DÖNEM: 24 YASAMA
YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
CİLT : 50
99’uncu Birleşim
2 Mayıs 2013 Perşembe
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve
kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar
tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Ardahan
Milletvekili Orhan Atalay’ın, Dünya Kardeşlik Haftası’na ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Adana
Milletvekili Ümit Özgümüş’ün, 1 Mayıs 1977’de
İstanbul Taksim’de yaşanan olaylara ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Şırnak’ın sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- Balıkesir
Milletvekili Namık Havutça’nın, 1 Mayıs İşçi ve
Emekçiler Bayramı’nda yaşanan olaylara ilişkin açıklaması
2.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin Cerattepe’de çıkarılmak istenen madenle ilgili mahkeme
kararına ilişkin açıklaması
3.- Bursa
Milletvekili Aykan Erdemir’in, 1 Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramı’nı kutladığına
ve Tokat Milletvekili Zeyid Aslan’ın 30 Nisan 2013
Salı günü Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda söylediği bazı sözlere
ilişkin açıklaması
4.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, 3 Mayıs Milliyetçiler Günü’ne ilişkin açıklaması
5.- Tunceli
Milletvekili Hüseyin Aygün’ün, İstanbul’da 1 Mayısta yaşanan olaylarda iki
kadının yaralanmasına ve bunu yapanları lanetlediğine ilişkin açıklaması
6.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Akçakale Sınır Kapısı’nda yaşanan olaylara ve
Hükûmetin acilen sınır güvenliğini sağlaması gerektiğine ilişkin açıklaması
7.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 1 Mayıs İşçi ve
Emekçiler Bayramı’nı kutladığına ve 1 Mayısta İstanbul’da yaşanan olaylara
ilişkin açıklaması
8.- Çorum
Milletvekili Tufan Köse’nin, 1 Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramı’nı kutladığına,
CHP Milletvekili Kamer Genç’e 30 Nisan 2013 Salı günü kürsüde konuşurken
yapılan saldırıya ve bu durumu hiçbir parti grubunun kınamamasına ilişkin
açıklaması
9.- Çanakkale
Milletvekili Ali Sarıbaş’ın, 1 Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramı’nı kutladığına
ve Çanakkale’nin Ezine ve Bayramiç ilçelerinin bazı sorunlarına ilişkin
açıklaması
10.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, 30 Nisan 2013 Salı günü Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kurulunda yaşanan olaylarda Meclis Başkanlığının tarafsız
davranmadığına ve bu durumu kınadığına ilişkin açıklaması
11.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, 3 Mayıs Milliyetçiler Günü’nü kutladığına, MHP
Grubu olarak, 30 Nisan 2013 Salı günü Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulunda kullanılan ifadeleri ve 1 Mayısta İstanbul’da yaşanan olayları ve
müsebbiplerini kınadıklarına ilişkin açıklaması
12.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın’ın, 30 Nisan 2013 Salı günü Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kurulunda yaşanan olaylarla ilgili AK PARTİ Grubu olarak gereğini
yaptıklarına ve aynı hassasiyeti diğer gruplardan da beklediklerine ilişkin
açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Tokat
Milletvekili Zeyid Aslan’ın, haberleşme hürriyeti ve
özel hayatın gizliliğinin ihlallerini araştırma ve önerileri belirleme amacıyla
kurulmuş olan Meclis Araştırma Komisyonu Başkanlığı ve üyeliğinden istifa
ettiğine ilişkin önergesi (4/109)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Adana
Milletvekili Ali Halaman ve 22 milletvekilinin, Adana
iline bağlı Kozan ilçesindeki Gökdere Köprü Barajı’nın yapımında ve baraj
tünelinin patlamasında hayatını kaybedenlerin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/603)
2.- Adana
Milletvekili Ali Halaman ve 22 milletvekilinin, Adana
iline bağlı Kozan ilçesinin tarihî ve turistik değerlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/604)
3.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri ve 20 milletvekilinin, Ankaragücü futbol takımının
içine düşürüldüğü durumun bireysel, toplumsal ve ekonomik etkenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/605)
VII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- CHP Grubunun,
İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi ve arkadaşları tarafından 1 Mayıs 2013
tarihinde meydana gelen olayların araştırılması amacıyla 2/5/2013
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırma önergesinin Genel Kurulun 2 Mayıs 2013 Perşembe günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Çelebi’nin, Kırıkkale Milletvekili Oğuz Kağan Köksal’ın
CHP grup önerisinin aleyhinde yaptığı konuşma sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
2.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın’ın, Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun
CHP grup önerisinin lehinde yaptığı konuşma sırasında Adalet ve Kalkınma
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
2.- Devlet Sırrı
Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları
(1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Posta
Hizmetleri Kanunu Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporu (1/751) (S. Sayısı: 452)
X.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, promosyon ödemesi
ile ilgili yapılan sözleşmeye ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat
Kılıç’ın cevabı (7/18980)
2.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Rize’ye yapılan
yatırımlara ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın cevabı
(7/19230)
3.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, kiralanan binalara ilişkin sorusu ve Gençlik
ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın cevabı (7/19231)
4.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2012 yılları arasında Rize’ye
yapılan yatırımlara ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın
cevabı (7/19232)
5.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık tarafından hizmete açılan
tesislere ve açılış törenlerinin maliyetine ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor
Bakanı Suat Kılıç’ın cevabı (7/19233)
6.- Diyarbakır
Milletvekili Emine Ayna’nın, Diyarbakır’da yürütülen projelere ilişkin sorusu
ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın cevabı (7/19234)
7.-
Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet Toptaş’ın, Afyonkarahisar spor kompleksine ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat
Kılıç’ın cevabı (7/19452)
8.- Antalya
Milletvekili Gürkut Acar’ın, güreş sporunun
olimpiyatlardan çıkarılmasına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat
Kılıç’ın cevabı (7/19453)
9.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, lisanslı sporcu sayısına ilişkin sorusu ve Gençlik ve
Spor Bakanı Suat Kılıç’ın cevabı (7/19454)
10.- Bitlis
Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu’nun, Bitlis Gençlik
Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğünce kiralanan araçlara ilişkin sorusu ve Gençlik
ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın cevabı (7/19455)
11.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, Çanakkale’de bir öğrenci yurdunda Kürt kökenli
öğrencilerin darbedildiği iddialarına ilişkin sorusu
ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın cevabı (7/19456)
12.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakanlığın Bursa’daki yatırımlarına ilişkin
sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın cevabı (7/19457)
13.- Aydın
Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, Bakanlık tarafından hazırlanan kamu
spotlarına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın cevabı
(7/19458)
14.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, taşeron firma çalışanlarına ilişkin sorusu
ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet Sağlam’ın cevabı (7/19652)
15.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Siirt’e yönelik proje ve yatırımlara
ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın cevabı (7/19754)
16.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2012 yılında Bakanlığa yapılan bilgi
edinme başvurularına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın
cevabı (7/19755)
17.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, istihdam edilen personel sayısı ile
personelin sendikal örgütlenmesine ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınç’ın cevabı (7/19894)
18.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, metal bakır üretimi
için yapılan bir ihaleye ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldız’ın cevabı (7/19950)
19.- İstanbul
Milletvekili Celal Dinçer’in, üniversite öğrencilerine verilen burs miktarına
ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın cevabı (7/19954)
20.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Beşiktaş İnönü Stadı’nın yeniden inşası ile
ilgili ve adının değiştirileceği yönündeki iddialara ilişkin sorusu ve Gençlik
ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın cevabı (7/19955)
21.- Bursa
Milletvekili Aykan Erdemir’in, Türkiye ulusal gençlik konseyi kurulması
çalışmalarına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın cevabı
(7/19956)
22.- Tunceli
Milletvekili Hüseyin Aygün’ün, Mersin’de KYK yurdunda bir grup öğrencinin
saldırıya uğraması ile diğer üniversite ve yurtlarda yaşanan olaylara ilişkin
sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın cevabı (7/19957)
23.- İstanbul
Milletvekili Umut Oran’ın, 2002-2012 yılları arasında idareye devredilen
taşınmazlara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/20038)
24.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakanlığa bağlı birimlerde çalışan taşeron
işçilere ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/20415)
25.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları
arasında kendisine sunulan hediye ve ödüllere ilişkin Başbakandan sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı (7/20965)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.00’te açılarak beş oturum yaptı.
Tunceli
Milletvekili Kamer Genç, 25/4/2013 tarihli 97’nci
Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin bir konuşma yaptı.
Muş Milletvekili
Muzaffer Çakar, Muş’un düşman işgalinden kurtuluşunun 96’ncı yıl dönümüne,
İzmir
Milletvekili Musa Çam, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’ne,
Tokat
Milletvekili Reşat Doğru, Tokat’ta ve birçok ilde görülen Kırım Kongo kanamalı
ateşinin nedenlerine ve alınması gereken tedbirlere,
İlişkin gündem
dışı birer konuşma yaptılar.
Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunç,
Kocaeli
Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan,
Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın, AK PARTİ Grubu adına,
Bingöl
Milletvekili İdris Baluken, BDP Grubu adına,
1 Mayıs Emek ve
Dayanışma Günü’ne;
Malatya
Milletvekili Veli Ağbaba, Malatya Turgut Özal Tıp
Merkezinde gerçekleştirilen karaciğer nakillerine,
Çanakkale
Milletvekili Mustafa Serdar Soydan, önümüzdeki yıl üniversite sınav sisteminin
değişip değişmeyeceğini ve dershanelerle ilgili uygulamanın nasıl olacağını
öğrenmek istediğine,
Kırıkkale
Milletvekili Turgut Dibek, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı
törenlerinde Atatürk Anıtı’na çelenk koyduğu için kamu düzeni, kamu güvenliği
ve genel sağlığı etkilediği ve tehlikeye düşürdüğü gerekçesiyle bazı CHP ilçe
örgütlerine ceza kesilmesine,
Tekirdağ
Milletvekili Emre Köprülü, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’ne ve Millî Eğitim
Bakanına verdiği soru önergesine Tekirdağ’ın Saray, Şarköy ve Muratlı
ilçelerindeki öğretmenevlerinin kapatılmayacağı cevabı verilmiş olmasına rağmen
bu öğretmenevlerinin kapatılmasına,
Bursa
Milletvekili İlhan Demiröz, 23 bin ton GDO’lu
pirincin Türkiye’ye girmesine,
Balıkesir
Milletvekili Namık Havutça, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’ne ve Balıkesir’de
çiftçilerin 2012 yılı destekleme primlerini hâlâ alamadıklarına,
Bursa
Milletvekili Aykan Erdemir, Bursa Gemlik’te Adalet ve Kalkınma Partili Belediye
Başkan Vekili Refik Yılmaz’ın aracının kurşunlanması olayına,
Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu, Afşin Ashab-ı Kehf’in tanıtımının yapılması gerektiğine,
Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır, MHP Grubu adına, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’ne
ve 3 Mayıs Milliyetçiler Günü’ne,
Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’ne ve çay
üreticilerinin sorunlarına,
İlişkin birer
açıklamada bulundular.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, Somali Federal Meclis Başkanı Mohamed
Osman Jawarı ve Macaristan Ulusal Meclis Başkanı Laszlo Köver başkanlığındaki
heyetlerin ülkemizi ziyaret etmesinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Divanının 2/4/2013 tarih ve 45 sayılı Kararı ile uygun
bulunduğuna ilişkin tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Isparta
Milletvekili Ali Haydar Öner’in, Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi Genel Kurulun bilgisine
sunuldu.
Hakkâri Milletvekili
Adil Kurt ve 21 milletvekilinin, Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) kapsamında
yapılan barajların ekolojik sisteme verdiği zararların
(10/600),
Aydın
Milletvekili Bülent Tezcan ve 22 milletvekilinin, kadınlara yönelik her türlü
şiddet, baskı ve ayrımcılığın nedenlerinin ve çözümlerinin (10/601),
Aydın
Milletvekili Bülent Tezcan ve 23 milletvekilinin, polislerin çalışma koşulları
ve mesleki sorunlarının (10/602),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki
yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa Birliği Konseyi İrlanda Başkanlığı
tarafından 12-13 Mayıs 2013 tarihlerinde İrlanda’nın başkenti Dublin’de
düzenlenecek olan Parlamento Çevre ve Enerji Komisyonları Başkanları
Toplantısı’na katılım sağlanması hususuna ilişkin tezkeresi kabul edildi.
Danışma Kurulunun, Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden
düzenlenmesine; gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” kısmında yer alan 452 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın bu kısmın
3’üncü sırasına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine; 452 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün
91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine
ilişkin önerisi kabul edildi.
İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın (2/216) esas numaralı Türk Medeni Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi yapılan görüşmelerden sonra kabul
edilmedi.
Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Meral Akşener, Meclis çatısı altında millî ahlaka, erdeme,
siyasi etiğe, temel kişi hak ve özgürlüklerine müdahale niteliğindeki her türlü
söz ve fiilin şiddetle karşısında olacaklarına ilişkin Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının ve siyasi parti gruplarının ortak duygu ve düşüncelerini
yansıtan bir açıklamada bulundu.
Tokat
Milletvekili Zeyid Aslan’a, Tunceli Milletvekili
Kamer Genç’e sarf ettiği bazı sözler nedeniyle kınama cezası verilmesi kabul
edildi.
Gündemin “Sözlü
Sorular” kısmının:
1’inci sırasında bulunan (6/79),
165’inci “ “ (6/716),
172’nci “ “ (6/750),
189’uncu “ “ (6/773),
190’ıncı “ “ (6/774),
249’uncu “ “ (6/902),
261’inci “ “ (6/926),
270’inci “ “ (6/980),
276’ncı “ “ (6/989),
307’nci “ “ (6/1060),
309’uncu “ “ (6/1062),
321’inci sırasında bulunan (6/1091),
322’nci “ “ (6/1094),
323’üncü “ “ (6/1095),
324’üncü “ “ (6/1096),
325’inci “ “ (6/1097),
331’inci “ “ (6/1117),
332’nci “ “ (6/1118),
342’nci “ “ (6/1132),
439’uncu “ “ (6/1263),
483’üncü “ “ (6/1329),
485’inci “ “ (6/1331),
528’inci “ “ (6/1394),
565’inci “ “ (6/1441),
566’ncı “ “ (6/1442),
599’uncu “ “ (6/1501),
601’inci “ “ (6/1505),
602’nci “ “ (6/1506),
604’üncü “ “ (6/1510),
607’nci “ “ (6/1513),
610’uncu “ “ (6/1522),
814’üncü “ “ (6/1776),
1053’üncü “ “ (6/2050),
1077’nci “ “ (6/2076),
1104’üncü “ “ (6/2106),
1112’nci “ “ (6/2114),
1116’ncı “ “ (6/2118),
1132’nci “ “ (6/2134),
1154’üncü “ “ (6/2158),
1179’uncu “ “ (6/2183),
1180’inci “ “ (6/2184),
1183’üncü “ “ (6/2187)
1209’uncu “ “ (6/2214),
1218’inci “ “ (6/2223),
1231’inci “ “ (6/2237),
1232’nci “ “ (6/2238),
1242’nci “ “ (6/2251),
1264’üncü “ “ (6/2277),
1272’nci sırasında bulunan (6/2287),
1370’inci “ “ (6/2391),
1406’ncı “ “ (6/2428),
1410’uncu “ “ (6/2433),
1412’nci “ “ (6/2435),
1437’nci “ “ (6/2464),
1567’nci “ “ (6/2602),
1607’nci “ “ (6/2645),
1609’uncu “ “ (6/2647),
1690’ıncı “ “ (6/2735),
1696’ncı “ “ (6/2742),
1697’nci “ “ (6/2743),
1702’nci “ “ (6/2750),
1704’üncü “ “ (6/2752),
1709’uncu “ “ (6/2757),
1806’ncı “ “ (6/2862),
1818’inci “ “ (6/2874),
1997’nci “ “ (6/3067),
Esas numaralı
sözlü sorulara, Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı cevap verdi.
Soru
sahiplerinden Ankara Milletvekili Zuhal Topcu, Iğdır
Milletvekili Sinan Oğan, Adana Milletvekili Ali Halaman,
Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt, cevaplara ilişkin görüşlerini açıkladılar.
Millî Eğitim
Bakanı Nabi Avcı da bu görüşlerle ilgili açıklamada bulundu.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülmesi kabul edilen, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu’nun (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156),
2’nci sırasında
yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün
91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu
raporlarının (1/484) (S. Sayısı: 287),
3’üncü sırasına
alınan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel
kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu’nun (1/751) (S. Sayısı:
452),
4’üncü sırasına
alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bosna ve Hersek Bakanlar Konseyi
Arasında Sağlık Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/421) (S.
Sayısı: 160),
7’nci sırasına
alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu’nun (1/687) (S. Sayısı: 340),
12’nci sırasına alınan,
Eşyaların Karayolundan Uluslararası Nakliyatı İçin Mukavele Sözleşmesi
Elektronik Taşıma Belgesi ile İlgili Ek Protokole Katılmamızın Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/422) (S.
Sayısı: 58),
13’üncü sırasına alınan,
30 Eylül 1957 Tarihli Tehlikeli Malların Karayolu ile Uluslararası
Taşımacılığına İlişkin Avrupa Anlaşmasının (ADR) Madde 1 (a), Madde 14 (1) ve
Madde 14 (3) (b)’sini Tadil Eden Protokole Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/438) (S. Sayısı: 140),
14’üncü sırasına
alınan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel
kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma
Kanunu Tasarısı ile ve Çevre Komisyonu Raporu’nun (1/627) (S. Sayısı: 297),
15’inci sırasına
alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suudi Arabistan Krallığı Hükümeti
Arasında Gençlik ve Spor Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu raporlarının (1/348) (S. Sayısı: 212),
16’ncı sırasına
alınan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel
kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi
Hakkında Kanun Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu, Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonu raporlarının (1/488) (S. Sayısı: 240),
18’inci sırasına
alınan, Nükleer Enerjinin Barışçıl Amaçlarla Kullanımına Dair Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Ürdün Haşimi Krallığı
Hükümeti Arasında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/293) (S. Sayısı: 63),
19’uncu sırasına
alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kamerun Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Tarım Alanında Teknik, Bilimsel ve Ekonomik İşbirliği Protokolünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu raporlarının
(1/413) (S. Sayısı: 170),
20’nci sırasına
alınan, Sanal Ortamda İşlenen Suçlar Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/676) (S.
Sayısı: 380),
Görüşmeleri,
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
5’inci sırasına
alınan, Türkiye Cumhuriyeti ile Bosna-Hersek Cumhuriyeti Arasında Kültür
Alanında İşbirliği Protokolunun Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/645) (S.
Sayısı: 333),
6’ncı sırasına
alınan, Güneydoğu Avrupa Afetlere Hazırlık ve Önleme Girişiminin Kurumsal
Çerçevesi Hususunda Mutabakat Muhtırasının ve Ekinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/346) (S.
Sayısı: 84),
8’inci sırasına
alınan, Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanlığı ile Kosova Cumhuriyeti
Eğitim, Bilim ve Teknoloji Bakanlığı Arasında Eğitim Alanında İşbirliği
Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Milli
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu raporları
(1/527) (S. Sayısı: 185),
9’uncu sırasına
alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Tarım Alanında İşbirliği Konulu Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/437) (S.
Sayısı: 78),
10’uncu sırasına
alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Çevre Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Çevre Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu raporları (1/433) (S.
Sayısı: 149),
11’inci sırasına
alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Cezai Konularda Karşılıklı Adli Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/571) (S.
Sayısı: 251),
17’nci sırasına
alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Malezya Hükümeti Arasında 27 Eylül
1994 Tarihinde Ankarada İmzalanan Gelir Üzerinden
Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel
Olma Anlaşmasını Değiştiren Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/405) (S. Sayısı: 49),
21’inci sırasına
alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bolivya Çokuluslu Devleti Hükümeti
Arasında Ekonomik ve Ticari İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/475) (S.
Sayısı: 99),
22’nci sırasına
alınan, Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Anlaşmasını Değiştiren
Protokole Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/554) (S. Sayısı: 191),
23’üncü sırasına
alınan, Türkiye Cumhuriyeti ile Gürcistan Arasındaki Serbest Ticaret
Anlaşmasının I Sayılı Protokolünün II Sayılı Ekinin Değiştirilmesi Hakkındaki
1/2010 Sayılı Ortak Komite Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/294) (S. Sayısı: 92),
24’üncü sırasına
alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşik Tanzanya Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu
raporları (1/548) (S. Sayısı: 190),
25’inci sırasına
alınan, Türkiye Cumhuriyeti ile Tunus Cumhuriyeti Arasında Serbest Ticaret
Alanı Tesis Eden Ortaklık Anlaşmasının Ekinde Değişiklik Yapılması Hakkındaki
1/2012 Sayılı Türkiye – Tunus Ortaklık Konseyi Kararının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/667) (S.
Sayısı: 347),
Yapılan açık
oylamalarından sonra kabul edildi.
Alınan karar
gereğince, 2 Mayıs 2013 Perşembe günü saat 14.00’te toplanmak üzere 19.37’de
birleşime son verildi.
Meral AKŞENER
Başkan
Vekili
Fatih ŞAHİN Özlem
YEMİŞÇİ
Ankara Tekirdağ
Kâtip Üye Kâtip
Üye
II. - GELEN KÂĞITLAR
No:
146
2 Mayıs 2013 Perşembe
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Adana
Milletvekili Ali Halaman ve 22 Milletvekilinin,
Gökdere Barajı’nın yapımı esnasında meydana gelen iş kazasının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/603) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.02.2012)
2.- Adana
Milletvekili Ali Halaman ve 22 Milletvekilinin, Adana
Kozan’ın tarihi ve turistik eserlerinin araştırılarak bu eserlerin korunması ve
geliştirilmesi için gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/604) (Başkanlığa geliş tarihi:
28.02.2012)
3.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri ve 20 Milletvekilinin, Ankaragücü futbol takımının
içinde bulunduğu durumun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/605)
(Başkanlığa geliş tarihi: 01.03.2012)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, sosyal ve yeşil
alanların artırılmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18089)
2.- Bingöl
Milletvekili İdris Baluken’in, Adli Tıp Kurumu ile
ilgili bazı iddialara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/18519)
3.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, sağlık hizmetlerindeki zamlara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19864)
4.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, sosyal amaçlı kamu harcamalarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19865)
5.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, 2002 yılından itibaren çıkarılan ve af içeren
kanunlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19866)
6.- Bursa
Milletvekili Turhan Tayan’ın, üniversitelerin bütçelerine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/19868)
7.- Tunceli
Milletvekili Hüseyin Aygün’ün, bütünleme sınav hakkı tanınmayan Anadolu
Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi öğrencilerinin
mağduriyetinin giderilmesine yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/19869)
8.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Abdullah Öcalan ile görüşmelere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19870)
9.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, kadınlar hakkında verilen koruma kararlarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19871)
10.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, Mersin Taşucu Limanında yakalanan silahlara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19872)
11.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan’ın, Şanlıurfa’da inşaatı bitirilmeyen bir üniversite
hastanesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19873)
12.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Taksim Topçu Kışlası Projesine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19874)
13.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, kozmik odada yapılan aramalara ve
bazı davalar ile ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/19875)
14.- Aydın
Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, İmralı görüşmelerinde yer aldığı iddia
edilen bazı ifadelere ve Abdullah Öcalan’ın cezaevindeki aktivitelerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19876)
15.- Aydın
Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, yargı paketleri kapsamında tahliye edilen mahkumlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/19877)
16.- İstanbul
Milletvekili Erdoğan Toprak’ın, Suriye’ye yönelik dış politikaya ve Suriye’de
hayatını kaybettiği iddia edilen bir vatandaşa ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/19878)
17.- Eskişehir
Milletvekili Kazım Kurt’un, öğretim üyelerinin ticari faaliyette bulunmalarına
ve bir rektör hakkındaki iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/19880)
18.- Eskişehir
Milletvekili Kazım Kurt’un, Hacettepe Üniversitesi tarafından bir şirkete ihale
edilen iş olup olmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19881)
19.- İzmir
Milletvekili Oğuz Oyan’ın, Adalet ve Kalkınma Partisi
grup toplantılarına başarılı sporcuların davet edilmesine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/19882)
20.- İzmir
Milletvekili Alaattin Yüksel’in, Balıkesir’de açılışı yapılan tesislere ve 2003
yılından itibaren yapılan özelleştirmelere ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/19883)
21.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, istihdam edilen personel sayısı ile
personelin sendikal örgütlenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/19884)
22.- Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Ankara’nın Polatlı
ilçesindeki bazı köylerin sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/19885)
23.- Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Ankara’nın Polatlı
ilçesindeki bazı köylerin sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/19886)
24.- Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Ankara’ya yeni bir
futbol stadı yapılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19887)
25.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, su ürünleri teknik elemanlarının istihdam sorununa
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19888)
26.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Başkent Elektrik Dağıtım AŞ’nin özel bir firmaya
verdiği malzemelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19889)
27.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Mogan Gölündeki kirliliğin önlenmesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19890)
28.- Ankara
Milletvekili Bülent Kuşoğlu’nun, PKK tarafından kaçırılan kişilere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19891)
29.- İzmir
Milletvekili Alaattin Yüksel’in, MKE’nin son sekiz yılda sözleşme imzaladığı
temsilci ya da aracı firmalara ve yapılan ödemelere ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/19892)
30.- İstanbul
Milletvekili Umut Oran’ın, Ziraat Bankasının ismine ve Başak Sigortanın
satımına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi
(7/19895)
31.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, istihdam edilen personel sayısı ile
personelin sendikal örgütlenmesine ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali
Babacan) yazılı soru önergesi (7/19896)
32.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, 2012 Eylül’ünde
Artvin’de meydana gelen sel felaketi nedeniyle bölgeye gönderilen maddi
destekler ile ilgili iddialara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Beşir Atalay)
yazılı soru önergesi (7/19897)
33.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, istihdam edilen personel sayısı ile
personelin sendikal örgütlenmesine ilişkin Başbakan Yardımcısından (Beşir
Atalay) yazılı soru önergesi (7/19898)
34.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, sokak çocuklarına yönelik koruyucu merkezlerin
kapatılacağı iddialarına ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19917)
35.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan’ın, sığınma evlerinde yaşanan sorunlara ilişkin Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/19918)
36.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları
arasında Çocuk Esirgeme Yurtlarından kaçan çocuklara ilişkin Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/19919)
37.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, Diyarbakır’ın Sur ilçesinde zor durumda bulunan bir
aileye yardım yapılmasına ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19920)
38.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, istihdam edilen personel sayısı ile
personelin sendikal örgütlenmesine ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19921)
39.- Uşak
Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz’ın, kadın sığınma
evlerine ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19922)
40.- Bitlis
Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu’nun, Bitlis’te
yaşayan engellilerin sorunlarına ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19923)
41.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, 2011 Ağustos ayından günümüze kadar
TÜBİTAK’taki personel hareketlerine ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19924)
42.- Adana
Milletvekili Ümit Özgümüş’ün, sanayi envanteri çalışmalarına ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19925)
43.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, istihdam edilen personel sayısı ile
personelin sendikal örgütlenmesine ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19926)
44.- Ankara
Milletvekili Sinan Aydın Aygün’ün, Türk vatandaşı gayrimüslimlerin devlet
memuru olmalarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19927)
45.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, malulen emeklilik
maaşı kesilen bir vatandaşa ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19928)
46.- Muğla
Milletvekili Nurettin Demir’in, orman sektöründe çalışan işçilere ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/19929)
47.- Bingöl
Milletvekili İdris Baluken’in, Bingöl’de çalışan
taşeron işçilerin sorunlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19930)
48.- Ankara
Milletvekili İzzet Çetin’in, engelli istihdam etme yükümlülüğüne ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/19931)
49.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, istihdam edilen personel sayısı ile
personelin sendikal örgütlenmesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19932)
50.- Manisa
Milletvekili Hasan Ören’in, sosyal güvenlik destek primlerine ilişkin Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/19933)
51.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, geri dönüşüm tesislerine ilişkin Çevre ve Şehircilik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19934)
52.- Van
Milletvekili Nazmi Gür’ün, Van’daki konut sorununa ilişkin Çevre ve Şehircilik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19939)
53.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, Çevre ve Şehircilik
Dergisi ile Bakanlığın reklam ve tanıtım giderlerine ilişkin Çevre ve
Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/19940)
54.- Ankara
Milletvekili Mustafa Erdem’in, Ege ve Akdeniz’deki bazı adaların Yunanistan
tarafından ele geçirildiği iddialarına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19945)
55.- Ankara
Milletvekili Bülent Kuşoğlu’nun, ABD, İsrail, Ürdün ve Türkiye’nin savunma
amaçlı ortak bir projede yer aldığı iddiasına ilişkin Dışişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19946)
56.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, istihdam edilen personel sayısı ile
personelin sendikal örgütlenmesine ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19947)
57.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, istihdam edilen personel sayısı ile
personelin sendikal örgütlenmesine ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19958)
58.- Giresun
Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu’nun, Alan Bazlı Gelir Desteği ödemeleri
için çiftçi kayıt sisteminde bilgilerini güncelleyemeyen fındık üreticilerinin
mağduriyetlerinin giderilmesine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19959)
59.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, kaçak gıda üretimi
ve satışına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19960)
60.- Aydın
Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, çiftçi destekleme ödemelerine ilişkin Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/19961)
61.- Çanakkale
Milletvekili Mustafa Serdar Soydan’ın, Çanakkale’deki çiftçi ve besicilerin
sorunlarına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19962)
62.- Mersin
Milletvekili Vahap Seçer’in, Mersin’in Tarsus
ilçesinde yetiştirilen arıların telef olmasına ve arıcıların sorunlarına
ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/19963)
63.-
Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet Toptaş’ın, Afyonkarahisar’da hayvanların
sınıflarını belirlemek için yaptırılan kayıtlarda yanlışlık olduğu iddialarına
ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/19964)
64.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, istihdam edilen personel sayısı ile
personelin sendikal örgütlenmesine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19965)
65.- Gaziantep
Milletvekili Ali Serindağ’ın, Bilal Erdoğan’ın
Gaziantep Belediyesi ziyaretine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19966)
66.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, İstanbul’da 2002 yılından itibaren yapılan imar
planı değişikliklerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19967)
67.- Amasya
Milletvekili Ramis Topal’ın, Amasya’da bir belediye hakkında
açılan soruşturmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19968)
68.- Erzincan
Milletvekili Muharrem Işık’ın, vatandaşlıktan çıkarılan kişilere ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/19969)
69.- Ankara
Milletvekili Mustafa Erdem’in, Ankara’nın Altındağ ilçesindeki Yunus Emre Halk
Çarşısında çıkan yangına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19970)
70.- Ankara
Milletvekili Mustafa Erdem’in, Ankara’da fuar alanı ve “Disneyland”
yapılması ile ilgili çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19971)
71.- Ankara
Milletvekili Mustafa Erdem’in, Ankara’daki bazı kaldırımların sökülmesine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/19972)
72.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, alt geçitlerin ve
üst geçitlerin kullanımına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19973)
73.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, bir belediye başkanı ile eski bir milletvekili
arasında geçtiği iddia edilen bir görüşmeye ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19974)
74.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Şavşat
ilçesine bağlı bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19975)
75.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Şavşat
ilçesine bağlı bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19976)
76.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Hopa
ilçesine bağlı bir köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19977)
77.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Hopa
ilçesine bağlı bir köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19978)
78.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Arhavi
ilçesine bağlı bir köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19979)
79.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Arhavi
ilçesine bağlı bir köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19980)
80.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, bir sanatçının arabasının işaretlendiği
ve takip edildiği iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19981)
81.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Kars’ta bir vatandaşın ifadesi
alınırken yaşandığı iddia edilen olaylara ve işkence ile kötü muamelenin
önlenmesi için yapılan çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19982)
82.- Bursa
Milletvekili Turhan Tayan’ın, Bursa Emniyet Müdürlüğünün inşaatı süren hizmet
binasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/19983)
83.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, Şanlıurfa’da bir beldenin ilçe olma talebine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/19984)
84.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, Diyarbakır’ın Hani ilçesinde yaşayan bazı gençlerin
Suriye’deki çatışmalarda yer aldığı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19985)
85.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, İstanbul Ümraniye’de Kürt kökenli işçilere
saldırıldığı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/19986)
86.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, Diyarbakır’ın Bismil ilçesinde ölü bulunan bir
kişiye ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/19987)
87.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Hopa
ilçesine bağlı bir köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19988)
88.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Arhavi
ilçesine bağlı bir köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19989)
89.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Hopa
ilçesine bağlı bir köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19990)
90.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Şavşat
ilçesine bağlı bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19991)
91.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Şavşat
ilçesine bağlı bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19992)
92.- Giresun
Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu’nun, Giresun’da bir etkinlikte İstiklal
Marşı okunması için kurulacak ses düzenine izin verilmediği iddialarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/19993)
93.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, İstanbul’un Kadıköy ilçesinde bir bölgeye
yapılan bisiklet yolunun kaldırılmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19994)
94.- İstanbul
Milletvekili Umut Oran’ın, 2002-2012 yılları arasında Isparta’da işlenen
suçların sayısı ile alkol tüketiminin yasaklanması ile ilgili genelgelere
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/19995)
95.- İstanbul
Milletvekili Umut Oran’ın, Osmangazi Üniversitesinde bir grup öğrenciye özel
güvenlik görevlileri tarafından müdahale edilmesine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19996)
96.- Tunceli
Milletvekili Hüseyin Aygün’ün, bir müzik grubunun çalışmaları ve üyeleri ile
ilgili adli ve idari işlemlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19997)
97.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, istihdam edilen personel sayısı ile
personelin sendikal örgütlenmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19998)
98.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, Mersin Emniyet Müdürlüğünün hazırlamış
olduğu bir raporda yer aldığı iddia edilen bazı ifadelere ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19999)
99.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, kişisel verilerin usulüne uygun bir biçimde
korunmadığı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/20000)
100.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, bazı işçilere
yönelik saldırılara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/20001)
101.- Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü’nün,
Mersin Emniyet Müdürlüğünün hazırlamış olduğu bir raporda yer aldığı iddia
edilen bazı ifadelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20002)
102.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın,
Artvin’in Şavşat ilçesindeki bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20003)
103.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın,
Artvin’in Şavşat ilçesindeki bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20004)
104.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın,
Artvin’in Hopa ilçesindeki bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/20005)
105.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın,
Artvin’in Arhavi ilçesindeki bir köyün yol ve su sorununa ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/20006)
106.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın,
Artvin’in Hopa ilçesindeki bir köyün sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20007)
107.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın,
Artvin’in Arhavi ilçesindeki bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20008)
108.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Gölbaşı
ilçesindeki bir mahallenin kanalizasyon sorununa ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20009)
109.- Bursa Milletvekili Sena Kaleli’nin, korunması gerekli kültür
varlığı olarak tescil edilmiş bir kahvehanenin satılacağı iddialarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/20010)
110.- Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt’un, trafik tescil
başvurularına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/20011)
111.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, Kocaeli Büyükşehir
Belediyesinin bir iştiraki tarafından bir konut projesi kapsamında yapılan
satışlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/20012)
112.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, ihdas edilen korucu
kadrolarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/20013)
113.- Muş Milletvekili Demir Çelik’in, Sakarya ve Kocaeli
illerinde Nevruz kutlamalarına katılan kişilere bazı gruplarca saldırıda
bulunulmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/20014)
114.- Bitlis Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu’nun,
2002-2013 yılları arasında gerçekleştirilen toplantı ve gösterilere ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/20015)
115.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, mülteci kamplarında
hizmet veren okullara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20016)
116.- İstanbul Milletvekili Celal Dinçer’in, İstanbul’da bir
okulda çalışan iki öğretmenin görüşleri nedeniyle başka okullarda
görevlendirildiği iddialarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20017)
117.- İstanbul Milletvekili Celal Dinçer’in, okullarda kayıt dışı
hizmetli çalıştırılmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20018)
118.- Amasya Milletvekili Ramis
Topal’ın, akıllı tahta ve tablet uygulamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20019)
119.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, Anadolu
Üniversitesi Açıköğretim Fakültesinde kredili sisteme
geçilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/20020)
120.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, sınavlar öncesi son sınıf
öğrencilerinin sağlık raporu almasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20021)
121.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, taşımalı eğitime
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/20022)
122.- Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün Bilgehan’ın, sınıflarda
şubelerin öğrencilerin aylarına göre oluşturulması çalışmasına ve derslik
ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/20023)
123.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici’nin, Osmangazi
Üniversitesinde bir grup öğrenciye özel güvenlik görevlileri tarafından
müdahale edilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20024)
124.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Ankara Üniversitesinde
yaşanan bir olaya ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20025)
125.- Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt’un, Eskişehir’deki bir
ortaokula atanan müdürün uygulamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20026)
126.- Antalya Milletvekili Yıldıray Sapan’ın, Osmangazi
Üniversitesinde bir grup öğrenciye özel güvenlik görevlileri tarafından
müdahale edilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20027)
127.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın,
Açıköğretim Fakültesi öğrencilerinin bazı sorunlarına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/20028)
128.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, istihdam
edilen personel sayısı ile personelin sendikal örgütlenmesine ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/20029)
129.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, sansür konusuna
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/20030)
130.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, ara eleman
yetiştirilmesi için yapılan çalışmalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20031)
131.- Adana Milletvekili Murat Bozlak’ın, eğitim kurumlarına
verilen isimlere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/20032)
132.- İstanbul Milletvekili Sedef Küçük’ün,
2002-2013 yılları arasında İstanbul’da gerçek ve tüzel kişilere kiraya verilen
taşınmaz kültür varlıklarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20033)
133.- Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan’ın, Samsun’un bir
ilçesinde sahnelenen bir oyunda kadın ve erkekler için farklı giriş saatleri
düzenlendiği iddiasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20034)
134.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, istihdam
edilen personel sayısı ile personelin sendikal örgütlenmesine ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/20035)
135.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, ABD, İsrail ve
Yunanistan ortaklığında Akdeniz’de gerçekleştirilen bir tatbikata ilişkin Milli
Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/20040)
136.- İstanbul Milletvekili Müslim Sarı’nın, uzman jandarmaların
özlük haklarına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/20041)
137.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, istihdam
edilen personel sayısı ile personelin sendikal örgütlenmesine ilişkin Milli
Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/20042)
138.- Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan’ın, askerlik görevi
esnasında intihar eden bir vatandaşla ilgili bazı iddialara ilişkin Milli
Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/20043)
139.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, su kaynaklarının
korunmasına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20044)
140.- Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü’nün,
Mersin’de Yaban Hayatı Geliştirme Sahalarında yapımı planlanan HES’lere ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20045)
141.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın,
Artvin’in Arhavi ilçesindeki HES projelerine ilişkin Orman ve Su İşleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/20050)
142.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, istihdam
edilen personel sayısı ile personelin sendikal örgütlenmesine ilişkin Orman ve
Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/20051)
143.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, sulama
birliklerine ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20052)
144.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, sulama birliklerinde
çalışan kişilerin özlük haklarına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20053)
145.- İstanbul Milletvekili Celal Dinçer’in, İstanbul’da deniz
trafiği güvenliğinin sağlanmasına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanından yazılı soru önergesi (7/20066)
146.- Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu’nun, Trabzon
Havalimanının ismine ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20067)
147.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker’in, Türkiye ile Irak
arasında petrol sevkiyatı yapmak amacıyla şoförlere verilen geçiş onayındaki
sıkıntılara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20068)
148.- Ankara Milletvekili Mustafa Erdem’in, Ankara’daki metro çalışmaları ile bu çalışmalardan etkilenen esnaflara
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20069)
149.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin,
çığ felaketlerine ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20070)
150.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, İmralı
Adasına geliş gidişler için alınan kosterlere ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/20071)
151.- İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, OGS’den
HGS’ye geçişe ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/20072)
152.- Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt’un, Ankara-Eskişehir Hızlı
Tren Projesi kapsamında Eskişehir’de yapılan bir üst geçide ilişkin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/20073)
153.- Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt’un, Ankara-İstanbul Hızlı
Tren Projesi kapsamında Eskişehir’de yapılan inşaatlara ilişkin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/20074)
154.- Antalya Milletvekili Yıldıray Sapan’ın, OGS’den
HGS’ye geçişe ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/20075)
155.- Antalya Milletvekili Yıldıray Sapan’ın, yüksek hızlı tren
projelerine ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20076)
156.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, istihdam
edilen personel sayısı ile personelin sendikal örgütlenmesine ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/20077)
157.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, konteyner ve araç
taşımak için özel olarak imal edilmiş araçların gabari kontrolü dışında
bırakılmasına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20078)
158.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Bursa Hasanağa Organize Sanayi Bölgesi ile İzmir Yolu arasındaki
bağlantıya ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20079)
159.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, istihdam
edilen personel sayısı ile personelin sendikal örgütlenmesine ilişkin Kalkınma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/20080)
160.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, istihdam
edilen personel sayısı ile personelin sendikal örgütlenmesine ilişkin Avrupa
Birliği Bakanından yazılı soru önergesi (7/20081)
2 Mayıs 2013 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ), Fatih ŞAHİN
(Ankara)
BAŞKAN – Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 99’uncu Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN -
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için iki
dakika süre vereceğim.
Sayın
milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını
bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını
görevli personel aracılığıyla iki dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk
söz, Kardeşlik Haftası münasebetiyle söz isteyen Ardahan Milletvekili Sayın Orhan
Atalay’a aittir.
Buyurun Sayın
Atalay. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Ardahan Milletvekili Orhan Atalay’ın, Dünya Kardeşlik
Haftası’na ilişkin gündem dışı konuşması
ORHAN ATALAY
(Ardahan) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu hafta, bildiğimiz üzere
Kardeşlik ve Sevgi Haftası’dır. Esasında, dünyamızın bu iki değere ihtiyacının
her gün, her geçen gün daha arttığını hepimiz biliyoruz.
Değerli
arkadaşlar, bugün dünya insanlığının geleceğe ilişkin en büyük korkularının
başında, gerek etrafınızda ve gerekse tüm dünyada gittikçe artan saldırgan
milliyetçilikler ve başta Avrupa olmak üzere bütün dünyada artış göstermeye
başlayan ırkçılık sorunu gelmektedir.
Muhtemeldir ki bu
sorunun önüne geçmek için, buna ilişkin tedbirleri almak için Kardeşlik ve
Sevgi Haftası’nda bu değere vurgu yapmak, bunları belki bir düşünceye, bir
duyguya, bir yaşam biçimine dönüştürmek için, bu değerlerin etkinliğine inanan
insanların belki de bu hafta biraz daha konuşmaları gerektiği kanaatindeyim.
Değerli
kardeşlerim, şüphesiz ki biz insanlar Âdem ve Havva’nın çocukları olarak,
Nuh’un gemisinde bulunan insanların çocukları olarak aynı biyolojik kökeni
paylaşmamıza rağmen, ne yazık ki derilerimizin, dinlerimizin, dillerimizin
farklılığı, çoğu zaman birbirimizin katline cevaz
vermişçesine, verircesine, ayrılık, gayrılık nedeni
olarak addedilmiş ve insanlık bu konuda olabildiğince ızdıraplar
çekmiştir. Bunu önlemek için başta dinler -semavi dinler- olmak üzere
insanlığın biyolojik köken birliğine, Âdem ve Havva’nın çocukları olduğu
bilincine olabildiğince zengin öğretilerle vurgu yaparlar. Bu dinler içerisinde
özellikle İslam dininin en büyük tarihsel başarısının bu noktada ortaya çıktığını
görürüz. Her ne kadar bütün semavi dinler bu uğurda ortak ise de özellikle
Yahudilikteki seçkin millet sapması bana göre bugünkü ırkçılığın da temelini
oluşturmuştur. Baştan beri şeytan Âdem’i, Kabil Habil’i, İsrailoğulları
Arap peygamberi, Ebu Cehil ise Hazreti Muhammed’i kabul etmemiş ise bunun tek
bir nedeni, tek bir izahı vardır, o da “O değil, ben üstünüm.” dedikleri için.
