bugünlerde
milletvekillerine memnuniyet araştırması için anket yaptırarak durumu
kurtaracağını zannetmektedir.
Bu Mecliste, Meclisin namusu sayılabilecek olan Meclis İçtüzüğü,
devletin namusu sayılabilecek olan Anayasa her gün çiğnenebilmektedir. Bu
Meclis, şeffaf bir meclis değildir. Milletvekillerinin sözlü ve yazılı soru
önergelerine gelen cevaplar düzgün ve doğru değildir. Bu Mecliste Türk
milletinin ve devletinin yasama çalışmaları yapılırken muhalefet görüşleri
dikkate alınmamaktadır. Bu Meclis, bir parti genel merkezinden yönetilmektedir.
Dikkate alınmayan muhalefet görüşleri sonrasında Meclisten çıkmış bir kanun,
daha yılını doldurmadan 2-3 defa tadil edilmek zorunda kalınmaktadır ve bu
Meclis çalışmaları Türk milleti tarafından takip edilememektedir. Kritik görüşmeler
televizyon yayınlarının olmadığı gün ve saatlere alınmaktadır. Bizlere
memnuniyet anketi göndermek yerine bu sorunların giderilmesi Meclisin itibarı
açısından çok daha önemlidir.
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 2002 yılından bu yana
kurulan AKP hükûmetlerinin alkolle mücadele konusunda başarılı olduğunu
söylemek oldukça güçtür. Mesela, AKP döneminde 15 yaş üzeri alkol tüketimi 1
litreyi aşmıştır; ilköğretimde en az 1 kez alkol alanların oranı yüzde 15’i
geçmiştir; ortaöğretim ve yükseköğrenim çağındaki çocuklarımızdaki oran ise
yüzde 50’lerdedir. 2003 yılına göre alkol tüketimi yaklaşık 2,5 kat artmıştır.
Alkole başlama yaşı 11’e kadar düşmüştür.
AKP, Anayasa’nın 58’inci maddesindeki düzenlemede sayılan kötü
alışkanlıklardan gençleri korumak için alkolü hedef almış iken, yine aynı
maddede zikredilen kumarla ilgili bir düzenlemeden bahsetmemektedir.
AKP, fuhuşla mücadele noktasında yine başarısız bir karneye
sahiptir. 2004 yılında, Avrupa Birliği istedi diye zinayı suç olmaktan çıkaran
AKP’nin eli fuhuş dosyasına bir türlü yanaşmamaktadır.
Uyuşturucu ise AKP’nin en başarısız olduğu alandır. Bir
milletvekili olarak artık sık sık, uyuşturucu ticareti yapanların birbirlerine
olan husumetlerini, uyuşturucu üretici ve tacirlerinin varlığını, uyuşturucu
kullanan çocuklarımızın çokluğunu duymaktayız. Yine, milletvekili olarak bizden
yardım isteyenlerin arasında artık çok sayıda uyuşturucu tedavisi talebi
görünmektedir. Uyuşturucuya bağlı olarak ortaya çıkan ölümler de Türkiye’de
artık bir yekûn teşkil etmeye başlamıştır. Aileler çocuklarının uyuşturucudan
kurtarılması için bizlere âdeta yalvarmaktadırlar. Uyuşturucunun bir dozu 7,5
liraya kadar düşmüştür. Daha birkaç gün evvel bu ucuz uyuşturucudan kullanmak
suretiyle düştüğü hastalıktan dolayı hayatını kaybeden Hasan Gencer’in
velileri, bizlerden, isyanlarını dile getirmemizi istemişlerdir.
Bizim, Hükûmete tavsiyemiz, içki üzerinden hamaset ve siyaset
üretmek yerine, toplumu tüm kötü alışkanlıklara karşı uyarmak ve korumak
görevini yerine getirmesidir.
Bu duygularla önergemizin kabulünü diler, Türk milletinin
milletvekillerini saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.21
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 23.28
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER : Muhammet Bilal Macit (İstanbul), Muhammet
Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
109’uncu Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
Teklifin 5’inci maddesi üzerinde verilen, Osmaniye Milletvekili
Hasan Hüseyin Türkoğlu ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hükûmet yok Sayın Başkan.
BAŞKAN – Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hükûmet yok Sayın Başkan.
BAŞKAN – Soracağım efendim, bir saniye.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Burada efendim.
Hükûmet burada Sayın Başkan. Oylamadan sonra Hükûmet…
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Ama gelmesini bekliyorsunuz efendim,
Genel Kurul açıldı.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Açamazsınız Sayın Başkan, Hükûmet yok
yerinde.
BAŞKAN - Geçmiş tutanakları okuyun, Hükûmet ve Komisyon ne zaman
sorulur, ona bakın yani.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Olmaz ama ya! Göz göre göre şey
yapıyorsunuz. Ayıp ya! O zaman açamazsınız.
BAŞKAN - Sabredin lütfen, soracağım.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Neye sabredelim efendim!
BAŞKAN – Sayın milletvekilim, tutanaklara bakın, ara verildiği
zaman hükûmet ve komisyon ne zaman sorulur, öğrenin o zaman. Bunu söyletmek
zorunda kaldınız.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sen öğren ya, sen öğren!
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Hâlâ tartışmaya devam ediyorsunuz,
zaman kazanmak için.
BAŞKAN – Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yetersayısını arayacağım: Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter
sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
463 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum kabul edilen önerge
doğrultusunda: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
6’ncı madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 Sıra Sayılı yasa tasarısının 6. Maddesinin
son paragrafındaki “veya alkollü içkiler” ifadesinin “tüm alkollü içkiler”
şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Rahmi Aşkın Türeli Bülent Kuşoğlu
İstanbul İzmir Ankara
Kazım
Kurt Musa
Çam
Eskişehir İzmir
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Uğur Bayraktutan, Artvin
Milletvekili.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; 463 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesiyle ilgili
önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle yüce Meclisle şunu paylaşmak istiyorum: Bu derecede
önemli olduğu iddia edilen bir kanunun torba kanun tasarısı olarak Meclisin
önüne gelmesinin ne derece sağlıklı olduğu konusundaki fikirlerimi öncelikle
sizinle paylaşmak istiyorum.
Ben aynı zamanda Anayasa Komisyonu üyesiyim. Daha önceden de
burada seçimlere ilişkin, seçimlerin temel hükümlerine ilişkin ve yurt
dışındaki Türklerin oy kullanmasına ilişkin bir kanun teklifi görüşüldü. Orada
da yine aynı şekilde bu torba kanun tasarısına ilişkin daha önce bir önerge
verilmişti, onu sizinle paylaşmak istiyorum.
Burada, 298 sayılı seçimlere ilişkin Yasa’da, özellikle dava
açıldığı süre içerisinde zaman aşımıyla ilişkin eğer cumhuriyet savcıları
seçimlerden sonra iki yıl içerisinde kovuşturmaya başlamadılarsa, dava
açmazlarsa ne yazık ki bunun arkasından dosya düşüyordu. Bunun değiştirilmesine
ilişkin bir altı aylık önerge getirildi. “Bu önergede acaba kimleri
kurtarıyorsunuz?” diye komisyonlarda tartışma yaptık. Sayın Bakan Bekir Bozdağ biraz
önce buradaydı, dedi ki: “Bu kadar ısrarlı davrandığınıza göre bu önergeyi geri
çekelim.” Bizler de dedik ki: “Tamam, herhangi bir problem yoktur.” ve geri
çekildi. Hatta ben burada konuşma yapıyordum. “O maddeye girmeyelim.” dediler,
önergeyi geri çektiler. Ama arkasından birkaç ay geçtikten sonra bir baktık ki
torba kanun tasarısı içerisine, onu da koymuşlar teklifin içerisine, bu şekilde
bir düzenleme yapmışlar. Bunu öncelikle uygun bulmadığımızı ifade etmek
istiyorum. Neden? Çünkü bu şekildeki bir torba yasa teklifini getirdiğiniz
zaman inceleme ve Meclisin denetim olanağını gözlerden kaçırdığınızı öncelikle
ifade etmek istiyorum değerli arkadaşlarım.
Ama bunun dışında da bu şekilde sabahtan beri tartışmış olduğumuz,
özellikle alt komisyonlarda, komisyonlarda ciddi anlamda tartışılan, gruplar
arasında bazı maddelerde uzlaşma olan konuların burada önergelerle
değiştirilmesi de demek ki bu konsensüsün, bu uzlaşmanın bir anlamının
olmadığını kanıtlamakta.
Şimdi, bütün bu arkadaşlarımız bütün bu kaygılarımızı… Eğer
sizlerin ileri sürmüş olduğu gibi alkole ilişkin zararların, topluma vermiş
olduğu zararların giderilmesi konusunda ortak noktada buluşabilsek bunu kabul
edebiliriz ama gelinen noktada ne yazık ki bu düşüncemizi sizlerle
paylaşmıyoruz. Neden? Çünkü burada bizim vermiş olduğumuz muhalefet şerhinde de
açıkça belirtildiği gibi, bu talebin, getirilmek istenen bu yasanın ideolojik
olduğunu düşünüyoruz.
Bu yasa neden getiriliyor? Bakın, ben sizinle buna ilişkin bir
şeyi paylaşmak istiyorum. İstanbul İl Başkanınız Sayın Aziz Babuşçu daha önce
katılmış olduğu bir toplantıda ilginç bir konuşma yaptı geçtiğimiz günlerde. Bu
konuşmayı dikkatle dinlemenizi istirham ediyorum. Diyor ki Sayın İl Başkanınız:
“On yıllık iktidar dönemimizde şu ya da bu şekilde bizimle paydaş olanlar,
gelecek on yılda bizimle paydaş olamayacaklar.” diyor İl Başkanınız. “Çünkü, bu geçtiğimiz on yıl içinde bir
tasfiye süreci ve bir tanımlama,
özgürlük, hukuk, adalet söylemi etrafında yaptıklarımızda paydaşlar
vardı. Onlar, şu ya da bu şekilde her ne kadar bizi hazmedemeseler de -diyelim
ki liberal kesimler- şu ya da bu şekilde bu süreçte bir şekilde paydaş oldular.
Ancak, gelecek dönem inşa dönemidir.” diyor. “İnşa dönemi onların arzu ettiği
gibi olmayacaktır. Dolayısıyla, o paydaşlar bizimle beraber olamayacaklar. Dün
bizimle beraber şu ya da bu şekilde yürüyenler, yarın bizim karşımızda olan
güçlerle bu sefer paydaş olacaklar.” diyor. “Çünkü, inşa edilecek Türkiye ve
ihya edilecek gelecek, onların kabullenebileceği bir gelecek ve bir dönem
olmayacaktır. Onun için, işimiz çok zor ve çok daha zor bir döneme giriyoruz.”
diyor, İl Başkanınız diyor. “Demek ki geçmiş olduğumuz dönem bir tasfiye
sürecidir, bundan sonraki on yıllık süre içerisindeki yeni dönem ise bir inşa
süreci olacaktır.” diyor.
Şimdi, değerli milletvekili arkadaşlarım, bu yasa tasarısı bu inşa
döneminin yasa tasarısı mıdır veya bu yasa teklifi önümüzdeki on yılın
tekliflerinden bir tanesi midir? Şimdi, İl Başkanının tarif ettiği, önümüzdeki
dönemdeki yeni Türkiye'nin süreçlerinden bir tanesi midir diye sizlerle bunu
paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, burada, komisyondaki tartışmalara
baktığımız zaman, demin buradaki cezalara ilişkin makasa baktığımız zaman,
örneğin, 10 bin TL’den başlıyor, 500 bin TL’ye kadar gidiyor. Hukukla alakalı
bu derecede geniş takdir yetkisinin kullanıldığı idari para cezalarındaki bu
şekildeki bir subjektif değerlendirme, aslında amacın alkolün verdiği
zararlardan öte ülkedeki yaşam tarzını değiştirme olduğu gerçeğini kabullenmeyi
bizim önümüze getiriyor.
Önümüzdeki dönemde, şimdi, biraz önceki yasalardaki yaptırımlara
baktığımız zaman bunları kabul etmek, topluma bunları anlatmak mümkün değil.
Alkol zararlıdır, bunun için her türlü şeyleri yapalım, altına imza da atalım
ama eğer siz insanların özel yaşamına, bireyi devlet önüne koyarak… Önümüzde
bir anayasa sürecinde “Yeni bir anayasa yapıyoruz, devleti kenara koyacağız,
önce bireyin özgürlüklerini ön plana çıkartacağız.” dediğimiz bir Türkiye
gerçeğinde ne yazık ki özgürlüklere müdahale ediyorsunuz, yaşama müdahale
ediyorsunuz. Yani, bunu kabul etmemiz mümkün değildir. Bunları sizlerle
paylaşmak istedim.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kâtip üyeler arasında anlaşmazlık olduğu için elektronik cihazla
oylama yapacağız.
Oylama için iki dakika süre veriyorum ve oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, önerge reddedilmiştir, karar yeter
sayısı vardır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
7’nci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 Sıra Sayılı yasa tasarısının 7. Maddesindeki
“31.12.2023” ifadesinin “31.12.2022” olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Rahmi Aşkın Türeli Bülent Kuşoğlu
İstanbul İzmir Ankara
Kazım
Kurt Musa Çam
Eskişehir
İzmir
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 sıra sayılı Kanun Teklifinin 7 nci
maddesinde yer alan “31.12.2023” ibaresinin “31.12.2030” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Alim Işık Mehmet Şandır
Manisa Kütahya Mersin
Mustafa
Kalaycı Mesut
Dedeoğlu
Konya
Kahramanmaraş
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mustafa Kalaycı, Konya
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 463 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesiyle ilgili
verdiğimiz önergemiz üzerinde söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Bu madde, teklifin alkolsüz maddelerinden biri. 2009 yılında
çıkarılan 5838 sayılı Kanun’la Gelir Vergisi Kanunu’na eklenen geçici 75’inci
maddede, AR-GE ve destek personelinin çalışmaları karşılığında elde ettikleri
ücretleri üzerinden asgari geçim indirimi uygulandıktan sonra hesaplanan gelir
vergisinin; doktoralı olanlar için yüzde 90’ının, diğerleri için yüzde 80’inin
tahakkuk eden vergiden indirilmek suretiyle terkin edilmesi öngörülmüştür.
31/12/2013 tarihine kadar verilmesi öngörülen bu desteğin süresi, görüştüğümüz
bu kanun teklifiyle 31/12/2023 tarihine uzatılmaktadır. Olumlu bir düzenleme
olup sürenin daha da uzatılması, hatta süre öngörülmeyerek kalıcı bir madde
hâline getirilmesi daha uygun olacaktır.
Esasen, asgari ücretten vergi alınmaması, bütün çalışanların vergi
yükünün hafifletilmesi gerekmektedir. Anayasa Uzlaşma Komisyonunda asgari
ücretten vergi alınmamasının tüm partilerce kabul edildiği açıklanmıştır.
Gerekli kanun teklifini Milliyetçi Hareket Partisi olarak Meclis Başkanlığına
çok önceden sunduk. Teklifimizde asgari ücretliden vergi alınmaması ve bütün
çalışanların ücret gelirlerinin asgari ücret kadar kısmının vergi dışı
bırakılmasını öngördük. Böylelikle, net asgari ücret yıllık yüzde 7 düzeyinde
artmaktadır, işverene maliyette ise bir değişiklik olmamaktadır. Madem tüm
partiler asgari ücretten vergi alınmamasında mutabık, neden bu düzenlemeyi
yapmıyoruz? Asgari ücretten vergi alınmamasını Anayasa’ya yazmaya gerek yok ki.
Asgari ücretlileri kandırmayın. Eğer tüm partiler samimilerse asgari
ücretlileri sevindirecek düzenlemeyi bu teklife dâhil edebiliriz. Milliyetçi
Hareket Partisi olarak biz buna hazırız ve destek veririz.
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ne göre, çalışan her kimsenin
kendisine ve ailesine, insanlık haysiyetine uygun bir yaşayış sağlayan ve
gerekirse her türlü sosyal koruma vasıtalarıyla da tamamlanan adil ve elverişli
bir ücret hakkı bulunmaktadır. Ücretin temel insan haklarının güvencesi altında
bir sosyal hak niteliğini taşıması asgari ücretin kaynağını ve temelini
oluşturmaktadır.
Anayasa’mızın 55’inci maddesinde, asgari ücretin tespitinde
çalışanların geçim şartlarıyla ülkenin ekonomik durumunun da göz önünde
bulundurulması öngörülmektedir. Yönetmelikte de asgari ücret işçinin gıda,
konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün
şartlarına göre asgari düzeyde karşılamaya yönelik ücret olarak
tanımlanmaktadır.
Devletin resmî istatistik kurumu olan TÜİK, Asgari Ücret
Komisyonuna sunduğu çalışmada tek bir işçinin toplam aylık harcamasının Kasım
2012 ayı itibarıyla 1.025,40 lira olması gerektiğini hesaplamıştır. Ancak, net
asgari ücret 2013 yılının ilk altı aylık dönemi için 773 lira, ikinci altı
aylık dönemi için de 804 lira olarak belirlenmiştir. Asgari ücret belirlenirken
yine Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri göz ardı edilmiş, TÜİK tarafından
hesaplanan bir işçinin geçim şartları için gerekli harcama tutarı dikkate
alınmamıştır.
TÜRK-İŞ tarafından yapılan hesaplamaya göre, 2013 Nisan ayı
itibarıyla, 4 kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi
için yapması gereken gıda harcaması tutarı yani açlık sınırı 1.012 liradır.
Mevcut asgari ücret gıda harcamasını bile karşılamamaktadır. Bugünkü asgari
ücret sefalet ücretidir. Karın tokluğuna çalışan bir kişinin maliyeti bile bu
asgari ücretten fazla olur. Zaten AKP zihniyeti her alanda taşeronlaşmayı
yaygınlaştırarak bir sömürü düzeni kurmuş ve asgari ücretlileri çağdaş köleler
olarak görmektedir. Asgari ücretli geçinemiyor. Bu parayla nasıl geçinsinler?
Şiddetli geçim sıkıntısı nedeniyle hepsi borç batağına girmiştir. Merkez
Bankası raporlarına göre tüketici kredisi borcu bulunanların yüzde 53’ü ücretli
çalışanlardır. Yine, tüketici kredisi borcu bulunanların yüzde 39’unu bin lira
ve altında geliri bulunanlar oluşturmaktadır. AKP Hükûmetinin asgari
ücretlileri, işçileri nasıl borçlu hâle getirdiğini, nasıl süründürdüğünü bu
resmî rakamlar göstermektedir. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.46
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 23.52
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER : Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muhammet
Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
109’uncu Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
Teklifin 7’nci maddesi üzerinde verilen, Konya Milletvekili
Mustafa Kalaycı ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım: Önergeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı
vardır, önerge kabul edilmemiştir.
463 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 Sıra Sayılı yasa tasarısının 7. Maddesindeki
“31.12.2023” ifadesinin “31.12.2022” olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Bülent Kuşoğlu, Ankara
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sıra sayısı 463 olan Teklif’in 7’nci maddesi üzerinde söz almış
bulunuyorum. Bu 7’nci madde Gelir Vergisi Kanunu’nun geçici 75’inci maddesiyle
ilgili. Buradaki AR-GE’yle ilgili teşviki on yıl süreyle uzatıyor. Bu, nihayet
hepimizin kabul edeceği, itiraz etmeyeceği bir madde. Bu maddenin
getirilmesinden dolayı memnun olmamız lazım. Bu, 1999 yılında rahmetli
Başbakanlarımızdan Ecevit döneminde çıkan bir kanunun -daha önce de
uzatılmıştı- şimdi tekrar uzatılmasını getiriyor. Uzatılmasından dolayı çok
memnunuz. Bir kere AR-GE’yle ilgili olduğu için çok memnunuz çünkü bizde AR-GE
harcamaları hâlen çok düşük, binde 85 civarında, 2011 yılı rakamlarına göre çok
düşük. Onun için AR-GE’yle ilgili bir teşvikin gelmesinden ya da daha doğrusu
süresinin uzatılmasından memnuniyet duyuyoruz.
Bir de bu örnek 1999 yılında, biraz önce dediğim gibi, rahmetli
Başbakan Ecevit zamanında çıkan, bizim de Genel Başkan Yardımcımız, Ankara
Milletvekilimiz Emrehan Halıcı’nın da teklif ettiği çok önemli bir
düzenlemeydi. Devlette devamlılığı gösterdiği için de bundan memnunuz. Ancak
maddenin uzatılmasıyla ilgili bir şey, maddeyle ilgili hiçbir itirazımız yok
ama maddenin uzatılmasıyla ilgili böyle bir öneri gelirken on sene bunu
uzatıyoruz. “Peki, bundan önceki on senede ne olmuş?” diye bir bilgi de gelmesi
lazım. Böyle bir bilgi gelmedi, ben bunu eleştiriyorum. Ya, on seneden beri bu
uygulamadaydı, bu kanun uygulamadaydı. Hangi bölgede ne kadarlık bir AR-GE
artışına sebep oldu, ne tür AR-GE artışlarına sebep oldu, bundan sonra
uzatılmasının ne tür faydalarını bekliyoruz? E, bunları da bürokrasinin, teklif
sahiplerinin getirmesi lazım. Bunları getirince tabii ki, memnun olacağız.
Özellikle tasarılarda bunlar gelirse çok daha yararlı, düzgün
işler yaparız, sonuca daha iyi gideriz. Özellikle iktidar partisi milletvekillerine
sesleniyorum, bu konularda eksikleri olan bakanları eleştirmeniz lazım. “Nasıl
eksik kanun teklifi getiriyorsun, tasarısı getiriyorsun?” demeniz lazım. “Ben
senden daha iyi bakanlık yaparım.” diye rekabete girmeniz lazım, arkadaşlar.
Ben iktidarda daha iyi bakanlık yapacaklar olduğuna inanıyorum. Niçin bu tür
eleştirileriniz olmuyor? Bu tür eleştirilerde bulunmamız yürütme organını yani
Hükûmet üyelerini, Bakanlar Kurulunu daha iyi çalıştırır, daha dikkatli
olurlar, “Nasılsa gönderiyoruz, geçiyor.” demezler, yönetmelikle çıkaracakları
ya da bakan onayıyla çıkaracakları bazı düzenlemeleri buraya yasa olarak
göndermezler, gönderdikleri zaman daha dikkatli getirirler, altyapısını
oluştururlar.
Geçen akşam… Hatırlıyor musunuz? Salı akşamı, burada, bu torba
tasarılardan varlık barışını görüşüyorduk. Bakan olarak Hükûmet adına Faruk
Çelik vardı. Sordum “Varlık barışıyla ne kadarlık bir gelir bekliyorsunuz
bütçeye ya da Türkiye’ye, yurda ne kadarlık döviz bekliyorsunuz?” dedim. Bunun
bir projeksiyonu var mı? Yani sonuçta çok önemli bir kanun getiriyorsunuz.
“Nedir bunun projeksiyonu, ne bekliyorsunuz?” “Bunu gerçekleştirdikten sonra
söyleriz ama şimdi bunu bilemeyiz.” dedi.
“Şimdi bilemeyiz.” olur mu? Bu kadar önemli bir düzenleme
getiriyorsun da “bilemeyiz” denmemesi lazım. Bunu ben eleştiririm muhalefet
olarak, ama iktidar partisi milletvekillerinden de bunların eleştirilmesini
beklerim. Eleştirmemiz lazım.
Burada da AR-GE’yle ilgili olarak bir düzenleme yapıyoruz. 1999’da
çıkan bu düzenlemeyi tekrar on sene uzatıyoruz ama hangi gerekçeyle uzatılıyor,
bunu sorgulamıyoruz. Hâlbuki bunları sorgulamamız lazım.
Ben mümkün olduğunca bunları çıkarmaya çalıştım. Şimdi, AR-GE
harcamalarımız 2011 -en son rakamları var- 11 milyar civarında. Dediğim gibi
binde 85. Çok düşük. Bu, gelişmiş ülkelerde yüzde 2,5-3 civarında. Yani biz
onların daha üçte 1’i civarındayız, onun da altındayız. Ama AR-GE
harcamalarımıza bakıyorsunuz, “binde 85” diyorum ama bu binde 85’in de önemli
bir bölümü personel harcaması. Gerçek araştırmaya yönelik harcamalar değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Bir de ağırlıklı olarak belli bölgelere
yoğunlaşmış vaziyette.
Arkadaşlar, bir diğer maddede de konuşacağım.
Görüşmek üzere, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
8’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 Sıra Sayılı yasa tasarısının 8. Maddesinin
tasarı metninden çıkartılmasını arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Rahmi Aşkın Türeli Bülent Kuşoğlu
İstanbul İzmir Ankara
Musa
Çam Kazım
Kurt
İzmir Eskişehir
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Bülent Kuşoğlu, Ankara
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum. 463 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 8’inci
maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
8’inci madde, Vergi Usul Kanunu’nun 151’inci maddesindeki “Bilgi
vermekten imtina edememek” başlıklı hükmünde değişiklik getiriyor. Burada, (3)
numaralı bentte, avukatların bilgi vermesi isteniyor Maliye Bakanlığına ve
denetim elemanlarına. Şöyle bir hüküm ilave ediyoruz: “ayrıca avukatlık veya
dava vekilliği sıfatı dışındaki sıfatları dolayısıyla muttali oldukları ahval
ve hususlara” Yani avukatların avukatlık mesleği dışında bilgi vermelerini
sağlamak istiyoruz çünkü, anladığım kadarıyla, şimdiye kadar meslek sırrı ya da
sır saklamayla ilgili hükme güvenerek birçok avukat, aslında avukatlık
mesleğiyle ilgili olmadığı hâlde bilgi vermekten imtina edebilmiş, onun için
bunu düzenliyor. Bunu düzenlerken, burada biraz muğlaklık var, uygulamada
sıkıntı olabilecek çünkü “avukatlık veya dava vekilliği sıfatı dışındaki
sıfatları” derken bunun biraz daha netleşmesi lazım diye düşünüyorum. Ama,
bunun dışında bu maddede de çok fazla eleştirmemiz gereken bir husus söz konusu
değil.
Değerli arkadaşlarım, ben bunun dışında, bir Plan ve Bütçe
Komisyonu üyesi olarak bu torba kanunda gördüğüm bazı eksiklikleri bu fırsattan
istifade ederek sizlerle paylaşmak istiyorum. Sorunlu bazı maddeler var,
özellikle onlarla ilgili sizinle fikrimi paylaşmak istiyorum çünkü konuyla
ilgili olarak bizim, Komisyonda bazı konuları görüşme imkânımız olmadı: Salı
günü bu konu Komisyonda görüşüldü. Salı günü yine Plan ve Bütçe Komisyonundan
gelen bu varlık barışı, Sosyal Sigortalar Kanunu Tasarısı burada görüşülüyordu.
Biz, bu tarafta, Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerinin yarısı bu taraftaydı,
yarısı Komisyondaydı. Komisyonda olamayan, benim gibi, arkadaşlarım bu kanunla
ilgili olarak gereken çalışmayı yapamadık, fikrimizi Komisyonda yeterince beyan
edemedik. Yani böyle üst üste gelince maalesef bu tür sıkıntılar oluyor.
Özellikle bu torba teklifin 29’uncu maddesinde şöyle bir hüküm
getiriliyor: Otomobil ithalatçıları ve imalatçılarıyla ilgili bir ÖTV
düzenlemesi yapılıyor. Otomobil imalatı ve ithalatıyla ilgili olarak şunu
söyleyeyim: Yılda –verdikleri rakama göre- 750 bin motorlu kara taşıtı
–otomobil demeyeyim- trafiğe çıkıyor; ithal ediliyor veya imal edilerek
tüketime sunuluyor. Bunun çok büyük bir kısmı düzgün şekilde çalışan
imalatçılar tarafından veya distribütörlük sözleşmesi olan ithalatçılar
tarafından yapılıyor ama bir de piyasada “paralel ithalatçı” dediğimiz
distribütörlük sözleşmesi olmadan otomobil getirenler var. Bunlar genellikle
lüks otomobilleri getiriyorlar ama getirdikleri, ithal ettikleri fiyatın çok
çok altında rakamlarla ÖTV ödüyorlar. Bu da -750 bin demiştim piyasaya çıkan
araç- 7-8 bin araca tekabül ediyor. Bu 7-8 bin araç dolayısıyla bir vergi
kaçağı söz konusu, bunların bir kısmı dolayısıyla. Bu düzenleme onun için yapılıyor,
29’uncu maddedeki düzenleme. Fakat bu 29’uncu maddedeki düzenleme, dediğim
gibi, Komisyonda yeterince konuşmadığımız için bazı sıkıntılar getirebilecek
diye düşünüyorum çünkü yeterince tartışmadığımız için, ticaretin olağan akışını
etkileyecek bazı hükümler içeriyor. Daha doğrusu, sonuç olarak bunu doğuruyor,
ticaretin olağan akışını etkileyecek sonuçlara yol açabiliyor. Bayileri
komisyoncu duruma düşürebilecek bu düzenleme çünkü bu düzenleme sonrası,
özellikle ithalat rakamını bayilere bildirmek istemeyen otomotiv ithalatçıları,
doğrudan doğruya tüketiciye fatura kesebilecek, bayilerini komisyoncu durumuna
düşürebilecek, piyasadaki ticari akış değişecek, bundan da sonuç olarak Maliye
Bakanlığı ya da bütçe gelirleri zarar görebilecek.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
9’uncu madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 sıra sayılı yasa tasarısının 9. maddesinin
tasarı metninden çıkartılmasını arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Rahmi Aşkın Türeli Bülent Kuşoğlu
İstanbul İzmir Ankara
Musa Çam Kazım Kurt Aytuğ Atıcı
İzmir Eskişehir Mersin
Özgür
Özel
Manisa
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Özgür Özel, Manisa
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bugün burada önemli bir kanuni düzenleme var. Sayın Sağlık Bakanı
yerini almış, burada olması gereken bakan Sağlık Bakanı ama bu kanunun
görüşülmesi gerektiği komisyon da Sağlık Komisyonuydu. Eğer mesele sağlık
olsaydı, amenna, başımızla beraber, eğer gerçekten vatandaşın sağlığını
düşünseydik, 15 doktor, 5 eczacı, 2 diş hekimi, hemşiresi, yöneticisi,
çevrecisi, sendikacısıyla Sağlık Komisyonunu baypas etmezdik. Sağlık
Komisyonunun bu meseleyi ele alması için de… Sayın Sağlık Bakanının önemli bir
ilk icraatı olurdu bu iş ama maalesef bu işten uzak durduk çünkü mesele, sağlık
falan değil; mesele, kamu düzenine yönelik, -tırnak içinde- sizin aklınızdaki
kamu düzenine yönelik bir şeyler yapma meselesi, âlemlere nizam verme meselesi.
Pek çoğunuzun bireysel olarak yaşayamadığı bir düzeni Başbakan istiyor diye
Türkiye’deki herkese dayatma meselesi, yaşam biçimini dayatma meselesi maalesef.
İşte, adım adım geldiğimiz noktada o 2000’li yılların başlarındaki
gizli ajanda tartışmalarına artık bugün dönüp baktığınızda her şeyin birer
birer gerçekleşmekte olduğunu görüyoruz. Peki, 1994’te “Hem laik hem de
Müslüman olunmaz.” diyen Başbakan, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletinmiş,
bak, koskoca yalan.” diyen Başbakan, buradaki bu yazının önünde laikliği
koruyacağına ilişkin milletvekili yeminini burada ederken başka bir Başbakan,
sonra kürsüden aşağı inince aslına rücu eden bir Başbakan, balkon konuşmaları
yapan bir Başbakan, balkon konuşmasında “Farklı tercihleri demokrasinin gereği
olarak görürüz.” deyip de liberallerden, aydınlardan alkış alan Başbakan ve “74
milyonun sesi olacağız.” diyen, referandumdan sonraki balkon konuşmasındaki
Başbakan. O mu gerçek Başbakan, bu mu gerçek Başbakan? Yoksa 2 tane Başbakan
var: Bir tanesi prompter’dan konuşan, balkon konuşmalarını prompter’dan
yaparken hiçbir sıkıntımızın olmayacağını düşündüren Başbakan ama esas Başbakan
galiba ezberden şiir okuyan Başbakan, Necip Fazıl’ın o dizelerinin içinden çok
da böyle üstüne basa basa “Dininin ve kininin davacısı bir gençlik, öyle bir
nesil yetiştirmeliyiz.” diyen Başbakan.
Şimdi, o Başbakanın ortaya koyduğu, dayattığı bir kanunla karşı
karşıyayız. Pek çoğunuzun yaşamadığı bir yaşam biçimini Türkiye’ye dayatmaya
çalışıyorsunuz ama şunu açıkça söylemek lazım, dillerden düşürmüyorsunuz,
Alevi’si, Sünni’si, Hıristiyan’ı, Kürt’ü, Türk’ü, Çerkez’i, Laz’ı… Duygu
sömürüsü yaparken bunları yapıyorsunuz, siyasete alet ederken yapıyorsunuz ama
bin yıllık bir hukuk normunu, Magna Carta’dan bile daha eski olan bir hukuk
normunu çatır çatır çiğniyorsunuz. Kanunlar geneldir, kanunlar herkes içindir
ve eşit uygulanma ilkesine sahiptir ama gidiyorsunuz, öyle bir kanun
yapıyorsunuz ki 4+4+4’te kanun maddesine “Peygamber efendimiz” ifadesi
koyuyorsunuz, kanun maddesine “Kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim” diyorsunuz.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Ne alakası var?
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Benim için bir sorun yok, ben sizin
geneline hizmet ettiğiniz Sünni bir Müslüman’ım ama bu ülkede Hıristiyanlar
var, bu ülkede her türlü şeyi ifade ediyorsunuz. Böyle kanun maddesi yapılır
mı? İşte şimdi, karşı karşıya olduğumuz… İstediğiniz kadar rahatsız olun, bu
millet bize, bu gerçekleri haykıralım diye oy veriyor (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Ve size çok enteresan bir şey söyleyeyim: Bir gizli ajanda yürüyor
gidiyor ama neresindeyiz kim bilir. AKP’deki çok sevgili kadın
milletvekillerine söylüyorum: Hedef 2023, oralarda ajandada neler yazıyor?
Acaba kadınlar araba kullanabilecek mi, acaba kadın milletvekili olacak mı o
hedef 2023’te? (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Acaba, kadın milletvekilleri,
istedikleri gibi giyinebilecekler mi Türkiye’de kadınlar? Ajandanın orasında
kim bilir ne yazıyor? Ajandanın burasında alkol yasağı yazıyormuş. Bugün biz
alkol yasağını konuşuyoruz. Bakın ne diyor, o liberallere, “yetmez ama
evet”çilere okumak lazım: “Naziler, komünistler için geldiğinde sesimi
çıkarmadım, çünkü komünist değildim. Sosyal demokratları içeri tıktıklarında sesimi
çıkarmadım, çünkü ben sosyal demokrat değildim. Sonra sendikacılar için
geldiler, bir şey söylemedim çünkü ben sendikacı değildim. Benim için
geldiklerinde, sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.”
Şimdi, o AKP iktidarının yaptığı her türlü uygulamada sesini
çıkarmayanlar, bugün başka bir gerçekle karşı karşıyalar ve köşelerinden sizi
eleştiriyorlar. Ama biz o gün de inandık, bugün de inanıyoruz: Karanlığın en
koyu olduğu an, aydınlığın en yakın olduğu andır. (CHP sıralarından “Bravo”
sesleri, alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Buyurun Sayın Canikli.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkanım, konuşmacı, Sayın
Başbakanımızla ilgili gerçek dışı ifadeler ve suçlamalarda bulundu.
BAŞKAN – Ne söyledi efendim gerçek dışı?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Efendim, bir ton şey söyledi Sayın
Başkanım, hangi birini sayalım? Mesela, Sayın Başkanım, ikili…
VELİ AĞBABA (Malatya) – Hangisi yalandı?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – En az 30 kişi o salonda vardı Başbakanın
konuşmasında.
İHSAN ŞENER (Ordu) – Söylediklerinin hepsi gerçek.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hangisi gerçek?
BAŞKAN – Sayın Canikli, sataşma nedeniyle iki dakika söz
vereceğim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Lütfen, yeni sataşma yapmayalım, mahal vermeyelim.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
4.- Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli’nin, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in görüşülen kanun teklifinin
9’uncu maddesinde verilen önerge üzerinde yaptığı konuşma sırasında AK PARTİ
Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle şunu belirtmekte fayda var: Bazıları belki anlamıyor,
anlamakta zorlanıyor olabilir ama Sayın Başbakanımız otuz yıl önce neyi
söylüyor ve gerçekleştiriyorsa, yirmi yıl önce neyi ifade ediyorsa bugün de
aynı şeyi söylüyor, aynı şeyi savunuyor.
MUHARREM IŞIK (Erzincan) – Değişmemiş miydi?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Millî görüş gömleği ne oldu?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Çizgisinde, söylemlerinde kesinlikle
en ufak bir sapma söz konusu değildir, bunun bir tane de örneği yoktur ama
bunun hangi ortamda söylendiği çok net bir şekilde ortaya konulmadan, tam
olarak nüfuz edilmeden bu açıklamalar son derece yanlıştır, doğru değildir.
Bakın, değerli arkadaşlar, bizim programımıza bakın, alkolle
ilgili, gençlerin özellikle diğer zararlı alışkanlıklardan kurtarılmasıyla
ilgili o zaman ne söylemişsek bu parti kurulurken, bugün aynı şeyi söylüyoruz
ve yapıyoruz, hiçbir fark yok, zerre kadar fark yok. Bizim uygulamalarımızda
parti olarak da, parti politikaları olarak da on yıl önce kuruluşta ne yazmış
isek, kamuoyuyla ne paylaşmış isek, neyin sözünü vermiş isek bugün de aynısını
yapıyoruz. Biz o zaman da gençlerimizi ve nesillerimizi kötü alışkanlıklardan
koruyacağımıza, kurtaracağımıza söz verdik, bugün onun gereğini yapıyoruz. Ne
yapıyoruz? Bunu netleştirmeniz gerekir. Alkol, alkolizm bu toplum için zararlı
mıdır, değil midir, buna bir karar verin. Ve biz onu teşvik…
MUHARREM IŞIK (Erzincan) – Zararını herkes biliyor.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Kimsenin içtiğine, giydiğine
karışmıyoruz, karışmadık, biz on yıldan beri iktidardayız.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Onu biz de savunuyoruz. Sağlık Komisyonu,
Sağlık Bakanı... Yaşam biçiminizi dayatıyorsunuz insanlara.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Canikli, biz faşizme karşıyız,
faşizme!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Eğer öyle olsaydı bunun bir tane
örneğini bugün göremezdiniz. Var mı somut olarak bugün? Hep söylediniz,
iktidara gelmeden önce “Şunlar olacak, bunlar olacak.” dediniz, hiçbirisi
olmadı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Her biri oldu.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Olmadığı için zaten milletin
teveccühü artarak devam ediyor. Bundan sonra da sizin dediklerinizin hiçbirisi
olmayacak.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Resmî bayramları kaldırıyorlar.” dedik,
kaldırmadınız mı?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Ama bu milletin zararına olan, bu
milletin geleceğini karartacak olan…
VELİ AĞBABA (Malatya) – Faşizme karşıyız, faşizme.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – …her türlü kötü alışkanlıklarla
mücadele etmeye devam edeceğiz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Manisa Milletvekili Recai
Berber ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ile 17 Millet-vekilinin;
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/1524) (S. Sayısı: 463) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
10’uncu madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 Sıra Sayılı yasa tasarısının 10.
Maddesindeki “kararın tebliğinden itibaren bir ay” ifadesinin “iki ay” olarak
değiştirilmesini arz ederim.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Rahmi Aşkın Türeli Bülent Kuşoğlu
İstanbul İzmir Ankara
Musa Çam Kazım Kurt Emre Köprülü
İzmir Eskişehir Tekirdağ
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Emre Köprülü, Tekirdağ
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekillerim;
özellikle ülke ekonomisine ve turizme katkı sağlayan, Tekirdağ rakısının da
üretildiği bir ilin milletvekili olarak söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
sizleri saygılarımla selamlarım.
Belki buradan da son kez “Tekirdağ” adını da söylemem gerekiyor
herhâlde çünkü “Tekirdağ” adı rakıyı, içkiyi çağrıştırdığı için belki yakında
onu da yasaklayabilirsiniz.
Değerli milletvekilleri, ülke olarak “Yok artık, bu kadar da olur
mu?” denecek olaylar yaşıyoruz. Daha doğrusunu söylemek gerekirse, bu
düzenlemeyi yapanlara yakışan ama Türkiye’ye yakışmayan bir durumla karşı
karşıyayız. Neden böyle söylüyorum? Cumhuriyetin 90’ıncı yılında demokrasiyi
artırmak, özgürlükleri genişletmek ve içselleştirmek gerekirken, özel hayata ve
yaşam tarzına açık olarak müdahale eden yasakçı bir zihniyetle karşı karşıyayız.
Teklifin altında yatan, açık bir şekilde, belli bir şekilde, belli bir yaşam
tarzını dayatmayı hedef alan yasakçı bir anlayış.
Şimdi, alkol kullanımını, alkol alışkanlığını azaltmaya çalışmak
alkol kullanımını yasaklamayı gerektirmez.
Alkol tüketip tüketmemenin dışında… Bireysel hak ve özgürlüklere
bir darbe indirmeye hiç kimsenin hakkı yoktur. Her türlü kötü alışkanlıklardan,
her türlü kötü eylemlerden gençleri korumak devletin anayasal bir görevi. Neden
bu böyle? Açıkça söyleyelim, Anayasa’nın 58’inci maddesi. Ne diyor burada?
