Dilek AKARSU Normal 26011 2 0 2014-01-22T14:01:00Z 2014-01-22T14:01:00Z 106 59398 338573 2821 794 397177 14.00 false 0 0 nk 0 nk 0 0 false false false TR X-NONE X-NONE 0 nk 0 nk

DÖNEM: 24                            CİLT: 50                    YASAMA YILI: 3

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

101’inci Birleşim

8 Mayıs 2013 Çarşamba

 

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

   I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- Malatya Milletvekili Ömer Faruk Öz’ün, Vakıflar Haftası’na ilişkin gündem dışı konuşması ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı

2.- İzmir Milletvekili Erdal Aksünger’in, İzmir ili Gaziemir ilçesinin Sarnıç beldesinde 2/B yasası nedeniyle mağdur olan vatandaşların sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, sağlık çalışanlarının sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, Kırklareli’nin Lüleburgaz ilçesinde faaliyet gösteren Plasko Plastik Fabrikasında sendikaya üye oldukları için işten çıkarılan işçilerin durumuna ilişkin açıklaması

2.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan’ın, İş Sağlığı ve İş Güvenliği Haftası’na ve TÜPRAŞ İzmit Rafinerisinde bir vananın arızalanması neticesinde yaşanan gaz sızıntısı olayına ilişkin açıklaması

3.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, PKK’nın silahlarının gölgesinde ve tehditleri altında bir anayasa yapımı süreci yaşandığına ve bu duruma rıza göstermeyeceklerine ilişkin açıklaması

4.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, Anadolu Ajansının giderek Hükûmetin sesi olmaya başladığına ve halkın ajansı olduğunu anlaması gerektiğine ilişkin açıklaması

5.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Ethem Kuriş’in görev yerinin değiştirilmesiyle ilgili iddialara ilişkin açıklaması

6.- Çorum Milletvekili Tufan Köse’nin, Alevi yurttaşların evlerinin işaretlenmesi olaylarına ve Hükûmeti bu konuda acilen önlem almaya davet ettiğine ilişkin açıklaması

7.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Yozgat’ın Sarıkaya ilçesi Yoncalık mevkisinde cami olması şartıyla bağışlanan bir taşınmazın turistik bir otele dönüştürüldüğüne ve bu konuda duyarlılık gösterilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

8.- Bursa Milletvekili İlhan Demiröz’ün, Bursaspor Kulübü Başkanı İbrahim Yazıcı’ya Allah’tan rahmet, ailesi ve Bursaspor camiasına başsağlığı dilediğine ilişkin açıklaması

9.- Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın, Adana’da mevsim normallerinin çok üstündeki sıcaklar nedeniyle ürünlerde meydana gelen zararların tespit edilmesi ve çiftçilerin mağduriyetlerinin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

10.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Dersim Laç Deresi mevkisinde bulunan mağaralarda ortaya çıkan toplu mezarlarla ilgili bir çalışma yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

11.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın gündem dışı konuşmaya cevabındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

12.- Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü’nün, Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlu’nun CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

13.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü ve arkadaşlarının verdiği Meclis araştırması önergesindeki bir cümleye ilişkin açıklaması

14.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Bulgaristan’daki Hak ve Özgürlükler Partisi Genel Başkanı Ahmet Doğan’ın iddialarına ilişkin açıklaması

15.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin yaptığı açıklamaya ilişkin açıklaması

 

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 19 milletvekilinin, Tokat ilindeki çiftçilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/609)

2.- İstanbul Milletvekili Umut Oran ve 23 milletvekilinin, AB ile müzakere sürecinde “Yargı ve Temel Haklar” başlıklı 23’üncü fasıl ile “Adalet, Özgürlük ve Güvenlik” başlıklı 24’üncü faslın açılmamasının nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/610)

3.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker ve 24 milletvekilinin, performansa dayalı ek ödeme sisteminin yanlışlıklarının ve performans sisteminin dayanması gereken parametrelerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/611)

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- BDP Grubunun, cezaevlerindeki ağır hasta mahkûmların durumlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilen (10/548) esas numaralı Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergenin görüşmelerinin, Genel Kurulun 8 Mayıs 2013 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- MHP Grubunun, Çukurova bölgesindeki mısır üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi (10/449) ve Çukurova bölgesindeki pamuk üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi (10/462) amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergelerinin, Genel Kurulun 8 Mayıs 2013 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü ve 21 milletvekili tarafından 12/5/2013 tarihinde Bulgaristan'da yapılacak seçimlerde bir siyasi partiyi destekleyen faaliyetlerde bulunan mülki idare amirlerinin faaliyetlerinin araştırılması ve gerekli önlemlerin alınması amacıyla 8/5/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 8 Mayıs 2013 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü’nün CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

2.- Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü’nün, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın yaptığı açıklama sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

4.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında AK PARTİ Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

5.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın görüşülen kanun tasarısının ikinci bölümü üzerinde şahsı adına yaptığı konuşma sırasında Barış ve Demokrasi Partisine sataşması nedeniyle konuşması

 

IX.- SEÇİMLER

A) Komisyonlara Üye Seçimi

1.- Toplumsal barış yollarının araştırılması ve çözüm sürecinin değerlendirilmesi amacıyla kurulan (10/576, 577, 578) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna üye seçimi

 

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)

3.- Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/751) (S. Sayısı: 452)

4.- Petrol Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/725) (S. Sayısı: 450)

XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, yatırımlarla ilgili bir Başbakanlık genelgesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı (7/19145)

2.- Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, yatırımlarla ilgili bir Başbakanlık genelgesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı (7/19148)

3.- Antalya Milletvekili Arif Bulut’un, kamuya ait taşınmazların tahsisi ile ilgili genelgeye ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı (7/19153)

4.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, personele yönelik kurslara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet Sağlam’ın cevabı (7/20515)

5.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, kamu kurum ve kuruluşlarına ait taşınmazlar hakkındaki tasarruflar için öngörülen izin süreci ile ilgili mağduriyetlere ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı (7/20586)


I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 15.03’te açılarak sekiz oturum yaptı.

Eskişehir Milletvekili Salih Koca, Eskişehir Uluslararası Yunus Emre Kültür ve Sanat Haftası kutlamaları ve etkinliklerine,

Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idam edilişlerinin 41’inci yıl dönümüne,

Muş Milletvekili Sırrı Sakık, Dersim katliamına ve Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ile Hüseyin İnan’ın idam edilişlerinin 41’inci yıl dönümüne,

İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.

İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt, İstanbul’da 1 Mayıs kutlamalarında ve Deniz Gezmiş ile arkadaşlarının 6’ncı Filo’yu denize döktüğü yer olan Dolmabahçe’ye yapılan yürüyüşte yaşanan olaylara,

Iğdır Milletvekili Sinan Oğan,

Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu,

Açık Öğretim Fakültesi öğrencilerinin sorunlarına;

Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, Malatya Kürecik’te kurulan üsse ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın bu üsle ilgili açıklamalarına,

Adana Milletvekili Muharrem Varlı, Hükûmetin mısır ithalatını bir an önce durdurması gerektiğine,

Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri, AKP Hükûmetinin mültecilerle ve Suriye’yle ilgili politikasının yanlış olduğuna ve bunu yeniden gözden geçirmesi gerektiğine,

Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idam edilişlerinin 41’inci yıl dönümüne,

Mersin Milletvekili Mehmet Şandır, MHP Grubu olarak, Bursaspor Kulübü Başkanı İbrahim Yazıcı’ya Allah’tan rahmet dilediklerine ve Yunus Emre Kültür ve Sanat Haftası’na,

Bingöl Milletvekili İdris Baluken, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ile Hüseyin İnan’ın idam edilişlerinin 41’inci yıl dönümüne ve Dersim katliamına,

İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ile Hüseyin İnan’ın idam edilişlerinin 41’inci yıl dönümüne ve halkı için ölen bütün devrim şehitlerini saygıyla andığına,

İlişkin birer açıklamada bulundular.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) Başkanı Jean-Claude Mignon'un beraberinde bir heyet ile birlikte ülkemizi ziyaret etmesinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 30/4/2013 tarih ve 48 sayılı Kararı ile uygun bulunduğuna,

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa Birliği Konseyi İrlanda Başkanlığı tarafından 12-13 Mayıs 2013 tarihlerinde İrlanda'nın başkenti Dublin’de düzenlenecek olan Parlamento Çevre ve Enerji Komisyonları Başkanları Toplantısı’na katılması Genel Kurulun 30/4/2013 tarihli 98'inci Birleşiminde kabul edilen heyeti oluşturmak üzere AK PARTİ Grubunun bildirmiş olduğu isme,

İlişkin tezkereleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Bursa Milletvekili Necati Özensoy ve 19 milletvekilinin, ülkemizde enerji sektörünün sorunlarının (10/606),

Adıyaman Milletvekili Salih Fırat ve 28 milletvekilinin, Güneydoğu Anadolu Projesi'nin ekonomik kalkınma, sosyal gelişme ve temel altyapı yatırımlarının bölgeye ne gibi yansımaları olduğunun ve projelerin gerçekleştirilme oranlarının (10/607),

Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 19 milletvekilinin, ülkemizde organ nakillerinde ve organ bağışında yaşanan sorunların (10/608),

Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

(10/74, 471, 472, 473, 474, 475) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının süre uzatımına ilişkin tezkeresi okundu; daha önce verilen üç aylık çalışma süresini doldurması nedeniyle İç Tüzük’ün 105’inci maddesine göre Komisyona bir aylık ek süre verildiği bildirildi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türk-Amerikan Dernekleri Federasyonu tarafından 16-18 Mayıs 2013 tarihlerinde ABD'nin New York şehrinde düzenlenecek olan 32’nci Türk Günü etkinliklerine katılım sağlanması hususuna ilişkin tezkeresi kabul edildi.

BDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmının 418’inci sırasında yer alan TSK'da yaşanan şüpheli asker ölümlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesinin (10/445) görüşmelerinin Genel Kurulun 7 Mayıs 2013 Salı günkü (bugün) birleşiminde yapılmasına,

MHP Grubunun, 1/6/2012 tarih ve 5354 sayı ile aile kurumumuzun güçlendirilmesi için, ülkemizde meydana gelen, birçok ailenin dağılması ve çocuklarımızın mağdur olmasına neden olan boşanma olaylarının ve sebeplerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilen Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun 7 Mayıs 2013 Salı günkü (bugün) birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına,

CHP Grubunun, 13/4/2012 tarihinde İstanbul Milletvekili İhsan Özkes ve 21 milletvekili tarafından Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait yerlerde ikamet eden din görevlilerine açılan ecrimisil davalarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (355 sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 7 Mayıs 2013 Salı günkü (bugün) birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına,

İlişkin önerileri yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.

AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine; 7, 14, 21 ve 28 Mayıs 2013 Salı günkü birleşimlerinde bir saat sözlü soruların görüşülmesini müteakip diğer denetim konularının görüşülmeyerek gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında yer alan işlerin görüşülmesine; 8, 15, 22 ve 29 Mayıs 2013 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesine; 450 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi yapılan görüşmelerden sonra kabul edildi.

İstanbul Milletvekili İhsan Özkes, Malatya Milletvekili Ömer Faruk Öz’ün CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında şahsına,

Malatya Milletvekili Ömer Faruk Öz, İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında şahsına,

Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk, İstanbul Milletvekili Bülent Turan’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında Cumhuriyet Halk Partisine,

İstanbul Milletvekili İhsan Özkes, İstanbul Milletvekili Bülent Turan’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında şahsına,

İstanbul Milletvekili Bülent Turan, 2 kez, İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında şahsına,

İstanbul Milletvekili İhsan Özkes, İstanbul Milletvekili Bülent Turan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında şahsına,

Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında AK PARTİ Grubuna,

İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında CHP Grubuna,

Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine,

İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında Cumhuriyet Halk Partisine,

Bingöl Milletvekili İdris Baluken, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında Barış ve Demokrasi Partisine,

Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında şahsına,

Sataşmaları nedeniyle birer konuşma yaptılar.

Bingöl Milletvekili İdris Baluken, Kastamonu Milletvekili Mustafa Gökhan Gülşen’in BDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasındaki bazı ifadelerine,

Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk, İstanbul Milletvekili Bülent Turan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasındaki bazı ifadelerine,

Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün açıklaması sırasındaki bazı ifadelerine,

Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın açıklaması sırasındaki bazı ifadelerine,

İlişkin birer açıklamada bulundular.

Kırklareli Milletvekili Mehmet S. Kesimoğlu’nun (2/666) esas numaralı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununun İki Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının:

1’inci           sırasında bulunan         (6/80),

51’inci                                         (6/305),

113’üncü                                     (6/500),

140’ıncı                                       (6/633),

186’ncı                                        (6/775),

260’ıncı                                       (6/947),

261’inci                                       (6/954),

277’nci                                        (6/1028),

333’üncü                                     (6/1143),

338’inci                                       (6/1149),

362’nci                                        (6/1180),

364’üncü                                     (6/1182),

365’inci                                       (6/1183),

367’nci                                        (6/1188),

368’inci                                       (6/1190),

369’uncu                                     (6/1191),

546’ncı                                        (6/1449),

673’üncü                                     (6/1640),

771’inci                                       (6/1762),

778’inci                                       (6/1771),

830’uncu                                     (6/1832),

832’nci                                        (6/1834),

896’ncı                                        (6/1917),

929’uncu                                     (6/1953),

959’uncu                                     (6/1986),

1006’ncı                                      (6/2034),

1007’nci                                      (6/2035),

1046’ncı                                      (6/2079),

1109’uncu     sırasında bulunan       (6/2150),

1253’üncü                                   (6/2320),

1448’inci                                     (6/2532),

1558’inci                                     (6/2653),

1628’inci                                     (6/2730),

1680’inci                                     (6/2793),

1716’ncı                                      (6/2833),

1971’inci                                     (6/3107),

1972’nci                                      (6/3108),

1973’üncü                                   (6/3109),

1974’üncü                                   (6/3110),

1982’nci                                      (6/3118),

1983’üncü                                   (6/3119),

1984’üncü                                   (6/3120),

2021’inci                                     (6/3159),

2071’inci                                     (6/3209),

2191’inci                                     (6/3331),

2230’uncu                                   (6/3370),

2335’inci                                     (6/3477),

2336’ncı                                      (6/3478),

2337’nci                                      (6/3479),

2341’inci                                     (6/3483),

2348’inci                                     (6/3490),

2350’nci                                      (6/3492),

Esas numaralı sözlü sorulara, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz cevap verdi.

Soru sahiplerinden Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu, cevaba ilişkin görüşlerini açıkladı.

Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz da bu görüşle ilgili açıklamada bulundu.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156),

2’nci sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının (1/484) (S. Sayısı: 287),

Görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

3’üncü sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu’nun (1/751) (S. Sayısı: 452), görüşmelerine devam edilerek 16’ncı maddesine kadar kabul edildi.

İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın görüşülen kanun tasarısının 8’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşma sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle bir konuşma yaptı.

Alınan karar gereğince, 8 Mayıs 2013 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere 00.51’de birleşime son verildi.

 

                                                         Mehmet SAĞLAM

                                                             Başkan Vekili

 

         Mine LÖK BEYAZ        Muhammet Rıza YALÇINKAYA         Özlem YEMİŞÇİ

               Diyarbakır                                   Bartın                                    Tekirdağ

                Kâtip Üye                                Kâtip Üye                                Kâtip Üye

 

                               Tanju ÖZCAN                               Bayram ÖZÇELİK

                                       Bolu                                                Burdur

                                  Kâtip Üye                                         Kâtip Üye

 


II.- GELEN KâĞITLAR

NO: 149

 

8 Mayıs 2013 Çarşamba

Tasarı

1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Yemen Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/773) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

Teklifler

1.- Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1506) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

2.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker’in; Türk Ceza Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1507) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.04.2013)

3.- Kars Milletvekili Mülkiye Birtane’nin; Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1508) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.04.2013)

4.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; İcra ve İflas Kanununa Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (2/1509) (Adalet; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

5.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın; Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1510) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

6.- Adana Milletvekili Ali Demirçalı ve İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin’in; İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1511) (Plan ve Bütçe ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

7.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer’in; 28 Nisan Gününün İş Kazalarında Hayatını Kaybedenleri Anma ve Yas Günü İlan Edilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/1512) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

8.- İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli’nin; Belediye Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1513) (İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.05.2013)

9.- İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli’nin; Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1514) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 06.05.2013)

Tezkereler

1.- Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu’nun Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1213) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 06.06.2013)

2.- İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1214) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 06.06.2013)

3.- Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1215) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 06.06.2013)

4.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1216) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 06.06.2013)

5.- Bursa Milletvekili İsmail Aydın’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1217) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 06.06.2013)

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 19 Milletvekilinin, Tokat ilindeki çiftçilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/609) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.03.2012)

2.- İstanbul Milletvekili Umut Oran ve 23 Milletvekilinin, AB ile müzakere sürecinde 23 ve 24 numaralı fasılların açılmamasının nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/610) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.03.2012)

3.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker ve 24 Milletvekilinin, sağlıkta performansa dayalı ek ödeme sisteminin yol açtığı sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/611) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.03.2012)

Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri

1.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Erzurum’un Hınıs ilçesinde yaşanan su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18967)


8 Mayıs 2013 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM

KÂTİP ÜYELER : Tanju ÖZCAN (Bolu), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 101’inci Birleşimini açıyorum.

III.- YOKLAMA

 BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

On dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 14.07

 

 


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.19

BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM

KÂTİP ÜYELER : Tanju ÖZCAN (Bolu), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 101’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – Açılışta yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Konuşma süreleri beşer dakikadır. Hükûmet bu konuşmalara cevap verebilir, Hükûmetin süresi yirmi dakikadır.

Gündem dışı ilk söz, Vakıflar Haftası münasebetiyle söz isteyen Malatya Milletvekili Sayın Ömer Faruk Öz’e aittir.

Buyurun Sayın Öz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Malatya Milletvekili Ömer Faruk Öz’ün, Vakıflar Haftası’na ilişkin gündem dışı konuşması ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı

ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Vakıflar Haftası nedeniyle gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Vakıf olgusu, “hayır ve yardımseverlik” kavramını şahsi bir iş olmaktan çıkartıp kurumsal bir yapıya dönüştürmedir. Vakıfta farklı işleyişler olsa da esas amaç, Allah rızası için yardım etme, hayırla yâd edilme ve ebediyete kadar adın saklı kalmasıdır. Daha açık belirtmek gerekirse, vakıf, şahsın taşınır veya taşınmaz malını, Allah rızası için, hayır duygusu ve insan sevgisiyle, bir karşılık beklemeksizin, ebediyen hizmetin devam edebilmesi için şahsi mülkiyetinden çıkartıp kamuya bağışlamasıdır.

Vakıflar -etkileri faaliyet gösterdikleri coğrafyalarla sınırlı kalmıyor- uzun yıllardır bütün dünyayı saran medeniyetimizin değerleridirler. Osmanlı Dönemi’nde altyapıdan şehirciliğe, çevreden sağlığa, ekonomiden ticarete birçok alanda işler vakıflar eliyle yürütülmekteydi. Daha açık bir deyişle, adalet, dış işleri ve güvenlik hizmetlerinin haricinde birçok iş vakıflar eliyle yürütülmekteydi.

Yine Osmanlıda, vakıfların bin dört yüz küsur kadarının hanımlar tarafından kurulmuş olması, hanımlar tarafından kurulmuş olan bu vakıfların değişik hizmetlerde bulunmuş olması takdire şayan bir uygulamadır. Bunlardan bir tanesi, kendi adıyla kurulmuş olan, Bezmiâlem Valide Sultan Hanımefendi Annemizin kendi şahsi parasıyla, kendi şahsi gelirleriyle kurdurmuş olduğu Vakıf Gureba Hastanesi ve yanındaki cami ve çeşmesidir. Bu Vakıf Gureba Hastanesi, kurulduğu günden bugüne kadar garip gurebanın sağlık hizmetleri almasında çok önemli bir görev görmüştür. Bugün de aynı Vakıf Gureba Hastanesi, Bezmiâlem Valide Sultan Üniversitesi Hastanesi olarak garip gurebaya, ihtiyaç sahiplerine hizmet vermeye devam etmektedir.

Vakıflar Genel Müdürlüğü ecdat yadigârı eserleri, geçmişten aldığımız eserleri geleceğe, gelecek nesillere daha sağlam, daha iyi bir yapıda ulaştırmak için çok önemli gayretler sarf etmiştir. İşte bu çerçevede, yaklaşık 3.700 civarında vakıf gayrimenkulünün, vakıf eserinin restorasyonu tamamlanmıştır. Bu restorasyon içerisinde İstanbul’da ve ülkemizin birçok yerinde çok önemli eserler mevcuttur. Yine, bu restorasyonu tamamlanan eserler arasında, seçim bölgem olan Malatya’da da Battalgazi’de Ulu Cami, kervansaray, Taşhan, Bedesten gibi birçok tarihî eserin restorasyonları yapılmış, bu restorasyonlar karşılığında yaklaşık 26 milyon lira harcama yapılmıştır.

Yıllar boyunca atıl kalan ve birileri tarafından işgal edilmiş olan birçok vakıf eseri, tekrar aslına uygun olarak veya katma değer getirecek yatırımlarla, bunların üzerinde alışveriş merkezleri, beş yıldızlı oteller ve birçok gelir getirici eser yapılarak, gelirleri yine vakfedenin vakfiyesi doğrultusunda o vakfın hesabında toplanarak, yine vakıf eserlerinin restorasyonu ve bakımı, yine vakıfların vakfiyesinde belirtilen hayır işlerinin yerine getirilmesinde kullanılmıştır, kullanılmaya devam etmektedir.

Tabii, burada şunu belirtmek gerekiyor: Vatanseverlik, ecdada saygı, ecdadın bırakmış olduğu eserlere ve vakıflara sahip çıkmakla mümkündür.

AK PARTİ hükûmetleri iktidara geldiği günden bugüne kadar vakıf eserlerine sahip çıkmıştır, vakıfların vakıf hassasiyeti noktasında yürütülmesi noktasında önemli gayret sarf etmişlerdir. İşte, bu hafta da Vakıflar Genel Müdürlüğümüz, Vakıf Haftası münasebetiyle, vakıf medeniyeti ve şehircilik anlamında birçok faaliyet yapmaktadır. Bu faaliyetler içerisinde birçok panel, çalıştay yapılmaktadır. Burada vakıf hassasiyetini, vakıf şuurunu, yaşadığımızı ve bizden sonraki nesillere de vakıf hassasiyetinin ve vakıfların geleceğe aynı hassasiyetle gitmesi noktasında bütün milletvekillerimizin gerekli hassasiyeti gösterdiğini ve bundan sonra da göstereceğini belirtmek istiyorum.

Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Öz.

Gündem dışı ikinci söz, İzmir Gaziemir ilçesi Sarnıç bölgesinde 2/B yasası nedeniyle mağdur olan vatandaşların sorunları hakkında söz isteyen İzmir Milletvekili Sayın Erdal Aksünger’e aittir.

Buyurun Sayın Aksünger. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- İzmir Milletvekili Erdal Aksünger’in, İzmir ili Gaziemir ilçesinin Sarnıç beldesinde 2/B yasası nedeniyle mağdur olan vatandaşların sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gaziemir Sarnıç bölgesinde klasik, bildiğimiz 2/B olmayan bir sorunla ilgili söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla tekrar selamlıyorum.

Gaziemir Sarnıç bölgesinde 2.500 parseli ilgilendiren çok önemli bir sorunla karşı karşıya Gaziemir’deki insanlar ama bu sorun, hukuksal veya yasaya bağlı bir sorun değil, bürokrasinin hukuk üzerinde salladığı baltayla ilgili bir sorun.

Sarnıç’ta 6831 sayılı Yasa’nın 2/B maddesi kapsamında 2.500 parseli kullanan hak sahiplerinin 6292 sayılı Yasa hükmünden yararlanmaları, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün son gün yazdığı bir yazıyla engellenmiştir. Nedir buradaki sorun? 1948’de ve ondan önceki zabıt kayıtlarıyla ilgili bu madde, bu yasa gündeme geldiğinde bir gece yarısı bir 7’nci maddeyi getirip bu yasanın içine gömen AKP’de bir lobinin bastırdığı bir hikâyedir bu. O bölgede, 1948’den sonra 2/B dâhilinden çıkıp hazineye devrolan ve Orman Genel Müdürlüğünün açtığı davalarla kazandığı ve Orman Genel Müdürlüğünün hazineye kaydını yaptırdığı bütün bu 2.500 parsel üzerinde bir çıkar grubunun hak iddiasıyla ilgili vatandaşın mağduriyeti konusudur. Bakın, aynı Tapu Kadastro Genel Müdürü… Bu iş çıkmadan önce bu yerde hak iddia eden -ismini vermekte de sakınca duymuyorum- Cevahir Holding ve etrafındaki bazı arkadaşlarıyla birlikte Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü üzerinde kurduğu tahakkümün eseridir. Yıllardır orada yaşayan, hâlâ üzerinde evleri bulunan, 2.500 parselde 20 bine yakın insanın evlerinden barklarından edilmesiyle ilgili, hukukun üzerine bürokrasinin salladığı bir baltadır bu. Aynı Tapu Kadastro, bu konuya yazıyı yazmadan bir ay önce Cevahir Holdingde bütün Tapu Kadastronun müdürlüklerini toplayıp bir toplantı yapıyor. Arkadan, bir hafta geçtikten sonra… Ki bu Tapu Kadastro bu yasadan dolayı bu bölgedeki insanlara yazıları yazıyor, Tapu Kadastro müdürlerine yazı yazıyor, İzmir’dekine. Diyor ki İzmir’deki: “Evet, buradaki 2/B’yle ilgili konu, vatandaşların başvurularını yaptıktan sonra olacak davaların görülmesi meselesidir.” Aynı adam bu toplantıdan sonra, Cevahir Holdingdeki toplantıdan sonra tekrar bir daha görüş istendiğinde, tam tersine, bu 2/B’yle ilgili konuda başvuruların alınmamasıyla ilgili görüş beyan ediyor. Aynı adamdan bahsediyorum. Bu, şu demektir: Burada o 7’nci maddeyi bir gece yarısı buraya getiren kimse, hangi milletvekiliyse, kimler getirdiyse, çok açık söylüyorum, bu bir lobinin eseridir. Milyarlarca dolarlık arazilerin gasbedilmesinin, hukuka aykırı davranılmasının gerçekten yaşandığı bir hunharlıktır.

Konu, daha sonrasında, gelişim sürecine baktığınızda, 1989’da oraya göç eden Bulgaristan göçmeni vatandaşlarımızın, orada bir vesileyle satın aldıkları, ellerinde tapuları olan vatandaşların da olduğu bir konudur. Bu yasanın 7’nci maddesine koydukları bir maddeyle diyorlar ki: “Devletin, Yargıtayın iptal ettiği bu zabıt kayıtlarının tekrar, yeniden görüşülmesi…” Bu ne demek? Vatandaşların elinden 2/B hakkı olan konuların alınıp bir çıkar grubuna peşkeş çekilmesi demektir. Bunu çok açık ve net söylüyorum. Biz bu konuyu siyasallaştırmayalım diye AKP’li milletvekili arkadaşlarla da oturduk konuştuk, bir sonuca ulaşamadık. Sayın Çevre ve Şehircilik Bakanıyla bu konuyu konuştuk. Randevu bile vermedi insanlara bu konuyla ilgili. Tapu ve Kadastro Genel Müdürü, bir yazıyla, bir gün önce, bütün vatandaşların, oradaki 2.500 parselin bütün hakkını gasbetmiştir. Bu konunun bir vesileyle hukuka bırakılması, bu vatandaşların başvuru haklarının alınması hepimizin talebidir. Eğer bu yapılmazsa yani yargıya teslim edilmezse konu, sonuna kadar bu kürsüden gelip diğer belgelerin hepsini de açıklamak bizim namus borcumuzdur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERDAL AKSÜNGER (Devamla) – Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Aksünger.

Gündem dışı üçüncü söz, sağlık çalışanlarının sorunları hakkında söz isteyen Mersin Milletvekili Sayın Ali Öz’e aittir.

Buyurun Sayın Öz. (MHP sıralarından alkışlar)

3.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, sağlık çalışanlarının sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

ALİ ÖZ (Mersin) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sağlık çalışanlarının çalışma hayatında yaşamış olduğu sorunlarla alakalı gündem dışı söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Adalet ve Kalkınma Partisi, iktidar olduğu dönemden bugüne kadar, sürekli sağlık alanında yapmış olduğu iyiliklerin, sağlıktaki dönüşüm programının ne kadar başarılı olduğunu her platformda ifade etmekte. Ancak, sizi bu başarıya götüren yolda, özellikle sağlık çalışanlarının vermiş olduğu o büyük emeğe bu başarı oranında saygı gösterdiğinizi, bunların hak ettiklerini söylemek maalesef mümkün değil. Bugün, işe bir başka boyuttan bakmak lazım. Bugün için, hekimlerin yüzde 78’i şiddet mağduru, genelde sağlık çalışanlarının yüzde 62’si fiziki ve sözlü şiddete maruz kalmış. Sağlık çalışanları amirlerinin uygulamasından rahatsız; bunların oranı yüzde 68. Yüzde 30’u çalıştıkları kurumlarda amirlerinin ayrım yaptığını, yüzde 21’i keyfiyetine göre yönetim gösterdiklerini, yüzde 17’si psikolojik baskı uyguladıklarını düşünmektedir. Yüzde 25’i de amirlerinin hoşgörülü; maalesef, yüzde 7’si de adaletli olduğunu düşünmektedir.

Toplumun her katmanında giderek güven ortamını kaybettiğimiz, özellikle de adalet mefhumunun günden güne kaybedilmiş olduğu durumda, maalesef, sağlık çalışanları da kendi üzerlerine düşeni fazlasıyla almışlardır. Çalışanların çoğu, sunulan hizmetlerden memnuniyetsizdir. Sağlık çalışanlarına sorduğunuz zaman, onlar bile, kendilerinin vatandaşa sunmuş olduğu hizmetin kalitesinin yeterli olmadığını ifade etmektedir. Sağlık çalışanlarının çeşitli endişeleri bulunmaktadır. Yüzde 23,2’si çocuklarına iyi bir gelecek hazırlayamamaktan, yüzde 22,5’u baskı, dayatma, sürgün ve soruşturmalara maruz kalmaktan şikâyetçidir. Yüzde 22,4’ü amirleriyle sorun yaşamaktan dolayı endişelidir. Sağlık çalışanlarının yüzde 63’ü son beş yılda çalışma şartlarının gerilediğini ifade etmektedir, yüzde 24’ü bir değişim olmadığını, sadece yüzde 13’ü ise iyileşme olduğunu ifade etmektedir. Sağlık çalışanlarının ekonomik durumu ise değişken ve memnuniyetsizlik ifadeleriyle doludur.

Özellikle, daha önce de vermiş olduğumuz kanun teklifleri olmasına rağmen, 14 Mart Tıp Bayramı münasebetiyle Bakan yerine konuşan Sayın Bozdağ’ın da sağlık çalışanlarının gerçekten çok özverili bir çalışma ortamı içerisinde olduklarını ifade etmiş olmasına rağmen, bunların bazı haklarının iadesi noktasındaki tekliflerimize kulaklarını kapatmışlardır. Emekli olan sağlık çalışanlarının, özellikle hekimlerin almış olduğu maaşı hepinizin iyi bilmesi lazım. 1.500-1.600 TL ile geçinmek zorunda olan bu insanların emekli maaşları mutlaka düzeltilmelidir. Sağlık çalışanlarına yıpranma payı verilmelidir. Döner sermaye uygulaması yeniden gözden geçirilmeli, döner sermaye dağıtımına bir standart ve adalet getirilmelidir. Özellikle, hekim istihdamının zor olduğu yerlerde görev yapan, aynı branşta çalışan hekimler çok daha az döner sermaye almaktadırlar. Örneğin, Mersin’in Anamur, Bozyazı, Gülnar, Silifke gibi ilçelerinde merkezde çalışan bir hekimle karşılaştırdığınız zaman, ücra yerlerde çalışan insanların almış olduğu döner sermaye geliri çok daha azdır.

Yine, tıp fakültelerinin sayısını artırarak Türkiye’nin ihtiyacı olan doktor sayısını artırmak için mücadele etmek doğru ancak nitelikli bir sağlık hizmeti verecek olan -eğitimine önem vererek- hekim yetiştirilmesinin eksikliği gün gibi ortadadır.

Değerli arkadaşlar, son olarak, 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile özellikle merkez ve taşra teşkilatında yapılan ve hastane müdürü, sağlık müdür yardımcısı, şube müdürü kadrolarında istihdam edilmiş olan yaklaşık 2.700 kişi size dua değil beddua etmektedir, bundan mutlaka haberinizin olmasını istiyorum. Örneğin, taşrada otuz yıl hizmeti olan bir müdürün maaşı bugün için yaklaşık bin TL gerilemiştir. Bu çalışanların maaşları dondurulmuştur, böyle bir uygulama Türkiye Cumhuriyeti devleti tarihinde bir ilktir. Yeni alınan araştırmacılar aynı maaşı alıncaya kadar, bu süre zarfında bunların maaşlarını dondurmak bir hak ve adalet değildir; bu âdeta bir zulümdür, bu zulümden vazgeçmeniz gerekmektedir.

Yine, sağlık hizmeti bölümlerinden mezun olanlar, yeni yapılan genelgeyle, kanun hükmünde kararnameyle tamamen kadro dışı bırakılmışlardır. Benzer araştırmacı ve unvan atamaları, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ve Millî Eğitim Bakanlığında da uygulamaları sergilenmiş, onlar hiçbir özlük ve ekonomik kayıplarına muhatap olmamışlardır. Ancak, sağlık çalışanlarına bu ayırıcılıklı tavrınızın doğru olmadığını ve bunun yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyor, yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öz.

Gündem dışı konuşmalara Başbakan Yardımcımız Sayın Bülent Arınç cevap verecektir.

Sayın Arınç, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gündem dışı konuşmalarda Malatya Milletvekilimiz Ömer Faruk Öz Vakıflar Haftası dolayısıyla düşüncelerini ifade ettiler, diğer arkadaşlarımız da farklı konularda konuşmalar yaptılar. Öncelikle, Vakıflar Haftası münasebetiyle duygu ve düşüncelerini paylaşan Sayın Öz’e teşekkür ediyorum. Kendisinin, Vakıflar Genel Müdürlüğümüzün de bir mensubu olarak geçmişte başarılı çalışmaları olmuştu. Bu hizmetler sebebiyle de kendilerine teşekkür ediyorum.

Gerçekten, pazartesi günü Türkiye Büyük Millet Meclisi tören salonunda Vakıflar Haftamızın açılış törenini yapmıştık. Burada, sadece konuşmalar değil, bu sene “vakıf ve şehir” teması çerçevesinde pek çok ilmî toplantıların da yapılacağı, vakıflara sponsor olarak katkıda bulunan değerli şahsiyetlere verilen ödüllerle birlikte, vakıfların yurtlarında okuyan başarılı öğrencilerimizin takdimleri de yapılmıştı. Bu, bir hafta boyunca devam edecektir ve 25 bölge müdürlüğümüz kendi bölgelerinde de Vakıflar Haftası’nı çeşitli etkinliklerle kutlamaktadırlar.

Bu sene şehircilik perspektifiyle vakıf medeniyetine bakmak istedik. Özellikle son yıllarda, kısmen TOKİ, kısmen de özel çabalarla şehirleşme konusunda yeni atılımlar, yeni modeller içerisindeyiz. Bu vizyona tarihî bir perspektif olarak bakmak istedik. Şüphesiz, tüm hizmetlerin içerisinde az çok fakat mutlak bir şekilde yer işgal eden vakıflar, şehirlerin genel fonksiyonları olarak nitelendirilen iktisadi, idari, siyasi ve kültürel açıdan pek çok hizmetlerle değerlendirilmesi gereken bir konudur.

Günümüzde şehirleşmeyle ilgili konulara “şehir” ve “şehircilik” kavramlarıyla yaklaşılıyor. Oysa, şehirleşme ve toplum arasındaki ilişkiyi kuran temel kavram “kültür ve medeniyet anlayışı”dır. Vakıf konusunun bir medeniyet hâline dönüştüğü Osmanlı Dönemi’nde “şehir” kavramından çok “mahalle” kavramı ön plana çıkmıştır. Şehirleşmelerin, şehirlerin gelişimi daha çok mahalleler çevresinde olmuştur. Daha sonra vakıflar eliyle kurulmuş ticaret merkezleri, bedestenler, kervansaraylar da yine şehirleri oluşturan, daha da ilerisinde şehirlere kimlik katan yapılardır. Vakıf öyle bir medeniyet oluşturmuş ki fakirlerin parasız yıkandığı hamamlardan, sebillerde buzlu su, hatta şerbet dağıtılmasına kadar sayısız hizmetler verilmiştir. Şehirlerin imar edilmesine yol açan yol, kaldırım ve köprü yapımını sağlayan onlarca vakıf kurulmuştur. Vakıf şuurunun derinliklerini yansıtan en güzel örneklerden birisi de vakıf geliri ile kandil ve yağ alarak kandilciler marifetiyle sokakların aydınlatılmasıdır. Sokakların temizlenmesi için kurulan vakıflar, sokak bekçilerinin ücretlerini ödeyen vakıflar da ecdadın hassasiyetine örnektir.

Diğer taraftan, şehirler arası ulaşımın temini için sayısız yol, köprü, fener ve kalelerin inşası, büyük ticaret yolları üzerindeki konak yerlerinin, kervansarayların tesisi vakıflar sayesinde gerçekleşmiş ve tüm bakım masrafları da vakıf gelirlerinden sağlanmıştır. Bütün bunların yapımı, tüccar ve hacıların seyahatini kolaylaştırmak, yol emniyetini temin etmek, yolcuları barındırmak ve doyurmak içindir. Mesela, bir Selçuklu hanının vakfiyesinde hana gelen her sınıf ve her dinden yolculara yiyecek, ayakkabı ve hayvan yeminin verilmesi şart kılınmıştır. Bu örnek vakıf medeniyetimizin geniş bir hoşgörü ve vizyona sahip olduğunun da en önemli göstergesidir. Yollar üzerinde veya şehirlerde kurulmuş olan han veya kervansaraylar, ortası avlu ve çevresi geniş kerevetlerle çevrili, etrafı bir nevi surla koruma altına alınmış yerlerdir. Bu tesisler sayesinde misafirlerin ve tüccarların emniyet içinde seyahat etmeleri sağlanmıştır, ticari hayatın canlanmasında önemli bir rol oynamıştır.

Eski şehirlerde umumiyetle vakıflar yoluyla hizmetler gerçekleştirilmiştir, bugün belediyelerin yaptığı pek çok hizmetler. Bunların başında şehirlerin su ihtiyacının temini de gelmekteydi. Bu gaye için vakıf kurmak suretiyle su bentleri, kuyular, çeşmeler inşa edilmiş ve yazın soğuk su dağıtılması maksadıyla sebiller yapılmıştır. Sebillerin suyunu soğutmak için bazı vakıflar buzluklar tesis ederken, diğerleri vakfiyelerinde bu iş için uzak yerlerden bile kar getirilmesini hükme bağlamıştır.

Bütün bu konular tarihî, sosyal, kültürel, teknik boyutlarıyla ele alınarak bir hafta boyunca sempozyum ve diğer çalışmalarla enine boyuna tartışılacaktır.

Değerli arkadaşlar, özetle, Vakıflar Genel Müdürlüğümüzün son yıllarda takdire şayan hizmetlerinin bulunduğunu biliyoruz. Genel Müdürlüğümüz son on yılda ülkemiz ekonomisine 2 milyar 600 milyon liralık yatırım yapmış ve bununla 70 bin kişiye de istihdam sağlamıştır. 2003 ve 2012 yılları arasında ülkemiz genelinde il ve bölge ayrımı yapılmaksızın 3.750 vakıf eserin onarımı tamamlanmıştır. Genel Müdürlüğümüz ecdadımızın emanetlerine sahip çıkma gayretini hakkıyla ortaya koymaktadır. Bu çabaları sebebiyle Vakıflar Genel Müdürlüğümüzün tüm personeline ve vakıf eserlerine sahip çıkan tüm milletimize teşekkür borcumuz olduğuna inanıyorum. Bu bir heyecan işidir, hizmet etme şuuru, sahiplenme işidir. Bu düşünceyle, emeği geçenlere her zaman teşekkürlerimizi ifade ediyoruz.

Sayın milletvekilleri, vakıflar konusu, yani yüzyıllar boyunca ecdadımızdan bizlere intikal eden hayır ve hizmet işleri bir ibadet şuuruyla bugüne kadar gelmiş ve bu eserlerin korunmasına, restorasyonuna, onarımına büyük gayretler sarf edilmiştir.

Meclisimiz içerisinde tüm siyasi partilerin ve milletvekillerinin vakıflara sıcak bir duyguyla baktığını, bu emanetleri koruma noktasında kendilerini görevli bildiklerini, Vakıflar Genel Müdürlüğümüzün bütçesi ve bu bütçenin kullanımı konusunda da hassasiyetle davrandıklarını biliyorum. Bütçe Plan Komisyonundan başlayarak Genel Müdürlüğümüzün bütçesinin konuşulduğu ve hatta herkesin kendi bölgesinden restorasyona ihtiyaç duyulan eserlerin tarafımıza bildirilmek suretiyle takiplerinin yapıldığını da samimiyetle müşahede ediyorum. Bu fevkalade önemlidir, bu gayretin devam etmesini, bizlere bu konuda yön gösterilmesini, yol gösterilmesini, haklı eleştirilerle belki ihmal ettiğimiz konuların da gündeme getirilmesini samimiyetle arzu ediyorum.

Sayın Başbakanımız dün grup toplantısında, ben de pazartesi günü hafta münasebetiyle yaptığımız toplantıda ifade etmiştim, önemli bir çalışma herhâlde önümüzdeki günlerde Meclisimizin komisyonlarında görüşülecektir. O da şudur: Belli dönemlerde dağıtılmış veya dağılmasına karar verilmiş olan vakıfların belli bir prosedür içerisinde yine eski kurucuları tarafından ortaya konulması, kanunen tescil edilmesi ve bunlardan gayrimenkulleri Vakıflar Genel Müdürlüğüne intikal edenler varsa -ki vardır tespitlerimize göre- bunların da bu vakıflara tekrar iadesi konusunda bir maddelik bir değişiklik tasarımız önümüzdeki günlerde Meclisimize gelecektir.

Bir de bugüne kadar sıkıntısı ve şikâyeti duyulan bir konuyu çözememiştik. O da şudur: Kiraya verilen veya tahsis edilen mazbut vakıf taşınmaz malların sigortalandırılması konusuydu. Maalesef, bazı sigorta şirketleri bu eserlerin sigorta edilmesinden imtina ediyorlardı. Belki yıkılmaları, yakılmaları veya bir şekilde ortadan kaldırılmaları sebebiyle sigorta primlerinin yüksek olacağı konusunda böyle bir imtina etmeyle karşı karşıyaydık. Yine, getirdiğimiz bir maddeyle… Maddeyi aynen okumak istiyorum: “Kiraya verilen veya tahsis edilen Genel Müdürlük ve mazbut vakıf taşınmaz malların, yangın, hırsızlık ve doğal afetlere karşı, kullananları tarafından Genel Müdürlük adına sigortalanması zorunludur. Bu sigorta işlemlerinde bedel Çevre ve Şehircilik Bakanlığının mimarlık ve mühendislik hizmet bedellerinin hesabında kullanılan yapı yaklaşık birim maliyetleri 5’inci sınıf D grubu yapılar birim fiyatı ile taşınmazda yer alan taşınırların devri dikkate alınarak Genel Müdürlükçe belirlenir.” Teknik bir düzenleme yaparak, bunların sigortalanması konusunda bir mecburiyet getiriyoruz. Şüphesiz, komisyon görüşmeleri ve Genel Kurul gündemi içerisinde -Genel Kurul kendi gündemine hâkim olarak- istedikleri değişiklikleri de yapmak suretiyle vakıfların bu eksiğini de gidermiş olacağız.

Değerli arkadaşlarım, dün Genel Kurulda bir tartışma yaşandı, izin verirseniz birkaç cümleyle de o tartışmaya temas etmek istiyorum. İstanbul Milletvekili İhsan Özkes ve arkadaşları bir Meclis araştırma komisyonu açılmasıyla ilgili bir teklifte bulunmuşlar. Ben de konuyu, doğrusu, bulunduğum yerden, ekranlardan takip ettim. Tartışma o kadar farklı bir noktaya geldi ki asıl unutuldu ve istenmeyen, arzu edilmeyen konuşmalar da yapıldı. Dolayısıyla, izninizle, birkaç cümleyle bu konuyu tekrar bilgilerinize sunmak istiyorum.

Bir defa, İhsan Özkes ve arkadaşlarının bu konuda bir Meclis araştırması talebi bence yerinde bir taleptir. Şu açıdan: Çünkü, gerekçesini okudum, gerekçesi hemen hemen 1,5 sayfa ve ta bidayetten itibaren mahkeme kararlarıyla bu işin ne şekil aldığını arkadaşlarımız yazmışlar. Yani konuyu gündeme getirme açısından arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum ama bence bu bir Meclis araştırma komisyonunun görevi değildir, çünkü gerekçesine baktığımız zaman, esasen safahatı fazlasıyla burada görmek mümkün. Konu üzerinde verilmiş mahkeme kararları var, bu mahkeme kararlarını dikkate alarak bir yasal düzenleme yapılabilirse… Bunun teklifinde bulunmak gerekirdi diye düşündüm.

Şimdi burada ifade edilen konular, belki dün komisyon kurulması için imza veren arkadaşlarımızdan Sayın Özkes’in dile getirdiği, buna karşılık diğer arkadaşlarımızın da konuyu açıklama gayretleriyle bir nebze anlatıldı. Mesele şudur çok basit olarak: Mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait yerlerde ikamet eden din görevlilerinin buralarda kira karşılığı kalmaları veya kira ödemiyorlarsa kendilerinden ecrimisil istenmesine yönelik bir taleptir. Bu talep çok yeni de değildir, eskiden bu yana devam ediyor. Biz kira almaya devam ediyoruz, ecrimisil davalarını da açıyoruz. Şu sebeple: Değerli arkadaşlar, vakıflar konusuna bakarken Millî Emlakin sahibi olduğu diğer gayrimenkuller sadedinde düşünmemek gerekir. Bu işin bir özelliği var, çünkü vakıf konusu “vakıfların anayasası” tabir edilen vakfiyelere dikkat edilmek suretiyle takip edilmelidir. Yani bir vakfın kurulmasında… Sizler yeni vakıflar kurabilirsiniz, geçmişten kalan mazbut vakıflar var, yine kişiler tarafından yönetilen mülhak vakıflar var, yine cemaat vakıfları var; bunların her birisinin anayasası kendisinin vakfiyesidir. Bu vakfiyede neyi amaçladığını, bu amaca uymak için neler yapılması gerektiğini yazarlar, halefiyyet yoluyla intikal eder. Mahkemeler de bu vakfiyeleri doğru, yerinde, haklı kabul ederlerse bu vakfiyelere uymak da önemlidir. Hatta dinî bakımdan derler ki: “Şartı vakıf -vakfın şartı- nass gibidir.” Yani dinî  inanca sahip insanlar açısından uyulması mutlak ve mecburi olan kurallardır. Şüphesiz, laik bir ülkede yaşadığımızın bilinci içindeyiz ama her vakfın bir vakfiyesi varsa, o vakfı vakfiyesine uygun kullanmak ve yönetmek gerekiyor.

Bakınız, bu vakfiyeler bizim için önemlidir, bir. İkincisi, yürürlükteki mevzuata yani Vakıflar Kanunu’na da bakmamız gerekir. Vakıflar Kanunu bu vakfiyelerin ne şekilde yürürlükte olacağını da gayet güzel bir şekilde, dikkatle ortaya koymuş. Bize bu talepler geldikçe, biz bu konular üzerinde ilgililere, daha çok Diyanet İşleri Başkanlığına ve bu konudan mağdur olduğunu iddia eden din görevlilerine durumu çok açık bildirdik. Ancak, bu bildirimlerimize karşılık onlar, ödedikleri kiradan veya ödemedikleri işgalden dolayı para vermek istemediklerini ifade ederek bunların parasız hâle getirilmesi talebinde bulundular. Kendileri açısından haklı bir talep olabilir ama biz bunlara hep ret cevabı verdik. Hatta, işin garibi, Diyanet İşleri Başkanlığımızın kendisine bağlı olduğu Sayın Bakanımız Bekir Bozdağ, Başbakan Yardımcımız, bir kanun teklifi hazırlayarak bize uygunluk açısından gönderdi. Biz, Vakıflar Genel Müdürlüğü olarak, hazırlanan kanun teklifinin uygun olmadığına karar verdik. Yani kendi Başbakan Yardımcımızın uygun bularak bize gönderdiği kanun teklifini biz “Uygun değildir.” düşüncesiyle kendisine iade ettik.

Dün belki bu konu görüşülmedi ama bilginize sunmak bakımından bir iki önemli ayrıntıyı dikkatlerinize sunmak istiyorum. Şimdi, biz, bu talepler karşısında ve en son…

Sayın Özkes, buyurun lütfen. Sizden bahsediyordum, dünkü araştırma komisyonu teklifinizden.

Değerli arkadaşlarım, bu konuda en son gelen teklife olumsuz cevap vermemiz Vakıflar Meclisimizin kararıyla oldu. Kısaca şöyle kararımız: Daha evvelki şu tarihli, şu tarihli, şu tarihli kararların gereğince, bir, herhangi bir vakfiyede -yani bir cami kurulmuş, çevresine başka şeyler yapılmış, onun vakfiyesinde- şurası da meşruta olarak kullanılacaktır denen bir yer varsa yani o vakfiyede meşrutahane bulunması hâlinde, bir hüküm varsa vakfiye şartlarına uyacağız. Meşrutayı kim kullanıyorsa, içinde kim oturuyorsa herhangi bir bedel ödemeyecek çünkü vakfiyenin kendisi esasen bunu öngörmüş.

Vakfiyelerde meşrutahane olarak kullanılacağına dair hüküm varsa ancak yıkılmışsa, sonradan özel veya tüzel kişiler tarafından aynı yere yapılan ve meşrutahane olarak şu anda kullanılan binalar varsa -yani meşrutahane olarak kullanılması gereken bir yer gösterilmiş vakfiyede ama yıkılmış, sonra orada özel veya tüzel kişiler bir yer yapmışlar, meşrutahane olarak kullanılıyor- o takdirde bu yapılan, sonradan yapılan meşrutanın da yine vakfiye şartlarına uygun olarak kullanılacağı hükme bağlanıyor. Yalnız, bu meşrutada o caminin imam ve müezzininin oturmaması hâlinde, Vakıflar bölge müdürlüğü komisyonlarınca belirlenecek bedel üzerinden, vakfiye şartları doğrultusunda kullanılmak üzere, tahsisle ilgili mevzuat hükümlerine göre, öncelikli olarak Diyanet İşleri Başkanlığı olmak üzere, diğer kamu kurum ve kuruluşlarına tahsis edilmesi veya tüzel kişiliğe tahsis etmişsek onarımlarının da onlar tarafından yapılması… Yani bir cami var, imam ve müezzinine meşruta olarak bir yer ayrılmış fakat onlar orada oturmuyorlar. Oturmuyorlarsa, başka camilerin imam ve müezzinleri 1’inci sırada olmak üzere başka kurumlara da tahsis edilebilir diye hükmümüz var.

Şimdi, hayrat vakıflar ve akar vakıflar bizde farklıdır. Akar, kira getirmesi suretiyle vakfın temadisine yani devam etmesine yarayan vakıflardır. Vakfın hayrat nevinden olan arsa ve arazilerinin üzerine özel ve tüzel kişiler tarafından bizim idaremizin izni olmaksızın meşruta olarak yapılan binaların idare tarafından değerlendirilmesi veya tahsis hükümlerine göre, yine öncelikli olarak Diyanet İşleri Başkanlığı olmak üzere, diğer kamu kurum ve kuruluşlarına ilgili mevzuat hükümlerine göre tahsis edilmesidir. Vakfın -bu farklı- akar nevinden arsa ve arazileri üzerine yapılmış meşrutahane nitelikli binalarının ise 2886 sayılı Kanun kapsamında kiraya verilmesine karar verilmiştir. Yani öncelikler o camilerin imam ve müezzinlerine olmak suretiyle, hayrat ve akar cinsinden vakıflarda  ve vakfın vakfiyelerinde bu hükmün bulunup bulunmamasına göre nasıl davranılacağı konusu Vakıflar Meclisimizin geçmiş örneklerine de bakarak aldığı bir karardır. Bu kararımız da 25 Nisan 2013 tarihinde Başbakan Yardımcılığına yani Diyaneti temsil eden Başbakan Yardımcılığına bildirilmiş ve gönderilen kanun teklifinin bu şartları taşımadığı için kabul edilemeyeceği kendilerine duyurulmuştur.

Değerli arkadaşlarım, basit olarak şu söylenebilir: Yani, bu yerlerde imam ve müezzinler hiçbir kira vermeksizin otursunlar. Bu güzel bir şey ama bu, vakfiyelere ve bizim mevzuatımıza uygun değil. Dolayısıyla, vakfiyede ve mevzuatta uygun bulunmayan bir şeyi “Canım, bunlar imam ve müezzinlerdir, yani otursalar ne olacak.” diyemeyiz. Hiç kimse kusura bakmasın. Onlar da devletin memurlarıdır, kendi teşkilat kanunlarına tabidirler, haklarındaki özlük hakları vesaireler de üç beş yıl evvel yapılan düzenlemelerle en iyi noktaya da çıkarılmıştır.

Şu sözümü de söylemek istiyorum, bunu ifade etmek istemezdim: Şu ana kadar bizim bu şekilde ecrimisil uygulamak istediğimiz veya kira almak istediğimiz din görevlilerimizden alınan kira bedelleri 50 ile 160 lira arasında değişmektedir. 50 ve 160 lira arasında bir kira bedelinin ısrarla verilmek istenmemesini ben takdirlerinize sunmak istiyorum.

