DÖNEM: 24 CİLT: 51 YASAMA YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
107’nci Birleşim
21 Mayıs 2013 Salı
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve
kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar
tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Erzurum
Milletvekili Fazilet Dağcı Çığlık’ın, Nene Hatun’un vefatının yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
2.-
Afyonkarahisar Milletvekili Kemalettin Yılmaz’ın, tarım sektöründeki elektrik
tüketicilerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Ankara
Milletvekili İzzet Çetin’in, Atatürk Orman Çiftliği arazisinden bir bölümün
büyükelçilik binası yapılması amacıyla Amerika Birleşik Devletleri’ne
satılmasına ilişkin gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Tekirdağ
Milletvekili Emre Köprülü’nün, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor
Bayramı’nda Tekirdağ AKP il binasına bayrak asılmadığına ve AKP’nin, il
başkanlıklarına bayrak asılmaması noktasında bir talimatının olup olmadığını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
2.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Malatya’nın Doğanyol ilçesinin sorunlarına
ilişkin açıklaması
3.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, AKP’li belediyeler tarafından pazarcı esnafından
alınan işgaliye bedellerinin yüksek olduğuna ve alışveriş merkezleri nedeniyle
küçük esnafın mağdur durumda bulunduğuna ilişkin açıklaması
4.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, İstanbul Mahmutbey gişelerinin Avcılar’a,
Çamlıca gişelerinin de Gebze’ye taşınması ve HGS ve OGS gişelerinin birleştirilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
5.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Niğde’deki çiftçilerin sorunlarına ilişkin
açıklaması
6.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Giresun’da hasta raporu aldığı için işine son
verilen bir doktorun durumuyla ilgili araştırma yapılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
7.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Cerattepe’de maden çıkarılmaması için
mücadele edenlerden biri olan Bilgehan Erdem isimli öğretmenin durumuna ilişkin
açıklaması
8.- Uşak
Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz’ın, Uşak’ın Eşme ve Ulubey ilçelerindeki tütün
üreticilerinin durumuna ilişkin açıklaması
9.- Muğla
Milletvekili Nurettin Demir’in, Muğla’da bazı okullarda öğrencilerden “karne
parası” adı altında para istendiğine ve Hükûmetin, Şanlıurfa’da yaşanan dolu ve
sel felaketinden zarar gören çiftçilerin sorunlarını giderme konusunda bir
çalışmasının olup olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
10.- Bingöl
Milletvekili İdris Baluken’in, 21 Mayıs Çerkez sürgünü ve Çerkez soykırımı gününe
ilişkin açıklaması
11.- İzmir
Milletvekili Alaattin Yüksel’in, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun
Buca Belediye Başkanıyla ilgili olarak AKP İl Başkanına talimat vermesini
kınadığına ilişkin açıklaması
12.- Tekirdağ
Milletvekili Tevfik Ziyaeddin Akbulut’un, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve
Spor Bayramı kutlamalarında AK PARTİ Tekirdağ il binasına bayrak asılmış
olduğuna ilişkin açıklaması
13.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin sataşma
nedeniyle yaptığı konuşma sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
14.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, bütün milletvekillerinin Türk milletinin
egemenliğini kullandığının idrakinde olması gerektiğine ve milletvekillerinin
etnik kimlikle ilgili söylemleriyle birbirlerini düşman olarak göstermelerini
kınadığına ilişkin açıklaması
15.- Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in
görüşülen kanun tasarısının 13’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşma sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, Fas Temsilciler Meclisi Maliye ve Ekonomik
Kalkınma Komisyonu heyetinin ülkemizi ziyaret etmesinin Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlık Divanının 23/1/2013 tarihli ve 39 sayılı Kararı ile uygun
bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/1222)
2.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa Birliği Konseyi İrlanda Başkanlığı
tarafından 16-17 Haziran 2013 tarihlerinde İrlanda'nın başkenti Dublin'de
düzenlenecek olan Parlamento İletişim, Eğitim ve Ulaştırma Komisyonları
Başkanları Toplantısı’na Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Başkanı ve Kocaeli Milletvekili Fikri Işık'ın katılması hususuna ilişkin
tezkeresi (3/1223)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Aydın
Milletvekili Bülent Tezcan ve 20 milletvekilinin, erken yaşta evliliklerin
nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/627)
2.- Aydın
Milletvekili Bülent Tezcan ve 19 milletvekilinin, iş kazaları ve meslek
hastalıkları ile işçi sağlığı ve güvenliği konusunun araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/628)
3.- Aydın
Milletvekili Bülent Tezcan ve 23 milletvekilinin, incir sektörünün mevcut
durumunun ve üreticilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/629)
C) Önergeler
1.- İstanbul
Milletvekili Ali Özgündüz’ün, (2/236) esas numaralı İbadet Yerlerinin
Düzenlenmesi Hakkında Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi (4/116)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- BDP Grubunun,
Bingöl Milletvekili İdris Baluken ve arkadaşları tarafından Çerkezcenin
UNESCO’nun kaybolmakta olan diller atlasında risk altında olan diller grubunda
yer alması hakkında 10/12/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 21
Mayıs 2013 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı
tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- MHP Grubunun,
24/5/2012 tarih ve 5131 sayı ile geçici köy korucularının sorunlarının
araştırılarak ekonomik ve sosyal haklarının iyileştirilmesi amacıyla Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilen Meclis araştırması önergesinin, Genel
Kurulun 21 Mayıs 2013 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun,
Mersin Milletvekili Vahap Seçer ve 19 milletvekili tarafından Suriye'de meydana
gelen olayların Türkiye ekonomisine etkisinin ve Türkiye’ye gelen
sığınmacıların kaldıkları bölgelerde sebep oldukları sosyal sorunların
araştırılması amacıyla 17/5/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 21
Mayıs 2013 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı
tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın CHP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
2.- Sakarya
Milletvekili Engin Özkoç’un, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın CHP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşma sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
3.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un sataşma
nedeniyle yaptığı konuşma sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
4.- Sakarya
Milletvekili Engin Özkoç’un, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşma sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
5.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşma sırasında bir CHP milletvekiline sataşması nedeniyle
konuşması
6.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un sataşma
nedeniyle yaptığı konuşma sırasında Barış ve Demokrasi Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
7.- Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli’nin, Bolu Milletvekili Tanju Özcan’ın doğrudan
gündeme alınma önergesi üzerinde yaptığı konuşma sırasında AK PARTİ Grup
Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
8.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
9.- Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli’nin, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in görüşülen
kanun tasarısının 13’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşma
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
IX.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, ekonomik kriz haberlerine ilişkin Başbakan
Yardımcısı Ali Babacan’dan sözlü soru önergesi (6/84) ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmaz’ın cevabı
2.- İstanbul
Milletvekili İhsan Özkes’in, 2002-2011 yıllarında ilk defa veya yeniden açılan
kilise ve havralara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/206) ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
3.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, cezaevinde hayatını kaybeden MİT eski görevlisiyle
ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/582) ve
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
4.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, bir öğretim üyesinin psikiyatri muayenesine
zorlandığı iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/720) ve
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
5.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, Kartal-Cevizli’de Tekel Sigara Fabrikasına ait
arsanın bir vakfa kiralanmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/916)
ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
6.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, bir vakıf üniversitesine tahsis edilen araziyle
ilgili iddialara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/917) ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
7.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca atanan yönetim kurulu
üyelerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1075) ve Kalkınma Bakanı
Cevdet Yılmaz’ın cevabı
8.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, ABD Büyükelçiliğinde brifing verildiği iddialarına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1131) ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmaz’ın cevabı
9.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, kamuda çalışan avukatların maaşlarına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1147) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın
cevabı
10.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, şeker fabrikalarının üreticiye
devir suretiyle özelleştirilmesine yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/1184) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
11.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, şeker kaçakçılığına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1192) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın
cevabı
12.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, canlı hayvan kaçakçılığına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1233) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın
cevabı
13.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, ülkemizde tüketilen kaçak çaya
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1234) ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmaz’ın cevabı
14.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, belediyelerdeki özel kalem müdürlüğü kadrolarına
yapılan atamalara ve imar planlarında ibadet alanı olarak ayrılan yerlere
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1278) ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmaz’ın cevabı
15.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, yeşil kart uygulamasına ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/1290) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
16.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, belde belediye başkanlarının
özlük ve pasaport haklarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1337) ve
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
17.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Kürecik radar üssünde çalışan personele ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1426) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın
cevabı
18.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, eski bir belediye bürokratı hakkındaki iddialara
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1453) ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmaz’ın cevabı
19.- Adana
Milletvekili Ali Halaman’ın, terhis süreleri uzatılan askerlerin kamuya
öncelikli işçi olarak alınması uygulamasının ortadan kaldırıldığı iddialarına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1735) ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmaz’ın cevabı
20.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, yerel yönetimlerin gıda
işletmeciliği yapmalarının yol açtığı sorunlara ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/1836) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
21.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, bir davaya ilişkin TÜBİTAK incelemesinin
geciktirildiği iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1990) ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
22.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, yabancı menşeli yazılımların
tehdit oluşturmaması konusunda alınan önlemlere ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/2003) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
23.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, kamu kurumlarında radyasyon
yayan ithal granitlerin kullanıldığı iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/2005) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
24.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, karşılıksız çeklere ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2504) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın
cevabı
25.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Türkiye tarafından Filistin’in
Gazze şehrinde bir hastane inşa edileceği iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/2629) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
26.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Türkiye tarafından Kazakistan’da
inşa edilen bir liseye ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2631) ve
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
27.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Türkiye tarafından Özbekistan’da
inşa edilen bir yeni doğan birimine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/2632) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
28.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Azerbaycan’daki meslek ve teknik
lise öğretmenlerine verilen eğitime ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/2761) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
29.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Suriye krizi nedeniyle olumsuz
etkilenen sebze ve meyve ihracatına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/2889) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
30.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, hayvancılıkta müdahale kurumu kurulmasına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2890) ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmaz’ın cevabı
31.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, ithal ile yerli ürünlerin ayırt
edilmeyişine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2943) ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
32.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, yiyecek ve içeceklerdeki katkı
maddelerinin çocuklarda neden olduğu rahatsızlıklara ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/3013) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
33.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, kaçak yolla üretilen sağlıksız
gıdalara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/3016) ve Kalkınma Bakanı
Cevdet Yılmaz’ın cevabı
34.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, basınçlı sulama sisteminin
yaygınlaştırılması için yapılan çalışmalara ve su kuyularına sayaç taktırma
zorunluluğuna ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/3167) ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
35.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, saman ithalatına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/3171) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın
cevabı
36.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, 2002 yılından itibaren gerçekleştirilen
temsil giderlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/3222) ve Kalkınma Bakanı
Cevdet Yılmaz’ın cevabı
37.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Erzincan, Gümüşhane ve Bayburt’ta son on yıl içinde
uygulamaya konulan projelere ilişkin sözlü soru önergesi (6/3393) ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
38.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Van, Elazığ ve Erzurum’da son on yıl içinde
uygulamaya konulan projelere ilişkin sözlü soru önergesi (6/3394) ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
39.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars, Iğdır ve Ağrı’da son on yıl içinde uygulamaya
konulan projelere ilişkin sözlü soru önergesi (6/3402) ve Kalkınma Bakanı
Cevdet Yılmaz’ın cevabı
40.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’da son on yıl içinde uygulamaya konulan
projelere ilişkin sözlü soru önergesi (6/3403) ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmaz’ın cevabı
41.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Muş, Bingöl ve Bitlis’te son on yıl içinde
uygulamaya konulan projelere ilişkin sözlü soru önergesi (6/3404) ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
42.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Diyarbakır, Şanlıurfa ve Mardin’de GAP kapsamında
gerçekleştirilen projelere ilişkin sözlü soru önergesi (6/3455) ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
43.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Batman, Bitlis ve Elazığ’da GAP kapsamında gerçekleştirilen
projelere ilişkin sözlü soru önergesi (6/3456) ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmaz’ın cevabı
44.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Van, Muş ve Şırnak’ta GAP kapsamında
gerçekleştirilen projelere ilişkin sözlü soru önergesi (6/3457) ve Kalkınma Bakanı
Cevdet Yılmaz’ın cevabı
45.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Gaziantep, Kilis ve Osmaniye’de GAP kapsamında
gerçekleştirilen projelere ilişkin sözlü soru önergesi (6/3465) ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
46.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, GAP kapsamındaki çalışmalara ilişkin sözlü soru
önergesi (6/3466) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
47.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, kalkınma amaçlı projelere ilişkin sözlü soru
önergesi (6/3467) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
48.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakanlık tarafından düzenlenen yurt dışı
gezilerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/3489) ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmaz’ın cevabı
49.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakanlık personeline ve açılan davalara
ilişkin sözlü soru önergesi (6/3491) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
50.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, tarım alanları, milli parklar,
orman alanları gibi alanların korunmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/3524) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
51.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kuzeydoğu Anadolu Bölgesindeki illerde protestolu
senet sayısındaki artışa ilişkin sözlü soru önergesi (6/3544) ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
52.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kalkınma Ajanslarına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/3587) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
2.- Devlet Sırrı
Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları
(1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in;
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu, Çevre
Komisyonu, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporları (1/771) (S. Sayısı: 460)
4.- Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/759) (S. Sayısı: 453)
5.- Türk Petrol
Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Raporu (1/725) (S. Sayısı: 450)
XI.- OYLAMALAR
1.- (S. Sayısı:
460) Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
XII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Balıkesir
Milletvekili Ayşe Nedret Akova’nın, çiftçilere yapılan destekleme ödemelerine
ilişkin Başbakandan sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi
Eker’in cevabı (7/21217)
2.- Osmaniye
Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, ÖTV’den muaf yakıtın kara yolu
taşımacılığında kullanılmasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in
cevabı (7/21421)
3.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2007-2013 yılları arasında Ankara genelinde
kira geliri beyannamesi veren mükelleflere ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı
Mehmet Şimşek’in cevabı (7/21427)
4.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, olası bir depremin olumsuz etkilerinden
korunmak için alınan önlemlere ve hizmet binalarının depreme dayanıklılığına,
Bakanlığın
tanıtım giderlerine,
İlişkin soruları
ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/21468), (7/22559)
5.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, su depolarının bakım ve onarımı ile sağlıklı
ve kesintisiz su sağlanmasına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı
Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/21471)
6.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Şanlıurfa’daki sulama birliklerine yönelik
denetimlere ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun
cevabı (7/21473)
7.- Eskişehir
Milletvekili Ruhsar Demirel’in, Eskişehir’de yaşayan vatandaşların kredi ve
kredi kartı borcu verilerine ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Ali
Babacan’ın cevabı (7/21535)
8.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakanlığın tanıtım giderlerine ilişkin
sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/22088)
9.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığın temsil ve ikram
harcamalarına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun
cevabı (7/22556)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 14.00’te açılarak iki oturum yaptı.
Ankara Milletvekili Levent Gök ve İzmir Milletvekili Oktay
Vural’ın 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’na ilişkin gündem
dışı konuşmalarına Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç cevap verdi.
Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma,
Gençlik ve Spor Bayramı’nı kutladığına, Yüce Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü,
silah arkadaşlarını ve bütün şehitleri saygıyla andığına ve tutuklu
milletvekillerine,
Tunceli Milletvekili Kamer Genç, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik
ve Spor Bayramı kutlamalarına,
Bolu Milletvekili Tanju Özcan, Hükûmetin, halkın millî bayramlara
katılmaması yönünde valilere verdiği sözlü bir talimatının olup olmadığını
öğrenmek istediğine,
Antalya Milletvekili Gürkut Acar, Anayasa Mahkemesi Başkanının
bazı sözlerine,
Samsun Milletvekili Ahmet Yeni, Samsun’da yapılan 19 Mayıs
Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı kutlamalarına,
Kütahya Milletvekili Alim Işık, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik
ve Spor Bayramı kutlamalarına ve bu kutlamalara bilinçli olarak katılmayan
yöneticileri kınadığına,
Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma,
Gençlik ve Spor Bayramı kutlamalarında ayrıştırma yapılmaması gerektiğine ve bu
bayramın hep beraber kutlanmasını talep ettiğine,
İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi, İstanbul’da yapılan 19
Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı kutlamalarına,
İstanbul Milletvekili Osman Oktay Ekşi, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma,
Gençlik ve Spor Bayramı kutlamalarına ve işsiz gazetecilerin durumuna,
Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak, 2 kez, yapılan uygulamalarla
söylenilenlerin paralel olması ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin
yanıltılmaması gerektiğine,
Balıkesir Milletvekili Haluk Ahmet Gümüş, millî bayramlarda çelenk
koymak için bildirim yapılması gerektiğine dair uygulamaya,
Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma,
Gençlik ve Spor Bayramı kutlamalarıyla ilgili eleştiri ve sorulara,
İlişkin birer açıklamada bulundular.
Bolu Milletvekili Tanju Özcan ve 24 milletvekilinin, patates
üreticilerinin sorunlarının (10/624),
Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu ve 22
milletvekilinin, kolluk güçlerinin sosyal, psikolojik, ekonomik ve mesleki
sorunlarının (10/625),
Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu ve 21 milletvekilinin,
Adana Kozan’da meydana gelen Gökdere Köprü Barajı Derivasyon Tüneli kapağının
patlaması olayının (10/626),
Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine
sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin sırası
geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Ankara Milletvekili Levent Gök ve 47 milletvekilinin, Başkent
Doğalgaz Dağıtım Anonim Şirketinin değerinin çok altında bir ihale bedeli ile
özelleştirilmesini onaylayarak kamuyu zarara uğrattığı iddiasıyla Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan hakkında bir gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/27),
imza sahiplerinin imzalarını geri almaları nedeniyle gündemden çıkarıldı.
Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet Toptaş ve 63 milletvekilinin,
Van’da 23/10/2011 tarihinde meydana gelen depremden sonra 9/11/2011 tarihinde
meydana gelen diğer depreme kadar bazı binalarda hasar tespiti yaptırılmadığı,
halkın deprem bakımından riskli binalara girmemesi yönünde uyarılmadığı, ildeki
kamuya açık binalarla ilgili gerekli tedbirlerin alınmadığı ve bu eylemlerin
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 257’nci maddesine uyduğu iddiasıyla Başbakan
Yardımcısı Beşir Atalay hakkında bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin
önergesinin (9/2) ön görüşmeleri tamamlandı; Meclis soruşturması açılması kabul
edilmedi.
Van Milletvekili Özdal Üçer, Van Milletvekili Mustafa Bilici’nin
görüşülen soruşturma önergesi üzerinde yaptığı konuşma sırasındaki bazı
ifadelerine,
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal, Başbakan Yardımcısı Beşir
Atalay’ın görüşülen soruşturma önergesi üzerinde yaptığı konuşma sırasındaki
bazı ifadelerine,
Van Milletvekili Özdal Üçer, tekraren, Başbakan Yardımcısı Beşir
Atalay’ın görüşülen soruşturma önergesi üzerinde yaptığı konuşma sırasındaki
bazı ifadelerine,
İlişkin birer açıklamada bulundular.
İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğan, Van Milletvekili Mustafa
Bilici’nin görüşülen soruşturma önergesi üzerinde yaptığı konuşma sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle bir konuşma yaptı.
Alınan karar gereğince, 21 Mayıs 2013 Salı günü saat 15.00’te
toplanmak üzere 16.57’de birleşime son verildi.
Şükran
Güldal MUMCU
Başkan
Vekili
Muhammet
Bilal MACİT Mustafa
HAMARAT
İstanbul Ordu
Kâtip Üye Kâtip
Üye
II.-
GELEN KâĞITLAR
No:
158
21 Mayıs 2013 Salı
Teklifler
1.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal'ın; 634 Sayılı Kat Mülkiyeti Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/1539) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Adalet
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.05.2013)
2.- Batman Milletvekili Ayla
Akat Ata'nın; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1540) (Adalet; Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.05.2013)
3.- Balıkesir Milletvekili
Namık Havutça'nın; Kamu Kurum ve Kuruluşları ile Bağlı Ortaklıklarında
Yüklenici Firmalar Aracılığıyla İstihdam Edilen İşçiler ile Geçici İşçi, Memur
ve Sözleşmeli Olarak Çalışanların Kadroya Geçirilmesi ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1541) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.05.2013)
4.- Batman Milletvekili Ayla
Akat Ata'nın; Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1542) (Plan ve Bütçe ile Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.05.2013)
5.- Barış ve Demokrasi
Partisi Grup Başkanvekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldan'ın; Psikologlar
Meslek Kanununa Dair Kanun Teklifi (2/1543) (Adalet ile Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.05.2013)
6.- Mersin Milletvekili Ali
Öz ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay
Vural'ın; Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/1544) (Plan ve Bütçe ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.05.2013)
7.- Osmaniye Milletvekili
Hasan Hüseyin Türkoğlu'nun; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi (2/1545) (Adalet ile İçişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08.05.2013)
8.- Hatay Milletvekili Hasan
Akgöl ve 6 Milletvekilinin; Hatay İli Reyhanlı İlçesinde Meydana Gelen Terör
Saldırısı Sonucu Ölen Vatandaşlarımızın Anısına 11 Mayısın Ulusal Yas Günü İlan
Edilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/1546) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa
geliş tarihi: 16.05.2013)
9.- İstanbul Milletvekilleri
Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Süleyman Çelebi'nin; 4857 Sayılı İş Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/1547) (Adalet ile Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.05.2013)
Rapor
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı,
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın ve Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal'ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi Üyeliği Kanunu Teklifi ile Kahramanmaraş
Milletvekili Nevzat Pakdil'in; Türkiye Büyük Millet Meclisi Üyelerinin Ödenek,
Yolluk ve Emeklilerine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/1505, 2/695) (S. Sayısı: 461) (Dağıtma
tarihi: 21.05.2013) (GÜNDEME)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, bir milletvekili hakkındaki iddialara ve müftülüklerdeki
atamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) sözlü soru önergesi
(6/3801) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)
2.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, Diyanet İşleri Başkanı’nın bir açıklamasına ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Bekir Bozdağ) sözlü soru önergesi (6/3802) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26.04.2013)
3.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, Suriyeli mültecilerin Türk vatandaşlığına alındığı, seçmen
kütüğüne kaydedildiği iddialarına ve Ahıska Türklerinin vatandaşlığa geçirilme
çalışması olup olmadığına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/3803)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)
4.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, AKPM Denetim Komisyonunun PKK terör örgütü ile ilgili bir
kararına ilişkin Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/3804) (Başkanlığa
geliş tarihi: 26.04.2013)
5.- İstanbul Milletvekili
Kadir Gökmen Öğüt’ün, İstanbul-Şile yolundaki çalışmalar ile aynı bölgede
yaşanan trafik kazalarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanından sözlü soru önergesi (6/3805) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)
6.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, Gazi Üniversitesine ait binaların yıkım ve yeniden yapım
çalışmalarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/3806) (Başkanlığa
geliş tarihi: 30.04.2013)
7.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, üniversitelere çözüm süreci ile ilgili genelge gönderildiği ve
bir üniversitede bazı öğrencilere yönelik hakarette bulunulduğu iddialarına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/3807) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.04.2013)
8.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, bir anma törenine katıldığı iddia edilen bir kişiye ilişkin
Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/3808) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.04.2013)
9.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, Türk vatandaşlarına mülk edinme hakkı tanıyan ülkelere ilişkin
Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/3809) (Başkanlığa geliş tarihi:
02.05.2013)
10.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, hematoloji bölümü olan üniversite ve devlet hastanelerine
ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/3810) (Başkanlığa geliş
tarihi: 02.05.2013)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Aydın Milletvekili Metin
Lütfi Baydar’ın, Aydın’daki sağlık personeli eksikliğine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/22954) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)
2.- Aydın Milletvekili Metin
Lütfi Baydar’ın, YGS’ye giren bir adayın soru kitapçığı ve cevap formunun
bulunamamasından kaynaklanan mağduriyetine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/22955) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)
3.- Adana Milletvekili Osman
Faruk Loğoğlu’nun, Adana’da olimpik yüzme havuzu inşa edilmesi çalışmalarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22956) (Başkanlığa geliş tarihi:
26.04.2013)
4.- İstanbul Milletvekili
Kadir Gökmen Öğüt’ün, Çankırı’nın Kızılırmak ilçesinin sorunlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22957) (Başkanlığa geliş tarihi:
26.04.2013)
5.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, “T.C.” ibaresinin Bakanlar Kurulunda alınan bir kararla
kaldırılmasının planlandığı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/22958) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)
6.- Gaziantep Milletvekili
Edip Semih Yalçın’ın, Gaziantep’teki üzüm yetiştiricilerinin Bağ-Kur prim
kesintilerini belgelemede yaşadıkları soruna ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/22959) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)
7.- Adana Milletvekili
Seyfettin Yılmaz’ın, Merkez Bankasının hissedarlarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/22960) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)
8.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, kiralama yoluyla temin edilen makam araçlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22961) (Başkanlığa geliş tarihi:
26.04.2013)
9.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, GDO’lu pirinç ithal edildiği iddialarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22962) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)
10.- Erzurum Milletvekili
Oktay Öztürk’ün, kapıcıların TOKİ’den konut talebine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/22963) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)
11.- Yalova Milletvekili
Muharrem İnce’nin, Adalet ve Kalkınma Partisi Bolvadin İlçe Başkanlığı
tarafından düzenlenen bir konferansa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/22964) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)
12.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, Ankara’nın Etimesgut ilçesindeki yıkılma tehlikesi bulunan
riskli bir binaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22965)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)
13.- Manisa Milletvekili
Hasan Ören’in, Manisa’da Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü
kurulmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22966) (Başkanlığa
geliş tarihi: 26.04.2013)
14.- Tekirdağ Milletvekili
Candan Yüceer’in, uzman jandarmaların özlük ve sosyal haklarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22967) (Başkanlığa geliş tarihi:
26.04.2013)
15.- Hatay Milletvekili Refik
Eryılmaz’ın, Suriye plakalı araçların faaliyetlerinin durdurulduğu iddialarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22968) (Başkanlığa geliş tarihi:
29.04.2013)
16.- Hatay Milletvekili Hasan
Akgöl’ün, Kültür ve Turizm Bakanlığında restoratör istihdamına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22969) (Başkanlığa geliş tarihi:
29.04.2013)
17.- Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürk’ün, bir gazetecinin iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/22970) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)
18.- Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürk’ün, Demokratik Toplum Kongresi tarafından yayınlanan bir bildiriye
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22971) (Başkanlığa geliş tarihi:
29.04.2013)
19.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan’ın, karşılıksız çeklerin toplam tutarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/22972) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)
20.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan’ın, kredi kartı ve tüketici kredisi borçlarını ödeyemeyenlerin
sayısına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22973) (Başkanlığa geliş
tarihi: 29.04.2013)
21.- Uşak Milletvekili Dilek
Akagün Yılmaz’ın, yabancı şirket ve kişilere satılan mülklere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22974) (Başkanlığa geliş tarihi:
29.04.2013)
22.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, Akil İnsanlar Heyetine karşı yapılan protestolara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22975) (Başkanlığa geliş tarihi:
29.04.2013)
23.- İstanbul Milletvekili
Celal Dinçer’in, İstanbul’da depreme hazırlık amacıyla yapılan çalışmalara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22976) (Başkanlığa geliş tarihi:
29.04.2013)
24.- Kırklareli Milletvekili
Mehmet Siyam Kesimoğlu’nun, İsrail ile Suriye konusunda istihbarat paylaşımında
bulunacağı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22977)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)
25.- Samsun Milletvekili
Ahmet Haluk Koç’un, çözüm sürecine ve bir PKK mensubunun açıklamalarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22978) (Başkanlığa geliş tarihi:
29.04.2013)
26.- Adana Milletvekili
Seyfettin Yılmaz’ın, PKK’nın çekilme sürecine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/22979) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.04.2013)
27.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, Türk Dil Kurumunun Kürtçe sözlük çıkarılması için bir çalışması
olup olmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22980) (Başkanlığa
geliş tarihi: 30.04.2013)
28.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan’ın, Diyarbakır 5 Nolu Askeri Cezaevinin İnsan Hakları Müzesi
yapılması talebine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22981)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.04.2013)
29.- Eskişehir Milletvekili
Kazım Kurt’un, Diyanet İşleri Başkanlığının gelirlerine ve vakıflara aktardığı
gelirlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22982) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30.04.2013)
30.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan’ın, protesto edilen senetlerin tutarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/22983) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
31.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan’ın, protesto edilen senet sayısına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/22984) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
32.- İstanbul Milletvekili
Ali Haydar Öner’in, yurt dışı seyahatlerine ve beraberinde götürdüğü
milletvekillerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22985)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
33.- İstanbul Milletvekili
Ali Özgündüz’ün, İsrail istihbaratı ile yapılan görüşmelere ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/22986) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
34.- Tunceli Milletvekili
Hüseyin Aygün’ün, THY’deki bazı uygulamalara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/22987) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
35.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, Akil İnsanlar Heyetindeki kişilerin belirlenmesine ve Heyetin
çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22988) (Başkanlığa
geliş tarihi: 02.05.2013)
36.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, İstanbul’un tarihi siluetinin bozulmaması için
yapılan çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22989)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
37.- Adana Milletvekili Osman
Faruk Loğoğlu’nun, Adana’da yapımı planlanan şehir hastanesi ile ilgili
çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22990) (Başkanlığa
geliş tarihi: 02.05.2013)
38.- Kocaeli Milletvekili
Mehmet Hilal Kaplan’ın, kamu kurumlarına personel alımı için yapılan mülakatlar
ile ilgili iddialara ve vatandaşların parti üyeliklerinin kolaylıkla
öğrenilebilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22991)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
39.- Aydın Milletvekili Metin
Lütfi Baydar’ın, terörist posterlerinin açılmasına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/22992) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
40.- Aydın Milletvekili Metin
Lütfi Baydar’ın, PKK ile yapılan görüşmelere ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/22993) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
41.- Aydın Milletvekili Metin
Lütfi Baydar’ın, yapılacağı iddia edilen bir konferansa ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/22994) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
42.- Aydın Milletvekili Metin
Lütfi Baydar’ın, koruculuk sistemi ve özel kuvvetlere ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/22995) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
43.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2020 Olimpiyat adaylığı kapsamında yürütülen
danışmanlık ve yatırım projelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/22996) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
44.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan’ın, kurşunsuz benzin fiyatına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/22997) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
45.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan’ın, ekmek fiyatlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/22998) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
46.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan’ın, Artvin’in bütçeden aldığı paya ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/22999) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
47.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, İstanbul’daki 1 Mayıs İşçi Bayramı
kutlamalarındaki polis müdahalelerine ve toplu taşıma seferlerinin iptal
edilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23000) (Başkanlığa geliş
tarihi: 02.05.2013)
48.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, İstanbul’a yönelik proje ve yatırımlara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23001) (Başkanlığa geliş tarihi:
02.05.2013)
49.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, bağlı kurum ve kuruluşların sosyal tesislerine ilişkin
Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/23002)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)
50.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, bağlı kurum ve kuruluşlardaki personelin psikolojik taciz
(mobbing) şikayetlerine ve yapılan işlemlere ilişkin Başbakan Yardımcısından
(Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/23003) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)
51.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, bağlı kurum ve kuruluşların sosyal tesislerine ilişkin
Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/23004)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)
52.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, bağlı kurum ve kuruluşlardaki personelin psikolojik taciz
(mobbing) şikayetlerine ve yapılan işlemlere ilişkin Başbakan Yardımcısından
(Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/23005) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)
53.- Eskişehir Milletvekili
Kazım Kurt’un, Halk Bankasının hissedarlarına ilişkin Başbakan Yardımcısından
(Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/23006) (Başkanlığa geliş tarihi:
02.05.2013)
54.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, Merkez Bankası döviz rezervi ile ilgili verilere ilişkin
Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/23007)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
55.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, bağlı kurum ve kuruluşlardaki personelin psikolojik taciz
(mobbing) şikayetlerine ve yapılan işlemlere ilişkin Başbakan Yardımcısından
(Beşir Atalay) yazılı soru önergesi (7/23008) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)
56.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, bağlı kurum ve kuruluşların sosyal tesislerine ilişkin
Başbakan Yardımcısından (Beşir Atalay) yazılı soru önergesi (7/23009)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)
57.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, bağlı kurum ve kuruluşların sosyal tesislerine ilişkin
Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/23010)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)
58.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, bağlı kurum ve kuruluşlardaki personelin psikolojik taciz
(mobbing) şikayetlerine ve yapılan işlemlere ilişkin Başbakan Yardımcısından
(Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/23011) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)
59.- Antalya Milletvekili
Gürkut Acar’ın, Kutlu Doğum Haftası etkinliklerine ve Diyanet İşleri Başkanlığı
personeline ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi
(7/23012) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
60.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, 2002-2013 yılları arasında açılan icra dairesi ile icra
dosyalarının sayısına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/23013)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)
61.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, TBMM ve bağlı kurumlarda yaşanan hırsızlık olaylarına
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/23014) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26.04.2013)
62.- Mersin Milletvekili
Ertuğrul Kürkcü’nün, Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Cezaevindeki açlık grevi eylemi ve
cezaevleri ile ilgili şikayetlere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23015) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)
63.- Mersin Milletvekili
Ertuğrul Kürkcü’nün, Sincan Çocuk Cezaevindeki açlık grevi eylemi ve çocuk
cezaevleri ile ilgili şikayetlere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23016) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)
64.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2002-2012 yılları arasındaki insan hakları
ihlalleri, kadına yönelik şiddet olayları ve diğer bazı adli işlemlerle ilgili
verilere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/23017) (Başkanlığa
geliş tarihi: 29.04.2013)
65.- Kocaeli Milletvekili
Mehmet Hilal Kaplan’ın, bir vatandaşa verilen ev hapsi cezasına ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23018) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)
66.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlığa bağlı sosyal tesislere ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/23019) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)
67.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlık personelinin psikolojik taciz (mobbing)
şikayetlerine ve yapılan işlemlere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23020) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)
68.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan’ın, hasta tutuklu ve hükümlülere ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/23021) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.04.2013)
69.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, avukat bulundurma zorunluluğuna uymayan anonim şirket ve
kooperatiflere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/23022)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
70.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, tutuklu ve hükümlülerinin mektuplarına sansür
uygulanmasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/23023)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
71.- Bingöl Milletvekili
İdris Baluken’in, Kocaeli’nin Gebze ilçesinde terör örgütüne yardım ve yataklık
etme suçundan ev hapsine mahkum edilen bir kişinin mağduriyetine ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23024) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
72.- Denizli Milletvekili
İlhan Cihaner’in, İstanbul Adliyesi için yapılan mübaşirlik sınavında bazı
adaylara karşı ayrımcılık yapıldığı iddialarına ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/23025) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
73.- Manisa Milletvekili
Özgür Özel’in, 2022 sayılı Kanun uyarınca ödenen aylıklardaki geçiş sürecinden
kaynaklanan sorunlara ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23026) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)
74.- İstanbul Milletvekili Umut
Oran’ın, bedelli askerlik uygulamasından elde edilen gelirin kullanımına ve
Bakanlık tarafından yürütülen bir projeye ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23027) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)
75.- Kırklareli Milletvekili
Turgut Dibek’in, engel oranı %90 ve üzeri olup ÖTV’siz araç alma hakkından
yararlananlar ile yasa dışı olarak bu haktan yararlanmaya çalışanlara ilişkin
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/23028) (Başkanlığa
geliş tarihi: 26.04.2013)
76.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlık personelinin psikolojik taciz (mobbing)
şikayetlerine ve yapılan işlemlere ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23029) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)
77.- Muğla Milletvekili
Mehmet Erdoğan’ın, 1996 yılında gerçekleşen bir çatışmada yaralanan bir
vatandaşa gazilik unvanı verilmemesine ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23030) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.04.2013)
78.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlığa bağlı sosyal tesislere ilişkin Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/23031) (Başkanlığa geliş tarihi:
02.05.2013)
79.- Ankara Milletvekili
İzzet Çetin’in, Ankara’nın Çubuk ilçesindeki huzurevinin kapatılacağı iddiasına
ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/23032)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
80.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, şehit yakınları ve gazilerle ilgili işlemlerin yürütülmesine
ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/23033)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
81.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığın bir yönetmelik değişikliğine ilişkin
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/23034)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
82.- Diyarbakır Milletvekili
Emine Ayna’nın, huzurevleri, yaşlı bakım evleri ve rehabilitasyon
merkezlerindeki kadına yönelik şiddet vakalarına ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23035) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
83.- Diyarbakır Milletvekili
Emine Ayna’nın, kadına karşı şiddet vakalarına ve engellenmesi için yapılan
çalışmalara ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23036) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
84.- Van Milletvekili Nazmi
Gür’ün, Van’daki kadına karşı şiddet vakalarına ve Bakanlığın Van’a yönelik
çalışmalarına ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23037) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
85.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlığa bağlı sosyal tesislere ilişkin Avrupa Birliği
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23038) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
86.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlık personelinin psikolojik taciz (mobbing)
şikayetlerine ve yapılan işlemlere ilişkin Avrupa Birliği Bakanından yazılı
soru önergesi (7/23039) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
87.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlık personelinin psikolojik taciz (mobbing)
şikayetlerine ve yapılan işlemlere ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23040) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)
88.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlığa bağlı sosyal tesislere ilişkin Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/23041) (Başkanlığa geliş tarihi:
02.05.2013)
89.- Erzurum Milletvekili
Oktay Öztürk’ün, kapıcı çalıştırma zorunluluğu ile kapıcıların sorunlarına
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23042)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)
90.- Erzurum Milletvekili
Oktay Öztürk’ün, kapıcılarla ilgili yapılan çalışmalara ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23043) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26.04.2013)
91.- Erzurum Milletvekili
Oktay Öztürk’ün, kapıcılarla ilgili yapılan çalışmalara ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23044) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26.04.2013)
92.- Tunceli Milletvekili
Hüseyin Aygün’ün, usta öğreticilere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23045) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)
93.- Niğde Milletvekili Doğan
Şafak’ın, Niğde’deki sigortalı kişi sayısına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23046) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)
94.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan’ın, bir vatandaşın eksik prim üzerinden emekli olduğu iddiasına
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23047)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)
95.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın, bir vatandaşın emeklilik ikramiyesi konusunda SGK ile
yaşadığı anlaşmazlığa ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23048) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)
96.- İstanbul Milletvekili
Celal Dinçer’in, engelli vatandaşlardan alınan katkı paylarına ilişkin Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23049) (Başkanlığa geliş
tarihi: 29.04.2013)
97.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan’ın, Bağ-Kur kayıtlarında yaşandığı iddia edilen sorunlara ve ilgili
mağduriyetlere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23050) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.04.2013)
98.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan’ın, Şanlıurfa’da Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda 2002 yılından
itibaren açıktan atama yoluyla istihdam edilen personele ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23051) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30.04.2013)
99.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlık personelinin psikolojik taciz (mobbing)
şikayetlerine ve yapılan işlemlere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23052) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
100.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, kayıt dışı istihdama, çocuk işçiliğine ve iş
kazaları sonucunda hayatını kaybeden işçilere ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23053) (Başkanlığa geliş tarihi:
02.05.2013)
101.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlığa bağlı sosyal tesislere ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23054) (Başkanlığa geliş tarihi:
02.05.2013)
102.- Bursa Milletvekili Sena
Kaleli’nin, Nilüfer Çayındaki kirliliğe ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/23055) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)
103.- İzmir Milletvekili Musa
Çam’ın, İzmir’de çevre kirliliği yaşandığı iddia edilen bazı bölgeler ile
çevreye zararlı olduğu iddia edilen çeşitli tesislere ilişkin Çevre ve
Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23056) (Başkanlığa geliş tarihi:
26.04.2013)
104.- Van Milletvekili Nazmi
Gür’ün, Van Edremit TOKİ konutlarındaki arıtma tesisine ilişkin Çevre ve
Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23057) (Başkanlığa geliş tarihi:
29.04.2013)
105.- Iğdır Milletvekili
Pervin Buldan’ın, İstanbul’da bir mezarlığın taşındığı iddiasına ilişkin Çevre
ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23058) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30.04.2013)
106.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan’ın, Hasankeyf ilçesindeki bir köyün sorunlarına ilişkin Çevre ve
Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23059) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.04.2013)
107.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlık personelinin psikolojik taciz (mobbing)
şikayetlerine ve yapılan işlemlere ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/23060) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
108.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Batman, Hakkâri ve Elazığ illerindeki sit alanlarının
korunmasına ve çoğaltılmasına ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı
soru önergesi (7/23061) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
109.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Muş, Mardin, Siirt ve Adıyaman illerindeki sit alanlarının
korunmasına ve çoğaltılmasına ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı
soru önergesi (7/23062) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
110.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Erzurum, Gümüşhane ve Bayburt illerindeki sit alanlarının
korunmasına ve çoğaltılmasına ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı
soru önergesi (7/23063) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
111.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Kars, Ağrı ve Iğdır illerindeki sit alanlarının korunmasına ve
çoğaltılmasına ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23064) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
112.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt’ün, Ardahan’daki sit alanlarının korunmasına ve çoğaltılmasına ilişkin
Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23065) (Başkanlığa geliş
tarihi: 02.05.2013)
113.- Samsun Milletvekili
Ahmet Haluk Koç’un, lisanslı harita ve kadastro mühendislik bürolarının
kapatılması sonucu mağduriyet yaşayan kişilere ilişkin Çevre ve Şehircilik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23066) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
114.- Diyarbakır Milletvekili
Emine Ayna’nın, sanayi tesislerine yönelik denetimlere ilişkin Çevre ve
Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23067) (Başkanlığa geliş tarihi:
02.05.2013)
115.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlığa bağlı sosyal tesislere ilişkin Çevre ve
Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23068) (Başkanlığa geliş tarihi:
02.05.2013)
116.- Çanakkale Milletvekili
Mustafa Serdar Soydan’ın, Çanakkale’nin Yenice ilçesine bağlı bir köydeki
madencilik faaliyetlerinin çevresel etkilerine ilişkin Çevre ve Şehircilik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23069) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
117.- Hatay Milletvekili
Adnan Şefik Çirkin’in, Patriot bataryalarının koruma kapasitesine ilişkin
Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23070) (Başkanlığa geliş tarihi:
26.04.2013)
118.- Diyarbakır Milletvekili
Nursel Aydoğan’ın, Şanlıurfa’daki Süleyman Şah mülteci kampında çıkan yangına
ve kampın sağlık koşullarına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23071) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)
119.- Tekirdağ Milletvekili
Emre Köprülü’nün, gizlice İsrail’e gittiği iddialarına ilişkin Dışişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23072) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.04.2013)
120.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlığa bağlı sosyal tesislere ilişkin Dışişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23073) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
121.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlık personelinin psikolojik taciz (mobbing)
şikayetlerine ve yapılan işlemlere ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23074) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
122.- Gaziantep Milletvekili
Mehmet Şeker’in, yurt dışında kaçırılan ve rehin alınan Türk vatandaşlarına ve
kurtarılmaları için yapılan çalışmalara ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/23075) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
123.- İstanbul Milletvekili
Durmuşali Torlak’ın, İstanbul Kavacık’ta yaşanan elektrik kesintisi sorununa
ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/23076)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)
124.- İstanbul Milletvekili
Durmuşali Torlak’ın, Türkiye tarafından alınan sismik araştırma gemisinin alım
usulü ile geminin çalışmalarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/23077) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)
125.- Osmaniye Milletvekili
Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, Samsun-Ceyhan Boru Hattı Projesine ilişkin Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/23078) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26.04.2013)
126.- Hatay Milletvekili
Adnan Şefik Çirkin’in, Erzincan kompresör istasyonuna, ithal edilen gaz
fiyatlarına ve doğal gaz ithali ile ilgili çeşitli konulara ilişkin Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/23079) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26.04.2013)
127.- Bingöl Milletvekili
İdris Baluken’in, Van’daki elektrik kesintilerine ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/23080) (Başkanlığa geliş tarihi:
29.04.2013)
128.- Antalya Milletvekili
Gürkut Acar’ın, Antalya’daki bir HES projesine ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/23081) (Başkanlığa geliş tarihi:
02.05.2013)
129.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlık personelinin psikolojik taciz (mobbing)
şikayetlerine ve yapılan işlemlere ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/23082) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
130.- Muğla Milletvekili Ömer
Süha Aldan’ın, Muğla’daki bir kömür rezervi alanı için yapılacak kamulaştırma
çalışmalarına ve etkilerine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/23083) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
131.- İstanbul Milletvekili
Durmuşali Torlak’ın, İstanbul Olimpiyat Oyunları için yapılan çalışmalara
ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru önergesi (7/23084) (Başkanlığa
geliş tarihi: 26.04.2013)
132.- Şanlıurfa Milletvekili
İbrahim Binici’nin, kiralanan binalara ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından
yazılı soru önergesi (7/23085) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.04.2013)
133.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, gençlerin kaynaşması amacıyla İtalya’ya gemi turu
düzenleneceği iddiasına ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23086) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
134.- Gaziantep Milletvekili
Edip Semih Yalçın’ın, Gaziantep’in İslahiye ilçesindeki üzüm yetiştiricilerinin
sorunlarına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23087) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)
135.- İstanbul Milletvekili
Durmuşali Torlak’ın, AOÇ arazileri ile ilgili çeşitli konulara ilişkin Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23088) (Başkanlığa
geliş tarihi: 26.04.2013)
136.- Afyonkarahisar
Milletvekili Kemalettin Yılmaz’ın, koyunları aşılama takvimine ilişkin Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23089) (Başkanlığa
geliş tarihi: 26.04.2013)
137.- Iğdır Milletvekili
Pervin Buldan’ın, sağlığa zararlı ilaç tespiti nedeniyle ihraç edilemeyen
tarımsal ürünlere ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23090) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)
138.- Batman Milletvekili
Ayla Akat Ata’nın, balık avı yasağı dönemine girilmesine rağmen Batman’da balık
avı yapıldığı iddiasına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/23091) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)
139.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Ardahan’daki hayvan üreticilerinin sorunlarına ilişkin Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23092) (Başkanlığa
geliş tarihi: 26.04.2013)
140.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Şırnak, Muş ve Hakkâri’deki hayvan üreticilerinin sorunlarına
ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23093)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)
141.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Kars, Iğdır ve Ağrı’daki hayvan üreticilerinin sorunlarına
ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23094)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)
142.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Gümüşhane, Bayburt ve Erzurum’daki hayvan üreticilerinin
sorunlarına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23095) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)
143.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2002-2012 yılları arasında yıllara göre
hayvancılık ve tarım sektörlerindeki ithalat ve ihracat verilerine ilişkin
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23096)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)
144.- İzmir Milletvekili
Rahmi Aşkın Türeli’nin, kiraz üreticilerinin sorunlarına ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23097) (Başkanlığa geliş tarihi:
29.04.2013)
145.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan’ın, Diyarbakır’daki buğday üreticisi çiftçilerin sorunlarına ilişkin
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23098)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.04.2013)
146.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan’ın, Diyarbakır’da Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda 2002 yılından
itibaren açıktan atama yoluyla istihdam edilen personele ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23099) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.04.2013)
147.- Konya Milletvekili
Atilla Kart’ın, Konyalı besicilerin sorunlarına ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23100) (Başkanlığa geliş tarihi:
02.05.2013)
148.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, ters lale çiçeğinin koruma altına alınmasına ilişkin Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23101) (Başkanlığa geliş
tarihi: 02.05.2013)
149.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, gıda denetimlerine ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23102) (Başkanlığa geliş tarihi:
02.05.2013)
150.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, bilgisayar işletmeni alımına ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı
soru önergesi (7/23103) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)
151.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, gümrük il müdürlüklerine ve Kütahya’da gümrük il müdürlüğü
açılması talebine ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/23104)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.04.2013)
152.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Kütahya Ticaret İl Müdürlüğünün ihtiyaçlarına ilişkin Gümrük ve
Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/23105) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.04.2013)
153.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, esnaf ve sanatkarların kullandıkları kredilere ve kredi geri
ödemelerine ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/23106)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.04.2013)
154.- İstanbul Milletvekili
Kadir Gökmen Öğüt’ün, İstanbul İl Özel İdaresi tarafından gerçekleştirilen bir
hastane inşaatı ihalesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23107) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)
155.- İzmir Milletvekili
Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, İzmir ve Rize illeri özelinde KÖYDES Projesi
kapsamında yapılan çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23108) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)
156.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, TBMM ve bağlı kurumlarda yaşanan hırsızlık olaylarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23109) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26.04.2013)
157.- Mersin Milletvekili
Ertuğrul Kürkcü’nün, ODTÜ’de yaşanan bir olay ile ODTÜ’deki emniyet personeline
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23110) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26.04.2013)
158.- Hatay Milletvekili
Mehmet Ali Ediboğlu’nun, Suriye’de yaşanan olaylar bağlamında Libya bandıralı
iki gemiye ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23111)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)
159.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Edirne İl İnsan
Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23112) (Başkanlığa geliş tarihi:
29.04.2013)
160.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Diyarbakır İl İnsan
Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23113) (Başkanlığa geliş tarihi:
29.04.2013)
161.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Denizli İl İnsan
Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23114) (Başkanlığa geliş tarihi:
29.04.2013)
162.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Çorum İl İnsan Hakları
Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23115) (Başkanlığa geliş tarihi:
29.04.2013)
163.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Çankırı İl İnsan
Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23116) (Başkanlığa geliş tarihi:
29.04.2013)
164.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Çanakkale İl İnsan
Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23117) (Başkanlığa geliş tarihi:
29.04.2013)
165.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Bursa İl İnsan Hakları
Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23118) (Başkanlığa geliş tarihi:
29.04.2013)
166.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Burdur İl İnsan
Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23119) (Başkanlığa geliş tarihi:
29.04.2013)
167.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Bolu İl İnsan Hakları
Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23120) (Başkanlığa geliş tarihi:
29.04.2013)
168.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Bitlis İl İnsan
Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23121) (Başkanlığa geliş tarihi:
29.04.2013)
169.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2002-2012 yılları arasında yaşanan terör
eylemlerine ve diğer yasa dışı olaylara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23122) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)
170.- Manisa Milletvekili
Özgür Özel’in, bir belediyedeki yolsuzluk iddialarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23123) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)
171.- Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürk’ün, Akil İnsanlar Heyetine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23124) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)
172.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Şavşat ilçesine bağlı bir köyün yol sorununa
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23125) (Başkanlığa geliş
tarihi: 29.04.2013)
173.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’e bağlı bir köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23126) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)
174.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, bir aile münakaşası nedeniyle meydana gelen
olayda emniyet mensuplarının iki kadını darp ettikleri iddialarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23127) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)
175.- Tunceli Milletvekili
Hüseyin Aygün’ün, bir aile münakaşası nedeniyle meydana gelen olayda emniyet
mensuplarının iki kadını darp ettikleri iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/23128) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)
176.- Kırklareli Milletvekili
Mehmet Siyam Kesimoğlu’nun, bir emniyet müdürünün görevden alınmasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23129) (Başkanlığa geliş tarihi:
29.04.2013)
177.- Iğdır Milletvekili
Pervin Buldan’ın, Şırnak’taki Güçlükonak Karakolunda 1994 yılında iki kişinin
gözaltındayken kaybedildiği iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23130) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)
178.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Elazığ İl İnsan
Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23131) (Başkanlığa geliş tarihi:
29.04.2013)
179.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Erzincan İl İnsan
Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23132) (Başkanlığa geliş tarihi:
29.04.2013)
180.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Erzurum İl İnsan
Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23133) (Başkanlığa geliş tarihi:
29.04.2013)
181.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Gaziantep İl İnsan
Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23134) (Başkanlığa geliş tarihi:
29.04.2013)
182.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Eskişehir İl İnsan
Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23135) (Başkanlığa geliş tarihi:
29.04.2013)
183.- Çorum Milletvekili
Tufan Köse’nin, Çorum’a bağlı bir köydeki heyelan riskine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23136) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)
184.- Samsun Milletvekili
Ahmet Haluk Koç’un, koruculara ve çözüm süreci ile birlikte koruculuk
sisteminde meydana gelebilecek sorunlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/23137) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)
185.- Muğla Milletvekili
Mehmet Erdoğan’ın, Ortaca Bölge Trafik Büro Amirliğinin kapatılacağı iddiasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23138) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30.04.2013)
186.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, bir anma törenine izin verildiği iddilarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23139) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.04.2013)
187.- Tekirdağ Milletvekili
Bülent Belen’in, Ergene Kaymakamlığı hizmet binası için yapılan tadilat
çalışmalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23140)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.04.2013)
188.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, Kocaeli Derince Belediyesindeki yolsuzluk iddialarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23141) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.04.2013)
189.- Iğdır Milletvekili
Pervin Buldan’ın, İstanbul’da bir mezarlığın taşındığı iddiasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23142) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.04.2013)
190.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan’ın, Mardin’in Kızıltepe ilçesinde işlendiği iddia edilen faili meçhul
cinayetlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23143)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.04.2013)
191.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan’ın, Diyarbakır’da Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda 2002 yılından
itibaren açıktan atama yoluyla istihdam edilen personele ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23144) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.04.2013)
192.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan’ın, Mardin’de Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda 2002 yılından
itibaren açıktan atama yoluyla istihdam edilen personele ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23145) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.04.2013)
193.- Kırklareli Milletvekili
Mehmet Siyam Kesimoğlu’nun, Kırklareli’de 23 Nisan kutlamalarında Atatürk
Anıtına çelenk bırakanlara ceza kesilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/23146) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
194.- Tekirdağ Milletvekili
Emer Köprülü’nün, 21 Mart tarihinde Diyarbakır’da yaşanan olaylarla ilgili
işlem yapılmamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23147)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
195.- Kırklareli Milletvekili
Turgut Dibek’in, Kırklareli’de 23 Nisan kutlamalarında Atatürk Anıtına çelenk
bırakanlara ceza kesilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23148) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
196.- Gaziantep Milletvekili
Ali Serindağ’ın, soruşturma izni verilmeyen ve ön inceleme yapılması istenen
belediye başkanlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23149) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
197.- İstanbul Milletvekili
Binnaz Toprak’ın, Afyonkarahisar ve Isparta’daki alkol kullanım ve satış
yasaklarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23150)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
198.- İstanbul Milletvekili
Binnaz Toprak’ın, Afyonkarahisar Belediyesinin bir uygulamasına ve ayrımcılık
iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23151)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
199.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Artvin ili Şavşat ilçesindeki bir köyün sorunlarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23152) (Başkanlığa geliş
tarihi: 02.05.2013)
200.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Borçka ilçesine bağlı çevre köyler arasındaki
kara yolu sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23153)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
201.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’e bağlı bir köyün sorunlarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23154) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
202.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Kars’ın toplu taşıma ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/23155) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
203.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, şehit yakınları ve gazilerle ilgili işlemlerin yürütülmesine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23156) (Başkanlığa geliş
tarihi: 02.05.2013)
204.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’e bağlı bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23157) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
205.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Artvin ili Şavşat ilçesine bağlı bir köyün çeşitli
sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23158)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
206.- Bolu Milletvekili Tanju
Özcan’ın, Bolu Belediyesindeki bir uygulamadan kaynaklanan sorunlara ve
belediyedeki rüşvet iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23159) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
207.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, 1 Mayıs İşçi Bayramı kutlamalarındaki polis müdahalelerine ve
kullanılan su ve kimyasal maddelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23160) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
208.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 1 Mayıs İşçi Bayramı kutlamalarındaki polis
müdahalelerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23161)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
209.- İstanbul Milletvekili
Celal Dinçer’in, görevde yükselme sınavı ile ilgili iddialara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23162) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
210.- Bursa Milletvekili
Turhan Tayan’ın, Bursa’daki katı atık toplama ve imha merkezi ile ilgili
sorunlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23163)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
211.- Manisa Milletvekili
Özgür Özel’in, yeni büyükşehir olan illerde esnafa yönelik düzenlemeler ile
ilgili geçiş sürecine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/23164)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)
212.- Mersin Milletvekili
Ertuğrul Kürkcü’nün, “Oteller ve Moteller” kapsamında mükellef sayılarındaki
düşüşe ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/23165) (Başkanlığa
geliş tarihi: 26.04.2013)
213.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2002-2013 yılları arasında yabancılara satılan
arazilere ve bazı ekonomik verilere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23166) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)
214.- İstanbul Milletvekili
Celal Dinçer’in, engelli vatandaşların oluşturduğu sivil toplum kuruluşlarının
ÖTV’den muaf olmamasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23167) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)
215.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan’ın, Mardin’de Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda 2002 yılından
itibaren açıktan atama yoluyla istihdam edilen personele ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23168) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.04.2013)
216.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan’ın, Erzurum’da Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda 2002 yılından
itibaren açıktan atama yoluyla istihdam edilen personele ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23169) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.04.2013)
217.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan’ın, Diyarbakır’da Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda 2002 yılından
itibaren açıktan atama yoluyla istihdam edilen personele ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23170) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.04.2013)
218.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, akaryakıt tüketiminden alınan vergilere ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23171) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
219.- Antalya Milletvekili
Gürkut Acar’ın, eğitim kurumlarında Kutlu Doğum Haftası ile ilgili etkinlik
düzenlenmesi konusunda karar alınıp alınmadığına ve eğitimciler hakkındaki
idari işlemlere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23172)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)
220.- İstanbul Milletvekili
Kadir Gökmen Öğüt’ün, Kadıköy’deki bir okulda yeni eğitim sistemine geçişten
kaynaklanan sorunlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23173) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)
221.- İstanbul Milletvekili
Kadir Gökmen Öğüt’ün, İstanbul’un Üsküdar ilçesinde imam hatip okuluna
dönüştürülen okullara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23174) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)
222.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, imam hatip liselerinden, üniversitelerin ilahiyat bölümlerinden
mezun olanların sayısı ile Diyanet İşleri Başkanlığına ayrılan personel
kontenjanına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23175)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)
223.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, öğretmenlerin yer değiştirme süreci ile okul
dönüşümlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23176)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)
224.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, okuma alışkanlığının artırılması yönünde yapılan çalışmalara
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23177) (Başkanlığa
geliş tarihi: 26.04.2013)
225.- Kırklareli Milletvekili
Mehmet Siyam Kesimoğlu’nun, Kırklareli’de bir derneğin faaliyetlerine ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23178) (Başkanlığa geliş
tarihi: 29.04.2013)
226.- Bingöl Milletvekili
İdris Baluken’in, yabancı dil sınavlarında yapılan değişikliklere ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23179) (Başkanlığa geliş tarihi:
29.04.2013)
227.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan’ın, Erzurum’un Hınıs ilçesine Anadolu lisesi ve pansiyon yapılmasına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23180) (Başkanlığa
geliş tarihi: 30.04.2013)
228.- Muğla Milletvekili Ömer
Süha Aldan’ın, Talim Terbiye Kurulunda görevlendirilen öğretmenlere ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23181) (Başkanlığa geliş
tarihi: 02.05.2013)
229.- İstanbul Milletvekili
Ali Özgündüz’ün, İstanbul’un Büyükçekmece ilçesinde bazı okullarda iktidar
partisinin toplantılarının yapıldığı iddialarına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23182) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
230.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, İstanbul’un Üsküdar ilçesindeki okullarda öğrenim gören
öğrencilere yönelik bir bilgi yarışmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/23183) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
231.- Antalya Milletvekili
Gürkut Acar’ın, Antalya Kültür ve Eğitim Vakfının üniversite kurmak amacıyla
YÖK’e yaptığı başvurunun sonuçlanmamasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/23184) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
232.- İstanbul Milletvekili
Celal Dinçer’in, İçişleri Bakanlığı görevde yükselme sınavı ile ilgili
iddialara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23185)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
233.- İzmir Milletvekili Musa
Çam’ın, Yükseköğretim Kurulu Kanun Tasarı Taslağı çalışmalarına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23186) (Başkanlığa geliş tarihi:
02.05.2013)
234.- Denizli Milletvekili
İlhan Cihaner’in, KPSS 10 puanıyla kadroya geçirilen sözleşmeli öğretmenlerin
yaşadıkları mağduriyete ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23187) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
235.- Trabzon Milletvekili
Mehmet Volkan Canalioğlu’nun, bedelli askerlik uygulamasından elde edilen
gelirin kullanımına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23188) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)
236.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, askeri harekat sırasında yaralanan bir erin gazi sayılmamasından
kaynaklanan mağduriyetine ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23189) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)
237.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, askeri harekat sırasında yaralanan bir erin gazi sayılmamasından
kaynaklanan mağduriyetine ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23190) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)
238.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, İsrail’in Mavi Marmara olayı için özür dilemesinin ardından
Türkiye ile İsrail arasında askeri alanda yaşandığı iddia edilen bazı
gelişmelere ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/23191)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)
239.- Muğla Milletvekili
Nurettin Demir’in, yargı kararı olmadan TSK’dan ilişiği kesilenlerin
mağduriyetine ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/23192)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)
240.- İzmir Milletvekili
Aytun Çıray’ın, uzman jandarma kadrolarına ve özlük haklarına ilişkin Milli
Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/23193) (Başkanlığa geliş tarihi:
29.04.2013)
241.- Manisa Milletvekili
Sakine Öz’ün, uzman jandarmaların özlük haklarına ilişkin Milli Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23194) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)
242.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan’ın, Elazığ’da askerlik yapan bir vatandaşın ölümüne ilişkin Milli
Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/23195) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.04.2013)
243.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan’ın, İzmir Astsubay Orduevinde intihar ettiği iddia edilen bir askerin
dilekçesi ve Orduevi ile ilgili iddialara ilişkin Milli Savunma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/23196) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.04.2013)
244.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan’ın, Mardin’de jandarma komutanı olarak görev yapmış bir kişiye
ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/23197) (Başkanlığa
geliş tarihi: 30.04.2013)
245.- Muş Milletvekili Demir
Çelik’in, endemik bitki ve hayvan türlerinin korunmasına ilişkin Orman ve Su
İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23198) (Başkanlığa geliş tarihi:
29.04.2013)
246.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki bazı illerde
hayvancılıkla uğraşanların mağduriyetlerine ilişkin Orman ve Su İşleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23199) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
247.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, bazı illerde hayvancılıkla uğraşanların mağduriyetlerine ilişkin
Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23200) (Başkanlığa geliş
tarihi: 02.05.2013)
248.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Ardahan’da hayvancılıkla uğraşanların mağduriyetlerine ilişkin
Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23201) (Başkanlığa geliş
tarihi: 02.05.2013)
249.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki bazı illerde orman
köylerinde yaşayanların sorunlarına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/23202) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
250.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Ardahan merkez ile Posof ve Göle ilçelerindeki orman köylerinde
yaşayanların sorunlarına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23203) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
251.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, bazı illerdeki orman köylülerinin sorunlarına ilişkin Orman ve
Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23204) (Başkanlığa geliş tarihi:
02.05.2013)
252.- Bolu Milletvekili Tanju
Özcan’ın, Kastamonu’nun Azdavay ilçesine bağlı bir köydeki mermer çıkarma
faaliyetlerinin çevreye etkilerine ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/23205) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
253.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, ağız ve diş sağlığı merkezlerinin hizmetlerine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/23206) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)
254.- Bursa Milletvekili Sena
Kaleli’nin, kamu hastanelerinde yaşandığı iddia edilen ilaç ve tıbbi sarf
malzemesi sıkıntısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23207)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)
255.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2002-2012 yıllarında hastanelere ödenen katkı
paylarına ve sağlık alanındaki diğer bazı verilere ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/23208) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)
256.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Hopa ve Artvin Devlet Hastanelerindeki kardiyoloji
servisinin yetersizliğine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23209) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)
257.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın, 663 sayılı KHK nedeniyle özlük hakları konusunda mağduriyet
yaşadığı iddia edilen sağlık personeline ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23210) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)
258.- İstanbul Milletvekili
Celal Dinçer’in, engelli sağlık raporlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/23211) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)
259.- İstanbul Milletvekili
Celal Dinçer’in, engelli vatandaşlardan alınan katkı paylarına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23212) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)
260.- Şanlıurfa Milletvekili
İbrahim Binici’nin, 2011/62 sayılı Genelge’nin uygulanmadığı iddia edilen bir
olaya ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23213) (Başkanlığa
geliş tarihi: 30.04.2013)
261.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan’ın, Erzurum’un Hınıs ilçesindeki devlet hastanesinin yerine ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23214) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.04.2013)
262.- Tekirdağ Milletvekili
Candan Yüceer’in, ambulans görevlendirmelerinden ücret talep edilmesine ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23215) (Başkanlığa geliş tarihi:
02.05.2013)
263.- İstanbul Milletvekili
Ali Özgündüz’ün, Arnavutköy Devlet Hastanesinin bazı sorunlarına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23216) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
264.- Bursa Milletvekili
Turhan Tayan’ın, devlet hastanelerinde yaşanan sorunlara ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23217) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
265.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Muş, Mardin, Adıyaman, Batman, Siirt ve Hakkâri’deki sağlık
kuruluşları denetimlerine ve tespit edilen eksikliklere ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23218) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
266.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Kars, Ağrı ve Iğdır’daki sağlık kuruluşları denetimlerine ve
tespit edilen eksikliklere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23219) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
267.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Gümüşhane, Bayburt ve Van illerindeki sağlık kuruluşları
denetimlerine ve tespit edilen eksikliklere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/23220) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
268.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Ardahan’daki sağlık kuruluşları denetimlerine ve tespit edilen
eksikliklere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23221)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
269.- Samsun Milletvekili
Ahmet Haluk Koç’un, tıbbi sekreter istihdamına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/23222) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
270.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, İzmir Gaziemir’de bir fabrikanın radyoaktif
atıklarını gömmesinin bölgeye etkilerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23223) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
271.- Van Milletvekili Nazmi
Gür’ün, Van Gölü’ndeki kirliliğin insan sağlığı ve diğer canlılar üzerindeki
etkilerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23224) (Başkanlığa
geliş tarihi: 02.05.2013)
272.- Trabzon Milletvekili
Mehmet Volkan Canalioğlu’nun, vatandaşların hastanelere ulaşımlarında
karşılaştıkları sorunlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23225) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
273.- İzmir Milletvekili Kadir
Gökmen Öğüt’ün, Çankırı’daki bir kara yolu üzerindeki elektrik direklerinin
meydana getirdiği tehlikeye ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23226) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)
274.- İstanbul Milletvekili
Durmuşali Torlak’ın, Uluslararası Denizcilik Örgütü tarafından yayınlanan bir
derginin kapağındaki resme ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23227) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)
275.- İstanbul Milletvekili
Durmuşali Torlak’ın, 4G/LTE teknolojisiyle ilgili altyapı çalışmalarına ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/23228)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)
276.- İstanbul Milletvekili
Durmuşali Torlak’ın, İstanbul’da meydana gelen bir deniz kazası ve denizde
arama kurtarma ile ilgili çeşitli konulara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/23229) (Başkanlığa geliş tarihi:
26.04.2013)
277.- İstanbul Milletvekili
Durmuşali Torlak’ın, Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü tarafından yapılan deniz
aracı alımı ihalelerine ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından
yazılı soru önergesi (7/23230) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)
278.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, OGS’den HGS’ye geçiş sürecinde vatandaşların yaşadığı
mağduriyete ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23231) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)
279.- Ankara Milletvekili
İzzet Çetin’in, Başkentray Projesine ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/23232) (Başkanlığa geliş tarihi:
26.04.2013)
280.- Ankara Milletvekili
İzzet Çetin’in, TCDD Genel Müdürlüğü, Genel Müdürün oğlu ve TCDD Genel Müdür
Yardımcıları ile ilgili çeşitli iddialara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/23233) (Başkanlığa geliş tarihi:
26.04.2013)
281.- İstanbul Milletvekili
Aykut Erdoğdu’nun, otoyol, devlet yolu ve il yollarına ilişkin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/23234) (Başkanlığa
geliş tarihi: 29.04.2013)
282.- Bingöl Milletvekili
İdris Baluken’in, Bingöl’ü diğer illere bağlayan şehirler arası yolların yapımı
konusundaki çalışmalara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından
yazılı soru önergesi (7/23235) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)
283.- Samsun Milletvekili
Ahmet Haluk Koç’un, Ankara-Samsun yüksek hızlı tren hattı çalışmalarına ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/23236)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)
284.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan’ın, Ankara-İstanbul YHT Projesi kapsamındaki çalışmalara ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/23237)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.04.2013)
285.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan’ın, Erzurum’un Hınıs ilçesindeki bir köyün ulaşım sorununa ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/23238)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.04.2013)
286.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan’ın, Manisa-İzmir-Turgutlu ayrımı yol çalışmalarına ilişkin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/23239) (Başkanlığa
geliş tarihi: 30.04.2013)
287.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan’ın, Kula-Salihli yolundaki çalışmalara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik
ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/23240) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30.04.2013)
288.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, şehirler arası yolcu taşımacılığı sektörünün sorunlarına ve
sektöre yönelik desteklere ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23241) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
289.- Muğla Milletvekili Ömer
Süha Aldan’ın, yurt içi eşya taşımacılığındaki K yetki belgeleri ile ilgili
uygulamalardan kaynaklanan sorunlara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/23242) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
290.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlık personelinin psikolojik taciz (mobbing)
şikayetlerine ve yapılan işlemlere ilişkin Ekonomi Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23243) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
291.- İstanbul Milletvekili
Kadir Gökmen Öğüt’ün, İstanbul’un Şile ilçesindeki tarihi bir mekanın
korunmasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/23244)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)
292.- Antalya Milletvekili
Gürkut Acar’ın, soru önergelerinin cevaplarına ve iade edilmesine ilişkin
Türkiye Büyük Millet Meclis Başkanından yazılı soru önergesi (7/23245)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07.05.2013)
293.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, TBMM lokantalarında satılan ürünlere ilişkin
Türkiye Büyük Millet Meclis Başkanından yazılı soru önergesi (7/23246)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08.05.2013)
294.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, TBMM’deki yemekhane ve sosyal tesislere ilişkin
Türkiye Büyük Millet Meclis Başkanından yazılı soru önergesi (7/23247)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08.05.2013)
295.- Erzincan Milletvekili
Muharrem Işık’ın, TBMM Kampüsü içinde görüldükleri iddia edilen kişilere
ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclis Başkanından yazılı soru önergesi (7/23248)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08.05.2013)
296.- Yalova Milletvekili
Muharrem İnce’nin, sarf ettiği bir söze ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/23249) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)
297.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, Yerköy Belediye Meclisinin almış olduğu bir karara ilişkin
Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/23250)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)
298.- Aydın Milletvekili Ali
Uzunırmak’ın, PKK tarafından kaçırılan vatandaşların kurtarılmasına ve PKK ile
görüşme sürecine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23251) (Başkanlığa
geliş tarihi: 30.04.2013)
299.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, Taksim Meydanı Projesi ile ilgili bir açıklamasına ve İstanbul’da
yürütülen projelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23252)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
300.- Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcı’nın, varlık barışı çalışmalarına ilişkin Başbakan Yardımcısından
(Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/23253) (Başkanlığa geliş tarihi:
02.05.2013)
301.- Antalya Milletvekili Gürkut
Acar’ın, cezaevlerinin fiziki koşullarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23254) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)
302.- Tunceli Milletvekili
Hüseyin Aygün’ün, tutuklu ve hükümlülerin sorunlarına ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/23255) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)
303.- Giresun Milletvekili
Selahattin Karaahmetoğlu’nun, gıda güvenliği konusundaki çalışmalara, gıda
denetimlerine ve gıda mühendisi istihdamına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23256) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)
304.- Çanakkale Milletvekili
Ali Sarıbaş’ın, Çanakkale’deki anma törenlerinde Özgür Suriye Ordusunu temsil
eden bayrağın da göndere çekildiği iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/23257) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)
305.- Diyarbakır Milletvekili
Nursel Aydoğan’ın, Şırnak’ın Cizre ilçesinde basın toplantısı yapan bir gruba
polisin müdahalede bulunmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23258) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)
306.- İstanbul Milletvekili
Sebahat Tuncel’in, Sivas’ın Kangal ilçesinde siyanürle altın arama çalışması
yapılmasına ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23259) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.04.2013)
307.- İstanbul Milletvekili
Binnaz Toprak’ın, Amasya Valisinin bazı vatandaşlara yönelik ayrımcı
davranışlarda bulunduğu iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/23260) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
308.- İstanbul Milletvekili
Binnaz Toprak’ın, Maltepe’deki bir okulda ayrımcı ifadelerin bulunduğu
kitapların öğrencilere dağıtılması ile ilgili yürütülen soruşturmaya ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23261) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
309.- Tokat Milletvekili
Orhan Düzgün’ün, Emniyet Teşkilatından ihraç edilen bazı polislere ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23262) (Başkanlığa geliş tarihi:
02.05.2013)
310.- İstanbul Milletvekili
Binnaz Toprak’ın, Trabzon Ayasofya Müzesi’nin camiye dönüştürüleceği iddiasına
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/23263) (Başkanlığa
geliş tarihi: 02.05.2013)
311.- İzmir Milletvekili
Binnaz Toprak’ın, Atatürkçü Düşünce Toplulukları Kulüpleri Ulusal Çalıştayının
Ege Üniversitesi Rektörlüğü tarafından ertelendiği iddialarına ve rektörlüğün
bazı uygulamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/23264) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)
312.- İstanbul Milletvekili
Binnaz Toprak’ın, Maltepe’deki bir okulda ayrımcı ifadelerin bulunduğu
kitapların öğrencilere dağıtılmasına ve yürütülen soruşturmaya ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23265) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
313.- Diyarbakır Milletvekili
Emine Ayna’nın, cinsel saldırı suçundan tutuklanan bir öğretmenin önceki
suçlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23266)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
314.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, bir piyade onbaşının gazi sayılmamasına ilişkin Milli Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/23267) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)
315.- Kocaeli Milletvekili
Mehmet Hilal Kaplan’ın, Kocaeli’nin bazı ilçelerindeki ulaşım sorununa ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/23268)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Aydın Milletvekili Bülent
Tezcan ve 20 Milletvekilinin, erken yaşta evlilik konusunun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/627) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.03.2012)
2.- Aydın Milletvekili Bülent
Tezcan ve 19 Milletvekilinin, işçi sağlığı ve güvenliği konusundaki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/628) (Başkanlığa geliş tarihi:
07.03.2012)
3.- Aydın Milletvekili Bülent
Tezcan ve 23 Milletvekilinin, incir üreticilerinin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/629) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.03.2012)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumunda
görevlendirilen personele ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19317)
2.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Rize’ye yapılan
yatırımlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/19318)
3.- Zonguldak Milletvekili
Ali İhsan Köktürk’ün, kiralanan binalara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19319)
4.- Iğdır Milletvekili Pervin
Buldan’ın, Şanlıurfa ilindeki çocuk hastanesinin yeterliliğine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19320)
5.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık tarafından hizmete açılan tesislere ve
açılış törenlerinin maliyetine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19321)
6.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Diyarbakır’da yaşamını yitiren bir bebeğin
ölümünde ihmal olduğu iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19322)
7.- Diyarbakır Milletvekili
Emine Ayna’nın, Diyarbakır’da yürütülen projelere ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19323)
21 Mayıs 2013 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mustafa HAMARAT (Ordu), Muhammet
Bilal MACİT (İstanbul)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 107’nci Birleşimini
açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN –
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama
için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN –
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Nene Hatun’un vefatının yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen
Erzurum Milletvekili Fazilet Dağcı Çığlık’a aittir.