Dolayısıyla, insanlığın kardeşliğinin önündeki en büyük engelin de böyle bir
sapkınlık olduğuna inanıyorum.
Değerli
kardeşlerim, 21’inci yüzyılda yaşamamıza rağmen ırkçılık probleminin henüz daha
sona erdiğini hiç kimse ama hiç kimse iddia edemez. Başta Avrupa olmak üzere,
saldırgan etnik milliyetçiliklerin ve ırkçılıkların tehlikesine dikkatlerinizi
çekmek istiyorum. Bu nedenle, birlikte yaşama ve uyum duygu ve düşüncesine
artan ihtiyacımızı ifade etmek istiyorum. Bilmeliyiz ki Cenab-ı
Allah siyah derilerin altında da beyaz ruhlar yaratmıştır ama bunu
kavramayanlar, kavramayan beyaz insan, özellikle, beyaz derilerin altındaki
ruhları da karartacak bir edebiyat, bir dünya inşa ettiler.
Değerli
kardeşlerim, hepimizin bildiği gibi, İslam dininin özellikle yüz yıl süren kan
davasını sonlandırmak için Evs ve Hazrec
kabilelerini kardeşleştirmek, barıştırmak konusunda Peygamberimizin bize kalmış
olan en büyük miraslarından birisi kardeşleşme anlaşmasıdır. Evs ve Hazrec yüz yıl boyunca kan
davasını sürdürdüler ama iman ettikten sonra, Müslüman olduktan sonra o kan
davası, o kavga, o savaş yerini kardeşliğe bırakmıştı. Bunu Kur’an-ı Kerim
“Allah’ın size olan nimetini hatırlayın, bir zamanlar düşman idiniz de Allah
kalplerinizi telif etti ve onun nimeti yani İslam sayesinde kardeşler oldunuz.
Bir ateş çukurunun kenarında idiniz, Cenab-ı Allah
elinizden tuttu o çukurun kenarında sizi kurtardı, size kardeş olmanın yolunu
gösterdi...” Belki de bundan dolayıdır ki İslam dünyasında bin dört yüz yıldır
bu manada bir ırklar arası savaş olmamıştır, çatışma olmamıştır. Bugün her ne kadar Cenab-ı Allah, biz
Müslümanlar başta olmak üzere tüm insanlığı selamet yurduna, barış yurduna
davet ediyorsa da ve Müslümanlar bu yurdu, bu coğrafyayı bir savaş alanına
çevirmişlerse, bu hepimizi kahrediyorsa, bilelim ki bunun nedeni İslam değil,
aksine, İslam’ın bu coğrafyayı, bu toprakları, bu iklimi terk etmiş
olmasındandır.
Dolayısıyla bizim
kendi medeniyet değerlerimizin kökleriyle buluşmak ve yeniden bu değerler
üzerinde bir kardeşlik çınarını…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ORHAN ATALAY
(Devamla) - …hayata aktarmak, diriltmek, yükseltmek ve yeşertmek ihtiyacımız
vardır. Tarihin en kritik devresinde kardeşlik çınarımızı yeniden yeşertmeye
ihtiyacımız vardır.
Hepinizi saygı ve
sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Atalay.
Gündem dışı
ikinci söz, 1 Mayıs 1977’deki olaylar konusunda söz isteyen Adana Milletvekili
Sayın Ümit Özgümüş’e aittir.
Buyurun Sayın Özgümüş. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Adana Milletvekili Ümit Özgümüş’ün,
1 Mayıs 1977’de İstanbul Taksim’de yaşanan olaylara ilişkin gündem dışı
konuşması
ÜMİT ÖZGÜMÜŞ
(Adana) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Ben, üzerinde çok
konuşulan, çok araştırma önergesi verilen, soru önergesi verilen ve bizzat
içinde olduğum 1 Mayıs 1977 olaylarıyla ilgili söz almıştım ama 77’ye girmeden
önce dün yaşanan olaylarla ilgili birkaç cümleyle düşüncelerimi belirtmek
istiyorum. (Bir grup CHP milletvekilinin ellerindeki, üzerinde fotoğraf ve yazı
bulunan kâğıtları basın locasına ve Genel Kurula göstermesi)
Ne yazık ki AKP
iktidarı döneminde Türkiye çok garip bir ülke oldu. Türkiye sınırları
içerisinde eli silahlı militanlar milletvekilleriyle sarılıp öpüşebiliyor.
Türkiye sınırları içerisinde karakol basan, askerimizi öldüren, köylerimi basan
militanlar ellerinde silahlarla yurt dışına çıkıyor ve Türkiye’de sınır yok.
Yine, güneyde, Türkiye’nin beslediği devşirme militanlar, toplama
militanlar Suriye’ye gidip terör eylemi yapıyor geri geliyor yine sınır yok ama
Türkiye’de eli en temiz olan, elinde anahtardan başka, kaynak makinesinden başka
bir şey olmayan emekçiler ve onların yasal temsilcisi olan sendikalar yasal bir
alan olan Taksim Meydanı’na girerken önlerinde barikat var, engel var, sınır
var. Orada inşaat olabilir. Eğer dün güvenlik
güçleri işçileri, emekçileri, sendikaları alana almamak için harcadıkları
enerjinin beşte 1’ini sadece inşaat alanını güvenlik altına almak için
harcasalardı ve alanın diğer kesimlerinde işçiler, emekçiler kendi bayramını
kutlasalardı bu kadar kargaşa, bu kadar yaralı ve bu kadar kötü görüntü ortaya çıkmayacaktı.
Deniyor ki: “Başka yerde kutlasınlar.” Değerli arkadaşlar, 1 Mayısın, 1 Mayıs
alanının yani Taksim Meydanı’nın sembolik bir anlamı var. Sarıkamış şehitlerini
siz Kartalkaya’da ya da Bolu dağlarında mı ya da
Uludağ’da mı anıyorsunuz? Bundan sonraki süreçte de emekçiler 1 Mayıs
bayramlarını yine Taksim Meydanı’nda kutlayacaklar.
1 Mayıs 1977 ile
ilgili çok şey yazıldı çizildi. 1 Mayıs 1977’de ben oradaydım. Değerli
arkadaşlar, 1 Mayıs 1977, 12 Eylül faşist darbesine giden yoldaki en önemli
taşlardan bir tanesiydi. Amaç, o dönemde belirsizliği arttırmak ve toplumun
önemli kesimlerini, büyük kesimlerini bir askerî darbeden başka çıkış yolu
olmadığına inandırmaktı. Gerginlik 1 Mayıstan on beş gün, yirmi gün, bir ay
öncesinden başlamıştı. O zaman yasal yetkili olan DİSK, sol içerisinde
kendisine karşı olan bazı grupları alana almayacağını açıklamıştı ve başta o
zaman Ilıcakların Tercüman gazetesi olmak üzere, üç hafta öncesinden, dört
hafta öncesinden gerginlik yaratılmaya başlandı “1 Mayıs 1977’de olaylar
çıkacak, Maocular Lenincilerle kavga edecek ve çatışma çıkacak.” diye.
1 Mayıs 1977 günü
biz normal yürüyüş mesafesiyle on beş-yirmi dakikada yürünecek olan Beşiktaş’ta
Barbaros Bulvarı’ndan Taksim’e kadar beş saatte çıktık ve kendimizi güvenli
olarak o zamanki adıyla Intercontinental Oteli’nin
altına aldık. Bir süre sonra, alana alınmayacak olan gruplar Tarlabaşı tarafından alana girdiklerinde, önce oradaki DİSK
görevlileriyle gelenler arasında sopalı çatışma çıktı. Daha sonra, arkasına bir
tane cılız 7.65 bir tabanca –ama tam bir şarjör boşaltır gibi değil, aralıklı
olarak, işaret verir gibi- patladı ve bizim kendimizi güvenli zannettiğimiz Intercontinental Oteli’nin dördüncü, beşinci katından
aşağıya doğru otomatik silahlarla tarandık. İlk gelen mermiler hedefli
atışlardı. Bir arkadaşımız otobüs durağının üzerinde konuşuyordu ve ilk gelen
mermilerden 1 tanesi megafonuna geldi, ondan sonraki birkaç saniye içerisinde
İstanbul’a beraber gittiğimiz arkadaşım Antalyalı Niyazi Darı göğsünden yedi
kurşunu ve kasığında kaldı.
Bazı dönme sol
aydınlar o dönemde bunun sol gruplar arasında bir çatışma olduğunu iddia
etmekte utanmadan. Eğer gidip otopsi raporlarına bakarlarsa oradaki çatışmanın
ne olduğunu bilebilirler.
Daha sonraki
süreçte, bilinçli olarak, dağılan kalabalık Taksim tarafına doğru, Sıraselviler’e doğru sürüldü ama orada da polis barikatları
vardı. İnsanlar Kazancı Yokuşu’na gittiler, Kazancı Yokuşu’nda o kadar güvenlik
önlemine rağmen hâlâ kimin tarafından konulduğu belli olmayan kırmızı bir
kamyonet vardı, insanların bir kısmı orada sıkıştı ve ne yazık ki çok sayıda
kayıp verdik.
Ben ondan sonraki
süreçte, hayatımın hiçbir döneminde savaş filmlerinde bile bu kadar silah sesi
ve bu kadar patlama duymadım. Eğer isteselerdi orada 34 ya da 37 kişi yerine 3
bin, 4 bin kişi de öldürülürdü. Amaç, 12 Eylül faşist darbesine ortam
hazırlamaktı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÜMİT ÖZGÜMÜŞ
(Devamla) – Ben orada ölen bütün devrimcilerin, bütün antiemperyalist mücadele
eden arkadaşlarımın anısı önünde saygıyla eğiliyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Özgümüş.
Gündem dışı
üçüncü söz, Şırnak’ın sorunları hakkında söz isteyen, Şırnak Milletvekili Sayın
Hasip Kaplan’a aittir.
Buyurun Sayın
Kaplan.
3.- Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan’ın, Şırnak’ın sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Değerli milletvekilleri, Şırnak’tan, Botan bölgesinden hepinize
sevgiler, selamlar diye başlamak istiyorum çünkü gerçekten Türkiye’nin en güzel
coğrafyasında, “Çözüm sürecinde yüzde 100 destek.” diyen ilimizde, barışın
inşallah özgürlük ve demokrasiyle de buluşacağı, sorunlarını aşacağı bir
aşamaya geçmesini diliyoruz.
Tabii ki Mem ü Zin’in
diyarı, Hazreti Nuh’un gemisinin olduğu Cudi Dağı; yine, Melaye
Cizirî’nin, Ahmedi
Hani’nin, Medresa Sor’un, Fekiye Teyran’ın; yine, doğa
harikası tarihinin, Birca Belek, Bedirhan Beyliği
saraylarının, Cizre’nin tarihî surlarının, kalesinin, bütün bu güzelliklerinin
yanında mitolojik olarak Kasrik Kalesi’nin;
kaplıcalar olarak Beytüşşebap’tan Besta Kaplıcaları’na, Besta’dan
Güçlükonak’taki Belkıs Kaplıcaları’na… Bunların hepsi, bu güzellikler ve Dicle Nehri’yle beraber dokuz
ırmağın aktığı bir şehir, bu şehir, Hakkâri’den ta Mardin’e kadar Suriye ve
Irak sınırında hem güzellikleri hem sıkıntıları beraberinde içeriyor.
Öncelikle, Sayın
Kültür Bakanı Ömer Çelik’e buradan çağrım: Cizre Kalesi, Birca
Belek, tarihî Mem ü Zin,
saray ve Romalılardan kalan oradaki kalıntılar harap olmadan o güzelliklerin
koruma altına acilen alınması gerektiğini buradan ifade etmek istiyorum.
Diğer bir konu,
Habur dünyanın en büyük kara sınır ticaret kapısıdır arkadaşlar. Dünyanın en
büyük, Türkiye’nin de en fazla milyar dolar hacminde ithalat ve ihracatının
gerçekleştiği bir yerdir. Burada Şırnak Havaalanı ile üç ülke kapısının
birleştiği Habur, Suriye ve Türkiye buluşmasıyla beraber çok ciddi adımların
atılması gerekir ki… Şırnak Üniversitesinin gecikmiş, eksik kalmış ünitelerinin
derhâl kurulması gerektiğini buradan ifade etmek istiyorum.
Buradan Uludere,
Beytüşşebap’ın 70 bin nüfusunun sadece yüzde 20’sinin korucu ve geri kalanların
işsizlik ve yayla yasakları nedeniyle sınır ticaretinin getirdiği sıkıntılar…
Ki yakın bir zamanda yaşanan bir sıkıntı daha vardı, Roboski
katliamı benzeri bir olayın yaşanmasını, son dakikada, İçişleri Bakanıyla da
görüşerek önleyebilmiştik.
Habur 2’de bir
kapı ticareti ve sınırda yaşayanlara “sınır ticaret belgesi” denen bir olayın
hayata geçirilmesi.
Orman kesimlerinin durdurulması. Artık, güvenlik nedeniyle orman kesimi utanç vericidir. Maalasef BOTAŞ hattında orman kesimleri var.
Kasrik-Kumçatı yolu Cizre
Barajı’nın suları altında kalacak mı, kalmayacak mı? Vatandaş bilmiyor. Evini
yapıyor, okul yapılıyor, çözüm yok.
Andaç, Ortaköy,
askeriyle beraber 6 bin nüfus, bir tek doktoru yok, orada doktor yok.
Uludere
kaymakamı, elim bir, acı bir olay sonrası eşini kaybetti ve ayrıldı. Yedi ay
kaymakam yok arkadaşlar, bunca Mülkiyeli boşta gezerken.
Allah var, hele
hele millî eğitimde, sağlıkta partizanlıkta sınır tanımayan bir yaklaşımın
barış sürecinin, çözüm sürecinin kıyısından geçmediğini görüyoruz. Cizre Millî
Eğitim Müdürü görevden alınıyor. Niye? Seviyor Cizrelileri. Sevdiği için
alınıyor, başka yere gönderiliyor ve -dikkat edin- AKP İlçe Başkan Yardımcısı
protesto ediyor, istifa ediyor, EĞİTİM SEN protesto ediyor. Arkadaşlar, cemaat
cumhuriyeti kimseye bir şey kazandırmaz. Kimse yanlı davranmamalı. Farklı
görüş, farklı sendika, farklı dernek, farklı… Hele yerli düşmanlığı kimseye
kazandırmaz, Şırnak’ta hiç kazandırmaz.
Bu yanlış tutum
ve uygulamalara son verilmesi, özellikle de güvenlik güçlerinin Cizre’de
yaşadığı son vahim olayların adaletin önünde mutlaka hesabının sorulması…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN
(Devamla) - Bütün bunlar dileklerimiz.
Saygılarımla.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Kaplan.
İlk 10
arkadaşımıza 60’ıncı maddeye göre söz vereceğim.
Sayın Havutça…
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça’nın,
1 Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramı’nda yaşanan olaylara ilişkin açıklaması
NAMIK HAVUTÇA
(Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dün 1 Mayıs İşçi
ve Emekçi Bayramı’nı kutladık. Türkiye’nin dört bir yanında emekçiler
alanlardaydı. Demokratik taleplerini, yaşadıkları düzenden kendi paylarına
düşen açlığı, sefaleti, yoksulluğu, yaşamaya mahkûm edildikleri köle düzenine
“istikrar” diyen AKP Hükûmetine ve politikalarına haklı itirazlarını ve
protestolarını yapmak istediler. Demokratik haklarını kullanmaya bile ne yazık
ki izin verilmedi. Yine AKP’nin gaz bombası, biber gazı ve tazyikli suyu ile
karşı karşıya geldiler. Bugün bırakın adalet ve sosyal demokrasinin
kırıntısını, Türkiye’de demokrasinin bile kırıntısını bulamıyoruz. Artık,
Türkiye’de faşizmin gaz hâli biber gazı, faşizmin sıvı hâli tazyikli su,
faşizmin katı hâli de AKP hâlini almıştır!
Bugün toprağa can
veren, yaşama dair ne varsa onların alın teri ve emeğiyle yaratılan işçi ve
emekçi halkımız elbette üzerlerine çöken bu karanlık günleri de atlatacaktır.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Bayraktutan.
2.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın,
Artvin Cerattepe’de çıkarılmak istenen madenle ilgili
mahkeme kararına ilişkin açıklaması
UĞUR BAYRAKTUTAN
(Artvin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Geçen günlerde
Artvin’de çıkartılmak istenen Cerattepe’deki madene
ilişkin çok büyük bir miting yapıldı. Artvin’in her siyasi yelpazesindeki
insanlar, on binler meydanlara çıkarak bu maden katliamına “dur” dediler. Sayın
Bakanın bunu özellikle dinlemesini istiyorum. Rize’den çıkartılmış olan daha
önceki mahkeme kararının tam tersi çıktı. Sayın Bakan, bir şey demiştiniz
burada, hiç unutmuyorum: “Siz yanıldınız, noterden yaptığınız tespitte tam tersi
çıktı.” demiştiniz. Önümüzdeki günlerde kimin yanıldığını hep beraber
göreceğiz.
O, sizin
almadığını iddia ettiğiniz firmanın yandaşları beni arıyorlar “Bu işin üzerine
gitme.” diye Sayın Bakan. Size müjdeler olsun, sizi tebrik ediyorum! Onlar beni
nasıl arıyorlar biliyor musunuz “Bu işin üzerine gitme.” diye. Hani siz dediniz
ya “O firma almadı.” diye, ısrarla diyordunuz ya bu kürsüden. Kimin ne şekilde
araya girdiğini size ayrıca baş başa açıklayacağım.
O firmanın, o
ihalenin kimi tarif ettiğini biliyordum, siz yanıldınız, ben yanılmadım; onu
önümüzdeki günlerde hep beraber göreceğiz. O madeni Samsun’da mı işleyecekler,
sizin evde mi, bizim evde mi işleyecekler hep beraber göreceğiz Sayın Bakan.
Önümüzdeki günlerde ihaleye fesadın nasıl karıştırıldığını bu Mecliste bütün
Parlamentoya anlatacağız.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Erdemir.
3.- Bursa Milletvekili Aykan Erdemir’in, 1 Mayıs İşçi ve
Emekçiler Bayramı’nı kutladığına ve Tokat Milletvekili Zeyid
Aslan’ın 30 Nisan 2013 Salı günü Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda
söylediği bazı sözlere ilişkin açıklaması
AYKAN ERDEMİR
(Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle,
Türkiye’de, çalışan, üreten, alın teriyle kazanan tüm emekçilerimizin 1 Mayıs
İşçi ve Emekçi Bayramı’nı kutluyorum.
Ne yazık ki, dün,
Türkiye, görmeye arzu etmediğimiz, baskıcı, otoriter 12 Eylülden kalma
görüntüleri yaşadı. İnanıyoruz ki, en kısa zamanda Türkiye temel hak ve
özgürlüklere, çağdaş, çoğulcu, katılımcı bir demokrasiye kavuşacak.
Yine, Türkiye
için üzücü bir sahne… Tokat Milletvekili Zeyid
Aslan’ın ağza alınmayan küfürler ettiği, bir milletvekilimizin rahmetli
annesine dil uzatmaya cüret ettiği görüntüler yaşandı fakat tutanağa girmeyen
daha endişe verici bir söylem şuydu: “Senin leşini buraya sereceğim, tehditse
tehdit!”
Evet, artık
Türkiye Büyük Millet Meclisinde ne yazık ki can güvenliği kalmamıştır,
milletvekilleri aleni bir şekilde ölümle tehdit edilmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Doğru…
4.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, 3 Mayıs
Milliyetçiler Günü’ne ilişkin açıklaması
REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Türk dünyasının 3
Mayıs Türk Milliyetçileri Günü’nü kutluyorum. Bu manada, Türkçülüğe gönül
vermiş ve hizmette bulunmuş bütün şahsiyetleri rahmet, minnet, şükran
duygularıyla anıyorum. 3 Mayıs, milletin birliği, devletin bölünmezliğinin
gündeme getirildiği gündür, Türk milletinin bağımsızlığına, egemenliğine irade
konulduğu gündür. 3 Mayıs, Türk milletinin Ön Asya coğrafyasında ilelebet var
olacağının onaylandığı gündür. Bizim Türkçülük anlayışımız milletimizi sevmek
ve yüceltmektir, hiçbir şekilde diğer milletlerden üstün görmek değildir.
3 Mayıs 1944’te
çok büyük acılar çekilmiş ama Türk milliyetçileri tekrar “Türk’üm” diyemeyen
ağızlara gereken dersi de vermişlerdir. Bizler 3 Mayıs ruhunu unutmadık, hiç de
unutmayacağız.
Tanrı Türk’ü ve
Türk yurdunu korusun.
BAŞKAN – Sayın
Aygün…
5.- Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün, İstanbul’da 1
Mayısta yaşanan olaylarda iki kadının yaralanmasına ve bunu yapanları
lanetlediğine ilişkin açıklaması
HÜSEYİN AYGÜN
(Tunceli) – Sayın Başkanım, dün İstanbul’daki 1 Mayıs törenlerinde Meral Dönmez
ve Dilan Alp isimli 2 genç kadın, polisin gaz bombası fünyesini isabet
ettirmesi, kasıtlı ateş açması sonucu ağır yaralandı. Şu an İstanbul’da aynı
hastanede tedavileri sürüyor. Birisi, bir yıl, füze kalkanını protesto ettiği
için cezaevinde kaldı ve DHKP-C üyeliğinden altı yıl sekiz ay ceza aldı, Meral
Dönmez. Öbürü ise Hey Tekstil adlı iş yerinde bir yıldır grev yapan bir işçinin
çocuğuydu. Doğrusu her ikisinin kimliğine dün hastaneye giden arkadaşların
verdiği bilgilerden sonra bakınca, neden polislerin bu kadar vahşice, öldürmek
niyetiyle fünyeyi başlarına vurduğunu daha iyi anladım. Onlara şu an hastanede
sürdürdükleri hayatta kalma mücadelesinde ancak dualar ederek destek
verebiliyorum. Bunu yapanları da lanetliyorum.
BAŞKAN – Sayın
Tanal…
6.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Akçakale Sınır
Kapısı’nda yaşanan olaylara ve Hükûmetin acilen sınır güvenliğini sağlaması
gerektiğine ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Modern, çağdaş,
hukuk devleti olan ülkelerde sınır güvenliği sağlanır, 1 Mayıslar özgür bir
ortamda kutlanır ancak otoriter, faşist olan ülkelerde 1 Mayıslar kutlanmaz.
Sınır
güvenliğimizle ilgili… Şanlıurfa’nın Akçakale Sınır Kapısı’ndan Türkiye
tarafına geçmek isteyen muhalif Suriyeli güçler gümrük kapısında görevli olan
polisimize, sivil memurumuza, askerimize saldırır, 1 polisimiz şehit olur, 11
asker, polis ve sivil memurumuz yaralıdır. Vefat eden polis memurumuza
Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Hükûmeti acilen sınır
güvenliğini sağlaması hususunda davet ediyorum. Eğer bu sınır güvenliklerini
sağlayamıyorlarsa lütfen İçişleri Bakanını ve Dışişleri Bakanını istifaya davet
ediyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Sayın
Yeniçeri…
7.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin,
1 Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramı’nı kutladığına ve 1 Mayısta İstanbul’da
yaşanan olaylara ilişkin açıklaması
ÖZCAN YENİÇERİ
(Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
1 Mayıs İşçi ve
Emekçiler Bayramı’nı kutluyorum. İktidarın aczi ve dayatmaları yüzünden 1 Mayıs
İşçi ve Emekçi Bayramı’nın çatıştırmaya dönüştürülmesini de kınıyorum.
İstanbul halkı 1
Mayıs günü fiilen evlerini hapsedilmiştir; yollar polis tarafından kesilmiş, köprüler
kapanmış, vapurlar bağlanmış, toplu ulaşım imkânsız hâle getirilmiştir.
Televizyonlara 1 Mayıstan yansıyan görüntüler Türkiye’ye yakışmamaktadır. Bir
yanda maskeli gruplar, taş tutan eller, vatandaşın iş yerlerine zarar veren vandalist unsurlar, diğer yandan barikatlar, biber gazları,
tazyikli sular, bu görüntüler Türkiye’ye yakışmıyor. Emekçi ve İşçi Bayramı’nın
gerçek bir bayram gibi kutlanması emeğe duyulan saygının gereğidir. 1 Mayıs
İşçi ve Emekçi Bayramı’nı kaosa ve gaza boğanlar
hakkında gereken işlemlerin yapılması gerekir.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Sayın
Köse…
8.- Çorum Milletvekili Tufan Köse’nin, 1 Mayıs İşçi ve
Emekçiler Bayramı’nı kutladığına, CHP Milletvekili Kamer Genç’e 30 Nisan 2013
Salı günü kürsüde konuşurken yapılan saldırıya ve bu durumu hiçbir parti
grubunun kınamamasına ilişkin açıklaması
TUFAN KÖSE
(Çorum) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Ben de
emekçilerin 1 Mayıs Bayramı’nı kutluyorum, İstanbul’da yapılan saldırıları
kınıyorum.
Sayın Başkanım,
Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili Kamer Genç kürsüde konuşurken AKP’li bir
milletvekili olduğu söylenen kişi tarafından yapılan saldırı ve sarf edilen
sözler kabul edilemez ama daha kötüsü, Meclis tarihinde yaşanmamış böylesi ağır
hakaretleri ve çirkinliği hiçbir parti grubunun kınamamasıdır. Hepsinden de
beteri AKP Grubunun sayısal çoğunluğuna kaba kuvveti de ekleyerek kürsü
dokunulmazlığına fiilî saldırıda bulunmasıdır. Bu, hiç kabul edilemez; bu,
demokrasiye yapılan bir saldırıdır. Bu saldırıyı yapan milletvekilinin yanında
bulunan bir kısım AKP’li milletvekillerinin de Başbakana yaranmak için sarf
ettiği sözler de kabul edilemez.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Sayın
Sarıbaş…
9.- Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş’ın, 1 Mayıs İşçi ve
Emekçiler Bayramı’nı kutladığına ve Çanakkale’nin Ezine ve Bayramiç ilçelerinin
bazı sorunlarına ilişkin açıklaması
ALİ SARIBAŞ
(Çanakkale) – Sayın Başkan, öncelikle 1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramı’nı
kutluyor, Taksim’de AKP iktidarının faşizm uygulayarak işçilere saldırmasını da
ayrıca kınıyorum.
Ezine ilçemize
bağlı Akçakeçili, Körüktaşı,
Kemallı ve köylerinde kanalizasyon nedeniyle kazınan
ve kaldırımları bozuk olarak kullanılan, arıtma tesisleri yapılmayan ve yolları
tekrar yapılmayan, suları olmayan bu köylerimizin bu hâlinin ne zaman
düzeltileceği konusunda bilgi almak istiyorum, bu bakımdan da Sayın Ulaştırma
Bakanına sormak istiyorum aracılığınızla.
Yine, Bayramiç
ilçesine bağlı Yenice köyünde meydana gelen heyelan nedeniyle evleri yıkılan
köylerimize toplam 500 TL verilmiştir. Yetkililer daha sonra gelerek hasar
tespiti yapmışlardır ve yaklaşık dört ay geçmesine rağmen…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Genç, buyurun.
10.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, 30 Nisan 2013 Salı
günü Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda yaşanan olaylarda Meclis
Başkanlığının tarafsız davranmadığına ve bu durumu kınadığına ilişkin
açıklaması
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, geçen salı günü olan olayda özellikle Başkanlığınız
tarafsız davranmadı, çünkü evvela bu cinayet niteliğindeki bu küfürleri, ben
size getirdim, tutanağı verdim, siz “Biraz geç yapalım.” dediniz, sonradan grup
başkan vekillerini topladınız, Mecliste kaba kuvvet kullanılmaması konusunda
Başkanlık Divanının bir gruplarla temennisini anlattınız, ama sonra dediniz ki
“Falan milletvekiline kınama verme cezasını oylarınıza sunuyorum.” ama neden
dolayı kınama verdiğinizi açıklamadınız ve kimse de bilmedi. Bu halkın bilmesi lazım burada kimler ne laflar, sözler sarf
ediyorsa; tarafsız Meclis Başkanının görevi budur.
Ayrıca da Meclis
Başkanı bunları gizlemek için tutanaklardan çıkarıyor. Yarın bir dava açıldığı
zaman bu tutanakların delil olarak verilmemesini istiyor. Böyle taraflı bir
Meclis Başkanlığı ve yönetimi olmaz. Ben bu durumu kınıyorum efendim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Vural…
11.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, 3 Mayıs
Milliyetçiler Günü’nü kutladığına, MHP Grubu olarak, 30 Nisan 2013 Salı günü
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda kullanılan ifadeleri ve 1 Mayısta
İstanbul’da yaşanan olayları ve müsebbiplerini kınadıklarına ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL
(İzmir) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
yarın 3 Mayıs Milliyetçiler Günü. Günü kutluyorum. 3 Mayıs 1944’te düşünce ve
ifade hürriyetini kullanan, demokratik hakkını kullanan öğretim üyeleri ve
öğrenciler çökertilmeye çalışılan bir toplum için ümit ve cesaret kaynağı
olmuştur. Baskılar, şiddetler, işkenceler yıldıramamıştır. 3 Mayıs 1944’ün
kalıntıları aynı oyunları 12 Eylülde sergiledi, milliyetçiliği yargılamaya
çalıştılar ama tarihin karanlığına gömüldüler. Bugün de yine milliyetçiliği
ayaklar altına almak isteyenler var. Bu millet bunu söyleyenleri de ayaklar
altına alacaktır. Hak ve hakikat yolunda mücadele veren Türk milliyetçiliği
davasının mensuplarının gününü kutluyorum.
Ayrıca, salı günü
Türkiye Büyük Millet Meclisinde kullanılan ifadeleri Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu olarak kınıyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisi tarihinin bu utanç verici
sözlerini tutanağa sokan zihniyetin Türk milletinin temsilinden ve edebinden uzak
olduğunu bir kere daha vurgulamak istiyorum.
1 Mayısta yaşanan
olaylar maalesef Emek ve Dayanışma…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OKTAY VURAL
(İzmir) – …Günü’nün kutlanmasını engellemiştir. Dolayısıyla, meydana gelen bu
olayları ve müsebbiplerini ve İstanbulluları sokağa çıkamaz hâle dönüştüren bu
zihniyeti kınadığımı ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Sayın Aydın…
12.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın, 30 Nisan 2013
Salı günü Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda yaşanan olaylarla ilgili
AK PARTİ Grubu olarak gereğini yaptıklarına ve aynı hassasiyeti diğer
gruplardan da beklediklerine ilişkin açıklaması
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Geçtiğimiz salı
günü hiçbirimizin arzu etmediği söylemlere bizler de tanıklık ettik maalesef.
AK PARTİ Grubu olarak, bir defa muhafazakâr demokrat kimliğimize ve aynı
zamanda milletimizin manevi şahsiyetine yakıştıramadığımızı beyan etmek
istiyorum. Sözler, hakikaten söylenmeyecek derece de çok ağır sözlerdi. İlgili
arkadaşımız da zaten kendisine ve grubuna yakıştıramadığını, bu millete
yakıştıramadığını söyledi, bu maksatla da kamuoyundan özür diledi. Yine aynı
şekilde, AK PARTİ Grubu olarak biz, bunların tabii ki gereğini yapmak için
elimizden geleni yaptık ve bu manada gerek Grup İç Yönetmeliğimiz gerekse
Meclis İçtüzüğümüz neyi gerektiriyorsa da aynı cezalarla da karşılaştı bu
arkadaşımız. Şimdi, özellikle salı günü AK PARTİ Grubu olarak, bir defa biz
kınama cezası verilmesi gerektiğini kendimiz ifade ettik, sizlerin de
talebiyle, grup olarak da oy birliğiyle biz bu kınama cezasını verdik. Aynı
şekilde, yürütmekte olduğu bir komisyon üyeliği ve komisyon başkanlığı var Zeyid Aslan arkadaşımızın. Deruhte ettiği komisyon
başkanlığından ve komisyon üyeliğinden de istifa etmiş durumdadır şu anda.
Yine aynı
şekilde, AK PARTİ Grubu olarak da arkadaşımızı Grup Disiplin Kuruluna sevk
ettik.
Yalnız, burada bir
hususun da bilinmesini arzu ediyorum. Az önce konuşan arkadaşlar, özellikle
malum arkadaşımız “Kimlerin ne küfürler sarf ettiğini çok iyi biliyor kamuoyu.”
diyor. Şimdi, ciltler dolusu küfürler edenler, sözcüleri, genel başkanlar ya da
başka başka, kim olursa olsun bunların yanında da
durmamamız lazım. Biz gereğini yaptık bugüne kadar, hassasiyetle durduk. Geçen
dönem de yaptık; Avni Doğan, Feyzi İşbaşaran, Ahmet
Aydoğmuş gibi milletvekillerimize cezalar verdik, şimdi de verdik, yanına kâr
kalmıyor. Ama diğer gruplardan da, özellikle ana muhalefetten de aynı
hassasiyeti bekliyorum; aynı hassasiyeti, aynı işlemleri bekliyoruz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Aydın.
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması komisyonundan bir istifa tezkeresi vardır, okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Tokat Milletvekili Zeyid
Aslan’ın, haberleşme hürriyeti ve özel hayatın gizliliğinin ihlallerini
araştırma ve önerileri belirleme amacıyla kurulmuş olan Meclis Araştırma
Komisyonu Başkanlığı ve üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin önergesi (4/109)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet Meclisinde kurulan haberleşme hürriyeti ve
özel hayatın gizliliğinin ihlallerini araştırma ve önerileri belirleme amacıyla
kurulmuş olan ve ülkemizin önem arz eden bir gündemine yönelik çalışma yürüten
araştırma komisyonunun çalışmalarını daha sağlıklı bir ortamda yürütebilmesi ve
kamuoyunun beklediği sonuca daha hızlı ulaşabilmesi ve ülkemizin gündeminin
yersiz işgal edilmemesi için Araştırma Komisyonu Başkanlığı ve üyeliğinden
istifa ediyorum.
Gereğini saygıyla
arz ederim. 02/05/2013
Zeyid Aslan
Tokat
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulur.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Adana Milletvekili Ali Halaman
ve 22 milletvekilinin, Adana iline bağlı Kozan ilçesindeki Gökdere Köprü
Barajı’nın yapımında ve baraj tünelinin patlamasında hayatını kaybedenlerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/603)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Adana iline bağlı
Kozan ilçesinin Gökdere Köprü Barajı’nın yapımı ve Baraj tünelinin patlamasında
hayatını kaybedenlerle ilgili Anayasa’nın 98’inci ve İç Tüzük’ün
104 ve 105’inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasını arz ve
teklif ederiz. 24/02/2013
1) Ali Halaman (Adana)
2) Edip Semih Yalçın (Gaziantep)
3) Mehmet Günal (Antalya)
4) Mehmet Şandır (Mersin)
5) Münir Kutluata (Sakarya)
6) Sinan Oğan (Iğdır)
7) Bahattin Şeker (Bilecik)
8) Sadir Durmaz (Yozgat)
9) D. Ali Torlak (İstanbul)
10) Zühal Topcu (Ankara)
11) Mustafa Erdem (Ankara)
12) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
13) Erkan Akçay (Manisa)
14) Mustafa Kalaycı (Konya)
15) Seyfettin Yılmaz (Adana)
16) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
17) Bülent Belen (Tekirdağ)
18) Koray Aydın (Trabzon)
19) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
20) S. Nevzat Korkmaz (Isparta)
21) Enver Erdem (Elâzığ)
22) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
23) Atila Kaya (İstanbul)
Gerekçe:
Adana iline bağlı
Kozan ilçesinde Ergenuşağı köyünde yapımı devam eden Enerjisa’ya bağlı Gökdere Barajı’nda toplam 10 kişi
hayatını kaybetmiştir. Geçtiğimiz aylarda da habersiz bırakılan baraj suyu
yüzünden 2 kardeş hayatını kaybetmiştir. Baraj yüzünden insanlar hayatını
kaybediyor, doğa katlediliyor.
Çukurova
bölgesinde yapımı devam eden HES’ler (hidroelektrik
santralleri) gerek proje ve gerekse de çevreye etkileri konusunda yeterli
çalışma yapılmadan birbiri ardına uygulamaya sokulmaya çalışılmaktadır.
Adana ili ve
ilçelerinde enerji projeleri toplam 52 adettir. Bunların 12 tanesi işletme
aşamasında, 8 tanesi inşaat aşamasında, 32 tanesi ise fizibilite aşamasındadır.
HES’lerin yapımlarında
insan ve çevre faktörünün göz ardı edildiği, yapım aşamasında bir dizi ihmal ve
denetimsizlik suistimallerinin olduğu açıkça
ortadadır. Barajda çalışan işçilerden bazıları baraj kapağının altında çatlak
olduğunu bildikleri hâlde dikkate alınmadığını yeterli hassasiyet
gösterilmemesi sonucu 10 hemşehrimiz sular altında
hayatını kaybetmiştir. Baraj kapağının patlaması sonucu önemli bir erozyon
tehlikesi ve toprak kaymasına zemin hazırlanmış olup bu da sorumsuzluğun ve
denetimsizliğin bir boyutudur. Bu, olayın ne kadar vahim olduğunu
göstermektedir.
Gerek ihale
aşamasında ve gerekse de Gökdere Barajı’nın yapım aşamasında çevre ve insan
faktörünü göz önüne almayan, “geliyorum” diyen felaket karşısında hassasiyet
göstermeyen firmalar, insanlarımızın sağlığını tehlikeye atan sorumlular
hakkında en kısa zamanda gereken soruşturma açılmalı ve suçlular yargı önüne
çıkarılmalıdır.
Hükûmetin HES
politikalarını yeniden gözden geçirmesini ve enerji üretimi konusunda
alternatif çözümlerin araştırılmasını, bu konuda bilim adamlarının bilgi ve
belgelerinden faydalanması daha uygun olur diye düşünüyorum.
HES projelerinin
getireceği yarar ve faydalardan daha çok, çevreye ve doğal yaşama alanlarına
zarar verdiğini, projelerin yatırımdan çok yıkıma dönüştüğünü ve bu nedenle HES’lere karşı olduğumuzu bir kez daha belirtiyoruz.
Bölgemizde HES
yapımına ilk başlandığında vatandaşlar bunu devlet yatırımı olarak
görüyorlardı. Halkımız HES’lerin doğaya ve
kendilerine verdiği zararı şimdi yaşayarak gördüler. Vatandaşlarımız ne zaman
ki kilometrelerce tünellerin açıldığını, ağaçların kesilmeye başlandığını, ne
zaman ki tarihî ve kültürel yerlerimizin yok olduğunu, ne zaman ki köylerin
zarar gördüğünü, içme sularının kaybolmaya başladığını, derelerin etrafını
kuşatılmaya başlandığını ve derelerdeki suyun kilometrelerce tünellere alınacağını
gördü ve durumun ciddiyetini anladı. Vatandaşlarımız HES’lere
karşı sürdürülen demokratik mücadele ile hukuksal mücadeleden de örnekler
vererek, bu yöndeki birlik ve bütünlüğümüzü, HES’lere
karşı sürdürülen mücadelemiz aralıksız olarak devam edecektir.
Açıkladığımız bu
gerekçelerle, yapılması gerekenler konusunda bir Meclis araştırması komisyonu
kurulmasında, ülkemize ve yöre halkımıza sosyal, kültürel, tarihî ve ekonomik
açıdan faydası tartışılmaz yararlar sağlayacaktır.
2.- Adana Milletvekili Ali Halaman
ve 22 milletvekilinin, Adana iline bağlı Kozan ilçesinin tarihî ve turistik
değerlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/604)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Adana iline bağlı
Kozan ilçesinin tarihî ve turistik değerlerinin araştırılarak kültür mirasımız
olan eserlerin korunması, geliştirilmesi, ilçenin sosyal ve ekonomik yönden
kalkınması amacıyla Anayasa’nın 98’inci ve İç Tüzük’ün
104 ve 105’inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasını arz ve
teklif ederiz. 24/02/2012
1) Ali Halaman (Adana)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) Edip Semih Yalçın (Gaziantep)
4) Atila Kaya (İstanbul)
5) Sadir Durmaz (Yozgat)
6) Münir Kutluata (Sakarya)
7) Bahattin Şeker (Bilecik)
8) Zühal Topcu (Ankara)
9) D. Ali Torlak (İstanbul)
10) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
11) Mustafa Erdem (Ankara)
12) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
13) Erkan Akçay (Manisa)
14) Mustafa Kalaycı (Konya)
15) Seyfettin Yılmaz (Adana)
16) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
17) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
18) Koray Aydın (Trabzon)
19) S. Nevzat Korkmaz (Isparta)
20) Bülent Belen (Tekirdağ)
21) Mehmet Günal (Antalya)
22) Enver Erdem (Elâzığ)
23) Sinan Oğan (Iğdır)
Gerekçe:
Adana iline bağlı
olan, kuzeyinde Feke, güneyde Ceyhan, batıda Karaisalı, Aladağ ve İmamoğlu
ilçeleriyle sınırı bulunan Kozan ilçesi, Toros Dağı eteklerine kurulmuştur.
Kozan’ın tarihi,
milattan önce 1900’lü yıllara kadar uzanmaktadır. Yüzyıllar boyu Hitit
Krallığı’nın bir merkezi olan Kozan, milattan önce 1200’lerde Asur egemenliğine
geçmiş, sonra sırasıyla İranlılar, Araplar, Makedonyalılar, Selökidler,
Romalılar ve Bizanslılarca yönetilmiştir.
“Sision”, “Flaviopolis” ve “Flavias” olarak bilinen ve tarihin her dönemine şahitlik
yapan Kozan, Yakın Çağ’da “Sis” olarak tanınmıştır. Bizanslılardan bir süre
Ermenilerin eline geçen Kozan (Sis), sırayla Selçuklular ve Ramazanoğulları
tarafından idare edilmişti.
Kurtuluş
Savaşı’nda Fransız ve Ermenilere karşı savaşan Kozan, 1923’te vilayet, daha
sonra 1926’da ilçe olmuş ve aynı yıl Adana’ya bağlanmıştır. Özellikle Selçuklu
ve Osmanlı eserleriyle tarihî zenginliğini korumaktadır.
1997 geçici nüfus
sayımına göre 114.693, ilçe merkezinde ise 61.328 olan nüfusu, 2000 yılı nüfus
sayımına göre tahminî nüfusu 80 bin civarındadır. 2011 yılındaki nüfusu
127.804, ilçe merkezi ise 78.587 civarındadır.
Kozan’ın önemli
tarihî eserleri, Kozan Kalesi, Anavarza Kalesi ve ilçe merkezinde bulunan Hoşkadem Camisi’dir.
Hoşkadem Camisi, Mısır
Kölemen Sultanı Abdullah Hoşkadem tarafından 1448
tarihinde yaptırılmıştır. Cami, bütünüyle dikdörtgen bir plan teşkil eden ulu
camiler sınıfına dâhil olup bedeni kesme taşlardan yapılmış, üzerini örten
kubbesiyle Türk mimari anlayışına yabancı kalan bir görünüm arz etmektedir.