Okuyacağım ki bu maddenin tam olarak içeriği ne, bu anlaşılsın. Diyor ki:
“Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar
ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri
alır.” Şimdi, Türkiye Cumhuriyeti, alkol tüketiminde Avrupa sonuncusu. Şimdi
sanki çok ciddi bir alkolizm tehlikesi varmış, alkol çok ciddi bir tehlikeymiş
gibi bir algı yaratıp toplumda alkol tüketimini yasaklamaya çalışmak, Türkiye
Cumhuriyeti’nde tüketilen alkolü düşündüğümüz zaman asıl ihtiyacımız değil ama
bu madde metninin de içinde yer alan başka bir ihtiyaç var.
Şimdi, Sayın Grup Başkan Vekiliniz az önce, Milletvekilimiz Özgür
Özel’in konuşmasına cevap vermek için çıktı ve dedi ki: “Biz gençleri, toplumu,
her türlü kötü alışkanlıklardan korumak için tedbir alırız.” (AK PARTİ
sıralarından “Doğru söylüyor.” sesi) Doğru söylüyor değil mi, doğru söylüyor?
Ben, bu maddede geçen bir ibareye sizin dikkatinizi çekmek istiyorum. Ne diyor?
“Uyuşturucu maddelerden, suçluluk ve kumardan…” Herhâlde, burada önemli olan…
AKP, işin içine para girdiği zaman, ne kötü alışkanlık dinliyor ne başka bir
şeye dikkat ediyor, işin içine para girdi mi hiçbir şey umurunda değil. Neden
böyle söylüyorum? Türkiye Cumhuriyeti’nde AKP iktidarında kumar katbekat
artmış. (AK PARTİ sıralarından “Nerede?” sesi) Nerede mi? Söyleyeyim; her gün
at yarışı var, her gün bu ülkede şans oyunları var. Günde 4 milyon kişi sizin
iktidarınız döneminde şans oyunlarına para yatırıyor. Bunun adı ne? Açık
söyleyelim, açık söyleyelim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Siz, toplumun yaşam tarzına müdahale etmek istiyorsunuz. İşin
içerisine para girdiği zaman sizin için hiçbir anlamı yok başka şeylerin.
Onun dışında, burada bir milletvekilimiz bir konuşma yaptı,
döneminizde uyuşturucu kullanımı çok ciddi boyutlara ulaşmış. Bugün genç yaşta
çocuklar istedikleri anda uyuşturucuya ulaşabilecek bir noktadalar. Bununla
ilgili ne yapıyorsunuz? Hiçbir şey yapmıyorsunuz.
İHSAN ŞENER (Ordu) – Sen ne yaptın?
EMRE KÖPRÜLÜ (Devamla) - Ben iktidar değilim.
İHSAN ŞENER (Ordu) – Niye? Ne alakası var?
EMRE KÖPRÜLÜ (Devamla) - İktidar olan sizsiniz, siz bu sorunu
çözeceksiniz.
İHSAN ŞENER (Ordu) – Sizin sorumluluğunuz yok mu?
EMRE KÖPRÜLÜ (Devamla) – Siz, toplumda herhangi bir alkolizm
tehlikesi yokken yaşam tarzına müdahale etmek için, hayat tarzına müdahale
etmek için alkolizm tehlikesi varmış gibi yapıp bu noktada bir düzenleme
getirmeye çalışıyorsunuz. Bu açık olarak belli. Sizin maskeniz düşmüş durumda.
Siz demokrasiye inanmıyorsunuz, özel hayata inanmıyorsunuz; kendi yaşam
tarzınızı topluma dayatmaya çalışıyorsunuz. Bu kafayla da giderseniz, öyle
başkanlık rejiminde, demokrasi hayallerinde bu ülkeye hiçbir şeyi
yutturamazsınız diyorum.
Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı var, önerge
kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
11’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 Sıra Sayılı yasa tasarısının 11.
Maddesindeki "ay" ifadesinin "açıldığı yılın ertesi yıl başından
başlamak üzere" şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Rahmi Aşkın Türeli Bülent Kuşoğlu
İstanbul İzmir Ankara
Musa Çam Kazım Kurt Muharrem Işık
İzmir Eskişehir Erzincan
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 sıra sayılı Kanun Teklifinin 11 inci
maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Mehmet Şandır Mustafa Kalaycı
Manisa Mersin Konya
Alim
Işık Mesut
Dedeoğlu
Kütahya Kahramanmaraş
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mesut Dedeoğlu, Kahramanmaraş
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MESUT DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 463 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesi üzerine vermiş
olduğumuz değişiklik önergesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz
adına söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Hükûmet, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurulu gündemine yeni bir torba yasa daha getirmiştir. Hükûmet, Türkiye
Büyük Millet Meclisi yasama görev ve yetkisine zarar veren torba yasa
uygulamasını sürdürmektedir. Hükûmet bu konuyu âdeta bir alışkanlık hâline
getirmiştir. Hükûmet tarafından acele bir şekilde Genel Kurula getirilen bu
torbanın içi boştur. Milletimiz lehine önemli bir çalışma ve fayda yoktur.
Milletimizin gündemiyle Hükûmetin gündemi hep farklılık arz etmektedir. Hükûmet
her türlü, milletimizin gündemini yakalayamamıştır, yakalamış olsaydı, bu torba
yasaların içinde milletimiz için daha yararlı ve daha faydalı çalışmalar yer
alırdı.
Hükûmetin açılım politikalarıyla bölünmeye doğru sürüklenen
ülkemizde işsizlik, hâlen en önemli sorunlar arasında yerini korumaktadır.
Emeğin karşılığını alamayan çiftçimiz ekimden uzaklaşmış
durumdadır. Yine Türkiye genelinde ve Kahramanmaraş ilimizde yüksek girdiler
nedeniyle ekim alanları azalmış ve ahırlar neredeyse bomboş hâle gelmiştir.
Tarım ve hayvancılık alanında verim de, üretim de düşmüştür.
Ülkemizde hemen hemen her konuda ithalat ön plana çıkmıştır.
Ülkemizin ekonomik ve siyasal hayatında çok önemli bir konuma sahip olan esnaf
ve sanatkârlarımız ekonomik sıkıntıya düşmektedir.
İşçi, memur, emekli ve asgari ücretli kesim de aynı şekilde zor
durumdadır. Emeklilerin büyük bir çoğunluğu ve asgari ücretli kesim, yoksulluk
sınırı altında yaşam mücadelesi vermektedir. Hükûmet üretime ve istihdama katkı
sağlayacak yasal düzenlemelere daha fazla ağırlık ve öncelik vermelidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklifin 11’inci maddesiyle
492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 8 sayılı tarifesinin 11’inci “finansal faaliyet
harçları” bölümünde yer alan “her şube ve her yıl için” ibaresi, “her şube ve
her yıl için şube açılışında şubenin açıldığı ay, kesinti tam ay sayılmak
suretiyle teklif yılının kalan ay süresine isabet eden harç tahsil edilir.”
şeklinde değiştirilmektedir. Bu düzenlemeyi kabul etmek mümkün değildir.
Bilindiği gibi, bankacılık sektörü ülkemizdeki en kârlı sektörlerden birisidir.
Buna rağmen harç uygulamasında bankacılık faaliyetlerine bir ayrıcalık tanımak
kabul edilemez bir durumdur. Bu düzenleme, vergilemenin eşitlik ve genellik
gibi ilkelerine aykırıdır. Eğer harç alınmasa da kesinti süreleri
hesaplanacaksa bu kural 492 sayılı Harçlar Kanunu’nda belirtilen iş yeri
harçları, noter harçları, tapu ve kadastro harçları, pasaport, ikametgâh
tezkeresi, gemi ve liman harçları, imtiyazname, ruhsatname ve diploma harçları,
trafik harçları gibi her türlü harçlar için de getirilmelidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her fırsatta sürekli olarak
bankaların kârından bahseden Hükûmet, milletimizin zararlarından hiç söz
etmemektedir. 2012 yılında 7,8 milyar liralık konut kredisi ve 21,8 milyar
liralık ihtiyaç kredisi takibe düşmüştür. Buna göre, 194.038 kişi bankalardan
kullanmış olduğu 7 milyar 886 milyon 360 bin lira tutarındaki konut kredisini
ödeyememiştir. Yine, aynı yıl içinde, 5 milyon 214 bin 919 kişinin 21 milyar
820 milyon 823 bin liralık ihtiyaç kredisi, borç yüzünden takibe düşmüştür.
Bütün bu konuları Hükûmetin dikkatine sunarak, bu vesileyle
değişiklik önergemizin kabulünü dileyerek yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Sayın milletvekilleri, karar
yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 00.28
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 00.34
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER : Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Mustafa HAMARAT (Ordu)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
109’uncu Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
Teklifin 11’inci maddesi üzerinde verilen Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu ve
arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı
vardır, önerge kabul edilmemiştir.
463 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 sıra sayılı yasa tasarısının 11.
Maddesindeki “ay” ifadesinin “açıldığı yılın ertesi yıl başından başlamak
üzere” şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu
(İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Muharrem Işık, Erzincan
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHARREM IŞIK (Erzincan) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, beş dakikayı doldurmak için otururken
birkaç kelime yazdım, o kelimeleri önce okumak istiyorum.
Bir tanesi “zorba”, anlamı, gücüne güvenerek hükmü altında
bulunanlara söz hakkı ve davranış özgürlüğü tanımayan kimse, diktatör. Diğeri
“hain”, zarar vermekten, üzmekten veya kötülük yapmaktan hoşlanan, kötü bir
niyet taşıyan kimse. Otururken yazdığım bir diğer kelime de “ikiyüzlülük”, özü
sözü bir olmama durumu; bildiğinden, inandığından ve olduğundan başka türlü
görünme veya göstermeye çalışma. İkiyüzlülük de tüm zararlı ve kötü nefsaniyet
ve bencillik tezahürleri kısmen teşvik eden kısmen de maskeleyen çok kötü bir silahtır.
İkiyüzlülük, duyduğundan, bildiğinden, inandığından, benimsemiş bulunduğundan
ve olduğundan başka türlü görünerek bencilce bir çıkarı elde etmek çabasıdır.
İkiyüzlülük ya da samimiyetsizlik öyle bir hastalıktır ki zararı en başta
kişinin kendisine olmakla beraber topluma yansır ve toplumu çok kötü etkiler.
Bir diğer kelime “megalomani”, kişinin kendisine gerçekten uyuşmayan üstün
nitelikler yakıştırmasıdır; derin bir ruhsal sorunun belirtisidir; büyüklük
hezeyanları, kişinin yetenekleri, nitelikleri ve yaşantısı hakkında mantıksız
inançlara dayanır. Bunları tamamen zamanı doldurmak için okudum.
Şimdi, yasaya baktığımız zaman, tabii, 11’inci maddede daha çok
bankacılıkla ilgili düzenlemeler yapılmış ama yasanın toplamını da en fazla
ilgilendiren, gençleri korumak için çıkardığınızı söylediğiniz maddeler.
Gençleri korumak istiyorsunuz, çok güzel. Buna karşı çıkan da olmaz. Nasıl ki
biz barışa karşı çıkmıyorsak, alkolle ilgili de gençleri korumak için her zaman
çabalarız. Gençleri korumak istediğiniz zaman, her zaman için hedefinizi de
kindar gençlik koyup… Bunu söylediğimiz zaman kızıyorsunuz ama hedef olarak
gösteriyorsunuz.
4+4+4’le kız çocuklarını kocaya göndermeye karar verdiniz,
erkekleri fabrikaya gönderip çalıştırmaya karar verdiniz. Toplumda her şeyi
karıştırıyorsunuz, toplumun tamamen yapısını bozuyorsunuz. Önce yumuşak yumuşak
bize davranıyorsunuz ama buraya geldiğiniz zaman burada her şeyi dönüştürmek
için her şeyi yapıyorsunuz.
İşe alımlarda korkunç ayrımlar yapıyorsunuz. Engellileri bile
alırken ayrım yapıyorsunuz. Toplumun belli bir çoğunluğunu yok sayıyorsunuz.
Balkon konuşmalarında “Bize oy veren de vermeyen de herkes kardeşimizdir,
dostumuzdur, akrabamızdır; herkese eşit davranacağız.” diye o verdiğiniz
birlik, beraberlik mesajlarını ikinci gün unutuyorsunuz, tam tersi için
talimatlar alıyorsunuz. “Emniyette, suçluların kanını alıp gen haritası
çıkarsınlar. Çocuk doğduktan sonra analiz yapılsın. Vatana, millete ve bu
ülkeye zararlıysa yürümeden yok edilsin.” diyen zihniyeti şu anda tekrar görev
başına getiriyorsunuz. Bu da sizin müdürünüz.
Her 4 kişiden 1 tanesi antidepresan kullanıyor Sayın Bakanım.
Geçen sene satılan 38 milyon antidepresan ilaç var, yüzde 160 artış var on yıl
içinde. En fazla da 15’le 25 yaş arasındaki çocuklar kullanıyor, gençler
kullanıyor. Bu toplumda 75 milyonun yüzde 84,1’i yoksulluk sınırında yaşıyor,
zorluk sınırında. Simit fakirin kızarmış ekmeği olmuş, et bulamıyor. Her 4
kişiden 1’i, biraz önce dediğim gibi, antidepresan kullanıyor, bunun yanında
alkol kullanma yaşı 12’ye, 13’e düştü. 100 öğrenciden 15’i uyuşturucu
kullanıyor, artık okul bahçelerinin içine girdiler, dışarıda değil, bahçenin
içinde kullanıyorlar. On yılda fuhuş yüzde 220 artmış, kadın cinayetleri yüzde
1.400 artmış, iş kazaları yüzde 114 artmış. Kaçak sigarada patlama olduğunu çok
iyi biliyorsunuz. Doğu’ya, Güneydoğu’ya gidin, polis orada geziyor, orada kaçak
sigara satılıyor. Siz azaldığını sanıyorsunuz, azalmadı, arttı.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı işi gücü bırakmış kimi müdür
atayayım, kimi müdür yardımcısı yapayım diye kadrolaşma yapıyor. Hiçbir zaman
için de gidip toplumun analizini yapmıyor. Yardımlaşmayı kime vereceğim diye
ayrımlar yapılıyor bu toplumda. 75 milyonun şu anda ne duruma geldiğini zaten
biliyoruz.
Bankalara gelince, bu yasada getirmek istediğiniz: 2002 yılında 7
milyar TL olan tüketici kredileri şu anda 250 milyar TL’ye çıkmış. 2002 yılında
1,6 milyon olan bankalara borçlu kişi sayısı şu anda 13 milyona çıkmış. Bu
düzenlemeyle getirdiğiniz, o kurtaracağınız yabancı bankalara sağlayacağınız
çıkarlarla şu anda 26 milyar para kazanacaklarını garanti ediyorlar. Rahmetli
Erbakan ne güzel söylemiş, size söylemiş bunu, “Yahu arkadaşlar, ağacın
yaprağını yıkasan ne olur, yıkamasan ne olur. Ağacın kökü çürük, bu kötü.”
demiş, çok doğru söylemiş. Şu anda bence tamamen toplumun kökünü
çürütüyorsunuz. Kendiniz bir şeyler yapmak için, hedefinize ulaşmak için uğraşıyorsunuz
ama toplumu yok etmeye çalışıyorsunuz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
12’nci madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 sıra sayılı Kanun Teklifinin 12 nci
maddesinin (2) nci fıkrasında yer alan “düzenlemek” ibaresinden sonra gelmek
üzere “Kur’an kursu” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Mehmet Şandır Mustafa Kalaycı
Manisa Mersin Konya
Alim Işık Mesut Dedeoğlu Mustafa Erdem
Kütahya Kahramanmaraş Ankara
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 sıra sayılı yasa tasarısının 12. maddesinin
2. fıkrasındaki “ile diğer harcamalar” ifadesinin tasarı metninden çıkartılarak
yerine “diğer işletme giderleri” ifadesinin eklenmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Rahmi Aşkın Türeli Bülent Kuşoğlu
İstanbul İzmir Ankara
Musa Çam Kazım Kurt İhsan Özkes
İzmir Eskişehir İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
463 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin 12. maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Hasip Kaplan Abdullah Levent Tüzel
Bingöl Şırnak İstanbul
İbrahim
Binici Sırrı
Süreyya Önder
Şanlıurfa İstanbul
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Bu düzenleme ile; Kur'an kursu, yurt ve pansiyonların iaşe ibate
ihtiyaçları ile diğer harcamalarına ilişkin bütçelerini, mali yıl itibarıyla
düzenleme işi Başbakanlık Eğitim Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nün görevleri
arasına alınmıştır. Yani, Kur'an kursunda okuyan ve yurtlarda kalan
öğrencilerin bütün giderlerinin bütçe tarafından karşılanması öngörülmüştür.
Böyle bir düzenleme yapılmak isteniyorsa örgün öğretimde ve
yükseköğretim kurumlarında okuyan öğrencilerin de tüm giderlerinin bütçe
tarafından karşılanması gerekir. Aksi takdirde bu düzenleme devletin din
hizmetlerine doğrudan müdahalesini içeren bir düzenleme olur. Devletin dini
faaliyetlere doğrudan müdahalesi, şekillendirmesi ve idaresinin eline alması,
28 Şubat sürecinde yaşananları ve bu kararların 2. Maddesini hafızalara
getirmektedir. "Tarikatlarla bağlantılı özel yurt, vakıf ve okullar,
devletin yetkili organlarınca denetim altına alınarak gereği Milli Eğitim
Bakanlığı'na devri sağlanmalıdır." Bu karar, kendini 28 Şubat mağduru
olarak lanse eden AKP'nin, cuntacılar gibi dini kendi kontrolü altına alma
çabasıdır.
Bu nedenlerle maddenin tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 sıra sayılı yasa tasarısının 12. maddesinin
2. fıkrasındaki “ile diğer harcamalar” ifadesinin tasarı metninden çıkartılarak
yerine “diğer işletme giderleri” ifadesinin eklenmesini arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir) –
Katılamıyoruz
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İhsan Özkes, İstanbul
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
İHSAN ÖZKES (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
463 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 12’nci maddesiyle ilgili Cumhuriyet Halk
Partisi adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, mevcut Yasa “Bu kurslarda okuyan öğrenciler
için yurt ve pansiyonlar açmak ve yönetmek.” şeklindedir. Görüşülen bu torba
yasa teklifinin 12’nci maddesi ise şöyledir: “Bu kurslarda okuyan öğrenciler
için yurt ve pansiyonlar açmak ve yönetmek, Kur'an kursu yurt ve pansiyonların
iaşe ve ibate ihtiyaçları ile diğer harcamalarına ilişkin bütçelerini mali yıl
itibarıyla düzenlemek, yurt ve pansiyonların her türlü alım-satım işlemlerini
yürütmek.”
Sayın milletvekilleri, öğrencilerin “iaşe ve ibate ihtiyaçları”
anlaşılıyor ancak “diğer harcamalarına ilişkin bütçeler” deniliyor ki burada
belirsizlikler var. Keşke diğer harcamaların da ne olduğu açık seçik
belirtilseydi.
Maddenin son bölümüne dikkatinizi çekerim: “Yurt ve pansiyonların
her türlü alım-satım işlemlerini yürütmek.” deniliyor. Buradaki “her türlü
alım-satım işlemleri” ibaresinin ucu açıktır, keyfîliğe ve suistimallere
davetiye çıkarır durumdadır. Yurt ve pansiyonların binalarının alım-satımı da
dâhil midir, değil midir?
Sayın milletvekilleri, Diyanetin diyanet olarak kalmasına özen
gösterilmelidir. Diyanetin diyanetten çok, ticaret ve siyasete dalmasının ne
yüce dinimize ne de ülkemize hiçbir yararı olmaz.
Halk arasında söylenen ve istisnası az olan bir şey vardır ki:
“Para adamı bozar.” Dileriz Diyanet de devasa bütçesiyle, hac paralarıyla,
Diyanet Vakfı paralarıyla bozulmaz.
Diyanette yolsuzluk, zimmet, usulsüzlük gibi nedenlerle açılan
idari ve adli soruşturmalar her geçen yıl artıyor mu, artmıyor mu? Hacılardan
alınan yüzde 5 ihtiyat akçesinden 400 bin Türk liranın Diyanet İşleri
Başkanının lojman tamiratına harcandığı, soru önergelerime verilen cevaplarla
ortaya çıkmıştır ve Sayın Başkan bu lojmanda oturmaktan vazgeçmek durumunda
kalmıştır.
2011 yılı hac hesaplarında 14 milyon 500 bin Suudi Arabistan
riyali kadar bir paranın fazladan harcandığının tespit edildiği, bunun
kapatılması için sahte fatura temin edildiği ve bir ihbar üzerine sahte
faturalara el konulduğu iddialarıyla ilgili bundan tam bir yıl iki ay kadar
önce verdiğim soru önergesine hâlâ cevap verilememiştir.
Öte yandan, Rekabet Kurumu, Diyanetin ticari etiğe uymadığını,
haksız rekabet yaptığını açıklamıştır. Maalesef Diyanet, dini ticarete
dönüştürme yolunda hızla ilerlemektedir. “Kefenin cebi yok.” diyen Diyanet ele
veriyor talkını, kendi yutuyor salkımı.
Sayın milletvekilleri, Atatürk’ün kurduğu Diyanet İşleri
Başkanlığının diyanet ekseninden kayması, siyaset ve ticarete açılması, laik
Türkiye Cumhuriyeti’nin genleriyle oynanmasına yol açmaktadır. Diyanet, en
pahalısını yaptırdığı hac paralarıyla doymuyor; camilerin üzerine kurdurduğu
baz istasyonlarından aldığı paralarla da doymuyor; dışladığı, ötekileştirdiği
Alevilerin vergileriyle de oluşan devasa bütçesi ile de doymuyor; cami altı ve
civarı iş yerlerinden aldığı kiralarla da doymuyor; Diyanet Vakfı gelirleriyle
de doymuyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İHSAN ÖZKES (Devamla) – Diyanet paraya doymuyor. Ne diyelim,
Diyaneti millet doyuramıyor, Allah doyursun. Biliyorsunuz karnı ve gözü doymak
bilmeyeni ancak toprak doyurur.
Teşekkür ederim, saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kâtip üyeler arasında anlaşmazlık olduğu için elektronik cihazla
oylama yapacağım.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 sıra sayılı Kanun Teklifinin 12 nci
maddesinin (2)’nci fıkrasında yer alan “düzenlemek” ibaresinden sonra gelmek
üzere “Kur’an kursu” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Erdem (Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mustafa Erdem, Ankara
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ERDEM (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
12’nci madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyor, bu
vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, konu alkol olunca bir televizyon haberini sizinle
paylaşmak isterim. 2005 yılında Türkiye’de madde bağımlılığından
tutuklananların sayısının 2.600 veya 2.500 kişi olduğu ifade ediliyor. Yine,
aynı haber programında, 2012 yılı sonu itibarıyla madde bağımlılığı veya
uyuşturucudan dolayı tutuklananların sayısının 76 bin olduğu ifade ediliyor.
Ülkemizde, zina ile ilgili endişelerin olduğu, boşanmaların had safhaya
çıktığı, bir şekilde uyuşturucu kullanımının arttığı bir dönemde sorumluluk
mevkisinde olanların kendilerini sorgulamasının herhâlde Allah rızası için
uygulanması gereken temel kural olduğunu duyuruyorum. Bu vesileyle de Kur’an
ayetinin inananlara hitaben bölümünü “Ey iman edenler, niçin dediklerinizi
yapmazsınız?” Allah katında en büyük günahlardan birisi, kişinin söylediklerini
yapmaması olarak ifade edilir.
Şimdi gelelim Diyanet İşleri Başkanlığımızın ilgi alanına.
Öncelikle şunu ifade etmek istiyorum ki Diyanet ve din ülkemizde çok hassas
alanlardır. Özellikle, bilen bilmeyen, ilgili ilgisiz herkesin bu konu üzerinde
fikir beyan etmesi hem dinimize hem Diyanetimize hem de millî birlik ve
beraberliğimize gölge düşürmekte, zarar vermektedir. Elbette din alanının
dışında resmî sorumluluk konumunda olmayanların bu güzide kurumu korumak gibi
asli bir görev ve sorumluluğu varken, Diyanet İşleri Başkanlığında “din
görevliliği” unvanıyla görev yapanların da bu kurumu korumaları, temsil
ettikleri alanı kusursuz bir şekilde temsil etmeleri fevkalade üzerinde
durulması gereken bir husustur. Özellikle, bizim kültürümüzde “şeref-ül mekân
bil mekin” ifadesiyle, kurumların onları temsil edenler tarafından tanıtımına
veya zarar görmemesine çok büyük önem verildiği ifade edilir.
Değerli milletvekilleri, Diyanet İşleri Başkanlığımız, zaman şümul
ve mekân şümul bir dinin ebedî âleme gidenlere ışık saçtığı bir dönemde,
seküler bir alanın göreceli uygulamalarıyla siyaset kurumu şeklinde ifadesini
bulan bu alanda etki altına girmeleri ve dinî otoriteyi siyasi otoritenin
altına alacak bir uygulamada bulunmaları, öncelikle yüce dinimize verilmiş en
büyük zarar, sonra da bu millete yapılmış en büyük haksızlık olur.
Sayın Sağlık Bakanımız şu anda buradalar. Kendilerinin, kamuda
şüyu bulan bir hususu buradan teyidini özellikle istirham etmek isterim. Ana
sütü bankacılığı veya süt kardeşliği konusunda Diyanet İşleri Başkanlığımızdan
fetva istediği ama sonradan buna olumsuz olarak cevap verildiği, arkasından da
ikinci bir talepte bulunulduğu ve Din İşleri Yüksek Kurulunun da iki eksik üyeyle
fetva değil, bir görüş, bir mütalaa
sunduğu ifade ediliyor.
Burada dikkatlerinize arz etmek isterim, nasıl oluyor da Diyanet
gibi bir güzide kurum, öncelikle Allah’a karşı sorumlu olması lazım gelirken
bir siyasinin iradesine mahkûm olarak dinle ilgili hassas bir alanı bir polemik
konusu hâline getirebiliyor?
Değerli milletvekilleri, yüce dinimizin kuralları “mevridi nasda
içtihada mesağ yoktur” hükmüyle hakkında açık hüküm bulunan şeylerin yoruma
mahal olmadığını bize ifade eder. Bununla birlikte, eğer hâlâ Diyanet kurumu bu
özelliklerine saygı gösteremez ise sorumluları Allah’a havale ediyor, sizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 13’üncü madde üzerinde aynı mahiyette üç
adet önerge vardır, okutacağım, birlikte işleme alacağım, talepleri hâlinde
önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 13 üncü
maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Mehmet Şandır Mustafa Kalaycı
Manisa Mersin Konya
Mesut Dedeoğlu Alim Işık Mustafa Erdem
Kahramanmaraş Kütahya Ankara
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Kazım Kurt Rahmi Aşkın Türeli
İstanbul Eskişehir İzmir
Bülent Kuşoğlu İzzet Çetin İhsan Özkes
Ankara Ankara İstanbul
Musa
Çam
İzmir
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Nurettin Canikli Mehmet Doğan Kubat Mustafa Ataş
Giresun İstanbul İstanbul
Nusret Bayraktar Osman Aşkın Bak Mehmet Geldi
Rize İstanbul Giresun
Ahmet Haldun Ertürk Mustafa Gökhan Gülşen Harun Karaca
İstanbul Kastamonu İstanbul
Ali Aşlık Süreyya Sadi Bilgiç İsmail Kaşdemir
İzmir Isparta Çanakkale
Muhammet Bilal Macit Nurdan Şanlı Yılmaz Tunç
İstanbul Ankara Bartın
Fatih Şahin İdris Şahin Ahmet Tevfik Uzun
Ankara Çankırı Mersin
Hacı Bayram Türkoğlu Hilmi Bilgin İsmail Güneş
Hatay Sivas Uşak
Şirin
Ünal İsmet
Uçma
İstanbul İstanbul
Adnan Yılmaz İhsan Şener Nureddin Nebati
Erzurum Ordu İstanbul
Osman Boyraz Mehmet Öntürk Muzaffer Aslan
İstanbul Hatay Kırşehir
Adem Yeşildal Mehmet Erdoğan Yahya Akman
Hatay Adıyaman Şanlıurfa
Hüseyin Bürge Sevim Savaşer Bedrettin Yıldırım
İstanbul İstanbul Bursa
Osman Kahveci Muhyettin Aksak Ahmet Baha Öğütken
Karabük Erzurum İstanbul
Zeyid
Aslan
Tokat
BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir) – Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İhsan Özkes, İstanbul
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
İHSAN ÖZKES (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
463 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 13’üncü maddesinin geri çekilmesiyle ilgili
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Hükûmetin bu yüce Meclisten kaçırdığı
Sayıştay raporlarında, hazine arazileri üzerinde bulunan cami ve mescitlerin
ticari ünitelerinin herhangi bir yasal mevzuata dayanmaksızın Diyanete
devredildiği ve hazineye aktarılması gereken gelirlerin yüzde 25’inin bir dinî
vakfa aktarıldığı yönündeki tespitler bu torba kanun önerisi ile yasal hâle
getirilmektedir. Yasa önerisine göre Diyanet bu tür ticari işletmeleri istediği
dernek ve vakıflara kiralayacaktır. Sayıştayın Haziran 2012’de hazırladığı
Maliye Bakanlığı Genel Bütçe Hesabı 2011 Yılı Taslak Denetim Raporu’nda “Maliye
Bakanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığı arasında imzalanan 21 Aralık 2006
tarihli protokolle cami, mescit ve müştemilatlarının baz istasyonu kurulması ve
ticari faaliyetlerde kullandırılması amacıyla kiralanmasına ilişkin yetkiler
belirli sınırlar dâhilinde Diyanet İşleri Başkanlığına devredilmiştir.”
denilerek yapılan işlemin yasal olmadığı şöyle açıklanıyor: Mülkiyeti hazineye
ait taşınmazların kiraya verilmesi sonucu elde edilen ve kamuya ait olması
gereken genel bütçe gelirinin vakfa aktarılması yolunu açmıştır.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Bekir Başkanım, doğru mu
söylüyor? Bekir Başkan, siz dinlemiyorsunuz.
İHSAN ÖZKES (Devamla) – Değerli milletvekilleri, Sayıştay
raporunun basında geniş yer bulması üzerine verdiğim üç soru önergesine gelen
cevaptan Diyanet İşleri Başkanlığının 23 milyon 795 bin lira gelir elde ettiği
anlaşılmıştır. Tespit edilen 24 milyon lira kadar gelir Diyanet İşleri
Başkanlığı tarafından bir vakfa yasal düzenleme olmaksızın devredilmiştir. Bu
maddenin yasalaşması ile, yani şu görüştüğümüz maddenin yasalaşması hâlinde
Sayıştayın “kamunun” dediği paranın tamamı Diyanete devredilmekte ve “İstediğin
gibi harca.” denilmektedir.
Değerli milletvekilleri, maddenin son cümlesinde yer alan ibareye
dikkat ettiğimizde “Diyanet bu parayı derneklere ve vakıflara aktarabilir.”
denilmektedir. Sayıştayın “Kamunun hakkıdır.” denilen para Diyanetin
kontrolünde dernek ve vakıflara aktarılacaktır, maddeye göre de kimlere
aktarılacağı Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından belirlenecektir. Maddenin
sonundaysa “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce (1)’inci fıkrada
belirtilen yerlerden elde edilen ve banka hesaplarında tutulan gelirler
hakkında da aynı hükümler uygulanır.” denilmektedir. Böylelikle, Diyanetin
banka hesaplarındaki faizleri de güvence altına mı alınmaktadır?
Değerli milletvekilleri, Sayıştay raporuyla ortaya çıkan yolsuzluğun,
usulsüzlüğün üzeri bu maddeyle kapatılmaktadır, gayrimeşruluğa meşruluk, diğer
bir deyimle “aklama” yapılmaktadır.
Sayın milletvekilleri, Hazreti Muhammed zamanında mescitlerde
hiçbir ticaret yapılmadığı gibi, ibadethanelerin ticarete çevrilmesi de
yasaklanmıştır. İslam tarihinin hiçbir döneminde, Emevîler, Abbasîler,
Selçuklular, Osmanlılar döneminde mescitler, camiler asla ve asla ticaret
mahalli olmamıştır. Ülkemizde, cumhuriyet tarihinde de ibadethaneler kâr amaçlı
kesinlikle kullanılmamıştır. Ne acıdır ki özellikle son yıllarda camiler ve
mescitler âdeta ranta dönüştürülmektedir. Yüce Allah bir ayette “Mescitler
şüphesiz Allah’ındır.” buyururken Diyanet, Allah’ın evlerini ticarethaneye
çevirmektedir. Kutsallık perdesiyle her şeyin üstünü örtmeye çalışanlar gerçek
pişmanlığı ahirette yaşayacaklardır. Birilerinin Diyanete, ahirette paranın
değil imanın geçerli olduğunu hatırlatması lazımdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İHSAN ÖZKES (Devamla) – Bu itibarla, bu maddenin yasa teklifinden
çıkarılmasını talep ediyorum.
Teşekkür ederim. Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – …önerge üzerinde söz isteyen Mustafa Erdem, Ankara
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
Sayın Özel, biraz sabrederseniz arayacağım.
MUSTAFA ERDEM (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
13’üncü madde üzerinde görüşlerimi beyan etmek üzere huzurlarınızdayım. Yüce
heyetinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Türk milleti Müslüman’dır, yüzde 99’u da dünden bugüne
Müslüman’dır ve devam edecektir. “ “Camileri Allah’a ve ahiret gününe iman
edenler yapar.” ayetine uyarak baki kalan bu kubbede hoş bir sada bırakabilmek,
sadakayıcariye kültürünü devam ettirebilmek için bunu yapmışlardır ve bundan
sonra da yapmaya devam edeceklerdir. Bizim tarihimizde camiler devlet
bütçesinden değil, tamamen hayır, hasenat duygularını yaşatabilmek ve onunla
ebediyete intikal edebilmek için yapılmıştır. Türk milletinin şerefli
mensupları da zor şartlarda en az miktarları bile toplamak suretiyle Allah’ın
evi olarak nitelenen bu mabetleri bu kubbede hoş bir seda adına
yapagelmişlerdir. Dolayısıyla, en azından bu mabetleri yapanları tebrik etmek,
takdir etmek, rahmet-i Rahman’a kavuşanları da rahmetle, minnetle, şükranla yâd
etmek lazım.
İkincisi: Onların hayır ve vakıf olarak yapageldiği bu değerli
eserleri korumak ve onların isteklerine uygun bir şekilde hayatiyetini devam
ettirebilmek de her Müslüman Türk’ün asli görevidir.
Elbette bugün camilerimizin altında birtakım ekonomik girdi
sağlayacak alanlar vardır. Dün camilerin yaşatılmasıyla alakalı olarak kurulan
vakıfların bugün fiilî alanda bulunamaması, birtakım ticari girdilerle onların
bakım ve onarımlarının sağlanması bakımından önemli bir görev ifa etmektedir.
Böylesine bir kutsal alanı başka bir amaca matuf olmak üzere asli sahiplerinin
dışına taşırarak farklı isim ve amaçlar uğruna yönlendirmek herhâlde bu kutsal
eserleri yapanlara saygısızlık olur diye düşünüyorum. Hele hele bu kutsal eserlerin
girdilerini oralardan alarak başka alanlara yönlendirmek herhâlde onlara karşı
büyük bir saygısızlıktır.
Diyanet kurumu beyaz bir elbisedir. Türkiye Cumhuriyeti’nin, Büyük
Millet Meclisinin mensupları, nasıl, özel hayatları yok, bu millete kendini adamış
insanlarsa, Diyanet görevlileri, din görevlilerimiz de hata kabul etmeyecek
kadar masum ve birilerine lekeli göstermeyecek kadar da sorumluluk
mevkisindedir. Dolayısıyla, buralarla ilgili uygulamalarda dini, Diyaneti ve
din görevlisini yanlış tanıtacak uygulamalardan özellikle kaçmak lazım gelir.
Diyanete vakıf olarak verilen eserlerin amacı dışında kullanılması, oralara
tahsis edilen ücretlerin kişisel çıkarlar uğruna bir şekilde değerlendirilmesi
bu alana karşı bizi üzücü bir uygulama olarak tecelli eder.
Basında meydana gelen ifadelerden hareket ettiğimizde şu anda dini
insanlara öğretmek ve toplumu din konusunda aydınlatmakla sorumlu olanların
kutlu doğum haftalarında yapmış oldukları dinî sohbetlere, bu cami
girdilerinden toplanan vakıf emtiasından yararlanmanın ne kadar dinî, ne kadar
ahlaki olduğunu takdirlerinize arz ediyorum. Belli bir alana, belli bir amaca
tahsis edilmek üzere yapılan vakfi yardımların da belli bir süre bankalarda
bekletildikten sonra o alana tahsisi, yine vâkıfın yani vakıf eserini bırakanın
haklarına saygısızlık olur.
Örnek olsun diye arz ediyorum: Arakan’a yardım yapılmak üzere
toplanan paraların belli bir sürede, vadeli hesapta bankalarda bekletilmesi ve
sonra da doğrudan o amaca bile kullanılması en azından hedefe ulaşmada bir
eksikliktir. Van depremi veya başka alanlarla ilgili hayri duyguları zamanında
ödememek, o alanda yapılan hizmetleri ruhuna uygun şekle getirememektir diye
düşünüyor ve yüce heyetinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Allah’a emanet olun. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki diğer önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Maddenin metinden çıkarılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunacağım, karar
yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmiştir.
Kabul edilen önergeler doğrultusunda madde metinden çıkartılmıştır.
14’üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
T.B.M.M. Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 463 sıra sayılı yasa tasarısının 14. maddesinin
sonuna aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ederiz.
Rahmi
Aşkın Türeli
İzmir
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Musa Çam Ali Rıza Öztürk
İstanbul İzmir Mersin
Kazım Kurt Özgür Özel Bülent Kuşoğlu
Eskişehir Manisa Ankara
“2013 yılı Bütçe Görüşmeleri sırasında, Bütçe kanun tasarısının K
cetvelinden fazla mesai ücreti alanlar arasında isimleri sayılan Koruma ve
Güvenlik personeli çıkartılmıştır.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun teklifinin 14 üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Sümer Oral Erkan Akçay
Konya Manisa Manisa
Lütfü
Türkkan Mehmet
Şandır
Kocaeli
Mersin
“MADDE 14- 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununa ekli
1 Sayılı Cetvelin; "1 - GENEL İDARE HİZMETLERİ SINIFI"
bölümünde yer alan ‘Vergi Dairesi Başkanı’ ibaresinden sonra gelen '(Ankara,
İstanbul, İzmir)' ibaresi kaldırılmış, Defterdar, Milli Eğitim İl Müdürü,
Sağlık İl Müdürü, Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü, Çevre ve Şehircilik İl
Müdürü, Sosyal Güvenlik İl Müdürü" ibareleri eklenmiş, IV- EĞİTİM VE
ÖĞRETİM HİZMETLERİ SINIFI bölümünün "(b) Öğretmen ve diğer personel"
bendi ile VII- EMNİYET HİZMETLERİ SINIFI bölümleri aşağıdaki şekilde
değiştirilmiş,
(II) sayılı Cetvelin; "4. BAŞBAKANLIK VE BAKANLIKLARDA"
bölümünde yer alan " Genel Müdürlük ve Daire Başkanı, Milli Eğitim
Bakanlığı Grup Başkanı, Bütçe Dairesi Başkanı Saymanlık Müdürü, Muhasebe
Müdürü, Milli Emlak Müdürü, Muhakemat Müdürü, Defterdar Yardımcısı, Emlak
Müdürü, Bakanlık İl Müdürü" ibareleri ile "5. YARGI KURULUŞLARI,
BAĞLI VE İLGİLİ KURULUŞLAR İLE YÜKSEKÖĞRETİM KURULUŞLARINDA" bölümünde yer
alan "Genel Sekreter Yardımcısı ve Daire Başkanı, Gelir İdaresi Grup
Başkanı, Vergi Dairesi Müdürü," ve " Grup Başkanı ve Hukuk
Müşaviri'" ibareleri metinden çıkarılmış, aynı cetvelin "1.
BAŞBAKANLIK VE BAKANLIKLARDA" bölümüne " Serbest Bölge Müdürü" ibaresinden
sonra gelmek üzere "Genel Müdürlük ve Başkanlık Daire Başkanı, Milli
Eğitim Bakanlığı Grup Başkanı, Bütçe Dairesi Başkanı Saymanlık Müdürü, Muhasebe
Müdürü, Milli Emlak Müdürü, Muhakemat Müdürü, Defterdar Yardımcısı, Emlak
Müdürü, Bakanlık İl Müdürü," ibaresi, "2. YARGI KURULUŞLARI, BAĞLI VE
İLGİLİ KURULUŞLAR İLE YÜKSEK ÖĞRETİM KURULUŞLARINDA" bölümüne “Türkiye
İstatistik Kurumu Bölge Müdürü," ibaresinden sonra gelmek üzere “Genel
Sekreter Yardımcısı, Daire Başkanı, Hukuk Müşaviri. Gelir İdaresi Grup Başkanı,
Vergi Dairesi Müdürü, Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği Grup
Başkanı," ibareleri eklenmiştir.