Buyurunuz
Sayın Çığlık. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Erzurum Milletvekili Fazilet Dağcı
Çığlık’ın, Nene Hatun’un vefatının yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
FAZİLET
DAĞCI ÇIĞLIK (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün,
Anadolu’nun kurtuluşunda, Erzurum’un kurtuluşunda kahramanlığıyla sembolleşen,
Türk kadınını cephede ve yaşadığı döneminde en iyi şekilde temsil eden,
herkesin tanıdığı, bildiği, Aziziye Tabyası kahramanı Nene Hatun’un 97 yaşında
vefatının yıl dönümü nedeniyle gündem dışı söz almış bulunuyorum. Sizleri de
saygıyla selamlıyorum.
Nene
Hatun Erzurum’da doğdu. 97 yıl Erzurum’da yaşadıktan sonra yine Erzurum’da
zatürreden rahmetli oldu. Ölümünden üç ay önce, Türk Kadınlar Birliği
tarafından yılın annesi seçilmişti.
Sayın
milletvekilleri, tarihimizde 93 Harbi olarak bilinen Osmanlı-Rus Savaşı
sırasında, Erzurum’daki Aziziye Tabyasının savunulmasında kahramanca çalıştı.
Adını bu şekilde tarihe yazdırdı. Millî Mücadele’ye küçük yaştaki oğlunu ve
kızını evde bırakarak katılmıştı. O sıralarda 20 yaşlarında, Erzurumlu genç bir
gelindi. 7 Kasım 1877 gününün gece yarısında, bölge halkından olan Osmanlı
vatandaşı Ermeni çeteleri, Erzurum’un Aziziye Tabyasına girmeyi başarmışlardı.
Tabyayı koruyan askerlerimizi şehit ettiler. Arkadan gelen Rus askerleri hiçbir
engelle karşılaşmadan tabyayı ele geçirdiler. Bu haberi alan Erzurum halkı
savunma için, silahı olan silahını, olmayanlar balta, tırpan, kazma, kürek,
sopa ve taşları ellerine alarak tabyaya doğru koşmaya başladı. Kadın erkek tüm
Erzurum halkı yollara dökülmüştü.
Koşanlar
arasında erkeği cephede çarpışan bir gelin de vardı. Ağabeyi bir gün önce
cepheden yaralı olarak gelmiş ve kollarında can vermişti. Üç aylık bebeğini
evde bırakarak, birkaç saat önce ölen ağabeyinin kasaturasını eline alarak
sokağa fırlamıştı.
Erzurumlular
ölüme gittiklerini bildikleri hâlde, Aziziye Tabyasına doğru koşuyordu. Tabyaya
yerleşmiş olan Rus askerleri gelenlere yaylım ateşi açtı. Ön sıradakiler o anda
şehit oldular. Boğaz boğaza bir savaş başladı. Mükemmel silahlarla donanmış Rus
ordusu, cesur ve inançlı Erzurum halkı karşısında ancak yarım saat dayanabildi.
Tabya geri alındı. Hemen yaralıların tedavisine başlandı.
Nene
Hatun da yaralılar arasındaydı. Fakat o, yarasına aldırmıyor, evindeki bebeğini
unutmuş, diğer yaralıların kanını durdurabilmek, yaralarını sarmak için
çırpınıyordu. Nene Hatun böyle bir ortamda tanındı ve saygı ile sevildi. Onun
bu vatan için, gece başlayan millî mücadelesi, tüm düşman Erzurum’dan
kovuluncaya kadar devam etti. Erzurum’un her karış vatan toprağında cephane
taşıyarak, yaralılara hemşirelik yaparak, yemek pişirerek, su dağıtarak,
hizmetten hizmete koşarak destanlaştı. Gazi Ahmet Muhtar Paşa’nın zaferinde
Nene Hatun’un ve sivil insanların da payı çok büyüktü. Savaştan sonra Nene
Hatun, Erzurum’da destan kahramanlarına yaraşır bir asaletle yaşadı ve hayata
veda etti.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türk kadını bugün, geçmişten aldığı güçle
geleceği şekillendirirken daha azimli ve kararlı ilerlemektedir, Türkiye’nin
her alanda güçlenmesi için gayret sarf etmektedir. Bu ülkenin daha güzel
günlere erişmesi için, tüm kadınlar olarak yaraların üstünü sarma konusunda
tıpkı Nene Hatun gibi hepimize büyük vazife düşmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün bizler, Nene Hatun’un torunları olarak,
birlik ve beraberlik içinde Türk milletinin gücünü tüm dünyaya göstermek
zorundayız. Vefatının 58’inci yılında kahraman Türk kadını Nene Hatun’u ve 25
Mayıs 1983 yılında kaybettiğimiz usta edebiyatçımız üstat Necip Fazıl
Kısakürek’i, Erzurum’un tarihe iz bırakanlarından şair Nef’i’yi, Emrah’ı,
İbrahim Hakkı’yı, Alvarlı Efe’yi, Sümmanî’yi, Reyhanî’yi de rahmetle ve
minnetle anıyor, yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Çığlık.
Gündem
dışı ikinci söz, tarım sektöründeki elektrik tüketicilerinin sorunları hakkında
söz isteyen Afyonkarahisar Milletvekili Kemalettin Yılmaz’a aittir.
Buyurun
Sayın Yılmaz. (MHP sıralarından alkışlar)
2.- Afyonkarahisar Milletvekili Kemalettin
Yılmaz’ın, tarım sektöründeki elektrik tüketicilerinin sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde
tarım sektöründeki elektrik tüketicilerinin sorunları hakkında söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi ve ekranları başında bizleri izleyen yüce Türk
milletini saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizde
çiftçilerin hayvancılıkla uğraşan kesiminin sorunlarını ve çözüm yollarını
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu kürsüden defalarca ifade ettik. AKP
iktidara geldiğinden beri Türk tarımı günden güne eriyor. Tarım sektöründe
çalışan milyonlarca insanımız haciz, tefeci, icra kıskacında inim inim inliyor.
Bankalara, kooperatiflere, piyasaya, elektrik şirketlerine olan borçlarını
ödeyemedikleri için traktörünü kaybeden, tarlasını kaybeden, hapse giren, hatta
intihar eden çiftçilerimiz var.
Bugünlerde
ise daha farklı bir sıkıntı ile yüz yüzeler. “Özelleştirme” adı altında sermaye
şirketlerine devredilen elektik dağıtım işi her geçen gün ızdırap olmaya devam
ediyor. Özelleştirilen dağıtım şirketlerinin ilk hedefi çiftçiler olmuştur.
Kamuda iken dönemsel fatura tahakkuku yapılan elektrik faturaları, artık aylık,
iki aylık olarak tahakkuk ettirilmeye başlandı. Yıl içinde ancak belirli
dönemlerde gelir elde edebilen Türk çiftçisi, aylık faturalar altında ezildi,
büyük meblağlarda gecikme faizleriyle karşı karşıya geldi. Aylık faturalarını
ödeyemedikleri için elektrikleri kesildi, ürünlerinin sulaması yapılamadı, bazı
ürünler tarlada kurudu, kavruldu, bazılarından ise verim alınamadı. Yani çiftçiye
büyük bir darbe daha vurulmuş oldu.
Şu
sıralarda ise, çiftçinin başka bir sorunu daha var: Hem çiftçiler hem de sulama
kooperatiflerimizden günlerdir imdat telefonları alıyoruz. Her gittiğimiz
köyde, kasabada bu sıkıntılarla karşılaşıyoruz. Geçtiğimiz yıl ciddi sıkıntılar
çeken çiftçi, elektrik borcunu kapatmaya çalışıyor. Bunun için şirketler yüzde
75’ı peşin, kalanı da iki taksitli bir ödeme planı çıkarıyorlar. Bu, oldukça
zor ancak çiftçi, mecburiyetten ürününü yok pahasına satıp bu ödemeleri yapıyor.
Ancak şirketler durmuyor, bununla da kalmıyorlar, aboneliklerinin iptal
olduğunu, yeni abonelik yapılması gerektiğini, bunun için de güvence bedeli
olarak bir önceki yıl içerisinde en yüksek gelen fatura tutarının 2 katını
yeniden güvence bedeli olarak yatırmalarını, teminat mektubu vermelerini
istiyorlar. Bu da en küçük sulama kuyusunda en az 5 bin liraya tekabül ediyor.
“Banka teminat mektubu da olur.” diyorlar ancak AKP Hükûmetinin çiftçiyi
getirdiği durum ortada. Hangi banka -kamu bankası dâhil- çiftçiye teminat
mektubu verir, siz düşünün. Bu mümkün değil. Bu, sadece çiftçiler için değil,
sulama kooperatiflerinde de uygulanıyor. Bir sulama kooperatifimizin en az 5
kuyusu var yani 5 aboneliği. Bunların en küçük çaplısından istenen ne tutar, en
az 40 bin lira. Sulama kooperatifleri, su parasını çiftçiden zorla
toplayabiliyorken henüz kullanmadığı elektriğin parasını peşin ödemeye
başlıyor, zorlanıyor.
Sayın
milletvekilleri, AKP’nin yanlış özelleştirme politikaları sayesinde ülkemiz
yeni bir ilke daha kavuşuyor; kontörlü elektrik sistemi ülkemize getirmiş
oluyor. Çiftçimiz, besicimiz, esnafımız yarın elektriği, parasını ancak bir
yıllık peşin ödeyerek kullanabilecek, henüz kullanmadığı elektriğe peşin para
ödeyecek. Şirketlerin kasası peşin parayla dolacak ya da üretici bu işleri
bırakacak. Ülkede zor olan üretimi yapma işi de büyük firmalara, çiftlik
sahiplerine kalmış, büyük holdinglere âdeta bir altın tepsi içinde sunulmuş
olacak.
Sayın
Enerji Bakanımdan özellikle rica ediyorum: Bu eziyete bir dur deyin. Fransa’dan
şövalye madalyalı Tarım Bakanı bu işe sahip çıkmıyor, bari siz sahip çıkın,
çiftçiyi bu zor günlerinde canından bezdirmeyin. Elektrik şirketlerini
kafalarına göre hareket ettirmeyin. Mademki abonelikleri iptal edildi, yeni
abonelik yaptıracaklar, bu insanları lütfen zorlamayın. Elektrik Piyasası
Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği’nin 26’ncı maddesini derhâl gözden geçirerek,
şirketlerin elinde koz gibi tuttuğu bu maddeyi revize edin, edilmesi de acilen
gerekmektedir.
Su,
çiftçiye önümüzdeki on-on beş gün içinde lazım. Bu süre geçtikten sonra
çiftçinin sulayacak ürünü zaten kalmayacak, ürünleri yanıp kavrulacak. Konu
acilen ve önemlidir. Hükûmeti bu konuda acilen göreve çağırıyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Yılmaz.
Gündem
dışı üçüncü söz, Atatürk Orman Çiftliği arazisinin bir bölümünün, büyükelçilik
binası yapılması amacıyla Amerika Birleşik Devletlerine satılması hakkında söz
isteyen Ankara Milletvekili İzzet Çetin’e aittir.
Buyurunuz
Sayın Çetin. (CHP sıralarından alkışlar)
3.- Ankara Milletvekili İzzet Çetin’in,
Atatürk Orman Çiftliği arazisinden bir bölümün büyükelçilik binası yapılması
amacıyla Amerika Birleşik Devletleri’ne satılmasına ilişkin gündem dışı
konuşması
İZZET
ÇETİN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Atatürk Orman
Çiftliğinin bir bölümünün ABD’ye satılması üzerine gündem dışı söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bildiğiniz gibi, Atatürk Orman Çiftliği Mustafa Kemal Atatürk
tarafından 1925 yılında, ilk etapta 20 bin dekar arazi üzerinde kuruldu. Daha
sonra, 1925-1937 yılları arasında bazı yeni arazilerin de dâhil edilmesiyle 52
bin dekara kadar çıktı. Son zamanlarda
Atatürk Orman Çiftliğine, Atatürk’ün kurumlarına, Atatürk’ün değerlerine göz
dikildiği gibi, Atatürk Orman Çiftliğine de siyasi iktidar tarafından özensiz
bir yaklaşım içerisinde olunduğu dikkatlerden kaçmıyor.
1983
yılında çıkarılan bir kanunla Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesinin yapılması
amacıyla arazinin bir bölümü Gazi Üniversitesine devredilmişti. Ama, görülüyor
ki Gazi Üniversitesi üniversitede görev yapmak yerine, bir bilim yuvası olarak
görev yapma yerine son yıllarda Atatürk Orman Çiftliği talanında hülle kurumu
olarak görev yapıyor.
Bu
konuyla ilgili olarak 14 Kasım 2011 tarihinde bir yazılı soru önergesi
vermiştim ve önergeme Tarım Bakanlığı tarafından verilen cevapta, konunun
durdurulduğu ve kamu yararı gözetilmediği için arazinin kaldığı söylenmişti ama
son günlerde yapılan açıklamalar ve özellikle de Mimarlar Odası Ankara
Şubesinin yaptığı açıklamayla, alanın bir bölümünün ABD’ye satıldığını
öğrendik. Bu arada, sorumlu çalışmalarından dolayı, Mimarlar Odası Ankara
Şubesini kutluyorum.
Gerçekten,
Gazi Üniversitesi, bu alanı TOKİ’ye devrediyor. TOKİ de büyükelçilik binası
yapılması amacıyla burayı ABD’ye satıyor. Şimdi, ben soruyorum: Atatürk Orman
Çiftliğindeki ilgili arazi Gazi Üniversitesine bırakılırken kamu yararı var
idi, ABD’ye tahsisinde hangi kamu yararı var? ABD’nin yararı, Türkiye
Cumhuriyeti’nin yararından -kamu yararı- daha mı önemli de böyle bir satış
yapılıyor?
Şimdi,
Başbakan, Obama’nın her hareketini taklit eden bir başbakan konumunda
Amerika’da. Herhâlde, Atatürk Orman Çiftliğini kapatarak ABD’yle kendisini
komşu yapma arzusunda. Başbakandaki bu ABD hayranlığı, bugün Türkiye’de herkes
tarafından izleniyor. Çoluğunu çocuğunu ABD’de okutan, torununu ABD vatandaşı
yapan Başbakan, şimdi de ABD’ye Atatürk Orman Çiftliği arazisini peşkeş çekmek
istiyor. ABD’nin Orta Doğu’daki çıkarlarının bekçisi durumuna gelen AKP’nin ve
Başbakanın, Orta Doğu konusundaki diğer müttefiki İsrail’e de Atatürk Orman
Çiftliğinin hangi bölümünü vereceğini merak ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, Atatürk Orman Çiftliği, Atatürk’ün birilerine miras değil, Türk
halkına bıraktığı bir emanettir. Bizim kültürümüzde, emanete ihanet yoktur. Bu
girişim, emanete ihanettir. O emaneti en iyi şekilde korumak ve geliştirmek,
bizim, Türk milleti olarak boynumuzun borcudur. Cumhuriyet döneminde ne varsa, kötü
bir mirasyedi gibi satıldı. Şimdi de AKP, gözünü Atatürk Orman Çiftliğine
dikti. Yağma yok, bu halk, bu peşkeşe izin vermeyecektir. Dünyanın en büyük
emperyalist devleti olan ABD’nin postalı, dünyanın en büyük antiemperyalist
lideri olan Atatürk’ün emanetinin içine girmeyecektir, buna izin vermeyeceğiz.
Orta Doğu ve başka yerlerin işgali için ABD ile yaptığınız iş birliği ile
Atatürk Orman Çiftliğinin de işgali mümkün olmayacaktır.
Değerli
arkadaşlar, AKP’nin bu, Atatürk’ün kurumlarına, varlıklarına, değerlerine göz
dikmiş olmasını gerçekten yadırgıyorum. Bugünlerde, günümüzde, önceki gün
bayram kutladık, 19 Mayıs. Tabii ki elbette herkes liderine koşar. Biz, yüz
binlerle Anıtkabir’e, atamızın kabrine giderken, Başbakanın da kendi liderine,
ABD’ye gitmiş olmasını kınıyorum ve Atatürk Orman Çiftliğine uzanan eller
kırılsın diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Çetin.
Sisteme
girmiş Sayın Milletvekillerimize çok kısa söz vereceğim.
Sayın
Köprülü…
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü’nün, 19
Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nda Tekirdağ AKP il binasına
bayrak asılmadığına ve AKP’nin, il başkanlıklarına bayrak asılmaması noktasında
bir talimatının olup olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
EMRE
KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
19 Mayıs,
Millî Mücadele’nin başladığı gün, tüm yurtta coşkuyla kutlandı. AKP’nin millî
bayramları yasaklama girişimi ve stratejisinin bir tezahürü olan 19 Mayısın
kutlanmasının engellenmeye çalışılmasına karşın halk, bu millî gününe sahip
çıkarak bayramı coşku içinde kutladı. Bu kutlamaların biri de benim ilim olan
Tekirdağ ilinde yaşandı, binlerce yurttaşımız bayramı kendi inisiyatifleriyle
kutladı. Ancak, ilimizde bir ilk yaşandı, o da iktidar partisi AKP’nin, il
binasına bir bayrak dahi asmamasıydı. Tüm uyarılara rağmen bu bayrağın
asılmamasının eksikliği giderilmedi, bununla beraber bu manzara il binasının
önüne dizilen çevik kuvvet tarafından da koruma altına alındı.
Ben,
buradan iktidar partisinin sözcülerine veya temsilcilerine sormak istiyorum: İl
başkanlıklarına 19 Mayısta bayrak asılmaması noktasında bir talimatı mı vardır
AKP’nin?
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Köprülü.
Sayın
Ağbaba…
2.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın,
Malatya’nın Doğanyol ilçesinin sorunlarına ilişkin açıklaması
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, hafta soru Doğanyol ilçemizi ziyaret ettim.
Doğanyol’daki insanlar diyorlar ki: “Kaymakamlık var, emniyet var, müftülük
var, jandarma var, öğretmen evi var… Bizim köylerimiz Konurtay köyü 35
kilometre, Gevheruşağı 35 kilometre, Malatya 92 kilometre. Ulaşım çok zor,
çocuğumuzun dişi ağrısa Malatya’ya gitmek zorundayız. Kışın, dua ediyoruz
çocuğumuz hasta olmasın; kışın, dua ediyoruz doğum olmasın. Ya çocuk ölüyor
doğum olursa, ya kadın ölüyor. Bu nasıl bir ilçe, biz de bilemiyoruz. Bu
nedenle ilçemiz sürekli göç veriyor. İstanbul’daki gurbetçilerimiz gelmiyor.
Maalesef, bütün ısrarlarımıza rağmen, her seçimde AK PARTİ’ye oy vermemize
rağmen devlet hastanesi yapılmadı.” diyorlar. Oy alanları da Allah’a havale
ediyorlar.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Ağbaba.
Sayın
Tanal…
3.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın,
AKP’li belediyeler tarafından pazarcı esnafından alınan işgaliye bedellerinin
yüksek olduğuna ve alışveriş merkezleri nedeniyle küçük esnafın mağdur durumda
bulunduğuna ilişkin açıklaması
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Cumhuriyet
Halk Partili belediyelerin bulunduğu yerlerde, pazarların kurulduğu yerlerde
pazar ücreti, işgaliye parası çok düşüktür, ancak AKP’nin belediyesi bulunan
yerlerdeki pazar esnafından alınan işgaliye parası çok yüksektir. Bu açıdan,
pazar esnafı, AKP’li belediyelerin bulunduğu belediyelerden şikâyetçidir.
AKP’li belediyelerin bu ücreti bir an önce indirmesi lazım.
Pazarcı
esnafımız aynı zamanda bu yükü kamyonlarla taşımaktadır. Bu kamyonlardan alınan
yol belge ücreti çok yüksektir, bunun düşürülmesi lazım.
Aynı
zamanda, büyük alışveriş merkezlerinin şehir içerisinde olması,
milletvekillerinin büyük alışveriş merkezlerinin olması, aynı zamanda belediye
başkanlarının büyük alışveriş merkezleri açması nedeniyle pazarcı esnafımız,
küçük esnafımız mağdur olmaktadır. Bu büyük alışveriş merkezlerinin yasasının
çıkmasında bir aciliyet ve ihtiyaç hissedilmektedir. Meclisin, halkın
sorunların çözüm bulması gerekir. Bu konuya acilen Meclis Başkanının el atmasını
istirham eder, hepinize saygılar sunarım.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Tanal.
Sayın
Öğüt…
4.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen
Öğüt’ün, İstanbul Mahmutbey gişelerinin Avcılar’a, Çamlıca gişelerinin de
Gebze’ye taşınması ve HGS ve OGS gişelerinin birleştirilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
KADİR
GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Birkaç ay
önce sunduğum önergede, “İstanbul Mahmutbey gişeleri Avcılar’a taşınmalı,
Çamlıca gişeleri de Gebze’ye taşınmalı.” demiştim. Bu gişelerin herhangi bir
şekilde yeri değiştirilmedi. Ancak cevap gelmiyor ve girişimde de bulunulmuyor.
Zira söz konusu gişelerde ciddi bir trafik yoğunluğu yaşanmakta, büyük ekonomik
kayıplara neden olunmaktadır.
Ayrıca,
yeni getirilen HGS sistemi sık sık arızalanmaktadır. Bu sebeple sürücülere
haksız yere cezalar gelmektedir. HGS ve OGS’nin bazı gişelerde ortak,
bazılarında da ayrı olması kargaşaya, kazalara ve sürücülerin yanlış
geçmelerine sebep olmakta, bu da geriye ceza olarak dönmektedir. Bir an önce
HGS ve OGS gişeleri birleştirilmelidir diyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Öğüt.
Sayın
Yeniçeri…
5.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin,
Niğde’deki çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Niğde’nin
Çiftlik, Azatlı, Duvarlı, Bozköy, il ve ilçe beldelerinden AKP’ye sitem var.
Bir dakikada sunuyorum: “Patatesi 35 kuruşa mal ettik, 20-25 kuruş arasında
satmak zorunda kaldık. Çoğu üretici, patatesleri yem olarak 6 kuruşa satmak durumunda
oldu. Sulamak için kullandığımız elektriğin parasını ödeyemediğimizden
elektriklerimiz kesildi. Elektriksiz sulama yapamadığımız için üretim de
yapamıyoruz. Gübreye ve mazota para yetiştiremiyoruz. Aldığımız kredileri
geriye ödeyemiyoruz, traktörlerimiz hacizli. Ekmeği bakkaldan borç alır, çayı
veresiye içer hâle geldik.” İhale bağlayanların değil ama köylünün ve çiftçinin
hâli budur. Yüce Meclis, ey AKP,
Obama’yı bırak, biraz da Niğdeli çiftçinin hâline bak.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Yeniçeri.
Sayın
Atıcı…
6.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın,
Giresun’da hasta raporu aldığı için işine son verilen bir doktorun durumuyla
ilgili araştırma yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, AKP'nin nasıl bir korku imparatorluğu ve dikta rejimi yarattığını bir
örnekle anlatmak istiyorum: Yer Giresun, yeni mezun bir doktor hasta olup bir
hafta rapor aldı diye memuriyetine son veriliyor. Diyeceksiniz ki “Olur mu
böyle bir şey?” Evet, olur. Şöyle oluyor: Yeni mezun, aday memur olan genç
doktor, aşırı yoğun çalıştırıldığı için hasta olup rapor alıyor ve hemen
hakkında soruşturma açılıp kınama cezası veriliyor. İl Disiplin Kurulu kınama
cezasını uygun bulmadığı hâlde aday memurun işine son veriliyor. Her türlü
belgeyi, isteyen milletvekillerine, özellikle Giresun milletvekillerine
sunabilirim. Bu konunun derhâl araştırılması ve çözüme kavuşturulması lazım.
AKP'nin de nasıl bir korku imparatorluğu yarattığını bu şekilde anlamış bulunuyoruz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Atıcı.
Sayın
Bayraktutan…
7.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın,
Cerattepe’de maden çıkarılmaması için mücadele edenlerden biri olan Bilgehan
Erdem isimli öğretmenin durumuna ilişkin açıklaması
UĞUR BAYRAKTUTAN
(Artvin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Artvin’de
yirmi yılı aşkın süredir devam eden Cerattepe mücadelesinde önemli bir noktaya
gelindi. Geçen hafta içerisinde yine bu mücadelenin önemli isimlerinden biri
olan bir öğretmen arkadaşımız, Bilgehan Erdem isimli bir öğretmen arkadaşımız
da bu mücadelenin en önünde yer alıyordu. En son yapmış olduğumuz büyük mitingi
sunan arkadaşlarımızdan bir tanesiydi. Basit bir kavga olayı bahane edilerek
cumhuriyet savcılığı soruşturmasının sonucu beklenmeden büyük bir hızla idari
soruşturmanın sonucuna göre, kendisi, bulunduğu yerden alınarak Yusufeli
ilçesine ne yazık ki sürülmüştür. Sürülme kararı kendisine tebliğ edilmeden
kendisinin almış olduğu doktor raporları göz ardı edilmiş, idare tarafından
doktora “Bundan sonra rapor verilmesin.” şeklinde baskılar yapılmıştır. 12
Eylül döneminde bile Artvin’de bu tip uygulamalar yapılmamıştır.
Buradan,
ilgilileri bir kere daha Türkiye Büyük Millet Meclisinden uyarıyorum: Artvin’de
maden çıkartılmayacaktır. Maden çıkartılmasına ilişkin mücadele veren
arkadaşlara dokunan her el kırılacaktır. Bunu buradan ifade etmekten büyük
mutluluk duyuyorum. Herkesin aklını başına almasını diliyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Bayraktutan.
Sayın
Yılmaz…
8.- Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz’ın,
Uşak’ın Eşme ve Ulubey ilçelerindeki tütün üreticilerinin durumuna ilişkin
açıklaması
DİLEK
AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, dün Eşme’nin ve Ulubey’in köylerini ziyaret ettim; Uşak’ın ilçeleri
bunlar. Bu köylerdeki tütün eken çiftçilerin çok ciddi sorunları var.
Kendilerinin, tüccarın ve ekspertizlerin insafsızlığına terk edildiğini
düşünüyorlar. Tütün alan şirketler, ne yazık ki denetimsiz bir şekilde
sözleşmeleri imzalatıyorlar ve bu sözleşmelerle de taban fiyatını kendileri
belirliyorlar. Geçen yıl tütün 12,5 liradan alınmasına rağmen, bu yıl 8 liraya
kadar düşürülmüş durumda ve bu konu hiçbir şekilde denetlemeye tabi tutulmuyor.
Aynı zamanda, ekspertizlerin kalitesiz tütün olduğuna ilişkin raporları da çok
ciddi bir rahatsızlık yaratıyor çünkü hiçbir şekilde itiraz hakları yok
köylülerin. Bu olayın gerekçesini köylüler şöyle değerlendiriyorlar, diyorlar
ki: “Tekelin bu piyasadan çekilmesi, bizim bu kadar, tüccarın insafsızlığa terk
edilmemize neden oldu. Biz, aldığımız parayla mazotu, gübreyi, dikim masrafını
ve işçinin masrafını karşılayamıyoruz. Biz, açlığa mahkûm edilmiş durumdayız.”
ve bu konunun Meclis tarafından çözümlenmesini istiyorlar.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Yılmaz.
Sayın
Demir…
9.- Muğla Milletvekili Nurettin Demir’in,
Muğla’da bazı okullarda öğrencilerden “karne parası” adı altında para
istendiğine ve Hükûmetin, Şanlıurfa’da yaşanan dolu ve sel felaketinden zarar
gören çiftçilerin sorunlarını giderme konusunda bir çalışmasının olup
olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
NURETTİN
DEMİR (Muğla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Anayasa
ve yasalarda ilköğretimin zorunlu ve parasız olduğu belirtilmektedir,
yönetmeliklerde de para toplanacağına dair bir hüküm yoktur. Okullara kayıt
karşılığı velilerden ne adla olursa olsun para alınamaz, diploma, karne ve
benzeri belgeler de parayla satılamaz. Maalesef şu anda Muğla’nın bazı ilkokul
ve okullarında “karne parası” adı altında 50 lira ve dolayında bir para
istenmektedir. Ben özellikle soruyorum: Türkiye’de Millî Eğitim Bakanlığı acaba
FATİH Projesi’nden vazgeçip karneleri parayla mı satmaya başladı?
İkinci
sorum: Şanlıurfa’da geçen hafta dolu ve sel felaketi oldu. Tarım alanları
oldukça büyük bir hasar gördü. Bir hasar tespiti yapıldı mı? Hükûmet bu konuda
bir destek ya da sorunları giderme konusunda, tarım çiftçilerinin sorunlarını
giderme konusunda bir çalışma yapıyor mu?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Demir.
Sayın
Baluken…
10.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, 21
Mayıs Çerkez sürgünü ve Çerkez soykırımı gününe ilişkin açıklaması
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, 21 Mayıs günü Çerkez sürgünü ve Çerkez soykırımı günü olarak insanlık
tarihinde anılmaktadır. Yaklaşık yüz elli yıl önce Rus-Kafkas savaşları
sırasında Çarlık Rusyası tarafından Çerkez halkına karşı büyük bir soykırım
uygulanmıştır. Açlık, hastalıklar, sürgünler ve katliamlarla Çerkez halkı
tarihin en büyük dramlarından birini maalesef yaşamak zorunda kalmıştır.
Sürgüne giden Çerkez halkı gittikleri topraklarda da yine büyük mağduriyetler
yaşamış, büyük hakaretlere uğramıştır.
Hâlen
ülkemizde de Çerkez halkına mensup milyonlarca yurttaşımız yaşamaktadır.
Ülkemizdeki inkâr ve asimilasyon politikalarından Çerkez halkının da maalesef
yeterince nasibini aldığını düşünüyoruz. Çerkez halkının dili, kimliği ve
kültürü üzerindeki bütün asimilasyon politikalarından vazgeçilmesinin elzem bir
gereklilik olduğunu düşünüyoruz.
Bugün
saat 20.00’de Çerkes Dernekleri Federasyonu Galatasaray Lisesi önünde, saat
21.00’de de…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) – …Rusya Konsolosluğu önünde bir açıklama yapacaktır. Barış ve
Demokrasi Partisi olarak kendilerine dayanışma duygularımızı gönderiyoruz.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Baluken.
Sayın Yüksel…
11.- İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel’in,
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun Buca Belediye Başkanıyla ilgili
olarak AKP İl Başkanına talimat vermesini kınadığına ilişkin açıklaması
ALAATTİN
YÜKSEL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Orman ve
Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, İzmir’deki bir toplantıda, mikrofonun açık
olduğunu fark etmeyerek, Buca Belediye Başkanı için, AKP İl Başkanına talimat
ile “Cezayı kesin, o tesisi de elinden alın. Ayrıca, Belediye Başkanını da
cezalandıralım.” demiştir. Veysel Eroğlu Türkiye Cumhuriyeti’nin bakanı değil,
AKP’nin militanıdır. Kendisini tüm İzmirliler adına kınıyorum. Bu olay,
İzmir’deki tüm operasyonların arkasında AKP’li bakanların ve AKP’li il
başkanlarının olduğunun en önemli kanıtıdır.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Yüksel.
Sayın
Akbulut…
12.- Tekirdağ Milletvekili Tevfik Ziyaeddin
Akbulut’un, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı kutlamalarında AK
PARTİ Tekirdağ il binasına bayrak asılmış olduğuna ilişkin açıklaması
TEVFİK
ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Başkanım, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı, yurdun her yerinde
olduğu gibi, Tekirdağ ilinde de halkımızın büyük coşkusu ile kutlanmıştır.
Tekirdağ’ın her yerine, AK PARTİ il binası dâhil, şanlı bayrağımız asılmıştır.
Bu konudaki söylentiler doğru değildir. Bunu düzeltmek için söz aldım.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Akbulut.
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Kalkınma
Bakanı Sayın Cevdet Yılmaz gündemin “Sözlü Sorular” kısmının 1, 25, 127, 159,
245, 246, 296, 314, 327, 352, 353, 376, 377, 412, 422, 450, 513, 532, 729, 810,
937, 950, 952, 1390, 1506, 1508, 1509, 1615, 1729, 1730, 1782, 1845, 1848,
1976, 1980, 2030, 2192, 2193, 2201, 2202, 2203, 2250, 2251, 2252, 2259, 2260,
2261, 2279, 2280, 2305, 2325, 2366’ncı sıralarında yer alan önergeleri birlikte
cevaplandırmak istemişlerdir. Sayın Bakanın bu istemini sırası geldiğinde
yerine getireceğim.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize
sunacağım.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Fas Temsilciler Meclisi Maliye ve Ekonomik Kalkınma Komisyonu
heyetinin ülkemizi ziyaret etmesinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Divanının 23/1/2013 tarihli ve 39 sayılı Kararı ile uygun bulunduğuna ilişkin
tezkeresi (3/1222)
20
Mayıs 2013
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 23/1/2013 tarihli ve 39 sayılı Kararı
ile Fas Temsilciler Meclisi Maliye ve Ekonomik Kalkınma Komisyonu heyetinin
ülkemizi ziyaret etmesi uygun bulunmuştur.
Söz
konusu heyetin ülkemizi ziyareti, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 7’nci
maddesi uyarınca Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Cemil
Çiçek
TBMM
Başkanı
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum.
B) Meclis Araştırması
Önergeleri
1.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcan ve 20
milletvekilinin, erken yaşta evliliklerin nedenlerinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/627)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Hacettepe
Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsünün hazırladığı ve TBMM Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonuna sunduğu rapora göre 5 milyon 439 bin çocuk gelin var.
Hacettepe
Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü, Başbakanlık Aile ve Sosyal Araştırmalar
Merkezi Genel Müdürlüğü, TÜİK'in verilerinden de yararlanılarak hazırlanan
araştırmada, 18 yaşında ve daha genç evlilikler tüm evlilikler içinde yüzde
39,8 oranına ulaşıyor.
Bu
çerçevede, çocuk haklarına aykırı olan erken yaşta evliliklere önlem almak için
erken evliliğin nedenleri ve bu nedenlerin ortadan kaldırılmasına ilişkin TBMM
İçtüzüğü’nün 104 ve 105’inci maddeleri ve Anayasa’nın 98’inci maddesi gereğince
Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.
1) Bülent
Tezcan (Aydın)
2) Umut
Oran (İstanbul)
3) Mehmet
Şeker (Gaziantep)
4) İlhan
Demiröz (Bursa)
5) Veli
Ağbaba (Malatya)
6) Hasan
Akgöl (Hatay)
7) Doğan
Şafak (Niğde)
8) Ali
Serindağ (Gaziantep)
9) Ali
Sarıbaş (Çanakkale)
10) Recep
Gürkan (Edirne)
11)
Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
12)
Gürkut Acar (Antalya)
13)
Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
14) Kadir
Gökmen Öğüt (İstanbul)
15) İhsan
Özkes (İstanbul)
16)
Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
17)
Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
18) Ali
Haydar Öner (Isparta)
19) Ahmet
İhsan Kalkavan (Samsun)
20) Arif
Bulut (Antalya)
21) Namık
Havutça (Balıkesir)
2.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcan ve 19
milletvekilinin, iş kazaları ve meslek hastalıkları ile işçi sağlığı ve
güvenliği konusunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/628)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Her yıl
azımsanmayacak sayıda yurttaşımız, rahatlıkla engellenebilecek ve hukuken de
engellenmesi zorunlu olan iş kazaları ve meslek hastalıkları nedeniyle
sağlıklarını ve hatta yaşamlarını yitiriyor.
Yapılan
araştırmalara göre, Türkiye, iş kazalarında Avrupa'da 1’inci, dünyada ise
3’üncü sırada yer alıyor.
2002
yılından 2011 yılının Ekim ayına kadar geçen sürede 706.608 iş kazası meydana
gelmiştir. Bu kazalarda 15.961 işçi sürekli iş göremez hâle gelirken, 10.297 işçi
de yaşamını yitirmiştir.
Bu
kazaları önlemek ve yurttaşlarımızın can güvenliğini sağlamak için işçi sağlığı
ve güvenliği hakkında TBMM İçtüzüğü’nün 104 ve 105’inci maddeleri ve
Anayasa’nın 98’inci maddesi gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.
1) Bülent Tezcan (Aydın)
2) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
3) Mehmet Şeker (Gaziantep)
4) Doğan Şafak (Niğde)
5) Hasan Akgöl (Hatay)
6) Ali Serindağ (Gaziantep)
7) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
8) Gürkut Acar (Antalya)
9) İlhan Demiröz (Bursa)
10) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
11) Arif Bulut (Antalya)
12) Recep Gürkan (Edirne)
13) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
14) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
15) İhsan Özkes (İstanbul)
16) Veli Ağbaba (Malatya)
17) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
18) Ali Haydar Öner (Isparta)
19) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
20) Namık Havutça (Balıkesir)
3.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcan ve 23
milletvekilinin, incir sektörünün mevcut durumunun ve üreticilerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/629)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde
30 bin çiftçi ailesi incir üreticiliği yapıyor. Türkiye, dünyanın en büyük ve
en kaliteli incir üreticisidir. Ancak uygulanan politikalar sonucu incir üreticileri
kendi kaderine terk edilmiş, büyük tüccarların insafına bırakılmıştır.
Bu
bağlamda incir sektörünün mevcut durumunu, üreticilerin sorunlarını ve bu
sorunların çözümüne ilişkin TBMM İçtüzüğü’nün 104 ve 105’inci maddeleri ve
Anayasa’nın 98’inci maddesi gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.
1) Bülent Tezcan (Aydın)
2) Umut Oran (İstanbul)
3) Mehmet Şeker (Gaziantep)
4) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
5) Ali Serindağ (Gaziantep)
6) Hasan Akgöl (Hatay)
7) Veli Ağbaba (Malatya)
8) Faik Tunay (İstanbul)
9) Recep Gürkan (Edirne)
10) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
11) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
12) Gürkut Acar (Antalya)
13) İlhan Demiröz (Bursa)
14) İhsan Özkes (İstanbul)
15) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
16) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
17) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
18) Ali Haydar Öner (Isparta)
19) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
20) Arif Bulut (Antalya)
21) Namık Havutça (Balıkesir)
22) Osman Kaptan (Antalya)
23) Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
24) Hülya Güven (İzmir)
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi daha vardır, okutup oylarınıza
sunacağım.
A) Tezkereler (Devam)
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Avrupa Birliği Konseyi İrlanda Başkanlığı tarafından 16-17
Haziran 2013 tarihlerinde İrlanda'nın başkenti Dublin'de düzenlenecek olan
Parlamento İletişim, Eğitim ve Ulaştırma Komisyonları Başkanları Toplantısı’na
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı ve Kocaeli Milletvekili
Fikri Işık'ın katılması hususuna ilişkin tezkeresi (3/1223)
15/5/2013
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Avrupa
Birliği Konseyi İrlanda Başkanlığı tarafından 16-17 Haziran 2013 tarihlerinde
İrlanda'nın başkenti Dublin'de düzenlenecek olan Parlamento İletişim, Eğitim ve
Ulaştırma Komisyonları Başkanları Toplantısı’na; Millî Eğitim, Kültür, Gençlik
ve Spor Komisyonu Başkanı ve Kocaeli Milletvekili Fikri Işık'ın katılması
hususu 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 9'uncu maddesi uyarınca Genel
Kurulun tasviplerine sunulur.
Mehmet
Sağlam
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Vekili
BAŞKAN
– Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve daha sonra oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
1.- BDP Grubunun, Bingöl Milletvekili İdris
Baluken ve arkadaşları tarafından Çerkezcenin UNESCO’nun kaybolmakta olan
diller atlasında risk altında olan diller grubunda yer alması hakkında
10/12/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan
Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 21 Mayıs 2013 Salı günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
21/5/2013
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 21/5/2013 Salı günü (Bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oy birliği sağlanamadığından Grubumuzun aşağıdaki önerisinin
İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
İdris
Baluken
Bingöl
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
10 Aralık
2012 tarihinde, Bingöl Milletvekili İdris Baluken ve arkadaşları tarafından
(2050 sıra no.lu) Çerkezce UNESCO’nun kaybolmakta olan diller atlasında risk
altında olan diller grubunda yer alması hakkında Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis Araştırması Önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak
üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 21/5/2013 Salı günlü
birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı tarihli birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN –
Lehinde, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan. (BDP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Kaplan.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Bugün 21
Mayıs; 1864’te, tarihte Çerkez sürgünü ve soykırımı olarak bilinen acı
günlerden birisi. Her yıl dönümünde Türkiye’de ve sürgün edildikleri birçok
ülkede, Ürdün’den Suriye’ye, Mısır’a, Filistin’e, Lübnan’a, Balkanlara kadar
dağılan Çerkez halkı, gittiği her yerde bugün bir belgiyle ortaya çıkıyor;
intikam değil, adalet. Ve tarihle bir yüzleşmenin, gerçekliğin altını çizmek
istiyorum. Acılarını paylaşıyoruz, ölenleri saygıyla anıyoruz. Ve burada
verdiğimiz araştırma önergesi, Çerkezcenin UNESCO’nun Kaybolmakta Olan Diller
Atlası’nda risk altında olan diller grubunda yer alması nedeniyledir.
Milyonların katliamdan geçirildiği, birçok ülkeye dağılan, Türkiye’de de
özellikle Samsun, Düzce, Kayseri, Tokat, Çorum, Kahramanmaraş, Sakarya,
Balıkesir ve metropol kentlerimizde birçok alanda birlikte yaşayan Çerkez halkının aslında bir atasözüyle
başlamak istiyorum, Çerkezler “Dilsiz ulus ölüdür.” derler, “Dili olmayanların ulusu da olmaz.” derler.
İnsanlar arasında iletişim, anlaşma araçlarından en önemlisi ise dildir. Bu
gerçeklik ışığında baktığımız zaman, özellikle Türkiye’de yaşayan Çerkezler,
dillerine ve kültürlerine sahip çıkmak, koruyup geliştirmek için ana dilinde
eğitim taleplerini sık sık gündeme getirmektedirler. Ana dilde eğitim, İnsan
Hakları Evrensel Bildirgesi’nde, Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde, Uluslararası
Medeni ve Siyasal Haklar Paktı’nda, UNESCO Sözleşmesi’nde, Ulusal Azınlıkların Korunması Hakkında
Çerçeve Sözleşmesi’nde ve buna benzer birçok uluslararası metinde vurgulanan
temel bir haktır.
Bugün
Çerkezce ve Çerkez halklarının kullandığı diller gibi, maalesef, cumhuriyetin
ilanından, 1924 yılından sonra Kürtçe, Gürcüce, Hemşince, Lazca, Pontusça,
Süryanice, Abazaca, Ermenice, Rumca, Arapça, Çeçence, Acemce, Mıhallemice,
Pomakça gibi çok diller, zenginlikler, kültürler, kimlikler ülkemizde,
maalesef, asimilasyon cenderesinden geçirilerek, üniversitelerde okutulmayarak
çoğu yok edilme noktasına getirildi. Bu süreç içinde halkların, kendilerini
yaşatabilmesi için, var olabilmeleri için, kültürlerine ve geçmişlerine sahip
olabilmeleri için, yaşatabilmeleri için en önce dil ve dil eğitimine sahip
çıkmalarından daha doğal bir şey yok.
Şöyle bir
tanımlama yaparsak: Bugün kendilerinin sayıca 2 milyondan fazla olduğunu ifade
eden Çerkez halkı, ana dili Çerkezce olarak Kafkas dilleri arasında çok önemli
bir yer teşkil eden dillerinin yaşatılması için taleplerini sivil toplum
örgütlerinde, kurdukları derneklerde, federasyonlarda sık sık dile
getiriyorlar. Başbakan kendi dönemlerinde inkâr ve asimilasyon politikalarının
son bulduğunu söylemişti. O hâlde bu ülkede yaşayan kültürlerin, dillerin,
kimliklerin yaşatılması için bu konudaki yasakların da kalkması gerekiyor.
Bugün Birleşmiş Milletler üyesi ülkelerden 113’ünde iki dilli ya da çok dilli
eğitim yapılırken bir ülkenin “tek dil” sözünün resmî yöneticileri tarafından
sık sık dile getirilmesi ırkçı, ayrımcı, şovenist, asimilasyoncu bir anlayışın
sürdürüldüğünün de ifadesidir.
Biz Barış
ve Demokrasi Partisi olarak bu konuda tarihin gerçekliklerine ve Türkiye'nin
zenginliğine, kültürel zenginliğine, kimliklerine, onlara saygı duyulmasına ve
yaşatılmasına yönelik atılacak her adımın savunucusu olmaya devam edeceğiz
çünkü bizim de onlar gibi muhatabı olduğumuz bu asimilasyon, ret, inkâr
cenderesinde tek tip yaşatmak isteyenlerin karşısında bir çiçek bahçesindeki
gibi farklı çiçeklerden oluşan bir bahçenin zenginliğini haykırmak, bir
orkestrada olduğu gibi farklı enstrümanların seslerinin güzelliğini
haykırabilmek, bu ülkenin bütün zenginliklerini yaşatabilmek, bilimde,
kültürde, her alanda hepimizin borcudur. Elbette ki Abhazin, Abhaz’dan tutun
Kabartay, Çeçen, İnguş, Kafkas halklarının yaşadığı zenginlikleri açıp bunu dil
bilimcilere bırakırken bir gerçeğe dikkat çekmek istiyoruz. Hakikaten “Türkiye,
Kafkaslardaki siyasi gelişmeler ışığında Osetya ve Abhazya’ya niye uzak
duruyor?” sorusunu sorma hakkını kendimizde buluyoruz. Neden? Neden?
Tanınmıyorlar bile.
Böyle bir
gerçeklik karşısında da şunu ifade etmek istiyoruz araştırma önergemizde: Yakın
zamanda, Ubıhça dilinin Gönen civarında konuşan 2 vatandaşımızın ölümü sonucu
tamamen yok olduğunu da bir gerçek olarak bir gün gazeteler yazmıştı. Bu
gerçeklikler ışığında baktığımız zaman, üniversitelerimiz, bilim kültür
yuvaları, bir yandan -işte, TİKA deniliyor- yurt dışı Türklerle ilgili, yurt
dışı halklarla ilgili bir sürü çalışma yapılırken, bir bakıyoruz, kendi
içimizdeki zenginlikleri gözlerimiz görmeyiveriyor. Bahçemizdeki çiçeği
göremiyoruz, sesleri duyamıyoruz, renkleri göremiyoruz; onların folklorik birer
sembol olarak bazen folklarımızla resmî törenlerde yer alması bize yetiyor
anlayışıyla, o halkların gerçek istemlerine, duygularına uzak bir duruş
sergiliyoruz. Bakın, devletin resmî politikasının Abhazya ve Güney Osetya
devletleriyle ilgili yaklaşım tarzına bakın, anlarsınız. Kendi içindeki,
kendinden ayırmadığı halklarla ilgili bile ne kadar uzak bir politika izlediğini,
ne kadar uzağında olduğunu hepimiz görüyoruz. O zaman, tek dil, tek millet diye
diye, tekliye tekliye insanları tornadan geçirip tek tip yetiştirmeye, tek tip
etnisiteye sokmaya, tek tip mezhebe sokmaya, tek tip inanca sokmaya,
tekleştirmeye yönelik, asimilasyoncu, şovenist yaklaşımlardan uzaklaşan ve
kendi gerçekliğiyle yüzleşen bir Türkiye’nin yeni anayasasında bütün halkların
haklarının yer alması gerektiğini ve bu konuda bir araştırma açılmasının doğru
olacağını düşünüyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Kaplan.
Aleyhinde,
Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ… Yok.
Aleyhinde,
İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarca… Yok.
MEHMET
DOĞAN KUBAT (İstanbul) - Ben söz talep ediyorum Sayın Başkan.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Bir sakıncası yoksa Sayın Başkan… Bunu yapıyoruz zaman
zaman.
BAŞKAN –
Peki, buyurun Sayın Kubat.
MEHMET
DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Sayın Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım;
bu gecikmeden, yanlışlıktan dolayı da özür dilerim. Arkadaşlarımız dışarıda
hazırlık yapıyorlar. Sebebi de şu: Biz bugün Danışma Kurulu toplantısına
giderken Sayın BDP Grubunun başka bir önerisi vardı, çiftçilerin sorunuyla
ilgili.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) – Biraz ters köşe oldu ama kusura bakmayın.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) – Siyasi partiler her an hazırlıklı olmalı.
MEHMET
DOĞAN KUBAT (Devamla) – Son dakika değişikliği olunca, hâliyle, biz de buraya
hazır olarak çıkma -vatandaşımıza olan saygımızın bir gereği olarak- ihtiyacını
hissettik. Ondan dolayı böyle bir yanlışlık oldu, ondan dolayı özür diliyorum.
Evet,
biraz önce Hasip Bey’in de gündeme getirdiği, ülkemizde de çeşitli yerel dil ve
lehçelerdeki bu kültürel değerlerimizin korunmasına yönelik bugüne kadar da
bizim yaklaşımımız hep olumlu yönde olmuştur. Bu kültürlerin yaşatılması gerek
bugünkü insanımız tarafından gerekse yarınki nesillerimize aktarılması için
yeterli hukuki ve idari altyapının yapılması noktasında da biz de Hükûmet
olarak büyük bir kararlılık içerisindeyiz. Buna yönelik mevzuat düzenlemeleri
de elbette ki yapılacaktır. Ama şunu özellikle belirtmekte yarar görüyorum:
Bunlar ülkemizin zenginliğine zenginlik katan ve hiçbir şekilde polemik konusu
yapılmaması gereken ortak değerleridir, burada gerçekten siyasi varyasyonlara
kurban edilmemesi gerekir. Ben, bu çerçevede, AK PARTİ’nin yerel dillerin,
lehçelerin ve diğer ortak kültürel değerlerimizin ilanihaye yaşatılması için
gerekli adımları bundan sonra da atacağına dair Hükûmetimizin kararlılığını
tekrarlıyorum.
Gündemimiz
çok yoğun. Geçen hafta görüşmeleri yarım kalan SGK Kanunu Tasarısı var, ona
bağlı olarak yine yarın da gündemimiz yoğun. O sebeple araştırma önergesine
katılamadığımızı beyan ediyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Kubat.
Aleyhte,
Sayın Kaynarca.
Buyurunuz.
TÜLAY
KAYNARCA (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; BDP grup önerisi
aleyhine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BDP grup
önerisinin aleyhinde ifade ediyorum çünkü 460 sıra sayılı, Sosyal Güvenlik
Kanunu’yla ilgili tasarı geçen hafta başlamıştı. 15 maddelik tasarının birinci
bölümünü tamamladık, ikinci bölümünün bu hafta görüşülmesini öngörüyoruz.
Bu duygu
ve düşüncelerle, aleyhte olduğumu ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Kaynarca.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve daha sonra oylarınıza sunacağım.
2.- MHP Grubunun, 24/5/2012 tarih ve 5131 sayı
ile geçici köy korucularının sorunlarının araştırılarak ekonomik ve sosyal
haklarının iyileştirilmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilen Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 21 Mayıs 2013 Salı günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
25/5/2013
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 21/5/2013 Salı günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oy birliği sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin
İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz
ederim.
Saygılarımla.
Oktay
Vural
İzmir
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
24 Mayıs
2012 tarih ve 5131 sayı ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilen,
"Geçici köy korucularının sorunlarının araştırılıp, ekonomik ve
sosyal haklarının iyileştirilmesi"
amacıyla verdiğimiz Meclis araştırması önergemizin 21/5/2013 Salı günü (bugün)
Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Efendim konuşmacımız geliyor. Zamanlama açısından…
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) – Meclis bugün çok hazırlıksız yakalandı Sayın Başkan.
BAŞKAN –
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.56
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.15
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER : Mustafa HAMARAT (Ordu),
Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 107’nci Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş önerisi
üzerinde, lehinde Elâzığ Milletvekili Enver Erdem.
Buyurunuz
Sayın Erdem. (MHP sıralarından alkışlar)
ENVER
ERDEM (Elâzığ) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, geçici köy korucularının sorunlarının araştırılması, ekonomik
ve sosyal sorunlarının iyileştirilmesi amacıyla verdiğimiz araştırma önergesi
üzerinde söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Vatanını,
bayrağını, toprağını, namusunu korumak amacıyla otuz yıldan beri bölücü terör
örgütü PKK’yla yapılan mücadelede askerinin ve polisinin yanında yer almış,
namuslu ve şerefli korucu kardeşlerimizin sorunlarını gündeme getirmeyi ve
çözümü için mücadele etmeyi bir görev olarak gördüğümüzü buradan ifade etmek
istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, köy koruculuğu sistemi 1924 yılında 442 sayılı Köy Kanunu’yla
ihdas edilmiştir. Köyde yaşayanların can, mal ve ırz güvenliğini sağlamak
üzere, muhtarın emrinde görev yapan, köyünü eşkıyadan ve mahsul zamanı
çapulcudan koruyan silahlı bir kolluk kuvvetiyken doğu ve güneydoğumuzda terör
olaylarının ortaya çıkmasıyla, 1985 yılında 442 sayılı Köy Kanunu’na eklenen
bir maddeyle, şiddet hareketlerine ait ciddi belirtilerin köyde veya çevrede
ortaya çıkması veya herhangi bir sebeple köylünün canına veya malına tecavüz
olaylarının artması hâlinde valinin teklifi ve İçişleri Bakanının onayıyla
yeteri kadar geçici köy korucusu görevlendirilebileceği belirtilerek bugünkü
koruculuk sistemi ortaya çıkarılmıştır.
Terör
olaylarının yerel olarak önlenmesi amacını taşıyan bu sistemde bugüne kadar
görev yapan tüm korucular, kendilerine verilen tüm görevlerde başarıyla
mücadele etmişlerdir, güvenlik güçlerimize ciddi destekler sağlamış, Türk
Silahlı Kuvvetleri ile koordineli olarak görev yapmış, çalışmışlardır.
1985
yılında 22 ilde başlatılan geçici köy koruculuğu sistemi 1987 yılında ilan
edilen olağanüstü hâl ile devam ettirilmiş, 1992 yılında koruculara maaş
bağlanmasıyla korucu sayısı 2000’li yıllarda 90 binli rakamlara kadar
yükseltilmiştir. Hâlen sayıları 60 bin olan geçici köy korucularımız,
canlarıyla başlarıyla askerimiz ve polisimizin yanında, yaşadıkları topraklarda
Türk Bayrağı’nın semalarda dalgalanması ve Türk devletinin payidar olması için
mücadelelerini sürdürmektedirler, dağda gezen teröristlerin korkulu rüyası
olmaya da hâlâ devam etmektedirler, bu mücadelenin bedeli olarak bu vatana
1.700 şehit, 2 bin gazi vermişlerdir.
Köy
korucularımız, vermiş oldukları bu şerefli mücadelenin karşısında zaman zaman
canlarını, zaman zaman organlarını, bazen yakınlarını, bazen de mallarını
kaybetmiş ama asla mücadelelerinden vazgeçmemişlerdir. Köy korucularımız,
yapmış oldukları bu şerefli görevler karşısında ne yazık ki sadece 800 lira ile
900 lira arasında değişen, açlık sınırının altında maaş almaktadırlar, 365 lira
olan emekli aylıklarıyla çok üzüntü verici bir durumdadırlar. Sosyal
güvencelerinde çok ciddi eksiklikler mevcuttur, sağlık güvencesinden tam olarak
istifade edememektedirler. Operasyonlarda yaralanıp yüzde 40’ın üzerinde iş
göremezlik raporu alanlar malulen emekli olabilmekte, yüzde 40’ın altında
raporlu olanlar ise gazi sayılmamakta ve emekli olamamaktadırlar. Operasyon
tazminatları aylık 400 gösterge puanı üzerinden hesaplanmakta, bu rakam da
aylık 25 lira gibi bir rakama tekabül etmektedir.
Biz,
korucularımızın içinde bulundukları bu sorunların temelinden çözülmesi için,
mutlaka bütün sosyal haklarının verilmesi, maaşlarının iyileştirilmesi, hizmet
yılı ve operasyon tazminatlarının düzeltilmesi, yol ve kumanya parası
verilmesi, Sosyal Güvenlik Kurumu şemsiyesi altına alınmalarının gerekliliğini
ifade ediyoruz. Bugün, hiçbir sosyal güvenlik kurumunun güvencesi altında
bulunmayan geçici köy korucuları kendi sigortasını kendileri yatırmaktadır. Bu
durum, ülkemizin sosyal devlet olma anlayışı açısından manidardır.
Korucularımızın genel sağlık sigortasından istifade edebilmeleri için de almış
oldukları maaşın yeterli bir maaş olması, en azından bir memur maaşı kadar
olması gerekmektedir. 5673 sayılı Yasa ile değişik Köy Kanunu kapsamında
kendilerine ödenmesi kararlaştırılan tazminatlar yeni bir düzenlemeyle görev
yaptıkları süreler için ödenmeyen sigorta primi olarak sosyal güvenlik
kurumlarına aktarılmalı ve bu kapsamda sigortalı sayılarak kendilerine Sosyal
Güvenlik Kurumundan emekli olabilme imkânının sağlanması gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, köy korucularımızın özlük haklarının düzeltilmesi için vermiş
olduğumuz bir kanun teklifimiz var. Bu kanun teklifimiz kabul edildiği takdirde
sorunlar büyük ölçüde çözülecektir. 442 sayılı Kanun’un Ek 16’ncı maddesinin
birinci fıkrasında yer alan “5.000” ibaresi “10.000” olarak, “200” ibaresi
“500” şeklinde, “3.000” ibaresi ise “5.000” şeklinde değiştirilerek korucuların
maaşları ve özlük haklarıyla ilgili olumlu bir çözüm sağlanabilecektir.
Değerli
milletvekilleri, canlarıyla başlarıyla otuz yıldır terörle mücadele eden bu kahramanların
ekonomik ve sosyal sorunlarını çözelim diye bir araştırma önergesi verirken bu
koruculuğun kaldırılmasına ilişkin düşünce açıklayan yapılarla, düşüncelerle
müşterek hareket etmemenizin, ülkenin birlik, beraberliğinden yana olan, tek
vatan, tek millet, tek bayrak, tek dil noktasında ülkenin birliğini ve
bütünlüğünü savunan Milliyetçi Hareket Partisiyle birlikte korucuların bu
sosyal ve ekonomik sorunlarının çözümü için bizimle beraber hareket etmenizin
daha doğru olacağını ifade etmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, bizim, Milliyetçi Hareket Partisi olarak korucularımızın
sorunlarıyla ilgili vermiş olduğumuz çok sayıda sözlü soru önergesi var. Bu
sözlü soru önergelerine, maalesef, İçişleri Bakanlığımızın vermiş olduğu
cevapların sorunları giderici nitelikte olmadığına şahit oluyoruz. Benden sonra
konuşacak olan AK PARTİ’li eski meslektaşımız, milletvekili arkadaşımızın da
özellikle bu sorunlarla alakalı yapmış olacağı konuşmada ayrıntılı cevaplar
vermesini, net cevaplar vermesini ben buradan kendilerinden istirham ediyorum.
Yani yoksa “yapıyoruz, yapacağız, olacak” şeklinde verilen Bakanlığımızın
cevapları şeklinde cevaplar olmamasını buradan temenni ediyorum.
