Dilek AKARSU Normal 26011 2 0 2014-01-22T14:02:00Z 2014-01-22T14:02:00Z 128 75321 429331 3577 1007 503645 14.00 false 0 0 nk 0 nk 0 0 false false false TR X-NONE X-NONE 0 nk 0 nk

DÖNEM: 24                            CİLT: 51                    YASAMA YILI: 3

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

107’nci Birleşim

21 Mayıs 2013 Salı

 

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

   I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- Erzurum Milletvekili Fazilet Dağcı Çığlık’ın, Nene Hatun’un vefatının yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Afyonkarahisar Milletvekili Kemalettin Yılmaz’ın, tarım sektöründeki elektrik tüketicilerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Ankara Milletvekili İzzet Çetin’in, Atatürk Orman Çiftliği arazisinden bir bölümün büyükelçilik binası yapılması amacıyla Amerika Birleşik Devletleri’ne satılmasına ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü’nün, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nda Tekirdağ AKP il binasına bayrak asılmadığına ve AKP’nin, il başkanlıklarına bayrak asılmaması noktasında bir talimatının olup olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

2.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Malatya’nın Doğanyol ilçesinin sorunlarına ilişkin açıklaması

3.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, AKP’li belediyeler tarafından pazarcı esnafından alınan işgaliye bedellerinin yüksek olduğuna ve alışveriş merkezleri nedeniyle küçük esnafın mağdur durumda bulunduğuna ilişkin açıklaması

4.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, İstanbul Mahmutbey gişelerinin Avcılar’a, Çamlıca gişelerinin de Gebze’ye taşınması ve HGS ve OGS gişelerinin birleştirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

5.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Niğde’deki çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması

6.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Giresun’da hasta raporu aldığı için işine son verilen bir doktorun durumuyla ilgili araştırma yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

7.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Cerattepe’de maden çıkarılmaması için mücadele edenlerden biri olan Bilgehan Erdem isimli öğretmenin durumuna ilişkin açıklaması

8.- Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz’ın, Uşak’ın Eşme ve Ulubey ilçelerindeki tütün üreticilerinin durumuna ilişkin açıklaması

9.- Muğla Milletvekili Nurettin Demir’in, Muğla’da bazı okullarda öğrencilerden “karne parası” adı altında para istendiğine ve Hükûmetin, Şanlıurfa’da yaşanan dolu ve sel felaketinden zarar gören çiftçilerin sorunlarını giderme konusunda bir çalışmasının olup olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

10.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, 21 Mayıs Çerkez sürgünü ve Çerkez soykırımı gününe ilişkin açıklaması

11.- İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel’in, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun Buca Belediye Başkanıyla ilgili olarak AKP İl Başkanına talimat vermesini kınadığına ilişkin açıklaması

12.- Tekirdağ Milletvekili Tevfik Ziyaeddin Akbulut’un, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı kutlamalarında AK PARTİ Tekirdağ il binasına bayrak asılmış olduğuna ilişkin açıklaması

13.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

14.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, bütün milletvekillerinin Türk milletinin egemenliğini kullandığının idrakinde olması gerektiğine ve milletvekillerinin etnik kimlikle ilgili söylemleriyle birbirlerini düşman olarak göstermelerini kınadığına ilişkin açıklaması

15.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in görüşülen kanun tasarısının 13’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşma sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Fas Temsilciler Meclisi Maliye ve Ekonomik Kalkınma Komisyonu heyetinin ülkemizi ziyaret etmesinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 23/1/2013 tarihli ve 39 sayılı Kararı ile uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/1222)

2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa Birliği Konseyi İrlanda Başkanlığı tarafından 16-17 Haziran 2013 tarihlerinde İrlanda'nın başkenti Dublin'de düzenlenecek olan Parlamento İletişim, Eğitim ve Ulaştırma Komisyonları Başkanları Toplantısı’na Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı ve Kocaeli Milletvekili Fikri Işık'ın katılması hususuna ilişkin tezkeresi (3/1223)

 

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcan ve 20 milletvekilinin, erken yaşta evliliklerin nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/627)

2.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcan ve 19 milletvekilinin, iş kazaları ve meslek hastalıkları ile işçi sağlığı ve güvenliği konusunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/628)

3.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcan ve 23 milletvekilinin, incir sektörünün mevcut durumunun ve üreticilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/629)

 

C) Önergeler

1.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’ün, (2/236) esas numaralı İbadet Yerlerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/116)

 

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- BDP Grubunun, Bingöl Milletvekili İdris Baluken ve arkadaşları tarafından Çerkezcenin UNESCO’nun kaybolmakta olan diller atlasında risk altında olan diller grubunda yer alması hakkında 10/12/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 21 Mayıs 2013 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- MHP Grubunun, 24/5/2012 tarih ve 5131 sayı ile geçici köy korucularının sorunlarının araştırılarak ekonomik ve sosyal haklarının iyileştirilmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilen Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 21 Mayıs 2013 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, Mersin Milletvekili Vahap Seçer ve 19 milletvekili tarafından Suriye'de meydana gelen olayların Türkiye ekonomisine etkisinin ve Türkiye’ye gelen sığınmacıların kaldıkları bölgelerde sebep oldukları sosyal sorunların araştırılması amacıyla 17/5/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 21 Mayıs 2013 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

2.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

3.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

4.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

5.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında bir CHP milletvekiline sataşması nedeniyle konuşması

6.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında Barış ve Demokrasi Partisine sataşması nedeniyle konuşması

7.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, Bolu Milletvekili Tanju Özcan’ın doğrudan gündeme alınma önergesi üzerinde yaptığı konuşma sırasında AK PARTİ Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

8.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

9.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in görüşülen kanun tasarısının 13’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşma sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

 

IX.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, ekonomik kriz haberlerine ilişkin Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’dan sözlü soru önergesi (6/84) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

2.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in, 2002-2011 yıllarında ilk defa veya yeniden açılan kilise ve havralara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/206) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

3.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, cezaevinde hayatını kaybeden MİT eski görevlisiyle ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/582) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

4.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, bir öğretim üyesinin psikiyatri muayenesine zorlandığı iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/720) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

5.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Kartal-Cevizli’de Tekel Sigara Fabrikasına ait arsanın bir vakfa kiralanmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/916) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

6.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, bir vakıf üniversitesine tahsis edilen araziyle ilgili iddialara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/917) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

7.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca atanan yönetim kurulu üyelerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1075) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

8.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, ABD Büyükelçiliğinde brifing verildiği iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1131) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

9.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, kamuda çalışan avukatların maaşlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1147) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

10.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, şeker fabrikalarının üreticiye devir suretiyle özelleştirilmesine yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1184) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

11.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, şeker kaçakçılığına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1192) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

12.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, canlı hayvan kaçakçılığına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1233) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

13.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, ülkemizde tüketilen kaçak çaya ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1234) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

14.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, belediyelerdeki özel kalem müdürlüğü kadrolarına yapılan atamalara ve imar planlarında ibadet alanı olarak ayrılan yerlere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1278) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

15.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, yeşil kart uygulamasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1290) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

16.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, belde belediye başkanlarının özlük ve pasaport haklarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1337) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

17.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Kürecik radar üssünde çalışan personele ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1426) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

18.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, eski bir belediye bürokratı hakkındaki iddialara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1453) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

19.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, terhis süreleri uzatılan askerlerin kamuya öncelikli işçi olarak alınması uygulamasının ortadan kaldırıldığı iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1735) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

20.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, yerel yönetimlerin gıda işletmeciliği yapmalarının yol açtığı sorunlara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1836) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

21.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, bir davaya ilişkin TÜBİTAK incelemesinin geciktirildiği iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1990) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

22.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, yabancı menşeli yazılımların tehdit oluşturmaması konusunda alınan önlemlere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2003) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

23.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, kamu kurumlarında radyasyon yayan ithal granitlerin kullanıldığı iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2005) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

24.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, karşılıksız çeklere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2504) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

25.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Türkiye tarafından Filistin’in Gazze şehrinde bir hastane inşa edileceği iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2629) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

26.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Türkiye tarafından Kazakistan’da inşa edilen bir liseye ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2631) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

27.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Türkiye tarafından Özbekistan’da inşa edilen bir yeni doğan birimine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2632) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

28.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Azerbaycan’daki meslek ve teknik lise öğretmenlerine verilen eğitime ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2761) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

29.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Suriye krizi nedeniyle olumsuz etkilenen sebze ve meyve ihracatına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2889) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

30.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, hayvancılıkta müdahale kurumu kurulmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2890) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

31.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, ithal ile yerli ürünlerin ayırt edilmeyişine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2943) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

32.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, yiyecek ve içeceklerdeki katkı maddelerinin çocuklarda neden olduğu rahatsızlıklara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/3013) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

33.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, kaçak yolla üretilen sağlıksız gıdalara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/3016) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

34.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, basınçlı sulama sisteminin yaygınlaştırılması için yapılan çalışmalara ve su kuyularına sayaç taktırma zorunluluğuna ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/3167) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

35.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, saman ithalatına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/3171) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

36.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, 2002 yılından itibaren gerçekleştirilen temsil giderlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/3222) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

37.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Erzincan, Gümüşhane ve Bayburt’ta son on yıl içinde uygulamaya konulan projelere ilişkin sözlü soru önergesi (6/3393) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

38.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Van, Elazığ ve Erzurum’da son on yıl içinde uygulamaya konulan projelere ilişkin sözlü soru önergesi (6/3394) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

39.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars, Iğdır ve Ağrı’da son on yıl içinde uygulamaya konulan projelere ilişkin sözlü soru önergesi (6/3402) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

40.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’da son on yıl içinde uygulamaya konulan projelere ilişkin sözlü soru önergesi (6/3403) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

41.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Muş, Bingöl ve Bitlis’te son on yıl içinde uygulamaya konulan projelere ilişkin sözlü soru önergesi (6/3404) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

42.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Diyarbakır, Şanlıurfa ve Mardin’de GAP kapsamında gerçekleştirilen projelere ilişkin sözlü soru önergesi (6/3455) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

43.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Batman, Bitlis ve Elazığ’da GAP kapsamında gerçekleştirilen projelere ilişkin sözlü soru önergesi (6/3456) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

44.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Van, Muş ve Şırnak’ta GAP kapsamında gerçekleştirilen projelere ilişkin sözlü soru önergesi (6/3457) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

45.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Gaziantep, Kilis ve Osmaniye’de GAP kapsamında gerçekleştirilen projelere ilişkin sözlü soru önergesi (6/3465) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

46.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, GAP kapsamındaki çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/3466) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

47.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, kalkınma amaçlı projelere ilişkin sözlü soru önergesi (6/3467) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

48.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakanlık tarafından düzenlenen yurt dışı gezilerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/3489) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

49.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakanlık personeline ve açılan davalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/3491) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

50.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, tarım alanları, milli parklar, orman alanları gibi alanların korunmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/3524) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

51.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kuzeydoğu Anadolu Bölgesindeki illerde protestolu senet sayısındaki artışa ilişkin sözlü soru önergesi (6/3544) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

52.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kalkınma Ajanslarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/3587) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

 

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)

3.- Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu, Çevre Komisyonu, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (1/771) (S. Sayısı: 460)

 

4.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/759) (S. Sayısı: 453)

5.- Türk Petrol Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/725) (S. Sayısı: 450)

 

XI.- OYLAMALAR

1.- (S. Sayısı: 460) Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

XII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova’nın, çiftçilere yapılan destekleme ödemelerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/21217)

2.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, ÖTV’den muaf yakıtın kara yolu taşımacılığında kullanılmasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/21421)

3.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2007-2013 yılları arasında Ankara genelinde kira geliri beyannamesi veren mükelleflere ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/21427)

4.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, olası bir depremin olumsuz etkilerinden korunmak için alınan önlemlere ve hizmet binalarının depreme dayanıklılığına,

Bakanlığın tanıtım giderlerine,

İlişkin soruları ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/21468), (7/22559)

5.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, su depolarının bakım ve onarımı ile sağlıklı ve kesintisiz su sağlanmasına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/21471)

6.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Şanlıurfa’daki sulama birliklerine yönelik denetimlere ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/21473)

7.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in, Eskişehir’de yaşayan vatandaşların kredi ve kredi kartı borcu verilerine ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı (7/21535)

8.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakanlığın tanıtım giderlerine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/22088)

9.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığın temsil ve ikram harcamalarına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/22556)

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 14.00’te açılarak iki oturum yaptı.

Ankara Milletvekili Levent Gök ve İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’na ilişkin gündem dışı konuşmalarına Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç cevap verdi.

Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nı kutladığına, Yüce Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü, silah arkadaşlarını ve bütün şehitleri saygıyla andığına ve tutuklu milletvekillerine,

Tunceli Milletvekili Kamer Genç, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı kutlamalarına,

Bolu Milletvekili Tanju Özcan, Hükûmetin, halkın millî bayramlara katılmaması yönünde valilere verdiği sözlü bir talimatının olup olmadığını öğrenmek istediğine,

Antalya Milletvekili Gürkut Acar, Anayasa Mahkemesi Başkanının bazı sözlerine,

Samsun Milletvekili Ahmet Yeni, Samsun’da yapılan 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı kutlamalarına,

Kütahya Milletvekili Alim Işık, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı kutlamalarına ve bu kutlamalara bilinçli olarak katılmayan yöneticileri kınadığına,

Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı kutlamalarında ayrıştırma yapılmaması gerektiğine ve bu bayramın hep beraber kutlanmasını talep ettiğine,

İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi, İstanbul’da yapılan 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı kutlamalarına,

İstanbul Milletvekili Osman Oktay Ekşi, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı kutlamalarına ve işsiz gazetecilerin durumuna,

Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak, 2 kez, yapılan uygulamalarla söylenilenlerin paralel olması ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin yanıltılmaması gerektiğine,

Balıkesir Milletvekili Haluk Ahmet Gümüş, millî bayramlarda çelenk koymak için bildirim yapılması gerektiğine dair uygulamaya,

Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı kutlamalarıyla ilgili eleştiri ve sorulara,

İlişkin birer açıklamada bulundular.

Bolu Milletvekili Tanju Özcan ve 24 milletvekilinin, patates üreticilerinin sorunlarının (10/624),

Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu ve 22 milletvekilinin, kolluk güçlerinin sosyal, psikolojik, ekonomik ve mesleki sorunlarının (10/625),

Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu ve 21 milletvekilinin, Adana Kozan’da meydana gelen Gökdere Köprü Barajı Derivasyon Tüneli kapağının patlaması olayının (10/626),

Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Ankara Milletvekili Levent Gök ve 47 milletvekilinin, Başkent Doğalgaz Dağıtım Anonim Şirketinin değerinin çok altında bir ihale bedeli ile özelleştirilmesini onaylayarak kamuyu zarara uğrattığı iddiasıyla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında bir gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/27), imza sahiplerinin imzalarını geri almaları nedeniyle gündemden çıkarıldı.

Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet Toptaş ve 63 milletvekilinin, Van’da 23/10/2011 tarihinde meydana gelen depremden sonra 9/11/2011 tarihinde meydana gelen diğer depreme kadar bazı binalarda hasar tespiti yaptırılmadığı, halkın deprem bakımından riskli binalara girmemesi yönünde uyarılmadığı, ildeki kamuya açık binalarla ilgili gerekli tedbirlerin alınmadığı ve bu eylemlerin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 257’nci maddesine uyduğu iddiasıyla Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay hakkında bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesinin (9/2) ön görüşmeleri tamamlandı; Meclis soruşturması açılması kabul edilmedi.

Van Milletvekili Özdal Üçer, Van Milletvekili Mustafa Bilici’nin görüşülen soruşturma önergesi üzerinde yaptığı konuşma sırasındaki bazı ifadelerine,

İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın görüşülen soruşturma önergesi üzerinde yaptığı konuşma sırasındaki bazı ifadelerine,

Van Milletvekili Özdal Üçer, tekraren, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın görüşülen soruşturma önergesi üzerinde yaptığı konuşma sırasındaki bazı ifadelerine,

İlişkin birer açıklamada bulundular.

İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğan, Van Milletvekili Mustafa Bilici’nin görüşülen soruşturma önergesi üzerinde yaptığı konuşma sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle bir konuşma yaptı.

Alınan karar gereğince, 21 Mayıs 2013 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere 16.57’de birleşime son verildi.

 

                                                         Şükran Güldal MUMCU

                                                                 Başkan Vekili

 

       Muhammet Bilal MACİT                                                          Mustafa HAMARAT

                    İstanbul                                                                                    Ordu

                   Kâtip Üye                                                                              Kâtip Üye


II.- GELEN KâĞITLAR

                                                                                                                                          No: 158

 

21 Mayıs 2013 Salı

Teklifler

1.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; 634 Sayılı Kat Mülkiyeti Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1539) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.05.2013)

2.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata'nın; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1540) (Adalet; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.05.2013)

3.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın; Kamu Kurum ve Kuruluşları ile Bağlı Ortaklıklarında Yüklenici Firmalar Aracılığıyla İstihdam Edilen İşçiler ile Geçici İşçi, Memur ve Sözleşmeli Olarak Çalışanların Kadroya Geçirilmesi ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1541) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.05.2013)

4.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata'nın; Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1542) (Plan ve Bütçe ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.05.2013)

5.- Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldan'ın; Psikologlar Meslek Kanununa Dair Kanun Teklifi (2/1543) (Adalet ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.05.2013)

6.- Mersin Milletvekili Ali Öz ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1544) (Plan ve Bütçe ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.05.2013)

7.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu'nun; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1545) (Adalet ile İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.05.2013)

8.- Hatay Milletvekili Hasan Akgöl ve 6 Milletvekilinin; Hatay İli Reyhanlı İlçesinde Meydana Gelen Terör Saldırısı Sonucu Ölen Vatandaşlarımızın Anısına 11 Mayısın Ulusal Yas Günü İlan Edilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/1546) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.05.2013)

9.- İstanbul Milletvekilleri Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve Süleyman Çelebi'nin; 4857 Sayılı İş Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/1547) (Adalet ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.05.2013)

 

Rapor

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın ve Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi Üyeliği Kanunu Teklifi ile Kahramanmaraş Milletvekili Nevzat Pakdil'in; Türkiye Büyük Millet Meclisi Üyelerinin Ödenek, Yolluk ve Emeklilerine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/1505, 2/695) (S. Sayısı: 461) (Dağıtma tarihi: 21.05.2013) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, bir milletvekili hakkındaki iddialara ve müftülüklerdeki atamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) sözlü soru önergesi (6/3801) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

2.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Diyanet İşleri Başkanı’nın bir açıklamasına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) sözlü soru önergesi (6/3802) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

3.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Suriyeli mültecilerin Türk vatandaşlığına alındığı, seçmen kütüğüne kaydedildiği iddialarına ve Ahıska Türklerinin vatandaşlığa geçirilme çalışması olup olmadığına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/3803) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

4.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, AKPM Denetim Komisyonunun PKK terör örgütü ile ilgili bir kararına ilişkin Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/3804) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

5.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, İstanbul-Şile yolundaki çalışmalar ile aynı bölgede yaşanan trafik kazalarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından sözlü soru önergesi (6/3805) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

6.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Gazi Üniversitesine ait binaların yıkım ve yeniden yapım çalışmalarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/3806) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.04.2013)

7.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, üniversitelere çözüm süreci ile ilgili genelge gönderildiği ve bir üniversitede bazı öğrencilere yönelik hakarette bulunulduğu iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/3807) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.04.2013)

8.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, bir anma törenine katıldığı iddia edilen bir kişiye ilişkin Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/3808) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.04.2013)

9.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Türk vatandaşlarına mülk edinme hakkı tanıyan ülkelere ilişkin Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/3809) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

10.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, hematoloji bölümü olan üniversite ve devlet hastanelerine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/3810) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

 

Yazılı Soru Önergeleri

1.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, Aydın’daki sağlık personeli eksikliğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22954) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

2.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, YGS’ye giren bir adayın soru kitapçığı ve cevap formunun bulunamamasından kaynaklanan mağduriyetine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22955) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

3.- Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu’nun, Adana’da olimpik yüzme havuzu inşa edilmesi çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22956) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

4.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, Çankırı’nın Kızılırmak ilçesinin sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22957) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

5.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, “T.C.” ibaresinin Bakanlar Kurulunda alınan bir kararla kaldırılmasının planlandığı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22958) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

6.- Gaziantep Milletvekili Edip Semih Yalçın’ın, Gaziantep’teki üzüm yetiştiricilerinin Bağ-Kur prim kesintilerini belgelemede yaşadıkları soruna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22959) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

7.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın, Merkez Bankasının hissedarlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22960) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

8.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, kiralama yoluyla temin edilen makam araçlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22961) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

9.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, GDO’lu pirinç ithal edildiği iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22962) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

10.- Erzurum Milletvekili Oktay Öztürk’ün, kapıcıların TOKİ’den konut talebine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22963) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

11.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Adalet ve Kalkınma Partisi Bolvadin İlçe Başkanlığı tarafından düzenlenen bir konferansa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22964) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

12.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Ankara’nın Etimesgut ilçesindeki yıkılma tehlikesi bulunan riskli bir binaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22965) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

13.- Manisa Milletvekili Hasan Ören’in, Manisa’da Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü kurulmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22966) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

14.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer’in, uzman jandarmaların özlük ve sosyal haklarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22967) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

15.- Hatay Milletvekili Refik Eryılmaz’ın, Suriye plakalı araçların faaliyetlerinin durdurulduğu iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22968) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

16.- Hatay Milletvekili Hasan Akgöl’ün, Kültür ve Turizm Bakanlığında restoratör istihdamına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22969) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

17.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, bir gazetecinin iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22970) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

18.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Demokratik Toplum Kongresi tarafından yayınlanan bir bildiriye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22971) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

19.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, karşılıksız çeklerin toplam tutarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22972) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

20.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, kredi kartı ve tüketici kredisi borçlarını ödeyemeyenlerin sayısına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22973) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

21.- Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz’ın, yabancı şirket ve kişilere satılan mülklere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22974) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

22.- İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, Akil İnsanlar Heyetine karşı yapılan protestolara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22975) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

23.- İstanbul Milletvekili Celal Dinçer’in, İstanbul’da depreme hazırlık amacıyla yapılan çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22976) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

24.- Kırklareli Milletvekili Mehmet Siyam Kesimoğlu’nun, İsrail ile Suriye konusunda istihbarat paylaşımında bulunacağı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22977) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

25.- Samsun Milletvekili Ahmet Haluk Koç’un, çözüm sürecine ve bir PKK mensubunun açıklamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22978) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

26.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın, PKK’nın çekilme sürecine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22979) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.04.2013)

27.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Türk Dil Kurumunun Kürtçe sözlük çıkarılması için bir çalışması olup olmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22980) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.04.2013)

28.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Diyarbakır 5 Nolu Askeri Cezaevinin İnsan Hakları Müzesi yapılması talebine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22981) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.04.2013)

29.- Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt’un, Diyanet İşleri Başkanlığının gelirlerine ve vakıflara aktardığı gelirlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22982) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.04.2013)

30.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, protesto edilen senetlerin tutarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22983) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

31.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, protesto edilen senet sayısına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22984) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

32.- İstanbul Milletvekili Ali Haydar Öner’in, yurt dışı seyahatlerine ve beraberinde götürdüğü milletvekillerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22985) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

33.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’ün, İsrail istihbaratı ile yapılan görüşmelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22986) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

34.- Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün, THY’deki bazı uygulamalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22987) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

35.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Akil İnsanlar Heyetindeki kişilerin belirlenmesine ve Heyetin çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22988) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

36.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, İstanbul’un tarihi siluetinin bozulmaması için yapılan çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22989) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

37.- Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu’nun, Adana’da yapımı planlanan şehir hastanesi ile ilgili çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22990) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

38.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan’ın, kamu kurumlarına personel alımı için yapılan mülakatlar ile ilgili iddialara ve vatandaşların parti üyeliklerinin kolaylıkla öğrenilebilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22991) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

39.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, terörist posterlerinin açılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22992) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

40.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, PKK ile yapılan görüşmelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22993) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

41.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, yapılacağı iddia edilen bir konferansa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22994) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

42.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, koruculuk sistemi ve özel kuvvetlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22995) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

43.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2020 Olimpiyat adaylığı kapsamında yürütülen danışmanlık ve yatırım projelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22996) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

44.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, kurşunsuz benzin fiyatına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22997) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

45.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, ekmek fiyatlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22998) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

46.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in bütçeden aldığı paya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/22999) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

47.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, İstanbul’daki 1 Mayıs İşçi Bayramı kutlamalarındaki polis müdahalelerine ve toplu taşıma seferlerinin iptal edilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23000) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

48.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, İstanbul’a yönelik proje ve yatırımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23001) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

49.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, bağlı kurum ve kuruluşların sosyal tesislerine ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/23002) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

50.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, bağlı kurum ve kuruluşlardaki personelin psikolojik taciz (mobbing) şikayetlerine ve yapılan işlemlere ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/23003) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

51.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, bağlı kurum ve kuruluşların sosyal tesislerine ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/23004) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

52.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, bağlı kurum ve kuruluşlardaki personelin psikolojik taciz (mobbing) şikayetlerine ve yapılan işlemlere ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/23005) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

53.- Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt’un, Halk Bankasının hissedarlarına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/23006) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

54.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Merkez Bankası döviz rezervi ile ilgili verilere ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/23007) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

55.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, bağlı kurum ve kuruluşlardaki personelin psikolojik taciz (mobbing) şikayetlerine ve yapılan işlemlere ilişkin Başbakan Yardımcısından (Beşir Atalay) yazılı soru önergesi (7/23008) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

56.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, bağlı kurum ve kuruluşların sosyal tesislerine ilişkin Başbakan Yardımcısından (Beşir Atalay) yazılı soru önergesi (7/23009) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

57.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, bağlı kurum ve kuruluşların sosyal tesislerine ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/23010) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

58.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, bağlı kurum ve kuruluşlardaki personelin psikolojik taciz (mobbing) şikayetlerine ve yapılan işlemlere ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/23011) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

59.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın, Kutlu Doğum Haftası etkinliklerine ve Diyanet İşleri Başkanlığı personeline ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/23012) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

60.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, 2002-2013 yılları arasında açılan icra dairesi ile icra dosyalarının sayısına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/23013) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

61.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, TBMM ve bağlı kurumlarda yaşanan hırsızlık olaylarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/23014) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

62.- Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü’nün, Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Cezaevindeki açlık grevi eylemi ve cezaevleri ile ilgili şikayetlere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/23015) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

63.- Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü’nün, Sincan Çocuk Cezaevindeki açlık grevi eylemi ve çocuk cezaevleri ile ilgili şikayetlere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/23016) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

64.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2002-2012 yılları arasındaki insan hakları ihlalleri, kadına yönelik şiddet olayları ve diğer bazı adli işlemlerle ilgili verilere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/23017) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

65.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan’ın, bir vatandaşa verilen ev hapsi cezasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/23018) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

66.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlığa bağlı sosyal tesislere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/23019) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

67.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlık personelinin psikolojik taciz (mobbing) şikayetlerine ve yapılan işlemlere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/23020) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

68.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, hasta tutuklu ve hükümlülere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/23021) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.04.2013)

69.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, avukat bulundurma zorunluluğuna uymayan anonim şirket ve kooperatiflere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/23022) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

70.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, tutuklu ve hükümlülerinin mektuplarına sansür uygulanmasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/23023) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

71.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Kocaeli’nin Gebze ilçesinde terör örgütüne yardım ve yataklık etme suçundan ev hapsine mahkum edilen bir kişinin mağduriyetine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/23024) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

72.- Denizli Milletvekili İlhan Cihaner’in, İstanbul Adliyesi için yapılan mübaşirlik sınavında bazı adaylara karşı ayrımcılık yapıldığı iddialarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/23025) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

73.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, 2022 sayılı Kanun uyarınca ödenen aylıklardaki geçiş sürecinden kaynaklanan sorunlara ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/23026) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

74.- İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, bedelli askerlik uygulamasından elde edilen gelirin kullanımına ve Bakanlık tarafından yürütülen bir projeye ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/23027) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

75.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, engel oranı %90 ve üzeri olup ÖTV’siz araç alma hakkından yararlananlar ile yasa dışı olarak bu haktan yararlanmaya çalışanlara ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/23028) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

76.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlık personelinin psikolojik taciz (mobbing) şikayetlerine ve yapılan işlemlere ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/23029) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

77.- Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan’ın, 1996 yılında gerçekleşen bir çatışmada yaralanan bir vatandaşa gazilik unvanı verilmemesine ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/23030) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.04.2013)

78.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlığa bağlı sosyal tesislere ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/23031) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

79.- Ankara Milletvekili İzzet Çetin’in, Ankara’nın Çubuk ilçesindeki huzurevinin kapatılacağı iddiasına ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/23032) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

80.- İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, şehit yakınları ve gazilerle ilgili işlemlerin yürütülmesine ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/23033) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

81.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığın bir yönetmelik değişikliğine ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/23034) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

82.- Diyarbakır Milletvekili Emine Ayna’nın, huzurevleri, yaşlı bakım evleri ve rehabilitasyon merkezlerindeki kadına yönelik şiddet vakalarına ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/23035) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

83.- Diyarbakır Milletvekili Emine Ayna’nın, kadına karşı şiddet vakalarına ve engellenmesi için yapılan çalışmalara ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/23036) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

84.- Van Milletvekili Nazmi Gür’ün, Van’daki kadına karşı şiddet vakalarına ve Bakanlığın Van’a yönelik çalışmalarına ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/23037) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

85.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlığa bağlı sosyal tesislere ilişkin Avrupa Birliği Bakanından yazılı soru önergesi (7/23038) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

86.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlık personelinin psikolojik taciz (mobbing) şikayetlerine ve yapılan işlemlere ilişkin Avrupa Birliği Bakanından yazılı soru önergesi (7/23039) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

87.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlık personelinin psikolojik taciz (mobbing) şikayetlerine ve yapılan işlemlere ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/23040) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

88.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlığa bağlı sosyal tesislere ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/23041) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

89.- Erzurum Milletvekili Oktay Öztürk’ün, kapıcı çalıştırma zorunluluğu ile kapıcıların sorunlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23042) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

90.- Erzurum Milletvekili Oktay Öztürk’ün, kapıcılarla ilgili yapılan çalışmalara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23043) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

91.- Erzurum Milletvekili Oktay Öztürk’ün, kapıcılarla ilgili yapılan çalışmalara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23044) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

92.- Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün, usta öğreticilere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23045) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

93.- Niğde Milletvekili Doğan Şafak’ın, Niğde’deki sigortalı kişi sayısına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23046) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

94.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, bir vatandaşın eksik prim üzerinden emekli olduğu iddiasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23047) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

95.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, bir vatandaşın emeklilik ikramiyesi konusunda SGK ile yaşadığı anlaşmazlığa ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23048) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

96.- İstanbul Milletvekili Celal Dinçer’in, engelli vatandaşlardan alınan katkı paylarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23049) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

97.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Bağ-Kur kayıtlarında yaşandığı iddia edilen sorunlara ve ilgili mağduriyetlere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23050) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.04.2013)

98.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Şanlıurfa’da Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda 2002 yılından itibaren açıktan atama yoluyla istihdam edilen personele ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23051) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.04.2013)

99.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlık personelinin psikolojik taciz (mobbing) şikayetlerine ve yapılan işlemlere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23052) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

100.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, kayıt dışı istihdama, çocuk işçiliğine ve iş kazaları sonucunda hayatını kaybeden işçilere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23053) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

101.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlığa bağlı sosyal tesislere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23054) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

102.- Bursa Milletvekili Sena Kaleli’nin, Nilüfer Çayındaki kirliliğe ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23055) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

103.- İzmir Milletvekili Musa Çam’ın, İzmir’de çevre kirliliği yaşandığı iddia edilen bazı bölgeler ile çevreye zararlı olduğu iddia edilen çeşitli tesislere ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23056) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

104.- Van Milletvekili Nazmi Gür’ün, Van Edremit TOKİ konutlarındaki arıtma tesisine ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23057) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

105.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, İstanbul’da bir mezarlığın taşındığı iddiasına ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23058) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.04.2013)

106.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Hasankeyf ilçesindeki bir köyün sorunlarına ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23059) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.04.2013)

107.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlık personelinin psikolojik taciz (mobbing) şikayetlerine ve yapılan işlemlere ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23060) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

108.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Batman, Hakkâri ve Elazığ illerindeki sit alanlarının korunmasına ve çoğaltılmasına ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23061) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

109.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Muş, Mardin, Siirt ve Adıyaman illerindeki sit alanlarının korunmasına ve çoğaltılmasına ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23062) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

110.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Erzurum, Gümüşhane ve Bayburt illerindeki sit alanlarının korunmasına ve çoğaltılmasına ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23063) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

111.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars, Ağrı ve Iğdır illerindeki sit alanlarının korunmasına ve çoğaltılmasına ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23064) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

112.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’daki sit alanlarının korunmasına ve çoğaltılmasına ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23065) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

113.- Samsun Milletvekili Ahmet Haluk Koç’un, lisanslı harita ve kadastro mühendislik bürolarının kapatılması sonucu mağduriyet yaşayan kişilere ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23066) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

114.- Diyarbakır Milletvekili Emine Ayna’nın, sanayi tesislerine yönelik denetimlere ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23067) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

115.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlığa bağlı sosyal tesislere ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23068) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

116.- Çanakkale Milletvekili Mustafa Serdar Soydan’ın, Çanakkale’nin Yenice ilçesine bağlı bir köydeki madencilik faaliyetlerinin çevresel etkilerine ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23069) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

117.- Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin’in, Patriot bataryalarının koruma kapasitesine ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23070) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

118.- Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan’ın, Şanlıurfa’daki Süleyman Şah mülteci kampında çıkan yangına ve kampın sağlık koşullarına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23071) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

119.- Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü’nün, gizlice İsrail’e gittiği iddialarına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23072) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.04.2013)

120.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlığa bağlı sosyal tesislere ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23073) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

121.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlık personelinin psikolojik taciz (mobbing) şikayetlerine ve yapılan işlemlere ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23074) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

122.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker’in, yurt dışında kaçırılan ve rehin alınan Türk vatandaşlarına ve kurtarılmaları için yapılan çalışmalara ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23075) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

123.- İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, İstanbul Kavacık’ta yaşanan elektrik kesintisi sorununa ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/23076) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

124.- İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, Türkiye tarafından alınan sismik araştırma gemisinin alım usulü ile geminin çalışmalarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/23077) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

125.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, Samsun-Ceyhan Boru Hattı Projesine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/23078) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

126.- Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin’in, Erzincan kompresör istasyonuna, ithal edilen gaz fiyatlarına ve doğal gaz ithali ile ilgili çeşitli konulara ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/23079) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

127.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Van’daki elektrik kesintilerine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/23080) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

128.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın, Antalya’daki bir HES projesine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/23081) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

129.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlık personelinin psikolojik taciz (mobbing) şikayetlerine ve yapılan işlemlere ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/23082) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

130.- Muğla Milletvekili Ömer Süha Aldan’ın, Muğla’daki bir kömür rezervi alanı için yapılacak kamulaştırma çalışmalarına ve etkilerine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/23083) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

131.- İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, İstanbul Olimpiyat Oyunları için yapılan çalışmalara ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru önergesi (7/23084) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

132.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici’nin, kiralanan binalara ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru önergesi (7/23085) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.04.2013)

133.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, gençlerin kaynaşması amacıyla İtalya’ya gemi turu düzenleneceği iddiasına ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru önergesi (7/23086) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

134.- Gaziantep Milletvekili Edip Semih Yalçın’ın, Gaziantep’in İslahiye ilçesindeki üzüm yetiştiricilerinin sorunlarına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23087) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

135.- İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, AOÇ arazileri ile ilgili çeşitli konulara ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23088) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

136.- Afyonkarahisar Milletvekili Kemalettin Yılmaz’ın, koyunları aşılama takvimine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23089) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

137.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, sağlığa zararlı ilaç tespiti nedeniyle ihraç edilemeyen tarımsal ürünlere ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23090) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

138.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, balık avı yasağı dönemine girilmesine rağmen Batman’da balık avı yapıldığı iddiasına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23091) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

139.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’daki hayvan üreticilerinin sorunlarına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23092) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

140.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Şırnak, Muş ve Hakkâri’deki hayvan üreticilerinin sorunlarına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23093) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

141.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars, Iğdır ve Ağrı’daki hayvan üreticilerinin sorunlarına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23094) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

142.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Gümüşhane, Bayburt ve Erzurum’daki hayvan üreticilerinin sorunlarına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23095) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

143.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2002-2012 yılları arasında yıllara göre hayvancılık ve tarım sektörlerindeki ithalat ve ihracat verilerine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23096) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

144.- İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli’nin, kiraz üreticilerinin sorunlarına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23097) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

145.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Diyarbakır’daki buğday üreticisi çiftçilerin sorunlarına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23098) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.04.2013)

146.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Diyarbakır’da Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda 2002 yılından itibaren açıktan atama yoluyla istihdam edilen personele ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23099) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.04.2013)

147.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Konyalı besicilerin sorunlarına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23100) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

148.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, ters lale çiçeğinin koruma altına alınmasına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23101) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

149.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, gıda denetimlerine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23102) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

150.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, bilgisayar işletmeni alımına ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/23103) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

151.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, gümrük il müdürlüklerine ve Kütahya’da gümrük il müdürlüğü açılması talebine ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/23104) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.04.2013)

152.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Ticaret İl Müdürlüğünün ihtiyaçlarına ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/23105) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.04.2013)

153.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, esnaf ve sanatkarların kullandıkları kredilere ve kredi geri ödemelerine ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/23106) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.04.2013)

154.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, İstanbul İl Özel İdaresi tarafından gerçekleştirilen bir hastane inşaatı ihalesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23107) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

155.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, İzmir ve Rize illeri özelinde KÖYDES Projesi kapsamında yapılan çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23108) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

156.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, TBMM ve bağlı kurumlarda yaşanan hırsızlık olaylarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23109) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

157.- Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü’nün, ODTÜ’de yaşanan bir olay ile ODTÜ’deki emniyet personeline ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23110) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

158.- Hatay Milletvekili Mehmet Ali Ediboğlu’nun, Suriye’de yaşanan olaylar bağlamında Libya bandıralı iki gemiye ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23111) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

159.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Edirne İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23112) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

160.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Diyarbakır İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23113) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

161.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Denizli İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23114) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

162.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Çorum İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23115) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

163.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Çankırı İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23116) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

164.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Çanakkale İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23117) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

165.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Bursa İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23118) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

166.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Burdur İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23119) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

167.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Bolu İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23120) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

168.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Bitlis İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23121) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

169.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2002-2012 yılları arasında yaşanan terör eylemlerine ve diğer yasa dışı olaylara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23122) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

170.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, bir belediyedeki yolsuzluk iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23123) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

171.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Akil İnsanlar Heyetine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23124) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

172.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Şavşat ilçesine bağlı bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23125) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

173.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’e bağlı bir köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23126) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

174.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, bir aile münakaşası nedeniyle meydana gelen olayda emniyet mensuplarının iki kadını darp ettikleri iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23127) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

175.- Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün, bir aile münakaşası nedeniyle meydana gelen olayda emniyet mensuplarının iki kadını darp ettikleri iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23128) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

176.- Kırklareli Milletvekili Mehmet Siyam Kesimoğlu’nun, bir emniyet müdürünün görevden alınmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23129) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

177.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, Şırnak’taki Güçlükonak Karakolunda 1994 yılında iki kişinin gözaltındayken kaybedildiği iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23130) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

178.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Elazığ İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23131) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

179.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Erzincan İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23132) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

180.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Erzurum İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23133) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

181.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Gaziantep İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23134) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

182.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Eskişehir İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23135) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

183.- Çorum Milletvekili Tufan Köse’nin, Çorum’a bağlı bir köydeki heyelan riskine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23136) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

184.- Samsun Milletvekili Ahmet Haluk Koç’un, koruculara ve çözüm süreci ile birlikte koruculuk sisteminde meydana gelebilecek sorunlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23137) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

185.- Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan’ın, Ortaca Bölge Trafik Büro Amirliğinin kapatılacağı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23138) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.04.2013)

186.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, bir anma törenine izin verildiği iddilarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23139) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.04.2013)

187.- Tekirdağ Milletvekili Bülent Belen’in, Ergene Kaymakamlığı hizmet binası için yapılan tadilat çalışmalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23140) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.04.2013)

188.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Kocaeli Derince Belediyesindeki yolsuzluk iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23141) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.04.2013)

189.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, İstanbul’da bir mezarlığın taşındığı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23142) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.04.2013)

190.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Mardin’in Kızıltepe ilçesinde işlendiği iddia edilen faili meçhul cinayetlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23143) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.04.2013)

191.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Diyarbakır’da Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda 2002 yılından itibaren açıktan atama yoluyla istihdam edilen personele ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23144) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.04.2013)

192.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Mardin’de Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda 2002 yılından itibaren açıktan atama yoluyla istihdam edilen personele ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23145) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.04.2013)

193.- Kırklareli Milletvekili Mehmet Siyam Kesimoğlu’nun, Kırklareli’de 23 Nisan kutlamalarında Atatürk Anıtına çelenk bırakanlara ceza kesilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23146) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

194.- Tekirdağ Milletvekili Emer Köprülü’nün, 21 Mart tarihinde Diyarbakır’da yaşanan olaylarla ilgili işlem yapılmamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23147) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

195.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, Kırklareli’de 23 Nisan kutlamalarında Atatürk Anıtına çelenk bırakanlara ceza kesilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23148) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

196.- Gaziantep Milletvekili Ali Serindağ’ın, soruşturma izni verilmeyen ve ön inceleme yapılması istenen belediye başkanlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23149) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

197.- İstanbul Milletvekili Binnaz Toprak’ın, Afyonkarahisar ve Isparta’daki alkol kullanım ve satış yasaklarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23150) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

198.- İstanbul Milletvekili Binnaz Toprak’ın, Afyonkarahisar Belediyesinin bir uygulamasına ve ayrımcılık iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23151) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

199.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin ili Şavşat ilçesindeki bir köyün sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23152) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

200.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Borçka ilçesine bağlı çevre köyler arasındaki kara yolu sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23153) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

201.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’e bağlı bir köyün sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23154) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

202.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars’ın toplu taşıma ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23155) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

203.- İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, şehit yakınları ve gazilerle ilgili işlemlerin yürütülmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23156) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

204.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’e bağlı bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23157) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

205.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin ili Şavşat ilçesine bağlı bir köyün çeşitli sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23158) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

206.- Bolu Milletvekili Tanju Özcan’ın, Bolu Belediyesindeki bir uygulamadan kaynaklanan sorunlara ve belediyedeki rüşvet iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23159) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

207.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, 1 Mayıs İşçi Bayramı kutlamalarındaki polis müdahalelerine ve kullanılan su ve kimyasal maddelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23160) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

208.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 1 Mayıs İşçi Bayramı kutlamalarındaki polis müdahalelerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23161) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

209.- İstanbul Milletvekili Celal Dinçer’in, görevde yükselme sınavı ile ilgili iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23162) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

210.- Bursa Milletvekili Turhan Tayan’ın, Bursa’daki katı atık toplama ve imha merkezi ile ilgili sorunlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23163) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

211.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, yeni büyükşehir olan illerde esnafa yönelik düzenlemeler ile ilgili geçiş sürecine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/23164) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

212.- Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü’nün, “Oteller ve Moteller” kapsamında mükellef sayılarındaki düşüşe ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/23165) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

213.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2002-2013 yılları arasında yabancılara satılan arazilere ve bazı ekonomik verilere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/23166) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

214.- İstanbul Milletvekili Celal Dinçer’in, engelli vatandaşların oluşturduğu sivil toplum kuruluşlarının ÖTV’den muaf olmamasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/23167) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

215.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Mardin’de Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda 2002 yılından itibaren açıktan atama yoluyla istihdam edilen personele ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/23168) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.04.2013)

216.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Erzurum’da Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda 2002 yılından itibaren açıktan atama yoluyla istihdam edilen personele ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/23169) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.04.2013)

217.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Diyarbakır’da Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda 2002 yılından itibaren açıktan atama yoluyla istihdam edilen personele ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/23170) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.04.2013)

218.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, akaryakıt tüketiminden alınan vergilere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/23171) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

219.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın, eğitim kurumlarında Kutlu Doğum Haftası ile ilgili etkinlik düzenlenmesi konusunda karar alınıp alınmadığına ve eğitimciler hakkındaki idari işlemlere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23172) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

220.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, Kadıköy’deki bir okulda yeni eğitim sistemine geçişten kaynaklanan sorunlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23173) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

221.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, İstanbul’un Üsküdar ilçesinde imam hatip okuluna dönüştürülen okullara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23174) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

222.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in, imam hatip liselerinden, üniversitelerin ilahiyat bölümlerinden mezun olanların sayısı ile Diyanet İşleri Başkanlığına ayrılan personel kontenjanına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23175) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

223.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, öğretmenlerin yer değiştirme süreci ile okul dönüşümlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23176) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

224.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, okuma alışkanlığının artırılması yönünde yapılan çalışmalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23177) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

225.- Kırklareli Milletvekili Mehmet Siyam Kesimoğlu’nun, Kırklareli’de bir derneğin faaliyetlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23178) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

226.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, yabancı dil sınavlarında yapılan değişikliklere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23179) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

227.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Erzurum’un Hınıs ilçesine Anadolu lisesi ve pansiyon yapılmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23180) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.04.2013)

228.- Muğla Milletvekili Ömer Süha Aldan’ın, Talim Terbiye Kurulunda görevlendirilen öğretmenlere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23181) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

229.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’ün, İstanbul’un Büyükçekmece ilçesinde bazı okullarda iktidar partisinin toplantılarının yapıldığı iddialarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23182) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

230.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, İstanbul’un Üsküdar ilçesindeki okullarda öğrenim gören öğrencilere yönelik bir bilgi yarışmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23183) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

231.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın, Antalya Kültür ve Eğitim Vakfının üniversite kurmak amacıyla YÖK’e yaptığı başvurunun sonuçlanmamasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23184) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

232.- İstanbul Milletvekili Celal Dinçer’in, İçişleri Bakanlığı görevde yükselme sınavı ile ilgili iddialara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23185) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

233.- İzmir Milletvekili Musa Çam’ın, Yükseköğretim Kurulu Kanun Tasarı Taslağı çalışmalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23186) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

234.- Denizli Milletvekili İlhan Cihaner’in, KPSS 10 puanıyla kadroya geçirilen sözleşmeli öğretmenlerin yaşadıkları mağduriyete ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23187) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

235.- Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu’nun, bedelli askerlik uygulamasından elde edilen gelirin kullanımına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/23188) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

236.- İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, askeri harekat sırasında yaralanan bir erin gazi sayılmamasından kaynaklanan mağduriyetine ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/23189) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

237.- İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, askeri harekat sırasında yaralanan bir erin gazi sayılmamasından kaynaklanan mağduriyetine ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/23190) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

238.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, İsrail’in Mavi Marmara olayı için özür dilemesinin ardından Türkiye ile İsrail arasında askeri alanda yaşandığı iddia edilen bazı gelişmelere ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/23191) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

239.- Muğla Milletvekili Nurettin Demir’in, yargı kararı olmadan TSK’dan ilişiği kesilenlerin mağduriyetine ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/23192) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

240.- İzmir Milletvekili Aytun Çıray’ın, uzman jandarma kadrolarına ve özlük haklarına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/23193) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

241.- Manisa Milletvekili Sakine Öz’ün, uzman jandarmaların özlük haklarına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/23194) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

242.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Elazığ’da askerlik yapan bir vatandaşın ölümüne ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/23195) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.04.2013)

243.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, İzmir Astsubay Orduevinde intihar ettiği iddia edilen bir askerin dilekçesi ve Orduevi ile ilgili iddialara ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/23196) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.04.2013)

244.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Mardin’de jandarma komutanı olarak görev yapmış bir kişiye ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/23197) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.04.2013)

245.- Muş Milletvekili Demir Çelik’in, endemik bitki ve hayvan türlerinin korunmasına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23198) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

246.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki bazı illerde hayvancılıkla uğraşanların mağduriyetlerine ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23199) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

247.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı illerde hayvancılıkla uğraşanların mağduriyetlerine ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23200) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

248.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’da hayvancılıkla uğraşanların mağduriyetlerine ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23201) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

249.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki bazı illerde orman köylerinde yaşayanların sorunlarına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23202) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

250.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan merkez ile Posof ve Göle ilçelerindeki orman köylerinde yaşayanların sorunlarına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23203) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

251.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı illerdeki orman köylülerinin sorunlarına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23204) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

252.- Bolu Milletvekili Tanju Özcan’ın, Kastamonu’nun Azdavay ilçesine bağlı bir köydeki mermer çıkarma faaliyetlerinin çevreye etkilerine ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23205) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

253.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, ağız ve diş sağlığı merkezlerinin hizmetlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23206) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

254.- Bursa Milletvekili Sena Kaleli’nin, kamu hastanelerinde yaşandığı iddia edilen ilaç ve tıbbi sarf malzemesi sıkıntısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23207) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

255.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2002-2012 yıllarında hastanelere ödenen katkı paylarına ve sağlık alanındaki diğer bazı verilere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23208) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

256.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Hopa ve Artvin Devlet Hastanelerindeki kardiyoloji servisinin yetersizliğine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23209) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

257.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, 663 sayılı KHK nedeniyle özlük hakları konusunda mağduriyet yaşadığı iddia edilen sağlık personeline ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23210) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

258.- İstanbul Milletvekili Celal Dinçer’in, engelli sağlık raporlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23211) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

259.- İstanbul Milletvekili Celal Dinçer’in, engelli vatandaşlardan alınan katkı paylarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23212) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

260.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici’nin, 2011/62 sayılı Genelge’nin uygulanmadığı iddia edilen bir olaya ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23213) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.04.2013)

261.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Erzurum’un Hınıs ilçesindeki devlet hastanesinin yerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23214) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.04.2013)

262.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer’in, ambulans görevlendirmelerinden ücret talep edilmesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23215) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

263.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’ün, Arnavutköy Devlet Hastanesinin bazı sorunlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23216) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

264.- Bursa Milletvekili Turhan Tayan’ın, devlet hastanelerinde yaşanan sorunlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23217) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

265.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Muş, Mardin, Adıyaman, Batman, Siirt ve Hakkâri’deki sağlık kuruluşları denetimlerine ve tespit edilen eksikliklere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23218) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

266.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars, Ağrı ve Iğdır’daki sağlık kuruluşları denetimlerine ve tespit edilen eksikliklere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23219) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

267.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Gümüşhane, Bayburt ve Van illerindeki sağlık kuruluşları denetimlerine ve tespit edilen eksikliklere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23220) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

268.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’daki sağlık kuruluşları denetimlerine ve tespit edilen eksikliklere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23221) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

269.- Samsun Milletvekili Ahmet Haluk Koç’un, tıbbi sekreter istihdamına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23222) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

270.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, İzmir Gaziemir’de bir fabrikanın radyoaktif atıklarını gömmesinin bölgeye etkilerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23223) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

271.- Van Milletvekili Nazmi Gür’ün, Van Gölü’ndeki kirliliğin insan sağlığı ve diğer canlılar üzerindeki etkilerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23224) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

272.- Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu’nun, vatandaşların hastanelere ulaşımlarında karşılaştıkları sorunlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23225) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

273.- İzmir Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, Çankırı’daki bir kara yolu üzerindeki elektrik direklerinin meydana getirdiği tehlikeye ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/23226) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

274.- İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, Uluslararası Denizcilik Örgütü tarafından yayınlanan bir derginin kapağındaki resme ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/23227) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

275.- İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, 4G/LTE teknolojisiyle ilgili altyapı çalışmalarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/23228) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

276.- İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, İstanbul’da meydana gelen bir deniz kazası ve denizde arama kurtarma ile ilgili çeşitli konulara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/23229) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

277.- İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü tarafından yapılan deniz aracı alımı ihalelerine ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/23230) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

278.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, OGS’den HGS’ye geçiş sürecinde vatandaşların yaşadığı mağduriyete ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/23231) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

279.- Ankara Milletvekili İzzet Çetin’in, Başkentray Projesine ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/23232) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

280.- Ankara Milletvekili İzzet Çetin’in, TCDD Genel Müdürlüğü, Genel Müdürün oğlu ve TCDD Genel Müdür Yardımcıları ile ilgili çeşitli iddialara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/23233) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

281.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun, otoyol, devlet yolu ve il yollarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/23234) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

282.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Bingöl’ü diğer illere bağlayan şehirler arası yolların yapımı konusundaki çalışmalara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/23235) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

283.- Samsun Milletvekili Ahmet Haluk Koç’un, Ankara-Samsun yüksek hızlı tren hattı çalışmalarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/23236) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

284.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Ankara-İstanbul YHT Projesi kapsamındaki çalışmalara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/23237) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.04.2013)

285.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Erzurum’un Hınıs ilçesindeki bir köyün ulaşım sorununa ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/23238) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.04.2013)

286.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Manisa-İzmir-Turgutlu ayrımı yol çalışmalarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/23239) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.04.2013)

287.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Kula-Salihli yolundaki çalışmalara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/23240) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.04.2013)

288.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, şehirler arası yolcu taşımacılığı sektörünün sorunlarına ve sektöre yönelik desteklere ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/23241) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

289.- Muğla Milletvekili Ömer Süha Aldan’ın, yurt içi eşya taşımacılığındaki K yetki belgeleri ile ilgili uygulamalardan kaynaklanan sorunlara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/23242) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

290.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Bakanlık personelinin psikolojik taciz (mobbing) şikayetlerine ve yapılan işlemlere ilişkin Ekonomi Bakanından yazılı soru önergesi (7/23243) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

291.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, İstanbul’un Şile ilçesindeki tarihi bir mekanın korunmasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/23244) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

292.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın, soru önergelerinin cevaplarına ve iade edilmesine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclis Başkanından yazılı soru önergesi (7/23245) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.05.2013)

293.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, TBMM lokantalarında satılan ürünlere ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclis Başkanından yazılı soru önergesi (7/23246) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.05.2013)

294.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, TBMM’deki yemekhane ve sosyal tesislere ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclis Başkanından yazılı soru önergesi (7/23247) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.05.2013)

295.- Erzincan Milletvekili Muharrem Işık’ın, TBMM Kampüsü içinde görüldükleri iddia edilen kişilere ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclis Başkanından yazılı soru önergesi (7/23248) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.05.2013)

296.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, sarf ettiği bir söze ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23249) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

297.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Yerköy Belediye Meclisinin almış olduğu bir karara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/23250) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

298.- Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, PKK tarafından kaçırılan vatandaşların kurtarılmasına ve PKK ile görüşme sürecine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23251) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.04.2013)

299.- İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, Taksim Meydanı Projesi ile ilgili bir açıklamasına ve İstanbul’da yürütülen projelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23252) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

300.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, varlık barışı çalışmalarına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/23253) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

301.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın, cezaevlerinin fiziki koşullarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/23254) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

302.- Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün, tutuklu ve hükümlülerin sorunlarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/23255) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

303.- Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu’nun, gıda güvenliği konusundaki çalışmalara, gıda denetimlerine ve gıda mühendisi istihdamına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/23256) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

304.- Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş’ın, Çanakkale’deki anma törenlerinde Özgür Suriye Ordusunu temsil eden bayrağın da göndere çekildiği iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23257) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

305.- Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan’ın, Şırnak’ın Cizre ilçesinde basın toplantısı yapan bir gruba polisin müdahalede bulunmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23258) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

306.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, Sivas’ın Kangal ilçesinde siyanürle altın arama çalışması yapılmasına ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/23259) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.04.2013)

307.- İstanbul Milletvekili Binnaz Toprak’ın, Amasya Valisinin bazı vatandaşlara yönelik ayrımcı davranışlarda bulunduğu iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23260) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

308.- İstanbul Milletvekili Binnaz Toprak’ın, Maltepe’deki bir okulda ayrımcı ifadelerin bulunduğu kitapların öğrencilere dağıtılması ile ilgili yürütülen soruşturmaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/23261) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

309.- Tokat Milletvekili Orhan Düzgün’ün, Emniyet Teşkilatından ihraç edilen bazı polislere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/23262) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

310.- İstanbul Milletvekili Binnaz Toprak’ın, Trabzon Ayasofya Müzesi’nin camiye dönüştürüleceği iddiasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/23263) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

311.- İzmir Milletvekili Binnaz Toprak’ın, Atatürkçü Düşünce Toplulukları Kulüpleri Ulusal Çalıştayının Ege Üniversitesi Rektörlüğü tarafından ertelendiği iddialarına ve rektörlüğün bazı uygulamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23264) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.04.2013)

312.- İstanbul Milletvekili Binnaz Toprak’ın, Maltepe’deki bir okulda ayrımcı ifadelerin bulunduğu kitapların öğrencilere dağıtılmasına ve yürütülen soruşturmaya ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23265) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

313.- Diyarbakır Milletvekili Emine Ayna’nın, cinsel saldırı suçundan tutuklanan bir öğretmenin önceki suçlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/23266) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

314.- İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, bir piyade onbaşının gazi sayılmamasına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/23267) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2013)

315.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan’ın, Kocaeli’nin bazı ilçelerindeki ulaşım sorununa ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/23268) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

 

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcan ve 20 Milletvekilinin, erken yaşta evlilik konusunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/627) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.03.2012)

2.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcan ve 19 Milletvekilinin, işçi sağlığı ve güvenliği konusundaki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/628) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.03.2012)

3.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcan ve 23 Milletvekilinin, incir üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/629) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.03.2012)

Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri

1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumunda görevlendirilen personele ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/19317)

2.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Rize’ye yapılan yatırımlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/19318)

3.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, kiralanan binalara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/19319)

4.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, Şanlıurfa ilindeki çocuk hastanesinin yeterliliğine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/19320)

5.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık tarafından hizmete açılan tesislere ve açılış törenlerinin maliyetine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/19321)

6.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Diyarbakır’da yaşamını yitiren bir bebeğin ölümünde ihmal olduğu iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/19322)

7.- Diyarbakır Milletvekili Emine Ayna’nın, Diyarbakır’da yürütülen projelere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/19323)


21 Mayıs 2013 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Mustafa HAMARAT (Ordu), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 107’nci Birleşimini açıyorum.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Nene Hatun’un vefatının yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Erzurum Milletvekili Fazilet Dağcı Çığlık’a aittir.

Buyurunuz Sayın Çığlık. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Erzurum Milletvekili Fazilet Dağcı Çığlık’ın, Nene Hatun’un vefatının yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

FAZİLET DAĞCI ÇIĞLIK (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, Anadolu’nun kurtuluşunda, Erzurum’un kurtuluşunda kahramanlığıyla sembolleşen, Türk kadınını cephede ve yaşadığı döneminde en iyi şekilde temsil eden, herkesin tanıdığı, bildiği, Aziziye Tabyası kahramanı Nene Hatun’un 97 yaşında vefatının yıl dönümü nedeniyle gündem dışı söz almış bulunuyorum. Sizleri de saygıyla selamlıyorum.

Nene Hatun Erzurum’da doğdu. 97 yıl Erzurum’da yaşadıktan sonra yine Erzurum’da zatürreden rahmetli oldu. Ölümünden üç ay önce, Türk Kadınlar Birliği tarafından yılın annesi seçilmişti.

Sayın milletvekilleri, tarihimizde 93 Harbi olarak bilinen Osmanlı-Rus Savaşı sırasında, Erzurum’daki Aziziye Tabyasının savunulmasında kahramanca çalıştı. Adını bu şekilde tarihe yazdırdı. Millî Mücadele’ye küçük yaştaki oğlunu ve kızını evde bırakarak katılmıştı. O sıralarda 20 yaşlarında, Erzurumlu genç bir gelindi. 7 Kasım 1877 gününün gece yarısında, bölge halkından olan Osmanlı vatandaşı Ermeni çeteleri, Erzurum’un Aziziye Tabyasına girmeyi başarmışlardı. Tabyayı koruyan askerlerimizi şehit ettiler. Arkadan gelen Rus askerleri hiçbir engelle karşılaşmadan tabyayı ele geçirdiler. Bu haberi alan Erzurum halkı savunma için, silahı olan silahını, olmayanlar balta, tırpan, kazma, kürek, sopa ve taşları ellerine alarak tabyaya doğru koşmaya başladı. Kadın erkek tüm Erzurum halkı yollara dökülmüştü.

Koşanlar arasında erkeği cephede çarpışan bir gelin de vardı. Ağabeyi bir gün önce cepheden yaralı olarak gelmiş ve kollarında can vermişti. Üç aylık bebeğini evde bırakarak, birkaç saat önce ölen ağabeyinin kasaturasını eline alarak sokağa fırlamıştı.

Erzurumlular ölüme gittiklerini bildikleri hâlde, Aziziye Tabyasına doğru koşuyordu. Tabyaya yerleşmiş olan Rus askerleri gelenlere yaylım ateşi açtı. Ön sıradakiler o anda şehit oldular. Boğaz boğaza bir savaş başladı. Mükemmel silahlarla donanmış Rus ordusu, cesur ve inançlı Erzurum halkı karşısında ancak yarım saat dayanabildi. Tabya geri alındı. Hemen yaralıların tedavisine başlandı.

Nene Hatun da yaralılar arasındaydı. Fakat o, yarasına aldırmıyor, evindeki bebeğini unutmuş, diğer yaralıların kanını durdurabilmek, yaralarını sarmak için çırpınıyordu. Nene Hatun böyle bir ortamda tanındı ve saygı ile sevildi. Onun bu vatan için, gece başlayan millî mücadelesi, tüm düşman Erzurum’dan kovuluncaya kadar devam etti. Erzurum’un her karış vatan toprağında cephane taşıyarak, yaralılara hemşirelik yaparak, yemek pişirerek, su dağıtarak, hizmetten hizmete koşarak destanlaştı. Gazi Ahmet Muhtar Paşa’nın zaferinde Nene Hatun’un ve sivil insanların da payı çok büyüktü. Savaştan sonra Nene Hatun, Erzurum’da destan kahramanlarına yaraşır bir asaletle yaşadı ve hayata veda etti.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk kadını bugün, geçmişten aldığı güçle geleceği şekillendirirken daha azimli ve kararlı ilerlemektedir, Türkiye’nin her alanda güçlenmesi için gayret sarf etmektedir. Bu ülkenin daha güzel günlere erişmesi için, tüm kadınlar olarak yaraların üstünü sarma konusunda tıpkı Nene Hatun gibi hepimize büyük vazife düşmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün bizler, Nene Hatun’un torunları olarak, birlik ve beraberlik içinde Türk milletinin gücünü tüm dünyaya göstermek zorundayız. Vefatının 58’inci yılında kahraman Türk kadını Nene Hatun’u ve 25 Mayıs 1983 yılında kaybettiğimiz usta edebiyatçımız üstat Necip Fazıl Kısakürek’i, Erzurum’un tarihe iz bırakanlarından şair Nef’i’yi, Emrah’ı, İbrahim Hakkı’yı, Alvarlı Efe’yi, Sümmanî’yi, Reyhanî’yi de rahmetle ve minnetle anıyor, yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Çığlık.