Çeşitli defalar tamir edilmiş olması dolayısıyla bugün ilk mimari tarzını
kaybettiği anlaşılmaktadır.
Kozan-Feke
karayolunun üzerinde ve Kozan’a 24 kilometre uzaklıkta bulunan (bugünkü adıyla
Suluhan) Kervansaray (namıdiğer Bizans’tan) ise,
bakımsızlık ve ilgisizlik yüzünden yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır.
Anavarza Kalesi,
milattan önce 9’uncu yüzyılda Asurlular tarafından kurulduğu sanılmaktadır.
Kale, Romalılar döneminde önem kazanmıştır. Ünlü Doktor Dioskurides
ve Şair Aptiyanos’un bu kalede doğmuş ve yaşamış
bulunduğu sanılmaktadır. Kale, ilk kez, 14’üncü yüzyılda Ramazanoğulları
döneminde Türklerin eline geçmiştir.
Küçük Ermenistan
Krallığı’nın Tarsus’tan sonra (1185) ikinci bir merkezi olan Kozan (Sis)
Kalesi, taşlı bir dağın meyli üzerine “amphitheatre”
şeklinde inşa edilmiş, Kilikya’nın en önemli şehir ve kalelerinden birini
teşkil eder. Kalede 44 burç mevcut olup güney kısmının ortasında bir iç kale
bulunmaktadır. Güneyden kuzeye 6 kilometre uzunluğunda 2 sur mevcut olup kalede
20-30 basamak merdivenle inilen mahzenler ve gizli yollar vardır.
İlçenin turizme
açılması için sosyal konaklama tesisleri yapılmalı, şu anki hâliyle dahi açık
hava müzesi konumunda olan Kozan ve Anavarza kalelerinin bakım, onarım ve restorasyonunun yapılarak tarihimizin bütün dönemlerini
simgeleştirerek anlatan birer müze hâline getirilmelidir. Bu eşsiz hazinenin
korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması çalışmaları için ihtiyaç duyulan
ödeneklerin Kültür Bakanlığınca acilen gönderilmeli ve özel bir kanunla
destekleyici fon oluşturulmalıdır.
Ekonomisinin
büyük bir çoğunluğu tarıma dayalı olan yöre halkının bu açıdan desteklenmesi
gerekmektedir. 73.150 dekar narenciye bahçesi olup yıllık ortalama 135 bin ton
ürün elde edilmektedir. İlçede bir meyve suyu fabrikası kurularak narenciye
üreticisinin ürünlerinin değerlendirilmesi gerekmektedir. Böylece, hem ülke
ekonomisine hem de yöre halkına büyük destek sağlanacaktır.
Açıkladığımız bu
gerekçelerle, yapılması gerekenler konusunda bir Meclis araştırması komisyonu
kurulmasında, ülkemize ve yöre halkımıza sosyal, kültürel, tarihî ve ekonomik
açıdan faydası tartışılmaz yararlar sağlayacaktır.
3.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri ve 20
milletvekilinin, Ankaragücü futbol takımının içine düşürüldüğü durumun
bireysel, toplumsal ve ekonomik etkenlerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/605)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Başkent Ankara’yı uluslararası ve ulusal spor faaliyetlerinde
temsil eden, yüz iki yıllık başarılarla dolu tarihî bir geçmişe sahip,
Ankaragücü futbol takımının içinde bulunduğu ve içine düşürüldüğü durumun
bireysel, toplumsal ve ekonomik etkenlerin araştırılması, alınacak önlemlerin
tespit edilmesi ve sorunların çözümü için Anayasa’mızın 98’inci, Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca Meclis
araştırması açılması için gereğini arz ederiz. 29.02.2012
1) Özcan Yeniçeri (Ankara)
2) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
3) Necati Özensoy (Bursa)
4) S. Nevzat Korkmaz (Isparta)
5) Atila Kaya (İstanbul)
6) Ali Uzunırmak (Aydın)
7) Ali Öz (Mersin)
8) Lütfü Türkkan (Kocaeli)
9) Enver Erdem (Elâzığ)
10) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
11) Muharrem Varlı (Adana)
12) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
13) Seyfettin Yılmaz (Adana)
14) Alim Işık (Kütahya)
15) Mustafa Kalaycı (Konya)
16) Reşat Doğru (Tokat)
17) Zühal Topcu (Ankara)
18) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
19) Erkan Akçay (Manisa)
20) D. Ali Torlak (İstanbul)
21) Oktay Vural (İzmir)
Gerekçe:
Kuruluşu Osmanlı İmparatorluğu dönemine dayanan, İstanbul çapında
yapılan İstanbul ligi sürmekte iken savunma sanayisinde çalışan işçi
futbolcular ile buralara işçi yetiştiren meslek okullarında okuyan gençler
tarafından 31 Ağustos 1910 yılında kurulmuş olan yüz iki yıllık bir geçmişe
sahip Ankaragücü futbol kulübü, kurulduğu günden bu güne kadar birçok sportif
başarının altına imza atmış güzide bir futbol kulübümüzdür.
Başkent Ankara’da
ilk resmî futbol maçı 26 Ekim 1922 günü bugünkü Cebeci İnönü Stadyumu’nun
bulunduğu yerde yapılmıştır. Başkentin gelişmesi ve özellikle işçilerin
artmasıyla birlikte çeşitli isimler adı altında faaliyet gösteren ve sonradan
Ankaragücü adını alacak kulübe destek giderek artmaktadır. Fabrikalar
çerçevesinde dayanışma sandıklarıyla, işçi örgütleriyle birlikte gelişen kulüp,
sosyal alanda da faaliyetler göstermektedir. 1933 yılında -bugünkü adı olan-
Ankaragücü adını alacak olan, mahallî Ankara Ligi’nde çok kez şampiyonluk
yaşamış olan ve profesyonel millî ligin kurulmasıyla bugüne dek gelen
macerasına devam etmektedir.
Başkent
Ankara’nın futbol takımı olan uluslararası ve ulusal karşılaşmalarda Ankara’yı
temsil eden Ankaragücü kulübü, içine düşürüldüğü yönetsel krizin etkisi ve
hukuksal kaos sonucu tüm gelirlerine temlik konulduğu
için ödemelerini zamanında yapamaz duruma gelmiş, oyuncularına maaşlarını
ödeyememekte, sahada mücadele edecek oyuncuların malzemelerini bile
karşılamayacak kadar zor duruma düşürülmüştür. Yüz iki yıllık bir geçmişe sahip
başkent Ankara’yı temsil eden Ankaragücü futbol kulübünün geleceğinin ne olacağı
ise koskocaman bir soru işaretidir.
Makine Kimya
Endüstrisi Ankaragücü ya da yaygın olarak bilinen kısa ismiyle MKE Ankaragücü
futbol takımı, 2009 yılında içine atıldığı yönetsel ve hukuksal sorunlarla
boğuşmaya devam etmekte, âdeta yaşam savaşı vermektedir. Ankaragücü Kulübünün
içinde bulunduğu maddi sıkıntılar ve ardı arkası kesilmeyen üzücü ve derinden
etkileyici hadiseler, mevcut futbolcuların ayrılması, elde kalan futbolcularla
alınan sonuçlar nedenleriyle Süper Lig’in bitimine haftalar kala, yüz iki
yıllık bir geçmişe sahip asırlık bir kulüp olan MKE Ankaragücünün
bir alt lige düşmesi kesinleşmiştir. Futbol tarihimizin hafızalarda unutulmayan
takımları olan Vefa, Hacettepe, Karagümrük, PTT ve daha nice kulüpler gibi ismi
kitaplarda kalacak ve yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalacaktır.
Dünya başkentleri
futbol takımlarından örnek verecek olursak İngiltere’de Chelsea
ve Arsenal, İtalya’da Roma ve Lazio, İspanya’da Real
Madrid, Fransa’da Paris Saint Germen, Portekiz’de Sporting
Lizbon, Rusya’da CSKA Moskova gibi takımlar kendi liglerinde birçok şampiyonluk
ve başarı elde etmiş, uluslararası alanda ülkelerinin başkentlerini temsil
etmekte ve isimlerini duyurmaktadırlar. Ülkemizde başkent Ankara’yı temsil eden
takımlar ise kendi liglerinde tutunabilme savaşı vermektedirler.
Başkent Ankara’yı uluslararası ve ulusal spor faaliyetlerinde
temsil eden, yüz iki yıllık başarılarla dolu tarihî bir geçmişe sahip
Ankaragücü futbol takımının içinde bulunduğu ve içine düşürüldüğü durumun
bireysel, toplumsal ve ekonomik etkenlerin araştırılması, alınacak önlemlerin
tespit edilmesi ve sorunların çözümü için Anayasa’mızın 98’inci, Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 104 ve 105’inci maddeleri
uyarınca Meclis araştırması açılması için gereğini arz ederiz.
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi ve
arkadaşları tarafından 1 Mayıs 2013 tarihinde meydana gelen olayların
araştırılması amacıyla 2/5/2013 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin Genel
Kurulun 2 Mayıs 2013 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2/5/2013
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 2/5/2013 Perşembe günü (Bugün) toplanamadığından, Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Muharrem
İnce
Yalova
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul
Milletvekili Süleyman Çelebi ve arkadaşları tarafından, 2/5/2013
tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına “1 Mayıs 2013 tarihinde
meydana gelen olayların araştırılması” amacıyla verilmiş olan Meclis Araştırma
Önergesinin (884 sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen
diğer önergelerin önüne alınarak 2/5/2013 Perşembe günlü birleşimde sunuşlarda
okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN –
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin lehinde ilk söz İstanbul Milletvekili
Sayın Süleyman Çelebi’ye aittir.
Buyurun Sayın
Çelebi. (CHP sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum.
Dün İstanbul’da
yaşanan faşizmi anlatmak açısından bir kez daha dikkatinizi çekmek ve 1 Mayısta
İstanbul’da yaşananları sizlerle paylaşmak için söz almış bulunuyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, İstanbul dün tam bir kaos yaşamıştır. Dün
İstanbul tam bir devlet terörünü yaşamıştır. Dün İstanbul sıkıyönetim
koşullarının bile ötesinde bir uygulamaya maruz kalmıştır. İstanbul halkı dün
abluka altına alınmıştır. Tarihinde ilk defa, 1971 yılında 15-16 Haziran
direnişlerinde açılan Galata Köprüsü dün yine ulaşıma kapatılmıştır. Atatürk
Köprüsü dün ulaşıma kapatılmıştır. Dün metrolar, metrobüsler, İDO, denizden ve karadan tüm ulaşım ilişkileri
İstanbul halkına kapatılmıştır.
Değerli
arkadaşlarım, dün 1 Mayısta yaşanan baskı ve şiddeti anlamak için orada
yaşamanızı beklerdim, orayı yaşayarak ve hissederek görmenizi isterdim. 2013 1
Mayısında İstanbul çelik yelekli, gaz bombalı binlerce silahlı kolluk
tarafından işgal altındaydı; köprüler kesilmiş, yollar kapatılmış, toplu taşıma
bir sonraki emre kadar iptal edilmişti. İstanbul’da sıkıyönetim uygulamakla
yetinmeyen Hükûmet işçilere, emekçilere, halka, 1 Mayısa saldırmaya devam
ediyor. Bu saldırılar, AKP’nin işçi ve emekçi düşmanı tavrını bir kez daha
ortaya koymuştur. “Orantılı güç kullandık.” diye açıklama yapan İstanbul Valisi
kimsenin Taksim’deki çukurlara düşmemesinin haklı(!) gururunu yaşarken
emekçiler gazlı, coplu polis şiddetinden hastanelere kaldırıldılar. Taksim’de
çukurlar korunmuş, insanlar korunmamıştır. İstanbul Valisi ve güvenlik güçleri
padişah edasıyla Başbakanın fermanını acımasızca uygulamaya koymuşlardır. Bir
tarafta “barış” diyen, diğer tarafta işçilere savaş açan bir iktidar var
ortada. Bugün suskun toplum yaratmanın ve toplumu baskı altında tutmanın gayretidir
bütün bu uygulamalar. 1 Mayısta binlerce kişi bir ağızdan “barış” diyecekti,
“özgürlük “diyecekti, “bayram” diyecekti, engel oldular. Taksim’de 1 Mayısı
kutlama adına ortaya konulan görüşlerin bahane olduğu dünkü uygulamanın
sıkıyönetim koşullarıyla bir kez daha ortaya çıkmıştır. Taksim’in yasaklanması
tamamen siyasal bir karardı, amaç Taksim’i 1 Mayıs alanı olmaktan tamamen
çıkarma projesidir. İstanbul Valisi Taksim’de yapılacak 1 Mayısın hukuk dışı
olacağını söyledi ancak Taksim’in 1 Mayıs alanı olduğu AİHM tarafından
tescillenmiş, Hükûmet Taksim’in yasağı nedeniyle mahkûm olmuştur. Bu uygulamalardan dolayı da bir kez daha AİHM’de, bu uygulamaları
yaptığı için Hükûmet mahkûm olacaktır çünkü AİHM’in
yaptığı incelemede toplantı ve gösteri yapma hakkının gösterinin yapılacağı
yeri belirlemeyi de kapsadığı; DİSK’in üyelerini anmak için Taksim Meydanı’nı
kullanmak istemesinin hakkı ve üyelere karşı görevi olduğu, gösterilerden
günlük yaşam etkilense bile Hükûmetin, barışçıl hakkı gerçekleştirmesi konusunda
hoşgörülü olması gerektiği, Hükûmetin, hakkın kullanımını engellemek için ileri
sürdüğü DİSK binasından taş atıldığı, göstericiler arasında yasa dışı örgüt
üyelerinin bulunduğu gerekçelerinin kanıtlanmadığı, Şişli Etfal
Hastanesine atılan gaz bombasının hiçbir haklı gerekçesinin olmayacağı, tüm
bunların ifade ve toplantı özgürlüğünü ihlal ettiği kararını verdi.
Biz Taksim’i,
değerli arkadaşlar, kolay almadık. Hani, Başbakanın sürekli “Ben verdim.”
padişah edasıyla “Ben alıyorum.” mantığını kabul etmiyoruz. Orayı işçiler
mücadeleyle aldı, direnerek aldı, bedel ödeyerek aldı. Yine de işçiler 1 Mayısı
o meydanda kutlayacaklar. Buna siz de engel olamayacaksınız. (CHP sıralarından
alkışlar)
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Kanunu kim çıkardı ya?
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Kutlamayacaklar denmiyor ki.
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(Devamla) – Değerli arkadaşlarım, panzerleri…
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) – CHP döneminde…
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(Devamla) – CHP döneminde neler yapıldığını da biliyoruz, sizin faşizminizin
dün nerede olduğunu da gördük.
Panzerlerle, 10
binlerce polisiyle Taksim’den Beşiktaş’a, Mecidiyeköy’den Şişli’ye kadar 1
Mayısı abluka altına alan AKP Hükûmetinin, cop ve gaz bombalarıyla polisin
halkın üzerine saldırmasının bir tek açıklaması var, o da faşizmdir. AKP
faşizmi dün açığa bir kez daha çıkmıştır, tüm işçiler tarafından da bu tescil
edilmiştir.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) – Taksim’i kim kapattı, kim?
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(Devamla) – 12 Eylülcüler kapattı, generaller
kapattı.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) – Kim açtı?
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(Devamla) – Direnerek biz açtırdık, bir daha da açtıracağız.
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Kim açtı? Biz açtık.
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(Devamla) – Sizlerin icazetiyle değil, işçilerin mücadeleleriyle açıldı.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – 77’den beri direniyorsun. Kim açtı?
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(Devamla) – Çünkü tüm şehir felç edildi dün. Önlemler alınmış, halkın seyahat
özgürlüğü dün engellenmiştir. Tüm İstanbul’da âdeta sokağa çıkma yasağı ilan
edilmiştir. Faşizmdir çünkü Anayasa’da yer alan toplantı ve gösteri yürüyüşü
hakkı engellenmiştir. Faşizmdir çünkü 40 bin polisiyle, gazla, copla orantısız
güç kullanılmıştır. Dün barıştan söz eden zihniyet işçiye, emekçiye bayram
gününü savaş alanına çevirmiştir.
Bu kez hedef, gaz
bombalarının 1 Mayısta kutlamaya gelenlerin vücuduna isabet etmesidir. 1 Mayıs
günü yaşanan devlet terörü sonucunda hastanelik olan 100’e yakın yaralı var. Bu
yaralılardan biri, başına gaz bombası isabet eden, Tarlabaşı’ndaki
evinin önünde yaralanan Dilan Alp.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) – Evi Bahçelievler’de tespit edildi Sayın Başkan.
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(Devamla) – Dilan, Tarlabaşı’nda gecekondunun önünde
gaz bombasına hedef oldu ve ne tesadüftür ki Dilan, aylardır Hey Tekstil’de
direnen, parasını alamayan, işsiz bir babanın kızıydı, Hey Tekstil işçisinin
kızıydı.
İşte, AKP’nin
ileri demokrasisi bu değerli arkadaşlar. Ama her zaman söylediğimiz bir söz
var: “Sabahın bir sahibi var; sorarlar bir gün, sorarlar.” Bunu da sizlerden bu
halk soracak. (CHP sıralarından alkışlar) Emekçinin, işçinin eli bizim
ellerimizde, bizim ellerimiz sizin yakanızda olacaktır. AKP’nin işçi
düşmanlığına, sendikalara karşı tahammülsüz yaklaşımlarına karşı sessiz
kalmayacağız. Ne yasalar ne yasaklar ne de iktidardan gelen güçleri emeğin sesini
kesmeye yetmeyecektir.
Sizlere -zamanım
da kısaldı- iki üç tane tablo sunacağım: İşte, sizin dünkü gaz bombalarınız.
Bir tek koklamanızı istiyorum, durabilecek misiniz bakalım. İşte, sizin dün
dağıttığınız gaz bombaları. Dün, o meydandaki gaz bombaları hurdacılar
tarafından böyle toplandı. Dün…
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Polise sapan atanlar ne oldu, onları göstersene. O sapanın
fotoğrafını da göstersene.
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(Devamla) – Bu fotoğraftan utanın. Bu fotoğraf, Fransa’da 1 Mayıs, Güney
Kore’de 1 Mayıs, Hindistan’da 1 Mayıs, Rusya’da 1 Mayıs; ortadaki de
Türkiye’deki fotoğraflar. Bu ayıptan utanın.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) – Bu, Türkiye’nin dünkü fotoğrafı. Bu fotoğraftan utanın. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Bu fotoğraftan utanın. Gaz bombalarıyla ve…
RECEP ÖZEL (Isparta) – Vatandaşın dükkânının yağmalandığını da
göstersene.
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(Devamla) – Son söz şu: Bakın, bugün dağıttık, işte, 1 Mayıs 2013’ün faşizminin
3 yönü: Faşizmin gaz hâli biber gazı, faşizmin sıvı hâli tazyikli su, faşizmin
katı hâli AKP iktidarıdır. İşte sizin iktidarınız, işte uygulamalarınız.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Çelebi.
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Çanakkale’de de sendikalar kutladı bak 1 Mayısı.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Biber gazı da emekçilerin millî içeceği oldu yani.
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(İstanbul) – Kokla, kokla... (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Oradaki sapanlardan da getirseydiniz ya.
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(İstanbul) – Onlar bir koklasınlar, durabiliyorlar mı bakalım.
BAŞKAN –
Muhteremler, şakalaşmanız kavgaya dönmesin.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu önerisinin aleyhinde ilk söz, Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan… Yok. Onu, sona bırakalım.
Kırıkkale
Milletvekili Sayın Oğuz Kağan Köksal.
Buyurun Sayın
Köksal. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSA ÇAM (İzmir)
– Esas biber gazcı, esas!
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – Esas biber gazcı!
MUSA ÇAM (İzmir)
- Hangi yüzle konuşuyorsun sen orada, hangi yüzle konuşacaksın orada, hangi
yüzle!
BAŞKAN – Şimdi,
Sayın Çam…
MUSA ÇAM (İzmir)
– Bütün faili meçhul cinayetlerde senin parmağın var, her türlü olayda senin
parmağın var. Hangi yüzle çıkıyor orada konuşuyorsun?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın
Aydın, ben şimdi ne yapayım? Allah Allah!
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Ya demokrasi anlayışınız...
MUSA ÇAM (İzmir)
– Hangi yüzle çıkıyor, orada konuşuyorsun!
BAŞKAN – Hayır
ben, Sayın Çam diye söyleyeceğim ama duyan yok.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Ya, bir tane işçi yok mu, işçi! İşçi yok mu sizde?
BAŞKAN – Şimdi,
bakın, geçen salı günü buradan benim de Başkanlık Divanı adına imza koyduğum,
bütün grup başkan vekillerinin de imzasını koyduğu bir deklarasyon
yayımladık. Şimdi, şu kürsüde konuşan insanlara lütfen müsaade edin.
Buyurun.
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Kırıkkale) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlarken sözlerime başlamadan önce, daha ben kürsüye gelmeden önce, Meclisin
azametine yakışmayan bir harekette bulunan değerli milletvekilimize
üzüntülerimi belirtmek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) “Hangi
yüzle?” diye sordu. Ben yirmi bir yıl bu ülkenin çeşitli vilayetlerinde valilik
yaptım; valilik yaptığım süre içerisinde de çeşitli hükûmetler gelip geçti,
sadece AK PARTİ Hükûmeti değil. Şu anda, valilik yaptığım arkadaşlarınız da
var, hangi yüzle konuştuğumu onlar size anlatır. Bulunduğum her yerde bu
devleti en iyi şekilde temsil ettim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu
devleti yüceltmek için elimden gelen gayreti gösterdim, o yüzle de burada rahatlıkla
konuşabiliyorum, size ithaf olunur.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Cargill’i anlat Sayın Valim?
MUSA ÇAM (İzmir)
– Emniyet Genel Müdürü olduğun dönemleri de anlat.
BAŞKAN – Sayın
Çam, lütfen!
Buyurun.
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Devamla) – Değerli milletvekillerim, CHP’nin Taksim’deki 1 Mayıs
kutlamalarıyla ilgili grup önerisi hakkında konuşmak üzere söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, az önce konuşan arkadaşlarımız da konuyu anlattılar, aslında
anlatırken kendileri de söylediler. AK PARTİ olarak biz, demokratik hak ve
özgürlüklerin alabildiğince kullanılması için gayret sarf eden bir partiyiz ve
onların söylediği gibi, Anayasa’nın 34’üncü maddesine aykırı hareket değil, tam
tersine, 34’üncü maddenin uygulanması için gayret sarf ettik.
İsterseniz, şöyle
kısaca hafızalarınızı bir tazelemek istiyorum: Geçmişe dönüp baktığımızda, 1
Mayıs kutlamaları -ki az önce gene tartışması oldu- 1971’de yasaklandı, bırakın
Taksim’i Türkiye’de kutlanması senelerce yasaklandı. Şimdi AK PARTİ’ye saldıranlar, onu faşistlikle suçlayanlar o zaman o
yasakları alkışlayan insanlardı. Şimdi geri dönüp buna bakmak lazım. AK PARTİ
Hükûmeti iktidara geldikten sonra belli periyotlar
içerisinde özgürlükleri artırmak için gayret sarf ederken bu arada 1 Mayısla
ilgili çalışmaları da yaptı. Hepinizin bildiği gibi, 2008 yılında “Emek ve
Dayanışma Günü” olarak kutlanmasına AK PARTİ Hükûmeti karar verdi ve onlar
tarafından ilk birinci sene, 2008’de “gün” olarak kutlandı. Sonra bakıldı ki
“Gün olarak kutlanırken işçi ve işveren noktasında birtakım sıkıntılar doğuyor,
o zaman bu günü biz tatil ilan edelim.” dendi ve 2009 yılında AK PARTİ’nin getirdiği bir kanun teklifiyle yüce Meclisimiz
tarafından o 1 Mayıs günü, “Emek ve Dayanışma Günü” tatil ilan edildi.
Yani buradaki
olay, arkadaşımız az önce söyledi, “İşçi sınıfı, biz zorla aldık.” şeklinde bir
ifade kullandı da yani şimdi, işçi sınıfı zorla alıyordu da AK PARTİ
hükûmetlerini niye bekledi? AK PARTİ hükûmetleri kurulmadan zorla alsaydı ya.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Buradaki olay bir zihniyet meselesidir. AK
PARTİ olarak bizim, emeğe saygımız vardır, AK PARTİ olarak, üretene saygımız
vardır, AK PARTİ olarak, işçilerimizin ve üretenlerin bu ülkeyi çağdaş
medeniyetler seviyesine çıkartacaklarına inancımız vardır ve bütün
çalışmalarımız bu noktadadır. Bunu ifade etmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, tabii, aslında insanlar birtakım olayların olmasını asla arzu
etmezler, burada, olaylar olduğu zaman “haklı, haksız” meselesinden ziyade,
isterler ki olay olmasın. Şöyle bir düşünelim: Elbette ki muhalefetin görevi
iktidarı tenkit etmek, bundan daha doğal bir şey yok. Yalnız, Anadolu’da bir
söz var: Çuvaldızı başkasına batırırken iğneyi de kendinize batırın. Gelin,
şimdi buradan 1 Mayıs olaylarının gelişimine hep birlikte bir bakalım.
Türkiye’nin her
tarafında 1 Mayıs bayramı büyük bir coşkuyla kutlandı, bir tek İstanbul’da
olaylar çıktı. İstanbul’daki olaylara bakalım: Şöyle on-on beş gün evvelinden
ilin valisi, ilin emniyet müdürü buradaki çukurların 30-40 metre derinliğinde
olduğunu, orada kazı makinelerinin, malzemelerin yığılı olduğunu, bütün demir
uçlarının açık, insana zarar verecek şekilde dışarıda olduğunu izah ettiler,
ilan ettiler. Sonra ne yaptılar? Sendikacılarla iki defa, üç defa toplantı
yaptılar, kendilerinden rica ettiler. Bakın, özellikle siz faşistlikle
suçlarken şunu ifade ediyorum: Faşistlik yapan bir kurum, insan, kişi, her
neyse, rica etmez. Rica ettiler, dediler ki: “Bakın, burası bu işi kutlamaya
elverişli değil. Gelin size şeyi açalım, Taksim’e götürün çelenginizi koyun,
yukarı şeye gidin…
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Kazlıçeşme’ye…
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Devamla) – Kazlıçeşme’ye gitmeden önce gidin Kazancı
Yokuşu’na çiçeklerinizi koyun, saygı duruşunda bulunun, size her türlü
kolaylığı sağlayalım, Kazlıçeşme’de de mitinginizi
yapın.” Şimdi, bu bir ricaydı. Geldi, sendikacılarımız burada biraz daha
direndiler, kabul etmeye yanaşmadılar ve olaylar bu şekilde karşılıklı basın
açıklamalarıyla, tekrar, toplantılarla… Ve en sonunda sendikacılar Sayın
Başbakandan randevu istediler, ülkenin Başbakanıyla gidip görüştüler ve Sayın
Başbakanımızın gruptaki ifadesi aynen şudur: “Ben kendilerinden, ülkem adına,
burada bu işin yapılmayacağını, zarar vereceğini, en az 15-20 insanımızın zarar
göreceğini, hatta bir insanımızın bile zarar görmesini istemediğimizi… Kendilerinden
ülkemiz adına rica ediyorum, gelin buralarda yapın.” Yani, bir ülkenin
Başbakanı bile rica edecek, sonra da diyeceksiniz ki: “Efendim, bu,
faşistliktir.” Bu faşistliği tam tersinden almak lazım. İlla,
faşizmin özetine bakarsak faşistlik, dediğinde ısrar etmek noktasındadır. (AK
PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Israr eden sizsiniz arkadaş. Ve, gün geldi, “Artık burada yapılmayacak.” diye söylendi.
E, tabii, şimdi,
bir noktada, sendikalar da arkalarında birtakım güçlerle bu işe yürüyorlar.
Sendikaların arkasında “Hadi gidin, yapın. Hadi gidin, şöyle yapın. Zorla
girin.” Ya, böyle bir şey, hukuk devletinde olan bir şey değil. Bu noktayı bir
kere daha değerlendirelim. Bakın, hukuk devletinde, arkadaşımız, eski bir
emniyet genel müdürünün bu kürsüde konuşmasını bile “Hangi yüzle?” diye ifade
ediyor.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Onların faşizmi öyle işte, onların
anlayışı, demokrasi anlayışı öyle.
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Devamla) – Hangi yüzle olacak, Kırıkkale halkının verdiği helal oylarla burada
geldim, konuşuyorum. Daha bundan ötesi var mı? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Ve otuz sekiz yıllık meslek hayatım başarılarla doludur. Onu burada söylüyorum.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Sayın Valim, gaz sıktırdınız mı hiç, onu söyleyin.
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Devamla) – Ve değerli milletvekilleri, sonra ne oldu? Sonra tabii ki bir şey
yasaklanınca…
ALİ SARIBAŞ
(Çanakkale) – Gaz sıktırdığın gece rahat uyudun mu?
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Devamla) – …hukuk kuralı vardır, uygulanır. Bazı gruplar… Ben burada özellikle
işçileri tenzih ediyorum, Türk işçisi, bizim işçimiz her zaman kurallara uyan
insanlardır. Çünkü onların bütün gailesi üretmek, daha çok üretmek ve ülkeyi
yüceltmektir. Bizim işçimiz değil onlar, orada bir grup provokasyon
yapma niyetinde ve hâlâ, modası geçmiş birtakım düşüncelerin peşinde olan bazı
gruplar gelip orada olay çıkartmak istediler.
AYKAN ERDEMİR
(Bursa) – Sizin düşüncenizin modası geçti.
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Devamla) – “Nereden çıktı bu?” diyeceksiniz. Yakalananlardan. 40 tane
molotofkokteylini niye yanında gezdiriyordu gelen adam? Ellerinde sapan taşları
niye vardı ve yüzleri niye maskeliydi? Yaptıkları iş doğruydu da yüzlerini niye
gizlediler? Ha, bunlara baktığımız zaman… Onun için lütfen, gelin, biraz da
iğneyi kendinize batırın. Deyin ki “Ya, Hükûmetle anlaşsaydık, güzelce, bu sene
bu işleri yapsaydık. Seneye de bu meydan düzelirdi, toplantı hâline gelirdi,
yapardık.” Nitekim üç yıldır Taksim’de kutlamadılar mı? Üç yıldır Taksim’de
kutlanmadı mı? Ve hiçbir olay olmayacak…
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – “Seneye kutlayacaklar.” de. “Seneye kutlayacaklar.” de. Söyle,
söyle, hadi, hadi.
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) – Neyse.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – Beyefendi kızar. Beyefendi kafada Taksim’i bitirmiş.
“Kutlayacaklar.” desene seneye.
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Devamla) – Ve ondan sonra böyle olsaydı ne olurdu? Hiçbir şey olmazdı ve
nitekim Türkiye’nin her tarafında 1 Mayıs büyük bir olgunluk ve büyük bir vakar
içerisinde kutlandı.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – “Demokratik hakları, seneye kutlayacaklar.” de. Beyefendi Taksim’i
kafada bitirmiş kafada. Bir parça cesareti yok söylemeye, bugün kim çıktıysa
kıvırdı.
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Devamla) – Bütün Türkiye’ye, inşallah, İstanbul’daki olaylarda daha sonradan…
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – Hadi, söyle.
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Devamla) – Şu anda 70 kişi civarında gözaltında ve gözaltında olanların büyük
bir kısmı da bu noktada. Adamlar gelmişler 66 tane dükkân yağmalanmış, 66 tane
dükkânın camları kırılmış, 4 banka şubesi… Şimdi, bunların 1 Mayısla ne alakası
var? Oradaki inşaat binaları tahrip edilmiş. Hep söyleniyor, doğrudur, ben ona
şiddetle karşıyım, onu ifade edeyim: İşte, vatandaşlarımızın yaralanmasına…
Onlara da geçmiş olsun diyorum ama lütfen, o bilyeyle yaralanan güvenlik
görevlimize de bir geçmiş olsun deyin. Çelik bilye kafasında ne geziyordu, kim
attı? Ya, bunu da söyleyelim, bunu da söyleyelim.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – Söyledik… Söyledik…
ALİ SARIBAŞ
(Çanakkale) – Dedik… Dedik…
AHMET YENİ
(Samsun) – Kaldırım taşlarını kim söktü?
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Devamla) – Ve bizim emniyet güçlerimiz mümkün olduğunca olaya teenniyle
yaklaşmışlardır.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Siz, bizim genel başkan yardımcılarımıza geçmiş olsun dediniz mi,
telefon açtınız mı?
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Devamla) – Grubumuz söyledi, ben buradan söyleyeyim, bence hiç mahzuru yok.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Milletvekillerine, milletvekillerine… Aradınız mı?
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Devamla) – Ondan sonra teenniyle yaklaştı emniyetçilerimiz ama bir noktaya
geldi ki, artık müdahale şart, başka çaresi yok. Kamu düzeni çünkü dükkânlar
kırılıyor, meydanlar yağmalanıyor, devlet malı tahrip ediliyor; bu noktada
ister istemez müdahale edildi.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Ona itirazımız yok.
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Devamla) – Gönlümüz istemiyor, böyle olmasını asla arzu etmiyorduk ama biraz
da tedbirin alınması lazım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Köksal.
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Devamla) – Özellikle konuyu İçişleri Bakanlığımız da şu anda incelemeye aldı,
inceleme sonunda herhangi bir problem varsa zaten müdahale edecektir.
İncelemeye aldığı için de ben bu grup önerisinin aleyhinde olduğumuzu ifade
ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(İstanbul) – Sayın Başkan, konuşmacı, benim söylediklerimi tamamen
değiştirerek, tamamen benim konuşmamın ötesinde bir yorumda bulunarak…
SONER AKSOY (Kütahya)
– Otur yerine ya! (CHP sıralarından gürültüler)
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Sen bulmaca çözmeye devam et, bulmaca.
BAŞKAN – Sayın
Çelebi, duymuyorum bir saniye… Bir saniye…
Sayın
milletvekilleri, Sayın Çelebi’yi duymuyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Sen bulmaca çöz, boş, ver bunlara aldırma.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Başkanım, Soner Bey bulmacayı çözememiş sinirlenmiş, onun için…
BAŞKAN – Anladım
da, ben Sayın Çelebi’yi duyamıyorum.
Buyurun.
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(İstanbul) – Sayın Başkan, konuşmacı benim söylediklerimi tamamen değiştirerek
yani “71 yılından itibaren işte yasaklandı, bunları aynen…”
AHMET YENİ
(Samsun) – Ne kadar taş söküldü, onları anlatacak.
BAŞKAN – Buyurun.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi’nin, Kırıkkale
Milletvekili Oğuz Kağan Köksal’ın CHP grup önerisinin aleyhinde yaptığı konuşma
sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(İstanbul) – Değerli arkadaşlar, tekrar saygıyla selamlıyorum.
Bir olay bu kadar
saptırılabilir. Şimdi, “Alkışladınız.” dediğiniz… “Yasakları alkışladınız.”
diyenler bize bu alkışı hiçbir zaman söyleme haklarına sahip değildir. Biz 76
yılından itibaren Taksim’de 1 Mayısı kutladık, 77’de kutladık, 78’de kutladık.
Sıkıyönetim koşullarında cuntaya, faşizme karşı hapishanelerde savunduk. Bunu
bize söyleyecek tek parti vardır bizimle ilgili, o da sizsiniz.
MEHMET GELDİ
(Giresun) – Allah doğrusunu söyletti. Doğruyu söyledin.
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(Devamla) – Söyleyemeyecek tek parti sizsiniz. O nedenle, bizim oradaki
sınavımız belli.
İkinci
söyleyeceğim şu: Sürekli marjinal gruplardan
bahsediliyor. Bu marjinal gruplar 2010’da neredeydi,
2011’de neredeydi, 2012’de neredeydi? Onlar yine o Taksim’deydi,
övüyordunuz o zaman. “Bravo, çok güzel gitti, çok güzel kutladınız.” diye
övdüğünüz marjinal gruplar, dün şiddet uyguladığınız
gruplardır. Dün başka yerlerde, İzmir’de, Ankara’da yoklar mıydı?
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Yoklardı.
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(Devamla) – Vardı.
Şimdi, mesele şu
arkadaşlar: “Ben verdim, ben alırım.” Sayın Başbakanın IV. Murad gibi ferman
okumasının devri geçmiştir. Evet, bir daha söylüyorum, bir daha söylüyorum, bu
kürsüden söylüyorum: Dün, orada, CHP milletvekilleri, bizler, hepimiz gaza ve
tazyikli suya muhatap olduk. O “marjinal grup”
dedikleriniz Cumhuriyet Halk Partisidir, ÖDP’dir.
Sizin orada çok övdüğünüz ve şimdi akil insanlar grubuna koyduğunuz…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(Devamla) – …KESK’in Başkanıdır, TÜRK-İŞ’in Başkanıdır, onlara gaz sıktınız. Bu kadar…
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Çelebi.
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(Devamla) – Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın
Çelebi, teşekkür ediyorum, sağ olun.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri (Devam)
1.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi ve
arkadaşları tarafından 1 Mayıs 2013 tarihinde meydana gelen olayların
araştırılması amacıyla 2/5/2013 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin Genel
Kurulun 2 Mayıs 2013 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN –
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin lehinde Osmaniye Milletvekili Sayın
Hasan Hüseyin Türkoğlu…
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Sayın Başkan, Türk milletinin saygıdeğer milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisi tarafından verilen 1 Mayıs 2013 tarihinde İstanbul’da
meydana gelen olayların araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılması
yönündeki önergenin lehinde Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin
başında, dün, terör örgütü mensupları tarafından döşenen mayına basmak
suretiyle Ağrı Dağı’nın eteklerinde hayatını kaybeden Iğdır askerî
personelinden 2 arkadaşımızın, 2 kardeşimizin şehadetiyle ilgili üzüntümü dile
getirmek istiyorum. Onlara Cenab-ı Allah’tan rahmet
diliyorum, kederli ailelerine sabır diliyorum, Türk milletine başsağlığı
diliyorum.
Yine dün 1 Mayıs
gösterileri sebebiyle İstanbul’da meydana gelen olaylarda Cumhuriyet Halk
Partisine mensup milletvekillerinden yaralananlara geçmiş olsun diliyorum.
Ayrıca orada, gösterilerde yaralanan, özellikle 2 tanesi ağır yaralı
kardeşimize geçmiş olsun diliyorum. İstanbul halkına da geçmiş olsun diliyorum
çünkü on bir yıldır iktidarda bulunan AKP tarafından, Anayasa’da zikrediliyor
olmasına rağmen, bir türlü olağanüstü hâl ya da sıkıyönetim ilan edilmeyen bir
bölge var. Bu bölgede bölücü terör örgütü mensupları,
istedikleri alanda eylem koyabilir hâle geldiler, kimlik kontrolü yapabilir
hâle geldiler, vatandaşlarımızı, kamu görevlilerini alıp dağa kaldırabilir hâle
geldiler ama Anayasa’da emredilmesine rağmen, iktidar partisi tarafından,
Hükûmet tarafından uygulanmayan sıkıyönetim uygulaması İstanbul halkı için dün
uygulandı ve İstanbul halkı bir günlük, iki günlük sıkıyönetime tabi tutuldu. Onlara
da geçmiş olsun diliyorum.
Tabii, burada
vazifesini yapmak, alınan emirleri yerine getirmek üzere mücadele eden başta
emniyet mensubu polislerimiz olmak üzere, haklı bazı davalarla Hükûmetten gelen
emirler arasında sıkışmak, ezilmek zorunda kalan polislerimize, güvenlik
güçlerine de geçmiş olsun dileklerimi ifade etmek istiyorum.
1 Mayıs, işçi
hareketinin sosyal, ekonomik kazanımlarının kutlandığı gün olarak pek çok
ülkede resmî bir bayram olarak kabul edilmiştir. 1 Mayıs, işçi ve emekçiler
tarafından dünya çapında birlik, dayanışma ve haksızlıklarla mücadele günü
olarak kabul edilmekte olup dünya üzerindeki birçok ülkede resmî tatil olarak
kabul edilmiştir.
1 Mayısla ilgili tarihî sürece göz attığımızda, işçiler açısından
organize bir şekilde ilk kez hak arama girişimi olarak 1856’da Avustralya’nın
Melbourne kentinde, taş ve inşaat işçilerinin çalışma saatlerinin günde sekiz
saate indirilmesi için gerçekleştirdikleri yürüyüşle başlamış, 1886’da Amerika
İşçi Sendikaları Konfederasyonu önderliğinde, işçilerin günde on iki saat,
haftada altı gün olan çalışma takvimine karşı günlük sekiz saat çalışma
talebiyle iş bırakma eylemi yapmalarıyla devam etmiş ve sonunda 1889’da
toplanan 2’nci Enternasyonal’de Fransız bir işçi temsilcisinin önerisiyle 1
Mayıs gününün tüm dünyada “birlik, mücadele ve dayanışma günü” olarak
kutlanması kararı alınmıştır.
Ülkemizde ise ilk
kitlesel işçi hareketleri Osmanlının Meşrutiyet Dönemi’nde başlamış, 1 Mayıs
Cumhuriyet Dönemi’nde de işçiler tarafından kutlanmıştır. İlk kez 1911 yılında
Selanik’te tütün, pamuk ve liman işçileri tarafından kutlanan 1 Mayıs,
cumhuriyetin ilanından sonra ilk kez 1923’te resmî olarak kutlanmıştır. 1976
yılında ilk kez geniş katılımlı kutlanan 1 Mayıs, 1977 yılında 500 bin kişinin
katılımıyla en kalabalık şekilde kutlanmıştır. 1 Mayıs 1977’de Taksim
Meydanı’nda kutlanan İşçi Bayramı, provokatörlerin
kışkırtması sonucu kanlı olaylara sahne olmuş, 34 kişi hayatını kaybetmiştir.
Bu talihsiz hadise sonucu 1 Mayıs 1977 kutlamaları, tarihe “kanlı 1 Mayıs”
olarak geçmiştir.
Ülkemizde Mayıs
1977’de yaşanan bu acı hadiseler ne yazık ki toplumsal hafızamızda derin izler
yaratmıştır. Toplumsal barışın tescil edildiği bir gün olması gereken 1
Mayıslar ne yazık ki ülkemizde bir tedirginliğin, korkunun kaynağı hâline
gelmiştir. Bu olayların bir daha yaşanmaması, 1 Mayısların
bütün çağdaş ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de işçilerin birlik, mücadele ve
dayanışma günü olarak kutlanması ve bir gerilim günü olmaktan çıkması için
Milliyetçi Hareket Partisinin de destek ve katkılarıyla 1 Mayıs, “Emek ve
Dayanışma Günü” olarak kabul edilmiş ve resmî tatil ilan edilmiştir.
Resmî tatil
olarak ilan edilen 1 Mayıs vesilesiyle Milliyetçi Hareket Partisi olarak
beklentimiz, çalışanların sorunlarının tartışıldığı, sorunların çözümü için
somut adımların atıldığı, çalışan, işveren ve siyasi iradenin kaynaştığı,
çalışma barışının sağlandığı bir gün olarak görülmesi en önemli arzumuzdur.