Yine,
değerli milletvekilleri, geçen yıl Büyükşehir Yasası adı altında çıkarmış olduğumuz
yasayla büyükşehir kurulan illerde köy statülerinin kaldırılmasıyla zaten bu
koruculuk sistemiyle ilgili düşüncelerinizi de aşağı yukarı ortaya koymuştunuz.
Şimdi, bu korucuların gelecekleriyle alakalı, bunların durumlarıyla alakalı
doğru şeyler düşünmenizi, koruculuk sisteminin mutlaka devam ettirilmesini ve
bunların bundan sonraki dönemde de yine
ülkemize faydalı bir şekilde istihdam edilebilmeleri için bu sistemin devam
etmesi konusunda dikkatli olmanızı ben
sizlere tavsiye ediyorum.
El
birliği içerisinde korucularımızın sosyal ve ekonomik sorunlarını çözmek
amacıyla vermiş olduğumuz bu önergeye bütün milletvekillerimizin desteklerini
bekliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Erdem.
Aleyhinde
Sinop Milletvekili Mehmet Ersoy.
Buyurunuz
Sayın Ersoy. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET
ERSOY (Sinop) – Sayın Başkanım, değerli milletvekillerimiz; Milliyetçi Hareket
Partisinin geçici köy korucularının sorunlarının araştırılıp ekonomik ve sosyal
haklarının iyileştirilmesi amacıyla verdiği Meclis araştırması açılması önerisi
aleyhine söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Elbette
ki böyle bir önerinin aleyhine söz almış olmak korucularımızın sosyal ve
ekonomik sorunlarıyla ilgilenmeyelim, onların sorunlarını göz ardı edelim
anlamı taşımamakta. Her şeyden önce bizi izleyen korucularımız şunu bilsinler
ki bu, sadece, bugünün gündemini icra etmemiz, bugün Meclisimizin gündeminde ne
varsa onu konuşmamız gerektiğinin altını çizmek için söylenmiş bir sözdür.
Elbette ki ülkemizin bütün sorunları gibi korucularımızın da varsa sorunlarıyla
ilgilenmek, onlara ilişkin çözüm önerilerine açık olmak ve çözmek AK PARTİ’nin,
iktidarımızın görevidir.
Hepimizin
bildiği gibi, geçici köy koruculuğu sistemi, özellikle 1984 yılından sonra Doğu
ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizde yaygınlaşan köy baskınları ve terörün neden
olduğu katliamlar karşısında, güvenlik güçlerimizin hemen ulaşmakta güçlük
çektiği küçük yerleşim birimlerinde halkımızın can ve mal güvenliğinin daha
kuvvetli sağlanabilmesi için bulunmuş bir çözüm olarak gündemimize gelmiş,
zaman içinde de hem nicelik hem nitelik bakımından mevzuatta yapılan
düzenlemelerle, çıkarılan yönetmeliklerle, yönergelerle bunların sosyal,
ekonomik ve özlük haklarıyla ilgili düzenlemeler yapılagelmiştir. Bir dönem
sayıları 60 binlere dayanmış, bugün için 47 bin civarında geçici köy korucumuz
hâlen görev yapmaktadır. İktidarımız döneminde korucularımızla ilgili birçok
düzenleme yapılmış, bunların bazılarını sizlerin de bilgilerine tekraren sunmak
istiyorum.
Değerli
milletvekillerimiz, bugün, geçici bir köy korucusu yaklaşık 850 lira aylık maaş
almaktadır. Yine, korucubaşları bunların yüzde 10’u kadar fazla maaş
alabilmekte, yaklaşık 1.700 lira da yıllık tazminat alabilmektedir. Herhangi
bir şekilde bu görev başında 55 yaşını doldurmuş ve on beş yıl bu görevi ifa
etmiş geçici köy korucularımıza da aylık bağlanmakta, bugün için aldıkları
aylıklar yaklaşık 370 lira ile 590 lira arasında değişmektedir. Taban 370 lira
almakta, on beş yılın üzerinde, yaşadığı her yıl için de verilebilecek zamlarla
590 liraya kadar çıkabilmektedir. Yine, bu süreyi tamamlamış geçici köy
korucularımızın, on beş yılını tamamlamış ve aylık bağlanmış köy
korucularımızın dul eşlerine de 276 lira aylık bağlanabilmektedir. 55 yaşını
doldurup on beş yıldan az hizmeti olan ve 55 yaşını doldurmamış olan geçici köy
korucularından sağlık ve idari sebeplerle görevinden ayrılmak durumunda
olanlara ise yine, yaklaşık “1.500 lira çarpı hizmet yılı” oranında tazminat
ödenmektedir. Sağlık ve tedavi yardımları son yaptığımız düzenleme ile genel
sağlık sigortası kapsamına alınmış ve sağlık yardımlarından
faydalanmaktadırlar. Elbette ki görevleri başında şehit olmaları, görevleri
sırasında ölümleri, sakatlanmaları ve yaralanmaları durumunda da ayrı ayrı
oranlarda tazminatlardan faydalanmaktadırlar. Bugün, şehit olan her bir korucu
için yaklaşık 70 bin lira tazminat ödenmektedir. Bunun dışında, yine, yakınları
da şehit yakınları ve gazilere sağlanan imkânlardan faydalanmaktadırlar.
Sayın
milletvekilleri, gönlümüz arzu eder ki elbette ülkemizin hiçbir bölgesinde
asayişi ve güvenliği sağlamak üzere kanunen görevlendirilen güvenlik
birimlerimizin dışında hiçbir düzenlemeye ve oluşuma ihtiyaç olmasın; ülkemizin
her köşesinde barış olsun, huzur olsun, kardeşlik olsun; vatandaşlarımızın
hiçbiri ülkemizin hiçbir köşesinde can ve mal emniyetlerinden muzdarip olmasın,
bunların can ve mal emniyetlerinin sağlanmasıyla ilgili özel önlemler alınmak
zorunda kalınmasın. Ama, bu gerçeklik devam ettiği sürece, böyle bir gerçekle
yüzleşmeye devam ettiğimiz sürece, elbette ki Hükûmetimizin de, devletimizin de
bununla ilgili tedbirleri devam edecek, eksik olan bir taraf varsa
tamamlanacak, eksik olan ekonomik hakları, sosyal hakları gibi haklarında birtakım
sıkıntılar varsa elbette ki bunlar giderilecek. Ama, ne Büyükşehir Yasası’nda
ifade edildiği gibi ne de bugün yaşadığımız süreçle ilgili olarak henüz
vatandaşlarımızın can ve mal emniyetiyle, ülkemizin huzuru, güvenliği ve
asayişi, terör olaylarından muzdarip olmuş toplumun bütün yaralarının sarılmış
olmasıyla ilgili bir gelişme görülmediği sürece köy koruculuğunun da
kaldırılması gibi bir şey gündemimize gelmeyecektir.
Tekrar
ediyorum, gönül ister ki böyle bir düzenlemeye ihtiyaç olmasın, gönül ister ki
ülkemizin her köşesinde vatandaşlarımızın can ve mal emniyeti sağlanmış olsun,
böyle bir durumda geçici köy korucularına da, gönüllü köy korucularına da
ihtiyacımız olmasın. İhtiyaç olduğu sürece görevlerini yapmaya devam
edeceklerdir; olmadığı takdirde de bugüne kadar otuz yıldır çok büyük bir
fedakârlıkla, özveriyle, canlarını ortaya koyarak, mallarını ortaya koyarak,
çoluklarıyla çocuklarıyla birlikte çok büyük riske girerek bu ülkenin birliği,
bütünlüğü için, devletimizin bekası, milletimiz bekası için kahramanca mücadele
etmiş kardeşlerimizi mağdur etmek, onların bugüne kadar yaptığı çalışmaları
görmezden gelmek, elbette ki bizim yapabileceğimiz, bizim içimize sinecek bir
uygulama olmaz. Hiçbir şekilde onları mağdur etmemeye kararlı olduğumuzu ifade
etmek isterim.
Sayın
Erdem’in ifade ettiği gibi, keşke Bakanlığa sorduğu soru önergelerinden daha
önce bilgim olsaydı; onlarla ilgili, yapılan çalışmalarla ilgili bilgileri de
toparlar, burada paylaşmayı bir görev addederdim ama hepimizin bildiği gibi
grup önerileri ancak birkaç saat önce verildiği için bu kadar bilgiyle yetinmek
durumunda kalıyorum. Ama, gerek İçişleri Bakanlığımız gerek Hükûmetimiz,
korucularımızın dile getirilen sorunlarıyla ilgili asla kayıtsız değildir,
kayıtsız kalmamaya da devam edecektir.
Bu
vesileyle bugün gündemimizde olan ve geçen hafta yarım kalan Sosyal Sigortalar
ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam etmemizin daha
uygun olacağı, korucularımızın bilinen meseleleri için ayrıca bir Meclis
araştırması açılmasına gerek görmediğim için önerinin aleyhinde olduğumu ifade
ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Ersoy.
Lehinde,
Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Öğüt.
ENSAR
ÖĞÜT (Ardahan) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; geçici köy korucularıyla
ilgili Milliyetçi Hareket Partisi önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygılarımla selamlarım.
Değerli
arkadaşlar, 1924 yılında 442 sayılı Yasa ile belirlenen köy korucuları, daha
sonra 1985 yılında “geçici köy korucuları” statüsüne dönüştürülerek bugünkü
hâlini almıştır ancak sayıları 65.830’u bulan köy korucusu arkadaşlarımızın
hiçbir sosyal güvenceleri olmadığı gibi, doğru dürüst bir ekonomik geliri ve
çoluğunu çocuğunu geçindirecek bir maaşı da yoktur.
Cumhuriyet
Halk Partisi olarak şunu diyoruz: Sosyal devletsek ve bu vatandaşların hepsi
bizimse, bunlar yıllarca dağda, taşta Türkiye'nin güvenliğiyle ilgili
çalışmalar da yapmışlarsa bu insanların hem sosyal hem ekonomik haklarının
verilmesi lazım. Biz diyoruz ki: Şimdi Türkiye bir barış süreci içerisine
girdi, barış olacak inşallah. Bu barışa da biz canı gönülden inanıyor ve katkı
sunuyoruz. Tabii ki Hükûmetin barış anlayışı ile bizimki farklıdır. Biz, daha
kalıcı bir şekilde, anlayarak, bilerek adımlarımızı atarak bir barış istiyoruz.
Bu barış nedeniyle köy korucularının tamamının kalkması gerekiyor ve köy
korucularının tamamının kalkmasıyla 55 yaş ve üstü olanların emekli edilmesini,
bunlara belli bir -bin lira civarında- emekli maaşı bağlanmasını istiyoruz; 55
yaş altı olanların da devletin kurumlarında devlet memuru olarak istihdam
edilmesi gerekiyor diye düşünüyoruz çünkü bu vatandaşlar bizim. Sayıları çok
büyük de değil yani 100 bin bile değil. Bunun için, 55 yaşın üstündekilerin
emekli edileceği, 55 yaşın altındakilerin de devletin kadrolarına alınacağı, bu
insanların çoluğunun çocuğunun garantisi olacak bir çalışma yapmamız
gerektiğine inanıyoruz. Burada, Sayın Başbakan da Sayın İçişleri Bakanı da
devamlı, köy korucularıyla ilgili iyileştirmeler yapacaklarını söylüyorlar.
İşte önerge; bunu lütfen kabul edin ve bununla beraber çalışmalarımızı yapalım
ve bu kanunu çıkartalım, burada da bu sorun bitmiş olsun.
Değerli
arkadaşlar, mağdur edilen köy korucuları var, beni bugün aradılar; Ardahan’dan
aradılar, başka yerlerden de aradılar arkadaşlarımız. Hakikaten, 300 lira, 370
lira maaş alan insanlar var, hiçbir güvencesi yok. Yani, bu insana silah
veriyorsunuz, bilmem ne veriyorsunuz, 300 lira da maaş veriyorsunuz. Yani,
böyle bir şey çok tezat bir şey. Onun için, derhâl bunun düzeltilmesi
gerektiğine inanıyoruz.
Bu arada,
eğer bu köy korucularının kalkmasıyla beraber Doğu Anadolu’ya ve Türkiye’ye
yani ülkemize düşünce ve ifade özgürlüğü gelmezse, özel yetkili mahkemeler
ülkemizde kalkmazsa, baraj yüzde 10’un altına inmezse, insan hakları evrensel
boyutta olmazsa Türkiye’de demokrasi oturmazsa barış olmaz ve bu köy
korucularının kalkması çok doğru değil.
Değerli
arkadaşlar, bu arada -ben mesaj geçtim- Büyük Millet Meclisinde konuşacağımı
söyleyince beni çok sayıda köy muhtarı aradı. Hatta birisi “Benim ismimi ver.”
dedi, vereceğim burada. Ardahan Merkez Atatürk Mahallesi’nin muhtarı aradı,
şunu söyledi: “AKP seçim döneminde bize geldi dedi ki: ‘300 TL hayvan başına
para vereceğiz. Merak etmeyin, hayvancılığı da geliştireceğiz, ithalatı da
durduracağız.’ İthalat durmadı, 300 TL de vermediler, 170 TL verdiler.”
Şikâyetini yapıyorum. Burada vatandaş söyledi, ben de rehberiyim.
Burada,
bir de şu anda Doğu Anadolu’da arkadaşlar korkunç bir şap hastalığı var,
korkunç bir şap hastalığı var, hayvanlar dizi dizi ölüyor. Yani, Doğu Anadolu
milletvekilleri kalksın, gelsin, buradan söylesinler. Şimdi, Bakanlık o kadar
âciz ki şap iğnesi gönderemiyor. Şimdi, aynı muhtar, Atatürk Mahallesi’nin
muhtarı “Biz İl Tarımdan alsak 40 kuruşa alacağız. İl Tarımda iğne olmadığı
için, devlet oraya iğne göndermediği için 4 liraya alıyoruz dışarıdan ve bu
iğnelerden çoğu da bozuk çıkıyor.” diyor. Çok kötü durumda. Şimdi, niye bu sene
şap hastalığından çok sayıda hayvan ölüyor? Göle’den de, Damal’dan da,
Hanak’tan da, Posof’tan da, Çıldır’dan da her taraftan aradılar beni. Bakın,
niye biliyor musunuz? Çünkü, samana muhtaç edildi bu ülke. Samana muhtaç edildiği
gibi, saman dışarıdan geldi değerli arkadaşlar. Saman dışarıdan gelince, küflü
samanı -bir de saman değil, sap- bizim hayvanlar yemedi. Küflü samandan yiyen
hayvanın bünyesi zayıf kaldı veya samanı azsa az verdi. Hayvanın bünyesi zayıf
kaldığı için, bahara zayıf çıktı. Tabii ki, bünye zayıflayınca da hastalık
oldu. Şu anda Göle’nin eski ismi Hımısker, yeni ismi Durançam köyünde tam 150
tane inek öldü; bakın, 150 tane diyorum, belki daha fazlası var. Bugün bana
söylediler. Yani, böyle bir şey olmaz! Bir köyde 150 tane hayvan şap
hastalığından dolayı ölüyorsa Tarım Bakanının derhâl istifa etmesi lazım
arkadaşlar.
Bakın,
sizden istirham ediyorum. Ben, politika yapmak istemiyorum, yapmıyorum da.
Gidin Kars’ın köylerine, hangi köye giderseniz gidin… Bugün beni arıyor “Biz bu
kadar ölüm görmüştük ama böyle bir ölüm görmemiştik, hayvanlar dizi dizi
ölüyor. Gelin, cesetlerinin resimlerini çekin.” diyor. Gideceğim hafta sonu.
Bakın,
burası Büyük Millet Meclisi. Biz, halkın derdine çare bulan bir kurumuz.
Yüce Mecliste sizden istirham ediyorum
Sayın Tarım Bakanı, niye il tarım müdürlüklerini ve ilçe tarım müdürlüklerine
şap hastalığı için iğne göndermiyorsun kardeşim? Gönderdiğin iğneler niye
bozuk?
Bakın,
arkadaşlar, niye bozuk biliyor musunuz? Şap hastalıklarına iyi gelen iğnelerin
-Veteriner Profesör Doktor arkadaşımız Yunus Bey var burada, o daha da iyi
bilir- soğuk zincirle gitmesi lazım. İğne bozulduğu zaman, iğneyi hayvana ne
kadar vurursanız vurun kâr etmiyor. Bir hayvan 5 milyardır arkadaşlar yani adamın
ocağı sönüyor. Şimdi, zaten, 5 tane ineği varsa diyelim, o ineklerin sütüyle
yağını, peynirini yapıp ondan geçiniyorsa 5 tane ineğin de 3’ü, 4’ü öldüğü
zaman bu insanlar ne olacak?
Bakın,
bölgemiz korkunç bir göç veriyor. Tarım ve hayvancılık şu anda köylerde sıfır,
dibe vurduğu için, dışarıdan ithal hayvan geldiği için, dışarıdan ithal et
geldiği için, dışarıdan ithal süt tozu geldiği için köylünün sütü de para
etmiyor, eti de para etmiyor.
Bir şey
daha söyleyeyim. Ben, Kars hayvan pazarına gittim, arkadaşlarımız biliyor, Kars
hayvan pazarında canlı ineğin kilosu 5 TL beyler, canlı ineğin kilosu 5 TL’ye
satılıyor. Aynı et kasapta 20 lira, 25 lira. Köylü de kazanamıyor, hani köylü
kazansa… Köylü 5 liraya zor satıyor, satamıyor, samimi söylüyorum, zor satıyor,
satamıyor ama kasaptaki et pahalı. Ben daha önce söylemiştim, hâlen daha var,
Et ve Balık Kurumu, şu anda… Gündeme getirdik, biliyorsunuz, mecbur kaldım, çok
konuştum, konuştum, baktım ki olmuyor, Et ve Balık Kurumunun depolarını
boşaltamıyoruz, eti Meclise getirince
Tarım Bakanı anladı -herhâlde Sayın Başbakanın talimatıyla tahmin
ediyorum- Et ve Balık Kurumunun etleri, Erzurum başta olmak üzere, vatandaşlara
dağıtıldı.
Sayın
Başkanım, Erzurum’da Yakutiye Belediye Başkanı aldı etleri, vatandaşlara bedava
dağıttı, depo boşaldı. Şu anda altı, yedi gün beklemiyor vatandaş, bir hafta
içerisinde hayvanını kestiriyor ve Et ve Balık Kurumu çiftçinin, hayvancının
sigortası.
Şu andaki
acil durum -Orhan Atalay Bey de biliyor, bugün kendisiyle de sohbet ettik-
Göle’de ve bütün ilçelerimizde hayvan ölümleri almış başını gidiyor. Sizden
istirham ediyorum -bugün Sayın Atalay
da söyledi, Tarım Bakanıyla konuşmuş iğne gitmesi için- şap hastalığı için mutlak
surette acil, illerimize iğneler gitsin, soğuk zincirli, sağlıklı yani günü
geçmemiş iğneler gitsin ve veteriner hekimler bu bölgeye yani batıdan doğuya
gönderilsin, bir seferberlikle oradaki insanların hayvanlarının ölmemesi için
iğneleri vurulsun, tedavileri yapılsın ve vatandaşlarımız bu işten kurtulsun
diyorum.
Bu
önergenin de kabulü için oy vereceğiz.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Öğüt.
Aleyhinde,
Kastamonu Milletvekili Mustafa Gökhan Gülşen.
Buyurunuz
Sayın Gülşen. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
GÖKHAN GÜLŞEN (Kastamonu) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi aleyhine söz aldım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinde, geçici köy
korucularının sorunlarının araştırılması, ekonomik ve sosyal haklarının
iyileştirilmesi amacıyla Meclis araştırması açılması talep edilmekte.
Hepimizin
bildiği gibi, geçici köy korucuları 1985 yılından bu yana güvenlik güçlerimize
terörle mücadele konusunda son derece yardımcı oldular ve görevlerini başarıyla
yerine getirdiler. Bu sebeple, korucuların herhangi bir şekilde mağdur
edilmemesi son derece önemli. Benden önce söz alan Sinop Milletvekilimiz Mehmet
Ersoy hem geçici köy korucularının hakları konusunda hem de son on yılda
yapılan iyileştirmeler konusunda teferruatlı açıklamalar yaptı.
Ben bir
başka konuya değineceğim. Geçtiğimiz ayın başında, nisan ayının başında 45
milletvekili arkadaşımızla birlikte biz bölgede bir çalışma yaptık; Diyarbakır,
Batman ve Siirt illerini dolaştık. Bu süreçte toplumun her kesiminden
insanlarla görüştüğümüz gibi köy korucularımızla da görüştük. Köy
korucularımızın endişesi veya talepleri, mevcut hakların iyileştirilmesinden
ziyade çözüm süreci sonunda ne olacaklarıyla ilgiliydi. Bilinmesi gerekiyor ki
çözüm süreci sonunda ne olursa olsun mevcut korucuların özlük hakları güvence
altındadır. Emeklilik, tazminat ve yeni iş imkânları oluşturulmasıyla ilgili
İçişleri Bakanlığımız ve Maliye Bakanlığımız şu an çalışma yürütmektedir.
Dolayısıyla, geçici köy korucularımızın herhangi bir endişe duymasına gerek
yoktur.
Gündemimiz
yoğundur, geçtiğimiz haftadan yarım kalan birinci bölümünü bitirdiğimiz kanunun
görüşmelerine devam edeceğiz. Bu sebeple, sözlerimi fazla uzatmıyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisi aleyhine oy kullanacağımı bildiriyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Gülşen.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum…
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN –
Yoklama…
Sayın
İnce, Sayın Öğüt, Sayın Çıray, Sayın Eyidoğan, Sayın Yalçınkaya, Sayın Gök…
ÜNAL
KACIR (İstanbul) – Efendim, kimlerin yoklama istediğini bizim de duyma hakkımız
var.
BAŞKAN -
Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklamaya başlandı)
ÜNAL
KACIR (İstanbul) – Sayın Başkan, yoklama isteyenlerin kim olduğunu, onların
burada olup olmadığını bizim görmemiz lazım.
(Elektronik
cihazla yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN –
Toplantı yeter sayısı yoktur.
On dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.51
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.09
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER : Mustafa HAMARAT (Ordu),
Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 107’nci Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN –
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş
önerisinin oylanmasından önce yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi
yeniden, elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama
için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN –
Toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
2.- MHP Grubunun, 24/5/2012 tarih ve 5131 sayı
ile geçici köy korucularının sorunlarının araştırılarak ekonomik ve sosyal
haklarının iyileştirilmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilen Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 21 Mayıs 2013 Salı günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN –
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul
edilmemiştir.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve daha sonra oylarınıza sunacağım.
3.- CHP Grubunun, Mersin Milletvekili Vahap
Seçer ve 19 milletvekili tarafından Suriye'de meydana gelen olayların Türkiye
ekonomisine etkisinin ve Türkiye’ye gelen sığınmacıların kaldıkları bölgelerde
sebep oldukları sosyal sorunların araştırılması amacıyla 17/5/2013 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun 21 Mayıs 2013 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunun, 21/5/2013 Salı günü (Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti
grupları arasında oy birliği sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin
İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Muharrem
İnce
Yalova
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Mersin
Milletvekili Vahap Seçer ve 19 milletvekili tarafından, 17/05/2013 tarihinde,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına “Suriye'de meydana gelen olayların
Türkiye ekonomisine etkisinin ve Türkiye’ye gelen sığınmacıların kaldıkları
bölgelerde sebep oldukları sosyal sorunların araştırılması” amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin (916 sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 21/5/2013 Salı günlü
birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN –
Önerinin lehinde Mersin Milletvekili Vahap Seçer.
Buyurunuz
Sayın Seçer. (CHP sıralarından alkışlar)
VAHAP
SEÇER (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Suriye’de meydana gelen olayların Türkiye
ekonomisine yansımaları, Türkiye’ye sığınan sığınmacıların sebebiyet verdiği
sosyal olaylarla ilgili Meclis araştırması önergesi hakkında söz almış
bulunmaktayım.
Değerli
arkadaşlarım, 2011 yılı Mart ayından sonra Suriye’de istemediğimiz olaylar
gelişti. Aslında her şey iyi gidiyordu, Suriye ile ilişkilerimiz gerçekten iyi
noktalara gelmişti. Türkiye'nin en uzun kara sınırına sahip Suriye sınırı
yıllar yılı mayınlarla döşeliydi. Sanki Suriye, Türkiye için potansiyel bir
düşmandı ya da Suriye, Türkiye için aynı şekilde potansiyel bir düşman gözüyle
görülüyordu ancak hükûmetleriniz döneminde gerçekten önemli adımlar atıldı.
Bizatihi Suriye ziyaretinde kendim de şahit oldum, inanılmaz bir sevgi vardı,
inanılmaz bir güven vardı. Sayın Başbakana sevgi vardı, saygı vardı. Türkiye,
bölgenin güçlü bir ülkesi, önder ülke olarak görülüyordu ama her şey 2011 Mart
ayından sonra ters yüz oldu. Orada meydana gelen olaylar Türkiye’ye olumlu
yansımadı, olumsuz yansıdı, ekonomik anlamda olumsuz yansıdı. Özellikle sosyal
anlamda yaklaşık olarak 300 bin civarında mülteci var, sığınmacı var. Bunlar
Suriye’ye, sınır kentlere konuşlandırıldı, oralarda çadır kamplar oluşturuldu
ya da ev kiralamak suretiyle bu sığınmacılar oralara yerleştirildi ama onların
da önemli anlamda sosyal sorunlar yarattığını gördük. Siyasal anlamda sorunlar
yaratıldı, güvenlik anlamında sınır güvenliği ortadan kalktı. Hülasa, Suriye
olayları başta Türkiye’ye çok olumsuz yansımaları oldu, Suriye’de 100 binden fazla
insan öldü, 1 milyondan fazla insan Suriye topraklarını terk etmek zorunda
kaldı. Orada bir iç savaş var, orada canlar gidiyor, insanlar ölüyor, evler
yıkılıyor, ocaklar sönüyor, bunları telafi etmek mümkün değil. Otorite
boşluğunun yarattığı güvenlik zafiyeti terör olaylarını meydana getirdi.
Türkiye Suriye’den terör ithal ediyor. Kendi iç sorunlarımızı çözmeye
çalışırken, kendi topraklarımız içerisindeki çatışma ortamını, savaş ortamını,
terör ortamını sonlandırmaya çalışırken Suriye’den hazır imal edilmiş terör
ithal etmeye başladık. İşte, Gaziantep’teki patlamalar, Cilvegözü Sınır
Kapısı’ndaki hadiseler, Akçakale’deki hadiseler, en son, 51 vatandaşımızın can
verdiği, onlarca yurttaşımızın, yüzlerce yurttaşımızın yaralandığı, gerçekten
yüreğimizi dağlayan Reyhanlı olayları. Bütün bunları bir araya getirdiğiniz
zaman elbette ki bu verdiğimiz araştırma önergesi makuldür, mantıklıdır, izana,
akla uygundur.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiye-Suriye ekonomik ilişkileri -sözlerimin başında da
söyledim- gerçekten muazzam seviyelere geldi. Suriye’yle dış ticaretimiz çok
küçük düzeylerden 2 milyar dolar seviyelerine geldi, 2011 rakamlarıyla. Ama,
Türkiye-Suriye ilişkileri 2011 yılı Mart ayından sonra, zarar görmeye başladığından bu yana,
ciddi anlamda dış ticarette bir zafiyet, bir azalma söz konusu oldu.
Biliyorsunuz,
2009’da vizeler kaldırıldı, özellikle hafta sonu, sınır bölgelerinde -bilirler
o bölge milletvekili arkadaşlarım- Urfa’sında, Gaziantep’inde, Adana’sında,
Mersin’inde, günübirlik turistler geliyordu Türkiye’ye, Suriye’den 1 milyon
turist geliyordu. Sadece Suriye’ye ihracat değil, o hinterlanttan 10 farklı
ülkeye Türkiye sanayi malı ihraç ediyordu, tarım ürünleri ihraç ediyordu ki
Akdeniz Bölgesi’nin son iki yıldır en önemli açmazı… Bakın, o bölgede sebze ve
meyve üreticileri kan ağlıyor. İnanın, hafta sonu Mersin’de Erdemli’ye gittim;
biliyorsunuz, sera üretiminin yoğun yaşandığı yer, domates üreticileri kan
ağlıyor, 20 kuruş, 30 kuruş domates fiyatları. Bu, nereden kaynaklanıyor? Meyve
fiyatları, kayısı fiyatı, narenciye fiyatları… O bölgeye nasıl, İstanbul’dan,
Ankara’dan, Sivas’tan, Erzurum’dan, günübirlik, Akdeniz Bölgesi’ne ticaret
yapan, yaş sebze meyve ticareti yapan tüccarlar geliyor, mal alıyor, bu
kentlere götürüyordu; aynı şekilde, Suriye’den tüccarlar geliyordu, o
bölgelere, Suriye’ye, Ürdün’e, Filistin’e, o hinterlanda, Irak’a ticaret
yapıyorlardı. Bütün bunlar ortadan kalktı. Şimdi ne var? Kan var, gözyaşı var.
Gerçekten isyan ediyorum, gerçekten isyan ediyorum.
Yüzlerce
yıl aynı imparatorluğun çatısı altında yaşadığımız halklar, Arap’ıyla,
Kürt’üyle, Sünni’siyle, Alevi’siyle, Keldani’siyle, Maruni’siyle… Ne oldu? Ne
oldu? Niçin Başbakan bunu bu kadar kişiselleştiriyor? Uluslararası diplomaside
bu var mı? Aramızda uzmanlar var, devletler arasında sorun olur, sınır ihlali
olur, güvenlik ihlali olur, bir çatışma olur ama bir ülkenin devlet başkanıyla
bir ülkenin, hele hele demokratik bir ülkenin başbakanı kanlı bıçaklı olur mu?
Sayın
Başbakan ekonomi toplantısına gidiyor, Esad’a çatıyor; Kanarya Sevenler
Derneğine gidiyor, Esad’a çatıyor; böyle bir şey olabilir mi? Kapalı grup
toplantısında Esad’a çatıyor. Dost olan sizdiniz, sizdiniz yakın ilişki kuran,
biz değildik. Ne oldu da bu kadar kişiselleştiriyorsunuz?
ALİ ŞAHİN
(Gaziantep) – Ne oldu da Esad’ı savunuyorsunuz bu kadar?
VAHAP
SEÇER (Devamla) - Niçin Türkiye’yi Orta Doğu tuzağına çekiyorsunuz? Bunun
izahatını vermeniz lazım. Batı ne yapıyor? Swoboda, Kılıçdaroğlu’na laf
söylüyor. Onun haddine mi düşmüş?
Bakın, en
çevreci Avrupalılardır ama dünyada çevre kirliliğine sebebiyet veren yine
Avrupalılardır. Şimdi, kendi ülkelerinde fabrika kurmaz onlar, gelişmekte olan
ülkelere giderler ama en büyük çevreci kendileridir. Dünyada demokrasiyi
katleden, “demokrasi, demokrasi” diye kan akıtan Avrupalılardır. Ama onlar
otururlar, purolarını yakarlar, viskilerini içerler, bizlerin üzerine gülerler.
Şimdi,
birilerinin Başbakana “Dur, bir daha düşün!” demesi lazım. Saplandık Orta
Doğu’ya. Dış politikada lastik patlattık, jant üzerinde gidiyoruz, bir meçhule
gidiyoruz. Nereye gidiyoruz, kiminle gidiyoruz, niçin gidiyoruz kimse bilmiyor.
Onun için bu araştırma önergesini verdik, değişik siyasi partilerden
oluşturalım bir komisyon, gelsinler, neler oluyor o bölgede, sınır bölgesinde,
ekonomimiz ne hâlde, siyasi ilişkilerimiz, sosyal ilişkilerimiz ne hâlde,
bunları bir ortaya koyalım.
Bakınız,
bir mezhep çatışması ortamı hazırlamaya çalışıyorlar, bunu Sayın Başbakan da
söyledi. Biliyorsunuz, sınır bölgelerimizdekiler bu konuda hassaslar. Alevi,
Sünni ya da farklı birtakım inanç grupları arasında sanki problemler varmış
gibi; bunu, birtakım insanlar basın yoluyla, medya yoluyla pompalamaya, enjekte
etmeye çalışıyor. Görüntülerde izlemediniz mi? Siz, hangi askerle, hangi
orduyla, hangi insanlarla Suriye’ye özgürlük getireceksiniz? Görüntülerde
izlemediniz mi? Adam, öldürdüğü askerin kalbini çıkartıyor, ciğerini çıkartıyor
ve ısırıyor “Alevilere ölüm!” diye bağırıyor. Bunlar mı özgürlük getirecek,
bunlar mı barış getirecek Suriye’ye, bunlar mı kardeşlik getirecek? (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli
milletvekilleri, bunları görmüyor musunuz? Yanlış yapılabilir, yanlış olmaz
demiyorum, birileri sizi dolduruşa getirir. Bunu en iyi Batı yapıyor, Amerika
Birleşik Devletleri yapıyor. Sayın Başbakan da öz güveni kuvvetli bir
siyasetçi, “Hadi yürü bakalım, kim tutar seni Sayın Erdoğan!” diyorlar, o da
gidiyor. Ben kötü niyetli, art niyetli demiyorum.
Yine,
burada altını çiziyorum: Bakın, yanlıştan dönün, orada Müslümanlar ölüyor,
orada mazlum halklar ölüyor; Avrupalıya, Amerikalıya bir şey olmuyor, olan
Türkiye halkına, olan Suriye halkına oluyor, mağdur olan insanlar bunlar.
Bakın,
kamplarda sorunlar yaşanıyor. Suriyeli vatandaşlar açlık, sefalet içerisinde.
Bize diyorsunuz ki: “Efendim, mülteciler gelmesin mi, sığınmacılar gelmesin mi,
buna karşı mısınız?” Karşı değiliz ama gidin oradaki hadiselere bakın.
Yoksulluktan fuhuş artmış kamplarda. Suudi Arabistan’dan, Katar’dan, Ürdün’den
zengin iş adamları getiriliyor, muta nikâhı kılıfı altında buradan çocuk yaşta
kızlar alınıyor, götürülüyor. Bunları görmek lazım, bunlar savaşın sonuçları.
Bunları görmeyecek miyiz, bunları anlatmayacak mıyız, bunları konuşmayacak
mıyız değerli arkadaşlarım?
Artık
yanlıştan dönülmesi lazım. Sayın Başbakanı bir kez daha uyarıyorum: Türkiye’yi
Suriye bataklığına sizler soktunuz, sizler çıkartınız.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Seçer.
Aleyhinde,
Muş Milletvekili Sırrı Sakık.
Buyurunuz
Sayın Sakık.(BDP sıralarından alkışlar)
SIRRI
SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; genelde görev dağılımı
yapılınca BDP hep, böyle, üvey muamelesi görür. Yani bu iki muhalefet partisi
alır, biz de aleyhte konuşmak zorunda kalırız.
Evet, biz
iki yolun da doğru yol olmadığını söylüyoruz. O vesileyle, düşüncelerimiz çok
açık, önerimiz çok açık.
Ama ben
konuya girmeden önce… Biraz önce biz grup olarak burada risk altında olan
dillerle ilgili bir Meclis araştırma önergesi verdik. Yani 21 Mayıs 1864’te
Çerkezlerin uğradığı o zalimane politikaları bu Parlamentoya taşıdık ve
kaybolan diller arasında Çerkezlerin de dili bu konuda kayboluyor, o kültür de
yok oluyor. Ama -ne yazık ki- buraya bu önergeyi taşıdık. Eminim ki bu
Parlamentoda Çerkez kökenli kardeşlerimiz de var ama bizim grubumuz bir önerge
verdi. İki muhalefet partisinden bir Çerkez veyahut da iktidar partisinden biri
çıkıp konuşmadı. Yeri ve zamanı gelince bütün halkların kardeşliğinden,
kültüründen dem vurursunuz ama Çerkezler için… Bakın, zulme uğramışlar
-ataları- ve hâlâ Türkiye'nin değil, dünyanın dört bir tarafına dağılmışlar ve
zulüm politikalarıyla yok edilmişler ve meşhur bir sözleri vardır, Çerkezlerin
sözüdür: “Atı kaybolanın kulağından at sesi eksik olmaz.” Çerkezlerin de
kültürü kayıptır, toprakları orada işgal altındadır, onun için dillerini ve
topraklarını arıyorlar. Bizim gibidirler, bizim de dilimiz kayıptır, bizim de
sorumluluğumuz, duyarlılığımız bundan dolayıdır ve boynumuzun borcudur. Kendi
kimliğine sahip çıkan bir Çerkez’i -bu Parlamentoda nasıl bir Süryani
oturuyorsa, farklı halklardan BDP grubunda oturuyorsa- buraya taşımak da bizim
boynumuzun borcudur. Biz Çerkez kardeşlerimizin yaşadığı acıyı yüreğimizde
hissediyoruz, acıları acımızdır, acılarının son bulması ve kendi kültürleriyle,
kimlikleriyle kendilerini ifade etmesi de bizim boynumuzun borcudur. Onun
içindir ki biz, Anayasa’da tek bir kimliğe değil, bütün kimliklere hayat
tanıyan bir anayasanın inşa edilmesini istiyoruz.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; Cumhuriyet Halk Partisinin bu konuda vermiş olduğu
Meclis araştırma önergesi yerli yerinde bir önergedir. Parlamento bu konuda bir
araştırma yapmak zorundadır. Biz, daha önce size, Suriye'deki olaylar
başladığında Barış ve Demokrasi Partisi olarak dedik ki: Esad’ı desteklemekle
Esad’a karşı olan o çetecileri desteklemek arasında hiçbir fark bulamazsınız.
Baba Esad’ın o topraklarda farklı halklara yaşattığı zulüm politikalarının bire
bir tanığıyız, mağduruyuz. 30 bin insanın nasıl kurşunlandığını, öldüğünü
biliriz; baba Esad döneminde yapılmıştı. Sonra, bu oğul Esad’ın da, orada,
Kürtler üzerinde, Kamışlı’da nasıl bir katliam yaptığını da biliriz. O
katliamcı buraya geldiğinde devlet töreniyle nasıl karşılandığını biliriz. Ama,
gün geldi çatıştınız, gün geldi farklı alanlarda bulundunuz; ana muhalefet
partisi Esad’ı destekledi ve siz de döndünüz, o çeteci grupları desteklediniz.
Çeteci gruplardan özgürlük çıkmaz. Biraz önce Vahap arkadaşımız da söyledi;
orada gidip, bir askeri öldürüp, kalbini bıçakla çıkarıp onu yiyorsa oradan özgürlük
değil, vahşet çıkar. Şimdi, “Özgür Suriye Ordusu” dediğiniz bu, “Esad”
dediğiniz bu. Ama, Barış ve Demokrasi Partisinin sunduğu üçüncü bir yol vardı;
ne Esad ne Özgür Suriye Ordusu, halkların özgür iradesine saygı duyun, gelin,
oradaki halkların iradesine… Bakın, orada, “Rojava” dediğimiz yerde Kürtlerin
özgürlüklerine nasıl kavuştuğunu, demokratik özerkliklerini ilan ettiklerini ve
orada demokratik bir yapı oluşturduklarını görüyoruz; kansız, şiddetsiz. Diğer
halklar da buna uygun. Ama, sizin bir Kürt düşmanlığınız var. Kürtler nerede
bir hakka, hukuka kavuşursa korkuyorsunuz, Türkiyeli Kürtler de ola. Vallahi,
korkunun ecele faydası yok. Güney Kürdistan’da da Kürtler kendi kimlikleriyle
kendilerini ifade ediyorlar, “Rojava” dediğimiz Kürdistan’da da Kürtler kendi
kimlikleriyle isteseniz de istemeseniz de… Hayat onlardan yana çünkü Birinci
Dünya Savaşı’ndan sonra böl, parçala yöntemiyle 4 tane kale kurulmuştur. Bunlar
zulüm kaleleriydi; Şam’da zulüm uygulanıyordu, Bağdat’ta zulüm uygulanıyordu ve
Tahran’da zulüm uygulanıyordu, sevgili Ankara’da da zulüm uygulanıyordu
Kürtlere. Şimdi, bu kaleler artık tek tek demokrasiyle tanışmak zorundadır. Geç
oldu, acı dolu yıllar yaşandı ama artık geldiğimiz noktada bu halkın diline,
kimliğine, kültürüne saygı duymak zorundayız. Onun için Hükûmet muhalif
güçlerle diyalog kurarken o çeteci Suriye birimlerine, savaşan özgür Suriye
ordularına aynen şunu söylüyor: “Siz Kürtlerle diyalog kurmayın.” Kürt korkusu
var.
Şimdi,
peki, siz oradaki muhalif güçleri alıp Türkiye’de ağırlıyorsunuz,
uğurluyorsunuz. Orada Kürtlerin bir iradesi oluşmuşsa, eğer siz Türkiyeli
Kürtlerle bir barış sağlayacaksanız, sizin Orta Doğu’daki müttefikleriniz
Kürtler olmalıdır. Kürtlerin iradesine saygı duymalısınız, yani onun için
söylüyoruz. Bu, geçmişten bugüne kadar, evet, Türkiye’de sol olduğunu iddia
eden partilerin zaman zaman… Nasıl geçmişte Ecevit’in bir Saddam hayranlığı
vardı, bugün de belli sol kesimlerin de, ne yazık ki -adı sol- onların da bir
Saddam hayranlığı vardır. Bu iki yol da çıkmaz yoldur. Bu yollardan
vazgeçeceksiniz, halkların özgür iradesine destek sunacaksınız. Bu özgür
iradeyi yakalayabilirsek sorun kendiliğinden çözülür.
Bu,
Reyhanlı’daki saldırıları da daha önce biz işaret ettik. Bakın, Türkiye… Evet,
o sınırlarda siz güvenliği sıfır noktasına getirirseniz, yani o ülkenin,
bilmem, iç işlerine karışırsanız, oradan lojistik destek sağlarsanız, asker,
silah, para verirseniz o sınırlardan birileri gelir, Reyhanlı’da bombaları
patlatır. O bombalardan sonra, gerçekten biz kuşkuluyuz ve endişeliyiz. O
bombalar Sünnilere karşı yapıldı, bunun bir misillemesi de olacak. Diliyorum,
umuyorum ki olmaz. O coğrafyada, evet, bir Sünni-Alevi çatışması
körüklenmektedir. Bizim bu konuda birlik oluşturmamız gerekir. Bizim tavrımız
mazlum halkların yanıdır ve Suriye’den bizim topraklarımıza gelip orada
yerleşen insanlar bizim misafirlerimizdir. Bunların hiçbir günahı yokken, o
saldırıda, Suriye’den gelen onlarca insanın da saldırıya maruz kaldığını
biliyoruz. Konukseverlik bu değil, konukseverliğin evrensel yasaları da bu
değil. Onların hiçbir günahı yok, hiçbir suçu yok; bu topraklara gelmişler ve
bu topraklara sığınmışlarsa bu topraklar onlara misafir muamelesi yapmalıdır ve
herkes onları kendi ailesinden birer birey olarak görmelidir. Bu insanların
günahı yok, bu insanlar suçsuz. Asıl bu savaşı tetikleyenlere, bu insanlara
zulüm politikaları uygulayanlara karşı bizim birlik oluşturmamız lazım.
İlk gün
BDP’nin açıklaması oldu. Biz, evet, bu bombaları kimin koyduğu önemli değil,
bunun arkasında kimler var, bunu açığa çıkarmalıyız. Kim? Evet, Türkiye ilk kez
barışa bu kadar yakın olduğu bir süreci yaşıyor; evet, Türkiye’nin iç barışını
sağlamak istemeyen güçler var, bu güçler kimse hepimiz çok iyi biliyoruz. Onun
için, burada küçücük iktidarlar uğruna, küçücük oylar uğruna değil, ülkemizin
geleceği, ülkemizin ve halkımızın mutluluğu için, bu dört siyasi parti
gerçekten bu Meclis araştırma önergesini kabul etmeli ve olayın üzerine
gitmelidir, araştırmalıdır. Daha önce Paris’te de buna benzer bir şey yaşandı,
sizi göreve davet ettiğimiz hâlde ne yazık ki olayın üstü örtülmeye çalışıldı.
Orada da ilk kez barışa bir adım atılıyor ve görüşmeler devam ediyor ve 3
PKK’li gerillanın, PKK’li siyasetçinin Paris’te silahlı bir saldırı sonucu
yaşamlarını yitirdiklerini… Aslında bunlara saldırı, Türkiye’nin barışına bir
saldırıydı, biz bu, Reyhanlı’daki saldırının da Türkiye barışına bir saldırı
olduğunu düşünüyoruz. Bu konuda saflarımız çok nettir, halkımızın ve ülkemizin
yanında saf tutuyoruz ve ben bu Meclis araştırma önergesine olumlu oy
kullanacağımızı bildiriyor, hepinize saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum Sayın Sakık.
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, Sayın Sakık konuşmasında CHP ve MHP’nin bu konuda
konuşmadığını söyledi, bir anlamda sataştı partimize ve ben bir açıklama yapmak
istiyorum.
SIRRI
SAKIK (Muş) – Ben sataşmadım, sitem ettim gözüm.
BAŞKAN –
Buyurun Sayın İnce.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Muş
Milletvekili Sırrı Sakık’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, bu
topraklarda zulme uğrayanlar, işkenceye uğrayanlar var, doğru. Çerkezlerin o
sürgünlerinde nasıl acı çektiklerini, yollarda neler yaşadıklarını, nasıl
topraklarından edildiklerini biliyoruz, anlıyoruz. Bugün de Sayın Genel
Başkanımız konuşmasında bunlara değindi. Bu topraklarda o kadar çok insan zulme
uğradı ki, acılar yaşadı ki, mübadiller örneğin, böyledir, onların neler
yaşadığını mübadil torunları bilir ancak.
Biz şunu
söylüyoruz: Tabii ki diller korunsun, geliştirilsin, her dil kendini ifade
edebilsin, bunlara hiç itirazımız yok. Bizim dediğimiz şu: Ancak, eğitimin
birleştirici olması lazım, eğitimin birleştirici olabilmesi için de resmî dilde
olması lazım, yoksa birbirini anlamayan nesiller yetiştiririz. Şimdi, siz,
Sakarya’daki okullarda Çerkezce, Rize’deki okullarda Lazca, Diyarbakır’da
Kürtçe, Kırklareli’de Boşnakça, Ordu’da Gürcüce, Şanlıurfa’da Arapça eğitim
yaparsanız bir süre sonra, on yıl, yirmi yıl sonra birbirini anlamayan nesiller
yetiştiririz. Bu, şu demektir: Herhangi bir dili; bu, Kürtçe, Arapça, Lazca,
Çerkezce hiç fark etmez, onu yaşatmak devletin bir görevidir, vatandaşın da bir
hakkıdır, buna hiç itirazım yok. Yaşanmalıdır, korunmalıdır, öğretilmedir
-öğretilmesine de evet- fakat, tarihi, coğrafyayı, matematiği, fiziği, kimyayı
resmî dilden başka, Türkçeden başka bir dille yapmak demek yirmi yıl sonra
birbirini anlamayan insanlar yetiştirmek demektir. Bir öğretmen olarak
söylüyorum bunları.
Bakın,
öyle büyük sıkıntılara girer ki bu ülke, bunları…
Kusura
bakmayın ama neden güldüğünüzü anlayamadım. Ama bir öğretmen olarak bu işi
sizden daha iyi bildiğime inanıyorum ben.
HALİL
AKSOY (Ağrı) – Ben de öğretmenim.
SIRRI
SAKIK (Muş) – Bu da öğretmen, onun için “Seni mezun eden hocanın gözü kör
olsun.” dedi.
MUHARREM
İNCE (Devamla) – Bizim amacımız birleştirmek olmalıdır, ayrıştırmak
olmamalıdır. Herkes kendine şu soruyu soracak: Biz beraber mi yaşayacağız, yan
yana mı yaşayacağız, ayrı ayrı mı yaşayacağız? Eğer beraber yaşamak geçiyorsa
aklımızdan, birleştirici olan dilde eğitim yapılmalıdır, öğretilmelidir.
Çerkezce de öğretilmelidir, Lazca da öğretilmelidir, Arapça da öğretilmelidir,
Boşnakça, Arnavutça, Gürcüce, Kürtçe, hepsi öğretilmelidir fakat tarihi,
coğrafyayı, matematiği, fiziği, kimyayı, felsefeyi devletin resmî dilinde,
Türkçede yapmak gerekir, bu ancak birbirimizin çimentosu olur. Bunun haricinde
bir şey, bir eğitim sistemi ayrıştırır, böler, parçalar, yirmi yıl sonra
birbirini anlamayan nesiller ortaya çıkar diyorum.
Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın İnce.
SIRRI
SAKIK (Muş) – Sayın Başkanım, ben öyle bir şey söylemedim, düzeltmek istiyorum.
Yani, benim Türkçeyle ilgili herhangi bir itirazım yok, öyle bir şey demedim.
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Ama siz içeriğini okumamışsınız Sayın Sakık.
SIRRI
SAKIK (Muş) – Müsaade ederseniz açıklık getirmek istiyorum.
BAŞKAN –
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
13.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
SIRRI
SAKIK (Muş) – Teşekkür ediyorum.
Yani biz
“Resmî dil Türkçe olmasın.” demedik ama diğer dillere de özgürlük istiyoruz.
Şimdi, siz öğretmen olduğunuzu söylüyorsunuz.
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Öğretmen olduğumu söylemiyorum, öğretmenim.
SIRRI
SAKIK (Devamla) - Dünyanın dört bir tarafında birkaç farklı dilde eğitim
yapıldığını görüyoruz. Hiç beğenmediğiniz –bakın, yanı başınızda, daha bir
devlet de olmadı- Güney Kürdistan’a gidin, orada Arapça, Farsça, Kürtçe ve çok
rahat Türkçe eğitim yapılıyor ve ülke de bölünmüyor. Dünyanın birçok yerinde
farklı dillerle eğitim yapıldı diye bölünen ülke yoktur. Ama nasıl ülke
bölünür? Dayatırsanız tekliği, dayatırsanız ırkçılığı, tek halk, tek dil
derseniz vallahi kimse o ülkede yaşamaz. Odur ki bugün yaşıyoruz bu
sıkıntılarımızı ve eminim ki bu Parlamentoda bu kadar dili kutsallaştıran,
Türkçeyi kutsallaştıran parlamenterlerimizin birçoğunun çocuklarının Amerika’da
ve Avrupa’da farklı dilde eğitim gördüklerini biliyoruz. Onun için böyle
geçmişten kalan o panzehiri getirip buralarda hâlâ birlik adına sunmak ülkenin
birliğini değil, tam tersine ülkede bölünmeyi getirir. Zaten kavgamızın nedeni
de budur. Eğer cumhuriyetle bizim Kürt sorunumuz yüz yıllık eşit bir sorunsa
dilden dolayıdır, dilimize saygısızlık edildiği için, dilimiz yok edildiği için
biz bedenlerimizi ölüme yatırmışız. Bakın, dilin ne kadar kutsal olduğunu böyle
gösteriyor, Kürt çocukları dilleri için, dilleri için… Bakın, ayrılık yok,
toprak talebimiz yok, birlikte yaşamak talebimiz var ama dilimize gem vurulursa
Allah adına ölümden de kaçınmayız, bunu böyle bilin.
Teşekkürler.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Sakık.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan, ben bir Çerkez milletvekiliyim. Az önce sayın
milletvekili Çerkez milletvekilleriyle özel olarak, adını söyleyerek bir
değindi. Ben de bu konuda konuşmak istiyorum efendim.
BAŞKAN –
Nasıl efendim?
ENGİN ÖZKOÇ
(Sakarya) – Efendim?
BAŞKAN –
Nasıl efendim?
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Çerkez milletvekilleriyle ilgili “Burada olmalarına rağmen
herhangi bir şekilde kalkıp da kendi dillerini savunmadılar.” dedi.
MUHARREM
İNCE (Yalova) – “Çerkez kökenli milletvekilleri niye konuşmuyor?” diyerek
sataştı.
SIRRI
SAKIK (Muş) – Doğru söyledim, doğru söylüyorum, bakın, çok doğru.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Ben de Çerkez bir milletvekiliyim, konuşmak istiyorum.
Müsaade eder misiniz?
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) – Ben de Türk milletvekiliyim!
BAŞKAN –
Şimdi, tabii, bu konuya girersek nasıl şey olacak bilemiyorum ama üç dakika
size söz veriyorum, lütfen… (CHP sıralarından alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Muş
Milletvekili Sırrı Sakık’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; değerli
milletvekilimiz diyor ki: “Doğru söylüyorum.” Bakın, bir sözün arkasında,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde konuşan bir milletvekili savunduğu bir söze
“doğru söylüyorum” derken, bu kürsüde diğer halklarla ilgili “Biz buranın asli
unsurlarıyız, siz haddinizi bilin.” diyerek bizi aşağıladığı günü, bu kürsüdeki
günü hatırlıyor olması lazım. Bunu söyleyen bir milletvekilinin buradan biz
Çerkezleri savunuyormuş gibi, kendisiyle ilgili savunması gereken yargıları
savunuyor olmasını ve bizi sanki savunuyormuş gibi yapıyor olmasını ben,
doğrusu, doğru bulmuyorum. Eğer Çerkezler kendilerini savunmak istiyorlarsa,
Abhazlar kendilerini savunmak istiyorlarsa o güç kendilerinde vardır. Eğer
birileri onlara, kendilerini, hadlerini bildireceklerse onlar kendilerine
hadlerini bildirmek isteyenlere tarihte çok hadlerini bildirmişlerdir. Kimse de
onlara hadlerini bildirememiştir bugüne kadar.
Değerli
arkadaşlar, onun için, bugün Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı yüz kırk
altı yıl önce Çerkezlerin sürgünüyle ilgili, Abhazların sürgünüyle ilgili olayı
grup toplantısında acı bir tablo olarak eleştirmiştir. Çerkezler Anadolu’ya göç
ettiklerinde Anadolu toprakları onları kucaklamıştır, biz de bu toprakların
asli unsuru olarak bu topraklara hiç ihanet etmedik, hiç kurşun sıkmadık. (CHP
ve MHP sıralarından alkışlar) Bu toprakların çocukları olarak bu toprakların
bayrağı altında hep bu toprakların özgür çocukları olarak yaşadık ve yaşamaya
da devam ediyoruz. Dilimizle ilgili, özgürlüğümüzle ilgili bu toprakların
çatısı altında, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çatısı altında demokratik
mücadelemizi de vermeye devam ediyoruz. Ama hiç kimse bizi “Bu ülkenin iki
unsuru vardır: Kürtler ve diğerleri.” diye ayrıştıramaz, hiçbir toplumu da
ayrıştıramaz. Bu ülkenin bayrağı altında Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşları
vardır, başka hiç kimse yoktur. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Özkoç.
SIRRI
SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, her hâlükârda bu ağır ithamlardan sonra…
BAŞKAN –
Sayın Sakık, duyamıyorum, duyamadım.
SIRRI
SAKIK (Muş) – Bu ağır ithamlardan sonra her hâlükârda bir şey söylememe muhakkak
müsaade edersiniz. Yani, bütün konuşmasını beni hedef alarak, benim daha önce
söylediğim olayı çarpıtarak, gelip hamasi nutuklar atarak… Ben kendilerine bir
sitemde bulundum.
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Sakık.
Üç dakika
süre veriyorum.
3.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Sakarya
Milletvekili Engin Özkoç’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
SIRRI
SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; şimdi, buraya gelip hamasi
nutuklar atmayın. Ben size sitemde bulundum. Burada, Çerkez kardeşlerimizin
çıkıp bu dile sahip çıkmaları gerektiğini söyledim ama çıkıp, geçmişte bu
kürsüde, evet, sizin o itaatçi geleneğiniz çıkıp burada şunu derse…
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – “İtaatçi geleneğiniz” derseniz...
SIRRI
SAKIK (Devamla) – Bir dakika, bir dakika, bir dakika; otur yerine, otur yerine,
otur yerine beni dinle.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – …eğer hakaret ederseniz Çerkez halklarına ben de size hakaret
ederim.
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, lütfen, önce dinleyiniz.
SIRRI
SAKIK (Devamla) – Ben sizi dinledim, dinledim sizi.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Ben sizin itaatçi geleneğinizle ilgili hiçbir şey demiyorum.
SIRRI
SAKIK (Devamla) – Eğer çıkar burada derse ki…
BAŞKAN –
Sayın Özkoç, önce dinleyiniz, lütfen.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Hayır, “İtaatçi” derse, hakaret ederse cevap veririm.
BAŞKAN –
Bitirdikten sonra cevap için söz isteyebilirsiniz.
SIRRI
SAKIK (Devamla) – Şimdi, çıkıp buradan…
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – O zaman verme çıkıp da cevap.
SIRRI
SAKIK (Devamla) – Sayın Başkan, lütfen, bakın, bir dakika…
BAŞKAN –
Devam edin siz, devam edin.
SIRRI
SAKIK (Devamla) – Eğer gelip burada “Türk ırkıyla Kürt ırkı eşit değil.” derse
benim de cevabım onaydı. Dedim ki: “Siz…”
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Ben öyle demedim.
SIRRI
SAKIK (Devamla) – Siz demediniz, diyenlere söyledim, ben diyenlere…
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Ben dedim mi?
SIRRI
SAKIK (Devamla) – Bakın, siz dinlemediniz o zaman, bilmiyorsunuz, sizinle
alakası yok ama o günü siz taşıyorsunuz buraya. Ben o gün çıkıp bu kürsüde şunu
söyledim: “Bakın, siz Sırpların zulmüne maruz kalan bir halksınız. Sırpların
zulmüne maruz kalanlar gelip eğer bu toprakları vatan ediniyorsa diğer halklara
saldırmamalıdır, Sırplaşmamalıdır, haddini bilmelidir.” Evet, bunu söylüyorum.
Evet, bir insan Çerkez’se, kendi kimliğine saygı duyuyorsa ve kimliğine sahip
çıkıyorsa; biri Boşnak’sa, kendi kimliğine sahip çıkıyorsa bu topraklarda,
tabii ki bu toprakların sahibidir. Ama gelip buradaki ırkçı, milliyetçi
akımlara teslim oluyorsa ve diğer halklara, inançlara saldırıyorsa onlara
katbekat haddini bildirmenin de bizim bu noktada görevimiz olduğunu söylüyorum.
Biz bu
toprakların, evet, sahibiyiz. Biz sonralardan burayı gelip vatan edinmemişiz,
bu topraklarda, kapılarımızı bu halka açan halklardan biriyiz ama “Gelenlerin
de bizim başımızın üzerinde yeri var.” demişiz. Ama geldiklerinde de gelip
coğrafyada uğradıkları zulmü bize uygularlarsa buna tahammül edemeyeceğimizi
söyledik ve eğer siz Çerkez’seniz… Ben size ne söyledim? Bir Çerkez olarak bu
Parlamentoda bir milletvekili yok muydu ki? On dakikalık süreyi heba ettik.
Çıkıp Çerkezlerin yaşadığı acıları, Çerkezlerin uğradığı zulmü bu kürsüde
konuşamaz mıydınız? Bir sitemdi size, onun için dedik ki: “Önümüzdeki dönem
boynumuzun borcudur, bir Çerkez’i bu Parlamentoda, şu sırada, Barış ve
Demokrasi Partisinin sıralarında -inşallah o sıralar orası olacak- oralarda oturtacağız.”
Bunu söyledim. Bundan mutluluk duymanız gerekirken çıkıp…
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Biz de buraya geçiyoruz.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Biz de bu tarafa geçiyoruz. İsteyen otursun, burası gelecek
dönem boş.
SIRRI
SAKIK (Devamla) – Sizi bilmiyorum nereye gideceğinizi. Allah adına biz oraya
geleceğiz. Biz oraya geleceğiz önümüzdeki seçimlerde.
Teşekkür
ediyorum, sağ olun.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Sakık.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan…
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Sayın Başkan…
OKTAY
VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, bir dakika, sırayla dinleyeceğim sizi. Önce Özkoç’u
dinleyeceğim.
Sayın
Özkoç…
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Efendim, “teslimiyetçi” dediği için söz istiyorum.
BAŞKAN –
Yeni sataşmalara lütfen mahal vermeyiniz Sayın Özkoç, buyurunuz.
4.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Muş
Milletvekili Sırrı Sakık’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Elbette.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, bakın, ben hiçbir milletvekili arkadaşımın şahsına,
hiçbir milletvekili arkadaşımın ait olduğu milliyete hiçbir şekilde hakaret
etmem. Biz bu ülkenin…
SIRRI
SAKİK (Muş) – Biz de etmedik.
ENGİN
ÖZKOÇ (Devamla) – Hiçbir şekilde etmem ama siz az önce dediniz ki:
“teslimiyetçi.” Az önce söylediniz.
SIRRI
SAKİK (Muş) – Ben onu demedim, ben “Kendi kimliğine sahip çıkanlara sonuna kadar
saygımız var.” dedim. Ama başka kimliklere bürünüp zulüm edenlere karşı da
sonuna kadar…
ENGİN
ÖZKOÇ (Devamla) – Bizler asla, buradan söylüyorum, size de bir kez daha
söylüyorum, asla teslimiyetçi değiliz, asla teslimiyetçi olmadık.
SIRRI
SAKIK (Muş) – Sorun yok o zaman.
ENGİN
ÖZKOÇ (Devamla) – Teslimiyetçi olmadığımız için, bu ülkede de, bulunduğumuz her
yerde de mücadelemize devam ettik…
SIRRI
SAKIK (Muş) – Yolunuz açık olsun.
ENGİN
ÖZKOÇ (Devamla) – …ama asla bulunduğumuz ülkenin ekmeğine ihanet etmedik. (CHP,
AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar) Asla o ülkeye ihanet etmedik, asla o
ülkeye kurşun sıkmadık, asla o ülkenin bayrağına ihanet etmedik. O ülkenin
bayrağını kendi bayrağımız olarak gördük, şehit düştük. Bunda daha garip olacak
ne var soruyorum size, soruyorum arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
soruyorum.
Bakın
soruyorum, Abhazya bugün Türkiye’ye “Kardeşim” diye sesleniyor, “Kardeşim” diye
sesleniyor. Türkiye “Biz sizin kardeşiniziz.” diye sesleniyor. Biz de sizin
kardeşiniziz.
HÜSAMETTİN
ZENDERLİOĞLU (Bitlis) – Eyvallah…
ENGİN
ÖZKOÇ (Devamla) – Bundan daha büyük ne var? Onun için değerli arkadaşlarım, biz
bu kürsüden sesleniyoruz, biz bu ülkede birlik olsun istiyoruz, beraberlik
olsun istiyoruz, kardeşlik olsun istiyoruz. Birlik ve beraberlik olursa bu
ülkede her şey güzel olur. Bu ülkenin bu çatısında ve bu kürsüsünde ayrılık
söylemleri söylenmesin istiyoruz; benim tek söylediğim budur.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
MURAT
BOZLAK (Adana) – Biraz İttihat Terakkiden de bahset.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyoruz Sayın Özkoç.
SIRRI
SAKIK (Muş) – Sayın Başkanım, ben yerimden bir şey söyleyeceğim.
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Sayın Başkan… Sayın
Başkan…
SIRRI
SAKIK (Muş) – Bizi ihanetle suçladılar.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Allah aşkına ya…
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Buyurun Sayın İnce.
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Sayın Sakık, burada olmayan grubumuz üyesi bir milletvekilinin
sözlerini çarpıtarak yanlış bir şekilde aktardı. “Türk ırkıyla Kürt ırkı eşit
değildir.” demiş bizim milletvekilimiz,
böyle bir şey yok; ben bunu düzeltmek istiyorum.
SIRRI
SAKIK (Muş) – Türk ulusuyla Kürt ulusu, evet.
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Düzelteyim onu.
BAŞKAN
– Buyurunuz Sayın İnce.
MURAT
BOZLAK (Adana) – Türk ulusuyla Kürt milleti.
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Milleti değil,
milliyeti.
BAŞKAN
– Lütfen sataşmalara mahal vermeyiniz,
lütfen.
Buyurunuz.
5.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Muş
Milletvekili Sırrı Sakık’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında bir CHP
milletvekiline sataşması nedeniyle konuşması
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Şimdi,
şunu bir düzeltelim: Sayın Birgül Ayman Güler Türk ulusunu şöyle tanımlıyor,
diyor ki: “Bizim Türk ulusu anlayışımız bir kan anlayışı değildir, bir kafatası
anlayışı değildir, bir ırk anlayışı değildir.” Cümleleri bu. Ve sonra diyor ki,
aynen şöyle, sizin dediğiniz gibi değil, “Türk ırkı ile Kürt ırkı eşit
değildir.” değil, diyor ki: “Türk ulusu ile Kürt ırkı eşit değildir.”
SIRRI
SAKIK (Muş) – Ne fark eder?
MUHARREM
İNCE (Devamla) – Ben de cümleyi, bakın, şöyle kuruyorum... (BDP sıralarından
gürültüler)
Bir
dakika, bir dakika, acele etmeyin.
Bakın,
ben cümleyi değiştiriyorum, bakın, dikkatle dinleyin lütfen.
HÜSAMETTİN
ZENDERLİOĞLU (Bitlis) – Amaç ne, amaç?
MUHARREM
İNCE (Devamla) – Türk ulusu ile Türk ırkı da eşit değildir, Türk ulusu ile Türk
ırkı da eşit değildir. Türk ulusu daha üsttedir çünkü “Türk ulusu” kavramından
bizim anladığımız… Kan olarak, ırk olarak, kafatası olarak Türk olanları
kastetmiyoruz biz. Bir ulusu kastediyor, onun için diyor ki: “‘Türk ulusu’
kavramı bir ırkla, bir Kürt ırkıyla, bir Türk ırkıyla eşit değildir, ‘Türk ulusu’
kavramı daha üsttedir.” diyor. Fakat bazı cingözler, bazı bunu anlayamayanlar,
bunun derinliğini bilmeyenler ya da art niyetliler -bunu milletvekillerini
kastederek söylemiyorum, gazetecileri, Türkiye’deki akademisyenleri, okuduğunu
anlamayanları söylüyorum, bunu bilmeyecek kadar cahil olanları söylüyorum, bu
cahillere sesleniyorum- bal gibi de biliyorlar ki o laf şöyle bir laf değil:
“Türklerle Kürtler eşit değildir.” lafı değil, “İki ırk eşit değildir.” lafı
değil. Bir ulus tanımı yapıyor, o ulus tanımının içerisinde… Tekrar ediyorum,
bakınız, tekrar ediyorum, “Türk ulusu ile Türk ırkı da eşit değildir, Türk
ulusu daha üstte bir yerdedir.”
MURAT
BOZLAK (Adana) – “Türkiye ulusu” olur o zaman
MUHARREM
İNCE (Devamla) – Yaptığı tanımlama bu. Bu tanımlamayı beğenirsiniz ya da
beğenmezsiniz, o ayrı bir şey. Fakat burada bir hakaret yok, burada Kürtleri
inciten, onları aşağılayan, onları ezen, onları eşit görmeyen bir anlayış yok.