Gündem dışı ikinci söz, tarım sektöründeki elektrik tüketicilerinin sorunları hakkında söz isteyen Afyonkarahisar Milletvekili Kemalettin Yılmaz’a aittir.

Buyurun Sayın Yılmaz. (MHP sıralarından alkışlar)

2.- Afyonkarahisar Milletvekili Kemalettin Yılmaz’ın, tarım sektöründeki elektrik tüketicilerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde tarım sektöründeki elektrik tüketicilerinin sorunları hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi ve ekranları başında bizleri izleyen yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum.

Ülkemizde çiftçilerin hayvancılıkla uğraşan kesiminin sorunlarını ve çözüm yollarını Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu kürsüden defalarca ifade ettik. AKP iktidara geldiğinden beri Türk tarımı günden güne eriyor. Tarım sektöründe çalışan milyonlarca insanımız haciz, tefeci, icra kıskacında inim inim inliyor. Bankalara, kooperatiflere, piyasaya, elektrik şirketlerine olan borçlarını ödeyemedikleri için traktörünü kaybeden, tarlasını kaybeden, hapse giren, hatta intihar eden çiftçilerimiz var.

Bugünlerde ise daha farklı bir sıkıntı ile yüz yüzeler. “Özelleştirme” adı altında sermaye şirketlerine devredilen elektik dağıtım işi her geçen gün ızdırap olmaya devam ediyor. Özelleştirilen dağıtım şirketlerinin ilk hedefi çiftçiler olmuştur. Kamuda iken dönemsel fatura tahakkuku yapılan elektrik faturaları, artık aylık, iki aylık olarak tahakkuk ettirilmeye başlandı. Yıl içinde ancak belirli dönemlerde gelir elde edebilen Türk çiftçisi, aylık faturalar altında ezildi, büyük meblağlarda gecikme faizleriyle karşı karşıya geldi. Aylık faturalarını ödeyemedikleri için elektrikleri kesildi, ürünlerinin sulaması yapılamadı, bazı ürünler tarlada kurudu, kavruldu, bazılarından ise verim alınamadı. Yani çiftçiye büyük bir darbe daha vurulmuş oldu.

Şu sıralarda ise, çiftçinin başka bir sorunu daha var: Hem çiftçiler hem de sulama kooperatiflerimizden günlerdir imdat telefonları alıyoruz. Her gittiğimiz köyde, kasabada bu sıkıntılarla karşılaşıyoruz. Geçtiğimiz yıl ciddi sıkıntılar çeken çiftçi, elektrik borcunu kapatmaya çalışıyor. Bunun için şirketler yüzde 75’ı peşin, kalanı da iki taksitli bir ödeme planı çıkarıyorlar. Bu, oldukça zor ancak çiftçi, mecburiyetten ürününü yok pahasına satıp bu ödemeleri yapıyor. Ancak şirketler durmuyor, bununla da kalmıyorlar, aboneliklerinin iptal olduğunu, yeni abonelik yapılması gerektiğini, bunun için de güvence bedeli olarak bir önceki yıl içerisinde en yüksek gelen fatura tutarının 2 katını yeniden güvence bedeli olarak yatırmalarını, teminat mektubu vermelerini istiyorlar. Bu da en küçük sulama kuyusunda en az 5 bin liraya tekabül ediyor. “Banka teminat mektubu da olur.” diyorlar ancak AKP Hükûmetinin çiftçiyi getirdiği durum ortada. Hangi banka -kamu bankası dâhil- çiftçiye teminat mektubu verir, siz düşünün. Bu mümkün değil. Bu, sadece çiftçiler için değil, sulama kooperatiflerinde de uygulanıyor. Bir sulama kooperatifimizin en az 5 kuyusu var yani 5 aboneliği. Bunların en küçük çaplısından istenen ne tutar, en az 40 bin lira. Sulama kooperatifleri, su parasını çiftçiden zorla toplayabiliyorken henüz kullanmadığı elektriğin parasını peşin ödemeye başlıyor, zorlanıyor.

Sayın milletvekilleri, AKP’nin yanlış özelleştirme politikaları sayesinde ülkemiz yeni bir ilke daha kavuşuyor; kontörlü elektrik sistemi ülkemize getirmiş oluyor. Çiftçimiz, besicimiz, esnafımız yarın elektriği, parasını ancak bir yıllık peşin ödeyerek kullanabilecek, henüz kullanmadığı elektriğe peşin para ödeyecek. Şirketlerin kasası peşin parayla dolacak ya da üretici bu işleri bırakacak. Ülkede zor olan üretimi yapma işi de büyük firmalara, çiftlik sahiplerine kalmış, büyük holdinglere âdeta bir altın tepsi içinde sunulmuş olacak.

Sayın Enerji Bakanımdan özellikle rica ediyorum: Bu eziyete bir dur deyin. Fransa’dan şövalye madalyalı Tarım Bakanı bu işe sahip çıkmıyor, bari siz sahip çıkın, çiftçiyi bu zor günlerinde canından bezdirmeyin. Elektrik şirketlerini kafalarına göre hareket ettirmeyin. Mademki abonelikleri iptal edildi, yeni abonelik yaptıracaklar, bu insanları lütfen zorlamayın. Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği’nin 26’ncı maddesini derhâl gözden geçirerek, şirketlerin elinde koz gibi tuttuğu bu maddeyi revize edin, edilmesi de acilen gerekmektedir.

Su, çiftçiye önümüzdeki on-on beş gün içinde lazım. Bu süre geçtikten sonra çiftçinin sulayacak ürünü zaten kalmayacak, ürünleri yanıp kavrulacak. Konu acilen ve önemlidir. Hükûmeti bu konuda acilen göreve çağırıyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yılmaz.

Gündem dışı üçüncü söz, Atatürk Orman Çiftliği arazisinin bir bölümünün, büyükelçilik binası yapılması amacıyla Amerika Birleşik Devletlerine satılması hakkında söz isteyen Ankara Milletvekili İzzet Çetin’e aittir.

Buyurunuz Sayın Çetin. (CHP sıralarından alkışlar)

3.- Ankara Milletvekili İzzet Çetin’in, Atatürk Orman Çiftliği arazisinden bir bölümün büyükelçilik binası yapılması amacıyla Amerika Birleşik Devletleri’ne satılmasına ilişkin gündem dışı konuşması

İZZET ÇETİN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Atatürk Orman Çiftliğinin bir bölümünün ABD’ye satılması üzerine gündem dışı söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bildiğiniz gibi, Atatürk Orman Çiftliği Mustafa Kemal Atatürk tarafından 1925 yılında, ilk etapta 20 bin dekar arazi üzerinde kuruldu. Daha sonra, 1925-1937 yılları arasında bazı yeni arazilerin de dâhil edilmesiyle 52 bin dekara kadar çıktı.  Son zamanlarda Atatürk Orman Çiftliğine, Atatürk’ün kurumlarına, Atatürk’ün değerlerine göz dikildiği gibi, Atatürk Orman Çiftliğine de siyasi iktidar tarafından özensiz bir yaklaşım içerisinde olunduğu dikkatlerden kaçmıyor.

1983 yılında çıkarılan bir kanunla Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesinin yapılması amacıyla arazinin bir bölümü Gazi Üniversitesine devredilmişti. Ama, görülüyor ki Gazi Üniversitesi üniversitede görev yapmak yerine, bir bilim yuvası olarak görev yapma yerine son yıllarda Atatürk Orman Çiftliği talanında hülle kurumu olarak görev yapıyor.

Bu konuyla ilgili olarak 14 Kasım 2011 tarihinde bir yazılı soru önergesi vermiştim ve önergeme Tarım Bakanlığı tarafından verilen cevapta, konunun durdurulduğu ve kamu yararı gözetilmediği için arazinin kaldığı söylenmişti ama son günlerde yapılan açıklamalar ve özellikle de Mimarlar Odası Ankara Şubesinin yaptığı açıklamayla, alanın bir bölümünün ABD’ye satıldığını öğrendik. Bu arada, sorumlu çalışmalarından dolayı, Mimarlar Odası Ankara Şubesini kutluyorum.

Gerçekten, Gazi Üniversitesi, bu alanı TOKİ’ye devrediyor. TOKİ de büyükelçilik binası yapılması amacıyla burayı ABD’ye satıyor. Şimdi, ben soruyorum: Atatürk Orman Çiftliğindeki ilgili arazi Gazi Üniversitesine bırakılırken kamu yararı var idi, ABD’ye tahsisinde hangi kamu yararı var? ABD’nin yararı, Türkiye Cumhuriyeti’nin yararından -kamu yararı- daha mı önemli de böyle bir satış yapılıyor?

Şimdi, Başbakan, Obama’nın her hareketini taklit eden bir başbakan konumunda Amerika’da. Herhâlde, Atatürk Orman Çiftliğini kapatarak ABD’yle kendisini komşu yapma arzusunda. Başbakandaki bu ABD hayranlığı, bugün Türkiye’de herkes tarafından izleniyor. Çoluğunu çocuğunu ABD’de okutan, torununu ABD vatandaşı yapan Başbakan, şimdi de ABD’ye Atatürk Orman Çiftliği arazisini peşkeş çekmek istiyor. ABD’nin Orta Doğu’daki çıkarlarının bekçisi durumuna gelen AKP’nin ve Başbakanın, Orta Doğu konusundaki diğer müttefiki İsrail’e de Atatürk Orman Çiftliğinin hangi bölümünü vereceğini merak ediyorum.

Değerli arkadaşlar, Atatürk Orman Çiftliği, Atatürk’ün birilerine miras değil, Türk halkına bıraktığı bir emanettir. Bizim kültürümüzde, emanete ihanet yoktur. Bu girişim, emanete ihanettir. O emaneti en iyi şekilde korumak ve geliştirmek, bizim, Türk milleti olarak boynumuzun borcudur. Cumhuriyet döneminde ne varsa, kötü bir mirasyedi gibi satıldı. Şimdi de AKP, gözünü Atatürk Orman Çiftliğine dikti. Yağma yok, bu halk, bu peşkeşe izin vermeyecektir. Dünyanın en büyük emperyalist devleti olan ABD’nin postalı, dünyanın en büyük antiemperyalist lideri olan Atatürk’ün emanetinin içine girmeyecektir, buna izin vermeyeceğiz. Orta Doğu ve başka yerlerin işgali için ABD ile yaptığınız iş birliği ile Atatürk Orman Çiftliğinin de işgali mümkün olmayacaktır.

Değerli arkadaşlar, AKP’nin bu, Atatürk’ün kurumlarına, varlıklarına, değerlerine göz dikmiş olmasını gerçekten yadırgıyorum. Bugünlerde, günümüzde, önceki gün bayram kutladık, 19 Mayıs. Tabii ki elbette herkes liderine koşar. Biz, yüz binlerle Anıtkabir’e, atamızın kabrine giderken, Başbakanın da kendi liderine, ABD’ye gitmiş olmasını kınıyorum ve Atatürk Orman Çiftliğine uzanan eller kırılsın diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Çetin.

Sisteme girmiş Sayın Milletvekillerimize çok kısa söz vereceğim.

Sayın Köprülü…

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü’nün, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nda Tekirdağ AKP il binasına bayrak asılmadığına ve AKP’nin, il başkanlıklarına bayrak asılmaması noktasında bir talimatının olup olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

19 Mayıs, Millî Mücadele’nin başladığı gün, tüm yurtta coşkuyla kutlandı. AKP’nin millî bayramları yasaklama girişimi ve stratejisinin bir tezahürü olan 19 Mayısın kutlanmasının engellenmeye çalışılmasına karşın halk, bu millî gününe sahip çıkarak bayramı coşku içinde kutladı. Bu kutlamaların biri de benim ilim olan Tekirdağ ilinde yaşandı, binlerce yurttaşımız bayramı kendi inisiyatifleriyle kutladı. Ancak, ilimizde bir ilk yaşandı, o da iktidar partisi AKP’nin, il binasına bir bayrak dahi asmamasıydı. Tüm uyarılara rağmen bu bayrağın asılmamasının eksikliği giderilmedi, bununla beraber bu manzara il binasının önüne dizilen çevik kuvvet tarafından da koruma altına alındı.

Ben, buradan iktidar partisinin sözcülerine veya temsilcilerine sormak istiyorum: İl başkanlıklarına 19 Mayısta bayrak asılmaması noktasında bir talimatı mı vardır AKP’nin?

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Köprülü.

Sayın Ağbaba…

2.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Malatya’nın Doğanyol ilçesinin sorunlarına ilişkin açıklaması

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, hafta soru Doğanyol ilçemizi ziyaret ettim. Doğanyol’daki insanlar diyorlar ki: “Kaymakamlık var, emniyet var, müftülük var, jandarma var, öğretmen evi var… Bizim köylerimiz Konurtay köyü 35 kilometre, Gevheruşağı 35 kilometre, Malatya 92 kilometre. Ulaşım çok zor, çocuğumuzun dişi ağrısa Malatya’ya gitmek zorundayız. Kışın, dua ediyoruz çocuğumuz hasta olmasın; kışın, dua ediyoruz doğum olmasın. Ya çocuk ölüyor doğum olursa, ya kadın ölüyor. Bu nasıl bir ilçe, biz de bilemiyoruz. Bu nedenle ilçemiz sürekli göç veriyor. İstanbul’daki gurbetçilerimiz gelmiyor. Maalesef, bütün ısrarlarımıza rağmen, her seçimde AK PARTİ’ye oy vermemize rağmen devlet hastanesi yapılmadı.” diyorlar. Oy alanları da Allah’a havale ediyorlar.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Ağbaba.

Sayın Tanal…

3.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, AKP’li belediyeler tarafından pazarcı esnafından alınan işgaliye bedellerinin yüksek olduğuna ve alışveriş merkezleri nedeniyle küçük esnafın mağdur durumda bulunduğuna ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin bulunduğu yerlerde, pazarların kurulduğu yerlerde pazar ücreti, işgaliye parası çok düşüktür, ancak AKP’nin belediyesi bulunan yerlerdeki pazar esnafından alınan işgaliye parası çok yüksektir. Bu açıdan, pazar esnafı, AKP’li belediyelerin bulunduğu belediyelerden şikâyetçidir. AKP’li belediyelerin bu ücreti bir an önce indirmesi lazım.

Pazarcı esnafımız aynı zamanda bu yükü kamyonlarla taşımaktadır. Bu kamyonlardan alınan yol belge ücreti çok yüksektir, bunun düşürülmesi lazım.

Aynı zamanda, büyük alışveriş merkezlerinin şehir içerisinde olması, milletvekillerinin büyük alışveriş merkezlerinin olması, aynı zamanda belediye başkanlarının büyük alışveriş merkezleri açması nedeniyle pazarcı esnafımız, küçük esnafımız mağdur olmaktadır. Bu büyük alışveriş merkezlerinin yasasının çıkmasında bir aciliyet ve ihtiyaç hissedilmektedir. Meclisin, halkın sorunların çözüm bulması gerekir. Bu konuya acilen Meclis Başkanının el atmasını istirham eder, hepinize saygılar sunarım.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Tanal.

Sayın Öğüt…

4.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, İstanbul Mahmutbey gişelerinin Avcılar’a, Çamlıca gişelerinin de Gebze’ye taşınması ve HGS ve OGS gişelerinin birleştirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Birkaç ay önce sunduğum önergede, “İstanbul Mahmutbey gişeleri Avcılar’a taşınmalı, Çamlıca gişeleri de Gebze’ye taşınmalı.” demiştim. Bu gişelerin herhangi bir şekilde yeri değiştirilmedi. Ancak cevap gelmiyor ve girişimde de bulunulmuyor. Zira söz konusu gişelerde ciddi bir trafik yoğunluğu yaşanmakta, büyük ekonomik kayıplara neden olunmaktadır.

Ayrıca, yeni getirilen HGS sistemi sık sık arızalanmaktadır. Bu sebeple sürücülere haksız yere cezalar gelmektedir. HGS ve OGS’nin bazı gişelerde ortak, bazılarında da ayrı olması kargaşaya, kazalara ve sürücülerin yanlış geçmelerine sebep olmakta, bu da geriye ceza olarak dönmektedir. Bir an önce HGS ve OGS gişeleri birleştirilmelidir diyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Öğüt.

Sayın Yeniçeri…

5.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Niğde’deki çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Niğde’nin Çiftlik, Azatlı, Duvarlı, Bozköy, il ve ilçe beldelerinden AKP’ye sitem var. Bir dakikada sunuyorum: “Patatesi 35 kuruşa mal ettik, 20-25 kuruş arasında satmak zorunda kaldık. Çoğu üretici, patatesleri yem olarak 6 kuruşa satmak durumunda oldu. Sulamak için kullandığımız elektriğin parasını ödeyemediğimizden elektriklerimiz kesildi. Elektriksiz sulama yapamadığımız için üretim de yapamıyoruz. Gübreye ve mazota para yetiştiremiyoruz. Aldığımız kredileri geriye ödeyemiyoruz, traktörlerimiz hacizli. Ekmeği bakkaldan borç alır, çayı veresiye içer hâle geldik.” İhale bağlayanların değil ama köylünün ve çiftçinin hâli budur. Yüce Meclis, ey AKP,  Obama’yı bırak, biraz da Niğdeli çiftçinin hâline bak.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yeniçeri.

Sayın Atıcı…

6.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Giresun’da hasta raporu aldığı için işine son verilen bir doktorun durumuyla ilgili araştırma yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, AKP'nin nasıl bir korku imparatorluğu ve dikta rejimi yarattığını bir örnekle anlatmak istiyorum: Yer Giresun, yeni mezun bir doktor hasta olup bir hafta rapor aldı diye memuriyetine son veriliyor. Diyeceksiniz ki “Olur mu böyle bir şey?” Evet, olur. Şöyle oluyor: Yeni mezun, aday memur olan genç doktor, aşırı yoğun çalıştırıldığı için hasta olup rapor alıyor ve hemen hakkında soruşturma açılıp kınama cezası veriliyor. İl Disiplin Kurulu kınama cezasını uygun bulmadığı hâlde aday memurun işine son veriliyor. Her türlü belgeyi, isteyen milletvekillerine, özellikle Giresun milletvekillerine sunabilirim. Bu konunun derhâl araştırılması ve çözüme kavuşturulması lazım. AKP'nin de nasıl bir korku imparatorluğu yarattığını bu şekilde anlamış bulunuyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Atıcı.

Sayın Bayraktutan…

7.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Cerattepe’de maden çıkarılmaması için mücadele edenlerden biri olan Bilgehan Erdem isimli öğretmenin durumuna ilişkin açıklaması

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Artvin’de yirmi yılı aşkın süredir devam eden Cerattepe mücadelesinde önemli bir noktaya gelindi. Geçen hafta içerisinde yine bu mücadelenin önemli isimlerinden biri olan bir öğretmen arkadaşımız, Bilgehan Erdem isimli bir öğretmen arkadaşımız da bu mücadelenin en önünde yer alıyordu. En son yapmış olduğumuz büyük mitingi sunan arkadaşlarımızdan bir tanesiydi. Basit bir kavga olayı bahane edilerek cumhuriyet savcılığı soruşturmasının sonucu beklenmeden büyük bir hızla idari soruşturmanın sonucuna göre, kendisi, bulunduğu yerden alınarak Yusufeli ilçesine ne yazık ki sürülmüştür. Sürülme kararı kendisine tebliğ edilmeden kendisinin almış olduğu doktor raporları göz ardı edilmiş, idare tarafından doktora “Bundan sonra rapor verilmesin.” şeklinde baskılar yapılmıştır. 12 Eylül döneminde bile Artvin’de bu tip uygulamalar yapılmamıştır.

Buradan, ilgilileri bir kere daha Türkiye Büyük Millet Meclisinden uyarıyorum: Artvin’de maden çıkartılmayacaktır. Maden çıkartılmasına ilişkin mücadele veren arkadaşlara dokunan her el kırılacaktır. Bunu buradan ifade etmekten büyük mutluluk duyuyorum. Herkesin aklını başına almasını diliyor, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bayraktutan.

Sayın Yılmaz…

8.- Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz’ın, Uşak’ın Eşme ve Ulubey ilçelerindeki tütün üreticilerinin durumuna ilişkin açıklaması

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, dün Eşme’nin ve Ulubey’in köylerini ziyaret ettim; Uşak’ın ilçeleri bunlar. Bu köylerdeki tütün eken çiftçilerin çok ciddi sorunları var. Kendilerinin, tüccarın ve ekspertizlerin insafsızlığına terk edildiğini düşünüyorlar. Tütün alan şirketler, ne yazık ki denetimsiz bir şekilde sözleşmeleri imzalatıyorlar ve bu sözleşmelerle de taban fiyatını kendileri belirliyorlar. Geçen yıl tütün 12,5 liradan alınmasına rağmen, bu yıl 8 liraya kadar düşürülmüş durumda ve bu konu hiçbir şekilde denetlemeye tabi tutulmuyor. Aynı zamanda, ekspertizlerin kalitesiz tütün olduğuna ilişkin raporları da çok ciddi bir rahatsızlık yaratıyor çünkü hiçbir şekilde itiraz hakları yok köylülerin. Bu olayın gerekçesini köylüler şöyle değerlendiriyorlar, diyorlar ki: “Tekelin bu piyasadan çekilmesi, bizim bu kadar, tüccarın insafsızlığa terk edilmemize neden oldu. Biz, aldığımız parayla mazotu, gübreyi, dikim masrafını ve işçinin masrafını karşılayamıyoruz. Biz, açlığa mahkûm edilmiş durumdayız.” ve bu konunun Meclis tarafından çözümlenmesini istiyorlar.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yılmaz.

Sayın Demir…

9.- Muğla Milletvekili Nurettin Demir’in, Muğla’da bazı okullarda öğrencilerden “karne parası” adı altında para istendiğine ve Hükûmetin, Şanlıurfa’da yaşanan dolu ve sel felaketinden zarar gören çiftçilerin sorunlarını giderme konusunda bir çalışmasının olup olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

NURETTİN DEMİR (Muğla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Anayasa ve yasalarda ilköğretimin zorunlu ve parasız olduğu belirtilmektedir, yönetmeliklerde de para toplanacağına dair bir hüküm yoktur. Okullara kayıt karşılığı velilerden ne adla olursa olsun para alınamaz, diploma, karne ve benzeri belgeler de parayla satılamaz. Maalesef şu anda Muğla’nın bazı ilkokul ve okullarında “karne parası” adı altında 50 lira ve dolayında bir para istenmektedir. Ben özellikle soruyorum: Türkiye’de Millî Eğitim Bakanlığı acaba FATİH Projesi’nden vazgeçip karneleri parayla mı satmaya başladı?

İkinci sorum: Şanlıurfa’da geçen hafta dolu ve sel felaketi oldu. Tarım alanları oldukça büyük bir hasar gördü. Bir hasar tespiti yapıldı mı? Hükûmet bu konuda bir destek ya da sorunları giderme konusunda, tarım çiftçilerinin sorunlarını giderme konusunda bir çalışma yapıyor mu?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Demir.

Sayın Baluken…

10.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, 21 Mayıs Çerkez sürgünü ve Çerkez soykırımı gününe ilişkin açıklaması

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, 21 Mayıs günü Çerkez sürgünü ve Çerkez soykırımı günü olarak insanlık tarihinde anılmaktadır. Yaklaşık yüz elli yıl önce Rus-Kafkas savaşları sırasında Çarlık Rusyası tarafından Çerkez halkına karşı büyük bir soykırım uygulanmıştır. Açlık, hastalıklar, sürgünler ve katliamlarla Çerkez halkı tarihin en büyük dramlarından birini maalesef yaşamak zorunda kalmıştır. Sürgüne giden Çerkez halkı gittikleri topraklarda da yine büyük mağduriyetler yaşamış, büyük hakaretlere uğramıştır.

Hâlen ülkemizde de Çerkez halkına mensup milyonlarca yurttaşımız yaşamaktadır. Ülkemizdeki inkâr ve asimilasyon politikalarından Çerkez halkının da maalesef yeterince nasibini aldığını düşünüyoruz. Çerkez halkının dili, kimliği ve kültürü üzerindeki bütün asimilasyon politikalarından vazgeçilmesinin elzem bir gereklilik olduğunu düşünüyoruz.

Bugün saat 20.00’de Çerkes Dernekleri Federasyonu Galatasaray Lisesi önünde, saat 21.00’de de…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – …Rusya Konsolosluğu önünde bir açıklama yapacaktır. Barış ve Demokrasi Partisi olarak kendilerine dayanışma duygularımızı gönderiyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Baluken.

Sayın Yüksel…

11.- İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel’in, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun Buca Belediye Başkanıyla ilgili olarak AKP İl Başkanına talimat vermesini kınadığına ilişkin açıklaması

ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, İzmir’deki bir toplantıda, mikrofonun açık olduğunu fark etmeyerek, Buca Belediye Başkanı için, AKP İl Başkanına talimat ile “Cezayı kesin, o tesisi de elinden alın. Ayrıca, Belediye Başkanını da cezalandıralım.” demiştir. Veysel Eroğlu Türkiye Cumhuriyeti’nin bakanı değil, AKP’nin militanıdır. Kendisini tüm İzmirliler adına kınıyorum. Bu olay, İzmir’deki tüm operasyonların arkasında AKP’li bakanların ve AKP’li il başkanlarının olduğunun en önemli kanıtıdır.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yüksel.

Sayın Akbulut…

12.- Tekirdağ Milletvekili Tevfik Ziyaeddin Akbulut’un, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı kutlamalarında AK PARTİ Tekirdağ il binasına bayrak asılmış olduğuna ilişkin açıklaması

TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı, yurdun her yerinde olduğu gibi, Tekirdağ ilinde de halkımızın büyük coşkusu ile kutlanmıştır. Tekirdağ’ın her yerine, AK PARTİ il binası dâhil, şanlı bayrağımız asılmıştır. Bu konudaki söylentiler doğru değildir. Bunu düzeltmek için söz aldım.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Akbulut.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Kalkınma Bakanı Sayın Cevdet Yılmaz gündemin “Sözlü Sorular” kısmının 1, 25, 127, 159, 245, 246, 296, 314, 327, 352, 353, 376, 377, 412, 422, 450, 513, 532, 729, 810, 937, 950, 952, 1390, 1506, 1508, 1509, 1615, 1729, 1730, 1782, 1845, 1848, 1976, 1980, 2030, 2192, 2193, 2201, 2202, 2203, 2250, 2251, 2252, 2259, 2260, 2261, 2279, 2280, 2305, 2325, 2366’ncı sıralarında yer alan önergeleri birlikte cevaplandırmak istemişlerdir. Sayın Bakanın bu istemini sırası geldiğinde yerine getireceğim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Fas Temsilciler Meclisi Maliye ve Ekonomik Kalkınma Komisyonu heyetinin ülkemizi ziyaret etmesinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 23/1/2013 tarihli ve 39 sayılı Kararı ile uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/1222)

                                                                                                             20 Mayıs 2013

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 23/1/2013 tarihli ve 39 sayılı Kararı ile Fas Temsilciler Meclisi Maliye ve Ekonomik Kalkınma Komisyonu heyetinin ülkemizi ziyaret etmesi uygun bulunmuştur.

Söz konusu heyetin ülkemizi ziyareti, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 7’nci maddesi uyarınca Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

                                                                                                               Cemil Çiçek

                                                                                                            TBMM Başkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum.

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcan ve 20 milletvekilinin, erken yaşta evliliklerin nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/627)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsünün hazırladığı ve TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonuna sunduğu rapora göre 5 milyon 439 bin çocuk gelin var.

Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü, Başbakanlık Aile ve Sosyal Araştırmalar Merkezi Genel Müdürlüğü, TÜİK'in verilerinden de yararlanılarak hazırlanan araştırmada, 18 yaşında ve daha genç evlilikler tüm evlilikler içinde yüzde 39,8 oranına ulaşıyor.

Bu çerçevede, çocuk haklarına aykırı olan erken yaşta evliliklere önlem almak için erken evliliğin nedenleri ve bu nedenlerin ortadan kaldırılmasına ilişkin TBMM İçtüzüğü’nün 104 ve 105’inci maddeleri ve Anayasa’nın 98’inci maddesi gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

1) Bülent Tezcan                            (Aydın)

2) Umut Oran                                (İstanbul)

3) Mehmet Şeker                           (Gaziantep)

4) İlhan Demiröz                           (Bursa)

5) Veli Ağbaba                              (Malatya)

6) Hasan Akgöl                             (Hatay)

7) Doğan Şafak                             (Niğde)

8) Ali Serindağ                              (Gaziantep)

9) Ali Sarıbaş                                (Çanakkale)

10) Recep Gürkan                         (Edirne)

11) Mustafa Sezgin Tanrıkulu       (İstanbul)

12) Gürkut Acar                            (Antalya)

13) Mustafa Serdar Soydan           (Çanakkale)

14) Kadir Gökmen Öğüt               (İstanbul)

15) İhsan Özkes                            (İstanbul)

16) Mehmet Ali Ediboğlu              (Hatay)

17) Mehmet Şevki Kulkuloğlu      (Kayseri)

18) Ali Haydar Öner                     (Isparta)

19) Ahmet İhsan Kalkavan            (Samsun)

20) Arif Bulut                                (Antalya)

21) Namık Havutça                       (Balıkesir)

2.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcan ve 19 milletvekilinin, iş kazaları ve meslek hastalıkları ile işçi sağlığı ve güvenliği konusunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/628)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Her yıl azımsanmayacak sayıda yurttaşımız, rahatlıkla engellenebilecek ve hukuken de engellenmesi zorunlu olan iş kazaları ve meslek hastalıkları nedeniyle sağlıklarını ve hatta yaşamlarını yitiriyor.

Yapılan araştırmalara göre, Türkiye, iş kazalarında Avrupa'da 1’inci, dünyada ise 3’üncü sırada yer alıyor.

2002 yılından 2011 yılının Ekim ayına kadar geçen sürede 706.608 iş kazası meydana gelmiştir. Bu kazalarda 15.961 işçi sürekli iş göremez hâle gelirken, 10.297 işçi de yaşamını yitirmiştir.

Bu kazaları önlemek ve yurttaşlarımızın can güvenliğini sağlamak için işçi sağlığı ve güvenliği hakkında TBMM İçtüzüğü’nün 104 ve 105’inci maddeleri ve Anayasa’nın 98’inci maddesi gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

1) Bülent Tezcan                                  (Aydın)

2) Mehmet Ali Ediboğlu                      (Hatay)

3) Mehmet Şeker                                 (Gaziantep)

4) Doğan Şafak                                   (Niğde)

5) Hasan Akgöl                                   (Hatay)

6) Ali Serindağ                                    (Gaziantep)

7) Ali Sarıbaş                                      (Çanakkale)

8) Gürkut Acar                                    (Antalya)

9) İlhan Demiröz                                 (Bursa)

10) Mustafa Serdar Soydan                 (Çanakkale)

11) Arif Bulut                                      (Antalya)

12) Recep Gürkan                               (Edirne)

13) Mustafa Sezgin Tanrıkulu             (İstanbul)

14) Kadir Gökmen Öğüt                     (İstanbul)

15) İhsan Özkes                                  (İstanbul)

16) Veli Ağbaba                                  (Malatya)

17) Mehmet Şevki Kulkuloğlu            (Kayseri)

18) Ali Haydar Öner                           (Isparta)

19) Ahmet İhsan Kalkavan                  (Samsun)

20) Namık Havutça                             (Balıkesir)

3.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcan ve 23 milletvekilinin, incir sektörünün mevcut durumunun ve üreticilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/629)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizde 30 bin çiftçi ailesi incir üreticiliği yapıyor. Türkiye, dünyanın en büyük ve en kaliteli incir üreticisidir. Ancak uygulanan politikalar sonucu incir üreticileri kendi kaderine terk edilmiş, büyük tüccarların insafına bırakılmıştır.

Bu bağlamda incir sektörünün mevcut durumunu, üreticilerin sorunlarını ve bu sorunların çözümüne ilişkin TBMM İçtüzüğü’nün 104 ve 105’inci maddeleri ve Anayasa’nın 98’inci maddesi gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

1) Bülent Tezcan                                (Aydın)

2) Umut Oran                                    (İstanbul)

3) Mehmet Şeker                               (Gaziantep)

4) Kadir Gökmen Öğüt                     (İstanbul)

5) Ali Serindağ                                  (Gaziantep)

6) Hasan Akgöl                                 (Hatay)

7) Veli Ağbaba                                  (Malatya)

8) Faik Tunay                                    (İstanbul)

9) Recep Gürkan                               (Edirne)

10) Ali Sarıbaş                                  (Çanakkale)

11) Mustafa Sezgin Tanrıkulu           (İstanbul)

12) Gürkut Acar                                (Antalya)

13) İlhan Demiröz                             (Bursa)

14) İhsan Özkes                                (İstanbul)

15) Mustafa Serdar Soydan               (Çanakkale)

16) Mehmet Ali Ediboğlu                  (Hatay)

17) Mehmet Şevki Kulkuloğlu          (Kayseri)

18) Ali Haydar Öner                         (Isparta)

19) Ahmet İhsan Kalkavan                (Samsun)

20) Arif Bulut                                    (Antalya)

21) Namık Havutça                           (Balıkesir)

22) Osman Kaptan                            (Antalya)

23) Mehmet Hilal Kaplan                  (Kocaeli)

24) Hülya Güven                               (İzmir)

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi daha vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

A) Tezkereler (Devam)

2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa Birliği Konseyi İrlanda Başkanlığı tarafından 16-17 Haziran 2013 tarihlerinde İrlanda'nın başkenti Dublin'de düzenlenecek olan Parlamento İletişim, Eğitim ve Ulaştırma Komisyonları Başkanları Toplantısı’na Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı ve Kocaeli Milletvekili Fikri Işık'ın katılması hususuna ilişkin tezkeresi (3/1223)

                                                                                                                 15/5/2013

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Avrupa Birliği Konseyi İrlanda Başkanlığı tarafından 16-17 Haziran 2013 tarihlerinde İrlanda'nın başkenti Dublin'de düzenlenecek olan Parlamento İletişim, Eğitim ve Ulaştırma Komisyonları Başkanları Toplantısı’na; Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı ve Kocaeli Milletvekili Fikri Işık'ın katılması hususu 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 9'uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                                                                                            Mehmet Sağlam

                                                                                                 Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                             Başkanı Vekili

BAŞKAN –  Kabul edenler…  Kabul etmeyenler…  Kabul edilmiştir.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve daha sonra oylarınıza sunacağım.

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- BDP Grubunun, Bingöl Milletvekili İdris Baluken ve arkadaşları tarafından Çerkezcenin UNESCO’nun kaybolmakta olan diller atlasında risk altında olan diller grubunda yer alması hakkında 10/12/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 21 Mayıs 2013 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

                                                                                                                 21/5/2013

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 21/5/2013 Salı günü (Bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından Grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                              İdris Baluken

                                                                                                                   Bingöl

                                                                                                         Grup Başkan Vekili

Öneri:

10 Aralık 2012 tarihinde, Bingöl Milletvekili İdris Baluken ve arkadaşları tarafından (2050 sıra no.lu) Çerkezce UNESCO’nun kaybolmakta olan diller atlasında risk altında olan diller grubunda yer alması hakkında Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis Araştırması Önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 21/5/2013 Salı günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı tarihli birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Lehinde, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan. (BDP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Bugün 21 Mayıs; 1864’te, tarihte Çerkez sürgünü ve soykırımı olarak bilinen acı günlerden birisi. Her yıl dönümünde Türkiye’de ve sürgün edildikleri birçok ülkede, Ürdün’den Suriye’ye, Mısır’a, Filistin’e, Lübnan’a, Balkanlara kadar dağılan Çerkez halkı, gittiği her yerde bugün bir belgiyle ortaya çıkıyor; intikam değil, adalet. Ve tarihle bir yüzleşmenin, gerçekliğin altını çizmek istiyorum. Acılarını paylaşıyoruz, ölenleri saygıyla anıyoruz. Ve burada verdiğimiz araştırma önergesi, Çerkezcenin UNESCO’nun Kaybolmakta Olan Diller Atlası’nda risk altında olan diller grubunda yer alması nedeniyledir. Milyonların katliamdan geçirildiği, birçok ülkeye dağılan, Türkiye’de de özellikle Samsun, Düzce, Kayseri, Tokat, Çorum, Kahramanmaraş, Sakarya, Balıkesir ve metropol kentlerimizde birçok alanda birlikte yaşayan  Çerkez halkının aslında bir atasözüyle başlamak istiyorum, Çerkezler “Dilsiz ulus ölüdür.” derler,  “Dili olmayanların ulusu da olmaz.” derler. İnsanlar arasında iletişim, anlaşma araçlarından en önemlisi ise dildir. Bu gerçeklik ışığında baktığımız zaman, özellikle Türkiye’de yaşayan Çerkezler, dillerine ve kültürlerine sahip çıkmak, koruyup geliştirmek için ana dilinde eğitim taleplerini sık sık gündeme getirmektedirler. Ana dilde eğitim, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde, Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde, Uluslararası Medeni ve Siyasal Haklar Paktı’nda, UNESCO Sözleşmesi’nde,  Ulusal Azınlıkların Korunması Hakkında Çerçeve Sözleşmesi’nde ve buna benzer birçok uluslararası metinde vurgulanan temel bir haktır.

Bugün Çerkezce ve Çerkez halklarının kullandığı diller gibi, maalesef, cumhuriyetin ilanından, 1924 yılından sonra Kürtçe, Gürcüce, Hemşince, Lazca, Pontusça, Süryanice, Abazaca, Ermenice, Rumca, Arapça, Çeçence, Acemce, Mıhallemice, Pomakça gibi çok diller, zenginlikler, kültürler, kimlikler ülkemizde, maalesef, asimilasyon cenderesinden geçirilerek, üniversitelerde okutulmayarak çoğu yok edilme noktasına getirildi. Bu süreç içinde halkların, kendilerini yaşatabilmesi için, var olabilmeleri için, kültürlerine ve geçmişlerine sahip olabilmeleri için, yaşatabilmeleri için en önce dil ve dil eğitimine sahip çıkmalarından daha doğal bir şey yok.

Şöyle bir tanımlama yaparsak: Bugün kendilerinin sayıca 2 milyondan fazla olduğunu ifade eden Çerkez halkı, ana dili Çerkezce olarak Kafkas dilleri arasında çok önemli bir yer teşkil eden dillerinin yaşatılması için taleplerini sivil toplum örgütlerinde, kurdukları derneklerde, federasyonlarda sık sık dile getiriyorlar. Başbakan kendi dönemlerinde inkâr ve asimilasyon politikalarının son bulduğunu söylemişti. O hâlde bu ülkede yaşayan kültürlerin, dillerin, kimliklerin yaşatılması için bu konudaki yasakların da kalkması gerekiyor. Bugün Birleşmiş Milletler üyesi ülkelerden 113’ünde iki dilli ya da çok dilli eğitim yapılırken bir ülkenin “tek dil” sözünün resmî yöneticileri tarafından sık sık dile getirilmesi ırkçı, ayrımcı, şovenist, asimilasyoncu bir anlayışın sürdürüldüğünün de ifadesidir.

Biz Barış ve Demokrasi Partisi olarak bu konuda tarihin gerçekliklerine ve Türkiye'nin zenginliğine, kültürel zenginliğine, kimliklerine, onlara saygı duyulmasına ve yaşatılmasına yönelik atılacak her adımın savunucusu olmaya devam edeceğiz çünkü bizim de onlar gibi muhatabı olduğumuz bu asimilasyon, ret, inkâr cenderesinde tek tip yaşatmak isteyenlerin karşısında bir çiçek bahçesindeki gibi farklı çiçeklerden oluşan bir bahçenin zenginliğini haykırmak, bir orkestrada olduğu gibi farklı enstrümanların seslerinin güzelliğini haykırabilmek, bu ülkenin bütün zenginliklerini yaşatabilmek, bilimde, kültürde, her alanda hepimizin borcudur. Elbette ki Abhazin, Abhaz’dan tutun Kabartay, Çeçen, İnguş, Kafkas halklarının yaşadığı zenginlikleri açıp bunu dil bilimcilere bırakırken bir gerçeğe dikkat çekmek istiyoruz. Hakikaten “Türkiye, Kafkaslardaki siyasi gelişmeler ışığında Osetya ve Abhazya’ya niye uzak duruyor?” sorusunu sorma hakkını kendimizde buluyoruz. Neden? Neden? Tanınmıyorlar bile.

Böyle bir gerçeklik karşısında da şunu ifade etmek istiyoruz araştırma önergemizde: Yakın zamanda, Ubıhça dilinin Gönen civarında konuşan 2 vatandaşımızın ölümü sonucu tamamen yok olduğunu da bir gerçek olarak bir gün gazeteler yazmıştı. Bu gerçeklikler ışığında baktığımız zaman, üniversitelerimiz, bilim kültür yuvaları, bir yandan -işte, TİKA deniliyor- yurt dışı Türklerle ilgili, yurt dışı halklarla ilgili bir sürü çalışma yapılırken, bir bakıyoruz, kendi içimizdeki zenginlikleri gözlerimiz görmeyiveriyor. Bahçemizdeki çiçeği göremiyoruz, sesleri duyamıyoruz, renkleri göremiyoruz; onların folklorik birer sembol olarak bazen folklarımızla resmî törenlerde yer alması bize yetiyor anlayışıyla, o halkların gerçek istemlerine, duygularına uzak bir duruş sergiliyoruz. Bakın, devletin resmî politikasının Abhazya ve Güney Osetya devletleriyle ilgili yaklaşım tarzına bakın, anlarsınız. Kendi içindeki, kendinden ayırmadığı halklarla ilgili bile ne kadar uzak bir politika izlediğini, ne kadar uzağında olduğunu hepimiz görüyoruz. O zaman, tek dil, tek millet diye diye, tekliye tekliye insanları tornadan geçirip tek tip yetiştirmeye, tek tip etnisiteye sokmaya, tek tip mezhebe sokmaya, tek tip inanca sokmaya, tekleştirmeye yönelik, asimilasyoncu, şovenist yaklaşımlardan uzaklaşan ve kendi gerçekliğiyle yüzleşen bir Türkiye’nin yeni anayasasında bütün halkların haklarının yer alması gerektiğini ve bu konuda bir araştırma açılmasının doğru olacağını düşünüyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kaplan.

Aleyhinde, Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ… Yok.

Aleyhinde, İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarca… Yok.

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) - Ben söz talep ediyorum Sayın Başkan.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Bir sakıncası yoksa Sayın Başkan… Bunu yapıyoruz zaman zaman.

BAŞKAN – Peki, buyurun Sayın Kubat.

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Sayın Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; bu gecikmeden, yanlışlıktan dolayı da özür dilerim. Arkadaşlarımız dışarıda hazırlık yapıyorlar. Sebebi de şu: Biz bugün Danışma Kurulu toplantısına giderken Sayın BDP Grubunun başka bir önerisi vardı, çiftçilerin sorunuyla ilgili.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Biraz ters köşe oldu ama kusura bakmayın.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Siyasi partiler her an hazırlıklı olmalı.

MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) – Son dakika değişikliği olunca, hâliyle, biz de buraya hazır olarak çıkma -vatandaşımıza olan saygımızın bir gereği olarak- ihtiyacını hissettik. Ondan dolayı böyle bir yanlışlık oldu, ondan dolayı özür diliyorum.

Evet, biraz önce Hasip Bey’in de gündeme getirdiği, ülkemizde de çeşitli yerel dil ve lehçelerdeki bu kültürel değerlerimizin korunmasına yönelik bugüne kadar da bizim yaklaşımımız hep olumlu yönde olmuştur. Bu kültürlerin yaşatılması gerek bugünkü insanımız tarafından gerekse yarınki nesillerimize aktarılması için yeterli hukuki ve idari altyapının yapılması noktasında da biz de Hükûmet olarak büyük bir kararlılık içerisindeyiz. Buna yönelik mevzuat düzenlemeleri de elbette ki yapılacaktır. Ama şunu özellikle belirtmekte yarar görüyorum: Bunlar ülkemizin zenginliğine zenginlik katan ve hiçbir şekilde polemik konusu yapılmaması gereken ortak değerleridir, burada gerçekten siyasi varyasyonlara kurban edilmemesi gerekir. Ben, bu çerçevede, AK PARTİ’nin yerel dillerin, lehçelerin ve diğer ortak kültürel değerlerimizin ilanihaye yaşatılması için gerekli adımları bundan sonra da atacağına dair Hükûmetimizin kararlılığını tekrarlıyorum.

Gündemimiz çok yoğun. Geçen hafta görüşmeleri yarım kalan SGK Kanunu Tasarısı var, ona bağlı olarak yine yarın da gündemimiz yoğun. O sebeple araştırma önergesine katılamadığımızı beyan ediyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kubat.

Aleyhte, Sayın Kaynarca.

Buyurunuz.

TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; BDP grup önerisi aleyhine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BDP grup önerisinin aleyhinde ifade ediyorum çünkü 460 sıra sayılı, Sosyal Güvenlik Kanunu’yla ilgili tasarı geçen hafta başlamıştı. 15 maddelik tasarının birinci bölümünü tamamladık, ikinci bölümünün bu hafta görüşülmesini öngörüyoruz.

Bu duygu ve düşüncelerle, aleyhte olduğumu ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kaynarca.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve daha sonra oylarınıza sunacağım.

2.- MHP Grubunun, 24/5/2012 tarih ve 5131 sayı ile geçici köy korucularının sorunlarının araştırılarak ekonomik ve sosyal haklarının iyileştirilmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilen Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 21 Mayıs 2013 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

                                                                                                                 25/5/2013

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 21/5/2013 Salı günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                               Oktay Vural

                                                                                                                     İzmir

                                                                                                    MHP Grup Başkan Vekili

Öneri:

24 Mayıs 2012 tarih ve 5131 sayı ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilen, "Geçici köy korucularının sorunlarının araştırılıp, ekonomik ve sosyal  haklarının iyileştirilmesi" amacıyla verdiğimiz Meclis araştırması önergemizin 21/5/2013 Salı günü (bugün) Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim konuşmacımız geliyor. Zamanlama açısından…

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Meclis bugün çok hazırlıksız yakalandı Sayın Başkan.

BAŞKAN – On dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.56
İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.15

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER : Mustafa HAMARAT (Ordu), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 107’nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş önerisi üzerinde, lehinde Elâzığ Milletvekili Enver Erdem.

Buyurunuz Sayın Erdem. (MHP sıralarından alkışlar)

ENVER ERDEM (Elâzığ) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, geçici köy korucularının sorunlarının araştırılması, ekonomik ve sosyal sorunlarının iyileştirilmesi amacıyla verdiğimiz araştırma önergesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Vatanını, bayrağını, toprağını, namusunu korumak amacıyla otuz yıldan beri bölücü terör örgütü PKK’yla yapılan mücadelede askerinin ve polisinin yanında yer almış, namuslu ve şerefli korucu kardeşlerimizin sorunlarını gündeme getirmeyi ve çözümü için mücadele etmeyi bir görev olarak gördüğümüzü buradan ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, köy koruculuğu sistemi 1924 yılında 442 sayılı Köy Kanunu’yla ihdas edilmiştir. Köyde yaşayanların can, mal ve ırz güvenliğini sağlamak üzere, muhtarın emrinde görev yapan, köyünü eşkıyadan ve mahsul zamanı çapulcudan koruyan silahlı bir kolluk kuvvetiyken doğu ve güneydoğumuzda terör olaylarının ortaya çıkmasıyla, 1985 yılında 442 sayılı Köy Kanunu’na eklenen bir maddeyle, şiddet hareketlerine ait ciddi belirtilerin köyde veya çevrede ortaya çıkması veya herhangi bir sebeple köylünün canına veya malına tecavüz olaylarının artması hâlinde valinin teklifi ve İçişleri Bakanının onayıyla yeteri kadar geçici köy korucusu görevlendirilebileceği belirtilerek bugünkü koruculuk sistemi ortaya çıkarılmıştır.

Terör olaylarının yerel olarak önlenmesi amacını taşıyan bu sistemde bugüne kadar görev yapan tüm korucular, kendilerine verilen tüm görevlerde başarıyla mücadele etmişlerdir, güvenlik güçlerimize ciddi destekler sağlamış, Türk Silahlı Kuvvetleri ile koordineli olarak görev yapmış, çalışmışlardır.

1985 yılında 22 ilde başlatılan geçici köy koruculuğu sistemi 1987 yılında ilan edilen olağanüstü hâl ile devam ettirilmiş, 1992 yılında koruculara maaş bağlanmasıyla korucu sayısı 2000’li yıllarda 90 binli rakamlara kadar yükseltilmiştir. Hâlen sayıları 60 bin olan geçici köy korucularımız, canlarıyla başlarıyla askerimiz ve polisimizin yanında, yaşadıkları topraklarda Türk Bayrağı’nın semalarda dalgalanması ve Türk devletinin payidar olması için mücadelelerini sürdürmektedirler, dağda gezen teröristlerin korkulu rüyası olmaya da hâlâ devam etmektedirler, bu mücadelenin bedeli olarak bu vatana 1.700 şehit, 2 bin gazi vermişlerdir.

Köy korucularımız, vermiş oldukları bu şerefli mücadelenin karşısında zaman zaman canlarını, zaman zaman organlarını, bazen yakınlarını, bazen de mallarını kaybetmiş ama asla mücadelelerinden vazgeçmemişlerdir. Köy korucularımız, yapmış oldukları bu şerefli görevler karşısında ne yazık ki sadece 800 lira ile 900 lira arasında değişen, açlık sınırının altında maaş almaktadırlar, 365 lira olan emekli aylıklarıyla çok üzüntü verici bir durumdadırlar. Sosyal güvencelerinde çok ciddi eksiklikler mevcuttur, sağlık güvencesinden tam olarak istifade edememektedirler. Operasyonlarda yaralanıp yüzde 40’ın üzerinde iş göremezlik raporu alanlar malulen emekli olabilmekte, yüzde 40’ın altında raporlu olanlar ise gazi sayılmamakta ve emekli olamamaktadırlar. Operasyon tazminatları aylık 400 gösterge puanı üzerinden hesaplanmakta, bu rakam da aylık 25 lira gibi bir rakama tekabül etmektedir.

Biz, korucularımızın içinde bulundukları bu sorunların temelinden çözülmesi için, mutlaka bütün sosyal haklarının verilmesi, maaşlarının iyileştirilmesi, hizmet yılı ve operasyon tazminatlarının düzeltilmesi, yol ve kumanya parası verilmesi, Sosyal Güvenlik Kurumu şemsiyesi altına alınmalarının gerekliliğini ifade ediyoruz. Bugün, hiçbir sosyal güvenlik kurumunun güvencesi altında bulunmayan geçici köy korucuları kendi sigortasını kendileri yatırmaktadır. Bu durum, ülkemizin sosyal devlet olma anlayışı açısından manidardır. Korucularımızın genel sağlık sigortasından istifade edebilmeleri için de almış oldukları maaşın yeterli bir maaş olması, en azından bir memur maaşı kadar olması gerekmektedir. 5673 sayılı Yasa ile değişik Köy Kanunu kapsamında kendilerine ödenmesi kararlaştırılan tazminatlar yeni bir düzenlemeyle görev yaptıkları süreler için ödenmeyen sigorta primi olarak sosyal güvenlik kurumlarına aktarılmalı ve bu kapsamda sigortalı sayılarak kendilerine Sosyal Güvenlik Kurumundan emekli olabilme imkânının sağlanması gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, köy korucularımızın özlük haklarının düzeltilmesi için vermiş olduğumuz bir kanun teklifimiz var. Bu kanun teklifimiz kabul edildiği takdirde sorunlar büyük ölçüde çözülecektir. 442 sayılı Kanun’un Ek 16’ncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan “5.000” ibaresi “10.000” olarak, “200” ibaresi “500” şeklinde, “3.000” ibaresi ise “5.000” şeklinde değiştirilerek korucuların maaşları ve özlük haklarıyla ilgili olumlu bir çözüm sağlanabilecektir.

Değerli milletvekilleri, canlarıyla başlarıyla otuz yıldır terörle mücadele eden bu kahramanların ekonomik ve sosyal sorunlarını çözelim diye bir araştırma önergesi verirken bu koruculuğun kaldırılmasına ilişkin düşünce açıklayan yapılarla, düşüncelerle müşterek hareket etmemenizin, ülkenin birlik, beraberliğinden yana olan, tek vatan, tek millet, tek bayrak, tek dil noktasında ülkenin birliğini ve bütünlüğünü savunan Milliyetçi Hareket Partisiyle birlikte korucuların bu sosyal ve ekonomik sorunlarının çözümü için bizimle beraber hareket etmenizin daha doğru olacağını ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, bizim, Milliyetçi Hareket Partisi olarak korucularımızın sorunlarıyla ilgili vermiş olduğumuz çok sayıda sözlü soru önergesi var. Bu sözlü soru önergelerine, maalesef, İçişleri Bakanlığımızın vermiş olduğu cevapların sorunları giderici nitelikte olmadığına şahit oluyoruz. Benden sonra konuşacak olan AK PARTİ’li eski meslektaşımız, milletvekili arkadaşımızın da özellikle bu sorunlarla alakalı yapmış olacağı konuşmada ayrıntılı cevaplar vermesini, net cevaplar vermesini ben buradan kendilerinden istirham ediyorum. Yani yoksa “yapıyoruz, yapacağız, olacak” şeklinde verilen Bakanlığımızın cevapları şeklinde cevaplar olmamasını buradan temenni ediyorum.

Yine, değerli milletvekilleri, geçen yıl Büyükşehir Yasası adı altında çıkarmış olduğumuz yasayla büyükşehir kurulan illerde köy statülerinin kaldırılmasıyla zaten bu koruculuk sistemiyle ilgili düşüncelerinizi de aşağı yukarı ortaya koymuştunuz. Şimdi, bu korucuların gelecekleriyle alakalı, bunların durumlarıyla alakalı doğru şeyler düşünmenizi, koruculuk sisteminin mutlaka devam ettirilmesini ve bunların  bundan sonraki dönemde de yine ülkemize faydalı bir şekilde istihdam edilebilmeleri için bu sistemin devam etmesi konusunda  dikkatli olmanızı ben sizlere tavsiye ediyorum.

El birliği içerisinde korucularımızın sosyal ve ekonomik sorunlarını çözmek amacıyla vermiş olduğumuz bu önergeye bütün milletvekillerimizin desteklerini bekliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Erdem.

Aleyhinde Sinop Milletvekili Mehmet Ersoy.

Buyurunuz Sayın Ersoy. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET ERSOY (Sinop) – Sayın Başkanım, değerli milletvekillerimiz; Milliyetçi Hareket Partisinin geçici köy korucularının sorunlarının araştırılıp ekonomik ve sosyal haklarının iyileştirilmesi amacıyla verdiği Meclis araştırması açılması önerisi aleyhine söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

Elbette ki böyle bir önerinin aleyhine söz almış olmak korucularımızın sosyal ve ekonomik sorunlarıyla ilgilenmeyelim, onların sorunlarını göz ardı edelim anlamı taşımamakta. Her şeyden önce bizi izleyen korucularımız şunu bilsinler ki bu, sadece, bugünün gündemini icra etmemiz, bugün Meclisimizin gündeminde ne varsa onu konuşmamız gerektiğinin altını çizmek için söylenmiş bir sözdür. Elbette ki ülkemizin bütün sorunları gibi korucularımızın da varsa sorunlarıyla ilgilenmek, onlara ilişkin çözüm önerilerine açık olmak ve çözmek AK PARTİ’nin, iktidarımızın görevidir.

Hepimizin bildiği gibi, geçici köy koruculuğu sistemi, özellikle 1984 yılından sonra Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizde yaygınlaşan köy baskınları ve terörün neden olduğu katliamlar karşısında, güvenlik güçlerimizin hemen ulaşmakta güçlük çektiği küçük yerleşim birimlerinde halkımızın can ve mal güvenliğinin daha kuvvetli sağlanabilmesi için bulunmuş bir çözüm olarak gündemimize gelmiş, zaman içinde de hem nicelik hem nitelik bakımından mevzuatta yapılan düzenlemelerle, çıkarılan yönetmeliklerle, yönergelerle bunların sosyal, ekonomik ve özlük haklarıyla ilgili düzenlemeler yapılagelmiştir. Bir dönem sayıları 60 binlere dayanmış, bugün için 47 bin civarında geçici köy korucumuz hâlen görev yapmaktadır. İktidarımız döneminde korucularımızla ilgili birçok düzenleme yapılmış, bunların bazılarını sizlerin de bilgilerine tekraren sunmak istiyorum.

Değerli milletvekillerimiz, bugün, geçici bir köy korucusu yaklaşık 850 lira aylık maaş almaktadır. Yine, korucubaşları bunların yüzde 10’u kadar fazla maaş alabilmekte, yaklaşık 1.700 lira da yıllık tazminat alabilmektedir. Herhangi bir şekilde bu görev başında 55 yaşını doldurmuş ve on beş yıl bu görevi ifa etmiş geçici köy korucularımıza da aylık bağlanmakta, bugün için aldıkları aylıklar yaklaşık 370 lira ile 590 lira arasında değişmektedir. Taban 370 lira almakta, on beş yılın üzerinde, yaşadığı her yıl için de verilebilecek zamlarla 590 liraya kadar çıkabilmektedir. Yine, bu süreyi tamamlamış geçici köy korucularımızın, on beş yılını tamamlamış ve aylık bağlanmış köy korucularımızın dul eşlerine de 276 lira aylık bağlanabilmektedir. 55 yaşını doldurup on beş yıldan az hizmeti olan ve 55 yaşını doldurmamış olan geçici köy korucularından sağlık ve idari sebeplerle görevinden ayrılmak durumunda olanlara ise yine, yaklaşık “1.500 lira çarpı hizmet yılı” oranında tazminat ödenmektedir. Sağlık ve tedavi yardımları son yaptığımız düzenleme ile genel sağlık sigortası kapsamına alınmış ve sağlık yardımlarından faydalanmaktadırlar. Elbette ki görevleri başında şehit olmaları, görevleri sırasında ölümleri, sakatlanmaları ve yaralanmaları durumunda da ayrı ayrı oranlarda tazminatlardan faydalanmaktadırlar. Bugün, şehit olan her bir korucu için yaklaşık 70 bin lira tazminat ödenmektedir. Bunun dışında, yine, yakınları da şehit yakınları ve gazilere sağlanan imkânlardan faydalanmaktadırlar.

Sayın milletvekilleri, gönlümüz arzu eder ki elbette ülkemizin hiçbir bölgesinde asayişi ve güvenliği sağlamak üzere kanunen görevlendirilen güvenlik birimlerimizin dışında hiçbir düzenlemeye ve oluşuma ihtiyaç olmasın; ülkemizin her köşesinde barış olsun, huzur olsun, kardeşlik olsun; vatandaşlarımızın hiçbiri ülkemizin hiçbir köşesinde can ve mal emniyetlerinden muzdarip olmasın, bunların can ve mal emniyetlerinin sağlanmasıyla ilgili özel önlemler alınmak zorunda kalınmasın. Ama, bu gerçeklik devam ettiği sürece, böyle bir gerçekle yüzleşmeye devam ettiğimiz sürece, elbette ki Hükûmetimizin de, devletimizin de bununla ilgili tedbirleri devam edecek, eksik olan bir taraf varsa tamamlanacak, eksik olan ekonomik hakları, sosyal hakları gibi haklarında birtakım sıkıntılar varsa elbette ki bunlar giderilecek. Ama, ne Büyükşehir Yasası’nda ifade edildiği gibi ne de bugün yaşadığımız süreçle ilgili olarak henüz vatandaşlarımızın can ve mal emniyetiyle, ülkemizin huzuru, güvenliği ve asayişi, terör olaylarından muzdarip olmuş toplumun bütün yaralarının sarılmış olmasıyla ilgili bir gelişme görülmediği sürece köy koruculuğunun da kaldırılması gibi bir şey gündemimize gelmeyecektir.

Tekrar ediyorum, gönül ister ki böyle bir düzenlemeye ihtiyaç olmasın, gönül ister ki ülkemizin her köşesinde vatandaşlarımızın can ve mal emniyeti sağlanmış olsun, böyle bir durumda geçici köy korucularına da, gönüllü köy korucularına da ihtiyacımız olmasın. İhtiyaç olduğu sürece görevlerini yapmaya devam edeceklerdir; olmadığı takdirde de bugüne kadar otuz yıldır çok büyük bir fedakârlıkla, özveriyle, canlarını ortaya koyarak, mallarını ortaya koyarak, çoluklarıyla çocuklarıyla birlikte çok büyük riske girerek bu ülkenin birliği, bütünlüğü için, devletimizin bekası, milletimiz bekası için kahramanca mücadele etmiş kardeşlerimizi mağdur etmek, onların bugüne kadar yaptığı çalışmaları görmezden gelmek, elbette ki bizim yapabileceğimiz, bizim içimize sinecek bir uygulama olmaz. Hiçbir şekilde onları mağdur etmemeye kararlı olduğumuzu ifade etmek isterim.

Sayın Erdem’in ifade ettiği gibi, keşke Bakanlığa sorduğu soru önergelerinden daha önce bilgim olsaydı; onlarla ilgili, yapılan çalışmalarla ilgili bilgileri de toparlar, burada paylaşmayı bir görev addederdim ama hepimizin bildiği gibi grup önerileri ancak birkaç saat önce verildiği için bu kadar bilgiyle yetinmek durumunda kalıyorum. Ama, gerek İçişleri Bakanlığımız gerek Hükûmetimiz, korucularımızın dile getirilen sorunlarıyla ilgili asla kayıtsız değildir, kayıtsız kalmamaya da devam edecektir.

Bu vesileyle bugün gündemimizde olan ve geçen hafta yarım kalan Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam etmemizin daha uygun olacağı, korucularımızın bilinen meseleleri için ayrıca bir Meclis araştırması açılmasına gerek görmediğim için önerinin aleyhinde olduğumu ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Ersoy.

Lehinde, Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Öğüt.

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; geçici köy korucularıyla ilgili Milliyetçi Hareket Partisi önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlarım.

Değerli arkadaşlar, 1924 yılında 442 sayılı Yasa ile belirlenen köy korucuları, daha sonra 1985 yılında “geçici köy korucuları” statüsüne dönüştürülerek bugünkü hâlini almıştır ancak sayıları 65.830’u bulan köy korucusu arkadaşlarımızın hiçbir sosyal güvenceleri olmadığı gibi, doğru dürüst bir ekonomik geliri ve çoluğunu çocuğunu geçindirecek bir maaşı da yoktur.