'b) Öğretmen ve diğer personel
1 3600
2 3000
3 2200
4 1600
5 1300
6 1150
7 950
8 850”
"VII- EMNİYET HİZMETLERİ SINIFI
a) Emniyet Genel Müdürü 1 7000
b) Emniyet Genel Müdür Yardımcıları, Teftiş Kurulu Başkanı, Polis
Akademisi Başkanı, Ankara, İstanbul ve
İzmir İl Emniyet Müdürleri 1 6000
c) Daire Başkanları,I.Hukuk Müşaviri ile Diğer Birinci Sınıf
Emniyet Müdürleri 1 5000
d) Kadroları bu sınıfa dâhil olup da Emniyet Müdürü veya Emniyet
Amiri sıfatını kazanmış olanlar 1 4000
2 3600
3 3000
4 2200
e) Başkomiser, Komiser, Komiser Yardımcısı ve Polis Memurlarından;
aa) Yüksek öğrenimliler
1 3600
2 3000
3 2200
4 1600
5 1300
6 1150
7 950
8 850
bb) Diğerleri 1 3000
2 2200
3 1600
4 1300
5 1200
6 1100
7 900
8 800"
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mustafa Kalaycı, Konya
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi tekrar saygılarımla selamlıyorum.
Kanun teklifinin 14’üncü maddesiyle 657 sayılı Devlet Memurları
Kanunu’na ekli ek gösterge cetvellerinde değişikliğe gidilerek bakanlıklarda ve
bağlı kuruluşlarda daire başkanı ve grup başkanı kadrolarında bulunanların ek
göstergelerinin 3600’e çıkarılması öngörülmektedir. Hani siz 666 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname ile eşit işe eşit ücret getirmiştiniz, demek ki doğru
değilmiş. İşlerin görev, yetki ve sorumlulukları ile çalışanların nitelikleri
ve atamalarını içeren, işin değerine dayalı bir ücretlendirmeye gidilmesi
gerektiğini Milliyetçi Hareket Partisi olarak sürekli ifade etmiştik. 666
sayılı KHK ile yapılan düzenlemenin çok fazla sorunu barındırması nedeniyle sık
sık değişikliğe uğrayacağını söylemiştik. Nitekim değişiklikler başlamıştır.
“Eşit işe eşit ücret” sloganıyla yapılan düzenlemeyle özellikle
taşradaki yönetici personel, öğretmenler, akademisyenler, din görevlileri,
emniyet ve sağlık personeli gibi kamu çalışanlarının çoğunluğu görmezden
gelinmiştir, şube müdürleri, müdürler, müdür yardımcıları mağdur edilmiştir.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu maddeyle ilgili verdiğimiz
önergede genel müdürlük ve daire başkanı, Millî Eğitim Bakanlığı grup başkanı,
bütçe dairesi başkanı, saymanlık müdürü, muhasebe müdürü, millî emlak müdürü,
muhakemat müdürü, defterdar yardımcısı, emlak müdürü, bakanlık il müdürü, genel
sekreter yardımcısı ve daire başkanı, gelir idaresi grup başkanı, vergi dairesi
müdürü, hukuk müşaviri ve Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği grup
başkanlarının ek göstergelerinin, yine Ankara, İstanbul, İzmir illerindeki
vergi dairesi başkanları haricinde diğer illerin vergi dairesi başkanları ile
defterdar, millî eğitim il müdürü, sağlık il müdürü, gıda, tarım ve hayvancılık
il müdürü, çevre ve şehircilik il müdürü, sosyal güvenlik il müdürlerinin ek
göstergelerinin, ayrıca emniyet hizmetleri sınıfında çalışanlar ile
öğretmenlerin ek göstergelerinin artırılması amaçlanmaktadır.
Türk polisinin yıllardır çözüm bekleyen sorunları konusunda Sayın
Başbakan, 15 Temmuz 2007 tarihinde, bir televizyon programında seçimlerden
sonra ilk masaya yatırılacak konunun polislerin özlük hakları olduğunu
söylemiş, ancak aradan geçen altı yıla rağmen hiçbir gelişme olmamıştır.
Polis emekli olmaktan korkmaktadır çünkü emekli olunca maaşı
yarıya düşecektir. Bu yüzden yaş haddine kadar çalışmak zorunda kalmaktadır.
Emekli polislerimiz şiddetli geçim sıkıntısı çekmektedir. Huzur ve
güvenliğimizi sağlayan Türk polisinin en başta gelen isteği, ek göstergelerinin
yükseltilmesidir. Tamamına yakını yükseköğrenimli olan polislerimiz 3600 ek
göstergeyi haklı olarak istiyor. Yükseköğrenim gören emniyet personelinin 2200
olan ek göstergesi mutlaka 3600 olarak düzeltilmelidir.
666 sayılı KHK ile memur maaşlarında yapılan iyileştirmelerden
öğretmenlerimiz maalesef yararlanamamıştır. Bugün, OECD ülkeleri içinde
öğretmenlere verilen maaşlar OECD ülke ortalamasının yarısının altındadır.
Başta emeklilere olmak üzere, öğretmenlerimizin aylıklarında iyileşme yapmak
amacıyla öğretmenlerin ek göstergelerinin yükseltilmesi gerekmektedir. 1’inci
dereceye yükselen öğretmenlerimize 3600 ek gösterge çok görülmemelidir.
Geleceğimizin teminatı çocuklarımızın yetişmesinde fedakârca, vefakârca ve
özverili bir biçimde gayret gösteren öğretmenlerimiz her türlü takdire
fazlasıyla layıktır.
Ne var ki kısıtlı imkânlar çerçevesinde ve hayatın getirdiği
birçok zorluklara takılmadan gelecek nesillerin hazırlanmasını ve yetişmesini
sağlayan öğretmenlerimizin gereken ilgiyi görmediği bir gerçektir. Maddi
sorunların baskısı altında ezilen, itibar ve saygınlığı her geçen gün
zayıflayan bir mesleğin, Türkiye'nin güçlenmesi, milletimizin ilerlemesi
yolunda ne denli katkı sağlayacağı tartışmalı bir konu olarak karşımızdadır.
Çocuklarımıza bir harfi öğretebilmek için en ücra köşelerde heyecanla görev
yapmaya çalışan, milletimizin aydınlık geleceğine katkı vermek için fedakârca
hizmet veren öğretmenlerimizin ekonomik problemler karşısında çaresiz kalmaları
asla kabul edilemez.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
T.B.M.M. Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 463 sıra sayılı yasa tasarısının 14. maddesinin
sonuna aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ederiz.
Ali Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları
“2013 yılı Bütçe Görüşmeleri sırasında, Bütçe kanun tasarısının K
cetvelinden fazla mesai ücreti alanlar arasında isimleri sayılan Koruma ve
Güvenlik personeli çıkartılmıştır.”
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ali Rıza Öztürk, Mersin
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara geldiği günden beri her iki üç
yılda bir alkollü içeceklerin yasaklanması konusunda, satışı konusunda, sunumu
konusunda, dolayısıyla kullanım konusunda toplumsal vidaları her geçen gün daha
da sıkıştırmaktadır. 2005 yılında içkiden arınmış bölgeler kurmaya kalkmıştır
fakat toplumsal tepkiler nedeniyle bundan geri adım atmıştır. Yine 2008 yılında
alkollü içkilerin satışı ve sunumunu sınırlayan bir yönetmelik çıkarmıştır.
2011 yılında yapılan değişikliklerle içki satışı, sunumu ve kullanımıyla ilgili
yeni yasaklar getirmiştir.
Bütün bunlar, aslında, gençliği ve toplumu aşırı içki
bağımlılığından korumak gibi nedenlerle yapıldığı gerekçesine dayandırılmıştır.
Oysa burada sorulması gereken temel soru, amacın ne olduğudur. Amaç gerçekten
toplumu ve gençliği aşırı içki bağımlılığına karşı korumak mı, yoksa toplumdaki
değişim dinamiğini kendi amaçları için kullanan siyasal iktidarın, İslamcı,
muhafazakâr bir toplum oluşturma çabası içinde olması mı? İçki içilmeyen,
kadının eve kapatıldığı, en az 3 çocuk yaptığı, biat kültürünün egemen olduğu,
farklı kimliklerin reddedildiği ve herkesin dinsel değerler çevresinde bir
dayanışma içerisine girdiği toplumsal muhafazakâr bir toplum oluşturmak mı?
Aslında, içki içmek farklı bir yaşam biçiminin simgesi olarak
görüldüğünden, siyasi iktidar kendi yandaşlarına siyasal mesaj vermek için
sürekli bu içkiyle oynamaktadır. Aslında, Dünya Sağlık Örgütü verilerine
baktığımızda, istatistiklerine baktığımızda, bu yapılan düzenlemelerin yapılış
nedeni olarak gösterilen gençliğin ve toplumun içki bağımlılığına karşı
korunması gerekçesinin çok inandırıcı olmadığı görülmektedir. Şöyle ki: Bu
rakamlar Türkiye’de alkollü içki tüketiminin toplumsal nitelik kazanmadığını
somut olarak gözler önüne sermektedir. 48 Avrupa ülkesi içerisinde Türkiye,
Tacikistan’dan sonra en az içki tüketen bir ülkedir.
Yine, Türkiye’de kişi başına yıllık alkol tüketimi 2 litrenin
altındadır. Yunanistan’da 10 litredir bu rakam, Bosna’da 9 litredir, İspanya ve
İsviçre’de 10 litredir, Fransa’da 14 litredir.
Yine, Dünya Sağlık Örgütünün verilerine göre, son on iki ayda içki
içmeyenlerin genel nüfusa oranı bakımından Türkiye 48 Avrupa ülkesi arasında
1’inci sıradadır yani Türkiye’deki içki içme oranının, Avrupa’da, en az
olduğunu göstermektedir. Türkiye, bu oran bakımından, bu yüzde bakımından
Danimarka’dan 27 kat öndedir.
15-24 yaş grubunun yıllık alkol tüketimine bakıldığında, adam
başına Türkiye’deki alkol tüketimi 3,4 litredir. Avrupa’da aynı yaş grubu
bakımından, 15-24 yaş grubu bakımından Avrupa ortalaması 12,2 litredir.
Türkiye’de 15-24 yaş grubunun alkol tüketimi azalan bir eğri izlemektedir.
Her iki üç yılda bir, ülkenin en önemli sorunu alkollü içki
tüketimiymiş gibi gündeme getirmenin ve buna ilişkin yeni önlemler almaya
kalkışmanın gerçekten bir akıl tutulması olduğunu düşünüyorum. Aslında, alkollü
içkilerin yasaklanması konusunda ortada korunması gereken bir kamu yararı
yoktur ama ortada korunması gereken bir yaşam biçiminin olduğu çok açıktır.
Değerli milletvekilleri, bakın, “Laikliğin uygulanması fevkalade
zorlaştı ve İslamcı bir parti işbaşına geldi. 2010 sonuna kadar destekledim ama
iki yıldır İslamcı parti intikam almaya başladı. Süt yasası, helal gıda
uygulaması, içki yasakları intikam almaktır. Bu intikamın sonunda bizi ne
bekliyor? Çok tatsız şeyler bunlar. Sonunda insanlar çıkıp yeter diyecek.” Bu
sözler sizin akil adamınız Baskın Oran’ın bir gazeteye verdiği röportajdan
sözlerdir. Gerçekten toplum artık sizin bu intikamcı politikalarınıza bir gün
“Dur.” diyecek.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Karar yeter sayısı aranmasını talep
ediyorum.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir, karar
yeter sayısı vardır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler…Madde kabul edilmiştir.
15’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 Sıra Sayılı yasa tasarısının 15.
Maddesindeki "belediye meclislerince takdir edilecek" ifadesinin
aynen kalmasını 96’ncı maddesi ibaresinin çıkarılmasını arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Musa Çam Ali Sarıbaş
İstanbul İzmir Çanakkale
Mehmet Hilal Kaplan Kazım Kurt Bülent Kuşoğlu
Kocaeli Eskişehir Ankara
Rahmi
Aşkın Türeli
İzmir
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
463 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin 15. maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Hasip Kaplan Abdullah Levent Tüzel
Bingöl Şırnak İstanbul
İbrahim
Binici Sırrı
Süreyya Önder
Şanlıurfa İstanbul
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kente ilişkin kararların belediye meclislerinden çıkması
gerekirken, bu yetkiyi belediye meclislerinin elinden alıp merkezi hükümetin
kararlarına bırakmak çağdaş yerel yönetim anlayışı ile ve Türkiye'nin
demokratikleşme süreci ile örtüşmez.
Bu nedenlerle maddenin tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 Sıra Sayılı yasa tasarısının 15.
Maddesindeki "belediye meclislerince takdir edilecek" ifadesinin
aynen kalmasını 96’ncı maddesi ibaresinin çıkarılmasını arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir) –
Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ali Sarıbaş, Çanakkale
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) – Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; 463 sıra sayılı torba kanununun 15’inci maddesi üzerinde
önerge vermiş bulunuyorum ve bunun üzerine de söz aldım. Bu vesileyle hepinizi
en derin sevgi ve saygılarımla selamlarım.
Öncelikle madde üzerinde verdiğim değişiklik teklifi üzerinde
durmak istiyorum. Bir taraftan çelişkiler yumağı yaşamaya devam ediyoruz. Bir
taraftan AKP Hükûmeti yerel yönetimlerdeki yetkilerini devretmeye çalışırken,
bir taraftan da günü geliyor diğer yasalarda bu yetkileri almaya çalışıyor.
Bugün, komisyonlarda görüştüğümüz ve bu arada yine de görüşmeye devam
edeceğimiz çifte standartlar ve kanun üzerindeki kanun yapma tekniği ve
kanunun, kanun içeriği anlamında da sürekli kendisiyle çelişen, diğer kanunla
çelişen bir maddenin burada yine kendi özüyle çelişen bir madde üzerinde
konuşuyorum. Çünkü, koca ülkenin Bakanlar Kurulu ve Başbakan şunu iddia ediyor:
Türkiye’nin bütün sorunlarını tek elden toplamanın ve Bakanlar Kurulunun bu
kadar işinin olduğunu söylemesine rağmen burada kalkıyor, diyor ki 96’ncı
maddede, bu değişikliği yaparak belediye meclislerinin elinden yetkiyi alarak,
“Artık, barların, pavyonların fiyatlarını da biz vereceğiz.” diyor. Yani koca
Türkiye Cumhuriyeti’nin devleti, artık, bu kadar yerel yönetimlerin elinde olan
bir yetkiyi alarak da bar ve pavyonların pazar ruhsatlarının, onların
fiyatlarını belirlemeye kalkıyor.
Şimdi, burada bir çelişki yok mudur? Burada yerel yönetimlere
güvensizlik yok mudur? Burada yerel yönetimlerin, özellikle büyükşehir de dâhil
olmak üzere, plan bütünlüğü içerisinde baktığımızda bu yetkiye niçin
belediyelerimize güvenmiyorsunuz? Şimdi, bu maddenin bir başka boyutuyla
birlikte ekonomik boyutunun dışında bakarsak şöyle bir şey bekliyorum: 2002
yılında AKP’nin ilk seçimlerinden başlayarak süreç içerisindeki bir gelişimine
bakalım. O zaman, Başbakanın gömleği o gömlek değil, çıkardı ve kimsenin
hayatına -özellikle bu akşam görüştüğümüz bu yasayla ilgili- insanların
hayatına kesinlikle müdahale edilmeyeceğini söylemişti ve bu konuda ikna
edilmeye çalışıldı.
Gelelim ikinci dönemine: O dönemde, bu dönem içerisindeki -yavaş
yavaş- yerel yönetimler dâhil olmak üzere valilikler ve kaymakamlıklarda olan
bu yetkiler, baskılarla birlikte kırmızı çizgilerin oluşturduğu ikinci döneme
geldik. Aslında, yasayı bugünkü gibi sadece daha daraltan, daha… Şu anda
uygulamada var. Şu anda ikinci sınıf ya da tek gömlek giydiğimiz, “tek insan”
dediğimiz “x-large” ve “x” olarak bütün insanlara tek anlamıyla çıkaracağımız
bu yasanın içerisinde şu anda mevcutta var zaten.
Ne tartıştık ikinci dönemde? Kırmızı noktaları tartıştık. Kırmızı
nokta ne? İçki ve bu anlamda da insanların yaşamına, yaşam şekline müdahaleydi
ama bu müdahale ve o zaman “Hayır, yanlış yapılıyor.” diye belediye başkanları
uyarıldı, valilikler uyarıldı, kaymakamlıklar uyarıldı ve bu havayla da
seçimlerde -liberal kesim de dâhil- oy almanın peşine düştünüz ve dediniz ki:
“Söz veriyoruz oynamayacağız.”
Gelelim üçüncü döneme: Burada şimdi bir ruhsat almanın, bir
belediye başkanı olarak vermenin ne kadar kolay olmadığını biliyorum. Bir
esnafın, Gökçeada, Bozcaada, Çanakkale’de şarap üreten ve markalaşan ve çok
yatırım yaptığı bir ilde ve özellikle de orada Hükûmetin özelleştirmesinden
sonra kanyak fabrikalarının kapatıldığı, yirmi yıldır da bağcılık yapan bu
ülkedeki insanlar aç geziyor. Bir taraftan teşvik ediyorsunuz “Yurt dışındaki
işçiler buraya yatırım yapın tarıma, şaraba, içkiye.” diyorsunuz, bir taraftan
da kısıtlılık getiriyorsunuz. Bu mu anlayış?
Şimdi, yine devam ediyorum: Bu dönem içerisinde -ikinci konuşmamda
da söyleyeceğim- bir ruhsat almanın ne kadar zor olduğunu söylemeye
çalışacağım. Zaten bu yasaklılık var ve uygulamada -bir esnaf olarak- bu
yasaklamanın nasıl olabileceğini, ne anlamda olacağını bir gün gelin yaşayın ve
bu yaşamın gerçeğini yaşayın ve ne kadar maliyetli ve ne kadar engellerle bunu
engellediğini biliyorsunuz. Onun için, çok değerli Meclis üyesi arkadaşlarım,
gelin, insanlara mahalle baskısından, ötekileştirmeden vazgeçin. Orada “Burada
bu içki satıyor.” diye hedef göstermeyin, burada “Bu insanlar başka türlü
yürüyor.” diye hedef göstermeyin. Bu, bize yakışmaz. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kâtip üyeler arasında çelişki olduğu için elektronik cihazla
oylama yapacağız.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, Allah aşkına var mı? Karar
yeter sayısı var mı?
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge
kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
16’ncı madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 Sıra Sayılı yasa teklifinin 16. Maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştiril-mesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Rahmi Aşkın Türeli Bülent Kuşoğlu
İstanbul İzmir Ankara
Musa Çam Kazım Kurt Özgür Özel
İzmir Eskişehir Manisa
Ali
Sarıbaş
Çanakkale
MADDE 16 – 2464 sayılı Kanunun 60 ıncı maddesinde yer alan “20
YTL’den az; 800 YTL’den çok olmamak üzere” ibaresi metinden çıkarılmıştır.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir) – Takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ali Sarıbaş, Çanakkale
Milletvekili.
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) – Değerli Başkan, 16’ncı madde üzerinde
söz alarak deminki konuşmama devam etmek istiyorum.
Şimdi, Anadolu’nun neresine giderseniz gidin, Türkiye'nin neresine
giderseniz gidin eskiden de 100 metre vardı. Bir imar planını bir belediye
başkanı olarak serdiğinizde, bu yasayı çıkardığınızda veya eski yasayı
uyguladığınızda şu anda zaten içki ruhsatı verme şansınız yok, arasanız da
bulamıyorsunuz; bulamadığınız için de şehrin dışında hedef göstererek belli bir
yere toplamak zorunda bırakıyorsunuz.
Şimdi, bu yasaya uygulanabilirliliği açısından bakarsak, turizm
açısından bakarsak, nasıl bakarsak bakalım bu bir yasaktır çünkü verilebilecek
yer bulamazsınız, mümkün değildir. Her 100 metreyi koyduğunuzda özellikle de
ibadethaneler de dâhil olmak üzere, camiler de dâhil olmak üzere, okulların bu
kadar tarifi yapılmadığında bu mümkün değil.
Gelelim şu andaki mevcut yasaya. Buldunuz, kırmızı çizgilerde
itiraz ettik, tartışılıyor, var, yasak. Belediye başkanlarının ellerinde veya
valinin elinde; valinin ve kaymakamın elinde daha da kötü.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Deneyim konuşuyor, deneyim.
ALİ SARIBAŞ (Devamla) – Çünkü, orada alabilmesi için ne yapmak
lazım? Önce kırmızının içerisinde numarasına kadar bakmanız lazım. Oraya bir
itilmiş ya da gidebilecek insanlara her akşam bakılacak damgalı gibi. Onları
bir yere toplayacaksınız tecrit edilmiş bir insan grubu gibi. Hani AKP bütün
özgürlüklere ve yaşamlarına dokunmuyordu, bütün herkes özgür yaşayacaktı, kol
kola yaşayacaktık; hani nerede bu anlayış? Niye bu kanunda üzerinde
duruyorsunuz? Şimdi söylüyorum: Burada gittiniz o ruhsatı alırken, önce orada
sıkıntılar var, Emniyete yazı yazacaksınız, Emniyet soracak, “Hayır.” diyecek
belediye başkanı. Derse iş bitti, veremiyor. Verdi, orada onu açması için diğer
kanunlar var. Bakalım, ne ruhsatları alacak? Ticaret ve sanayi odasına bildirecek
ya da ilgili şirket değilse esnaf odasından alacak, belediyeden açma ruhsatı
alacak, yasal, tütünlerle ilgili ruhsatını alacak ve ayrıca içki ruhsatı alacak
ve vergi dairesine gidecek. Kaç tane oldu? 6 tane ruhsat. Bunları başarmak çok
zor. Bunların, bakın, ekonomik gücü, bürokrasisi ve hepsinin önünde engel var.
Hele alkol mü ya da turizmle ilgili bir ruhsat mı? Aman Allah, iki saat
düşünmek lazım. Onun içinde bir de “mahalle baskısı” dediğimiz olaylar var. Siz
isteseniz de istemeseniz de “Buna verirsen senin önüne kazarım.” ya da “Senin
önünde farklı şeyler görürüm.” ya da “Sen bunu yapma, bunun içerisinde başka
mamul sat, bununla ilgili farklı bir muamele yap.” Bu bir toplumsal baskının
yöntemidir. Burada arkadaşlar şunu net söylüyorum ve hepiniz de biliyorsunuz,
burada ötekileştirmek, insanların yaşam tarzına müdahale etmek -bundan önceki
yasalardan bahsetmek istemiyorum- insanın doğumuyla ilgili, sayısal üstünlükle
ilgili, yaşamın diğer müdahalelerini… Bundan önceki yaptıklarımızı da
bahsetmiyorsun, ama bu çok tehlikeli. Bakın, burada diğer arkadaşlarım da
söyledi, Türkiye’de alkolle ilgili elinizdeki mevcut tüketime de bir bakın,
Avrupa’nın ve dünyanın çok gerisinde. Böyle bir şey yok ve Müslüman ülkelerdeki
yasak zihniyetin altında ve kaçakçılığın ürediği ve özellikle şu anda bu
anlamda üreticinin üzerine ÖTV ve KDV’nin had safhaya çıktığı -bu bir yasaktır
zaten- özellikle yüklendiği bir dönemi de koyarsanız, zaten bu yasaklar var
uygulamada. Siz, üstüne üstlük bir yere mesaj vermeye çalışıyorsanız o sizin
sorununuz. Bilmiyorum ama bu sorununuzla başa çıkmanıza da gerek yok ama ülkeyi
bölersiniz. Çok net söylüyorum. Gene de tekrar etmekte fayda görüyorum, gene
gene söylüyorum: Bakın, yine, yasal mevzuatta yumuşaklıklar yapmazsanız ve bunu
da atlarsanız, yarın gene bir ay, iki ay içerisinde Türkiye bunu tartışacak ama
siz, Reyhanlı’daki olayı ya da Türkiye’deki başka süreci gündem dışına çıkarıp
bunun üzerinde toplamayı hedefliyorsanız başarıyorsunuz ama bu başarıyı
yaparken yara alıyoruz ve bu Türkiye Cumhuriyeti’ndeki insanların yaşam
müsaderesine fırsat vererek onların içerisinde ötekileştirilen insanları,
lütfen, lütfen, gene gene söylüyorum, ötekileştirmeyin, kavga yapar hâle
gelmeyin. Onun için de, buradaki rakamlara bakın, Müslüman ülkelerde, yasak
ülkelerde İran en başta geliyor. Niçin? Yasak olduğu için. Yasak karşısında
AKP’nin karşı nedir? “Biz yasakları kaldıracağız” diyorsunuz ama bu akşamki
yasa ne? Yasak koyucu. Bir tezatlık var. Ya bizde var anlayışımızda, ya ben
Türkçe bilmiyorum ya da uygulamalarda bir tezatlık var ama şunu net söylüyorum:
AKP, yasak zihniyetlerini koymaya devam ediyor.
İyi akşamlar. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
17’nci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 463 sıra sayılı yasa teklifinin 17. maddesinin
teklif metninden çıkartılmasını arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Musa Çam Rahmi Aşkın Türeli
İstanbul İzmir İzmir
Kadir Gökmen Öğüt Kazım Kurt Haluk Eyidoğan
İstanbul Eskişehir İstanbul
Veli
Ağbaba Özgür
Özel
Malatya Manisa
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ferit Mevlüt Aslanoğlu,
İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; siz çocukları koruyacaktınız. Siz sigaradan herkesi
koruyacaktınız, değil mi? Doğru mu? Gelin, başta ben atayım, Türkiye’de ithal
edilen tüm yabancı sigaraları yasaklayalım.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Yüreğiniz varsa deneyin.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Gelin, Türkiye’ye ithal edilen
tüm yabancı sigaraları yasaklayalım, ilk imzayı ben atayım sigara içen birisi
olarak.
ALİM IŞIK (Kütahya) – Hepsi yabancı, yerli yok ki!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Bir dakika, dur şimdi.
Ama ne gariptir ki sigara içenleri sigaradan korumak amacıyla
gariban Türk çiftçisini, Adıyaman’da, Muş’ta, Bitlis’te, Malatya’da 300 metreye
ektiği tütün için, tütün satanlara, tütünü yetiştirenlere, yetiştirip satıcıya
sarmalık tütün götürenlere… Orada dükkanlar var, Adıyaman’ı bilenler,
Diyarbakır’ı bilenler, o bölgede kahvelerde, sandalyelerde (Hatip yere oturdu)
böyle oturup böyle sigara saranlar var ya… (AK PARTİ sıralarından alkışlar!)
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, lütfen…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Ama ne gariptir ki götürene…
Adıyaman milletvekillerim burada mı? (AK PARTİ sıralarından “Burada.” sesleri.)
Kim var?
VELİ AĞBABA (Malatya) – Onlar pazarlıkta, pazarlıkta.
Adıyamanlılar pazarlıkta.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Arkadaşlar, sayın Malatya
milletvekillerim burada.
BAŞKAN – Sayın Ağbaba, lütfen sataşmayınız.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Bir Tütün ve Alkol Piyasası
Düzenleme Kurumu var. Her şey serbest, ithal sigara serbest, Philip Morris
serbest, o serbest; Adıyaman tütünü, Malatya tütünü yasak. Götürene 5 bin lira
ceza, satana 5 bin lira ceza, Adıyaman’dan Diyarbakır’a götüren kamyona da 50 bin
lira ceza.
Arkadaşlar, gelin, üreteni de, satanı da vergi kaydına alalım,
Maliye burada, vergi kaydına alalım. Her türlü ÖTV mi koyuyorsunuz, koyun ama
gariban… Orada bir polis çıkıyor, bir vali çıkıyor “Sana 25 bin lira ceza.”
diyor, “50 bin lira ceza.” diyor.
Arkadaşlar, bu kendi ürünümüz. Eğer tütünü yasaklayacaksak ilk
imzayı ben atayım, ilk imzayı ben atayım. Böyle yasakçı zihniyet olmaz.
Başkasına gel geç, benim 300 metrekareye… Senede elde ettiği gelir, 3 bin lira,
2 bin lira. Doğru mu Sayın Malatya Milletvekilim?
VELİ AĞBABA (Malatya) – Doğru.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Bitlis milletvekilim var mı?
VELİ AĞBABA (Malatya) – Bu Adıyaman milletvekilleri alışverişte
Sayın Milletvekilim, Adıyamanlılar alışverişe çıkmış.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Doğru mu Malatya Milletvekilim?
MUSTAFA ŞAHİN (Malatya) – Doğru.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Muş milletvekilim var mı? Doğru
mu Sayın Milletvekilim? Elde ettiği gelir senede 3 bin lira.
Arkadaşlar, TAPDK burada, Maliye burada, gelin, biz Maliye’ye
kayıt yapalım hem satıcıyı hem üreticiyi, vergisini versin, ÖTV’si varsa
ÖTV’sini de versin.
MEHMET ÖNTÜRK (Hatay) – Nasıl sarılıyordu bir daha göstersene.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – O Diyarbakır’da saranlar,
Muş’ta saranlar, Hakkâri’de kahvelerde saranlar, adamın dudak zevki bu.
MEHMET ÖNTÜRK (Hatay) – Hayır, nasıl sarıyorlardı?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Ben bir daha oturur sararım
şimdi. (Gülüşmeler)
Değerli arkadaşlar, bu Türkiye’nin bir sorunu, bu doğunun sorunu,
bu güneydoğunun sorunu, bu güneydoğudaki esnafın sorunu, güneydoğudaki
yetiştiricinin sorunu.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Malatya’nın sorunu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – 3 bin lira arkadaşlar senede, 3
bin lira. Bırakın, bu adamlar 3 bin lirayı alsınlar, etmeyin, tutmayın size
onlar adına yalvarıyorum, üretici adına da, satıcılar adına da.
Değerli arkadaşlar, bunu, bir şekilde… Vergi kaydı olmak kaydıyla,
her türlü vergisini, neyini koyacaksanız koyun ama bu sorun Türkiye gerçeğidir,
bu sorun ülkenin gerçeğidir, bu sorun doğunun gerçeğidir, bu sorun sarmalık
sigara içenlerin gerçeğidir; etmeyin, tutmayın. Bunu getirin… Arkadaşlar bir
maddeyle yasakları kaldırıyorsunuz. Yasağı kaldırın, doğudaki…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - … insanlar adına, o üretici
adına hepinize size şükranlarımı sunacağım.
Teşekkür ederim. (CHP, AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Karar yeter sayısı arayacağım. Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
18’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 Sıra Sayılı yasa tasarısının 18.
maddesindeki, uluslararası anlaşmalarla kurulan üniversitelerde, “Bu süre 5
yıla uzatılabilir” ifadesinin madde metninden çıkarılarak “Türk Cumhuriyetleri
ve akraba topluluklarındaki yükseköğrenim kurumlarından davet alan öğretim
üyelerine 5 yıla kadar” şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
Bülent Kuşoğlu Rahmi Aşkın Türeli Ferit Mevlüt Aslanoğlu
Ankara İzmir İstanbul
Musa Çam Kazım Kurt Özgür Özel
İzmir
Eskişehir
Manisa
Fatma
Nur Serter
İstanbul
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Fatma Nur Serter İstanbul
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
FATMA NUR SERTER (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
463 sıra sayılı torba kanunun 18’inci maddesinde 2547 sayılı
Yükseköğrenim Yasası’nın 39’uncu maddesine bir eklenti yapılmaktadır. Aslında
bu eklentiler doğru bir biçimde yapılmış olsaydı yani maddenin bütünlüğünü
bozmayan bir biçimde yapılmış olsaydı belki bir önerge verip burada konuşmaya
da gerek olmayacaktı. Ancak Millî Eğitim Komisyonunun görüşünün alınmamış
olması, ileride çok ciddi sorunlara da yol açacak teknik bir hatayı da
beraberinde getiriyor.
Bakınız, mevcut 2547 Sayılı Yasa’nın 39’uncu maddesinin son
paragrafını kısaca okuyorum, orada diyor ki: “Türk cumhuriyetleri ve akraba
topluluklarındaki yükseköğrenim kurumlarından davet alan öğretim elemanlarına
üç ayı aşmamak ve bütün özlük hakları saklı kalmak kaydıyla aylıklı izinli
olarak Millî Eğitim Bakanlığı ve üniversite yönetim kurulu izin verebilir.” Mevcut
düzenleme bu.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Üç yıl Hocam.
FATMA NUR SERTER (Devamla) – Pardon, üç yıl.
Bakınız, buradaki ifadeler “Türk cumhuriyetleri ve akraba
toplulukları” ifadesi. Bunun altına eklenen maddede ise 2547 Sayılı Kanun’da
hiç yer almayan “uluslararası anlaşmalarla kurulan üniversiteler” ibaresi
kullanılıyor ve deniliyor ki: “Uluslararası anlaşmalarla kurulan üniversitelerde bu süre beş yıl
uzatılabilir.”
Şimdi, bundan şunu anlıyoruz…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Beş yıla kadar…
FATMA NUR SERTER (Devamla) – Beş yıla kadar uzatılabilir.
İki ayrı üniversite tipi var. Türk cumhuriyetleri ve akraba
toplulukları üniversiteleri, buralarda görev alan öğretim elemanlarına sadece
üç yıla kadar izin veriliyor, anlaşılan o. Bir de, lütfen okuyun, ikisini
birleştirip okuyun çünkü diyor ki: “Uluslararası anlaşmalarla kurulan
üniversitelerde bu süre beş yıla kadar uzatılabilir.” Yani iki farklı
üniversite tanımı ve iki farklı görevlendirme süresi olarak
anlaşılabilecek teknik, maddi bir hata
var burada ve bu, gelecekte birtakım sorunlara yol açabilir. O nedenle, sözel olarak, Türkçe ifadesi olarak bu
maddenin toparlanmasına ihtiyaç olduğu konusunda ben sadece düşüncelerimi
sizlerle paylaşıyorum.
İkinci bir konu, uluslararası anlaşmalarla kurulan üniversiteler.
Şimdi, değerli milletvekilleri, uluslararası anlaşmalarla kurulun üniversiteler
Galatasaray Üniversitesi, Türk-Alman Üniversitesi gibi üniversite demektir
çünkü mevcut yasada şu anda, işte, Türk cumhuriyetleri ve akraba toplulukları
üniversitelerinin yanı sıra “özel statülü üniversite” adı altında Hoca Ahmet
Yesevi, Kazakistan ve Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi yer almaktadır.
Dolayısıyla, siz burada üçüncü bir kategori getiriyorsunuz ve bu kategorinin
içi de doldurulmuyor. Bakınız, bu kategorinin ne olduğu da belli değil.
Galatasaray Üniversitesine bir görevlendirme mi yapacağız veya Türk-Alman
Üniversitesi bu kapsama giriyor mu? Ya da birtakım vakıf üniversitelerinin
bugün web sitelerine girip bakarsanız, çok net olarak görürsünüz “uluslararası
anlaşmalar” başlığı altında anlaşma yaptıkları üniversitelerin isimlerini
zikretmektedirler. Vakıf üniversiteleri bu kapsama giriyor mu? Bütün bunlara
açıklık kazandırmayan ve gelecekte sorunlara yol açacak teknik hatalarla dolu
bir madde düzenlemesi yapılmıştır ve bütün bunlara ek olarak, eğer gerçekten
maksat vakıf üniversitelerini de bu kapsama almaksa o zaman devlet
üniversitelerinin sürekli içinin boşaltılmakta olmasının Türk yükseköğretim
sistemine vereceği zararların bu madde düzenlemeleri yapılırken dikkate alınması
ve bu madde içeriğinin netleştirilmesi gerekir çünkü yükseköğretim yani mevcut
2547 sayılı Yasa’nın hiçbir yerinde bu ibare geçmemektedir, yeni YÖK taslağında
yer alıyor olabilir ama mevcut yasada yoktur. O nedenle -görüyorsunuz, son
derece iyi niyetli bir konuşma yaptım- bu konuda bir düzenlemenin yeniden
yapılmasını da çok gerekli görüyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, kısa bir bilgilendirme
yapabilir miyim konuşmacının bahsettiği konuyla ilgili olarak?
BAŞKAN – Buyurun.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Önce, gerçekten çok hassas bir konu, iyi yakalandı, ben teşekkür
ediyorum Sayın Milletvekilimize ancak bilerek seçildi bu ifade, bilerek
kullanıldı. Şunun için: Bir defa iki üniversiteyi kapsıyor bu ifade; bir tanesi
Manas Üniversitesi, birisi Ahmet Yesevi Üniversitesi, ikisi de uluslararası
sözleşmelerle kurulmuş üniversite. Eğer Türk cumhuriyetleriyle ilgili ifadeyi
kullanmış olsaydık kapsama alınmaması gereken Kıbrıs’taki üniversitelerin de
kapsama girmesi gerekirdi. O zaman, sistemi ciddi anlamda sıkıntıya sokardı
çünkü geçici görevle gittikleri takdirde profesörler bu üniversitelere, bütün
hakları, kadroları burada kalıyor, o kadroları işgal ediyorlar. Dolayısıyla,
sayıyı çok fazla arttırma imkânı yoktu. Zaten talep de esas itibarıyla Manas
Üniversitesinden ve Ahmet Yesevi Üniversitesinden gelmişti. Dolayısıyla, ifade
doğru yani söylediğiniz anlamda bir teknik yanlışlık içermiyor.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Böylece birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Sayın milletvekilleri, birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 01.59
ONUNCU OTURUM
Açılma Saati: 02.19
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER : Muhammet Bilal
MACİT (İstanbul), Fatih ŞAHİN (Ankara)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
109’uncu Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.
463 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm 19 ila 36’ncı maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
isteyen Mustafa Kalaycı, Konya Milletvekili.
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin ikinci bölümü üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Konyalıların bir sevincini sizlerle paylaşmak istiyorum, sözlerime
böyle başlamak istiyorum: Torku Konyaspor bu gece oynanan PTT Birinci Lig
Play-off yarı final maçını kazanarak finale yükselmiştir. Ben, buradan
Konyaspor’un futbolcularını, teknik kadrosunu, yönetimini ve fedakâr
taraftarlarını tebrik ediyorum. Torku Konyaspor, inşallah, pazar akşamı
oynanacak final maçını da kazanarak Süper Lig’e yükselecektir, buna yürekten
inanıyorum.
Değerli milletvekilleri…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben katılmıyorum bu kanaate Manisalı olarak.
MUSTAFA KALAYCI (Devamla) – Manisa’ya bir takım yeter Özgürcüğüm,
iki tane… (Gülüşmeler)
MUSA ÇAM (İzmir) – Dostluk kazansın.
MUSTAFA KALAYCI (Devamla) – Evet.
Değerli milletvekilleri, ivedi olarak yürürlüğe konulmak istendiği
anlaşılan 36 maddelik bu kanun teklifinde 18 kanun ve kanun hükmünde kararnamede
değişiklik öngörülmektedir.
Son günlerde kamuoyunda tartışılan ya da tartıştırılan ve yapılan
görüşmelerde de üzerinde en fazla konuşulan maddeleri alkollü içkilerin
üretimi, tüketimi, pazarlanması, satışı, reklam ve tanıtımı ile ilgili getirilen
yasak ve cezalardır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak alkollü içkilerin, her
ne yolla olursa olsun, özendirilmesine kesinlikle karşıyız. İnancımız gereği
karşıyız, toplum sağlığı yönüyle karşıyız.
AKP iktidarları döneminde ülkemizdeki alkol tüketimindeki artış
dikkat çekmektedir. Maliye Bakanının bir soru önergesine verdiği cevaba göre,
2012 yılında üretimden ve ithalattan iç piyasaya arz edilen alkollü içki
miktarı 2004 yılına göre sekiz yılda yüzde 26 oranında artarak 1 milyar 127
milyon litreyi aşmıştır. Aynı dönemde bira miktarı yüzde 15, şarap miktarı
yüzde 110, rakı, votka, viski, likör, cin ve diğer distile içkilerin miktarı
yüzde 32 oranında artmıştır. Bunlar resmî rakamlar olup bu alanda kaçakçılık ve
kayıt dışılığın fazla olduğu dikkate alınırsa rakamların çok daha yüksek olduğu
aşikârdır.
AKP zihniyetinin, alkollü içkilere getirilen yasaklar ve cezalarla
bir propaganda malzemesi elde etme çabasında olduğu görülmektedir. Her fırsatta
yaptığı gibi yine milletimizin dinî hassasiyetlerini sonuna kadar istismar
etmeyi amaçladığı açıktır. Aslında, AKP zihniyetinin toplum ve gençliğin alkol
düşkünlüğüne girmesini önlemek konusunda bugüne kadar bir derdi, bir kaygısının
olmadığı da anlaşılmaktadır. İşte, bu teklifle böyle bir kaygıdan dolayı
alkollü içkilerle ilgili yasaklar ve cezalar getiriliyor diyenlere sormak
lazım: Madem öyle on buçuk yıldır nerelerdeydiniz? Sözde muhafazakâr
olduklarını söyleyenlerin, güya dindar gençlik yetiştirmekten bahsedenlerin on
buçuk yıllık iktidarları döneminde ülkemizdeki alkol tüketimi artmış, alkole
başlama yaşı 11’e kadar düşmüş, çocuklarımız ve gençlerimiz arasında alkol
tüketimi kaygı verici bir noktaya ulaşmıştır. Alkol, uyuşturucu, esrar gibi
kötü alışkanlıklar ile satanizm maalesef okullarda kol gezmektedir.
Anayasa’mızda da görev olarak verilmesine rağmen AKP iktidarının
gerekli tedbirleri alarak toplumu ve gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu
maddelerden, kötü alışkanlıklardan koruyamadığını resmî veriler ve araştırmalar
göstermektedir. Bu konuda çocuklarımıza ve gençlerimize gerekli eğitim
verilmeden, insanımız bilinçlendirilmeden sadece yasaklar ve cezalarla sonuç
alınamayacağı da bir gerçektir.