Vakıflar Haftası dolayısıyla bu konuyu da belki izah etmek zorunda kaldığım için özür diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Arınç.

Şimdi, soru sormak üzere sisteme giren arkadaşlarımıza sırasıyla söz vereceğim.

Birinci sırada Sayın Dibek, buyurun efendim.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, Kırklareli’nin Lüleburgaz ilçesinde faaliyet gösteren Plasko Plastik Fabrikasında sendikaya üye oldukları için işten çıkarılan işçilerin durumuna ilişkin açıklaması

TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, ilim olan Kırklareli’nin Lüleburgaz ilçesinde faaliyet gösteren bir fabrika var, Plasko Plastik isimli fabrika. Bu fabrikada çalışan işçilerin bir kısmı, 60’ı geçtiğimiz günlerde TÜRK-İŞ’e bağlı PETROL-İŞ’e üye olmuşlar yani sendikalaşmışlar. Ama gelin görün ki Türkiye’de, maalesef, gelinen noktada sendikaya üye olmak, kayıt olmak işsiz kalmakla eş anlam taşıyor artık, o noktaya geldik. Bu arkadaşlarımızdan 4’ü cuma günü, 23’ü de bugün işveren tarafından işten çıkarılmış. Daha bir hafta önce, biz 1 Mayısı yani işçinin ve emeğin bayramını kutladık. Buradan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına, bürokratlara, Bakanımıza sesleniyorum: Bu işçilerimiz şu anda işsizdirler, ekmeklerini kaybetmişler, bir kabahatleri de yok; yasal, bırakın yasalı, anayasal haklarını kullanmışlar yani örgütlenme haklarını, sendikaya üye olma haklarını kullanmışlar. Ben Bakanlığın mutlaka bu konuyla ilgilenmesini talep ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Dibek.

Sayın Hilal Kaplan…

2.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan’ın, İş Sağlığı ve İş Güvenliği Haftası’na ve TÜPRAŞ İzmit Rafinerisinde bir vananın arızalanması neticesinde yaşanan gaz sızıntısı olayına ilişkin açıklaması

MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Kocaeli ilimizde, iki gün önce, çok şiddetli bir gaz kokusuyla yaklaşık beş altı saat süren bir süreç içerisinde, okulların boşaltılmasına kadar giden talihsiz bir olay yaşandı. Bu hafta İş Sağlığı ve İş Güvenliği Haftası. Tedbirlerin alınması gerektiği yönünde, öteden beri, Kocaeli’nin sanayi kenti olması nedeniyle bu tehlikelerin yaşandığını defalarca ifade ettik. Sızıntının, on-line sistemle il çevre müdürlüğü tarafından yedi gün yirmi dört saat izlendiği bir dönemde, bir gün sonra fark edilmesi asıl düşündürücü olan noktadır. TÜPRAŞ’ın İzmit Rafinerisinde bir vananın arızalanması neticesindeki bu hadisenin daha büyük felaketlere neden olabileceğini göz önünde bulundurarak herkesi bu konuda, İş Sağlığı ve İş Güvenliği Haftası’nda, daha duyarlı olmaya davet ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kaplan.

Sayın Türkoğlu…

3.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, PKK’nın silahlarının gölgesinde ve tehditleri altında bir anayasa yapımı süreci yaşandığına ve bu duruma rıza göstermeyeceklerine ilişkin açıklaması

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

25 Nisanda Kandil’den yapılan bildiriyle, geri çekileceği iddia edilen terör örgütü mensubu eli kanlı katiller bugün, katlettiği vatandaşlarımızın ve şehit ettiği korucu asker ve polislerimizin gözleri önünde Kandil’deki inlerine gidecekler imiş; yine 25 Nisandaki bildiriye göre, orada ellerinde silahla devletimizin ve Meclisimizin anayasa yapımını takip edeceklermiş. 12 Eylül darbecilerinin yaptığı Anayasa’ya, halkın yüzde 93’ü “evet” demiş olmasına, 20 seferde 140’a yakın maddesinin değişmiş olmasına rağmen, cuntacılar tarafından ve silahların gölgesinde yapıldığı için rıza göstermiyoruz. Bugün ise PKK’lıların silahlarının gölgesi, tehditleri altında bir anayasa yapımından bahsedilmektedir. Tabii ki bu durum, darbecilerin anayasa yapmasından çok daha kötüdür. Bu duruma da rıza göstermeyeceğimizi ifade ve ilan etmek istiyorum. Hükûmeti de bu konuda aklıselime davet ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Türkoğlu.

Sayın Öğüt…

4.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, Anadolu Ajansının giderek Hükûmetin sesi olmaya başladığına ve halkın ajansı olduğunu anlaması gerektiğine ilişkin açıklaması

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Kurtuluş Savaşı esnasında çok büyük bir görev yapan Anadolu Ajansı, maalesef, giderek Hükûmetin sesi olmaya başlamıştır, hatta, daha da ileri giderek Sayın Arınç’ın bizzat Twitter’ı olmuştur. Altı gün önce, Arınç’ın adını kullanmadan, Genel Başkanımız için kendi fikirleriymiş gibi uygunsuz bir tweet atmıştır. Ancak, tweet açılınca Arınç’ın konuşmasının olduğu anlaşılmıştır. Anadolu Ajansı haddini bilmelidir, sorumlular mutlaka uyarılmalıdır. Anadolu Ajansı gerçek görevini, halkın ajansı olduğunu anlamalıdır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Öğüt.

Sayın Yeniçeri…

5.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Ethem Kuriş’in görev yerinin değiştirilmesiyle ilgili iddialara ilişkin açıklaması

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Ethem Kuriş’in bir süre önce Ankara’daki görevinden alınarak Antalya’ya gönderildiği basına düştü. Kuriş’in yürüttüğü bir soruşturma nedeniyle görevinden alındığı iddia ediliyor. Kuriş’in Başbakan Erdoğan, MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve zamanın İçişleri Bakanı Beşir Atalay hakkında KCK’yı kurmak ve yönetmek iddialarını içeren bir soruşturma başlattığı ve bu nedenle görev yerinin değiştirildiği iddiaları var. Başbakan Erdoğan, Fidan ve Atalay’ın Kuriş’in soruşturmasında şüpheli olarak isimlerinin geçtiği ifade ediliyor. Savcı Kuriş, Oslo müzakereleri ve bazı başka belgelere dayanarak PKK’dan KCK’ya geçiş sürecinin bir uzlaşmayla oluşturulduğunu düşünüyor. Savcı, bu nedenle, KCK’yı kuran kişiler olarak Başbakan Erdoğan, Bakan Atalay ve Hakan Fidan hakkında soruşturma başlatmış. Bundan MİT’in ve Başbakanın haberi olunca Kuriş’in görevden el çektirildiği iddia edilmektedir. İddialar vahim ve düşündürücüdür. İlgililer olan bitenler hususunda kamuoyunu derhâl aydınlatmalıdır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yeniçeri.

Sayın Köse…

6.- Çorum Milletvekili Tufan Köse’nin, Alevi yurttaşların evlerinin işaretlenmesi olaylarına ve Hükûmeti bu konuda acilen önlem almaya davet ettiğine ilişkin açıklaması

TUFAN KÖSE (Çorum) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Alevi düşmanlığı hızla yayılmaktadır. Şubat 2012’de Adıyaman’da Alevi yurttaşların evleri işaretlenmiştir. Bir ay sonra İzmir Buca’da, daha sonra Gaziantep’in Şahinbey ilçesinde, Ağustos 2012’de Kartal’da, yine Alevi yurttaşlarımızın evleri işaretlenmiş, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Cemevi de kundaklanmaya çalışılmıştır. Yine, 29 Aralık 2012’de İstanbul Okmeydanı’nda, son olarak da İstanbul Maltepe’de Alevi yurttaşlarımızın evleri işaretlenmiş ve kırmızı kalemle “ölüm” yazılmıştır. Bu olayları münferit  olaylar olarak nitelendirmek artık mümkün değildir. Bu olaylar Hükûmetin duyarsızlığı ve Alevilere,  Alevi inancına olan arızalı bakış açısından kaynaklanmaktadır. Olayların devam etmesi ise örgütlü bir yapının varlığını ve tehdidin büyüdüğünü göstermektedir. Hükûmeti bu konuda acilen önlem almaya davet ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN –  Teşekkürler Sayın Köse.

Sayın Tanal, geçmiş olsun bu arada.

7.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Yozgat’ın Sarıkaya ilçesi Yoncalık mevkisinde cami olması şartıyla bağışlanan bir taşınmazın turistik bir otele dönüştürüldüğüne ve bu konuda duyarlılık gösterilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç Bey bize Vakıflar Haftası nedeniyle bilgi verdiler, kendisine teşekkür ederim.

Yozgat ilimiz Sarıkaya ilçesi Yoncalık mevkisinde bulunan 2 bin metrekare arsalı bir taşınmazı maliki, işbu yerin cami olması şartıyla bağışlamıştır ancak cami yapma şartıyla bağışlanan Sarıkaya ilçesindeki Yoncalık mevkisindeki yer turistik bir otele dönüştürülmüştür. Bağışlayan kişi vefat etmiştir ve bu şekildeki iyi niyetli insanlarımızın bağışlama iradesinin tam tersine, caminin yapılması yerine turistik amaçlı bir otelin açılması üzüntü vericidir.

Vakıflar Haftası olması nedeniyle, bu konuya duyarlılık gösterilmesini arz eder, saygılarımı sunarım.

BAŞKAN –  Teşekkürler  Sayın Tanal.

Sayın Demiröz…

8.- Bursa Milletvekili İlhan Demiröz’ün, Bursaspor Kulübü Başkanı İbrahim Yazıcı’ya Allah’tan rahmet, ailesi ve Bursaspor camiasına başsağlığı dilediğine ilişkin açıklaması

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bursa’mızın sevgili iş adamı Bursaspor Kulübü Başkanımız Sayın İbrahim Yazıcı dün aramızdan ayrıldı, vefatını derin bir üzüntüyle haber aldık. Bursa ve Bursaspor sevgisinin peşinden koşan Sayın Yazıcı, Bursaspor’a çok büyük başarılar yaşatmış, şampiyonluk tattırmış ve Türk futbol tarihine damga vurmuştur.  Bursa ve Muğla milletvekilliği de yapmış olan Sayın Yazıcı, sakin kişiliği ve özverili yapısıyla hem spora hem de Bursa’mıza yaptığı hizmetleriyle sevgiyle anılacaktır. Çok erken zamanda kaybettiğimiz Değerli Başkanımız İbrahim Yazıcı’ya Allah’tan rahmet, başta ailesi olmak üzere tüm Bursa kentine, Bursaspor camiamıza ve tüm sevenlerine başsağlığı ve sabırlar diliyorum.

BAŞKAN –  Teşekkürler  Sayın Demiröz.

Sayın Varlı…

9.- Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın, Adana’da mevsim normallerinin çok üstündeki sıcaklar nedeniyle ürünlerde meydana gelen zararların tespit edilmesi ve çiftçilerin mağduriyetlerinin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

MUHARREM VARLI (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Adana’da, son yılların mevsim normallerinin çok üstünde aşırı bir sıcakla karşı karşıyayız. Buğdaylar birdenbire olgunlaşmaya ve verim kaybıyla olgunlaşmaya başladı. Aynı zamanda narenciye üreticilerinden de aşırı derecede şikâyet almaya başladık. Hükûmetin bir an önce bu konuda il tarım müdürlüğünü uyararak zarar tespiti yaptırmasını istiyoruz çünkü narenciye üreticileri açan çiçeklerin döküldüğünü, aşırı sıcaktan tutan meyvelerin döküldüğünü ve şu anda ağaçların meyvesiz bir hâlde kaldığını belirtiyorlar. Buğdaylarda da müthiş bir verim kaybı olacağına inanıyorum. Tarım il müdürlüğünün bu konuda bir an önce tespitlerde bulunarak çiftçilerimizin mağduriyetinin giderilmesini istiyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Varlı.

Sayın Baluken…

10.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Dersim Laç Deresi mevkisinde bulunan mağaralarda ortaya çıkan toplu mezarlarla ilgili bir çalışma yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Birkaç gündür, Dersim’de Laç Deresi mevkisinde bulunan mağaralarda toplu katliamlara ait olduğu belirtilen toplu mezarlar ve kemikler bulunmuştur. Bölgedeki Dersimlilerin ifadesine bakıldığında, 500 kişiye ait olan toplu mezarların olduğu bir bölgeden bahsediyoruz. O bölgede yaşamını yitirenlerin çocuklarının ve torunlarının çabalarıyla ortaya çıkan bu toplu mezarlarla ilgili hem kamuoyunda hem Hükûmette hem de Mecliste bir duyarsızlığın olduğunu belirtmek istiyoruz. Bu duyarsızlığın hiçbir şekilde kabul edilemez olduğunu, hem bizim hem de Dersim halkının beklentisini, bu toplu mezarlarla ilgili bir an önce kamuoyunu aydınlatacak ve belki de Dersim katliamına ışık tutacak açıklamaların yapılması gerektiğini ifade etmek istiyorum.

Özellikle, Sayın Başbakanın Dersim olaylarıyla ilgili Dersim halkından özür dilenmesi gerektiğini belirten açıklamasını hatırlatarak  bu toplu mezarlarla ilgili, bir an önce, hem Hükûmetten hem Sayın Başbakandan bir çalışma planlaması beklediğimizi ifade etmek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Mecliste de İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun bir an önce Dersim’e giderek bu toplu mezarlarla ilgili bir çalışma başlatması gerektiğini ifade etmek istiyorum.

Teşekkür ederim. 

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Baluken.

Sayın Özkes…

11.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın gündem dışı konuşmaya cevabındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

İHSAN ÖZKES (İstanbul) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Biraz önce, Sayın Başbakan Yardımcımız Bülent Arınç Bey’in -ben yoktum, bana hemen haber verdiler- ecrimisille alakalı söylediklerini, konuştuklarını bildirdiler. Bu arada, tam duymadım ama “Keşke kanun teklifi verilse daha iyi olurdu.” gibi bir cümlesi olmuş galiba Sayın Bakanımın. Sanıyorum bir bilgi eksikliği var. Ben, bir yıl önce bu konuda bir kanun teklifi verdim. Zaten, dünkü konuşmamda da kanun teklifinin Genel Kurula inmemesi nedeniyle araştırma önergesi verme durumunda kaldığımı da konuşmamda belirtmiştim. Biraz sonra, Sayın Arınç’a bu kanun teklifinin bir suretini de takdim edeceğim.

Şimdi, kendisine teşekkür ediyorum çünkü bu ecrimisil konusunda gerçekten çok zor durumda kalan -sayılı da olsa- din görevlileri var. Bunun en bariz örneği, benim de müftülük yapmış olduğum Üsküdar’da bir din görevlisi şu anda, 17 bin TL kadar bir ecrimisil ödemekle karşı karşıya.

Teşekkür ediyorum, sağ olun.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özkes.

Gündem dışı konuşmalar bitmiştir.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 19 milletvekilinin, Tokat ilindeki çiftçilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/609)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Tokat ilindeki çiftçilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken tedbirler konusunda Anayasa’nın 98’inci, İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması yapılmasını arz ve teklif ederiz.

1) Reşat Doğru                              (Tokat)

2) Mehmet Şandır                          (Mersin)

3) Alim Işık                                   (Kütahya)

4) Münir Kutluata                          (Sakarya)

5) Ruhsar Demirel                         (Eskişehir)

6) Necati Özensoy                         (Bursa)

7) Emin Haluk Ayhan                    (Denizli)

8) Erkan Akçay                              (Manisa)

9) Sümer Oral                                (Manisa)

10) Ali Uzunırmak                         (Aydın)

11) D. Ali Torlak                           (İstanbul)

12) Muharrem Varlı                       (Adana)

13) Özcan Yeniçeri                        (Ankara)

14) S. Nevzat Korkmaz                 (Isparta)

15) Hasan Hüseyin Türkoğlu        (Osmaniye)

16) Ali Öz                                      (Mersin)

17) Kemalettin Yılmaz                   (Afyonkarahisar)

18) Emin Çınar                              (Kastamonu)

19) Adnan Şefik Çirkin                 (Hatay)

20) Mehmet Günal                         (Antalya)

Gerekçe:

Ülkemizin genelinde olduğu gibi, Tokat ilinde tarım yapmaya çalışan çiftçimizin durumu her geçen gün daha da zorlaştığından tarım yapamaz duruma gelmiştir. Tarımsal alanda kullanılan tohum, gübre, mazot ve zirai mücadele ilaçlarının maliyetlerinin her geçen gün yükselmesi, aynı şekilde, zor şartlar altında ürettiği ürünün değerinin yıldan yıla düşmesi de çiftçimizi ekonomik olarak çok zor durumda bırakmış, artık tarlasını ekemez hâle getirmiştir. Bu durum, Tokat ilinin genelinde göçleri artırmıştır.

Çiftçinin ürettiği ürünleri para etmediği için, esnafa ve bankalara olan borçlarını ödeyemez hâle gelmişlerdir. Tarıma dayalı ekonomi ile ayakta duran ilimizde bu durumdan çiftçinin yanında esnaf da etkilenmektedir.

İlimizde Tekel Sigara Fabrikasının kapatılması ve özellikle sanayi ürünlerine konulan kota sistemi çiftçimizin âdeta elini kolunu bağlamıştır. Bu durum, tabandan tavana tüm üretim ve tüketim sektörlerimizi etkilemektedir. Bu sıkıntılar birleştiğinde, neredeyse borcu olmayan çiftçi bırakmamıştır.

Bütün bunlara ilaveten geçmiş yıllarda olduğu gibi, 2010-2011 yılı çiftçilerimiz için bol kazançlı, bereketli bir yıl olarak geçmemiştir. Önce dolu afeti, daha sonra aşırı sıcaklardan dolayı ürünlerini kaybetmişlerdir.

Erbaa ilçesi Karayaka, Çalkara, Üzümlü çiftçileri, ürünlerinin para yapmaması sebebiyle buğday, soğan, karpuz üretiminden neredeyse vazgeçecek konuma gelmişlerdir. Zile çiftçileri buğdaydan zarar etmişlerdir. TMO'si çiftçiye yeterli desteği göstermemiş, üretici çok ucuz fiyata ürününü elden çıkarmıştır. Kazova ve Artova Ovası çiftçileri gelecek yıllarla ilgili ne yapacakları, ne ekip dikecekleri kaygısı içerisindedirler.

Bu şekilde devam etmesi hâlinde, çiftçilerimizi çok zor bir gelecek beklemektedir çünkü ürettiği ürün, yaptığı masrafı karşılayamaz duruma gelmiştir. Bu durum, işsizliğe çare aranırken giderek artan işsizler ordusuna yenilerini ekleyerek ve büyük şehirlere en fazla göç veren iller arasına girmiştir. 2007 seçimlerinde 7 milletvekili iken 2011 seçimlerinde 5 milletvekiline düşmüştür.

Konunun Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından araştırılması, hem ilimizde hem de ülke genelinde bu durumda olan çiftçilerimizin durumunun düzeltilmesi açısından yararlı olacaktır.

Araştırma önergemiz bu amaçla hazırlanmıştır.

2.- İstanbul Milletvekili Umut Oran ve 23 milletvekilinin, AB ile müzakere sürecinde “Yargı ve Temel Haklar” başlıklı 23’üncü fasıl ile “Adalet, Özgürlük ve Güvenlik” başlıklı 24’üncü faslın açılmamasının nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/610)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

AB ile tam üyelik müzakere süreci çeşitli eksiklikler ve AB üyesi kimi ülkelerin uyguladığı blokajlar sebebiyle durma noktasına gelmiş, bizimle aynı tarihte müzakere sürecine başlayan Hırvatistan tam üyelik hakkını kazanmışken ne yazık ki Türkiye kapatılması gereken 33 fasıldan ancak 1’ini kapatarak bu durumu izlemek zorunda kalmıştır.

Kuşkusuz, hem Avrupa Birliği üyelik sürecinin hem de ülkemizdeki demokrasinin gelişmesi, toplumsallaşması ve ilerlemesi açısından en önemli hususlardan biri bağımsız, demokratik, adil yargının varlığıdır.

Bu kapsamda, “Yargı ve Temel Haklar” başlıklı 23’üncü fasıl ile “Adalet, Özgürlük ve Güvenlik” başlıklı 24’üncü faslın üyelik müzakere sürecinde açılmasının çok boyutlu faydalar sağlayacağı görülmektedir. Bu faydalardan en büyüğü, Türkiye'de şu an uzun tutukluluk süreleri, soruşturmanın gizliliği ve masumiyet karinesi gibi ilkelerin sistematik ihlalleri, adil yargılanma hakkını ihlal eden kararların çokluğu ve sıklığı ile toplumda bir ihtiyaç olarak ortaya çıkan yargı reformunun demokratik, evrensel ilkelere uygun bir şekilde gerçekleştirilmesi olacaktır.

Ne yazık ki bugün, ülkemizde yargının bağımsızlığı kuşku altına düşmüş, özel yetkili mahkemelerin uygulamaları hem ulusal hem uluslararası toplumda birçok tepki doğurmuş, toplumsal gerginlikleri ve uyuşmazlıkları çözmesi gereken yargı sistemi bir uzlaşmazlık ve gerginlik yaratma noktasına dönüşmüştür. Bütün bunların çağdaş, demokratik bir topluma yakıştığını söylemek mümkün olmadığı gibi, bu sorunların çözümü noktasında da siyasetin atması gereken adımlar bugüne kadar atılamamıştır.

Bu sebeplerle, AB müzakerelerinde açılması gereken 23 ve 24 numaralı fasılların neden açılmadığının tespiti, bu fasılların açılması için Türkiye'nin üstüne hangi görevlerin düştüğünün belirlenmesi, yargı sistemindeki aksaklıkların tespiti ile giderilmesi amacıyla Anayasa'nın 98 ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü 104 ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırılması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1) Umut Oran                                      (İstanbul)

2) Kadir Gökmen Öğüt                        (İstanbul)

3) Süleyman Çelebi                              (İstanbul)

4) İzzet Çetin                                        (Ankara)

5) Musa Çam                                       (İzmir)

6) Candan Yüceer                                (Tekirdağ)

7) Veli Ağbaba                                    (Malatya)

8) Mehmet Şevki Kulkuloğlu              (Kayseri)

9) Hülya Güven                                   (İzmir)

10) Ahmet İhsan Kalkavan                  (Samsun)

11) Mahmut Tanal                               (İstanbul)

12) Ayşe Nedret Akova                       (Balıkesir)

13) Nurettin Demir                              (Muğla)

14) Ayşe Gülsün Bilgehan                  (Ankara)

15) Gürkut Acar                                  (Antalya)

16) Mustafa Sezgin Tanrıkulu             (İstanbul)

17) Namık Havutça                              (Balıkesir)

18) Ali Özgündüz                                (İstanbul)

19) Emre Köprülü                                (Tekirdağ)

20) Mehmet S. Kesimoğlu                   (Kırklareli)

21) Recep Gürkan                                (Edirne)

22) Malik Ecder Özdemir                    (Sivas)

23) İhsan Özkes                                   (İstanbul)

24) Ali Haydar Öner                            (Isparta)

3.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker ve 24 milletvekilinin, performansa dayalı ek ödeme sisteminin yanlışlıklarının ve performans sisteminin dayanması gereken parametrelerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/611)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Sağlıkta Dönüşüm Programı kapsamında uygulamaya konulan Performans Sistemi, yarattığı adaletsizlik nedeniyle doktorlar, sağlık çalışanları ve hastalar açısından geri dönüşü olanaksız hatalara yol açmaktadır.

Bu nedenle, performansa dayalı ek ödeme sisteminin yanlışlıklarının ve neden olduğu adaletsizliğin giderilmesi, performans sisteminin dayanması gereken parametrelerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98'inci, TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılması hususunda gereğini saygılarımızla arz ederiz.

1) Mehmet Şeker                                     (Gaziantep)

2) Rahmi Aşkın Türeli                             (İzmir)

3) Musa Çam                                           (İzmir)

4) Ahmet İhsan Kalkavan                        (Samsun)

5) İzzet Çetin                                           (Ankara)

6) Candan Yüceer                                    (Tekirdağ)

7) Süleyman Çelebi                                 (İstanbul)

8) Mehmet Şevki Kulkuloğlu                  (Kayseri)

9) Mahmut Tanal                                     (İstanbul)

10) Ayşe Nedret Akova                          (Balıkesir)

11) Veli Ağbaba                                      (Malatya)

12) Hülya Güven                                     (İzmir)

13) Ali Özgündüz                                    (İstanbul)

14) Nurettin Demir                                  (Muğla)

15) Ayşe Gülsün Bilgehan                      (Ankara)

16) Gürkut Acar                                      (Antalya)

17) Mustafa Sezgin Tanrıkulu                 (İstanbul)

18) Namık Havutça                                 (Balıkesir)

19) Emre Köprülü                                   (Tekirdağ)

20) Mehmet S. Kesimoğlu                      (Kırklareli)

21) Recep Gürkan                                   (Edirne)

22) Malik Ecder Özdemir                        (Sivas)

23) İhsan Özkes                                      (İstanbul)

24) Ali Haydar Öner                               (Isparta)

25) Kadir Gökmen Öğüt                         (İstanbul)

Gerekçe:

Sağlık Bakanlığı tarafından 1 Mart 2011 tarihinde yayınlanan ve Ocak 2012'de uygulanmaya başlanan Sağlıkta Performans ve Kalite Yönergesi, hâlihazırda pek çok eleştiriye maruz kalan performans sisteminin yanlışlarını ve çıkmaz sokaklarını bir kez daha gözler önüne sermiştir.

Dünyanın pek çok yerinde, çok farklı alanlarda uygulanan performans sisteminin amacı, başarılı ile başarısızı, iyi çalışan ile çalışmayanı ayırmak, böylece başarıyı ve yüksek performansı ödüllendirmektir. Ancak, tüm yönleriyle planlanmadığı, kurgulanmadığı ve iyi uygulanmadığı zaman sistemin bizzat kendisinin problem yarattığı ve büyük haksızlıklara yol açtığı da bilinen bir gerçektir. Şu anda, ülkemizde sağlık alanında uygulanan performans sisteminde yaşananlar da bu durumun en açık örneğidir.

Sağlıkta Performans ve Kalite Yönergesi uygulaması ile birlikte hastanelere verilen kurum performans ve birim performans puanları sonucu hastanelerin aldığı puanlar, doktorların ve sağlık çalışanlarının döner sermayeden alacağı payı belirleyen en önemli faktör olmaktadır. Bu durum, performansa dayalı ek ödeme sisteminin adaletsizliğinin başlıca nedenidir. Öncelikle, il kalite ve performans heyetinin yorumuna, insafına bırakılan bu puanlama sistemi ile sağlık çalışanlarının ekonomik gücü zayıflatılmakta, motivasyonları yok edilmektedir. Nihayetinde sağlık çalışanları arasındaki çalışma barışı bozulmaktadır.

Bu durumun en çarpıcı örneği geçtiğimiz ay Gaziantep'te yaşanmıştır. Gaziantep'in sağlık hizmeti yükünün yüzde 70'ini omuzlayan; sadece Gaziantep'in değil, bölgenin de an çok hasta alan, en çok ameliyat yapan, bünyesinde en fazla branşı bulunduran hastaneleri olan Avukat Cengiz Gökçek ve 25 Aralık devlet hastaneleri binanın eski olması, mimarisi gibi nedenlerle, daha az hizmet veren "binası yeni" hastanelerden daha düşük puan almış dolayısıyla, kalifiye ve fedakâr çalışanlarının döner sermayeden aldıkları pay kesintiye uğrayacaktır.

Bu durum, sadece Gaziantep'te değil Türkiye'nin dört bir yanında yaşanmakta ve her geçen gün sisteme olan tepki artmaktadır. Doktorlar ve sağlık çalışanlarının emekleri, ne devlet tarafından yapılan binalar ne de hükümetin atadığı yöneticilerin zafiyetleri nedeniyle gasbedilemez. Sağlık çalışanlarının çalışma şevkini kıran, emeklerini gasbeden, sağlık hizmetlerini sekteye uğratan, yanlı ve subjektif bir şekilde belirlenen hastane hizmet kalite puanı uygulamasına ivedilikle müdahale edilmesi gerekmektedir. Kendi sistemini sahiplenmek adına, olaya duygusal yaklaşarak tepkileri ve yaşanan adaletsizliği görmezden gelen Sağlık Bakanlığının bu hâliyle soruna çözüm getiremeyeceği açıktır. Dolayısıyla, bu sorun Meclis çatısı altında kurulacak bir araştırma komisyonu ile tüm yönleriyle ele alınmalı ve çözüme kavuşturulmalıdır. Aksi takdirde, adaletsiz ve yetersiz ücretler nedeniyle 2 bin doktorun aynı anda istifasına ve sağlıkta olağanüstü hâl uygulamasına sahne olan Slovakya örneğinin benzeri ülkemizde yaşanacaktır.

Yukarıda sayılan nedenlerle, performansa dayalı ek ödeme sisteminin yanlışlıklarının ve neden olduğu adaletsizliğin giderilmesi, performans sisteminin dayanması gereken parametrelerin belirlenmesi amacıyla Anayasa’nın 98'inci, TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılması gerekmektedir.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeler bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler, gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

Şimdi, Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- BDP Grubunun, cezaevlerindeki ağır hasta mahkûmların durumlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilen (10/548) esas numaralı Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergenin görüşmelerinin, Genel Kurulun 8 Mayıs 2013 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

                                                                                                                  08/05/2013

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 08/05/2013 Çarşamba günü (Bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                İdris Baluken

                                                                                                                     Bingöl

                                                                                                           Grup Başkan Vekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırmasına Dair Öngörüşmeler” kısmının 517’nci sırasında yer alan (10/548) cezaevlerindeki ağır hasta mahkûmların durumlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergelerin görüşülmesini, Genel Kurulun 08/05/2013 Çarşamba günlü birleşiminde birlikte yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisi üzerinde lehinde, olmak suretiyle, ilk konuşmacı Sayın Nurettin Demir, Muğla Milletvekili.

Sayın Demir, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

NURETTİN DEMİR (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; BDP’nin cezaevlerinde ağır hasta durumda bulunan mahkûmların hastalık durumlarının ve derecelerinin göz önünde bulundurularak durumlarının tespiti ve salıverilmelerinin önündeki engellerin kaldırılması amacıyla verdiği Meclis araştırması önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Öncelikle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, gerçekten çok yerinde bir araştırma önergesi. Bu nedenle, ben, bu önergenin mutlaka milletvekillerimiz ve Meclis tarafından değerlendirileceğine inanıyorum.

Tabii, sözüme başlamadan önce, daha önceki Milletvekilimiz, Muğla Milletvekili İbrahim Yazıcı’nın özellikle bölgemizde, Bursa’da ve Bursaspor’a yapmış olduğu büyük katkılar nedeniyle kendisine ve ailesine teşekkür ediyorum, rahmetle anıyorum, mekânı cennet olsun. Genç yaşta kaybettiğimiz bu değerli kardeşimizin, milletvekilimizin ailesine sabırlar diliyorum.

Değerli milletvekilleri, özellikle 1 Mayısta ülkemizin yaşamış olduğu sıkıntılar, ülkemize karşı giydirilen bu ayıbın nedeni olan Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarını kınıyorum. Başbakan, İçişleri Bakanı ve özellikle valinin orantısız güç kullanarak kendi insanlarına bu kadar hunharca işkence etmesini de burada bir kez daha kınamakta sakınca görmüyorum.

Sevgili dostlar, tabii ki işler çok yoğun, çok yoğun bir şekilde gündemleri takip ediyorsunuz ama ülkemizde de gerçekten çok ilginç olaylar oluyor. İzmir’de bir mahkeme süreci yaşanıyor şu anda, fuhuş ve askerî casusluk olayı. Öyle ilginç bir dava ki gerçekten yakinen izlemenizi ve ibret almanızı öneririm. Sevgili dostlar, sanal bir suç işlenmiş ve sanal bir dava görülüyor. Ülkenin kaynaklarının, ülkenin  imkânlarının bu şekilde hoyratça harcanması gerçekten üzüntü verici bir olay ve bir koordinatör düşünün ki 375 kişilik bir davada koordinatör hiç kimseyi tanımıyor. Böyle bir şey olur mu arkadaşlar?

Özellikle, iki yıldır Meclisten uzak kalan başta Milletvekilimiz Mustafa Balbay, Mehmet Haberal ve diğer milletvekillerimizin, Meclisimizin dört yıllık süresinin yarısının bittiği bir süreçte, bir an önce özgürlüklerine kavuşması, Meclise gelip yasal görevlerini yapması en büyük dileğimdir. İktidarın artık timsah gözyaşlarını dökmekten uzaklaşarak bu konuyu da hep birlikte çözmeliyiz. Ben, gerçekten bunun utancını çok fazlasıyla yaşıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisinin Cezaevleri İnceleme ve İzleme Komisyonu üyeleri olarak Malatya Milletvekilimiz Veli Ağbaba, Manisa Milletvekilimiz Özgür Özel ile birlikte bugüne kadar 50 cezaevi kampüsü olmak üzere, yaklaşık 110’a yakın cezaevi ziyareti gerçekleştirdik ve bin dolayında da mahkûmla görüştük, gördük ve bunun sonucunda bir rapor hazırladık. Eğer bu raporu okursanız Türkiye'nin cezaevlerindeki yaşanan olayları çok yakinen göreceğinizi, mutlaka -vicdani olarak- büyük bir vicdan muhasebesini yapacağınızı düşünüyorum. Hasta mahkûmların raporunu mutlaka okumanızı öneririm.

Adalet ve Kalkınma Partisi, sağlık çalışanları başta olmak üzere, tüm çalışanların görev yerleri, nöbetleri ve çalıştığı birimleri sendikal, din, dil, ırk, siyasi parti gibi tercihlerine göre belirlerken, yandaşlarını kayırırken biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu ziyaretlerimizde kimseyi ayırmadık, hiçbir ayrımcılık yapmadan herkesi ziyaret ettik, herkesin sorunlarını dile getirmeye çalıştık. Bizim tek önceliğimiz insandır, mahkûmlar da insandır, dolayısıyla mahkûmların insan hakları bizim için öncelikli gelir.

Geçen hafta, Tekirdağ Cezaevinde açlık grevindeki tutuklu ve mahkûmları ziyaret ettik. Tam otuz altı gün açlık grevi çektikten sonra nihayet Hükûmet konuya eğildi ve dokuz istekten bir kısmının giderilmesi konusunda adımlar attı.

Milletvekili arkadaşlarım Süleyman Çelebi, Özgür Özel ve Veli Ağbaba’yla birlikte gittiğimiz Tekirdağ’da ilginç bir şey yaşadık sevgili dostlar. Süleyman Çelebi kardeşimiz içeri girerken, çubuk vardı, ayağında platin vardı, ötüyordu. Mecburen kontrol edildi. İlginçtir, içeriye girip sorduğumuzda, bir vatandaşın ayağında platin olduğu için her çıkışında, hücresinden çıkışta çıplak arama yapılıyor. Böyle bir şey olur mu arkadaşlar? Yani, böyle bir gaddarlık, bu kadar, böyle bir zulüm olur mu? Milletvekilimiz de tabii ki doğal olarak orada, yönetmelik gereği olarak kontrolden geçti. Tabii ki çıplak arama olarak değil ama cihazdan tekrar tekrar kontrol olmak durumunda kaldı.

İnsan hakları açısından cezaevinde yatan kişilere uygulanması gereken tek ceza, seyahat ve özgürce yer değiştirme haklarının kısıtlanmasıdır, diğer tüm gereksinimleri eşit, yeterli ve gerektiği gibi karşılanmalıdır. Ancak on iki yıldan beri ülkeyi yöneten AKP, cezaevlerini işkence evlerine çevirmiştir maalesef. Hasta ve tutuklu haklarında tıbbi etik de yok sayılarak Adalet, İçişleri ve Sağlık Bakanlığı arasında keyfî bir şekilde düzenlenen üçlü protokol, bugüne kadar sağlık hakkının engellenmesine yol açan bir dizi olumsuzluğun kaynağı oldu ve olmaya devam etmektedir.

Meclis tarihinde bir ilke imza atarak, Cumhuriyet Halk Partisinin Cezaevleri İnceleme ve İzleme Komisyonu olarak hazırladığımız Hasta Mahpus Raporu’yla cezaevlerindeki içler acısı durumu ortaya koyduk. Tutuklu ve hükümlü sayısı Kilis, Tunceli, Ardahan, Bayburt’un nüfusundan fazladır. 2000-2011 yılları arasında hapishanelerde 2.024 kişi hayatını kaybetmiştir. Bu mahpuslardan bine yakını yeterli sağlık hizmeti alamadığı için hayatını kaybetmiştir. Peki, insanların kendi evinde, kendi sevdikleriyle, onların ellerine tutunarak ölme hakkı yok mudur? Nedir bu kadar insan haklarına aykırı tutumumuz? Aynı yıllar içinde intihar eden mahpus sayısı 432’dir. Cezaevlerinde gerçekleşen ölüm sayısı 2012 yılı itibarıyla 73’tür. Bu rakamlar cezaevi gerçeğini gözler önüne sermektedir.

Cezaevleri hastalık üreten mekânlar hâline gelmiştir. Fiziki durum… Sular akmıyor arkadaşlar, su… Yani, bizim ülkemizde su mu yok? Gittiğimiz cezaevinde maalesef çeşmeler kopuk. Bir hafta, hatta, haftada iki kere su geliyor, o da ancak belki ihtiyacını görüyor. Suyun olmadığı yerde hastalık olmaz mı? Yani, suyu niye insanlardan esirgiyoruz, su bir işkence nedeni midir? Hastaların yüzde 54’ünden fazlası 1’den fazla hastalığa sahiptir. Sindirim sistemi hastalıkları, kalp hastalıkları, kanser ve her 4 mahpustan 3’ünün gözleri rahatsızdır. Kimi hastalar sedyeye kelepçeli şekilde ameliyat edilirken kimilerine denetsiz şekilde kanser yapan ilaçlar veriliyor.

Özellikle Mete Diş, testis kanseri sevgili arkadaşlar, doksan gün oldu, bir buçuk aydır adli tıptan rapor bekliyor. Adli tıp neyi bekliyor, neyi inceler ben de bilmiyorum. Ben doktorum, bir buçuk ay niye bekler arkadaşlar? Bu kadar siyasi, bu kadar yandaş bir kurum olabilir mi ki? Artık bu kurumun mutlaka bir düzeltilmesi gerekiyor.

Ben özellikle bu hapishanelerdeki sorunların giderilmesi için hasta, tutuklu ve mahkûmlarla ilgili ayrı yapılanmaya gidilmelidir diyor, saygılar sunuyorum. (CHP ve BDP  sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Demir.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisi üzerinde, aleyhinde olmak üzere, ikinci konuşmacı İsmail Aydın, Bursa Milletvekili.

Buyurun Sayın Aydın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İSMAİL AYDIN (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; BDP Grubunun Meclis araştırması önergesi aleyhinde AK PARTİ adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerimin hemen başında, şampiyon Bursaspor’umuzun aramızdan çok genç yaşta ayrılan çok kıymetli başkanına Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum. Yine, Meclisimizin 20 ve 21’inci Dönem Milletvekili Değerli İbrahim Yazıcı’ya, bu erken yaşta ayrılması nedeniyle, Bursa’mıza, özellikle spor camiasına koyduğu katkıdan dolayı teşekkür ediyor, rahmetlerimizi sunuyor, ailesine ve Bursa kamuoyuna taziyelerimizi bildiriyorum.

Değerli arkadaşlar, az önceki değerli konuşmacı, özellikle 1 Mayıs olaylarını gerekçe göstererek, buradan, 1 Mayısta görev yapan çok kıymetli devlet memurlarına, polislerimize birtakım ifadelerde bulundu. Kısaca şunu ifade etmek istiyorum: AK PARTİ iktidarından önce bu ülkede 1 Mayıslar kabustu, 1 Mayısta yaşanan olaylar… Hatta özellikle 80 öncesinde olaylar neticesinde verilen şehitler ya da ölümlerle anılan 1 Mayıstan, AK PARTİ dönemiyle beraber, bayram havasında kutlanan ve resmî tatil ilan edilen 1 Mayısa geldik.

Özellikle 70’lerde, 78’lerde, 90’larda birçok kez hükûmete gelen ya da hükûmet ortakları olan hiçbir iktidarın ya da sayın konuşmacının mensubu olduğu partinin iktidarlarında 1 Mayısı bayram yapmak, 1 Mayısı resmî tatil yapmak hiçbir zaman akıllarına gelmedi. Ama, AK PARTİ döneminde, AK PARTİ iktidarıyla beraber, artık işçinin alın terinin resmî bayramı ilan ettik ve öncelikle, bir önceki yılki 1 Mayıs -hepimizin malumu- işçilerle beraber halaylarla bayram havasında kutlandı. Ama, bu yıl, özellikle talep edilen bölgede yoğun bir inşaat faaliyetinin olması nedeniyle, hiçbir şekilde gösteri ve yürüyüş yapılamayacak bir alan olması hasebiyle burada gösteri yapılması yasaklanmasına rağmen ve ortam müsait olmamasına rağmen, birkaç sendika ağasının dayatmasıyla, maalesef, istenmeyen görüntüler, istenmeyen olaylar olmuştur. Burada, canını dişine takarak görev yapan çok kıymetli devlet memurlarını rencide etmek ya da gerçekten görevlerini yapmaları nedeniyle bu olayları engelleyen kıymetli devlet memurlarını bu kadar eleştirmek doğru değildir. Burada eleştirilecek bir husus varsa o da sendika ağalığıdır, sendikaların dayatmasıdır. Eğer gerçekten 1 Mayısı bayram havasında, gerçekten 1 Mayısı emek ve alın terinin bayramı olarak kutlamak istiyorsak meydanlar… 1 Mayıs nedeniyle, tatil olması nedeniyle meydanlar da işçi arkadaşlarımıza ve değerli emekçilerimize açılmıştı. Gerçekten bayram havasında kutlayan sendikalarımız da mevcuttu. Bu nedenle, özellikle Taksim’deki olayları gerekçe göstererek burada devlet görevlilerini suçlamak izana, akla aykırıdır diyorum. Bu vesileyle, ben tekrar BDP Grubunun önergesine dönmek istiyorum.

Kıymetli arkadaşlar, AK PARTİ iktidarı gelene kadarki hâkim yaklaşım, bizatihi farklılıkların problem olarak algılanması, dolayısıyla ya inkâr veya bertaraf edilmesi şeklinde tecelli etmiştir. Bugün ise Hükûmetimiz, bu topraklarda yaşayan herkese temel hak ve özgürlüklerin eksiksiz verilmesi gereğine inanmakta ve bu inançla birçok yasal düzenlemeler yapmaktadır. AK PARTİ döneminde yapılan düzenlemeler daha demokratik bir ülke hayalimizi gerçekleştirmeye doğru attığımız önemli adımlardandır.

Değerli milletvekilleri, son olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 24 Ocak 2013 tarihli oturumunda kabul edilen 6411 sayılı Kanun’la Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’da yapılan değişiklik sayesinde, ağır hastalığı veya sakatlığı nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyen ve toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturmayacağı değerlendirilen mahkûmun cezasının infazının iyileşinceye kadar geri bırakılması imkânı getirilmiştir.

İnfaz Kanunu’nun 116’ncı maddesi gereğince, hükümlüler hakkında düzenlemelerden tutukluluk hâliyle uzlaşır nitelikte olanları tutuklular hakkında da uygulanabileceğinden, bahsedilen değişiklik sadece hükümlüler lehine değil, aynı durumdaki tutuklular lehine de sonuç doğurmaktadır. Nitekim, hakkında mahkûmiyet hükmü verilmesine karşın temyiz süreci devam eden kamuoyunun yakından izlediği bir davanın sanığı, ağır sağlık sorunları sebebiyle mahkemece bu düzenleme gereğince tahliye edilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun 2 Temmuz 2012 tarihli oturumunda kabul edilen 6352 sayılı Kanun, tutuklama konusunda önemli yenilikler getirmiştir. Bununla birlikte, 24 Ocak 2013 tarihli oturumunda kabul edilen 6411 sayılı Kanun’la Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’da yapılan değişiklik sayesinde hasta olan tutuklular lehine de yeni düzenlemeler getirilmiştir.

31 Mart 2013 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6411 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’dan yararlanmak isteyen hükümlü ve tutuklular hakkında yapılan işlemler şu şekildedir:

İlgili yasalardan faydalanmak isteyen hükümlü ve tutukluların dilekçesine istinaden yerel sağlık kuruluşlarına sevkleri gerçekleştirilmektedir. Hastanelerin sağlık kurullarınca hasta olduklarına dair rapor verilerek Adli Tıp Kurumuna sevk edilenlerin dosyaları hazırlanarak Adli Tıp Kurumuna gönderilmektedir. Gönderilen dosyalardan Adli Tıp Kurumunca verilen randevu tarihlerine göre hükümlü ve tutuklular Adli Tıp Kurumuna sevk edilmektedir.

Bu kapsamda   Adli Tıp Kurumuna gönderilen toplam dosya sayısı 816’dır. Bunlardan 371 dosyaya rapor düzenlenmiş, 445 dosyanın işlemleri ise hâlen devam etmektedir. Karara bağlanan 371 dosyadan 75 dosyada cezanın infazının tehirine karar verilmiş, 161 dosyanın cezanın infazının tehiri talebi reddedilmiştir. 3 dosyanın ise af talebi kabul edilmiştir. 96 dosyanın af talebi reddedilmiştir. 19 dosyanın hastane şartlarında tedavisine devam edilmesine karar verilmiştir. 20 dosyanın ise rehabilitasyon merkezlerinde takip edilmesine karar verilmiştir. İşlemleri devam eden 445 dosyanın bir kısmının raporları hazırlanma aşamasındadır, bir kısmının ise randevu tarihine göre sevk işlemlerinin gerçekleşmesi beklenmektedir.

Yapılan bu yeni düzenlemeler ile 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 16’ncı maddesinde düzenlenen hapis cezasının infazının hastalık nedeni ile ertelenmesi hâlleri yeni bir erteleme nedeni olarak getirilmiştir. Kıymetli arkadaşlar, özellikle yapılan bu son düzenlemeler ile cezaevinde hasta bulunan, özellikle hastalık şartları nedeniyle hükümlü ve tutukluların tek başına cezaevi şartlarında tedavilerinin gerçekleşmemesi ya da yaşamlarını bu şekilde sürdürebilmelerinin mümkün olmaması durumunda, zaten mevcut yasalarımız bu hasta arkadaşlarımızın cezalarının ertelenmesine olanak vermektedir. Bu nedenle, BDP Grubunun araştırma önergesi yerinde değildir.

AK PARTİ iktidarları döneminde, özellikle toplumun her kategorisinde ortaya çıkan problemlerin çözümü noktasında, bugün el birliğiyle Meclis çatısı altında birçok düzenlemeler yaptık. Özellikle tutuklu hastaların ve hükümlü hastaların sağlıklarına kavuşuncaya kadar tutukluluk ve hükümlülük sürelerinin ertelenmesi de olanak dâhilinde olduğu için, Meclisimizin de gündeminin çok yoğun olması hasebiyle, bu konularda özellikle İnsan Hakları Komisyonumuzda da çalışmalar yapıldığı için BDP grup önerisi aleyhinde olduğumuzu belirtiyor, bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aydın.

Şimdi, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisi üzerinde, lehinde olmak suretiyle, Şanlıurfa Milletvekili Sayın İbrahim Binici.

Sayın Binici, buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)

İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; verdiğimiz önerge üzerine Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli vekillerim, cezaevleri Türkiye genelinde yaşanmakta olan hak ihlallerinin âdeta kalesi durumuna dönüşmüştür. Cezaevlerinde yükselen çığlıklara ısrarla kulaklarını tıkamaya devam eden Hükûmetten cesaret alan idarecilerin haksız, hukuksuz ve keyfî tutumları olanca hızıyla devam etmektedir. Hiç kuşkusuz, bugün cezaevlerimizde yaşanan sorunlarımızın başında, hasta mahpusların içinde bulunduğu durum ve çaresizliği karşısında Hükûmetin takındığı duyarsızlık ve aynı zamanda vicdansızlık gelmektedir.

Değerli milletvekilleri, Parlamentoya adım attığımız günden bu yana, bıkmadan usanmadan, cezaevlerinde bulunan hasta mahpusların yaşadığı sorunlara dikkat çekmeye çalıştık ve bu doğrultuda raporlar hazırladık. Cezaevlerini tek tek dolaşarak hazırladığımız raporları, başta Hükûmet yetkilileri olmak üzere, çeşitli kurum ve kuruluşlarla paylaştık. Cezaevlerinde yaşanan sorunları, çözüm yeri olarak gördüğümüz bu çatı altında verdiğimiz önergeler ve tekliflerle defalarca dile getirdik ancak verdiğimiz önergeler her seferinde AKP üyelerinin oylarıyla maalesef reddedildi.

Değerli milletvekilleri, İnsan Hakları Derneği tarafından ocak ayında hazırlanan son rapor, cezaevlerinde yaşanmakta olan sorunun ne kadar devasa bir hâl aldığını göstermesi açısından son derece çarpıcı bilgiler ihtiva etmektedir. Kamuoyunun bilgisine ve gerekli mercilere de sunulan bu raporlara göre, cezaevlerinde 413 ağır hastanın bulunduğu tespit edilmiştir. Ağır hasta durumunda olan bu kişilerden 122 tane arkadaşımızın artık ölüm sınırında olduğu ve bir an önce tahliye edilmesi gerektiği raporda dile getirilmiştir. Yine, raporda yer alan bilgilere göre, ikinci tehlikeli grubu oluşturan ve çok ciddi tedavi edilmesi gerektiği için tahliye edilmesi gereken hasta mahpusların sayısı 108 kişidir. Geri kalan hastalardan 115’inin cezaevi koşullarında tedavisinin mümkün olmadığı, 68’inin ise çeşitli hastalıkları olan hasta mahpuslardan oluştuğu ifade edilmektedir.

İnsan Hakları Derneğinin açıkladığı rapora göre, bu sorunun cezaevleri açısından artık ertelenemeyecek, bir an önce çözülmesi gereken bir sorun hâline geldiği ısrarla vurgulanmaktadır. Ancak, yaşanmakta olan tüm bu olumsuzluklara rağmen Adalet Bakanlığı ve ilgili kurumlar âdeta kör ve sağırları oynamakta, cezaevlerini güllük gülistanlık olarak göstermeye devam etmektedirler.

Sayın milletvekilleri, sayısını artık unuttuğumuz yargı paketleriyle kamuoyunun umutlarıyla oynamaya devam eden Hükûmetin yaptığı bu düzenlemeler, sorunu çözmek için yeterli olmamıştır. Nitekim, Hükûmet kanadından cezaevlerinde yaşanmakta olan insanlık dramına çözüm olacağı ifade edilen 6411 sayılı Kanun yasalaşarak yürürlüğü girmesine rağmen, bu konuda kat edilen yol bir arpanın boyunu geçmemiştir. Bilindiği üzere, 6411 sayılı Yasa’nın Genel Kurulda görüşülmesi esnasında bu yasanın yetersizliği ve sorunlara kalıcı çözümler getirmeyeceğini defalarca dile getirmiştik ama üzülerek belirtiyoruz ki Hükûmetin yaklaşımı ve yasanın çıkmasıyla umutlar suya düşmüştür ve nihayetinde, cezaevlerinden ölüm haberleri gelmeye devam etmiştir.

Cezaevlerinden bir bir ölüm haberleri geliyor. 8 Şubat tarihinde akciğer kanseri Şehabettin Yücel, 21 Mart tarihinde gırtlak kanseri Hacı Nasır ve daha dün de İrfan Eskibağ cezaevlerinin son kurbanları oldular. Yani, neredeyse haftada 1 ölümle karşılaştığımız cezaevlerini, AKP Hükûmeti, neredeyse güllük gülistanlık diye sergilemektedir önümüze.

“Cezaevlerinin kurbanı” diyoruz çünkü bu insanlar, hiç değilse son nefeslerini ailelerinin yanında verme hakkına sahiptiler. Adalet Bakanlığı ve Adli Tıp Kurumu sorumludur diyoruz çünkü en basit sağlık taramasında dahi cezaevinde kalma koşulları olmadığı tespit edilebilecek bu hastaların ısrarla cezaevlerinde tutulmaları inadına anlam veremiyoruz.

Değerli arkadaşlar, elimdeki bu tabloda, 413 ağır hasta, bunun 82’si ölümcül sınırda… Bu tablodan size bunlardan birkaçını söyleyeceğim.

Abdulsamet Çelik, MDS kan kanseri. 2007 yılında, kemik iliğine bağlı bir çeşit kanser olan myelodisplastik sendrom (MDS) hastalığı tanısı konuldu. Rahatsızlığı nedeniyle sürekli kan ve kan ürünleri nakline ihtiyaç duymaktadır. Böyle bir insanı cezaevinde tutuyorsunuz ve cezaevlerini güllük gülistanlık göstermeye de devam ediyorsunuz.

Yine, bunların içinde en ağır olanı, örneğin Halil Güneş, hastanın belirttiği yakınma ve tetkik sonuçları raporları göz önüne alınarak yapılan değerlendirme sonucu, 2002-2003 yılları arasında osteosarkom tanısı ile opere edilmiş ve radyoterapi uygulanmaya devam ediliyor.

Yine, İmam Çelikdemir hafızasını yitirmiş. Bir insanda hafıza yoksa, tanı yoksa bu insanın cezaevinde kalma ehliyeti doğru değildir. Hafızasını yitirmiş, arkadaşlarının yardımıyla cezaevinde hayatını idame ettirebiliyor, yardım almadan -affedersiniz- tuvalete bile gidemiyor, kendisine yemek verilmediği takdirde haftalarca aç kalabiliyor. 2 yaşındaki bir çocuğun hafızasına bile sahip değildir. Dolayısıyla, bu tür hastalıkları da dikkate almadığımız takdirde, gerçekten vicdanen evimizde nasıl rahat yatabiliyoruz, bunu sormak istiyorum.