Ne yazık ki bunu Türkiye’de birileri böyle anlattı.
Gelelim
parlamenterlerin çocuklarının İngilizce, okullarında… Vallahi buna katılıyorum.
Çok kendini Müslüman olarak tanımlayıp çocuklarını rahibe okullarında okutanlar
da var, çok Kürtçülük yapıp çocuklarını İngilizce eğitim veren okullarda
okutanlar da var. Ben çocuğumu aslanlar gibi Türk okullarında, devlet
üniversitelerinde okuttum.
Teşekkür
ederim.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkür ederiz Sayın İnce.
SIRRI
SAKIK (Muş) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Sayın Sakık, ne için istiyorsunuz? Lütfen… Yeterince konu tartışıldığı
kanaatindeyim.
SIRRI
SAKIK (Muş) – Şimdi, bakın, sayın hatip biraz önce ihanetten bahsetti. Biz
ihanet etmedik. Dönüp bizi ihanetle suçladı.
BAŞKAN –
Sayın Özkoç’un söylediğini söylüyorsunuz.
SIRRI
SAKIK (Muş) – Evet, ben de bu konuda bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN -
Tamam.
Buyurunuz.
6.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Sakarya
Milletvekili Engin Özkoç’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında Barış
ve Demokrasi Partisine sataşması nedeniyle konuşması
SIRRI
SAKIK (Muş) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sevgili
arkadaşlar, aslında son sözcükte her şey yatıyor, o sözcüğün içerisinde her şey
gizli ve saklı. Şimdi aşikâr olarak ortada.
“Biz, ihanet etmedik.” diyorsunuz. Siz ihanet etmediniz, Kürtler mi
ihanet etti? AKP sıralarından da alkışlar geliyordu. Ne ihaneti? İhanet varsa
Kürtlere ihanet yapılmış. Bu cumhuriyet oluştuğunda “Kürtlerin, Türklerin ortak
yurdudur.” diyenler, cumhuriyetin mimarları ve sonradan dönüp ret ve inkâr
politikalarını hayata geçirenler ve doksan yıldır Kürtlere ve diğer halklara
zulüm yapanlar bu cumhuriyete ihanet ettiler. Çanakkale’de gidip ortak vatan
ruhuyla toprağa gömüldüler ama cumhuriyeti kuranların büyük çoğunluğu Kürtlere
ve diğer halklara ihanet ettiler. Eğer ihanetse, odur. Eğer otuz yıldır kavga
devam ediyorsa, yüzyıllık bir mücadele sürüyorsa, eğer sizin temsilcileriniz
çıkıp “Dersim’de analar ağlamadı.” diyorsa, biri çıkıp bilmem “Türk ulusu, Kürt
ulusu eşit değil.” diyorsa, o günkü cumhuriyetin, bakın, getirdiği ihanettir.
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Ama açıkladım az önce ya, açıkladım az önce!
SIRRI
SAKIK (Devamla) – İhanet aslında odur. Bir halkla yola çıkıp, yol arkadaşlığı
edip, emperyal güçlere karşı savaşıp ve sonra savaş bittikten sonra hukukunuzu
oluşturup sonra dönüp onları ret ve inkâr ederseniz, diline, kültürüne,
kimliğine gem vurursanız, onlara acı dolu yıllar yaşatırsanız ihanet budur.
Gerisi, Kürtlerin mücadelesi, zulme karşı bir başkaldırıdır. Diline, kimliğine,
kültürüne gem vurulmuş, atalarına zulüm edilmiş, o da dönmüş “Vallahi çare
yoksa, yol çaredir.” demiş. Çare yoksa, zindan mı? Zindan çaredir. Çare yoksa,
dağ mı? Dağ da çaredir, direnmek de çaredir. Devrimciler adına bütün mücadele
direnmektir ve çaredir. Kürt gençleri direnerek, direne direne buraya kadar
gelmişler. Artık, sizin bu politikalarınızın hayatta karşılığı yoktur. Dönüp
tek bir şey söyleme hakkınız vardır, bu topraklarda bu kadar zulmün mimarları
olanlar dönüp bu halktan özür dilerlerse bu tartışmaların da bir anlamı kalmaz.
Ben eminim ki bu günler de yakın, barışı hep birlikte sağlayacağız, geçmişte
yaşananlardan ders çıkaracağız. Yol yakınken barış sürecine destek verin, hep
birlikte barışı inşa edelim, olmayan kardeşliğimizi inşa edelim ve birlikte…
SELÇUK
ÖZDAĞ (Manisa) - Sen nasıl bu Meclise geldiysen onlar da öyle gelecekti, 50 bin
kişi ölmeyecekti bugüne kadar.
SIRRI
SAKIK (Devamla) – İşte, onlar da gelecek, önümüzdeki dönem onlar da inşallah
burada olacaklar. Hep beraber otuz yıllık bilgilerini, birikimlerini bu
Parlamentoda, bu kürsüde benim gibi onlar da sizinle paylaşacak, bu ülkenin
geleceği için hep birlikte ülkemizi daha güzel günlere taşıyacağız.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Sakık.
Bu konu
yeterince tartışıldı kanaatindeyim, konumuza geçmek istiyorum.
Sayın
Vural, size de söz veriyorum, buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
14.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, bütün
milletvekillerinin Türk milletinin egemenliğini kullandığının idrakinde olması
gerektiğine ve milletvekillerinin etnik kimlikle ilgili söylemleriyle
birbirlerini düşman olarak göstermelerini kınadığına ilişkin açıklaması
OKTAY
VURAL (İzmir) – Evet, teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tabii,
burası Türkiye Büyük Millet Meclisi ve bu kürsüye çıkan milletvekilleri
milletvekili olarak büyük Türk milleti önünde namus ve şeref yemini
etmişlerdir. Dolayısıyla, milletvekillerinin hepsinin Türk milletinin
egemenliğini kullandığının idrakinde olması gerekiyor. Kim nereli olursa olsun,
Çerkez olsun, Abaza olsun, Kürt olsun, Arap olsun ama hepimiz büyük Türk
milletinin evladıyız. Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran irade de Türk milletidir.
Dolayısıyla, bu coğrafyanın adı Türkiye’dir, cumhuriyetimizin adı Türkiye
Cumhuriyeti’dir, bayrağımız da Türk Bayrağı’dır, adımız da Türk milletidir. Ona
göre, buradaki söylemlerin giderek etnik kimlikleri kaşımaya, birbirlerini
düşman olarak göstermeye yönelmesini kınadığımı ifade etmek istiyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkür ediyoruz Sayın Vural.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Mersin Milletvekili Vahap
Seçer ve 19 milletvekili tarafından Suriye'de meydana gelen olayların Türkiye
ekonomisine etkisinin ve Türkiye’ye gelen sığınmacıların kaldıkları bölgelerde
sebep oldukları sosyal sorunların araştırılması amacıyla 17/5/2013 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun 21 Mayıs 2013 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi (Devam)
BAŞKAN -
Önerinin lehinde Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET
DOĞAN KUBAT (İstanbul) - Aleyhinde, aleyhinde.
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; barış ve hoşgörü ili olan Hatay’dan gelen ve
1939’da yaklaşık 40 milletvekilinin -ki, bu milletvekillerinin içerisinde
Arapça konuşanı var, Kürtçe konuşanı var, gayrimüslimi var, Türkmen’i var-
ortak kararıyla, ana vatana ilhak eden bir ilin milletvekili olarak bu tartışmalara
bir mana veremiyorum. Bu milletin her rengi bizim ve biz, bu milletin her
rengiyiz, bu Parlamento da böyle bir parlamento.
Şimdi,
izin verirseniz önergeye söz konusu olan meselelerle ve Reyhanlı’yla ilgili
konuşmak istiyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yaklaşık iki yıldır Hükûmetimizin icra ettiği
Suriye politikasının ülkemize maliyeti her geçen gün artmaktadır. Bunun bir
ekonomik maliyeti vardır, bir sosyal maliyeti vardır, bir manevi maliyeti
vardır ve en sonunda Reyhanlı’da 50 küsur cana mal olan bir hadise vardır.
Öncelikle şunu ifade etmeliyim ki: “Analar ağlamasın.” sloganı ya da edebiyatı
içerisinde yapılan birçok siyasi faaliyet ve birçok görüşmenin neticesinde öyle
bir yeri ihmal etmişiz ki, bugün, Reyhanlı’nın anaları ağlıyor ve bütün Türkiye
de Reyhanlı’ya, Reyhanlı’nın analarına ağlıyor. Allah hiçbir ilçemize böyle bir
şeyi bundan sonra layık görmesin.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; defalarca ikaz ettik, “Reyhanlı’da ve sınırın
kenarındaki diğer illerde, Hatay’da, Şanlıurfa’da, Gaziantep’te, Mardin’de
sıkıntı var.” dedik; burada bir görev olarak bunu ifa ettik. Hükûmetimize gerek
bu Parlamento kürsüsünden gerek basın toplantılarıyla bunu ifade ettik. Yani bu
hadisenin göstere göstere geldiğini söylemek herhâlde yanlış bir şey olmaz.
Öncelikle
şunu ifade edeyim: Hiçbir hükûmet, bu Parlamentoda iktidarıyla muhalefetiyle
hiçbir milletvekili, parlamenter böyle bir olayın gerçekleşmesine gönülden razı
olmaz ve bundan memnun olmaz, bunu bile bile kabul etmez. Fakat burada bir
inisiyatifsizlik var, burada bir kargaşa var, burada bir gürültü var ve burada
birbirine girmiş bir dış politikanın ürünü var. Artık, bunu kabul etmek
gerektiği kanaatindeyiz.
Reyhanlı’yı
bir anlatalım, son bir haftasını anlatalım: Pazartesi günü bir bayrak yakıldığı
ya da bayrağa hakaret edildiği iddiasıyla bir şehir ayaklandı. Değerli
milletvekilleri, böyle bir dedikoduyla bir şehir bir anda nasıl ayaklanır?
Kaldı ki yaptığımız araştırmaya göre bayrağa hakaret falan da yok, hiçbir şey
yok ama ne oldu da bu şehir bu hâle geldi, ne oldu da bu şehir en ufak bir
gerginlikten birdenbire ayaklanır ve sabahlara kadar sokaklarda gösteri yapar
hâle geldi?
Ondan
sonra, çarşamba günü biz Mecliste, basın toplantısında Hatay’ın bomba üzerinde
oturduğunu ve Reyhanlı’nın gerginliğini ifade ettik. Daha sonra, perşembe günü
Sayın Grup Başkan Vekilimiz Oktay Vural Beyefendi’yle yine bu minvalde bir
toplantı yaptık ve cumartesi de malum olay başımıza geldi.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; geçen yaz savaştan, sınırdaki çatışmadan
Reyhanlı’da bir eve sığınan 2 tane rejim askerini, yani Suriye merkezî
yönetiminin askerini, yandaki Suriyeli komşularının ihbarıyla 18 Özgür Suriye
Ordusu militanı geldi, Reyhanlı’dan bu evden teslim aldı. Bu olay devletin
kayıtlarında var. Daha sonra Reyhanlı halkının infiali ve bunu kendine
yedirememesi ve aldığı tedbirler neticesinde 18 Özgür Suriye Ordusu militanı
tekrar geldi ve bu 2 Suriye askerini teslim etti. Bu askerler de Türkiye
Cumhuriyeti devletinin polisine teslim edildi.
Yani
böyle bir şehir düşünebiliyor musunuz? Burada devlet var mı? Öyle bir şehir ki,
merkez nüfusu 50 bin civarında, devletçe bilinen Suriyeli mülteci sayısı 25
bin, bunlar kamplarda değil, bunlar Reyhanlı’nın içinde, bilinmeyen hariç.
Sınır yok, eleğe dönmüş. Sınır taşlarında, hudut bölgelerinde yazar -şimdi
yazıyor mu bilmiyorum, yazıyorsa kaldırsınlar- “Hudut namustur.” diye. Hudut
namussa hudutta namus kalmamış. Bunu iktidar partimizin de diğer bölge
milletvekillerinin de bilmesinde fayda var. Hudutta namus kalmazsa memlekette
namus kalmaz çünkü bu laf boşuna söylenmez, bu laf o hudut taşlarına o
görevliler tarafından boşuna yazılmaz. Sınırdan gelenin geçenin haddi hesabı
yok. Gümrükçüler “Durun! Nereye gidiyorsunuz?” demeye kalkıyor, Cilvegözü
Gümrüğü’nden bir gecede tayini Silopi’ye çıkıyor. Polisler Urfa Akçakale’de “Ne
yapıyorsunuz? Pasaportunuz yok, giremezsiniz!” diyor, sahip çıktığımız,
Hükûmetimiz tarafından sahip çıkılan muhalifler tarafından şehit ediliyor.
Artık o gümrükçüden, o polisten bir vazife beklenmesi mümkün olabilir mi?
Hükûmet yönettiği ülkeye şöyle bir bakmalı; Reyhanlı bu duruma nasıl geldi,
oturup bunu araştırmalı.
İşin bir
de ekonomik maliyeti var. Bugün 5-6 milyar dolara çıkması gereken Suriye’yle
ihracat potansiyelimiz 100-200 milyon dolarlara düşmüşse bunun maliyetini
Konya’dan, Trabzon’dan, Diyarbakır’dan, İzmir’den beri bütün Türkiye çekiyorsa,
geçen yıl itibarıyla 100 binin üzerinde dolu aracın gittiği sadece Hatay’dan
Suriye’ye bugün bu sayı 6 bine düşmüşse, bunun ekonomik maliyetinin Reyhanlı’ya
başta olmak üzere getireceği sıkıntılar düşünülmeli, araştırılmalı.
Bugün
mültecilerin, bunların da içinde bulunduğu mesele bir sosyal dram, ceketini
dahi almadan gelmiş. Esad’ın zalimliğini eleştirmek elbette ki zaman zaman da
yaptığımız, temas ettiğimiz önemli bir mesele ama muhaliflerin zalimliğine
sahip çıkmak da utanılacak, Türkiye Cumhuriyeti devletine yakışmayacak bir
tutum olsa gerekir. Ayrıca, bize sığınan Suriyeli kardeşlerimiz, bugün
Reyhanlı’dakiler de son derece dar durumda. Bunlara elbette ki sahip çıkmak
gerekiyor ama alayıvalayla kampları, kamplarda yaptığımız güzel bakımı, onlara
yaptığımız ev sahipliğini anlatıyoruz, bunlar doğrudur da. Peki, kamplardaki
sayının en az 10, 15 misli Suriyeliyi halka niye havale ediyoruz? Halkın
bunlara bakacak gücü var mı? Bütün sınır illeri tarımla geçinen yerler.
Şanlıurfa, Akçakale ne ise Reyhanlı’nın durumu o. Ama böyle bir durumda dahi
Akçakale halkı şehit olan polisine sahip çıkmış ve bayrakla, şehit olan
polisini uğurlamıştır. Buradan da Şanlıurfa’nın Akçakale halkını saygıyla
selamlıyorum. Reyhanlı, gene devletine, milletine sadık, bağlı, vatansever bir
bölgemizdir; Reyhanlı’yı da sabrından dolayı buradan saygıyla selamlıyorum.
Ancak,
bir şeyleri artık Hükûmet düşünmeli, aklını başına almalı ve bundan sonraki
hedefin ne olduğunu iyi görmeli. Buradan söylüyorum, bundan sonraki hedef
Hatay’daki Alevi-Sünni kardeşliğidir. Bu bombanın asıl hedefi budur. Bu
bombanın, daha sonraki planlarda lazım olan Hatay’ı kopartma planı olduğu açık
ve aşikârdır. Hükûmet bu noktadaki açıklamalarına da dikkat etmeli, sorumlu
açıklamalar yapmalı, basın dikkatli olmalı ve var olan bu kardeşliğe zarar
gelmesini hep birlikte engellemeliyiz. Bu, bizim millî vazifemizdir.
Bu
noktada, hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum ve teşekkür ediyorum Sayın
Başkan. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Çirkin.
Aleyhinde,
Hatay Milletvekili Orhan Karasayar.
Buyurun
Sayın Karasayar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ORHAN
KARASAYAR (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP grup önerisinin
aleyhinde söz almış bulunuyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama
başlamadan önce Reyhanlı’da hayatını kaybeden, şehit olan vatandaşlarımıza
Allah’tan rahmet diliyor, yakınlarına başsağlığı diliyorum; yaralı
vatandaşlarımıza da acil şifalar diliyorum. İnşallah, Allah böyle olumsuz,
vahşi bir eylemi ülkemizin hiçbir yerinde yaşatmaz diyorum.
Değerli
arkadaşlar, biraz önce grupların “Türk milleti” söylemine ben de grubumuz adına
düşüncelerimizi ifade etmek istiyorum.
“Türk
milleti” bir üst çatı, bu çatının altında ise yaşayan 75 milyon vatandaşımız da
inancını, dinini özgürce, demokratik şekilde yaşama hakkına sahiptir. 75 milyon
insan bu özgürlüklerden eşit şekilde faydalanmaktadır. Bu, her vatandaşımızın
demokratik hakkıdır.
Değerli
arkadaşlar, değerli dostlarım; 2011 yılı Mart ayı sonrası Suriye’de yaşanan
olaylarla ilgili çok çeşitli açıklamalar yapılıyor. Bu konuda bizler AK PARTİ
Hükûmeti olarak, başta Başbakanımız olmak üzere, o bölgedeki gelişmeleri,
Mısır’daki, Libya’daki Arap Baharı’yla ilgili olan gelişmeleri, yaşananları,
yaşanacakları en iyi şekilde, en ayrıntılı şekilde görmüş ve bizim yüz yıllarca
komşumuz olan, kardeşlerimiz olan Suriye’deki vatandaşlarımızın da, Suriye’deki
kardeşlerimizin de bu acı olayları yaşamamasını, bu elem verici, Suriye’nin
geleceğini karartacak, Suriye’nin on yıllarına mal olacak acı sorunlar
yaşamaması için elinden gelen her türlü gayreti göstermiştir. Bununla ilgili,
Türkiye’miz kadar, Suriye’nin geleceği de masaya yatırılmış, Esed’e her türlü
telkinlerde bulunulmuş, her türlü çalışmalarında destek verileceği söylenmiş,
“Yeter ki demokrasiye geçin.” denilmiş. Suriyeli vatandaşlar Mısır’da
yaşananları, Libya’da yaşananları yaşamasın diyerek her türlü çalışmalar,
gayretler gösterilmiştir.
Değerli
dostlarım, değerli milletvekili arkadaşlarım; Suriye’de yaşanan olayların
sebebi, müsebbibi sadece son üç beş yılda olanlar, gelişmeler değildir.
Suriye’yi bilen arkadaşlarımız çok iyi bilir. Suriye’ye biz on yıl önce, on beş
yıl önce gittiğimizde Suriye’de yaşayan halklar Suriye yönetimine karşı, Esed
ve Esed ailesine karşı “Gözünün üzerinde kaşın var.” diyen her vatandaşı nereye
gittiği belirsiz bir şekilde götürmüşler, aileleri ve yakınları yıllarca
onlardan haber alamamışlar.
Suriye’deki
olayların altında yatan çok çeşitli, çok farklı nedenler, sebepler var. Tabii
ki bu durumda 21’inci yüzyılda Suriyeli vatandaşların da dünyayla olan bağları,
dünyadaki gelişmeler, ülkedeki gelişmeleri görerek onlar da kendi özgürlükleri
için, kendi demokrasileri için mücadele vermenin yollarını tutmuşlardır. Tabii
ki bu süreçte, bizler de, bu olumsuz gelişmelerin olmasını hiç kimse istemez,
hiçbirimiz istemeyiz. Bu gelişmeler, bizim AK PARTİ iktidarımızın,
Hükûmetimizin Suriye’yle ilgili yapılan çalışmalardaki başarılarını bence,
öncelikle takdir etmek lazım. Biraz önce konuşan muhalefet milletvekili
arkadaşım da takdir etti. Ne zamanki Esed kendi vatandaşına silah doğrultmaya
kalktı, o silah doğrulttuğu vatandaşlar da, bizlerin, Hataylı kardeşlerimizin,
ya teyzesinin oğlu bir çoğu ya amcasının oğlu ya dayısının oğlu. Sizlere
soruyorum: Eğer sizin teyzenizin oğlu, sizin amcanızın oğlu, sizin dayınız, o
top mermileri altında, kimyasal silahlar altında kalsa siz onlara kapınızı
açmaz mısınız değerli arkadaşlar? Kapınızı açmadığınız zaman -hiçbir zulüm
sonsuza kadar sürmez, bu zulüm bitecek- bu zulüm bittiğinde o insanların yüzüne
nasıl bakarsınız?
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, ne bizim ne aziz milletimizin, hele hele Hataylı
hemşehrilerimin o insanlara kucak açmama gibi, o insanlarla aşını, ekmeğini
paylaşmama gibi hiçbir düşüncesi olmaz. Hatay dediğiniz yer, dünyanın en önemli
barışının, kardeşliğinin, sevgisinin, dostluğunun olduğu bir ilimiz. Bizim
insanımız kendi çoluğuna çocuğuna yedirmez, misafirine yedirir; kendi
yemediğini, kendi kullanmadığını misafirine ikram eder. İşte, değerli
arkadaşlar, bugün de Hataylı hemşehrilerimizin yapmış olduğu budur.
Değerli
dostlarım, ikinci bir konu, şehir içinde yaşayan Suriyeli vatandaşların sanki
kendiliğinden gelmiş, oralara yerleşmişler gibi ifade edilmesi. Değerli
arkadaşlar, bakınız, Reyhanlı’da, Kırıkhan’da, İskenderun’da, Yayladağı’nda,
Hatay’ımızın birçok ilçesinde yaşayan Suriyeli vatandaşların yüzde 90’ı kendi
akrabalarının yanında kalıyor. Zaten yakınları olmayan, kendi akrabaları
olmayan vatandaşlar çadır kentlerde kalıyor. Siz şunu diyebilir misiniz
vatandaşa: “Amcanı, dayını, teyzeni misafir etme.” Böyle bir lüksümüz var mı?
Elbette ki yok. Bizler bu kardeşlerimizin her türlü acısını paylaşacağız, bu
insanlarımızın yaralarını birlikte saracağız. İnşallah, ümit ediyorum ki bu
süreç en kısa sürede sonuçlanacak, Suriye’de de barış sağlanacak. Bu, Suriye’de
sağlanacak barışla da hem bölgemizi hem ülkemizi, daha önce yaptığımız
çalışmaların daha fazlasını yaparak güzel günlere götüreceğimize inanıyorum.
Değerli
arkadaşlar, biz olay günü, gerekli arkadaşlarımızla, il başkanımızla,
teşkilatımızla olaydan bir saat sonra Reyhanlı’da bulunduk. Bakanlarımızla en
kısa süre içerisinde Reyhanlı’ya intikal ederek, Reyhanlılı vatandaşlarımızın
yaralarını sarmanın, onların acılarını paylaşmanın peşinde olduk. Bir gün sonra
da, cenazeler defnedildikten sonra 4 milletvekili arkadaşımızla tek tek taziye
ziyaretlerinde bulunarak Reyhanlılı hemşehrilerimizin yanlarında olduk. Onların
Reyhanlı’da yaşananlarla ilgili, bu olaylarla ilgili sağduyularını, onların bu
olaylara bakış açılarını, değerlendirmelerini, metanetlerini sizlerin huzurunda
tekrar tebrik ediyorum. Fakat bizim ilimizi karıştırmak isteyen… Hatay’ımızda
biz yüz yıllarca Alevi kardeşlerimizle, Hristiyan kardeşlerimizle, farklı
ırktan, farklı inançtan olan vatandaşlarımızla beraber güldük, beraber ağladık.
Biz birbirimizle ekmeğimizi, aşımızı paylaştık değerli arkadaşlar fakat bu
huzuru bozmak, bu huzuru kıskanıp engellemek, bu huzurdan basit hesaplar
üretmek isteyenler var.
Değerli
dostlarım, bizler Hataylılar olarak, hangi inançta olursa olsun, hangi mezhepte
olursa olsun bunlara kesinlikle müsaade etmeyeceğiz, bugüne kadar etmedik çünkü
bizim bölgemizde yaptığımız çalışmalarda, bölgemize yaptığımız ziyaretlerde
hemşehrilerimiz şunu söylüyorlar: “Bizi bize bıraksınlar. Biz nasıl yüz
yıllarca bu bölgede barışı, huzuru sağladıysak bundan sonra da sağlarız.” Fakat
bazı marjinal grupların giderek özellikle Reyhanlı’mızda, Hatay’ımızda olumsuz
propagandalar yapma çalışması onlara hiçbir fayda getirmeyecektir. Hataylı
hemşehrilerim onların oyununa gelmeyecektir. Bizler özellikle siyasetçiler
olarak, Hatay’da siyaset yapan arkadaşlarımızla Hatay’daki sivil toplum
örgütlerimizle bu barışın, bu huzurun, bu kardeşliğin bugüne kadar öncüleri
olduk, bugünden sonraki süreçte de öncüleri olmaya devam edeceğiz. Bizim için
Hatay’ımızın, ülkemizin barışı, kardeşliği, huzuru her şeyin üzerinde.
Bölgemizdeki
ticaretin aksaması nedeniyle de Hükûmetimizin almış olduğu tedbirler
doğrultusunda Cilvegözü’ndeki gümrük kapımızın tampon bölgesinde ticaret,
ihracatımız büyük oranda devam ediyor ve en son Hatay’ımızın üç aylık ihracat
rakamlarına baktığımızda da üç aylık süreç içerisinde Hatay’ımızın ihracatı
yüzde 19 artmış. Tabii ki olumsuz etkilenmeler var fakat bu olumsuz
etkilenmeler de -yapmış olduğumuz çalışmalar milletvekili arkadaşlarımızla
beraber- farklı şekillerde telafi edilmiş, Suriye üzerinden geçmesi gereken
tırlarımız Mersin ve İskenderun limanından ro-ro seferleriyle aynı şekilde
gitmesi gereken ülkelere, hatta gerekli destekler sağlanarak da
ulaştırılmıştır.
Değerli
dostlarım, umuyorum ki Hatay’ımızda –Hatay’ımızın geleceğiyle ilgili,
Hatay’ımızın kardeşliğiyle ilgili demin değerli milletvekili arkadaşlarımız da
söyledi- biz bugüne kadar yüz yıllarca birlik, beraberlik içerisinde hareket
ettik, bu süreçte de birlik, beraberlik içerisindeydik, bundan sonraki süreçte
de birlik, beraberlik içerisinde olacağız çünkü biz Hatay’ımızı Türkiye’nin en
önemli ili olarak görüyoruz. Hatay’ımıza Allah, doğası olarak, coğrafyası
olarak her türlü güzelliği vermiş. Bu güzelliklerden, Hataylı hemşehrilerimiz
de sonsuz nasibini almış. Biz, hoşgörünün, barışın, dostluğun, kardeşliğin
kenti olmaya devam edeceğiz. Ben buna katkı sağlayan tüm siyasetçi arkadaşlarıma
da tüm milletvekili arkadaşlarıma da ayrı ayrı teşekkür ediyorum, hepinize
saygı ve sevgilerimi sunuyorum, sağ olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Karasayar.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum…
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN –
Öneriyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul
edenler… Etmeyenler…
Elektronik
cihazla oylama yapacağım.
Bir
dakika süre veriyorum ve oylamayı başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN –
Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Şimdi, İç
Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alma önergesi
vardır; okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
C) Önergeler
1.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’ün,
(2/236) esas numaralı İbadet Yerlerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Teklifi’nin
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/116)
14/5/2013
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
29/11/2011
tarih ve 2/236 esas numarası ile Başkanlığınıza gelen ve tarafımdan verilen
“İbadet Yerlerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Teklifi” ile ilgili olarak
Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü’nün 37’nci maddesine göre işlem
yapılması için gereğinin yapılmasını bilgilerinize arz ederim.
Saygılarımla.
Ali
Özgündüz
İstanbul
BAŞKAN –
Teklif sahibi olarak İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz.
Buyurunuz
Sayın Özgündüz. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ
ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, İbadet Yerlerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Teklifi, özü
itibarıyla, cemevlerinin yasal statüye kavuşturulmasıyla ilgilidir. Özellikle
dikkatinizi çekmek istiyorum: “Cemevlerinin ibadethane olarak kabul edilmesi.”
demiyorum; ibadethane olan, Alevi canların cem ibadetlerini yaptıkları “Allah”,
“Muhammed”, “Ali” diyerek zikrettikleri, semah döndükleri cemevlerinin yasal
statüye kavuşturulmasıyla ilgilidir.
Türkiye,
Anayasa’sında belirtilen din ve vicdan özgürlüğünü kabul etmiş, yine
Anayasa'nın 10’uncu maddesinde belirtilen tüm yurttaşların kanun önünde eşit
olduğuna ilişkin hükmü kabul etmiş, yine Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin
altına imza atmış bir ülke olarak bu cemevleri sorununu acilen çözmelidir. Bu
anayasa sürecinde -bunu açık açık belirtelim- eğer cemevleri sorunu çözülmezse,
Diyanet İşleri Başkanlığı revize edilmezse, inanın ki Alevi yurttaşlar
açısından, toplumun yaklaşık üçte 1’ini oluşturan Alevi yurttaşlar açısından bu
anayasa yok hükmünde olacaktır.
Değerli milletvekilleri,
son zamanlarda, son günlerde, tabii ülkemizde en çok konuşulan konu barış.
Barış, evet, barış; barışırken gelin toplumsal barışı sağlayalım yani Kürt
kardeşimizle helalleşirken, barışırken, Alevi canlarla da barışalım, yüz
yıllardır verilmeyen haklarını verelim. Ama, siz eğer beş yüz sene önceki bakış
açısıyla Çaldıran’ı referans göstererek bir barış sağlayacağınızı
düşünüyorsanız buradan barış çıkmaz, bunu bilin, Allah korusun, felaket olur.
Son
günlerde, yine Reyhanlı’da yaşanan olayla gündeme gelen, ülkemizdeki farklı
mezhep gruplarının çatışmaya sokulması yönündeki bir projeyle -Sayın Başbakanın
da belirttiği gibi- bu patlama ilişkilendirildi ki doğrudur, bu patlamanın asıl
hedefi mezhep çatışması çıkarmaktır. Eğer bunu böyle okuyorsanız ve
samimiyseniz, gelin bu sorunu çözelim, cemevlerini yasal statüye kavuşturalım.
Yani, sizin Hükûmet yetkilileri, ilgili bakanlar bu konu gündeme geldiğinde
“Efendim, bu, teolojik tartışmadır.” diyerek topu taca atıyorlar. Demokratik
bir ülkede, laik bir ülkede devlet adamlarına düşen, Parlamentoya düşen,
milletvekillerine düşen görev, teolojik tartışma yapmak değildir, insanlara
mezhep, din ve ibadetlerini nasıl edeceklerini öğretmek değildir. Bize düşen
görev, bu Parlamentoya düşen görev, herkesin din ve vicdan özgürlüğü
çerçevesinde inancını istediği gibi yaşaması için gerekli koşulları
sağlamaktır.
Nitekim,
değerli milletvekilleri, bu konu yarın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
tarafından, sözleşmenin 9’uncu maddesinin ihlal edildiğine ilişkin, ülkemiz
aleyhine bir mahkûmiyet çıkacaktır, ben buradan söylüyorum; bir insan hakları
hukukçusu olarak söylüyorum, bu konuda yapılan müracaatlar ülkemiz aleyhine
sonuçlanacaktır. Bu, iyiye gidiş değil. Nitekim, Avrupa Birliği ilerleme raporlarında da bu konu gündeme
gelmektedir.
Gelin,
çözelim. Yani bana göre, özellikle iktidar partisi bu süreçte bunu çözebilir.
Sizin çözmeniz daha kolaylaştırır, sizin tabanınız reaksiyon göstermez. Biz
iktidara geldiğimizde elbette ki çözeceğiz ancak o zaman sizin taban reaksiyon
gösterebilir. Sizin bu konuyu çözmeniz, zaten biz istiyoruz, siz de tabanınızı
ikna ederseniz dolayısıyla toplumsal barışa katkı sağlarsınız. Yani şunu
düşünmeyin: “Efendim, işte biz anayasa yaparız, çoğunluğumuz var, referanduma
gideriz, kabul edilir, biter.” Bitmez değerli arkadaşlar. Yani, “Efendim, işte
Kürt sorununu çözdük.” E, Kürt sorununu çözdün, Alevi sorunu kaldı. Yani bir 30
bin insan da burada mı ölsün, bir 300 milyar dolar da burada mı gitsin?
Samimiyetle
söylüyorum, eğer toplumsal barış istiyorsak, çok masumane ve yerinde bir talep
olan cemevlerinin yasal statüye kavuşturulmasına ilişkin bu kanun teklifine,
gelin onay verin, beş yüz yıllık bir sorunu ortadan kaldıralım diyorum,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Özgündüz.
Bolu
Milletvekili Tanju Özcan.
Buyurunuz
Sayın Özcan. (CHP sıralarından alkışlar)
TANJU
ÖZCAN (Bolu) – Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; ben de İç Tüzük 37’ye göre gündeme alınmış
yasa teklifine destek vermek için söz almış bulunmaktayım.
Evet,
yasanın özü belli -Değerli Milletvekilimiz Sayın Ali Özgündüz ifade ettiler-
ibadet yerlerinin düzenlenmesi. Peki, neden böyle bir yasa teklifine ihtiyaç
duyuldu? Değerli milletvekilleri, Türkiye’de insanlar istedikleri yerde, arzu
ettikleri yerde ibadet edebilme şansını bulamadıkları için, birileri onlara
sürekli bir şeyler dayattığı için, bu konunun yasal düzenleme altına alınması
zorunlu olduğu için böyle bir düzenleme getirildi. Aslında hukukçu olarak
baktığınızda, böyle bir yasal düzenlemeye bile bugün ihtiyaç duymamamız
gerekirdi bizim. Arkadaşlar, Anayasa’mız din ve vicdan özgürlüğünü teminat
altına almış ancak biz buna rağmen, Anayasa’mızda güvence altına alınmış olan
bir konuyu, maalesef, yasalarımızda, mevzuatımızda ve uygulamalarda görmezlikten
geliyoruz.
Sadece
bir tek somut örnek vereceğim size. Aranızda belediye başkanları var, belediye
meclis üyeliği yapmış olanlar var. Belediyelerin hâlen çok büyük çoğunluğunun
imar planlarında “ibadet yeri”, “ibadet alanı” ibaresi geçmez; hâlâ birçok imar
planında “cami alanı” olarak geçer bunlar. Yani, bu öyle bir dayatmadır ki,
Türkiye’de sadece Sünniler yaşıyor, Türkiye’de sadece Sünnilerin yaşamaya hakkı
var ve bütün düzenlemeler, bütün uygulamalar Sünni mezhep esasına göre
düzenlenmiş; bu ülkede Sünni olmayan milyonlarca Alevi ve milyonlarca
gayrimüslim görmezlikten gelinmiş arkadaşlar. İşte, biz bu yüzden böyle bir
yasal düzenlemeyi Türkiye Büyük Millet Meclisi önüne getirmek zorunda kaldık.
Arkadaşlar,
artık şu konuda Türkiye halkı olarak kendi kendimizle yüzleşme zamanımız geldi
diye düşünüyorum: Arkadaşlar, bakın, bu ülkede herkes Sünni değil, herkes Sünni
olmak zorunda da değil, bu ülkede herkes ibadetini camide yerine getirmek
zorunda da değil veya herkes sizlerin dayattığı gibi ibadet etmek zorunda da
değil. Arkadaşlar, şu konuda niye anlayış göstermiyoruz? Bir yurttaşımız
çıkıyor diyor ki: “Ben de sizin gibi Türkiye Cumhuriyeti yurttaşıyım ama ben
Sünni değilim, benim ibadet etme şeklim farklı, benim inancım da farklı. Neden
bana saygı göstermiyorsunuz?” sorusunu sorduğunda buna verecek bir cevap
bulamıyorsunuz ama bu dayatmaya da sürekli olarak devam ediyorsunuz. Hatta öyle
bir yanlış içerisindeyiz ki yıllardır, Alevilere Aleviliği biz anlatmaya
çalışıyoruz. Neden bu konuda bir dayatma yapıyoruz, bunu ben anlamakta güçlük
çekiyorum. Bırakın, “Ben Aleviyim.” diyen nasıl inanıyorsa, nasıl düşünüyorsa,
nerede ibadet etmek istiyorsa, hangi şekilde ibadet etmek istiyorsa o şekilde
ibadet etsin. Biz, Alevilere “İlla siz şunu yapmalısınız, Aleviliğin
gerekliliği budur. Siz şurada ibadet etmelisiniz, farklı arayışlar içerisine
girmelisiniz.” dayatmasını niçin yapıyoruz?
Arkadaşlar,
bakın, Türkiye’de çok dayatmacı bir Başbakanımız var. Türkiye’de ne içeceğimize
Sayın Başbakan karar veriyor, ne yiyeceğimize Sayın Başbakan karar veriyor, ne
giyeceğimize Sayın Başbakan karar veriyor, kaç çocuk yapacağımıza veya
yapmayacağımıza Sayın Başbakan karar veriyor.
ALİ ŞAHİN
(Gaziantep) – İstediğini yap, istediğini düşün, bağlayıcı değil.
TANJU
ÖZCAN (Devamla) – Ya, şu Sayın Başbakana lütfen söyleyin, en azından
“İnsanların nerede, ne şekilde, nasıl ibadet edeceklerine, kime inanacaklarına,
inanmayacaklarına kendi karar verme özgürlükleri vardır.” deyin. Ben sizden
bunu istirham ediyorum.
Arkadaşlar,
bakın, Türkiye’de bir Diyanet İşleri gerçeği var, bunu da konuşmamız lazım.
Türkiye Cumhuriyeti devleti Sünni esaslar üzerine kurulmuş bir devlet değil ama
Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir devlet kuruluşu olan Diyanet İşleri
Başkanlığı tamamen Sünni esaslara göre, Sünni teamüllere göre idare edilen bir
kurum. Şimdi ben size şunu soruyorum: “Ben Sünni değilim.” diyen milyonlarca
vatandaşımız var Türkiye’de. Onların vergileriyle biz Diyanet İşleri
Başkanlığını finanse ediyoruz. Peki, niye bu insanlar Diyanet İşleri
Başkanlığına bir talep ilettiklerinde bunu görmezlikten geliyoruz? Niçin bu
insanların cemevi talebine biz Sünniler olarak soğuk bakıyoruz? Arkadaşlar,
bunun cevabını bizim bulmamız lazım. İnsanlara artık bir şeyler dayatmamamız
lazım. İnsanlar nasıl inanmak istiyorsa, nasıl yaşamak istiyorsa, nerede ve ne
şekilde ibadet etmek istiyorsa, tekrar ediyorum, bırakalım, o şekilde
yaşasınlar. İşte, bu yasal düzenlemenin veriliş sebebi de budur. Bu yasaya
destek vermenizi bekliyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Özcan.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Buyurunuz Sayın Canikli.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Konuşmacı, Sayın Başbakanımıza “dayatmacı” ifadesi
kullanarak hakaret etti. Sataşmadan söz istiyorum efendim.
BAŞKAN –
Buyurunuz Sayın Canikli. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, “ucube”ye de bir cevap verin çıkmışken lütfen.
Sayın Başbakan ucubeye benzetti ya cemevlerini.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
7.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin,
Bolu Milletvekili Tanju Özcan’ın doğrudan gündeme alınma önergesi üzerinde
yaptığı konuşma sırasında AK PARTİ Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Vereceğim, hepsine vereceğim.
Değerli
arkadaşlar, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Hepimiz
samimi olalım, konuşmalarımızda, tezlerimizde samimi olalım. 1978-1979 yılında
Cumhuriyet Halk Partisi tek başına iktidardı, daha önceki yıllarda da uzun süre
iktidarda kaldı. Doğru mu? Doğru. 1978-1979 yılında Cumhuriyet Halk Partisi tek
başına iktidardı, ondan önceki dönemlerde de tek başına iktidar oldu. Doğru mu?
Doğru. Peki, şu andaki sistemle ilgili bugün eleştirdiğiniz hususları neden
yerine getirmediniz?
VELİ
AĞBABA (Malatya) – 1930’lu yıllarda… Haklısınız, 1930’da aklımıza gelmedi,
şimdi aklımıza geldi!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Neden, neden cemevleriyle ilgili talepleri o zaman yerine
getirmediniz? Yıllarca iktidarda kaldınız, doğru değil mi arkadaşlar? Doğru.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Şimdi, sen şimdi yap!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Nedir bu şimdi? Lütfen samimi olalım. Bakın, lütfen…
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Şimdi yapın.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Açık söylüyorum çok net bir şeklide. Ben tarihî
gerçeklerden bahsediyorum değerli arkadaşlar. Diyanet İşleri Başkanlığını…
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Cemevi ibadethane mi değil mi? Ona cevap verin.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – İzin verin, lütfen…
Diyanet
İşleri Başkanlığını biz mi kurduk, AK PARTİ mi kurdu?
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, cemevi ibadethane mi değil mi?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Şu anki yapıyı biz mi oluşturduk, ne zaman dizayn edildi?
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Siz yaptınız.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Açın, bakın, kim yaptı?
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Siz yaptınız. 12 Eylül iktidarı zamanında…
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Yani… Yani, Diyanet İşleri Başkanlığının kuruluş tarihi
sanıyorum 1960’lı yıllar falan.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – 1930’lara falan git. 1923’e gidin bir de, 1923’e!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Yani, Cumhuriyet Halk Partisinin iktidar olduğu ya da…
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Cemevleri ibadethane mi değil mi?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – …daha sonra Cumhuriyet Halk Partisinin defalarca iktidar
olup değiştirmediği sistemdir değerli arkadaşlar.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, cemevleri ibadethane mi değil mi?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Sistemi biz kurmadık, bu sistem yürürlükteyken, bugün
yerden yere vurduğunuz, eleştirdiğiniz, değiştirilmesini istediğiniz sistemi
yıllarca iktidarda kaldınız değiştirmediniz.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Cemevleri ucube mi, cümbüşhane mi, yoksa ibadethane mi? Onun
cevabını verin.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Değiştirmediniz. Nedir bu?
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Başbakan diyor ki: “Ucube.” Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı
“Cümbüşhane.” diyor. Siz ne diyorsunuz?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Lütfen, lütfen samimi olalım yani samimi olalım.
Bakın,
hiçbir dönemde…
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Cemevleri ibadethane mi değil mi? (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN –
Lütfen sakin olunuz sayın milletvekilleri.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Çok net olarak söylüyorum, sadece Alevi vatandaşlarımız
için söylemiyorum, etnik kökeni, düşüncesi ne olursa olsun, hiçbir dönemde, bu
dönemdeki kadar özgür, düşüncelerini, inançlarını yaşamamışlardır.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Doğru değil, doğru değil!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Bunu çok net olarak ifade ediyorum.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Alevilerin en büyük ayrımcılığa uğradığı dönem, bu dönemdir.
Bir tek valisi, kaymakamı dahi Alevi değil.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Ha, bütün talepleri yerine getirilmemiş olabilir, bütün
istedikleri tam olarak karşılanmamış olabilir ama…
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Bir tek Alevi göstersenize?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – …önceki dönemlerin hangisi olursa olsun hiçbirisiyle
kıyaslanamayacak kadar daha özgürdürler.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Askerleri de bırakmadınız.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Biz bu işin siyasetini yapmıyoruz. Biz bu işin popülizmini
yapmıyoruz. Biz samimi olarak o insanların taleplerini yerine getirmek için
uğraşıyoruz ve onda da ciddi olarak adımlar atmış bulunuyoruz.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, cemevleri ibadethane mi değil mi?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Eğer samimi olunsaydı, on yıllar boyu iktidarda kaldınız, o
dönemde bunları, bu sorunları çözerdiniz, biraz önce söylediğiniz hususları
yerine getirirdiniz. Demek ki sorun o değil. Sorun, gerçek anlamda çözme
iradesi değil. Öyle olsaydı, güç elinizdeydi, iktidar sizdeydi…
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Cemevleri ibadethane mi değil mi? Cevap verin!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - …istediğiniz her türlü değişikliği, yasal düzenlemeyi,
hatta Anayasa da dâhil olmak üzere yapabilirdiniz.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Cemevleri ibadethane mi değil mi?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Neden yapmadınız? Alevi vatandaşlar adına soruyorum: Neden
yapmadınız? Yıllar boyu iktidarda kaldınız. Ya!
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Bir tane Alevi bırakmadınız bu memlekette; bir tek vali yok,
bir tek kaymakam yok. Bu kadar ayrımcılık…
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, dayatmacı örnek istiyorsanız… (CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN –
Sakin olunuz lütfen.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - …istiyorsanız aynaya bakın. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
VELİ
AĞBABA (Malatya) - Hepiniz yapıyorsunuz ayrımcılığı, başta Başbakan olmak
üzere!
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Canikli.
Buyurunuz
Sayın İnce.
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Sayın Canikli, 1970’lerde Cumhuriyet Halk Partisinin iktidar
olduğunu…
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – 90’larda da oldu.
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Partimizin tüzel kişiliğine hakaret etti, yanlış sözler
söyledi. Onları düzeltmek için…
BAŞKAN –
Buyurunuz Sayın İnce.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – Sadece 70’lerde değil, 90’larda da oldu.
8.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin sataşma nedeniyle yaptığı konuşma
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Canikli, “1970’lerde Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında niye yapmadınız?”
diyorsunuz.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – 90’larda da oldu.
MUHARREM
İNCE (Devamla) - Doğru söylüyorsunuz. 1970’lerde de İnternet’i geliştiremedik.
Ya, dünyada İnternet yoktu o zaman. Böyle bir talep kırk sene sonra gelmiş,
eğer “1970’lerde niye yapmadın?” diye sorarsan, şu Mecliste 1970’lerde henüz
doğmamış 100 milletvekili vardır. Böyle bir mantık olabilir mi? “Geçmişte niye
yapmadın?” diye değil, siz on bir yıldır iktidardasınız, bunu niye yapmadınız?
AHMET
YENİ (Samsun) – O zaman Alevi yok muydu?
MUHARREM
İNCE (Devamla) - Bak, bir şey söyleyeyim ben, ben bir şey söyleyeceğim, çok
net… (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Çok net bir şey söyleyeceğim: Biz bence
Sünniler olarak Alevilerden özür dilemeliyiz, özür.
AHMET
YENİ (Samsun) – Siz dileyeceksiniz!
MUHARREM
İNCE (Devamla) - Özür dilemeliyiz. Yani bu devlet, caminin elektriğini, suyunu
ödüyor, cemevininkini ödemiyor. Ya, sana ne, devlete mi kaldı, devlete mi
kaldı, cemevinin cümbüşevi mi olduğu, ucube mi olduğunu tanımlamak Başbakana mı
kaldı? (CHP sıralarından alkışlar) Eğer bir inanç grubu kendisini orada mutlu
hissediyorsa, kendisini orada tanımlarsa, kendisi burayı ibadethane olarak
görüyorsa devlet kim oluyor da bunu görmüyor? Böyle bir mantık olabilir mi?
Cemevlerini savunmak için Alevi olmak gerekmez, insan olmak, demokrat olmak
yeterlidir. Buna gerek var mı? (CHP sıralarından alkışlar)
Bakın
değerli arkadaşlarım, bu ülkede Sünniler vergi veriyor, Aleviler de vergi
veriyor ama Alevi’den aldığı vergiyle caminin elektriğini, suyunu ödeyen
devlet, cemevinin elektriğini, suyunu da ödemelidir. Hakkaniyet budur, buradaki
hukuk budur, doğruluk budur, dürüstlük budur ve bu konuda Alevilerden özür
dilenmelidir.
İSMAİL
AYDIN (Bursa) – Siz dileyeceksiniz.
MUHARREM
İNCE (Devamla) - Bu yapılmalıdır. Bu niye yapılmıyor?
AHMET
YENİ (Samsun) – Dersim’den başlayın, Dersimden.
MUHARREM
İNCE (Devamla) - Bakın, değerli arkadaşlar, siz kim oluyorsunuz da ibadethane
olup olmadığına karar veriyorsunuz?
ALİ ŞAHİN
(Gaziantep) – Bütün bir Türkiye’den özür dileyeceksin.
MUHARREM
İNCE (Devamla) - Bakın, böyle bir kafa doğru değil. Bu doğru değil.
SITKI
GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Bu CHP kafası zaten.
MUHARREM
İNCE (Devamla) - Ben bunu elimi vicdanıma koyarak yapıyorum. Bakın, bu ülkede
aşağılanan, horlanan insanlar için, ezilen insanlar için, haksızlığa uğrayan
insanlar için illa o inanç grubundan olmak gerekmez.
SITKI
GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Cemevini yok sayan CHP ya, CHP.
MUHARREM
İNCE (Devamla) - Elini vicdanına koyacaksın, elini vicdanına koyup diyeceksin
ki: “Burada haksızlık var. Bu haksızlık giderilmelidir.” Niye korkuyorsunuz ya?
SITKI
GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – CHP niye korkuyor?
MUHARREM
İNCE (Devamla) - Siz mi yapacaksınız tanımlamayı? İnsanlar kendilerini böyle
tanımlıyorlar. Buna “evet,” demelisiniz. Doğrusu budur, demokrat anlayış budur,
hukuk budur, ahlak budur, anlayış 2013 yılında bu olmalıdır, yoksa ikiyüzlü
olursunuz diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın İnce.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
C) Önergeler (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’ün,
(2/236) esas numaralı İbadet Yerlerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Teklifi’nin
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/116) (Devam)
BAŞKAN -
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, şimdi gündemin "Sözlü Sorular" kısmına geçiyoruz.
IX.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI (x)
1.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün,
ekonomik kriz haberlerine ilişkin Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’dan sözlü
soru önergesi (6/84) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
2.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in,
2002-2011 yıllarında ilk defa veya yeniden açılan kilise ve havralara ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/206) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın
cevabı
(x) Sözlü soru önergeleri Genel Kurulda
okunmamış olup tutanağa eklidir.
3.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in,
cezaevinde hayatını kaybeden MİT eski görevlisiyle ilgili bazı iddialara
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/582) ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmaz’ın cevabı
4.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, bir
öğretim üyesinin psikiyatri muayenesine zorlandığı iddiasına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/720) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın
cevabı
5.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in,
Kartal-Cevizli’de Tekel Sigara Fabrikasına ait arsanın bir vakfa kiralanmasına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/916) ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmaz’ın cevabı
6.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, bir
vakıf üniversitesine tahsis edilen araziyle ilgili iddialara ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/917) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın
cevabı
7.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in,
Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca atanan yönetim kurulu üyelerine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1075) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın
cevabı
8.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, ABD
Büyükelçiliğinde brifing verildiği iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/1131) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
9.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, kamuda çalışan avukatların maaşlarına ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/1147) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
10.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, şeker fabrikalarının üreticiye devir suretiyle özelleştirilmesine
yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1184) ve
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
11.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, şeker kaçakçılığına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/1192) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
12.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, canlı hayvan kaçakçılığına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/1233) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
13.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun,
ülkemizde tüketilen kaçak çaya ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1234)
ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
14.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın,
belediyelerdeki özel kalem müdürlüğü kadrolarına yapılan atamalara ve imar planlarında
ibadet alanı olarak ayrılan yerlere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/1278) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
15.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, yeşil
kart uygulamasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1290) ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
16.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, belde belediye başkanlarının özlük ve pasaport haklarına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1337) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın
cevabı
17.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın,
Kürecik radar üssünde çalışan personele ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/1426) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
18.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, eski
bir belediye bürokratı hakkındaki iddialara ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/1453) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
19.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, terhis
süreleri uzatılan askerlerin kamuya öncelikli işçi olarak alınması
uygulamasının ortadan kaldırıldığı iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/1735) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
20.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, yerel yönetimlerin gıda işletmeciliği yapmalarının yol açtığı
sorunlara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1836) ve Kalkınma Bakanı
Cevdet Yılmaz’ın cevabı
21.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, bir
davaya ilişkin TÜBİTAK incelemesinin geciktirildiği iddiasına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1990) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın
cevabı
22.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, yabancı menşeli yazılımların tehdit oluşturmaması konusunda
alınan önlemlere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2003) ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
23.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, kamu kurumlarında radyasyon yayan ithal granitlerin kullanıldığı
iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2005) ve Kalkınma Bakanı
Cevdet Yılmaz’ın cevabı
24.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, karşılıksız çeklere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/2504) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
25.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, Türkiye tarafından Filistin’in Gazze şehrinde bir hastane inşa
edileceği iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2629) ve
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
26.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, Türkiye tarafından Kazakistan’da inşa edilen bir liseye ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2631) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın
cevabı
27.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, Türkiye tarafından Özbekistan’da inşa edilen bir yeni doğan
birimine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2632) ve Kalkınma Bakanı
Cevdet Yılmaz’ın cevabı
28.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, Azerbaycan’daki meslek ve teknik lise öğretmenlerine verilen
eğitime ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2761) ve Kalkınma Bakanı
Cevdet Yılmaz’ın cevabı
29.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, Suriye krizi nedeniyle olumsuz etkilenen sebze ve meyve
ihracatına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2889) ve Kalkınma Bakanı
Cevdet Yılmaz’ın cevabı
30.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, hayvancılıkta müdahale kurumu kurulmasına ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/2890) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
31.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, ithal ile yerli ürünlerin ayırt edilmeyişine ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/2943) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
32.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, yiyecek ve içeceklerdeki katkı maddelerinin çocuklarda neden
olduğu rahatsızlıklara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/3013) ve
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
33.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun,
kaçak yolla üretilen sağlıksız gıdalara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/3016) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
34.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, basınçlı sulama sisteminin yaygınlaştırılması için yapılan
çalışmalara ve su kuyularına sayaç taktırma zorunluluğuna ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/3167) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
35.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, saman ithalatına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/3171)
ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
36.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın,
2002 yılından itibaren gerçekleştirilen temsil giderlerine ilişkin sözlü soru
önergesi (6/3222) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
37.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün,
Erzincan, Gümüşhane ve Bayburt’ta son on yıl içinde uygulamaya konulan
projelere ilişkin sözlü soru önergesi (6/3393) ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmaz’ın cevabı
38.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Van,
Elazığ ve Erzurum’da son on yıl içinde uygulamaya konulan projelere ilişkin
sözlü soru önergesi (6/3394) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
39.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars,
Iğdır ve Ağrı’da son on yıl içinde uygulamaya konulan projelere ilişkin sözlü
soru önergesi (6/3402) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
40.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün,
Ardahan’da son on yıl içinde uygulamaya konulan projelere ilişkin sözlü soru
önergesi (6/3403) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
41.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Muş,
Bingöl ve Bitlis’te son on yıl içinde uygulamaya konulan projelere ilişkin
sözlü soru önergesi (6/3404) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
42.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün,
Diyarbakır, Şanlıurfa ve Mardin’de GAP kapsamında gerçekleştirilen projelere
ilişkin sözlü soru önergesi (6/3455) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
43.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün,
Batman, Bitlis ve Elazığ’da GAP kapsamında gerçekleştirilen projelere ilişkin
sözlü soru önergesi (6/3456) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
44.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Van,
Muş ve Şırnak’ta GAP kapsamında gerçekleştirilen projelere ilişkin sözlü soru
önergesi (6/3457) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
45.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün,
Gaziantep, Kilis ve Osmaniye’de GAP kapsamında gerçekleştirilen projelere
ilişkin sözlü soru önergesi (6/3465) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
46.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, GAP
kapsamındaki çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/3466) ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
47.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün,
kalkınma amaçlı projelere ilişkin sözlü soru önergesi (6/3467) ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
48.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın,
Bakanlık tarafından düzenlenen yurt dışı gezilerine ilişkin sözlü soru önergesi
(6/3489) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
49.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın,
Bakanlık personeline ve açılan davalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/3491) ve
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
50.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, tarım alanları, milli parklar, orman alanları gibi alanların
korunmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/3524) ve Kalkınma Bakanı
Cevdet Yılmaz’ın cevabı
51.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kuzeydoğu
Anadolu Bölgesindeki illerde protestolu senet sayısındaki artışa ilişkin sözlü
soru önergesi (6/3544) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
52.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün,
Kalkınma Ajanslarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/3587) ve Kalkınma Bakanı
Cevdet Yılmaz’ın cevabı
BAŞKAN -
"Sunuşlar" bölümünde belirttiğim üzere, birlikte cevaplandırmak
istediği sözlü soru önergelerini cevaplandırması için Kalkınma Bakanı Sayın
Cevdet Yılmaz’ı kürsüye davet ediyorum.
Buyurunuz
Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
milletvekillerimizin yönelttiği sözlü soru önergelerine cevap vermek üzere
huzurunuzdayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bir saat
gibi bir süre içinde 51 soruya cevap vermek durumunda olduğum için
olabildiğince özet, kısa ifadelerle soruları cevaplamaya çalışacağım. Soruların
önemli bir kısmıyla ilgili daha önce yazılı cevaplar da verilmişti, o bakımdan
da bir rahatlığımız var ama ilave bilgi talepleri olursa onları da her zaman
karşılamaya hazırız.
Öncelikle
Ardahan Milletvekili Sayın Ensar Öğüt’ün (6/84) esas numaralı soru önergesinden
başlamak istiyorum. Cari açığın finansmanıyla ilgili bir soru yöneltmiş sayın
milletvekili. Türkiye, dış talep, özellikle en büyük ihracat pazarımız olan
Avrupa Birliği ekonomilerinde yaşanan sorunların da etkisiyle bir miktar cari
açığında yükselmeyle karşılaşmıştır ancak bunu finanse etme konusunda hiçbir
sıkıntı yaşanmamıştır. 2009’dan sonra küresel kriz ortamında güven telkin eden
politikalarıyla, sağladığı uygun ortam vesilesiyle rahatlıkla cari açığı
finanse ettiği gibi, gerek doğrudan sermaye yatırımlarıyla gerekse diğer
finansal kanallarla Merkez Bankası rezervlerinde de artış yaşanmıştır.
Diğer
taraftan, işsizlikle mücadele konusunda da, bir taraftan büyüme
politikalarımızla ekonomiyi büyüterek istihdam imkânlarını geliştiriyoruz,
diğer yandan aktif iş gücü politikalarımızla, bölgesel politikalarımızla, diğer
politikalarımızla iş gücü piyasalarında istihdamla ilgili güçlü bir politika
uyguluyoruz. Nitekim son dört yılda 4 milyonu aşkın istihdam üretti ekonomimiz.
Sayın
Reşat Doğru, Tokat Milletvekilinin (6/1290) esas numaralı soru önergesinde
yeşil kart uygulaması soruluyor. 2011 Ekim ayı itibarıyla 9 milyon 41 bin 140
kişi yeşil kartlı görünüyor o soru önergesi tarihi itibarıyla. Talep edilmesi
hâlinde aynı tarih itibarıyla il bazında dağılımın da verilmesi mümkün ama
şimdi tek tek illeri burada okuyup zamanınızı almak istemiyorum.
Diğer
taraftan, Sayın Mesut Dedeoğlu’nun (6/2504) esas numaralı sözlü soru
önergesinde esnaf kesimine ilişkin birtakım konular gündeme getirilmiş. Bu soru
önergesine yazılı cevap daha önceden gönderilmiş. Burada özellikle çekle ilgili
sorular yönlendirilmiş. Yeni bir yapı, ülkemizde, yeni Ticaret Kanunu’muzla,
yeni düzenlemelerimizle yeni bir yapı oluşturuyoruz. Aslında çek hukuku
konusunda uluslararası standartlarla Türkiye arasında bir uyumsuzluk söz
konusuydu, onu gidermiş olduk. Geçiş sürecinde bazı etkiler olsa da evrensel
hukuka uygun bir adım atılmıştır ve bunun da önümüzdeki yıllarda çok daha
alışkanlıkların da, değişmesiyle, uyum sağlanmasıyla daha etkili bir şekilde
hayat bulacağına inanıyorum.
Yine,
Kahramanmaraş Milletvekilimiz Mesut Dedeoğlu’nun (6/1184) esas numaralı soru
önergesinde şeker üretimiyle ilgili konular gündeme getirilmiş ve pancar
üreticilerine tesislerin verilip verilemeyeceği sorulmuş. Özelleştirme
sürecimizde ihalelerde elbette birlik ve kooperatifler de ilgili mevzuat
uyarınca serbest rekabet ortamında bu ihalelere girebilirler ve özelleştirme
sürecinde bu tesisleri alabilirler. Onun dışında herhangi bir kesime dönük bir
ayrıcalıklı düzenlememiz söz konusu değil.
Yine,
Sayın Mesut Dedeoğlu’nun yabancı menşeli yazılımlarla ilgili bir soru önergesi
var. Bunun bir tehdit oluşturup oluşturmadığı soruluyor. MASAK çalışmalarıyla
ilgili bir soru. Buna Maliye Bakanlığımız detaylı bir yazılı cevap göndermiş
durumda. Burada da özellikle, TÜBİTAK’la birlikte, iş birliği içinde Maliye
Bakanlığımızın yürüttüğü çalışmalar yazılı cevapta uzun bir şekilde değerli
milletvekiline gönderilmiş durumda.
Diğer
yandan, Sayın Mesut Dedeoğlu’nun yine (6/3167) esas numaralı soru önergesinde
basınçlı sulama sistemleri konusu gündeme getiriliyor. Burada özellikle şunu
belirtmek isterim: Geçmişte gerçekten bu hatalar yapıldı. Basınçlı sulama
sistemleri olmadan, GAP bölgesi başta olmak üzere, yapılan sulamalarda toprağın
tuzlanmasına yol açan yanlış sulama teknikleri, vahşi sulama teknikleri
kullanıldı. Kuru tarımdan sulu tarıma geçerken, bunun bir kültür olduğunu da
dikkate aldığımızda, uyum gerektiren bir süreç olduğunu da dikkate aldığımızda,
bunun acısını hep birlikte yaşadık ancak hükûmetlerimiz döneminde kesinlikle
kapalı sistemlere, basınçlı sistemlere öncelik veren yatırımlar yapılmıştır.
GAP Eylem Planı’nda bunu yaptığımız gibi, Kırsal Kalkınma Yatırımlarının
Desteklenmesi Programı kapsamında sulama sistemlerine dönük yüzde 75 hibe
niteliğinde destekler sağlıyoruz. Ayrıca, yine Ziraat Bankası ve tarım kredi
kooperatifleri aracılığıyla da basınçlı sulama sistemlerine dönük sıfır faizli
krediler kullandırıyoruz.
Sayaç
konusunda, yer altı suları konusunda yine bir sorusu var ilgili
milletvekilimizin. Bu konuda da, bildiğiniz gibi, 14/2/2013 tarihinde Genel
Kurulumuzda kabul edilen kanunla, 6427 sayılı Kanun’la geçiş sürecini
kolaylaştırıcı, çiftçilerimizin, su kullanıcılarının geçiş sürecini daha rahat
yapabilmesi için gerekli düzenlemeleri gerçekleştirdik.
Sayın
Mesut Dedeoğlu’nun (6/2889) esas numaralı soru önergesinde Suriye’nin tarım
sektörüne etkileri, meyve ve sebze ihracatına Suriye’de yaşananların etkileri soruluyor.
Elbette ki Suriye’de yaşanan hadiseler insani maliyetler oluşturduğu gibi komşu
ülkemizle ticaretimizi de etkiliyor ancak Suriye ekonomisinin büyüklüğünü de
çok abartmamamız lazım. Suriye ekonomisi bu durumda olduğu hâlde Türkiye'nin
ihracatı artmıştır, Güneydoğu Anadolu Bölgemizin de ihracatı geçen yıl
artmıştır. 2002 yılında sadece 600-700 milyon dolar seviyesinde olan Güneydoğu
Anadolu’nun ihracatı geçen yıl itibarıyla 8 milyar doları aşmıştır.
Dolayısıyla, Suriye’nin ekonomik etkisini çok da abartmamamız gerekir. Burada,
sebze meyve ihracatına baktığımızda, 2002 yılında 65,5 milyon dolarken 2012
yılında 425 milyon dolara yükseldiğini görüyoruz. Suriye’nin etkisi -dediğim
gibi- genel artışları engelleyecek düzeyde değildir.
Yine,
Sayın Mesut Dedeoğlu’nun “Yerel yönetimlerin gıda işletmeciliğine soyunması
lokanta ve kafeleri zor duruma düşürüyor.” şeklinde bir soru önergesi var.
Burada, tabii, yerel yönetimlerimizle ilgili kanunlarımız var. Büyükşehir
Belediyesi Kanunu, Belediyeler Kanunu, özel idarelerle ilgili kanunlarımız ve
yine, özelleştirmeyle ilgili kanun içinde 26’ncı madde bu hususları düzenliyor.
Bu ilgili mevzuat çerçevesinde yerel yönetimler bu işletmelerini kurup
çalıştırıyorlar. Mevzuata aykırı bir durum söz konusu değil elbette.
Diğer
taraftan, yine, Sayın Mesut Dedeoğlu’nun yaş meyve ve sebzede ürünün ithal mi
yerli mi olduğuna dair belirlemelerle ilgili bir soru önergesi söz konusu.
Burada da Türk Gıda Kodeksi Etiketleme Yönetmeliği’nin ilgili maddeleri
gereğince menşe ülke bilgisinin gıdanın satışı sırasında satın alan kişinin
görebileceği yerlerde bulundurulması veya gıda ile birlikte, satın alan kişiye
sunulması hakkında hüküm yer almaktadır.
Yine,
Gümrük ve Ticaret Bakanlığımızdan gelen bilgilerde 5957 sayılı Kanun’la sebze ve
meyve ticareti sektörüne yönelik birçok köklü değişikliklerin yapıldığı ve yeni
düzenlemelerin yapıldığı görülüyor. Bildirim sistemi ve ürün künyesi
uygulaması, bu anlamda, sistemimize girmiş durumda. Merkezî hal kayıt
sistemimizde beyan hadisesi var. İlgili mevzuatta belirli bir geçiş süreci
sonrasında bu künyelerin, sebze ve meyvelerin üzerinde veya kap ya da
ambalajlarının herkes tarafından kolaylıkla görülebilecek bir yerinde
bulundurulması öngörülmektedir. Bu hükümler tam olarak hayata geçtiğinde bu sorun
da ortadan tamamen kalkmış olacaktır.
Diğer
taraftan, (6/2890) esas numaralı soru önergesinde Sayın Mesut Dedeoğlu,
hayvancılıkta bir müdahale kurumu kurulmasını öneriyor. Bu noktada şunu ifade
etmem gerekir: Et ve Balık Kurumunu -bildiğiniz gibi- yaptığımız düzenlemelerle
Et ve Süt Kurumuna dönüştürdük ve bu kuruma aynı zamanda yeni bazı görevler,
yetkiler, sorumluluklar yükledik. Bunun en önemli unsuru aslında bir müdahale
kurumu hâline gelmesi. Hayvancılıkla ilgili, balıkçılıkla ilgili, süt ürünleriyle
ilgili esas itibarıyla bu müdahale kurumu yetkisini kurumumuza sağlamış
durumdayız. Dolayısıyla, sayın milletvekilinin sorduğu sorunun aslında
karşılığı yerine getirilmiş durumda.