Emeğiyle değer
üreten, alın teriyle helal kazancını arayan değişik meslek ve iş kollarına
mensup işçi kardeşlerimizin Emek ve Dayanışma Günü’ndeki beklentileri muhakkak
ki karşılanmalıdır. Hedef, iş hayatının adaletli, özgürlükçü, katılımcı,
rekabetçi ve teşvik edici bir iklime ve hüviyete kavuşmuş olmasıdır. Bu noktada
somut olarak işçilerimizin çoğalan problemleri, başta taşeronlaşma, asgari
ücretin yetersizliği olmak üzere, çoğalan problemleri, meslek hastalıklarının
artışı, iş sağlığı ve iş güvenliğinden kaynaklanan sıkıntıları bir an evvel
çözülmelidir. İşte, 1 Mayıslarda görmek istediğimiz iklim budur.
Ancak dün yaşanan
1 Mayıs görüntüleri, maalesef, 1977 1 Mayısını hatırlatmaktadır. Can kaybı
olmaması bir sevinç vesilesidir ama hastanelerde yatan ve özellikle hayati
tehlikesi bulunan 2 yaralı insanımız düşünüldüğünde, görsel medyaya düşen ve iç
savaş görüntüsünü andıran sahneler değerlendirildiğinde, Hükûmetin 1 Mayısla
ilgili süreci ne kadar kötü yönettiği hepimizin kabulüdür.
İşçilerimizin ve
sendikaların İstanbul’un bir meydanında açık hava toplantısı yapma istekleri
anlayışla karşılanmalıydı. Hem 1 Mayıslar için sembol olmuş Taksim’in
kullanılma isteği makul görülmeli hem de bu mekânda yapılacak olan toplantının
sabote edilmemesi, provoke edilmemesi için yetkili ve görevlilerin vazifelerini
iyi yapmaları gerekirdi. İşçilerimizin ve sendikaların da hain amaçlara hizmet
edenlere, kışkırtıcılara, yasa dışı grup ve oluşumlara karşı dikkatli ve hassas
olmaları gerekirdi.
Dünkü tablolardan
gördüğümüz, Hükûmetin bir “Taksim yasağı” saplantısı içinde olduğudur.
Taksim’de gösteri ve toplantı yürüyüşü yaptırmama konusunda kararlı olan
Hükûmetle, toplantı ve gösteri yürüyüşü yapmak isteyen işçiler ve işçi
örgütleriyle ortaya çıkan çatışma, Türkiye’de birçok kesimin içini acıtmıştır.
Aslında bu yasakçı anlayış, gerilimin tırmandırılması yaklaşımı, provokasyon ve sabotajın da zeminini oluşturmaktadır. Geçen
birkaç yılda Taksim’de yapılan toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde hiç olay çıkmamıştır.
Demek ki, Taksim’de olaysız toplantı ve gösteri yürüyüşü yapılabilmektedir. O
hâlde bu yasağın sebebi nedir? Sebep, bölücü örgütlerin provokasyonu
mudur? Siz zaten bu örgütlerle her gün içli dışlısınız. Siz zaten bu örgütlerle
Oslo’da, İmralı’da, Kandil’de muhabbetler içerisindesiniz. Bunların hangi provokasyonu söz konusu olabilecek? Yoksa –maksadınız-
“Tarihî dokusunu koruyacağız, burada tarihi yaşatacağız.” diye Taksim’de
başlattığınız inşaatlarla yandaşlarınıza peşkeş çekeceğiniz alışveriş merkezleri
ve rezidansları yani lüks konutları mı gizlemek
istiyorsunuz? Oraya gelecek on binlerin, yandaşlarınızın zenginliğine zenginlik
katacak bu mülkleri görmesinden mi korkuyorsunuz? Ya da adı “ileri demokrasi”
de olsa “modernleşme” de olsa “Eğer bir gösteri ve toplantı gösteri yürüyüşü
yapılacaksa onun nerede ve nasıl yapılacağına biz karar veririz.” mi demek
istiyorsunuz? Yoksa siz de gençlere dönüp “Bu memlekete sosyalizm gelecekse onu
da biz getiririz.” diyen anlayıştan mısınız?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Onları da siz getirin.
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Devamla) – Nerede sizin yasaklarla olan mücadeleniz? Yasaklar sizin
tarafınızdan koyulunca hikmetihükûmet ya da keramet
mi oluyor? İşte ortada: Siz de yasakçısınız, sizin de demokrasi anlayışınız
nasipsizlik. Siz de eleştirdiklerinizden farklı değilsiniz.
Dünkü 1 Mayıs olayları belki İstanbul Emniyetini, İstanbul
Valiliğini, İçişleri Bakanlığını sıkıntıya sokmuştur ancak kanaatimce, bu
olaylar vesilesiyle, Hükûmet bir süredir PKK terör örgütüyle muhabbetinin
ortaya çıkmasından yani takkesinin düşüp kelinin görünmesinden rahatsızdı; 25
Nisanda Kandil’deki kanalizasyon ağızlıların toplantısı ile kel tamamen ortaya
çıkmıştı; Hükûmet bu olaylarla gündemi değiştirmek niyetindeydi ama kel büyük,
kapanmıyor değerli arkadaşlarım. Yoksa 22 bin
takviye polisle alınan tedbirlerle marjinal gruplar
etkisiz hâle getirilemez miydi? Dünkü 1 Mayıs, Hükûmetin hem güvenlik ve asayiş
konusundaki beceriksizliğine hem de terör örgütü ile olan muhabbetini unutturmaktaki
beceriksizliğine çarpıcı bir örnektir. Siz ne İstanbul’u, ne de Türkiye’yi
yönetecek anlayış ve kadroya sahipsiniz.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) – Ona millet karar verir.
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Devamla) – Bu, artık milletimizin de gördüğü bir gerçektir. Hak
ettiğinize kavuşacaksınız, az bekleyin.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) – Ona millet karar verir.
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Devamla) – Bu düşüncelerle Türk milletinin milletvekillerini saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK
(İstanbul) – Daha çok beklersin, rüya görmeye devam edin.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Türkoğlu.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Sayın Başkanım, bizi ihanetle, yandaşlarına peşkeş çekmekle…
BAŞKAN – Buyurun,
buyurun…(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın, Osmaniye
Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun CHP grup önerisinin lehinde yaptığı
konuşma sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Tabii, böyle bir
konuşmayı yapmak hakikaten bana da biraz zül geliyor, onu ifade etmek
istiyorum. Yani her seferinde, belli bazı konuşmacılar bu kürsüye çıktığında
“ihanet, bölücülük, yandaşlarına peşkeş çekmek” gibi suçlamalarda bulundu. On
senedir bu ülkeyi aziz milletimizin oylarıyla idare ediyoruz ve her gittiğimiz
seçimlerde oylarımızı artırarak, katbekat güçlendirerek eğer bu yönetimde söz
sahibiysek, demek ki biz doğru yoldayız. Biz milletimizle birlikte bu
istikameti seçtik ve bugüne kadar da bu istikametten, milletin bize göstermiş
olduğu doğrulardan şaşmadık. Siz bir defa kendi geçmişinize bakın, siz bu
ülkeyi nereye getirdiniz, biz nereden alıp nereye getirdik?
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Siz nereye götürüyorsunuz, onu da anlat.
AHMET AYDIN
(Devamla) – Her seferinde bunları söylemek durumunda değilim arkadaşlar. Biz
“birlik ve kardeşlik” diyoruz, bakın bugün kardeşlik günü. Birlik ve
kardeşlikten, millî birlikten bahsettiğimiz müddetçe siz niye rahatsız
oluyorsunuz, niye bölücülükten bahsediyorsunuz, niye ihanetten bahsediyorsunuz?
Asıl ihanet, bu millî birlik ve kardeşliğe karşı çıkmaktır, bu çözüme karşı
çıkmaktır. Bu millet adına, bu milletin gündeminde olan sorunların çözümü
noktasında biz bu kadar gayret sarf ederken, elimizi taşın altına koyarken,
siyasi bütün riskleri de gerekiyorsa alırken, millet adına siyaset yapan sizler
ne yapıyorsunuz? Ne yapıyorsunuz biraz kendinizi sorgulayın? Hakikaten yani
çuvaldızı batırırken iğneyi de biraz kendinize batırın. Bugüne kadar bu millete
ne verdiniz, ne yaptınız?
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Şer güçlere karşı geliyoruz, ne yapacağız; bundan daha büyük hizmet
mi olur?
AHMET AYDIN
(Devamla) – Ekonomide dünyanın en büyük küçülmesini yaşattınız bu ülkeye.
Merkez Bankası boşaldı, sıkıntılar yaşandı, memurun maaşını ödeyemeyecek duruma
geldi bu ülke ama bugün bakın, Taksim’de eğer şu anda o çukurlar varsa muazzam
yatırımlar yapılacaktır. Bu ülke yeniden imar oluyor, inşa oluyor, her açıdan
inşa oluyor, zihinler değişiyor. Artık, millet adına lütfen sizler de siyaset
yapmaya çalışın. Milletin sorunlarının çözümü noktasına katkı sunun, katkı
sunmazsanız gölge etmeyin bari ve bölücülükle, ihanetle, böyle kuru
edebiyatlarla bu işler olmuyor. Kimin ne yaptığını bu millet çok iyi biliyor ve
günü geldiğinde de sandığa da gittiğimizde de millet tekrar kararını verecek
diyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Biz de zaten millet adına konuşuyoruz.
OSMAN AŞKIN BAK
(İstanbul) – Milletin terazisi iyi tartıyor.
AHMET AYDIN
(Devamla) – Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri (Devam)
1.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi ve
arkadaşları tarafından 1 Mayıs 2013 tarihinde meydana gelen olayların
araştırılması amacıyla 2/5/2013 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin Genel
Kurulun 2 Mayıs 2013 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN –
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin aleyhinde son söz Şırnak Milletvekili
Sayın Hasip Kaplan’ın.
Buyurunuz.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında, “1 Mayısta ne oldu?”
derken, şuradaki tartışmalara baktığımız zaman, birbirimizi anlama konusunda,
diyalog kurma konusunda, ortaklaşma konusunda bir sorun yaşanılıyor ve bu
sorunun bir tarafından baktığınız zaman, yaşanılanlar halka, insanlarımıza acı
veriyor, sonuçları ağır oluyor. Ama bir alışkanlık var ki çıkan konuşmacılar,
iktidar bir taraftan ama muhalefet partileri de bir taraftan, illa
tartışmalarının odağına BDP’yi oturtacaklar, BDP
üzerinden de bir süreç, eleştiri, bir şey yapacaklar.
Arkadaşlar, BDP
nerede duracağını net bilir, kafası nettir, önü açıktır, hedefi düzdür. 1 Mayıs
1977’de kanla sulanan o meydanda işçinin, emekçinin hakkı, hukuku, mücadelesi,
direnişi vardır ve bu direnişin sonucu, bunca emek sonucu, bunca gazın sonucu
bu hak teslim edilmiştir; 1 Mayıs resmî tatil olmuştur, Taksim Meydanı’nda bir
önceki 1 Mayısta gazsız kutlama olmuştur.
Şimdi, Allah
aşkına, üç partiye de söyleyeceklerim var. Dünyada, Caz Festivali kutlanıyor
İstanbul’da, “İstanbul cazın başkenti olur.” diyoruz, öyle mi? Ama gazın
festivaline dönmüş, gazın başkenti olmuş. Dünyada İstanbul kadar güzel ama
İstanbul kadar gazlanan başka bir şehir var mıdır Allah aşkına, söyler misiniz?
Söyler misiniz, gazla anılacak bir şehir midir İstanbul? Orhan Veli’nin
kemiklerini sızlatıyorsunuz, Nazım’ın, nice şairin, nice edebiyatçının.
Eğer demokratik
hak ve özgürlüklerde en temel hak olan bir toplanma ve gösteri yürüyüşünü
organize edecek bilinç ve demokrasi anlayışına kavuşamamışsak bunun baş
sorumlusu siyasilerdir. Bir tarafta “Sebep çukurlar.” diyor Hükûmet, birileri
diyor ki: “Hayır, çukurlar değil, bölücüler.” Allah Allah,
her şeyin altında bir bölücülük sendromu vardı, son
zamanlarda da bir Taksim sendromu çıkmaya başladı, 1 Mayıs gelince Taksim
sendromu tutuyor.
Arkadaşlar…
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Bir dahaki seneye Diyarbakır’da yapacaklar, Diyarbakır’da! 1 Mayıs
Diyarbakır’da, orada serbest!
HASİP KAPLAN
(Devamla) – Dilovası’nın havası çok bozuk. Sen biraz çevreyle ilgilen orada,
daha iyi edersin!
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Orada Kürtler var, çabuk ölsünler diye yapıyorlar.
HASİP KAPLAN (Devamla) – Gözüm, bakın, açık söylüyorum, eğer
çukurlar çok önemliyse ve sendikaların, mümtaz işçi sınıfının önderlerinin
hayatı düşünülüyorsa, aman kazara DİSK Genel Başkanı Sayın Beko düşmesin o
çukura, yaralanmasın diye düşünülüyorsa, eğer TÜRK-İŞ’in
Genel Başkanı Kumlu o çukura düşmesin, KESK’in Genel
Başkanı Lami Özgen oraya düşmesin, Türk Tabipleri Birliğinin mümtaz hekimleri o
çukura düşmesin, Türkiye mimar mühendis odalarının o mümtaz yöneticileri o
çukura düşmesin, başlarına bir kaza, felaket gelmesin diye bu önlemi
alıyorsanız, Hükûmet olarak siz peşinen çukura düşmüşsünüz. Arkadaşlar, o çukura siz düşmüşsünüz. Yanlış yaptınız. Açık
konuşalım. Ne demek bir mitingi yönetememek, güvenliğini alamamak, önlemini
alamamak? Alabiliyorsunuz isteyince. Diklenince nevrozlarda bize yaşattınız. 14
Temmuzda Diyarbakır’da bir miting yapacaktık, bütün genel başkanlarımızın ağzına
ağzına gaz sıktınız. Şimdi de Dilan’ın, 17 yaşındaki
Dilan’ın kafasındaki kapsül, Meral’in kafasındaki kapsül güvenlik önlemiyle
ilgili! Çukura düşselerdi, bu kadar kafalarından ölüm tehlikesi altında
olmayacaklardı. Köprülerin ayaklarını kaldırdınız ayağa, şehrin Galata
Köprüsü’nü, Unkapanı Köprüsü’nü… Müslüman antikapitalistlere de gaz sıktınız.
Fatih Cami’inden çıktılar yola, onları da gazladınız.
Bakın, eğri
oturup doğru konuşacağız, düz konuşacağız arkadaşlar.
HARUN KARACA
(İstanbul) – Doğru oturun, doğru konuşun.
AHMET YENİ
(Samsun) – Doğru oturun, doğru.
HASİP KAPLAN
(Devamla) – Şunu açık açık söyleyeceğiz: DİSK, KESK, TÜRK-İŞ, Tabipler Birliği
yani muhalefet, işçinin, emekçinin birlik ve dayanışma gününde elbette ki yüz
binler iktidara övgü dizmeyecekti orada. İktidara eleştirilerini, iş
güvenliğini, çalışma, örgütlenme hakkını, grev, sendikal haklarını, gelişen
kriz karşısındaki tutumlarını açıklayacaklardı ve muhalefetin bu sesi sendikal
alanda duyulacaktı, Hükûmet buna tahammül etmedi. Biz de o konvoydaydık Barış
ve Demokrasi Partisi olarak. İktidarın yandaş sendikası HAK-İŞ, 50 kişiyle,
alıyor, davul zurnayla –davul da demeyeceğim- zurna festivali yapıyor. HAK-İŞ,
iktidarın sendikası, zurna festivali yapıyor 1 Mayısta. Güvenlik güçleri gaz festivali
yapıyor, onun da yandaş sendikası 50 tane polisle zurna festivali yapıyor. Bu
mudur hak ve özgürlükler? Ayıp değil midir iktidar yanlısı bir sendika,
konfederasyonun 50 kişiyle çıkıp Taksim Meydanı’nda çiçeklerle, güvenlik
güçlerinin endamında salınmaları? Ayıptır arkadaşlar, yanlıştır. Bu hak ve
özgürlükler ne evrenseldir ne bir şey. Arap Baharı’ndaki
gibi, Tunus’a bakın, Mısır’a bakın, Libya’ya bakın; bakın oradan ne dersler
göreceksiniz. Hangi diktatörlüklerde, liderliklerde kitleler hak için toplandığında
üstlerine tepeden helikopterlerle gaz… DİSK’in sendika binasının içine -ben de
iki sene önce oradaydım- niye gaz bombası atarsınız arkadaşlar? Allah aşkına,
niye atarsınız? Evinin içine niye atarsınız? Bir sosyalist parti binasına,
üyeleri içerideyken, kapıdan dışarı çıkmazken o binanın içine niye gaz
atarsınız? Bu hangi devlet anlayışıdır?
Sayın Oğuz Kağan
Köksal, bağışlayın, “Bu hakkı biz verdik.” diyorsunuz, değil mi? Bu hakkı söke
söke aldı işçi emekçiler, bu hakkı öyle bir söke söke aldılar, direnemediniz.
Size 1 Mayısı da aha burada kutlattılar.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) – Bundan önce niye almadılar?
HASİP KAPLAN
(Devamla) – Hayatınızda ilk defa millî oldunuz; geldiniz Çalışma Bakanıyla, 3
bin kişiyle aha burada bir meydanda siz 1 Mayısı kutladınız, aha öbür meydanda
yüz binler de 1 Mayısı kutladı.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Vallahi, doğru söylüyor.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) – Biz her zaman doğruyu söylüyoruz.
HASİP KAPLAN
(Devamla) – Bu iş böyle ama yapmayın etmeyin. Özgürlük-güvenlik denkleminde
güvenliğin topuzunu fazla kaçırdınız, yanlış yaptınız. Özgürlükler size de
lazım, bize de lazım, hepimize de lazım. Ama bizim üzerimizden siyaseten
birbirinize vurmayın, gerek yok. Birbirinize benziyorsunuz üçünüz sistemin
partisi olarak.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Ya, bize de sataşma böyle.
HASİP KAPLAN
(Devamla) – BDP hak ve özgürlüklerde evrenseldir. “Tencere dibin kara, seninki
daha kara.” zihniyetiyle, her buraya çıkan bölücülükten, bilmem neden dem
vuruyor. Ya, biz bu ülkeye barış gelsin, güzellikler gelsin…
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Ya, ortaklarına anlat. Bize anlatma, ortaklarına anlat, ortaklarınız
orada.
HASİP KAPLAN
(Devamla) – Arkadaşlarınıza siz de anlatın biraz. Ben size burada işçilerin,
emekçilerin…
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Ortaklarına anlat, çözüm ortağına anlat. Kankana anlat, kankana.
HASİP KAPLAN
(Devamla) – Diyarbakır’da kutladık, ben Cizre’de katıldım. Cizre’de 1 Mayıs
meydanında bana bir şey anlatıyorlardı, “Buranın Millî Eğitim Müdürünü görevden
aldı AK PARTİ’nin kaymakamı ve valisi.” diyorlardı.
“Niye aldı?” diyorum. “Vallahi, AK PARTİ İlçe Başkan Yardımcısı da buna itiraz
etti, isyan etti, istifa etti.” Sonra açtım İnternet’i, hakikaten öyle. İşçinin
güvenliği yok, memurun yok, öğretmenin yok, sağlıkçının yok, elbette ki
meydanlarda bunu haykıracak.
Arkadaşlar, 20
bin polis getirdiniz Taksim’e, dünyanın gaz fişeğini harcadınız. Kamyon kamyon boş kovanları satıyordu insanlar. Allah’tan korkun
ya! O kadar harcama yapacağınıza, çağırırdınız beş konfederasyonu,
güvenliğinizi kendiniz alın, sorumlu sizsiniz derdiniz; o kadar harcama yapıp
özel uçak kaldıracağınıza, TOMA getireceğinize, o çukurun üzerine bir tahta
perde çekerdiniz. İsteseniz kırmızı halı bile sererdiniz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN
(Devamla) – Ama siz sermaye için istiyorsunuz, işçiler için istemiyorsunuz.
Bütün sorun burada arkadaş.
Teşekkür ederim.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum...
III.- Y O K L A M A
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Yoklama
istemi vardır, şimdi onu alıyoruz.
Sayın İnce, Sayın
Özel, Sayın Tanal, Sayın Eyidoğan, Sayın Özkoç, Sayın Özcan, Sayın Tayan, Sayın Erdemir, Sayın
Toptaş, Sayın Aksünger, Sayın Özgümüş,
Sayın Ediboğlu, Sayın Acar, Sayın Özdemir, Sayın Öz, Sayın Özkan, Sayın Çelebi,
Sayın Özgündüz, Sayın Çam, Sayın Kesimoğlu.
Yoklama için
sizlere iki dakika süre veriyor ve de yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı
yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri (Devam)
1.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi ve
arkadaşları tarafından 1 Mayıs 2013 tarihinde meydana gelen olayların
araştırılması amacıyla 2/5/2013 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin Genel
Kurulun 2 Mayıs 2013 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN – Öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.44
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ), Fatih ŞAHİN
(Ankara)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 99’uncu Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer
alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı:
156)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer
alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet
Komisyonu raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü sıraya
alınan, Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
3.- Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/751) (S. Sayısı: 452) (x)
BAŞKAN -
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
452 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince bu tasarı, İç Tüzük’ün
91’inci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle,
tasarı, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul
edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler
ayrı ayrı oylanacaktır.
Tasarının tümü
üzerinde söz isteyen, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Şırnak
Milletvekili Sayın Hasip Kaplan. (BDP sıralarından
alkışlar)
(x)
452 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
BDP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına 452 sıra sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısı
üzerine söz aldım. Grubumuz adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Doğrusu, hani, Avrupa Birliği olmasaydı, Avrupa Birliği de önümüze
bir uyum paketi koymasaydı -Avrupa Birliğinin 97/67/EC sayılı birinci direktifi
var- “Bu konuda tekelleşme doğuracak konuları değiştirin.” demeseydi bir şeyler
olmayacaktı diyecektim ama öyle bir macera yaşamış ki posta hizmetleri, PTT
hizmetleri; önceden bir özelleştirme geçirmiş, özelleştirmeden sonra bu Avrupa
Birliği uyum yasaları çerçevesinde yeni bir süreç geçirmiş, yeniden bir
yapılanma isteniyor. Peki, buradan
kârımız ne? Sendikalara sordunuz mu? Örneğin, HABER-SEN’e
gidip konuştunuz mu? “Kardeşim, ne düşünüyorsunuz? Bakın, sizi ilgilendiren,
binlerce işçiyi ilgilendiren bir yasa çıkarıyoruz.” Bir konu yok. Peki, bu
konuyla ilgili kurumları dinlediniz mi? Yok. Bu konuda neyi dinlediniz peki?
Şöyle bir
bakalım, isterseniz iki boyutuyla ele alalım. Türk TELEKOM özelleştirildi, kim
aldı? Yabancılar aldı. Türk TELEKOM’u yabancılar
aldığına göre, Türklerin olmadığına göre… “Adı Türk TELEKOM”; isterse Arena’sı
olsun, isterse stadyumu olsun, nesi olursa olsun o şirketin hisseleri kimin
adına yazılı, bakacaksınız. Sonra, neyi almışlar? Adamlar uyanık, satın alırken
para edecek, kâr edecek şeyleri almışlar; sabit telefonlarınızı almışlar, sonra
İnternet hizmetinizi almışlar -TTNET’i almışlar-
telefonları almışlar, televizyonun kablolu yayınını almışlar, bilgisayar
dünyasına kadar girmişler. Kişisel erişimde bütün bilgilerinizi -bütün
abonelerini TELEKOM’un- bütün Türkiye’deki sabit
telefon bilgilerini kendilerine arşivlemişler; istedikleri gibi dünyanın bütün
devletleriyle de paylaşıyorlar.
Şimdi, siz, bunun
güvenliğini alıyor musunuz? Yok. Kişisel verilerin korunması konusundaki
haklarına riayet… O da yok. Peki, bu kişisel verilerin banka sektöründe,
iletişim sektöründe, medya sektöründe, İnternet sektöründe, uydu sektöründe,
televizyon sektöründe kullanıldığını biliyor musunuz? Evet. Denetleyebiliyor
musunuz? Hayır.
Şimdi, burada, bu
özelleştirmeye güvenlik denklemi açısından baktığınız zaman bir ülkenin
güvenliği için eğer bu alan önemliyse ülkenin güvenliği satılmıştır, gitmiştir
arkadaşlar. Geriye ne kalıyor? Geriye, postacıların, bir tek, mektup getirip
götürmesi, kolileri getirip götürmesi, son dönemlerde para ödeme işlemlerinin
yapılması… Ona daha fonksiyonel bir şey kazandırmak için -Sayın Bakanımız zaman
zaman sohbetlerinde söylüyor- onu daha cazip bir hâle nasıl getirebiliriz? Çünkü, tarihî, kadim bir kuruluş PTT. Herkesin tarihinde,
edebiyatında, şiirinde, sanatında, sinemasında, müziğinde, filmlerinde,
postacının, PTT’nin ayrı bir yeri vardır, ayrı bir dünyası vardır. Şimdi, bunun
hatırasına saygıya binaen de olsa belki en hayırlı iş, kanun çıkarmaktan öte,
Sayın Bakanımız, bu Galatasaray’daki meşhur ve güzel PTT binasında ve onun gibi
bir iki yerde
-Sirkeci’deki- daha müzesini kurar. İlkokul çocuklarımız oraya ücretsiz
gider ve ilk manyetolu telefonları tanır, ilk haberleşmeyi öğrenir ondan sonra
ilk mektupları görür, ilk pul koleksiyonlarının gençliğimiz döneminde bizim yaş
grubu için ne kadar kıymetli olduğunu öğrenir, biraz nostalji
yaşar. Sonra da gelir “Bu cep telefonlarına, siz bu noktaya gelene kadar bu
ülke böyle bir evrim geçirdi ama bu evrim geçirilirken hep dolar, yeşil paralar
endekslendi…” Ve insanların emeğini, postacının göz nurunu, uykusuzluğunu,
bayramda bile siz tatil ederken işçilerin izin yapamadığını, izin yapmak
isteyen postacının yerine yedek bir görevli koymadan tatile çıkamadığını,
babasının cenaze törenine bile gidemediğini de anlatmak lazım çocuklarımıza.
O, haberleşme sektöründe çalışan, bankodaki çalışandan tutun
ayağında postal, sokak sokak, kapı kapı gezip resmî ve özel tebligatları, posta evraklarını
dağıtan, her gün kapımızı çalan, bizim bir parçamız olan o insanların
güvencesini, iş güvencesini, sendikal haklarını, geleceğini özelleştirmeye kurban
etmeden, taşeronlaştırmadan ve satamadığımız bu kalan kısmı hiç olmazsa ayakta
tutmak adına, bu kurumun bir de farklı yanları olduğunu düşünerek bir
yapılanmayı hak ettiklerini düşünmek gerekiyor.
Arkadaşlar, e-maillerden önce, SMS’lerden
önce, hatta Skype gibi görüntülü iletişimler
kurulmadan önce telefonların, mektupların hayatımızda ne kadar önemli olduğunu,
bu yaşamımızda, Muhteşem Yüzyıl’da bile Kanuni’nin mektuplarının sefer
yerlerinden saraya nasıl gidip geldiğini göstermeden; ilk bobinden, ses
titreşiminden telgrafa geçiş ve telgrafta KGB’nin ve CIA’nın, Pentagon’un ilk
telgraf çekilmelerindeki noktalarda okuma üzerinden dinleme, gizli dinleme
olayına kadar ülke güvenliklerini, kişi hak ve özgürlüklerini, güvenliklerini
öğrenmeden, çocuklarımıza -bugün 70 milyonun elinde cep telefonu, 5 yaşında
çocuğun bile elinde akıllı telefon olduğu günümüzde- haberleşme hürriyetini,
buna emek verenlerin haklarını, örgütlenmesini anlatamayız. Çünkü, Arena’ya Galatasaray’ın futbol maçına gittiği zaman tabelada
“Türk Telekom Arena” yazıyor. Zannederler ki bu şirketin hissedarı yabancı
ülkenin A, B, C kişileri, şirketleri hakikaten gelmiş, burayı kurmuş çünkü kâr
öne çıkıyor.
Evet, Avrupa
diyor ki: “Tekeli kaldırın.” Tekeli kaldırdınız, kurye sistemini kurdunuz, özel
kargoyu kurdunuz. Dünya uçaklar üzerinden özel kargo sistemini geliştirmiş,
günübirlik dünyanın her köşesine iletişim yapılıyor. Şimdi, şunu merak ediyoruz
tabii: Mardin’de çıkan kirazı siz sekiz saatte Kuzey Kutbu’ndaki bir ülkeye
götürebilir misiniz, tabii ki İzmit’in kirazını da Tekirdağ’ın kirazını da
İzmir’in üzümünü de? Yani, bu sektörel olarak böyle
bir alandır, çok geniş şimdiki boyutuyla. Bunu yapabiliyor musunuz?
Yapamıyorsunuz, sendikal hakları kısıyorsunuz; yapamıyorsunuz, taşeronlaştırıp
işçinin emeklilik haklarını tehlikeye atıyorsunuz, 4/C’lileştiriyorsunuz,
onları mağdur ediyorsunuz. Peki, Allah aşkına kazanılmış hak diye bir şey yok
mu? Olması lazım diye düşünüyoruz. Yani, otuz sene bu sektörde çalışmış bir
haberleşme personelinin, işçinin, emekçinin haklarını korumak gibi bir
sevdamız, bir borcumuz, bir görevimiz yok mu? Vardır ama işte bu yasalarda
kaynıyor bu.
Şimdi, burada
işçilerin itirazlarına bakıyoruz “Anonim şirkete çeviriyorlar ve kısa vadede
taşeronlaşma hedeleniyor.” diyorlar yani
tekelleşmenin kaldırılmasının ötesinde.
PTT hizmetleri
ticarileştiriliyor. PTT hizmetlerinin insanî yanını Sayın Bakanım kaybettirtmeyiniz.
Gerçekten, İzmir’in, Adana’nın, Diyarbakır’ın, ilk posta binaları en güzel
binalardır. Bunun bir insanî yanı var, bir belleği var, bir hafızası var.
Kitaplarda, edebiyatta elbette bunlar var. Çalışanların haklarını korumak için
çokça şey var. PTT şubeleri bankamatik gibi bile çalışabilir; küçük yerlerde
banka kurulmuyor, banka şubesi gibi bile çalışabilir, onu yapabilirsiniz, zaten
o konuda çaba var. Yeter ki işçinin, emekçinin hakkını koruyarak, örgütlülüğünü
koruyarak bir kılcal damarlar misali Türkiye’nin her tarafında bunların örgütlü
olarak kendi onurlu hak taleplerini karşılayın, bunu yapabilirsiniz.
Ticarileştirdiğiniz zaman, devlet şirketler gibi dolar görmeye başlar. Dolar
görmek rüyada da hayra alamet değildir Sayın Bakan.
Şimdi bakın,
bazen bize kızıyorsunuz: “Ya, Barış ve Demokrasi Partisi konuşurken hep emek
cephesinden konuşuyor.” İnanın, biz, bulunduğumuz cephenin haklarını koruma
konusunda konuşmasını biliriz. Biz, öbür türlü, desek ki: Ya biraz da
holdinglere, tekellere, biraz da onlara kolaylık olsun. Diyemiyoruz çünkü
önceliğimiz onlardır, emeğin haklarıdır, çalışanın haklarıdır. Ve bir hizmet
sektörü, 1840’lardan bu yana, Osmanlı’dan günümüze kadar eğer bir sektör dizayn ediliyorsa geçmişinden kopmadan geleceğini inşa
ediyorsa elbette ki en önemli unsuru olan insan ve çalışanın haklarını
gözetiriz. Bunu, biz, bir onur mücadelesi olarak görüyoruz çünkü emeğinin
karşılığını verdiğiniz posta, haberleşme sektöründe çalışan insanlarımızın
hakları, inanın, o asgari ücretle, hele hele taşeronlaştırıldıktan sonra 4/C
maaşıyla hiçbir zaman ödenemez ve bu dünyadan bu devletten alacaklı olarak
gidiyorlar, hakları ödenmiyor arkadaşlar.
Şimdi, biz,
bunların hakları düzeltilsin dediğimiz zaman, e tabii ki tekellerin,
holdinglerin, patronların kârları da biraz azalıyor. E kardeşim, siz de insaf
edin, vicdanlı davranın, çok fazla kazanmayın yani biraz da kazandıranlara
kazandırın dediğimiz zaman, farklı bir anlayışla karşı karşıya kalıyoruz.
Şimdi, yaklaşık 30 bin kadrolu çalışan ve 15 bin de taşeron firma personeli
var, ne yapacağız bunların haklarını?
Şimdi, şöyle bir
kıstasa daha bakalım: Halkın pahalı biçimde haberleşme hakkını kullanmasına
-haberleşme hakkı biliyorsunuz evrenselleşti, İnsan Hakları Sözleşmesi’nde var,
her yerde var- ticarileştirilerek pahalı kullanılmasına ne diyorsunuz?
Şimdi, Sayın
Bakan, sizi sevdiğim için çok fazla yüklenmeyeceğim ama harbiden bir şey
söyleyeceğim: Siz rahat mısınız, değil misiniz?
Arkadaşlar, bu
özelleştirilen Türk TELEKOM, durmadan size TTNET faturası gönderiyor hem
postadan hem e-mailden, farkında mısınız? Ya, orada bir karınca duası… Velhasıl
on sene önce bir imza atmışsınız. 30 liralık abone aidatı bir bakıyorsunuz 40’a
çıkmış, bir bakıyorsunuz 50’ye çıkmış, en son 75’e çıkmış. Her gün arıyorlar,
telefondan sözleşme yapıyorlar Sayın Bakanım.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Ne kadar gelişti
hizmet.
HASİP KAPLAN
(Devamla) – “Gelişti.” değil, onların işine gelişti; bizim zararımıza,
tüketicinin zararına.
Şimdi,
tüketicinin hakkını korumak için bunun supabını, sigortasını nasıl
yapacaksınız? Bütün mesele bu. Bu faturaların sınırı,
denetimi nerede olacak? Türk TELEKOM, TTNET istediği gibi fatura uyguluyor
milyonlarca yurttaşımıza. 80 bin lira TTNET aboneliği zulümdür arkadaşlar.
Artık Skype çıkmış, uydu üzerinden Wi-Fi çıkmış. “Kandil’de bile Wi-Fi
çalışmıyor.” dediler ama Wi-Fi her yerde çalışıyor
arkadaşlar, insanın kafasının çalıştığı her yerde çalışır. Bakın, bu kadar
ucuza, ücretsiz; gidiyorsunuz, Avrupa’nın bir sokağında bir kafeye
oturuyorsunuz, ücretsiz bağlanıyorsunuz. E, bizim burada Türk TELEKOM’u satın alanlar 70 kâğıt istiyor ayda. Çok.
Vatandaşı
koruyacaksınız, aboneyi koruyacaksınız, ülkenizin ticari ve ekonomik haklarını
koruyacaksınız. TTNET bunu yapmıyor, başkaları da yapmıyor. O zaman, devletin
en büyük görevi nedir? En ucuz tarifeyle İnternet’e, haberleşmeye ulaşımı
sağlamak; devletin birincil görevi vatandaşına karşı bu.
Ben bu konuda da,
Sayın Bakanın denetim mekanizması konusunda bu faturalarda sınırsız soygun,
talan olayına bir el atacağını düşünüyorum.
Sayın Bakan, bir şey daha söyleyeceğim -Şırnak’taydı bir hafta
önce Sayın Bakan, Şırnak’a gelmişti, havaalanımıza özel uçakla iniş yaptı,
sonra Cudi Dağı Tüneli’ne gitti, orada Yörük çadırlarında ayran içme şansını
yakaladı- şunu söyleyeceğim haberleşmenin içine girdiği için, haberleşmenin
içinde olduğu için: Bizim Türkiye’de şu telefonlarda TTNET, TELEKOM -ben diğer
firmaları saymıyorum- reklam işkencesi uyguluyorlar Sayın Bakan, biliyor
musunuz?
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Nasıl yani?
HASİP KAPLAN
(Devamla) – Size açayım mı? Her gün durmadan bize reklam geliyor.
Amerika’dasınız, size mesaj geliyor, diyor ki: “Şu malımı alın.” Üstüne de siz
parasını ödüyorsunuz. Bu soygun değil mi? Bir reklamla taciz ediyor, haberleşme
sektörü özelleşmiş ya, hani Avrupa Birliğinin Gümrük Birliği tarifesini de
üstüne ekleyin, hem reklam yapıyor hem taciz yapıyor hem üstüne sizden para
alıyor. Böyle bir sektör dünyada var mı? Var mı arkadaşlar? Eh yani, Allah
aşkına!
Şimdi ben şuradan
bir açıyorum, inanın şu an 10 tane reklam var. Benim bu bankalarla sözleşmem
yok, ben imza atmadım, ben bu haberleşme sektörüne imza atmadım. Ben avukatım,
nereye imza atacağımı biliyorum ama giriyorlar, İnternet’ten öğreniyorlar
telefonumuzu, Meclisteki bütün telefonlarımızı alıyorlar, reklam bombardımanına
tabi tutuyorlar, hem reklam ediyorlar hem işkence ediyorlar hem para
kazanıyorlar hem üstüne para alıyorlar.
Sayın Bakanım,
gelin bunun kanununu yapalım, Muhteşem Süleyman’dan bu yana en güzel kanunu
çıkaralım; ona da varız, yapıcı muhalefete de varız. İnanın, bizim bütün
kaygımız bu ülkenin güzellikleri içindir, bu ülkenin insanları içindir,
çalışanları içindir, emekçileri içindir.
Sayın
Bakanımızdan, müze konusunda, Türk TELEKOM’un
İnternet faturaları konusunda, reklam işkencesi konusunda, üç konuda daha fazla
gayret istiyorum.
Teşekkür ediyor,
saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Kaplan.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Ali Halaman,
buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ALİ HALAMAN (Adana) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
452 sıra sayılı
PTT’nin (Posta Telgraf Teşkilatı) serbestleşmesi, özelleşmesiyle ilgili -46
madde, 2 bölüm- temel kanun hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Sizleri, milletimizi saygı ve sevgiyle selamlarım.
Konuşmama
başlamadan önce, bugün Iğdır’da mayın patlaması sonucu 2 askerimiz hayatını
kaybetti, bunlara Cenab-ı Hak’tan rahmet diliyorum. 1
tanesi memleketimizin çocuğu, Adanalı.
Sayın
milletvekilleri, bu kanun, genelde, memuru şirkete teslim etme, dolayısıyla
kargo firmalarını şirkete bağlama, PTT’nin uygun yerlerini satma kanunu gibi bir
şey ama ben daha çok, Türkiye’de on yıldır, iktidarınızda, özelleştirmenin
-yani yumuşak tabir olarak “serbestleşme” deniyor- ne anlam kazandığını kendi
memleketimden bir örnekle anlatmak istiyorum.
Biz Adana’dan
Kozan’a gidiyoruz. Kozan merkezî bir ilçe. Bu
coğrafyada genelde tarımla uğraşılır, organize sanayi bölgeleri de var, barajı
var, normal şartlarda sulu tarım yapılır. Şimdi, girdiğinde, sağ tarafta Devlet
Su İşlerinin kurumu vardı, kuruluşu vardı; sol tarafında da Toprak Mahsulleri
Ofisi vardı. Biz, 57’nci Hükûmet döneminde, bu Toprak Mahsulleri Ofisinin
içerisine tarımla ilgili -“kurutma tesisi” derler- çok uğraşarak, mücadele
ederek bir kurutma tesisi kurdurttuk yani çiftçiye, üreticiye hizmet etsin; yaş
olan mısırlarını kurutsun, depolasın ve arzu ettiği fiyatta satsın dedik. Bu
AKP iktidara geldikten sonra, bu özelleştirme kapsamında Kozan’daki Devlet Su
İşlerini kapattılar yani sattılar. Yani, çok cüzi bir paraya da satıldı. Burası
görevini sulama birliklerine devretmiş oldu, Devlet Su İşlerinin içerisinde
çalışan 1’den fazla ziraat mühendisi sağa sola tayin edildi.
Şimdi Kozan’ın
barajından sulama yapılırken bütün tarla sahipleri yani üreticiler Devlet Su
İşlerini arıyor, bir türlü bulamıyor; yerine görev yapan, şirket mantığıyla
görev yapan birlikleri arıyor, birlikler siyasallaştığı için tarla sahibinin
siyasi anlayışına göre su bırakıyor.
Şimdi, bu
özelleşmenin, bu serbestleşmenin bu halka ne faydası var, neresi iyi?
1) Memuru, 657’ye
göre tanzim olan adamı mağdur ediyor.
2) Devletin uzun
yıllar “Malım, mülküm” diyerek, “Halka hizmet” diyerek yaptığı müesseseyi satıyorsun,
içinde bisküvi satılıyor veya fasulye satılıyor.
Bundan dolayı
-ben bunları söyledikten sonra- asıl “Posta” dediğimiz… Yani,
yüz yetmiş üç yıllık geleneği olan, köklü geçmişe sahip, ta 1840’lardan bu
tarafa Osmanlı ve cumhuriyet arasında köprü olan, değişik zamanlarda
değişikliğe uğramış, Posta Telgraf Teşkilatı olarak hizmetlerini sürdürmüş,
Osmanlının geniş coğrafyasında bugüne kadar içeride ve dışarıda haberleşmede,
iletişimde devasa kültürler, ekonomiler oluşturarak her insanımızın hayatına girmiş
ve her insanın hayatında yer bulmuş bir kurum, bir kuruluş PTT. Şimdi,
30 bin insan çalışıyor, 15 bini de bugün taşeron firmalara teslim edilmiş.
57’nci Hükûmet
döneminde -ben şuralarda bir yerde oturuyordum- bu TELEKOM’un
satışıyla ilgili bir şey gündeme geldi Avrupa Birliği uyum yasaları diyerek. Bu
sıralarda Refah Partisi oturuyordu, 110 milletvekili vardı. TELEKOM’un satışıyla ilgili bir
mevzu olduğunda 110 tane milletvekili tespih tanesi gibi ayağa kalktı “Biz
bunun P’sini sattırmayız.” dediler ve o günün şartlarında TELEKOM, o günkü
ilgili bakan buna direndi, personeli mağdur etmedi dolayısıyla “Bu firma uzun
yıllar bizim kamu adına görev yapan, bizim gizliliğimizi koruyan, bizim
mutfağımız.” diyerek direndi, teşkilat devam etti.
Bugün TELEKOM’u bu Hükûmet sattı. Bu millete faydası ne? İktidara
ne faydası oldu? Yani, onu bunu dinletmekten başka eğer bir faydasının olduğunu
söyleyen varsa -ücret artırmalarından fazla- ben ona “Tamam, amenna saddakna.” diyebilirim.
Şimdi, PTT,
bugün, yüz yetmiş üç yıldır kamu iktisadi teşebbüsü. Yahu, bu, Osmanlının,
Abdülhamit’in emekleri, cumhuriyetin emekleri, insanların vergisi dolayısıyla
bu hâle gelmiş. Şimdi, Türkiye ve Türkiye dışında en az 2 bin tane şubesi var.
Bu şubelerde memleketimizin insanlarına hizmet eden, dolayısıyla içinde yetişen
elemanlar var. Sen, bunları şimdi yok sayıyorsun, “Sizleri işçi hâline
getireceğim, taşeron hâline getireceğim, ben bunları satacağım.” diyorsun.
Bunlar çok doğru şey değil.