Yine, bu hastalar içerisinde İnan Gök, İnayet Mete, İrfan Eskibağ       -yaşamını yitirdi zaten, iki gün önce sayenizde yaşamını yitirdi- İsa Yağbasan, İslam Tüner, İsmet Aslan, İsmet Demir, İzzetin Tekman, İsmet Çardak, Kemal Gömi; saya saya bitiremiyoruz.

Dolayısıyla, bu konuda biraz daha duyarlı olmanızı diliyor, önergemize destek sunmanızı insanlık adına bekliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Binici.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisi üzerinde son konuşmacı, aleyhinde olmak üzere Ali Aşlık, İzmir Milletvekili.

Buyurun Sayın Aşlık. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ALİ AŞLIK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Barış ve Demokrasi Partisi grup önerisi üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum.

AK PARTİ iktidara geldiğinden bu yana, her konuda olduğu gibi cezaevlerinde de çok ciddi anlamda iyileştirmeler yapılmış, sadece fiziki şartların iyileştirilmesiyle kalınmamış, bu konuyla alakalı yasal düzenlemeler de yapılmıştır. Daha önceki konuşmacı arkadaşımızın da ifade ettiği gibi, hastalık durumunda -adli tıp raporuyla- iyileşinceye kadar tahliyesi konusunda rapor alınabileceği de yasal düzenlemeyle kayıt altına alınmıştır.

Eğer Meclis olarak biz görevimizi yapmışsak ve uygulamada bazı sıkıntılar, bazı sorunlar yaşanıyorsa sorunun nereden kaynaklandığını tartışıp onun üzerine gitmemiz lazım. Eğer adli tıp, önüne gelen istekleri hızlı bir şekilde yerine getiremiyorsa, orada görev yapanlar doktorlardır, yeminlerine uygun hareket etmiyorlar demektir. O zaman, Türkiye Tabipler Birliği niye sesini çıkarmıyor veya bu işlerin üzerine niye gitmiyor? Niye bu konuyla alakalı -o doktor olduğuna göre- kendi meslek kuralları gereğince onlara gerekli müeyyideler uygulanmıyor?

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Adli tıp Adalet Bakanlığına bağlı.

ALİ AŞLIK (Devamla) – Yani, dolayısıyla, değerli arkadaşlar, AK PARTİ iktidara geldiğinde ilkokula başlayan bir çocuk bugün daha liseyi bitirmedi; daha liseyi bitirecek, üniversiteyi bitirecek, hayata atılacak, doktor olacak, uzman olacak ve bu millete hizmet edecek. Dolayısıyla, biz fiziki şartları düzenlesek de, yasal düzenlemeleri yapsak da eğitimden kaynaklanan, bugüne kadar tek tip insan yetiştirmeden kaynaklanan sorunlar maalesef çoğu zaman karşımıza çıkmaktadır. Bunu çok doğru bir şekilde tartışmamız lazım, bunu doğru mecrada tartışmamız lazım.

Bu sorun, eğitim sorunudur aynı zamanda. Eğitim konusu çok daha derinlemesine ele alınıp, insana insanca değer verecek insanlar yetiştirecek yapının tekrar tekrar gözden geçirilmesi gerekir. Biz 4+4+4’le AK PARTİ olarak buna el attık. Siz burada, sabahlara kadar komisyonlarda bizi engellemeye çalıştınız.

Bu sorun diye gördüklerinizin birçoğu eğitimden kaynaklanan sıkıntılar arkadaşlar. Yasal engel var mı bu arkadaşların, hasta olanların dışarı çıkması için? Yok. O zaman niye meseleyi doğru mecrada tartışmıyoruz? Bundan sonra Türkiye’yi daha ileriye taşımak adına, Türkiye’nin çok daha güçlü olması adına sorunları yerli yerinde tartışmamız lazım. Onun için, biz yasal düzenlemeyi yaptık AK PARTİ olarak, Meclis olarak görevimizi yaptık. Bundan sonra uygulamadaki sorunlarda eğer görevde ihmal varsa suç duyurusunda bulunmak lazım, kim etkileniyorsa suç duyurusunda bulunmak lazım, sivil toplum örgütlerinin meselelerin üzerine gitmesi lazım ve Türkiye’nin fiziki şartlarını düzelten ve yasal düzenlemelerle buna yardımcı olan bir Meclis olarak biz sivil toplum örgütleriyle, diğer birimleriyle daha yaşanılır bir Türkiye yapmak adına hep beraber el ele vermemiz lazım. Onun için, mademki biz görevimizi yaptık BDP’nin grup önerisine karşı şahsım adına aleyhte oy kullanacağımı ifade ediyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aşlık.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Buyurun efendim.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Tutanaklara geçmesi açısından bir duruma açıklık getirmek istiyorum.

BAŞKAN – Buradan o zaman, tutanaklara… Açayım, buradan.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Şimdi…

BAŞKAN - Bunu âdet edinmeyelim Sayın Baluken. Yani, siz bir…

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Ama, hayır, Genel Kurul yanlış bilgilendiriliyor.

BAŞKAN – Bir saniye efendim, müsaade eder misiniz.

Bir önerge veriyorsunuz. Bu önergenin lehinde konuşan var, aleyhinde konuşan var. Her aleyhinde konuşana cevap verirseniz sistem işlemiyor.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Genel Kurulu yanlış bilgilendirme var.

BAŞKAN – Efendim, yanlış bilgilendirme her zaman var. İnsanlar tezlerini savunuyorlar bildiğiniz gibi, söylenen her şeyin doğru olduğundan değil.

Bu defa vereyim ama bunu âdet hâline getirmeyelim.

Lütfen, buyurun.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Kürsüye gitmeye gerek yok. Tutanaklara geçmesi açısından bir duruma açıklık getirmek istiyorum. Hem önergemizin amacı da anlaşılmış olur.

BAŞKAN – Buyurun o zaman, tamam.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Şimdi, Adli Tıp Kurumu TTB’ye bağlı, Türk Tabipleri Birliğine bağlık bir kurum değil, Adalet Bakanlığına bağlı bir kurum. Orada bürokratik işlemlerde engel varsa -ki büyük engeller orada çıkıyor- Adalet Bakanlığının gereğini yapması gerekiyor. Bugüne kadar bu konuda duyarsızlık yaşandığı için hasta tutsaklar bir bir cezaevlerinde yaşamlarını yitiriyorlar. AK PARTİ’nin getirmiş olduğu yasal düzenlemeler de de biz o zaman şunu söylemiştik: Sadece Adli Tip Kurumuna bu yetkiyi vermek doğru değil, tam teşekküllü üniversite hastanelerinin, Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerin de bu konuyla ilgili, bir hastanın kendi ihtiyaçlarını karşılayıp karşılamamasıyla ilgili heyet raporu verme yetkisi olsun, bu şekilde sorun çözülsün.

Şimdi, AK PARTİ Grubunda da hekim arkadaşlarımız var. Hep beraber bir komisyon kuralım, bu hastaların sağlık durumlarıyla ilgili bir araştırma yapalım, aksaklıkları da giderecek şekilde böyle bir mekanizma kuralım diye bir önerge getirdik. Bununla ilgili bilgilendirmek istedim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Buyurun efendim.

NURETTİN DEMİR (Muğla) – Sayın Başkan, ben de özellikle, iktidar partisinin sorumluluğu TTB gibi yüce bir kuruma atmaya çalışmasını kınıyorum çünkü adli tıbbın TTB’yle hiçbir bağlantısı yok.

Dolayısıyla, adli tıp gerçekten sorumluluğunu yerine getirmeyen, siyasi ve taraflı bir kurum hâline gelmiştir. İnsanlar ölüyor, aylar geçiyor ama bir rapor meselesini çözemiyorlar. Eğer işleri çoksa üniversiteler var, üst kurumlar var, bunları görevlendirmek lazım. İşte, bunun için bu araştırma önergesine milletvekillerimizin olur vermesi lazım ki kimdeyse sorumluluk ortaya çıksın.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Demir.

Sözleriniz zapta geçti.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Öneriyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 16.02


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.13

BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM

KÂTİP ÜYELER : Tanju ÖZCAN (Bolu), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 101’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi, öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Öneriyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, öneri kabul edilmemiştir.

Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre vermiş olduğu bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:

2.- MHP Grubunun, Çukurova bölgesindeki mısır üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi (10/449) ve Çukurova bölgesindeki pamuk üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi (10/462) amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergelerinin, Genel Kurulun 8 Mayıs 2013 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 08/05/2013 Çarşamba günü (bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisini İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                                  Oktay Vural

                                                                                                                       İzmir

                                                                                                       MHP Grup Başkan Vekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan (10/449) esas numaralı, "Çukurova bölgesindeki mısır üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi" ve (10/462) esas numaralı "Çukurova bölgesindeki pamuk üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi" amacıyla verdiğimiz Meclis araştırma önergelerimizin 08/05/2013 Çarşamba günü (bugün) Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü Birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi üzerinde, lehinde olmak suretiyle ilk konuşmacı Adana Milletvekili Sayın Muharrem Varlı.

Sayın Varlı, Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar) 

MUHARREM VARLI (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; pamuk üreticileri ve mısır üreticilerinin problemlerini araştırmak adına vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz aldım. Bu vesileyle hem sizleri hem de televizyonları başında bizleri izleyen değerli halkımızı saygıyla selamlıyorum.

Burada birçok defa gündeme getirmemize rağmen hiç dikkate alınmadı ama biz söylemekten bıkmayacağız, usanmayacağız, her defasında çiftçilerimizin problemlerini ve sıkıntılarını dile getirmeye çalışacağız. Uyarsınız veya uymazsınız, yaparsınız veya yapmazsınız, bu sizin bileceğiniz bir şey ama çiftçilerimiz ne yazık ki çok büyük sıkıntı içerisindeler. Ben de bir çiftçi olarak bu sıkıntıları dile getirmekle yükümlü addediyorum kendimi.  Tabii, burada bunları söylerken benim biraz sonra dile getireceklerimi, toprağı çiçek saksısından başka yerde görmeyen veya hobi bahçesinden başka yerde toprak tanımayanların benim bu söyleyeceklerimi anlaması mümkün değil. Ben, toprağın içerisinde büyüyen, bizzat tarla ekip diken bir çiftçi kardeşiniz olarak bu sözlerimi sizlerle ve değerli milletimizle paylaşıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bugün, pamuk üreticileri çok büyük sıkıntı içerisindeler. Kütlü Pamuğun fiyatı şu anda 1,1 lira yani eski parayla 1 milyon 100 bin lira. Siz her defasında söylüyorsunuz ya işte biz şu kadar prim veriyoruz, bu kadar destek veriyoruz diye. Vermiş olduğunuz destekle beraber pamuğun fiyatı  1,6 lira yani eski parayla 1 milyon 600 bin lira. Pamuğun kilograma masrafı zaten 1 milyon 600 bin lira ile 1 milyon 700 bin lira arasında. Dolayısıyla, çiftçinin bu maliyetle para kazanması, sizin vermiş olduğunuz desteklerle ve şu anki ürün fiyatıyla para kazanması mümkün gözükmüyor. Dolayısıyla da çiftçi pamuk ekmekten vazgeçmiş durumda. Türkiye'nin 4 milyon ton, 4,5 milyon ton pamuğa ihtiyacı varken ne yazık ki üretebildiğimiz pamuk 1,5 milyon ton civarında. Neden? Çünkü çiftçi para kazanamadığı için pamuk ekmiyor. Ee, ne yapıyoruz? ABD’nin çiftçisini zengin yapıyoruz, Yunanistan’ın çiftçisini zengin yapıyoruz, oradan ha bire ithal pamuk getiriyoruz. Bugün, iplikçilerimize bakın, onlar da kendilerine göre haklılar çünkü onlar en ucuza mal etmek zorundalar, en iyi şekilde para kazanmak zorundalar. Bakın, Türkiye'nin iç piyasasından doğru düzgün pamuk alan insan yok. Neden? Çünkü ithal pamuk daha uygun geliyor, daha hesaplı geliyor ama Hükûmet olarak ne yazık ki… Dört yıl geçen dönem, iki yıl da bu dönemden olmak üzere altı yıldan beridir bunu haykıra haykıra söylüyorum ama bu kulağınızdan giriyor öbür kulağınızdan çıkıyor. Dolayısıyla, pamuk üreticisi ve çiftçimiz mağdur ama ABD’nin, Yunanistan’ın pamuk üreticisi, çiftçisi bizim ödediğimiz vergilerle ithal ettiğimiz pamuktan para kazanıyor, bizim çiftçimiz de pamuk ekmekten vazgeçiyor. Niye? Çünkü para kazanamıyor, çoluğunun çocuğunun rızkını çıkartamıyor.

Değerli arkadaşlarım, bakın, devri iktidarınızda mazot yüzde 400 zamlanırken, gübre yüzde 400 zamlanırken pamuk hâlâ aynı fiyatta sayıyor, hiç değişen bir şey yok. 2002’deki pamuğun fiyatı neyse bugünkü kütlü pamuğun fiyatı da o ama mazota yüzde 400, gübreye yüzde 400 zam yaptınız. Çiftçinin en ağır maliyeti zaten bunlar. Tarım krediye bakıyorsunuz, tarım kredi çiftçiye ucuz gübre vermesi gereken bir kuruluş olması gerekirken şu anda serbest piyasanın üzerinde çiftçiye gübre veriyor. Değerli arkadaşlarım, biz bu çiftçiyi nasıl koruyacağız, bu çiftçinin üretmesini nasıl sağlayacağız? Yani çiftçiyi üretimden vazgeçirtirsek elimize ne geçecek?

Şimdi, önümüzde çok büyük bir tehlike daha var. Hükûmet şu anda, nişasta ve glikoz üreten sanayi tesislerine dışarıdan mısır ithal etme serbestliği verdi. İhracat karşılığında ithalatı serbest bıraktı. Şimdi, nişasta üreticileri ucuz fiyatla, eski parayla söylüyorum 520 bin lira veya 52 kuruşa dışarıdan mısır getiriyorlar ve güya, ihracat yapma karşılığında getiriyorlar ama şu anda bu mısırı iç piyasaya veriyorlar. Hem kanatlı havyan yemi üreten hem de büyükbaş hayvan yemi üreten yem fabrikalarına satıyorlar. Daha da ileriye giderek, almış oldukları ithalat belgesini, tonunu 30 ila 60 lira arasında değişen rakamlarla ihtiyaç sahiplerine satıyorlar. Şimdi, şu anda yem fabrikaları mısırla doluyor, nişasta fabrikaları mısırla doluyor, çiftçinin mısırını alan zaten bu fabrikalar, bunun haricinde çiftçinin mısırını alan başka bir yer yok. Türkiye’nin 5 milyon ton civarında mısıra ihtiyacı var. Zaten çiftçimiz bu 5 milyon ton mısırı üretiyor ama siz ithalatla iç piyasayı ve ihtiyacı olanları doyurursanız, temmuzun 15’inde, bilemediniz temmuzun 30’unda mısır hasadı başlayacak, çiftçimiz bu mısırı nereye satacak? Kim alacak bu mısırı?

Geçen sene bir önceki yılın altında bir fiyatla mısır satıldı. Yani bir önceki yıl 600 bin lira, yeni rakamla 60 kuruş fiyat bulurken geçen yıl 55 kuruşa satıldı mısır. Şimdi, eğer böyle giderse, Hükûmet bir tedbir almazsa, ne yazık ki bu yıl belki çiftçimiz o fiyatı da bulamayacak.

Değerli arkadaşlarım, bakın, buradan haykırıyorum, lütfen bu sözlerime kulak verin: Bir an önce ithal mısırın Türkiye'ye gelmesini engellemeniz lazım, yoksa çiftçi kendi malını satacak kimseyi bulamayacak dolayısıyla mısırdan da zarar edecek. Zaten pamukçuluğu bitirdiniz, bari mısır ekenleri öldürmeyin, bari mısır ekenler yaşasın, bari onlar üç beş kuruş para kazansınlar da ekmeye, dikmeye devam etsinler.

Değerli arkadaşlarım, lütfen, rica ediyorum, Tarım Bakanı eğer dinliyorsa lütfen bunu dikkate alsın.

Çözüm… Her defasında diyorsunuz ki “çözüm.” Çözüm şu: İthalatı fon koyarak engelleyin. Şu anda ihracata karşılık ithalatı fonsuz serbest bıraktınız. Fon koyarak bu ithalatı engellemeniz lazım, yoksa iç piyasa doyacak, yem fabrikaları doyacak nişasta fabrikaları doyacak, dolayısıyla çiftçi ürettiğini satamayacak hâle gelecek.

Bakın, daha önce buğdayla alakalı bu tehlikeyi söyledim, dikkate almadınız; pamukla alakalı bu tehlikeyi söyledim, dikkate almadınız ama şimdi mısırla alakalı aynı tehlikeyle karşı karşıyayız ve söylediklerimin hepsinde de ben haklı çıktım, inşallah mısırda ben haklı çıkmam, yanılırım.

Hükûmete buradan önemle rica ediyorum: Lütfen, şu anda gelen ithal mısırı durdurun. Eğer bu ithal mısırı durdurmazsanız üretici mısırını satacak kimseyi bulamayacak değerli arkadaşlarım, onun için de zarar edecek. Zarar eden üreticinin de hiç kimseye faydası olma; bu ülkeye de faydası olmaz, ailesine de faydası olmaz; kendisine de faydası olmaz, Ondan sonra isyankâr bir toplum hâline getireceksiniz insanlarımızı. Lütfen, lütfen bunu dikkate alın.

Bakın, birkaç yıl öncesine kadar mısır üreticileri, geçen yıla kadar yer fıstığı üreticileri üç beş kuruş para kazandılar. Şimdi ne yaptınız? Çin’den yer fıstığı ithal ediyorsunuz. Yani biz hadi ki mazotta, petrolde dışa bağımlıyız, doğal gazda dışa bağımlıyız, elimizde yok, ithal ediyoruz. Peki kardeşim, bizim ürettiğimiz malları niye ithal ediyoruz ya? Neden önüne geçmiyorsunuz bunun, niye engellemiyorsunuz? Yani çiftçi üretemesin, çiftçi toprağını satsın diye mi uğraşıyorsunuz? Ya, çiftçiye bu kadar düşmanlık niye?

Değerli arkadaşlarım, bakın, biz bu ithalat ekonomisiyle bu ülkeye hiçbir şey kazandıramayız, insanlarımıza hiçbir şey kazandıramayız. Aksine, üretim yapan insanlarımızın şevkini kırarız, onların üretim yapmasını da engelleriz. Dolayısıyla, üretim yapan, alın teriyle para kazanmaya çalışan çiftçilerimizi desteklemek mecburiyetindeyiz. Biz bu desteği vermezsek çiftçimiz ekmekten, dikmekten vazgeçer dolayısıyla da üretemeyen ve üretemediği için de hep dışarıya bağımlı kalan bir ülke hâline geliriz.

Şimdi -yine prim destekleriyle alakalı- çiftçinin her zaman mayıs ayında almış olduğu prim desteklerinin bu yıl bir ay gecikeceği iddiaları var. Bunun sebebi de uydudan alan tespitiyle alakalı bir çalışma yapılıyormuş. Doğru bir çalışma, insanların sahtekârlık yapmasını engelleyecek bir çalışma, bunu destekliyorum ama eğer bu bir ayı geçerse çiftçimiz çok mağdur olur, çiftçimiz mağdur olduğu gibi çiftçimizin alışveriş yaptığı, gübre aldığı, mazot aldığı, ilaç aldığı tüccar da, esnaf da mağdur olur. Dolayısıyla, bu konuyu da Hükûmetin bir an önce dikkate alarak değerlendirmesi lazım. Mayıs ayı çiftçinin en çok ihtiyaç duyduğu dönemdir. “Bu, haziran ayına sarkacak.” deniliyor. Hadi belki bir ay bekleyebilir ama bu bir ayı geçerse, iki ay, üç ay gibi bir zaman alırsa o zaman çiftçimiz en büyük mağduriyeti yaşar. Dolayısıyla, çiftçimizle alakalı iş yapan insanlarımız da bu konuda çok büyük mağduriyet yaşar.

Ben bu önergemize destek vereceğinize inanıyorum. Burada çiftçi kardeşlerimiz de var. İnşallah oy birliğiyle bu araştırma önergesini kabul ederiz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Varlı.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisi üzerinde ikinci konuşmacı Sayın Mehmet Şükrü Erdinç, Adana Milletvekili, aleyhinde olmak üzere. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, üzerinde mi, aleyhinde mi?

BAŞKAN – Aleyhinde efendim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Üzerinde değil yani aleyhinde.

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun grup önerisi aleyhine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, pamuk ve mısır ülkemiz tarımı açısından ve ülkemiz ekonomisi açısından önemli iki üründen biridir. Bu öneminden hareketle, AK PARTİ iktidarı, geldiği günden bu yana pamuk ve mısır için gerekli çalışmaları yapmış ve yapmaya da devam etmektedir. AK PARTİ iktidarının ilk yıllarında 5 milyon dekar alandan 2 milyon 100 bin ton mısır elde edilirken bugüne kadar yapılan nitelikli çalışmalar sonucunda 2012 yılı sonu itibarıyla mısır üretim alanı 6 milyon 226 bin dekara, üretim ise 4 milyon 600 bin tona çıkmıştır. Daha önce dekar başına 420 kilogram verimi olan mısırın bugün dekar başına verimi 739 kilograma kadar çıkmıştır.

Değerli milletvekilleri, mısır önceki yıllarda sadece belli bölgelere sari bir ürün iken bugün AK PARTİ hükûmetlerinin yapmış olduğu çalışmalar neticesinde, ülkemizin birçok bölgesinde yetiştirilebilir bir duruma gelmiştir. Tabii, ülkemizin birçok bölgesinde yetiştirilebilir duruma gelmiş olan mısır üretim miktarımız, yurt içi tüketimimizi de hemen hemen karşılayabilecek bir düzeye ulaşmıştır. TÜİK verilerine göre ülkemizin yıllık mısır tüketimi 4,5-5 milyon tondur. Ürettiğimiz mısırın tamamı yurt içerisinde tüketilmekte olup yüzde 75’i yem sanayisinde, yüzde 15’i glikoz, nişasta ve yağ sanayisinde, yüzde 2’si taze olarak, yüzde 6’sı yöresel kullanımda ve yüzde 2’si de diğer alanlarda kullanılmaktadır.

Değerli milletvekilleri, AK PARTİ hükûmetlerinden önce Toprak Mahsulleri Ofisi eliyle yapılmakta olan alımlar için ürün fiyatları belirlenmekte idi. AK PARTİ ile bu sistem değiştirildi. Bunun yerine artık müdahale fiyatları uygulanmaktadır. Çiftçimizin, bu sayede, ekmiş olduğu ürünleri daha iyi bir fiyata piyasa koşulları içerisinde satmasının önü açılmış, ürünün piyasa fiyatları altına düşmesi durumunda da müdahale fiyatı açıklanarak üreticinin zarar etmesinin önüne geçilmiştir.

Dane mısırın fiyat ve maliyet verilerinde de önemli değişiklikler vardır. 2002 yılında mısırın kilogram maliyeti 0,249 TL iken satış fiyatı 0,25 TL idi. 2012 yılı sonu itibarıyla maliyet 0,449 TL’ye, satış fiyatı da 0,58 TL’ye yükselmiştir. Bu rakamlara prim desteği dâhil değildir. Bugün mısır üreticisine verilen prim desteği maliyetin yüzde 13’ünü karşılamaktadır. 2013 yılı tahminî maliyetinin ise kilogram başına 0,489 TL olacağı beklenmektedir.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde GDO’lu ürünlerle ilgili işlemler Biyogüvenlik Kanunu ve bu Kanun çerçevesinde çıkarılmış yönetmelikle düzenlenmektedir. Biyogüvenlik Kanunu AK PARTİ iktidarı döneminde, 2010 yılında çıkarılmıştır. Bu çerçevede, ülkemizde tüm GDO’lu ürünlerin üretimi yasaktır. Biyogüvenlik Kurulu tarafından gıda amaçlı GDO’lu ürün ithaline asla izin verilmemektedir. Bugün ülkemizde, bulaşık dahi olsa, GDO’lu ürün ithali mümkün değildir.

Değerli milletvekilleri, Çukurova bölgemizde ürün çeşitliliği günden güne artmaktadır. Tarım havzaları sisteminin uygulanmaya başlaması, Çukurova’da tarıma dayalı sanayinin gelişmesi, ihracat oranlarının özellikle yaş sebze ve meyve yönünden artması, sulanabilir alanların yeni yapılan barajlarla ve özellikle yıllarca bitirilemeyen Yedigöze Barajı’nın sulama hayatına geçmesiyle çiftçilerimiz, Çukurova’da artık katma değeri yüksek ürünler yetiştirmeye yönelmektedir.

2012 yılı itibarıyla Adana ilimizde 792.289 dekar alanda mısır ekimi yapılmış ve bu alandan 682.462 ton mısır elde edilmiştir. Tabii, bunun yanında pamuk üretiminde de gerçekten çok iyi bir durumdayız. Türkiye, dünya pamuk üretiminde Çin, Hindistan, ABD, Pakistan, Brezilya, Avustralya ve Özbekistan’ın ardından 8’inci sıradadır; pamuk tüketiminde ise Çin, Hindistan ve Pakistan’ın ardından 4’üncü sıradadır; pamuk veriminde dünyada Avustralya ve İsrail’in ardından 3’üncü sıradadır. Tabii, ülkemizin pamuk ekim alanlarının genişlemesi ve özellikle tekstil sektörünün gelişmesiyle pamuk daha çok ihtiyaç duyulur bir ürün hâline gelmektedir. Pamuk alanında daha önce yine Milliyetçi Hareket Partisinin 28 Kasım tarihinde vermiş olduğu grup önerisi aleyhine yine söz almıştım, orada da bu konuda gerekli açıklamalarda bulunmuştum.

Değerli milletvekilleri, AK PARTİ, iktidara geldiği günden bu yana tarım alanında çiftçimizin içinde bulunduğu sıkıntıları ortadan kaldırmak için çok önemli çalışmalar yapmıştır. Bu çerçevede, çiftçimizin tarım alanında ekonomik desteklerden daha fazla faydalanmasını sağlamak için Ziraat Bankası nezdinde önemli çalışmalar yapılmıştır. Ziraat Bankası 2002 yılında 28 bin çiftçiye 227 milyon lira kredi vermişken 2012 yılında 960 bin çiftçimize 19 milyar lira kredi aktarmıştır. Çiftçimizin Ziraat Bankasından kullandığı faiz oranları, AK PARTİ iktidarlarından önce yüzde 59’lardayken bugün bu oranlar yüzde sıfır ila yüzde 9 arasında değişmektedir ve dün de Sayın Başbakanımızın grup toplantımızda açıklamış olduğu üzere, çiftçimize kredi faiz oranları yüzde 1 puan daha düşürülerek yüzde 9 olan 8’e, yüzde 5 olan 4’e, sıfır olan da aynen devam edecek şekilde yeniden düzenlenmiştir.

Değerli milletvekilleri, AK PARTİ, ufuk çizgisi olan 2023’e doğru ilerlerken dünyada tarımsal ekonomik büyüklükte ilk 5 arasında yer almak, tarımsal gayrisafi yurt içi hasılasını 150 milyar dolara çıkarmak, tarımsal ihracatı 40 milyar doların üzerine çıkarmak için bir hedef ortaya koymuştur. Bu çerçevede ülkemiz için, milletimiz için, çiftçimiz için çalışmalarımız durmadan devam etmektedir.

Değerli milletvekilleri, gündemimizin yoğunluğu sebebiyle Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin aleyhinde olacağımızı belirtir, Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Grup önerisi üzerinde üçüncü konuşmacı, lehinde olmak suretiyle Hasan Akgöl, Hatay Milletvekili.

Buyurun Sayın Akgöl. (CHP sıralarından alkışlar)

HASAN AKGÖL (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

Deminki AKP’li hatip arkadaşımız herhâlde Türk çiftçisinin yanında yer almıyor. Rakamsal değerleri almış, açıklama yapmadan, köylünün yanında olmadan hangi değerleri açıkladı ben de onu anlamıyorum. Ülkemizde bir defa pamuk üretimine hiç geçmedi. Pamuk üretiminde 8’inci sıradaymışız!

Arkadaşlar, bu ülkede pamuk üretimi ihtiyacımızın yüzde 30’unu karşılamakta yani ihtiyacımızın yüzde 70’ini dışarıdan ithal eder durumdayız. On yıl önce 964 bin ton pamuk ithal ederken şu an 475 bin ton… Artmış mı, bundan niye bahsetmiyorlar? Tekstil ihracatçısı bir ülkeyiz ama tekstilin en önemli ham maddesi olan pamuğu ithal eder durumdayız. Çukurova, Amik, Harran pamuk üretimi için elverişli değil mi, biz bu pamuğu burada niye üretmiyoruz? Fakat, uygulanan yanlış tarım politikaları pamuk üreticisini pamuk ekemez hâle getirdi.

Demin, Muharrem arkadaşımın söylediği gibi bizim çok şey istediğimiz yok, ithal pamuğa fon koyun, içerideki, iç piyasadaki pamuk bitsin, ondan sonra fonu kaldırın; rekabet şansımız doğsun. “Efendim, serbest piyasa var.” Ya, serbest piyasa var da sen serbest piyasa şartlarını oluşturabiliyor musun? Eşit şartlarda mal üretebiliyor muyuz? Ben mazotu 4 liraya yakarken yurt dışında üretim yapan adam 1 liraya yakmakta; ben gübreyi 1,5 liraya alırken dışarıdaki adam 50 kuruşa almakta; benim sulama maliyetim dönüme 200 bin lira iken dışarıdaki adamın maliyeti sıfır. Ondan sonra diyorsun ki bana: “Serbest piyasa var, eşit şartlarda rekabet yapman lazım.” Önce rekabet şartını hazırla, ondan sonra...

Bunun çözümü mü? Bizim hükûmet programımızda vardı, seçim programımızda vardı, dedik ki: “Mazot, gübre ve tohumdaki ÖTV’yi kaldırıp, 1 liraya vereceğiz.” “Yok efendim, veremezsiniz.” Peki, gariban(!) gemi filosu olana 1.200 liraya veriyorsunuz da zengin, durumu iyi, ağa, köylü Mehmet Ağa’ya niye 4 liraya veriyorsunuz? Çünkü, o gemi filosu olan gariban, zavallı(!) onun bir gemi daha alması lazım ama bizim çiftçi ağa, 10 dönüm tarlasını daha satması lazım. Uçak filosu olan, özel uçağı olan adama 1 liraya mazotu veriyorsunuz da benim ağa çiftçime, beyefendi çiftçime niye vermiyorsunuz? E benim çiftçim ağa, beyefendi, kaldırır bu yükü ama öbür taraftaki uçak filosu olan adam gariban(!) onun bir uçak daha alması lazım, onu biraz daha desteklememiz lazım. Bizim söylediğimiz bu: Girdilerin düşürülmesi gerekir ve dış piyasayla serbest piyasanın oluşması gerekir.

Destekleme… Bu çiftçi, destekleme istemiyor arkadaşlar; desteklemeyi kökten kaldırın. Bu çiftçi, malının değerini istiyor. Siz, bu malın değerini verin, desteklemeyi vermeyin. Bugün, Amik Ovası’nda, Reyhanlı’da, Hatay’da, gidin, araştırma yapın. Çiftçi pamuğunu 2 liraya satsın, sizin vereceğiniz desteklemeye ihtiyacı yok. Arttırdığın 3 kuruş desteklemeye, dilenci gibi ihtiyacı yok. Onu da verirken zaten burnumuzdan fitil fitil getiriyorsunuz. Bugün Mayısın 8’i olmuş, daha buğday desteklemeleri yeni alınıyor.  “Efendim, TÜİK yapıyor. Uydudan efendim, uydudan tespit yapacak.” Ya, uydudan tespit, arazinin eğimini meyimini, şusunu busunu ölçer ama benim arazimi nasıl suladığımı nereden bilir o? Benim yerime karar veremez. Orayı en güzel oranın tarım ilçe müdürlüğü bilir, onlar işin hakkını verir.

Zirai krediler, efendim, dün Başbakan açıklıyor: “Zirai kredilerini 1 puan düşürmüşüz.” Peki, devletin bankası, kendi çiftçisinden yüzde 2 komisyon nasıl alır? Verdiği desteklemeden yüzde 4 komisyon nasıl alır? Sen krediyi düşürme, alacağın komisyonu kes. Krediden alacağın faizi düşürme, ödediğin prim desteklemelerinden aldığın komisyonu kes. Bu çiftçinin sizin vereceğiniz zekâta, fitreye ihtiyacı yok.

Bakın, bu iktidar döneminde ağalık tekrar fırladı arkadaşlar. Eskiden ben bir köye gittiğimde köy 100 haneli ise bunun 80 tanesi çiftçilik yapardı şimdi, o köye gittiğimde, bunun 20 tanesi çiftçilik yapmakta. Gerisi nerede? Mevcut elindeki araziyle geçinemediği için ya satmak yada icara vermek zorunda kaldı. Kime? Büyük arazi ekene. Yani, 20 dönüm, 30 dönüm, 50 dönüm eken çiftçi kalmadı bu memlekette; 3 bin dönüm, 4 bin dönüm, 5 bin dönüm eken insanlar kaldı. O, 20 dönüm, 30 dönüm, 40 dönüm arazisi olan vatandaşlarımız, bu, ellerindeki malı onlara verip onların yanında ırgat olarak çalışmaya başladı. Bu ağalık sistemi değil midir? Hani sosyal demokrasi, hani sosyal adalet?

Bakın, biz, burada, klimalı odalarda, turuncu koltuklarda çok rahat oturuyoruz şu anda. Dışarıda hava 35 derece.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Odalarda klima yok.

HASAN AKGÖL (Devamla) - Odalarınıza da takılır merak etmeyin, odanıza da takılır. Yani çok mu eksik kaldınız odadaki klimadan?

RECEP ÖZEL (Isparta) – Sen başka bir yerde mi milletvekilliği yapıyorsun?

HASAN AKGÖL (Devamla) - Ben çiftçiyim, ben bu işin içinden gelmeyim.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Sen bu koltuklarda oturmuyor musun?

HASAN AKGÖL (Devamla) – Gidin, şu anda, insanlar, 35 derecede arazide nasıl pamuk ekiyor, nasıl mısır ekiyor, nasıl alın terini oraya döküyor; bir çocuğu gibi o pamuğunu, mısırını büyütüyor… Siz, bunu anlar mısınız? Anlamazsınız. Ama burada çiftçilik yapan, çiftçiliğe bağlı yan ürünlerle geçinen, ziraatçılığıyla, fabrikasıyla geçinen bir sürü arkadaşımız var. Niye vurdumduymaz davranıyorsunuz arkadaşlar? Her birimiz 80 bin oy alarak geldik buraya. Kimin hakkını savunmak için geldik? Bu çiftçinin, köylünün hakkını savunmak için geldik. Niye bunu görmezlikten geliyorsunuz? Bir pamuk, bir mısır nasıl yetişir biliyor musunuz? Evdeki çocuktan daha özverili yetişir. Ben bunu geçen de söylüyordum, şimdi de söylüyorum. Bir aile babası, çocuğu rahatsızlanır, gidip ilacını almaz ama pamuğuna ilaç lazım olduğu zaman gider faiziyle o ilacı alır. Niye? Düzgün pamuğunu yetiştirebilsin, düzgün mısırını yetiştirebilsin diye. Ha, o zaman, bu alın terinin, bu köylünün alın terinin hakkını vermek lazım değil mi?

Bakın, arkadaşlar, mısır diyoruz. Demin arkadaşlarımız mısırı anlattılar. Efendim, AKP’li milletvekili arkadaşımız üzerine basa basa, mısırda ekim alanlarımızın, üretim alanlarımızın arttığını ifade ediyor. Aslında özrü kabahatinden büyük. Doğru, mısırdaki üretim alanı ve üretim miktarı arttı. Niye arttı? Pamuk ekim alanı düştüğü için arttı, diğer ekim alanları düştüğü için arttı, insanlar ekime para harcayamadıkları için arttı. Yani bu Hükûmet şuna karar versin: Köydeki çiftçi ne yapsın, ne eksin? Bizim yerimize otursun, karar versin. De ki: “Kardeşim, sen pamuk mu ekeceksin, mısır mı ekeceksin, yonca mı ekeceksin?” Bu çiftçi o kadar kararsız kaldı ki… Esrar mı eksin? Ne yapsın yani? Para kazanmak için esrar mı eksin? O kadar zor durumda.

Bakın, köylerde çiftçilik yapan adam kalmadı arkadaşlar, ırgatlığa döndü işler.

İHSAN ŞENER (Ordu) – Hiçbir çiftçinin aklına o gelmez.

HASAN AKGÖL (Devamla) – Siz getiriyorsunuz, siz getiriyorsunuz onu.

İHSAN ŞENER (Ordu) – Hayır.

HASAN AKGÖL (Devamla) – Benim çiftçim namusludur.

İHSAN ŞENER (Ordu) - Çiftçileri töhmet altında bırakmayın.

HASAN AKGÖL (Devamla) – Benim çiftçim namusludur, namusludur.

İHSAN ŞENER (Ordu) – Aklına gelmez onun için o.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Esrar nereden çıktı ya?

HASAN AKGÖL (Devamla) – Irgatlığını yapar…

İHSAN ŞENER (Ordu) – Esrar nereden çıktı?

HASAN AKGÖL (Devamla) – Esrar nereden çıktı? Siz bu çiftçiyi bu hâle getirirseniz her şey…

İHSAN ŞENER (Ordu) – Yapmayın böyle!

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bunlar çiftçilikten anlamaz, anlamaz!

HASAN AKGÖL (Devamla) – Siz diyorsunuz “bunu ek” çiftçiye.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Çiftçiye esrar ek diyorsun, ayıp!

HASAN AKGÖL (Devamla) – Ayıp ya, size ayıp! Çiftçi bu hâle gelmez arkadaşlar. Çiftçiye sahip çıkacaksınız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bu memleketin yüzde 65’i çiftçilikle, alın teriyle geçinen adamlar. Bu çiftçiye sahip çıkacaksınız. Bu çiftçiye sahip çıkmazsanız buna bağlı esnafı da bitirirsiniz, buna bağlı sanayiyi de bitirirsiniz.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Çiftçiye hakaret ediyorsunuz.

HASAN AKGÖL (Devamla) – Bu ülke tarım ülkesi, bu ülkedeki çiftçiye sahip çıkmak zorundasınız.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Çiftçilerden özür dile, özür.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Çiftçileri eroinci mi yapıyorsun?

HASAN AKGÖL (Devamla) –Çıkıp da 3 kuruş prim arttırmayla, 3 kuruş şunu yapmakla, çiftçiyi dilenci hâle getirmekle çiftçiyi kalkındırdığınızı zannedemezsiniz. (CHP sıralarından alkışlar)

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Çiftçilerden özür dileyin.

HASAN AKGÖL (Devamla) – Ben çiftçiyim, bu işin içinden geldim, tamam mı? Ben çiftçiyim, çiftçiden özür dilemiyorum.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Çiftçilerden özür dileyin.

HASAN AKGÖL (Devamla) – Çiftçiyi siz o hâle getirdiniz.

İHSAN ŞENER (Ordu) – Çiftçilerden özür dileyin. Çok yanlış şeyler söylüyorsun.

HASAN AKGÖL (Devamla) – O hâle getirdiniz ki çiftçiyi esrar ekmeyi düşünecek hâle getirdiniz siz. Ha, tamam mı?

BAŞKAN – Arkadaşlar, dinleyelim. Lütfen...

RECEP ÖZEL (Isparta) – Çiftçiden özür dile.

HASAN AKGÖL (Devamla) – Ben çiftçiyim, ben kendimden mi özür dileyeceğim? Ben eskiden köyüme gittiğimde pamuğumdan zevk alırdım, o pamuğu seyrederken alın terimin karşılığını alacağım diye düşünürdüm, şimdi, köyüme gidip pamuk tarlasına girmek istemiyorum, biliyor musunuz? Pamuk tarlasına gitmek istemiyorum. Buna hakkınız yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İHSAN ŞENER (Ordu) – Bence o sözü geri al.            

RECEP ÖZEL (Isparta) – O sözü geri al, o sözü geri al.

HASAN AKGÖL (Devamla) – Bu emeğin karşılığını vermek zorundasınız. Buna hakkınız yok.

İHSAN ŞENER (Ordu) – Yanlış şeyler söylüyorsun.

HASAN AKGÖL (Devamla) – Milliyetçi Hareket Partili arkadaşlarımın bu araştırma önergesine destek vereceğimizi söylüyor, hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ediyorum.  (CHP sıralarından alkışlar)

YILMAZ TUNÇ (Ordu) – Çiftçi ile esrarı yan yana getirebildin ya!

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akgöl.

Grup önerisi üzerinde son konuşmacı, aleyhinde olmak üzere, Hüseyin Şahin, Bursa Milletvekili.

Sayın Şahin, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; ben de hepinize hayırlı günler dileyerek sözlerime başlamak istiyorum.

Milliyetçi Hareket Partisinin grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunmaktayım ama öncelikle, dün bizim Bursaspor Kulübü Başkanımız Sayın İbrahim Yazıcı Bey hayatını kaybetti. Aynı zamanda, 20’nci Dönem Bursa, 21’nci Dönem Muğla milletvekilliği yapmıştı kendisi. Dolayısıyla, bizim Parlamentoda ülkemize hizmet etme şerefine nail olmuş ve hizmet ederek de onurlu bir yer edinmiş olan Sayın Milletvekilimize ve Kulüp Başkanımıza ben buradan Allah’tan rahmet diliyorum. Ayrıca, kederli ailesine ve Bursalı çok değerli sporsever hemşehrilerime de başsağlığı diliyorum. Aynı zamanda da Türkiye'de de futbola çok büyük hizmetleri geçmişti, Türk futbol camiasına da başsağlığı dileklerimi iletiyorum.

Sevgili arkadaşlar, mısırla ilgili bölümde çok değerli arkadaşım Şükrü Erdinç Bey değerli açıklamalarda bulundu ama pamukla ilgili benden önce çıkan milletvekili arkadaşım biraz ajitasyonla, biraz da işin içerisine uyuşturucu katarak birtakım şeyler söyledi. Ama, biz Türk çiftçisini, Türk üreticisini, Türk köylüsünü asla ve asla esrarla yan yana getiremeyiz. Esrar üretmeyi düşünecek kadar bizim çiftçimiz asla ve asla alçalmaz ve bu konuda kendine duyarlıdır, kendine yeterlidir, her şeyden de önce kanaat sahibidir.

Burada birtakım rakamlar vermek istiyorum: Türkiye, dünya pamuk üretiminde hatırı sayılır ülkelerin arasında 8’inci sırada yer almaktadır, yine pamuk tüketiminde de 4’üncü sırada yer almaktadır, pamuğun verimliliğinde ise 3’üncü sırada yer almaktadır. Pamuk üretimiyle ilgili alanlar belli oranda daralsa dahi pamuk üretimindeki verimliliğimiz artmış. Dolayısıyla, ülkemizde AK PARTİ hükûmetlerinin özellikle sulu tarıma geçişle ilgili ziraatçılarımıza yapmış olduğu desteklerinin ve sulama hizmetlerinin Devlet Su İşleri kanalıyla verilmesinden sonra ürün verimliliği artmış, alan daralmasına rağmen ürün verimliliğinde metrekare bazında, dekar bazında ciddi oranda üretim artışı gözlenmektedir.

Sevgili arkadaşlar, yine Türk çiftçimize 10 milyar lira gibi destek veren AK PARTİ Hükûmeti, pamuk üreticisine de çeşitli destekler vermektedir. Bunlardan -biraz da karşılaştırmalı olacak ama- kütlü pamuk prim desteği kilogram başına 2002 yılında, sertifikalı olanda, 9,35 kuruş iken, 2013 yılı için 50 kuruş olarak gerçekleşmiştir; aradaki farkı varın siz hesaplayın, 5 katı. Kütlü pamuk destekleme ödemeleri ise 2002 yılında 140 milyon Türk lirası iken, bugün, geçen yıl ödediğimiz destek 1 milyar 124 milyon liraya ulaşmıştır. Burada bir rakam daha vermek istiyorum: 2002 yılında Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti bütçesinden sadece yatırıma ayrılan para 10 milyar Türk lirası iken, AK PARTİ Hükûmeti 2013 yılı için sadece çiftçisine 10 milyar Türk lirası destek vermektedir arkadaşlar. Dolayısıyla, aradaki, çiftçimize verdiğimiz değeri ve çiftçimize vermiş olduğumuz desteği kıyaslamanızı istirham ediyorum.

Tabii, pamuk, tekstil ürünlerinin ihracatının artmasından dolayı, tekstil sanayisinin Türkiye’de çok gelişmiş olmasından dolayı ve tekstil sanayimiz de üretimde pamuk kullanmasından dolayı ithalatla beslenmek durumunda kalmıştır. Bakınız, burada ilginç bir rakam var: 2002 yılında ithalatımız 549 bin ton lif pamuk, buna karşılık tekstil ürünleri ihracatımız 4,5 milyar dolar. Elimizde geçen yılki rakamlar var, 2013 yılı rakamları önümüzde henüz yok. Bakınız, 2002 yılında 549 bin ton lif pamuk ithalatı yapılırken 2012 yılında yapılan ithalat 618 bin ton. Yaklaşık yüzde 10’luk bir artış var pamuk ithalatında fakat ihracatta artışımız 1,5 katına yakın; 11,7 milyar dolar. Dolayısıyla, buradan görüyoruz ki ithal ettiğimiz ürünleri de endüstriyel hâle getirerek, katma değer oluşturarak ülkemize artı değer bıraktırmak için hem üreticimiz, sanayicimiz hem de tarım çiftçimiz kazanmaktadır.

Sevgili arkadaşlar, pamukta sertifikalı tohum kullanımı konusunda da 2002 yılında pamuk tohumu ihtiyacımızın yüzde 70’ini yurt içi tohumluk üretimden karşılarken, 2011 yılında ihtiyacımızın tamamını yurt içinden karşılamışız. Yani, pamuk tohumu ihtiyacımızın on yıllık süreç içerisinde ithalatını sıfırlamışız, yerli tohum üretimine önem verir duruma gelmişiz. Sağlanan desteklerle pamuk üretiminde sertifikalı tohumluk kullanım oranı 2002 yılında yaklaşık yüzde 45 civarındayken 2011 yılında yaklaşık yüzde 85’in üzerine çıkmıştır.

Ben buradan Büyük Atatürk’ün sözüyle veda etmek istiyorum: “Köylü milletin efendisidir.” Hepimiz köyden geldik, hepimizin ceddinde, babasında, dedesinde bir köylülük vardır. Oralardan şehirlere göç ettik, sonradan şehirli olduk ama sanayileşerek, endüstrileşerek ülkemizin muasır medeniyetler, milletler seviyesinde yer alması için de elimizden gelen gayreti gösteriyoruz.

İnşallah, AK PARTİ Hükûmetinin her alanda yapmış olduğu destekleme çalışmalarıyla, öngörülü politikalarıyla ülkemiz 2023 yılı hedefleri içerisinde dünyanın 10 büyük ekonomisi içerisinde yer alacak. Kısmet olursa da inşallah, ömrümüz varsa hep beraber görürüz, millî gelirimizin 25 bin dolara çıktığını, zenginleşen insanımızın ekonomik zenginleşmesine paralel olarak kalkındığını, birçok yönden sosyal olarak, kültürel olarak, sportif olarak nerelere geldiğini de görmüş olacağız.

Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi selamlıyor, Milliyetçi Hareket  Partisinin önerisinin aleyhinde olduğumuzu belirtiyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şahin.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Şimdi, Milliyetçi Hareket  Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Öneriyi kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Kâtip üyeler arasında anlaşmazlık var. Elektronik cihazla oylama yapacağım.

İki dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 16.54
DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.07

BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM

KÂTİP ÜYELER : Tanju ÖZCAN (Bolu), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 101’inci birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi, öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Öneriyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

3.- CHP Grubunun, Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü ve 21 milletvekili tarafından 12/5/2013 tarihinde Bulgaristan'da yapılacak seçimlerde bir siyasi partiyi destekleyen faaliyetlerde bulunan mülki idare amirlerinin faaliyetlerinin araştırılması ve gerekli önlemlerin alınması amacıyla 8/5/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 8 Mayıs 2013 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun, 08/05/2013 Çarşamba günü (bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                        Mehmet Akif Hamzaçebi

                                                                                                                      İstanbul

                                                                                                        CHP Grup Başkan Vekili

Öneri:

Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü ve 21 milletvekili tarafından 08/05/2013 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına "12 Mayıs 2013 tarihinde Bulgaristan'da yapılacak seçimlerde bir siyasi partiyi destekleyen faaliyetlerde bulunan mülki idare amirlerinin faaliyetlerinin araştırılması ve gerekli önlemlerin alınması" amacıyla verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin (900 sıra no.lu), Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 08/05/2013 Çarşamba günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi üzerinde, lehte olmak suretiyle Tekirdağ Milletvekili Sayın Emre Köprülü.

Sayın Köprülü, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; komşumuz Bulgaristan’da 12 Mayısta yani bu pazar günü genel seçim olacak. Söz konusu seçimlerle ilgili AKP Hükûmetinin almış olduğu rol üzerine, biraz önce okunan grup önerimiz kapsamında söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygılarımla selamlarım.

Sayın milletvekilleri, bilindiği üzere, ülkemizde çifte vatandaşlık hakkına sahip yurttaşlarımızdan yaklaşık 100 bini aşkın kişi pazar günü yapılacak olan Bulgaristan seçimlerinde oy kullanacak. Bizim Cumhuriyet Halk Partisi olarak arzumuz, bu seçimlerin Bulgaristan’da yaşayan soydaşlarımızın birliğine, kardeşliğine katkı yapması, yaşanan sıkıntılara çözüm getirecek sonucun ortaya çıkmasıdır. Bizim tüm arzumuz ve beklentimiz budur. Yalnız, somut delillerle ortadadır ki AKP maalesef ki bu idealde ve amaçta değildir. AKP’nin Türkiye’de uygulamak istediği bölmeye, ayrıştırmaya yönelik politikasının bir benzeri de bu seçimlerde Bulgaristan vatandaşı soydaşlarımız için uygulanmaktadır. Geçmişin ortak acılarının bir araya getirdiği insanlar, AKP’nin şahsi hırsı ve yıkmak istediği kavramlar nedeniyle ayrıştırılmaya, parçalanmaya çalışılmaktadır. AKP, Türkiye’yi ana vatanları olarak gören soydaşlarımıza karşı -açık olarak söylüyorum ki- ihanet içindedir.

Türkiye Cumhuriyeti hükûmetinin görevleri, genel anlamda -açık olarak kanunlarla ve hukukla da bellidir ki- seçimlerin sağlıklı bir biçimde yürütülmesi, demokrasinin tam anlamıyla uygulanması, partiler arasındaki eşit propaganda koşullarının sağlanmasıdır. Özel olarak da, az önce de söylediğimiz gibi, soydaşlarımızın sıkıntılarının giderilmesine ve çözüme kavuşturulmasına yönelik politikalardır. Görev ve amaç budur. Bu da olmak zorundadır.

Peki, gerçekler ne, uygulamalar ne? Değerli milletvekilleri, gerçek olan ihanet, uygulama ise tam bir rezalettir. Neden bunu böyle söylüyorum? Bakın, örneklerle anlatayım. 19 Ocak 2013 tarihi, çoğunluğunu Türklerin oluşturduğu Hak ve Özgürlükler Hareketinin kurultayının yapıldığı tarih. Genel Başkanları eski, Genel Başkanları Ahmet Doğan’ın bir konuşması, diyor ki… Hak ve Özgürlükler Partisi Bulgaristan’ın 3’üncü büyük partisi, 37 milletvekili var, birçok belediye başkanlığına sahip. Diyor ki Bulgaristan’daki Türk partisinin Türk Genel Başkanı… İyi dinlemek lazım. “İyi dinleyin.” diyorum çünkü AKP’nin hiçbir temsilcisinin olmadığı kurultaydan bahsediyorum. Bulgaristan Başbakanı için, Bulgaristan Başbakanının Bulgaristan’da sanal bir Türk tehdidi yarattığını söylüyor, toplumda demokrasiyi rafa kaldırıp Türk düşmanlığı yarattığını söylüyor. Dahası, Türk düşmanlığı yaratmaya çalışan Bulgar Başbakanının Ankara’daki meslektaşını aradığını ve kendisine bu konuda yardımcı olmasını istediğini söylüyor ve devamında “Maalesef Ankara’daki meslektaşı da kendisine olumlu yanıt verdi.” diyor. Ne diyor biliyor musunuz Recep Tayyip Erdoğan için: “Recep Tayyip Erdoğan, Türk soydaşlarının aleyhine, Bulgaristan’da Türk düşmanlığı yaratmaya çalışan Bulgar Başbakanıyla iş birliği içindedir.” diyor. İşte, gerçek olan bu.

Devamında başka bir somut olaydan da bahsedelim: AKP’nin Hükûmet olarak demokrasiyi savunması, seçimlerin tarafsız bir şekilde yürütülmesini temin etmesi gerekirken, bu onun için bir zorunluluk ve sorumluluk olmasına rağmen, AKP seçimlerde bir siyasi partiyi destekler nitelikte tam bir karar almış durumdadır. Milletvekilleri toplantılar düzenlemekte, bu toplantılarda, oy kullanacak yurttaşlarımızın yeni kurulan Hürriyet ve Şeref Partisine oy vermelerini açık olarak istemektedir. Bir siyasi partinin bu derece sürece müdahil olması, Bulgaristan’daki soydaşlarımızın arasına ayrım sokması, nifak sokması bu davaya yapılacak en büyük ihanettir ve açık olarak söylüyorum, bu ihanetin kaynağı da AKP Hükûmetinin ta kendisidir.