Sayın
Mesut Dedeoğlu’nun yine, (6/3013) esas numaralı soru önergesinde “Çocuklar için
çeşitli rahatsızlıklara yol açan yiyecek ve içeceklere yönelik herhangi bir
çalışmanız var mı?” deniliyor. Özellikle böyle bir konuyu gündeme getirdiği
için sayın milletvekiline teşekkür
etmemiz gerekir, gerçekten hepimizin hassas olması gereken bir konu. 5996
sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu ve bu Kanun
kapsamında yayımlanan yönetmelik, tebliğ ve talimatlar çerçevesinde bu konudaki
çalışmalar etkin bir şekilde yürütülüyor. Burada denetim çok önemli gerçekten. Çeşitli
şekillerde risk analizleri yapılarak BİMER kanalıyla, Alo Gıda 174 kanalıyla bu
denetimlerimizi yürütüyoruz.
Gıda
Katkı Yönetmeliği’ne göre bu yönetmelikte belirtilmiş olan belirli
renklendiricileri içeren gıdaların etiketinde “renklendiricilerin adı veya e
kodu”, “Çocukların aktivite ve dikkatleri üzerinde olumsuz etkileri
bulunabilir.” bilgisi yer almak zorundadır.
Burada
uluslararası birtakım standartlara göre bu denetimleri, limitleri dikkatle tabii takip ediyoruz ve denetimleri
yapıyoruz. Uluslararası standartlara uymayan ürünlerin ülkemize girişi de
elbette ki engelleniyor. Tabii buralarda mevzuat, sadece, yetmez, toplumsal bir
bilinç de son derece önemli. Bu konularda iş dünyasından sivil topluma
hepimizin hassas olması gerekir diye düşünüyorum.
Yine,
Sayın Mesut Dedeoğlu, Kahramanmaraş Milletvekilinin sorusunda merdiven altı,
sağlıksız gıdaların insan sağlığını tehdidine ilişkin çalışmalar soruluyor.
Burada da şunu öncelikle belirtmek isterim: Gıda gerçekten çok önemli. İşte, bu
önemine binaen yeni dönemde Tarım Bakanlığımızın ismini dahi değiştirdik,
“Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı” şeklinde ve çok daha net bir şekilde
Bakanlığımızı bu konularda görevlendirmiş olduk.
5996
sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu çerçevesinde,
bunun, yine, ikincil düzenlemeleri çerçevesinde etkin bir şekilde gıda
denetimlerini sürdürüyoruz. Burada, Avrupa Birliğiyle de, yine, uyumu sağlamaya
dönük çok önemli adımlar atmış durumdayız. Denetim sistemimiz Avrupa
Birliğindeki denetim sitemiyle uyumlu hâle getirilmiş durumda. BİMER, Alo Gıda,
değişik kanallarla bunları yapıyoruz. Çeşitli yaptırımlarla, tabii, suç
duyurusuna kadar giden yaptırımlarla bu denetimler yerine getiriliyor. Burada
sadece bir dakikamı sizlerle paylaşmak isterim. Son on yılda buna ne kadar önem
verdiğimizi bu rakamsal boyut da gösterecektir. 2002 yılında 1.500 civarında
gıda denetçimiz vardı, 2012 yılında bunun sayısı 4.732’ye ulaştı. Yine, 2002
yılında 39 bin denetim, sadece, yapılmış gıda konusunda, geçtiğimiz yıl 412 bin
denetim yapmışız. Yani, denetim sayılarında 10 kattan fazla bir artış söz
konusu olmuş, bu da bu konuya verdiğimiz önemin açık bir göstergesi.
Sayın
Mesut Dedeoğlu (6/3171) esas numaralı soru önergesiyle saman ithalatıyla ilgili
bir soru yönlendirmiş. Tabii, 2011-2012 dönemi, bu anlamda, sıkıntılı bir yıl
oldu, onu kabul etmemiz lazım. Bir taraftan, kuraklık, özellikle belli
bölgelerimizdeki yağışın yetersizliği veya ihtiyaç duyulan zamanda yeterince
yağış olmaması yem bitkileri üretimimizde belli bir azalmaya yol açtı. Diğer
taraftan, hayvancılığı destekleme politikalarımız sonucunda hayvan sayımızda
ciddi bir artış oldu. Arz-talep anlamında oluşan bu dengesizlik sonucunda geçen
yıl yem bitkisi fiyatlarında bir artış söz konusu oldu. Üreticilerimizin zarar
görmemesi için, üreticilerimizi korumak amacıyla burada belli miktarda, çok da
yüksek bir miktarda değil, fiyatı üretici için avantajlı bir konuma çekme
hedefine dönük olarak ithalata müsaade ettik. Bunun sonucunda da gerçekten
belli oranda piyasada bir fiyat düşüşü de gözlemlendi ama bu sene böyle bir
ihtiyacımız yok, çok şükür, gayet iyi bir şekilde gidiyor mevsim, iklim
şartları. Dolayısıyla, bu sene inşallah üreticilerimiz de daha iyi bir konumda
olacaklar.
Bu
çerçevede şunu da söylemek isterim: Yem bitkilerine biz çok ciddi destekler
sunduk, geçmişte hiç olmayan ölçekte destekler sunduk. 2000 yılında 53.855
hektar alan için 10.741 çiftçiye toplam 2,4 milyon lira ödeme yapılmışken, 2012
yılında 602.610 hektar alan için 189.277 çiftçiye 293 milyon Türk lirası ödeme
yapmış durumdayız. Bugüne kadar yem bitkileri desteklemeleri kapsamında
yaklaşık 5,8 milyon hektar alanda 2 milyon çiftçi için toplam 2,8 milyar lira
ödeme yapılmıştır. 2013 yılında ise yem bitkilerinde 304,5 milyon Türk lirası
destekleme yapılması öngörülmüştür. Verilen destekler sonucunda 2002-2011
döneminde yem bitkileri ekiliş alanı 1 milyon 153 bin hektardan 2 milyon 226
bin hektara çıkmıştır. Toplam ekilen alan içerisinde yem bitkileri ekiliş oranı
yüzde 6,4’ten yüzde 14,2’ye kadar yükselmiştir. Bu da yem bitkileri konusundaki
hassasiyetimizi açık bir şekilde göstermektedir.
Sayın
Mesut Dedeoğlu’nun (6/1192) esas numaralı soru önergesinde İran ve Irak
üzerinden şeker kaçakçılığı gündeme getirilmektedir. Kaçakçılık suçlarıyla
mücadele, adli makamların denetimi ve gözetiminde, mevzuat hükümleri
çerçevesinde etkin bir şekilde yerine getirilmektedir. Halk sağlığını doğrudan
ilgilendiren gıda ve tarım ürünlerinin kaçakçılığının önlenmesi Gümrük ve
Ticaret Bakanlığının öncelikli konuları arasında yer almaktadır. Bahse konu
ürünlerle ilgili mücadelemiz de etkin bir şekilde yürütülmektedir.
Yine,
Sayın Mesut Dedeoğlu’nun (6/1233) esas numaralı soru önergesinde kaçak yolla
canlı hayvanların ülkemize girişi söz konusu edilmektedir. Burada da yine, 5996
sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu ile canlı hayvan
ve hayvansal ürün kaçakçılığıyla ilgili yeni caydırıcı önlemler getirilmiştir.
Bu kapsamda Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının koordinasyonunda,
Genelkurmay Başkanlığı, Millî Savunma Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Gümrük
Müsteşarlığıyla iş birliği yapılarak hayvan kaçakçılığının önlenmesi konusunda
ortak çalışmalar yürütülmektedir. 500 bin civarında, kaçak yolla hayvan
sokulduğu iddiası ise sadece bir iddiadan ibarettir, gerçekleri
yansıtmamaktadır.
Çay
kaçakçılığıyla ilgili (6/1234) esas numaralı, yine Sayın Mesut Dedeoğlu’nun bir
sorusu söz konusu. Burada da aynı şekilde 5607 sayılı Kanun çerçevesinde etkin
bir şekilde mücadelemiz devam ediyor. Gerektiği noktalarda cumhuriyet
savcılıklarına suç duyurusunda bulunulmaktadır. Burada adli makamların denetimi
ve gözetiminde, mevzuat hükümleri çerçevesinde mücadelemiz etkin bir şeklide
devam etmektedir. Özellikle halk sağlığını ilgilendiren bu konularda daha etkin
bir mücadele amacıyla kaçakçılıkla mücadele eylem planları hazırlanmıştır ve
ilgili kurumların aktif katılımlarıyla bu eylem planları son hâline getirilerek
“Özellikli Bazı Kaçakçılık Türleriyle Mücadele Eylem Planı” adında bir ortak
plana dönüştürülmüştür. Burada, Gümrük ve Ticaret Bakanlığımızın
koordinasyonunda etkin bir şekilde bu mücadelemiz devam etmektedir.
İstanbul
Milletvekili Sayın İhsan Özkes’in (6/206) esas numaralı soru önergesinde
Türkiye’de açılan kilise, havra vesaire diğer şeyler sorulmaktadır, dinlerin
ibadethaneleri sorulmaktadır. 1/1/2002 tarihinden 1/10/2011 tarihine kadar
Türkiye'de ilk defa veya yeniden açılan kilise ve havraların adları, açılış
tarihleri ve adresleri hakkında bu konuda yazılı cevap vermek üzere İçişleri
Bakanlığımıza gönderilmiştir. Bakanlığımız çalışmasını tamamladığında
milletvekilimize bu bilgi sunulacaktır.
Yine,
Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mesut Dedeoğlu’nun (6/2629) esas numaralı soru
önergesinde “Filistin’in Gazze şeridine 150 yataklı hastane yapıldığı doğru
mudur? Ne kadar para harcandı?” gibi bir soru var. Buna yazılı bir cevap
Dışişleri Bakanlığımızdan gönderilmiş. Gerçekten böyle bir proje var. TİKA
kanalıyla bu projemiz projelendirilip ihale edilmiştir. Hastanenin inşaatı T.C.
Başbakanlık Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı tarafından
gerçekleştirilmektedir. Bu konu tabii, mazlum Filistin halkıyla dayanışmamızın,
bu halkın bütün ihtiyaçlarına karşı duyarlılığımızın ifadelerinden bir
tanesidir. Bundan sonra da Filistin halkıyla dayanışma içinde olmaya ve bu
halkın ihtiyaçlarını karşılamaya dönük projeler geliştirip uygulamaya devam
edeceğiz.
Sayın
Mesut Dedeoğlu’nun (6/2631) esas numaralı soru önergesinde Kazakistan’da
yapılan Talgar Kazak-Türk lisesi sorulmaktadır. Buna da yine, yazılı cevap
verilmiştir. 6 milyon doları aşkın bir bedelle TİKA tarafından yaptırılan bir
projedir. Burada tabii, Kazakistan’da başka projelerimiz de söz konusu. Hoca
Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi için bugüne kadar 74 milyon
ABD doları para harcanmıştır. Yine, Hoca Ahmet Yesevi Camisi ve Külliyesi
inşaatı için bugüne kadar 2,7 milyon dolar para harcanmıştır. 2004-2011
yıllarında ülkemizce yapılan toplam kalkınma yardımları tutarı Kazakistan’a
dönük 393 milyon doları bulmuştur. Kardeş ve dost ülkeye yardımlarımız elbette
devam edecektir.
Yine,
Sayın Mesut Dedeoğlu (6/2632) esas numaralı soru önergesinde Özbekistan’da
kurulan yeni doğan birimine yapılan harcamaları sormaktadır. Burada da 345 bin
ABD doları bir harcama söz konusudur, TİKA’nın bütçesinden karşılanmıştır.
(6/2761)
esas numaralı soru önergesinde Mesut Dedeoğlu Azerbaycan’daki meslek ve teknik
liselerindeki öğretmenlik eğitimini gündeme getirmiştir. Bu konuda, değişik
tarihlerde 14 öğretmenimiz görevlendirilmiş, üç yılda 30 Azerbaycanlı öğretmene
eğitim verilmiş ve 84.600 euroluk bir harcama yapılmıştır.
Yine,
Sayın Mesut Dedeoğlu’nun soru önergesinde eşit işe eşit ücret konusunda
belediye başkanlarının durumu gündeme getirilmiş, pasaport konuları, belde
başkanlarının yazı işleri müdüründen az aldığı gibi hususlar dile
getirilmiştir.
Baktığınız
zaman, belediye başkanlarımızla ilgili 5393 sayılı Belediye Kanunu’nda
“Belediye başkanının özlük hakları” başlıklı 39’uncu maddede düzenlemeler
yapılmıştır. Buna göre, nüfus kriteri çerçevesinde aylık brüt ücret tutarlarına
baktığınızda, 10 binin altında olanlarda belediye başkanları 4.633 TL ücret
almaktadırlar brüt olarak, bu miktara aile ve çocuk yardımı dâhil değildir;
oysa yazı işleri müdürlerinin maaşı 3.654 TL’dir. Dolayısıyla küçük beldelerde
dahi belediye başkanının maaşı yazı işleri müdüründen daha yüksektir.
Yine
pasaport konuları 5682 sayılı Pasaport Kanunu’nda düzenlenmektedir. Bu kanunla
ilgili herhangi bir yeniden düzenleme söz konusu olduğunda buradaki hususlar da
tabii ki değerlendirilebilir.
Sayın
Mahmut Tanal’ın (6/1278) esas numaralı soru önergesinde çok detaylı şeyler var
ama özel kalem müdürleri, Sayıştay denetimi, birçok husus gündeme
getirilmiştir. Bu konuda özel kalem müdürlüğü kadrolarına yapılan atamalara
ilişkin konulara (7/429) esas numaralı yazılı soru önergesiyle cevap
verilmiştir, aynı mahiyette bir sorudur. 2001-2012 tarihleri arasında toplam
557 kontrolör belediyelerin programlı denetimine gitmiştir. İçişleri
Bakanlığımızın Teftiş Kurulu Tüzüğü hükümleri uyarınca büyükşehir belediyeleri,
il belediyeleri, büyükşehir ilçe belediyeleri, birinci sınıf ilçe belediyeleri
ve bunlar tarafından kurulan işletme ve birlikler bakanlık makamınca onaylanan
yıllık programlar doğrultusunda rutin olarak üç yılda bir teftiş edilmektedir.
Sayın
Mesut Dedeoğlu’nun (6/1147) esas numaralı soru önergesinde kamuda çalışan
avukatların durumu gündeme getirilmektedir. 666 ve 375 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamelerle avukatlık hizmetleri sınıfında yer alan ve kurumsal ek ödemesi
bulunmayan kamu görevlilerinin de ek ödemeden yararlanması sağlanarak nispi bir
iyileşme yapılmıştır.
Yine,
Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın (6/1426) esas numaralı soru önergesinde
Malatya Kürecik’teki personelin durumu gündeme getirilmektedir. Buna yazılı bir
cevap verilmiştir ancak önemli noktaları tekrar aktarmam gerekirse,
Kürecik’teki erken uyarı radarı, NATO füze savunma sisteminin bir unsurunu
oluşturmaktadır. Tamamen savunma amaçlıdır. Sadece bir erken uyarı radarıdır.
Radar tesisinin komutanı bir Türk subayıdır. NATO müttefikimiz Amerika Birleşik
Devletlerinin de tesiste personeli bulunmaktadır. Bu tesiste yakın bir
gelecekte diğer müttefik ülkeler personelinin de görevlendirilmesi beklenmekte
olup hâlen 150 civarında personel görev yapmaktadır. Bu konuda 13 Kasım 2012
tarihi itibarıyla yazılı verilen cevaptaki bilgileri sizlerle paylaşmış oldum.
Ali
Halaman, Adana Milletvekilimizin (6/1735) esas numaralı soru önergesinde
“Terhis süreleri uzatılan askerlerin kamuya öncelikli işçi olarak alınması
uygulaması hangi gerekçelerle ortadan kaldırıldı?” diye sorulmaktadır. Buna da
yazılı bir detaylı cevap verilmiştir esasen. Esas itibarıyla burada terörle
mücadele sırasında malul sayılmayacak şekilde yaralananlar ile üstün başarılı
olanlara daha fazla imkân sağlamak
açısından diğer kesimlerin haklarına son verilmiştir. Terör sürecindekiler daha
fazla bu işten yararlansın diye düşünülmüştür. Terörle mücadele amacıyla
yürütülen operasyonlara katılmış olup bu mücadele sırasında malul sayılmayacak
şekilde yaralananlar ile üstün başarılı olanlara tanınan öncelik hakkı ise
devam etmektedir. Ayrıca tabii, tüm vatandaşlarımıza
İŞKUR’un sunduğu imkânlar, fırsatlar devam etmektedir.
Sayın
Mesut Dedeoğlu’nun (6/3524) esas numaralı soru önergesinde “üstün kamu yararı”
kavramı ile çevresel bazı tahribatların yapıldığı iddia edilmektedir. Burada
şunu ifade etmek isterim: “Üstün kamu yararı” kavramı korunan alanlarda söz
konusu olabilecek her türlü yatırım ve uygulamada işletilecek bir yaklaşım
olarak algılanmamalıdır. Gerçekten zorunluluk arz eden hâllerde, kamunun ciddi
bir menfaatinin olduğu, ülke kalkınması bakımından vazgeçilmez olan plan ve
projelerin uygulanma gereği olan durumlarda üstün kamu yararına bakılmaktadır
ve ilgili bakanlığa gerekli her türlü telafi edici tedbirlerin alınması
şartıyla izin verilmektedir.
Sayın
Mesut Dedeoğlu’nun (6/2005) esas numaralı sorusunda radyasyon yayan ithal
granitler konusu gündeme getirilmektedir. Ayrıntılı bir yazılı cevap
verilmiştir. Ayrıntılı yazılı cevapta da belirtildiği üzere sınır değerlerinin
üstünde bir durum şu ana kadar tespit edilememiştir, çeşitli çalışmalar yürütülmüştür
bu alanda. Ayrıca şunu da belirtmek isterim: Madencilik sektörünün en önde
gelen ihracat ve önemli bir istihdam kaynağı olan doğal taş sektörünün ülkemiz
ekonomisi içindeki önemi de giderek büyümektedir. Türkiye’de 2004 yılında
125.030 ton olan granit üretimi 2009 yılında 324.718 tona çıkmıştır. Yani ithal
değil yerli granitlerimizde de ciddi bir üretim artışı, pazar büyümesi
görüyoruz.
Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in (6/1075) esas numaralı soru önergesinde yönetim
kurullarına üyeliklerin atanması hususu gündeme getirilmektedir Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı tarafından. 1/1/2005’ten itibaren özelleştirme programında
bulunan 103 şirkete 1790 yönetim ve denetim kurulu üyesi ataması yapılmıştır.
Atananların tamamı dört yıllık yüksekokul mezunudur, ücretleri de Yüksek
Planlama Kurulu kararıyla belirlenmektedir.
Yine,
Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in (6/916) ve (6/917) esas numaralı soru
önergeleri aynı mahiyette soru önergeleri olduğu için ortak bir cevap
vereceğim. Arsa tahsisine ilişkin hususlar gündeme getirilmektedir. Burada her
iki husus da Maliye Bakanlığımızla ilgilidir. Maliye Bakanlığımız sorulara
verdiği cevapta, yetkili olduğu konuda kanuna, mevzuata uygun bir şekilde bu
işlemleri tesis ettiğini belirtmektedir. Sadece belli üniversitelere, belli
yörelere değil, Türkiye’nin her yöresinde çok farklı üniversitelere, vakıf
üniversitelerine bu tahsisler yapılmaktadır. Bütün alanlarda olduğu gibi, bu
konular da hukuki denetime tabi alanlardır. Bunlarla ilgili herhangi bir sorun
görülmemektedir. Burada sadece belli vakıfları, belli şahısları hedef alıp
konuyu gündeme getirmek doğru değildir. Birçok vakıf üniversitesine benzer
şekilde tahsisler yapılmıştır.
Yine,
Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in (6/1990) esas numaralı soru önergesinde
TÜBİTAK’ın Silivri Cezaevine ilişkin bazı tespitleri gündeme getirilmiştir. Bu
konuda çok detaylı bir şekilde Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızın yazılı
cevabı söz konusudur. Tabii ki, hukuki çerçevede çalışmalar titizlikle
yapılmaktadır. Yargıya konu olan böyle bir konuda çok detaylı bir tartışmanın
da anlamı yoktur.
Yine,
Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in (6/1131) esas numaralı soru önergesinde Türk
polisinin 21 Kasım 2008 tarihinde ABD Büyükelçiliğinde brifing verdiği iddia
edilmektedir. Emniyet Genel Müdürlüğü görevlilerince soru önergesine konu
edilen şahıslar ve davaya ilişkin ABD Büyükelçiliğinde elçilik görevlilerine
herhangi bir brifing verilmemiştir. Ayrıca gerçeği yansıtmayan haber ve
yorumlar nedeniyle Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından, kamuoyunu doğrudan
bilgilendirmek adına, 7/2/2012 tarihinde yazılı bir basın açıklaması
yapılmıştır.
Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in (6/1453) esas numaralı soru önergesinde, “İstanbul
Büyükşehir Belediyesi eski Genel Sekreteri olan Mesut Bektaş şimdi hangi
holdingin başındadır?” gibi bir soru gündeme getirilmiş ve MİT’e, ilgili şahsın
50 bin civarında belge verdiği iddia edilmiştir. Soru önergesine konu olan
iddiaların hiçbirinin gerçekle ilgisi yoktur.
Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in (6/720) esas numaralı soru önergesinde, İstanbul
Üniversitesi İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Recep Seymen’in
psikiyatrik muayeneye tabi tutulmak üzere davet edildiği iddia edilmektedir.
Çok detaylı bir yazılı cevap var burada, hem Üniversite Rektörlüğünün hem de
diğer ilgili kurumumuzun yazıları var. Buradan anlaşılan, Sayın Recep Seymen’in
inceleme sürecinde görevlendirilen bir öğretim görevlisi tarafından davet
edildiğidir ancak kendisi o davete icabet etmemiştir. Bunun dışında herhangi
bir zorlama söz konusu değildir. Yazılı olarak zaten çok detaylı bir cevap
verilmiştir.
Yine Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in (6/582) esas numaralı soru önergesinde Kaşif
Kozinoğlu’nun ölüm sebebi gündeme getirilmektedir. Adalet Bakanlığımız ve
ilgili cumhuriyet başsavcılığının yazılı ifadeleri, cevapları Meclisimize
intikal ettirilmiştir. Ben detaylarına girmek istemiyorum. Zaten çok detaylı
bir şekilde cevabı yazılı olarak verilmiştir.
Ayrıca
Bakanlığımıza yönlendirilen soru önergelerinden bir kısmını bu vesileyle
cevaplamak isterim.
Bursa
Milletvekilimiz Sayın İsmet Büyükataman’ın (6/3222) sayılı soru önergesinde
temsil giderleri sorulmaktadır. Bilindiği üzere, mevcut bütçe sistemimiz
analitik bütçe kod yapısına göre hazırlanmıştır. Analitik Bütçe
Sınıflandırmasına İlişkin Rehber’e göre, temsil ve tanıtım giderleri ekonomik
kodu altında temsil, tanıtma, ağırlama, tören, fuar, organizasyon harcamaları
takip edilmektedir. Bakanlığımız burada azami tasarrufa özen göstermektedir.
2012 yılında toplam tutar 62.500 TL civarındadır.
Yine,
Sayın Ensar Öğüt’ün Doğu Anadolu Projesi kapsamında çok sayıda benzer mahiyette
soru önergesi bulunmaktadır. (6/3393), (6/3394), (6/3402), (6/3403), (6/3404)
ve (6/3544) esas numaralı soru önergelerinin tamamı Doğu Anadolu Projesi ve bu
kapsamdaki illerle ilgilidir. Dolayısıyla bu sorulara müsaadenizle ortak bir
cevap vermek istiyorum:
Doğu
Anadolu Bölgesi bizim için gerçekten önemli bir bölge, ülkemizin coğrafi
alanının yaklaşık yüzde 20’sini kaplayan geniş bir alan. Nüfus olarak
baktığınızda, toplam nüfusumuzun yüzde 8’ine yakın bir bölümü bu bölgemizde
yaşıyor. 14 ilimizi kapsayan bir bölgemiz ve bu bölgeyle ilgili “DAP” dediğimiz
Doğu Anadolu Projesi programını uyguluyoruz. Burada 642 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile yeni bir idare de oluşturmuş durumdayız. Daha önceden sadece GAP
Bölge Kalkınma İdaremiz vardı biliyorsunuz. Yeni kurduğumuz DAP Bölge Kalkınma
İdaresi ile fiilen bu bölgede de daha kurumsal yapısı güçlendirilmiş bir tarzda
kalkınma konularında çalışmalara başlamış durumdayız.
DAP
İdaresi, öncelikle bu bölgeye ilişkin bir eylem planı hazırlamaktadır.
Önümüzdeki beş yıla ilişkin DAP Eylem Planı’mızı da hazırlama aşamasındayız ve
bu yıl içinde tamamlamayı hedefliyoruz.
Ayrıca,
bu bölgemizdeki çoğu ilimiz 6’ncı bölge teşviki kapsamında özel sektörden en
üst düzeyde teşvike mazhar iller arasındadır. Diğer taraftan “cazibe merkezi”
dediğimiz bir program yürütüyoruz Doğu Anadolu’da. Erzurum ve Van illerimizde
buraya özgü, özel bazı programlar, bazı projeler yürütüyoruz çünkü göçün önüne
olabildiğince geçmek istiyoruz. Bu, sadece bu bölgelere ilişkin bir politika
değildir değerli arkadaşlar. Bölgesel politikayı biz ne kadar etkili
uygularsak, bu tüm Türkiye'nin aslında faydasınadır. İstanbul’un sorununu
çözmek istiyorsanız, işe Van’dan, Erzurum’dan, Diyarbakır’dan, Urfa’dan
başlamak zorundasınız. Göç hadisesini azaltmak, gelişmiş, büyük metropol
şehirlerimizi rahatlatmak için de bunlar son derece önemli. Dolayısıyla, burada
etkili bir politika uyguluyoruz.
Son on
yılda, “yeni bölgesel politika” demeyi hak eder ölçüde yeni bir formülasyon
sağlamış durumdayız. Yeni kurumlar, yeni enstrümanlar, yeni teşvik sistemleri,
yeni birtakım projelerle bölgesel kalkınmamızı hızlandırıyoruz. Burada, 26 tane
de kalkınma ajansı kurduk. Tüm Türkiye çapında kurduk ve 81 ilimizde de yatırım
destek ofisleri açtık. Yatırımcılarımıza bilgi vermek, onları sağlıklı bir
şekilde yönlendirmek, bürokratik işlemlerini takip etmek amacıyla bu
yapılanmayı da sağlamış durumdayız çünkü nispi olarak geri kalmış
bölgelerimizdeki en önemli sorunlardan bir tanesi, nitelikli, donanımlı eleman
sorunudur. Bu sorunu aşmak için son dönemlerde bir taraftan kalkınma
ajanslarıyla, bir taraftan bölge kalkınma idareleriyle ciddi bir çaba içine
girmiş durumdayız.
Doğu
Anadolu’da da 4 tane ajansımız var. Ağrı, Ardahan, Iğdır ve Kars’ı kapsayan
Serhat Kalkınma Ajansı; Erzurum, Erzincan ve Bayburt’u kapsayan Kuzeydoğu
Anadolu Kalkınma Ajansı; Bingöl, Elâzığ, Malatya, Tunceli’yi kapsayan Fırat ve
Bitlis, Hakkâri, Muş, Van’ı kapsayan Doğu Anadolu Kalkınma Ajansı. Burada tek
tek rakamsal detaylara inmek istemiyorum fakat bu ajanslarımız kanalıyla çok
sayıda projeye hibe niteliğinde destekler sunduk. Sadece projelere destekler
sunmadık, doğrudan faaliyet destekleriyle çok sayıda analizler, raporlar,
araştırmalar ve çalışmalar gerçekleştirdik. Buradaki amacımız da bilgi
birikimimizi artırmak çünkü biz bilgiye dayalı bir kalkınma anlayışından
yanayız.
Yörelerimizi
ne kadar iyi tanırsak, ne kadar iyi analiz edersek o kadar iyi hedef ve
stratejiler belirleriz ve hızlı bir şekilde bu yörelerimizi kalkındırırız. Bunu
da artık sadece Ankara’dan yapmıyoruz. Bir taraftan Ankara’da elbette
çalışmalar yapıyoruz, bir taraftan da yerel aktörlerle, yerel dinamiklerle,
bütün unsurlarla; üniversitesinden kamu kurumlarına, sivil toplumdan meslek
kuruluşlarına, bütün ilgili taraflarla birlikte o yörelerimizin kalkınması,
gelişmesi için stratejiler belirliyoruz. Kalkınma ajanslarının bu tarafı
kamuoyu tarafından belki çok fazla görülmüyor ama bana göre en önemli tarafı
bu, o yöre ile ilgili daha detaylı bilgi üretmek, analiz üretmek ve diğer
taraftan tabii teknik destekler. Bugüne kadar yirmi altı ajansımızın sağladığı
eğitimlerle yüz bin kişiden fazla insana ulaştık ve bu vesileyle bütün
Anadolu’da projecilik kültürünü, planlama kültürünü yayıyoruz. Sadece
Ankara’da, sadece belli gelişmiş yörelerde bu kültürün oluşması bizim için
yeterli değil, zaten 2023 perspektifimiz de bunu gerektiriyor. 2023’ü
gerçekleştireceksek bütün yörelerimizin enerjisini harekete geçirerek bunu
yapacağız ve bunun için de yörelerimizi daha iyi tanıyarak, artılarımızı,
potansiyellerimizi bilerek, iş birliklerini geliştirerek, ortak hedefler
çerçevesinde bütün ilgili kurumları organize ederek bunu yapabiliriz. İşte,
Doğu Anadolu’da da bunu yapıyoruz.
Ayrıca,
büyük projeler yürütüyoruz Doğu Anadolu’da; Ağrı Havalimanı’ndan Elâzığ
Havalimanı’na, Erzurum Havalimanı’ndan Iğdır’a; Alpaslan 1 Barajı’ndan Bingöl
Havaalanı’na; Hakkâri Yüksekova’daki havaalanından Kars terminal binasına; Van
Ferit Melen Havaalanı yeni terminal binasından Sivas-Erzincan demir yoluna;
Türkiye-Gürcistan-Azerbaycan demir yoluna kadar birçok proje yürütüyoruz. Yine,
Van Gölü feribot geçişi, Erzurum Palandöken Lojistik Merkezi, çok çeşitli
projelerimizi, sulamada, enerjide, değişik projelerimizi Doğu Anadolu’da
yürütüyoruz. Sadece kara yolunda, bakın, 2002-2013 döneminde Doğu Anadolu’da
inşa ettiğimiz bölünmüş yol uzunluğu 2.840 kilometre, tüm Türkiye’de 5-6 bin
kilometreyken bundan on yıl önce, bugün sadece Doğu Anadolu’da 2.840 kilometre
duble yol inşa etmiş durumdayız. Bunların mali karşılığı 11 milyar liranın
üzerinde. Bu, gerçekten çok önemli bir yatırımdır.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) – Onun yarısı vardı canım. Yarısı vardı da ikinci yarıyı
ilave ettiniz.
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) – Diğer taraftan, birçok projemiz de devam
ediyor. Sulama alanında olsun, kara yolları alanında olsun birçok projemiz de
devam ediyor. Onları tek tek sayıp çok fazla vaktinizi almak istemiyorum.
Sulamadan turizme, tarımdan içme suyuna birçok projemiz var.
Yalnız
bir projemizden biraz daha bahsetmek istiyorum. Çünkü bunu kamuoyuna gerçekten
yeterince anlatamadık. “SUKAP” dediğimiz bir program, Su, Kanalizasyon ve
Altyapı Programı. Bütün Türkiye çapında uyguladığımız bir program. Meclisimizin
takdiriyle bütçemizden belli bir miktarda kaynağı İller Bankasına aktarıyoruz.
Oradaki kaynakla bunu paçal hâle getirip mali yetersizliği olan
belediyelerimize destek sunuyoruz. Nüfusu 25 binin altında olan belediyelere
yüzde 50 hibe, yüzde 50 uzun vadeli kredi; nüfusu 25 binin üzerinde olanlara
borçlanma limitine takılmaksızın uzun vadeli, uygun koşullu kredi sağlıyoruz
İller Bankası kanalıyla.
Bu
çerçevede birçok ilimizde projeler yürütüyoruz. Toplam paketimize bakarsanız 10
milyar lira civarında bir paketten bahsediyoruz. Bu, KÖYDES’in bir anlamda
belediye versiyonu diyebilirsiniz. Çok başarılı aynı zamanda çevresel açıdan da
çok önemli bir proje. Sadece, memleketim olan Bingöl’de mesela bu projeyle ne
yapıldığını söyleyecek olursam, SUKAP kapsamında Bingöl ilinde 13
belediyemizin, Adaklı’nın, Merkez’in, Genç’in, Ilıcalar’ın, Servi’nin,
Arakonak’ın, Karlıova’nın, Kığı’nın, Sancak’ın, Solhan’ın, Yayladere ve
Yedisu’nun 21 tane projesi yer alıyor. Bunlarla 152 binden fazla bir nüfusa
hizmet etmiş olacağız ve toplam 115 milyon Türk liralık maliyetli 10 adet
projeye şu anda başlamış durumdayız ve diğer projeler de peyderpey ihale
aşamasına geldikçe devreye girecektir.
Aynı
durum, diğer birçok ilimizde de geçerli, bunu da belirtmek isterim. Tek tek
şimdi illeri sayıp vaktinizi almak istemiyorum ama lütfen şu SUKAP projesine
bir bakarsanız, çok başarılı bir proje. Bana göre, dünyaya da anlatabileceğimiz
örnek uygulama olarak Avrupa Birliği’ne de dünyaya da anlatabileceğimiz son
derece başarılı, özgün bir proje diye düşünüyorum.
Bunun
dışında, tabii, Doğu Anadolu ve diğer birçok bölgemizde üniversitelere ciddi
yatırım yaptık ve üniversiteleri sadece eğitim kurumu, sadece bilimsel
araştırma yapan kurumlar olarak görmüyoruz, aynı zamanda kalkınma kurumları
olarak görüyoruz, içinde bulundukları yöreyi projelerle, fikirlerle
destekleyecek mekanizmalar, kurumlar olarak algılıyoruz.
Kalkınmanın
şartı nitelikli insandır. Bir bölgede nitelikli insan varsa, onu
koruyabiliyorsanız ve dışarıdan da cezbedebiliyorsanız o yöreyi
kalkındırabilirsiniz, nitelikli sermayeyi cezbedebiliyorsanız o yöreyi
kalkındırırsınız. İşte, üniversitelerimizde, şimdi, “en ücra” dediğimiz
bölgelerde bile yüzlerce, doktoralı, yüksek lisanslı, profesörlüğünü almış
insanın bulunduğunu görüyoruz. Biz, bu insanları, aynı zamanda kalkınma
açısından da büyük bir potansiyel olarak algılıyoruz. Üniversitelerimizin de
kapalı olmasını istemiyoruz, etrafına yüksek duvarlar örmüş üniversiteler
istemiyoruz; toplumla, ekonomiyle, iş hayatıyla çok yoğun bağlar kuran,
projeler geliştiren, katma değer üreten üniversiteler istiyoruz.
Şimdi,
biliyorsunuz, dünyada da “girişimci üniversite” kavramı var artık; tüketen
değil, sadece tüketen değil, üreten, katma değer üreten, bilgi ve teknoloji
üreten ve bunun ticarileştirilmesini sağlayan üniversite altyapıları.
Ülkemiz
çok büyük doğal kaynaklara sahip değil. İşte, kalkınacaksak insanımızla,
bilgiyle, teknolojiyle kalkınacağız ve burada da üniversitelerimiz kritik bir
role sahip. Bu anlamda, son dönemlerde, bütün dünyada küresel krizin etkisiyle
ülkeler üniversitelere olan yatırımını azaltırken biz âdeta gaza basmış
durumdayız, milyarlarca lira sadece yatırım ödeneği veriyoruz üniversitelerimize
ve çok hızlı bir şekilde gelişiyor bu üniversiteler.
Bizim ilk
kurduğumuz dönemlerde, bazıları çıkıp “Bunlar tabela üniversitesi olacak.”
demişlerdi. Şimdi, onu diyenler lütfen gitsinler ve Anadolu’nun dört bir
yanında hızla yükselen üniversitelerimizi görsünler, tabela üniversitesi mi
yoksa gerçek üniversite mi, bunu gidip yerinde tespit etsinler. Çok şükür
mahcup olmadık biz. Bu kadar büyük kaynaklarla üniversitelerimizi hızla
geliştiriyoruz. Eminim ki her biriniz kendi ilinizde, bölgenizde bu gelişmeleri
zaten gözlemliyorsunuz, sahada da görüyorsunuz.
Teknolojiye
yine büyük yatırımlar yapıyoruz. Bütün üniversitelerimizde, bakın, bütün
üniversitelerimizde merkezî araştırma laboratuvarları kuruyoruz ve etkin bir
şekilde bütün bu altyapıları iş dünyasının, toplumun hizmetine sunuyoruz.
Sağlıkta
yaptıklarımızı anlatmaya gerek yok. Doğu Anadolu’da da, tüm Türkiye’de de
sağlıkta zaten bir devrim yapıldı ve bugün halkımız her zamankinden daha iyi
bir şekilde sağlık hizmetlerini alıyor ve altyapıyı da buna uygun hâle
getiriyoruz.
Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın (6/3489) esas numaralı soru önergesi var.
Burada bakanlıklarımızla ilgili yurt dışı ziyaretler soruluyor. 2011-2013
döneminde, Bakanlığım görev alanı çerçevesinde, resmî çalışma ziyaretleri ve
katıldığım toplantılar dâhil toplam 22 yurt dışı ziyaret gerçekleştirdim. Yurt
dışı gezileri için maddi değeri yüksek hediyeler söz konusu değil ama ülkemizi
anlatan, yerel motiflerimizi taşıyan, maddi değeri de çok yüksek olmayan
hediyeleri elbette yurt dışına götürdük ve oradaki muhataplarımıza takdim
ettik.
Sayın
Ensar Öğüt, Ardahan Milletvekilinin GAP’la ilgili sorduğu sorular var. GAP’ta
son beş yılda büyük bir program uyguluyoruz, GAP Eylem Planı’nı hayata
geçiyoruz. Burada, Türkiye’mizin sulanabilir arazisinin yüzde 20’si GAP
bölgesinde, 1,8 milyon hektar ve bunu bir an önce ekonomiye, tarım sektörüne
kazandırmak için, 2012 yılı sonu itibarıyla, GAP kapsamında, Fırat Havzası’nda
10 adet barajın yapımını tamamlamış durumdayız. Kalan barajlarımızda,
kanallarımızda çok yoğun bir şekilde son yıllarda yatırımlarımız devam ediyor.
Bunun daha net, detaylı etkilerini önümüzdeki yıllarda daha iyi göreceğiz. Bu,
enerji sektörüne benzetilebilir. Enerjide bir üretim var, bir iletim var, bir
de dağıtım var. Sulamada da bir baraj var, bir ana kanal var, bir de tarla içi
var. Barajlarımızı büyük oranda bitirdik, bir Silvan Barajı’mız büyük olarak
kaldı, o da devam ediyor. Ana kanalların çoğunu tamamlama aşamasına geldik.
Bundan sonraki dönem, işte bu tarla içine daha fazla nüfuz edeceğimiz ve
halkımızın refahını daha hızlı artıracağımız bir dönem olacaktır.
Sayın
Ensar Öğüt’ün (6/3467) esas numaralı soru önergesinde yine DAP, KOP soruluyor.
DAP’la ilgili az önce çok detaylı bilgi verdim.
Dört tane
bölge bizim için öncelikli. Bir taraftan bütün Türkiye öncelikli tabii ama
ortalamanın altında olan dört bölgeye özel önem veriyoruz. Bunlardan birincisi
GAP, Güneydoğu Anadolu Projesi; ikincisi DAP, Doğu Anadolu Projesi; üçüncüsü
KOP, Konya Ovası Projesi, Orta Anadolu’nun belli kesimleri; dördüncüsü de
DOKAP, Doğu Karadeniz Projesi. İşte bu dört bölgemize özel birtakım eylem
planları yapıyoruz ve bu projelerle bu bölgelerimizi Türkiye ortalamalarına
yaklaştırmak istiyoruz. Bir taraftan da bu bölgelerimizin Türkiye'nin 2023
vizyonuna daha fazla katkıda bulunmasını arzu ediyoruz çünkü biz bu
bölgelerimize bir yük olarak bakmıyoruz, bir varlık olarak bakıyoruz,
kullanılmamış fırsat, kullanılmamış potansiyel olarak bakıyoruz. İnşallah,
önümüzdeki dönemlerde huzur, güven ortamının da pekişmesiyle bu bölgelerimizin
potansiyelini çok daha hızlı bir şekilde harekete geçireceğiz.
Konya’da
da yine, Konya Ovası’nda çok güzel projeler yürütüyoruz. Bir taraftan Mavi
Tünel, bir taraftan toplulaştırma projeleri, barajlar, çevresel açıdan damlama
sulamaya verdiğimiz destekler, yeni örnek model projeler.
KOP
İdaresini de kurduk biliyorsunuz ve bunu etkili bir şekilde hayata geçiriyoruz.
Sadece İdaremiz kanalıyla bu yıl için tahsis ettiğimiz ödenek 100 milyon Türk
lirası. Diğer kurumların da yaptığı çalışmaları düşünürseniz, Konya Ovası’nda
da gerçekten çok hızlı bir çalışma yürütüyoruz, buna da devam edeceğiz.
Sayın
Ensar Öğüt’ün (6/3587) esas numaralı soru önergesinde kalkınma ajansları
gündeme getiriliyor. Bu ajanslarımıza büyük önem verdik. Çok yeni ajanslar
olduğu hâlde, henüz emekleme döneminde olduğu hâlde gerçekten iyi bir
kurumsallaşma sağlıyoruz. Burada 782’si uzman, 13’ü iç denetçi ve 160’ı destek
personeli olmak üzere 955 kişi çalışıyor. Ajanslarımızın en değerli varlığı, bana
göre, işte bu uzmanlarımız. Bizim uzmanlığa ihtiyacımız var, uzmanlık kültürüne
ihtiyacımız var. En ücra köşeye bile, bakın, şimdi, bir yatırımcı gittiği
zaman, Hakkâri’ye bir yatırımcı gittiği zaman, dil bilen, yöre hakkında bilgi
verebilecek, yönlendirme yapabilecek insanlar var.
Ajanslarımızın
kümelenme konusunda çalışmaları var, pilot uygulamaları var. O da sorulmuş.
Özellikle İzmir Ajansımız, Bursa ve Eskişehir bölgesiyle ilgili ajanslarımız
pilot düzeyde kümelenme çalışmaları da yürütüyorlar. Bunları daha sonra başka
bölgelere de yaygınlaştırmayı düşünüyoruz.
Üniversite-sanayi
iş birliği, özel kesim-sivil toplum iş birliği, bütün bu konularda
ajanslarımızın yoğun çalışmaları söz konusu. Ajanslarımız kurumsallaşmasını
tamamladıkça, daha oturdukça, bunlarla ilgili yeni kaynaklarla, yeni
düzenlemelerle de hareket edeceğiz.
Şunu da
vurgulamak isterim: Geçmişte Avrupa Birliği fonlarını çok kaybettik. İyi proje
hazırlanamadığı için, uygun formatta proje hazırlanamadığı için birçok hibe
fonlar, uluslararası fonlar kullanılamadı. Son yıllarda ajanslarımız bu
konularda da etkin bir şekilde sürece müdahil olmuş durumdalar. Sadece bölgesel
rekabet edebilirlik çerçevesinde uygulanan programda 120 milyon euroluk kaynağı
ülkemize kazandırdı ajanslar. Sadece kaliteli proje hazırlayarak, iyi projeler
hazırlayarak bu kaynakları ülkemize çektiler. Aynı şekilde, yatırımcıyı da
cezbetmek için büyük gayret sarf ediyorlar. Sadece hibe destek programları
uygulamıyorlar, bir taraftan da hedefe odaklı tanıtım çalışmalarıyla kendi
bölgelerine daha fazla yatırımcıyı cezbetmeye çalışıyorlar.
Bursa
Milletvekili Sayın İsmet Büyükataman’ın (6/3491) esas numaralı önergesinde
Bakanlığımızın personelle ihtilafları soruluyor. 2011-2013 tarihleri arasında
görev yeri değişikliği, görevden alma gibi nedenlerle Bakanlığımıza karşı
Bakanlık personeli tarafından herhangi bir dava açılmamıştır. 2011-2013
tarihleri arasında Bakanlığımızdan istifa ederek ayrılan bir personele karşı,
mecburi hizmet yükümlülüğünden kaynaklanan alacak için, Bakanlığımızın takibi
üzerine Ankara Muhakemat Müdürlüğü tarafından 1 adet dava açılmış olup söz
konusu dava hâlen devam etmektedir.
Sayın
Ensar Öğüt’ün yine benzer mahiyet taşıyan (6/3455), (6/3456), (6/3457) ve
(6/3465) esas numaralı soru önergelerinde, yine, Güneydoğu Anadolu ve Doğu
Anadolu illerinin kalkınması, bu konuda yapılan çalışmalar gündeme
getirilmektedir. Aslında, az önce, büyük oranda, Doğu Anadolu bağlamında
yaptığımız çalışmaları anlattım. Aynı şey Güneydoğu’da da geçerli, az önce
dediğim eylem planlarını uyguluyoruz. Bizim bu yörelerimiz, geçmişte önemli
canlılıklar göstermiş bölgeler, aslında, tarihinde çok önemli değerler ortaya
koymuş bölgeler. Güneydoğu’ya, Doğu Anadolu’ya gittiğinizde, tarihî eserleri,
şehirlerdeki anıtsal eserleri gördüğünüzde, bu bölgelerin geçmişte ne kadar
büyük medeniyetlere ev sahipliği yaptığını çok rahat bir şekilde
görebilirsiniz.
Burada en
önemli unsurlardan biri şu olmuş tabii: Türkiye, geçmişte sadece Avrupa’yla
ticaret yapmamış, Çin’den Avrupa’ya kadar büyük bir ticaret ağı üzerinde önemli
bir ülke olarak bulunmuş. Bugün de, bir tarihî dönemden sonra, artık Türkiye’de
giderek Asya’ya, Orta Doğu’ya, Kuzey Afrika’ya, Kafkaslara dönük, Karadeniz’e
dönük ciddi bir ticaretin geliştiğini görüyoruz. Aslında, bu geliştikçe Doğu
Anadolu’nun, Güneydoğu’nun, Doğu Karadeniz’in de daha farklı geliştiğini hep
birlikte göreceğiz.
Ben
İran’la ticari ilişkilerden de sorumlu Karma Ekonomik Komisyon Eş Başkanı
olarak şunu çok rahatlıkla söyleyebilirim: Bakın, İran’a gittiğimizde hemen
görüyoruz bunu. Karadeniz’den iş adamlarımız, Doğu Anadolu’dan iş adamlarımız,
Erzurum’dan, Van’dan, Trabzon’dan, orayla ticaret yapıyorlar. Bu gayet doğal.
Biz bu ticareti ne kadar arttırırsak bu bölgelerimiz normal dinamikleriyle o
kadar hızlı bir şekilde gelişir. Sadece suni kamu yatırımlarıyla gelişme olmaz,
bir taraftan da ticareti arttırmak durumundasınız, özel sektör girişimlerini,
yatırımlarını arttırmak durumundasınız. Şimdi, işte, bu önümüzdeki dönem özel
sektör için çok daha elverişli bir dönem. Bir taraftan son on yıldır kamu
olarak ciddi altyapı yatırımları yaptık, belli bir doygunluğa doğru gidiyoruz.
Önümüzdeki üç-beş yıl içinde temel altyapı yatırımlarımız büyük oranda
tamamlanmış olacak. Diğer taraftan teşvik politikaları sağlıyoruz. Nispi huzur
ortamı ve komşu ülkelerle ticaretle de birleştiğinde, bu bölgelerimizde çok
daha hızlı bir şekilde kalkınma sürecinin, gelişme sürecinin gerçekleştiğini
göreceğiz.
Buralarda
bunlara sadece belli yörelerle ilgili politikalar olarak da bakmamalıyız. Bu
yörelerimizdeki gelişmeler ülkemizin genel kalkınmasına da şüphesiz ki destek
veren, güç veren politikalardır. Sağladığımız her istihdam, artırdığımız katma
değer, yaptığımız ihracat, aynı zamanda ülkemizin 2023 vizyonunun gerçekleşmesi
yönünde önemli bir katkıdır diye düşünüyorum.
Bir
taraftan ülkemizi büyütürken, dünyadaki yarışta daha ön sıralara geçirirken,
bir taraftan da daha dengeli bir yapının oluşması açısından bu politikalar son
derece önemli ve biz de son on yılda bu politikalara büyük önem verdik, bundan
sonra da önem vermeye devam edeceğiz diyorum.
Bir
dakikalık vaktim kaldı ama sorulara cevabı bitirmiş oldum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN –
Sayın Bakan, bir beş dakikanızı daha rica edeceğim çünkü Sayın Doğru ve Sayın
Dedeoğlu ek açıklama istemişler, onlara söz vereceğim.
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) – Buradan mı, yerimden mi?
BAŞKAN –
Kürsüden de hitap ederseniz olur, bir dakika süre vereceğim çünkü.
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) – Peki.
BAŞKAN –
Buyurunuz Sayın Doğru.
REŞAT
DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Yeşil
kartlıların sayısıyla ilgili olarak, Sayın Bakan, işte 9,5 milyon civarında
yeşil kartlı olduğunu ifade ettiler.
Sayın
Bakan, bu rakam pek gerçekçi görünmüyor çünkü malumunuz olduğu şekliyle, sosyal
güvenlik primlerini devletin ödemesiyle ilgili bir gelir testi yapılıyor.
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) – Sayın Vekilim, bu rakam Ekim 2011 tarihi itibarıyla.
REŞAT
DOĞRU (Tokat) – Yani, o benim sorduğum soru ama şu anda da o test yapılırken
9,5 milyon civarındaydı.
Gelir
testine müracaat edenler nüfusumuzun neredeyse beşte 1’i, yani 5 kişiden 1’i
gelir testine müracaatta bulunuyor. Bu şu demektir: Yani benim asgari ücret
kadar gelirim yok, asgari ücretin üçte 1’i civarında gelirim var. demektir.
Bakın, bu
gelir testinde, ameliyatlar esnasında yeşil kartlı sayısı 9 milyon civarında,
gelir testi müspet olanlar yani devletin sosyal güvenlik primi ödediği sayı da
11,2 milyon civarında. Dolayısıyla, yeşil kartlının sayısı… Burada nasıl
oluyor? Burası enteresan bir şey yani orada bir aksaklık var gibi.
Hani,
tabii, zaman zaman siz, Hükûmet olarak, ekonominin iyi gittiğinden
bahsediyorsunuz, işte, kalkınma ajanslarından bahsediyorsunuz -biraz önce de bunlardan bahsettiniz- ama
bunun karşılığında da ülkemizde 5 kişiden 1’i “Ben sosyal güvenlik primimi
ödeyemiyorum, dolayısıyla da benim gelirim asgari ücretin üçte 1’inden az.”
diye bir ifade kullanıyor. Burada bir tenakuz var diye bunu söylemek istiyorum.
Bir
ikincisi de, 5084 sayılı Kanun, malumunuz olduğu şekliyle, 31/12/2012 tarihinde
son buldu yani uzatılmadı. Bakınız, bu kanunun son bulmasıyla beraber ülkemizde
birçok iş yeri şu anda kapanma durumuyla karşı karşıyadır. Ben Tokat
Milletvekiliyim, Tokat’ta şu anda bununla ilgili çok ciddi oranda sıkıntılar
var.
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) – 5084’ü mü kastediyorsunuz?
REŞAT
DOĞRU (Tokat) – Evet.
Bununla
ilgili size zaman zaman sorular sorduk, sizler dediniz ki veya sizin diğer
arkadaşlarınız da aynı şekilde söylediler: “Bu kanuna münhal başka kanunlar
çıkartılacak.” Bu şekilde söylediniz ama şu ana kadar böyle bir gelişme de
olmadı. Bu yönde bir çalışmanız var mı? Bunu soracaktım ben size. Buna cevap
verirseniz…
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Doğru.
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) – Cevap vereyim mi?
BAŞKAN –
Cevap verebilirsiniz tabii Sayın Bakan.
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) – Peki, teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bir defa,
yoksullukla ilgili şunu söylemek isterim: Şimdi, “imkânı kısıtlı, imkânı dar
vatandaş” kavramıyla uluslararası anlamda “yoksul” tanımını birbirinden
ayırmamız lazım. Uluslararası sınıflandırmayla yoksulluk, biliyorsunuz, 1
doların altında harcaması olan, 2 dolar 15 sentin altında harcaması olan, 4
dolar 30 sentin altında harcaması olan kişiler hesaplanıyor, bunlar da satın
alma gücüne göre hesaplanıyor.
REŞAT
DOĞRU (Tokat) – Bizdeki sosyal güvenlik priminde üçte 1’dir efendim.
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) – Bir müsaade ederseniz…
1 dolar
ve 2 dolar Türkiye’de çok şükür kalmadı -mutlak yoksulluk göstergesi bunlar,
satın alma gücüne göre, dünya ile mukayeseli- 4 dolar 30 sent de son sınırımız.
İnşallah, bunu da hallettiğimizde Türkiye artık mutlak yoksullukla değil nispi
yoksullukla uğraşacak. Burada da sayılar şöyle: On yıl önce, nüfusumuzun yüzde
30’u 4 dolar 30 sentin altındaydı. On yıl önce 66 milyondu nüfusumuz, 20
milyondan fazla insanımız maalesef bu durumdaydı. En son ölçümümüzde, TÜİK’in
yaptığı ölçümde bu oran yüzde 2,8’e kadar geriledi, aşağı yukarı 2,1 milyon,
aklımda kaldığı kadarıyla.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Satın alma gücü paritesine göre, değil mi?
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) – Dolayısıyla uluslararası anlamda yoksul
sayısında ciddi bir düşüş var ama bir taraftan da Türkiye’de tabii ki yaşam
şartları değişiyor, yaşam imkânlarını daha fazla geliştirmemiz gerekiyor, dar
gelirli vatandaşlarımıza daha fazla hizmet ve destek sunmamız gerekiyor. Bu
anlamda, yeşil kartlı sayısıyla mutlak anlamda yoksul olan sayısını birbirine
karıştırmamak gerekir. Yeşil kartlı olması demek, mutlak anlamda, uluslararası
tanımlarla yoksul olduğu anlamına gelmiyor. Tabii ki dar gelirli olduğu
anlamına gelebilir veya sosyal güvenliğe ihtiyaç duyduğu anlamına gelebilir.
Diğer
taraftan, 5084’le ilgili bir soru sordunuz. 5084’ten, biliyorsunuz, ondan
işletmelerimiz yararlandı; yatırım yaptıkları için yararlanmışlardı. 2009’da
süresi tamamlandığı hâlde biz onu üç yıl daha uzattık. Şimdi, yeni gelen
taleplerle birlikte, Meclisimizden geçtiğimiz günlerde bir kanun çıktı. O kanun
içindeki maddelerden bir tanesi de -Cumhurbaşkanımız henüz imzalamadı
zannediyorum ama Meclisimizden geçti- bir maddesi de Bakanlar Kurulumuza yetki
veren bir madde.
REŞAT
DOĞRU (Tokat) – Çok yetersiz Sayın Bakan.
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) – Yani bu işçi primlerinde Bakanlar Kurulumuza
belli oranda ve belli sürelerle indirim yapma yetkisi veriyor. O, kısmen de
olsa bunu telafi edecek inşallah.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz.
Sayın
Dedeoğlu…
MESUT
DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) – Teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, Türkiye’de ve Kahramanmaraş’ta tarlaların büyük bir bölümü ekilmez
oldu. Bunun en büyük sebeplerinden bir tanesi, tarımın girdileri,
maliyetlerinin çok yüksek olması; başta mazot olmak kaydıyla, gübre olmak
kaydıyla. Bununla beraber, yine Türkiye’de ve Kahramanmaraş’ta hayvancılık yok
olma noktasında. Kahramanmaraş’ta öyle ahırlar var ki şu anda bomboş durumda.
Süt veren o güzelim hayvanlar hep kasaplara satılmak durumunda kaldı ve bu
tarlalar da ekilmediğinden dolayı saman ithal etmek durumunda kaldık. 2013
yılı, 2014 yılı ve 2015 yılında tarıma ve hayvancılığa bir teşvik düşünüyor
musunuz? Yoksa yine bu yıllarda, önümüzdeki üç yıl içerisinde saman ithaline
devam edecek miyiz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Dedeoğlu.
Buyurunuz.
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Milletvekilim.
Burada
Sayın Dedeoğlu’nun sorduğu soruya, aslında, sözlü sorulara cevap verirken de
karşılık vermeye, cevap vermeye çalışmıştım. Geçen yıl yaşanan arızi bir
durumdu aslında. Bir taraftan ciddi bir kuraklık belli bölgelerimizde, bir
taraftan artan hayvan sayısı arz-talep dengesizliği oluşturdu ve yem fiyatları
gerçekten oldukça yüksek bir düzeye çıktı. Biz de üreticilerimizi korumak
amacıyla, üreticilerimizin daha düşük maliyetle yem bitkisi bulması açısından,
az da olsa, belli bir miktarda ithalata müsaade ettik ki o fiyatlar belli bir
seviyede oluşsun ve üreticimiz bir nebze rahatlasın istedik. Ayrıca, yine belli
bir ithalat yapıp üreticilerimize düşük fiyatla dağıtım söz konusu oldu tarım
kooperatifleri kanalıyla. Bunun amacı, o yıl oluşan bu durumu nispi olarak da
olsa rahatlatmaktı. Bu yıl inşallah benzer bir durum yaşamayacağız, yağışlar
daha iyi gidiyor.
Aslında,
hayvan sayılarına baktığımız zaman, son on yılda hayvan sayılarımızın ciddi bir
şekilde -küçük başta, büyük başta- arttığını görüyoruz. Bir taraftan bölgesel
programlarımızda, DAP bölgesinde, GAP bölgesinde örneğin hayvancılığa ciddi
destekler sunuyoruz.
Bakın,
GAP bölgesinde 50 baş ve üzeri tesislere yüzde 40 civarında teşvik sağlıyoruz.
Yine Ziraat Bankası kanalıyla, biliyorsunuz, sıfır faizle ciddi krediler sunduk
hayvancılık anlamında. Tarım Bakanlığımız, geçmişle mukayese edilemeyecek
ölçekte, hayvancılığa tarımsal destekler kapsamında destek sunmaya başladı.
Bütün bunlar tabii ki olumlu gelişmeler. Ama Avrupa Birliğiyle… Biliyorsunuz,
Avrupa Birliğindeki şartlar, iklim, oradaki durumla bizimki birbirinden farklı.
Belli ülkelerin, yağıştan dolayı, iklim şartlarından dolayı, doğal olarak çok
farklı rekabet üstünlükleri var. Bunu da telafi edebilmek için, bizim, giderek
daha büyük ölçeklerde bu işi yapmamız lazım. Yani çok küçük ölçeklerde
hayvancılık sosyal anlamda önemli olabilir ama kabul edelim ki ticari anlamda
sürdürülmesi çok zor. Bizim, artık, tarım sektöründe, hayvancılıkta da
profesyonel, modern işletmeleri daha fazla artırmamız, geliştirmemiz ve bu
dönüşümümüzü devam ettirmemiz lazım. Bu zaten başlamış durumda. Gittiğimiz
birçok yerde bunu sahada da görüyoruz. Artık, Türk özel sektörü de bu
hayvancılık konusunda ciddi yatırımlar yapmaya başladı ve biz bunu devam
ettirebilirsek, uygun ölçeklerde bu işleri devam ettirebilirsek
hayvancılığımızın geleceği de çok daha iyi olacaktır.
Hepinize
saygılar sunuyorum.
Teşekkür
ederim, sağ olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
Soru
önergeleri cevaplandırılmıştır.
Bir saat
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.48
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.52
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER : Mustafa HAMARAT (Ordu),
Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 107’nci Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına
geçiyoruz.
1'inci
sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın'ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci
sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
2- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü
sırada yer alan, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İstanbul Milletvekili
Sebahat Tuncel'in; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonu, Çevre Komisyonu, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
3.- Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel'in; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonu, Çevre Komisyonu, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (1/771) (S. Sayısı: 460)
(x)
BAŞKAN -
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
15/05/2013
tarihli 104’üncü Birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun
olarak görüşülen tasarının birinci bölümde yer alan maddelerinin oylamaları
tamamlanmıştı.
Şimdi,
ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci
bölüm 9 ila 15’inci maddeleri kapsamaktadır.
İkinci
bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Müslim
Sarı konuşacaktır.
Buyurunuz
Sayın Sarı. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU
ADINA MÜSLİM SARI (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Her ne
kadar boş sıralara konuşmak zor olsa da mümkün olduğunca genel bir
değerlendirme yapmaya çalışacağım.
Yasanın
ikinci bölümü birçok önemli maddeden oluşuyor ve birbiriyle de çok alakalı
olmayan maddeler ama bu maddelerin üzerinde arkadaşlarım yeri geldikçe kendi
düşüncelerini aktaracak. Ben, on dakikalık süre içinde, adına “varlık barışı”
denilen ilgili madde ve çerçevesinde, bu yasanın en önemli maddelerinden biri
olan varlık barışıyla ilgili düşüncelerimi aktarmaya çalışacağım.
Sevgili
arkadaşlar, son zamanlarda Türkiye ekonomisine ilişkin yapılan
değerlendirmelerde oldukça olumlu bir havanın çizildiğini ve kamuoyunda da
böyle bir algı yaratılmaya çalışıldığını hep beraber biliyoruz. Bir yandan
kredi derecelendirme kuruluşlarının not artışları, diğer yandan IMF’e yapılacak
ödemenin son taksitinin ödenmiş olmasının etkisiyle böyle bir havanın, böyle
bir algının yaratılmak istendiğini biliyoruz.
Aslında,
bugün konuştuğumuz varlık barışı ile ilgili yasa durumun çok iyi olmadığının
bir itirafı. Hangi açıdan itirafı? Şu açıdan itirafı: Bakınız, değerli
arkadaşlar, şöyle bir algı var; “Türkiye'nin borçları azaldı.” Gerçekten de
Maastricth Kriterlerine baktığımız zaman, kamu borcunun millî gelire oranının
aşağıya doğru indiğini ve yüzde 36’lara kadar gerilediğini görüyoruz, Sayın
Başbakan da sürekli olarak bunu gündeme getiriyor, “nereden nereye” derken borç
stoklarından örnekler veriyor ancak ekonominin borç yaratma dinamiği devam
ediyor. Neden? Çünkü, ekonomi sürekli bir biçimde cari işlemler açığı veriyor.
Cari işlemler açığını finanse edebilmek için borç yaratıcı kalemlere dayanan
finansman modeli ister istemez dış borç stoklarını biriktirecektir,
çoğaltacaktır. Dolayısıyla, böyle bir ekonomik modelde borç stoklarının artması
kaçınılmazdır. Peki, kamunun borç stokları aşağıya doğru düşüyorsa, geriliyorsa
o hâlde bu boşluğu kim karşılıyor? Yani, ödemeler dengesinin finansmanı
görevini kim yerine getiriyor? Elbette ki özel sektör.
(x) 460 S. Sayılı Bazmayazı 15/05/2013 tarihli
104’üncü Birleşim Tutanağı’na eklidir.
Şimdi,
özel sektöre ilişkin borç rakamları hakkında hiç kimse konuşmuyor, Sayın
Başbakan suskun. Bakınız, ben size bir grafik göstereyim, devletin resmî
rakamları, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının resmî rakamları: 2002 yılında
Türkiye’de özel sektörün dış borcu 43 milyar dolar. Yani 2002 yılına kadar
gelen bütün hükûmetler birikimli olarak 43 milyar dolar borç bırakmışlar. 2002
yılından sonraya baktığımız zaman, son on yıla baktığımız zaman özel sektör
borcunun 226 milyar dolara çıktığını görüyoruz yani 5 kat arttığını görüyoruz.
Yani, cumhuriyet tarihi boyunca yapmış olduğumuz borcun 5 katını son on yılda
yapmışsınız.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) – Millî gelire oranı ne olmuş?
MÜSLİM
SARI (Devamla) – Lütfen dinler misiniz. Bir değerlendirme yapmaya çalışıyorum.
Son on
yılda bütün cumhuriyet tarihi kadar yapmış olduğumuz borcun 5 katı kadar borç
yapmışsınız. Bunun sonucu olarak da reel sektör döviz pozisyon açıkları kaç
olmuş biliyor musunuz arkadaşlar? 18 milyar dolardan 142 milyar dolara çıkmış
son on yılda.
Şimdi,
aslında varlık barışının üzerine konumlandığı nokta tam da burada. Bakın, IMF
son programında, son raporunda diyor ki: “Gelişmekte olan ülkeler için -içinde
Türkiye’nin de bulunduğu gelişmekte olan ülkeler için- ciddi ekonomik riskler
vardır. Bu risklerden biri bu ülkelere gelen sıcak paradır, bu ülkelere gelen
finansmandır.” Diyor ki: “Son on yılda, gelişmekte olan ülkelere gelen
finansman 5 kat artmıştır.” Ya, yüzde 50 artmıştır diyor son on yılda.
Türkiye’ye gelen finansman ise bundan çok daha fazladır. Yani, Türkiye
ekonomisinde ciddi bir kırılganlık vardır. Şimdi, biz buna ilişkin
değerlendirmelerimizi yaptığımızda, “Şirketlere ilişkin borçlar arttı.”
dediğimizde, Türkiye’nin ödemeler dengesine ilişkin problemlerin finansmanı
üzerinden yaratılan kaynakların ciddi şekilde sıkıntılı olduğunu söylediğimizde
Hükûmet çevreleri ve resmî çevreler bize hep şunu söylüyorlar: “Yahu, aslında
bunlar bizim borçlarımız değil ki. Yurt dışından gelen ve borç olarak, borç
istatistiklerinde yer alan rakamlar aslında bizim borçlarımız değil.” Peki
bunlar ne? “Bunlar, vaktizamanında yurt dışına çıkartılmış olan ve bir şekilde
kredi olarak Türkiye’ye getirilen paralar.” İşte tam da Türkiye’nin
kırılganlıkları bu kadar yükselmişken, işte tam da şirket borçları bu kadar yükselmişken,
işte tam da Türkiye’ye ciddi anlamda sıcak paraya ilişkin bir finansman kapısı
açılmışken ve ciddi miktarda finansman geliyorken, tam da Amerika’da IMF bu
raporu yayınlarken Sayın Babacan varlık barışından bahsetti ve bir varlık
barışının geleceğinden bahsetti, varlık barışına ilişkin bir düzenlemenin
yapılacağından bahsetti. Şimdi, bunun zamanlaması çok manidardır. Bunun tam da
buna ilişkin risklerin tartışıldığı bir noktada gündeme getirilmesi çok
manidardır. Ve biz aslında şunu söylemeye çalışıyoruz: “Ey yabancı sermaye,
bizim ödemeler dengesi istatistiklerimiz açısından ya da bizim dış borç
istatistiklerimiz açısından borç görünen ve kırılganlık yaratan, Türkiye
ekonomisi için önemli bir kırılganlık unsuru olan paralar aslında kırılganlık unsuru
değildir. Bunlar, aslında vaktizamanında bizim yurt dışına çıkarttığımız ve bir
şekilde Türkiye’ye geri getirdiğimiz paralardır.” demek istiyoruz aslında.