AKP iktidarı başına 5’inci bakanını getirdiği eğitim alanını millî
ve manevi içerikten yoksun, bilimsellikten uzak anlayışla ve deneme yanılma
yöntemi ile yaptığı uygulamalarla yazboz tahtasına döndürmüştür. Yapılan her
değişiklik, malzemesi insan olan eğitim sisteminde nesillerin heba olmasına
neden olmuştur.
AKP döneminde millî ve manevi değerlerimizi özümsemiş, düşünme,
algılama ve problem çözme yeteneği gelişmiş, yeni gelişmelere açık, sorumluluk
duygusu ve toplumsal duyarlılığı yüksek, bilim ve teknoloji üretimine yatkın,
girişimci, demokrat, kültürlü ve inançlı nesillerin yetiştirilmesini sağlayacak
eğitim politikaları uygulanmamıştır. Bu yönüyle bir reform da
gerçekleştirilmemiştir. Kur’an-ı Kerim'in ve Peygamberimizin hayatının ders
olarak konulması da Milliyetçi Hareket Partisinin öncülüğü sayesinde gerçekleşmiştir.
Değerli milletvekilleri, AKP'nin on buçuk yıllık iktidarında millî
ve manevi değerlerimiz büyük yara almış, yozlaşma ve değerler erozyonu kaygı
verici boyutlara ulaşmıştır. Bundan dolayı ben bu düzenlemeyle ilgili olarak
AKP zihniyetinin yaşam tarzını dayattığı, dinî gerekçelerle alkole yasaklar
getirdiği eleştirilerine katılamıyorum. Düşünün, hiç zinayı ve domuzu serbest
bırakan bir zihniyet alkole dinî gerekçelerle yasak getirir mi?
Yine bir istismarla karşı karşıya olunduğu açıktır. Ama AKP zihniyeti
boşuna heveslenmesin, artık istismar siyasetinden nema elde edemeyeceklerdir.
“Alkollü içkilere yasaklar ve ağır cezalar getirdik.” propagandası kendilerine
siyasi bir çıkar sağlayamayacaktır.
Millet size nasıl inansın ki? Domuz eti üretim ve satışını serbest
bırakan, domuz çiftliklerine destek veren AKP Hükûmeti değil mi? Müslüman’a
domuz eti satılmasını sağlayan siz değil misiniz? Sadece bunun vebali size
yeter. Müslüman Türk milleti size bu konuda hakkını asla helal etmeyecektir.
AKP Hükümeti tarafından çıkartılan yönetmelik ve tebliğlerle
marketlerde domuz satışı, üretimi ve
kesimi serbest bırakılmış, domuz eti Türk Gıda Kodeksi’ne dâhil edilmiş, diğer
eti helal hayvanlarla birlikte zikredilerek kasaplık hayvanlar arasına alınmış,
domuz beslenen çiftliklere bir kamu bankasından işletme ve yatırım kredisi alma
imkânı verilmiştir. Tarım Bakanına sorarsan ülkemizde 3 ruhsatlı domuz çiftliği
var. Ama yapılan araştırmalara göre Türkiye'de 80 civarında kaçak çiftlikte
yılda 1 milyon civarında domuz üretildiği ve bunların kaçak olarak normal
kesimhanelerde kesildiği ifade edilmektedir. AKP Hükümetine soruyorum: Milletin
satın aldığı etlere ve et ürünlerine domuz eti karıştırılmadığı, domuz etinde
kullanılan makine ve bıçakların helal etlerde kullanılmadığı konusunda bir
güvence verebilir misiniz? Etkili bir denetim, doğru dürüst bir gıda kontrolü
yapılmıyor ki cevap verebilesiniz, son zamanlarda ortaya çıkan gelişmeler domuz
ürünlerinin yaygınlaşarak âdeta yediğimiz içtiğimiz her şeye bulaştığını göstermektedir.
Domuz etini “Demokrasi var, gayrimüslimler var, turistler var.” diye
savunabilirsiniz ama Müslüman Türk milleti de ne yediğini bilmek istiyor. Domuz
etini ve domuz değmiş hiçbir şeyi yemek istemiyor. AKP Hükümetine soruyorum:
Her yıl kesildiği söylenen 1 milyon domuz nerede kullanılıyor? Öncelikle bunun
hesabını bir verin. Ruhsatsız faaliyet gösteren domuz çiftlikleriyle ilgili
hangi yasakları ve cezaları
uyguluyorsunuz? Önce bunları bir anlatın.
AKP, alkole yasaklar getirerek yaşam tarzını dayatmıyor. Öyle
olsaydı zinayı serbest bırakıp, imam nikâhı yaptırmayı suç saymazlardı. AKP
iktidarında 2004 yılında kabul edilen Türk Ceza Kanunu’na göre zina suç
sayılmazken, resmî nikâh olmadan imam nikâhı yaptıranlar hakkında iki aydan
altı aya kadar hapis cezası, bu nikâhı kıyan imamlara da iki aydan altı aya
kadar hapis cezası verilmesi öngörülmüştür.
AKP iktidarının ak icraatları bunlarla sınırlı değildir.
Heybeliada Ruhban Okulunun açılması konusunda söz veren, Patrik’in “ekümenik”
sıfatını taşımasını kabullenen, böylece İstanbul'da Vatikan benzeri bir
yapılanmanın kurulmasına kapı aralayan AKP zihniyetidir.
İmar Kanunu’nda "cami" ifadesini "ibadethane"
olarak değiştirerek Türkiye'de mantar gibi biten apartman kiliselerini
meşrulaştıran, misyoner faaliyet yürüten bir çok yabancı derneğin Türkiye'de
şube açabilmesine ve faaliyet göstermesine imkân getiren, AKP zihniyetidir.
Kuran kursu yıkıp kiliseler açan, AKP zihniyetidir.
Sizlere soruyorum: "Bütün Türkler yok edilmeden Hristiyan
dünyası rahat etmeyecek." diyen Papa’nın heykeli altında, onun manevi
huzurunda, 29 Ekim 2004 tarihinde AB Anayasası'nı imzalayanlar kimlerdi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA KALAYCI (Devamla) – Teşekkür eder, saygılar sunarım.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen
Kazım Kurt, Eskişehir Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA KAZIM KURT (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın milletvekilleri, on iki buçuk saatten bu yana kesintisiz
devam eden çalışmamız sonucunda 463 sıra sayılı Kanun Teklifi’ni herhâlde
sabaha karşı geçirmiş olacağız.
Bugün, parlamenter demokrasinin nasıl çoğulcu diktatörlüğe
dönüştüğünün göstergesidir. Parmak sayınız çoktur. Parmak sayınıza göre, hem
komisyonlarda doğru dürüst tartışamadığımız yasaları, bekleme süresini dahi
göze almadan Meclis Genel Kuruluna getiriyorsunuz hem de burada sabaha kadar bu
işi tartışacağız ve bitireceğiz diyorsunuz. Ama bu tartışmaları uygun bir
ortamda yapamıyoruz çünkü önergeler sadece grup başkan vekillerine veriliyor,
diğer milletvekillerine böyle bir kolaylık, inceleme ve değerlendirme şansı
tanınmıyor.
Şimdi, aslında bir hükûmet tasarısı olan ve bir hükûmet tasarısı
olarak gelmesi gereken bir nitelikteki bu torba yasanın niçin teklif olarak
geldiğini anlayabilmiş değilim. Herhâlde, ya Hükûmet bu konuda anlaşamıyor,
uzlaşamıyor, bazı bakanlar bu torbadaki bazı maddelere itiraz ediyor, o nedenle
teklif geliyor ya da Hükûmet “Bak, ben bu yasakları getirmiyorum,
milletvekilleri getiriyor.” diyerek böyle bir yolu izliyor. Bunun ikisi de
doğru değildir, ikisi de uygun değildir. Mahcup bir tasarı teklif hâline
dönüştürülüyor ve toplumdan gelecek tepkileri güya engellemeye çalışıyorsunuz
ama maalesef bunu engelleme şansımız ve durumumuz söz konusu değil.
AKP 3Y’yi engelleyeceğim diye iktidara geldi: “Yolsuzluğu
bitireceğim, yoksulluğu ortadan kaldıracağım ve yasakları sona erdireceğim.”
diye… Ama bugün gördük ki çok ciddi anlamda bir yasak rejimini oturtuyoruz
Türkiye'nin gündemine. İnsanların yaşam tarzını değiştiriyoruz, insanların
düşünme tarzını değiştiriyoruz ve insanların bireysel hak ve özgürlüklerine
saygı göstermeden “Ben çoğunluğum, böyle yaşamanızı istiyorum.” diyerek kanun
yapıyoruz. Hiç kimsenin içki içmesini, alkol almasını engellemek hakkımız
yoktur ama hiç kimsenin de alkolizmin batağına batmasını sağlamak gibi bir
görevimiz yoktur. Anayasa bu konuda devlete, koruyucu olmak gibi bir görev
yüklemiştir. Koruyucu olmak demek bu işi temelli yasaklamak anlamına gelmez,
gelmemelidir. Bu konuda “Ben çoğunluğum, canım ne istiyorsa onu yaparım,
yaptırırım.” demekten vazgeçmek zorunludur. Bu mantıkla bu yasayı
değerlendirmek lazım.
Şimdi, öyle bir mantık ki, yerelleşmeyi savunurken, demokrasiyi
savunurken, “Yerel demokrasiyi birinci plana çıkaracağız.” derken, belediye
meclislerinin yapacağı işleri Bakanlar Kuruluna yüklüyoruz. Bakanlar Kurulu,
artık ilçelerdeki barların, pavyonların fiyatlarını belirleyecek. Böyle bir
yaklaşım, böyle bir değerlendirme asla olmaz. Pazar günü çalışacak bakkalın,
pazar günü çalışacak fırının harcını Bakanlar Kurulu belirleyecek. Bu da asla
uygulanabilir ve düzeltilebilir demek değildir.
Bu yasaklarla neleri devam ettiriyoruz? Bakın, Anayasa
Mahkemesinin yanlış diye iptal ettiği kanunların tamamını arkadan dolanarak
yeniden getiriyoruz. Oysa Anayasa Mahkemesinin kararlarına karşı hile yoluna
giderek yeni bir yasa yapmak doğru ve hukuki bir iş değildir, işlem değildir.
Yeminli mali müşavirlik sınavı, Toprak Reformu Kanunu hükümlerine
aykırı uygulamalar ve en önemlisi kamulaştırmasız el atma ve kamulaştırmada
tescil davalarıyla ilgili insanların mülkiyet haklarına saldırı, mülkiyet
haklarını ihlal edici düzenlemeler getiriyoruz ve bunu yaparken ne diye
yapıyoruz? “Ben çoğunluğum, ben ne dersem o olur.” Böyle bir mantıkla, böyle
bir anlayışla insanların en doğal, en korunması gereken mülkiyet hakkı temel
hak olmaktan çıkarılıyor. Avrupa insan hakları sözleşmelerine de aykırı hareket
etmek suretiyle ciddi anlamda ülkeyi gelecekte zarara sokacak ihlallerle karşı
karşıya kalacağız.
Tescil davalarında mahkeme kararlarına karşı itiraz yolunu ortadan
kaldırıyoruz ve bu itirazı yapma şansını hukuk devletinde, hukukun üstün olduğu
bir yerde nasıl uygulamaya geçireceğiz, uluslararası sözleşmelerle
yükümlendiğimiz konularda nasıl hesap vereceğiz, bunu da zamanla ortaya
koyacağız.
Değerli arkadaşlarım, alkollü araç kullanılması, ehliyetsiz araç
kullanılması yine bu torbanın içinde ve bununla ilgili bazı yaptırımları, bazı
cezaları artırarak ortaya koyuyoruz. Ama, bir nokta var ki, teknik cihaz ile
alkol tespitini kabul etmeyenlerle ilgili çok farklı bir uygulama. Peşin peşin
“Evet, sen şu kadar promil alkollüsündür.” mantığıyla bir ceza uygulaması
yanlıştır. Devlet, vatandaşını bu muayeneye götürebilecek kapasitededir,
çaptadır ve bu olgunluğu o idarecinin göstermesi gereklidir. Bu konuda da yine,
değerli bir katkı sunmak için çalışma yapılmasında yarar vardır. Bu, abartılmış
ve aşırıya kaçmış “Ben ne dersem o olur.” mantığıyla hareket eden bir durumdur.
Raylı sistemlerle ilgili devirleri KDV’den müstesna kılmak, belki
kısa vadede, çok yakın AKP’li belediyelere Ulaştırma Bakanlığı tarafından
yapılan raylı sistemlerin devriyle ilgili konuda bir avantaj sağlar ama diğer
belediyelerle bu konuda bir eşitlik söz konusu olmayacağı için bir
haksızlıktır, yanlışlıktır; bunun yaygınlaştırılmasında, geliştirilmesinde
yarar vardır.
Cep telefonlarına uygulanan vergilerin düşürülmesi, bu cep
telefonlarının daha çok kullanılabilir hâle getirilmesi için çalışma yapılması
gerekirken bunun korunması ve artırılması adaletle bağdaşır bir durum değildir.
Bunun devamını sağlamanın doğru olmadığını düşünüyorum.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarıyla ilgili ya da
uygulamalarıyla ilgili, belge ve bilgilerle ilgili bir yükümlülük getirilirken
buraya bir süre konulmaması yanlıştır, bu süre konulmalıdır. Kaç gün içinde,
kaç ay içinde bu evraklar, belgeler verilecektir, bu konulmalıdır ve belki bu
yasanın yine, “Ben yaptım oldu, ben ne dersem olur.” çerçevesindeki bir
uygulaması Yeşilay Vakfının kurulması. Oysa Yeşilay Tüzüğü’ne göre bu cemiyetin
organları var, Genel Kurulu var. Tüzük’ün 12’nci maddesine göre, derneğin vakıf
kurmasına Genel Kurulun karar vermesi gerekiyor ama siz diyorsunuz ki: “Biz
çoğunluğuz, biz sizin yerinize bu vakfı kurarız.” Böyle bir mantık olmaz. Bu,
ciddi anlamda sizin statükocu olduğunuzu, muhafazakâr olduğunuzu ve sistem
artık sizden yana olduğu için, bu işlerle ilgili hiçbir yeniliği, hiçbir
demokratikleşmeyi kabul etmediğinizin tescilidir. Hiçbir derneğin, hiçbir
organın genel kurulunun yerine Meclisi koyarak bu işi çözemeyiz.
Hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde şahsı adına söz isteyen, Ali Rıza Öztürk, Mersin
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
alkollü içkilerin sunulması ve tüketilmesi, kullanılmasıyla ilgili
düzenlemelerin gençleri ve toplumu alkol bağımlılığına karşı korumak amacıyla
yapıldığının inandırıcı olmadığını söylemiştim. Bu konuyu, çocukların
aileleriyle yemek yerken lokantalara yapılan polis baskınlarıyla, RTÜK’ün
toplumun maddi ve manevi değerlerine aykırı yayın yapıldığı ve padişahın
mahremiyetine saygı gösterilmediği gerekçesiyle televizyon kanallarına verilen
cezalarla, Sayın Başbakanın “Bu heykeli burada görmeyeceğim.” diye
gürlemesiyle, kız öğrencilerle erkek öğrenciler arasına 45 santim mesafe koyan
okul müdürleriyle, süt yasasını çıkarma girişimleriyl; valiliklerin,
belediyelerin, Türk Hava Yollarının içkiyle ilgili yasak kararlarıyla, Türk
Standartları Enstitüsünün helal gıda belgesi ve helal hizmet belgesi
çıkarmasıyla ve özgürlükleri sınırlayan başka yasaklarla, iktidarın dine göre
ayarlanmış diğer dayatmalarıyla birlikte değerlendirmek ve birlikte düşünmek
gerekiyor.
Aslında bu konuyu demokrasiyle ilgili olarak düşünmek gerekiyor.
Biat kültürünün egemen olduğu muhafazakârlaşan ve otoriterleşen toplumlarda
itiraz söz konusu değildir, itiraz gelmez. Dolayısıyla kadınların eve
kapatıldığı ve biat kültürünün egemen olduğu toplumlarda demokrasinin gelişmesi
ve yeşermesi mümkün değildir. Aslında iktidarın yapmak istediği tam da budur.
Bu düzenlemeler vahim düzenlemelerdir değerli arkadaşlarım.
Hepimiz biliyoruz ki bundan önce siyasi iktidar çocukların nüfus
kütüğüne süt annesiyle ilgili bilgileri kaydedip insanların evlilik
ilişkilerini buna göre saptamaya yönelik girişimlerde bulundu. Valilikler,
belediyeler ve Türk Hava Yolları içkileri yasakladılar. Ankara’nın göbeğinde,
Ümitköy’de, Çayyolu’nda annesiyle, babasıyla yemek yiyen çocuklar polis
baskınıyla önce alındılar, sonra ailelerine teslim edildiler. Toplumdan gelen
baskılar üzerine bu uygulamalardan vazgeçildi.
Hele hele Türk Standartları Enstitüsünün çıkarmış olduğu helal
gıda belgesi, helal hizmet belgesi aslında rezaletin daniskasıdır. Bir
restorana gireceksiniz, helal bölüm ayrı olacak, masalar birbirini görmeyecek,
helal bölüme hizmet edecek garson ayrı olacak, çatal bıçak ayrı olacak. Böyle
bir uygulamanın, böyle bir resmin demokratik hukuk devletinde, laik cumhuriyette
yeri olabilir mi? Bu olsa olsa değerli milletvekilleri, devlet eliyle toplumu
gettolaştırmadır. AKP iktidarı, İslamcı olanları da İslamcı olmayanları da
gettolaştırmaktadır ve bu yaptığı tüm hareketleri demokrasi adı altında
yapmaktadır. Bir yandan demokrasi türküleri söylemekte, öbür yandan demokrasi
ve hukuku ayaklar altına almaktadır.
Şu anda gecenin -sabah- saat 3’üne doğru geliyoruz. Bizim bundan
önceki Grup Başkan Vekilimiz Sayın Kemal Anadol -kulakları çınlasın- sık sık
söylerdi: “Bu saatte Ankara sokaklarına gittiğinizde bir tek pavyonlar açıktır,
bir de Türkiye Büyük Millet Meclisi açıktır.”
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Böyle karşılaştırma olur mu?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, toplumda
öncelikle milletvekillerinin itibarını bu kadar kendi kendimize itibarsız hâle
getirirsek, milletvekillerine gerçekten bu uygulamaları reva görüyor isek bizim
toplumun diğer kesimlerinden milletvekillerine yönelik saygı beklemeye hakkımız
yoktur.
Ben buradan soruyorum Sayın Bakana, sayın AKP grup başkan
vekillerine, Komisyon Başkanına: Bu yasanın bu kadar alelacele, hukuk dışı bir
şekilde, çoğunluk diktatörlüğüne dayanarak Meclise getirilmesinin nedeni nedir?
Yani, bu, normal çalışma günlerinde neden getirilmiyor? Neden bu kadar acele
ediliyor? Bunun amacı nedir ben bunu anlamış değilim değerli arkadaşlarım.
Bunun açıklanmasını istiyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Çoğunluk diktatörlüğünden(!)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde şahsı adına söz isteyen Erkan Akçay, Manisa
Milletvekili. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
pazar günü Manisaspor ve Konyaspor, Eskişehir’de final maçı oynayacaklar. Evet,
Eskişehirli arkadaşlara da inşallah misafir olacağız. Sayın Kalaycı’yla
birlikte iki rakip olarak inşallah iyi bir neticeyle dönmeyi ümit ediyoruz.
Özgür Bey, siz de katılırsınız inşallah. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben ikinci bölüm üzerinde
şahsım adına söz aldım. Tabii 18 madde. Bunun içerisinden de 22 ve 23’üncü
maddeyle ilgili olarak konuşmamı tamamlamak istiyorum.
Geçen 23’üncü Dönemde görev yapan milletvekili arkadaşlarımız çok
rahat hatırlayacaklardır. Haziran ayı içerisinde, haziranın ortasında 2010
yılında tek maddelik bir kanun çıkmıştı ve 5999 sayılı. Bu, kamulaştırmasız el
koyma sebebiyle tazmini düzenleyen ve şimdi 22’nci maddede de değişikliği yapan
bir düzenlemeydi. Bu teklifin 22’nci maddesinin 2942 sayılı Kamulaştırma
Kanunu’nda önerdiği değişiklik, kamulaştırma yapılmış ancak işlemleri
tamamlanmamış veya kamulaştırma hiç yapılmamışken kamu hizmetine ayrılarak veya
kamu yararına yönelik bir ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis yapılan
taşınmazlarla ilgili bir düzenleme ve bu 2942 sayılı Kanun’un 6’ncı maddesi,
1956 yılı ile 1983 yılları arasında kamulaştırmasız el atma fiilleri karşısında
taşınmaz sahibinin el atmaya konu olan taşınmazların değerini idareden talep
edebilmesini düzenliyor. Bu hakkın 1983 yılı sonrasına da uzatılmasını öngören
6111 sayılı Kanun’un geçici 2’nci maddesi, Anayasa Mahkemesi tarafından Kasım
2012 yılında, 169 sayılı karar ile iptal edildi ve teklifin bu maddesi,
gerekçesinde her ne kadar Anayasa Mahkemesi kararları esas alınarak
hazırlandığı ifade edilse de mahkeme kararına aykırı bir düzenlemedir. Gerçi,
bu madde gelirken Adalet ve Kalkınma Partisinin yine bu 22’nci maddeyle ilgili
bir değişikliği de olacak, ondan da haberdarız. Bu, 2012 yılına kadar kapsama
yine Anayasa Mahkemesinin öngördüğü şekilde 4/11/1983 şeklinde düzeltiliyor. Bu
düzeltme kısmen bir düzeltmedir, aslında Anayasa Mahkemesi kararı tamamen
karşılanmış da olmuyor. Çünkü ayrıca taşınmaz bedellerinin taksitle ödenmeye
devam edilmesi suretiyle vatandaşlarımızın idare karşısında mağduriyeti, hak
arama yolları yine tıkalıdır. Burada da bir düzeltme yapılması gerekir ve bu
maddenin bu hâliyle yürürlüğe girmesi hâlinde, idare, usulüne uygun
kamulaştırma yapmayacaktır. Yani kamulaştırmasız el atmanın önüne geçilmesi
gerekir fakat bu düzenleme kamulaştırmasız el atmanın önüne geçmiyor, bilakis,
kamulaştırmasız el atmayı da özendiren bir düzenleme olarak duruyor. Yasal
düzenlemeleriyle yargı önünde idarelerin hukuka aykırı eylemleri ve işlemleri,
hukuka uygun eylem ve işlemlerinden üstün tutulamaz diyoruz.
Bu düşüncelerle sözlerime burada son veriyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde şimdi, on beş dakika süreyle soru-cevap işlemi
yapılacaktır.
Sayın Kurt…
KAZIM KURT (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, biraz önce de söylemeye çalıştım; bu 20’nci
maddeyle getirilmeye çalışılan alkol, narkotik veya psikotrop maddelerin
etkisinin ölçülmesiyle ilgili, teknik cihaz ile alkol tespitini kabul
etmeyenlerin peşin peşin belli bir miktarda promil alkollü kabul edilmesi
sağlık açısından nasıl değerlendirilebilir? Çünkü iki fıkra sonra bunların öyle
ya da böyle zabıta marifetiyle kan, tükürük, benzeri; saç, tırnak örnekleri
alınmak suretiyle ne kadar alkollü olduğunun tespiti mümkün. Niçin buraya Anayasa
Mahkemesi tarafından iptal edilecek bir hüküm konuldu? Bunu…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Sarıbaş…
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle şu saatte de devam eden, Çanakkale ilimde Yenice ilçesi
Karasuçam ve Çan ilçesi Ozancık köylerinde, Kaz Dağlarında meydana gelen orman
yangını hızlı bir şekilde devam ediyor. Ben, bu anlamda da, bir an önce
söndürülmesi ve hemşehrilerimin, köylülerimin can ve mal kaybına uğramamasını diliyorum.
Bu vesileyle de can kaybı olmamasını dilerken de mal kaybından dolayı da
buradan tüm yetkililerin hemen bir an önce tedbir almaları ama öncelikle
söndürülmesinden yana iyi dileklerimi iletmek istiyorum.
Hemen Bakanıma soruyorum: Gene, burada, özellikle insanların
gelecekte alkolle ilgili sağlıklarını çok düşünürken, aslında bugün yaşayan ve
yaşamakta olan sağlıkla ilgili konularda Çanakkale gibi batıda bir yerde Ezine,
Yenice, Gelibolu, Çan’da hâlâ daha on yıldır doktor kadrolarının tamamlanmadığı
ama gece yasaklar ve alkol…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Özel…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, hafızlarımızı tazeleyecek olursak, TEKEL’in içki
fabrikası yok pahasına özelleştirilmiş, hatta stoklardaki içkiler ihalede
verilen bedelin daha üzerinde olarak karşılık bulmuştu. Daha sonra bu misliyle
birkaç kez el değiştirdi. Bugün, bu şirketin yabancı sahiplerinin ve CEO’sunun
Başbakandan randevu istediği, kendilerine bu istenen randevunun verildiği,
Başbakanın da bu randevu gerçekleşmeden önce bu kanun geçerse, bunların,
kendilerinden yapacakları birtakım talepler karşısında “Meclisten geçti artık.
Zaten teklifti, bizim tasarımız değildi.” diye bir savunmaya gideceği konusu konuşuluyor.
Bu konuya bir açıklık getirebilir misiniz?
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Akçay…
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
18 Haziran 2010 tarihli ve 5999 sayılı Kanun, kamulaştırmasız el
koyma sebebiyle tazmini düzenlemektedir ve 18 Haziran 2010 tarihinden itibaren
bugüne kadar taşınmaz mallara ilişkin tazminat talebi sayısı nedir? Bugüne
kadar ne tutarda tazminat ödemesi yapılmıştır? Bu madde nedeniyle açılan dava
sayısı nedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bu tasarıdaki 34 maddenin 33’ü başka kanunlarda
değişiklik yapan bir torba yasa maddeleri ama, maalesef, 34’üncü madde bir
vakfın kurulmasıyla ilgili. Bunun burada yer alması yerine Vakıflar Kanunu’nda
ya da Dernekler Kanunu’nda yer alması kanun tekniği açısından daha doğru olmaz
mıydı? Bu torba yasada yeni bir vakfın kuruluşunu bir maddeyle gerçekleştirmeyi
ne derece doğru ve etik buluyorsunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Işık, buyurun.
MUHARREM IŞIK (Erzincan) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, Erzincan’a gitmişsiniz ama uçağa binmek için; keşke
bir hastaneleri gezseydiniz. Şu anda devlet hastanesinde en son olarak neye
karar verdiniz? Bir de, araştırma hastanesiyle ilgili bir çalışma yapacak
mısınız?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Gök…
LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Bakan, bu yasada getirdiğiniz 22’nci
madde Anayasa’ya aykırı bir maddedir. Şu anda, birazdan görüşeceğimiz bu
maddeyle kamulaştırmaya, kanuna uygun, kamu yararına uygun kamulaştırmalar
yapılmasının özendirilmesi ve gerçekte bunun öyle olması gerekirken, tam bunun
aksi bir şekilde, kamulaştırmasız el atmayı özendiren bir madde ile
Anayasa’mızın 138’inci maddesindeki mülkiyet hakkını son derece ağır bir
şekilde ihlal ediyorsunuz. Anayasa Mahkemesince iptal edilmiş bir yasayı tekrar
arkadan dolanarak getirirken anayasal bir suç işlediğinizin farkında mısınız?
Bu konuda vakit varken bir şey yapmayı düşünüyor musunuz?
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Ağbaba…
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Bakan, bu yasanın, alkolü
yasaklamanın gençlerin sağlığıyla ilgili olduğunu söylüyorsunuz. Şimdi bir
durum daha var ki, özellikle AKP iktidarında çok yaygınlaşan biber gazı gençlerin
sağlığını oldukça tehdit etmekte, eylemlerdeki atılan biber gazları gençlerin
sağlığını etkilemekte. Bunu yasaklamayı düşünüyor musunuz, onu sormak
istiyorum.
Bir de, geçtiğimiz haftalarda Malatya’ya gelmiştiniz, Arapgir
Devlet Hastanemizi açmıştınız. Onun için size teşekkür ediyorum. Orada Sayın
Aslanoğlu’nun talebiyle hastanemize hem uzman doktor hem de pratisyen hekim
gönderecektiniz. Bu konuda bir girişiminiz oldu mu, onu sormak istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Son soru, Sayın Özel…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Bakanım, Zonguldak’ta geçtiğimiz
günlerde 7 yaşında bir yavrumuz iki ayağını birden biçerdövere kaptırdı.
Gittiği ilçe hastanesi Zonguldak Devlet Hastanesine sevk etti. Hacettepeyle
görüştüler, altı saatin çok kritik bir süre olduğunu, derhâl uçak ya da
helikopter ambulansla hastanın yetiştirilmesi talep edildi. Ancak bu uçak ve
helikopter ambulansta 112’yle sürekli bir koordinasyon telaşıyla saatler
kaybedildi ve beş saat sonra yine kara yoluyla yollandı hasta. Hasta geldiğinde
artık çok geç kalmıştı. İki bacak da dikildi; birinin bugün kaybedildiği,
diğerinin de şansının yüzde 1’in altında olduğu söyleniyor. Bu konuda bir
soruşturma başlattınız mı? Bu “hayaldi gerçek oldu” ambulansları neden bu
yavrumuz için yalan oldu?
BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun.
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar.
Şimdi, Sayın Kurt, 20’nci madde, psikotrop maddelerin teknik cihaz
ile ölçülmesini kabul etmeyenlerle ilgili, belirli bir miktardaki oranı aldığı
gibi bir hüküm var. Hâlbuki kan tetkiki veya tükürükle tespit edilebilir.
Cihazı üflemeyenden zorla kan almamız veya kan tetkiki yapmamız da mümkün mü?
Dolayısıyla, cihazı üflemeyenin tükürüğünü nasıl alacağımızı da yine…
Dolayısıyla, burada bir iyi niyet varsa bir sorun olmaması gerekir ama bir art
niyet varsa ve bunda bir direnme varsa bunun bir çözüm hükmünü bulmak lazım. O
nedenle, bu anlamda böyle bir caydırıcılık anlamında değerlendirme. Yoksa, aynı
kişiden zorla kanı nasıl alabiliriz?
KAZIM KURT (Eskişehir) – Ama iki fıkra sonra koymuşsunuz, “Zorla,
zabıtayla alırız.” diyorsunuz.
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Zabıtayla kanı nasıl
alalım? Zabıtayla ölçtürüp…
KAZIM KURT (Eskişehir) – İşte yazıyor, devamını okuyun efendim.
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Zabıtayla kontrole
götürülür ama kanını alamayız.
KAZIM KURT (Eskişehir) – “Sürücü zabıta tarafından götürülür ve
tıbbi…”
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Evet, peki, teşekkür
ederim.
Sayın Sarıbaş, ben de Çanakkale’deki orman yangınının en kısa
zamanda söndürülmesini ve can kaybının olmamasını, mal kaybının da en az
düzeyde kalmasını temenni ederim.
Doktor kadroları, herhâlde yarıda kaldı. Belki de önümüzdeki
süreçte burada karşılıklı olarak en çok sorun yaşayacağımız konu doktor
kadroları. Ne yazık ki, doktor, hekim açığımızı bir süre daha kapatmakta
zorlanacağımız bir gerçek. Olabildiğince verimli kullanmayı, planlı kullanmayı
daha güçlü hâlde deneyeceğiz.
Sayın Özel, tabii, Sayın Başbakandan ne diye randevu istendi,
randevu verildi, verilmedi; o konuda bir bilgi sahibi olmadığım için -ilk defa
sizden duyuyorum- dolayısıyla bu konuda söyleyeceğim bir cümle şu anda yok.
“Kamulaştırmasız el koyma ile sayısı nedir, dava sayısı nedir,
ödenen miktar nedir?” Bu konuda tüm kamu tüzel kişileri muhatap olduğundan
sorular ayrıntılı olarak araştırıldıktan sonra ancak bu konuda size bir cevap
verebiliriz çünkü şu anda bizde de o anlamda net bir bilgi yok.
Sayın Işık, vakıf kurmayla ilgili… “Vakıflar Kanunu’nda olabilir
mi?” Zaten belki de torba kanunların en büyük özelliği de bu, birçok konudaki
ihtiyaçları karşılamak adına, bu anlamda da Yeşilay Vakfının ümit ederiz ki
alkolle toplumsal mücadelede önemli katkıları olacağına inanıyorum.
Erzincan Devlet Hastanesi… Sayın Işık, Erzincan programına
gelmedik ama Erzincan Devlet Hastanesiyle ilgili Erzincan halkının arzu ettiği
şekilde sonuçlandırmaya çalışıyoruz.
MUHARREM IŞIK (Erzincan) – Bina yapılacak mı?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) - Bina yapılacak
inşallah.
MUHARREM IŞIK (Erzincan) – Devlet Hastanesinin oraya.
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) - Çalışıyoruz üzerinde.
Bir hafta, on gün içinde…
MUHARREM IŞIK (Erzincan) – Araştırmanın oraya istemiyoruz; Devlet
Hastanesinin oraya istiyoruz Sayın Bakanım.
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Evet, ben de aynı şeye
cevaben… Orada bir çalışma yapıyoruz, bir on-onbeş gün içinde netleştiririz.
Sayın Levent: “Anayasa’ya aykırı, mülkiyet hakkını ihlal
ediyorsunuz.” Evet yani böyle bir düşüncemizin olmadığını siz de biliyorsunuz.
“Biber gazını yasaklamayı düşünüyor musunuz?” Arkadaşlar,
toplumsal olaylarda keşke hiç buna ihtiyaç duymasak ama daha dikkatli
kullanılması yönünde ümit ederim İçişleri Bakanlığımız daha duyarlı olur.
Teşekkür ederim, Arapgir’e gelmekten de, Malatya’ya gelmekten de
mutlu oldum; inşallah bütün illere gitmeye çalışacağız ama uzman doktor
konusunda ve hekim konusunda arkadaşlar çalışmaları yapıyor. İnşallah oradaki
sıkıntıyı da ortadan kaldırmayı demeyeyim ama azaltabilme gayreti içinde
olacağımızı ifade etmek isterim.
Zonguldak’ta 7 yaşındaki bir çocuğumuzun biçerdöver makinesine
kapılarak iki ayağını kaybetmesi... Helikopterin gece uçuşu veya akşam uçuşu
yapamaması, uçağımızın da, ambulans uçağının da bir başka hasta naklinde yani
Nevşehir’deki olaydan sonraki hasta naklinden sonraki bir saatlik gecikme
dolayısıyla kara yoluyla göndermek zorunda kaldığımız bir çocuğumuz. Soruşturma
açtık, dolayısıyla, soruşturma neticesine göre de inşallah size yine bilgi
veririz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri ve varsa o maddeler
üzerindeki önergelerin işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 03.06
ON BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 03.20
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER : Muhammet Bilal
MACİT (İstanbul), Mustafa HAMARAT (Ordu)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
109’uncu Birleşiminin On Birinci Oturumunu açıyorum.
463 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
19’uncu madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme
alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 sıra sayılı yasa tasarısının 19.
maddesindeki “motorlu araç” ifadesine motosiklet ifadesinin de eklenmesini arz
ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Veli Ağbaba Musa Çam
İstanbul Malatya İzmir
Özgür Özel Kazım Kurt Ali Sarıbaş
Manisa Eskişehir Çanakkale
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
463 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin 19 uncu maddesinde yer alan
"Ayrıca, aracın sürücü belgesiz kişilerce sürülmesine izin veren araç
sahibine de tescil plakası üzerinden, aynı miktarda idari para cezası
verilir." ibaresinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan İdris Baluken Hasip Kaplan
Iğdır Bingöl Şırnak
Sırrı
Sakık Abdullah
Levent Tüzel
Muş İstanbul
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Araçların izinli mi veya izinsiz mi alındığına dair bir tespitin
yapılması uygulama açısından oldukça güçtür. Bu nedenle gerek araç sahiplerinin
mağdur edilmemesi, gerekse de uygulamada sorunlarla karşılaşılmaması adına bu
ifadelerin tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 03.22
ON İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 03.28
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER : Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır), Mustafa HAMARAT (Ordu)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
109’uncu Birleşiminin On İkinci Oturumunu açıyorum.
Teklifin 19’uncu maddesi üzerinde verilen, Bingöl Milletvekili
İdris Baluken ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
463 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 sıra sayılı yasa tasarısının 19.
maddesindeki “motorlu araç” ifadesine motosiklet ifadesinin de eklenmesini arz
ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Veli Ağbaba…
BAŞKAN – Veli Ağbaba, Malatya Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
alkolün sınırlandırılmasıyla ilgili bir kanun, yine diğer kanunlar gibi,
tartışılmadan, konuşulmadan, muhalefetin görüşü alınmadan, ilgili sivil toplum
kuruluşlarıyla konuşulmadan ve işin muhataplarının düşüncesi alınmadan
yasalaştırılmak isteniyor.
Zaten, değerli milletvekilleri, üzülerek söylemek isterim ki bu iktidar
grubunun hâkim olduğu bu Mecliste, özgürlüklerle ilgili, demokratikleşmeyle
ilgili yasaların çıkmasını beklemiyoruz.
Tecrübelerimiz şunu gösteriyor: AKP Meclis Grubunun amacı,
kanunlar yoluyla hem ülkeyi hem de yaşamımızı dizayn etmek, kendine benzer bir
toplum yaratmak. Bunu 4+4+4’te gördük, bunu Sendika Yasası’nda gördük ve bunu
yargı paketlerinde de sıkça görüyoruz.
AKP’nin amacının ne olduğunu, on yıl boyunca AKP’nin değirmenine
su taşıyan liberaller öğrendi; AKP’nin amacını, on yıl boyunca AKP’nin
politikalarına karşı çıkanları suçlayan sözde gazeteciler anladı; AKP’nin
amacının ne olduğunu, “Yetmez ama evet”çiler anladı ve değerli arkadaşlar, bu
sizin yapmaya çalıştıklarınızı maalesef size oy veren insanlar da anladı; bugün
en büyük darbeyi de herhâlde onlardan yiyeceksiniz.
AKP’nin, iktidara geldiğinden beri tek bir amacı var değerli
arkadaşlar: Führer gibi düşünen, Führer gibi konuşan ve Führer gibi yaşayan
bireyler ve toplum yaratmak.
Değerli milletvekilleri, bu kanun ne zaman aklınıza geldi? 26
Nisanda Başbakan MÜSİAD Genel Kurulunda bir konuşma yaptı. Dedi ki: “Eline
döner bıçağını alan, kafayı çeken adam, bilgisayarla oynayan insanı öldürmeye
çalışıyor.”
Aslında Başbakan “Bütün kötülüklerin, bütün ölümlerin sorumlusu
alkoldür.” demeye çalıştı. (AK PARTİ sıralarından “Doğru.” sesleri) Ben de
merak ediyorum, “Doğru.” diyenlere soruyorum, “Doğru.” diyen bay bilmiş
adamlara soruyorum: Bilge köyündeki 46 tane insanı alkollü cani mi öldürdü?
Örneğin, Uludere’de 34 tane insanın üzerine bombayı alkollüler mi attı? O emri,
o Uludere’ye 34 tane insanın ölüm emrini veren Sayın Başbakan alkollü müydü?
Soruyorum size. (AK PARTİ sıralarından “Yuh!” sesleri)
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Ne diyorsun be!
BAŞKAN – Sayın Ağbaba, lütfen… Sayın Ağbaba… Lütfen Sayın Ağbaba.
VELİ AĞBABA (Devamla) - Yine, Sivas’ta Madımak’ı yakanlar alkollü
müydü, onu soruyorum ben size. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
FATİH ŞAHİN (Ankara) – Ne diyorsun sen! Sözünü geri al!
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Sözünü geri al!
VELİ AĞBABA (Devamla) - Bağırma, bağırma öyle, bağırma!
FATİH ŞAHİN (Ankara) – Sözünü geri al!
BAŞKAN – Sayın Ağbaba, lütfen temiz dille konuşunuz.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Sözünü geri al!
VELİ AĞBABA (Devamla) - Reyhanlı’da insanları öldüren, bombalayan
caniler alkollü müydü, merak ediyorum.
FATİH ŞAHİN (Ankara) – Sözünü geri al!
VELİ AĞBABA (Devamla) - Tabii, Hrant Dink’i, Uğur Mumcu’yu
öldürenler alkollü müydü, merak ediyorum.
FATİH ŞAHİN (Ankara) – Sözünü geri al!
VELİ AĞBABA (Devamla) - Bunun cevabını verin.
FATİH ŞAHİN (Ankara) – Sözünü geri al!
VELİ AĞBABA (Devamla) - 13 yaşındaki N.Ç.’ye tecavüz eden 26 tane
insan ve indirime uğrayan insan alkollü müydü, merak ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Sen nereden biliyorsun, sen de mi
vardın?
VELİ AĞBABA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bu kanunun amacı
açıktır. Bu kanunun esas sahipleri… Esas sahipleri de kusura bakma sen
değilsin, bu kanunun esas sahipleri bürokratlar. Nereden mi bürokratlar? Çünkü,
kanun hazırlandığı zaman, Komisyonda konuşulurken sizin de haberiniz yoktu,
sizin de haberiniz yoktu. Şimdi, o gün alt komisyonda Sayın Ayaydın soruyor,
diyor ki: “Esas amacınız nedir?” Maliye Bakanlığı Müsteşarı diyor ki: “Bizim
esas amacımız, alkolü bütün Türkiye’de yasaklamak.” (AK PARTİ sıralarından
“Doğru” sesleri) Sizin zihniyetiniz bu, sizin amacınız bu. (AK PARTİ
sıralarından “Evet” sesleri)
Bakın, değerli arkadaşlar, ben Türkiye’de herkesin bir özrü yerine
getirmesini diliyorum. IV. Murat’tan herkesin özür dilemesini istiyorum, IV.