Şimdi, bu
Postanenin yüz yetmiş üç yıldır marka olması dolayısı ile… Tabii, Türkiye’de
malı mülkü olan -dolayısıyla sosyal tesisleri olan- bunların satımıyla ilgili,
Türkiye’nin iktisadi yapısının iyi olduğu, makroekonomik dengelerinin iyi
olduğu, herkesin mutlu olduğu söyleniyor ama gerçek hayatta, rasyonel manada bu
memleketin ekonomik faaliyetleri zannedildiği kadar çok iyi değil. Bu
memleketin her köşesinde -bütçe görüşmeleri bundan üç ay önce oldu; Türkiye’nin
iç ve dış borcu 550 milyar dolar, cari açığı ortada, dış açığı ortada- yani
ortada arabalarla gezen insanlara bakarak “Bu insanlar hep arabayla geziyor,
Türkiye’nin iktisadi yapısı iyi.” demek doğru bir şey değil. O arabalara binen
insanların hiçbir tanesinin, mülkiyeti muhafazanın dışında, araba kendisinin
değil. Başka bir iş ortamı yaratılamadığı için, bu memleketin insanının yirmi
yıllık, otuz yıllık hayatı borçlanarak devam ediyor. Hükûmet, eğer yurt
dışında, “komşu ülkeler” diyerek başka… Kendi ülkelerinin işçisini, vatandaşını
sömürerek, kendi ülkesinden kaçan insanların parasıyla puluyla bu memleketler
ayakta durup ekonominin iyi olduğunu söylemek doğru bir şey değil.
Şimdi, bu
“serbestleşme” kavramı bir miktar yumuşak bir kavram. Bundan dolayı Hükûmetin,
iktidarın genelde, Devlet Demiryolları için, kara yolları için, limanlar için
kullandığı kavram serbestleşme. Hâlbuki serbestleşme -tırnak içinde- özelleşme
yani satma, alma, verme. Şimdi, bu özelleşme, devretme, kiraya verme…
“Başkaları yapsın ben de komisyon alayım. Herkes işini yapsın. Devlet küçülsün.
Devlet bu işlerle mi uğraşacak? Bu işleri vatandaşlar yapsın. Devlet ticaret
yapar mı? Devletin tekelini ortadan kaldıracağız. Bürokrasi yorgun, memur
yorgun, memur işine bakmıyor, dolayısıyla bürokrasiyi azaltacağız, yorgunluğu…
Zarar eden yerlerden kurtulup e-devlet kuracağız.” diyor Hükûmet. Şimdi
“PTT’nin gereği kalmadı. İşte, cep telefonu, İnternet, bilgisayar, “cybernet”i çağırıyorlar. Uzay teknolojisi hayatı sarmaladı,
geç kalmadan PTT’yi personeliyle birlikte tasfiye edelim…” Yani,
bu kanunun amacı bu.
Daha önce, on
yıldır, ülkenin ekonomisinin, sosyal yapısının, kültürümüzdeki giriş çıkışlar,
siyasi yapının değiştirilmeye çalışılması, “Çok oy aldık” diyerek, iktidarın
sürekli bunu ifade ederek “Oy aldık, biz doğruyuz, istediğimizi yaparız.”
mantığı ve özelleştirme yani bir yerlerden para kazanma, Hükûmetin olmazsa
olmaz işi hâline geldi.
Bu tüccar
anlayışı, bu şirket mantığı, faiz getirisi, etnik temelli anlayış, küçülme,
tekeli kırma adına, devletin uzun emeklerle oluşan kurumları, kuruluşları,
bölgesel hemşehricilik, yakınlık, “bizim adam” adına
devredilip yeni sahipler yaratılıp, yeni ekonomik avaneler
oluşturulup siyasetin sermayesi oluşturulmaya çalışılıyor. Var olan, çalışan
kurumlara, isim değişikliği yaptırılıp yeni isimlerle adına “serbestleştik”
deniyor.
Demokrasiler çok
kutsal sistemler değil, sıradan yönetim anlayışı aslında. Demokrasilerde “Oy
aldık, iktidar olduk, devlet olduk, kendi ideolojimize göre devleti tanzim
eder, yönetir, bundan dolayı sermayeyi, parayı esas alan ülkelere göre
şekillendiririz Türkiye’nin ekonomisini.” demek… Türkiye ileri gitmedi… Geçmişe
takılmadan, geleceğinin tanzimini satmakta, vermekte aramak doğru değil.
Kapitalist anlayışın pratiklerini hem devlette hem siyasi yapılanmamızda hem de
ekonomik alanlarımızda özelleştirme adına, çok hızlı ve süratli bu Hükûmet
yapıyor. “Kapitalist ekonomilerde en önemli unsurlardan birisi genelde
ticarette marka olmak.” denir. Türkiye’de on yıllık iktidar, marka
yaratılmadığı için şikâyetlenirken bu yüz yetmiş üç
yıllık, dünyanın her tarafında marka olmuş Postayı, PTT’yi niye satıyor? Eğer
“marka” diyorsan, baksan, bu memlekette doksan senedir 100 tane marka olmuş
firma yok. Yüz yetmiş üç senedir marka olan bir firmayı, Postayı, PTT’yi, dün
“P’sini sattırmayız.” diyordunuz Avrupa Birliği uyum yasalarıyla ilgili, bugün
mevcut Sayın Cumhurbaşkanımız dâhil, ön sıralarda oturuyordu. Bugün niye
satıyorsunuz? Bu kanunu niye çıkarıyorsunuz?
Yeni bir kanunda…
Önünü açma, kendi markasını yaratma gibi şeyler bunun içinde var. Türkiye’de
Postayla ilgisi olmayan mevcut Ticaret Kanunu’na, mevcut vergi kanunlarına tabi
olan kargo, taşıma firmaları var. Şimdi, sen bu kargo firmalarına diyorsun ki: “Hayır,
sen, bundan sonra bunu yapmak için şirketten izin alacaksın, ben şirket
kuruyorum.” Bak, bir tarafta serbestleşme, bir tarafta merkeze çekme. Adam
yıllardır… Yani bir sürü kargo firması var, iyi kötü yapıyor, herkes para
kazanıyor, kazanmıyor. Sen niye “Bundan sonra bana tabi olacaksın.” diyorsun
ki? Bu tekelleşme değil mi o zaman?
Bunun yanı sıra,
yine ben bu özelleşmeyle ilgili geçmiş yıllarda… Bundan önce, devletle özdeş
olan kurumlar vardı Türkiye’de, ben bunlardan bir tanesini misal vereceğim bir
miktar fark ettiğim için. Bir TÜGSAŞ vardı eskiden, bir de İGSAŞ vardı. İGSAŞ
İzmit’teydi, TÜGSAŞ Samsun’da vardı, ondan sonra, Gemlik’te vardı, Kütahya’da
vardı, merkezi Ankara’daydı. Şimdi, bunları “özelleştirme, serbestleşme” adına
bugünkü on yıllık iktidar “Oy aldık.” diyerek, “Bu çok rantabl
değil, ekonomiye katkısı yok.” diyerek sattı. Bugün iyi mi oldu sattıkları yer?
Ben bakıyorum bugünkü Samsun Azot Sanayii de TÜGSAŞ’a
bağlı, orada yeller esiyor ve Türkiye’deki bu özelleştirmeden dolayı, arsa
fiyatına sattıkları yerlerin dışında, tarım kredi kooperatifleri, Tarım
Bakanlığı Türkiye’nin dışındaki ülkelerden çiftçinin ihtiyacı gübreyi bulmak
için ülke ülke geziyorlar, uçak dolusu gidiyorlar ya.
Şimdi, sen, bir memlekette kendi malını satarak… Ya ben bunu kendimden, böyle
tarla takım sahibi olan insanlardan biliyorum. Ya, bir çiftçinin kendi
tarlasını satıp “Kiraya vermek daha iyi.” deme mantığı iyi bir şey mi ya?
Şimdi, bunların hepsi “Ekonomiye katkısı olacak.” denilerek yapılıyor.
“Demokratikleşme, özgürleşme, serbest ticaret adına yapıldı.” deniyor, yerine
yenisi kurulmadı. Şimdi, tabii, Hükûmet bunları yaparken son siyasi
yapılanmamıza itiraz etme noktasında akil güruh, akil adamlar çıkarttı, keşke
bunlar için de bir akil adamlar grubu çıkartsa da bir sorsalardı “Biz böyle böyle yapacağız.” deselerdi. PTT’ye, ileriki günlerde kurulan
şirkete yetki veriyor, satacak, kiraya verecek. Zaman zaman “Para kazanmıyor,
personelin maaşını ödemekte zorlanıyoruz.” diyerek birçok PTT kuruluşunun...
Yani, Tufanbeyli’nin köşesinde PTT var; “Kapısına, burada çalışan memuru işçi
yapacağız, taşeron yapacağız, zaten maaşını da ödemekte zorlanıyoruz deyip bir
levha asalım ve sattık diyelim...” Orada işte, bulursa birkaç tane adam,
alacak.
Bundan dolayı,
yine kanunda Bilgi Teknolojileri İletişim Kurumu yani otorite bir kuruluş yapma
gibi bir küme oluşuyor orada; “Bu denetleyici olsun.” diyor. Yahu, sattığı
malın neyini denetleyecek? Zaten satıyor. Sattığın malı kim denetleyecek?
Sattığın adam sana müsaade eder mi? “Gel beni denetle.” der mi?
Şimdi, bundan
dolayı, yine, bu Postanede olsun, Karayollarında olsun, limanlarda olsun,
Devlet Demiryollarında olsun, buralarda mağdur olan, 657’e tabi olan, iş
güvenliği olan dolayısıyla kademesini, unvanını sürekli 657’e göre organize
eden bu memur arkadaşların mağduriyetlerini… İnşallah, Cenab-ı
Hak Milliyetçi Hareket Partisine bir müsaade eder önümüzdeki seçimlerde,
bunların haklarının iadesini biz vereceğiz.
AHMET ARSLAN
(Kars) – Alınan hak yok ki.
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Var, var, çok var. Sandık kurdular, daha ne olsun? 150 trilyon...
ALİ HALAMAN
(Devamla) – Bundan dolayı hepinize saygı ve sevgilerimi sunarken, en kalbî
duygularımla Türk milletini selamlıyor, bu vesileyle hayırlı olmasını temenni
ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Halaman.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Haluk Eyidoğan.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; 452 sıra
sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısı’nın tümü hakkında Cumhuriyet Halk Partisi
adına görüş ve önerilerimi sunacağım.
173 yaşına erişen
ve şu anda Türkiye Cumhuriyeti Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığına
bağlı PTT Genel Müdürlüğü… Gerçi PTT’nin “Telefon”u
yok ama adı öyle kaldığı için “Telefon”u gitti,
yerine “Teşkilat”ı geldi, değil mi Sayın Bakan?
Telefon nereye gitti? Biraz sonra onu konuşuruz. Telefon AŞ oldu biliyorsunuz.
Dolayısıyla, PTT marka olduğu için “Telefon”u
“Teşkilat” oldu. AŞ olduktan sonra PTT ne olur onu bilemiyorum, belki onu da
değiştirirler.
Şimdi, posta ve
lojistik hizmetleri yaptığını beyan eden bu kurumumuz yeniden düzenlenme
ihtiyacı duyuyor ve bu kanunu çıkarıyor. Soruyoruz, neden yeniden düzenlenme
gereğini duyuyorsunuz? Bu posta ve lojistik hizmetlerinin ülke içinde ve
dışında önemli bir bölümünü yürüten PTT Genel Müdürlüğü acaba neden memnun
değil durumundan da yeniden yapılandırmak istiyor kendini? Bunu nasıl yapacak?
Kendini AŞ yaparak yapacak.
Şimdi, acaba
hizmetlerden halk mı memnun değil, personel mi yetersiz, ulusal ve uluslararası
hizmette mi bir sorun var? Acaba teknolojik yeniliklere mi uyamıyor? AR-GE mi
yapamıyor? Avrupa Birliğinin bazı kuralları var, onlarla mı uyuşamıyor?
Bunların hangisi, yoksa hepsi mi?
Şimdi, halkın
memnuniyeti açısından baktığımız zaman, PTT, halkın memnuniyet derecesini
anlamak için epey bir para harcamış. Ne kadar para harcamış bilmiyorum bu anket
için. 100 bini aşan kişiye anket göndermiş, sanıyorum 150 bin kişiye anket
göndermiş. Değerlendirmeye alınan anket sayısı 21.800 kişiye ait. Bu anketlerde
ücretler, güvenilirlik, hizmet çeşitliliği, hizmet kalitesi, teknoloji
kullanımı, iş yerlerine hizmet alma süresi, iş yerlerinin yaygınlığı, personel
davranış ve tutumları, iş yerlerinin görsel tasarımı, iş yerlerindeki personel
sayısı, iş yerlerindeki fiziksel imkânlar, personelden gerekli bilgi alabilme
gibi, genel olarak PTT’yle çalışmakla ilgili sorular var. Bunu PTT kendi
yaptırmış ve web sayfasına koymuş. Herkes İnternet’e girip bunu görebilir.
Şimdi, ücretler
konusunda vatandaşın yani 21.800 kişinin yüzde 76’sı “Biz ücretlerden
memnunuz.” diyor. PTT de bunu biliyor, zaten kendi yaptırmış. Kısmen memnun
olan da yüzde 19. Peki, ücretlerden memnun olmayan kaç kişi yani yüzde kaçı?
Yüzde 4,6’sı. Demek ki ücretler iyi. Yani rekabet, amaçlardan biri değil miydi?
İşte, size rekabet.
Güvenilirlik:
Vatandaşın yüzde 82’si “Ben bu kuruma güveniyorum.” demiş, yüzde 13’ü “Kısmen
memnunum.” demiş, yine yüzde 4,5’u da “Memnun değilim.” demiş. Yani
güvenilirlik açısından da yüzde 80’in üzerinde, yüzde 90 gibi bir sayıyla karşı
karşıyayız. Bu şekilde gidiyor.
İş yerlerinde
hizmet alma süresi: Burada memnuniyet oranı yüzde 59’a düşüyor. Demek ki
personel açığı var. Nitekim, personel açığı aslında
çok bariz yansıyor anketlere. İş yerlerindeki personel sayısı hakkındaki
memnuniyet sorusuna ankete katılanların yüzde 43’ü ancak “Memnunum.”
diyebiliyor. Demek ki PTT, 37 bin küsur personeliyle -ki bunun 7 bin küsuru
taşerondur, geri kalan 30 bin kişiyle- tüm Türkiye sathında hizmet veriyor ve
personel sayısı az olduğu için ne yapıyor, vatandaşın yüzde 43’ü ancak memnun
oluyor. Hâlbuki ücretler ve güvenilirlik, hizmet çeşitliliği gibi konularda,
personelin davranış ve tutumları konusunda, iş yerlerinin yaygınlığı konusunda
vatandaş memnun ama PTT memnun değil. PTT Genel Müdürlüğü “Ben kendimi
değiştireceğim.” diyor. Niye değiştirecek? İşte, çeşitli nedenleri biraz sonra
söyleriz.
Ayrıca, bir anket
daha var, PTT yine bunu yaptırmış, “Tanınırlık düzeyim nedir benim?” diye sormuş.
PTT Kargo yüzde 98,6; mektupta tanınırlık düzeyi yüzde 99; havale yüzde 97,5;
kapıdan kapıya teslim yüzde 87,4; fatura tahsilatı yüzde 97,4; posta çeki yüzde
93,5. Bu, anketlerin analiz sonucunu ortaya çıkarıyor. Dolayısıyla, tanınırlık
ve kullanım açısından da bir sorun yok ama PTT “Ben kendimi AŞ yapacağım
kardeşim.” diyor.
Şimdi, kanun
tasarısının genel gerekçesine baktığımız zaman, halkın memnun olduğunu ve
tanınma durumunun iyi olduğunu biliyoruz, gerekçede bundan bahsedilmiyor.
Aslında, halkın memnuniyeti ve tanınma durumu açısından bir sorun yok fakat
kanun değişikliğinde böyle bir gerekçe yok, halk memnun değil, biz tanınmıyoruz
diye bir gerekçe yok. Onun yerine, genel gerekçe şu: “Günümüzde enformasyon
çağının yarattığı büyük değişime ayak uydurma gereği.” Gerekçelerden
bir tanesi bu. Yani, PTT kendini dünyadaki enformasyon çağının yarattığı
büyük değişime uyduracakmış! Önemli bir gerekçe, bunu nasıl yapacak? “Bunu AŞ
olarak yapacağım. AŞ olursam dünyadaki enformasyon çağının değişimine ben de
uyacağım.” diyor. Ama, hangi AR-GE’yle
uyacak? Bu, tabii, büyük soru işareti.
Hükûmet,
gerekçesinde piyasa dünyasına ayak uydurmak için devlete önemli görevler
düştüğünü ifade ederek piyasayı rekabet ve serbestleştirme altyapısı kurmaya
çağırıyor ve bunun devletin önemli bir görevi olduğunu söylüyor, uluslararası
bu değişimin kişilere kadar yansıdığını öne sürüyor. Ancak, anketlere
bakıldığında, vatandaşın bu konuda bir fikri veya şikâyeti yok, zaten bu
sorulmamış. Yani, vatandaşa “Biz dünya enformasyon gelişimine ayak uyduramadık,
ne diyorsun?” diye bir soru yok.
Değerli
milletvekilleri, kanun gerekçesinde ayrıca şöyle deniyor: “Ekonomilerdeki
serbestleşme ve rekabet üstünlüğü arayışı eğilimleri, ülke ve blokları bu
amaçla hizmet ve teknoloji üretme ve bunları verimli kullanabilme yeteneği
arayışını içeren ekonomik planlar yapmaya zorlamaktadır.” Güzel, dünyayı
izliyor PTT.
Şimdi, bu
tespitte önemli noktalardan bir tanesi “teknoloji üretme” konusu. Şimdi, kanun çıkarabilirsiniz, insanlarımızı eğitebilirsiniz, hatta
yurt dışına götürüp, gönderip orada eğitebilirsiniz, master,
doktora yaptırabilirsiniz, sanayileşmiş ve gelişmiş ülkelerin yüksek teknoloji
ürünlerini alacak parayı bir yerlerden bulabilirsiniz, “know-how”larla
idare edebilirsiniz ama hiçbiri, kendi kendinize yetme aracı olan bilim ve
teknoloji üretmenin yerini tutamaz yani ülkede hangi sahaya el atarsanız atın
durum böyledir. Yerli görünümlü, yabancılaşmış şirketler de zaten AR-GE’lerini –biliyorsunuz- burada yapmıyorlar, dışarıda
yapıyorlar, prototiplerini orada geliştiriyorlar.
Yani, çok çalışırız, kanunlar çıkarırız ama vizyonsuzluktan
bilgi ve teknoloji üreten bir toplum olamayız. Kanun çıkarmakla da bunlar öyle
kolay kolay değişmez Sayın Bakan. Hazırı tüketiriz ve onu üretenlere bağlı
kalırız bugün birçok sahada olduğu gibi dolayısıyla yerimizde sayarız.
Kanunun amacına
yönelik ifadeler şunlar: “…ülke genelinde posta hizmetlerinin kaliteli,
sürekli, tüm kullanıcılar için karşılanabilir bir ücretle, etkin, rekabete
dayalı esaslar çerçevesinde sunulmasını sağlamak üzere posta sektörünün
serbestleştirilerek mali açıdan güçlü, istikrarlı ve şeffaflığı sağlanmış bir
sektör oluşturulması ve bu sektörde düzenleme ve denetimin gerçekleştirilmesi…”
Amaç bu. Tabii, bunu yapmak için kanun acaba ne getiriyor, bir de bu açıdan
bakalım. Bir araç bulunuyor, deniliyor ki:” Posta ve Telgraf Teşkilatı Anonim
Şirketinin kuruluşu, yapılanması, faaliyet konuları ve hizmetlerinin
yürütülmesine ilişkin usul ve esasları düzenleyen bir AŞ kurulmalı.” Yani,
bulunan yol bu.
Peki, bu PTT AŞ
kurulduktan sonra, şu anda piyasada mevcut ve rekabet etmeye aday ve 80-90 bin
kişinin çalıştığı, istihdam edildiği özel şirketlerle, kargo şirketleriyle,
posta şirketleriyle, serbest piyasa koşullarında nasıl rekabet edecek,
gerçekten böyle mi olacak, bunu, biraz anlatmaya çalışacağız ileride.
Şimdi, PTT’nin yüz yetmiş yıllık tarihinde, özellikle haberleşme
teknolojisinin zıplamaya başladığı yani gelişmesinin üstelleştiği
yıllarda, PTT’nin o zaman en çok kullanılmaya başlanan ve en çok kazanç
getirecek olan “Telefon” kısmı, PTT’nin “Telefon” kısmı –şimdi, o son T’si
“Teşkilat” biliyorsunuz- 1994 tarihinde AŞ yapıldı ki o yıllarda haberleşme
teknolojileri, bilişim teknolojileri, telefon kullanma ve o dönüşüm hızlanmaya
başlamıştı. Yani, PTT “Telefon”u
tutsaydı ve altyapıda bilim ve teknolojiyi kullanarak AR-GE’sini
yapıp gelişimini sağlasaydı eğer, o zaman belki daha gelişecek, daha fazla para
kazanacaktı. Sonra, PTT’nin “Telefon”u ayrıldı ve
Türk TELEKOM olarak, biliyorsunuz bugün yüzde 53’ü yabancılara ait ve oraya
satıldı.
Şimdi, bu,
dünyadaki gelişmelere ayak uydurma mı oluyor? Yani, bir şirketi, hisseleri
yabancılara satıyorsunuz ve diyorsunuz ki “Dünyada böyle temayüller var, işte
biz de yabancılara verdik.” Bu, dünyadaki gelişmelere ayak uydurma olmuyor; bu,
sizin bir kurumu çalıştıramamanızdan, bu işi becerememenizden kaynaklanıyor,
“Alın, siz yapın.” diyorsunuz. Sözüm ona, sektörün serbestleştirilerek, mali
açıdan güçlü, istikrarlı ve şeffaflığı sağlanmış bir sektör oluşturulması
yöntemi, Türk TELEKOM’daki gibi mi olacak? PTT, AŞ
olduktan sonra Türk TELEKOM’un yolunu mu
izleyeceksiniz Sayın Bakan? Yabancılara satarak ne ulusal ne de uluslararası
rekabet olmaz; olsa olsa satış olur. Böyle bir stratejide, devlet, yabancılara
satışın altyapısını hazırlama misyonunu yerine
getiriyor olur. Bu, uzun ve orta vadeli stratejileri acaba, gerçekten kim
yapıyor, Bakanlıkta mı, dışarıda mı? Son on yılda, kendi telefonculuğunun yüzde
53’ünü Suudilere ve Lübnanlılara satan Hükûmetin dünyadaki liberalleşme
gelişmelerine ne anlamda uyduğunu düşünüyorsunuz? AR-GE’yi
umursamayan ve anlamayan, İnternet’teki gelişmeleri ve güvenlik olgularını
algılayamayan bu Hükûmet teknolojik gelişmeye yetişemeyince İnternet
sağlayıcılığını tekelinde tutarak ilerleme sağlayacağını sandı ama olmadı.
Millî gelire göre dünyanın en pahalı İnternet sağlayıcısından biri olan ve AR-GE’yi yapmayan Türk TELEKOM, bir müddet sonra bakacak ki bu
iş olmuyor, İnternet ve bilişim teknolojisiyle baş edemiyor, kalan yüzde 47
hisseyi de satalım diyecek.
ASELSAN orada
duruyor. Bir şeyler yapıyor ASELSAN, yapmaya çalışıyor. 160 tane üniversite
kurduk, bu konularla ilgili bölümler var. TÜBİTAK var. Birçok özel, büyük,
yerli şirketimiz, kuruluşumuz varken teknolojiyi geliştiremedik, stratejik olan
haberleşme altyapısı için AR-GE yapamadık, yabancı markalara teslim olduk.
Analog haberleşme sistemini, emniyet, jandarma ve çok önemli olan -büyük
depremlerde bunun maalesef yetersiz kaldığını gördüğümüz- afet yönetim
haberleşmesinde sayısal haberleşme sistemini geliştiremeyen, bu anlamda AB’ye
uyum sağlayamayan ve rekabet edemeyen Türkiye, ulusal varlıklarını arttıramayan
Türk TELEKOM’unu bir müddet sonra tamamen yabancılara
satacak. AR-GE’yi yapamayan çeker gider kuralı yine
işleyecek. Bizim emekçi, bizim çalışan, yine ücretli, taşeron emekçi olacak,
haberleşme güvenliği yine sorun olacak. Bu durumu biz de tabii, ana muhalefet
partisi olarak izleyeceğiz ve yeri geldiğinde görüşlerimizi açıklayacağız.
İnşallah, haklı çıkmayız diyoruz PTT için de.
Değerli
milletvekilleri, gerekçede diğer bir neden de Avrupa Birliği müktesebatının
içeriği, onların söyledikleri şeyler. Posta sektörünün düzenlenme ihtiyacı
Türkiye’nin AB üyelik süreci bağlamında gündeme getiriliyor. AB, Türkiye’den
sektörün AB standartlarına göre düzenlenmesini –bu müktesebat içinde görüyoruz-
istiyor. AB’nin 97/67/EC sayılı I. Direktif’inde
posta ve lojistik sektörünün serbestleştirilerek tekel hakkının
sınırlandırılması ve bağımsız düzenleyici kurumun kurulması öngörülürken
2008/6/EC sayılı III. Direktif’inde ise 2011 yılına
kadar tekel hakkının yüzde 95, 2013 yılında ise sektörün serbestleştirilerek
tamamen kaldırılması öngörülüyor.
Türkiye, AB
Müktesebatına Uyum Programı’nda sektörün serbestleştirilerek düzenleneceği
yasanın, 2008 yılında, çıkarılacağı yükümlülüğü altına girmiş bulunuyor.
Bu konudaki
gelişmelerle ilgili olarak burada işaret etmek istediğim ve önemli olduğuna
inandığım bir konu var. AB Komisyonu için hazırlanmış, 2008-2010 yılları için,
Posta Sektöründe Ana Gelişmeler Raporu’nun 151 ve 158’inci sayfasında iş gücü
piyasası ele alınmış ve irdelenmiş. Orada şöyle tespitler var: Serbestleşme ve
rekabetin AB’de (Avrupa Birliğinde) istihdam üzerinde anlamlı bir etkisi
olmamıştır. Teknolojik gelişmeye paralel olarak otomasyon ve elektronik haberleşme
gelişmeleri istihdam üzerinde negatif etki yapmıştır. Serbestleşme ve rekabet
ile birlikte, yeni aktörlerin ölçek dezavantajını ödünlemek üzere daha düşük
kalitede, daha genç istihdama yönelmiş ve bu çerçevede part-time
istihdamında artış göstermiş ve ücretler baskılanmıştır. Serbestleşme öncesinde
piyasada faaliyet gösteren şirketler, serbestleşme sonrasında tüm sektöre
yönelik ücret ve istihdam koşullarının belirlenmesinde öncü rol
oynayabilmiştir.
Acaba, PTT, AŞ
olduktan sonra bu işlevleri yerine getirebilecek mi? Rapordan elde edilen
bilgiler bakımından kritik husus olarak “Serbestleşme sonrasında tekel hakkı ne
kadar geniş tutulursa ortaya çıkacak ölçek dezavantajı nedeniyle emekçilerin,
çalışanların ücretleri o ölçüde baskılanacaktır.” deniyor.
Değerli
milletvekilleri, bu yasa aslında çok değişik bir özellikte yeni bir tekel
getiriyor. Kanunun birçok maddesinde, başta 6’ncı maddesi olmak üzere, bununla
ilgili çeşitli tespitlerimiz var. Bu kanun tasarısıyla
oluşturulan yasal posta tekelinin devlet ya da 233 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname’nin 2’nci maddesine göre kamu tüzel kişisi şeklinde kurulacak kamu
iktisadi kuruluşu adına oluşturulması, yasal tekelin özel hukuk tüzel kişisi
eliyle yürütülmesi isteniyorsa da devlet adına kurulup rekabetçi şartlarla
açılacak imtiyazın devri ihalesi sonucunda ihaleyi kazanan özel hukuk tüzel
kişisine yapılacak ve Danıştayın görüşünden
geçirilecek imtiyazın devri sözleşmesiyle işletmesi sağlanması gerekmektedir. Aksine
bir düzenleme Anayasa’ya aykırıdır. Hükûmet -Anayasa Mahkemesi gibi değil- “12
Eylül referandumu ile iktidara bağlı bir Anayasa Mahkemesi yarattık. Bizim
Anayasa Mahkememiz iptal etmez.” şeklinde düşünebilir. Anayasa Mahkemesinin
kararlarını yürürlükteki Anayasa’ya göre vermesi gerekeceğine ve Anayasa’da
kimsenin görmezden gelemeyeceği açık hükümler olduğuna göre bu düşüncenin sonu
hüsranla bitebilir ve Türkiye’nin yüz yetmiş üç yıllık kuruluşuna yazık
edilebilir.
Yüce Meclise
saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Eyidoğan.
Şahıslar adına
Niğde Milletvekili Sayın Doğan Şafak, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
DOĞAN ŞAFAK
(Niğde) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 452 sıra sayılı Posta
Hizmetleri Kanunu Tasarısı üzerinde görüşlerimi bildirmek için söz almış
bulunmaktayım.
Yalnız, buna
geçmeden önce, bugün Niğde ilinden çok sayıda telefonlar aldım. Hükûmetin iki
bakanı burada iken bunu da belirtmek istiyorum. Niğde ilinde,
tarımsal sulamada borcu olan ya da olmayan bütün üreticilerin elektrikleri
kesik durumda ve şu anda buğdayları tarlalarda yanmayla karşı karşıya. Bu
önemli konuyu da Hükûmete belirtmiş olayım.
Değerli
arkadaşlar, haberleşmenin en temel insan ihtiyaçları ve insan hakları arasında
olduğu kabul edilmektedir. Posta hizmetleri ise en eski ve en önde gelen
haberleşme yöntemlerinden biridir. Posta hizmetlerinin devlete ait tekeller
tarafından sunulmasının altında yatan temel gerekçeler arasında, tüm vatandaşlara,
karşılanabilir ücretlerle, hatta bazı bölgeler sübvanse edilerek evrensel posta
hizmetlerinin sunulabilmesi ve posta şebekelerinin güvenliğinin devlet
tarafından sağlanmasının temin edilmesi sayılmıştır.
Değerli
milletvekilleri, görüşülmekte olan kanun tasarısıyla PTT, özel hukuk
hükümlerine tabi, sermayesinin tamamı hazineye ait olan bir anonim şirket
şeklinde örgütlenmektedir. Böylece, PTT’nin yürüttüğü tekel konumunda olan
hizmetler özel sektöre açılmaktadır. Öncelikle, getirilen bu yasal düzenleme Anayasa’ya
aykırıdır. Anayasa’nın 22’nci maddesinde düzenlenen haberleşme hürriyeti,
31’inci maddesinde düzenlenen kamu tüzel kişilerinin elindeki basın dışı kitle
haberleşme araçlarından yararlanma hakkı ile 47’nci maddesinde düzenlenen
devletleştirme, tekel hakkı, kişinin hakları ve ödevleri düzenlenmiştir.
Anayasa’nın 65’inci maddesinde ise devletin iktisadi ve sosyal ödevlerinin
sınırları “Devlet, sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen
görevlerini, bu görevlerin amaçlarına uygun öncelikleri gözeterek malî
kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getirir.” hükmü ile belirlenmiştir.
Tasarının genel
yapısını yukarıda belirtilen anayasa hukuku açısından ele aldığımızda, kamu
hizmeti olan posta hizmetlerinin, tekel dâhil, özel hukuk hükümlerine tabi bir
kuruluş şekliyle yeni bir şirket adı altında yeniden düzenlenmesi anayasal
sisteme uygun bulunmamaktadır.
PTT’nin Genel
Müdürlüğü, kamu iktisadi kuruluşu kimliği korunarak anonim şirkete
dönüştürülmektedir. Tasarının gerekçesinde “hizmetin iyileştirilmesi,”
“serbestleştirilmesi” gibi kulağa çok hoş gelen ifadeler bulunmaktadır. Aynı
güzel sözleri özelleştirilen bütün kurumlarda duyduk. Hizmetlerin kalitesi
artacak, fiyatlar ucuzlayacaktı ancak Türk TELEKOM’da
mağdur ettiğiniz o kadar personele rağmen ne fiyatlar ucuzladı ne de hizmet
kaliteli oldu. Vatandaşlar şimdi evindeki sabit telefonları pahalı olduğu için
bir bir kapatmaktadır. Türk TELEKOM’u
yabancılara satmanız sonucunda milyarlarca dolarımız yurt dışına gitmiştir.
PTT’nin yıllık
kârı yaklaşık 200 milyon liradır. Özelleştirmede amaç, atıl durumda olan, rantabl olmayan, kârı düşük olan ve hantal yapıda bir kısım
ticari yerin bu olumsuz yapıdan kurtarılarak üreten ve ülke ekonomisine daha
çok artı değer kazandıran duruma getirilmesidir. Ama PTT’nin kâr getiren bir
kuruluş olması göz önüne alındığında böyle bir yapıyı bozmaya kimsenin hakkı
yoktur.
Özelleştirme,
siyasi müdahaleler sonucu ekonomik rasyonelliğini yitirmiş ve artık devletin
üzerinde yük teşkil eden, stratejik olarak da çok büyük önemi olmayan KİT’lerde
yapılmalıdır. Ancak, ülkemizde özelleştirmeye, bunun tam tersi, kâr eden,
stratejik öneme sahip kurumlardan başlanmış ve dayatmalar getirilmiştir.
Hükûmet, bugüne kadar, dayatmalar sonucu TEKEL, PETKİM, TÜPRAŞ ve Türk TELEKOM,
bankalar, sigortalar gibi kârlılığı çok yüksek olan ve bütçenin yükünü taşıyan
kuruluşları özelleştirmiştir. Sıra haberleşme gibi kutsal bir görevi yerine
getiren PTT’ye gelmiştir.
Yapılanları
özelleştirme değil, yabancılaştırma olarak görmekteyiz. “Özelleştirme” adı
altında diğer ülkelerle rekabet edeceğimiz bütün kurumlar elden çıkartılıyor,
stratejik değerlerimiz yok ediliyor. Hiçbir koruma tedbirimiz kalmamıştır.
“Özelleştirme” adı altında üretim gücümüz sıfırlanmaktadır. Tüm emeğimiz,
varlıklarımız, cumhuriyetin kurduğu değerler satılıyor. Peki, biz bundan
sonraki nesillere ne bırakacağız?
Değerli
arkadaşlar, yine tasarıya baktığımızda, mevcut personele de büyük haksızlık
yapıyoruz. Çalışanları mağdur ediyorsunuz. Tasarıya göre, hâlen çalışmakta olan
personel bütün hakları saklı kalmak kaydıyla çalışmaya devam edecek ancak unvan
yükselmesi yapamayacak, yine personele ödenecek olan ikramiye ve diğer
haklardan faydalanamayacaktır. Yani kadro karşılığı sözleşmeli statüyle çalışan
bu personel, tasarıyla kölelik statüsüne geçmeye zorlanacaktır. Tasarı, bu
hâliyle kurumda çalışma barışını bozacak, çalışanlar arasında husumet
çıkaracaktır. PTT’nin anonim şirket olması durumunda kuruma idari sözleşmeli
personel statüsü ile KPSS aracılığı ile personel alınacak ancak sözleşmeli
personelin iş güvencesi olmayacak, 657 sayılı Kanun ve 399 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname’nin dışında tutulacaktır. Yeni tip sözleşmeli personelin bütün
hakları her yıl Bakanlar Kurulu tarafından belirlenecek, sözleşmelerin
yenilenip yenilenmeyeceğine Bakanlar Kurulu karar verecektir. Taşeron
firmalarda çalışan elemanların bile siyasi parti aracılığı ile belirlendiği bir
ülkede sözleşmeli olarak işe giren bu personelin geleceği olmayacak, personelin
performansa dayalı ücretle köle gibi çalıştırılması söz konusu olacaktır.
Kanun tasarısında
diğer bir eksiklik ise gerek mevcut personelin ve gerekse sözleşmeli personelin
sendikal örgütlenmesi hususunda, tasarıda, 4688 sayılı Kamu Görevlileri
Sendikaları Kanunu’na göre açık bir görevlendirme maddesi bulunmamasıdır.
Kanun tasarısının
27’nci maddesine ve geçici 5’inci maddesine göre, PTT Anonim Şirketinin
hizmetlerinin 2 değişik statüyü haiz personel eliyle yürütülmesi öngörülmüştür:
1) Mevcut PTT
Anonim Şirketi personeli.
2) Sözleşmeli
personel.
Kanun tasarının
geçici 5’inci maddesine göre, mevcut PTT Anonim Şirketi personeli 4 değişik
şekilde toplanmıştır:
1) 657 sayılı
Devlet Memurları Kanunu’na göre çalışan memurlar.
2) 399 sayılı
Kanun Hükmünde Kararname eki (I) sayılı cetvele tabi kadrolu personel.
3) 399 sayılı
Kanun Hükmünde Kararname eki (II) sayılı cetvele tabi sözleşmeli personel.
4) 5510 sayılı
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası’dır.
Bu karışık
çalışma sistemi çalışanları huzursuz ve mutsuz edecektir.
Değerli
milletvekilleri, özel hukuk tüzel kişisi adına yasayla tekel oluşturulması
Anayasa’ya aykırı olduğundan “PTT’nin 223 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye
tabi kamu tüzel kişisi olarak kamu iktisadi kuruluşları (KİK) şeklinde
kurulması ve posta tekel hakkını yasadan alması zorunludur.” görüşündeyiz.
Devletin ve halkın malı devlette ve halkta kalmalıdır.
Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Şafak.
Erzurum
Milletvekili Sayın Muhyettin Aksak, buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MUHYETTİN AKSAK
(Erzurum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 452 sıra sayılı Posta
Hizmetleri Kanunu Tasarısı hakkında söz almış bulunuyorum. Televizyonları
başında bizleri izleyen tüm vatandaşlarımıza ve siz değerli milletvekillerine
selamlarımı sunuyorum.
Sayın
milletvekilleri, iletişim tarihi insanlık tarihi kadar eskidir. İnsanın var
olmasıyla ortaya çıkan iletişim olgusunun temelinde paylaşma ihtiyacının
giderilmesi gerçeği yatmaktadır. İletişimi “Temel prensibi paylaşım, etkileşim
ve ortaklık kurmak olan, çeşitli semboller ve araçlarla dünyayı daha yaşanılır
kılan, ileti alışverişine dayalı sosyal bir süreçtir.” diye tanımlayabiliriz.
Temel vatandaşlık
haklarının bir tanesi de haberleşme hakkıdır. Bunun birçok değişik formundan
biri de posta hizmetidir. 1948 yılında Birleşmiş Milletler üyesi ülkeler
tarafından kabul edilen Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel
Bildirisi’nin birçok maddesinde posta hizmetlerine ilişkin doğrudan hükümler
bulunmaktadır.
İnsan Hakları
Evrensel Bildirisi’nin kişilerin mahremiyet haklarıyla ilgili 12’nci maddesi,
açık ve net bir şekilde, kişilerin posta haberleşmesi hakkının güvence altına
alınmasını düzenlemektedir: “Hiç kimsenin gizlilik hakkına, aile mahremiyetine
ve posta haberleşmesi hakkına keyfî bir şekilde müdahale edilemez, kişilerin
şeref ve haysiyetine saldırıda bulunulamaz. Her yurttaş bu
müdahale ve saldırılara karşı koruma sağlayan yasalara sahip olma hakkına
sahiptir.” denilmek suretiyle, hiç kimsenin özel yaşamına, ailesine, evine ya
da yazışmasına keyfî olarak karışılamayacağı, onuruna ve adına
saldırılamayacağı, herkesin bu gibi müdahalelere karşı, saldırılara karşı yasa
tarafından korunma hakkının bulunduğu vurgulanmıştır; kişilerin posta
haberleşmesi hakkı güvence altına alınmıştır.
Anayasa’mızda da
herkesin haberleşme hürriyetine sahip olduğu düzenlenmekte ve bu hürriyetin
Anayasa’da belirlenen istisnai durumlar haricinde engellenemeyeceğine ve
haberleşmenin gizliliğine dokunulamayacağına yer verilmektedir.
Dünya Posta
Birliği, posta hizmetlerinin sunulmasını ve kalitesinin artırılmasını sağlamak
ve bu alanda uluslararası iş birliğinin gelişmesine yardımcı olmak amacıyla
kurulmuş uluslararası bir birliktir. Dünya Posta Birliğinin 190 üye ülkesinde
bulunan posta hizmeti, dünyanın en geniş fiziksel dağıtım şebekesini
oluşturmaktadır.
Dünya Posta
Sözleşmesi’nin 1’inci maddesi, üye ülkelere, tüm kullanıcıların, müşterilerin
ülkelerinin her noktasında erişilebilir, makul ücretler karşılığında sunulan,
sürekli ve belirli kalitedeki temel posta hizmetlerinden faydalanmalarını
sağlamalarını şart koşmaktadır. Üye ülkeler, evrensel posta hizmetini
sağlamakla yükümlü işletmeciler tarafından yürütülen posta hizmetlerini ve
kalite standartlarını gözetmekle yükümlüdür.
Ülkemizde hâlen
posta hizmetleri, yüz yetmiş üç yıllık köklü bir geçmişe sahip kamu iktisadi
kuruluşu olarak faaliyetlerini sürdüren PTT tarafından yürütülmektedir. Posta
hizmetlerinin yürütülmesini düzenleyen 5584 sayılı Posta Kanunu dışında posta
sektörünü düzenleyen yasal bir altyapı bulunmamaktadır. Bu alanda faaliyette
bulunan müteşebbislerin posta tekeli haricindeki faaliyetleri ve verdikleri
hizmetlerin kalitesi denetlenememektedir. Günümüzde çoğu sektörde piyasalar
serbest teşebbüslere açılmış, aynı zamanda sektörlerin, bağımsız idari
otoriteler vasıtasıyla düzenleyici kuruluş olarak uyulması gereken kuralları
belirleme zorunluluğu ortaya çıkarılmıştır.
Posta sektörünü
belirleyen ilkeler ve kuralların çerçevesinin sağlanmasını ve hukuki altyapıya
kavuşturulmasını temin amacıyla hazırlanan Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısı üç
kısım, on üç bölümden oluşmaktadır. Tasarıyla, öncelikle, posta sektöründe
politika belirleme, düzenleme ve iletme birimlerinin ayrılması, hizmet
sağlayıcılarının yetkilendirilmesi, posta hizmetleri piyasasının
serbestleştirilerek etkin rekabet ortamının sağlanması, posta hizmetlerinin
sürekli ve kaliteli sunulması, PTT Genel Müdürlüğünün yeniden yapılandırılması
ve etkin karar mekanizması oluşturulması amaçlanmaktadır. Ayrıca, bu bölümde,
tasarıda yer alan ve açıklanmasına ihtiyaç duyulan kavramlar tanımlanmıştır.