Cumhuriyet Halk Partisi olarak şunu diyoruz: Sosyal devletsek ve bu vatandaşların hepsi bizimse, bunlar yıllarca dağda, taşta Türkiye'nin güvenliğiyle ilgili çalışmalar da yapmışlarsa bu insanların hem sosyal hem ekonomik haklarının verilmesi lazım. Biz diyoruz ki: Şimdi Türkiye bir barış süreci içerisine girdi, barış olacak inşallah. Bu barışa da biz canı gönülden inanıyor ve katkı sunuyoruz. Tabii ki Hükûmetin barış anlayışı ile bizimki farklıdır. Biz, daha kalıcı bir şekilde, anlayarak, bilerek adımlarımızı atarak bir barış istiyoruz. Bu barış nedeniyle köy korucularının tamamının kalkması gerekiyor ve köy korucularının tamamının kalkmasıyla 55 yaş ve üstü olanların emekli edilmesini, bunlara belli bir -bin lira civarında- emekli maaşı bağlanmasını istiyoruz; 55 yaş altı olanların da devletin kurumlarında devlet memuru olarak istihdam edilmesi gerekiyor diye düşünüyoruz çünkü bu vatandaşlar bizim. Sayıları çok büyük de değil yani 100 bin bile değil. Bunun için, 55 yaşın üstündekilerin emekli edileceği, 55 yaşın altındakilerin de devletin kadrolarına alınacağı, bu insanların çoluğunun çocuğunun garantisi olacak bir çalışma yapmamız gerektiğine inanıyoruz. Burada, Sayın Başbakan da Sayın İçişleri Bakanı da devamlı, köy korucularıyla ilgili iyileştirmeler yapacaklarını söylüyorlar. İşte önerge; bunu lütfen kabul edin ve bununla beraber çalışmalarımızı yapalım ve bu kanunu çıkartalım, burada da bu sorun bitmiş olsun.

Değerli arkadaşlar, mağdur edilen köy korucuları var, beni bugün aradılar; Ardahan’dan aradılar, başka yerlerden de aradılar arkadaşlarımız. Hakikaten, 300 lira, 370 lira maaş alan insanlar var, hiçbir güvencesi yok. Yani, bu insana silah veriyorsunuz, bilmem ne veriyorsunuz, 300 lira da maaş veriyorsunuz. Yani, böyle bir şey çok tezat bir şey. Onun için, derhâl bunun düzeltilmesi gerektiğine inanıyoruz.

Bu arada, eğer bu köy korucularının kalkmasıyla beraber Doğu Anadolu’ya ve Türkiye’ye yani ülkemize düşünce ve ifade özgürlüğü gelmezse, özel yetkili mahkemeler ülkemizde kalkmazsa, baraj yüzde 10’un altına inmezse, insan hakları evrensel boyutta olmazsa Türkiye’de demokrasi oturmazsa barış olmaz ve bu köy korucularının kalkması çok doğru değil.

Değerli arkadaşlar, bu arada -ben mesaj geçtim- Büyük Millet Meclisinde konuşacağımı söyleyince beni çok sayıda köy muhtarı aradı. Hatta birisi “Benim ismimi ver.” dedi, vereceğim burada. Ardahan Merkez Atatürk Mahallesi’nin muhtarı aradı, şunu söyledi: “AKP seçim döneminde bize geldi dedi ki: ‘300 TL hayvan başına para vereceğiz. Merak etmeyin, hayvancılığı da geliştireceğiz, ithalatı da durduracağız.’ İthalat durmadı, 300 TL de vermediler, 170 TL verdiler.” Şikâyetini yapıyorum. Burada vatandaş söyledi, ben de rehberiyim.

Burada, bir de şu anda Doğu Anadolu’da arkadaşlar korkunç bir şap hastalığı var, korkunç bir şap hastalığı var, hayvanlar dizi dizi ölüyor. Yani, Doğu Anadolu milletvekilleri kalksın, gelsin, buradan söylesinler. Şimdi, Bakanlık o kadar âciz ki şap iğnesi gönderemiyor. Şimdi, aynı muhtar, Atatürk Mahallesi’nin muhtarı “Biz İl Tarımdan alsak 40 kuruşa alacağız. İl Tarımda iğne olmadığı için, devlet oraya iğne göndermediği için 4 liraya alıyoruz dışarıdan ve bu iğnelerden çoğu da bozuk çıkıyor.” diyor. Çok kötü durumda. Şimdi, niye bu sene şap hastalığından çok sayıda hayvan ölüyor? Göle’den de, Damal’dan da, Hanak’tan da, Posof’tan da, Çıldır’dan da her taraftan aradılar beni. Bakın, niye biliyor musunuz? Çünkü, samana muhtaç edildi bu ülke. Samana muhtaç edildiği gibi, saman dışarıdan geldi değerli arkadaşlar. Saman dışarıdan gelince, küflü samanı -bir de saman değil, sap- bizim hayvanlar yemedi. Küflü samandan yiyen hayvanın bünyesi zayıf kaldı veya samanı azsa az verdi. Hayvanın bünyesi zayıf kaldığı için, bahara zayıf çıktı. Tabii ki, bünye zayıflayınca da hastalık oldu. Şu anda Göle’nin eski ismi Hımısker, yeni ismi Durançam köyünde tam 150 tane inek öldü; bakın, 150 tane diyorum, belki daha fazlası var. Bugün bana söylediler. Yani, böyle bir şey olmaz! Bir köyde 150 tane hayvan şap hastalığından dolayı ölüyorsa Tarım Bakanının derhâl istifa etmesi lazım arkadaşlar.

Bakın, sizden istirham ediyorum. Ben, politika yapmak istemiyorum, yapmıyorum da. Gidin Kars’ın köylerine, hangi köye giderseniz gidin… Bugün beni arıyor “Biz bu kadar ölüm görmüştük ama böyle bir ölüm görmemiştik, hayvanlar dizi dizi ölüyor. Gelin, cesetlerinin resimlerini çekin.” diyor. Gideceğim hafta sonu.

Bakın, burası Büyük Millet Meclisi. Biz, halkın derdine çare bulan bir kurumuz. Yüce  Mecliste sizden istirham ediyorum Sayın Tarım Bakanı, niye il tarım müdürlüklerini ve ilçe tarım müdürlüklerine şap hastalığı için iğne göndermiyorsun kardeşim? Gönderdiğin iğneler niye bozuk?

Bakın, arkadaşlar, niye bozuk biliyor musunuz? Şap hastalıklarına iyi gelen iğnelerin -Veteriner Profesör Doktor arkadaşımız Yunus Bey var burada, o daha da iyi bilir- soğuk zincirle gitmesi lazım. İğne bozulduğu zaman, iğneyi hayvana ne kadar vurursanız vurun kâr etmiyor. Bir hayvan 5 milyardır arkadaşlar yani adamın ocağı sönüyor. Şimdi, zaten, 5 tane ineği varsa diyelim, o ineklerin sütüyle yağını, peynirini yapıp ondan geçiniyorsa 5 tane ineğin de 3’ü, 4’ü öldüğü zaman bu insanlar ne olacak?

Bakın, bölgemiz korkunç bir göç veriyor. Tarım ve hayvancılık şu anda köylerde sıfır, dibe vurduğu için, dışarıdan ithal hayvan geldiği için, dışarıdan ithal et geldiği için, dışarıdan ithal süt tozu geldiği için köylünün sütü de para etmiyor, eti de para etmiyor.

Bir şey daha söyleyeyim. Ben, Kars hayvan pazarına gittim, arkadaşlarımız biliyor, Kars hayvan pazarında canlı ineğin kilosu 5 TL beyler, canlı ineğin kilosu 5 TL’ye satılıyor. Aynı et kasapta 20 lira, 25 lira. Köylü de kazanamıyor, hani köylü kazansa… Köylü 5 liraya zor satıyor, satamıyor, samimi söylüyorum, zor satıyor, satamıyor ama kasaptaki et pahalı. Ben daha önce söylemiştim, hâlen daha var, Et ve Balık Kurumu, şu anda… Gündeme getirdik, biliyorsunuz, mecbur kaldım, çok konuştum, konuştum, baktım ki olmuyor, Et ve Balık Kurumunun depolarını boşaltamıyoruz, eti Meclise getirince  Tarım Bakanı anladı -herhâlde Sayın Başbakanın talimatıyla tahmin ediyorum- Et ve Balık Kurumunun etleri, Erzurum başta olmak üzere, vatandaşlara dağıtıldı.

Sayın Başkanım, Erzurum’da Yakutiye Belediye Başkanı aldı etleri, vatandaşlara bedava dağıttı, depo boşaldı. Şu anda altı, yedi gün beklemiyor vatandaş, bir hafta içerisinde hayvanını kestiriyor ve Et ve Balık Kurumu çiftçinin, hayvancının sigortası.

Şu andaki acil durum -Orhan Atalay Bey de biliyor, bugün kendisiyle de sohbet ettik- Göle’de ve bütün ilçelerimizde hayvan ölümleri almış başını gidiyor. Sizden istirham ediyorum   -bugün Sayın Atalay da söyledi, Tarım Bakanıyla konuşmuş iğne gitmesi için- şap hastalığı için mutlak surette acil, illerimize iğneler gitsin, soğuk zincirli, sağlıklı yani günü geçmemiş iğneler gitsin ve veteriner hekimler bu bölgeye yani batıdan doğuya gönderilsin, bir seferberlikle oradaki insanların hayvanlarının ölmemesi için iğneleri vurulsun, tedavileri yapılsın ve vatandaşlarımız bu işten kurtulsun diyorum.

Bu önergenin de kabulü için oy vereceğiz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Öğüt.

Aleyhinde, Kastamonu Milletvekili Mustafa Gökhan Gülşen.

Buyurunuz Sayın Gülşen. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MUSTAFA GÖKHAN GÜLŞEN (Kastamonu) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi aleyhine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinde, geçici köy korucularının sorunlarının araştırılması, ekonomik ve sosyal haklarının iyileştirilmesi amacıyla Meclis araştırması açılması talep edilmekte.

Hepimizin bildiği gibi, geçici köy korucuları 1985 yılından bu yana güvenlik güçlerimize terörle mücadele konusunda son derece yardımcı oldular ve görevlerini başarıyla yerine getirdiler. Bu sebeple, korucuların herhangi bir şekilde mağdur edilmemesi son derece önemli. Benden önce söz alan Sinop Milletvekilimiz Mehmet Ersoy hem geçici köy korucularının hakları konusunda hem de son on yılda yapılan iyileştirmeler konusunda teferruatlı açıklamalar yaptı.

Ben bir başka konuya değineceğim. Geçtiğimiz ayın başında, nisan ayının başında 45 milletvekili arkadaşımızla birlikte biz bölgede bir çalışma yaptık; Diyarbakır, Batman ve Siirt illerini dolaştık. Bu süreçte toplumun her kesiminden insanlarla görüştüğümüz gibi köy korucularımızla da görüştük. Köy korucularımızın endişesi veya talepleri, mevcut hakların iyileştirilmesinden ziyade çözüm süreci sonunda ne olacaklarıyla ilgiliydi. Bilinmesi gerekiyor ki çözüm süreci sonunda ne olursa olsun mevcut korucuların özlük hakları güvence altındadır. Emeklilik, tazminat ve yeni iş imkânları oluşturulmasıyla ilgili İçişleri Bakanlığımız ve Maliye Bakanlığımız şu an çalışma yürütmektedir. Dolayısıyla, geçici köy korucularımızın herhangi bir endişe duymasına gerek yoktur.

Gündemimiz yoğundur, geçtiğimiz haftadan yarım kalan birinci bölümünü bitirdiğimiz kanunun görüşmelerine devam edeceğiz. Bu sebeple, sözlerimi fazla uzatmıyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi aleyhine oy kullanacağımı bildiriyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Gülşen.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum…

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MUHARREM İNCE (Yalova) – Yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Yoklama…

Sayın İnce, Sayın Öğüt, Sayın Çıray, Sayın Eyidoğan, Sayın Yalçınkaya, Sayın Gök…

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Efendim, kimlerin yoklama istediğini bizim de duyma hakkımız var.

BAŞKAN - Üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sayın Başkan, yoklama isteyenlerin kim olduğunu, onların burada olup olmadığını bizim görmemiz lazım.

(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

On dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 16.51
ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.09

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER : Mustafa HAMARAT (Ordu), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 107’nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş önerisinin oylanmasından önce yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yeniden, elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- MHP Grubunun, 24/5/2012 tarih ve 5131 sayı ile geçici köy korucularının sorunlarının araştırılarak ekonomik ve sosyal haklarının iyileştirilmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilen Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 21 Mayıs 2013 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve daha sonra oylarınıza sunacağım.

3.- CHP Grubunun, Mersin Milletvekili Vahap Seçer ve 19 milletvekili tarafından Suriye'de meydana gelen olayların Türkiye ekonomisine etkisinin ve Türkiye’ye gelen sığınmacıların kaldıkları bölgelerde sebep oldukları sosyal sorunların araştırılması amacıyla 17/5/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 21 Mayıs 2013 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun, 21/5/2013 Salı günü (Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                             Muharrem İnce

                                                                                                                   Yalova

                                                                                                         Grup Başkan Vekili

Öneri:

Mersin Milletvekili Vahap Seçer ve 19 milletvekili tarafından, 17/05/2013 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına “Suriye'de meydana gelen olayların Türkiye ekonomisine etkisinin ve Türkiye’ye gelen sığınmacıların kaldıkları bölgelerde sebep oldukları sosyal sorunların araştırılması” amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (916 sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 21/5/2013 Salı günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin lehinde Mersin Milletvekili Vahap Seçer.

Buyurunuz Sayın Seçer. (CHP sıralarından alkışlar)

VAHAP SEÇER (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Suriye’de meydana gelen olayların Türkiye ekonomisine yansımaları, Türkiye’ye sığınan sığınmacıların sebebiyet verdiği sosyal olaylarla ilgili Meclis araştırması önergesi hakkında söz almış bulunmaktayım.

Değerli arkadaşlarım, 2011 yılı Mart ayından sonra Suriye’de istemediğimiz olaylar gelişti. Aslında her şey iyi gidiyordu, Suriye ile ilişkilerimiz gerçekten iyi noktalara gelmişti. Türkiye'nin en uzun kara sınırına sahip Suriye sınırı yıllar yılı mayınlarla döşeliydi. Sanki Suriye, Türkiye için potansiyel bir düşmandı ya da Suriye, Türkiye için aynı şekilde potansiyel bir düşman gözüyle görülüyordu ancak hükûmetleriniz döneminde gerçekten önemli adımlar atıldı. Bizatihi Suriye ziyaretinde kendim de şahit oldum, inanılmaz bir sevgi vardı, inanılmaz bir güven vardı. Sayın Başbakana sevgi vardı, saygı vardı. Türkiye, bölgenin güçlü bir ülkesi, önder ülke olarak görülüyordu ama her şey 2011 Mart ayından sonra ters yüz oldu. Orada meydana gelen olaylar Türkiye’ye olumlu yansımadı, olumsuz yansıdı, ekonomik anlamda olumsuz yansıdı. Özellikle sosyal anlamda yaklaşık olarak 300 bin civarında mülteci var, sığınmacı var. Bunlar Suriye’ye, sınır kentlere konuşlandırıldı, oralarda çadır kamplar oluşturuldu ya da ev kiralamak suretiyle bu sığınmacılar oralara yerleştirildi ama onların da önemli anlamda sosyal sorunlar yarattığını gördük. Siyasal anlamda sorunlar yaratıldı, güvenlik anlamında sınır güvenliği ortadan kalktı. Hülasa, Suriye olayları başta Türkiye’ye çok olumsuz yansımaları oldu, Suriye’de 100 binden fazla insan öldü, 1 milyondan fazla insan Suriye topraklarını terk etmek zorunda kaldı. Orada bir iç savaş var, orada canlar gidiyor, insanlar ölüyor, evler yıkılıyor, ocaklar sönüyor, bunları telafi etmek mümkün değil. Otorite boşluğunun yarattığı güvenlik zafiyeti terör olaylarını meydana getirdi. Türkiye Suriye’den terör ithal ediyor. Kendi iç sorunlarımızı çözmeye çalışırken, kendi topraklarımız içerisindeki çatışma ortamını, savaş ortamını, terör ortamını sonlandırmaya çalışırken Suriye’den hazır imal edilmiş terör ithal etmeye başladık. İşte, Gaziantep’teki patlamalar, Cilvegözü Sınır Kapısı’ndaki hadiseler, Akçakale’deki hadiseler, en son, 51 vatandaşımızın can verdiği, onlarca yurttaşımızın, yüzlerce yurttaşımızın yaralandığı, gerçekten yüreğimizi dağlayan Reyhanlı olayları. Bütün bunları bir araya getirdiğiniz zaman elbette ki bu verdiğimiz araştırma önergesi makuldür, mantıklıdır, izana, akla uygundur.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye-Suriye ekonomik ilişkileri -sözlerimin başında da söyledim- gerçekten muazzam seviyelere geldi. Suriye’yle dış ticaretimiz çok küçük düzeylerden 2 milyar dolar seviyelerine geldi, 2011 rakamlarıyla. Ama, Türkiye-Suriye ilişkileri 2011 yılı Mart ayından  sonra, zarar görmeye başladığından bu yana, ciddi anlamda dış ticarette bir zafiyet, bir azalma söz konusu oldu.

Biliyorsunuz, 2009’da vizeler kaldırıldı, özellikle hafta sonu, sınır bölgelerinde -bilirler o bölge milletvekili arkadaşlarım- Urfa’sında, Gaziantep’inde, Adana’sında, Mersin’inde, günübirlik turistler geliyordu Türkiye’ye, Suriye’den 1 milyon turist geliyordu. Sadece Suriye’ye ihracat değil, o hinterlanttan 10 farklı ülkeye Türkiye sanayi malı ihraç ediyordu, tarım ürünleri ihraç ediyordu ki Akdeniz Bölgesi’nin son iki yıldır en önemli açmazı… Bakın, o bölgede sebze ve meyve üreticileri kan ağlıyor. İnanın, hafta sonu Mersin’de Erdemli’ye gittim; biliyorsunuz, sera üretiminin yoğun yaşandığı yer, domates üreticileri kan ağlıyor, 20 kuruş, 30 kuruş domates fiyatları. Bu, nereden kaynaklanıyor? Meyve fiyatları, kayısı fiyatı, narenciye fiyatları… O bölgeye nasıl, İstanbul’dan, Ankara’dan, Sivas’tan, Erzurum’dan, günübirlik, Akdeniz Bölgesi’ne ticaret yapan, yaş sebze meyve ticareti yapan tüccarlar geliyor, mal alıyor, bu kentlere götürüyordu; aynı şekilde, Suriye’den tüccarlar geliyordu, o bölgelere, Suriye’ye, Ürdün’e, Filistin’e, o hinterlanda, Irak’a ticaret yapıyorlardı. Bütün bunlar ortadan kalktı. Şimdi ne var? Kan var, gözyaşı var. Gerçekten isyan ediyorum, gerçekten isyan ediyorum.

Yüzlerce yıl aynı imparatorluğun çatısı altında yaşadığımız halklar, Arap’ıyla, Kürt’üyle, Sünni’siyle, Alevi’siyle, Keldani’siyle, Maruni’siyle… Ne oldu? Ne oldu? Niçin Başbakan bunu bu kadar kişiselleştiriyor? Uluslararası diplomaside bu var mı? Aramızda uzmanlar var, devletler arasında sorun olur, sınır ihlali olur, güvenlik ihlali olur, bir çatışma olur ama bir ülkenin devlet başkanıyla bir ülkenin, hele hele demokratik bir ülkenin başbakanı kanlı bıçaklı olur mu?

Sayın Başbakan ekonomi toplantısına gidiyor, Esad’a çatıyor; Kanarya Sevenler Derneğine gidiyor, Esad’a çatıyor; böyle bir şey olabilir mi? Kapalı grup toplantısında Esad’a çatıyor. Dost olan sizdiniz, sizdiniz yakın ilişki kuran, biz değildik. Ne oldu da bu kadar kişiselleştiriyorsunuz?

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – Ne oldu da Esad’ı savunuyorsunuz bu kadar?

VAHAP SEÇER (Devamla) - Niçin Türkiye’yi Orta Doğu tuzağına çekiyorsunuz? Bunun izahatını vermeniz lazım. Batı ne yapıyor? Swoboda, Kılıçdaroğlu’na laf söylüyor. Onun haddine mi düşmüş?

Bakın, en çevreci Avrupalılardır ama dünyada çevre kirliliğine sebebiyet veren yine Avrupalılardır. Şimdi, kendi ülkelerinde fabrika kurmaz onlar, gelişmekte olan ülkelere giderler ama en büyük çevreci kendileridir. Dünyada demokrasiyi katleden, “demokrasi, demokrasi” diye kan akıtan Avrupalılardır. Ama onlar otururlar, purolarını yakarlar, viskilerini içerler, bizlerin üzerine gülerler.

Şimdi, birilerinin Başbakana “Dur, bir daha düşün!” demesi lazım. Saplandık Orta Doğu’ya. Dış politikada lastik patlattık, jant üzerinde gidiyoruz, bir meçhule gidiyoruz. Nereye gidiyoruz, kiminle gidiyoruz, niçin gidiyoruz kimse bilmiyor. Onun için bu araştırma önergesini verdik, değişik siyasi partilerden oluşturalım bir komisyon, gelsinler, neler oluyor o bölgede, sınır bölgesinde, ekonomimiz ne hâlde, siyasi ilişkilerimiz, sosyal ilişkilerimiz ne hâlde, bunları bir ortaya koyalım.

Bakınız, bir mezhep çatışması ortamı hazırlamaya çalışıyorlar, bunu Sayın Başbakan da söyledi. Biliyorsunuz, sınır bölgelerimizdekiler bu konuda hassaslar. Alevi, Sünni ya da farklı birtakım inanç grupları arasında sanki problemler varmış gibi; bunu, birtakım insanlar basın yoluyla, medya yoluyla pompalamaya, enjekte etmeye çalışıyor. Görüntülerde izlemediniz mi? Siz, hangi askerle, hangi orduyla, hangi insanlarla Suriye’ye özgürlük getireceksiniz? Görüntülerde izlemediniz mi? Adam, öldürdüğü askerin kalbini çıkartıyor, ciğerini çıkartıyor ve ısırıyor “Alevilere ölüm!” diye bağırıyor. Bunlar mı özgürlük getirecek, bunlar mı barış getirecek Suriye’ye, bunlar mı kardeşlik getirecek? (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, bunları görmüyor musunuz? Yanlış yapılabilir, yanlış olmaz demiyorum, birileri sizi dolduruşa getirir. Bunu en iyi Batı yapıyor, Amerika Birleşik Devletleri yapıyor. Sayın Başbakan da öz güveni kuvvetli bir siyasetçi, “Hadi yürü bakalım, kim tutar seni Sayın Erdoğan!” diyorlar, o da gidiyor. Ben kötü niyetli, art niyetli demiyorum.

Yine, burada altını çiziyorum: Bakın, yanlıştan dönün, orada Müslümanlar ölüyor, orada mazlum halklar ölüyor; Avrupalıya, Amerikalıya bir şey olmuyor, olan Türkiye halkına, olan Suriye halkına oluyor, mağdur olan insanlar bunlar.

Bakın, kamplarda sorunlar yaşanıyor. Suriyeli vatandaşlar açlık, sefalet içerisinde. Bize diyorsunuz ki: “Efendim, mülteciler gelmesin mi, sığınmacılar gelmesin mi, buna karşı mısınız?” Karşı değiliz ama gidin oradaki hadiselere bakın. Yoksulluktan fuhuş artmış kamplarda. Suudi Arabistan’dan, Katar’dan, Ürdün’den zengin iş adamları getiriliyor, muta nikâhı kılıfı altında buradan çocuk yaşta kızlar alınıyor, götürülüyor. Bunları görmek lazım, bunlar savaşın sonuçları. Bunları görmeyecek miyiz, bunları anlatmayacak mıyız, bunları konuşmayacak mıyız değerli arkadaşlarım?

Artık yanlıştan dönülmesi lazım. Sayın Başbakanı bir kez daha uyarıyorum: Türkiye’yi Suriye bataklığına sizler soktunuz, sizler çıkartınız.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Seçer.

Aleyhinde, Muş Milletvekili Sırrı Sakık.

Buyurunuz Sayın Sakık.(BDP sıralarından alkışlar)

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; genelde görev dağılımı yapılınca BDP hep, böyle, üvey muamelesi görür. Yani bu iki muhalefet partisi alır, biz de aleyhte konuşmak zorunda kalırız.

Evet, biz iki yolun da doğru yol olmadığını söylüyoruz. O vesileyle, düşüncelerimiz çok açık, önerimiz çok açık.

Ama ben konuya girmeden önce… Biraz önce biz grup olarak burada risk altında olan dillerle ilgili bir Meclis araştırma önergesi verdik. Yani 21 Mayıs 1864’te Çerkezlerin uğradığı o zalimane politikaları bu Parlamentoya taşıdık ve kaybolan diller arasında Çerkezlerin de dili bu konuda kayboluyor, o kültür de yok oluyor. Ama -ne yazık ki- buraya bu önergeyi taşıdık. Eminim ki bu Parlamentoda Çerkez kökenli kardeşlerimiz de var ama bizim grubumuz bir önerge verdi. İki muhalefet partisinden bir Çerkez veyahut da iktidar partisinden biri çıkıp konuşmadı. Yeri ve zamanı gelince bütün halkların kardeşliğinden, kültüründen dem vurursunuz ama Çerkezler için… Bakın, zulme uğramışlar -ataları- ve hâlâ Türkiye'nin değil, dünyanın dört bir tarafına dağılmışlar ve zulüm politikalarıyla yok edilmişler ve meşhur bir sözleri vardır, Çerkezlerin sözüdür: “Atı kaybolanın kulağından at sesi eksik olmaz.” Çerkezlerin de kültürü kayıptır, toprakları orada işgal altındadır, onun için dillerini ve topraklarını arıyorlar. Bizim gibidirler, bizim de dilimiz kayıptır, bizim de sorumluluğumuz, duyarlılığımız bundan dolayıdır ve boynumuzun borcudur. Kendi kimliğine sahip çıkan bir Çerkez’i -bu Parlamentoda nasıl bir Süryani oturuyorsa, farklı halklardan BDP grubunda oturuyorsa- buraya taşımak da bizim boynumuzun borcudur. Biz Çerkez kardeşlerimizin yaşadığı acıyı yüreğimizde hissediyoruz, acıları acımızdır, acılarının son bulması ve kendi kültürleriyle, kimlikleriyle kendilerini ifade etmesi de bizim boynumuzun borcudur. Onun içindir ki biz, Anayasa’da tek bir kimliğe değil, bütün kimliklere hayat tanıyan bir anayasanın inşa edilmesini istiyoruz. 

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Cumhuriyet Halk Partisinin bu konuda vermiş olduğu Meclis araştırma önergesi yerli yerinde bir önergedir. Parlamento bu konuda bir araştırma yapmak zorundadır. Biz, daha önce size, Suriye'deki olaylar başladığında Barış ve Demokrasi Partisi olarak dedik ki: Esad’ı desteklemekle Esad’a karşı olan o çetecileri desteklemek arasında hiçbir fark bulamazsınız. Baba Esad’ın o topraklarda farklı halklara yaşattığı zulüm politikalarının bire bir tanığıyız, mağduruyuz. 30 bin insanın nasıl kurşunlandığını, öldüğünü biliriz; baba Esad döneminde yapılmıştı. Sonra, bu oğul Esad’ın da, orada, Kürtler üzerinde, Kamışlı’da nasıl bir katliam yaptığını da biliriz. O katliamcı buraya geldiğinde devlet töreniyle nasıl karşılandığını biliriz. Ama, gün geldi çatıştınız, gün geldi farklı alanlarda bulundunuz; ana muhalefet partisi Esad’ı destekledi ve siz de döndünüz, o çeteci grupları desteklediniz. Çeteci gruplardan özgürlük çıkmaz. Biraz önce Vahap arkadaşımız da söyledi; orada gidip, bir askeri öldürüp, kalbini bıçakla çıkarıp onu yiyorsa oradan özgürlük değil, vahşet çıkar. Şimdi, “Özgür Suriye Ordusu” dediğiniz bu, “Esad” dediğiniz bu. Ama, Barış ve Demokrasi Partisinin sunduğu üçüncü bir yol vardı; ne Esad ne Özgür Suriye Ordusu, halkların özgür iradesine saygı duyun, gelin, oradaki halkların iradesine… Bakın, orada, “Rojava” dediğimiz yerde Kürtlerin özgürlüklerine nasıl kavuştuğunu, demokratik özerkliklerini ilan ettiklerini ve orada demokratik bir yapı oluşturduklarını görüyoruz; kansız, şiddetsiz. Diğer halklar da buna uygun. Ama, sizin bir Kürt düşmanlığınız var. Kürtler nerede bir hakka, hukuka kavuşursa korkuyorsunuz, Türkiyeli Kürtler de ola. Vallahi, korkunun ecele faydası yok. Güney Kürdistan’da da Kürtler kendi kimlikleriyle kendilerini ifade ediyorlar, “Rojava” dediğimiz Kürdistan’da da Kürtler kendi kimlikleriyle isteseniz de istemeseniz de… Hayat onlardan yana çünkü Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra böl, parçala yöntemiyle 4 tane kale kurulmuştur. Bunlar zulüm kaleleriydi; Şam’da zulüm uygulanıyordu, Bağdat’ta zulüm uygulanıyordu ve Tahran’da zulüm uygulanıyordu, sevgili Ankara’da da zulüm uygulanıyordu Kürtlere. Şimdi, bu kaleler artık tek tek demokrasiyle tanışmak zorundadır. Geç oldu, acı dolu yıllar yaşandı ama artık geldiğimiz noktada bu halkın diline, kimliğine, kültürüne saygı duymak zorundayız. Onun için Hükûmet muhalif güçlerle diyalog kurarken o çeteci Suriye birimlerine, savaşan özgür Suriye ordularına aynen şunu söylüyor: “Siz Kürtlerle diyalog kurmayın.” Kürt korkusu var.

Şimdi, peki, siz oradaki muhalif güçleri alıp Türkiye’de ağırlıyorsunuz, uğurluyorsunuz. Orada Kürtlerin bir iradesi oluşmuşsa, eğer siz Türkiyeli Kürtlerle bir barış sağlayacaksanız, sizin Orta Doğu’daki müttefikleriniz Kürtler olmalıdır. Kürtlerin iradesine saygı duymalısınız, yani onun için söylüyoruz. Bu, geçmişten bugüne kadar, evet, Türkiye’de sol olduğunu iddia eden partilerin zaman zaman… Nasıl geçmişte Ecevit’in bir Saddam hayranlığı vardı, bugün de belli sol kesimlerin de, ne yazık ki -adı sol- onların da bir Saddam hayranlığı vardır. Bu iki yol da çıkmaz yoldur. Bu yollardan vazgeçeceksiniz, halkların özgür iradesine destek sunacaksınız. Bu özgür iradeyi yakalayabilirsek sorun kendiliğinden çözülür.

Bu, Reyhanlı’daki saldırıları da daha önce biz işaret ettik. Bakın, Türkiye… Evet, o sınırlarda siz güvenliği sıfır noktasına getirirseniz, yani o ülkenin, bilmem, iç işlerine karışırsanız, oradan lojistik destek sağlarsanız, asker, silah, para verirseniz o sınırlardan birileri gelir, Reyhanlı’da bombaları patlatır. O bombalardan sonra, gerçekten biz kuşkuluyuz ve endişeliyiz. O bombalar Sünnilere karşı yapıldı, bunun bir misillemesi de olacak. Diliyorum, umuyorum ki olmaz. O coğrafyada, evet, bir Sünni-Alevi çatışması körüklenmektedir. Bizim bu konuda birlik oluşturmamız gerekir. Bizim tavrımız mazlum halkların yanıdır ve Suriye’den bizim topraklarımıza gelip orada yerleşen insanlar bizim misafirlerimizdir. Bunların hiçbir günahı yokken, o saldırıda, Suriye’den gelen onlarca insanın da saldırıya maruz kaldığını biliyoruz. Konukseverlik bu değil, konukseverliğin evrensel yasaları da bu değil. Onların hiçbir günahı yok, hiçbir suçu yok; bu topraklara gelmişler ve bu topraklara sığınmışlarsa bu topraklar onlara misafir muamelesi yapmalıdır ve herkes onları kendi ailesinden birer birey olarak görmelidir. Bu insanların günahı yok, bu insanlar suçsuz. Asıl bu savaşı tetikleyenlere, bu insanlara zulüm politikaları uygulayanlara karşı bizim birlik oluşturmamız lazım.

İlk gün BDP’nin açıklaması oldu. Biz, evet, bu bombaları kimin koyduğu önemli değil, bunun arkasında kimler var, bunu açığa çıkarmalıyız. Kim? Evet, Türkiye ilk kez barışa bu kadar yakın olduğu bir süreci yaşıyor; evet, Türkiye’nin iç barışını sağlamak istemeyen güçler var, bu güçler kimse hepimiz çok iyi biliyoruz. Onun için, burada küçücük iktidarlar uğruna, küçücük oylar uğruna değil, ülkemizin geleceği, ülkemizin ve halkımızın mutluluğu için, bu dört siyasi parti gerçekten bu Meclis araştırma önergesini kabul etmeli ve olayın üzerine gitmelidir, araştırmalıdır. Daha önce Paris’te de buna benzer bir şey yaşandı, sizi göreve davet ettiğimiz hâlde ne yazık ki olayın üstü örtülmeye çalışıldı. Orada da ilk kez barışa bir adım atılıyor ve görüşmeler devam ediyor ve 3 PKK’li gerillanın, PKK’li siyasetçinin Paris’te silahlı bir saldırı sonucu yaşamlarını yitirdiklerini… Aslında bunlara saldırı, Türkiye’nin barışına bir saldırıydı, biz bu, Reyhanlı’daki saldırının da Türkiye barışına bir saldırı olduğunu düşünüyoruz. Bu konuda saflarımız çok nettir, halkımızın ve ülkemizin yanında saf tutuyoruz ve ben bu Meclis araştırma önergesine olumlu oy kullanacağımızı bildiriyor, hepinize saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Sakık.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, Sayın Sakık konuşmasında CHP ve MHP’nin bu konuda konuşmadığını söyledi, bir anlamda sataştı partimize ve ben bir açıklama yapmak istiyorum.

SIRRI SAKIK (Muş) – Ben sataşmadım, sitem ettim gözüm.

BAŞKAN – Buyurun Sayın İnce.

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MUHARREM İNCE (Yalova) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, bu topraklarda zulme uğrayanlar, işkenceye uğrayanlar var, doğru. Çerkezlerin o sürgünlerinde nasıl acı çektiklerini, yollarda neler yaşadıklarını, nasıl topraklarından edildiklerini biliyoruz, anlıyoruz. Bugün de Sayın Genel Başkanımız konuşmasında bunlara değindi. Bu topraklarda o kadar çok insan zulme uğradı ki, acılar yaşadı ki, mübadiller örneğin, böyledir, onların neler yaşadığını mübadil torunları bilir ancak.

Biz şunu söylüyoruz: Tabii ki diller korunsun, geliştirilsin, her dil kendini ifade edebilsin, bunlara hiç itirazımız yok. Bizim dediğimiz şu: Ancak, eğitimin birleştirici olması lazım, eğitimin birleştirici olabilmesi için de resmî dilde olması lazım, yoksa birbirini anlamayan nesiller yetiştiririz. Şimdi, siz, Sakarya’daki okullarda Çerkezce, Rize’deki okullarda Lazca, Diyarbakır’da Kürtçe, Kırklareli’de Boşnakça, Ordu’da Gürcüce, Şanlıurfa’da Arapça eğitim yaparsanız bir süre sonra, on yıl, yirmi yıl sonra birbirini anlamayan nesiller yetiştiririz. Bu, şu demektir: Herhangi bir dili; bu, Kürtçe, Arapça, Lazca, Çerkezce hiç fark etmez, onu yaşatmak devletin bir görevidir, vatandaşın da bir hakkıdır, buna hiç itirazım yok. Yaşanmalıdır, korunmalıdır, öğretilmedir -öğretilmesine de evet- fakat, tarihi, coğrafyayı, matematiği, fiziği, kimyayı resmî dilden başka, Türkçeden başka bir dille yapmak demek yirmi yıl sonra birbirini anlamayan insanlar yetiştirmek demektir. Bir öğretmen olarak söylüyorum bunları.

Bakın, öyle büyük sıkıntılara girer ki bu ülke, bunları…

Kusura bakmayın ama neden güldüğünüzü anlayamadım. Ama bir öğretmen olarak bu işi sizden daha iyi bildiğime inanıyorum ben.

HALİL AKSOY (Ağrı) – Ben de öğretmenim.

SIRRI SAKIK (Muş) – Bu da öğretmen, onun için “Seni mezun eden hocanın gözü kör olsun.” dedi.

MUHARREM İNCE (Devamla) – Bizim amacımız birleştirmek olmalıdır, ayrıştırmak olmamalıdır. Herkes kendine şu soruyu soracak: Biz beraber mi yaşayacağız, yan yana mı yaşayacağız, ayrı ayrı mı yaşayacağız? Eğer beraber yaşamak geçiyorsa aklımızdan, birleştirici olan dilde eğitim yapılmalıdır, öğretilmelidir. Çerkezce de öğretilmelidir, Lazca da öğretilmelidir, Arapça da öğretilmelidir, Boşnakça, Arnavutça, Gürcüce, Kürtçe, hepsi öğretilmelidir fakat tarihi, coğrafyayı, matematiği, fiziği, kimyayı, felsefeyi devletin resmî dilinde, Türkçede yapmak gerekir, bu ancak birbirimizin çimentosu olur. Bunun haricinde bir şey, bir eğitim sistemi ayrıştırır, böler, parçalar, yirmi yıl sonra birbirini anlamayan nesiller ortaya çıkar diyorum.

Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın İnce.

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkanım, ben öyle bir şey söylemedim, düzeltmek istiyorum. Yani, benim Türkçeyle ilgili herhangi bir itirazım yok, öyle bir şey demedim.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Ama siz içeriğini okumamışsınız Sayın Sakık.

SIRRI SAKIK (Muş) – Müsaade ederseniz açıklık getirmek istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

13.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

SIRRI SAKIK (Muş) – Teşekkür ediyorum.

Yani biz “Resmî dil Türkçe olmasın.” demedik ama diğer dillere de özgürlük istiyoruz. Şimdi, siz öğretmen olduğunuzu söylüyorsunuz.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Öğretmen olduğumu söylemiyorum, öğretmenim.

SIRRI SAKIK (Devamla) - Dünyanın dört bir tarafında birkaç farklı dilde eğitim yapıldığını görüyoruz. Hiç beğenmediğiniz –bakın, yanı başınızda, daha bir devlet de olmadı- Güney Kürdistan’a gidin, orada Arapça, Farsça, Kürtçe ve çok rahat Türkçe eğitim yapılıyor ve ülke de bölünmüyor. Dünyanın birçok yerinde farklı dillerle eğitim yapıldı diye bölünen ülke yoktur. Ama nasıl ülke bölünür? Dayatırsanız tekliği, dayatırsanız ırkçılığı, tek halk, tek dil derseniz vallahi kimse o ülkede yaşamaz. Odur ki bugün yaşıyoruz bu sıkıntılarımızı ve eminim ki bu Parlamentoda bu kadar dili kutsallaştıran, Türkçeyi kutsallaştıran parlamenterlerimizin birçoğunun çocuklarının Amerika’da ve Avrupa’da farklı dilde eğitim gördüklerini biliyoruz. Onun için böyle geçmişten kalan o panzehiri getirip buralarda hâlâ birlik adına sunmak ülkenin birliğini değil, tam tersine ülkede bölünmeyi getirir. Zaten kavgamızın nedeni de budur. Eğer cumhuriyetle bizim Kürt sorunumuz yüz yıllık eşit bir sorunsa dilden dolayıdır, dilimize saygısızlık edildiği için, dilimiz yok edildiği için biz bedenlerimizi ölüme yatırmışız. Bakın, dilin ne kadar kutsal olduğunu böyle gösteriyor, Kürt çocukları dilleri için, dilleri için… Bakın, ayrılık yok, toprak talebimiz yok, birlikte yaşamak talebimiz var ama dilimize gem vurulursa Allah adına ölümden de kaçınmayız, bunu böyle bilin.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Sakık.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan, ben bir Çerkez milletvekiliyim. Az önce sayın milletvekili Çerkez milletvekilleriyle özel olarak, adını söyleyerek bir değindi. Ben de bu konuda konuşmak istiyorum efendim.

BAŞKAN – Nasıl efendim?

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Efendim?

BAŞKAN – Nasıl efendim?

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Çerkez milletvekilleriyle ilgili “Burada olmalarına rağmen herhangi bir şekilde kalkıp da kendi dillerini savunmadılar.” dedi.

MUHARREM İNCE (Yalova) – “Çerkez kökenli milletvekilleri niye konuşmuyor?” diyerek sataştı.

SIRRI SAKIK (Muş) – Doğru söyledim, doğru söylüyorum, bakın, çok doğru.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Ben de Çerkez bir milletvekiliyim, konuşmak istiyorum. Müsaade eder misiniz?

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Ben de Türk milletvekiliyim!

BAŞKAN – Şimdi, tabii, bu konuya girersek nasıl şey olacak bilemiyorum ama üç dakika size söz veriyorum, lütfen… (CHP sıralarından alkışlar)

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; değerli milletvekilimiz diyor ki: “Doğru söylüyorum.” Bakın, bir sözün arkasında, Türkiye Büyük Millet Meclisinde konuşan bir milletvekili savunduğu bir söze “doğru söylüyorum” derken, bu kürsüde diğer halklarla ilgili “Biz buranın asli unsurlarıyız, siz haddinizi bilin.” diyerek bizi aşağıladığı günü, bu kürsüdeki günü hatırlıyor olması lazım. Bunu söyleyen bir milletvekilinin buradan biz Çerkezleri savunuyormuş gibi, kendisiyle ilgili savunması gereken yargıları savunuyor olmasını ve bizi sanki savunuyormuş gibi yapıyor olmasını ben, doğrusu, doğru bulmuyorum. Eğer Çerkezler kendilerini savunmak istiyorlarsa, Abhazlar kendilerini savunmak istiyorlarsa o güç kendilerinde vardır. Eğer birileri onlara, kendilerini, hadlerini bildireceklerse onlar kendilerine hadlerini bildirmek isteyenlere tarihte çok hadlerini bildirmişlerdir. Kimse de onlara hadlerini bildirememiştir bugüne kadar.

Değerli arkadaşlar, onun için, bugün Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı yüz kırk altı yıl önce Çerkezlerin sürgünüyle ilgili, Abhazların sürgünüyle ilgili olayı grup toplantısında acı bir tablo olarak eleştirmiştir. Çerkezler Anadolu’ya göç ettiklerinde Anadolu toprakları onları kucaklamıştır, biz de bu toprakların asli unsuru olarak bu topraklara hiç ihanet etmedik, hiç kurşun sıkmadık. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar) Bu toprakların çocukları olarak bu toprakların bayrağı altında hep bu toprakların özgür çocukları olarak yaşadık ve yaşamaya da devam ediyoruz. Dilimizle ilgili, özgürlüğümüzle ilgili bu toprakların çatısı altında, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çatısı altında demokratik mücadelemizi de vermeye devam ediyoruz. Ama hiç kimse bizi “Bu ülkenin iki unsuru vardır: Kürtler ve diğerleri.” diye ayrıştıramaz, hiçbir toplumu da ayrıştıramaz. Bu ülkenin bayrağı altında Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşları vardır, başka hiç kimse yoktur. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Özkoç.

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, her hâlükârda bu ağır ithamlardan sonra…

BAŞKAN – Sayın Sakık, duyamıyorum, duyamadım.

SIRRI SAKIK (Muş) – Bu ağır ithamlardan sonra her hâlükârda bir şey söylememe muhakkak müsaade edersiniz. Yani, bütün konuşmasını beni hedef alarak, benim daha önce söylediğim olayı çarpıtarak, gelip hamasi nutuklar atarak… Ben kendilerine bir sitemde bulundum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Sakık.

Üç dakika süre veriyorum.

3.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; şimdi, buraya gelip hamasi nutuklar atmayın. Ben size sitemde bulundum. Burada, Çerkez kardeşlerimizin çıkıp bu dile sahip çıkmaları gerektiğini söyledim ama çıkıp, geçmişte bu kürsüde, evet, sizin o itaatçi geleneğiniz çıkıp burada şunu derse…

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – “İtaatçi geleneğiniz” derseniz...

SIRRI SAKIK (Devamla) – Bir dakika, bir dakika, bir dakika; otur yerine, otur yerine, otur yerine beni dinle.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – …eğer hakaret ederseniz Çerkez halklarına ben de size hakaret ederim.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen, önce dinleyiniz.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Ben sizi dinledim, dinledim sizi.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Ben sizin itaatçi geleneğinizle ilgili hiçbir şey demiyorum.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Eğer çıkar burada derse ki…

BAŞKAN – Sayın Özkoç, önce dinleyiniz, lütfen.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Hayır, “İtaatçi” derse, hakaret ederse cevap veririm.

BAŞKAN – Bitirdikten sonra cevap için söz isteyebilirsiniz.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Şimdi, çıkıp buradan…

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – O zaman verme çıkıp da cevap.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Sayın Başkan, lütfen, bakın, bir dakika…

BAŞKAN – Devam edin siz, devam edin.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Eğer gelip burada “Türk ırkıyla Kürt ırkı eşit değil.” derse benim de cevabım onaydı. Dedim ki: “Siz…”

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Ben öyle demedim.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Siz demediniz, diyenlere söyledim, ben diyenlere…

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Ben dedim mi?

SIRRI SAKIK (Devamla) – Bakın, siz dinlemediniz o zaman, bilmiyorsunuz, sizinle alakası yok ama o günü siz taşıyorsunuz buraya. Ben o gün çıkıp bu kürsüde şunu söyledim: “Bakın, siz Sırpların zulmüne maruz kalan bir halksınız. Sırpların zulmüne maruz kalanlar gelip eğer bu toprakları vatan ediniyorsa diğer halklara saldırmamalıdır, Sırplaşmamalıdır, haddini bilmelidir.” Evet, bunu söylüyorum. Evet, bir insan Çerkez’se, kendi kimliğine saygı duyuyorsa ve kimliğine sahip çıkıyorsa; biri Boşnak’sa, kendi kimliğine sahip çıkıyorsa bu topraklarda, tabii ki bu toprakların sahibidir. Ama gelip buradaki ırkçı, milliyetçi akımlara teslim oluyorsa ve diğer halklara, inançlara saldırıyorsa onlara katbekat haddini bildirmenin de bizim bu noktada görevimiz olduğunu söylüyorum.

Biz bu toprakların, evet, sahibiyiz. Biz sonralardan burayı gelip vatan edinmemişiz, bu topraklarda, kapılarımızı bu halka açan halklardan biriyiz ama “Gelenlerin de bizim başımızın üzerinde yeri var.” demişiz. Ama geldiklerinde de gelip coğrafyada uğradıkları zulmü bize uygularlarsa buna tahammül edemeyeceğimizi söyledik ve eğer siz Çerkez’seniz… Ben size ne söyledim? Bir Çerkez olarak bu Parlamentoda bir milletvekili yok muydu ki? On dakikalık süreyi heba ettik. Çıkıp Çerkezlerin yaşadığı acıları, Çerkezlerin uğradığı zulmü bu kürsüde konuşamaz mıydınız? Bir sitemdi size, onun için dedik ki: “Önümüzdeki dönem boynumuzun borcudur, bir Çerkez’i bu Parlamentoda, şu sırada, Barış ve Demokrasi Partisinin sıralarında -inşallah o sıralar orası olacak- oralarda oturtacağız.” Bunu söyledim. Bundan mutluluk duymanız gerekirken çıkıp…

MUHARREM İNCE (Yalova) – Biz de buraya geçiyoruz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Biz de bu tarafa geçiyoruz. İsteyen otursun, burası gelecek dönem boş.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Sizi bilmiyorum nereye gideceğinizi. Allah adına biz oraya geleceğiz. Biz oraya geleceğiz önümüzdeki seçimlerde.

Teşekkür ediyorum, sağ olun.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Sakık.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan…

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bir dakika, sırayla dinleyeceğim sizi. Önce Özkoç’u dinleyeceğim.

Sayın Özkoç…

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Efendim, “teslimiyetçi” dediği için söz istiyorum.

BAŞKAN – Yeni sataşmalara lütfen mahal vermeyiniz Sayın Özkoç, buyurunuz.

4.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Elbette.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, bakın, ben hiçbir milletvekili arkadaşımın şahsına, hiçbir milletvekili arkadaşımın ait olduğu milliyete hiçbir şekilde hakaret etmem. Biz bu ülkenin…

SIRRI SAKİK (Muş) – Biz de etmedik.

ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Hiçbir şekilde etmem ama siz az önce dediniz ki: “teslimiyetçi.” Az önce söylediniz.

SIRRI SAKİK (Muş) – Ben onu demedim, ben “Kendi kimliğine sahip çıkanlara sonuna kadar saygımız var.” dedim. Ama başka kimliklere bürünüp zulüm edenlere karşı da sonuna kadar…

ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Bizler asla, buradan söylüyorum, size de bir kez daha söylüyorum, asla teslimiyetçi değiliz, asla teslimiyetçi olmadık.

SIRRI SAKIK (Muş) –  Sorun yok o zaman.

ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Teslimiyetçi olmadığımız için, bu ülkede de, bulunduğumuz her yerde de mücadelemize devam ettik…

SIRRI SAKIK (Muş) – Yolunuz açık olsun.

ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – …ama asla bulunduğumuz ülkenin ekmeğine ihanet etmedik. (CHP, AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar) Asla o ülkeye ihanet etmedik, asla o ülkeye kurşun sıkmadık, asla o ülkenin bayrağına ihanet etmedik. O ülkenin bayrağını kendi bayrağımız olarak gördük, şehit düştük. Bunda daha garip olacak ne var soruyorum size, soruyorum arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet Meclisinde soruyorum.

Bakın soruyorum, Abhazya bugün Türkiye’ye “Kardeşim” diye sesleniyor, “Kardeşim” diye sesleniyor. Türkiye “Biz sizin kardeşiniziz.” diye sesleniyor. Biz de sizin kardeşiniziz.

HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU (Bitlis) – Eyvallah…

ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Bundan daha büyük ne var? Onun için değerli arkadaşlarım, biz bu kürsüden sesleniyoruz, biz bu ülkede birlik olsun istiyoruz, beraberlik olsun istiyoruz, kardeşlik olsun istiyoruz. Birlik ve beraberlik olursa bu ülkede her şey güzel olur. Bu ülkenin bu çatısında ve bu kürsüsünde ayrılık söylemleri söylenmesin istiyoruz; benim tek söylediğim budur.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

MURAT BOZLAK (Adana) – Biraz İttihat Terakkiden de bahset.

BAŞKAN –  Teşekkür ediyoruz Sayın Özkoç.

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkanım, ben yerimden bir şey söyleyeceğim.

MUHARREM İNCE (Yalova) –  Sayın Başkan… Sayın Başkan…

SIRRI SAKIK (Muş) – Bizi ihanetle suçladılar.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Allah aşkına ya…

MUHARREM İNCE (Yalova) –  Sayın Başkan…

BAŞKAN –  Buyurun Sayın İnce.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Sakık, burada olmayan grubumuz üyesi bir milletvekilinin sözlerini çarpıtarak yanlış bir şekilde aktardı. “Türk ırkıyla Kürt ırkı eşit değildir.” demiş bizim milletvekilimiz,  böyle bir şey yok; ben bunu düzeltmek istiyorum.

SIRRI SAKIK (Muş) – Türk ulusuyla Kürt ulusu, evet.

MUHARREM İNCE (Yalova) –  Düzelteyim onu. 

BAŞKAN –  Buyurunuz Sayın İnce.

MURAT BOZLAK (Adana) – Türk ulusuyla Kürt milleti.

MUHARREM İNCE (Yalova) –  Milleti değil, milliyeti.

BAŞKAN –  Lütfen sataşmalara mahal vermeyiniz, lütfen.

Buyurunuz.

5.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında bir CHP milletvekiline sataşması nedeniyle konuşması

MUHARREM İNCE (Yalova) –  Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Şimdi, şunu bir düzeltelim: Sayın Birgül Ayman Güler Türk ulusunu şöyle tanımlıyor, diyor ki: “Bizim Türk ulusu anlayışımız bir kan anlayışı değildir, bir kafatası anlayışı değildir, bir ırk anlayışı değildir.” Cümleleri bu. Ve sonra diyor ki, aynen şöyle, sizin dediğiniz gibi değil, “Türk ırkı ile Kürt ırkı eşit değildir.” değil, diyor ki: “Türk ulusu ile Kürt ırkı eşit değildir.”

SIRRI SAKIK (Muş) – Ne fark eder?

MUHARREM İNCE (Devamla) – Ben de cümleyi, bakın, şöyle kuruyorum... (BDP sıralarından gürültüler)

Bir dakika, bir dakika, acele etmeyin.

Bakın, ben cümleyi değiştiriyorum, bakın, dikkatle dinleyin lütfen.

HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU (Bitlis) – Amaç ne, amaç?

MUHARREM İNCE (Devamla) – Türk ulusu ile Türk ırkı da eşit değildir, Türk ulusu ile Türk ırkı da eşit değildir. Türk ulusu daha üsttedir çünkü “Türk ulusu” kavramından bizim anladığımız… Kan olarak, ırk olarak, kafatası olarak Türk olanları kastetmiyoruz biz. Bir ulusu kastediyor, onun için diyor ki: “‘Türk ulusu’ kavramı bir ırkla, bir Kürt ırkıyla, bir Türk ırkıyla eşit değildir, ‘Türk ulusu’ kavramı daha üsttedir.” diyor. Fakat bazı cingözler, bazı bunu anlayamayanlar, bunun derinliğini bilmeyenler ya da art niyetliler -bunu milletvekillerini kastederek söylemiyorum, gazetecileri, Türkiye’deki akademisyenleri, okuduğunu anlamayanları söylüyorum, bunu bilmeyecek kadar cahil olanları söylüyorum, bu cahillere sesleniyorum- bal gibi de biliyorlar ki o laf şöyle bir laf değil: “Türklerle Kürtler eşit değildir.” lafı değil, “İki ırk eşit değildir.” lafı değil. Bir ulus tanımı yapıyor, o ulus tanımının içerisinde… Tekrar ediyorum, bakınız, tekrar ediyorum, “Türk ulusu ile Türk ırkı da eşit değildir, Türk ulusu daha üstte bir yerdedir.”

MURAT BOZLAK (Adana) – “Türkiye ulusu” olur o zaman

MUHARREM İNCE (Devamla) – Yaptığı tanımlama bu. Bu tanımlamayı beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz, o ayrı bir şey. Fakat burada bir hakaret yok, burada Kürtleri inciten, onları aşağılayan, onları ezen, onları eşit görmeyen bir anlayış yok. Ne yazık ki bunu Türkiye’de birileri böyle anlattı.

Gelelim parlamenterlerin çocuklarının İngilizce, okullarında… Vallahi buna katılıyorum. Çok kendini Müslüman olarak tanımlayıp çocuklarını rahibe okullarında okutanlar da var, çok Kürtçülük yapıp çocuklarını İngilizce eğitim veren okullarda okutanlar da var. Ben çocuğumu aslanlar gibi Türk okullarında, devlet üniversitelerinde okuttum.

Teşekkür ederim.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın İnce. 

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Sakık, ne için istiyorsunuz? Lütfen… Yeterince konu tartışıldığı kanaatindeyim.

SIRRI SAKIK (Muş) – Şimdi, bakın, sayın hatip biraz önce ihanetten bahsetti. Biz ihanet etmedik. Dönüp bizi ihanetle suçladı.

BAŞKAN – Sayın Özkoç’un söylediğini söylüyorsunuz.

SIRRI SAKIK (Muş) – Evet, ben de bu konuda bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN - Tamam.

Buyurunuz.

6.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında Barış ve Demokrasi Partisine sataşması nedeniyle konuşması

SIRRI SAKIK (Muş) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sevgili arkadaşlar, aslında son sözcükte her şey yatıyor, o sözcüğün içerisinde her şey gizli ve saklı. Şimdi aşikâr olarak ortada.  “Biz, ihanet etmedik.” diyorsunuz. Siz ihanet etmediniz, Kürtler mi ihanet etti? AKP sıralarından da alkışlar geliyordu. Ne ihaneti? İhanet varsa Kürtlere ihanet yapılmış. Bu cumhuriyet oluştuğunda “Kürtlerin, Türklerin ortak yurdudur.” diyenler, cumhuriyetin mimarları ve sonradan dönüp ret ve inkâr politikalarını hayata geçirenler ve doksan yıldır Kürtlere ve diğer halklara zulüm yapanlar bu cumhuriyete ihanet ettiler. Çanakkale’de gidip ortak vatan ruhuyla toprağa gömüldüler ama cumhuriyeti kuranların büyük çoğunluğu Kürtlere ve diğer halklara ihanet ettiler. Eğer ihanetse, odur. Eğer otuz yıldır kavga devam ediyorsa, yüzyıllık bir mücadele sürüyorsa, eğer sizin temsilcileriniz çıkıp “Dersim’de analar ağlamadı.” diyorsa, biri çıkıp bilmem “Türk ulusu, Kürt ulusu eşit değil.” diyorsa, o günkü cumhuriyetin, bakın, getirdiği ihanettir.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Ama açıkladım az önce ya, açıkladım az önce!

SIRRI SAKIK (Devamla) – İhanet aslında odur. Bir halkla yola çıkıp, yol arkadaşlığı edip, emperyal güçlere karşı savaşıp ve sonra savaş bittikten sonra hukukunuzu oluşturup sonra dönüp onları ret ve inkâr ederseniz, diline, kültürüne, kimliğine gem vurursanız, onlara acı dolu yıllar yaşatırsanız ihanet budur. Gerisi, Kürtlerin mücadelesi, zulme karşı bir başkaldırıdır. Diline, kimliğine, kültürüne gem vurulmuş, atalarına zulüm edilmiş, o da dönmüş “Vallahi çare yoksa, yol çaredir.” demiş. Çare yoksa, zindan mı? Zindan çaredir. Çare yoksa, dağ mı? Dağ da çaredir, direnmek de çaredir. Devrimciler adına bütün mücadele direnmektir ve çaredir. Kürt gençleri direnerek, direne direne buraya kadar gelmişler. Artık, sizin bu politikalarınızın hayatta karşılığı yoktur. Dönüp tek bir şey söyleme hakkınız vardır, bu topraklarda bu kadar zulmün mimarları olanlar dönüp bu halktan özür dilerlerse bu tartışmaların da bir anlamı kalmaz. Ben eminim ki bu günler de yakın, barışı hep birlikte sağlayacağız, geçmişte yaşananlardan ders çıkaracağız. Yol yakınken barış sürecine destek verin, hep birlikte barışı inşa edelim, olmayan kardeşliğimizi inşa edelim ve birlikte…

SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) - Sen nasıl bu Meclise geldiysen onlar da öyle gelecekti, 50 bin kişi ölmeyecekti bugüne kadar.

SIRRI SAKIK (Devamla) – İşte, onlar da gelecek, önümüzdeki dönem onlar da inşallah burada olacaklar. Hep beraber otuz yıllık bilgilerini, birikimlerini bu Parlamentoda, bu kürsüde benim gibi onlar da sizinle paylaşacak, bu ülkenin geleceği için hep birlikte ülkemizi daha güzel günlere taşıyacağız.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Sakık.

Bu konu yeterince tartışıldı kanaatindeyim, konumuza geçmek istiyorum.

Sayın Vural, size de söz veriyorum, buyurunuz.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

14.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, bütün milletvekillerinin Türk milletinin egemenliğini kullandığının idrakinde olması gerektiğine ve milletvekillerinin etnik kimlikle ilgili söylemleriyle birbirlerini düşman olarak göstermelerini kınadığına ilişkin açıklaması

OKTAY VURAL (İzmir) – Evet, teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tabii, burası Türkiye Büyük Millet Meclisi ve bu kürsüye çıkan milletvekilleri milletvekili olarak büyük Türk milleti önünde namus ve şeref yemini etmişlerdir. Dolayısıyla, milletvekillerinin hepsinin Türk milletinin egemenliğini kullandığının idrakinde olması gerekiyor. Kim nereli olursa olsun, Çerkez olsun, Abaza olsun, Kürt olsun, Arap olsun ama hepimiz büyük Türk milletinin evladıyız. Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran irade de Türk milletidir. Dolayısıyla, bu coğrafyanın adı Türkiye’dir, cumhuriyetimizin adı Türkiye Cumhuriyeti’dir, bayrağımız da Türk Bayrağı’dır, adımız da Türk milletidir. Ona göre, buradaki söylemlerin giderek etnik kimlikleri kaşımaya, birbirlerini düşman olarak göstermeye yönelmesini kınadığımı ifade etmek istiyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Vural.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, Mersin Milletvekili Vahap Seçer ve 19 milletvekili tarafından Suriye'de meydana gelen olayların Türkiye ekonomisine etkisinin ve Türkiye’ye gelen sığınmacıların kaldıkları bölgelerde sebep oldukları sosyal sorunların araştırılması amacıyla 17/5/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 21 Mayıs 2013 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - Önerinin lehinde Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) - Aleyhinde, aleyhinde.

ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; barış ve hoşgörü ili olan Hatay’dan gelen ve 1939’da yaklaşık 40 milletvekilinin -ki, bu milletvekillerinin içerisinde Arapça konuşanı var, Kürtçe konuşanı var, gayrimüslimi var, Türkmen’i var- ortak kararıyla, ana vatana ilhak eden bir ilin milletvekili olarak bu tartışmalara bir mana veremiyorum. Bu milletin her rengi bizim ve biz, bu milletin her rengiyiz, bu Parlamento da böyle bir parlamento.

Şimdi, izin verirseniz önergeye söz konusu olan meselelerle ve Reyhanlı’yla ilgili konuşmak istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yaklaşık iki yıldır Hükûmetimizin icra ettiği Suriye politikasının ülkemize maliyeti her geçen gün artmaktadır. Bunun bir ekonomik maliyeti vardır, bir sosyal maliyeti vardır, bir manevi maliyeti vardır ve en sonunda Reyhanlı’da 50 küsur cana mal olan bir hadise vardır. Öncelikle şunu ifade etmeliyim ki: “Analar ağlamasın.” sloganı ya da edebiyatı içerisinde yapılan birçok siyasi faaliyet ve birçok görüşmenin neticesinde öyle bir yeri ihmal etmişiz ki, bugün, Reyhanlı’nın anaları ağlıyor ve bütün Türkiye de Reyhanlı’ya, Reyhanlı’nın analarına ağlıyor. Allah hiçbir ilçemize böyle bir şeyi bundan sonra layık görmesin.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; defalarca ikaz ettik, “Reyhanlı’da ve sınırın kenarındaki diğer illerde, Hatay’da, Şanlıurfa’da, Gaziantep’te, Mardin’de sıkıntı var.” dedik; burada bir görev olarak bunu ifa ettik. Hükûmetimize gerek bu Parlamento kürsüsünden gerek basın toplantılarıyla bunu ifade ettik. Yani bu hadisenin göstere göstere geldiğini söylemek herhâlde yanlış bir şey olmaz.

Öncelikle şunu ifade edeyim: Hiçbir hükûmet, bu Parlamentoda iktidarıyla muhalefetiyle hiçbir milletvekili, parlamenter böyle bir olayın gerçekleşmesine gönülden razı olmaz ve bundan memnun olmaz, bunu bile bile kabul etmez. Fakat burada bir inisiyatifsizlik var, burada bir kargaşa var, burada bir gürültü var ve burada birbirine girmiş bir dış politikanın ürünü var. Artık, bunu kabul etmek gerektiği kanaatindeyiz.