Şimdi, iş artık öyle bir noktaya kadar gelmiş ki AKP, bırakalım kendi milletvekillerini, devletin kaymakamlarını, devletin valilerini bile bu iş için kullanmaya başlamış. Birçok yerde kaymakamlar, devlet görevlileri AKP’nin desteklediği parti için oy toplamaya çıkmışlar. Somut bir örnek vereceğim: Bu nasıl bir görev ve vazife aşkıysa… Görev, vazife derken devlete olan görevden bahsetmiyorum; devlete değil, AKP’ye olan vazife aşkından bahsediyorum. Gizli de değil, her şey aleni. Tekirdağ ilinin Çorlu ilçesinin Kaymakamı -yaklaşık 10 bin çifte vatandaşın oy kullanması beklenen bir ilçe- gazetelere yaptığı açıklamada diyor ki: “Devletimiz bir karar almış. Devletimiz Bulgaristan’da yapılacak seçimlerde Hürriyet ve Şeref Halk Partisini destekliyor.” Hızını alamayan Kaymakam, ilçedeki bütün muhtarları, belde belediye başkanlarını topluyor ve diyor ki: “Devletimiz karar aldı. Bu parti için çalışın. Muhtarlıklara bu partinin afişlerini asın.” Dahası “Herkes bu partiye oy versin.” diyor. İnsanlar nüfus müdürlüklerine gidiyorlar oy kullanma belgelerini almak için, görevlendirilen memurlar vatandaşlara “Hangi siyasi partiye oy vereceğinizi biliyor musunuz?” diye soruyor.

Şimdi, böyle bir uygulama olabilir mi? Bu rezilliktir. Bu rezilliği hiç kimsenin bu ülkeye yaşatmaya da hakkı yoktur. Kaymakamın görevi, yalnız, seçimin sağlıklı bir biçimde yürümesini sağlamaktır, vatandaşın oy tercihini etkilemek değildir. Sonra, başka bir devletin iç işlerine karışmaya kimin ne hakkı var? Kaymakamlar kendilerinde nasıl bu hakkı bulur? Kim bu kararı almış? Kaymakam diyor ki: “Devletimiz bu kararı almış.”

Şimdi, Hükûmetten bir bakan ya da Hükûmeti temsil edecek biri açık olarak buna cevap vermeli. Bu devletin kaymakamı propaganda yapıyor ve “Devlet karar aldı.” diyor. Hükûmetin bir yetkilisi çıksın bu kürsüye, desin ki: “Biz böyle bir karar aldık.” ya da “Almadık.” açık olarak. Hükûmetin bu konuda sessiz kalması kabul edilemez. Kaymakamların sözleri çok ciddi, somut örnekler taşıyor.

Şimdi, dahası da var. Öyle bir noktaya gelmiş ki Hükûmet, sanki dış politika konusunda bütün işleri halletmiş, Suriye batağından çıkmış, Suriye’deki sorunları çözmüş. Sıra gelmiş Bulgaristan’daki problemleri halletmeye mi?

Allah aşkına, Bulgaristan’daki seçimlere müdahale etmeyin. Soydaşlar hangi partiye oy vereceklerini bilirler. Bu, AKP’nin telkiniyle, yönlendirmesiyle olacak işler değildir. Anlıyoruz ki soydaşların desteklenmesi yerine AKP onları bölmeyi, parçalamayı, aralarına nifak sokmayı, birkaç partiye onları ayırmayı seçmiş. Ama bu bizi şaşırtmıyor. Neden şaşırtmıyor? Çünkü bir siyasi partiyi temsil eden, özellikle AKP’yi temsil eden biri bir şey söylüyorsa bunun aksinin çıkacağını bizim tahmin etmemiz lazım. Neden bunu böyle söylüyorum? Çok değil, birkaç ay önce Bülent Arınç bu kürsüye çıkmış, Bulgaristan’la ilgili AKP Hükûmetinin tavrını söylemiş ama “Bizi şaşırtmasın.” dedim ya, tam tersi çıkmış. Ne demiş, biliyor musunuz 22 Ocak 2013 tarihinde? Mecliste konuşuyor, “Bulgaristan’daki Türk partilerine ve onların çalışmalarına biz eşit mesafedeyiz. Onların birlik ve bütünlük içerisinde olmaları bizim temennimizdir. Biz -isim de veriyor- Ruşen Rıza’ya da Lütfi Mestan’a da Kasım Dal’a da eşit mesafedeyiz, hepsini severiz.” diyor. Ama görüyoruz ki AKP’nin talimatıyla aralarını bölmek, parçalamak için her türlü işlem meşru sayılıyor.

Şimdi, sayın milletvekilleri, şunu da hatırlatmak zorundayım: Bir devlet başka bir devletin iç işlerine karışmamalıdır, Türkiye Cumhuriyeti başka bir devletin iç işlerine karışmamalıdır; nasıl kendi iç işlerine karışılmaması gerekli ise. Ancak, bir örnek vereyim bugün yapılanlarla alakalı. Biliyorsunuz, artık yurt dışında yaşayan vatandaşlarımız, soydaşlarımız da oy kullanacaklar. Siz şunu kabul edebilir misiniz; örnek vereyim, Almanya’da oy kullanılacağı zaman Alman makamlarının şu siyasi parti, bu siyasi parti yönlendirmeleri sizi rahatsız etmez mi? Devlet, hayal gücüyle ya da kanun, kural tanımadan yönetilemez. Biz, bu ülkedeki görevlilere hukuka ve devletin teamüllerine uymak zorunda olduklarının hatırlatılmasını temenni ediyoruz ve grup önerimize de destek istiyoruz.

Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Köprülü.

Grup önerisi üzerinde ikinci konuşmacı, aleyhinde olmak suretiyle, Diyarbakır Milletvekili Sayın Altan Tan.

Sayın Tan, buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 12 Mayıs 2013 tarihinde yani bu hafta sonu Bulgaristan’da seçimler yapılıyor ve şu an tartıştığımız konu da şu: Türkiye devleti adına birileri Bulgaristan seçimlerine müdahale ediyor ve Bulgaristan vatandaşı olan Türklerin, özellikle de Türkiye’de oturanların belli bir partiye oy vermesi için  faaliyet yürütüyor. 

Şimdi, bunu iki ana başlık altında değerlendirebiliriz: Birincisi çok klasik bir ibare; işte, kimse kimsenin iç işlerine karışmasın, Türkiye de Bulgaristan da dâhil başka devletlerin iç işlerine karışmasın. Bunu dönem dönem Türkiye Cumhuriyeti’nin en yetkili ağızlarından, Cumhurbaşkanı, Başbakan, Meclis Başkanları, Başbakan yardımcılarının ağzından da duyuyoruz ama hemen arkasından da şu savunma geliyor. Efendim, deniliyor ki: “Bu kitapta böyle yazıyor ama dünya siyasetinde herkes bir başkasının işine karışıyor, dolayısıyla biz de karışırız.”

Şimdi “Biz de karışırız” dediğiniz vakit bir şeyi de kabul etmeniz lazım eğer bunu meşru bir hak olarak görüyorsanız, o hâlde bir başkalarının da sizin iç işlerinize karışmasından şikâyet etmemeniz gerekir; birincisi bu. İkinci bir önemli nokta şu: Devlet veya Hükûmet bir karar aldı, dış politikada açık veya gizli bir angajman içine girdi. Bunu nasıl alacak, bunun kuralları ne, bunun mercisi ne? Devlet adına kim hareket edecek? Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanı veya Özel Harp Dairesi Başkanı veya Özel Kuvvetler Dairesi kendi başına böyle bir karar alabilecek mi? Amerika Birleşik Devletlerinde bile bugün dünyanın siyasal eylemlerinden ve operasyonlarından dolayı sıkça suçladığı İsrail’de bile bunlar belli bir mekanizma içerisinde cereyan ediyor; ya kongreden geçiyor ya meclisten geçiyor ya hükûmet, bunu ana muhalefet partisi veya diğer muhalefet partileriyle bir şekilde görüşüyor. Dünyanın birçok ülkesinde bu operasyonlar, bu ilişkiler, yine, belli bir nizam ve düzen içerisinde gerçekleşiyor.

Şimdi, soruyoruz: Birincisi, Hükûmet, böyle bir kararı neye istinaden aldı? Kime danıştı? Meclisi bilgilendirdi mi? En azından ana muhalefet partisi başta olmak üzere diğer muhalefet partilerinin sorumlularıyla, genel başkanlarıyla, yetkilileriyle bir şeyi paylaştı mı? Eğer bunların hiçbirisini yapmadıysa kendi başına, tek başına “Ben istediğimi yaparım.” politikaları nereye götürür? Felakete götürür, felaket olmasa bile bir yerde küçük düşürülmeye ve trajikomik hâllere düşürür. İşte, bu hâllerden birisi Irak’ta başına geldi Türkiye Cumhuriyeti devletinin.

Yine, Ankara’da Sayın Başbakanla Sayın Dışişleri Bakanı kafa kafaya verdiler, dediler ki: “Biz, bu Irak’ı kendi kafamıza göre yöneteceğiz. E, ne yapalım? Tarık Haşimi’yi Irak’a başbakan yapalım. Ondan sonra da Bağdat’a oturtalım. Bağdat bizim çiftliğimiz olur.” Ne oldu yani sonunda ne oldu? İşte, Tarık Haşimi, Bağdat’ta bırakınız oturup da Bağdat’a hükmetmeyi, Bağdat’a giremeyecek bir hâle geldi. Aynı şey Suriye’de yaşandı. “Yine, Ben, Katar sermayesiyle, Suudi Arabistan sermayesiyle El Kaide’yi, Taliban’ı, El Nusra’yı Halep’e sokayım, Şam’a sokayım, ondan sonra da bildiğim politikaları uygulayayım, Suriye’yi de ben yöneteyim...” Ne oldu sevgili arkadaşlar? İşte tablo ortada. “Gazze’ye gideyim.” Gazze’ye neye gidiyorsun? Ya İsrail’le anlaşarak o ambargoyu delmek üzere anlaşmalı bir barış için gidersin Gazze’ye veya İsrail’e rağmen bir tavır koyarak, ambargoyu delerek gerekirse kavga etmeye gidersin. Barış için gidemiyorsun, kavga etmek için gidemiyorsun. Peki, neye gidiyorsun? Ben Yozgat’a, Çorum’a, Kayseri’ye, Konya’ya, Erzurum’a diyeyim ki: “Ben kahramanlık yaptım.” onlar da eğer -avamî tabiriyle- yerlerse bundan siyasette bir oy devşireyim.”

Değerli arkadaşlarım, bu şekilde dış politika olmaz, bunu defalarca söyledik burada. Evet, Türkiye Cumhuriyeti büyük bir devlettir. Evet, Türkiye Cumhuriyeti reddimiras yapamaz. Bana sorarsanız, beni de, sizi de, hepinizi de Suriye de ilgilendirir, Çeçenistan da ilgilendirir, Bulgaristan da ilgilendirir, Bosna da, Yunanistan da, Orta Asya da, Orta Doğu da, Kudüs de, Bağdat da, Erbil de her yer bizi ilgilendirir. Tarihî mirasımız var, geçmişimiz var, akrabalıklarımız var, kültürel birliğimiz var. Ama nasıl ilgilendirir? Babamızın çiftliği gibi de ilgilendirmez. Dünyada geçerli olan kaideler, kurallar, uluslararası hükümler var; bir. İkincisi de, yapılacak politikanın bir millî anlaşmayla, uzlaşmayla, muhalefetiyle iktidarıyla, bütün siyasi partileriyle bir ortak irade hâline getirilme mecburiyeti var. Yoksa biraz evvel saydığım örneklere ilaveten 150 bin Kıbrıslı Türk’ün bile kalmadığı Kıbrıs’taki acınacak duruma düşersiniz. Kırk yıl, otuz dokuz yıl oldu, kırkıncı yıla girdi, kırk yıl boyunca Kıbrıs’a yatırım yaparsınız, her sene eski parayla şu kadar katrilyon veya şu kadar milyar dolar para aktarırsınız; bir fuhuş merkezi, bir kumarhane merkezi, bir kara para ve bankaların offshore merkezinden öteye bir şey elinizde kalmaz dönüp baktığınız vakit. Onun için bu dış politikanın Irak’la, Suriye’yle, Çeçenistan’la, Kafkaslarla, Balkanlarla, Kuzey Afrika’yla, Orta Doğu’yla, Gazze’yle ilgilenmenin bir siyasal felsefesinin olması lazım, bir realitesinin olması lazım, dünyadaki genelgeçer uluslararası prensiplerle uyumlu olması lazım ve bunların hepsinden de önemlisi bu Meclisin bilgisi ve ittifakı dâhilinde olması lazım.

Ben, Bulgaristan’daki Türk kardeşlerimize de buradan sesleniyorum: Aman, iktidar kimi desteklediyse evi yıkıldı, evi yıkıldı. Tarık Haşimi’ye sorun, Suriye’dekilere sorun, Gazze’dekilere sorun, bakın bu arkadaşlar kiminle ilgilenmeye kalktıysa adamların durumu çok daha kötüye gitti.

Dolayısıyla, buradan hareketle bir şey daha söylemek istiyorum: Bir de Bulgaristan vatandaşı Türklerin oy kullanmasıyla ilgileniyorsunuz. Peki, bu kadar senedir, bu cumhuriyet kurulalı doksan sene oldu, Büyük Millet Meclisi açılalı doksan üç sene oldu hâlâ bizim Türkiye dışında 5 milyonun üzerinde vatandaşımız var ve bunlar oy kullanamıyorlar. Bir Bulgaristan bile, daha dün eleştirdiğiniz, küçümsediğiniz Bulgaristan bile demokrasisini belli bir standarda getirip ülke dışındaki yurttaşlarına oy kullandırabilirken, biz hâlâ Almanya’da yaşayan 3 milyon vatandaşımıza oy kullandıramıyoruz. Peki, bu konuda Hükûmet neler yaptı? Bu konuda ne gibi hazırlıkları var? İşte, önümüzde çok kısa bir müddet sonra, belki bir buçuk sene sonra, iki sene sonra bir milletvekilliği seçimi var, daha önce bir cumhurbaşkanlığı seçimi var ama 5 milyon yurttaşımız bu konuda bir irade beyanında bulanamayacak. Siz bunları seçimlere bir ay kala mı organize edeceksiniz, on beş gün kala mı organize edeceksiniz? Yani bugün Bulgaristan, Irak, Suriye seçimlerinden önce bu mevzularla ilgilenme mecburiyeti vardır.

Bulgaristan meselesi açılmışken de bir mevzuya daha parmak basayım: İktidarın sıkça dile getirdiği bir şey var: “Biz, bölgesel milliyetçilik peşinde değiliz, dinî milliyetçilik, etnik milliyetçilik peşinde değiliz.” diyor. Soru önergesiyle sordum, İçişleri Bakanlığından resmî cevap geldi. Mübadele rakamları hariç… Mübadelede biliyorsunuz Balkanlardan 1,5 milyona yakın Türk asıllı veya Müslüman -Boşnak da olabilir, Arnavut da olabilir- vatandaşlarımız bir şekilde Türkiye Cumhuriyeti’ne geldiler ama ondan sonra, mübadelenin dışında Türkiye Cumhuriyeti birçok kesime vatandaşlık verdi. Daha önce Bulgaristan vatandaşı olan 100 bin kişiye vatandaşlık verirken Suriye vatandaşları içerisinde vatandaşlık verdiği rakam 6 bin. İşte, hangi milliyetçiliğin yapıldığı da yine burada ortada. Devlet idarecilerini ciddiyete davet ediyoruz, Bulgaristan’daki Türk kardeşlerimize de başarılar ve özgür bir yaşam temenni ediyoruz.

Saygılarımla. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tan.

Cumhuriyet Halk Partisi  Grubu önerisi lehinde olmak üzere, üçüncü konuşmacı Bursa Milletvekili Sayın Necati Özensoy.

Buyurun Sayın Özensoy. (MHP sıralarından alkışlar)

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu araştırma önergesiyle ilgili Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, Türkiye Cumhuriyeti, öncelikle Osmanlının küllerinden meydana gelmiş bir devlet. Böyle olunca Osmanlının gerileme döneminde özellikle 93 Harbi diye anılan 1877-1878’deki Osmanlı-Rus Savaşı’nda yoğun bir şekilde başlayan göç ta 1989’a kadar devam etmiş ve Türkiye âdeta Osmanlının coğrafyasının bir modeli olmuş. Özellikle Bursa -benim bölgem olan, Milletvekili olduğum il olan- bunu çok daha ayrıntılı bir şekilde yansıtıyor. Bursa’nın demografik yapısına baktığımızda, Balkanlardan göç eden başta olmak üzere Rumeli’den, Batı Trakya’dan, Kafkaslardan, Anadolu’nun birçok yerinden gelmiş soydaşlarımız, vatandaşlarımız yaşıyor Bursa’da. Hâl böyle olunca, Türkiye'nin dışında nerede bir Türk varsa onun derdi bizim derdimiz, onun sevinci bizim sevincimiz hâline gelmelidir çünkü acılarımız geçmişte bir, sevinçlerimiz geçmişte bir olmuş ve hâlen daha akrabalarımızın olduğu, akrabalık bağlarımızın da olduğu insanların yaşadığı hinterlantlar buralar. Dolayısıyla buralarla ilgili bir siyaset ortaya konulacağı zaman biraz daha dikkatli, biraz daha akılcı siyasetler üretilmeli ve hatta bunu bir Hükûmet politikası değil, partilerüstü hâle getirerek burada Meclisin de mutabakatıyla bu politikalar yürütülmeli. Elbette geldiğimiz, dünyanın geldiği bir noktada birtakım başka ülkelerin iç işlerine direkt müdahale şeklinde değil ama onlarla dostluk ilişkileri içerisinde, onlarla bu anlamda bu köprüleri kuracak, oradaki insanlarımızın da refah seviyesinin yükselmesi, daha insanca yaşamalarını temin etmek adına Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin en büyük, en yüksek organı olan Meclisin de bu konuda çok dikkatli politikalar, siyasetler ortaya koyması gerekmektedir.

Geçmişte bu bölgelerde çok büyük acılar yaşandı, hatta çok yakın tarihlerimizde çok büyük acılar yaşandı. Türkiye Cumhuriyeti devletiyle ilgili birçok ülke -veya birçok güruh diyelim- hesap sormaya kalkıyor, işte, soykırımdan bahsediyor. Dünya tarihine baktığımızda Türkler kadar soykırıma uğrayan, acı çeken bir millet var mıdır acaba? İşte 1944. 18 Mayıs geliyor. 1944’ün o sürgün yıllarında yüz binlerce soydaşımızı, hiçbir suçu olmadığı hâlde, hiçbir hak istemedikleri hâlde, tren vagonlarına doldurarak, âdeta hayvan gibi üst üste doldurarak yollarda yarısının vefat etmesine vesile olduğu yılları çabuk unuttuk. En son 89 göçünün vesile olmasına geldiğimizde o yıllarda Bulgaristan’daki soydaşlarımıza “Siz Türk değilsiniz, Müslüman Bulgarsınız, bunun için adlarınızı değiştireceksiniz.” diye zorla, silah zoruyla, kafalarına silah dayayarak bunları yaptırmışlar, karşı çıkanları da Belene’de çalışma kamplarına göndermişler ve bu yaşananların tarihi de çok değil, daha yirmi üç, yirmi dört sene öncesinde yaşanan olaylardan bahsediyorum. Şimdi, böyle acıların yaşandığı, kalplerimizin bir atması gereken bu yerlerde böyle ulu orta politikalarla, ulu orta siyasetlerle orada yaşayan soydaşlarımıza ne verebiliriz veya o ülkelerle dostluk köprülerini bu şekilde nasıl daha da güçlendirebiliriz? Evet, maalesef, bunu, ben Bursa milletvekili olarak, Bursa’da yaşayan soydaşlarımızın özellikle genel merkezi olan BAL-GÖÇ’teki yetkililere, diğer derneklere ne şekilde baskılar yapıldığını, onlara neler söylendiğini cümle cümle biliyorum. Bunu söyleyenler de maalesef... İşte burada ifade edildiği gibi, kaymakam bazında, hatta valilik bazında resmen onları toplayarak, tehditler ederek, seslerinin kesilmesini isteyerek, hatta tam tersine başka bir partiyi desteklemelerini isteyerek baskı altına alınmaktalar.

Şimdi, bakın, buradan kürsüye çıkan hatipler her zaman ifade ediyorlar, hele hele Adalet ve Kalkınma Partisi hatipleri diyorlar ki: “Halka rağmen bir şey olmaz. Biz halka rağmen bir şey yapmayız. Bakın, işte halk bize yüzde 50 oy verdi.” Peki, halkın iradesine, Türkiye Cumhuriyeti devletinde çifte vatandaş olan Bulgaristan’da oy kullanacak olan insanların iradesine niye saygı göstermiyorsunuz? Yani onlar, Bulgaristan’daki gelişmeleri yakından takip etmiyorlar mı? Geçmişte o acıları yaşayanlar o insanlar değil mi? Siz nereden bileceksiniz yarınlarda orada birtakım yanlış politikalarla o insanların yine birtakım yanlışların içerisine düşerek acılar çekmeyeceğini? Nasıl böyle bir kumar oynarsınız? Hangi yetkiyle bunları yaparsınız?

Bakın, Bursa’da yaşayan soydaşlar için söylüyorum: Son derece rahatsızlar, artık   şahsiyetsizleştirmek noktasında bile baskılar var. BAL-GÖÇ’ün veya Bulgaristan’dan gelen diğer soydaşlarımızın kurduğu derneklerin başındaki insanların hepsinin aklı başında olduğunu, profesör, doçent, öğretmen vesaire, okumuş yazmış, bu acıları çeken insanlar olduğunu bildiğimiz hâlde niye bu baskılar yapılıyor?

Lütfen, oradaki seçimlerle alakalı, orada insanların geleceğini belirlemek adına sandığa gittiğinde o sandıktaki iradeye Adalet ve Kalkınma Partisi müdahale etmesin ve biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak da önümüzdeki hafta yapılacak olan bu seçimlerde kurulan sandıklarda, sandıkların çevresinde eğer bu müdahalelere şahit olursak, bizim tepkimiz de çok daha farklı olacaktır. Bunu da buradan ilan etmek istiyorum.

Türkiye Cumhuriyeti devleti artık korku devleti hâline geldi. Sanayiciler, iş adamları korkar hâle geldi, esnaf korkar hâle geldi. Korkmayan yok. Bu zulüm nereye kadar gidecek? Peygamber Efendimiz demiyor mu “Ayrılıkta azap, birlikte rahmet vardır.” diye? Niye Bulgaristan’daki soydaşlarımızın oylarını bölmeye, parçalamaya çalışıyoruz?

Değerli milletvekilleri, buna bir son vermek üzere de bu önergeyi de kabul etmeniz dileğiyle hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özensoy.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi üzerinde son konuşmacı Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlu, aleyhinde olmak şartıyla.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhinde söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi, hafta sonu Bulgaristan’da yapılacak olan erken genel seçimlerden yola çıkarak, Tekirdağ Çorlu ilçesi Kaymakamı tarafından sarf edildiği iddia olunan bir kısım sözleri de gerekçesine dercederek, Hükûmetimizi başka ülkelerin iç işlerine karışmakla itham etmektedir.

Sayın milletvekilleri, bildiğiniz gibi Bulgaristan’da yapılacak seçimlerle ilgili olarak ülkemizde yaşayan Bulgaristan vatandaşı soydaşlarımızın oy kullanabilmesi için Türkiye’de sandıklar oluşturulmakta ve oy kullanmaları sağlanmaktadır. Nitekim Tekirdağ ilimiz ve Çorlu’da da bu sandıklar oluşturulacaktır. Bu nedenle, bu bölgede ve başkaca bölgelerde mülki idare amirlerimizin, Bulgaristan seçimlerinde oy kullanma hakkına sahip olan soydaşlarımızla ilgili olarak seçimlerin sağlıklı yürütülmesi, sandık güvenliğinin sağlanması gibi hususlarda hassasiyet içinde olması tabiidir. Kaldı ki Bulgaristan Hükûmeti de bu amaçla Dışişleri Bakanlığımıza izin için başvuruda bulunmuş, Dışişleri Bakanlığımız tarafından da bu başvuru 26 Mart 2013 tarihinde olumlu olarak yanıtlanmıştır. Nitekim bu izin neticesinde, Bulgaristan Merkez Seçim Komisyonu kararıyla Türkiye’nin değişik illerinde 86 seçim sandığı oluşturulmuştur. Öte yandan, Bulgaristan Hükûmetinin Türkiye’deki büyükelçilik ve konsolosluk temsilcileri bölge mülki idare amirlerini ziyaret ederek, bu sandıklarda oy kullanacak Bulgaristan vatandaşlarının rahat oy kullanabilmesi ve sandık güvenliğinin sağlanması gibi hususlarda yardımcı olunmasını istemişlerdir. Sonuç olarak, bölgede görev yapan mülki idare amirlerimiz Bulgaristan Hükûmeti ile iş birliği içerisinde gerekli tedbirleri almaktadır, öneri konusu yapılan olayın özü de bundan ibarettir.

Sayın milletvekilleri, hâl böyle olmakla birlikte Hükûmetimizi Bulgaristan’ın iç işlerine karışmakla itham edip zan altında bırakarak AK PARTİ ve Hükûmete karşı bir muhalefet alanı oluşturmak soydaşlarımızın faydasına olmayacağı gibi CHP’ye de bir yarar getirmeyecektir. Konu, dış politika ya da bütün partilerin ortak değeri olan soydaşlarımız olduğunda, atılacak adımların, sarf edilecek sözlerin titizlikle atılması ve seçilmesi gerekmektedir. Bu Meclis çatısı altında bulunan hiçbir partinin, başka ülkelerde yaşayan soydaşlarımızın tüm haklarına kavuşmuş olarak refah ve huzur içinde yaşamalarından başka bir şey düşünmeyeceği şüphesizdir. Biz gerek Balkanlarda gerek Kafkaslarda ya da dünyanın her neresinde olursa olsun tüm soydaşlarımızı, yaşadıkları ülkelerle Türkiye’yi yaklaştıran insani ve kültürel bir köprü olarak değerlendiriyor ve onları eşit haklara sahip vatandaşlar olarak görmeyi arzu ediyoruz. Bunun için de soydaşlarımızın, bulundukları ülkelerde barış içinde ve en yüksek demokratik katılımla siyasi hayata katılmaları Hükûmetimizin temel öncelikleri arasında yer almaktadır.

Sayın milletvekilleri, bu kürsüden bu öneriyi vererek, Hükûmetimizi başka ülkelerin iç işlerine karışmakla itham eden CHP’li arkadaşlarıma seslenmek istiyorum: Değerli arkadaşlar, mevzu soydaşlarımızın hak, hukuk ve refahı olduğunda kimse bizden objektif olmamızı beklememelidir. Bizim yerimiz elbette soydaşlarımızın yanı olacaktır. Önceki hükûmetler döneminin dış politika parametreleriyle hareket edip içe kapanarak yanı başımızda olup bitenlere ve soydaşlarımızın sıkıntılarına seyirci kalmamız mümkün değildir.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Bölerek mi yapacaksınız?

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Bugün, demokrasilerde partiler kurulabilir, herkes eşit şartlar altında mücadeleye girişebilir; bu, demokrasinin en temel şartlarından bir tanesidir. Bir parti kurulmuşsa, bizim Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti olarak bu partiye “Kurulmayın.” mı dememiz gerekiyor?

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Taraf olmayacaksın, taraf!

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) – Taraf oluyorsun.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Bugün soydaşlarımızın azınlık olarak yaşadığı devletlerin yöneticileri Türkiye’nin soydaşlara yönelik her türlü girişimine kendilerinin iç işlerine karışıldığı iddiasıyla karşılık vermektedirler. Nasıl olur da ana muhalefet partisi de soydaşlarımızla ilgili olarak bu ülkelerin argümanlarıyla örtüşecek şekilde bir retorikle karşı çıkmaktadır?

Sayın milletvekilleri, biraz önce de ifade ettiğim gibi, Türkiye soydaşlarımızın bulundukları ülkelerde gerçekleştirilen seçimlere azami derecede katılımı sağlamalarını özendirecek bir yaklaşım içerisinde olmuştur. Bu, sadece hükûmetlerimiz döneminde değil, AK PARTİ iktidarından önceki hükûmetler döneminde de aynı yaklaşım sergilenmiştir. Örneğin, Bursa’da bir Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili oy kullanmak üzere yola çıkan soydaşlarımızın otobüsüne de binip bu minvalde konuşmalar gerçekleştirmiştir. Bu, yazılı ve görsel medyada yayınlanmıştır. Yine, yirmi üç yıldan bu yana yaklaşım bu olmakla birlikte neden bu grup önerisi verilmiştir, anlamak mümkün değildir.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Kaymakamları alet ettiniz, kaymakamları!

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Değerli arkadaşlar, Türkiye’nin devlet politikası bellidir. Bizim nerede bir soydaşımız varsa biz orada bulunmayı kendimize bir görev addediyoruz.

Bakınız, bu bölgelerin insanları, soydaşlarımız, akraba topluluklarımız yıllarca görmezden gelindi, sorunları çözülme noktasında hiçbir adım atılmadı. Ben size birkaç örnek vermek istiyorum. Ben, o bölgede yaşamış, büyümüş ve o bölgede bulunmuş bir kardeşiniz olarak size sesleniyorum: Bu ülkeye gelen kardeşlerimize, orada yaşamış oldukları sıkıntılar karşılığında buraya gelen kardeşlerimize yıllarca burada ikamet tezkeresi verilmedi. Üç ay süreyle sürekli maaile, dörder, beşer kişilik olarak, 75 lira harç ödemek suretiyle giriş çıkış yaptılar, gümrükten mühürlerini vurdurup döndüler. O zaman nerelerdeydiniz? Neden bunları yapmadınız? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Size bir şey sormak istiyorum: 1989 yılında göçe maruz kalan soydaşlarımız buraya geldiklerinde Bulgaristan’da yapmış oldukları bütün çalışmaları bertaraf edildi, yok sayıldı ve buraya geldiler. Siz neden bunların oradaki çalışmalarına -borçlanmak suretiyle- yasa çıkarmadınız?

MAHMUT TANAL (İstanbul) – O dönem askerî darbe Cumhuriyet Halk Partisini kapatmıştı, senin bilgin yetersiz o konuda.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Siz 91 yılında SHP-DYP Hükûmeti döneminde hükûmet ortağı değil miydiniz?

Değerli arkadaşlar, 2002’den sonra hiçbir şey eskisi gibi değil. Bakınız, bugün Balkanlarda, Kafkaslarda, dünyanın her neresinde olursa olsun yaşayan bütün soydaşlarımız göğsü dik, başı dik bir şekilde, yere sağlam basarak, güçlü basarak yürümeye devam ediyorlar.

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) – Öyleydi de size kadar öyleydi.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Çünkü arkalarında “ana vatan” olarak gördükleri Türkiye ve onun bir hükûmeti var.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Hangi problemi çözdünüz Hakan Kardeşim, onu söyle, yuvarlak konuşma!

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Sevgili kardeşlerim, size şunu söylemek istiyorum: TİKA bugün yılda 2 milyar dolarlık yatırım yapıyor soydaşlarımıza ve akraba topluluklarımıza. Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklarını bizim Hükûmetimiz kurdu.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Ayıp, ayıp! TİKA’yı kim kurdu, TİKA’yı?

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Yunus Emre Enstitüsü bugün o bölgelerde soydaşlarımızın da dışında o bölge insanlarının, yabancıların Türkçe öğrenmesine vesile oluyor.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Dış Türklerden sorumlu bakanlık vardı, bakanlığı kaldırdınız.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Değerli kardeşlerim, bakınız, soydaşlarımız göçe maruz kaldıktan sonra Türkiye’ye geldiklerinde kendilerinden kendilerine bir ikametgâh tesis edileceği noktasında paralar toplandı ama daha sonra bunlar verilmedi, gerçekleştirilmedi. Peki, siz yıllar boyu neden bu paraları iade etmediniz? Bizim Hükûmetimiz iade etti. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sevgili arkadaşlar, ben bu duygu ve düşüncelerle, dış politika veyahut da soydaşlar üzerinden bir muhalefet zemini oluşturmanın Türkiye’ye de, soydaşlarımıza da, hele hele ana muhalefete de hiçbir fayda getirmeyeceğini söylemek istiyorum. Bu duygu ve düşüncelerle öneriye karşı olduğumuzu belirtiyor, hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çavuşoğlu.

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun efendim.

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) – Sayın Başkanım, sayın hatip az önce bazı konuşmalarında hem Meclise hem de televizyonları başında bizi izleyen Türk halkına yanlış bilgiler vermiştir. Bunları somut delillerle çürütmek isterim, gerçeği açıklamak isterim.

BAŞKAN – Sayın Köprülü, şimdi, bir önerge veriliyor, lehte ve aleyhte konuşmalar oluyor. Herkes de kendi söylediğinin doğru olduğunu iddia ediyor. Bunun bir ölçüsü yok, kusura bakmayın. Şimdi açıklamanız gereken bir şey varsa oradan lütfen bir açıklama yapın ve bitirelim.

Buyurun.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, müsaade eder misiniz?

BAŞKAN – Bir dakika Sayın Başkanım, şu açıklamayı yapsın, bir saniye.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, o konuyla ilgili.

BAŞKAN – Hayır, açıklamasını söyledim, rica ediyorum, yapsın, ondan sonra size söz vereceğim.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

12.- Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü’nün, Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlu’nun CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın hatip az önce Çorlu Kaymakamıyla ilgili “Seçimlerin selametini yürütmek bakımından yapılan bir toplantı.” demiştir. Herhâlde kendisi konuyu araştırmışsa görecektir -ki elinde gazete haberleri vardır- Kaymakam, açıklamasında açık olarak diyor ki: “Devletimiz Hürriyet ve Şeref Halk Partisini destekliyor. Bugüne kadar bu partiyi desteklemiştik ama bundan sonra bu partiyi destekleyeceğiz. Devletimiz bu doğrultuda karar aldı.” Ben de Hükûmeti, devleti temsil eden Kaymakamın bu doğrultuda yaptığı açıklama gereğince şunu soruyorum: Hükûmetin bir temsilcisi çıksın, konuşsun, Mecliste bir karar alınmadı. Bakanlar Kurulunda böyle bir karar mı aldılar? Bunu bir anlatsınlar bize.

BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim.

Sayın Başkan, buyurun.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, biraz önce hatip konuşurken cümlelerinin arasında “AK PARTİ iktidarı ve Hükûmet ihanet içindedir.” diye bir söylemi de kullandı. İzin verirseniz ona cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Başkanım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) – Efendim, bize niye burada verdiniz?

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü’nün CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Milletvekili, siz düzeltmek için söz hakkı aldınız, ben sataşmaya cevap veriyorum.

Bakınız, değerli milletvekilleri, Hakan Çavuşoğlu kardeşimiz yurt dışında yaşayan Türk dünyasının geldiği noktayla ilgili özet bilgiler vermeye çalıştı. On dakikaya sığmayacak, on yılda yapılan işler; on dakikada değil, yüz saatte de anlatılmayacak işler yapıldı. Yurt dışını gezdiğinizde, gördüğünüzde başı öne eğilmiş vatandaşların Türk olduğunu, Türk olmaktan korktukları bir süreçte; başları dik gezen, Türk olduklarını, Türkiye Cumhuriyeti devletinin vatandaşı olduklarını gururla ifade eden bir Türk topluluğuyla karşı karşıya kaldınız.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Bir daha tekrar etsene onu, o çok güzel oldu, bir daha söyle Türk olduklarını.

BAŞKAN – Lütfen dinleyelim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bir taraftan Türk dünyasından bir taraftan Balkanlardan, Avrupa’dan, dünyanın neresinde olursa olsun, hangi ülkesinde bulunursa bulunsun bir Türk’ün başının dik gezmesine vesile olan Türkiye Cumhuriyeti hükûmetine herkes şükranlarını ifade ediyor.

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Ya TC’leri kaldırıyorsunuz, TC’leri.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Yani bunu dışarıdakiler çok iyi anlıyor da sizin anlamanız mümkün değil.

Araştırma önergesinin 1’inci sayfasının son paragrafında bir cümle var, onu sizlerle paylaşıyorum: “Yıllardır yaşadıkları ülkelerde siyasi baskı ve saldırılara maruz kalan, etnisiteyi, inanç farklılıklarını körükleyen politikaların kurbanı olan soydaşlarımız, bugün her zamankinden daha çok birlik ve beraberliğe ihtiyaç duymaktadır.” Bakınız, sanki burada konuşan Milletvekili Bulgaristan Parlamentosunun temsilcisi, savunucusu gibi konuşuyor. Türk milletinin, 7 milyon Bulgar nüfusu içerisindeki 1,5 milyon Müslüman’ın birlikte hareket etmesini savunması gerekirken, “Bulgaristan’ın iç işlerine karışıyorsunuz.” diye Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden Bulgar makamlarına mesaj vermeye çalışmaktadır. Olmayan bir şeyi varmış gibi burada iddia etmeye çalışmak Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğine yakışmaz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) – Sayın Başkan, açık olarak sayın hatip şahsıma, şahsımın imzaladığı araştırma önergesine karşı bana sataşmıştır, tarafınızdan söz istiyorum. “Bulgaristan Parlamentosunun temsilcisi.” dedi bana Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Köprülü vereyim de aleyhinde olduğuna göre tabii size sataşacak, buyurun, bunun sonu yok ki.

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) – İzin vermeyeceksiniz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Efendim, izin veriyorum, buyurun ama burada keselim artık, rica edeyim.

2.- Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü’nün, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Şimdi, ben açık söyleyeyim, ben Türk Parlamentosunun, Türk halkının seçtiği, Türkiye topraklarında görev yapan bir milletvekiliyim ve sadece bu halkın menfaatleri, beni seçen milletin menfaatleri için hareket ederim, başka da bir amacım yoktur ama açık olarak şunu söyleyeyim: AKP’nin politikalarının kime hizmet ettiği, kim için bu politikalarının ortaya konulduğu noktasında da hem bende hem millette de ciddi şüpheler vardır. (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, bakın, açık olarak ben şunu söylüyorum, diyorum ki: Burada, siz, taraf oluyorsunuz. Taraf olmak size yakışabilir ama devleti temsil eden kaymakamlara yakışmaz. Eğer, bir kaymakam taraf olmuş, bir parti için oy istiyorsa ve siz de bu kaymakama gereğini yapmıyorsanız, bu kaymakamın bu noktadaki çalışmaları için fırsat veriyorsanız, o zaman siz demokrasiyi temsil etmiyorsunuzdur, o zaman siz insanların iradesine, seçimlere yönelik hür iradelerinin ortaya çıkmasına hizmet etmiyorsunuzdur. Bu, bu kadar açık ve netken bunu alıp farklı bir çalışma alanının içerisine çekmek doğru değildir.

Bakın, ben oradan söyledim. Ne demiş? “Devletimiz, Hürriyet ve Şeref Partisini destekliyor.” demiş. Bunu neye dayanarak söylemiş?

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Talimata…

EMRE KÖPRÜLÜ (Devamla) – Neye dayanarak söylemiş bunu?

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Talimata… Talimata…

EMRE KÖPRÜLÜ (Devamla) – Böyle bir karar mı alınmış? Mecliste bu konu tartışılmış mı?

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Bunun sorumlusu İçişleri Bakanı. Sana cevap verecek, bekle.

EMRE KÖPRÜLÜ (Devamla) – Ya, beni ilgilendirmez. Kaymakam hâlen daha faaliyetlerini yürütüyor, bürokratlar hâlen daha faaliyetlerini yürütüyor; siz bunun önünü açıyorsunuz. Dolayısıyla, sizin iradeniz, sizin salt kendi iradeniz milletin iradesi olamaz. Milletin iradesi olarak tescil edilmesi için Meclisten bu konunun geçmesi gerekir.

Ben, yüce Meclisi, saygılarımla bir kez daha selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Köprülü.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

13.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü ve arkadaşlarının verdiği Meclis araştırması önergesindeki bir cümleye ilişkin açıklaması

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, bakın, cümle ne diyor, çok doğru bir tespit yapmış Sayın Milletvekili: “Yıllardır, yaşadıkları ülkelerde siyasi baskı ve saldırılara maruz kalan, etnisiteyi, inanç farklılıklarını körükleyen politikalar karşısında sessiz durmayalım.” demesi gerekirken “Boynumuzu bükelim.” diyor.

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) – Ne alakası var ya!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – O kadar güzel bir cümle kullanmış ki…

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) – Ne alakası var ya!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – İşte, bugün, Türkiye Cumhuriyeti devleti, ilk defa -dünyanın hangi noktasında olursa olsun- yaşayan bir Türk’ün hakkını kullanmak için elinden gelen gayreti başı dik şekilde yaparken bizim bu politikalarımızı eleştirmek açıkçası çok üzücü bir durumdur.

Saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Zabıtlara geçti Sayın Başkan.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun efendim.

14.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Bulgaristan’daki Hak ve Özgürlükler Partisi Genel Başkanı Ahmet Doğan’ın iddialarına ilişkin açıklaması

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Ben de bir katkı yapmak istiyorum Sayın Elitaş gibi.

Sayın Emre Köprülü ciddi bir iddiayı dile getirdi. Bulgaristan’daki Hak ve Özgürlükler Partisinin kongresinde, partinin Genel Başkanı Sayın Ahmet Doğan ciddi bir iddiada bulunuyor, Bulgaristan Başbakanı Borisov Türk kimliğini silmek amacıyla, oradaki Türk kimliğini silmek amacıyla Türkiye’deki meslektaşından yardım istemiş. Türkiye’deki meslektaşı da buna olumlu cevap vermiş. İşin esası budur. Eğer bu iddia doğru ise, o kaymakamın açıklamasını bu çerçevede alıp değerlendirmek lazım. Maalesef, konuşmacılar, AK PARTİ konuşmacıları bu konuya hiç değinmediler.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler, zabıtlara geçti.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Efendim…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, Sayın Hamzaçebi bir sır perdesi içerisinde farklı şeyler ifade etmeye çalışıyor. O konuyla ilgili Hakan Çavuşoğlu Bey kısa açıklama yapacaktır.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Efendim, hayır, sataşma yok.

BAŞKAN – Efendim, şimdi…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Bu şeye döndü Sayın Başkanım, sana açıklama, buna açıklama, olur mu? Elitaş oradan her şeyi açıklasın.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Efendim, olur mu, sataşma…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Cümlede sataşma yok.

BAŞKAN – Efendim, bir saniye, bir saniye… Bu, böyle horoz dövüşü gibi de olmaz.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Aynen öyle.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Bir saniye, rica edeyim. Şimdi, bir iddiada bulunuluyor.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, ama iddia, çok vahim bir iddia.

BAŞKAN – Kaymakam bir bildirim yolluyor, böyle bir şeyin de olmaması lazım, onlar da onu söylüyor.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – İddia çok büyük Sayın Başkan.

BAŞKAN – Şimdi, arkadaşımızın aklıyla ilgili bir şey söylemedi.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, müsaade eder misiniz?

BAŞKAN – Siz cevap verecekseniz Grup Başkan Vekili olarak, buyurun, siz verin.

Buyurun.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Peki.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Her seferinde cevap olur mu Başkanım? Gündem duruyor. Yani, böyle Sayın Elitaş her istediğinde söz isteyecekse olmaz. Konuştu zaten.

BAŞKAN – Burada bitirelim bu işi, tamam, haklısınız. Lütfen, lütfen…

15.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin yaptığı açıklamaya ilişkin açıklaması

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekillerim; Sayın Hamzaçebi açık ve net söylemeliydi ama tırnak içinde bir şeyleri söyleyerek kafalar içerisinde istifham yaratmaya hakkı yoktur. Bulgar Başbakanı Türk meslektaşıyla görüşmüş, “Türk kimliğini silme” şeklinde bir anlaşma içinde bulunduğunu ifade etmiştir.

Bakın, 1989 yılında, Sayın Hakan Çavuşoğlu’nun anlattığı gibi, rahmetli Özal’ın Cumhurbaşkanı olduğu dönemde veya Başbakan olduğu dönemde, Bulgaristan’dan 300 bin soydaşımız Türkiye’ye göçe zorlandığında, isimleri, inanç haneleri değiştirildiği dönemde rahmetli Özal dirençle onlarla mücadele etmiştir. Şu anda Türkiye’deki basiretli Hükûmet, basiretli devlet belli bir noktaya gelmiş, dünyada artık egemen olmuş; bölgesel güç olmaktan küresel etkileri ortaya çıkmış bir hükûmetin, Türkiye Cumhuriyeti devletinin soydaşlarıyla ilgili, dinini değiştirmek, ismini değiştirmek gibi, hiç kimse aklının ucuna getiremez hâle gelmiş. Bundan önceki dönemlerde soydaşlarımızın adını değiştirerek, dinlerinin hanesini  değiştirerek kimliksiz hâle getirmeye çalışırken suskun ve sessiz kalanlar, rahmetli Özal’ı, 300 bin soydaşımızı Türkiye’ye davet ettiği dönemde “Biz bunları nerede barındıracağız?” diye eleştirmeye çalışanlar, bugün Bulgaristan’daki, Bulgar devletinin, 1,5 milyon     -yüzde 20’ye yakın- Müslüman camianın, Müslüman topluluğun birlikte hareket etmesi için gayret göstermeleri, bunları savunmaları gerekirken, Bulgar parlamenterlerine veya Bulgar siyasetçilerine yardım olmak adına, sanki burada gerçekmiş gibi –ki Bakanlıktan bunu yazılı soru önergesi olarak sordunuz, Bakanlık size bunun cevabını verecek- ama Bulgar insanının kafasını karıştırmak için, Bulgar devletinin bizimle ilgili düşüncelerini farklı noktaya döndürmek için seçimlerden önce böyle bir açıklama yapmak, herhâlde kimin ihanet içinde olduğunun en açık, net delilidir, göstergesidir.

Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, açıkça sataşmıştır. Bulgar politikacılarına, Bulgar siyasetçilerine yardımcı olmak amacıyla bizim konuştuğumuzu ifade eden bir konuşma yapmıştır efendim.  Söz istiyorum.

BAŞKAN – Şimdi, Sayın Hamzaçebi, şöyle bağlayabilir miyim müsaade ederseniz.

Hiçbir Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ve bu Mecliste grubu bulunan hiçbir siyasi parti, oradaki soydaşlarımızın birbirine düşmesinin de menfaatlerinin aleyhine de en ufak bir harekette bulunmaz. Biz bunu Meclis olarak burada böylece tescil edelim, siz de müsaade ederseniz, bunu böyle bırakalım artık.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Efendim, hayır…

BAŞKAN - Hayır. Yani artık, müsaade ederseniz, bırakalım.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Niye söz vermiyorsunuz Sayın Başkan?

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Taraf tutuyorsunuz.

BAŞKAN – Ben sizin adınıza söyledim “Her iki taraf için de böyle bir şey mevzubahis olamaz.” diye. Öyle bir şey varsa Hükûmete sorulur, cevabı alınır, ona göre tartışılır.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - O da bir iddia;neticede o da bir iddia. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanının böyle bir şey yapacağına, burada inanan herhangi bir milletvekili olduğunu da zannetmiyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

Kusura bakmayın, böyle bitirelim.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Konuya geçelim Sayın Başkan.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Bir saniye efendim.

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Siz Sayın Elitaş’a hangi hakla söz verdiyseniz aynı hakka ben de sahibim, ben de söz istiyorum.

BAŞKAN – Tamam, aynı hakla söz veriyorum ama bunu kabul ederek buyuracaksınız. (CHP sıralarından gürültüler)

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) – Böyle bir usul var mı?

BAŞKAN - Bir saniye efendim.

Yani bir dedikodu üzerine bunu sürdüremeyiz.

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) – Böyle bir usul var mı?

BAŞKAN - Bu sorulur, cevap alınır, sonra tartışılır; onu demek istiyorum.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Buyurun.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Biz Başbakanın böyle bir şeyini kabul edeceğiz, niye böyle bir şey söylüyorsun da…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, o zaman sizden rica ediyorum, Sayın Elitaş’a da “Bu Parlamentoda Cumhuriyet Halk Partisi Grubunda Bulgar siyasetçiye yardım amacıyla konuşacak hiç kimse yoktur.” uyarısını yapın.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – “Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ihanet içindedir.” diyeni söyledin mi sen?

BAŞKAN – İşte onu söyledim Sayın Hamzaçebi.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yapmadınız, oraya yapmadınız.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – “Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ihanet içindedir.” diyeni düzeltin Sayın Hamzaçebi.

BAŞKAN - Ben Sayın Elitaş’ın da buna inandığını zannetmiyorum, sizin de. Dolayısıyla, burada böyle bağlayalım lütfen.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – “Vali, kaymakam, devlet, Hükûmet ihanet içindedir.” diyeni düzeltin o zaman siz önce.

BAŞKAN – Lütfen… Lütfen… Lütfen…

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın yaptığı açıklama sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Emre Köprülü Trakya’daki çalışmaları sırasında tanık olduğu bir olayı Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsüne getirmiştir. Konu bundan ibarettir. Getirdiği konulardan, getirdiği iddialardan birisi şudur: Bulgaristan’daki Hak ve Özgürlükler Partisinin kongresinde o partinin Genel Başkanı Ahmet Doğan bir iddiada bulunuyor. Bu iddiayı aktardı, ben de demin onu söyledim. Bulgar Başbakanı Boyko Borisov Bulgaristan’daki Türk kimliğini yok etmek, silmek amacıyla Türk meslektaşından yardım istemiş, kimse bu Türk meslektaşı…

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) – Ahmet Doğan söylüyor bunu.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Ahmet Doğan’ın iddiası. Türk meslektaşı da buna olumlu cevap vermiş. Böyle bir iddiayı dile getiriyor Sayın Ahmet Doğan. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

İSMAİL AYDIN (Bursa) – Borisov’un sözcüsü müsün sen?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Bakın, böyle bir iddiayı dile getiriyor.

İSMAİL AYDIN (Bursa) – Borisov’un sözcüsü müsün?

BAŞKAN – Bir dakika… Bir dakika…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Ve akabinde orada rastladığı bir kaymakamın açıklamasını burada dile getiriyor. Dile getiren bu arkadaşımızı, bu konuşmacı arkadaşlarımızı Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili bir garip şekilde bir suçlamayla karşılamaya çalışıyor; “Bulgar siyasetçilere yardımcı olmak amacıyla”. Kaymakamın demecini esas alırsak Bulgaristan’da Boyko Borisov’un söylediği iddia edilen o anlayışa yardımcı olan bir konuşmayı sizler yapıyorsunuz, Adalet ve Kalkınma Partisi yapıyor.

İSMAİL AYDIN (Bursa) – Borisov’un sözcüsü müsünüz?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Tam tersine, o açıklamayı yalanlayamıyorsunuz. “Bulgaristan’da şu partiyi değil, şunu destekleyin.” yani Türkleri orada bölelim anlamına gelen bir konuşmadır bu.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bakınız, Sayın Hamzaçebi, Bulgaristan’daki bir siyasi parti genel başkanının, herhangi biriyle, bir mekânda, bir zeminde -kiminle konuştuğunu o anda anlayamadım- (CHP sıralarından “kongrede” sesleri) kongrede yaptığı konuşmada, Bulgaristan Başbakanıyla Türkiye Cumhuriyeti Başbakanının gizli bir anlaşma içinde olduğunu ifade etti, buna cevap vermek istiyorum.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Ben “meslektaş” dedim, siz “Başbakan” olarak mı anladınız?

BAŞKAN – Böyle bir şey olamaz!

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

Açıklasın.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Bu işin iyice şeyi kaçıyor. Böyle “Buyur, buyur” sabaha kadar bunları mı izleyeceğiz Başkanım? Böyle bir şey var mı ya?

4.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında AK PARTİ Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, Sayın Hamzaçebi, açık ve net söyleyeceksiniz. “Meslektaş” derken, Bulgaristan Başbakanının mesleğinin ne olduğunu bilmiyorum, mevkidaşı deseydiniz daha açık ve net olurdu.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Ben söyleneni aktardım.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bakın Sayın Hamzaçebi, Bulgaristan Başbakanıyla Türkiye Cumhuriyeti Başbakanının, seçim içerisine girmiş iki Türk siyasi partinin birbiriyle rekabet içerisinde bulunduğu ortamda onların parti kongresinde yaptıkları bir hamasi nutku burada kalkıp Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünde söylemek haksızlıktır, sizin gibi bürokrasiden gelmiş bir milletvekiline yakışmayan bir durumdur.

Bakın, milletvekilinize cevabı niye verdim? Dedi ki, az önceki söylediğim, katıldığım son paragraftaki cümlelere… Yıllardır özellikle Bulgaristan’da adı silinmiş, dini değiştirilmiş, dili bitmiş, kimliksiz hâle getirilmeye çalışılan soydaşlarımızla ilgili yapılan mücadele konusunda hiç ağzını açmazken, Hükûmetin burada birlik, beraberlik içerisinde bulunmasını ve bu etnisiteyle ilgili ve soydaşlarımızın maruz kaldığı zulümle ilgili Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin yaptığı faaliyetleri desteklemek, Bulgaristan’da yaşayan soydaşlarımızın ikiye, üçe bölünerek güçlerini parçalamak yerindeki pozisyonu eleştirmesi gerekirken…

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) – Onu eleştirdik zaten, yaptığımız o.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – …Türkiye Cumhuriyeti devletini ve Hükûmetini ihanet içerisinde ifade etmeye çalışmıştır.

Bizim, milletvekilleri olarak şunu söylememiz lazım: Nerede bir Türk yaşıyorsa, Almanya’da, Amerika’da, Japonya’da, Fransa’da, Avusturya’da, nerede yaşıyorsa, eğer onlar seçimlere katılıyorlarsa birlik olsun diyoruz.

Sayın Başbakan gittiği ülkelerde “Asimile olmayın, entegre olun.” diyor. “Siyasete müdahale etmeye başlayın.” diyor. Almanya’da da söylüyor bunu. Almanya’da miting yapıyor 15 bin, 20 bin kişiyle. Eskiden Almanya Şansölyesiyle konuşabilmek için lobiler araya girerdi ama şimdi Sayın Başbakan 15 bin, 20 bin kişiyle propaganda yapıp “Asimile olmayın ama entegre olun…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Niye? Türk Dünyasının oradada lobileri, gücü olsun diye ifade ediyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Elitaş.

III.-Y O K L A M A

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Yoklama istiyorsunuz. Hayhay efendim.