Murat’tan. Niye? IV. Murat özgürlükçü biriymiş arkadaşlar. IV. Murat sizi
görmüş olsaydı… Özgürlükçü biriymiş, IV. Murat’a sizler rahmet okuttunuz. Sonra
merak edenler olursa “rahmet okutma”nın ne olduğunu anlatırım ben size. Şimdi,
değerli arkadaşlar, bakın, IV. Murat bütün ülkede alkolü yasakladı, uymayanlara
ağır cezalar verdi ama maalesef, IV. Murat’ın ölüm sebebi, değerli
milletvekilleri, 28 yaşında aşırı alkolden öldü. Ona da Allah rahmet eylesin
diliyorum. Bu yasağı getirenleri de Allah’a havale ediyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN - Bir saniye sayın milletvekilleri…
Sayın Canikli buyurun.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Konuşmacı, Sayın Başbakanımızın… (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Bir saniye sayın milletvekilleri, lütfen…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Konuşmacı, Sayın Başbakanımızın
Uludere’yle ilgili bombalama emrini verdiği şeklinde çok haksız, yanlış, yalan
bir iftirada bulundu.
BAŞKAN – Sayın Canikli, lütfen yeni bir sataşmaya mahal
vermeyelim, iki dakika süre veriyorum sataşma nedeniyle. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
5.- Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli’nin, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın görüşülen kanun teklifinin
19’uncu maddesinde verilen önerge üzerinde yaptığı konuşma sırasında AK PARTİ
Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, “İçki, bütün kötülüklerin anasıdır.” sözü, ne Sayın
Başbakanımıza ne de başka bir kişiye ait; bu bir hadistir. Bu, Peygamberimizin
söylediği bir hadistir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Peygamberimizin, İslam
Peygamberi’nin bir sözüdür. “İçki bütün kötülüklerin anasıdır” evet, biz de ona
yürekten inanıyoruz. Yürekten inanıyoruz, yürekten iman ediyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) – Doğru, doğru.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Sayın Başbakanımız, ne Uludere ne de
başka herhangi bir olayda, ettiğiniz iftira çerçevesinde, o içerikte hiçbir
şekilde bir karar almamıştır, böyle bir kararın altına imza atmamıştır, atması
da mümkün değildir. Bu, tam bir iftiradır ve yalandır. Tepeden tırnağa
yalandır. Ama, Dersim bombalaması gerçektir değerli arkadaşlar. Dersim’in
bombalanması gerçektir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Dersim’de kadınların
katledilmesi gerçektir, çocukların katledilmesi gerçektir. Kimin katlettiğini,
kimin bombaladığını da sizin takdirlerinize bırakıyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Canikli, konuşmasında
açıklama yaparken, Uludere’deki katliamla ilgili olarak Sayın Ağbaba’nın yapmış
olduğu açıklamalara gerçek dışı bir açıklama yapmak suretiyle sataşmada
bulunmuştur, söz istiyorum efendim.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Niye efendim, Dersim’de bombalamadı
mı Sayın Başkan, neresi gerçek dışı?
BAŞKAN – Buyurun, iki dakika söz veriyorum.
6.- İstanbul Milletvekili Mehmet
Akif Hamzaçebi’nin, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşma sırasında CHP Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Değerli milletvekilleri, Sayın
Canikli, siz bir süre önce burada BDP’den konuşan bir milletvekili arkadaşımıza
cevap vermek üzere kürsüye çıkmış, “Türkiye Cumhuriyeti Dersim’de hiçbir zaman
katliam yapmamıştır.” diye bir savunmada bulunmuştunuz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ne zaman?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – O sözlerinizi size
hatırlatıyorum. Bu sizin cümleniz, benim değil.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ne alakası var, nereden çıkmış o
cümle?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Evet, onu isterseniz
tutanaklardan bulacağım, çıkaracağım, size onu vereceğim, mahcup olacaksınız.
Bunu gayet iyi hatırlıyorsunuz. Tutanaklardan bulacağım. Tekrar söylüyorum, bu
benim cümlem değil, sizin cümleniz. Siyaset her zaman aynı tutarlılıkta olmayı
gerektirir.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Bakacağız cümleye.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – İkincisi, Sayın Ağbaba’nın
söylediği konuyu Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu sık sık ifade etti.
28 Aralık 2011 tarihinde Uludere’de 34 vatandaşımız katledilmiştir. Sayın Genel
Başkanımız bunu defalarca sordu. “Sayın Başbakan, bu talimatı siz mi verdiniz?”
Hatta, “Bu talimatı Sayın Başbakan vermiştir.” yönünde de bir beyanda bulundu
Sayın Kılıçdaroğlu, Genel Başkanımız.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başbakan defalarca açıkladı,
defalarca söyledi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Sayın Başbakan bugüne kadar bu
iddiaya, bu suçlamaya hiçbir cevap vermedi.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Verdi, vermez olur mu? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler.)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Sükût ikrardan gelir. Bir
başbakan, ana muhalefet partisi genel başkanı kendisine “34 vatandaşı katletme,
öldürme, bombalama emrini kim verdi?..” Genelkurmay “Biz kanunlara bağlıyız.
Başbakanlıktan aldığımız talimatların gereğini yaparız, onlara uyarız.” diyor
ise Başbakan da bu iddia, bu açıklama karşısında susuyor ise Uludere’deki 34
vatandaşımızın katledilmesi emrini kimin verdiği kendiliğinden ortaya
çıkmaktadır. Atasözümüz budur: Sükût ikrardan gelir.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkanım, Sayın Başbakanımız bu
tür iftira ve yalanlara karşı defalarca açıklama yaptı. Ayrıca, bu konuyla
ilgili, biliyorsunuz, bir araştırma komisyonu kuruldu, araştırma komisyonu da
raporunu tamamladı.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Meclisin koridorlarında üstünü
kapattılar.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ve orada da olayın nasıl olduğu,
nasıl cereyan ettiği ve emirlerin nasıl verildiği çok net bir şekilde
açıklandı, ifade edildi. Bu kadar açıklamadan sonra hâlen “Açıklama yapılmadı.”
şeklindeki bir beyanı gerçekten anlamakta zorluk çekiyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Canikli. Tutanaklara geçti
efendim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Şimdi, Uludere ile ilgili
kurulan komisyonun raporunu verdiği, orada da bu konunun net bir şekilde
açıklandığını söyledi Sayın Canikli. Bu vermiş olduğu bilgi dahi eksik, yanlış;
Genel Kurulu yanıltıyor. Bu rapora Cumhuriyet Halk Partili üyeler karşı oy
vermiştir.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Olabilir canım, olabilir.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Rapor çünkü gerçekleri…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – AKP raporudur o, AKP raporu.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – …örtbas etmek amacına yönelik
bir rapordur, doğru değildir, Cumhuriyet Halk Partisi alternatif bir rapor
yayınlamıştır ve iktidar partisi…
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Rapor var mı yok mu?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Yok, o yok hükmünde.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Nasıl yok?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – AKP raporu o, AKP raporu.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – AKP raporu o.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Başbakan verdiğim soru önergesine yanıt
versin.
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Arkadaşlar izin verir misiniz
ben cümlemi tamamlayayım.
Son cümlem: O rapor, AKP’li milletvekillerinin yazmış olduğu
rapor, kendi imzalarını taşımaktadır, Uludere’deki katliamın üstünü örtmeye
yöneliktir.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkanım, o rapor çoğunlukla,
kurallara uygun bir şekilde alınmıştır, geçerli bir rapordur, orada da çoğunluk
iradesi vardır.
BAŞKAN – Konu anlaşıldı Sayın Canikli, teşekkür ediyorum.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Manisa Milletvekili Recai
Berber ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ile 17 Millet-vekilinin;
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/1524) (S. Sayısı: 463) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
20’nci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/1524 sıra sayılı Kanun Teklifinin 20 nci
maddesi ile değiştirilen 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 48 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Mehmet Doğan Kubat Osman Aşkın Bak
Giresun İstanbul İstanbul
Yılmaz
Tunç Eşref
Taş
Bartın Bingöl
MADDE 20- 13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik
Kanununun 48 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Alkol, uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin etkisi altında
araç sürme yasağı
MADDE 48- (1) Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri almış olan
sürücüler ile alkollü olan sürücülerin karayolunda araç sürmeleri yasaktır.
(2) Uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin kullanılıp kullanılmadığı
ya da alkolün kandaki miktarını tespit amacıyla, kollukça teknik cihazlar
kullanılır.
(3) Kişinin yaralanmalı veya ölümlü ya da kollukça müdahil olunan
maddi hasarlı trafik kazasına karışması halinde, ikinci fıkrada belirtilen
muayeneye tabi tutulması zorunludur. Teknik cihaz ile yapılan ölçüme itiraz
eden veya bu cihaz ile ölçüm yapılmasına müsaade etmeyen bu sürücüler, en yakın
adli tıp kurumuna veya adli tabipliğe veya Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık
kuruluşlarına götürülerek uyuşturucu veya uyarıcı madde ya da alkol tespitinde
kullanılmak üzere vücutlarından kan, tükürük veya idrar gibi örnekler alınır.
Bu işlem bakımından 4/12/2004 tarihli 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 75
inci maddesi hükümleri, beşinci fıkrası hariç olmak üzere uygulanır.
(4) Trafik kazası sonucunda kişinin ölmesi veya teknik cihaza
üfleyemeyecek kadar yaralanmış olması halinde, üçüncü fıkra hükümlerine göre bu
kişilerden kan, tükürük veya idrar gibi örnekler alınır.
(5) Yapılan tespit sonucunda, 0.50 promilin üzerinde alkollü
olarak araç kullandığı tespit edilen sürücüler hakkında, fiili bir suç
oluştursa bile, 700 Türk Lirası idari para cezası verilir ve sürücü belgesi
altı ay süreyle geri alınır. Hususi otomobil dışındaki araçları alkollü olarak
kullanan sürücüler bakımından promil alt sınırı 0.21 olarak uygulanır. Alkollü
olarak araç kullanma nedeniyle sürücü belgesi geri alınan kişiye, son ihlalin
gerçekleştiği tarihten itibaren geriye doğru beş yıl içinde; ikinci defasında
877 Türk Lirası idari para cezası verilir ve sürücü belgeleri iki yıl süreyle,
üç veya üçten fazlasında ise, 1.407 Türk Lirası idari para cezası verilir ve
sürücü belgeleri her seferinde beşer yıl süreyle geri alınır. Sürücü
belgelerinin herhangi bir nedenle geçici olarak geri alınmış olması halinde
belirtilen süreler, geçici alma süresinin bitiminde başlar.
(6) Yapılan tespit sonucunda, 1.00 promilin üzerinde alkollü
olduğu tespit edilen sürücüler hakkında ayrıca Türk Ceza Kanununun 179 uncu
maddesi üçüncü fıkrası hükümleri uygulanır.
(7) Hususi otomobil sürücüleri bakımından 0.50 promilin, diğer
araç sürücüleri bakımından 0.20 promilin üzerinde alkollü olan sürücülerin
trafik kazasına sebebiyet vermesi halinde, ayrıca Türk Ceza Kanununun ilgili
hükümleri uygulanır.
(8) Uyuşturucu veya uyarıcı madde aldığı tespit edilen sürücülere
3600 Türk Lirası idari para cezası verilir ve sürücü belgesi beş yıl süreyle
geri alınır. Bu kişiler hakkında ayrıca Türk Ceza Kanunu hükümleri uygulanır.
(9) Uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin kullanılıp kullanılmadığı
ya da alkolün kandaki miktarını tespit amacıyla, kollukça teknik cihazlar
kullanılmasını kabul etmeyen sürücülere 2000 Türk Lirası idari para cezası
verilir ve sürücü belgesi iki yıl süreyle geri alınır.
(10) Sürücünün uyuşturucu veya uyarıcı madde kullandığından şüphe
edilmesi halinde 5271 sayılı Kanunun adli kolluğa ilişkin hükümleri uygulanır.
(11) Alkollü olarak araç kullanması nedeniyle son ihlalin
gerçekleştiği tarihten itibaren geriye doğru beş yıl içinde sürücü belgeleri
ikinci defa geri alınan sürücüler Sağlık Bakanlığınca, usul ve esasları
İçişleri, Milli Eğitim ve Sağlık Bakanlıklarınca çıkarılacak yönetmelikte
gösterilen sürücü davranışlarını geliştirme eğitimine; üç veya üçten fazla geri
alınan sürücüler ise psiko-teknik değerlendirmeye ve psikiyatri uzmanının
muayenesine tabi tutulurlar.
(12) Sürücü belgelerinin geçici geri alma işlemleri bu Kanunun 6
ncı maddesinde sayılan görevliler tarafından yapılır.
(13) Bu madde hükümlerine göre geri alınan sürücü belgesinin iade
edilebilmesi için; ilgili kişi hakkında trafik kurallarına aykırılık
dolayısıyla bu Kanun hükümlerine göre verilmiş olan idari para cezalarının
tamamının tahsil edilmiş olması; uyuşturucu veya uyarıcı madde alması nedeniyle
sürücü belgesi geri alınanların ayrıca sürücü olmasında sakınca bulunmadığına
dair resmi sağlık kurumlarından alınmış sağlık kurulu raporunun ibraz edilmesi
şarttır.
(14) Alkol, uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin tespiti için
kullanılacak teknik cihazların sahip olacağı asgari koşullar ile diğer usul ve
esaslar yönetmelikte gösterilir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 20 nci
maddesinin teklif metninden çıkartılmasını
arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Mustafa Kalaycı Mehmet Şandır
Manisa Konya Mersin
Alim Işık Mesut Dedeoğlu Reşat Doğru
Kütahya Kahramanmaraş Tokat
S.
Nevzat Korkmaz
Isparta
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Nevzat Korkmaz, Isparta
Milletvekili.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
20’nci maddede yapılan değişiklikleri büyük ölçüde makul ve
yerinde bulmakla birlikte bazı cezalarda kantarın topuzunun kaçırıldığını,
insaf ve adalet ölçülerinin zorlandığını belirtmek durumundayız.
Elbette devletin, bireyleri başta alkol bağımlılığı olmak üzere
her türlü bağımlılıktan koruma ve kurtarma gibi son derece önemli bir
sorumluluğu vardır. Hiç kimse “Efendim, bedenim de ruhum da bana aittir,
özgürlüğüm var, ne istersem yaparım.” diyemez, dese de bunun insan haklarını
esas alan demokratik hukuk devletinde bir karşılığı olamaz. Evrensel kabuller
demektedir ki: Kişi istemese de vücut bütünlüğü ve ruh sağlığını devlet
korumakla mükelleftir. Elbette, alkolle mücadelede ortaya konacak tedbir ve
müeyyideler de toplumsal destek ve mutabakatı esas almalıdır. Getirilen ceza ve
müeyyideler suç olarak tanımlanan fiillerle orantılı ve önleyici nitelikte
olmalı, insaf ve adalet duygularını yerle yeksan etmemelidir. Getirilen
düzenleme “Teknik cihaz ile alkol tespitini kabul etmeyenler 1 promil alkollü
olarak araç kullanmış sayılırlar ve haklarında (3)’üncü ve (9)’uncu fıkralar
kapsamında işlem yapılır.” diyor. Tabii ki, denetimi reddetmek bir müeyyide
gerektirir; ehliyete el koyma, seyirden alıkoyma, para cezası gibi yaptırımlar
uygulanmalıdır ancak (9)’uncu fıkrada TCK’nın 179’uncu maddesi üçüncü
fıkrasının uygulanacağı ifade edilmektedir ki, bu, iki yıla kadar hapis cezası
verilmesi anlamına gelmektedir. Gerçekten ağır bir müeyyidedir, uygulanamayan
ya da uygulandığında toplumsal direnç ortaya çıkaran bu tür aşırılıklardan
kaçınmak lazım.
Değerli milletvekilleri, bu kürsüden defalarca ifade edildi,
devleti yönetmek bilgi birikimi, tecrübe ve devlet umuru gerektirir. Akıllı ve
samimi devlet adamı meşveret eder. Devleti yönetmek belediyeyi yönetmek gibi
değildir. Belediye yöneticiliği o gün yaşayan insanların yerel ve ortak
ihtiyaçlarını gidermeyi hedefler ancak devleti yönetenler sadece bugünü değil,
geçmişi ve geleceği de hesap ederek sadece yerel ihtiyaçları değil, ulusal
hatta uluslararası gereklilikleri esas almak zorundadır. Alkollü yerler için
öngörülen izin ve ruhsatlar, dün, merkezin taşradaki yöneticileri vali ve
kaymakamlarca veriliyordu, bu da doğruydu. Bu yetkinin mülki idareden alınarak
seçimle gelmiş, böylece vatandaş baskısına daha açık bir makam olan belediye
başkanlıklarına verilmesi bizce doğru olmamıştır ancak başından beri devlet
kurumuna ve mülki idareye mesafeli olan AKP, bu uyarımızı “devleti kutsama”
gibi sığ bir tanımlamayla elinin tersiyle itmiş ve belediyelere vermiştir bu
yetkiyi. Vermiştir de ne olmuştur? On bir yıllık AKP iktidarında içkili
mekânların sayısı ikiye katlanmış, toplam içki tüketiminde yüzde 23 artış
olmuştur. Bunun müsebbibi AKP değil de kimdir?
Terörizme bile şefkat ve anlayış gösteren, “Sadece polisiye
tedbirlerle önlenemez.” diyen ve hatta bir AKP milletvekilinin “PKK’yı Allah’a
havale edelim, affedelim gitsin.” dediği AKP, alkol gibi bir illetle sadece
polisiye tedbirlerle netice almak yoluna gitmiş, uzun vadeli, çok boyutlu,
etkili bir eylem planı üretememiştir. Sadece yasak ve cezalar ile toplumun
sinir uçlarını hassaslaştırarak, toplumu kutuplaştırarak meseleyi en çabuk
nasıl istismar edebileceğine kafa yormuştur. Netice mi? Alkol yaşı neredeyse
11’lere kadar düşmüştür. AKP döneminde içki tüketimindeki artış bizi en fazla
içki tüketilen Müslüman ülkeler arasında Lübnan’dan sonra ikinci sıraya
çıkarmıştır. Bunun vebali ülkeyi yöneten AKP’de değil de kimdedir?
Unutmuş değiliz değerli milletvekilleri, bir önceki dönemdeydi,
ülkeye farklı faturalar düzenleyerek içki sokan İngiliz viski şirketlerinin 500
milyon doları bulan vergi cezalarını, dönemin Başbakanı Tony Blair, Sayın
Erdoğan’a gönderdiği “Af getirin.” mektubundan sonra affeden AKP’nin bu vebali
hem dinî hem de millî vebal değil de nedir? Bunu yaptıktan sonra bu konudaki
samimiyetinize nasıl inanacağız? “Alkol haramdır.” diyen yüce dinimiz bütün
haşmetiyle ortada dururken bu affa parmak kaldıran siz AKP’li milletvekilleri
bu vebalin altından nasıl kalkacaksınız? Kendi içinde ayrı, vatandaşa ayrı
lisan kullanan AKP’nin hayır hasenat ile anılmasını bu yüzden mümkün
görmediğimizi ifade ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/1524 sıra sayılı Kanun Teklifinin 20’nci
maddesiyle değiştirilen 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 48’inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları
MADDE 20- 13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik
Kanununun 48 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Alkol, uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin etkisi altında
araç sürme yasağı
MADDE 48- (1) Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri almış olan
sürücüler ile alkollü olan sürücülerin karayolunda araç sürmeleri yasaktır.
(2) Uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin kullanılıp kullanılmadığı
ya da alkolün kandaki miktarını tespit amacıyla, kollukça teknik cihazlar
kullanılır.
(3) Kişinin yaralanmalı veya ölümlü ya da kollukça müdahil olunan
maddi hasarlı trafik kazasına karışması halinde, ikinci fıkrada belirtilen
muayeneye tabi tutulması zorunludur. Teknik cihaz ile yapılan ölçüme itiraz
eden veya bu cihaz ile ölçüm yapılmasına müsaade etmeyen bu sürücüler, en yakın
adli tıp kurumuna veya adli tabipliğe veya Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık
kuruluşlarına götürülerek uyuşturucu veya uyarıcı madde ya da alkol tespitinde
kullanılmak üzere vücutlarından kan, tükürük veya idrar gibi örnekler alınır.
Bu işlem bakımından 4/12/2004 tarihli 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 75
inci maddesi hükümleri, beşinci fıkrası hariç olmak üzere uygulanır.
(4) Trafik kazası sonucunda kişinin ölmesi veya teknik cihaza
üfleyemeyecek kadar yaralanmış olması halinde, üçüncü fıkra hükümlerine göre bu
kişilerden kan, tükürük veya idrar gibi örnekler alınır.
(5) Yapılan tespit sonucunda, 0.50 promilin üzerinde alkollü
olarak araç kullandığı tespit edilen sürücüler hakkında, fiili bir suç
oluştursa bile, 700 Türk Lirası idari para cezası verilir ve sürücü belgesi
altı ay süreyle geri alınır. Hususi otomobil dışındaki araçları alkollü olarak
kullanan sürücüler bakımından promil alt sınırı 0.21 olarak uygulanır. Alkollü
olarak araç kullanma nedeniyle sürücü belgesi geri alınan kişiye, son ihlalin
gerçekleştiği tarihten itibaren geriye doğru beş yıl içinde; ikinci defasında
877 Türk Lirası idari para cezası verilir ve sürücü belgeleri iki yıl süreyle,
üç veya üçten fazlasında ise, 1.407 Türk Lirası idari para cezası verilir ve
sürücü belgeleri her seferinde beşer yıl süreyle geri alınır. Sürücü
belgelerinin herhangi bir nedenle geçici olarak geri alınmış olması halinde
belirtilen süreler, geçici alma süresinin bitiminde başlar.
(6) Yapılan tespit sonucunda, 1.00 promilin üzerinde alkollü
olduğu tespit edilen sürücüler hakkında ayrıca Türk Ceza Kanununun 179 uncu
maddesi üçüncü fıkrası hükümleri uygulanır.
(7) Hususi otomobil sürücüleri bakımından 0.50 promilin, diğer
araç sürücüleri bakımından 0.20 promilin üzerinde alkollü olan sürücülerin
trafik kazasına sebebiyet vermesi halinde, ayrıca Türk Ceza Kanununun ilgili
hükümleri uygulanır.
(8) Uyuşturucu veya uyarıcı madde aldığı tespit edilen sürücülere
3600 Türk Lirası idari para cezası verilir ve sürücü belgesi beş yıl süreyle
geri alınır. Bu kişiler hakkında ayrıca Türk Ceza Kanunu hükümleri uygulanır.
(9) Uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin kullanılıp kullanılmadığı
ya da alkolün kandaki miktarını tespit amacıyla, kollukça teknik cihazlar kullanılmasını
kabul etmeyen sürücülere 2000 Türk Lirası idari para cezası verilir ve sürücü
belgesi iki yıl süreyle geri alınır.
(10) Sürücünün uyuşturucu veya uyarıcı madde kullandığından şüphe
edilmesi halinde 5271 sayılı Kanunun adli kolluğa ilişkin hükümleri uygulanır.
(11) Alkollü olarak araç kullanması nedeniyle son ihlalin
gerçekleştiği tarihten itibaren geriye doğru beş yıl içinde sürücü belgeleri
ikinci defa geri alınan sürücüler Sağlık Bakanlığınca, usul ve esasları
İçişleri, Milli Eğitim ve Sağlık Bakanlıklarınca çıkarılacak yönetmelikte
gösterilen sürücü davranışlarını geliştirme eğitimine; üç veya üçten fazla geri
alınan sürücüler ise psiko-teknik değerlendirmeye ve psikiyatri uzmanının
muayenesine tabi tutulurlar.
(12) Sürücü belgelerinin geçici geri alma işlemleri bu Kanunun 6
ncı maddesinde sayılan görevliler tarafından yapılır.
(13) Bu madde hükümlerine göre geri alınan sürücü belgesinin iade
edilebilmesi için; ilgili kişi hakkında trafik kurallarına aykırılık
dolayısıyla bu Kanun hükümlerine göre verilmiş olan idari para cezalarının
tamamının tahsil edilmiş olması; uyuşturucu veya uyarıcı madde alması nedeniyle
sürücü belgesi geri alınanların ayrıca sürücü olmasında sakınca bulunmadığına
dair resmi sağlık kurumlarından alınmış sağlık kurulu raporunun ibraz edilmesi
şarttır.
(14) Alkol, uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin tespiti için
kullanılacak teknik cihazların sahip olacağı asgari koşullar ile diğer usul ve
esaslar yönetmelikte gösterilir."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılıyoruz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Gerekçe efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
GEREKÇE
Alkolün kandaki miktarını tespit amacıyla, kollukça teknik
cihazlar kullanılmasını kabul etmeyen sürücüler önceki düzenlemede 1.00 promil
alkollü olarak sayılırken, bu düzenlemenin hukuki açıdan problemlere yol
açabileceği göz önünde bulundurularak, teknik cihaz kullanılmasını kabul
etmeyen sürücülere idari para ceza verilmesi öngörülmüştür.
Mevcut uygulamada Yönetmelik ile düzenlenen promil değerleri
Kanuna taşınmıştır. Diğer fıkralar bu doğrultuda hukuk tekniği açısından
yeniden düzenlenmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
21’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 Sıra Sayılı yasa tasarısının 21.
Maddesindeki “birinci” ifadesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Özgür Özel Musa Çam
İstanbul Manisa İzmir
Kazım Kurt Veli
Ağbaba Ali
Sarıbaş
Eskişehir Malatya Çanakkale
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Veli Ağbaba, Malatya
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şimdi bu konuya girmeden önce Dersim’le ilgili bir iki şey söylemek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, her sıkıştığınızda “Dersim” diyorsunuz,
her zora geldiğinizde “Dersim” diyorsunuz. Bakın, birincisi, Dersim, burada
bulunan herkesin ortak geçmişidir. Ben, şimdi, Sayın Bilgiç’in amcasının 1935
yılında CHP’den milletvekili olduğunu biliyorum. Sayın Bilgiç burada. Burada
birçoklarınızın dedelerinizin, babalarınızın Cumhuriyet Halk Partisinde
milletvekilliği yaptığını biliyorum. Dersim, bu Meclisin ortak geçmişidir.
Cumhuriyetten, 1923’ten beri yaşananlar bu Meclisin ortak geçmişidir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) – “Tunceli” diyen yok mu bu memlekette ya?
VELİ AĞBABA (Devamla) – Biz Dersim’le hesaplaştık, biz Dersim’le
yüzleştik, biz Dersimli fakir bir ailenin çocuğunu, bir evladını Cumhuriyet
Halk Partisinin Genel Başkanı yaptık. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Ayrıca, sizler “millî irade” diyorsunuz zora geldiğiniz zaman.
Yüzde 48’le her türlü yasağı, işinize gelen her türlü kararı alıyorsunuz değil
mi? Bugün yapılan şey de o. Peki, Dersimliler yüzde 70 oy vermiş, Dersimliler 2
milletvekilinin 2’sini de Cumhuriyet Halk Partisine vermiş. (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ne diyormuş millî irade?
VELİ AĞBABA (Devamla) – Millî iradeye niye saygı duymuyorsun? Biz,
tekrar söylüyorum, bir Dersimliyi Genel Başkan yaptık, siz ne yaptınız? Sizin
ne yaptığınızı da ben anlatayım: Sizin Başbakanınız, sizin Genel Başkanınız
meydan meydan gezip… “Önemli olan boy değil, soy, soy!” diyen sizin
Başbakanınız değil mi?
YUNUS KILIÇ (Kars) – Doğru.
VELİ AĞBABA (Devamla) – “Doğru.” diyorsun tabii. Utanmıyorsun!
81 ilde bir partinin genel başkanının mezhebini, etnik kimliğini
miting meydanlarında yuhalatan hangi partinin genel başkanı? Bundan sonra
bunları düşünerek konuşun. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Yavaş, yavaş!
YUNUS KILIÇ (Kars) – Adam ol, adam!
VELİ AĞBABA (Devamla) – Adam olmayan sensin!
YUNUS KILIÇ (Kars) – Adam ol!
VELİ AĞBABA (Devamla) – Adam olmayan sensin!
BAŞKAN – Lütfen, Sayın Milletvekilim lütfen!
VELİ AĞBABA (Devamla) – Bak, terbiyesizlik yapma, sana adam olmayı
öğretirim.
YUNUS KILIÇ (Kars) – Adam ol!
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Ya, sen nasıl konuşuyorsun!
VELİ AĞBABA (Devamla) – Adam sen ol!
BAŞKAN – Sayın Ağbaba, lütfen Genel Kurula hitap edin.
YUNUS KILIÇ (Kars) – Adam ol!
VELİ AĞBABA (Devamla) – Adam ol! Şuna bak! Adam sen ol! Adamlığı
sana öğretirim terbiyesiz! Adam sen ol!
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Sen nasıl konuşuyorsun! Sen nesin!
VELİ AĞBABA (Devamla) – Ne diyorsun ya, ne diyorsun? Bunlar demokrat! Bunlar
demokrat! “Adam ol.” diyor.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Sen nasıl konuşuyorsun böyle! Sen
kendin adam mısın? Konuşma!
VELİ AĞBABA (Devamla) – Şu hâline bak, hâline! Utanmıyorsun
hâlinden!
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Sen utan!
VELİ AĞBABA (Devamla) – Demokrat bunlar, demokrat!
Bir dakika, başka şeyler söyleyeceğim size.
BAŞKAN – Lütfen, sayın milletvekilleri…
VELİ AĞBABA (Devamla) – Bakın, Dersim’le hesaplaşanlara, her
sıkıştığında “Dersim” diyenlere başka şeyler söyleyeceğim, dur! Merak etme,
dur! Nasıl adamlık, bak, ben sana söyleyeyim. Biz Dersimliyi Genel Başkan
yaptık, ben size söyleyeyim.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Ne oldu yaptınız da?
VELİ AĞBABA (Devamla) – Türkiye’nin en çok okuma yazma oranının
olduğu yer Dersim. Dersimli bir tane vali var mı? Yok. Dersimli bir tane
kaymakam var mı? Yok. Dersimli bir tane müdür var mı? Yok.
Peki, bir şey daha sorayım: Dersimli bir adama selam veriyor
musunuz?
ÜLKER CAN (Eskişehir) – Niye vermeyelim?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Niye veriyorsun?
ÜLKER CAN (Eskişehir) – Niye vermeyelim?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Grup kendi kendini ihbar ediyor bak!
VELİ AĞBABA (Devamla) – O da yok (CHP sıralarından alkışlar)
Çünkü, siz, her türlü mezhep ayrımcılığını, her türlü etnik ayrımcılığı
zihninize, kalbinize yerleştirmiş bir partinin mensuplarısınız siz. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Onu sen yapıyorsun, sen!
VELİ AĞBABA (Devamla) – İtirazınız varsa söyleyin. Ben soruyorum:
17 Mayısta Malatya’nın meydanında “Ey, Malatyalılar CHP’nin Genel Başkanının
mezhebini biliyor musunuz?” deyip
yuhalatan kim? Başbakan Recep Tayyip Erdoğan.
BÜNYAMİN ÖZBEK (Bayburt) – Malatya’da yüzde kaç oy aldınız? Tayyip
Erdoğan’a yüzde kaç oy çıktı Malatya’da?
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Malatya’da yüzde kaç oy aldın, kaç?
VELİ AĞBABA (Devamla) – Trabzon’da, “Ey Trabzonlular, bu partinin
Genel Başkanı Dersimli.” deyip yuhalatan kim? (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Kim? Kim? Her türlü ayrımcılık, her türlü mezhep düşmanlığı, her
türlü etnik kimlik düşmanlığı bize yakışmaz. Ona yakışanlar kimlerdir? Bir
partinin, siyasi partinin genel başkanını yuhalatanlardır. Bakın, biz
hesaplaştık, biz aslanlar gibi hesaplaştık. Yüreğiniz varsa, cesaretiniz
yetiyorsa gidin Dersim’e siyaset yapın. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Bir de bir şey söyleyeceğim.
BÜNYAMİN ÖZBEK (Bayburt) – Malatya Recep Tayyip Erdoğan’a yüzde
kaç oy verdi?
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Yüzde kaç oy verdi, yüzde kaç?
BÜNYAMİN ÖZBEK (Bayburt) – Yüzde kaç oy verdi Malatya?
VELİ AĞBABA (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlar, bakın, bu
Mecliste demokrasi yok. Bu Mecliste bu kafalar olduğu sürece bu Meclise
demokrasi gelmez.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Sen kendi kafana bak! Sen kendi
kafana bak!
VELİ AĞBABA (Devamla) – Oradan, Meclisten kürsüye saldırıyor,
utanmadan bir de küfrediyor, ahlaksızca küfrediyor birisi utanmadan. Böyle
Meclis olur mu Sayın Başkan, böyle bir şey olur mu?
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, konuşmacı partimizin ve
Sayın Başbakanımızın etnik ayrımcılık yaptığı şeklinde hakarette bulundu, bu
nedenle söz istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Canikli, iki dakika süre veriyorum sataşma
nedeniyle. Lütfen yeni bir sataşmaya mahal vermeyelim.
BÜNYAMİN ÖZBEK (Bayburt) – Başkanım, Veli Ağbaba bilmiyor, Malatya
yüzde kaç aldı?
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
7.- Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli’nin, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın görüşülen kanun teklifinin
21’inci maddesinde verilen önerge üzerinde yaptığı konuşma sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine ve AK PARTİ Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, milletin kararını elbette milletin takdirine bırakıyoruz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Çok merak ediyorsan Malatya’ya
gider öğrenirsin o zaman.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Bizim tarihimizde, inancımızda etnik
ya da başka bir ayrımcılık yapılması, bütün samimiyetimle söylüyorum, en ağır
suçlardan, -hem maddi anlamda söylüyorum hem de manevi anlamda- bir tanesidir. (CHP
sıralarından gürültüler)
ERKAN AKÇAY (Manisa) – On senede 36 etnik gruba böldünüz bu
memleketi!
MUSA ÇAM (İzmir) – Ama bu doğru değil, Sayın Başbakan miting
alanlarında bunu yaptı. Bu söylediğiniz doğru değil.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Lütfen, bir dakika, lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Önemli olan boy değil, soy!
VELİ AĞBABA (Malatya) – Boyundan da utanmıyor! “Soy, soy; soy
önemlidir.” diyor, o da, grup da “doğru” diyor Sayın Başkan.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Bunun kuralını, 632 yılında yine bizim
manevi liderimiz, Peygamber Efendimiz çok açık bir şekilde, henüz insanlığın
veya dünyanın önemli bir bölümünün kara dönemi yaşadığı bir dönemde ortaya
koymuştur. Arap’ın Arap olmayana, Acem’in Arap’a ya da siyahın beyaza hiçbir
üstünlüğü yoktur.
YUNUS KILIÇ (Kars) – Sağına, soluna bak.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sen de bak sağına, soluna. Sağına, soluna
bak adam, adam, adam! Adamlığı öğreteceğim ben sana!
YUNUS KILIÇ (Kars) - Terbiyesiz adam! Konuşma!
VELİ AĞBABA ( Malatya) – Konuşma, alıştınız küfre!.
NURETTİN CANİKLİ (Malatya) – Bu bizim şiarımızdır, her zaman her hareketimizde her icraatımızda
bu şiardan hiç vazgeçmedik, vazgeçmemiz de mümkün değil ve yaratılanı da
Yaradan’dan ötürü seviyoruz, bu herkes için geçerli. En büyük günahlardan, en
büyük suçlardan…
VELİ AĞBABA (Malatya) – En büyük günahı işliyorsunuz!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - …insanlık suçundan bir tanesi, insanı
doğuştan kazanılan herhangi bir özelliği nedeniyle ayrıma tabi tutmaktır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Başbakan yapıyor.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Biz yıllarca bunun mücadelesini
verdik. Başbakanımız da aynı çizgiden geliyor, aynı mücadeleyi Başbakanımız da
verdi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tek tek yuhalattı, tek tek yuhalattı her
yerde.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Bu düstura inanan hiçbir insanın
dediğiniz anlamda bir şekilde faaliyette bulunması, icraatta bulunması
kesinlikle söz konusu değildir.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Sayın Başkan, Hazreti Peygamber
hepimizin, sen bu kürsüye niye getiriyorsun? Dini siyasete bulaştırıyorsun ya!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Zaman zaman şu yapılmış olabilir:
İnsan geçmişinden utanmamalı, geçmişinden korkmamalı. Kim olursa olsun -herkes
için söylüyoruz- bunları rahatlıkla kamuoyuyla paylaşabilmeli, bundan
kaçınmamalı. Sayın Başbakanımızın söylediği budur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Kaçınmamalı insan geçmişinden. Bunu,
çıkarak dobra dobra, açık olarak rahatlıkla, özgürce söyleyebilmelidir ama
hiçbir şekilde…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) –
Olmadı efendim, olmadı. Bu konuşmanın cevabı bu değil, olmadı. Mahcup
oldunuz, mahcup oldunuz!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) –
Bize zaman zaman “Alevi müdür var mı, Alevi vali var mı?” diye
soruyorlar. Değerli arkadaşlar, biz öyle bir kayıt tutmuyoruz, kimseyi etnik
yapısına göre ayıran bir kayıt tutmuyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Canikli, olmadı bu.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Canikli, söyledi mi söylemedi mi?
Başbakan yuhalattı mı, yuhalatmadı mı?
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Manisa Milletvekili Recai
Berber ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ile 17 Millet-vekilinin;
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/1524) (S. Sayısı: 463) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
22’nci madde üzerinde dört adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 Sıra Sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 22 nci
maddesi ile değiştirilmesi öngörülen Kamulaştırma Kanununun geçici 6 ncı
maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan
"31/12/2012" ibaresi "4/11/1983" şeklinde, "bedel
talep edilmesi halinde bedel tespiti, idare adına tescili, terkini ve diğer
işlemleri” ibaresi "mülkiyet hakkından doğan talepler, bedel talep
edilmesi halinde bedel tespiti ve diğer işlemler" şeklinde, onikinci
fıkrasının ise aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve maddenin sonuna aşağıdaki
fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Mehmet Doğan Kubat Osman Aşkın Bak
Giresun İstanbul İstanbul
Yılmaz
Tunç Hacı Bayram
Türkoğlu
Bartın Hatay
"24/2/1984 tarihli ve 2981 sayılı Kanun hükümlerine göre
yapılan imar uygulamalarından doğan ve ipotekle teminat altına alınanlar da
dahil olmak üzere her türlü alacak ve bedeller, borçlu idarelerce, ipotek veya
uygulama tarihinden itibaren 4/12/1984 tarihli ve 3095 sayılı Kanunda
belirtilen kanuni faiz onanı uygulanmak suretiyle güncellenerek ilgililerine
ödenir. Bu hüküm devam eden davalarda da uygulanır. Bu fıkra uyarınca yapılacak
ödemeler hakkında da bu madde hükümleri uygulanır."
"4/11/1983 tarihinden bu fıkranın yürürlüğe girdiği tarihe
kadar kamulaştırma işlemleri tamamlanmamış veya kamulaştırması hiç yapılmamış
olmasına rağmen fiilen kamu hizmetine ayrılan veya kamu yararına ilişkin bir
ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis yapılan taşınmazların idare tarafından
kamulaştırılması halinde kamulaştırma bedeli ve mahkemelerce malikleri lehine
hükmedilen tazminat ile bu davalara ilişkin mahkeme ve icra vekalet ücretleri
de, idarelerce bu maddenin sekizinci fıkrasına göre bütçelerden ayrılacak
paydan ve aynı fıkrada belirtilen usule göre ödenir ve işlem yapılır. Bu
alacaklar için de bu maddenin onbirinci fıkrası, bu fıkra kapsamında kalan
taşınmazlar hakkında açılan her türlü davalarda ise yedinci fıkra hükümleri
uygulanır. Bu fıkra hükmü, bu fıkra kapsamında kalan taşınmazlar hakkında
açılan ve kesinleşmeyen davalarda da uygulanır.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 Sıra Sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 22 nci
maddesi ile değiştirilmesi öngörülen Kamulaştırma Kanununun geçici 6 ncı
maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde geçen "31/12/2012"
ibaresi "4/11/1983" şeklinde, "bedel talep edilmesi halinde
bedel tespiti, idare adına tescili, terkini ve diğer işlemler" ibaresi
"mülkiyet hakkından doğan talepler, bedel talep edilmesi halinde bedel
tespiti ve diğer işlemler" şeklinde; on ikinci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini ve maddenin sonuna aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Levent Gök Emre Köprülü
İstanbul Ankara Tekirdağ
Muharrem
Işık Haluk
Eyidoğan
Erzincan İstanbul
"24/2/1984 tarihli ve 2981 sayılı Kanun hükümlerine göre
yapılan imar uygulamalarından doğan ve ipotekle teminat altına alınanlar da
dahil olmak üzere her türlü alacak ve bedeller, borçlu idarelerce, ipotek veya
uygulama tarihinden itibaren 4/12/1984 tarihli ve 3095 sayılı Kanunda
belirtilen kanuni faiz onanı uygulanmak suretiyle güncellenerek ilgililerine
ödenir. Bu hüküm devam eden davalarda da uygulanır. Bu fıkra uyarınca yapılacak
ödemeler hakkında da bu madde hükümleri uygulanır."