Dolayısıyla, aslında burada bir itiraf var. Bu neyin itirafı? Türkiye
ekonomisinin dış kırılganlığının giderek derinleşmekte olduğunun itirafıdır.
Şimdi
“varlık barışı” dediğimiz kavram ya da “varlık barışı” dediğimiz düzenleme,
aslında, tam da bu anlamda önemli olan bir düzenlemedir. Varlık barışı ya da
bir ülkenin vaktizamanında yurt dışına çıkartılmış olan paralarının yurda
getirilmesi ve ekonomiye kazandırılmasına ilişkin düzenlemeler, bu şekilde
yapılan düzenlemeler bir defaya mahsus olarak yapılır, çok olağanüstü dönemler
olduğunda yapılır, ciddi anlamda finansal kaynağa ihtiyaç duyduğunuz dönemlerde
yapılır. Neden? O kaynaklardan yararlanmak istersiniz. Ekonominin buna ihtiyacı
vardır. Şimdi, siz 2008 yılında böyle bir düzenleme yaptınız. Ama, bu
düzenlemenin üzerine ikinci kez böyle bir düzenleme yapıyorsunuz. Şimdi, burada
bir itiraf var.
Şimdi,
ben şunu sormak isterim: Asıl olan, kazancın vergilendirilmesidir, o ülkede
elde edilen kazancın ortalama vergi yükü üzerinden vergilendirilmesidir.
Türkiye’de kaçtır ortalama vergi yükü? Bununla ilgili değişik hesaplamalar var;
25’tir, 27’dir, 28’dir, 30’dur, her neyse ama bu ülkede elde edilen kazancın
ortalama vergi yükü üzerinden hesaplanması ve vergilendirilmesi esastır.
Şimdi,
siz şunu söylüyorsunuz: “Son beş yılda, 2008 yılından sonra da Türkiye’den
ciddi miktarda kaynak çıkışı oldu. Bir şekilde kayıt dışı ekonomik modellerle
biz bu geliri elde ettik ama bunu takip edemedik, bunu vergileyemedik, ortalama
vergi yükü üzerinden vergi alamıyoruz. Ne yapıyoruz? Bunları affediyoruz.
Bunları getirsinler, yüzde 2’den vergi almaya razıyız. Yani, yüzde 2 üzerinden
vergi aldığımızda bunun kaynağını sormayacağız ve bu paralara hiçbir biçimde
dokunmayacağız.”
Şimdi,
dolayısıyla, Türkiye’de emeğiyle kazanan, gerçekten kayıt içinde bulunan ve
vergisini ödeyen mükellefin ne suçu var? Yani, burada bir haksız rekabet
yaratmış oluyoruz. Şöyle bir hesaplama yapılmış olsaydı biz yine bunu kabul
edecektik: “2008 yılında böyle bir düzenleme yapıldı. Bu düzenlemeyle şu kadar
gelir elde edildi -ki bunun rakamlarını veriyorsunuz- ancak bu düzenleme
sonrasında Türkiye’de kayıt dışıyla mücadelede ciddi bir ivme kazandırıldı
Türkiye’ye ve kayıt dışındaki şu kadar kaynağın kayıt içine alınması sağlandı.”
denmiş olsa, bunun hesapları bize verilmiş olsa, buna ilişkin bir değerlendirme
yapılmış olsa biz bunu yine kabul edeceğiz ama böyle bir durum söz konusu
değil. Bu konuyla ilgili herhangi bir açıklama yapılmış değil.
Vergi
barışının bir başka boyutu da kuşkusuz ki vergi düzenlemeleri üzerindedir.
Bakınız, büyüme hedefi tutmayacak, yurt içi talebin canlandığına ilişkin hiçbir
işaret yok. 2013 yılında yüzde 4’lük büyüme hedefinin tutturulması imkânsızdır.
Yüzde 4 büyüme hedefi tutturulamadığı için de vergi hedefine ulaşılamayacak.
Vergi hedefine ulaşılamayacağı için de dolaylı vergilerde bir akamet olacak.
Dolaylı vergiler için başta kurguladığımız hedeflere ulaşmamız mümkün değil
çünkü dolaylı vergiler, büyümeyle, ekonomik canlanmayla bire bir ilgilidir.
Şimdi, siz, yüzde 4 değil de yüzde 2’lerde bir büyümeye razı olduğunuzda o
zaman yüzde 2’ye denk gelen bir vergi hasılatına da razı olacaksınız demektir
ve bunun doğal sonucu, vergilerin, vergi hedeflerinin tutmamasıdır.
Göreceksiniz, ikinci çeyrekten itibaren Türkiye’de tutmayan vergi hedeflerini tutturabilmek için
çok ciddi zamlar yapılacak önümüzdeki dönem. Başta doğal gaz olmak üzere
-burada ilan ediyorum- kamu fiyatları önümüzdeki dönem ciddi bir biçimde
artacak.
İşte
vergi barışının, vergi düzenlemeleri
açısından ya da vergi hasılatı açısından da son derece önemli bir yanı var,
dolayısıyla böyle bir değerlendirmeyi de yapmak gerekir diye düşünüyorum. Ve bu
vergi barışına ilişkin ne kadar kaynağın Türkiye’ye getirileceğine, bunun
üzerinden ne kadar bir vergi hasılatı elde edileceğine ilişkin de -çok üzülerek
söylüyorum- ne Maliye Bakanlığımızda ne Hükûmette herhangi bir çalışma yoktur,
bu konuyla ilgili bütün sorularımız cevapsız kalmıştır.
Bu
değerlendirmelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederiz Sayın Sarı.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milleti Erkan Akçay.
Buyurunuz
Sayın Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU
ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 460 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
15
maddelik bu kanun tasarısında, konu itibarıyla aralarında hiçbir bağlantı
olmayan 7 kanunda çeşitli değişiklikler
yapılmaktadır. Özellikle son yıllarda yaygınlaşan bu şekildeki yasa yapım tarzı
hukuku altüst etmiş bulunmaktadır. Ve biz defalarca bu hususu dile getirmemize
rağmen bu alışkanlıktan vazgeçme yerine, tam aksine bütün yasal düzenlemeleri
bir torba şeklinde yapma alışkanlığı artarak devam etmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmet tasarısında, 5726 sayılı Tanık Koruma
Kanunu kapsamında haklarında koruma tedbirleri uygulanan kişilerin de sağlık
hizmetleri ve katılım paylarının devlet tarafından karşılanması
öngörülmekteydi. Ancak, Komisyonda yapılan ikazlar neticesinde bu madde
tasarıdan çıkartılmıştır. Böylelikle, AKP Hükûmetinin, birçoğunun PKK’lı olduğu
bilinen gizli tanıkları genel sağlık sigortası kapsamına alma girişimi şimdilik
engellenmiştir. Bundan sonrası için de Allah kerim diyoruz.
5510
sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 73’üncü
maddesinde yapılan değişiklik sonucu, özel hastaneler tarafından alınabilecek
ilave ücretin tavanı, Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonunca belirlenen
sağlık hizmetleri bedelinin 1 katından 2 katına yükseltilmektedir. Yani, AKP
Hükûmeti özel hastanelerce alınabilecek ilave ücretin tavanını yüzde 100
artırmaktadır. Bu düzenlemeyle yanlış sağlık politikalarının faturası yine
halka çıkarılacaktır. Yapılan düzenleme, sigortalılar ile emekli, dul ve
yetimlerin büyük çoğunluğunun özel hastane hizmetlerinden yararlanabilme
imkânını ortadan kaldıracak ve devlet hastanelerinde yığılmalara neden
olacaktır.
Bu
tasarının bize göre en önemli ve en dikkat çekici maddelerinden birisi de
13’üncü maddeyle düzenlenen Gelir Vergisi Kanunu’na geçici 85’inci madde
ilavesiyle ve kamuoyunda “varlık barışı” diye anılan düzenlemeyle
yapılmaktadır. AKP Hükûmetinin, IMF’ye olan borcumuzun sıfırlandığı, finansal
durumumuzun iyiye gittiğini söylediği bir ortamda ancak darboğazda ve ağır
ekonomik krizlerde yapılması gereken varlık barışı gibi bir düzenlemeyi yapması
oldukça manidardır.
Varlık
barışı düzenlemesinin ekonomik boyutunun itirafını Başbakan Yardımcısı Sayın
Ali Babacan, 16 Nisanda Amerika Birleşik Devletleri’nde Amerikan Ticaret
Odasının Türkiye Yatırım Haftası’ndaki toplantısında dile getirmiştir. Varlık
barışı konusunu gündeme getiren Sayın Babacan’ın bunun için uluslararası bir
finans merkezini seçmesi ayrıca düşündürücüdür. Öte yandan, Hükûmetin Türk
yatırımcısının servetini ülkeye çekmek istemesi, Başbakanlık Yatırım Destek ve
Tanıtım Ajansının Türkiye’yi yatırım cenneti olarak göstermesiyle de
çelişmektedir. Bu nasıl bir cennet ki kendi yatırımcısını dahi ülkede
tutamamaktadır.
Bu
düzenleme, AKP Hükûmetinin varlık barışına yönelik ikinci düzenlemesidir. İlk
düzenleme 13/11/2008 tarihli ve 5811 sayılı Bazı Varlıkların Millî Ekonomiye
Kazandırılması Hakkında Kanun’la yapılmıştı ve daha sonra 2009 Haziranında da
bu kanun süre uzatımına tabi tutulmuştu. 5811 sayılı Kanun yurt içini de
kapsarken bu tasarı sadece yurt dışından gelecek varlıklara yönelik
bulunmaktadır. İçeriği de 5811 sayılı Kanun’un yurt dışını kapsayan
hükümleriyle hemen hemen aynıdır.
Bu
düzenlemeye göre, gerçek veya tüzel kişilerce 15 Nisan 2013 tarihi itibarıyla
sahip olunan ve yurt dışında bulunan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer
sermaye piyasası araçları ile taşınmazların,
31 Temmuz 2013 tarihine kadar Türk lirası cinsinden rayiç bedelle
bankalara, aracı kurumlara bildirilerek ya da vergi dairelerine beyan edilerek
kayıtlara alınması ve bu varlıklardan da yüzde 2 oranında vergi alınması
öngörülmektedir. Bildirilen veya beyan edilen varlıklar nedeniyle hiçbir
surette vergi incelemesi ve vergi tarhiyatı yapılamayacaktır. Yurt dışından
döviz vesaire varlık getirenlere ve bildirenlere bu varlığın kaynağı
sorulmadığı ve araştırılmadığı gibi, vergisinin ödenip ödenmediğine de
bakılmayacaktır. Ancak asıl önemlisi, bildirilen varlığın kara para gibi bir
suç ekonomisinden doğup doğmadığı da araştırılmayacaktır. Bu düzenlemeyle, yine
özel ve örtülü bir af getirilmekte ve bir kara para aklaması yapılmaktadır,
bavulla yurt dışından kara para getirilmesine yeni bir imkân verilmektedir.
Kara para ve aklanmasına yönelik uluslararası hukuk kuralları, uluslararası
anlaşmalarla Türkiye’nin kara para ile ilgili olarak taraf olduğu ikili
anlaşmalar dikkate alınmamaktadır. Yurt dışındaki varlıkları kayda almaya
yönelik bu düzenleme, suçu ve suçluyu affetmeye yöneliktir. Bu kanunda verilen
güvence vergi takibi yapmamanın dışında vergi kaçakçılığını da âdeta teşvik
eder mahiyettedir. Kayıt dışıyla mücadele yok, kayıt dışını meşrulaştırmak var.
Bugün,
durgunluğun hâkim olduğu ülke ekonomisine canlanma ve dinamizm yaratacak kaynak
girişine olumlu bakmakla birlikte, konusu suç teşkil eden gayrimeşru, hatta
insanlık ve Türkiye aleyhine, hatta terör faaliyetlerinden elde edilmiş
varlıkların her ne pahasına olursa olsun kayda alınması anlayışını kesinlikle
doğru bulmuyoruz. AKP, varlık barışı düzenlemesiyle binbir tavizle silahlarıyla
yurt dışına çıkma ricasında bulunduğu terör örgütü PKK’ya 60 milyar dolar
civarında mali servetiyle geri dönme imkânı getirmektedir. Terör örgütü
özellikle büyük şehirlerde bu paralarla yeni bir güç elde edecektir, yeni ve
meşru. İmralı canisini dini bütün bir insan gibi gösteren, dağa çıkan
PKK’lıları haklı göstermeye çalışan, PKK’nın taleplerini 63 aklı karışık
kişiyle Türk milletine hazmettireceğini sanan AKP Hükûmeti, bu tasarıyla da
terör örgütünün kara parasını aklama gayreti içerisindedir. AKP, bugün varlık
barışını gündeme getirirken Meclisin daha üç ay önce kabul ettiği Terörizmin
Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun’un hiçbir anlamı kalmamaktadır çünkü
PKK’nın uyuşturucu, silah kaçakçılığı, insan kaçakçılığı, haraç, fidye gibi
araçlarla elde ettiği kara para aklanacaktır.
Tasarının
9’uncu maddesiyle mülkiyeti TİGEM’e ait olan ve Şanlıurfa Ceylânpınar,
Beyazkule ve Gümüşsu mevkilerinde bulunan toplam 169 milyon metrekare yüz
ölçümlü taşınmaz hak sahipliği tespit edilen göçer ailelerine tahsis
edilmektedir. Düzenlemede, göçer ailelerinin iskânı için gerekli olan kısımlar
belirsizdir. Ceylânpınar Tarım İşletmesi, arazi bütünlüğü ve bölgenin tarıma
elverişliliği bakımından büyük potansiyele sahiptir. İyi kullanıldığı takdirde
Türkiye'nin hububat ve damızlık hayvan ihtiyacının yarısını
karşılayabilecektir. Bu nedenle, göçerlerin ekonomik ve sosyal sorunlarına
mutlaka çözüm getirilmelidir ancak Ceylânpınar Tarım İşletmesinde arazi
bütünlüğü de sağlanmalıdır.
Yine,
diğer bir madde, 10’uncu maddede, yükseköğretim kurumlarının ikinci öğretim
yapan birimlerinde ödenecek fazla çalışma ücretinin tavanı bütçe kanunu ile
belirlenen saat başı fazla çalışma ücretinin 3 katı olarak belirlenmektedir.
Öğretim elemanlarının yanı sıra idari personele de bu fazla çalışma ücretinin
verilmesi öngörülmektedir. Ancak, öğretim elemanlarına aynı süre için ek ders
ücretiyle birlikte fazla çalışma ücreti ödenmeyeceği de hükme bağlanmaktadır.
Bu kısıtlamanın uygun olmadığını düşünüyoruz.
Bu
düşüncelerle, sözlerime burada son veriyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Akçay.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Mardin Milletvekili Erol Dora.
Buyurunuz
Sayın Dora. (BDP sıralarından alkışlar)
EROL DORA
(Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 460 sıra sayılı Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı görüşmelerinin ikinci bölümü üzerine Barış ve
Demokrasi Partisi adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, artık bir AK PARTİ klasiği hâline gelmiş yeni bir torba
yasayla daha karşı karşıyayız. Birbiriyle herhangi bir ilgisi olmayan,
görüşülmesi gereken, ilgili komisyonları da dikkate almayarak hazırlanan ve
önümüze konulan torba yasa tasarısının, açıkça ifade etmek gerekiyor ki görüş
ve öneriler dikkate alınmadığı için, yakın zamanda değişikliğe uğrama ihtimali
oldukça yüksektir.
AK PARTİ
Hükûmeti iktidara geldiğinden bu yana, çevre politikalarında, tüm resmî
belgelerde ve yetkililerin söylemlerinde “sürdürülebilir kalkınma” lafının
hatırı sayılır bir ağırlığı olduğunu görüyoruz. Dahası, “sürdürülebilir
kalkınma” söyleminin sadece retorikte kalmadığını, AK PARTİ hükûmetleri
dönemindeki son on yıllık süreçte uygulanagelen neoliberal politikalar ile
çevre politikalarının bir nevi tamamlayıcısı olarak ön plana çıktığını
söyleyebiliriz. Hakkını teslim edelim, bu konuda AK PARTİ hükûmetleri çok
tutarlı davranmışlardır. Neoliberalizm nasıl sorgulanamaz bir amentü olarak
kabul edilmişse bu amentünün gereği olarak “sürdürülebilir kalkınma” söylemi de
bu temel politikayı ve ideolojiyi destekleyen en önemli kaldıraç olarak görev
yapmıştır. Bir çok çevreci grubun AK PARTİ’nin çevre politikalarını yeteri
kadar sürdürülebilir kalkınmayı dikkate almadığı konusunda eleştirmelerine
karşın, AK PARTİ Hükûmeti kadar Türkiye'de bu kavramı hakkıyla uygulayan başka
bir hükûmet daha gelmemiştir.
Sürdürülebilir
kalkınma, iki yüz yıllık ilerleme miti ve kapitalizmin başat rol oynadığı
toplumsal ve iktisadi ilişkiler yumağından ibaret olmuştur. Sanayi Devrimi’nin
ve kapitalizmin başat iktisadi yapı olmaya başlamasıyla ilk olarak İngiltere ve
Avrupa’da başlayan kalkınmanın sosyal inşası, politik bir plana bağlı
kalmıştır. Bu politik inşanın temelinde, ekonomik alanı toplumsal ve kültürel
özelliklerden azade ve özerk, her türlü sorgulamanın ötesinde kendinden menkul
bir alan olarak kabul eden iktisadi ideoloji yatmaktadır. Bu zihniyetten
hareketle, AK PARTİ hükûmetlerinin neoliberal politikaları küresel ekonomiye
eklemlenme ve ekonomik büyümeyi sağlamaya odaklandığından, yatırımları
hızlandırma, yabancı sermayeyi çekme, piyasayı canlandırma amacının önündeki
tüm engeller teker teker bertaraf edilmeye çalışılmış; bu bağlamda, doğal
varlıkları bir an önce ekonominin işleyişine sokma düşüncesiyle çevresel etki
değerlendirmesi (ÇED) sisteminde müteakip kereler değişiklik yapılmıştır. İlk
olarak daha önce yaklaşık 117 gün süren ÇED süreci 35 güne düşürülmüş, 2003
yılındaki yönetmelik değişikliğiyle ÇED ön araştırmasına bağlı tutulan projeler
için rapor hazırlama yükümlülüğüne son verilmiş, bu kapsamdaki faaliyetler için
yalnızca proje tanıtım dosyasının hazırlanması yeterli görülmüş, bunlar için
öngörülen halkın bilgilendirilmesi toplantısı da kaldırılmıştır.
Tasarıda
yapılan düzenlemeyle 2872 sayılı Çevre Kanunu’na geçici bir madde eklenmiştir.
Bu geçici maddeye göre 23/6/1997’den önce yatırım programına alınmış ve
maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren planlaması ve ihalesi yapılmış
projelerden çevresel etki değerlendirme istenmesi zorunluluğu kaldırılmaktadır;
yapılan düzenleme buna yöneliktir. Nereden bakarsanız bakın bir skandal olarak
nitelendirilebilecek bu düzenlemeyle çevresel olarak olumsuz etkileri büyük
olacak yatırımlar çevresel etki değerlendirmelerinin dışında tutulacaktır.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Sağlık hizmetleri ve
çevrenin korunması” başlıklı 56’ncı maddesinde “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir
çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak
ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.” hükmüne yer
verilmiştir.
2872
sayılı Çevre Kanunu, sürdürülebilir çevre ve sürdürülebilir kalkınma
ilkelerinin içeriği itibarıyla hem bugünün hem de gelecek kuşakların çevresini
oluşturan tüm çevresel değerlerin bir alanda ıslahı, korunması ve
geliştirilmesiyle sağlıklı bir çevrede yaşamasını güvence altına almaktadır.
Aynı yasanın “Çevresel etki değerlendirmesi” başlıklı 10’uncu maddesinde
“Gerçekleştirmeyi planladıkları faaliyetleri sonucu çevre sorunlarına yol
açabilecek kurum, kuruluş ve işletmeler, çevresel etki değerlendirmesi raporu
veya proje tanıtım dosyası hazırlamakla yükümlüdürler.” ifadesi yer almaktadır.
Buna göre “Çevresel etki değerlendirmesi olumlu.” kararı veya “Çevresel etki
değerlendirmesi gerekli değil.” kararı alınmadıkça bu projelerle ilgili onay,
izin, teşvik, yapı ve kullanım ruhsatı verilemez, proje için yatırıma
başlanamaz ve ihale edilemez. Ama, şimdi, Gebze-İzmir otoban yolu, Hasankeyf’i
sular altında bırakacak Ilısu Barajı, üçüncü köprü, Mersin Akkuyu nükleer
santralı gibi çevresel olumsuz etkileri yoğun olan dev yatırımlar ÇED kapsamı
dışına çıkartılmaya çalışılmaktadır. Doğamızın korunması ve çevre kirlenmesinin
önlenmesi konusunda denetimsizlik yaratacak olan bir düzenlemenin yapılmış
olmasını, çocuklarımıza miras bırakacağımız çevreye bir saygısızlık olarak
görmekteyiz. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı daha önceleri yönetmelik
düzenlemeleriyle ÇED raporlarını bertaraf etmeye çalıştı ancak her seferinde
Danıştay engeline takıldı. Şimdi yapılması planlanan yasal düzenlemeyle sorun
tamamen ortadan kaldırılmaya çalışılmaktadır. Bu yaklaşımı ekolojik denge
açısında son derece tehlikeli bulduğumuzu önemle ifade etmek isteriz.
Değerli
milletvekilleri, tasarının 13’üncü maddesinde 193 sayılı Gelir Vergisi
Kanunu’na geçici madde eklenmek suretiyle bir değişiklik yapılmış ve yurt
dışında bulunan gerçek ve tüzel kişilerce para, altın, döviz, menkul kıymet ve
diğer sermaye piyasası araçlarıyla varlığı kanaat verici bir belgeyle ispat
edilen taşınmazların 31/7/2013 tarihine kadar Türk lirası cinsinden rayiç
bedelle, 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu uyarınca
faaliyette bulunan bankalara veya 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye
Piyasası Kanunu uyarınca faaliyette bulunan aracı kurumlara bildirilmesi ya da
vergi dairelerine beyan edilmesi düzenlenmiştir. Yakın zamanda kamuoyuna
“varlık barışı” şeklinde yansıyan bu düzenleme, AK PARTİ’nin ekonomi
politikalarını ne şekilde yürüttüğünün ispatı niteliğindedir. On yıldır
ülkemizi uluslararası piyasalara açarak sıcak para ile ülke ekonomisini
yönetmeye çalışan AK PARTİ, bu düzenlemeyle bir sıkışmışlık yaşadığını alenen
itiraf etmektedir. Nitekim, nitelikli bir ekonomi politikasının olmaması, cari açık
gibi her an krize neden olacak büyük ekonomik sorunları dengelemek amacıyla AK
PARTİ böyle bir düzenlemeye gitmiştir. Dolayısıyla bu düzenlemenin, ekonominin
iyi gitmediğinin farkında olan AK PARTİ’nin geçici süreyle bir çıkış yakalama çabasından ibaret olduğunu
belirtiyor, tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Dora.
Şahsı
adına Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt.
Buyurunuz
Sayın Kurt.
KAZIM
KURT (Eskişehir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bugün, görüşmekte
olduğumuz 460 sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerinde ikinci bölümde şahsım adına
söz almış bulunuyorum.
Birinci
bölümde 5510 sayılı Yasa’da yapılması gereken değişikliklerle ilgili
tartışmalar yapıldı. Yeterli miydi? 5510 sayılı Yasa’da sadece bunlar
değiştirilince iş düzeliyor mu? Elbette yeterli değil, elbette çalışanların
hakları tam anlamıyla verilmiş olmuyor. Hani İntibak Yasası’nı yapacaktık, hani
engellilerin tüm haklarını düzene sokacaktık? Bunlar söz konusu olmadı.
İkinci bölüm
ise gerçekten tam bir torba, değişik konularda değişik düzenlemeler
getiriliyor: Ceylânpınar’daki arazinin göçerlere verilmesi, ikinci öğretimle ve
KİT’lerle ilgili sözleşmeli personelin fazla mesai ücreti alması, çevresel etki
değerlendirmesi muafiyeti ve varlık barışı.
Şimdi, bu
yasanın bence, her ne kadar “5510 sayılı Yasa’da değişiklik…” diye başlıyorsa
da adı, en önemli maddesi 12’nci maddedeki bazı yatırımların çevresel etki
değerlendirmesi işleminden muaf tutulmasıdır. Neden ısrarla bazı yatırımlar bu
ÇED raporlarından muaf tutulmaya çalışılıyor bir türlü anlayamadık. Komisyonda
sorduğumuz sorulara da yeterli yanıt alamadık. Gerçekten bu rapordan muaf
tutulduğu zaman bu yatırımlar neden kurtulacak, hangi külfetlerden kurtulacak
ve yurttaşlarımızın hangi zararları daha da büyüyecek? Bunu, ciddi bir soru
işareti gibi beynimizin ortasına işlememiz gerekir. Bu, hem çevresel çalışmalar
açısından çok ciddi bir sorun yaratacak hem de bazı yatırımların, hâlâ
tamamlanmamış olmasına rağmen, bu konudaki muafiyette ısrar edilmesinin
anlamını anlamakta zorlanıyoruz, zorlanacağız ve belki bunu anlatmakta da
zorlanacağız. Elbette bazı yatırımlarda devlet ya da kamu belli avantajları
yatırımcılara sağlayabilmeli ama burada kamunun menfaatiyle, halkın menfaatiyle
yatırımcının menfaati arasında ciddi bir oran, ciddi bir bağ kurulmalı. Bunun
maalesef yapılmaması, hangi yatırımcıların bundan avantaj elde edeceği
konusunda bir açıklama yapılamaması ciddi bir sorundur.
“Varlık
barışı” dediğimiz 13’üncü maddede Türkiye’deki sermayenin değil, dışarıdaki
sermayenin ülke içine çekilebilmesi için bazı avantajlar sağlanması, geçmiş
dönemlerde yapılan düzenlemelerde başarılı olunmadığının işaretidir. Ne değişti
de daha önceki barış döneminde Türkiye’ye getirilemeyen sermaye, Türkiye’ye
taşınamayan varlık şimdi taşınacak, nasıl taşınacak ve hangi amaçla taşınacak?
Bu konunun bugünkü süreçle bir bağlantısının olup olmadığını ısrarla sormamıza
rağmen düzgün ve aydınlatıcı bir yanıt alamadık. Bu barışın, bu varlık
barışının sürecin paralelinde bazı düzenlemeleri hissettirdiğini düşünüyorum.
Oysa, süreçte başarılı olmak isteniyorsa bu tür varlık barışı değil, demokratik
bir ortam, demokratik bir barış sağlanması gerekir. Bunu sağlamadan sadece
ekonomik anlamda örgütün paralarının Türkiye’ye transferi, onun finansmanının
sağlanması gerçekleştirilmeye çalışılırsa eksik olur, yanlış olur, bu konuda
doğru ve başarılı bir uygulama söz konusu olmaz diye düşünüyorum ve bu
nedenlerle bu yasanın geri çekilmesinde yarar olacağını düşünüyorum. Saygılar
sunuyorum.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Kurt.
Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik.
Buyurunuz
Sayın Çelik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Önemli
bir yasa tasarısını görüşüyoruz. Birinci bölümde bildiğiniz gibi, sosyal
sigortalar ve genel sağlık sigortasıyla ilgili önemli düzenlemeleri geçtiğimiz
hafta tamamlamış idik. Bunlardan biri, 18 yaş altı çocuklarla ilgili sağlık
sorunları ve sağlıktan yararlanma konusunda ebeveyn şartı aranan bazı hususlar
vardı, bu çelişkileri ortadan kaldıran bir düzenlemeyi yapmış idik.
Akabinde
yabancı uyruklu öğrencilerin genel sağlık sigortalarının zorunlu olmaktan
çıkarılması düzenlemesini gerçekleştirmiş idik.
Şiddete
maruz kalan kadınlar, çocuklar ve aile bireylerinin gelir testi yapılmadan
GSS’li olmaları, genel sağlık sigortası kapsamına alınması düzenlemesi yapılmış
idi.
Ve
Türkiye’de ikamet eden ve çalışmayan yabancı uyrukluların genel sağlık
sigortası zorunluluğu kaldırıldı ve isteğe bağlı durumları sağlandı.
Sağlık
Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonu üye sayısı 7’den 9’a çıkarıldı ve özel
hastane ve vakıf hastanelerinin vatandaştan alacağı ilave ücretin yeniden
belirlenmesi düzenlemesi gerçekleştirildi.
Yurt
dışına götürülen Türk işçileri için 5 puanlık indirim ile yurt içinde uygulanan
5 puanlık prim indirimine ilaveten 6 puanlık teşvik düzenlemesi bu yasa
düzenlemesinde yer alan bazı önemli maddeler.
İkinci
bölümüne geçtiğimiz zaman; ikinci bölümünde de son derece önemli düzenlemeler
var. Bunların başında, ta 1937 yılından beri Ceylânpınar’da, Şanlıurfa’da
yaşanan bir sorunu, göçer vatandaşlarımızın, kardeşlerimizin yaşadığı bir
sorunu burada birlikte çözüyoruz. Bu önemli bir adım, önemli bir düzenleme.
Yıllardır beklendi, nice bakanlar, nice hükûmetler geçti ama orada yaşayan
yaklaşık 5 bin nüfusun yaşadığı çileyi bizzat yerinde görme imkânım oldu ve bu
düzenlemeyle bu sorunu çözüyoruz.
Bildiğiniz
gibi, göçerlerle ilgili 2007 yılında da Hükûmet olarak bir yasal düzenleme
gerçekleştirdik ama o zaman yapılan düzenlemede, Ceylânpınar Tarım İşletmesinin
dışında bir yere yerleştirilmeleri konusunda arazi arayışı netice vermemiş ve
bu sorunun, şimdi, bu Ceylânpınar Tarım İşletmesi bünyesinde çözülüyor
olmasının göçerleri çok daha memnun edeceği inancı içerisindeyiz. Bir sosyal
yara bu şekilde ortadan kalkmış, kapanmış oluyor.
Bir diğer
düzenleme ise, arkadaşlarımızın da burada ifade ettikleri gibi, ÇED’le ilgili
bir düzenleme. 1997 öncesi yatırım programına alınmış ve ihale süreci başlamış
olan projeler ÇED’den muaftır düzenlemesini getiriyoruz.
Şimdi,
arkadaşlar, bu yapılan düzenleme bugünün düzenlemesi değil, bizim AK PARTİ
olarak, Hükûmet olarak oluşturduğumuz bir sorun değil, geçmiş dönemlerde oluşan
bir sorunun, yargıya intikal eden ve yargıda gerçekten birçok iptallerin ve
birçok projelerin de işlemez noktaya gelmesini sağlayan uygulamaların
yönetmelikle, ikincil mevzuatla yasal düzenlemelerin çeliştiği süreçlerin
sonlandırılmasına dönük bir düzenlemedir. Yoksa “1997 sonrası projeler için ÇED
istenmeyecek.” diye bir durum söz konusu değil. 1997 öncesi yatırım programına
alınmış ve ihale süreci başlamış projelerden bahsediyoruz, özellikle bunu
vurgulamak istiyorum.
Bir diğer
düzenleme ise 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye göre KİT’lerdeki
sözleşmeli personelin saat başı fazla çalışma ücretleri her yıl bütçe kanunu
ile belirlenmektedir. Ama 2013 yılı Bütçe Kanunu’nda K cetvelinde kamu kurum ve
kuruluşlarındaki fazla çalışma ücreti 1,45 TL olarak belirtilmiş ancak aynı
kanunda KİT’ler hariç tutulmuştur. Şimdi
yaptığımız düzenlemeyle KİT’leri de fazla mesai ücreti alma konusuna dâhil
etmiş bulunuyoruz, böyle bir düzenlemeyi huzurlarınıza getirmiş bulunuyoruz.
Burada,
tabii, bir önemli düzenleme de varlık barışıyla ilgili. Değerli arkadaşlarımız
burada önemli değerlendirmeler yaptılar, bir arkadaşımız, bir konuşmacı,
milletvekili arkadaşımız: “Ekonomide olumlu bir hava yaratılıyor.” Şimdi,
arkadaşlar, olumlu hava niye yaratalım? Ekonomide olumlu hava var zaten.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) – Yapma Sayın Bakan!
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) - Yani bunu bütün dünya kabul
ediyor, bütün bölgedeki halklar, ülkeler kabul ediyor da biz mi kabul
etmeyeceğiz.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) – Millet borçtan kırılıyor Sayın Bakan!
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) – Sayın Bakan, çiftçiye, esnafa bir sor, sanayiciye bir
sor. Oturduğunuz yerden konuşuyorsunuz!
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) - “Efendim, varlık barışı
ekonominin iyi gitmediği anlamını taşıyor, varlık barışı onun için yapılıyor.”
diyor ve enteresan, varlık barışının ekonomik kriz dönemlerinde yapılabileceği
şeklinde bir yaklaşım ki bakınız, bu sağlıklı bir yaklaşım değil. Siz krize
girince mi ekonomide tedbir alacaksınız? Akıl onu gerektirir ki, yönetim onu
gerektirir ki kriz süreçleri doğmadan, o ihtimaller hiç yokken ve o ihtimalleri
gündeme getirmeyecek önlemleri almanız, ekonomide bir yönetim var anlayışını
ortaya koyar. Zaten on bir yıldır dünyada küresel krizler yaşanmasına rağmen
Türkiye’de eğer bu sorunlar diğer ülkelerde yaşandığı boyutlarda hiç yaşanmıyor
ise…
OKTAY
VURAL (İzmir) – Nasıl yaşanmıyor yahu?
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – 57’nci Hükûmete borçlusun, 57’nci Hükûmete!
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) - …bu çok akılcı, çok doğru,
kurallara uygun bir ekonomi anlayışının, sürdürülebilir bir ekonomi anlayışının
işbaşında olduğunu da net bir şekilde gösteriyor.
“Varlık
barışının zamanlaması manidardır.” diyorsunuz. Evet, bizce de manidar, aynen
buna ben katılıyorum. Şimdi, bakınız, kaynak veya finansman, para, neyse,
dışarıda. Şimdi, reel faizler dışarıda eksi. Başka? OECD vergi cenneti ülkelere
savaş açmış, bankacılık sistemi yurt dışında sıkıntılı, Türkiye’de güvenli bir
ortamda. Şimdi, bu durumda dışarıdaki bu kaynağı içeri çekmek için çok olumlu
bir hava yok mu? Var. Manidar, doğru, ben de aynen katılıyorum, arkadaşın
dediği gibi. Yani tam zamanıdır varlık barışının gündeme getirilmesinin. Çünkü
amaç ne? Dışarıdaki kaynağın, dışarıdaki paranın içeri girmesidir.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) – Kara parayı aklıyorsunuz, kara parayı Sayın Bakan.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Sonra ne olacak? Bu, kayıt
altına girecek, kayıt dışındaki bir şey kayıt altına girecek, yatırım olacak,
istihdam olacak.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) – Terör örgütü paraları, uyuşturucu paraları…
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Yani bunun neresi yanlış, bunu doğrusu
anlamakta zorlanıyorum.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) – Haram, haram; haram para!
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Onun cevapları var, vereceğim
yani nedir…
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) – Haram para, Sayın Bakan!
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Varlık barışı, işte, efendim…
OKTAY
VURAL (İzmir) – Haram paraysa ne yapacaksınız?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – “Muhtemel tahminleriniz yok.
Ne olacak yani bu varlık barışını yapacaksınız?” diyorsunuz. Bakın, arkadaşlar,
varlık barışını yaptık, buradan geçti. Ne oldu? Yurt dışı beyan edilen değer
tutarı -küsuratını söylemiyorum- 27,8 milyar, yurt dışı beyan edilen değer 20,3
milyar TL, yurt dışı beyan sayısı veya tahakkuk eden toplam vergi 1,5 milyar.
Yani bu, gerçekleşen bir şey. “Ne olacak?” Yani ne olacağını bugün nasıl
buradan, yetkililerden isteyebilirsiniz? “Neyi tahmin ediyorsunuz, ne kadar?”
Olan bir şeyi ben size söylüyorum ve umarız ki bunun üzerinde bir rakam
gerçekleşir.
Bu yasa,
varlık barışı kesinlikle suç aklamaya dönük bir yasa değil arkadaşlar, bunu
açıkça ifade ediyorum. Sadece, yurt dışı para ve varlıkların millî ekonomiye
kazandırılmasından ibaret olduğunu özellikle belirtmek istiyorum.
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Yatırım için gelene yasak mı var Sayın Bakan?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Burada, tabii, yasa metninde
olduğu için ben ona girmek istemiyorum ama “Getirilen menkuller beyan tarihini
takip eden ayın sonuna kadar Türkiye’ye getirilirse herhangi bir inceleme
yapılamaz.” kaydı var. “Takip eden ayın sonundan sonra transfer edilirse
incelemeye tabi olabilir.” düzenlemesi var. Başka nedenlerle ilgili mükellef
hakkında bu kanunun yayımı tarihinden sonra bir inceleme yapılırsa matrah
farkından beyan edilen tutar düşülerek vergi alınacağı açıkça yasada var.
“Beyan edilmesi gereken süreç içerisinde eğer beyan edilmezse, o süreç
geçirilirse -yani bu ay diyelim ki süreç başladı, gelecek ayın sonuna kadar-
ondan sonra eğer beyan söz konusu olur ise, transfer yapılır ise bütün
varlıklar incelemeye tabidir.” diye düzenleme var.
Bir
önemli konu daha var. Bildiğiniz gibi bunun tarihi de önemli. Hangi tarihte
başlıyor? Varlık barışıyla ilgili ilk açıklama, biliyorsunuz, 17/4/2013 tarihinde
yapıldı. Bundan dolayı 15/4/2013 tarihi esas alındı ve menkulü, gayrimenkulü o
tarihten önce yurt dışında olanların kaydını da özellikle Plan ve Bütçe
Komisyonunda koymuş bulunuyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Ben bu önemli düzenlemeleri
içeren yasanın hayırlı olmasını diliyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Çelik.
Şahsı
adına Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan.
Buyurunuz
Sayın Ayhan. (MHP sıralarından alkışlar)
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 460 sıra sayılı Tasarı’nın ikinci bölümü üzerine
şahsım adına söz aldım. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Bu
tasarının etki değerlendirme analizi yok. Ne getiriyor ne götürüyor Bakanlık da
bilmiyor, Sayın Bakan da bilmiyor, Hükûmet de bilmiyor. Hiçbir rakam yok
burada.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Saldım çayıra Mevla’m kayıra!
EMİN
HALUK AYHAN (Devamla) – Bu klasik bir AKP tasarı getiriş şekli, hiçbir anlamı,
manası yok. Ne bulursanız içine koyuyorsunuz, ne bir uzmanlık gerektiriyor ne
bir şey gerektiriyor. “Zaten çoğunluğa dayalı bir oylamayla işin bir tarafından
çıkar, gideriz.” diyorsunuz. Hâlbuki gerçekten muhalefetin de katkısı olabilir.
Varlık barışında biz niye “Hayır.” diyelim Türkiye’ye gelecek paraya? 2008’de
siz zaten yaptınız, 2008’de para geldi, demek ki bu, 2008’den sonraki para.
Sayın
Başbakan Yardımcısı açıklıyor, diyor ki: “150 milyar dolar civarında bir para.
30’la 50 milyar dolar Amerikan tahvillerinde var.” Diğerinin nerede olduğunu
kuruşu kuruşuna bildiğine göre çıkarken de biliyor demek ki. O zaman, buna göz
yumuyorsunuz anlamına gelir. Yani bir şeyi söylerken hesabını kitabını ortaya
koymak lazım. Siz, bu tasarı buraya gelirken Bakanlar Kurulunda görüşmüş
olmanız lazım. Bunu dışarı söyledi Sayın Babacan, benim söylediklerimi ben
uzaydan bulup gelmiyorum ki açık net söylüyorum. Yoksa, ülkeye kaynak girişine
kimsenin bir şeyi yok ki.
Siz bu
varlık barışını yapacağınızı daha önce bilmiyordunuz, olsanız bütçenizde olur,
gelirinizde, giderinizde olur. Var mı sizin bütçenizde böyle bir rakam? “Varlık
barışını yapacağız.” demiş miydiniz, düşünüyor muydunuz böyle bir şey? Hak
getire yani Allah ne verdiyse, yolda ne denk gelirse, aklınıza ne gelirse,
zamanı olsun olmasın, bir şeyi yapmaya çalışıyorsunuz. İyi, yapın, tamam da
doğruyu da söyleyin yani. Bu memlekete para gelmesinden kim rahatsız olur, cari
işlemler dengesinin azalmasından kim rahatsız olur? Bundan mutluluk duyarız.
Siz, bu
kadar milletvekiliyle, 325’le, 550 milyar dolar dış ticaret açığı verdiniz.
Ülke ütüldü, her geldiğimde burada söylüyorum.
Bir de
bir şeyi doğru söylemek lazım: Bakın, tasarı geldi, işsizlik açıklandı; işsizliğin
iyi gitmediğini siz gayet açık ve net bir şekilde biliyorsunuz. Bunlar,
işsizliğin böyle gidişi hayra alamet değil. Genç işsizler giderek artıyor,
sıkıntı büyük.
2011
yılında sosyal güvenlik gelir-gider dengesi arasındaki fark -2013 yılı
programına bakın- 16 milyar dolar; 2012 için de 25 milyar dolara çıkıyor. Bütçe
transferi, de aynı dönemde, 2011 için 52,8 milyar dolar, 2012 için de 72,9
milyar. 2011 yılında toplam 69 milyar TL’den 98 milyar TL’ye çıkıyor.
Yani siz
diyebilirsiniz ki: “İşte, farklı ödemeler var buda sosyal güvenliğin açığı
değil de… Neticede, kamu finansmanında gözüken açık. Buraya koyduğunuz hesapla
kitapla bu birbirini tutmuyor, bunu net bir şekilde koymak lazım. Geçen
senelerde de ben aynı şeyi ifade ettim. Şimdi, orayı bir şekilde
sıfırlıyorsunuz da hesabı kitabı bilen, onun doğru dürüst bir sıfırlama
olmadığını programda bilir. Yıllarca biz de bu hesapları kitapları yaptık,
görüyoruz, ne olduğunu da biliyoruz.
Şimdi,
kamu finansmanı dengesinin ne olduğu hakikaten sıkıntılı. Bir kere, istikrarlı
bir gidiş falan yok; her yıl bir şey getiriyorsunuz programda olmayan, planda
olmayan vesaire. Getirin, tamam da “Ya, biz burada hata yaptık da bunu böyle
düzeltiyoruz. Şu kadar, milletin üstünden şunu alıyoruz, ötekini bu kadar
bastırıyoruz…” bunları açıklamak lazım.
Sayın
Bakan, geçen konuşmamda, PKK’lıların dağda geçen sürelerinin emekliye sayılıp
sayılmayacağını, Oslo’da böyle bir şeye söz verilip verilmediğini sordum,
“Türkiye Cumhuriyeti’nin bir bakanı olarak bu kürsüye gelip anlatmalısınız.” da
dedim. Gerçi, oturduğunuz yerden siz de -yanlış anlamadıysam- “Böyle bir
uygulamayı, hiçbir Türkiye Cumhuriyeti hükûmetinin, hiçbir bakanının hiçbir
uygulamasıyla bağdaşmayacak bir alçaklık olarak değerlendiriyorum.” dediniz
yani “Böyle bir şey yok.” dediniz. Bundan memnuniyet duyduk, bundan AKP Grubu
da memnuniyet duydu. Öyle bir alkış çıktı ki onlar da bilgi sahibi değil.
Siz,
bana, piyasada konuşulan Oslo’yla ilgili o bantların, kayıtların bir tutanağını
verip de üstüne mühür basıp “Aynısıdır, biz bunları Bakanlar Kurulunda da
görüştük.” diyebiliyor musunuz bir Bakanlar Kurulu mensubu olarak? Şimdi, bir
şeyi hem ifade etmiyorsunuz hem açıkça söylemiyorsunuz, “Böyle bir şey yok.”
diyorsunuz. Olmaması bizi mutlu eder, biz böyle bir şeyden zevk alacak insan
değiliz ama “Oslo’daki görüşmeler doğru değildir.” deyin, “Daha sonra konuşulan
İmralı’daki hususlar, Başbakanla ilgili söylenilenler doğru değildir.” deyin
Türk milleti rahatlasın, Türkiye Cumhuriyeti rahatlasın. Siz “Bunlar niye
yayınlandı, kimden kaçtı, arıza nerede?” diye konuşuyorsunuz. Arızanın nerede
olduğu önemli değil, arıza var mı yok mu…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
EMİN
HALUK AYHAN (Devamla) – …oradaki muhtevayı Hükûmet kabulleniyor mu
kabullenmiyor mu, önemli olan bu. “Yalan.” deyin, “Konuşulmadı.” deyin,
“Tutanaklarda yok.” deyin Türk milleti rahatlasın; benim söylemek istediğim bu.
Yüce
heyeti saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ederim Sayın Başkanım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Ayhan.
Soru-cevap
bölümüne geçiyoruz.
Süremiz
on beş dakika; yarısını sorulara, yarısını cevaplara vereceğim.
Sorular
birer dakika.
Sayın
Tanal…
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, vergi barışıyla ilgili Almanya Hükûmeti diyor ki: “Almanya’da yaşayan
kim olursa olsun, Almanya’dan herhangi bir ülkeye 5 bin avronun üzerinde para
transfer edilir ise ben ona vergi kaçakçılığından dolayı soruşturma açarım.”
Siz burada vergi barışını çıkarıyorsunuz. Almanya’daki Türk vatandaşlarımız
kendisini bu konuda nasıl güvende hisseder? Devamı olarak, daha önce çıkarmış
olduğunuz vergi barışından dolayı, Almanya’da yaşayan Türk vatandaşlarımız,
Türkiye’ye para gönderdikleri için, o yasadan yararlandıkları için Almanya’da
ayrıca bir vergi cezasıyla karşı karşıya kaldılar. Bu, halkı aldatma anlamına
gelmez mi?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Tanal.
Sayın
Işık…
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, birkaç sorum var. Birincisi, son on yılda icra davalarının sayısı nasıl
değişmiştir? Bu sayıyı Hükûmetinizin ekonomik politikasıyla ilişkili şekilde
nasıl değerlendirirsiniz?
İki, herhangi
bir işte çalışan veya iş yeri sahibi olan emekli vatandaşlarımızdan kesilen
sosyal güvenlik primi desteği kesintisini kaldırmayı düşünüyor musunuz? Bu
konuda bir çalışma yakın vadede Genel Kurula gelecek mi?
Bir
diğeri, bazı kanser hastalarının tedavileri için gerekli olan ilaçları
bulamadıkları veya bulduğu ilaçları satın alamadıkları ya da Sosyal Güvenlik
Kurumu tarafından bu ilaçlara katkı yapılmadığı yönündeki iddialar doğru mudur?
Doğruysa bu sorunun çözümü için nasıl bir çalışma yapmaktasınız?
Son
olarak da taşeron işçilerin sorunlarıyla ilgili Bakanlığınızca yürütülen
çalışmalar ne aşamaya gelmiştir? Bu konu ne zaman Meclis gündemine
getirilecektir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Işık.
Sayın
Atıcı…
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, Hükûmetiniz Sağlıkta Dönüşüm Programı’nı başlattığı zaman sizlere “Bu,
Dünya Bankası ve IMF’nin bir programıdır. Siz bu programı bu şekilde
sürdüremezsiniz, bu programın sürdürülebilirliği yoktur.” demiştik. Bize o
zaman gülmüştünüz, “Göreceğiz ileride.” demiştiniz siz. Şimdi, geldiğimiz
noktada, sağlıktaki katkı paylarını da 2 katına tekrar çıkardınız yani vatandaş
şimdi yüzde 200 katkı payı ödeyecek ve tam 9 noktada katkı payı ödemeye devam
ediyor.
Cumartesi
günü Silifke’de İşçi Emeklileri Derneğinin genel kurulu vardı; hepsi size
intizar ediyorlar, hiçbirisi oylarını helal etmediler, açıkça size de iletmemi
istediler. Ben de söz verdim ileteceğime, şimdi iletiyorum. Diyorlar ki: “Daha
nereye kadar gidecek bu iş?” Bunun bir cevabını alabilirsem sevinirim.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Atıcı.
Sayın
Kuşoğlu…
BÜLENT
KUŞOĞLU (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, bu varlık barışıyla ilgili sorumu hep soruyorum. Ne kadarlık bir gelir
bekliyorsunuz? Yurt dışında yerlilerin ne kadar varlığı var, bunu para, altın,
döviz, menkul kıymet ve taşınmaz olarak ne kadar tahmin ediyorsunuz ve bunun
hazineye ne kadarlık bir gelir, irat getireceğini tahmin ediyorsunuz?
Hep
soruyorum, cevap alamıyorum, cevaplarsanız memnun olurum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Kuşoğlu.
Sayın
Yeniçeri…
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, üniversitelerdeki akademik personelin ücret ve maaşları neredeyse
yoksulluk sınırına dayanmıştır. Bu personele âdeta “ücretlerin tunç kanunu”
uygulanmaktadır. Akademik personele, iktidar, vasıfsız insan muamelesi
yapmaktadır.
İlim,
itibar görmediği yerden göç eder. Bu bağlamda. Akademik personelin maaş ve
ücretlerinin mesleki haysiyetlerine uygun bir düzeye getirilmesi için yeni bir
düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Yeniçeri.
Sayın
Özensoy…
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, biraz önceki konuşmanızda ekonominin canlanmasından bahsettiniz.
Hanehalkı borçlanmasına baktığımızda 2002’de 5 milyar lira olan borç endeksi
bugün 260 milyar liraya dayanmış. Bu hanehalkı borçlanması, bu ekonominin
canlılığıyla alakalı paralel bir şey mi diye sormak istiyorum.
Bir de
köylüler, taahhüt ihlalinden dolayı cezaevine girmek için artık sıra bekler
hâle geldiler. Bu anlamda, bu yine ekonominin canlılığıyla alakalı bir şey mi?
Yani ürün para etmediğinden dolayı zamanı geldiğinde borçlarını ödeyemeyen
köylü taahhüt ihlali yapıyor ve şu anda ciddi anlamda sayıda da köylülerden taahhüt ihlalinden
dolayı cezaevine girenler var ve sırada bekleyenler var. Bunlar hep ekonominin
canlılığından mı kaynaklanıyor?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Özensoy.
Sayın
Kaplan…
MEHMET
HİLAL KAPLAN (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, dünyanın hızla kirlendiği bir süreçte, biliyorsunuz ki geçmiş günlerde
Enerji Kanunu’nun görüşülmesinin yapıldığı sırada termik santrallerin 2018’e
kadar ÇED’ten muaf tutulması bu Mecliste kanunlaştı. Bir gazete kupürü var
elimde, Yurt gazetesinin kupürü, diyor ki: “Dünyadaki bu kirlilik devam ederse
bu küresel ısınma sonucu 2090 yılında bitkilerin ve hayvanların yarısının yok
olacağı bir noktada…” Böyle bir kirliliğin devam ettiği süreçte -biraz sonra da
muhtemelen maddede görüşeceğimiz üzere- 1997 yılı öncesine kadar olan
yatırımların çevreden muaf tutulması anlayışını nasıl karşılıyorsunuz
Hükûmetiniz olarak?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Kaplan.
Sayın
Özel…
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, Ceylânpınar ilçemizdeki göçerlere iskânen verilecek taşınmazların
tapuları teslim edilirken tapu dairesinde tapuların üzerine şerh düşülecek mi?
Düşülecekse bu nasıl bir şerh olacak? Bu şerhin daha sonra veraset yoluyla
geçtiği çocuklarının bu konuda bir hakları olacak mı? Ayrıca, bu eski
konutlarının üç ay içinde Valilikçe yıkılacağı da ifade ediliyor. Kendi
yaptıkları konutları kendileri ortadan kaldırırlar ve bu kaldırma sırasında da
kendi yapmış oldukları yatırımı bir ölçüde geriye alabilirler mi, yoksa Valilik
orayı bedelsiz kamulaştırmayı mı düşünüyor?
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Özel.
Sayın
Çelebi…
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) – Çok teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, hep büyümeden bahsettiniz. Şunu soracağım: Bu büyümenin bedelini
Türkiye’de kim ödüyor? Ortalama çalışma süresi Türkiye’de ne kadardır? İş
kazalarında dünyada 3’üncü olan, Avrupa’da 1’inci olan ülkemiz, bunun bedelini
ödeyen emekliler ve büyümeden yeterince payını almayan emekliler bunun bedelini
ödemiş olmuyorlar mı? Yoksa, yalnız sermayenin taleplerinin yerine getirilmesi
konusunda bu çıkartılmak istenen yasa emekçilerin geleceğini karartmıyor mu,
onu sormak istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Çelebi.
Buyurunuz
Sayın Bakan.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Vergi
barışı ve yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın Türkiye’ye gönderdikleri,
yatırdıkları imkânlarla ilgili bize intikal eden bir durum yok yani dediğiniz
gibi bir tablo… Yani vergi barışında bir inceleme yapılmıyor. Sanki Türkiye’de
yatırım yapan veya oradan imkânlarını Türkiye’ye gönderen vatandaşa -Merkez
Bankası vasıtasıyla- bir inceleme yapılmış gibi bir soru anlaşıldı. Böyle bir
şey bize intikal etmiş değil.
Son on
yılda icra davalarıyla ilgili, tabii, yazılı olarak cevap verelim.
Sosyal
güvenlik destek primi Türkiye’de emeklilik yaşı belli bir düzeye gelinceye
kadar devam etmek durumundadır. Kademeli olarak, bildiğiniz gibi, bu yaş yükselmektedir
ve uygun bir yaş ortamında bunun değerlendirilmesinin doğru olacağı inancı
içerisindeyiz.
Bu kanser
hastalarının ilaç bulamaması konusu söz konusu değil, bunu ifade edelim.
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Şikâyet var.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Şöyle bir durum var, onu
belirtmekte fayda var: Bunlardan biri, “yetim ilaç” dediğimiz yani ülkemizde
hasta sayısı çok çok az olan ilaçlar var. Dolayısıyla, bu ilaçlar ülkemize
girememiş oluyor talep çok düşük olduğu için.
İkincisi,
ruhsat var ama ilaçlar yurt dışından yurt içine getirilemiyor. O ilaç aslında
ruhsatlandırılmış fakat o ilaçların ülkeye gelişinde ilgili firmaların
getirmeme durumları olabiliyor çok ender de olsa.
Üçüncüsü
ise, ülkemizde ruhsatı yok ama bir tedavi aracı olarak ilacın önemli bir tedavi
aracı olduğu vatandaş tarafından ifade ediliyor ama bizden, Türkiye’den hiç
ruhsat talebinde bulunulmamış. Üç çeşit sorun var ama bunlarla ilgili de sistem
olarak Türk Eczacılar Birliği vasıtasıyla bu ilaçların temini konusunda bütün
imkânlarımızı seferber etmiş durumdayız. Yani ülkede hasta sayısı az diye
gelmeyen ilaçtan vatandaşı mahrum etme gibi bir durum kesinlikle söz konusu
değil, bu konuda bir sıkıntı yaşanmamaktadır. Münferit bazı olaylar gündeme
geliyor ama bunların da kısa sürede çözüme kavuştuğunu belirtmek istiyorum.
Taşeronla
ilgili çalışmamızı biz Bakanlık olarak tamamladık ama inanın tarafları çok
keskin ve yargı kararları da var. Bu konuda bir kez daha nihai bir görüşme
yapıp bunun bir an önce Parlamentoya gelmesi konusunda bizim de çok sabırsız
olduğumuzu belirtmek istiyorum ama çok farklı uç noktalarda değerlendirmelerin
olduğunu belirtmek istiyorum.
“Sağlıkta
dönüşümü sürdüremezsiniz.” gibi bir şey kullandınız Hocam. Yani sağlıkta
dönüşüm son derece önemli, sürdürülebilirliği konusunda bir sıkıntı yok.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Niye artırdınız katkı paylarını o zaman?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Bakınız, sınırsız bir katkı
payı vardı. O dönemleri siz yaşadınız herhâlde hastanelerde, sınırsız bir katkı
payı vardı. Şimdi diyoruz ki…
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Sınırsız bir katkı payı yoktu Sayın Bakan.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Hayır efendim. 2008’den
önce sınırsız bir katkı payı vardı.
MUHARREM
IŞIK (Erzincan) – Ne zaman Sayın Bakan?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – 10 katı da 20 katı da
alabilirdiniz ama şimdi bakınız, yalnız özel hastanelerde 2 katına kadar
Bakanlar Kurulu yetkilidir. “2 katına kadar uygulanacak.” diye bir kural söz
konusu değil.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Kim koydu o sınırsızı?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Ayrıca, geçende de
söyledim, 1’inci, 2’nci, 3’üncü basamak sağlık kuruluşlarının tümü vatandaşın
hizmetindedir. Dolayısıyla siz üniversite hastanelerinde bir sıkıntı varmış
gibi, devlet hastanelerinde bir sıkıntı varmış gibi, eğitim hastanelerinde bir
sıkıntı varmış gibi, aile hekimliğinde bir sıkıntı varmış gibi takdim
ediyorsunuz, bu doğru değil.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Vakıf hastaneleri nedir?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Kamunun hizmetlerinde hiçbir
aksama yok. Şehir hastanelerini de kurarak bunları çok yaygınlaştırıyoruz ama
özel hastanelerle ilgili “Daha nitelikli hizmet almak istiyorum.” diyen
vatandaşlarımıza… Bu konuda 1 katına kadar olanı 2 katına kadar Bakanlar
Kuruluna yetki verilmektedir.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) - Niye yaptınız Sayın Bakan? Onu söyleyin, niye yaptınız?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katkı payıyla ilgili de
size çok ayrıntılı bilgi vermiştim. Katkı payını diğer ülkelerle mukayese
ettiğiniz zaman… “Emeklilerden bile
katkı payı alınıyor Almanya’da.” dedim size geçende. Yani, bu katkı payı…
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Bırakın diğer ülkeleri Sayın Bakan, kendi kendinizle mukayese
edin.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Bakın , ülkeleri ben de
sizin incelemenizi istiyorum.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – İnceledim Sayın Bakan, böyle bir sistem daha yok dünyada.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Bakınız, Türkiye’nin bu
konudaki konumu nedir? Ve gerçekten son derece başarılı bir şekilde sağlık
hizmetlerimiz sürdürülüyor, vatandaşlarımız da dediğiniz gibi değil,
memnuniyeti üst seviyededir.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Yapmayın Sayın Bakan, siz de inanmıyorsunuz buna. Vallahi
inanmıyorsunuz siz de buna.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – “Varlık barışından ne kadar
bekliyorsunuz?” Aynı soru. Ben size gerçekleşeni söyledim. Yani, o zaman da
sorabilirdiniz.
Şimdi, bu
gerçekleşince, yasa yürürlüğe girince, süre tamamlanınca bu konuda geneli
itibarıyla beyan edilen tutarlar sizlere açıklanır ama şimdi diyeceksiniz ki
“Nasıl bir projeksiyonla 100 milyar gelecektir?” diye. Böyle bir
değerlendirmeyi biz doğru bulmuyoruz. Netice itibarıyla, dünyadaki yaşanan
sorunları, konjonktürel olarak yaşanan sorunları az önce ifade ettim, varlık
barışının yapılmasına son derece uygun bir atmosferin olduğunu, umarız ki,
dileriz ki geçtiğimiz dönem 1,5 milyar elde ettiğimiz bu konudaki vergiyi 2’ye
katlayalım ve 47 değil de 97 milyar liralık
varlık barışından bir gelir elde etmiş olalım.
Bir diğer
konu, 1997 öncesi ÇED raporlarının aranmamasıyla ilgili durum. Arkadaşlar, biz
geçmişe dönük bir düzenleme yapıyoruz. Programa alınmış, projelendirilmiş,
konunun her şeyi tamam ama yönetmelikte denmiş ki “ÇED raporu aranmaz.”
MEHMET
HİLAL KAPLAN (Kocaeli) – Bakanım, Çevre Kanunu…
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Yasa diyor ki, ta 1983’teki
yasa diyor ki: “ÇED raporu aranır.” O günün hükûmetleri, 1993’te, 1997’de,
aranmayacağına dönük ikincil mevzuatta düzenlemeler yapmışlar. Şimdi, o gün
programa alınan ama 1997’den sonra gündeme gelecek, projelendirilecek, ihale
edilecek bütün projelerle ilgili ÇED’in aranacağını özellikle ifade ediyorum.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) – Hangileri Sayın Bakan? Hangi projeler istifade ediyor?
MEHMET
HİLAL KAPLAN (Kocaeli) – Sayın Bakanım, Enerji Kanunu’nu geçen gün görüştük,
termik santralleri 2018’e kadar muaf tutuyorsunuz.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Tarım İşletmeleri,
Ceylânpınar’daki arazileri Millî Emlake devredecek, Millî Emlak de bunların
tapularını hisseleri oranında vatandaşlarımıza verecek. Böylece göçerler
yerleşik hâle gelecekler, arazi sahibi olacaklar ve kendi yerlerinde yerleşik
bir şekilde yaşamlarını sürdürmüş olacaklardır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Diğer sorulara yazılı
olarak cevap vereceğim.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) – Sayın Bakan, şimdi hangi projeler istifade ediyor şundan? Bu
listeyi bir yayınlasanız da herkes rahat etse.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Bakan da bilmiyor!
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Verdik efendim, 861 proje.
Geneli itibarıyla arkadaşlara, komisyona takdim ettik.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) – Yatırım programlarını verdiniz.
ALİM IŞIK
(Kütahya) – O tamamı Sayın Bakan, o tamamı.
OKTAY
VURAL (İzmir) – O tamamı, ÇED raporu aranmayacaklar. Onların bir kısmı
bitmiştir belki.
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi
ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
9’uncu
madde üzerinde toplam dört önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görülmekte
olan 460 sıra sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 9 uncu maddesiyle
5543 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesinin değiştirilen ikinci fıkrasında yer
alan "Beyazkule" ibaresinin fıkra metninden çıkarılmasını,
"169.245.353 metrekare yüzölçümlü taşınmazlardan hak sahipliği tespit edilen"
ibaresinin "141.793.751 metrekare yüzölçümlü taşınmazlardan hak sahipliği
Şanlıurfa Valiliğince geçici 4 üncü maddenin birinci fıkrasına göre 2007
yılında tespit edilmiş" olarak değiştirilmesini ve maddeye bağlı ekli (1)
sayılı listeden sıra nosu "1, 2, 3, 15, 16, 24, 51, 54 ve 259 " olan
satırların listeden çıkarılmasını ve listenin buna göre yeniden düzenlenmesini
arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Oya Eronat Ahmet Yeni
Giresun Diyarbakır Samsun
Mehmet Akyürek Seyit Eyyüpoğlu Mehmet Kasım Gülpınar
Şanlıurfa Şanlıurfa Şanlıurfa
Halil
Özcan
Şanlıurfa
T.B.M.M
Başkanlığı’na
Görüşülmekte
olan 460 sıra sayılı yasa tasarısının 9. maddesinin sonundaki 4. fıkra’nın
sonuna “ayrıca Ceylanpınar Tarım İşletmeleri Müdürlüğü tapularını hak
sahiplerine üç ay içerisinde verir.” cümlesinin eklenmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın Ağan Ayaydın Haluk Ahmet Gümüş
İstanbul İstanbul Balıkesir
Müslim Sarı Musa Çam Kazım Kurt
İstanbul İzmir Eskişehir
Bülent Kuşoğlu Rahmi Aşkın Türeli Özgür Özel
Ankara İzmir Manisa
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 460 Sıra Sayılı Yasa Tasarısı'nın 9'uncu maddesiyle değiştirilen 5543
sayılı Kanunun geçici 4. maddesine aşağıdaki ek fıkranın eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
"Hak
sahibi ailelere tahsis edilen taşınmazlar, ailelerin istemlerine bağlı olarak
başvuruda bulunmaları halinde, tahsis edilen taşınmazların belirlenen
karşılığının yarısı hibe yoluyla, yarısı da 5 yıl geri dönüşümsüz olmak üzere
faizsiz kredi yöntemiyle hak sahiplerinin mülkiyetine kaydedilir. Bu taşınmazlar
ailede ki kadınlardan biri ya da bir kaçı adına kaydedilmesi durumunda hibe
oranına ek olarak % 25'lik bir oran daha eklenir."
Pervin Buldan İdris Baluken Demir Çelik
Iğdır Bingöl Muş
Erol
Dora Nazmi
Gür
Mardin Van
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu İle Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 9 uncu maddesinin Tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Mehmet Şandır Enver Erdem
Konya Mersin Elâzığ
Erkan Akçay Ali Öz Kemalettin Yılmaz
Manisa Mersin Afyonkarahisar
BAŞKAN –
Komisyon bu son okuttuğum önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN –
Buyurunuz Sayın Yılmaz. (MHP sıralarından alkışlar)
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan 460 sıra sayılı torba yasanın 9’uncu maddesinde verdiğimiz önerge üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Mülkiyeti
Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğüne ait olan Ceylânpınar Tarım İşletmesinin
arazileri üzerinde, yirmi beş ayrı yerde “göçer” olarak tanımlanan gruplar
yerleşik düzene geçmek suretiyle, işletme arazilerini işgal etmişlerdir.
Önceleri göçer konumda işletme arazilerinden faydalanan kişiler, izin
verilmemesine rağmen, işletme arazilerinin bir gün kendilerine dağıtılacağı
düşüncesiyle, kerpiç ve taştan ev, barınak inşa ederek mezra ve köy oluşturmuşlardır.