Şimdi isimleri tespit edelim: Sayın Hamzaçebi, Sayın Eyidoğan, Sayın Ayaydın, Sayın Şeker, Sayın Yıldız, Sayın Gök, Sayın Tanal, Sayın Köse, Sayın Acar, Sayın Karaahmetoğlu, Sayın Genç, Sayın Gürkan, Sayın Köprülü, Sayın Cihaner, Sayın Aksünger, Sayın Serindağ, Sayın Öz, Sayın Güven, Sayın Kaleli, Sayın Korutürk.

Değerli arkadaşlarım, yoklama yapacağız.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü ve 21 milletvekili tarafından 12/5/2013 tarihinde Bulgaristan'da yapılacak seçimlerde bir siyasi partiyi destekleyen faaliyetlerde bulunan mülki idare amirlerinin faaliyetlerinin araştırılması ve gerekli önlemlerin alınması amacıyla 8/5/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 8 Mayıs 2013 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz.

IX.- SEÇİMLER

A) Komisyonlara Üye Seçimi

1.- Toplumsal barış yollarının araştırılması ve çözüm sürecinin değerlendirilmesi amacıyla kurulan (10/576, 577, 578) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna üye seçimi

BAŞKAN - Şimdi, toplumsal barış yollarının araştırılması ve çözüm sürecinin değerlendirilmesi amacıyla kurulan (10/576, 577, 578) esas numaralı Meclis Araştırması komisyonu üyeliklerine seçim yapacağız.

OKTAY VURAL (İzmir) – PKK komisyonu!

(MHP milletvekilleri Genel Kurul salonunu terk etti)

BAŞKAN - Siyasi parti gruplarınca gösterilen adayların listesi bastırılıp sayın üyelere dağıtılmıştır.

Şimdi, listeyi okutup oylarınıza sunacağım.

Toplumsal Barış Yollarının Araştırılması ve Çözüm Sürecinin    Değerlendirilmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Üyelikleri Aday Listesi (10/576, 577, 578)

Adı Soyadı                                                 Seçim Çevresi

Fatoş Gürkan                                                Adana

Mehmet Metiner                                           Adıyaman

Halil Ürün                                                     Afyonkarahisar

Mehmet Naci Bostancı                                  Amasya

Yalçın Akdoğan                                            Ankara

Ziver Özdemir                                               Batman

İdris Şahin                                                    Çankırı

Mehmet S. Hamzaoğulları                            Diyarbakır

Abdulkerim Gök                                           Şanlıurfa

Fatih Çiftçi                                                    Van

KÂTİP ÜYE TANJU ÖZCAN (Bolu) - Bunlar AKP’nin adayları. (AK PARTİ sıralarından “AK PARTİ, AK PARTİ” sesleri)

“BDP

Hüsamettin Zenderlioğlu                               Bitlis”

AHMET AYDIN (Adıyaman) – “AKP” diye bir parti yok, AK PARTİ!

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Orada ne yazıyor?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, divan kâtiplerinin görevi, ne yazıyorsa onu okumaktır. Eğer içine sinmiyorsa geçer bu tarafa, diğer arkadaşımız okur. Eğer orada “AKP” diye yazıyorsa okumak hakkı ama ne yazıyorsa onu okumak görevidir. Lütfen Divan Kâtibini uyarınız ve tekrar okusun Sayın Başkan. Sayın Başkan, tekrar okusun. Sayın Başkan, oradaki metin size gelen metinle farklı.

ABDULLAH ÇALIŞKAN (Kırşehir) – Okuyamıyorsan bırak!

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Okuyamıyorsan başkasına bırak! Tanju!

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Okuma yazma bilmiyorsan başkasına bırak!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…

ŞUAY ALPAY (Elâzığ) – “Bunlar” ne demek Başkanım? “Bunlar” diyor, “Bunlar AKP’nin…”

“Toplumsal Barış Yollarının Araştırılması ve Çözüm Sürecinin Değerlendirilmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Üyelikleri Aday Listesi (10/576, 577, 578)

Adı Soyadı                                                 Seçim Çevresi

Adalet ve Kalkınma Partisi (10)

Fatoş Gürkan                                                Adana

Mehmet Metiner                                           Adıyaman

Halil Ürün                                                     Afyonkarahisar

Mehmet Naci Bostancı                                  Amasya

Yalçın Akdoğan                                            Ankara

Ziver Özdemir                                               Batman

İdris Şahin                                                    Çankırı

Mehmet S. Hamzaoğulları                            Diyarbakır

Abdulkerim Gök                                           Şanlıurfa

Fatih Çiftçi                                                    Van

Barış ve Demokrasi Partisi (1)

Hüsamettin Zenderlioğlu                               Bitlis”

BAŞKAN – Okunan listeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Liste kabul edilmiştir.

Meclis araştırması komisyonuna seçilmiş bulunan sayın üyelerin, 08/05/2013 Çarşamba günü (bugün), saat 19.00’da Halkla İlişkiler Binası B- Blok 2’nci kat 4’üncü Bankoda bulunan Meclis araştırması komisyonları toplantı salonunda toplanarak başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimini yapmalarını rica ediyorum.

Komisyonun toplantı yer ve saati ayrıca plazma ekranda ilan edilmiştir.

Alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

Birinci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

İkinci sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Üçüncü sırada yer alan, Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3.- Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/751) (S. Sayısı: 452) (x)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Dünkü birleşimde, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen tasarının birinci bölümünde yer alan 15’inci maddesi kabul edilmişti.

Şimdi, 16’ncı maddesi üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 452 Sıra Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 16’ncı maddesinin 3’üncü fıkrasında yer alan "veya masrafları evrensel posta hizmeti gelirlerinden karşılanmak üzere bağımsız denetçiler tarafından denetlenmesini sağlar" ibaresinin çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

              D.Ali Torlak                            Zühal Topcu                                 Ali Halaman

                 İstanbul                                    Ankara                                          Adana

            Mehmet Günal                       Mesut Dedeoğlu                           Necati Özensoy

                  Antalya                             Kahramanmaraş                                   Bursa

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/751 Esas numaralı (SS 452) Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 16’ncı maddesinin (3) numaralı fıkrasının aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

“(3) Bakanlık, net maliyetin gerçekleşip gerçekleşmediğine dair evrensel posta hizmet yükümlüsünü ve evrensel posta hizmet sağlayıcısını denetler, evrensel posta hizmetinin net maliyetini onaylar ve gerçekleşen net maliyeti öder.”

            İlhan Demiröz                        Haluk Eyidoğan                              Haydar Akar

                   Bursa                                     İstanbul                                         Kocaeli

               İdris Yıldız                               Sakine Öz                                  Doğan Şafak

                    Ordu                                      Manisa                                          Niğde

BAŞKAN – Sayın Komisyon, okunan önergeye katılıyor musunuz?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OYA ERONAT (DİYARBAKIR) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sakine Öz, Manisa Milletvekili.

Sayın Öz, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

SAKİNE ÖZ (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısı’nın 16’ncı maddesi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, tasarıda, görüşmeler ilerledikçe açık hukuksuzluğu, ileride kurumlar arasında derin uçurumlar yaratacak yetki çatışmalarının tohumunu, emekçiyi ve kamu hizmetini hiçe sayan özelleştirme takıntısını, kamu eliyle yeni zenginler doğuracak şirketleşme sevdasını daha açık anlıyoruz.

                                       

(x) 452 S. Sayılı Basmayazı 02/05/2013 tarihli 99’uncu Birleşim Tutanağı’na eklidir.

Bu tasarının 16’ncı maddesi ise yeni bir alanı, evrensel posta hizmeti yükümlülüklerini bize tanıtıyor. Buna göre, evrensel posta hizmeti bir posta hizmetinin coğrafi alan farkı gözetmeksizin ülke sınırları içerisinde her yere uygun ücretlerle yayılmasını içermektedir. Evrensel posta hizmetinin net maliyeti, evrensel posta hizmet yükümlüsü ya da sağlayıcısının hizmetleri evrensel posta hizmeti kapsamında karşılamadığı zaman ile evrensel posta hizmet yükümlüsü ya da sağlayıcısı olarak karşıladığı zamandaki net maliyetleri arasındaki farkı esas alarak hesaplanmaktadır.

Değişiklik önergesi verdiğimiz (3)’üncü fıkra ise “evrensel posta hizmetinin net maliyeti” denen tutarın kimler tarafından denetleneceğini, ödemenin hangi kurum tarafından yapılacağını düzenliyor.

Değerli milletvekilleri, biz değişiklik önergemizde net maliyet hesabının denetlenmesi konusunda bağımsız firmaların değil sadece Bakanlığın yetkili olmasını, evrensel posta hizmeti gelir ve giderlerinin kamuda kalmasını öneriyoruz. Evrensel posta hizmetlerinin net maliyetinin gerçekleşip gerçekleşmediğinin denetimi sürecinde maliyetin olabildiğince düşük tutulmasına ve denetimin şeffaflığına dikkat edilmeli, denetim üzerinden yeni rant alanlarına fırsat yaratılmamasına özen gösterilmelidir demekteyiz.

Önümüzdeki tasarıda evrensel posta hizmetinin net maliyetinin denetim yetkisi hem Bakanlığa hem de bağımsız denetçilere tanınmıştır. Denetimin Bakanlık tarafından bağımsız denetçilere yaptırılması hâlinde masrafların evrensel posta hizmetleri gelirinden karşılanacağı belirtilmiş ancak hangi hâllerde bağımsız denetçilere denetim yaptırılacağı, hangi hâllerde Bakanlığın bizzat denetim gerçekleştireceği açıkça belirtilmemiştir. Maliyet denetimi gibi önemli bir alan yasada ayrıntılı düzenlenmeyerek ucu açık biçimde Bakanlığın takdirine bırakılmıştır. Oysa, nitelikli bir yasanın hiçbir şüpheye yer bırakmayarak hangi hâllerde Bakanlığın, hangi hâllerde denetim firmalarının inceleme yapacağını açıklığa kavuşturması gerekir. Aksi hâlde, yüklü miktarda net maliyet tutarlarının kamu denetiminden uzak tutulduğu iddiaları ağırlık kazanabilir. Bağımsız denetim firmalarına yeni rant alanları açıldığına dair yorumlar devlet ciddiyetini sarsabilir.

Sayın milletvekilleri, yasa tasarısı, maliyet denetiminde özel sektöre herhangi bir sınır koymadığından tüm maliyet denetimi sürecinin bağımsız denetçilere yaptırılmasına, Bakanlığın denetim birimlerinin devre dışı bırakılmasına gidebilecek yolu açık tutmaktadır. Tasarının 16’ncı maddesinin (3)’üncü fıkrası denetim açısından dört temel unsuru içermektedir. Öncelikle, bağımsız denetçilerin yapacakları denetimlerin objektifliği tartışılmalıdır. Bakanlığın hangi denetimde devreye gireceği, hangisinde net maliyet denetimini bağımsız firmaların yapabileceği belirsizdir. Bağımsız denetim firmalarının raporlarına karşı işletilecek yol ve itiraz usulleri kanunda açıkça yazılmamıştır. Denetimin hangi hâllerde bağımsız denetimcilere yaptırılacağı muğlaktır. Bakanlık isterse tüm maliyet denetim dosyalarını bu firmalara aktarabilir. Net maliyet hesaplamasının kontrolünü yapacak bağımsız denetçilerin belirlenmesinde gözetilecek kıstaslar kanun tasarısında anlaşılmamaktadır. Net maliyet tutarlarının gerçekleşip gerçekleşmediğini belirleyecek bağımsız denetçilere ödenecek bedeller evrensel posta hizmetleri gelirlerinden karşılanacaktır.

Peki, denetim firmalarına daha fazla iş verilmesi hâlinde bu gelir kalemi giderleri karşılayabilecek midir? Bakanlık, yasadaki boşluktan hareketle denetim işlerini belli firmalara yaptırmaya kalkarsa, bu gelir kaleminin yeni bir yandaş rant alanına dönüşmesi tehlikesi açıktır. Biz yeterince uyarılarımızı yapalım, gerekli görüşleri siz belirtirsiniz.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Öz.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Bir sonraki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 452 sıra sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 16’ncı maddesinin 3’üncü fıkrasında yer alan "veya masrafları evrensel posta hizmeti gelirlerinden karşılanmak üzere bağımsız denetçiler tarafından denetlenmesini sağlar" ibaresinin çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                      D. Ali Torlak (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OYA ERONAT (Diyarbakır) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Mesut Dedeoğlu…

BAŞKAN – Sayın Dedeoğlu, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MESUT DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 452 sıra sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu’nun 16’ncı maddesi üzerine vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, hazırlanan kanun tasarısıyla PTT, Türk Ticaret Kanunu’nun kuruluş ve tescil hükümleri dışında özel hukuk hükümlerine tabi olarak “PTT AŞ” unvanıyla yeni bir ticari şirket niteliğinde bir şirket kurulmak istenilmektedir. Yaklaşık iki asırdır Türk milletine hizmet eden PTT Genel Müdürlüğü bu yasayla tarih olacaktır.

Kamu hizmeti yapan posta hizmetlerinin özel hukuk hükümlerine tabi bir kuruluş şekliyle yeni bir şirket adı altında yeniden düzenlenmesi de Anayasa’ya aykırıdır.

PTT AŞ tasarısı uzun vadede özelleştirilmesinin altyapısını oluşturmaktadır. Kurum bu şekilde altüst edilerek vatandaşa devlet tarafından sunulan ucuz hizmetler pahalanacak veya yok olacaktır. Anonim şirket yapmak yerine PTT yeniden yapılandırılarak pek çok alanda yaşanan sıkıntılar ve çalışma şartları iyileştirilebilir. Özellikle dağıtıcı sıkıntısı had safhaya ulaşmıştır. Kuruma uzun zamandır dağıtıcı alınmamıştır. PTT anonim şirket yapılacak diye uzun süre hizmet alımı da yapılamamıştır. Bu nedenle, kurumda personelin büyük bölümü yıllık izinlerini dahi kullanamamışlardır. Türkiye genelinde PTT’de oluşan bu sıkıntıların aynısı Kahramanmaraş’ta da mevcuttur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa’nın 128’inci maddesinde kamunun asli ve sürekli hizmetleri kamu çalışanları eliyle yapılır denilmektedir. Ayrıca Posta Kanunu’nda PTT’nin yapmış olduğu işler sadece postacılar eliyle yapılır denilmektedir. Buna rağmen, kurumun yapmış olduğu işlerin büyük kısmı taşeronlar tarafından yapılmaktadır. Yetersiz personel nedeniyle PTT hizmetleri ve dağıtım merkezinde çok güç şartlarda ve tatil günlerinde dahi çalışılmaktadır. Bu konuda personel çok büyük bir özveride bulunmaktadır. Yüksek Planlama Kurulunun tavan ve taban sınırlaması koyması yüzünden PTT personelinin maaşlarında artış yapılamamıştır. Eşit işe eşit ücret uygulamasında, yaz-kış demeden haftanın altı günü, senelik iznini bile kullanmadan çalışmak zorunda kalan dağıtıcılar da unutulmuştur. Personel yetersizliği sebebiyle PTT çalışanları millî ve dinî bayramlarda bile neredeyse izin kullanamaz hâle gelmişlerdir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kurumun en temel hizmetlerinden birisini yerine getiren PTT dağıtıcılarının kurum tarafından görevde yükselmeleri de engellenmiş durumdadır. Dağıtıcı personeline verilen kıyafetlerle ilgili 2005 yılında yapılan değişiklikten sonra kıyafetlerle ilgili hep sorunlar yaşanmıştır. Ayrıca, kurumda, Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararına rağmen, çalışan personele yemek yardımı da yapılmamaktadır. Kaldı ki çok sayıda başmüdürlüğümüzde bu hizmetler kaldırılmış, yemekhane ve kantin hizmetleri de yapılmamaktadır. Özellikle tebligat ve başmüdürlük malzeme servisinde çalışan personele mali sorumluluk tazminatı verilmesi konusunda da söz verilmesine rağmen bir çalışma yapılamamış, bir iyileştirme söz konusu olmamıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; PTT’nin “AŞ” olması sebebiyle hem vatandaşlar hem de çalışanlar mağdur olacaklar, perişan olacaklardır. Ayrıca, bu uygulamayla kurumda özelleştirmenin de yolu maalesef ki açılacaktır. Temenni ediyoruz ki bu uygulamadan vazgeçilir.

Bu vesileyle yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Dedeoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

16’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 16’ncı madde kabul edilmiştir.

17’nci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/751 Esas numaralı (SS 452) Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 17 nci maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinin “Tarifeler,” şeklinde başlayan ilk tümcesinde, “Tarifeler, …” ibaresinden sonra gelmek üzere “gerektiğinde” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

            İlhan Demiröz                        Haluk Eyidoğan                              Haydar Akar

                   Bursa                                     İstanbul                                         Kocaeli

               İdris Yıldız                               Sakine Öz                                  Doğan Şafak

                    Ordu                                      Manisa                                          Niğde

                                                              Tufan Köse

                                                                  Çorum

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 452 Sıra Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 17 nci maddesinin 1’inci fıkrasının “b” bendinde yer alan “Tarifeler,” ibaresinden sonra gelmek üzere “hizmet sağlayıcılar tarafından tekel oluşturacak mahiyette belirlenen tarifeler nedeniyle gerektiğinde” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

             D. Ali Torlak                           Ali Halaman                                 Zühal Topcu

                 İstanbul                                     Adana                                          Ankara

                                     Necati Özensoy                       Mehmet Günal

                                            Bursa                                     Antalya

BAŞKAN – Komisyon son okunan önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ OYA ERONAT (Diyarbakır) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Günal (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, önemli bir kanun görüşüyoruz ama televizyonun kapanma saati olan yediye doğru ancak başlayabildik. Sağ olsun, arkadaşlarımız karşılıklı bir şekilde kayıkçı kavgasıyla burayı işgal ediyorlar. Şu anda da biraz sonra yine ara vereceğiz. Sayın Başkanın da takdirlerine sunuyorum. Böyle her seferinde özellikle iktidar partisi grup başkan vekillerinin çıkıp konuşmasını ben yadırgıyorum çünkü yasama faaliyetine sıra gelmiyor, milletin gözünden uzak yapıyoruz.

Dün sorduğum bazı sorular vardı. Sayın Genel Müdür burada, bakan değişti. Bu tasarının amacı ne? Milletin huzurunda soruyorum yani buraya yazmışınız amacı ne derken şunu söylüyorum: Özel bir şekilde yapılmasının, anonim şirket olmasının, yarın bazı şeylerin özel sektöre yaptırılacak olmasının amacı nedir? Türkiye Cumhuriyeti Posta Telgraf… Şimdi telefonu kalktı. Bu işletmenin, PTT’nin, bu şartlarda görevini yerine getirmesi mümkün değil mi? Eğer öyleyse kaç yıldır niye böyle bir kanun getirmediniz diye sordum. Şimdi, örnek de verdim. Birazdan belki bölümde, sorularda cevap verebilir Sayın Bakan. Dünyada 4 tane ülkede özel sektör eliyle yapılıyor dedim; bir tanesi de geriye kamulaştırmış, Arjantin.

Sayın Bakanım, çalışanlarla ilgili hiçbir husus dikkate alınmamış. Ortada diğer özelleştirme uygulamalarında olduğu gibi herhangi bir şey yok. Yarın özelleştirildiği zaman da arada bir geçiş hükmüyle Özelleştirme Kanunu’na tabi olacak ama bugün dışarıda çalışanlar gösteri yapıyordu. Arkadaşlarımızı fazla ilgilendirmiyor ama PTT çalışanları, TÜRK HABER-SEN mensupları, bugün Meclis dışarısındaydı. Diğer sendika yöneticilerinin de daha önce açıklamalarını, tavırlarını gördük. Bunların hiçbirisi dikkate alınmıyor.

Tabii, bu arada biz söylüyoruz ama sayın bakanların birisi gelip diğeri gidiyor. Onların da konuya intikal etmeleri zaten mümkün değil yani nöbetçi bakan olarak geliyorlar, ilgili Bakanımız hâlâ yok. Bunun sorumlusu kim olacak, yarın bu çalışanların hakkını kim koruyacak? Öyle bir madde getirmişiz ki “Hakları saklı kalmak kaydıyla çalışmaya devam edecekler.” diyor. Peki, unvan yükselmesi var mı? Yok.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Var, var.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Sayın Bakanım, soruları arkadaşlar not alıyor mu bilmiyorum ama komisyon görüşmesi devam ediyor herhâlde. Sayın Müsteşar da bakamıyor fazla önemsemedikleri için.

OKTAY VURAL (İzmir) – Asıl Bakan geldi, dinlemiyor o.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Ha, yani siz mi not alıyordunuz Sayın Bakanım? Orası çünkü biraz görüşme yerine dönmüş. Biz buradan konuşuyoruz, soruları kim cevaplayacak bilmiyorum.

Şimdi “çalışmaya devam edecek” diyor, unvan yükselmesi yok. Peki, sonrasında ikramiyeden faydalanacaklar mı sözleşmeyi imzalamayanlar? Hayır. Bunu daha önce başka örneklerde yaşadık. Peki, bunların hâli ne olacak? Yarın, sözleşmeli statüye geçenler bu iş güvencesinden yoksun. Yani buradaki personel rejimi bir garabet, kalanlarınki bir ayrı, yeni gelenlerinki bir ayrı olacak, emekli olanlarınki bir ayrı olacak. Böyle bir garip durum var, çalışanlar açısından gerçekten sıkıntılı bir durum var.

Artı, bir de demin söylediğim konu önemli. Anayasal olarak herkesin haber alma, haberleşme, iletişim kurma hakkı var.

Değerli arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti çatısı altında, yasal olmayan dinlemelerle ilgili komisyonun kurulduğu bir ortamda… Şimdi ben merak ediyorum “Er mektubu, görülmüştür” dediği gibi özel sektör bu bizim mektuplarımızı taşımaya başlayınca –kargoları vermişler çünkü bir kısmını yılbaşından itibaren özel şirketlere- o zaman bunun da bir güvenliği kalmayacak. Özel telefon, GSM şirketlerinin daha önce başka ülkelerdeki skandallarını hepiniz duydunuz. Peki, nasıl olacak? Anayasal olarak haberleşme özgürlüğümüz teminat altına alınmışken, zaten bütün cep telefonları dinlenirken şimdi bunları da mı özel sektöre teslim edeceğiz? Nerede kaldı? Bakın, diyorum, varsa bir örnek söyleyin. 160 küsur tane üyesi var bu birliğin, 4 ülke hariç –“Avrupa Birliğine uyum” diye koymuşsunuz ya onun için tekrar soruyorum- özel sektöre devretmiş başka bir ülke yok diyor İnternet’ten yaptığımız araştırma. Yani hangi akılla biz şimdi bunu özelleştireceğiz?

Peki, neden AŞ yapıyorsunuz? Aynısı İLBANK’ta geldi, aynısı diğer bankalarda geldi, aynısını –daha iki ay olmadı- SPK’da adını “Borsa İstanbul” koydunuz -yüzde 49’u devletin- kamu adına özel imtiyaz dahi almadan verdiniz, burada bağırdık. Yarın gideceği yeri görüyoruz çünkü yapmış olduğunuz uygulamalar var. Dolayısıyla, bu yoldan dönmek lazım, bu genel olarak amaca aykırıdır. Ama madem yapıyorsunuz, çalışanların hakkını en azından mağdur etmeden ve haberleşme özgürlüğünü teminat altına alarak bazı hususları düzenlemek gerekir diye düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Günal.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Bir sonraki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/751 Esas numaralı (SS 452) Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 17 nci maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinin “Tarifeler,” şeklinde başlayan ilk tümcesinde, “Tarifeler, …” ibaresinden sonra gelmek üzere “gerektiğinde” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                      Tufan Köse (Çorum) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ OYA ERONAT (Diyarbakır) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Tufan Köse, Çorum.

Sayın Köse, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

TUFAN KÖSE (Çorum) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; bugün burada yüz yetmiş üç yıllık bir kuruluşun, tarihî bir kuruluşun özelleştirilmesindeki ilk aşama üzerinde konuşuyoruz, konuşacağız ama ben ondan önce, az evvel AKP’li grup başkan vekilinin Bulgaristan’da yaşanan bir hadiseyle ilgili toplumumuzu, ülkemizi yanıltıcı verdiği bilgileri düzeltmek istiyorum burada, düzeltme hakkını kullanacağım partim adına.

Şimdi, sanki -öyle bir izlenim bırakıldı ki- Bulgaristan’da Türklerin örgütlendiği, iktidarda da olduğu hiçbir parti yok, Haklar ve Özgürlükler Partisi yok da sıfırdan yeni bir parti kuruluyor ve biz buradan o partiye destek veriyoruz. Yok böyle bir şey. Orada Hak ve Özgürlükler Partisi var, sekiz yıldır iktidarda. Bir Genel Başkanı var, Ahmet Doğan. Oradaki Türklerin arasına da nifak sokmak üzere, ikilik yaratmak üzere bir parti kuruluyor. Herhâlde yakında Ahmet Doğan’ın adı da Ehmet Doğan olursa hiç şaşırmayalım.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, hazır, Bakan da buradayken şu soruları öncelikle sormak istiyorum: Bu, “Türk Hava Yollarında grev yasağı” dedikodusu söz konusu. Nedir bunun aslı? Yani, Türk Hava Yollarında grev olamaz mı? Lufthansa’da bile oluyor da. Dünyanın her ülkesindeki hava yolu şirketlerinde olabiliyor. Hak arama mücadelesinin bir aracı değil mi, anayasal bir güvence değil midir de grev yasağı gündeme getiriliyor sürekli Bakanlar Kurulunuz tarafından?

Yine, Türk Hava Yollarında işten çıkarılanların işe iade davalarının bir kısmı kazanıldığı hâlde hukuka saygılı bir hukuk devletinde olması gereken diğer işe iade davalarının sonucu beklenmeksizin tamamının işe alınması gerekirken bu yola gidilmiyor. Bunun sebebini de merak ediyoruz.

Sonra, Türk Hava Yollarında konuşulan, hosteslerin rujunun parlaklığı, rengi; kıyafetlerinin, eteklerinin diz boyu konuşuluyor. Bunları da ben çok yadırgıyorum ve garipsediğimi söylemek istiyorum. Yine, alkol yasağıyla anılan da bir Türk Hava Yolları istemiyoruz.

Değerli arkadaşlarım, serbestleşme ve rekabet istihdam üzerinde olumlu bir etki yaratmıyor. Bu, Avrupa Birliği raporlarına da yansımış. Bu kanunun amacını da Hükûmetiniz… “Serbestleşme ve rekabeti yaratmak üzere bu kanunu çıkartıyoruz.” diyorsunuz. Ancak bu kanunla yapılan hem istihdamda artırıcı bir etki yapmıyor hem de o kurumda çalışan işçilerin, çalışanların gerek devlet memuru çalışanlarının gerek sözleşmeli çalışanların gerekse taşeron olarak, taşeron şirketinde çalışan 37 bine yakın işçinin bütün hakları, işçilik hakları ellerinden alınmaya çalışılıyor. Maalesef, yasal tekel hakkı tanınan posta hizmetleri de dâhil olmak üzere bütün faaliyetlerini taşeron şirketlere vermek üzere böyle bir yasayı çıkartıyorsunuz.

On bir yıllık iktidarınız boyunca, çalışanların elinden birçok hakkı alındı. On bir yıllık iktidarınız boyunca, taşeronlaşma ülkemizde 5 kat arttı, sayısı 1,5 milyona çıktı. Başka neler yaptınız bu anlamda? Hemen onlardan bahsetmek istiyorum: On bir yıllık iktidarınız boyunca, asgari ücretle çalışan -az evvel “başı dik” demiştiniz- yani 2013’ün ilk yarısı için 773 bin lira alan 10 milyon insan yarattınız. Bununla da yetinmediniz -asgari ücret diyebiliriz biz buna, yani az olan ücret, ortalama ücret bunun çok dışında diyebiliriz ama- ortalama ücreti de maalesef asgari ücretin 1,4’üne gerilettiniz. Yani, ülkemizde insanlarımızı yoksullukta eşitliyorsunuz.

Peki, bu asgari ücretle çalışan işçilerimiz iş verimi sağlayabiliyorlar mı? Ülkemizde son on bir yılda ne kadar iş kazası olmuş? Bu iş kazalarında kaç kişi hayatını yitirmiş bunun farkında mısınız? Örneğin, 2012 yılında iş kazalarında toplamda 1.100 kişi hayatını kaybetmiş yani terörden şehit olan güvenlik görevlilerimizin, vatandaşlarımızın sayısından fazlasını  biz iş kazalarında kaybetmişiz sizin uyguladığınız iş ve sosyal güvenlik politikalarının bir sonucu olarak.

Peki, bu iş cinayetlerinde dünyanın ve Avrupa’nın neresindeyiz? Avrupa’da 1’inci, dünyada 3’üncüyüz. Yani iktidarınız boyunca kuralsız çalışmak bir kural hâline getirilmiş, taşeronlaşmak bir kural hâline getirilmiş, sendikasızlaştırma, grev yasakları bir kural hâline getirilmiş. Hele, gündemdeki özel işçi bulma büroları da hayata geçirilecek olursa Türkiye’deki iş yaşamı, yoksulların, Türk insanının köleleştirildiği, güvencesiz çalıştırıldığı bir zemin hâline getirilecek. Biz bu yasanın da bu amaca hizmet ettiğini, toplamda 37 bin çalışanın, güvenceli çalışan 27 bininin de taşeron şirketler yoluyla iş güvencesiz çalıştırılacağını, düşük ücretle çalıştırılacağını, az kazanan yoksul halkımıza bir 27 bin kişinin daha ekleneceğini söylüyoruz.

Hepinizi bu vesileyle saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN –  Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

17’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 17’nci madde kabul edilmiştir.

18’inci madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 452 Sıra Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 18 inci maddesinin 1'inci fıkrasında yer alan "saklı kalmak kaydıyla," ibaresinden sonra gelmek üzere "Rekabet Kurumu ile yapılacak yetkilendirme protokolü kapsamında" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

             D. Ali Torlak                           Ali Halaman                                 Zühal Topcu

                 İstanbul                                     Adana                                          Ankara

                Alim Işık                         S. Nevzat Korkmaz                         Necati Özensoy

                 Kütahya                                    Isparta                                           Bursa

                                                            Mehmet Günal

                                                                  Antalya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/751 Esas numaralı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 18 inci maddesinin (1) numaralı fıkrasının aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

“(1) Posta sektöründeki rekabete aykırı davranış ve uygulamaları resen veya şikâyet üzerine incelemeye, soruşturmaya ve rekabetin tesisine yönelik gerekli gördüğü tedbirleri almaya, görev alanına giren konularda bilgi ve belgelerin sağlanmasını talep etmeye, 4054 Sayılı Kanun hükümleri uyarınca, Rekabet Kurumu yetkilidir."

           Haluk Eyidoğan                        İlhan Demiröz                               Haydar Akar

                 İstanbul                                     Bursa                                          Kocaeli

               İdris Yıldız                               Sakine Öz                                  Doğan Şafak

                    Ordu                                      Manisa                                          Niğde

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

452 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 18. Maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

             İdris Baluken                         Sebahat Tuncel                              Pervin Buldan

                  Bingöl                                    İstanbul                                           Iğdır

                                    Nazmi Gür                                      Altan Tan

                                          Van                                           Diyarbakır

BAŞKAN – Komisyon, son okunan önergeye katılıyor musunuz?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ OYA ERONAT (Diyarbakır) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Baluken, buyurun.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Kanunla ilgili hem tümü üzerine görüşmelerimizi hem birinci bölüm üzerine görüşmelerimizi ifade etmiştik. Önergelerimizi buraya getiriyoruz, her zaman olduğu gibi sayısal çoğunlukla kabul etmiyorsunuz. Birazdan hem önergeler üzerine hem ikinci bölüm üzerine, kanun üzerine görüşlerimizi ifade etmeye devam edeceğiz. Ancak ben bu önerge vesilesiyle yereldeki birkaç sorunumuzu Genel Kurulla paylaşmak istiyorum.

Bu sorunlarımız Bingöl Üniversitesindeki Rektörün aile şirketi mantığıyla yönettiği bir üniversitedeki sorunlardır. Uzun süredir Bingöl Üniversitesinde Rektörün tutumundan kaynaklanan çok ciddi sorunlar ve sıkıntılar yaşanıyor. Biliyorsunuz, bir sistemle ilgili AK PARTİ’nin tartışmaya açtığı bir idari sistem modeli var. Bunun içerisinde bir partili cumhurbaşkanı tartışması da yaşanıyor. Anladığımız kadarıyla, bu, partili cumhurbaşkanı sisteminden önce üniversitelerde partili rektör sistemine geçilmiş durumda ve bunun da en bariz örneğini Bingöl’de yaşıyoruz. Bingöl’de Bingöl Üniversitesinin Rektörü bir siyasi partinin il başkanı gibi üniversiteyi yönetiyor. Demokratik, özerk, bilimsel, tartışmaya açık, farklı fikirlerin yaşatıldığı kurumlar olması gereken üniversiteler, bir rektörün, siyasi hesaplarla bir siyasi partiye göz kırpması neticesinde, tam olarak yaşanamaz bir ortam hâline gelmiş durumda. Bu Bingöl üniversitesindeki son uygulaması, demokrat, devrimci, yurtsever öğrencilerin bir öğrenci kulübü açmak üzere defalarca yapmış oldukları yazılı başvuruya tekrar hiçbir gerekçe göstermeden, “Ret” cevabı vermesiyle başladı. Farklı fikirlerin başvurularını kabul eden anlayış, bu öğrencilerin başvurusunu kabul etmediği için iki gündür öğrenciler gece gündüz demeden Bingöl Üniversitesinde oturma eylemi yaptılar ve dün gece saatlerinde, yapılan girişimlerle, bu oturma eylemi son buldu ancak  rektörün uygulamaları bir siyasi düşünceyi tamamen ötekileştirerek kin ve nefretle hareket edecek şekilde devam ediyor.

Bakın, bu rektörün yapmış olduğu bir açıklamanın birkaç paragrafını size söyleyeceğim. Başından sonuna kadar iktidar partisini öven bir açıklama. Sonrasında da şöyle diyor. Son birkaç günde Bingöl basınına düştü. “BDP’ye yasal uzantısı diyoruz. ‘Mecliste gidin bunlarla çözün.’ diyorlar. Bu mümkün değildir. Başbakanın uyguladığı yöntem son derece mantıklı ve akılcı bir yöntem. Yani Öcalan ‘BDP otur’ dediği zaman oturuyor, ‘kalk’ dediği zaman kalkıyor. Bu işin başındaki şahıs, şu anda İmralı’da yatan şahıstır. BDP ile bu işi çözmek mümkün değildir.” vesaire. 

Bu insan, AK PARTİ Bingöl İl Başkanı değil, Bingöl Üniversitesinin sözde rektörü. Bu, sadece partili rektör değil, aynı zamanda provokatör rektör, Bingöl’ün barışını, Bingöl’ün huzurunu bozmaya çalışan, Bingöl’de öğrenciler arasındaki çatışmayı artırmaya çalışan provokatör bir rektör. Barış ve Demokrasi Partisi, Bingöl’de bu rektörün düzeyine inme tenezzülünü asla göstermez. Buna karşı demokratik tepkisellikler başlarsa bu rektör bırakın üniversiteyi, evden dışarı çıkamayacak hâle gelir. O nedenle, bu rektöre kendi işini hatırlatın. Bingöl’de AK PARTİ İl Başkanı var, AK PARTİ’li milletvekilleri var. AK PARTİ’nin bunun propagandalarına ihtiyacı yok diye düşünüyoruz.

Bakın, bu rektör, Bingöl Üniversitesini aile şirketi şeklinde yönetiyor. Gıyasettin Baydaş, Rektör; Rektör Yardımcısı Burhanettin Baydaş. Aynı soyadlı 6 kişi: Abdulvahap Baydaş, İktisadi İdari Bilimler; Fatma Baydaş, Fen Edebiyat Fakültesi; Mahmut Baydaş, Bingöl Meslek Yüksekokulu; Zeynep Baydaş, Fen Edebiyat Fakültesi öğretim görevlileri. Bunlar bizim tespit ettiklerimiz. Aile şirketi mantığıyla üniversiteyi yöneten bir anlayışla karşı karşıyayız.

Basın açıklaması yaptılar diye yargının haklarında karar vermediği, yargının herhangi bir soruşturma açmadığı üniversite öğrencilerine tam altı ay okuldan uzaklaştırma cezası verdi. 80 öğrenciyi bu şekilde mağdur eden bir anlayışla, bir faşizan anlayışla karşı karşıyayız. Zazaca kürsüsüne öğrenci alımları yapılırken, bir cemaatin referansı dışındaki hiçbir kimseyi bugüne kadar üniversiteye almadı. YÖK Başkanıyla yaptığımız görüşmeler ve konuyu gündemleştirmemizden sonra, kamuoyunda oluşan tepkilerden dolayı, son alımlarda birkaç farklı fikirdeki kişiye şans tanıdı ama ondan öncesi bir cemaatin referansı olmadan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İDRİS BALUKEN (Devamla) - ...Bingöl Üniversitesinde çalışmanız, herhangi bir şekilde bilimsel bir çalışma içerisine girmeniz mümkün değil. Böylesine ayrımcı yaklaşan, öğrenciler arasında çatışmayı artırmaya çalışan bir rektörle ilgili iktidar partisini daha zaman erkenken şimdiden uyarıyoruz. Kendisine, Bingöl’deki çalışmalarıyla ilgili AK PARTİ’nin ihtiyacı olmadığını belirtin. Özellikle yine gönüllüyse de rektörlükten istifa edip il başkanlığına müracaat etsin.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Baluken, teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Bir sonraki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/751 Esas numaralı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 18 inci maddesinin (1) numaralı fıkrasının aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

“(1) Posta sektöründeki rekabete aykırı davranış ve uygulamaları resen veya şikayet üzerine incelemeye, soruşturmaya ve rekabetin tesisine yönelik gerekli gördüğü tedbirleri almaya, görev alanına giren konularda bilgi ve belgelerin sağlanmasını talep etmeye, 4054 Sayılı Kanun hükümleri uyarınca, Rekabet Kurumu yetkilidir."

                                                                                     Haluk Eyidoğan (İstanbul) ve Arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor musunuz?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ OYA ERONAT (Diyarbakır) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sakine Öz, Manisa.

Buyurun Sayın Öz. (CHP sıralarından alkışlar)

SAKİNE ÖZ (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 18’inci madde üzerinde söz aldım. Yüce Meclisi  saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, posta hizmetleri alanındaki rekabet hükümlerini düzenleyen bu madde, 4’üncü maddede tartıştığımız rekabete ilişkin sorunların devamı niteliğindedir. 4’üncü maddedeki uyarımızı yineliyoruz. Rekabet Kurumunun yetkisindeki bir alana, hukuka aykırı biçimde Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunu dâhil ediyorsunuz. Herhangi bir rekabete aykırılık durumunda hem Rekabet Kurumu hem de Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu aynı anda devreye girerse ne olacak, hiç düşündünüz mü? “Siz, devlet kurumları arasında yoktan yere ikilik, çatışma çıkarmak üzeresiniz.” diyoruz, bizleri dinlemiyoruz. Rekabetin Korunması Hakkında Kanun, Rekabet Kurumuna “Posta hizmeti alanına giremezsin, bu bölgede inceleme yapmak sana yasak.” deniyor, siz bunlara engel olmuyorsunuz.

Sayın Bakan, Sayın Komisyon Başkanı; Rekabet Kurumu bürokratlarını komisyon toplantısında konuşmak istemelerine rağmen konuşturmadınız ve daha sonra yanınıza çağırarak ne söylediniz? Bunları bir önceki maddede, 4’üncü maddede sizlere sormuştum ama yanıtını hâlâ alabilmiş durumda değilim. İş çığırından çıkmadan, uzlaşmazlıklar artmadan, yol yakınken Genel Kurulda bu yanlıştan dönün ve devletteki yetki karmaşasına bir son verin. Biz, önergemizle tam bu yanlışlıktan dönülmesi için bir ara çözüm yolunu size öneriyoruz.

Sayın milletvekilleri, Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’da zaten düzenlenmiş olan genel kapsamlı yetki ve görevlerin Rekabet Kurumunu posta hizmetleri alanında da yetkili kılacağı açıktır. 4054 sayılı Kanun, Rekabet Kurumuna rekabetle ilgili genel yetki tanıyarak alanı belirlemiştir. Bu tasarıyla, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumuna da posta hizmetlerindeki rekabete aykırı davranış ve uygulamalar hakkında inceleme, soruşturma, tedbir alma, bilgi ve belge talep etme yetkisinin tanınması, Rekabet Kurumu ile Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu arasında farklı uygulamaların doğmasına ortam hazırlayacaktır. Ayrıca, tasarının ilgili maddesi, bir itiraz hâlinde, rekabet ihlali konusundaki incelemeyi hangi kurumun daha önce yapabileceğini, hangi kurumun kararının geçerli sayılabileceğini net biçimde düzenlememiş, kurumlar arası olası uyuşmazlıklar için çözüm yerini belirlememiştir. Bu nedenlerle posta sektöründeki rekabete aykırı davranış ve uygulamaları resen veya şikâyet üzerine incelemeye, soruşturmaya ve rekabetin tesisine yönelik gerekli gördüğü tedbirleri almaya, görev alanına giren konularla bilgi ve belgelerin sağlanmasını talep etmeye tek yetkili kurumun Rekabet Kurumu olması gerekmektedir. Posta hizmetlerindeki rekabeti mevcut hukuk yapısında devletin önceden oturmuş kurumlarında inceletmek yerine Ulaştırma Bakanının daha rahat müdahale edebileceği, arka bahçesine dönüştürebileceği kurumlara aktarmak son derece yanlıştır.

Sayın milletvekilleri, sadece posta hizmetlerinde değil, piyasalara dair rekabet şartlarında bir uyumsuzluk doğduğunda genel yetkilendirilmiş kurum Rekabet Kurumudur. Rekabet Kurumu aslında herhangi bir yeni tartışmaya gerek bırakmadan yargı kararlarıyla ortaya koyduğu gibi rekabete ilişkin konuların genel yetkilisidir. O hâlde bu ısrar nedendir? PTT Yasa Tasarısı’nda sözüm ona posta hizmetindeki bazı alanlarda tekel olmaktan çıkarılıyor, PTT şirketleştiriliyor. Bu alanda diğer şirketlerle rekabet etmesi isteniyor. Ancak Hükûmet, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumuna tanıdığı göstermelik yetkilerle belli bir alanın tamamının çerçevesini çiziyor, nerede, nasıl hareket edeceğine dair katı hükümler getiriyor. Perde arkasına Ulaştırma Bakanı geçiyor, tüm yetki onda toplanıyor, İletişim Kurumunun özerkliği sözde kalıyor. Posta hizmetleri piyasasının tarafsız ve etkin işleyeceğini iddia eden Hükûmet, hem yetki belgesi verilmesinin çerçevesini çiziyor hem de Rekabet Kurumunu süreçten dışlıyor.

Sayın milletvekilleri, işte böyle bir yasada “Biz bu oyunda yokuz.” diyoruz ve sizlere bu Posta Yasası’nı kabul etmemenizi öneriyoruz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Öz.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...  Önerge kabul edilmemiştir.

Bir sonraki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 452 sıra sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 18’inci maddesinin 1'inci fıkrasında yer alan "saklı kalmak kaydıyla," ibaresinden sonra gelmek üzere "Rekabet Kurumu ile yapılacak yetkilendirme protokolü kapsamında" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                           Alim Işık (Kütahya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ OYA ERONAT (Diyarbakır) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Alim Işık, Kütahya.

Buyurun Sayın Işık. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 452 sıra sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısı’nın 18’inci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge hakkında söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Tabii ki bu tasarının, yüz yetmiş üç yıllık bir kurumun nasıl özelleştirilmesi yönünde önünün açıldığına yönelik düzenlemeleri içerdiğini benden önceki değerli konuşmacılar aktardılar. Ancak bu madde, rekabetin sağlanmasıyla ilgili bir madde olmasına rağmen Rekabet Kurumunun bu madde içerisinde yer alamaması gerçekten düşündürücüdür ve Meclis adına iyi bir gelişme değildir. Dolayısıyla, önergemiz, söz konusu maddede Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu ile Rekabet Kurumu arasında yapılacak bir protokol çerçevesinde rekabetin sağlanmasını öngören bir düzenleme yer almaktadır. Dolayısıyla, Sayın Bakanın bu önergeye katılmamış olmasını anlayabilmiş değilim. Umarım yüce Meclis bu konuyu yeniden değerlendirecektir.

Değerli milletvekilleri, PTT çalışanlarının ciddi sorunlarının olduğu ve özellikle de bu tasarıyla artık bu sorunların kökten çözüleceği ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla, AŞ olduktan sonra özelleşecek olan bu değerli kurum, çalışanlarıyla birlikte sorunları komple çözmüş olacaktır; nitekim önceki özelleştirme örneklerinde olduğu gibi. Dolayısıyla, burada konuşulanları ciddi anlamda değerlendirmek ve yapılan önerileri ve katkıları mutlaka dikkate almak gerektiğini düşünüyorum.

Şimdi, Sayın Bakana vermiş olduğumuz bir soru önergesine verdiği cevap üzerinden sizlere bir değerlendirmeyi sunmak istiyorum ve Sayın Bakanın ili olması nedeniyle de örneğin çarpıcı olduğunu düşünüyorum.

2012 yılı verilerine göre Erzincan ilinin yaklaşık 225 bin nüfusuna karşılık PTT çalışanlarının toplam sayısı 221 kişi. Benim ilim Kütahya’nın da 575 bin nüfusuna karşılık gelen PTT çalışanları sayısı da 222; yani PTT çalışanları eşit, nüfus 2 katından fazla. Ne kadar adil bir PTT çalışanı dağıtımının olduğunu bu örnek herhâlde gösteriyor(!) Yani 1 PTT çalışanı başına Erzincan’da yaklaşık 1.018 kişiye hizmet verilirken, Kütahya’da bu hizmet 2.650 kişiye verilmiş.

Sayın Bakanım, bu durum şimdiye kadar bu kurumun ne kadar keyfî yönetildiğinin ve kayırmacı bir anlayışla yönetildiğinin çok bariz bir örneğidir. Diğer iller için de çok çarpıcı değerler var, onlar için vaktimi harcamak istemiyorum ama bu konu bile bu kurumun ne kadar keyfî yönetildiğinin bir göstergesidir.

Yine son beş yılda, 2007 ve 2011 yılları arasında PTT’ye yaklaşık 5.500 kişinin yeni ataması yapılmış veya naklen ataması yapılmış. Hâlen yaş ortalaması 43 yaş civarında, yani ihtiyar diyebileceğimiz ve orta yaşın üzerine çıkmış bir çalışan kadrosuyla bugüne kadar millete bu hizmetin doğru verilemediğinin veya hak ettiği şekilde hizmetin verilemediğinin önemli sayısal göstergeleri bunlar. Hâlen 27 bin dolayında çalışanı olan bu kurumun yarınının ne olacağını gerçekten çalışanlar merak etmekteler ve buradan çıkacak düzenlemeyi de dört gözle beklemektedirler.

Değerli milletvekilleri, bu kurumda birçok çalışan yıllık iznini dahi kullanamıyor. Birçok ilde çalışan  sayısı yetersiz. Biraz önce coğrafyadaki farklılığı da dikkate almadım, sadece nüfusu dikkate alıyorum. Erzincan ile Kütahya’nın coğrafi büyüklüğünü de dikkate aldığımız zaman iki il arasındaki hizmet anlayışının ne kadar farklı olduğunu bu rakamlarla açıklamak mümkün. Diğer taraftan, yeni personel takviyesi son yıllarda bazı illere hiç yapılmamış, bazı illere çok ciddi personel alımı gerçekleştirilmiş. Diğer taraftan, birçok çalışanın soruşturma geçirdiği ve amirler tarafından ciddi anlamda mobbinge yani psikolojik tacize uğradığı da bir gerçek.

Şimdi, bu şartlarda bu düzenlemenin sorunları çözemeyeceği, aksine, yeni sorunları Türkiye’nin gündemine tekrar getireceği bir gerçektir.

Bu duygu ve düşüncelerle, önergemize desteğinizi bekliyor, tekrar saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Işık.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

18’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 18’inci madde kabul edilmiştir.

19’uncu madde üzerine üç önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 452 Sıra Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 19’uncu maddesinin 3'üncü fıkrasında yer alan "beş yüz katı" ibaresinin "bin katı" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

             D. Ali Torlak                           Ali Halaman                                 Zühal Topcu

                 İstanbul                                     Adana                                          Ankara

                                  Necati Özensoy                              Mehmet Günal

                                          Bursa                                           Antalya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 452 Sıra Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 19’uncu maddesinin (1)’inci fıkrasında “gerekli tedbirleri almaya” ibaresinden sonra gelmek üzere “ilgili yönetmelikleri çıkarmaya” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

            Mahmut Tanal                    Kadir Gökmen Öğüt                           Tufan Köse

                 İstanbul                                   İstanbul                                         Çorum

           Haluk Eyidoğan               Selahattin Karaahmetoğlu                       Ramis Topal

                 İstanbul                                   Giresun                                        Amasya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

452 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 19. Maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

             İdris Baluken                          Pervin Buldan                               Hasip Kaplan

                  Bingöl                                       Iğdır                                            Şırnak

                Altan Tan                           Mülkiye Birtane                               Nazmi Gür

               Diyarbakır                                    Kars                                              Van

BAŞKAN – Komisyon, son okunan önergeye katılıyor musunuz?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ OYA ERONAT (Diyarbakır) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Altan Tan.

Sayın Tan, buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 452 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 19’uncu maddesinin tasarı metninden çıkarılmasıyla ilgili huzurlarınıza gelmiş bulunmaktayım.

Değerli arkadaşlar, göndericiler, postanın kabulü yasak olan bir maddeyi göndermeleri durumunda gönderi ücretinin 500 katı tutarında cezaya muhatap olacaklardır. Taslakta, uygulanacak ceza oldukça ağır bir yaptırımdır. Yine aynı maddede, uygulanacak idari para cezalarına ve diğer idari tedbirlere ilişkin hususların BTK tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceği belirtilmiştir. Oysaki cezayı gerektiren fiiller ile ceza tutarlarının tamamen kanun içerisinde yer alması gerekmektedir. Bu nedenle biz Barış ve Demokrasi Partisi olarak maddenin tasarı metninden çıkarılmasını düşünmekteyiz. Bu konudaki fikirlerimi de sizlere arz etmiş bulunmaktayım.

Değerli arkadaşlar, bu cezalar ve yaptırımlarla ilgili keyfîlik maalesef bu iktidar döneminde de devam etmektedir. Bunun en önemli örneklerinden birisi de İstanbul’un genelinde uygulanan imar uygulamalarıdır ve ayrıyeten İstanbul Esenyurt Belediyesindeki skandallardır. Biliyorsunuz, bu mevzu o kadar dallanıp budaklandı ki binlerce, hatta bir müddet sonra on binlerce insan İstanbul’daki yolları kesip, trafiği kapatıp bu tepkilerini ancak Ankara’ya, Meclise, Hükûmete, İstanbul Büyükşehir Belediyesine bu şekilde duyurma ihtiyacını hissettiler. Ne oldu? Peki, bu insanların bu kadar tepkili olmalarının sebepleri ne?

Değerli arkadaşlar, bugün, İstanbul’daki imar skandalları ve rezaletleri öyle bir noktaya geldi ki, artık Başbakan bile, bir müddet sonra bir numaralı sorumlu olarak kendisinin hedef tahtasına oturtulacağını gördüğünden dolayı tepkisini ortaya koymak mecburiyetinde kaldı. Nereden başlayalım? Çamlıca’dan mı, Ümraniye’den mi, İçerenköy’den mi, Avcılar’dan mı, Bağcılar’dan mı, Fatih’ten mi, Zeytinburnu’ndan mı? Cidden şaşırmış durumdayız. Dünyanın hiçbir yerinde görülmeyecek derecede emsaller 9, 10, 11 seviyelerine kadar çıktı. Bugün dünya ortalaması, kabul edilebilir konutta emsal 1,5-1,75 civarındadır ve Zeytinburnu sahillerini süsleyen, sözde süsleyen ama bütün bin beş yüz yıllık Ayasofya’nın bile siluetini gölgeleyen üç bina ve bunun ötesinde yine Mimar Sinan’ın muhteşem eseri Süleymaniye Camii’nin siluetini gölgeleyen yeni Haliç Köprüsü ve yine aynı şekilde İstanbul’un bütün görsel manzarasını kirleten Çamlıca’daki yeni yapılanmalar, rezidanslar ve aynı şekilde Maslak’la Şişli, Sarıyer Belediyesi arasında neredeyse savaşa sebebiyet veren yolsuzluklar bunların sadece birkaç tanesi.

Değerli arkadaşlar, bir de işin daha da ilginç bir yanı var. Esenyurt Belediyesi verdiği ruhsatları, inşaatı başlanan ve satılan binaların kat adetlerini, bu şiddetli tepkilerden sonra, bazı inşaatların başlamasından neredeyse bir yıl sonra iptal etti. Bir ayrı skandal da orada ortaya çıktı. Daire satın alan, tapusunu cebine koyan insanların önemli bir kısmı, şu an, bu binaları yapan müteahhitlerle neredeyse kanlı bıçaklı duruma geldi ve bundan daha da ilginç bir yanı, Sayın Başbakan sanki bunların hiçbirinden haberi yokmuş gibi, 1994’ten itibaren İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını yapan ve İstanbul’u yöneten kendisi ve mensup olduğu siyasi partiler değilmiş gibi, özellikle de son on bir yılda tamamen kendi kontrolünde değilmiş gibi bu yönetimler, çıkıp “Vah vah vah, nasıl bunlar oldu, bu kadar da olmaz!” demeye başladı.

Değerli arkadaşlar, bu iktidarın en büyük skandalı İstanbul’dur. Bununla ilgili, inşallah, verdiğimiz Meclis araştırma önergesi buraya gelir ve doğru düzgün konuşuruz.

Saygılar sunarım. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Bir sonraki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 452 Sıra Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 19’uncu maddesinin (1)’inci fıkrasında “gerekli tedbirleri almaya” ibaresinden sonra gelmek üzere “ilgili yönetmelikleri çıkarmaya” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                      Mahmut Tanal (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ OYA ERONAT (Diyarbakır) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALI YILDIRIM (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Öğüt, İstanbul.

Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 452 sıra sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısı’yla ilgili söz almış bulunuyorum.

Bu kanunun olanca tepkiye ve karşı çıkmamıza rağmen gündeme getirilmesinin tek bir amacı vardır; birçok kamu kurum ve kuruluşunda yapılmak istendiği gibi, PTT’nin sermayeye peşkeş çekilmesi vardır. Bunun içindir ki gerekli olan yasal altyapı oluşturulmuş ve bugün bizlere dayatılmak istenmektedir. Yasa hazırlanırken ne PTT çalışanlarının görüş ve önerileri dikkate alınmıştır ne de ilgili sendikaların çekinceleri dinlenmiştir. En az kurum kadar personeli de yakından ilgilendiren böylesi hayati bir yasa taslağı hazırlanırken sendikalar ve derneklerden görüş alınmaması düşündürücüdür.

PTT Genel Müdürlüğünün öncelikle AŞ yapılarak arkasından özelleştirilmesini sağlamayı hedefleyen yasa tasarısı PTT’nin talan fermanı demektir. Eğitim, sağlık, haberleşme gibi temel kamu hizmetlerini ticaretleştiren AKP, şimdi de haberleşmeye el atmıştır. Haberleşme hakkı, anayasal güvence altında olan bir haktır. Tasarıyla bu temel hak halkımızın elinden alınacak, aynı TELEKOM'da olduğu gibi hizmet kalitesi düşecek, ucuz hizmet almak bir yana daha da pahalılaşmasına yol açacaktır, ülkenin birçok noktasında hizmet almak dâhi mümkün olmayacaktır. Anonim şirkete dönüştürülmüş PTT, emekçilerine iş güvencesiz çalışmayı ve kazanılmış haklarından vazgeçmeyi dayatacak ve birçok şubesini kâr etmediği bahanesiyle kapatacaktır.

Bakınız, Dünya Posta Birliği üyesi 192 ülkenin posta idarelerinin çoğu kamu kuruluşudur. Özelleşmiş posta idarelerinden biri olan Arjantin Posta İdaresi kısa süre önce yeniden devletin eline geçmiştir.

Bazı yandaş sendika temsilcileri, tasarıyla, posta dağıtıcılarının sosyoekonomik ve özlük haklarının iyileştirilmesine yönelik Hükûmetten söz aldıklarını söylemektedir. Bu aldatmacaya kanmamak gerekir, zira bu uzun vadeli projenin ilk adımları şubat ayında hayata geçirilmiştir.

PTT Genel Müdürlüğü dağıtım ve kargo hizmetleri için 20 bölgede ihale yapmış ve acele posta servisi, taahhütlü mektup ve kargo gibi hizmetler yirmi dokuz aylığına taşeron şirketlere verilmiştir. Ne var ki kısa zaman içinde bile sıkıntının ne denli büyük olduğu ortaya çıkmıştır.

Köprü ihalesinde yaşananları bir kez daha hatırlatalım: "Satamazsınız." dedik, "Satarız." dediniz. "Ucuz veriyorsunuz, bu fiyat vatana ihanettir." dedik, bizzat Maliye Bakanı karşı çıktı. Peki ne oldu? Biz dediğimizde karşı çıkanlar sonra bir bir sözümüze geldi. Başbakan ihaleyi iptal etti, "Vatana ihanet olurdu." dedi. Şimdi yapılan da aynısıdır. PTT ihaleleri için de aynı şeyi söyledik. Tıpkı o zaman olduğu gibi burada da dinlemiyorsunuz.

Tecrübesiz ellere verilen hizmet, hizmet olmaktan çıktı; dağıtımlar aksadı, kargolar ulaşmadı. Hem vatandaş hem de işçi mağdur duruma düştü. İhaleler iş yapanlara değil, menfaat doğrultusunda verildi. Şimdi ise taşeron işçiler işveren tarafından tehdit yoluyla çalıştırılmakta, sorunlarını anlatacak yetkili bulamamakta, ücretleri ya geç ödenmekte ya da hiç ödenmemektedir.

PTT'de bugün itibarıyla yaklaşık 10 bin taşeron işçi bulunmaktadır. Bu işçilerin büyük çoğunluğu yasal mesainin üzerinde çalışmakta ve fazla mesai almamaktadır. Bazı işçiler iki buçuk aydır maaş alamadıklarını bizzat tarafıma iletmişlerdir. 11 ilde kargo işçileri iki aydır maaş ve sigorta yüzü görmemektedir. Birçok yerde kargo çalışanı taşeron işçiler kendi araçlarıyla dağıtım yapmakta ve sırf hizmet aksamasın diye yakıt parasını dahi kendi cebinden ödemektedirler.

PTT çalışanlarında ise şu anda haklı bir tedirginlik vardır. PTT’nin AŞ’ye dönüştürülmesinin ardından, PTT’ye personel alımı, işten çıkarılma, tayin, terfi, ücretlerin belirlenmesi, çalışma saatlerinin belirlenmesi gibi konulardaki yetkiler şirket yönetimine verilecektir. Böyle bir yetki çalışma yaşamındaki mevcut sorunların daha da artmasına yol açacaktır, mevcut kazanımların dahi gerisine düşülecektir. Ayrıca, tasarıda şu anda kurumda çalışan personelin başka bir kurum ve kuruluşa nakledilmesi ile ilgili herhangi bir hak ve olanak ile ilgili düzenleme de bulunmamaktadır. Oysaki TELEKOM örneğinde bile personel havuz sistemi oluşturulmuş ve böylelikle personelin başka kurumlara geçişi sağlanmıştır.

Değerli milletvekilleri, bu tasarı özetle üç vahim sonuç doğuracaktır: Uzun vadede özelleştirme amacına hizmet edecektir, verilen kamu hizmeti ticarileşerek pahalılaşacaktır, PTT emekçilerine güvencesiz çalışmayı ve kazanılmış haklarından vazgeçmeyi dayatacaktır. Bir kez daha söylüyoruz: Gelin, henüz vakit varken bu tasarıdan vazgeçin. Vatandaşın elinden haberleşme hakkını almayın. Çalışanların günahına girmeyin. PTT halkındır; halkın kalmalıdır.

İşçi düşmanı AKP’nin Türk Hava Yolları çalışanlarını tehdit etmesini, 1 Mayısta yaptığı şiddeti buradan bir kez daha kınıyorum.

Hepinize iyi akşamlar. Saygılar sunarım. Sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Öğüt.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Karar yeter sayısını arayacağım, önergeyi oylarınıza sunacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 19.14

 


BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 19.23

BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM

KÂTİP ÜYELER : Tanju ÖZCAN (Bolu), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 101’inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

452 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 19’uncu maddesi üzerinde verilen İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi, önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Şimdi, bir sonraki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 452 Sıra Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 19 uncu maddesinin 3'üncü fıkrasında yer alan "beş yüz katı" ibaresinin "bin katı" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Mehmet Günal (Antalya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ OYA ERONAT (Diyarbakır) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Gerekçe Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okuyun lütfen.

Gerekçe:

Tasarıdaki şekliyle kabulü yasak olan maddeleri postayla gönderenler ile 7 nci madde hükümlerine aykırı hareket edenlere uygulanacak ceza oranının caydırıcılığı yeterli değildir. O nedenle madde metninde yer alan cezai müeyyide oranının yüksek olması daha yerinde olacaktır ve yasak olan gönderilerin postayla gönderilmesine caydırıcılık getirecektir. Önerge bu amaçla verilmiştir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...  Önerge kabul edilmemiştir.

19’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...  19’uncu madde kabul edilmiştir.

20’nci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/751 Esas numaralı (SS 452) Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 20 nci maddesinin (1) numaralı fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“(1) Kurumun her türlü idari karar, eylem ve işlemlerine karşı yetkili idare mahkemesinde dava açılabilir. Kurum karar ve işlemlerine karşı açılan her türlü dava öncelikli işlerden sayılır.”

             Haydar Akar                             İdris Yıldız                               Haluk Eyidoğan

                  Kocaeli                                      Ordu                                          İstanbul

                Sakine Öz                             Doğan Şafak                               Mahmut Tanal

                  Manisa                                     Niğde                                          İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 452 Sıra Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 20’nci maddesinin 1’inci fıkrasının birinci cümlesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

             D. Ali Torlak                           Ali Halaman                                 Zühal Topcu

                 İstanbul                                     Adana                                          Ankara

                                   Mehmet Günal                              Necati Özensoy

                                         Antalya                                            Bursa

BAŞKAN – Komisyon, son okunan önergeye katılıyor musunuz?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ OYA ERONAT (Diyarbakır) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özensoy. (MHP sıralarından alkışlar)

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 452 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 20’nci maddesi üzerine verdiğimiz önerge ile ilgili söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Daha önceki konuşmalarımda, her çıktığımda ifade ettim; PTT çalışanları bu kanundan ciddi anlamda rahatsızlar. Bunun üzerine sendikacı arkadaşlar, TÜRK HABER-SEN Bursa Şubesi Başkanı Orhan Avcı ve Yönetim Kurulu üyeleri perşembe günü Bursa’dan yola çıkarak Ankara’ya geldiler. Bugün de sabah on bir civarında Meclis önünde bir basın toplantısıyla dileklerini ilettiler, isteklerini ilettiler. Oradan yola çıkıştan buraya kadar da, yollarda da ifade ettikleri, Meclisin önünde de ifade ettikleri talepleri iki madde üzerinde. Birisi PTT’nin AŞ olmaması, bir diğeri de yıpranma paylarının, hakları olan yıpranma paylarının verilmesi. Tabii, PTT’nin AŞ olmasıyla ilgili, istenmemesinin gerekçesini burada çıkan hatipler ve PTT çalışanları “Özelleştirmenin önü açıldığı için” diye ifade ediyorlar ama Sayın Bakana, Sayın Genel Müdüre sorduğumuzda, Sayın Bakan ve Sayın Genel Müdür PTT’yi özelleştirmeyeceklerini ifade ediyorlar, PTT’nin daha iyi çalışma şartlarında olması için bunların yapıldığını ifade ediyorlar.

Bakın, bizde bazı yörelerde gelenekler vardır. Evde gelinlik çağına gelen kız varsa o evin kapısına, bacasına, bir yerlerine belli simgeler asılır veya damatlık yaşa gelen bir erkek evladı varsa aynı şekilde de o evde “Damatlık yaşa gelmiş bir erkek evlat var.” anlamında belli simgeler takılır. Şimdi, bugüne kadar gördüğümüz uygulamalarda kamu kurumlarından anonim şirket olup da özelleştirilmeyene rastlamadık. Yani bu kanun çıktıktan sonra PTT’nin kapısına biz diyeceğiz ki: “Özelleştirmeye hazır bir kurumumuz var.” Dolayısıyla, bunun AŞ olması özelleştirmenin önünü açacak.

Tabii, PTT aslında ciddi anlamda özel sektörle de iç içe işler yapıyor. Hizmet satın almanın yanında bankacılık işlemlerini, özellikle -işte, bu çok konuşulduğu için söylüyorum- Çalık Grubuyla, Aktif Bank aracılığıyla epeyce hacimli işleri yapıyor. Oradaki alınan komisyonlarda vesairelerde hep sıkıntılardan bahsedildi. Yine, işte, UPT işlemlerini artırmak için, ne hikmetse, PTT iş yerlerinden vatandaşların herhangi bir nedenle vergi dairelerine, icra müdürlüklerine, mahkeme vesaire kamu kurumlarına gönderecekleri posta havaleleriyle ilgili, kurumların posta çeki hesapları işlemi yapmaları yerine, bizzat Parasal, Posta Daire Başkanı imzalı tebliğlerle vatandaşın yukarıda ismi sayılan kurumlara yapacağı havalelerin UPT olarak gönderilmesi için personele baskı yapılıyor.Değerli milletvekilleri, bu tür yanlış uygulamalardan da PTT’nin bir an önce vazgeçmesi lazım.

Ben, hani bunu, hep sık gündeme geliyor, getirmek istemiyorum ama Başbakanın da damadının genel müdür olduğu bu kurum... Bakın, 2006 sonundan bugüne kadar Türkiye’deki bankaların aktifleri 2,5 kat artarken bu Aktif Bankın aktifleri dört yılda 45 kat büyümüş yani neredeyse Guinness rekorlarına girecek bir seviyeye ulaşmış.

Sayın Bakan, bir an önce, bu tür uygulamaları değil de çalışanların o haklarını bir an önce vermenizi temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özensoy.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Bir sonraki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/751 Esas numaralı (SS 452) Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 20 nci maddesinin (1) numaralı fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“(1) Kurumun her türlü idari karar, eylem ve işlemlerine karşı yetkili idare mahkemesinde dava açılabilir. Kurum karar ve işlemlerine karşı açılan her türlü dava öncelikli işlerden sayılır.”

                                                                                    Mahmut Tanal (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ OYA ERONAT (Diyarbakır) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Tanal, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii önümüzdeki 452 sıra sayılı Tasarı PTT hizmetleriyle ilgili Ancak, yılbaşı nedeniyle, Silivri Cezaevinde tutuklu bulunan İzmir Milletvekilimiz Mustafa Balbay, Zonguldak Milletvekilimiz Sayın Haberal ve Genelkurmay Başkanına yılbaşı kartını gönderdim. Adres aynen şu şekilde Sayın Bakan. Ulaştırma Bakanı olmanız nedeniyle -ve aynı zamanda, müsteşarın da- bu konuda tabii ki cevap vermeniz gerekiyor. Silivri Cezaevindeki aynen adres şu: İsim yazdıktan sonra, “Silivri Cezaevi, Silivri/İstanbul.” Bu mektuplar olduğu gibi geri geliyor. Geri gelmesindeki sebep, adres yetersizliğinden dolayı iade ediliyor.

Şimdi ben soruyorum Sayın Bakana ve Sayın Hükûmete: İmralı Cezaevinden Kandil’e adres yazılmadan mektup gidiyor ve Kandil’den İmralı’ya adres yazılmadan mektup teslim ediliyor.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bravo ya!

MAHMUT TANAL (Devamla) – Türkiye Büyük Millet Meclisinde görev yapan Mahmut Tanal olarak benim mektubumun adresi mi açık ve net, şeffaf Sayın Bakan, bu gönderilen adres mi açık ve net, şeffaf?

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Özel ulak!

MAHMUT TANAL (Devamla) – Bu açıdan, hem haberleşme özgürlüğü açısından, bir milletvekilinin haberleşme özgürlüğü, PTT hizmetleri bu şekilde kısıtlanmış oluyor hem de içeride bulunan tutukluların dışarıyla haberleşme özgürlüğü ihlal ediliyor yani tabii ki bu tasarı geçtiği zaman, herhâlde gelebilecek olan felaketler farklı olur.

Evet, “özelleştirme” derken özelleştirmenin esas amacı nedir? Özelleştirmedeki amaca, kamu hizmetinde kâr, iktisadi kâr getirir amacıyla bakmamak lazım. Kamu hizmetinde eğer zarar da edilmiş olursa kamu hizmetinin meccanilik ilkesi uyarınca bunun yerine getirilmesi lazım.

Özelleştirmelerdeki sebeplerden:

1) İstihdamı yaratmak. Burada istihdam yaratılacak bir alan var mıdır?

2) Vergi toplanmasını arttırmak. Burada, vergi zaten yeteri kadar toplanabiliyor.

3) Kayıt dışı çalışmayı engellemek, verimi arttırmak.

Baktığımız zaman, gerçekten, bu hadisede PTT işletmesi, evet, istihdam alanını zaten yaratmış durumda vergi haddinden fazla orada toplanıyor, bir kayıt dışılığı yok. Buradaki amaçlardan bir tanesi de eğer istihdam alanı yaratmaksa, bugüne kadarki özelleştirmelerin tamamına baktığınız zaman, Türkiye’deki uygulamalarda özelleştirmelerin çoğu zaten arsa fiyatına gidiyor ve o istihdam alanları kapatılıyor, vergi de toplanmıyor, gelir artışı da olmuyor. Bu açıdan, gerçekten sıkıntılı bir olay yaşıyoruz.

Burada, bu tasarıda esas can alıcı nokta, Türk Ticaret Kanunu’nun özel hükümlerine tabi tuttuğumuz zaman… Ticaret Kanunu’nun getirmiş olduğu hükümlerden bir tanesi de iflas hükümleri. İşlemlerin ticari anlamda olması sebebiyle, vatandaşa getirilebilecek olan bir güvence de yok yani bu güvenceden de yoksun olmuş olacak. (2)’nci fıkrada getirmiş olduğunuz “teminattan, harçtan muaf” ilkesi… Anayasa’mızın 10’uncu maddesi uyarınca “Tüm kişi, kurum ve kuruluşlar eşittir.” diyoruz. (2)’nci fıkrada, bu teminattan ve bu harçtan muafiyet getirilmesi eşitlik ilkesinin de ihlali anlamına gelecek ki gerçekten kabul edilebilir bir durum değil.

Burada, bunun Türk Ticaret Kanunu’na tabi olmasının getirebileceği başka bir dezavantaj: İflas etmesi bu şirketin veya iflasın erteleme kararının alınması üçüncü şahısları da mağdur edecektir ki bu da kabul edilir bir durum değildir. Bugüne kadar, zaten özelleştirilen kurum ve kuruluşların çoğu özelleştirme amacının dışına çıkmıştır, özelleştirme amacının hiçbirisi gerçekleşmemiştir ve bu anlamda, bu tasarı gerçekten hukuk devletinde olması gereken amaca hizmet etmemektedir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tanal.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

20’nci maddeyi oylarınızı sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 20’nci madde kabul edilmiştir.

Böylece birinci bölümdeki maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Saat 20.30’a kadar yemek molası veriyorum. Oturumu kapatıyorum.

 

Kapanma Saati: 19.38

 


ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 20.34

BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM

KÂTİP ÜYELER: Tanju ÖZCAN (Bolu), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 101’inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

452 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm 31’inci maddenin (1)’inci, (2)’nci, (3)’üncü, (4)’üncü fıkraları ile geçici 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9 ve 10’uncu maddeler dâhil 21 ila 33’üncü maddeleri kapsamaktadır.

İkinci bölüm üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Haydar Akar, Kocaeli Milletvekili.

Sayın Akar, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; PTT’nin serbestleştirilmesi kanununa devam ediyoruz. Daha önceki konuşmalarımızda açıklamıştık, yeni bir kavram getirdik “serbestleştirme”. TCDD’yle başladık, PTT’yle devam ediyoruz. Aslında bu yeni kavram bir kandırmaca. Tabii bunun sonucunda bir özelleştirme hikâyesini hep beraber yaşayacağız diye düşünüyorum.

Tabii, PTT’ye baktığınızda, 1840 yılında kurulan ve marka olmuş bir kuruluş. PTT deyince, aklımıza, o tarihten bu yana hizmet eden, vatandaşla iletişimimizi sağlayan, her türlü problemlerimizi bir başkasına iletebildiğimiz, kartımızı veya mektuplarımızı iletebildiğimiz kuruluştu ama zaman içerisinde kendisini geliştirdi bu kuruluş, bugünlere geldi. Bir markaydı, T’sini yolda bıraktı.

Sayın Bakan, siz dün yoktunuz burada, geçmiş olsun diyeyim bu arada. Şöyle bir şey söyledim, arkanızdan konuşmak gibi olmasın, tekrarlayayım söylediğimi: “Telefonu sattınız, Devlet Demir Yollarını serbestleştirdiniz, yakında özelleştirirsiniz, satarsınız. PTT’yi de yolluyorsunuz, size yapacak fazla bir iş kalmadı. Şimdi üçüncü dönem milletvekilliği de bitiyor, İzmir’de de ekmek yok. Aslında çalışkan bir bakansınız, bundan sonra ne yapacağınızı merak ediyorum.” diye bir soru sordum. Yoktunuz burada, bu cevabı alamadım. Umarım bundan sonra başka bir iş kolu bulursunuz diye düşünüyorum.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – İnşallah, yardımcı olun.

HAYDAR AKAR (Devamla) – İnşallah.

PTT, dediğimiz gibi, 1840 yılından bu yana kurulmuş büyük bir dev. Yani, bugün aile şirketleri diye anılan büyük şirketler ve vergi rekortmeni olan şirketlerden bile büyük istihdam alanına sahip, yaklaşık 37 bin kişinin çalıştığı bir kurum. 1.089 memur, 27.317 sözleşmeli, 8.644 taşeron, 789 daimi işçi, sadece 789. On bir yılda getirdiğiniz PTT noktası; 789 daimi işçi, 8 bin taşeron. Tüm Türkiye’yi taşeron yaptınız. Devlet Demir Yolları, PTT, başka sattığınız kurumlar, satmadığınız kurumlar, herkesi bir taşeronlaştırdınız. Ancak, PTT bir tekel, tabii bunu serbestleştirirken, özelleştirirken, tüm özelleştirmelerde dediğiniz gibi ne yapmaya çalışıyorsunuz? “Serbest rekabete açıyoruz, o tekeli dağıtıyoruz, kırıyoruz ve tekeli dağıtma sonucunda da serbest rekabet sonucunda fiyatlar düşecek, halk daha iyi hizmet ve kaliteli hizmet alacak.” diyorsunuz ama bu kanunla yapmak istediğiniz şey, PTT’deki tekeli biraz daha artırarak özelleştirmek yani bir süre sonra sattığınızda, aynı TELEKOM’da olduğu gibi tekelin dışına çıkmayacak, PTT olduğu gibi bir tekel olacak ve özel şahısların elinde olacak.

Şimdi, tekelleşme ve kartelleşme Anayasa’nın 167’nci maddesine göre devlet tarafından önlenmesi gereken bir durum ama tam burada devlet kendisi tekelleşmeyi yapıyor, tekel olduğu belli başlı konulara birkaç konu daha ilave ediyor bu getirilen kanunla. Tabii bu doğru değil, 167’nci maddeye göre, bunun, eğer özelleştirilecekse de tekel durumundan kurtulması lazım, serbest rekabete açılması lazım.

Serbestleştirmenin getirdiği istihdamdaki sıkıntıları, serbestleştirmenin veya özelleştirmenin getirdiği problemleri, kalitesizliği birçok arkadaşım ve ben daha önceki konuşmalarımızda anlattık ama PTT de bugün 4 ana başlık altında hizmet veriyor. Bir tanesi lojistik yani kargo taşımacılığı yapıyor. Telgraf işletmeciliği yapıyor, çok kullanılmıyor bugünlerde telgraf. Bu 2 başlıktan zarar ediyor PTT. Bunun yanında 2 başlık daha var: Bankacılık ve posta. Posta asli görevi de, bankacılık ne oluyor? Şimdi, onu söyleyeceğiz biraz sonra bankacılığın niye yapıldığını yani niçin PTT bankacılık… Yani, kendi işlevsel işlerini, ana, asli görevlerini yerine getiremiyor, onlardan zarar ediyor ama başka alanlara kaymış, onları yapmaya çalışıyor. Buna bir de otomasyon eklenmiş. Yahu, ben yıllardır bu işle meşgulüm, PTT’nin otomasyonla ne işi olur onu anlamış değilim ama onu da söyleyeceğiz biraz sonra, niçin bir de otomasyonu eklediklerini hep beraber burada değerlendireceğiz.

Şimdi, birçok insan diyor ki: “Siz serbestleştirme yaparken, özelleştirme yaparken kurumun içini boşaltıyorsunuz.” Hayır, aslında kurumun içini dolduruyorsunuz. Büyük yatırımlar yapıyorsunuz, ondan sonra da, onu allayıp pullayıp süsledikten sonra da satmaya çalışıyorsunuz. Bunda da öyle oluyor. Yaklaşık sekiz yılda, dokuz yılda 640 milyon TL PTT’ye yatırım yapılmış. 640 milyon TL… Peki, bu kurum zarar mı ediyor? Hayır, bu kurum zarar etmiyor. 2010 yılında 143 milyon -143 trilyon eski parayla, anlaşılır olsun diye söylüyorum- 2011’de de 174 milyon kâr ediyor. Ne istiyorsunuz bu kurumdan? Niye satmaya çalışıyorsunuz? Niye? Söyleyeyim ben size: Tüm serbestleştirme ve özelleştirmelerde yaptığınız gibi, bütçe açığınızı kapatmak için, yeni bir yatırım yapmak için değil. Her yıl bütçede verdiğiniz açığı devletin kamu kurum ve kuruluşlarını satarak karşılıyorsunuz.

Şimdi, tabii, şirketin asli işi olan posta, telgraf ve kargo işini bırakmış bankacılık ve otomasyona soyunmuş olduğunu söyledik. PTT’nin yaklaşık 4.300 tane şubesi var, 4.300 tane şubesi. Bakın, bu şubelerde insanların son günlerde şikâyetleri artmış. Niye biliyor musunuz? PTT asli görevi olan işleri bırakmış başka işlerle uğraşıyor. Para transfer işiyle uğraşıyor, emeklilere kredi sağlamakla uğraşıyor ya da bir bankanın kartlarını pazarlamakla uğraşıyor.

Şimdi, evet, birçok şeyi satıyor PTT. Bırakmış kendi asli işlevini. Şimdi, para transfer işine bakıyoruz, para transfer işini bir bankayla anlaşmış. Bankanın bir tane şubesi yok. Öyle güzel bir şey ki 4.400 tane şube emrinde. Biliyor musunuz bu hangi banka? Aktif Bank. Aktif Bank hangi gruba ait? Yani, Çalık Grubu’na ait, açık ve net söyleyeyim. PTT bununla anlaşmış, bankacılık para transferini bunun üzerinden yapıyor.

Bu da yetmiyor, PTT başka bir şey daha yapıyor; çalışanlarına ve kendilerinden maaş alan emeklilere kredi sağlıyor, krediye aracılık yapıyor. Diyor ki: “Ben bu krediye aracılık yapıyorum ama bu aracılıktan da 6 milyon TL para kazandım.” ama banka 770 milyon kredi veriyor. Kim biliyor musunuz bu banka? Aktif Bank. Nereye bağlı? Çalık Grubu’na bağlı. Yalnız bu banka değil ha. Şimdi diyebilirsiniz ki: “Haydar Akar sadece bir bankayı öne çıkartıyor.” İki bankayla anlaşmışlar arkadaşlar. Bir de Citybank’la anlaşmışlar ama 7 bin TL civarında bir kredi hacmi var. Öbüründe 770 milyon TL kredi hacmi var.

Şimdi, dedik ya, gelişen teknolojiye PTT ayak uydurmuş. Diyor ki: “Teknoloji var, artık postayı yazmayın.” diyor, “Elle yazıp yollamayın.” diyor. Ben bir deneyeyim dedim. “Hibrit mail” diyorlar buna. Hibrit mail ne biliyor musunuz arkadaşlar? Burada bir word dokümanı hazırlıyorsunuz. Bir yere toplu yollayacaksınız bunu. Diyorlar ki: “Bunu scan edin şu formatta yollayın bize.” Yolluyorsunuz. Ben yaptım, denedim bunu, 550 tane muhtara yollamaya çalıştım, üç gün burada beceremediler bu işi. Ben üç gün sonra kente gittiğimde kutunun içinde benim bütün şeylerimi buldum. Tam bir hafta sonra, pardon, üç gün sonra kente gittim ama bir hafta sonra bulabildim çünkü hiçbir muhtara ulaşmamıştı. Bunun için harcanan para ne biliyor musunuz? 132 milyon lira. Bu 132 milyon lira nedir? 132 trilyon lira. Neymiş? Hibrit mailmiş. Buradan yazacaksınız yolladığınız yere, orada serverdan çıkacak, printerdan alacaklar, onlar zarflayacaklar, otomatik etiketleyecekler, adresleyecekler ve vatandaşa ulaşacak. 132 milyon lira… 2 tane teklif almışlar. Kimden almışlar? Yıldız Holdinge bağlı 2 şirketten almışlar. Kim bu Yıldız Holding? Ülker Grubu. 2 tane teklif…

Şimdi, bir de otomasyona soyundu bizim genel müdürümüz. Dedi ki: “Bıraksın bilişimciler bütün işi. PTT olarak biz bu otomasyon işini gerçekleştiririz.” KGS var. Bir de ne vardı daha önce? OGS vardı. Bir de HGS getirdiler, “Hızlı Geçiş Sistemi” diye. Niye yaptınız bunu? Daha hızlı geçsin diye. Doğru. OGS’den farkı ne? İkisi de “tag”le çalışıyor. Birini cama yapıştırıyorsunuz, biri de bir şey içinde… Bunlara “akıllı tag” diyorlar. İkisini aynı anda çalıştırmayı başaramadılar. İzmir’de deniyorlar. 22 milyon dolar para harcadılar bu işe. Yahu, zaten OGS’m var, bir daha niye “Hızlı Geçiş Sistemi” adı altında “tag”le uğraşıyorsun, başka bir şeyle uğraşıyorsun? Cama yapıştırıyorsun, cam kırıldığı zaman bir daha değiştiriyorsun, bir ton iş çıkartıyorsun Tabii bütün bunları yapıyorsun, ondan sonra da gelelim… Ondan sonra da diyorsunuz ki: Bu şirketi, bu kadar yatırım yaptıktan sonra, bu kadar para harcadıktan sonra ve 2010’da, 2011’de kâr ettikten sonra da “Hadi serbestleştirelim, daha sonra da bunu paketleyelim.” Ben aslında bu paketleme sonucu 4 ana başlık altında saydığım başlıkların kimlere verileceğini burada söylemek isterim ama söylemeyeyim bunları. Onlar da aşağı yukarı bellidir diyorum.

Bir başka boyutu: Ben Kocaeli milletvekiliyim. PTT’den de şikâyetçiyim. Niye şikâyetçiyim? Genel müdürü tam bir sene evvel aradım, “Kefken bölgemizde PTT şubesine ihtiyaç var. Yazın nüfus 40 bin oluyor.” dedim. “Sayın Vekilim, araştıracağım, döneceğim.” dedi. Acısu’yu söyledim. Bir beldeydi, kaldırdınız belediyeyi, orayı söyledim. Onu da dönüp bir yıl evvel söyledim size Sayın Genel Müdür, “Dönüp size bilgi vereceğim.” dediniz, hâlen bekliyorum bana bilgi vereceksiniz, hâlen bekliyorum bilgi vereceksiniz diye. Umarım bir gün bana bu bilgiyi verirsiniz.

Bir de bıraktınız bütün işi gücü, özelleştirdiğiniz kurumların faturalarını tahsil ediyorsunuz vatandaştan 1 lira alarak. Niye alıyorsunuz bu parayı? Özelleştirirken o kurumları “Ya, sen veznelerini kaldıracaksın, senin paralarını ben vatandaştan tahsil ederim, işlem başına da 1 lira alırım.” mı dedi?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAYDAR AKAR (Devamla) – Özelleştirirken bu fiyatları mı verdiler bu insanlar insan tasarrufu yapmak veya işte, zamandan, mekândan tasarruf etmek için? Hepsi bunların içindeydi. Siz niye üstlendiniz bu vatandaştan paraları tahsil ediyorsunuz, bu faturaları diyorum.

Hepinize saygılar sunuyor, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akar.

Gruplar adına ikinci konuşmacı Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Mehmet Günal.

Sayın Günal, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, biz bize kaldık. Arkadaşlarımızın bir kısmı da henüz aradan dönemedi, kendi kendimize bir kanun çıkarıyoruz. Az önce de söyledim…

RECEP ÖZEL (Isparta) – Tutanaklara geçiyor.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Tabii, senin söylediklerin de geçiyor, tarih oluyor onların hepsi. Sayın Elitaş, özellikle de size söylüyorum, aşağı yukarı bunun… “Sataşma” diye şimdi söz alabilirsin, her taraf kapalı, istediğin kadar Başkan verebilir de, Meclisin yasama faaliyetlerinin kamunun önünde olmasını engelleyenlerden biri de sizsiniz. O da tutanaklara geçti. Tam dört defa üst üste –tebrik ediyorum- söz alarak bu saatlerde bizim sadece birkaç tane ilgili veya mecburiyetten kalan arkadaşımıza konuşmamızı sağladığınız için. Oysa bunlar çok önemli şeyler. Demin, bazı sorular sorduk Sayın Bakana, dün akşam sorduk. Burada bütün arkadaşlarımız, maddelerde konuşanlar, bazı şeyler söylediler.

Tabii ki, bütün kurumlarımızın gerekli düzenlemelerinin yapılması, daha etkin çalışması için düzenleme gerekiyorsa yapılması hepimizin arzusu. Onun için söylüyorum zaten, yapmamız gereken yasama çalışmaları yerine gereksiz birtakım şeylerle burayı işgal ederek ondan sonrasında da gece yarısı belli bir saate kadar zorlamayla geçiriyoruz. Az önce yukarıda, Komisyonda Sayın Faruk Çelik’e yeniden sordum: “Siz Çalışma Bakanısınız, milletvekilleri insan mı değil mi?” dedim, güldü. “İnsan hakları var mı?” “Var.” “ILO’yu siz imzaladınız mı? İmzaladınız. Biz dün saat birden sonra çıktık.” Şimdi, bunun nedeni de işte sizin dayatmacı tutumunuz değerli arkadaşlar. Eğer kanun çıkacaksa bunun önceden belli ölçüde görüşülüp olgunlaştıktan sonra gelmesi lazım. Mesela, bu kanun tasarısının neyini konuşuyoruz? Özerkleştiriliyor mu, özelleştiriliyor mu diye konuşuyoruz, yani yapısal olarak, mali boyutunu konuşuyoruz. Dün Sayın Bakan yoktu burada. 2008’den beri Sayıştay diyor ki: “Muhasebe, finansman şubesi, malzeme daire başkanlığı -neyse- hiçbiri denetlenmemiş.” Şimdi, finansmanını konuşuyoruz.

İki: Ne sordum? Personelle ilgili özlük hakları ne olacak? Teşvik verilecek, bilmem şu kadar. Peki, neymiş bu? Parayla ilgili, bütçeyle ilgili ama Plan ve Bütçe Komisyonuna gelmedi. Onun için, bunların önceden görüşülmesi, gerekli komisyonların, gerekli kurumların, hatta sendikaların görüşü alındıktan sonra personelle ilgili çalışmaların yapılması gerekiyordu. Bölümden sonra Sayın Bakan cevap verirse, sorduğumuz sorular da vardı, bizatihi onu da sorarız ama.

Sayın Bakanım, bir defa daha uyarmayı görev biliyorum siz buradayken, dün başka bir bakanımız vardı, bürokrat arkadaşlarımız not almıştır ama. Özellikle, ben, bu PTT Bank hikâyesini pek sağlıklı bulmuyorum. Yani diğer, personel konusunda yine özelleştirme olduğu zaman “Normal yaparız, havuza koyarız.” diyebilirsiniz, “Sonra çözülür, şimdilik özelleştirmiyoruz.” diyebilirsiniz ama “PTT Bank” hâlen daha benim anlamadığım bir kavram. PTT, banka mı? Bankacılık hizmetlerini nasıl veriyor? Yaptığı sözleşmeleri onlarla neye göre yapıyor? Hangi bankayla yapıyor, hangi bankayla yapmayabiliyor? Türkiye’de faaliyette bulunan bütün bankalar isterse bunlarla banka hizmetleri sunma anlaşması yapıyor mu? PTT Bank tabelası, izin, izin öncesi, izin sonrası; bu işlemler nasıl oluyor? Yani, izin olmadan, nasıl, banka işlemi yapar gibi adına “banka” diyoruz, sonrasında da çıkan şeylerde uyduruyoruz? PTT’nin işi bankacılık işi değil dedim çünkü Ziraat Bankası duruyor, Halk Bankası duruyor, “Özelleştireceğiz.” diyorsunuz. İşte efendim, “Vakıfbankın payını, Vakıflarınkini hazine alıp satacak.” diyorsunuz, öbür taraftan, PTT bank… Nasıl yani bank? Ne veriyor? Efendim, orada uydurmuşuz bir şey, Bankacılıktan da dolaylı bir izin almışız baskıyla. “Şu, şu hizmetleri yapacak, diğer bankacılık hizmetlerini yapmayacak.” İyi de banka adına yapıyorsunuz zaten ama sizin göreviniz bankacılık mı, posta hizmetleri mi? Yani bütün kurumları özelleştirirken diyorsunuz ki: “Devlet eliyle yapılmıyor.” Yahu, niye giriyorsun o işlere, senin işin değil ki! Bankacılık zaten özelleşmiş, istiyorsa oralarda Ziraat Bankası da var, onun için bir uyarıda bulunmuştum.

Sayın Bakan, dün, “Western Union”la ilgili -örnek olarak söyledim, şirket adı olarak söylemiyorum- havale sisteminin, dünyada kara para aklamanın önemli araçlarından biri olduğunu ben yurt dışında milletvekili olmadan önce de yaptığım bir ortak, Türkiye’yle Almanya’nın yaptığı “workshop” sırasında teknik yetkililerden öğrendim ve hâlen de bu sistemin kullanıldığını biliyorum. Dolayısıyla, PTT’nin bu kadar çok şubecilik yapmasını, şubesi olmayan bankalar yerine şubecilik yapmasını, hatta Türkiye’de 5-6 şubesi olan, 10’u bulmayan bir bankanın kârında ne kadar payı olduğunu da merak ediyorum açıkçası. Bizim işimiz değil bu, bırakın bunu. Hem özerkleştiriyorsunuz, neredeyse özelleştirmeye hazırlıyoruz İller Bankası gibi ama hâlen daha bazı hizmetleri biz verelim diye bakıyorsunuz. Bırakın başkalarının işini yapmayı, düzenleme yapın. Telekomünikasyon Kurumuna yetki veriyorsunuz, bunları düzenleyelim varsa bir şey denetleyelim. Ama BDDK’nın izin vermediği “Sen bankacılık yapamazsın.” dediği yerde kulağımızı tersinden gösterip biz onların adına gişe işlemleri yapalım! Niye yapalım, ne kadarını yapıyorsunuz? Yani Antalya’yla ilgili Sayıştayın şeyi vardı. Şimdi, arkadaşlar bana resim gösterdiler. Bakın, şöyle size de göstereyim. Bu, PTT’nin gişelerini gösteriyor Sayın Bakanım. Yani çok güzel yapılmış, sorun yok ama başta 2 tanesi var –normal çalışma saatinde çekilmiş- yani 2-3 tanesinde var. Bu tarafta 8-10 tanesi boş, bir şey yok yani. 2 tane ayrı açıdan şey gönderdiler, sizlerin de dikkatine. Ha, şunu söylüyorum. Olan yer var, olmayan yer var, fazla olan yer var. Hatta eleştirmişler, “Bunlar eskidi.” dedikleri de var. Sayın Genel Müdürüm biliyor çünkü Sayıştay raporuna da girmiş. Onların yerine işte “Merkezden yer bulun.” falan diyorlar da, benim derdim o değil. Ben, esas itibarıyla PTT’nin bu kadar ayrı hizmetlere girmesini, bankacılık işlemleri yapmasını doğru bulmuyorum. “Efendim, öbür fonksiyonlarımız kalmadı.” E, bir taraftan kargo işlemlerini, taşıma işlemlerini özel sektöre “outsource” ediyorsunuz, beri taraftan “Bankaların adına biz bankacılık yapıyoruz.” Ben bunu anlamıyorum. Yani PTT’nin amacı kâr etmek mi, bir özel sektör olarak birilerinin işini görerek kâr etmek mi yoksa Anayasa’da bize verilmiş olan –demin belirttiğim- haberleşme hakkımızın, iletişim hakkımızın sağlanması için bir kamu görevi görmek mi? Onun için, gelin bunu yeniden… Hani “Ne yapıyorsunuz? Amacımız ne, ne yapmaya çalışıyoruz?” diye en başta sormuştum. Onun için, kaygımız bundan. İşimiz, üzerimize vazife olmayan şeyi kendimiz üstlenip işimizi çoğaltmaya çalışmayalım. Bir taraftan “etkinlik” diyorsunuz, bir taraftan “Tekelleşmeyi önleyelim.” Güzel ama öbür taraftan, başka işlemleri yeniden kamulaştırıyoruz, başka işleri yapıyoruz. O zaman, bizim işimiz bu değil. İsteyen banka gider, istediği yerde şubesini kurar. Şubesi olmayan banka, Ziraat Bankasının yaygın ağı var, gider orada muhabirlik anlaşması yapar, kendisi yapar. PTT’nin görevi bankacılık yapmak değil. PTT’nin görevi gidip sadece tahsilatçılıkla fatura… Diyecek ki şimdi: “Ben ondan para kazanıyorum.” Ya, birinci görevin senin para kazanmak değil ki. PTT olarak, bir ticari işletmeye işini dönüştürüyorsun, “Ticaret Kanunu’na göre para kazanacağım.” O zaman sürekli olarak her konuda kamu, şirket kurabilir, para kazanacak bir sürü alan var. Yani sattıklarımızın yerine de kendimiz yeniden devlet tekeli kurabiliriz, yaparız düzenlemeyi. “Avrupa Birliği” falan diye de -maalesef, dün belirttim- bize gerekçede bunu  söylüyorsunuz, işte tekelleşme kalkıyormuş. Bir taraftan, o tekelleşmeyi kaldırırken özel tekel yaratıyoruz. Rekabet hukukuna aykırı, Anayasa’ya aykırı, BDDK’nın normal düzenlemesine aykırı, dolaylı olarak bir izin sonradan alınmış, böyle istisnai bir şey, tırnak içerisinde.

Dolayısıyla, gelin, bunları, az önce belirtmiş olduğum, personelin sıkıntılarını da giderecek şekilde yeniden düzenleyelim. Aceleyle “Biz yaptık, oldu.” mantığıyla geliyorsunuz. Yukarıda bir tane daha torba görüşüyoruz. Şu anda arkadaşlarımız Plan ve Bütçe Komisyonunda. 12 madde olarak geldi, 22 mi çıkacak, kaç çıkacak bilmiyoruz. Yarısı Çalışma Bakanlığıyla ilgili, diğer geri kalan yarısı 4-5 tane ayrı bakanlığı ilgilendiriyor. Ve kaçıncı defa değiştiriyoruz? Sayıştay Kanunu yukarıda bekliyor, değiştirilmeyi bekliyor. Daha çıkalı kaç sene oldu? Kavga dövüşle, zorla çıkarttık; üstüne bir değişiklik, bir daha değişiklik. Dolayısıyla, bunları böyle görüşmeden, amacına bakmadan, arkadaşlarımızın getirdiği şeyleri alelacele sokunca sürece, maalesef, hilkat garibesi kanunlar çıkıyor. Sonrasında sakıncalar ortaya çıktığında da değiştirmek maalesef istediğimiz anda mümkün olmuyor. Onun için, gelin, burada Meclisi düzgün bir şekilde çalıştıralım, bunlar da milletin gözünün önünde olsun. Gündüz belli bir şeye kadar kayıkçı kavgalarıyla gündemi tıkayıp ondan sonra gece on ikiye kadar, bire kadar, ikiye kadar -kaça kadar giderse- kanun görüşmeleri yapmaktan vazgeçelim diyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Günal.

Gruplar adına üçüncü konuşmacı, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Mardin Milletvekili Sayın Erol Dora.

Sayın Dora, buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)

BDP GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 452 sıra sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerine Barış ve Demokrasi Partisi adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 23 Ekimde 174’üncü kuruluş yılını kutlayacak olan Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü, 40 bin çalışanı, 4 binden fazla iş yeri ve 200’ün üzerinde işlem çeşidiyle hizmet veren bir kamu iktisadi kuruluşudur. 1994 yılına kadar Türk TELEKOM’u da bünyesinde barındıran PTT, 4000 sayılı Yasa’yla iki ayrı genel müdürlük olarak yeniden yapılandırılmış, Türk TELEKOM’un yüzde 55 hissesi 2005 yılında 21 yıllığına Lübnan asıllı Oger TELEKOM’a devredilmiştir.

AK PARTİ Hükûmetinin kamu kurumlarına yönelik özelleştirme politikalarından PTT de etkilenmektedir. PTT’nin daha önceleri kurum kaynakları ve personeli tarafından verilen hizmetlerin önemli bir kısmı artık hizmet satın alma yöntemiyle yapılmaktadır. Posta tekeli dışında kalan; gönderilerin ayrımı, dağıtımı, taşınması, güvenlik, temizlik, kargo, koli kabul ve dağıtımı ile diğer hizmetlerinde kullanılan kurum araçlarının yerine filo kiralanması, hizmet satın alınması yöntemi ile gerçekleştirilen kurum hizmetlerinden bazılarıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün görüşmekte olduğumuz, PTT’nin özelleştirilmesi anlamına gelen 452 sıra sayılı Kanun Tasarısı ile PTT anonim bir şirkete dönüştürülmek istenmekte ve asıl amacı olan kamuya hizmet mantığından uzaklaştırılmak istenmektedir. PTT’nin piyasa koşullarına ve rekabete açılması Türk Ticaret Kanunu’na bağlı ve piyasa ekonomisine göre yeniden yapılandırılarak anonim şirkete dönüştürülmek istenmesindeki amaç PTT’nin özelleştirilmesidir. Nitekim Özelleştirme İdaresi Başkanlığının açıklamaları da bu doğrultudadır. PTT’nin oldukça kârlı bir kuruluş olması özelleştirmeye yönelik çalışmaların nedenini oldukça açık bir şekilde göstermektedir.

PTT 2003 yılı sonunda 22 milyon 891 bin TL olan kârını sekiz yıl içinde, 2011 yılı sonunda 174 milyon 39 bin TL’ye çıkarmıştır. Ayrıca, ülkemizde dünya ekonomik krizinin etkilerinin görülmeye başlandığı 2008 yılında 377 milyon 292 bin TL kâr elde ederken ekonomik küçülme yaşadığımız 2009 yılında kârını 230 milyon TL’de gerçekleştirme başarısını göstermiştir.

Teknolojik gelişmeler ve İnternet’in yaygınlaşması posta işlemlerinin düşeceğini düşündürse de sektöre dair yapılan değerlendirmelerde, İnternet ile ortaya çıkan e-ticaret uygulamalarının lojistik hizmet kapsamında posta işlemlerini önemli bir noktaya taşıyacağını ortaya koymaktadır. Böyle bir durumda PTT’nin önümüzdeki yıllarda kârlılığında artış beklenmektedir. PTT’nin kârlılığındaki artış yatırımlarına da yansımakta, 2004-2011 yıllarında toplam yatırımları 617,5 milyon TL, 2012 yılı yatırım ödeneği de 140 milyon TL’dir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; PTT’nin kamu iktisadi teşebbüsü statüsünden çıkarılıp Türk Ticaret Kanunu’na uygun olarak bir anonim şirkete dönüştürülüp özelleştirilmesi en çok çalışanları etkileyecektir. Tasarıda yer alan 29’uncu maddenin (2)’nci fıkrası PTT hizmetleri ile ilgili olarak herhangi bir talepte bulunmak ve PTT’nin sorumlu olduğu hallerde dava etme hakkı o hizmetten yararlanana aittir.” diyerek sendikaların ve sivil toplum örgütlerinin bilgi edinme haklarını ellerinden almaktadır.

Öncelikle, PTT’de örgütlü sendikaların dolayısıyla çalışanların görüş ve önerilerine başvurulmaksızın kapalı kapılar ardında hazırlandığından tasarının meşruiyet sorunu bulunmaktadır. Bir kamu kurumunun özelleştirilmesinin yolunu açarak çalışanların ve aynı zamanda halkın kazanımlarını ortadan kaldıran bir tasarının bu yöntemle hazırlanmasını kabul emek mümkün değildir.

Kanun tasarısının “Yönetim Kurulu” başlıklı 25’inci maddesinin (3)  numaralı fıkrasının (e) bendinde Yönetim Kuruluna “Faaliyet ve hizmet alanlarına ilişkin olarak gerçek ve tüzel kişilerle sözleşmeler imzalanması veya ortaklıklar kurulmasına, postaların ayrım ve dağıtım işleri için hizmet satın alınmasına karar vermek.” yetkisi vermektedir. Bu bağlamda PTT, faaliyet ve  hizmet alanlarına ilişkin sözleşmeler imzalayarak yasal tekel hakkı tanınan posta hizmeti dâhil tüm faaliyetlerini taşeron firmalara yaptırabilecek, kârlılığını asgari ücretle çalışan taşeron firma işçilerinin sömürüsü üzerinden sağlayacaktır.

PTT’nin anonim şirkete dönüştürülmesinden sonra PTT’ye personel alımı, işten çıkarılma, tayin, terfi ücretlerinin belirlenmesi, çalışma koşullarının ve saatlerinin belirlenmesi gibi yetkiler şirket yönetimine verilmektedir. Oysa bir kamu kuruluşunda istihdam edilen personelin ne şekilde işe alınacağı, çalışma koşulları ve ücretleri yasalarla düzenlenmiştir.

Posta Hizmetleri Yasa Tasarısı’nda mevcut yasalarda olmayan yetkiler PTT AŞ Yönetim Kuruluna verilecektir. Böylesi bir yetkinin, çalışma yaşamındaki mevcut sorunların daha da artmasına yol açacağı kesindir; hatta, mevcut kazanımların bile geriye düşme tehlikesi hayli yüksektir. İş güvencesi, örgütlenme, çalışma saatlerinin belirlenmesi, işe alınma, işten çıkartılma, emeklilik, mali ve sosyal haklar gibi pek çok konuda yönetim kurulu mevcut yasal düzenlemelerden bağımsız, olağanüstü yetkilendirilmek istenmektedir. Eğer tasarı mevcut hâliyle yasalaşır ve uygulanırsa diğer kamu kurumlarına da örnek oluşturacaktır.

Değerli milletvekilleri, PTT’nin istihdam yapısına baktığımızda çalışanların ana gövdesini 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye tabi sözleşmeli personel oluşturmaktadır. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na göre istihdam edilen müdür ve daha üst düzeydeki yönetici konumundaki personel iken işçi statüsünde çalışanların sayısı her geçen gün azalmaktadır.

AK PARTİ Hükûmetinin iktidara geldiği 2002 yılında hizmet satın alma yöntemiyle taşeron firmalar tarafından çalıştırılan firma elemanı sayısı 2.001 iken 2011 yılı sonunda 8.644’e ulaşmıştır. 2011 yılında, istihdam edilenlere bakıldığında, toplam 1.868 kişinin yarısına yakını posta dağıtımı, temizlik, kargo, motosikletli eleman, özel güvenlik görevlisi alanlarında hizmet satın alma yöntemiyle istihdam edilenlerden oluşmaktadır. Bu eğilim, AK PARTİ Hükûmeti döneminde kamu kuruluşlarında taşeronlaşmanın yaygınlaştığını göstermektedir.

Yasa tasarısının 27’nci maddesinin (1)’inci fıkrasında belirtildiği üzere “PTT personeli, 657 sayılı Kanun ve diğer kanunların sözleşmeli personel hakkındaki hükümlerine tabi olmaksızın idari hizmet sözleşmesiyle istihdam edilir.” denilerek tüm çalışanlar güvencesiz hâle getirilmek istenmektedir. Ayrıca, KPSS ile alınacak personelin de tüm hakları Bakanlar Kurulu kararı ile yürürlüğe konulan yönetmelikle düzenlenecektir.

Diğer yandan, idari hizmet sözleşmesiyle güvencesiz olarak istihdam edilen sözleşmeli personel, buna rağmen, tasarının 29’uncu maddesinin (1)’inci fıkrası uyarınca her türlü suçlarından dolayı kamu görevlisi gibi cezalandırılacaklardır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı ile yaklaşık 30 bin kadrolu çalışan ve 15 bin taşeron firma çalışanının sorunları başta olmak üzere, kurumun yönetim yapısı ve işleyişinin yeniden yapılandırılması gerekmektedir. Yürüttüğü hizmet açısından stratejik bir konuma sahip olan PTT’nin, çalışanların örgütlü olduğu sendikaların aktif biçimde yer alacağı bir komisyon tarafından ve katılımcı bir süreç işletilerek yeniden yapılandırılması için çalışma yapılması gerekmektedir. Bu hâliyle yasa tasarısının emekçiler ve toplum nezdinde bir meşruiyeti olmayacaktır.

Bu duyguyla, tekrar, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Dora.

Sayın milletvekilleri, gruplar adına başka söz isteği? Yok.

Şahısları adına Isparta Milletvekili Sayın Süleyman Nevzat Korkmaz.

Sayın Korkmaz, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısı üzerinde şahsi görüşlerimi ifade etmek üzere söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, kanunun genel gerekçesine baktığımız zaman bu düzenlemenin aynı zamanda millî güvenlik ihtiyaçları için yapıldığı ifade edilmekte. Millî güvenliği terör örgütünün insafına, vicdanına bırakmış AKP, herhâlde gece rüyasında korkulu düş görmüş olmalı ki aklına millî güvenlik gelmiş, kanunun gerekçesine sıkıştırıvermiş.

Hepiniz biliyorsunuz posta işletmesi ne yapar; Mektup, tebrik, telgraf gibi posta gönderilerinin ilgililerine ulaştırılmasını temin eder. Haberleşme hürriyetinin sınırlarını maalesef Anayasa’mız değil de AKP Hükûmeti tayin ediyor.

Seçim zamanlarında ortalıkta İnternet üzerinden CD'ler, kasetler yayınlanıyor. İnsanların özel hayatlarıyla alakalı telefon görüşmeleri, mektupları basında boy boy yer alıyor. Bu gidişata bırakın “Dur.” denilmesini, bizzat Başbakan tarafından meydan meydan dillendiriliyor, gülerek "Bunlar özel hayat sayılmaz." deniyor. Ama kendi odasında bir böcek bulundu diye hemen Meclisi topluyor ve bir araştırma komisyonu kurduruyor. Anlayacağınız, ülkemizde sadece AKP için, AKP yöneticileri için var haberleşme hürriyeti.