Reyhanlı’yı bir anlatalım, son bir haftasını anlatalım: Pazartesi günü bir bayrak yakıldığı ya da bayrağa hakaret edildiği iddiasıyla bir şehir ayaklandı. Değerli milletvekilleri, böyle bir dedikoduyla bir şehir bir anda nasıl ayaklanır? Kaldı ki yaptığımız araştırmaya göre bayrağa hakaret falan da yok, hiçbir şey yok ama ne oldu da bu şehir bu hâle geldi, ne oldu da bu şehir en ufak bir gerginlikten birdenbire ayaklanır ve sabahlara kadar sokaklarda gösteri yapar hâle geldi?

Ondan sonra, çarşamba günü biz Mecliste, basın toplantısında Hatay’ın bomba üzerinde oturduğunu ve Reyhanlı’nın gerginliğini ifade ettik. Daha sonra, perşembe günü Sayın Grup Başkan Vekilimiz Oktay Vural Beyefendi’yle yine bu minvalde bir toplantı yaptık ve cumartesi de malum olay başımıza geldi.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçen yaz savaştan, sınırdaki çatışmadan Reyhanlı’da bir eve sığınan 2 tane rejim askerini, yani Suriye merkezî yönetiminin askerini, yandaki Suriyeli komşularının ihbarıyla 18 Özgür Suriye Ordusu militanı geldi, Reyhanlı’dan bu evden teslim aldı. Bu olay devletin kayıtlarında var. Daha sonra Reyhanlı halkının infiali ve bunu kendine yedirememesi ve aldığı tedbirler neticesinde 18 Özgür Suriye Ordusu militanı tekrar geldi ve bu 2 Suriye askerini teslim etti. Bu askerler de Türkiye Cumhuriyeti devletinin polisine teslim edildi.

Yani böyle bir şehir düşünebiliyor musunuz? Burada devlet var mı? Öyle bir şehir ki, merkez nüfusu 50 bin civarında, devletçe bilinen Suriyeli mülteci sayısı 25 bin, bunlar kamplarda değil, bunlar Reyhanlı’nın içinde, bilinmeyen hariç. Sınır yok, eleğe dönmüş. Sınır taşlarında, hudut bölgelerinde yazar -şimdi yazıyor mu bilmiyorum, yazıyorsa kaldırsınlar- “Hudut namustur.” diye. Hudut namussa hudutta namus kalmamış. Bunu iktidar partimizin de diğer bölge milletvekillerinin de bilmesinde fayda var. Hudutta namus kalmazsa memlekette namus kalmaz çünkü bu laf boşuna söylenmez, bu laf o hudut taşlarına o görevliler tarafından boşuna yazılmaz. Sınırdan gelenin geçenin haddi hesabı yok. Gümrükçüler “Durun! Nereye gidiyorsunuz?” demeye kalkıyor, Cilvegözü Gümrüğü’nden bir gecede tayini Silopi’ye çıkıyor. Polisler Urfa Akçakale’de “Ne yapıyorsunuz? Pasaportunuz yok, giremezsiniz!” diyor, sahip çıktığımız, Hükûmetimiz tarafından sahip çıkılan muhalifler tarafından şehit ediliyor. Artık o gümrükçüden, o polisten bir vazife beklenmesi mümkün olabilir mi? Hükûmet yönettiği ülkeye şöyle bir bakmalı; Reyhanlı bu duruma nasıl geldi, oturup bunu araştırmalı.

İşin bir de ekonomik maliyeti var. Bugün 5-6 milyar dolara çıkması gereken Suriye’yle ihracat potansiyelimiz 100-200 milyon dolarlara düşmüşse bunun maliyetini Konya’dan, Trabzon’dan, Diyarbakır’dan, İzmir’den beri bütün Türkiye çekiyorsa, geçen yıl itibarıyla 100 binin üzerinde dolu aracın gittiği sadece Hatay’dan Suriye’ye bugün bu sayı 6 bine düşmüşse, bunun ekonomik maliyetinin Reyhanlı’ya başta olmak üzere getireceği sıkıntılar düşünülmeli, araştırılmalı.

Bugün mültecilerin, bunların da içinde bulunduğu mesele bir sosyal dram, ceketini dahi almadan gelmiş. Esad’ın zalimliğini eleştirmek elbette ki zaman zaman da yaptığımız, temas ettiğimiz önemli bir mesele ama muhaliflerin zalimliğine sahip çıkmak da utanılacak, Türkiye Cumhuriyeti devletine yakışmayacak bir tutum olsa gerekir. Ayrıca, bize sığınan Suriyeli kardeşlerimiz, bugün Reyhanlı’dakiler de son derece dar durumda. Bunlara elbette ki sahip çıkmak gerekiyor ama alayıvalayla kampları, kamplarda yaptığımız güzel bakımı, onlara yaptığımız ev sahipliğini anlatıyoruz, bunlar doğrudur da. Peki, kamplardaki sayının en az 10, 15 misli Suriyeliyi halka niye havale ediyoruz? Halkın bunlara bakacak gücü var mı? Bütün sınır illeri tarımla geçinen yerler. Şanlıurfa, Akçakale ne ise Reyhanlı’nın durumu o. Ama böyle bir durumda dahi Akçakale halkı şehit olan polisine sahip çıkmış ve bayrakla, şehit olan polisini uğurlamıştır. Buradan da Şanlıurfa’nın Akçakale halkını saygıyla selamlıyorum. Reyhanlı, gene devletine, milletine sadık, bağlı, vatansever bir bölgemizdir; Reyhanlı’yı da sabrından dolayı buradan saygıyla selamlıyorum.

Ancak, bir şeyleri artık Hükûmet düşünmeli, aklını başına almalı ve bundan sonraki hedefin ne olduğunu iyi görmeli. Buradan söylüyorum, bundan sonraki hedef Hatay’daki Alevi-Sünni kardeşliğidir. Bu bombanın asıl hedefi budur. Bu bombanın, daha sonraki planlarda lazım olan Hatay’ı kopartma planı olduğu açık ve aşikârdır. Hükûmet bu noktadaki açıklamalarına da dikkat etmeli, sorumlu açıklamalar yapmalı, basın dikkatli olmalı ve var olan bu kardeşliğe zarar gelmesini hep birlikte engellemeliyiz. Bu, bizim millî vazifemizdir.

Bu noktada, hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum ve teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Çirkin.

Aleyhinde, Hatay Milletvekili Orhan Karasayar.

Buyurun Sayın Karasayar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ORHAN KARASAYAR (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce Reyhanlı’da hayatını kaybeden, şehit olan vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyor, yakınlarına başsağlığı diliyorum; yaralı vatandaşlarımıza da acil şifalar diliyorum. İnşallah, Allah böyle olumsuz, vahşi bir eylemi ülkemizin hiçbir yerinde yaşatmaz diyorum.

Değerli arkadaşlar, biraz önce grupların “Türk milleti” söylemine ben de grubumuz adına düşüncelerimizi ifade etmek istiyorum.

“Türk milleti” bir üst çatı, bu çatının altında ise yaşayan 75 milyon vatandaşımız da inancını, dinini özgürce, demokratik şekilde yaşama hakkına sahiptir. 75 milyon insan bu özgürlüklerden eşit şekilde faydalanmaktadır. Bu, her vatandaşımızın demokratik hakkıdır.

Değerli arkadaşlar, değerli dostlarım; 2011 yılı Mart ayı sonrası Suriye’de yaşanan olaylarla ilgili çok çeşitli açıklamalar yapılıyor. Bu konuda bizler AK PARTİ Hükûmeti olarak, başta Başbakanımız olmak üzere, o bölgedeki gelişmeleri, Mısır’daki, Libya’daki Arap Baharı’yla ilgili olan gelişmeleri, yaşananları, yaşanacakları en iyi şekilde, en ayrıntılı şekilde görmüş ve bizim yüz yıllarca komşumuz olan, kardeşlerimiz olan Suriye’deki vatandaşlarımızın da, Suriye’deki kardeşlerimizin de bu acı olayları yaşamamasını, bu elem verici, Suriye’nin geleceğini karartacak, Suriye’nin on yıllarına mal olacak acı sorunlar yaşamaması için elinden gelen her türlü gayreti göstermiştir. Bununla ilgili, Türkiye’miz kadar, Suriye’nin geleceği de masaya yatırılmış, Esed’e her türlü telkinlerde bulunulmuş, her türlü çalışmalarında destek verileceği söylenmiş, “Yeter ki demokrasiye geçin.” denilmiş. Suriyeli vatandaşlar Mısır’da yaşananları, Libya’da yaşananları yaşamasın diyerek her türlü çalışmalar, gayretler gösterilmiştir.

Değerli dostlarım, değerli milletvekili arkadaşlarım; Suriye’de yaşanan olayların sebebi, müsebbibi sadece son üç beş yılda olanlar, gelişmeler değildir. Suriye’yi bilen arkadaşlarımız çok iyi bilir. Suriye’ye biz on yıl önce, on beş yıl önce gittiğimizde Suriye’de yaşayan halklar Suriye yönetimine karşı, Esed ve Esed ailesine karşı “Gözünün üzerinde kaşın var.” diyen her vatandaşı nereye gittiği belirsiz bir şekilde götürmüşler, aileleri ve yakınları yıllarca onlardan haber alamamışlar.

Suriye’deki olayların altında yatan çok çeşitli, çok farklı nedenler, sebepler var. Tabii ki bu durumda 21’inci yüzyılda Suriyeli vatandaşların da dünyayla olan bağları, dünyadaki gelişmeler, ülkedeki gelişmeleri görerek onlar da kendi özgürlükleri için, kendi demokrasileri için mücadele vermenin yollarını tutmuşlardır. Tabii ki bu süreçte, bizler de, bu olumsuz gelişmelerin olmasını hiç kimse istemez, hiçbirimiz istemeyiz. Bu gelişmeler, bizim AK PARTİ iktidarımızın, Hükûmetimizin Suriye’yle ilgili yapılan çalışmalardaki başarılarını bence, öncelikle takdir etmek lazım. Biraz önce konuşan muhalefet milletvekili arkadaşım da takdir etti. Ne zamanki Esed kendi vatandaşına silah doğrultmaya kalktı, o silah doğrulttuğu vatandaşlar da, bizlerin, Hataylı kardeşlerimizin, ya teyzesinin oğlu bir çoğu ya amcasının oğlu ya dayısının oğlu. Sizlere soruyorum: Eğer sizin teyzenizin oğlu, sizin amcanızın oğlu, sizin dayınız, o top mermileri altında, kimyasal silahlar altında kalsa siz onlara kapınızı açmaz mısınız değerli arkadaşlar? Kapınızı açmadığınız zaman -hiçbir zulüm sonsuza kadar sürmez, bu zulüm bitecek- bu zulüm bittiğinde o insanların yüzüne nasıl bakarsınız?

Değerli milletvekili arkadaşlarım, ne bizim ne aziz milletimizin, hele hele Hataylı hemşehrilerimin o insanlara kucak açmama gibi, o insanlarla aşını, ekmeğini paylaşmama gibi hiçbir düşüncesi olmaz. Hatay dediğiniz yer, dünyanın en önemli barışının, kardeşliğinin, sevgisinin, dostluğunun olduğu bir ilimiz. Bizim insanımız kendi çoluğuna çocuğuna yedirmez, misafirine yedirir; kendi yemediğini, kendi kullanmadığını misafirine ikram eder. İşte, değerli arkadaşlar, bugün de Hataylı hemşehrilerimizin yapmış olduğu budur.

Değerli dostlarım, ikinci bir konu, şehir içinde yaşayan Suriyeli vatandaşların sanki kendiliğinden gelmiş, oralara yerleşmişler gibi ifade edilmesi. Değerli arkadaşlar, bakınız, Reyhanlı’da, Kırıkhan’da, İskenderun’da, Yayladağı’nda, Hatay’ımızın birçok ilçesinde yaşayan Suriyeli vatandaşların yüzde 90’ı kendi akrabalarının yanında kalıyor. Zaten yakınları olmayan, kendi akrabaları olmayan vatandaşlar çadır kentlerde kalıyor. Siz şunu diyebilir misiniz vatandaşa: “Amcanı, dayını, teyzeni misafir etme.” Böyle bir lüksümüz var mı? Elbette ki yok. Bizler bu kardeşlerimizin her türlü acısını paylaşacağız, bu insanlarımızın yaralarını birlikte saracağız. İnşallah, ümit ediyorum ki bu süreç en kısa sürede sonuçlanacak, Suriye’de de barış sağlanacak. Bu, Suriye’de sağlanacak barışla da hem bölgemizi hem ülkemizi, daha önce yaptığımız çalışmaların daha fazlasını yaparak güzel günlere götüreceğimize inanıyorum.

Değerli arkadaşlar, biz olay günü, gerekli arkadaşlarımızla, il başkanımızla, teşkilatımızla olaydan bir saat sonra Reyhanlı’da bulunduk. Bakanlarımızla en kısa süre içerisinde Reyhanlı’ya intikal ederek, Reyhanlılı vatandaşlarımızın yaralarını sarmanın, onların acılarını paylaşmanın peşinde olduk. Bir gün sonra da, cenazeler defnedildikten sonra 4 milletvekili arkadaşımızla tek tek taziye ziyaretlerinde bulunarak Reyhanlılı hemşehrilerimizin yanlarında olduk. Onların Reyhanlı’da yaşananlarla ilgili, bu olaylarla ilgili sağduyularını, onların bu olaylara bakış açılarını, değerlendirmelerini, metanetlerini sizlerin huzurunda tekrar tebrik ediyorum. Fakat bizim ilimizi karıştırmak isteyen… Hatay’ımızda biz yüz yıllarca Alevi kardeşlerimizle, Hristiyan kardeşlerimizle, farklı ırktan, farklı inançtan olan vatandaşlarımızla beraber güldük, beraber ağladık. Biz birbirimizle ekmeğimizi, aşımızı paylaştık değerli arkadaşlar fakat bu huzuru bozmak, bu huzuru kıskanıp engellemek, bu huzurdan basit hesaplar üretmek isteyenler var.

Değerli dostlarım, bizler Hataylılar olarak, hangi inançta olursa olsun, hangi mezhepte olursa olsun bunlara kesinlikle müsaade etmeyeceğiz, bugüne kadar etmedik çünkü bizim bölgemizde yaptığımız çalışmalarda, bölgemize yaptığımız ziyaretlerde hemşehrilerimiz şunu söylüyorlar: “Bizi bize bıraksınlar. Biz nasıl yüz yıllarca bu bölgede barışı, huzuru sağladıysak bundan sonra da sağlarız.” Fakat bazı marjinal grupların giderek özellikle Reyhanlı’mızda, Hatay’ımızda olumsuz propagandalar yapma çalışması onlara hiçbir fayda getirmeyecektir. Hataylı hemşehrilerim onların oyununa gelmeyecektir. Bizler özellikle siyasetçiler olarak, Hatay’da siyaset yapan arkadaşlarımızla Hatay’daki sivil toplum örgütlerimizle bu barışın, bu huzurun, bu kardeşliğin bugüne kadar öncüleri olduk, bugünden sonraki süreçte de öncüleri olmaya devam edeceğiz. Bizim için Hatay’ımızın, ülkemizin barışı, kardeşliği, huzuru her şeyin üzerinde.

Bölgemizdeki ticaretin aksaması nedeniyle de Hükûmetimizin almış olduğu tedbirler doğrultusunda Cilvegözü’ndeki gümrük kapımızın tampon bölgesinde ticaret, ihracatımız büyük oranda devam ediyor ve en son Hatay’ımızın üç aylık ihracat rakamlarına baktığımızda da üç aylık süreç içerisinde Hatay’ımızın ihracatı yüzde 19 artmış. Tabii ki olumsuz etkilenmeler var fakat bu olumsuz etkilenmeler de -yapmış olduğumuz çalışmalar milletvekili arkadaşlarımızla beraber- farklı şekillerde telafi edilmiş, Suriye üzerinden geçmesi gereken tırlarımız Mersin ve İskenderun limanından ro-ro seferleriyle aynı şekilde gitmesi gereken ülkelere, hatta gerekli destekler sağlanarak da ulaştırılmıştır.

Değerli dostlarım, umuyorum ki Hatay’ımızda –Hatay’ımızın geleceğiyle ilgili, Hatay’ımızın kardeşliğiyle ilgili demin değerli milletvekili arkadaşlarımız da söyledi- biz bugüne kadar yüz yıllarca birlik, beraberlik içerisinde hareket ettik, bu süreçte de birlik, beraberlik içerisindeydik, bundan sonraki süreçte de birlik, beraberlik içerisinde olacağız çünkü biz Hatay’ımızı Türkiye’nin en önemli ili olarak görüyoruz. Hatay’ımıza Allah, doğası olarak, coğrafyası olarak her türlü güzelliği vermiş. Bu güzelliklerden, Hataylı hemşehrilerimiz de sonsuz nasibini almış. Biz, hoşgörünün, barışın, dostluğun, kardeşliğin kenti olmaya devam edeceğiz. Ben buna katkı sağlayan tüm siyasetçi arkadaşlarıma da tüm milletvekili arkadaşlarıma da ayrı ayrı teşekkür ediyorum, hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum, sağ olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Karasayar.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum…

MUHARREM İNCE (Yalova) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Etmeyenler…

Elektronik cihazla oylama yapacağım.

Bir dakika süre veriyorum ve oylamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Şimdi, İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alma önergesi vardır; okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

C) Önergeler

1.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’ün, (2/236) esas numaralı İbadet Yerlerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/116)

                                                                                                                 14/5/2013

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

29/11/2011 tarih ve 2/236 esas numarası ile Başkanlığınıza gelen ve tarafımdan verilen “İbadet Yerlerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Teklifi” ile ilgili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü’nün 37’nci maddesine göre işlem yapılması için gereğinin yapılmasını bilgilerinize arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                              Ali Özgündüz

                                                                                                                  İstanbul

BAŞKAN – Teklif sahibi olarak İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz.

Buyurunuz Sayın Özgündüz. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, İbadet Yerlerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Teklifi, özü itibarıyla, cemevlerinin yasal statüye kavuşturulmasıyla ilgilidir. Özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum: “Cemevlerinin ibadethane olarak kabul edilmesi.” demiyorum; ibadethane olan, Alevi canların cem ibadetlerini yaptıkları “Allah”, “Muhammed”, “Ali” diyerek zikrettikleri, semah döndükleri cemevlerinin yasal statüye kavuşturulmasıyla ilgilidir.

Türkiye, Anayasa’sında belirtilen din ve vicdan özgürlüğünü kabul etmiş, yine Anayasa'nın 10’uncu maddesinde belirtilen tüm yurttaşların kanun önünde eşit olduğuna ilişkin hükmü kabul etmiş, yine Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin altına imza atmış bir ülke olarak bu cemevleri sorununu acilen çözmelidir. Bu anayasa sürecinde -bunu açık açık belirtelim- eğer cemevleri sorunu çözülmezse, Diyanet İşleri Başkanlığı revize edilmezse, inanın ki Alevi yurttaşlar açısından, toplumun yaklaşık üçte 1’ini oluşturan Alevi yurttaşlar açısından bu anayasa yok hükmünde olacaktır.

Değerli milletvekilleri, son zamanlarda, son günlerde, tabii ülkemizde en çok konuşulan konu barış. Barış, evet, barış; barışırken gelin toplumsal barışı sağlayalım yani Kürt kardeşimizle helalleşirken, barışırken, Alevi canlarla da barışalım, yüz yıllardır verilmeyen haklarını verelim. Ama, siz eğer beş yüz sene önceki bakış açısıyla Çaldıran’ı referans göstererek bir barış sağlayacağınızı düşünüyorsanız buradan barış çıkmaz, bunu bilin, Allah korusun, felaket olur.

Son günlerde, yine Reyhanlı’da yaşanan olayla gündeme gelen, ülkemizdeki farklı mezhep gruplarının çatışmaya sokulması yönündeki bir projeyle -Sayın Başbakanın da belirttiği gibi- bu patlama ilişkilendirildi ki doğrudur, bu patlamanın asıl hedefi mezhep çatışması çıkarmaktır. Eğer bunu böyle okuyorsanız ve samimiyseniz, gelin bu sorunu çözelim, cemevlerini yasal statüye kavuşturalım. Yani, sizin Hükûmet yetkilileri, ilgili bakanlar bu konu gündeme geldiğinde “Efendim, bu, teolojik tartışmadır.” diyerek topu taca atıyorlar. Demokratik bir ülkede, laik bir ülkede devlet adamlarına düşen, Parlamentoya düşen, milletvekillerine düşen görev, teolojik tartışma yapmak değildir, insanlara mezhep, din ve ibadetlerini nasıl edeceklerini öğretmek değildir. Bize düşen görev, bu Parlamentoya düşen görev, herkesin din ve vicdan özgürlüğü çerçevesinde inancını istediği gibi yaşaması için gerekli koşulları sağlamaktır.

Nitekim, değerli milletvekilleri, bu konu yarın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından, sözleşmenin 9’uncu maddesinin ihlal edildiğine ilişkin, ülkemiz aleyhine bir mahkûmiyet çıkacaktır, ben buradan söylüyorum; bir insan hakları hukukçusu olarak söylüyorum, bu konuda yapılan müracaatlar ülkemiz aleyhine sonuçlanacaktır. Bu, iyiye gidiş değil. Nitekim, Avrupa Birliği  ilerleme raporlarında da bu konu gündeme gelmektedir.

Gelin, çözelim. Yani bana göre, özellikle iktidar partisi bu süreçte bunu çözebilir. Sizin çözmeniz daha kolaylaştırır, sizin tabanınız reaksiyon göstermez. Biz iktidara geldiğimizde elbette ki çözeceğiz ancak o zaman sizin taban reaksiyon gösterebilir. Sizin bu konuyu çözmeniz, zaten biz istiyoruz, siz de tabanınızı ikna ederseniz dolayısıyla toplumsal barışa katkı sağlarsınız. Yani şunu düşünmeyin: “Efendim, işte biz anayasa yaparız, çoğunluğumuz var, referanduma gideriz, kabul edilir, biter.” Bitmez değerli arkadaşlar. Yani, “Efendim, işte Kürt sorununu çözdük.” E, Kürt sorununu çözdün, Alevi sorunu kaldı. Yani bir 30 bin insan da burada mı ölsün, bir 300 milyar dolar da burada mı gitsin?

Samimiyetle söylüyorum, eğer toplumsal barış istiyorsak, çok masumane ve yerinde bir talep olan cemevlerinin yasal statüye kavuşturulmasına ilişkin bu kanun teklifine, gelin onay verin, beş yüz yıllık bir sorunu ortadan kaldıralım diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Özgündüz.

Bolu Milletvekili Tanju Özcan.

Buyurunuz Sayın Özcan. (CHP sıralarından alkışlar)

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; ben de İç Tüzük 37’ye göre gündeme alınmış yasa teklifine destek vermek için söz almış bulunmaktayım.

Evet, yasanın özü belli -Değerli Milletvekilimiz Sayın Ali Özgündüz ifade ettiler- ibadet yerlerinin düzenlenmesi. Peki, neden böyle bir yasa teklifine ihtiyaç duyuldu? Değerli milletvekilleri, Türkiye’de insanlar istedikleri yerde, arzu ettikleri yerde ibadet edebilme şansını bulamadıkları için, birileri onlara sürekli bir şeyler dayattığı için, bu konunun yasal düzenleme altına alınması zorunlu olduğu için böyle bir düzenleme getirildi. Aslında hukukçu olarak baktığınızda, böyle bir yasal düzenlemeye bile bugün ihtiyaç duymamamız gerekirdi bizim. Arkadaşlar, Anayasa’mız din ve vicdan özgürlüğünü teminat altına almış ancak biz buna rağmen, Anayasa’mızda güvence altına alınmış olan bir konuyu, maalesef, yasalarımızda, mevzuatımızda ve uygulamalarda görmezlikten geliyoruz.

Sadece bir tek somut örnek vereceğim size. Aranızda belediye başkanları var, belediye meclis üyeliği yapmış olanlar var. Belediyelerin hâlen çok büyük çoğunluğunun imar planlarında “ibadet yeri”, “ibadet alanı” ibaresi geçmez; hâlâ birçok imar planında “cami alanı” olarak geçer bunlar. Yani, bu öyle bir dayatmadır ki, Türkiye’de sadece Sünniler yaşıyor, Türkiye’de sadece Sünnilerin yaşamaya hakkı var ve bütün düzenlemeler, bütün uygulamalar Sünni mezhep esasına göre düzenlenmiş; bu ülkede Sünni olmayan milyonlarca Alevi ve milyonlarca gayrimüslim görmezlikten gelinmiş arkadaşlar. İşte, biz bu yüzden böyle bir yasal düzenlemeyi Türkiye Büyük Millet Meclisi önüne getirmek zorunda kaldık.

Arkadaşlar, artık şu konuda Türkiye halkı olarak kendi kendimizle yüzleşme zamanımız geldi diye düşünüyorum: Arkadaşlar, bakın, bu ülkede herkes Sünni değil, herkes Sünni olmak zorunda da değil, bu ülkede herkes ibadetini camide yerine getirmek zorunda da değil veya herkes sizlerin dayattığı gibi ibadet etmek zorunda da değil. Arkadaşlar, şu konuda niye anlayış göstermiyoruz? Bir yurttaşımız çıkıyor diyor ki: “Ben de sizin gibi Türkiye Cumhuriyeti yurttaşıyım ama ben Sünni değilim, benim ibadet etme şeklim farklı, benim inancım da farklı. Neden bana saygı göstermiyorsunuz?” sorusunu sorduğunda buna verecek bir cevap bulamıyorsunuz ama bu dayatmaya da sürekli olarak devam ediyorsunuz. Hatta öyle bir yanlış içerisindeyiz ki yıllardır, Alevilere Aleviliği biz anlatmaya çalışıyoruz. Neden bu konuda bir dayatma yapıyoruz, bunu ben anlamakta güçlük çekiyorum. Bırakın, “Ben Aleviyim.” diyen nasıl inanıyorsa, nasıl düşünüyorsa, nerede ibadet etmek istiyorsa, hangi şekilde ibadet etmek istiyorsa o şekilde ibadet etsin. Biz, Alevilere “İlla siz şunu yapmalısınız, Aleviliğin gerekliliği budur. Siz şurada ibadet etmelisiniz, farklı arayışlar içerisine girmelisiniz.” dayatmasını niçin yapıyoruz?

Arkadaşlar, bakın, Türkiye’de çok dayatmacı bir Başbakanımız var. Türkiye’de ne içeceğimize Sayın Başbakan karar veriyor, ne yiyeceğimize Sayın Başbakan karar veriyor, ne giyeceğimize Sayın Başbakan karar veriyor, kaç çocuk yapacağımıza veya yapmayacağımıza Sayın Başbakan karar veriyor.

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – İstediğini yap, istediğini düşün, bağlayıcı değil.

TANJU ÖZCAN (Devamla) – Ya, şu Sayın Başbakana lütfen söyleyin, en azından “İnsanların nerede, ne şekilde, nasıl ibadet edeceklerine, kime inanacaklarına, inanmayacaklarına kendi karar verme özgürlükleri vardır.” deyin. Ben sizden bunu istirham ediyorum.

Arkadaşlar, bakın, Türkiye’de bir Diyanet İşleri gerçeği var, bunu da konuşmamız lazım. Türkiye Cumhuriyeti devleti Sünni esaslar üzerine kurulmuş bir devlet değil ama Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir devlet kuruluşu olan Diyanet İşleri Başkanlığı tamamen Sünni esaslara göre, Sünni teamüllere göre idare edilen bir kurum. Şimdi ben size şunu soruyorum: “Ben Sünni değilim.” diyen milyonlarca vatandaşımız var Türkiye’de. Onların vergileriyle biz Diyanet İşleri Başkanlığını finanse ediyoruz. Peki, niye bu insanlar Diyanet İşleri Başkanlığına bir talep ilettiklerinde bunu görmezlikten geliyoruz? Niçin bu insanların cemevi talebine biz Sünniler olarak soğuk bakıyoruz? Arkadaşlar, bunun cevabını bizim bulmamız lazım. İnsanlara artık bir şeyler dayatmamamız lazım. İnsanlar nasıl inanmak istiyorsa, nasıl yaşamak istiyorsa, nerede ve ne şekilde ibadet etmek istiyorsa, tekrar ediyorum, bırakalım, o şekilde yaşasınlar. İşte, bu yasal düzenlemenin veriliş sebebi de budur. Bu yasaya destek vermenizi bekliyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Özcan.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Canikli.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Konuşmacı, Sayın Başbakanımıza “dayatmacı” ifadesi kullanarak hakaret etti. Sataşmadan söz istiyorum efendim.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Canikli. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, “ucube”ye de bir cevap verin çıkmışken lütfen. Sayın Başbakan ucubeye benzetti ya cemevlerini.

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

7.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, Bolu Milletvekili Tanju Özcan’ın doğrudan gündeme alınma önergesi üzerinde yaptığı konuşma sırasında AK PARTİ Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Vereceğim, hepsine vereceğim.

Değerli arkadaşlar, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Hepimiz samimi olalım, konuşmalarımızda, tezlerimizde samimi olalım. 1978-1979 yılında Cumhuriyet Halk Partisi tek başına iktidardı, daha önceki yıllarda da uzun süre iktidarda kaldı. Doğru mu? Doğru. 1978-1979 yılında Cumhuriyet Halk Partisi tek başına iktidardı, ondan önceki dönemlerde de tek başına iktidar oldu. Doğru mu? Doğru. Peki, şu andaki sistemle ilgili bugün eleştirdiğiniz hususları neden yerine getirmediniz?

VELİ AĞBABA (Malatya) – 1930’lu yıllarda… Haklısınız, 1930’da aklımıza gelmedi, şimdi aklımıza geldi!

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Neden, neden cemevleriyle ilgili talepleri o zaman yerine getirmediniz? Yıllarca iktidarda kaldınız, doğru değil mi arkadaşlar? Doğru. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VELİ AĞBABA (Malatya) – Şimdi, sen şimdi yap!

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Nedir bu şimdi? Lütfen samimi olalım. Bakın, lütfen…

VELİ AĞBABA (Malatya) – Şimdi yapın.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Açık söylüyorum çok net bir şeklide. Ben tarihî gerçeklerden bahsediyorum değerli arkadaşlar. Diyanet İşleri Başkanlığını…

VELİ AĞBABA (Malatya) – Cemevi ibadethane mi değil mi? Ona cevap verin.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – İzin verin, lütfen…

Diyanet İşleri Başkanlığını biz mi kurduk, AK PARTİ mi kurdu?

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, cemevi ibadethane mi değil mi?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Şu anki yapıyı biz mi oluşturduk, ne zaman dizayn edildi?

VELİ AĞBABA (Malatya) – Siz yaptınız.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Açın, bakın, kim yaptı?

VELİ AĞBABA (Malatya) – Siz yaptınız. 12 Eylül iktidarı zamanında…

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Yani… Yani, Diyanet İşleri Başkanlığının kuruluş tarihi sanıyorum 1960’lı yıllar falan.

VELİ AĞBABA (Malatya) – 1930’lara falan git. 1923’e gidin bir de, 1923’e!

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Yani, Cumhuriyet Halk Partisinin iktidar olduğu ya da…

VELİ AĞBABA (Malatya) – Cemevleri ibadethane mi değil mi?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – …daha sonra Cumhuriyet Halk Partisinin defalarca iktidar olup değiştirmediği sistemdir değerli arkadaşlar.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, cemevleri ibadethane mi değil mi?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Sistemi biz kurmadık, bu sistem yürürlükteyken, bugün yerden yere vurduğunuz, eleştirdiğiniz, değiştirilmesini istediğiniz sistemi yıllarca iktidarda kaldınız değiştirmediniz.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Cemevleri ucube mi, cümbüşhane mi, yoksa ibadethane mi? Onun cevabını verin.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Değiştirmediniz. Nedir bu?

VELİ AĞBABA (Malatya) – Başbakan diyor ki: “Ucube.” Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı “Cümbüşhane.” diyor. Siz ne diyorsunuz?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Lütfen, lütfen samimi olalım yani samimi olalım.

Bakın, hiçbir dönemde…

VELİ AĞBABA (Malatya) – Cemevleri ibadethane mi değil mi? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Lütfen sakin olunuz sayın milletvekilleri.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Çok net olarak söylüyorum, sadece Alevi vatandaşlarımız için söylemiyorum, etnik kökeni, düşüncesi ne olursa olsun, hiçbir dönemde, bu dönemdeki kadar özgür, düşüncelerini, inançlarını yaşamamışlardır.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Doğru değil, doğru değil!

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Bunu çok net olarak ifade ediyorum.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Alevilerin en büyük ayrımcılığa uğradığı dönem, bu dönemdir. Bir tek valisi, kaymakamı dahi Alevi değil.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Ha, bütün talepleri yerine getirilmemiş olabilir, bütün istedikleri tam olarak karşılanmamış olabilir ama…

VELİ AĞBABA (Malatya) – Bir tek Alevi göstersenize?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – …önceki dönemlerin hangisi olursa olsun hiçbirisiyle kıyaslanamayacak kadar daha özgürdürler.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Askerleri de bırakmadınız.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Biz bu işin siyasetini yapmıyoruz. Biz bu işin popülizmini yapmıyoruz. Biz samimi olarak o insanların taleplerini yerine getirmek için uğraşıyoruz ve onda da ciddi olarak adımlar atmış bulunuyoruz.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, cemevleri ibadethane mi değil mi?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Eğer samimi olunsaydı, on yıllar boyu iktidarda kaldınız, o dönemde bunları, bu sorunları çözerdiniz, biraz önce söylediğiniz hususları yerine getirirdiniz. Demek ki sorun o değil. Sorun, gerçek anlamda çözme iradesi değil. Öyle olsaydı, güç elinizdeydi, iktidar sizdeydi…

VELİ AĞBABA (Malatya) – Cemevleri ibadethane mi değil mi? Cevap verin!

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - …istediğiniz her türlü değişikliği, yasal düzenlemeyi, hatta Anayasa da dâhil olmak üzere yapabilirdiniz.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Cemevleri ibadethane mi değil mi?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Neden yapmadınız? Alevi vatandaşlar adına soruyorum: Neden yapmadınız? Yıllar boyu iktidarda kaldınız. Ya!

VELİ AĞBABA (Malatya) – Bir tane Alevi bırakmadınız bu memlekette; bir tek vali yok, bir tek kaymakam yok. Bu kadar ayrımcılık…

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, dayatmacı örnek istiyorsanız… (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sakin olunuz lütfen.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - …istiyorsanız aynaya bakın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VELİ AĞBABA (Malatya) - Hepiniz yapıyorsunuz ayrımcılığı, başta Başbakan olmak üzere!

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Canikli.

Buyurunuz Sayın İnce.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Canikli, 1970’lerde Cumhuriyet Halk Partisinin iktidar olduğunu…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – 90’larda da oldu.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Partimizin tüzel kişiliğine hakaret etti, yanlış sözler söyledi. Onları düzeltmek için…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın İnce.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sadece 70’lerde değil, 90’larda da oldu.

8.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MUHARREM İNCE (Yalova) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Canikli, “1970’lerde Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında niye yapmadınız?” diyorsunuz.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – 90’larda da oldu.

MUHARREM İNCE (Devamla) - Doğru söylüyorsunuz. 1970’lerde de İnternet’i geliştiremedik. Ya, dünyada İnternet yoktu o zaman. Böyle bir talep kırk sene sonra gelmiş, eğer “1970’lerde niye yapmadın?” diye sorarsan, şu Mecliste 1970’lerde henüz doğmamış 100 milletvekili vardır. Böyle bir mantık olabilir mi? “Geçmişte niye yapmadın?” diye değil, siz on bir yıldır iktidardasınız, bunu niye yapmadınız?

AHMET YENİ (Samsun) – O zaman Alevi yok muydu?

MUHARREM İNCE (Devamla) - Bak, bir şey söyleyeyim ben, ben bir şey söyleyeceğim, çok net… (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Çok net bir şey söyleyeceğim: Biz bence Sünniler olarak Alevilerden özür dilemeliyiz, özür.

AHMET YENİ (Samsun) – Siz dileyeceksiniz!

MUHARREM İNCE (Devamla) - Özür dilemeliyiz. Yani bu devlet, caminin elektriğini, suyunu ödüyor, cemevininkini ödemiyor. Ya, sana ne, devlete mi kaldı, devlete mi kaldı, cemevinin cümbüşevi mi olduğu, ucube mi olduğunu tanımlamak Başbakana mı kaldı? (CHP sıralarından alkışlar) Eğer bir inanç grubu kendisini orada mutlu hissediyorsa, kendisini orada tanımlarsa, kendisi burayı ibadethane olarak görüyorsa devlet kim oluyor da bunu görmüyor? Böyle bir mantık olabilir mi? Cemevlerini savunmak için Alevi olmak gerekmez, insan olmak, demokrat olmak yeterlidir. Buna gerek var mı? (CHP sıralarından alkışlar)

Bakın değerli arkadaşlarım, bu ülkede Sünniler vergi veriyor, Aleviler de vergi veriyor ama Alevi’den aldığı vergiyle caminin elektriğini, suyunu ödeyen devlet, cemevinin elektriğini, suyunu da ödemelidir. Hakkaniyet budur, buradaki hukuk budur, doğruluk budur, dürüstlük budur ve bu konuda Alevilerden özür dilenmelidir.

İSMAİL AYDIN (Bursa) – Siz dileyeceksiniz.

MUHARREM İNCE (Devamla) - Bu yapılmalıdır. Bu niye yapılmıyor?

AHMET YENİ (Samsun) – Dersim’den başlayın, Dersimden.

MUHARREM İNCE (Devamla) - Bakın, değerli arkadaşlar, siz kim oluyorsunuz da ibadethane olup olmadığına karar veriyorsunuz?

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – Bütün bir Türkiye’den özür dileyeceksin.

MUHARREM İNCE (Devamla) - Bakın, böyle bir kafa doğru değil. Bu doğru değil.

SITKI GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Bu CHP kafası zaten.

MUHARREM İNCE (Devamla) - Ben bunu elimi vicdanıma koyarak yapıyorum. Bakın, bu ülkede aşağılanan, horlanan insanlar için, ezilen insanlar için, haksızlığa uğrayan insanlar için illa o inanç grubundan olmak gerekmez.

SITKI GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Cemevini yok sayan CHP ya, CHP.

MUHARREM İNCE (Devamla) - Elini vicdanına koyacaksın, elini vicdanına koyup diyeceksin ki: “Burada haksızlık var. Bu haksızlık giderilmelidir.” Niye korkuyorsunuz ya?

SITKI GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – CHP niye korkuyor?

MUHARREM İNCE (Devamla) - Siz mi yapacaksınız tanımlamayı? İnsanlar kendilerini böyle tanımlıyorlar. Buna “evet,” demelisiniz. Doğrusu budur, demokrat anlayış budur, hukuk budur, ahlak budur, anlayış 2013 yılında bu olmalıdır, yoksa ikiyüzlü olursunuz diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın İnce.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

C) Önergeler (Devam)

1.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’ün, (2/236) esas numaralı İbadet Yerlerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/116) (Devam)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, şimdi gündemin "Sözlü Sorular" kısmına geçiyoruz.

IX.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI (x)

1.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, ekonomik kriz haberlerine ilişkin Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’dan sözlü soru önergesi (6/84) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

2.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in, 2002-2011 yıllarında ilk defa veya yeniden açılan kilise ve havralara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/206) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

                              

(x) Sözlü soru önergeleri Genel Kurulda okunmamış olup tutanağa eklidir.

3.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, cezaevinde hayatını kaybeden MİT eski görevlisiyle ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/582) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

4.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, bir öğretim üyesinin psikiyatri muayenesine zorlandığı iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/720) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

5.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Kartal-Cevizli’de Tekel Sigara Fabrikasına ait arsanın bir vakfa kiralanmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/916) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

6.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, bir vakıf üniversitesine tahsis edilen araziyle ilgili iddialara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/917) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

7.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca atanan yönetim kurulu üyelerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1075) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

8.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, ABD Büyükelçiliğinde brifing verildiği iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1131) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

9.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, kamuda çalışan avukatların maaşlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1147) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

10.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, şeker fabrikalarının üreticiye devir suretiyle özelleştirilmesine yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1184) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

11.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, şeker kaçakçılığına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1192) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

12.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, canlı hayvan kaçakçılığına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1233) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

13.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, ülkemizde tüketilen kaçak çaya ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1234) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

14.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, belediyelerdeki özel kalem müdürlüğü kadrolarına yapılan atamalara ve imar planlarında ibadet alanı olarak ayrılan yerlere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1278) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

15.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, yeşil kart uygulamasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1290) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

16.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, belde belediye başkanlarının özlük ve pasaport haklarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1337) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

17.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Kürecik radar üssünde çalışan personele ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1426) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

18.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, eski bir belediye bürokratı hakkındaki iddialara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1453) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

19.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, terhis süreleri uzatılan askerlerin kamuya öncelikli işçi olarak alınması uygulamasının ortadan kaldırıldığı iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1735) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

20.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, yerel yönetimlerin gıda işletmeciliği yapmalarının yol açtığı sorunlara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1836) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

21.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, bir davaya ilişkin TÜBİTAK incelemesinin geciktirildiği iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1990) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

22.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, yabancı menşeli yazılımların tehdit oluşturmaması konusunda alınan önlemlere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2003) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

23.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, kamu kurumlarında radyasyon yayan ithal granitlerin kullanıldığı iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2005) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

24.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, karşılıksız çeklere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2504) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

25.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Türkiye tarafından Filistin’in Gazze şehrinde bir hastane inşa edileceği iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2629) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

26.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Türkiye tarafından Kazakistan’da inşa edilen bir liseye ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2631) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

27.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Türkiye tarafından Özbekistan’da inşa edilen bir yeni doğan birimine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2632) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

28.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Azerbaycan’daki meslek ve teknik lise öğretmenlerine verilen eğitime ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2761) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

29.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Suriye krizi nedeniyle olumsuz etkilenen sebze ve meyve ihracatına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2889) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

30.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, hayvancılıkta müdahale kurumu kurulmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2890) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

31.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, ithal ile yerli ürünlerin ayırt edilmeyişine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2943) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

32.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, yiyecek ve içeceklerdeki katkı maddelerinin çocuklarda neden olduğu rahatsızlıklara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/3013) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

33.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, kaçak yolla üretilen sağlıksız gıdalara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/3016) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

34.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, basınçlı sulama sisteminin yaygınlaştırılması için yapılan çalışmalara ve su kuyularına sayaç taktırma zorunluluğuna ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/3167) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

35.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, saman ithalatına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/3171) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

36.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, 2002 yılından itibaren gerçekleştirilen temsil giderlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/3222) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

37.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Erzincan, Gümüşhane ve Bayburt’ta son on yıl içinde uygulamaya konulan projelere ilişkin sözlü soru önergesi (6/3393) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

38.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Van, Elazığ ve Erzurum’da son on yıl içinde uygulamaya konulan projelere ilişkin sözlü soru önergesi (6/3394) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

39.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars, Iğdır ve Ağrı’da son on yıl içinde uygulamaya konulan projelere ilişkin sözlü soru önergesi (6/3402) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

40.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’da son on yıl içinde uygulamaya konulan projelere ilişkin sözlü soru önergesi (6/3403) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

41.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Muş, Bingöl ve Bitlis’te son on yıl içinde uygulamaya konulan projelere ilişkin sözlü soru önergesi (6/3404) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

42.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Diyarbakır, Şanlıurfa ve Mardin’de GAP kapsamında gerçekleştirilen projelere ilişkin sözlü soru önergesi (6/3455) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

43.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Batman, Bitlis ve Elazığ’da GAP kapsamında gerçekleştirilen projelere ilişkin sözlü soru önergesi (6/3456) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

44.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Van, Muş ve Şırnak’ta GAP kapsamında gerçekleştirilen projelere ilişkin sözlü soru önergesi (6/3457) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

45.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Gaziantep, Kilis ve Osmaniye’de GAP kapsamında gerçekleştirilen projelere ilişkin sözlü soru önergesi (6/3465) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

46.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, GAP kapsamındaki çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/3466) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

47.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, kalkınma amaçlı projelere ilişkin sözlü soru önergesi (6/3467) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

48.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakanlık tarafından düzenlenen yurt dışı gezilerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/3489) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

49.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakanlık personeline ve açılan davalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/3491) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

50.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, tarım alanları, milli parklar, orman alanları gibi alanların korunmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/3524) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

51.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kuzeydoğu Anadolu Bölgesindeki illerde protestolu senet sayısındaki artışa ilişkin sözlü soru önergesi (6/3544) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

52.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kalkınma Ajanslarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/3587) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı

BAŞKAN - "Sunuşlar" bölümünde belirttiğim üzere, birlikte cevaplandırmak istediği sözlü soru önergelerini cevaplandırması için Kalkınma Bakanı Sayın Cevdet Yılmaz’ı kürsüye davet ediyorum.

Buyurunuz Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; milletvekillerimizin yönelttiği sözlü soru önergelerine cevap vermek üzere huzurunuzdayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bir saat gibi bir süre içinde 51 soruya cevap vermek durumunda olduğum için olabildiğince özet, kısa ifadelerle soruları cevaplamaya çalışacağım. Soruların önemli bir kısmıyla ilgili daha önce yazılı cevaplar da verilmişti, o bakımdan da bir rahatlığımız var ama ilave bilgi talepleri olursa onları da her zaman karşılamaya hazırız.

Öncelikle Ardahan Milletvekili Sayın Ensar Öğüt’ün (6/84) esas numaralı soru önergesinden başlamak istiyorum. Cari açığın finansmanıyla ilgili bir soru yöneltmiş sayın milletvekili. Türkiye, dış talep, özellikle en büyük ihracat pazarımız olan Avrupa Birliği ekonomilerinde yaşanan sorunların da etkisiyle bir miktar cari açığında yükselmeyle karşılaşmıştır ancak bunu finanse etme konusunda hiçbir sıkıntı yaşanmamıştır. 2009’dan sonra küresel kriz ortamında güven telkin eden politikalarıyla, sağladığı uygun ortam vesilesiyle rahatlıkla cari açığı finanse ettiği gibi, gerek doğrudan sermaye yatırımlarıyla gerekse diğer finansal kanallarla Merkez Bankası rezervlerinde de artış yaşanmıştır.

Diğer taraftan, işsizlikle mücadele konusunda da, bir taraftan büyüme politikalarımızla ekonomiyi büyüterek istihdam imkânlarını geliştiriyoruz, diğer yandan aktif iş gücü politikalarımızla, bölgesel politikalarımızla, diğer politikalarımızla iş gücü piyasalarında istihdamla ilgili güçlü bir politika uyguluyoruz. Nitekim son dört yılda 4 milyonu aşkın istihdam üretti ekonomimiz.

Sayın Reşat Doğru, Tokat Milletvekilinin (6/1290) esas numaralı soru önergesinde yeşil kart uygulaması soruluyor. 2011 Ekim ayı itibarıyla 9 milyon 41 bin 140 kişi yeşil kartlı görünüyor o soru önergesi tarihi itibarıyla. Talep edilmesi hâlinde aynı tarih itibarıyla il bazında dağılımın da verilmesi mümkün ama şimdi tek tek illeri burada okuyup zamanınızı almak istemiyorum.

Diğer taraftan, Sayın Mesut Dedeoğlu’nun (6/2504) esas numaralı sözlü soru önergesinde esnaf kesimine ilişkin birtakım konular gündeme getirilmiş. Bu soru önergesine yazılı cevap daha önceden gönderilmiş. Burada özellikle çekle ilgili sorular yönlendirilmiş. Yeni bir yapı, ülkemizde, yeni Ticaret Kanunu’muzla, yeni düzenlemelerimizle yeni bir yapı oluşturuyoruz. Aslında çek hukuku konusunda uluslararası standartlarla Türkiye arasında bir uyumsuzluk söz konusuydu, onu gidermiş olduk. Geçiş sürecinde bazı etkiler olsa da evrensel hukuka uygun bir adım atılmıştır ve bunun da önümüzdeki yıllarda çok daha alışkanlıkların da, değişmesiyle, uyum sağlanmasıyla daha etkili bir şekilde hayat bulacağına inanıyorum.

Yine, Kahramanmaraş Milletvekilimiz Mesut Dedeoğlu’nun (6/1184) esas numaralı soru önergesinde şeker üretimiyle ilgili konular gündeme getirilmiş ve pancar üreticilerine tesislerin verilip verilemeyeceği sorulmuş. Özelleştirme sürecimizde ihalelerde elbette birlik ve kooperatifler de ilgili mevzuat uyarınca serbest rekabet ortamında bu ihalelere girebilirler ve özelleştirme sürecinde bu tesisleri alabilirler. Onun dışında herhangi bir kesime dönük bir ayrıcalıklı düzenlememiz söz konusu değil.

Yine, Sayın Mesut Dedeoğlu’nun yabancı menşeli yazılımlarla ilgili bir soru önergesi var. Bunun bir tehdit oluşturup oluşturmadığı soruluyor. MASAK çalışmalarıyla ilgili bir soru. Buna Maliye Bakanlığımız detaylı bir yazılı cevap göndermiş durumda. Burada da özellikle, TÜBİTAK’la birlikte, iş birliği içinde Maliye Bakanlığımızın yürüttüğü çalışmalar yazılı cevapta uzun bir şekilde değerli milletvekiline gönderilmiş durumda.

Diğer yandan, Sayın Mesut Dedeoğlu’nun yine (6/3167) esas numaralı soru önergesinde basınçlı sulama sistemleri konusu gündeme getiriliyor. Burada özellikle şunu belirtmek isterim: Geçmişte gerçekten bu hatalar yapıldı. Basınçlı sulama sistemleri olmadan, GAP bölgesi başta olmak üzere, yapılan sulamalarda toprağın tuzlanmasına yol açan yanlış sulama teknikleri, vahşi sulama teknikleri kullanıldı. Kuru tarımdan sulu tarıma geçerken, bunun bir kültür olduğunu da dikkate aldığımızda, uyum gerektiren bir süreç olduğunu da dikkate aldığımızda, bunun acısını hep birlikte yaşadık ancak hükûmetlerimiz döneminde kesinlikle kapalı sistemlere, basınçlı sistemlere öncelik veren yatırımlar yapılmıştır. GAP Eylem Planı’nda bunu yaptığımız gibi, Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı kapsamında sulama sistemlerine dönük yüzde 75 hibe niteliğinde destekler sağlıyoruz. Ayrıca, yine Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatifleri aracılığıyla da basınçlı sulama sistemlerine dönük sıfır faizli krediler kullandırıyoruz.

Sayaç konusunda, yer altı suları konusunda yine bir sorusu var ilgili milletvekilimizin. Bu konuda da, bildiğiniz gibi, 14/2/2013 tarihinde Genel Kurulumuzda kabul edilen kanunla, 6427 sayılı Kanun’la geçiş sürecini kolaylaştırıcı, çiftçilerimizin, su kullanıcılarının geçiş sürecini daha rahat yapabilmesi için gerekli düzenlemeleri gerçekleştirdik.

Sayın Mesut Dedeoğlu’nun (6/2889) esas numaralı soru önergesinde Suriye’nin tarım sektörüne etkileri, meyve ve sebze ihracatına Suriye’de yaşananların etkileri soruluyor. Elbette ki Suriye’de yaşanan hadiseler insani maliyetler oluşturduğu gibi komşu ülkemizle ticaretimizi de etkiliyor ancak Suriye ekonomisinin büyüklüğünü de çok abartmamamız lazım. Suriye ekonomisi bu durumda olduğu hâlde Türkiye'nin ihracatı artmıştır, Güneydoğu Anadolu Bölgemizin de ihracatı geçen yıl artmıştır. 2002 yılında sadece 600-700 milyon dolar seviyesinde olan Güneydoğu Anadolu’nun ihracatı geçen yıl itibarıyla 8 milyar doları aşmıştır. Dolayısıyla, Suriye’nin ekonomik etkisini çok da abartmamamız gerekir. Burada, sebze meyve ihracatına baktığımızda, 2002 yılında 65,5 milyon dolarken 2012 yılında 425 milyon dolara yükseldiğini görüyoruz. Suriye’nin etkisi -dediğim gibi- genel artışları engelleyecek düzeyde değildir.

Yine, Sayın Mesut Dedeoğlu’nun “Yerel yönetimlerin gıda işletmeciliğine soyunması lokanta ve kafeleri zor duruma düşürüyor.” şeklinde bir soru önergesi var. Burada, tabii, yerel yönetimlerimizle ilgili kanunlarımız var. Büyükşehir Belediyesi Kanunu, Belediyeler Kanunu, özel idarelerle ilgili kanunlarımız ve yine, özelleştirmeyle ilgili kanun içinde 26’ncı madde bu hususları düzenliyor. Bu ilgili mevzuat çerçevesinde yerel yönetimler bu işletmelerini kurup çalıştırıyorlar. Mevzuata aykırı bir durum söz konusu değil elbette.

Diğer taraftan, yine, Sayın Mesut Dedeoğlu’nun yaş meyve ve sebzede ürünün ithal mi yerli mi olduğuna dair belirlemelerle ilgili bir soru önergesi söz konusu. Burada da Türk Gıda Kodeksi Etiketleme Yönetmeliği’nin ilgili maddeleri gereğince menşe ülke bilgisinin gıdanın satışı sırasında satın alan kişinin görebileceği yerlerde bulundurulması veya gıda ile birlikte, satın alan kişiye sunulması hakkında hüküm yer almaktadır.

Yine, Gümrük ve Ticaret Bakanlığımızdan gelen bilgilerde 5957 sayılı Kanun’la sebze ve meyve ticareti sektörüne yönelik birçok köklü değişikliklerin yapıldığı ve yeni düzenlemelerin yapıldığı görülüyor. Bildirim sistemi ve ürün künyesi uygulaması, bu anlamda, sistemimize girmiş durumda. Merkezî hal kayıt sistemimizde beyan hadisesi var. İlgili mevzuatta belirli bir geçiş süreci sonrasında bu künyelerin, sebze ve meyvelerin üzerinde veya kap ya da ambalajlarının herkes tarafından kolaylıkla görülebilecek bir yerinde bulundurulması öngörülmektedir. Bu hükümler tam olarak hayata geçtiğinde bu sorun da ortadan tamamen kalkmış olacaktır.

Diğer taraftan, (6/2890) esas numaralı soru önergesinde Sayın Mesut Dedeoğlu, hayvancılıkta bir müdahale kurumu kurulmasını öneriyor. Bu noktada şunu ifade etmem gerekir: Et ve Balık Kurumunu -bildiğiniz gibi- yaptığımız düzenlemelerle Et ve Süt Kurumuna dönüştürdük ve bu kuruma aynı zamanda yeni bazı görevler, yetkiler, sorumluluklar yükledik. Bunun en önemli unsuru aslında bir müdahale kurumu hâline gelmesi. Hayvancılıkla ilgili, balıkçılıkla ilgili, süt ürünleriyle ilgili esas itibarıyla bu müdahale kurumu yetkisini kurumumuza sağlamış durumdayız. Dolayısıyla, sayın milletvekilinin sorduğu sorunun aslında karşılığı yerine getirilmiş durumda.

Sayın Mesut Dedeoğlu’nun yine, (6/3013) esas numaralı soru önergesinde “Çocuklar için çeşitli rahatsızlıklara yol açan yiyecek ve içeceklere yönelik herhangi bir çalışmanız var mı?” deniliyor. Özellikle böyle bir konuyu gündeme getirdiği için sayın milletvekiline  teşekkür etmemiz gerekir, gerçekten hepimizin hassas olması gereken bir konu. 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu ve bu Kanun kapsamında yayımlanan yönetmelik, tebliğ ve talimatlar çerçevesinde bu konudaki çalışmalar etkin bir şekilde yürütülüyor. Burada denetim çok önemli gerçekten. Çeşitli şekillerde risk analizleri yapılarak BİMER kanalıyla, Alo Gıda 174 kanalıyla bu denetimlerimizi yürütüyoruz.

Gıda Katkı Yönetmeliği’ne göre bu yönetmelikte belirtilmiş olan belirli renklendiricileri içeren gıdaların etiketinde “renklendiricilerin adı veya e kodu”, “Çocukların aktivite ve dikkatleri üzerinde olumsuz etkileri bulunabilir.” bilgisi yer almak zorundadır.

Burada uluslararası birtakım standartlara göre bu denetimleri, limitleri  dikkatle tabii takip ediyoruz ve denetimleri yapıyoruz. Uluslararası standartlara uymayan ürünlerin ülkemize girişi de elbette ki engelleniyor. Tabii buralarda mevzuat, sadece, yetmez, toplumsal bir bilinç de son derece önemli. Bu konularda iş dünyasından sivil topluma hepimizin hassas olması gerekir diye düşünüyorum.

Yine, Sayın Mesut Dedeoğlu, Kahramanmaraş Milletvekilinin sorusunda merdiven altı, sağlıksız gıdaların insan sağlığını tehdidine ilişkin çalışmalar soruluyor. Burada da şunu öncelikle belirtmek isterim: Gıda gerçekten çok önemli. İşte, bu önemine binaen yeni dönemde Tarım Bakanlığımızın ismini dahi değiştirdik, “Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı” şeklinde ve çok daha net bir şekilde Bakanlığımızı bu konularda görevlendirmiş olduk.

5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu çerçevesinde, bunun, yine, ikincil düzenlemeleri çerçevesinde etkin bir şekilde gıda denetimlerini sürdürüyoruz. Burada, Avrupa Birliğiyle de, yine, uyumu sağlamaya dönük çok önemli adımlar atmış durumdayız. Denetim sistemimiz Avrupa Birliğindeki denetim sitemiyle uyumlu hâle getirilmiş durumda. BİMER, Alo Gıda, değişik kanallarla bunları yapıyoruz. Çeşitli yaptırımlarla, tabii, suç duyurusuna kadar giden yaptırımlarla bu denetimler yerine getiriliyor. Burada sadece bir dakikamı sizlerle paylaşmak isterim. Son on yılda buna ne kadar önem verdiğimizi bu rakamsal boyut da gösterecektir. 2002 yılında 1.500 civarında gıda denetçimiz vardı, 2012 yılında bunun sayısı 4.732’ye ulaştı. Yine, 2002 yılında 39 bin denetim, sadece, yapılmış gıda konusunda, geçtiğimiz yıl 412 bin denetim yapmışız. Yani, denetim sayılarında 10 kattan fazla bir artış söz konusu olmuş, bu da bu konuya verdiğimiz önemin açık bir göstergesi.

Sayın Mesut Dedeoğlu (6/3171) esas numaralı soru önergesiyle saman ithalatıyla ilgili bir soru yönlendirmiş. Tabii, 2011-2012 dönemi, bu anlamda, sıkıntılı bir yıl oldu, onu kabul etmemiz lazım. Bir taraftan, kuraklık, özellikle belli bölgelerimizdeki yağışın yetersizliği veya ihtiyaç duyulan zamanda yeterince yağış olmaması yem bitkileri üretimimizde belli bir azalmaya yol açtı. Diğer taraftan, hayvancılığı destekleme politikalarımız sonucunda hayvan sayımızda ciddi bir artış oldu. Arz-talep anlamında oluşan bu dengesizlik sonucunda geçen yıl yem bitkisi fiyatlarında bir artış söz konusu oldu. Üreticilerimizin zarar görmemesi için, üreticilerimizi korumak amacıyla burada belli miktarda, çok da yüksek bir miktarda değil, fiyatı üretici için avantajlı bir konuma çekme hedefine dönük olarak ithalata müsaade ettik. Bunun sonucunda da gerçekten belli oranda piyasada bir fiyat düşüşü de gözlemlendi ama bu sene böyle bir ihtiyacımız yok, çok şükür, gayet iyi bir şekilde gidiyor mevsim, iklim şartları. Dolayısıyla, bu sene inşallah üreticilerimiz de daha iyi bir konumda olacaklar.

Bu çerçevede şunu da söylemek isterim: Yem bitkilerine biz çok ciddi destekler sunduk, geçmişte hiç olmayan ölçekte destekler sunduk. 2000 yılında 53.855 hektar alan için 10.741 çiftçiye toplam 2,4 milyon lira ödeme yapılmışken, 2012 yılında 602.610 hektar alan için 189.277 çiftçiye 293 milyon Türk lirası ödeme yapmış durumdayız. Bugüne kadar yem bitkileri desteklemeleri kapsamında yaklaşık 5,8 milyon hektar alanda 2 milyon çiftçi için toplam 2,8 milyar lira ödeme yapılmıştır. 2013 yılında ise yem bitkilerinde 304,5 milyon Türk lirası destekleme yapılması öngörülmüştür. Verilen destekler sonucunda 2002-2011 döneminde yem bitkileri ekiliş alanı 1 milyon 153 bin hektardan 2 milyon 226 bin hektara çıkmıştır. Toplam ekilen alan içerisinde yem bitkileri ekiliş oranı yüzde 6,4’ten yüzde 14,2’ye kadar yükselmiştir. Bu da yem bitkileri konusundaki hassasiyetimizi açık bir şekilde göstermektedir.

Sayın Mesut Dedeoğlu’nun (6/1192) esas numaralı soru önergesinde İran ve Irak üzerinden şeker kaçakçılığı gündeme getirilmektedir. Kaçakçılık suçlarıyla mücadele, adli makamların denetimi ve gözetiminde, mevzuat hükümleri çerçevesinde etkin bir şekilde yerine getirilmektedir. Halk sağlığını doğrudan ilgilendiren gıda ve tarım ürünlerinin kaçakçılığının önlenmesi Gümrük ve Ticaret Bakanlığının öncelikli konuları arasında yer almaktadır. Bahse konu ürünlerle ilgili mücadelemiz de etkin bir şekilde yürütülmektedir.

Yine, Sayın Mesut Dedeoğlu’nun (6/1233) esas numaralı soru önergesinde kaçak yolla canlı hayvanların ülkemize girişi söz konusu edilmektedir. Burada da yine, 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu ile canlı hayvan ve hayvansal ürün kaçakçılığıyla ilgili yeni caydırıcı önlemler getirilmiştir. Bu kapsamda Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının koordinasyonunda, Genelkurmay Başkanlığı, Millî Savunma Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Gümrük Müsteşarlığıyla iş birliği yapılarak hayvan kaçakçılığının önlenmesi konusunda ortak çalışmalar yürütülmektedir. 500 bin civarında, kaçak yolla hayvan sokulduğu iddiası ise sadece bir iddiadan ibarettir, gerçekleri yansıtmamaktadır.

Çay kaçakçılığıyla ilgili (6/1234) esas numaralı, yine Sayın Mesut Dedeoğlu’nun bir sorusu söz konusu. Burada da aynı şekilde 5607 sayılı Kanun çerçevesinde etkin bir şekilde mücadelemiz devam ediyor. Gerektiği noktalarda cumhuriyet savcılıklarına suç duyurusunda bulunulmaktadır. Burada adli makamların denetimi ve gözetiminde, mevzuat hükümleri çerçevesinde mücadelemiz etkin bir şeklide devam etmektedir. Özellikle halk sağlığını ilgilendiren bu konularda daha etkin bir mücadele amacıyla kaçakçılıkla mücadele eylem planları hazırlanmıştır ve ilgili kurumların aktif katılımlarıyla bu eylem planları son hâline getirilerek “Özellikli Bazı Kaçakçılık Türleriyle Mücadele Eylem Planı” adında bir ortak plana dönüştürülmüştür. Burada, Gümrük ve Ticaret Bakanlığımızın koordinasyonunda etkin bir şekilde bu mücadelemiz devam etmektedir.