Posta hizmetlerini düzenleme ve denetleme yetkisi Bilgi Teknolojileri ve
İletişim Kurumuna verilmiştir. Bilgi Teknolojileri ve
İletişim Kurumu posta hizmetlerinin Bakanlıkça belirlenecek politikaya uygun
olarak güvenilir, kesintisiz, alt ve üst limitleri kurumca belirlenen,
karşılanabilir bir ücretle yetki belgesine sahip hizmet sağlayıcıları
tarafından verilmesinin sağlanması, hizmet sağlayıcılarının uyacakları ilke ve
kuralların belirlenmesi ve denetlenmesi, oluşabilecek ihtilafların giderilmesi
ve sektör kurallarına aykırı davrananlara idari yaptırım uygulanması, evrensel
posta hizmetinin ulusal ve uluslararası standartlara uygun olarak yürütülmesi
için gerekli tedbirlerin alınması konularında görevli ve yetkili kılınmıştır.
Posta hizmeti ve
posta tekelinin kapsamı ve tekel ihlali hâlinde uygulanacak yaptırımlar
belirlenmektedir.
Yurt içi ve yurt
dışında posta gönderilerinin kabulü, toplanması, işlenmesi, sevki, dağıtımı ve
teslimi hizmet sağlayıcıları tarafından yerine getirilecektir.
E-tebligat dâhil
tebligat işlemleri, pul basımı ve satımı ile ağırlık ve ücret sınırı kurumun önerisi
ve Bakanlığın teklifi ile Bakanlar Kurulu tarafından belirlenen posta
gönderilerinin tekel hakkı evrensel posta hizmet yükümlüsüne aittir.
Posta tekelini
ihlal edenler posta ücretinin 10 katı tutarında tazminat ödeyecek ve bu
tazminat, evrensel posta hizmet yükümlüsüne irat kaydedilecektir.
Yetki belgesinin
verilmesine ilişkin usul ve esaslar ile hizmet sağlayıcılarının yükümlülükleri
düzenlenmiştir. Posta hizmeti, yetki belgesine sahip ve görev sözleşmesi
imzalayan hizmet sağlayıcıları tarafından yapılabilecektir. Yetki belgesinin
ücreti, süresi, kapsamı ve diğer şartları kurum tarafından çıkarılacak
yönetmelikle belirlenecektir.
Hizmet
sağlayıcıları rekabet kuralları çerçevesinde posta hizmetinin sunulması
aşamasında can ve mal güvenliği için gerekli tedbirleri almak, acil durum
ihtiyaçlarına öncelik vermek ve kurum tarafından belirlenen sektör kurallarına
uymakla yükümlü kılınmaktadır.
Haberleşme
hakkını garanti altına alan ve devletin bir sorumluluğu olarak değerlendirilen
evrensel posta hizmeti sosyal devlet olgusunun temel sacayağıdır. 1999 yılında
Pekin’de yapılan Dünya Posta Birliği Kongresi’nde “evrensel posta hizmeti”
kavramının özel olarak birliğin yasasına dâhil edilmesinin yanı sıra evrensel
posta hizmetinin birliğin evrensel, birinci ve en önemli amacı olarak
belirlenmesi kararı alınmıştır. Evrensel posta hizmeti, devletin toplumun tüm
kesimlerine, sürekli ve belirlenmiş bir kalite standardıyla veya karşılanabilir
fiyatlarla posta hizmeti sunumunu garanti altına alma olarak tanımlanmaktadır.
Bu tanıma göre, öncelikle evrensel posta hizmetinin sağlanmasının garanti
altına alınması, tanımı gereği devletin temel bir yükümlülüğüdür. Toplum
ihtiyaçları değişip geliştikçe devlet, sunumunda kamu yararı görülen hizmetler
de dâhil olmak üzere vatandaşlık haklarının temel bileşenleri olan değişik
hizmetlerin sunumunun devamının sağlanmasını garanti altına almakla yükümlüdür.
İkinci olarak,
söz konusu hizmetlerin temel özelliği bu hizmetlerin evrenselliğidir; söz
konusu hizmetlerin bir milletin bütün fertlerine sunumu, yaşadıkları bölge,
ırk, din, sosyal statü gibi unsurlardan bağımsız olmak üzere garanti altına
alınmasıdır. Devlet tarafından sunumu garanti altına…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHYETTİN AKSAK
(Devamla) – …alınan evrensel hizmetlerin belirlenmesi kalite standartlarının
sağlanabilmesiyle esas olacaktır.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Aksak.
MUHYETTİN AKSAK
(Devamla) – Bu duygularla Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Soru-cevap işlemine geçiyorum:
Sayın Köse…
TUFAN KÖSE
(Çorum) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Öncelikle kamu
iktisadi teşebbüslerinde on altı yıldır, on yedi yıldır, her yıl dört ay olmak
üzere çalışan geçici işçilerle ilgili bir düzenleme yapılması düşünülmekte
midir? Çünkü bu insanlar on altı-on yedi yıldır, on yılı aşkın süredir birçoğu
çalışmakta olduğu kamu iktisadi teşebbüslerine kendilerini bağlamışlardır. Bunu
sormak istiyorum.
İkincisi de, son
günlerde kamu kuruluşlarının asli hizmetlerini gören, asli hizmetleriyle de
ilgili olsa orada çalışanlarda da taşeronlaşmaya gidileceği yönünde
düzenlemeler yapılacağına ilişkin haberler basında yer almaktadır. Bu konuda
Hükûmetin düşüncesi nedir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN - Sayın
Türkoğlu? Yok.
Sayın Türkkan…
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Sayın Bakanım, PTT Genel Müdürlüğüne bağlı iş yerlerinde yeterli
personel olmaması nedeniyle hizmetlerde yaşanan aksamalar personele mal
edilmektedir. Hâlbuki PTT personeli, iktidarınız döneminde hakkı olan yıllık
izinlerini dahi tam olarak kullanamamıştır. İktidara geldiğiniz dönemde 51 bin
personelle çalışan PTT Genel Müdürlüğü çalışanı bugün -taşeron dâhil- 38 bine
düşürülmüş; aksine, iş çeşitliliği 10’lardan 200’lere çıkmıştır. Bu bağlamda,
yıllardır kâr ettiği söylenen, PTT yöneticileri kaç personel eksik çalıştırarak
personel giderlerini kâra dönüştürmüştür? On iki yıllık sürede PTT personeli ne
kadar yıllık iznini kullanamamıştır? Bu süre kaç güne tekabül etmektedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Özensoy…
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
İstanbul Avrupa yakası, Anadolu yakası, Ankara ve İzmir’de PTT başmüdürlükleri
ikiye ayrılarak posta ve işleme ve dağıtım başmüdürlüğü adı altında ikiye
ayrılmıştı fakat uygulanabilirliğinin olmadığı görülerek yeniden eski düzene
dönüldü. Bu işlemler yapılırken, deneme yanılma yoluyla yapılan bu uygulamalar
için yeni başmüdürlükler de yaptırılmıştı. Bu başmüdürlüklerin inşaat ve
tefrişatı için PTT’nin yani kamunun ne kadar parası çöpe gitmiştir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Yılmaz…
KEMALETTİN YILMAZ
(Afyonkarahisar) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Bakanım,
İstanbul Hadımköy’de yapılan posta işleme merkezi
için TOKİ’nin vatandaşlardan 17 milyon liraya aldığı arsaya PTT’nin 70 milyon
lira ödediği ve bina yapımı için de TOKİ’ye 45 milyon lira ödediği iddiası
doğru mudur?
Diğer taraftan,
İstanbul Avrupa yakasında, Bahçeşehir’de kiralanan
bir bina için içine taşınmadan yani boş binaya on sekiz ay boyunca her ay 125
bin TL ödendiği doğru mudur?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Öz…
SAKİNE ÖZ
(Manisa) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Bakanım,
her konuşmanızda ailenin kutsallığından söz ediyorsunuz ama ailelerin
dağılmasına göz yumuyorsunuz. Size bağlı kurumlarda taşeron işçiler çalışıyor.
Bu yurttaşlarımız paralarını alamadıkları gibi işlerinden de çıkarılıyor. İşsiz
kalınca eşi de evi terk ediyor, yuvası yıkılıyor. Maalesef,
bu, bütün taşeron olarak çalışan işçilerimizin kaderi. Hiç mi denetim
yapmıyorsunuz? Yandaş kayırma olunca ne aile birliği ne aile kutsallığı
kalıyor. Bu işlerinden çıkarılan işçilerin durumuyla ilgili ne yapmayı
düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Torlak…
D. ALİ TORLAK
(İstanbul) – Sayın Bakan, Konut Yönergesi’nin 30’uncu
maddesinde “Görev tahsisli veya hizmet tahsisli konutlarda oturanlar; tahsise
esas görevinin son bulduğu tarihten itibaren iki ay; …içerisinde konutları
boşaltmak zorundadır.” denmektedir. Adana PTT Başmüdürü iken… Konya PTT Başmüdürü iken görev tahsisli kamu lojmanında oturmakta
iken 2010 yılından bu yana ayrıca Adana PTT Başmüdürlüğüne atanması yapıldığı
hâlde, aradan iki yıldan fazla zaman geçtiği hâlde ailesinin Konya’daki görev
tahsisli lojmanda oturmaya devam ettiği, bu kanun ve yönergeye aykırı olarak
Adana’da ayrıca görev tahsisli lojmanda oturduğu iddia edilmektedir. Bu
iddialar doğru mudur? Doğru ise Kamu Konutları Kanunu’na aykırı bir işlem değil
midir? İkinci bir lojman tahsisinin yapılmasının gerekçesi nedir? Fazladan
oturulan lojman için söz konusu Başmüdüre zimmet çıkarmayı düşünüyor musunuz?
Düşünüyorsanız ne zaman zimmet çıkaracaksınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Dibek…
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım,
yanılmıyorsam TELEKOM’un sermaye dağılımı şöyle:
Yüzde 55’i Oger Telekomünikasyon, yüzde 30’u Hazine
Müsteşarlığı yani kamu, yüzde 15’i de halka açık. Bu yıl içerisinde de
sanıyorum kamuya ait olan hissenin bir kısmını özelleştirmeyi düşünüyorsunuz,
yüzde 6,5 kadar, öyle biliyorum. Bunu ne zaman özelleştirmeyi düşünüyorsunuz? O
konuda öncelikle birinci sorum.
İkinci sorum şu:
Bu kamu hissesinin tümünü -yani geriye yüzde 25 gibi bir hisse kalacak-
tamamını özelleştirmeyi düşünüyor musunuz TELEKOM’un?
Bir de, bu TELEKOM’da uygulamış olduğunuz takvimi Demiryolları ve PTT
için de uygulamayı düşünüyor musunuz, aynı yöntemi, aynı takvimi?
Bir soru da şu:
Vatandaşlarımız soruyorlar. Yakınlarına para gönderiyorlar PTT yoluyla,
biliyorsunuz havale ediyorlar. O sırada kendilerinden bir ücret alınıyor. Bu
ücretin alınmaması konusunda talepleri var. Bu konuda böyle bir düşünceniz var
mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Bayraktutan…
UĞUR BAYRAKTUTAN
(Artvin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Sincan Organize Sanayi Bölgesinin açılışında yapmış olduğunuz konuşmada “Doğuya
yatırımlar yaptık fakat terör örgütü inat etti, yatırımlarımızı yaktı, yıktı.
Biz de inat ettik, sonunda onlar da havlu attı, hizaya geldi.” şeklindeki
sözlerinizi bizzat dinledim. PKK on yıldır masaya oturmuyordu da sizler mi bu
PKK’yı on yıl sonra masaya oturttunuz yani bunu bir başarı olarak görüyor musunuz?
Havlu atan siz misiniz yoksa gerçekten PKK mıdır? Eğer PKK ise yani bu
söyledikleriniz doğruysa, PKK’nın havlu attığına inanıyorsanız, bu yüce
Mecliste, PKK’nın açıkça havlu attığını, bütün siyasi parti gruplarının önünde,
özellikle BDP Grubunun da önünde ağzınızdan bir kere daha duymak istiyoruz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Sayın
Öz…
ALİ ÖZ (Mersin) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
özellikle, köylerde ve beldelerde yaşayan, Sosyal Güvenlik Kurumu primlerini
PTT aracılıyla yatıran insanların Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığıyla bir
protokol imzalayarak tekrardan bu primleri yatırması yönünde bir çalışmanız var
mı? Orada yaşayan insanların çoğu bankalara gelebilmek için bir sürü para
harcamak zorundalar. Bu insanlar zaten bu güvenlik kurumlarına primlerini zar
zor yatırıyorlar.
Yine, PTT, AŞ
olduğu zaman, çocukları üniversitede okuyan insanlar öğrencilerine cep
harçlıklarını hangi yolla, hangi kanalla gönderecekler? Bu kanunları
çıkartırken bunları düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Sayın
Gümüş…
HALUK AHMET GÜMÜŞ
(Balıkesir) – Taşeronlaşma öyle önemli bir konudur ki ahlakı ilgilendirir;
çalışma hayatını, sağlığı, ülkenin geleceğini ilgilendirir. Şu andaki
taşeronlaşma uygulamasıyla 18’inci yüzyıldaki çalışma ilişkilerine dönülmeye
başlamıştır. Bir özel şirkette 80 tane taşeron şirket var. Nerede kaldı kıdem
tazminatı, nerede kaldı izin?
Bir maden
işletmesinde bir taşeron iş alıyor, ondan sonra başka taşerona devrediliyor.
Bakıyoruz, işçilerden ikişer milyarlık çek almışlar; bakıyoruz, anlaşmada
“Ulaştırma ücretlerini işveren verir.” diyor, işçiler ulaştırma ücretlerini
veriyor. Ne kontrol var ne bir şey var, ahlaki bir sorundur. Devlet,
hizmetlerini taşeronlara, taşeronlar da öbür taşeronlara yaptırıyor. Ahlaki bir
iştir, Hükûmetinizin vicdanına bırakıyorum. Bu, utanılacak bir konudur.
Taşeronlaşma ciddi bir konudur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Köse…
TUFAN KÖSE
(Çorum) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Türk Hava
Yollarının yüzde 49’u kamu hissesidir. Öncelikle, niye yüzde 49 da yüzde 50, 51
değil, bunu öğrenmek istiyorum. Bu, acaba denetimden kaçmanın bir yolu olabilir
mi?
Bir de, yüzde 49
kamu hissesi olan Türk Hava Yollarında uçaklara isimler veriliyor. Bu isimleri
neye göre belirliyorsunuz? Milletvekili olduğum Çorum’un da ismini yeni
alınacak uçaklardan birisine vermeyi düşünür müsünüz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Sayın
Yılmaz…
KEMALETTİN YILMAZ
(Afyonkarahisar) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Adana PTT Başmüdürlüğünün hizmet aldığı bir taşeron şirkette çalışanlardan
Fahri Fırat isimli bir eleman var, âdeta iş yerine hiç gelmeden ücret
almaktadır. PİM Müdürlüğünde görevli olmasına rağmen, defalarca yazılı ve sözlü
uyarılmasına rağmen olumsuz davranışlarına ve diğer elemanlara, diğer
çalışanlara kötü örnek olmaya devam ediyor. Tutanaklardan da anlaşıldığı üzere,
dosyasında, devamlı işe gelmeme, rapor alma gibi faaliyetleri yanında,
amirlerine tehditler savurduğu tutanaklar altına alınmıştır. Bu elemana kimsenin
bir yaptırım uygulaması mümkün görülmemiştir.
Bu kişinin eski
AKP Milletvekili ve AKP yöneticilerinden Dengir Mir
Fırat Bey’in yakını olduğu söyleniyor; bu doğru mudur?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Bakan, buyurun.
On dakikanız var.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, sorulara cevap vermeye çalışacağım.
Sayın Köse geçici
işçiler ve taşeron işçilerle ilgili konuyu dile getirdi. Tabii, geçici işçiler
ve taşeron işçiler, gerçekten hem kamuda hem özelde bir sorun, çalışma
hayatının önemli sorunlarından bir tanesi. Kamuda hizmet alımıyla
çalıştırılanların sayısı 600 binin üzerinde, özellikle Sağlık Bakanlığı, Eğitim
Bakanlığı başta olmak üzere. Bu konuya bir çözüm üretilmesi için Hükûmetimiz
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına görev vermiştir, hâlen Bakanlığımız
çalışmalarını sürdürmektedir.
Sayın Türkkan,
doğru söylüyorsunuz, yani PTT, az personelle çok iş yapmaya çalışıyor, 7
kalemden 200 kaleme kadar iş yapıyor. Bir ayda 2.400 işlem yaparken 26 milyon
işleme çıktı yani biraz verimliliğini artırdı. O yüzden de personelde biraz
fedakârlık yaptığı doğrudur. Geçmiş dönemlerde personel sayısı fazla, hizmet
miktarı ve hizmet kalitesi de daha düşüktü. Dolayısıyla, personelin fazla
olması fazla hizmet anlamına gelmiyor. Siz bir iş adamı olarak bunu çok daha
iyi iş hayatından bilirsiniz.
Sayın Özensoy,
posta işleme merkezleri faaliyetlerine devam ediyor, herhangi bir geriye dönüş
yok. İş yoğunluğu bölgesel dağılımdan dolayı bölge müdürlüklerini özellikle
İstanbul’da ayırma bir zaruret hâline geldi. İstanbul’daki ulaşım imkânları ve
hitap edilen hizmet alanları dikkate alınarak bu mecburi olarak yapıldı. O
yüzden burada herhangi bir uygulamadan vazgeçilip eski modele gelme diye bir
şey söz konusu değil.
Hadımköy Posta İşleme
Merkezi, posta teşkilatımızın en büyük işleme merkezidir ve bu merkez çok
verimli ve başarılı şekilde çalışmaktadır. Burasını TOKİ, PTT’ye yapmıştır.
TOKİ’yle yapılan protokol çerçevesinde gelir paylaşımı esasına göre
gerçekleştirilen bir projedir. Bu konuda daha fazla detayı da size yazılı
olarak verebiliriz.
Sayın Sakine
Öz’ün sorusu da yine taşeron işçilerle ilgili. Bu hizmet alımı konusu yani
işletmeler belirli, muayyen bir süre için bu hizmeti alıyorlar, daha sonra
sözleşme süresi bitince başka bir firma kazandığı zaman maalesef bazen aynı
çalışanlarla devam etmiyor, etmek istemiyor. Biz, mümkün mertebe devreye
girerek “Bu arkadaşlarımız hazır tecrübe kazanmış, bunlarla devam edin.” diye
telkinde bulunuyoruz ama buna rağmen zaman zaman bazı yıkıcı rekabetten dolayı
da ya işlerini kaybediyorlar ya da haklarında maalesef olumsuzluk yaşanıyor.
Sayın Durmuş Ali
Torlak Vekilimiz, tabii, o Adana-Konya arasında tayin edilen 2 personelin
usulsüz ve haksız lojman kullandığı konusunda bir konuyu dile getirdi. Buna
özellikle baktıracağım, nedir, konuyu -takdir edersiniz- şu anda bilmiyorum.
Eğer yanlış bir uygulama varsa da bunun gereğini yaparız, bundan endişeniz
olmasın.
Türk TELEKOM’un yüzde 55’i evet, blok satışla Oger TELEKOM’da, yüzde 31,6’sı
kamuda, yüzde 13 küsuru da borsada işlem görüyor. Yüzde 6,5’un bu sene
içerisinde tekrar borsaya, halka arz edilmesi yönünde bir kararımız var.
Piyasanın şartlarına göre hareket edeceğiz. Yakın vadede geri kalan yüzde 25’in
özelleştirilmesi gündemimizde değil.
TCDD’de, PTT’de TELEKOM’dakine benzer bir işlem, bir yapılanma
düşünmüyoruz.
Sayın Bayraktutan, tabii, ülkemizdeki birlik, beraberlik, terörün
sona erdirilmesiyle ilgili konudaki daha önce söylediğim, muhtelif yerlerde de
tekrarladığım konularla ilgili sözlerimi dile getirdi. Biz, söylediğimiz sözün
her zaman arkasındayız. Aynı şeyleri şimdi de söylüyorum. Bu ülkenin huzura
ihtiyacı var; bu ülkenin kalkınmaya, birliğe, beraberliğe ihtiyacı var.
Terörden Türkiye hiçbir şey kazanmadı; hem insan kaynağını kaybetti hem de
büyük mali kaynaklarını tüketti. Bunu, ülkemiz adına bir fırsat görmemiz lazım
ve terörün bir daha bu ülkeye gelmeyecek şekilde Türkiye’nin gündeminden
kalkması lazım. Biz bunu söylüyoruz.
UĞUR BAYRAKTUTAN
(Artvin) – Sayın Bakan, PKK havlu attı mı? Onu duyalım.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Gelişmeleri
görüyorsunuz, işte çekiliyorlar. Bunun adı ne?
UĞUR BAYRAKTUTAN
(Artvin) – Ama sizden duyalım diyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Havlu mu attı Sayın Bakan?
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Evet, havlu attı.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Hadi!
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Evet.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Silahlarıyla birlikte atıyorlar, öyle mi? Hani silahsız gideceklerdi!
BAŞKAN – Söyledi,
söyledi. Ben duydum.
Evet, devam edin.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Evet.
Sayın Öz, SGK
primlerinin PTT’yle yatırılması konusunda şu anda bir anlaşma arifesindeler.
Dolayısıyla bu dediğiniz de yerine gelmiş olacak.
Sayın Gümüş,
taşeronlaşma konusunda yaşadığımız gerçeği dile getirdiniz, yani bu, bu ülkenin
genel bir sorunudur. Hem özel sektör hem de kamuda hizmet alımı suretiyle böyle
bir olgu var. Bunun, bir müşterek çalışmayla, bir ortak anlayışla, çalışma
hayatında sivil toplum örgütleri, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımız ve
bütün paydaşlarla kapsamlı bir şekilde ele alınmasının doğru olacağını
düşünüyorum.
Sayın Köse, Türk
Hava Yollarının yüzde 49’u kamuya aittir, doğrudur. Dolayısıyla bu bilinerek
yapılmıştır, doğru. Eğer, Türk Hava Yolları kamunun kontrolünde bir şirket
olsaydı bugün kan kaybetmeye devam edecekti, dünyanın en hızlı büyüyen şirketi
olamayacaktı. Neden? Şunu söyleyeyim: Şu anda dünyada 204 noktaya uçan başka
uçak şirketi yok, sadece Türk Hava Yolları var. Avrupa’nın 3’üncü, dünyanın
7’nci büyük şirketi ve 235 tane yeni uçak aldı. Biz, Türk Hava Yollarını 55
uçakla devraldık, şu andaki uçak sayısı 337, önümüzdeki beş sene içerisinde
500’e yaklaşacak. Türk Hava Yolları 160 ülkeye uçuyor, Afrika’da 36 noktaya
uçuyor. Türk Hava Yollarının direkt uçuşlarından sonra Afrika’yla aramızdaki
ticaret 7 ila 23 kat arasında artmıştır. Dünyanın birçok ülkesine doğrudan uçuş
yapan, hizmet kalitesiyle günden güne gelişmesini sürdüren Türk Hava Yolları,
kendisine verilen bu serbestlikle bunu başarmıştır, bunu ifade etmek istiyorum.
Arz ederim Sayın
Başkan.
TURGUT DİBEK (Kırklareli)
– Sayın Bakanım, bir şey daha sormuştum ama, bu havale
ücreti alıyorsunuz dediğimiz…
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Airbus 321 Çorum
uçağı mevcuttur.
BAŞKAN – Sayın
Bakan, bir saniye. Biraz ekledik biz size ama süreniz doldu, kalanını herhâlde
yazılı olarak vereceksiniz.
Buyurun
tamamlayın.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Efendim, bir son soru
da: İsimler -Çorum uçağı- nelere göre konuluyor? İl, ilçe isimleri, deniz isimleri
konuluyor, şahıs isimleri konulmuyor, ülkemizin muhtelif yerlerinin isimleri
konuluyor. Milletvekilimizin sorduğu Airbus 321 tipi uçaklardan birinin ismi de
“Çorum” yani “Çorum” isimli bir uçağımız mevcuttur.
Burada
bahsetmediğim konuların da detaylarını yazılı olarak arz edeceğim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Ben de
teşekkür ediyorum.
Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN - Karar
yeter sayısı arayacağım Sayın Genç.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.46
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.59
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ), Fatih ŞAHİN
(Ankara)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 99’uncu Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
Posta Hizmetleri
Kanunu Tasarısı’nın maddelerine geçilmesinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi, tasarının maddelerine geçilmesini tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
452 sıra sayılı
Kanun Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Şimdi, birinci
bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm, 1
ila 20’nci maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm
üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili
Sayın Sakine Öz.
Buyurun Sayın Öz.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
SAKİNE ÖZ (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Posta Hizmetleri
Kanunu Tasarısı’nın birinci bölümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, AKP Hükûmeti bir süredir halkın malı demir yollarına karşı
başlattığı yıkım sürecine bu hafta PTT ile devam ediyor. Demir yolu yasasıyla
ülkeyi raydan çıkardığı yetmezmiş gibi, ülke çapındaki tüm PTT şubelerinin
önüne birer bombalı kargo paketi bırakıyor.
Çıkarılan yeni
yasalar neredeyse kamu binalarının camına “Tasfiye nedeniyle zararına satış”
yazısı asıyor ama depodan dolaşıp arka bahçede gizli pazarlıklarla yeni
şirketler kurmanın hesabını yapıyor. Yaptığınız her hukuksuz işlemin, her
yanlış özelleştirme sürecinin faturası ise yurttaşın sırtına vergi olarak
bindiriliyor. Hükûmet, özel sektöre neredeyse hiçbir külfet yüklemeden, kamu
hizmeti alanlarını bir bir sermayeye açıyor.
Altyapının
kurulma aşamasında “TCDD AŞ, PTT AŞ” gibi kamu şirketleri yaratıyor, sektörün
hamallığını halkın ödeyeceği vergilere yükleyerek şirketleri rahat ettiriyor.
Büyük şirketler neredeyse risksiz, dikensiz, mayınsız arazide at koştururken,
yatırım olanağına kavuşurken, halkın daha ucuza hizmet almasını sağlayacak özel
sektöre böylesine önemli bir alanda önemli yükümlülükler getirecek
düzenlemelere yasa tasarısında yer verilmiyor.
Sayın Başkan,
sükûneti sağlar mısınız?
Sayın
milletvekilleri, gelin “serbestleştirme”, “sürdürülebilir, uygulanabilir,
finanse edilebilir hizmetler” gibi tekerlemeye benzeyen kavramlarla süslenen
tasarıdan önce emeğin ve emekçinin nasıl sömürüldüğünü konuşalım.
Sayın Bakan, PTT
çalışanları, memurundan sözleşmelisine, taşeronundan kadrolu işçisine kadar,
özlük haklarının elinden alınmasına “Artık yeter!” diyor, taleplerini
sıralıyor, eylem kararı alıyor ama siz görmezlikten geliyorsunuz.
Tasarıyı
hazırlarken görüşünü almadığınız sendikalı işçiler bir odaya çekiliyor, istifa
etmeye zorlanıyor, yasal bir eyleme katıldı diye haklarında soruşturma
açılıyor. Her fırsatta size aktardığımız bu sorunları ne zaman çözeceksiniz?
İhaleleri alan
taşeron kargo dağıtım şirketleri sigortaları ve maaşları eksik yatırıyor. 11
ilde kargo işçileri iki aydır maaş ve sigorta yüzü görmüyor, duruma itiraz
edenler işten atılıyor. İşçiler alacakları için AKP’li milletvekillerinin
kapısını çalıyor. “Ne yapalım, taşeronun iflas etmiş; bu borç devleti
bağlamaz.” rahatlığıyla işçiler başlarından savılıyor. 4 işçinin yapacağı işi 1
kişi uzun mesailerle görmeye çalışıyor, siz ses çıkarmıyorsunuz.
Hükûmetiniz, kamu
hizmetini öyle bir ciddiyetsizlikle yürütüyor ki birçok yerde kargo çalışanı
taşeron işçiler şahsi araçlarıyla ve motorlarıyla dağıtım yapıyor; maaş
alamadıkları gibi, hizmet aksamasın diye de mazotu kendi cebinden ödüyor.
Taşeron firmalar
dikkatli incelemelerden geçmiyor olacak ki, ya ihaleyi aldığının ilk ayı iflas
bayrağını çekiyor ya da tazminat ve izin hakkı kazanmasın diye işçileri yıllık
değil, iki ya da altı aylık sürelerde sözleşmelerle kendisine bağlıyor.
Herhangi bir hak iddia etmesin diye işçinin elinden imzalı kâğıt alınıyor.
Sözleşmeler, çalışan haklarına aykırı son model kölelik sistemi içeriyor.
Sayın
milletvekilleri, en son geçtiğimiz çarşamba günü birçok ilde taşeron firmalarla
sözleşmeler feshedilince işçiler iki aylık alacakları ve yatmayan sigorta
primlerini de alamadan evlerine gönderildi. İşte, posta çalışanlarını artık
isyan etme noktasına getiren bir baskıcı hükûmetle karşı karşıyayız.
Sözü dinlenmeyen
ve o çalışanlardan Kütahyalı Postacımız Nevzat Çoban yaşadığı sıkıntıları
anlatmak için son çareyi film çekip İnternet’te yayınlamakta buldu; yıpranma
hakkı talebini anlattı ve tıklama rekoru kırdı. Siz ise bu görüntüleri,
sendikaların ve derneklerin uyarılarını görmezden geldiniz, yine büyüklerinize
oynadınız, uluslararası şirketlerin dayatmalarına, AB’nin zorlamasına eyvallah
ettiniz.
Sayın Bakan,
taşeronlaşmanın ülke sorunu olduğundan bahsettiniz ama sorunu siz yarattınız,
çözecek olan da sizsiniz. Biz verdiğimiz sözün arkasındayız. Bizim
iktidarımızda taşeron işçi çalıştırmaya son vereceğiz.
Değerli
milletvekilleri, AKP’nin ülkeyi posta alanında geçen hafta itibarıyla getirdiği
durum işte budur. Şimdi, Sayın Bakan kalkmış, posta hizmetinden bahsediyor.
Sayın Bakan, bize gelin, önce şunu açıklayın: Bu tasarı kime hizmettir, bu
nasıl bir ticari ilişkidir? PTT’yi şirketleştirmek yerine, kamu hizmetini temel
alan, bir kamu işletmeciliği bakış açısıyla gözden geçiren, özerkliği koruyan,
kamu iktisadi kuruluşu kimliğini terk etmeyen bir yapıda tutmak çok mu zor? Öve
öve bitiremediğiniz PTT ne oldu da birden gömlek değiştirdi?
Bu tasarının içinde
emekçinin hakları geçmiyor, bu tasarı yasalaşmadan çalışanın tasası büyüyor.
AKP şirketleşme sevdasıyla ve ticarileşme uğruna kamu hizmeti anlayışını elinin
tersiyle itiyor. Şu sıralarda oturan ve tasarıya kabul oyu vermeye hazırlanan
siz milletvekilleri, verdiğiniz kabul oylarıyla biliniz ki idari hizmet
sözleşmesi adıyla iş güvencesi kariyer olanaklarını, emeklilik hükümlerini
tırpanlıyor, taşeronlaşmaya çanak tutuyorsunuz; son derece muğlak bir millî
güvenlik tanımı getiriyorsunuz.
Anayasa’ya aykırı
bir biçimde, bir yasa yoluyla ve devlet eliyle özel şirkete imtiyaz hakkı
veriyorsunuz. Bakanlığın, aşırı yetkilerle istediği gibi at oynatmasına zemin
hazırlıyorsunuz. PTT AŞ Genel Kuruluna göstermelik yetkiler veriyorsunuz. PTT
AŞ’nin dolgun maaşlı Yönetim Kurulu üyelerini, Sayın Binali Yıldırım ve Ali
Babacan’ın işaret edeceği şanslı kişiler arasından Genel Kurula atama görevi
yüklüyorsunuz. PTT AŞ Yönetim Kurulu üyelerinin maaşını güzelleştirirken
yargılanmalarını zorlaştırıyor, onlara âdeta korunaklı ve ayrıcalıklı bir alan
oluşturuyorsunuz. İş gücü maliyetini taşeron eliyle düşürüp iş güvencesini
bitiriyor, PTT zararlarını işçinin sırtına basarak kapatmaya odaklanıyorsunuz.
Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurumunun özerkliğine uygulamada son vererek Ulaştırma
Bakanının emir erine dönüştürüyorsunuz. Bu kurumu, rekabete ilişkin konularda,
hiç yoktan yere Rekabet Kurumu ile çatışmaya sokuyorsunuz. PTT’yi tümüyle
özelleştirmeye, TELEKOM gibi halkın mal varlığını yok pahasına uluslararası
tekellere altın tepside sunmaya kendinizi adıyorsunuz. PTT’yi devlet tekelinden
alıp büyük özel sektör tekellerine sunuyorsunuz. Ancak ve ancak yasayla
düzenlenebilecek temel hükümleri Bakanlığın yetkisine, takdirine
bırakıyorsunuz, Meclisimizin yetkisini gasbediyorsunuz.
Değerli
milletvekilleri, birçok hükmü Anayasa’ya, bu alanı düzenleyen temel kanunlara,
rekabet hukukuna aykırı ilerleyen süreçte, halka, PTT emekçilerine ve en
önemlisi, gelecek kuşaklara nasıl dürüst bir cevap ve hesap vermeyi
düşünüyorsunuz?
Sayın Bakan ve
Mecliste neye el kaldırıp indirdiğini bilmediğini, artık itiraf etmekten
çekinmeyen sayın AKP milletvekilleri, bu tasarıyı size
kimlerin hazırlattığını, kime yaranmaya çalıştığınızı açıklamak, daha
geçtiğimiz hafta işinden olan kargo işçilerinin hakkını iade etmek
zorundasınız. Emekçi eli değmeden hazırlanmış, sağlıksız koşullarda
hazırlandığı her hâlinden belli cıvık malzemenin hamurunu kim kardı, arkasında
kim durdu, terini kim sildi, size “serbestleştirme” soslu bu özelleştirme
ziyafetini kim sipariş verdi? Bu soruları…
Bugünden birikmiş
uluslararası tekellerin sorununu dert edinmiş, kamu hizmetini rafa kaldırmış,
tıkanan taşımacılık sektöründe özel şirketler lehine,
ve emeğin aleyhine tavır almış bu tasarının Türk halkına hiçbir yararı yoktur.
Yüce Meclisi
saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Öz.
Görüyorsunuz,
hanımefendiler dakikada bitiriyor, ya. Kocaman bir alkış yapın yani. (CHP
sıralarından alkışlar)
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Durmuş Ali Torlak.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
D. ALİ TORLAK (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Posta Hizmetleri Kanun Tasarısı’nın birinci bölümü
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına söz aldım. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, 173’üncü kuruluş yılını 2012 Ekim ayında kutlayan PTT,
yaklaşık 38 bin çalışanı, 4 binden fazla iş yeri ve 200’ün üzerinde işlem
çeşidiyle hizmet veren bir kamu iktisadi kuruluşudur.
PTT tüm bu
işlemlerini mevcut KİT statüsünü koruyarak gerçekleştirmektedir. 1994 yılında
iki ayrı genel müdürlük olarak yeniden yapılandırılan PTT, Türk TELEKOM’un yüzde 55 hissesini yirmi bir yıllığına
özelleştirmiştir.
Bize göre
Hükûmetin posta sektörüyle ilgili çalışmaları ise Türk TELEKOM’un
satışıyla başlamıştır. Daha sonraki süreçte Avrupa Birliği direktifleri ve
sektördeki özel kuruluşların talepleri değerlendirilerek farklı adlar ile
çeşitli kanun tasarıları hazırlanmış olsa da bunların hiçbiri yasalaşamamıştır
ancak görüşmekte olduğumuz bu tasarıyla Hükûmetin kamu kurumlarına yönelik
politikalarından PTT’nin de etkileneceği açıkça görülmektedir. Bunun
altyapısının da son on yıllık süreçte oluşturulduğu bilinmektedir çünkü PTT’nin
daha önceleri kurum kaynakları ve personeli tarafından verilen hizmetlerin
önemli bir kısmı uzun süredir hizmet satın alma yöntemiyle görülmektedir. Posta
tekeli dışında kalan gönderilerin ayırımı, dağıtımı, taşınması, güvenlik,
temizlik, kargo kabul, koli kabul ve dağıtımıyla, diğer hizmetlerinde
kullanılan kurum araçlarının yerine filo kiralanarak hizmet satın alınması
yöntemiyle bu kapsamda gerçekleştirilen kurum hizmetlerinden bazılarıdır.
Hükûmetin şimdiki
temel hedefiyse, PTT’yi, piyasa koşullarına ve rekabete açılması sağlanarak,
Türk Ticaret Kanunu’na bağlı piyasa ekonomisine göre yeniden yapılandırılmış
bir anonim şirkete dönüştürmektir. Bu tasarıyla şartların oluşturulması
sağlanarak PTT’nin özelleştirilmesi asıl hedef olacaktır. Özelleştirme İdaresi
Başkanlığının açıklamaları da bu yöndedir. 2010 yılı Ekim ayında İstanbul’da
gerçekleştirilen Ulaştırma Şurası’nda PTT yönetimi tarafından sunulan
raporlarda ise bu hedefler açıkça belirtilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, PTT’nin KİT statüsünden çıkarılarak anonim şirkete
dönüştürülmesi en çok çalışanları etkileyecektir çünkü,
iş güvencesi, sendikal haklar, çalışma saatlerinin belirlenmesi, işe alınma,
işten çıkarılma, emeklilik, mali ve sosyal haklar gibi pek çok konuda yönetim
kurulu, bu tasarıyla, mevcut yasal düzenlemelerden bağımsız olağanüstü
yetkilerle donatılmaktadır. Bunun da çalışanlara ciddi bir güvencesizlik
yaratacağı ve hak kaybına yol açacağı açıktır.
Dünya Posta
Birliği üyesi 192 ülkenin posta idarelerine bakıldığında, yaklaşık yüzde
98’inin kamu kuruluşu ve kamu şirketi statüsünde olduğu görülmektedir. Tamamı
özelleşen Malezya, Malta, Singapur, Hollanda ile kısmen özelleşen Almanya,
Avusturya, Belçika, İngiltere, İtalya ve Yunanistan dışında özelleşmiş posta
idaresi bulunmamaktadır. Özelleşmiş posta idarelerinden Arjantin posta idaresi
ise yeniden kamulaştırılmıştır.
Bu tespitler,
dünyada posta idarelerinin kamu kuruluşu olma özelliğinin yaygın olduğunu
göstermektedir. Ayrıca, özelleştirmenin kötü sonuçlar doğuracağına ilişkin
olarak da Arjantin örneğini karşımıza çıkarmaktadır.
Şimdi, bu
bilgiler ışığında şunu sormak gerekiyor: Bu kanun tasarısıyla yeniden
yapılandırılan PTT AŞ ileride tamamen özelleştirilecek midir veya bölge bölge, tamamen taşeron şirketlere mi devredilecektir ya da
imtiyaz hakkı devri yöntemine mi gidilecektir? Kamuoyunda geçtiğimiz günlerde
yoğun olarak tartışılan bu sorulara Hükûmet, “Hayır, PTT özelleştirilmeyecek.
Kurumun verimliliğini arttırmak için sadece anonim şirket hâlini alıyor.” gibi,
buna benzer beyanatlar vermiştir ve biz bunları biliyoruz. Kamusal
bir şirket olarak kalacaksa buna diyecek hiçbir sözümüz yoktur ancak PTT’nin
kendi raporunda, devlet sermayeli özel şirket için geçen şu tanım, bu kanun tasarısının
nihai sonucunun böyle olmayacağıyla ilgili şüphelerimizi arttırmakta, PTT’nin
geleceğiyle ilgili bizlere bazı işaretler vermektedir; tanım aynen şöyle:
“Devlet bu tür yapı ve modellerde, kurumun ve posta teşkilatının finansman
kaynaklarına yönelmesine izin verir ve destek olur.” Ki bu yaklaşım
özelleştirmeye doğru giden bir yola girildiğinin öncül göstergesidir. Bu
tanımdan ne anlaşılması gerektiğini yüce heyetinizin takdirlerine sunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, posta sektörü teknolojik gelişmelerden doğal olarak önemli
ölçüde etkilenmektedir. Bunun sonucunda da teknolojinin gelişmesine paralel
olarak yaygınlaşan İnternet çağında, posta işlerinin düşeceği yönünde kasıtlı
veya yanlış bir kanı oluşturulmaktadır. Ancak bu görüşün aksine, gelişen teknolojinin
posta hizmetlerini çeşitlendirmekte ve yaygınlaştırmasını sağlamakta olduğunu
da hepimiz biliyoruz çünkü posta sektörüyle ilgili yapılan bilimsel
değerlendirmelerde, İnternet ile ortaya çıkan e-ticaret uygulamasının lojistik
hizmetler kapsamında, posta işlemlerini önemli bir noktaya taşıyacağı
beklenmektedir. Böyle bir durum ise PTT’nin önümüzdeki yıllarda kârlılığında
daha çok artış beklenmesi gerektiğini ortaya çıkarmaktadır.
Diğer taraftan,
PTT’nin tekel haklarının kaldırılması gerektiğinden bahsedilmektedir ancak
PTT’nin tekel hakkı fiiliyatta sadece pul basımındadır. Acentelerin teminatı
oranında yaptığı para havalesi yanında, tebligat, kurye ve kargo gibi
hizmetlerde özel sektör PTT’yle paralel hizmet vermektedir. Buna rağmen PTT,
kargo alanında Türkiye’de faaliyet gösteren özel kargo şirketlerinin toplam
şube sayısından daha fazla şubeye sahiptir. Bunun dışında, hiçbir kargo şirketi
köylere kadar hizmet götürmemektedir, hiçbir banka ise emeklilere maaşını
evinde teslim etmemektedir yani özel sektör kârlı görmediği alanlara girmiyor.
Dolayısıyla, PTT’nin piyasa şartlarına uyarak özelleştirme sürecine girmesi, bu
tür hizmetlerin vatandaş tarafından daha pahalıya alınacağı anlamına
gelecektir. Bu durum ise devlet ile vatandaş arasındaki bağı sarsıcı bir etki
yaratacaktır çünkü vatandaş düşük maliyetli ve kaliteli hizmet alma
beklentisiyle vergilerini kamuya vermektedir yani kamu hizmeti bir nevi
emanettir.
Değerli
milletvekilleri, PTT’nin istihdam yapısına baktığımızda, çalışanların büyük
çoğunluğunu 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye tabi sözleşmeli personel
oluşturmaktadır. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na göre istihdam edilenler
üst düzeydeki yönetici konumundaki personel olup kadrolu işçi statüsünde
çalışanların sayısı ise yok denecek kadar azdır. PTT’de 2002 yılında hizmet
satın alma yöntemiyle taşeron firmalar tarafından çalıştırılan firma elemanı
sayısı 2 bin iken, şu an 10 bini geçmiştir; bu tasarı ile de bunun daha yaygın
hâle geleceği açıktır. Dolayısıyla, PTT AŞ yönetimine mevcut kanunlarda olmayan
geniş yetkiler verilerek, personel alımı, işten çıkarma, tayin, terfi, ücretler
ve çalışma koşullarının belirlenmesi gibi, kamu personel rejiminin dikkate
alınmadığı ucu açık bir sürece girilmektedir. Bu yetkiyle, çalışanların mevcut
kazanımlarının bile dikkate alınmama ihtimali yüksektir.