Değerli milletvekilleri, posta işletmesinin serbest piyasa ve rekabete açılması hususu zaten birkaç ay önce gerçekleştirildi bile. İmralı'dan Kandil'e ve diğer terör yuvalarına gönderilen mektupları PTT mi dağıttı? Hayır. PTT, bu konudaki yetkisini, anlaşıldığı kadarıyla, Barış ve Demokrasi Partisine devretmiş. Hükûmetin özel onayıyla BDP bu işi götürüyor zaten. Gitti PTT, geldi BDP. Bu imtiyazı onlara kim verdi? Milletimizin tertemiz oyları ile iktidara gelmiş, ondan sonra da PKK ile pazarlığa oturmuş AKP. Tüm kurumların altını oyan bir Hükûmet var, bir de “Posta işletmesini yeniden düzenleniyorum.” diye Meclise getirilen bir tasarı var. Hangi kurumu iyileştirdiniz de PTT kaldı? Hangi reformunuzun arkasından kadrolaşma, kayırma ve rant paylaşımı çıkmadı? Sayın Başbakan, Türk milliyetçilerine ağız dolusu hakaretler edeceğine, çivileri yerinden çıkmış, şakulü kaymış devlet idaresiyle meşgul olsa daha iyi olmaz mı? Yok, onun bir tek hedefi var: Bu ülkeye başkan olmak. Ülke batmış, çıkmış, yan yatmış, yere batmış umurunda değil, başkan olmak için her şeyi yapıyor, hayır şer demeden tüm ittifaklara kapı aralıyor. Ondan sonrası tufan! Kendi yol arkadaşlarına bile “Üç dönem size yeter.” diyen Sayın Başbakana “Sana yetmez mi?” diye soran yok.

Değerli milletvekilleri, posta gönderilerinin dağıtım işini BDP'ye devretti ya, peki haberleşme güvenliği ne olacak? Görüyoruz, AKP mühürlü PKK mektupları büyük bir itina ile terörist muhataplarına ulaştırılıyor. Ne yazılıyor çiziliyor, sadece Başbakan ve Öcalan biliyor satır aralarını ve bu milleti nasıl bir ufkun beklediğini çünkü Başbakanın “Kan dökülmesin, analar ağlamasın.” nakaratından başka millete söylediği bir şey yok. Ancak, BDP postacıları zaman zaman bu gizliliği ihlal edip mektupların halka sızmasına da sebep olabiliyorlar. Bu mektuplar bir anda basına servis yapılıveriyor. Suçlu her yerde olduğu gibi çaycılar, temizlikçiler. Ucu yanmış terörist mektuplarının sızdırılmadan, güvenlik içinde ulaştırılması elbette AKP için son derece önemli çünkü hem Başbakanın hem de AKP politikalarının cilası dökülüyor, foyaları ortaya çıkıyor. Kederinden şarkılar söylüyor “Yine yakmış yar mektubun ucunu.” diye. Devletin posta işletmesini düzenlerken, AKP, İmralı-Kandil arasındaki mektuplaşmanın nasıl daha güvenli bir şekilde yapılacağını da düşünmüştür herhâlde diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Korkmaz.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan, sayın hatip konuşması sırasında partimize “postacı” demekle sataşmada bulunmuştur, söz istiyorum.

BAŞKAN – Peki. İki dakika içinde lütfen.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Siz de bugün söz vermemek için bayağı diretiyorsunuz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Verdik ya yani.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Yani, burada sataşma olduğu için söz hakkı istiyoruz.

BAŞKAN - Bizde iki dakika, usulde o ve verdik.

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

5.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın görüşülen kanun tasarısının ikinci bölümü üzerinde şahsı adına yaptığı konuşma sırasında Barış ve Demokrasi Partisine sataşması nedeniyle konuşması

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; demin burada konuşmakta olan sayın hatip bir milletvekiline yakışmayacak şekilde, bir siyasi parti sözcüsüne yakışmayacak şekilde suçlamalarda bulunuyor. Burada yürüyen bir süreç var. Bu süreçle ilgili emek harcayan siyasi partiler ve siyasetçiler var. Süreçle ilgili fikir anlamında eleştiride bulunabilirsiniz, katılmadığınız noktaları bu kürsüde gelip halkımıza anlatabilirsiniz, ona alternatif olan çözüm önerilerinizi sunabilirsiniz. Biz Barış ve Demokrasi Partisi olarak, bugüne kadar bu kürsüde ne söylediysek onun gereklerini yerine getiriyoruz. Bizim açımızdan BDP’nin Kürt sorununun çözümünde taraf olduğuyla ilgili durum nettir, halkımız açısından da nettir. Kürt sorununun çözümünde -Barış ve Demokrasi Partisinin- hangi alanda katkı sunmaya ihtiyaç varsa biz o konuda katkı sunmaya hazırız, açığız. Sizin “postacı” demeniz, farklı hakaretlerde bulunmanız hiçbir şekilde bizim herhangi bir faaliyetimizi küçültmez, onun kararını da halk verir. Şunu da söyleyeyim: Postacılık yapmak da, barışın hamallığını yapmak da bizim için onurdur. Neticede, yürüyen süreç akan kanı durdurmuştur, üç aydır bu ülkede, bu coğrafyada gençler toprağa düşmüyor. Ancak BDP’nin rolünü merak ediyorsanız tekrar söyleyelim: BDP, Kürt sorununun çözümünde bugüne kadar Mecliste en fazla çalışma yapan, en fazla gündem yaratmaya çalışan, bunun için en fazla bedel ödeyen ve doğalında da bu işin tarafı olan siyasi bir partidir. Buraya gelirken varsa farklı bir yol, yöntem, varsa farklı bir çözüm projesi onu tartışırsanız, onu halka anlatırsanız daha doğru bir şey yapmış olursunuz.

Önümüzdeki dönemde de bu geri çekilme sürecinin selametle yürütülmesi açısından biz üzerimize düşen her şeyi yaparız, tek bir gencin canını kaybetmemesi, tek bir gencin kanının akmaması bizim için her şeyden önemlidir. Yasal ve anayasal düzeyde de gerekli olan çalışmaların tamamında da aktif olarak bulunacağız.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Baluken.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, hatibin postacılıkla ilgili ifadesini kullandı sataşmadan dolayı, dolayısıyla cevap veren de “Postacılık yaparız.” diye ifade etti. Dolayısıyla, demek ki hatibin bir sataşması söz konusu değil, yapılan bir görevi hatırlatma söz konusuydu dolayısıyla bunu ifade etmek istedim.

BAŞKAN – Zapta geçti.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan, benim söylediğim şeyler gayet açıktır, Barış ve Demokrasi Partisinin görevini tanımladım. Bunu anlamayla ilgili bir problem varsa ona söyleyecek bir şey yok.

BAŞKAN – O ayrı bir konu.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Korkmaz, buyurun.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, “‘Postacılık yapıyor.’ diye bize hakarette bulundu." dedi. Bir kere postacılık bir hakaret değil, kaldı ki mektup taşıma işini yapanlara da postacı denir. Bunun altını çizmek istedim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Zapta geçti söyledikleriniz. Teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlar, şahısları adına Sayın Turgay Develi, Adana Milletvekili.

Sayın Develi, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/751) (S. Sayısı: 452) (Devam)

TURGAY DEVELİ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; cumartesi günü başlayacak mübarek üç ayların İslam âlemine hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum ve edilen duaların da kabul edilmesini diliyorum.

Bu yasa tasarısı 1873 yılında II. Abdülhamit ile başlayan Düyun-ı Umumiyenin ve daha sonra gelen kapitülasyonların günümüzdeki versiyonu değerli arkadaşlar. Biliyorsunuz Düyun-ı Umumiye “Genel Borçlar İdaresi” demek. O dönem, ll. Abdülhamit döneminde başlayan borç alma ve kapitülasyonlara kadar giden süreç şimdi Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlığında yeni bir döneme tekabül ediyor yani gitti II. Abdülhamit, geldi Recep Tayyip Erdoğan.

Bu süreç, Türkiye'nin doksan yıllık cumhuriyet döneminde -Sayın Bakanın daha önceki, Devlet Demiryollarıyla ilgili konuşmasında da söylediği gibi- bağımsızlığımızın nişanesi bütün kurumların, Devlet Demiryollarının, TEDAŞ’ın, SEKA’nın, TEK’in, limanların, bağımsızlığımızın nişanesi kurumların tamamının içinin boşaltılarak küresel finansın hizmetine sunulmasından başka hiçbir anlam ifade etmiyor.

Sayın Başbakan geçen gün grup toplantısında “28 bin olan kredi sayısını 958 bine çıkardık.” diyerek, bankaların verdiği borçla övünen bir ekonomiyi, sanki ekonomi mükemmel hâle gelmiş, finans çok büyümüş gibi anlatmaya çalışıyor. Buradan Mecliste bulunan herkese soruyorum: Komşusundan borç alan bir insanın ekonomik durumu iyi mi olur, kötü mü olur?

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Borç kalmadı IMF’ye.

TURGAY DEVELİ (Devamla) – Demek ki bu ülke 2002’den bu yana borcu artan bir ülke hâline gelmiş. Evet, dün de grup başkan vekilimiz söyledi, en son 2005 yılında IMF’den para alan, 10 milyar borç alan ve bunun 17 Mayısta son dilimini ödeyecek olan sizin partiniz. Sizin aldığınız borcu siz kapatıyorsunuz ama bu ülkede o günden bugüne kadar 334 milyar lira dış borç alınmış, 334 milyar lira. 150 milyar liradan fazla iç borç var. Şimdi, bugün rakamlar yayınladı, 2011 yılında bankalarımızın sendikasyon kredisiyle dışarıdan aldıkları borç miktarı 130 milyar dolar, siz de diyorsunuz ki “IMF’ye borcumuz bitti.” Bu kurumlar, cumhuriyetin nişanesi bu kurumlar, küresel sermayeye peşkeş çekilmek için teker teker satılıyor. Sizler de bununla “En çok bizim dönemimizde özelleştirme yapıldı.” diyerek övünüyorsunuz.

Tarih sizi yargılayacak, AK PARTİ iktidarı bir gün yurttaşlarımızın temsil iradesini size devretmemesiyle beraber bittiği andan itibaren bunların hesabını teker teker soracak. Bir ülke, bir cumhuriyet ancak bu şekilde batırılabilir.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Borcun millî gelire oranı ne?

TURGAY DEVELİ (Devamla) – Kapitülasyonlardan çok daha ağır hükümlerin uygulandığı, Düyun-ı Umumiyeden çok daha ağır şartların uygulandığı bugünün Türkiye’sinde halk bunun hesabını sorar arkadaşlar.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Halk sordu, halk hesabı soruyor!

AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) – 7 kere sordu!

TURGAY DEVELİ (Devamla) – Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Borcun millî gelire oranı ne?

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Develi.

İkinci bölüm üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi, sisteme giren arkadaşlarımızla soru-cevap işlemi yapacağız.

Sayın Akar…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Bakan, Kocaeli ili, tahakkuk eden vergide 2’nci sırada, ödemede 1’inci sırada, devletten kamu yatırımı olarak aldığı payda da 81 il içinde 79’uncu sırada.

Ankara ve İstanbul belediye başkanlarının beceriksizlikleri sonucu gerçekleştiremedikleri metro inşaatını devraldınız. Bizim Belediye Başkanının da beceriksizliği Avrupa’nın en borçlu belediyesi hâline dönüştürdü Kocaeli Büyükşehir Belediyesini ve müthiş bir trafik problemimiz var.

Siz Ulaştırma Bakanlığı olarak Kocaeli’de bir yatırım yapmayı planlıyor musunuz veya mevcut yatırımlarınız var da biz mi bilmiyoruz? Ne yapmayı düşünüyorsunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akar.

Sayın Öz…

SAKİNE ÖZ (Manisa) – Sayın Başkan, Sayın Bakan; posta hizmetinde çalışan kamu emekçileri, dağıtıcı, gişe memuru, veznedarlar işe başladıklarında zorunlu olarak üye oldukları Kefalet Sandığı adına kesilen kesintilerinin geri ödenmesi aşamasında bir yıllık olanlarla on yıllık olanlar ya da daha çok olanlara aynı miktarda ödenti, geriye ödemelerinin yapıldığı söylenmektedir. Bu sorunun giderilmesi, bununla ilgili mağduriyetin giderilmesiyle ilgili çalışmalarınız var mıdır? Çalışanların bu konudaki yaşadıkları mağduriyeti giderecek misiniz?

Teşekkürler.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Öz.

Sayın Serindağ…

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, muhtelif defalar sordum, Ankara-Aksaray-Tarsus-Mersin-Adana-Gaziantep hattı en çok yolcu kapasitesi olan bir hattır. Oraya yüksek hızlı tren ulaşımının sağlanamamasının nedeni nedir? Sayın Başbakan Gaziantep’i doğu illerine örnek gösterdiğine göre siz bu sözden hareketle yüksek hızlı trenin oraya gitmesini düşünüyor musunuz? Demin Sayın Akar’ın söylediği gibi, Ankara, İstanbul metrolarını devraldığınıza göre, daha doğrusu Ankara metrosunu devraldığınıza göre Gaziantep’te metro yapımını düşünüyor musunuz? Çünkü Gaziantep önemli bir ulaştırma ve trafik sorunuyla karşı karşıya. Bu konuda lütfen bizi bilgilendirirseniz sevinirim.

İkinci sorum: Geçen defa gene sormuştum, hafta sonu Gaziantep’ten geldim, Ereğli kavşağından Konya kavşağına kadar, Kulu kavşağına kadar olan bölünmüş yolun sürekli sökülüp takılmasının nedeni nedir? Konuyu incelediniz mi, müfettiş görevlendirdiniz mi?

Teşekkürler.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Serindağ.

Sayın Uzunırmak…

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, birinci sorum bir adaleti gerçekleştirmek için. Şimdi, muhtarlara birtakım tebligatlar gidiyor, vatandaş evde bulunamayınca muhtara bırakılıyor ama bu tebligat ücretini PTT tahsil ediyor, oysaki muhtar tebligatı ulaştırıyor vatandaşa. Dolayısıyla, muhtarlara cüzi bir miktarın bırakılması adil olmaz mı?

İkinci sorum: Burada sizin 28/04’te bir demeciniz var -tırnak içinde- sizin cümleniz: “Bize diyorlar ki ‘Siz bu terör örgütüyle neyin pazarlığını yaptınız?’ Biz 4T pazarlığını yaptık; tek vatan, tek millet, tek devlet, tek bayrak, Al yıldızlı bayrağımız hepimize yeter.”

1) Bunları cidden pazarlık masasına getirdiniz mi?

2) Kurtardıklarınız bunlar ise verdikleriniz neler?

Çok ciddi bir konu ve lütfen cevaplamanızı istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Uzunırmak.

Sayın Eyidoğan…

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Teşekkür ederim Başkan.

Sayın Bakanım, bir ara PTT büroları, PTT şubeleri sık sık soyuluyordu. Herhâlde banka olarak düşündüğümüz zaman şubelerin bir kısmını, Türkiye’de en çok soyulan banka şubeleri durumu hasıl olmuştur diye düşünüyorum. PTT bankacılığa başladıktan sonra ne kadar soygun oldu? Bu soygunlarda ne kadar para çalındı? Bununla ilgili ne tür önlemler aldınız? Soygunların sayısı artıyor mu, azalıyor mu?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Eyidoğan.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, PTT memurlarının aynı düzeyde maaş alan diğer memurlara göre 8 kata kadar varan vergi fazlalığı olduğu iddiaları doğru mudur? Doğruysa bunun düzeltilmesi konusunda Bakanlığınızın bir çalışması var mıdır?

İkincisi de, PTT çalışanı başına düşen nüfus değerleri dikkate alındığında PTT çalışanlarının ülkemizdeki dağılımında çok ciddi çarpıklıklar vardır. Bu konuda Bakanlığınız bir çalışma yapmış mıdır? Yaptıysa bu çarpıklıkların giderilmesi konusunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu kanundan sonra özelleştirme süreci geldiğinde PTT çalışanlarının durumu ne olacak? Buna yönelik hangi tedbirleri aldınız veya almaktasınız?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Işık.

Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Efendim, tabii, devletin bütün kurumları Tayyip Erdoğan’ın lehine çalışıyor. Devlet Demiryollarına bir travers alınıyor, fabrikaları var, stop ettiriliyor fakat Tayyip Erdoğan’ın dünürüne travers fabrikası kuruluyor, oradan alınıyor.

Çalık Grubu bir Aktif Bank kurmuş, orada PTT kanalıyla yapılan havalelerden Aktif Bank para alıyor. Burada bunlara sağlanan menfaatlerin kaynağı ne?

Bir gün havaalanına gittim. Şimdi Solfasol’da havaalanı, eskiden düz bir yol geliyordu, şimdi bir tünel yapmış ve o kadar virajlı bir yol yapmışlar ki kara yollarının o güzergâhını değiştiren nedir? Birkaç tane menfaatçi şebekesine büyük menfaat sağlamak üzere o kadar virajlı bir yol yapmak kaça mal oldu?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Hangi havaalanı?

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Protokol yolu, yeni yapılan protokol yolu.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karayolları yaptı onu. Tünel yaptınız. O tünelin, o yolun maliyeti kaç liradır? Hâlbuki daha, devamlı, böyle, düz bir yoldu,. şimdi virajlı yapmışsınız. Orada her an için tehlikeler olabilir. O yolun maliyeti kaç liradır? Ben onu öğrenmek istiyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Genç.

Sayın Demir...

NURETTİN DEMİR (Muğla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Şanlıurfa-Halfeti-Bozova-Yaylak arasında çok işlek bir yol var ama maalesef yıllardır köstebekler dahi orada artık yaşama durumunda değiller. Araçlar geçemiyor, insanlar perişan. Araçlar büyük bir hasar görüyor. Geçtiğimiz haftalarda yöre halkı ve taşıyıcılar bu yolu tıkadılar, kapattılar ve protesto ettiler. İki kere ihalesi iptal edilen bu yolun yapılması için Hükûmetiniz bir önlem alıyor mu?

İkinci sorum: Özellikle muhtarlar bu tebligat konusunda çok büyük sıkıntı çekiyorlar, soruşturmalardan geçiyorlar. Muhtarları rahatlatacak bir çözüm öneriniz var mı, düşünceniz var mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler.

Sayın Bakan, buyurun.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, kusura bakmayın, biraz sesimde arıza var, bir rahatsızlık geçiriyorum.

Sayın Akar, Kocaeli’yle ilgili “Vergide Kocaeli ilk sıralarda geliyor. Buraya ne gibi hizmetler yapılıyor?” diye bir soru sordu. Kocaeli’ye yapılan hizmetleri doğrusu siz de yakından biliyorsunuz. Yüksek Hızlı Tren Projesi Kocaeli’den geçiyor. Mevcut iki hat, üç hatta çıkarılıyor ve hat tamamen yenileniyor. Bildiğiniz gibi E-5 yolunu 2x2 olarak yeniden, tamamen yaptık. TEM’de var olan sıkışıklığı gidermek için burada genişletme yaptık. Ayrıca, İstanbul-İzmit-İzmir otoyolu da yine Kocaeli-İstanbul arasındaki en yoğun trafiğin olduğu bölgeye hizmet edecek bir yoldur, 3’üncü köprü ve daha sonraki yıllarda devam edecek. İzmit’in kuzeyinden geçecek yol da İzmit ve Kocaeli’deki trafik sıkışıklığını asgari düzeye indirmiş olacaktır.

Sayın Öz, posta çalışanlarıyla ilgili geri ödemelere ilişkin bir soru sordunuz. Kefalet Sandığı’yla ilgili personelden kesilen miktarın tamamı o güne kadar birikmiş faizleriyle birlikte ödenmiştir. Bu miktarın yüzde 30’u hazineye, geri kalan kısmı da tamamen PTT çalışanlarına ödenmiştir.

Sayın Serindağ, daha önce de bu soruya cevap verdim, 2023 hedeflerimiz arasında Ankara-Tarsus-Mersin-Gaziantep-Adana güzergâhı Yüksek Hızlı Tren Programı’nda mevcuttur. Bu çerçevede proje ve etüt çalışmaları devam etmektedir.

Ereğli-Kulu arasındaki yol maalesef geçmiş yıllarda yapıldı ancak malzemede yaşanan sıkıntılardan dolayı tekrar yapmak zorunda kaldık. Bu konuda yüklenici firmaya yönelik de gerekli çalışmalar… Yani yüklenici firmanın garantisinde değiştirilme işlemleri yapılmaktadır.

Sayın Uzunırmak, tebligat muhtarlara bırakılıyor, muhtarlar tarafından yapılıyor, doğru. Ücreti de PTT alıyor, bu da doğrudur. Bu konuda tabii, muhtarların bu hizmetten ayrı bir ücret alması için bir düzenleme ihtiyacı var. Muhtarlarla ilgili Hükûmetimiz bir çalışma içerisindedir. Bu kapsamda dikkate alınabilir.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Bakan, burada bir düzenleme yapalım, bir önerge verelim, halledelim, ne olacak.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Şimdi, aslında, PTT götürüyor muhtara toptan bırakıyor, muhtar tebligat görevini üstleniyor. Orada muhtarların asıl talebi para değil, bu tebligatla ilgili yaşanan hukuki sorunlarda muhtarlar sıkıntı yaşıyorlar. Bunun düzeltilmesini yani devlet memuruna uygulanan usullerin muhtarlar kendilerine de uygulanmasını istiyorlar cezai yönden. Bu konu muhtarlarla ilgili kanunda ele alınacak.

“4T” konusu, Sayın Uzunırmak, benim söylediğim açıktır. O konuşmanın ön tarafına arka tarafına bakarsanız orada çok net görülecektir. “Biz hiçbir pazarlık hiç kimseyle yapmadık. İlla bir pazarlık yaptık diye düşünülüyorsa 4T pazarlığı yaptık.” dedim. Bugün de aynı şeyi söylüyorum. Tek devlet, tek millet, tek bayrak ve tek vatan. Bunlar hepimizin vazgeçemeyeceği en önemli ilkelerimizdir. Bunlar pazarlık konusu olmaz, hiçbir şekilde de olmamıştır. Benim söylediğim budur. Basit bir cinastır. Yani edebiyatta “cinas” diye bir sanat var, ona bakılırsa söylediğimin ne anlama geleceği dahi iyi anlaşılabilir.

Sayın Eyidoğan, PTT şubelerindeki soygunlarla ilgili istatistiklerde değişim şu şekildedir: Özellikle 2005 ve 2007 yıllarında artış olmuş ancak alınan önlemlerle -mesela 2013’te 10 olarak gerçekleşmiş, 2012’de 16’ymış- gittikçe azalan bir seyir var. Bu da soygun olaylarındaki para miktarları: 2012 yılında 135 bin lira, en yüksek 2006’da 956 bin lira olarak tahakkuk etmiş ama bunlar sigortalı olduğu için kurumun burada bir kaybı söz konusu olmamış.

Sayın Işık, PTT çalışanlarıyla ilgili “Kayıpları olacak mı?“ diye bir soru sordunuz. Bu yasal düzenlemeyle PTT çalışanlarının herhangi bir maddi kaybı veya kadrolarında, çalışma şartlarında veya terfilerinde herhangi bir değişiklik yok. Personel hakları aynı şekilde korunacaktır, onun bilinmesini istiyorum.

Sayın Işık’ın diğer bir sorusu da… Bu yeni düzenlemede 399 sayılı KHK doğrultusunda sözleşmeli çalışan personelin ücreti YPK tarafından brüt olarak belirlendiğinden vergiler de belirlenen oranlarda brüt olarak kesilmektedir.

Sayın Genç… Açıkçası Sayın Genç’in sorusu biraz daha uzun, ben buna en iyisi yazılı cevap vereyim. Birtakım iddialarda bulundunuz, bunların cevabını yazılı olarak vermek istiyorum.

Sayın Demir…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Süremiz doldu, diğerlerini yazılı olarak bildireceksiniz herhâlde.

Sayın milletvekilleri, ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

21’inci madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 452 Sıra Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 21. Maddesinin 2 ve 3'üncü fıkralarının madde metninden çıkarılmasını, 1'inci fıkrasının ise aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

             D. Ali Torlak                          Mehmet Günal                                  Alim Işık

                 İstanbul                                    Antalya                                        Kütahya

              Zühal Topcu                          Necati Özensoy                              Ali Halaman

                  Ankara                                     Bursa                                           Adana

(1) Bu Kanun ile Tarafsız bir kamu tüzel kişiliğine sahip Posta ve Telgraf Teşkilatı kurulmuştur. Kısa adı PTT'dir. Merkezi Ankara'dadır.

Bu Kanundaki özel hükümler ile düzenlenen hususlar dışında kalan konularda PTT hakkında 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname kapsamında kamu iktisadi kuruluşlarına uygulanan genel hükümler uygulanır.

Posta ve Telgraf Teşkilatı Kurumu Hükümet ile ilişkilerini Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı aracılığıyla yürütür.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/751 Esas numaralı (SS 452) Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 21 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"Kuruluş

MADDE 21- (1) Bu Kanunun 5 inci maddesinde belirtilen "Posta hizmetleri"ni evrensel posta hizmeti ilkelerine göre kaliteli, sürekli, tüm kullanıcılar için karşılanabilir bir ücretle, rekabetçi piyasa koşullarında etkililik, verimlilik ve karlılık ilkelerine göre; 6 ncı maddesinde belirtilen "Posta tekeli" hizmetlerini ise evrensel posta hizmeti ilkeleri bağlamında ekonomik ve sosyal gereklere uygun olarak etkililik, ekonomiklik ve verimlilik ilkeleri doğrultusunda yürütmek üzere Bakanlar Kurulu kararıyla PTT rumuzlu tüzel kişiliğe sahip Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü kurulur.

(2) PTT, Bu Kanun ve 8/6/1984 tarihli ve 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile saklı tutulan hususlar dışında özel hukuk hükümlerine tabidir. PTT, faaliyetlerini yürütmek üzere, bağlı ortaklık şeklinde anonim şirket kurabilir. Tekelinde olan hizmetler dışındaki faaliyetlerini bu şirketler eliyle yürütebilir.

(3) PTT'nin sermayesinin tamamı Hazineye aittir. Hazine Müsteşarlığının mülkiyet hakkı ile kâr payı hakkı saklı kalmak üzere ve kamunun pay sahipliğinden kaynaklanan bütün mali hakları Hazine Müsteşarlığında kalmak kaydıyla Hazine Müsteşarlığının PTT'deki pay sahipliğine dayanan oy, yönetim, temsil, denetim gibi hak ve yetkileri Bakanlık tarafından kullanılır. Bu hak ve yetkilerin kullanımına ilişkin her türlü mali ve hukuki sorumluluk Bakanlığa aittir.

(4) PTT, Bakanlık tarafından ana statünün hazırlanmasıyla faaliyete başlar.

(5) 16/7/1965 tarihli ve 697 sayılı Ulaştırma ve Haberleşme Hizmetlerinin Olağanüstü Hallerde ve Savaşta Ne Suretle Yürütüleceğine Dair Kanun ile sıkıyönetim ve seferberlik hallerinde posta hizmetlerinin yürütülmesine ilişkin özel kanunların hükümleri saklıdır."

             Haydar Akar                             İdris Yıldız                               Haluk Eyidoğan

                  Kocaeli                                      Ordu                                          İstanbul

             Doğan Şafak                              Sakine Öz                            Haluk Ahmet Gümüş

                   Niğde                                     Manisa                                        Balıkesir

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

452 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 21. Maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

             İdris Baluken                             Nazmi Gür                                 Pervin Buldan

                  Bingöl                                       Van                                              Iğdır

                                        Mülkiye Birtane                          Altan Tan

                                                 Kars                                  Diyarbakır

BAŞKAN – Komisyon, son okunan önergeye katılıyor musunuz?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TÜLAY SELAMOĞLU (Ankara) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu madde ile PTT anonim şirkete dönüştürülecektir. Böylece kısa vadede taşeronlaştırma ve ilerisi için de PTT'nin etkin kamu hizmeti sunmasına rağmen özelleştirme amacına hizmet edilmiş olacaktır. Bu temel bir kamusal hizmet olan PTT hizmetlerinin ticarileştirilmesine ve halkın pahalı biçimde hizmetlere ulaşmasına yol açacaktır.

PTT A.Ş. ile uygulanmak istenilen model "Devlet Sermayeli Özel Şirket" modelidir.

PTT'nin A.Ş.'ye dönüştürülmesinden sonra PTT'ye personel alımı, işten çıkarılma, tayin, terfi, ücretlerin belirlenmesi, çalışma koşullarının ve saatlerinin belirlenmesi gibi konularda yetkilerin şirket yönetimine verileceği ifade edildi. Oysa bir kamu kuruluşunda istihdam edilen personelin ne şekilde işe alınacağı, çalışma koşulları ve ücretleri yasalarla düzenlenmiştir.

PTT, en ücra köşedeki köylere kadar dahi hizmet götürebilmektedir, oysaki özel sektör kârlı bulmamaktadır. PTT'nin piyasa mantığına göre yeniden şekillenmesi durumunda bu tür hizmetler vatandaşlara daha pahalıya mal olacaktır.

Dünyada hizmet vermekte olan Dünya Posta Birliği (UPU) üyesi 192 ülkenin posta idarelerine bakıldığında çoğunun kamu kuruluşu ve kamu şirketi statüsünde olduğu görülmektedir.

PTT, 2003 yılı sonunda 22 milyon 891 bin TL olan kârını 8 yıl içinde 2011 yılı sonunda 174 milyon 39 bin TL'ye çıkarmıştır. Ayrıca ülkemizde dünya ekonomik krizinin etkilerinin görülmeye başlandığı 2008 yılında 377 milyon 292 bin TL kâr elde ederken ekonomik küçülme yaşadığımız 2009 yılında kârını 230 milyon TL'de gerçekleştirme başarısını göstermiştir. Posta sektörü teknolojik gelişmelerden önemli ölçüde etkilenmektedir. Genel kanı artık İnternet’in yaygınlaştığı bir dünyada posta işlerinin düşeceği yönündedir. Aksine gelişen teknoloji posta hizmetlerini çeşitlendirmekte ve yaygınlaşmasını sağlamaktadır. Sektöre dair yapılan değerlendirmelerde İnternet ile ortaya çıkan e-ticaret uygulaması lojistik hizmetler kapsamında posta işlemlerini önemli bir noktaya taşıyacağı beklenmektedir. Böyle bir durumda PTT'nin önümüzdeki yıllarda karlılığında artış beklenmektedir. PTT'nin karlılığındaki artış yatırımlarına da yansımakta 2004-2011 yıllarında toplam yatırımları 617,5 milyon TL, 2012 yılı yatırım ödeneği de 140 milyon TL'dir.

Böylesine kazançlı ve kamu yararına çalışan bir teşkilatın özelleştirilmesinin önü açılmamalıdır.

Bu nedenle maddenin tasarı metninde çıkarılması gerekmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Bir sonraki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/751 Esas numaralı (SS 452) Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 21 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"Kuruluş

MADDE 21 - (1) Bu Kanunun 5 nci maddesinde belirtilen "Posta hizmetleri"ni evrensel posta hizmeti ilkelerine göre kaliteli, sürekli, tüm kullanıcılar için karşılanabilir bir ücretle, rekabetçi piyasa koşullarında etkililik, verimlilik ve karlılık ilkelerine göre; 6 ncı maddesinde belirtilen "Posta tekeli" hizmetlerini ise evrensel posta hizmeti ilkeleri bağlamında ekonomik ve sosyal gereklere uygun olarak etkililik, ekonomiklik ve verimlilik ilkeleri doğrultusunda yürütmek üzere Bakanlar Kurulu kararıyla PTT rumuzlu tüzel kişiliğe sahip Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü kurulur.

(2) PTT, Bu Kanun ve 8/6/1984 tarihli ve 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile saklı tutulan hususlar dışında özel hukuk hükümlerine tabidir. PTT, faaliyetlerini yürütmek üzere, bağlı ortaklık şeklinde anonim şirket kurabilir. Tekelinde olan hizmetler dışındaki faaliyetlerini bu şirketler eliyle yürütebilir.

(3) PTT'nin sermayesinin tamamı Hazineye aittir. Hazine Müsteşarlığının mülkiyet hakkı ile kâr payı hakkı saklı kalmak üzere ve kamunun pay sahipliğinden kaynaklanan bütün mali hakları Hazine Müsteşarlığında kalmak kaydıyla Hazine Müsteşarlığının PTT'deki pay sahipliğine dayanan oy, yönetim, temsil, denetim gibi hak ve yetkileri Bakanlık tarafından kullanılır. Bu hak ve yetkilerin kullanımına ilişkin her türlü mali ve hukuki sorumluluk Bakanlığa aittir.

(4) PTT, Bakanlık tarafından ana statünün hazırlanmasıyla faaliyete başlar.

(5) 16/7/1965 tarihli ve 697 sayılı Ulaştırma ve Haberleşme Hizmetlerinin Olağanüstü Hallerde ve Savaşta Ne Suretle Yürütüleceğine Dair Kanun ile sıkıyönetim ve seferberlik hallerinde posta hizmetlerinin yürütülmesine ilişkin özel kanunların hükümleri saklıdır. "

                                                                             Haluk Eyidoğan (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon okunan önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TÜLAY SELAMOĞLU (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Gümüş. (CHP sıralarından alkışlar)

HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) – Sayın Başkan, Sayın Bakanım, sayın milletvekilleri; Hükûmetin icraatlarını ben bu Mecliste büyük bir şaşkınlık, aslında biraz da ülkem adına utanarak izliyorum. Hükûmetin anlama yani idrak kapasitesi kuşkuludur. “Demokrasi” diyoruz, “Biz çoğunluğuz, demokrasi biziz.” diyorsunuz. “Demokrasi, azınlık olanın görüşleri ve çıkarları hesap edilmezse olmaz.” diyoruz, o zaman ulus devlete yönelik girişim ve yorumlar yapıyorsunuz. Biz ne diyoruz, siz ne anlıyorsunuz.

Açılım diyorsunuz, “Açılım var ama ne olduğu konuşulmaz, halktan gizlenir.” diyorsunuz. PKK’ya açılıyorsunuz, halka kapanıyorsunuz. “Türk devletinin geleceğini Türk halkından gizleyeceğiz.” diyorsunuz ve gerçekten de gizliyorsunuz. Ülkenin geleceğini başkalarıyla görüşüyorsunuz. Halk ve muhalefet, gideceğiniz hedefi PKK’dan ve yabancılardan öğreniyor. Türk milleti sizin sayenizde geleceği hakkında karar veremeyen bir millet olmuştur.

Bakın, işte bu tasarıda serbest piyasa ekonomisi diyorsunuz. Sadece devletin elinde olan tekel ve imtiyaz haklarını dahi özel sektöre devredebiliyorsunuz. Bu nasıl bir anlayıştır? Devlet mekanizması sizin döneminizde bozulmuş ve eşi olmayan, benzeri olmayan bir ucubeye dönüştürülmüştür. Serbest piyasayı size öneren gelişmiş ülkelerin yöneticileri eminim sizleri ibretle izlemektedirler.

Serbest piyasa, “Devlet malını sat, borcunu böyle öde.” demek değildir. Bunun da bir mantığı vardır. Serbest piyasa mantığı şöyle der: “Rekabet için eşit ve uygun şartları yarat ki verimlilik artsın, ekonomi dinamik olsun.”

Bakın, siz ne yapıyorsunuz bu yasa tasarısında: PTT’nin “T”si Türk TELEKOM olarak ayrıldıktan sonra, geriye kalan telgraf ve posta hizmetlerini yerine getiren PTT, anonim şirketi hâline getiriliyor. Bunu yaparken PTT’nin mevcut tekel alanı genişletiliyor. Bir yandan PTT’yi özel şirket hâline getiriyorsunuz, diğer yandan sahip olacağı tekel alanını genişletiyorsunuz. Tabii ki anlıyoruz, nihai hedefiniz PTT’yi satmaktır ama kısacası, bu iş böyle yapılmaz, hem özelleştirme ve hem de tekelleşme olmaz. Yapılan, Anayasa'ya aykırıdır arkadaşlar.

Anayasa'ya göre ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye göre, kamu hizmeti niteliği ağır basan tekel niteliğindeki mal ve hizmetlerin, kamu kuruluşları eliyle ve kamu hizmetlerine ilişkin usul ve esaslara göre yürütülmesi gerekir.

Hukukumuzda, yasayla kurulabilen tekellerin, devlet veya kamu hukukuna tabi kamu tüzel kişileri adına oluşturulması mutlak zorunluluktur. Özel hukukta gerçek veya tüzel kişiler lehine tekel oluşturulamaz olduğu, yasayla açıktır. Bu yüzden, Anayasa'nın 167’nci maddesinde, devlete, piyasalarda fiilî veya anlaşma sonucu doğacak tekelleşmeye ve kartelleşmeye engel olma yetkisi ve görevi verilmiştir.

Tekeller, kamu yararına konularda aynı maksatla oluşturulabilmekte ve iki yolla yürütülebilmektedir: Asıl yol, tekellerin kamu kuruluşlarınca işletilmesidir. İkinci yol, kamu tüzel kişileri adına oluşturulan tekele ilişkin imtiyaz hakkının, gerçek veya özel hukuk tüzel kişilerine sözleşmeyle devridir. Ancak, yasayla oluşturulacak posta tekelinin, Anayasa ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye göre, KİT eliyle veya tekel hakkını kullanacak kamu şirketinin kamu hukukuna tabi KİT şeklinde kurulması zorunluluktur. 21’inci maddede kurulmak istenen Posta Telgraf Anonim Şirketinin sermayesi kamunun olsa bile, herhangi bir özel şirket kişisi adına yasayla tekel oluşturulması Anayasa’nın 10’uncu maddesindeki yasa önündeki eşitlik ilkesi ile 47 ve 167’nci maddelerine açıkça aykırıdır; yaptığınız iş Anayasa’ya aykırıdır ve Anayasa Mahkemesinden dönmelidir.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Gümüş.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını da arayacağım.

Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 21.48

 

 


YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 21.57

BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM

KÂTİP ÜYELER : Tanju ÖZCAN (Bolu), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 101’inci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

Tasarının 21’inci maddesi üzerinde verilen Balıkesir Milletvekili Haluk Ahmet Gümüş ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

452 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Hükûmet? Burada.

Komisyon? Burada.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 452 Sıra Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 21. Maddesinin 2 ve 3'üncü fıkralarının madde metninden çıkarılmasını, 1'inci fıkrasının ise aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        D. Ali Torlak (İstanbul) ve arkadaşları

(1) Bu Kanun ile Tarafsız bir kamu tüzel kişiliğine sahip Posta ve Telgraf Teşkilatı kurulmuştur. Kısa adı PTT'dir. Merkezi Ankara'dadır.

Bu Kanundaki özel hükümler ile düzenlenen hususlar dışında kalan konularda PTT hakkında 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname kapsamında kamu iktisadi kuruluşlarına uygulanan genel hükümler uygulanır.

Posta ve Telgraf Teşkilatı Kurumu Hükümet ile ilişkilerini Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı aracılığıyla yürütür.

BAŞKAN – Komisyon okunan önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ OYA ERONAT (Diyarbakır) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

OKTAY VURAL (İzmir) – Erkan Akçay.

BAŞKAN – Sayın Erkan Akçay, Manisa Milletvekili.

Buyurun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 452 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 22’nci maddesi üzerine verdiğimiz önerge hakkında söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Tasarının 22’nci maddesi PTT’nin faaliyet konuları ve niteliklerini düzenlemektedir. Bu madde için verdiğimiz önergeyle eklenen (6)’ncı fıkrada posta dağıtıcılarının resmî idareler, belediyeler ve ortaklıklar tarafından verilen toplu taşıma araçlarından ücretsiz faydalanması konusu düzenlenmektedir. Bu düzenlemeyle, ülkemizin en önemli kamu hizmetlerinden birisi olan posta hizmetlerini yerine getirenlerin mağduriyetlerinin önüne geçilmesi amaçlanmaktadır çünkü Posta çalışanları günün çalışma saatlerinin çok büyük bir kısmını bu araçlarda geçirmektedir.

Değerli milletvekilleri, yüz yetmiş üç yıldır Türk milletine başarıyla ve gururla hizmet eden PTT, bankacılık ve kargo hizmetleriyle birlikte vatandaşa yaklaşık 170 çeşit hizmet vermektedir. PTT çalışanları bu hizmetleri canla başla çalışarak yerine getirmektedir.

Ülkemize yakın nüfusa sahip ülkelerde PTT hizmetleri bizdekinin yaklaşık 6 katı personel ile yerine getirilmektedir. Bu duruma rağmen PTT personeli kurumlarını ülkemizin en verimli kurumlarından birisi hâline getirmiştir. Ancak AKP’nin kara sevdaya dönüşen özelleştirme düşkünlüğü PTT’nin de üstüne bir karabasan gibi çökmüştür. AKP’nin özelleştirme uygulamaları, onun anlayışının ekonomik yansımasının bir aracıdır.

AKP, Türk milletinin alın teriyle ayağa kaldırıp ülkemizin yüz akı hâline getirdiği kurumları âdeta tarumar etmektedir. 2003-2012 arasında özelleştirme geliri 38 milyar doları bulmuştur. “Babalar gibi satarım” ifadesiyle vücut bulan bu özelleştirme sevdası yeni bir mevzi peşindedir. Bugün görüştüğümüz kanun tasarısıyla Türkiye’nin en önemli kamu hizmetlerinden birini yerine getiren PTT’nin özelleştirilmesinin önü açılmaktadır.

Tasarının gerekçesinde, AKP’nin daha önceki özelleştirme uygulamalarında da duyduğumuz hizmetin iyileştirilmesi, serbestleştirilmesi” gibi ifadelere yer verilmektedir.

Sayın Ulaştırma Bakanı, bu anlayışı ekim 2011’de şu şekilde ifade etmiştir: “Yapacağımız iş PTT’nin özelleştirilmesi değil, PTT’nin tekel hakkının kademeli olarak kaldırılması” demiştir ve bu sözlerle bu iddiaları bertaraf etmeye çalışsa da anonim şirket olarak yapılandırmak PTT’yi özelleştirmenin ilk adımıdır.

Ülkemizde posta hizmetleri bir kamu hizmeti olarak değerlendirilmelidir. Dolayısıyla, PTT’nin hizmet alanını oluşturan faaliyetlerin de bu çerçevede bir tekel olarak değerlendirilmesi doğrudur. Sayın Bakan biraz evvel ifade ettiğim açıklamasında PTT’nin tekel konumundan rahatsızlığını dile getirmekte ancak bir taraftan da bu tasarıda şirkete dönüşmesine rağmen bu tekel durumunun devam ettiğini görüyoruz.

Fiiliyatta PTT’nin tekel konumu pul basımı ve tebligat ile sınırlı kalmaktadır. Üstelik tebligat hizmeti de personel sayısının yetersizliği nedeniyle taşeron firma çalışanlarına yaptırılmaktadır. PTT’nin diğer, bankacılık, havale, kargo, kurye gibi alanlarda yaptığı hizmetler ise hâlihazırda özel sektörle paralel olarak verilmektedir. Görüleceği üzere, PTT’nin herhangi bir tekel durumu, konumu da kalmamıştır.

Değerli milletvekilleri, Şubat 2013’te kayıtlı posta yani taahhütlü ve iadeli taahhütlü mektup, APS ve kargo dağıtımı hususu, konusunda hiçbir tecrübesi olmayan bazı şirketlere verilmiştir. Vatandaşlarımız devlet kurumu diyerek kayıtlı posta ve kargolarını PTT’ye vermişlerdir ancak posta dağıtımı konusunda hiçbir tecrübesi olmayan bu firmalar binlerce gönderiyi alıcısına ulaştıramamıştır. Bu dağıtım firmaları PTT’ye gönderileri iade ederek dağıtım işinden çekilmiş ya da el çektirilmiştir ancak bu süreçte vatandaşlar mağdur olmuş, PTT’nin imajı zedelenmiştir. Şubat 2013’ten sonra PTT’nin kârında yüzde 35’e varan oranda azalma meydana gelmiştir.

Bu düşüncelerle, önergemizi desteklemenizi bekler, hepinize saygılar sunarım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

21’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 21’inci madde kabul edilmiştir.

22’nci madde üzerinde dört önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 452 sıra sayılı Posta Hizmetleri Kanun Tasarısının 22 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "parasal posta hizmeti" ibaresinden sonra gelmek üzere "ödeme hizmeti sunma" ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

               Mahir Ünal                              Recep Özel                             Akif Çağatay Kılıç

           Kahramanmaraş                              Isparta                                         Samsun

                                Mustafa Gökhan Gülşen                      Ramazan Can

                                          Kastamonu                                    Kırıkkale

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(1/751) esas numaralı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısı’nın 22 nci maddesinin (1) ve (3) numaralı fıkralarındaki "esas sözleşmesinde" ibaresinin "ana statüsünde" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

             Haydar Akar                             İdris Yıldız                               Haluk Eyidoğan

                  Kocaeli                                      Ordu                                          İstanbul

                Sakine Öz                             Doğan Şafak                               Turgay Develi

                  Manisa                                     Niğde                                           Adana

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 452 Sıra Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 22. Maddesinin 1'inci fıkrasının sonunda yer alan "tebligat ve telgraf hizmetine ilişkin faaliyetler ile" ibaresinden sonra gelen "esas sözleşmesinde" ibaresinin "ana statüsünde" olarak değiştirilmesini, 3'üncü fıkrasının madde metninden çıkarılmasını ve aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

             D. Ali Torlak                           Ali Halaman                                 Zühal Topçu

                 İstanbul                                     Adana                                          Ankara

            Mehmet Günal                        Necati Özensoy                              Erkan Akçay

                  Antalya                                     Bursa                                           Manisa

“(5) PTT bünyesinde 657 sayılı kanuna ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (II) sayılı cetvele tabi olarak çalışanlar ile PTT'de idari hizmet sözleşmesi ile istihdam edilenlerden; şehir içinde postayı yerinde kabul eden ve dağıtımını yapanlar resmi idareler, belediyeler ve ortaklıklar tarafından alınan yolculuk ücretlerini ve bu ücretlere zammolunan vergi ve resimleri vermekten muaftırlar. PTT'nin kendi taşıtları da özel idare ve belediyelerce alınan resimlerden muaftır.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

452 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 22. Maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

             İdris Baluken                     Sırrı Süreyya Önder                          Pervin Buldan

                  Bingöl                                    İstanbul                                           Iğdır

                                    Nursel Aydoğan                               Altan Tan

                                        Diyarbakır                                   Diyarbakır

BAŞKAN – Son okunan önergeye katılıyor musunuz Sayın Komisyon?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ OYA ERONAT (Diyarbakır) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kurulan PTT anonim şirketi KİK iken devletten aldığı "Bankacılık kanununa tabi olmaksızın bankalara destek hizmeti vermek" ayrıcalığını şirket olduktan sonra kullanılabilecek bu durum o şirketin ilerideki sahiplerinin bankacılık sektörünün tamamına hükmetmesini ve yönlendirmesini sağlayacaktır.

Bu nedenle maddenin tasarı metninde çıkarılması gerekmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Bir sonraki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 452 Sıra Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 22. Maddesinin 1'inci fıkrasının sonunda yer alan "tebligat ve telgraf hizmetine ilişkin faaliyetler ile" ibaresinden sonra gelen "esas sözleşmesinde" ibaresinin "ana statüsünde" olarak değiştirilmesini, 3'üncü fıkrasının madde metninden çıkarılmasını ve aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                          Erkan Akçay (Manisa) ve arkadaşları

“(5) PTT bünyesinde 657 sayılı kanuna ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (II) sayılı cetvele tabi olarak çalışanlar ile PTT'de idari hizmet sözleşmesi ile istihdam edilenlerden; şehir içinde postayı yerinde kabul eden ve dağıtımını yapanlar resmi idareler, belediyeler ve ortaklıklar tarafından alınan yolculuk ücretlerini ve bu ücretlere zammolunan vergi ve resimleri vermekten muaftırlar. PTT'nin kendi taşıtları da özel idare ve belediyelerce alınan resimlerden muaftır.”

BAŞKAN – Komisyon, okunan önergeye katılıyor musunuz?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ OYA ERONAT (Diyarbakır) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Vural, kim konuşacak?

OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Teklif ile tasarının 31'inci maddesinin (1)'inci fıkrası ile yürürlükten kaldırılan 5584 sayılı Posta Kanunu'nun 13'üncü maddesinde yer alan, posta dağıtıcılarının, resmi idareler, belediyeler ve ortaklıklar tarafından verilen toplu taşıma araçlarından ücretsiz faydalanması hükmünün yürürlüğüne devam edilmesi ve posta dağıtanların yaz, kış, yağmur, çamur, sıcak demeden, bayramlarda ve resmi tatillerde ülkemizin en önemli kamu hizmetlerinden olan posta hizmetlerini ifa edenlerin mağduriyetlerinin önüne geçilmesi amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Bir sonraki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/751 Esas numaralı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 22 nci maddesinin (1) ve (3) numaralı fıkralarındaki "esas sözleşmesinde" ibaresinin "ana statüsünde" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                      Turgay Develi (Adana) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ OYA ERONAT (Diyarbakır) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; PTT devasa ve çok tarihî bir kurum. Türkiye Cumhuriyeti’nin çok temel kurumlarından birisi ancak zaman içerisinde PTT ne kadar atılım yapmaya çalışmış olsa da birtakım çağdaş gelişmelerin, teknolojinin gerisinde kalmış olan bir kurum. Fedakâr personeli var fakat yönetim yanlışlıkları PTT’nin temel birtakım hizmetlerinin aksamasına neden olmaktadır.

Başımdan geçen iki olayı size anlatacağım.

Birincisi: İstanbul’dan bana bir yakınım bir evrak gönderdi, bu evrak bana tam on yedi günde ulaştı; İstanbul’dan Ankara’ya Türkiye Büyük Millet Meclisine PTT bunu tam on yedinci günde teslim etti.

İkincisi: Yine, bir bankanın bana gönderdiği aylık normal ekstre yine, iki haftayı aşkın bir zamanda bana ulaştı. Bunu, o zaman Sayın Genel Müdüre ilettim ama hiçbir sonuç çıkmadı. Bu hizmetlerde o günden bugüne bir iyileşme olmuş mudur bilemiyorum. İnşallah olmuştur, olmasını temenni ederim.

Şimdi, bu maddede PTT’nin görev alanı genişliyor. Tasarı, posta tekelini PTT AŞ’ye veriyor ve bu tekel alanını genişletme yönünde de Ulaştırma Bakanlığına yetki verici düzenlemeler yapıyor yani PTT Ulaştırma Bakanlığının görev vermesi hâlinde çok daha fazla bir alanı, hizmet alanını tekeline alacak. Bu tekelin özel hukuk hükümlerine tabi bir şirkete verilmesinin Anayasa’ya aykırılığını dün burada konuşmamda açıkladım. Ancak, burada bir adım daha atılıyor. Bizim önergemizden sonra iktidar partisinin önergesi okunacak, PTT ödeme hizmeti sağlayıcısı olma konusunda da bir yetki almak istiyor, tasarıda yok. Bir adım daha ileri gidiyor, bütün para havalelerini yapabilecek, bankalara destek hizmeti verebilecek. Bunları yaparken Bankacılık Kanunu’nun denetim hükümlerinden muaf olacak; yetmiyor “Ben bir de ödeme hizmeti sağlayıcısı olayım.” diyor. Neden? Başbakanlıkta bir kanun tasarısı taslağı hazırlanmış, o tasarı taslağında PTT’ye böyle bir yetki verilmesi öngörülmüş. Değerli milletvekilleri, bir tasarı taslağına bir şey konuldu diye yasama organı, Türkiye Büyük Millet Meclisi kanun yapmaz, yapamaz. Bu, yasama organına, Türkiye Büyük Millet Meclisine saygısızlıktır. İktidar partisi önergesinin imza sahiplerinin bu bilgiye ne kadar sahip olduklarını bilemiyorum.

PTT’ye çağrım şudur: Gel, önce temel hizmetlerini yap, şu mektupları zamanında sahiplerine ulaştır. “Kargo şirketlerinin önünü açalım.” derken vatandaş mektuplarını PTT’ye vermekten vazgeçmesin. “PTT temel hizmetlerinden geri kalsın da kargo şirketleri daha iyi çalışsın piyasada.” şeklinde bir anlayış var PTT’de. Bu anlayışı reddediyorum. İktidar partisinin PTT’ye vermek istediği bu yetkiyi de doğru bulmadığımızı ifade ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Hamzaçebi.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Bir sonraki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 452 Sıra Sayılı Posta Hizmetleri Kanun Tasarısının 22 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "parasal posta hizmeti" ibaresinden sonra gelmek üzere "ödeme hizmeti sunma" ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                            Mahir Ünal (Kahramanmaraş) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ OYA ERONAT (Diyarbakır) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılıyoruz.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

PTT'nin hâlihazırda sürdürmekte olduğu ödeme hizmeti ve tahsilât işlemlerine devam edebilmesi, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından hazırlanarak Başbakanlığa sunulan "Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısı Taslağının" "Ödeme hizmeti sağlayıcısı" başlıklı 13 üncü maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendine göre ayrı bir kanun ile ödeme hizmeti sunma konusunda yetkilendirilmesi koşuluna bağlandığından bu önerge hazırlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 22’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 22’nci madde kabul edilmiştir.

23’üncü madde üzerinde aynı mahiyette iki önerge vardır. Önergeleri okutacağım ve birlikte işleme alacağım. Talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.

Şimdi, aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/751 Esas numaralı (SS 452) Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 23 ncü maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

             Haydar Akar                             İdris Yıldız                               Haluk Eyidoğan

                  Kocaeli                                      Ordu                                          İstanbul

                                       Sakine Öz                                Doğan Şafak

                                         Manisa                                        Niğde

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 452 Sıra Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 23. Maddesinin 1’ inci fıkrasının "a" bendinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

             D. Ali Torlak                           Ali Halaman                                 Zühal Topcu

                 İstanbul                                     Adana                                          Ankara

            Mehmet Günal                        Özcan Yeniçeri                            Necati Özensoy

                  Antalya                                    Ankara                                          Bursa

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ OYA ERONAT (Diyarbakır) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Özcan Yeniçeri, Ankara…

OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe...

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarı maddesinin "a" bendinde yer alan "Genel Kurul" a 24, 25 ve 26'ncı maddelerinde Yönetim Kurulunu ibra, Yönetim Kurulunu ve Genel Müdürü atama yetkisi verilirken, Genel Kurulun nasıl ve kimlerden oluşacağı hakkında hiçbir bilgi bulunmamaktadır.