İstanbul Milletvekili Sayın İhsan Özkes’in (6/206) esas numaralı soru önergesinde Türkiye’de açılan kilise, havra vesaire diğer şeyler sorulmaktadır, dinlerin ibadethaneleri sorulmaktadır. 1/1/2002 tarihinden 1/10/2011 tarihine kadar Türkiye'de ilk defa veya yeniden açılan kilise ve havraların adları, açılış tarihleri ve adresleri hakkında bu konuda yazılı cevap vermek üzere İçişleri Bakanlığımıza gönderilmiştir. Bakanlığımız çalışmasını tamamladığında milletvekilimize bu bilgi sunulacaktır.

Yine, Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mesut Dedeoğlu’nun (6/2629) esas numaralı soru önergesinde “Filistin’in Gazze şeridine 150 yataklı hastane yapıldığı doğru mudur? Ne kadar para harcandı?” gibi bir soru var. Buna yazılı bir cevap Dışişleri Bakanlığımızdan gönderilmiş. Gerçekten böyle bir proje var. TİKA kanalıyla bu projemiz projelendirilip ihale edilmiştir. Hastanenin inşaatı T.C. Başbakanlık Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı tarafından gerçekleştirilmektedir. Bu konu tabii, mazlum Filistin halkıyla dayanışmamızın, bu halkın bütün ihtiyaçlarına karşı duyarlılığımızın ifadelerinden bir tanesidir. Bundan sonra da Filistin halkıyla dayanışma içinde olmaya ve bu halkın ihtiyaçlarını karşılamaya dönük projeler geliştirip uygulamaya devam edeceğiz.

Sayın Mesut Dedeoğlu’nun (6/2631) esas numaralı soru önergesinde Kazakistan’da yapılan Talgar Kazak-Türk lisesi sorulmaktadır. Buna da yine, yazılı cevap verilmiştir. 6 milyon doları aşkın bir bedelle TİKA tarafından yaptırılan bir projedir. Burada tabii, Kazakistan’da başka projelerimiz de söz konusu. Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi için bugüne kadar 74 milyon ABD doları para harcanmıştır. Yine, Hoca Ahmet Yesevi Camisi ve Külliyesi inşaatı için bugüne kadar 2,7 milyon dolar para harcanmıştır. 2004-2011 yıllarında ülkemizce yapılan toplam kalkınma yardımları tutarı Kazakistan’a dönük 393 milyon doları bulmuştur. Kardeş ve dost ülkeye yardımlarımız elbette devam edecektir.

Yine, Sayın Mesut Dedeoğlu (6/2632) esas numaralı soru önergesinde Özbekistan’da kurulan yeni doğan birimine yapılan harcamaları sormaktadır. Burada da 345 bin ABD doları bir harcama söz konusudur, TİKA’nın bütçesinden karşılanmıştır.

(6/2761) esas numaralı soru önergesinde Mesut Dedeoğlu Azerbaycan’daki meslek ve teknik liselerindeki öğretmenlik eğitimini gündeme getirmiştir. Bu konuda, değişik tarihlerde 14 öğretmenimiz görevlendirilmiş, üç yılda 30 Azerbaycanlı öğretmene eğitim verilmiş ve 84.600 euroluk bir harcama yapılmıştır.

Yine, Sayın Mesut Dedeoğlu’nun soru önergesinde eşit işe eşit ücret konusunda belediye başkanlarının durumu gündeme getirilmiş, pasaport konuları, belde başkanlarının yazı işleri müdüründen az aldığı gibi hususlar dile getirilmiştir.

Baktığınız zaman, belediye başkanlarımızla ilgili 5393 sayılı Belediye Kanunu’nda “Belediye başkanının özlük hakları” başlıklı 39’uncu maddede düzenlemeler yapılmıştır. Buna göre, nüfus kriteri çerçevesinde aylık brüt ücret tutarlarına baktığınızda, 10 binin altında olanlarda belediye başkanları 4.633 TL ücret almaktadırlar brüt olarak, bu miktara aile ve çocuk yardımı dâhil değildir; oysa yazı işleri müdürlerinin maaşı 3.654 TL’dir. Dolayısıyla küçük beldelerde dahi belediye başkanının maaşı yazı işleri müdüründen daha yüksektir.

Yine pasaport konuları 5682 sayılı Pasaport Kanunu’nda düzenlenmektedir. Bu kanunla ilgili herhangi bir yeniden düzenleme söz konusu olduğunda buradaki hususlar da tabii ki değerlendirilebilir.

Sayın Mahmut Tanal’ın (6/1278) esas numaralı soru önergesinde çok detaylı şeyler var ama özel kalem müdürleri, Sayıştay denetimi, birçok husus gündeme getirilmiştir. Bu konuda özel kalem müdürlüğü kadrolarına yapılan atamalara ilişkin konulara (7/429) esas numaralı yazılı soru önergesiyle cevap verilmiştir, aynı mahiyette bir sorudur. 2001-2012 tarihleri arasında toplam 557 kontrolör belediyelerin programlı denetimine gitmiştir. İçişleri Bakanlığımızın Teftiş Kurulu Tüzüğü hükümleri uyarınca büyükşehir belediyeleri, il belediyeleri, büyükşehir ilçe belediyeleri, birinci sınıf ilçe belediyeleri ve bunlar tarafından kurulan işletme ve birlikler bakanlık makamınca onaylanan yıllık programlar doğrultusunda rutin olarak üç yılda bir teftiş edilmektedir.

Sayın Mesut Dedeoğlu’nun (6/1147) esas numaralı soru önergesinde kamuda çalışan avukatların durumu gündeme getirilmektedir. 666 ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerle avukatlık hizmetleri sınıfında yer alan ve kurumsal ek ödemesi bulunmayan kamu görevlilerinin de ek ödemeden yararlanması sağlanarak nispi bir iyileşme yapılmıştır.

Yine, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın (6/1426) esas numaralı soru önergesinde Malatya Kürecik’teki personelin durumu gündeme getirilmektedir. Buna yazılı bir cevap verilmiştir ancak önemli noktaları tekrar aktarmam gerekirse, Kürecik’teki erken uyarı radarı, NATO füze savunma sisteminin bir unsurunu oluşturmaktadır. Tamamen savunma amaçlıdır. Sadece bir erken uyarı radarıdır. Radar tesisinin komutanı bir Türk subayıdır. NATO müttefikimiz Amerika Birleşik Devletlerinin de tesiste personeli bulunmaktadır. Bu tesiste yakın bir gelecekte diğer müttefik ülkeler personelinin de görevlendirilmesi beklenmekte olup hâlen 150 civarında personel görev yapmaktadır. Bu konuda 13 Kasım 2012 tarihi itibarıyla yazılı verilen cevaptaki bilgileri sizlerle paylaşmış oldum.

Ali Halaman, Adana Milletvekilimizin (6/1735) esas numaralı soru önergesinde “Terhis süreleri uzatılan askerlerin kamuya öncelikli işçi olarak alınması uygulaması hangi gerekçelerle ortadan kaldırıldı?” diye sorulmaktadır. Buna da yazılı bir detaylı cevap verilmiştir esasen. Esas itibarıyla burada terörle mücadele sırasında malul sayılmayacak şekilde yaralananlar ile üstün başarılı olanlara daha fazla  imkân sağlamak açısından diğer kesimlerin haklarına son verilmiştir. Terör sürecindekiler daha fazla bu işten yararlansın diye düşünülmüştür. Terörle mücadele amacıyla yürütülen operasyonlara katılmış olup bu mücadele sırasında malul sayılmayacak şekilde yaralananlar ile üstün başarılı olanlara tanınan öncelik hakkı ise devam etmektedir. Ayrıca tabii,  tüm vatandaşlarımıza İŞKUR’un sunduğu imkânlar, fırsatlar devam etmektedir.

Sayın Mesut Dedeoğlu’nun (6/3524) esas numaralı soru önergesinde “üstün kamu yararı” kavramı ile çevresel bazı tahribatların yapıldığı iddia edilmektedir. Burada şunu ifade etmek isterim: “Üstün kamu yararı” kavramı korunan alanlarda söz konusu olabilecek her türlü yatırım ve uygulamada işletilecek bir yaklaşım olarak algılanmamalıdır. Gerçekten zorunluluk arz eden hâllerde, kamunun ciddi bir menfaatinin olduğu, ülke kalkınması bakımından vazgeçilmez olan plan ve projelerin uygulanma gereği olan durumlarda üstün kamu yararına bakılmaktadır ve ilgili bakanlığa gerekli her türlü telafi edici tedbirlerin alınması şartıyla izin verilmektedir.

Sayın Mesut Dedeoğlu’nun (6/2005) esas numaralı sorusunda radyasyon yayan ithal granitler konusu gündeme getirilmektedir. Ayrıntılı bir yazılı cevap verilmiştir. Ayrıntılı yazılı cevapta da belirtildiği üzere sınır değerlerinin üstünde bir durum şu ana kadar tespit edilememiştir, çeşitli çalışmalar yürütülmüştür bu alanda. Ayrıca şunu da belirtmek isterim: Madencilik sektörünün en önde gelen ihracat ve önemli bir istihdam kaynağı olan doğal taş sektörünün ülkemiz ekonomisi içindeki önemi de giderek büyümektedir. Türkiye’de 2004 yılında 125.030 ton olan granit üretimi 2009 yılında 324.718 tona çıkmıştır. Yani ithal değil yerli granitlerimizde de ciddi bir üretim artışı, pazar büyümesi görüyoruz.

Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in (6/1075) esas numaralı soru önergesinde yönetim kurullarına üyeliklerin atanması hususu gündeme getirilmektedir Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından. 1/1/2005’ten itibaren özelleştirme programında bulunan 103 şirkete 1790 yönetim ve denetim kurulu üyesi ataması yapılmıştır. Atananların tamamı dört yıllık yüksekokul mezunudur, ücretleri de Yüksek Planlama Kurulu kararıyla belirlenmektedir.

Yine, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in (6/916) ve (6/917) esas numaralı soru önergeleri aynı mahiyette soru önergeleri olduğu için ortak bir cevap vereceğim. Arsa tahsisine ilişkin hususlar gündeme getirilmektedir. Burada her iki husus da Maliye Bakanlığımızla ilgilidir. Maliye Bakanlığımız sorulara verdiği cevapta, yetkili olduğu konuda kanuna, mevzuata uygun bir şekilde bu işlemleri tesis ettiğini belirtmektedir. Sadece belli üniversitelere, belli yörelere değil, Türkiye’nin her yöresinde çok farklı üniversitelere, vakıf üniversitelerine bu tahsisler yapılmaktadır. Bütün alanlarda olduğu gibi, bu konular da hukuki denetime tabi alanlardır. Bunlarla ilgili herhangi bir sorun görülmemektedir. Burada sadece belli vakıfları, belli şahısları hedef alıp konuyu gündeme getirmek doğru değildir. Birçok vakıf üniversitesine benzer şekilde tahsisler yapılmıştır.

Yine, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in (6/1990) esas numaralı soru önergesinde TÜBİTAK’ın Silivri Cezaevine ilişkin bazı tespitleri gündeme getirilmiştir. Bu konuda çok detaylı bir şekilde Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızın yazılı cevabı söz konusudur. Tabii ki, hukuki çerçevede çalışmalar titizlikle yapılmaktadır. Yargıya konu olan böyle bir konuda çok detaylı bir tartışmanın da anlamı yoktur.

Yine, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in (6/1131) esas numaralı soru önergesinde Türk polisinin 21 Kasım 2008 tarihinde ABD Büyükelçiliğinde brifing verdiği iddia edilmektedir. Emniyet Genel Müdürlüğü görevlilerince soru önergesine konu edilen şahıslar ve davaya ilişkin ABD Büyükelçiliğinde elçilik görevlilerine herhangi bir brifing verilmemiştir. Ayrıca gerçeği yansıtmayan haber ve yorumlar nedeniyle Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından, kamuoyunu doğrudan bilgilendirmek adına, 7/2/2012 tarihinde yazılı bir basın açıklaması yapılmıştır.

Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in (6/1453) esas numaralı soru önergesinde, “İstanbul Büyükşehir Belediyesi eski Genel Sekreteri olan Mesut Bektaş şimdi hangi holdingin başındadır?” gibi bir soru gündeme getirilmiş ve MİT’e, ilgili şahsın 50 bin civarında belge verdiği iddia edilmiştir. Soru önergesine konu olan iddiaların hiçbirinin gerçekle ilgisi yoktur.

Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in (6/720) esas numaralı soru önergesinde, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Recep Seymen’in psikiyatrik muayeneye tabi tutulmak üzere davet edildiği iddia edilmektedir. Çok detaylı bir yazılı cevap var burada, hem Üniversite Rektörlüğünün hem de diğer ilgili kurumumuzun yazıları var. Buradan anlaşılan, Sayın Recep Seymen’in inceleme sürecinde görevlendirilen bir öğretim görevlisi tarafından davet edildiğidir ancak kendisi o davete icabet etmemiştir. Bunun dışında herhangi bir zorlama söz konusu değildir. Yazılı olarak zaten çok detaylı bir cevap verilmiştir.

Yine Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in (6/582) esas numaralı soru önergesinde Kaşif Kozinoğlu’nun ölüm sebebi gündeme getirilmektedir. Adalet Bakanlığımız ve ilgili cumhuriyet başsavcılığının yazılı ifadeleri, cevapları Meclisimize intikal ettirilmiştir. Ben detaylarına girmek istemiyorum. Zaten çok detaylı bir şekilde cevabı yazılı olarak verilmiştir.

Ayrıca Bakanlığımıza yönlendirilen soru önergelerinden bir kısmını bu vesileyle cevaplamak isterim.

Bursa Milletvekilimiz Sayın İsmet Büyükataman’ın (6/3222) sayılı soru önergesinde temsil giderleri sorulmaktadır. Bilindiği üzere, mevcut bütçe sistemimiz analitik bütçe kod yapısına göre hazırlanmıştır. Analitik Bütçe Sınıflandırmasına İlişkin Rehber’e göre, temsil ve tanıtım giderleri ekonomik kodu altında temsil, tanıtma, ağırlama, tören, fuar, organizasyon harcamaları takip edilmektedir. Bakanlığımız burada azami tasarrufa özen göstermektedir. 2012 yılında toplam tutar 62.500 TL civarındadır.

Yine, Sayın Ensar Öğüt’ün Doğu Anadolu Projesi kapsamında çok sayıda benzer mahiyette soru önergesi bulunmaktadır. (6/3393), (6/3394), (6/3402), (6/3403), (6/3404) ve (6/3544) esas numaralı soru önergelerinin tamamı Doğu Anadolu Projesi ve bu kapsamdaki illerle ilgilidir. Dolayısıyla bu sorulara müsaadenizle ortak bir cevap vermek istiyorum:

Doğu Anadolu Bölgesi bizim için gerçekten önemli bir bölge, ülkemizin coğrafi alanının yaklaşık yüzde 20’sini kaplayan geniş bir alan. Nüfus olarak baktığınızda, toplam nüfusumuzun yüzde 8’ine yakın bir bölümü bu bölgemizde yaşıyor. 14 ilimizi kapsayan bir bölgemiz ve bu bölgeyle ilgili “DAP” dediğimiz Doğu Anadolu Projesi programını uyguluyoruz. Burada 642 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile yeni bir idare de oluşturmuş durumdayız. Daha önceden sadece GAP Bölge Kalkınma İdaremiz vardı biliyorsunuz. Yeni kurduğumuz DAP Bölge Kalkınma İdaresi ile fiilen bu bölgede de daha kurumsal yapısı güçlendirilmiş bir tarzda kalkınma konularında çalışmalara başlamış durumdayız.

DAP İdaresi, öncelikle bu bölgeye ilişkin bir eylem planı hazırlamaktadır. Önümüzdeki beş yıla ilişkin DAP Eylem Planı’mızı da hazırlama aşamasındayız ve bu yıl içinde tamamlamayı hedefliyoruz.

Ayrıca, bu bölgemizdeki çoğu ilimiz 6’ncı bölge teşviki kapsamında özel sektörden en üst düzeyde teşvike mazhar iller arasındadır. Diğer taraftan “cazibe merkezi” dediğimiz bir program yürütüyoruz Doğu Anadolu’da. Erzurum ve Van illerimizde buraya özgü, özel bazı programlar, bazı projeler yürütüyoruz çünkü göçün önüne olabildiğince geçmek istiyoruz. Bu, sadece bu bölgelere ilişkin bir politika değildir değerli arkadaşlar. Bölgesel politikayı biz ne kadar etkili uygularsak, bu tüm Türkiye'nin aslında faydasınadır. İstanbul’un sorununu çözmek istiyorsanız, işe Van’dan, Erzurum’dan, Diyarbakır’dan, Urfa’dan başlamak zorundasınız. Göç hadisesini azaltmak, gelişmiş, büyük metropol şehirlerimizi rahatlatmak için de bunlar son derece önemli. Dolayısıyla, burada etkili bir politika uyguluyoruz.

Son on yılda, “yeni bölgesel politika” demeyi hak eder ölçüde yeni bir formülasyon sağlamış durumdayız. Yeni kurumlar, yeni enstrümanlar, yeni teşvik sistemleri, yeni birtakım projelerle bölgesel kalkınmamızı hızlandırıyoruz. Burada, 26 tane de kalkınma ajansı kurduk. Tüm Türkiye çapında kurduk ve 81 ilimizde de yatırım destek ofisleri açtık. Yatırımcılarımıza bilgi vermek, onları sağlıklı bir şekilde yönlendirmek, bürokratik işlemlerini takip etmek amacıyla bu yapılanmayı da sağlamış durumdayız çünkü nispi olarak geri kalmış bölgelerimizdeki en önemli sorunlardan bir tanesi, nitelikli, donanımlı eleman sorunudur. Bu sorunu aşmak için son dönemlerde bir taraftan kalkınma ajanslarıyla, bir taraftan bölge kalkınma idareleriyle ciddi bir çaba içine girmiş durumdayız.

Doğu Anadolu’da da 4 tane ajansımız var. Ağrı, Ardahan, Iğdır ve Kars’ı kapsayan Serhat Kalkınma Ajansı; Erzurum, Erzincan ve Bayburt’u kapsayan Kuzeydoğu Anadolu Kalkınma Ajansı; Bingöl, Elâzığ, Malatya, Tunceli’yi kapsayan Fırat ve Bitlis, Hakkâri, Muş, Van’ı kapsayan Doğu Anadolu Kalkınma Ajansı. Burada tek tek rakamsal detaylara inmek istemiyorum fakat bu ajanslarımız kanalıyla çok sayıda projeye hibe niteliğinde destekler sunduk. Sadece projelere destekler sunmadık, doğrudan faaliyet destekleriyle çok sayıda analizler, raporlar, araştırmalar ve çalışmalar gerçekleştirdik. Buradaki amacımız da bilgi birikimimizi artırmak çünkü biz bilgiye dayalı bir kalkınma anlayışından yanayız.

Yörelerimizi ne kadar iyi tanırsak, ne kadar iyi analiz edersek o kadar iyi hedef ve stratejiler belirleriz ve hızlı bir şekilde bu yörelerimizi kalkındırırız. Bunu da artık sadece Ankara’dan yapmıyoruz. Bir taraftan Ankara’da elbette çalışmalar yapıyoruz, bir taraftan da yerel aktörlerle, yerel dinamiklerle, bütün unsurlarla; üniversitesinden kamu kurumlarına, sivil toplumdan meslek kuruluşlarına, bütün ilgili taraflarla birlikte o yörelerimizin kalkınması, gelişmesi için stratejiler belirliyoruz. Kalkınma ajanslarının bu tarafı kamuoyu tarafından belki çok fazla görülmüyor ama bana göre en önemli tarafı bu, o yöre ile ilgili daha detaylı bilgi üretmek, analiz üretmek ve diğer taraftan tabii teknik destekler. Bugüne kadar yirmi altı ajansımızın sağladığı eğitimlerle yüz bin kişiden fazla insana ulaştık ve bu vesileyle bütün Anadolu’da projecilik kültürünü, planlama kültürünü yayıyoruz. Sadece Ankara’da, sadece belli gelişmiş yörelerde bu kültürün oluşması bizim için yeterli değil, zaten 2023 perspektifimiz de bunu gerektiriyor. 2023’ü gerçekleştireceksek bütün yörelerimizin enerjisini harekete geçirerek bunu yapacağız ve bunun için de yörelerimizi daha iyi tanıyarak, artılarımızı, potansiyellerimizi bilerek, iş birliklerini geliştirerek, ortak hedefler çerçevesinde bütün ilgili kurumları organize ederek bunu yapabiliriz. İşte, Doğu Anadolu’da da bunu yapıyoruz.

Ayrıca, büyük projeler yürütüyoruz Doğu Anadolu’da; Ağrı Havalimanı’ndan Elâzığ Havalimanı’na, Erzurum Havalimanı’ndan Iğdır’a; Alpaslan 1 Barajı’ndan Bingöl Havaalanı’na; Hakkâri Yüksekova’daki havaalanından Kars terminal binasına; Van Ferit Melen Havaalanı yeni terminal binasından Sivas-Erzincan demir yoluna; Türkiye-Gürcistan-Azerbaycan demir yoluna kadar birçok proje yürütüyoruz. Yine, Van Gölü feribot geçişi, Erzurum Palandöken Lojistik Merkezi, çok çeşitli projelerimizi, sulamada, enerjide, değişik projelerimizi Doğu Anadolu’da yürütüyoruz. Sadece kara yolunda, bakın, 2002-2013 döneminde Doğu Anadolu’da inşa ettiğimiz bölünmüş yol uzunluğu 2.840 kilometre, tüm Türkiye’de 5-6 bin kilometreyken bundan on yıl önce, bugün sadece Doğu Anadolu’da 2.840 kilometre duble yol inşa etmiş durumdayız. Bunların mali karşılığı 11 milyar liranın üzerinde. Bu, gerçekten çok önemli bir yatırımdır.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Onun yarısı vardı canım. Yarısı vardı da ikinci yarıyı ilave ettiniz.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) – Diğer taraftan, birçok projemiz de devam ediyor. Sulama alanında olsun, kara yolları alanında olsun birçok projemiz de devam ediyor. Onları tek tek sayıp çok fazla vaktinizi almak istemiyorum. Sulamadan turizme, tarımdan içme suyuna birçok projemiz var.

Yalnız bir projemizden biraz daha bahsetmek istiyorum. Çünkü bunu kamuoyuna gerçekten yeterince anlatamadık. “SUKAP” dediğimiz bir program, Su, Kanalizasyon ve Altyapı Programı. Bütün Türkiye çapında uyguladığımız bir program. Meclisimizin takdiriyle bütçemizden belli bir miktarda kaynağı İller Bankasına aktarıyoruz. Oradaki kaynakla bunu paçal hâle getirip mali yetersizliği olan belediyelerimize destek sunuyoruz. Nüfusu 25 binin altında olan belediyelere yüzde 50 hibe, yüzde 50 uzun vadeli kredi; nüfusu 25 binin üzerinde olanlara borçlanma limitine takılmaksızın uzun vadeli, uygun koşullu kredi sağlıyoruz İller Bankası kanalıyla.

Bu çerçevede birçok ilimizde projeler yürütüyoruz. Toplam paketimize bakarsanız 10 milyar lira civarında bir paketten bahsediyoruz. Bu, KÖYDES’in bir anlamda belediye versiyonu diyebilirsiniz. Çok başarılı aynı zamanda çevresel açıdan da çok önemli bir proje. Sadece, memleketim olan Bingöl’de mesela bu projeyle ne yapıldığını söyleyecek olursam, SUKAP kapsamında Bingöl ilinde 13 belediyemizin, Adaklı’nın, Merkez’in, Genç’in, Ilıcalar’ın, Servi’nin, Arakonak’ın, Karlıova’nın, Kığı’nın, Sancak’ın, Solhan’ın, Yayladere ve Yedisu’nun 21 tane projesi yer alıyor. Bunlarla 152 binden fazla bir nüfusa hizmet etmiş olacağız ve toplam 115 milyon Türk liralık maliyetli 10 adet projeye şu anda başlamış durumdayız ve diğer projeler de peyderpey ihale aşamasına geldikçe devreye girecektir.

Aynı durum, diğer birçok ilimizde de geçerli, bunu da belirtmek isterim. Tek tek şimdi illeri sayıp vaktinizi almak istemiyorum ama lütfen şu SUKAP projesine bir bakarsanız, çok başarılı bir proje. Bana göre, dünyaya da anlatabileceğimiz örnek uygulama olarak Avrupa Birliği’ne de dünyaya da anlatabileceğimiz son derece başarılı, özgün bir proje diye düşünüyorum.

Bunun dışında, tabii, Doğu Anadolu ve diğer birçok bölgemizde üniversitelere ciddi yatırım yaptık ve üniversiteleri sadece eğitim kurumu, sadece bilimsel araştırma yapan kurumlar olarak görmüyoruz, aynı zamanda kalkınma kurumları olarak görüyoruz, içinde bulundukları yöreyi projelerle, fikirlerle destekleyecek mekanizmalar, kurumlar olarak algılıyoruz.

Kalkınmanın şartı nitelikli insandır. Bir bölgede nitelikli insan varsa, onu koruyabiliyorsanız ve dışarıdan da cezbedebiliyorsanız o yöreyi kalkındırabilirsiniz, nitelikli sermayeyi cezbedebiliyorsanız o yöreyi kalkındırırsınız. İşte, üniversitelerimizde, şimdi, “en ücra” dediğimiz bölgelerde bile yüzlerce, doktoralı, yüksek lisanslı, profesörlüğünü almış insanın bulunduğunu görüyoruz. Biz, bu insanları, aynı zamanda kalkınma açısından da büyük bir potansiyel olarak algılıyoruz. Üniversitelerimizin de kapalı olmasını istemiyoruz, etrafına yüksek duvarlar örmüş üniversiteler istemiyoruz; toplumla, ekonomiyle, iş hayatıyla çok yoğun bağlar kuran, projeler geliştiren, katma değer üreten üniversiteler istiyoruz.

Şimdi, biliyorsunuz, dünyada da “girişimci üniversite” kavramı var artık; tüketen değil, sadece tüketen değil, üreten, katma değer üreten, bilgi ve teknoloji üreten ve bunun ticarileştirilmesini sağlayan üniversite altyapıları.

Ülkemiz çok büyük doğal kaynaklara sahip değil. İşte, kalkınacaksak insanımızla, bilgiyle, teknolojiyle kalkınacağız ve burada da üniversitelerimiz kritik bir role sahip. Bu anlamda, son dönemlerde, bütün dünyada küresel krizin etkisiyle ülkeler üniversitelere olan yatırımını azaltırken biz âdeta gaza basmış durumdayız, milyarlarca lira sadece yatırım ödeneği veriyoruz üniversitelerimize ve çok hızlı bir şekilde gelişiyor bu üniversiteler.

Bizim ilk kurduğumuz dönemlerde, bazıları çıkıp “Bunlar tabela üniversitesi olacak.” demişlerdi. Şimdi, onu diyenler lütfen gitsinler ve Anadolu’nun dört bir yanında hızla yükselen üniversitelerimizi görsünler, tabela üniversitesi mi yoksa gerçek üniversite mi, bunu gidip yerinde tespit etsinler. Çok şükür mahcup olmadık biz. Bu kadar büyük kaynaklarla üniversitelerimizi hızla geliştiriyoruz. Eminim ki her biriniz kendi ilinizde, bölgenizde bu gelişmeleri zaten gözlemliyorsunuz, sahada da görüyorsunuz.

Teknolojiye yine büyük yatırımlar yapıyoruz. Bütün üniversitelerimizde, bakın, bütün üniversitelerimizde merkezî araştırma laboratuvarları kuruyoruz ve etkin bir şekilde bütün bu altyapıları iş dünyasının, toplumun hizmetine sunuyoruz.

Sağlıkta yaptıklarımızı anlatmaya gerek yok. Doğu Anadolu’da da, tüm Türkiye’de de sağlıkta zaten bir devrim yapıldı ve bugün halkımız her zamankinden daha iyi bir şekilde sağlık hizmetlerini alıyor ve altyapıyı da buna uygun hâle getiriyoruz.

Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın (6/3489) esas numaralı soru önergesi var. Burada bakanlıklarımızla ilgili yurt dışı ziyaretler soruluyor. 2011-2013 döneminde, Bakanlığım görev alanı çerçevesinde, resmî çalışma ziyaretleri ve katıldığım toplantılar dâhil toplam 22 yurt dışı ziyaret gerçekleştirdim. Yurt dışı gezileri için maddi değeri yüksek hediyeler söz konusu değil ama ülkemizi anlatan, yerel motiflerimizi taşıyan, maddi değeri de çok yüksek olmayan hediyeleri elbette yurt dışına götürdük ve oradaki muhataplarımıza takdim ettik.

Sayın Ensar Öğüt, Ardahan Milletvekilinin GAP’la ilgili sorduğu sorular var. GAP’ta son beş yılda büyük bir program uyguluyoruz, GAP Eylem Planı’nı hayata geçiyoruz. Burada, Türkiye’mizin sulanabilir arazisinin yüzde 20’si GAP bölgesinde, 1,8 milyon hektar ve bunu bir an önce ekonomiye, tarım sektörüne kazandırmak için, 2012 yılı sonu itibarıyla, GAP kapsamında, Fırat Havzası’nda 10 adet barajın yapımını tamamlamış durumdayız. Kalan barajlarımızda, kanallarımızda çok yoğun bir şekilde son yıllarda yatırımlarımız devam ediyor. Bunun daha net, detaylı etkilerini önümüzdeki yıllarda daha iyi göreceğiz. Bu, enerji sektörüne benzetilebilir. Enerjide bir üretim var, bir iletim var, bir de dağıtım var. Sulamada da bir baraj var, bir ana kanal var, bir de tarla içi var. Barajlarımızı büyük oranda bitirdik, bir Silvan Barajı’mız büyük olarak kaldı, o da devam ediyor. Ana kanalların çoğunu tamamlama aşamasına geldik. Bundan sonraki dönem, işte bu tarla içine daha fazla nüfuz edeceğimiz ve halkımızın refahını daha hızlı artıracağımız bir dönem olacaktır.

Sayın Ensar Öğüt’ün (6/3467) esas numaralı soru önergesinde yine DAP, KOP soruluyor. DAP’la ilgili az önce çok detaylı bilgi verdim.

Dört tane bölge bizim için öncelikli. Bir taraftan bütün Türkiye öncelikli tabii ama ortalamanın altında olan dört bölgeye özel önem veriyoruz. Bunlardan birincisi GAP, Güneydoğu Anadolu Projesi; ikincisi DAP, Doğu Anadolu Projesi; üçüncüsü KOP, Konya Ovası Projesi, Orta Anadolu’nun belli kesimleri; dördüncüsü de DOKAP, Doğu Karadeniz Projesi. İşte bu dört bölgemize özel birtakım eylem planları yapıyoruz ve bu projelerle bu bölgelerimizi Türkiye ortalamalarına yaklaştırmak istiyoruz. Bir taraftan da bu bölgelerimizin Türkiye'nin 2023 vizyonuna daha fazla katkıda bulunmasını arzu ediyoruz çünkü biz bu bölgelerimize bir yük olarak bakmıyoruz, bir varlık olarak bakıyoruz, kullanılmamış fırsat, kullanılmamış potansiyel olarak bakıyoruz. İnşallah, önümüzdeki dönemlerde huzur, güven ortamının da pekişmesiyle bu bölgelerimizin potansiyelini çok daha hızlı bir şekilde harekete geçireceğiz.

Konya’da da yine, Konya Ovası’nda çok güzel projeler yürütüyoruz. Bir taraftan Mavi Tünel, bir taraftan toplulaştırma projeleri, barajlar, çevresel açıdan damlama sulamaya verdiğimiz destekler, yeni örnek model projeler.

KOP İdaresini de kurduk biliyorsunuz ve bunu etkili bir şekilde hayata geçiriyoruz. Sadece İdaremiz kanalıyla bu yıl için tahsis ettiğimiz ödenek 100 milyon Türk lirası. Diğer kurumların da yaptığı çalışmaları düşünürseniz, Konya Ovası’nda da gerçekten çok hızlı bir çalışma yürütüyoruz, buna da devam edeceğiz.

Sayın Ensar Öğüt’ün (6/3587) esas numaralı soru önergesinde kalkınma ajansları gündeme getiriliyor. Bu ajanslarımıza büyük önem verdik. Çok yeni ajanslar olduğu hâlde, henüz emekleme döneminde olduğu hâlde gerçekten iyi bir kurumsallaşma sağlıyoruz. Burada 782’si uzman, 13’ü iç denetçi ve 160’ı destek personeli olmak üzere 955 kişi çalışıyor. Ajanslarımızın en değerli varlığı, bana göre, işte bu uzmanlarımız. Bizim uzmanlığa ihtiyacımız var, uzmanlık kültürüne ihtiyacımız var. En ücra köşeye bile, bakın, şimdi, bir yatırımcı gittiği zaman, Hakkâri’ye bir yatırımcı gittiği zaman, dil bilen, yöre hakkında bilgi verebilecek, yönlendirme yapabilecek insanlar var.

Ajanslarımızın kümelenme konusunda çalışmaları var, pilot uygulamaları var. O da sorulmuş. Özellikle İzmir Ajansımız, Bursa ve Eskişehir bölgesiyle ilgili ajanslarımız pilot düzeyde kümelenme çalışmaları da yürütüyorlar. Bunları daha sonra başka bölgelere de yaygınlaştırmayı düşünüyoruz.

Üniversite-sanayi iş birliği, özel kesim-sivil toplum iş birliği, bütün bu konularda ajanslarımızın yoğun çalışmaları söz konusu. Ajanslarımız kurumsallaşmasını tamamladıkça, daha oturdukça, bunlarla ilgili yeni kaynaklarla, yeni düzenlemelerle de hareket edeceğiz.

Şunu da vurgulamak isterim: Geçmişte Avrupa Birliği fonlarını çok kaybettik. İyi proje hazırlanamadığı için, uygun formatta proje hazırlanamadığı için birçok hibe fonlar, uluslararası fonlar kullanılamadı. Son yıllarda ajanslarımız bu konularda da etkin bir şekilde sürece müdahil olmuş durumdalar. Sadece bölgesel rekabet edebilirlik çerçevesinde uygulanan programda 120 milyon euroluk kaynağı ülkemize kazandırdı ajanslar. Sadece kaliteli proje hazırlayarak, iyi projeler hazırlayarak bu kaynakları ülkemize çektiler. Aynı şekilde, yatırımcıyı da cezbetmek için büyük gayret sarf ediyorlar. Sadece hibe destek programları uygulamıyorlar, bir taraftan da hedefe odaklı tanıtım çalışmalarıyla kendi bölgelerine daha fazla yatırımcıyı cezbetmeye çalışıyorlar.

Bursa Milletvekili Sayın İsmet Büyükataman’ın (6/3491) esas numaralı önergesinde Bakanlığımızın personelle ihtilafları soruluyor. 2011-2013 tarihleri arasında görev yeri değişikliği, görevden alma gibi nedenlerle Bakanlığımıza karşı Bakanlık personeli tarafından herhangi bir dava açılmamıştır. 2011-2013 tarihleri arasında Bakanlığımızdan istifa ederek ayrılan bir personele karşı, mecburi hizmet yükümlülüğünden kaynaklanan alacak için, Bakanlığımızın takibi üzerine Ankara Muhakemat Müdürlüğü tarafından 1 adet dava açılmış olup söz konusu dava hâlen devam etmektedir.

Sayın Ensar Öğüt’ün yine benzer mahiyet taşıyan (6/3455), (6/3456), (6/3457) ve (6/3465) esas numaralı soru önergelerinde, yine, Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu illerinin kalkınması, bu konuda yapılan çalışmalar gündeme getirilmektedir. Aslında, az önce, büyük oranda, Doğu Anadolu bağlamında yaptığımız çalışmaları anlattım. Aynı şey Güneydoğu’da da geçerli, az önce dediğim eylem planlarını uyguluyoruz. Bizim bu yörelerimiz, geçmişte önemli canlılıklar göstermiş bölgeler, aslında, tarihinde çok önemli değerler ortaya koymuş bölgeler. Güneydoğu’ya, Doğu Anadolu’ya gittiğinizde, tarihî eserleri, şehirlerdeki anıtsal eserleri gördüğünüzde, bu bölgelerin geçmişte ne kadar büyük medeniyetlere ev sahipliği yaptığını çok rahat bir şekilde görebilirsiniz.

Burada en önemli unsurlardan biri şu olmuş tabii: Türkiye, geçmişte sadece Avrupa’yla ticaret yapmamış, Çin’den Avrupa’ya kadar büyük bir ticaret ağı üzerinde önemli bir ülke olarak bulunmuş. Bugün de, bir tarihî dönemden sonra, artık Türkiye’de giderek Asya’ya, Orta Doğu’ya, Kuzey Afrika’ya, Kafkaslara dönük, Karadeniz’e dönük ciddi bir ticaretin geliştiğini görüyoruz. Aslında, bu geliştikçe Doğu Anadolu’nun, Güneydoğu’nun, Doğu Karadeniz’in de daha farklı geliştiğini hep birlikte göreceğiz.

Ben İran’la ticari ilişkilerden de sorumlu Karma Ekonomik Komisyon Eş Başkanı olarak şunu çok rahatlıkla söyleyebilirim: Bakın, İran’a gittiğimizde hemen görüyoruz bunu. Karadeniz’den iş adamlarımız, Doğu Anadolu’dan iş adamlarımız, Erzurum’dan, Van’dan, Trabzon’dan, orayla ticaret yapıyorlar. Bu gayet doğal. Biz bu ticareti ne kadar arttırırsak bu bölgelerimiz normal dinamikleriyle o kadar hızlı bir şekilde gelişir. Sadece suni kamu yatırımlarıyla gelişme olmaz, bir taraftan da ticareti arttırmak durumundasınız, özel sektör girişimlerini, yatırımlarını arttırmak durumundasınız. Şimdi, işte, bu önümüzdeki dönem özel sektör için çok daha elverişli bir dönem. Bir taraftan son on yıldır kamu olarak ciddi altyapı yatırımları yaptık, belli bir doygunluğa doğru gidiyoruz. Önümüzdeki üç-beş yıl içinde temel altyapı yatırımlarımız büyük oranda tamamlanmış olacak. Diğer taraftan teşvik politikaları sağlıyoruz. Nispi huzur ortamı ve komşu ülkelerle ticaretle de birleştiğinde, bu bölgelerimizde çok daha hızlı bir şekilde kalkınma sürecinin, gelişme sürecinin gerçekleştiğini göreceğiz.

Buralarda bunlara sadece belli yörelerle ilgili politikalar olarak da bakmamalıyız. Bu yörelerimizdeki gelişmeler ülkemizin genel kalkınmasına da şüphesiz ki destek veren, güç veren politikalardır. Sağladığımız her istihdam, artırdığımız katma değer, yaptığımız ihracat, aynı zamanda ülkemizin 2023 vizyonunun gerçekleşmesi yönünde önemli bir katkıdır diye düşünüyorum.

Bir taraftan ülkemizi büyütürken, dünyadaki yarışta daha ön sıralara geçirirken, bir taraftan da daha dengeli bir yapının oluşması açısından bu politikalar son derece önemli ve biz de son on yılda bu politikalara büyük önem verdik, bundan sonra da önem vermeye devam edeceğiz diyorum.

Bir dakikalık vaktim kaldı ama sorulara cevabı bitirmiş oldum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Bakan, bir beş dakikanızı daha rica edeceğim çünkü Sayın Doğru ve Sayın Dedeoğlu ek açıklama istemişler, onlara söz vereceğim.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) – Buradan mı, yerimden mi?

BAŞKAN – Kürsüden de hitap ederseniz olur, bir dakika süre vereceğim çünkü.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) – Peki.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Doğru.

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Yeşil kartlıların sayısıyla ilgili olarak, Sayın Bakan, işte 9,5 milyon civarında yeşil kartlı olduğunu ifade ettiler.

Sayın Bakan, bu rakam pek gerçekçi görünmüyor çünkü malumunuz olduğu şekliyle, sosyal güvenlik primlerini devletin ödemesiyle ilgili bir gelir testi yapılıyor.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) – Sayın Vekilim, bu rakam Ekim 2011 tarihi itibarıyla.

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Yani, o benim sorduğum soru ama şu anda da o test yapılırken 9,5 milyon civarındaydı.

Gelir testine müracaat edenler nüfusumuzun neredeyse beşte 1’i, yani 5 kişiden 1’i gelir testine müracaatta bulunuyor. Bu şu demektir: Yani benim asgari ücret kadar gelirim yok, asgari ücretin üçte 1’i civarında gelirim var. demektir.

Bakın, bu gelir testinde, ameliyatlar esnasında yeşil kartlı sayısı 9 milyon civarında, gelir testi müspet olanlar yani devletin sosyal güvenlik primi ödediği sayı da 11,2 milyon civarında. Dolayısıyla, yeşil kartlının sayısı… Burada nasıl oluyor? Burası enteresan bir şey yani orada bir aksaklık var gibi.

Hani, tabii, zaman zaman siz, Hükûmet olarak, ekonominin iyi gittiğinden bahsediyorsunuz, işte, kalkınma ajanslarından bahsediyorsunuz   -biraz önce de bunlardan bahsettiniz- ama bunun karşılığında da ülkemizde 5 kişiden 1’i “Ben sosyal güvenlik primimi ödeyemiyorum, dolayısıyla da benim gelirim asgari ücretin üçte 1’inden az.” diye bir ifade kullanıyor. Burada bir tenakuz var diye bunu söylemek istiyorum.

Bir ikincisi de, 5084 sayılı Kanun, malumunuz olduğu şekliyle, 31/12/2012 tarihinde son buldu yani uzatılmadı. Bakınız, bu kanunun son bulmasıyla beraber ülkemizde birçok iş yeri şu anda kapanma durumuyla karşı karşıyadır. Ben Tokat Milletvekiliyim, Tokat’ta şu anda bununla ilgili çok ciddi oranda sıkıntılar var.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) – 5084’ü mü kastediyorsunuz?

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Evet.

Bununla ilgili size zaman zaman sorular sorduk, sizler dediniz ki veya sizin diğer arkadaşlarınız da aynı şekilde söylediler: “Bu kanuna münhal başka kanunlar çıkartılacak.” Bu şekilde söylediniz ama şu ana kadar böyle bir gelişme de olmadı. Bu yönde bir çalışmanız var mı? Bunu soracaktım ben size. Buna cevap verirseniz…

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Doğru.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) – Cevap vereyim mi?

BAŞKAN – Cevap verebilirsiniz tabii Sayın Bakan.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) – Peki, teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bir defa, yoksullukla ilgili şunu söylemek isterim: Şimdi, “imkânı kısıtlı, imkânı dar vatandaş” kavramıyla uluslararası anlamda “yoksul” tanımını birbirinden ayırmamız lazım. Uluslararası sınıflandırmayla yoksulluk, biliyorsunuz, 1 doların altında harcaması olan, 2 dolar 15 sentin altında harcaması olan, 4 dolar 30 sentin altında harcaması olan kişiler hesaplanıyor, bunlar da satın alma gücüne göre hesaplanıyor.

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Bizdeki sosyal güvenlik priminde üçte 1’dir efendim.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) – Bir müsaade ederseniz…

1 dolar ve 2 dolar Türkiye’de çok şükür kalmadı -mutlak yoksulluk göstergesi bunlar, satın alma gücüne göre, dünya ile mukayeseli- 4 dolar 30 sent de son sınırımız. İnşallah, bunu da hallettiğimizde Türkiye artık mutlak yoksullukla değil nispi yoksullukla uğraşacak. Burada da sayılar şöyle: On yıl önce, nüfusumuzun yüzde 30’u 4 dolar 30 sentin altındaydı. On yıl önce 66 milyondu nüfusumuz, 20 milyondan fazla insanımız maalesef bu durumdaydı. En son ölçümümüzde, TÜİK’in yaptığı ölçümde bu oran yüzde 2,8’e kadar geriledi, aşağı yukarı 2,1 milyon, aklımda kaldığı kadarıyla.

OKTAY VURAL (İzmir) – Satın alma gücü paritesine göre, değil mi?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) – Dolayısıyla uluslararası anlamda yoksul sayısında ciddi bir düşüş var ama bir taraftan da Türkiye’de tabii ki yaşam şartları değişiyor, yaşam imkânlarını daha fazla geliştirmemiz gerekiyor, dar gelirli vatandaşlarımıza daha fazla hizmet ve destek sunmamız gerekiyor. Bu anlamda, yeşil kartlı sayısıyla mutlak anlamda yoksul olan sayısını birbirine karıştırmamak gerekir. Yeşil kartlı olması demek, mutlak anlamda, uluslararası tanımlarla yoksul olduğu anlamına gelmiyor. Tabii ki dar gelirli olduğu anlamına gelebilir veya sosyal güvenliğe ihtiyaç duyduğu anlamına gelebilir.

Diğer taraftan, 5084’le ilgili bir soru sordunuz. 5084’ten, biliyorsunuz, ondan işletmelerimiz yararlandı; yatırım yaptıkları için yararlanmışlardı. 2009’da süresi tamamlandığı hâlde biz onu üç yıl daha uzattık. Şimdi, yeni gelen taleplerle birlikte, Meclisimizden geçtiğimiz günlerde bir kanun çıktı. O kanun içindeki maddelerden bir tanesi de -Cumhurbaşkanımız henüz imzalamadı zannediyorum ama Meclisimizden geçti- bir maddesi de Bakanlar Kurulumuza yetki veren bir madde.

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Çok yetersiz Sayın Bakan.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) – Yani bu işçi primlerinde Bakanlar Kurulumuza belli oranda ve belli sürelerle indirim yapma yetkisi veriyor. O, kısmen de olsa bunu telafi edecek inşallah.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

Sayın Dedeoğlu…

MESUT DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, Türkiye’de ve Kahramanmaraş’ta tarlaların büyük bir bölümü ekilmez oldu. Bunun en büyük sebeplerinden bir tanesi, tarımın girdileri, maliyetlerinin çok yüksek olması; başta mazot olmak kaydıyla, gübre olmak kaydıyla. Bununla beraber, yine Türkiye’de ve Kahramanmaraş’ta hayvancılık yok olma noktasında. Kahramanmaraş’ta öyle ahırlar var ki şu anda bomboş durumda. Süt veren o güzelim hayvanlar hep kasaplara satılmak durumunda kaldı ve bu tarlalar da ekilmediğinden dolayı saman ithal etmek durumunda kaldık. 2013 yılı, 2014 yılı ve 2015 yılında tarıma ve hayvancılığa bir teşvik düşünüyor musunuz? Yoksa yine bu yıllarda, önümüzdeki üç yıl içerisinde saman ithaline devam edecek miyiz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Dedeoğlu.

Buyurunuz.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Milletvekilim.

Burada Sayın Dedeoğlu’nun sorduğu soruya, aslında, sözlü sorulara cevap verirken de karşılık vermeye, cevap vermeye çalışmıştım. Geçen yıl yaşanan arızi bir durumdu aslında. Bir taraftan ciddi bir kuraklık belli bölgelerimizde, bir taraftan artan hayvan sayısı arz-talep dengesizliği oluşturdu ve yem fiyatları gerçekten oldukça yüksek bir düzeye çıktı. Biz de üreticilerimizi korumak amacıyla, üreticilerimizin daha düşük maliyetle yem bitkisi bulması açısından, az da olsa, belli bir miktarda ithalata müsaade ettik ki o fiyatlar belli bir seviyede oluşsun ve üreticimiz bir nebze rahatlasın istedik. Ayrıca, yine belli bir ithalat yapıp üreticilerimize düşük fiyatla dağıtım söz konusu oldu tarım kooperatifleri kanalıyla. Bunun amacı, o yıl oluşan bu durumu nispi olarak da olsa rahatlatmaktı. Bu yıl inşallah benzer bir durum yaşamayacağız, yağışlar daha iyi gidiyor.

Aslında, hayvan sayılarına baktığımız zaman, son on yılda hayvan sayılarımızın ciddi bir şekilde -küçük başta, büyük başta- arttığını görüyoruz. Bir taraftan bölgesel programlarımızda, DAP bölgesinde, GAP bölgesinde örneğin hayvancılığa ciddi destekler sunuyoruz.

Bakın, GAP bölgesinde 50 baş ve üzeri tesislere yüzde 40 civarında teşvik sağlıyoruz. Yine Ziraat Bankası kanalıyla, biliyorsunuz, sıfır faizle ciddi krediler sunduk hayvancılık anlamında. Tarım Bakanlığımız, geçmişle mukayese edilemeyecek ölçekte, hayvancılığa tarımsal destekler kapsamında destek sunmaya başladı. Bütün bunlar tabii ki olumlu gelişmeler. Ama Avrupa Birliğiyle… Biliyorsunuz, Avrupa Birliğindeki şartlar, iklim, oradaki durumla bizimki birbirinden farklı. Belli ülkelerin, yağıştan dolayı, iklim şartlarından dolayı, doğal olarak çok farklı rekabet üstünlükleri var. Bunu da telafi edebilmek için, bizim, giderek daha büyük ölçeklerde bu işi yapmamız lazım. Yani çok küçük ölçeklerde hayvancılık sosyal anlamda önemli olabilir ama kabul edelim ki ticari anlamda sürdürülmesi çok zor. Bizim, artık, tarım sektöründe, hayvancılıkta da profesyonel, modern işletmeleri daha fazla artırmamız, geliştirmemiz ve bu dönüşümümüzü devam ettirmemiz lazım. Bu zaten başlamış durumda. Gittiğimiz birçok yerde bunu sahada da görüyoruz. Artık, Türk özel sektörü de bu hayvancılık konusunda ciddi yatırımlar yapmaya başladı ve biz bunu devam ettirebilirsek, uygun ölçeklerde bu işleri devam ettirebilirsek hayvancılığımızın geleceği de çok daha iyi olacaktır.

Hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim, sağ olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bakan.

Soru önergeleri cevaplandırılmıştır.

Bir saat ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 19.48

 


DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.52

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER : Mustafa HAMARAT (Ordu), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 107’nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

1'inci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sırada yer alan, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel'in; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu, Çevre Komisyonu, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3.- Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel'in; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu, Çevre Komisyonu, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (1/771) (S. Sayısı: 460) (x)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet yerinde.

15/05/2013 tarihli 104’üncü Birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen tasarının birinci bölümde yer alan maddelerinin oylamaları tamamlanmıştı.

Şimdi, ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm 9 ila 15’inci maddeleri kapsamaktadır.

İkinci bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Müslim Sarı konuşacaktır.

Buyurunuz Sayın Sarı. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MÜSLİM SARI (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Her ne kadar boş sıralara konuşmak zor olsa da mümkün olduğunca genel bir değerlendirme yapmaya çalışacağım.

Yasanın ikinci bölümü birçok önemli maddeden oluşuyor ve birbiriyle de çok alakalı olmayan maddeler ama bu maddelerin üzerinde arkadaşlarım yeri geldikçe kendi düşüncelerini aktaracak. Ben, on dakikalık süre içinde, adına “varlık barışı” denilen ilgili madde ve çerçevesinde, bu yasanın en önemli maddelerinden biri olan varlık barışıyla ilgili düşüncelerimi aktarmaya çalışacağım.

Sevgili arkadaşlar, son zamanlarda Türkiye ekonomisine ilişkin yapılan değerlendirmelerde oldukça olumlu bir havanın çizildiğini ve kamuoyunda da böyle bir algı yaratılmaya çalışıldığını hep beraber biliyoruz. Bir yandan kredi derecelendirme kuruluşlarının not artışları, diğer yandan IMF’e yapılacak ödemenin son taksitinin ödenmiş olmasının etkisiyle böyle bir havanın, böyle bir algının yaratılmak istendiğini biliyoruz.

Aslında, bugün konuştuğumuz varlık barışı ile ilgili yasa durumun çok iyi olmadığının bir itirafı. Hangi açıdan itirafı? Şu açıdan itirafı: Bakınız, değerli arkadaşlar, şöyle bir algı var; “Türkiye'nin borçları azaldı.” Gerçekten de Maastricth Kriterlerine baktığımız zaman, kamu borcunun millî gelire oranının aşağıya doğru indiğini ve yüzde 36’lara kadar gerilediğini görüyoruz, Sayın Başbakan da sürekli olarak bunu gündeme getiriyor, “nereden nereye” derken borç stoklarından örnekler veriyor ancak ekonominin borç yaratma dinamiği devam ediyor. Neden? Çünkü, ekonomi sürekli bir biçimde cari işlemler açığı veriyor. Cari işlemler açığını finanse edebilmek için borç yaratıcı kalemlere dayanan finansman modeli ister istemez dış borç stoklarını biriktirecektir, çoğaltacaktır. Dolayısıyla, böyle bir ekonomik modelde borç stoklarının artması kaçınılmazdır. Peki, kamunun borç stokları aşağıya doğru düşüyorsa, geriliyorsa o hâlde bu boşluğu kim karşılıyor? Yani, ödemeler dengesinin finansmanı görevini kim yerine getiriyor? Elbette ki özel sektör.

                         

(x) 460 S. Sayılı Bazmayazı 15/05/2013 tarihli 104’üncü Birleşim Tutanağı’na eklidir.

Şimdi, özel sektöre ilişkin borç rakamları hakkında hiç kimse konuşmuyor, Sayın Başbakan suskun. Bakınız, ben size bir grafik göstereyim, devletin resmî rakamları, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının resmî rakamları: 2002 yılında Türkiye’de özel sektörün dış borcu 43 milyar dolar. Yani 2002 yılına kadar gelen bütün hükûmetler birikimli olarak 43 milyar dolar borç bırakmışlar. 2002 yılından sonraya baktığımız zaman, son on yıla baktığımız zaman özel sektör borcunun 226 milyar dolara çıktığını görüyoruz yani 5 kat arttığını görüyoruz. Yani, cumhuriyet tarihi boyunca yapmış olduğumuz borcun 5 katını son on yılda yapmışsınız.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Millî gelire oranı ne olmuş?

MÜSLİM SARI (Devamla) – Lütfen dinler misiniz. Bir değerlendirme yapmaya çalışıyorum.

Son on yılda bütün cumhuriyet tarihi kadar yapmış olduğumuz borcun 5 katı kadar borç yapmışsınız. Bunun sonucu olarak da reel sektör döviz pozisyon açıkları kaç olmuş biliyor musunuz arkadaşlar? 18 milyar dolardan 142 milyar dolara çıkmış son on yılda.

Şimdi, aslında varlık barışının üzerine konumlandığı nokta tam da burada. Bakın, IMF son programında, son raporunda diyor ki: “Gelişmekte olan ülkeler için -içinde Türkiye’nin de bulunduğu gelişmekte olan ülkeler için- ciddi ekonomik riskler vardır. Bu risklerden biri bu ülkelere gelen sıcak paradır, bu ülkelere gelen finansmandır.” Diyor ki: “Son on yılda, gelişmekte olan ülkelere gelen finansman 5 kat artmıştır.” Ya, yüzde 50 artmıştır diyor son on yılda. Türkiye’ye gelen finansman ise bundan çok daha fazladır. Yani, Türkiye ekonomisinde ciddi bir kırılganlık vardır. Şimdi, biz buna ilişkin değerlendirmelerimizi yaptığımızda, “Şirketlere ilişkin borçlar arttı.” dediğimizde, Türkiye’nin ödemeler dengesine ilişkin problemlerin finansmanı üzerinden yaratılan kaynakların ciddi şekilde sıkıntılı olduğunu söylediğimizde Hükûmet çevreleri ve resmî çevreler bize hep şunu söylüyorlar: “Yahu, aslında bunlar bizim borçlarımız değil ki. Yurt dışından gelen ve borç olarak, borç istatistiklerinde yer alan rakamlar aslında bizim borçlarımız değil.” Peki bunlar ne? “Bunlar, vaktizamanında yurt dışına çıkartılmış olan ve bir şekilde kredi olarak Türkiye’ye getirilen paralar.” İşte tam da Türkiye’nin kırılganlıkları bu kadar yükselmişken, işte tam da şirket borçları bu kadar yükselmişken, işte tam da Türkiye’ye ciddi anlamda sıcak paraya ilişkin bir finansman kapısı açılmışken ve ciddi miktarda finansman geliyorken, tam da Amerika’da IMF bu raporu yayınlarken Sayın Babacan varlık barışından bahsetti ve bir varlık barışının geleceğinden bahsetti, varlık barışına ilişkin bir düzenlemenin yapılacağından bahsetti. Şimdi, bunun zamanlaması çok manidardır. Bunun tam da buna ilişkin risklerin tartışıldığı bir noktada gündeme getirilmesi çok manidardır. Ve biz aslında şunu söylemeye çalışıyoruz: “Ey yabancı sermaye, bizim ödemeler dengesi istatistiklerimiz açısından ya da bizim dış borç istatistiklerimiz açısından borç görünen ve kırılganlık yaratan, Türkiye ekonomisi için önemli bir kırılganlık unsuru olan paralar aslında kırılganlık unsuru değildir. Bunlar, aslında vaktizamanında bizim yurt dışına çıkarttığımız ve bir şekilde Türkiye’ye geri getirdiğimiz paralardır.” demek istiyoruz aslında. Dolayısıyla, aslında burada bir itiraf var. Bu neyin itirafı? Türkiye ekonomisinin dış kırılganlığının giderek derinleşmekte olduğunun itirafıdır.

Şimdi “varlık barışı” dediğimiz kavram ya da “varlık barışı” dediğimiz düzenleme, aslında, tam da bu anlamda önemli olan bir düzenlemedir. Varlık barışı ya da bir ülkenin vaktizamanında yurt dışına çıkartılmış olan paralarının yurda getirilmesi ve ekonomiye kazandırılmasına ilişkin düzenlemeler, bu şekilde yapılan düzenlemeler bir defaya mahsus olarak yapılır, çok olağanüstü dönemler olduğunda yapılır, ciddi anlamda finansal kaynağa ihtiyaç duyduğunuz dönemlerde yapılır. Neden? O kaynaklardan yararlanmak istersiniz. Ekonominin buna ihtiyacı vardır. Şimdi, siz 2008 yılında böyle bir düzenleme yaptınız. Ama, bu düzenlemenin üzerine ikinci kez böyle bir düzenleme yapıyorsunuz. Şimdi, burada bir itiraf var.

Şimdi, ben şunu sormak isterim: Asıl olan, kazancın vergilendirilmesidir, o ülkede elde edilen kazancın ortalama vergi yükü üzerinden vergilendirilmesidir. Türkiye’de kaçtır ortalama vergi yükü? Bununla ilgili değişik hesaplamalar var; 25’tir, 27’dir, 28’dir, 30’dur, her neyse ama bu ülkede elde edilen kazancın ortalama vergi yükü üzerinden hesaplanması ve vergilendirilmesi esastır.

Şimdi, siz şunu söylüyorsunuz: “Son beş yılda, 2008 yılından sonra da Türkiye’den ciddi miktarda kaynak çıkışı oldu. Bir şekilde kayıt dışı ekonomik modellerle biz bu geliri elde ettik ama bunu takip edemedik, bunu vergileyemedik, ortalama vergi yükü üzerinden vergi alamıyoruz. Ne yapıyoruz? Bunları affediyoruz. Bunları getirsinler, yüzde 2’den vergi almaya razıyız. Yani, yüzde 2 üzerinden vergi aldığımızda bunun kaynağını sormayacağız ve bu paralara hiçbir biçimde dokunmayacağız.”

Şimdi, dolayısıyla, Türkiye’de emeğiyle kazanan, gerçekten kayıt içinde bulunan ve vergisini ödeyen mükellefin ne suçu var? Yani, burada bir haksız rekabet yaratmış oluyoruz. Şöyle bir hesaplama yapılmış olsaydı biz yine bunu kabul edecektik: “2008 yılında böyle bir düzenleme yapıldı. Bu düzenlemeyle şu kadar gelir elde edildi -ki bunun rakamlarını veriyorsunuz- ancak bu düzenleme sonrasında Türkiye’de kayıt dışıyla mücadelede ciddi bir ivme kazandırıldı Türkiye’ye ve kayıt dışındaki şu kadar kaynağın kayıt içine alınması sağlandı.” denmiş olsa, bunun hesapları bize verilmiş olsa, buna ilişkin bir değerlendirme yapılmış olsa biz bunu yine kabul edeceğiz ama böyle bir durum söz konusu değil. Bu konuyla ilgili herhangi bir açıklama yapılmış değil.

Vergi barışının bir başka boyutu da kuşkusuz ki vergi düzenlemeleri üzerindedir. Bakınız, büyüme hedefi tutmayacak, yurt içi talebin canlandığına ilişkin hiçbir işaret yok. 2013 yılında yüzde 4’lük büyüme hedefinin tutturulması imkânsızdır. Yüzde 4 büyüme hedefi tutturulamadığı için de vergi hedefine ulaşılamayacak. Vergi hedefine ulaşılamayacağı için de dolaylı vergilerde bir akamet olacak. Dolaylı vergiler için başta kurguladığımız hedeflere ulaşmamız mümkün değil çünkü dolaylı vergiler, büyümeyle, ekonomik canlanmayla bire bir ilgilidir. Şimdi, siz, yüzde 4 değil de yüzde 2’lerde bir büyümeye razı olduğunuzda o zaman yüzde 2’ye denk gelen bir vergi hasılatına da razı olacaksınız demektir ve bunun doğal sonucu, vergilerin, vergi hedeflerinin tutmamasıdır. Göreceksiniz, ikinci çeyrekten itibaren Türkiye’de  tutmayan vergi hedeflerini tutturabilmek için çok ciddi zamlar yapılacak önümüzdeki dönem. Başta doğal gaz olmak üzere -burada ilan ediyorum- kamu fiyatları önümüzdeki dönem ciddi bir biçimde artacak.

İşte vergi barışının,  vergi düzenlemeleri açısından ya da vergi hasılatı açısından da son derece önemli bir yanı var, dolayısıyla böyle bir değerlendirmeyi de yapmak gerekir diye düşünüyorum. Ve bu vergi barışına ilişkin ne kadar kaynağın Türkiye’ye getirileceğine, bunun üzerinden ne kadar bir vergi hasılatı elde edileceğine ilişkin de -çok üzülerek söylüyorum- ne Maliye Bakanlığımızda ne Hükûmette herhangi bir çalışma yoktur, bu konuyla ilgili bütün sorularımız cevapsız kalmıştır.

Bu değerlendirmelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN –  Teşekkür ederiz Sayın Sarı.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milleti Erkan Akçay.