Bu kadar geniş
yetkinin, çalışma yaşamındaki mevcut sorunların daha da artmasına yol açacağı
muhakkaktır. Hâlbuki bir kamu kuruluşunda istihdam edilen personelin ne şekilde
işe alınacağı, çalışma koşulları, sosyal hakları ve ücretleri yasalarla
düzenlenmiştir. İş güvencesi, sendikal haklar, emeklilik, mali ve sosyal haklar
gibi pek çok konuda yönetim kurulu mevcut yasal düzenlemelerden bağımsız,
olağanüstü yetkilerle donatılmaktadır. Bu düzenlemelerin diğer kamu kurumlarına
örnek oluşturacağı açıktır.
Sonuç olarak, bu
tasarıyla, çalışanların özlük hakları ile ilgili birçok belirsizliklerin ve
adaletsizliklerin bulunması kurum içerisinde çalışma barışının yok edilerek
kurum, kurum çalışanı ve vatandaşlarımızın büyük mağduriyetler yaşamasına neden
olacağı, yüz yetmiş üç yıllık köklü bir kurum olan PTT’nin kurumsal yapısının
altüst edilerek özelleştirmenin önünün açılmasına zemin hazırlanacağı açıktır.
Her şeye rağmen,
bu kanun tasarısının büyük Türk milletine ve çalışanlarına hayırlı olmasını
diliyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Torlak.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Kars Milletvekili Sayın Mülkiye Birtane.
Buyurun Sayın Birtane. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA
MÜLKİYE BİRTANE (Kars) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 452 sıra sayılı
Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısı’nın birinci bölümü üzerine Barış ve Demokrasi
Partisi adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
AKP’nin istihdam
politikaları genelde geçici ve sözleşmeli işçi statüsü üzerine kurgulanmıştır.
Bu uygulamalarında da uzun bir yol kateden AKP, tüm
kamu kurumlarını tamamen ya da kısmen özelleştirerek güvencesiz çalıştırmayı
temel kural hâline getirmiştir. Şimdi görüştüğümüz tasarı da bu politikaların bir
parçası olarak tezahür etmektedir. Bu tasarı, PTT’yi anonim şirket hâline
dönüştürtecek bir tasarıdır. Ancak, biliyoruz ki tasarının temel hedefi
özelleştirmenin yolunu açmaktır.
AKP’nin PTT’yi
kendi tekeline almak için hazırlamış olduğu tasarının gerekçesinde, PTT
hizmetlerinin kaliteli, sürekli, tüm kullanıcılar için karşılanabilir bir
ücretle ve etkin rekabete dayalı esaslar çerçevesinde sunulmasının
hedeflendiğinden bahsedilmektedir. Bu yanıltmacı yaklaşım sermaye sahiplerine
yeni kapılar açmaya kılıf yapılmakta, sosyal devlet anlayışı tamamen tasfiye
edilmektedir. Bu tasarının yasalaşması, PTT emekçilerinin esnek, kuralsız,
güvencesiz istihdam edilmesi anlamına gelmektedir. Bugüne kadar alın teri ile
çalışmış, aldığı ücretle zar zor geçinebilmiş çalışanlar bu sefer de ortada
bırakılarak gelecek güvencesi olmadan çalışmaya mahkûm edilecektir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; HABER-SEN üyelerinin “Bu adım, kamuya hizmet etmek
yerine sermayeye kulluk edenlerin adımıdır. Bu adım, ülkeyi sata sata bitiremeyenlerin,
rantçıların adımıdır. Bu adım, kamu kuruluşlarını
ticarethaneye, halkı müşteriye, PTT emekçilerini ise pazarlamacıya dönüştüren
talan düzenidir.” sözleri AKP’nin bu alandaki mevcut politikalarını
özetlemektedir. Tabii, bugüne kadar bu kürsüden çokça feryat edildi. Halkımız,
emekçiler, işçiler meydanlara döküldü, isyan ettiler, çadır kurup kar altında
direniş destanları yazdılar ama AKP yine de kendi bildiğini okudu, okumaya
devam ediyor. Gelinen aşamada tekrar aynı filmi izliyoruz. Meclisi de tekeline
almış, kendine göre kanun çıkarıp yasalaştıran AKP, PTT Kanun Tasarısı ile
işçileri sözleşmeli personel statüsüne geçiriyor. İşçilerin, özlük haklarından
bir bir vazgeçmeleri isteniyor.
Yukarıda da
belirtmiş olduğum gibi, çağın gereklerine uygun değişiklikler ve düzenlemeler
yaptığını ileri süren Hükûmete bu değişikliklerin PTT’nin anonim şirket hâline
dönüştürülmeden yapılmasının olanak dâhilinde olup olmadığını sormak isterim.
Kamu Kurumları devlete bağlı iken çağın gereklerine uygun hâle getirilemiyor
mu? Buna engel teşkil eden nedenler nelerdir? Madem kamu hizmetlerini tamamen
kaldırıp tüm hizmetleri özel sektöre devredeceksiniz, o zaman yoksuldan,
işçiden, emekliden, işsizlerden neden vergi alıyorsunuz? Aldığınız yüksek
oranlardaki vergiler nereye harcanıyor?
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; evet, sendikalar meydanlarda bu gidişe “Dur.” diyor
ancak değişen bir şey olmuyor.
İşçilerin hak
kaybına onay vermek bizim işimiz olmamalı. Bizim işimiz, halkın, işçinin
çıkarlarını gözetmek, onların yaşamlarını kolaylaştırmak olmalıdır. Oysaki bu
tasarıyla, PTT’yi aynı zamanda halkın hizmetinden çıkartıyoruz. PTT’nin ucuz ve
halka açık niteliği böylece ortadan kalkmış olacak. Bu tasarı, PTT
hizmetlerinde ücret artışına da sebep olacaktır.
“PTT’yi özel bir
şirket hâline getiriyoruz.” dedik. Bu kurumun, yaklaşık 37 bin işçisi var, 27
bini kadrolu görev yapıyor. İşçilerin hepsi bu tasarı ile taşeron hâline
getirilecek. Bunların yerine yeni işçilerin alınması da söz konusu. Bununla
birlikte, ücretler düşecek, işçiler asgari ücretle çalıştırılarak
sendikasızlaştırılacak.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Hükûmet, “Kamu kurumları kârlı olmadığı için devletin
sırtında bir kamburdur ve devlet bu kamburdan bir an önce kurtulmalıdır. Katı
istihdam yapısına sahip kamu kurumlarında esnek istihdam modelleri
uygulanmalıdır.” gerekçesini öne sürerek özelleştirmeyi haklı göstermeye
çalışıyor. Ancak, sendikaların da açıklamış olduğu gibi, AKP’nin iddia
ettiğinin aksine, PTT kâr eden bir kuruluştur. PTT’nin 2003 yılı sonunda 22 milyon
891 bin TL olan kârı, sekiz yıl içerisinde 174 milyon 39 bin TL’ye çıkmıştır.
Ayrıca, ekonomik krizin yaşandığı dönemde, yani 2008 yılında PTT’nin kârı 377
milyon 292 bin TL olmuştur.
Dünyada hizmet
vermekte olan Dünya Posta Birliği üyesi 192 ülkenin posta idarelerinin çoğunun
da kamu kuruluşu olduğunu yeniden hatırlatmak isteriz. Kaldı ki, bir kamu
kurumunun yüksek oranda kâr etmesinin beklenmesi doğru bir yaklaşım değildir.
PTT, Türkiye’nin
her noktasına hizmet götürebilen bir kamu kuruluşudur. Bu kurum, posta,
telgraf, kargo işlerinin yanı sıra bankacılıktan fatura tahsilatına kadar
200’ün üzerinde işlem çeşitliliğine sahiptir. Vatandaşlar uygun fiyatlarla
hizmet aldıkları için çoğu işlemlerinde postaneleri tercih etmektedirler.
PTT, 2011 yılı
sonu itibarıyla 4.268 iş yerinde hizmet vermektedir. Anonim şirket hâline
getirilmesi ve akabinde özelleştirilmesiyle birlikte özel PTT piyasa mantığına
göre yeniden şekillenecek ve kâr etmediğini düşündüğü yerlerdeki şubelerini
kapatacaktır ya da kâr etmek için hizmet ücretlerini yükseltecektir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; PTT’nin anonim şirkete dönüştürülmesinden sonra PTT’ye
personel alımı, işten çıkarılma, tayin, terfi, ücretlerin belirlenmesi, çalışma
koşullarının ve saatlerinin belirlenmesi gibi konularda yetkiler şirket
yönetimine devredilecektir. Bu tür yetkilerin çalışma yaşamında mobbing başta olmak üzere çalışanların iş ortamlarını
olumsuz etkileyen bir faktöre dönüştüğü düşünüldüğünde mevcut sorunların daha
da artmasına yol açacağı aşikârdır. Temel bir kamu hizmeti olan PTT hizmetlerinin
ticarileştirilmesi işçilerin kazanılmış haklarından vazgeçmelerini dayatmak
anlamına gelecektir. PTT’nin mevcut durumda yüzlerce sorunu var ancak bu tasarı
sorunları daha da büyütecektir. Binlerce personeli zaten iş güvencesiz ve düşük
ücretle çalışmaktadır. Bu tasarı yerine yapılması gereken kamu kurumu olma
özelliği korunarak, mevcut sorunların sendikaların, PTT çalışanlarının görüş ve
önerileri doğrultusunda yeni düzenlemelerin yapılmasıdır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; kurum yönetim yapısı ve işleyişi elbette yeniden
yapılandırılmalıdır. Sendikalar tarafından da belirtildiği gibi, çalışanların
örgütlü olduğu sendikaların aktif biçimde yer alacağı bir komisyon tarafından
ve katılımcı bir süreç işletilerek yeniden yapılandırılması gerektiği fikrini
hatırlatarak tasarının bu hâliyle geri çekilmesi gerektiğini belirtir, hepinize
saygılarımı sunarım. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Birtane.
Şahıslar adına
Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Kemalettin Yılmaz.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
KEMALETTİN YILMAZ
(Afyonkarahisar) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 452
sıra sayılı posta hizmetleri kanunuyla ilgili olarak şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Dün, 1 Mayıs Emek
ve Dayanışma Günü’ydü. Dünden bugüne akıllarımızda kalanlar maalesef
yüreklerimizi acıtıyor. Emek kutsaldır ve karşılıksız bırakılmamalıdır. Dün, iş
güvenliği ve işçi sağlığı yeterli mi, geçici işçilerin durumları ne olacak,
taşeron işçilerin sorunları nasıl çözülecek, işsizlik sorunu nasıl çözülecek,
çocuk işçilerin, özellikle pamuk, mısır, kimyon, fındık tarlalarında okullarına
gidemeyerek çalışan çocuk işçilerimizin öğrenim durumları ne olacak, bunlar
görüşülebilirdi ama olmadı. Dün öfke, kin, gaz, cop ve yasak hâkimdi
İstanbul’da; yazıktır, günahtır.
Değerli
milletvekilleri, yarın, 3 Mayıs Milliyetçiler Günü “Her türlü milliyetçiliği
ayaklar altına aldım.” diyen Başbakana rağmen günün mana ve önemine yakışır bir
şekilde kutlanacaktır. Türk milliyetçileri ülkemizin her yerinde kendilerine
verilen emanetin kutsaliyetinin farkındadırlar.
Seviyeli bir sorumluluk anlayışı içerisinde görevlerini her noktada
yapmışlardır ve bundan sonra da yapacaklardır. Bugünden 3 Mayıs Milliyetçiler
Günü kutlu olsun.
Değerli
milletvekilleri, görüşülmekte olan Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısı’yla PTT
Genel Müdürlüğü bir anonim şirket hâline dönüştürülmektedir. Hizmetin daha iyi,
daha ucuz, daha hızlı, daha güvenli verilmesinden öte, serbest rekabet şartları
adı altında sermaye kesiminin talepleri doğrultusunda düzenleme yapılmak
istenmektedir.
PTT’nin ikinci “T”si zaten TELEKOM adı altında atılmıştır. PTT çalışanları
ise yıllarca mağdur edilmişlerdir. İnsan emeğiyle yapılan hizmetler, yıllarca,
maalesef yok sayılmıştır. Kasıtlı bir şekilde tecrübeli personel sayısı
eksiltilerek taşeronlaşmanın önü açılmış ve de pek çok yerde yetkisiz ve
yetersiz taşeronlar yüzünden hizmetler aksatılmış ve vatandaş PTT
çalışanlarıyla karşı karşıya getirilmiştir.
Emekli olan veya
başka nedenlerle ayrılan personelin yerine ancak yüzde 10’u kadar personel
alınabilmiş, dolayısıyla mevcut tecrübeli personelin sayısı devamlı
azaltılmıştır.
Kayıtlı posta ve
PTT kargo hizmetleri taşeronlara verilmiş, ancak ahbap çavuş ilişkisi
içerisinde hizmet alındığı için bu hizmetler aksamış, PTT’nin kadrolu
dağıtıcılarıyla iş yürütülmeye çalışılmıştır. Yani parayı taşeron firmalar
alırken, az sayıda kalmış olan PTT çalışanlarına ekstra bir yük getirilmiştir.
Yanlış yönetim
anlayışı nedeniyle binlerce gönderi alıcısına ulaştırılamamış ve vatandaşımız
mağdur edilmiştir. Daha doğrusu bilinçli bir yanlış yönetim anlayışı
sergilenerek, görüşmekte olduğumuz tasarıyla, köklü bir kamu iktisadi teşebbüsü
olan PTT’nin kurumsal yapısı altüst edilerek, Türk TELEKOM’da
olduğu gibi yok pahasına satılmasına zemin hazırlanmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, özelleştirmeye karşı değiliz, ancak özelleştirme adı altında
üretim dışı kalmaya, teknoloji dışı kalmaya, hatta yabancılaşmaya şiddetle
karşıyız.
Bu duygu ve
düşünceler içerisinde Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısı’na bu hâliyle karşı
olduğumu beyan eder, yüce heyetinize saygılar sunarım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Yılmaz.
Şahısları adına
son söz, Ordu Milletvekili Sayın Fatih Han Ünal’a aittir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurun.
FATİH HAN ÜNAL
(Ordu) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Posta Hizmetleri
Kanunu Tasarısı’nın 1’inci maddesi üzerine şahsım adına söz almış buluyorum.
Evet, değerli
arkadaşlar, ülkemizde posta teşkilâtı yüz yetmiş üç yıllık köklü bir geçmişe
sahip olup Posta Nazırlığı unvanıyla kurulduğu 1840’lı yıllardan bu yana,
yapısı ve unvanı birçok kere değişikliğe uğramıştır; dolayısıyla, bugün de bir
değişiklik ihtiyacı hasıl olmuş. Sayın Bakanımıza,
özellikle Bakanlığımıza, dedelerimizin hizmet aldığı bu güzide kuruluşumuzda
zamanın şartlarına uygun şekilde düzenleme yaptığı için teşekkür ediyorum.
Günümüzde
iletişim çağı olarak nitelendirilen büyük değişim karşısında, gelişmiş ve
gelişmekte olan ülkelerde kendilerinden kaynaklanan bu değişimi izlemek için
devlete rekabete dayalı hukuki altyapının oluşturulması gibi görevler
düşmektedir. Kaldı ki bugün, haberleşme niteliği taşıyan gönderiler PTT’nin
tekelinde olup posta sektöründe tekel kapsamı dışında faaliyette bulunan
işletmeciler olmasına rağmen sektörü düzenleyen yasal bir altyapı maalesef
bulunmamaktadır. Bu nedenle, sektörde yer alan işletmecilerin faaliyetleri ve
verdikleri hizmetlerin kalitesi de denetlenememektedir. Bunun da
vatandaşlarımıza olumsuz yansımaları bulunmaktadır.
Değerli
arkadaşlar, bu durum gözetilerek tasarı ile posta sektöründe düzenleme ve
işletme birimlerinin birbirinden ayrılmasını sağlayacak hukuki altyapının
oluşturulması ve sektörün kademeli olarak serbestleşmesi yani özelleştirme
değil, serbestleştirilmesi söz konusudur. Serbestleşecek sektörde faaliyette
bulunacak işletmeciler ile rekabet edilebilmesini teminen
PTT’nin de bir şirket olarak yeniden yapılandırılması hedeflenmiştir. Bakanlık
bu konuda sektör politikası ve stratejilerinin belirlenmesi ve gerekli
koordinasyonun sağlanması ile yetkili kılınmıştır.
Değerli arkadaşlar, posta hizmetlerinin daha kaliteli verilmesini,
sürekli, tüm kullanıcılar için karşılanabilir bir ücretle, etkin, rekabete
dayalı esaslar çerçevesinde sunulmasını sağlamak üzere, posta sektörünün
serbestleştirilerek mali açıdan güçlü, istikrarlı ve şeffaflığı sağlanmış bir
sektör oluşturulması ve bu sektörde düzenleme ve denetimin gerçekleştirilmesi
ve Posta ve Telgraf Teşkilatı Anonim Şirketinin kurulması, yapılanması gibi bir
düzenleme yapılmaktadır, bu amaçlanmaktadır. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulu, bu sektörün düzenleyicisi,
denetleyicisi ve yaptırım uygulayacak otorite olarak belirlenmiştir.
Şimdiden yasanın
ülkemize hayırlar getirmesini temenni eder, saygılar sunarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Ünal.
Soru-cevap
işlemine geçiyorum.
Sayın Genç,
buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
Elâzığ Karayolları Bölge Müdürlüğü içinde en az hizmet alan il Tunceli. Bu
arada, bu taşeron işçileri… Orada eskiden Karayollarıyla yapılan işleri
taşerona verdiler, 20 trilyon liralık işi 40 trilyon liraya verdiler,
makineleri de verdiler. Burada taşeron işçileri çok zor bir
durumda.
İkinci bir sorum:
Tayyip Bey Başbakan olduktan sonra Simitis’e gitti,
bir iki saat görüştü. Ondan sonra Kanal İstanbul Projesi’ni attı ortaya. Bu
Kanal İstanbul Projesi yapıldığı zaman üç tane köprü yapılacak. Bu köprüler
orada bombalandığı zaman Trakya’ya, Yunanlılara terk edilmiş olacak. Bunu
düşündü mü Hükûmet, onu sormak istiyorum efendim. Yani Kanal İstanbul’la
Trakya’daki arazilerimiz savunmasız hâle getiriliyor. Bu, Türkiye’nin o
bölgesinin özellikle Yunanlılara terk edilmesi konusunda ciddi bir savunmadan
vazgeçmektir…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Köse… Yok.
ERDAL AKSÜNGER
(İzmir) – Sayın Başkan, ben bir şey sorabilir miyim?
BAŞKAN – Şimdi
soramazsınız, sırayla gidiyoruz. Siz sisteme girin de bir bakalım.
Sayın Acar… Yok.
Sayın Yılmaz…
KEMALETTİN YILMAZ
(Afyonkarahisar) – Teşekkürler Sayın Başkanım.
Sayın Bakan, 1
Şubat 2013 tarihinde Türkiye genelinde vatandaşın tebligat ve kayıtsız postanın
haricindeki gönderilerinin tümünün dağıtımı hiçbir altyapı hazırlanmadan
taşeron şirketlere devredilmiştir. Yirmi gün süreyle gönderiler hemen hemen hiç
dağıtılmadan bekletilmiştir. Daha sonra PTT’nin eksik personeliyle yaptığı
dağıtımın yüzde 50’si bile dağıtılamamış ve üç ay gibi bir sürede tüm şirketler
çekilmiş veya el çektirilmiştir. Bu süreç içerisinde PTT, kurumsal anlamda prestij ve kazancının büyük bir bölümünü kaybetmiştir.
Hiçbir araştırma yapılmadan, deneme yanılma yolu ile yapılan bu uygulamanın
müsebbipleri kimlerdir? PTT’nin bu uygulamadan dolayı uğramış olduğu zarar ne
kadardır? Zararın hesabı sorulmuş mudur? Herhangi bir soruşturma açılmış mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
bilindiği gibi, kanunla kurulmuş PTT Kefalet Sandığının hükûmetleriniz
döneminde lağvedildiği, PTT çalışanlarından kesilerek biriktirilen paraların irat
kaydedilerek lojman ve bina yapımında kullanıldığı belirtilmektedir. Türk
TELEKOM tarafından kişi başına yaklaşık 18 bin TL olarak geri ödenen bu
paraların maalesef PTT tarafından çalışanlara geri ödenmediği, dolayısıyla
çalışanların mağdur edildiği iddiaları doğruysa bu paraların geri ödenmesi
yönünde bir çalışmanız olacak mıdır? Bu konuda bir açıklama beklenmektedir,
cevaplarsanız memnun olurum.
İkinci sorum da
şu: Hâlen PTT’de kadrolu, sözleşmeli, geçici personel ya da taşeron sistemiyle
çalıştırılanların toplam sayıları nasıldır? Bu düzenlemelerden söz konusu
personelin mağduriyeti ne olacaktır? Bunun…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Özensoy…
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
biraz önce sorduğum bir soruya yanlış anlaşılmadan dolayı yanlış bir cevap
vermiştiniz. Şimdi yazılı olarak göndermişsiniz, bu nezaketinizden dolayı
teşekkür ediyorum. Yani başmüdürlüklerin açılma ve kapanmasıyla ilgiliydi, bunu
yazılı olarak belirtmişsiniz. Yalnız, sonunda -ben bu zararı sormuştum zaten-
“Mevcut bina malzeme ve iş gücü kullanılarak yapıldığından herhangi bir ek
maliyet oluşmamıştır.” deniyor. Yani, mevcut malzeme ve PTT’de istihdam
edilenler tarafından mı yapıldı acaba, bundan dolayı mı zararı olmadı? Onu
sormak istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Öz…
SAKİNE ÖZ
(Manisa) – Sayın Başkan, Manisa’nın Salihli ilçesinde Yeşilkavak
köyünde metruk durumda tren vagonları bulunmaktadır. Bu durum çevre açısından
güzel bir görüntü olmadığı gibi, okula yakın olan bu vagonlarda çocuklar oyun
oynamakta, çocuklar açısından tehlike yaratmaktadır. Akşamları ise bu
vagonlarda kimliği belirsiz kişilerin kaldığı söylenmektedir. Yıllardır burada
bulunan hurdaya dönmüş bu vagonları kaldırmayı düşünüyor musunuz?
Yine, ikinci bir
sorum olarak: Akhisar bölgesinde ya da Akhisar’a yakın olan bölgelerde ray
kaynak işleri yapılmaktadır. Burada kendi iş makineleriniz olmasına rağmen,
özel şirketlere verildiği doğru mudur? Bunları özel şirketlere mi
yaptırıyorsunuz?
Teşekkürler.
BAŞKAN – Sayın
Türkoğlu…
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım,
PTT şubelerindeki personel azlığına bağlı olarak yoğunluklar herkesçe malum.
Osmaniye’de de bu konuda PTT şubelerinde özellikle ayın belli günlerinde çok
ciddi sıkıntılar var. Düziçi’nde zaman zaman yakınmalar oluyor. Sayın Genel
Müdüre de bu konuları ilettik ama bu konuda bir düzenleme yapmayı düşünüyor
musunuz?
Bir de geçen
Demiryollarının özelleştirilmesine ilişkin kanun tasarısı sırasında sormuştum
ama cevap alamadım: Osmaniye-Gaziantep istikametinde yapılan duble
yol sebebiyle Dereli, Çardak, Çona, Issızca, Çaşak köylerinin tarlalarıyla bağlantısını kesti bu duble
yollar. Dolayısıyla, vatandaşlar, tarlalarına ulaşmak için kilometrelerce asfalt
boyunda yol gitmek zorunda kalıyorlar, bu da trafik kazaları açısından sıkıntı.
Buralara geçiş düzenlemeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Aksünger…
ERDAL AKSÜNGER
(İzmir) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
özellikle geçen yıl sonlarında, bu Türk TELEKOM’un fişlenme -TTNET’in
daha doğrusu- konusunda incelemeden sonra da soruşturma açılmıştı. Süreç hangi
noktaya geldi? Basında cezalarla ilgili konularda demeçler verilmiş ama sürecin
son geldiği noktanın ne olduğunu bize bildirirseniz seviniriz.
İkincisi, bundan
sonraki süreçte ne gibi tedbirler almak gerekiyor, ne düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Bakan, buyurun.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Genç
“Elâzığ Bölge Müdürlüğündeki hizmetlerden Tunceli az pay alıyor.” diyor.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Karayollarına hiç gitmiyor.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Gitmez olur mu canım,
gidiyor.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Fuzuli gidiyor.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Eldeki projeler,
planlanan projeler… Bölgenin sınırları dâhilinde adil bir şekilde dağıtılıyor
devam eden projelere. Bunların dökümü şu anda elimde yok, gerekirse onları da
size iletiriz.
Kanal İstanbul’la
Trakya’nın Yunanistan’a verileceği arasında bir ilişki kurmanız, doğrusu…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Hayır, nasıl savunma yapacaksınız, 145 metre genişliğinde bir yer.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Doğrusu, benim hayal
gücümün dışına taşan bir şey, onun için çok fazla cevap veremiyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sizde hayal gücü yok. Orada köprüler yıkıldığı zaman oraya
kuvvetler nasıl gidecek?
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – “Sevkiyat yapılamaz.” diyor, “Tanklar nasıl geçecek?” diyor.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Eğer Boğaz’da da
köprülere bir şey olursa tabii Anadolu yakasından Avrupa yakasına geçiş olmaz.
Neyse, denizden, kanaldan da geçiş var. Bir sıkıntı olmaz, merak etmeyin.
Türkiye’nin savunmasında bir sıkıntı çıkmaz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Neyse, biz söyleyelim de.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Üstelik emniyetli.
Gemiler, tankerler, petrol taşıyan gemiler, doğal gaz gemileri Boğaz’a çok daha
büyük risk içeriyor, onu önlemiş olacağız. Proje onunla
ilgili.
Sayın Yılmaz 2013
Şubatında yapılan bir ihaleden söz etti. Doğru. Bu, komisyonda da gündeme
geldi. Bazı hizmetleri PTT hizmet alımıyla dört firmaya ihale etmiş ancak
firmalar beklenen performansı gösteremediği için sonra bütün bunların
sözleşmeleri feshedilmiş. Dolayısıyla, orada herhangi bir hizmet aksaması da
olmamıştır. PTT kendi imkânlarıyla bunu yürütmeye devam etmektedir.
Sayın Işık, PTT
sandığıyla ilgili sorunuz: Bu PTT sandığıyla ilgili bir yasa çıktı. Bu yasaya
göre alacakları personele bir kısmı verildi.
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – 17 trilyon, 237 trilyondu…
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Çıkan yasayı
söylüyorum. Yani burada bir yasa çıktı, bu Parlamentodan çıktı ve alacakları,
tüm ödedikleri her türlü para faiziyle birlikte geri ödendi. Ayrıca, sandıkta
kalan diğer para da PTT iş yerlerinin iyileştirilmesi için harcanmıştır. Bu
konu aslında Anayasa Mahkemesine de götürülmüştü vaktiyle, Anayasa Mahkemesi de
işlemin Anayasa’ya uygun olduğuna hükmetti.
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) - Şimdi, AİHM’de Sayın Bakan, AİHM’de şimdi.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Sayın Özensoy, bu az
önce sorduğunuz soruyla ilgili, burada sadece unvanlar değiştirilmiş, binalar,
tefrişatı üzerinde bir değişiklik yapılmamış fakat faydası olmadığı
görüldüğünden tekrar eski sisteme geçilmiştir, olay budur.
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Tefrişat yapıldı Sayın Bakan.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Tekrar soruşturalım,
bana verilen bilgi böyle, eğer sizde ilave bir bilgi varsa bakarız.
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Tamam, soruşturalım. Tefrişat var, Sayın Genel Müdüre sorun.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – İhtiyaç olan demirbaş
her zaman alınabilir ama köklü bir tadilat, değişiklik binalarda yapılmadığı
konusu…
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) - O zaman, ne kadar olduğunu söylesin Sayın Genel Müdür.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Bunu da size yazılı
olarak bildirelim.
Sayın Öz, bu
metruk vagonlar konusuna bakacağız. Hakikaten böyle bir durum söz konusuysa
gereğini yaparız, bunu ifade etmek istiyorum.
Ray kaynak
işleriyle ilgili de konu şu: Demir yollarında bugüne kadar 7.600 kilometre yol
yenilemesi yapıldı, bunların içinde ray kaynağı da var, traverslerin
yenilenmesi de var, bağlantıların yenilenmesi var. Dolayısıyla, bu işlerin bir
kısmını Demiryolları yapıyor, Demiryollarının yetişemediği yerde de bunlar
ihaleyle yaptırılıyor ama buradaki iş ne şekilde yapılıyor, onu bilahare bakıp
sizi bilgilendiririm.
SAKİNE ÖZ
(Manisa) – Sayın Bakan, araçlar sürekli kullanılmıyor mu?
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Demiryollarının
elinde çok fazla aracı yok. Demiryollarının yeni yeni araçlarını almaya
başlıyoruz. Dolayısıyla, araçları atıl bırakıp işi dışarı yaptırmak diye bir
düşünce söz konusu değil, onu bilmenizi isterim.
Sayın Türkoğlu
bütün PTT’lerde yaşadığımız sıkıntıyı ifade etti. Personel sıkıntımız var,
doğrudur. Şu anda PTT’de, açıkçası, personel sayısı da soruldu, onu da
söyleyeyim: Kadrolu 1.061, sözleşmeli 26.600, hizmet alımı şeklinde 8.200 ve
toplam 36.634 çalışan mevcuttur. Buradaki sıkışıklığı gidermek üzere
arkadaşlarımız imkânlar dâhilinde gereğini yapacaktır.
Osmaniye’deki
bölünmüş yol çalışmalarıyla ilgili, Nur Dağı yolundaki Dereli, Çardak köylerine
bağlantılarla ilgili sorunları dile getirmiştiniz. Arkadaşlarımız bu konuda talimatlandırıldılar, hat üzerinde çalışmalarını
yapıyorlar, gereğini yapacaklar.
Sayın Aksünger, bu, Phorm diye bir
şirketin kullanıcıların bilgilerine eriştiği yönünde şikâyetleri siz de dile
getirmiştiniz. Bunun üzerine BTK TTNET’te bir
inceleme başlattı ve bu inceleme henüz tamamlanmış değildir. İncelemenin
tamamlanmasını müteakip bir rapor çıkacak, muhtemelen firmaya bir ceza
kesilecek; zaten işlem durduruldu, onu bilmenizi isterim. Bu ve buna benzer
şeyler çıkabilir; yine müdahale edilecek, bundan başka yolu yok. Bilişimde her
şeyi her an kontrol etme şansımız yok, gelişmelere göre adım atacağız. Yani,
böyle bir girişimin tekrar çıkma ihtimali olabilir.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bakan, süreniz doldu.
Birinci bölüm
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi birinci
bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
1’inci madde
üzerinde üç önerge vardır, iki önerge birbirinin aynısı. Şimdi bu önergeleri
okutacağım, sırasıyla işleme alacağım ama aynı mahiyette olan iki önergeyi
birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
452 Sıra Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 1 inci maddesinin (1) inci
fıkrasında yer alan “Posta ve Telgraf Teşkilatı Anonim Şirketinin” ibaresinin
Posta ve Telgraf Teşkilatı Kurumunun şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
D. Ali Torlak Ali Halaman Zühal
Topcu
İstanbul Adana Ankara
Mehmet Günal Necati Özensoy Lütfü Türkkan
Antalya Bursa Kocaeli
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette bulunduğundan
önergeleri birlikte işleme alacağım. Talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı
ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi aynı
mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
452 Sıra Sayılı
Kanun Tasarısının 1. Maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
İdris Baluken Pervin
Buldan Hasip Kaplan
Bingöl Iğdır Şırnak
Nazmi Gür Mülkiye Birtane
Van Kars
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
İlhan Demiröz Haluk Eyidoğan Sakine
Öz
Bursa İstanbul Manisa
Haydar Akar Doğan Şafak İdris Yıldız
Kocaeli Niğde Ordu
BAŞKAN –
Komisyon, katılıyor musunuz?
BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ OYA ERONAT (Diyarbakır) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet,
katılıyor musunuz?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Sayın
Kaplan, siz mi konuşacaksınız?
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Hükümet bugüne
kadar her fırsatta PTT’nin 172 yıldır verdiği kaliteli ve etkin hizmetten
bahsederek övünmekteydi. Buradan da anlaşılacağı gibi esas amaç PTT’nin yaptığı
işi hizmet olmaktan çıkartıp tüm halk için ücretli bir hale getirilmek
istenmektedir. PTT’den yapılacak tüm ödemeler ve işlemler için türlü isimler
altında bir ücret alınacaktır. Bu kuşkusuz kamu yararı içermeyen bir durumdur.
Bu nedenle
maddenin tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN – Diğer
önerge için konuşacak var mı?
HALUK EYİDOĞAN
(İstanbul) – Doğan Şafak…
BAŞKAN – Sayın
Şafak, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
DOĞAN ŞAFAK
(Niğde) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 452 sıra sayılı Posta
Hizmetleri Kanunu Tasarısı’nın 1’inci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım.
PTT 1840 yılında
bakanlık olarak kurulmuş, Osmanlı’dan miras, yüz yetmiş üç yıllık bir
kuruluşumuzdur. PTT Genel Müdürlüğü, 08/06/1984
tarihli ve 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname hükümlerine göre kamu iktisadi kuruluşu -KİK- statüsünde olup
02/03/1950 tarihli ve 5584 sayılı Posta Kanunu kapsamındaki faaliyet ve
hizmetleri, 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 22/02/2000 tarih ve 23972
sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Türkiye Cumhuriyeti
Posta İşletmesi Genel Müdürlüğü Ana Statüsü hükümleri uyarınca yerine
getirmektedir.
2011 yılı
faaliyet raporuna göre PTT, posta-telgraf, lojistik, koli ve kargo taşımacılığı
ve bankacılık gibi dört ana faaliyetini 1.089 devlet memuru, 27.317 sözleşmeli
personel, 789 işçi ve 8.644 taşeron firma işçisi olmak üzere toplam 37.819
personel eliyle yürütmektedir. 2011 yılı faaliyet raporuna göre PTT’nin 2011
yılında 1 milyar 788 milyon 40 bin TL geliri, 1 milyar 614 milyon bin TL gideri
olmuş ve 174 milyon 39 bin TL net kâr elde etmiştir. Bu verilere göre kârlılık
oranı yüzde 11’dir. Bilişim teknolojilerindeki yeniliklere dayalı alternatif
iletişim yolları, PTT’nin yasal tekelinde bulunan mektup ve kart postası ile
telgraf gönderilerinin süreç içinde azalmasına yol açmıştır.
Değerli
milletvekilleri, öte yandan, kanunun amacı, 1’inci maddesinde, “posta
hizmetlerinin kaliteli ve sürekli, tüm kullanıcılar için karşılanabilir bir
ücretle, etkin, rekabete dayalı esaslar çerçevesinde sunulmasını sağlamak”
şeklinde ortaya konmuştur. Bu bağlamda, rekabete dayalı bir piyasada, daha
baştan taban ve tavan ücreti tespit ederek rekabeti tespit edilen fiyatlar
aralığına hapsetmek, piyasanın serbestleştirilmesi ve rekabetin niteliğiyle
örtüşmemektedir. Serbest rekabetçi bir piyasada taban ve tavan fiyat uygulaması
ancak piyasa aktörlerinin birbirlerini piyasadan silerek tekelci güce sahip
olmak amacıyla yıkıcı bir fiyat rekabetine girmeleri durumunda söz konusu
olabilir ki, ancak bu durumda özelleşmenin önüne geçmek ve posta hizmetlerinin
sürekliliğini sağlamak amacıyla taban ve tavan fiyatı belirlemesine gidilebilir.
Dolayısıyla, taban ve tavan fiyatı belirlemek ancak gerektiğinde
kullanılabilecek bir yetki olmak durumundadır. Olağan piyasa şartlarında fiyat
belirlenmesi, serbest rekabet ilkeleriyle bağdaşmadığı gibi posta sektörü
piyasasının PTT’nin maliyetlerine hapsolunarak
etkinlikten ve verimlilikten koparılmasına yol açar.
Kanun tasarısıyla
PTT AŞ kurulmasının diğer bir amacı ise çalışanları yoksullaştırmak, güvencesiz
olarak, kıdem tazminatsız, sendikasız, sosyal hakları kısıtlı ve asgari ücretle
çalıştırarak köleleştirmektir. PTT çalışanları, tüm hakları ve çalışma
koşullarını belirleyen yönetmelik ve idari hizmet sözleşmesi tanımlarında
düzenlenmiştir.
PTT, bugün ve yüz yetmiş iki yıldır sürekli olarak, halkın
çoğunlukla yoksulluk sınırı altında olan kesimine kaliteli hizmet veren ve
halkın yüzde 93 oranında memnuniyetini alan, ülkemizin köy, kasaba, belde, ilçe
ve illerinde etkin hizmet üreten ve bu özellikleriyle diğer kargo şirketlerine
ve bankalara rağmen tercih edilen önemli bir kurumumuzdur. Bu kurumun özelleştirilmesiyle sermayenin bitmek bilmeyen emek
sömürüsü üzerinden değerlendirme yapılması, PTT bünyesinde fedakârca çalışmış
ve çalışan emekçilerimize büyük bir saygısızlıktır. Kanun tasarısının bu
hâliyle Genel Kuruldan geçmesinin doğru olmayacağını belirtiyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Karar yeter sayısı Sayın Başkan…
BAŞKAN – Karar
yeter sayısı arayacağım.
Aynı mahiyetteki
önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar
yeter sayısı yok.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.02
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.16
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Mustafa HAMARAT (Ordu) , Fatih ŞAHİN (Ankara)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 99’uncu Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
1’inci madde
üzerinde verilmiş olan aynı mahiyetteki önergelerin oylamasında karar yeter
sayısı bulanamamıştı.
Şimdi önergeleri
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
452 sıra sayılı
Kanun Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
452 Sıra Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 1 inci maddesinin (1) inci
fıkrasında yer alan “Posta ve Telgraf Teşkilatı Anonim Şirketinin” ibaresinin
“Posta ve Telgraf Teşkilatı Kurumunun” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
D.
Ali Torlak (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon, katılıyor musunuz?
BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TÜLAY SELAMOĞLU (Ankara) –
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Sayın
Türkkan, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben Müslüman’ım, Hazreti
Muhammed’in ümmetindenim. Bununla şeref duyarım. “Ümmetçilik”, Peygamber’in
ümmetine mensubiyet ifade ettiği için de ümmetçi olmaktan da rahatsız olmam.
KEMALETTİN AYDIN
(Gümüşhane) – Onları okumadan söyle. Okumadan söyle, okumadan.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Devamla) – Senin unuttuklarını ben daha önce yazmıştım. Duydun mu?
KEMALETTİN AYDIN
(Gümüşhane) – Onları okumadan söyle.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Devamla) – Bir daha söylüyorum: Senin unuttuklarını ben daha önce yazmıştım.
(MHP sıralarından alkışlar)
KEMALETTİN AYDIN
(Gümüşhane) – Geç, geç…
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Devamla) – Ama bir şey daha var: Ben Türk’üm. Hucurat
Suresi’nin 13’üncü ayetinde yazılı sınırları aşmadan, kendi soyumla da
mensubiyetimle de onur duyarım.
Hiç ırkçı
olmadım, hayatım boyunca hiç ırk ayrımı yapmadım. Ölçüm hep Peygamber’in Veda Hutbesi’ndeki ölçü oldu. Bütün bunlarla beraber İslamiyetin on asır boyunca bayraktarlığını yapmış
Türklüğümle, diğer Türk olmayan kardeşlerimle beraber mensup olduğumuz Türk
milletiyle de iftihar ediyorum.
Bütün bunları
neden söyledim? Güzel bir söz var Türkçemizde, “Aslını inkâr eden haramzade.”
derler. Son zamanlarda Türk ve Türk milleti düşmanlığı yapmayı marifet sayan,
bu sayede kendilerine atfedilen “aydın” sıfatını hak etmeyen bir çirkef taifesi
var, ki içlerinde İslamcı geçinen bazı tipler de var.
Bu “İslamcı”yı da oldum olası ben hiç anlayamadım.
“İslamcı” ne demek? Yani rahmetli benim babam Cevat Türkkan camcıydı. Sebebi
şuydu: Cam satardı. İslamcının nasıl bir tarif olduğunu ben henüz anlayamadım,
yaşım 54.
Bu kanılar
üzerinde fazla konuşuyorlar bu arkadaşlar. Bu yüzden bu konuya değinmek
istedim.
Bu çirkeflerin,
Türkler ve Türk milleti aleyhindeki sözlerini Haçlılar dahi söylememiş.
Şimdilerde Türkiye’de eski Marksist, yeni liberaller ve bunların peşlerine
takılan İslamcı bozuntuları, bu konuda bilgi sahibi olmadan fikir sahibi
olduklarını zannedip, her gece bir yerlerde konuşup her gün bir yerlerde
yazmaya devam ediyorlar.
Bu çirkef güruhun
yeni iddiası: Türk diye bir şey yoktur. Bunlara göre “Türklük” sözü ilk defa
1912 Balkan Harbi’nden sonra icat edilmiştir. Sakallı Celal’in sözünü
hatırlayanınız var mı? “Bu kadar cehalet ancak tahsil ile mümkündür.”
Yahu deyyuslar,
bin sene evvel yazılmış, Kâşgarlı Mahmud’un,
Divanû Lûgat-it-Türk’ün
adını hiç duydun mu? Veyahut da milattan sonra 5’inci yüzyılda kurulan Göktürk
Devleti’ni de mi duymadın? Bilge Han’ın Göktürk Kitabeleri’ne
düşen “Ey Türk, üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe senin
ilini ve töreni kim bozabilir.” sözcüklerini hiç okumadın mı? Antik devirden
başlayınız da günümüze kadar Türkler yaşamışlar, imparatorluklar, medeniyetler,
devletler, beylikler kurmuşlardır.
Talas Savaşı’nda
Araplarla karşılaştıklarında Müslümanlık dininin varlığından haberdar olmuşlar,
Abdülkadir Saltuk Buğra Han’ın Peygamber efendimizi rüyasında görmesiyle de
İslamiyet ile şereflenmiş ve her dönemde ilâyi kelimetullahın bayraktarlığını yapmışlardır. Marco Polo seyahatnamesinde “vatan” dediğimiz bu toprakları
“Türkiye” diye adlandırmış. Doğulusu da, batılısı da tüm bilim adamları Osmanlı
İmparatorluğu’nu “Turkish Empire”
yani “Türk İmparatorluğu”, Kanuni başta olmak üzere bütün Osmanlı padişahlarını
“grand Türk” yani “büyük Türk” olarak
nitelendirmiştir. Osman Gazi’den başlamak üzere bütün padişahlar Türk
olduklarını söylemişler, İslam halifesi olmakla da Yavuz’dan itibaren
övünmüşlerdir. Panislamizm’in en iyi uygulayıcısı Abdülhamit Han, birçok defa
“Ben Türk hakanıyım” demiştir. Ahmet Yesevi’nin
alperenleri de, Hacı Bektaş Veli de, Yunus Emre de, daha nice mücahitler,
Türkmen evliyaları Türklükleriyle övünmüşlerdir. Türkler altı yüz yıldır dünya
tarihinde vardır ve inşallah kıyamete kadar da Müslüman olarak yaşacaklar, ezan sesi kulaklarında, Türk ve İslam bayrağını
şerefle taşıyacaklardır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yarın 3 Mayıs Türk milliyetçilerinin bayramı. 3 Mayıs
1944’te Türk milliyetçileri işkenceler gördüler. Buna rağmen onlar bildikleri
yoldan ayrılmadılar. 3 Mayıs Türk milliyetçilerinin Türk’ü tarihten silmek
isteyenlere başkaldırış günüdür, Türk milliyetçilerinin yeniden doğum günüdür.