İşletme arazilerini izinsiz kullanmak suretiyle bazı yerleşkelere kaçak
elektrik de götürmüşlerdir. Zamanla, ahır, samanlık gibi tesisler yapmak
suretiyle işgalin boyutları artmıştır. 2005 yılında, ev, ahır, samanlık yapan
göçerlerin tespiti sırasında çıkan arbedede 1 kişinin silahla ölümünden sonra,
bazı kamu kurum ve kuruluşları tarafından yasal olmayan şekilde altyapı
hizmetlerinin yerleşim birimlerine götürüldüğü teftiş raporlarından da
görülmektedir. Göçer grupların işletme arazileri üzerinde yerleşmesinin yasal
bir dayanağı bulunmadığından, geçmiş yıllardan beri haksız kullanım ve
iktisaplarından dolayı çok sayıda men ve kal davaları açılmıştır. Bu fiilî
durumun yasal olmayan yönü yanında, sosyal bir boyutu olduğu da bir gerçektir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunun da etkin
girişimleriyle problemin çözümü amacıyla 5543 sayılı İskân Kanunu’na 5608
sayılı Kanun’la bir geçici madde eklenmiş ve Kanun 28/3/2007 tarih ve 26476
sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Kanun’da 31/12/2013
tarihi itibarıyla arazi içerisinde yaşayanların tespiti ve hak sahipliği
belirtilerek “5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda getirilen
sınırlamalara uyulmak koşuluyla, Ceylanpınar Tarım İşletmesi Müdürlüğüne ait
arazi dışında Bakanlar Kurulu kararıyla belirlenecek uygun alanda, bu Kanun
hükümlerine göre iskân edilirler. Hak sahibi ailelere, hayvanlarını otlatmaları
için mera vasıflı arazi tahsis edilir ve isterlerse yeni yerleşim yerinde konut
yapmalarını desteklemek amacıyla, kendi evini yapana yardım metoduyla bu Kanun
hükümlerine göre kredi kullandırılabilir.” hükmü yer almıştı. Ama, ne yazık ki
çıkarılan bu kanun uygulanamamış veya muhtelif gerekçelerle uygulanmamıştır.
Değerli
milletvekilleri, gelinen noktada 25 ayrı bölgede, genellikle yerleşim
konumunda, 669 aileden oluşan 4.329 nüfus ve yaklaşık 34 bin küçükbaş hayvan ve
yazın dışarıdan gelenlerle birlikte 100 binden fazla koyun işletmenin tapulu
arazisi içerisinde yasal olmayan bir şekilde barınmaktadır. Yaklaşık 350 bin
dekar arazi işgal altındadır. İşletmeye komşu olan 55 köy ve mezrada barınan
754 ailenin 50 bin başı aşkın koyunu da, göçerler örnek alınarak, işletmenin
ekili arazilerini talan etmektedir, ciddi bir ürün kaybına neden olmaktadır.
İşletmenin ekili alanları göçerler tarafından sürekli taciz edildiği, ekili
alanların sık sık otlatıldığı, görevli bekçilerle istenmeyen olayların vuku
bulduğu KİT Komisyonu olarak 27 Nisan 2013 tarihinde işletmeye yaptığımız
incelemelerle dile getirilmiştir.
Ceylânpınar
Tarım İşletmesi stratejik önemi haiz bir işletmedir, bütünlüğünün bozulmaması
daha iyi olurdu. Keşke göçerler 5608 sayılı Kanun uygulanarak işletme dışında
uygun bir alanda yerleşime tabi tutulsalar idi, sorun altı yıl önce çözülmüş
olsa idi. Bugün yaklaşık 170 bin dekar ile başlayacak olan bu yerleşim, yarın
tüm işletmeyi tahrip edecek noktaya gelebilecektir. Tabiri caizse bu 170 bin
dekarlık birinci sınıf sulu tarım arazisi TİGEM’in sarı öküzüdür. İlk kurban
verilmiştir. Arazilerine sahip çıkmayan TİGEM işletmesine de hayırlı uğurlu
olsun.
Bu kanun
da 2007’de çıkan 5608 sayılı Kanun gibi uygulanmaz ise yeni yeni ve pek çok
işgaller olabilecektir ve üç beş yıl sonra konu tekrar sorun olarak Türkiye
Büyük Millet Meclisinin önüne gelebilecektir. Bu kanun işletme arazilerinin
işgalini sonlandırmayacak, aksine pek çok yeni işgallerin de önünü açacaktır.
Değerli
milletvekilleri, Ceylânpınar Tarım İşletmesi, arazi büyüklüğü ve bölgenin
tarıma elverişliliği ve yeni tarım tekniklerinin uygulanabilirliği bakımından
büyük bir potansiyele sahiptir; iyi kullanıldığı takdirde Türkiye'nin hububat
tohumu ve damızlık hayvan ihtiyacının en az yarısını karşılayabilecek
kapasitedir. Ama maalesef bu kanun da sizin oylarınızla çıkacaktır.
Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Hayırlı uğurlu olsun. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Yılmaz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum….
III.- Y O K L A M A
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MUHARREM
İNCE (Yalova) - Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN –
Sayın İnce, Sayın Kuşoğlu, Sayın Özel, Sayın Atıcı, Sayın Acar, Sayın Tanal,
Sayın Işık, Sayın Çelebi, Sayın Kaplan, Sayın Yüceer, Sayın Kurt, Sayın Öztürk,
Sayın Havutça, Sayın Çam, Sayın Aksünger…
Üç dakika
süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN –
Toplantı yeter sayısı vardır.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
ve İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel'in; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonu, Çevre Komisyonu, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (1/771) (S. Sayısı: 460)
(Devam)
BAŞKAN -
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 460 Sıra Sayılı Yasa Tasarısı'nın 9'uncu maddesiyle değiştirilen 5543
sayılı Kanunun geçici 4. maddesine aşağıdaki ek fıkranın eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
"Hak
sahibi ailelere tahsis edilen taşınmazlar, ailelerin istemlerine bağlı olarak
başvuruda bulunmaları halinde, tahsis edilen taşınmazların belirlenen
karşılığının yarısı hibe yoluyla, yarısı da 5 yıl geri dönüşümsüz olmak üzere faizsiz
kredi yöntemiyle hak sahiplerinin mülkiyetine kaydedilir. Bu taşınmazlar ailede
ki kadınlardan biri ya da bir kaçı adına kaydedilmesi durumunda hibe oranına ek
olarak % 25'lik bir oran daha eklenir."
Pervin
Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Hükûmet?
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Uzun
yıllardır bu bölgede topraksız olarak yaşayan bu yurttaşların kendi mülklerine
kavuşmaları ve buralarda kalıcı ve güven içinde bir yaşam sürmeleri elzemdir.
Mülkiyete kavuşturulmalarının ailede ki kadınlar üzerinden yapılması, her türlü
mağduriyet açısından da telafi imkanlarını arttıracaktır.
BAŞKAN –
Gerekçesini okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
T.B.M.M
Başkanlığı’na
Görüşülmekte
olan 460 sıra sayılı yasa tasarısının 9. maddesinin sonundaki 4. fıkra’nın
sonuna “ayrıca Ceylanpınar Tarım İşletmeleri Müdürlüğü tapularını hak
sahiplerine üç ay içerisinde verir.” cümlesinin eklenmesini arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Hükûmet?
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Sayın Özel, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle,
Şanlıurfa ilimizin Ceylânpınar ilçesinde göçerlere arazi tahsis edilmesi ve
onlara orada konut yapılarak kullanım hakkının verilmesini destekliyoruz.
Önergemiz de verilecek olan tapuların üç ay içinde teslim edilmesiyle ilgili
bir önergedir. Özünde hiçbir itirazımız yok, sadece zamanı netleştirmek
açısından bir önergemiz var.
Sayın
Bakan, hatırlarsınız, 23 Ekim 2011’de hiçbirimizin hatırlamak istemediği 7,2
şiddetinde bir depremle sarsıldık, 600 tane vatandaşımızı kaybettik. Hepsini
yeniden rahmetle burada anıyoruz. O depremin hemen sonrasında bölgede hiçbir
eczane faaliyet gösteremiyordu, Türk Eczacıları Birliğinin tır eczanesi
Türkiye’deki 24 bin eczaneden bedelsiz gelen ilaçlarla ilk on günü atlattı. On
gün sonra eczaneler açıldığında eczanelerde büyük bir kaos başladı çünkü Sosyal
Güvenlik Kurumu provizyon sistemi, parasını kaybetmiş, hesap cüzdanını
kaybetmiş, maaşını çekemeyen, aile reisini kaybetmiş kişilerin ateşli
çocukları, hasta eşleri ilaç almaya gittiklerinde sistem, katılım payı
istiyordu ve 5 çeşit muayene ücreti, eş değer ilaç farkı falan, o, gündeme
getirildi. Önce kurum bir genel yazı yazdı. Genel yazıdan sonra itirazlar
geldi. Van’da, Erciş’te kaos büyüyordu, onun üzerine Parlamentoya bir yasa
tasarısı getirildi. 22 Aralık günü Parlamentoda çıktım, -tutanaklarla sabit,
teker teker okuyabilirim- önce dedim ki: “Biz bu Van’daki depremzedelerden
katılım payı alınmaması gerektiğini söylüyorduk.” Yazdığınız yazıda onu ifade
ediyordunuz ama eğer Van da bir afet bölgesi olarak ilan edilirse 5510’un
75’inci maddesine göre, burada hiçbir katılım payı alınmaz, sene sonunda da bu,
hazineden devredilir. Ama Komisyonda ve alt komisyonda, bugün SGK kurum
başkanlığını yapan o günkü Başkan Yardımcısı Yadigar Hanım bunun bir katılım
payı alma düzenlemesi olmadığını, bölgenin afet bölgesi ilan edilmediğini,
75’inci maddenin işletilemeyeceğini, kendi yaptıkları uygulamanın sadece
katılım paylarının ötelenmesi olduğunu ifade etti.
Ben
tutanaklarda, konuşmamda bunu söylemişim ve “Bu konuya Sayın Bakan bir açıklık
getirsin.” demişim. Sayın Bakan yaptığı konuşmasında demiş ki: “Öyle bir şey
yok. Öteleme değil. Katılım payı sorununu çözüyoruz burada.” Soru-cevapta
tekrar söz almışım ve demişim ki: “Burada sayın kurum başkanı -arkanızda-
başkan vekili hanımefendi oturuyor ve hanımefendi bize ‘Biz katılım paylarını
bu durumda kurum olarak terk etmiyoruz, sadece erteliyoruz.’ ifadesini kullandı
komisyonda. Tam olarak hepimizin aklının netleşmesi için ilgili bürokrattan
gerekiyorsa teyit alarak bu sorumu bir kez daha yanıtlar mısınız? Bölge
halkının mağduriyeti söz konusu olmasın daha sonra.” demişim. Siz sorulara
cevap verirken biraz da tekrar olmasından sıkılarak demişsiniz ki Sayın Bakan:
“Diğer bir konu ise, bu katılım payları meselesi. Almayacağımızı söyledim, bir
kez daha söylüyorum: Katılım payı alınmayacak.” O gün yapılan düzenlemenin… Bu
sene 14 Mayısa kadar bölgedekilerden hakikaten katılım payı alınmadı.
Bakın,
Sayın Bakan: “SGK’dan depremzedeye katılım payı şoku.” Bugün bütün Van, bütün
Erciş bu şokla karşı karşıya. Diyorsunuz ki: “Biz bunu 30 Aralık 2011-14 Mayıs
2013 tarihleri arasında öteledik.” O tarihlerde birikmiş olan ilaç katılım
payları, muayene ücretleri, eş değer ilaç fiyat farklarının hepsini
depremzedelerden bir buçuk yıl sonra talep ediyorsunuz. Bir kemoterapi
hastasına 700 lira borç çıkardınız; şeker hastasına 250 lira, tansiyon
hastasına 350 lira toplam borç çıktı. Bu parayı ödemeden ilaçlarını alamıyorlar
bugün. O gün hangi endişeyi ifade ettiysem bugün onunla karşı karşıyayız.
Sayılı gün kolay geçti Sayın Bakan. Yadigar Hanım bunun böyle olacağını
söyledi. Siz de o gün arkanızı dönüp teyit almadınız, “Böyle bir şey yok.”
dediniz. Bugün bu insanlara şöyle diyorsunuz: “Sıkıntısı olan kuruma gelsin,
böleriz, birkaç haftalık bir kez daha öteleriz.”
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Şimdi arkasını dönüp gitti Sayın Bakan.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – Şimdi, yüce Parlamentodan beklentimiz şudur: İktidar partisi
bir önerge yazsın şurada. O gün “Bu katılım paylarını terk ediyoruz.” dedi
Bakan, bürokratları kaş kaldırdı arkadan. Şimdi, gelin bu işi bu kanunda bir
yeni madde ihdasıyla çözelim, hepimiz destek verelim.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Bakanı bulabilirsen çöz.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – Yoksa, o gün bu lafları söyleyen ve ifadeleri tutanakla sabit
olan Bakan, inşallah Yadigar Hanım’dan teyit almaya gitmiştir. İnşallah, bu sorunu hep beraber çözeriz.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederiz Sayın Özel.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görülmekte
olan 460 sıra sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 9 uncu maddesiyle
5543 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesinin değiştirilen ikinci fıkrasında yer
alan "Beyazkule" ibaresinin fıkra metninden çıkarılmasını,
"169.245.353 metrekare yüzölçümlü taşınmazlardan hak sahipliği tespit
edilen" ibaresinin "141.793.751 metrekare yüzölçümlü taşınmazlardan
hak sahipliği Şanlıurfa Valiliğince geçici 4 üncü maddenin birinci fıkrasına
göre 2007 yılında tespit edilmiş" olarak değiştirilmesini ve maddeye bağlı
ekli (1) sayılı listeden sıra nosu "1, 2, 3,
15, 16, 24, 51, 54 ve 259 " olan satırların listeden çıkarılmasını ve
listenin buna göre yeniden düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli (Giresun) ve arkadaşları
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Hükûmet?
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) –
Katılıyoruz.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Gerekçe…
BAŞKAN
– Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Göçerlerin
büyük bölümünün yeni önerilen arazinin bulunduğu bölgede konuşlanmış olması ve
bu grupların Beyazkule Mevkiine taşınmalarının güçlüğü, İskan Kanununun geçici
4 üncü maddesinin birinci fıkrasına göre, hak sahipliğinin Şanlıurfa Valisinin
Başkanlığında Kanunda öngörülen temsilcilerden oluşturulan komisyonca 2007 yılı
içerisinde belirlenmesi, faaliyet alanları hayvancılık (ve özellikle
koyunculuk) olan göçer grupların ihtiyaç duyduğu otlakiye alanlarının
yoğunlukla yeni önerilen bölgede bulunması, Beyazkule Mevkiinde yer alan
arazilerin yüzde 80'lik kısmının ekilebilir sulu tarım arazisi olması ve bu
bölgede otlakiye alanlarının bulunmaması dikkate alınmıştır.
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul
edilen bu önerge doğrultusunda 9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
10’uncu
madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 460 sıra sayılı yasa
tasarısının 10. maddesinin Madde 12 deki “fazla çalışma ücretinin üç katını
aşmayacak şeklinde” ifadenin “dört katını aşmayacak şeklinde” olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın Ağan Ayaydın Haluk Ahmet Gümüş
İstanbul İstanbul Balıkesir
Müslim Sarı Musa Çam Kazım Kurt
İstanbul İzmir Eskişehir
Aytuğ Atıcı Rahmi Aşkın Türeli Bülent Kuşoğlu
Mersin İzmir Ankara
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu İle Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 10 uncu maddesi ile
değiştirilen 3843 sayılı Kanunun 12 nci maddesinin ikinci fıkrasının madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Mehmet Şandır Enver Erdem
Konya Mersin Elâzığ
Erkan Akçay Ali Öz Özcan Yeniçeri
Manisa Mersin Ankara
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Hükûmet?
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EĞEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN –
Kim konuşacak?
Sayın
Yeniçeri, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 460 sıra sayılı
torba yasasının 10’uncu maddesi üzerinde verdiğimiz değişiklik önergesi
üzerinde söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; şimdi, AKP iktidarının üzerinde en fazla tasarruf
yaptığı alan sosyal alandır. Hani malum bir ifadeniz var ya “İnsanı yaşat ki
millet yaşasın.” bunun tam tersi bir uygulamayla iktidar Sosyal Güvenlik
Bakanlığının “sosyal” kısmını o kadar çok ihmal etmiştir ki âdeta Bakanlık
“sosyal”i olmayan Güvenlik Bakanlığına dönüşmüştür. Sosyal Güvenlik Bakanlığı
bir bakıma emeğin değil sermayenin, sosyalin değil siyasalın bakanlığı hâline
gelmiştir.
Bilindiği
gibi millî gelirden sermaye faizini, emek ücretini, toprak rantını, müteşebbis
de kârını alır. AKP iktidarı “kâr”, “faiz” ve “kira” denilince imkân üstüne
imkân üretirken “ücret” ya da “çalışanlar” denilince cin çarpmışa dönüyor,
bütçe, denge, kamu güvenliği gerekçesiyle tedbir üstüne tedbir üretiyor. AKP
iktidarı, hayatın her alanını vergiye ve harca bağlamıştır. Vatandaş, AKP
iktidarı döneminde gözlerini güneşten önce vergiyle açmaktadır. İktidar
“çalışanın emeği, ücreti, sendikal hakkı” denilince de hesap üstüne hesap
yapıyor. Kısacası, bu iktidarın anlayışı, hak yok, sorumluluk vardır ve sadık
bir biçimde de bu ilkeyi uygulamaktadır.
Değerli
milletvekilleri, üniversitelerde idari ve akademik personele uygulanan ücret
politikası da Hükûmetin bu uygulamalarından nasibini almaktadır. Hükûmetin
“üniversite” denilince aklına hangi üniversiteye hangi yandaşı rektör olarak
atayacağı gelmektedir. İktidar, üniversiteleri suskun, terbiye edilmiş, uysal
kurumlar hâline getirmiştir. Son zamanlarda iktidarı alkışlayan, öven ve
yücelten sözde akademisyen, özünde ise iktidar propagandası yapan unsurlar, bu
gelişmenin doğal sürecidir, sonucudur. Ülkenin hayati sorunları karşısında
hiçbir üniversite senatosunun gıkı çıkmamaktadır, bir karar bile alamamakta ve
görüş ortaya koymamaktadır. Üniversitedeki akademik personel geçim derdiyle
uğraşmaktan akademik çalışmaya da zaman bulamamaktadır. Millî Eğitim Bakanlığı,
YÖK, akademik personelin durumunun iyileştirilmesiyle ilgili olarak hiçbir
çalışma yapmamakta ve onların sorunlarını dile dahi getirmekten kaçınmaktadır.
YÖK, işini gücünü bırakmış, sanki güvenlik örgütüymüş gibi Hükûmetin PKK ile
Türkiye’yi paylaşma politikasına destek vermekten söz etmektedir.
Değerli
milletvekilleri, açılan yeni üniversiteler ya da okullar, dikilen binalar ve
değiştirilen eğitim sistemine karşın bir türlü eğitimin başat aktörü olan
öğretim üyeleri ve öğretmenlerin durumları dikkate alınmamaktadır. Üniversite
öğretim elemanları sahip oldukları statülere uygun bir ücret alamamaktadır.
İktidar, üniversite personelinin durumunu iyileştirmek için adım atmamaktadır.
Son
yıllarda açılan çok sayıda üniversite, öğretim üyesi açığı meydana getirmiştir.
Öğretim üyelerinin maaş ve ücretlerinin yetersizliği yüzünden yetenekli ve çok
yönlü öğretim elemanları üniversitelerin dışına gitmiştir. Öğretim elemanları
arasında yapılan bir araştırmada öğretim elemanlarının en önemli sorunu olarak
yüzde 52,5’ide ücret düşüklüğünü göstermiştir. Yükselme zorlukları yüzde 22,6;
çalışma koşulları 16,9 ve prestij kaybı ise yüzde 8’dir. Öğretim üyeleri arasında
ücret düşüklüğü temel sorun olarak görülmektedir. Öğretim elemanlarının yüzde
23,8’i genellikle, yüzde 24,4’ü bazen olmak üzere yaklaşık yarısı ek iş yapma
ihtiyacı duymaktadır. Öğretim üyelerinin üniversiteden ayrılmak istemelerinin
nedeni olarak maddi yetersizlikleri gösterenlerin oranı ise yüzde 81,9’dur.
Üniversitelerde
akademik personel, düşük ücretle yüksek çalışma arasında sıkışmıştır. Bugün,
üniversitelerde bulunan akademik personelin büyük bir kısmı çaresizlikten
görevlerini sürdürmektedir. Yurt içinde şehir dışına sempozyum ve konferans
faaliyetlerine verilen ödenekler yetersiz kalmakta ve öğretim üyesinin
masraflarını karşılamaktan uzaktır. Bu durum, öğretim üyelerinin bu gibi
akademik faaliyetlerden uzak durmasına sebep olmaktadır. Burada, Millî Eğitim
Bakanını, YÖK Başkanını ve Hükûmeti acilen üniversite akademik personelinin
eriyip giden ücret ve maaşlarının yeniden düzenlenmesi için harekete geçmeye
çağırıyorum. Durum acildir, aksi takdirde yarın çok geç olacaktır.
Saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Yeniçeri.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 460 sıra sayılı yasa
tasarısının 10. maddesinin Madde 12 deki “fazla çalışma ücretinin üç katını
aşmayacak şeklinde” ifadenin “dört katını aşmayacak şeklinde” olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Hükûmet?
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN –
Sayın Atıcı, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, 460 sıra sayılı torba yasa tasarısının 10’uncu maddesi
üzerinde verdiğimiz değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunuyorum.
Üniversitelerin özerkliğini savunan, üniversitelerin medreselere dönüşmesini
istemeyen tüm milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, 10’uncu madde neyi düzenliyor? İkinci öğrenim yapan birimlerde
öğretim elemanlarının ve idari personele yasal çalışma saati bitiminden sonra
fiilen yaptıkları fazla çalışma süreleri için yapılacak ödemeyi düzenliyor.
Aslında bu düzenlemelerin ne getirdiğinin pek de bir önemi yok. Neden önemi
yok? Çünkü bu maddenin içi ayıplarla dolu. Şimdi bu ayıplardan size birkaç tane
örnek vereceğim. Ayıplara geçmeden önce de bir başka ayıbı söylemek istiyorum.
Hükûmet sıralarında oturan Sayın Bakan burada yapılan konuşmaları dinlemek
yerine sürekli elinde cep telefonu, sürekli bir yerlere ya mesaj atıyor ya bir
şeyler yapıyor, bunun da uygun bir davranış olmadığını ama AKP Hükûmetine
yakıştığını da söylemek istiyorum.
Şimdi, bu
maddenin birinci ayıbı şu: Bu maddeyle aslında AKP Hükûmeti öğretim
elemanlarının ve devlet memurlarının ek iş yapmadan geçinemediklerini itiraf
ediyor. Şimdi, değerli arkadaşlarım, öğretim elemanları ek iş yapmadan, ek ders
yapmadan geçinemiyorlar. Burası bakkal dükkanı değil, burası bir üniversite.
Tüm gün çalışan, tüm gün ders veren bir öğretim üyesi geçinebilmek için, evine
ekmek götürebilmek için gece de çalışmak zorunda kalıyor sizin sayenizde. Peki,
gece çalıştığı hâlde acaba yoksulluk sınırının üzerine çıkabiliyor mu? Çok azı
çıkabiliyor, büyük bir çoğunluğu öğretim elemanlarının yoksulluk sınırının
altında yaşıyor. Peki, bu öğretim üyeleri ne zaman kendilerini yenileyecekler?
Bu öğretim üyeleri acaba ne zaman araştırma yapacaklar ve ne zaman çeşitli
yayınlar yapacaklar? Bunların hiç birisi sizin umurunuzda değil tabii.
Bu
maddenin ikinci ayıbı şu: Bu maddenin her tarafı para ve kâr kokuyor. Neden?
Çünkü: “Ben ikinci öğretimden para kazanmak istiyorum. Topladığım paraların
yüzde 70’ini öğretim elemanlarına ve memurlara dağıtırım, dağıttığım bu paradan
da vergi alırım, yüzde 30’unu da doğrudan kendi kasama koyarım.” diyorsunuz
yani tam bir tüccar zihniyeti. Tüccarlar çok iyi bilirler, bir alışveriş yapacağı
zaman derler ki: “Alınacak paranın biri sana, biri bana, biri de devlete.”
Neden? Vergi olarak. Bu anlayışı, tüccar anlayışını, maalesef, üniversitelere
de yerleştirdiniz.
Şimdi,
gelelim bu maddenin üçüncü ayıbına. Aslında bu maddenin ayıpları çok ama üçe
indirgemeye çalışacağım. Şimdi, öyle bir torba veya çorba yasa yapmışsınız ki
varlık barışından sağlığa kadar, gizli tanıklardan sığınmacılara kadar pek çok
farklı konuda kargaşa yaratıyorsunuz ve bir çorba kanun getiriyorsunuz. Peki,
ben size sorarım: Eğitim gibi hassas, üstelik de üniversite eğitimi gibi,
öğretim elemanlarının ek dersi gibi eğitimi doğrudan ilgilendiren bir konunun
bu çorba yasada ne işi var? Ama bunu anlamak çok zor değil çünkü sizler
eğitimden ziyade kârı düşündünüz ve üniversiteleri de bu çıkmaza soktunuz.
Peki,
üniversitelerin sorunu sizce sadece para mı? Aslında değil, aslında ne bu yasa,
ne para, ne de kâr. Üniversitelerin en önemli sorunlarından birisi, sizin
dönemizde bütün üniversiteler özerkliğini yitirdi ve hiçbir şekilde
üniversitelerin sesi çıkmıyor. Konuşan üniversite duyuyor musunuz? Siz de
duymuyorsunuz. Bunun en güzel örneğini sizin atadığınız YÖK Başkanı söylüyor.
Diyor ki üniversite rektörlerine rektörler toplantısında “Hocam, Hocam,
konuşmaktan korkmayın, konuşun, her yerde barış sürecini anlatın.” Bu cümle
bile üniversiteleri ne hâle getirdiğinizin açıkça göstergesi. Rektörlere
“Konuşun Hocam konuşun, korkmayın.” diyen bir YÖK Başkanına sahibiz ve bu YÖK
Başkanı sizden talimat alarak, sizin çizdiğiniz yolda yürümeye çalışan bir YÖK
Başkanı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYTUĞ
ATICI (Devamla) – Size de yakışır ama siz bu Türkiye’ye yakışmıyorsunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Atıcı.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Madde
10’u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde 10 kabul
edilmiştir.
Madde 11
üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
T.B.M.M
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 460 sıra sayılı yasa tasarısının 11. maddesinin sonundaki “dahil olmak
üzere” ifadesinin önüne “koruma ve güvenlik görevlileri de yararlanır”
ifadesinin eklenmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın Ağan Ayaydın Haluk Ahmet Gümüş
İstanbul İstanbul Balıkesir
Musa Çam Müslim Sarı Kazım Kurt
İzmir İstanbul Eskişehir
Bülent
Kuşoğlu Rahmi Aşkın
Türeli
Ankara İzmir
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu İle Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 11’inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Mehmet Şandır Enver Erdem
Konya Mersin Elâzığ
Necati Özensoy Ali Öz Erkan Akçay
Bursa Mersin Manisa
MADDE 11
- 20/12/2012 tarihli ve 6363 sayılı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanununa
bağlı "K" işaretli cetvelin "III. Fazla Çalışma Ücreti"
başlıklı bölümünün "(A) Saat Başı Fazla Çalışma Ücreti" kısmının 1’
inci maddesinde yer alan "hariç olmak üzere" ibaresi "dâhil
olmak üzere" şeklinde, "(B) Aylık Maktu Fazla Çalışma Ücreti"
kısmının 1’inci maddesinin birinci cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"1.
Belediyeler ile bunlara bağlı müstakil bütçeli kamu tüzel kişiliğini haiz
kuruluşlarda (iktisadi işletmeler hariç), görevlerinin niteliği gereği 657
sayılı Kanun’da belirtilen çalışma süre ve saatlerine bağlı olmaksızın zabıta
ve itfaiye hizmetlerinde fiilen çalışan personel (destek hizmeti yürüten
personel hariç) ile kadrolu olarak fiilen çalışan koruma ve güvenlik
personeline belediye meclisi kararı ile tespit edilen tutar, fazla çalışma
ücreti olarak maktuen ödenir."
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Hükûmet?
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN –
Sayın Özensoy, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 460 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın 11’inci maddesiyle ilgili verdiğimiz önerge üzerine söz aldım,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Torba
yasalar, gördüğümüz üzere, yanlış çıkan kanunları düzeltme kanunları hâline
geldi. Sayın Bakan madde üzerinde konuşma yaparken, işte birtakım maddelerde
getirdikleri değişiklikleri ifade ederken, 11’inci maddeyle ilgili de KİT
kurumlarında çalışanlara mesai ücreti getirdiklerini ifade etti. Oysa,
KİT’lerde çalışanlar, 2013 Bütçe Kanun Tasarısı hazırlanmadan önce, zaten bu
mesai ücretlerini alıyorlardı. 2013 bütçesinde bu cetvellerde gözükmediği için,
2013 yılı itibarıyla bu mesailerden mahrum kaldılar. Şimdi, biz, bu önergeyle
aslında yine o bütçe kanununda mahrum kalan belediyelerde çalışan zabıta,
itfaiye ve fiilen koruma ve güvenlik personellerine de ilave edilmesiyle ilgili
bir önerge verdik. Şimdi, o kanunla, o maddeyle sadece KİT’te çalışanlar mahrum
olmadılar, bu ilave ettiğimiz maddede çalışanlar da aynı şekilde 2013
bütçesindeki cetvelde gözükmedikleri için şu anda mesai ücreti alamıyorlar.
Bunu Sayın Bakana da ifade etim, “2014 bütçesinde düzeltiriz.” dedi. Şimdi, bir
yıl, yazık günah değil mi? Zaten dar gelirli, düşük ücretle çalışan bu insanlar
niye bir yıl daha… Ki, kaldı ki 2014 bütçesinde de düzeltilip düzeltilmeyeceği
de malum değil. Niye, şimdi fırsat varken bu koruma ve güvenlik görevlileri,
zabıta, itfaiye görevlilerinin o fazla mesai ücretlerini dâhil etmiyoruz? Bunu
Hükûmetin takdirine, yine bu kurumlarda çalışan, bu görevlerde çalışan
insanlarımızın da takdirine bırakıyorum.
Yine, bu
maddenin dışında -burada da konuşuldu- sosyal güvenlik destek primi, geçmişte
kesilmeyen ama emekli olduktan sonra paraya ihtiyacı olan, çalışmaya ihtiyacı
olan veya bir iş yeri açarak 300-500 lira ek gelir olsun diye çocuğunu okutan
veya başka ihtiyacı olan bu insanlardan da emekli maaşlarından yüzde 15
kesiyoruz.
Bakın,
ben sizlere çok daha çarpıcı bir iki konudan daha bahsetmek istiyorum.
Geçtiğimiz günlerde beni Bartın’dan bir şehit annesi aradı -bir şekilde
telefonuma ulaşmış- aynen ifadesi şu: “Benim evimde bir engelli evladım var ve
bu engelli evladımla ilgili, ben, şehit maaşı bağlanana kadar bu engelli kızım
için destek alıyordum, yardım alıyordum. Ama şimdi oğlum şehit olduktan sonra
şehit maaşı bağlandığı için bu engelli kızıma aldığım yardımı kestiler.” Şimdi,
sayın milletvekilleri, yani bundan gerçekten benim de haberim yoktu, sizlerin
de haberi yoktur. Şehit aylığı bağlandı diye bir aileye engelli çocuğu
olduğundan dolayı verilen yardımın kesilmemesi lazım, bu konuda bir çözüm
bulmamız lazım. İşte, gaziler gelirleri varsa 400 lira maaş alıyorlar,
gelirleri yoksa 700 lira maaş alıyorlar. Gazilik maaşı, şehitlik maaşı apayrı
konular. Bunlarla ilgili hani referandumda, 2010’da şehit ailelerine pozitif
ayrımcılık yapacaktık. Bu mu pozitif ayrımcılık? Lütfen Sayın Canikli, sayın AK
PARTİ Grubu bu konuya bir çözüm bulun.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Özensoy.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
T.B.M.M.
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 460 sıra sayılı yasa tasarısının 11. maddesinin sonundaki “dâhil olmak
üzere” ifadesinin önüne “koruma ve güvenlik görevlileri de yararlanır”
ifadesinin eklenmesini arz ederiz.
Candan
Yüceer (Tekirdağ) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet?
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN –
Sayın Yüceer, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
CANDAN
YÜCEER (Tekirdağ) – Değerli milletvekilleri; terör sadece insanları hedef
almıyor, terör doğayı da hedef alabiliyor. Ülkemizde bir başka katliam da güzel
Trakya’mızda Yıldız Dağlarında yaşanıyor. İşte size gösterdiğim bu fotoğraflar,
doğa katliamının nasıl yapıldığını apaçık, tüm boyutlarıyla ortaya koyuyor. Ben
merak ediyorum, Sayın Bakan bu fotoğrafları, bu manzarayı gördükten sonra taş
ocaklarının doğaya zarar vermediğini hâlâ iddia edebilir mi. Gerçekten merak
ediyorum, doğayı katledenler, buna göz yumanlar bu görüntüden mutlu mudur,
gerçekten bu görüntüden mutlu olanlar var mıdır. Çünkü biz Trakyalılar olarak
bu fotoğrafları, bu manzaraları gördüğümüzde içimiz acıyor. Siz de gördünüz,
fotoğraflarda binlerce ağaç taş ocakları için feda ediliyor. Trakya’ya su
sağlayan havzalara sahip bölgede, irili ufaklı taş ocaklarının denetimden uzak
faaliyetleri sonucu doğaya telafisi mümkün olmayan zararlar veriliyor çünkü
2004 senesinde Maden Kanunu’nda yapılan değişiklikle çoğu taş ocağı ÇED
sürecinden muaf tutuldu ve bu düzenlemeyle rant uğruna Türkiye’nin ormanlık
alanları taş ocaklarıyla doldu ve taş ocağı ruhsatı alan herkes istediği kadar
ağaçları kesti, istediği kadar ormanlara zarar verdi. Ne su kaynağı ne orman ne
doğa kimsenin umurunda değil, varsa yoksa rant, tek umurumuzda olan o. Taş
ocağında malzeme çıkarımı sırasında patlatılan dinamitler sonucu yakın çevreye
deprem etkisi yaratılıyor ve bu etkiyle kaya kütlesinde meydana gelen çatlaklar
ve kırıklar patlamanın neden olduğu çökme ve tıkanmalar karstik su yollarının
değişmesine, taş ocağı tarafına yönelmesine ve kurumasına neden oluyor.
İşletmede meydana gelen toz ve atıkların yağmur sularıyla beraber yer altı
sularına sızması, karışması suların kirlenmesine… Bu da bir ayrı boyutu zaten.
Yer altı su galerimizin yok olmasından dolayı köylerimiz, bölgelerimiz susuzluk
tehlikesiyle karşı karşıya. Ağaçlarımız kesiliyor, su kaynaklarımız
kurutuluyor, Trakya’da doğa katlediliyor değerli arkadaşlar. Bu kürsüden biz
defalarca Ergene’nin zehir saçtığını, bölgede kanser vakalarının arttığını, yer
altı sularının kirlenme sebebiyle artık kullanılmadığını dile getirdik. Bir
zamanlar Trakya’ya bolluk, bereket getiren, hayat veren Ergene Nehri plansız ve
çarpık sanayileşme sonucu maalesef doğayı ve toprakları zehirleyecek kadar,
insanları kanser edecek kadar kirletildi. Biraz önce gösterdiğim bu fotoğraflar
Ergene’nin doğduğu yerde çekildi. Ergene’nin tek temiz kalan yeri doğduğu
noktada taş ocakları yüzünden kirletiliyor.
Değerli
milletvekilleri, Tekirdağ’ın bir başka cennet köşesinden, Muratlı ilçemizin
Balabanlı köyünden bahsetmek istiyorum. Balabanlı köyü de doğasıyla,
insanlarıyla şirin bir köyümüz. Çiftçilik ve hayvancılıkla geçiniyorlar ve
köylülerimiz, hayvanları için, tarımsal sulama için bir gölet yapmak istiyorlar
ve bununla ilgili başvurularını yapıyorlar. Bu esnada bir sürprizle
karşılaşıyorlar. Bu sürpriz ne dersiniz? Tarım arazilerinin tam ortasına, köyün
hemen yakınına taş ocağı yapılması için
çalışmalar yapıldığını öğreniyorlar. Balabanlıların çok makul bir talebi var,
tek bir istekleri var, hayvanları ve tarımsal arazi için bir gölet. Bu makul
talepleri ve taş ocağına karşı itirazları görmezden geliniyor ve maalesef
onların en doğal hakkı bile ellerinden alınıyor.
Ben
buradan bir kez daha dile getirmek istiyorum. Balabanlılar Hükûmetten bu
konunun bir an önce çözüme kavuşmasını bekliyor. İşte Ergene’yi temizleyeceğini
iddia edenlerin, rant uğruna Yıldız Dağlarını, ormanları katledenlerin, projeye
özel, kişiye özel yasalar çıkaranın çevre bilinci ortada. (CHP sıralarından alkışlar)
Biz
çocuklarımızın, torunlarımızın sağlıklı bir geleceğe sahip olması için doğa
katliamına bir an önce son vermek zorundayız ve taş ocakları ruhsatları da,
geçmişte olduğu gibi, Çevre Kanunu kapsamında verilmeli ve uymayanlar muhakkak
kapatılmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, tüm çalışanların insanca bir yaşam sürebileceği ve emeğinin
karşılığını alabildiği bir çalışma ücretini her zaman bu kürsüden dile
getirdik. Kamu iktisadi teşebbüslerinde sözleşmeli personele fazla çalışma
ücreti hakkının tanınması çok güzel ama bu hakkı birine tanıyıp birine
tanımamak adaletli bir yaklaşım değil.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CANDAN
YÜCEER (Devamla) – İşte, biz, 11’inci madde üzerinde verdiğimiz önergeyle bu
hakkın, ek mesaisi fazla olan itfaiye gibi çalışanlar da, kadrolu, fiilen
çalışanlar da ve güvenlik personeli, koruma personeline de tanınmasını istedik.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak da yapılması gereken, olması gereken ve
maalesef sizlerin görmezden geldiği adaletli yaklaşımın da bu olduğuna
inanıyoruz.
Hepinize
saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Yüceer.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, bir cümle söyleyebilir
miyim kayda geçmesi için?
BAŞKAN –
Buyurun efendim.
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) - Sayın vekilimize, konuşmasına
hazırlıklı geldiği için teşekkür ediyorum.
Arkadaşlarımızdan
hemen bilgi istedim, bahsi geçen maden, fotoğraflarda gösterdiği maden yeni bir
maden değil, on yedi yıldır çalışan bir maden ve ÇED’i olan, daha evvelden izni
alınmış, ruhsatı verilmiş bir madendir.
CANDAN
YÜCEER (Tekirdağ) – Şu an soruşturmaları adli kurulda devam ediyor.
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Bilgisi olmasında fayda var.
Teşekkür
ediyorum.
CANDAN
YÜCEER (Tekirdağ) – Bu gerçeği değiştirmiyor ama.
BAŞKAN –
Madde 11’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde 11
kabul edilmiştir.
12’nci
madde üzerinde 4 önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 460 sıra nolu Kanun Tasarısının 12 nci maddesi ile 2872 sayılı Kanuna
eklenen geçici 3 üncü maddede yer alan “yatırım programına” ibaresinden önce
“kamu” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Mehmet Doğan Kubat Osman Aşkın Bak
Giresun İstanbul İstanbul
Hilmi Bilgin Yusuf Başer Şirin Ünal
Sivas Yozgat İstanbul
Hacı Bayram Türkoğlu Mihrimah Belma Satır Hüseyin Bürge
Hatay İstanbul İstanbul
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım üç önerge aynı mahiyette olduğu için
önergeleri birlikte işleme alacağım ama talepleri hâlinde önerge sahiplerine
ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi,
aynı mahiyetteki üç önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 12 nci maddesinin Tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Mehmet Şandır Enver Erdem
Konya Mersin Elâzığ
Ali Öz Erkan Akçay Ahmet Kenan Tanrıkulu
Mersin Manisa İzmir
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
İdris Baluken Pervin Buldan Demir Çelik
Bingöl Iğdır Muş
Nazmi
Gür Erol
Dora
Van Mardin
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın Ağan Ayaydın Musa Çam
İstanbul İstanbul İzmir
Müslim Sarı Haluk Ahmet Gümüş Bülent Kuşoğlu
İstanbul Balıkesir Ankara
Mehmet Hilal Kaplan Rahmi Aşkın Türeli Kazım Kurt
Kocaeli İzmir Eskişehir
BAŞKAN –
Komisyon bu aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Hükûmet?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN –
Konuşma talebi var mı?
AHMET
KENAN TANRIKULU (İzmir) – Sayın Başkan…
MEHMET
HİLAL KAPLAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, ben konuşacağım.
BAŞKAN –
Sayın Kaplan, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
HİLAL KAPLAN (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi ve tutuklu tüm
milletvekillerini saygıyla selamlıyorum. Kanun tasarısının 12’nci maddesi
üzerinde söz almış bulunmaktayım.
Getirilen
bu kanun tasarısı tam bir AKP klasiğidir. Yine bir torba yasa, yine birbirine
benzemez konular, yine “Bildiğimi yaparım.” anlayışı. Bu konuda artık size
diyeceğim bir şey yok.
Tasarının
12’nci maddesi, getirilmek istenen değişiklik, 2872 sayılı Çevre Kanunu’ndaki
bir ek maddedir; aslı şu, özü şu, diyor ki: “23 Haziran 1997 tarihinden önce
yatırım programına alınmış, planlama aşaması geçmiş olan, ihalesi yapılmış olan
veya işletmeye başlamış olan projeleri çevresel etki değerlendirmesinden,
ÇED’den muaf tutmaktır.” Ya, el insaf! Dünya, küresel ısınma sonucu iklim
değişikliğinin meydana getirdiği olumsuz etkileri ortadan kaldırmak için bir
dizi tedbir alırken, sizin iktidarınız, sizin Hükûmetiniz “kamu yatırımları”
adı altında, ÇED’den muaf tutmaya çalışıyor.
Bizim
önerimiz şu: Bu madde Anayasa’ya ve Çevre Kanunu’nun tümüne aykırıdır ve
tamamen çıkarılmasını istiyoruz. Çünkü ÇED’de amaç, gerçekleşmesi planlanan
projelerin çevreye olumsuz etkilerinin belirlenmesi veya varsa olumsuz
etkilerinin önlenmesi ve en aza indirgenmesidir. Bunun içindir ki, bölgede
yaşayan insanların, halkın, bilim çevrelerinin, sivil toplum kuruluşlarının
görüşleri alınarak sağlıklı bir çevreye kavuşmak ve beraber yaşamak için ortak
bir payda oluşturmaktır.
Bu kanun
tasarısının görüşülmesi esnasında bir başka facia da esas komisyonun Plan Bütçe
Komisyonu olması, Çevre Komisyonunun tali komisyon olması. Bu kanun Çevre
Kanunu’na tamamen aykırıdır. Ancak, Adalet ve Kalkınma Partisinin bu konudaki
anlayışını birkaç kez beraber yaşadık. Çevreyi en çok kirleten, küresel iklim
değişikliğine neden olan Enerji Kanunu’nu ve yer altı sularının kanunlarını
burada konuşurken, ne yazık ki, bırakın tali komisyon olarak Çevre Komisyonuna
getirilmesini, bu kanunları Çevre Komisyonuna göndermedik dahi.
Sayın
Bakan biraz önce yanıt verdi ama eksik verdi. Aynı kanun, Çevre Kanunu’nda -ki
küresel ısınmanın en çok kirleticisi olan, yüzde 75 sera gazı salımına neden
olan- Enerji Kanunu’nun tasarısı öyle 1997’den önce görüşülmedi Sayın Bakanım.
Bundan on beş yirmi gün önce bu Mecliste görüştüğümüzde, siz, oylarınızla, 2018
yılına, hatta Bakanlar Kurulu kararıyla 2021 yılına kadar bu maddeleri çevresel
etki değerlendirmesinden muaf tuttunuz. Bu anlayışı, bu termik santrallerin
böyle bir şekilde muaf tutulmasının anlamını doğrusu anlamış değilim. Bu
anlayışınız devam ederse Sayın Bakanım, belki siz Çevre ve Şehircilik Bakanı
değilsiniz ama size bir önerim var- Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
milletvekillerine de söylüyorum- size önerim şu: Çevre Bakanlığından “çevre”
kelimesini çıkarın, hatta görüşmeler böyle devam ederse bu anlayışla Çevre
Komisyonunu da ortadan kaldırın.
Bakın,
şimdi Çevre Komisyonuyla ilgili, ÇED’le ilgili Hükûmetiniz döneminde yapılan
değişikliklerin bazılarını sizinle paylaşmak istiyorum. 1993 yılından bu yana
ve 2002 yılında sizin gelmenizle beraber toplam 5 defa ÇED Yönetmeliği değişti.
ÇED Yönetmeliği’nin değişikliğinde iktidarınızda olan sürece girmeden Çevre
Kanunu’nun 10’uncu maddesini size hatırlatmak istiyorum, aynen okuyorum: “’ÇED
olumlu’ veya ‘Gerekli değil.’ kararı alınmadıkça projelerle ilgili onay, izin,
yapı ve kullanma ruhsatı verilemez. Proje için yatırıma başlanamaz, ihale
edilemez.” Biraz önce Sayın Bakan cevap verdi: “Bu 1997 öncesinde olanlardır.”
Sayın Bakanım, sizin getirdiğiniz bu yasa değişikliği ne diyor biliyor musunuz?
Çevre Kanunu’nun 10’uncu maddesine aykırı. Ne diyor? “Zamanı gelmiş projelerin
geçmişte planlaması yapılanların muaf tutulması.” diyor. Çevre Kanunu ne diyor?
“Bunların hiçbirisi görüşülemez, ihale edilemez, projelendirilemez.” diyor.
Şimdi ben hangisini düzelteyim bu konuda.
Biraz
sonra 14’üncü maddede getirmek istediğiniz bu düzenlemenin diğeriyle ilgili
bilgileri sizinle paylaşacağım.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Kaplan.
Buyurunuz
Sayın Tanrıkulu. (MHP sıralarından alkışlar)
AHMET
KENAN TANRIKULU (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Görüşülmekte
olan tasarının 12’nci maddesi üzerinde verdiğimiz önergeyle ilgili olarak söz
almış bulunuyorum. Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.
Geniş bir
torba yasa şeklinde olan bu tasarının 12’nci maddesinde Çevre Kanunu’na bir
geçici madde eklenerek yatırım programındaki bazı projelerin çevresel etki
değerlendirmesi yani ÇED kapsamı dışında kullanılması ve tutulması için bir
düzenleme getirilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, Çevre Komisyonunda bu tasarının ilgili maddesi geldiği zaman
Milliyetçi Hareket Partisi milletvekilleri olarak detaylı ve kapsamlı bir
şekilde bir muhalefet şerhi de yazmıştık. Ancak bu muhalefet şerhimiz, esas
komisyon olan Plan ve Bütçe Komisyonunda da maalesef dikkate alınmamış
gözüküyor. Bu değişiklikle bütün alt ve üstyapı tesisleri bir muafiyet
kapsamına getiriliyor ve neticede çevre mevzuatı âdeta ilga ediliyor.
Böylelikle ÇED Yönetmeliği öncesi yatırım programına alınan ve İstanbul Boğazı
geçişi gibi, nükleer santral projeleri gibi veya büyük baraj inşaatları gibi
rantı geniş olan, büyük olan ve çevre tahribatı yaratabilecek olan projeler de
ÇED süreci kapsamının dışında tutulmuş oluyor.
Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı, yüksek mahkemelerin kararlarının arkasından dolanarak bir
hukuksuzluk anlayışı çerçevesinde, daha yasal düzenlemeler yapılmadan ÇED
Yönetmeliği’nde yeni bir değişikliğe gidiyor ve bu değişiklik de 5 Nisan 2013
tarihli Resmî Gazete’de yayınlanıyor. Şimdi, Bakanlığın mevcut bir hukuk
kararına rağmen göstermiş olduğu bu sözde uyanık davranışa, biz burada Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu olarak da maalesef dâhil edilerek bu düzenin
içerisinde gözüküyoruz değerli milletvekilleri. ÇED sürecinin ortadan kaldırılmasıyla
bu düzenlemeden muaf olan rant projelerinin çevreye verebileceği zararlar,
bölge halkının yaşayacağı ciddi boyuta varabilecek olan çevresel ve aynı
zamanda sağlık sorunları da hem göz ardı edilmiş olacak hem de hak aramak
isteyenlerin yolu tıkanmış olacaktır.
Bu
projelerin birçoğu yap-işlet-devret projesi. Bir bakımdan ekonomik olarak
bakıldığında, bu projeler eğer ülke menfaatine kullanılırsa amacına ulaşmış ve
faydalı olabilir ancak on yıldır, iktidar, ekonomik açıdan ülkemizi kayıplara
uğrattığı bu tür projelerle artık ÇED sürecini de kaldırarak hukuk kararlarının
da üstünde olduğunu milletimize göstermektedir. Bu bağlamda, yapılacak olan
İstanbul üçüncü köprüsü ve geçtiğimiz hafta içerisinde nihayetlenmiş olan
İstanbul üçüncü havalimanı ihalesini yere göğe sığdıramayanlarını ihaleyi alan bu firmalara on iki yıllığına 6
milyar 300 milyon euroluk yolcu garantisi vermelerini de gelip buradan izah
etmeleri gerekir. Daha önce -biliyorsunuz- üçüncü boğaz köprüsü geçişinde de
aynı yöntemle bir özelleştirme yapılmıştı ve ülkemizin zarar gördüğü yönündeki
uyarılarımız sonrasında bu adımdan vazgeçtiler ancak hâlen millî servet
tahribatına da devam etmektedirler.
Değerli
milletvekilleri, bugün için şöyle bir uygulamayla karşı karşıya kaldığımız da
ortada: 1969 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde başlayan ve bugün hem
ABD’de hem Avrupa Birliği ülkelerinde devam eden ÇED süreci dünyanın bütün
gelişmiş ülkelerinde uygulanmaktadır ve giderek de yerini sağlam bir şekilde
almıştır. Bizim de -bugün için- ülkemizdeki bütün bu altyapı projelerinde bu
ÇED sürecine harfiyen uymamız gerekmektedir. Ayrıca, yüce mahkemelerin ÇED
konusunda verdiği kararların da dikkate alınması gerekmektedir.
Sivil
toplum kuruluşlarının, vatandaşlarımızın itirazlarını, görev tanımı çevreyi
korumak ve kollamak olan bir bakanlığın göz ardı etmesini de burada
yadırgadığımızı belirtiyor, hepinize tekrar saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Tanrıkulu.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubunun vermiş olduğu önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
1997 yılı
öncesi ihalesi yapılmış ya da üretime geçmiş işletmelerin ve zorunlu yapı ve
tesislerin ÇED raporlarından muaf tutulması tam bir rant ilişkisini ortaya
çıkarmaktadır. Böyle bir ilişkinin parlamento gündeminden getirilmesi oldukça
vahimdir. Değişiklik ile bu sorunların giderilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN –
Aynı mahiyetteki bu üç önergeyi birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler…
OKTAY
VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, madde oylanmadan önce… Sayın Bakan çok somut
olarak, bu nükleer santraller, otoyol projesi, Gebze, İzmir, İstanbul, üçüncü
köprü, ÇED süreci ortadan kaldırılıyor mu kaldırılmıyor mu, buna bir cevap
verirlerse belki… Sadece bunlarla ilgili, kalkıyor mu, kalkmıyor mu? Komisyonda
da söz vermiştiniz bunlarla ilgili bilgi vereceğinize.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Evet.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Bu maddeyle ilgili olduğu için efendim, önemli.
BAŞKAN –
Buyurunuz.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; kısaca bir özetlemekte yarar var nükleer santrale gelmeden önce.
ÇED’ten
muafiyet, Çevre Kanunu’ndan muafiyet anlamına gelmiyor, bir kere bunu
ayırmamızda yarar var. Gerekli izinler alınmış, ÇED inşa aşamasından önce
yaşanan bir süreç, inşa faaliyetinden önceki bir süreç.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Tamam, onları biliyoruz.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Hayır, direkt sizinkine
geleceğim de aynı sorular sorulduğu için söylüyorum.
Yasa ile
yönetmelik arasında yaşanan bir uyumsuzluğun veya yargıya konu olan sorunun
çözümüne dönük bir düzenleme yapıyoruz. Geçmişteki yaşanan yasal veya hukuki
süreçlere çözüm, bir yeni muafiyet getirmemektedir, bunu özellikle ifade
ediyorum. 97’den önce planlanmış ve ihale süreci başlamış projeler Çevre Kanunu
ile getirilen düzenlemelere tabidir, sadece ÇED raporu alma zorunluluğu yok.
Şimdi, bu düzenleme ile nükleer enerjiyle ilgili ÇED zorunluluğu kaldırılmıyor,
bunu üzerine basa basa söylüyorum.
Sayın
Başkanım, söz almışken bir soru daha vardı, onu da belirteyim. Bu, ilaçlarla
ilgili bir düzenleme üzerinde milletvekili arkadaşlar değerlendirme yapmışlar.
Van depreminde katılım payının alınmamasıyla ilgili gerekli kararlar alındı
-idari ve hukuki kararlar- 16 Mayıs 2013 tarihinde, doğal afet durumunu ortadan
kaldıran bir yayın yaptı, bir düzenleme yaptı ve bir duyuru yaptı. Bu tarihe
kadar sağlıkla ilgili, katılım paylarıyla ilgili bütün değerlerden muafiyeti,
muaf olduklarını burada özellikle belirtmek istiyorum.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Erteleme değil, terk ediyorsunuz yani?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Tabii, tabii; kesinlikle
böyle bir şey olmayacak.
Yalnız,
yaşanan olay, sizin aktardığınız olay… Sağlık işlemi yapılırken orada, hastanelerde
doğal afet butonuna basılması gerekiyor. Yani doğal afete maruz kaldığı
konusunda butona basılması gerekirken basılmadığı tespit edilenlerle ilgili bir
durumdur. Kesinlikle bu konumdaki vatandaşlarımızın durumunun da yani butona
basamayan, basmayan vatandaşlarımızın durumunun da “muafiyetten yararlanacağı”
şeklinde bilinmesinde yarar var.
Bir de
Ergene Nehri’yle ilgili önemli ifadeler kullanıldı. Ergene havzası veya nehri;
iki ana kol var, burada gerekli ıslah çalışmaları yoğun bir şekilde başlamış bulunmakta.
7 organize sanayinin arıtmasıyla ilgili, Çevre Bakanlığımız çok yoğun bir
şekilde çalışmalarını sürdürüyor. Tekirdağ Valiliği bu konuda görevlendirilmiş.
Yıl sonuna kadar bütün bu projelerin başlamasının ve hızlı bir şekilde
sonuçlandırılmasının, bizzat Çevre Bakanımızın takibinde olduğunu
huzurlarınızda ben de ifade etmek istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Çelik.
Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 460 sıra nolu Kanun Tasarısının 12 nci maddesi ile 2872 sayılı Kanuna
eklenen geçici 3 üncü maddede yer alan “yatırım programına” ibaresinden önce
“kamu” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Sayın Başkanım, 97’den
önceki yatırım programındaki kamu yatırımlarıyla ilgili programa alınmış, onu
kastetmek için “kamu” kelimesini ilave ediyoruz.
Katılıyoruz
efendim.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Madde metninde yer alan “yatırım programına” ibaresinin başına “kamu” ibaresi
getirilerek, kamu kaynakları veya yap işlet devret modeli (YİD) ile
gerçekleştirilen 23/6/1997 tarihinden önce kamu yatırım programına alınmış
projelerin madde kapsamında olduğunun netleşmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN –
Gerekçesini okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Kabul
edilen bu önerge doğrultusunda 12’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
13’üncü
madde üzerinde 3 önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 460 Sıra Sayılı Yasa Tasarısı'nın 13'üncü maddesinin dördüncü fıkrasında
geçen "%2" ibaresinin "%20" olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
İdris Baluken Pervin Buldan Demir Çelik
Bingöl Iğdır Muş
Nazmi Gür Erol
Dora
Van Mardin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 460 sıra sayılı yasa tasarısının 13. maddesindeki “vergi dairelerine beyan
edilen varlıkların değeri üzerinden %2 oranında vergi tarh edilir” ifadesinin
“tarh ve tahsil edilir” şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın Ağan Ayaydın Musa Çam
İstanbul İstanbul İzmir
Kazım Kurt Müslim Sarı Bülent Kuşoğlu
Eskişehir İstanbul Ankara
Haluk Ahmet
Gümüş Rahmi Aşkın Türeli
Balıkesir İzmir
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu İle Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 13 üncü maddesinin Tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Mehmet Şandır Enver Erdem
Konya Mersin Elâzığ
Erkan Akçay Ali
Öz
Manisa Mersin
BAŞKAN –
Komisyon bu son okuttuğum önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz efendim.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Erkan Akçay efendim.
BAŞKAN –
Buyurunuz Sayın Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 13’üncü madde üzerine
verdiğimiz önerge hakkında söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gelir
Vergisi Kanunu’na geçici bir madde eklemek suretiyle, para, altın, döviz,
menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarıyla taşınmazların bankalara,
aracı kurumlara veya vergi dairelerine beyanını düzenleyen ve adına da
kamuoyunda “varlık barışı” denen bir düzenlemeyle karşı karşıyayız.
Tasarı
özü itibarıyla, Kasım 2008’de kabul edilen ve yine “varlık barışı” olarak ifade
edilen kanuna paralel bir düzenlemedir ve bu, 2008’deki varlık barışı
düzenlemesine de o gün ağırlıklı olarak ekonomik sebeplerle itiraz etmiştik.
Bugünkü düzenlemeye sadece ekonomik sebeplerle değil, aynı zamanda, politik ve
sosyolojik sebeplerle de karşı çıkıyoruz. Nitekim, verdiğimiz önergede de
maddenin tasarı metninden çıkarılmasını talep ediyoruz.
Değerli
milletvekilleri, AKP’nin sözlüğünde varlık barışının kara para aklama anlamına
geldiğini 2008’de öğrenmiştik. Bugün ise kavrama yeni bir anlam daha
yüklenmektedir. Varlık barışı, sözde barış ve açılım yolunda bölücü terör
örgütüne verilen bir taviz anlamına gelmektedir. Hükümetin, PKK ve adına “63
aklı karışık” dediğimiz kişilerle yürüttüğü bir aklama, bölme ve kutuplaştırma
sürecindeyiz. Eli kanlı teröristlerin Türk milletine hazmettirilme çabası
memleketin dört bir tarafında ısrarla sürdürülmektedir. Tasarıdaki bu
düzenlemenin, AKP Hükûmetinin PKK talepleri karşısında önemli bir eksiğini
tamamlama arzusunun dışa vurumu olduğu konusunda ısrarcıyız. Tasarıdaki bu
hüküm, AKP’nin bütün gayretiyle PKK’yı topyekûn katliamlarıyla, cinayetleriyle,
silahlarıyla ve parasıyla aklama politikasıdır. Türk milleti şu sorunun
cevabını beklemektedir: Tasarıdaki bu hüküm İmralı canisinin Meclisten
çıkarılmasını istediği düzenlemelerden birisi midir? İmralı’da, Oslo’da veya
herhangi bir yerde pazarlık konusu yapılmış mıdır?
AKP bugün
varlık barışını gündeme getirirken Meclisin daha üç ay önce kabul ettiği
Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun’un hiçbir anlamı
kalmamaktadır çünkü PKK’nın uyuşturucu, silah kaçakçılığı, insan kaçakçılığı,
haraç, fidye gibi vasıtalarla elde ettiği kara para aklanacaktır, hukuk içine
alınacaktır.
Komisyon
safahatından beri Hükûmet temsilcilerine ve iktidar sahiplerine ısrarla
sormamıza rağmen maalesef biz cevap alamadık.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Çok net söylüyorum, hiç alakası yok. BDP’nin önergesi de
aynen sizinki gibi bir önerge.
ERKAN
AKÇAY (Devamla) – Efendim, o bizi ilgilendirmez ama biz komisyonlarda dahi bu
sorunun cevabını alamadık. Âdeta sükût ikrardan gelircesine ve bizim
şüphelerimizi de körüklercesine, bir cevap verilmemiştir. Bu konuda kamuoyunun
aydınlatılma ihtiyacı vardır.
Sayın
Bakan, şimdi oradan “Hiç alakası yok.” diyorsunuz, bunu niye açıklamıyorsunuz
Komisyonda veya -hangi verilere dayanarak- “PKK’nın bu terör faaliyetleri
nedeniyle elde ettiği gelirler aklanmayacak. Bunun da gerekçesi, temeli şudur.”
diyebiliyor musunuz? Diyemiyorsunuz. Biz de açıkça ifade ediyoruz ki bu varlık
barışı kanunuyla PKK’nın kara parası da aklanacaktır ve hatta şunu da
söylüyorum ki: Eğer bu madde kabul edilirse AKP’nin “ak”ına kara paranın
“kara”sı da bulaşacaktır değerli arkadaşlar.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Akçay.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, bir açıklama
yapalım bu konuda.
BAŞKAN –
Buyurunuz Sayın Bakan.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Sayın Başkanım, çok
teşekkür ederim.
Tabii bu
konu varlık barışı çerçevesinde sık sık gündeme gelen bir konu. Bu çerçevede şu
değerlendirmeyi yapmak istiyorum: “Varlık barışı” olarak adlandırılan düzenlemede,
bildirilen veya beyan edilen varlıklar ve bildirim sahipleri hakkında 5549
sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun, 6415 sayılı
Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun ve Türk Ceza Kanunu’nun
282’nci maddesindeki düzenlemeler çerçevesinde, aklama ve terörün finansmanı
suçlarına ilişkin araştırma, inceleme ve soruşturma yapılmasının önünde yasal
bir engel bulunmamaktadır, bu bir.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Evet, çok net.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Zaten yapılmıyor ki, bugüne kadar yapsaydınız yakalardınız.
Neyi yakaladınız?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Ayrıca, söz konusu
kıymetlerle ilgili olarak, aklama veya terörün finansmanı şüphesi olması
hâlinde…
OKTAY
VURAL (İzmir) – Ben sana bir şey söyleyeyim mi? ABD Murat Karayılan’ın mal
varlığına el koyuyor…
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Herhangi bir o konuda suç unsuru olup da kapatılan bir tane
olay var mı, bir tane örnek verebilir misin?
OKTAY
VURAL (İzmir) – Var, var.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Sayın Başkanlar…
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Bir tane örnek ver, de ki: “Bunun üzerine gidilmedi.” Yok
böyle bir şey.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Vardı, sigara kaçakçılığı.
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, lütfen… Sayın Bakan bir açıklamada buluyor.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Çok net olarak söylüyorum, hangi olay üzerine…
OKTAY
VURAL (İzmir) – Sigara kaçakçılığı, sigara kaçakçılığı.
BAŞKAN –
Sayın grup başkan vekilleri…
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Hangi olay üzerine gidilmedi?
OKTAY
VURAL (İzmir) – 2002’de New York’ta dava var, müdahil bile olmadınız.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Değerli arkadaşlar…
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Yahu, üzerine gidilmemesi gibi bir durum söz konusu
olabilir mi?
OKTAY
VURAL (İzmir) – Evet, dava var.
BAŞKAN –
Sayın grup başkan vekilleri, lütfen…
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Normalde güvenlik güçleri yapıyor bunu. Güvenlik güçleri
tarafından yerine getiriliyor. Olur mu öyle şey?
OKTAY
VURAL (İzmir) – Dava var, sigara kaçakçılığı, PKK’ya yardım ediyor, dava var.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Olur mu öyle şey? Yani, güvenlik güçlerine yönelik bir
suçlamadır her şeyden önce.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Müdahil bile…
BAŞKAN –
Lütfen, sessiz olursanız Bakanın bu konudaki açıklamasını anlayabileceğiz.
Buyurunuz.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Arkadaşlar, bunlar
kayıtlara geçiyor. Geçsin diye zaten burada ifade ediyoruz.
Ayrıca,
söz konusu kıymetlerle ilgili olarak, aklama veya terörün finansmanı şüphesi
olması hâlinde, kaynak ülke nezdinde Egmont veya mutabakat muhtırası
çerçevesinde gerekli inceleme ve araştırma yapılabilecektir.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Buradan yola çıkarak, beyandan yola çıkarak…
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Tabii, tabii, beyandan yola
çıkarak…
Dolayısıyla,
bu ve benzeri tüm şüpheleri ortadan kaldıracak bir düzenleme olduğunu çok rahat
bir şekilde ifade edebiliriz. Diğer boyutlarını da aslında az önce kürsüde de
ifade ettik.
Arkadaşlar,
buradaki amaç -tekrar ediyorum- Türkiye güçlenerek yoluna devam eden bir ülke.
Dünyadaki, çevremizdeki gelişmeler Türkiye’nin ikinci kez bir varlık barışı
konusunda adım atmasını gerekli kılmaktadır. Akılcı yaklaşım budur, doğru
yaklaşım budur. Dolayısıyla, şüpheye konu olacak bütün konular da ilgili yasal
mevzuat çerçevesinde denetlenebilecek, sorgulanabilecek, eğer devam eden
sorgulamalar veya hususlar var ise onların önüne geçecek hiçbir düzenleme
getirmemektedir. Bunları bir kez daha vurgulamakta yarar görüyorum.
Teşekkür
ediyorum.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
Buyurunuz
Sayın Vural.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, efendim, bu kanunlar var da, terörün finansmanını
kesmişler mi? Nerede takip edilmiş? Sigara kaçakçılığıyla ilgili New York’ta
yürütülen bir dava var, Türkiye müdahil bile değil. Türkiye üzerinden nasıl
kara para, sigara kaçakçılığıyla nasıl kara paranın aklandığını, nasıl orada
para kesildiğini, hepsini ortaya koyuyor. Hangi finansman kaynağını kestiniz?
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Vural.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan…
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, özür dilerim.
BAŞKAN –
Bir dakika…
Sayın
Canikli…
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkanım, hangi somut olay tespit edilmiş de üzerine
gidilmemiş?
OKTAY
VURAL (İzmir) – Tespit etmemişsiniz işte, sorun o!
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Güvenlik güçlerimizin ya da bu işi yaparken hangi husus…
OKTAY
VURAL (İzmir) – Zaten bu bile ihmal! Terör finansmanı var, siz tespit
etmemişsiniz!
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) - …hangi konu, bir ihmal, gecikme olmuş da üzerine
gidilmemiş? Bu iddia, esasında, bu konuyla ilgili, görevli ve sorumlu güvenlik
güçlerimize doğrudan hakarettir Sayın Başkan.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Terör finanse ediliyor, tespit edemiyorsunuz!
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Çünkü bunların takibi sonuç itibarıyla güvenlik güçlerimiz
tarafından yapılmaktadır.
OKTAY
VURAL (İzmir) – İtirafa bakın ya! Böyle bir şey var mı ya? Böyle bir şey var mı
ya?
BAŞKAN –
Şimdi, sayın milletvekilleri…
Buyurunuz
Sayın Tanal.
OKTAY
VURAL (İzmir) - Uyuşturucu kaçakçılığı paraları nerede? Sigara kaçakçılığı
paraları nerede?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Ya, biliniyorsa gidelim üzerine.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Niye takip etmiyorsunuz?