Buyurunuz Sayın Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 460 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

15 maddelik bu kanun tasarısında, konu itibarıyla aralarında hiçbir bağlantı olmayan 7  kanunda çeşitli değişiklikler yapılmaktadır. Özellikle son yıllarda yaygınlaşan bu şekildeki yasa yapım tarzı hukuku altüst etmiş bulunmaktadır. Ve biz defalarca bu hususu dile getirmemize rağmen bu alışkanlıktan vazgeçme yerine, tam aksine bütün yasal düzenlemeleri bir torba şeklinde yapma alışkanlığı artarak devam etmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmet tasarısında, 5726 sayılı Tanık Koruma Kanunu kapsamında haklarında koruma tedbirleri uygulanan kişilerin de sağlık hizmetleri ve katılım paylarının devlet tarafından karşılanması öngörülmekteydi. Ancak, Komisyonda yapılan ikazlar neticesinde bu madde tasarıdan çıkartılmıştır. Böylelikle, AKP Hükûmetinin, birçoğunun PKK’lı olduğu bilinen gizli tanıkları genel sağlık sigortası kapsamına alma girişimi şimdilik engellenmiştir. Bundan sonrası için de Allah kerim diyoruz.

5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 73’üncü maddesinde yapılan değişiklik sonucu, özel hastaneler tarafından alınabilecek ilave ücretin tavanı, Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonunca belirlenen sağlık hizmetleri bedelinin 1 katından 2 katına yükseltilmektedir. Yani, AKP Hükûmeti özel hastanelerce alınabilecek ilave ücretin tavanını yüzde 100 artırmaktadır. Bu düzenlemeyle yanlış sağlık politikalarının faturası yine halka çıkarılacaktır. Yapılan düzenleme, sigortalılar ile emekli, dul ve yetimlerin büyük çoğunluğunun özel hastane hizmetlerinden yararlanabilme imkânını ortadan kaldıracak ve devlet hastanelerinde yığılmalara neden olacaktır.

Bu tasarının bize göre en önemli ve en dikkat çekici maddelerinden birisi de 13’üncü maddeyle düzenlenen Gelir Vergisi Kanunu’na geçici 85’inci madde ilavesiyle ve kamuoyunda “varlık barışı” diye anılan düzenlemeyle yapılmaktadır. AKP Hükûmetinin, IMF’ye olan borcumuzun sıfırlandığı, finansal durumumuzun iyiye gittiğini söylediği bir ortamda ancak darboğazda ve ağır ekonomik krizlerde yapılması gereken varlık barışı gibi bir düzenlemeyi yapması oldukça manidardır.

Varlık barışı düzenlemesinin ekonomik boyutunun itirafını Başbakan Yardımcısı Sayın Ali Babacan, 16 Nisanda Amerika Birleşik Devletleri’nde Amerikan Ticaret Odasının Türkiye Yatırım Haftası’ndaki toplantısında dile getirmiştir. Varlık barışı konusunu gündeme getiren Sayın Babacan’ın bunun için uluslararası bir finans merkezini seçmesi ayrıca düşündürücüdür. Öte yandan, Hükûmetin Türk yatırımcısının servetini ülkeye çekmek istemesi, Başbakanlık Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansının Türkiye’yi yatırım cenneti olarak göstermesiyle de çelişmektedir. Bu nasıl bir cennet ki kendi yatırımcısını dahi ülkede tutamamaktadır.

Bu düzenleme, AKP Hükûmetinin varlık barışına yönelik ikinci düzenlemesidir. İlk düzenleme 13/11/2008 tarihli ve 5811 sayılı Bazı Varlıkların Millî Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun’la yapılmıştı ve daha sonra 2009 Haziranında da bu kanun süre uzatımına tabi tutulmuştu. 5811 sayılı Kanun yurt içini de kapsarken bu tasarı sadece yurt dışından gelecek varlıklara yönelik bulunmaktadır. İçeriği de 5811 sayılı Kanun’un yurt dışını kapsayan hükümleriyle hemen hemen aynıdır.

Bu düzenlemeye göre, gerçek veya tüzel kişilerce 15 Nisan 2013 tarihi itibarıyla sahip olunan ve yurt dışında bulunan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları ile taşınmazların,  31 Temmuz 2013 tarihine kadar Türk lirası cinsinden rayiç bedelle bankalara, aracı kurumlara bildirilerek ya da vergi dairelerine beyan edilerek kayıtlara alınması ve bu varlıklardan da yüzde 2 oranında vergi alınması öngörülmektedir. Bildirilen veya beyan edilen varlıklar nedeniyle hiçbir surette vergi incelemesi ve vergi tarhiyatı yapılamayacaktır. Yurt dışından döviz vesaire varlık getirenlere ve bildirenlere bu varlığın kaynağı sorulmadığı ve araştırılmadığı gibi, vergisinin ödenip ödenmediğine de bakılmayacaktır. Ancak asıl önemlisi, bildirilen varlığın kara para gibi bir suç ekonomisinden doğup doğmadığı da araştırılmayacaktır. Bu düzenlemeyle, yine özel ve örtülü bir af getirilmekte ve bir kara para aklaması yapılmaktadır, bavulla yurt dışından kara para getirilmesine yeni bir imkân verilmektedir. Kara para ve aklanmasına yönelik uluslararası hukuk kuralları, uluslararası anlaşmalarla Türkiye’nin kara para ile ilgili olarak taraf olduğu ikili anlaşmalar dikkate alınmamaktadır. Yurt dışındaki varlıkları kayda almaya yönelik bu düzenleme, suçu ve suçluyu affetmeye yöneliktir. Bu kanunda verilen güvence vergi takibi yapmamanın dışında vergi kaçakçılığını da âdeta teşvik eder mahiyettedir. Kayıt dışıyla mücadele yok, kayıt dışını meşrulaştırmak var.

Bugün, durgunluğun hâkim olduğu ülke ekonomisine canlanma ve dinamizm yaratacak kaynak girişine olumlu bakmakla birlikte, konusu suç teşkil eden gayrimeşru, hatta insanlık ve Türkiye aleyhine, hatta terör faaliyetlerinden elde edilmiş varlıkların her ne pahasına olursa olsun kayda alınması anlayışını kesinlikle doğru bulmuyoruz. AKP, varlık barışı düzenlemesiyle binbir tavizle silahlarıyla yurt dışına çıkma ricasında bulunduğu terör örgütü PKK’ya 60 milyar dolar civarında mali servetiyle geri dönme imkânı getirmektedir. Terör örgütü özellikle büyük şehirlerde bu paralarla yeni bir güç elde edecektir, yeni ve meşru. İmralı canisini dini bütün bir insan gibi gösteren, dağa çıkan PKK’lıları haklı göstermeye çalışan, PKK’nın taleplerini 63 aklı karışık kişiyle Türk milletine hazmettireceğini sanan AKP Hükûmeti, bu tasarıyla da terör örgütünün kara parasını aklama gayreti içerisindedir. AKP, bugün varlık barışını gündeme getirirken Meclisin daha üç ay önce kabul ettiği Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun’un hiçbir anlamı kalmamaktadır çünkü PKK’nın uyuşturucu, silah kaçakçılığı, insan kaçakçılığı, haraç, fidye gibi araçlarla elde ettiği kara para aklanacaktır.

Tasarının 9’uncu maddesiyle mülkiyeti TİGEM’e ait olan ve Şanlıurfa Ceylânpınar, Beyazkule ve Gümüşsu mevkilerinde bulunan toplam 169 milyon metrekare yüz ölçümlü taşınmaz hak sahipliği tespit edilen göçer ailelerine tahsis edilmektedir. Düzenlemede, göçer ailelerinin iskânı için gerekli olan kısımlar belirsizdir. Ceylânpınar Tarım İşletmesi, arazi bütünlüğü ve bölgenin tarıma elverişliliği bakımından büyük potansiyele sahiptir. İyi kullanıldığı takdirde Türkiye'nin hububat ve damızlık hayvan ihtiyacının yarısını karşılayabilecektir. Bu nedenle, göçerlerin ekonomik ve sosyal sorunlarına mutlaka çözüm getirilmelidir ancak Ceylânpınar Tarım İşletmesinde arazi bütünlüğü de sağlanmalıdır.

Yine, diğer bir madde, 10’uncu maddede, yükseköğretim kurumlarının ikinci öğretim yapan birimlerinde ödenecek fazla çalışma ücretinin tavanı bütçe kanunu ile belirlenen saat başı fazla çalışma ücretinin 3 katı olarak belirlenmektedir. Öğretim elemanlarının yanı sıra idari personele de bu fazla çalışma ücretinin verilmesi öngörülmektedir. Ancak, öğretim elemanlarına aynı süre için ek ders ücretiyle birlikte fazla çalışma ücreti ödenmeyeceği de hükme bağlanmaktadır. Bu kısıtlamanın uygun olmadığını düşünüyoruz.

Bu düşüncelerle, sözlerime burada son veriyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Akçay.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Mardin Milletvekili Erol Dora.

Buyurunuz Sayın Dora. (BDP sıralarından alkışlar)

EROL DORA (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 460 sıra sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı görüşmelerinin ikinci bölümü üzerine Barış ve Demokrasi Partisi adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, artık bir AK PARTİ klasiği hâline gelmiş yeni bir torba yasayla daha karşı karşıyayız. Birbiriyle herhangi bir ilgisi olmayan, görüşülmesi gereken, ilgili komisyonları da dikkate almayarak hazırlanan ve önümüze konulan torba yasa tasarısının, açıkça ifade etmek gerekiyor ki görüş ve öneriler dikkate alınmadığı için, yakın zamanda değişikliğe uğrama ihtimali oldukça yüksektir.

AK PARTİ Hükûmeti iktidara geldiğinden bu yana, çevre politikalarında, tüm resmî belgelerde ve yetkililerin söylemlerinde “sürdürülebilir kalkınma” lafının hatırı sayılır bir ağırlığı olduğunu görüyoruz. Dahası, “sürdürülebilir kalkınma” söyleminin sadece retorikte kalmadığını, AK PARTİ hükûmetleri dönemindeki son on yıllık süreçte uygulanagelen neoliberal politikalar ile çevre politikalarının bir nevi tamamlayıcısı olarak ön plana çıktığını söyleyebiliriz. Hakkını teslim edelim, bu konuda AK PARTİ hükûmetleri çok tutarlı davranmışlardır. Neoliberalizm nasıl sorgulanamaz bir amentü olarak kabul edilmişse bu amentünün gereği olarak “sürdürülebilir kalkınma” söylemi de bu temel politikayı ve ideolojiyi destekleyen en önemli kaldıraç olarak görev yapmıştır. Bir çok çevreci grubun AK PARTİ’nin çevre politikalarını yeteri kadar sürdürülebilir kalkınmayı dikkate almadığı konusunda eleştirmelerine karşın, AK PARTİ Hükûmeti kadar Türkiye'de bu kavramı hakkıyla uygulayan başka bir hükûmet daha gelmemiştir.

Sürdürülebilir kalkınma, iki yüz yıllık ilerleme miti ve kapitalizmin başat rol oynadığı toplumsal ve iktisadi ilişkiler yumağından ibaret olmuştur. Sanayi Devrimi’nin ve kapitalizmin başat iktisadi yapı olmaya başlamasıyla ilk olarak İngiltere ve Avrupa’da başlayan kalkınmanın sosyal inşası, politik bir plana bağlı kalmıştır. Bu politik inşanın temelinde, ekonomik alanı toplumsal ve kültürel özelliklerden azade ve özerk, her türlü sorgulamanın ötesinde kendinden menkul bir alan olarak kabul eden iktisadi ideoloji yatmaktadır. Bu zihniyetten hareketle, AK PARTİ hükûmetlerinin neoliberal politikaları küresel ekonomiye eklemlenme ve ekonomik büyümeyi sağlamaya odaklandığından, yatırımları hızlandırma, yabancı sermayeyi çekme, piyasayı canlandırma amacının önündeki tüm engeller teker teker bertaraf edilmeye çalışılmış; bu bağlamda, doğal varlıkları bir an önce ekonominin işleyişine sokma düşüncesiyle çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) sisteminde müteakip kereler değişiklik yapılmıştır. İlk olarak daha önce yaklaşık 117 gün süren ÇED süreci 35 güne düşürülmüş, 2003 yılındaki yönetmelik değişikliğiyle ÇED ön araştırmasına bağlı tutulan projeler için rapor hazırlama yükümlülüğüne son verilmiş, bu kapsamdaki faaliyetler için yalnızca proje tanıtım dosyasının hazırlanması yeterli görülmüş, bunlar için öngörülen halkın bilgilendirilmesi toplantısı da kaldırılmıştır.

Tasarıda yapılan düzenlemeyle 2872 sayılı Çevre Kanunu’na geçici bir madde eklenmiştir. Bu geçici maddeye göre 23/6/1997’den önce yatırım programına alınmış ve maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren planlaması ve ihalesi yapılmış projelerden çevresel etki değerlendirme istenmesi zorunluluğu kaldırılmaktadır; yapılan düzenleme buna yöneliktir. Nereden bakarsanız bakın bir skandal olarak nitelendirilebilecek bu düzenlemeyle çevresel olarak olumsuz etkileri büyük olacak yatırımlar çevresel etki değerlendirmelerinin dışında tutulacaktır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması” başlıklı 56’ncı maddesinde “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.” hükmüne yer verilmiştir.

2872 sayılı Çevre Kanunu, sürdürülebilir çevre ve sürdürülebilir kalkınma ilkelerinin içeriği itibarıyla hem bugünün hem de gelecek kuşakların çevresini oluşturan tüm çevresel değerlerin bir alanda ıslahı, korunması ve geliştirilmesiyle sağlıklı bir çevrede yaşamasını güvence altına almaktadır. Aynı yasanın “Çevresel etki değerlendirmesi” başlıklı 10’uncu maddesinde “Gerçekleştirmeyi planladıkları faaliyetleri sonucu çevre sorunlarına yol açabilecek kurum, kuruluş ve işletmeler, çevresel etki değerlendirmesi raporu veya proje tanıtım dosyası hazırlamakla yükümlüdürler.” ifadesi yer almaktadır. Buna göre “Çevresel etki değerlendirmesi olumlu.” kararı veya “Çevresel etki değerlendirmesi gerekli değil.” kararı alınmadıkça bu projelerle ilgili onay, izin, teşvik, yapı ve kullanım ruhsatı verilemez, proje için yatırıma başlanamaz ve ihale edilemez. Ama, şimdi, Gebze-İzmir otoban yolu, Hasankeyf’i sular altında bırakacak Ilısu Barajı, üçüncü köprü, Mersin Akkuyu nükleer santralı gibi çevresel olumsuz etkileri yoğun olan dev yatırımlar ÇED kapsamı dışına çıkartılmaya çalışılmaktadır. Doğamızın korunması ve çevre kirlenmesinin önlenmesi konusunda denetimsizlik yaratacak olan bir düzenlemenin yapılmış olmasını, çocuklarımıza miras bırakacağımız çevreye bir saygısızlık olarak görmekteyiz. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı daha önceleri yönetmelik düzenlemeleriyle ÇED raporlarını bertaraf etmeye çalıştı ancak her seferinde Danıştay engeline takıldı. Şimdi yapılması planlanan yasal düzenlemeyle sorun tamamen ortadan kaldırılmaya çalışılmaktadır. Bu yaklaşımı ekolojik denge açısında son derece tehlikeli bulduğumuzu önemle ifade etmek isteriz.

Değerli milletvekilleri, tasarının 13’üncü maddesinde 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’na geçici madde eklenmek suretiyle bir değişiklik yapılmış ve yurt dışında bulunan gerçek ve tüzel kişilerce para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarıyla varlığı kanaat verici bir belgeyle ispat edilen taşınmazların 31/7/2013 tarihine kadar Türk lirası cinsinden rayiç bedelle, 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu uyarınca faaliyette bulunan bankalara veya 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu uyarınca faaliyette bulunan aracı kurumlara bildirilmesi ya da vergi dairelerine beyan edilmesi düzenlenmiştir. Yakın zamanda kamuoyuna “varlık barışı” şeklinde yansıyan bu düzenleme, AK PARTİ’nin ekonomi politikalarını ne şekilde yürüttüğünün ispatı niteliğindedir. On yıldır ülkemizi uluslararası piyasalara açarak sıcak para ile ülke ekonomisini yönetmeye çalışan AK PARTİ, bu düzenlemeyle bir sıkışmışlık yaşadığını alenen itiraf etmektedir. Nitekim, nitelikli bir ekonomi politikasının olmaması, cari açık gibi her an krize neden olacak büyük ekonomik sorunları dengelemek amacıyla AK PARTİ böyle bir düzenlemeye gitmiştir. Dolayısıyla bu düzenlemenin, ekonominin iyi gitmediğinin farkında olan AK PARTİ’nin geçici süreyle  bir çıkış yakalama çabasından ibaret olduğunu belirtiyor, tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Dora.

Şahsı adına Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt.

Buyurunuz Sayın Kurt.

KAZIM KURT (Eskişehir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bugün, görüşmekte olduğumuz 460 sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerinde ikinci bölümde şahsım adına söz almış bulunuyorum.

Birinci bölümde 5510 sayılı Yasa’da yapılması gereken değişikliklerle ilgili tartışmalar yapıldı. Yeterli miydi? 5510 sayılı Yasa’da sadece bunlar değiştirilince iş düzeliyor mu? Elbette yeterli değil, elbette çalışanların hakları tam anlamıyla verilmiş olmuyor. Hani İntibak Yasası’nı yapacaktık, hani engellilerin tüm haklarını düzene sokacaktık? Bunlar söz konusu olmadı.

İkinci bölüm ise gerçekten tam bir torba, değişik konularda değişik düzenlemeler getiriliyor: Ceylânpınar’daki arazinin göçerlere verilmesi, ikinci öğretimle ve KİT’lerle ilgili sözleşmeli personelin fazla mesai ücreti alması, çevresel etki değerlendirmesi muafiyeti ve varlık barışı.

Şimdi, bu yasanın bence, her ne kadar “5510 sayılı Yasa’da değişiklik…” diye başlıyorsa da adı, en önemli maddesi 12’nci maddedeki bazı yatırımların çevresel etki değerlendirmesi işleminden muaf tutulmasıdır. Neden ısrarla bazı yatırımlar bu ÇED raporlarından muaf tutulmaya çalışılıyor bir türlü anlayamadık. Komisyonda sorduğumuz sorulara da yeterli yanıt alamadık. Gerçekten bu rapordan muaf tutulduğu zaman bu yatırımlar neden kurtulacak, hangi külfetlerden kurtulacak ve yurttaşlarımızın hangi zararları daha da büyüyecek? Bunu, ciddi bir soru işareti gibi beynimizin ortasına işlememiz gerekir. Bu, hem çevresel çalışmalar açısından çok ciddi bir sorun yaratacak hem de bazı yatırımların, hâlâ tamamlanmamış olmasına rağmen, bu konudaki muafiyette ısrar edilmesinin anlamını anlamakta zorlanıyoruz, zorlanacağız ve belki bunu anlatmakta da zorlanacağız. Elbette bazı yatırımlarda devlet ya da kamu belli avantajları yatırımcılara sağlayabilmeli ama burada kamunun menfaatiyle, halkın menfaatiyle yatırımcının menfaati arasında ciddi bir oran, ciddi bir bağ kurulmalı. Bunun maalesef yapılmaması, hangi yatırımcıların bundan avantaj elde edeceği konusunda bir açıklama yapılamaması ciddi bir sorundur.

“Varlık barışı” dediğimiz 13’üncü maddede Türkiye’deki sermayenin değil, dışarıdaki sermayenin ülke içine çekilebilmesi için bazı avantajlar sağlanması, geçmiş dönemlerde yapılan düzenlemelerde başarılı olunmadığının işaretidir. Ne değişti de daha önceki barış döneminde Türkiye’ye getirilemeyen sermaye, Türkiye’ye taşınamayan varlık şimdi taşınacak, nasıl taşınacak ve hangi amaçla taşınacak? Bu konunun bugünkü süreçle bir bağlantısının olup olmadığını ısrarla sormamıza rağmen düzgün ve aydınlatıcı bir yanıt alamadık. Bu barışın, bu varlık barışının sürecin paralelinde bazı düzenlemeleri hissettirdiğini düşünüyorum. Oysa, süreçte başarılı olmak isteniyorsa bu tür varlık barışı değil, demokratik bir ortam, demokratik bir barış sağlanması gerekir. Bunu sağlamadan sadece ekonomik anlamda örgütün paralarının Türkiye’ye transferi, onun finansmanının sağlanması gerçekleştirilmeye çalışılırsa eksik olur, yanlış olur, bu konuda doğru ve başarılı bir uygulama söz konusu olmaz diye düşünüyorum ve bu nedenlerle bu yasanın geri çekilmesinde yarar olacağını düşünüyorum. Saygılar sunuyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kurt.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik.

Buyurunuz Sayın Çelik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÇALIŞMA VE  SOSYAL  GÜVENLİK  BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Önemli bir yasa tasarısını görüşüyoruz. Birinci bölümde bildiğiniz gibi, sosyal sigortalar ve genel sağlık sigortasıyla ilgili önemli düzenlemeleri geçtiğimiz hafta tamamlamış idik. Bunlardan biri, 18 yaş altı çocuklarla ilgili sağlık sorunları ve sağlıktan yararlanma konusunda ebeveyn şartı aranan bazı hususlar vardı, bu çelişkileri ortadan kaldıran bir düzenlemeyi yapmış idik.

Akabinde yabancı uyruklu öğrencilerin genel sağlık sigortalarının zorunlu olmaktan çıkarılması düzenlemesini gerçekleştirmiş idik.

Şiddete maruz kalan kadınlar, çocuklar ve aile bireylerinin gelir testi yapılmadan GSS’li olmaları, genel sağlık sigortası kapsamına alınması düzenlemesi yapılmış idi.

Ve Türkiye’de ikamet eden ve çalışmayan yabancı uyrukluların genel sağlık sigortası zorunluluğu kaldırıldı ve isteğe bağlı durumları sağlandı.

Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonu üye sayısı 7’den 9’a çıkarıldı ve özel hastane ve vakıf hastanelerinin vatandaştan alacağı ilave ücretin yeniden belirlenmesi düzenlemesi gerçekleştirildi.

Yurt dışına götürülen Türk işçileri için 5 puanlık indirim ile yurt içinde uygulanan 5 puanlık prim indirimine ilaveten 6 puanlık teşvik düzenlemesi bu yasa düzenlemesinde yer alan bazı önemli maddeler.

İkinci bölümüne geçtiğimiz zaman; ikinci bölümünde de son derece önemli düzenlemeler var. Bunların başında, ta 1937 yılından beri Ceylânpınar’da, Şanlıurfa’da yaşanan bir sorunu, göçer vatandaşlarımızın, kardeşlerimizin yaşadığı bir sorunu burada birlikte çözüyoruz. Bu önemli bir adım, önemli bir düzenleme. Yıllardır beklendi, nice bakanlar, nice hükûmetler geçti ama orada yaşayan yaklaşık 5 bin nüfusun yaşadığı çileyi bizzat yerinde görme imkânım oldu ve bu düzenlemeyle bu sorunu çözüyoruz.

Bildiğiniz gibi, göçerlerle ilgili 2007 yılında da Hükûmet olarak bir yasal düzenleme gerçekleştirdik ama o zaman yapılan düzenlemede, Ceylânpınar Tarım İşletmesinin dışında bir yere yerleştirilmeleri konusunda arazi arayışı netice vermemiş ve bu sorunun, şimdi, bu Ceylânpınar Tarım İşletmesi bünyesinde çözülüyor olmasının göçerleri çok daha memnun edeceği inancı içerisindeyiz. Bir sosyal yara bu şekilde ortadan kalkmış, kapanmış oluyor.

Bir diğer düzenleme ise, arkadaşlarımızın da burada ifade ettikleri gibi, ÇED’le ilgili bir düzenleme. 1997 öncesi yatırım programına alınmış ve ihale süreci başlamış olan projeler ÇED’den muaftır düzenlemesini getiriyoruz.

Şimdi, arkadaşlar, bu yapılan düzenleme bugünün düzenlemesi değil, bizim AK PARTİ olarak, Hükûmet olarak oluşturduğumuz bir sorun değil, geçmiş dönemlerde oluşan bir sorunun, yargıya intikal eden ve yargıda gerçekten birçok iptallerin ve birçok projelerin de işlemez noktaya gelmesini sağlayan uygulamaların yönetmelikle, ikincil mevzuatla yasal düzenlemelerin çeliştiği süreçlerin sonlandırılmasına dönük bir düzenlemedir. Yoksa “1997 sonrası projeler için ÇED istenmeyecek.” diye bir durum söz konusu değil. 1997 öncesi yatırım programına alınmış ve ihale süreci başlamış projelerden bahsediyoruz, özellikle bunu vurgulamak istiyorum.

Bir diğer düzenleme ise 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye göre KİT’lerdeki sözleşmeli personelin saat başı fazla çalışma ücretleri her yıl bütçe kanunu ile belirlenmektedir. Ama 2013 yılı Bütçe Kanunu’nda K cetvelinde kamu kurum ve kuruluşlarındaki fazla çalışma ücreti 1,45 TL olarak belirtilmiş ancak aynı kanunda  KİT’ler hariç tutulmuştur. Şimdi yaptığımız düzenlemeyle KİT’leri de fazla mesai ücreti alma konusuna dâhil etmiş bulunuyoruz, böyle bir düzenlemeyi huzurlarınıza getirmiş bulunuyoruz.

Burada, tabii, bir önemli düzenleme de varlık barışıyla ilgili. Değerli arkadaşlarımız burada önemli değerlendirmeler yaptılar, bir arkadaşımız, bir konuşmacı, milletvekili arkadaşımız: “Ekonomide olumlu bir hava yaratılıyor.” Şimdi, arkadaşlar, olumlu hava niye yaratalım? Ekonomide olumlu hava var zaten.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Yapma Sayın Bakan!

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) - Yani bunu bütün dünya kabul ediyor, bütün bölgedeki halklar, ülkeler kabul ediyor da biz mi kabul etmeyeceğiz.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Millet borçtan kırılıyor Sayın Bakan!

KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) – Sayın Bakan, çiftçiye, esnafa bir sor, sanayiciye bir sor. Oturduğunuz yerden konuşuyorsunuz!

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) - “Efendim, varlık barışı ekonominin iyi gitmediği anlamını taşıyor, varlık barışı onun için yapılıyor.” diyor ve enteresan, varlık barışının ekonomik kriz dönemlerinde yapılabileceği şeklinde bir yaklaşım ki bakınız, bu sağlıklı bir yaklaşım değil. Siz krize girince mi ekonomide tedbir alacaksınız? Akıl onu gerektirir ki, yönetim onu gerektirir ki kriz süreçleri doğmadan, o ihtimaller hiç yokken ve o ihtimalleri gündeme getirmeyecek önlemleri almanız, ekonomide bir yönetim var anlayışını ortaya koyar. Zaten on bir yıldır dünyada küresel krizler yaşanmasına rağmen Türkiye’de eğer bu sorunlar diğer ülkelerde yaşandığı boyutlarda hiç yaşanmıyor ise…

OKTAY VURAL (İzmir) – Nasıl yaşanmıyor yahu?

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – 57’nci Hükûmete borçlusun, 57’nci Hükûmete!

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) - …bu çok akılcı, çok doğru, kurallara uygun bir ekonomi anlayışının, sürdürülebilir bir ekonomi anlayışının işbaşında olduğunu da net bir şekilde gösteriyor.

“Varlık barışının zamanlaması manidardır.” diyorsunuz. Evet, bizce de manidar, aynen buna ben katılıyorum. Şimdi, bakınız, kaynak veya finansman, para, neyse, dışarıda. Şimdi, reel faizler dışarıda eksi. Başka? OECD vergi cenneti ülkelere savaş açmış, bankacılık sistemi yurt dışında sıkıntılı, Türkiye’de güvenli bir ortamda. Şimdi, bu durumda dışarıdaki bu kaynağı içeri çekmek için çok olumlu bir hava yok mu? Var. Manidar, doğru, ben de aynen katılıyorum, arkadaşın dediği gibi. Yani tam zamanıdır varlık barışının gündeme getirilmesinin. Çünkü amaç ne? Dışarıdaki kaynağın, dışarıdaki paranın içeri girmesidir.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Kara parayı aklıyorsunuz, kara parayı Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Sonra ne olacak? Bu, kayıt altına girecek, kayıt dışındaki bir şey kayıt altına girecek, yatırım olacak, istihdam olacak.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Terör örgütü paraları, uyuşturucu paraları…

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) –  Yani bunun neresi yanlış, bunu doğrusu anlamakta zorlanıyorum.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Haram, haram; haram para!

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Onun cevapları var, vereceğim yani nedir…

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Haram para, Sayın Bakan!

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Varlık barışı, işte, efendim…

OKTAY VURAL (İzmir) – Haram paraysa ne yapacaksınız?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – “Muhtemel tahminleriniz yok. Ne olacak yani bu varlık barışını yapacaksınız?” diyorsunuz. Bakın, arkadaşlar, varlık barışını yaptık, buradan geçti. Ne oldu? Yurt dışı beyan edilen değer tutarı -küsuratını söylemiyorum- 27,8 milyar, yurt dışı beyan edilen değer 20,3 milyar TL, yurt dışı beyan sayısı veya tahakkuk eden toplam vergi 1,5 milyar. Yani bu, gerçekleşen bir şey. “Ne olacak?” Yani ne olacağını bugün nasıl buradan, yetkililerden isteyebilirsiniz? “Neyi tahmin ediyorsunuz, ne kadar?” Olan bir şeyi ben size söylüyorum ve umarız ki bunun üzerinde bir rakam gerçekleşir.

Bu yasa, varlık barışı kesinlikle suç aklamaya dönük bir yasa değil arkadaşlar, bunu açıkça ifade ediyorum. Sadece, yurt dışı para ve varlıkların millî ekonomiye kazandırılmasından ibaret olduğunu özellikle belirtmek istiyorum.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Yatırım için gelene yasak mı var Sayın Bakan?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Burada, tabii, yasa metninde olduğu için ben ona girmek istemiyorum ama “Getirilen menkuller beyan tarihini takip eden ayın sonuna kadar Türkiye’ye getirilirse herhangi bir inceleme yapılamaz.” kaydı var. “Takip eden ayın sonundan sonra transfer edilirse incelemeye tabi olabilir.” düzenlemesi var. Başka nedenlerle ilgili mükellef hakkında bu kanunun yayımı tarihinden sonra bir inceleme yapılırsa matrah farkından beyan edilen tutar düşülerek vergi alınacağı açıkça yasada var. “Beyan edilmesi gereken süreç içerisinde eğer beyan edilmezse, o süreç geçirilirse -yani bu ay diyelim ki süreç başladı, gelecek ayın sonuna kadar- ondan sonra eğer beyan söz konusu olur ise, transfer yapılır ise bütün varlıklar incelemeye tabidir.” diye düzenleme var.

Bir önemli konu daha var. Bildiğiniz gibi bunun tarihi de önemli. Hangi tarihte başlıyor? Varlık barışıyla ilgili ilk açıklama, biliyorsunuz, 17/4/2013 tarihinde yapıldı. Bundan dolayı 15/4/2013 tarihi esas alındı ve menkulü, gayrimenkulü o tarihten önce yurt dışında olanların kaydını da özellikle Plan ve Bütçe Komisyonunda koymuş bulunuyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Ben bu önemli düzenlemeleri içeren yasanın hayırlı olmasını diliyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Çelik.

Şahsı adına Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan.

Buyurunuz Sayın Ayhan. (MHP sıralarından alkışlar)

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 460 sıra sayılı Tasarı’nın ikinci bölümü üzerine şahsım adına söz aldım. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Bu tasarının etki değerlendirme analizi yok. Ne getiriyor ne götürüyor Bakanlık da bilmiyor, Sayın Bakan da bilmiyor, Hükûmet de bilmiyor. Hiçbir rakam yok burada.

OKTAY VURAL (İzmir) – Saldım çayıra Mevla’m kayıra!

EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Bu klasik bir AKP tasarı getiriş şekli, hiçbir anlamı, manası yok. Ne bulursanız içine koyuyorsunuz, ne bir uzmanlık gerektiriyor ne bir şey gerektiriyor. “Zaten çoğunluğa dayalı bir oylamayla işin bir tarafından çıkar, gideriz.” diyorsunuz. Hâlbuki gerçekten muhalefetin de katkısı olabilir. Varlık barışında biz niye “Hayır.” diyelim Türkiye’ye gelecek paraya? 2008’de siz zaten yaptınız, 2008’de para geldi, demek ki bu, 2008’den sonraki para.

Sayın Başbakan Yardımcısı açıklıyor, diyor ki: “150 milyar dolar civarında bir para. 30’la 50 milyar dolar Amerikan tahvillerinde var.” Diğerinin nerede olduğunu kuruşu kuruşuna bildiğine göre çıkarken de biliyor demek ki. O zaman, buna göz yumuyorsunuz anlamına gelir. Yani bir şeyi söylerken hesabını kitabını ortaya koymak lazım. Siz, bu tasarı buraya gelirken Bakanlar Kurulunda görüşmüş olmanız lazım. Bunu dışarı söyledi Sayın Babacan, benim söylediklerimi ben uzaydan bulup gelmiyorum ki açık net söylüyorum. Yoksa, ülkeye kaynak girişine kimsenin bir şeyi yok ki.

Siz bu varlık barışını yapacağınızı daha önce bilmiyordunuz, olsanız bütçenizde olur, gelirinizde, giderinizde olur. Var mı sizin bütçenizde böyle bir rakam? “Varlık barışını yapacağız.” demiş miydiniz, düşünüyor muydunuz böyle bir şey? Hak getire yani Allah ne verdiyse, yolda ne denk gelirse, aklınıza ne gelirse, zamanı olsun olmasın, bir şeyi yapmaya çalışıyorsunuz. İyi, yapın, tamam da doğruyu da söyleyin yani. Bu memlekete para gelmesinden kim rahatsız olur, cari işlemler dengesinin azalmasından kim rahatsız olur? Bundan mutluluk duyarız.

Siz, bu kadar milletvekiliyle, 325’le, 550 milyar dolar dış ticaret açığı verdiniz. Ülke ütüldü, her geldiğimde burada söylüyorum.

Bir de bir şeyi doğru söylemek lazım: Bakın, tasarı geldi, işsizlik açıklandı; işsizliğin iyi gitmediğini siz gayet açık ve net bir şekilde biliyorsunuz. Bunlar, işsizliğin böyle gidişi hayra alamet değil. Genç işsizler giderek artıyor, sıkıntı büyük.

2011 yılında sosyal güvenlik gelir-gider dengesi arasındaki fark -2013 yılı programına bakın- 16 milyar dolar; 2012 için de 25 milyar dolara çıkıyor. Bütçe transferi, de aynı dönemde, 2011 için 52,8 milyar dolar, 2012 için de 72,9 milyar. 2011 yılında toplam 69 milyar TL’den 98 milyar TL’ye çıkıyor.

Yani siz diyebilirsiniz ki: “İşte, farklı ödemeler var buda sosyal güvenliğin açığı değil de… Neticede, kamu finansmanında gözüken açık. Buraya koyduğunuz hesapla kitapla bu birbirini tutmuyor, bunu net bir şekilde koymak lazım. Geçen senelerde de ben aynı şeyi ifade ettim. Şimdi, orayı bir şekilde sıfırlıyorsunuz da hesabı kitabı bilen, onun doğru dürüst bir sıfırlama olmadığını programda bilir. Yıllarca biz de bu hesapları kitapları yaptık, görüyoruz, ne olduğunu da biliyoruz.

Şimdi, kamu finansmanı dengesinin ne olduğu hakikaten sıkıntılı. Bir kere, istikrarlı bir gidiş falan yok; her yıl bir şey getiriyorsunuz programda olmayan, planda olmayan vesaire. Getirin, tamam da “Ya, biz burada hata yaptık da bunu böyle düzeltiyoruz. Şu kadar, milletin üstünden şunu alıyoruz, ötekini bu kadar bastırıyoruz…” bunları açıklamak lazım.

Sayın Bakan, geçen konuşmamda, PKK’lıların dağda geçen sürelerinin emekliye sayılıp sayılmayacağını, Oslo’da böyle bir şeye söz verilip verilmediğini sordum, “Türkiye Cumhuriyeti’nin bir bakanı olarak bu kürsüye gelip anlatmalısınız.” da dedim. Gerçi, oturduğunuz yerden siz de -yanlış anlamadıysam- “Böyle bir uygulamayı, hiçbir Türkiye Cumhuriyeti hükûmetinin, hiçbir bakanının hiçbir uygulamasıyla bağdaşmayacak bir alçaklık olarak değerlendiriyorum.” dediniz yani “Böyle bir şey yok.” dediniz. Bundan memnuniyet duyduk, bundan AKP Grubu da memnuniyet duydu. Öyle bir alkış çıktı ki onlar da bilgi sahibi değil.

Siz, bana, piyasada konuşulan Oslo’yla ilgili o bantların, kayıtların bir tutanağını verip de üstüne mühür basıp “Aynısıdır, biz bunları Bakanlar Kurulunda da görüştük.” diyebiliyor musunuz bir Bakanlar Kurulu mensubu olarak? Şimdi, bir şeyi hem ifade etmiyorsunuz hem açıkça söylemiyorsunuz, “Böyle bir şey yok.” diyorsunuz. Olmaması bizi mutlu eder, biz böyle bir şeyden zevk alacak insan değiliz ama “Oslo’daki görüşmeler doğru değildir.” deyin, “Daha sonra konuşulan İmralı’daki hususlar, Başbakanla ilgili söylenilenler doğru değildir.” deyin Türk milleti rahatlasın, Türkiye Cumhuriyeti rahatlasın. Siz “Bunlar niye yayınlandı, kimden kaçtı, arıza nerede?” diye konuşuyorsunuz. Arızanın nerede olduğu önemli değil, arıza var mı yok mu…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – …oradaki muhtevayı Hükûmet kabulleniyor mu kabullenmiyor mu, önemli olan bu. “Yalan.” deyin, “Konuşulmadı.” deyin, “Tutanaklarda yok.” deyin Türk milleti rahatlasın; benim söylemek istediğim bu.

Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkanım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Ayhan.

Soru-cevap bölümüne geçiyoruz.

Süremiz on beş dakika; yarısını sorulara, yarısını cevaplara vereceğim.

Sorular birer dakika.

Sayın Tanal…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, vergi barışıyla ilgili Almanya Hükûmeti diyor ki: “Almanya’da yaşayan kim olursa olsun, Almanya’dan herhangi bir ülkeye 5 bin avronun üzerinde para transfer edilir ise ben ona vergi kaçakçılığından dolayı soruşturma açarım.” Siz burada vergi barışını çıkarıyorsunuz. Almanya’daki Türk vatandaşlarımız kendisini bu konuda nasıl güvende hisseder? Devamı olarak, daha önce çıkarmış olduğunuz vergi barışından dolayı, Almanya’da yaşayan Türk vatandaşlarımız, Türkiye’ye para gönderdikleri için, o yasadan yararlandıkları için Almanya’da ayrıca bir vergi cezasıyla karşı karşıya kaldılar. Bu, halkı aldatma anlamına gelmez mi?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Tanal.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, birkaç sorum var. Birincisi, son on yılda icra davalarının sayısı nasıl değişmiştir? Bu sayıyı Hükûmetinizin ekonomik politikasıyla ilişkili şekilde nasıl değerlendirirsiniz?

İki, herhangi bir işte çalışan veya iş yeri sahibi olan emekli vatandaşlarımızdan kesilen sosyal güvenlik primi desteği kesintisini kaldırmayı düşünüyor musunuz? Bu konuda bir çalışma yakın vadede Genel Kurula gelecek mi?

Bir diğeri, bazı kanser hastalarının tedavileri için gerekli olan ilaçları bulamadıkları veya bulduğu ilaçları satın alamadıkları ya da Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından bu ilaçlara katkı yapılmadığı yönündeki iddialar doğru mudur? Doğruysa bu sorunun çözümü için nasıl bir çalışma yapmaktasınız?

Son olarak da taşeron işçilerin sorunlarıyla ilgili Bakanlığınızca yürütülen çalışmalar ne aşamaya gelmiştir? Bu konu ne zaman Meclis gündemine getirilecektir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Işık.

Sayın Atıcı…

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Hükûmetiniz Sağlıkta Dönüşüm Programı’nı başlattığı zaman sizlere “Bu, Dünya Bankası ve IMF’nin bir programıdır. Siz bu programı bu şekilde sürdüremezsiniz, bu programın sürdürülebilirliği yoktur.” demiştik. Bize o zaman gülmüştünüz, “Göreceğiz ileride.” demiştiniz siz. Şimdi, geldiğimiz noktada, sağlıktaki katkı paylarını da 2 katına tekrar çıkardınız yani vatandaş şimdi yüzde 200 katkı payı ödeyecek ve tam 9 noktada katkı payı ödemeye devam ediyor.

Cumartesi günü Silifke’de İşçi Emeklileri Derneğinin genel kurulu vardı; hepsi size intizar ediyorlar, hiçbirisi oylarını helal etmediler, açıkça size de iletmemi istediler. Ben de söz verdim ileteceğime, şimdi iletiyorum. Diyorlar ki: “Daha nereye kadar gidecek bu iş?” Bunun bir cevabını alabilirsem sevinirim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Atıcı.

Sayın Kuşoğlu…

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, bu varlık barışıyla ilgili sorumu hep soruyorum. Ne kadarlık bir gelir bekliyorsunuz? Yurt dışında yerlilerin ne kadar varlığı var, bunu para, altın, döviz, menkul kıymet ve taşınmaz olarak ne kadar tahmin ediyorsunuz ve bunun hazineye ne kadarlık bir gelir, irat getireceğini tahmin ediyorsunuz?

Hep soruyorum, cevap alamıyorum, cevaplarsanız memnun olurum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kuşoğlu.

Sayın Yeniçeri…

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, üniversitelerdeki akademik personelin ücret ve maaşları neredeyse yoksulluk sınırına dayanmıştır. Bu personele âdeta “ücretlerin tunç kanunu” uygulanmaktadır. Akademik personele, iktidar, vasıfsız insan muamelesi yapmaktadır.

İlim, itibar görmediği yerden göç eder. Bu bağlamda. Akademik personelin maaş ve ücretlerinin mesleki haysiyetlerine uygun bir düzeye getirilmesi için yeni bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yeniçeri.

Sayın Özensoy…

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, biraz önceki konuşmanızda ekonominin canlanmasından bahsettiniz. Hanehalkı borçlanmasına baktığımızda 2002’de 5 milyar lira olan borç endeksi bugün 260 milyar liraya dayanmış. Bu hanehalkı borçlanması, bu ekonominin canlılığıyla alakalı paralel bir şey mi diye sormak istiyorum.

Bir de köylüler, taahhüt ihlalinden dolayı cezaevine girmek için artık sıra bekler hâle geldiler. Bu anlamda, bu yine ekonominin canlılığıyla alakalı bir şey mi? Yani ürün para etmediğinden dolayı zamanı geldiğinde borçlarını ödeyemeyen köylü taahhüt ihlali yapıyor ve şu anda ciddi anlamda  sayıda da köylülerden taahhüt ihlalinden dolayı cezaevine girenler var ve sırada bekleyenler var. Bunlar hep ekonominin canlılığından mı kaynaklanıyor?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Özensoy.

Sayın Kaplan…

MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, dünyanın hızla kirlendiği bir süreçte, biliyorsunuz ki geçmiş günlerde Enerji Kanunu’nun görüşülmesinin yapıldığı sırada termik santrallerin 2018’e kadar ÇED’ten muaf tutulması bu Mecliste kanunlaştı. Bir gazete kupürü var elimde, Yurt gazetesinin kupürü, diyor ki: “Dünyadaki bu kirlilik devam ederse bu küresel ısınma sonucu 2090 yılında bitkilerin ve hayvanların yarısının yok olacağı bir noktada…” Böyle bir kirliliğin devam ettiği süreçte -biraz sonra da muhtemelen maddede görüşeceğimiz üzere- 1997 yılı öncesine kadar olan yatırımların çevreden muaf tutulması anlayışını nasıl karşılıyorsunuz Hükûmetiniz olarak?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kaplan.

Sayın Özel…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Ceylânpınar ilçemizdeki göçerlere iskânen verilecek taşınmazların tapuları teslim edilirken tapu dairesinde tapuların üzerine şerh düşülecek mi? Düşülecekse bu nasıl bir şerh olacak? Bu şerhin daha sonra veraset yoluyla geçtiği çocuklarının bu konuda bir hakları olacak mı? Ayrıca, bu eski konutlarının üç ay içinde Valilikçe yıkılacağı da ifade ediliyor. Kendi yaptıkları konutları kendileri ortadan kaldırırlar ve bu kaldırma sırasında da kendi yapmış oldukları yatırımı bir ölçüde geriye alabilirler mi, yoksa Valilik orayı bedelsiz kamulaştırmayı mı düşünüyor?

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Özel.

Sayın Çelebi…

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Çok teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Bakan, hep büyümeden bahsettiniz. Şunu soracağım: Bu büyümenin bedelini Türkiye’de kim ödüyor? Ortalama çalışma süresi Türkiye’de ne kadardır? İş kazalarında dünyada 3’üncü olan, Avrupa’da 1’inci olan ülkemiz, bunun bedelini ödeyen emekliler ve büyümeden yeterince payını almayan emekliler bunun bedelini ödemiş olmuyorlar mı? Yoksa, yalnız sermayenin taleplerinin yerine getirilmesi konusunda bu çıkartılmak istenen yasa emekçilerin geleceğini karartmıyor mu, onu sormak istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Çelebi.

Buyurunuz Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Vergi barışı ve yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın Türkiye’ye gönderdikleri, yatırdıkları imkânlarla ilgili bize intikal eden bir durum yok yani dediğiniz gibi bir tablo… Yani vergi barışında bir inceleme yapılmıyor. Sanki Türkiye’de yatırım yapan veya oradan imkânlarını Türkiye’ye gönderen vatandaşa -Merkez Bankası vasıtasıyla- bir inceleme yapılmış gibi bir soru anlaşıldı. Böyle bir şey bize intikal etmiş değil.

Son on yılda icra davalarıyla ilgili, tabii, yazılı olarak cevap verelim.

Sosyal güvenlik destek primi Türkiye’de emeklilik yaşı belli bir düzeye gelinceye kadar devam etmek durumundadır. Kademeli olarak, bildiğiniz gibi, bu yaş yükselmektedir ve uygun bir yaş ortamında bunun değerlendirilmesinin doğru olacağı inancı içerisindeyiz.

Bu kanser hastalarının ilaç bulamaması konusu söz konusu değil, bunu ifade edelim.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Şikâyet var.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Şöyle bir durum var, onu belirtmekte fayda var: Bunlardan biri, “yetim ilaç” dediğimiz yani ülkemizde hasta sayısı çok çok az olan ilaçlar var. Dolayısıyla, bu ilaçlar ülkemize girememiş oluyor talep çok düşük olduğu için.

İkincisi, ruhsat var ama ilaçlar yurt dışından yurt içine getirilemiyor. O ilaç aslında ruhsatlandırılmış fakat o ilaçların ülkeye gelişinde ilgili firmaların getirmeme durumları olabiliyor çok ender de olsa.

Üçüncüsü ise, ülkemizde ruhsatı yok ama bir tedavi aracı olarak ilacın önemli bir tedavi aracı olduğu vatandaş tarafından ifade ediliyor ama bizden, Türkiye’den hiç ruhsat talebinde bulunulmamış. Üç çeşit sorun var ama bunlarla ilgili de sistem olarak Türk Eczacılar Birliği vasıtasıyla bu ilaçların temini konusunda bütün imkânlarımızı seferber etmiş durumdayız. Yani ülkede hasta sayısı az diye gelmeyen ilaçtan vatandaşı mahrum etme gibi bir durum kesinlikle söz konusu değil, bu konuda bir sıkıntı yaşanmamaktadır. Münferit bazı olaylar gündeme geliyor ama bunların da kısa sürede çözüme kavuştuğunu belirtmek istiyorum.

Taşeronla ilgili çalışmamızı biz Bakanlık olarak tamamladık ama inanın tarafları çok keskin ve yargı kararları da var. Bu konuda bir kez daha nihai bir görüşme yapıp bunun bir an önce Parlamentoya gelmesi konusunda bizim de çok sabırsız olduğumuzu belirtmek istiyorum ama çok farklı uç noktalarda değerlendirmelerin olduğunu belirtmek istiyorum.

“Sağlıkta dönüşümü sürdüremezsiniz.” gibi bir şey kullandınız Hocam. Yani sağlıkta dönüşüm son derece önemli, sürdürülebilirliği konusunda bir sıkıntı yok.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Niye artırdınız katkı paylarını o zaman?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Bakınız, sınırsız bir katkı payı vardı. O dönemleri siz yaşadınız herhâlde hastanelerde, sınırsız bir katkı payı vardı. Şimdi diyoruz ki…

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Sınırsız bir katkı payı yoktu Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Hayır efendim. 2008’den önce sınırsız bir katkı payı vardı.

MUHARREM IŞIK (Erzincan) – Ne zaman Sayın Bakan?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – 10 katı da 20 katı da alabilirdiniz ama şimdi bakınız, yalnız özel hastanelerde 2 katına kadar Bakanlar Kurulu yetkilidir. “2 katına kadar uygulanacak.” diye bir kural söz konusu değil.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Kim koydu o sınırsızı?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Ayrıca, geçende de söyledim, 1’inci, 2’nci, 3’üncü basamak sağlık kuruluşlarının tümü vatandaşın hizmetindedir. Dolayısıyla siz üniversite hastanelerinde bir sıkıntı varmış gibi, devlet hastanelerinde bir sıkıntı varmış gibi, eğitim hastanelerinde bir sıkıntı varmış gibi, aile hekimliğinde bir sıkıntı varmış gibi takdim ediyorsunuz, bu doğru değil.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Vakıf hastaneleri nedir?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Kamunun hizmetlerinde hiçbir aksama yok. Şehir hastanelerini de kurarak bunları çok yaygınlaştırıyoruz ama özel hastanelerle ilgili “Daha nitelikli hizmet almak istiyorum.” diyen vatandaşlarımıza… Bu konuda 1 katına kadar olanı 2 katına kadar Bakanlar Kuruluna yetki verilmektedir.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Niye yaptınız Sayın Bakan? Onu söyleyin, niye yaptınız?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katkı payıyla ilgili de size çok ayrıntılı bilgi vermiştim. Katkı payını diğer ülkelerle mukayese ettiğiniz zaman…  “Emeklilerden bile katkı payı alınıyor Almanya’da.” dedim size geçende. Yani, bu katkı payı…

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Bırakın diğer ülkeleri Sayın Bakan, kendi kendinizle mukayese edin.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Bakın , ülkeleri ben de sizin incelemenizi istiyorum.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – İnceledim Sayın Bakan, böyle bir sistem daha yok dünyada.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Bakınız, Türkiye’nin bu konudaki konumu nedir? Ve gerçekten son derece başarılı bir şekilde sağlık hizmetlerimiz sürdürülüyor, vatandaşlarımız da dediğiniz gibi değil, memnuniyeti üst seviyededir.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Yapmayın Sayın Bakan, siz de inanmıyorsunuz buna. Vallahi inanmıyorsunuz siz de buna.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – “Varlık barışından ne kadar bekliyorsunuz?” Aynı soru. Ben size gerçekleşeni söyledim. Yani, o zaman da sorabilirdiniz.

Şimdi, bu gerçekleşince, yasa yürürlüğe girince, süre tamamlanınca bu konuda geneli itibarıyla beyan edilen tutarlar sizlere açıklanır ama şimdi diyeceksiniz ki “Nasıl bir projeksiyonla 100 milyar gelecektir?” diye. Böyle bir değerlendirmeyi biz doğru bulmuyoruz. Netice itibarıyla, dünyadaki yaşanan sorunları, konjonktürel olarak yaşanan sorunları az önce ifade ettim, varlık barışının yapılmasına son derece uygun bir atmosferin olduğunu, umarız ki, dileriz ki geçtiğimiz dönem 1,5 milyar elde ettiğimiz bu konudaki vergiyi 2’ye katlayalım ve 47 değil de 97 milyar liralık  varlık barışından bir gelir elde etmiş olalım.

Bir diğer konu, 1997 öncesi ÇED raporlarının aranmamasıyla ilgili durum. Arkadaşlar, biz geçmişe dönük bir düzenleme yapıyoruz. Programa alınmış, projelendirilmiş, konunun her şeyi tamam ama yönetmelikte denmiş ki “ÇED raporu aranmaz.”

MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) – Bakanım, Çevre Kanunu…

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Yasa diyor ki, ta 1983’teki yasa diyor ki: “ÇED raporu aranır.” O günün hükûmetleri, 1993’te, 1997’de, aranmayacağına dönük ikincil mevzuatta düzenlemeler yapmışlar. Şimdi, o gün programa alınan ama 1997’den sonra gündeme gelecek, projelendirilecek, ihale edilecek bütün projelerle ilgili ÇED’in aranacağını özellikle ifade ediyorum.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Hangileri Sayın Bakan? Hangi projeler istifade ediyor?

MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) – Sayın Bakanım, Enerji Kanunu’nu geçen gün görüştük, termik santralleri 2018’e kadar muaf tutuyorsunuz.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Tarım İşletmeleri, Ceylânpınar’daki arazileri Millî Emlake devredecek, Millî Emlak de bunların tapularını hisseleri oranında vatandaşlarımıza verecek. Böylece göçerler yerleşik hâle gelecekler, arazi sahibi olacaklar ve kendi yerlerinde yerleşik bir şekilde yaşamlarını sürdürmüş olacaklardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Diğer sorulara yazılı olarak cevap vereceğim.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Sayın Bakan, şimdi hangi projeler istifade ediyor şundan? Bu listeyi bir yayınlasanız da herkes rahat etse.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bakan.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bakan da bilmiyor!

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Verdik efendim, 861 proje. Geneli itibarıyla arkadaşlara, komisyona takdim ettik.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Yatırım programlarını verdiniz.

ALİM IŞIK (Kütahya) – O tamamı Sayın Bakan, o tamamı.

OKTAY VURAL (İzmir) – O tamamı, ÇED raporu aranmayacaklar. Onların bir kısmı bitmiştir belki.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

9’uncu madde üzerinde toplam dört önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görülmekte olan 460 sıra sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 9 uncu maddesiyle 5543 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesinin değiştirilen ikinci fıkrasında yer alan "Beyazkule" ibaresinin fıkra metninden çıkarılmasını, "169.245.353 metrekare yüzölçümlü taşınmazlardan hak sahipliği tespit edilen" ibaresinin "141.793.751 metrekare yüzölçümlü taşınmazlardan hak sahipliği Şanlıurfa Valiliğince geçici 4 üncü maddenin birinci fıkrasına göre 2007 yılında tespit edilmiş" olarak değiştirilmesini ve maddeye bağlı ekli (1) sayılı listeden sıra nosu "1, 2, 3, 15, 16, 24, 51, 54 ve 259 " olan satırların listeden çıkarılmasını ve listenin buna göre yeniden düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

              Nurettin Canikli                            Oya Eronat                          Ahmet Yeni

                    Giresun                                   Diyarbakır                             Samsun

             Mehmet Akyürek                       Seyit Eyyüpoğlu           Mehmet Kasım Gülpınar

                    Şanlıurfa                                   Şanlıurfa                              Şanlıurfa

                                                                   Halil Özcan

                                                                     Şanlıurfa

T.B.M.M Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 460 sıra sayılı yasa tasarısının 9. maddesinin sonundaki 4. fıkra’nın sonuna “ayrıca Ceylanpınar Tarım İşletmeleri Müdürlüğü tapularını hak sahiplerine üç ay içerisinde verir.” cümlesinin eklenmesini arz ederiz.

        Ferit Mevlüt Aslanoğlu              Aydın Ağan Ayaydın          Haluk Ahmet Gümüş

                    İstanbul                                     İstanbul                               Balıkesir

                 Müslim Sarı                               Musa Çam                          Kazım Kurt

                    İstanbul                                       İzmir                                 Eskişehir

              Bülent Kuşoğlu                     Rahmi Aşkın Türeli                    Özgür Özel

                     Ankara                                        İzmir                                  Manisa

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 460 Sıra Sayılı Yasa Tasarısı'nın 9'uncu maddesiyle değiştirilen 5543 sayılı Kanunun geçici 4. maddesine aşağıdaki ek fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

"Hak sahibi ailelere tahsis edilen taşınmazlar, ailelerin istemlerine bağlı olarak başvuruda bulunmaları halinde, tahsis edilen taşınmazların belirlenen karşılığının yarısı hibe yoluyla, yarısı da 5 yıl geri dönüşümsüz olmak üzere faizsiz kredi yöntemiyle hak sahiplerinin mülkiyetine kaydedilir. Bu taşınmazlar ailede ki kadınlardan biri ya da bir kaçı adına kaydedilmesi durumunda hibe oranına ek olarak % 25'lik bir oran daha eklenir."

               Pervin Buldan                            İdris Baluken                        Demir Çelik

                       Iğdır                                        Bingöl                                   Muş

                                          Erol Dora                                   Nazmi Gür

                                            Mardin                                          Van

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 9 uncu maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

              Mustafa Kalaycı                         Mehmet Şandır                      Enver Erdem

                     Konya                                       Mersin                                  Elâzığ

                Erkan Akçay                                  Ali Öz                        Kemalettin Yılmaz

                     Manisa                                      Mersin                          Afyonkarahisar

BAŞKAN – Komisyon bu son okuttuğum önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Yılmaz. (MHP sıralarından alkışlar)

KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 460 sıra sayılı torba yasanın 9’uncu maddesinde verdiğimiz önerge üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Mülkiyeti Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğüne ait olan Ceylânpınar Tarım İşletmesinin arazileri üzerinde, yirmi beş ayrı yerde “göçer” olarak tanımlanan gruplar yerleşik düzene geçmek suretiyle, işletme arazilerini işgal etmişlerdir. Önceleri göçer konumda işletme arazilerinden faydalanan kişiler, izin verilmemesine rağmen, işletme arazilerinin bir gün kendilerine dağıtılacağı düşüncesiyle, kerpiç ve taştan ev, barınak inşa ederek mezra ve köy oluşturmuşlardır. İşletme arazilerini izinsiz kullanmak suretiyle bazı yerleşkelere kaçak elektrik de götürmüşlerdir. Zamanla, ahır, samanlık gibi tesisler yapmak suretiyle işgalin boyutları artmıştır. 2005 yılında, ev, ahır, samanlık yapan göçerlerin tespiti sırasında çıkan arbedede 1 kişinin silahla ölümünden sonra, bazı kamu kurum ve kuruluşları tarafından yasal olmayan şekilde altyapı hizmetlerinin yerleşim birimlerine götürüldüğü teftiş raporlarından da görülmektedir. Göçer grupların işletme arazileri üzerinde yerleşmesinin yasal bir dayanağı bulunmadığından, geçmiş yıllardan beri haksız kullanım ve iktisaplarından dolayı çok sayıda men ve kal davaları açılmıştır. Bu fiilî durumun yasal olmayan yönü yanında, sosyal bir boyutu olduğu da bir gerçektir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunun da etkin girişimleriyle problemin çözümü amacıyla 5543 sayılı İskân Kanunu’na 5608 sayılı Kanun’la bir geçici madde eklenmiş ve Kanun 28/3/2007 tarih ve 26476 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Kanun’da 31/12/2013 tarihi itibarıyla arazi içerisinde yaşayanların tespiti ve hak sahipliği belirtilerek “5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda getirilen sınırlamalara uyulmak koşuluyla, Ceylanpınar Tarım İşletmesi Müdürlüğüne ait arazi dışında Bakanlar Kurulu kararıyla belirlenecek uygun alanda, bu Kanun hükümlerine göre iskân edilirler. Hak sahibi ailelere, hayvanlarını otlatmaları için mera vasıflı arazi tahsis edilir ve isterlerse yeni yerleşim yerinde konut yapmalarını desteklemek amacıyla, kendi evini yapana yardım metoduyla bu Kanun hükümlerine göre kredi kullandırılabilir.” hükmü yer almıştı. Ama, ne yazık ki çıkarılan bu kanun uygulanamamış veya muhtelif gerekçelerle uygulanmamıştır.

Değerli milletvekilleri, gelinen noktada 25 ayrı bölgede, genellikle yerleşim konumunda, 669 aileden oluşan 4.329 nüfus ve yaklaşık 34 bin küçükbaş hayvan ve yazın dışarıdan gelenlerle birlikte 100 binden fazla koyun işletmenin tapulu arazisi içerisinde yasal olmayan bir şekilde barınmaktadır. Yaklaşık 350 bin dekar arazi işgal altındadır. İşletmeye komşu olan 55 köy ve mezrada barınan 754 ailenin 50 bin başı aşkın koyunu da, göçerler örnek alınarak, işletmenin ekili arazilerini talan etmektedir, ciddi bir ürün kaybına neden olmaktadır. İşletmenin ekili alanları göçerler tarafından sürekli taciz edildiği, ekili alanların sık sık otlatıldığı, görevli bekçilerle istenmeyen olayların vuku bulduğu KİT Komisyonu olarak 27 Nisan 2013 tarihinde işletmeye yaptığımız incelemelerle dile getirilmiştir.

Ceylânpınar Tarım İşletmesi stratejik önemi haiz bir işletmedir, bütünlüğünün bozulmaması daha iyi olurdu. Keşke göçerler 5608 sayılı Kanun uygulanarak işletme dışında uygun bir alanda yerleşime tabi tutulsalar idi, sorun altı yıl önce çözülmüş olsa idi. Bugün yaklaşık 170 bin dekar ile başlayacak olan bu yerleşim, yarın tüm işletmeyi tahrip edecek noktaya gelebilecektir. Tabiri caizse bu 170 bin dekarlık birinci sınıf sulu tarım arazisi TİGEM’in sarı öküzüdür. İlk kurban verilmiştir. Arazilerine sahip çıkmayan TİGEM işletmesine de hayırlı uğurlu olsun.

Bu kanun da 2007’de çıkan 5608 sayılı Kanun gibi uygulanmaz ise yeni yeni ve pek çok işgaller olabilecektir ve üç beş yıl sonra konu tekrar sorun olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin önüne gelebilecektir. Bu kanun işletme arazilerinin işgalini sonlandırmayacak, aksine pek çok yeni işgallerin de önünü açacaktır.

Değerli milletvekilleri, Ceylânpınar Tarım İşletmesi, arazi büyüklüğü ve bölgenin tarıma elverişliliği ve yeni tarım tekniklerinin uygulanabilirliği bakımından büyük bir potansiyele sahiptir; iyi kullanıldığı takdirde Türkiye'nin hububat tohumu ve damızlık hayvan ihtiyacının en az yarısını karşılayabilecek kapasitedir. Ama maalesef bu kanun da sizin oylarınızla çıkacaktır.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Hayırlı uğurlu olsun. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yılmaz.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum….

III.- Y O K L A M A

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MUHARREM İNCE (Yalova) - Yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Sayın İnce, Sayın Kuşoğlu, Sayın Özel, Sayın Atıcı, Sayın Acar, Sayın Tanal, Sayın Işık, Sayın Çelebi, Sayın Kaplan, Sayın Yüceer, Sayın Kurt, Sayın Öztürk, Sayın Havutça, Sayın Çam, Sayın Aksünger…

Üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel'in; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu, Çevre Komisyonu, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (1/771) (S. Sayısı: 460) (Devam)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler…  Kabul etmeyenler…  Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 460 Sıra Sayılı Yasa Tasarısı'nın 9'uncu maddesiyle değiştirilen 5543 sayılı Kanunun geçici 4. maddesine aşağıdaki ek fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

"Hak sahibi ailelere tahsis edilen taşınmazlar, ailelerin istemlerine bağlı olarak başvuruda bulunmaları halinde, tahsis edilen taşınmazların belirlenen karşılığının yarısı hibe yoluyla, yarısı da 5 yıl geri dönüşümsüz olmak üzere faizsiz kredi yöntemiyle hak sahiplerinin mülkiyetine kaydedilir. Bu taşınmazlar ailede ki kadınlardan biri ya da bir kaçı adına kaydedilmesi durumunda hibe oranına ek olarak % 25'lik bir oran daha eklenir."