“4/11/1983 tarihinden bu fıkranın yürürlüğe girdiği tarihe kadar
kamulaştırmasız kamu hizmetlerine ayrılan taşınmazların idare tarafından
kamulaştırılması hâlinde, kamulaştırma bedelleri hakkında bu maddenin sekizinci
ve on birinci fıkraları, bu taşınmazlar hakkında açılan davalarda ise yedinci
fıkra hükümleri uygulanır.”
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı
mahiyette bulunduğundan önergeleri birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
463 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin 22 inci maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan İdris Baluken Hasip Kaplan
Iğdır Bingöl Şırnak
Sırrı
Sakık Abdullah
Levent Tüzel
Muş İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Erkan Akçay Mustafa Kalaycı Mehmet Şandır
Manisa Konya Mersin
Alim Işık Mesut Dedeoğlu Reşat Doğru
Kütahya Kahramanmaraş Tokat
BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe…
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Teklifin 22 nci maddesi incelendiğinde teklifin hazırlanma
sürecinde Anayasa Mahkemesinin 22.02.2013 tarihli Resmî Gazete yayımlanan
kararın ve gerekçesinin dikkate alınmadığı anlaşılmaktadır. Getirilmek istenen
düzenleme ile 09.10.1956 tarihi ile 31.12.2012 tarihleri arasındaki tüm
kamulaştırmasız el atmalar nedeniyle vatandaşların haklarına bir an evvel
kavuşmalarının önü kapatılmakta, Anayasa Mahkemesinin iptal kararına da açıkça
aykırı olarak yeniden uzlaşma usulü getirilmektedir.
Yargıda içinden çıkılmaz hukuksal sorunlar oluşturacak bu maddenin
kanun teklifinden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN – Diğer gerekçeyi de okutuyorum:
Gerekçe:
Kamulaştırma Kanununda değişiklik yapılmakta ve işlemlerin
tamamlanmadığı veya kamulaştırmanın hiç yapılmadığı hâlde kamu hizmetine
ayrılmış veya kamu yararına dönük ihtiyaca tahsis edilmiş taşınmazla ilgili
dava açılabilmesi için yirmi yıllık hak düşürücü süreyi öngören 38. maddenin
Anayasa Mahkemesi tarafından iptali sonrası ve uygulamada karşılaşılan başka
sorunların çözümü için kanunun geçici 6. maddesinde bir düzenleme yapılmıştır.
Genel olarak bu düzenlemeye cepheden karşı olmaktan ziyade, eksik bir uygulama
olduğunun altını çizmek gerekir. Zira düzenlemenin kamulaştırma meselesi
üzerinden mağduriyet yaşayan binlerce vatandaşa kalıcı bir çözüm getirmediği
açıktır. Düzenlemede, belediye ile malik arasında kamulaştırma meselesi
üzerinden açılan davalarda uzlaşma yoluna gidilmesi esas alınmıştır. Ancak
belediyelerde, özellikle de mali gücü, personel giderlerine dahi oldukça
yetersiz olan küçük belediyelerde, vatandaşın beklediği kamulaştırma bedelinin
belediye tarafından ödenmesi oldukça zordur. Uzlaşmaya gidilmesi ise, bedelin
vatandaşa ödenmesi ve vatandaşın mağduriyetinin giderilmesi açısından, daha da
uzun bir döneme yayılmasına ve bu konuda vatandaşın mağduriyetinin
derinleşmesine neden olacaktır. Bu nedenle maddenin tasarı metninden
çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 Sıra Sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 22 nci maddesi ile
değiştirilmesi öngörülen Kamulaştırma Kanununun geçici 6 ncı maddesinin birinci
fıkrasının birinci cümlesinde geçen "31/12/2012" ibaresi
"4/11/1983" şeklinde, "bedel talep edilmesi halinde bedel
tespiti, idare adına tescili, terkini ve diğer işlemler" ibaresi
"mülkiyet hakkından doğan talepler, bedel talep edilmesi halinde bedel
tespiti ve diğer işlemler" şeklinde on ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini ve maddenin sonuna aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
"24/2/1984 tarihli ve 2981 sayılı Kanun hükümlerine göre
yapılan imar uygulamalarından doğan ve ipotekle teminat altına alınanlar da
dahil olmak üzere her türlü alacak ve bedeller, borçlu idarelerce, ipotek veya
uygulama tarihinden itibaren 4/12/1984 tarihli ve 3095 sayılı Kanunda
belirtilen kanuni faiz oranı uygulanmak suretiyle güncellenerek ilgililerine ödenir.
Bu hüküm devam eden davalarda da uygulanır. Bu fıkra uyarınca yapılacak
ödemeler hakkında da bu madde hükümleri uygulanır."
"4/11/1983 tarihinden bu fıkranın yürürlüğe girdiği tarihe
kadar kamulaştırmasız kamu hizmetlerine ayrılan taşınmazların idare tarafından
kamulaştırılması halinde, kamulaştırma bedelleri hakkında bu maddenin sekizinci
ve on birinci fıkraları, bu taşınmazlar hakkında açılan davalarda ise yedinci
fıkra hükümleri uygulanır."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Levent Gök, Ankara
Milletvekili.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Görüştüğümüz bu madde -çok açık bir dille, çok sade bir dille
anlatmaya çalışacağım- tam anlamıyla Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih
Gökçek’i kurtarma operasyonudur. Bir iktidarın bir belediye başkanını kurtarmak
için bu kadar yasayı Anayasa Mahkemesi kararlarının arkasına dolanarak da nasıl
çıkardığını gerçekten hayretle ve ibretle izliyorum.
Değerli milletvekilleri, bu kanun 1983 sonrası, belediyelerin
Kamulaştırma Kanunu hükümlerine aykırı olarak vatandaşların arsasını
kamulaştırma yapmadan, kamulaştırmasız el atma nedeniyle ellerinden aldıkları
taşınmazlardan tazminat ödemelerinden kurtulmak amacıyla getirilmiştir.
Hukukumuzda aslolan kamulaştırmadır. Kamulaştırma mümkün müdür? Mümkündür.
Kamulaştırma, kamu yararı öngörüldüğü anda, kamu idaresinin bir bedeli tespit
ve bankaya yatırması hâlinde mümkündür. Burada korunan yurttaşların mülkiyet
hakkıdır. Hangi mülkiyet hakkı? Anayasa’ca korunmuş mülkiyet hakkı. Hangi
mülkiyet hakkı? Tarihin ta ilk çağlarından beri bütün insan hakları
savunucularının ve mücadelelerinin öngördüğü bir mülkiyet hakkı. Hangi mülkiyet
hakkı? Hazreti Muhammed’in bile Veda Hutbesi’nde belirttiği, “Can, mal ve namus
kutsaldır, her türlü tecavüzden korunmalıdır.” şeklinde nitelendirdiği mülkiyet
hakkı. İdare, kamulaştırmayı, kamulaştırma bedelini bir bankaya depo etmek
kaydıyla her zaman yapabilir ama artık günümüzde, özellikle Ankara Büyükşehir
Belediyesinin, kamulaştırma kararı almadan ve yurttaşların parasını bankaya
depo etmeden yapmak suretiyle getirdiği kamulaştırmasız el atmaları Anayasa
Mahkemesinin iptal etmesine, üstelik tam beş ay önce iptal etmesine rağmen yine
bugün buraya getirerek bir anayasal suç işleniyor.
Sayın Bakan, az önce size bir soru sordum, çok mahcup bir ifadeyle
“Herhâlde Anayasa suçu işlemiyoruz.” dediniz ama sanırım yeterince
incelemediniz. Çünkü değerli milletvekilleri, eğer siz bir vatandaşın
toprağını, taşınmazını elinden alıyorsanız sosyal devlet ilkesi gereği ve
adaletli bir devlet ilkesi gereği bunun parasını ödemek durumundasınız.
Şimdi, getirdiğiniz bu yasayla Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği
bir konuyu daha da geriye götürüyorsunuz. Anayasa Mahkemesi daha önceki yasayı
iptal ederken belediyelerin ve kamu idarelerinin yüzde 5’lik bir bütçesinin
taşınmazlarının tazminatından ödenmesini uygun bulmamıştı. İdareye “Sen
kamulaştırma paranı bulamıyorsan kamulaştırma yapma.” demişti ama siz yüzde
5’lik oranı da yüzde 2’ye çekmek suretiyle mülkiyeti elinden alınan yurttaşlar
açısından çok daha talihsiz girişimlerde bulunuyorsunuz. Üstelik bunu bir başka
gerekçeye de dayandırıyorsunuz ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
kararlarından kurtulmak için daha önce yapmış olduğumuz bir yasayı ortadan kaldırarak
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde Türkiye’yi çok ağır bedeller ödemeye
yükümlü kılacak düzenlemeler getiriyorsunuz. Yani iktidarınız “Melih Gökçek’e
yaranayım, ona destek olayım.” derken bu uygulamadan dolayı Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesine gidildiği zaman devlet yani iktidar Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin vereceği tazminatlarla karşı karşıya gelecektir. Yani kırk katır
mı, kırk satırla mı karşı karşıyasınız? Ya Melih Gökçek’i kurtaracaksınız ya da
iktidarınızı kurtaracaksınız.
Böylesine önemli bir düzenlemeyi kabul etmemiz mümkün değildir.
Elbette süremiz çok kısa. Burada az önce Uludere’yle ilgili bir
değerlendirme yapıldı. Ben Uludere’yle ilgili İnsan Hakları Komisyonunda
Cumhuriyet Halk Partisini temsil etmeye çalışan bir arkadaşınızım. O raporda,
Sayın Canikli, AKP’li üyelerinizin hazırladığı raporda… Öldürülen 34
yurttaşımızın içerisine PKK’lıların karıştığı ve bu nedenle öldürmenin meşru
olduğuna dair algı yaratılan bir rapor hazırlanmıştır.
Eğer içinizde herhangi bir babayiğit varsa, ben sizlere naçizane
bir “hodri meydan” diyorum. Yarın, o 34 tane öldürülen çocuğun annesinin yanına
benimle gitmek isteyen bir AKP’li kardeşimiz varsa, bir milletvekilimiz varsa
tüm masraflarını cebimden karşılamak kaydıyla Uludere’ye gideriz, o hesaplaşmayı
orada acılı ailelerin önünde yaparız. Bu orada konuşulur.
Burada sözler söylenir, uçar ama acılı ailelerin yanında
konuşursak, onların yüzüne bakarsak kimin doğru söylediği de ortaya çıkar.
Hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunacağım…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN - Karar yeter sayısı arıyorum.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 04.20
ON ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 04.32
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER : Muhammet Bilal
MACİT (İstanbul), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
109’uncu Birleşiminin On Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Teklifin 22’nci maddesi üzerinde verilen Ankara Milletvekili
Levent Gök ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayılsın, Sayın Başkan.
MUSA ÇAM (İzmir) – Yoktur, Sayın Başkan. Cihazla, Sayın Başkan.
BAŞKAN – Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
463 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 Sıra Sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 22 nci
maddesi ile değiştirilmesi öngörülen Kamulaştırma Kanununun geçici 6 ncı
maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan
"31/12/2012" ibaresi "4/11/1983" şeklinde, "bedel
talep edilmesi halinde bedel tespiti, idare adına tescili, terkini ve diğer
işlemler” ibaresi "mülkiyet hakkından doğan talepler, bedel talep edilmesi
halinde bedel tespiti ve diğer işlemler" şeklinde, onikinci fıkrasının ise
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve maddenin sonuna aşağıdaki fıkranın
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli (Giresun) ve arkadaşları
"24/2/1984 tarihli ve 2981 sayılı Kanun hükümlerine göre
yapılan imar uygulamalarından doğan ve ipotekle teminat altına alınanlar da
dahil olmak üzere her türlü alacak ve bedeller, borçlu idarelerce, ipotek veya
uygulama tarihinden itibaren 4/12/1984 tarihli ve 3095 sayılı Kanunda
belirtilen kanuni faiz oranı uygulanmak suretiyle güncellenerek ilgililerine
ödenir. Bu hüküm devam eden davalarda da uygulanır. Bu fıkra uyarınca yapılacak
ödemeler hakkında da bu madde hükümleri uygulanır."
"4/11/1983 tarihinden bu fıkranın yürürlüğe girdiği tarihe
kadar kamulaştırma işlemleri tamamlanmamış veya kamulaştırması hiç yapılmamış
olmasına rağmen fiilen kamu hizmetine ayrılan veya kamu yararına ilişkin bir
ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis yapılan taşınmazların idare tarafından
kamulaştırılması halinde kamulaştırma bedeli ve mahkemelerce malikleri lehine
hükmedilen tazminat ile bu davalara ilişkin mahkeme ve icra vekalet ücretleri
de, idarelerce bu maddenin sekizinci fıkrasına göre bütçelerden ayrılacak
paydan ve aynı fıkrada belirtilen usule göre ödenir ve işlem yapılır. Bu
alacaklar için de bu maddenin onbirinci fıkrası, bu fıkra kapsamında kalan
taşınmazlar hakkında açılan her türlü davalarda ise yedinci fıkra hükümleri
uygulanır. Bu fıkra hükmü, bu fıkra kapsamında kalan taşınmazlar hakkında
açılan ve kesinleşmeyen davalarda da uygulanır."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) –
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle; Anayasa Mahkemesinin konuya ilişkin kararı da dikkate
alınarak, bu karar doğrultusunda, Kanunun geçici 6 ncı maddesinin birinci
fıkrasının birinci cümlesinde geçen "31/12/2012" ibaresi
"4/11/1983" şeklinde değiştirilmesi, uygulamada meydana gelebilecek
idari ve hukuki ihtilafların önlenmesi bakımından; 2981 sayılı Kanun
hükümlerine göre yapılan imar uygulamalarından doğan ve ipotekle teminat altına
alınanlar da dahil olmak üzere her türlü alacak ve bedellerin, borçlu
idarelerce, ipotek veya uygulama tarihi itibarinden itibaren 3095 sayılı
Kanunda belirtilen kanuni faiz oranı uygulanmak suretiyle güncellenerek
ilgililerine ödenmesi ve ayrıca, 4/11/1983 tarihinden bu fıkranın yürürlüğe
girdiği tarihe kadar kamulaştırma işlemleri tamamlanmamış veya kamulaştırması
hiç yapılmamış olmasına rağmen fiilen kamu hizmetine ayrılan veya kamu yararına
ilişkin bir ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis yapılan taşınmazların idare
tarafından kamulaştırılması halinde kamulaştırma bedeli ve mahkemelerce
malikleri lehine hükmedilen tazminat ile bu davalara ilişkin mahkeme ve icra
vekalet ücretlerinin de, idarelerce bu maddenin sekizinci fıkrasına göre
bütçelerden ayrılacak paydan ve aynı fıkrada belirtilen usule göre ödenmesi ve
işlem yapılması, bu alacaklar için de bu maddenin on birinci fıkrasının, bu
fıkra kapsamında kalan taşınmazlar hakkında açılan her türlü davalarda ise
yedinci fıkra hükümlerinin uygulanması ve bu fıkra hükmünün, bu fıkra
kapsamında kalan taşınmazlar hakkında açılan ve kesinleşmeyen davalarda da
uygulanması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
23’üncü maddede 3 adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 sıra sayılı Kanun Teklifinin 23 üncü
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Mustafa Kalaycı Mehmet Şandır
Manisa Konya Mersin
Alim
Işık Mesut
Dedeoğlu
Kütahya Kahramanmaraş
"MADDE 23- 2942 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde
eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 7- 04.11.1983 tarihinden sonra Kamulaştırma işlemleri
tamamlanmamış veya kamulaştırması hiç yapılmamış olmasına rağmen fiilen kamu
hizmetine ayrılan veya kamu yararına ilişkin bir ihtiyaca tahsis edilerek
üzerinde tesis yapılan taşınmazlara veya kaynaklara kısmen veya tamamen veyahut
irtifak hakkı tesis edilmek suretiyle fiilen el atılması halinde veya 3194
sayılı kanun gereğince imar planının yapıldığı tarihe bakılmaksızın taşınmazın
umumi hizmetlere ve resmi kurumlara ayrıldığı ilk imar planından itibaren 5
yıllık süre içerisinde ilgili idarenin eylemsizliği nedeniyle kamulaştırılmayan
taşınmazın maliki, taşınmazın bulunduğu yer Asliye Hukuk Mahkemesine başvurarak
taşınmazın ve varsa taşınmazın üzerlerindeki yapı, müştemilat, ağaç vesair
ekonomik değer taşıyan tüm unsurların bedel karşılığında kamulaştırma yapmakla
yükümlü idareye devrini talep edebilir.
Bu kanunun Geçici 6 ncı maddesi ile bu madde kapsamında verilecek
tescile ve terkine ilişkin hükümler kesin olup tarafların bedele ilişkin temyiz
hakları saklıdır.
Bu kanunun Geçici 6 ncı maddesi ile bu madde kapsamında açılacak
tazmin davaları sonrasında idarece ödenmesi kararlaştırılan bedele dava
tarihinden kararın kesinleşmesine kadar 3095 sayılı kanuna göre kanuni faiz,
kararın kesinleşmesinden sonra ise amme alacaklarına uygulanan en yüksek faiz
uygulanır.
Bu kanunun Geçici 6 ncı maddesi ile bu madde kapsamında açılacak
davalarda Mahkeme ve Temyiz Harçları Maktu olarak belirlenir. Bu maddelere
ilişkin verilen ilamların icrasında ise; İcra Tahsil Harcı ve Cezaevi Harcı
alınmaz.
Bu kanunun Geçici 6 ncı maddesi ile bu madde kapsamında verilen
mahkeme kararlarına istinaden ödemelerde kullanılmak üzere, ihtiyaç olması
halinde merkezi yönetim bütçesi dahil idarelerin yılı bütçelerinde sermaye
giderleri için öngörülen ödeneklerden (Milli Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel
Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı bütçelerinin güvenlik ve savunmaya
yönelik mal ve hizmet alımları ile yapım giderleri için ayrılan ödeneklerin)
yüzde ikisi, Belediye ve İl Özel İdareleri ile bağlı idareleri için en son
kesinleşmiş bütçe gelirleri toplamının, diğer idareler için en son kesinleşmiş
bütçe giderleri toplamının en az yüzde ikisi oranında yılı bütçelerinde pay
ayrılır.
Bu maddenin yürürlüğünden önce birinci fıkra kapsamında açılan ve
her ne sebeple olursa olsun reddedilmiş olup da henüz kesinleşmemiş olan dava
dosyaları için de bu madde hükümleri uygulanır. Kesinleşen dava dosyalarına
ilişkin ise taşınmaz maliki yeniden dava açma hakkına sahiptir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 Sıra Sayılı yasa tasarısının 23. Maddesine
aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Özgür Özel Ali Sarıbaş
İstanbul Manisa Çanakkale
Kazım
Kurt Musa
Çam
Eskişehir İzmir
“Bu hüküm organize sanayi bölgeleri hakkında uygulanmaz.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
463 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin 23 üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan İdris Baluken Hasip Kaplan
Iğdır Bingöl Şırnak
Abdullah
Levent Tüzel Sırrı
Sakık
İstanbul Muş
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Madde kapsamında devam eden veya açılabilecek, kamulaştırma itiraz
davalarının önü kapatılmaktır. Haksız yere alınmış veya alınacak olan
kamulaştırma kararlarında, yurttaşa karşı, kamulaştırılan alanı kullanacak
uygulayıcı firmayı korumak ve buna karşı yurttaşın itiraz yolarını kapatacak
uygulamalar asla kabul edilemez uygulamalardır. Maddenin tasarı metninden
çıkarılması hayati önemdedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 Sıra Sayılı yasa tasarısının 23. Maddesine
aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
“Bu hüküm organize sanayi bölgeleri hakkında uygulanmaz.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ferit Mevlüt Aslanoğlu,
İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; size bu maddenin hikâyesini anlatayım. Küçük sanayi, küçük
esnaf, kuyumcular kooperatifi, nalburlar kooperatifi, bakkallar kooperatifi,
organize sanayi bölgeleri… Tehlike geçmiş değil, tehlike var. 1970’li yıllardan
başlamak üzere, Arsa Ofisi denilen kurum
o gün istimlak yapmış. Demişler ki: “Siz buradan çıkın, bu şehrin
içinden size yer veriyoruz.” İnsanlar da kooperatif kurmak, mal sahibi olmak
için, o sektörle ilgili bir sürü insan, bir yer… Örneğin, İkitelli Organize
Sanayi Bölgesi. İstanbul milletvekilleri bilir, İkitelli Organize Sanayi
Bölgesi’nde kaç esnaf var, kaç kişiye istihdam yaratıyor? Belli bir para, Arsa
Ofisi demiş: “Şu kadar para ödeyeceksiniz.” Fakat tebligatlar yapılmadığı için…
Arkadaşlar, o zaman diyelim ki 10 bin lira olan bir arsa bedelini şimdi 10
milyon istiyorlar. Bu, İkitelli Organize Sanayi’nin şu anda içinde olduğu, acil
ve ödenemez bir durum ama esas dananın büyüğü geliyor: Eskişehir Organize
Sanayi Bölgesi, İzmir Organize Sanayi Bölgesi, birkaç organize sanayi
bölgesinde de davalar devam ediyor. Tebligatlar yapılmadığı için, aynı durum,
aynı iş bazı organize sanayilerin başlarına gelecek.
Değerli arkadaşlarım, bu insanları yerlerinden etmişiz,
dükkânlarından etmişiz, “Gelin, size arsa veriyoruz.” demişiz, “Ucuz arsa
veriyoruz.” demişiz, mallarını vermişiz, “Bize şu kadar para ödeyeceksiniz.”
demişiz. Devlet diyor, daha sonra Arsa Ofisi kapanıyor, Toplu Konut İdaresine
geçiyor ve içinden çıkılmaz bir durum, ayıkla pirincin taşını. Arkadaşlar, bu
insanlara o gün kaç lira denildiyse, bu paraları o insanlar ödediyse devlet
sözünü yerine getirmelidir. İkitelli Organize Sanayi Bölgesi’nin ve daha
gelecekte… Nurettin Bey, sadece İkitelli değil; dışarıdaki bürokrat arkadaşlar
gelecekte, daha henüz tebligat yapılmamış en az 7-8 tane organize sanayi
bölgesinin ve küçük esnafa ait küçük sanayi bölgelerinin olduğunu söylüyorlar.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Çözüyor bunları, çözüyoruz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Şimdi, bizim, Cumhuriyet Halk
Partisi olarak, o gün devlet ne söz verdiyse başta İkitelli Organize Sanayi
Bölgesi olmak üzere… Orada 10 binlerce kişi çalışıyor, orada 10 binlerce esnaf
var. Bunların sorununu çözmek devletin görevidir. 78 yılında başlamış bu olay,
söz vermişler, herkes “Çözeceğiz.” demiş. Eğer bu madde -altını çiziyorum-
başta İkitelli Organize Sanayi Bölgesi’nin sorununu çözüyorsa…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Çözüyor kökten.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - …eğer bu madde gelecekte hâlâ
daha tebligatları yapılmayan, daha davaları devam eden kooperatiflerin sorununu
çözüyorsa biz grup olarak sonuna kadar destek veriyoruz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Çözüyor, kesinlikle çözüyor.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Altını bir daha çiziyorum,
küçük sanayicinin, küçük esnafın, bu kooperatiflerin ve gelecekte, tebligatı
henüz yapılmayan ve bugün bunlar… Mahkeme parayı Toplu Konut İdaresinden istiyor,
Toplu Konut İdaresi de bu esnaflara diyor ki: “Verin bana 10’ar milyar para.”
Böyle şey mi olur arkadaşlar?
Sayın Canikli, devlet sözünü yerine getirmelidir. Yine söylüyoruz,
Sayın Hamzaçebi’nin de sözü, eğer organize sanayi bölgelerinin, küçük sanayi bölgelerinin
-Milliyetçi Hareket Partisi de zannediyorum ki aynı görüşteler- bunların
sorununu çözüyorsa biz sonuna kadar varız ama bunun dışında başka bir şey
içeriyorsa kesinlikle yokuz.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 sıra sayılı Kanun Teklifinin 23 üncü
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay (Manisa) ve arkadaşları
“Madde 23- 2942 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
Geçici Madde 7- 04.11.1983 tarihinden sonra Kamulaştırma işlemleri
tamamlanmamış veya kamulaştırması hiç yapılmamış olmasına rağmen fiilen kamu
hizmetine ayrılan veya kamu yararına ilişkin bir ihtiyaca tahsis edilerek
üzerinde tesis yapılan taşınmazlara veya kaynaklara kısmen veya tamamen veyahut
irtifak hakkı tesis edilmek suretiyle fiilen el atılması halinde veya 3194
sayılı kanun gereğince imar planının yapıldığı tarihe bakılmaksızın taşınmazın
umumi hizmetlere ve resmi kurumlara ayrıldığı ilk imar planından itibaren 5
yıllık süre içerisinde ilgili idarenin eylemsizliği nedeniyle kamulaştırılmayan
taşınmazın maliki, taşınmazın bulunduğu yer Asliye Hukuk Mahkemesine başvurarak
taşınmazın ve varsa taşınmazın üzerlerindeki yapı, müştemilat, ağaç vesaire
ekonomik değer taşıyan tüm unsurların bedel karşılığında kamulaştırma yapmakla
yükümlü idareye devrini talep edebilir.
Bu kanunun Geçici 6 ncı maddesi ile bu madde kapsamında verilecek
tescile ve terkine ilişkin hükümler kesin olup tarafların bedele ilişkin temyiz
hakları saklıdır.
Bu kanunun Geçici 6 ncı maddesi ile bu madde kapsamında açılacak
tazmin davaları sonrasında idarece ödenmesi kararlaştırılan bedele dava
tarihinden kararın kesinleşmesine kadar 3095 sayılı kanuna göre kanuni faiz,
kararın kesinleşmesinden sonra ise amme alacaklarına uygulanan en yüksek faiz
uygulanır.
Bu kanunun Geçici 6 ncı maddesi ile bu madde kapsamında açılacak
davalarda Mahkeme ve Temyiz Harçları Maktu olarak belirlenir. Bu maddelere
ilişkin verilen ilamların icrasında ise; İcra Tahsil Harcı ve Cezaevi Harcı
alınmaz.
Bu kanunun Geçici 6 ncı maddesi ile bu madde kapsamında verilen
mahkeme kararlarına istinaden ödemelerde kullanılmak üzere, ihtiyaç olması
halinde merkezi yönetim bütçesi dahil idarelerin yılı bütçelerinde sermaye
giderleri için öngörülen ödeneklerden (Milli Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel
Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı bütçelerinin güvenlik ve savunmaya
yönelik mal ve hizmet alımları ile yapım giderleri için ayrılan ödeneklerin )
yüzde ikisi, Belediye ve İl Özel İdareleri ile bağlı idareleri için en son
kesinleşmiş bütçe gelirleri toplamının, diğer idareler için en son kesinleşmiş
bütçe giderleri toplamının en az yüzde ikisi oranında yılı bütçelerinde pay
ayrılır.
Bu maddenin yürürlüğünden önce birinci fıkra kapsamında açılan ve
her ne sebeple olursa olsun reddedilmiş olup da henüz kesinleşmemiş olan dava
dosyaları için de bu madde hükümleri uygulanır. Kesinleşen dava dosyalarına
ilişkin ise taşınmaz maliki yeniden dava açma hakkına sahiptir."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mehmet Şandır, Mersin
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
gününüz hayırlı olsun, sabahınız hayırlı olsun.
Tabii, önemli konuları içeren bir kanun teklifini görüşüyoruz.
Konular önemli, acil ancak meseleyi yeterince tezekkür ettiğimizi söyleyebilmek
mümkün değil. Bunu şunun için söylüyorum: 23’üncü Dönemde milletvekili olup bu
salonda, Genel Kurulda bulunan arkadaşlarımız hatırlayacaklardır. Biz, bu
konuyu 18/6/2010 tarihinde, 5999 sayılı Kanun’un 1’inci maddesiyle ilgili, yine
gecenin bu geç saatlerine kadar, sabaha kadar üzerinde tartışarak müzakere
ettik, görüştük, kabul ettik ama sorun çözülmedi. Değerli milletvekilleri
hatırlayacaklar -geçen dönem burada olan arkadaşlarımız- o zaman bu kanun
teklifi değil, tasarıydı, Hükûmet tarafından hazırlanmıştı. Plan ve Bütçe
Komisyonunda yaklaşık bir ay tartışıldı; alt komisyon, üst komisyon, tekrar alt
komisyon, Genel Kurulda sabahlara kadar tartışıldı. Yine, iktidar grubu olarak
birçok önerge verildi, kabul edildi, reddedildi, sonra Anayasa Mahkemesince
iptal edildi ancak sorun çözülmedi.
Sayın Mevlüt Aslanoğlu’nun ifade ettiği gibi, bu üreten, elinin
emeğiyle geçinen, gerçekten de hiçbir kusuru olmayan küçük esnafımızın,
sanatkârımızın devletten kaynaklanan bir sorununu çözmek için bir düzenleme
yapılıyor. Bu “kamulaştırma” dediğimiz hadise, devletimizin kara deliği, ayıbı;
bugünün meselesi de değil, 1956 yılından bu yana, idare, devlet olmanın gücünü
de kullanarak vatandaşın mülkiyet hakkına tasallut etmiş, el koymuş ve her
defasında da bu el koyma kusurunu kanun çıkartarak gerekçelendirmeye çalışmış ama
Türkiye’de mahkemeler var, kadılar var, hâkimler var, mahkemeden geri dönmüşüz,
daha bunun bir de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi var. Türkiye’yi altından
kalkamayacağı kadar büyüklükte tazminatların beklediğini de bugün söyleyelim,
yarın bu Genel Kurulda, bir başka dönemde, bir başka milletvekili tekrar ifade
edecektir.
Değerli arkadaşlar, devlet, işlemlerinde eğer adaleti temin
etmiyorsa o devlet meşru değil, zalim, zulüm devleti olur. Bu kamulaştırma
konusuyla ilgili devletimizin çok uzun zamandan bu yana, özellikle 1983 yani
askerî dönemlerde, hiç sorgulanmadan, itiraz edilmeden yapılan kamulaştırmalar
mülkiyet hakkını doğrudan perişan eden bir uygulamaya dönüşmüş. Yapılan hukuk,
burada çıkarttığımız hukuk, birçok defa da Anayasa Mahkemesinden geri dönmüş.
Şimdi, bugün yine bir düzenleme yapıyoruz ama ben inanıyorum ki… Bir kanun
teklifi olarak getiriyoruz, temel yanlış bu. Kanun teklifi, yeterince
sorgulanmayan, yeterince uzmanlık bilgisinin üzerine konulmadığı bir işlemdir.
Hâlbuki kanun tasarısı olsa, devletin tüm kurumları bu konuyla ilgili
görüşlerini, katkılarını verebilirlerdi ama ne yazık ki bu kadar önemli, bu
kadar, devletin, yükümlülüğü ve sorumluluğu altındaki bir sorunun çözümünü siz
yani Hükûmet grubu, AKP Grubu hafife alarak, böyle kanun teklifi olarak… Kanun
teklifi veren arkadaşlara saygılar sunuyorum, emeklerine saygısızlık olmasın
ama endişem odur ki getirdiğiniz düzenleme bu sorunu yine çözmeyecek. Bakın,
alt komisyonda görüşüldü, üst komisyonda görüşüldü, burada da sürekli önergeler
veriyorsunuz, önergeleri hazırlamak için bürokratları çalıştırıyorsunuz ama
yine doğru yapmadığınız kanaatindeyim, yine düzgün yapmadığınız kanaatindeyiz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Hangileri daha gelecek Mehmet
Ağabey? Kaç tane gelecek daha?
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Yine, yarın bu vatandaşımızın sorununu
çözemeyeceğinizi göreceksiniz.
Tekrar ediyorum: Bundan iki yıl önce, altıncı ayda yani tam iki
yıl önce, yine gecenin, sabahın saatlerinde müzakere ederek biz bu konuyu
görüştük ve kanuna bağladık ama sorun çözülmedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Kaldı ki Sayın Aslanoğlu’nun söylediği
gibi, daha büyüğü geriden geliyor.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Dananın büyüğü ahırda.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Onları da kapsıyor, hepsini kapsıyor.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Onun için, değerli arkadaşlar, yani bu
iş ciddi bir iş. Milleti gecenin bu saatine kadar burada uykusuz tutarak sorunu
çözmeyen düzenlemeleri yapmaya hakkınız yok.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Çözüyor Sayın Şandır, çözüyor.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Çözmediğinizi göreceksiniz Sayın
Canikli.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Peki, göreceğiz.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Göreceğiz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Göreceğiz, tamam.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, hiçbir
telefonumuz çalışmıyor. Acaba, “jammer” mı çalışıyor?
BAŞKAN – Telefonlar çalışıyor.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, birileri kesiyor
mu? (AK PARTİ sıralarından “Çalışıyor.” sesleri)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Çalışıyor gibi gözüküyor, arayın bak.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Bizim grubumuzda hiçbir
milletvekili arkadaşımızın telefonu çalışmıyor.
BAŞKAN – Sordurayım Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Ben birkaç yere telefon
edecektim, telefonumuz çalışmadı. Diğer arkadaşlarım denedi, çalışmadı.
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, sorduruyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – “Çalışıyor.” diyen arkadaş bir telefon
açsın bir yere, görelim.
BAŞKAN – Sorduruyorum, teknik daireden öğreniriz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Evet efendim. Yani kim kesti
bunu Sayın Başkanım? Kim kestirdi?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Bunu kim kesti?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Çalışıyor, çalışıyor.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Çalışmıyor Sayın Başkan. Ara
beni, ara beni!
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, benim telefonum çalışıyor burada, açık,
işte gösteriyor, buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, çalışmıyor.
BAŞKAN – Hayır, bilemiyorum, bir şey demiyorum, sorduruyorum ben
teknik daireden.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Hayır efendim, ama bir saniye.
Yani bizim haberleşme özgürlüğümüzü engelleyen kimdir acaba, hangi güç? Türkiye
Büyük Millet Meclisinde bir görüşme yapıyoruz, bizim haberleşme özgürlüğümüz
birisi tarafından engelleniyor.
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, biraz önce yine kâtip üye arkadaşımız da
söyledi ama bir kısmı çalışıyor bir kısmı çalışmıyor.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Efendim, bu şekilde devam
edemeyiz. Haberleşme özgürlüğümüzün kısıtlandığı bir ortamda yasa görüşmesine
devam edemeyiz Sayın Başkan, böyle bir şeyi kabul edemeyiz.
BAŞKAN – Kusura kalmayın Sayın Hamzaçebi, bu konunun bizim
konumuzla hiç ilgisi yok. Görüşmelere devam ederiz çünkü burada telefonların
çalışıp çalışmaması yasa görüşmesini engellemez efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Açıklama yapmak…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, bir saniye,
lütfen…
BAŞKAN – Buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Bilgi soracağız Sayın Başkan,
bilgi soracağız.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Tasarıdaki maddelerle ilgili
olarak bilgi alma ihtiyacını duyuyorum.
BAŞKAN – Evet.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Bakandan rica ettim, bir
arkadaş teknik bilgi versin. İlgili bürokratlar yok; ben de ilgili bürokratları,
ilgili avukatları aramaya çalıştım, kimseye ulaşamıyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – On ikiden beri böyle.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Hangi güç bizim telefonlarımızı
engelliyor efendim? Siz “Yasa görüşmesine devam edelim.” nasıl dersiniz?
BAŞKAN – Bir saniye sayın milletvekili arkadaşlarım.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Milletvekillerinin haberleşme
özgürlüğünün kısıtlandığı bir ortamda “Ben bunu dikkate almam, devam ederim.”i
nasıl dersiniz Sayın Başkan?
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, tamam, sayın milletvekillerinin
haberleşme özgürlüğünü kısıtlayan hiçbir şey yok. Siz konuyu belirtince “Teknik
daireden bilgi alıp size vereceğim.” diye söyledim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, o zaman o bilgi
gelene kadar görüşmelere ara verin, lütfen.
BAŞKAN – Kaldı ki “Telefonların hepsi çalışmıyor.” diye bir şey
yok. Benim telefonum burada çalışıyor.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Çalışmıyor Sayın Başkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Çevir Başkan beni, çevir beni!
ALİM IŞIK (Kütahya) – Çalışmıyor Sayın Başkan.
BAŞKAN – Efendim, çalışıyor burada, buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, arayın!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Başkan, ara bir yeri!
BAŞKAN – Biraz önce kâtip üye arkadaş da söyledi; birininki
çalışıyor, diğerininki çalışmıyor.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Başkan ara bir yeri, görelim!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Arayın bir yeri Sayın Başkan!
BAŞKAN – Bilgi vereceğim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – E, ne yapmamızı istiyorsunuz Sayın Hamzaçebi?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Söyleyin yapalım, buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Ara verin, soralım hemen.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, ben size teessüf
ediyorum. Ben diyorum ki: “Grubumuzdaki hiçbir arkadaşın telefonu çalışmıyor,
işte, buradaki arkadaşlarımız aramaya çalışıyor, çalışmıyor.”
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, teknik dairedeki arkadaşlar dinlediler,
duydular, çözecekler, bilgi verecekler.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, izin verir
misiniz, ben konuşmamı bitireyim. Niye müdahale ediyorsunuz?
BAŞKAN – Müdahale eden yok, siz niye…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, konuşmamı
bitireyim, ondan sonra siz söyleyeceğinizi söyleyin. Sürekli olarak siz ben
konuşmamı tamamlamadan…
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, ben hiç kimseye öyle yapmıyorum ama siz
öyle zannediyorsunuz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Bakın, ama aynı şeyi
yapıyorsunuz yine şimdi.
BAŞKAN – E, cevap vermeyeyim mi yani? Siz özgürlükten
bahsediyorsunuz, benimkini kısıtlıyorsunuz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – O zaman siz konuşun Başkanım.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Siz konuşun Sayın Başkan.
BAŞKAN – Lütfen Sayın Hamzaçebi, buyurun. Sabahın bu saatinde…
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
25.- İstanbul Milletvekili Mehmet
Akif Hamzaçebi’nin, görüşülen kanun teklifiyle ilgili olarak bürokratlardan
bilgi almak istediğine ancak Genel Kurulda telefonlar çalışmadığı için kimseye
ulaşamadığına ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, hoş olmuyor.
Bakın, ben size diyorum ki: Milletvekili olarak, Grup Başkan Vekili olarak,
görüşülen yasa maddesiyle ilgili olarak Sayın Bakandan bilgi istedim, bir
bürokrat bana bilgi versin şimdi bu görüşeceğimiz maddeyle ilgili. Bir sorun var
burada. Hiçbir kimse gelmedi. Öyle anlıyorum ki Hükûmet ilgili bürokratı burada
hazır etmemiş. Bir kere, bu, yasama organına saygısızlık. Burada görüşeceğimiz
toprak, tarım reformu uygulamasıyla ilgili, Şanlıurfa’yı ilgilendiren bir madde
var. Bu maddeyle ilgili olarak Hükûmet bilgi verme iktidarına sahip değil,
ilgili bürokrat burada yok; bilgi almak için konunun ilgililerini aramaya
çalışıyorum, hiç kimseye ulaşamıyorum; size aktarıyorum, siz bana cevap olarak
diyorsunuz ki “Benim telefonum çalışıyor.” Yani o zaman sizin telefonunuz
çalışıyorsa…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Hayır, sizinki de çalışmıyordur.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sizin telefonunuz her yerde çalışıyor.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - …ya ben doğruyu söylemiyorum ya
da beni ilgilendirmez diyorsunuz. Siz buna nasıl kayıtsız kalabilirsiniz?
BAŞKAN – Şimdi konuşabilir miyim Sayın Hamzaçebi?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Ben bilgi alma ihtiyacı
duyuyorum…
BAŞKAN – Tamam, şimdi konuşabilir miyim, bilgi vereceğim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - …bilgi ihtiyacı duyduğum yerde
siz benim ihtiyacımı gidermekle yükümlüsünüz.
Buyurun.
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, öncelikle, Genel Kurulda cep
telefonlarının çalışması ve kullanılması olağan değil. Her grubun grupla
irtibatı olan telefonları var bilgi alma anlamında.
Bu, bizim yasal çalışmalarımızı sağlayacak bir gerekçe de değil.
Bütün bunlara rağmen, konuyu söyleyince, teknik dairedeki arkadaşların
haberleri oldu, bilgi verecekler, bilgi vereceğim ben size. Bizim çalışmamızın
devam etmesi için de cep telefonlarının çalışması şart değil.
Buyurun efendim şimdi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, bir cümle
söylediniz, acaba yanlış mı anladım, tekrar etmek istiyorum: “Cep
telefonlarının çalışması olağan değil” dediniz.
BAŞKAN – Evet.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Çalışması.
BAŞKAN – Genel Kurulda, doğru.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yani, bugüne kadar çalışan
telefonların…
BAŞKAN – Değil efendim, zaman zaman kısıtlanıyor burada.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, ne zaman
kısıtlandı söyler misiniz?
BAŞKAN – Önemli toplantılarda kısıtlandı efendim, jammer getirildi
kısıtlandı burada.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Ne zaman ama? Kapalı
toplantılarda…
BAŞKAN – Değil efendim, onun haricinde de kısıtlandı zaman zaman.
Zaman zaman kısıtlandı, bildiğimi söylüyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, bir dönem bu
kısıtlama uygulandı, sonra bundan vazgeçildi.