Diğer taraftan Kamu İktisadi Teşebbüslerine haiz özerk ve tarafsız bir kurum olarak teşkilatlanması gerektiği düşünüldüğünden 23'üncü maddenin 1’ inci fıkrasının "a" bendinin madde metninden çıkarılması gerekmektedir.

BAŞKAN – Sayın Turgay Develi, Adana.

Buyurun Sayın Develi. (CHP sıralarından alkışlar)

TURGAY DEVELİ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ verilen görevi yerine getiriyor. Biz ne söylersek söyleyelim, duymayacaklar, görmeyecekler ve konuşmayacaklar; bu tasarıyı yasalaştıracaklar. İşçiler meydanlarda, bugün HABER-SEN üyesi işçiler KESK’e bağlı, KAMU-SEN’e bağlı işçiler “PTT halkındır, satılamaz.” diye sokaklarda yürüyorlar, barikatları aşıyorlar ama işçileri de dinlemiyorsunuz. İşçileri köleleştirerek, taşeronlaştırarak, küresel sermayeye hizmet eden taşeron parti olarak Türkiye Cumhuriyeti’ni de taşeronlaştırıyorsunuz. Bu günlerin sonu gelecek.

Şimdi burada Adana’yla ilgili çok önemli bir konuyu Sayın Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar buradayken dile getirmek istiyorum: Adana’da şehir stadyumunun dört bir tarafına ancak diktatörlüklerde görülebilecek bir şekilde TOKİ tarafından yapılacak stadyumun duyurusunu astılar. Bir tarafta Sayın Başbakanın fotoğrafı, bir tarafta Spor Bakanının fotoğrafı, bir tarafta Sayın Şehircilik Bakanının fotoğrafı. Zannedersiniz ki AK PARTİ Adana’ya ulufe dağıtıyor. Hâlbuki, yapılan çok basit, kârlı bir işlem. Adana’nın en iyi yerinde bulunan, Adana’nın en değerli yerinde bulunan 5 Ocak Stadyumu’nun karşılığında TOKİ bir stadyum yapacak ama protokole göre karşılığında aldığı stadyum yeri yapılacak stadyumun 2 katı değerinde ve şehir merkezinde, apartmanların yoğun olduğu bir merkezde, kent yaşamının yoğun olduğu bir merkezde, sıfır yeşil alanlı, kütle yoğunluklu imar verilerek, belediyenin itirazına rağmen, TOKİ orada çok ciddi bir şehircilik cinayeti işlemek için Ankara’dan imar planı yaptı. Buna itiraz ediyoruz, buna isyan ediyoruz Adanalılar olarak ama AK PARTİ’nin bakanları, milletvekilleri ve Sayın Başbakan bunu duymuyor. Buradan huzurunuzda, Adana’dan seçilen hemşehrilerimiz, AK PARTİ’li milletvekillerine de sesleniyorum: Bu cinayete ortak olmayın; Sayın Bakana, Sayın Başbakana uyarıda bulunun. Adana’nın yeşil alanlarının, Adana’nın oksijen alabileceği tek alan olan şehir stadyumunun yerinin kütle yoğunluklu AVM iş merkezine çevrilmesine izin vermeyin. Yazıktır, günahtır! Adana’nın kaynakları kıt. Sizin iktidarınız döneminde Adana ekonomik büyüklükte 4’üncü sıradan 51’inci sıraya geriledi. Geri ödenmeyen kredi kartlarının listesinde Adana 2’nci sırada. Adana Türkiye’deki işsizlikte 1’inci sırada. Yapmayın, etmeyin, Adana’ya bir darbe daha vurmayın. Bu AVM merkezi yapıldığı zaman Adana’daki bütün esnaf yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacak. Adana oksijensiz kalacak. Fotoğraflarınızı asarak, diktatörler gibi, şehir stadyumunda, sanki iyi bir şey yapıyormuşsunuz gibi reklam yaparak bunu Adanalılara yutturamayacaksınız.

İkinci bir olay daha var: Adana’da Çukurova bölgesinde erkenci buğday hasadı başladı, mevsim normallerinin önüne çekildi. Kilo başına yapılan 6,75 kuruş masraf karşılığında Adana çiftçisi şimdi 7,5-8 lira kilo başına ücret bekliyor. Bunu bir an önce açıklayın. Eğer bugün yarın açıklanmazsa Çukurova çiftçisi, ÇKS’ye kayıtlı 38 bin çiftçi, yüz binlerce aile tefecinin eline düşecek. Tefecilerin kazanmasını istemiyorsanız, Adanalıların kazanmasını istiyorsanız bir an önce buğday taban fiyatının açıklanması gerekiyor.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.(CHP Sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Develi.

Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

23’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 23’üncü madde kabul edilmiştir.

24’üncü madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 452 Sıra Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 24. Maddesine aşağıdaki fıkranın 1. fıkra olarak eklenmesini arz ve teklif ederiz.

        S. Nevzat Korkmaz                      D. Ali Torlak                                Ali Halaman

                  Isparta                                    İstanbul                                          Adana

           Necati Özensoy                         Zühal Topcu                               Mehmet Günal

                   Bursa                                      Ankara                                         Antalya

“(1) Genel Kurul, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanının veya görevlendireceği bir yetkilinin başkanlığında;

a) Sayıştay Başkanlığı, Milli Savunma Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı, Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü tarafından görevlendirilecek birer temsilciden,

b) Genel Müdür, Genel Müdür Yardımcıları,

c) En fazla üyeye sahip ilk üç kamu görevlileri sendikası konfederasyonları tarafından üye sayılarına orantılı olarak belirlenen 9 temsilciden oluşur.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/751 Esas numaralı (SS 452) Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısı'nın 24'üncü Maddesinin tasarı metninden çıkartılmasını arz ve talep ederiz.

             Haydar Akar                             İdris Yıldız                               Haluk Eyidoğan

                  Kocaeli                                      Ordu                                          İstanbul

                Sakine Öz                              Ali Serindağ                                 Doğan Şafak

                  Manisa                                  Gaziantep                                        Niğde

BAŞKAN – Komisyon son önergeye katılıyor musunuz?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ OYA ERONAT (Diyarbakır) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Serindağ, Gaziantep.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. 452 sıra sayılı Tasarı’nın 24’üncü maddesiyle ilgili verilen bir önerge üzerine söz almış bulunuyorum.

Sayın milletvekilleri, PTT tarihî geçmişi çok eskilere dayanan bir kurumdur, yüz yetmiş üç yıllık bir kurumdur ve geçmişte de çok önemli hizmetler görmüştür. Bilhassa Kurtuluş Savaşı’nda PTT’nin yaptığı hizmeti bizim unutmamız mümkün değildir. O nedenle PTT’yle ilgili düzenlemeler yapılırken bu tarihî geçmişine uygun ve geçmişte yaptığı görevlere uygun düzenlemelerin yapılması lazım.

Siz ne yapıyorsunuz? PTT’yi bir anonim şirkete dönüştürüyorsunuz. Anonim şirkete dönüştürürken de Anayasa’ya bazı aykırılıklar getiriyorsunuz. Ne yapıyorsunuz? Kanunla PTT’nin kullanacağı tekel yetkisi veriyorsunuz PTT’ye. Oysa getirilen  bu tasarıyla bir anonim şirkete  dönüştürülüyor yani özel hukuk tüzel kişisi oluyor. Siz, özel hukuk tüzel kişisine tekel yetkisi veremezsiniz. Bunu telafi etmek için ne yapıyorsunuz? Bunu telafi etmek için devreye başka bir kurumu sokuyorsunuz. Hangi kurumu sokuyorsunuz? Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunu devreye sokuyorsunuz. Bunun sebebi nedir? Bunun sebebi, PTT’yi özelleştirme altyapısını hazırlamaktır.

Bugüne kadar biz çok söyledik -özelleştirmeye karşı değiliz ama- özelleştirmeyle ilgili yapılan düzenlemede yeni teknoloji gelmeli, istihdam artmalı, verimlilik artmalı; bunların hiçbirini getirmiyorsunuz, geçmişte bunu gördük. “ORÜS” diye bir müessese vardı. Var mı? Yerinde yeller esiyor. Eski Orman Genel Müdürü burada, bilir onu. Peki, nerede? Onun yerinde yeller esiyor. Ne oldu? Özelleşti, bitti. İşte, biz bu tür özelleştirmeye karşıyız. Siz ne yapıyorsunuz? Bazı şeyleri gizlemeye çalışıyorsunuz demin de söylediğim gibi. Başka nerede yapıyorsunuz? Aynen, Akçakale’de olduğu gibi.

Değerli arkadaşlarım, şimdi sizin dikkatinize bir konuyu getireceğim: Geçen hafta perşembe günü 2 Mayısta Akçakale Hudut Kapısı’nda, kara hudut kapısında vahim bir olay oldu, belki pek çoğunuzun haberi yoktur, pek çoğunuzun belki haberi olmamıştır; basın bunun üzerinde maalesef durmadı, Hükûmet sanki orada böyle bir olay meydana gelmemiş gibi sessizlikle geçiştirdi, âdeta görmezlikten gelindi, unutturulmak istendi. Ben bilgilerinizi kısaca tazelemek istiyorum. O gün ne oldu biliyor musunuz? Sizin desteklediğiniz, silahlandırdığınız, her türlü lojistik desteği verdiğiniz, o “Suriye muhalifleri” dediğiniz gruplar bizim kara hudut kapımıza saldırdılar, 1 polisimizi şehit ettiler, 3 polisimizi yaraladılar, 4 askerimizi yaraladılar, sivil vatandaşlarımızı yaraladılar, bayrağımızı yaktılar. Hiçbirinizin sesi çıkmadı. Sayın Bakan ben bunu çok ayıplıyorum. Bu, Türkiye’nin egemenlik hakkına bir müdahaledir. Kimse bundan söz etmedi. Hükûmetiniz bunun üzerinde yeteri kadar durmadı. Bunu ayıplıyorum, bunu ayıplıyorum!

Sizin politikanız iflas etti. Sizin Sayın Genel Başkanınız, Sayın Başbakan, Kızılcahamam’da Suriye’yle ilgili olarak esip gürlerken İsrail jetleri Suriye’yi bombalıyordu. Buna vicdanınız nasıl elverir? Sayın Başbakan, âdeta Haçlı ordularını Suriye’ye müdahale etmeye çağırıyor. Siz bunu içinize sindirebiliyor musunuz?

Bakın, Kerry ve Lavrov bile bir mutabakat metni hazırladılar. Ne diyorlar? “Aşırılıkların güç kazanmasına engel olunmalıdır.” diyor. Sizin orada da politikanız iflas etti. Amerika’dan bile artık ayrılmak durumunda kaldınız. Daha doğrusu, Amerika sizin görüşlerinize artık itibar etmez duruma geldi.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Önergede ne vardı Sayın Valim?

ALİ SERİNDAĞ (Devamla) – Artık itibar etmez duruma geldi. Siz şimdi, Türkiye’yi nereye götürmek istiyorsunuz? Siz Türkiye’yi ateş çemberinin içine atıyorsunuz, Türkiye’yi Orta Doğu bataklığına atıyorsunuz. Türkiye’yi hiç de hak etmediği bir yere götürüyorsunuz.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Türkiye’yi hak ettiği yere götürüyoruz.

ALİ SERİNDAĞ (Devamla) – Türkiye’yi bugüne kadar Orta Doğu’nun en büyük gücü olmaktan çıkarıyorsunuz, Türkiye’yi şamar oğlanına döndürüyorsunuz. Buna hakkınız yok. Ne oldu? Orada sizin beslediğiniz bir grup geliyor, bizim egemenlik hakkımıza müdahale ediyor ve polisimizi şehit ediyor sizin sesiniz çıkmıyor. Sizi ayıplıyorum!

Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

RECEP ÖZEL (Isparta) – Kimseyi ayıplama gibi bir hakkın yok senin. Biz de seni ayıplıyoruz.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Serindağ.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Bir sonraki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 452 Sıra Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 24. Maddesine aşağıdaki fıkranın 1. fıkra olarak eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                  S. Nevzat Korkmaz (Isparta) ve arkadaşları

“(1) Genel Kurul, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanının veya görevlendireceği bir yetkilinin başkanlığında;

a) Sayıştay Başkanlığı, Milli Savunma Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı, Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü tarafından görevlendirilecek birer temsilciden,

b) Genel Müdür, Genel Müdür Yardımcıları,

c) En fazla üyeye sahip ilk üç kamu görevlileri sendikası konfederasyonları tarafından üye sayılarına orantılı olarak belirlenen 9 temsilciden oluşur.”

BAŞKAN – Okunan önergeye katılıyor musunuz Komisyon?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ OYA ERONAT (Diyarbakır) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz. 

BAŞKAN – Sayın Vural, gerekçeyi mi okutalım?

OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: 

Gerekçe:

Değişiklik istenen tasarı metninde sadece PTT Genel Kurulu ismen belirtilmiş, genel kurulun nasıl teşekkül ettirileceğine, hangi usul ve esaslar dâhilinde görev yapacağına dair bir hüküm madde metninde yer almamıştır. Tasarı metninde belirtilen hususlara yer verilmemesi önemli bir eksikliktir. Teklif ile bu eksikliğin giderilerek oluşabilecek bir hukuki boşluğun giderilmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

24’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 24’üncü madde kabul edilmiştir.

25’inci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 452 Sıra Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 25. Maddesinin 1'inci fıkrasının 1'inci paragrafı ile 3'üncü fıkrasının 2’nci paragrafının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini, 6’ncı fıkranın madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

             D. Ali Torlak                           Ali Halaman                                 Zühal Topcu

                 İstanbul                                     Adana                                          Ankara

                                      Necati Özensoy                          Mehmet Günal

                                              Bursa                                        Antalya

“(1) Yönetim Kurulu, Genel Müdür dahil yedi üyeden oluşur. Üç üye Bakanın, bir üye Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın teklif ettiği adaylar arasından, birer üye de en çok üyeye sahip üç kamu görevlileri sendikalarının teklif ettiği 3'er aday arasından Genel Kurul tarafından atanır.”

“(3) Yönetim Kurulu 233 sayılı KHK ve PTT'nin ana statüsünde yer alan yetkiler ile Genel Kurul tarafından verilen yetkilerin yanı sıra aşağıdaki yetkileri kullanır ve görevleri yerine getirir.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/751 Esas numaralı (SS 452) Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 25 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"Yönetim Kurulu

MADDE 25- (1) Yönetim kurulu bir başkan ve beş üyeden oluşur. Genel müdür yönetim kurulu başkanıdır ve Bakanın teklifi üzerine ortak karar ile atanır. Yönetim kurulu üyelerinden ikisi Bakanın, biri Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın, ikisi ise kuruluş genel müdür yardımcıları arasından Bakanın teklifi üzerine ortak kararla atanır.

(2) Yönetim Kurulu üyeliklerine atanacakların 14/71965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa göre Devlet memurluğuna atanabilme genel şartlarına sahip, yükseköğrenim yapmış ve PTT'nin faaliyet alanı ile ilgili idari ve mesleki uzmanlığa sahip olmaları şarttır. Ancak, Bakanın teklifi üzerine atanan üyelerden birinde idari ve mesleki uzmanlığa sahip olma şartı aranmaz. Yönetim kurulu üyelerinin görev süresi üç yıldır. Görev süresi sona erenler tekrar atanabilir.

(3) Yönetim Kurulu karar organı olup, PTT'yi idare, ilzam ve idari ve adli merciler nezdinde temsil eder ve PTT'nin temsil ve idaresinden Bakana karşı sorumludur. Yönetim Kurulu 233 sayılı KHK ve Ana Statüsünde verilen yetkilerin yanı sıra aşağıdaki yetkileri kullanır ve görevleri yerine getirir.

a) İşyerlerinde kabul edilen gönderilerin kabul ve teslim şartları ile ödeme esaslarını belirlemek.

b) Sunulan tüm hizmetlerin ücretlerini ve ödeme esaslarını belirlemek.

c) Yurtiçinde ve yurtdışında lüzum göreceği yerde işyeri açılmasına, kapatılmasına ve faaliyet alanıyla ilgili uluslararası oluşumlara katılmaya karar vermek.

ç) Pul satıcılıkları ve acentelik hizmetlerinin karşılığında alınacak komisyon veya diğer ödemeleri belirlemek.

d) Posta pulları, posta kartları ile ilk ve özel gün zarfları bastırmaya ve satışa çıkarmaya karar vermek.

e) Faaliyet ve hizmet alanlarıyla ilgili Anonim Ortaklıklar kurulmasına, gerçek veya tüzel kişilerle sözleşmeler imzalanmasına ve postaların ayrım işlemleri için hizmet satın alınmasına karar vermek.

f) PTT'nin daha etkin ve verimli çalışması için personel ücreti ve diğer hususlarda performans kriter ve göstergeleri belirlemek.

g) PTT'nin stratejik planını, performans programını, bütçesini ve faaliyet raporunu hazırlamak ve kuruluş bütçesini Bakanlık ile Kalkınma Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığına sunmak.

ğ) Faaliyetlerin etkin, verimli ve ekonomik bir şekilde yürütülebilmesi için gerekli organizasyonu ve çalışma usullerini tespit etmek ve Genel Müdürlükçe hazırlanan yönetmelik ve yönergeleri onaylamak.

(4) Yönetim Kurulu sınırlarını açıkça belirlemek şartıyla yetkilerinden bir kısmını Genel Müdüre devredebilir. Ancak, yetki devri Yönetim Kurulunun sorumluluğunu ortadan kaldırmaz.

(5) PTT Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu üyelerinin görevleri sebebiyle işledikleri suçlardan dolayı yargılanmaları, Bakanın iznine bağlı olup, bu konuda 2/12/1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun hükümleri uygulanır. "

           Haluk Eyidoğan                         Haydar Akar                                  İdris Yıldız

                 İstanbul                                    Kocaeli                                           Ordu

           Namuk Havutça                           Sakine Öz                                  Doğan Şafak

                 Balıkesir                                   Manisa                                          Niğde

BAŞKAN – Son okunan önergeye katılıyor musunuz Komisyon?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ OYA ERONAT (Diyarbakır) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Namık Havukça, Balıkesir, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) -  Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 452 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 25’inci maddesinde değişiklik yapılmasını öngören önergemiz üzerinde söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, dün Türkiye Büyük Millet Meclisinde Bandırma Şeker Piliç mağduru işçiler vardı. Biz buradan, bu kürsüden bir yıl önce Balıkesir’de beyaz et sektöründe sorunlar olduğunu, eğer önlem alınmazsa iflasların kaçınılmaz olacağını ifade ettik. Ancak ne yazık ki sesimiz buradan yeterince duyulmadı ki bölgede, sektörde iflaslar art arda gelmeye başladı. Önce Şeker Piliçte iflas yaşandı, tam 1.200 işçi kardeşimiz ekmeğinden, aşından oldu. Bu insanlar şu anda işsiz durumda ve ne yazık ki eften püften gerekçelerle Çalışma ve İŞKUR’un mazeretleriyle işsizlik ödeneği bile alamamaktadırlar. Üniversitede okuyan çocuklarına ekmek getirememektedirler, harçlık verememektedirler. Ben, buradan Çalışma Bakanına ve Ekonomi Bakanına seslenmek istiyorum: Türkiye’de çok önemli bir istihdam yaratan ve Balıkesir olarak beyaz etin yüzde 25’ini üreten bir iliz ve bölgede 20 bin insan karnını bundan doyuruyor. Bu işçilerin ekmeğine, aşına eğer biraz saygınız varsa onlara, derhâl oraya müdahale ederek Hükûmetin gereken desteği acilen vermesi gerekiyor.

Değerli milletvekilleri, AKP döneminin en önemli klasiği belki de emek dünyasında yarattığı tahribattır. Bakın, siz iktidara geldiğinizde Türkiye'deki sendikalı işçi sayısı 2 milyon 650 bindi, bugün Türkiye'deki sendikalı işçi sayısı sadece 650 bin ve Türkiye'de yaşayan emek dünyasında “4/C, 4/B, sözleşmeli istihdam, taşeron istihdam” diye diye emek dünyasında tam bir emek köle cenneti yarattınız. Böyle bir Türkiye'de sosyal devletten, sosyal adaletten söz edilebilir mi? Belediyede çalışan, taşeronda çalışan işçi kardeşimiz asgari ücret alıyor ama asli kadroda bulunan onun iki katı maaş alıyor. Böyle bir adalet, adı “Adalet ve Kalkınma Partisi” olan bir siyasi partinin adalet anlayışıyla hangi ölçüde örtüşüyor? Böyle bir adalet dünyanın neresinde var?

Değerli milletvekilleri, eğer biraz vicdan varsa, biraz emeğe saygı varsa Türkiye'nin bu tablosu karşısında gerçekten adaletin gözlerinin kör olması lazım. Ne yazık ki şimdi de PTT yasasıyla getirmeye çalıştığınız tam tamına da bu. Yani, o fabrikalara baktığınızda dolar mı görüyor sizin gözleriniz? Yani böylesine mi iş adamları gözleri dönmüş bir şekilde saldırıyor?

Yine, işçiler ayakta, PTT çalışanları ayakta, sokaklarda ve bunu görüyorlar. Bakın, 27.317 sözleşmeli personeli, 789 işçiyi, 8.644 taşeron firma işçisini, toplam 37.819 çalışanı köle yapmak için gayret ediyorsunuz, bu tasarının amacı bu. Diğer yaptıklarınız gibi, iktidarda kaldığınız on bir yıl boyunca güvenceli iş kapsamındaki çalışan sayısını azaltacak pek çok kanunu Meclisten geçirdiniz. İlk iş olarak İş Kanunu’nu değiştiren AKP, esnek çalışma biçimlerini, iş mevzuatımızı aldı, iş güvencesi kapsamındaki iş yerlerini “30 ve daha fazla çalışanı bulunan iş yerleri” olarak değiştirerek çalışanların yüzde 90’ını iş güvencesi kapsamı dışında bıraktı. AKP kamudaki pek çok asıl görev kapsamındaki işleri, 4/B’li, 4/C’li, geçici personel, özel kanunlara göre sözleşmeli personel… Yani AKP döneminde gerçekten taşeronlaşma tam 5 kat artarak 1,5 milyona ulaştı. Türkiye artık, emek dünyasında taşeron şekilde yönetiliyor.

Bu rakamlar bizim uydurduğumuz rakamlar değil; işçi sendikalarının, ILO sözleşmelerinin ortaya koyduğu rakamlar. Burada, bu tasarıyla yapılmak istenen tam tamına da… Yine, bu çerçevede en ağır darbeyi emek dünyası ve çalışanları yiyecek. O nedenle, gelin, tasarının bu bölümünü bizim verdiğimiz önergeyle değiştirerek, kabul ederek bir nebze de olsa bu hataların, bu kusurların önüne geçelim diyorum ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Havutça.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...  Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 452 Sıra Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 25. Maddesinin 1'inci fıkrasının 1'inci paragrafı ile 3'üncü fıkrasının 2’nci paragrafının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini, 6’ncı fıkranın madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                          D. Ali Torlak (İstanbul) ve arkadaşları

“(1) Yönetim Kurulu, Genel Müdür dahil yedi üyeden oluşur. Üç üye Bakanın, bir üye Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın teklif ettiği adaylar arasından, birer üye de en çok üyeye sahip üç kamu görevlileri sendikalarının teklif ettiği 3'er aday arasından Genel Kurul tarafından atanır.”

“(3) Yönetim Kurulu 233 sayılı KHK ve PTT'nin ana statüsünde yer alan yetkiler ile Genel Kurul tarafından verilen yetkilerin yanı sıra aşağıdaki yetkileri kullanır ve görevleri yerine getirir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ OYA ERONAT (Diyarbakır) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılamıyoruz.

D. ALİ TORLAK (İstanbul) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

151 sayılı İLO Sözleşmesinin 7. maddesinde "kamu görevlileri ve kamu makamları arasında çalışma koşullarının görüşülmesine olanak veren yöntemlerin ve kamu görevlileri temsilcilerinin anılan koşulların belirlenmesine katılmalarını sağlayan başka her türlü yöntemin en geniş biçimde geliştirilmesi ve kullanılmasının teşviki için gerektiğinde ulusal koşullara uygun önlemler alınacaktır, şeklindeki düzenlemeye uygun yöntemlerle belirlenecektir"   hükmüne yer verilmiştir. "Yasalar, bu sözleşme ile öngörülen güvencelere zarar verici nitelikte olamaz veya zarar verici şekilde uygulanamaz."

Yine anılan sözleşmenin Örgütlenme Hakkının Korunması başlıklı 11. Maddesinde "Hakkında bu sözleşmenin yürürlükte bulunduğu Uluslararası Çalışma Örgütünün her üyesi, çalışanların ve işverenlerin örgütlenme hakkını serbestçe kullanmasını sağlamak amacıyla gerekli ve uygun bütün önlemleri almakla yükümlüdür." Hükümlerini taşımaktadır. Bütün bu uluslararası kurallar T.B.M.M tarafından çıkarılan kanunlarla da uygun bulunmuştur.

İç hukuk hâline gelen uluslararası sözleşmelerde açıkça işaret edildiği üzere; çalışanları temsil ve sorunlarını çözüm noktasında sendikaların çeşitli kurul ve kurumlarda temsilci bulundurması hukuken gereklilik arz etmektedir. Ayrıca PTT Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu üyelerinin görevleri sebebiyle işledikleri suçlardan dolayı yargılanmalarının, ilgili Bakanın iznine bağlı olması; 6102 sayılı Kanun’a aykırılık teşkil etmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

25’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

26’ncı madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 452 Sıra Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 26. Maddesinin 2 ve 3’üncü fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

             D. Ali Torlak                           Ali Halaman                                 Zühal Topcu

                 İstanbul                                     Adana                                          Ankara

                                     Necati Özensoy                    Mehmet Günal

                                            Bursa                                  Antalya

“(2) Genel Müdürlüğün teşkilat yapısı ve hizmet birimleri PTT ana statüsünde düzenlenir."

“(3) Genel Müdür, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı tarafından atanır.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/751 Esas numaralı (SS 452) Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 26 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"Genel Müdürlük

MADDE 26- (1) Genel Müdürlük; Genel Müdür Yardımcıları ve hizmet birimlerinden oluşur.

(2) Genel Müdürlüğün teşkilat yapısı ve hizmet birimleri Ana Statüsünde düzenlenir.

(3) Genel Müdür, Yönetim Kurulunun devredilemeyeceğini belirterek verdiği yetkiler hariç, sınırlarını açıkça belirlemek şartıyla, yetkilerinden bir kısmını astlarına devredebilir. Ancak, yetki devri Genel Müdürün sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. "

            İlhan Demiröz                          Haydar Akar                                  İdris Yıldız

                   Bursa                                     Kocaeli                                           Ordu

           Haluk Eyidoğan                           Sakine Öz                                  Doğan Şafak

                 İstanbul                                    Manisa                                          Niğde

                                                           Erdal Aksünger

                                                                    İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

 BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ OYA ERONAT (Diyarbakır) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN –  Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Erdal Aksünger.

BAŞKAN – Sayın Aksünger, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Millî Eğitim Bakanlığıyla ilgili çok önemli bir konuyu gündeme getirmek istiyorum. Bu arada, devlet gelir elde etsin diye özelleştirmeler yapıyorsunuz, paraları alıp çarçur ettiğinizin belgesi olan bir konuyu söylemek istiyorum: Şimdi, Türkiye’de 2004-2005 yılında her 8 derslik olan okula 1 tane bilişim sınıfı yapıldı. Bu bilişim sınıflarından bugün 32 bin tane var. FATİH Projesi çerçevesinde bu okullara bilişim sınıflarıyla ilgili öğretmen tayini yapmıyorsunuz, şimdi kurs açma kararı vermişsiniz. Bunlara ek ders olarak da, ücret olarak 800 TL de her birine ayda para verilecekmiş. Şimdi, arkadaşlar, 32 bin tane sınıfın bu devlete maliyeti sekiz yılda 5 milyar doların üzerinde bir rakamdır. Bugün eğer 77 tane üniversitede bilişim sınıfları açtıysanız, bilişim öğretmenliği ile ilgili formasyon dersleri vermeye başlayıp buralardan bilişim öğretmenleri mezun etmeye başlamışsınız ve bu öğretmen sayısı bugün 10 binin üzerinde ise bu çocuklarla ilgili herhangi bir düşünceniz yok, içerideki mevcut öğretmenlere kurs parası ödeyerek, aylık da 800 TL para vererek yeniden gerçek bir katliama imza atıyorsunuz. Neden? Bu sınıflar ne oldu biliyor musunuz? 32 bin tane sınıf, bunların hepsi İnternet kafe gibi kullanılmaya başlandı arkadaşlar ve bunların son üç yılda hiçbir işlevleri kalmadı. Bugün PTT’yi özelleştiriyorsunuz, özelleştireceksiniz; devletin kasasına para koymaya çalışıyorsunuz. Ne olacak bu sınıflar, bilişim sınıfları? Bu öğretmenlere ne olacak? 10 bin tane atanmayı bekleyen bilgi teknolojileri sınıf öğretmenleri var, bekliyorlar ki bir norm kadro açılsın diye. Son açılan 40 bin öğretmen atamasında 313 öğretmen atadınız bilişim sınıflarıyla ilgili. FATİH Projesi çerçevesinde işi değiştirdiniz bu sefer, bilgi teknolojileriyle ilgili öğretmenleri bundan sonraki süreçte ne yapacakları belli olmayan bir sürece götürdünüz. Çünkü 4+4+4 getirildiğinde bilişim dersleri 4’üncü ve 5’inci sınıflardan itibaren seçmeli hâle getirildi, ondan öncesinde kaldırıldı. Neyle çapraz yaptınız bu işi? Seçmeli olarak bilişim sınıflarını “Hazreti Muhammed’in Hayatı” ile “Kur'an-ı Kerim” dersleri ile seçmeli bir hâle getirdiniz. Ya, böyle bir ahlaki durum olabilir mi? Peki, 2004-2005 yılından itibaren 77 üniversitede bununla ilgili niye bölümler açtınız o zaman? Açtıysanız 32 bin tane bilişim sınıfını niye yaptınız? Niye 5 milyar dolar para harcadınız?

Hadi onları kenara bıraktık, hadi onlara diyelim ki, dedik ki: “Ya, bu hata oldu bir vesileyle.” Hatadan dönmek diye bir şey de erdemliktir. Beş yılda 3 tane Millî Eğitim Bakanı değişti. Bu yeni gelen Millî Eğitim Bakanıyla ilgili aslında bir sürü çevreden de çok olumlu tepkiler aldığını düşünüyorum arada bir ama baktım ki o da işi bilmiyor. Niye işi bilmiyor? Bu ek ders ücretleriyle birlikte ortaya koyduğunuz, eğiteceğiniz öğretmenlerin asli işi bu değil. Bir sürü insana bununla ilgili hedef gösterdiniz, “Size meslek kazandıracağız, geleceğin mesleği.” dediniz. Şu anda, mevcutta okullardaki bilişim teknolojileri öğretmenleri ne iş yapıyor biliyor musunuz? Teknik servis elemanlığı yapıyorlar hepsi. Dışarıda da 10 bin öğretmen bekliyor ama hâlâ mezun olan öğretmen kadroları geliyor çığ gibi.

MUSA ÇAM (İzmir) – Bakan geldi.

ERDAL AKSÜNGER (Devamla) – Sayın Bakan da gelmişken... Kendisi burada. Daha önce bu konuyu zaten kendisiyle de konuşmuştuk. Sayın Bakanım, bilişim teknolojileriyle ilgili yaptığınız bu yeni kurs meselesinin çok ciddi bir hata olduğunu söylüyorum. Dışarıda bekleyen bilgi teknolojileri öğretmenleriyle ilgili 10 bin çocuk kadro bekliyor. Buna rağmen içeride buna adam hazırlamaya çalışıyorsunuz. Bu çocukları niye yetiştirdiniz o zaman? 77 tane üniversitede hâlâ eğitim alıp mezun olan çocuklar var. Bunlar nerede bu mesleklerini icra edecekler? 5 milyar dolar da para harcandı, 32 bin tane sınıf oluşturuldu. Bu sınıflar ne hâlde biliyor musunuz? İnşallah bu söylediklerimizi pozitif muhalefet olarak algılarsınız, inşallah bununla ilgili bir çözüm üretirsiniz. Ya da bu çocukları mezun ettirmeyin artık. Çünkü nerede bu çocuklar öğretmenliğini icra edecekler? Bu 5 milyar doların hesabını kim verecek bundan sonra? Bu okulların hepsi ölecekler çünkü teknoloji kiralıktır, satılık değildir. Bunu herkesin aklına yazması lazım.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aksünger.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 452 Sıra Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 26. Maddesinin 2 ve 3’üncü fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                               D. Ali Torlak (İstanbul) ve arkadaşları

“(2) Genel Müdürlüğün teşkilat yapısı ve hizmet birimleri PTT ana statüsünde düzenlenir."

“(3) Genel Müdür, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı tarafından atanır.”

BAŞKAN –Komisyon önergeye katılıyor musunuz?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ OYA ERONAT (Diyarbakır) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe

PTT'nin teşkilat yapısı ve hizmet birimlerinin 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye göre düzenlenmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

26’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 26’ncı madde kabul edilmiştir.

27’nci madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 452 Sıra Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 27'nci maddesinin (1), (2), (3) ve (5) inci fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve talep ederiz.

             D. Ali Torlak                           Ali Halaman                                 Zühal Topcu

                 İstanbul                                     Adana                                          Ankara

                                        Mehmet Günal                         Necati Özensoy

                                             Antalya                                       Bursa

“(1) PTT Personeli, 657 sayılı kanun, 399 sayılı KHK ve bu kanun kapsamında çıkarılan ve sözleşmeli olarak çalıştırılmayı düzenleyen mevzuat hükümlerine göre istihdam edilir.”

“(2) "Kurum personelinin işe alınma, unvan, sayı, atama görevlendirme, eğitim, terfi, görevde yükselme, disiplin, izin, görevden alma, sözleşmeli olanların sözleşmelerinin yenilenmesi veya yenilenmemesine ilişkin hususlar bağlı bulundukları kanun hükümlerine göre, Bakanlar Kurulu kararı ile yürürlüğe konulan yönetmelikle düzenlenir. Kurum personelinin kariyer ve liyakat ölçülerine göre, görevde yükselmelerinde kadrolu personel ile sözleşmeli personel arasında farklılık yaratılamaz, bir ayrım yapılamaz.”

“(3) Sözleşmeli personelin aylık ücret, ikramiye ve diğer mali ve sosyal hakları ile sözleşme esasları Yönetim Kurulunca belirlenir. Ancak, avukat vekâlet ücreti hariç, aylık ücret, her türlü sosyal yardım, zam, tazminat, ödenek ve diğer adlar altında yapılan bütün ödemelerin aylık ortalaması, Yüksek Planlama Kurulunca PTT için tespit edilen üst sınırı aşamaz.

Kurum personelinin aylık ücret, ikramiye ve diğer mali ve sosyal hakları ile sözleşme esasları, Genel Müdürün teklifi ve Yönetim Kurulunun kararı ile belirlenir. Yönetim Kurulunca belirlenen; aylık ücret, Yüksek Planlama Kurulunca PTT için tespit edilecek üst sının aşamaz. Belirtilen hükümle ilgili toplu sözleşme hükümleri saklıdır”.

“(5) Sözleşmeli personel, sosyal güvenlikleri bakımından 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi hükümlerine tabidir. Bu personele, 399 sayılı Kanunun II sayılı cetvelinde istihdam edilenlere ilişkin usul ve esaslar çerçevesinde iş sonu tazminatı ödenir.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/751 Esas numaralı (SS 452) Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 27 nci maddesi madde başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"İstihdam şekilleri

MADDE 27- (1) PTT'de hizmetler memurlar, sözleşmeli personel ve işçiler eliyle yürütülür.

(2) PTT ve bağlı ortaklıklarında, sermayenin verimlilik, etkinlik, ekonomiklik ve kârlılığını doğrudan doğruya etkileyebilecek karar alma, alınan kararları uygulatma ve uygulamayı denetleme yetkisi verilmiş asli ve sürekli görevler genel idare esaslarına göre yürütülür. PTT ve bağlı ortaklıklarının genel idare esaslarına göre yürütülmesi gereken asli ve sürekli görevleri; genel müdür, genel müdür yardımcısı, rehberlik ve teftiş kurulu başkanı, daire başkanı, şube müdürü, müfettiş ve müfettiş yardımcıları ile memurlardır. Bunlar hakkında, bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde 22/1/1990 tarihli ve 399 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Personel Rejiminin Düzenlenmesi ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu uygulanır.

(3) (2) numaralı fıkra dışında kalan sözleşmeli personel, PTT ve bağlı ortaklıklarının genel idare esasları dışında yürüttükleri ilerde 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede belirtilen hukuki esaslar çerçevesinde aktedilecek sözleşme ile çalıştırılan ve işçi statüsünde olmayan personeldir. Bunlar işin niteliğine göre yılın veya günün belirli sürelerini kapsamak üzere kısmi zamanlı da istihdam edilebilir.

(4) Sözleşmeli statüde istihdam edilecek personele ait pozisyonların unvan ve sayıları Bakanlar Kurulu Kararı ile tespit edilir. Sözleşmeli personel ile akdedilecek sözleşmeler Devlet Personel Başkanlığınca hazırlanan yönetmelikte tespit edilen tip sözleşme çerçevesinde ve takvim yılı itibariyle yıllık olarak düzenlenir. Sözleşmeli personelin 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa göre Devlet memurluğuna atanabilme genel şartlarına sahip olmaları ve Kamu Personeli Seçme Sınavında başarılı olanlar arasından başarı sırasına göre atanmaları zorunludur. Sözleşmeli statüde istihdam edilecek personel, sosyal güvenlik hakları bakımından 5510 sayılı Kanunun 4 ncü maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendi hükümlerine tabidir. Sözleşmeli personel, Anayasada ve özel kanununda belirtilen hükümler uyarınca sendikalar ve üst kuruluşlar kurabilir ve bunlara üye olabilir.

(5) İşçiler, 22/05/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu hükümlerine tabidir. "

             Haydar Akar                             İdris Yıldız                               Haluk Eyidoğan

                  Kocaeli                                      Ordu                                          İstanbul

                Sakine Öz                               Musa Çam                                  Doğan Şafak

                  Manisa                                      İzmir                                            Niğde

                                                           Aykut Erdoğdu

                                                                 İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

452 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 27. Maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

             İdris Baluken                             Esat Canan                                 Pervin Buldan

                  Bingöl                                    Hakkâri                                           Iğdır

                                        Demir Çelik                               Altan Tan

                                              Muş                                     Diyarbakır

BAŞKAN – Sayın Komisyon, son okunan önergeye katılıyor musunuz?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ OYA ERONAT (Diyarbakır) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okuyun lütfen.

Gerekçe:

Madde’nin 1. Fıkrası ile tüm PTT personelinin idari hizmet sözleşmesi ile çalışması öngörüldüğünden, esnek ve kuralsız çalışmanın yaygınlaştırılmakta, iş güvencesi ortadan kaldırılmakta, personelin emekli olabilmesi güç şartlara bağlanmaktadır.

Bu nedenle maddenin tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Bir sonraki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/751 Esas numaralı (SS 452) Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 27 nci maddesi madde başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"İstihdam şekilleri

MADDE 27- (1) PTT'de hizmetler memurlar, sözleşmeli personel ve işçiler eliyle yürütülür.

(2) PTT ve bağlı ortaklıklarında, sermayenin verimlilik, etkinlik, ekonomiklik ve kârlılığını doğrudan doğruya etkileyebilecek karar alma, alınan kararları uygulatma ve uygulamayı denetleme yetkisi verilmiş asli ve sürekli görevler genel idare esaslarına göre yürütülür. PTT ve bağlı ortaklıklarının genel idare esaslarına göre yürütülmesi gereken asli ve sürekli görevleri; genel müdür, genel müdür yardımcısı, rehberlik ve teftiş kurulu başkanı, daire başkanı, şube müdürü, müfettiş ve müfettiş yardımcıları ile memurlardır. Bunlar hakkında, bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde 22/1/1990 tarihli ve 399 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Personel Rejiminin Düzenlenmesi ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu uygulanır.

(3) (2) numaralı fıkra dışında kalan sözleşmeli personel, PTT ve bağlı ortaklıklarının genel idare esasları dışında yürüttükleri ilerde 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede belirtilen hukuki esaslar çerçevesinde aktedilecek sözleşme ile çalıştırılan ve işçi statüsünde olmayan personeldir. Bunlar işin niteliğine göre yılın veya günün belirli sürelerini kapsamak üzere kısmi zamanlı da istihdam edilebilir.

(4) Sözleşmeli statüde istihdam edilecek personele ait pozisyonların unvan ve sayıları Bakanlar Kurulu Kararı ile tespit edilir. Sözleşmeli personel ile akdedilecek sözleşmeler Devlet Personel Başkanlığınca hazırlanan yönetmelikte tespit edilen tip sözleşme çerçevesinde ve takvim yılı itibariyle yıllık olarak düzenlenir. Sözleşmeli personelin 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa göre Devlet memurluğuna atanabilme genel şartlarına sahip olmaları ve Kamu Personeli Seçme Sınavında başarılı olanlar arasından başarı sırasına göre atanmaları zorunludur. Sözleşmeli statüde istihdam edilecek personel, sosyal güvenlik hakları bakımından 5510 sayılı Kanunun 4 ncü maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendi hükümlerine tabidir. Sözleşmeli personel, Anayasada ve özel kanununda belirtilen hükümler uyarınca sendikalar ve üst kuruluşlar kurabilir ve bunlara üye olabilir.

(5) İşçiler, 22/05/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu hükümlerine tabidir."

                                                                                     Aykut Erdoğdu (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ OYA ERONAT (Diyarbakır) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Katılmıyoruz.

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Aykut Erdoğdu…

BAŞKAN – Aykut Erdoğdu, İstanbul Milletvekili.

Buyurun Sayın Erdoğdu. (CHP sıralarından alkışlar)

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 452 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 27’nci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım.

Maşallah, kanun devam ederken metro istasyonu gibi, bakanlar gelip gelip gidiyorlar. Hepsi de yani beş dakika oturan, üç dakika oturan… Anlayamıyorum Ulaştırma Bakanlığıyla alakalı bu kadar önemli bir konuda Ulaştırma Bakanımızın daha önemli ne işi var ki Millî Eğitim Bakanımız buraya geliyor?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ OYA ERONAT (Diyarbakır) – Hasta…

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Hasta mı? Geçmiş olsun efendim o zaman.

Vallahi, şimdi, tabii, biz de, gelen bakanlara göre… Geçmiş olsun diyorum ama sonuçta eğer hastaysa kanunu erteleyebilirdik ama biz, tabii, yetişmeye çalıştığımız için, o insani durumu anlıyorum ama gereği de… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Efendim, laf atmanın da bir kalitesi vardır, rica ediyorum. Bir şey söylemedim. Devam edeyim ben.

Şimdi, biraz önce burada Sayın Ali Babacan oturuyordu. Bu madde de personelle ilgili. Değerli arkadaşlar, kamu iktisadi teşebbüsleri sermayesi hazineye aittir ve hazine yönetir. Kamu iktisadi teşebbüslerindeki personele de son dönemde ne yazık ki zulüm, hazine eliyle yapılmaktadır. Sayın Ali Babacan’ın bilmesi gereken bu. Bir kamu finansmanı kararnamesi var. Bu kamu finansmanı kararnamesi de diyor ki: “Ayrılan personelin yüzde 10’u kadar işe alabilirsiniz.” Mesela, 150 kişi işten ayrılıyor, 15 kişi almak zorunda kalıyor ve bir süre sonra personel alınamadığı için de taşeronlaşma başlıyor, hazine eliyle taşeronlaşma başlatılıyor ve sendikalı kamu işçisi yerine taşeron zulmü kurumlarda devam ediyor.

Peki, kurumlara böyle iyi tavsiyelerde bulunan Hazine Müsteşarlığı iyi bir hâlde mi? Eskiden çok iyi bir hâldeydi, Türkiye’nin en saygın kurumlarından biriydi, Sayın Ali Babacan tarafından bu Hazine Müsteşarlığı perişan edildi değerli arkadaşlar. Şöyle anlatayım ben size: IMF ve Dünya Bankasının Guvernörler Kurulu toplantısı Türkiye’de yapılacaktı. Hani biz bu “IMF’e borcu bitirdik.” diyoruz ya, bu IMF ve Dünya Bankası guvernörlerinin Türkiye’de yapacağı toplantı için binlerce bilgisayar alındı, binlerce yazıcı alındı, binlerce fotokopi makinesi alındı. Hazine Müsteşarlığı tarafından alındı. “Hangi ihale usulüyle alındı? Bütçesi nerededir?” diye Ali Babacan’a bir yıldır sordum, Ali Babacan bir yıldır cevap veremiyor.

Peki, bu yapılırken nerede yapıldı? Harbiye Kongre Merkezi’nde yapıldı. Nasıl yapıldı? Davetiye usulü ihaleyle yapıldı. ”Neden böyle?” denildi, “Efendim, çok acelesi var bu işin.” denildi. 2004 yılından beri biliyoruz ki IMF ve Dünya Bankası Guvernörler Kurulu toplantısı Türkiye’de yapılacak. Açık ihaleyle davetiye usulü ihale arasında en fazla üç hafta fark var. Beş senedir bildikleri konuyu, sırf belirledikleri firmayı davet edebilmek için pazarlık usulü yaptılar. Peki, bunu yaparken nasıl yaptılar? İhaleye çıktılar, tek teklif var, 207 milyon lira. Tek teklif ve 207 milyon lira öyle bir bina için fahiş bir para. Bu yetmedi, ihale devam ederken yüzde 20 iş artışı verdiler. Yetmedi, fiyat artışı verdiler. Yetmedi, çevresini aydınlatmaya, bir tane binanın aydınlatma ihalesine çıktılar, 29 milyon lira para verdiler. Yetmedi, buranın mobilyası için 5 milyon lira para harcadılar. Bu ihalelerin hepsi davetiye usulü, bütün ihaleler davetiye usulü. Sadece burada kalmadı, Sütlüce Kongre Merkezi için de aynı iş yapıldı.

Şimdi, Şişli’de, en güzel yerinde, üzerine 300, 400 trilyon para harcıyorsunuz, 1 milyar dolarlık yerde bir bina ortaya çıkıyor. Bu sefer kiralama ihalesi yapıldı yine kapalı kapılar arkasında. Yapımcı firma davet ediliyor. Düşünün ki 1 milyar dolarlık bir binayı kiralıyorsunuz. Arkadaşlar, ayda 60 bin lira artı KDV’yle burayı yapımcısına kiraladılar. 1 milyar dolara bina yapıyorsunuz, 60 bin lira artı KDV’ye -yine kapalı kapılar arkasında- yapımcı firmaya kiralıyorsunuz ve bunu niye yapıyorsunuz? IMF ve Dünya Bankası guvernörleri gelecekmiş. Biz müstemleke bir memleket miyiz? Bizim kaynaklarımız bu kadar bol mudur ki biz IMF ve -bilmem- Dünya Bankasının dört bir tarafından gelen insanlara hovardalık yaparak böyle, parayı harcayalım?

Şimdi, bu Hazine Müsteşarlığı, bütün bu işlerin talimatını veren, bilen, uygulayan Hazine Müsteşarı dönüp PTT işçileri üzerinden tasarruf edecek. Siz bunun üzerinden serbestleşme yapacaksınız. Madem bu kadar serbestleşmeyi seviyorsunuz TOKİ’de niye sosyalizmdesiniz? TOKİ, serbest rekabetin olacağı -inşaat, konut- yerde sosyalizm var, gariban kamu işçilerinin olduğu PTT’de, altyapı sektöründe siz liberalizasyon yapıyorsunuz. Biraz tutarlılık… Ama bu tutarsızlık işçilerin ahını almanıza yol açıyor.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Bir sonraki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 452 Sıra Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 27'nci maddesinin (1), (2), (3) ve (5) inci fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve talep ederiz.

                                                                                            D. Ali Torlak (İstanbul) ve arkadaşları

“(1) PTT Personeli, 657 sayılı kanun, 399 sayılı KHK ve bu kanun kapsamında çıkarılan ve sözleşmeli olarak çalıştırılmayı düzenleyen mevzuat hükümlerine göre istihdam edilir.”

“(2) "Kurum personelinin işe alınma, unvan, sayı, atama görevlendirme, eğitim, terfi, görevde yükselme, disiplin, izin, görevden alma, sözleşmeli olanların sözleşmelerinin yenilenmesi veya yenilenmemesine ilişkin hususlar bağlı bulundukları kanun hükümlerine göre, Bakanlar Kurulu kararı ile yürürlüğe konulan yönetmelikle düzenlenir. Kurum personelinin kariyer ve liyakat ölçülerine göre, görevde yükselmelerinde kadrolu personel ile sözleşmeli personel arasında farklılık yaratılamaz, bir ayrım yapılamaz.”

“(3) Sözleşmeli personelin aylık ücret, ikramiye ve diğer mali ve sosyal hakları ile sözleşme esasları Yönetim Kurulunca belirlenir. Ancak, avukat vekâlet ücreti hariç, aylık ücret, her türlü sosyal yardım, zam, tazminat, ödenek ve diğer adlar altında yapılan bütün ödemelerin aylık ortalaması, Yüksek Planlama Kurulunca PTT için tespit edilen üst sınırı aşamaz.

Kurum personelinin aylık ücret, ikramiye ve diğer mali ve sosyal hakları ile sözleşme esasları, Genel Müdürün teklifi ve Yönetim Kurulunun kararı ile belirlenir. Yönetim Kurulunca belirlenen; aylık ücret, Yüksek Planlama Kurulunca PTT için tespit edilecek üst sınırı aşamaz. Belirtilen hükümle ilgili toplu sözleşme hükümleri saklıdır.“

“(5) Sözleşmeli personel, sosyal güvenlikleri bakımından 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi hükümlerine tabidir. Bu personele, 399 sayılı Kanunun II sayılı cetvelinde istihdam edilenlere ilişkin usul ve esaslar çerçevesinde iş sonu tazminatı ödenir.”

BAŞKAN – Sayın Komisyon, katılıyor musunuz önergeye?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ OYA ERONAT (Diyarbakır) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçe lütfen.

Gerekçe:

Kurumda istihdam edilen personeller arasında mali ve sosyal haklar bakımından ayrım yapılmaması, hakkaniyet ölçülerine riayet edilmesi ve mevcut istihdam yapısının devamı amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

27’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 27’nci madde kabul edilmiştir.

28’inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 452 Sıra Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 28. Maddesinin 1’inci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

             D. Ali Torlak                           Ali Halaman                                 Zühal Topcu 

                 İstanbul                                     Adana                                          Ankara

                                  Necati Özensoy                          Mehmet Günal

                                          Bursa                                        Antalya

“(1) PTT’nin faaliyetlerine ilişkin ücretlerin tam ve peşin olarak alınması esastır. Ancak, Yönetim Kurulu gerekli gördüğü takdirde en fazla 2 ay’dan 6 ay’a kadar taksitler halinde farklı ödeme esasları belirleyebilir.”

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ OYA ERONAT (Diyarbakır) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçe…

Gerekçe:

Tasarıda Yönetim Kuruluna geniş yetkiler verilmiştir. Yönetim Kurulunun bu geniş yetkilerini, siyasi baskıyla farklı göndericilere farklı ödeme süreleri belirlemesi ihtimal dahilindedir. O nedenle bu ihtimali ortadan kaldırmak için makul bir sürenin madde metnine konarak yasal hüküm altına alınması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

28’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 28’inci madde kabul edilmiştir.

29’uncu madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 452 Sıra Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 29’uncu Maddesinin 4’üncü fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “iki yıl” ibaresinin “10 yıl” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

             D. Ali Torlak                           Ali Halaman                                 Zühal Topcu 

                 İstanbul                                     Adana                                          Ankara

                                    Mehmet Günal                                Mustafa Erdem

                                          Antalya                                            Ankara

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

452 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 29. Maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

             İdris Baluken                              Adil Kurt                                  Pervin Buldan

                  Bingöl                                    Hakkâri                                           Iğdır

                                    Ayla Akat Ata                                Altan Tan

                                         Batman                                     Diyarbakır

BAŞKAN – Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ OYA ERONAT (Diyarbakır) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

İdari hizmet sözleşmesi ile güvencesiz olarak istihdam edilen sözleşmeli personel, tasarının bu maddesi ile her türlü suçlarından dolayı kamu görevlisi gibi cezalandırılmaktadır.

Ayrıca “PTT hizmetleri ile ilgili olarak herhangi bir talepte bulunmak ve PTT’nin sorumlu olduğu hâllerde dava etme hakkı o hizmetten yararlanana aittir” ibaresi sendikaların ve sivil toplum örgütlerinin bilgi edinme haklarını ellerinden almaktadır.

Bu nedenle maddenin tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 452 Sıra Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 29 uncu Maddesinin 4’üncü fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “iki yıl” ibaresinin “10 yıl” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                          D. Ali Torlak (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ OYA ERONAT (Diyarbakır) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

D. ALİ TORLAK (İstanbul) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçe…

Gerekçe:

Teklif ile 6102 sayılı Yeni Türk Ticaret Kanunu hükümlerine paralellik oluşturması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

29’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 29’uncu madde kabul edilmiştir.

30’uncu madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 452 Sıra Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 30 uncu Maddesinin 1’inci fıkrasında yer alan  “posta işlerinde” ibaresinin “posta hizmetlerinde” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

              D.Ali Torlak                            Ali Halaman                                 Zühal Topcu

                 İstanbul                                     Adana                                          Ankara

                                       Mustafa Erdem                        Mehmet Günal

                                             Ankara                                    Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ OYA ERONAT (Diyarbakır) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçe…

Gerekçe:

Teklif ile kanunun 3 üncü maddesinde yer alan tanımlar ile paralellik oluşturması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

30’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 30’uncu madde kabul edilmiştir.

Beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 23.12


SEKİZİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 23.14

BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM

KÂTİP ÜYELER : Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Tanju ÖZCAN (Bolu)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 101’inci Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.

452 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

4’üncü sırada yer alan, Türk Petrol Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

4.- Petrol Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/725) (S. Sayısı: 450)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Bundan sonra da komisyonun bulunmayacağı anlaşıldığından, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek üzere 9 Mayıs 2013 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati: 23.15