                                                                                    Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Uzun yıllardır bu bölgede topraksız olarak yaşayan bu yurttaşların kendi mülklerine kavuşmaları ve buralarda kalıcı ve güven içinde bir yaşam sürmeleri elzemdir. Mülkiyete kavuşturulmalarının ailede ki kadınlar üzerinden yapılması, her türlü mağduriyet açısından da telafi imkanlarını arttıracaktır.

BAŞKAN – Gerekçesini okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler…  Kabul etmeyenler…  Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

T.B.M.M Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 460 sıra sayılı yasa tasarısının 9. maddesinin sonundaki 4. fıkra’nın sonuna “ayrıca Ceylanpınar Tarım İşletmeleri Müdürlüğü tapularını hak sahiplerine üç ay içerisinde verir.” cümlesinin eklenmesini arz ederiz.

                                                                         Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Özel, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, Şanlıurfa ilimizin Ceylânpınar ilçesinde göçerlere arazi tahsis edilmesi ve onlara orada konut yapılarak kullanım hakkının verilmesini destekliyoruz. Önergemiz de verilecek olan tapuların üç ay içinde teslim edilmesiyle ilgili bir önergedir. Özünde hiçbir itirazımız yok, sadece zamanı netleştirmek açısından bir önergemiz var.

Sayın Bakan, hatırlarsınız, 23 Ekim 2011’de hiçbirimizin hatırlamak istemediği 7,2 şiddetinde bir depremle sarsıldık, 600 tane vatandaşımızı kaybettik. Hepsini yeniden rahmetle burada anıyoruz. O depremin hemen sonrasında bölgede hiçbir eczane faaliyet gösteremiyordu, Türk Eczacıları Birliğinin tır eczanesi Türkiye’deki 24 bin eczaneden bedelsiz gelen ilaçlarla ilk on günü atlattı. On gün sonra eczaneler açıldığında eczanelerde büyük bir kaos başladı çünkü Sosyal Güvenlik Kurumu provizyon sistemi, parasını kaybetmiş, hesap cüzdanını kaybetmiş, maaşını çekemeyen, aile reisini kaybetmiş kişilerin ateşli çocukları, hasta eşleri ilaç almaya gittiklerinde sistem, katılım payı istiyordu ve 5 çeşit muayene ücreti, eş değer ilaç farkı falan, o, gündeme getirildi. Önce kurum bir genel yazı yazdı. Genel yazıdan sonra itirazlar geldi. Van’da, Erciş’te kaos büyüyordu, onun üzerine Parlamentoya bir yasa tasarısı getirildi. 22 Aralık günü Parlamentoda çıktım, -tutanaklarla sabit, teker teker okuyabilirim- önce dedim ki: “Biz bu Van’daki depremzedelerden katılım payı alınmaması gerektiğini söylüyorduk.” Yazdığınız yazıda onu ifade ediyordunuz ama eğer Van da bir afet bölgesi olarak ilan edilirse 5510’un 75’inci maddesine göre, burada hiçbir katılım payı alınmaz, sene sonunda da bu, hazineden devredilir. Ama Komisyonda ve alt komisyonda, bugün SGK kurum başkanlığını yapan o günkü Başkan Yardımcısı Yadigar Hanım bunun bir katılım payı alma düzenlemesi olmadığını, bölgenin afet bölgesi ilan edilmediğini, 75’inci maddenin işletilemeyeceğini, kendi yaptıkları uygulamanın sadece katılım paylarının ötelenmesi olduğunu ifade etti.

Ben tutanaklarda, konuşmamda bunu söylemişim ve “Bu konuya Sayın Bakan bir açıklık getirsin.” demişim. Sayın Bakan yaptığı konuşmasında demiş ki: “Öyle bir şey yok. Öteleme değil. Katılım payı sorununu çözüyoruz burada.” Soru-cevapta tekrar söz almışım ve demişim ki: “Burada sayın kurum başkanı -arkanızda- başkan vekili hanımefendi oturuyor ve hanımefendi bize ‘Biz katılım paylarını bu durumda kurum olarak terk etmiyoruz, sadece erteliyoruz.’ ifadesini kullandı komisyonda. Tam olarak hepimizin aklının netleşmesi için ilgili bürokrattan gerekiyorsa teyit alarak bu sorumu bir kez daha yanıtlar mısınız? Bölge halkının mağduriyeti söz konusu olmasın daha sonra.” demişim. Siz sorulara cevap verirken biraz da tekrar olmasından sıkılarak demişsiniz ki Sayın Bakan: “Diğer bir konu ise, bu katılım payları meselesi. Almayacağımızı söyledim, bir kez daha söylüyorum: Katılım payı alınmayacak.” O gün yapılan düzenlemenin… Bu sene 14 Mayısa kadar bölgedekilerden hakikaten katılım payı alınmadı.

Bakın, Sayın Bakan: “SGK’dan depremzedeye katılım payı şoku.” Bugün bütün Van, bütün Erciş bu şokla karşı karşıya. Diyorsunuz ki: “Biz bunu 30 Aralık 2011-14 Mayıs 2013 tarihleri arasında öteledik.” O tarihlerde birikmiş olan ilaç katılım payları, muayene ücretleri, eş değer ilaç fiyat farklarının hepsini depremzedelerden bir buçuk yıl sonra talep ediyorsunuz. Bir kemoterapi hastasına 700 lira borç çıkardınız; şeker hastasına 250 lira, tansiyon hastasına 350 lira toplam borç çıktı. Bu parayı ödemeden ilaçlarını alamıyorlar bugün. O gün hangi endişeyi ifade ettiysem bugün onunla karşı karşıyayız. Sayılı gün kolay geçti Sayın Bakan. Yadigar Hanım bunun böyle olacağını söyledi. Siz de o gün arkanızı dönüp teyit almadınız, “Böyle bir şey yok.” dediniz. Bugün bu insanlara şöyle diyorsunuz: “Sıkıntısı olan kuruma gelsin, böleriz, birkaç haftalık bir kez daha öteleriz.”

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Şimdi arkasını dönüp gitti Sayın Bakan. 

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Şimdi, yüce Parlamentodan beklentimiz şudur: İktidar partisi bir önerge yazsın şurada. O gün “Bu katılım paylarını terk ediyoruz.” dedi Bakan, bürokratları kaş kaldırdı arkadan. Şimdi, gelin bu işi bu kanunda bir yeni madde ihdasıyla çözelim, hepimiz destek verelim.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Bakanı bulabilirsen çöz.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Yoksa, o gün bu lafları söyleyen ve ifadeleri tutanakla sabit olan Bakan, inşallah Yadigar Hanım’dan teyit almaya gitmiştir.  İnşallah, bu sorunu hep beraber çözeriz.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN –  Teşekkür ederiz Sayın Özel.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görülmekte olan 460 sıra sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 9 uncu maddesiyle 5543 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesinin değiştirilen ikinci fıkrasında yer alan "Beyazkule" ibaresinin fıkra metninden çıkarılmasını, "169.245.353 metrekare yüzölçümlü taşınmazlardan hak sahipliği tespit edilen" ibaresinin "141.793.751 metrekare yüzölçümlü taşınmazlardan hak sahipliği Şanlıurfa Valiliğince geçici 4 üncü maddenin birinci fıkrasına göre 2007 yılında tespit edilmiş" olarak değiştirilmesini ve maddeye bağlı ekli (1) sayılı listeden sıra nosu "1, 2, 3, 15, 16, 24, 51, 54 ve 259 " olan satırların listeden çıkarılmasını ve listenin buna göre yeniden düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                   Nurettin Canikli (Giresun) ve arkadaşları

BAŞKAN –  Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN –  Hükûmet?

AVRUPA BİRLİĞİ  BAKANI EGEMEN BAĞIŞ  (İstanbul) –  Katılıyoruz.

NURETTİN CANİKLİ  (Giresun) –  Gerekçe…

BAŞKAN –  Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Göçerlerin büyük bölümünün yeni önerilen arazinin bulunduğu bölgede konuşlanmış olması ve bu grupların Beyazkule Mevkiine taşınmalarının güçlüğü, İskan Kanununun geçici 4 üncü maddesinin birinci fıkrasına göre, hak sahipliğinin Şanlıurfa Valisinin Başkanlığında Kanunda öngörülen temsilcilerden oluşturulan komisyonca 2007 yılı içerisinde belirlenmesi, faaliyet alanları hayvancılık (ve özellikle koyunculuk) olan göçer grupların ihtiyaç duyduğu otlakiye alanlarının yoğunlukla yeni önerilen bölgede bulunması, Beyazkule Mevkiinde yer alan arazilerin yüzde 80'lik kısmının ekilebilir sulu tarım arazisi olması ve bu bölgede otlakiye alanlarının bulunmaması dikkate alınmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen bu önerge doğrultusunda 9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

10’uncu madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

 Görüşülmekte olan 460 sıra sayılı yasa tasarısının 10. maddesinin Madde 12 deki “fazla çalışma ücretinin üç katını aşmayacak şeklinde” ifadenin “dört katını aşmayacak şeklinde” olarak değiştirilmesini arz ederiz.

        Ferit Mevlüt Aslanoğlu              Aydın Ağan Ayaydın          Haluk Ahmet Gümüş

                    İstanbul                                     İstanbul                               Balıkesir

                 Müslim Sarı                               Musa Çam                          Kazım Kurt

                    İstanbul                                       İzmir                                 Eskişehir

                 Aytuğ Atıcı                         Rahmi Aşkın Türeli                Bülent Kuşoğlu

                     Mersin                                        İzmir                                  Ankara

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 10 uncu maddesi ile değiştirilen 3843 sayılı Kanunun 12 nci maddesinin ikinci fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

              Mustafa Kalaycı                         Mehmet Şandır                      Enver Erdem

                     Konya                                       Mersin                                  Elâzığ

                Erkan Akçay                                  Ali Öz                           Özcan Yeniçeri

                     Manisa                                      Mersin                                 Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI EĞEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

Sayın Yeniçeri, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 460 sıra sayılı torba yasasının 10’uncu maddesi üzerinde verdiğimiz değişiklik önergesi üzerinde söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, AKP iktidarının üzerinde en fazla tasarruf yaptığı alan sosyal alandır. Hani malum bir ifadeniz var ya “İnsanı yaşat ki millet yaşasın.” bunun tam tersi bir uygulamayla iktidar Sosyal Güvenlik Bakanlığının “sosyal” kısmını o kadar çok ihmal etmiştir ki âdeta Bakanlık “sosyal”i olmayan Güvenlik Bakanlığına dönüşmüştür. Sosyal Güvenlik Bakanlığı bir bakıma emeğin değil sermayenin, sosyalin değil siyasalın bakanlığı hâline gelmiştir.

Bilindiği gibi millî gelirden sermaye faizini, emek ücretini, toprak rantını, müteşebbis de kârını alır. AKP iktidarı “kâr”, “faiz” ve “kira” denilince imkân üstüne imkân üretirken “ücret” ya da “çalışanlar” denilince cin çarpmışa dönüyor, bütçe, denge, kamu güvenliği gerekçesiyle tedbir üstüne tedbir üretiyor. AKP iktidarı, hayatın her alanını vergiye ve harca bağlamıştır. Vatandaş, AKP iktidarı döneminde gözlerini güneşten önce vergiyle açmaktadır. İktidar “çalışanın emeği, ücreti, sendikal hakkı” denilince de hesap üstüne hesap yapıyor. Kısacası, bu iktidarın anlayışı, hak yok, sorumluluk vardır ve sadık bir biçimde de bu ilkeyi uygulamaktadır.

Değerli milletvekilleri, üniversitelerde idari ve akademik personele uygulanan ücret politikası da Hükûmetin bu uygulamalarından nasibini almaktadır. Hükûmetin “üniversite” denilince aklına hangi üniversiteye hangi yandaşı rektör olarak atayacağı gelmektedir. İktidar, üniversiteleri suskun, terbiye edilmiş, uysal kurumlar hâline getirmiştir. Son zamanlarda iktidarı alkışlayan, öven ve yücelten sözde akademisyen, özünde ise iktidar propagandası yapan unsurlar, bu gelişmenin doğal sürecidir, sonucudur. Ülkenin hayati sorunları karşısında hiçbir üniversite senatosunun gıkı çıkmamaktadır, bir karar bile alamamakta ve görüş ortaya koymamaktadır. Üniversitedeki akademik personel geçim derdiyle uğraşmaktan akademik çalışmaya da zaman bulamamaktadır. Millî Eğitim Bakanlığı, YÖK, akademik personelin durumunun iyileştirilmesiyle ilgili olarak hiçbir çalışma yapmamakta ve onların sorunlarını dile dahi getirmekten kaçınmaktadır. YÖK, işini gücünü bırakmış, sanki güvenlik örgütüymüş gibi Hükûmetin PKK ile Türkiye’yi paylaşma politikasına destek vermekten söz etmektedir.

Değerli milletvekilleri, açılan yeni üniversiteler ya da okullar, dikilen binalar ve değiştirilen eğitim sistemine karşın bir türlü eğitimin başat aktörü olan öğretim üyeleri ve öğretmenlerin durumları dikkate alınmamaktadır. Üniversite öğretim elemanları sahip oldukları statülere uygun bir ücret alamamaktadır. İktidar, üniversite personelinin durumunu iyileştirmek için adım atmamaktadır.

Son yıllarda açılan çok sayıda üniversite, öğretim üyesi açığı meydana getirmiştir. Öğretim üyelerinin maaş ve ücretlerinin yetersizliği yüzünden yetenekli ve çok yönlü öğretim elemanları üniversitelerin dışına gitmiştir. Öğretim elemanları arasında yapılan bir araştırmada öğretim elemanlarının en önemli sorunu olarak yüzde 52,5’ide ücret düşüklüğünü göstermiştir. Yükselme zorlukları yüzde 22,6; çalışma koşulları 16,9 ve prestij kaybı ise yüzde 8’dir. Öğretim üyeleri arasında ücret düşüklüğü temel sorun olarak görülmektedir. Öğretim elemanlarının yüzde 23,8’i genellikle, yüzde 24,4’ü bazen olmak üzere yaklaşık yarısı ek iş yapma ihtiyacı duymaktadır. Öğretim üyelerinin üniversiteden ayrılmak istemelerinin nedeni olarak maddi yetersizlikleri gösterenlerin oranı ise yüzde 81,9’dur.

Üniversitelerde akademik personel, düşük ücretle yüksek çalışma arasında sıkışmıştır. Bugün, üniversitelerde bulunan akademik personelin büyük bir kısmı çaresizlikten görevlerini sürdürmektedir. Yurt içinde şehir dışına sempozyum ve konferans faaliyetlerine verilen ödenekler yetersiz kalmakta ve öğretim üyesinin masraflarını karşılamaktan uzaktır. Bu durum, öğretim üyelerinin bu gibi akademik faaliyetlerden uzak durmasına sebep olmaktadır. Burada, Millî Eğitim Bakanını, YÖK Başkanını ve Hükûmeti acilen üniversite akademik personelinin eriyip giden ücret ve maaşlarının yeniden düzenlenmesi için harekete geçmeye çağırıyorum. Durum acildir, aksi takdirde yarın çok geç olacaktır.

Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yeniçeri.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

 Görüşülmekte olan 460 sıra sayılı yasa tasarısının 10. maddesinin Madde 12 deki “fazla çalışma ücretinin üç katını aşmayacak şeklinde” ifadenin “dört katını aşmayacak şeklinde” olarak değiştirilmesini arz ederiz.

                                                                        Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Atıcı, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, 460 sıra sayılı torba yasa tasarısının 10’uncu maddesi üzerinde verdiğimiz değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunuyorum. Üniversitelerin özerkliğini savunan, üniversitelerin medreselere dönüşmesini istemeyen tüm milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, 10’uncu madde neyi düzenliyor? İkinci öğrenim yapan birimlerde öğretim elemanlarının ve idari personele yasal çalışma saati bitiminden sonra fiilen yaptıkları fazla çalışma süreleri için yapılacak ödemeyi düzenliyor. Aslında bu düzenlemelerin ne getirdiğinin pek de bir önemi yok. Neden önemi yok? Çünkü bu maddenin içi ayıplarla dolu. Şimdi bu ayıplardan size birkaç tane örnek vereceğim. Ayıplara geçmeden önce de bir başka ayıbı söylemek istiyorum. Hükûmet sıralarında oturan Sayın Bakan burada yapılan konuşmaları dinlemek yerine sürekli elinde cep telefonu, sürekli bir yerlere ya mesaj atıyor ya bir şeyler yapıyor, bunun da uygun bir davranış olmadığını ama AKP Hükûmetine yakıştığını da söylemek istiyorum.

Şimdi, bu maddenin birinci ayıbı şu: Bu maddeyle aslında AKP Hükûmeti öğretim elemanlarının ve devlet memurlarının ek iş yapmadan geçinemediklerini itiraf ediyor. Şimdi, değerli arkadaşlarım, öğretim elemanları ek iş yapmadan, ek ders yapmadan geçinemiyorlar. Burası bakkal dükkanı değil, burası bir üniversite. Tüm gün çalışan, tüm gün ders veren bir öğretim üyesi geçinebilmek için, evine ekmek götürebilmek için gece de çalışmak zorunda kalıyor sizin sayenizde. Peki, gece çalıştığı hâlde acaba yoksulluk sınırının üzerine çıkabiliyor mu? Çok azı çıkabiliyor, büyük bir çoğunluğu öğretim elemanlarının yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Peki, bu öğretim üyeleri ne zaman kendilerini yenileyecekler? Bu öğretim üyeleri acaba ne zaman araştırma yapacaklar ve ne zaman çeşitli yayınlar yapacaklar? Bunların hiç birisi sizin umurunuzda değil tabii.

Bu maddenin ikinci ayıbı şu: Bu maddenin her tarafı para ve kâr kokuyor. Neden? Çünkü: “Ben ikinci öğretimden para kazanmak istiyorum. Topladığım paraların yüzde 70’ini öğretim elemanlarına ve memurlara dağıtırım, dağıttığım bu paradan da vergi alırım, yüzde 30’unu da doğrudan kendi kasama koyarım.” diyorsunuz yani tam bir tüccar zihniyeti. Tüccarlar çok iyi bilirler, bir alışveriş yapacağı zaman derler ki: “Alınacak paranın biri sana, biri bana, biri de devlete.” Neden? Vergi olarak. Bu anlayışı, tüccar anlayışını, maalesef, üniversitelere de yerleştirdiniz.

Şimdi, gelelim bu maddenin üçüncü ayıbına. Aslında bu maddenin ayıpları çok ama üçe indirgemeye çalışacağım. Şimdi, öyle bir torba veya çorba yasa yapmışsınız ki varlık barışından sağlığa kadar, gizli tanıklardan sığınmacılara kadar pek çok farklı konuda kargaşa yaratıyorsunuz ve bir çorba kanun getiriyorsunuz. Peki, ben size sorarım: Eğitim gibi hassas, üstelik de üniversite eğitimi gibi, öğretim elemanlarının ek dersi gibi eğitimi doğrudan ilgilendiren bir konunun bu çorba yasada ne işi var? Ama bunu anlamak çok zor değil çünkü sizler eğitimden ziyade kârı düşündünüz ve üniversiteleri de bu çıkmaza soktunuz.

Peki, üniversitelerin sorunu sizce sadece para mı? Aslında değil, aslında ne bu yasa, ne para, ne de kâr. Üniversitelerin en önemli sorunlarından birisi, sizin dönemizde bütün üniversiteler özerkliğini yitirdi ve hiçbir şekilde üniversitelerin sesi çıkmıyor. Konuşan üniversite duyuyor musunuz? Siz de duymuyorsunuz. Bunun en güzel örneğini sizin atadığınız YÖK Başkanı söylüyor. Diyor ki üniversite rektörlerine rektörler toplantısında “Hocam, Hocam, konuşmaktan korkmayın, konuşun, her yerde barış sürecini anlatın.” Bu cümle bile üniversiteleri ne hâle getirdiğinizin açıkça göstergesi. Rektörlere “Konuşun Hocam konuşun, korkmayın.” diyen bir YÖK Başkanına sahibiz ve bu YÖK Başkanı sizden talimat alarak, sizin çizdiğiniz yolda yürümeye çalışan bir YÖK Başkanı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYTUĞ ATICI (Devamla) – Size de yakışır ama siz bu Türkiye’ye yakışmıyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Atıcı.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Madde 10’u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde 10 kabul edilmiştir.

Madde 11 üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:

T.B.M.M Başkanlığına

Görüşülmekte olan 460 sıra sayılı yasa tasarısının 11. maddesinin sonundaki “dahil olmak üzere” ifadesinin önüne “koruma ve güvenlik görevlileri de yararlanır” ifadesinin eklenmesini arz ederiz.

        Ferit Mevlüt Aslanoğlu              Aydın Ağan Ayaydın          Haluk Ahmet Gümüş

                    İstanbul                                     İstanbul                               Balıkesir

                  Musa Çam                               Müslim Sarı                         Kazım Kurt

                       İzmir                                       İstanbul                               Eskişehir

                                      Bülent Kuşoğlu                        Rahmi Aşkın Türeli

                                            Ankara                                           İzmir

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 11’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

              Mustafa Kalaycı                         Mehmet Şandır                      Enver Erdem

                     Konya                                       Mersin                                  Elâzığ

              Necati Özensoy                                Ali Öz                             Erkan Akçay

                      Bursa                                       Mersin                                 Manisa

MADDE 11 - 20/12/2012 tarihli ve 6363 sayılı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanununa bağlı "K" işaretli cetvelin "III. Fazla Çalışma Ücreti" başlıklı bölümünün "(A) Saat Başı Fazla Çalışma Ücreti" kısmının 1’ inci maddesinde yer alan "hariç olmak üzere" ibaresi "dâhil olmak üzere" şeklinde, "(B) Aylık Maktu Fazla Çalışma Ücreti" kısmının 1’inci maddesinin birinci cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"1. Belediyeler ile bunlara bağlı müstakil bütçeli kamu tüzel kişiliğini haiz kuruluşlarda (iktisadi işletmeler hariç), görevlerinin niteliği gereği 657 sayılı Kanun’da belirtilen çalışma süre ve saatlerine bağlı olmaksızın zabıta ve itfaiye hizmetlerinde fiilen çalışan personel (destek hizmeti yürüten personel hariç) ile kadrolu olarak fiilen çalışan koruma ve güvenlik personeline belediye meclisi kararı ile tespit edilen tutar, fazla çalışma ücreti olarak maktuen ödenir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Özensoy, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 460 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 11’inci maddesiyle ilgili verdiğimiz önerge üzerine söz aldım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Torba yasalar, gördüğümüz üzere, yanlış çıkan kanunları düzeltme kanunları hâline geldi. Sayın Bakan madde üzerinde konuşma yaparken, işte birtakım maddelerde getirdikleri değişiklikleri ifade ederken, 11’inci maddeyle ilgili de KİT kurumlarında çalışanlara mesai ücreti getirdiklerini ifade etti. Oysa, KİT’lerde çalışanlar, 2013 Bütçe Kanun Tasarısı hazırlanmadan önce, zaten bu mesai ücretlerini alıyorlardı. 2013 bütçesinde bu cetvellerde gözükmediği için, 2013 yılı itibarıyla bu mesailerden mahrum kaldılar. Şimdi, biz, bu önergeyle aslında yine o bütçe kanununda mahrum kalan belediyelerde çalışan zabıta, itfaiye ve fiilen koruma ve güvenlik personellerine de ilave edilmesiyle ilgili bir önerge verdik. Şimdi, o kanunla, o maddeyle sadece KİT’te çalışanlar mahrum olmadılar, bu ilave ettiğimiz maddede çalışanlar da aynı şekilde 2013 bütçesindeki cetvelde gözükmedikleri için şu anda mesai ücreti alamıyorlar. Bunu Sayın Bakana da ifade etim, “2014 bütçesinde düzeltiriz.” dedi. Şimdi, bir yıl, yazık günah değil mi? Zaten dar gelirli, düşük ücretle çalışan bu insanlar niye bir yıl daha… Ki, kaldı ki 2014 bütçesinde de düzeltilip düzeltilmeyeceği de malum değil. Niye, şimdi fırsat varken bu koruma ve güvenlik görevlileri, zabıta, itfaiye görevlilerinin o fazla mesai ücretlerini dâhil etmiyoruz? Bunu Hükûmetin takdirine, yine bu kurumlarda çalışan, bu görevlerde çalışan insanlarımızın da takdirine bırakıyorum.

Yine, bu maddenin dışında -burada da konuşuldu- sosyal güvenlik destek primi, geçmişte kesilmeyen ama emekli olduktan sonra paraya ihtiyacı olan, çalışmaya ihtiyacı olan veya bir iş yeri açarak 300-500 lira ek gelir olsun diye çocuğunu okutan veya başka ihtiyacı olan bu insanlardan da emekli maaşlarından yüzde 15 kesiyoruz.

Bakın, ben sizlere çok daha çarpıcı bir iki konudan daha bahsetmek istiyorum. Geçtiğimiz günlerde beni Bartın’dan bir şehit annesi aradı -bir şekilde telefonuma ulaşmış- aynen ifadesi şu: “Benim evimde bir engelli evladım var ve bu engelli evladımla ilgili, ben, şehit maaşı bağlanana kadar bu engelli kızım için destek alıyordum, yardım alıyordum. Ama şimdi oğlum şehit olduktan sonra şehit maaşı bağlandığı için bu engelli kızıma aldığım yardımı kestiler.” Şimdi, sayın milletvekilleri, yani bundan gerçekten benim de haberim yoktu, sizlerin de haberi yoktur. Şehit aylığı bağlandı diye bir aileye engelli çocuğu olduğundan dolayı verilen yardımın kesilmemesi lazım, bu konuda bir çözüm bulmamız lazım. İşte, gaziler gelirleri varsa 400 lira maaş alıyorlar, gelirleri yoksa 700 lira maaş alıyorlar. Gazilik maaşı, şehitlik maaşı apayrı konular. Bunlarla ilgili hani referandumda, 2010’da şehit ailelerine pozitif ayrımcılık yapacaktık. Bu mu pozitif ayrımcılık? Lütfen Sayın Canikli, sayın AK PARTİ Grubu bu konuya bir çözüm bulun.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Özensoy.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

T.B.M.M. Başkanlığına

Görüşülmekte olan 460 sıra sayılı yasa tasarısının 11. maddesinin sonundaki “dâhil olmak üzere” ifadesinin önüne “koruma ve güvenlik görevlileri de yararlanır” ifadesinin eklenmesini arz ederiz.

                                                                                 Candan Yüceer (Tekirdağ) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Yüceer, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) – Değerli milletvekilleri; terör sadece insanları hedef almıyor, terör doğayı da hedef alabiliyor. Ülkemizde bir başka katliam da güzel Trakya’mızda Yıldız Dağlarında yaşanıyor. İşte size gösterdiğim bu fotoğraflar, doğa katliamının nasıl yapıldığını apaçık, tüm boyutlarıyla ortaya koyuyor. Ben merak ediyorum, Sayın Bakan bu fotoğrafları, bu manzarayı gördükten sonra taş ocaklarının doğaya zarar vermediğini hâlâ iddia edebilir mi. Gerçekten merak ediyorum, doğayı katledenler, buna göz yumanlar bu görüntüden mutlu mudur, gerçekten bu görüntüden mutlu olanlar var mıdır. Çünkü biz Trakyalılar olarak bu fotoğrafları, bu manzaraları gördüğümüzde içimiz acıyor. Siz de gördünüz, fotoğraflarda binlerce ağaç taş ocakları için feda ediliyor. Trakya’ya su sağlayan havzalara sahip bölgede, irili ufaklı taş ocaklarının denetimden uzak faaliyetleri sonucu doğaya telafisi mümkün olmayan zararlar veriliyor çünkü 2004 senesinde Maden Kanunu’nda yapılan değişiklikle çoğu taş ocağı ÇED sürecinden muaf tutuldu ve bu düzenlemeyle rant uğruna Türkiye’nin ormanlık alanları taş ocaklarıyla doldu ve taş ocağı ruhsatı alan herkes istediği kadar ağaçları kesti, istediği kadar ormanlara zarar verdi. Ne su kaynağı ne orman ne doğa kimsenin umurunda değil, varsa yoksa rant, tek umurumuzda olan o. Taş ocağında malzeme çıkarımı sırasında patlatılan dinamitler sonucu yakın çevreye deprem etkisi yaratılıyor ve bu etkiyle kaya kütlesinde meydana gelen çatlaklar ve kırıklar patlamanın neden olduğu çökme ve tıkanmalar karstik su yollarının değişmesine, taş ocağı tarafına yönelmesine ve kurumasına neden oluyor. İşletmede meydana gelen toz ve atıkların yağmur sularıyla beraber yer altı sularına sızması, karışması suların kirlenmesine… Bu da bir ayrı boyutu zaten. Yer altı su galerimizin yok olmasından dolayı köylerimiz, bölgelerimiz susuzluk tehlikesiyle karşı karşıya. Ağaçlarımız kesiliyor, su kaynaklarımız kurutuluyor, Trakya’da doğa katlediliyor değerli arkadaşlar. Bu kürsüden biz defalarca Ergene’nin zehir saçtığını, bölgede kanser vakalarının arttığını, yer altı sularının kirlenme sebebiyle artık kullanılmadığını dile getirdik. Bir zamanlar Trakya’ya bolluk, bereket getiren, hayat veren Ergene Nehri plansız ve çarpık sanayileşme sonucu maalesef doğayı ve toprakları zehirleyecek kadar, insanları kanser edecek kadar kirletildi. Biraz önce gösterdiğim bu fotoğraflar Ergene’nin doğduğu yerde çekildi. Ergene’nin tek temiz kalan yeri doğduğu noktada taş ocakları yüzünden kirletiliyor.

Değerli milletvekilleri, Tekirdağ’ın bir başka cennet köşesinden, Muratlı ilçemizin Balabanlı köyünden bahsetmek istiyorum. Balabanlı köyü de doğasıyla, insanlarıyla şirin bir köyümüz. Çiftçilik ve hayvancılıkla geçiniyorlar ve köylülerimiz, hayvanları için, tarımsal sulama için bir gölet yapmak istiyorlar ve bununla ilgili başvurularını yapıyorlar. Bu esnada bir sürprizle karşılaşıyorlar. Bu sürpriz ne dersiniz? Tarım arazilerinin tam ortasına, köyün hemen yakınına taş ocağı  yapılması için çalışmalar yapıldığını öğreniyorlar. Balabanlıların çok makul bir talebi var, tek bir istekleri var, hayvanları ve tarımsal arazi için bir gölet. Bu makul talepleri ve taş ocağına karşı itirazları görmezden geliniyor ve maalesef onların en doğal hakkı bile ellerinden alınıyor.

Ben buradan bir kez daha dile getirmek istiyorum. Balabanlılar Hükûmetten bu konunun bir an önce çözüme kavuşmasını bekliyor. İşte Ergene’yi temizleyeceğini iddia edenlerin, rant uğruna Yıldız Dağlarını, ormanları katledenlerin, projeye özel, kişiye özel yasalar çıkaranın çevre bilinci ortada. (CHP sıralarından alkışlar)

Biz çocuklarımızın, torunlarımızın sağlıklı bir geleceğe sahip olması için doğa katliamına bir an önce son vermek zorundayız ve taş ocakları ruhsatları da, geçmişte olduğu gibi, Çevre Kanunu kapsamında verilmeli ve uymayanlar muhakkak kapatılmalıdır.

Değerli milletvekilleri, tüm çalışanların insanca bir yaşam sürebileceği ve emeğinin karşılığını alabildiği bir çalışma ücretini her zaman bu kürsüden dile getirdik. Kamu iktisadi teşebbüslerinde sözleşmeli personele fazla çalışma ücreti hakkının tanınması çok güzel ama bu hakkı birine tanıyıp birine tanımamak adaletli bir yaklaşım değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CANDAN YÜCEER (Devamla) – İşte, biz, 11’inci madde üzerinde verdiğimiz önergeyle bu hakkın, ek mesaisi fazla olan itfaiye gibi çalışanlar da, kadrolu, fiilen çalışanlar da ve güvenlik personeli, koruma personeline de tanınmasını istedik. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak da yapılması gereken, olması gereken ve maalesef sizlerin görmezden geldiği adaletli yaklaşımın da bu olduğuna inanıyoruz.

Hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yüceer.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, bir cümle söyleyebilir miyim kayda geçmesi için?

BAŞKAN – Buyurun efendim.

AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) - Sayın vekilimize, konuşmasına hazırlıklı geldiği için teşekkür ediyorum.

Arkadaşlarımızdan hemen bilgi istedim, bahsi geçen maden, fotoğraflarda gösterdiği maden yeni bir maden değil, on yedi yıldır çalışan bir maden ve ÇED’i olan, daha evvelden izni alınmış, ruhsatı verilmiş bir madendir.

CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) – Şu an soruşturmaları adli kurulda devam ediyor.

AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Bilgisi olmasında fayda var.

Teşekkür ediyorum.

CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) – Bu gerçeği değiştirmiyor ama.

BAŞKAN – Madde 11’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde 11 kabul edilmiştir.

12’nci madde üzerinde 4 önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 460 sıra nolu Kanun Tasarısının 12 nci maddesi ile 2872 sayılı Kanuna eklenen geçici 3 üncü maddede yer alan “yatırım programına” ibaresinden önce “kamu” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

              Nurettin Canikli                   Mehmet Doğan Kubat            Osman Aşkın Bak

                    Giresun                                     İstanbul                                İstanbul

                 Hilmi Bilgin                              Yusuf Başer                          Şirin Ünal

                      Sivas                                        Yozgat                                İstanbul

         Hacı Bayram Türkoğlu              Mihrimah Belma Satır               Hüseyin Bürge

                      Hatay                                       İstanbul                                İstanbul

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım üç önerge aynı mahiyette olduğu için önergeleri birlikte işleme alacağım ama talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.

Şimdi, aynı mahiyetteki üç önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 12 nci maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz  ve teklif ederiz.

              Mustafa Kalaycı                         Mehmet Şandır                      Enver Erdem

                     Konya                                       Mersin                                  Elâzığ

                     Ali Öz                                  Erkan Akçay               Ahmet Kenan Tanrıkulu

                     Mersin                                      Manisa                                  İzmir

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

                İdris Baluken                            Pervin Buldan                       Demir Çelik

                     Bingöl                                         Iğdır                                     Muş

                                          Nazmi Gür                                 Erol Dora

                                                Van                                         Mardin

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

        Ferit Mevlüt Aslanoğlu              Aydın Ağan Ayaydın                  Musa Çam

                    İstanbul                                     İstanbul                                  İzmir

                 Müslim Sarı                       Haluk Ahmet Gümüş               Bülent Kuşoğlu

                    İstanbul                                    Balıkesir                                Ankara

          Mehmet Hilal Kaplan                 Rahmi Aşkın Türeli                   Kazım Kurt

                     Kocaeli                                        İzmir                                 Eskişehir

BAŞKAN – Komisyon bu aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Konuşma talebi var mı?

AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) – Sayın Başkan…

MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, ben konuşacağım.

BAŞKAN – Sayın Kaplan, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi ve tutuklu tüm milletvekillerini saygıyla selamlıyorum. Kanun tasarısının 12’nci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım.

Getirilen bu kanun tasarısı tam bir AKP klasiğidir. Yine bir torba yasa, yine birbirine benzemez konular, yine “Bildiğimi yaparım.” anlayışı. Bu konuda artık size diyeceğim bir şey yok.

Tasarının 12’nci maddesi, getirilmek istenen değişiklik, 2872 sayılı Çevre Kanunu’ndaki bir ek maddedir; aslı şu, özü şu, diyor ki: “23 Haziran 1997 tarihinden önce yatırım programına alınmış, planlama aşaması geçmiş olan, ihalesi yapılmış olan veya işletmeye başlamış olan projeleri çevresel etki değerlendirmesinden, ÇED’den muaf tutmaktır.” Ya, el insaf! Dünya, küresel ısınma sonucu iklim değişikliğinin meydana getirdiği olumsuz etkileri ortadan kaldırmak için bir dizi tedbir alırken, sizin iktidarınız, sizin Hükûmetiniz “kamu yatırımları” adı altında, ÇED’den muaf tutmaya çalışıyor.

Bizim önerimiz şu: Bu madde Anayasa’ya ve Çevre Kanunu’nun tümüne aykırıdır ve tamamen çıkarılmasını istiyoruz. Çünkü ÇED’de amaç, gerçekleşmesi planlanan projelerin çevreye olumsuz etkilerinin belirlenmesi veya varsa olumsuz etkilerinin önlenmesi ve en aza indirgenmesidir. Bunun içindir ki, bölgede yaşayan insanların, halkın, bilim çevrelerinin, sivil toplum kuruluşlarının görüşleri alınarak sağlıklı bir çevreye kavuşmak ve beraber yaşamak için ortak bir payda oluşturmaktır.

Bu kanun tasarısının görüşülmesi esnasında bir başka facia da esas komisyonun Plan Bütçe Komisyonu olması, Çevre Komisyonunun tali komisyon olması. Bu kanun Çevre Kanunu’na tamamen aykırıdır. Ancak, Adalet ve Kalkınma Partisinin bu konudaki anlayışını birkaç kez beraber yaşadık. Çevreyi en çok kirleten, küresel iklim değişikliğine neden olan Enerji Kanunu’nu ve yer altı sularının kanunlarını burada konuşurken, ne yazık ki, bırakın tali komisyon olarak Çevre Komisyonuna getirilmesini, bu kanunları Çevre Komisyonuna göndermedik dahi.

Sayın Bakan biraz önce yanıt verdi ama eksik verdi. Aynı kanun, Çevre Kanunu’nda -ki küresel ısınmanın en çok kirleticisi olan, yüzde 75 sera gazı salımına neden olan- Enerji Kanunu’nun tasarısı öyle 1997’den önce görüşülmedi Sayın Bakanım. Bundan on beş yirmi gün önce bu Mecliste görüştüğümüzde, siz, oylarınızla, 2018 yılına, hatta Bakanlar Kurulu kararıyla 2021 yılına kadar bu maddeleri çevresel etki değerlendirmesinden muaf tuttunuz. Bu anlayışı, bu termik santrallerin böyle bir şekilde muaf tutulmasının anlamını doğrusu anlamış değilim. Bu anlayışınız devam ederse Sayın Bakanım, belki siz Çevre ve Şehircilik Bakanı değilsiniz ama size bir önerim var- Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu milletvekillerine de söylüyorum- size önerim şu: Çevre Bakanlığından “çevre” kelimesini çıkarın, hatta görüşmeler böyle devam ederse bu anlayışla Çevre Komisyonunu da ortadan kaldırın.

Bakın, şimdi Çevre Komisyonuyla ilgili, ÇED’le ilgili Hükûmetiniz döneminde yapılan değişikliklerin bazılarını sizinle paylaşmak istiyorum. 1993 yılından bu yana ve 2002 yılında sizin gelmenizle beraber toplam 5 defa ÇED Yönetmeliği değişti. ÇED Yönetmeliği’nin değişikliğinde iktidarınızda olan sürece girmeden Çevre Kanunu’nun 10’uncu maddesini size hatırlatmak istiyorum, aynen okuyorum: “’ÇED olumlu’ veya ‘Gerekli değil.’ kararı alınmadıkça projelerle ilgili onay, izin, yapı ve kullanma ruhsatı verilemez. Proje için yatırıma başlanamaz, ihale edilemez.” Biraz önce Sayın Bakan cevap verdi: “Bu 1997 öncesinde olanlardır.” Sayın Bakanım, sizin getirdiğiniz bu yasa değişikliği ne diyor biliyor musunuz? Çevre Kanunu’nun 10’uncu maddesine aykırı. Ne diyor? “Zamanı gelmiş projelerin geçmişte planlaması yapılanların muaf tutulması.” diyor. Çevre Kanunu ne diyor? “Bunların hiçbirisi görüşülemez, ihale edilemez, projelendirilemez.” diyor. Şimdi ben hangisini düzelteyim bu konuda.

Biraz sonra 14’üncü maddede getirmek istediğiniz bu düzenlemenin diğeriyle ilgili bilgileri sizinle paylaşacağım.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kaplan.

Buyurunuz Sayın Tanrıkulu. (MHP sıralarından alkışlar)

AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Görüşülmekte olan tasarının 12’nci maddesi üzerinde verdiğimiz önergeyle ilgili olarak söz almış bulunuyorum. Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.

Geniş bir torba yasa şeklinde olan bu tasarının 12’nci maddesinde Çevre Kanunu’na bir geçici madde eklenerek yatırım programındaki bazı projelerin çevresel etki değerlendirmesi yani ÇED kapsamı dışında kullanılması ve tutulması için bir düzenleme getirilmektedir.

Değerli milletvekilleri, Çevre Komisyonunda bu tasarının ilgili maddesi geldiği zaman Milliyetçi Hareket Partisi milletvekilleri olarak detaylı ve kapsamlı bir şekilde bir muhalefet şerhi de yazmıştık. Ancak bu muhalefet şerhimiz, esas komisyon olan Plan ve Bütçe Komisyonunda da maalesef dikkate alınmamış gözüküyor. Bu değişiklikle bütün alt ve üstyapı tesisleri bir muafiyet kapsamına getiriliyor ve neticede çevre mevzuatı âdeta ilga ediliyor. Böylelikle ÇED Yönetmeliği öncesi yatırım programına alınan ve İstanbul Boğazı geçişi gibi, nükleer santral projeleri gibi veya büyük baraj inşaatları gibi rantı geniş olan, büyük olan ve çevre tahribatı yaratabilecek olan projeler de ÇED süreci kapsamının dışında tutulmuş oluyor.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, yüksek mahkemelerin kararlarının arkasından dolanarak bir hukuksuzluk anlayışı çerçevesinde, daha yasal düzenlemeler yapılmadan ÇED Yönetmeliği’nde yeni bir değişikliğe gidiyor ve bu değişiklik de 5 Nisan 2013 tarihli Resmî Gazete’de yayınlanıyor. Şimdi, Bakanlığın mevcut bir hukuk kararına rağmen göstermiş olduğu bu sözde uyanık davranışa, biz burada Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu olarak da maalesef dâhil edilerek bu düzenin içerisinde gözüküyoruz değerli milletvekilleri. ÇED sürecinin ortadan kaldırılmasıyla bu düzenlemeden muaf olan rant projelerinin çevreye verebileceği zararlar, bölge halkının yaşayacağı ciddi boyuta varabilecek olan çevresel ve aynı zamanda sağlık sorunları da hem göz ardı edilmiş olacak hem de hak aramak isteyenlerin yolu tıkanmış olacaktır.

Bu projelerin birçoğu yap-işlet-devret projesi. Bir bakımdan ekonomik olarak bakıldığında, bu projeler eğer ülke menfaatine kullanılırsa amacına ulaşmış ve faydalı olabilir ancak on yıldır, iktidar, ekonomik açıdan ülkemizi kayıplara uğrattığı bu tür projelerle artık ÇED sürecini de kaldırarak hukuk kararlarının da üstünde olduğunu milletimize göstermektedir. Bu bağlamda, yapılacak olan İstanbul üçüncü köprüsü ve geçtiğimiz hafta içerisinde nihayetlenmiş olan İstanbul üçüncü havalimanı ihalesini yere göğe sığdıramayanlarını  ihaleyi alan bu firmalara on iki yıllığına 6 milyar 300 milyon euroluk yolcu garantisi vermelerini de gelip buradan izah etmeleri gerekir. Daha önce -biliyorsunuz- üçüncü boğaz köprüsü geçişinde de aynı yöntemle bir özelleştirme yapılmıştı ve ülkemizin zarar gördüğü yönündeki uyarılarımız sonrasında bu adımdan vazgeçtiler ancak hâlen millî servet tahribatına da devam etmektedirler.

Değerli milletvekilleri, bugün için şöyle bir uygulamayla karşı karşıya kaldığımız da ortada: 1969 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde başlayan ve bugün hem ABD’de hem Avrupa Birliği ülkelerinde devam eden ÇED süreci dünyanın bütün gelişmiş ülkelerinde uygulanmaktadır ve giderek de yerini sağlam bir şekilde almıştır. Bizim de -bugün için- ülkemizdeki bütün bu altyapı projelerinde bu ÇED sürecine harfiyen uymamız gerekmektedir. Ayrıca, yüce mahkemelerin ÇED konusunda verdiği kararların da dikkate alınması gerekmektedir.

Sivil toplum kuruluşlarının, vatandaşlarımızın itirazlarını, görev tanımı çevreyi korumak ve kollamak olan bir bakanlığın göz ardı etmesini de burada yadırgadığımızı belirtiyor, hepinize tekrar saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Tanrıkulu.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun vermiş olduğu önergenin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

1997 yılı öncesi ihalesi yapılmış ya da üretime geçmiş işletmelerin ve zorunlu yapı ve tesislerin ÇED raporlarından muaf tutulması tam bir rant ilişkisini ortaya çıkarmaktadır. Böyle bir ilişkinin parlamento gündeminden getirilmesi oldukça vahimdir. Değişiklik ile bu sorunların giderilmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki bu üç önergeyi birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, madde oylanmadan önce… Sayın Bakan çok somut olarak, bu nükleer santraller, otoyol projesi, Gebze, İzmir, İstanbul, üçüncü köprü, ÇED süreci ortadan kaldırılıyor mu kaldırılmıyor mu, buna bir cevap verirlerse belki… Sadece bunlarla ilgili, kalkıyor mu, kalkmıyor mu? Komisyonda da söz vermiştiniz bunlarla ilgili bilgi vereceğinize.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Evet.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bu maddeyle ilgili olduğu için efendim, önemli.

BAŞKAN – Buyurunuz.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; kısaca bir özetlemekte yarar var nükleer santrale gelmeden önce.

ÇED’ten muafiyet, Çevre Kanunu’ndan muafiyet anlamına gelmiyor, bir kere bunu ayırmamızda yarar var. Gerekli izinler alınmış, ÇED inşa aşamasından önce yaşanan bir süreç, inşa faaliyetinden önceki bir süreç.

OKTAY VURAL (İzmir) – Tamam, onları biliyoruz.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Hayır, direkt sizinkine geleceğim de aynı sorular sorulduğu için söylüyorum.

Yasa ile yönetmelik arasında yaşanan bir uyumsuzluğun veya yargıya konu olan sorunun çözümüne dönük bir düzenleme yapıyoruz. Geçmişteki yaşanan yasal veya hukuki süreçlere çözüm, bir yeni muafiyet getirmemektedir, bunu özellikle ifade ediyorum. 97’den önce planlanmış ve ihale süreci başlamış projeler Çevre Kanunu ile getirilen düzenlemelere tabidir, sadece ÇED raporu alma zorunluluğu yok. Şimdi, bu düzenleme ile nükleer enerjiyle ilgili ÇED zorunluluğu kaldırılmıyor, bunu üzerine basa basa söylüyorum.

Sayın Başkanım, söz almışken bir soru daha vardı, onu da belirteyim. Bu, ilaçlarla ilgili bir düzenleme üzerinde milletvekili arkadaşlar değerlendirme yapmışlar. Van depreminde katılım payının alınmamasıyla ilgili gerekli kararlar alındı -idari ve hukuki kararlar- 16 Mayıs 2013 tarihinde, doğal afet durumunu ortadan kaldıran bir yayın yaptı, bir düzenleme yaptı ve bir duyuru yaptı. Bu tarihe kadar sağlıkla ilgili, katılım paylarıyla ilgili bütün değerlerden muafiyeti, muaf olduklarını burada özellikle belirtmek istiyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Erteleme değil, terk ediyorsunuz yani?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Tabii, tabii; kesinlikle böyle bir şey olmayacak.

Yalnız, yaşanan olay, sizin aktardığınız olay… Sağlık işlemi yapılırken orada, hastanelerde doğal afet butonuna basılması gerekiyor. Yani doğal afete maruz kaldığı konusunda butona basılması gerekirken basılmadığı tespit edilenlerle ilgili bir durumdur. Kesinlikle bu konumdaki vatandaşlarımızın durumunun da yani butona basamayan, basmayan vatandaşlarımızın durumunun da “muafiyetten yararlanacağı” şeklinde bilinmesinde yarar var.

Bir de Ergene Nehri’yle ilgili önemli ifadeler kullanıldı. Ergene havzası veya nehri; iki ana kol var, burada gerekli ıslah çalışmaları yoğun bir şekilde başlamış bulunmakta. 7 organize sanayinin arıtmasıyla ilgili, Çevre Bakanlığımız çok yoğun bir şekilde çalışmalarını sürdürüyor. Tekirdağ Valiliği bu konuda görevlendirilmiş. Yıl sonuna kadar bütün bu projelerin başlamasının ve hızlı bir şekilde sonuçlandırılmasının, bizzat Çevre Bakanımızın takibinde olduğunu huzurlarınızda ben de ifade etmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Çelik.

Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 460 sıra nolu Kanun Tasarısının 12 nci maddesi ile 2872 sayılı Kanuna eklenen geçici 3 üncü maddede yer alan “yatırım programına” ibaresinden önce “kamu” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                 Nurettin Canikli (Giresun) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Sayın Başkanım, 97’den önceki yatırım programındaki kamu yatırımlarıyla ilgili programa alınmış, onu kastetmek için “kamu” kelimesini ilave ediyoruz.

Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Madde metninde yer alan “yatırım programına” ibaresinin başına “kamu” ibaresi getirilerek, kamu kaynakları veya yap işlet devret modeli (YİD) ile gerçekleştirilen 23/6/1997 tarihinden önce kamu yatırım programına alınmış projelerin madde kapsamında olduğunun netleşmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Gerekçesini okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen bu önerge doğrultusunda 12’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

13’üncü madde üzerinde 3 önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 460 Sıra Sayılı Yasa Tasarısı'nın 13'üncü maddesinin dördüncü fıkrasında geçen "%2" ibaresinin "%20" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                İdris Baluken                            Pervin Buldan                       Demir Çelik

                     Bingöl                                         Iğdır                                     Muş

                                  Nazmi Gür                                            Erol Dora

                                       Van                                                    Mardin

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 460 sıra sayılı yasa tasarısının 13. maddesindeki “vergi dairelerine beyan edilen varlıkların değeri üzerinden %2 oranında vergi tarh edilir” ifadesinin “tarh ve tahsil edilir” şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.

        Ferit Mevlüt Aslanoğlu              Aydın Ağan Ayaydın                  Musa Çam

                    İstanbul                                     İstanbul                                  İzmir

                 Kazım Kurt                               Müslim Sarı                      Bülent Kuşoğlu

                   Eskişehir                                    İstanbul                                Ankara

                                   Haluk Ahmet Gümüş                   Rahmi Aşkın Türeli

                                             Balıkesir                                         İzmir

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 13 üncü maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

              Mustafa Kalaycı                         Mehmet Şandır                      Enver Erdem

                     Konya                                       Mersin                                  Elâzığ

                                    Erkan Akçay                                           Ali Öz

                                         Manisa                                               Mersin

BAŞKAN – Komisyon bu son okuttuğum önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz efendim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Erkan Akçay efendim.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 13’üncü madde üzerine verdiğimiz önerge hakkında söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gelir Vergisi Kanunu’na geçici bir madde eklemek suretiyle, para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarıyla taşınmazların bankalara, aracı kurumlara veya vergi dairelerine beyanını düzenleyen ve adına da kamuoyunda “varlık barışı” denen bir düzenlemeyle karşı karşıyayız.

Tasarı özü itibarıyla, Kasım 2008’de kabul edilen ve yine “varlık barışı” olarak ifade edilen kanuna paralel bir düzenlemedir ve bu, 2008’deki varlık barışı düzenlemesine de o gün ağırlıklı olarak ekonomik sebeplerle itiraz etmiştik. Bugünkü düzenlemeye sadece ekonomik sebeplerle değil, aynı zamanda, politik ve sosyolojik sebeplerle de karşı çıkıyoruz. Nitekim, verdiğimiz önergede de maddenin tasarı metninden çıkarılmasını talep ediyoruz.

Değerli milletvekilleri, AKP’nin sözlüğünde varlık barışının kara para aklama anlamına geldiğini 2008’de öğrenmiştik. Bugün ise kavrama yeni bir anlam daha yüklenmektedir. Varlık barışı, sözde barış ve açılım yolunda bölücü terör örgütüne verilen bir taviz anlamına gelmektedir. Hükümetin, PKK ve adına “63 aklı karışık” dediğimiz kişilerle yürüttüğü bir aklama, bölme ve kutuplaştırma sürecindeyiz. Eli kanlı teröristlerin Türk milletine hazmettirilme çabası memleketin dört bir tarafında ısrarla sürdürülmektedir. Tasarıdaki bu düzenlemenin, AKP Hükûmetinin PKK talepleri karşısında önemli bir eksiğini tamamlama arzusunun dışa vurumu olduğu konusunda ısrarcıyız. Tasarıdaki bu hüküm, AKP’nin bütün gayretiyle PKK’yı topyekûn katliamlarıyla, cinayetleriyle, silahlarıyla ve parasıyla aklama politikasıdır. Türk milleti şu sorunun cevabını beklemektedir: Tasarıdaki bu hüküm İmralı canisinin Meclisten çıkarılmasını istediği düzenlemelerden birisi midir? İmralı’da, Oslo’da veya herhangi bir yerde pazarlık konusu yapılmış mıdır?

AKP bugün varlık barışını gündeme getirirken Meclisin daha üç ay önce kabul ettiği Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun’un hiçbir anlamı kalmamaktadır çünkü PKK’nın uyuşturucu, silah kaçakçılığı, insan kaçakçılığı, haraç, fidye gibi vasıtalarla elde ettiği kara para aklanacaktır, hukuk içine alınacaktır.

Komisyon safahatından beri Hükûmet temsilcilerine ve iktidar sahiplerine ısrarla sormamıza rağmen maalesef biz cevap alamadık.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Çok net söylüyorum, hiç alakası yok. BDP’nin önergesi de aynen sizinki gibi bir önerge.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Efendim, o bizi ilgilendirmez ama biz komisyonlarda dahi bu sorunun cevabını alamadık. Âdeta sükût ikrardan gelircesine ve bizim şüphelerimizi de körüklercesine, bir cevap verilmemiştir. Bu konuda kamuoyunun aydınlatılma ihtiyacı vardır.

Sayın Bakan, şimdi oradan “Hiç alakası yok.” diyorsunuz, bunu niye açıklamıyorsunuz Komisyonda veya -hangi verilere dayanarak- “PKK’nın bu terör faaliyetleri nedeniyle elde ettiği gelirler aklanmayacak. Bunun da gerekçesi, temeli şudur.” diyebiliyor musunuz? Diyemiyorsunuz. Biz de açıkça ifade ediyoruz ki bu varlık barışı kanunuyla PKK’nın kara parası da aklanacaktır ve hatta şunu da söylüyorum ki: Eğer bu madde kabul edilirse AKP’nin “ak”ına kara paranın “kara”sı da bulaşacaktır değerli arkadaşlar.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Akçay.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, bir açıklama yapalım bu konuda.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim.

Tabii bu konu varlık barışı çerçevesinde sık sık gündeme gelen bir konu. Bu çerçevede şu değerlendirmeyi yapmak istiyorum: “Varlık barışı” olarak adlandırılan düzenlemede, bildirilen veya beyan edilen varlıklar ve bildirim sahipleri hakkında 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun, 6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun ve Türk Ceza Kanunu’nun 282’nci maddesindeki düzenlemeler çerçevesinde, aklama ve terörün finansmanı suçlarına ilişkin araştırma, inceleme ve soruşturma yapılmasının önünde yasal bir engel bulunmamaktadır, bu bir.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Evet, çok net.

OKTAY VURAL (İzmir) – Zaten yapılmıyor ki, bugüne kadar yapsaydınız yakalardınız. Neyi yakaladınız?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Ayrıca, söz konusu kıymetlerle ilgili olarak, aklama veya terörün finansmanı şüphesi olması hâlinde…

OKTAY VURAL (İzmir) – Ben sana bir şey söyleyeyim mi? ABD Murat Karayılan’ın mal varlığına el koyuyor…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Herhangi bir o konuda suç unsuru olup da kapatılan bir tane olay var mı, bir tane örnek verebilir misin?

OKTAY VURAL (İzmir) – Var, var.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Sayın Başkanlar…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Bir tane örnek ver, de ki: “Bunun üzerine gidilmedi.” Yok böyle bir şey.

OKTAY VURAL (İzmir) – Vardı, sigara kaçakçılığı.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen… Sayın Bakan bir açıklamada buluyor.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Çok net olarak söylüyorum, hangi olay üzerine…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sigara kaçakçılığı, sigara kaçakçılığı.

BAŞKAN – Sayın grup başkan vekilleri…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Hangi olay üzerine gidilmedi?

OKTAY VURAL (İzmir) – 2002’de New York’ta dava var, müdahil bile olmadınız.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Değerli arkadaşlar…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Yahu, üzerine gidilmemesi gibi bir durum söz konusu olabilir mi?

OKTAY VURAL (İzmir) – Evet, dava var.

BAŞKAN – Sayın grup başkan vekilleri, lütfen…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Normalde güvenlik güçleri yapıyor bunu. Güvenlik güçleri tarafından yerine getiriliyor. Olur mu öyle şey?

OKTAY VURAL (İzmir) – Dava var, sigara kaçakçılığı, PKK’ya yardım ediyor, dava var.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Olur mu öyle şey? Yani, güvenlik güçlerine yönelik bir suçlamadır her şeyden önce.

OKTAY VURAL (İzmir) – Müdahil bile…

BAŞKAN – Lütfen, sessiz olursanız Bakanın bu konudaki açıklamasını anlayabileceğiz.

Buyurunuz.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Arkadaşlar, bunlar kayıtlara geçiyor. Geçsin diye zaten burada ifade ediyoruz.

Ayrıca, söz konusu kıymetlerle ilgili olarak, aklama veya terörün finansmanı şüphesi olması hâlinde, kaynak ülke nezdinde Egmont veya mutabakat muhtırası çerçevesinde gerekli inceleme ve araştırma yapılabilecektir.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Buradan yola çıkarak, beyandan yola çıkarak…

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Tabii, tabii, beyandan yola çıkarak…

Dolayısıyla, bu ve benzeri tüm şüpheleri ortadan kaldıracak bir düzenleme olduğunu çok rahat bir şekilde ifade edebiliriz. Diğer boyutlarını da aslında az önce kürsüde de ifade ettik.

Arkadaşlar, buradaki amaç -tekrar ediyorum- Türkiye güçlenerek yoluna devam eden bir ülke. Dünyadaki, çevremizdeki gelişmeler Türkiye’nin ikinci kez bir varlık barışı konusunda adım atmasını gerekli kılmaktadır. Akılcı yaklaşım budur, doğru yaklaşım budur. Dolayısıyla, şüpheye konu olacak bütün konular da ilgili yasal mevzuat çerçevesinde denetlenebilecek, sorgulanabilecek, eğer devam eden sorgulamalar veya hususlar var ise onların önüne geçecek hiçbir düzenleme getirmemektedir. Bunları bir kez daha vurgulamakta yarar görüyorum.

Teşekkür ediyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bakan.

Buyurunuz Sayın Vural.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, efendim, bu kanunlar var da, terörün finansmanını kesmişler mi? Nerede takip edilmiş? Sigara kaçakçılığıyla ilgili New York’ta yürütülen bir dava var, Türkiye müdahil bile değil. Türkiye üzerinden nasıl kara para, sigara kaçakçılığıyla nasıl kara paranın aklandığını, nasıl orada para kesildiğini, hepsini ortaya koyuyor. Hangi finansman kaynağını kestiniz?

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Vural.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, özür dilerim.

BAŞKAN – Bir dakika…

Sayın Canikli…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkanım, hangi somut olay tespit edilmiş de üzerine gidilmemiş?

OKTAY VURAL (İzmir) – Tespit etmemişsiniz işte, sorun o!

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Güvenlik güçlerimizin ya da bu işi yaparken hangi husus…

OKTAY VURAL (İzmir) – Zaten bu bile ihmal! Terör finansmanı var, siz tespit etmemişsiniz!

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - …hangi konu, bir ihmal, gecikme olmuş da üzerine gidilmemiş? Bu iddia, esasında, bu konuyla ilgili, görevli ve sorumlu güvenlik güçlerimize doğrudan hakarettir Sayın Başkan.

OKTAY VURAL (İzmir) – Terör finanse ediliyor, tespit edemiyorsunuz!

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Çünkü bunların takibi sonuç itibarıyla güvenlik güçlerimiz tarafından yapılmaktadır.

OKTAY VURAL (İzmir) – İtirafa bakın ya! Böyle bir şey var mı ya? Böyle bir şey var mı ya?

BAŞKAN – Şimdi, sayın milletvekilleri…

Buyurunuz Sayın Tanal.

OKTAY VURAL (İzmir) - Uyuşturucu kaçakçılığı paraları nerede? Sigara kaçakçılığı paraları nerede?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ya, biliniyorsa gidelim üzerine.

OKTAY VURAL (İzmir) – Niye takip etmiyorsunuz?

BAŞKAN – Sakin olunuz lütfen.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Üzerine gidelim, hep beraber gidelim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Allah Allah!

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Yapmayın Allah aşkına ya!

OKTAY VURAL (İzmir) – Gökten para yağıyor onlara öyle mi?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Varsa bildiğiniz, gidelim üzerine.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Bir dakika Sayın Akçay.

Sayın Tanal bir şey söylemek istiyor.

Buyurunuz.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, Değerli Bakan bilgi verdi. Yalnız, daha önceki vergi barışıyla ilgili gayet rahat... Meclisimizde Almanya Dostluk Grubu Başkanlığı var, Almanya Dostluk Grubu var ve biz Almanya’da, Münih’te 8 vatandaşımızın cinayetiyle ilgili o yargılamayı izlerken, o dönem bu yasa tasarısı gündemdeydi. Orada yaşayan bizim Türk vatandaşlarımızın dediği hadise şu: “Bu vergi barışı, evet, Türkiye’de bu yasa tasarısı şu anda tartışılıyor ancak bu bizi pusuya düşürüyor.” “Niçin?” diyor, “Biz buradan yani Almanya’dan Türkiye’ye 5 bin euro üzerinde para gönderdiğimiz zaman Alman Hükûmeti bizi sorguluyor. ‘Siz bu parayı nereden buldunuz Türkiye’ye gönderiyorsunuz?’ Evet, Türkiye bize diyor ki: ‘Biz sizi orada soruşturmayacağız.’ ancak Alman devleti bizi burada soruşturuyor.” Yani bunun için benim Sayın Bakanlıktan istirhamım şu: Burada bu yasal düzenlemeyi düşünürken, yaparken, terör olayının boyutu ayrı bir yana, bir de işin bu boyutu var. Yurt dışındaki vatandaşlarımız gerçekten bu konuda büyük bir sıkıntı yaşıyorlar. Yani bunun güvencesini bu yasayla veremiyorsunuz. Vatandaş daha büyük bir sıkıntı yaşayacak.