BAŞKAN –
Sakin olunuz lütfen.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Üzerine gidelim, hep beraber gidelim.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Allah Allah!
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Yapmayın Allah aşkına ya!
OKTAY
VURAL (İzmir) – Gökten para yağıyor onlara öyle mi?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Varsa bildiğiniz, gidelim üzerine.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN -
Bir dakika Sayın Akçay.
Sayın
Tanal bir şey söylemek istiyor.
Buyurunuz.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, Değerli Bakan bilgi verdi. Yalnız, daha önceki
vergi barışıyla ilgili gayet rahat... Meclisimizde Almanya Dostluk Grubu
Başkanlığı var, Almanya Dostluk Grubu var ve biz Almanya’da, Münih’te 8
vatandaşımızın cinayetiyle ilgili o yargılamayı izlerken, o dönem bu yasa
tasarısı gündemdeydi. Orada yaşayan bizim Türk vatandaşlarımızın dediği hadise
şu: “Bu vergi barışı, evet, Türkiye’de bu yasa tasarısı şu anda tartışılıyor
ancak bu bizi pusuya düşürüyor.” “Niçin?” diyor, “Biz buradan yani Almanya’dan
Türkiye’ye 5 bin euro üzerinde para gönderdiğimiz zaman Alman Hükûmeti bizi
sorguluyor. ‘Siz bu parayı nereden buldunuz Türkiye’ye gönderiyorsunuz?’ Evet,
Türkiye bize diyor ki: ‘Biz sizi orada soruşturmayacağız.’ ancak Alman devleti
bizi burada soruşturuyor.” Yani bunun için benim Sayın Bakanlıktan istirhamım
şu: Burada bu yasal düzenlemeyi düşünürken, yaparken, terör olayının boyutu
ayrı bir yana, bir de işin bu boyutu var. Yurt dışındaki vatandaşlarımız
gerçekten bu konuda büyük bir sıkıntı yaşıyorlar. Yani bunun güvencesini bu
yasayla veremiyorsunuz. Vatandaş daha büyük bir sıkıntı yaşayacak.
Bilginize
arz olur.
BAŞKAN –
Sayın Tanal, demin de sormuştunuz bu soruyu. Bunun cevabını belki uygun bir
zamanda Sayın Bakan verir.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Sayın Akçay, siz tekrar ne istiyorsunuz?
OKTAY
VURAL (İzmir) – O sözleri Sayın Akçay söylediği için…
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Efendim, benim konuşmama atfen, benim de yönelttiğim bir
soruya karşılık olduğu için. Sayın Bakanın verdiği cevap ve Sayın Grup Başkan
Vekilinin söylediği o sözlere izafeten, ben, eğer müsaade ederseniz kürsüden,
etmezseniz buradan bir cümleyle izah etmek istiyorum.
BAŞKAN –
Buyurunuz, söyleyiniz.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gümrük Bakanı Sayın
Hayati Yazıcı, PKK terör örgütünün akaryakıt kaçakçılığı yaptığını, bunun
bilgileri dâhilinde olduğunu bizzat kendisi ifade etmiştir. Maliye Bakanı Sayın
Şimşek, sigara kaçakçılığını PKK terör örgütünün yaptığını bizzat ifade
etmiştir. Ayrıca, MASAK’ın bu konuda Hükûmete verdiği raporların ayrıntısına
vâkıf değiliz fakat bu konu da vardır.
Efendim,
bir de bir zihniyet konusunu ben dikkatlere sunmak istiyorum. Sayın Başbakan,
birkaç defa, terör örgütü PKK’nın vatandaşlarımızdan zorla topladığı haraçlar
için “Bunlar vergi topluyorlar.” demiştir. Efendim, PKK’nın faaliyetlerine,
haracına dahi “vergi” diyen bir anlayışın kara parayla, terör faaliyetlerinden
elde edilen paralarla mücadele edemeyeceği açıktır.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Sayın Akçay, konu netleşti.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum…
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, izninizle, bir düzeltme yapılması gerekiyor.
Sayın
Başbakanımızın orada söylediği şudur: “Vergi adı altında haraç alınıyor.”
şeklinde bir tespittir. Bu tespitin altında yatan gerçek son derece önemlidir.
Demek ki üzerine gidiliyor, demek ki tespit ediliyor, demek ki yakalanıyor.
(MHP sıralarından gürültüler)
OKTAY
VURAL (İzmir) – Kimi yakaladınız?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Bu, sigara kaçakçılığı için de geçerli, akaryakıt
kaçakçılığı için de geçerli.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Vergiyi devlet toplar. Demek ki orada PKK’yı devlet yerine
koyuyorsunuz siz.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Eğer bir tespit varsa, demek ki güvenlik güçlerimiz de
çalışıyor, görevini yapıyor, Hükûmetimiz de görevini yapıyor, çalışıyor.
OKTAY
VURAL (İzmir) – PKK, devletini mi kurdu orada?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Belki daha önceki dönemlerde bu tespitler yapılamamış
olabilir.
BAŞKAN –
Peki Sayın Canikli…
OKTAY
VURAL (İzmir) – Bu vahim bir şey. Sayın Başbakan “’Vergi’ adı altında haraç
toplanıyor.” diyorsa vergiyi ancak devlet toplar, demek ki parelel devleti
meşrulaştırıyor.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Hayır, birilerinin bu adla yaptığını söylüyor Sayın
Başkanım.
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri…
OKTAY
VURAL (İzmir) – O zaman, PKK’nın bölgede hâkim olduğu gayet açık. Oya Hanım da
bunu ifade etmişti.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Yakalanır, tespit edilir, getirilir, devletin kasasına
konulur.
OKTAY
VURAL (İzmir) – PKK finanse ediliyor, “Nerede para, bize haber verin.” diyor.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Başbakan devletin memuruna…
BAŞKAN –
Şimdi, lütfen sakin olunuz.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 460 sıra sayılı yasa tasarısının 13. maddesindeki “vergi dairelerine beyan
edilen varlıkların değeri üzerinden % 2 oranında vergi tarh edilir” ifadesinin
“tarh ve tahsil edilir” şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Hükûmet?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN –
Kim konuşacak?
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sayın Kamer Genç.
BAŞKAN -
Sayın Genç, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, AKP’nin öteden
beri bir geleneği var, önce yolsuzlukları yapıyorlar, sonra afla bunu örtbas
etmeye çalıyorlar.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, böyle konuşamaz!
KAMER
GENÇ (Devamla) – Konuşma be! Otur yerine! Otur yerine!
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri….
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – “Yolsuzluk yapıyor.” demek ne demek Sayın Başkan? Sayın
Başkanım, bu şekilde konuşamaz!
BAŞKAN –
Sayın Canikli…
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Hakaret ediyor ama Sayın Başkanım. Temiz bir dille
konuşması gerekir.
KAMER
GENÇ (Devamla) – Hayır, ne var? Ben ne
dedim canım?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – İlk cümlesi “Yolsuzluk yapıyor.” Böyle bir şey olabilir mi?
Yolsuzluğu sen yapıyorsun o zaman, ben de sana aynı şeyi söylüyorum.
BAŞKAN –
Sayın Canikli, lütfen…
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Ama, Sayın Başkanım, böyle bir konuşma olur mu?
KAMER
GENÇ (Devamla) – Hayır, ne dedim yani
ya? Otur yerine!
Sayın
Başkan, süreyi yeniden verir misiniz?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Bakın, daha çıkar çıkmaz hakaret ediyor Sayın Başkanım.
BAŞKAN -
Sayın Canikli, Genel Kurulda… Bir dakika…
KAMER
GENÇ (Devamla) – Ne hakareti ya, senin vasıflarını söylüyorum ya, vasıflarını
söylüyorum.
BAŞKAN -
Hakaret etmedi Sayın Canikli.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – “Yolsuzluk yapıyorsunuz.” ne demek? Yolsuzluk hakkında
başka bir düşüncen yok mu senin?
BAŞKAN –
Sayın Canikli, lütfen yerinize oturunuz.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Sözünü geri alsın Sayın Başkan lütfen. Sözünü geri alsın.
KAMER
GENÇ (Devamla) – Otur da ne söylediğimi anla bir defa! Bak, ne söylediğimi
anla!
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Hakaret etmesin Sayın Başkan, hakaret etmesin. İlk cümlesi
hakaret.
KAMER
GENÇ (Devamla) - Şimdi, Sayın Başkan, ben bir hakaret falan yapmadım.
BAŞKAN -
Sayın Canikli, Sayın Genç hakaret yapmadı. Lütfen yerinize oturunuz. Sözüne
yeni başlıyor.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – “Yolsuzluk yapıyorsunuz.” ne demek?
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) – Ne demek ya? Sen kendine bak be! Sen kendi hesabını ver!
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, lütfen…
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Eleştirsin, kimse bir şey diyemez. İstediğiniz gibi
eleştirin ama bakın…
BAŞKAN –
Sayın Canikli…
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – İtham edemezsin! İtham edemezsin!
(Mikrofon
Başkan tarafından kapatıldı)
KAMER
GENÇ (Devamla) – Canikli, sende kuyruk acısı var. Otur yerine!
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Ama, bakın, itham edemezsin, itham edemezsin.
BAŞKAN –
Sayın Canikli…
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Ne biçim konuşuyorsun sen! O acı sana aittir. Sözünü geri
al! Sözünü geri al!
BAŞKAN -
Sayın Canikli, lütfen yerinize oturunuz.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Sözünü geri al! (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
KAMER
GENÇ (Devamla) – Niye vergi kaçakçılarına af getiriyorsun? Ben onu izah
edeyim…Bakın…
BAŞKAN -
Şimdi, Sayın Genç… Sayın Genç, lütfen…
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Sözünü geri al!
BAŞKAN -
Lütfen, buyurunuz, konuşmaya başlayınız.
CUMA
İÇTEN (Diyarbakır) – “Lan” diye bir hitap mı var?
KAMER
GENÇ (Devamla) – Ben ne dedim?
İHSAN
ŞENER (Ordu) – Ne demek “Ne dedim?”
KAMER
GENÇ (Devamla) – Ya, böyle bir şey olmaz.
BAŞKAN –
Buyurunuz efendim, devam ediniz.
KAMER
GENÇ (Devamla) – Sayın Başkan, böyle bir müzakere olmaz ya.
BAŞKAN –
Size yeniden söz verdim, buyurunuz. (AK PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı
laf atmalar)
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Böyle bir şey olur mu! Hakaret edecek…
CUMA
İÇTEN (Diyarbakır) – Niye “lan” diyorsun, kime “lan” diyorsun!
İHSAN
ŞENER (Ordu) – Geri al!
CUMA
İÇTEN (Diyarbakır) – “Lan” kelimesini geri al!
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, milletvekili daha yeni sözüne başlamışken… Çok rica
ediyorum… Sakin olunuz lütfen…
KAMER
GENÇ (Devamla) – Ben 1957’de Maliye Okuluna girmiş bir milletvekiliyim. Ben
Türkiye’de vergiyi iyi bilen bir insanım.
CUMA
İÇTEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, “lan” kelimesi hakaret mi, değil mi?
BAŞKAN -
Sayın Genç, başlayınız lütfen.
CUMA
İÇTEN (Diyarbakır) – Özür dileyeceksin. Sen “lan” kelimesini kullanamazsın!
KAMER
GENÇ (Devamla) – Canikli de defterdarlık yapmış.
CUMA
İÇTEN (Diyarbakır) – Sen kabadayı mısın!
BAŞKAN –
Sayın Genç, beni duyuyor musunuz?
KAMER
GENÇ (Devamla) – Citibank’ın 5 milyar dolarını Merkez Uzlaşma Komisyonuna arz
etmiş bir insanım.
BAŞKAN –
Sayın Genç, beni duyuyor musunuz? Mikrofonu açacağım, buyurunuz. Lütfen düzgün
konuşunuz.
KAMER
GENÇ (Devamla) – Efendim, düzgün konuşuyorum.
Bakın,
sayın milletvekilleri, biz bu memleketin milletvekilleri miyiz? Bu memleketin
kaynaklarını korumak bizim namusumuz ve şerefimiz kadar değerli mi?
İHSAN
ŞENER (Ordu) – Sen mi koruyacaksın?
KAMER
GENÇ (Devamla) – Bu memlekette hırsızlık yapan, vergi kaçakçılığını yapan
insanlara…
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – Düzgün konuş be!
KAMER
GENÇ (Devamla) – …haksız yere af getirenlere karşı koymak görevimiz midir?
İHSAN
ŞENER (Ordu) – Kim yapıyor bunu?
KAMER
GENÇ (Devamla) – Şimdi burada bir şey getirmişsiniz. Bu maddeyle…
İHSAN
ŞENER (Ordu) – Kim yapıyor bunu?
KAMER
GENÇ (Devamla) – Ya, bir sus sen de yahu! Sen vergi kaçakçısı mısın?
Şimdi
burada bir maddeyle bir şey getiriyorsunuz, diyorsunuz ki…
İHSAN
ŞENER (Ordu) – Hayalî bir şey konuşuyorsun.
KAMER
GENÇ (Devamla) – …Yurt dışında gayrimeşru yollarla edinilen servetleri
Türkiye’ye getiren kişileri, yüzde 2 vergiyle -o gayrimeşru servetleri-
affediyorsunuz. Bu madde böyle mi değil mi? Böyle.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Hayır, bakın…
KAMER
GENÇ (Devamla) – Bir dakika… Bir dakika yahu…
Ondan
sonra, yurt dışında gayrimeşru yollarla servet kazanan kimler, onu
açıklayacağız.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Açıklayın, açıklayın, itirazımız yok.
KAMER
GENÇ (Devamla) – Arkadaşlar, eğer alnınız açıksa, bir vergi kaçakçılığınız yoksa,
hayalî ihracat yoluyla yurt dışına transfer ettiğiniz kaynaklar yoksa, bilmem,
WikiLeaks belgelerinde, İsviçre bankalarında, gayrimeşru yollarla kazanılan ve
o İsviçre bankalarında depo edilmiş paraları bu yolla getirerek, yüzde 2
vergiyle kurtarmak gibi bir girişiminiz yoksa bunları o zaman susun.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Kim getirmiş? Böyle bir şey yok.
KAMER
GENÇ (Devamla) – Şimdi, bu maddenin anlamı nedir? Bakın, Türkiye’de gelir
vergisinin vergi nispeti yüzde 30 nispetinde. Bu maddeyle bir şey
getiriyorsunuz. Ne getiriyorsunuz? Diyorsunuz ki: Efendim, yurt dışında hangi
yolla kazanırsa kazansın, işte silah kaçakçılığı yoluyla, hayalî ihracat yolu
ile, WikiLeaks belgelerinde belirtilen birtakım devlet adamlarının yurt dışına
transfer ettikleri paraları eğer yurt içine getirirse yüzde 2 vergiyle bunu
affediyorsunuz. Ama şimdi bakın, bir de buraya bir madde daha koymuşsunuz.
Diyorsunuz ki:”Şu tarihten itibaren işte
vergi incelemesi yapıldığı zaman...” Mesela bakın, 100 bin lira vatandaş
getirdi Türkiye’ye. 100 bin liradan yüzde 2 vergi alıyorsunuz. Ondan sonra bu
kişi vergi incelemesine tabi tutulursa, bunda 100 bin lira, 200 bin liralık
matrah bulduğun zaman bu 100 bin lirayı tenzil ediyorsunuz, ondan sonra geriye
kalan 100 bin lira üzerinden vergi alıyorsunuz. Ben, burada, Faruk Çelik’e
sordum, dedim ki: “Burada matrahı mı tenzil edeceksiniz, vergiyi mi tenzil
edeceksiniz?” Çünkü vergiyi tenzil ederseniz yüzde 2 vergi ödemek zorunda
kalacak. Mesela, 100 bin liradan 2 bin lira vergi tenzilatı yapılacak ama 100
bin liralık matrahı tenzil ederseniz yüzde 35’i tenzilat yani yüzde 35’i
vergiye tabi ise, rakamlar büyürse. Burada, bana göre, anladığım şey şu: Yani
burada matrahı değil, vergiyi tenzil etmek lazım. Arkadaşlar, bu çok önemli.
Tabii,
şimdi zamanımız da çok azaldı. Şimdi, çok, hemen, heyecanlasınız çünkü burada
çok büyük vergi kaçakçılarına büyük bir af getiriyorsunuz. Şimdi, yurt dışında
gayrimeşru yollarla satılan, transfer edilen paralar var. Bu sizin Hükûmet
mensupları yurt dışına gittiği zaman, gidin bakın bakalım, yurt dışına giderken
o dolu dolu valizlerle gidiyorlar, o valizlerde ne var?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Ne var?
KAMER
GENÇ (Devamla) – Para var, para, para! Para var yahu, para var!
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) – Ne var, ne?
KAMER
GENÇ (Devamla) – Arayalım onları, para var.
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) – Sen daha önce kaçırıyor muydun?
KAMER
GENÇ (Devamla) – O paraları gayrimeşru yollarla dışarıya getiriyorsunuz.
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) – Sen daha önce kaçırıyor muydun onu?
KAMER
GENÇ (Devamla) – O gayrimeşru yollarla getirdiğiniz bu paraları böylece buraya
getireceksiniz ve yüzde 2 vergiyle kurtaracaksınız.
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) – Başkalarıyla karıştırıyorsun.
KAMER
GENÇ (Devamla) – Bu tamamen bir suiistimal, bu tamamen bir yolsuzluk, bu
tamamen vatandaşa attığınız bir kazık.
İHSAN
ŞENER (Ordu) – Çin’den ne getirdin, Çin’den?
KAMER
GENÇ (Devamla) – Bakın, ben, 1960’ta Maliye Okulundan mezun olmuş, vergi
denetimi yapmışım, Danıştayda on dört sene hâkimlik ve savcılık yapmışım. Vergi
kaçakçılığının ne olduğunu bilen bir insanım, kitaplarım da var.
Canikli,
sen neyi biliyorsun?
CUMA
İÇTEN (Diyarbakır) – Vay memleketin hâline!
KAMER
GENÇ (Devamla) – Burada getirdiğinizle kaçakçılığı affediyorsunuz. Gayrimeşru
yollarla yurt dışına giden paraları bu şekilde getireceksiniz, yüzde 2 vergi
affıyla bunları kurtarıyorsunuz. Bu bir memlekete yapılan en büyük ihanettir,
kaçakçılara sağladığınız en büyük gaflettir.
Vergi
incelemesinde bulunan matrahı… Mesela, 1 milyon dolar yurt dışından getirirse,
adamın hesaplarını incelerseniz, 1 milyon lira matrah bulursanız adam vergi
ödemeyecek. Böyle bir şey olur mu ya?
Ben bu
Faruk Çelik’e, tümü üzerinde yaptığım konuşmalarda sordum, dedi ki: “Efendim,
bu, ikinci bölümle ilgili.” Ya, sen evvela doğru dürüst cevap versene.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER
GENÇ (Devamla) – Burada benim anladığım kadar, çık, bunun cevabını ver çünkü
burada matrahı değil vergiyi tenzil etmek lazım. Onu çık, söyle. (CHP
sıralarından alkışlar)
İHSAN
ŞENER (Ordu) – Ne söyleyeceğine sen mi karar vereceksin?
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Genç.
Evet,
Sayın Canikli…
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Sataşmadan dolayı söz istiyorum Sayın Başkan.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Bilmiyorsunuz, bilmediğiniz için bu vatanı satıyorsunuz ya!
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) – Sen satıyorsun.
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, lütfen hatiplerin konuşmasını dinleyelim.
Buyurunuz
Sayın Canikli.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
9.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin,
Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in görüşülen kanun tasarısının 13’üncü maddesiyle
ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşma sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Değerli arkadaşlar, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle,
şunu teknik olarak ifade etmemiz gerekiyor: Matrah, matrahtan düşülür; vergi,
vergiden mahsup edilir.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – O zaman işte tamam, benim dediğime…
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Çok açık, burada hiçbir… Önceki uygulamalar da böyleydi,
bizden önceki dönemlerde de uygulamalar böyleydi, şu andaki uygulama da böyle.
Bakın, bu uygulama hemen hemen her hükûmet döneminde geçmişte…
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Hayır, hayır, yok öyle bir şey, yalan söylüyorsun.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Hemen hemen diyorum, aynen öyle, açın, bakın. Bu işi bilen
herkes bilir, geçmişte hemen hemen her hükûmet döneminde kopyası çıkmıştır
bunun, aynısının, benzerinin kopyası çıkmıştır, bu bir.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – İşte, sen, birtakım insanları korumak için bu kanunu getirdin.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Bir dakika…
İkincisi:
Silah kaçakçılığı, petrol kaçakçılığı, sigara kaçakçılığı tüm kaçakçılıklar ve
kara para aklamayla ilgili hususlar bunun dışındadır. Çok açık söylüyorum,
bakın…
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Çok yanlış söylüyorsun, çok yanlış.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – …bütün kaçakçılıklar bunun dışındadır, hatta bu beyanlardan
yola çıkarak idare bu kaçakçılık kaynağı olup olmadığının soruşturmasını
yapabilir, done olarak kullanabilir, aynen öyle, evet. Yani, silah kaçakçılığı,
kara para aklama vesaire, tam tersine… Eğer gerçekten bu paraların, getirilen,
beyan edilen kaynakların buradan elde edildiğine dair en ufak bir işaret, emare
ortaya çıkarsa üzerine gitmek, tespit etmek ve gereğini yapmak zorundadır,
cezaları da çok ağır. Bir defa bunları ortaya koyalım.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Yahu, neyini tespit edeceksin, neyini tespit edeceksin?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Dolayısıyla, burada söylediklerinizin hepsini çizin atın,
teknik olarak çizin atın; doğru değil, tepeden tırnağa doğru değil, yanlış,
yanlış.
Bir şey
daha var, bakın, değerli arkadaşlar; vergide tahakkuk ve tahsilat zaman aşımı
ne kadar?
OKTAY
VURAL (İzmir) – Zaten sonra da tespit etmeyeceksin de.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – İzin verin, izin verin.
Ne kadar?
Beş yıl. Öyle mi?
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Efendim?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Tahsilat ve tahakkuk zaman aşımı ne kadar?
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Yok, sen yanlış…
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Bir dakika, bir saniye, başka bir şey söyleyeceğim şimdi.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Yahu, nasıl buradan döndürüyorsun…
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Kaçakçılıkla, kara parayla hiçbir alakasının olmadığını,
onları temizlemeye yönelik hiçbir hüküm içermediğini, tam aksine onların tespit
edilmesine imkân sağlayan bir düzenleme olduğunu ifade ettim, tekraren
söylüyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Yahu Canikli, buradan sen çok büyük bir kitleyi, kaçakçıları
savunuyorsun.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Ayrıca, bakın, bunlar vergi açısından, kaçakçılık içermeyen
vergi tahakkuku, tahsilatı açısından da çoğunun üzerine gidilmesi mümkün olmayanlardır.
Neden? Çünkü beş yıl içinde tahakkuk edilmeyen vergi kayıpları zaman aşımına
uğrar. Beş yıl içerisinde tahsil edilemeyen tahakkuklar zaman aşımına uğrar.
Öyle mi arkadaşlar? Bilen arkadaşlar biliyorlar, doğru mu? Bunların büyük
çoğunluğu bu kapsamdadır. Dolayısıyla, hangi açıdan alırsanız alın söylediğiniz
hiçbir konuyla ilgili değildir.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Çok yazık sana! Yahu sen nasıl maliyecilik yaptın!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Söylediklerinizin tamamı yanlıştır -başka bir kelime
kullanmak istemiyorum- yanlıştır, yanlıştır, yanlıştır; doğru değildir, hepsini
çizin.
Yani,
valizle para getirme konusunu eğer diyorsanız, o konu, bilmiyorum, kimin
uzmanlık alanı! Bugüne kadar, bu konuda son on yılda en ufak bir tespit, en
ufak bir iddia hiçbir şekilde gündeme gelmemiştir ama daha önceki yıllarda
gündeme geldi. Bizim uzmanlık alanımız değil ama başkalarının uzmanlık alanı
olduğunu söyleyebilirim.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Canikli.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan…
OKTAY
VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, Sayın Canikli diyor ki: “Efendim, işte kara para
filan… 2008’de varlık barışı yapıldı değil mi?
BAŞKAN –
Yapıldı.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Yapıldı. Peki, soruyorum: Orada kara para araştırmasıyla
birlikte reddedilen ya da hakkında bu şekilde soruşturma yapılan ne var? Kaç
kişi var?
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, benim beyanatımın…
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, bu konuda en ufak bir beyan, en ufak bir şey
varsa… (Gürültüler)
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Sayın Canikli benim konuşmamı yanlış aksettirdi. Bu çok önemli
bir şey, devletin katrilyonlar seviyesinde bir zararı var. Şimdi, Sayın Canikli
öyle bir ifade kullandı ki müsaade ederseniz kürsüden ifade edeyim. Çünkü ben
bunu sordum, Bakan kasıtlı buna cevap vermedi.
Burada
önemli olan… Bakın, adam, 100 bin liralık eğer, vergi incelemesinde, matrah
farkı bulursa yüzde 30 civarında vergi ödeyecek. Canikli’nin burada yaptığı
ifadelerle… Burada, yurt dışında kaçak yolla getirilen bir sebepten dolayı
yüzde 2 vergi verecek ve yüzde 2 vergiyle kurtulacak. Yani bir yanda yüzde 30
vergi varken onu yüzde 2’ye indiriyoruz.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Matrahtan…
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Hayır…
BAŞKAN –
Sayın Genç, konu net bir şekilde anlaşıldı zaten.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Başka bir şey konuşuyorsun.
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) – Evet, konu anlaşılmıştır.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Hayır, Sayın Başkan, bunu izah edeyim.
BAŞKAN –
Siz bunu söylediniz, izah ettiniz Sayın Genç.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Ama Sayın Başkan çok önemli bir şey.
BAŞKAN –
Hayır, kürsüden de izah ettiniz, şimdi de söylediniz.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Ben yıllarca, bakın, yıllarca Danıştayda bu işlerle uğraştım.
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) – Konu anlaşılmıştır…
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Maliye Bakanı gelsin, bunu açıklasın. Şimdi, Sayın Başkan,
yüzde 2 mi vergi verecek yüzde 30 mu vergi verecek?
BAŞKAN –
Sayın Genç…
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Evet.
BAŞKAN –
Bunu net bir şekilde kürsüden söylediniz…
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Evet, ama şimdi de…
BAŞKAN -
…şimdi söylüyorsunuz, Canikli de böyle olmadığını söylüyor.
Sayın
Bakan…
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Hayır, hayır, Sayın Başkan, Hükûmet çıksın, cevap versin buna.
BAŞKAN –
Bir dakika Sayın Genç.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Hükûmet cevap versin.
Burada
korkunç bir vergi kaçakçılığı var.
BAŞKAN –
Sayın Bakan, belki bir ufak açıklamayla Genel Kurulu aydınlatabilir.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Hükûmet çıksın, cevap versin efendim.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Sayın Bakan cevap verecek galiba efendim
BAŞKAN –
Aydınlatsın efendim.
Buyurunuz
Sayın Bakan, Genel Kurulu biraz aydınlatırsanız, bu konuda bir açıklama
ihtiyacı doğdu.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
15.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk
Çelik’in, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in görüşülen kanun tasarısının
13’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşma sırasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; tabii, gecenin on ikisine doğru gidiyoruz. Eğer burada görüşülen
kanun tasarılarına gece on ikide gelip mülaki olursanız, tabii, sorun
olursunuz, sorun oluşturursunuz yani. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Yani biz
burada günlerdir, milletvekili arkadaşlarımız, saatlerdir…
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Ben sana soru sordum, niye cevap vermedin?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Dedim ki sizin sorduğunuz…
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Niye cevap vermedin?
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) – Otur dinle, dinle!
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) – Bakınız, sizin İç
Tüzük’ü bilmeniz gerekiyor ya. Dedim ki: “Görüştüğümüz konu birinci bölüm,
birinci bölümdeki konular sosyal güvenlikle ilgilidir. Siz ise bana ikinci
bölümdeki soruyu soruyorsunuz. Sizin sorunuzu ikinci bölümde
değerlendiririz.” İkinci bölümde burada
konuştuk, siz yoktunuz, şimdi uyandınız, yeni uyandınız siz. (AK PARTİ sıralarından
“Bravo” sesleri, alkışlar)
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Bakın…
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) – Neredeydin? Neredeydin?
BAŞKAN
– Sayın Bakan… Sayın Bakan…
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Sayın Bakan, bakın…
BAŞKAN
– Sayın Genç, Sayın Genç, lütfen
oturunuz.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Hayır, bir dakika… Benim sorduğum soru, bakın…(Gürültüler)
BAŞKAN
– Sayın Bakan, bir açıklama yapacak,
lütfen oturunuz.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Bir dakika efendim, beni itham ediyor.
BAŞKAN
– Sayın Genç, bir dakika…Yerinize
oturursanız…
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Hayır, bir dakika efendim…
Hayır, bir dakika, cevap vereyim.
BAŞKAN
– Sayın Bakan açıklama yapacak.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Cevap vereyim, yanlış
söylüyor, Bakan yanlış söylüyor. Ben tümü üzerinde yapılan müzakereler üzerine
soru sordum.
BAŞKAN
– Sayın Genç, bu konu da son derece net
anlaşıldı.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – O meseleyi anlamamıştı, dedi ki: “Senin sorduğun soru ikinci
bölüm üzerinde.” Hâlbuki, Bakan anlamamıştı.
BAŞKAN
– Sayın Genç, şimdi açıklayacak Sayın
Bakan.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Ben tümü üzerindeki
yaptığım konuşmada soru sordum.
BAŞKAN
– Anlaşıldı efendim, anlaşıldı.
Şimdi,
Sayın Bakan cevap verecek yerinize geçerseniz lütfen.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Ne anlaşıldı? Soru soruyorum…
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) – Bağırma, bağırma sağır değiliz.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) – Şimdi bir kere
burada hatip ifade ederken dedi ki, İsviçre’yle…
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Ya, doğru konuş doğru Faruk.
Faruk, bak seninle ilgili dosyalar var elimde. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
– Sayın Genç, lütfen yerinize oturunuz.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) – İsviçre’yle yapılan
çifte vergilendirmenin önlenmesine ilişkin bir anlaşmamız var, 1/1/2013
tarihinden itibaren yürürlüğe girmiştir, bu kapsamda İsviçre’deki
hesaplarda bulunan paraların kimlere ait
olduğuna ilişkin bilgi alınabilecek. Aynı zamanda bununla ilgili yine
konuşmamda da söyledim, vergi cenneti bazı adacık ülkeler var, bunlarla da
anlaşma yapılmıştır, OECD de bu konuda çok ciddi hassasiyetle bunlara savaş
açmış durumda. Bu konuda artık “kara para filan yerde var, efendim İsviçre
bankalarında şu saklı” gibi bir ifadenin kullanılması gündemi takip etmediğiniz
anlamına gelir. Bu anlaşmaları devletimiz yapıyor.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Yahu, benim söylediğimi anlamadın sen, anlamadın, maliyeci
değilsin ki anlayasın sen!
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) – İkincisi,
“2008’deki vergi barışı anlaşması neticesinde acaba kara para veya başka
illegal amaçla gelen burada şey var mı, vergi barışı çerçevesinde bir menkul
söz konusu mu?” diye soruluyor. MASAK bu konuyla ilgili araştırma belki de
yaptı ama bu soruşturma gizli olduğu için benim bilme şansım yok, sizin de
bilme şansınız yok. Devlet bu konuyla ilgili araştırmasını yapıyordur.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Sonucu söyle sonucu, sonucu söyleyin ya.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Belki de bahsettiğiniz
endişeleri giderecek çalışmalar da vardır ama bunların gizliliğini takdir
edersiniz ki…
OKTAY VURAL
(İzmir) – İsim söylemeyin, sonucu söyleyin.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – …devlette bulunmuş
arkadaşlar olarak sizler de çok iyi bilirsiniz.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Faili meçhul mü Sayın Bakan?
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Yanlış söylüyorsun Sayın Bakan, anlamamışsın ya.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Bir üçüncü konu, ya bir üçüncü konu, ben
anlamakta zorlanıyorum. Para dışarıda kalsın… Paranın yurt dışından yurt içine
getirilmesi için siz değerlendirme yapıyorsunuz, uygun bir ortam var diyorsunuz
ve bununla ilgili de gerekli düzenlemeyi yapıyorsunuz “Bu vergi yüzde kaç
olsun, kaç olursa gelebilir?” diye. Siz iktidar olursanız çıkarsınız “yüzde 5”
dersiniz, “yüzde 1,5” dersiniz, “1” dersiniz. Hükûmet olarak biz diyoruz ki:
“Bunun yüzde 2 olması bu vergi barışının daha verimli gerçekleşmesi, bu varlık
barışının daha verimli gerçekleşmesini sağlayabilir.” diye karar vermişiz. Bu
tasarıyı buraya getiriyoruz. Sizin şimdi “Bu para gelmesin.” çırpınışınızı ben
anlamakta zorlanıyorum.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Ben anlatayım sana o zaman, ben sana anlatayım.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Para geliyor ve tüm illegaliteyle ilgili, tüm
illegal değerlendirmelerinizle ilgili de tüm tedbirleri ihtiva etmektedir.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bakın, cevap vereceğim. Sayın Başkan, beni
dinler misiniz?
BAŞKAN –
Sayın Genç, konu netlikle anlaşıldı. Siz sözünüzü söylediniz, Sayın Bakan da
söyledi.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Efendim, bakın burada kritik bir madde var. Sayın Başkan, bir
dakika, kritik bir madde var.
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) – Başkana niye bağırıyorsun ya?
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Canikli de söyledi, 1/1/2003 tarihinden önce vergi incelemesi
yapılırsa vergi incelemesinde bulunan matrah farkı…
Ya,
Canikli, sen benden iyi biliyorsun.
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) – Ya, arkadaş…
BAŞKAN –
Sayın Genç…
KAMER
GENÇ (Tunceli) – 1/1/2003 tarihinden önce bu vergi incelemesi yapılır ve bir
matrah bulunursa burada matrah mı tenzil edilecek, yoksa vergi mi tenzil
edilecek? Matrah tenzil edilirse yurt dışından serbest getiren adamın
faydalanacağı vergi nispeti yüzde 30, eğer vergi tenzil edilirse yüzde 2. Buna
açıklık getirmesini istiyorum. Hükûmet sırasında oturan kişi zavallıysa,
bunları kavrayamıyorsa burada oturmasın.
BAŞKAN -
Konu anlaşıldı Sayın Genç. Çok net anlaşıldı konu.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
ve İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel'in; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonu, Çevre Komisyonu, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporları (1/771) (S. Sayısı: 460)(Devam)
BAŞKAN -
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Yahu, sizin göreviniz doğruları burada ortaya çıkarmak Sayın
Başkan.
BAŞKAN -
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 460 Sıra Sayılı Yasa Tasarısı'nın 13'üncü maddesinin dördüncü fıkrasında
geçen "%2" ibaresinin "%20" olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
İdris
Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Varlık
barışı adı altında Türkiye'ye getirilmeye çalışılan sermayenin hükümet
açsısından önemi büyük olabilir ancak bu düzenleme sosyal adalet açısından
oldukça büyük sorunlar yaratmaktadır. Geçmiş yakın tarihte çıkarılan bir başka
varlık barışı kanunundan sonra tekrar bu içerikte bir kanunun parlamento
gündemine getirilmesi, çıkarılan kanunların da etkisini düşürmektedir.
Yoksulluğun yüksek olduğu ülkemizde sermayeye tanınan yüksek düzeyde imtiyazlar
kamu vicdanını da yaralamaktadır. Global ekonomik krizin etkisi altında olan
ülkemizde hükümetin krize karşı daha yapısal önlemler alması gerekirken, bu
şekilde önlemleri gündeme getirmesinin sürdürülebilir bir yanı olmadığı gibi,
kabul edilebilir de değildir. Emekçilerden sürekli olarak birtakım haklarından feragat
etmesi istenirken ve bu haklar sürekli geriye götürülürken, sermayeye tanınan
bu imtiyaz oldukça büyük sorunları da beraberinde getirecektir. Değişiklik ile
bu durumun giderilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN –
Gerekçesini okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
13’üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
14’üncü
madde üzerinde 2 önerge vardır, okutuyorum:
T.M. M.
M. Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 460 sıra sayılı yasa tasarısının 14. maddesindeki “1/1/2013” ifadesinin
“31/12/2011” olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın Ağan Ayaydın Haluk Ahmet Gümüş
İstanbul İstanbul Balıkesir
Müslim Sarı Musa Çam Kazım Kurt
İstanbul İzmir Eskişehir
Mehmet Hilal
Kaplan Rahmi Aşkın Türeli
Kocaeli İzmir
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 14 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (a) bendinde geçen “81 inci maddesine” ibarelerinin, “81 inci
maddesinin birinci fıkrasına” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Mehmet Şandır Enver Erdem
Konya Mersin Elâzığ
Erkan Akçay Ali Öz Alim Işık
Manisa Mersin Kütahya
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Hükûmet?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Sayın Işık, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 460
sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 14’üncü maddesi üzerinde vermiş olduğumuz
değişiklik önergesi için söz aldım. Bu vesileyle gecenin bu vaktinde hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu varlık barışı ya da vergi barışı adıyla getirilen tasarının
ciddi tartışmalara yol açacak önemli bir tasarı olduğunu inanıyorum ki hepimiz
biliyoruz. Bu konuda şimdiye kadar özellikle Yüksekova’daki Esendere sınır
kapısında PKK tarafından haraç kesildiği ve yirminin üzerinde firmadan yaklaşık
400 milyon TL’lik bir haracın alındığı medyaya da yansıdı. Bizzat bizim konuya
ilişkin yazılı soru önergelerimize verilen cevaplarda da söz konusu firmaların,
işletmelerin MASAK tarafından takibe alındığı ve soruşturmalarının devam ettiği
yönünde resmî cevaplar verilmiştir. Şimdi, sadece bu, medyaya yansıyan ve
yapılabilen takipler sonucu ortaya çıkan 400 milyon TL’lik para ve buradan
alınan haraçların çok ciddi miktarlarda olduğu, hatta bu konuda Gümrük ve
Ticaret Bakanlığı müfettişlerinin söz konusu sınır kapısının kapatılması
gerektiği yönündeki resmî raporları Başbakanlık dahil ilgili bakanlıkların
tamamına iletilmiştir. Buna rağmen Hükûmet, özellikle 2009 yılında başlattığı
açılım projesinden bu yana bu konuda gereğini yapmamıştır. Dolayısıyla, biraz
önceki tartışmalar yerindedir ve ciddi endişelere ve bundan sonra da birçok
tartışmaya yeniden zemin hazırlayacak tartışmalardır. Bu konunun özellikle
altının bir kez daha çizilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu konuda Sayın Gümrük
ve Ticaret Bakanına sorduğumuz sorularda yine, Genel Kurulda, söz konusu sınır
kapsının kapatılması yönünde bir düşüncenin olmadığını ama oradaki hayali
ihracatın ve kaçakçılığın önlenmesi konusunda son dönemde bazı tedbirlerin
alındığı beyan edilmiştir ama bu tedbirler bu kaçakçılığı önlememiştir.
Özellikle PKK’nın elindeki çok ciddi miktarda olduğu belirtilen ve bazı yayın
organlarında 60 milyar doları bulduğu ifade edilen kara paranın buradan ne
kadarının yararlanacağı herhâlde önümüzdeki dönemde hepimizin bilgisi dâhilinde
olacaktır. Onun için bu konu önemlidir.
Bir diğer
konu: Özellikle emekli olup da herhangi bir iş yerinde çalışan veya iş yeri
açmak zorunda kalan insanlarımızdan kesilen sosyal güvenlik priminin mutlaka
kaldırılması gerektiği zorunluluğudur. Sayın Bakana teşekkür ediyorum, sorumuza
gayet dürüstçe cevap verdi, belli bir yaş olması hâlinde düşünülebileceğini
söyledi. Bu yaşın beklenmesine gerek yok. Şu anda daha geçen hafta sonu kendi
ilimde yetmiş yaşında bir esnaf önüme geçti aynen şunu söyledi: “Sayın
milletvekilim, ben yetmiş yaşındayım, torunuma, damadıma ve kızıma bakıyorum,
onun için bu pazarda sebze satıyorum ama benim maaşımdan yüzde 15 oranında
kesinti yapma bu devletin hakkı olmaması gerekir. Hele hele bu dönemde birçok
insana katkı yapılırken, Suriye’den gelen yüz binlerce insana bu Hükûmet ödeme
yaparken benim maaşımdan kesinti yapılmasını içime sindiremiyorum. Ne olur bu
konuya bir çözüm bulun.” diye bize iletti. Bunun mutlaka çözülmesi gerekiyor,
buna daha fazla beklemememiz lazım.
Bir de
Sayın Bakanın yaşa takılanlarla ilgili açıklaması son dönemde medyada ciddi
yankı buldu. Bu konuda hazırlıklarının olduğunu ve prim ödeme süreleri dolup da
yaşı gelmemiş olanlara kademeli olarak emeklilik hakkı tanıyacağını söyledi ama
aynı açıklamanın arkasından birkaç gün sonra Maliye Bakanı dedi ki: “Böyle bir
şey yok.” Şimdi, Hükûmetin iki bakanının iki farklı açıklaması var, hangisi
doğruysa bunun söylenmesi lazım çünkü kamuoyu bunu bekliyor Sayın Bakanım. Eğer
sizin dediğiniz doğruysa bu düzenlemeyi en geç bu yasama döneminin sonuna kadar
sizin getirmeniz lazım; Sayın Maliye Bakanının dediği doğruysa o zaman sizin
açıklama yapmanız lazım ve düzeltmeniz gerekiyor. “Kusura bakmayın, ben
milletimden özür diliyorum. Bu konuyu bilmiyordum, ben böyle bir açıklamada
bulundum, doğrusu Maliye Bakanının dediğidir.” demeniz lazım. Bunu düzeltmemiz
gerekiyor.
Bu
vesileyle hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Işık.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 460 sıra sayılı yasa tasarısının 14. maddesindeki “1/1/2013” ifadesinin
“31/12/2011” olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Sayın Kaplan, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
HİLAL KAPLAN (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Bakanım, kaldığım yerden devam ediyorum. 12’nci maddede ÇED uygulamasıyla
ilgili kaldığım yerde Çevre Kanunu’nun 10’uncu maddesinden bahsetmiştim. Siz,
bu maddenin, kanunun getirdiği yaptırımı ortadan kaldırmak için Hükûmetiniz
döneminde 3 kez ÇED Yönetmeliği’ni değiştirdiniz. 2009 yılında getirdiğiniz
yönetmelik değişikliğiyle kanundan çıkarıp ÇED Yönetmeliği’ni Bakanlığın
onayıyla sunmaya çalıştınız. 2011’de tekrar benzerini yaparak 2013 ve 2015’te
yapılacak projelere de ÇED’ten muafiyet kazandırmak istediniz. Ancak, çevre
gönüllüleri, Çevre Mühendisleri Odası ve ilgili kurullar bunu yargıya taşıdı.
Yargı, bu geçici 3’üncü maddeyi 1 Nisan 2013 tarihinde tekrar iptal etti.
Bakın, anlamadığımız bir nokta -aradan tam dört gün geçiyor- dört gün sonra bu
yönetmeliği Başbakanlık aracılığıyla tekrar değiştirerek yayınladınız. Konu şu
anda yine tekrar çevre mühendislikleri odaları bakımından yargıda. Benim
anlamadığım şu değerli milletvekilleri, size soruyorum: Nedir bu yargıyla
inatlaşmanız, hesaplaşmanız? Asıl üzücü olan taraflardan bir tanesi de şu:
Yargının iptal ettiği ve yürütmesini durdurduğu bu yönetmeliği, kanunları
arkadan dolanarak, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bunu geçirerek Türkiye Büyük
Millet Meclisini bu suça alet ediyorsunuz. Bu, doğru değil. Bu, Meclisin
itibarsızlaştırılmasıdır. Bu, yargıyı pas geçmektir. Demokrasiyle idare edilen
hiçbir ülkede yönetmelik kanun üzerinden yapılamaz.
Merak
ettiğim bir başka konu daha var: Neyi kaçırmak istiyorsunuz ÇED
Yönetmeliği’nden hâlâ anlamış değilim. Acaba bizim bilmediğimiz bir değişiklik
var da bize söylemiyor musunuz ya da ilgili kişiler sizi bilgilendirmiyor mu?
Bakın
size bir şey anımsatmak istiyorum. Çevre Komisyonunda bu konu görüşüldüğünde, biz
sevgili bürokrat arkadaşımıza dedik ki: “1997 öncesinde ÇED’den muaf olan sizin
bahsettiğiniz bu projeleri bize söyler misiniz?” Bize söyleyemedi. Siz de Plan
ve Bütçe görüşmelerinde “Meclis görüşmesinden önce vereceğim.” dediniz, söz
verdiniz şu ana kadar veremediniz. Ben merak ediyorum. Son düzenlemeyle bir şey
ilave ettiniz, dediniz ki “Kamu yararı.” Değerli milletvekilleri, ben size bir
şey sormak istiyorum: ÇED’in kendisi zaten kamu yararı değil mi? ÇED’in kendisi
çevrenin korunması, halk sağlığının korunması, doğanın tahrip edilmemesi,
sistemin bozulmaması zaten halkı korumaya yönelik bir tavır değil mi? (CHP
sıralarından alkışlar) Sizin ayrıca “kamu” lafı ne demek, bunu anlamış değilim.
Bakın
bununla ilgili başka bir şey daha söyleyeyim. Anayasa’mızın 56’ncı maddesinde
çok net, açık diyor ki: Herkes, temiz ve
yaşanabilir bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevrenin korunması, çevre
kirliliğinin önlenmesi devletin ve bireyin görevidir.
Siz
Hükûmet olarak çevreyi kirletmeye neden olan bu faktörleri nasıl pas
geçiyorsunuz anlamış değilim. Merak ettim, Sayın Bakan bu konuda herhangi bir
bilgi vermeyince 2013 yatırım planlarına baktım. 1997 yılından önce acaba kaç
tane proje ÇED kapsamının dışına itilmek isteniyor? Oturdum saydım Sayın
Bakanım, 354 proje ÇED kapsamının dışına sayenizde çıkarılıyor. Bunların
içerisinde yapım aşamasında olan var, bitmiş olan var, faaliyete geçmiş olan
var; bunların içerisinde termik santraller var, hidroelektrik santraller var,
HES’ler var, kara yolları var; var da var. Şimdi, merak ediyorum, Sayın
Bakanıma soruyorum: Acaba bu yasalaşırsa geçmişte HES’lerden dolayı ya da bu
olumsuzluklardan dolayı mahkemeye gidip de mahkemenin durdurma, tedbir kararı
aldırdığı kaç tanesi muaf olacak? Bununla ilgili bir açılama yapabilir misiniz?
Size bir
şey daha söylemek istiyorum Sayın Bakanım. Böyle kanunları dolanarak, insan
sağlığını ne yaşanabilir bir çevreyi
geliştirmek anlamında mümkün değil. Yüksek yargının kararıyla bu kadar
inatlaşmak da Adalet ve Kalkınma Partisinin tüzüğüne mi uygun ya da, bunu
anlamış da değilim. Neden, yargının 3 defa bozduğu bir maddeyi tekrar tekrar
yönetmelikle kanunlaştırmak istiyorsunuz, vicdanlarınıza bırakıyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
14’üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 14’üncü madde
kabul edilmiştir.
15’inci
madde üzerinde iki önerge vardır okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 460 sıra sayılı yasa tasarısının 15’inci maddesindeki “Bakanlar Kurulu”
ifadesinin “Bakanlık” olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın Ağan Ayaydın Haluk Ahmet Gümüş
İstanbul İstanbul Balıkesir
Musa Çam Müslim Sarı Kazım Kurt
İzmir İstanbul Eskişehir
Bülent
Kuşoğlu Rahmi
Aşkın Türeli
Ankara İzmir
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 15’inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Mehmet Şandır Enver Erdem
Konya Mersin Elâzığ
Necati Özensoy Ali Öz Erkan Akçay
Bursa Mersin Manisa
“Madde:
15 – Bu kanun hükümleri Bakanlar Kurulu tarafından yürütülür.”
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Hükûmet?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Kısa bir değerlendirme
müsaadenizle…
BAŞKAN –
Buyurunuz.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Sayın Başkanım, şimdi, bir
önergemiz oldu bu 12’nci maddeyle ilgili, orada “kamu yatırım programı” diye
biz bir düzenleme yaptık “kamu” kelimesini ilave ettik. Şimdi, değerli hatip
burada diyor ki: “Kamu yararı…” Bu, kamu yararına bir ÇED uygulaması, bir
düzenleme değil ki, kamu yatırım programlarıyla ilgili, 1997 öncesiyle ilgili
düzenleme. Ama siz burada…
MEHMET
HİLAL KAPLAN (Kocaeli) – Yani özel olunca, yasaklama olunca çevreyi kirletmek
serbest anlamına mı geliyor?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Hayır, efendim. Bakın, ben
sizi dikkatle dinledim. Siz diyorsunuz ki: “Kamu yararına bir düzenleme
yapılıyor eğer ifade ediyorsa proje.” Biz kamu yatırım programlarından
bahsediyoruz 1997 öncesi. Onun için nasıl anlaşılıyor, ben bunu anlamakta
zorlanıyorum.
Bir diğer
konu: Burası yasama Meclisi yani burada…
OKTAY
VURAL (İzmir) – Yatırım programında “özel” var mı Sayın Bakan?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – …yasama Meclisinde
kanunları arkadan dolanarak yasama yapılır diye bir şey var mı?
MEHMET
HİLAL KAPLAN (Kocaeli) – Sayın Bakanım, 3 kez yönetmelik değiştirdiniz.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Yasama faaliyetlerini
yapıyoruz bakınız.
MEHMET
HİLAL KAPLAN (Kocaeli) – Yargı reddetmesine rağmen kamulaştırmak istiyorsunuz.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katkı sağlarsınız
sağlamazsınız, eleştirirsiniz ama yasama faaliyetini küçümsemek gibi, bu yasa
çok önemlidir, bu yasama faaliyeti iyidir, bu kötüdür diye bir şey olur mu?
Yasama faaliyeti bu. Sonra yargı denetimine tabidir, yargıya gider, Yüce
Mahkemeye gider.
MEHMET HİLAL
KAPLAN (Kocaeli) – 3 kez bozdu zaten yargı.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Bu ayrı bir şey ama
kanunların arkasından dolanarak kanun çıkarıyorsunuz gibi bir yaklaşımı da ben
anlamakta zorlanıyorum.
Bir diğer
konu…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Efendim, yatırım programı kamu değil mi zaten? Yatırım programında
özel yatırım var mı?
BAŞKAN –
Sayın Bakan, Sayın Bakan, önergeyle ilgili…
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN –
Bu son okuttuğumuz önergeye katılıyor musunuz?
OKTAY
VURAL (İzmir) – Sayın Bakan, yatırım programında “özel” var mıdır?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – 1997 sonrası projeler için
ÇED’in isteneceğini net bir şekilde söyledik. 1997 öncesi kamu yatırım
programlarıyla ilgili yaşanan bir sorunu çözmeye dönük bir düzenlemedir
diyorum.
Sayın
Başkan, katılamıyoruz.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Sayın Bakan, yatırım programında özel var mı?
MEHMET
HİLAL KAPLAN (Kocaeli) – Sayın Bakanım, bakın, bir şey ifade edeyim. Enerji
Kanunu’nu biz ne zaman görüştük? ÇED’den muaf tuttunuz 2018’e kadar.
BAŞKAN –
Sayın Bakan, önergeye katılıp katılmadığınızı sordum.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılmıyoruz.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, yatırım programı dediği zaten kamu yatırım
programıdır, kamu yatırımıdır. Özel yatırım olur mu, var mı?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Efendim, bu itirazlardan
dolayı bir yanlış anlaşılma olmasın diye özellikle “kamu”yu da ilave etmeyi
uygun bulduk yani.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Bırak, Allah’ını seversen. Yani, yahu, yatırım programı
devletin yatırım programı, kamu. Buna kamu deseniz ne olur, demeseniz ne olur?
BAŞKAN –
Şimdi, Sayın Bakan, Sayın Vural karşılıklı konuşmayınız.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Çekelim önergeyi istiyorsanız, çekelim önergeyi. Yani biz
sadece netleştirelim, yanlış anlaşılmalara…
OKTAY
VURAL (İzmir) – Ya, ne netleşsin ya…
BAŞKAN –
Sayın Vural, kim konuşacak grubunuzla ilgili önergede?
OKTAY
VURAL (İzmir) – Gerekçe.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddenin
daha anlaşılır hâle getirilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 460 sıra sayılı yasa tasarısının 15’inci maddesindeki “Bakanlar Kurulu”
ifadesinin “Bakanlık” olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN –
Sayın Çam, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSA ÇAM
(İzmir) – Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri;
yürütme ve yürürlük maddesiyle 15 maddelik bir kanunun sonuna gelmiş
bulunuyoruz. Ümit ederiz ki böyle torba kanunlar artık Parlamentoya gelmesin
çünkü torba kanunun 6 tanesi sosyal güvenlik, diğerleri de farklı kanunlarla ilişkili.
Bu, 5510
sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası’nın 73’üncü
maddesinde hastaların sağlık hizmetlerine erişimini kısıtlayacak iki önemli
değişiklik yapmaktadır burada. Bunlardan bir tanesi, sağlık hizmetlerinin
finansmanı büyük ölçüde hastaya yüklenmektedir. Devlet hastaneleri ve kamu
üniversiteleri tıp fakülteleri hastaneleri dışında kalan, vakıf üniversiteleri
de dâhil Sosyal Güvenlik Kurumuyla sözleşmeli bütün sağlık kuruluşlarından
sağlık hizmeti alan vatandaşların ödeyeceği ilave ücret 1 kat daha
artırılmaktadır. Özel hastaneler, vakıf üniversitesi eğitim ve araştırma
hastaneleri, tıp merkezi ve poliklinikler gibi sağlık kuruluşlarına başvuran
hastadan Sağlık Uygulama Tebliği’nde belirtilen sağlık hizmeti ücretinin 2 katı
ilave ücret alınabilecektir. Alınabilecek ilave ücretin miktarını Bakanlar
Kurulu belirleyecek. Bu miktar, sağlık hizmeti bedelinin önce yüzde 30’u, sonra
yüzde 70’i, ardından yüzde 90’ına kadar iken yapılması planlanan değişiklikle
yüzde 200’üne çıkarılmaktadır. Böylece hastanın başvurduğu bir vakıf
üniversitesi hastanesinde, örneğin bir apse var ise veya başka bir deneme ise
bunun için 150 lira olan ücretin 300 lirasını hasta kendi cebinden ödeyecektir.
Aynı hastanede hasta küçük bir bademcik ameliyatı olacaksa, ufak bir operasyon
olacaksa ve bunun ücreti 400 lira civarında ise hastanın cebinden 800 lira para
çıkacaktır arkadaşlar. Dolayısıyla, özel sağlık hizmetlerinin finansmanı için
hastaların yükü artırılırken hekim ücretlerinin düştüğünü, aradaki farkın en
büyük sağlık sermayesine akıtıldığını görmek gerekir.
Değerli
arkadaşlar, ikinci önemli mesele de ÇED raporu. Benden önce de arkadaşlar
söyledi, daha önce mahkemelerin vermiş olduğu durdurma kararına karşı şimdi, bu
düzenlemeyle birlikte mahkeme kararları ortadan kaldırılmak istenmektedir ve
mahkeme kararlarına karşı bir hile yapılmaktadır, artık bazı yatırımlarda ÇED
raporu istenmemektedir. Bazı otoyolların, termik santrallerin yapımıyla ilgili,
köprüyle ilgili Boğaz Köprüsü’yle ilgili yapılacak olan inşaatlarda ÇED raporu
istenmemektedir. Bu doğru bir karar değildir ve yargı kararları buradan baypas
yapılmaktadır, bunu şiddetle reddediyoruz.
Değerli
arkadaşlar, geçtiğimiz günlerde Sayın Bakan, 17 Mayısta, Sayın Bülent Arınç’ın
da Amerika’da olduğunu fırsat bilerek Bursa’daydı kendisi ve Bursa’da Olay
TV’ye çıktı, bir açık oturuma katıldı. Bu açık oturumda gazeteci Mustafa Özdal
Sayın Bakana soru soruyor, diyor ki: “Sayın Bakan, işte, Türk Hava Yollarında
yaşanan bir grev var ve ÇAYKUR’da yaşanan olaylar var, bunlarla ilgili ne
diyorsunuz?” Sayın Bakan da diyor ki: “Ben, 20’nci yüzyıl kafasıyla 2013
yılında sendikacılık yapacak adam değil, adam gibi adam arıyorum, sendikacı
arıyorum.” Ve ilave ediyor, diyor ki: “Türk Hava Yollarında bütün maddelerde
anlaşma oldu ama sendika bütün maddeleri bir tarafa bıraktı, 305 kişiyi dayattı
ve bundan dolayı da greve çıkmak durumunda kaldılar.” Sayın Bakan, doğru
söylemiyorsunuz. Toplu sözleşmede “Taraflar bir araya gelip maddeleri müzakere
ettiklerinde hangi maddeler kabul edilmişse onlar tutanak altına alınır ve
alınmayanlar da sürüncemede kalır ve devam eder.” der. Bugüne kadar Türk Hava
Yolları ile HAVA-İŞ Sendikası arasında hiçbir madde üzerinde bir mutabakat
sağlanamamıştır ve dolayısıyla da 305 kişi dayatılmamıştır. Ama şunu kabul
etmemiz gerekir ki, siz bu ülkenin Çalışma Bakanısınız, siz adam gibi bir
sendikacı arıyorsunuz, doğru ama biz de gerçekten görevini yapan bir Çalışma
Bakanı arıyoruz.
Yani
şimdi, ÇAYKUR’u örnek gösteriyorsunuz, ÇAYKUR’da 9 bin kişi… Sizin söylediğiniz
gibi değil, orada da maddeler üzerinde anlaşılamadı, orada da bir mutabakat
yok. Ama bir şey daha oldu: Şu andan itibaren ÇAYKUR Genel Müdürü, ÇAYKUR Genel
Müdür muavinleri, ilgili müdürler işçilere zorla baskı yapıyorlar, sizin arka
bahçeniz olan ÖZGIDA-İŞ Sendikasına işçileri zorla götürüyorlar ve önümüzdeki
günlerde göreceksiniz…
Sayın
Salim Uslu burada mı değil mi, bilmiyorum.
SALİM
USLU (Çorum) – Burada.
MUSA ÇAM
(Devamla) – Evet, buradalar.
Daha önce
bu denendi. Türkiye’de size biat etmeyen, size teslim olmayan tüm sendikalardan
zorla, baskıyla, tehditle, şantajla işçileri istifa ettiriyorsunuz, kendi arka
bahçenize götürüyorsunuz ve oralara üye yapıyorsunuz, sonra da diyorsunuz ki:
“Ben adam gibi sendikacı arıyorum.” Bunlar mı adam gibi sendikacı peki?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSA ÇAM
(Devamla) - Yani sizin zorla götürdüğünüz, istifa ettirdiğiniz ve arka
bahçeliğinizi yapan sendikalar adam gibi sendikalar oluyor ama direniş yapan,
grev yapan arkadaşlar da, onlar adam gibi sendika olmuyorlar.
Sayın
Bakan, doğru yolda değilsiniz, yanlış istikamette gidiyorsunuz ve bunları
yapmamanız gerekiyor. Sizin Çalışma Bakanı olarak işçinin, emekçinin,
ezilenlerin, yoksulların hakkını savunmanız gerekirken burada yanlış
istikamette gidiyorsunuz. Sizi uyarıyoruz Sayın Bakan.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Çam.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
15’inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Böylece,
ikinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Tasarının
tümünün oylamasına geçmeden önce lehte Bolu Milletvekili Ali Ercoşkun, aleyhte
Kütahya Milletvekili Alim Işık konuşacaklardır.
Buyurunuz
Sayın Ercoşkun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ
ERCOŞKUN (Bolu) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; iki bölüm hâlinde görüşmüş olduğumuz kanun
tasarısında oldukça önemli meseleleri çözüme kavuşturmuş bulunuyoruz.
Emeği
geçen bütün çalışanlara, katkıda bulunan bütün bürokratlara, milletvekili
arkadaşlarımıza, gecenin bu saatinde burada bulunan bütün arkadaşlarımıza ayrı
ayrı teşekkür ediyoruz, kanunun hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyoruz.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Ercoşkun.
Aleyhte,
Kütahya Milletvekili Alim Işık.
Buyurunuz
Sayın Işık. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi tekrar saygıyla
selamlıyorum.
460 sıra
sayılı Tasarı’nın aleyhinde söz aldım. Neden aleyhinde söz aldığımı da birkaç
cümleyle özetlemek istiyorum ancak ondan önce tasarının içerisinde yer alan
birkaç düzenlemenin kamuoyunda ciddi bazı sorunları çözeceğine inanıyorum. En
azından, 5084 sayılı Teşvik Yasası’nın devamı niteliğindeki düzenleme
yerindedir. Bundan dolayı teşekkür ediyorum. Yine, yabancı öğrencilerin genel
sağlık sigortası kapsamına alınmasıyla ilgili düzenleme de yerindedir. Ancak şu
dört konuda tasarı önerilerimize rağmen değişmemiştir, yüce Genel Kurul bu
konudaki önerilerimize onay vermemiştir.
Ancak bundan sonraki düzenlemelerde bunların en azından tekrar gündeme
getirilerek mutlaka çözüme kavuşturulmasını temenni ettiğimi ifade etmek istiyorum.
Birincisi,
ÇED raporu konusundaki, şaibeleri ortadan kaldıracak bir düzenleme değildir.
Hâlen birçok ilimizde yargıya gitmiş, yürütmeyi durdurma kararı almış veya
aleyhte yargı kararı olan birçok konu bu düzenlemeyle yeniden tartışmaya
açılacaktır. Onun için, bunun aleyhindeyim.
İkincisi,
“varlık barışı” adı altındaki konu açıklığa kavuşturulmamıştır, özellikle PKK
terör örgütünün kara para aklama konusundaki iddialar cevaplanmamıştır; buradan
yararlanıp yararlanılamayacağı konusu, maalesef, Hükûmet tarafından net bir
dille ifade edilmemiştir.
Bir diğer
önemli konu, üniversite öğretim üyelerinin ikinci öğretim ücretinden vazgeçmesi
hâlinde fazla mesai alabileceği, aksi takdirde bundan yararlanamayacağı
konusudur. Zaten uygulama böyledir. Bunun getirilmesinin hiçbir anlamı yoktur.
Şimdi, bir üniversite öğretim üyesine siz “İkinci öğretim ücreti almayın, onun
yerine fazla mesai ücreti alabilirsiniz.” derseniz, bu, kelimenin en hafifiyle,
öğretim üyesiyle alay etmektir çünkü bir saatlik ek ders ücreti, oradan gelecek
üç dört saatlik fazla mesai ücretinden daha fazladır. Dolayısıyla, pratikte
hiçbir anlamı olmayan bir düzenlemedir. Bunun, mutlaka, öğretim üyesi fazla
mesaiye kalıyorsa onun da yararlanabileceği bir şekle dönüştürülmesi lazımdır.
Keşke bunu çözebilmiş olsaydık.
Bir diğer
konu: Özel hastanelerin alacağı katkı payının Bakanlar Kurulu kararıyla 2
katına kadar çıkarılabileceği şeklinde bir düzenleme burada yer almaktadır.
Zaten son dönemde son derece sıkıntılı olan hastaların yeniden üzerine yük
getirecek bir düzenlemeye onay vermemiz mümkün değildir. Onun için, bu konunun
da maalesef, çözülmemesi bizleri üzmüştür. Özellikle bu konudaki sıkıntıların
had safhada olduğunu bir kez daha altını çizerek sizlerle paylaşmak istiyorum.
Her şeye
rağmen, tasarının hayırlı olması temennisiyle, aleyhinde oy kullanacağımızı da
ifade ederek tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Işık.
Bakanın
kısa bir açıklama talebi vardır.
Buyurunuz
Sayın Bakan.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; Değerli Milletvekili Musa Bey burada sendikalarla
ilgili bir açıklama yaptı. Şimdi, iki olay; bunlardan biri ÇAYKUR’da, diğeriyse
Türk Hava Yollarındaki grev meselesi. Çalışma bakanı, tabii ki, çalışma
hayatının tüm aktörlerinden yanadır ama emek çok daha önemlidir çalışma bakanı
için.
Şimdi,
ÇAYKUR’da tüm toplu sözleşmeye konu olan haklar ÇAYKUR işçisine yansıtıldı,
bir.
İki:
İlave olarak 5 milyon lira, her işçiye 250 TL olmak üzere, kampanya için, diğer
sözleşmelerden farklı olarak sendikaya verilmesine rağmen, sendika, bu ilaveyi
de vermemize rağmen almayı beceremedi. Bunu açıkça söylüyorum, almayı
beceremeyip greve gitti, sabahleyin de grev yapacak işçi bulamadı. Şimdi, bu
sendikacılık mı? Bunu soruyorum ve bunu size söylemiyorum, bunu bizzat sendika
yetkililerine söyledim. Yanlış yapıyorsunuz diye iki gece, kendilerini medyaya
da konu etmeden, bu sorunun çözümü konusunda, emeğin bir kazanımıdır,
sendikanın bir kazanımıdır dedik, bir.
“Türk
Hava Yollarında greve neden nedir?” diye ben… Sizin arkadaşlarınız -isimlerini
vermiyorum- grubunuzdaki arkadaşlar dediler ki: “Evet, Sayın Bakanım, tek bir
konu var, 305 işçi.” Onun için ben dedim ki: “305 işçinin dışında, Türk Hava
Yollarıyla HAVA-İŞ arasında hiçbir sorun yok. Keşke bu anlaşma imzalansaydı da,
305 kişinin yargıda olan konusunu birlikte takip etseydik.”
Bu iki
olay 2013 sendikacılığı değil, 20’nci yüzyıl sendikacılığıdır, onun için
kaybetmeye mahkûmdur. Emeğe kaybettirmeye sendikaların hakkı yoktur;
sendikaların görevi emeğe kazandırmaktır, emeğe kaybettirmek değildir. Bu
ikazımı yaptım Musa Bey.
Ben,
kanunun hayırlı olmasını diliyorum, teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
“Bravo” sesleri, alkışlar)
BAŞKAN –
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Üç dakika
süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
“Oy
sayısı: 244
Kabul: 219
Ret: 25 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Mustafa Hamarat Muhammet Bilal Macit
Ordu İstanbul”
Böylece
tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Şimdi,
4’üncü sırada yer alan, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
4.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/759) (S. Sayısı: 453)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5’inci
sırada yer alan, Türk Petrol Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
5.- Türk Petrol Kanunu Tasarısı ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/725)
(S. Sayısı: 450)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan
sonra da komisyon bulunamayacağı anlaşıldığından, alınan karar gereğince, kanun
tasarı ve teklifleriyle komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek
için 22 Mayıs 2013 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 00.19
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren
tablo tutanağa eklidir.