BAŞKAN – Evet, onu söylüyorum ben de, zaman zaman kısıtlandı
diyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – İzin verir misiniz bitireyim
Sayın Başkan, niye müdahale ediyorsunuz? Lütfen…
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, şu “Müdahale ediyor” kelimesini bırakın
lütfen, müdahale eden yok, buyurun konuşun o zaman.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN - Bırakıyorum size, buyurun kürsüye gelin isterseniz,
gerçekten diyorum yani.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Söz kısıtlama falan yok burada, niye öyle alınıyorsunuz
ki siz?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, benim konuşmama
izin vermiyorsunuz ama, lütfen. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Ne konuşuyorsunuz be!
BAŞKAN – Siz konuşuyorsunuz sabahtan bu tarafa ama ya! Lütfen ama…
Siz konuşuyorsunuz! Yasayla ilgili bir şey de değil.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, bu şekilde devam
edemeyiz efendim.
BAŞKAN – Niye devam edemeyiz Sayın Hamzaçebi? Yani size açıklama
yapacağım, yaptırmıyorsunuz, “Teknik daireden bilgi gelecek.” diyorum, müsaade
etmiyorsunuz. Yasal çalışma için gerekli olan bir şey de değil, onun
açıklamasını da yapıyorum ben size.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Ara verin Sayın Başkan, ara
verin.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Dışarıda arayın, kabinler var, grup başkan
vekilinin sabit telefonu var.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sen git kabinden ara!
BAŞKAN – Ne yapmamız gerekir efendim? Hayır, buradaki maksat neyse
onu söyleyin, onu yapalım yani. Ben size soruyorum “Ne yapmam gerekir?” diye
çünkü olağandışı bir şey, onu söylüyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, bakın, tekrar
söylüyorum: Ben telefonu birisiyle sohbet etmek için istemiyorum. Bu tasarıyla
ilgili, görüşeceğimiz maddeyle ilgili bilgi almak istiyorum ve koskoca iktidar
partisi grubu benim bilgi alma isteğime tepki gösteriyor. Sayın Başkan, bilgi
edinme ihtiyacı duyuyorum.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Manisa Milletvekili Recai
Berber ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ile 17 Millet-vekilinin;
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/1524) (S. Sayısı: 463) (Devam)
BAŞKAN – Efendim, maddeyi oylayıp ara vereceğim.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Madde kabul edilmiştir.
Beş dakika ara veriyorum efendim. Maksat buysa buyurun.
Kapanma Saati: 05.03
ON DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 05.13
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER : Muhammet Bilal
MACİT (İstanbul), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
109’uncu Birleşiminin On Dördüncü Oturumunu açıyorum.
463 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
24’üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 Sıra Sayılı yasa tasarısının 24.
Maddesindeki “31/12/2023” tarihinin “31.12.2020” olarak değiştirilmesini arz
ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Özgür Özel Musa Çam
İstanbul Manisa İzmir
Kazım Kurt Ali Rıza Öztürk Ali Sarıbaş
Eskişehir Mersin Çanakkale
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ali Rıza Öztürk, Mersin
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye Büyük Millet Meclisi, millî iradenin yansıdığı odaklardan bir
tanesidir, en önemlisidir, Adalet ve Kalkınma Partili arkadaşlarımızın
iddialarına göre ise tamamından ibarettir. O hâlde, buradaki davranışlarımız
da, Meclisin yönetimi de aslında, bu millet iradesinin bize verdiği görev
çerçevesinde olmak durumundadır.
Aslında, Adalet ve Kalkınma Partisi olarak, gelecek yönetimlere
çok kötü örnek oluyorsunuz. Ben şöyle Meclis tutanaklarına baktım, sizin
muhalefette olduğunuz yıllarda, daha doğrusu temsilcisi olduğunuz partinin -Fazilet Partisinin, Refah Partisinin
temsilcileri bugün sizin partinizde önemli siyaset adamlarıdır- yasama
faaliyetlerinde muhalefette olduğu o dönemlerde -tutanaklara baktım- hiçbir
zaman muhalefet etme hakları engellenmemiş. Yani, Parlamentodaki çoğunluğun
gücüne dayanarak azınlık ezilmeye kalkışmamış.
Saat 5-6, biz, aslında, Kunta Kinte falan değiliz. Biz, gerçekten
bu milletin özgür iradesini temsil eden milletvekilleriyiz, hepimiz için
söylüyorum, Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekili arkadaşlarımız için de
söylüyorum bizim için de söylüyorum.
Şimdi, bu yasanın aslında böylesine apar topar getirilmesinin
nedenini merak ettiğimi söyledim. Yasanın, aslında yasamanın esas mutfağı olan
komisyonlarda doğru dürüst görüşülmediğini, sanıyorum Adalet ve Kalkınma
Partili arkadaşlarımız da kabul ederler.
Aslında, bir torba yasa hatta çuval yasa olduğu için, değişik
konular içerdiği için, örneğin, Adalet Komisyonunda görüşülmesi gereken
Kamulaştırma Kanunu, ilgili olmayan komisyonda görüşüldüğü için, burada da her
konuyla ilgili bürokrat bulundurma olanağı da olmadığı için görüyorsunuz sık
sık da arızalar çıkıyor. Çünkü buradaki amaç, aslında yasama organının
iradesini egemen kılmak değil; amaç burada, yasama faaliyetinin şeklen yerine
getirildiğini göstermekten ibaret. Böyle bir şey olmaz değerli arkadaşlarım.
23’üncü ve 24’üncü Dönem… Aslında şuna çok üzülüyorum: Her geçen
dönem yasama konusunda daha çok özensiz davranıldığına şahit oluyorum. Bu,
sanıyorum ki iktidar çoğunluğunun verdiği güçten kaynaklanıyor. Yani neredeyse
parlamento fonksiyonları tamamen yok edilmiş bir durumda. Bundan vazgeçmemiz
gerektiğini düşünüyorum. Çünkü, ilelebet AKP iktidarda kalmayacaktır, her
iktidar gibi bir gün AKP de gidecektir ama sizden sonra gelen iktidarlar, sizin
yaptığınız uygulamalara bakarak çok kötü icraatları devam ettireceklerdir.
Keşke, sizin de bu yaptığınız icraatla sınırlı kalsaydı.
Değerli milletvekilleri, arkadaşımız Uludere’yle ilgili bir tespit
yaparken AKP grup başkan vekili arkadaşımız hemen ona şey verdi. Bakın, o
zaman, 28 Aralık saat 21.37’yle 22.24 arasında, Şırnak Uludere’de en büyüğü
yirmi sekiz, en küçüğü de on iki yaşında vatandaşlarımız katledilmiş ve hemen
yapılan açıklamada, bunların terörist sanıldığı ve terörist sanıldığı için de
öldürüldüğü belirtilmiştir, bu resmî bir açıklama. Ve Genelkurmay Başkanlığı o
tarihte yaptığı açıklamada, aslında o operasyonun çeşitli kaynaklardan alınan
istihbarat ve yapılan teknik analizler sonucu gerçekleştirildiğini savunmuş,
MİT ise “İstihbarat bizden değil.” diye
açıklama yapmıştı. Şimdi, bu iki açıklamayı düşündüğümüzde yani
Genelkurmay Başkanlığının “Bu istihbaratı çeşitli kaynaklardan aldık.” ve Millî
İstihbaratın da “İstihbarat bizden değildir.” açıklamaları karşısında şu soruyu
sormak herkesin, her milletvekilinin görevidir, hatta AKP milletvekillerinin de
görevidir, o da şudur: Genelkurmay Başkanlığı istihbaratı hangi kaynaklardan
almıştır? Sınırdaki hareketliliği PKK’ya
bağlayan istihbaratı kim ya da kimler vermiştir? Genelkurmay Başkanlığına bu
operasyonun yapılmasına neden olan istihbaratı hangi kurum ve kurumlar
vermiştir?
20 Ocak 2012 günü, ben, 17 tane soruyu içeren soru önergesini
Sayın Başbakana vermiştim ve o günden bugüne kadar bu sorularla ilgili hiçbir
cevap verilmemiştir, o soru önergesi müteaddit defalar tekrar edilmiştir, belki
aynı soru önergesi 6 kez tekrar edilmesine rağmen verilmemişti. Soru çok basit:
Bu istihbaratı kim vermiştir? Şimdi, bu ülkeyi kim yönetiyor? Başbakan
yönetiyor, Hükûmet yönetiyor yani doğru, halk size yetki verdi. O zaman, bu
ülkede yapılan olumsuzluklardan da AKP iktidarı sorumludur. Uludere’de
katledilen insanlardan da sorumludur, Reyhanlı’da katledilen vatandaşlardan da
sorumludur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – İktidar ben değilim. Kemal
Kılıçdaroğlu Başbakan değil, Recep Tayyip Erdoğan Başbakan. Dolayısıyla,
sorumluluğunun gereğinden kaçmak olmaz. Demokrasilerde, demokratik hukuk
devletinde bu anlayışa yer yoktur.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge
kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
25’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 Sıra Sayılı yasa tasarısının 25. Maddesiyle
22.11.1984 tarihli ve 3083 sayılı Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair
Tarım Reformu Kanununa eklenen geçici 5 inci maddenin birinci fıkrasında yer
alan “kullanılması” ibaresinin “kullanılacak olması” olarak değiştirilmesi ile birinci fıkrasından sonra gelmek üzere
aşağıdaki ikinci fıkranın eklenmesini ve devam eden fıkraların buna göre
teselsül ettirilmesini arz ederiz.
Mehmet Akif Hamzaçebi Ferit Mevlüt Aslanoğlu Özgür Özel
İstanbul İstanbul Manisa
Musa Çam Kazım Kurt Ali Sarıbaş
İzmir Eskişehir Çanakkale
"Birinci fıkra hükmüne göre yetkili tapu müdürlüğünce
ilgilileri adına tescil edilen arazilerin yıllık kullanım bedeli, idare
tarafından oluşturulacak komisyon tarafından arazilerin kamulaştırma
tarihindeki kullanım değerleri esas alınarak belirlenir ve kamulaştırma
tarihinden tescil tarihine kadar geçen her yıl için kanuni faiziyle birlikte
ayrıca ödenir. Bir yıldan az olan kullanım bedeli için ay hesabı esas alınır ve
bir aydan az olan süreler için herhangi bir ödemede bulunulmaz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
463 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin 25 inci maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan İdris Baluken Hasip Kaplan
Iğdır Bingöl Şırnak
Sırrı
Sakık Levent
Tüzel
Muş İstanbul
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarı ile uygulayıcı firma, konuyla ilgili yürütme yetkisine haiz
bir kuruma dönüştürülmektedir. Yurttaşa karşı uygulayıcı firmalara yetki alanı
açacak bir yaklaşım asla kabul edilebilir değildir.
Yine kamulaştırma işlemleri nedeniyle, kamulaştırılan arazi veya
yer tapularında bulunan şerhlerin ve belirlemelerin kaldırılması yetkisinin
uygulayıcı firmalara verilmesi asla ama asla anlaşılabilir değildir. Belli bir
hukuksuzluğa karşı, yurttaşa yargı yolunu kapatan düzenlemeyi de içeren bu
tasarı aynı zamanda, yurttaşı uygulayıcı firmaya karşıda, korumamaktadır.
Yurttaşların büyük bir hukuksuzluk işle karşı karşıya kalacakları ve birden çok
sorunun uygulamalarda ortaya çıkacağı gerçeği ile bu madde tasarı metninden
çıkarılmalıdır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 Sıra Sayılı yasa tasarısının 25. Maddesiyle
22.11.1984 tarihli ve 3083 sayılı Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair
Tarım Reformu Kanununa eklenen geçici 5 inci maddenin birinci fıkrasında yer
alan “kullanılması” ibaresinin “kullanılacak olması” olarak değiştirilmesiyle
birinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki ikinci fıkranın eklenmesini ve
devam eden fıkraların buna göre teselsül ettirilmesini arz ederiz.
Mehmet Akif Hamzaçebi (İstanbul) ve arkadaşları
"Birinci fıkra hükmüne göre yetkili tapu müdürlüğünce
ilgilileri adına tescil edilen arazilerin yıllık kullanım bedeli, idare tarafından
oluşturulacak komisyon tarafından arazilerin kamulaştırma tarihindeki kullanım
değerleri esas alınarak belirlenir ve kamulaştırma tarihinden tescil tarihine
kadar geçen her yıl için kanuni faiziyle birlikte ayrıca ödenir. Bir yıldan az
olan kullanım bedeli için ay hesabı esas alınır ve bir aydan az olan süreler
için herhangi bir ödemede bulunulmaz.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Akif Hamzaçebi, İstanbul
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; benim uyarımdan sonra cep telefonları çalışmaya başladı. Demek
ki bütün Meclisin telefonları birisi tarafından iletişime kapatılmış. Bu
maddeyle ilgili olarak bilgi alma ihtiyacı duymuştum. Bilgi alma ihtiyacım da
şuradan doğdu, açıklayayım da tepki gösteren arkadaşlar neye tepki
gösterdiklerini anlasınlar: Şimdi, bir haksızlığı gidermek üzere bu madde
getirilmiş ama bu maddede bir eksiklik var. 1973 yılında çıkarılmış olan 1757
sayılı Toprak ve Tarım Reformu Kanunu var. Türkiye’de topraksız köylüye toprak
vermek amacıyla çıkarılmış olan bir kanundur ve Şanlıurfa’da bu kanun
uygulanmıştır, onun dışında herhangi bir ilde de uygulanmamıştır. Bu kanun
uyarınca, Şanlıurfa toprak tarım reformu alanı bölgesi ilan edilmiştir ve o
bölgedeki araziler Toprak ve Tarım Reformu Müsteşarlığının emrine geçmiştir, o
Müsteşarlık da belli kriterler dahilinde büyük çiftçilerin kamulaştırılan
birtakım tarım arazilerini topraksız veya az topraklı çiftçilere vermişlerdir.
Kamulaştırma yapılmış olmasına rağmen, yani 1973 yılında çıkan bu kanundan
sonra kamulaştırma yapılmış olmasına rağmen o kanun da belirtilen amaçlarda
kullanılmak üzere; dağıtılmayan, tahsis edilmeyen, kiralanmayan araziler o
kanunun amacında kullanılmamış oluyor. Öyle olduğu hâlde, fiilen bir bölümü bu
arazilerin eski malikleri tarafından kullanılıyor. Yer kamulaştırılmış ama
topraksız çiftçiye verilmek üzere herhangi bir işlem yapılmamış. O malikler
diyor ki: “Bu araziyi bize verin ya da kamulaştırdınız, bunun bedelini bize
verin. Otuz yılı aşkın bir zamandır biz bu haksızlığın giderilmesini
istiyoruz.” Madde bunu düzeltiyor, bu güzel ama bir eksiklik var. Maddenin
yazımından bir tereddüt doğuyor. Bir bölüm çiftçi de bu arazinin maliki idi
zamanında. Kamulaştırıldı, elinden çıktı. Kendisi de bu araziden çıkarıldı ama
toprak tarım reformu amacıyla kullanılmak üzere herhangi bir şekilde tahsis
veya dağıtıma da konu olmadı. Bu malikler de diyor ki: “Bize de paramızı verin
ya da araziyi geri verin.” Bu madde kötü yazılmış. Bilgi almak istedim Sayın
Bakandan, ilgili bir bürokratını görevlendirsin istedim, kimse yok. Dışarıda
arkadaşlarımı, hukukçu arkadaşlarımı, eski bürokrat arkadaşlarımı aramak
istedim, telefonla ulaşamıyorum. Bir milletvekilinin görüşülecek olan maddeyle
ilgili olarak bilgi edinme ihtiyacı kadar doğal bir şey olamaz. Bu ihtiyaç
giderilemiyor ise ortada bir sorun var demektir. Başkanlık makamının “Beni
ilgilendirmez, ben devam ederim.” demesini yadırgıyorum. Hele hele iktidar
partisi grubuna mensup bir kısım arkadaşların benim bu talebime olağanüstü bir tepki
göstermelerini anlayabilmiş değilim. Sayın Canikli bana dedi ki: “Üstat, onu
kapsamıyor bu madde.” Çünkü madde öyle yazılmış ki eski malikin yerini devlet
kamulaştırmış ama malik de oradan çıkmamış, orayı hâlâ kullanıyor, o araziye
tasarruf ediyor. “Biz onun sorununu çözüyoruz.” diyor. Öbür vatandaş ne olacak?
Bunu çözerken öbür vatandaşın sorununu niye ortada bırakıyoruz? Bizim
önergemizin birinci bölümü onu gidermeye yönelik.
İkinci olarak buraya bir fıkrayı ilave etmek istiyoruz, diyoruz
ki: Otuz yıl önce bu araziyi bu dediğimiz vatandaşlardan aldınız,
kamulaştırdınız, kendisini de bu araziden çıkardınız. Bu araziyi kendisine geri
verelim, artı, otuz yıldır devlet bu araziyi bir başkasına kiraladı, oradan
gelir elde etti, başka amaçlarla kullandı. Eski malik otuz yıl süreyle bu
araziye tasarruf edemedi. Yoksun kaldığı yararı da giderelim. O da nedir? Bu
arazinin yıllık getireceği kira geliri neyse bunu komisyon tespit etsin, kanuni
faizle bugüne kadar gelsin, bunu da kendisine ödeyelim.
Değerli milletvekilleri, önerge iyi niyetle hazırlanmış bir
maddenin eksik bıraktığı bir konuyu gidermeye yöneliktir.
YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) – (3)’üncü fıkrayı okursanız Sayın
Hamzaçebi, (3)’üncü fıkrada var onun cevabı.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Hayır, (3)’üncü fıkra onu
düzenlemiyor, ona baktık, o onu düzenlemiyor.
YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) – “Eşdeğer arazi verir.” diyor.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
26’ncı madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 Sıra Sayılı yasa tasarısının çerçeve 26.
Maddesi ile 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen ek maddenin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Özgür Özel Musa Çam
İstanbul Manisa İzmir
Kazım Kurt Ali Sarıbaş Ali Rıza Öztürk
Eskişehir Çanakkale Mersin
"EK MADDE 16 - 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Mali
Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli (III) sayılı cetvelde sayılan düzenleyici ve
denetleyici kurumların başkanları ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Kurul
Başkanına, kamu kurum ve kuruluşları ile sermayesinin yarıdan fazlası devlete
ait kurum ve kuruluşlarının yönetim kurulunda görev alan kamu görevlilerine bu
görevleri nedeniyle ödenen tutarda her ay ayrıca ödeme yapılır. Söz konusu
idarelerin üyelerine ise bu madde kapsamında başkanlara ödenenin %75'i kadar
tutarda her ay ayrıca ödeme yapılır."
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı
mahiyette bulunduğundan önergeleri birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 sıra sayılı Kanun Teklifinin 26 ncı
maddesinin kanun teklifinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Mustafa Kalaycı Mehmet Şandır
Manisa Konya Mersin
Alim Işık Mesut Dedeoğlu Lütfü Türkkan
Kütahya Kahramanmaraş Kocaeli
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Pervin Buldan İdris Baluken Hasip Kaplan
Iğdır Bingöl Şırnak
Sırrı
Sakık Abdullah
Levent Tüzel
Muş İstanbul
BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Evet, gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
TMSF üyelerinin, üyeliklerinden kaynaklı tabi oldukları
kısıtlamalara bakılmaksızın, bu kısıtlamalardan muaf tutularak, atamalarının
yapılabilmesi, doğru değildir. Diğer kurumlarda bulunan başkan veya üyelerin
veya diğer kurumlara tabi memurların, üyelikleri nedeniyle tabi oldukları
kısıtlamaların dışına çıkamamaktadırlar. Üyeliğin kısıtlanmaları dışında
tutulma sadece TMSF’ye haiz bir ayrıcalık olmamalıdır. Bu kurumlar arasındaki
hiyerarşiyi yeniden yaratmaktadır. O nedenle de maddenin tasarı metninden çıkarılması
gerekmektedir.
BAŞKAN – Diğer gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Teklifin 26 ncı maddesiyle düzenleyici ve denetleyici kurumlar ile
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Kurul Başkan ve üyeleri için öngörülen düzenleme
son derece yanlıştır. Düzenleyici ve denetleyici kurulların tarafsızdır ve
tarafsız olmalıdır. Ancak bu düzenleme ile bu tarafsızlığı zedeleyici
niteliktedir.
Bu kurulların tarafsızlığını güçlendirmek için söz konusu başkan
ve üyelerin maaş ve özlük haklarının düzeltilmesi gerekmektedir.
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 Sıra Sayılı yasa tasarısının çerçeve 26.
Maddesi ile 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen ek maddenin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ederiz.
Ali Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları
"EK MADDE 16 - 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Mali
Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli (III) sayılı cetvelde sayılan düzenleyici ve
denetleyici kurumların başkanları ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Kurul
Başkanına, kamu kurum ve kuruluşları ile sermayesinin yarıdan fazlası devlete
ait kurum ve kuruluşlarının yönetim kurulunda görev alan kamu görevlilerine bu
görevleri nedeniyle ödenen tutarda her ay ayrıca ödeme yapılır. Söz konusu
idarelerin üyelerine ise bu madde kapsamında başkanlara ödenenin %75'i kadar
tutarda her ay ayrıca ödeme yapılır."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ali Rıza Öztürk, Mersin
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bu çuval yasanın üzerinde nitelik itibarıyla, esas itibarıyla birbiriyle
uyuşmayan pek çok maddenin olduğunu hepimiz biliyoruz. Aslında, kanun yapma
tekniğine, usulüne, adabına, ahlakına aykırı bir durum. İstisna olarak İç
Tüzük’te ve Anayasa’da öngörülen hükümler artık kural hâline geldi. Zaten
Türkiye istisnaların kural, kuralların istisna olduğu bir ülke hâline geldi.
Şimdi, bu maddelerden bir tanesi, en önemlilerinden birisi bu
alkollü içkilerin tüketimiyle ilgili düzenlemelerdi. Bunun üzerinde çok
durmamın nedeni içkiyi çok sevdiğimden falan değil. Aslında, bu içkiyi
yasaklamaktaki amacın ne olduğunu… Bu kürsüde şerh koymak. O da şudur değerli
arkadaşlarım: Demin de söylediğim gibi, bu alkollü içkilerle ilgili yapılan
düzenlemeler öyle söylenildiği ve iddia edildiği gibi toplumun ve gençlerimizin
alkol bağımlılığına karşı korunması falan değildir. Hamdüsenalar olsun ki daha
henüz Türk toplumu alkole karşı bağımlı hâle gelmemiştir, toplumun öyle bir
alışkanlığı yoktur. Aslında amaç, biat kültürünün egemen olduğu, farklı
kimliklerin, farklı düşüncelerin, farklı inançların, farklı mezheplerin
reddedildiği, herkesin dinî değerler etrafında kümelendiği, tutucu ve otoriter
bir toplum modeli oluşturmaktır. Aslında tutucu bir toplum modeli içinde
otoriter bir düzenin çıkması kaçınılmazdır. Cemaate ait bir yaşam biçiminin
hâkim olduğu, bireyin kendisine yer bulamadığı bir toplumda demokrasinin
yaşaması mümkün değildir. Tutucu baskıcılık, aslında tutucu toplum modelinin en
temel özelliklerinden bir tanesidir. Tutucu toplumda baskıyı her düzeyde
görebilirsiniz, aile düzeyinde görebilirsiniz, mahalle düzeyinde
görebilirsiniz, evde görebilirsiniz, okulda görebilirsiniz, siyasi partilerde
görebilirsiniz ve siyasal düzende görebilirsiniz. Toplumdaki tutuculaşma ve
otoriterleşme eğilimlerini engellemek ancak çoğulcu demokrasiye inanmış,
bireyin hak ve özgürlüklerine inanmış bir siyasal iktidar ve siyasal parti
eliyle olur. Oysa, siyasal partiler ve siyasal iktidar bireylerin temel hak ve özgürlüklerini
engellemekle kendilerini görevli kabul etmiş olurlarsa ve mevcut anayasaların
tanıdığı temel hak ve özgürlükleri kullanmayı bizzat siyasi iktidar engellemeye
kalkarsa, toplumda kendisine muhalif olan tüm insanlara terörist muamelesi
yaparak, özel yetkili mahkemelerde yargılayarak sürüm sürüm süründürürse, yargı
kararlarını Parlamento çoğunluğuna dayanarak çıkardığı yasalarla bertaraf
etmeye kalkarsa tıpkı bu düzenlemelerde olduğu gibi… Çünkü ben bu
düzenlemelerin bu kadar apar topar getirilmek istenmesinde özellikle
kamulaştırmasız el atma davalarında yargının verdiği kararları geçersiz kılma
amacıyla yapıldığı konusunda kuşku taşıdığımı belirtmek istiyorum ve bununla
ilgili davaların Yargıtay tarafından da incelenmekte olduğunu düşünüyorum. Bir
siyasi iktidar aslında bunları yapmakla kendisi görevli olursa yani siyasi
iktidar kendisi bizzat otoriterliğin nedeni hâline gelmiş olursa o zaman başka
demokratik alternatifler üzerinde toplum kendisi düşünmek zorundadır, tartışmak
zorundadır, başka demokratik alternatifleri bulmak zorundadır. Bu Parlamento da
bu otoriterleşme, bu diktatörleşme yönetim biçimlerine karşı demokratik
alternatifleri ortaya koyma durumundadır; bu, Parlamentonun tarihsel görevidir.
Eğer bu Parlamentoda artık muhalefet muhalefet etmekten korkar hâle gelmişse
burada öncelikle düşünmesi gereken siyasi iktidardır, siyasi iktidar partisinin
milletvekilleridir. Çünkü, milletin iradesi sadece AKP’nin iradesinden ibaret
değildir. Milletin iradesi her partideki milletvekillerinin iradelerinin toplamından
ibarettir. Eğer siz burada muhalefeti çoğunluk gücüne dayanarak susturmaya ve
baskı uygulamaya kalkarsanız aslında kendi varlık nedeninizi de inkâr etmiş
olursunuz ve milletin iradesine saygısızlık yapmış olursunuz. Oysa, bu, isminde
adalet olan bir partinin milletvekillerine ve demokratik hukuk devletinin
siyasi partilerine yakışmaz.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
27’nci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 S.Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 27 nci
maddesiyle 4207 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin altıncı fıkrasına eklenen
cümledeki “bitkisel nargile ve bitkisel sigara” ibaresinin “her türlü nargile
ve sigara” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Mehmet Doğan Kubat Osman Aşkın Bak
Giresun İstanbul İstanbul
Yılmaz
Tunç Eşref
Taş
Bartın Bingöl
T.B.M.M Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 463 sıra sayılı yasa tasarısının 27.
maddesindeki ikinci paragrafın aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Veli Ağbaba Özgür Özel
İstanbul Malatya Manisa
Musa Çam Kazım Kurt Ali Sarıbaş
İzmir Eskişehir Çanakkale
Ali
Rıza Öztürk
Mersin
“18 yaşından küçük çocukların olduğu hususi araçlar ile taksi
hizmeti verenler dahil olmak üzere karayolu, demiryolu ve havayolu taşıma
araçlarında.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir) – Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Ali Rıza Öztürk konuşacak.
BAŞKAN – Ali Rıza Öztürk, Mersin Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Meclis İçtüzüğü’nü açıp okuduğumuz zaman
Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma günlerinin salı, çarşamba, perşembe
olduğu yazılıdır. Değil mi Sayın Grup Başkan Vekilim? Çalışma saatleri de 15.00
ile 19.00 arasındadır, bu kuraldır. Bu kuralın istisnası, Genel Kurul kararıyla
bu çalışma saatlerinin gereken hâllerde, aciliyet olan durumlarda uzatılabilme
olanağıdır. Bu istisnadır, demin de onu söylemek istedim. Ama siz de takdir
edersiniz ki, başta AKP grup başkan vekili arkadaşlarımız da takdir ederler ki
artık İç Tüzük’teki bu istisna hüküm Başbakanın istediği zaman uygulanır hâle
gelmiştir. Yani yasama organı bizzat Başbakan tarafından yönetilir ve
yönlendirilir hâle gelmiştir. Aslında parlamenter demokrasimizin içinde
bulunduğu çıkmaz, bugün Türkiye’de hakikaten yasamasız ve yargısız yürütme
yapmak isteyen bir siyasal iktidarın varlığıdır ve yasamasız ve yargısız bir
yürütme yapmak isteyen bir siyasal iktidar aslında sadece yasama organının
yasama yapma özelliğini bozmamakta, aynı zamanda yasama organının üyeleri
olarak bizlerin de sağlık durumunu bozmaktadır arkadaşlar.
Saat 05.40. Bizim eski grup başkan vekilimiz -kulakları çınlasın-
Sayın Kemal Anadol derdi ki: “Bu saatte bir pavyonlar açık, bir de Türkiye
Büyük Millet Meclisi açık.” Aslında milletvekillerinin hangi ağır koşullarda
çalıştığını bilmeyenler, özellikle bir kısım medya milletvekili düşmanlığı
yapmayı da kural hâline getirmişlerdir bu memlekette. Ama, şimdi kulakları
çınlasın Kemal Ağabeyin, saat 05.40, arkadaşlar, pavyonlar da kapandı,
pavyonlar da gitti. (AK PARTİ sıralarından “Camiler…” sesi) Evet, evet, tabii,
yani ben bunu hepimiz için söylüyorum. Değerli arkadaşlarım olmaz yani
gerçekten olmaz, vicdan, el insaf. Bunu sadece kendim için söylemiyorum. Biz
geçmiş dönemde de bazı yasaların burada çıkması konusunda sabahlara kadar hep
beraber çalıştık ama bu istisnai durumları gerçekten kural hâline getirirseniz
bu iş yürümez. İşte, demin de söylerken onu söyledim yani artık keyfîlik,
hukuksuzluk o kadar bir hâl aldı ki Türkiye'de, Parlamentonun ha varlığı, ha
yokluğu hâline geldi. Ben şahsen üzülüyorum bundan. Bu Parlamentonun bir üyesi
olarak gerçekten yasama faaliyetini layıkıyla yapabiliyor muyuz, yapamıyor
muyuz diye kendi kendimi sorguluyorum. İnanıyorum ki sizler de benim gibi
düşüncedesiniz. Yani, bu konuda sizler benden daha az duyarsız değilsiniz ama
bazı şeyler karşılıklı görüşmeler yoluyla, demokrasi ve Parlamentonun iradesini
içimize hazmetmek yoluyla çözülebilir.
Ben AKP grubunun, AKP grup başkan vekillerinin bu konuda Sayın
Başbakanı ikna etmesini istiyorum. Sayın Başbakan kendisi gelsin, sabahlara
kadar burada çalışsın. Ya, Allah’ın günü mü eksik oldu? Ben hep söylüyorum, bu
yasayı biz buz gibi salı günü, çarşamba günü çıkartabiliriz. Yani hangi yasa
geride kaldı ki? Zaten çoğunluğunuz var, zaten istediğiniz yasaları
çıkartabiliyorsunuz, buna gücünüz var. Ama, şimdi, komisyonları sadece
göstermelik kurumlar hâline getirirseniz, komisyonlarda gerçekten konunun
uzmanlarını bile bulundurmazsanız –biz bunu Adalet Komisyonunda da yaşadık-
Mecliste o kırk sekiz saat öngörülen süreye bile uymadan, milletvekillerinin o
konuyla ilgili hazırlık yapma zamanı bulmadan, çalışmadan getirilmesine olanak
tanırsanız yasama sakat ve topal olur. Ben bir milletvekili olarak bu
Parlamentoda görüşülmekte olan herhangi bir teklif veya yasaya hazırlıksız
çıkmak istemem. Bu benim sizlere saygısızlık yapmam anlamına gelir. Ama,
elimize öyle yasalar geliyor ki hemen bizim onlarla, o konularla ilgili çalışma
yapmamız ve bilgi edinmemiz mümkün olmuyor. Dolayısıyla, gerçekten,
demokrasiye, hukuk devleti ilkesine hep beraber zarar veriyoruz arkadaşlar.
Buna hep beraber karşı çıkmak zorundayız. Burada iktidarıyla muhalefetiyle
Parlamentonun saygınlığını ve milletvekillerinin saygınlığını egemen kılmak
durumundayız. Kendi saygınlığını koruyamayan milletvekilleri kimsenin
saygınlığını koruyamaz. Kendi hakkını savunmayan bir milletvekili milletin
hakkını savunamaz arkadaşlar.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 S. Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 27 nci
maddesiyle 4207 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin altıncı fıkrasına eklenen
cümledeki “bitkisel nargile ve bitkisel sigara” ibaresinin “her türlü nargile
ve sigara” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli (Giresun) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir) – Takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılıyoruz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Gerekçe…
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Nargile ve sigaraların bitkisel olmayan nevilerinin de kapsama
alınması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Başkanım, karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
28’inci maddede iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 Sıra Sayılı yasa tasarısının çerçeve 28.
Maddesinin "aynı dönemdeki 3. Tekerrürde de iş yeri 10 günden 1. Aya kadar
kapatılır" ifadesinin teklif metninden çıkartılmasını arz ederim.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Özgür Özel Musa Çam
İstanbul Manisa İzmir
Ali Sarıbaş Ali Rıza Öztürk Kazım Kurt
Çanakkale Mersin Eskişehir
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
463 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin 28 inci maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan İdris Baluken Hasip Kaplan
Iğdır Bingöl Şırnak
Sırrı
Sakık Levent
Tüzel
Muş
İstanbul
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Sigara yasağının üçüncü defa uygulandığı iş yerinin on gün veya
bir aya kadar kapatılması cezası, ekonomik ve psikolojik olarak, iş yerlerini
sıkacak bir uygulama olacaktır. Yine keyfi uygulamalar nedeniyle, birçok iş
yeri sahibinin mağdur edileceği ve esnafın da zarara uğrayacağı bir süreç
başlayabilir. Bu nedenle de madde tasarı metninden çıkarılmalıdır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 Sıra Sayılı yasa tasarısının çerçeve 28.
Maddesinin "aynı dönemdeki 3. Tekerrürde de iş yeri 10 günden 1. Aya kadar
kapatılır" ifadesinin teklif metninden çıkartılmasını arz ederim.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Ferit Mevlüt Aslanoğlu,
İstanbul Milletvekili.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Çok değerli üyeler, ne
getiriliyor biliyor musunuz burada? Ceza kesmek, ceza vermek, dükkân kapatmak,
kim suç işliyorsa yapalım da…
Siz ekmek bilir misiniz? Ekmek bilir misiniz siz?
ÜLKER CAN (Eskişehir) – Hepimiz biliyoruz, O ekmek nasıl kazanılır
onu da biliyoruz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Burada kimin ekmeğiyle
oynuyorsunuz biliyor musunuz? Küçük bakkal var ya mahallede, Van’da, Muş’ta,
Kars’ta, küçük mahallelerdeki bakkalın, küçük esnafın, günde 50 lira para
kazanmayan insanın ekmeğiyle oynuyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, bir para cezası uyguluyorsunuz. Biz, evet,
kim yasaya aykırı davranıyorsa bir para cezasına -belli oranda, belli oranları
var- belli orandaki para cezalarına bir şey demiyoruz. Eğer yapıyorsa, haksız
bir fiili varsa, haksız bir fiil uyguluyorsa para cezasına bir şey demiyoruz.
Tamam, Sayın Başkan, yılda 3 defa, yılda 2 defa yaparsa, 3’üncü
defa… Ama bir ay bir dükkânın kapatılması o kişinin yok olmasıdır Sayın Başkan.
Gelin, eğer bir fiili uyguluyorsa bir ay kapatma cezasını… Lütfedin, rica
ediyorum. Küçük esnaf için, belli bir cironun altındaki insanlar için bir ay
dükkânını kapatmayın. Bir ay kapatılan bir dükkân iflas eder arkadaşlar. Bu
insanları iflas ettirmeyin, bu insanların ekmeğiyle oynamayın. Bu bir ekmek
meselesi. Sayın Başkan, bir ay kapatma cezasını bir yılda 3 defada değil de,
onu iki yıl içinde eğer 3 defa… Bak, yine 3 defayı geri almıyorum. Gelin bunu
en azından -ben de önergemden bir adım daha atayım- bir yılda kapatmayalım,
eğer aynı fiili iki yılda işlerse dükkân kapatalım. Dükkân kapatmak çok kötü
bir şey. Yani o insanın onuruyla oynanır, daha kimse o dükkâna girmez. Ekmek
parası, arkadaşlar, küçük esnafın ekmek parasıyla oynamayalım, bunlar küçük
esnaf.
Sayın Başkanım, öneriyorum: İki yılda 3 defa bu fiili işlerse
dükkân kapatalım. Ekmekle oynamayalım, ekmek kutsaldır. Hele küçük esnafın,
hele günde 50 lira alışverişi olmayan esnafın ekmeğiyle oynamayalım, Ben
hepinizden rica ediyorum, bir redaksiyon yetkisiyle Komisyona yetki verelim,
iki yılda 3 defa aynı fiili işlerse o zaman on günden bir aya kapatalım. Ben
hepinizden rica ediyorum, ekmektir, ekmek kutsaldır, kutsal ekmek için,
hepinizden küçük esnaf için bir kez daha rica ediyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Madde kabul edilmiştir.
29’uncu maddede bir adet önerge vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Tasarının 29 uncu maddesinin üçüncü cümlesinden sonra aşağıdaki
cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Akif Hamzaçebi Ferit Mevlüt Aslanoğlu Veli Ağbaba
İstanbul İstanbul Malatya
Kazım
Kurt Musa
Çam
Eskişehir İzmir
“Şu kadar ki bedeldeki düşüklüğün idarece kabul edilen nedenlere
dayalı olarak kabulü halinde bu fıkra hükümlerine göre işlem yapılmaz.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Akif Hamzaçebi, İstanbul
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; artık sadece sigaraya değil, tütüne değil, onun görüntüsüne
bile tahammül olmayan bir anlayışı biraz önce gördük. “Bitkisel nargile”
dediğimiz bir ürün de çok şükür bu teklif kapsamına alındı, o da bir şekilde
yasaklama alanına girmiş oldu. Hayırlı olsun, hayırlı olsun!
Biz Trabzon’da çocukken mısır püsküllerini defter kâğıdına sararak
sigara yapardık. Sanıyorum, ileride sırada o da var, o da gelecek.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – O da zararlı.
SADIK BADAK (Antalya) – O daha zararlı.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Çocukların mısır püsküllerinden
yaptığı sigara da bu teklif kapsamına girebilir, o da yasaklanacaktır
zannediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yasak olsun, çamurdan olsun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Şimdi, bu madde, bir vergi
güvenlik önlemi olarak otomobil ithalatında ithal matrahının düşük gösterilmesi
nedeniyle vergi kaybını önlemeye yönelik bir düzenlemeyi getiriyor. Yaklaşım
doğru ama eksik bir yanı var, sorun yaratabilir, işin o kısmı ihmal edilmiş
durumda.
Birincisi, otomobillerde model yılı geçtiği anda arabanın fiyatı
düşer. Bunu bu madde dikkate almıyor. Otomobilin imalatçısının satış fiyatı
neyse ben matrah olarak onu alırım diyor madde. Sen istediğin kadar ithalatta
daha düşük bir matrah beyan et, ya ithaldeki gümrük vergisinin matrahını esas
alırım ya Avrupa’daki, Amerika’daki otomobil imalatçısının satış fiyatını
alırım. Doğru ama otomobilde bir yıl geçtikten sonra fiyat önemli ölçüde düşer.
Fiyatın düştüğü bir yerde imalatçının satış fiyatını matrah olarak almak
yanlış. İşin bu kısmını ihmal ediyor.
Ayrıca, kaza gibi veya sair nedenlerle otomobilin değerinde
düşüşler meydana gelebilir, onu da dikkate almıyor madde. Bizim önergemiz böyle
hâllerin izahına imkân veren, ortaya konulan gerekçelerin idare tarafından
kabul edilmesi hâlinde bu madde hükümlerine göre işlem yapılmasını önleyen bir
güvenlik önlemini getiriyor. Önerimiz bundan ibarettir. Bilgilerinize
sunuyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
30’uncu madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 sıra sayılı Kanun Teklifinin 30 uncu
maddesinin kanun teklifinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Sinan Oğan Mehmet Şandır
Manisa Iğdır Mersin
Reşat
Doğru Mesut
Dedeoğlu
Tokat Kahramanmaraş
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) –
Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN – Redaksiyonla ilgili bir talebiniz olabilir mi?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Evet,
Sayın Başkan, redaksiyonla ilgili bir hususu dile getirmek istiyorum. 28’inci
maddeye yönelik olarak, biraz önce müzakere edilen maddeye yönelik olarak…
Maddede şöyle ifade ediliyor: “Bir yıllık dönemde tekerrürü halinde idari para
cezası 1 kat; ikinci tekerrürü halinde 2 kat artırılarak verilir. Aynı
dönemdeki üçüncü tekerrüre de iş yeri on günden bir aya kadar kapatılır.”
Redaksiyon yetkisini şu açıdan istiyoruz: Üçüncü tekerrürde 3 kat,
dördüncü tekerrür hâlinde on günden bir aya kadar kapatma cezası şeklinde bir
yetki istiyoruz efendim, eğer uygun görülürse.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu önergeye?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mesut Dedeoğlu, Kahramanmaraş
Milletvekili.
Buyurun.
MESUT DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 463 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 30’uncu maddesi üzerine vermiş
olduğumuz değişiklik önergesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz
adına söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, teklifin 30’uncu maddesiyle cep
telefonundaki maktu özel tüketim vergisi uygulaması on yıl daha uzatılmaktadır.
“Cep telefonunda özel tüketim vergisi oranı hâlihazırda yüzde 25 olarak
uygulanmakta olup hesaplanan vergi 100 liranın altına düşerse telefon başına
asgari olarak 100 lira vergi alınmaktadır.” diyor. İşte bu asgari taban
tutarının uygulanması 2013 sonundan itibaren 2023 sonuna kadar hazırlanan bu
kanun teklifiyle uzatılmaktadır. Ülkemizdeki vergi gelirlerinin üçte 2’si
harcama üzerinden alınan dolaylı vergilerden oluşmaktadır. Hükûmet,
vatandaşlardan sağlamış olduğu dolaylı vergilerden bir türlü vazgeçmemektedir.