Bilginize arz olur.

BAŞKAN – Sayın Tanal, demin de sormuştunuz bu soruyu. Bunun cevabını belki uygun bir zamanda Sayın Bakan verir.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Akçay, siz tekrar ne istiyorsunuz?

OKTAY VURAL (İzmir) – O sözleri Sayın Akçay söylediği için…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Efendim, benim konuşmama atfen, benim de yönelttiğim bir soruya karşılık olduğu için. Sayın Bakanın verdiği cevap ve Sayın Grup Başkan Vekilinin söylediği o sözlere izafeten, ben, eğer müsaade ederseniz kürsüden, etmezseniz buradan bir cümleyle izah etmek istiyorum.

BAŞKAN – Buyurunuz, söyleyiniz.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gümrük Bakanı Sayın Hayati Yazıcı, PKK terör örgütünün akaryakıt kaçakçılığı yaptığını, bunun bilgileri dâhilinde olduğunu bizzat kendisi ifade etmiştir. Maliye Bakanı Sayın Şimşek, sigara kaçakçılığını PKK terör örgütünün yaptığını bizzat ifade etmiştir. Ayrıca, MASAK’ın bu konuda Hükûmete verdiği raporların ayrıntısına vâkıf değiliz fakat bu konu da vardır.

Efendim, bir de bir zihniyet konusunu ben dikkatlere sunmak istiyorum. Sayın Başbakan, birkaç defa, terör örgütü PKK’nın vatandaşlarımızdan zorla topladığı haraçlar için “Bunlar vergi topluyorlar.” demiştir. Efendim, PKK’nın faaliyetlerine, haracına dahi “vergi” diyen bir anlayışın kara parayla, terör faaliyetlerinden elde edilen paralarla mücadele edemeyeceği açıktır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Akçay, konu netleşti.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, izninizle, bir düzeltme yapılması gerekiyor.

Sayın Başbakanımızın orada söylediği şudur: “Vergi adı altında haraç alınıyor.” şeklinde bir tespittir. Bu tespitin altında yatan gerçek son derece önemlidir. Demek ki üzerine gidiliyor, demek ki tespit ediliyor, demek ki yakalanıyor. (MHP sıralarından gürültüler)

OKTAY VURAL (İzmir) – Kimi yakaladınız?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Bu, sigara kaçakçılığı için de geçerli, akaryakıt kaçakçılığı için de geçerli.

OKTAY VURAL (İzmir) – Vergiyi devlet toplar. Demek ki orada PKK’yı devlet yerine koyuyorsunuz siz.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Eğer bir tespit varsa, demek ki güvenlik güçlerimiz de çalışıyor, görevini yapıyor, Hükûmetimiz de görevini yapıyor, çalışıyor.

OKTAY VURAL (İzmir) – PKK, devletini mi kurdu orada?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Belki daha önceki dönemlerde bu tespitler yapılamamış olabilir.

BAŞKAN – Peki Sayın Canikli…

OKTAY VURAL (İzmir) – Bu vahim bir şey. Sayın Başbakan “’Vergi’ adı altında haraç toplanıyor.” diyorsa vergiyi ancak devlet toplar, demek ki parelel devleti meşrulaştırıyor.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Hayır, birilerinin bu adla yaptığını söylüyor Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

OKTAY VURAL (İzmir) – O zaman, PKK’nın bölgede hâkim olduğu gayet açık. Oya Hanım da bunu ifade etmişti.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Yakalanır, tespit edilir, getirilir, devletin kasasına konulur.

OKTAY VURAL (İzmir) – PKK finanse ediliyor, “Nerede para, bize haber verin.” diyor.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Başbakan devletin memuruna…

BAŞKAN – Şimdi, lütfen sakin olunuz.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 460 sıra sayılı yasa tasarısının 13. maddesindeki “vergi dairelerine beyan edilen varlıkların değeri üzerinden % 2 oranında vergi tarh edilir” ifadesinin “tarh ve tahsil edilir” şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.

                                                                                   Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Kamer Genç.

BAŞKAN - Sayın Genç, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, AKP’nin öteden beri bir geleneği var, önce yolsuzlukları yapıyorlar, sonra afla bunu örtbas etmeye çalıyorlar.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, böyle konuşamaz!

KAMER GENÇ (Devamla) – Konuşma be! Otur yerine! Otur yerine!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri….

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – “Yolsuzluk yapıyor.” demek ne demek Sayın Başkan? Sayın Başkanım, bu şekilde konuşamaz!

BAŞKAN – Sayın Canikli…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Hakaret ediyor ama Sayın Başkanım. Temiz bir dille konuşması gerekir.

KAMER GENÇ  (Devamla) – Hayır, ne var? Ben ne dedim canım?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – İlk cümlesi “Yolsuzluk yapıyor.” Böyle bir şey olabilir mi? Yolsuzluğu sen yapıyorsun o zaman, ben de sana aynı şeyi söylüyorum.

BAŞKAN – Sayın Canikli, lütfen…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ama, Sayın Başkanım, böyle bir konuşma olur mu?

KAMER GENÇ  (Devamla) – Hayır, ne dedim yani ya? Otur yerine!

Sayın Başkan, süreyi yeniden verir misiniz?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Bakın, daha çıkar çıkmaz hakaret ediyor Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Sayın Canikli, Genel Kurulda… Bir dakika…

KAMER GENÇ (Devamla) – Ne hakareti ya, senin vasıflarını söylüyorum ya, vasıflarını söylüyorum.

BAŞKAN - Hakaret etmedi Sayın Canikli.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – “Yolsuzluk yapıyorsunuz.” ne demek? Yolsuzluk hakkında başka bir düşüncen yok mu senin?

BAŞKAN – Sayın Canikli, lütfen yerinize oturunuz.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sözünü geri alsın Sayın Başkan lütfen. Sözünü geri alsın.

KAMER GENÇ (Devamla) – Otur da ne söylediğimi anla bir defa! Bak, ne söylediğimi anla!

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Hakaret etmesin Sayın Başkan, hakaret etmesin. İlk cümlesi hakaret.

KAMER GENÇ (Devamla) - Şimdi, Sayın Başkan, ben bir hakaret falan yapmadım.

BAŞKAN - Sayın Canikli, Sayın Genç hakaret yapmadı. Lütfen yerinize oturunuz. Sözüne yeni başlıyor.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – “Yolsuzluk yapıyorsunuz.” ne demek?

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Ne demek ya? Sen kendine bak be! Sen kendi hesabını ver! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Eleştirsin, kimse bir şey diyemez. İstediğiniz gibi eleştirin ama bakın…

BAŞKAN – Sayın Canikli…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – İtham edemezsin! İtham edemezsin!

(Mikrofon Başkan tarafından kapatıldı)

KAMER GENÇ (Devamla) – Canikli, sende kuyruk acısı var. Otur yerine!

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ama, bakın, itham edemezsin, itham edemezsin.

BAŞKAN – Sayın Canikli…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ne biçim konuşuyorsun sen! O acı sana aittir. Sözünü geri al! Sözünü geri al!

BAŞKAN - Sayın Canikli, lütfen yerinize oturunuz.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sözünü geri al! (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)

KAMER GENÇ (Devamla) – Niye vergi kaçakçılarına af getiriyorsun? Ben onu izah edeyim…Bakın…

BAŞKAN - Şimdi, Sayın Genç… Sayın Genç, lütfen…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sözünü geri al!

BAŞKAN - Lütfen, buyurunuz, konuşmaya başlayınız.

CUMA İÇTEN (Diyarbakır) – “Lan” diye bir hitap mı var?

KAMER GENÇ (Devamla) – Ben ne dedim?

İHSAN ŞENER (Ordu) – Ne demek “Ne dedim?”

KAMER GENÇ (Devamla) – Ya, böyle bir şey olmaz.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim, devam ediniz.

KAMER GENÇ (Devamla) – Sayın Başkan, böyle bir müzakere olmaz ya.

BAŞKAN – Size yeniden söz verdim, buyurunuz. (AK PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı laf atmalar)

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Böyle bir şey olur mu! Hakaret edecek…

CUMA İÇTEN (Diyarbakır) – Niye “lan” diyorsun, kime “lan” diyorsun!

İHSAN ŞENER (Ordu) – Geri al!

CUMA İÇTEN (Diyarbakır) – “Lan” kelimesini geri al!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, milletvekili daha yeni sözüne başlamışken… Çok rica ediyorum… Sakin olunuz lütfen…

KAMER GENÇ (Devamla) – Ben 1957’de Maliye Okuluna girmiş bir milletvekiliyim. Ben Türkiye’de vergiyi iyi bilen bir insanım.

CUMA İÇTEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, “lan” kelimesi hakaret mi, değil mi?

BAŞKAN - Sayın Genç, başlayınız lütfen.

CUMA İÇTEN (Diyarbakır) – Özür dileyeceksin. Sen “lan” kelimesini kullanamazsın!

KAMER GENÇ (Devamla) – Canikli de defterdarlık yapmış.

CUMA İÇTEN (Diyarbakır) – Sen kabadayı mısın!

BAŞKAN – Sayın Genç, beni duyuyor musunuz?

KAMER GENÇ (Devamla) – Citibank’ın 5 milyar dolarını Merkez Uzlaşma Komisyonuna arz etmiş bir insanım.

BAŞKAN – Sayın Genç, beni duyuyor musunuz? Mikrofonu açacağım, buyurunuz. Lütfen düzgün konuşunuz.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, düzgün konuşuyorum.

Bakın, sayın milletvekilleri, biz bu memleketin milletvekilleri miyiz? Bu memleketin kaynaklarını korumak bizim namusumuz ve şerefimiz kadar değerli mi?

İHSAN ŞENER (Ordu) – Sen mi koruyacaksın?

KAMER GENÇ (Devamla) – Bu memlekette hırsızlık yapan, vergi kaçakçılığını yapan insanlara…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Düzgün konuş be!

KAMER GENÇ (Devamla) – …haksız yere af getirenlere karşı koymak görevimiz midir?

İHSAN ŞENER (Ordu) – Kim yapıyor bunu?

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi burada bir şey getirmişsiniz. Bu maddeyle…

İHSAN ŞENER (Ordu) – Kim yapıyor bunu?

KAMER GENÇ (Devamla) – Ya, bir sus sen de yahu! Sen vergi kaçakçısı mısın?

Şimdi burada bir maddeyle bir şey getiriyorsunuz, diyorsunuz ki…

İHSAN ŞENER (Ordu) – Hayalî bir şey konuşuyorsun.

KAMER GENÇ (Devamla) – …Yurt dışında gayrimeşru yollarla edinilen servetleri Türkiye’ye getiren kişileri, yüzde 2 vergiyle -o gayrimeşru servetleri- affediyorsunuz. Bu madde böyle mi değil mi? Böyle.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Hayır, bakın…

KAMER GENÇ (Devamla) – Bir dakika… Bir dakika yahu…

Ondan sonra, yurt dışında gayrimeşru yollarla servet kazanan kimler, onu açıklayacağız.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Açıklayın, açıklayın, itirazımız yok.

KAMER GENÇ (Devamla) – Arkadaşlar, eğer alnınız açıksa, bir vergi kaçakçılığınız yoksa, hayalî ihracat yoluyla yurt dışına transfer ettiğiniz kaynaklar yoksa, bilmem, WikiLeaks belgelerinde, İsviçre bankalarında, gayrimeşru yollarla kazanılan ve o İsviçre bankalarında depo edilmiş paraları bu yolla getirerek, yüzde 2 vergiyle kurtarmak gibi bir girişiminiz yoksa bunları o zaman susun.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Kim getirmiş? Böyle bir şey yok.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, bu maddenin anlamı nedir? Bakın, Türkiye’de gelir vergisinin vergi nispeti yüzde 30 nispetinde. Bu maddeyle bir şey getiriyorsunuz. Ne getiriyorsunuz? Diyorsunuz ki: Efendim, yurt dışında hangi yolla kazanırsa kazansın, işte silah kaçakçılığı yoluyla, hayalî ihracat yolu ile, WikiLeaks belgelerinde belirtilen birtakım devlet adamlarının yurt dışına transfer ettikleri paraları eğer yurt içine getirirse yüzde 2 vergiyle bunu affediyorsunuz. Ama şimdi bakın, bir de buraya bir madde daha koymuşsunuz. Diyorsunuz  ki:”Şu tarihten itibaren işte vergi incelemesi yapıldığı zaman...” Mesela bakın, 100 bin lira vatandaş getirdi Türkiye’ye. 100 bin liradan yüzde 2 vergi alıyorsunuz. Ondan sonra bu kişi vergi incelemesine tabi tutulursa, bunda 100 bin lira, 200 bin liralık matrah bulduğun zaman bu 100 bin lirayı tenzil ediyorsunuz, ondan sonra geriye kalan 100 bin lira üzerinden vergi alıyorsunuz. Ben, burada, Faruk Çelik’e sordum, dedim ki: “Burada matrahı mı tenzil edeceksiniz, vergiyi mi tenzil edeceksiniz?” Çünkü vergiyi tenzil ederseniz yüzde 2 vergi ödemek zorunda kalacak. Mesela, 100 bin liradan 2 bin lira vergi tenzilatı yapılacak ama 100 bin liralık matrahı tenzil ederseniz yüzde 35’i tenzilat yani yüzde 35’i vergiye tabi ise, rakamlar büyürse. Burada, bana göre, anladığım şey şu: Yani burada matrahı değil, vergiyi tenzil etmek lazım. Arkadaşlar, bu çok önemli.

Tabii, şimdi zamanımız da çok azaldı. Şimdi, çok, hemen, heyecanlasınız çünkü burada çok büyük vergi kaçakçılarına büyük bir af getiriyorsunuz. Şimdi, yurt dışında gayrimeşru yollarla satılan, transfer edilen paralar var. Bu sizin Hükûmet mensupları yurt dışına gittiği zaman, gidin bakın bakalım, yurt dışına giderken o dolu dolu valizlerle gidiyorlar, o valizlerde ne var?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ne var?

KAMER GENÇ (Devamla) – Para var, para, para! Para var yahu, para var!

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Ne var, ne?

KAMER GENÇ (Devamla) – Arayalım onları, para var.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Sen daha önce kaçırıyor muydun?

KAMER GENÇ (Devamla) – O paraları gayrimeşru yollarla dışarıya getiriyorsunuz.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Sen daha önce kaçırıyor muydun onu?

KAMER GENÇ (Devamla) – O gayrimeşru yollarla getirdiğiniz bu paraları böylece buraya getireceksiniz ve yüzde 2 vergiyle kurtaracaksınız.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Başkalarıyla karıştırıyorsun.

KAMER GENÇ (Devamla) – Bu tamamen bir suiistimal, bu tamamen bir yolsuzluk, bu tamamen vatandaşa attığınız bir kazık.

İHSAN ŞENER (Ordu) – Çin’den ne getirdin, Çin’den?

KAMER GENÇ (Devamla) – Bakın, ben, 1960’ta Maliye Okulundan mezun olmuş, vergi denetimi yapmışım, Danıştayda on dört sene hâkimlik ve savcılık yapmışım. Vergi kaçakçılığının ne olduğunu bilen bir insanım, kitaplarım da var.

Canikli, sen neyi biliyorsun?

CUMA İÇTEN (Diyarbakır) – Vay memleketin hâline!

KAMER GENÇ (Devamla) – Burada getirdiğinizle kaçakçılığı affediyorsunuz. Gayrimeşru yollarla yurt dışına giden paraları bu şekilde getireceksiniz, yüzde 2 vergi affıyla bunları kurtarıyorsunuz. Bu bir memlekete yapılan en büyük ihanettir, kaçakçılara sağladığınız en büyük gaflettir.

Vergi incelemesinde bulunan matrahı… Mesela, 1 milyon dolar yurt dışından getirirse, adamın hesaplarını incelerseniz, 1 milyon lira matrah bulursanız adam vergi ödemeyecek. Böyle bir şey olur mu ya?

Ben bu Faruk Çelik’e, tümü üzerinde yaptığım konuşmalarda sordum, dedi ki: “Efendim, bu, ikinci bölümle ilgili.” Ya, sen evvela doğru dürüst cevap versene.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMER GENÇ (Devamla) – Burada benim anladığım kadar, çık, bunun cevabını ver çünkü burada matrahı değil vergiyi tenzil etmek lazım. Onu çık, söyle. (CHP sıralarından alkışlar)

İHSAN ŞENER (Ordu) – Ne söyleyeceğine sen mi karar vereceksin?

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Genç.

Evet, Sayın Canikli…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sataşmadan dolayı söz istiyorum Sayın Başkan.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bilmiyorsunuz, bilmediğiniz için bu vatanı satıyorsunuz ya! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Sen satıyorsun.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen hatiplerin konuşmasını dinleyelim.

Buyurunuz Sayın Canikli.

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

9.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in görüşülen kanun tasarısının 13’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşma sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Değerli arkadaşlar, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, şunu teknik olarak ifade etmemiz gerekiyor: Matrah, matrahtan düşülür; vergi, vergiden mahsup edilir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – O zaman işte tamam, benim dediğime…

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Çok açık, burada hiçbir… Önceki uygulamalar da böyleydi, bizden önceki dönemlerde de uygulamalar böyleydi, şu andaki uygulama da böyle. Bakın, bu uygulama hemen hemen her hükûmet döneminde geçmişte…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, hayır, yok öyle bir şey, yalan söylüyorsun.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Hemen hemen diyorum, aynen öyle, açın, bakın. Bu işi bilen herkes bilir, geçmişte hemen hemen her hükûmet döneminde kopyası çıkmıştır bunun, aynısının, benzerinin kopyası çıkmıştır, bu bir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – İşte, sen, birtakım insanları korumak için bu kanunu getirdin.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Bir dakika…

İkincisi: Silah kaçakçılığı, petrol kaçakçılığı, sigara kaçakçılığı tüm kaçakçılıklar ve kara para aklamayla ilgili hususlar bunun dışındadır. Çok açık söylüyorum, bakın…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Çok yanlış söylüyorsun, çok yanlış.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – …bütün kaçakçılıklar bunun dışındadır, hatta bu beyanlardan yola çıkarak idare bu kaçakçılık kaynağı olup olmadığının soruşturmasını yapabilir, done olarak kullanabilir, aynen öyle, evet. Yani, silah kaçakçılığı, kara para aklama vesaire, tam tersine… Eğer gerçekten bu paraların, getirilen, beyan edilen kaynakların buradan elde edildiğine dair en ufak bir işaret, emare ortaya çıkarsa üzerine gitmek, tespit etmek ve gereğini yapmak zorundadır, cezaları da çok ağır. Bir defa bunları ortaya koyalım.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yahu, neyini tespit edeceksin, neyini tespit edeceksin?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Dolayısıyla, burada söylediklerinizin hepsini çizin atın, teknik olarak çizin atın; doğru değil, tepeden tırnağa doğru değil, yanlış, yanlış.

Bir şey daha var, bakın, değerli arkadaşlar; vergide tahakkuk ve tahsilat zaman aşımı ne kadar?

OKTAY VURAL (İzmir) – Zaten sonra da tespit etmeyeceksin de.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – İzin verin, izin verin.

Ne kadar? Beş yıl. Öyle mi?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Tahsilat ve tahakkuk zaman aşımı ne kadar?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yok, sen yanlış…

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Bir dakika, bir saniye, başka bir şey söyleyeceğim şimdi.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yahu, nasıl buradan döndürüyorsun…

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Kaçakçılıkla, kara parayla hiçbir alakasının olmadığını, onları temizlemeye yönelik hiçbir hüküm içermediğini, tam aksine onların tespit edilmesine imkân sağlayan bir düzenleme olduğunu ifade ettim, tekraren söylüyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yahu Canikli, buradan sen çok büyük bir kitleyi, kaçakçıları savunuyorsun.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Ayrıca, bakın, bunlar vergi açısından, kaçakçılık içermeyen vergi tahakkuku, tahsilatı açısından da çoğunun üzerine gidilmesi mümkün olmayanlardır. Neden? Çünkü beş yıl içinde tahakkuk edilmeyen vergi kayıpları zaman aşımına uğrar. Beş yıl içerisinde tahsil edilemeyen tahakkuklar zaman aşımına uğrar. Öyle mi arkadaşlar? Bilen arkadaşlar biliyorlar, doğru mu? Bunların büyük çoğunluğu bu kapsamdadır. Dolayısıyla, hangi açıdan alırsanız alın söylediğiniz hiçbir konuyla ilgili değildir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Çok yazık sana! Yahu sen nasıl maliyecilik yaptın!

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Söylediklerinizin tamamı yanlıştır -başka bir kelime kullanmak istemiyorum- yanlıştır, yanlıştır, yanlıştır; doğru değildir, hepsini çizin.

Yani, valizle para getirme konusunu eğer diyorsanız, o konu, bilmiyorum, kimin uzmanlık alanı! Bugüne kadar, bu konuda son on yılda en ufak bir tespit, en ufak bir iddia hiçbir şekilde gündeme gelmemiştir ama daha önceki yıllarda gündeme geldi. Bizim uzmanlık alanımız değil ama başkalarının uzmanlık alanı olduğunu söyleyebilirim.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Canikli.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, Sayın Canikli diyor ki: “Efendim, işte kara para filan… 2008’de varlık barışı yapıldı değil mi?

BAŞKAN – Yapıldı.

OKTAY VURAL (İzmir) – Yapıldı. Peki, soruyorum: Orada kara para araştırmasıyla birlikte reddedilen ya da hakkında bu şekilde soruşturma yapılan ne var? Kaç kişi var?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, benim beyanatımın…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, bu konuda en ufak bir beyan, en ufak bir şey varsa… (Gürültüler)

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Canikli benim konuşmamı yanlış aksettirdi. Bu çok önemli bir şey, devletin katrilyonlar seviyesinde bir zararı var. Şimdi, Sayın Canikli öyle bir ifade kullandı ki müsaade ederseniz kürsüden ifade edeyim. Çünkü ben bunu sordum, Bakan kasıtlı buna cevap vermedi.

Burada önemli olan… Bakın, adam, 100 bin liralık eğer, vergi incelemesinde, matrah farkı bulursa yüzde 30 civarında vergi ödeyecek. Canikli’nin burada yaptığı ifadelerle… Burada, yurt dışında kaçak yolla getirilen bir sebepten dolayı yüzde 2 vergi verecek ve yüzde 2 vergiyle kurtulacak. Yani bir yanda yüzde 30 vergi varken onu yüzde 2’ye indiriyoruz.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Matrahtan…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır…

BAŞKAN – Sayın Genç, konu net bir şekilde anlaşıldı zaten.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Başka bir şey konuşuyorsun.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Evet, konu anlaşılmıştır.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, Sayın Başkan, bunu izah edeyim.

BAŞKAN – Siz bunu söylediniz, izah ettiniz Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama Sayın Başkan çok önemli bir şey.

BAŞKAN – Hayır, kürsüden de izah ettiniz, şimdi de söylediniz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben yıllarca, bakın, yıllarca Danıştayda bu işlerle uğraştım.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Konu anlaşılmıştır…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Maliye Bakanı gelsin, bunu açıklasın. Şimdi, Sayın Başkan, yüzde 2 mi vergi verecek yüzde 30 mu vergi verecek?

BAŞKAN – Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Evet.

BAŞKAN – Bunu net bir şekilde kürsüden söylediniz…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Evet, ama şimdi de…

BAŞKAN - …şimdi söylüyorsunuz, Canikli de böyle olmadığını söylüyor.

Sayın Bakan…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, hayır, Sayın Başkan, Hükûmet çıksın, cevap versin buna.

BAŞKAN – Bir dakika Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hükûmet cevap versin.

Burada korkunç bir vergi kaçakçılığı var.

BAŞKAN – Sayın Bakan, belki bir ufak açıklamayla Genel Kurulu aydınlatabilir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hükûmet çıksın, cevap versin efendim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Bakan cevap verecek galiba efendim

BAŞKAN – Aydınlatsın efendim.

Buyurunuz Sayın Bakan, Genel Kurulu biraz aydınlatırsanız, bu konuda bir açıklama ihtiyacı doğdu.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

15.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in görüşülen kanun tasarısının 13’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşma sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; tabii, gecenin on ikisine doğru gidiyoruz. Eğer burada görüşülen kanun tasarılarına gece on ikide gelip mülaki olursanız, tabii, sorun olursunuz, sorun oluşturursunuz yani. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Yani biz burada günlerdir, milletvekili arkadaşlarımız, saatlerdir…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben sana soru sordum, niye cevap vermedin?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Dedim ki sizin sorduğunuz…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Niye cevap vermedin?

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Otur dinle, dinle!

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK  (Şanlıurfa) –  Bakınız, sizin İç Tüzük’ü bilmeniz gerekiyor ya. Dedim ki: “Görüştüğümüz konu birinci bölüm, birinci bölümdeki konular sosyal güvenlikle ilgilidir. Siz ise bana ikinci bölümdeki soruyu soruyorsunuz. Sizin sorunuzu ikinci bölümde değerlendiririz.”  İkinci bölümde burada konuştuk, siz yoktunuz, şimdi uyandınız, yeni uyandınız siz. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

KAMER GENÇ (Tunceli) –  Bakın…

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Neredeydin? Neredeydin?

BAŞKAN –  Sayın Bakan… Sayın Bakan…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Bakan, bakın…

BAŞKAN –  Sayın Genç, Sayın Genç, lütfen oturunuz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, bir dakika… Benim sorduğum soru, bakın…(Gürültüler)

BAŞKAN –  Sayın Bakan, bir açıklama yapacak, lütfen oturunuz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bir dakika efendim, beni itham ediyor.

BAŞKAN –  Sayın Genç, bir dakika…Yerinize oturursanız…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, bir dakika efendim…  Hayır, bir dakika, cevap vereyim.

BAŞKAN –  Sayın Bakan açıklama yapacak.

KAMER GENÇ (Tunceli) –  Cevap vereyim, yanlış söylüyor, Bakan yanlış söylüyor. Ben tümü üzerinde yapılan müzakereler üzerine soru sordum. 

BAŞKAN –  Sayın Genç, bu konu da son derece net anlaşıldı.

KAMER GENÇ (Tunceli) – O meseleyi anlamamıştı, dedi ki: “Senin sorduğun soru ikinci bölüm üzerinde.” Hâlbuki, Bakan anlamamıştı. 

BAŞKAN –  Sayın Genç, şimdi açıklayacak Sayın Bakan.

KAMER GENÇ (Tunceli) –  Ben tümü üzerindeki yaptığım konuşmada soru sordum.

BAŞKAN –  Anlaşıldı efendim, anlaşıldı.

Şimdi, Sayın Bakan cevap verecek yerinize geçerseniz lütfen.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ne anlaşıldı? Soru soruyorum…

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Bağırma, bağırma sağır değiliz.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK  (Şanlıurfa) –  Şimdi bir kere burada hatip ifade ederken dedi ki, İsviçre’yle…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ya, doğru konuş doğru Faruk.  Faruk, bak seninle ilgili dosyalar var elimde. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN –  Sayın Genç, lütfen yerinize oturunuz.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK  (Şanlıurfa) –  İsviçre’yle yapılan çifte vergilendirmenin önlenmesine ilişkin bir anlaşmamız var, 1/1/2013 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiştir, bu kapsamda İsviçre’deki hesaplarda  bulunan paraların kimlere ait olduğuna ilişkin bilgi alınabilecek. Aynı zamanda bununla ilgili yine konuşmamda da söyledim, vergi cenneti bazı adacık ülkeler var, bunlarla da anlaşma yapılmıştır, OECD de bu konuda çok ciddi hassasiyetle bunlara savaş açmış durumda. Bu konuda artık “kara para filan yerde var, efendim İsviçre bankalarında şu saklı” gibi bir ifadenin kullanılması gündemi takip etmediğiniz anlamına gelir. Bu anlaşmaları devletimiz yapıyor.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yahu, benim söylediğimi anlamadın sen, anlamadın, maliyeci değilsin ki anlayasın sen!

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK  (Şanlıurfa) –  İkincisi, “2008’deki vergi barışı anlaşması neticesinde acaba kara para veya başka illegal amaçla gelen burada şey var mı, vergi barışı çerçevesinde bir menkul söz konusu mu?” diye soruluyor. MASAK bu konuyla ilgili araştırma belki de yaptı ama bu soruşturma gizli olduğu için benim bilme şansım yok, sizin de bilme şansınız yok. Devlet bu konuyla ilgili araştırmasını yapıyordur.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sonucu söyle sonucu, sonucu söyleyin ya.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Belki de bahsettiğiniz endişeleri giderecek çalışmalar da vardır ama bunların gizliliğini takdir edersiniz ki…

OKTAY VURAL (İzmir) – İsim söylemeyin, sonucu söyleyin.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – …devlette bulunmuş arkadaşlar olarak sizler de çok iyi bilirsiniz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Faili meçhul mü Sayın Bakan?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yanlış söylüyorsun Sayın Bakan, anlamamışsın ya.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) –  Bir üçüncü konu, ya bir üçüncü konu, ben anlamakta zorlanıyorum. Para dışarıda kalsın… Paranın yurt dışından yurt içine getirilmesi için siz değerlendirme yapıyorsunuz, uygun bir ortam var diyorsunuz ve bununla ilgili de gerekli düzenlemeyi yapıyorsunuz “Bu vergi yüzde kaç olsun, kaç olursa gelebilir?” diye. Siz iktidar olursanız çıkarsınız “yüzde 5” dersiniz, “yüzde 1,5” dersiniz, “1” dersiniz. Hükûmet olarak biz diyoruz ki: “Bunun yüzde 2 olması bu vergi barışının daha verimli gerçekleşmesi, bu varlık barışının daha verimli gerçekleşmesini sağlayabilir.” diye karar vermişiz. Bu tasarıyı buraya getiriyoruz. Sizin şimdi “Bu para gelmesin.” çırpınışınızı ben anlamakta zorlanıyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben anlatayım sana o zaman, ben sana anlatayım.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) –  Para geliyor ve tüm illegaliteyle ilgili, tüm illegal değerlendirmelerinizle ilgili de tüm tedbirleri ihtiva etmektedir.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bakan.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bakın, cevap vereceğim. Sayın Başkan, beni dinler misiniz?

BAŞKAN – Sayın Genç, konu netlikle anlaşıldı. Siz sözünüzü söylediniz, Sayın Bakan da söyledi.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, bakın burada kritik bir madde var. Sayın Başkan, bir dakika, kritik bir madde var.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Başkana niye bağırıyorsun ya?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Canikli de söyledi, 1/1/2003 tarihinden önce vergi incelemesi yapılırsa vergi incelemesinde bulunan matrah farkı…

Ya, Canikli, sen benden iyi biliyorsun.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Ya, arkadaş…

BAŞKAN – Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – 1/1/2003 tarihinden önce bu vergi incelemesi yapılır ve bir matrah bulunursa burada matrah mı tenzil edilecek, yoksa vergi mi tenzil edilecek? Matrah tenzil edilirse yurt dışından serbest getiren adamın faydalanacağı vergi nispeti yüzde 30, eğer vergi tenzil edilirse yüzde 2. Buna açıklık getirmesini istiyorum. Hükûmet sırasında oturan kişi zavallıysa, bunları kavrayamıyorsa burada oturmasın.

BAŞKAN - Konu anlaşıldı Sayın Genç. Çok net anlaşıldı konu.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel'in; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu, Çevre Komisyonu, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve  Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (1/771) (S. Sayısı: 460)(Devam)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yahu, sizin göreviniz doğruları burada ortaya çıkarmak Sayın Başkan.

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 460 Sıra Sayılı Yasa Tasarısı'nın 13'üncü maddesinin dördüncü fıkrasında geçen "%2" ibaresinin "%20" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                   İdris Baluken (Bingöl) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Varlık barışı adı altında Türkiye'ye getirilmeye çalışılan sermayenin hükümet açsısından önemi büyük olabilir ancak bu düzenleme sosyal adalet açısından oldukça büyük sorunlar yaratmaktadır. Geçmiş yakın tarihte çıkarılan bir başka varlık barışı kanunundan sonra tekrar bu içerikte bir kanunun parlamento gündemine getirilmesi, çıkarılan kanunların da etkisini düşürmektedir. Yoksulluğun yüksek olduğu ülkemizde sermayeye tanınan yüksek düzeyde imtiyazlar kamu vicdanını da yaralamaktadır. Global ekonomik krizin etkisi altında olan ülkemizde hükümetin krize karşı daha yapısal önlemler alması gerekirken, bu şekilde önlemleri gündeme getirmesinin sürdürülebilir bir yanı olmadığı gibi, kabul edilebilir de değildir. Emekçilerden sürekli olarak birtakım haklarından feragat etmesi istenirken ve bu haklar sürekli geriye götürülürken, sermayeye tanınan bu imtiyaz oldukça büyük sorunları da beraberinde getirecektir. Değişiklik ile bu durumun giderilmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Gerekçesini okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

13’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

14’üncü madde üzerinde 2 önerge vardır, okutuyorum:

T.M. M. M. Başkanlığına

Görüşülmekte olan 460 sıra sayılı yasa tasarısının 14. maddesindeki “1/1/2013” ifadesinin “31/12/2011” olarak değiştirilmesini arz ederiz.

        Ferit Mevlüt Aslanoğlu              Aydın Ağan Ayaydın          Haluk Ahmet Gümüş

                    İstanbul                                     İstanbul                               Balıkesir

                 Müslim Sarı                               Musa Çam                          Kazım Kurt

                    İstanbul                                       İzmir                                 Eskişehir

                                    Mehmet Hilal Kaplan               Rahmi Aşkın Türeli

                                               Kocaeli                                      İzmir

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 14 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde geçen “81 inci maddesine” ibarelerinin, “81 inci maddesinin birinci fıkrasına” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

              Mustafa Kalaycı                         Mehmet Şandır                      Enver Erdem

                     Konya                                       Mersin                                  Elâzığ

                Erkan Akçay                                  Ali Öz                                Alim Işık

                     Manisa                                      Mersin                                Kütahya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Işık, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 460 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 14’üncü maddesi üzerinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi için söz aldım. Bu vesileyle gecenin bu vaktinde hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu varlık barışı ya da vergi barışı adıyla getirilen tasarının ciddi tartışmalara yol açacak önemli bir tasarı olduğunu inanıyorum ki hepimiz biliyoruz. Bu konuda şimdiye kadar özellikle Yüksekova’daki Esendere sınır kapısında PKK tarafından haraç kesildiği ve yirminin üzerinde firmadan yaklaşık 400 milyon TL’lik bir haracın alındığı medyaya da yansıdı. Bizzat bizim konuya ilişkin yazılı soru önergelerimize verilen cevaplarda da söz konusu firmaların, işletmelerin MASAK tarafından takibe alındığı ve soruşturmalarının devam ettiği yönünde resmî cevaplar verilmiştir. Şimdi, sadece bu, medyaya yansıyan ve yapılabilen takipler sonucu ortaya çıkan 400 milyon TL’lik para ve buradan alınan haraçların çok ciddi miktarlarda olduğu, hatta bu konuda Gümrük ve Ticaret Bakanlığı müfettişlerinin söz konusu sınır kapısının kapatılması gerektiği yönündeki resmî raporları Başbakanlık dahil ilgili bakanlıkların tamamına iletilmiştir. Buna rağmen Hükûmet, özellikle 2009 yılında başlattığı açılım projesinden bu yana bu konuda gereğini yapmamıştır. Dolayısıyla, biraz önceki tartışmalar yerindedir ve ciddi endişelere ve bundan sonra da birçok tartışmaya yeniden zemin hazırlayacak tartışmalardır. Bu konunun özellikle altının bir kez daha çizilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu konuda Sayın Gümrük ve Ticaret Bakanına sorduğumuz sorularda yine, Genel Kurulda, söz konusu sınır kapsının kapatılması yönünde bir düşüncenin olmadığını ama oradaki hayali ihracatın ve kaçakçılığın önlenmesi konusunda son dönemde bazı tedbirlerin alındığı beyan edilmiştir ama bu tedbirler bu kaçakçılığı önlememiştir. Özellikle PKK’nın elindeki çok ciddi miktarda olduğu belirtilen ve bazı yayın organlarında 60 milyar doları bulduğu ifade edilen kara paranın buradan ne kadarının yararlanacağı herhâlde önümüzdeki dönemde hepimizin bilgisi dâhilinde olacaktır. Onun için bu konu önemlidir.

Bir diğer konu: Özellikle emekli olup da herhangi bir iş yerinde çalışan veya iş yeri açmak zorunda kalan insanlarımızdan kesilen sosyal güvenlik priminin mutlaka kaldırılması gerektiği zorunluluğudur. Sayın Bakana teşekkür ediyorum, sorumuza gayet dürüstçe cevap verdi, belli bir yaş olması hâlinde düşünülebileceğini söyledi. Bu yaşın beklenmesine gerek yok. Şu anda daha geçen hafta sonu kendi ilimde yetmiş yaşında bir esnaf önüme geçti aynen şunu söyledi: “Sayın milletvekilim, ben yetmiş yaşındayım, torunuma, damadıma ve kızıma bakıyorum, onun için bu pazarda sebze satıyorum ama benim maaşımdan yüzde 15 oranında kesinti yapma bu devletin hakkı olmaması gerekir. Hele hele bu dönemde birçok insana katkı yapılırken, Suriye’den gelen yüz binlerce insana bu Hükûmet ödeme yaparken benim maaşımdan kesinti yapılmasını içime sindiremiyorum. Ne olur bu konuya bir çözüm bulun.” diye bize iletti. Bunun mutlaka çözülmesi gerekiyor, buna daha fazla beklemememiz lazım.

Bir de Sayın Bakanın yaşa takılanlarla ilgili açıklaması son dönemde medyada ciddi yankı buldu. Bu konuda hazırlıklarının olduğunu ve prim ödeme süreleri dolup da yaşı gelmemiş olanlara kademeli olarak emeklilik hakkı tanıyacağını söyledi ama aynı açıklamanın arkasından birkaç gün sonra Maliye Bakanı dedi ki: “Böyle bir şey yok.” Şimdi, Hükûmetin iki bakanının iki farklı açıklaması var, hangisi doğruysa bunun söylenmesi lazım çünkü kamuoyu bunu bekliyor Sayın Bakanım. Eğer sizin dediğiniz doğruysa bu düzenlemeyi en geç bu yasama döneminin sonuna kadar sizin getirmeniz lazım; Sayın Maliye Bakanının dediği doğruysa o zaman sizin açıklama yapmanız lazım ve düzeltmeniz gerekiyor. “Kusura bakmayın, ben milletimden özür diliyorum. Bu konuyu bilmiyordum, ben böyle bir açıklamada bulundum, doğrusu Maliye Bakanının dediğidir.” demeniz lazım. Bunu düzeltmemiz gerekiyor.

Bu vesileyle hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Işık.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 460 sıra sayılı yasa tasarısının 14. maddesindeki “1/1/2013” ifadesinin “31/12/2011” olarak değiştirilmesini arz ederiz.

                                                                          Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Kaplan, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakanım, kaldığım yerden devam ediyorum. 12’nci maddede ÇED uygulamasıyla ilgili kaldığım yerde Çevre Kanunu’nun 10’uncu maddesinden bahsetmiştim. Siz, bu maddenin, kanunun getirdiği yaptırımı ortadan kaldırmak için Hükûmetiniz döneminde 3 kez ÇED Yönetmeliği’ni değiştirdiniz. 2009 yılında getirdiğiniz yönetmelik değişikliğiyle kanundan çıkarıp ÇED Yönetmeliği’ni Bakanlığın onayıyla sunmaya çalıştınız. 2011’de tekrar benzerini yaparak 2013 ve 2015’te yapılacak projelere de ÇED’ten muafiyet kazandırmak istediniz. Ancak, çevre gönüllüleri, Çevre Mühendisleri Odası ve ilgili kurullar bunu yargıya taşıdı. Yargı, bu geçici 3’üncü maddeyi 1 Nisan 2013 tarihinde tekrar iptal etti. Bakın, anlamadığımız bir nokta -aradan tam dört gün geçiyor- dört gün sonra bu yönetmeliği Başbakanlık aracılığıyla tekrar değiştirerek yayınladınız. Konu şu anda yine tekrar çevre mühendislikleri odaları bakımından yargıda. Benim anlamadığım şu değerli milletvekilleri, size soruyorum: Nedir bu yargıyla inatlaşmanız, hesaplaşmanız? Asıl üzücü olan taraflardan bir tanesi de şu: Yargının iptal ettiği ve yürütmesini durdurduğu bu yönetmeliği, kanunları arkadan dolanarak, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bunu geçirerek Türkiye Büyük Millet Meclisini bu suça alet ediyorsunuz. Bu, doğru değil. Bu, Meclisin itibarsızlaştırılmasıdır. Bu, yargıyı pas geçmektir. Demokrasiyle idare edilen hiçbir ülkede yönetmelik kanun üzerinden yapılamaz.

Merak ettiğim bir başka konu daha var: Neyi kaçırmak istiyorsunuz ÇED Yönetmeliği’nden hâlâ anlamış değilim. Acaba bizim bilmediğimiz bir değişiklik var da bize söylemiyor musunuz ya da ilgili kişiler sizi bilgilendirmiyor mu?

Bakın size bir şey anımsatmak istiyorum. Çevre Komisyonunda bu konu görüşüldüğünde, biz sevgili bürokrat arkadaşımıza dedik ki: “1997 öncesinde ÇED’den muaf olan sizin bahsettiğiniz bu projeleri bize söyler misiniz?” Bize söyleyemedi. Siz de Plan ve Bütçe görüşmelerinde “Meclis görüşmesinden önce vereceğim.” dediniz, söz verdiniz şu ana kadar veremediniz. Ben merak ediyorum. Son düzenlemeyle bir şey ilave ettiniz, dediniz ki “Kamu yararı.” Değerli milletvekilleri, ben size bir şey sormak istiyorum: ÇED’in kendisi zaten kamu yararı değil mi? ÇED’in kendisi çevrenin korunması, halk sağlığının korunması, doğanın tahrip edilmemesi, sistemin bozulmaması zaten halkı korumaya yönelik bir tavır değil mi? (CHP sıralarından alkışlar) Sizin ayrıca “kamu” lafı ne demek, bunu anlamış değilim.

Bakın bununla ilgili başka bir şey daha söyleyeyim. Anayasa’mızın 56’ncı maddesinde çok net, açık diyor ki:  Herkes, temiz ve yaşanabilir bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevrenin korunması, çevre kirliliğinin önlenmesi devletin ve bireyin görevidir.

Siz Hükûmet olarak çevreyi kirletmeye neden olan bu faktörleri nasıl pas geçiyorsunuz anlamış değilim. Merak ettim, Sayın Bakan bu konuda herhangi bir bilgi vermeyince 2013 yatırım planlarına baktım. 1997 yılından önce acaba kaç tane proje ÇED kapsamının dışına itilmek isteniyor? Oturdum saydım Sayın Bakanım, 354 proje ÇED kapsamının dışına sayenizde çıkarılıyor. Bunların içerisinde yapım aşamasında olan var, bitmiş olan var, faaliyete geçmiş olan var; bunların içerisinde termik santraller var, hidroelektrik santraller var, HES’ler var, kara yolları var; var da var. Şimdi, merak ediyorum, Sayın Bakanıma soruyorum: Acaba bu yasalaşırsa geçmişte HES’lerden dolayı ya da bu olumsuzluklardan dolayı mahkemeye gidip de mahkemenin durdurma, tedbir kararı aldırdığı kaç tanesi muaf olacak? Bununla ilgili bir açılama yapabilir misiniz?

Size bir şey daha söylemek istiyorum Sayın Bakanım. Böyle kanunları dolanarak, insan sağlığını ne yaşanabilir bir çevreyi  geliştirmek anlamında mümkün değil. Yüksek yargının kararıyla bu kadar inatlaşmak da Adalet ve Kalkınma Partisinin tüzüğüne mi uygun ya da, bunu anlamış da değilim. Neden, yargının 3 defa bozduğu bir maddeyi tekrar tekrar yönetmelikle kanunlaştırmak istiyorsunuz, vicdanlarınıza bırakıyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

14’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 14’üncü madde kabul edilmiştir.

15’inci madde üzerinde iki önerge vardır okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 460 sıra sayılı yasa tasarısının 15’inci maddesindeki “Bakanlar Kurulu” ifadesinin “Bakanlık” olarak değiştirilmesini arz ederiz.

        Ferit Mevlüt Aslanoğlu              Aydın Ağan Ayaydın          Haluk Ahmet Gümüş

                    İstanbul                                     İstanbul                               Balıkesir

                  Musa Çam                               Müslim Sarı                         Kazım Kurt

                       İzmir                                       İstanbul                               Eskişehir

                                   Bülent Kuşoğlu                         Rahmi Aşkın Türeli

                                          Ankara                                           İzmir

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 15’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

              Mustafa Kalaycı                         Mehmet Şandır                      Enver Erdem

                     Konya                                       Mersin                                  Elâzığ

              Necati Özensoy                                Ali Öz                             Erkan Akçay

                      Bursa                                       Mersin                                 Manisa

“Madde: 15 – Bu kanun hükümleri Bakanlar Kurulu tarafından yürütülür.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN –  Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Kısa bir değerlendirme müsaadenizle…

BAŞKAN – Buyurunuz.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Sayın Başkanım, şimdi, bir önergemiz oldu bu 12’nci maddeyle ilgili, orada “kamu yatırım programı” diye biz bir düzenleme yaptık “kamu” kelimesini ilave ettik. Şimdi, değerli hatip burada diyor ki: “Kamu yararı…” Bu, kamu yararına bir ÇED uygulaması, bir düzenleme değil ki, kamu yatırım programlarıyla ilgili, 1997 öncesiyle ilgili düzenleme. Ama siz burada…

MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) – Yani özel olunca, yasaklama olunca çevreyi kirletmek serbest anlamına mı geliyor?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Hayır, efendim. Bakın, ben sizi dikkatle dinledim. Siz diyorsunuz ki: “Kamu yararına bir düzenleme yapılıyor eğer ifade ediyorsa proje.” Biz kamu yatırım programlarından bahsediyoruz 1997 öncesi. Onun için nasıl anlaşılıyor, ben bunu anlamakta zorlanıyorum.

Bir diğer konu: Burası yasama Meclisi yani burada…

OKTAY VURAL (İzmir) – Yatırım programında “özel” var mı Sayın Bakan?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – …yasama Meclisinde kanunları arkadan dolanarak yasama yapılır diye bir şey var mı?

MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) – Sayın Bakanım, 3 kez yönetmelik değiştirdiniz.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Yasama faaliyetlerini yapıyoruz bakınız.

MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) – Yargı reddetmesine rağmen kamulaştırmak istiyorsunuz.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katkı sağlarsınız sağlamazsınız, eleştirirsiniz ama yasama faaliyetini küçümsemek gibi, bu yasa çok önemlidir, bu yasama faaliyeti iyidir, bu kötüdür diye bir şey olur mu? Yasama faaliyeti bu. Sonra yargı denetimine tabidir, yargıya gider, Yüce Mahkemeye gider.

MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) – 3 kez bozdu zaten yargı.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Bu ayrı bir şey ama kanunların arkasından dolanarak kanun çıkarıyorsunuz gibi bir yaklaşımı da ben anlamakta zorlanıyorum.

Bir diğer konu…

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, yatırım programı kamu değil mi zaten? Yatırım programında özel yatırım var mı?

BAŞKAN – Sayın Bakan, Sayın Bakan, önergeyle ilgili…

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Bu son okuttuğumuz önergeye katılıyor musunuz?

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Bakan, yatırım programında “özel” var mıdır?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – 1997 sonrası projeler için ÇED’in isteneceğini net bir şekilde söyledik. 1997 öncesi kamu yatırım programlarıyla ilgili yaşanan bir sorunu çözmeye dönük bir düzenlemedir diyorum.

Sayın Başkan, katılamıyoruz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Bakan, yatırım programında özel var mı?

MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) – Sayın Bakanım, bakın, bir şey ifade edeyim. Enerji Kanunu’nu biz ne zaman görüştük? ÇED’den muaf tuttunuz 2018’e kadar.

BAŞKAN – Sayın Bakan, önergeye katılıp katılmadığınızı sordum.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılmıyoruz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, yatırım programı dediği zaten kamu yatırım programıdır, kamu yatırımıdır. Özel yatırım olur mu, var mı?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Efendim, bu itirazlardan dolayı bir yanlış anlaşılma olmasın diye özellikle “kamu”yu da ilave etmeyi uygun bulduk yani.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bırak, Allah’ını seversen. Yani, yahu, yatırım programı devletin yatırım programı, kamu. Buna kamu deseniz ne olur, demeseniz ne olur?

BAŞKAN – Şimdi, Sayın Bakan, Sayın Vural karşılıklı konuşmayınız.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Çekelim önergeyi istiyorsanız, çekelim önergeyi. Yani biz sadece netleştirelim, yanlış anlaşılmalara…

OKTAY VURAL (İzmir) – Ya, ne netleşsin ya…

BAŞKAN – Sayın Vural, kim konuşacak grubunuzla ilgili önergede?

OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Maddenin daha anlaşılır hâle getirilmesi amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 460 sıra sayılı yasa tasarısının 15’inci maddesindeki “Bakanlar Kurulu” ifadesinin “Bakanlık” olarak değiştirilmesini arz ederiz.

                                                                        Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Çam, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

MUSA ÇAM (İzmir) – Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri; yürütme ve yürürlük maddesiyle 15 maddelik bir kanunun sonuna gelmiş bulunuyoruz. Ümit ederiz ki böyle torba kanunlar artık Parlamentoya gelmesin çünkü torba kanunun 6 tanesi sosyal güvenlik, diğerleri de farklı kanunlarla ilişkili.

Bu, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası’nın 73’üncü maddesinde hastaların sağlık hizmetlerine erişimini kısıtlayacak iki önemli değişiklik yapmaktadır burada. Bunlardan bir tanesi, sağlık hizmetlerinin finansmanı büyük ölçüde hastaya yüklenmektedir. Devlet hastaneleri ve kamu üniversiteleri tıp fakülteleri hastaneleri dışında kalan, vakıf üniversiteleri de dâhil Sosyal Güvenlik Kurumuyla sözleşmeli bütün sağlık kuruluşlarından sağlık hizmeti alan vatandaşların ödeyeceği ilave ücret 1 kat daha artırılmaktadır. Özel hastaneler, vakıf üniversitesi eğitim ve araştırma hastaneleri, tıp merkezi ve poliklinikler gibi sağlık kuruluşlarına başvuran hastadan Sağlık Uygulama Tebliği’nde belirtilen sağlık hizmeti ücretinin 2 katı ilave ücret alınabilecektir. Alınabilecek ilave ücretin miktarını Bakanlar Kurulu belirleyecek. Bu miktar, sağlık hizmeti bedelinin önce yüzde 30’u, sonra yüzde 70’i, ardından yüzde 90’ına kadar iken yapılması planlanan değişiklikle yüzde 200’üne çıkarılmaktadır. Böylece hastanın başvurduğu bir vakıf üniversitesi hastanesinde, örneğin bir apse var ise veya başka bir deneme ise bunun için 150 lira olan ücretin 300 lirasını hasta kendi cebinden ödeyecektir. Aynı hastanede hasta küçük bir bademcik ameliyatı olacaksa, ufak bir operasyon olacaksa ve bunun ücreti 400 lira civarında ise hastanın cebinden 800 lira para çıkacaktır arkadaşlar. Dolayısıyla, özel sağlık hizmetlerinin finansmanı için hastaların yükü artırılırken hekim ücretlerinin düştüğünü, aradaki farkın en büyük sağlık sermayesine akıtıldığını görmek gerekir.

Değerli arkadaşlar, ikinci önemli mesele de ÇED raporu. Benden önce de arkadaşlar söyledi, daha önce mahkemelerin vermiş olduğu durdurma kararına karşı şimdi, bu düzenlemeyle birlikte mahkeme kararları ortadan kaldırılmak istenmektedir ve mahkeme kararlarına karşı bir hile yapılmaktadır, artık bazı yatırımlarda ÇED raporu istenmemektedir. Bazı otoyolların, termik santrallerin yapımıyla ilgili, köprüyle ilgili Boğaz Köprüsü’yle ilgili yapılacak olan inşaatlarda ÇED raporu istenmemektedir. Bu doğru bir karar değildir ve yargı kararları buradan baypas yapılmaktadır, bunu şiddetle reddediyoruz.

Değerli arkadaşlar, geçtiğimiz günlerde Sayın Bakan, 17 Mayısta, Sayın Bülent Arınç’ın da Amerika’da olduğunu fırsat bilerek Bursa’daydı kendisi ve Bursa’da Olay TV’ye çıktı, bir açık oturuma katıldı. Bu açık oturumda gazeteci Mustafa Özdal Sayın Bakana soru soruyor, diyor ki: “Sayın Bakan, işte, Türk Hava Yollarında yaşanan bir grev var ve ÇAYKUR’da yaşanan olaylar var, bunlarla ilgili ne diyorsunuz?” Sayın Bakan da diyor ki: “Ben, 20’nci yüzyıl kafasıyla 2013 yılında sendikacılık yapacak adam değil, adam gibi adam arıyorum, sendikacı arıyorum.” Ve ilave ediyor, diyor ki: “Türk Hava Yollarında bütün maddelerde anlaşma oldu ama sendika bütün maddeleri bir tarafa bıraktı, 305 kişiyi dayattı ve bundan dolayı da greve çıkmak durumunda kaldılar.” Sayın Bakan, doğru söylemiyorsunuz. Toplu sözleşmede “Taraflar bir araya gelip maddeleri müzakere ettiklerinde hangi maddeler kabul edilmişse onlar tutanak altına alınır ve alınmayanlar da sürüncemede kalır ve devam eder.” der. Bugüne kadar Türk Hava Yolları ile HAVA-İŞ Sendikası arasında hiçbir madde üzerinde bir mutabakat sağlanamamıştır ve dolayısıyla da 305 kişi dayatılmamıştır. Ama şunu kabul etmemiz gerekir ki, siz bu ülkenin Çalışma Bakanısınız, siz adam gibi bir sendikacı arıyorsunuz, doğru ama biz de gerçekten görevini yapan bir Çalışma Bakanı arıyoruz.

Yani şimdi, ÇAYKUR’u örnek gösteriyorsunuz, ÇAYKUR’da 9 bin kişi… Sizin söylediğiniz gibi değil, orada da maddeler üzerinde anlaşılamadı, orada da bir mutabakat yok. Ama bir şey daha oldu: Şu andan itibaren ÇAYKUR Genel Müdürü, ÇAYKUR Genel Müdür muavinleri, ilgili müdürler işçilere zorla baskı yapıyorlar, sizin arka bahçeniz olan ÖZGIDA-İŞ Sendikasına işçileri zorla götürüyorlar ve önümüzdeki günlerde göreceksiniz…

Sayın Salim Uslu burada mı değil mi, bilmiyorum.

SALİM USLU (Çorum) – Burada.

MUSA ÇAM (Devamla) – Evet, buradalar.

Daha önce bu denendi. Türkiye’de size biat etmeyen, size teslim olmayan tüm sendikalardan zorla, baskıyla, tehditle, şantajla işçileri istifa ettiriyorsunuz, kendi arka bahçenize götürüyorsunuz ve oralara üye yapıyorsunuz, sonra da diyorsunuz ki: “Ben adam gibi sendikacı arıyorum.” Bunlar mı adam gibi sendikacı peki?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSA ÇAM (Devamla) - Yani sizin zorla götürdüğünüz, istifa ettirdiğiniz ve arka bahçeliğinizi yapan sendikalar adam gibi sendikalar oluyor ama direniş yapan, grev yapan arkadaşlar da, onlar adam gibi sendika olmuyorlar.

Sayın Bakan, doğru yolda değilsiniz, yanlış istikamette gidiyorsunuz ve bunları yapmamanız gerekiyor. Sizin Çalışma Bakanı olarak işçinin, emekçinin, ezilenlerin, yoksulların hakkını savunmanız gerekirken burada yanlış istikamette gidiyorsunuz. Sizi uyarıyoruz Sayın Bakan.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Çam.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

15’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Böylece, ikinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Tasarının tümünün oylamasına geçmeden önce lehte Bolu Milletvekili Ali Ercoşkun, aleyhte Kütahya Milletvekili Alim Işık konuşacaklardır.

Buyurunuz Sayın Ercoşkun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iki bölüm hâlinde görüşmüş olduğumuz kanun tasarısında oldukça önemli meseleleri çözüme kavuşturmuş bulunuyoruz.

Emeği geçen bütün çalışanlara, katkıda bulunan bütün bürokratlara, milletvekili arkadaşlarımıza, gecenin bu saatinde burada bulunan bütün arkadaşlarımıza ayrı ayrı teşekkür ediyoruz, kanunun hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyoruz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Ercoşkun.

Aleyhte, Kütahya Milletvekili Alim Işık.

Buyurunuz Sayın Işık. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.

460 sıra sayılı Tasarı’nın aleyhinde söz aldım. Neden aleyhinde söz aldığımı da birkaç cümleyle özetlemek istiyorum ancak ondan önce tasarının içerisinde yer alan birkaç düzenlemenin kamuoyunda ciddi bazı sorunları çözeceğine inanıyorum. En azından, 5084 sayılı Teşvik Yasası’nın devamı niteliğindeki düzenleme yerindedir. Bundan dolayı teşekkür ediyorum. Yine, yabancı öğrencilerin genel sağlık sigortası kapsamına alınmasıyla ilgili düzenleme de yerindedir. Ancak şu dört konuda tasarı önerilerimize rağmen değişmemiştir, yüce Genel Kurul bu konudaki önerilerimize onay  vermemiştir. Ancak bundan sonraki düzenlemelerde bunların en azından tekrar gündeme getirilerek mutlaka çözüme kavuşturulmasını temenni ettiğimi ifade etmek istiyorum.

Birincisi, ÇED raporu konusundaki, şaibeleri ortadan kaldıracak bir düzenleme değildir. Hâlen birçok ilimizde yargıya gitmiş, yürütmeyi durdurma kararı almış veya aleyhte yargı kararı olan birçok konu bu düzenlemeyle yeniden tartışmaya açılacaktır. Onun için, bunun aleyhindeyim.

İkincisi, “varlık barışı” adı altındaki konu açıklığa kavuşturulmamıştır, özellikle PKK terör örgütünün kara para aklama konusundaki iddialar cevaplanmamıştır; buradan yararlanıp yararlanılamayacağı konusu, maalesef, Hükûmet tarafından net bir dille ifade edilmemiştir.

Bir diğer önemli konu, üniversite öğretim üyelerinin ikinci öğretim ücretinden vazgeçmesi hâlinde fazla mesai alabileceği, aksi takdirde bundan yararlanamayacağı konusudur. Zaten uygulama böyledir. Bunun getirilmesinin hiçbir anlamı yoktur. Şimdi, bir üniversite öğretim üyesine siz “İkinci öğretim ücreti almayın, onun yerine fazla mesai ücreti alabilirsiniz.” derseniz, bu, kelimenin en hafifiyle, öğretim üyesiyle alay etmektir çünkü bir saatlik ek ders ücreti, oradan gelecek üç dört saatlik fazla mesai ücretinden daha fazladır. Dolayısıyla, pratikte hiçbir anlamı olmayan bir düzenlemedir. Bunun, mutlaka, öğretim üyesi fazla mesaiye kalıyorsa onun da yararlanabileceği bir şekle dönüştürülmesi lazımdır. Keşke bunu çözebilmiş olsaydık.

Bir diğer konu: Özel hastanelerin alacağı katkı payının Bakanlar Kurulu kararıyla 2 katına kadar çıkarılabileceği şeklinde bir düzenleme burada yer almaktadır. Zaten son dönemde son derece sıkıntılı olan hastaların yeniden üzerine yük getirecek bir düzenlemeye onay vermemiz mümkün değildir. Onun için, bu konunun da maalesef, çözülmemesi bizleri üzmüştür. Özellikle bu konudaki sıkıntıların had safhada olduğunu bir kez daha altını çizerek sizlerle paylaşmak istiyorum.

Her şeye rağmen, tasarının hayırlı olması temennisiyle, aleyhinde oy kullanacağımızı da ifade ederek tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Işık.

Bakanın kısa bir açıklama talebi vardır.

Buyurunuz Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Değerli Milletvekili Musa Bey burada sendikalarla ilgili bir açıklama yaptı. Şimdi, iki olay; bunlardan biri ÇAYKUR’da, diğeriyse Türk Hava Yollarındaki grev meselesi. Çalışma bakanı, tabii ki, çalışma hayatının tüm aktörlerinden yanadır ama emek çok daha önemlidir çalışma bakanı için.

Şimdi, ÇAYKUR’da tüm toplu sözleşmeye konu olan haklar ÇAYKUR işçisine yansıtıldı, bir.

İki: İlave olarak 5 milyon lira, her işçiye 250 TL olmak üzere, kampanya için, diğer sözleşmelerden farklı olarak sendikaya verilmesine rağmen, sendika, bu ilaveyi de vermemize rağmen almayı beceremedi. Bunu açıkça söylüyorum, almayı beceremeyip greve gitti, sabahleyin de grev yapacak işçi bulamadı. Şimdi, bu sendikacılık mı? Bunu soruyorum ve bunu size söylemiyorum, bunu bizzat sendika yetkililerine söyledim. Yanlış yapıyorsunuz diye iki gece, kendilerini medyaya da konu etmeden, bu sorunun çözümü konusunda, emeğin bir kazanımıdır, sendikanın bir kazanımıdır dedik, bir.

“Türk Hava Yollarında greve neden nedir?” diye ben… Sizin arkadaşlarınız -isimlerini vermiyorum- grubunuzdaki arkadaşlar dediler ki: “Evet, Sayın Bakanım, tek bir konu var, 305 işçi.” Onun için ben dedim ki: “305 işçinin dışında, Türk Hava Yollarıyla HAVA-İŞ arasında hiçbir sorun yok. Keşke bu anlaşma imzalansaydı da, 305 kişinin yargıda olan konusunu birlikte takip etseydik.”

Bu iki olay 2013 sendikacılığı değil, 20’nci yüzyıl sendikacılığıdır, onun için kaybetmeye mahkûmdur. Emeğe kaybettirmeye sendikaların hakkı yoktur; sendikaların görevi emeğe kazandırmaktır, emeğe kaybettirmek değildir. Bu ikazımı yaptım Musa Bey.

Ben, kanunun hayırlı olmasını diliyorum, teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:

“Oy sayısı:      244

 Kabul:            219

 Ret:                  25 (x)

                        Kâtip Üye                                                  Kâtip Üye

                   Mustafa Hamarat                                   Muhammet Bilal Macit

                            Ordu                                                       İstanbul”

Böylece tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Şimdi, 4’üncü sırada yer alan, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

4.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/759) (S. Sayısı: 453)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

5’inci sırada yer alan, Türk Petrol Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

5.- Türk Petrol Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/725) (S. Sayısı: 450)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Bundan sonra da komisyon bulunamayacağı anlaşıldığından, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleriyle komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 22 Mayıs 2013 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati: 00.19

 

                           

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.