Türk milliyetçilerinin bayramı kutlu olsun. Ne mutlu “Türk’üm.” diyene.
Teşekkür
ediyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Türkkan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 2’de iki
önerge vardır, ayrı ayrı okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
452 Sıra Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 2’nci maddesinin (1) inci
fıkrasında yer alan “Posta ve Telgraf Teşkilatı Anonim Şirketinin” ibaresinin
“Posta ve Telgraf Teşkilatı Kurumunun” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
D. Ali Torlak Ali Halaman Zühal
Topcu
İstanbul Adana Ankara
Necati Özensoy Hasan Hüseyin Türkoğlu Mehmet Günal
Bursa Osmaniye Antalya
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/751 Esas numaralı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısı’nın 2’nci
Maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Haluk Eyidoğan Haydar
Akar Doğan Şafak
İstanbul Kocaeli Niğde
İdris Yıldız Aykut Erdoğdu Gürkut
Acar
Ordu İstanbul Antalya
İlhan
Demiröz Sakine
Öz
Bursa Manisa
BAŞKAN –
Komisyon, şimdi okunan önergeye katılıyor musunuz?
BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TÜLAY SELAMOĞLU (Ankara) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor musunuz?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Sayın
İnce, kim konuşacak?
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Gürkut Acar Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın
Acar, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
GÜRKUT ACAR
(Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 452 sıra sayılı Posta
Hizmetleri Kanunu Tasarısı’nın 2’nci maddesiyle ilgili önergemiz üzerine söz
aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, 1
Mayısta Taksim Alanı’nı zulümhaneye çeviren,
vatandaşlarımızı, işçileri, emekçileri gazla boğmaya, yıldırmaya çalışan emek
düşmanı zihniyeti kınıyorum. Türkiye AKP’ye rağmen demokratikleşecek ve
özgürleşecektir.
Değerli
arkadaşlar, Başbakan ve iktidarın çekirdek kadrosu sürekli olarak Cumhuriyet
Dönemi’ne, kendisinden önceki döneme verip veriştiriyor; ağır suçlamalar
yöneltiyor ama aslında iktidarını onların yaptıklarını satarak sürdürüyor. “Bir
çivi çakmadılar.” dediğiniz insanların yaptıklarını on yılda haraç mezat
satarak 40 milyar dolar kaynak sağladınız. Müflis tüccar gibi elde avuçta ne
varsa satıyorsunuz, çalışanları taşeronlaştırıyorsunuz, emeği ucuzlatıyorsunuz,
işçiyi köleleştiriyorsunuz. Yaptığınız budur.
Bir de bütün
kurumları altüst ederek Türkiye’nin kurumlarını, kurum kültürünü, Türkiye’nin
geçmişini yok etmeye çalışıyorsunuz. Nasıl “T.C.”yi
her yerden kaldırmaya çalışıyorsanız, Türkiye’nin değerlerini, kurumlarını da
yok ediyorsunuz. Şimdi sıra PTT’ye gelmiştir. Tablo budur. Adım adım Türkiye’yi
felakete sürüklüyorsunuz ama bunun hesabı bir gün mutlaka sorulacaktır çünkü
“kamu hizmeti” kavramını tarihe gömüyorsunuz.
Değerli
arkadaşlar, Türkiye’de hukuk devleti AKP eliyle, mahkemeler eliyle yok
ediliyor. Meclisten “Mahkeme kararları uygulanmaz.” diye kanunlar çıkarsa,
Anayasa’ya aykırı kanunlar çıkarsa burada hukuk devleti kalır mı? Kalmaz,
kalmamıştır da. Arkadaşlarımız bu kanunun muhalefet şerhine yazmışlar, “Bu
tasarı bu hâliyle Anayasa’ya aykırı.” Ama dinleyen kim? Tabii, Anayasa
Mahkemesi de “AK Anayasa Mahkemesi” olduğu için aykırılık falan umurunuzda
olmuyor, aykırılıkları görmüyorsunuz.
Neredeyse
Başbakanın sözleriyle gerekçeli kararlar yazılıyor. Eğitimin 4+4+4 olarak
parçalanmasına ve şimdiden 37 bin kız çocuğunun liseye gidememesine ilişkin
kanunla ilgili diyor ki Anayasa Mahkemesi: “Çoğunluğun inançlarına bazı
öncelikler, ayrıcalıklar tanınmasında sorun olmaz.” Kim, nasıl belirleyecek bu
öncelikleri? Bu ayrıcalıkların sınırı ne olacak? Başbakan mı belirleyecek
ayrıcalıkları? Böyle hukuk olur mu? O zaman, bundan sonra, ayran içenlere
öncelik mi verilecek? Ayran içenler ayrıcalıklı mı olacak Türkiye’de? Böyle bir
anlayışı kabul etmek mümkün değildir. Ayrıca şunu da söylemek istiyorum: Ayran
bir içki değil, içecektir. İçkiyle içecek de aynı şey değildir.
Değerli
arkadaşlar, bu tasarının temel amacı PTT’nin şirketleştirilmesidir. Şirket
olunca ne gibi bir yarar sağlanacak, bunu merak ediyorum. Yani postalar daha
hızlı mı gidecek? Ne olacak? Olacağı şudur: PTT çalışanlarını da
taşeronlaştıracaksınız, iş gücünü, emeği ucuzlatacaksınız; budur olacağı.
Türkiye bir değerini daha kaybedecektir. Türkiye’de bağımsız kurullar nedense
vatandaşa karşı bağımsızlar, vatandaşın hakkını, hukukunu korumaları gerekirken
şirketlerin kârlarını koruyorlar. Bunu anlamak mümkün değil.
Şimdi, Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurumu posta alanında da yetkili ve düzenleyici hâle
getiriliyor. Peki, bu Kurum vatandaşın faturalarını aşağı çekmesinde bir katkı
sağlamış mıdır? Hayır. Cep telefonu faturaları vergi tahsilatı aracı olarak işlev
görüyor. Bu konuda bir çözüm getirilebildi mi? Hayır. İnternet erişimi ucuzladı
mı? Hayır. Peki, şimdi, posta hizmetleri ucuzlayacak mı? Hayır. Ucuzlayacak tek
şey PTT çalışanlarının emeği olacaktır. Bunu da yaşayıp hep birlikte göreceğiz.
Değerli arkadaşlar,
şimdi, posta alanında da evrensel hizmet getiriliyor. Ben buradan bu evrensel
hizmet ile ilgili bugüne kadar ne toplandı, nereye harcandı, bunun bilgisini
istiyorum. Yani bu paralar toplanıp ne yapılıyor, amacına uygun kullanılıyor
mu, gerçekten vatandaşın hizmetine ulaşıyor mu, vatandaş ucuz hizmet alabiliyor
mu, bunun yanıtını bekliyorum.
Anayasa’ya açık
aykırılıklar içeren bu maddenin tasarıdan çıkarılmasına ilişkin önergemizin
kabul edilmesini bekliyoruz ve sizleri saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Acar.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Yoklama
istiyorsunuz.
Buyurun.
Sayın İnce, Sayın
Eyidoğan, Sayın Dibek, Sayın Genç, Sayın Çam, Sayın
Erdoğdu, Sayın Köse, Sayın Köktürk, Sayın Özgümüş,
Sayın Aksünger, Sayın Öz, Sayın Kesimoğlu, Sayın
Yalçınkaya, Sayın Özgündüz, Sayın Altay, Sayın Toptaş, Sayın Demiröz, Sayın
Kaleli, Sayın Aygün, Sayın Kalkavan.
İki dakikalık
süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı
yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/751) (S. Sayısı: 452) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
452 Sıra Sayılı Posta Hizmetleri Kanun Tasarısının 2’inci maddesinin (1) inci
fıkrasında yer alan “Posta ve Telgraf Teşkilatı Anonim Şirketinin” ibaresinin
“Posta ve Telgraf Teşkilatı Kurumunun” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye) ve
arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor musunuz?
BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TÜLAY SELAMOĞLU (Ankara) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor musunuz?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Sayın
Türkoğlu, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
Türk milletinin saygıdeğer milletvekilleri; 452 sıra sayılı Tasarı’nın 2’nci
maddesine ilişkin olarak vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerine söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Tasarının 2’nci
maddesi, mevcut hâliyle, Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğünü Posta ve
Telgraf Anonim Şirketi hâline getirmektedir yani PTT Anonim Şirketi hâline
getirilmek suretiyle özel hukuk hükümlerine tabi bir ticari şirket durumuna
getirilmekte ve özelleştirme öncesi son adım atılmaktadır.
PTT’nin, yaklaşık
iki asırlık bir geçmişi olan köklü bir yapısı, toplum nezdinde de saygın bir
yeri vardır. Çok sıkıntıları, personel eksikliği ve imkânsızlıklarına rağmen,
PTT, yaklaşık 200 milyon TL civarında da kâr elde etmektedir. Bu kârın ortaya
çıkmasında, PTT’nin başındaki bazı bürokratların gayretli çalışmaları olduğu
kadar, şüphesiz ki kurumsal yapının köklü ve yerleşmiş olması da önemli bir
faktördür.
AKP hükûmetleri,
özelleştirmenin temel amaçlarından hep uzak kalmışlardır. Özelleştirmede temel
prensip, ekonomik rasyonelliğini yitirmiş ve artık devlet üzerinde yük teşkil
eden, stratejik olarak da çok büyük önemi olmayan KİT’lerde yapılmasıdır. Oysa, AKP’nin özelleştirme anlayışıyla, kâr eden, stratejik
öneme sahip ve daha da acısı, yandaşlar tarafından talep edilen kurumlar
satılmıştır. TEKEL, PETKİM, TÜPRAŞ, Türk TELEKOM, bankalar ve sigorta
kuruluşları gibi kârlılığı çok yüksek ve bütçenin yükünü taşıyan kuruluşlar
elden çıkarılmıştır.
Milletin alın
teri, uzun yılların birikimi bu tesisler, çok kısa sürede, “çarçur”
denilebilecek seviyede rakamlara, ya yandaşlara ya da yabancılara âdeta hibe
edilmişlerdir yani aslında, bunun adına “özelleştirme” değil, “yandaşları
güzelleştirme” dense daha uygun olacaktır.
Bugüne kadar, on
bir yılda, AKP hükûmetleri tarafından yaklaşık 38 milyar dolarlık özelleştirme
yapılmıştır. Bu rakama, yabancılara 22 milyar dolara satılan gayrimenkulleri de
ekleyecek olursak 60 milyar dolarlık özelleştirme söz konusudur. Bu rakamlara
rağmen istihdamın artması söz konusu olmamış, sadece asgari ücretle geçinmek
zorunda kalan, taşeron eline düşmüş özelleştirme mağdurları ortaya çıkmıştır
çünkü özelleştirmelerden elde edilen gelirler, Hükûmet tarafından, istihdamı
artırmak yerine bütçe açığının kapatılmasında kullanılmıştır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, önergemizle, Posta ve Telgraf Teşkilatının özelleştirilmesinin
ve yabancı uluslararası şirketlere satılmasının engellenmesi hedeflenmektedir.
Çünkü bu teşkilat, millî güvenlik açısından hassasiyeti olan bir teşkilattır.
Nitekim, Anayasa’nın
22’nci, 31’inci ve 47’nci maddeleri beraber değerlendirildiğinde, posta
hizmetlerinin bir kamu görevi olduğu anlaşılmaktadır. Anayasa’nın 65’inci
maddesiyle birleştirildiğinde, kamu hizmetlerinden olan posta hizmetinin özel
hukuk hükümlerine tabi bir kuruluş şekliyle yeni bir şirket adı altında düzenlenmesinin
anayasal sisteme uygun olmadığı açıktır.
Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; küresel güçler, potansiyeli olan devlet ve
topluluklar için bir strateji izlemektedir. Bu strateji, milletleri ahlaki,
kültürel ve ekonomik anlamda zayıflatmak, ekonomik bağımlılığa aldıkları
ülkelerin kendilerine itaat etmelerini sağlamak şeklindedir. Dünya Bankası,
IMF, Dünya Ticaret Örgütü ve uluslararası organizasyonlar, küresel güçlerin bu
amaçla kullandığı enstrümanlardır.
Yukarıda
saydığımız ve özelleştirilen birkaç kuruluşun hem devlet bütçesine katkısı hem
de hangi kritik alanlarda hizmet verdikleri tartışmasızdır. AKP tarafından
özelleştirilen bu kuruluşların ortaklık yapılarının nasıl değiştiği, borsalarda
işlem gören hisselerinin kimlere ait olduğu hepimizce malumdur. Artık bu
kuruluşlar için “millî” demek söz konusu değildir. Bu çerçevede PTT’nin de aynı
akıbete uğraması ihtimali endişe vericidir.
AKP, bugüne
kadar, özelleştirmelerinde halka vadettiği ilkelere uymamıştır. AKP,
özelleştirmelerde şeffaflık, Sayıştay denetimi, öncelikle çalışanlara satış
ilkelerinden bahsetmiştir ancak şeffaflıktan ve satışta çalışanlara öncelikten
vazgeçtik, özelleştirmelerin yargısal denetimini ayaklar altına almıştır.
Daha evvel birçok
kez söylendiği gibi, AKP, yargı kararıyla hukuka uygun olmadığı, kamu yararı
bulunmadığı gerekçesiyle iptal edilen özelleştirme işlemlerini Bakanlar Kurulu
kararıyla ihya etme düzenlemesi getirmiştir. Bu düzenleme, hukuk devletinin
ayaklar altına alınmasından başka bir şey değildir.
Umarım önergemiz
kabul edilir ve PTT, bir anonim şirket değil, kamu iktisadi kuruluşu olarak
kalır ve ahbap ve yandaşlara peşkeş çekilmez.
Bu duygu ve
düşüncelerle Türk milletinin milletvekillerini saygıyla selamlarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Türkoğlu.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 3’te dört
adet önerge vardır, sırayla okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
452 Sıra Sayılı Posta Hizmetleri Kanun Tasarısının 3 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (r) bendinde yer alan “tutarı” ibaresinden önce gelmek üzere, “,
hesap ayrıştırması yapılamadığı durumda gelir tablosundaki “net satışlar”
başlığı altında belirtilen” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Ahmet Arslan Recep Özel
Giresun Kars Isparta
Ramazan
Can Hakan Çavuşoğlu
Kırıkkale Bursa
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 452 Sıra Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu
Tasarısının 3’üncü maddesinin (1) inci fıkrasının “y” bendinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
D. Ali Torlak Ali Halaman Zühal
Topcu
İstanbul Adana Ankara
Necati
Özensoy Mehmet
Günal
Bursa Antalya
Madde 3- (1)
y) PTT: Posta ve
Telgraf Teşkilatı Kurumunu
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
1/751 Esas
numaralı (SS 452) Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının “Tanımlar” başlıklı 3 ncü maddesinin (1) numaralı fıkrasının (h) ve (ı)
bentlerinin madde metninden çıkarılmasını; (u), (ü) ve (y) bentlerinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“u) Posta
gönderisi: Göndericinin bizzat kendisi veya talimatıyla, üzerinde belirtilen
yer ve adrese, gönderi türüne ve özel hizmetine göre teslim edilen haberleşme
gönderileri ile kitap, katalog, gazete ve süreli yayınları ve ticari değerleri
olsun veya olmasın eşya içeren en fazla iki kilogram ağırlığa
sahip posta maddesini, “
“ü) Posta kolisi
veya kargosu: Hizmet sağlayıcısı aracılığıyla yollanan ve kapsamında haberleşme
niteliği taşıyan yazılar bulunmayan en fazla yirmi kilogram
ağırlığa sahip her türlü maddeyi,”
“y) PTT: Posta ve
Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğünü, “
İlhan Demiröz İdris Yıldız Haluk Eyidoğan
Bursa Ordu İstanbul
Doğan Şafak Haydar Akar Aykut Erdoğdu
Niğde Kocaeli İstanbul
Sakine
Öz
Manisa
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
452 Sıra Sayılı
Kanun Tasarısının 3. Maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
İdris Baluken Pervin
Buldan Hasip Kaplan
Bingöl Iğdır Şırnak
Mülkiye
Birtane Sırrı
Süreyya Önder
Kars İstanbul
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor musunuz?
BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TÜLAY SELAMOĞLU (Ankara) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet,
katılıyor musunuz?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının 3.
Maddesindeki tanımlara bakıldığında Evrensel Posta Hizmet Yükümlüsü haline
getirilen PTT, hizmet sağlayıcısı tanımıyla BTK verdiği yetkilerle aynı işi
yapan şirketlerle “etkin piyasa gücü” tanımından da anlaşılacağı gibi birlikte
ortaklık yapmasını ve böylece piyasanın tamamı üzerinde hakimiyet
kurabilecek bir taşeron tekeli oluşturulmasına olanak sağlanmaktadır. Aynı
zamanda PTT kendini de taşeron yapmaktadır.
Bu nedenle
maddenin tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
1/751 Esas
numaralı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının “Tanımlar” başlıklı 3 ncü maddesinin (1) numaralı fıkrasının (h) ve (ı)
bentlerinin madde metninden çıkarılmasını; (u), (ü) ve (y) bentlerinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“u) Posta
gönderisi: Göndericinin bizzat kendisi veya talimatıyla, üzerinde belirtilen
yer ve adrese, gönderi türüne ve özel hizmetine göre teslim edilen haberleşme
gönderileri ile kitap, katalog, gazete ve süreli yayınları ve ticari değerleri
olsun veya olmasın eşya içeren en fazla iki kilogram ağırlığa
sahip posta maddesini, “
“ü) Posta kolisi
veya kargosu: Hizmet sağlayıcısı aracılığıyla yollanan ve kapsamında haberleşme
niteliği taşıyan yazılar bulunmayan en fazla yirmi kilogram
ağırlığa sahip her türlü maddeyi, “
“y) PTT: Posta ve
Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğünü,”
Aykut
Erdoğdu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon, katılıyor musunuz?
BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TÜLAY SELAMOĞLU (Ankara) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet,
katılıyor musunuz?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Erdoğdu. (CHP sıralarından alkışlar)
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 452 sıra sayılı Posta
Hizmetleri Kanunu Tasarısı’nın 3’üncü maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu kanun, posta hizmetlerinin serbestleştirilmesi adı altında
bize takdim edildi ama biz biliyoruz ki, bu serbestleştirme adı özelleştirmenin
ilk aşamasıdır, tekel ve imtiyaz niteliği taşıyan posta hizmetlerinin
özelleştirilmesinin ilk adımıdır.
Değerli
arkadaşlar, iktidar partisi, kendisini programında liberal, muhafazakâr bir
parti olarak tanımlamaktadır, ekonomik anlamda kendisini liberal olarak
sunmaktadır. Bu, dünyada yükselen bir trenddir neoliberal ekonomi anlayışı ancak liberallik, şeffaflığı,
saydamlığı eğer beraberinde getirmezse bunun adı vahşi kapitalizm, bunu iktidar
baskısıyla karanlıkta yaparsanız da anarko vahşi
kapitalizm yani kural tanımayan vahşi kapitalizm hâline gelir. Kural tanımayan
vahşi kapitalizm içerisinde, kamu imtiyazlarını bu şekilde uluslararası
sermayenin emrine açtığınızda da ne yazık ki emek yani insan değeri sadece bir
üretim faktörü hâline gelir. Yurttaşlar müşteri kabul edilir, vatansa koskoca
bir pazara dönüşür.
Şimdi, siz,
kendinizi iktidar partisi olarak liberal tanımlıyorsunuz, eğitim, sağlık,
ulaştırma, iletişim, birçok alanda özelleştirmelere başlıyorsunuz ama sizin
iktisat politikalarınızda bir tutarlılığınız yok çünkü aynı zamanda bir konut
politikanız var. Konut politikanızda, Toplu Konut İdaresi aslında liberal
ekonomi içerisinde tamamen rekabetçi olması gereken bir yerdeyken, bütün
konutlarınızı TOKİ yapıyor. Peki, neden böyle oluyor? Çünkü siz, TOKİ
üzerinden, sizlere siyasal destek sağlayan firmalara kaynak aktarma derdine düşmüşsünüz.
Eğer siz liberal bir ekonomik anlayışa inanıyorsanız ve eğitim hizmetlerini,
sağlık hizmetlerini özelleştiriyorsanız bu TOKİ’nin mantığını da bize anlatmak
durumundasınız değerli arkadaşlar.
Değerli
arkadaşlar, siz bu liberal mantık içerisinde içine düştüğünüz finans
sıkıntısından çıkmak için çılgın projelerle ortaya çıktınız. Kusura bakmayın
ama bu projelerin fizibiliteleri bile ortada yok, bizim kendi yaptığımız
fizibilitelere baktığınızda, bunların çılgın proje değil, saçma projeler olduğu
ortaya çıkıyor. Bunun birincisi 3’üncü köprü, 3’üncü havalimanı ama en saçma
projeniz kanal projesi. “3’üncü bir boğaz yapacağız.” diyorsunuz, hafriyatıyla
alakalı bile mimarlar odasının, mühendisler odasının yaptığı çalışmalara
baktığınızda, korkunç bir rakam çıkıyor değerli arkadaşlar. Bütün yeni
nesilleri borçlandırabilecek, saçma sapan bir projeye bu kadar kaynak aktarmak
gerçekten ilginç bir şey ama iktidar partisine ben baktığımda şunu görüyorum:
Mevcut teknolojide herkes biyoteknolojiyle, nanoteknolojiyle ilgilenirken araba yapacak gericilikte bir
teknoloji, bilim anlayışı, kalkınma anlayışı beraberinde bunu getirir.
Bu arada, Sayın
Bakan yok ama bu 3’üncü havalimanı projesinin ihalesi yarın yapılıyor. Şimdi,
dört sene içinde bu 3’üncü havalimanı yapılacak ve bir Atatürk Havalimanı var,
bu Atatürk Havalimanında bir firma hangar yapmış, dört sene sonra kapatılacak,
Türk Hava Yollarına 80 milyon dolara satıldığına yönelik bir bilgi geliyor.
Şimdi, hosteslerin rujlarıyla, etekleriyle ilgilenecek kadar gerici bir Türk
Hava Yolları yönetimi acaba bunu hangi kafayla yaptı, dört yıl sonra
kapatılacak bir havalimanında hangarlara 80 milyon dolar nasıl verdi? Hem
Sevgili Maliye Bakanının hem de Ulaştırma Bakanın bu konuyu araştırmasını rica
ediyorum.
Şimdi, yarın dünyanın
en büyük ihalelerinden biri yapılacak, 3’üncü havalimanı. Değerli arkadaşlar,
Sabiha Gökçen Havalimanını ve Atatürk Havalimanını daha önce özelleştirmediniz
mi? Özelleştirdiniz. Peki, bunu yaptığınızda bu firmalara yirmi beş yıllık bir
özelleştirme yaptırmıştınız. Şimdi bu firmalar dönüp de sizi tahkime götürürse,
sizden tazminat isterse bunu nasıl ödeyeceksiniz? Eğer bu firmalara özellik
sağlarsanız, rekabeti nasıl sağlayacaksınız?
Diğer bir husus:
Şimdi 3 milyar dolarla başladınız 3’üncü havalimanı projesine, geldiniz 10
milyar dolara. 7 milyon ağaç kesilecek. Benim seçim bölgemde olduğu için ve
Kamu İktisadi Teşebbüsleri CHP Grup Sözcüsü olduğum için bütün bu ihaleleri
başından sonuna, uygulama aşamasına kadar yakından izleyeceğiz değerli arkadaşlar.
10 milyar
dolardan bahsediyoruz. 10 milyar doların bu kadar önemli olmasının bir diğer
sebebi de devlet garantisi olması, hazine garantisi olması yani bu firmaların
girdiği bir risk yok. Eğer öngörüler gerçekleşmezse Hazine Müsteşarlığı, halkın
hazinesi, devletin hazinesi korkunç bir borç yükü altına girecek.
Biraz sonraki
maddede ben bu 3’üncü havalimanıyla alakalı kaygılarımı tekrar anlatmaya
çalışacağım.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
452 Sıra Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 3’üncü maddesinin (1)’inci
fıkrasının “y” bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Necati
Özensoy (Bursa) ve arkadaşları
Madde 3- (1)
y) PTT: Posta ve
Telgraf Teşkilatı Kurumunu
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor musunuz?
BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TÜLAY SELAMOĞLU (Ankara) –
Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Sayın
Özensoy, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 452 sıra sayılı Kanun’un
3’üncü maddesi ile ilgili verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bu yasa
görüşmeleri başlamadan -sabah- PTT çalışanları Bursa’dan Ankara’ya doğru
yürüyüşe başladılar. Ankara’ya kadar yürüyerek geleceklerini ifade ediyorlar.
Burada Sayın Bakan, yerine Savunma Bakanını oturtmuş ama işçilere karşı
savunmasına falan gerek yok. Yani, yürüyerek gelecekleri için belki yedi sekiz
günde anca Ankara’ya gelecekler. Tabii, yollarda, içinde bulundukları durumu,
dertlerini anlata anlata gelecekler. Onların, ana başlıklarıyla, iki talepleri
var.
Birincisi: Bu kurumun anonim şirkete dönüştürülmemesi. Yani sıkıntı olan, anlaşılan, PTT’nin AŞ yapılmasıyla
özelleştirmenin altyapısı olduğuna inanılan bu AŞ’nin gerçekleşmemesini talep
ediyor PTT çalışanları.
Bir de yıpranma
paylarının bir an önce verilmesini talep ediyorlar. Ben Sayın Bakana arada
görüşmelerde de ifade ettim. Gerçekten, artık, 55 yaşından sonra zaten kurum
çalışanlarına postacılık dahi yaptırmıyorlar. Postacılar, hepinizin bildiği
gibi, günde onlarca kilometre yol yürüyerek ekmeklerini öyle kazanıyorlar.
Baktığımız zaman, çalışanların içerisinde yıprananların herhâlde en başında
gelir ama nedense, ne hikmetse bir türlü bu yıpranma payları posta
çalışanlarına, postacılara verilmiyor.
Sayın Bakan açık
yüreklilikle dedi ki: “Maliye Bakanını ikna edemedik.” Sayın Bakan da burada,
bilmiyorum eğer, gerçekten Maliye Bakanlığımız posta çalışanlarının,
postacıların yıpranma payının verilmesine engel oluyorsa, ben, Sayın Maliye
Bakanının bu kadar vicdansız olmadığını düşünüyorum. Yani, bunca çalışmalarının
içerisinde bu yıpranan postacıların bu haklarının, hukuklarının verilmesi
noktasında Maliye Bakanımızın da anlayış göstereceği kanaatindeyim.
Tabii, yine, bu
çalışanlar, posta çalışanlarıyla ilgili sıkıntılı olunan konulardan bir tanesi
de -Sayın Bakana soru olarak da soruldu ama verdiği cevabı, hep, yine, yuvarlak
birtakım rakamlarla verdiği için çok da anlaşılmıyor- kefalet sandığıyla ilgili.
Yapılan o ilave maddeyle birlikte, çalışanların tam 238 trilyon lirasına,
kefalet sandığındaki paraya el kondu. Bu 238 trilyon liranın yaklaşık 18
trilyon lirası çalışanlara dağıtıldı. Kaldı ki TELEKOM’a geçenlere yani TELEKOM’da
kalanlara tamamı, nemalarıyla birlikte TELEKOM tarafından ödenmiş olmasına
rağmen, aynı kurum olan PTT, daha önce birlikte, aynı kurumda olan PTT, ne
hikmetse, bu paraya el koydu ve bu paranın da, kalan 220 trilyonun da yüzde
30’unu Maliyeye devrettiler yani 66 trilyon liralık kısmına da Maliye el koymuş
oldu. Dolayısıyla Sayın Maliye Bakanı da… Bu 66 trilyon lira, bu
postacıların yıpranma payını, nemalarını vesairelerini hesaplarsak herhâlde
birebir karşılar gibi geliyor yani ilave bir himmete de gerek olmaz diye
düşünüyorum. Bir de bu geri kalan parayla ilgili de, Sayın Bakan onu da ifade
etti, dedi ki: “Geri kalanla PTT’de birtakım yenilikler yapıldı.” Hakikaten
doğru. Çalışanların parasıyla, PTT’de, işte, ne bileyim motosikletler alındı
vesaire birtakım harcamalar yapıldı yani bu çalışanların trilyonları PTT’nin
sermayesinin içerisine girdi. Ben buradan şimdi bir teklifte daha bulunuyorum:
Madem PTT çalışanlarının kefalet sandığındaki paralarını PTT aldı, PTT
değerlendirdi; o sermaye girdiyse, şuraya bir madde de koyalım da hiç olmazsa o
verdikleri para nispetinde, çalışanlar yani o parayı verenler PTT’ye ortak
olsunlar yani bu para sonuçta onların hakkıydı. Ama Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine de başvurmuş bu çalışanlarımız haklarını almak için -aslında çok
yazıktır- inşallah bunu da geri alırlar.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Özensoy.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
452 Sıra Sayılı Posta Hizmetleri Kanun Tasarısının 3 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (r) bendinde yer alan “tutarı” ibaresinden önce gelmek üzere, “,
hesap ayrıştırması yapılamadığı durumda gelir tablosundaki “net satışlar”
başlığı altında belirtilen” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli (Giresun) ve
arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu?
BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TÜLAY SELAMOĞLU (Ankara) – Takdire
bırakıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılıyoruz Başkanım.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe - Bu
Kanun ile, yapılacak ödemelerin tamamına yakınının kanunda
tanımlanan “Net satışlar” üzerinden yapılması hüküm altına alınmıştır. Posta
hizmet sağlayıcısının herhangi bir sebeple hesap ayrımı yapmaması veya
yapamaması durumunda posta hizmetlerinden elde edilen gelirlerinin “Net satış”
tutarının tam olarak tespit edilmesi neredeyse imkânsızdır. Bu tutarın tam
olarak tespit edilememesi nedeniyle ödemelerin yapılması aşamasında ciddi
uyuşmazlıklar yaşanacağı aşikârdır. Hesap ayrımı yapılamadığı durumlarda,
ödemelerin hizmet sağlayıcısının gelir tablosundaki “Net satışlar” kaleminde
belirtilen tutar üzerinden yapılmasının konuya çözüm getireceği düşünülerek bu
önerge hazırlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge çerçevesi içinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 4’te üç
adet önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
452 sıra sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısı’nın 4’üncü maddesinin (1)’inci
fıkrasının (m) bendinde yer alan “Posta sektöründe” ibaresinden önce gelmek
üzere “”Rekabet Kurumu ile yapılacak yetkilendirme protokolü kapsamında”
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
D. Ali Torlak Ali Halaman Zühal
Topcu
İstanbul Adana Ankara
Necati Özensoy S. Nevzat Korkmaz Mehmet Günal
Bursa Isparta Antalya
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/751 Esas numaralı (SS-452) Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının
4’üncü maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendinin aşağıdaki şekilde
düzenlenmesi ile (e) bendindeki “... görev
sözleşmesine ...” ibaresinin ve (ç) bendinin madde metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
“c) Tarifelerin onaylanması, izlenmesi ve denetlenmesine ilişkin
yöntemler ile Bakanlığın görüşünü alarak gerektiğinde tarifelerin alt ve üst
sınırlarının tespit edilmesi ve bunların uygulama esas ve usullerini
belirlemek,
İlhan Demiröz İdris Yıldız Haluk Eyidoğan
Bursa Ordu İstanbul
Sakine Öz Aykut Erdoğdu Haydar Akar
Manisa İstanbul Kocaeli
Doğan
Şafak
Niğde
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
452 Sıra Sayılı
Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
İdris Baluken Pervin
Buldan Hasip Kaplan
Bingöl Iğdır Şırnak
Ayla
Akat Ata Mülkiye Birtane
Batman Kars
BAŞKAN –
Komisyon, katılıyor musunuz?
BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TÜLAY SELAMOĞLU (Ankara) –
Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
655 sayılı
KHK’nın madde 13 (d) ve (e) bentleri ile tasarının 4’üncü maddesinin (k) bendi
arasında net bir ayrım ortaya konmamıştır. Bu durum evrensel hizmet yükümlülüğü
konusunda hukuki belirsizlik yaratabilecektir.
Bu nedenle,
maddenin tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
1/751 Esas
numaralı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısı’nın 4’üncü maddesinin (1) numaralı
fıkrasının (c) bendinin aşağıdaki şekilde düzenlenmesi ile (c) bendindeki “... görev sözleşmesine ...” ibaresinin ve (ç) bendinin madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
“c) Tarifelerin
onaylanması, izlenmesi ve denetlenmesine ilişkin yöntemler ile Bakanlığın
görüşünü alarak gerektiğinde tarifelerin alt ve üst sınırlarının tespit
edilmesi ve bunların uygulama esas ve usullerini belirlemek,”
Sakine Öz (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon, katılıyor musunuz?
BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TÜLAY SELAMOĞLU (Ankara) –
Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Sayın
Öz, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
SAKİNE ÖZ
(Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Posta Hizmetleri Kanunu
Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bizler, 1 Mayıs
İşçi ve Emekçi Bayramı’nda hakça bir düzen, gerçek barış ve demokrasi
talebimizle alanlardaydık. AKP faşizmi emirlerini sorgusuz, sualsiz her türlü
şiddete başvurarak uygulatmak isterken alanlara akan emekçilerin taleplerini ve
direnişlerini sonuna kadar destekliyorum. Yaralanan tüm yurttaşlarımıza buradan
geçmiş olsun dileklerimi bir kez daha sunmak istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, görüştüğümüz 4’üncü maddenin gerekçesinde Bilgi Teknolojileri
ve İletişim Kurumuna verilen görev ve yetkilerden bahsediliyor.
Önergemizde (c)
bendinin düzenlenmesi, (e) bendinde “görev sözleşmesi” ibaresinin ve (ç)
bendinin metinden çıkarılmasını talep ettik. Vermiş olduğumuz önergenin dışında
(m) bendinde ise kuruma, rekabetin tesisi, rekabeti engelleyici, bozucu,
kısıtlayıcı uygulamaları giderme yetkisi veriliyor. Bilgi Teknolojileri ve
İletişim Kurumuna posta sektöründeki rekabet ihlallerini denetleme, yaptırım
uygulama, mevzuatın öngördüğü hâllerde posta sektöründe rekabet ihlallerine
ilişkin konularda gerektiğinde Rekabet Kurumundan da görüş alma yetkisini
tanıyor. Tasarıya göre, Rekabet Kurumundan alınacak bu görüşün bağlayıcı değeri
yok. Ne zaman görüş alınması gerektiğine dair zorunlu bir hüküm yok. Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurumu, posta kısmını aniden rekabet kurumunun asıl
görev alanından çıkarıp alıyor. Üstelik, Rekabet
Kurumuna tam anlamıyla dağdan gelip bağdakini kovuyor niteliğinde “Sana
istediğim zaman danışırım, neyin ne zaman gerekeceğine de ben karar veririm.”
diyor. Bu yasa tasarısı, Rekabet Kurumundan görüş alınması zorunlu hâlleri
sıralamadığı gibi rekabet hukukunun genel kabullerini, yargı kararlarını ve 4054
sayılı Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanun’u hiçe sayıyor. Yürürlükteki
rekabet hukukunda Rekabet Kurumuna tanınan yetki ve görevlerin belli bir bölümü
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumuna sağlanıyor. Tasarı, Rekabet Kurumunun
genel yetki alanına giren işlemleri Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu
bünyesine alarak kurumlar arasındaki görev ve yetki uyuşmazlıklarının temelini
hazırlıyor. Bu durumda, rekabet konusunda bir anlaşmazlık doğduğunda hangi
kurum önce davranırsa dosyayı o kapacak. Devlet kurumlarını mendil kapmaca veya
istop oynamaya çağıran bu tasarı maddeniz devlet ciddiyetinden uzaktır.
Sayın Bakana
soracaktım ama şu anda yok. Sayın Bakana yine de ben buradan sormuş olayım.
Rekabet Kurumu bürokratları Komisyonda bu konu hakkında söz istedi,
konuşturmadınız “İleride büyük sorunlar doğuracak bu düzenlemenize karşı görüş
vermek istiyoruz.” dediler, engellediniz. Komisyonda konuşturulmayan Rekabet
Kurumu bürokratını yanınıza çağırarak ne söylediniz, neden rahatsızlık duydunuz
da konuşmasını istemediniz?
Komisyon
Başkanımız burada karşıda oturuyor. Komisyonda ve alt komisyonda görüş
belirtmek istemelerine karşın, Rekabet Kurumunun Komisyona açıklama yapmasına
neden izin vermediniz? Neydi sizi her zamanki gibi acele ettiren?
Sayın
milletvekilleri, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumuna bu tasarı yoluyla
yüklenen yetkiler kurumun bağımsız niteliğini de zedeleyecek, kurumu Ulaştırma
Bakanlığının gölgesi altına alacak boyuttadır.
Tasarının
genelinde de görüldüğü üzere, Hükûmet açıkça, Bakanlık bünyesine alamadığı
sektörün denetim, rekabet, yetki belgesi işlemlerini göstermelik biçimde Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurumuna yaptırıyor, konunun ana çerçevesini de
tamamıyla Bakana çizdiriyor.
Sayın Bakan, bir
kez daha söylüyoruz, gelin bu hükmü madde metninden çıkaralım ve Rekabet
Kurumunun rekabete ilişkin denetimlerini üstlenen genel yetkisini tanıyalım,
farklı kanunlar arasında çelişki yaratmayalım. Posta alanında Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurumuna da yetki tanıyan bu düzenlemenizi geriye
çekin, devlete daha fazla çift başlılık yaratmayın.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN – Karar
yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.02
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.07
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ), Fatih ŞAHİN
(Ankara)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 99’uncu Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
452 sıra sayılı
Kanun Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet burada.
4’üncü madde
üzerinde Manisa Milletvekili Sayın Sakine Öz ve arkadaşlarının önergesinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
452 Sıra Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 4’üncü maddesinin (1)’inci
fıkrasının “m” bendinde yer alan “Posta sektöründe” ibaresinden önce gelmek
üzere “Rekabet Kurumu ile yapılacak yetkilendirme protokolü kapsamında”
ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
S.
Nevzat Korkmaz (Isparta) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon, katılıyor musunuz?
BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TÜLAY SELAMOĞLU (Ankara) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet
de katılmıyor.
Sayın Korkmaz,
buyurun.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu devlet,
zengini ve fakiri ile hepimizin, PTT de bizim, diğer kurumlar da bizim. Öldüm
fiyatına elden çıkarılan, Türk ekonomisinin amiral gemilerinden biri olan
işletmeler de bizimdi, Türk TELEKOM gibi. Milliyetçi Hareket Partisi olarak
işletme bilimi ve millî ekonominin gerekleri düşünülerek yapılan hiçbir
özelleştirmeye karşı çıkmadık. Ancak, özelleştirmede AKP Hükûmetince sat kurtulcu bir anlayışla öyle yanlış işler yapıldı ki bu
anlayışla yapılan özelleştirmelere mesafeli durmak zorunluluğunu hissediyoruz.
Türk TELEKOM gibi Türkiye’nin en stratejik kuruluşlarının kamunun elinde
kalmasının ne kadar önemli olduğunu bir türlü anlatamadık. Anlamadıkları gibi,
bu kuruluşları yok fiyatına elden çıkardılar. Bu olmadı. Hiç olmazsa hak ettiği
fiyatla satsaydınız, o da olmadı. TELEKOM kime verilmiştir? Hariri sülalesine.
Kaça verilmiştir? Marka değeri bir o kadar olan Türk TELEKOM, sadece 6,5 milyar dolara
Hariri sülalesine verilmiştir.
Türk TELEKOM önce
büyük miktarda personel çıkışlarına yol verdi. Yani telefonlu PTT ve Türk
TELEKOM KİT iken istihdam edilen binlerce işçi işsiz kaldı. Büyük gayrimenkulleri
de Ali Cengiz oyunu ile kamunun elinden alındı. Bunları zarar hanesine yazın.
Ne kazanıldı? “Siyasi etkilerden uzaklaşıldı.” Gelin külahıma anlatın bu
gerekçeyi. Daha geçenlerde bir özel sektör firmasına AKP’li eski iki bakan
yönetim kurulu üyeliğine atanmadı mı? Eski AKP’li bu üyeler bu firmaya personel
alırken referans vermiyorlar mı? Demek ki bu firma siyasal etkilerden
uzaklaştırılmadı, AKP’nin talepleri emrine memur edildi.
Gelelim satın
alanların kârına. Türk TELEKOM’un kârı Türk ekonomisi
için alternatif maliyettir yani kârdan vazgeçmenin maliyetidir. Bu vazgeçilen
rakamlar ne kadardır? 2010 kârı bir önceki yıla göre yüzde 32 artmış, 2,5
katrilyon liraya ulaşmış. 2011 kârı 2010’a göre yüzde 16 artmış, 2,1 katrilyon
liraya ulaşmış. 2012 kârı ise, 2011 ile kıyaslandığında yüzde 27,5 artışla 2,7
katrilyon liraya yükselmiş.
Ekonomiyi çok
bilen AKP kurmayları, Türk TELEKOM sadece dört yıllık kârı karşılığında Hariri
sülalesine satılmıştır. Bunun adına özelleştirme falan denilemez; olsa olsa
peşkeş çekmektir, milleti zarara uğratmaktır. TELEKOM’un
yıllık kârı, KİT’lerin görev zararı, kamu bankalarının gelir kaybı toplamı
kadardır neredeyse. Bu paralar tüketimi teşvik eden ve şirketin kârını
maksimize edecek yatırımlar dışında tamamıyla yabancıların kasasına
girmektedir. Elimize de bütçe deliklerini dış borçlarla kapatmaya çalışan,
bunun için de emeğin, alın terinin ücretlerinden kesinti yapan bir Türkiye
kalmıştır. Birazcık hesap kitap bilen, ekonomi ilminden anlayan insanın bu
denli kârlı ve bir o kadar da stratejik bir kuruluşu elden çıkarması için
aklını peynir ekmekle yemesi lazımdı. Altın yumurtlayan tavuğu kesmek,
herhâlde, kıymetli arkadaşlar, böyle bir şey olsa gerek.
Gerçi AKP baltayı
ilk kez taşa vurmuyor; bu hatayı, bu yanlışı ilk kez yapmıyor. TEKEL’de,
PETKİM’de, elektrik dağıtım ihalelerinde ve birçok özelleştirmede aynı
hesapsızlığı gördük.
Şimdi PTT’yi
getiriyorsunuz önümüze. “Ayinesi iştir kişinin,
lafına bakılmaz.” demişler. Bugüne kadar yaptığınız ortada. Neyinize güvenelim,
size milletin haklarını, milletin değerlerini nasıl emanet edelim? Sadece bir
yolun doğru olması yahut o yolun sonunda bekleyen hedefin doğru olması yetmez,
beraber yürüyeceğiniz yol arkadaşlarınızın da doğru adam olması lazım. PTT’nin
özelleştirilmesi için siz doğru hükûmet değilsiniz diyoruz.
Sözlerimin
sonunda, mayına basarak şehit olmuş Kahramanmaraşlı ve Adanalı asker
kardeşlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine ve milletimize de başsağlığı
diliyorum.
Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.13
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 20.18
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ), Fatih ŞAHİN
(Ankara)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 99’uncu Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum.
452 sıra sayılı
Kanun Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir
Sözlü soru
önergeleri ile diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için 7 Mayıs 2013
Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.