Bu nedenle üretimin ve istihdamın üzerindeki yükler sürekli olarak artmaktadır.
Sanayi sektörünün bu vergi yükü nedeniyle girdileri ve maliyetleri
artmakta ve rekabet gücü azalmaktadır. Üretimin ve istihdamın üzerindeki bu
ağır vergilerden Hükûmet mutlaka vazgeçmelidir. Üretimin ve istihdamın
üzerindeki vergiler azaltılarak üretim artırılmalı ve yeni istihdam imkânları
sağlanmalıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye’de en fazla vergi
mal ve hizmet için ödeniyor. Ülkemizde mal ve hizmet üzerinden alınan vergilerin
toplam vergiler içerisindeki payı yüzde 47,7 düzeyinde bulunuyor. Türkiye’de bu
oran ise 34,7 olan OECD ortalamasını bile aşmış durumdadır. Gelir ve kazanç
üzerindeki vergi yükü Türkiye’de bazı gelişmiş ülkelerin oldukça altında
bulunuyor. Türkiye de OECD’de 34 ülke arasında sosyal güvenlik primleri dâhil
vergi yükü açısından sondan 6’ncı sırada yer almaktadır. Gelişmiş ülkelerde
gelir ve kazançtan alınan vergiler gayrisafi millî hasılanın yüzde 17 ile
32,7’sini oluştururken bu oran Türkiye’de 13,5’ta kalmaktadır. Türkiye,
dünyanın en pahalı akaryakıtını kullanmaktadır. Ülkemizde petrol ve petrol
ürünlerinden elde edilen vergi gelirleri toplam vergi gelirlerinin yüzde
20’sini oluşturmaktadır. Yani devlet vergi gelirlerinin yüzde 20’sini petrol ve
petrol ürünlerinden elde etmektedir. Dolayısıyla, Hükûmet, açıklarını kapatmak
için akaryakıt fiyatlarına sürekli olarak zam yapmakta ve özel tüketim
vergisinin sürelerini uzatmaktadır. 2023 hedeflerine özel tüketim vergisi
gelirleriyle yaklaşmayı planlayan Hükûmet bugün üretim maliyeti ortalama olarak
yüzde 20 civarında olan benzinden yüzde 60-70 oranında vergi almaktadır.
Ülkemizde akaryakıt fiyatlarının bu denli yüksek olmasının tek nedeni, işte,
Hükûmet tarafından uygulanan bu ağır vergilerdir. Ülkemizde mutlaka adaletli
bir vergi sistemine ihtiyaç bulunmaktadır. Çalışanlardan ve özellikle de asgari
ücretli kesimden yüksek vergiler alınmaktadır. Bunların yeniden düzenlenerek
aşağı çekilmesi gerekmektedir. Ayrıca, küçük çiftçilerin desteklenmesi
gerekmektedir. Bu amaçla mazot, gübre, ilaç, tohum ve fide gibi temel tarımsal
girdiler üzerinden özel tüketim vergileri kaldırılmalıdır. Akaryakıt üzerindeki
yüksek vergiler de düşürülmelidir.
Bu vesileyle, değişiklik önergemizin kabulünü diliyor, yüce
Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
31’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 S. Sayılı Kanun Teklifinin 31. Maddesi ile
4760 sayılı kanuna ekli (I) sayılı listenin (B) cetvelinde değişiklik yapan
ekli (1) sayılı cetvelden aşağıdaki GTİP numaraları verilen malların
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Mehmet Doğan Kubat Bünyamin Özbek
Giresun İstanbul Bayburt
Zeynep Karahan Uslu Mehmet Altay Osman Aşkın Bak
Şanlıurfa Uşak İstanbul
Emrullah
İşler Eşref
Taş
Ankara
Bingöl
G.T.I.P. NO Mal
ismi Vergi
Tutarı (TL) Birimi
2707.99.11.00.00 200
dereceye kadar sıcaklıkta, hacim 2,2985 Kilogram
itibariyle
% 90 veya daha fazla damı-
tılmış
ham hafif yağlar
2902.41.00.00.00 O-ksilen 2,2985 Kilogram
2902.42.00.00.00 M-ksilen 2,2985 Kilogram
2902.43.00.00.00 P-ksilen 2,2985 Kilogram
2902.44.00.00.00 Ksilen
izomerleri karışımları 2,2985 Kilogram
2902.50.00.00.00 Stiren
(vinil benzen) 2,2985 Kilogram
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Takdire
bırakıyorum.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
2707.99.11.00.00, 2902.41.00.00.00 ve 2902.42.00.00.00 GTİP
numarası altında yer alan malların ithalat istatistiklerinin incelenmesinde;
ithalatın miktar ve kıymet olarak ihmal edilebilir bir düzeyde kaldığı,
2902.43.00.00.00 ve 2902.44.00.00.00 GTİP numaraları altında yer alan malların
ithalat istatistiklerinin incelenmesinde ise; ithalatın sınırlı sayıda firma
tarafından sınai amaçlarla gerçekleştirildiği anlaşıldığından, 2902.50.00.00.00
GTİP numarası altında yer alan malın yüksek sıcaklıkta polimer özelliği
göstererek plastifiye hale gelmesi söz konusu olduğundan, GTİP numaraları
verilen bu malların belirtilen listeden çıkartılması öngörülmüştür.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 06.04
ON BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 06.08
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER : Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır), Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
109’uncu Birleşiminin On Beşinci Oturumunu açıyorum.
463 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
31’inci madde üzerindeki diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 sıra sayılı yasa tasarısının 31. maddesinde
yer alan “kanuna ekli” ifadesinin “kanunun eki” şeklinde değiştirilmesini arz
ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Veli Ağbaba Aykut Erdoğdu
İstanbul Malatya İstanbul
Levent Gök Mehmet Akif Hamzaçebi Özgür Özel
Ankara İstanbul Manisa
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Akif Hamzaçebi, İstanbul
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biraz önce iktidar partisi grubunun bir önergesi kabul edildi.
Kabul edilen önergeyle, teklif metninde yer alan ve özel tüketim vergisine tabi
tutulması istenilen petrol ürünü solvent grubunda toplam 6 kalem ürün özel
tüketim vergisi kapsamının dışına çıkarıldı.
Teklif metnine ve onun gerekçesine baktığımızda şu söylenmektedir:
“Bu ürünler akaryakıta karıştırılmak suretiyle haksız rekabete ve vergi kaybına
yol açmaktadır. Bunu önlemek amacıyla bu ürünlerin özel tüketim vergisi
kapsamına alınması önerilmektedir.” Bu işlemin dayanağı, teklifte yer alan bu
maddenin dayanağı, Gümrük ve Ticaret Bakanlığının Maliye Bakanlığına yazmış
olduğu 14 Şubat 2013 tarihli bir yazıdır, iki sayfalık bir yazı. Uzun uzun
bunun teknik gerekçeleri açıklanıyor. Özel tüketim vergisinin eki (I) sayılı
listede akaryakıta karıştırılması muhtemel birçok ürün özel tüketim vergisine
tabi tutulmuştur. Gümrük ve Ticaret Bakanlığının yazısı Şubat 2013’ten bu yana
duruyor, bekliyor. Şimdi, önerge diyor ki: “Gerek yok bunlara. Bunlardan bir
kısım ürünlerin ithalat miktarı zaten az.” Ama demiyor ki: “Bunların akaryakıta
karıştırılma ihtimali yoktur.” Böyle bir şey demiyor. “İthalat miktarı az, bunu
verginin dışına çıkaralım.” Böyle bir şeyin kabulü mümkün değil.
Özel Tüketim Vergisi Kanunu 2002 yılında kabul edilmiştir. (I)
sayılı listede akaryakıta karıştırılması muhtemel ürünler yer almıştır, onun
karşısında o tabloda vergileri yer almıştır. Bunlardan o an itibarıyla
akaryakıta karıştırılması mümkün olmayan veya tespit edilmeyen ürünlerin vergi
oranlarını Bakanlar Kurulu sıfıra indirmiştir ama herhangi bir tehlike anında
veya tespit anında Bakanlar Kurulu bu oranları yükseltmiştir. Böyle bir araç
var Bakanlar Kurulunun elinde. Bunu kullanmıyor, önerdim, bunu önerdim, “Gelin
bunu çıkarmayın bu listeden, bak, bu listede 1 kuruş vergiyle yer alsın,
sembolik bir vergiyle; Bakanlar Kurulunun elinde bu yetki olsun, gerektiği
takdirde kullansın, vergiyi yükseltsin kanundaki yetkisini kullanmak
suretiyle.” dedim, “Hayır.” dediler. Niye? Ama Gümrük ve Ticaret Bakanlığı “Bu
yazım yanlıştır.” demiyor bugüne kadar, bu yazısının arkasında duruyor. Böyle
olduğu hâlde bu 5 ürünü ÖTV kapsamı dışına almanın hangi gerekçesi vardır,
bilemiyorum. Ben objektif bir gerekçesini bulamadım. Önergenin gerekçesinde de
böyle bir gerekçe yazılmıyor.
“İthalat miktarı az.” E, bugün az, yarın çok; hemen yarın
çoğalabilir. Niye vazgeçiyorsunuz bundan? Amaç nedir, yani gerçekten nedir?
Yasama faaliyeti ciddi bir iştir. Bir vergi düzenlemesi yapılıyor, yola
çıkıyorsunuz, bürokrasi direniyor “Hayır, bu kalmalı burada.” diyor, hayır,
yani bazı siyasiler diyor ki: “Bu çıksın.” E, niye? “Birtakım şirketler geldi,
bize bunları anlattılar, biz de ikna olduk, çıkarıyoruz.” Bürokrasi niye ikna
olmuyor, biz niye ikna olmuyoruz? İkna olduysanız, nerede, bizi, Genel Kurulu
ikna edecek gerekçe nerede burada? “İthalat miktarı az.” diye bir gerekçe
olamaz, böyle bir şey yok.
Diğer ürün, sözünü ettiğim… Beş üründen söz ettim, birinin
gerekçesi de diyor ki: “Bunun benzine karıştırılma ihtimali yoktur. Bu, yüksek
sıcaklıkta plastiğe dönüşür.” Peki, eğer öyleyse Gümrük ve Ticaret Bakanlığı
niye şubat ayında yazdığı yazıyı düzeltmiyor? “Ben yanlış yapmışım, bir saniye,
yanlış bir öneride bulunmuşum.” diyebilir. Bunu demediği hâlde, şirketlerin
isteği üzerine, ikna olmadan böyle bir düzenlemeyi yapmayı yasama organına
saygısızlık olarak alıyorum. Sanayi kullanıyor ise, herhangi bir şekilde
akaryakıta karıştırılma ihtimali yok ise Gümrük ve Ticaret Bakanlığı bu
yazısını düzeltir, yanlışını düzeltir ya da gerekçesi bize açıklanır. Hiç kimse
bu bilgiyi vermedi. Sayın Bakandan bilgi rica ediyorum, Sayın Bakan bu bilgiyi
versin Genel Kurula. Gerçekten bu ürün sanayide mi kullanılıyor, yoksa
akaryakıta karıştırılma ihtimali var mıdır?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Bu nedenle söz aldım. Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Karar yeter sayısı.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, yalnız, uyuyanları düşün
karar yeter sayısından çünkü karar verecek durumda değiller.
BAŞKAN – Olur Sayın Ağbaba.
Önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Karar yeter sayısı vardır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
32’nci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 32 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Yılmaz Tunç Mehmet Doğan Kubat
Giresun Bartın İstanbul
Osman Aşkın Bak Nureddin Nebati Eşref Taş
İstanbul İstanbul Bingöl
"MADDE 32 - 19.10.2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık
Kanununa aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 31- Bankacılık mevzuatının uygulanmasıyla ilgili olarak,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne yapılmış başvuru veya Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi'nin kararı kapsamında karşılıklı olarak dostane çözüme ulaşılması
halinde, ilgili kamu otoritesinin şikâyet ya da yazılı başvurudan vazgeçme veya
müdahillikten çekilme beyanının ilgili Cumhuriyet Savcılığı veya Mahkemeye
ulaşması üzerine, dostane çözüm kapsamına giren fiiller nedeniyle yapılmakta
olan soruşturma veya kovuşturmada şüpheli veya sanıklar hakkında kovuşturmaya
yer olmadığı veya düşme kararı verilir.
Yukarıdaki fıkra hükmü, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih
itibariyle dertest olan soruşturma veya kovuşturmalarla ilgili olarak
uygulanır."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir) – Takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılıyoruz
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Bankacılık mevzuatının uygulanmasıyla ilgili olarak,
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına
uyulması amacıyla, başvuru sahipleri ile ilgili kamu otoritesi arasında
karşılıklı uzlaşma ve dostane çözüme ulaşılması söz konusu olabilmektedir.
Ancak, uzlaşma veya dostane çözüm öncesinde, uzlaşılan kişiler ve/veya
kuruluşların yetkilileri hakkında ilgili kamu otoritesinin Cumhuriyet
Savcılığına yaptığı suç duyurusu nedeniyle, soruşturma veya kovuşturmalar
ortaya çıkabilmektedir. İlgili kamu otoritesinin dostane çözümü kabul
etmesinden sonra bu soruşturma veya kovuşturmaların devam etmesi, ilgili kamu
otoritesinin uzlaşmayla sağlayacağı menfaatlere engel olabilmekte ve uzlaşmanın
sonuçlandırılmasını engelleyebilmektedir. Bu olumsuz ihtimali ortadan kaldırmak
için, ilgili kamu otoritesinin, uzlaşma yapılan kişiler ve kuruluşların
yetkilileri hakkındaki yazılı başvuru ve şikâyetlerini uzlaşma çerçevesinde
geriye çekmesi ve müdahillikten ve muhakeme şartı olarak yapmış olduğu tüm
yazılı başvurulardan vazgeçmesi halinde derdest olan soruşturma ve
kovuşturmaların sonlandırılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
33’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
34’üncü madde üzerinde 4 adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 S.Sayılı Kanun Teklifinin 34 üncü maddesinin
birinci fıkrasında geçen “Türkiye Yeşilay Cemiyeti Vakfı” ibaresinin “Türkiye
Yeşilay Vakfı” olarak değiştirilmesini arz ve0 teklif ederiz.
Nurettin Canikli Mehmet Doğan Kubat Osman Aşkın Bak
Giresun İstanbul İstanbul
Nureddin Nebati Yılmaz Tunç Eşref Taş
İstanbul Bartın Bingöl
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım üç önerge aynı
mahiyette olduğundan birlikte işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 sıra sayılı Kanun Teklifinin 34 üncü
maddesinin kanun teklifinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Sinan Oğan Mehmet Şandır
Manisa Iğdır Mersin
Alim
Işık Reşat
Doğru
Kütahya Tokat
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Özgür Özel Musa Çam Kazım Kurt
Manisa İzmir Eskişehir
Levent Gök Ali Rıza Öztürk Ali Sarıbaş
Ankara Mersin Çanakkale
Mehmet
Akif Hamzaçebi
İstanbul
Aynı mahiyetteki son önergenin imza sahipleri:
Pervin Buldan İdris Baluken Hasip Kaplan
Iğdır Bingöl Şırnak
Sırrı
Sakık Abdullah
Levent Tüzel
Muş İstanbul
BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Birincisinin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarıda kurulacak olan vakfın, diğer vakıflardan ayrı bir hukuka
tabi kılınması söz konusu olamaz. Kamu yararı gösteren birçok kurum ve kuruluş
olmasına ve birçok kurum ve kuruluşun, kamu yararı gösteren kurum statüsü
taşımasına rağmen, bu konumlarının onaylanmaması nedeniyle, tanınan
muafiyetlerden yararlanmadığı bir durumda, kurulacak olan yeni bir vakfın,
bütün diğer vakıfları da aşan bir ayrıcalığa tabi kılınması söz konusu olamaz.
Bu nedenle madde tasarı metninden çıkarılmalıdır.
BAŞKAN – Şimdi, önergeler üzerinde söz isteyen Alim Işık, Kütahya
Milletvekili. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sabahın bu vaktinde hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yaklaşık on altı saati geçen bir süredir çalışmaya gayret eden
Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu saatte ne söylesek herhâlde hiçbir şeyin
anlamı olmayacağını düşünüyorum çünkü arkadaşlarımız çok güzel uyuyorlar,
herhâlde uyanırlar diye de ümit ediyorum.
Değerli milletvekilleri, bu saatte yapılan kanunun, bir; yasama
kalitesi sıfırdır. Bundan hiçbir şey bekleyemeyiz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bravo!
ALİM IŞIK (Devamla) – İki; insanlar medyaya karşı, özellikle
milletvekili olarak mahcup ediliyorsa bunun da müsebbibi iktidar partisidir.
MUHAMMED ÇETİN (İstanbul) – Üç buçukta geldin, hiç konuşmaya
hakkın yok!
VELİ AĞBABA (Malatya) – Oradan biri sayıklıyor Hocam, oradan biri
sayıklıyor!
MUHAMMED ÇETİN (İstanbul) – Üç buçukta geldin, konuşmaya hakkın
yok!
ALİM IŞIK (Devamla) – Ben saat ikiden beri buradayım değerli
kardeşim, ikiden beri buradayım ben.
Değerli milletvekilleri, bu yasama kalitesini bozan bir iki teknik
gerekçeyi de sizinle paylaşmak istiyorum. Her şeyden önce, bu torba kanunlar
bugüne kadar tasarı hâlinde gelirdi, şimdi teklif hâlinde geldi. Dolayısıyla,
daha önceki birçok maddede değerli sözcüler bunun mahzurlarını anlattılar.
Birçok konuda, bu, devletin ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının bilgileri
alınmadan, teklif olması nedeniyle doğrudan buraya geldi. Burada da, bu maddede
de aynı hata yine dikkat çekmektedir. Kanunlar ve Kararlar Daire Başkanlığının
uyarısına rağmen, diğer maddelerde başka kanun veya kanun hükmünde
kararnamelerde değişiklik yapan düzenlemeler maalesef bu maddede doğrudan yeni
bir kanun gibi vakıf kuruyor. Böyle bir örnek yok değerli milletvekilleri. Hiç
olmazsa buna bir çerçeve madde koyup Dernekler ve Vakıflar Kanunu’na ekleyen
bir maddeyle kursaydık kendimize saygımız olurdu ama bu hâliyle, yasama tekniği
açısından maalesef Meclis iyi durumda değil, bunlar tarihimize ve sicilimize
iyi notlar olarak geçmeyecek. Bunun düzeltilmesi lazım. Başka bir kanunla bir
madde olarak getirin, istediğiniz gibi kurun, başka vakıflar da kuralım, bu
amaçla desteklenmesi gereken başka dernekler varsa ona da kaynak aktaralım ama
bu hâliyle bu kanunda, torba teklifte münhasıran böyle bir maddenin özel bir
kanun olarak konulması bize yakışmıyor. Onun için, bunun çıkması gerekiyor.
Söylenecek çok şey var ancak biraz önceki cümlemin arkasında
duruyorum, ne söylesek sonuç değişmeyecek. Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeler üzerinde söz isteyen Akif Hamzaçebi, İstanbul
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu madde yasama tekniğine uygun bir madde değil her şeyden
önce. Yasama organı birilerine talimat veriyor ama kime talimat verdiği belli
değil. Bu kanunun yürürlüğe girmesiyle birlikte “İstanbul’da ‘Türkiye Yeşilay
Vakfı’ adında vakıf kurulur.” diyor.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sözleşmesi yok.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Bunun muhatabı kim, kim kuracak?
Böyle bir şey olamaz ama Sayın Başbakan talimat vermiş, “Bunu buraya koyun.”
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sözleşmesi yok.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Birileri yazmış, buraya
göndermişler, teklife girmiş, bu şekilde bir vakıf kurulacak. Kimin kuracağı
meçhul, birileri sahiplenecek.
E, yasanın yürütmesine bakıyoruz, “Bakanlar Kurulu yürütür.”
diyor. Yani Bakanlar Kurulunun yürüteceği bir hüküm var. Bakanlar Kurulu demek
ki veya bir bakan bu Yeşilay Vakfını kuracak, meçhul; bu bir.
İki: Bakın, teklif metninde, kurulması öngörülen Yeşilay Vakfının
amaçları şöyle sayılmıştı: “İçki, uyuşturucu, sigara bağımlılığı yanında,
kumar, fuhuş, İnternet ve ekran bağımlılığı gibi, gençliğe ve topluma zarar
veren fiillerle, uygulamalarla, alışkanlıklarla mücadele etmek.” Âdeta, Türkiye
Yeşilay Kurumu, Türkiye ahlak kurumu olarak örgütleniyor. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Sonra eleştiriler üzerine bunlar çıkarılmış. Çıkarılması,
zannedilmesin ki bu amaçlardan vazgeçildiği anlamına geliyor. “Hayır, kanunda
bunları saymaya gerek yok. Biz vakıf senedini düzenlerken bunları çok daha
geniş bir şekilde buraya yazabiliriz.” diye düşünmüşler.
Yani buraya ne yazılabilir mesela? “Ekran bağımlılığı, İnternet
bağımlılığı gibi zararlı alışkanlıklar” yanına, örneğin “kitap okumak” gibi bir
şeyi yazılabilir veya “felsefe okumak” gibi bir şey yazılabilir, “Darwin’in
kitaplarını okumakla mücadele etmek.” gibi bir şey yazılabilir.
Başka ne yazılabilir? Baudrillard yazılabilir, Foucault
yazılabilir, Derrida yazılabilir, “Onların kitaplarını okumak gibi zararlı
işlerden gençleri alıkoymak.” yazılabilir.
Başka ne yazılabilir? Efendim, İslam’ın mezheplerine gidebilirler;
mesela, ehlisünnete ilişkin kitaplar okunsun ama ehlibeyte ilişkin kitaplar
okunmasın, Şia mezhebini anlatan kitaplar okunmasın, bununla da mücadele
edebilir Yeşilay.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Tek parti döneminde siz yaparsınız onu!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Evet, aklınızda bunlar var,
aklınızda bunlar var.
Başka ne? Kelam mezheplerinden şunlar okunsun, Mutezile mezhebi
okunmasın örneğin. Neden? Çünkü, Mutezile, işte, Abbasiler döneminde
gerçekleşmiş olan bir mezhep. Ha, Matüridîye mezhebine gidecek misiniz
gitmeyecek misiniz, bilemiyorum; onu yasaklayıp yasaklamayacağınızı, Yeşilayın
o mezheple mücadele edip etmeyeceğini bilemiyoruz. İleride bunları göreceğiz.
Evet, niyet bu. Yeşilay kurumu, İstanbul’da Sepetçiler Kasrı’nda, Sayın
Başbakanın uygun gördüğü o yakın arkadaşları, aile fertleriyle birlikte bunları
planlayacaklar.
Bu madde ne getiriyor başka Yeşilaya? Diyor ki: “Ben sana vergi
muafiyeti verdim.”
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Olmayan vakfa.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Olmayan vakfa vergi muafiyeti
veriyor. Kurumlar Vergisi Kanunu, 900 sayılı Kanun hangi vakıflara hangi
hâllerde vergi muafiyeti verileceğini düzenler. Kamunun yükünü, hizmet yükünü
üstlenen, onun yükünü azaltan vakıflara Bakanlar Kurulu kararıyla vergi
muafiyeti verilir. Bu şartları taşımadığı zaman, kaybettiği zaman Bakanlar
Kurulu bu muafiyeti geri alır. E, şimdi, diyorsunuz ki: “Yeşilay Vakfı ebediyen
bu muafiyete sahip olacak.”
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Ama vakıf kurulmuş olacak,
kurulmuş olacak.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Böyle bir şey olabilir mi? Belki
kendisine verilen kaynakları amacına uygun kullanmayacak. Ayrıca, yani,
söylediğim, felsefe bağımlılığıyla mücadele nedeniyle Yeşilay Vakfına bütçeden
aktarılan kaynaklar nedeniyle neden böyle bir imtiyaza sahip olsun? Yeşilay
Vakfına bütçeden kaynak aktarılıyor. Yine, Yeşilay Vakfına aktarılan bu
kaynağın amacına uygun kullanılıp kullanılmadığını devlet denetleyemeyecek,
Sayıştay denetlemeyecek. Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu’nun temel
hükmüdür: Kamu kaynağı nereye verilirse devlet bunu denetler. “Hayır,
denetlemeyeceksin. Ben çünkü burada büyük bir alan yaratıyorum kendime, denetim
istemiyorum.” diyor.
Sürem bitti, sözlerimi burada bitiriyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Bakanım, kurulmamış
vakfa böyle bir hak verilemez, Anayasa’ya aykırı Sayın Bakanım.
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Kurulmamış vakıf var burada.
Maliye Bakanım, Maliye Müsteşarım, Gelir İdaresi Başkanım, böyle bir hakkı
veremezsiniz.
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 S. Sayılı Kanun Teklifinin 34 üncü
maddesinin birinci fıkrasında geçen “Türkiye Yeşilay Cemiyeti Vakfı” ibaresinin
“Türkiye Yeşilay Vakfı” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli (Giresun) ve
arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Takdire bırakıyoruz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Komisyon Başkanım,
kurulmamış vakfa böyle bir hak veremezsiniz; etmeyin, anayasal suç
işliyorsunuz.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
“Türkiye Yeşilay Cemiyeti Vakfı” ibaresi, “Türkiye Yeşilay Vakfı”
olarak değiştirilmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN - …maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, madde
kabul edilmiştir.
35’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 35 inci
maddesinin (a) fıkrasında yer alan “doksan gün” ibaresinin “yüz yirmi gün”
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Mehmet Şandır Mesut Dedeoğlu
Manisa Mersin Kahramanmaraş
Alim
Işık Lütfü
Türkkan
Kütahya Kocaeli
TBMM Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan yasa tasarısının 35 maddesi 31/12/2023 tarihinde
yürürlüğe girer.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Levent Gök Ali Rıza Öztürk
İstanbul Ankara Mersin
Özgür
Özel Veli
Ağbaba
Manisa Malatya
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Levent Gök, Ankara
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Aşağı yukarı tam on sekiz saattir süren, bilime, siyaset kurumuna
ve her türlü kurallara aykırı bir tartışma yürütüyoruz ve üstelik bunu
hepimizin sağlığından da sorumlu olması gereken bir Sağlık Bakanının bulunduğu
bir oturumda yapıyoruz.
Sayın Sağlık Bakanımız, sizler tüm Türkiye’deki bütün insanların
olduğu gibi, milletvekili arkadaşlarınızın da sağlığını düşünmek zorundasınız.
Böylesine bilimsel kuralları altüst edici bir çalışmada, bir Sağlık Bakanı
olarak kalkıp şurada bir müdahalenizi beklerdik “Bu yaptığınız çalışma sağlığa,
insan haklarına aykırı.” diye.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Arkaya baksana, arkaya.
LEVENT GÖK (Devamla) – Sayın Sağlık Bakanı, sizi istifaya davet
ediyorum. Böylesine bir kepazelik olamaz değerli arkadaşlarım, böylesine bir
kepazelik olamaz.
BAŞKAN – Sayın Gök, lütfen şu kelimeyi kullanmayın, lütfen.
LEVENT GÖK (Devamla) – Ne konuştuğunuzu bilmiyorsunuz, yasayı
bilmiyorsunuz; hiçbir önergeyi okumadan, ellerinizi indirerek kaldırarak
oylamalara katılıyorsunuz ve kendinizi milletvekili zannediyorsunuz. (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Sana ne, sen kendine bak bir!
BAŞKAN – Sayın Gök, lütfen temiz bir dille konuşalım Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Devamla) – Sizler siyaset kurumunu ayaklar altına
alıyorsunuz.
ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) – Sen kimin vekilisin, sen kimin adına
hizmet ediyorsun burada?
LEVENT GÖK (Devamla) – Sizler siyaset kurumunu altüst ediyorsunuz.
Siyaset kurumu istişareye dayanır, siyaset kurumu bilime dayanır, siyaset
kurumu ahlaka dayanır. Bunların hiçbiri yok sizde. (AK PARTİ sıralarından
“Sözünü geri al!” sesleri)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ne biçim konuşuyorsun!
Sayın Başkan, böyle bir konuşma olmaz!
Sözünü geri al.
(AK PARTİ milletvekillerinin hatip kürsüsü önünde toplanmaları)
LEVENT GÖK (Devamla) – Nasıl insanlarsınız siz böyle? Kendi
kimliğinizi…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 06.31
ON ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 06.40
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER : Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır), Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
109’uncu Birleşiminin On Altıncı Oturumunu açıyorum.
463 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Gerekçesi okunan önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Bir söz istiyorum efendim.
BAŞKAN – Vereyim efendim.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
26.- İstanbul Milletvekili Mehmet
Akif Hamzaçebi’nin, sükûnet içerisinde bir görüşü ifade etme imkânını dahi
muhalefet partisine vermek istemeyen bir iktidar partisi yaklaşımı olduğuna ve
görüşme imkânı kalmadığından teklifin görüşmelerinin ertelenmesini önerdiğine
ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yasama görüşmelerinin sükûnet içerisinde yürütülmesi esastır.
Tabii ki, gergin anlar olabilir ama bu gergin anlarda grup başkan vekilleri
eğer herkesten daha atak davranır ise kendi grubunu… (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – “Hakaret serbest diyorsun.” yani, hakaret
etsin öyle mi?
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen… Sayın Hamzaçebi’yi bir
dinleyelim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Değerli milletvekilleri, siz,
Adalet ve Kalkınma Partisi olarak bu çoğunluğunuza dayanarak, güvenerek
bizleri… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Çoğunluk diye hakaret mi edeceksin! Ayıptır
yahu!
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Her çıkan hakaret ediyor, her çıkan hakaret
ediyor.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sen ayıbı nereden biliyorsun, ayıbı
nereden biliyorsun!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Çoğunluğa hakaret etme hakkı var sanki.
Nereden alıyorsun bu hakkı?
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sen ayıp biliyor musun?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Azınlığın hakaret etme hakkı var sanki
yahu!
BAŞKAN – Sayın Tunç, lütfen… Sayın Grup Başkan Vekilini bir
dinleyelim.
Sayın Hamzaçebi buyurun.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Ayıbı bilenler ayıbı konuşsun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, burada, bir
görüşme imkânı görmüyorum, göremiyorum. Benim şurada yapacağım…
SERMİN BALIK (Elâzığ) – Görmüyorsan çıkacaksın!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Hanımefendi sizi de kutluyorum.
Burada bir görüşme imkânı yoktur efendim. Ben, bu görüşmelerin
burada sonlandırılmasını ve saat 14.00’ten itibaren görüşmelere devam
edilmesini teklif ediyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Sükûnet içerisinde bir görüşü ifade etme imkânını dahi muhalefet
partisine vermek istemeyen bir iktidar partisi yaklaşımı vardır.
Görüşme imkânı yoktur efendim, ertelenmesini öneriyorum.
BAŞKAN – Sayın Canikli, buyurun.
27.- Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli’nin, hiç kimsenin AK PARTİ Grubuna ve milletvekillerine hakaret etme
hakkının olmadığına ve Ankara Milletvekili Levent Gök’e kınama cezası verilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bugün kanun görüşmelerinin başından beri muhalefete mensup arkadaşlar
en sert, en ağır eleştirileri yapıyorlar, yapacaklardır, ona hiç kimsenin bir
itirazı olamaz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben mi kışkırttım?
BAŞKAN – Sayın Özel…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – AK PARTİ Grubu da bu eleştirileri,
ağır eleştirileri gayet sabırla, teenniyle dinledi ve izliyor. Ama hiç kimsenin
bize ya da başkasına hakaret etme hakkı yoktur. Çok açık bir şekilde oradan
ağza alınmayacak, edep dışı ifadeler kullanılmıştır. Yani o yapılırken ne
yapalım? Bekleyelim, oturalım mı, böyle bir şey olabilir mi?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Kürsüye mi gitmek lazım, dövmek mi lazım?
VELİ AĞBABA (Malatya) – Dövmek mi lazım Sayın Başkan?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sen nereden alıyorsun o cesareti?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Tepkimi ortaya koyuyorum. Ben, bu
milletin vekiliyim, bu iradeden alıyorum bu hakkımı. Kimseye hakaret
ettirmeyiz; hiç kimse AK PARTİ Grubuna, hiçbir milletvekiline hakaret edemez.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSA ÇAM (İzmir) – Kürsüye çıkıp cevap verirsiniz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Eleştirisini yapsın. Bu tartışmanın
başlamasının nedeni biraz önceki edep dışı konuşmadır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Başkan, bu cevabı sen vereceksin. Onun
görevi mi, senin görevin mi? Kimin görevi?
BAŞKAN – Sayın Özel lütfen, bir saniye, grup başkan vekiliniz söz
istedi, sabredin lütfen.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkanım, biraz önceki hareket
İç Tüzük’ümüze göre kınama cezasını gerektirir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Seninki neyi gerektirir?
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sizinki neyi gerektirir?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
İç Tüzük’ümüze göre Mecliste kaba ve yaralayıcı sözler sarf etmek ve
hakaretler yapmak, tam olarak bu fiile uymaktadır. Dolayısıyla, bu fiilin
uygulanması gerekir Sayın Başkanım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Hamzaçebi, buyurun.
28.- İstanbul Milletvekili Mehmet
Akif Hamzaçebi’nin, hiçbir milletvekilinin yaralayıcı ve rencide edici bir
üslup kullanmaması gerektiğine ve Özgür Özel’in tekmelenmesi olayını kınadığına
ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, eğer konuşmamı
yapabilecek isem, iktidar partisi grubuna hâkim olacaksanız, susturacaksanız
konuşacağım. Konuşmama müdahale ederlerse kusura bakmayın, farklı görüşler
ifade etmek durumunda kalabilirim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; elbette milletvekillerinin yaralayıcı bir üslup kullanmaması
gerekir, kimseyi rencide edici bir üslup kullanmaması gerekir.
SADIK BADAK (Antalya) – Hakaret… Hakaret var.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Ancak bir milletvekilinin
yaralayıcı, kırıcı bir üslup kullanmış olması, Sayın Canikli’nin söylediği
gibi, onlara milletvekiline, muhalefet partisine saldırma hakkını, tekmeleme
hakkını vermez.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Saldırmıyorum, tepkimi ortaya
koyuyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Böyle bir şey yok.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Orada tepkimi ortaya koyuyorum, Sayın
Kemal Anadol’un yaptığını yapıyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Sayın Özgür Özel’in…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Saldırma var mı?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Canikli, siz kalkıp
kürsüye yürüyorsunuz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Kürsüye yürümedim, orada durdum,
tepkimi ortaya koydum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Bir grup başkan vekilinin
görevi kendi grubunu yatıştırmaktır, daha sonra ne talep edecekse, hangi
eleştiriyi yapacaksa çıkıp onu kürsüden yapmaktır. Bu, sizin hakkınızdır ama şu
yaklaşımınız dahi demokrasi açısından üzüntü verici. “Ne yapacağız yani?
Susacak mıyız?” diyorsunuz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Olur mu öyle! Durdum orada ya! Ama
saldırma yok.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, saldırdınız.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Canikli, izin verir
misiniz, bitireyim.
BAŞKAN – Sayın Canikli, lütfen…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Saldırma yok.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Canikli, izin verir
misiniz.
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi konuşmasını bitirsin, Sayın Canikli.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yani “Ben susacak mıyım? Ben
tabii ki saldıracağım.” diyor.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – “Saldıracağım.” demiyorum, “Tepkimi
ortaya koyacağım.” diyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – “Tabii ki grubumla hücum
edeceğim, tabii ki linç edeceğim! Sayın Özgür Özel’in ayaklarına tabii ki
arkadaşlarımız tekme atacak!” diyor. Bunlardan hiç söz etmiyor. Kınıyorum bu
tutumu! Demokrasi açısından esef verici, üzüntü verici buluyorum.
EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Ağız dolusu hakaret eden arkadaşınızı
kınasanıza! İnsanda biraz izan olur be! Ağız dolusu hakaret ediyor ya! Biraz
izan olur adamda!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Ellerinizle niye konuşma
ihtiyacı duyuyorsunuz? Benim görme problemim yok, kulaklarımla işitiyorum.
Ellerinizle konuşma ihtiyacını niye hissediyorsunuz?
BAŞKAN – Sayın Şandır, söz talebiniz var mı efendim?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Evet Sayın Başkanım.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Bu Yasa size hayırlı olsun efendim,
hepinize hayırlı olsun(!) (AK PARTİ sıralarından “Haydi güle güle!” sesleri,
gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen sayın milletvekilleri, her grubun kendi
takdiridir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - O
tekme atanlar var ya, o tekme atanlar! Hepsi kalleş. Tekme atanlar kalleş.
Tekme atan kalleşlerin hepsini biliyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Özel, lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben kavgayı ayırırken tekme atan kalleşler…
Tekme atan tüm kalleşleri biliyorum.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Kimse adını söyle.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Manisa milletvekiline sor. Ayıp etti, geldi.
Özür dilesin.
BAŞKAN – Sayın Özel, lütfen.
Evet, Sayın Şandır, buyurun…
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Kimse söyle.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Aç kamera kaydını, atanları gör KİT Komisyon
Başkanı. Yalancı!
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Sensin yalancı!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Hadi git, hadi!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bütün tekme atanlar kalleştir.
BAŞKAN – Evet, Sayın Şandır, konuşmayacaksanız isterseniz
kapatalım.
29.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın, hiç kimsenin kimseye hakaret etme hakkının olmadığına ve Başkanlık
Divanının bu konuda tedbir alma ve parti gruplarına bildirme sorumluluğunun
bulunduğuna ilişkin açıklaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar, gerçekten
hepimizin sonuç itibarıyla üzüntü duyması gereken olaylar yaşadık.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Meclis Başkanının da tutumunu merak
ediyoruz Sayın Başkan. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bu kabadayılığa, bu
zorbalığa karşı tutumunuzu merak ediyoruz.
(CHP milletvekillerinin Genel Kurul salonunu terk etmesi)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Bu meselede böyle bir sonuçtan sonra
kimin haklı olduğu, kimin haksız olduğu çok da önemli değil. Değerli
arkadaşlar, hakaret edildiği hassasiyetinize, kabulünüze saygı duyuyorum. Hiç
kimsenin kimseye hakaret etme hakkı yoktur. Hakaret etmek acizliktir, bunu her
defasında söylüyoruz. Kendine öz güveni olan insan muhatabına hakaret etmez.
Fikrini söyler, tenkidini yapar. Biri hakaret ediyorsa o, onun aczinden
kaynaklanır. Hakareti burada tasvip etmek, kabul etmek, alkışlamak asla doğru
değildir ancak işin mahiyetinden kaynaklanan bir sonuçla karşı karşıyayız. En
az on beş saattir çalışıyoruz, bu on beş saatlik çalışmaya fiziğin dayanması,
psikolojinin tahammül etmesi mümkün değil. Dolayısıyla, bu sonuç doğal bir
sonuçtur. Bu sonucun yaşanmaması için tedbir almak mecburiyetindeyiz, yoksa
burada çok daha kötü şeyler olabilir. Biri yanlış yapar, yanlışa yanlışla cevap
vermek gibi bir sonuçla karşılaşırız. Ben, Sayın Canikli’nin bu tepkisini doğru
bulmuyorum. Biz, grup başkan vekilleri olarak, her şeye rağmen gruplarımıza
sahip olmak mecburiyetindeyiz. Sinirler gergin, vücutlar yorgun, sabahın şu
saatinde tabii ki en yani… Kürsüde konuşan başka şeyler söyleseydi gene aynı
tepki konacaktı, artık tahammül sınırları taştı. Bardağı taşıran son damladır
değerli arkadaşlar. Dolayısıyla, şunu söylüyorum: Sayın Başkanlık Divanına da
görev düşüyor yani böyle bir sonucun olacağını öngörerek tedbir alma
sorumluluğu Sayın Başkan Divanındadır. Bu tedbirleri alıp gruplara da tebliğ
etmek sizin göreviniz ve sorumluluğunuzda. Bir daha yaşanmamasını temenni
ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Manisa Milletvekili Recai
Berber ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ile 17 Millet-vekilinin;
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/1524) (S. Sayısı: 463) (Devam)
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 463 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 35’inci
maddesinin (a) fıkrasında yer alan “doksan gün” ibaresinin “yüz yirmi gün”
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Mehmet Şandır Lütfü Türkkan
Manisa Mersin Kocaeli
Alim
Işık Mesut
Dedeoğlu
Kütahya Kahramanmaraş
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) –
Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Evet, önerge üzerinde söz mü, gerekçe mi?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Konuşmanın gereği yok, konuşmuyorum.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Beşinci ve yedinci fıkraların yürürlüğü için yüz yirmi gün süre
verilmesi daha uygun olacaktır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Madde kabul edilmiştir.
36’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, teklifin 13’üncü maddesi verilen
önergelerin kabul edilmesiyle metinden çıkarıldığı için yürürlük maddesi buna
göre redaksiyona tabi tutulacaktır. İkinci bölümde yer alan maddelerin
oylamaları tamamlanmıştır.
Teklifin tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Beş dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Manisa Milletvekili Recai Berber
ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ile 17 Milletvekilinin; Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
açık oylama sonucu:
“Kullanılan oy sayısı : 197
Kabul : 193
Ret : 4
(x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Mine
Lök Beyaz Özlem
Yemişçi
Diyarbakır
Tekirdağ”
Böylece, teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 24 Mayıs 2013 Cuma
günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.